TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           48’inci Birleşim

                                                                                   11 Ocak 2018 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın’ın, KHK mağduru olan ailelerin hasta çocuklarının durumuna ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın cevabı

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’nın İznik ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve  Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun cevabı

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel’in, Ergene Havzası Eylem Planı’na ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun gündem dışı konuşmaya cevaben yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun gündem dışı konuşmaya cevaben yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın HDP Grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın HDP Grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın, Ankara Milletvekili Murat Emir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

8.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun, Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, bakanların gündem dışı konuşmalara cevap verme sürelerine ve Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun gündem dışı konuşmaya cevaben yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, Anadolu basınına yüzde 20 oranında bir zam yapıldığı için Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’na teşekkür ettiğine ancak bu zammın Bakanlar Kurulunda imzalanmadığına ilişkin açıklaması

6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, konuşma süreleriyle ilgili uygulamalara ilişkin açıklaması

7.- Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisinin web sayfasında yer alan bazı ifadelerine ve Yeşil Cami’yle ilgili projeye ilişkin açıklaması

8.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın İscehisar ilçesindeki TOKİ konutları için belirlenen peşinat ve taksitlerin yurttaşların karşılayabileceği rakamların çok üstünde olduğuna ilişkin açıklaması

10.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, tüm kalemlerde en azından enflasyon oranında artış yapılarak 2018 yılına ait tarımsal destekleme kararnamesinin bu ay içinde açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, sağlık hizmetlerindeki sorunlara ve ücretsiz olduğu için hastanelerin acil servislerine başvurunun çok olduğuna ilişkin açıklaması

12.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan Ulaşım Park AŞ’de çalışan şoförlerin haklarını aramaya çalıştıklarında baskı ve tehdide maruz kaldıklarına ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Harran Belediyesinin birinci sınıf tarım arazilerini imara açmasına ve su götürülmediği için mağdur olan Şanlıurfa çiftçisinin mağduriyetinin ne zaman giderileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

14.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, geçen hafta Mersin’de yoğun yağışlar nedeniyle yaşanan sel felaketine ve bu konuda Bakanlığın bir çözüm üretmesini dilediğine ilişkin açıklaması

15.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Mekke’nin fethinin 1387’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

16.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Diyanet İşleri Başkanlığının görev ve yetki sınırlarını aşan açıklama ve uygulamalarına seyirci mi kalınacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, patates üreticisinin desteklenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

18.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, zamanın en kıymetli sermaye olduğuna ve iyi değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

19.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, devletin varlığının nedenlerine ilişkin açıklaması

20.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, her alanda ülkenin geleceğini karartan OHAL rejimine bir an önce son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hükûmeti bedelli askerlik konusunda bir an evvel çalışma yapmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

22.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, Istranca Dağları üzerindeki 3 büyük barajın durumuna ilişkin açıklaması

23.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, TV 10 Genel Yayın Yönetmeni Veli Büyükşahin’in de yer aldığı 36 kişinin gözaltına alınmasına ve TV 10 üzerindeki baskıya son verilmesini istediğine ilişkin açıklaması

24.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi hakkındaki bazı ifadelerine ve Millî Eğitim Bakanlığının Cumhurbaşkanının hangi üniversiteden mezun olduğu konusunda bir bilgilendirme yapmasını istediğine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, OHAL Komisyonunun kararlarının neden kamuoyuyla paylaşılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

26.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, Burdur’dan geçmesi planlanan yüksek hızlı trenin tam olarak nereden geçeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

27.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, referandum sonrası kapatılan Tokat Havaalanı’nın durumuna, Hükûmetin asgari ücretin altında maaş alan emeklilerle ilgili bir düzenlemesi olup olmadığını öğrenmek istediğine ve  Tarım Bakanlığının Tokat’ta yaptığı toplulaştırma işlemine ilişkin açıklaması

28.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın, Hakkâri Milletvekili Abdullah Zeydan ve HDP yöneticileri hakkında verilen mahkeme kararlarının siyasi olduğuna ilişkin açıklaması

29.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in, taşeron sorununun çözümü için düzenlenen kanun hükmünde kararnamenin yeni sorunlara yol açtığına ilişkin açıklaması

30.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Trabzon Beşikdüzü’ndeki köy enstitüsünün bulunduğu alanın Beşikdüzü Belediyesine devredilerek oradaki binalarla ilgili yıkım kararı alınmasına ve Belediye Başkanın bu konudaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Aliağa Şakran Kadın Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak bulunan Mevlüde Başdaş’ın durumuna ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Suriye’de güney sınırı boyunca ABD destekli bir terör koridoru kurulması yönünde dikkat çekici gelişmeler yaşandığına ve Türkiye’nin buna göz yummasının beklenemeyeceğine, 11 Ocak Birinci İnönü Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

 

 

33.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, AYM kararıyla tahliye olan Şahin Alpay ve Mehmet Altan’a geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, ETİ Bakır AŞ’nin Artvin Cerattepe ve Murgul Damar’daki işletmelerinde çalışan işçilerin eş zamanlı olarak greve başladığına, Şırnak’ın Silopi ilçesinde zırhlı polis aracının evlerine girmesi sonucu ölen çocuklarla ilgili davaya, Hakkâri Milletvekili Abdullah Zeydan hakkında verilen karara ve halkı HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 12 Ocakta gerçekleşecek olan duruşmasına çağırdığına ilişkin açıklaması

34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının sözleşmeli bilişim personeli alım ilanına ilişkin açıklaması

35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Meclis Başkanlığının nitelikli insanların alımı konusunda gerekli ihtimamı göstereceğinden emin olduğuna, 9 Ocak Cemal Süreya’nın ölümünün 28’inci yıl dönümüne ve Fuzuli, Necati Çelik, Onat Kutlar ile Kıvırcık Ali’yi rahmetle andığına ilişkin açıklaması

36.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Halkevleri Artvin Şubesinin başvurusu sonucu bir tiyatro oyunu için Artvin Valiliğinin olur vermesine rağmen İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğinin salon tahsisi yapmamasına ilişkin açıklaması

37.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, 11 Ocak Kıvırcık Ali’nin ölümünün 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

38.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın milletvekilliğinin düşürülmesi kararının bu Meclis için utanç verici bir durum olduğuna ilişkin açıklaması

39.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın milletvekilliğinin düşürülmesi kararının bu Meclis için utanç verici bir durum olduğuna ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu hakkında devamsızlık nedeniyle herhangi bir işlem uygulanmamasına ve siyasi yaşamda zor olan kararların her zaman Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın nöbetçi olduğu tarihlere denk getirildiğine ilişkin açıklaması

41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kamu Denetçiliği Kurumunun 2013, 2104, 2015 ve 2016 yılları raporlarının görüşmelerinin Mecliste çoğunluğun bulunmadığı bir sırada yapılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

43.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin belli olduğuna ve Meclisin çalışmasına devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

44.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Kamu Denetçiliği Kurumunu ve yıllık raporların görüşmelerini önemsediklerine ilişkin açıklaması

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- Manisa Milletvekili İsmail Bilen’in, Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın  289 ve 289’a 1’inci Ek sıra sayılı Komisyon Raporu üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Bağcılık Sektörü ve Üzüm Üreticilerinin Sorunlarının Araştırılarak Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının Başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişki tezkeresi (3/1393)

 

2.- Uyuşturucu Madde Bağımlılığı ve Yeni Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının Başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişki tezkeresi (3/1394)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve arkadaşları tarafından Dahilde İşleme Rejimi uygulamalarında meydana gelen sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/301) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11 Ocak 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir' tarafından, yürütme erki tarafından çıkarılan KHK'lerin OHAL ilanıyla ilişkisinin araştırılması, anayasal ve yasal denetim koşullarının oluşturulması ve denge-denetleme aktörlerinin tekrar aktif olarak sürece dâhil edilmesi amacıyla 11/1/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11 Ocak 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve arkadaşları tarafından, KHK’yle kadro verilecek taşeron işçilere verilmeyen haklarının araştırılması amacıyla 10/1/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/1647), ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11 Ocak 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının sözleşmeli bilişim personeli alımına ilişkin konuşması

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın 1’inci Yasama Yılı ile 2’nci Yasama Yılı 01.10.2016 ila 30.04.2017 Döneminde Anayasa’nın 81’inci Maddesine Uygun Biçimde Andiçmeden Aralıksız Olarak Genel Kurulun 212 Birleşimine Katılmamasına Bağlı Devamsızlığı Nedeniyle Anayasa’nın 84’üncü ve İç Tüzük’ün 138’inci Maddeleri Uyarınca Gerekli Değerlendirmenin Yapılması İçin Başkanlık Divanının 20.07.2017 Tarihli ve 41 Numaralı Kararı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (3/1171) ile Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (Sıra Sayısı: 507)

2.- Kamu Denetçiliği Kurumu 2016, 2015, 2014 ve 2013 Yıllık Raporları Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (5/8, 5/5, 5/4, 5/3)  (S. Sayısı: 289 ve 289’a 1’inci Ek)

 

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Arasında Afet ve Acil Durum Halinde Yardım Sevkiyatının ve Yardım Personeline Ait Eşyanın İthalat, İhracat ve Transitini Hızlandırmaya Yönelik Önlemlerin Alınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/764) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 460)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Gümrük Konularında Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/763) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 465)

 

XI.- OYLAMALAR

1.- (Sıra Sayısı: 507) Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın 1’inci Yasama Yılı ile 2’nci Yasama Yılı 01.10.2016 ila 30.04.2017 Döneminde Anayasa’nın 81’inci Maddesine Uygun Biçimde Andiçmeden Aralıksız Olarak Genel Kurulun 212 Birleşimine Katılmamasına Bağlı Devamsızlığı Nedeniyle Anayasa’nın 84’üncü ve İç Tüzük’ün 138’inci Maddeleri Uyarınca Gerekli Değerlendirmenin Yapılması İçin Başkanlık Divanının 20.07.2017 Tarihli ve 41 Numaralı Kararı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (3/1171) ile Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu’nun oylaması

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Nihat Yeşil'in, FETÖ'ye ait olup devlet yurduna dönüştürülmemiş yurtlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/17334)

2.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu'nun, Gazi Üniversitesi Polatlı Sosyal Bilimler MYO öğrencilerinin yurt sorununa ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/17335)

3.- İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter'in, KYK yurtlarına, özel yurtlara ve üniversite öğrencilerinin yurt sorununun çözümüne ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/17336)

4.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan'ın, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı ortaklığında yürütülen yurtlarda manevi rehberlik uygulamasına ilişkin Başbakandan,

Diyanet İşleri Başkanlığı ortaklığında yürütülen yurtlarda manevi rehberlik uygulamasına,

İlişkin soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/17462), (7/17565)

5.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş'in, Eskişehir'de okuyan ve burs ve kredileri kesilen bazı öğrencilerin durumuna ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/17564)

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, son beş yılda doping nedeniyle yasaklanan sporcu sayısına ve doping kullanımının önlenmesine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/17566)

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Aladağlar, Demirkazık ve Bolkarlar bölgelerinin dağ kayağı turizmi için tanıtılmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/17731)

8.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, araçlarda cam filmi kullanılmasını yasaklayan mevzuat hükümlerine ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/19115)

9.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak'ın, DEİK'in yapısında gerçekleştirilen değişikliklere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/20591)

11 Ocak 2018 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, KHK mağduru olan ailelerin hasta çocuklarıyla ilgili söz isteyen Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Aslan’a aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Aslan. (Uğultular)

Sayın milletvekilleri, konuşmacı kürsüye geldi, biraz sessiz olabilir miyiz lütfen.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın’ın, KHK mağduru olan ailelerin hasta çocuklarının durumuna ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın cevabı

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan ve sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Uğultular)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Ve şu anda cezaevlerinde hapis hayatı yaşayan 700 bebeğimizi de selamlıyor, gözlerinden öpüyorum. Aynı şekilde, yine, tutuklu olarak yargılanan ebeveynlerini görmeyen ve bu durumdan ötürü ağır travmalar yaşayan çocukları da sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (Uğultular)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, hiçbir şey anlaşılmıyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, konuşmacının ne dediğini gerçekten duymuyorum. Hem konuşmacıya saygı açısından hem de benim işlevimi takip edebilmem açısından lütfen biraz sessiz olalım.

Buyurun Sayın Aslan.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Evet, tabii selamlamayı yaptık ama arkadaşlar dinlemiyor.

BAŞKAN – Ben size ek süre vereceğim bir dakika.

Buyurun.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Önemli bir mesele, hepimizi ilgilendiren bir mesele ve hepimizin vicdani sorumluluğu, hukuki sorumluluğu olan bir mesele.

Bundan iki ay önce, 8 Kasımda, yine bu kürsüde, yine gündem dışı söz almıştım ve bir KHK mağduru olan 14 yaşındaki Berk Görmez’in durumunu anlatmıştım. Annesinin yüzde 96 engelli raporu var, KHK’yle ihraç edildi, babası tutuklu yargılanıyor, kendisi de beş aydır yoğun bakımda, âdeta ölüm döşeğinde çırpınıyordu. Ama biz buradan bunu dile getirdiğimiz hâlde maalesef çocuk için bir şey yapılmadı. Demiştik ki: “Babasıyla görüştürülsün. Bu durumda olan çocukların babaları, ebeveynleri tutuksuz yargılansın.” Ama maalesef hiçbir adım atılmadı ve maalesef, geçtiğimiz cuma günü biz 14 yaşındaki Berk’i kaybettik. Berk babasını görmeden maalesef vefat etti. Sonra -bakın, size bir utanç fotoğrafı göstereceğim- babasının onun ölüsünü görmesine izin verdiler ve babası jandarma eşliğinde mezarlığa gidip çocuğunun mezarının başında maalesef bu şekilde dua etmek zorunda bırakıldı.

Sayın Başkan, sayın bakanlarım; bu, hepimizin utancıdır. Sağ olsun, Sağlık Bakanı gerekli girişimlerde bulunmuştu ama artık iş işten geçmişti. Bu durumda -dediğim gibi- 0-6 yaş arası 700 bebek şu anda cezaevlerinde ve birçok çocuk hasta, kanser olmuş durumda. Yeni Berkler ölmesin diye Hükûmetin, iktidarın buna çözüm bulma, çözüm getirme zorunluluğu vardır.

Arkadaşlar, “Dünya 5’ten büyüktür.” diyorsunuz ya yani eğer bu ölen çocuklarımızı, göz göre göre eriyen, biten çocuklarımızı kurtaramıyorsak sizin için o 5’in 1’incisi de olsanız, dünyada 1 numara da olsanız neye yarayacaktır bu? Aynı zamanda, bizler tabii haklı olarak Filistin’deki çocuklara ağladık, Pakistan’daki çocuklara, Fransa’da, Amerika’da bombalarla katledilen çocuklara ağladık, üzüntülerimizi dile getirdik ama kendi yurttaşlarımız için, kendi çocuklarımız için o kadar vicdanlı olamadık. Evet, tabii ki biz dünyanın her yerindeki zulümlere karşı dik duruş sergilemeliyiz, kabul etmemeliyiz ama yanı başımızda işlenen zulümlere de sessiz kalmamalıyız çünkü iktidarın bunu önleme iradesi vardır, gücü vardır.

Bakın arkadaşlar, özellikle iktidar, sürekli, Hazreti Ömer’in “Dicle kenarında bir kurt bir kuzuyu kapsa sorumlusu Ömer’dir.” sözünü diyerek “Biz bu anlayışla hareket ediyoruz.” diyorsunuz ama burada, halkın, milletin iradesinin tecelligâhı olan Mecliste biz bu sorunları dile getirdiğimiz hâlde sizler bununla ilgili hiçbir somut adım atmadınız ve atmamakta da ısrar ediyorsunuz. Lütfen bu çocuklara sahip çıkalım. Özellikle, cezaevindeki tutuklu bebekler için bir çözüm geliştirelim, hep beraber geliştirelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum size Sayın Aslan.

Buyurun, devam edin.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Yine, şunu belirteyim: Biz burada bütün Parlamento olarak Kudüs için tepki verdik, Filistin için tepki verdik. Arkadaşlar, biz kendi insanımızın kendi gücümüz dâhilinde olan sorunlarını çözmüyorsak yahu Kudüs’e, Allah aşkına, bizim ne faydamız olacak? Yani birbirimizi kandırmayalım. İlk önce, biz raiyyetimiz altındaki insanların sorunlarını çözmekle mükellefiz. Sonra, gücümüz yettiği oranda diğer coğrafyalara el atma, oradaki zulümleri durdurma sorumluluğumuz, mesuliyetimiz vardır.

Ben, tekrardan, buradan, şu anda, Berk şahsında bütün hasta çocukları ve cezaevinde bulunan çocukları saygıyla selamlıyorum. Lütfen yeni Berklerimiz ölmesin, başka çocuklarımız ölmesin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - İktidar, Hükûmet gerekli sorumluluğu alsın ve üzerindeki bu sorumlulukla en adil bir şekilde çözüme kavuştursun.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslan.

Sayın milletvekilleri, Sayın Aslan’ın bu konuşmasına İç Tüzük’ün 59’un maddenin birinci fıkrasına göre Sağlık Bakanı Sayın Ahmet Demircan cevap verecektir.

Yalnız, bir on beş dakika ara vermek durumundayım, daha sonra Sayın Bakanı dinleyeceğiz.

Kapanma Saati: 14.12

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündem dışı olarak birinci sırada konuşan Sayın Mehmet Ali Aslan’a Hükûmet adına Sağlık Bakanımız Sayın Ahmet Demircan cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Demircan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Aslan Bey’in gündem dışı konuşmasına cevap için huzurunuzdayım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, 2002’den sonra sağlık alanında yapmış olduğu güçlü reformlar, değişim ve gelişmeyle, özellikle sağlığın finansmanı konusunda halkı bütünüyle sağlık sigortası kapsamına alan hamleyi yaptı. Türkiye'de nüfusumuzun tamamı genel sağlık sigortası kapsamındadır. Hiç kimse bu sigorta kapsamının dışında değildir. İster çalışan olsun ister çalışamayan olsun ister cezaevinde mahkûm veya tutuklu olsun herkes sağlık sigortası kapsamındadır. Özellikle 18 yaşına kadar olan tüm çocuklar şartsız olarak sağlık yardımlarından da yararlanmaktadırlar.

SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı; devlet memurlarının tabi olduğu bu sistem bir çatı altında toplandı, herkes doğal olarak sağlık desteğini ücretsiz bir şekilde edinme imkânına kavuştu. Bu cümleden olarak, kanun hükmünde kararnameyle -15 Temmuz sonrası özellikle- işine son verilen, kamudan uzaklaştırılan insanların da durumunu burada açıklamak istiyorum, belirtmek istiyorum.

Elbette 15 Temmuzda ülkemiz, devletimiz büyük bir saldırıyla karşı karşıya kaldı. Devlet, kamu kendisini bu saldırıdan koruma refleksini gösterecek, hukuk zemini içerisinde, kendisine karşı bu saldırıda muhatap aldığı, sorumlu tuttuğu kişiler hakkında her türlü girişimi yapma -kanun içerisinde, Anayasa çerçevesinde- hakkını kullandı ve bir kısım insanlar kanun hükmünde kararnameyle görevden uzaklaştırıldı.

Kanun hükmünde kararnameyle görevden uzaklaştırılan insanların sağlık hizmetlerini alma konusunda durumunu incelersek şöyle bir durumla karşılaşıyoruz: Biliyorsunuz, ihraç olunanlarla ilgili yapılan araştırmaya göre, bunların bir kısmı sigortalı olarak çalışmakta yani kamudan ihraç edildiği ama tekrar kendisi iş bularak sigortalı olarak çalışmakta, bir kısmı kendi hesabına ticari faaliyetler yürütmekte, bir kısmı ise emekli olduğu için yine sosyal güvence kapsamı içerisinde bulunmakta, dolayısıyla ihraç olunanların önemli bir kısmı zaten bir şekilde sosyal güvenlik, genel sağlık sigortası kapsamı içerisinde. Bir kısmının herhangi bir işte çalışmadığı için resen genel sağlık sigortası kapsamına alındığını biliyoruz -ki bunun için, eğer ödeme imkânı varsa aylık 61 lira ödeme yaparak genel sağlık sigortası kapsamı içerisinde değerlendirilir, ödeme gücü olmayanlar için primleri devlet tarafından ödenir- bir kısmının da aile bireyleri üzerinden sağlık yardımları almaya devam ettiği tespit edilmiştir.

Yani burada şunu söylemek istiyorum: Türkiye'de hiç kimse genel sağlık sigortası kapsamı dışında değildir, herkes bu şemsiyenin altındadır. Kanunumuza göre herhangi bir vatandaşımızın sağlık kapsamı dışında kalması mümkün değildir ancak herhangi bir sigortası olmadığı için resen genel sağlık sigortası kapsamına alınanlardan aylık 61 lirayı ödeme gücü olduğu hâlde primleri ödemeyenler, borcu olduğu için sağlık yardımlarından yararlanamamaktadır ki bu acil sağlık hizmetlerini kapsamaz. Acil sağlık hizmetleri noktasında, borcu olsa da olmasa da herhangi bir sosyal güvencesi -ki herkesin var genel sağlık sigortası- ödemediği için bu sigorta kapsamına girmese de onların da sağlık hizmetleri acil kapsamından ödenir ve verilir. Ki kişinin başka türlü de ihtiyacı varsa yani bu sağlık sigortası primini ödeyecek gücü yok ama diğer yönden geçinmek için de gücü yoksa onların ise sosyal yardımlaşma vakıflarımıza başvurarak gelir testi yaptırıp bunu tespit ettirmeleri gerekmektedir ve onlara da gerekli destekler, yardımlar yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, elbette değerli konuşmacının da ifade ettiği gibi, cezaevlerinde de kanun hükmünde kararname veya mahkûmiyet nedeniyle tutuklu veya mahkûm yakınları içerisinde bulunanlar, bunların içerisinde çocuk olanlar, mahkûmların kendileri sağlık hizmetleri konusunda da gene aynı şekilde genel sağlık sigortası kapsamı içinde değerlendirilir.

Türkiye, sağlık hizmetleri konusunda gerçekten başarılı bir süreç yaşamaktadır on beş yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde ve biz de 65’inci Hükûmet döneminde bu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için elimizden gelen gayreti göstermekteyiz. Özellikle birinci basamak hizmetlerini bütün vatandaşlarımıza koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında ulaştırmaktayız. Cezaevlerindekilere de dışarıda olan herkese de koruyucu sağlık hizmetleri ulaştırılmaktadır. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin 2017 yılı ilk on bir aylık neticelerini burada paylaşmak isterim: Sadece muayene sayısı yaklaşık 215 milyon olarak gerçekleştirilmiştir. Bunun yanında, bütün hamilelerin takibi, aşıların yapılması…

Burada bir parantez açmak istiyorum: Son günlerde aşılarla ilgili bir spekülasyon yapılmakta. Aşılarla ilgili bu spekülatif haberlerin kamuoyunu olumsuz etkilememesi için bu konuda Bakanlığımız gerekli açıklamaları zamanında yapmıştır ve yapmaya devam edecektir. Nedir yapılan spekülasyon? “Efendim, aşılarda alüminyum katkısı var, alüminyum maddesi var. Bu da kişilerin sağlığını uzun vadede bozmaktadır.” iddiasıyla ortaya çıkılmakta ve aşı yapılmasının önü kapatılmaya kalkışılmaktadır. Buna dikkat etmek lazım, dikkatli olmak lazım çünkü Türkiye dünya ölçeğinde Dünya Sağlık Örgütünün takdirle karşıladığı bir aşı kampanyasını bugüne kadar başarılı bir şekilde yürütmüştür. “Aşı kampanyası” cümlesinden… Mesela, bugün -on yedi yıldır- Türkiye’de polio yani çocuk felci görülmemektedir. Yine Türkiye’de on beş sene önce, on altı sene önce kızamık sayısı yüksek bir rakamla ifade edilirken, 500’lerin üzerindeyken 9 tane kızamık vakasıyla karşılaşılmış 2016 yılında, onların da hepsinin aşı yaptırmadığı görülmüştür, aşıdan kaçındığı görülmüştür. Aşı olayı basit bir olay değildir. Aşı olayı sağlık açısından önemlidir ki bizim milletimiz aşı konusuna dünyadan önce aşina olan bir millettir. Çiçek aşısının Osmanlı’nın belli bölgelerinde halk tarafından uygulandığı bilinmektedir. Dolayısıyla, arkadaşlar, aşı konusundaki spekülasyon alüminyum üzerinden yürütülmeye çalışılmakta, oysa bütün aşılarını yaptırmış bir insan ömrü boyunca aşı üzerinden totalde 4,5 miligram alüminyumla karşı karşıya kalmakta. Hâlbuki, baktığımızda, mesela bir mide ilacında, antiasit ilaç olarak kullanılan ilaçların içerisinde alüminyum hidroksit çok daha yüksek dozlarda vardır. “Bunlar insan sağlığı için ne derecede zararlıdır?” noktası, Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye’de de elbette bu işle ilgili olan Bakanlığımız tarafından takip edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, sadece koruyucu hekimlik alanında değil, Türkiye tedavi edici hekimlik alanında da fevkalade mükemmel gelişmelere imza atmış bulunmaktadır. Bu gelişmeleri tek tek zikredecek değilim ancak şunu söyleyeyim: On beş sene önce Türkiye’de yoğun bakım yatak sayısı 850 civarında iken 2016 rakamlarıyla ifade etmek gerekirse yoğun bakım yatak sayımız 16 binlerle ifade edilmektedir. Dolayısıyla Türkiye poliklinik hizmetleri, yataklı tedavi hizmetleri ve bu yoğun bakım hizmetleri noktasında fevkalade iyi noktalardadır, bu da giderek daha da artırılacaktır.

Değerli milletvekilleri, yüksek vasıflı tıbbi hizmet sunumu kapsamında 2017 yılında 2 kapsamlı onkoloji merkezi, 6 tane onkoloji tanı ve tedavi merkezi, 6 erişkin kalp merkezi, 3 tane pediatrik kalp merkezi, 1 karaciğer organ nakil merkezi, 1 böbrek organ nakil merkezi, 1 erişkin kemik iliği nakil merkezi, 1 pediatrik kemik iliği nakil merkezi, 3 yanık ünitesi, 2 tane yanık merkezi, 3 tane perinatal merkez, 4 tane inme merkezi, 4 tane genetik merkez, 4 el cerrahisi ve replantasyon merkezi ve 2 hiperbarik oksijen tedavi merkezi, 6 tane prematüre retinopatisi tanı ve tedavi merkezi, 11 tane de robotik yürüme merkezi açılmıştır. Bu da şunu göstermektedir: Biz, sağlıktaki dönüşüm sürecini tamamladık, şimdi sağlıkta kalite, gelişme ve sürdürülebilirlik sürecini gündeme getiriyoruz, bu çalışmaları yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde Türkiye daha açık bir şekilde bunlara şahit olacak.

Diğer taraftan, Sağlık Bakanlığının yönetiminde çok başlılığı sonlandıran hamlemiz tamamlandı, şimdi atamaları tamamladık. Bundan sonra sağlıktaki yeni dönemin yani yönetimdeki yeni dönemin verimliliğini inşallah hep birlikte yaşayacağız. Değerli konuşmacının az önce ifade ettiği gibi, Türkiye’deki 80 milyon vatandaşımıza hizmet etmek elbette ki anayasal görevi, temel konusu bu ama bunun dışında gönül coğrafyamızda bize elini uzatan, bizden yardım isteyen, bizden destek isteyen ülkelere de elbette ki yardımcı olduk ve olmaya devam edeceğiz. Bu kapsamda Türkiye'nin yurt dışında işletmekte olduğu hastaneler var, bunlara yenilerini de ilave ediyoruz. Bir Somali’deki hastanemiz, öbür taraftan Sudan’daki hastanemiz; bunlar işler vaziyette devam ediyor. Gazze’de bir hastanemiz bitti, önümüzdeki günlerde açılışını yapacağız. Libya’da bir hastanemiz, fizik tedavi merkezimiz bitti, onun açılışını yapacağız. Bişkek’te bir hastanemiz bitti -şu anda teknokrat arkadaşlar orada çalışmaları yapıyorlar- onun da açılışını yapacağız. Nijer’de bir hastanemizi bitirdik, onun da açılışını yapacağız.

Bu, şunu gösteriyor: Türkiye, sağlık hizmetlerinde sadece kendi ülkesindeki vatandaşlarına değil, ihtiyaç sahibi olan ülkelerin de vatandaşlarına sağlık desteği sağlıyor ve aynı zamanda, Türkiye'nin sağlıkta yapmakta olduğu uygulamalarını izleyen, bunlardan, bizdeki oluşmuş olan bilgi birikiminden yararlanmak isteyen ülkelere de bu konuda yardımcı olmak için üzerimize düşeni yapıyoruz.

Değerli milletvekilleri, elbette ki bizim elimizin uzanamayışından, ulaşamayışımızdan bir kişi de olsa hayatını kaybederse biz bundan vicdanen sorumluluk duyarız. Elbette ki ülkemizde hangi konumda olursa olsun, sağlık, hepimizin, 80 milyonun ayrımsız istifade etmesi gereken hizmet alanıdır, hiçbir şekilde kişinin konumu bizi sağlık hizmeti noktasında bağlamaz. Biz, sağlık hizmeti noktasında, kişi hangi konumda olursa olsun ona her türlü desteği yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Varsa eğer noksanımız bu konuda, dile getirilmesinden de asla gocunmayız ve biz bunları uyarı olarak alır, bunların gereğini yerine getiririz.

Değerli milletvekilleri, ben sağlık hizmetleri konusunda kısa bir sunumla birlikte değerli konuşmacının değindiği konulara da bu şekilde cevap vermiş oluyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündem dışı ikinci söz, Bursa ili İznik ilçesinin sorunları hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’nın İznik ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun cevabı

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Bursa’mızın en güzel ilçelerinden İznik’imizin sorunları üzerine söz almış bulunuyorum.

Size, onların dili olmadığı için, İznik Gölü’ndeki balıklar adına sesleniyorum; size yüzlerce yıllık zeytin ağaçları, elli yıllık çam ağaçları, binlerce yıllık tarih, iki bin iki yüz yıllık lahitler adına sesleniyorum. İznik Gölü bir cennet, binlerce yıldır orada duruyor. Tesadüfen, temiz olduğu günlerden bir gün, geçen yıl, içinde bir bazilika olduğu keşfedildi, fotoğraflandı ilk defa. İznik Gölü diyor ki: “Beni kirletmeseniz… Ben bu bazilikayı bağrıma sığdırdım ama sanayinizle, yanlış politikalarınızla maalesef bu balıkları böğrüme sığdıramıyorum.” Çünkü her yıl İznik’te toplu bir şekilde balık ölümleri, su samuru ölümleri yaşanıyor. Bunları dile getiriyoruz fakat bununla ilgili hiçbir çalışma yapılmıyor maalesef.

İznik Gölü için mahkeme diyor ki: “Kesinlikle, günübirlik de olsa hiçbir tesis yapamazsınız.” Ama bazı aklıevvel yöneticiler oraya kamyon garajı yapmaya çalışıyorlar. İznik Gölü’nün sazlıkları doldurulup tesis yapılmaya çalışılıyor.

Orası aynı zamanda kuşların göç yolu ve kuşlar diyor ki: “Ey insanoğlu, surlar yapıyorsunuz, duvarlar yapıyorsunuz, biz bunları tanımıyoruz, aşıyoruz ama şimdi yaptığınız bu işlemlerle İznik Gölü’nü yok ediyorsunuz, bizim göç yolumuzu yok ediyorsunuz.”

Son olarak, yapılan şey şu: İznik Gölü’nün etrafına “sahil projesi” adı altında dalgakıranlar, betonlar, duvarlar örülüyor. Bu duvarlar İznik Gölü’nü katlediyor değerli arkadaşlar, katlediyor. İznik Gölü diyor ki: “Ey insanoğlu, bilmez misin, bir göl ancak dalgalarla kıyıya vurduğunda kendini temizler, ancak öyle nefes alır. Bu duvarları örerseniz ben nasıl yaşayacağım?” diye haykırıyor İznik Gölü.

Son olarak, iki gündür izliyorsunuz, bütün Türkiye duydu bu ağaçların çığlığını. İznik Gölü’nün etrafında bir betonlaşma uğruna bütün ağaçlar -işte gördüğünüz gibi- katlediliyor ve bu projeyi yapan da sizin istifa ettirdiğiniz belediye başkanı.

İznik ilçemiz aynı zamanda bir tarih, bir medeniyet ilçesi ve 2 metre altında kat kat tarihî dokular, medeniyet var. Örneğin, İznik’in tarihinden biri, Osmanlı döneminde yapılmış tarihî eserlerinden biri bu Yeşil Cami. Google’a girerseniz kaymakamlığın sitesinde Google’da Yeşil Cami’nin bu fotoğrafını görürsünüz. Ne kadar güzel görünüyor değil mi? Ben daha iki hafta önce İznik’teydim, orası şu an böyle değil değerli arkadaşlar. Nasıl biliyor musunuz? Orası şu anda böyle. İznik’teki Yeşil Cami’nin, oradaki hamamın, o tarihî bölgenin etrafı yine betonlaştırılıyor; yer yer betonlar dökülmüş, yapılar yapılıyor, ağaçlar kesilmiş. Maalesef, İznik’in bu hâli içler acısı, vicdanları sızlatıyor. İşte o fotoğraflardan birisi bu, Yeşil Cami’nin etrafı, oradaki tarihî hamamların etrafı.

Dedim ya, İznik bir tarih kenti; İznik’te yine yakında, birkaç hafta önce tesadüfen bir lahit bulundu. İznik’in altı tamamen tarih. O kadar zengin ki bunları sergileyecek bir müzeye ihtiyacı var. Müze var aslında, tam 3 Ekim 2012 tarihinde bir restorasyon çalışmasına başlandı, denildi ki: “Dokuz ay sonra bu müzeyi açacağız.” 2012 değerli arkadaşlar, tam beş yıl geçti ve hâlâ o müze açılmış değil. İznikliler soruyor “Yanlış giden nedir? Eksik olan nedir? Niye açmıyorsunuz?” diye, kuşkular oluşuyor.

İznik, Anadolu Selçuklularına ilk başkentlik yapmış, bizim ilk başkentimiz. Hristiyanlar açısından kutsal bir merkez çünkü ilk ekümenik konsil orada toplanmış ama maalesef, İznik’te turist yok değerli arkadaşlar. İznik tamamen betona çevriliyor, İznik tamamen grileştiriliyor, yeşili, doğası, gölü, ağaçları, balıkları, kuşları ölüme terk ediliyor.

İznik haykırıyor “Binlerce yıldır buradan ne hükümdarlar geçti, ne savaşlar gördüm yok olmadım, dimdik ayaktayım ama on beş yıllık AKP iktidarı maalesef beni katlediyor, katlediyor.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Yapmayın arkadaşlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altaca Kayışoğlu.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Hadi oradan, hadi oradan!

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – “Hadi oradan!” demek hiç yakışmıyor size. Hadi oradan sen, hadi oradan!

BAŞKAN – Karşılıklı cevaplaşmayın, lütfen…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bu tarih bizim, senin değil. Sen ölüp gideceksin ama İznik kalacak, İznik yaşayacak, ağaçlar kalacak. Sen, hadi oradan!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kayışoğlu.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Bu ülkede tarihe sahip çıkan tek parti AK PARTİ olmuştur, AK PARTİ olmuştur tarihe sahip çıkan parti.

ÖZCAN PURÇU (İzmir) – Mirasa sahip çıkın arkadaşlar.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Bir de CHP’nin geçmişine bak, tarihe nasıl baktığına.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Yazık ya! Burası senin değil.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Deligöz, lütfen…

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Camileri yıkan parti olarak tarihe geçtiniz, yetmez mi! Camileri yıkıp ahıra çeviren…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ya, bugün, bugün kurtarın onları, bugün.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, şimdi siz de girmeyin lütfen.

Gündem dışı konuşmaya, İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Sayın Hakan Çavuşoğlu cevap verecektir.

Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Biraz evvel, Bursa Milletvekilimiz Sayın Nurhayat Altaca Hanımefendi’nin İznik ve Bursa’ya ilişkin sözlerini büyük bir dikkatle dinledim, onlara burada cevap vermeye çalışacağım ve hükûmetlerimiz döneminde Bursa’yla ilgili gerçekleştirilen yatırımlarla, projelerle ilgili de sizlere paylaşımlarda bulunacağım.

Öncelikle ifade etmek isterim ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olarak temsil ettiğimiz Bursa’mızın her konusunu büyük bir hassasiyetle takip ediyoruz. 780 bin kilometrekare vatan toprağı nasıl ki bizim onurumuz ise tarihî dokusuyla öne çıkan Bursa ve İznik bu güzel vatanın gerçekten bambaşka, çok güzide bir köşesi.

Sayın milletvekilleri, İznik’ten başlamak gerekirse her avuç toprağı binlerce yıldır kültür kalıntılarıyla yoğrulmuş, bölgede yüzyıllar boyu tarih sayfasının başköşesinde yerini almış bir kenttir İznik. Tarih öncesi çağlardan başlayarak her zaman ilgi odağı olmuş insanlığın en eski yerleşimlerinin birinden bahsediyoruz. Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından 1075’te alınmış ve 1080’de Selçuklu Devleti’nin başkenti yapılmıştır. Böylece “İznik” adına kavuşan kent Anadolu’da ilk Türk başkenti olmuştur. Daha sonra sürekli olarak ele geçirilmeye çalışılan, ilgi gören bir kent olduğu hepimizin malumudur.

İznik’i tarih boyunca bu kadar önemli kılan en önemli etmenlerden biri, şüphesiz bulunduğu coğrafyasıdır. İznik’in eşsiz bir coğrafyası vardır. Buraya gitmeyen, görmeyen milletvekillerimiz varsa onlara, ekranları başında bizleri izlemekte olan değerli vatandaşlarımıza da tavsiyem, İznik’i gidip görmelerini ısrarla ifade etmek istiyorum. Gidilip görüldüğünde bu ısrarımızı gayet iyi bir şekilde anlayacaksınız. İznik, adım attığınız andan itibaren âdeta etkileyici atmosferini sizin üzerinize salıverir. İznik’in adını verdiği masmavi göl, masmavi gökyüzüyle birleşerek gerçekten muhteşem bir doğal güzelliğe sahiptir. Yaz kış demeden bereket saçan toprağı ile yeşilin tonları bambaşkadır. Bir rivayete göre ürünleri ya da nimetleri dağıtan melek -böyle bir ifade kullanılır- İznik’in ve Bursa’nın üzerinden geçerken elindeki bütün bohçayı düşürür. Kimi illerin üzerinden geçerken bohçasında bulunan bir meyveyi ya da bir ürünü atar ama Bursa’nın ve İznik’in üzerinden geçerken bohçayı elinden düşürür. Yani İznik’e gittiğiniz zaman… Yetişmekte olan ürün bakımından, aynı şekilde meyve ağaçları bakımından da eşsiz bir örnektir İznik.

Tabii, ecdadımız gerek Selçuklu döneminde gerek Osmanlı döneminde İznik’i tarih boyunca bu eşsiz tabiatına uygun şekilde yaşatmıştır. Bunun en belirgin neticesi de zengin kültürel varlığı ve özellikle İznik çinisidir. İznik’in tam ortasında surlarla çevrili kentin 4 kapısından gelen yolların kesiştiği yerde İznik Ayasofya Camisi -ki 2011 yılında restore edilmiştir- İznik’in sembolü olan, muhteşem kültür varlıklarımızın başında gelen, adını yeşil çinili ve tuğlalı minareden alan Yeşil Cami, Nilüfer Hatun İmareti ve burada saymaya süre yetmeyecek diğer tarihî ve kültürel zenginliklerimiz burada bulunmaktadır. Vakfiyesi günümüze kadar ulaşan ve Osmanlı Padişahı Orhan Gazi’nin kendi mülkünden pay ayırarak kurduğu ilk vakfın İznik’te olduğunu da ifade etmeliyim. Kısacası, İznik âdeta bir açık hava müzesi mahiyetindedir.

İznik dünyaca meşhur çinileriyle turizm sektörü açısından son derece önemli bir merkezdir. Günümüze kadar ayakta duran tarihî dokuyla dünya çapında herkeste hayranlık uyandırmaktadır. Bizler bu güzelliğe nasıl yaklaşıyoruz? Dünyada iki tür medeniyet anlayışı vardır değerli milletvekilleri: Biri yaşatmak, ihya etmek, inşa etmek üzerine; diğeri maalesef her gün müşahede ettiğimiz yıkmak ve öldürmek üzerine kurulmak istenen bir sömürge medeniyeti. Bizim medeniyetimiz, temsil ettiğimiz medeniyet inşa medeniyetidir. Geçmişimizden tevarüs eden değerlerde bunun zıddını bulmanız mümkün değildir.

Hükûmet olarak, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın öncülüğünde, her zaman yaşatmayı temel alan bir siyasi anlayışın sahipleriyiz; bu, bundan sonra da böyle olmaya devam edecektir. Gücünü millî iradeden alan kadrolar olarak insanımızı ve insanımıza ait değerleri yaşatmaktan başka düşüncemiz olmadığının altını çizmek isterim. İznik’e de böyle bakıyoruz ve nasıl daha fazla yaşatırız, nasıl daha fazla yüceltiriz, biz ona bakıyoruz.

Hem İznik özelinde hem Bursa için yaptıklarımızın sınırlı bir özetinden bahsetmek istiyorum. 2002’den bu yana Bursa’da kültür ve turizme toplam 30 milyar liralık yatırım yapmışız. Biraz önce bahsettiğim, kültürel varlıkları geleceğe hakkıyla taşımak noktasında büyük hassasiyet gösteriyoruz. Bu çerçevede, iktidara geldiğimizden bu yana, Bursa’da kültür varlıklarının proje, bakım onarımları ile müze, teşhir, tanzim ve yapım işlerinin yanı sıra ören yeri çevre düzenleme işleri için yaklaşık 21 milyon liralık ödenek ayırmışız. Tarihimizi gün yüzüne çıkartırken Bursa’da bulunan 3 adet Bakanlar Kurulu kararlı Türk, 1 adet Bakanlar Kurulu kararlı yabancı ve 3 adet müze kazısı olmak üzere toplam 7 kazı çalışması için 4,5 milyon lira ödenek aktardık.

Orman ve Su İşleri Bakanlığımız Bursa’da 2002’den bu yana toplam 2,66 milyar liralık yatırım yaptı. Bursa’nın mümbit topraklarını daha fazla sulayabilmek arzusuyla projeler geliştirildi ve inşa ettiğimiz sulama tesisleriyle 348.310 dekar araziyi sulamaya açtık. Böylece Bursalı çiftçilerimize bereket getirdik ve yılda 303 milyon lira ilave zirai gelir artışı sağladık. Bunların hepsi insanımız içindir.

2002’den yana Bursa’mıza ulaştırma ve haberleşme alanında 4,67 milyar yatırım gerçekleştirdik. Kısacası, Bursa’nın hızına hız kattık. Bunu nasıl yaptık? Örneğin, Bursa’yı diğer şehirlere bağlayan devlet yollarını 436 kilometreye, ilçe, belde ve köyleri şehir merkezine ulaştıran il yollarını 613 kilometreye, otoyolları 80 kilometreye uzattık. Böylece Bursa’ya erişimi daha hızlı ve daha güvenli hâle getirdik. Bursa’daki kara yolu ağını 1.129 kilometreye ulaştırmış olduk.

Bursa’ya 2002 yılında elektrik üretim tesisleri yatırımı dâhil 8,6 milyon lira enerji yatırımı yapılmışken -8,6 milyon arkadaşlar- 2003-2015 yılları arasında 2,28 milyar liralık enerji yatırımı yapılmıştır. Bursa’ya enerji ve tabii kaynaklar alanında toplamda 2,57 milyar lira yatırım yapılmış olmaktadır.

Burada saymaya süre yetmeyecektir. Eğitimden sağlığa, gençlik için yatırımlarımızdan tarım ve hayvancılık alanına, her alanda yatırımlarla Bursa’yı ihya ettik, ediyoruz. Nitekim, Bursalı hemşehrilerimiz, vatandaşlarımız da her seçimde bizim bu hizmet anlayışımızı ödüllendirmek suretiyle sandıkta gereğini yapmışlardır, emin olunuz bundan sonra da yapmaya devam edeceklerdir değerli kardeşlerim.

AK PARTİ kadroları olarak bizler “Ülkem ve milletim kazanacaksa ben kaybetmeye hazırım.” diyen bir liderle, Sayın Cumhurbaşkanımızla aynı davaya baş koyduk. Aziz milletimizin ihtiyaçlarını karşılamak için bizi hizmetkâr kılması dolayısıyla Rabb’imize de ne kadar şükretsek azdır. Bizler hem İznik’te hem Bursa’da hem de zaman zaman burada Genel Kurulda, değerli milletvekili arkadaşlarımla birlikte Bursa ve İznik için yaptığımız icraatları ve yatırımları her zaman kamuoyuyla paylaşıyoruz. Ancak insanımızın faydasına sunulan bu güzellikler ne kadar anlatılırsa anlatılsın yeterli saymıyoruz. Zira, bugün burada ana muhalefetten arkadaşlarımızın bizlere bir fırsat daha sunduğunu memnuniyetle görmüş bulunmaktayız. Bize burada, İznik’e ve Bursa’ya yatırımlarımızı yeniden anlatma fırsatı sundukları için gündem dışı konuşan sayın milletvekili arkadaşıma teşekkür ediyorum.

Bir sayın milletvekili tarafından biraz önce bir konuyla ilgili bahsedildi, onu da burada açıklığa kavuşturmam lazım; örneğin, bu sahil projesiyle ilgili, oradaki ağaçlarla ilgili.

Değerli arkadaşlar, orada belediye tarafından bir çalışma yürütülmektedir ve medyaya çıkan haberlerle de gündem olmaktadır. Burada gündeme getirilen konu da aynı konu. Orman bölge müdürlüğünden izin alınmak suretiyle yürütülen çalışmanın -telefonumda resmi de var ama buradan gösteremeyeceğim, yetişemedim- aslı şudur değerli arkadaşlar: Bursa Büyükşehir Belediyesince İznik ilçesinde İznik Gölü sahilinde Sahil Düzenleme Projesi kapsamında orman dışı alanlarda, Anıtlar Kurulundan gerekli izinler alınarak İznik Orman İşletme Şefliğinden de teknik yönden kesilmesinde sakınca bulunmayan, hayatiyetini kaybetmiş, âdeta ağaç olma vasfını yitirmiş, tamamen kuru olan 8 adet ağaç kesimi yapılmıştır; konu edilen şey anladığım kadarıyla bu. Özellikle ifade etmek istiyorum ki burada yeşil ağaç kesilmemiştir, fotoğraflarını gösterebiliriz. Bu ağaçlar hayatiyetini yitirmiştir, kuru ağaçlardır, bunlara ilişkin yapılan inceleme raporları da elimizde mevcuttur.

Yapılan çalışma, İznik halkının faydalanmasına yönelik sahil bandının iyileştirilmesi kapsamındadır. Nasıl ki biz üçüncü boğaz köprüsünü yaptık, insanımızın standardını yükselttik, insanımızın hizmetine sunduk; yaptığımız şey, mukayese kabul etmez tabii ki ama burada da odur. Nasıl ki Osmangazi Köprüsünü yaptık, İznik’e daha kolay ulaşabilsin İstanbullular, gelenler diye İznik’in önünü açtıksa burada da İzniklinin yaz mevsiminde ve sair zamanlarda gerek dışarıdan gelen gerek İznik’in içinde bulunan vatandaşlarımızın o kapasitede, o standartta güzel ve şirin bir İznik ilçesinde o sahilin tadını çıkarmaları için bir proje gerçekleştirdik. Nasıl ki İstanbul’da karşıdan karşıya geçmek için Marmaray’ı yaptık ve insanımız şimdi sadece dakikalarla ölçülen bir zaman diliminde istediği yere ulaşabiliyorsa aynı şekilde bu pencereden yaklaşıyoruz.

Ben hatırlıyorum, burada aktarayım: Bir milletvekili arkadaşımızla -yine ana muhalefet partisinden- 24’üncü Dönemde ara buluculuk konusunda bir İngiltere seyahatimiz olmuştu, bir haftalık çalışma seyahatimiz. Ramazan Can arkadaşımız da vardı o zaman. O İngiltere seyahatinde yine Adalet Komisyonu üyemiz olan bir arkadaşımızla, ana muhalefet partisi milletvekiliyle, Londra’da Manş Denizi’nin altından Fransa’ya bir geçiş tüneli olduğunu söyledik birbirimize ve büyük bir gıptayla birbirimize bakarak yani “Adamlar yapmış.” dedik. O sıralarda da tam bu Marmaray Projesi devam ediyordu arkadaşlar. Şimdi, biz bunu konuşurken kendi aramızda tabii, Hükûmetimizi mutlaka övdük, övecektik. O zaman da gene ana muhalefet partisinden o milletvekili arkadaşımız bize dönüp dedi ki: “Biliyor musunuz, yaptınız ama kuşların yolları, balıkların yolları değişti.”

Arkadaşlar, insanın hizmetine sunduğunuz bir konu var. Elbette bütün hassasiyetleri nazara alarak, burada bir değerlendirme yaparak karar vermek lazım ama istismar siyasetine savrulmak yakışık almıyor. Eğer buraya savrulursanız birileri de size çıkar sorar ki Atatürk’ün mirası olarak ekilen Yalova’daki 159 tane ağaç için neden burada konuşmadınız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Mesele bu. İstismar yok, algı yok, gerçekler ve her şey insanımızın yaşamını kolaylaştırmaya matuf.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Diğer konu da önemli ama.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bakınız, kesilen 8 tane ağaç var, yerine şu ana kadar dikilen 350 tane, toplam bin tane yetişmiş ağaç dikiyoruz oraya. Okul bahçelerine, mezarlıklara, toplumun ortak faydalanacağı yerlere son bir ayda…

Nurhayat Hanım, son bir ayda Bursa’da 35 bin ağaç diktik, haberiniz var mı, 35 bin bir ayda ve şu ana kadar Türkiye’de diktiğimiz ağaç sayısı 4 milyar fidan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kaç, kaç? Bir daha duysunlar.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Arkadaşlar, bunları yaptık.

Değerli arkadaşlar, şimdi biz bu ağaç konusunu nereden hatırlıyoruz, oraya da bir bakalım.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Onlar, yanan Mudanya ormanları mı?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bu ağaç konusunu biz 2013’teki beş altı ağacın âdeta arkasına gizlenerek Türkiye’yi alev topuna döndürmek isteyenlerin yaptıklarını gördüğümüz ve meselenin ağaç meselesi olmadığı ortaya çıktıktan sonra…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - İnsaf, insaf!

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - …bu konudaki her retoriğiniz sadece algıdan ibarettir, sadece istismar siyasetinden ibarettir değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bu görüntü hoşunuza gidiyor mu? Göl, göl! Binlerce yıldır ayakta. Bakın, bu, hoşunuza gidiyor mu? Yazık ya!

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bakınız feraset sahibi milletimiz, bu algılara asla geçit vermeyecektir. AK PARTİ Hükûmetini yeşille, tabiata sahip çıkmakla sınamaya kalkışmak kimsenin haddine değildir, olamaz, biz de buna fırsat vermeyiz.

Bakınız, bilgi edinmek her sıkıntıyı giderecektir. Burada siyasi istismara tevessül edilmemesi gerekir. Sizlere bazı bilgiler arz etmek isterim.

Şimdi biz iktidarın mensuplarıyız. 145 şehir ormanı, 356 bal ormanı kurmuşuz, millî park sayımızı ülke genelinde 42’ye, tabiat parkı sayımızı 222’ye çıkartmışız. 2002’de 9 milyon 369 bin 832 dekar korunan alanımız varken, bu rakamı 30 milyon 47 bin 220 dekara çıkarmışız. Yine 2002’de 175 olan korunan alan sayısını 553’e yükseltmişiz. Bakınız son on beş yılda Bursa’mızda 68 milyon fidanı toprakla buluşturmuşuz, dile kolay 68 milyon. 68 milyon fidanın yanında 8 kuru ağaçla algı operasyonu yapmaya çalışmak, kusura bakmayın havada kalır, kimse de sizi ciddiye almaz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Halk biliyor neyin ne olduğunu.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Genel Kurulun huzurunda özellikle ifade etmek isterim ki Hükûmet olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğinde, Sayın Başbakanımızın önderliğinde hızımızı sürekli artırarak milletimizin hizmetine olan yatırımlarımızı sürdüreceğiz, bundan hiçbir şekilde vatandaşlarımızın şüphesi olmasın. Biz diyoruz ki, millete efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik ve bu, bizim için onurların en tepesindeki, en yükseğindeki husustur değerli arkadaşlarım.

Sözlerime son vermeden önce şunu ifade etmek isterim: Değerli arkadaşım, sayın milletvekili arkadaşım, 2015 yılıydı… Size sesleniyorum.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bana mı?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Hani “Size sesleniyorum” derken kötü bir şey söylemek için değil. 2015 yılında Bursa’da, Mudanya’da, Ketendere’de bir yangın oldu, hatırlıyorsunuz değil mi? Birçok ağacımız yandı.

Şimdi, sizin buraya verdiğiniz bir soru önergesi var. Ne diyorsunuz orada biliyor musunuz?

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ketendere değil, Çağrışan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Söyleyeyim: “Oraya Ro-Ro limanı yapacaksınız. Ey milletim, bir yağmurdan sonra nasıl yangın çıkar, bizim bunu aklımız almıyor.” diyerek, algı metoduyla insanları tahrik etmeye, millet üzerinde istismar etmeye çalışıyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Millet inanmıyor o yüzden artık.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bugün oraya 275 bin fidan ektik. Özür dileyecek misiniz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, geçen hafta… Sayın Bakanımız Veysel Eroğlu burada. Bursa, bütün bir Türkiye’nin değeridir değerli arkadaşlar. Uludağ’ın biz dünyada eşi benzeri olmayan bir dağ olduğunu düşünüyoruz ve gerçekten de Bursa’da Uludağ’ın hem Türkiye için hem de dünya için konferanslar ve diğer konularda, spor alanlarında yüksek turizm kapasitesi olan bir yer olduğunu düşünüyoruz ve bununla ilgili olarak bir strateji geliştirdik, bir çalışma başlattık; ondan da bahsetmek istiyorum Bursalı hemşehrilerimizden dinleyenler varsa bilmeleri için. Orada çok eski tarihlerde yapılmış, Uludağ’ın yeşiline, o iklime ve fiziksel özelliklerine uymayan beton yapıların tamamını yıkıp orada o dokuya uygun yapılaşmayı getirmek için çalışma başlattık ve ilk önce de kamu binalarını yıktık. Teşekkür ediyorum Sayın Bakanımıza. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz de teşekkür ediyoruz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Ayrıca, bakınız, orada Siyami Ersek, bir hastane yaptırmış 1923’lerden sonra tedavi uygulamak üzere. 1944’te o bina sanatoryum olarak ilan edilmiş, daha sonra 1975 yılına kadar da verem hastalarının tedavisi için kullanılmış. O bina metruk hâle gelmişti, yıkık hâle gelmişti. Şimdi orada öyle güzel bir eser meydana çıkarıyoruz ki gerçekten sadece Bursa için değil, Türkiye’nin vizyonuna vizyon katacak, oraya, Uludağ’a gelen her konuğu, her misafiri rahatlıkla ve özgüven içerisinde ağırlayacağımız bir şekilde yapacağız. Dolayısıyla bakınız, Uludağ’ımız, toplamda 171 endemik bitkiyi içeriyor; bunun 30 tanesi sadece Bursa’da Uludağ’da yetişebilen ağaçlardan, bitkilerden.

Değerli arkadaşlar, Bursa’mız, tarihte olduğu gibi, bugün de emin ellerdedir. Hükûmetimiz, Bursa’ya önemli yatırımlar yapmıştır, bundan sonra da yapmaya devam edecektir. Bursa, şehirlerden bir şehir değildir. Bursa’nın burada adının anılarak kötü gösterilmesi de gerçekten hiçbir şekilde yakışmamaktadır. Bursa güzeldir, daha güzel olması için çalışmaya devam etmeliyiz diyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 69’a göre sataşmadan söz istiyorum. Verdiğim soru önergesiyle hem kamuoyunu yanılttığım hem istismar ettiğim gibi cümleler kullandı ismimi vererek.

BAŞKAN – Peki, buyurun iki dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Aynı ilin vekilleri… Bakana hürmet eder Başkanım, polemik doğru değil.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun gündem dışı konuşmaya cevaben yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Burada yaptığımız her konuşma, Bursa’mızın, ülkemizin, İznik’imizin, bu cennet vatanın her karış toprağının daha iyi, daha güzel olması, bizden sonraki nesillere de kalması içindir. Bu konuda da çok samimiyiz. İyi niyetli bir çalışma olursa biz bunu takdir eder, gereğini de yaparız. Nitekim, Sayın Orman Bakanımız da burada. Bütçe görüşmelerinde ben dedim ki Sayın Bakana: Mudanya’da bir yangın çıktı Çağrışan bölgesinde -ve orasıyla ilgili bilgi aldım- ağaçlandırma yapılmış. Teşekkür ediyorum ağaçlandırdığınız için.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bursa kamuoyundan, Bursalılardan.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Gelelim Ketendere’ye. Ketendere’ye bir Ro-Ro iskelesi yapılıyor. Bizzat dava açtık, ben de davanın tarafıyım. Mahkeme de, idare mahkemesi -mahkeme ismini ve dosya numarasını verebilirim- yürütmeyi durdurma kararı verdi, “Ketendere’ye Ro-Ro yapılamaz.” dedi. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, bir mahkeme kararı. Yani ben kamuoyunu falan yanıltmıyorum. Mahkeme kararını isteyene gönderirim.

Bursa’ya 35 bin ağaç dikilmiş. Dikilsin tabii.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Son bir ayda.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Eğer kastedilen, Mudanya yangın yeriyse memnuniyet duyarız, bundan mutlu oluruz.

Gelelim şu kuru ağaç meselesine. Oradaki televizyon görüntüleri de var, ben de biraz önce fotoğrafları gösterdim. Oradaki ağaçlar kuru falan değil, mesele üç ağaç meselesi değil, mesele şu görüntü… Yani mesele, İznik Gölü’nün etrafını betonla çevirip bu gölü ölüme mahkûm etmek. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer bu görüntü hoşunuza gidiyorsa Hakan Bey…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ters tutuyorsunuz, ters tutuyorsunuz.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Yani orada yaşıyoruz. Bakın, ne güzel anlattınız İznik’i, benim sürem beş dakika olduğu için anlatamadım, çok güzel, teşekkürler, anlattınız. Ama bu görüntü güzel mi? Bu görüntüden sonra İznik’i bir daha böyle anlatabilecek misiniz? Yani şu Yeşil Cami’ye bakın Allah aşkına? Bu mu güzel, bu mu güzel? Bu eski fotoğraf, her yerde var, kaymakamlığın sitesinde Google’da; bunu ben -önden çekilmişi de var, aynen böyle- iki hafta önce kendim çektim ya…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gözükmüyor ki oradan. Yanlış fotoğraf.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Ne yeşil kalmış, ne bir şey kalmış, caminin etrafı betona dönmüş. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altaca Kayışoğlu.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ağaçları yok etmişler, ağaçları.

BAŞKAN – Sayın Çavuşoğlu’na açıklama için söz vereceğim.

Buyurun yerinizden.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun, Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Burada 2 Bursa milletvekili olarak iyi bir şey olsun diye tartışıyoruz, öncelikle onu ifade etmek istiyorum, öyle olduğu kanaatini de taşıyorum.

Şimdi, biraz evvel burada da anlattım, şöyle düşünmemiz lazım, empati yapmamız lazım: Yalova’da 158 ağaç ki o ağaçların içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’ün “Buraya ağaç dikin.” dediği, miras bıraktığı söylenir, o ağaçlar kesilirken hiçbir şey söylemeyenlerin istismar ettiğini söylüyorum.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Söyledik, söyledik.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Haksızsam “haksız” diyebilirsiniz ama değilim.

MURAT EMİR (Ankara) – Haksızsın.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Çünkü oradaki belediye başkanı “30 santimetrelik çevreye sahip ağaçları oradan kökünden alıp başka yere götürecek teçhizatımız, ekipmanımız yok.” dedi. Bu da doğru değildi mesela, var.

Öbür taraftan, bakınız, siyaset yapıyoruz. Şimdi, 2015 yılında ciddi bir yangın geçirdi Mudanya’nın o sırtları. Yani ciğerlerimiz yandı diye bir laf vardır ya, orada yerini buldu ama tam o atmosferin içerisinde, onu takip eden birkaç gün içerisinde medya mensuplarının önünde algı yapmaya çalışarak “Burada rant var, burası işte bunun için kesildi.” diyerek siyaset olmaz; bu, siyaset değil. Şimdi oraya 270 bin ağaç dikmişiz. Doğru. Onun için ben de diyorum ki, eğer istismar etmediyseniz, vatandaşlarımıza, Bursalılara dönüp diyeceksiniz ki: “Ben yanlış yaptım. Sizlerin huzurunda sizler adına iktidara teşekkür ediyorum, 270 bin ağaç diktiniz.” Ama Engin Altay’ın dediği gibi, ne kadar iyi şey yapsak da teşekkür etmeyeceklerini biliyoruz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, yerinizden mi söz talebiniz var?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yerimden alayım.

BAŞKAN – Buyurun.

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, bakanların gündem dışı konuşmalara cevap verme sürelerine ve Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, öncelikle şunu söyleyelim: İç Tüzük 59’a göre söz veriyorsunuz ve eski uygulamada olduğu gibi bakanlara yirmişer dakika veriyorsunuz. Oysaki bu usul üzerinde gündem dışı tartışmaların süresi neye kıyasen yapıldı diye bakıldığında, o sürelerin on dakikadan üç dakikaya indirildiği… Gündem dışı konuşmalarla ilgili kıyasen kabul edilen usul tartışmasının maksimum süresi üç dakikaya indirildi. Burada yapılan, bir İç Tüzük istismarıdır. Her süreyi on dakikadan üç dakikaya indirenler, bir süre tayin edilmemiş olduğu hâlde bakanın cevap vermesine yirmi dakika olarak devam ediyorlar.

İkincisi: Mademki üç bakan da konuşma ihtiyacı duyuyor, 59’un ikinci fıkrasına göre istenir, bu kadar kapsamlı konuşmalara karşı, gruplar da cevap verirler. Hiçbir gün en kritik konuşmalarda Hükûmetten cevap beklenirken kapı duvar ama böyle bir günde gelip hem de bir yerden sonra kişisel sataşmalara ve partimize sataşmalara varan bir görüşme, sonra da oturup yerine yine sınırsız bir söz kullanma. Bunları, yönetim anlayışınızı tekrar gözden geçirmenizi bu noktada talep etmek durumundayım.

Üçüncüsü: Sayın Bakan biraz önce şunu söyledi. Sayın Bakan “CHP teşekkür etmez.” falan diye Engin Altay’ın bir cümlesini bir yerinden keserek A Haber’in yaptığı bir montajı izliyor, diline doluyor ama -Cumhurbaşkanını da öyle yanılttınız- Engin Altay onun başını da sonunu da söylüyor.

İki şeyde de mahcup olundu burada: Bir, Nurhayat Altaca Kayışoğlu tutanak altında komisyonda arkanızdaki bakana teşekkür ettiğini söylemiş.

İki, siz diyorsunuz, CHP teşekkür etmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaadenizle...

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen bir dakika içinde.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dün daha burada Sayın Milletvekilimiz Atila Sertel şahsınızın ismini vererek Basın İlan Kurumu konusunda yaptığınız bir katkıdan dolayı şahsınıza teşekkür etti, grubunuz şahit.

Şimdi, bu ifadelerden sonra grubumuzdan özür dileyecek misiniz?

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biraz önce Sayın Bakan Hakan Çavuşoğlu konuşurken konuşmasında şöyle bir cümle sarf etti: “Bursa sıradan bir şehir değil.” Hangi şehrimiz... 81 şehrimiz var, her biri kendi açısından ayrı bir güzide şehir.

BAŞKAN – Talebiniz nedir Sayın Tanal?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İstanbul ayrı bir güzide, Düzce ayrı bir güzide...

BAŞKAN – Sayın Tanal, nedir talebiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şanlıurfa ayrı bir güzide... Yani şehirlerimizi niye böyle sıradanlaştırıyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Düzce mi sıradan?” diyor, “Hangi şehrimiz sıradan?” diyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani Düzce mi sıradan, İstanbul mu sıradan? Şanlıurfa...

BAŞKAN – Sayın Tanal, bakın, talebinizin ne olduğunu soruyorum size.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, sırtını çevirdi. Böyle bir bakan olur mu?

BAŞKAN – Ne istiyorsunuz? Bana söyleyin, ben ona göre size söz vereyim veya vermeyeyim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şunu istiyorum: Şimdi, ben İstanbul Milletvekiliyim ve aynı zamanda Düzce’den sorumluyum, şahsen Şanlıurfalıyım.

Sayın Bakan diyor ki...

BAŞKAN – Sayın Tanal, açıklama mı yapacaksınız?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Evet, bir zahmet.

BAŞKAN – Bunu mu yapmak istiyorsunuz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Evet, efendim.

BAŞKAN – Peki, bir dakika, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Peki, teşekkürler.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yaptı zaten Başkanım, anladık biz.

“Hangi şehir sıradan?” dedi. Hepsi özel dedik biz de.

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun gündem dışı konuşmaya cevaben yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bursa Milletvekili Bakan Hakan Çavuşoğlu şöyle dedi: “Bursa sıradan bir şehir değil.” Türkiye’de 81 tane ilimiz var, hiçbir şehri sıradanlaştıramayız. Her bir şehrimizin kendi açısından ayrı bir güzelliği, ayrı bir güzideliği var. Yani İstanbul’un ayrı bir inceliği var, Düzce’nin ayrı bir güzelliği, ayrı bir tabiat güzelliği var, ayrı bir inceliği var; Şanlıurfa peygamberler şehri, ayrı bir güzelliği var; Diyarbakır’ın Ulu Camisiyle ayrı bir güzelliği var; Mardin, medeniyetler şehri, ayrı bir güzelliği var; Giresun’un fındığı, yeşili, dağı ve denizi var; Manisa’nın kestanesiyle ayrı bir güzelliği var. Yani biz burada… Niğde’nin patatesiyle ayrı bir güzelliği var.

BAŞKAN – Ama diğer iller kalacak bu sefer de Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Adana’nın pamuğuyla ayrı bir güzelliği var. Yani bu Edirne apayrı. İzmir çağdaşlığıyla, uygarlığıyla ayrı bir güzelliği var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Derdi anlaşıldı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tanal, sizin sürenizi isterseniz uzatayım bütün illeri söyleyin, öbür iller darılacak şimdi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama gerçekten böyle efendim.

BAŞKAN – Hiçbir ilimiz sıradan değildir. Sayın Bakanın da kastının bu olmadığını benim gibi hepiniz biliyorsunuz. Ama yine de Sayın Bakana bir dakikalık açıklama için söz veriyorum.

4.- Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben “Bursa sıradan bir il değildir.” dedim. Nurhayat Hanım’a sorsanız o da aynısını söyleyecek. Size de “İstanbul sıradan bir il değildir.” demek düşer. Size de “Manisa sıradan değil.” demek düşer. Dolayısıyla, mesele budur arkadaşlar yani onun için…

TACETTİN BAYIR (İzmir) – Ayırmayalım, hepsi bizim ilimiz.

BAŞKAN – Sayın Sertel…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Sertel…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bitiriyorum yani kayıtlara…

BAŞKAN – Peki, bitirin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi Sayın Bakan diyor ki: “Efendim, bana sorsalar ben bunu derim.” Bir bakan Türkiye’nin 81 ilinin arasında ayrımcılık yapamaz. Verdiği cevap daha beterdir. Yani böyle bir şey olabilir mi? Bir bakan iller arasında ayrımcılık yapar mı, kayrımcılık yapar mı?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bursa Milletvekiliyim ya.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu anlamda hepsine eşit davranması lazım. Devlet her vatandaşımızı kucaklamalı, küstürmemeli, bakanlık böyle yapmamalı.

Teşekkür ediyorum, saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sertel, sizin talebiniz nedir?

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan kendisine teşekkür edilmediğini söyledi, AKP’ye teşekkür edilmediğini söyledi. Kendisi dün yoktu, bizzat kendisinin adını da yanlış söyledim ama özür diledim, Tayfun Çavuşoğlu dedim, Hakan Çavuşoğlu…

BAŞKAN – Evet, buyurun size söz vereyim, bir dakika.

Hatırladım şimdi. Ben de “Hakan Çavuşoğlu” diye bir düzeltme yapmıştım. Siz şimdi açıklamasını yaparsanız daha net olarak tutanaklara geçer.

Buyurun Sayın Sertel.

5.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, Anadolu basınına yüzde 20 oranında bir zam yapıldığı için Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’na teşekkür ettiğine ancak bu zammın Bakanlar Kurulunda imzalanmadığına ilişkin açıklaması

ATİLA SERTEL (İzmir) – Evet, Sayın Bakana ben dün teşekkür ettim çünkü Basın İlan Kurumunda Anadolu medyasına yönelik tam iki yıldır en ufak bir zam yapılmamıştı Bakanlar Kurulu tarafından. Yaygın medyaya yüzde 8 oranında, Anadolu basınına ise yüzde 20 oranında bir zam yapıldı, o nedenle teşekkür ettim ama kendisine bir kez daha anımsatmak isterim ki bunu Bakanlar Kurulu imzalamadığı için hâlâ uygulanamıyor. Yani Anadolu medyası tam iki yıldır zam bekliyor ve ne yazık ki iktidar bu zammı vermiyor. Sayın Çavuşoğlu’na teşekkürün tamamını bir çay ısmarlayarak yapmak isterim ama bakanlara rica etsin, imzalatsın, ben de kendisine bir çay ısmarlayayım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, o zaman şöyle yapalım: Bir yirmi dakika ara vereyim, Sayın Sertel’i, Sayın Bakanı, grup başkan vekillerimizi arkaya davet edelim, orada sizin talebinize uygun olarak sohbetinizi gerçekleştirmiş olursunuz.

Yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.23

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya),

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Bir açıklama yapma gereği var.

Şimdi, sayın bakanlar gündem dışı konuşmalara cevap veriyorlar yirmi dakika süreyle. Bunu 59’un birinci fıkrasına göre yapıyoruz. Dolayısıyla da gruplara bir söz hakkı düşmüyor Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Düşmez zaten.

BAŞKAN – Bakanların cevap verip vermemesinin takdiri bana ait değil. Talep ediyorsa Meclis yönetimi olarak bunu dikkate alıp, kale alıp ona göre gündemi oluşturmamız gerekiyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, dün “Teamüle gerek yok.” diyordu, Tüzük’e göre hareket ediyoruz biz de.

BAŞKAN – Ona göre hareket ediyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Süreyi nereden…

BAŞKAN – Süre için derseniz eğer, 60’ıncı maddeye göre şimdiye kadar yapılan bütün uygulamalar çerçevesinde bakanların cevap süresi yirmi dakika olduğu için aynı teamülü işletiyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Buyurun.

6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, konuşma süreleriyle ilgili uygulamalara ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biz her zaman uzun, etkili ve kaliteli müzakereden yanayız ama bir gerçek var: Bu iktidar partisi İç Tüzük’teki on dakikalık süreleri üç dakikaya indirdi, insanlar meramını anlatmadan süre bitiyor, ilave süre de vermiyorsunuz ve kalitesiz müzakereler oluyor. Bundan hepimiz şikâyetçiyiz. Bu İç Tüzük değişikliğinde dokunulan bütün süreler üçte bire, beşte bire indirilirken burada herhangi bir süre yazmıyor. Yirmi dakika eskiden beri sizlerin takdir ettiği bir şey, tartışmıyoruz da.

BAŞKAN – Elbette.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama sayın grup başkan vekili diyor ki: “Teamül değil, Tüzük uyguluyoruz.” Tüzük’te yazmadığı için dedim zaten. Madem bu kadar bütün süreler indiriliyor, bu yirmi dakikayla ilgili tasarrufunuzu gözden geçirin diye söyledim.

BAŞKAN – Tüzük olarak mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tüzük’te yazmıyor süre efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İktidarın sesini kısıyorlar Başkanım.

BAŞKAN – Şimdi, bakın, 60’ıncı maddenin son fıkrasını okursak beraber “Genel Kurulca eğer kararlaştırılmamışsa siyasi parti grupları, komisyon ve hükûmet adına yapılan konuşmalar yirmi…” diye zaten yazıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O ama 60’a göre yapılan.

BAŞKAN – 60’ın son fıkrasına göre. E, bizde zaten uygulamalar hep 60’ın son fıkrası gündeme alınarak yapıldığı için ve şimdiye kadar da hep böyle devam ettiği için uygulamamızda herhangi bir sıkıntı olmadığı düşüncesindeyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konuşmamızdan rahatsız mı oluyor Başkanım?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, ucuz polemik yapmaya çalışma.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, ucuzu pahalısı yok.

BAŞKAN – Lütfen birbirinize cevap vermeyin. Bana hitap edin, ben gereğini… Söz veririm, vermem.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir şey söyleyeceğim. Konuşmadan rahatsız olduğumuz yok. Konuşmadan rahatsız değilseniz…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Niye polemiği o yapınca pahalı da bize gelince ucuz oluyormuş? Ayıp ya Özgür, ayıba devam ediyorsun.

BAŞKAN – Sayın Özel, sizi dinliyorum ben. Bana hitap edin siz, ben sizi dinliyorum, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın grup başkan vekili çok ucuz bir polemik yapıyor.

Benim dediğim şu: Bol bol süre kullanma imkânı var. Beş dakikaya karşı yirmi dakika zaten orantısız. 59’da süre belirtilmediği için 60’a bakıp kıyasen uygulandığını ben söyledim.

BAŞKAN – Evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Her süre üçte bire indirilmişken yirmi dakika çok bonkördür, bir de suistimal ediliyor dedim.

Eğer yiğitsek, mertsek şunu yaparız: Gelin Sayın Bakan… Bugün burada yapmaya çalıştığımız, sizin verdiğiniz on beş yirmi dakikalık aralar kendiliğinden, bunların hepsi şu: Şu anda yoklama istenemeyecek bir yerde top çevirip, zamanı geçirip grup önerilerine geç geçmek çünkü yirmi dört saati doldurmaya çalışıyorsunuz. Bunu hepimiz biliyoruz, birbirimizin aklıyla, zekâsıyla alay etmeyelim ama esas meselemiz şu: O kadar çok istiyorsanız müzakere, bakanları getirip üç gündem dışına bir senede bir kere böyle cevap verirken üçüne birden yirmişer dakika cevap yerine, bakan gelir 59’un ikinci fıkrasına göre söz ister, verirsiniz sözünü. Gruplara da onar dakika, yirmişer dakika -ne takdir ederseniz- verirsiniz. O zaman kimse kimsenin söz hakkını kısıtlamamış olur.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz şu anki tablodan memnunuz, devam edebiliriz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben iktidarın konuşmasından rahatsız değilim ama muhalefete karşı Tüzük oyunu yapılıyor, onu anlatmaya çalışıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, sizi anladım ama şu anda konumuz ve gündemimiz bu konunun tartışılması değil, bu bir. Gündemimiz bu konunun tartışılması ve bunun yeniden bir düzene konulması değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.

BAŞKAN – Ha böyle bir gündem elbette ki konuşulur, böyle bir değişiklik, böyle bir düzenleme elbette ki konuşulur, değerlendirilir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bence her gün yapmak lazım.

BAŞKAN – Onun bir usulü vardır, o uygulanır ve yerine getirilir veya getirilmez Genel Kurulun kararına göre.

Diğer bölüme geldiğimiz zaman ise işte “On beş dakika ara veriyorsunuz, yirmi dakika ara veriyorsunuz, süreyi dolduruyorsunuz.” şeklindeki eleştiriye şunu söyleyebilirim: Lütfen, benim niyetimi okuyarak bana cevap vermeye çalışmayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, hepimiz biliyoruz ne yapıldığını, hepimiz biliyoruz.

BAŞKAN – Ben istersem, yirmi dört saat süre dolmadıysa bir saat ara veririm, gelirim tekrar bir saat ara veririm, o süreyi tamamlarım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır.

BAŞKAN – Verdiğim araların hepsinin haklı bir nedeni vardır, kâtip üye de bunu bilmektedir. O yüzden, lütfen, benim niyetimi okuyarak eleştiride bulunmayın veya da polemik konusu yapmayın.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ucuz polemiği de iade ediyoruz kendisine, cevap bile vermeyeceğiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – MHP grup önerisine geçmeyi geciktirmek noktasında iktidar elindeki bir imkânı kullanıyor, dönüp de iktidara bir şey dediğim yok ama sizin…

BAŞKAN – Tamam, kendi aranızda konuşun. Bu, şu anda Divan olarak bizi ilgilendiren bir konu değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır. Ben size söylüyorum. Söylediğim de şu: Tamamen ön yargılısınız. Açın tutanağı, bakın. Ben ön yargınıza şahidim ama zaman zaman yaptığınız yanlışları gördüğünüzde o konuda öz eleştiri vermenize de şahidim. Ben sözümü şöyle bitirdim: Bu konudaki takdir yetkinizi biliyorum ama bunu yeniden değerlendirmenize arz ediyorum dedim. Böyle bitmiş bir şeyden sonra, böyle bir tartışma, böyle bir cevap size makul geliyorsa o da sizin bileceğiniz iş.

BAŞKAN – Sayın Özel, bakın, siz böyle bir açıklama yaptınız. Ben sizi eleştirmek için bunları söylemiyorum. Siz fikrinizi söylediniz, ben fikrimi söyledim. Bu kadar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.

BAŞKAN – Herhangi bir tartışma yapmıyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama sizin açıklamanız da bu cevabı gerekli kıldı yani, onu da bilin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, gündeme geçelim. Özgür’ü mü dinleyeceğiz akşama kadar?

BAŞKAN – Ama şunu da söyleyeyim: Bana siz derseniz ki “Arada sıra işte zaman doldurmak için ara veriyorsunuz...”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet.

BAŞKAN – Benim niyetimi okumayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama iktidardan…

BAŞKAN – Bunu okuyacağınıza gelin bana sorun. Benim size verdiğim cevap üzerine fikir üretebilirsiniz. Sizden de bunu bekliyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, bizim, muhalefetin…

BAŞKAN – Eğer bir talebiniz, öğrenmek istediğiniz herhangi bir konu varsa benim sizinle hukukum var diğer arkadaşlarla olduğum gibi, iyi de bir diyaloğumuz var diğer milletvekili arkadaşlarla ve grup başkan vekilleriyle olduğu gibi, karşılıklı konuşuruz, ben durumumu, niye ara verdiğimi size söylerim; tatmin olursunuz olmazsınız, eleştirirsiniz eleştirmezsiniz, o noktadan itibaren beni ilgilendirmez ama bana sormadan böyle “Ön yargılı davranıyorsunuz.” şeklinde, ara vermelerimi, niyetimi okurcasına açıklama yapmanızı doğru görmedim, alındım. Buna açıklama yapma gereğini hissettim. Bu kadar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, aramızdaki diyalog, temas imkânlarına veya biraz önceki davetinize icabet etmeme sebebi dün yaşananlardır.

BAŞKAN – Olabilir. O da sizin tercihinizdir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O konuda herkes kendi sorumluluğunu biliyor.

BAŞKAN – Elbette.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O konuda biz son derece ne yaptığımızı biliyoruz.

BAŞKAN – Elbette.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama şunu söyleyeyim: Muhalefet partilerinin Meclis Başkan Vekilleri kendi partileriyle uyumlu “Minareden at beni, in aşağı tut beni.” yapsa ne hissederseniz biz şu anda onu hissediyoruz.

Teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ben de Özgür Bey gelecek diye gelmemiştim arkaya Başkanım.

BAŞKAN – Ya, bunları duymamış olayım ben. Yani ne kadar konuşursam konuşayım siz bir noktada ısrarlısınız, onu sürdürüyorsunuz. Ben gündemimize dönüyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İsabet olur. İsabet olur.

BAŞKAN – Yeteri açıklamayı yaptım. İzleyenler bu konuda takdir verirler. Dün yaşananlar dünde kaldı. Bunu bir intikam meselesine döndürmeyelim lütfen.

Buyurun Sayın Çavuşoğlu, nedir talebiniz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek için söz istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakikalık süre istiyorsunuz.

Buyurun.

7.- Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisinin web sayfasında yer alan bazı ifadelerine ve Yeşil Cami’yle ilgili projeye ilişkin açıklaması

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Evet, Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; burada, şimdi -Sayın Mahmut Tanal’ın da dikkatini çekmek istiyorum- Cumhuriyet Halk Partisinin web sayfasından Kılıçdaroğlu’nun ağzından yazılan şeyleri okuyacağım size: “Efendim, kongremizin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Seçilecek arkadaşların tek hedefleri olacak. Birinci hedef, Ankara Büyükşehiri alacağız. Ankara Büyükşehiri almak demek, sıradan -tırnak içerisinde- bir büyükşehir belediyesini kazanmak demek değildir.”

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Mahmut Bey burada mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, neye göre söz veriyorsunuz, neye göre konuşuyor?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bitmedi Sayın Özel.

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Özel, bir dakika…

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bir diğer konu, değerli arkadaşlar, Yeşil Cami’yle ilgili projeyi Sayın Altaca’ya buradan göndereceğim. Bunun da bu çevre düzenleme projesinin kararını almışız, projeyi çizmişiz, en kısa zamanda inşallah o da yerine getirilecek.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Kılıçdaroğlu’nun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cevap hakkını kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Genel Başkanın “sıradan” sözünü söyleyip “Bu söze ne diyeceksiniz?” diyerek grubumuza hem sordu hem sataştı.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hangi şehre sıradan demiş, o zaman onu soralım.

BAŞKAN - Sayın Turan, söylediklerinizin hiçbirini duymuyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Özgür Bey duydu Başkanım.

8.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın Bakan “Bursa sıradan bir şehir değildir.” dedi. Mahmut Tanal yerinde bir tespitle dedi ki: “Ben Urfalıyım, ben Düzce’nin sorumlu milletvekiliyim, ben İstanbul’un milletvekiliyim, bütün illerin milletvekiliyim, hiçbirisi sıradan değildir.” dedi, güzel şeyler yaptı ve biraz önce Bakanın sorduğu soruyu Bakana yöneltti. Bakan cevapta “Ben Bursalıyım, Manisa’yı da Özgür Bey söylesin.” gibi Türkiye’de bazı şehirleri sıradan gördüğünü ikrar eden bir şey söyledi.

Genel Başkanın konuşmasıyla ilgili Grup Başkan Vekili olarak cevap veriyorum: Sayın Genel Başkanımızın bahsettiği sıradan şehirler, büyük şehirler, Türkiye’deki değil, dünyanın herhangi bir yerindeki sıradan şehirlerdir. Türkiye’deki 81 il de sıra dışıdır, son derece önemlidir, başımızın tacıdır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel’in, Ergene Havzası Eylem Planı’na ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz Ergene Havzası Eylem Planı hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel’e aittir.

Buyurun Sayın Yel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Sayın Başkan, Sayın Genel Kurul üyeleri, ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşlarım; herkesi saygıyla selamlıyorum. Bugün, şu anda hâlen yürütülmekte olan, dünyanın en büyük çevre projesi olan Ergene Havzası Eylem Planı hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

Ergene Nehri’nin kirlilik hikâyesi 1970’li yıllara dayanmakta. 1970’li yıllara kadar Ergene Nehri içinde 22 çeşit balığın yaşadığı, 283 kilometre boydan boya Trakya’yı kateden tertemiz bir nehirken, o günkü plansız sanayileşmenin getirmiş olduğu nedenlerden dolayı, sadece Tekirdağ ilimizde yaklaşık olarak 2 bin civarında sanayi tesisinin gelişigüzel kurulmasıyla başlayan bir kirlilik hikâyesi. Tabii, çok hükûmetler geçti. 1970 yılından bugüne kadar gelindiğinde ne yazık ki Ergene Nehri’nin kirliliğine, Trakyalı insanlarımızın büyük bir özlemle beklediği bu kirliliğin sona erdirilmesine herhangi bir hükûmet çare bulamamıştı. Ta ki 2011 yılında dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Haliç’i nasıl temizlediysek Ergene Nehri’ni de öyle temizleyeceğiz.” diyerek adına “Şafak Harekâtı” dediği ve 6 Mayıs 2011 tarihinde o dönemin, yine, Orman ve Su İşleri Bakanının, Sayın Veysel Eroğlu Bakanımızın Çerkezköy’deki açıklamasıyla birlikte başlatılan ve bugünlerde sonuçlandırılmak üzere olan dünyanın en büyük çevre projesinin Tekirdağ’ımızda sergilenmesinden ve yürütülmesinden ben bir Tekirdağlı kardeşiniz olarak büyük bir gurur duymaktayım.

Gerçekten, Hükûmetimiz, diğer bütün projelerde olduğu gibi, çevreyle ilgili projeleri de önemsemekte ve kendine yakışanı yapmakta; dünyanın enleri arasına giren havalimanlarımız, köprülerimiz, otoyollarımız gibi büyük projelere imza attığı gibi, çevre konularında da bu projeye, gerçekten, büyük bir önem vererek, 3 milyar 240 milyon gibi bir rakam ayırarak bu projenin devamını sağlamakta.

Ve yine, şuradan ben vatandaşlarımıza tekrardan seslenmek istiyorum ki 2019 yılı sonuna kadar bitirilmesi beklenen bu proje sonunda Ergene Nehri’nde özlediğimiz o 22 çeşit balığı, inşallah, hep beraber göreceğiz ve ben buradan bütün Trakyalı hemşehrilerimi de oltalarını hazırlamaya davet ediyorum. Oltalarınızı hazırlayın Tekirdağlı hemşehrilerim, Edirneli, Kırklarelili kardeşlerim; inşallah, hep beraber, eski günlerde olduğu gibi Ergene Nehri’mizden de balık tutmaya gideceğiz diyorum.

Değerli kardeşlerim, biz bu projelerle uğraşırken bir de tabii, Tekirdağ’ımızda 12 tane belediyenin tamamı Cumhuriyet Halk Partisinde. Biraz önce saygıdeğer milletvekillerinin bahsetmiş olduğu ağaç katliamları konusuna gelirsek, özellikle Tekirdağ’ımızda Çerkezköy’de trafik düzenlemesi adı altında Atatürk Bulvarı’nda yüzlerce ağaç sökülürken hiçbir milletvekilinin burada herhangi bir şekilde sesi çıkmıyordu. Ben özellikle bu konularla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partili vekillerimizi Tekirdağ Çerkezköy’ümüze davet ediyorum, oradaki ağaç katliamını lütfen yerinde izleyin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Siz niye ses çıkarmıyordunuz öyleyse?

MUSTAFA YEL (Devamla) – Yine, otuz yıldır Çorlu’da Cumhuriyet Halk Partisinin belediyeleri var ve Çorlu’muzda biz mükemmel bir şehir hastanesi yaptık, devlet hastanesi yaptık. Bu devlet hastanesinin çıktığı yer, eski yerle ilgili olarak da şu anda CHP’li belediye başkanlığında başlatılan “Bu yeri bize verin, park yapalım.” seslenişleri var. Biz “Hep beraber yapalım.” diyoruz ama buradan şunu ben ifade etmek istiyorum: Otuz yıldır Çorlu’yu yöneten CHP belediyeleri, bugüne kadar yapmış olduğunuz sadece Cumhuriyet Parkı ve göletin oradaki parktan başka Çorlu’ya neden park yapmadınız da yıkılan bir kamu kurumunun yerine göz dikip orada bir park yapmak istiyorsunuz? Düştüğünüz aciz durumu buradan, ben bütün Çorlulu hemşehrilerime bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Çorlu Belediyesi Hükûmetten büyük mü, Hükûmet yapsaydı?

MUSTAFA YEL (Devamla) – Dolayısıyla “çevre” deyip de bugüne kadar çevreyle ilgili hiçbir tedbir almayan bütün belediyeleri, bütün Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri buradan kınıyorum. CHP kirletiyor, AK PARTİ temizliyor Allah’a şükürler olsun ve bundan sonra da…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – CHP’li belediyeler kirletmez, gerçeği ifade etmiyorsunuz; CHP’li belediyeler yeşili, doğayı korur, havayı, suyu korur.

MUSTAFA YEL (Devamla) – Dünyanın en güzel, en büyük projesini uyguladığımız Tekirdağ’a bütün Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerini davet ediyorum. Sizleri gezdirmekten büyük bir mutluluk duyacağımız bu çevre projemizi inşallah hep beraber 2019 yılı sonunda görme fırsatımız olacak ve Trakya, yeşil Trakya’m eski günlerindeki gibi bereketli yarınlara kavuşacak ve bu sayede inşallah çiftçilerimizin tabii ki cebine çok daha fazla para girmiş olacak. Desteklerimizle birlikte, ağaçlandırma çalışmalarımızla birlikte, erozyonla mücadele çalışmalarımızla birlikte Trakya’mız Hükûmetimiz sayesinde inşallah gerçekten hak ettiği, layık yerini bulacaktır diyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – CHP’li belediyeleri Ergene havzasını kirletmekle, partimizi aciz duruma düşmekle itham etti, bununla ilgili cevap hakkını grup adına kullanacağız ama değerli iktidar partisi milletvekilleri empati kurabilsin diye bir şey yapacağım Sayın Bakanın da müsaadesiyle.

Buna siz cevap verecek olsaydınız şöyle cevap verirdiniz: “Dediklerin doğru olsaydı otuz yıldır o ilçede belediyeyi biz kazanır mıydık?” (CHP sıralarından alkışlar) “Dediklerin doğru olsaydı… Konuşma, konuşma, konuşma, cevabı martta aldın, yapılan seçimlerde aldın. Yüzde 70 oy alıyoruz, millî irade, konuşma.” Ama biz öyle demeyeceğiz, gerçek bir soruya gerçek cevaplar için efendim, Okan Gaytancıoğlu müsaadenizle konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, sataşmadan dolayı Sayın Okan Gaytancıoğlu’na söz veriyorum iki dakika.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ergene’nin doğduğu yerde hayat var. Böyle bir bardak su içersiniz tertemiz bir şekilde Ergene’nin doğduğu yerde.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Bu arada suyu da götürdün Hocam.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Ancak Ergene’nin battığı yerde yani denizle birlikte karıştığı yerde insanlar ölüyor. Neden? Vahşi kapitalizm, plansız sanayileşme. Olmayacak yerlere 1.500’ün üzerinde fabrika kurduran da sizlersiniz, kusura bakmayın. Ciddi anlamda çevre katliamı var, enerji maliyetleri yüksek. Biz söylüyoruz, “Kirleteni cezalandırın.” diyoruz. Siz ne yapıyorsunuz? “Enerji maliyetleri düşük, ortak arıtma yapalım.” Tabii ki yapalım. Ama ne yapıyorsunuz? “Ergene’yi temizleyeceğiz.” mantığıyla tünellerle Marmara Denizi’ne -birazdan Bakan cevap verecek- derin deşarj yapıyorsunuz tuzluluğu da arıtmadan. Ondan sonra “Ergene’yi kirleten CHP’li belediyeler.” diyorsunuz. Ya, evsel atıkların bu kadar kirlilik yapabileceğini hangi mantık alabilir? Sanayinin atıkları aşırı derecede tuzlu.

Bakın, iki ay önce Ergene’ye Uzunköprü’den intihar eden bir kardeşimiz Ergene’de dalgıçlar tarafından bile aranmadı. Neden? Ayağınızı soktuğunuzda zaten ciddi anlamda kanserojen madde alıyorsunuz. İnsanların -affedersiniz- ayaklarında kıl çıkmıyor. Elini soktuğu zaman nehre, gözüne sürdüğü zaman gözlerinden yaşlar akıyor; aşırı derecede kimyasal var. Bunu yapan kim? Bunu belediyelerin yapması mümkün değil, bunu insanların, atıkların yapması mümkün değil. Bunu yapan, sanayinin vahşi kirliliğidir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sanayi Bakanlığı izin veriyor. Bakanlık da izin veriyor sanayiye.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Evet.

Elektrik maliyetlerini artık ne yaparsınız, düşürür müsünüz, hep beraber çözüm mü üretiriz, bu hepimizin sorunu. Sadece CHP’li belediyelere laf atmakla sorunu çözmüş olamazsınız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakanlık izin veriyor, Bakanlık izin veriyor sanayiye.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaytancıoğlu.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel’in, Ergene Havzası Eylem Planı’na ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (Devam)

BAŞKAN – Gündem dışı konuşmaya İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca Hükûmet adına Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu cevap verecek.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İşte, Sayın Başkan, Özgür Bey’in dediği hakkın kötüye kullanılması tam bu. Kendi milletvekilinin önergesine kendi Bakanı cevap veriyor.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Şimdi, Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tekirdağ Milletvekili Sayın Mustafa Yel’in özellikle gündem dışı konuşmasına cevap vermek üzere söz aldım.

Efendim, özellikle Ergene Nehri Türkiye'nin en kirli nehirlerinden birisiydi. Esasen bu mevzuda, kirletenlere baktığımız zaman, efendim, ben bununla alakalı detaylı inceleme yaptım. Kirletenler neler? Tabii, elbette çarpık bir sanayileşmeden dolayı kirleniyordu. Ayrıca, belediyelerin…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu sanayiye kim izin veriyor Bakanım?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bu kirlenme çok eski, 1970’lerden bu yana kirleniyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yo, yo. Sanayi Bakanlığı vermiyor mu izinleri? Sanayi Bakanlığı izin veriyor.

BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bakın, bunun dışında hiçbir belediyenin atık su arıtma tesisi yoktu, iki.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Siz niye yapmıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Tanal…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ayrıca, hiçbir belediyenin katı atık bertaraf tesisi yoktu. Yani netice itibarıyla…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anladık da Bakan ama kim yapacak onu? Bakanlık yapacak.

BAŞKAN – Bir dinleyin.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Müsaade edin, beni de dinlerseniz, ben izah edeyim konuyu bilen bir kişi olarak.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sizi dinliyorum da yani göreviniz bu.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Yani bakın, belediyelerin hiçbirinin katı atık bertaraf tesisi yoktu, bütün çöpler tamamen, vahşi şekilde atılıyordu, Ergene Nehri kirleniyordu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anladım. Bakanlık olarak niye yapmıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Tanal, rica edebilir miyim lütfen.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Dolayısıyla burada yapılacak şey şu: Aslında, Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanken Ergene’nin durumuyla ilgili beni aradığı zaman dedim ki: “Efendim, biz -o zaman ben Çevre ve Orman Bakanıydım- normalde, sadece çöplerini bertaraf etmeyen belediyelere ceza keseriz. Çünkü biliyorsunuz, Belediyeler Kanunu’na göre çöplerin toplanması, bertaraf edilmesi belediye hizmetlerindendir. Ayrıca, atık sulara atık su kanalizasyon hatları, atık su ileri biyolojik arıtma tesisleri yapılması belediyenin mesuliyetindedir. Ayrıca, elbette sanayi de var, üçlü bir kirlenme var. Dolayısıyla sanayinin atık sularını da arıtmak sanayinin vazifesidir. Bunları denetlemek de gerekirse ceza kesmek de Hükûmetin vazifesi.” Ancak o zaman, Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanken bana dedi ki: “Veysel Hoca, bu konuya el at, Ergene çok önemli. Bunu bizzat takip etmeni rica ediyorum.”

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Bakan, biz de Gediz’i söylüyoruz. Gediz ne oldu, Gediz?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Şunu ifade edeyim: Ben de burada -hakikaten kendi uzmanlık saham- dedim ki Sadece noktasal problemleri çözmeyelim. Ergene havzasının bütününü dikkate alarak böyle, gerçekten -benim derslerde de anlattığım- muhteşem bir şekilde çözelim diye bir çalışma yaptık ve bir de eylem planı hazırladık değerli milletvekilleri. Bu eylem planında 15 tane paket vardı yani dünyaya örnek olacak bir çalışma hakikaten. Bu 15 paketi kısaca izah edeyim: Bu 15 paket sadece bizim Bakanlığı alakadar etmiyor; belediyeler, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, organize sanayi bölgeleri, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı gibi pek çok kamu kuruluşunu alakadar ediyor hatta bu konuda da bir Başbakanlık tebliği çıkarılarak bu konuyu Orman ve Su işleri Bakanı olarak benim takip etmem konusunda da bir karar alındı. Hakikaten, ben Ergene’ye ve Trakya’ya en çok giden kardeşiniz olarak bu konuya çok büyük ehemmiyet verdim.

Sırasıyla, neler yapıldı, bakın, nereden nereye geldik, bunu izah edeyim: Bir kere, derelerin yataklarının temizlenmesi gerekiyordu; hakikaten, biz bu vazifeyi DSİ’ye verdik, oradaki bütün dere yatakları temizleniyor, Ergene ve kollarının. Ayrıca, belediyelerin ileri biyolojik arıtma tesislerinin yapımını kanun değişikliği yaparak, 1053 sayılı Kanun’da -bakın, kanun değişikliği- değişiklik yaparak… Aynen içme suyu temininde olduğu gibi, bu belediyelerin atık su ileri biyolojik arıtma tesislerinin -gerekirse, yapamıyorsa- ana kolektörlerinin dahi 1053 sayılı Kanun kapsamında Devlet Su İşleri tarafından yapılması şeklinde bir kanun değişikliği yapıldı ve buna göre, biz orada 13 tane şehrin -onları teker teker sayacağım- bu atık su ileri biyolojik arıtma tesislerini hazırladık. Hatta bu konuda biliyorsunuz benim kitabım var, bütün üniversitelerde o okutulur -atık suların arıtılması diye- ve hakikaten, biz orada dünyanın en ileri arıtma tesisini, son on beş yılın teknolojisini uyguladık hepsinde.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Adıyaman’da uygulanmıyor, şu anda Şanlıurfa’da uygulanmıyor, Düzce’de uygulanmıyor bu.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bunun dışında, ayrıca, biliyorsunuz, orada sanayi çok dağınıktı, birtakım sanayiler parçalıydı. Orada bir kanuni değişiklikle “ıslah organize sanayi bölgeleri” adıyla –Meclisimiz getirdi- bir kanun çıkardık ve bazı bölgeleri de tekrar bir sistem içerisine, dağınık sanayicileri sistem içine soktuk.

Ayrıca, bir de tabii ki sadece evsel atık sular değil, sanayinin de atık sularının arıtılması gerekiyordu. Bunun için, bütün sanayi kuruluşlarıyla bir araya gelerek, -benim riyasetimde- defalarca toplantı yaparak dedik ki: “Sanayiler, teker teker arıtma yaptıkları zaman kontrolü, denetimi zor oluyor. Biz bunlara müşterek bir şekilde arıtma tesis kuralım.” Bütün sanayicilere müşterek, ileri, hatta dereye tahliye edebilecek, deşarj edebilecek şekilde bir proje hazırladık. Onların da çoğu yapıldı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Düzce’de Melen Çayı’na dökülüyor bu.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Müsaade edin, geleceğim.

Bir de havzada özellikle sanayi çok su kullanıyor, yer altı suyu kullanıyor. Dolayısıyla bunlara, yönetmelik değişikliği yaparak bütün sanayi kuruluşlarına sayaç takma mecburiyeti getirdik -bugün Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun toplantısı vardı, ben değerli Komisyon üyelerine, vekillerime bilgi verdim- bunların yüzde 90’ının sayaçları takıldı.

Bunun dışında, Ergene havzasında, dedik ki: “Bu havzadan erozyonla birtakım rüsubat geliyor.” Bunu önlemek için ağaçlandırma, erozyonla mücadele için muazzam bir seferberlik yaptık. Sağ sahil, sol sahil, bütün Ergene’de ağaçlanacak bütün alanları ağaçlandırdık, isterseniz size kitapçığı var, onu da verebiliriz.

Bunun dışında, Ergene’de ilk defa planlı döneme geçtik. Ben 2009 yılında Çevre ve Orman Bakanıyken o zaman 1/100.000’lik plan hazırladık ve bu planların uygulanmasını ısrarla takip ediyoruz. Ayrıca, yeni birtakım organize sanayi bölgesi kurulması için talepler oldu, onları da reddettik. Yani planlı bir döneme ilk defa geçildi.

Bir de katı atık bertaraf tesisleri: Hiçbir belediyenin katı atık bertaraf tesisi yoktu. Bununla ilgili, biz o bölgeyi bir düzene soktuk. Grup grup, Edirne için, Tekirdağ için ve Kırklareli için ayrı, bölgesel olarak bunlarla ilgili plan, projeler hazırladık. Hatta maddi destek verdik, mesela Keşan’da olduğu gibi ve bunların yapılmasını temin ettik.

Bir diğeri de efendim, sadece sanayiden ve evsel atık sulardan gelmiyor, katı atık çöplerden gelmiyor; bir kirlilik de zirai mücadele ilaçları ve gübre kullanımından geliyor. Maalesef, orada, geçmiş dönemlerde yanlış gübre kullanımı hatta yanlış zirai mücadele ilaçları kullanılıyormuş. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından alakalı bir grup bu konuda bir çalışma yaptı, grafikleri de var. Hakikaten, mesela fosfor ihtiyacı yok, çiftçi bilmiyor, oraya fosfor gübresi döküyor, boşuna bir masraf yapıyor, üstelik bu da kirlenmeye sebep oluyor. Bunların teker teker toprak analizleri yapılarak, hangi toprağa hangi gübre gerekiyor, hangi zirai mücadele ilacı kullanılacak bunlar denetlenerek -inanır mısınız- yüzde 50 nispetinde gübre ihtiyacı ve zirai mücadele ilaçlarını azalttırdık.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tarım Bakanı bu eğitimi verecek. Bunu vermiyor ki Tarım Bakanlığı.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Verdi efendim, verdi; bir bak.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Nerede verdi?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Efendim, verdi çiftçilere.

Müsaade edin.

BAŞKAN – Sayın Tanal, sizden rica etmiştim, kabul etmiştiniz siz de.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bir de efendim, şunu yaptık: Şu anda ben odamdan, hatta...

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Bakan, Gediz’i temizleyin, Gediz’i. Gediz’i unutmayın.

AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) – Biraz dinlerseniz...

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bir de efendim, biz, orada öyle bir sistem kurduk ki, Ergene Nehri’nde gerçek zamanlı olarak su kalitesinin kontrolünü bizzat odamdan izleyecek bir sistem kurduk.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben şikâyet ettim, müşteki Mahmut Tanal; hâlâ aynı durum. Davalar görülüyor hepsinde.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bunun dışında, denetimler sıklaştı 11’inci pakette. 12’nci pakete gelince, bu deşarj standartları daha da sıklaştırıldı yani normalde Ergene için sulama suyu hatta daha ileride daha kaliteli su kullanmak için, deşarj suyu yani fabrikaların atık su arıtma tesislerinden çıkan suyun kalitesi, standartları daha da yükseltildi.

Taşkın için erken uyarı sistemleri kurduk, bir de yer altı suyunun kontrolü için çalışmalar yaptık. 15’inci pakette ise orada, Trakya’da ne kadar baraj, gölet ve sulama tesisi varsa modern sulamaya geçmek maksadıyla bir çalışma yaptık hatta TRAGEP adıyla -Trakya Gelişim Projesi adıyla- biz bunu ilan ettik. Şu anda, sadece Tekirdağ’ı anlatsam saatler sürer. Dolayısıyla şu anda, orada -yıldırım hızıyla- baştan sona; bir, içme suyu temini… Mesela, daha yeni açtık, Naipköy Barajı’nı yaptık, Tekirdağ’a içme suyu getirdik. Edirne’nin sıkıntısı vardı, bir isale hattı yaptık, şimdi diğer, bütün bölgenin içme suyu ihtiyacını karşılayacak.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Düzce’de içme suyu yok hâlen.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bir dakika, müsaade edin. Belediye talep ederse yaparız.

Şarköy’de su yoktu, biz orada Çokal Barajı’nı yaptık, Şarköy’e ve ta Gelibolu Yarımadası’na kadar bütün bölgeye su verdik.

Bunun dışında, atık su arıtma tesisleri: En son, bizzat, kendim giderek Keşan’a -13’üncü ileri biyolojik arıtma tesisiydi- onun denetimini ben kendim yaptım belediye başkanımızla birlikte, orada tesisi belediyeye teslim ettik, 13’üncü tesis. Ayrıca, orada bütün, göletler dışında dere ıslahları, ağaçlandırma, erozyon kontrolü, taşkın koruma için meteorolojik bütün rasatlar… Her ilçede bir otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu var, kurduk ve taşkın kontrolünü sürekli olarak yapıyoruz. Hakikaten, bunları anlatmayacağım, sadece isterseniz birkaç tanesini kısaca belirteyim.

Dere yatakları: Efendim, şu anda, 355 kilometre Ergene havzasında dere yatağı temizlendi. Arıtma tesisleri: Bakın, 13 tane bütün atık su ileri biyolojik arıtma tesisleri en ileri teknikle bizim tarafımızdan yapıldı, belediyelere teslim edildi. Kırklareli, Pınarhisar, Vize, Saray, Çerkezköy, Çorlu, Muratlı, Lüleburgaz, Babaeski, Hayrabolu, Uzunköprü, Malkara, Keşan; bunlar Ergene havzasındaki bütün ileri biyolojik arıtma tesisleri. Projeyi bizzat ben kendim takip ettim, çok ileri bir sistem. Ancak burada belediye başkanlarından şunu rica ettim hatta Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanıyla konuştum: “Ya, bunları işletmek kolay değil. Gelin, gerekirse biz eğitelim çünkü biz işletmeci kurum değiliz ama normalde her türlü desteği veririz. Ya belediyenin kendi elemanlarını eğitelim veyahut da isterseniz bunu özelleştirin, topluca belediye kontrol etsin, nasıl isterseniz öyle yapın, biz her türlü desteği vereceğiz.” diye söyledik. Bunun dışında, bazı kolektör hatlarını yapamadılar, bunları da biz yaptık. Detayına giremeyeceğim çünkü çok az vakit var.

Ayrıca, ıslah organize sanayi bölgeleri kuruldu. Şu anda, Tekirdağ Çorlu Ergene-1, Çorlu Ergene-2, Tekirdağ Çorlu Velimeşe, Tekirdağ Muratlı, Tekirdağ Türkgücü, Çerkezköy Veliköy, Çerkezköy Karaağaç, Çerkezköy Yalıboyu ve Kırklareli Evrensekiz ve Kırklareli Büyükkarıştıran, bunlar tamamen kuruldu ve bunların atık su arıtma tesislerinin, müşterek atık su arıtma tesislerinin projesi yapıldı, çoğu inşa edildi ve bunlardan bilhassa Çerkezköy bitti. Ayrıca, Çorlu Deri Organize Sanayi bitti, Avrupa Serbest Bölgesi atık su ileri biyolojik arıtma tesisi de bitti, geri kalanlar da şu anda inşa hâlinde, Kendilerine 2018 yılı sonuna kadar süre verdik.

Gelelim Marmara Denizi’ne niçin deşarj ediyoruz? Değerli dostlar, ben bu konuda gerçekten çok çalışma yapan, 350’den fazla eseri olan ve 60 tanesi yurt dışında olan bir kişiyim. Bu konuda ne yaptık? Bizim yaptığımız şu: Aslında, oradaki bütün sanayi, atık sularını ileri derecede arıtıp Ergene’ye verebilir. Burada iki problem vardı: Birincisi, renk problemi; ikincisi de tuzluluk problemi. Bunları giderme maliyeti çok fazla. Dolayısıyla dedik ki: Biz bunları giderme maliyeti yerine Marmara Denizi’nde dip akıntıya vererek uzun bir deniz deşarj hattıyla… Tuzluluk, deniz zaten tuzlu; renk problemi yok, seyreltme var. Böyle bir ekonomik çözüm bulduk ve neticede, inşallah bu da çok hızlı ilerliyor.

Bu konuda da ne kadar masraf yapıyoruz? Şu anda, Orman ve Su İşleri Bakanlığı olarak Ergene’nin temizliği için 3,2 milyar TL, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından da bu deniz deşarjı ve sanayinin arıtma tesisi için 800 milyon TL olmak üzere, takriben 4 milyar TL harcanacak. Bizimkiler, Orman ve Su İşleri Bakanlığının hemen hemen -bazı baraj, gölet, sulamalar hariç olmak üzere- bütün tesisler, dere ıslahları, ağaçlandırma, erozyon kontrolü çalışmaları, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının çalışmaları bitti, katı atık bertaraf tesislerinin büyük kısmı bitti dolayısıyla diğerleri devam ediyor. Katı atık bertaraf tesisleri tamam, sıkı denetimler yapıyoruz ve bunun dışında şunu ifade edeyim: Yer altı suyu kullanımını kontrol altına aldık ve su seviyesi yükselmeye başladı çünkü sayaç koyduk, takip ediyoruz. Ayrıca, Trakya’da baraj, gölet, sulama tesisi yapıyoruz, hızla sulamaları artırıyoruz, modern sulamalara, basınçlı sulamalara geçtik.

Bakın, uygun bir zamanda bunları teker teker sizlere izah edebilirim, ayrı ayrı her bir şehrin, Tekirdağ, Kırklareli, Edirne. Bugün zaten Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığıyla alakalı, sulamalarla ilgili Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna çok detaylı bilgi verdim, dokümanları verdik, isteyen olursa en ince detayına kadar hatta mail adreslerinizi verin, ben size yapılan bütün çalışmaları bu akşam veya yarın göndereyim.

Peki, diyeceksiniz ki: “Taşkından korumak için ne yaptık?” Efendim, sadece Ergene değil, Edirne’yi taşkından korumak için devasa bir Kanal Edirne inşa ediyoruz, devasa, hiç kimsenin hayal edemeyeceği ve sessiz sedasız yani bunu başka birisi olsa ballandıra ballandıra bir anlatır, şu anda bitmek üzere ve muhteşem bir Kanal Edirne çalışması yapıyoruz, onu da inşallah bitireceğiz.

Bunun dışında, sulama tesisleri, barajlar, göletler bitiyor, inşallah onları da tamamlayacağız, detayına girmeyeyim.

Bir de şunu söylemek istiyorum: Peki, ne oldu? Hepsi bitmedi, sanayininki hâlâ veriliyor çünkü denize deşarj edemedik ama arıtma tesisleri bitmek üzere, bu sene sonunda ileri biyolojik arıtma tesisleri bittiği zaman bunu göreceğiz ama ben şunu ifade edeyim: Biz başladığımızda Ergene Nehri’nde kirlilik parametrelerinden biri olan “kimyasal oksijen ihtiyacı” parametresi 800 miligram/litreyken şu anda 200-250 miligram/litreye düştü. Yeterli mi? Değil. Şimdi, bizim bunu 50 miligram/litreye düşürmemiz lazım. Ama çalışmalar hızla devam ediyor, ben kendim de kontrol ediyorum ve neticede, kesinlikle, Ergene Nehri’ni kurtarıyoruz, kurtaracağız. Çünkü yüzde 90’ı bitti. Bizim işimizin tamamı bitti, kalan sadece birkaç tane sanayi tesisinin -isteyene kitapçığı verebiliriz- onların arıtma tesisleri, tamamlanıyor. Bunlardan da -hemen isimlerini vereyim- Ergene-1 OSB’nin, Ergene-2 OSB’nin, Muratlı OSB’nin, Velimeşe OSB’nin, bir de Türkgücü OSB’nin atık su arıtma tesisleri şu anda inşa hâlinde -çoğu da bitecek ama diğer 3 tanesi bitti- bunlar bittiği zaman problem çözülecek. Bunları da lütfen… Ben, özellikle, komisyonu veya isteyen, o bölgedeki milletvekillerimi davet ediyorum -geçen sene davet etmiştim, çalışmaları bizzat gördüler- ne zaman emrederseniz sizlere oralarda yapılan çalışmaları göstermek bizim boynumuzun borcudur. Kaldı ki bizim maksadımız üzüm yemektir dolayısıyla tenkit ve tavsiyeleriniz varsa, bildirirseniz biz bundan da büyük bir mutluluk duyarız.

Hepinize gönülden teşekkür ediyorum.

Merak etmeyin, Haliç’i nasıl kurtarmışsak Ergeneyi de kurtarmak bizim vazifemizdir.

Teşekkür ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Melen ne olacak, Düzce’nin Melen’i ne olacak Bakanım?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Düzce, ne oldu? Düzce, susuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ergene’nin adını verip “Kirliliği belediyeler yapıyor, görevlerini yapmayanlar belediyeler, kirliliğin sebebi belediyeler.” demekle Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri suçladı. Konuyla ilgili grubumuz adına cevap hakkı…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ben “Halk Partili belediyeler” demedim ama siz zaten öyle anladıysanız…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle anladım tabii. Siz Konya Büyükşehir Belediyesini kastettiyseniz Ergene havzasını kirletmekle ilgili… Ben nasıl anlayayım Sayın Bakan, gözünüzü seveyim, Ergene havzası!

BAŞKAN – Peki, iki dakika.

Kim konuşacak?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Candan Yüceer, müsaadenizle.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yüceer. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun gündem dışı konuşmaya cevaben yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, her il, daha doğrusu, hepimiz için kendi memleketimiz çok kıymetli, biz Tekirdağlılar olarak Tekirdağ da bizim için çok kıymetli gerçekten. Bu, AKP milletvekili arkadaşlarımız için de geçerli, bizler için de geçerli. Biz, ilimizde sağlık istiyoruz, huzur istiyoruz, güzellik istiyoruz.

Gerçekten de burada, hiçbirimizin amacı bağcıyı dövmek değil, yapılan hizmetleri yok saymak değil ama şimdi, çıkıp 2011 senesinden bugüne, siz hâlâ aynı cümlelerle… Sayın Bakanım, sayın vekilim; bari cümleleri değiştirin de insanlar inansın. O günden bugüne “Balık tutacağız.” “Haliç’i temizledik, burada da yüzeceğiz.” 2011 senesinden bugüne… Ne denildi o zaman? “2015.” dendi. Bugün, sayın vekilim çıkmış “2019’un sonu” diyor. Ya, bu, ne gelmez bir son! Siz on beş yıldır iktidardasınız. Doğrudur, herkesin payı vardır ama Tekirdağ, ekonomisi ve tarımıyla ayakta duran bir ildir .

Sayın Bakan, sizin ifadeniz bu: “Yüzde 60’ın üzerinde sanayi kirletiyor, yüzde 30’dan az evsel atık.” Ben, o bölgede yaşayan bir insanım, sayın vekilim biraz uzakta ama biz bizatihi o bölgede yaşıyoruz, o havayı soluyoruz, o suları içiyoruz ve ben, bir hekim olarak bölgemdeki kanser vakalarını, kirliliği bizatihi yaşıyorum zaten. Siz demediniz mi “Bu temizlenecek, yüzeceğiz?” Hani ne oldu? Sizsiniz Hükûmet. Tekirdağ’daki belediyelerin arıtması yok da diğer belediyelerin var mı? AKP’li belediyenin olduğu yerde var mı? Var da bizim belediyemizde mi yok? (CHP sıralarından alkışlar) Şu an yapıyorsa o belediyeler kendi bütçesinden yapıyor ama biz, Ergene’yi kirletenin sanayi olduğunu, insanları kanser yapanın, öldürenin de bizatihi sanayi tabanlı kirlilik olduğunu yapılan ölçümlerden biliyoruz. Bunu söylememek, sadece belediyeler üzerinden ucuz bir siyaset yapmak… Bu, burada konuşulacak bir şey değil, bölgede konuşuyorsunuz, eyvallah, haydi o başımızın üzerine ama burada yapmayın bari, halkı yanıltmayın.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yüceer.

Sayın milletvekilleri, şimdi, yerlerinden birer dakika süreyle söz isteyen sayın milletvekillerine söz vereceğim.

Sayın Bektaşoğlu uzun zamandan beri aramızda yok ama 22’nci sırada yani eğer bir mahzuru yoksa -grup başkan vekiliniz çünkü bir mana ve niyet arıyor- size de veririm söz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah! Şimdi bu olacak şey mi ya “mana, niyet”? Verirsiniz.

BAŞKAN – Ee, öyle ama.

Okuyorum: Sayın Özdemir’in yerine Sayın Köksal, Sayın Tümer, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Hürriyet, Sayın Topal’ın yerine Sayın Tanal, Sayın Şimşek, Sayın Dedeoğlu, Sayın Akın’ın yerine Sayın Arslan, Sayın Gürer, Sayın Kılıç, Sayın Kayışoğlu, Sayın Çamak, Sayın Yıldırım’ın yerine Sayın Doğan, Sayın Tanal’ın yerine Sayın Topal ve Sayın Kayan.

Ne yapıyoruz?

MEHMET GÖKER (Burdur) – Biz de varız.

BAŞKAN - Evet, siz de istiyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O da baypaslı.

BAŞKAN - Sayın Göker, siz de istiyorsunuz, siz de 18’inci sıradasınız. Tamamlayalım mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 2 baypaslımıza verebilirsiniz, madem ayırmayacaksınız.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bir de Nihat Akdoğan aynı şekilde yani çok ısrarcıydı. O da 20’nci sırada mı ne?

BAŞKAN – Arkadaşlar, şimdi, 22’ye kadar bitiyor. Siz ne diyorsunuz Sayın Demir?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Nihat Akdoğan da.

BAŞKAN – Kim?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Nihat Akdoğan.

BAŞKAN – O var zaten.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 22’ye kadar hepsine verin, diğer partiler de yararlanmış olsun.

BAŞKAN – Bir dakika, Akdoğan’a bakacağım. Akdoğan yok, evet. 20’de Akdoğan.

Tamam, peki, 20’ye kadar verelim.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) - 22’ye kadar.

BAŞKAN - 15’inci olarak Sayın Kayan, daha sonra Sayın Balbay, Sayın Tarhan, Sayın Göker, Sayın Pekşen, Sayın Akdoğan, Sayın Türkmen ve Sayın Bektaşoğlu’nda bitiriyoruz. Tamam mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.

BAŞKAN - Peki.

Sayın Köksal, sizden başlıyoruz.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

9.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın İscehisar ilçesindeki TOKİ konutları için belirlenen peşinat ve taksitlerin yurttaşların karşılayabileceği rakamların çok üstünde olduğuna ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili İscehisar ilçesinde özellikle dar gelirli yurttaşlarımızın ev sahibi olabilmeleri için tasarlanan TOKİ konutlarında, maalesef, peşinat ve taksitler o bölgede yaşayan yurttaşlarımızın karşılayabileceği rakamların çok üstündedir. Asgari ücretin 1.603 lira olduğu ülkemizde asgari ücretle tüm ailesinin geçimini temin eden bir yurttaşımızın aylık 1.300 lira taksitle konut sahibi olabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, bu yanlıştan bir an önce dönülerek İscehisar’da dar gelirli yurttaşlarımızın da konut sahibi olabilmelerine olanak sağlanmalı ve kâr amacı gütmeden onların ödeyebileceği şekilde taksitler aşağı çekilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Tümer…

10.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, tüm kalemlerde en azından enflasyon oranında artış yapılarak 2018 yılına ait tarımsal destekleme kararnamesinin bu ay içinde açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, tarımsal ekim deseninin belirlenmesi ve yüksek girdi maliyetlerine karşı çiftçimizin korunması amacıyla açıklanan tarımsal desteklerin miktarı kadar açıklanma ve ödenme zamanı da çiftçimiz için önemlidir. Çiftçilerimizi ülkemizin ihtiyacı olan ürünlerin ekimine teşvik etmek için tarımsal desteklerin en geç ocak ayı içinde açıklanması gerekmektedir. Çiftçimiz ne ekeceğine karar verip tohum ve gübresini almadan bu desteklerin açıklanması, ekim deseninin belirlenmesi ve ülke ihtiyacına göre ekim yapılması açısından önem arz etmektedir. Geçen yılki desteklerin ödenmesi de çiftçimizin finansmanına en çok ihtiyaç duyduğu yeni ürününün ekim zamanı geçmeden yapılmalıdır. Geç yapılan destekleme ödemeleri çiftçimizi alternatif finans kaynaklarına yönelterek finans piyasalarında faize girecek ve çiftçimize fayda getirmeyecektir. Çiftçilerimizin artan girdi maliyetleri ve döviz kurlarındaki artışı da dikkate alarak tüm destekleme kalemlerinde en azından enflasyon oranında artış yapılarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2018 yılına ait tarımsal destekleme kararnamesini bu ay içinde açıklaması gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

11.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, sağlık hizmetlerindeki sorunlara ve ücretsiz olduğu için hastanelerin acil servislerine başvurunun çok olduğuna ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün akşam bir araştırma hastanenizin acil servisinde görev yapan bir bayan asistan doktorumuzla görüştüm. Doktorumuz hizmet aşkıyla dolu olup, hastaları için yanıp tutuşuyordu. Bir hasta hakkında bilgi aldım ve çok ayrıntılı bilgi aldıktan sonra “Bir isteğiniz var mı?” diye sordum. Otuz altı saattir görev yaptığını, acil servislerin tabiri caizse hasta akınına uğradığını söyledi. Maaşları ile yaptıkları görev arasında ise ciddi bir tezat olduğunu gördüm. Kısa bir araştırma yaptıktan sonra geçtiğimiz yıl 100 milyonu aşan hastanın acil servislere başvurduğunu öğrendim. Biraz daha araştırma yapınca başı ağrıyanın dahi acil servise başvurduğunu söylediler. Bazı hastalarla konuştum, “En azından burada bedava hizmet alabiliyoruz, bu nedenle acil servislere başvuruyoruz.” dediler.

Şimdi, sağlıkta çağ atladığını söyleyen Hükûmete sesleniyorum: Bu nasıl çağ atlama? Sağlığı ciddi anlamda parasallaştırdınız. İnsanlar randevu beklerken iyileşiyor. Şehir hastaneleri yapacağız diye herkesten vergi topluyorsunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Hürriyet…

12.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan Ulaşım Park AŞ’de çalışan şoförlerin haklarını aramaya çalıştıklarında baskı ve tehdide maruz kaldıklarına ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan Ulaşımpark AŞ’de çalışan 500 şoför herhangi bir olumsuzlukta hak aramaya çalıştığında sürekli olarak işsizlikle tehdit edilmektedir. Şirket yöneticileri şoförler üzerinde baskı kurmakta “Biz istemediğimiz sürece sizlerin hiçbir sosyal ve sendikal haklarınız olmayacak, kesinlikle sendika bu kapıdan içeri giremez. Hepinizi kapı önüne koyar, ertesi gün 200 kişi işe alırız.” dedikleri şoförler tarafından iddia edilmektedir. Hatta haklarını aradığı ve başkanları eleştirdiği için, iş akitleri 25/2’den tazminatsız feshedilen şoför arkadaşlar var.

Yüzlerce can taşıyan, 700 bin liralık otobüsleri kullanan ve belediyeyi temsil eden şoförlerimize daha fazla değer verilsin, asgari ücrete talim ettirilmesin. Sorumsuz yöneticilere sesleniyorum: Emeği sömürüp kul hakkı yemeyin, milyonlarca liralık israf ve şatafat yerine alın terinin karşılığı ödensin, şoförlerin haklarında bir an önce iyileştirmeler yapılsın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Hürriyet.

Sayın Tanal…

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Harran Belediyesinin birinci sınıf tarım arazilerini imara açmasına ve su götürülmediği için mağdur olan Şanlıurfa çiftçisinin mağduriyetinin ne zaman giderileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tabii, Çevre ve Şehircilik Bakanı burada. Şanlıurfa ili Harran ilçesinde, Harran Belediyesi birinci sınıf tarım arazisinin tamamını imara açmaktadır, yanında Devlet Su İşlerinin yaptığı su kanaletleri var. Bu, Harran Belediyesinin birinci sınıf tarım arazisini imara açmasını kim durduracaktır?

Dün Şanlıurfalılar yağmur duasına çıktılar. Bir tarım kentidir Şanlıurfa. Şanlıurfa’nın çiftçisi zor durumdadır; kredi borçları vardır, tüm tapuları üzerinde ipotekler vardır ve su da götürülmediği için, vatandaş, iktidara, ne zaman su kanaletlerinin Siverek’e, Viranşehir’e, Hilvan’a, tüm ilçelerine götürüleceğini sormaktadır. Su götürülmediği için Şanlıurfa çiftçisi mağdurdur. Siyasi iktidar, Şanlıurfa çiftçisinin bu mağduriyeti için kredi borçlarını en azından üç dört yıl faizsiz olarak ertelemeyi düşünmüyor mu? Bir felaket var. Şanlıurfa’nın çiftçisinin bu mağduriyetini iktidar ne zaman giderecektir? Halkımız bu konuda bir çözüm bekliyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Şimşek…

14.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, geçen hafta Mersin’de yoğun yağışlar nedeniyle yaşanan sel felaketine ve bu konuda Bakanlığın bir çözüm üretmesini dilediğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta Mersin’de yağan yoğun yağışlarla beraber, yine Aynaz dediğimiz mevki, Tarsus’un Kulak, Bahşiş, Yeşiltepe, Atalar, Kelahmet ve Aliefendioğlu köylerinin bulunduğu bölge sel altında kalmıştır, yüzlerce dönüm sera arazisi şu anda sular altındadır.

Geçtiğimiz yıl, Sayın Bakan bölgeye gelip “Bu problem artık yaşanmayacak, bu sorunu kökten çözeceğiz.” demesine rağmen, maalesef, hiçbir şey yapılmamıştır. Şu anda “Yeni proje hazırlıyoruz, ihale yapacağız.” diye çiftçiler avutulmaktadır. Bu bölge, Rusya’ya yapılan ihracatın yaklaşık yüzde 50’sini karşılamaktadır. Şu anda zarar 114 milyon civarındadır ziraat odasının raporuna göre. Sulama birlikleri görevlerini yapmamaktadır, derelerin temizliğini ve ıslahını yapmamaktadır. DSİ de yetkiyi sulama birliklerine verdiğini söylemektedir. Acilen Atalar ve Adanalıoğlu-Eski Kulak arasına bir kanalet yapılıp burada yeni bir drenaj açılması, setin yükseltilmesi ve çiftçilerin yine gelecek yeni bir yağmurla mağdur edilmemesini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Bakanın yazdığı kitabın memlekete bir faydası yoktur. Sayın Bakanın çözüm üretmesini bekliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Dedeoğlu…

15.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Mekke’nin fethinin 1387’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Yılları aşarak kalplerimizin kapılarına ışıklar tutan Mekke’nin fethinin 1387’nci yılında, tüm İslam âleminin bu fethin yüzü suyu hürmetine birlik ve beraberlik içerisinde olmalarını, daha nice gönül fetihlerine vesile kılmalarını Rabb’imden niyaz ederim. İslam için çekilen hiçbir sıkıntının boşa gitmediği ve Rabb’imizin bunun karşılığında Mekke’nin fethini müyesser kıldığı gerçeği kılavuzumuz olsun.

“O gül kokusuna hasret kalan sokaklar bekledi seni.

Şimdi Kasva’dan inmez misin Ya Resulullah?

İnmez misin ki ayaklarından öpsün Mekke toprakları?

Ve kaldırmaz mısın başını ki nur çehreni seyretsin âlem?

İşte Rasulullah’ın nur yüzü göründü.

İşte Rasulullah bakıyor.

Başında Hakk adına parlayan bir ışık

O alnındaki nura kurban olalım.

Rasulullah Kâbe’ye bakıyor.

Ve işaret ediyor Hz. Bilâl’e…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Arslan…

16.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Diyanet İşleri Başkanlığının görev ve yetki sınırlarını aşan açıklama ve uygulamalarına seyirci mi kalınacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başbakana soruyorum: Diyanet İşleri Başkanlığının son zamanlarda görev ve yetki sınırlarını aşarak Anayasa’mıza, Medeni Kanun’umuza ve kuruluş kanunlarımıza aykırı açıklamalarda bulunduğu görülmektedir. Başkanlığın bunlar da yetmiyormuş gibi Millî Eğitim Bakanlığının görev alanına girerek eğitim alanlarındaki etkinliğini daha da artırmayı hedeflediği tespit edilmiştir. Başkanlık, 2018 yılında toplumun her kesimine din dışı olan her alanda eğitim vermenin hazırlıklarını yapmaktadır. Diyanet tarafından il müftülüklerine gönderilen yazıyla geniş kitlelere dönük etkinliklerin yapılması; çalışmaların bakanlıklarda, Kredi ve Yurtlar Kurumunda, belediyelerde, Emniyette ve muhtarlıklarda yapılarak gerçekleştirilmesi istenmiştir. Başbakanlık olarak Diyanetin görev ve yetki aşımına seyirci mi kalacaksınız?

İki: Yoksa Millî Eğitim Bakanlığını kaldırmayı mı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan ben de.

Sayın Gürer…

17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, patates üreticisinin desteklenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Niğde ve Nevşehir bölgeleri patatesin en çok üretildiği bölgedir. Bu bölgede patates üretildikten sonra depolara konur, depolardaki patates de ocak, şubat, mart aylarında satışa sunulur. Şu anda bölgeye tüccar gelmiyor, 550-600 kuruşa mal olan patatesi üretici 450 kuruşa satamıyor. Bir süre sonra eğer teşvik sağlanmazsa patates üreticisinin mağduriyeti artacak. Sayın Başbakan hafta sonu Niğde’ye gidiyormuş. Bu konuda, patatesle ilgili dış teşvik konusunda açıklama yapmasını bekliyoruz, öneriyoruz çünkü gerçekten çiftçilerimiz mağdur durumdadır. Bu anlamda girdi fiyatları artmaktadır, üreticinin geliri azalmaktadır. Patates üreticisinin desteklenmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürer.

Sayın Kılıç…

18.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, zamanın en kıymetli sermaye olduğuna ve iyi değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İsrafın her çeşidi zararlıdır. Zaman israfı da bunlardandır. Hadiste “İki nimet vardır ki bunlar hakkında çoğu kimse aldanmıştır; onlar da sıhhat ile boş vakittir.” buyurulmuştur. Zaman en kıymetli sermayemiz olup onu kaybetmek de iyi değerlendirmek de elimizdedir. Boş zaman yoktur, boşa geçen zaman vardır. Bugün halledemediğimiz sorunların bir nedeni, dün onları doğru yapmak için zaman ayırmamış olmamızdır. “Bütün başarımı işlerimi zamanında yapmaya borçluyum.” der Nelson Mandela. Dün, iptal edilmiş bir çektir; yarın, emre hazır bir senettir, bugün ise peşin paradır. Bugünden yararlanmalıyız. Vakit ve nakitlerini iyi değerlendirenler kazanırlar. Biz zamanı değil, zaman bizi öldürür. Zamanı öldüren, işi de öldürür.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

19.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, devletin varlığının nedenlerine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler.

Sordu çocuk: “Anne, devlet niye var?” “Seni okutmak için var evladım.” dedi anne. “Ama anne, ben okula parayla gidiyorum.” dedi çocuk, sordu yine: “Anne, devlet niye var?” “Hastalanınca sana doktorlar baksın diye yavrum.” “Ama anne, biz hep doktora gittiğimizde para veriyoruz. Devlet niye var?” diye sordu çocuk. “Bizim güvenliğimizi sağlamak için var.” “Ama geçen gün ’Artık siviller güvenliğimizi sağlayacak.’ dediler. Anne, devlet niye var?” diye tekrarladı çocuk. “Hizmet etmek, yollar, köprüler yapmak için var.” “Ama yollardan, köprülerden geçerken durup para veriyorsunuz.” dedi çocuk, bir daha sordu: “Anne, doğru söyle, devlet niye var?” Dayanamadı anne: “Evladım, devleti yönetenler senin içtiğin sütten vergi alıp yandaşlarını semirtsin diye var.”

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Çamak…

20.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, her alanda ülkenin geleceğini karartan OHAL rejimine bir an önce son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İlan edildiği günden beri ülkede hukuka ve adalete güveni zedeleyen OHAL’in, artık sürpriz olmayan bir açıklamayla, bir kez daha uzatılacağı belirtildi. OHAL ve KHK rejimi, yönetememenin itirafıdır. Yakın zamana kadar OHAL’i kaldırmakla övünen iktidar, bugün, OHAL’e karşı çıkanları terörist ilan etmektedir.

OHAL süresince 41.397 eğitim emekçisi haksız hukuksuz biçimde ihraç edildi. Darbeye karıştığı iddiasıyla asker ve polis sayısından daha fazla eğitim emekçisi ihraç edildi. Tüm öğretmen atamaları sözleşmeli yapıldı.

Sadece eğitim alanında değil, her alanda ülkemizin geleceğini karartan bu hukuksuz rejime bir an önce son verilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Çamak.

Sayın Doğan…

Sayın Doğan yok sanıyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sona alabilir miyiz?

BAŞKAN – Sonra bakalım peki.

Sayın Topal…

21.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hükûmeti bedelli askerlik konusunda bir an evvel çalışma yapmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü ve Sayın Başbakan bedelli askerlik konusunun şu an Hükûmetlerinin gündeminde olmadığını söylemişlerdir. En son 2014 yılında çıkarılan yasadan 10 binlerce kişi yararlanmıştır. 2017 yılı itibarıyla 2 milyon 800 bin kişinin çeşitli sebeplerden dolayı askerliğini tecil ettirdiği, 450 bin kişinin de bakaya kaldığı söylenmektedir.

Bedelli askerlik konusu yaklaşık üç aydır gündemdeki yerini korumaktadır. 10 binlerce gencimiz bedelli askerlik konusunun netleşmesini beklemektedir. Oluşan kamuoyunu ve beklentileri daha ne kadar göz ardı etmeyi düşünüyorsunuz?

Hükûmeti bu konuda bir an evvel çalışmaya yapmaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topal.

Sayın Kayan…

22.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, Istranca Dağları üzerindeki 3 büyük barajın durumuna ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Istranca Dağları, Türkiye'nin önemli sıradağlarındadır. Bu dağların büyük bir kısmı Kırklareli iline bağlıdır. Bu ilimize bağlı olan Istranca Dağlarının üzerinde 3 tane büyük barajımız bulunmaktadır. Biri Kayalıköy, biri Kırklareli, biri de Çayırdere Barajı’dır.

Çayırdere Barajı yapılmış, tamamlanmış fakat şu anda hâlâ sulama sistemlerinin hiçbiri çalışmamıştır. Hâlbuki bu kanalların, bu barajların tamamı sulama amaçlıdır. Diğer bahsettiğim 2 kanal da otuz kırk yıl önce kurulmuş kanallardır ve bu kanallar açık sulama sistemiyle çalışmakta, büyük bir su ve enerji kaybına sebebiyet vermektedir.

Özellikle Orman ve Su İşleri Bakanına soruyorum: Bunlar ne zaman yer altı suyuna, yer altı kanallarına kavuşacaklardır? Bahsettiğim bu Çayırdere Barajı da ne zaman yüz binlerce dönüm araziyi sulamaya başlayacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Doğan…

23.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, TV 10 Genel Yayın Yönetmeni Veli Büyükşahin’in de yer aldığı 36 kişinin gözaltına alınmasına ve TV 10 üzerindeki baskıya son verilmesini istediğine ilişkin açıklaması

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, dün, aralarında TV 10 Genel Yayın Yönetmeni Veli Büyükşahin’in de yer aldığı 36 kişi İstanbul’da gözaltına alındı. Kanun hükmünde kararnamelerle önce TV 10’u kapattınız, şimdi de genel yayın yönetmenimizi, TV 10’un genel yayın yönetmenini gözaltına alıyorsunuz. Bu hukuk dışı uygulamalara son verilmesi gerekmektedir.

Alevi inancı ve öğretisini ileri kuşaklara aktarma çabası dışında hiçbir faaliyet göstermeyen TV 10 üzerindeki baskıya son verilmesini istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Balbay…

24.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi hakkındaki bazı ifadelerine ve Millî Eğitim Bakanlığının Cumhurbaşkanının hangi üniversiteden mezun olduğu konusunda bir bilgilendirme yapmasını istediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Üniversitesinde yaptığı konuşmada, Boğaziçi Üniversitesinin dünya sıralamasında yer almamasının başlıca nedenini millî ve manevi değerlerimize dayanmaması olarak gösterdi.

Sayın Cumhurbaşkanına buradan sormak istiyorum: Acaba bu değerlere dayanarak dünyada ön sıralarda yer alan hangi üniversitelerimiz var, onları sayabilir mi? Biz de onları örnek alsak ve incelesek.

Son dönemde FETÖ’yle mücadele kapsamında kapatılan 15 üniversitenin 14’ü AKP iktidarı döneminde kuruldu. Acaba bunların hangi değerleri eksikti?

Cumhurbaşkanı üniversite mezunu ancak hangi üniversiteden mezun olduğunu bilemiyoruz. Onun hangi üniversiteden mezun olduğunu öğrensek… Diplomasına bakıp millî ve manevi değerlerimize sahip hangi üniversite olduğunu bilmek istiyoruz.

Millî Savunma Bakanlığı, bugün, dedesinin şehit olduğunu belgesiyle açıkladı. Acaba Millî Eğitim Bakanlığı da böyle bir bilgilendirmeyi yapmaz mı, Türkiye’ye bilgi vermez mi?

BAŞKAN – Sayın Tarhan yerine Sayın Özdemir, buyurun.

25.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, OHAL Komisyonunun kararlarının neden kamuoyuyla paylaşılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Adalet Bakanına soruyorum: OHAL Komisyonu ilk kararlarını verdiğini, tüm belge tasnifinin de bittiğini açıkladı. Ancak bu kararların kimde olduğunu, kararlarda ne yazıldığını bilen yok. OHAL Komisyonu karar verdiğini açıkladığı dosyalara ilişkin başvuru sahiplerine bildirim de yapmadı. Karar hangi ilkeye, hangi kurala göre verildi, bunu bilen de yok. Dava açacak kişi bu Komisyonunun doğru karar verip vermediğini, başvuru yapanlara eşit davranıp davranmadığını nasıl saptayacak ve hukuksuzca mağdur ettiğiniz birçok insan, haklarını geri almak için neyin davasını açacak? OHAL Komisyonu kararları neden kamuoyuyla paylaşılmamaktadır? Komisyonun kim hakkında, ne şekilde karar verdiğini kamuoyu neden öğrenemiyor?

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tekrar geçmiş olsun Sayın Göker.

Buyurun.

26.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, Burdur’dan geçmesi planlanan yüksek hızlı trenin tam olarak nereden geçeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKER (Burdur) – Teşekkür ederim, sağ olun Sayın Başkanım.

Burdur’dan geçmesi planlanan yüksek hızlı tren projesi tüm Burdur kamuoyu tarafından yakinen takip edilmektedir. Afyon’dan gelen hattın, üniversite ve tugayın bulunduğu Burdur şehir merkezi baypas edilerek Isparta-Burdur arasından Antalya’ya ulaşacağı görüş olarak öne çıkmaktadır. Sayın Başbakan Binali Yıldırım’ın Burdur ziyaretinde de bahsettiği gibi Isparta-Burdur arasında bir yerden geçeceği ifade edilmektedir. Bu açıklamada da kastedilen yer tam olarak neresidir? Yıllardır Burdur halkına verilen sözden vaz mı geçilmiştir? Burdur halkının isteği olan yüksek hızlı tren projesi ucu açık söylemlerle geçiştirilmek mi istenmektedir?

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Göker.

Sayın Pekşen yerine Sayın Durmaz…

27.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, referandum sonrası kapatılan Tokat Havaalanı’nın durumuna, Hükûmetin asgari ücretin altında maaş alan emeklilerle ilgili bir düzenlemesi olup olmadığını öğrenmek istediğine ve Tarım Bakanlığının Tokat’ta yaptığı toplulaştırma işlemine ilişkin açıklaması

KADİM DURMAZ (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tokat Havaalanı, hepinizin bildiği gibi referandum sonrası kapatıldı. Ayın 14’ünde Sayın Cumhurbaşkanı AK PARTİ il kongresine gelecek ve bu havaalanı yeniden kullanılacak, yenisinin ihale edileceği de sık sık söylenmekte ama ihale tarihi ve ne zaman olacağı hakkında Tokatlının bilgisi yoktur.

Yine, ülkemizde asgari ücreti 1.603 lira belirlemişken bunun altında ücret alan emeklilerle ilgili Hükûmetin bir düzenlemesi var mıdır?

Yine, ayrıca, Tarım Bakanlığı, ilimizde Niksar Ovası, Kazova ve Erbaa’da toplulaştırma yapmaktadır ancak sulamayı da beraberinde ihale etmediği için sulama noktasında ürün kaybına yol açacak bir zaman kaybı vardır, bir yıl ürün kaybı vardır. Bu konuyu Tarım Bakanlığı bir gözden geçirip üreticinin bu sesine kulak verecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Akdoğan...

28.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın, Hakkâri Milletvekili Abdullah Zeydan ve HDP yöneticileri hakkında verilen mahkeme kararlarının siyasi olduğuna ilişkin açıklaması

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, bugün Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde davası görülen Hakkâri Milletvekilimiz Abdullah Zeydan’a verilen sekiz yıllık cezayı düşman hukukunu işletircesine tekrar eden mahkemeyi buradan kınamak istediğimi belirtmek isterim.

Aynı şekilde, sadece demokratik siyaset alanında çalıştığı için, ilçe başkanımız çok rahatsız olmasına rağmen, gene on yıl ceza verilmesini de buradan kınamak istiyorum çünkü biz, burada siyasi faaliyetleri tümden ortadan kaldırma talebi olduğunu görmekteyiz. Burada Hükûmetten... Mahkeme başkanının şu cümlesi de bizim açımızdan çok önemlidir Sayın Başkan, aynen şu cümleyi kuruyor: “Biliyorum, bu karar Anayasa Mahkemesinden, istinaftan da dönecektir ama benim amacım bu cezayı vermektir.” Bunu söylediği bir yerde, biz, bunun hukuki bir karar değil siyasi bir karar olduğunu destekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akdoğan.

Sayın Sertel yerine Sayın Türkmen...

29.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in, taşeron sorununun çözümü için düzenlenen kanun hükmünde kararnamenin yeni sorunlara yol açtığına ilişkin açıklaması

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sorum taşeron işçileriyle ilgili. Taşeron sorununun çözümü için düzenlenen kanun hükmünde kararname ne yazık ki yeni sorunlara meydan vermiştir. Özellikle sulh sözleşmesinin geçmişteki işçilik haklarını kapsayıp kapsamadığı ve şu anda sınava girmemiş olmasına rağmen, sulh sözleşmesi alınan taşeron işçiler sınavı kazanmadıkları durumda bu sözleşmenin hüküm ifade edip etmeyeceği konusunda bir belirsizlik vardır. Bu konuların Sayın Bakan tarafından ivedi olarak açıklığa kavuşturulmasını talep ediyorum. Ama en önemlisi, birçok iş kolunda taşeron işçiler ne yazık ki kadro alamamaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak önerimiz taşeron yasasının ortadan kaldırılması ve kamuda çalışan tüm işçilerin kadroya alınmasıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Son olarak Sayın Bektaşoğlu, buyurun.

30.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Trabzon Beşikdüzü’ndeki köy enstitüsünün bulunduğu alanın Beşikdüzü Belediyesine devredilerek oradaki binalarla ilgili yıkım kararı alınmasına ve Belediye Başkanın bu konudaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

“Anadolu bozkırında açmadan solan çiçek bırakmayacağız.” şiarıyla 21 yerde kurulan köy enstitüleri cumhuriyet tarihimizin önemli eğitim kurumlarındandır. Kapatıldığı 1954 yılına kadar “Eğitim, üretim içindir.” şiarıyla genç cumhuriyetimin eğitim kaleleri olmuştur. Bu köy enstitülerinin biri de Trabzon ilimizin Beşikdüzü ilçesinde bulunmaktadır, babam da bu okulun ilk mezunlarındandır. Enstitünün bulunduğu alan 2001 yılında Trabzon Kültür Varlıklarını Korumu Kurulu kararıyla sit alanı olarak korumaya alınmış olmasına rağmen, geçtiğimiz yıl gözünü rant hırsı bürümüş kişilerin girişimleriyle sit kapsamından maalesef çıkarılmıştır ve Beşikdüzü Belediyesine devredilmiştir. İlçenin belediye başkanı da Türkiye'nin eğitim tarihinde ve binlerce insanın aziz hatırasında önemli yer tutan ve cumhuriyeti temsil eden bu binaların yıkılması kararını almış, bunu da “Ahırları yıktık, yurt yapıyoruz.” diye duyurmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Bu ifadeyi o enstitüde okuyan bir babanın evladı olarak şiddetle kınıyor, kendisi de eğitimci olan başkanı özür dilemeye çağırıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Danış Beştaş, bir şey mi söyleyecektiniz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben de 60’a göre kısa bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, size de bir dakika söz verelim.

31.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Aliağa Şakran Kadın Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak bulunan Mevlüde Başdaş’ın durumuna ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Mevlüde Başdaş, 59 yaşında, Mardin 2. ACM’de aldığı bir cezanın infazı sebebiyle şu anda Aliağa Şakran Kadın Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak bulunuyor. İnsan Hakları Komisyonu dâhil birçok yere başvurdum, Tevfikevleri Genel Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığına da başvurdum. Neden? Çünkü yüzde 86 engelli. Kendisine, en son, cezaevine girmeden önce böbrek nakli yapıldı, diyabet hastası; 3 kalp damarı da tıkalı olup en son cezaevindeyken anjiyo yapıldı fakat aylardır cezaevinde olmasına rağmen, yüzde 86 engelli raporuna rağmen Adli Tıp bu konuda henüz bir rapor vermemiş ve savcılığa verilen dilekçeler reddedilmekte. Gerçekten Mevlüde Başdaş’ın hayatını kaybetmesi an meselesidir. Kendisinin hayatını kaybetmesi kamu düzenini tabii ki tesis etmeyecek ama bir insanın yaşamıyla ilgili duyarlılık beklemek açısından söz aldım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, söz talep eden sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Buyurun Sayın Akçay.

32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Suriye’de güney sınırı boyunca ABD destekli bir terör koridoru kurulması yönünde dikkat çekici gelişmeler yaşandığına ve Türkiye’nin buna göz yummasının beklenemeyeceğine, 11 Ocak Birinci İnönü Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Suriye’de güney sınırımız boyunca ABD destekli bir terör koridoru kurulması yönünde dikkat çekici gelişmeler yaşanmaktadır. “DEAŞ terörüyle mücadele” adı altında Eylül 2014’ten beri Suriye’de askerî varlığını oluşturan ABD, bir terör devletçiğinin adımlarını atmaktadır. YPG’ye 4 bin tır askerî sevkiyat yapıldığını kendileri açık açık ifade ediyorlar ve üç yıldır YPG’li teröristlere askerî eğitim verilmektedir. Bu yardımlar kapsamında, YPG terör örgütü düzenli bir orduya dönüştürülmek istenmektedir. Suriye’de, Fırat’ın doğusunda Rakka, Tabka, Menbiç, Afrin gibi bölgeler de YPG’ye teslim edilmektedir. ABD’nin YPG’yi siyasi muhatap alma yolunda da adımlar attığı görülmektedir. Bu ilişkinin, bugün gazetelerde de yer alan 10 maddelik bir anlaşmaya dönüştüğünü öğreniyoruz.

Türkiye'nin sınırımızın öte yakasında bir PKK koridoru kurulmasına göz yumması beklenemez. Suriye’de, Fırat’ın doğusundaki bu gelişmeleri sonuçsuz bırakacak her türlü adım atılmalıdır.

Bugün 11 Ocak, 6 Ocak 1921’de başlayan Birinci İnönü Muharebesi’nin zaferle sonuçlanmasının yıl dönümüdür. Bu zafer, vatanı emperyalist devletler tarafından işgal edilmiş, ordusu dağıtılmış, silahlarına el konulmuş Türk milletinin, en namüsait şartlarda elde ettiği bir başarı ve merhaledir. Bu zafer, vatanımızın kâmilen kurtarılacağı kesin zafer için hayırlı bir başlangıç olmuştur. Anadolu’nun bu ilk zaferi, Türk milletinin istiklal ve istikbal mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …bağımsız yaşama iradesinin ne denli kuvvetli olduğunun yedi düvele ilanıdır. Birinci İnönü Zaferi’yle başlayan millî heyecan ve şuur, bugün de Türk milletinin her bir ferdinde bulunmaktadır. Dün işgal girişimi karşısında Türk milletinin iman dolu göğsüne çarpanların akıbeti bugün de değişmeyecektir. Bu vesileyle, Kurtuluş Savaşı’mızın önderlerini ve kahramanlarını, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü’yü, Kazım Karabekir’i, Ali Fuat Cebesoy’u ve bütün kahramanlarımızı ve şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

33.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, AYM kararıyla tahliye olan Şahin Alpay ve Mehmet Altan’a geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, ETİ Bakır AŞ’nin Artvin Cerattepe ve Murgul Damar’daki işletmelerinde çalışan işçilerin eş zamanlı olarak greve başladığına, Şırnak’ın Silopi ilçesinde zırhlı polis aracının evlerine girmesi sonucu ölen çocuklarla ilgili davaya, Hakkâri Milletvekili Abdullah Zeydan hakkında verilen karara ve halkı HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 12 Ocakta gerçekleşecek olan duruşmasına çağırdığına ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Az önce öğrendiğimiz AYM kararıyla tahliye olan Şahin Alpay ve Mehmet Altan’a geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor ve darısı tüm rehin alınmış olan gazetecilerin, siyasilerin ve herkesin başına diyoruz.

ETİ Bakır Anonim Şirketinin Artvin Cerattepe ve Murgul Damar’daki işletmelerinde çalışan maden işçileri eş zamanlı olarak geçen salı günü greve başladı. İşçiler, aylıkların yükselmesini ve koşullarının iyileştirilmesini istiyorlar. Özelleştirmelerin sonuçlarını görüyoruz burada, en zor koşullarda çalışan maden işçileri bile yoksullukla boğuşuyorlar. İşçilerin insanca iş için verdikleri bu onurlu direnişin yanında olduğumuzu ifade etmek isteriz.

Bugün iki dava görüldü; bir tanesi, Şırnak’ın Silopi ilçesinde uykuda öldürülen 7 yaşındaki Muhammet ve 6 yaşındaki Furkan Yıldırım’ın, zırhlı polis aracının evlerine girmesi sonucu uykularında ölen çocukların davasıydı ve aracın sürücüsü polis Ömer Yeğit ve onu görevlendiren amiri Murat Maden hakkında açılan davanın ikinci duruşmasıydı. Biliyorsunuz, bu sokağa çıkma yasakları boyunca oraya giden her milletvekili acı biçimde tanık oldu ki savaş döneminde bile gözetilmesi gereken kurallar gözetilmedi ve buralar, gerçekten, hiçbir kanunun geçerli olmadığı yerlere dönüştü. Bu ihlallerden en çok etkilenenler de çocuklar ve kadınlar oldu. 2016 yılında Şırnak, Mardin, Diyarbakır ve Hakkâri’ye bağlı ilçelerde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - …ilan edilen sokağa çıkma yasakları sonrası özellikle hafriyat alanlarında bulunan cisimlerin ve mayınların patlaması sonucu son yirmi ayda 18 çocuk yaşamını yitirdi ve 33 çocuk ise yaralandı. Yine, kolluk kuvvetlerinin -2008 yılından 2017 yılına kadar- zırhlı araçlarının çarpması sonucunda yine Muhammet ve Furkan dışında onlarca çocuk yaşamını yitirdi ama bugün buna sebebiyet veren polisin tutuklanması talebi reddedildi. Peki, ne oldu? Bugün, Hakkâri Milletvekilimiz Abdullah Zeydan, çalmamış çırpmamış, kimsenin ölümüne neden olmamış bir vekil sekiz yıl bir ay ceza aldı. Biz buna “düşman ceza hukuku”ndan başka bir ad veremiyoruz maalesef.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlamak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, tamamlayın lütfen, son bir dakikanız.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Yarın, dört yüz otuz beş gün sonra Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş duruşmaya getirilecek. Her zaman yaratılan o tuhaf gerekçelerle karşılaşmayacağımızı ve duruşmaya getirileceğini umuyor ve ısrar ediyoruz. Yüz yüzelik olmadan duruşma olmaz, öznesi olmadan yargılama olmaz.

Sevgili Eş Genel Başkanımızı selamlıyor ve tüm halkımızı Bakırköy 38. Asliye Ceza Mahkemesinde saat 14.00’te gerçekleşecek olan duruşmaya çağırıyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Özel…

34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının sözleşmeli bilişim personeli alım ilanına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, İç Tüzük’ümüzde de açıkça belli olmasına rağmen, Başkanlık Divanının hiçbir kararı olmadan yapılan ve Meclis Başkanının doğrudan yaptığı bir işle ilgili bir tartışmayı dün yaptık, bugün de yankıları devam ediyor. Bakın, aynı konuda, aynı yönetim anlayışı ne yaratıyor?

Elimde “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Sözleşmeli Bilişim Personeli Alım İlanı” var Sayın Başkan. Bu alım ilanının son sayfasını açıyoruz -ki bu başvurular tamamlandı- burada 22 personel alınacak 12 kategoride. Bunlardan örneğin, bir tanesi e-posta sistem uzmanı, elektronik posta sistem uzmanı. Bir personel alınacak, aylık sözleşme ücreti 15.034 lira; en azı böyle olup en çoğu da 20.046 lira olan kıdemli “network” uzmanına 20.046 lira ödeyecek Meclis; böyle bir çizelge var. Tabii, Türkiye’deki bu konunun birçok uzman bu iyi maaşla bu yüce çatı altında görev yapmak ister.

Meclise başvururken hangi belgeleri isteyeceğine baktığınızda karşımıza şu çıkıyor 3’üncü maddede: “KPSS puanını gösteren, üzerinde doğrulama kodu bulunan KPSS sonuç belgesi.” Buraya kadar her şey normal. Parantez açılmış: “KPSS puanı olmayan veya belge ibraz etmeyen adayın KPSS puanı 70 kabul edilecektir.” diyor. Ve bu durumda hani iki basamaktan sonra 5 haneli KPSS puanları var ya, örneğin o sınava girmiş ve bu yüce çatı altında bu maaşla çalışmak isteyen insanlara karşı o sınava girmemiş ya da 52 almış kâğıdı Meclise vermezse 70 kabul ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, ne ibretlik bir durumla karşı karşıyayız? Bu da başvuranlar… Burada birkaç zavallı var, kendi kendine başvurduğu için KPSS puanı 2 basamak ve 5 basamaklı devamı var ama geri kalan, bunların içinden kimler işe girecek, hep birlikte takip edeceğiz. Tamamı, sarıyla gösterdiğim, 70 yazılıp geçilmiş. Bu mesele Türkiye’de KPSS’ye giren, çalınan sorular dolayısıyla -hani iktidar partisini aldatan, kandıran ve mahcup eden o cemaat yapılanmasından dolayı- mağdur olanlar, şimdi hiç sınava girmemişlerin 70 kabul edildiği ya da belgesini ibraz etmediği için 70 olan bu durumla karşı karşıyalar. Bu hangi vicdana, hangi insafa, hangi mantığa sığıyor? Buna Meclis Başkanlığı nasıl bir açıklama yapacak, merakla bekliyoruz. Sizin tarafınızdan yapılır mı bilmem.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaadenizle...

BAŞKAN – Son bir dakikanız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Her konuda kamuoyuna açıklama yetiştiren Meclis Başkanlığı KPSS puanı olmayan ya da belgesini ibraz etmeyene 70 verip başvuranların da 2’si, 3’ü dışında hepsine 70, 70, 70 diye yazmışlar, geçmişler. Herhâlde KPSS mağdurları gözünüzün içine baka baka bir açıklama bekliyordur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Özel.

Sayın Bostancı, buyurun.

35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Meclis Başkanlığının nitelikli insanların alımı konusunda gerekli ihtimamı göstereceğinden emin olduğuna, 9 Ocak Cemal Süreya’nın ölümünün 28’inci yıl dönümüne ve Fuzuli, Necati Çelik, Onat Kutlar ile Kıvırcık Ali’yi rahmetle andığına ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Öncelikle, Sayın Özel’in ifade ettiği sınava ilişkin olarak nitelikli insanların alımı konusunda Meclis Başkanlığının gerekli ihtimamı göstereceğinden eminiz. Meclise alınacak olan insanların muhakkak burada işleri yetkinlikle yapacak kişiler olması gerekir. Bu konuda bir ortak duyarlılığı ifade etmek isterim.

İkinci olarak, şair Cemal Süreya’nın 28’inci ölüm yıl dönümü. Elli dokuz yıl yaşamıştı. Halkın duyup da anlatamadıklarını şiirlerinde ifade eden bir sanatçıydı, bir şairimizdi. Şairler halkların sesidir, milletin sesidir.

Cemal Süreya gibi aslında asırlar öncesinden bir başka şair, Azerbaycan kökenli, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşamış olan “Mende Mecnun’dan füzûn âşıklık istidadı var/ Âşık-ı sadık menem, Mecnun’un sade adı var.” diyen Fuzuli de yine bu tarihte vefat etmişti, 1556’da. Şairler asırlar öncesinden bugüne ve asırlar sonrasına da seslenirler. Bu bakımdan özellikle bu şairleri zikrediyorum, hatırlatmak için.

Diğer yandan, Refahyol Hükûmeti döneminde Çalışma Bakanlığı yapan Necati Çelik dokuz yıl önce vefat etmişti. Sendikacı olarak, Bakan olarak çalışma hayatına büyük katkılar sağlamış olan rahmetli Necati Çelik’i bir kez daha yapmış olduğu hizmetler, katkılar çerçevesinde rahmet ve minnetle anıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - 30 Aralık 1994’te PKK’nın Cafe Marmara’ya yaptığı bombalı saldırıda şair, yazar, senarist Onat Kutlar ağır bir şekilde yaralanmış, 11 Ocak 1995 tarihinde vefat etmişti; hatırlatmak isteriz, unutmamak gerekir geçmişi.

Yine, halk ozanlarından Kıvırcık Ali 2011 yılında geçirdiği trafik kazası neticesinde, sanırım bir konsere giderken vefat etmişti; müziğiyle, sazıyla, sesiyle Anadolu toprağının sesi olan Kıvırcık Ali’yi de bir kez daha rahmetle anıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Hocam ben de.

Bütün sanatçılarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Komisyonların başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin tezkereleri vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

Bağcılık Sektörü ve Üzüm Üreticilerinin Sorunlarının Araştırılarak Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun tezkeresini okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Bağcılık Sektörü ve Üzüm Üreticilerinin Sorunlarının Araştırılarak Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının Başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişki tezkeresi (3/1393)

10/1/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 10/1/2018 Çarşamba günü saat 16:00'da toplanmış ve kullanılan (11) adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzük'ün 24'üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                       Necip Kalkan

                                                                                            İzmir

                                                                        Komisyon Geçici Başkanı

Başkan: İsmail Bilen   Manisa           (8) Oy

Başkan Vekili: Necip Kalkan             İzmir              (8) Oy

Sözcü: İbrahim Halil Fırat                Adıyaman       (8) Oy

Kâtip: Ali Aydınlıoğlu  Balıkesir         (8) Oy

BAŞKAN – Uyuşturucu Madde Bağımlılığı ve Yeni Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun tezkeresini okutuyorum:

2.- Uyuşturucu Madde Bağımlılığı ve Yeni Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının Başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişki tezkeresi (3/1394)

10/1/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 10/1/2018 Çarşamba günü saat 18:00'de toplanmış ve kullanılan (11) adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzük'ün 24'üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                         Akif Ekici

                                                                                         Gaziantep

                                                                        Komisyon Geçici Başkanı

 

Başkan : Yılmaz Tezcan                                        Mersin           (8) Oy

Başkan Vekili: Kerem Ali Sürekli                            İzmir             (7) Oy

Sözcü : Gökcen Özdoğan Enç                                Antalya         (7) Oy

Kâtip : Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt                       Çorum           (8) Oy

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.08

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve arkadaşları tarafından Dahilde İşleme Rejimi uygulamalarında meydana gelen sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/301) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11 Ocak 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 11/1/2018 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                               Erkan Akçay

                                                                                      Manisa

                                                              MHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve arkadaşlarının (10/301) esas numaralı dâhilde işleme rejimi uygulamalarında meydana gelen sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis araştırması açılmasına dair önergemizin görüşmelerinin 11/1/2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan konuşacaklar.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dış ticaretimizin çözüm bekleyen önemli sorunlarından dâhilde işleme rejimi hakkında araştırma önergemizle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2017 yılında ara malı ithalatımız 172 milyar dolar, ihracatımız 158 milyar; ara malı ithalatımızı bile karşılamıyor, 15 milyar dolar eksik, dış ticarette açık üretme dinamiklerini yok edebilmiş değiliz. Bu, maalesef iftihar edilecek bir manzara da değil. Bakınız, belli bir dönemde, on beş, on altı yıl gibi, AKP iktidarı döneminde 2,5 trilyon dolar ithalat yaptık, yaklaşık 1,6 trilyon dolar ihracatımız var, 950 milyar dolar dış ticaret açığımız var.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yerli üretimi ve üreticiyi destek için getirilen, sınırları belli bir sistem olan dâhilde işleme rejimi maalesef yıllar içinde irrasyonel ve yanlış kullanımı neticesinde yerli üretimin ipini çeker hâle gelmiştir. Dâhilde işleme olmadan bazı sektörlerde üretim yapmak bile zor hâle gelmiştir. Dâhilde işleme Türk sanayisinin ve ihracatının ithalata bağımlılığını giderek artırmaktadır, âdeta bir kangren hâline gelmiştir. Gelinen noktada 2017 yılında toplam ihracatın yüzde 49’u dâhilde işleme rejimi kapsamında yapılıyor. Bu, 2002 yılında yüzde 18 idi. Sektörel olarak baktığımızda bu oran bazı sektörlerde yüzde 70’lere kadar ulaşıyor. Diğer taraftan sistemin uygulanmasında 2017 yılında ihracat gerçekleşme oranı yüzde 50’ye düşmüş, 2013 yılına kadar yüzde 96’nın üzerindeydi, 2016 yılında yüzde 88’e geriledi, 2017’de yüzde 50’ye kadar düştü. Şimdi AKP döneminde belge kapatma süresinin uzatılmasıyla yıl içinde belge kapatma oranları da ciddi şekilde düşüyor. Bu durum suistimallere açık bir yapı hâline sistemi sokuyor. Ayrıca FETÖ’cü şirketlerin bu konudaki işlemlerinin neler olduğunu şu ana kadar bile bilmiş değiliz. Nitekim bu sistemin işleyişiyle ilgili bazı suistimallerin ve usulsüzlüklerin geçen yıllarda Sayıştay raporlarında yer aldığını da biliyoruz.

İhracatın yerli girdi ve katma değer ağırlıklı olması için teşvik verilmesi, dâhilde işleme rejiminin sınırlarının yeniden çizilmesi gerekiyor; oysa biz şu anda tütünde bile dâhilde işleme rejimiyle ilgili düzenlemeler yapıyoruz.

KDV terkin sistemini yerli kullanımını özendirecek şekilde yeniden düzenlemek gerekiyor. Katma değerli ihracat yapmaya teşvik edilmesi, her sektöre değil hedef sektörlere teşvik verilmesi, bu konuların Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında detaylarıyla ele alınması, çözümlerinin araştırılması üzerine bir araştırma önergemiz var. 2007 yılından bu yana bu konuyu ele almak için önergeleri de hazırlıyoruz.

Şimdi, dış ticarette bu manzarayı değiştirmek için alınacak yapısal tedbirlere biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vermeye, katkı vermeye hazırız. Bu olayın mutlaka gündeme getirilmesi lazım. Ben iktidar partisine mensup arkadaşların da bu konuyu ciddi bir şekilde değerlendirme arzusunda olduklarını düşünmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten bugün dünya ticaretinin arttığı bir döneme doğru giriyoruz. Dünya konjonktüründe son on beş yılda yaşanan zor sürecin atlatılmaya, büyüme dinamiklerinin harekete geçmeye başladığı bir döneme giriyoruz, üstelik TL’de son iki üç yılda önemli ölçüde değer yitirme de var. Bu şartlar altında ülkemizin dış ticarette kayda değer bir sıçrama yapması ve dengeleri kurması gerekir ancak bunu gerçekleştiremiyoruz. Uzun süredir ertelenen yapısal tedbirlerin alınması gerekli. Biz Türkiye’de ihracatı konuştuğumuz kadar ithalatı da konuşmazsak dış ticarette sorunları çözebileceğimiz kanaatinde değilim. Artık dünyada bilgi alışverişi çok kolay.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Herkes ne kadar kapatırsanız kapatın ne olduğunu biliyor.

Ben önergemize destek istiyorum ve yüce heyete saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının sözleşmeli bilişim personeli alımına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz önce Sayın Özel’in söylemiş olduğu, sunmuş olduğu eleştirilere ilişkin bir bilgi notunu paylaşmak istiyorum.

Başvuru esnasında KPSS puanlarının 70 olarak kabul edilmesi Maliye Bakanlığının kamu kurum ve kuruluşlarının bilişim personeli alımı ile ilgili 31/12/2008 tarihli ve 27097 sayılı Yönetmeliği’nin 8’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında hüküm altına alınmıştır. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki 22 sözleşmeli bilişim personeli alımı için yapılan ilana 32 kişi başvurmuştur. Başvuru şartları arasında birçok uluslararası uzmanlık sertifikası istendiği için bazı pozisyonlara hiç başvuru gelmemiştir. Yönetmelik burada, sayın milletvekillerinin incelemesine açıktır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve arkadaşları tarafından Dahilde İşleme Rejimi uygulamalarında meydana gelen sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/301) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11 Ocak 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Kazım Arslan konuşacak.

Buyurun Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu Türkiye'nin cari açığı konusundaki önerge üzerine söz aldım. Bu konuda düşüncelerimizi söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, Türkiye'nin bu rejiminin bir gözden geçirilmesine ve bu rejimin ilelebet böyle gitmesinin sakıncalı olduğunu ve birçok sıkıntıyı da beraberinde getirdiğini görmek suretiyle yeni bir düzenlemeye ve bu konuda yeni bir açılıma da ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum. O nedenle biz bu önergenin mutlaka kabul edilmesi ve dolayısıyla araştırılarak yeni bir düzenin, yeni bir rejimin mutlaka getirilmesi düşüncesindeyiz. Ancak bunu söylemekle birlikte bugünkü yapı çerçevesinde, bugünkü sanayimizin durumu çerçevesinde ithalatımızın gün geçtikçe arttığı bir dönemde gerçekten kendi yerli üretimimizin, ara mal üretimimizin, hangi alanlarda hangi malları ithal ediyoruz, onların Türkiye’de üretilmesi noktasında bir plana, bir projeye, bir çalışmaya da ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum. Eğer siz bu rejimi şu anda tamamen kapatmaya çalışırsanız sanayide ihracatın gerçekten önünü tıkamış olursunuz. Ancak yeni bir araştırma yapılarak hangi alanlarda, hangi mallar üretilmek suretiyle eğer bu rejime dâhil etmeden biz ihtiyacımızı karşılayabiliyorsak, gerçekten ihracatımızı artırabiliyorsak, ithalatımızı geriye çekmek suretiyle, ihracatımızı artırmak suretiyle dış ticaret açığımızı kapatma noktasında bir çalışmayı ortaya koyabiliyorsak bu alanlarda bir araştırmaya, bir çalışmaya ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, iktidar hep şunu söylüyor, çıkıyor diyor ki Ekonomi Bakanı, Sanayi Bakanı: “İhracatımız arttı.” Hatta “157 milyar dolar bir ihracat yaptık, rekor kırdık.” diyebiliyorlar ama ithalatı hiç söylemiyorlar. İthalatımız ise 234 milyar dolara ulaşmış, hiç bundan söz etmiyorlar, arada 77 milyar dolarlık bir fark var. Bu farkı ne zamana kadar, nasıl götüreceğiz, nasıl telafi edeceğiz? Sürekli borçlanmak suretiyle Türkiye’nin gerçekten ekonomisine ve bütçesine kambur olacak bu durumu kesinlikle çözmek zorunda olduğumuzu belirtmek istiyorum ve sözlerimi bitirmek istiyorum.

Hepinizi tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel Yiğitalp konuşacak.

Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına söz almış bulunmaktayım. Çok önemli bir konu hakkında bilgi vermek istiyorum size.

Biliyorsunuz, Bitlis’in Garzan Mezarlığı’nda 267 kişinin mezarı boşaltıldı ve bu mezarlıktaki kişiler İstanbul Adli Tıbba götürüldü ve bunu yaparken de ailelerden habersiz, iş makineleriyle yapıldı, mezar taşları yıkıldı ve 267 kişi mezarlarından çıkarıldı, İstanbul Adli Tıbba getirildi. Hani yas tutmayı yasaklayan, yası yasaklayan, ölenleri mezarsız bırakan, mezarsızlık ve yassızlık yapan ve bunu izleyen bir siyasetin olduğunu biliyorduk. Herhâlde yüz yıl boyunca cumhuriyet tarihinde hiç yapılmamış bir insanlık suçuna bugün tanık oluyoruz. 267 kişi mezarından çıkarıldı ve bunlar 1990’lı dönemlerde hayatını yitirmiş olanlar, kimliği bilinmeyen ve bir şekilde kemikleri oraya konulan insanlardı.

Hatırlarsanız -Berfo Ana’dan bahsediyorum- 105 yaşındaydı Berfo Ana, çocuğu Cemil Kırbayır’ın mezarını aradı ve kırk yıl boyunca aradı. Dönemin Başbakanı ve şimdinin Cumhurbaşkanı ona bir söz vermişti, “Senin çocuğunun mezarını bulacağız, kemiklerini bulacağız ve ona bir mezar yapacağız.” demişti. Şimdi, öyle bir döneme geldik ki yeni Berfo Analar yarattınız, çocuklarının mezarını arayan yeni Berfo Analar yarattınız. Bugün Berfo Analardan bahsederken Kenan Evren’den nasıl bahsediliyorsa ve Berfo Ana’ya yapılan, o çektirilen acılar bugün nasıl insanlarda bir his yaratıyorsa bugün o 267 kişinin mezarını boşaltan da ileride yine Berfo Analar gibi anılacak.

Hani dediniz ya, anneler ağlamayacak. Bırakın annelerin ağlamasını annelerin çocuklarına gideceği mezar bırakmadınız. 267 kişinin mezarını boşalttınız ve o aileler şu anda İstanbul Adli Tıpta çocuklarının kemiklerine ulaşmaya çalışıyor. Bugün burada herkes bir şeyden bahsediyor ama yanı başımızda, bu ülkenin sınırları içerisinde olan bir mezarlıktan bahsediyorum. Elbet bu insanlık suçları, elbet bu nefret siyaseti, elbet bu intikam siyaseti bitecek ama o çocuklarının mezarlarına gitmeyi engelleyen bu siyaset de, halkın da, hukukun da vicdanına mahkûm edilecek. Patolojik olan da budur ki çocuklar annelerini gömmesi gerekirken, babalarını gömmesi gerekirken bugün anne babalar çocuklarının mezarını bulamadıkları gibi çocuklarını mezara gömemiyor ve bu utanç siyaseti de maalesef hâlen devam ediyor. Yazıklar olsun diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Ergün Taşcı konuşacaklar.

Buyurun Sayın Taşcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin dâhilde işleme rejimiyle ilgili vermiş olduğu önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin bildiği gibi, dâhilde işleme rejimi, ihraç ürünlerimize dünya piyasalarında rekabet gücü kazandırmak, ülke ihracatını artırmak, ihracat pazarları ve ihraç ürünlerimizi çeşitlendirmek amacıyla ihracatçılarımızın dünya piyasalarından gümrük muafiyetli olarak ve ticaret politikası önlemlerine tabi olmaksızın ham madde, yardımcı madde, yarı mamul, mamul, ambalaj ve işletme malzemelerin ithaline imkân veren ekonomik, etkili bir gümrük rejimidir.

Öncelikle, dâhilde işleme rejimine baktığımız zaman, ihracatın artırılmasına yönelik bir sistem olup ithalatı artırmaya yönelik herhangi bir saik bulunmamaktadır. Ham madde yetersizliğinin yanı sıra KDV, ÖTV, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu gibi ek mali yükümlülükler, kısa adıyla DİR kullanımını gerekli kılmaktadır.

Malumunuz olduğu üzere, DİR, ihracatçılarımızın dünya piyasasında rekabet edebilmesi için önemli bir enstrümandır. Zira bu sayede ihracatçılarımız dünya piyasalarından ham madde tedarik etmekte, bunun yanı sıra kalite, termin, yetersiz üretim gibi sorunları da aşabilmektedir. DİR kapsamında ithal edilen eşyanın ihraç ürününün bünyesinde kullanılmasından sonra yaratılan katma değerle ihraç edilmesi zorunluluğu mevcuttur. Bu bağlamda, katma değerli bir şekilde ihraç edilme zorunluluğu bulunması, DİR'in -cari açığı artıran bir mekanizma değil- cari açığı artıran bir mekanizma olmadığını ve bu eleştirinin haksız olduğunu söylemek isterim.

Yine, teorik olarak biliriz ki ticaret açığının artması demek, ithalatın ihracattan daha fazla artması demektir, rakamların daha yüksek olması demektir. Hâlbuki DİR kapsamında işleme faaliyetinde kazanılan artı değer neticesinde, rejim çerçevesinde yapılan ihracatın yine rejim çerçevesinde yapılan ithalattan tutar olarak fazla olması iktisadi ve sistemsel bir zarurettir. DİR'in cari açığını artırmaktan öte, azaltıcı etkisi olduğunu görmekteyiz. Kaldı ki yeni dönemde uygulamaya konulan yatırım teşvik tedbirleriyle üretimin yapısal dönüşümünü sağlamakta, ithalata bağlılığı azaltmaktayız.

Yine, dâhilde işleme rejimi baktığınız zaman, yurt içinden girdi teminine de fırsat sağlamakta, hem iç piyasayı korumakta hem ithalata olan bağımlılığın azalmasına katkıda bulunmaktadır.

Ayrıca, DİR kapsamında yapılan ithalatta bazı hassas ürünler için yüzde 100 teminat uygulaması yapılmakta, bazı ürünlerde yurt içi alım şartı da getirilmektedir. Burada rakam vermek istiyorum: 2006 yılında toplam ihracatımız 85 milyar dolar, DİR kapsamında 43. 2017’nin ilk on bir ayına baktığımız zaman 143 milyar dolar toplam ihracat ve DİR kapsamındaki ihracatımız ise 58,2’dir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşcı.

ERGÜN TAŞCI (Devamla) – Dolayısıyla, burada, özetle, ilgili kurumların bu anlamda işlerliğe ilişkin faaliyetlerinin titiz bir şekilde yerine getirildiğini söylemek istiyorum ve bu önergeye katılmadığımı belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.47

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Bayraktutan, bir talebiniz var, bir dakikalık söz istediniz.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Halkevleri Artvin Şubesinin başvurusu sonucu bir tiyatro oyunu için Artvin Valiliğinin olur vermesine rağmen İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğinin salon tahsisi yapmamasına ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Artvin’de gösterime giren bir tiyatro oyunuyla alakalı olarak Halkevleri Artvin Şubesi “Sadece Diktatör” adlı bir oyunun oynanmasıyla ilgili Artvin Valilik makamına başvuruyor, bu oyunun konu içeriğini de Valilik makamına veriyor -Fransa’da geçen bir olay- Valilik haklı olarak inceliyor ve gerekli oluru veriyor “Oynanmasında sakınca yoktur.” diyor. Yarın akşam bu. Ama ne yazık ki İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği -aynen şöyle- “Tiyatro konusunun yeniden incelenmesi sonucu oyun içeriği tarafımızdan uygun görülmediğinden” deyip salon tahsisi yapmıyor. Bu konuda ilgili yetki Valilikte olmasına rağmen İl Özel İdaresi Genel Sekreterinin yetkisini aşarak bu şekilde bir işlem tesis etmesi Artvin’de muhtemelen yarın bazı üzücü olayların çıkmasına neden olabilir çünkü bir infial söz konusudur. Bu nedenle, ilgili bakanların, Hükûmetin bu konuda duyarlı olması, Valiye gerekli talimatın verilmesi… Gerçekten inanılmaz bir hukuk garabetiyle karşı karşıyayız. Valiliğin yapmış olduğu işlemin hiçbir hukuki tarafı yoktur. Biraz önce kendilerine ulaşmak için gerekli girişimlerde bulundum ama şu ana kadar Sayın Valiye ulaşamadım. Bu konuda gerekli…

BAŞKAN – Sayın Bayraktutan, bir görüşme yaptınız mı yetkililerle?

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Henüz ulaşamadım Sayın Başkan. Valiye ulaşmaya çalışıyorum, ne yazık ki çok yoğunlar.

BAŞKAN – Ara verdiğimizde ben yardımcı olacağım size.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Ben, zatıalinizin samimiyetine inanarak hukuki örneğini sizlere takdim edeceğim efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Tamam, ben yardımcı olmaya çalışacağım Sayın Bayraktutan size.

Sayın Durmaz…

37.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, 11 Ocak Kıvırcık Ali’nin ölümünün 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

KADİM DURMAZ (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yaşamının en değerli çağında, vatani görevini yapmakta olan evladını ziyarete giderken elim bir trafik kazasında türkülere ve sevenlerine veda eden hemşehrim Kıvırcık Ali bıraktığı eserleriyle yaşayacaktır. “Isırgan Otu” “Gül Tükendi Ben Tükendim…”

“Yaylalara veda ettik veda dağlara

Yatağı yorganı alıp düştük yollara

Külü çemeni değiştik kör betonlara

Yanıyor da güzel anam, yürek kanıyor.” diyen “Ölüm seni arar oldu, neredesin?” derken en verimli çağında kaybettiğimiz Kıvırcık Ali’yi ölümünün 7’nci yılında rahmetle ve türküleriyle anıyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Türküleri bize emanet olsun Kıvırcık Ali’nin.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir' tarafından, yürütme erki tarafından çıkarılan KHK'lerin OHAL ilanıyla ilişkisinin araştırılması, anayasal ve yasal denetim koşullarının oluşturulması ve denge-denetleme aktörlerinin tekrar aktif olarak sürece dâhil edilmesi amacıyla 11/1/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11 Ocak 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 11/01/2018 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                        Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                          İstanbul

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

11 Ocak 2018 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu tarafından “yürütme erki tarafından çıkarılan KHK'lerin OHAL ilanıyla ilişkinin araştırılması, anayasal ve yasal denetim koşullarının oluşturulması ve denge-denetleme aktörlerinin tekrar aktif olarak sürece dâhil edilmesi amacıyla” Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 6445 sıra numaralı Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/01/2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, önergemiz kanun hükmünde kararnamelerin OHAL’le ilişkisinin araştırılmasına dönük. Gerçekten, Meclisin şu anda acil olarak, hiç zaman kaybetmeden en önemli mesele olan OHAL’e ve hayatın her alanını düzenleyen kanun hükmünde kararnamelere dair bu araştırma önergemizi kabul etmesini istiyoruz. Nedir KHK’lerle OHAL ilişkisi? Gerçekten bunu anlatabilmek, anlayabilmek mevcut Anayasa’ya göre mümkün değil. OHAL neye göre ilan edilir? Anayasa’nın ilgili maddesine göre ilan edilir. OHAL bir anayasal kurumdur fakat Anayasa’ya dayanarak çıkarılan OHAL biliyorsunuz şu anda Türkiye'yi Anayasa’sız hâle getirdi. Çünkü OHAL Anayasa başta olmak üzere mevzuatın hemen hemen her alanında değişiklik yapmakta ve tüm erkleri yasama organı başta olmak üzere yargıyı, diğer idari mekanizmaları, bürokrasinin tümünü askıya aldı ve kanun hükmünde kararnamelerle hayatın her alanı düzenleniyor. İlk dönemde “OHAL üç ay bile sürmez, bir buçuk ayda bitiririz.” “Devlet kendisine OHAL ilan etti.” diyenler şimdi OHAL’i çok sevdiler. OHAL’i o kadar sevdiler ki televizyon programlarından suç ihdasına kadar her alanda kanun hükmünde kararname ilan ediyorlar. Biz her zaman “yalan üzerine bir politika” derken tam da bunu kastediyoruz, evet, en büyük yalanlardan biri de OHAL ilanına ilişkindir. On sekiz ayı aşkın bir süredir devam ediyor ve şu anda gerçekten Anayasa Mahkemesinin “OHAL KHK’lerini inceleyemem.” demesinden sonra olanca hızıyla kanun hükmünde kararnameler çıkarılmaya devam ediyor. Şimdi, 5 kanun hükmünde kararname hariç diğer kanun hükmünde kararnamelerin hiçbiri Meclis denetimine, huzuruna getirilmedi. Bu nedenle idari yargı yolu da kapatıldı. KHK’leri çıkarmak yetmiyormuş gibi KHK’lere karşı yargı yolunu da kapatan bir iktidarla karşı karşıyayız. Şimdi, nedir? Gerçekten neleri değiştirdi? Bir kere, bu dönemde Türkiye yönetim sistemi değiştirildi, 16 Nisan referandumu yapıldı. Yine, 4 Kasım darbesi oldu; Halkların Demokratik Partisine yönelik hâlen cezaevinde bulunan eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz var. OHAL KHK’siyle başka bir alan, 94 belediyeye kayyum atandı. Yine, başka şekilde, birçok alan var fakat zaman yetmiyor, en son, 695 ve 696 sayılı KHK’yle çok daha vahim düzenlemelere imza atıldı. Bir kere, tek tip kıyafet getirildi. Tek tip kıyafet, çekirdek hakların ihlalidir. Anayasa’nın 15’inci maddesine göre ve AİHS 14’üncü maddeye göre, suçluluğu mahkeme kararıyla ispat edilinceye kadar hiç kimse suçlu kabul edilemez. Tek tip kıyafet, insanların baştan suçlu ilan edilmesidir ve bu bir işkencedir aynı zamanda.

Bir cinayet KHK’si çıkarıldı, katliam ve cinayet maddesi çıkarıldı. “Sivillere yargı muafiyeti” olarak çok yumuşatılarak söylenen ilgili madde aslında AKP’nin kendi yandaşlarına “Ben size talimat verdiğimde ya da talimat almanıza gerek yok, siz sokağa çıktığınızda istediğinizi öldürün, yakın, yıkın, katliam yapın; ben size ceza muafiyeti getiriyorum.” diyor ve ne gariptir ki “Geçmişe dönük olarak çıkardık.” dedikleri mesele tam da bu noktada kendi kendini yalanlıyor çünkü 15 Temmuz darbesine direnenlerle ilgili tek bir soruşturma ve kovuşturma yok. Tam da sonrası için getirildi ve bütün itirazlara rağmen hiçbir düzenleme yapılmadı.

Yine, Savunma Sanayii Müsteşarlığı Cumhurbaşkanlığına bağlandı.

Savcılara mahkeme kararına itiraz yetkisi getirildi. Bizim milletvekillerimiz itiraz üzerine şu anda hapishanedeler. Hukuksuzluğa hukuki bir dayanak getirildi.

Yine, istinaf mahkemelerinin yerel mahkeme hükümlerini reddetme yönündeki kararlarının engellenmesi var. Yargıtayda duruşmalı istemin kabul edilmesinin zorlaştırılması var, var da var.

KHK, Türkiye’de Anayasa’yı askıya almıştır. Yaşam hakkı başta olmak üzere, bu KHK’ler ekonomik hakları, siyasal hakları, sosyal hakları, düşünce ve ifade özgürlüğünü tümüyle ortadan kaldırmaktadır. Bir an önce OHAL sistemi son bulsun, KHK’ler kaldırılsın diyorum ve teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir konuşacaklar.

Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’mıza göre de İç Tüzük’ümüze göre de olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerinin mutlaka öncelikle ve ivedilikle Mecliste görüşülmesi gerekir. Oysa olağanüstü hâl ilan ettikten sonra, 20 Temmuzda olağanüstü hâl darbesi yaptıktan sonra millî iradeyi gasbettiniz. O kadar gasbettiniz ki millî irade sizlerin de elinden alındı ve birkaç tane bürokratın eline verildi, yetkisine verildi ve Türkiye on yedi aydır kapalı kapılar ardında üretilmiş kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O yetkiyi biz verdik ya.

MURAT EMİR (Devamla) – …ve maalesef Meclis buna göz yumuyor, Meclis Başkanlığı buna göz yumuyor, Divan buna göz yumuyor.

Bakın, elimde bugünkü çalışma düzenimiz var. Burada, ikinci veya üçüncü sırada mutlaka kanun hükmünde kararnamelerin görüşülüyor olması gerekirdi çünkü kanun hükmünde kararname bekliyor iken başka konuların görüşülmesi Anayasa’mızın da ayaklar altına alınması anlamına gelmektedir. (CHP sıralarından alkışlar) Oysa biliyoruz ki siz bu ülkeyi anayasasız yönetmeye çok alıştınız, olağanüstü hâl bağımlısı oldunuz, olağanüstü hâli çok sevdiniz. İlgili ilgisiz, olağanüstü hâlin getirilmesiyle hiçbir ilgisi olmayan birçok maddeyi, birçok konuyu kanun hükmünde kararnameyle düzenliyorsunuz. Anayasa’ya aykırı olduğunu bildiğiniz konuları yine kanun hükmünde kararnamelerle düzenliyorsunuz. Yine, Meclisten kaçırmak istediğiniz “Muhalefet konuşmasın, millet duymasın, halk uyanmasın.” dediğiniz her konuyu kanun hükmünde kararnameyle düzenleme yoluna gidiyorsunuz. Bu, millî iradenin gasbıdır; bu, Anayasa’ya aykırıdır, İç Tüzük’ümüze aykırıdır. Ve bir an evvel Sayın Başkanı da gereğini yapmaya davet ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, en son 696 sayılı Kararname çıktı. İçinde yok yok; Varlık Fonu var, Vakıfbank var, terör eylemini bastıracağım diye sokakta sivil müdahale yapacak vatandaşlara af getiren düzenleme var, taşeron işçi düzenlemesi var.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şeker Kurumu var.

MURAT EMİR (Devamla) – Ve bunu da siz olağanüstü hâl kararnamesi diye getiriyorsunuz. Anayasa Mahkemesi ne yapıyor? Anayasa Mahkemesi sağır, kör, dilsiz. Üzerine “olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesi” yazmakla o kararname olağanüstü hâl kararnamesi olmuyor. İçine bakması gerekirken Anayasa Mahkemesi de görevini yapmamıştır.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, şu anda Meclis göstermelik bir Meclise dönüştürülmüştür sizlerin sayesinde. Ve bu Meclisin onurunu kurtarmak yine hepimizin elindedir. Açıkça söylüyorum: AKP’nin buradaki desteğiyle, oyuyla -açıkça da sataşıyorum- millî irade gasbedilmiştir ve bir an evvel de olağanüstü hâl kararnamelerinin tekrar bu Meclise getirilerek ve bu Mecliste görüşülerek millî iradenin denetimine sunulması gerekmektedir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ali Özkaya konuşacaklar.

Buyurun Sayın Özkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; HDP Grubu önerisi hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Olağanüstü hâl hem 1961 Anayasası’nın 123’üncü maddesinde hem de 1982 Anayasası’nın 119, 120 ve 121’inci maddelerinde mevcuttur yani olağanüstü hâl 1961’den bugüne kadar anayasal bir kurum olarak mevcuttur. Olağanüstü hâl devletin olağanüstü bir tehdit ve tehlike karşısında normal usullerle önleyemeyeceği bir durumda ilan edilen bir yönetim usulüdür. Hiçbir vicdan sahibi insan 15 Temmuz ve sonrasındaki sürecin olağan bir yöntemle bitirilmesini, tasfiye edilmesini düşünemez ama vicdanıyla baş başa kalmıyorsa o onun kendi düşüncesidir.

MURAT EMİR (Ankara) – Taşeronu o yüzden mi koydunuz, bize vicdanı anlatıyorsun. El vicdan sizde yok.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Olağanüstü hâl ilan edilmesiyle üç konu gündeme gelir. Bir: Vatandaşlar için para, mal ve çalışma yükümlülüğü getirilebilir.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Kar lastiği düzenlenebilir.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – İki: Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması tamamen veya kısmen durdurulabilir. Üç: OHAL kanun hükmünde kararnamesi çıkarılabilir.

OHAL kanun hükmünde kararnamesinde de normal KHK’den dört konuda farklılık vardır. Birincisi, mutlaka, burada bir yetki kanunu olmaksızın KHK çıkarılır. İkincisiyse, konu sınırlaması yoktur.

MURAT EMİR (Ankara) – Vardır.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Yapma ya.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Diğer dönemlerde konu sınırlaması vardır.

MURAT EMİR (Ankara) – Nasıl yoktur ya? Okumamışsın, okumamışsın Anayasa’yı.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Lütfen, Kemal Gözler’in bu konudaki yazılmış geniş makalelerini okuyun ve orada da görürsünüz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yetki belgesini niçin verdiniz, yetki belgesini?

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Üçüncü konuysa, temel hak ve hürriyetler OHAL KHK’leriyle düzenlenebilir.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Şeker Kurumu’nun KHK’yle ne alakası var, açıklar mısınız.

BAŞKAN – Sayın Kayan, lütfen…

ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Dördüncü kısmı ise, bunlar anayasal yargıya tabi değildir. Bu Anayasa’yı biz yazmadık.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Meclisi kapatabilir.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – İstediğinizi değiştiriyorsunuz ama…

ALİ ÖZKAYA (Devamla) - 1986 yılından bugüne kadar 30’un üzerinde kanun hükmünde kararname, OHAL KHK’leri hâlâ duruyor. Bizim çıkardığımız, yeni değiştirdiğimiz sistemde -Anayasa’nın 119’uncu maddesinde- Sayın Cumhurbaşkanı OHAL KHK’si çıkarırsa üç ay içinde Meclis onaylamadığı takdirde yürürlükten kaldırılır. Biz tam hukuka uygununu getirdik, mevcut sistemde bunun tersi geçerli.

Bakın değerli arkadaşlar, biraz Avrupa’ya da dünyaya da bakmamız lazım. Fransa’da 1510 sayılı yeni Terörle Mücadele Kanunu çıktı, 30 Eylül 2017. Burada, 1’inci maddesiyle hükûmet temsilcilerine bir koruma alanı tespit etme yetkisi veriyor ve mahkeme kararına gerek olmaksızın arama… Ve aramayı kabul etmeyene oraya girmeyi yasaklayabiliyor. Eğer bir kişi ciddi tehlike ve terör tehlikesi arz ediyorsa bu kişinin gitmiş olduğu her yerde -mahkeme karar alabilir yani kendi yeri değil- üçüncü kişilere bile arama yetkisi verilebiliyor ve hükûmete radikalleşme unsuru taşıyan memurları görevden alma ve ihraç konusunda yetki veriyor. Bize “Olağanüstü hâlinizi zayıflatın, kaldırın.” diyenlerin çok daha…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, çok kısa… Tamamlayayım müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Peki, bir dakika. Tamamlayın yalnız.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Bize “Olağanüstü hâliniz ağır.” diyenlerin çok daha ağırını Terörle Mücadele Kanunu’nda getirdiğini görüyoruz.

Bütün mesele şu: Türkiye güçlü bir devlet olmalı mı olmamalı mı? Biz zayıflatılmalı mıyız zayıflatılmamalı mıyız?

Efendim, tek tip kıyafet getirilmiş. Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin öncesinde de, komisyon döneminde de İngiltere’de ve Almanya’da birçok karar var. Almanya’da bir motosiklet grubunun karşılıklı kavgasında tutuklananların tahrik edilmesi durumundaki tek tip düzenlemeyi mahkeme usule uygun görüyor. Yine, İngiltere de aynısını uygun görüyor.

Bütün mesele, burada, eğer devletin güvenliğini, millî güvenliği tehdit eden bir konu varsa bunu devletlerin düzenleyebileceğine dair anayasa mahkemelerine ve devlete imkân veriyor.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şeker Kurumu tehdit mi ediyor? Şeker Kurumu ya!

ALİ ÖZKAYA (Devamla) - AİHS de benzer tartışmaların ve müracaatları insan hakları ihlali olmadığını reddediyor hem komisyon döneminde hem AHİM döneminde. Bunlar, düzenlemeler mevcut. Durduk yerde olmuyor. Eğer bir terörist devlete meydana okuyor veya burada katiller gelip de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkaya.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – …meydana çıkıyor, bunu, yargılamayı sabote etmeye çalışıyorsa devlet tedbir almak durumundadır. Ve bu aldığı tedbir de Anayasa'ya da KHK’ye de olağanüstü hâl sistemine de uygundur.

Önergenin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkaya, teşekkür ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın hatip konuşmasında “Vicdan sahibi olan hiç kimse 15 Temmuzdan sonra OHAL’in kaldırılmasını isteyemez” dedi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Aynen öyle söyledi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kanaat aktardı Sayın Başkan.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Önerge bize ait ve biz OHAL’in kaldırılmasını istiyoruz. Vicdan sahibiyiz. Sataşmadan söz istiyoruz.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Meral Danış Beştaş mı konuşacak?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun iki dakika.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın HDP Grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tam da vicdan sahibi olduğumuz için OHAL’in kaldırılmasını istiyoruz, tam da vicdan sahibi olduğumuz için, adaleti savunduğumuz için, hak hukuku savunduğumuz için OHAL’in kaldırılmasını istiyoruz.

Eminim, 118, 119, 121’i biliyorsunuz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Terörden uzak duracaksınız, terörden uzak duracaksınız, terörden uzak duracaksınız, teröristleri savunmayacaksınız.

BAŞKAN – Sayın Özkaya, lütfen, müdahale etmeyelim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Siz burada terörden uzak durması gerekenin kim olduğunu gayet iyi biliyorsunuz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Gayet iyi biliyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Şu anda bir KHK terörü var, şu anda bir OHAL terörü var, şu anda iktidarın elindeki Anayasa'ya dayandığı, dayanarak çıkardığı OHAL’i Anayasa'yı fırlattığı için tam da bir terör eylemi var aslında. Çünkü devlet terörü en tehlikeli terördür.

Ben yaşam hakkından söz ettim. AİHS 14’ü lütfen bir daha açın okuyun. Yaşam hakkını ortadan kaldıran bir KHK’yle karşı karşıyayız. Tek tip kıyafet suçsuzluk karinesini ortadan kaldırmaktadır.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hayır, AİHM tam tersini söylüyor, tersini söylüyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Şu anda OHAL kapsamında çıkarılan KHK düzenlemelerinin en fazla yüzde 10’u Fetullahçılara yöneliktir, diğerlerinin tümü Hükûmetin ihtiyaç duyduğudur; toplumu ve AKP’li olmayan herkesi kendi hizasına getirmek için tehdit aracı olarak kullanmaktadır.

Yani bu kürsüden çıkıp kanunsuz, Anayasasız bir şey söylemek çok kolay. “Bunu yapmıyor, bunu etmiyor, şunu kaldırmıyor.” diyor. Ben size belgeli söylüyorum; 596 ve 595, 696 ve 695. Bir kere savcıların itiraz yetkisi yeni geldi mi? Geldi. İdris Baluken ve Ferhat Encu itirazla şu anda hapishanede tutuluyor. Bunun 15 Temmuzla ne alakası var? Bunun terörle ne alakası var?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Var, 268’inci maddede var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yani siz, gerçekten, burada yalan üzerine kurulu bir siyaseti devam ettirerek hiçbir şey kazandıramazsınız.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, aynı nedenle sayın hatip…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, yalan üzerinden siyaset…

BAŞKAN – Bir dakika, bir dakika…

MURAT EMİR (Ankara) – Beni önce dinlemeniz lazım Sayın Başkan çünkü hatip konuşmasını yaptı ama konuşmasında bana sataştı, vicdansızlıkla itham etti, bu nedenle itiraz etmeden söz isteme…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hayır, hiç öyle bir şey söylemedim.

BAŞKAN – Sizin adınızı kullanmadı ama.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, aynı gerekçe…

BAŞKAN – Sizin adınızı kullanmadı.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Beştaş’ın da adını kullanmamıştı Sayın Başkan. Dedi ki…

BAŞKAN – Grup Başkan Vekiliniz istesin o zaman, istesin size söz veririm…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.

Sayın Başkan…

BAŞKAN – Grup Başkan Vekilinizi söz istemiş olarak kabul ediyorum.

Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

5.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın HDP Grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, şimdi, ben Sayın Özkaya’nın değerli bir hukukçu olduğunu biliyorum, böyle bir hata yapmayacağını da biliyorum ama kendisinin o konuşmasını kim yazdıysa o kişiyi gözden geçirmesinde fayda var.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ben kendim yazdım.

MURAT EMİR (Devamla) – Siz yazdıysanız daha da fena.

BAŞKAN – Birbirimize hakaret etmeyelim lütfen.

MURAT EMİR (Devamla) – Dediniz ki “Konu sınırlaması yoktur.”

Bakın, açın Anayasa 121, dersinizi çalışmamışsınız…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Araç lastiği düzenlemesini değiştirdiniz ya! Araç lastiğiyle ilgili düzenleme yaptınız!

MURAT EMİR (Devamla) – …son paragraf “…olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir.” der.

Yine, 13’üncü madde, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasıyla ilgili maddede de der ki: “Ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” Yani ölçülü de olacaksınız, her şeyi yapamazsınız.

Yine, 15’inci maddede der ki: “Temel hak ve özgürlükleri özüne dokunulmaksızın ve durumun gerektirdiği şekilde düzenleyeceksiniz.”

Dolayısıyla, konu sınırlaması var. Ama bakın, vicdan olsa sizde, vicdan olsa, bu ülkenin biriktirdiği o güzelim varlıkları bir kararnameyle bir fonun içerisine aktarmazsınız.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – En az sizinki kadar vicdan var bizde!

MURAT EMİR (Devamla) – Sizde vicdan olsa, işçiye şantaj yaptığınız yani bir kadro vereceksiniz diye şantaj yaptığınız ve elinden zorla feragat belgesi aldığınız düzenlemeyi getirir, siz, burada doğru dürüst tartıştırırsınız ama bunun vicdansızlık olduğunu siz de bildiğiniz için tartışılmasın diye bunu yapıyorsunuz. Millet sizi duymasın diye yapıyorsunuz. Taşeron işçi düzenlemesinin bu ülkenin emekten yana insanlarının ve emeğiyle geçinen insanlarının aleyhine bir düzenleme olduğunu kimse duymasın istiyorsunuz.

İnsanları ekmeğe, işe muhtaç ettiğiniz gibi, bugün bu ülkede zulmünüz arttıkça artıyor ve bu hukuksuzluklara da yüce Meclisi alet etmeye devam ediyorsunuz. Artık çekin şu elinizi Meclisin üstünden ve Meclis iradesini kullansın, kararnameler hakkında gereğini yapsın.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkaya…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hatip, doğrudan, metni benim yazmadığımı, vicdansızlık yaptığımı ve konuyu yanlış beyan ettiğimi söyledi.

BAŞKAN – Sayın Özkaya, iki dakika süre veriyorum.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Sende vicdan olsa.” dedi, “Vicdansızlık yapıyorsun.” demedi, “Vicdansızsın.” dedi.

BAŞKAN – O, şahsı üzerine söz istiyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok, yok…

BAŞKAN – Sayın Emir grubu adına söz istedi. Ben duyuyorum ve dinliyorum her şeyi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu sefer tamamen yanlış anladınız.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Yanlış anladınız.

BAŞKAN – Hiç yanlış olmadı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamamen yanlış anladınız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkaya.

6.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın, Ankara Milletvekili Murat Emir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Saygıdeğer milletvekilleri, hayatımın her döneminde, hamdolsun, vicdandan hiç şaşmadım, hep de onun üzerine yürüdüm.

Şimdi, birinci konu şu: Bakın, Kemal Gözler’in anayasa hukuku kitabından açın okuyun.

MURAT EMİR (Ankara) – Anayasa’dan okuyun, Anayasa’dan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Anayasa’dan okuyun.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Anayasa’yı da okuyun, iyi okuyun Murat Bey.

4 konuda OHAL KHK’leri normal KHK’lerden ayrılır. Bunlardan biri, konu sınırlaması yoktur. OHAL amacına uygun ama konu sınırı yoktur, nettir. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Anayasa’ya bakın, Anayasa’ya.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Anayasa hukuku dersini Burhan Kuzu’dan mı aldınız?

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Zaten sınırlama getiriyor. OHAL amacı demek sınırlama getirmek demek.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Okuyun ve geçin, ezbere konuşmayın, okuyun ve geçin.

İkinci konu: Arkadaşlar, bu konuların hepsini -evet, vicdan sahibiyiz- bu ülkenin başına bir sıkıntı gelmesin, bu ülkedeki işler doğru yürüsün, teröristler temizlensin, teröristlerle etkin mücadele yapılsın diye… Bir vicdan sahibi Fransa’da terör eyleminde 10 kişi öldüğünde iki yıl OHAL devam edip…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Onlar OHAL’de kış lastiği değiştirmiyor KHK’yle, KHK’yle kadro getirmiyor.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – …daha sonra OHAL’in bütün sistemini kanuna geçirmesine karşı çıkmayıp, 250 kişinin şehit edilip yaklaşık 3 bin kişinin yaralandığı, gazi edildiği ve binlerce kamu görevlisinin içinde olduğu bir terörist yapıyla, kripto yapıyla mücadeleyi normal yöntemle yapalım diyorsa o kişinin ya iyi niyetinden ya da başka bir şeyinden şüphe etmek gerekir. Bu sebeple, memlekette olağanüstü hâlin kalkması gerektiği gün tartışılır, bu konuda AK PARTİ gereğini yapar.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Tabii, her şeyi siz belirleyeceksiniz!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kim karar verecek bunlara? Niye her şeye siz karar veriyorsunuz?

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Ama aslolan, bu memleketin huzurunu, sükûnunu temin etmektir, insanların yaşama hakkını garanti altına almaktır, AK PARTİ de bunu yapıyor.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Huzuru siz bozuyorsunuz siz. Bu insanların huzurunu siz bozuyorsunuz siz, ortaklaştığınız örgütlerle beraber bozuyorsunuz.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – OHAL normal bir şekilde hayatını sürdüren hiçbir vatandaşa da bir sıkıntı getirmiyor.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Tabii tabii!

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Nişasta bazlı fast foodların önünü açıyor Şeker Kurumunu kaldırarak.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanabildiği zaten Anayasa’nın açık hükmü.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – İnsanlar bıktı sizlerden.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Bunları bile bile “Hayır, aksidir.” demek ve bize de metnimizin bir başkasının yazdığını söylemek en hafif tabiriyle saygısızlıktır. Biz Ankara Hukuku iyi bir şekilde bitirdik, okuyarak yazarak bitirdik hamdolsun.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, ilk önce, tabii, bu hafta birazcık yüksek bir motivasyonla ve yüksek bir önyargıyla yönetiyorsunuz. Burada iki grup birden şahitlik etti. “Vicdansızlık yapmakla suçladı.” dedi ya, kürsüye yürürken benim ağzımdan çıkan söz şu, tutanaktan bakarsınız: “‘Vicdanınız olsa’ demek vicdansızlık yapmakla suçlamak değil, vicdansız olmakla itham etmektir.” dedim. Siz dediniz ki: “Ben neden söz istediğinizi…” Sandınız ki ben sizin bir önceki söz vermeyişinize, bu verişinize itiraz… Hiç alakası yok. Ben sadece kelimenin anlamındaki farklılığı söyledim ve size itiraz etmedim. Biraz önceki tavrınız ön yargıdan başka bir şey değil.

Ama şimdi, Murat Bey kendisine yapılan ithamdan dolayı şahsı adına söz hakkını kullanmak istiyor, takdir ederseniz.

BAŞKAN – Şimdi ters oluyor. Biraz önce Murat Bey grup adına konuşma istedi, şimdi onu siz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu sefer şahsı adına isteyecek efendim şimdi.

BAŞKAN – Şimdi şahsı adına…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet.

BAŞKAN – …bu sefer kendisi isteyecekken siz istiyorsunuz. Karmakarışık oldu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır hayır, ben söz almışken, ne yapacağımızı söyledim.

BAŞKAN – Buyurun, sizi dinliyorum Sayın Emir.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, sayın hatip adımı da vererek bana ithamda bulundu ve ben de kürsüden kendisine… Bu konudaki görüşlerimi Meclisle paylaşmak istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hangi ithamda?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hangi itham?

MURAT EMİR (Ankara) – Aynı konuyla ilgili.

BAŞKAN – Sizin adınızı kullanarak ne dedi?

MURAT EMİR (Ankara) – Saygı sınırlarını geçtiğimizi ve vicdansız davrandığımızı… (Gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Saygısızca” dedi canım.

BAŞKAN – Duymuyorum ama… Sayın Emir’i duymuyorum ki ben.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hayır, bana haksız ithamına cevap verdim.

MURAT EMİR (Ankara) – Saygısız davrandığımızı ve vicdansız değerlendirdiğimizi ifade etti şahsımın adını vererek.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, hayır.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hayır, hiç öyle bir sataşma yok. Son derece…

BAŞKAN – Saygısız davrandığınız…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Evet, evet “saygısızca” dedi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Zapta bakın Başkanım.

BAŞKAN – Evet, en azından “Saygı kurallarına uymaz.” dedi.

Buyurun iki dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

7.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MURAT EMİR (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, Kemal Gözler’in kitabından almış olması iyi bir şey; bu kitabı arada bir okuyorsanız o da iyi bir şey. Ama bu kitaptan öğrendiklerinizi biraz yorumlamanız gerekirdi. Bu kitap doğru bir kitap, iyi bir kitap. Zaten sayın hatip de bizim olduğumuz noktaya yavaş yavaş gelmeye başladı, kırdığı potun farkında.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hayır.

MURAT EMİR (Devamla) – Demek mi neymiş? Olağanüstü hâlin amacına uygun olacakmış. (CHP sıralarından alkışlar) Tabii, konu sınırlaması yok, elbette yok ama olağanüstü hâlin amacına uygun olacaksınız. Peki, benim bahsettiklerimin, taşeron düzenlemesinin ne ilgisi var olağanüstü hâlin amacıyla? Hatırlıyor musunuz çıkardığınız kanunu? 20 Temmuzda darbe yaparken çıkardığınız kanunu hatırlıyor musunuz? Neydi? FETÖ’yle mücadele edecektiniz, terörle mücadele edecektiniz. Devletin varlığına fon kuracaktınız diye bir şey var mıydı orada? İşçi düzenlemesi yapacağınız var mıydı? Grevleri önleyeceğiniz var mıydı? İşverenlere müjde vereceğiniz var mıydı?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şeker Kurumu da kalktı, Şeker Kurumu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kış lastiği…

MURAT EMİR (Devamla) – Kar lastiği var mıydı? Bakın, işte, bu, Anayasa’yı ihlal etmektir. Bu şekilde siz Anayasa’yı ihlal ettiniz. Kendi yetkilerinizi kendi elinizle birkaç kişiye verdiniz, saraya teslim ettiniz ve burada göstermelik bir parlamentoculuk oynuyorsunuz. Maalesef Türkiye bugün anayasasızlaştırılmıştır, anayasasızdır, Anayasası her gün ihlal edilmektedir ve bu önemsenmemektedir. Aynı zamanda parlamentosuzlaştırılma yolundadır.

Sizlerin içerisinde de Anayasa’ya, Parlamentoya, millî iradeye saygısı olan arkadaşlarım olduğunu biliyorum ve onlara sesleniyorum: Gelin, hep beraber bu Parlamentonun onurunu kurtaralım, millî egemenliği tekrar buraya getirelim ve burada bu kararnameleri görüşelim. Terörle mücadele edecekseniz evet; FETÖ’yle mücadele edecekseniz evet ama onun dışında, Türkiye’yi kararnamelerle yönetecekseniz, hayır.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar).

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ALİ ÖZKAYA (Ankara) – Sayın Başkanım, az önceki cevabımın tekrarıyla yetiniyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, önceden söz talebimiz vardı yalnız.

BAŞKAN – Biliyorum. Sayın Kerestecioğlu, size söz vereceğim şimdi.

Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Şimdi, aynı, benzer gerekçelerle; hem saygısız davranmak, iyi niyetli olmamak, Anayasa’yı okumamış olmak, bilmemekle itham ettiği için sataşmadan söz istiyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Buna cevap verdiler.

BAŞKAN – Sizin grubunuza yönelik mi sarf etti bunları?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Peki.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Meral Danış Beştaş konuşacak.

BAŞKAN - Meral Danış Beştaş, buyurun iki dakika

8.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eminim şu anda siz iktidar sıralarında oturmasaydınız -iktidar sıralarında oturan milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum- şu anda kış lastiği KHK’sine karşı çıkardınız. Kış lastiğinin OHAL’in amacıyla ne ilgisi var? Taşeron düzenlemesinin OHAL’in amacına uygunlukla ne alakası var? Evlilik dizilerinin, programlarının OHAL KHK’sinde ne işi var? Savcıların mahkeme kararına itiraz yetkisinin KHK’yle, 15 Temmuzla ne ilişkisi var?

Şimdi bir şeyi savunmak zorunda olmak var, bir de hakikatler var, bir de hukuk var. Anayasa’yı bilmemekle suçluyorsunuz ama vallahi Anayasa’yı ezberledik çünkü o kadar Anayasa cinayeti işleniyor ki her gün, her an, her dakika KHK’lerle ve fiilî uygulamalarla, OHAL KHK’leriyle Anayasa kalmadı, Anayasa çöktü artık. Bu Anayasa’ya dayanan OHAL, Anayasa’yı kaldırdı. Yakında bekliyoruz, “Anayasa Mahkemesi kapatılmıştır, Türkiye Büyük Millet Meclisi kapatılmıştır, şu yolları trafiğe kapattık, şu insanların idamına karar verdik, şu insanların yargılanmamasına karar verdik.” diye KHK’ler çıkarsa şaşırmayacak bir hâle geldik.

Şimdi, tek tip kıyafet... Hukukta “çekirdek haklar” diye bir kavram vardır, sayın vekilim bilir. Yaşama hakkı ve suçsuzluk karinesi çekirdek bir haktır. Anayasa 15, AİHS 14, tek tip kıyafet bunlara aykırıdır, KHK’de bir yeri yoktur bunun, açıkça çekirdek hakka tecavüz ediyor. Kemal Gözler de bunun aksini savunmuyor, tam tersine bunu savunuyor. Bu bir fırsata dönüştürülmüştür. Sizin önünüzde bir fırsat olduğu için bunu tepe tepe kullanıyorsunuz ama OHAL bittiğinde bunun hesabını en başta bu KHK’leri savunan ve imza atanlar verecektir diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir' tarafından, yürütme erki tarafından çıkarılan KHK'lerin OHAL ilanıyla ilişkisinin araştırılması, anayasal ve yasal denetim koşullarının oluşturulması ve denge-denetleme aktörlerinin tekrar aktif olarak sürece dâhil edilmesi amacıyla 11/1/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11 Ocak 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var. Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve arkadaşları tarafından, KHK’yle kadro verilecek taşeron işçilere verilmeyen haklarının araştırılması amacıyla 10/1/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/1647), ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11 Ocak 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

11/01/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 11/01/2018 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                        CHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve arkadaşları tarafından, KHK’yle kadro verilecek taşeron işçilere verilmeyen haklarının araştırılması amacıyla, 10/01/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 1647 sıra no.lu Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 11/01/2018 Perşembe günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer konuşacaklar.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Değerli milletvekilleri, taşeron sorunu ülkemizin yıllardır süregelen önemli sorunlarından biriydi. Bunun çözümlenmesini tüm siyasi partiler de sendikalar da istiyorlardı. Bununla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisinin bundan yaklaşık birkaç ay önce yaptığı taşeron toplantısında, sendikalar taşeron platformuyla birlikte soruna bir çözüm önerisi de getirmişti. Hükûmet, dönemin başbakanı daha önceki süreçte, 2015 seçimlerinde taşeronların tümüne kadro vereceğini açıklamıştı. İki yıllık süre sonunda Meclisin, taşeron konusunu konuşarak çözüme eriştireceğini düşünürken kanun hükmünde bir kararnameyle taşeronla ilgili düzenleme yapıldı. Ne yazık ki bu düzenleme Türkiye’de taşeronla ilgili sorunu çözmek yerine daha karmaşık hâle getirdi. Aynı iş yerinde çalışan, asıl işi yapanla aynı emeği harcayanların asıl kadroya alınmaları ve eşit ücret almaları bizim talebimizdi.

Uygulamada ne yazık ki kamuda taşeron sona erdirilmedi. 26 farklı kamu iktisadi teşebbüsü kapsam dışı kaldı. 5018 sayılı Kanun dışında kalan 36 farklı özel bütçeli kuruluşun da yalnız 8’i kapsama alındı, diğerleri taşeron olarak kaldı. Kamuda mal, yapım işi ve danışmanlık ihalelerinde çalıştırılanlar kadroya alınmadı. Hizmet alımı ihalelerinde personel gideri yüzde 70’in altında ise orada çalışanlar kadroya alınmadı. Çoğu kurumda bu nedenle, yemekhane ve çağrı merkezi çalışanı taşeron kaldı. 14 bin PTT çalışanı taşeron kaldı. Millî Eğitim Bakanlığında, İŞKUR’da, toplum yararına çalışan, Avrupa Birliği projesi kapsamında olan ve aile birliği vesilesiyle çalışanlar kapsama alınmadı. AFAD geçici barınma merkezi çalışanları kadroya alınmadı. Sağlık Bakanlığında, aile hekimliğinde, sivil toplum örgütü olsa da Kızılayda çalışanlar kadroya alınmadı. İller Bankasında, Orman Bakanlığı gibi kuruluşlarda kapsam dışı bırakılanlar oldu. Karayollarında, şeker fabrikalarında, ÇAYKUR’da kadro bekleyenler ne yazık ki umutlarında hüsrana uğradılar. Özellikle, Karayollarında anahtar teslimi çalışan işçiler kadro beklerken bu anlamda yapılan düzenlemede onların bu hakları da verilmedi. Belediyelerde ise durum daha karmaşık hâle getirildi. Belediyelerin kendilerine ait kurmuş olduğu şirketlerdekilerden dilekçe alınmadı. Belediyelerde bu işçilerin devredileceği yeni şirket yapısı oluşturulacak, onunla ilgili de problemler doğacak çünkü belediyelerdekiler belediye kadrosuna alınmayı bekliyorlardı, bu düzenlemede bu haklardan da mahrum kaldılar.

Keza, ücretlerde iyileştirme sağlanmadı. Bu anlamda, güvenlik soruşturması tespit komisyonunun çalışmaları, geçmişe dönük kazanımların ortadan kaldırılması, emekli olan taşeron işçilerinin işsiz bırakılması gibi, iyileşmeler beklerken sorunlar da üretecek düzenlemelere gidildi. Bu anlamda, işe iade davası devam edenler “Davalarımızdan feragat edip işe girelim.” talebinde bulunsalar dahi bunlar değerlendirmeye alınmadı. Ayrıca, 4 Aralıktan önce, çeşitli nedenlerle, dört beş yıldır çalıştıkları hâlde çıkarılıp onların yerine bu düzenlemeden haberdar olduğu varsayılan kişilerin işe alınması yeni mağduriyetlerin kapısını açtı. Kısacası, taşeron düzenlemesi, ülkedeki mevcut hâlinden daha karmaşık ve sorunlu hâle getirdi. Oysa emek en yüce değerdir, tüm çalışanların hakları verilmelidir. Özellikle, kamuda mağdur olan kesimin sorunları mutlaka çözüm bulmalıdır ve kamuda çalışan tüm işçilerin -“ama”sız “lakin”siz- tamamı çalıştıkları kurumlarda işe alınmalıdır çünkü onlar, asıl işi yapanla aynı işi yapmakta ama onların o hak edişleri verilmemektedir. Taşeron olgusu ortadan kalkmamış, bu düzenlemeyle taşeron devam etmektedir.

Bu anlamda, yüce Meclisin oluşturacağı Meclis araştırması komisyonuyla Türkiye genelinde sorunun bütünü ele alınarak taşeronla ilgili kalıcı bir çözüm gerekli ve ihtiyaçtır. Emekten yana olan, daha doğrusu taşeronda var olan güvencesiz, sendikasız, hak, adalet arama özgürlüğünün dahi tanınmadığı uygulamalar bu ülkeye yakışmamaktadır. Bu taşeron modern bir kölelik uygulamasıdır. Bu bağlamda, ortadan kaldırılmasının gerektiğini düşünüyorum çünkü hepinize telefonlar geliyordur, başvurular vardır. Hak ettiğini düşünen insanların, çalışanların, emekçilerin mağduriyeti bu süreçte sonlandırılmalıdır.

Bu anlamda, Meclis araştırmasının Meclisimiz tarafından kabul edilmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürer.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; taşeron düzenlemesine ilişkin verilen grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Taşeronlaşma bir yandan kolay istihdam yolu olarak görülürken diğer yandan çalışanların haklarının haleldar edilmesi anlamında ciddi sıkıntılar getiren bir uygulama olarak karşımıza çıktığından Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde alt işveren işçilerinin artan sorunlarını çözüme kavuşturmayı ve kamuda çalışan taşeron işçileri kadroya geçirmeyi öngörmüş ve bu yönde Hükûmete defaatle çağrıda bulunmuştuk. Bu nedenle 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle taşeron firmalarında çalışan kardeşlerimizin hak ettikleri kadroya kavuşacak olmalarından ziyadesiyle memnun ve bu çerçevedeki desteğimizin tam olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bununla birlikte bazı belirsizliklerin açıklığa kavuşturulması, yapılan bu hayırlı hizmetin haksızlık yaratmadan tamamına erdirilmesi gerekmektedir. Hâlen kamuda vekil, geçici, ücretli ve benzeri farklı adlarla çalışanlar ile 5018 sayılı Kanun kapsamı dışındaki kamu kurumlarında ve KİT’lerdeki taşeron işçilerinin de kapsama alınması gerekir. TİGEM’de, Atatürk Orman Çiftliğinde, feribot işletmelerinde ve birçok KİT’te çalışanlar ile hastanelerde bilgi işlemci, laborant, tıbbi sekreter, tekniker, kimyager, radyolog, sterilizasyon personeli olarak çalışan binlerce sağlık personeli kadro alamamıştır. Asli işleri yaptığı ve aranan tüm şartları taşıdığı hâlde taşeron işçisi sağlıkçılar sadece ihalelerin yaklaşık maliyeti içinde personel giderleri yüzde 70’in altında olduğu gerekçesiyle kadro dışı kalmışlardır. Yine, diğer şartları taşıdığı hâlde bu gerekçelerle birçok bakanlık ve kurumda çalışan taşeron işçilerine de kadro verilmemiştir. Kapsamda olup olmadığı belli olmayan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Tarım Kredi Kooperatifleri, kaymakamlıklar, sosyal yardımlaşma vakıfları, okullar ve benzeri yerlerde çalışanlar da aynı durumdadır. Uzun süredir bu şekilde çalışanlara kadro verilmemesi kuşkusuz haksızlık olacaktır. Ayrıca 4 Aralıktan önce çalışmış olanların kapsam dışında bırakılmış olması da hakkaniyete uygun düşmemektedir. Zira yıllarca taşeron işçi olarak çalışıp 4 Aralık öncesi görevlerine son verilmiş olanların kadro hakkı yokken, 4 Aralık günü işe başlamış olanlar kadroya geçeceklerdir. Biz, iyi niyetle yapılan ve destek olduğumuz bu düzenlemede kadro alamayan işçileri Hükûmetin duyacağını ve sayıları sadece binler düzeyinde ifade edilebilecek mağdurları da dikkate alacağını umuyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman konuşacaklar.

Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu taşeron yasasını 2002 yılında AKP icat etti. Taşeron düzenlemesiyle işçiler iliğine kadar, alın terine kadar sonsuzca bir sömürüye tabi tutuldu on beş yıl boyunca ve on beş yılın sonunda beklenen, işçilerin beklediği şey... AKP seçim beyannamesinde izah ettiği gibi, işte kadroya alacaktı yani kaş yapacaktı kendilerine ama bir sabah kalktılar, AKP bir kanun hükmünde kararnameyle işçilerin gözlerini çıkarttı ve işçiye sözde bir iyilik yaptığını, bir düzenleme, hukuki düzenleme yaptığını sanıyor. Oysa gerçekten mağduriyet var. Öncelikle, eğer iyi niyetli olsaydı AKP Hükûmeti, grubu bulunan bütün partilerin bu konuda bir konsensüsü vardı, hepsi hemfikirdi, bu düzenleme Meclise getirilir, bütün partilerin katkılarıyla gerçekten adil, vicdana uygun, hakkaniyete uygun bir düzenleme gerçekleştirilirdi ama yangından mal kaçırırcasına ya da totaliter dikta rejiminin bir zihniyeti olarak bir gecede bir ferman yayınlandı ve işçiler daha da mağdur edildi.

Bakın, taşeron işçilere ilişkin düzenlemelerde KİT’ler, özel bütçeli idareler, yine hizmet alım sözleşmesi dışındaki sözleşmelere dayalı çalışan işçiler, bunlar tamamen kapsam dışı bırakılıyor. Genel bütçeli kamu idareleri, özel bütçeli idareler, düzenleyici ve denetleyici idareler, sosyal güvenlik kurumları ve kanun hükmünde kararname ekinde sunulmuş bulunan cetvelde yer alan işçiler de 657 sayılı Kanun’un 4/D maddesine göre süresi belirsiz sözleşmelere tabi tutuluyor dolayısıyla bir güvenceleri yok. İl özel idaresi ve belediyeler ile mahalli kurumlarda çalışan, örneğin, çöp, temizlik, park ve bahçeler gibi işlerde çalışan taşeron işçiler ne yapıldı? Taşerona ait şirketin bünyesinden alınıyor, ilgili idarelerin bünyesinde kurulan yeni şirketlerde tekrar şirket işçisi olarak çalıştırılacak. Yani, aynı iş alanında bir belediyenin asıl kadrosunda yer alan kamu işçisi olacak, bir taraftan da şirket işçisi; böyle ciddi bir ayrıma tabi tutuluyor ve uygulamada aslında… Bugün, Diyarbakır’da 40’ı aşkın büyükşehir belediye işçisi zorunlu olarak emekliye sevk ediliyor. Bu insanlar on beş yıldır emek vermiş, çoluk çocukları var, dayatılıyor, emekliliğe, zorunlu sevke tabi tutuluyor. Sadece bu mudur? Bu değil, sınav sistemi getiriliyor, öte taraftan, disiplin soruşturması… Mantık çok net, AKP’ye muhalif olan işçileri istihdam alanından uzaklaştırıp, yeni istihdam…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - …alanları yaratıp yandaşları istihdam etmektir. Amaç budur diyoruz, adaletsizdir diyoruz, hepinizi saygıyla selamlıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ahmet Gündoğdu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Gündoğdu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; CHP’nin grup önerisi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.

Konu taşeron yasası, taşeron mevzuatı. Bu grup önerisini ve bu düzenleme üzerine Türkiye’de yapılan eleştirileri 3 ana başlıkta değerlendiriyorum.

Bir: Yapılan işe, uygulamaya, içeriğine yönelik eleştiriler. Bu eleştiriler daha iyiye ulaşmak için, daha kapsamlı olmak için yapılan eleştiriler. Zaten bir yıl önce 720 bin kişiyi ancak kapsayan bir uygulamayken bugün 1 milyonun üzerine çıkmış olması da bu yapıcı talep ve eleştirilerden yararlanmamız sonucu gerçekleşmiştir.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Meclise getirseydiniz.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – İkincisi: Yapılma biçimine eleştiri. Olağanüstü hâl süreci, kanun hükmünde kararname; evet, bunlar da anayasal ve hukuki bir yoldur.

Üçüncüsü: Yapana karşı koyma anlayışı. AK PARTİ ne yaparsa yapsın biz zaten karşı koyarız zihniyeti. Buna yapacak, diyecek hiçbir şey yok.

Yapılan nedir, kimleri kapsıyor, kimler yararlanıyor? Kamuda çalışan 450 bin kardeşimiz, belediye ve il özel idarelerinde çalışan 450 bin, altını çizerek söylüyorum her ikisi de sürekli işçi kadrosuna geçmiştir. Kamuda istihdamdı önceki adı, şimdi kadro.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Belediyede yok Başkan, yanlış bilgi o.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Kamuda on iki aydan kısa süreli çalışan 20 bin geçici işçi statüsü, mevsimlik 23 bin işçi, altı aydan dokuz aya çıkma, 4/C’liler 27 bin kişi; 1.379’u Meclisimizde, 1.900’ü TÜİK’te, diğerleri özelleştirme… Ve en önemlisi bundan sonra özelleştirme kapsamına girecek olanlar da direkt bu yasadan yararlanacak. Toplam, 1 milyon 20 bin kişi.

Kamu ile belediye ve il özel idare çalışanları arasında statü olarak, İş Kanunu olarak bir fark yok. Alt işveren tarih oluyor. Bir yıllık, üç yıllık, beş yıllık sözleşme devri bitiyor. Yaş sınırı, eğitim şartı yok. 4 Aralık tarihi esas. Askerlik, doğum, hastalık dâhil doğum iznine ayrılana vekâlet eden de bundan yararlanabiliyor. Feragat, sulh, güvenlik gibi kavramlar… Evet, devletin uygulaması güvenlik soruşturmasını gerektirir. Burada alt işverenle kavgalı olan işçi kardeşimizin feragati istenmiyor, idareye kadro için dava açmışsa kadroyu veriyoruz hükümsüz, bundan feragat etmesi isteniyor. Mevcut ücretleri korunuyor, toplu sözleşme hakkı devam ediyor, sendikalılıkları devam ediyor. 450 bini de elli iki günlük ilave zam, tediye, ikramiye hakkı kazanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gündoğdu.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Bir dakikalık süre istirham ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.

Benim geçmişte MEMUR-SEN Genel Başkanıyken talepte bulunduğum, bugünkü iktidarımızın da seve seve hayata geçirdiği yüz binlerce arkadaşımızın sözleşmelilikten kadroya geçişi… Elbette bunu niçin söylüyorum? Bugün yapılan, çalışanların çoğunun beklentisinden de ileri bir düzenlemedir. İyinin her zaman daha iyisi vardır. Daha iyisini bekleyen tüm çalışanlarımızın daha iyisini beklemek için bize güvendiklerinden dolayı onları tebrikle, takdirle anıyorum. İyisini yapan biziz, daha iyisini de inşallah yapmak bize nasip olacak diyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Daha iyisini CHP yapacak.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Emek veren bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şunu bir araştıralım, söylediğiniz rakamları bir araştıralım, kuralım da komisyonda bir araştıralım bakalım söyledikleriniz ne kadar doğruymuş.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.54

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Gündemin oylaması yapılacak işler kısmına geçiyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın 1’inci Yasama Yılı ile 2’nci Yasama Yılı 01.10.2016 ila 30.04.2017 Döneminde Anayasa’nın 81’inci Maddesine Uygun Biçimde Andiçmeden Aralıksız Olarak Genel Kurulun 212 Birleşimine Katılmamasına Bağlı Devamsızlığı Nedeniyle Anayasa’nın 84’üncü ve İç Tüzük’ün 138’inci Maddeleri Uyarınca Gerekli Değerlendirmenin Yapılması İçin Başkanlık Divanının 20.07.2017 Tarihli ve 41 Numaralı Kararı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (3/1171) ile Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (Sıra Sayısı: 507) (x)

BAŞKAN - 1’inci sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın Birinci Yasama Yılı ile İkinci Yasama Yılı 1/10/2016 ila 30/4/2017 Döneminde Anayasa’nın 81’inci Maddesine Uygun Biçimde Ant İçmeden Aralıksız Olarak Genel Kurulun 212 Birleşimine Katılmamasına Bağlı Devamsızlığı Nedeniyle Anayasa’nın 84’üncü ve İç Tüzük’ün 138’inci Maddeleri Uyarınca Gerekli Değerlendirmenin Yapılması İçin Başkanlık Divanının 20/07/2017 Tarihli ve 41 Numaralı Kararı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (3/1171) ile Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu’nun görüşmeleri 10/1/2018 günü saat 18.40’ta tamamlanmıştı.

Sayın milletvekilleri, üye tam sayısının salt çoğunluğunun tespit edilmesi için yapacağımız açık oylamada Komisyon raporunun kabul edilerek üyeliğin düşmesi için 276 oyu arayacağız. Kabul oyunun 276’nın altında olması durumunda Komisyon raporu kabul edilmemiş ve milletvekilliği düşmemiş olacaktır.

Şimdi, yapacağımız açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için üç dakika süre vereceğim.

Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, pusula veren sayın milletvekilleri lütfen Genel Kurulu terk etmesinler, okuyacağım pusulaları.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Pusula veren sayın milletvekillerin isimlerini okuyorum:

Sayın Saadet Becerekli? Burada.

Sayın Mahmut Celadet Gaydalı? Burada.

Sayın Sırrı Süreyya Önder? Burada.

Sayın Nihat Akdoğan? Burada.

Sayın Alican Önlü? Burada.

Sayın Mahmut Toğrul? Burada.

Diğer pusula veren sayın milletvekillerini okuyorum:

Sayın Azmi Ekinci? Burada.

İstanbul Milletvekili Sayın Berat Albayrak’a vekâleten Sayın Bekir Bozdağ? Burada.

Sayın Nureddin Nebati? Burada.

Sayın Hakan Çavuşoğlu’na vekâleten Sayın Faruk Özlü? Burada.

Sayın Bennur Karaburun? Burada.

Sayın Ahmet Arslan’a vekâleten Sayın İsmet Yılmaz? Burada.

Sayın Fatma Güldemet Sarı? Burada.

Sayın Ahmet Demircan? Burada.

Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na vekâleten Sayın Süleyman Soylu? Burada.

Sayın Nihat Zeybekci’ye vekâleten Sayın Osman Aşkın Bak? Burada.

Sayın Ayşe Keşir? Burada.

Sayın Recep Akdağ’a vekâleten Sayın Mehmet Şimşek? Burada.

Sayın Binali Yıldırım’a vekâleten Sayın Nurettin Canikli? Burada.

Sayın Ahmet Selim Yurdakul? Burada.

Sayın Mehmet Parsak? Burada.

Sayın Zühal Topcu? Burada.

Sayın Muharrem Varlı...

Sayın Mehmet Özhaseki’ye vekâleten Sayın Bülent Tüfenkci? Burada.

Sayın Abdulhamit Gül’e vekâleten Sayın Naci Ağbal? Burada.

Sayın Veysel Eroğlu’na vekâleten Sayın Jülide Sarıeroğlu? Burada.

Sayın Mehmet Metiner? Burada.

Sayın Hayati Yazıcı? Burada.

Sayın Meral Danış Beştaş? Burada.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın 1’inci Yasama Yılı ile 2’nci Yasama Yılı, 01/10/2016 ile 30/04/2017 döneminde Anayasa’nın 81’inci maddesine uygun biçimde ant içmeden aralıksız olarak Genel Kurulun 212 birleşimine katılmamasına bağlı devamsızlığı nedeniyle Anayasa’nın 84’üncü ve İç Tüzük’ün 138’inci maddeleri uyarınca gerekli değerlendirmenin yapılması için Başkanlık Divanının 20/07/2017 tarihli ve 41 numaralı Kararı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (3/1171), Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu’nun açık oylamasını bildiriyorum:

Oy Sayısı :               324

Kabul : 302

Ret      :                  22(x)

                      Kâtip Üye                                      Kâtip Üye

                  Barış Karadeniz                                 İshak Gazel

                         Sinop                                          Kütahya

Bu sonuca göre Komisyon Raporu kabul edilmiştir.

Böylece Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın Milletvekilliği düşmüştür.

Birleşime otuz dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.27

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Bülent ÖZ (Çanakkale), İshak GAZEL (Kütahya),

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Sayın Kerestecioğlu, size söz vereceğim. Gerçekten özür dilerim, hiçbir kastım yoktu, o anki gerginlikten dolayı böyle bir şey oldu. Bunu da bilmenizi istiyorum. İnanmak tabii ki size kalmış olan bir şey.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın milletvekilliğinin düşürülmesi kararının bu Meclis için utanç verici bir durum olduğuna ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, eğer bir gerginlik varsa o gerginlik gerçekten bizim yaşadığımız gerginliktir. Bu Mecliste 6’ncı kez milletvekilliği düşürülüyor ve Leyla Zana öyle kabul, ret oylarına sığacak bir şahsiyet değildir. O, sonsuza kadar aslında Türkiye'de vekildir. Yirmi dört yıl sonra yine onun vekilliğini düşürmek AKP iktidarına ve sizlere nasip olmuştur. Bu, gerçekten, Meclis adına utanç verici bir durumdur. Yaşanan bu durumdan sonra Mithat Sancar bununla ilgili bir kısa konuşma yapacaktı. Zaten Kamu Denetçiliğiyle ilgili herhangi bir konuşma yapmayı düşünmüyoruz. Bu nedenle kendisine kürsüden kısa bir söz vermenizi rica ediyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Sancar.

Süreniz iki dakika.

39.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın milletvekilliğinin düşürülmesi kararının bu Meclis için utanç verici bir durum olduğuna ilişkin açıklaması

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın Başkan ve burada olan az sayıda değerli milletvekilleri; biraz önce AKP sıralarında büyük bir heyecan vardı, sıralar uzun zamandır görmediğimiz kadar doluydu. Büyük bir şevkle koştular geldiler çok tarihî bir karara imza atma heyecanıyla oylarını kullandılar ve şimdi sanıyorum 10 kişi bile yok.

Burada Leyla Zana’nın vekilliğinin düşürülmesi kararı için bu kadar heyecan duyan, bu kadar şevkle oy kullanan bu vekillere şunu hatırlatalım: Aldığınız karar tarihî bir utancın tekrarından çok daha fazla bir anlam taşıyor. Evet, bundan yirmi üç yıl önce bu Mecliste tarihî bir ayıp ve utanç yaşanmıştı. Şimdi, AKP yeni Türkiye ve yenilik iddialarıyla uzun süredir propaganda yaparken eskinin bütün kötü uygulamalarını fazlasıyla hayata geçirmektedir. Tek yenilik vardır AKP’nin yaptığı, eskinin adaletsizliklerini, haksızlıklarını ve kötülüklerini geçmiş olmak yani adaletsizlik, haksızlık ve kötülükte birinci sıraya gelmiş olmak. Bu bir madalyayı gerektiriyorsa bu madalyayı takacaksınız fakat bu madalya bir ibret ve utanç madalyası olacaktır.

Öte yandan, İslami siyasal gelenekte var olan muhalif ve demokrat nüveleri de getirip devlet aklının kirli kucağına teslim etmiş olmanın utancını tabanınıza, vicdanlı bütün seçmenlerinize, onların takdirine havale ediyoruz. Leyla Zana’nın vekilliği buradaki oylarla düşemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Son, bir dakika rica edeceğim.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen bir dakikada.

MİTHAT SANCAR (Devamla) –          Leyla Zana bu ülkede barışın, onurlu yaşamın, kimliğine ve kişiliğine sahip çıkma iradesinin sembolüdür; en zor şartlarda, sizin kendisine muhalefet ettiğinizi iddia ettiğiniz o devlet aklı zihniyetine karşı o kararlı duruşu sergiledi, şimdi o devlet aklının gönüllü uygulayıcıları -daha ağır bir kelime söylemek istemiyorum- gönüllü icracıları durumuna gelmiş olan sizlere karşı da bu onurlu duruşu sonuna kadar hakkıyla savunmaya devam edecektir.

Burada aldığınız kararın ne anlama geldiğini yakınlarınıza anlatamayacaksınız, bırakın tarihe, bırakın halkların vicdanına. Her bir oy burada kayda geçmiştir. Yarın, tıpkı Denizlerin idamında olduğu gibi, karşınıza çıktığında, bugün ondan utanç duyanlar gibi utanç duyacaksınız. Bu utançla sizi baş başa bırakıyoruz ve birleşimin bundan sonraki kısmına katılmıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

(HDP milletvekillerinin Genel Kurul salonunu terk etmesi)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sancar.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim Sayın Tanal, nedir talebiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 60’a göre pek kısa bir söz talebim var mümkünse.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika, yerinizden.

40.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu hakkında devamsızlık nedeniyle herhangi bir işlem uygulanmamasına ve siyasi yaşamda zor olan kararların her zaman Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın nöbetçi olduğu tarihlere denk getirildiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın 11’inci maddesi “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” der. Anayasa’mızın 10’uncu maddesi “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” der ve bugün, bu açıdan baktığımız zaman, Leyla Zana’nın milletvekilliğinin düşürülmesi… Parlamentoya gelmeyen Sayın Ahmet Davutoğlu hakkında bu işlem yapılmamakta, Leyla Zana hakkında yapılmakta. Aynı şekilde, siyasi yaşamda zor olan çok kararlar var ve bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde 4 Meclis başkan vekili var, bu zor kararların hepsi ne hikmetse nöbet olarak size düşürülüyor. Bunlar neden bilinçli olarak sizin nöbetçi olduğunuz haftaya getiriliyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal ama bu konuyu görüşmeye ve cevap vermeye de değer görmüyorum. Biz burada görev yapıyoruz, gündemimiz neyse onu uyguluyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, sizden önce Sayın Muş’un bir söz talebi var, onu dinleyelim önce.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii tabii.

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bugün yaptığımız görüşme ve oylama, karma komisyonun Genel Kurula göndermiş olduğu bir raporun değerlendirilmesi ve ondan sonra bununla alakalı verilen bir karardır. Burada az önce karar verilen ve karma komisyonda görüşülüp raporu buraya gönderilen milletvekili Anayasa’ya uygun şekilde yemin etmemiş ve 212 birleşim Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantılarına katılmamıştır. Bunun neticesinde karma komisyon bir karar almıştır ve Genel Kurulda bu oylanmıştır.

Dolayısıyla, buradan çıkıp, kürsüden söylenen “Eskinin kötülüklerini geçtiniz, eskinin yanlışlıklarını geçtiniz, bu madalyayı takabilirsiniz.” gibi ifadeleri reddediyoruz. Bu ifadeleri kullananlar, milletin kendilerine hangi madalyayı uygun gördüğünü çok iyi biliyorlar, o madalyayı takıp gezebilirler. Hiçbir zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – AK PARTİ reformist bir partidir, AK PARTİ Türkiye'de özgürlükleri genişleten bir partidir, AK PARTİ Türkiye'de demokrasinin güçlenmesi için mücadele eden bir partidir ve bu özelliklerini hiçbir zaman, hiçbir surette kaybetmeyen, kaybetmemiş ve kaybetmeyecek olan bir partidir. Dolayısıyla bu noktada partimize yönelik ortaya atılan ithamların tamamını reddettiğimizi ifade ederim.

Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özel…

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kamu Denetçiliği Kurumunun 2013, 2104, 2015 ve 2016 yılları raporlarının görüşmelerinin Mecliste çoğunluğun bulunmadığı bir sırada yapılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, gündeme devam ettiğimiz durumda, kamuoyunda “ombudsmanlık” diye bilinen Kamu Denetçiliği Kurumunun 2013, 2014, 2015, 2016 raporlarını görüşeceğiz. Oysa kurum 2006’da kurulup, anayasal dayanaktan yoksun olduğu için iptal edilip Anayasa Mahkemesi tarafından, daha sonra anayasal dayanağına -yapılan referandumla- 2010’da kavuştuktan sonra 2012’de yeniden kurulan kurum kendi kanuna göre her yıl Meclise bu raporları yollaması ve yıllık görüşülmesi lazımdı. Üzerinde açılacak olan genel görüşmede de gruplar yirmişer dakika o yılı değerlendirecekti. 2013, 2014, 2015, 2016 görüşmeleri yapılmamış, raporlar gelmiş ama bu görüşmeler yapılmamış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bugün âdeta ilk kez, bir anayasal kuruma, Adalet ve Kalkınma Partisinin kanununu çıkardığı ve bütün eleştirilere rağmen yönetimini oluşturduğu, Başdenetçisini seçtiği, denetçilerini belirlediği, oralarda da ortaklaşmadığı bu kuruma bir torba yapıldı şimdi, dört yıllık rapor burada görüşülecek ve bir yasak savulacak. Üstüne üstlük Meclisin durumu ortada. Yani bu kadar ciddi, önem verdiğimiz, ciddiye aldığımız bir durum ama Meclisin durumu da ortada. Yani buna sizin şu anda… Usul yönünden itirazım olacak eğer hepsi bir görüşülecekse, başka, onu zaten Kamu Başdenetçisinin bizi arayan uzmanlarına, danışmanlarına da ifade ettim ama bu şartlar altında bu raporun görüşülmesi kuruma da, bu kurumdan bir şeyler bekleyen mağdurlara da, insan hakkı ihlallerine uğramış kişilere de büyük haksızlıktır. Gerçekten, hani, birçok şeyi siyaseten, ondan bundan söylüyoruz ama bunun hakikaten kimseye faydası yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitireyim.

BAŞKAN – Son bir dakika, tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki, zaten bitti.

Kurumun içini boşaltan, kurumu işlevsiz kılan, kurumun arkasındaki Meclis iradesini fiilen yok gösteren, sıfırlayan, kurumu Meclis tarafından da, iktidar partisi tarafından da ciddiye alınmayan bir kurum hâline getiren bir yapıya dönüşecek. Bu görüşmelerin devamında ben bir fayda görmüyorum. Bunu salı gününe bırakalım veya diliyorsanız yarına bırakalım ama gruplar toplansın, grubunu toplasın iktidar partisi. Toplantı yeter sayısı yok, karar yeter sayısı yok. Bu aşamada bir yoklama olmayacağı için ihtiyaç duyulmayabilir ama gerçekten ayıplı bir durumla karşı karşıyayız. Herhâlde bundan ne kurum memnun olur ne de bu kuruma yıllar önce çok ciddi bir önem atfeden ama daha sonra herhâlde o iddiasından vazgeçmiş olan iktidar partisi.

Çok teşekkür ediyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım….

BAŞKAN – Sayın Muş…

43.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin belli olduğuna ve Meclisin çalışmasına devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi bellidir. Dolayısıyla, hem kurumun ilgili temsilcileri hem milletvekillerimiz buradadır ve Meclisin çalışmasına devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Şunu ifade etmek isterim: Madem bu kadar önem atfediyorsunuz, iktidar partisine dönüp “Grubunuz burada yok.” diyeceğinize, kendi grubunuzu bir getirin, bir görelim kendi grubunuzu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben “Meclisin durumu ortada.” dedim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “İktidar grubu” diyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır “Meclisin durumu ortada.” dedim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “İktidar grubu” diyorsunuz.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım lütfen Sayın Özel.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kendi grubunuz yok ortada. Sizin ne kadar önem atfettiğiniz buradan belli. Burada üç beş kişisiniz, kalkıp oradan “İktidar partisinin grubu burada yok, bu görüşmeyi erteleyelim.” gibi bir ifadeyi… Önce insan kendine bir bakar, ondan sonra iktidara bir şey söyleyecekse ona göre söyler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, sizler de çok iyi biliyorsunuz ki gündemimizi değiştirme yetkisi Sayın Divanın elinde olan bir şey değildir. Gündemi değiştirme, görüşülecek olan konuların ertelemesinin yollarını biliyoruz. Dolayısıyla, şu noktadan itibaren bizim Divan olarak yapacak bir şeyimiz yok. Görüşmelere başlayacağız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tutanağa önce şu geçsin: Tabii, bir insan bu kadar ön yargılı olunca, bu kadar iktidar kibrine bürünmüş olunca böyle şeyler yapıyor. Ben “Meclisin durumu ortada.” dedim. Ayrıca, bir kez, demokrasilerde Meclisi çalıştırma sorumluluğu iktidar partisine aittir; bir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Çalıştırıyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Burada yeterli sayıda milletvekilini bulunduracaksınız, takır takır işinizi yapacaksınız.

İkincisi, bu kurum sizin fevkalade önem atfettiğiniz bir kurum. 2006’da bununla ilgili neler dediniz, 2012’de neler söylediniz ama dört yıldır… Böyle dört yıllık bütün rapor yirmişer dakika görüşülecek ve Meclisin durumu ortada. Ama bu kurumu kuran ben değilim; kuran, sizin talebinizle yüce Meclisin iradesidir. Kuruma saygılıyız, önem de atfediyoruz ama ben “Meclisin durumu ortada.” diyorum, “İktidara yükleniyorsun.” Ayrıca muhalefet partilerinin, “Efendim, Meclisin durumu ortada.” deme ihtiyacı da yoktur. Çünkü iktidara talipsen Meclisi yönetmek baş görevindir senin.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yarın iktidar olduğumda aynı soruyu sen bana soracaksın, bu böyledir.

Sayın Başkan, o zaman şöyle bir şey söyleyeyim: Usul yönünden bir itirazda bulunmak durumundayım bu tartışmanın dışında. Ben burada belki iktidar partisi de şöyle bir bakar, “Biraz önce 300 kişi buradaydık, şimdi 20 kişiyiz.” deyip belki bir şey söyler.

BAŞKAN – Evet, usul açısından itirazınızı dinleyeyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Usul yönünden itirazım şu Sayın Başkan: Kurumun kuruluş kanunu, kurumun kanunu gereği Meclise karşı mükellefiyetleri var. Meclisin de yasaya karşı sorumlulukları var. Bunlar gereğince dört yıl boyunca bu raporlar gelip Mecliste bu raporların her birisinin süresi içinde görüşülmesi lazımdı. Bu görüşülmedi. Bugün bir eksik ortadan kaldırılacaksa bu, yasaksavar şekilde olmaz. Hiç değilse bu kurumun bu görüşmelerinin her bir dönemiyle ilgili bir tur, her bir yıl raporuyla ilgili bir tur görüşme yapılması gerekir. Aksi takdirde burada bu görüşmeleri gruplara toplam yirmi dakika söz verip, hani iktidar bir uzlaşma arayışında bir yönetme niyetinde olsa meseleyi…

Ben onu da söyledim arayan arkadaşlara, “Ya, hiç olmazsa yirmişer değil, gruplara birer saat süre teklif edin. Bütçe görüşmesi gibi bir gün özel gündemle toplanalım, dört yıllık raporu -madem yirmi dakika buna düşen pay- hiç değilse birer saat konuşarak görüşelim” dedim. Bu kadar yapıcı bir muhalefet partisi teklifine karşı “Duymuyorum, görmüyorum, konuşmuyorum, gözlerimi kapıyorum, yirmi dakikada dört yılı gidelim, önümüze bakalım.” Bu doğru değil Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özel, bakın, şimdi Karma Komisyon…

Buyurun, yerinize oturabilirsiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam, o zaman talebimi ileteyim. Eğer bu dört…

BAŞKAN – Ben bir açıklamamı yapayım, talebinizi tekrar alacağım sizin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki, haklısınız, tamam Sayın Başkan.

BAŞKAN – Çünkü üç aşağı beş yukarı anladım talebinizin ne olacağını.

Şimdi, Karma Komisyon usul ekonomisini ve raporların birbirleriyle olan ilgisini gözeterek 2013 ile 2016 yılları arasındaki raporları birleştirerek birlikte görüşmeyi uygun görmüş. Tabii ki bu komisyon raporundan sonra, Meclis Başkanlığımız da söz konusu bu raporların Komisyon kararına dayanarak Genel Kurulda görüşülmesi düşüncesiyle bunu gündeme almış.

Şimdi, bu andan itibaren bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok çünkü AK PARTİ grup önerisi kabul edildiği zaman da aynı şekilde, bu şekilde görüşülmesi kabul edilmişti grup önerisinde de. Komisyon kararı var, Başkanlığın Genel Kurula sevki ve gündeme alınması söz konusu, Danışma Kurulunun kabulü söz konusu, bizim bu konuda gündemi değiştirme gibi bir yetkimizin olmaması söz konusu olduğu için, biz görüşmeye başlayacağız.

Buyurun.

Siz herhâlde bir usul tartışması açacaksınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, şimdi, bir ombudsmanlık ya da Kamu Başdenetçiliği raporuyla, bunu, o kurumun mali raporuymuş da ibra yapıyormuş gibi düşünmeyin.

Esas sıkıntı şu zaten: 2013 raporunu açıyorsunuz, oradaki mağduriyetlerin giderilmesi giderilmemesi, o konudaki çalışmalar, bu kurumun Meclise karşı mükellefiyetinin karşısında, Meclisin kamuya karşı mükellefiyeti ve sorumluluğu gereği zaten o yıl yapılması lazımdı. Bunu hem buraya…

BAŞKAN – Sayın Özel, sizi gayet iyi ve net bir şekilde anladım ama bu talebiniz doğrultusunda, şu anda, Meclisi idare eden Divan olarak benim ve kâtip üyelerin yapabileceği hiçbir şey yok, ben de bunu anlatmaya çalışıyorum size.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O zaman, bu tutumda olmanız durumunda, aynı torba kanunlarda Anayasa’ya aykırılık iddiamız gibi, siz hep aynı savunuyorsunuz…

BAŞKAN – Aynı savunuyorum değil, gerçek bu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, gerçek değil, orada oturan…

BAŞKAN – Sayın Özel, sizden bir şey rica edeceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki, Başkan.

BAŞKAN – Gündemi değiştirme yetkisinin Başkanda, Genel Kurulu yöneten Başkanda veya Divanda olabildiğine dair bir Tüzük maddesi bana gösterin, bunu yapacağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir an için, yerinizde, bu konuda benim gibi düşünen bir Meclis başkan vekilinin olduğunu düşünün.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne yapacak?

BAŞKAN – Yapamaz bir şey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu söyleyeyim diye söz istedim.

BAŞKAN – Yapamaz, Tüzük dışı davranmış olur Sayın Özel.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Özel, yani değiştiremiyorsun gündemi. CHP yönetmiyor Meclisi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O yüzden, zaten bu tip işler hep iktidar partisinden gelen Meclis başkan vekillerine denk getiriliyor. Der ki: “Kardeşim, yasa gereği ayrı ayrı görüşülmesi gereken bir şeyi Meclis gündemine Başkanlık her ne kadar sevk etmiş olsa da ben bunu hukukçu kimliğimle ve meselenin…”

BAŞKAN – Bunu söyleyebilme imkânı yok çünkü bunun birlikte görüşülmesi…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yaparsınız, onlar da usul tartışması açarlar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Nasıl yapacak ya!

BAŞKAN – …Danışma Kurulu tarafından Genel Kurulca kabul edilmiş. Genel Kurulun üzerinde herhangi bir irade söz konusu olamaz, olması mümkün değildir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir şey söyleyeceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Genel Kurulun Danışma Kuruluyla karar verdiği bir noktada hangi partiden olursa olsun bir başkan vekilinin gündemi değiştirme yetkisi yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kararla burada yapabiliriz, karara sunalım.

BAŞKAN – Olduğu maddeyi gösterin bana, derhâl değiştireceğim gündemi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir madde söyleyebilir misiniz bana İç Tüzük’te.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii ki.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Özgür Bey, ben konuşabilir miyim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki.

Rica etti “Ben bir şey söyleyeyim.” diye.

BAŞKAN – Gösterin ama o maddeyi bana.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben göstereceğim bir dakika. “Lütfen ben konuşayım.” dedi diye ben şey yaptım yani. Belki yapıcı bir şey söyler.

BAŞKAN – Tamam nasıl isterseniz. Sizin bittiyse sözünüz Sayın Turan’a söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Ben bir şey söyleyeyim.” dedi diye bir centilmenlik yaptım. Allah Allah…

BAŞKAN – Peki, tamam. Sonra size söz veririm.

Buyurun Sayın Turan.

44.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Kamu Denetçiliği Kurumunu ve yıllık raporların görüşmelerini önemsediklerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kırk yılda bir yapacağı tuttu, onu da siz sabote ettiniz Başkanım.

Sayın Başkan, az önce kıymetli grup başkan vekilinin itirazlarını dinledik. Buna ilişkin Genel Kurulun kararı daha önceki oturumda alındı, gündemimiz belli. Sayısal veriler, demokratik kurallar, hepsi zaten İç Tüzük’ümüzde yazılı. Biz bu ombudsman komisyon raporunu görüşmek istiyoruz. Buna ilişkin de zaten ön talebimiz var. Oylamalar yapıldı ve Genel Kurulun gündeminde var zaten bu. Bunu ne başkan vekilinin ne bizim belirleme yetkimiz yok bu saatten sonra. Biz bunu görüşmeye bir an önce başlamak taraftarıyız Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Başka şansımız yok zaten sayın milletvekilleri.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yok zaten.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Var şans, var efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu tartışmalarımız zaman kaybından başka bir şey değil şu anda Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kaybolsun zaman, ne yapalım, çözelim meseleyi.

Buyurun.

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, kısaca söyleyeyim: Burada ilk kez bir kamu başdenetçiliği raporu görüşülüyor ve biliyoruz ki bu kötü örnekler dört sene sonra karşımıza şöyle çıkacak: “2018 yılının Ocak ayında da böyle yapılmış.” Bir usul oluşturuluyor, bir kötü örneğe alet oluyoruz ve bakın, ne sonuç doğuracak biliyor musunuz? Buraya başvuran, kimsesizin kimsesi olsun diye bu kuruma başvurmuş. Hiçbir yerde çare kalmamış, gelmiş buraya başvurmuş. Raporlarını sunuyorlar. Zamanında görüşmeyince o mağduriyetin, o mağdurun başvurusunun da bir kıymeti kalmıyor. Burada bunu yapınca biz şu esnekliği, şöyle yeni bir usulü kabullenmiş olacağız: 2017, 2018, 2019, 2020 raporları 2021’de görüşülecek.

BAŞKAN – Sayın Özel, ne yapalım söyleyin. Somut örnek söyleyin bana, ne yapalım?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, Anayasa’dan aldığınız yetki…

BAŞKAN – Hangi yetki, maddesini söyleyin bana.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ettiğiniz yemin, hukuk devletine bağlılık, Anayasa’ya bağlılık… Anayasal bir kurumun yasasına uyulmamış, şimdi sizi burada… Dört yıllık raporu bir kerede paketleyip, torbalayıp 20 milletvekili önünde sıfırlamaya çalışıyorlar

BAŞKAN – Sayın Özel, ne yapabiliriz, bana bir söyleyin somut olarak.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bunları görüştük Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu usulüne uygun, ayrı ayrı müzakere edilmek üzere komisyona iade edin.

BAŞKAN – Hangi maddeye dayanarak bunu yapacağım ben?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Komisyona iade edin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Nasıl yapacak onu?

BAŞKAN – Hangi maddeye dayanarak bunu yapacağım?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Meclis Başkanının yetkisindedir, yapmamış; Genel Kurulda itiraz ediyoruz. Onun vekili olarak siz, bunu yeniden görüşmek üzere komisyona iade ediniz diyorum, bu kadar basit.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Veya şimdi oya sunsun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili hem Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekili hem de Meclisi kendisi idare etmeye çalışıyor, kendi istediği gibi olacak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah! Ya olur mu?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Hangi maddeye göre?” diye Sayın Başkan buradan bir soru soruyor. “Gündemi değiştir…” Hangi maddeye göre değiştirecek?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Usul tartışması açacağız. Usul tartışması konusunda…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, burada konuşuyorum.

BAŞKAN – Genel Kurulun kararı usul tartışmasıyla değiştirilemez. Genel Kurulun kararı değiştirilemez, hayır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır hayır, usul tartışması açarsın, Genel Kurulun kararını alırsın, yollarsan yollarsın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

Lütfen sözümü kesmeyin Sayın Özel.

BAŞKAN – Son derece karşıyım, doğru görmüyorum. Genel Kurul…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yollarsın gider.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – O zaman öyle bir yol açıyorsunuz ki siz, burada oturan Meclis başkan vekili veya herhangi bir grup başkan vekili…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – …görüşülmesini istemediği bir yasada şu söylediğiniz, ileri sürdüğünüz yöntemi benimser, eğer sizin grubunuzdan herhangi bir Meclis başkan vekili de burayı yönetiyorsa ilgili maddeyi görüşmeden kaldırır. Böyle bir yol açılabilir mi? Danışma Kurulu olmuş, Genel Kurul karar vermiş, bütün bunları yapacağız, ondan sonra da usul tartışmasıyla Genel Kurulun kararını hiçe sayacağız!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O zaman da itiraz etmediler Sayın Başkan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Biraz önce “hukukun evrensel ilkeleri” dediniz ya, “hukukun üstünlüğü” dediniz ya tam sizin bu söylediğiniz usulde biz hukuku çiğnemiş olacağız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hukuksuzluğa alet olmamak için diyorum ya!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, sizi dinliyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bak, böyle yaparsan 2022’ye kadar bir daha bunların raporu görüşülmez. 2017, 2018, 2019, 2020’yi de 2021’de görüşecek.

BAŞKAN – İleriye dönük bir varsayımda bulunmayalım da…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Muş, sizi dinliyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, burada ortaya atılan iddiaların İç Tüzük’te yeri yok. Sizin yapacağınız tek şey, şu an İç Tüzük’e uygun şekilde Parlamentoyu yönetmektir. Burada gündeme gelmiş, gündeme alınmış olan raporları komisyona iade etmek gibi bir yetkiniz yok, varsa çıksın grup başkan vekili hangi maddeye dayanarak böyle bir iddia ortaya atıyor, bunu ifade etsin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Olmadığına ilişkin madde hangisi?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla ne teamüllerde böyle bir şey var… Daha önceki dönemlerde de istemedikleri maddeleri ya da kanunları “Komisyona iade edin.” ya da “Anayasa’ya uygun değil.” tartışmaları açtılar ama bunun İç Tüzük’te yeri yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu ilk olay, böyle bir teamül yok Sayın Başkan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla sizin yapacağınız tek şey Genel Kurulu çalıştırmaktır, gündeme devam etmektir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, son kez söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O da şu: Defalarca burada Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia ettiğimiz kanunlarla ilgili daha başlangıçta usul tartışmaları açtık ve Genel Kurulun görüşüne başvuruldu, bazen de başvurmadan başkan “Kanaatim değişmedi.” dedi. Bugün burada siz şunu yapabilirsiniz: Bir usul tartışması açarsınız, açtığınız usul tartışması sonucunda Genel Kurulun kararını alırsınız. Genel Kurul her yıl ayrı ayrı görüşülmesi gereken, açıkça kanuna aykırı ve bir anayasal kurumu kullanma yolunu vatandaşlara fiilen kapatacak yani daha doğrusu, her dört senede bir, beş senede bir, sekiz senede bir rapor görüşme sonucunu doğurabilecek bir işi ilk günden kesmiş olur, hep beraber yollarız, giderler her yılı ayrı ayrı getirirler, tıkır tıkır görüşürüz; bunu söylüyorum. Daha önce sizin de örnekleriniz var, Anayasa’ya aykırılık iddia ettiğimiz kanun metinlerinde nasıl başta usul tartışmaları açıldı, açarsınız Genel Kurulun kararını sorarsınız. Bunu söylüyorum, başka da bir şey demiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle olursa seneye kalıp dört senelik görüşülecek.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yaptılar defalarca ya.

BAŞKAN – Başka bir şey demiyorsanız teşekkür ederim.

Sizin söylediğiniz yöntemle yani açılacak olan bir usul tartışmasıyla Genel Kurulun almış olduğu karar asla değiştirilemez. Ben bu görüşmeye devam edeceğim. İç Tüzük’ün 49’uncu maddesinden aldığım yetkiye göre ve yetkilerimin sınırlarını bilerek bu görüşmeye devam edeceğim. Ayrıca, 75’inci madde gereğince de benim “Komisyona havale” diye bir yetkim yok. Usul tartışmasından sonra Genel Kurulun kararını hiçe saymak zaten hukuk dışı bir uygulama. Dolayısıyla yeterli görüyorum bu tartışmayı ve görüşmeye başlıyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Genel Kurul oylarını değiştirmiş olabilir, düşüncesini değiştirmiş olabilir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Kamu Denetçiliği Kurumu 2016, 2015, 2014 ve 2013 Yıllık Raporları Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler (Devam)

2.- Kamu Denetçiliği Kurumu 2016, 2015, 2014 ve 2013 Yıllık Raporları Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (5/8, 5/5, 5/4, 5/3) (S. Sayısı: 289 ve 289’a 1’inci Ek) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Ayrıca, kurum, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı bir kurum olduğu için Komisyonun yanında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Temsilcisi de yer almaktadır.

Kamu denetçiliği kurumu 2016, 2015, 2014 ve 2013 yıllık raporları hakkında Karma Komisyon raporları üzerinde yapılacak görüşmede İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre, siyasi parti grupları adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri hâlinde Komisyon ve Hükûmete de söz verilecek, bu suretle Karma Komisyon raporları üzerindeki görüşme tamamlanmış olacaktır.

Konuşma süreleri, Komisyon, Hükûmet ve siyasi parti grupları için yirmişer dakika, şahıslar için on dakikadır.

Komisyon raporları 289 ve 289’a 1’inci ek sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy’a aittir.

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk devletinin ve Türk milletinin önemli birikimlerinin âdeta tezahürü olan devlet kurumları, değişik zaman ve zeminlerde ihtiyaçlara göre kendisini güncelleyerek veya yeni kurumlar inşa ederek varlığını devam ettiriyor. Bugün üzerinde raporlarını konuşacağımız ombudsmanlık kurumu da bunlardan bir tanesidir. Ombudsmanlık kurumunun Türkçe karşılığı “ara bulucu” ifadesi olarak kullanılsa da İsveççe bir kelime olarak bizim literatürümüze geçmiş fakat kültürel köklerine baktığımızda, bizim medeniyetimizden, İsveç Kralı’nın Osmanlı’da misafir olduğu dönemlerdeki kadılık müessesesini araştırmasından sonra kendi ülkesinde uygulamaya başlaması ve Batı medeniyetinde neşet ederek modern dünyada da kabul görmesiyle alakalı önemli bir müessese olmuştur. Bu müessese zaman içerisinde Türkiye tarafından yeniden keşfedilmiş, “Biz de bu kurumu ülkemize yeniden taşıyalım.” denilmiş, 70’li yıllarda akademik olarak bu konuda çalışmalar yapılmış ve Devlet Planlama Teşkilatının planlama gruplarında değişik vesilelerle bu konu gündeme gelmiş. Nihayetinde, 2006 yılından başlayarak 2013 yılına kadarki giden zaman diliminden sonra da kurumsallaşmasıyla ilgili önemli adımlar atılmış.

Buraya kadar ifade etmemizin arka planı, biz tercüme metinlerle Batılılaşma sürecine başlamış gibi gözüksek de, zaman içerisinde kendi medeniyetimizi, kendi müktesebatımızı fark ettikçe Batı’dan aldığımız pek çok kavramın aslında kendi kültür köklerimizde olduğunu görüyoruz.

Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak üzerinde durduğumuz temel mesele “Dün ile bugünü kavga ettirirseniz yarın zararlı çıkar.” anlayışı. O sebepten dolayı, biz cumhuriyet ile Osmanlı’yı, Osmanlı ile Selçuklu’yu, Selçuklu ile de Türk kültürünün köklerinden gelen Yenisey, Orhun Vadisi’ndeki Göktürkleri bir bütün hâlinde okuruz. Bu bütün hâlinde okumamızın temellerine indiğimizde de Orhun Abideleri’nde iki temel kavram vardır. Bilge Kağan’ın veziri Tonyukuk ve Bilge Kağan arasındaki yazışmaları -o dönem içerisinde sosyal devlet olmanın gereği- o dönem içerisinde tehdit olarak gözüken Çin’e karşı alınması gereken tedbirleri âdeta nakış nakış bengi taşlara işleyen o edebî eserde çok değişik devlet felsefesi vardır ama iki temel kavram vardır: “Kut” ve “töre”. O kut ve töre Bilge Kağan’ın Tonyukuk Abidesi’nden çıkar, daha sonra Yusuf Has Hâcib de “Kutadgu Bilig” olarak kendisini gösterir.

Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanının sıklıkla ifade etmiş olduğu, siyasetname olarak kullanılan kut ve törede, “Saadet Veren Bilgi”de temel yaklaşımlarda şu vardır değerli arkadaşlar: “Tanrı bana kut verdiği için ben size hakan oldum, kağan oldum.” diyor Bilge Han. “İşte bu hakanlığımın ve kut almamın gereği, açları doyurmam, açıkları giydirmem ve aranızdaki uyumu tesis etmem, adaleti tesis etmem; birliğinizi, beraberliğinizi sağlayarak düşmana karşı güçlü olmanızı sağlamam. Siz eğer kendinizi, kimliğinizi kaybederseniz, o kaybettiğiniz süreçte il gider ama töre kalır. Töre yeniden iller kurar.” diyor. İşte bu anlayışı Türk devlet geleneği kendi içerisinde asırlardır sürdürüyor. Bugün karşılaştığımız pek çok krizin çözüm noktasının aslında referans kaynakları Türk kültürünün köklü kodlarıyla ilgilidir. Bu köklü kodlarda, Türk milletinin medeniyet inşa etmiş olduğu dönemlere baktığımızda ne zaman ki milleti var eden temel değerler devleti temsil noktasıyla bütünleşiyorsa, milletin değerleri ile devletin değerleri örtüşüyorsa Türkler medeniyet inşa etmişler ve insanlığa da çok güzel sadalar bırakmışlardır.

Bizim de bugün içerisinde bulunduğumuz dönem, cumhuriyetin birikimleri, demokrasi tecrübemiz, hukuk devleti tecrübemiz ve değerlerimizle barışık devlet olma sürecimizle ilgili çok değişik krizler yaşadık, değişik olaylar yaşadık. Bu yaşadığımız olayların içerisinde darbeler oldu, milletin değerlerini yok sayanlar oldu; bürokratik, oligarşik statükonun içerisine yerleştirilmiş yabancı unsurların milletin değerleriyle, demokrasiyle seçilip gelenlere “Sizin sınırınız buraya kadar, bundan sonra yoksunuz.” diyenler oldu. Bütün bu badireler değişik vasıtalarla yaşandı, nihayetinde sağdan gelen şeytan 15 Temmuzda da FETÖ olarak kendisini gösterdi, aynı sıkıntıyı bu kez de başka bir tecrübeyle yaşadık. Bu yaşadıklarımızın toplamını, bugün Birleşmiş Milletlere bağlı 180, 190, 200’e yakın ülke var ama bunun içerisinden, eminim, belli devletlerin harici yaşamış olsa yıkılacak noktada iken Türk milleti yıkılmamışsa birtakım saiklerledir, bu saiklerin temelinde de devlet geleneği ve milletinin feraseti vardır.

İşte bu tecrübeler, özellikle, 15 Temmuz krizinden sonraki yaşananlar başta olmak üzere bugün ülkemizdeki temel problemlerin, hukuk problemlerinin, devlet yönetimiyle ilgili problemlerin çözümüyle ilgili, siyasi partilerin birbirinden farklı siyasi reçeteleri olabilir ama çözüm noktasına geldiğimizde, bu bahsetmiş olduğumuz kültürel birikimin tezahürü üzerinde bir arada yaşadığımızı ve milletin devleti olma sürecine kim ne kadar çok katkı verirse devletimizin o kadar güçlü olacağını ve insanlığın ufkunda yeni bir güneş gibi doğabilecek hamleler yapacağımızı bilmemiz lazım.

Bugün temel ezber olarak hepimizin ifade ettiği bir konu vardır: “Yasama, yürütme, yargı birbirinden bağımsızdır.” deriz, evet; burada yargı kavramını tartışırken de mahkemeleri ve mahkemeler üzerinde tesis edilen idari yargıyı ve adli yargıyı hesaba katarız. Mahkeme kapılarında yargı ya da haklar aranır fakat devlet kurumlarının içerisinde geleneğe ait, yargının işini kolaylaştıracak Ombudsmanlık Kurumu gibi kurumların varlığı; bir, yargının yükünü hafifletecek; iki, yargıyla ilgili çalışmaların muhatabı olmadan vatandaşımız kamuyla ilgili problemlerini çözebilecektir. Bunun için farkındalık lazımdır.

İkincisi: Ombudsmanlık dışında insan hakları kurulu oluşturuldu bu ülkede ama kurumlar henüz yerine oturmadı. Üçüncüsü: Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizim de üyesi olduğumuz İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu var. Dördüncüsü diye sayabileceğim bu ve benzeri, kamu bürokrasisindeki yargıyla alakalı, hukuk devletiyle alakalı, milletin devletle olan münasebetini kolaylaştırmayla alakalı kurulların kendisini daha çok fark ettirmesi lazım. Bu konuda, başta Ombudsmanlık Kurumu olmak üzere insan hakları kurulu, özellikle, kişisel verileri inceleme kurulu, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu neler yaptığını kamuoyuna izah ederek farkındalığın artırılması lazım.

Bu kapsamda, Ombudsmanlık Kurumunun faaliyet kapsamının takvimdeki gelişimine baktığımda, 2013 yılında 7.638 müracaat olmuş. Bu müracaat daha sonraki yıllarda kademeli olarak düşmüş, artması gerekirken, 2016 yılına baktığımızda da 5.519 olmuş. Toplamda 24.851 şikâyetin, başarılı bir şekilde, 23.161 adedine yani yüzde 93’üne cevap verilmiş, çözüm üretilme gayreti içerisinde bulunulmuş. Bu, oransal anlamda başarıdır. Burada başarısız olunan ve kamu bürokrasisinin üzerindeki hantallıkla ilgili konu: 2013 yılında yüzde 20, 2014’te yüzde 39, 2015’te yüzde 37, 2016’da yüzde 42… Bu oranlar neyin oranı? Kamu yöneticilerinin ombudsmanların denetim raporlarına uyum oranları. Neden yüzde 100 uyulmamış, bu da önemli bir konu. Bu soruya cevap aramak için İnsan Hakları Komisyonunda Dilekçe Komisyonuyla ortak bir toplantı yaptığımızda, bir tarafa kamu deneticilerini, diğer tarafa da bu konudaki kurumların yetkililerini oturtarak karşılıklı bir müzakere yapmalarına zemin hazırladık, biz de takip ettik. İnanır mısınız, o takip esnasında millet ile devletin uzlaşmasıyla ilgili kamu deneticilerinin kamu bürokrasinin üzerindeki rolünü görmenin mutluluğunu yaşadım.

Burası Türkiye Büyük Millet Meclisiyse; bu devlet, Türkiye Cumhuriyeti devleti Türk milletinin devletiyse, Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık hukukuyla bağlı olanların devleti ise bu hak arayışlarının burada olması kadar doğal bir uygulama olamaz. İşte buradaki hesap sorma, daha iyi ve şeffaf yönetim anlayışının zemini bu tür kurullardır. Bu tür kurullar sağlıklı işlediği zaman mahkeme yükü azalacaktır.

Ama burada gözlemlediğimiz bir durumu paylaşmak istiyorum, o da şudur: Kamu bürokrasisi yorgun. Kamu bürokrasisinde iktidar partisinin böyle yenilikçi, ufuk açıcı, problemleri çözücü ve ülkemizin yaşadığı bu kriz ve kaos ve OHAL şartlarını milletin lehine ve devletin bekası konusunda risk alıcı, analitik düşünebilen kadrolara ihtiyacı var. Burada gözlemlediğimiz, bir şekliyle pozisyonun kendisini bir yere getirdiği arkadaşlar özlük haklarımı muhafaza edip suya sabuna dokunmadan nasıl bir kenara çekilebilirim… “Academia”da da bunu gözlemleyebiliyoruz, kamu bürokrasisinin pek çok kurumunda gözlemleyebiliyoruz, maalesef bunu siyasette de gözlemleyebiliyoruz. Bu, iş dünyasında zaten parasını kaçıranlarla beraber kendisini gösteriyor.

Şimdi, biz mağduriyetlerin incelenmesi konusunda dün İnsan Hakları Komisyonu olarak Başbakanlık OHAL Komisyonundaki çalışmayı yerinde incelemek üzere gittik. 150’den fazla insanın bu kurulda çalıştığını ve 100 küsur bin müracaatın hepsinin tek tek arşiv ve dokümantasyonuyla yargıya yardımcı olmak hatta yargıya gitmeden mağduriyetlerin giderilmesi konusunda canhıraş bir çalışma ekibiyle karşılaştık. Kendi adıma ondan bir memnuniyet duydum ve fedakârca çalışan arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Bir taraftan mağduriyet varsa bu OHAL şartlarında FETÖ hadisesinden dolayı mağduriyetlerin giderilmesi için o Komisyonun çalışma hızını artırması gerektiğini düşünüyoruz. Ama diğer taraftan da hâlâ Kara Kuvvetleri Komutanının en yakın mesaisinde çalışma arkadaşı olacak noktaya gelen bir yüzbaşının “Ben FETÖ’cüyüm.” diye itiraf ettiğini görmek de kanlarımızı donduruyor. Kamu bürokrasisinin içerisinde, yargıda, askeriyede, “academia”da, siyasette ve bilumum unsurlarda “benim FETÖ’cüm, senin FETÖ’cün” ayrımı yapılmaksızın bu virüsten Türk devletinin, Türk toplumunun ayıklanması bir zaruret.

Ben bu sene memleketimde hayır hasenat işlerinin kendi memleketimizin fakirlerine gittiğini görmekten ayrı bir mutluluk duydum çünkü pek çok insan hayır yapıyorum diyerek bu şebekeye kurbanını, ekmeğini, parasını verip kendi mahallesindeki fakirini, fukarasını görmez hâle gelmişti. O hayır hasenat yapanın varlığını memlekette, mahallede görmenin memnuniyetinin aynısını biz devletin yönetimi anlayışı içerisinde de aynı azim ve kararlılıkta ve bereketlilikte görmek istiyoruz.

Buradan Sayın Gençlik ve Spor Bakanına da seslenmek istiyorum: Sayın Osman Aşkın Bak, sorumluluğun çok büyük. FETÖ’nün sistemi tıkandıktan sonra, onlara devşirilen insan kaynaklarının, pek çok gariban zeki çocukların gideceği yerler devletin kurumları olmalı. Değerleriyle mütenasip eğitimi bu çocuklar almalı. Bunların ne alakası var konumuzla, gündemimizle diye baktığımızda bunların anlamı şudur değerli milletvekilleri: Biz milletin çocuklarını, milletin gençlerini ve büyük Türk milleti ailesinin devletini inşa etmek istiyorsak sosyal devlet olmak zorundayız. Sosyal devlet olmanın yolu da açları doyurmak, açıkları giydirmek olduğu kadar onların idrakine, birliğine, şuuruna, aklına Türk kültürünün değerlerini nakşedebilecek programlarla tanıştırmak. İşte bu kapsamda, bu değerlerle barışık insanlarımızın hukuku, adaleti tesis noktasında temel kurumlara da yardımcı aktör olarak yetişecek devlet adamları, siyaset adamları olmasını sağlamak. Hülasa, devletin milletle arasındaki sözleşme metni Anayasa ise, anayasal kurulların gereği kamu bürokrasisi milletin kanaatlerini devletle bütünleştirecekse Ombudsmanlık Kurumu gibi kurumların kendi farkındalığını artırması, daha vizyoner inisiyatifler alması, Türkiye’nin temel meseleleri konusunda uluslararası alanda inisiyatifler alması gerekiyor; ki bu konuda Ombudsman Kurumu Başkanımız, tecrübeli, hem geçmiş bir siyasetçi hem hukukçu Şeref Malkoç’dan aldığım bilgiler memnuniyet verici. Ombudsmanlık Kurumu, Kudüs krizi esnasında uluslararası ombudsmana yazmış olduğu vizyoner mektuplarla da birtakım misyonlar üstlenmekte ve uluslararası ombudsmanlık sempozyumunu Türkiye’de yaparak da Türkiye’deki hukuk devleti ve kamu bürokrasisi ilişkisi noktasında deneticilerin rolünü ifade etmesi noktasında samimi çalışmalarını görmekten duyduğumuz memnuniyet var. Ama bu yeterli mi? Elbette ki yetmez.

Birincisi: 2013 yılından günümüze doğru baktığımızda toplam gelen dosya sayısı Türkiye’deki temel problemlere göre çok az, Ombudsmanlık Kurumunun ne olduğunu daha çok tanıtma gibi bir mecburiyetleri var.

İkincisi: Milletimizin taleplerinin Ombudsmanlık Kurumu üzerinden kamu bürokrasisine ve bürokratlara, yöneticilere gittiğinde “Bu da nereden çıktı ya? Mahkeme kararları konusunda biz problem yaşarken bir de bu mu çıktı?” anlayışından kurtulmamız lazım, bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var. Bu zihniyet dönüşümünü hep birlikte yapmak durumundayız, aksi takdirde bu problemlere çözüm üretemeyiz.

Şimdi, bu konuda örnek tavsiye kararlarına baktığımızda; başörtüsü kararı, araç muayene ücretlerinin kredi kartı ve banka havalesi yoluyla ödenmesi, kamu personelinin görev tanımına uygun olmayan işlerde çalıştırılmaması, dikey geçiş konusundaki kılavuzdaki sorunlar, otizmli çocuklar için okul öncesi destek eğitim kararı, yetim aylığı bağlanmama şikâyetleri gibi konulara Ombudsmanlık Kurumunun çözüm ürettiğini, yargı yoluna gitmeden deneticiler üzerinden kamu bürokrasisini harekete geçirdiğini görmüş oluyoruz. Ama, bunların artarak devam etmesi, değerleriyle barışık bir devlet olduğunu samimiyetle ortaya koyması gerekiyor.

“Hukuk” ve “hukuk devleti” kavramını yalnız başına yargının sorumluluğu olarak görmemek lazım. Bu en temel anlamda birey olarak, yurttaş olarak, vatandaş olarak -bizi bağlayan bir vatandaşlık hukukumuz var- vatandaşlık hukukunun bir parçası olarak bizi bağlarken kamu bürokrasisinin içerisinde Ombudsmanlık Kurumu başta olmak üzere demin ismini saydığım kurumlar hukuk devletinin birer parçasıdır, devletle milletin arasında kurulan birer köprüdür. Bu köprüleri aidiyet köprüsüne, gönül köprüsüne dönüştürmek de bunun başındaki temsilcilerin, görevlilerindir.

Yaşadığımız günler, içinden geçtiğimiz zaman dilimi “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” “Her koyun kendi bacağından asılır.”ın çok ötesinde, başka Türkiye olmadığı gerçeğini bilmemiz, başta FETÖ ve PKK olmak üzere bilumum Türkiye düşmanlarıyla olan mücadelede risk almayan, inisiyatif almayan, “Benimki seninkinden daha masum.” görüntüsüne girenlerin yanlış yolda olduklarını tekrar tekrar ifade etmek istiyorum. Bu konuda herkesin netleşmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Samimiyetle yol yürüyenlere ve samimiyetle katkı verenlere teşekkürlerimizi, tebriklerimizi ifade ediyorum.

Bu yaşadığımız sürecin içerisinden samimiyetle çıkabilmenin adı ve bu ad etrafında toplanarak yarınlara yürümenin yolu, hukuka ve hukuk merkezli millet ile devletin bütünleşmesine dair samimi adımlardan geçmektedir. Bu samimiyeti de her yerde aynı oranda görmek lazım, bu heyecanı ifade etmek lazım, bu heyecanı ifade edebilecek alanları heyecan duyan insanlara açmak lazım diyor, bu kapsamda Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Ombudsman çalışanlarına da kolaylıklar diliyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersoy.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen konuşacak ama…

Bir dakika Sayın Bilen, Sayın Turan bir şey söyleyecek sanıyorum.

Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; az önce usul tartışması açılmasın ve uzamasın diye ifade etmek istememiştim ancak zabıtlara geçsin diye söz aldım.

Bu kurumun ne anlama geldiğini iyi biliyoruz parti olarak, bu kurumu önemsiyoruz. Devlet karşısında, idare karşısında zayıf bireyin hak araması açısından demokratik rejim içerisinde nasıl bir önemi haiz olduğunu biliyoruz. Partimiz bu kurumun oluşturulmasında, hayat bulmasında çok büyük bedeller ödedi. Referandum kampanyasında -biliyorsunuz- paket içerisinde bir madde olarak hayat bulmuştu. Bugün dört yıllık raporu görüşmemiz bir zaman zorunluluğundan kaynaklanıyor. Biz de isterdik ki her sene görüşebilelim, biz de isterdik ki kurumumuzu her sene değerlendirebilelim ancak Meclisin malum gündeminden dolayı bu imkânı yakalayamadık. Kaldı ki raporların görüşülmemesi hâlinde bir müeyyide yok ancak biz buna rağmen görüşmeleri önemsiyoruz. İnşallah, bundan sonraki yıllarda her yıl görüşmeyi talep ediyoruz, keşke her yıl görüşebilsek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Buna rağmen açık çağrıda bulunuyorum hem bürokratlarımız buradayken hem Başkanımız hem de diğer partilerimiz buradayken: Kurumun talebi doğrultusunda kanunsa kanun, yönetmelikse yönetmelik, ancak bu kurumun daha da büyümesi için bize düşen ne varsa, yapacağımız bu konuda katma değer neyse açık olduğumuzu ifade ediyor, tekrar teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Turan.

Siz konuşacak mısınız Sayın Özel?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, çok kısa…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu hafta herhâlde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan duyduğumuz en güzel değerlendirmeyi duyduk. Biraz önceki tartışma bir yana, Sayın Grup Başkan Vekilinin bu değerlendirmeleri son derece değerlidir. Her yıl bu raporların görüşülmesinin Meclisteki tüm grupların ortak iradesi olarak benimsenmesi gerekiyor. Ayrıca kurumun güçlendirilmesi, Meclisin kuruma hem itibar kazandırması hem de her yönüyle arkasında olduğunu ve bu kuruma yapılan başvuruları önemsediğini hissettirmesi, bu kuruma başvuran kesimler ve başvuru gerekçeleri de göz önüne alındığında son derece önemlidir. Biz de bu konuda aynı kanaate iştirak ettiğimizi ifade ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Ne mutlu bizlere ki çalışma günlerinin sonunda böyle bir tabloyla karşılaştık. Bu hafta içinde belki canımızı sıkan bazı olaylar oldu ama bu, onları unutmamıza neden olacak. Elbette ki kurum çok önemli. Benim itirazım, söylenenlerin esasına ilişkin değildi, usule ilişkin işlemlerdi. Elbette bundan sonra gerekli kurumlar gerekli ihtimamı gösterirler veya da burada anlaştığınız gibi, burada uzlaştığınız gibi gerekli şekillerde bu görüşmeler de bundan sonra böyle olur diyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kurumdan kaynaklanmadı ki kurumun kabahati yok, Meclis yaptı, kurum raporu göndermişti.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir şeyi de söyleyeyim o zaman tutanağa geçsin bu şey üzerine.

Bir hakkı da teslim etmemiz lazım genç grup başkan vekili olarak. Tabii, biz tartışıyoruz, heyecanla bir şeyler söylüyoruz karşılıklı ama Sayın Bakanımız Zekeriya Temizel hem benimle hem Sayın Bülent Turan’la konuştu, oradan da olumlu bir izlenim aldığını bize iletti. Bunun üstüne biz de sizlerle konuştuk ve böyle bir şeyi kayda geçirmenin kuruma…

BAŞKAN – Biz, buna sadece seviniriz. Bunu söylemek istemiştim, sadece buydu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederiz, sağ olun.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Evet, Sayın İsmail Bilen, buyurun lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Denetçiliği Kurumu 2016, 2015, 2014 ve 2013 Yıllık Raporları Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, sizin de, grup başkan vekillerimizin de iyi dilek ve temennilerinden sonra ben de bu Parlamentonun mensubu olarak hem temennimi hem de beklentimi arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum.

Biz Komisyonda da bu kurumun çok önemli olduğunu, bu kurumun tanıtılması gerektiğini ve bu kuruma Meclisin de ciddi katkı ve destek vermesini bütün parti grubu mensubu milletvekili arkadaşlarımızla ortak olarak değerlendirdik, zaman zaman da kendilerine bu hususta katkı sunduk. Ancak bir hususu da belirtmek isterim, ifade etmek isterim: Zaman zaman, kamu yetkisini, erkini kullanan arkadaşlarımız Türkiye’de zaman zaman da dışarıda bu yetkilerinden ya da yetkilerini aşan bir kısım faaliyetlerden dolayı hepimizin şikâyetine muhatap olmuşlardı. Kendisine kanunen verilmeyen, yönetmelikte bulunmayan bir hakkı, bir yetkiyi kullanmak doğrusunu isterseniz ne Meclise ne kuruma ne kamu görevini, erkini kullanan insanlara yakışmaz, hukuka da aykırıdır, mevcut mevzuatlarımıza da aykırıdır. Geçmişte bunun çok örneklerini ve maalesef acı bir kısım tecrübeleri de birlikte yaşadık. Dolayısıyla da bunu zorlamak, olmayan yetkiyi kullanma yönünde arkadaşları tahrik etmek, teşvik etmek kanaatimce hukukun dışına bizi taşır, çıkarır ve zaman zaman durumdan vazife çıkaran birileri de çıkar hukuka, yönetmeliklere, mevzuata, uluslararası sözleşmelere aykırı birtakım eylemler içerisinde, davranışlar içerisinde olabilir. Türkiye bunun örneklerini çok yaşadı. Maalesef anayasal kurumlarımız da başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere, Yargıtay Cumhuriyet başsavcıları, Yargıtay üyeleri geçmiş dönemlerde hukukun dışına çıkarak, durumdan vazife çıkararak kendilerine yetki devşirme içerisinde oldular; bunu teşvik etmememiz lazım. Böyle bir yasal kurum var. Bu kurum da mevcut Anayasa’mıza ve yasalara uygun, uluslararası sözleşmelere uygun davranmak durumundadır.

Biz özellikle, Komisyon üyesi arkadaşlarımızla birlikte zaman zaman, Komisyona gelen şikâyetleri aldık, muhataplarını çağırdık, muhataplarını dinledik; zaman zaman da kurumun yetkisi dahilinde olmayan hususlarda kurumun yetki aşımına da şahit olduk. Bu hususta da kuruma tavsiyemiz şu oldu: Meclis adına işlem yapıyorsunuz, mevzuata bağlısınız. Eksik bulduğunuz hususlarda lütfen bize müracaat edin, Parlamentoya müracaat edin bunu ikmal edelim. Size bu yetkiyi hem hukuk çerçevesinde hem yasal mevzuat çerçevesinde arkadaşlarımız bir düzenleme yaparak verebilirler. Sevindiricidir, arkadaşlarımız da bu talebimize sıcak baktıklarını, yetki aşımına sıcak bakmadıklarını ve geçmişteki yanlış uygulamalardan da kaçınacaklarını söylemişlerdi. Bunun üzerine kuruma yapılan başvurular oldu. Çok ciddi sayıda mağduriyet; kamu çalışanları da dâhil olmak üzere sivil vatandaşlardan, şirketlerden kuruma yapılan müracaatları, -zaman zaman davet ederek- talepleri aldık, dinledik ve biraz önce MHP Grubu adına konuşan değerli milletvekili arkadaşımız Ruhi Bey de bahsettiler -o toplantıda da kendileri vardı- direnç gösteren kamu kurumu temsilcilerine de bürokrasiye de Meclis adına şunu söyledik: “Elbette ki bu kurum yasaldır. Bu kurumun verdiği tavsiye kararlarına uymak size sorumluluk getirmez; anayasal bir kurumdur. Bundan imtina etmeniz belki sizin hakkınızda soruşturma açılmasını, tahkikata tabi tutulmanızı öngörebilir; bu direncinizden vazgeçin.” dediğimizde de arkadaşlarımız da hem mevzuatı bilmediklerinden hem de kurumu tam tanımadıklarından bu direnci sergilediklerini ifade etmişlerdi. Bu direnci zamanla azaltacaklarını ve kurumun da tavsiye kararlarına bağlı kalacaklarını, uyma noktasında azami gayreti, çabayı sarf edeceklerini ifade etmişlerdi. Öncelikle bunu sevindirici bir husus olarak sizlerle paylaşmak isterim. Güzel bir gelişmedir, olumlu bir neticedir; dolayısıyla da vatandaşın hak arama yönteminde basit usulle mağduriyetini ifade etme ve herhangi bir masrafa da muhatap olmadan mağduriyetinin giderilmesi noktasında böyle bir anayasal kurumdan hak talebinde bulunma ya da mağduriyetinin giderilmesi noktasında, arzusunu, talebini iletme noktasında, sonuca ulaşma noktasında memnuniyete kavuşmuş olması bizi de sevindirir.

Özellikle de Başdenetçimiz geçmiş dönemde siyasetle uğraşmış, bugün de Başdenetçilik, Ombudsmanlık görevini üstlenmiş Şeref Malkoç Bey’e çok teşekkür ediyorum; kendilerine arkadaşlarıyla birlikte hayırlı görevler diliyorum, başarılar diliyorum, Cenab-ı Hak onları muvaffak eylesin. Netice itibarıyla insanımıza yapılacak bu tür gayretlerle insanımızın hayatını kolaylaştıracak, şikâyetlerini giderecek, mağduriyetlerini önleyecek, çözüm noktalarını bulabilecek kurum, müessese kendileridir. Bize de bu hususta şikâyet, başvuru yapıldığında kendileriyle zaman zaman telefonla görüşüyoruz. Kendilerinin de yazışmayı beklemeden, bire bir ilgili kurumları, muhatapları telefonla arayıp sorunu yazıya dökmeden de bir zaman almadan da sorunu çözme noktasında ciddi gayretleri var, çabaları var. Kurumun tanıtılması noktasında da hem kendilerinin gayreti hem de Meclisten talepleri olmuştur. Biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, parlamenterler olarak, milletvekilleri olarak kendilerine bu hususta elimizden gelen bütün desteği vereceğimizi ifade etmiştik.

Sizi çok fazla rakamlara boğacak değilim. Ancak kuruma bugüne kadar yapılan müracaatlar elbette yetersizdir fakat ciddi bir başvuru da söz konusudur. 2013 yılında 6.097 adet başvuru söz konusudur. 2014 yılında 5.639, 2013’ten devreden 1.528 olmak üzere toplam 7.167 başvuru devredilmiş; bunların 6.348 adedini kurum neticeye kavuşturmuştur. Yine, 2015 yılında toplam 6.874 adet kuruma müracaat olmuş, 5.897 adedini sonuçlandırmış. 2016 yılında toplamda kuruma 6.496 adet başvuru yapılmış ve bunun da yaklaşık 4.819 adedi sonuçlandırılmış; bu, sevindiricidir. Bundan sonra da bu talebin artırılması, kurumun kendini topluma takdim etmesi, bizim vereceğimiz katkı, grup başkan vekillerimizin de üzerinde durdukları, ifade ettikleri destekle inşallah daha artacak ve vatandaşımızın hak mahrumiyeti kısa sürede çözüme kavuşturulmuş olacaktır.

Kurumun bugüne kadar yaptığı faaliyetlerin tamamını burada saymaya kalksak hem zaman elvermez hem de sizleri belki yormuş olacağım. Kurumun asli görevlerinden bir tanesi de sadece hukukun içerisinde ya da yazılı mevzuatta bulunan yöntemlerle sorunu çözmek olmayıp bunun dışında da uluslararası hukuka dayalı, uluslararası sözleşmelere bağlı kalmak kaydıyla dostane çözümler, sonuçlar tavsiye kararlarına konu olabilmekte ve vatandaşın da bu tür şikâyeti belki ahlaki ölçüde de olsa hukukun da öngördüğü şekilde neticeye kavuşmuş oluyor.

Evet, geçmişte de görev almış değerli başdenetçimiz ve denetçilerimiz olmuştu. Onlar görevlerini şimdi seçilen değerli Başdenetçimiz Şeref Malkoç Bey’e ve Yahya Akman, Arif Dülger, Mustafa Özyar, Celile Özlem Tunçak ve Hüseyin Yürük arkadaşımıza devretmişlerdi. Şimdi kurumdan bir boşalma oldu, onunla da ilgili Komisyonumuz toplandı, 3 kişiyi karma üst komisyonumuza teklif etti. İnşallah önümüzdeki haftalar içerisinde de on günlük süre içerisinde yeni denetçimizi seçerek kurumun eksiksiz çalışmasına katkı sunmuş olacağız.

Benden sonraki konuşmacı arkadaşlarımın zamanını almamak, onlara da konuşacak birkaç söz bırakmak adına, Kamu Denetçiliği Kurumunun insan haklarının korunması ve geliştirilmesi bağlamında ülkemize sağlayacağı katma değeri daha da artırması temennisiyle, bugüne kadar görev almış, başta kurucu Kamu Başdenetçisi Nihat Ömeroğlu ve kurucu kamu denetçileri Zekeriya Aslan, Serpil Çakın, Mehmet Elkatmış, Abdullah Cengiz Makas ve Muhittin Mıhçak olmak üzere, görevi devralan yeni başdenetçimize ve denetçi arkadaşlarımıza başarılar diliyorum, görevlerinde kendilerinin muvaffak olmalarını temenni ediyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bilen.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Şenal Sarıhan konuşacaklar.

Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli arkadaşlar, eğer saymada bir hata yapmamışsam biraz önceye kadar -galibe şimdi sayı daha da düşmüş- salonda 33 arkadaşımız vardı. 33 arkadaşımı saygıyla selamlıyorum. Bunun içinde, bu 33 arkadaş arasında Divandaki arkadaşlarım da var, aynı zamanda komisyonda olan arkadaşlarım da var. Aynı zamanda da emekçi arkadaşları da saygıyla selamlıyorum.

Oldukça sıkıntılı bir günün akşamındayız.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) – Hükûmet de var.

ŞENAL SARIHAN (Devamla) – Hükûmet de var, onları da saygıyla selamlıyorum.

Zor bir günün akşamındayız. Aslında zor üç gün geçirdik. Bu üç gün boyunca, ben yeni sayılabilecek bir milletvekili olarak Parlamentoda hukuka, Parlamentoda yasalara, yönetmeliklere, tüzüklere nasıl uyulup uyulmadığına tanıklık ettim. Nasıl, istersek akşama kadar toplantıyı erteleyebildiğimizi, araları gayet rahat rahat verebildiğimizi, bazen de âdeta koşturduğumuzu ve acele ettiğimizi gördüm. Hukuk etiktir arkadaşlar. Hukukun temelinde yazılı kurallardan önce ya da yazılı kurallarla birlikte etik vardır.

Şimdi, bu anda aramızda bulunan değerli milletvekilimiz Zekeriya Temizel’in ombudsmanlıkla ilgili kitabında şöyle bir cümle var, diyor ki: “Çeşitli yerleri dolaştım –belki aynen söyleyemiyor olabilirim bunu- Fransa’da dedim ki: ‘Sizin Danıştayınız var, Danıştay da âdeta bir kamu denetçisidir. Danıştay varken neden gerek gördünüz bir de kamu denetçiliği oluşturmaya?’” Kendisine şöyle bir yanıt verirler, derler ki: “Siz bazı şeylerin yasal ama hukuka aykırı olduğunu bilmez misiniz?” “Yasal ama hukuka aykırı olduğunu bilmez misiniz?” Bugün sözde yasal ama hukuka aykırı pek çok eylem ve işlem gerçekleştirdik. Bir milletvekilimizin milletvekilliğini düşürdük, daha önce milletvekillerimizi buradan gözaltılara, cezaevlerine gönderdik ve Parlamentonun saygınlığına, parlamenterlerin saygınlığına, onların güvenliğine, onların insan haklarına yeterli özeni göstermedik.

Sevgili kamu denetçisi arkadaşlarım, şimdi, sizin emeğinize de gerekli özeni göstermiyoruz. Neden? İşte, şu salon sebebiyle. Bu Kamu Denetçiliği bir insan hakları kurumudur, bir ülkede devletin kendi eliyle insan haklarını güvence altına almasını sağlayan bir kurumdur ama şuradaki arkadaşlarımın -beni bağışlayın- pek çoğunun Kamu Denetçiliği Yasası’nı bir kez dahi okumamış olduklarını, kamu denetçiliğinin işlevi konusunda herhangi bir biçimde zihinlerini işgal edecek bir eylemde, bir işlemde bulunmadıklarını biliyorum. Eğer öyle olsaydı bu salon biraz önce bir milletvekilinin milletvekilliğinin düşürülmesi için burayı dolduran arkadaşlarım tarafından tıklım tıklım işgal edilirdi ve herkes bir şey söylemek isterdi. Sorarlardı örneğin, bu yasayı 19’uncu asırda İsveç yapmışken, ondan sonra diğer Kuzey Avrupa ülkeleri gerçekleştirmişken, hatta Osmanlılar gerçekleştirmişken biz niye bugüne kadar böyle bir yasayı yani yurttaşın idareye karşı haklarını koruyacak bir yasayı oluşturmaktan ve halkın emrine vermekten imtina ettik? Niçin 2006’da muhalefeti dinlemedik de Paris ilkeleri karşısında gülümsedik de Anayasa’nın durumu karşısında gülümsedik de neden ille de bizim dediğimiz gibi olsun diye eksik ve yanlış bir yasa düzenlemesi yaptık?

Şimdi, yanılmıyorum değil mi, 2012, yasanın kabulü 2012. 2012’de kabul ettiğimiz bir yasamız var, Kamu Denetçiliği Yasası var. Ben bu yasa için yurttaşların da ne kadar emek verdiğini, demokratik kitle örgütlerinin ne kadar emek verdiğini, insan hakları örgütlerinin ne kadar çaba gösterdiğini, parlamentoya defalarca gelip gittiğini, dertlerini anlatmaya çalıştığını, raporlar sunduğunu biliyorum, bir emek var yani, bu yasanın arkasında milletvekili arkadaşlarımızın da emekleri var. Şimdi, biz Kamu Denetçiliği Kurumuyla İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda ilk karşılaştığımızda Sayın Ömeroğlu ve arkadaşları dediler ki: “Ne olur, ne olur, bu bizim raporlarımızı -2013’te yazdık, 2014’te yazdık, 2015’te yazdık- Parlamentoda görüşün.” Onlar biliyorlar elbette ki burası bağlayıcı değil, o raporların görüşülmesi gerekmiyor ama görüşün ki Kamu Denetçiliği Kurumunun saygınlığı ortaya çıksın. Çünkü esas olarak bu raporların burada görüşülmesinin ana nedeni değerli arkadaşlar, bu kurumu halka kabul ettirmektir, idarecilere kabul ettirmektir, idareye kabul ettirmektir; onun ne kadar önemli bir kurum olduğunu, araya yargıyı koymadan, idareyle yurttaş arasındaki yakınmaları dikkate alan, değerlendiren, araştıran, tavsiye kararları veren bir kurum olduğunu bütün bir kamuoyuna anlatmaktır. Ama, bunu anlatamayacağız, daha da anlatamayacağız, bundan korkuyorum, çünkü bu salondan korkuyorum. Çünkü Meclis başkan vekilimizin, bu konuda sadece “tüzük, yönetmelik” demiş olmasına rağmen, hukuk, etik, insan haklarına dayalı bir hukuk, bunlara karşı suskun olduğunu görerek umutsuzlanıyorum.

Sevgili arkadaşlar, biraz önce konuşan sayın hatip bir şey söyledi, dedi ki: “Bu kurum iyi hoş da aldığı kararları idareye kabul ettirmek için de zorlanmasın, idareyi zora sokmasın.”

Bakın arkadaşlar, ben tamamen aksini düşünüyorum. Tavsiye kararlarının mutlaka ve mutlaka idarece uyulması gereken kararlar olması gerektiğini düşünüyorum ve bugün burada diyorum ki bir yasa değişikliği yapalım, bir yasal düzenleme yapalım, bir kural getirelim. Örneğin, diyelim ki: “İdare, tavsiye kararına uyar. Tavsiye kararına şu kadar süre içinde uymazsa niçin uymadığını gerekçeleriyle başdenetçiliğe sunar. Başdenetçilik bu itirazı inceler ve bu inceleme sonucunda eğer bu gerekçelerin hukuka aykırı olduğunu saptarsa idareci hakkında görevi kötüye kullanmaktan şikâyetçi olur.” Bakın, böyle bir çözüm bile… Bunu, bugün burada tartışıp -belki şu anda mümkün değil ama- önerilerimizi, görüşlerimizi sunacağımız, bu görüşler üzerinden hukuk inşa edeceğimiz bir ortamı kendi elimizle, kendi elimizin tersiyle silmiş görünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, nedir bu kurumun önemi? Bu kurum sırtını Parlamentoya dayıyor. Ne demek sırtını Parlamentoya dayamak? Hükûmet tayin etmiyor onları. Hani hep yakınıp duruyoruz ya “Cumhurbaşkanı, Başbakan, hep sizin iradeniz burada hâkim.” deyip duruyoruz ya, hayır, yasal olarak sırtını Parlamentoya dayıyor, biz atıyoruz, biz seçiyoruz; İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Dilekçe Komisyonu oturuyor, adaylar geliyor, bakıyoruz CV’lerine. Burada da bir problem var. Evet, Parlamentoya sırtını dayıyor ama nedir buradaki sorun? Lütfen beni bağışlayın, bir gerçekliğimizden söz edeceğim: Gerek İnsan Hakları İnceleme Komisyonun gerekse Dilekçe Komisyonunun çoğunluğunu iktidar partisi oluşturuyor. İktidar partisi ne yazık ki kendine yakın seçime doğru yöneliyor, kendine yakın insanları seçtiği için de sonuçta bu atamayı Hükûmet yapmış oluyor. Daha birkaç gün önce 86 ya da 89 arkadaşımızın başvurusunu inceledik, değerli hatip arkadaşımız da Komisyonumuzun Başkanıydı, 2 muhalif parti farklı adaylara oy verdik. Biliyoruz, sonucun ne olacağını biliyoruz. Yeminle söylerim ki hiçbirini de tanımıyorum. Baktım CV’lerine, hangisi insan hakları alanında çalışmış, hangisi hukuk biliyor, hangisi idarecilik yapmış, bunlardan kim yaşça daha yetkin kararlar verebilir diye; 3 isim seçtim. Arkadaşlarıma da söyledim “Uygun görürseniz bu 3 isim üzerinde durabiliriz.” diye. Sonra 9 kişilik başka bir ekipten 3 arkadaş seçildi, birkaç gün sonra da 1 kişiyi seçeceğiz. Bunu da düzeltmek lazım çünkü yurttaşlarımız sadece Adalet ve Kalkınma Partisinden değiller, hiç de önemi yok hangi partiden olduklarının, hiç de önemi yok çünkü size birey olarak başvuruyorlar, size yakınmalarını birey olarak söylüyorlar.

Bir şey daha söylemek istiyorum, daldan dala konuşuyorum ama zihnim çok dağıldı gerçekten: Yemin metnini okumak lazım değerli arkadaşlar, kamu denetçilerinin yemin metnini okumak gerekiyor. İlginç, “Anayasa” demiyor bakın, “Anayasa” demiyor; ahlaktan söz ediyor, adaletten söz ediyor, vicdandan söz ediyor. Bu o kadar değerli bir şey ki çünkü kimi anayasalar gerçekten bir halkın önünü tıkayabilir, gerçekten yanlışlıklar taşıyabilir. Çünkü kamu denetçisi “halkın avukatı” diye tanımlanıyor, “halkın temsilcisi” diye tanımlanıyor ve avukatlık öyle bir şeydir ki siz o müvekkille özdeşleşmezsiniz, onun özel yaşamıyla, özel tercihleriyle ilginiz olmaz; siz onun hukuki durumuna bakarsınız. O hukuki durum içinde neyi savunacağınızı, neyi savunmayacağınızı; kendi hukukçu ahlakınızla neyin doğru, neyin yanlış olduğunu kolayca görebilirsiniz.

Bakın, belki benden bunu beklerdiniz: Anayasa'ya da bağlılık yemini… Hayır, Anayasa'ya bağlılık yemini değil, adalete bağlılık yemini, hakka bağlılık yemini, inandığınız şeylere bağlılık yemini. Eğer bu yeminlere aykırı davranırsa o başdenetçimizin ya da denetçilerin de elbette herhangi bir değeri olmayacaktır ya da biz o kararlar uygulansın diye onların peşinden gitme olanağına sahip olmayacağız.

Arkadaşlar, bir şey için teşekkür etmeliyim. Biz kamu denetçileriyle yaptığımız her buluşmada gayet sakin bir biçimde onlara eleştirilerimizi söyledik. Bunların bir kısmıyla birleştik. Örneğin dedik ki: Arkadaşlar, Türkiye olağanüstü hâl içinde. Olağanüstü hâlde o kadar çok insan hakkı ihlali gündeme geliyor, yakınılıyor, şikâyetler var. Şikâyet size gelmemişse ne yapıyorsunuz? “Bir şey yapamayız." dedi arkadaşlar. Çünkü yasa diyor ki: “Resen başvuru yok.” E, bir resen başvuru koymak gerekir mi? “Evet, evet." dedi arkadaşlar, “Evet, koymak gerekir." dediler. Şimdi bunu konuşmalıydık bugün. Resen başvuru olmalı mı, olmamalı mı? Neden? Arkadaşlarım, hem Ruhi Bey hem Sayın Bilen, rakamlar söylediler, ben o rakamları dönüp söylemek istemiyorum size, çok azdı başvuru. Mesela güneydoğu, doğu, en çok problemin, yangının olduğu yerler, buralarda sanki yakınma yoktu. Kadın hakları… Her gün kadın cinayeti oluyor. Çocuk istismarı… Hiç o alanlarda başvuru yok, en çok kamu başvuruyor çünkü memurlar biliyorlar haklarını, iyi kötü bunu biliyorlar. Bu sefer değerli başdenetçi arkadaşımızın bana verdiği yanıttan da inceleyerek gördüm ki hızlı bir artış olmuş. Arkadaşlar o bölgelere gitmişler, o bölgelerde konuşmalar yapmışlar, bu ne güzel bir şey. İşte birlikte oluşturacağımız, birlikte inşa edeceğimiz bir gelecek projesi aslında Kamu Denetçiliği Kurumu. Neden? İnsan için, insan hakları için, insanın haksızlığa uğrayarak onursuz bir yaşama mahkûm kalmaması için. Ben böyle birkaç karardan da izin verirseniz…

Özür dilerim, bir şeyi daha söylemem gerekiyor: Seçilen arkadaşlarımızın kişiliği konusunda da yasada bir düzenleme var. Bizim mesleki yasamızda, Avukatlık Yasamızda şöyle bir nokta vardır, der ki: “Hukuk fakültesini bitirmiş olabilir -falan filan- yetişkin olabilir, stajını yapmış olabilir ama toplum tarafından iyi ahlaklı tanınması gerekir.”

Şimdi, denetçi olarak seçilen arkadaşların herhangi bir şaibeden uzak ve iyi ahlaklı olmaları gerekiyor, bu çok önemli bir şey. Biraz önce Sayın Malkoç’la ilgili, arkadaşlar hep olumlu söylemlerde bulundular. Malkoç tanınan bir kişi ama tanınmayan kişiler için de bu önemli bir özellik. Neden? Çünkü bir yargıca ne kadar güvenirseniz -son dönemdeki yargıç hikâyelerini bir kenara bırakalım, orada korkunç sorunlar var. Yargıca niye güvenirsiniz? Yemin eder, kime uyacak, hukuka bağlı kalacak diye- o insana da, siz kamu denetçisi atadığınız insana da güveneceksiniz, “O, benim.” diyeceksiniz, “Benim çünkü sen benim avukatımsın, benim temsilcimsin.” Bu da çok önemli bir şey.

Neden Kamu Denetçiliği Kurumu? İyi bir yönetimi sağlamak için; bir ülkede düzgün, sağlıklı, adil bir yönetimi sağlamak için. Bu kadar önemli bir kurum. İnanın, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumundan daha da önemli olan bir kurum çünkü bir karar veriyor, verdiği karar tavsiye kararı da olsa imbiklerden geçmiş, süzülmüş bir karar veriyor, akla vuruyor, vicdana vuruyor, insanları dinliyor.

Ve bakın, başka bir olumluluk -biraz önce arkadaşlar da işaret ettiler- “Uzlaştırıyoruz kimi zaman.” dediler, “Uzlaştırıyoruz.” “Aman, ne olur o lafı kullanmayın.” dedik, o da çok tartışılır bir sözdür. “Dostane çözüm” gibi bir kavram var Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde de kullanılan, dostane çözüm. “Dostane çözüm” deyin buna yani idare ile kişiyi karşı karşıya getirin, “Mahkeme kapılarına düşmeyin, oralarda yorulmayın. Ne yapın? Oturun, anlaşın.” deyin ve neyse, iki tarafın da menfaatini koruyarak… Çünkü taraf da tutamayacaktır başdenetçi.

Sevgili arkadaşlar, böyle bir kurumun, bu kadar değerli bir kurumun ben aslında bugün, bugünkü bu gergin ortamdan sonra tartışılmasından, gerçekten, fevkalade rahatsızlık duydum. Bu konudaki şekle ilişkin bir hususu da izninizle bilginize sunmak istiyorum. Ne diyor yasanın 22’nci maddesi? 6328 sayılı Yasa’nın 22’nci maddesi diyor ki “Raporlar” başlığı altında: “Her kurum, her takvim yılı sonunda, yürütülen etkinlikleri ve önerileri kapsayan bir rapor hazırlayarak Komisyona sunar.” Dikkatinizi çekti mi arkadaşlar? “Her yılın sonunda…” 2013 geçmiş, 2014 geçmiş, 2015 geçmiş, 2016 geçmiş, 2017’nin de sonuna gelmişiz; bugün burada hukuka uygun bir biçimde 2017’nin raporlarını incelememiz gerekirken geçmişteki adam sendecilik, geçmişteki boş vermişlik, geçmişteki, bu kurumu önemsememek -başka bir izahı yok bunun- kendi yaptığı, kendi kurduğu yasaya değer vermemek sebebiyle… Bu raporlar hazırlanmış, Komisyona sunulmuş, bakın, sunulduğunu ben en azından son iki yıl için biliyorum. “Komisyon bu raporu ara verme ve tatil dönemleri hariç olmak üzere iki ay içinde görüşüp kendi kanaat ve görüşlerini de içerecek şekilde özetleyerek Genel Kurula sunulmak üzere hazırladığı raporu Başkanlığa gönderir.” Hangi Başkanlık? Meclis Başkanlığı. Komisyon iki aylık bir inceleme yapacak ve Meclis Başkanlığına gönderecek. “Komisyonun raporu Genel Kurulda ivedilikle görüşülür.” Nasıl bir ivedilik bu arkadaşlar? 2013’ten 2016’ya kadar uzayan bir ivedilik. Ve bugün, bu kadar acil olması gereken bir konu üzerinde, değerli grup başkan vekilimin de ifade ettikleri gibi âdeta bir torba yasa sunuyoruz; nerede ne oldu, 2013, 2014, 2015, 2016, bütün buralar için söyleyeceklerimizi hep bir arada söyleyerek yine -beni bağışlayın- “-mış” gibi yapıyoruz arkadaşlar; Kamu Denetçiliği Kurumunun Parlamentoyla birleşmesini, Parlamentoyla güçlenmesini engellemiş oluyoruz. Bu, bütün bir grubumuzun, hepimizin, burada bulunan arkadaşları tekrar dışlayarak söylüyorum çünkü şu anda 15 kişi falanız arkadaşlar… Bu söylediklerimiz tutanaklarda, bir gün okunur, insan hakları meselesine merak duyan arkadaşlarımız okurlar, derler ki: “Birileri de kalkmış da bir şeyleri söylemeye çalışmış.” Ama ne söylesek söylediğimiz şeyin boş olduğu inancındayım.

Bir şey daha, son cümle: Şunu bir buçuk yıl önce hazırlamışım arkadaşlar, şu elimde gördüğünüz notlar bir buçuk yıl öncesinin notları. Yeni raporlara bakarak, gelen yanıtlara bakarak şuralara kurşun kalemle, tükenmezle bazı çıktılar yaptım. Ben bir buçuk yıldır bekliyorum sizinle bu görüşlerimi paylaşabilmek için, o arkadaşlarımız altı yıldır bekliyorlar. Kamu görevi devamlıdır, arkadaşlarımız devam ediyorlar diğer arkadaşların uygulamalarına yönelik olarak çalışmaya. Çok şey söylemek istiyordum kararlarınız üzerine. Bu kararlarda kısmen retlerin giderek azalmış olması, kabullerin çoğalmış olması, kamuoyuyla birleşen çalışmaların olumluluğu üzerine örnekler vermek istiyordum hem de belki burada arkadaşlarım bir şeyleri benim aktarmamla da anımsamış olabilirler diye. Bunları yapamadım, çok üzgünüm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENAL SARIHAN (Devamla) – Bugün için üzgünüm, Kamu Denetçiliği Kurumu için üzgünüm.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıhan.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bilen.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sayın Şenal benim bir ifademi ya yanlış anlamış olacak…

BAŞKAN – Hangisini?

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Özellikle, sanki, kurumların tavsiye kararlarına uymaması yönünde bir cümlemi kullandılar, bu doğru değil, bunu düzeltmem gerekir.

TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kayıtlara geçti.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Ya yerimden…

BAŞKAN – Yerinizden lütfen, bir dakika, düzeltme çünkü.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Manisa Milletvekili İsmail Bilen’in, Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın  289 ve 289’a 1’inci Ek sıra sayılı Komisyon Raporu üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sayın Başkanım, benim ifadem, kastım, muradım o değildi, öyle bir cümle de kullanmadım. Ben kurumun da hukuka, yasaya, kanuna bağlı olması gerektiğine komisyonda polemik yaratmamak için değinmedim, kurumun da zaman zaman yetkisini aşma arzusu güttüğünü gördüğüm için bir ikazım olmuştu. Dolayısıyla varsa eksik bu eksikliği Parlamentonun bir düzenlemeyle gidermesi noktasında kendilerine tavsiyede bulunmuştum. Hepimiz kanuna bağlı kalmak durumundayız, hukuk kuralları içerisinde durmak durumundayız. Yetki aşımı tehlikeli bir durumdur, geçmişte de bunun acı tecrübelerini biz yaşadık. Anayasa Mahkemesi de dâhil olmak üzere yetki aşımında bulunmuştur. Bu ifademi söylemiştim, Sayın Şenal da orada vardı zannediyorum, bu ifademi nasıl yanlış değerlendirdiler, bilmiyorum. Kurumun sadece hukuk kuralları içerisinde mevzuata bağlı kalmasını ifade ettim ben.

BAŞKAN – Anlaşılmıştır herhâlde.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler (Devam)

2.- Kamu Denetçiliği Kurumu 2016, 2015, 2014 ve 2013 Yıllık Raporları Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (5/8, 5/5, 5/4, 5/3) (S. Sayısı: 289 ve 289’a 1’inci Ek) (Devam)

BAŞKAN – Şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal konuşacak.

Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamu denetçiliği -diğer ismiyle ombudsman- Türk Dil Kurumuna baktığımız zaman “Bir işin doğru ve yöntemine uygun yapılıp yapılmadığını incelemek, teftiş etmek, kontrol etmek.” şeklinde tanımlanıyor.

Tabii, getiriliş amacı da hak arama özgürlüğünün yaygınlaşması, adalet anlayışının yerleşmesi, idarecilerin her türlü eylem ve işlemlerine karşı vatandaşın şikâyet etme hakkını düzenlemekte ve getirmekte.

Peki, burada, kamu denetçiliğinin asıl amacı zaten zayıf olanı, güçsüz olan vatandaşlarımızı güçlü olan idareye karşı korumak. Burada, vatandaş, sadece ve sadece idarenin tutum ve davranışları değil, eylem ve işlemlerine karşı da şikâyet etme hakkına sahip ve bu, aynı zamanda, kamu denetçiliğinin görev alanına giren bir husus. Burada “hukuka aykırılık” derken, evet, hatipler dediler, bugüne kadar OHAL nedeniyle, kanun hükmünde kararnameler nedeniyle ihraç edilenler başvurdu mu başvurmadı mı? Başvuranlar oldu ama bu başvuranlarla ilgili Kamu Denetçiliği Kurumu ne karar verdi? Kararı neydi OHAL’le ilgili? Kim suç işlemişse bağımsız, tarafsız yargı önünde mutlaka yargılanmalı; kim suç işlemişse bağımsız, tarafsız yargı önünde cezası da verilmeli hukuk içerisinde kalmak kayıt ve şartıyla ancak Kamu Denetçiliği Kurumu hangi işlere bakamaz? Cumhurbaşkanının tek başına imzasıyla yaptığı işlemlere, yargıya intikal etmiş olan işlemlere, yasama faaliyeti işlemlerine, askerî alana giren işlere, bunlara bakamaz.

Peki, kanun hükmünde kararname, mevcut olan Anayasa literatüründe bir yasama faaliyeti midir, yasama faaliyeti değil midir? Tartışmanın bam noktası bu. 20 Temmuz 2016’da Millî Güvenlik Kurulunun talebi ve Meclise sevkiyle Bakanlar Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi yetki verdi mi vermedi mi? Yetki verdi. Bu verilen yetki kime verildi? Bakanlar Kuruluna verildi.

Peki, bir yasanın, yapılan bir işlemin maddi hukuk anlamında şeklî hukuk anlamında… Bunu yapan, devleti yöneten üç kurum var: Bir, yasama; iki, yürütme; üç, yargı. Bir işlemi yürütme organı yapıyorsa yürütme tarafından yapılmıştır, o yürütme işlemidir. Bir işlemi mahkeme yapıyorsa, yargı yapıyorsa o bir yargı işlemidir. Bir işlemi eğer Parlamento, yasama organı yapıyorsa o bir yasama işlemidir.

Şimdi, ben buradan sorarım Kamu Denetçiliği Kurumunun Sayın Başkanına ve değerli üyelerine: Ya, değerli arkadaşlar, siz hangi Anayasa, hukuk kitabını alırsanız alın, hangi idare hukuku kitabını alırsanız alın, bu anlamda bu işlemin hangi kuruma ait olduğu şeklî anlamdaki kuruma bakar.

Peki, kanun hükmünde kararnameleri çıkaran Parlamento mu? Parlamento olsa ne zaman Parlamento işlemi olur? Bu kanun hükmünde kararnamenin Parlamentoya geliş öncesi, geliş sonrası, bunun bir ayrımını yapmak lazım. Bu, geliş öncesine göre size şikâyetler geldiğine göre bu hâlen Bakanlar Kurulu işlemidir, bir yasama faaliyeti değildir. Ve siz burada temel hak ve özgürlüklerin bekçisi, avukatı olmanız gerekirken bu işle ilgilenmemişsiniz, topu taca atmışsınız. “Efendim, bu yasama faaliyetinin görev alanı içindedir.” demişsiniz ve bu işlere bakmamışsınız. Sayın Başdenetçimiz, bu iş ne zaman yasama faaliyeti olur? Kanun hükmünde kararname Anayasa’nın hükümleri uyarınca Parlamentoya gelip onaylandıktan sonra o yasama faaliyeti olur. Oraya gelmediği müddet içerisinde bu bir yürütme işlemidir ve Anayasa’mızın hükümleri uyarınca idarenin her türlü eylem ve işlemlerine yargı yolu açıktır ve buna bakmanız gerekirdi. Ve sizin daha bir saygınlığınız… Biz güzide bir kurum olarak bakıyoruz. Yani bunun kamuoyunda daha bilinirliği açısından, saygınlığı açısından, güvenilirliği açısından en azından denilirdi ki: “Arkadaş, her insanın bir siyasi düşüncesi vardır ama bu insanlar gerçekten seçildiği andan itibaren siyasi düşüncelerini ayrı bir yere bıraktılar; burada, tarafsız, bağımsız, adaletli ve vicdanıyla hareket eden bir kurum.” Yani burada, ombudsman kurumu, devletin, iktidarların bekçisi, kollayıcısı, koruyucusu değil. Burada ölçüt adalet ve hakkaniyettir. Biz, burada ölçü olan adalet ve hakkaniyetten ayrıldık.

Bakın, çok teknik bilgi. Anayasa’mızın 127’nci maddesine, 128’inci maddesine bakalım. Ne diyor? Mesela 128’de diyor ki: “Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler ve genel ilkeler.” İkinci paragrafın son cümlesi: “Memurların diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.”

Peki, bunların hepsi kanun hükmünde kararnameyle düzenlendi. Kim yaptı? Yürütme organı, Bakanlar Kurulu. Bakanlar Kurulunun bu işleminde eğer kamu denetçisi “Ben bu işe bakmıyorum.” derse, değerli arkadaşlar, o zaman, bu kamu denetçisi… Yani şahıslara benim bir söylemim yok, benim kişilerle ilgili bir düşüncem yok, tamamen kurumsal anlamda. O zaman biz bu yerleri ileride eş dost, arkadaşımız sebeplensin diye açmış oluruz. Bunun amacı bu değil ki ama. Bunun tek bir amacı var: Nerede adaletsizlik, hukuksuzluk, hak ihlali varsa bu onun bekçisidir. Âdeta zil çalacak, çan zili gibi veya okul zili gibi. Bizim burada -geçen sene müracaat etmiştim- Sayın Başkanımız zil çalmıştı. Gerçi buranın zili de hâlen var ama çalıştırmıyorsunuz, bir gonk var, çalınca milletvekilleri…

BAŞKAN – Nerede o zil? Bilmiyorum ben.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Madde 133’te veya 143’te var yani sizin…

BAŞKAN – Ha, İç Tüzük’te. Ben mekân olarak zannettim.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Evet. Yani o zilin aynı zamanda insan haklarının uyarıcısı anlamında toplumu uyarması lazım kamu denetçiliği açısından.

Bu anlamda benim sizden istirhamım, Sayın Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanı ve değerli üyeleri, ne olur, burada sizin özgürlüklerin, adaletin timsali olmanız lazım.

Gerçi bu “timsali” kelimesi çok tehlikeli, riskli. Ben Ramazan Bayramı’nda “adaletin temsili ve timsali dinimiz” deyince burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının sözleşme yaptığı PTT kurumu dedi ki: “Bu ‘timsali’nin içerisinde ‘tim’ kelimesi var, bu riskli bir kavramdır.” Benim dinî içerikli mesajımı dahi seçmenlere göndermediler. Göndermedikleri için şu anda PTT’yle ilgili tazminat davası açtım. Böyle bir hadiseyle karşı karşıyayız. Yani onun için bu “timsal” kavramı yasaklanan bir kavram. Şu anda Meclisin sözleşme yaptığı… Ben firmaların isimlerini burada söylemeyeyim, hoş olmaz, etik de değildir ama tazminat davasını açtım ve bu tazminat davası bu şekilde yürüyor.

TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN (Adıyaman) – Buraya müracaat etmiyorsunuz. Buraya müracaat edin, çözülsün.

MELİKE BASMACI (Denizli) – Siz başvurun Sayın Tanal yani Kamu Denetçiliği Kurumuna başvurun bence.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Buradan da aynı cevap geldi.

Buyurun, devam edin.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, burayla ilgili, tabii ki ombudsmanın güçlenmesiyle ilgili hemen hafta içerisinde… Eşitlik Kurumuyla ilgili kararlar tavsiye kararı niteliğinde değil. Mademki biz idari kurumları eşit görüyoruz, neden oradaki kararlar bağlayıcıdır, tavsiye niteliğinde değildir, ombudsmanın, kamu denetçiliğinin kararları tavsiye niteliğindedir? Bunun kanun teklifini vereceğiz. İktidar partisindeki Sayın Komisyon Başkanı da şu anda yerine oturdu. Bu kanun teklifini biz getirince “Bunu ana muhalefet partisi getirdi, efendim biz desteklemiyoruz.” Buyurun size bir fırsat. Eğer siz salı, çarşambaya kadar vermeyecekseniz ben bu kanun teklifini vereceğim. Verin, biz sizi destekleyelim, bunu gayet açık ve net bir… Yani bir Danışma Kurulu kararı şeklinde değil, bir öneri şeklinde değil, Eşitlik Kurumunda nasıl bağlayıcıysa o şekilde kanun teklifine bir ilave daha yapın: “Bu kararları yerine getirmeyenler de görevi kötüye kullanmış olur.”

Çok az zamanım kaldı.

Bugüne kadar…

Sayın Başkanım, eğer bir dakika daha verebilirseniz memnun olurum.

BAŞKAN – Peki.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Şimdi, bugüne kadar yapılan başvuruları arkadaşlarımız saydılar, ben bu kısmına girmeyeceğim. Sadece ve sadece şunu söylemek istiyorum ben: 2013 yılı bugüne kadar başvurunun en yüksek olduğu dönem. Ondan sonraki yıllar düşüyor. Şu anda biz 2018’in 1’inci ayındayız. Sayın Başkanım, 2017’nin 6’ncı ayına kadar -sizin sayfanızda ve sayfayı da düzenli tuttuğunuz için ben kutluyorum- 8 bin küsur başvuru var. Bu 8 bin küsur başvurunun yüzde 50’ye kadarına aşağı yukarı uyulmuş, yüzde 50’sine idareler uymuyor. Uymayan o idarelere eğer biz cezai müeyyide getirirsek idarede liyakatsizlik anlamında yozlaşmayı da engellemiş oluruz. Bu kararlara gerçekten uyulmadığı zaman yozlaşıyor ve liyakatsiz kişilerin ellerinde kalıyor. Yani, burada müeyyidesiz, “Dostlar bizi alışverişte görsün.” şeklindeki bir kurumun getirilmesiyle o kuruma verilen ehemniyeti de bitirmiş oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bana bir dakika daha söz verdiğiniz için ben size teşekkür ederim Sayın Başkanım. Yani zaman parayla değil. Bize ceza veriyorsunuz ama bari deyin ki: “Fazla zaman isterseniz paranızı basın, size süre de veririz.”

Son cümle şu: Adalet savcısı, rahmetli avukat Nebi Barlas Bey’in armağanı olan bir kitap var. Nebi Barlas Ağabeyimizi…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan da o dönem İstanbul Barosunun üyesiydi, o da kendisini tanır, Sayın Başkanım da muhtemelen tanır. 1980 döneminde, askerî darbeler döneminde adalet savaşı mücadelesini veren bir ağabeyimizdi, nur içerisinde yatsın. Onun kitabının son kısmında o dönem yapılan zalimane uygulamalar tek tek anlatılıyor.

BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Ben bitiriyorum Sayın Başkanım, özür diliyorum.

BAŞKAN – Anlatmaya başladınız tekrar.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Ombudsmana şikâyet edilebilir bu.

BAŞKAN - Yeniden başladınız.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum.

Yani bu anlamda zalimane, hukuk dışı kim suç işlemişse cezalandırılsın ama zalimane davranışlara ombudsmanın izin vermemesi lazım.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Şahsı adına son olarak Konya Milletvekili Sayın Leyla Şahin Usta konuşacak.

Buyurun Sayın Şahin Usta. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu akşam Kamu Denetçiliği Kurumu hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Saygıdeğer Divan heyetini ve yüce Meclisi, milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Bizler, öncelikle bu Genel Kurulun ve Meclisin saygınlığını ve itibarını korumakla birinci derecede sorumlu olan milletvekilleriyiz. O yüzden buradaki sayının azlığına, çokluğuna, 300 kişi, 1 kişi, bin kişiye bakmaksızın önemli olan şu anda Meclisin çalışıyor olmasıdır. Pek çok Avrupa parlamentosunda da, farklı ülkelerin parlamentolarında da sayıya bakılmaksızın görüşmeler yapılmakta, yasama faaliyetleri, denetleme faaliyetleri devam etmektedir. O yüzden bizim derdimiz çalışmak ve vatandaşa hizmet etmek olduğu için biz çalışıyoruz. Sayımız önemli değil. Bizi televizyonlarının başında izleyen milyonlarca vatandaşımız var. Temelde onların da çok ilgilendiği bir kurum olan Kamu Denetçiliği Kurumuyla ilgili görüşmeleri yaparken sayı az da olsa önemli olanın öze bakarak, bizim hedefimizin bu kurumun ne derecede başarılı ve iyi çalıştığını ve tanıtımının da yapılmasının önemli olduğunu vurgulayarak bu noktada sayıya takılmaksızın bizim çalışmalarımıza devam etmemizin… İktidar olarak, muhalefet olarak buradayız, Hükûmet olarak da buradayız, o yüzden hiçbir eksiklik ve aksaklık görmüyorum.

“Kamu kurumu nedir?” diye baktığımız zaman, kamu kurumları vatandaşın hizmetlerini görmek amacıyla kurulmuş müesseselerdir. Eski Türkiye’yi hatırlarsak -çok da geri gitmeye gerek yok- 80’li yılları hatırlarsak kamu kurumları ne şartlarda hizmet veriyordu, bunları biraz düşünmek gerekiyor. En alt kademedeki memurların vatandaşa “Bugün git, yarın gel.” demelerini, bir evrakın onlarca masada, birimlerde dolaşmasını, vatandaşların evrak kuyruklarını, saati dolmadan bitirilen mesaileri, kimsenin hakkını arayamadığı, hesap sorulamadığı zamanları yaşadı Türkiye. Hastaneler, vergi daireleri, SGK kuyrukları, maaşını çekmek için bankalar önünde bekleyen yaşlılar, bu manzaraların hepsi çok şükür ki tarih oldu. Yeni Türkiye’de tüm kamu kurumları ve hizmetleri yüksek standartlara kavuşturuldu. Bu standartları da milletimizin en iyisini hak ettiği bilinciyle günden güne yeniliklerle iyileştirdik, iyileştirmeye de devam edeceğiz. İşte Kamu Denetçiliği Kurumu da bu amaçla kurulmuş bir kamu kuruluşudur. Anayasa’mızın 74’üncü maddesinin yeniden düzenlenmesiyle kurulmuş ve kamu denetçisine başvurmak anayasal bir hak olarak da tanımlanmıştır.

Bu kurumun varlığı, devletin kendine güvendiği ve kendini de halkın denetimine açtığı anlamına gelmektedir. Bu, aynı zamanda bireylerin haklarını arayıp sorumluluklarının bilincine varmalarını ifade eden haklar kültürünün ve hak arama özgürlüğünün de gelişmesine imkân veren demokrasi tarihimizin çok önemli milat noktalarından birini oluşturmaktadır.

Kurumun temel prensibi vatandaşın derdine derman olmak, aynı zamanda idarecilere kararlarıyla danışmanlık yapmak ve yol göstermektir. Çalışmalarıyla vatandaşın hak arama kültürünü geliştirerek idarenin kaliteli hizmet standartlarını yükseltmekte, iyi yönetim ilkelerinin de yaygınlaştırılmasına katkı sağlamaktadır.

Hiç kimse bahsetmedi ama kısaca söylemekte fayda var, bu kuruma nasıl başvuruluyor? Zor bir başvuru süreci mi var, yoksa kolay mı? Hedef, vatandaşın hizmete ulaşmasını zaten kolaylaştırmaksa bakın çok kolay, kamu kurumları incelemeyi ve araştırmaları direkt şikâyet üzerine yapıyorlar. İdarenin işlem ve eylemleriyle, tutum ve davranışı sonucu hak ve özgürlükleri veya menfaatleri ihlal edilen gerçek ve tüzel kişiler kuruma başvuruda bulunabilmektedirler. Çocuk hakları, insan hakları ve toplumun genelini ilgilendiren konularda menfaat ihlali şartı da aranmamaktadır. Kuruma başvuruda bulunabilmek için zorlaştırıcı hiçbir ek şart bulunmamaktadır. Bu çerçevede tüm bireyler, şirketler, sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar, sendikalar ve benzeri tüzel kişiler de başvurma hakkına sahiptir. Yabancı ülke vatandaşları da şikâyetlerini bu kurumlara yapabilmektedirler. Kuruma başvurmak için hiçbir ücret alınmamaktadır. Kuruma şikâyet başvurusunda bulunmak çok kolay ve de çeşitlidir. Postayla, elden, elektronik posta, faks, elektronik başvuru, mail, valilik ve kaymakamlıklar aracılığıyla ve kurumun İstanbul bürosu aracılığıyla da başvuruda bulunabilmektedirler. Başvuru yapıldığında dava açma süresi de durmaktadır. Bunlar çok önemlidir aslında. İdari yargının çalışma usulünden farklı olarak şikâyet konusuyla alakalı tanık dinlenebilmektedir. Şikâyet konusunun özel uzmanlık gerektirmesi hâlinde bilirkişi tayini yapılabilmektedir. Başvurular altı ay gibi kısa bir süre içerisinde sonuçlandırılmaktadır. Şikâyet başvurusunun ve konunun niteliğine göre yerinde inceleme yapabilmektedirler. Kurum, şikâyet konusuyla ilgili olarak ilgili idareden tüm bilgi ve belgeleri talep etme ve devlet sırrı dâhil tüm belgeleri görme hakkına da sahiptir.

Kurum, ülkemizde hakkaniyet denetimi yapan tek kurum olma özelliğini taşımaktadır. Hakkaniyet denetimi yaparken şikâyet başvurusu konuda somut olay adaletinin, idarenin işlem ve eyleminin bireye kaldıramayacağı bir yük oluşturup oluşturmadığına da dikkat etmektedir. Mevzuatla ilgili değişiklikler yapılması yönünde tavsiye kararları verebilmektedir. Mevzuat değişikliği önerileriyle hukuk devletinin yerleşmesine katkıda bulunmanın yanı sıra, idarenin iyi yönetimi ve uzun vadede diğer mağduriyetlerin de önüne geçilebilmesi amaçlanmaktadır.

Bakın, dostane çözüm yöntemiyle toplam 542 adet şikâyet çözüme kavuşturulmuştur ve dört yıllık süreçte pek çok tavsiye kararı verilmiştir. Bu tavsiye kararlarıyla ilgili pek çok örnekler var ama bir tane örnekten burada kısaca bahsetmek istiyorum: Bakın, Tokat’ta astım hastası bir lise öğrencisinin YGS’nin yapıldığı salona nefes açıcı tüp ilaçla girdiği gerekçesiyle sınavı iptal edilmiş. Sonra, hakkını aramasını bilen genç bir kızın Kamu Denetçiliği Kurumuna yaptığı başvuru sonucunda sınavının iptal edilmesi haksız bulunmuş ve bu öğrencinin üniversite sınavı geçerli sayılarak psikoloji bölümüne yerleştirilmiş ve eğitim hayatını devam ettirmiştir.

Bizim bu gibi örneklerin, başarıların seslendirilmesine ve dillendirilmesine buradan vesile olmamız gerekir ki bunları öğrensin vatandaşlarımız, bunları bilsinler. Az önce bahsettim, çok kolay yöntemlerle ve çok basit olarak başvurma imkânları var. Hedefimiz, vatandaş ile devlet arasındaki bu bürokratik bağın azaltılarak bürokrasinin de hesap verebilirliğini artıracak bir kurumun güçlendirilmesini sağlamaktır.

O yüzden, Kamu Denetçiliği Kurumunun bugüne kadar yapmış olduğu tüm çalışmalarını çok kıymetli buluyorum. Verdikleri emekler ve çalışmalar sayesinde çok daha iyi noktalara gelineceğinden hiçbir şüphemiz yok.

Ben bugüne kadar kamu denetçileriyle ilgili yapılan, şu anda yapılan tartışmalarda da şunu görüyorum: Hep bir olumsuzluk, hep bir “Acaba bu insanlar gerçekten iyi ve doğru kararlar veriyorlar mı?” Temelde de bizim Meclisimize bağlı bir kurum olan Kamu Denetçiliği Kurumuna önce biz güvenmeliyiz. Çünkü bize bağlı olarak çalışan bir kamu kurumu burası da. Biz bu insanları bu göreve getirirken işlerini yapsınlar diye getiriyoruz. Neden hep bir güvensizlik üzerine çağrışımlar yapıyoruz ve bu güvensizliği biz pekiştiriyoruz? Tam tersine, bizim dememiz gerekir ki: “Evet, Kamu Denetçiliği Kurumu, sayın başkanınızla ve tüm çalışanlarınızla biz size güveniyoruz ve inanıyoruz. Getirdiğiniz raporlara bakıyoruz ve inceliyoruz.”

Evet, Genel Kurulda sayı az olsa da biz inceliyoruz; bu komisyona geldi, hepimizin denetimine açık bir şekilde sunuldu, değerlendirmelerimizi yaptık. Bakın, yaptığımız bir toplantıda tavsiye kararına uymamış kurumları bile çağırıp biz burada neden uymadıklarını da sorgulayabildik, bunları yapabiliyoruz. Daha da iyisini yapmak için hep birlikte çalışmaktan gocunmamalıyız ama önce birbirimize güvenmeliyiz, güven esasını öncelikle biz tesis etmeliyiz.

Ben Kamu Denetçiliği Kurumuna tekrar tüm çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Verdikleri kararlarla ve çalışmalarla bu ülkenin güvenini hak edecek daha da iyi işler yapacaklarına eminim diyorum.

Tekrar tüm milletvekillerimizi, bizi -burada olmasa da- televizyon ekranlarının başında izleyen vekillerimizi ve vatandaşlarımızı saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

İyi akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

Sayın milletvekilleri, böylelikle Kamu Denetçiliği Kurumu 2016, 2015, 2014 ve 2013 Yıllık Raporları Hakkında Karma Komisyon Raporları üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, şimdi, 2’nci sırada yer alan 460 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Arasında Afet ve Acil Durum Halinde Yardım Sevkiyatının ve Yardım Personeline Ait Eşyanın İthalat, İhracat ve Transitini Hızlandırmaya Yönelik Önlemlerin Alınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/764) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 460)

BAŞKAN – Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan 465 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Gümrük Konularında Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/763) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 465)

BAŞKAN – Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından sözlü soru önergeleri ve kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Ocak 2018 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, iyi tatiller diliyorum.

Kapanma Saati: 21.51



(x) 507 sıra sayılı Basmayazı 9/1/2018 tarihli 46’ncı Birleşim Tutanağına eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonucunu gösteren tablo tutanağa eklidir.

(X) 289 ve 289’a 1’inci ek S. Sayılı Basmayazılar tutanağa eklidir.