TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          43’üncü Birleşim

                                                                                 20 Aralık 2017 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Cezayir Ulusal Halk Meclisi Dışişleri, İşbirliği ve Göç Komisyonunun vaki davetine icabetle 24-27 Aralık 2017 tarihlerinde Cezayir'e ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/1382)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu ve Güney Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere Başkanlık Divanında yapılan incelemeyi müteakiben uygun bulunan üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi (3/1383)

 

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504)

A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) MALİYE BAKANLIĞI

1) Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU İHALE KURUMU

1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GELİR BÜTÇESİ

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Parlamentolar Arası Futbol Turnuvası’nda şampiyon olan ve milletvekillerinden oluşan futbol takımını tebrik ettiğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, konuşmalarda Arapça kelimelerin tutanaklara “Türkçe olmayan dil” olarak geçtiğine ilişkin konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2017 Yılı Orta Vadeli Program ve program tanımlı dokümanlara bakıldığında 2017 yıl sonu itibarıyla yüzde 1,5 faiz dışı açık olmasının beklendiğine ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve taşeronla ilgili düzenlemenin KHK’yle yapılmasının doğru olmadığına ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

12.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde soru-cevap kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

14.- Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

15.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde soru-cevap kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

17.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 1978 Kahramanmaraş olaylarının dış ve iç provokatörlerin tezgâhladığı bir oyun olduğuna ve yeni olaylara fırsat vermemek için 2011’den itibaren yıl dönümü toplantılarına izin verilmediğine ilişkin açıklaması

18.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

19.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, taşeron işçilere KHK’yle kadro verilmesinin olağanüstü hâl ilanına sebep olan olaylardan olmadığından  Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin açıklaması

20.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

21.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

22.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, siyasi partilerin, bu ülkenin çok renkli, çok dilli, çok kimlikli, çok kültürlü farklılıklarını siyaseten oya devşirmek adına insanları bölmelerinin bu ülkeye verilebilecek en büyük zarar olduğuna ilişkin açıklaması

26.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir’in, Ağrı’da yaşanan fişleme olayına bir açıklık getirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

27.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında yaşananlara ve hatibin konuşmasının sonlandırılması gibi bir yöntemi kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

7.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

8.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

 

 

 

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, D8 ülkeleriyle yapılan ihracat ve ithalat verilerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/18172)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, danışmanlık hizmeti veren şirketlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/18317)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2018 mali yılı içerisinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarca Adıyaman'a aktarılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/18887)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2018 mali yılı içerisinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarca Adıyaman'a aktarılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/18905)

 

20 Aralık 2017 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

İyi çalışmalar diliyorum sayın milletvekilleri.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Cezayir Ulusal Halk Meclisi Dışişleri, İşbirliği ve Göç Komisyonunun vaki davetine icabetle 24-27 Aralık 2017 tarihlerinde Cezayir'e ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/1382)

Sayı : 83924060-873-201039                                           15/12/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Cezayir Ulusal Halk Meclisi Dışişleri, İşbirliği ve Göç Komisyonunun vaki davetine icabetle 24-27 Aralık 2017 tarihlerinde Cezayir'e ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

Anılan heyetin söz konusu Cezayir ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                                 İsmail Kahraman

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.

Gündemimize göre 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca bugün dokuzuncu tur görüşmelerini yapacağız.

Dokuzuncu turda Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçe ve kesin hesapları ile gelir bütçesi yer almaktadır.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (x)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (x)

A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) MALİYE BAKANLIĞI

1) Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU İHALE KURUMU

1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GELİR BÜTÇESİ

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Bilindiği üzere, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin şimdi sisteme girmeleri gerekmektedir.

Dokuzuncu turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Nevşehir Milletvekili Sayın Mustafa Açıkgöz, Trabzon Milletvekili Sayın Salih Cora, Kastamonu Milletvekili Sayın Metin Çelik, Kayseri Milletvekili Sayın Sami Dedeoğlu, Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen, İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Başcı, Manisa Milletvekili Sayın Recai Berber, Ordu Milletvekili Sayın Ergün Taşcı, Kırklareli Milletvekili Sayın Selahattin Minsolmaz ve İstanbul Milletvekili Sayın Aziz Babuşcu konuşacaklardır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ise Kocaeli Milletvekili Sayın Saffet Sancaklı, Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay ve İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacaklardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ise İstanbul Milletvekili Sayın Erdoğan Toprak, Hatay Milletvekili Sayın Hilmi Yarayıcı, Antalya Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara, Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu, İzmir Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır konuşacaklardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Celal Doğan, Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman, İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan, Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı ve Van Milletvekili Sayın Nadir Yıldırım konuşacaklardır.

Şahsı adına, lehte olmak üzere Sivas Milletvekili Sayın Selim Dursun, aleyhte olmak üzere İstanbul Milletvekili Sayın Celal Doğan konuşacaklardır.

2’nci maddeyi okutuyorum:

Gelir ve finansman

MADDE 2- (1) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 684.402.835.000 Türk lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 10.870.759.000 Türk lirası öz gelir,78.630.932.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 89.501.691.000 Türk lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 4.608.757.000 Türk lirası öz gelir, 64.348.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 4.673.105.000 Türk lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 16.000.000 Türk lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN - Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz alan konuşmacıları dinleyeceğiz.

İlk olarak Nevşehir Milletvekili Sayın Mustafa Açıkgöz konuşacak.

Buyurun Sayın Açıkgöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Sayın Başkanım, çok kıymetli Divan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Gazi Meclisin vefakâr çalışanları; bugünün ilk konuşmacısı olarak hayırlı ve bereketli bir çalışma diliyor, aziz milletimizi nezdinizde saygıyla muhabbetle selamlıyorum.

Her alanda olduğu gibi, ümmetin ve milletin lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde AK PARTİ hükûmetleri olarak, spor tesisi alanında da yüz yıldır yapılmayan on beş yılda yapılmış, birçok Avrupa ülkesinden daha ileri spor tesisleri ülkemize kazandırılmıştır. Kapalı spor salonu olmayan ilimiz hatta ilçemiz kalmamıştır. Bugün, bütün şehirlerimizde hatta ilçelerimizde, bırakın toprak sahayı, birden çok yeşil saha ve sentetik saha bulunmaktadır. Bugün, Nevşehir’imizde, 7 tane kapalı spor salonuyla, 15 yeşil sahasıyla, 2 sentetik sahasıyla, yarı olimpik yüzme havuzuyla ve birçok tesisiyle gençlerimize ve spor severlere hizmet verilmektedir.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben buradan bir çağrı yapmak istiyorum: Gelin, spor yapıp genç kalalım. Sayın Bakanımızın da içinde bulunduğu –kendisi de gerçekten iyi bir stoperdir- Parlamenter Spor Kulübü olarak geçmiş dönem milletvekillerimiz ve bugünkü milletvekillerimizle salı ve perşembe sabahları MTA’nın spor sahasında antrenman yapıyoruz; hem genç kalıyoruz hem sağlıklı kalıyoruz hem dostluğumuzu, arkadaşlığımızı pekiştiriyoruz hem de katıldığımız bütün turnuvalarda kupaları toplayıp ay yıldızlı formayı en iyi şekilde temsil ediyoruz.

Ben, buradan, değerli bütün milletvekili arkadaşlarımı sabah spora bekliyorum. İnşallah, sağlıklı kalalım, neşeli kalalım.

TAMER DAĞLI (Adana) – Son şampiyonluğu da aldık.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Devamla) – Evet, son şampiyonluğumuzu da Antalya’da kazanmıştık. Hepinizi bekliyorum inşallah salı ve perşembe sabahları MTA’ya. İnşallah, genç ve dinamik kalalım.

Tabii, yine, ben buradan bir çağrı yapmak istiyorum: Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, dünyada eşi ve benzeri olmayan, doğal güzellikleriyle, balonlarıyla, ören yerleriyle, peribacalarıyla ve doğal butik otelleriyle Kapadokya’mızda, Nevşehir’imizde Süper Birinci Lig takımlarını ve lig takımlarını kamp yapmaya, yaz kampını yapmaya davet ediyorum. “Niye Nevşehir? Niye Kapadokya?” diyecek olursanız çünkü doğal güzellikler arasında antrenman yapma ve bulunduğu rakım itibarıyla, havasıyla sporcu sağlığına en uygun, en doğal şartları içermektedir.

Yine, Kapadokya’mız, biliyorsunuz, otelleriyle, tesisleriyle gerçekten bu altyapıya hazır. Yerel yöneticileriyle, değerli milletvekilleriyle ve misafirperver halkımızla ben bütün lig takımlarını, Göztepe’mizi, Adana’mızı, Malatya’mızı, Antalya’mızı, inşallah, yaz kamplarını Kapadokya’da, Nevşehir’de yapmaya davet ediyorum. Ayrıca, bütün milletvekili arkadaşlarımızı ve değerli halkımızı da yine Kapadokya’mıza davet ediyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; devlerin kıvranışına, cücelerin çırpınışına aldırmadan tarihin en büyük iman devini ayağa kaldırmak için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde gecemizi gündüzümüze katıp çalışıyoruz. O, öyle imanlı bir dev ki zalime dur diyen, mazlumun elinden tutan, gittiği yere barış, huzur, esenlik götüren, bu çarpık, bozuk düzende elif gibi dimdik duran bir Türkiye’dir. On beş yıldır dünyanın her yerinde mazlumların gür sesi, ümmetin umudu Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan zalimlere karşı dik durdu; korkmadan, yılmadan, yorulmadan da mağdurların yılmaz savunuculuğuna devam etti. Biz bu zulümlere karşı sağır, dilsiz, vurdumduymaz olamayız, kayıtsız kalamayız. Milletin lideri her platformda haklı seslenişini dile getirirken Asım’ın nesli de yerli ve millî değerlerini yaşayarak, yaşatarak en güzel örneği teşkil etmeye devam edecektir.

Kudüs’ün sahipsiz olmadığını dünyaya gösteren Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. 1516 yılında Osmanlı Devleti hâkimiyetine alınan Kudüs, 1917 yılının sonuna kadar huzur, kardeşlik, barış kenti olarak kaldı. Üç dinin kutsal şehri Kudüs, saygıyla yaşanılan bir şehirken terörle anılan bir şehre dönüştürülmeye çalışılıyor. Ama unutulmasın ki Türkiye son sözünü söylemedi, kimse de sabrımızı ve gücümüzü sınamaya kalkmasın. Yerli ve millî gücümüzle barışın savunucusu, zalimin hasmı, mazlumun hamisi olmaya devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öz yurdundan uzakta yaşayan bütün Müslüman kardeşlerimize selam olsun. 15 Temmuz 2016’da millî demokrasi destanı yazan, can veren, gözlerini kırpmadan şehadete koşan, yurdumuza alçakları uğratmayan, gövdelerini siper ederek o hayasız akını durduran şehitlerimize, kutsiyeti ve vatanı uğrunda şehadet şerbetini içen tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika verelim size.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Devamla) – Az kaldı zaten Başkanım, bir dakikaya gerek kalmaz.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Devamla) – Hangi dinden, dilden, milletten olursa olsun, terör devleti İsrail’in Filistin’deki işgalinin son bulması için uluslararası kamuoyunda çaba sarf eden barış elçilerine şahsım ve mazlumlar adına teşekkür ediyorum.

Bu vesileyle kutlu belde Kudüs’e selamlar sunuyorum.

Sizleri saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlarım.

2018 bütçemizin hayırlı uğurlu, bereketli olmasını, ümmete ve millete hayır getirmesini temenni ediyorum inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Parlamentolar Arası Futbol Turnuvası’nda şampiyon olan ve milletvekillerinden oluşan futbol takımını tebrik ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu sene Parlamentolar Arası Futbol Turnuvası’nda 1’inci olan, şampiyon olan ve sadece milletvekili arkadaşlarımızdan oluşan futbol takımımızı da tebrik ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Şike var, şike (!)

BAŞKAN – Şike filan yok.

Yeni şampiyonluklar bekliyoruz sizden.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına ikinci olarak Trabzon Milletvekili Sayın Salih Cora konuşacak.

Buyurun Sayın Cora. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılı Gençlik ve Spor Bakanlığı Bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizin siz kıymetli üyelerini ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bütçe konuşmamda, AK PARTİ iktidarı döneminde, özellikle sporda tesisleşme ve sporcu yetiştirme hususlarını ele almak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, son on beş yılına baktığımız zaman, belki de Avrupa’da spora en çok yatırım yapan ülkelerin başında gelmektedir. Spor Genel Müdürlüğümüz yurt genelinde stadyumlar ile yüzme havuzları, futbol ve basketbol sahaları, tenis kortları ve gençlik merkezleri, yine, atletizm pistleriyle beraber birçok yatırımı hızla tamamlamıştır. Mevcut spor tesislerinin bakım ve onarımı tamamlanmış, modernizasyonu gerçekleştirilmiştir. Bunları yaparken kalkınmada öncelikli bölgelere özellikle önem gösterdik. Sadece son altı yılda 1.160 spor tesisinin hayata geçirilmesini sağladık.

Tesisleşme ve altyapı alanında yapılan bu yatırımlar sayesinde ülkemiz uluslararası alanda dev spor organizasyonlarına ev sahipliği yapmıştır. Dünyada ses getiren organizasyonları gerçekleştirdik. Futbolda Şampiyonlar Ligi’ne ev sahipliği yaptık. U21 Dünya Futbol Şampiyonası, Erzurum’da Kış Oyunları, Trabzon’da EYOF Gençlik Olimpiyatları, Dünya Basketbol Şampiyonası; bunun gibi, sporun her alanında önemli organizasyonları gerçekleştirdik.

Özellikle Dünya Basketbol Şampiyonası’nın ardından, Türkiye'nin Amerika Birleşik Devletleri’ne yenilip 2’nci sırada tamamladığı Basketbol Şampiyonası’nın ardından FIBA Genel Sekreteri Patrick Baumann altmış yıllık dünya şampiyonaları tarihinde en başarılı organizasyonun Türkiye tarafından gerçekleştirildiğini, yaklaşık 200 ülkede 1 milyar seyircinin organizasyonları takip ettiğini ifade etmiştir. Bir taraftan tesisleşme hamlesi, diğer taraftan dev organizasyonlara ev sahipliği yapma kapasitesine çok şükür ulaştık.

Peki, şimdi hedefimiz nedir? Burası önemli. Değerli arkadaşlar, ekonomik büyüklüğüyle dünyanın ilk 20 ülkesi, G20 içerisinde yer alan ülkemizin sporda da ilk 20 ülke içerisinde yer almasını sağlayacak üst düzey rekabete hazır sporcular yetiştirmemiz gerekmektedir. Biz, Hükûmet olarak ortaya koyduğumuz vizyonla sporun önündeki en önemli fiziki engelleri ortadan kaldırdık, daha da ötesi, “Devlet, sporun ana sponsorudur.” sözünü layıkıyla yerine getirdik. Yetenekli sporcuların keşfedilmesi ve geliştirilmesi amacıyla Türkiye olimpiyatlara hazırlık merkezleri, TOHM merkezleri kurduk. Lakin sporcu yetiştirmek sadece devletin görevi değil, federasyonların da görevidir. Federasyonlarla ilgili özerklik kanunu çıkardık ve her zaman da federasyonlarımıza gerekli destekleri sağladık. Yani hülasa, sporda inşaatçılık yani tesisleşme konusunda aldığımız yolu şimdi de sporda çiftçilik yönüyle ele alıp birçok hususta hedeflerimizi gerçekleştirmek zorundayız. Takdir edersiniz ki bu uzun ve meşakkatli bir yoldur.

Bu konuda sizlere Çin bambu ağacının hikâyesinden bahsetmek istiyorum. Aslında sporcu yetiştirme ile Çin bambu ağacının hikâyesi birbirine çok benzemektedir. Çin bambu ağacının önce tohumu ekilir, sulanır, gübrelenir, bir yılın sonunda hasat beklenir; bakılır ki bir yılın sonunda tohum toprağın üzerine dahi çıkamamıştır. Tekrar sulanır, gübrelenir, ikinci yıl beklenir; ikinci yılın sonunda bakılır ki tohum yine yeşermemiştir. Üç yıl, dört yıl, böyle derken nihayet beşinci yılın sonunda tohum filizlenmiştir, bambu yeşermeye başlamıştır, altı haftanın sonunda bambu ağacı 27 metreye yükselmiştir. Yani bambu ağacı altı haftada mı 27 metre boyuna ulaşmıştır, beş yıl altı haftada mı 27 metre boyuna ulaşmıştır? Olaya bu açıdan baktığımız zaman tabii ki beş yıl altı haftada, büyük bir sabırla, bilgiyle, ilgiyle, usta çiftçilerin elinde bambu, köklerini göğe doğru yükseltmiştir. Bu durumu sporcu yetiştirmeyle de değerlendirdiğimiz zaman, biz de sporcu yetiştirme hususunda, yukarıda bahsettiğim çalışmalar doğrultusunda tohumları ektik, planlı bir şekilde bir sistem ve disiplin dâhilinde ilgiyle ve sabırla istediğimiz hasada kavuşacağız. Yetiştirmekte olduğumuz başarılı sporcularla hedeflerimizi gerçekleştireceğiz, bu merhaleye geleceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Artık hasat toplama aşamasındayız. Dünya çapında, çiftçilerle yani antrenörlerimizle bu yolu kararlılıkla devam ettirip başaracağız.

Bu duygu ve düşüncelerle bütçemizin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cora.

AK PARTİ Grubu adına üçüncü olarak Kastamonu Milletvekili Sayın Metin Çelik konuşacaklar.

Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, AK PARTİ Grubu adına konuşacak olan konuşmacıların konuşma süreleri beş dakikadır.

Buyurun, başlayın Sayın Çelik.

AK PARTİ GRUBU ADINA METİN ÇELİK (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Spor Genel Müdürlüğümüzün 2018 yılı bütçesi üzerinde grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Spor Genel Müdürlüğümüz, bir taraftan sporun her branşıyla ilgili tesisler yaparken bir taraftan da ülkemizde sporun geliştirilmesi için birçok önemli organizasyona imza atmaktadır. 2011-2017 yılları arasında toplam 1.162 proje yatırım programında yer almış olup bu projeler, 72 adet yüzme havuzu, 324 futbol sahası, 286 gençlik merkezi, 286 spor salonu, 30 atletizm pisti, 32 adet stadyum, 34 gençlik, izcilik ve kamp eğitim merkezi, 8 adet buz pateni salonu, 9 kayak tesisi, 4 güreş alanı, 3 atıcılık tesisi, 74 tribün modernizasyonu ve aydınlatma gibi yatırımlardan oluşmaktadır.

2017 yılı itibarıyla 832 adet proje tamamlanarak hizmete sunulmuş, 186 projenin yapımı devam etmekte, 144 tesisin proje, ihale ve arsa tahsisi çalışmaları sürmektedir. Bu süreçte, ilim Kastamonu’da da birçok spor salonu, futbol sahası ve diğer tesisler yapılmış, gençlik merkezi ve sporcu fabrikasıyla birlikte yapılan yüzme havuzu inşaatı devam etmektedir. Yeni kapalı spor salonumuz yatırım programında olup arsa tahsisi işlemleri sonuçlandırılmıştır. İnşallah, en kısa sürede yapımına başlanacaktır. Ayrıca, bunlara ilaveten, Spor Toto Teşkilat Başkanlığımız tarafından yapımı üstlenilen 2.220 mahalle tipi futbol, voleybol ve basketbol sahasından 1.244 tanesi hizmete sunulmuş, diğerlerinin yapımı devam etmektedir.

Sayın milletvekilleri, Gençlik ve Spor Bakanlığımız bütçesi... TOKİ ve belediyelerle yapılan protokoller kapsamında, toplam 405 bin seyirci kapasiteli 13 adet modern stadyum yapılarak hizmete açılmış, toplam 370 bin seyirci kapasiteli 19 stadyumun yapım çalışmaları devam etmektedir. Tesisleşme noktasındaki bu gelişmelerle birlikte, sporun tabana yayılması, ülkemizin uluslararası alandaki başarılarının artması ve başarılı sporcuların desteklenmesi yönünde yapılan çalışmalar da devam etmektedir. Bu bağlamda, 2003 yılından bu yana sürdürülen yoğun çalışmalar neticesinde, lisanslı sporcu sayımız 848 binden 8 milyona yükselerek 10 kat artmıştır.

2010-2011 eğitim öğretim yılından itibaren Spor Genel Müdürlüğümüzce organize edilen okul spor faaliyetlerine katılan öğrenci sayısı her geçen yıl artmaktadır. Bu faaliyetlere 2011 yılında 21 branşta 529 bin öğrenci katılmışken bu yıl 40 branşta 2 milyon 226 bin öğrenci iştirak etmiştir.

Yine, sportif altyapımızın geliştirilmesi, daha fazla müsabaka yapılması, kulüplere ve millî takımlara altyapı oluşturulması, ulusal düzeyde sürdürülebilir yetenek takip sistemi oluşturulması hedefleri doğrultusunda oluşturulan Anadolu Yıldızlar Ligi Projesi ve üniversite öğrencilerimizin sadece sportif değil, sosyal ve kültürel gelişimlerine de katkı sağlayacağına inandığımız ÜNİLİG Projesi başlatılmış olup her geçen yıl bu liglere katılan sporcu sayısı artmaktadır.

Değerli milletvekilleri, spor kulüpleri olmadan sporda hiçbir gelişme kaydedilemeyeceği aşikârdır. Bu gerçeğe rağmen, 2002 yılında sadece 17 spor kulübüne 317 bin TL yardım yapılırken, 2017 yılında 684’ü engelli branşlarda faaliyet gösteren spor kulübü olmak üzere toplam 1.279 kulübe 11 milyon 600 bin TL nakdî yardım yapılmış, 2002’den bu yana 12 binden fazla spor kulübümüze yapılan nakdî yardımlar 160 milyon TL’yi aşmıştır.

Sayın milletvekilleri, arz etmeye çalıştığım rakamlar, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın gösterdiği istikamet ve hedefler doğrultusunda, AK PARTİ hükûmetleri döneminde her alanda olduğu gibi sporda tesisleşme, sporun tabana yayılması, ülkemizi uluslararası alanda başarıya taşıyacak sportif altyapımızın geliştirilmesi anlamında da çok büyük bir mesafe katettiğimizi açıkça ortaya koymaktadır. Son yıllarda, Türkiye’nin birçok branşta birbirinden önemli ve marka uluslararası organizasyona ev sahipliği yapabilmesi, tesisleşme noktasındaki büyük ilerleme, kulüpleşme, lisanslı sporcu sayısındaki artışla birlikte şampiyonalara katılım ve buna bağlı olarak artan sportif başarıdan kaynaklanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; FETÖ, PKK, DAEŞ ve diğer terör örgütleriyle yapılan tüm engellemelere, partimizi kapatma girişimine, Gezi kalkışmasına, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerine rağmen Türkiye’yi on beş yılda 3 kat büyüttük. Bu girişimlerin devamı niteliğinde gördüğümüz, ülkemizi sıkıntıya sokmak için ABD’de devam eden sözde dava tam anlamıyla bir tezgâhtır. Bütün bunlara rağmen, bugün Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, her alanda büyüyen ve gelişen, başta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

METİN ÇELİK (Devamla) – …Kudüs meselesi olmak üzere kutsallarımıza yapılan saldırılar karşısında İslam dünyasına önderlik yapan bir ülkedir. İnşallah, daha büyük başarılara hep birlikte yürüyeceğiz.

Bu duygularla Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyor, 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AK PARTİ Grubu adına şimdi de Kayseri Milletvekili Sayın Sami Dedeoğlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Dedeoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığının Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2018 yılı bütçesi üzerine konuşmak üzere AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen Kayserili hemşehrilerimi ve aziz milletimi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Gündemimizle ilgili konuya başlamadan önce, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına ilişkin kararını şiddetle kınıyorum. Kudüs, miraca açılan kapının eşiğidir. Kudüs, yeryüzünün ikinci mescididir. Kudüs, insanlığın mabedi, tevhidin simgesi, tarihimizin ayrılmaz parçasıdır. Kudüs, gökte yapılıp yeryüzüne indirilen şehrin adıdır. Kudüs, üç büyük semavi dinin merkezidir. Kudüs, sana aziz Türk milletinden selam gönderiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gençlerimiz bizlerin en kıymetli varlığıdır. Onların hayata hazırlanmalarını asla tesadüflere bırakmayız, bilmediğimiz, güvenmediğimiz ellere asla emanet etmeyiz. Gençlere yapılan yatırım, şüphesiz, yatırımların en kıymetlisi ve en kutsalıdır. Aynı zamanda, en uzun vadeli ve kalıcı yatırımdır.

Türkiye Cumhuriyeti genç nüfusuyla bugün Avrupa’nın en güçlü ülkesidir. Gençliğimiz, geleceğimizin teminatıdır. Onları hayata hazırlarken başta alkol, uyuşturucu, fuhuş, kumar gibi çağın her türlü kötü alışkanlıklarından korumak devlet olarak en öncelikli görevimizdir. Bu meyanda, yükseköğrenim gençlerimizin maddi ve manevi yönden desteklenmesine özel çaba sarf ediyoruz.

Genç nüfus, kalkınmanın ve gelişmenin en temel unsurudur. Gençlerimiz, geçmişte hep sorunlarla boğuşmuş ve kendisini özgür bir şekilde ifade edebilme imkânına sahip olamamıştır. İktidarımız, gençliğe yapılan her yatırımı geleceğimizin rotasını çizmekle eş değer kabul etmiş, daima da bu bilinçle hareket etmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1962 yılından itibaren, sınırlı sayıdaki öğrencilere sadece öğrenim kredisi verilirken 2004 yılından itibaren tüm öğrencilere kredi, başarılı ve ihtiyaç sahibi öğrencilere ise burs verilmektedir. AK PARTİ 2002’den bugüne kadar, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu çatısı altında üniversite öğrencilerimize destek noktasında âdeta bir çığır açmıştır.

Kredi ve Yurtlar Kurumu bütçesi 2002 yılında 494 milyon TL iken 2017 yılında yaklaşık 23 kat artışla 11 milyar 337 milyon TL’ye ulaşmıştır. 2018 yılı bütçesi, 2017 yılı bütçesine göre yüzde 23 artışla 13 milyar 900 milyon TL olarak tasarlanmıştır. 2002 yılında öğrenim kredisi aylık 45 TL iken 2018 yılında 470 TL’ye ulaşmıştır. Yüksek lisans öğrencilerine bu rakamın 2 katı, doktora öğrencilerine ise 3 katı olarak ödenmektedir.

Yaşamın her alanında olduğu gibi, AK PARTİ iktidarı geleceğimizin teminatı gençlerimiz için tüm imkânları sonuna kadar kullanmaktadır. 2002 yılında 451.550 öğrenciye öğrenim kredisi verilmekteyken 2017 yılından itibaren 1 milyon 151 bin 888 öğrencimiz bu imkândan faydalanmaktadır. 2017 yılı burs alan öğrenci sayımız 451 bin, toplam 1 milyon 602 bin 966 öğrenciye burs ve öğrenim kredisi ödemesi yapılmaktadır.

2002 yılında 77 il 59 ilçede 190 yurtla hizmet verilmekteyken bugün 81 il 243 ilçede 758 yurtla üniversite öğrencilerimize hizmete devam edilmektedir. Bununla beraber, 2002’de yatak kapasitesi 190 bin iken 2017 yılında 652.549 yatak sayısına ulaşılmıştır.

Şehit bekâr ise kardeşine, evliyse çocuklarına; gazi bekâr ise kendisine, evliyse çocuklarına, sağlık kurulu raporu yüzde 40 üzeri engelli olduğu tespit edilen öğrencilere, anne ve babası vefat etmiş öğrencilere, lise ve dengi öğrenimlerini devlet yurtlarında tamamlayan öğrencilere ücretsiz barınma ve öncelikle burs verilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, bir dakika ek süre veriyorum size Sayın Dedeoğlu.

SAMİ DEDEOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Geçmiş yıllarda yurtlarımızdaki doluluk oranı yüzde 60, yüzde 70 iken, son yıllarda yüzde 100’e ulaşmıştır. Yeni, modern binalarla temizlik, güvenlik ve yirmi dört saat sıcak su imkânları yanında, ortak ders çalışma alanları, kantin, kafeterya gibi sosyal ortamlarda hizmet verilmektedir.

2018 yılı bütçemizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.

AK PARTİ Grubu adına şimdi de Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen konuşacaklar.

Buyurun Sayın Özegen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2018 yılı bütçesi üzerine, AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçeler, aslında içinde bulunduğumuz yılın konuşulduğu, bir sonraki yılın da, önümüzdeki bir yılda da konuşulacak olanların siyasi ve mali sonucudur. Böyle bakıldığında, AK PARTİ iktidarları döneminde, geçmişe göre ülkemizin 3 kat daha büyüdüğünü görüyoruz. Bütçeler üzerinde çeşitli eleştiriler, yorumlar, rakamlar, elbette ki konuşacağız ama bu resme baktığımızda, AK PARTİ iktidarları döneminde 3 kat büyüyen bir Türkiye var. Bu da bize şunu gösteriyor ki iktidarımızın ortaya koyduğu yönetim anlayışı, güçlü ekonomi, kaliteli demokrasi ilkesiyle, on beş yıl içerisinde ülkemizdeki bütün engellemelere rağmen demokrasiyi geliştirdiğini, ekonomiyi de 3 kat büyüttüğünü görmekteyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, öyle ki bugün geldiğimiz noktada, kriz tellallarına rağmen, 2018 yılında AB tanımlı borç stokumuzun gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 28,5 seviyesinde. Genel devlet açığının gayrisafi yurt dışı hasılaya oranının ise yüzde 1,9 olarak gerçekleşmesini beklemekteyiz.

Bu oranlar, Maastricht Kriterlerinin oldukça altındadır. Bir başka ifadeyle, iktidarlarımız öncesinde toplanan her 100 liralık verginin 86 lirası faize ve rantiyeye gitmekteyken bugün toplanan her 100 liralık verginin 12 lirasının faiz giderleri için kullanılacağı öngörülmektedir. Bu da iktidarımızın rantiyeye değil, ülkemizi şantiyeye dönüştüren yönetim anlayışının bir göstergesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İşte bu sayede ulaşımdan eğitime, sağlıktan tarıma ve savunma sanayisine kadar her alanda milletimizin takdirini kazanan hizmetlerin yapılmasına vesile olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu yapılanların hangi şartlarda yapıldığı da son derece önemlidir. Bütün bunlar, iktidara geldiğimizde nasıl bir Türkiye resmi vardı, hatırlayınız. Önce bürokrasinin direnişi, arkasından birçok vesayet odağının darbe planları, Irak savaşı, partimize açılan kapatma davası, 27 Nisan e-muhtırası, 367 Anayasa krizi, hepsinin üzerine de 2008 dünya ekonomik krizi, Danıştay saldırısı, Rahip Santoro cinayeti ve birtakım faili meçhul cinayetler serisi, Gezi eylemleri, MİT krizi, 17-25 Aralık kalkışması, hendek-çukur eylemleri ve terör örgütlerinin tamamının ülkemize saldırıya geçtiği dönemler, Suriye savaşı, ülkemizde misafir etmek durumunda kaldığımız 3 milyon Suriyeli kardeşimiz, mülteciler, Rusya krizi ve bunların hepsinin üzerine malum 15 Temmuz hain darbe girişimi. İşte bunlara rağmen Türkiye 3 kat büyütülebilmiştir.

Peki hangi şartlarda bir ekonomi devralmıştık? Hazinesi iflas etmiş, dış borçlarını ödemekte zorlanan bir ekonomi. İşte, bu tablo karşısında ekonomimizi 3 kat büyüten, içeride ve dışarıda saydığım bunca sorun ve krize, darbe girişimlerine rağmen engin ferasetle Türkiye’yi yönetme feraseti gösteren Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere her seçimde partimize güvenerek oy veren aziz Türk milletine ve AK PARTİ kadrolarına şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.

Yine 2018 yılı bütçesi de işte şu söylediğim anlayışla hazırlanmıştır: Özellikle Maliye Bakanımız ve ekibi gerçekten üretimin, reel sektörün tüm sosyal kesimleri de gözetecek şekilde yanında olan bir dizi mali reformlar yaparak 2018 yılı bütçesini de Parlamentonun huzuruna getirmiştir. Ben kendisine ve ekibine özellikle teşekkür ediyorum.

Yine, 2018 yılı bütçesinin hazırlanmasında büyük emeği geçen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDOĞAN ÖZEGEN (Devamla) - …Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım Bey’e ve tekraren Sayın Maliye Bakanımıza, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize, Genel Kurulda eleştiri ve katkılarını sunan siz değerli milletvekili arkadaşlarımıza ve fedakârca çalışan bürokrat arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, bütçemizin aziz milletimize ve yüce heyetinize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özegen.

AK PARTİ Grubu adına şimdi de İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Başcı konuşacak.

Buyurun Sayın Başcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; 2018 yılı Maliye Bakanlığı bütçesi lehinde AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanının, Mekke’yi müdafaa eden kahraman komutanımız Fahrettin Paşa’ya ve Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı alçakça saldırılarını bir kez daha kınıyorum.

Kudüs, Müslümanların ilk başkentidir, başkent olarak da kalacaktır. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump’ın aymaz tutumunu da şiddetle kınıyorum.

Geçtiğimiz günlerde vefat eden, partimizin kurucularından, aynı zamanda İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar Bey’e, yine bir kalp krizi sonucu vefat eden AK PARTİ Taşkent İlçe Başkanı Abdulbaki Acet Bey’e bir kez daha Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar diliyorum.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 2018 yılı, AK PARTİ hükûmetlerinin hazırlamış olduğu 16’ncı bütçedir. Bu bir rekordur. Türk ekonomisi küresel krizden sonra büyüme performansı bakımından güçlü bir görünüm ortaya koymuştur. Bu dönemde uygulanan ekonomik politikalar, dinamik özel sektörümüz, sağlıklı bankacılık sistemi ve kamu mali değerleriyle güçlü büyüme trendini yakalamıştır. Ekonomimiz, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra yapılan menfi propagandalar, terör saldırıları, iç ve dış etkenler, turizmdeki daralma ve zayıf dış talep nedeniyle olumsuz yönde etkilenmiştir. Ancak Hükûmetimizin aldığı makroekonomik politikalar sonucunda ekonomimiz hızla toparlanmış, yerinde ve zamanında alınan tedbirler sayesinde 2017 yılı ilk yarısında yüzde 5,1 büyümeyi gerçekleştirmiştir. Bu büyüme performansıyla G20 ülkeleri arasında Çin ve Hindistan’dan sonra en hızlı büyüyen 3’üncü ülke olmuştur. Tüm bu veriler ışığında 2017 yılı üçüncü çeyreğinde yüzde 11,1 büyüyerek yeni bir rekora imza atmış, büyümede dünya lideri konumuna gelmiştir. Yıl sonu tahminlerimiz de yüzde 7,5 olarak hesaplanmıştır.

Bu yüksek büyüme ve güçlü performansla ülkemiz, gelişmiş ülkelerle arasındaki gelir farkını azaltmaktadır. Türkiye, kriz sonrası dönemde hem bütçe açığı hem de borç bakımından hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerden pozitif yönde ayrılmıştır. Kriz sonrası dönemde gelişmiş ülkelerde yüksek düzeyde olan bütçe açığı, gelişmekte olan ülkelerde bozulan bir trend göstermiştir. Alınan radikal kararlar sonucu bütçemiz faiz bütçesi olmaktan çıkmış, hizmet bütçesine dönüşmüştür. 2002 yılında bütçenin yüzde 86’sı faize gidiyordu, 2017 yılında bu yüzde 12’lere kadar düşmüştür. İnşallah 2018 yılında yüzde 10’un altına düşüreceğiz.

Ekonomide yakaladığımız güçlü büyüme trendi, ekonomik istikrar ve güçlü kamu maliyesi dengeleri, birbirini desteklemek suretiyle, borçlanma ihtiyacını düşürürken kamu reel borçlanma maliyetlerini önemli ölçüde aşağıya çekmiştir.

Gelişmişliğin ön şartı eğitimdir. Nitelikli eğitimin sağlanması amacıyla, daha önceki yıllarda olduğu gibi 2018 yılında da en büyük payı yine eğitime ayırmış bulunmaktayız. 2018 yılında eğitime ayırdığımız rakamı 134 milyar liraya çıkarıyoruz. Bu şekilde bütçenin yüzde 18’ini eğitime ayırıyoruz, bir diğer deyişle, toplanan vergilerin yüzde 22’sini eğitime harcayacağız.

Yine, vatandaşlara sunduğumuz sağlık hizmetlerinin kalitesini artırarak, ruhen ve bedenen sağlıklı nesillerin yetişmesi için hizmet kalitesini sürekli yükseltiyoruz. Bu kapsamda sağlık alanındaki harcamalarımızı, tıpkı eğitim alanında olduğu gibi, 2018 yılında 127 milyara çıkarıyoruz. 2002 yılında bütçenin yüzde 11,3’ü olan sağlık harcamalarımızı 2018 yılında yüzde 16,6’ya çıkarmış bulunmaktayız.

Ekonomi politikalarımızın önemli etkenlerinden birini de bölgesel ve kırsal kalkınma oluşturmaktadır. Buralara da yüksek ölçekli kaynaklar ayırıyoruz. Bu vesileyle, 2017 yılında yakaladığımız güçlü performansı önümüzdeki dönemlerde de devam ettireceğiz.

2018 yılı bütçemizin ülkemize, milletimize, kurum ve kuruluşlarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum, Genel Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başcı.

Şimdi de Manisa Milletvekili Sayın Recai Berber konuşacak, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Berber, sizin konuşma süreniz on dakika çünkü Sayın Babuşcu’nun konuşma süresini sizin sürenize ekledik.

AK PARTİ GRUBU ADINA RECAİ BERBER (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, saygıdeğer vatandaşlarımız; 2018 yılı Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, bir devletin başta savunma, adalet, güvenlik, eğitim gibi kamu hizmetlerinin en önemli finansman kaynağı vergilerdir. Aynı zamanda maliye politikasının da önemli araçlarından biri olan vergi uygulamalarında ülkemizin en önemli kuruluşu olan Gelir İdaresi Başkanlığının 2018 yılı bütçesi 3,2 milyar TL olarak öngörülmüştür.

Gelir İdaresinin en önemli görevi, mükellef haklarını gözeterek ve vergiye gönüllü uyumu sağlayarak vergilerin zamanında ve tam olarak ödenmesini temin etmektir; gönüllü uyumun sağlanamadığı durumlarda bunun gerekçelerini analiz etmek, uyum risklerini tespit etmek, değerlendirmek ve bu risklere göre onlara yönelik tedbirler almaktır. Bundan dolayıdır ki Gelir İdaresi Başkanlığınca daha kaliteli, hızlı ve kapsamlı hizmet sunma anlayışı benimsenmiş ve bu çerçevede birçok uygulama hayata geçirilmiştir.

AK PARTİ hükûmetleri döneminde gelişmiş ekonomilerin vergi idareleriyle aynı perspektifte 2005 yılında Gelirler Genel Müdürlüğü, Gelir İdaresi Başkanlığı olarak yeniden yapılandırılmış ve günümüze kadar birçok yeniliğe imza atmıştır. Mükellef odaklı bakış açısıyla kaynaklarını etkin ve verimli kullanmak suretiyle gelişen ekonomik hayatı yakından takip etmiş, uygulamalarına da bu doğrultuda yön vermiştir. Bugün Başkanlığa doğrudan bağlı olarak 30 vergi dairesi başkanlığı, 453 vergi dairesi müdürlükleri, 479 mal müdürlükleriyle vatandaşlarımıza hizmet verilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi sizlere Gelir İdaresi Başkanlığının mükelleflere sunulan hizmet kalitesinin yükseltilmesi amacıyla teknolojik imkânların vergilendirmede kullanılmasına yönelik çalışmalarından bahsetmek istiyorum.

Bilindiği üzere, vergi tahsilatında en önemli unsurlardan biri vergi bilincinin toplumda geliştirilmesidir. Buna yönelik olarak Gelir İdaresi Başkanlığınca birçok etkinlik ve uygulama hayata geçirilmiş, bu kapsamda Vergi İletişim Merkezi’yle mükelleflere danışmanlık hizmeti veriliyor, her yıl yapılan Vergi Haftası etkinlikleriyle mükellefler ziyaret edilerek sorun ve önerileri alınıyor, Millî Eğitim Bakanlığıyla yapılan ortak çalışmalarla da öğrencilere vergi bilinci konusunda eğitimler veriliyor. 2017 yılı Ekim ayı itibarıyla Vergi İletişim Merkezi 610 binin üzerinde danışmanlık hizmeti vermiştir.

Ayrıca, günümüzün temel olgusu olan bilgi toplumuna katkı sağlamak adına mükellefin bilgiye anında ulaşması için e-posta, kısa mesaj, rehber, broşürle bilgilendirme çalışmaları sürdürülmektedir. Mükellef Geri Bildirim Sistemi’yle mükelleflerimizin sorun ve önerileri alınmaktadır.

Gelir İdaresi Başkanlığı, mükellef haklarını gözeterek yüksek kalitede hizmet sunmak amacıyla teknolojinin bütün imkânlarını kullanmaktadır. Bu kapsamda, vergi beyannameleri başta olmak üzere bildirimler ile birçok konuda işlemler tümüyle elektronik ortama aktarılmıştır; e-fatura, e-arşiv, e-defter bunlardan birkaçıdır. Bu uygulamalarla mükelleflerimizin vergi ödevlerini yerine getirirkenki maliyetleri ciddi oranda azalmıştır. Ayrıca, daha ileri bir uygulamayla, önceden hazırlanmış kira beyan sisteminin kapsamını genişleterek 1 Mart 2016 tarihinden itibaren hızlı beyan sistemine geçilmiş; bu kapsamda, mükellefler, kira gelirlerinin yanı sıra, ücret, menkul sermaye iradı ve diğer kazanç iratlarından elde ettikleri gelirlerine ait beyannamelerini vergi dairelerine gitmeden, bir uzman yardımı almaya gerek kalmaksızın internet erişimiyle her ortamdan masrafsız şekilde verebilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, kayıt dışılık dünyanın her yerinde ülkelerin ekonomik yapısını bozan, haksız rekabete yol açan, gelir dağılımının yapısını olumsuz etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Aslında ekonomik faaliyetleri “kayıtlı-kayıt dışı” diye ayırmak vergi kaçırmanın masum ve normal görünmesine yol açmaktadır. “Kayıt dışı faaliyet” demek vergi kaçakçılığı demektir. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele kapsamında, Gelir İdaresi Başkanlığı koordinasyonunda, 2008-2010, 2011-2013 dönemlerini kapsayan eylem planları başarıyla uygulanmıştır. Diğer taraftan, vergiye gönüllü uyumun artırılması ve kayıtlı ekonomiye geçiş kapsamında daha önce uygulanan iki eylem planını daha da ileriye götürerek Gelir İdaresi Başkanlığı, Kayıt Dışı Ekonominin Azaltılması Programı Eylem Planı’nı 15 kurumun sorumluluğu, 51 kurum ve kuruluşla birlikte yürütmektedir.

Esasen bugün, eskiye göre vergide vatandaşlarımızı motive eden en önemli husus vatandaşın ödediği vergilerle hükûmetlerimizin her alanda gerçekleştirdiği yatırımlardır ve hizmetlerdir. İnsanımız hayatın her alanında, ulaşımda, sağlıkta, eğitimde yani günlük hayatında kendisine dokunan her alanda devletin hizmetlerini yaşıyor ve görüyor, dolayısıyla da bu aslında vergi ödemede vatandaşı motive eden en önemli hususlardan biri çünkü vatandaş verdiği vergilerin artık kendisine hizmet olarak, eser olarak döndüğünü bizzat günlük hayatında da yaşıyor ve bununla ilgili sonuçları bizzat görüyor.

Değerli arkadaşlar, yeri gelmişken tabii, bu hizmetleri veren 38 bin fedakâr çalışanıyla Gelir İdaresi Başkanlığımız, Gelir İdaremizin ücretsiz çalışanları konumunda olan 100 binlere varan meslektaşımız, muhasebeci, mali müşavir, yeminli mali müşavirlerimiz ile vergisini tam ve zamanında ödemeye gayret eden, bilinçli hareket eden vatandaşlarımıza, vergi mükelleflerimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum, tebrik ediyorum.

Konuşmamın bu bölümünde şu hususa da değinmek istiyorum: Bugün, dönemimizde vergi idaresinde Gelir İdaresi Başkanlığı ve vergi denetiminde Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı olarak belki de gelir idaresinin Maliye Bakanlığı kurulduğundan bu yana gerçekleştirilen en önemli reformları olarak hayata geçirilmiştir. Şimdi, Maliye Bakanımızın da sık sık açıkladığı üzere, önümüzde, bizi bekleyen ve Maliye Bakanlığından beklediğimiz en önemli reform var. Artık, 21’inci yüzyılda -daha önce gerçekten sistem olarak çok güzel dizayn edilmiş gelir vergisi, kurumlar vergisi, katma değer vergisi başta olmak üzere- vergi sistemimizin yeniden ele alınıp… Çünkü geçtiğimiz yıllarda, özellikle son katma değer vergisinin uygulamaya girdiği 1984 yılından bu yana çok değişiklikler oldu; pek çok kanunla, hatta vergi kanunu olmayan kanunlar içinde yapılan düzenlemelerle çok değişiklikler oldu ve dolayısıyla da takip etmek artık uzmanların bile zorlandığı bir hâle geldi. Nasıl Türk Ticaret Kanunu’nu hep birlikte geçen dönemde baştan sona ele alıp yeniden düzenledik, şimdi de vergi kanunlarımızın inşallah, Maliye Bakanlığımızın, Gelir İdaremizin çalışmalarıyla başta Katma Değer Vergisi Kanunu olmak üzere Kurumlar Vergisi, aynı şekilde Gelir Vergisi Kanunu’nun 21’inci yüzyılda, yeni dönemde, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminde uygulanmak üzere yeniden alınıp -belki tabii ki teknik konularda çok uzmanlık, ihtisas isteyen insanların çalışabileceği ama- vatandaşın artık neyin vergilenip neyin vergilenmediğini çok rahat bilebileceği bir sisteme geçmemiz gerekiyor. Bunun da esasında, temelinde yatan, bizim vergi kanunlarımız, zamanında, biliyorsunuz, vergilendirilecek kazançları saymıştır yani şunlar, şunlar, şunlar tadadi olarak sayılmış; hâlbuki artık vergilendirilmeyecek kazançları istisna olarak belirtmek, Türk vatandaşı olan, Türkiye’de ikamet eden şahıs ve kurumların bütün vergi gelirlerinin vergiye tabi olduğunu belirtmek, belki bu kapsamda işte, veraset ve intikal vergisi gibi servet vergisi mahiyetindeki vergileri de bir kazanç, irat olarak değerlendirip… Yani daha doğrusu, bütün vergileri yeniden dizayn etmek suretiyle hem çatısını hem de detaylarını artık takip edilebilir, güncel hâle getirmek, yeni bir sistem kurmak gerekiyor. Maliye Bakanlığının hem yapısal olarak bugüne kadar gerçekleştirdiği reformlar hem de ekonominin kayıp ve kaçaklarına yönelik almış olduğu önlemlere paralel olarak bugün geldiğimiz noktada buna çok büyük ihtiyaç var.

Ayrıca, Maliye Bakanlığı geçmişte hep klasik olarak “Vergi indirimine karşıdır.” diye algılanmıştı ama bugün hem 2008 krizini atlatmamızda yani Türkiye’de -Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle- 2008 dünya krizi teğet geçtiyse bunda en büyük paylardan birisi Maliye Bakanlığına aittir çünkü çok radikal bir şekilde vergi indirimleriyle ekonominin önünü açmıştır, 2009 yılından itibaren Türkiye yeniden çok yüksek oranlarda büyümeye kavuşmuştur. Bugün yine dünyanın en önemli, en büyük büyümesini gerçekleştirmişse Türkiye ekonomisi, geçtiğimiz aylarda, biliyorsunuz, belli mallardaki katma değer vergisinin indirimiyle bu ekonomilere sağlanan destekle bu gerçekleşmiştir. Dolayısıyla artık vergi politikalarını bir maliye politikası ve ekonomi politikası aracı olarak etkin bir şekilde kullanmasından dolayı da Maliye Bakanlığımızı ve Gelir İdaremizi tekrar tebrik ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECAİ BERBER (Devamla) - 2018 yılı bütçemizin milletimize, Maliye Bakanlığımıza, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Berber.

AK PARTİ Grubu adına şimdi de Ordu Milletvekili Sayın Ergün Taşcı konuşacaklar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Taşcı.

AK PARTİ GRUBU ADINA ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Kamu İhale Kurumunun bütçesi üzerinde konuşmak istiyorum. Kamu alımlarında saydamlığı, rekabeti, kaynakların verimli kullanılmasını, hesap verilebilirliği, kamuoyu denetimini, güvenilirliği ve eşit muamele sağlanmasını temel ilke olarak kabul eden 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’yla Kamu İhale Kurumu kurulmuş ve bu kanunun sözleşmeye ilişkin süreçleri 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’yla yürürlüğe girmiştir. Kamu İhale Kurumu 2015 ve 2016 yılı verilerine bakıldığında millî gelirimizin yaklaşık yüzde 7’sini ve toplam kamu harcamalarının yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan, mali büyüklüğü düzenleyen, denetleyen özerk bir kurumdur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumuna baktığımızda kanunundan kaynaklı olarak üç ana görevi bulunmaktadır. Düzenleme, denetleme ve eğitim görevi. Kurum düzenleme görevini ifa ederken ortaya çıkan sistemdeki tıkanıklıkları aşmak, yeni ihtiyaçlara cevap vermek ve uygulamayı daha işler hâle getirmek için sektörde yer alan aktörlerin ve kamu kurum ve kuruluşlarının da görüşlerini almak suretiyle zaman zaman mevzuat değişikliğine gitmektedir. Takdir edilir ki ihale hukuku dinamik bir alandır. İhtiyaçlar değiştikçe, teknoloji geliştikçe ve bu bağlamda kamunun ihtiyaçları farklılaştıkça, özellikle ikincil mevzuatta değişiklik yapılması kaçınılmaz bir hâl almaktadır. Bu türden yapılan değişiklikler yalnız ülkemizde değil, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Zaman zaman, mevzuatın sık değiştirildiğine ilişkin sitemler dile getirilmekte; bu mevzuattaki bütün değişiklikler uygulama deneyimlerinin mevzuata aktarılmasından ibarettir. Çünkü alıcı ve satıcıların bulunduğu ve bu satıcıların eylemlerinin ancak gerçek piyasa koşullarında ölçülebildiği kamu ihaleleri gibi bir alanda yürürlükten önce pilot uygulama yapma şansı yoktur. Bu nedenle herhangi bir hukuk kuralının uygulama yeteneğini ancak yürürlükten sonra anlama olanağı vardır. Bilhassa kurum, 2015 ve 2016 yılındaki sistemi rahatlatan, hizmetlerin ve eserlerin önündeki engelleri kaldıran, bürokrasiyi hafifleten değişikliklere imza atmıştır. Örneğin, belli limitin altında kalan mal ve hizmet alımları ihalelerinin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi imkânının getirilmesi yani küçük tutarlı ihalelerin EKAP üzerinden elektronik ortamda yapılabilmesi, aşırı düşük teklifler konusunda sistemi rahatlatan adımlar ve sadeleştirmeler, idareler tarafından yapılan tebligatların EKAP üzerinden yapılarak muhtemel zaman kayıplarının önüne geçilmesi gibi birçok adım sistemi rahatlatmıştır. Dolayısıyla Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP) sistemi daha fazla işlevsel hâle getirilmeli ve geliştirilmelidir. Sertifikasyon sistemine geçişin de böylece temelleri atılmış olacak, yakın bir gelecekte istekliler tarafından belge sunulmaksızın ihalelere katılımın önü açılmış olacaktır.

Yine bir başka görev denetleme görevi. Kamu alımlarında özellikle Kamu İhale Kurumuna ilişkin ihalelerin denetlenmediği şeklinde iddialar dile getiriliyor. Kamu İhale Kurumunda denetlemeyi şikâyet ve itirazen şikâyet başvurusu üzerine yapan ve yargı öncesi idari başvuru olan bir süreç vardır. Burada da yaklaşık 100 ihaleden 4 tanesi kuruma itirazen şikâyet olarak gelmektedir. Buradaki şikâyetin niteliğine ve kurumun incelemedeki başarısına baktığımız zaman, Kamu İhale Kurumunun incelemesi sonrası kararlar yargıya gittiğinde yargının yüzde 90’a yakını kurul yönünde karar vermekte ve Kamu İhale Kurulu kararlarının yüzde 80’inde de yargıya gidilmemekte. Bu, kurumun ciddi bir inceleme yaptığını gösteriyor.

Yine burada eğitim faaliyetiyle ilgili, kurumun güzel çalışmalarına ilişkin bir iki örnek vermek gerekir. Kurum, bütün paydaşlarla ihale süreçlerini etkin bir şekilde, kaynakların verimli kullanılmasını değerlendirmek üzere üniversitelerle ciddi bir iş birliği yapmakta ve akademik anlamda ihale hukukunun temelleri oluşmakta. Burada da Kamu İhale Uzmanları Derneğinin akademik anlamda bir yayınını başarılı olarak görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERGÜN TAŞCI (Devamla) – Bu vesileyle ben kurumun bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşcı.

AK PARTİ Grubu adına son olarak Kırklareli Milletvekili Sayın Selahattin Minsolmaz konuşacaklar.

Buyurun Sayın Minsolmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe üzerine konuşmama başlamadan önce, kaos ortamının merkezi hâline getirilmeye çalışılan ilk kıblemiz Kudüs’te ve dünyanın dört bir yanında yaşanan insan hakları ihlallerinin son bulmasını diliyor, barışın egemen olduğu eşit ve adil bir dünya temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, kurulduğu günden bu yana devletin asli görevi olan eğitim, sağlık, güvenlik, adalet ile özel sektör tarafından üstlenilemeyecek, yüklenilemeyecek altyapı yatırımlarına yönelmesini, ekonominin ise pazar mekanizmaları tarafından daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesini hedeflemektedir. Bu kapsamda gerçekleştirilen özelleştirilme uygulamalarıyla rekabete dayalı piyasa ekonomisi oluşturulmak için devletin sınai ve ticari faaliyetleri en aza indirgenmeye çalışılmaktadır. Nitekim, devlet bütçesi üzerindeki KİT finansman yükü azaltılarak kamu şirketlerinde halka arz yöntemiyle özelleştirmeler yapılmıştır. Bunların devamında, atıl tasarruflar ekonomiye kazandırılmış ve sermaye tabana yayılarak büyük yatırımların önü açılmıştır.

Değerli arkadaşlar, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, açık rekabet koşulları, şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılık temel ilkeleri doğrultusunda yaptığı özelleştirme ihalelerinde rekabet ortamının sağlanmasını, en yüksek değerin bulunmasını ve özelleştirilen kurumlarda çalışanların mağdur edilmemesini ön koşul olarak belirlemiştir. Bu kapsamda, bugüne kadar toplam 38.239 kişiye çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında 4/C statüsünde çalışma imkânı sağlanmıştır. Hükûmet olarak özelleştirme uygulamalarının her adımında hesap verebilir olmayı önemseyerek gerçekleştirilen tüm özelleştirme ihalelerinde kamuoyuna açık ve şeffaf bir şekilde bilgi verilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, yüzde 84’ü lisans ve lisansüstü eğitime sahip, her biri alanında yetkin çeşitli statüdeki 298 personeliyle “Rekabet gücüne sahip bir Türkiye” hedefine ulaşmak amacıyla canla başla çalışmaktadır. Bununla beraber Özelleştirme İdaresi, iktidarımız boyunca çok önemsediğimiz kadının iş hayatına katılması idealinde de örnek gösterilebilecek güzide kurumlarımızdan biridir. Başta cinsiyet ayrımcılığı olmak üzere her türlü ayrımcılığın önlenerek fırsat eşitliğinin sağlanması, idarenin insan kaynakları yönetiminin temel ilkelerinden biridir. Bu çerçevede yüzde 42 olan kadın personel oranıyla Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir kurumdur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde gerçekleştirilen ve sözleşmeye bağlanan özelleştirme uygulamaları tutarı 60,8 milyar dolar düzeyindedir. Bu rakam, bugüne kadar yapılan uygulamalardan sağlanan toplam gelirin yaklaşık yüzde 90’ına tekabül etmektedir. Son dönemde özelleştirme çalışmalarını yürüttüğümüz en önemli alanlardan bir tanesi de enerji sektörümüzdür. 2012 yılından 2017 yılı Kasım ayına kadar geçen süreçte yaklaşık 6 bin megavat kurulu güçteki 10 termik santral ile 1.120 megavat kurulu güçteki 71 hidroelektrik santralin özel sektöre devredilerek gerçekleştirilen elektrik üretiminin özelleştirmelerinin işlem büyüklüğü 11,5 milyar dolar çerçevesinde gerçekleşmiştir. Termik santrallerin özelleştirilmesi öncesinde 2012 yılında kurulu güç bazında yüzde 56,6 olan özel sektör payı bu çerçevede yüzde 75,5’a yükseltilmiştir. Rekabetin ve verimliliğin artırılması, kamunun üzerindeki istihdam ve finansman yükünün azaltılması, potansiyel büyümeyi yukarı çekebilmek adına inovasyonun teşviki ve altyapıların iyileştirilmesi büyük katkı sağlayan özelleştirme uygulamalarıyla mümkün olmaktadır ve bunlar yine makroekonomik çerçevede devam edecek politikalarımızdan bir tanesidir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığımızın 2018 yılı gider bütçesinde 22,6 milyon personel ve güvenlik giderleri; 6,8 milyon mal ve hizmet alım giderleri; 3,6 milyon cari transferler ve sermaye giderleri olmak üzere toplam 33 milyon seviyesinde ödenek teklif edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, iktidarımız döneminde sağladığımız güven ve istikrar ortamı sayesinde rekorlar kıran, ülkemizde rekabetçi piyasanın oluşmasında başaktörlerden biri olan, şeffaf ve hesap verebilir yapısıyla faaliyetleri titizlikle yürüten Özelleştirme İdaresi Başkanlığımızın çalışanlarını buradan takdirle, saygıyla selamlıyorum ve bütçemizin ülkemize ve Özelleştirme İdaremize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Minsolmaz.

Böylelikle AK PARTİ Grubu adına olan konuşmalar sona ermiş oldu.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun konuşmacılarını dinleyeceğiz.

İlk olarak Kocaeli Milletvekili Sayın Saffet Sancaklı konuşacaklar. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika Sayın Sancaklı.

MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bizi ekranları başında izleyen büyük Türk milletine de saygılarımı sunuyorum.

Biraz Türk sporunu konuşacağız bugün. Tabii, Türk sporuyla hepimiz ilgileniyoruz. Bugün, Türkiye’de 80 milyon nüfustan belki de -bebekleri saymazsanız- 60 milyonun üstünde insan sporla ilgileniyor, en azından bir takım tutuyor hepimiz spor yapmasak da. Türk sporunun durumu vahim. Neden vahim? Bugün biraz bundan bahsetmek istiyorum, sonradan da belki hep beraber bir çözüm önerisi bulabiliriz.

Tabii, buraya gelen Adalet ve Kalkınma Partisindeki milletvekili arkadaşlarım yaptıkları icraatları anlatmak için hep 2002’den bahsediyorlar, 2002’den sonra şöyle oldu, böyle oldu. Tabii, bazıları da abartıyor, kendimiz oradan dinlerken sanki 2002’den önce bu Türkiye yokmuş, Türk sporu da yokmuş, hiçbir şey de yokmuş gibi bir hava esiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, doğru değil.

Biraz ben de bahsedeyim 2002’den öncesine ve sonrasına spor açısından. Tabii, 2002’den sonra Adalet ve Kalkınma Partisi bir şeyi çok iyi becerdi, hem de Avrupa düzeyinde, belki de dünya standartlarında becerdi. Nedir bu? Tesisleşme. Bugün futbol statlarına baktığımızda, bizim oynadığımız dönemleri bile kıyasladığımızda olağanüstü bir gelişme var. Gerçekten, yapılan statlar, tesisler olağanüstü; bütün konuşmaları yaparken, sporla ilgili bütün bu övgüleri konuşurken büyük ihtimalle Sayın Bakan da biraz sonra konuşmasında yaptığı tesisleri anlatacak, diyecek ki: “Şu kadar tesis yaptık, bu kadar vardı şu kadar oldu, sporcu sayımız -işte biraz evvel bir vekil arkadaşımız da söyledi- 800 binden 8 milyona çıktı.” Bunların hepsi çok güzel veriler ama eğer sonunda başarı gelmiyorsa ve genel olarak, global olarak baktığımızda eğer Türk sporu ilerlemiyorsa bütün bunların çok büyük bir anlamı yok. Mesela 2002’den önce Türkiye’de değerli bir futbol takımımız, Galatasaray’ımız UEFA Kupası’nı aldı, arkasından Süper Kupa’yı aldı. 2002 Dünya Kupası’nda da Türk Millî Takımı’mız büyük bir gururla beraber dünya 3’üncüsü oldu, hepimiz hatırlıyoruz, 2002’nin herhâlde temmuz ayı falandı.

Şimdi, futbolda 2002 senesinde dünya 3’üncüsüyüz, geçen kasım ayında açıklanan sıralamada 42’nciyiz yani 3’üncülükten 42’nciliğe. Maçlar oynanmıyor şimdi, çok geri gidemeyiz ama maçlar başlasa belki -büyük ihtimalle- daha da geriye gideceğiz. Peki, nasıl oluyor bu kadar tesisleşme yapılmış, bu kadar imkân var, Türk ekonomisi de büyüdü gerçekten, veriler ortada -bu kadar imkân varken, bu kadar tesis varken- başarı neden geriye gidiyor, neden başarı yok? Biraz onlardan bahsedeceğim.

Şimdi -Türk sporunda, daha doğrusu- dünya ülkelerinin sporunu ölçerken olimpiyatlara bakılıyor. Bildiğiniz gibi birçok branşta olimpiyatlara katılınır ve ülkenin hâli ortaya çıkar. 2002’den sonraki yapılan üç olimpiyat da Türk olimpiyat tarihinin en kötü üç olimpiyatı Sayın Bakan, derece olarak. Aldığımız madalyaların da ciddi bir bölümü devşirme sporculardan. Şimdi, o zaman sormak lazım: Bu kadar imkân var, bu kadar paramız var, bu kadar tesisimiz var neden bu durumdayız?

Birinci nedeni: Her şeyi çok siyasallaştırdınız. Özellikle bu federasyon seçimlerinde seçimleri yaparken “Yakınlarımız olsun, bizim partililerimiz olsun, milletvekillerinin, bakanların akrabaları olsun.” şeklinde yönetimleri yaparak Türk sporunun altına dinamiti koydunuz.

Şimdi, tabii, en çok popüler olan futboldan biraz bahsedeyim ben örnek olsun diye, en çok ilgi çeken spor dalı olduğu için. Ben burada birkaç defa konuşma yaptım Türk sporu için, Türk futbolu için. Buradaki vekil arkadaşlarımızla dışarıda, kuliste ne zaman otursak bana sordukları soru şu: “Bizim takımın hâli ne olacak? Şu takımın, bu takımın hâli ne olacak? Türk futbolunun hâli ne olacak?”

Ben burada aslında birkaç defa anlattım: Şimdi, bir Türkiye Futbol Federasyonu var. Futbol Federasyonu Başkanı hiçbir futbol maçına gidemiyor arkadaşlar, her gittiği yerde yuhalanıyor, şampiyon olan takıma kupasını vermeye gidemiyor. En son, geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanımız da Beşiktaş’ın bir maçına gitmişti, Futbol Federasyonu Başkanı yine yoktu orada.

Şimdi, neyi zorluyoruz anlamadım ben. Bir başarısızlık var, inanılmaz bir uçuruma giden bir Türk futbolu var, o adamları niye hâlâ orada tutuyorsunuz? Şimdi, bir de ben bunları söylerken de şöyle düşünmeyin ha: Saffet Sancaklı acaba birini mi istiyor Futbol Federasyonu Başkanı olsun veyahut da bir ekibi mi istiyor veya Milliyetçi Hareket Partilileri mi oraya istiyor? Hiç öyle bir şey istemiyor arkadaşlar. Ben Peygamber Efendimiz’in dediği “İşi ehline verin.” sözünden çıkarak, onu istiyorum.

Ha, size de buradan bir şey daha söylüyorum: Şu andaki Futbol Federasyonu bitmiştir, çok fazla da duramazlar ama eğer bu adamlar gidip yerine aynı tarz adamlar gelecekse hiç değiştirmeyin; bırakın, Türk futbolu nasılsa uçurumdan düşmüş aşağı, düştüğü yerde devam etsin.

Şimdi, Türkiye bütçesi bu kadar büyümüş, bu kadar tesis yapılmış, futbol kulüplerine bu kadar para yatırılıyor… Birkaç tane istatistiki bilgi vereceğim, okuyacağım size buradan: Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor’un şu anda net borcu 7 milyar lira, eski parayla 7 katrilyon lira. Sadece bunların faizini ödeseler, yıllık yüzde 10 desek faizine 700 milyon lira yapar, yani 4 kulübe bölsek, işte 160, 170, 180’er milyon lira sadece faiz ödeyecekler. Bu kulüpler battı arkadaşlar.

Şu anda bu 1. Lig dediğimiz kulüplerden birkaç kulübün borcunu söylüyorum: Samsunspor 45 milyon, Eskişehirspor 197 milyon, Manisaspor 60 milyon, Gaziantepspor 113 milyon; bunlar sadece 1. Lig’de oynayanlar. 2. Lig’de Mersin İdmanyurdu 160 milyon, Karşıyaka Spor 54 milyon; amatör kümede Orduspor 84 milyon. Yani şunu anlatmaya çalışıyorum: O kadar batmış ki her şey ama biz bu taraftan sadece milleti kandırarak, bu yapılan saçma sapan bazı spor programlarıyla, işte bazı görüntülerle Türk futbolunun çok iyi durumda olduğunu anlatıyoruz.

Arkadaşlar, şu anda Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzon dâhil 2. Lig’e düşmesi lazım “mali fair play”den dolayı.

Avrupa’da 6’ncı ligiz para olarak. En son ihalede, biliyorsunuz, yıllık 600 milyon dolar sadece yayın geliri var ama şu anda takımların 2. Lig’e düşmesi lazım bu mali verilerden dolayı. Niye düşürmüyorlar? Koskoca Türkiye Ligi, koskoca büyük takımlar; Avrupa’nın 6’ncı ligi para olarak, imkân olarak, statü olarak. Nasıl olacak? Bak, bir gün gelecek -çok uzun değil ha- bu takımlar küme düşecek.

Şimdi, hatırlarsınız, bu son beş yılda 7 futbol takımımız on dört yıl men cezası aldı Avrupa kupalarından. Cezalar şöyle geliyor: Avrupa kupalarından men, para cezası, puan silme cezası, sonra küme düşme cezası. Şu anda puanı silinen takımlar var: Mesela 1. Lig’den Balıkesirspor’un 3 puanı, Eskişehirspor’un 3 puanı, Manisaspor’un 9 puanı, Gaziantepspor’un 3 puanı; 2. Lig’den Bucaspor’un 3 puanı, Kocaeli Birlikspor’un 3 puanı, Mersin İdmanyurdu’nun 9 puanı, Karşıyaka’nın 6 puanı, Orduspor’un 12 puanı silinmiş.

Şimdi, bütün bunlar varken bu Futbol Federasyonu ne iş yapar Sayın Bakan? Birisi bir anlatsın ya. Türk futbolu uçurumun dibine gitmiş artık, biz hâlâ böyle sanal şeylerden bahsediyoruz. Allah’tan bu sene Beşiktaş Futbol Takımı Avrupa kupalarında olağanüstü bir çaba sarf ediyor, olağanüstü bir başarı gösteriyor da biraz tutunuyoruz.

Artık Millî Takım’ımızın maçlarını seyreden kaç kişi var? Millî Takım’ın durumu ortada, skandallar ortada. En son, birkaç ay önce Ampute Millî Takımı -Allah razı olsun- Avrupa Şampiyonu oldu da bir sevindik. Şampiyon olmadan önce Türkiye’nin yüzde 90’ı “ampute”nin ne olduğunu bilmiyordu.

Şimdi, tabii, ne yapmak lazım? Ya bu çökmüş sistemi kenara atacağız, adam gibi bir sistem kurulacak… Bu sistem de nedir? FIFA ve UEFA kurallarında, Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde -işte, Almanya’da, İspanya’da, Fransa’da- nasıl bir sistem kurulduysa getirip o sistemi kuracağız. İsimler hiç önemli değil. Bu kadar milletvekili var burada. Sayın Bakan, Spor Bakanısınız, ben de eski Millî Takım futbolcusuyum. Bana “dünyanın en büyük kulübü” dediğimiz işte Manchester, Barcelona, Real Madrid kulüp başkanlarının bir tanesinin ismini söylesin birisi burada veya Almanya Futbol Federasyonu Başkanının ismini. Arkadaşlar, sistemi kurmuşlar, isim önemli değil.

Türkiye’de çok mutlu olacak şeyimiz kalmadı. Ülke büyük saldırı içerisinde, her taraftan saldırıyorlar bize. Bu insanlar mutsuz, bir sürü derdimiz var. Bir nebze olsun sporla, özellikle futbolla insanları mutlu edebiliriz ama doğruyu yapmak şartıyla.

Mesela, bir futbol kulüpleri yasası var yedi yıldır bekleyen. Sizden önceki Sayın Bakan da 2017 Nisanında yaptığı bir konuşmasında “Lig bitene kadar bu yasa çıkacak.” Yasa bir türlü çıkmıyor, büyük ihtimalle siz de böyle devam ederseniz çıkaramayacaksınız. Nedeni de şu: Güzel hazırlanmış bir yasa, gerçi dar bir çerçevede, dar insanların hazırladığı bir yasa ama olsun ona da razıyız şimdilik. Yasanın bir maddesi şöyle diyor: “Futbol kulüpleri, yönetenler, kulüp başkanları ve yöneticiler bulundukları dönemdeki borçlardan kişisel olarak sorumludur.” Sadece maddenin bir tanesi. O madde bile çok şeyi değiştirilebilecek Türk futbolunda. O zaman bakalım bu borçlar olacak mı? Bu kulüpleri yönetirken böyle babalarının çiftliği gibi mi yönetecekler? Hepsi holding patronu, holdingleri almış başını gidiyor, kulüplerin mali yapısı ortada. Kötü bir haberim var size, çok yakında büyükleri bile Süper Lig’de seyredemeyebiliriz. Bu yasa çok önemli, bir an önce geçmeli.

İkinci bir konu: İşte, bu yabancılardan bahsediyoruz, Millî Takım’da oyuncu yok. Biz alt liglerde ne yapıyoruz? Alt liglerde, özellikle 2. ve 3. Lig’de bir problem var Sayın Bakanım, sizin de haberiniz var bu konuda. Bu anlattıklarımın zaten büyük bölümü şahsınızla alakalı değil çünkü yeni Bakan oldunuz, inşallah bunları düzelteceksiniz ama neticede AK PARTİ iktidarlarıyla gelmiş olan bir gelenek var.

Bu 2. ve 3. Lig takımları var, bunlar altyapı sayılıyor. Oradan oyuncular gelecek Süper Lig’e, top oynayacak, oradan Millî Takım’a gidecek. Kulüplerin gelirini söylüyorum 2. ve 3. Lig’in gelirlerini, net gelirlerini, lütfen iyi dinleyin. 3. Lig takımının geliri 1 milyon 400 bin lira; bunun 770 bini Futbol Federasyonu’ndan 630 bini Spor Toto’dan. 2. Lig takımında biraz fazla, federasyondan 830 bin, Spor Toto’dan 945 bin yani 1,5 milyon lira gelirleri var. Peki, giderleri kaç bunların? Minimum 4 milyon, maksimum 15 milyon TL. Bu 15 milyon TL’yi harcayanların hepsi belediye takımları, belediye destekli ve bunların aşağı yukarı yüzde 99’u da iktidar partisinin belediyeleri, destekliyorlar. Evet, desteklesinler, önemli değil ama desteklerken de 1908’de kurulmuş Vefa, Beylerbeyi, Beykoz Takımları amatör kümedeyken beş sene önce kurulmuş Başakşehir Spor da Avrupa kupalarında oynuyor, bunda da bir anormallik var.

Şimdi, tabii, ne yaptınız? Bunlara gelen bu paralar var, işte, söyledim size burada, Spor Toto’dan gelen 3. Lig’e 630 bin, 2. Lig’e de 945 bin. Ligin beşinci, altıncı haftası Spor Toto Genel Müdürü diyor ki: “Tasarrufa gidiyoruz, bu paraların da yüzde 50’sini kestik.” “Ya, nasıl kesersiniz? Biz transferimizi ona göre yaptık, harcamalarımızı ona göre yapıyoruz.” diyorlar. “Vallahi, Spor Bakanlığımızın bütçesinde kısıtlama var, tasarrufa gidiyoruz.” “Ya, siz tasarrufa gidiyorsunuz da biz zaten yetişemiyoruz. Biz kulüplerin kapısına kilit vuracağız.” diyorlar.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Doğru değil bu.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – Sayın Bakan, ben anlatayım, doğru olmadığını siz burada söylersiniz. Ben bunları bizzat muhataplarıyla toplantı yaparak gözlemliyorum, yoksa kafamdan uydurmuyorum.

Sonradan bu arkadaşlarımız geliyorlar, işte, Spor Toto Genel Müdürüyle görüşüyorlar herhâlde, onunla görüşüyorlar, bununla görüşüyorlar, bir türlü çözüm bulunamıyor, diyorlar ki: “Ya, biz, Ankara’da bir toplanalım, bununla ilgili bir toplantı yapalım, problemi çözelim aramızda.” Bunlar kaç kişiler, bu söylediğim, saydığım takımlar? Çok çarpıcı sayılar: Süper Lig ve 1. Lig’de 36 takım var, 2. ve 3. Lig’in toplam sayısı 90 takım. 3.700 civarında profesyonel futbolcu var Türkiye profesyonel liglerinde, bu benim bahsettiğim 2. ve 3. Lig’de 2.700; yani aşağı yukarı belki yüzde 70’i. Bu 90 tane kulübün 45 tanesi şehir kulübü. Bu şehirlerin nüfuslarının hepsini topladığınızda 35 milyon kişiden bahsediyoruz. Bunlar sıkıntıda, belediye desteği olmayan kulüpler kapısına kilit vuracaklar. Bunlar da diyorlar ki: “Hadi gel, Ankara’da bir toplanalım, bununla ilgili bir toplantı yapalım. Bunu nasıl çözelim?” Futbol Federasyonu Başkanı, her işi çözen, büyük düşünür, büyük futbol adamı Yıldırım Bey diyor ki: “Gel, bir görüşelim seninle.” Çağırıyor, “Bak, sakın böyle bir toplantı yapmayın, Hükûmete karşı isyan olarak algılanır.” diyor. Bak, bak, şimdi, adamların düştüğü duruma bak, Futbol Federasyonu… Sana ne? Ne Hükûmete karşı isyanı? Bu adamlar zor durumda zaten, toplantı yapacaklar, gelip burada bir bildiri yayınlayacaklar ve kamuoyuna duyuracaklar, bundan daha doğal bir şey var mı? Yok “Hükûmete karşı bu isyan sayılır, gelin ben size ödenek ayıracağım, lütfen bu konuyu kapat.” Ya, böyle bir anlayış olur mu? Ya, bu adamların derdi var, bu adamların derdinin çözülmesi lazım. Bunların derdi nasıl çözülecek? Bir iki not aldım. Yani bunlar da şey ha, kanserli hastaya ağrı kesici vereceğiz.

Bir: Bu İddaa oranlarında beş yıldır aynı para ödeniyor bunlara. İşte, dış sahada kazanırsa 65 bin, iç sahada kazanırsa 55 bin, beraberliğe 45 bin, mağlubiyete de 35 bin. Beş yıldır aynı para ödeniyor bunlara. Lütfen, bu İddaa’daki para oranlarında -beş yıl öncesindeki dolar kaç paraydı, şimdi kaç para- ona göre bir düzenleme yapılıp bunların gelirinin artırılması lazım.

Bir de yayın gelirinden on üç yıldır 1 kuruş para gitmiyor. Aslında 2. ve 3. Liglere, oraya gitmesi gereken para yüzde 35 civarında. Eğer bu yayın gelirlerinden oraya biz para aktarmazsak bu kulüpler kilit vuracaklar kapılarına. Mesela İngiltere’de nedir bu oran? Yayın gelirinden alt liglere yüzde 20 veriliyor, Almanya’da yüzde 20, İspanya’da yüzde 18. Şimdi, bir, biz bu yayın gelirinden bunlara para ödememiz lazım. Bir de çok önemli bir şey söylüyorum: Bu 2. ve 3. Lig takımı maçlarını lütfen TRT yayınlasın Sayın Bakanım. Televizyonlarda programlar yapılıyor altışar saat, beşer saat, dörder saat. Tam bilmiyorum TRT’de kaç tane kanal var ama bayağı bir kanal var. TRT herhâlde Sayın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’a bağlı. Lütfen, bu konuda bir müdahale edin. Eğer bunların maçları, 2. ve 3. Liglerin maçları televizyonlarda yayınlanırsa bu, kulüplere nasıl bir nefes olur? O zaman sponsorlar bunlara sponsor olmak ister, saha içi ve forma reklamı için gelirler ve bunlar biraz olsun nefes alırlar. Sizden özellikle bunu rica ediyorum.

Bir de bu 3. Lig’de oyuncuların askerlik problemi var. Süper Lig, 1. Lig, 2. Lig profesyonel, askerliğini öteleyebiliyor, bu çocuklar 3. Lig de profesyonel olmasına rağmen öteleyemiyor. Bunun da sayısı oldukça fazla. Bu çocuklar futbol kulüplerinden eziyet görüyorlar. Alacağı var, diyor ki: “Paramı ver.” “Buraya imza at alacağım yoktur diye, yoksa seni askeriyeye bildiririm.” diyor. Evlenip boşanan çocuklar var, eşleri bunları boşadı. Tatile gidiyorlar, başka bir kimlikle otelde kalıyorlar. Sizden rica ediyorum, bunu da sizinle daha önce görüştük, bu konuya siz de çok sıcak bakıyorsunuz. Sayın Savunma Bakanımızla bir görüşüp, lütfen bu konuyu gündeme getirip halledelim.

Bir konu daha var burada, daha önce de bahsetmiştim, bu BESYO atamalarıyla ilgili: Şimdi, bu beden eğitimi ve spor yüksekokullarını bitirip şu anda boşta olan 50 bin civarında çocuk var. Bunların hepsi sporcu yetiştirecek, yöneticilik yapacak ve Türk gençliğini, Türk sporunu ön plana çıkarabilecek arkadaşlar. Büyük ihtimalle, tabii, Spor Bakanlığında bu kadar yer de olmayabilir, bu kadar kadro da olmayabilir ama bu çocuklara bizim bir çare bulmamız lazım. Bunlar sağlıklı bedenler, sağlıklı beyinler. Bunlar gitmişler, okulu bitirmişler, çıkmışlar, şu anda amelelik yapan var, simit satan var veya bilmem nerede bir şey yapan var. Bunlar Türk gençliğini ileriye götürecek, olimpiyatlarda aldığımız bu kötü dereceleri belki artıya çevirebilecek vatansever kardeşlerimiz. Lütfen -bunlarla ilgili de sadece Spor Bakanlığı olmayabilir- hep beraber bunlara bir çözüm bulalım.

Bunun dışında önemli bir konu var: Yasa dışı bahis. Şimdi, bu yasa dışı bahisle ilgili önümde bir iki tane veri var. 2003 senesinde aşağı yukarı 2 milyar dolara yakın Türkiye’den para çıkıyordu yurt dışına, bizde bahis yoktu, bu internet sitelerinden. Devlet de dedi ki: “Bunu biz kontrol altına alalım.” ve “İddaa” diye bir şey kurduk; tamam, bir problem yok fakat verilere baktığımızda bu İddaa ne iş yapar, onu merak ediyorum. 2003 senesinde 2 milyar dolarlık yasa dışı bahis oynanırken İddaa kurulduktan sonra, 2017’de 15 milyar dolara çıkmış. 2003’te bu İddaa bayileri kurulduğunda 1.100 tane bayi açıldı. O zaman bana gelip birçok kişi “Ne olur araya gir de bu Spor Bakanlığından ben de bir tane bayilik alayım.” diyordu, bunun için millet birbirine neredeyse silah çekiyordu. Ama ne olduysa 2013’ten bu yana özellikle, yaklaşık, 1.350 tane bayi kepenk kapatmış. 2015’te 490, 2016’da 360 bayilik iptal edilmiş. Şu anda da Spor Toto’nun elinde 1.200 tane makine var, bunu da kimseye veremiyor. Nedeni ne biliyor musunuz? Doğru dürüst yönetilemiyor.

Şimdi, İddaa oranlarına bakıyorsunuz, bir de yasa dışı iddia oranlarına bakıyorsunuz, aralarında uçurum var. İddaa’ya bakıyorsunuz, 3-4 maç oynamazsan oynayamıyorsun, bunun gibi birçok uygulama var, oranlar günübirlik değişiyor. Bu sefer insanlar normal bahis oynamıyor, gidiyor, nasılsa internetten yasa dışı bahsi oynayabiliyor. Hep kasaya, hep kasaya yöntemiyle yönetiyorsunuz bu İddaa’yı. Eğer buna böyle devam ederseniz, bir tane İddaa bayisi kalmayacak Türkiye'de. Bu 15 milyar dolar… Yani 2 milyar dolar bayiler açılmadan önce yasa dışı bahis varken şimdi 15 milyar dolara çıktıysa, bundan sonra çok yakın bir zamanda açacak bayi bulamayacaksınız. Lütfen buna da müdahale edin.

Tabii, çok konu var. Deveye sormuşlar: “Boynun neden eğri?” Demiş ki: “Nerem düz ki nereyi anlatayım sana.”

Şimdi, burada iki tane de özel isteğim var, Sayın Bakanım sizinle de konuştuk. Bir tanesi: Biz eski millî futbolcular… Adam 20 defa, 30 defa, 50 defa, 80 defa İstiklal Marşı’nı okutmuş yurt dışında, futbol hayatı bitmiş… Ben milletvekili olmasam… Diyelim ki 3. Lig’de bir maça gideceğim, Alibeyköyspor-Yeşildirek Spor maçına, ben milletle kuyruğa giriyorum, bilet alıyorum ve içeriye öyle giriyorum. Benim gibi çok yok, toplasan belki Türkiye'de 50-100 kişi. Sizden şunu rica ediyorum: Bu arkadaşlarımdan hiçbiri bilet parasından kaçınmıyor ama ben 50 defa İstiklal Marşı’nı okuttuysam yurt içinde, yurt dışında, futboldan sonra da bir değer verilmesini istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Bir serbest giriş kartı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Belli bir millî sayısını ayarlayalım -neyse o sayı- onun üstündekilere serbest giriş kartı verelim. Ben 15 yaşında genç takımda oynarken amatör kümede, benim serbest giriş kartım vardı.

BAŞKAN – Sayın Sancaklı, süreniz doldu. Bir dakikada toparlar mısınız rica etsem.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – İki dakika…

BAŞKAN – Veremeyeceğim, bir dakikada toparlayın.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – Sayın Bakana hiç sataşmadım daha.

BAŞKAN – Yirmi dakikadır konuşuyorsunuz Sayın Sancaklı.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – Yok, hiç sataşmadım.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Eski takım arkadaşım.

BAŞKAN – Bir dakika ek sürenizi veriyorum.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – İkinci bir konu da Sayın Bakan -bunu da sizinle konuştuk- biz milletvekilleri maça giderken Spor Bakanlığına yazı yazıyoruz. Siz sağ olun, hiç kimseyi kırmıyorsunuz, herkese imza atıyorsunuz ama bu bizim gücümüze gidiyor, bunu da sizinle konuştuk niye böyle oluyor diye. Dediniz ki: “Yeterli koltuk sayımız yok, ona göre ayarlama yapıyoruz.” Ama benim şahsen çok gücüme gidiyor. Yardımcımı arıyorum, diyorum ki: “Spor Bakanlığına yazı yaz.” Haber bekliyoruz bakan imzalayacak mı imzalamayacak mı gideceğim maçı diye. Onun için lütfen bu uygulamaya bir son verin, bunu illere bırakın, il müdürlüklerine, onlar hallederler.

Şimdi, bütün bunları anlattım, anlattım, daha çok şey var. Ben Sayın Bakanımızı tanıyorum, benim eski arkadaşım -hâlâ da arkadaşım yani eski arkadaşım derken- bu problemleri kim çözecek Sayın Bakan? Bu Anadolu çocuklarının bu problemlerini kim çözecek?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz çözeceğiz.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – Sen çözmeyeceksin, ben çözmeyeceğim, bu Meclis çözmeyecek, kim çözecek bunların problemlerini?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Biz çözdük ve çözmeye devam edeceğiz.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – Evelallah, Sayın Bakanımız da burada.

SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli) – Saffet Başkan, biz arkadaş değil miyiz?

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – Tabii ki arkadaşız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – Biz bu problemleri hep beraber çözeceğiz arkadaşlar.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hep beraber çözdük, çözmeye devam edeceğiz.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – Hep beraber biz buradayız, Milliyetçi Hareket Partisi olarak buradayız, ne lazımsa buradayız. Ben de bu Meclisin tek millî sporcusu olarak buradayım. Ne yardım gerekiyorsa da yapmaya hazırız.

Beni dinlediğiniz için de teşekkür ediyorum.

Bütçemiz hayırlı olsun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sancaklı.

Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay konuşacak.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakika.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama öncelikle maliye politikasını değerlendirerek başlamak istiyorum. Maliye politikasının 4 temel alt politikası var; vergi, harcama, borçlanma ve diğer politikalar. Diğer politikalar bahsinde de alt başlık itibarıyla bütçe politikasını, vergi dışı gelirleri, özelleştirmeyi, parayı, faizi, teşviki, dış ticaret politikalarında hem ekonomi hem de maliye politikaları olarak sayabiliriz.

Maliye politikasında amaç, sadece bütçe dengesi değildir. Ekonomik dengesizlikleri gidermek için de özellikle para politikasıyla ve saydığım politikalarla eş güdüm hâlinde maliye politikaları uygulanır. Maliye politikasının başarısı, kamu kesimi dengesinin açık verip vermediğine, vermişse bu açığın hangi düzeyde olduğuna, kamu borç yükünün düzeyine bakılarak ölçülür. Bütçe açığının millî gelire oranı bakımından son yıllarda nispeten başarılı bir maliye politikasından bahsetmek mümkün, ancak bu maliye politikası sürdürülebilir bir hâlde mi, ona bakmak lazım. Maliye politikasındaki göreli başarı bütçenin temel geliri olan vergi gelirlerinden ziyade çoğunluğu tek seferlik vergi dışı gelirlerden kaynaklanıyor. Ayrıca, kamu-özel iş birliği, yap-işlet-devret modeliyle yapılan otoyollar, köprüler, şehir hastaneleri gibi Hazine garantili bazı projeler var. Bu projelerin hayata geçişinde sorunlar var ve bu projeler maalesef, ileride kamu harcamalarında büyük artışlara sebep olacaktır. 206 milyar lira tutarında 211 projede Hazine garantisi 420 milyar Türk lirası. Sadece 18 şehir hastanesine devletin ödeyeceği kira bedeli ise 115 milyar lirayı bulacak. Kamu borç stoku göreceli olarak dengedeyken özel kesim borç stoku ve hane halkının borçluluğu da artmaktadır, rakamlara girmiyorum. Bütçe açığı artarken cari açık da artıyor, ithalatsız üretim de yapamıyoruz, tüketim de yapamıyoruz ve ithalatsız büyüyemiyoruz. Tüketimi artırmak için de yine maliye politikasını devreye sokuyorsunuz. 2017 yılı içinde devreye giren maliye politikası uygulamalarını başlıklar hâlinde saydığımızda istihdamı artırmaya yönelik tedbir ve teşvikler, küçük ve orta ölçekli firmalara sağlanan finansman desteği, konut ve dayanıklı tüketim malları sektörlerine yönelik vergi indirimleri getirildi, 2018 yılı için de benzer müdahalelerin yapılacağı açıklandı. Bu uygulamalara tüketim artırılıp ekonomiye geçici bir bahar havası yaşatıldığını, aynı şekilde vergi gelirlerindeki artışla da bütçeye kaynak aktarıldığını söylemek mümkün ancak bu gelişmeler sürdürülebilir olmayınca geleceğe yönelik bir öngörüde de bulunamıyoruz.

Özetle, ezcümle ifade edecek olursak, maliye politikasının verimliliği ve sürdürülebilirliği bağlamında önemli soru işaretleri vardır.

Bu noktada bütçe verilerine ilişkin bazı önemli gelişmeleri de paylaşmak istiyorum. 2017 yılında vergi gelirlerinin, hedefin 9,4 milyar lira üzerinde gerçekleşerek 520 milyar lira olması bekleniyor. Buna rağmen torba yasalarla başta kurumlar vergisi, özel tüketim vergisi ve motorlu taşıtlar vergisi olmak üzere vergi artışları yapıldı. Asıl vergi artışları önümüzdeki günlerde olacaktır. Harçlar, damga, ÖTV ve gelir vergisi dilim tutarları inşallah bir ok gibi fırlamaz. Yılbaşından önce “güncelleme” adı altında vergi artışları olacağını da tahmin etmek zor değildir.

Vergi tahsilatı artmakta, ancak buna karşılık vergi kalitesi de azalmaktadır, bozulmaktadır. 6736 ve 7020 sayılı borç yapılandırması kanunları kapsamında 30 Eylül 2017’ye kadar vergi daireleri tarafından 22,5 milyar lira tahsil edildi. Bu rakam, ocak-eylül döneminde tahsil edilen 385 milyar liralık tahsilatın yüzde 6’sına denk gelmektedir. Bu gelirler 2019 yılından itibaren olmayacağına göre yerini yeni vergiler alacak demektir. Ayrıca ek tahsilata rağmen ocak-ekim döneminde vergi tahsilat oranı da yüzde 75’te kalmıştır.

Sayın Maliye Bakanı, mükelleflerin 150 milyar TL tutarında katma değer vergisi alacağı olduğunu ifade etmişti. Şu an bu tutar herhâlde 160 milyar liraya yükselmiştir. Bu tutar, fazladan tahsil edilen ve mükellefe iade edilmesi gerekecek tutardır. 160 milyar, 2017 yılı bütçe gerçekleşme beklentisi olan 612 milyar liranın yüzde 26’sına denk gelmektedir ki çok büyük bir rakamdır. Maliyenin mükellefe borcu olan veya fazla tahsil edildiğini söyleyebileceğimiz yani iade edilecek KDV olarak ifade edilen bu tutar kamu istatistiklerinde gözükmüyor. Sayın Bakan, otuz yıllık uygulamanın sonucu olarak bu durumun çözüleceğini açıkladı. Burada açıklanması gereken husus, 160 milyar lira mükellefe ödenecek mi, yoksa silinecek mi? Nasıl çözülecek?

2017 bütçe açığı hedefi 47 milyar liraydı, bugün hedefin -yüzde 32 üzerinde- 62 milyar TL gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.

Yılın ilk altı ayında beyaz eşya, mobilya ve konut sektöründe teşvikler verilirken yılın sonlarına doğru meyve suyu ve limonataya ÖTV getirildi. Hükûmetin, uzun vadeyi bir tarafa bırakın, orta ve kısa vadede dahi ekonomiyi okuyup bir öngörüde bulunmakta sorunlar yaşadığını görüyoruz.

Tarımda yanlış vergi politikası devam ediyor. Çiftçi kazanmadan vergi ödüyor. Yüksek mazot ve gübre fiyatları nedeniyle üretim ve taşıma maliyetleri artıyor ve tüketici yüksek fiyattan tüketiyor.

Bazı vergi artışları enflasyon artışına neden olurken enflasyonun artması da bazı vergi türlerinde zincirleme olarak artışa neden olmaktadır, rakamlara girmiyorum.

Firmaların kârlılığı düşerken bankaların kârlılığı artıyor. Kurumlar vergisi mükellefleri incelendiğinde yarısının zarar beyan ettiği görülmektedir. Kâr eden mükelleflerin gelir tabloları incelendiğinde finansman giderlerinin sürekli arttığı görülmektedir. Firmaların finansman giderleri brüt satış kârının yüzde 25’ine dayanmıştır. Finansman giderinin faaliyet kârına oranı ise yüzde 70’leri geçmiştir. Bunun sonucu olarak firmaların kârlılığı düşerken bankaların sürekli olarak kârlılıklarını artırdıklarını görüyoruz.

Kamu bankalarından elde edilen temettü gelirlerinde beklenenin üzerinde artışlar olmuştur. Kamu bankalarının yanı sıra özel bankalar da kârlarını katlayarak artırmış, vergi rekortmenleri arasında en üst sıralarda yer almıştır ve vergi rekortmenleri listesinin ilk 10 sırasında 8 banka ve 2 kamu kurumu yer alıyor; BOTAŞ ve Elektrik Üretim AŞ.

Bir önemli husus, vergi kayıtlı sektörlerden alınmaktadır. Yapılan her vergi düzenlemesi kayıtlı ekonomiyi arttırmak yerine kayıtlı mükelleflerin vergi yükünü arttırmak üzerine kurulmuştur ve vergiler daha çok akaryakıt, sigara, otomotiv, cep telefonu, bankacılık faaliyetleri, faiz ile buna bağlı vergiler üzerinde yoğunlaşmıştır. 

Maliye politikasındaki görünen en önemli sorun olarak ifade edeceğimiz önemli göstergelerinden birisi de vergi gelirlerinin millî gelir içindeki payıdır ve bu oran 2016’da yüzde 17,5’tu, 2017 beklentisi de yüzde 17,1’dir. 2016’dan 2017’ye geçerken bu orandaki düşüş dikkat çekicidir. Geçtiğimiz günlerde açıklanan, yüksek büyümeyi besleyen özellikle tüketim ve dış ticaret gibi alanlardaki artışa bağlı olarak dolaylı vergilerdeki artışa rağmen bu oran düşmektedir.

Değerli milletvekilleri, vergi, sadece kamu harcamalarının bir finansman aracı değildir, aynı zamanda vergiciliğin sosyal boyutu da vardır ve bu da yıllar içerisinde gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Bu önemin adına biz kısaca “vergilemede adalet” diyoruz veya “vergi adaleti” diyoruz. Ülkemizde vergi adaleti de giderek bozulmaktadır. Vergi adaletinin en önemli göstergesi de dolaylı ve doğrudan vergilerin mukayesesidir. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı 2016’da yüzde 69’dur, 2017 yılı Ekim ayı itibarıyla da bu yüzde 67’dir.

Türk vergi sisteminde önemli gördüğümüz bazı hususlar da şunlardır: Vergi mevzuatındaki değişikliklerin sıklığı yatırım kararlarındaki öngörülebilirliği azaltıyor. Vergi mevzuatı karışık bir yapıda. Kayıt dışı ekonomi, vergi istisna, muafiyet ve indirimleri vergi adaletini bozduğu gibi vergi uyumunu da zorlaştırıyor ve vergi yükümlülüğünü zamanında yerine getiren mükellefleri âdeta cezalandıran aflar vergi adaletini de bozuyor, vergi bilincini de zayıflatıyor. Buna karşılık, vergilerini düzenli ödeyen mükelleflerin mutlaka ödüllendirilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bakanlıkların olduğu gibi Maliye Bakanlığının da bir mutfağı var. Binlerce Maliye çalışanının gözü kulağı bugün burada, Meclisimizdedir. Merkez ve taşra teşkilatlarıyla beraber Maliye Bakanlığında ve Gelir İdaresinde çalışma barışı maalesef kalmamıştır ve Maliye personeli huzursuzdur. Aynı masalarda aynı işi yapan personel farklı maaş ve özlük haklarına tabi tutulmuşlardır. “Eşit işe eşit ücret” sloganıyla çıkarılan ancak hangi işin hangi işe eşit olduğu tanımlanmayan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname sonrasında oluşan ücret farklarından kaynaklı haksızlıklar altı yıldır kronikleşmiştir.

Uzmanlar arasında merkez-taşra ayrımı devam ediyor. Bu, haksızlıktır. Uzmanın merkezi, taşrası olur mu? Uzman uzmandır.

Gelir uzman yardımcılığına giriş sınavlarında sadece tek il tercihinde bulunulması nedeniyle yüksek puanlı pek çok kişinin başarısı ve hakkı heba edilmektedir. Bunun en az 2 veya 3 il tercihine çıkarılması çok yerinde olacaktır.

Bir de verilen sözlere bakalım. Sayın Maliye Bakanı 17 Martta Konya’da, 30 Martta Sakarya’da defterdarlık uzmanlığı için kurum içi uzmanlık sınavı açılacağını ifade etti ancak dokuz aydır bir gelişme yok. Yine, 8 Nisanda Gelir İdaresi Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatı kadrolarındaki personel için kurum içi uzmanlık sınavı açılacağını ifade etti ve sekiz aydır herhangi bir gelişme yok.

Maliye personeli verilen sözlerin gereği olarak bugün Sayın Bakandan bir müjde beklemektedir. Uzmanlık kadrolarındaki merkez-taşra ayrımına son verilmelidir.

666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kaldırılan fazla çalışma uygulaması yeniden başlatılmalı; bayramlarda, idari izinlerde çalışan personele fazla çalışma ücreti verilmelidir.

Gelir uzmanlarının geçmişte yapılan ortak sınavlardan kaynaklanan mağduriyetleri hâlâ giderilmemiştir. Bu konunun mutlaka bir şekilde çözüme kavuşturulması gerekir.

Engelli, teknisyen yardımcısı, yardımcı hizmetliler sınıfı ve diğer personel için görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı açılmalıdır.

Çalışanlara ödenen özel hizmet tazminatları, diğer kamu kurumlarında aynı unvanda çalışanlara ödenen tazminat oranlarına getirilmelidir. Taşrada görev yapan müdürlerin ek göstergeleri de yükseltilmelidir.

Muhasebe ve Millî Emlak denetmenlerinin emsallerine göre düşük olan görev, yetki, sorumluluk ve özlük hakları düzeltilmelidir.

Gelir ve gider birimlerinde çalışan personele kurum içi uzmanlık sınavı açılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tekrar ediyorum: Gelir ve gider birimlerinde çalışan personele kurum içi uzmanlık sınavı mutlaka açılmalıdır.

Sözlerime burada son verirken muhterem heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum ve Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığının bütçesinin ve tüm bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Şimdi de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakika.

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen muhterem vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun iktisadi zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılan zaferler yaşayamaz.” diyerek istikbal ve istiklalimiz için ekonominin önemini vurgulamıştır. Bu anlayıştan hareket eden kurucu kadrolar, cumhuriyetimizin ilk yıllarında iktisat politikasının temel hedefini “güçlü bir millî ekonominin kurulması” olarak belirlemiştir. Özel sektörün yeterli sermaye birikimine sahip olmaması sebebiyle birçok sanayi tesisi, ekonomik büyümenin ve kalkınmanın esas unsuru olan devlet tarafından kurulabilmiştir.

Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından geçen kısa sürede çok sayıda fabrika, banka, kurum ve kuruluşla ülkemizin hızla kalkınması için önemli hamleler yapılmıştır. 1930’lu yıllardan itibaren kurulan kamu iktisadi teşebbüslerinin temel amacı, üretimin yetersizliğinin giderilmesi olmuştur. Özel girişimler eliyle ürün arzının başlamasıyla ise birçok KİT’in varoluş amacının ortadan kalktığı düşüncesiyle bu kuruluşların özelleştirilmesi gündeme gelmiştir.

Türkiye'de 1994 sonrasında başlayan özelleştirme uygulamalarında asli amaç, kamu kuruluşlarının sermaye piyasalarında halka arz yoluyla satılması suretiyle sermayenin tabana yayılmasıdır. Ancak mezkûr tarihlerde kamu işletmeciliğinin geldiği durum bahane edilerek bu kuruluşların ne olursa olsun elden çıkarılması gerektiği anlayışı hâkim olmuştur. Böylesi bir anlayışa dayanan özelleştirme politikası da özelleştirmeler yoluyla kamu kaynaklarının tabana yayılmasını, rekabetçi bir piyasanın oluşmasını, üretimin ve istihdamın artırılmasını sağlamaktan uzak kalmıştır.

Bize göre, özelleştirmeyle ekonomide rekabet ortamının tesis edilmesi, kamu maliyesi üzerindeki yükün hafifletilerek kaynakların etkin kullanılması, üretim ve istihdam artışı sağlanması, teknoloji transferi ve ihracat kapasitesinin geliştirilmesi amaçlanmalıdır. Devlet tekellerinin yerini özel sektör tekellerinin alması önlenmeli, uygulamada şeffaflık ilkesi tam anlamıyla hâkim kılınarak kamu vicdanını rahatsız eden hiçbir girişime izin verilmemelidir.

Son on beş yıllık özelleştirmelere bakıldığında, blok satışların toplam satışlar içerisindeki payı yüzde 32, tesis ve varlık satışlarının oranı yüzde 50 olmuştur. Halka arz yoluyla yapılan satışlar toplam satışlar içerisinde sadece yüzde 14’lük paya ulaşabilmişken borsada yapılan satışlar ise yüzde 2 seviyesinde kalmıştır. Bu tablo, özelleştirme politikalarının asli amaç ve hedeflerine ulaşamadığını ve sermayenin tabana yayılması bakımından etkin olamadığını göstermektedir. “Al, ne yaparsan yap.” şeklindeki yanlış özelleştirme politikaları sonucunda birçok kuruluş özelleştikten sonra kapatılmış, üretimin devamı sağlanmamış, kuruluşların mal varlıkları, arazi ve diğer gayrimenkulleri başka amaçlarla kullanılmış veya satılmıştır.

Türkiye 1985-2017 döneminde toplam 68,2 milyar dolar tutarında özelleştirme yapmıştır. Bunun 60,2 milyar doları yani yüzde 88’i 2003 sonrasında gerçekleştirilmiştir. Birçok stratejik kurumun satılmasına ve büyük özelleştirme gelirine rağmen 2002’de 129,5 milyar dolar olan dış borcumuz 2017’nin ikinci çeyreği itibarıyla 432,4 milyar dolara çıkarak yüzde 234 oranında artmış, kişi başına düşen dış borç miktarı da 5.400 doları geçmiştir. Özelleştirme gelir hedefinde istenilen sonuç elde edilememiş, gayrisafi hasılaya oranla binde 6’lık 2017 yılı özelleştirme gelir beklentisinin de ancak üçte 1’ine ulaşılabilmiştir.

Rekabetçi bir özel sektörün daha verimli olacağı yaklaşımına dayanan özelleştirmelerle, üretimin ve istihdamın artırılmasıyla kamu maliyesi üzerindeki yükün hafifletilmesi yönündeki beklenti de gerçekleşmemiştir. Özellikle tarımsal kuruluşların özelleştirilmesi kırsal kalkınma politikalarını sekteye uğratmış, tarımsal üretimi azaltmış, çiftçimizi mağdur etmiş, işsizliğin ve büyük kentlere göçün önemli bir sebebi olmuştur. Bu durum, tüm kamu politikalarının birbiriyle uyumlu bir şekilde belirlenmesi ve uygulanmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Değerli milletvekilleri, özelleştirmelerde ve diğer kamu ihalelerinde temel ölçü, millî kaynaklarımızın korunması, yetim hakkının ve kamu yararının gözetilmesidir. Bu sebeple, özelleştirme süreçlerinin aynı zamanda yolsuzluklarla mücadele anlayışı içinde değerlendirilmesi de bir zarurettir. Zira özelleştirme uygulamaları yer yer kamudaki çürümüşlüğün, siyasetçi-iş adamı-bürokrat üçgeninde gelişen yolsuzluk ve usulsüzlüklerin kendini gösterdiği bir alan olabilmektedir. Kasasında bulunan nakit miktarına veya üretimin devamı yerine, sadece gayrimenkulleri için özelleştirilen, özel vergi düzenlemeleriyle mali avantaj sağlanan ve şeffaflık temelinde eksiklikler bulunan özelleştirmeler de maalesef ki yaşanmıştır.

MHP olarak beklentimiz, millet emaneti olan devlet idaresinde yolsuzluklara fırsat verilmemesi, yetim hakkına el uzatanlardan hesap sorulmasıdır; özelleştirme uygulamalarının hukuki boşluklardan kaynaklı suistimallere fırsat vermemesi, devletin sahip olduğu imtiyazlar ve varlıkların satışında kamusal faydanın yeterince dikkate alınması, kritik sektörlerdeki özelleştirmelerde millî, stratejik tercih ve önceliklerin göz önünde bulundurulmasıdır.

Burada dikkat çekmek istediğim bir konu da Tapu Kanunu’nda ve Sermaye Piyasası Kanunu’nda yapılan değişikliklerle herhangi bir şarta bağlı olmaksızın, mütekabiliyeti de esas almayan bir yaklaşımla yabancılara mülk satışına imkân verilmiş olmasıdır. Bu durum, ülkemizin millî güvenliğinin ve stratejik önceliklerinin göz ardı edilmesine yol açılabilecek mahiyette bir düzenleme olup yargı süreçlerinden sonra satışlara kısmi bir sınırlama getirilmiş olması da bu yöndeki riskleri bertaraf etmemiştir.

Özelleştirmeyle ilgili son olarak da 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu’na ilişkin Sayıştay Raporu’ndaki bazı tespitlere değinmek istiyorum. Raporda, doğrudan temin ve pazarlık yöntemiyle yapılan mal alımları tutarının yüzde 10 limitini fazlasıyla aştığı yönünde bir tespit bulunmaktadır. Doğrudan alımların toplam ödenek içindeki payının yüzde 23’e ulaşmasına rağmen, yasal zorunluluk olduğu hâlde Kamu İhale Kurulunun uygun görüşünün alınmamış olması, Sayıştay raporunda da belirtildiği üzere mevzuata aykırılık teşkil etmektedir. 2015 Sayıştay Raporu’nda da yer alan ve idarece gereğinin yapılacağı cevabı üzerine izlenecek hususlar arasına dâhil edilen bu hatanın 2016’da da devam ettiği anlaşılmaktadır. Esasen bütçe yılı başında ödeneklerin tespiti ve ihtiyaç planlamasının gerçekçi bir şekilde yapılması doğru olanıdır. Bununla birlikte, doğrudan temin yoluyla mal alımında öngörülen yüzde 10 sınırının aşılması söz konusu olduğunda Kamu İhale Kurulunun uygun görüşünün alınması zorunludur.

Diğer taraftan, büyük bir kurumsal yapı ve yetişmiş insan kaynağına sahip olduğu hâlde Özelleştirme İdaresi Başkanlığının asli görevi kapsamındaki birçok işi danışmanlık firmaları aracılığıyla yaptırdığı görülmektedir. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yılın Sayıştay raporunda bu danışmanlık meselesi eleştirilmiştir. Bu yolun yaygınlığı, kamu kaynaklarının ne ölçüde yerinde kullanıldığı konusunda kamuoyunda kuşku uyandırmaktadır. Bilindiği gibi denetimin bir amacı da idarenin geliştirilmesine katkı sağlamaktır. Bu sebeple, idarelerin denetim sonuçlarının gereğini mutlaka yerine getirmeleri gerekmektedir. Her yıl aynı tespitlerin yapılması denetim sonuçlarının idare tarafından ciddiye alınmadığı anlamına gelecektir ki bu da yönetimin temel fonksiyonlarından olan denetimin amacına ulaşmasına engel olacaktır.

Değerli milletvekilleri, kamu alımları potansiyeli oldukça yüksek olan Türkiye’de Kamu İhale Kurulunun uygulamada görülen sorunları da giderecek şekilde ihale sistemini iyileştirecek, ortaya çıkan sorunlara müdahale edebilecek ve tarafsız çözümler üretebilecek bir yapıda olması gerekir. Bilindiği üzere 4 Ocak 2002 tarihinde kabul edilen 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’yla yolsuzluklara zemin hazırlayan unsurların ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Türkiye’nin yaptığı en önemli reformlardan birisi olan bu düzenleme, 2003’ten itibaren mezkûr amacın gerçekleşmesine mani olabilecek istisna hükümlerle değişikliğe uğramıştır. İhale yasasında fonksiyonel veya kurumsal istisnalar oluşturmak, kamu harcamalarının uygunluğu ve denetlenmesi ile ihalelerin güvenilirliği konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır. Ülkemizde 2016 yılında bütçe giderlerinin yaklaşık yüzde 30’unu teşkil eden 173,7 milyar liralık kamu alımı yapılmış, 2017 yılının ilk dokuz ayında ise bu tutar 178,8 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. Kuşkusuz, bu kadar büyük ve önemli bir mali alanın hukuki altyapısının, uygulamada istismara imkân vermeyecek şekilde tanzim edilmesi şarttır.

İhale yasasının çıkartıldığı ilk yıllarda, örneğin 2003 yılında, açık ihale usulüyle yapılan kamu alımlarının oranı yüzde 82 ve pazarlık usulüyle yapılan kamu alımlarının oranı yüzde 17 olarak gerçekleşmişken 2016 yılında açık ihale usulüyle yapılan alımların oranı yüzde 73’e düşmüş, pazarlık usulüyle yapılan alımların oranıysa yüzde 26’ya çıkmıştır. Bu dönemde doğrudan temin yoluyla yapılan alımlar 8 kat artmıştır. Kamu alımlarının genel ihale usulleri yerine doğrudan temin suretiyle yapılması, yolsuzluk ve usulsüzlüklere açık bir ortam oluşturmakta, yolsuzluk iddialarını da beraberinde getirmektedir. Oysa yolsuzluklarla etkin bir mücadele için öncelikle buna zemin hazırlayan hukuki, idari ve kurumsal eksikliklerin giderilmesi, caydırıcı müeyyidelerin getirilmesi, etkin bir denetim mekanizmasının oluşturulması ve insan gücü kalitesinin iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, suistimale açık alan hâline gelen istisna uygulamalarına da son verilmelidir.

Hizmetlerin sağlıklı bir zeminde yürütülmesi için denetim vazgeçilmezdir. Denetimsiz ihalelerde nelerin eksik ya da yanlış olduğu bilinmeyecek, ihale sürecinin iyileştirilmesi mümkün olamayacaktır. Bu doğrultuda, Kamu İhale Kurumunun ihale sistemine yönelik olumsuz müdahaleleri önleme ve sistemi geliştirmede etkinlik kazanması icra bağımsızlığı içinde hareket ederek kuruluş gayesini tam anlamıyla yerine getirmesi ve uygulamadaki eksikliklerini gidermesi bir zarurettir.

Öte yandan, kamu ihaleleri çerçevesinde yerli üretimin desteklenmesinin de önemli bir ihtiyaç olduğunu değerlendiriyoruz. Esasen, bu yönde bazı düzenlemelerin yapıldığı da bilinmektedir. Kurumun yayınladığı istatistiklerden anlaşıldığı kadarıyla, bu kapsamda yabancı isteklilere açık olan 17.158 adet ihalenin yüzde 34’ünde yerli malı lehine fiyat avantajı uygulanmıştır. Bu yöndeki düzenlemelerin millî sanayinin ve yerli üreticinin güçlendirilmesi adına olumlu olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, finansal piyasalardaki derinlik ve ekonomik yapılardaki karmaşıklık güvenilir bilginin önemini artırmış, mali bilgilerin uluslararası seviyede karşılanabilir olmasını zorunlu kılmıştır. Spekülasyonlara açık finansal piyasalarda özellikle küçük yatırımcının ani dalgalanmalar karşısında hakkının ve güvenliğinin korunması ise bu alandaki kurumların gerekli tedbirleri almasıyla mümkün olabilecektir. Piyasaların kullandığı en önemli bilgi kaynaklarından biri olan finansal tablolardaki bilgilerin tam, doğru, gerçeğe ve ihtiyaca uygun olması piyasaların etkin işlemesi bakımından çok önemlidir.

Hatırlanacağı gibi gelişmiş ülkelerde yaşanan iflaslar ve muhasebe skandalları, 2000’li yılların başından itibaren pek çok ülkede düzenleme ve denetleme yetkilerini haiz bağımsız kamu gözetimi kurumlarının kurulmasına yol açmıştır. Bu amaçla, ülkemizde de Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu kurulmuştur. Amacı, ilgililerine tam, gerçeğe ve ihtiyaca uygun karşılaştırılabilir bilgi vermek olan kurumun, uygulamalarıyla, finansal bilgilerin ölçülmesinde ve tabloların değerlendirilmesinde bağımsız bir güvence olması mutlaka sağlanmalıdır.

Bu düşüncelerle, kurumların 2018 yılı bütçelerinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Gazi Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Sayın milletvekilleri, böylelikle Milliyetçi Hareket Partisinin grup adına konuşmaları da bitmiş oldu.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan konuşmaları dinleyeceğiz.

İlk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Erdoğan Toprak konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Toprak. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlarım.

Ben bütçenin mali konusuna değinmeyeceğim.

Gönül ister ki daha çok imkânımız olsun, bu ülkenin gençlerine, sporuna daha çok pay ayıralım. Ama başka eksikleri de söylemek isterim. Söylerken de Sayın Bakanın amatör kulüplerden gelmiş olmasını, federasyon başkanlığı yapmış olmasını Türk sporu için bir şans olarak görüyorum. Umut ederim ki daha önce bu kürsülerde söylediğimiz ama dikkate alınmayan, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından söylendikten sonra dikkate alınan o konuların tahribat yarattıktan sonra göz önüne alınmasının bu dönem olmamasını temenni ederim.

Değerli arkadaşlarım, bu ülkede dopingi dile getirdik, bu ülkede yabancı devşirme sporcuların sorunlarını dile getirdik, stat isimlerinin arena olmasının yanlışlığını bu kürsüden defalarca dile getirdik ve bu ülkenin kurucusu olan Ulu Önder Atatürk’ün isminin sökülüp arenalara çevrilmesinin yanlış olduğunu dile getirdik ama bizim söylediğimiz ne hikmetse dikkate alınmadı ama Sayın Cumhurbaşkanı söyledikten sonra apar topar arenalar gitti. Peki, arenalar gitti de yerine ne geldi? Arkadaşlar, arenalar gittiğinde yerine tekrar Atatürk isminin geri gelmesini arzu ederdik ama gelmedi; Bursa Atatürk Stadı “Bursa Stadyumu” oldu, Antalya Atatürk Stadı “Antalya Stadyumu” oldu, Afyon Atatürk Stadı “Kocatepe Stadyumu” oldu, Konya Atatürk Stadı “Konya Stadyumu” oldu. Yani bunun altındaki mantığı çok anlamış değilim. Biz geçmişimize sahip çıkamazsak, geçmişteki değerlerimizi onore edemezsek bizim geleceğimiz olmaz. Bu ülkeye hizmet eden herkesi bizim saygıyla anmamız lazım. Hele Mustafa Kemal Atatürk gibi bu ülkede bağımsızlık, özgürlük, özgürce ezanın okunması için büyük mücadele veren önderin isminin sökülmesini üzüntüyle karşılıyorum.

Sayın Bakanı Plan ve Bütçede sunumunda takip ettik, dediler ki: “8 milyona çıktı lisanslı sporcu sayısı.” Aldıklarında 800 bindi, 8 milyona çıktı. Bundan çok mutlu olduk yani 1’e 10 artış bizi mutlu eder. Peki, aynı oranda başarı var mı? Aynı oranda başarı yok.

Başarıya baktığınızda, eskiden dünya 3’üncüsü bir millî takım vardı, şimdi play off’lara dahi kalamayan bir millî takım var. Oradan çok acı bir örnek daha söyleyeyim: 2011’den beri Suriye savaşta, kendi ülkesinde idman yapamıyor, Suriye Millî Takımı play off’lara kalıyor ama Türk Millî Takımı play off’lara kalamadı. 12 Dev Adam vardı, 12 Dev Adam gruptan çıkamadı. Filenin Sultanları vardı, Filenin Sultanları ne hâlde belli değil. Türkiye’nin halterle dünya gururu vardı, Naim Süleymanoğulları vardı, Halil Mutlular vardı, halter bugün yasaklı federasyonlar arasında arkadaşlar. Neden? Dopingli olduğu için Halter Federasyonu yasaklılar listesinde. Eskiden bazı sporcular dopingden dolayı yasaklı konuma gelirdi ama şimdi bakıyorsunuz federasyonlarımız yasaklı durumda. Bu, Türkiye’nin en büyük açmazlarından bir tanesi.

Bütçeye büyük paylar ayırdıklarını söyledi AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarım, sporun başarısından, statların güzelliğinden bahsettiler. Arkadaşlar, önemli olan o statlar değil, önemli olan o statlarda yarıştıracağınız evlatlarınızdır. Eğer siz oralarda evlatlarınızı yarıştıramıyorsanız, orada devşirmelerle veya büyük transferlerle getirdiğiniz sporcular yarışıyorsa orada bir sorun vardır, bu bir.

İkinci bir noktaya daha değineceğim. Sayın Bakanım, özellikle sizden rica ediyorum, statların çok amaçlı olması lazım. Yani, statlar sırf yılda 17 tane maç oynanan, 365 günün 17 günü kullanılan statlar olmamalı. Biz bu kadar zengin bir ülke değiliz. Statları çok amaçlı yapacaksınız, orada antrenmanlar da olacak, orada öğrenciler de gelip sporda idmanını yapacaklar ama anlaşılan, yanlış algı şu: “Statları yaptık her şey bitti.” Statlarla, betonla Türk sporu kalkınmaz, betonla Türk gençliğini de kalkındıramazsınız. Bugün gelinen noktaya bakın.

Türk gençliğinin en büyük sorunlarından bir tanesi amatör liglerdir. Sayın Bakan, siz Amatör Kulüpler Federasyonundan geliyorsunuz. 6 bin tane amatör spor federasyonu var, hepsinin durumu içler acısı, kapılarına anahtar vurulmak üzere. Hoca desteği yok, finansman desteği yok, federasyonlar üvey evlat olarak bakıyor. Neden? Çünkü federasyonun 250 tane üyesi var, 6 bin tane amatör kulübün oradaki temsili 10 kişi, 10 üye. Diğer tarafta, Süper Lig’de bir takımın o kadar üyesi var. Niye amatör kulüplerle uğraşsın?

Amatör kulüplerin başında bir bela daha var. Kendilerinin vergi verdiği belediyeler onların semt sahalarını elinden alıyor. Semt sahalarını elinden almak da yetmiyor, o bölgedeki topladığı vergilerle spor kulüpleri kuruyorlar, profesyonel kulüpler kuruyorlar. Arkadaşlar, belediyelerin görevi o semtteki gençliğe hizmet etmektir, Süper Lig’de takım kurmak değil. Süper Lig’de takım kuruyorlar, o bölgeden topladıkları vergileri oralara, transfere harcıyorlar; bu da yetmiyor, o bölgede yetişen Türk gençlerinin önünü kesiyorlar yani gençliğimizin önünü belediyelerle yok ediyoruz.

Federasyonlarda durumlar içler acısı. Türk sporunda başarıdan bahsediyoruz. Arkadaşlar, Türk sporunda başarıdan bahsediyoruz ama Türk sporunu devşirmelere emanet etmişiz. Yani, bakın, masa tenisinde Melek Hu, Ahmet Li, Bora Vang, Cem Zeng, Şirin He. Kim bunlar? Bunlar Türk Millî Masa Tenisi Takımı oyuncuları. Peki, bir tane Türk var mı Sayın Bakanım? Yok.

Sonra, atletizmi kime teslim ettiniz? Afrikalılara. Kenya’dan Amos Kibitok’u Aras Kaya yapmışız, Mirriam Maiyo’u Meryem yapmışız, Stanley Kiprotich’yu Ali Kaya yapmışız, Vivian Jemutai’yu da Yasemin Can yapmışız. Ya arkadaşlar, böyle Türk sporu bir yere gelmez, başarıdan da bahsedemezsiniz. Yani bana ondan sonra “Türk sporu başarılı.” diyorsunuz. Başarının karnesi nedir arkadaşlar biliyor musunuz? Olimpiyatlardır. Yani burada üç tane belediyenin yaptığı organizasyonlarla kendimizi aldatmayalım. Bu tip organizasyonları yapın ama bu, bizim başarı ölçümüz değil.

Bakın, olimpiyatlarda, 2004’te 11 tane madalya var, 2008’de 7’ye düşmüş, 1 tanesi dopingli, gitti. 2012’de 4 tane var, 3 tanesi dopingli, o da gitti, 1 tane kaldı. 2016 Rio Olimpiyatları’nda 8 tane var, orada da ne kadar dopingden gider onu bilmem. Yani koskoca bir Türkiye’nin, 8 milyon lisanslı sporcusu olan bir Türkiye’nin 1 madalya almasına başarı denebilir mi, size soruyorum?

Arkadaşlar, işte biz bu gençlere sahip çıkamadığımız zaman, gençlik iki tarafa doğru kayıyor; bir tanesi sentetik uyuşturucu. Türkiye sentetik uyuşturucu cenneti hâline gelmiş. Bu evlatlar hepimizin, bu salonda bulunan hepimizin evlatları. Sentetik uyuşturucu kullanan 1 milyon 300 bin Türk genci var çünkü siz bunları sporda yeterince o sporun kolu kanatları altına alamadığınız için, eğitimle…

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – O rakamlar nereden?

ERDOĞAN TOPRAK (Devamla) – Bakarsan öğrenirsin.

Bonzai ne kadar olmuş biliyor musunuz arkadaşlar? 5 TL. AMATEM’leri yapıyorsunuz. Ben de görüyorum ki sorunu siz de fark etmişsiniz, teşekkür ederim. AMATEM’leri yapmanızı da doğru buluyorum. Gençlerimizin oradan kurtarılmasını saygıyla karşılıyorum. AMATEM’lerin sayısı şu anda 60’larda ve hızla da artıyor, doğru ama bu çözüm değil. Çözüm: Bu gençlere daha fidanlığında sahip çıkmak yani AMATEM’ler kanalıyla değil.

Bir başka nokta da -benden önce Saffet Bey söyledi- gençleri kumara teslim ettik. Bu ülkede eğitime, Vikipedi’ye ulaşım yasak ama kumarhanelere ulaşım serbest ve kumarla Türk gençliğinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDOĞAN TOPRAK (Devamla) - 50 milyar dolarlık bir rant döndüğünü görüyoruz.

BAŞKAN – Bir dakika daha ek süre vereyim Sayın Toprak, tamamlayın lütfen.

ERDOĞAN TOPRAK (Devamla) – Sevgili Başkanım, Sayın Bakanım; hızla süremi bitireceğim. Acil olan 12 madde var, onları size yazılı olarak vereceğim Sayın Başkan izin verirse.

1) Acilen spor şûrasını toplayın.

2) Federasyonları gözden geçirin. Türk gençliği federasyonların keyfine bırakılmayacak kadar önemlidir. “Federasyonlar özerk.” diyebilirsiniz. O zaman, Spor Bakanlığının bu kadar başarısızlığı görüp de federasyonlara el koymamasını da yanlış bulurum. Federasyonlar babalarının çiftlikleri gibi 150 ile zaman zaman 300 delege arasına sıkıştırılmış, sen, ben, bizim oğlan oynuyor, Türk sporuna böyle başarı gelmez. Türk sporunun gelişimi anaokulundan başlayarak taramalarla bu ülkenin gençlerini tertemiz bir şekilde spora atmakla olur. Burada size 12 tane maddem var, bunu size takdim edeceğim. Bu ülkenin gençleri hepimizin.

Açıkça söylüyorum: Sporla ilgili hangi adımı atarsanız atın olumlu tüm adımlarda Cumhuriyet Halk Partisi olarak arkanızdayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDOĞAN TOPRAK (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisi olarak parti ayrımı yapmıyoruz çünkü bu gençlik hepimizin.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Toprak.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci olarak Hatay Milletvekili Sayın Hilmi Yarayıcı konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yarayıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakika.

CHP GRUBU ADINA HİLMİ YARAYICI (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Spor Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri, yüce heyeti, ekranları başında bizleri izleyen bütün vatandaşlarımızı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, “spor” dediğimiz için elbette, hemen birkaç gün önceki olay geliyor aklımıza. Eski sporcu ve şimdilerin futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen’in Deniz Gezmiş’in parkası üzerinden yaptığı bir değerlendirmeye ve benzetmeye değinmek isterim.

Sayın Dilmen’e bir şeyi hatırlatmak isterim. Deniz Gezmiş’i Deniz Gezmiş yapan parkası değil, onun cüretkârlığı, yüreği, bilinci, cesareti, bilgisi ve haklılığıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Niye astınız o zaman? Siz astınız.

HİLMİ YARAYICI (Devamla) – Onu da anlatırım. Sataşmadan ayrıca söz alacağım o zaman.

Öncelikle, Deniz demek, hiçbir çıkar gözetmeden ezilen halkların yanında olmak, onlar için bedel ödemektir; yeri geldiğinde yüreğiyle, silahıyla Filistin’de Filistin halkının yanında olmak demektir; yeri geldiğinde 6’ncı Filo’yu kıble edinenlere karşı korkmadan Amerikan askerlerini sille tokat denize dökmektir; yeri geldiğinde ülkemizi Amerikan üsleriyle dolduranlara karşı “Bağımsız Türkiye” şiarıyla eyleme geçmektir. Kimse bizim değerlerimizi emperyalistlerle iş tutanlara (….)(x) deyip Yahudi lobilerine İsrail’le ilişki kurmak için milyon dolarlar harcayan, Filistin davasını ne yazık ki 20 milyon dolara satılığa çıkaranlarla bir tutmasın.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adı çeşitli dönemlerde değişse de ilk temelleri 1922 yılında atılan Spor Genel Müdürlüğü 1938 yılında kurumsal kimliğine kavuşmuş köklü bir kurumumuzdur. Kuruluş amacı da Anayasa’nın 59’uncu maddesinde yer alan “Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır; sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.” ilkesini hayata geçirmektir. Ancak AKP iktidarıyla devlet bu alandaki sorumluluğunu adım adım terk etmektedir. Son zamanlarda bir furyadır gidiyor, il müdürlükleri sahip oldukları tesisleri bir bir federasyonlara devrediyor. Türkiye'nin başkentinde artık yoksul çocukların ücretsiz spor yapabileceği bir jimnastik salonu, bir atletizm sahası yoktur. Birçok ilde bu ve benzeri birçok tesis federasyonlara devredildiği için spor tesislerinden ücretsiz yararlanma devri sona ermiştir ne yazık ki çünkü devredilen tesislerden federasyonlar ücret almaktadır, bağımsız oldukları için de Spor Genel Müdürlüğünün bir yaptırımı olamamaktadır. Bu durum, Anayasa’nın 59’uncu maddesine açıkça aykırıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP’nin devlette kadrolaşma tutkusunun tüm devlet kurumlarında olduğu gibi Spor Genel Müdürlüğünde de yarattığı tahribata değinmeden geçmek olmaz. Bu kurumda on yıldır görevde yükselme sınavı yapılmamaktadır. Çalışanların gelecekleri için kariyer planlaması yapabilmeleri fiilen mümkün değil. Artık AKP’li değilseniz bu kurumda şef bile olmanız mümkün değil.

Danıştay defalarca sınavsız görevde yükselmenin önünü kapattığı hâlde Danıştay kararlarını yok sayan iktidar sürekli kanunun etrafında dolandı. Başaramayınca da, teşkilat yapısını değiştiren 6639 sayılı Torba Kanun ve 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle il, ilçe gençlik hizmetleri ve spor müdürlükleri ve şube müdürlükleri başta olmak üzere birçok unvanlı kadroda görev yapan personeli “başkaca hiçbir işleme gerek kalmadan” ibaresiyle görevlerinden alarak hepsini araştırmacı kadrosuna atadı. Bugün yüzlerce il, ilçe müdürü atıl bir pozisyonda sadece bankamatik memuru olarak görev yapmak zorunda kalmıştır.

Peki, yerine ne konuldu? Yerine, gençlik hizmetleri ve spor ilçe müdürü, gençlik merkezi müdürü ve yurt müdürü kadrolarına her bir kadro için bir defaya mahsus olmak üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Hizmet süreleri ve eğitime ilişkin şartlar taşıyanlar arasından atama yapılacak.” maddesi getirilerek sınavsız yükselmenin önü açıldı. Yıllardır şef unvanıyla görev yapan personel yerlerinde bırakılarak üç dört yıllık memurlar bir anda şeflerinin üzerlerinde bir pozisyonda yer aldılar. Bununla kalsa iyi ama bununla yetinilmedi, çünkü kurum dışından getirilen ne kadar imam, uzman çavuş varsa kuruma getirilip unvan verildi. Kurumun asli personeli ise boynu bükük kaldı. Ağızlarını her açtıklarında “kul hakkı” diyen iktidara sormak isterim: Kul hakkı yemek bu değilse nedir?

Yandaşlara unvan dağıtmada sınır tanımayan Genel Müdürlük bağımsız spor federasyonlarında görev yapmak üzere durmadan federasyon genel sekreterliği kadrosu dağıtmaktadır. Sormak isterim: Hangi yetkiye dayanarak bağımsız spor federasyonlarına genel sekreter ataması yapıyorsunuz? Federasyonların gönderdiğiniz genel sekreterlere görev vermeyip dışarıdan yüksek maaşlarla genel sekreter görevlendirmesi yaptığını bilmiyor musunuz? Dahası, Sayıştay denetçilerinin, bağımsız spor federasyonlarında memur görevlendirmelerinin hukuksuzluğu üzerine on yıldır uyarı yaptığını da mı bilmiyor musunuz? Buna rağmen yandaşlarınıza ballı kadro dağıtarak kamuyu zarara uğratmaya ne hakkınız var?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, personel mağduriyetleriniz bununla da sınırlı değil. Bakanlık merkez teşkilatında görev yapmakta olan personelin çocuklarına Kredi ve Yurtlar Kurumunda kontenjan hakkı verilirken, taşra teşkilatında görev yapan personelin çocukları bundan muaf tutulmaktadır. Burada adalet nerede, hakkaniyet nerede, anlamak mümkün değil.

Konuşmamda, sürekli “bağımsız spor federasyonları” terimini kullanıyorum ama federasyonların bağımsız falan olduğu yok. Federasyonların neredeyse tamamına yakınının devletin gelirleri olmadan ayakta durmaları imkânsız. Spor Toto Teşkilatının sağladığı bütçe olmasa, neredeyse hiçbir federasyon ayakta kalmayacak. Spor Toto Teşkilatının reklam anlaşması karşılığında federasyonlara kaynak aktarması ise kamudan federasyonlara kaynak aktarma amaçlı kanuna karşı hiledir, kimse kimseyi kandırmasın. Bu kaynak aktarımı ve Genel Müdürlüğün spor kulüplerine maddi yardımları federasyon seçimlerinin de belirleyicisidir. Yani parayı veren yönetimi de belirliyor ne yazık ki. Böyle olduğu için de Bakanlık bürokratları veya iktidara yakın olanlar federasyon başkanı olmaktadır.

Şimdi size sormak isterim: Halter branşında, başta Halil Mutlu olmak üzere ömrünü bu branşa veren deneyimli birçok antrenör dururken, Bakanlık bürokratınızın bu branşa nasıl bir katkısı oluyor acaba? Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Naim Süleymanoğlu gibi şampiyonlar şampiyonu bir sporcumuzu da bu nedenle küstürmüş olduğunuzu, sanırım en iyi Halter Federasyonu camiası ve Federasyon Başkanı bilir. Federasyonları elinizde tutmak için federasyon seçimlerinde Danıştay kararlarını açıkça çiğnediniz. Bu hukuk tanımaz tutumunuza yargı da “dur” dedi. Güreş Federasyonu seçimlerinin iptalini, Jimnastik Federasyonu seçimlerinin iptali takip etti. Yakında kalan diğer federasyonların seçimlerinin mahkeme kararıyla iptal edileceği kesin gibi görünüyor. Siz keyfî şekilde davrandıkça, hukuk bir şekilde gelip ayağınıza dolanıyor. O yüzden, sizi, spora siyaset bulaştırmama adına, federasyondan elinizi çekmeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yarayıcı.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, şimdi de Antalya Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara konuşacaklar.

Buyurun Sayın Kara. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakika.

CHP GRUBU ADINA NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018 yılı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle Sayın Bakana ilk bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. Kendisinden üniversite öğrencilerimizin barınma ve burs sorunlarını çözecek kararlı bir tutum izlemesini, izleyeceğini de bekliyoruz.

“Kredi Yurtlar Kurumu” dediğimiz zaman hepimizin aklına ilk olarak üniversite öğrencilerinin kalacağı devlet yurtları geliyor. Özellikle üniversite sınavlarının açıklandığı dönemlerde yurt talebiyle aranmayan milletvekili yoktur. Hepimiz günlerce gençlerimiz tarafından defalarca aranıyoruz, bir umut. Neden peki? Çünkü açılan üniversite sayısı, okuyan üniversite öğrenci sayısı ile devlet yurtları ve yatak kapasitelerinin sayısı son derece orantısız.

Son on beş yılda üniversite sayısı 2,5 kat, öğrenci sayısı ise 3,5 kat artmıştır. On beş yıl içerisinde elbette yurt ve yatak kapasitesi de arttı. Sayın Bakanın Komisyondaki bütçe sunuşunda verdiği rakamlara göre 2002 yılı sonunda 77 il ve 59 ilçede toplam 190 yurtta 182.258 yatak sayısından, 8 Kasım 2017 tarihi itibarıyla 81 il, 242 ilçe ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde toplam 757 yurtta 623.568 yatak sayısına ulaşılmıştır. Peki, şu anda üniversite eğitimi alan öğrenci sayısı kaç? 7 milyonun üzerinde.

Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre dernek ve vakıflara ait 2.160 yurtta 112.423 öğrenci kalıyor. Bir de üniversitelerin kendi kampüsleri içerisinde özel ya da Kredi Yurtlara bağlı olmayan 50 bin civarında yatak bulunuyor. Baktığımızda, 7 milyon üniversite öğrencisi için bu rakamlar 800 bine anca ulaşıyor yani üniversite öğrencileri arasında yurtlarda barınma oranı yüzde 10. Bu rakam İngiltere’de yüzde 24, Avrupa ortalaması ise yüzde 18. Sayın Bakandan bu oranı yükseltmesini bekliyoruz, yanındaki Maliye Bakanından da parasını söke söke alacağına inanıyoruz.

Maalesef önümüzdeki tablo, yurt ve öğrenci sayıları arasındaki orantısızlık nedeniyle, yükseköğrenim gören gençlerimizin en önemli sorununun barınma sorunu olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Bu sorun ne şekilde çözülüyor? AKP iktidarı, Kredi ve Yurtlara bağlı yurtların yetersizliği nedeniyle gençlerimizi cemaatlere ait yurt ve evlere mahkûm ediyor. Sizleri defalarca uyardık ama sizler “Yaşamadan bilemeyiz. Ne kötülüğünü gördük?” mantığıyla devam ettiğiniz ülke yönetim anlayışında gençlerimizi cemaatlere mahkûm etmenin sonucu 15 Temmuz hain darbe girişimini gördünüz. FETÖ’cü yapılanmaya ait olduğunu söylediğiniz 821 yurdu kapattınız ancak bedelini milletçe ödüyoruz. Bizler her defasında söyledik: Cemaat ve tarikatlar devletin çözüm ortağı olamaz, olmamalı. Eğer Anayasa’mızda sosyal bir devlet olduğumuz belirtiliyor ve eğitim hakkı anayasal hak olarak teminat altına alınıyorsa gençlerimizin ve öğrencilerimizin cemaat ve tarikat tarzı yapılara mahkûm edilmesinin önüne geçmek zorundasınız.

Bütçenizin Komisyonda görüşüldüğü 8 Kasım 2017 tarihinde ise Resmî Gazete’de yayımlanan bir yönetmelikle Bakanlar Kurulu tarafından vergi muafiyeti tanınan vakıf ve kamu yararına çalışan dernekler olarak yükseköğretim yurtlarında beslenme ve barınma yardımı yapılacağı duyuruldu yani bu vakıflara yeni bir bütçe ayırdınız. Peki, hangi vakıflar? Ensar, TÜRGEV, TÜGVA. Bu yardımlar KYK bütçesinden aktarılacak. Zaten Google’a girip “cemaat yurtları” yazdığınızda ilk sırada sponsorlu olarak TÜRGEV ve TÜGVA çıkıyor. Bir kriter getirdiniz bu yönetmeliğin uygulanmasında “KYK yurtlarının bulunmadığı yerlerde yapılması için öncelik vereceğiz.” diye. Yani devlet yurt yapmak yerine bu görevi yine cemaat ve tarikatlara bırakacak.

KYK yurdunda kalamayan, cemaat ve tarikat yurtlarında kalmayı tercih etmeyen öğrenciler için özel yurtların fiyatlarının ne kadar yüksek olduğuna da değinmek gerekirse ortalaması 1.500 liradır. Bu ücretleri karşılayamayacak, asgari ücretle geçinen bir aile, çocuğunu nasıl okutacak? Barınma hizmeti üniversitede okuyan tüm gençlerimize eşit koşullarda ve devlet güvencesi altında verilmeli.

Gelelim burs ve kredilere. Sayın Bakanım, Komisyonda verilen bilgilere göre 2017 yılında 1 milyon 235 bin 898 öğrenciye öğrenim kredisi, 400.288 öğrenciye ise burs verilmektedir. Bu kredilerin geri ödemesi olmadığını Sayıştay belirtiyor ancak bu öğrenim kredilerinin ve burslarının da yükseltilmesi gerekiyor, en azından kalacakları yurt ücretlerini karşılayacak şekle getirilmesi gerekiyor.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Daha fazlasını veriyoruz.

NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) – Eğitime, yurtlara yatırımlar yapılsa… Ama ne yazık ki iktidar üniversite, okul ya da öğrenciler için yurtlar yerine cezaevlerine yatırım yapmayı tercih ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Ya, bırakın, bizim zamanımızda yurt mu vardı yani yurt mu yapılıyordu Türkiye’de? Bu kadar mı çarpıtılır yani.

NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) – Okul, yurt yerine cezaevi yapmaya devam ederseniz… Size buradan kaç kez söyledim, Sayın Bakanıma da söyledim, Manavgat Ilıca’da turizmin göbeğine cezaevi inşaatı yapılıyor.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Sizin yaptığınızın 10 katı yurt yaptık biz. Cumhuriyet tarihinde yapılanın 10 katı yurt yapmışız, konuştuğun şeylere bak!

NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) – Sayın Bakan, Adalet Bakanlığına bunun için yatırım parası vereceğine buraya okul, fuar alanı, yurt yapılsın. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu bir kez daha söylüyorum: Manavgat’a böyle bir yatırım olmaz. Turizmin göbeğine cezaevi yatırımı olmaz. Bin keredir söylüyoruz, Manavgatlılar bundan rahatsız. Yani böyle bir şey olamaz.

Gençlerimiz uyuşturucuya mahkûm kalmış durumda. Bununla uğraşan milletvekili arkadaşlar var iktidarda ama önleyemezsiniz. Bunun için çocuklara kalacakları yeterince yurt yapalım, bunun için spor alanları açalım, daha çok spor alanı açalım çünkü bunları yaparsanız bunun önüne ancak öyle geçeriz. Eğitime ve spora ne zaman yatırım yaparsanız uyuşturucunun önüne o zaman geçersiniz, bu tarikatların elinden o zaman kurtarırsınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanım, kurumunuz bütçesinin görüşüldüğü gün Komisyonda uyuşturucuyla mücadeleden bahsettiniz. Bu konuda önerilerimizi söyledik.

Sözlerimi tamamlarken belirtmek isterim ki iktidara geldiğimizde bir yıl içinde yurt sorununu çözecek tüm projelerimiz hazır. Size bu konuda suçlama getirmiyoruz çünkü görevi yeni aldınız. Bundan önceki Spor Bakanı dedi ki: “Biz bir yıl içinde bütün kampüslerde öğrenciler için yurt yapacağız.” Hani nerede? (CHP sıralarından alkışlar)

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yapıyoruz canım.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Yapılıyor, yapılıyor. Sen geç bunları. Ya, oradan gidemezsin, orası çıkmaz sokak sana, çıkmaz sokak! Girme o yola girme!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sen bize anlat, biz dinliyoruz, bize anlat lütfen.

NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) – Bunun için sizin yapacağınıza güveniyoruz. Yapmazsanız zaten bir yıl sonra iktidara geldiğimizde…

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Olmayacak öyle bir şey, olmayacak!

NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) – …Cumhuriyet Halk Partisi olarak halkın iktidarında halkın çocuklarına yurtları yapacağız.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Sizin hedefiniz 25 artı 1. 50 artı 1 alabilecek misin?

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Alacağız, alacağız, hiç merak etme.

HİLMİ YARAYICI (Hatay) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yarayıcı…

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Senin Genel Başkanın ne dedi? “25 artı 1” Türkiye’deki barem 50 artı 1.

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Alacağız, hiç merak etmeyin.

BAŞKAN – Bir dakika… Sayın milletvekilleri, Sayın Yarayıcı’yı dinliyorum.

Buyurun.

HİLMİ YARAYICI (Hatay) – Sayın Başkanım, demin konuşmamda Deniz Gezmiş’i anlatırken, Sayın Grup Başkan Vekili Bülent Bey “Siz astınız.” deyip partimize bir sataşmada bulunmuştur. İzin verirseniz cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konuşmada sataşmadan söz alınmaz Sayın Başkanım. Kürsüdeki sataşıyor, biz sataşamayız ki, laf atılır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Nereden çıkarıyorsun?

BAŞKAN – Bir dakika… Ben öyle bir şey duymadım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Evet… Duydunuz mu?

BAŞKAN – Öyle bir şey duymadım.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Tutanaklara bakın bence.

BAŞKAN – Tutanaklara bakalım ama öyle bir şey duymadım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Her laf atana cevap verilirse çalışılmaz ki.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ona söyleyelim “Söylediniz mi?” diye soralım Sayın Başkan.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ben duydum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tutanaklara bir bakalım, sonra karar veririz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ama belki Bülent Bey kendisi söyler.

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 13.26

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

HİLMİ YARAYICI (Hatay) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Yarayıcı…

HİLMİ YARAYICI (Hatay) – Sayın Başkanım, tutanaklara bakacağınızı söylemiştiniz. Baktınız mı acaba?

BAŞKAN – Tutanaklar gelmedi henüz, gelince…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ama Bülent Bey kabul ediyor zaten Sayın Başkan.

BAŞKAN – Size isterseniz bir dakikalık açıklama hakkı vereyim.

Buyurun Sayın Yarayıcı.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HİLMİ YARAYICI (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Elbette biz dün olduğu gibi bugün de hiçbir idamı savunmadık, savunmuyoruz ve savunmayacağız. O döneme ilişkin yapılan yanlışın da arkasında değiliz.

Bir iki şeyi hatırlatmak isterim izin verirseniz: Elbette 28 CHP’li idamla ilgili “evet” oyu vermiş ama oradaki milletvekillerinin tamamı o dönemde Cumhuriyetçi Güven Partisine girmek üzere hazırlıklar yapmış ve parti karşısında çalışmaya başlamışlardır. Dolayısıyla 48 kişi “hayır” oyu vermiş; 47’si Cumhuriyet Halk Partisi, 1’i Türkiye İşçi Partisi milletvekili ve çok daha önemlisi, dönemin Genel Başkanı İsmet İnönü ve Genel Sekreter Bülent Ecevit “hayır” oyu vermiştir dolayısıyla bu da partinin kurumsal oyudur.

Bu, o gün “hayır” diyenlerin geleneğini temsil ettiğimizi hatırlatma anlamında aldığım bir sözdür. “Evet” oyu verenlerin tamamı zamanla Cumhuriyet Halk Partisinden tasfiye edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HİLMİ YARAYICI (Hatay) – O gün dönemin geçiş hükûmeti “3 sizden, 3 bizden, 3 onlardan” deyip intikam duygusuyla hareket etmiştir. Bu tür idamlara karşı durulması gereken doğru tavrı her zaman sahiplendiğimizi, sahipleneceğimizi bir kez daha söylüyor, Denizlerin yarattığı tüm değerleri savunmanın coşkusunu, sahiplenmenin coşkusunu bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yarayıcı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Teşekkür ediyoruz, kurumsal olarak bakıyoruz meseleye.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 504) (Devam)

A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on altı dakika.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Maliye Bakanlığı ve bağlı ve ilgili kuruluşlar bütçeleri üzerinde söz aldım Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına.

Değerli arkadaşlarım, ben 2011 yılından beri Maliye Bakanlığı ve bağlı ve ilgili kuruluşlar bütçeleri üzerinde söz alıyorum, hemen hemen her sene Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşuyorum. Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim.

Geçmişteki konuşmalarıma -bu sefer- bir bakayım dedim; hangi konuları eleştirmişim ağırlıklı olarak, bu sene ne değişmiş, onu bir göreyim istedim. İnanır mısınız –yani bunu çok samimi olarak söylüyorum- geçmişteki konuşmalarımda yaptığım eleştiriler bugün de aynen geçerli, aynen geçerli; ilave olarak yeni eleştiri konuları söz konusu. Yani eleştirdiğimiz birçok konu, Maliye Bakanlığıyla ilgili olarak olumlu hâle dönüşmemiş, maalesef bir artış söz konusu olmuş eleştirilerimizde. Şöyle bir şey var, şöyle bir farklılık buldum, onu unutuyor insan zaman içerisinde: Geçmişteki eleştirilerimizde Sayın Maliye Bakanı veya Maliye Bakanlığını savunanlar, iktidar mensupları şöyle diyorlarmış: “Tamam, siz eleştiriyorsunuz bütün bunları ama yabancılar bizi takdir ediyor, takdir.” O zaman öyleymiş, 2014’ten önce “Yabancılar bizi takdir ediyor.” deniliyormuş; artık biliyorsunuz, 2014’ten sonra yabancıların da takdiri söz konusu değil, takdir de bitti, sadece eleştiri var. Aslında, artık, Hükûmeti, iktidarı iktidar partisine mensup milletvekilleri de çok net olarak eleştiriyorlar. Eleştirilmesi de gerekir, bu hepimizin görevi yasama organı olarak ama bu eleştiriler sonucunda da Maliye Bakanlığının, iktidarın, diğer bakanlıkların gerekli düzeltmeleri yapması lazım. Maalesef, olmayan eksiklik bu.

Peki, benim geçmişten beri yaptığım, bugün de geçerli olan eleştiriler nelerdi? Bunları böyle bir sıraya dizmeyeceğim, gelişigüzel söylüyorum; bir tanesi, mükellef sayılarıyla ilgili. Mükellef sayısı bir türlü Maliye Bakanlığında artmıyor. Hâlen, Maliye Bakanlığının gelir vergisi beyannameli faal mükellef sayısı 2 milyonun altında, 1 milyon 881 bin diye geçiyor. 2002 yılında, 2000’lerin başında da bu 1 milyon 700 bin küsurdu, 1 milyon 800 bine yakındı, şimdi de öyle. Bir türlü artmıyor. 2019’da seçim olursa hayırlısıyla, erken yapılmaz da 2019’da olursa, yurt dışındaki seçmenlerimizle birlikte 60 milyona yakın seçmen söz konusu olacak yani 18 yaş ve üstü 60 milyon seçmen söz konusu olacak, kişi var. Gelir vergisi mükellef sayısı 2 milyonu bile bulmuyor. Böyle bir anormallik olabilir mi? Bir anormallik var burada değil mi? Demek ki büyük bir potansiyel var ama bir türlü bunu Maliye Bakanlığı mükellefiyete dönüştürememiş. Ki teknoloji konusunda biz eleştiri getirmiyoruz, Maliye Bakanlığı hakikaten teknolojiyi iyi kullanan bir bakanlık diye biliyoruz, hiçbir şekilde bütçesinde bir kısıtlama söz konusu değil, ne isterse o konuda Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi olarak yatırım yapabiliyor, buna rağmen, mükellef sayısında herhangi bir artış söz konusu değil. Ne söz konusu? Gayrimenkul sermaye iratları mükellefiyetinde, onların faal mükellef sayısında bir artış söz konusu, yüzde 353 artmış 2002’den beri, anormal bir artış var orada, yüzde 353’lük bir artış söz konusu. Yani kira geliri elde edenlerde bir artış söz konusu olmuş, onlar bildiriliyor ama diğer beyannameli mükellefiyetlerde bu artışı bir türlü realize edemiyor Maliye Bakanlığı.

Diğer bir konu, OVP ve OVMP’yle ilgili yani orta vadeli program ve orta vadeli mali programla ilgili. Bunun zamanında çıkmaması, içerik olarak birçok yanlışın olması… Maliye Bakanlığının önemli katkı verdiğini biliyorum, onun için söylüyorum. Bunun uygulamasıyla ilgili hâlâ yine eleştirilerimiz mevcut.

Yedek ödenek, ödenek üstü harcama konusu var. Her sene eleştiriyoruz, Maliye Bakanlığı maalesef bu konuda bütçe hakkını, halkın bütçe hakkını ve Türkiye Büyük Millet Meclisini istismar ediyor, yasama organını istismar ediyor, hâlen buna da devam ediyor. Bu senenin bütçesi de aynı şekilde kanuni değişiklikler yapılmasına rağmen -kanunda bazı değişiklikler yapılıp bu yetki artırılmasına rağmen- bu istismar devam ediyor.

Dördüncü olarak vergi aflarını hep her sene söylemişiz. Vergi afları yine aynı şekilde gündemde, daha geçen sene bir vergi affı çıkardık ve bunu 3 kez yineledik, aynı affı 3 kez yineledik tekrar tekrar. Vergi afları Maliye Bakanlığını yıpratan bir konu, kimse vergi ödemek istemiyor, “Vergi affı nasıl olsa çıkacak.” diye kimse vergisini ödemiyor, bu duruma düşüldü maalesef. Çok önemli yanlışlıklar yapılıyor Maliye Bakanlığında maalesef bu konuyla ilgili. Kaçıncı defa af çıktı artık sayamıyoruz bile ve beklenti yaratıyor artık, kimse vergi ödemiyor sırf bu nedenle.

Beşinci olarak bazı gelirlerin ve harcamaların bütçe dışına alınmasının bütçe disiplini ve ilkeleri açısından yarattığı sorunlar söz konusu. Her sene bunu eleştiriyoruz, bu sene de bizim muhalefet şerhimizde bu konu ayrıntılı olarak var, çok güzel bir şekilde işlenmiş, çok önemli bir konu. Birçok fon maalesef bütçe dışına çıkarılıyor. Birçok harcama, gelir, mesela bedelli askerlik gibi konular, oradan elde edilen gelirler bütçenin dışına alınıyor, hazineye aktarılıyor ama bütçeye gelir olarak dâhil edilmiyor; birçok da buna benzer gider var aynı şekilde bütçe dışında tutuluyor. Detayına indiğimiz zaman -muhalefet şerhimizde var- E cetveliyle ilgili Sayıştayın denetimine çıkarılan, 5018 sayılı Kanun’un denetiminin dışına çıkarılan birçok konu var, bunları Maliye Bakanlığı muhakkak sahiplenmeli. Maliye Bakanlığı daha doğrusu kendisini sahiplenmeli bunlarla. (CHP sıralarından alkışlar)

Altıncı olarak vergi mevzuatı ve vergi yükü konusunda iyileşmeler yapılması gerektiği konusuyla ilgili eleştirilerimiz var. Vergi mevzuatında iyileştirmeler yapılması gerekir demişiz her sene hemen hemen, Maliye Bakanlığı da “Haklısınız, yapıyoruz.” demiş hatta Maliye Bakanlığı birkaç kere “Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunu” gibi bir birleştirme yaptı, bunları birleştirdi, getirdi; Plan ve Bütçe Komisyonunda alt komisyon kurduk, çalışmaya başlandı, geri çekildi; sonra tekrar getirildi buna benzer bir çalışma, sonra o da geri çekildi. Böyle bir çalışma şu anda yok. Şimdi sorsam Maliye Bakanı diyecek ki: “Getiriyoruz, en kısa zamanda getireceğiz.” Getiremeyecektir, ben buradan onu tekrar ifade edeyim, çok iyi biliyorum ki getiremeyecektir ve bu getirememe yüzünden, yapamama yüzünden, Maliye Bakanlığının ne yaptığını bilememesi, bir stratejisinin olmaması yüzünden bu sene motorlu taşıtlar vergisinde böyle bir anormal artış söz konusu oldu. “Yüzde 40’ı yüzde 25’e düşürdük.” dediler ama o da yüzde 37,5; piyasadaki en fazla kullanılan otomobil segmentine bakarsanız o da öyle. Kurumlar vergisine de yüzde 10 ilave olarak zam yapıldı. Bütün bunlar biliyorsunuz, ortalıkta bir stratejinin olmamasının sonucu ki “Kurumlar vergisini daha da düşüreceğiz, daha makul seviyelere çekeceğiz.” diyen, “Vergide indirim yapacağız, oranlarında indirim yapacağız.” diyen Sayın Maliye Bakanıdır, hemen arkasından da bu, kurumlar vergisi artışını yapmak zorunda kalmıştır.

Dolaylı vergilerin anormal ağırlığı, harcamaların vergilendirilip kazançların vergilendirilmemesi konusu var. Biliyorsunuz, dolaylı vergiler bizde ağırlıkta, yüzde 70’e yaklaştı, o civarda ve biz kazancı değil de harcamayı vergilendiriyoruz. Harcamanın vergilendirilmesi büyük bir adaletsizlik yaratıyor vergide. Çünkü sabah kalktığınızda elektrik düğmesine basıyorsunuz, musluğu açıyorsunuz; hepsi vergi, taşıta biniyorsunuz vergi ama kazanç aynı şekilde vergilendirilmiyor maalesef. Kazancın vergilendirilmemesi büyük bir vergi adaletsizliğine yol açıyor. OECD içerisinde bu konuda maalesef biz şampiyonuz.

Bu, denetim konusu var. Cumhuriyetin en başarılı kurumlarından bir tanesiydi Hesap Uzmanları Kurulu, Osmanlı’dan kalma çok başarılı bir kurum Maliye Teftiş Heyeti; bunlar kaldırıldı maalesef, bu başarılı kurumlar kaldırıldı. Yerlerine kurulan denetim birimi maalesef, geçmişteki gibi etkili çalışan bir piyasada mükellefler nezdinde olumlu bir etki yaratan yani ondan çekinilen kurumlar değil artık maalesef. En son 2016’yla ilgili olarak da bir veri var elimde, Maliye Bakanı artık bunları açıklamıyor çünkü açıklanacak veriler değil. 6.861 kişi incelenmiş 2016’da, 150 milyon vergi tarh edilmiş; komik rakamlar tabii bunlar. Ama, önemli olan Maliye Bakanlığının -ki bütün dünyada öyledir, Türkiye’de de öyleydi- denetim elemanları vasıtasıyla etkili olmasıdır, kurulları vasıtasıyla etkili olmasıdır, o yok, o yok artık ve Maliye Bakanlığının böyle bir ağırlığı yok, etkisi yok maalesef; sıkıntı orada. Yani, sadece konu denetim değil çünkü genel anlamda Türkiye’de teftiş heyetleri kaldırıldı, denetim yok artık; her türlü yolsuzluğa açık bir Türkiye var. Yolsuzlukların ne kadar olduğunu, kimler tarafından yapıldığını bile tespit edemiyoruz artık, bu durumdayız maalesef denetim konusuyla ilgili olarak.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Başka bir ülkede mi yaşıyoruz?

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Varlık barışıyla ilgili olarak… Şimdi vergi afları konusu ayrı, servet affı, varlık barışı gibi konular ayrı. Bir de bunlarla ilgili olarak eleştirilerimiz olmuş. Mesela, geçmişte de varlık barışı gibi, servet affı gibi bir şey çıkarıldı. 70 milyara yakın o tarihte hatırlıyorum bir beyanda bulunuldu, 10 milyarı gerçekleştirildi, 10 milyarı getirildi, 10 milyar üzerinden -yüzde 3’tü galiba- 279 milyon lira vergi alındı. Ya, Maliye Bakanlığı bunu yapar mı? 279 milyon lira için Maliye Bakanlığı itibarsızlaştırıldı.

Şimdi, en son getirilen bir tane varlık barışı daha var. Ne kadar kişi beyanda bulundu, ne kadar para geldi, kaç kişidir bunlar; Sayın Maliye Bakanı bununla ilgili açıklama yapamıyor. Yapamıyorsanız o zaman çıkarmayın bunu, bu Maliye Bakanlığı bu kadar ucuz bir bakanlık mı? Bu devlet bu kadar ucuz mu? (CHP sıralarından alkışlar) Açıklamasını yapamıyorsunuz, kanun çıkarıyorsunuz, sonuçlarını bilmiyorsunuz, sonuçlarını açıklayamıyorsunuz. Nasıl bir iştir?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yapmayın, mensubu olduğunuz bakanlığa bu kadar yüklenmeyin.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Evet, ben oradan yetiştim, ocağım orası ama mensubu olduğum bakanlığın bu hâle düşmesinden utanıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Utanmayın.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Utanıyorum maalesef. Maliye Bakanlığı en etkili bakanlıktır, devletin Bakanlığıdır, devlet adına yapar bu işleri; hakikaten öyledir, bunu samimi olarak ifade ediyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Devlet adına yapıyoruz her şeyi.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Maliye Bakanlığı devletin gücünü gösterir, etkisini gösterir.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Devletin gücü de var.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Maliye Bakanlığı bu hâle düşer mi? Bu hâle düşürülür mü Maliye Bakanlığı? Onun için ben zaten böyle içim cızırdayarak konuşuyorum, bir muhalefet milletvekili olarak konuşmuyorum ki Sayın Bakan. Sizin de aynı acıyı hissetmeniz lazım, aynı sıkıntıyı hissetmeniz lazım. Siz orada olmayıp da bir başkası olsaydı, dışarıdan birileri olsaydı bu kadar dertlenmezdim. Siz bilen birisi olarak, aynı ocaklardan yetişmiş birisi olarak bunları daha iyi anlıyor olmanız lazım; sıkıntı o zaten.

Sayıştay raporları konusu var. Sayıştay raporları önemli, Sayıştay denetimi çok önemli. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürütme erki üzerinde yaptığı denetim çok önemli. Bununla ilgili her sene eleştiriyoruz; ne amortismanlarıyla ilgili ne taşınırlarla ilgili ne de mali tablolarla ilgili bir türlü bir standart tutturulamadı. Maliye Bakanlığının bu konuda eksiği var, Maliye Bakanlığının bu konuyu desteklemesi lazım ama maalesef, bu konuyla ilgili olarak da hâlâ eleştirilerimiz devam ediyor.

Bütçede tasarruf konusu var. Değerli arkadaşlar, bu sene de bütçede güya tasarruf yapılıyor. Başbakanımız açıkladı -ilk geldiği zaman- bütçe sunumu sırasında “Bundan sonra şatafat yok.” dedi. Hatırlıyor musunuz? Birkaç sene önce, AK PARTİ iktidarının Başbakanı, seçimlere Genel Başkan olarak giren Sayın Ahmet Davutoğlu, ilk icraatlarından biri olarak “tasarruf” demişti ve tasarruf konusuyla ilgili olarak verdiği ilk örnekte -yani şaka değil, laf olsun diye değil- plaket tasarrufunu açıklamıştı hatırlıyor musunuz? Böyle bir paragraf da cümleleri var, bir paragraf; plakette tasarruf. Tasarruf unutuldu gitti, plakette de tasarruf olmadı tabii ki hâlen onlar devam ediyor.

CELAL DOĞAN (İstanbul) – Kenan Evren’in eseri o, plaket de veriliyordu. Hak etmeyene veriyorlardı.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Evet kendilerine plaket veriyorlardır, doğrudur.

Bu senenin bütçesi güya tasarruf bütçesi; yüzde 18’lik bir artış var, genel olarak bütçede enflasyonun üzerinde bir artış var. Bütçe kalemlerine bakıyorsunuz tasarruf yok, tam tersine harcamalarda artış var, vergilerde artış var, zamlarda artış var. Allah kolaylık versin, bu bütçe nasıl uygulanacak, bu bütçe nasıl tutturulacak; ben şimdiden öngöremiyorum geleceğimizi, bu yılın sonunu.

Ek bütçe konusu var, bütçe hakkının bir anlamda Maliyece gasbı. Bu sene de ek bütçe çıkarılması gerekirdi biliyorsunuz. Maalesef Maliye Bakanlığı bunu gerçekleştirmedi, yine torba kanuna bir madde ilave ederek bu bütçe gasbını yaptı ki bu, halkın bütçe hakkının gasbıdır maalesef. Geçmiş yıllarda yaptığı gibi, bu yedek ödenek, ödenek üstü harcama konularında yapması gereken ek bütçeyi yapmadığı gibi bu sene de aynı hatayı yaptı.

Zaman hızla geçiyor, fark etmemişim.

Dönüşüm programlarıyla ilgili Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planında 25 başlıkla dönüşüm programları vardı. Bunlara -2014’ten başladı- para ayrılırdı; onlar da söz konusu değil, hiç göremiyorsunuz, unuttuk bile.

Kayıt dışı ekonomi konusunda da tam bir başarısızlık var. “Yeni serilere göre nedir kayıt dışı ekonomimiz?” diye soruyorum oran olarak. Geçmişte “Yüzde 32’den yüzde 26,8’e düşürdük.” diyen Maliye Bakanlığı yaptığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, bir süre daha alabilirsem tamamlarım.

BAŞKAN – Bir dakika ek süre vereyim size Sayın Kuşoğlu.

Buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Maliye Bakanlığı, bu kayıt dışı ekonomi konusunda başarısız. Şu anda ne kadarlık bir kayıt dışı ekonomimiz var, onu kendisi de bilmiyor.

Bu rüşvet ve yolsuzluk konusu, Maliye Bakanlığının konusudur, OECD’de sahip çıkması gereken bir konudur. FATF’ın rüşvet ve yolsuzlukla mücadele amacıyla benimsediği, siyasi nüfuz sahibi kişilere, bakın, siyasi nüfuz sahibi kişilere yönelik bir tavsiyesi vardır. Siyasi nüfuz sahibi kişiler, siyasetçiler ve yüksek bürokratlar, askerî ve sivil, bunlarla ilgili bütün para geliş gidişlerinin MASAK’a bildirilmesi gerekir normal olarak. Çıkarılan yönetmelikler ki 3 kere Bakanlar Kurulu bu konuda değişiklik yaptığı hâlde son yıllarda bu konuyla ilgili düzenlemeyi hâlâ yapmamıştır, siyasetçilerle ilgili para geliş gidişlerini yönetmeliğe almamıştır. Bu, Maliye Bakanlığının en büyük utancı olması gereken bir konu, maalesef böyle. Yönetmeliğine almıyor, FATF’ın benimsediği ilkeyi yönetmeliğine almıyor, 12 no.lu tavsiye. Varlık Fonu, değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ne yönetmeliği? Hangi yönetmelik?

MUSA ÇAM (İzmir) – FATF’ın 12 no.lu tavsiyesi.

BAŞKAN – Peki, Sayın Kuşoğlu, bir dakika daha ek süre vereyim size.

Buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan nezaketinize.

Dolayısıyla bu Man Adası, Malta belgeleri gibi konular konusunda Maliye Bakanlığı üzerine düşen görevi yerine getirmemiştir maalesef.

Birçok konu daha var ama çok kısa olarak Kamu İhale Kurumuyla ilgili olarak şunu sormak istiyorum: Kamu İhale Kurumu 4734 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinde belirtilen idareler bu kanuna göre yapılacak olan ihalelerde saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenilirliği, kamuoyu denetimini bütün bu ilkeleri -2017’de herhâlde 200 milyar liranın altında bir ihale yapıldı- ne kadarında gerçekleştirmişlerdir, bu altı ilkeyi bir arada kaçında gerçekleştirmişlerdir, kaç liralık ihalede gerçekleştirmişlerdir, Maliye Bakanı cevap verebilirse çok memnun olacağım.

Özelleştirme konusu maalesef çok olumsuz. Bugün özelleştirilen kurumların hepsine ihtiyaç var.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son olarak İzmir Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır konuşacaklar.

Buyurun Sayın Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakika Sayın Sındır.

CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Kamu İhale Kurumu ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde söz almış olduğum Kamu İhale Kurumunun yasal dayanağını oluşturan Kamu İhale Kanunu kabul edildiği günden günümüze kadar geçen süreçte 46 kez değişikliğe uğratılarak istisnaların azaltılması, denetimlerin etkinleştirilmesi ve Avrupa Birliği mevzuatına aykırı düzenlemelerin kaldırılması gerekirken tam tersine istisna düzenleyici madde sayısı 7’den 21’e artırılmış ve Kamu İhale Kurumu daha da pasif hâle getirilmiştir.

Bilindiği gibi rekabet, Kamu İhale Kanunu’nun 5’inci maddesinde yer alan kamu ihale sisteminin temel ilkelerinden belki de en önemlisidir. Rekabet ilkesine göre kamu ihalelerine mümkün olduğunca fazla isteklinin katılması ve dolayısıyla devletin ihtiyaçlarının en uygun bedelle karşılanması esastır. Ancak son zamanlarda ilan yapılmaksızın yürütülen pazarlık usulü ihaleler ve belli istekliler arasında yapılan ihaleler açık ihale usulü yerine tercih edilmeye başlanmıştır. Bunun sonucunda da devletin kasasından yaklaşık yüzde 20 oranında daha fazla para harcanmaktadır. 2016 yılı istatistiklerine göre kamu alımlarının miktar olarak yüzde 27’si, tutar olarak ise yüzde 20’den fazlası pazarlık veya istekliler arasında ihale usulüyle yapılmıştır ki bunun toplam tutarı yaklaşık 30,3 milyar liraya karşılık gelmektedir.

Ayrıca, burada belirtilen rakamlar içerisinde özel hukuku olan ve “ticari sır” olarak tanımlanan kamu-özel iş birliği projeleri kapsamındaki şehir hastaneleri örneğin ve Kamu İhale Kurumu kapsam ve denetimine alınmayan TMSF, kalkınma ajansları, Türkiye Yatırım Destek Ajansı, Varlık Fonu gibi kamu kaynağı kullanan ama kanundan istisnai durum olarak yararlanan kurumların hiçbir alımı yer almamaktadır.

Sayın milletvekilleri, Kamu İhale Kurumu bağımsız bir düzenleyici ve denetleyici kurum statüsündedir. Kurumun ve kurulun yönetim kadrolarında liyakate dayalı görev atamalarından uzaklaşıldıkça etkin, verimli ve kaliteli denetim yapılma imkânı da maalesef ortadan kalkmaktadır. Bugünkü hâliyle ihale sistemimiz can çekişmektedir. Kamu maliyesini düzeltmek için daha fazla vergi alıp vatandaşların cebine göz dikmektense ihale sistemini daha rekabetçi, daha şeffaf, daha etkin ve daha verimli hâle getirmek daha önemli ve elzem olan çözümdür.

Değerli milletvekilleri, biraz da şu şehir hastaneleri meselesine, özellikle kamu-özel ortaklığına bir özelleştirme alanı olması ve yatırımın finansmanı ve kamusal denetlenebilirliği açılarından değinmek istiyorum.

Hâlihazırda 31 adet şehir hastanesi kamu-özel ortaklığı projeleri kapsamında gündemde olup 21’inin sözleşmeleri imzalanmıştır. Kamu-özel ortaklığı proje yatırımlarında 6428 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin (5)’inci fıkrası uyarınca, ihale usullerinden herhangi birisinin uygulanabilirliği konusunda getirilen esneklikle, doğaldır ki, ihalelerin belli istekliler arasında veya pazarlık usulüyle yapılması tercih nedeni olacaktır. Bunun anlamı: “Ben istediğimi ihaleye çağırırım ve istediğimle işi pişiririm.”dir.

Kamu-özel ortaklığı şehir hastaneleri projelerinde, bakınız, süreç nasıl işliyor: Devlet, proje fizibilitelerini ve diğer ön hazırlıkları yaptıktan sonra, bu projenin yapımı için az önce bahsettiğim esnek ihale yöntemlerinden birisiyle özel şirketlere, ticari sır olan, özel bir sözleşmeyle ve ÇED kapsamı dışında olacak şekilde veriyor. Devlet, aynı zamanda, inşaat alanı olarak hazine arazisini bedelsiz veriyor, devrediyor. Dış kredi ihtiyacı duyacak olan bu şirketlere, projenin en az yüzde 20’lik kısmını öz kaynaklarıyla yapmak zorunda olsalar da, çok büyük finansman gerektirdiğinden, ihtiyaç duyacakları ek finansman için kullanacakları kredi için hazine garantisi veriliyor ve ödeme güçlüğü çekerlerse de borçlarını hazine üstleniyor. Ayrıca, şirketlere devlet tarafından vergi indirimleri, muafiyetler, SGK primlerinde indirimler ve benzeri çeşitli teşvikler veriliyor. Bu yeter mi? Tabii ki yetmiyor. Devlet, özel şirketler tarafından inşa edilen bu hastaneleri ortalaması yirmi beş yıl süreyle kiralıyor ve bu da yetmez, bir de yüzde 70 doluluk garantisi veriyor. Hastanelerin yatak başına inşaat alan büyüklüğü de normalden -devletin yaptığı yatırımlara göre- en az 2 kat fazla olduğu gibi, ayrıca şirkete ödenen iki ila dört yıllık kira bedelleriyle yatırımın geri ödenebiliyor olması, yani kendini amorti edebiliyor olması israfın ve kamu zararının da net bir göstergesidir. Bu arada, hastaneyle birlikte yapılan otopark, kafeterya, restoran, otel ve benzeri ticari alanları, hatta laboratuvarlar, görüntü merkezleri ve benzeri alanları da isterlerse şirketler işletebiliyor ve devlet, şirketlerden bu alanlarda ayrıca hizmet satın alıyor.

Hâlihazırda her ne kadar şeffaflıktan uzak ticari sır olsa da sadece bilgi sahibi olabildiğimiz ve tamamlanmış olan 14 hastane projesinde devletin yirmi beş yıllığına yaklaşık 50 milyar lira kira, 19 milyar lira hizmet bedeli olmak üzere toplam 69 milyar lira kira bedeli yükümlülüğü altına girdiğini söyleyebiliriz. Bu yükümlülüğün Kamu İhale Kurumu ve Sayıştay denetimine tabi olmadan, özel hukuka bağlı oldukları için Kamu İhale Kurumu raporlarında da yer almadığını ve bunun kamudan özel sektöre kaynak aktarmaktan, diğer bir deyişle tüyü bitmemiş yetimin hakkının yandaş şirketlere yedirilmesinden başka bir şey olmadığının altını çizerek belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri, en samimi duygularımla sormak istiyorum: Bu düzene ne denir? Dilim varmasa da söyleyeceğim. Bu bir soygun düzenidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak parti programımızda da tanımlandığı üzere özelleştirme bir amaç olmamalıdır. Özellikle son on beş yılda AK PARTİ hükûmetleri döneminde ulusal sanayimizi yabancılaştırma, kamu işletmelerini kapatma ve kamu malının yağmalanmasına dönüşen ilkesiz özelleştirme süreçlerine şiddetle karşı olduğumuzu belirtmek isterim. Kamu ekonomik girişimleri, geçmişten günümüze, ülkemizde demokrasinin derinleştirilmesine, sanayileşmenin kökleşmesine, ekonomik ve toplumsal gelişmenin hızlandırılmasına, gelir dağılımının iyileştirilmesine, bölgeler arası dengesizliklerin azaltılmasına çok önemli katkılarda bulunmuşlardır ancak son yıllarda izlenmiş olan sanayileşmeyi, reel sektörleri ve kamu ekonomisini dışlayan politikalar sonucu bu kuruluşlar, Özelleştirme İdaresi Başkanlığına devredilerek teknolojilerinin yenilenmemesi, idame ve yenileme yatırımlarının gereğince yapılmaması ve politik müdahaleler nedeniyle verimlilik ve etkinliklerinde ciddi kayıplara uğratılmışlar ve nihayetinde yok pahasına haraç mezat satılmışlardır ve satılmaktadırlar. Özellikle son yirmi yıldır ülkemizin stratejik mal ve kamusal yarar amaçlı hizmet üreten en temel kamu işletmelerinin, fabrikalarının, en kârlı ve stratejik nitelikli entegre sanayi kuruluşlarının ulusal çıkarlar ile ulusal sanayinin gerekleri hiç umursanmadan, çalışanların hakları korunmadan ve ek istihdam yaratma koşulları getirilmeden, yabancı veya yerli alıcı farkı gözetmeden, işletmede teknolojik yapılanma, idame, modernleşme veya genişletme yatırımları dahi öngörülmeden özelleştirilmeleri ekonomimize, istihdama ve dolayısıyla geleceğimize vurulan en büyük darbe olmuştur. Özelleştirme İdaresi Başkanlığının verilerine göre AK PARTİ iktidarı döneminde 63,2 milyar dolar karşılığında kamu varlıklarımız haraç mezat satılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika izin istiyorum, bitmek üzere.

BAŞKAN – Buyurun bir dakika ek süre vereyim size Sayın Sındır.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Diğer yandan TÜRK TELEKOM’un, TÜPRAŞ’ın, PETKİM’in, TEKEL sigara işletmelerinin, TEKEL alkollü içki işletmelerinin ve daha nicelerinin yabancılara satılmış olduğunu unutmayalım.

Şimdi sormak istiyorum: Millî ve yerli olmak bu mudur? Devletin hüküm ve tasarrufunda olan taşınmazların, varlıkların hatta ulusal güvenliğimizi tehlikeye sokacak düzeyde en stratejik önemi olan kuruluşların yabancılara devredilmesi midir? Sayın Başbakan 2018 bütçe konuşmasında insanı merkeze alan bir bütçe olduğundan bahsetti oysa görünen o ki bu bütçe insanımızı merkeze değil hedefe alan, millî ve yerli olmaktan uzak, halkına değil faiz lobileri ve tefecilere çalışan bir bütçedir.

Yüce Meclisinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sındır.

Böylelikle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan konuşmalar sona ermiş oldu.

Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubunun konuşmacılarını dinleyeceğiz. İlk olarak Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman konuşacaklar.

Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanlığı bütçesi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine aslında çok rakamlara boğmadan, halkımızın anlayacağı bir dille anlatmaya çalışacağım.

Şimdi, 2018 yılı bütçesi için, AKP Hükûmeti, önümüze bir bütçe koymuş; özetle şunu söylüyor: “2018 yılı içerisinde 762 milyar harcama yapacağım.” diyor. Yani bütün bakanlıklar, Hükûmet böyle, kendince harcamalar yapacak ama bu işin yükünü de Sayın Maliye Bakanının sırtına yüklemiş bulunuyorlar. Niye böyle? Çünkü 762 milyar harcamanın kaynağını bulmaları gerekiyor. Sayın Maliye Bakanı haydi uğraş bize bu kaynağı bul.

Doğrusu Sayın Maliye Bakanının birikimi, tecrübesi ve deneyiminden hiç şüphemiz yok. Eğer iş Sayın Maliye Bakanına bırakılırsa hakikaten sadece geçen 2017 bütçesi değil, 2018 yılı içerisinde de elinden gelen çabayı göstereceğine hiç kuşkumuz yok çünkü koşuşturuyor. Yurt dışına gidiyor, Türkiye’de yatırım yapacak yatırımcı bulmaya çalışıyor, onları ikna etmeye çalışıyor, yurt içerisinde yatırımcıyı teşvik ediyor. İş alanları doğsun ve gelir kaynakları artsın diye elinden gelen her türlü çabayı gösteriyor. Gösteriyor da ama Sayın İçişleri Bakanı buna izin vermiyor, sokakta vatandaşı dövüyor, yürüyene gaz sıkıyor, bilmem, dağları taşları bombalıyor, yasak bölgeler ilan ediyor. Onunla yetinmiyor Adalet Bakanı önüne gelen her şeyi hukuk, kural, kaide tanımadan yargı üzerinde bir vesayet oluşturuyor, yüzlerce binlerce insanı cezaevine tıktırıyor. Millî Savunma Bakanı sınır boylarında ha bire tatbikatlar, operasyonlar âdeta bir savaş havası yaratıyor.

Şimdi, yabancı yatırımcı Türkiye’ye niye gelsin, yabancı sermaye niye gelsin? Gelmediği gibi ülke içindeki sermaye de hem yargı güvencesi olmadığı için hem belirsizlik olduğu için yurt dışına kaçmaya çalışıyor. Geriye tek bir şey kalıyor Sayın Maliye Bakanının elinde, bu kaynağı yaratmak için yani bu harcamaların karşılığını bulmak için bir yere yüklenmesi lazım. Yükleneceği tek alan da çalışanlar, çalışan 80 milyon yoksul halkımız. Onların cebinden alacak, nasıl alacak? Vergilerle alacak. Peki, ne kadar vergi alacak bu yıl içerisinde? 667 milyar vergi toplamayı hedefliyor. Bu vergiyi nasıl alacak? Bu verginin de yüzde 75-80’ini dolaylı vergilerden alacak. Yani bir işçiye 1.404 lira asgari ücretten ödeme yapacak, o işçi dönecek alışveriş yaptığı her üründen tekrar Maliye Bakanlığına ya da bu Hükûmete vergi ödemek zorunda kalacak. Doğrudan kestikleri kesintiyi saymıyorum. Şimdi, böyle olunca da ha bire yüklen çalışanın, garibanın, işçinin, köylünün sırtına, dolaylı vergilerden topla; yetmedi yıl içerisinde, geçen torba yasada olduğu gibi, bir maddeyle ek kaynak oluşturmak için bir çırpıda 37 milyar civarında bir ek vergiyi tahsil etmeye çalış. Böyle olunca, tabii, değerli arkadaşlar, bir vergi adaletinden, bir vergi hukukundan bahsetmemiz de mümkün olmuyor.

Şimdi, saydığım, özellikle güvenlikçi bakanlıklar bol keseden harcama yaparken, bütçeleri oldukça yüksek tutulurken örneğin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi bakanlıklar da boynunu büküyorlar, artık kendi paylarına ne verilirse ancak o kadar harcıyorlar. Ama diğer saydığım, Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı gibi bakanlıklar -Hükûmetin despotik yönetimini, totaliter yönetimini halkı baskılamak adına- istediği şekilde kaynakları harcayabiliyorlar.

Şimdi, tabii, “Bu bütçede bir bütçe adaleti, bütçe hukuku, eşitliği var mı?” derseniz, yok. Bu bütçeye baktığımız zaman, bu bütçe, AKP iktidarının politik, ekonomik ve sosyal bakış açısını ortaya koyuyor, toplumsal sınıf ve tabakalar arasındaki ilişkiyi belirleyen bir bütçe. Az kazanandan az alan, çok kazanandan da çok alan, dolayısıyla aldığı kaynakları toplumun en yoksul, en alt kesimlerinin ihtiyaçlarına aktaran ve sınıflar arası sömürü düzenini yok etmeye yönelik bir bütçe değil. Dolayısıyla bu bütçe, tamamen, sermayedarların, mülk sahiplerinin yani kapitallerin çıkarlarını koruyan, sömürüye dayanan bir bütçedir. Bu böyle olunca da bu bütçenin adaletsiz bir bütçe, hukuksuz bir bütçe olduğunu söylememiz mümkündür. Elbette Halkların Demokratik Partisi olarak ve bir milletvekili olarak böyle bir bütçenin bizim vicdanımızı temsil ettiğini, bütçede bizim vicdanımızın olduğunu dolayısıyla Türkiye'de büyük çoğunluğu teşkil eden, nüfusun yüzde 90’ına yakınını teşkil eden yoksulların, çalışanların vicdanını da temsil ettiğini söylemek mümkün değil Sayın Bakan. Bu, olsa olsa sermayedarı koruyan bir bütçe.

Bakın, bu bütçenin temel üç özelliği var: Biri, güvenlikçi, savunma ve savaş konsepti üzerine inşa edilmiş bir bütçedir. İkinci bir özelliği, sermayeyi, sermayedarı yani sömüreni koruyan bir bütçedir. Üçüncü bir özelliği de farklı inançları yok sayan, mezhepçi bir bütçedir. Çünkü, bu bütçede, örneğin, Sünni İslam mezhebinin dışındaki hem diğer Sünni İslam mezheplerine hem diğer inançlara yönelik bir hak, bir pay yoktur dolayısıyla bu yönüyle de mezhepçi bir bütçedir. Bunları görmek lazım, yoksa rakamlar içerisine girip şu kuruma şu kadar para, şu kuruma bu kadar para, az mı aktarılmış, çok mu aktarılmış derdinde değiliz.

Bakın, bu söylediğimi sadece ben iddia etmiyorum, Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Şimşek bir açıklamasında ne demişti? Biz, 17-18 milyar Türk lirası ilave bir kaynak ayıracağız savunma sanayisi için, Millî Savunma Bakanlığı için. Önümüzde iki yol var: Biri nedir? Borçlanma yöntemiyle kaynak elde edeceğiz, ikincisi vergi yükleyerek, yeni vergiler, vergi kaynakları yaratarak yani vergilerden bu kaynağı elde etmiş olacağız. Biz ikinci yolu seçtik, biz işte vergi üzerinden bu kaynağı yaratmaya çalıyoruz dedi. Bu açıkça bir itiraf, yani bu bütçenin bir güvenlikçi bütçe olduğunun açık bir itirafı. Bence Sayın Mehmet Şimşek dürüstçe bu bütçenin bir savaş bütçesi olduğu niteliğini de ortaya koymuştur.

Bakın, mesela, ben çok basit bir örnek vermek isterim asgari ücretli üzerinden: Bir asgari ücretli bir ay çalışır, bir ay aralıksız çalışır, net kazandığı para ne kadar? 1.404,06 lira, net kazandığı bu. Bu parayı da ay içerisinde KDV, ÖTV veya -varsa, diyelim ki bir şekilde birikmişse parası- motorlu taşıtlar vergisi gibi dolaylı vergiler ödeyerek harcıyor yani 1.404 liranın tümünü kendi ihtiyacı için harcamıyor. Peki, bu bir ay çalışan asgari ücretli işçi, devlete ne kazandırıyor? O bir ay çalışıyor, 1.404 lira alıyor. Bakın, devlete ne kazandırıyor: 817,76 lira da devlete para kazandırıyor. Yuvarlak bir hesapla Türkiye'de 6 milyon asgari ücretli olduğunu varsayarsak sadece asgari ücretli çalışanların her ay devlet bütçesine kazandırdığı para 5 milyardır. Bir yıllık toplamı 60 milyar, sadece asgari ücretlinin kazandırdığı para. Peki, sermayedar ne kazandırıyor? Bir de bir dolar milyarderini düşünün, o da bankaya para yatırıyor, dolar bazında yatırıyor, dolar faizi alıyor ya da euroya yatırmışsa euro faizi alıyor, yani döviz faizinden sadece vergi kesiliyor. Hem döviz bazında, döviz artışından zenginleşiyor hem de elde ettiği faizden de para kazanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Bir dakika süre alabilir miyim?

BAŞKAN – Bir dakika size de vereyim, talep ettiniz.

Buyurun.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dolayısıyla hiç çalışmadan, hiçbir riske girmeden parası para kazanmış oluyor. E, madem böyle, o zaman asgari ücretlinin ücretini artırın. Devlet, asgari ücret 1.404 lirayken 817 lira kazanıyorsa demek asgari ücret 2 katına çıksa, örneğin 2,500 liranın üzerine çıkmış olsa o oranda devlete de para kazandırmış olacak. Yani iş alanını ne kadar çoğaltırsanız, üretime yönelik istihdam alanını ne kadar çok artırırsanız doğal olarak devlete, bütçeye gelecek pay da o oranda artacak. Ama siz bunu yapmıyorsunuz, yatırım alanlarını, istihdam alanlarını daraltıyorsunuz, sermayeye çalışıyorsunuz. Her gün milleti, yurttaşı, vatandaşı dövüyorsunuz, adaleti ayaklar altına alıyorsunuz, vesayet uyguluyorsunuz, dağları taşları bombalıyorsunuz, var olan sermaye de güvenli yere kaçar, yurt dışına kaçıyor. Böylece de bedeli de ödeyen 80 milyon yurttaşımız oluyor diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ikinci olarak, İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan konuşacaklar.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Vicdanlı…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Vicdanlı konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Paylan, ben de bana gülümsüyorsunuz zannettim, Bakana gülümsüyormuşsunuz.

On dakika süreniz.

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine konuşuyoruz. Maliye Bakanlığı ne iş yapar arkadaşlar, ne iş yapar? Vallahi bizim Maliye Bakanımız hiçbir iş yapmıyor, hiç çalışmıyor. Ne oluyor biliyor musunuz? Tüketim üzerinden vergileri topluyor, vatandaşlar benzin istasyonlarına gidiyor, sigara alıyor, evde musluğunu açıyor, elektrik düğmesine basıyor Maliye Bakanının hesabına trink paralar düşüyor, trink paralar düşüyor.

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Ne güzel sistem.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ne güzel, ne güzel sistem. Tüketim üzerinden vergileri alıyor, vergileri topluyor.

E, arkadaşlar, böyle olmasa çok güzel olurdu, nasıl olsaydı iyi olurdu biliyor musunuz? Hepimizin geliri eşit olsaydı bunda bir sıkıntı olmazdı ama bakın, toplumun yüzde 1’i gelirin yüzde 25’ini alıyor, bakın, bir daha söylüyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yeni bir şeyler söylemek lazım.

GARO PAYLAN (Devamla) – Thomas Piketty açıkladı, yeni verileri görmüşsünüz, toplumun yüzde 1’i gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 25’ini alıyor. Peki, en fakir yüzde 50 ne alıyor bu paydan? En fakir, bakın yüzde 50 diyorum, bu gelirin yüzde 14’ünü alıyor arkadaşlar, yüzde 1 yüzde 24’ünü alacak, en fakir yüzde 50 gelirin yüzde 14’ünü alacak. Ondan sonra hepimiz vergilerde eşit olacağız, vergileri tüketim üzerinden vereceğiz ve eşit olacağız. Maliye Bakanının hesabı bu. Bakın, demokrasilerde bu işler nasıl yürüyor? Demokrasilerde bütün vatandaşlar maliye idaresinden korkar, tir tir titrerler. Amerika’da bir IRS vardır, IRS’den en zengini de en fakiri de korkar, gider vergisini ya isteyerek ya zorla tıkır tıkır öder, gelirine göre öder. Avrupa’da vergi kuruluşları vardır, bunlar özerk kuruluşlar. Özerk olmasa bile her türlü gelir üzerine yürüyebilen, servet üzerine, gelir üzerine vergilere yürüyebilen kuruluşlardır. Ama bakın, bizim Maliyemiz ne yapıyor? Oturuyor yerinde, tüketici üzerinden vergileri topluyor, ondan sonra diyor ki: “Ben vergileri topladım arkadaş. E ne yaptım? Bütçeyi de az bir açık verdim, geçirdim.” Ama sosyal adalet? Arkadaşlar, Anayasa’mıza göre Türkiye Cumhuriyeti devleti sosyal bir hukuk devleti ama Maliyemiz sosyal bir maliye bakanlığı değil çünkü vergileri servete ve gelire göre toplamıyor. Ondan sonra diyor ki: “Ekonomi büyüdü, büyüdü.” Arkadaşlar, gelin, şu Kızılay’a beraber gidelim. Maliye Bakanım, gelin, şu Kızılay’a beraber gidelim, dolaşalım esnafları.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ben her gün gidiyorum, sen gidebiliyor musun?

GARO PAYLAN (Devamla) – Esnaflar “Siftah yapmıyorum. İşlerim geriye gitti.” diyor. Maliye Bakanı diyor ki: “Ekonomi yüzde 11 büyüdü.” Ya “Kim büyüdü?” diye soruyorum. Kimin büyüdüğü belli; küçük bir kesim finans sektörü, bazı zenginler, o yüzde 1’lik kesim büyüyor. Bakın, hani sizin yandaş müteahhitler var ya o yüzde 1 büyüyor. Geriye kalan büyük çoğunluk borçlar ve vergiler altında inim inim inliyor arkadaşlar.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Mutluluk parayla değiştirilemez.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar “Maliye ne iş yapar?” diye bir kez daha söylüyorum: Vergilerin büyük çoğunluğu dolaylı vergilerden, vergiyi gelir ve servete göre almıyor.

Bakın, Hükûmette ekonomiden sorumlu Devlet Bakanımız, Başbakan Yardımcımız Mehmet Şimşek yıllardır “Rant vergisi alacağız.” diyor, alamıyor. Niye? Cumhurbaşkanı istemiyor; Maliye Bakanı engel oluyor, rantlar üzerinden, büyük gelirler üzerinden vergiler alınmıyor.

Ve bir maliyenin en büyük gücü nedir biliyor musunuz? “Nereden buldun?” diye sorabilmesidir. “Nereden buldun?” diye sorabiliyor musunuz Sayın Bakan? Gidiyor, bir adamın vergi levhasına bakıyorsun, 10 bin lira vergi vermiş, bir bakıyorsunuz 2 milyonluk Mercedes’e biniyor. 10 bin lira vergi veriyor, 2 milyonluk Mercedes’e biniyor. Daha ben bugüne kadar bir Maliye Bakanının çıkıp da “Arkadaş, sen bana 10 bin lira vergi vermişsin, 2 milyonluk Mercedes’e nasıl biniyorsun?” diye sorduğunu görmedim.

Bakın, geçenlerde birtakım belgeler çıktı: Panama belgeleri geçen yıl çıktı, iki ay önce Malta belgeleri çıktı, yakın zamanda Man belgeleri çıktı. Şimdi tartışma şu boyuttaydı: Para gitti de geldi de, yok oraya gitmemişti de, yurt içindeki bankalara transfer olmuştu…

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – “Gitmesi gelmesi” önemsiz mi?

GARO PAYLAN (Devamla) - Bunlar konuşuldu. Ama Başbakan ne dedi? “Arkadaş, benim çocuklarım ticaret yapıyor.” Doğru, yapabilir ama vergi cennetlerinde mi yapması lazım? Bu ayrı bir soru. Siyasi etik ve siyasi ahlak sorusu.

Veya Sayın Cumhurbaşkanının akrabalarıyla ilgili… Bakın, Man belgeleriyle ilgili, arkadaşlar, para geldiydi, gitti de, gelmedi de, yurt içine transferdi… Esas sorulması gereken soru şu, Maliye Bakanının esas sorması gereken soru şu: Ya Ziya İlgen emekli bir öğretmen. Bir öğretmen kaç lira maaş alır arkadaşlar?

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – On beş senedir ticaretle uğraşıyor.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ziya İlgen gibi öğretmen 3 bin lira maaş alır, bakın, 3 bin lira maaş alır. Bir yılda 36 bin lira yapar.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Paylan, on beş senedir Ülker bayiliği yapıyor.

GARO PAYLAN (Devamla) - Hadi, yirmi beş yıl çalıştı, 1 milyon lira yapar arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, konuşmacıyı dinliyoruz.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Yanlış söylüyor ama.

BAŞKAN – Sonra cevap verirsiniz. Lütfen…

GARO PAYLAN (Devamla) – Yani öğretmenlik hayatı boyunca alabileceği maaş toplamı 1 milyon lira. Bakın, 1 milyon lira. Bütün öğretmenlik hayatında hiç para harcamasa bütün parasını tutsa 1 milyon lira.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Paylan, öğretmen değil, ticaret erbabı.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ya Ziya İlgen Beyefendi… 15 milyon lira para bir yerden bir yere transfer olmuş, neresi olduğu ayrı bir konu. Diyorlar ki: “Ticari sır.” Ya Maliye Bakanımız hemen ne yapmalı? “Sayın Ziya İlgen, gel bakalım -bir yazı yazar- sen bu 15 milyon lirayı nereden buldun arkadaş?” diye sormalı. Sordunuz mu Sayın Maliye Bakanı? Sordunuz mu Sayın Maliye Bakanı?

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Paylan, hepsi yanlış. Rakam yanlış, bilgin yanlış, adam öğretmen değil.

GARO PAYLAN (Devamla) - Soramaz… Soramaz…

Veya Sayın Başbakanın oğullarına “Serveti nereden buldun?” diye sorabilmeli. Veya herhangi bir vatandaş, az vergi verip çok harcayan herhangi bir vatandaşa “Nereden buldun?” diye sorabilmeli. Bunu soramadığı zaman ne olur biliyor musunuz? O ülkede vergi ahlakı olmaz. “İmam böyle yaparsa cemaat ne yapar?” diye o ülkede maalesef vergi ahlakını oturtamazsınız, yoksulların sırtına binersiniz.

Bakın, bizim bir… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MURAT DEMİR (Kastamonu) – Sadece şov yapıyorsun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Paylan’ın kulakları doğrulara kapalı.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Söylediklerin yanlış.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yalan söylüyorsunuz, sonra soru soruyorsunuz.

GARO PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Siz devam edin Sayın Paylan.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Söyleyenlerin kuyruğuna takılma, yanlış yapıyorsun.

ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) – Üç gün önce ne dediniz? Papaz-Zangoç muhabbetine niye itiraz ettiniz?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, konuşmacıyı dinleyelim, gerekli cevaplar verilir, lütfen…

GARO PAYLAN (Devamla) – Sayın Başkan, MASAK diye bir kuruluşumuz var değil mi? Sayın Maliye Bakanı, MASAK ne iş yapar? Mali Suçları Araştırma Kurulunuz var değil mi? Ya, Allah’ınızı severseniz Amerika’da Zarrab davası sürüyor. Bakın, Zarrab’a da bir avukat tuttunuz, Sayın Maliye Bakanı sizin parayla bir avukat tuttu ülkemiz biliyor musunuz, sizin vergi gelirleriyle, dar gelirlilerin verdiği vergilerle bir avukat tuttu, Rocco diye bir avukat, çok da pahalı bir avukat, bizim vergilerle tuttu. O avukat ne dedi biliyor musunuz? “Zarrab Süleyman Aslan’ı satın almış.” dedi. Allah Allah; bak, “Satın almış.” diyor. Ne demek bu? O evde çıkan ayakkabı kutularındaki para, satın almak için kullanılmış demek. Açık bir iddia, bu durumda MASAK ne yapar? Maliye Bakanlığı ne yapar? Hemen der ki: “Gel buraya Süleyman Aslan. Arkadaş, sen ‘Bu ayakkabı kutusundakilerle imam hatip okulu yapacağım.’ diyordun, bak, seni satın almışlar, gel bakayım ne diyorsun bu konuda?” Yaptınız mı Sayın Maliye Bakanı bugüne kadar? “Bu paralar nereden çıktı, sen satın alınmışsın. Bak, benim tuttuğum avukat sana ‘Satın alınmışsın.’ diyor, ne diyorsun?” diyor mu? Demiyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Faizini ödediler, faizini.

GARO PAYLAN (Devamla) - Nedir efendim? Man belgeleri ortada, ayakkabı kutuları ortada ama harekete geçmeyen bir Maliye Bakanı, Maliye Bakanlığı ve MASAK var. Böyle bir ülkede vergi ahlakı olmaz arkadaşlar, böyle bir ülkede vergi ahlakı olmaz, asla olamaz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Böyle bir ülke yok ki.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, ne oldu biliyor musunuz sonucunda? CHP “Man belgeleri” deyince hemen karşı atak geldi: Ataşehir Belediyesi. “Hani, ben yaptım arkadaş ama, bak, benim açığımı çıkarırsan ben de sana yönelirim.” dediler ve böyle bir yürümeye kalktılar.

İLKNUR İNCEÖZ (Amasya) – Üstünü mü örtseydim?

GARO PAYLAN (Devamla) - Bunun sonucunda da son birkaç gündür değişik bir sükût görüyorum arkadaşlar, artık CHP daha az “Man” diyor, AKP de daha az “Ataşehir” diyor, ilginç bir sükût var ortalıkta. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT DEMİR (Kastamonu) – Man’da bir şey yok, boş boş konuşma. Onlar fiyasko çıktı.

GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın, bu sükût kabul edilemez. Bu sükût kabul edilemez. Neyse bu ülkenin yargı mercileri, Maliye Bakanlığı, MASAK’ı -hırsızlık, yolsuzluk, uğursuzluk neredeyse- ortaya çıkmalı, yargı mekanizmalarını devreye geçirmelidir. Bununla ilgili iddialar Türkiye yargısının önüne çıkmalıdır. Amerikan yargısında bizim hırsızlığımızın, yolsuzluğumuzun yargılanması bu Meclisin, bu ülkenin utancıdır. Gelin, el birliğiyle bu utancı kaldıralım arkadaşlar.

MURAT DEMİR (Kastamonu) – Ne bağırıyorsun?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – FETÖ’yle aynı söylemleri söylüyorsun Sayın Paylan. FETÖ’yle aynı çizgidesin. Gerçi şaşırmamak lazım, aynı zihniyet.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, 17-25’in -FETÖ diyeceksiniz biliyorum- komplo, kumpas meselesiyle ilgili, o ayrı bir konu. Sizin bakmanız gereken komplo, kumpas değil, olayın hırsızlık, uğursuzluk, yolsuzluk bölümü. Siz Sayın Maliye Bakanı “Nereden buldun?” diye soracaksınız. MASAK’ı devreye geçireceksiniz, “Nereden buldun?” diye soracak. Yoksa bu ülkede bu ahlaksızlıkla, bu vergi ahlaksızlıklarıyla yürüyemeyiz arkadaşlar.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Mükelleflere hakaret ediyorsun. “Ahlaksızlar.” diyemezsin.

GARO PAYLAN (Devamla) - Vergi ahlakını yaratacak şey Maliyenin bu konuda hangi iddialar varsa üzerine gitmesidir diyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yakıştı mı Sayın Paylan?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’a göre pek kısa bir söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun, peki, yerinizden pek kısa bir söz veriyorum size bir dakika.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Paylan’ın konuşmasını dikkatle dinledim. Baştan çok güzel şeyler söyledi, sonra nereden esti, niye esti bilmiyorum, CHP’nin daha az “Man” dediğini söyledi. Biz bir şeyden korkmayız, bir şey iddia ettiysek sonuna kadar da peşinde dururuz. Sayın Paylan herhâlde birkaç gündür gazete okumuyor, televizyon seyretmiyor.

AHMET YILDIRIM (Adıyaman) – Korktuğunuzu söylemedi Engin Başkan, bir bilimsel kuşkuyu dile getirdi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Genel Başkanımız daha dün bir özel kanalda, Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel de dün basına bir açıklama yapmak suretiyle, bir adım da ileri giderek –Sayın Paylan, isterseniz sana da gönderelim- Man belgelerini hem İçişleri Bakanına hem Başbakana adrese teslim postaladı. Man belgeleriyle ilgili iddialarımızın da arkasındayız, Ataşehir Belediyesine yapılan hukuksuzluğun da karşısındayız ve sonuna kadar takipçisi olacağız.

Genel Kurulu bilgilendirmek istedim. Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, bir söz talebim olacak.

BAŞKAN – 60’a göre mi?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden, bir dakika.

3.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az evvel hatibin konuşmasındaki ahlak dersini… Mecliste ahlak dersi alacağımız son kişi siz olabilirsiniz, olamazsınız; onu da özellikle belirtmek istiyorum. (HDP sıralarından gürültüler)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Size ne dedi ki ya?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bu ne biçim konuşma!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Konuşmalarınızı reddediyorum. Öyle çıkıp da kürsüde münferit ifadelerle iddialarda bulunmak, burada olmayan kişiler hakkında ilzam etmek, Maliye Bakanımızı sorgulamaya kalkmak sizin haddiniz olamaz; onu belirtmek istiyorum, bir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

İkincisi, Ziya İlgen dediğiniz kişi…

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Çok ayıp! Çok ayıp!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Lütfen, mikrofon kesilmeden devam etmek istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Siz de arkadaşlarınıza söyleseydiniz kesilmesin diye.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ziya İlgen dediğiniz kişi -önce dersine çalışacaksın, kürsüye çıkmadan- 1990’lı yıllardan beri Ülker bayiliği yapan, ticaretle iştigal eden bir kişidir. Onun çıkıp da yok “öğretmen” de yok “Şu kadar maaş alıyor.” da burada olmayan kişiler hakkında… Bakıyorum da son zamanlarda şöyle bir dil tutturulmaya çalışılıyor…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yakında buraya taşırsınız zaten onları.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Amerika’daki davadan da medet umulmaya çalışılıyor; çok yazık, çok acınası bir durum, onu özellikle belirtmek istiyorum.

Burada, Ziya İlgen’in durumu, ekonomik, neyse, Maliye de orada, ilgililer de orada, ilan ediyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, açarsanız sözlerimi tamamlamak istiyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

Bir dakika ek süre veriyorum.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bu kısmı böyle geçiyorum.

Burada çıkıp da böyle iddialarda bulunmak… Varsa elinde bir şeyin, müddei iddiasını ispat etmekle mükelleftir.

Bir başka konu: Hâlâ ayakkabı kutuları, hâlâ ayakkabı kutuları…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yargılamadınız çünkü.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bu ayakkabı kutularından medet ummayı bırakın artık. 17-25 Aralık, Emniyetin ve yargının apaçık bir darbesiydi. Bu ülkede, seçilmiş millet iradesine gem vurulmaya çalışılıyordu. O, bugün Amerika’da güya davada ifade veren, tanık olan kişinin burada 17-25 Aralığı reddedip de orada dediği ifadelere bakar mısınız? Polis fezlekesini hatırlatan kişi, Hüseyin Korkmaz FBI’dan 50 bin dolar para alıyor, aylık kirasını o ödüyor, o davada tanık oluyor ve burada tutuklu olduğu süre içerisinde 17-25 Aralıkta “Hiçbir ilgim yok.” diyen adam o davanın tanığı oluyor. O davanın savcısına bakın, o davanın yargıcına bakın…

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Elli yıl da geçse o hırsızlığı örtemezsiniz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – FETÖ’cülerle iç içe gelmiş, asıl konu mecrasından uzaklaşılmış, konu yolsuzluk üzerinden Türkiye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Açarsanız Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın ama, “Son bir dakika.” demiştim, lütfen tamamlayın siz de.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ben de iki dakika üzerinden iki dakika isterim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir dakika, böyle bir pazarlığımız yok.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ben de çıkar oradan, kürsüden devam ederim.

BAŞKAN – Sayın İnceöz, son bir dakikanızı veriyorum, tamamlayın lütfen.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – 17-25 Aralıkta Emniyet ve yargı üzerinden yapılamayınca, 15 Temmuzda yapılamayınca, Gezi eylemlerinden netice alınamayınca, güya İran’a ambargonun delinmesi üzerinden… Ama hiç o konu konuşulmuyor. Neymiş efendim, yolsuzluk, vesaire… Zarrab’ın kendi ifadesi var, niye söylenmiyor burada? “Buradan kurtulmak için yalan söylemekten başka çare yok.” diyor. Tanığa bakıyorsunuz FETÖ’cü, savcısına bakıyorsunuz FETÖ’cü, ilişkileri var, iç içe girmiş, sonra da yazık, buradaki muhalefet, birtakım muhalefet oradaki davadan, Hükûmete yönelik davadan, Cumhurbaşkanımızın adı orada harf harf yazılacak, burada da bunlardan medet umulacak. Yazıklar olsun! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yazıklar olsun! Siz de gittiniz oradan…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yazıklar olsun! Konuşma!

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önce Ahmet Yıldırım, sonra siz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yazıklar olsun! Siz de oraya gittiniz el pençe durdunuz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Senin gibi sefillere cevap verecek hâlim yok.

BAŞKAN – Sayın İnceöz, lütfen, konuştunuz, şimdi Sayın Yıldırım’ı dinleyeceğim.

Buyurun.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, sayın hatip hem hatibimiz Sayın Garo Paylan’a şahsi olarak sataştı hem de grubumuzun adını ifade ederek “Sizden ahlak dersi alacak değiliz.” diyerek grubumuza sataştı; hem sayın hatibimizin hem de benim ayrı ayrı sataşmadan söz talebim var.

BAŞKAN – Şimdi, bir dakika, size grup olarak söz vereceğim ama Sayın Paylan’la ilgili olarak Sayın Paylan’a soracağım. Ne dedi sizinle ilgili?

GARO PAYLAN (İstanbul) – “Ahlak dersi alacağımız son kişi sizsiniz.” dedi.

BAŞKAN – Şimdi, önce bir grubunuzu…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – “Son kişi sensin.” demedim, “Sen bile değilsin.” dedim.

GARO PAYLAN (İstanbul) – “Sizsiniz.” dedi, tutanaklara bakın efendim.

BAŞKAN – Peki, bakacağım sizinle ilgili tutanaklara.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Dahasını da söylüyorum, sözümden geri adım atarsam namerdim.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, buyurun, size iki dakika veriyorum.

Sayın Paylan, tutanağa bakacağım.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Son kişi bile değilsin sen bu Parlamentoda.

BAŞKAN – Sayın İnceöz, lütfen…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Ahlaksızlık yapma! “Son kişi bile değilsin.” diyor.

SELİM DURSUN (Sivas) – Ahlaksız sensin!

ADNAN GÜNNAR (Trabzon) – Terbiyesizlik yapma be! Biraz saygılı ol.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Çok ayıp!

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

Sayın Paylan…

Sayın milletvekilleri…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ayağa kalkıyorsan yürümeyi de bileceksin. Anladın mı?

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ya, sen kimsin? Ne biçim konuşma bunlar?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Elini sallama! Elini sallama!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Elimi sallarım. Sen kimsin? Karışma!

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, hep temiz dile davet ediyorsunuz, temiz bir dile davet edin lütfen.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Çıkacaksın, benim Cumhurbaşkanıma hakaret edeceksin, yanlış şeyler söyleyeceksin…

BAŞKAN – Sayın İnceöz, lütfen…

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.49

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Buyurun Sayın Yıldırım, size söz vermiştim sataşmadan, iki dakika.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, değerli arkadaşlar, eğer bir ülkede ülkenin sahip olduğu servetler zenginler ve yoksullar arasında orantısız bir biçimde dağılmışsa orada servet dağılımının ahlakından söz edilemez; eğer çok ultra zenginlerle açlık sınırının altında olanlardan aynı oranda vergi alınıyorsa orada vergi ahlakından da söz edilemez. Bundan rahatsız olanlar ise mevcut düzenin ve ahlaka tekabül etmeyen bu sistemin savunucuları olurlar.

Ben hiçbir şekilde seviyemi az önceki hatip gibi bir bütün olarak grubumuzu ilzam eden seviyeye düşerek de konuşmayacağım. Ama ben aşırı tepki gösterenlerin sıkıntısını, meramını anlıyorum. Açık söylüyorum, buradan az önce sataşan iki üç kişinin bir aynı karede Pensilvanya’da bulunma hâlleri onların en büyük sıkıntısı olabilir.

Bir diğer husus, bakın, bizi Amerika’dan medet ummakla suçlayanlar çok iyi bilsinler ki, çok şükür, Allah’a binlerce kere şükür olsun ki biz Pensilvanya’dan hiçbir zaman medet ummadık. Hiç şöyle bir şey düşünebiliyor musunuz: Hani bizim uhrevi inancımızın üzerine de halel düşürerek çakma bir tarikat liderinin karşısında hazır ola geçenler eğer bugün milletvekili değil, memur olsalardı kendilerini KHK’yle kapının önünde bulurlardı.

Şimdi soruyorum, açık söylüyorum: Sayın İnceöz o resimle birlikte, o tasvip edilmeyen görüntü içerisinde bir öğretmen, bir doktor, bir memur olarak bulunsaydı başına neler gelmişti? İktidar mensubu olmak insanları bütün suçlardan, günahlardan azade kılmaz. Boğazına kadar bir çakma tarikat şeyhinin suçuna, günahına kadar bulaşmış olanlardan bizim alacağımız ahlak dersi falan yoktur. Şunu ifade edelim, bakın arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sataşmada uzatmıyoruz Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bakın, yerinden söz alan hatibe -vermezseniz gerçekten bir şey demeyeceğim- 3 defa uzatma verdiniz. Ben de, arkadaşım söz almasın, onun yerine kısa bir uzatma istiyorum sözümü tamamlamak için.

BAŞKAN – Peki, Sayın Paylan’ın yerine bir dakika ek süre veriyorum size, buyurun.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir de söyleyelim, biz her şeyi şeffaf yaparız. Dün gittik bütün milletvekillerimizle birlikte Ankara Adliyesine, bu iktidarın övgüsüne mazhar olmuş, plaketlerine mazhar olmuş, ödüllerini almış; bu ülkenin dış ticaret açığının yüzde 15’ini kapattığını, böyle, göğsünü gererek söylediğinde Başbakanın, Bakanların kucakladığı zatın ve sizin ona karşı tutmuş olduğunuz avukatın itiraflarından ötürü suç duyurusunda bulunduk. Biz güney New York’ta devam eden mahkemenin, Hakan Atilla ve Rıza Sarraf’la sınırlı olmadığını çok iyi biliyoruz. Biz o iddiadayız ve yargı mercisini de harekete geçmesi için çağırıyoruz.

Eğer -Allah muhafaza- o görüntüler, o suçlar, o günahları muhalefet partisinden birileri işlemiş olsaydı şimdi çoktan dokunulmazlığı kaldırılmış, vekilliği düşürülmüş, belki de cezaevine tıkılmıştı. Ama o günlerin de geleceğinden zerre şüphe etmiyoruz diyorum.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce, oturumu kapatmadan Sayın İnceöz’ün grubumuza ve HDP’ye yönelik ithamlarından dolayı sataşmadan söz talep ettik, tam olarak şöyle dediniz: “Önce Sayın Yıldırım’a vereceğim, sonra size vereceğim.” Dolayısıyla, İç Tüzük’e göre aynı oturum içinde olmak zorunda sataşma ama siz kapatmadan sataşmadan söz vereceğinizi beyan ve taahhüt ederek kapattınız. Sözünüz geçerliyse ben de sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Sözüm geçerli tabii ki.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İki dakika…

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; hiç gerilmeye gerek yok. İnsanların, toplumların, siyasi partilerin başına değişik hadiseler gelir. Topluma hesap veren, verme anlayışında olan siyasi partiler -ki hepsinin öyle olması gerekir- çıkar, bir iç muhasebe yapar. Nitekim AK PARTİ Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ki: “Bizi kandırdılar -o da kandırılmaktan yorulmadı ama- Allah’ım affetsin, milletim affetsin.” Bu bile belki bir muhasebedir ama burada şunu derseniz olmaz: “Efendim, 17-25 Aralık da bir darbedir. Efendim, 17-25 Aralık da bir kumpastır.” Böyle mi diyorsunuz? Böyle diyorsunuz. Peki, AK PARTİ gibi on beş senedir ülkeyi yöneten bir parti böyle adi, hain bir kumpasa, böyle bir darbeye, yıllarca partinizde ve ülkede hizmet etmiş bulunan, devlete mülki amir olarak hizmet etmiş bulunan Zafer Çağlayan’ı, Muammer Güler’i, Egemen Bağış’ı, Erdoğan Bayraktar’ı niye yem eder? Niye o adamları bakanlıktan alaşağı eder, sonra Parlamentodan uzaklaştırır? Bu, ayıp değil mi? Çıkın, “Ey Zafer Çağlayan, özür diliyoruz; Ey Muammer Güler, özür diliyoruz.” deyin ve adamların itibarını iade edin. Eğer hakikaten 17-25 Aralığın bir darbe olduğunu düşünüyorsanız size yakışan bu 4 bakanın itibarını iade etmektir; bir. (CHP sıralarından alkışlar)

Diğer konu: Sayın Paylan, bir şeyler kaşımak istiyorsan kaşınalım karşılıklı. “CHP orayı bıraktı, AKP bıraktı.” bunlar çok doğru laflar ve işler değil. Biz bu konudaki iddialarımızı ortaya koyduk…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) - …ama bir haftadır bu Mecliste söylediğim bir şey daha var: Beyler, Hükûmetler yıkılmak için vardır ama devleti korumak herkesin görevidir. Altını çizerek bir şey söylüyorum, bir uyarı yapıyorum, aslında tarihî bir uyarı da yapıyorum. Ama görüyorum, çoğunluk partisi bunu dikkate almıyor, takdir onların…

HARUN KARACA (İstanbul) –Yıkılmaz, seçimle gider.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ne? Hükûmetler seçimle yıkılır tabii, hayret bir şey ya.

Bu kafa iyi bir kafa değil, sizin kafanız iyi kafa değil, onu da söyleyeyim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, bir önceki hatip, konuşmasında ismimi zikrederek direkt beni söyledi, bana da açıklama gereği doğmuştur.

BAŞKAN – Açıklamaya gerek var Sayın İnceöz, çünkü gerekçeyi tutanaklara yazdırmak zorundayız, o yüzden gerek var.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – “Sayın İnceöz” demek suretiyle şahsımı ilzam edecek şekilde…

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki: Bütçe görüşmeleri başladığından beri hep söylüyoruz, Meclisin mehabetine uygun davranalım. Bu anlamda da, dün de nöbetçiydim, burada oldukça konuşmacıları, hatipleri olabildiğince azami sabır göstermek suretiyle dinledik. Elbette ki iktidara, bu anlamda hoşgörü göstermek, bu anlamda anlayış göstermek gerekmektedir ama bazen bu kürsüde öyle konuşmalar yapılmakta ki burada ne yaparsanız yapın, hangi ruh hâli içerisinde olursanız olun hakikaten sabrın taştığı zamanlar oluyor. Bu, iktidar milletvekilleri, iktidar üyelerine düştüğü kadar, grup başkan vekillerine düştüğü kadar buradaki hatiplere ve diğer parti grup başkan vekillerine ve milletvekillerine de düşmektedir. Elbette ki biliyoruz, sırtımızda yumurta küfesi var, 80 milyonun ve dünyada bizden medet uman pek çok insanın sorumluluğu, yükümlülüğü içerisinde iktidara geldiğimiz günden beri hareket ettik ve bundan sonra da hareket etmeye devam edeceğiz. Zaman zaman burada çıkılıp konuşmalar yapılıyor. Biz şunu söylüyoruz: Eleştiri yapabilirsiniz ama eleştiriyi, eğer eleştiri sınırlarını aşıp haddi aşar şekilde kişiselleştirirseniz, şahsileştirirseniz, ilzam ve itham ederek burada olmayan insanlar hakkında, cevap veremeyecek durumda “Çamuru atayım ama izi kalsın...” Yok öyle, çamuru attığın zaman o çamur eline bulaşır.

Şimdi gelelim diğer konuya: 17-25 Aralıktan önce -2013’ten önce- üstelik öyle bir ziyaret olmaksızın o an çekilmiş bir fotoğraf karesi üzerinden, burada, çıktığımda her söylediğim sözün canınızı yaktığını hissettiğinizde çıkıp bu fotoğraf gündeme gelecekse çok acı. Orada herhangi bir şey olmadan... Belki kimlerin ne fotoğrafları var, onları bilemem. Şunu da özellikle belirtiyorum: Ey milletim, burada bütün o KHK’lerle yapılan meslekten atılmalar, ihraçlar, vesaire...

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, 15 Temmuz gecesi siz buradaydınız.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ne alakası var?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Şunu özellikle belirtmek istiyorum ki, burada bir kriter vardır, kriter nedir? 17-25 Aralıktan sonra yardıma devam ediyorsan... Bir sürü şartlar koyduk, neden bu şartları koyduk? Hiç kimseye haksızlık yapılmasın, haksızlığın karşısında hep beraber durabilelim diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Ki o fotoğraf çok eski bir fotoğraf olmasına rağmen her seferinde temcit pilavı gibi getirip burada konuşarak canımızı yakabileceğini...

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnceöz.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Siz bize sataşma yaparsanız biz de getiririz.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – ...ve bizi, doğruyu söylemekten alıkoyabileceğini zannedenler yanılıyorlardır.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, 15 Temmuz gecesi buradaydınız siz.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Hem 17-25 Aralıktan sonra bu kürsüde yine Emniyet ve yargı darbesine ilk sözü, itirazı eden kardeşiniz...

BAŞKAN – Sayın İnceöz, teşekkür ederim.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – 15 Temmuz gecesi buradaydınız Başkanım siz.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – ...hem de 15 Temmuza karşı da burada pek çok milletvekili arkadaşımızla darbe ve muhtıralara karşı da bir duruş sergilemiş kardeşiniz olarak söylüyorum sizlere.

BAŞKAN – Sayın İnceöz...

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, 15 Temmuz gecesi buradaydınız.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Kayıtlara girsin diye söyledim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yıldırım...

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, siz de bir hukukçusunuz, burada değerli hukukçular da var. Türk Ceza Kanunu’nda “Bu Gülenci terör örgütüyle münasebette bulunmuş, iş tutmuş olanların suç fiilleri ya da isnatları 17-25 Aralıktan önceyse hükümsüzdür, sonraysa hüküm dâhilindedir.” diye bir madde var da biz mi bilmiyoruz?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Gerçekten biz mi bilmiyoruz? Böyle bir şey yok.

İkinci bir husus: Sayın Altay “Eğer kaşımaksa, burayı karıştırmaksa maksadınız...” diye başlayarak bizim sayın hatibimize sataşmada bulunmuştur.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Karıştırma” demedim “kaşımak” dedim, kaşımak.

BAŞKAN – Öyle dedi.

AHMET YILDIRIM (Muş) – İç Tüzük 69’a göre Sayın Paylan’a sataşmadan söz istiyoruz.

BAŞKAN – Hayır. Sayın Paylan’la ilgili bir şey söylemedi Sayın Altay.

Lütfen...

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Paylan’a yönelik söyledi.

BAŞKAN – Hayır. Sayın Altay genel bir şey söyledi.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Paylan’la ilgili herhangi bir sataşmada bulunmadı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kaşıma sataşma mıdır ya?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, adını verdi.

BAŞKAN – Sayın Ahmet Yıldırım’la konuşuyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Adını verdi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir meseleyi kaşımak sataşma mıdır ya?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Hayır, hayır, öyle bir şey yok.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bir dinleyin beni.

Tamam, o zaman Sayın Paylan yerinden İç Tüzük 60’a göre bir kısa açıklamada bulunacak.

BAŞKAN – Bakın, siz burada iki dakikalık sataşmadan dolayı söz aldığınızda “Paylan’ın yerine de konuşacağım.” dediniz, sürenizi uzattım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, ondan sonra olmuş bir konuşmadan söz ediyorum. Sayın Altay’ın konuşmasına açıklık getirmek istiyor sayın hatip.

BAŞKAN – Hayır, Sayın Engin Altay’ın konuşmasında Sayın Paylan’a hakaret, sataşmayla ilgili hiçbir şey yok.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tutanağa bakarsanız göreceksiniz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Açıklama yapmak istiyor Sayın Başkan İç Tüzük 60’a göre.

BAŞKAN – O zaman size vereceğim.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, Sayın Paylan…

BAŞKAN – Hayır, yok. Niye Paylan açıklamada bulunuyor?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Adını verdi.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, onun adı geçti.

BAŞKAN – Bakın, açıklama talebi şahsın kendisi tarafından yapılır…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bakın…

BAŞKAN – …sataşma varsa grup başkan vekili talep eder. Siz şimdi Paylan’ın yerine açıklama yapmak için benden söz talebinde bulunuyorsunuz.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Hayır, kendisi yapacak.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, kendisi yapacak Sayın Başkan. Ben sataşmadan söz istedim, şimdi kendisi yerinden İç Tüzük 60’a göre açıklama yapmak istiyor.

BAŞKAN – Siz sataşmadan söz istiyorsunuz, size sataşmadan vereceğim.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır.

BAŞKAN – Sayın Paylan’a da yerinden bir dakika mı söz vereceğim?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Evet, bir dakika söz istiyorum, sataşmadan istemiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, oturun.

Peki, bir dakika yerinizden Sayın Paylan, sataşma talebi yerine geçmek üzere.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, AKP şöyle davranıyor: Sanki o 17-25 operasyonlarıyla bu darbeci yapı, bu Fetullahçı yapı devreye geçmiş gibi davranıyor ama o yapının gadrine uğrayan bu gruptaki arkadaşlarınız ve bu grubun dayandığı sosyolojidir arkadaşlar. KCK operasyonlarıyla bizim binlerce arkadaşımız yıllarca o yapının düzenlediği dosyalarla hapis yattı. Hrant Dink cinayetindeki rollerini biliyorsunuz. Bütün bunlarda o yapıyla birlikte yürüyordunuz. Siz 17-25 Aralıkta uyandınız. 17-25 Aralığın darbe dinamiği boyutunu, evet, bir kenara bırakalım, orayla ayrıca yüzleşelim ama hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet boyutunu ne yapacağız? Az önce bir milletvekili arkadaşımız diyor ki: “Kanun dışı bir şey yok.” Sayın milletvekili, “Kanun dışı bir şey yok.” diyorsunuz, peki ahlaki mi, hukuki mi, vicdani mi? Bu ayakkabı kutuları hukuki mi? Soru sormayacak mıyız? Vatandaşın sırtına yüklenirken Maliye Bakanı, bütün bu ayakkabı kutularındaki paraların hesabını sormayacak mıyız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paylan.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 504) (Devam)

A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı konuşacak.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi adına, Kamu İhale Kurumu ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2018 bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

2017 yılı bir hayır getirmedi. İnşallah 2018 yılı huzur, barış ve mutluluk getirir ümidiyle, esir tutulan başta eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimiz olmak üzere, tüm tutuklu ve hükümlüler ile yakınlarını ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, son on yılda kamuya ait birçok alanda özelleştirmeler yapıldı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı verilerine göre, 267 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış devir işlemi yapıldı ve bu kuruluşların 257’sinde hiç kamu payı kalmadı.

Son otuz yılda özelleştirmeden elde edilen 68 milyar dolar gelirin 60 milyar dolardan fazlası AKP döneminde gerçekleştirildi yani ne varsa satıldı. Ekonomik bir gelir olarak kulağa hoş gelebilir ama unutulmamalı ki özelleştirmeler yüzlerce tekel işçisini işinden, yine yüzlerce maden işçisini canından etti. Sermaye daha fazla kazanma hırsıyla insanların canını hiçe saydı.

Özelleştirmelerle devlet sadece denetleme görevi yapacak. Tabii, denetlenecek derken şirketleri kastetmiyorum, greve giden işçi var mı yok mu, o denetlenecek. Yoksa, alan memnun satan memnun.

Değerli milletvekilleri, bir diğer husus da kamu ihaleleriyle ilgilidir. 22 Ocak 2002 yılında Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu İhale Kanunu, AKP iktidarı döneminde üzerinde 42 değişiklik yapılarak neredeyse bambaşka bir kanun hâline getirilmiştir. Özellikle usulsüzlüğün ve hukuksuzluğun en çok baş gösterdiği alan olan ihalelerle ilgili olarak kanun kapsamının genişletilmesi gerekirken her yapılan değişiklikle daha da esnetilmiş, kanun neredeyse kadük kalmıştır. Sadece 2016 yılı içerisinde 3’ü Resmî Gazete ilanı, 3’ü KHK ile 4734 no.lu Kamu İhale Kanunu toplamda 6 kez değiştirilmiştir. Ayrıca, Hizmet Alım İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Çerçeve Anlaşma İhaleleri Uygulama Yönetmeliği ve Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliği’nde 7, Kamu İhale Genel Tebliği’ne alınan kanunlarda ve uygulama yönetmeliğinde ise 9 değişiklik yapılmıştır.

Kanunda yapılan değişikliklerle Kamu İhale Kurumu işlevsizleştirilmiş, ihalelerde artık bir şeffaflıktan söz etmek mümkün değildir. Uluslararası Şeffaflık Örgütü Transparency International verilerine göre Türkiye 2014 yılında 45 puanla 64’üncü sırada yer alırken 2015 yılında 42 puanla 168 ülke içerisinde 66’ncı sıraya gerilemiştir.

Bakın, AKP iktidarı döneminde Adalet Bakanlığında, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda, Millî Eğitim Bakanlığında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığında, Devlet Malzeme Ofisi, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletme Genel Müdürlüğünde yapılacak alımlar; AR-GE faaliyetleri kapsamında Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunda, et ve balık ürünleri için Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğünden, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğünden yapılacak alımlar gibi geniş bir saha bu kanun kapsamı dışında bırakılarak âdeta sermaye sahiplerine sunulmuştur. Boru hatları ile petrol taşıma anonim şirketi BOTAŞ tarafından ithalat yoluyla yapılacak spot sıvılaştırılmış doğal gaz alımları, vakıf kültür varlıklarının onarım ve restorasyonu, TRT Genel Müdürlüğü kurumundan mal ve hizmet alımları gibi alanlar da bu kanun kapsamı dışında bırakılmıştır.

Buradan sormak istiyorum: Bu kadar çok çeşitli ve devletin denetiminde olması gereken alanların Kamu İhale Kanunu dışında bırakılmasının gerekçesi nedir? Mesela, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı üretim yapan okullar ve merkezler Kamu İhale Kanunu’nun dışında bırakılmıştır. Okullarda, 450 bin derslikte etkileşimli tahta alınmış ve hâlâ 250 binin üzerinde akıllı tahtaya ihtiyaç bulunmaktadır fakat Kamu İhale Kurumunun denetiminden uzak olduğu için maliyeti bilinemiyor.

Değerli arkadaşlar, kanunlar bir şeyleri korumak ve denetlemek adına çıkarılır. Bugüne kadar yapılan değişiklikler resmen kanunu vasıfsızlaştırmak adına yapılmıştır. Enerji, su, telekomünikasyon gibi alanlarda mal ve hizmet alımı da bu kanun kapsamından çıkarılmış yani enerjiyi, suyu ve iletişimi denetleyemeyen bir kanun ortaya çıkarılıp “Bunu, kolaylaştırmak için yaptık.” demek kolay yutulur bir lokma yapmak anlamına gelir.

Değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kanunu’nun 5’inci maddesinde kamunun yapacağı ihalelerde uygulanması gereken temel yöntemlerin açık ihale ve belli istekliler arasında ihale olduğu açıkça belirtiliyor. Kanun koyucu, kamu kaynağı kullanan idare ihaleleri mümkün olduğunca herkese açık yapsın, kamu kaynakları etkin ve verimli kullanılsın diye bu iki yöntemi zorluyor. Pazarlık usulüyle ihale ise çok özel koşullarda uygulanabilecek istisnai bir yöntem. İdare ancak bu özel koşullarda pazarlık usulüyle ihale açabilir. Kamunun bu yöntemle yaptığı ihalelerin tutarı 2016’da yüzde 86 artarken, bu yılın ilk altı ayında pazarlık usulüyle yapılan ihalelerin tutarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 175 artarak 16,8 milyar TL’ye çıkmış durumdadır.

Değerli milletvekilleri, ihaleler ve kamusal harcamalar açık, şeffaf ve denetlenebilir olmadığı sürece yolsuzlukla mücadele sadece lafta kalır. Yolsuzluklar da toplumun çürümesine ve büyük bir kesimin de yoksullaşmasına yol açar.

Sadece iş yapmak marifet değildir. Mühendisliğin tarifi, “Bir aptalın 2 liraya yaptığı işi 1 liraya yapmasını bilen insan.” olarak yapılır. Bir işin kaliteli ve ekonomik yapılmasının tek yolu vardır; şeffaf, denetlenebilir ve sorgulanabilir olarak yapılabilmesidir. Bunu sağlayamadığımız sürece yolsuzluğu, hırsızlığı önleyemeyiz. Sayın Bahçeli fiilî duruma hukuki formül bulmada çok yeteneklidir, bu konuda niye bir formül geliştirmediğini merak ediyorum doğrusu.

Değerli milletvekilleri, ben sizlerle bir anımı paylaşayım. 1980’li yıllarda proje müdürü olarak çok uluslu bir şirkette Umman Sultanlığı’nda çalışırken her yılın bu aylarında genel müdürlük bir tamim yayımlardı “Yılbaşı nedeniyle kabul edebileceğiniz hediyeler listesi” diye. Bu liste başlardı “1 kutu bisküvi, 1 kutu çikolata, hediye eden şirketin logosu üzerinde olmak üzere saat veya kalem, 1 sepet mango…” diye uzar giderdi. Tabii, o zamanlar bütçeden ayrılan AR-GE fonları ve teknoloji bugünkü gibi gelişmiş değildi. Çikolata kutularına dolar balyaları ile altın doldurulmasıyla çikolatanın daha uzun saklanabileceği, hediye elbiselerinin içlerine harçlık bırakılmasıyla çanta tasarrufu edileceği, ayakkabı kutularının kasa olarak kullanılmasıyla ayakların parlayacağı ve ayak kokusu giderici etkisinin olduğu teknolojisi ve icadı gerçekleşmemişti.

Bilmem farkında mısınız, anlamsız bir şekilde Meclis kavşağında bir kol saati heykeli bulunuyor. Her ülkede geniş meydanlarda halkın buluşma alanı ve zamanı belirlemesi açısında saat kulesi yapılması âdettendir fakat kavşaklarda ya o şehrin sembolü veya hikâyesi olan bir anıt yapılır. Mesela Van’da kedi heykeli, Diyarbakır’da karpuz heykeli, Denizli’de horoz heykeli. Bu anlamsız ama manidar, ahtapot gibi dört kollu kol saati heykelinin Meclis kavşağına konmasını siz nasıl yorumluyorsunuz bilmiyorum ama bir defa Ankara’yı temsil eden bir heykel olmadığı aşikâr. Bu saatin içine “RZ” harfleri veya şirket logosu konsa anlamlı olacak, bütün halkımız cari açığı yüzde 15 azaltan hayırsever iş adamını yâd edecektir. Bir de, kimsenin bu saate baktığını zannetmiyorum. Çalışıyorsa günde 2 defa 17:25’i gösteriyor ama çalışmıyorsa akrep ve yelkovanı 5 rakamının üzerinde birleştirirsek hem tekçiliğin sembolü hem de milat olarak kabul ettiğiniz 17-25’in sembolü olur. Ama yeni Başkanımız Sayın Tuna ince düşünceli bir insandır, nasıl dinozor heykelini bir kavşaktan kaldırıp ait olduğu yere naklettiyse bu saat heykelini de buradan kaldırıp ait olduğu yere naklettirecektir. Hani her zaman kullandığımız bir deyim var, kendini bilmez, haddini bilmez birkaç kişinin hatası topluma veya cemaate mal edilemez diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre vereyim size Sayın Gaydalı.

Tamamlayın lütfen.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Teşekkür ederim.

Aksi takdirde, bu ayıp Meclise mal edilecektir.

Sayın Bahçeli’nin 14 Temmuz 2016 tarihindeki dost tavsiyelerini de size hatırlatmak istiyorum. Sayın Bahçeli “Başınızı kumdan çıkarmayın.” demişti o tarihte. “Sular durulsun, ortalık yatışsın, bilmediğiniz sularda kulaç atmayın. Okyanus ötesinde yandaş hâkim ve savcı da bulamayabilirsiniz.”

Bir anekdotla sözlerimi bitirmek istiyorum: Haramda huzur ararsan huzur sana haram olur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HPD sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.

Sayın Akçay, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın konuşmacı, biraz evvel kürsüdeki konuşmasında, her meseleye formül bulan Sayın Bahçeli buna da bir formül bulursa memnun olacağı anlamında ifadeler kullandı. Tabii, hangi meseleye ne gibi bir formül istedi pek anlayamadık ama Milliyetçi Hareket Partisinin ülkemizin bütün meselelerine ilişkin programı, çözüm önerileri vardır, onu formül şeklinde de ifade edebilirsiniz.

Ayrıca, 14 Temmuzla atıf yapılan konuşma ve bütün konuşmalar da yazılı ve kayıt altındadır. Biz, görüşlerimizin hâlâ arkasındayız ve savunmaya da devam ederiz. Geçmişte söylenen sözlerin isabeti, aradan kısa bir süre geçtikten sonra zaten yaşanan hadiselerle ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …konjonktürle de teyit edilmektedir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Akçay.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına şimdi de İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya konuşacak.

Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, değerli arkadaşlar; her ne kadar, sıraların onda 9’u neredeyse boş olmasına rağmen…

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Konuşmaya geçin lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Başüstüne!

HÜDA KAYA (Devamla) - …ben öncelikle bizleri izleyen değerli halkımızı ve zindanlarda bizleri izleyen değerli dostlarımızı, arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, zaman zaman bu kürsüde dünden bugüne yaşadığımız bazı gerçeklikleri, tezatları ve çözüm yollarını konuşuyoruz, tartışıyoruz. Ciddi bir darbe tarihi ve tecrübesi yaşayan bir toplum olarak bugün yaşadıklarımızla kıyas ettiğimizde, tarifler, kelimeler yetersiz kalıyor. “Atanmışların değil seçilmişlerin Türkiyesi” olacak diyen AKP, hiçbir darbecinin yapmadığı kadar atanmışların tahakkümünü gerçekleştirdi. Millî iradeyi, seçilmişliği tarumar etti. “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” diyerek seçim kampanyası yapan AKP iktidarı, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şekilde, üstünlerin hukukunun kitabını yazıyor. Eşi benzeri görülmemiş yolsuzluklar, rant, put dikme yarışı yaparcasına yüksek tepelere yüksek yapılar dikme yarışı, çoklukla övünme, katliamlar, infazlar, işkenceler. Hak talep eden terörist oluyor, adalet isteyen bölücü oluyor, “özgürlük” diyen anında kendini hapiste buluyor. Yönetimde hak, adalet, sevgi ve barıştan başka her şey var oldu. Adalet sarayları, adalet için değil ak saray için çalışır oldu.

Daha önce bir seçim konuşmamda şunu belirtmiştim: Evi halktan ayrı olan Hak’tan kopmuştur, Hak’tan kopan halktan kopmuştur. Adı ister ak saray olsun ister beyaz saray olsun ister Emevilerin yeşil sarayı olsun, saraylardan zulüm beklenir ki işte, saray zulümle abat olmaya çalışıyor ama zulümle abat olunmayacağını yaşayan ve tarih okuyan herkes biliyor.

“Bu ülkede zengin ile fakir aynı haklara sahiptir.” diyen yalancıdır. “Bu ülkede Türk ile Kürt aynı haklara sahiptir.” diyen yalancıdır. “Bu ülkede Sünni ile Alevi aynı haklara sahiptir.” diyen yalancıdır, gerçekleri görmüyordur. “Kadın ile erkek bu ülkede aynı haklara sahiptir.” diyen, yine yalancıdır. “Bu ülkede hırs ve rant uğruna doğaya tecavüz yarışı yapılmıyor.” diyen, ya gerçeği görmüyordur ya da yalancıdır.

İnsan hakları çerçevesinde konuştuk defalarca bu kürsülerden, ahlak değerleri kapsamında konuştuk, “hak” dedik, “adalet” dedik, barışı anlattık; kulak asan olmadı. Hukuk sizin hukukunuz olmasına rağmen hukuku anlattık, politik kriterleri, teamülleri anlattık; hiç oralı olmadı iktidar. Üstünlerin hukuku bile yetmedi. Halkımızın yaşadığı ve şahit olduğumuz acıları sizlere anlatmaya çalıştık, halkımızın taleplerini, bizlerden ve sizlerden beklentilerini anlattık; gürültü patırtı oldu ya da duymazlıktan geldiniz.

Zaman zaman, burada, şahsen Kur'an’dan, vahiyden örnekler verdim ki belki, o çok dilinize pelesenk ettiğiniz kitap, peygamber aşkına gerçekleri anlayabilirsiniz sandık; yine yüzler çevrildi, yine yüzler asıldı. Belki milliyet, hamaset, tekçi politik kuşatmalar ve sahte kutsallıklar içinde göremediklerinizi vahyin gerçekliği içinde görebilirsiniz diye düşündüm, hakikati fark edebilirsiniz diye umut ettim, sizlerle paylaştım, duymazlıktan geldiniz. “Şu ‘terör, bölücülük’ dediğiniz hangi hak talebi, hangi çözüm arayışı Kur’an’a aykırı? Hodri meydan!” dedim. “Gelin bunları tartışalım, konuşalım, ben de ikna olayım.” dedim, “Kur’an hâkim olsun.” dedim, hiç oralı olmadınız. İftira, yalan, fitne, hakikati örtme, gerçekleri çarpıtma dışında hiçbir işlevi olmayan bir ana akım havuz medyası ürettiniz. Bugün “en büyük terör örgütü” dediğiniz, sizin ifadenizle “FETÖ”nün yıllarca en büyük yardım ve yardakçılığını yaptınız ve o yapıyla tarihin en büyük ittifakını yapan sizler, sadece ve sadece çıkar ve rant kavganız oldu diye, kendi aranızda rant hesaplaşması, ihtilafınız oldu diye insanlara bir 17-25 darbesi diye yutturmaya çalışıyorsunuz. 6 Kasım siyasi darbeleri unutup yolsuzlukların üstünü örtme girişimleri, aranızdaki çıkar hesaplarının ayyuka çıktığı, aşikâr olduğu dönemler bir darbe değil, olsa olsa kendi aranızdaki çekişmeleri örtme sürecidir.

Evet, sevgili arkadaşlar, bakın, bugün bütçe konuşuyoruz. Garo Vekilimiz ve diğer arkadaşlarımız bütçenin tezatlarıyla, çarpıklıklarıyla ilgili çok güzel açıklamalar yaptılar. Sizlere bir dörtlük okumak istiyorum değerli arkadaşlar, sevgili iktidar vekili arkadaşlar. Hani bir zamanlar sistem muhalifiyken dillerinizden düşürmediğiniz bir dörtlük vardı. Pek çok şairden işinize gelenleri alıyorsunuz, bugün de hâlâ alıyorsunuz, sağ-sol demeden pek çok şairin sözlerini kullanıyorsunuz ama o çok itibar ettiğiniz, dilinizden düşürmediğiniz Necip Fazıl’ın şu sözünü artık yıllardır sizlerden hiç duymuyorum:

“Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul;

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;

Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!”

İşte bugün Necip Fazıl’ı dillerinden düşürmeyen, felsefesini kendine referans ettiğini her fırsatta ifade eden sizler, bugün bu kurt paylaşımının gerçekliğini, pratiğini yaşatıyorsunuz sevgili arkadaşlar. Dünkü inkârcılara, zorbalara boyun eğmedik çok şükür, bugünkülere de boyun eğmeyeceğiz; bugünkü haksızlıklara, bugünkü zulümlere, baskılara da boyun eğmeyeceğiz. Hak bizi haktan, adaletten, sevgiden, barıştan, özgürlükten ayırmasın. Hem saraydan, saltanattan ve şatafattan hem de Hakk’tan ve halktan yana olunamaz. Ya halkın ve Hakk’ın yanında olunacak ya sarayın ve zulmün yanında olunacak. Bu, tarihsel bir gerçekliktir.

Gelin, yüzümüzü saraylara değil, saltanata değil; hakka, adalete, vicdana, kardeşliğe, insanlığa çevirelim değerli arkadaşlar.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Allah soracak bu son konuşmayı.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Yazık, yazık!

HÜDA KAYA (Devamla) – Şunu ifade etmek istiyorum: Bunları ben size bütün yüreğimle, samimiyetimle söylüyorum. Vicdanınızla dinleseniz karşı çıkacak tek bir virgül, nokta dahi bulamazsınız değerli arkadaşlar.

Bakın, burada, şu imtihan dünyasında yüz yüzeyiz ve burada birbirimizle bir hukukumuz oluyor.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Evet, imtihan dünyası, doğru.

HÜDA KAYA (Devamla) – Burada vahiyden bahsediyorum, adaletten, haktan bahsediyorum ama siz yalanların üstünü örtmek için şamata çıkarıyorsunuz, kavgadan, kargaşalıktan medet umuyorsunuz, yalandan medet umuyorsunuz arkadaşlar. Sadece gerçekleri paylaşalım; adalete, hakka, hakikate birlikte sahip çıkalım, ülkemizi güzelleştirelim diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – İlahî adalete inanan biri olarak o kürsüden yaptığınız konuşmayı Rabb’im size soracak.

HÜDA KAYA (Devamla) – Hakk’a tabi olanlardan olsun.

(Hatip tarafından Taha suresinin 47’nci ayetikerimesinin okunması)

“Hidayet, doğruluk Hakk’a tabi olanların üzerine olacaktır.” Sizleri buna davet ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Allah size bu konuşmanın hesabını soracak nasıl olsa bir gün, hiç önemli değil. Özgürsünüz, orada her şeyi söyleme hakkına sahipsiniz.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Söylenenler ile söyleyenlerin uyumlu olduğu günleri de görürüz inşallah.

HÜDA KAYA (İstanbul) – İnşallah, inşallah. İktidar saflarında da bu gerçeklikleri, bu güzellikleri paylaştığınızı göreceğiz inşallah.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Söyleyin, söyleyin, Rabb’im soracak.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Söyleyenler ile söylenenler uyumlu olur inşallah.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Tahrik etmeye çalışıyorsanız bu grubun hiçbiri o tahrike gelmez.

BAŞKAN – Sayın Turan, sizi dinliyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, konuşmacı konuşması sırasında grubumuzu kastederek “Zulümle abat olunmaz.” dedi, “Atanmışların iktidarını hazırladınız.” dedi, çok sayıda ifadede bulundu. Cevap vermek istiyorum izin verirseniz.

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe görüşmelerinin son birkaç gününe geldik. Elimizden geldiğince suhuletle, sağduyuyla bu süreci bitirelim istiyoruz. Bu konuda da partilerimizin büyük çoğunluğu destek oluyorlar, hatta tüm partilerimiz destek oluyorlar ancak her partiden birkaç arkadaşımız geliyor, tabiri caizse, kin kusuyor ve gidiyor. Ama Allah’tan ki partilerin tümü, totalde baktığımızda, bütçe görüşmelerinin mehabetini, saygınlığını bilen insanlar, değerlendiren insanlar. Ümit ediyorum, diğer arkadaşlarımız da bu tarz kin kusan arkadaşlarımıza örnek olurlar, sağduyuyu, soğukkanlılığı telkin ederler, onların da bütçeyle ilgili görüşlerinden istifade ederiz.

Az önceki konuşmanın neresini düzelteyim diye baktım, inanın, baştan aşağı problem. Biz bu dilin niçin böyle olduğunu biliyoruz. Kandil’de kuzu kesilip de Ankara’da aslan olmaya çalışanların niçin bunu yaptığını biliyoruz.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Oslo’daki görüşmeleri de biliyoruz.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Ama bu size yakışmıyor arkadaşlar, yazık. Bu dil, birleştirici bir dil değil. Bu ülkede Kürt ile Türk’ün, Alevi ile Sünni’nin, kadın ile erkeğin eşit olmadığı iddiası önce bu milletin kendisine hakarettir. Başından beri atanmışların değil, seçilmişlerin gösterdiği yolda beraber yürüyelim diye büyük bedeller ödeyen parti bizim partimiz. Kapatma davasından tutun, 17 Aralıktan tutun, 15 Temmuza kadar niçin milletle beraber yol yürüdüğümüzü herkes biliyor.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, Oslo’daki görüşmeleri yürüten de bu parti.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bunun bedelinde neler yaşadığımızı herkes biliyor.

Bakınız, değerli arkadaşlar, 17-25 Aralıkla ilgili iddianızı bir daha ifade ettiniz. Sizin takdiriniz, saygı duyuyorum. Zekeriya Öz’ün iddianamelerine iman edecekseniz, buyurun edin.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Zekeriya Öz’e iman eden sizsiniz!

BAŞKAN – Sayın Şeker, lütfen...

BÜLENT TURAN (Devamla) - Biz bunun ne demek olduğunu, o yargı girişiminin, darbe girişiminin niçin olduğunu çok iyi biliyoruz. Hatta bunu Türkiye anladı, seçimlere gittik, gereğini yaptı. Bu konunun 15 Temmuzu hazırlayan bir altyapı olduğunu herkes gördü zaten ama dön dolaş başa gel ve 17 Aralığın iddianamelerine iman eden bir tarzla bunu tekrar et, bu doğru bir yaklaşım değil.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Turan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Altay...

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Aslında sataşma var denebilir ama sayın grup başkan vekilinin Zekeriya Öz’ü bizden önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya hatırlatmasında fayda görüyoruz, tutanaklara geçsin diye söylemek istedim. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Kaya, nedir talebiniz?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Nefret kusmakla, yalan söylemekle itham etti. Kandil’de kuzu...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bunlar söylendi bize Sayın Başkan?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Yapmadınız mı?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ben orada gayet samimi hitap ettim.

BAŞKAN – Şimdi, bu cümleleri sarf etti...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Kandil’de kuzu kesip bir şeyler...

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, burada bir usul var. Grubunuz ilzam edildiyse grubunuz adına sataşmadan söz istersiniz, kime vereceğinizi gösterirsiniz veya siz talep edersiniz, uygun görürsem çağırırım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Demin “Öyle yapmayın.” dediniz, o yüzden Hüda Hanım konuşuyor.

BAŞKAN – Şimdi, siz talep ediyorsunuz, gerekçesini Sayın Kaya söylüyor. Bunu usulüne uygun yapalım, biz de ona göre kararımızı verelim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşmadım Sayın Başkan, konuşmaya şerhimi düştüm.

BAŞKAN – Sizi dinliyorum Sayın Kaya, nedir talebiniz?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sataşma olduğu için söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN – Nedir sataşma gerekçesi?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Nefret kusmaktan bahsetti, bu benim yapıma aykırı, böyle bir şey olamaz. Yani böyle bir bölücülük...

BAŞKAN – “Bazı milletvekilleri.” dedi, siz kendinizi o kategoriye sokuyorsanız...

HÜDA KAYA (İstanbul) – Bana cevap verdi.

BAŞKAN – Bakın, “Bazı milletvekilleri, âdeta kin kusarcasına...”dedi. Siz kendinizi o kategoriye sokuyorsanız iki dakika buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz sürekli ama, hani “Siz kendinizi böyle görüyorsanız...” Bu lafı mutlaka etmek zorundasınız yani Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hiç duymuyorum, hiç duymuyorum.

5.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Başkan.

Değerli arkadaşlar, olabildiğince, gerçekten yüreğimle konuşuyorum, sizlerle hakikati paylaşmaya çalışıyorum.

SALİH CORA (Trabzon) – Yüreğinle değil, talimatla konuşuyorsun.

HÜDA KAYA (Devamla) - Laf atmayalım, bir dinleyelim, müsaade edin.

BAŞKAN – Sayın Kaya, siz konuşun, ben gerekli ikazları yaparım. Lütfen…

HÜDA KAYA (Devamla) – Yani sizlerle güzel bir şekilde, doğru, inandığımız şeyleri… Burada zaten bizim aynı renkten olmak diye bir zorunluluğumuz yok sevgili arkadaşlar. Aynı partide olanlar bile, bir ailede aynı anne babadan kardeşler olunsa bile, insanlar farklı düşünebilirler, farklı zevk ve tercihleri olabilir.

SALİH CORA (Trabzon) – Şiddet içerikli konuşuyorsunuz, tahrik edici konuşuyorsunuz. Barıştan söz etmeniz gerekirken neler söylüyorsunuz.

HÜDA KAYA (Devamla) – Müsaade edin, lütfen…

Fakat burada biz ayrı bir partiyiz. Zaten demek ki duruş ve referanslarımızla bir farklılığımız var ki… Burada birbirimizi eleştirmek doğaldır.

SALİH CORA (Trabzon) – Eleştiri değil, hakaret yapılıyor.

HÜDA KAYA (Devamla) - Bu eleştiriler nefret sebebi olamaz.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Referans aldığınız yer PKK olunca böyle oluyor. Doğru söylüyorsunuz, doğru!

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bir uyarın o zaman.

SALİH CORA (Trabzon) – Biz eleştiriye tahammül gösteririz, biz eleştiriye sabır gösteririz ama tahakküme sabır gösteremeyiz.

HÜDA KAYA (Devamla) – Benim için nefret sebebi nedir, biliyor musunuz arkadaşlar?

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Hakaret içeriyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, yine mi duymuyorsunuz?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

HÜDA KAYA (Devamla) - Ramazan arifesiydi, mübarek aylardaydık, tam ramazana girmek üzereydik.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Referansınız PKK olunca böyle oluyor, yapacak bir şey yok.

HÜDA KAYA (Devamla) - Bu ülkenin, AKP Genel Başkanı…

SALİH CORA (Trabzon) – AK PARTİ, “AKP” değil.

HÜDA KAYA (Devamla) – …AKP Genel Başkanı bir söz sarf etti, benim tüylerim diken diken oldu ve dedim ki: Allah’ım, karşısındakiler, Kur'an’dan, haktan, adaletten haberdar olanlar, vicdanı olan vekiller “‘Başkanım, bu yanlış.’ demiyorlar mı?” diye düşündüm. “Acımayın, acırsanız acınacak hâle gelirsiniz.” demişti.

SALİH CORA (Trabzon) – Hangi anlamda söyledi bunu, hangi anlam?

HÜDA KAYA (Devamla) - Hâlbuki biz “Merhamet edesiniz ki merhamet edilesiniz.” diyen Peygamber’in takipçisiyiz diyoruz…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – “Devlet başkanı” sıfatıyla konuşuyor hanımefendi o, “devlet başkanı” sıfatıyla; “imam” sıfatıyla konuşmuyor, “devlet başkanı” sıfatıyla konuşuyor.

HÜDA KAYA (Devamla) - …ama insanlara nefret, acımasızlık enjekte ediliyor. Doktorlar artık çocuklara televizyon izlemeyi yasak ediyorlar küfür öğreniyorlar, şiddet öğreniyorlar, nefret öğreniyorlar diye. Bu bizim medyamız değil, sizin ortaya çıkardığınız bir medya arkadaşlar.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına derken…

Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İzin verirseniz zabıtlara geçsin diye söyleyeceğim sadece.

Sayın Cumhurbaşkanının teröre, teröriste karşı “Acımayın, acırsanız acınacak hâle gelirsiniz.” dediğini herkes biliyor. Bu millete, 80 milyona, hatta tüm insanlara merhametli olma iddiamızı koruyoruz başından beri ama teröriste, teröre acımadık, acımayacağız Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 504) (Devam)

A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına şimdi de İstanbul Milletvekili Sayın Celal Doğan konuşacak. Sayın Celal Doğan’ın şahsı adına da bir konuşması olduğundan iki konuşmayı birleştiriyoruz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakika.

HDP GRUBU ADINA CELAL DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerine Halkların Demokratik Partisinin görüşlerini arz etmek için huzurlarınıza geldim. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerine söz edeceğim ama Sayın Maliye Bakanımız da burada, bir iki cümle de onun için sarf etmek istiyorum eğer müsaade ederseniz.

Çok tartışılıyor “Bu bütçeler kimin için yapılır?” “Bu bütçeler kimin bütçesidir?” Tarih boyunca bizim ülkemizdeki bakış açısı şu olmuştur genellikle: Biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. Sermaye temerküzünün iki yolu vardır, ya emekten çalınır ya sermaye sahiplerinden çalınır. Bunlardan çalmadan Türkiye’de sermaye temerküzü olmaz, bu eşyanın doğal hâlidir. Türkiye’de, bütçeler genellikle, çok istisnai hâller hariç –Sayın Temizel burada, bir iki bütçede işçiler ve köylüler için, özellikle taban fiyatlarda ve işçilerin ücretlerinde yapılan iyileştirmenin dışında hiçbir bütçe- sermayenin dışında hayat bulmamış bütçelerdir. O nedenle, Sayın Bakanı fazla da sıkıştırmayın, bu konuda üzerine gitmeyin. Özü şudur: Gelişmekte olan ülkelerin kaderi maalesef budur. Bunun tersini yapmak sosyalist partilerde, sosyal demokrat düşüncenin egemen olduğu bütçelerde olabilir; bunu da sağlarsanız gelir yaparsınız.

Rahmetli Özal da bana bu cümleyi aynen böyle söylemişti. “Çok rakamlardan bahsediyorsunuz.” dedim. “Siz de gelirsiniz bir gün, biriktirdiğim sermayeyi sosyal demokrat olarak emekçilere verirsiniz.” demişti. O nedenle, bu kısmı böyle geçeyim. Ve Sayın Bakana da bütçe çalışmalarında başarılar diliyorum.

Bakanlığın tarihçesine baktığımızda Sayın Gençlik ve Spor Bakanımız, daha önce bu Bakanlık bir bakanlığın bünyesinde genel müdürlük olarak görev yapmıştır, bilahare devlet bakanlarının birisine verilen bir görevdi, sonra Türkiye’de müstakil Gençlik ve Spor Bakanlığı kurumu ihdas edildi; siz de onlardan birisiniz. İçimizden bir arkadaşımızsınız, spordan geliyorsunuz. O nedenle, sizin dilinizi anlamaya çalışıyoruz, sizin de bizim dilimizi rahat anlayacağınıza inanıyorum. Bahsedeceğim konuların çoğu aslında, sizin Bakanlığınızı da aşan konular, sadece sizinle ilgili değil, Maliye Bakanlığını, Millî Eğitim Bakanlığını, Aile Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Bakanlığını, sizi ve İçişleri Bakanlığını ilgilendiren müşterek sorunlardır.

80 milyonluk bir nüfusa sahibiz. Genç bir nüfus olduğumuz iddia ediliyor. Bu genç nüfus, şimdilik “genç nüfus” sayılabilir ancak ileride, doğum oranları açısından meseleye bakarsanız, yaşlı olmak durumuna da gidebiliriz. Bunun sayısı… Sayın Cumhurbaşkanımızın “3 çocuk, 4 çocuk” anlayışı belki bir ilaç olabilir. Hep şeyde de “4” söylüyor, ne diyor? “Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak.” 4, Rabia 4, buna döndü. Şimdi, inşallah, bir gün de Allah için, Muhammet için, iman için, din için de bir tane isterse 8 çocuğa da varırsak şaşırmayın. Ama bu, ülkenin nüfusunun kaliteli olmasını sağlamaz, olsa olsa çok nüfus olur. Bakabileceğimiz kadar, eğitebileceğimiz kadar, sevebileceğimiz kadar çocuk doğaldır, dahası, olması gereken odur, Türkiye'nin buna yönlendirilmesi gerekir.

Böylece hem rakamların sonuçları… OECD’nin, daha doğrusu uluslararası kuruluşların vermiş olduğu rakamlardır. OECD ülkeleri içinde en mutsuz gençlere sahip ülkelerden biriyiz. Bu gençlerimizin okuma meselesine gelince, daha doğrusu, üniversiteye iştiyak ve arzularına baktığımızda, gençlerimizde müthiş bir iştiyak ve arzu var çünkü halkımızın, büyük çapta, yapısı hep şuna özendirilmiştir: “Devletin kapısına bir adım at, belki ekmek sahibi olursun.” Yani aileler çocuklarını daha çok -okutmanın yolu- bir iş bulma arzusuyla üniversitelere seferber ederler ama ne yazık ki Türkiye’de üniversitelere seferber edilen gençliğin geldiği nokta şudur: İşsizler ordusu yaratıyoruz. Bu kadar masraf ediyoruz, bu kadar emek veriyoruz, sonunda, yetiştirdiğimiz bu insanların çoğu işsizler ordusuna katılarak bir nevi, Türkiye'nin bu kez bedbaht insanları hâline geliyorlar. Sonuçta şu çıkıyor ortaya: Açıkçası, Türkiye’de gençleri, üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulamama endişesi, işsizlik korkusu, yaşamlarına müdahale endişesi, bir başkası da özgürlüklerinin kısıtlanması sonucunda Türkiye’yi terk etme yani ülkeden kaçma noktasına taşıdığımız bir insanlar grubu hâline getiriyoruz.

“Genç” demişken, aslında üzerinde durulması gereken en önemli konulardan birisi gençlerin fonksiyonu ve gençlere bakışımızın değerlendirilmesi gerekir. “Genç” dediğin, dünyanın her ülkesinde ülkenin lokomotifi, değişimin ve dönüşümün, devrimciliğin lokomotifi ve dinamizmidir. Demokrat ülkeler gençlerin isyanlarını, başkaldırılarını, taleplerini makul düzeyde değerlendirirler ve o ülkeler gençlerin taleplerini çözerler, absorbe ederler ve ülkelerini kaosa götürecek anarşi ve terör olaylarıyla, şiddetle karşılaşmazlar. Ama bütün dünyada şu görülmüştür ki bütün demokratik olmayan otoriter rejimler gençlerin arzularına kulaklarını tıkarlar ve tıkadıkları zaman da gençlerin bu dinamizmini yok etmek ve imha etmek anlayışını Türkiye’de gündeme getirirler, koyarlar.

Gençler, genellikle iki tane güçle karşı karşıya kalır. Birisi, “gerontokrasi” yahut “jerontokrasi” dediğimiz yaşlıların, babaların ve annelerin, ebeveynlerin “aman oğlum şuna karışma, buna karışma”, aman çocuğumun başına bir felaket gelmesin diye onları sindirmeye çalışan bir anlayıştır. Diğer tarafta da otoriter devlet gücünü gençlerin önüne dikenler ve çok zamandır bunu Türkiye’de yaşadığımız gibi, 12 Martlar, 12 Eylüller… Binlerce gencimizi, aynı noktadan organize edilmesine rağmen, aynı noktadan ortaya konulan bir oyun olmasına karşın -sağda ve solda- binlerce gencimizi çatıştırdılar. Bunların büyük bir kısmı, 12 Eylülde, 517’si idama mahkûm oldu, bunun 50 tanesi asıldı, idam edildi. Çünkü otoriter rejimlerin anlayışı şudur: Asmayalım da besleyelim mi? Onların düşüncesi, beslemeyelim, asalım zihniyeti gençlerin Türkiye’de muhatap olduğu devlet anlayışıdır. Bu, otoriter rejimlerin tümünde böyledir ve böyle gitmiştir. 12 Eylülde… Türkiye’de genç bir jenerasyondur 68 kuşağı, Türkiye’deki dinamizm, bütün dünyadaki ülkelerin dinamik gruplarından birisidir ve bunlar özellikle değişim ve dönüşümün önünü açmışlardır ama Türkiye’de 12 Martın simge isimlerinden Deniz Gezmiş -herkes kendisine göre farklı değerlendirebilir- enternasyonal bir devrimcidir. Hem anti Amerikancıdır, sonuna kadar sosyalisttir. Son nefesinde, Türkiye’de asılırken “Yaşasın tam bağımsız, gerçekten demokratik Türkiye!” demiştir. O nedenle o arkadaşlarımızı tekrar saygıyla anıyorum. Değerlendirmelerinin farklı olması çok da bir şey değiştirmiyor.

Bir başka şey söylemek istiyorum. O dönemin gençleri genellikle gerçekten toplumla iç içe, halkı yanına alarak işlem, daha doğrusu eylem yapan insanlar değildi. Ama Gezi olaylarına geldiğimizde farklı bir manzarayla karşılaştık. Gezi olaylarının, Sayın Cumhurbaşkanımız genellikle yurt dışı ülkelerin bir oyunu olarak, daha doğrusu ortaya koyduğu bir oyun olarak sahnelendiğini düşünmektedir. Bana sorarsanız yaşama olan müdahalenin getirdiği endişe neticesinde, bizden çok farklı olarak, bizim annemiz ve babamız koyduğumuz eylemlere karşıyken onlar anasıyla, dayısıyla, halasıyla danasıyla, soyuyla sopuyla, herkesle oradaydı çünkü değişime müdahaleyi içine sindirmek istemiyordu. Bu nedenle, bütün bu talepleri yerine koyup değerlendirirsek, doğru değerlendirirsek, doğru teşhis koyarsak bu sorunlar ileride ülkenin başında çözmek zorunda kaldığı bela olarak kalmazlar. Hep şunu görüyorum: Türkiye’deki bütün şiddet olaylarının altındaki meselelere konmamış doğru teşhis, sonuç ile sebebi birbirine katarak yeniden maruz kaldığımız muamelelerin başında yanlış teşhis ve çözümü demokratik yoldan arayıp bulamamanın sonucuyla karşı karşıya kalıyoruz. Bugün Türkiye’de gelen şiddetin en büyük sebeplerinden birisi de açıkça odur. Sebep-sonuç meselesi doğru tahlil edilmelidir. Çare, teşhis doğru konmalıdır. Yaklaşım tarzı demokratik ve özgürlüklerden yana olmalıdır. Ondan sonra ben inanırım ki Türkiye’de bataklıkların kurutulması sivrisineklerin üremesine mâni olacak en büyük tedbir ve en büyük ilaçtır.

Sayın Bakan, aslında sizinle konuşmamız gereken büyük meselelerin birisi de belki bu gençliğin dışında sporu konuşmamız gerekir ama gençlerle ilgili en son şunu da söyleyeyim: Türkiye’de size bağlı 600 bin yatak olduğunu düşünüyorum. Rakamlar yanlış olabilir. Yani, 81 ilde Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumunun uhdesinde 600 bin yatak var. Ama, bu, gençlerin arzularının sadece yüzde 13’ünü falan karşılayacak noktada. Diğer tüm gençlerin gideceği yerler, ya cemaatlerin ya tarikatların ya sivil toplum örgütlerinin veya ne nedenle kurulduğunu bilmediğimiz birtakım kuruluşların yurtlarında çocukları barındırıyoruz.

Yani, Türkiye’de 15 Temmuzu yaşadık. 15 Temmuzu yaşayan bir ülke bu çocukların nasıl yetiştirildiğine dair ve… Türkiye’de kurşun sıkacak güce gelmiş bir örgütün eline gençleri terk ettiğimizde ileride akıbetimizin bundan farklı olmayacağını görmemiz gerekir. Yani, kıssadan hisse şudur: Türkiye’de her hâlükârda gençlerin barınma sorunları, yeme sorunları gibi konuların mutlaka devlet tarafından karşılanması vazgeçilmez olmalıdır, başkalarının insafına Türkiye terk edilmemelidir.

Değerli arkadaşlarım, geçenlerde burada isimler üzerine çok tartışma oldu, hatta birbirimizi kıracak noktalara gelecek, bir arkadaşımıza da ceza intisap edecek şekilde bir tartışma yapıldı. Nedir? “kürdistan” dedi. Dün de yanılmıyorsam “Dersim” lafı geçti.

Şimdi, Sayın Bakan burada, Türkiye’de Futbol Federasyonu var, Futbol Federasyonuna bağlı kulüpler var. Şimdi, bir örnek vermek istiyorum size. Türkiye’de siz bir futbol takımının elinde kılıç, belinde silah veyahut da elinde taş ve sopayla sahaya çıktığını gördünüz mü hiç? Ben görmedim. Ama, Türkiye’de Amedspor diye bir takım var. Amedspor federasyonun tescil ettiği bir kulüp. Şimdi, sorsam size, Amed sanki kürdistandan gelme, Kürtçeden gelme, Kürtlerin mutlaka tapmak istediği bir kelimenin sahibiymiş gibi anlamlandırmak isterler. Amed bildiğim kadarıyla Diyarbakır’ın eski ismidir. Medlerden, atalarından kalmış bir şehrin ismidir. Amedspor Türkiye’nin neresine gittiyse “Kahrolsun Kürtler, kahrolsun PKK.” diye sloganlara maruz kaldı. Çok yerde bu arkadaşlarımız oraya gitmekten pişman oldular. Şimdi Amedspor’u biz alalım, Güneydoğu Anadolu dediğiniz tabirle, Kürt halkının yaşadığı dediğiniz şehirlere hapis mi edelim? Bingöl, Bitlis, Siirt, Diyarbakır etrafından çıkarmayalım mı bunları, orada mı kalsınlar? Kendi arasında mı lig yapsınlar? Amed iyi niyetle kurulmuş bir spor takımı olarak gittiği her yerde bu muameleye maruz kaldı. Bu muameleyi o stattaki çocuklar yapmadı aslında. Bizim ektiğimiz tohumların, bizim siyasette verdiğimiz mesajların, bizim HDP’ye bakışımızın, bizim Kürt halkına bakışımızın doğurduğu bir sonuç olarak o arkadaşlarımız gittiği yerlerde hem şiddete maruz kaldılar hem de slogan olarak tahkir edildiler. Burada Ankaragücü maçında, Sayın Bakan mutlaka muttali olmuştur, bu arkadaşlarımız, arkadaşlarımızın yöneticileri şeref tribününden aşağı atıldılar. Şimdi, biz nasıl birbirimize yaklaşacağız? Sporda bile, bir spor takımını bile içimize sindiremezsek nasıl bu işi götüreceğiz ben merak ediyorum; bir.

İki, Sayın Bakan, spor demişken aklıma şu geldi: Özellikle sizin zamanınızda mutlaka bunu çözmek zorundayız. Türkiye’de profesyonel futbolun bir ciddi yasaya ihtiyacı var, kulüpler yasasına ihtiyaç var. 4 milyar dolar borcu olan kulüplerin geldiği bu noktada Dernekler Kanunu’yla bu spor kulüplerini yürütemezsiniz. Gaziantepspor diye birtakım vardı, efsane bir takımdı; o takım bugün ikinci lige düşecek bu sene, gelecekte amatöre düşecek. Hırsızların elinden devlet bunu almadı çünkü İçişleri Bakanlığının denetimi, maalesef, işlev görmedi. Şimdi, kulüpleri mutlaka, Futbol Federasyonumuzu özerk kabul ediyoruz; doğru ama beni mazur görün, kusura bakmayın, zorunuza gideceğini de zannetmiyorum; Türkiye’de gerek Futbol Federasyonu gerek Basketbol Federasyonu gerekse Voleybol Federasyonu gibi çok federasyonun yüzde 99,9’u işaretle seçilmektedir. Tıpkı AK PARTİ il ve ilçe kongreleri gibi seçilmektedir. Hiç kimse aday olma cesaretini göstermemektedir. Kim işaretlenmişse o oraya başkan olmaktadır. Delegeler itaatkâr, başkanlar da orada esir düşmüş hâlde. Bu nedenle Türk futbolunun bu anlayışla kurtulması mümkün değil. “Tesis sorunu” diyorsanız ben size bir yol göstereyim, arzu ederseniz size geleyim yardım da edeyim bu konuda. Türkiye’de İmar Kanunu’nda yapılacak bir tek cümlelik değişiklik… İmar Yasası’nda biliyorsunuz yüzde 35’le parselasyon yapılırdı şimdi yüzde 40’a çıkartıldı. Bu yüzde 5’i sadece spor alanlarına tahsis ederseniz yani rant için kullanmazsak buradan elde edilecek saha sayısı 100 bindir. 24 bin şu anda Türkiye’de lisanslı teknik direktör var. 14 milyon gencimiz var Sayın Bakan. Türkiye’de sporun kaynağının bu olması gerekir. Avrupa’da 3 milyon Türk var, 7 ülkeye, millî takımlara futbol servisi yapıyor. Biz, 80 milyondan hiçbir halt üretemiyoruz. Demek ki bir yanlışımız var yani sistemimizde bir eksiklik var.

Sporda yapılması gereken şudur: On yıllık bir programla, bu kadar başarısız bir Millî Takım’ı hazmetmek doğru değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL DOĞAN (Devamla) – Sizden bir dakika isteyeyim mi Sayın Başkan, istiyorsanız istemeyeyim?

BAŞKAN – Peki.

Buyurun, tamamlayın lütfen.

CELAL DOĞAN (Devamla) – Şöyle bitireyim müsaade ederseniz: Bizde sistem eksikliği var ve on yıllık bir program eksikliği var. Bunun mutlaka yapılması gerekir, yapıldığı zaman Türkiye Millî Takımı futbolcularının kendi altyapımızdan yetiştirilme şansı var. Ben bunu kendi kulübümde yaşadım. Antepspor olarak 1-2 yabancının dışında 11 futbolcunun 9’u Antep’ten veyahut da çevre illerden gelen çocuklardı. Bizde insan var ama tarla yok, eğitim yok, yetiştirilecek adam yok, bu konuya eğilecek bir anlayış yok.

Baskette büyük bir sorun var, özellikle Euroleague’de büyük bir sorun var. Genç çocuklarımızın hiçbirisi oynama şansı bulamıyor çünkü Euroleague’de, Avrupa Şampiyonluğu’nda, çok ciddi müsabakalarda herkes yabancıları oynatıyor. Buna mutlaka bir çare bulunmalıdır yoksa basketbolun bundan on yıl önce almış olduğu mesafeden çok aşağıya düştük, daha da aşağıya düşebiliriz diye düşünüyorum.

Çok değerli bir Gençlik ve Spor Bakanlığı Genel Müdürümüz var, amatörden geldi. O arkadaş buranın çamurlarını ve buranın tozunu yutan insandır, sizin için bir şanstır, Türk sporu için de bir şanstır.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup konuşmaları da tamamlanmış oldu.

Şimdi, Hükûmet adına yapılacak olan konuşmalara sıra geldi.

İlk olarak Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal konuşacaklar.

Buyurun Sayın Ağbal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz otuz dakika.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde parti grupları tarafından yapılan değerlendirmeler, görüşler ve eleştiriler hakkında kendi görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Maliye Bakanlığı bütçemizin memleketimize hayırlar getirmesini ayrıca niyaz ediyorum.

Biliyorsunuz Maliye Bakanlığı devletin gelirlerini toplayan, bütçesini yapan, harcamalara ilişkin bütün süreci yöneten, devlet mallarına ilişkin uygulamaları bilfiil yapan bir bakanlık; başka çok farklı alanlarda da fonksiyonlarımız var. Bununla beraber burada tabii en önemli konu kamu kaynağının toplanması, kamu harcamalarının yapılması ve bu anlamda da hesap verebilirlik ve şeffaflığın sağlanması. Bugün burada yapılan değerlendirmelerde zaman zaman Maliye Bakanlığının görevlerini ne ölçüde yaptığına dair birtakım değerlendirmeler oldu. Şunu çok rahat bir şekilde söyleyebilirim ki; son on altı yıldır Maliye Bakanlığında olağanüstü bir değişim ve dönüşüm var. Maliye Bakanlığı her alanda kendisini yenileyen, dönüştüren, çağın gereklerine, bugünün ihtiyaçlarına uygun bir şekilde kendisini yeniden yapılandıran bir bakanlık görünümünde. 1990’lı yıllardaki Maliye Bakanlığına baktığımız zaman harcamalarının hesabını veremeyen, hatta harcamalarını bilemeyen, kayıtlarını doğru düzgün tutamayan, şeffaf olmayan ve hesap veremeyen kamu hesapları çerçevesine sahipti. AK PARTİ olarak Hükûmete geldikten sonra Maliye Bakanlığının görev ve yetkilerini artıran ve özellikle kamu harcamalarında hesap verebilirliği ve şeffaflığı artıran uygulamalar yaptık. Bugün hayretle karşılıyorum. Bazı arkadaşlar diyorlar ki: “Biz harcamalara ilişkin bir şey göremiyoruz.” Önceden hiçbir şey göremiyordunuz. Şimdi her ay Maliye Bakanlığı şeffaf bir şekilde Muhasebat Genel Müdürlüğünün sayfasında her bir harcamanın en detaylarına kadar kamuoyuyla paylaşıyor. Dolayısıyla kamu harcamalarına ilişkin en şeffaf, en hesap verilebilir bütçe uygulamaları da AK PARTİ hükûmetleri döneminde gerçekleştirildi ve bunu biz daha da ileriye taşıma gayreti ve çabası içerisindeyiz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayıştay raporlarını niye yollamıyorsunuz o zaman?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Vergi uygulamalarında da baştan beri ifade ediyoruz, AK PARTİ hükûmetleri vergi adaletinin gerçekleşmesi noktasında, verginin tabana yayılması noktasında son on beş yılda önemli mesafeler kaydetti. Bu anlamda bakıldığında -biraz önce burada eleştiri konusu yapıldı- katma değer vergisi, doğru, dolaylı bir vergidir ama AK PARTİ hükûmetleri döneminde özellikle düşük ve orta gelirli grupların en fazla harcama yaptığı alanlarda katma değer vergisi oranlarında önemli indirimler yaptık.

GARO PAYLAN (İstanbul) – ÖTV getirdiniz…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Eğitimde, sağlıkta, temel gıda maddelerinde ve yine birçok sosyal alanda yüzde 18 olan katma değer vergisi oranlarını ya yüzde 8’e indirdik ya da yüzde 1’e indirdik. Tarım kesimine yapmış olduğumuz KDV düzenlemesiyle en son, yemde ve gübrede KDV’yi sıfırladık.

Onun için, vicdanlı bir bütçe arıyorsanız AK PARTİ bütçeleri her zaman için vicdanı esas alan, vatandaşı esas alan bütçeler yapmıştır. Vergide adalet arıyorsanız AK PARTİ hükûmetleri vergi adaletini gerçekleştirme noktasında en hassas hükûmetler olmuştur. Bu dönemde gelir vergisi oranlarını düşürdük mü? Düşürdük. Kurumlar vergisi oranlarını düşürdük mü? Düşürdük.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Matrahları ne yaptınız? Matrahları ne yaptınız, dilimleri? Dilimleri nasıl ayarladınız?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Katma değer vergisi oranlarında özellikle sosyal harcamalara dönük, sosyal gruplara dönük birçok düzenleme yaptık mı? Yaptık. Vergi adaletini eğer arıyorsanız son on beş yılda verginin toplandığı kaynaklara bakacak olursanız, bu dönemde düşük ve orta gelirli grupların üzerindeki vergi yükünü azaltan bir vergi politikamız oldu.

2008 yılında asgari geçim indirimini kim getirdi? AK PARTİ olarak, özellikle, bugün asgari ücretle çalışan kesimlerin vergi yükünü aşağıya çekmek için asgari geçim indirimi uygulamasına 2008 yılında başladık ve bu sayede bugün artık asgari ücretle çalışan bir kişinin ödediği vergi yüzde… Bakın, normalde nominal vergi oranı yüzde 15’tir…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yüzde 22, ortalama.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - …ama asgari ücretli üzerindeki bugün efektif vergi yükü yüzde 5 ile yüzde 0 arasındadır, kişinin çocuk sayısına göre, evlilik durumuna göre.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ortalama yüzde 22’sini vergi olarak veriyor asgari ücretli, Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Özellikle 3 çocuktan sonra hiç vergi almıyoruz.

O açıdan, bu on beş yılda yapmış olduğumuz bütün bütçelerde merkeze vatandaşı aldık, merkeze milletin yararını aldık ve bütçeleri yaparken her zaman için vatandaşa hizmet götürmek üzere bütçeler yaptık. Şimdi, burada şaşırıyorum bazı konuşmaları dinlediğim zaman. Yani, 2000’li yıllarda veya biz Hükûmete gelmeden önce nasıl bir bütçe yapılıyordu bu ülkede? Bütçe yapıyorsunuz, yarısı faize gidiyor. Ne anladık? Geriye ne kaldıysa “Allah bereket versin.” deyip o paralar harcanırdı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Az vergi alıyorlardı da onun için yarısı gidiyor oraya. Şimdi çok vergi alıyoruz ama…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Ama şu anda…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Silaha gidiyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - …bütçe harcamalarının yüzde 90’dan daha fazlası nereye gidiyor arkadaşlar? Vatandaşa gidiyor, eğitime gidiyor…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Silaha gidiyor, silaha.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – 112 milyar silaha gidiyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - …sağlığa gidiyor, altyapı yatırımına gidiyor, hastaneye gidiyor, baraja gidiyor, yola gidiyor.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – 112 milyar…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, arkadaşlar söyledi. Bu bütçe ne bütçesidir?

GARO PAYLAN (İstanbul) – Savaş bütçesidir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Savaş bütçesi.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Bu bütçe terörle mücadele bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Savaş bütçesidir.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Terörle mücadele etmek için, ülkemizin iç güvenliğini…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – S-400’ü nereye atacaksınız?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - …ülkemizin dış güvenliğini sağlamak için…

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sorunları çözemezseniz savaş bütçesi yapacaksınız.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - …bu ülkenin bütçesinden ne gerekiyorsa sonuna kadar yapacağız. Bizim kimseyle savaşımız yok.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sizin, milletle savaşınız var.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Bizim, evet, terörle mücadelemiz var.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – S-400’ü nerede kullanacaksınız Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Terörle mücadele etmek için savunma, güvenlik birimlerimizin ihtiyacı olan kaynak neyse sonuna kadar kendilerini destekleyeceğiz. Ama bu bütçe vatandaşın bütçesi. Bu bütçeden fakir fukaraya da, engelliye de, dezavantajlı bütün gruplara da ilk defa AK PARTİ hükûmetleri döneminde başlayan yardımlar yapılıyor, hizmetler gidiyor. Eskiden…

DİDEM ENGİN (İstanbul) - Sizden önce hiç yapılmadı mı?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir sakin olun ya, niye şey yapıyorsunuz?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sataşıyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Sakin sakin dinleyin, Sayın Paylan gibi bağırttırmayın beni.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Ben konuşmada çok sakindim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Yani, Sayın Paylan çıktı buraya, bağırıp bağırıp bir şeyler konuşmaya çalışıyor. Buna gerek yok, sakin olalım.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen, şahsiyatla uğraşmayalım.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Ahlak, ahlak, vergi ahlakı…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Dolayısıyla, değerli arkadaşlar…

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Bakan, siz de bağırın, siz de bağırın.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Dolayısıyla, değerli arkadaşlar -Sayın Çam’a da selam veriyoruz oradan- bizim bütçemiz işçiye de çalışana da kaynak aktaran, onun yanında yer alan, ona hizmet eden bir bütçedir Sayın Çam.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Zenginin bütçesi…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İşçiye, emekçiye ne var? İşçiye emekçiye zam var Sayın Bakan, başka bir şey yok.

ÖZCAN PURÇU (İzmir) – Sayın Bakan…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – İnşallah, bizim bütçemiz Roman vatandaşlarımıza da hizmet eden bir bütçedir. Bizim bütçemiz halk neredeyse, vatandaş neredeyse ona hizmet eden bir bütçe olmuştur.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Mesela akaryakıttaki vergi oranı ne Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – O açıdan, arkadaşlar, bütçede memnuniyet kime aittir? Vatandaşa aittir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sudaki, doğal gazdaki, elektrikteki vergi oranları nedir? Vatandaşa nasıl hizmet edeceksiniz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – On beş yıldır, bakın, bu sene arkadaşlar -burayı bir özellikle dinleyin, hafızanızda tutun bunu- AK PARTİ hükûmetleri 16’ncı defa bütçe yaptı. Yapıyoruz, şu anda 16’ncı bütçeyi imzalıyoruz. Hiçbir hükûmete nasip olmadı. Demek ki biz doğru işler yapıyoruz, demek ki biz vatandaşın yanındayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) On beş yıldır bu bütçeyi yapan Hükûmete, AK PARTİ hükûmetlerine vatandaşımız her defa destek oldu, yanında oldu, zor gününde destekledi.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Hileyle yapılan seçimlerde…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Biz de her zaman vatandaşın yanında olduk, onu da özellikle ifade edeyim.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Hileyle yapmayın seçimleri, bir çıkalım meydana, görelim bakalım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Arkadaşlar, kaç defa meydana çıktık? Her meydana çıktık, millet meydanda herkesin puanını verdi…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Her seçimde nedense bir kedi giriyor trafolara.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanı dinliyoruz, lütfen…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – …ve o puanlara göre de, Allah bize nasip etti, 16’ncı bütçemizi yapıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 16’ncı bütçe herkese nasip olmaz. İnşallah, daha nice 16’ncı bütçeler diliyorum. Burada, inşallah, 2018 yılında yapmış olacağımız bütçe de vatandaşımıza hizmet edecek; dezavantajlı gruplara, sosyal gruplara destek veren bir bütçe olacak.

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Sayın Bakanımızla gurur duyuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sessizliğimizi koruyalım lütfen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bir başka konu, madem bugün Maliye Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz. Maliye Bakanlığında nereden baksanız yirmi dokuz yıllık bir hizmetim de var, bürokrat olarak burada dirsek çürüttük, hizmet ettik, gayret ettik, öğrendik, arkadaşlarımızla 1990’lı yılların zorluklarını da memur olarak yaşadık. Allah nasip etti, bugün huzurlarınızda Bakan olarak bu bütçeyi savunmak nasip oldu bana, Rabb’ime şükürler olsun. Bu imkânı bana veren başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, bütün Meclis grubumuza, milletimize şükranlarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ben 1989 yılında Maliye Bakanlığında göreve başladığımda -ki mali müfettiş olarak göreve başladım- hiç unutmuyorum…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Memur maaşı alamıyordunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Yok, memur maaşı alıyorduk, sorun yok orada. Hiç unutmuyorum. Eski Maliye Bakanımız da burada.

O zaman, biliyorsunuz, Maliye Teftiş Kurulu vardı, Hesap Uzmanları Kurulu vardı, Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı vardı ve vergi denetmenleri vardı ve herkes aynı şeyi söylerdi: “Ya, bu kurullar… Aynı anda üç tane kurul var, denetim birimleri çok başlı, denetimde bir başıbozukluk var.” Yani vergi denetimi yapılıyor ama aynı anda dört denetim birimi, birbirinden habersiz, ortak bir plan ve program olmaksızın vergi denetimi yapıyor ve bu vergi denetimi yapılırken de aslında çok da profesyonelce denetim usulleri de yerine getirilmiyor. “Ne yapalım? Gelin, bu kurulları birleştirelim.” Sene kaç arkadaşlar? 1989 yılı, Tandoğan’da Ziraat Bankasının toplantı salonunda bütün Bakanlık mensuplarıyla beraber geniş bir katılımcının katıldığı bir toplantıda bunların söylendiğini hatırlıyorum.

Ama bakın, 2011 yılına kadar bu kurulların birleştirilmesi meselesi gerçekleştirilmedi ve aslında hesap uzmanının da maliye müfettişinin de gelirler kontrolörünün de herkesin… Sayın Bakana sorsam aynı şeyi mutlaka söyleyecektir. “Ya, bu çok başlı yapının mutlaka kaldırılması lazım.” şeklindeki uygulamayı biz 2011 yılında hayata geçirdik ve 2011 yılında ilk defa bütün denetim birimlerini tek çatı altında topladık ve bu sadece tek çatı altında toplamak değil, gerçekten ilk defa vergi denetiminin çehresini değiştiren, denetime yaklaşımını değiştiren ve mükellef haklarını da temel alan bir Vergi Denetim Kurulu kurduk. Allah nasip etti, bu kurulun kuruluşunda müsteşar olarak ben de hem fikren hem de gayretle bir pay sahibiyim. Aradan altı yıl geçti, 2018 yılına giriyoruz acaba vergi denetiminde bu yeni yapı önceki yapılarla mukayese edildiği zaman bir ileri gidiş midir, bir geri gidiş midir? Buna bakmak lazım, önemli bir şey. Vergi denetimi konusu hakikaten önemli bir konu çünkü mükellefin, vatandaşın, vergi denetiminden ne kadar çekindiğini bilen bir insanım. Bir vergi denetimi elemanı telefon ettiği zaman veya bir yazı geldiği zaman gerçekten vatandaş ürkebiliyor, çekinebiliyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Artık çekinmiyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Acaba başıma bir sıkıntı gelir mi diyebiliyor. Bu tür endişelere ben hak veriyorum. Yani masanın o tarafında da bulunmuş bir insanım. Onun için her zaman dedik ki: Vergi denetiminde vatandaşın hakkı ve hukuku, mükellefin hakkı ve hukuku merkezde olsun, Vergi Denetim Kurulu bu şiarla çalışsın. Vatandaşı baştan vergi kaçıran olarak gören bir anlayış, zihniyet doğru bir zihniyet değil ve Vergi Denetim Kurulunu kurarken ve şu son altı yılda da inanın çıkarttığımız kanunlarla, çıkarttığımız yönetmeliklerle, çıkarttığımız genelgelerle her zaman bunu önceledik.

Şimdi, burada Sayın Kuşoğlu konuştu, teşekkür ediyorum. Kendisinin bu konudaki duyarlılığı benim açımdan da önemli, aynı duyarlılıkları paylaştığımızdan da bir şüphe etmiyorum, sadece yaklaşımımız farklı. Yani yönetim organizasyon literatüründe çok güzel bir laf vardır: Bir kurum, bir kurul, organizasyon dış çevrede ve iç ihtiyaçlarda meydana gelen değişime kendisini ayak uyduramazsa yani kendisini değiştirip dönüştüremezse o takdirde değişim ve dönüşüm dış koşullar itibarıyla gelir sizin bir gün kapınıza dayanır. Söyledim demin, 1989 yılında hem bu ihtiyacı ifade edeceksiniz hem de 2011 yılına kadar bu ihtiyacın karşılanması noktasında atılacak bütün adımlara ya engel olacaksınız ya da bir şekilde bunları savuşturmaya çalışacaksınız. Neden? Ben merkezli bir anlayışla. Yani önce ben sonra Türkiye, önce ben sonra vergi mükellefi. Yok arkadaşlar böyle bir şey. Yani Allah şahittir, Vergi Denetim Kurulunu kurarken bütün amacımız şuydu: Önce vatandaş. Yani vatandaş ne bilir müfettişi, hesap uzmanını, vatandaşı ne ilgilendirir o. Vatandaş karşısında bir tane denetim elemanı görüyor. O denetim elemanı eğer saygınsa, mesleğini iyi yapıyorsa, mükellefe iyi davranıyorsa, onun hakkını ve hukukunu koruyorsa, onun lehine olan delilleri de denetiminde gözetiyorsa o zaman o kişinin devlete, Hükûmete, millete olan saygısı artar. Bu bilinç içerisinde 4 tane ayrı unvan olmasının vatandaşa ne değer kattığı var? Ama siz şöyle bakarsanız: Birtakım ayrıcalıklı gruplar oluşturalım, birtakım imtiyazlı gruplar oluşturalım, bunların hiçbir standardı olmasın, kuralı olmasın, kaidesi olmasın, istedikleri gibi kendi kendilerine kamu-özel sektör içerisinde top çevirsinler, şöyle olsun, böyle olsun... Çok daha fazla şey söyleyebilirim ama söylemiyorum. Dolayısıyla Maliye Bakanlığında Vergi Denetim Kurulunun kurulması meselesi bir zihniyet dönüşümüdür, bir anlayış değişimidir ve vatandaşı merkeze de alan bir anlayıştır.

2011 yılında ne yaptık? 4 unvan vardı, onları tek unvana düşürdük, vergi müfettişliğine. Yani sizi ilgilendirir mi unvanının A, B, C olması? İlgilendirmez. Dedik ki: “Vatandaşın karşısına tek bir unvanla çıkalım.” Bu, geriye gidiş değil; bu, aslında, ileriye atılan önemli bir adım. Eskiden 4 ayrı birim ayrı ayrı plan yapardı, ayrı ayrı denetim planı yapardı. Bir vergi dairesinde zavallı mükellef, bir hesap uzmanına vergi denetimi veriyor, inceleme başlamış; öbür tarafta Maliye Teftiş Kurulundan da bir inceleme gelirdi veya vergi dairesinde teftiş var, gelirler kontrolörü yapıyor, Maliye müfettişi de gelirdi aynı kontrole. Düşünebiliyor musunuz, bir Bakanlık içerisinde 4 ayrı birim, 4 ayrı bakanlık gibi çalışıyor. Doğru bir şey mi? Biz onu tek bir yapı altında birleştirdik. Vatandaş şikâyet ederdi “Kardeşim, üç ay önce gelirler kontrolörü inceledi, şimdi de vergi denetmeni inceliyor, üç ay sonra müfettiş inceliyor." diye. Niye? Kimsenin öbürünün ne yaptığından haberi olmazdı. Bu doğru bir şey mi? Dolayısıyla, burada mükellef haklarını esas alan bir düzenleme yaptık.

Sayın Kuşoğlu burada dedi ki: “Vergi Denetim Kurulunun denetim sonuçlarını Maliye Bakanı açıklayamıyor.” Kuşoğlu’nu buradan cevap vermeye çağırıyorum. 2016 Yılı Vergi Denetim Kurulu Faaliyet Raporu ve bu faaliyet raporu herkese açık bir şekilde internette de var. Ve diyor ki: “6 bin tane inceleme yapmışsınız.” Yok arkadaşlar, çok açık bir şekilde Maliye Vergi Denetim Kurulu 2016 yılında 49 bin inceleme yapmış, bir yılda 49 bin inceleme. Peki, 2011 yılında, Vergi Denetim Kurulu kurulmadan önce, 4 tane kurulun olduğu 2011 yılında kaç yapılmış? 16 bin yapılmış. Diyor ya bana arkadaşlarımızın bazıları burada “Denetim yapılmıyor. Denetim yapılmıyor.” bir de yüksek sesle bağırıyorlar burada, sanki yüksek sesle bağırınca korkacağız. 16 bin sayısından 49 bin sayısına gelmişiz dolayısıyla vergi denetimini son altı yılda da önemli ölçüde artırdık.

Baştan söyleyeyim kimseye sataşmıyorum, hemen buradan sataşma çıkarmayın, onu da özellikle ifade edeyim.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Kime sataştığınızı biliyoruz Bakan, biliyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “Kimseye sataşmıyorum.” deyince sataşılmamış mı oluyor?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, eskiden bu 4 tane kurul vardı ya, 4 tane kurul, sayısı kaçtı bunların? 4.900 kişi çalışıyordu, 4.900 kişi. Şu anda Vergi Denetim Kurulunun denetim elemanı sayısı kaç arkadaşlar? 8.200. Niye inceleme sayılarımız artıyor? Çünkü denetim kapasitemizi 2 kat artırdık. Yani “Burada denetim yapılmıyor, kayıt dışı ekonomiyle mücadele edilmiyor.” diyenlere selam olsun. Biz denetim elemanlarının sayısını da artırdık, incelemeleri ve denetlemeleri de artırdık.

Sonra, övünerek söylediğimiz bir şey vardı “Bizim meşhur muavin yetiştirmelerimiz var arkadaş. Muavinleri biz muavin yetiştirmelerde yetiştiriyoruz.” denirdi ama bazıları hiç denetim almazdı “Vergi denetmenleri, ne gerek var canım, onlar denetim almasa da olur.” denirdi ama aslında en fazla denetim eğitimine ihtiyacı olan da onlardı çünkü en fazla denetimi de onlar yapıyor. Vergi Denetim Kurulunu kurduğumuz andan itibaren… Bugün hepiniz Eskişehir Yolu’ndan gidiyorsunuzdur, Halkbankın karşısında Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının devasa bir eğitim merkezi var. Burada faaliyet raporunda da var, ilk defa Türkiye'de vergi denetim elemanlarına standartları belirlenmiş yüksek kalitede eğitim veriyoruz. Ne eğitimi veriyoruz? Vergi mevzuatı eğitimi veriyoruz, meslek standartları eğitimi veriyoruz, mükellef hakları eğitimi veriyoruz. En önce öğrettiğimiz şey şudur: Önce mükellef hakları. Mükellef haklarını öğrenmeyen, mükellef haklarına özen göstermeyen bir denetim elemanı, denetiminde vatandaşı asla gözetmez. Bundan önce var mıydı “mükellef hakları eğitimi” diye bir eğitim? Bundan önce mükellef denetimlerine ilişkin bir standart var mıydı? Vergi denetimine ilişkin olmak üzere, bakın, şu anda bu Eskişehir yolunda bahsettiğim Vergi Denetim Kurulunun eğitim merkezinde 2 bin denetim elemanı her yıl önceden standartları belirlenmiş eğitimler alıyor. Dolayısıyla burada bir uzmanlaşmayı da sağlıyoruz.

Mükellef haklarını sağlayacak şekilde portallar açtık. Artık, vatandaş, kendisiyle ilgili yapılan denetimin her aşamasını kendisi görebiliyor; artık, her aşamada arkadaşlar -bilenler biliyor bunu- denetimin her aşamasında mükellef kendisini daha iyi savunabiliyor. Eskiden hesap uzmanı, müfettiş rapor yazardı yani görmek mümkün mü? “İhbarname gelsin de o zaman gör.” denirdi. Şimdi öyle değil arkadaşlar, raporun taslağını mükellefe veriyoruz. Daha vergi denetim raporu sonuçlanmadan mükellef, kendisi hakkında hazırlanan taslak denetim raporunu görüyor. Eskiden, vatandaş kendisini savunabilir miydi? “Git, mahkemede savun.” denirdi. Şimdi diyoruz ki: Rapor yazılsa bile Vergi Denetim Kurulu bünyesinde kurulan rapor değerlendirme kurullarında rapora karşı kendisini savunabilecek. Artık, Vergi Usul Kanunu’nda değişiklikler yaptık mükellefin kendisini savunabilmesi için.

Şimdi buradan arkadaşlar söylüyorlar: “Vergi denetimi nereye gitti?” Ben biliyorum o geçmişi. Alırsın incelemeyi, üç yıl bekletirsin “Askere gittim. Yurt dışına gittim. Pikniğe gittim. Oraya gittim, buraya gittim.” diye. Zavallı vatandaş üç yıl dört yıl beklerdi ki vergi denetimi bitsin.

Sayın Kuşoğlu, altı ayda vatandaş bitirmek zorunda artık denetimi, en fazla bir yılda, o da denetimin türüne bağlı olarak. Yani denetim bahsine hiç girmeyin. Denetim bahsinde -burada polemik yapacak hâlim yok, bu işi yapmış bir insanım- denetim konusunda yaptığımız çok şey var, daha yapmamız gereken işler de var. Biz şunu kabul edelim, o eski anlayıştan vazgeçelim. Biz vatandaşımıza güveniyoruz, vatandaşımıza inanıyoruz. Vergiyle ilgili yükümlülüklerini yerine getirme noktasında ona yardımcı olmamız lazım, ona iyi niyetle yaklaşmamız lazım. Denetim, devletin gücüdür ama denetimi keyfîliğe dönüştürmek kimsenin hakkı ve haddi de değildir, denetim elemanı da, Maliye Bakanlığı da vergi denetimini yaparken sonuna kadar mükellefin hakkına, hukukuna riayet edecek.

O açıdan bakıldığında Vergi Denetim Kurulu yapısı vergi denetiminde Türkiye'yi ileriye götüren, kayıt dışı ekonomiyle mücadelede etkinliği artıran ve gerçekten de verginin tabana yayılması ve önleyici denetim anlayışının gelişmesine katkı veren bir yapı olmuştur. Daha çok yapacağımız şey var yani vergi denetim elemanlarının gerek mesleki yeteneklerinin geliştirilmesi, ahlaki standartlarının geliştirilmesi ve uygulanması konusunda daha çok iş yapacağız.

Şimdi, arkadaşlar bana diyorlar ki: “Kayıt dışı ekonomiyle mücadele ediyor musunuz?” Daha bir ay önce -ben de aynı kanaatteyim “gecikmiş” de dense haklıdır- bir risk analiz merkezi kurma noktasında Meclisten bir yetki ve görev aldık. Aslında vergi denetimi, vergi kaçağıyla veya kayıt dışı ekonomiyle mücadele etme noktasında Gelir İdaresi Başkanlığının bir risk analiz merkezine sahip olması, gerçekten ihtiyaç çünkü hem vergi denetimlerinin doğru yapılması hem de Sayın Paylan’ın bahsettiği gibi vergisini bilerek ödemek istemeyenlere çok daha hızlı, çok daha etkin bir şekilde varabilmek için bütün ekonominin izlenmesi lazım, kayıtların takip edilmesi lazım. Ama kusura bakmasın Sayın Paylan yani burada “Kanunlarla bize verilmeyen yetkileri kullandın mı Sayın Maliye Bakanı?” diye bize parmağını gösterme hak ve hukukunu da kendisinde görmesin.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Kanunları beraber yapalım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Yani “Nereden buldun?” sorusunu sorma konusunu tartışabiliriz yani ne kadar olmalı, ne kadar olmamalı, hududu nereye kadar gitmeli, bunun hukukiliğini sağlamak ve korumak için neler yapılmalı, bunların hepsi konuşulmalı ama biz burada vergi denetim kapasitesini geliştirdikçe, mükellefe ilişkin kayıtları ve belgeleri daha yakından izledikçe… Aslında ben ona hep “önleyici ve caydırıcı vergicilik” diyorum. Mesele, kişi vergisini ödemedikten sonra onu yakalamak değil, baştan onu bu davranıştan alıkoymak. Bunun yolu da mükellef hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak, mükellefin ekonomik faaliyetlerini izlemek ve ona “Evet, ben senin faaliyetlerini izliyorum, biliyorum.” diyebilmektir. Bana “IRS”i diyorsunuz. Ben de diyorum aynı şeyi. Neden? Aynı şey. Yani IRS’in yaptığıyla şu anda bizim yapmak istediğimiz şey aynı şey.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Yapın o zaman.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Yapıyoruz zaten Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Nerede yapıyorsunuz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Yani burada, arkadaşlar…

GARO PAYLAN (İstanbul) – IRS “Nereden buldun?” diyor ama.

BAŞKAN – Sayın Paylan, lütfen…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Arkadaşlar, burada birbirimizle “Sen şunu yaptın, ben bunu yapmadım” tartışmasına girmeye gerek yok. Hepimizin bulunduğu noktalardaki ortak sorumluluğu ve görevi, memleketimizi daha ileriye götürmek, daha iyi şeyler yapmak, vatandaşa gereken değeri ve önemi vermek.

Yani şöyle bir ayrımı yapıyoruz artık: Bütün mükelleflere baştan suçlu gözüyle bakan bir anlayış, yılların içine sinmiş bir anlayış. Bu anlayışı terk ediyoruz. Vatandaşa güveneceğiz, vatandaşa inanacağız, vatandaşla bilgileri paylaşacağız ve ben inanıyorum ki vatandaş kendisine yaklaşıldığı zaman, kendisi bilgilendirildiği zaman vergiye uyum konusunda da aslında son derece gönüllü. Nereden mi biliyorum? Maliye Bakanlığı olarak zaman zaman mükelleflerle topladığımız bilgileri paylaşıyoruz ve görüyoruz ki mükelleflerle bilgileri paylaşıyorsanız mükellef ne yapıyor? Size, buna olumlu cevap veriyor. Bu son derece önemli. Onu da özellikle söyleyeyim.

Yine burada konuşuldu değerli arkadaşlar, yani “Varlık barışını niye getirdiniz eskiden?” dendi. Evet, biz vatandaşlarımızın yurt dışındaki varlıklarının Türkiye’ye getirilmesi için yaptık. Sanki öyle bir konuşuluyor ki varlık barışı gibi bir düzenlemeyi dünyada bir tek Türkiye yapmış, başka hiçbir ülke yapmamış. Bugün en gelişmiş ülkelerden -en son Amerika Birleşik Devletleri şu anda yapıyor- birçok ülkeye kadar hepsi ne yapıyor?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Hiçbir şey yapamadınız?

GARO PAYLAN (İstanbul) – Yüzde 15 vergi alıyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Arkadaşlar, vergi alıp almamak konusu bir politik tercihidir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Bir senedir hiçbir şey yapamadınız, bir adım gitmedi.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Her yıl yapın.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Burada kalkıp şu kürsüde “Bu yaptığınız düzenleme, uluslararası hukuka aykırıdır, şöyledir, böyledir.” dediniz Sayın Bekaroğlu,

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Öyle dedik.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Sonuç ne oldu? Türkiye’nin yapmış olduğu bu düzenleme OECD’de değerlendirildi ve bütün uluslararası hukuk normlarına uygun olduğu da teyit edildi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Ne yaptınız bu Varlık Fonu’yla, ne yaptınız? Başkan değiştirdiniz, başka hiçbir şey yapamadınız.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Şaşırıyorum, ne kadar böyle gözümüz kör, ne kadar böyle ön yargılıyız Sayın Bekaroğlu? Sayın Bekaroğlu, gerçekten şaşırıyorum. Biraz daha vizyonumuzu, arkadaşlar, geniş tutalım, eski alışkanlıklarımızdan kurtulalım, dünyada ne oluyor ne bitiyor bakalım, uluslararası alanda kim ne yapıyor ne yapmıyor bakalım, Türkiye’de yapılanları da bunun üzerinden değerlendirelim. Tabii bu, bir vizyon meselesi. O vizyona, inşallah, bir şekilde herkes o noktaya gelir diye de düşünüyorum.

Yine, burada, özellikle büyüme konusunda birkaç şey söylendi.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Kim büyüyor?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Yani “2017 yılında büyümede yüzde 11’i sağladınız, işte, ne olacak, yüzde 1 yaptı bunu.” gibi şeyler söylendi.

Değerli arkadaşlar, yani hiç polemik yapmaya gerek yok. Türkiye ekonomisi, 2017 yılının ilk üç çeyreğinde yüzde 7’nin üzerinde büyüdü. Bu büyüme, tek başına sadece bir veya iki sektöre bağlı, bir ve iki sektörde kalan bir büyüme olmadı. Bütün sektörlere yaygın, bütün sektörlerde görülen bir büyüme ortaya çıktı. Bu açıdan baktığımızda, 2017 yılında ortaya çıkan büyüme özellikle yatırıma, ihracata ve üretime dayalı bir büyüme olması bakımından da son derece önemli. 2017 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 11 büyüdük. Bu büyüme oranı, bana göre, sadece 2017 yılının üçüncü çeyreği için önemli değil, aslında 2018 yılı için de son derece ümit verici bir gelişme.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, ne üreterek büyüdük? Ne yaptık da büyüdük?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Yani Türkiye ekonomisi, 2016’nın dördüncü çeyreğinden beridir arka arkaya dört çeyrektir büyüyor. 15 Temmuz alçak darbe girişimini bir tarafa bırakacak olursanız, 2016’nın üçüncü çeyreğinden önceki onlarca çeyrektir Türkiye ekonomisi sürekli büyüdü.

Bu şunu gösteriyor: Türkiye ekonomisi, 2018 yılında da bu büyüme trendini devam ettirecektir. Özellikle yatırım harcamalarında, makine teçhizat harcamalarında üçüncü çeyrekte ortaya çıkan gelişmeler son derece önemli. Bugün kapasite kullanım oranlarında gelinen nokta artık yatırımcıya şu mesajı veriyor: Ne yapmanız lazım? Kapasite kullanım oranlarında yüksek seviyelere geldiğinize göre ilave yatırım yapmanız lazım. Nitekim, ilave yatırımların da sinyalleri ikinci çeyrekten itibaren gelmeye başladı.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Hayal, hayal.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Önce inşaat harcamalarında bir artış gördük, en son üçüncü çeyrekte makine teçhizat harcamalarında yüksek oranlı bir artış geldi. İnşallah, arkadaşlar, 2018 yılı 2017 yılına gibi, büyümenin olduğu, yatırımın olduğu, istihdamın olduğu…

Bana da bir dakika süre verecek misiniz Sayın Başkan?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – İsterseniz, talep ederseniz düşünürüm.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Evet, birkaç dakika.

BAŞKAN - Peki, bir dakika lütfen…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

İnşallah bu yıl sonunda da 2017 yılı bütçesine ilişkin güzel neticeleri alacağımızı şimdiden görüyorum. AK PARTİ hükûmetleri olarak son on beş yıldır bütçe performansı bakımından sağladığımız bir disiplin var, sağladığımız bir başarı var. Bu senenin sonunda da -buradaki yapılan konuşmaları da not aldım- göreceksiniz bütçemiz, orta vadeli programda öngördüğümüzden daha başarılı bir performans ortaya koyacak. Yıl sonunda burada bütçe disiplinine ilişkin yapılan bütün lafların aksine, bütçe dengesinde de gerçekten AK PARTİ hükûmetleri açısından başarı grafiğinin devam ettiğini ortaya koyan bir sonuçla karşılaşacağız.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – En kötü yıldı, en kötü.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – 2018 yılı büyümenin devam ettiği, yatırımın, üretimin, istihdamın, ihracatın artarak dalga dalga millete, memlekete yayıldığı bir yıl olacak.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Yüzde 1…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Ben, 2018 yılı bütçesinin bu anlamda, ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay’ın daha önceden söz talebi olmuştu, sırayla geleceğim Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Peki Başkanım.

Sayın Akçay, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2017 Yılı Orta Vadeli Program ve program tanımlı dokümanlara bakıldığında 2017 yıl sonu itibarıyla yüzde 1,5 faiz dışı açık olmasının beklendiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir iki konuda bir hatırlatma yapmak istiyorum.

Bu faiz dışı fazla, açık çalışması 1999 yılı sonunda sosyal güvenlik reformlarıyla birlikte, önce adı konulmadan başlatılmakla birlikte, en son 57’nci Hükûmetin 2002’de hükûmeti şimdiki Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetine devrederken, 2002 sonu itibarıyla, millî gelire oran olarak millî gelirin yüzde 3,4’ü kadar faiz dışı fazla veriyordu. Devredilen bu, yüzde 3,4 faiz dışı fazla. Şimdi, 2017 Yılı Orta Vadeli Program’a ve program tanımlı dokümanlara baktığımızda 2017 yıl sonu itibarıyla yüzde 1,5 faiz dışı açık olması bekleniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen. Bir dakika ek süre veriyorum size Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu da yaklaşık 45 milyar liraya tekabül ediyor.

Evet, kurumlar vergisi yüzde 30’dan yüzde 20’ye indi ve hangi şartlarda indirildiğini de biliyoruz. Geçen kasımda da 20’den 22’ye çıktığını da hatırlatmak lazım. Demek ki maliye politikası uygulamalarında olabiliyor böyle bir durum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Akçay.

Sayın Kerestecioğlu…

7.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve taşeronla ilgili düzenlemenin KHK’yle yapılmasının doğru olmadığına ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle, Sayın Maliye Bakanı “Denetimle ilgili konuşuyorlar, sanki korkuyoruz.” dedi. Muhalefetin yeri, hiç iktidarı ya da Maliye Bakanını korkutma yeri değil, eleştirme, olan eksikleri, gördüğü eksikleri söyleme yeridir. Sorun, modern binalar yapıp personel almak ya da eğitim yapmak değil, gerçekten bazı şeyler, daha süslü kelimeler olabilir ama özellikle genelde halkı denetlemek için denetmen alan Maliyenin, iktidarın en zengin olanlara sayısını bile bilemediğimiz vergi afları getirmesidir ve aynı zamanda torba yasalarla o vergiden kaçınmaların yani adalara, oraya, buraya kaçan paraların denetiminin de engellenmesi ve sanki bunun bir yasal düzenlemeyle düzenlenmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – HDP Grubu yeniden yapılandırma kanunlarına destek vermedi mi?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen. Bir dakika ek süre veriyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Şimdi, OECD verilerine göre tüketim üzerinden alınan dolaylı vergilerin gerçekten en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz, demokratik ülkelerde ise doğrudan vergiler yüksektir. Maalesef, sizin dediğiniz, “denetim” “bina” “eğitim” gibi sözler, bu ülkenin, Mutluluk Endeksi’nde 78’inci sırada olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Bir de çok önemli bir konu var Sayın Başkan, yani size de özellikle Mecliste bir görüş alışverişi yapılmasını gerektiren bir şey olduğu için ifade etmek istiyorum. Bugün basına taşeronla ilgili düzenlemenin KHK’yle yapılacağına ilişkin bir haber düştü. Şimdi, bu, gerçekten, yüz binlerce insanı ilgilendiren bir düzenlemedir ve bunun bu şekilde yapılması, başka önemli düzenlemelerin de bu şekilde yapılmasının yolunu açacaktır. Meclis tatile girmeden, aslında, hep birlikte bu düzenlemenin konuşulması ve herkesi memnun edecek biçimde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Lütfen, tamamlayayım, bir cümle zaten, bitiriyorum.

BAŞKAN – Ama tamamlayın, bakın, üç dakika oldu, lütfen.

Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Meclis tatile girmeden, herkesi gerçekten memnun edecek şekilde bu düzenlemenin tartışılarak yapılması lazım. Aksi takdirde yeni yıla girerken bundan ciddi olarak aslında halkımız mağdur olacaktır. KHK’yle taşeron düzenlemek asla bir yol değildir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay, buyurun lütfen.

8.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Kısa bir arzım, bir de talebim var. Maliye Bakanımızı dinledik. Maliye önemlidir; devletin, dolayısıyla milletin parasını toplayan ve uygun şekilde sarf eden bir kuruluş. Şunu merak ediyorum: Benim şimdi bir param olsa, faiz almak istiyorsam onu götürür bankaya yatırırım; yok, paramı evde tutuyorsam, ben faiz istemiyorumdur. Hâl böyleyken, şimdi, bu meşhur ayakkabı kutularındaki para bir süre alıkonuldu ya, sonra devlet buna bir de faiz ödedi. Ben, şimdi, Sayın Bakandan… Bence ve kamu vicdanınca bu “rüşvet parası” olarak bilinen bu paraya devletin maliyesi kaç lira faiz ödedi, merak ediyorum; bu, arzım.

Talebim şu: Sayın Bakan konuşmasında İstanbul Milletvekilimiz ve aynı zamanda Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi olan Sayın Mehmet Bekaroğlu’nun daha önce yaptığı bir konuşmaya atfen kendisini vizyonsuzlukla itham etmek suretiyle de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yok canım.

BAŞKAN – Yok, hayır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, aynen öyle.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Öyle bir ifadem olmadı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ağır bir sataşmada bulundu.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hiç böyle bir ifadem olmadı.

BAŞKAN – Buyurun, bitirin siz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir milletvekilini 80 milyonun önünde vizyonsuzlukla itham etmek sataşma değilse onun takdirini vicdanınıza bırakıyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Kesinlikle öyle bir beyanatım olmadı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Bekaroğlu’na cevap hakkı, sataşmadan söz talep ediyoruz.

Arz ederim.

BAŞKAN – Sayın Altay, elbette ki bir milletvekilini vizyonsuzlukla suçlamak, bir sataşma nedenidir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ama olmadı.

BAŞKAN – Ama Sayın Ağbal, Sayın Bekaroğlu’na yönelik böyle bir ithamda bulunmadı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bulundu yahu herkes duydu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Nasıl bulunmadı ya? Bütün salon duydu.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hayır.

BAŞKAN – Hayır, bakın, çok iyi dinledim Sayın Altay. Önce Sayın Bekaroğlu’nun yapmış olduğu bir konuşmayla ilgili bir açıklama getirdi –ben hatta Sayın Bekaroğlu bir açıklama talebinde bulunur diye düşündüm- sonra da genel olarak “Vizyonumuzu daha çok genişletmeliyiz.” dedi.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yani olumlu manada söyledim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – İki dakika, biter.

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu, lütfen, şimdi Sayın Bakan burada, sizi kastettiyse açıklamasını yapsın…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – İsim verdi, nasıl kastetmedi yani?

BAŞKAN – …eğer kastı öyleyse tabii ki size söz vereceğim sataşmadan dolayı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Öyle ama Başkan.

BAŞKAN – Bir dakika…

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, kesinlikle Sayın Bekaroğlu’nu kastederek ve anladığı manada bir ifade kullanmadım. Tam tersine, olumlu bir manada, ülkeyi ileriye götürmek için vizyon sahibi olmak… “Hep beraber inşallah bu vizyona beraber geliriz.” dedim yani.

BAŞKAN – Evet, böyle dedi, Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Olay böyle değildi ama, ben açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sizinle ilgili bir şey yok.

Yerinizden bir dakika söz vereyim size.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım, bitmedi efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şöyle: Bir düzeltme talebimiz de Sayın Kuşoğlu için var. Grubumuz adına Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşan Sayın Kuşoğlu’nun Meclise ve millete yanlış bilgi verdiğini söyledi Sayın Bakan. Bu bir sataşma olmasa da bir tashihi gerektirir.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Doğru.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Uygun görürseniz bir dakika Sayın Kuşoğlu…

BAŞKAN – Tamam, şimdi bir dakika Sayın Bekaroğlu’na vereceğim, diğer bir dakika sözü de Sayın Kuşoğlu’na vereceğim.

Buyurun Sayın Bekaroğlu.

Süreniz bir dakika, uzatmayacağım sürenizi, lütfen toparlayın.

9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biz Varlık Fonu’nu hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda iki yönde eleştirdik. Bir: “Varlık Fonu’nun kurulabilmesi için, diğer örneklerde olduğu gibi bir varlığın bulunması gerekiyor; ya dış ticaret fazlası ya doğal gazdan, petrolden bir zenginliğin, gelecek kuşaklar için bu varlığın değerlendirilmesi. Bu amaçla kurulmuştur Varlık Fonu.” dedik.

İkinci eleştiri alanımız: “Bu Varlık Fonu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetiminden kaçırılması yanlıştır.” Çünkü 200 milyar dolardan söz ettiler, “Bu 200 milyar doların mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetiminde olması gerekir.” dedik. Bizim yaptığımız eleştiri budur. Bu, vizyonsuzluk falan değildir.

Kaldı ki Varlık Fonu’na mevcut varlıkları yerleştirerek onları ipotek ederek borç bulacağız, bunun yanlış olduğunu söyledik. Eğer böyle bir arayış vizyonsa Sayın Bakanımıza söyleyecek bir lafımız yok.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Bakan.

Sayın Kuşoğlu, size sonra söz vereceğim.

Bir dakika size de söz veriyorum Sayın Bakan.

10.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Bekaroğlu, anlaşılıyor ki o anda konuşmamı dikkatlice takip etmemişsiniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Bak, bir de “Takip etmediniz.” diyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Varlık Fonu’nu kastederek cümleleri kurmadım. İsterseniz tutanakları getirelim.

BAŞKAN – Evet.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Varlık Barışı Kanunu’ndan bahsettim, Varlık Fonu’ndan bahsetmedim ve “varlık barışı” diye sizin tabir ettiğiniz düzenleme, Komisyonda ve Genel Kurulda görüşülürken devamlı bir şekilde bunun uluslararası hukuka aykırı olduğunu iddia ettiniz. Ben oradaki argümanlarınıza karşılık olarak ve varlık barışı bağlamında konuştum. Onun için, Sayın Bekaroğlu’nun kalkıp hiç bahsetmediğim Türkiye Varlık Fonu’yla ilgili bir meseleyi bu meseleyle bağlamasının… Açık söyleyeyim, anlaşılıyor ki dikkatlice dinlememiş.

Maliye bakanlarını dikkatli dinleyin.

MUSA ÇAM (İzmir) – Bu olmadı, bu olmadı.

BAŞKAN – “Varlık barışı” dedi, Sayın Bekaroğlu.

Evet, Sayın Kuşoğlu, buyurun.

11.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yani Varlık Fonu’yla ilgili söylediklerim doğru, değil mi?

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu’nu dinliyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Varlık Fonu’yla ilgili eleştirilerimiz doğrudur.

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu’na söz verdim. Saygılı olalım lütfen.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, teşekkür ederim açıklamalarınız için.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Varlık barışını söyledim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Varlık barışını da konuşuruz, kimlerin parası geldi, nereden geldi, hangi adalardan geldi…

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu, Sayın Kuşoğlu’na söz verdim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – …bunların hepsini konuşuruz Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Boşa konuşuyorsun.

BAŞKAN – Lütfen…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Bunların hepsini konuşuruz sizinle. Nasıl vergilerin kaçırıldığını, hepsini konuşuruz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Boşa konuşuyorsun.

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu, lütfen… Ayıp oluyor ama Sayın Kuşoğlu’na ayıp oluyor. Söz verdim, söze başladı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, teşekkür ederim açıklamalarınız için.

Denetimle ilgili olarak benim aldığım, verdiğim rakamlar, Gelir İdaresi Başkanlığının faaliyet raporundandı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – O, vergi dairesi müdürlerinin…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – 6.182 inceleme yapılmış, 150 milyon liralık bir tarhiyattan bahsediyordu, ben onları verdim. Vergi denetiminin etkili olması benim dileğim, siz de bunu aşağı yukarı biliyorsunuz -benzer yerlerden geliyoruz- daha etkili olması lazım ama piyasadaki mükellefler aynı seviyede kişiler değil. Özellikle kurumlar vergisi mükellefleri, kurumlar vergisini ödeyenler, ilk bin mükellef yüzde 60-70 gibi bir oranda, kurumlar vergisini ödüyor. Onun için çok daha üst düzeyde uzmanlaşmış denetim elemanlarına, farklı denetim elemanlarına ihtiyaç var. Hesap Uzmanları Kurulu, Maliye Teftiş Heyeti bu anlamda fonksiyon gören kurumlardı, yetişmiş birikime sahiplerdi. Bu birikimi yok ettiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bitti mi Sayın Kuşoğlu?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sürem bitti Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki.

Buyurun size de bir dakika.

12.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz burada da Genel Kurulumuzu bilgilendireyim.

Sayın Kuşoğlu kendi ifadeleriyle mükellefler arasında farklılık yapılması, vergi denetimi bakımından farklı denetim elemanlarının farklı mükelleflere yönelik ayrı ayrı denetim yapmaları ihtiyacından bahsetti. Ama unutmayın Sayın Kuşoğlu, Vergi Denetim Kurulu bir kurul olmakla birlikte içinde 4 farklı grup var, daha önceki kurulların hiçbirisinde olmayan. Sizin ifade ettiğiniz büyük ölçekli mükelleflerle ilgili denetimleri yapmak üzere ayrı, uzmanlaşmış, standartları belli bir grup başkanlığı var. Yine, daha önce olmadığı hâlde transfer fiyatlama ve uluslararası ticaretle ilgili ayrı bir grup var. Yine, küçük ve orta ölçekli işletmeler için ayrı bir denetim grubu var. Bir de daha önce hiç olmayan, organize vergi kaçakçılıklarıyla mücadeleyle ilgili grup başkanlıkları var. Yani sizin ifade ettiğiniz uzmanlık ihtiyacını biz tek kutuplu da görmedik, 4 kutuplu gördük.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama rica ediyorum. Az önce…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümünde değiliz, lütfen…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum 60’a göre.

BAŞKAN – Gündemimize hâkim olmamız gerekiyor. Soru-cevap bölümünde gerekli açıklamaları ve soruları sorarsınız.

GARO PAYLAN (İstanbul) – 60’a göre talep ediyorum efendim.

BAŞKAN – Nedir, ne açıklayacaksınız?

GARO PAYLAN (İstanbul) – Önemli bir konuyla ilgili açıklama istiyorum 60’a göre.

BAŞKAN – Nedir konunuz?

GARO PAYLAN (İstanbul) – Taşeronla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum, Sayın Bakan açıklama yapmadı çünkü.

BAŞKAN – Şu anda taşeronu görüşmüyoruz, Maliye Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Efendim, önemli bir konu. Yarın Meclis tatile gidecek deniyor. Bakın, yıl başına kadar kamuda taşeron düzenlemesinin yapılacağı iddia edildi.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu bu konudan bahsetti.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Ama Sayın Bakan bir cevap vermedi.

BAŞKAN – Şu anda Meclis bütçeyi görüşüyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Ama Sayın Bakan bir cevap vermedi.

BAŞKAN – Bu konu da gündemimizde değil.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Ama yarın Meclis tatil olacak, yarın Meclis tatil olacak.

BAŞKAN – Soru-cevap kısmında sorarsınız Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Yarın Meclis tatil olacak

BAŞKAN - Soru-cevap kısmında sorarsınız Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Yarın Meclisin tatil olacağı bilgisi var.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Hükûmet adına Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Osman Aşkın Bak konuşacak.

Buyurun Sayın Bak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığının 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesini sunmak ve 2016 Kesin Hesabını görüşmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulumuzu, Genel Kurulumuzun tüm üyelerini ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe konuşmasına başlamadan önce, geçtiğimiz pazartesi günü evladı Yavuz Yılmaz’ı ebediyete uğurlayan eski Başbakanlarımızdan ve benim de hemşehrim olan Sayın Mesut Yılmaz Beyefendi’ye, eşlerine ve tüm yakınlarına bir kez daha sabır dileklerimi iletiyor, merhuma Allah’tan rahmet diliyorum.

Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak gençlik alanında yürüttüğümüz faaliyet ve sunduğumuz hizmetlerle gençlerimizin hayata daha iyi hazırlanmalarını, çocukluk ile erişkinlik arasındaki gelişim dönemlerini en verimli şekilde geçirmelerini amaçlıyoruz. Son yıllarda çok önemli çalışmalara imza atan Bakanlığımız bünyesinde gerçekleştirmeyi planladığımız proje ve faaliyetler için 2018 yılında ihtiyaç duyduğumuz bütçe miktarları, merkez teşkilatı birimleri için 191 milyon 392 bin TL, Spor Genel Müdürlüğü için 1 milyar 284 milyon 808 bin TL, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü için ise 13 milyar 889 milyon 262 bin TL’dir.

Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak öncelikle Kredi ve Yurtlar Kurumumuzdaki gelişmeleri aktarmak istiyorum. Bakanlığımız, 2002 yılında 77 il ve 59 ilçede 190 yurtta toplam 182.258 yatak sayısından 18/12/2017 tarihi itibarıyla 81 il, 243 ilçe ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 762 yurtta toplam 626.945 yatak sayısına ulaşmıştır. Sadece 2017 yılında 127 adet 95.376 kapasiteli yurt binasını hizmete açtık. Sayın Bakanımız burada, kendisine teşekkür ediyorum gösterdikleri çabadan dolayı, ekibiyle beraber çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, Kredi Yurtlar Kurumu olarak 2013 yılında 287 bin olan yatak sayımızı 2014 yılında 367 bine, 2015 yılında 455 bine, 2016 yılında 556 bine, 2017 yılı sonu itibarıyla da -daha tamamlanacak yurtlarımız da var- 650 bin sayısına ulaştıracağız. Hedefimiz, bu sayıyı 2020 yılında 860 binin üzerine, 900 bine taşımak. Tabii, burada çaba gösteren, destek veren herkese teşekkür ediyoruz.

Şimdi, bize bir eleştiri yapıldı, başvuran öğrencilerin yerleştirme oranlarıyla alakalı. Bize bu yıl 392.329 öğrencimiz yurtlara yerleşmek için başvurdu, bunlardan 327.136’sını yerleştirdik yani yerleşim oranı yüzde 83,41. Dolayısıyla, bu noktada 2013’teki rakamı buraya taşıyan, desteği olan herkese teşekkür ediyoruz.

Şimdi, kampüslerde yurt yapımlarıyla alakalı bilgileri arz edeyim. Şimdi, şu anda sadece 2016 ve 2017 yıllarında kampüs içerisinde yurt yaptık. 22 tane yurt yapmışız, bu yurtlarda 38.157 yatak var. Şimdi, bizim hedefimiz, kampüs içerilerine yurt yapmaya devam etmek, bu sayıyı yükseltmek için. Önümüzdeki yıl, 2018 ve 2019’da, başta büyük şehirler olmak üzere, İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir ve diğer şehirlerimiz olmak üzere, yani öğrenci yerleştirmekte sorun yaşadığımız, arsa sorunu yaşadığımız illerde üniversite kampüslerinde yurt yapmaya devam edeceğiz. Bunun için üniversitelerle temasa geçtik. Daha önce de temaslar yapılmış ve bu şekilde yurt yapmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla, bunun avantajı ne? Öğrencimiz için avantajı şu: Bir: öğrenci yolda zaman kaybetmiyor. İki; öğrenci bir para, otobüs gidiş gelişi için bir ücret vermiyor. Üçüncüsü; daha da güvenli yani kampüs içerisinde hem bizim güvenliğimiz var hem de üniversitenin güvenliği var. Dolayısıyla, öğrencilerimizin çok daha iyi şartlarda, iyi noktalarda ikamet etmeleri için yurtlarımızda hazırlıklarımızı yapıyoruz.

Peki, başka ne yaptık? Öğrencilere verdiğimiz kredi miktarını artırdık. 2002 yılında 45 liraydı, bugün -2018 yılı başından itibaren- bu rakam 470 TL’ye çıktı. Dolayısıyla, bize başvuran öğrencilerimize -şu anda 1 milyon 650 bin öğrenciye- burs ve kredi veriyoruz, başvuran herkese kredi veriyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu noktada, Maliye Bakanlığımıza teşekkür ediyoruz.

Peki, başka ne yaptık? Yemek yardımı. Günlük, öğrencilere sabah kahvaltısı, bir de akşam yemeği veriyoruz. Bunun için de bu yıl itibarıyla günde 11 TL’ye çıkardık öğrencimize gıda yardımını yani çocuğumuz kalktığı zaman sabah kahvaltısını yapmadan okula gitmesin, geldiği zaman da 3-4 çeşit akşam yemeğini yesin.

Şu anda, 4 yıldızlı otel standartlarına sahip yurtlarımız var; 3 kişilik odalar, 4 kişilik odalar; eski sistemde ranzalı -15 kişilik, 20 kişilik- odalar vardı. Biz, bir yandan yeni yurtlar yapıyoruz ve bu yurtlarda da konforu artırıyoruz. Öğrencilerimiz memnun. Memnuniyet oranıyla ilgili yaptırdığımız bir çalışmada; 4 üzerinden 3,56. Dolayısıyla, öğrencilerimiz bu noktada bizden memnunlar ve biz onlara hizmet etmeye devam edeceğiz. Bu noktada, gençlerimize güveniyoruz, onlara hizmet etmeye devam edeceğiz çünkü onlar bizim geleceğimiz.

Diğer bir konu -burada bahsedildi- uyuşturucuyla mücadele. Şimdi, bizim, Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak en çok üzerinde durduğumuz konulardan bir tanesi de uyuşturucuyla mücadele. Bu noktada -ben geldiğim günden beri de ifade ediyorum- uyuşturucuyla mücadelede en etkin yöntem sporun gücünü kullanmak. Yani spora yaptığınız 1 liralık yatırım size 4 lira olarak geri dönüyor, nasıl dönüyor? İşte, spor vasıtasıyla gençlerimizi biz spor sahalarına taşıyoruz, havuzlara taşıyoruz, spor salonlarına taşıyoruz; sokaklarda olmuyorlar. Sokaklarda uyuşturucu çetelerine biz bu fırsatı vermeyeceğiz; amatör spor kulüplerimizle beraber, spor tesislerimizle beraber, mahallî idarelerimizle beraber uyuşturucuyla mücadeleye devam edeceğiz. Burada sporun gücü şu: Önleyici gücü var yani çocuklarımızı spora taşıdığımız zaman, o çocuk enerjisini atıyor, bir çevre ediniyor, disipline oluyor, dolayısıyla yalnız kalmıyor, uyuşturucunun bulunduğu, kol gezdiği veya yer aldığı ortamlarda bulunmuyor. Biz onları daha güvenli, kendini geliştireceği, sağlığını geliştireceği ortamlara taşıyoruz.

Başka ne yapıyoruz? Bu çocuklarımıza yaptığımız yatırımda sağlıklı bir nesil önemli. Bizim en büyük gücümüz insan gücümüz, gençlerimiz. Gençlerimize güveniyoruz. Dolayısıyla, bu sayede de spor yapan gençlerimiz daha az doktora gidiyor, daha az hastalanıyor, daha az ilaç kullanıyor, daha az film çektiriyor. Dolayısıyla sağlıklı bir nesille beraber bunun karşılığını almış oluyoruz. Bu noktada amatör spor kulüplerimiz…

Ben de amatör spor kulüplerinin içerisinden gelen birisiyim, amatör spor kulüplerinde yöneticilik yaptım, federasyon başkanlığı yaptım, pek çok kulüpte, profesyonel kulüpte de yöneticilik yaptım. Bizim gençlerimize dokunacağımız en önemli alanlardan bir tanesi de bu spor kulüpleri. Bu noktada, Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak biz mahalle aralarına basket potaları yapıyoruz, amatör sahalar yapıyoruz, Spor Toto Teşkilatımızla, Spor Genel Müdürlüğümüzle, mahallî idarelerle birlikte bu tesisleri ülkemize kazandırıyoruz. Dolayısıyla gençlerimiz, bu ülkenin yarınları olan gençlerimiz bu tesislerden yararlanıyor.

Yaklaşık 13 bin amatör kulübümüz var. Ben geçtiğimiz ay Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonunun Genel Kuruluna katıldım. Bu Genel Kurulda onlarla sorunları üzerinde görüştük. Bu görüşmeler çerçevesinde de biz onlara şunu söyledik: “Bize yer gösterin, birlikte, mahallî idarelerle beraber sizlere saha yapalım, daha çok gencimizi spor tesislerine taşıyalım çünkü uyuşturucuyla mücadelede, kötü alışkanlıklarla mücadelede en önemli argüman bu.” Biz sporun birleştirici gücünü, sporun gücünü kullanmak istiyoruz.

Bakın, 2017 yılında amatör spor kulüplerimize 192.100 adet eşofman takımı, 189.400 adet tişört ve şort takımı, 187.740 adet yağmurluk, 186.950 adet spor çantası vesaire olmak üzere toplam 20 milyon 500 bin liralık ayni yardım yapmışız. Nakdî olarak da 13 milyon TL yardım yapmışız. Yani, amatör kulüplere yardımımızı yapıyoruz. Bunu artırarak devam edeceğiz. Spor Toto Teşkilat Başkanlığımızın desteğiyle, Spor Genel Müdürlüğümüzün desteğiyle ve mahallî idarelerle beraber bunu yapıyoruz.

Onun dışında, burada sayın vekillerimiz ifade ettiler, dopingle mücadele. Ben de geçtiğimiz dönem Dopingle Mücadele Komisyonu Başkanlığı yaptım. Doping sporun kanseridir. Bu noktada, dopingle mücadelede 2013 yılında yaşadığımız sıkıntıları süratle aşarak… 2013’te 176 tane numune çıkmıştı, şu anda bu numune sayısı 21’lere düşmüştür. Dolayısıyla, bu noktada, Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum; kendisi dopingle mücadele noktasında, 2014’te, 2015’te ve 2016, 2017 yıllarında dopinge sıfır tolerans noktasında etkin bir mücadele gösterdiler. Kendisine ve ekibine teşekkür ediyorum.

Aynı zamanda, dopingle mücadeleyle ilgili bir yasa tasarısı hazırladık, inşallah onu da Meclise getireceğiz. Bu noktada desteğinizi istiyoruz çünkü bu kanseri, sporun kanserini buradan çıkarmamız gerekiyor.

Sonra, yasa dışı bahisle ilgili bazı şeyler söylendi. Yasa dışı bahisle ilgili olarak da Spor Toto Teşkilat Başkanlığı olarak biz bazı düzenlemeler talep ettik. Bu düzenlemelere sizler destek verdiniz, çok teşekkür ediyoruz bu noktada. Şu anda yasa dışı bahisle mücadele kapsamında atılan ilk büyük adım, 2013 yılında gerçekleştirilen kanun değişikliği. Bu değişiklikle, yasa dışı bahis oynatanlara verilecek hapis cezaları artırılmış ve yasa dışı bahis oynayanlara ilk defa para cezası getirilmiştir. Sonra, Spor Toto Teşkilat Başkanlığı yüzlerce yasa dışı bahis sitesi hakkında erişim engellemesi kararı vermiştir. Yasa dışı bahis sitelerine ilişkin ihbarların tümü titizlikle değerlendirilmekte, yasa dışı bahis oynattığı tespit edilenler için suç duyurusunda bulunulmakta ve buna ilişkin açılan kamu davaları “müdahil” sıfatıyla takip edilmektedir.

Bakanlığımız ve Maliye Bakanlığının önderliğini yaptığı bir çalışma grubu oluşturulmuş ve yasa dışı bahisle mücadele kapsamında bir eylem planı hazırlanmıştır. Bu eylem planında kararlaştırılan konuların bir sonucu olarak 694 sayılı KHK’yle yapılan değişiklik neticesinde, soruşturma makamlarının yasa dışı bahis suçu kapsamındaki yetkileri artırılmış, daha derin ve sağlıklı soruşturma yapılabilmesi mümkün kılınmıştır.

Yasa dışı bahsin cazibesini artıran en büyük nedenin daha yüksek ikramiye dağıtım oranlarıyla oyun oynatılması olduğu bilinmektedir. Bu nedenle Spor Toto Teşkilat Başkanlığınca, oynatılan oyunlara ilişkin ikramiye dağıtım oranlarının yeniden düzenlenerek rekabet avantajının sağlanması ve bu sayede yasa dışı bahsin azaltılarak kamu kaybının önüne geçilmesi hususunda çalışmalar yapılmaktadır.

Bayilik iptalleriyle ilgili bazı eleştiriler oldu, bu noktada da bilgi vereyim. Teşkilat Başkanlığımız, bahis oyunlarının sorumlu bahis ilkeleri çerçevesinde ve toplumsal yapıya zarar vermeyecek nitelikte gerçekleştirilmesi hususuna büyük önem vermektedir. Bu kapsamda, teşkilata bağlı bayilikler düzenli olarak denetlenmekte ve mevzuata aykırı işlem tesis ettiği belirlenenler iptal edilmektedir. 2007-2017 yılları arasında toplam 1.432 Spor Toto bayisi hakkında iptal kararı verilmiştir. Bunun sebebi: Kapatılan bu bayilerin büyük çoğunluğunu 18 yaşın altındaki çocuklara oyun oynatma, yasa dışı bahis ve kumar oynatma gibi mevzuata aykırı fiiller gerçekleştirdiği tespit edilen bayiler oluşturmaktadır.

Şimdi, gençlerimizle buluştuğumuz bir nokta da gençlik merkezlerimiz. Şu anda sayısı 280’lere dayandı, önümüzdeki yıl bunu 300’ün üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Bu noktada da gençlerin bir araya geldiği, çeşitli aktivitelerde bir arada olduğu, spor yaptığı, kültürel etkinlikler yaptığı, sanatsal etkinlikler yaptığı ortamlar. Aynı zamanda, biz dijital ortamı da gençlerle burada yaşıyoruz, robotik çalışmaları gençlerle burada gerçekleştiriyoruz ve onlarla bir arada olmaya devam ediyoruz.

Onun dışında 6222 sayılı Yasa’yla ilgili bazı eleştiriler yapıldı. Biz 6222 sayılı Yasa’yla ilgili İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığıyla birlikte çok titiz bir çalışma yürüttük. Bu noktada, sporda şiddetin önlenmesiyle alakalı, kulüplerimizle bir araya geldik, onlarla ilgili olarak taraftar gruplarının eğitilmesinden tutun da, izleme sisteminden cezaların artırılmasına kadar pek çok konuyu değerlendirdik. Çok yakında bunları da yasalaştıracağız. Dolayısıyla bu noktada sizlerden de destek istiyoruz. Sporda şiddeti asla kabul edemeyiz, tasvip edemeyiz ve sporda “fair play” ruhunun etkin olduğu bir ortamı arzu ediyoruz.

Spor tesislerine gelince: Spor tesislerini, tabii, arkadaşlarımız ifade etti. Spor tesisleri envanterine baktığımız zaman da şu anda 3.488 adet spor tesisi var. Bunların 1.327’si futbol sahası, 842’si spor salonu ve böyle gidiyor. Daha önce, 2002 yılı öncesindeki spor tesisi sayımız 1.575’miş, biz sadece on beş yıl içerisinde 1.913 adet spor tesisi yapmışız. Bu spor tesislerini niçin yapıyoruz? Gençlerimizin spor yapması için, daha başarılı olması için yapıyoruz. Dolayısıyla, şu anda Türkiye dünyada spora en fazla yatırım yapan ülke konumundadır. Bu noktada da Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, hükûmetlerimize teşekkür ediyoruz. Gerçekten, her gittiğimiz noktada, her ilde tesisler, spor salonları var; ilçelerde var, hatta beldelere kadar, köylere kadar spor sahaları yapıyoruz gençlerimizin sporla bir arada olması için.

Başka bir konu: 2., 3. Lig kulüpleriyle ilgili bazı eleştiriler oldu, işte, Spor Totonun onlara desteğiyle alakalı. Şu anda tüm futbol kulüplerine 2004-2017 yılları arasında Türk Spor Toto Teşkilatımız 2 milyar 500 milyon lira sadece isim hakkı için ödeme yapmış. Spor kulüplerimizle toplantı yapıyoruz, Kulüpler Birliğiyle bir araya geldik, 1. Lig kulüpleriyle bir araya geldik, önümüzdeki hafta da 2. Lig Kırmızı Grup, Beyaz Grup; 3. Lig Birinci Grup, İkinci Grup ve Üçüncü Grup kulüpleriyle bir araya geleceğiz. Kendilerinin herhangi bir gelir kayıpları yok, olmayacak ve biz onlara daha fazla destek olmaya çalışacağız.

Onun dışında, tabii, bizim için en önemli şey, Kulüpler Birliğiyle şu ana kadar 3 defa toplantı yaptık, Futbol Federasyonuyla bir araya geldik. Sporun gelişmesi için, futbolun gelişmesi için, altyapı yatırımlarını birlikte yapmayı planlıyoruz. Nasıl, Almanya takımı başarısız olduğu zaman altyapıya büyük yatırım yaptı, biz de altyapıya yatırım yapmak durumundayız. Bunu kulüplerimizle görüşüyoruz. Onlara bu noktada, saha konusunda olsun, diğer konularda olsun destek vermeye devam edeceğiz.

Bu gençler bizim gençlerimiz, onlara güveniyoruz. 2. ve 3. Lig kulüplerinin de güçlü olmasını istiyoruz, o noktada her türlü diyaloğa hazırız. Fakat şunu unutmamamız lazım: Kulüplerin borçlarıyla alakalı konular ifade edildi. Bu noktada yönetimsel hatalar vardır, bu yönetimsel hatalar da… Kulüp yöneticilerinin transfer noktasında veya altyapıdan yetiştirmedikleri için yaşadıkları sorunlar vardır, hatalı transferler vardır, bazı şeyler söz konusudur ama şunu da ifade edeyim: Biz Türk sporunun, Türk futbolunun gelişmesi için altyapıya yatırım yapmalıyız; bunun örnekleri var, geçmişte de yaşadık. İnşallah, hep beraber, bütün camiamızla, bütün kulüplerimizle beraber bu altyapı sorununu çözüp… Örnek kulüpler var, bakıyoruz, Altınordu Kulübü var bu noktada başarılı. Bazı kulüpler yatırım yapıyorlar. Bursaspor yatırım yapıyor, Trabzonspor yatırım yapıyor. Geçen hafta Bursaspor-Trabzonspor maçını izlediğimizde altyapıdan yetişmiş 5 oyuncuyu gördük, gerçekten gurur duyduk, bunların sayısının artmasını istiyoruz. Dolayısıyla bunun için de Futbol Federasyonuyla beraber…

Askerlikle ilgili konuyu gündeme getirdi Sayın Vekilimiz Saffet Bey, kendisi de bu işin içerisinden geliyor. Ben de yöneticilik yaptığımda aynı sorunlarla karşılaştım. Bu konuyu Asker Alma Dairesi Başkanıyla ben görüştüm, Millî Savunma Bakanımızla görüştüm. Yasada şu ifade ediliyor: “Türkiye Profesyonel 1. veya 2. Futbol Liglerinde yer alan takımların kadrolarında bulunan profesyonel futbolcuların…” demiş. Buraya, tabii, bir alt ligin de ilave edilmesi lazım; bu noktada birlikte çalışırız. Bu, çözüm gerektiriyor. Yalnız şunu unutmamamız lazım: Geçmişte bununla ilgili bazı suistimaller oldu, siz de bunu biliyorsunuz, o suistimallerin olmaması için de birlikte bunu önleyecek adımlar atmamız lazım.

Onun dışında, ülkemiz yapılan tesislerle pek çok organizasyona ev sahipliği yapıyor. Geçtiğimiz aylarda Avrupa Basketbol Şampiyonası’nı organize ettik, Samsun’da İşitme Engelliler Olimpiyatları’nı organize ettik, Erzurum’da Kış Olimpiyatları’nı organize ettik ve Trabzon’da Gençlik Olimpiyatları’nı organize ettik. (AK PART sıralarından alkışlar) Dolayısıyla pek çok organizasyonu başarıyla gerçekleştirmektedir ülkemiz. Bu noktada, biz gençlerimize güveniyoruz, kulüplerimize güveniyoruz.

Tabii, spor siyasetüstü, burada herkesten destek görüyoruz. Spor kulüpleriyle ilgili öneriler de oldu. Spor kulüpleri yasasını Kulüpler Birliğiyle ve diğer taraflarla görüşüyoruz, onu da Meclise getireceğiz. Bu noktada irade oluştu ve sizlerin de destekleriyle beraber Türk sporunda sorunları giderecek, bir çözüm üretecek bu yasayı da getireceğiz. O noktada da sizlerden destek bekliyoruz.

Biz, tabii, büyüyen, gelişen, güçlü Türkiye’yi istiyoruz. Bu noktada, ülkemizin uluslararası arenada başarılı şekilde temsil edilmesini arzu ediyoruz. İnşallah, olimpiyatlarda da, 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda da başarılı sonuçlar almak için gerekli proje ve çalışmaları yapıyoruz. Şu anda havuzumuzda yaklaşık bine yakın sporcu var, bunları da birer proje olarak düşünerek Türk Bayrağı’nı uluslararası arenada en yükseğe çekmek için hep beraber çalışacağız.

Gençlerimize güveniyoruz, ülkemizin gençlerine güveniyoruz. Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak her zaman sizin yaptığınız eleştirilere, önerilere açığız. Destekleriniz için teşekkür ediyorum.

Herkese saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şimdi söz sırası, şahsı adına lehte olmak üzere konuşacak olan Sivas Milletvekili Sayın Selim Dursun’da.

Buyurun Sayın Dursun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SELİM DURSUN (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı hakkında şahsım adına, lehte söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve yüce heyetinizi, aziz milletimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dokuzuncu tur görüşmelerimizi yaptığımız 2018 yılı bütçesi, önceki bütçelerimiz gibi, milletimizin refah ve mutluluğunu, ülkemizin büyümesini ve gelişmesini, insanımızın yaşam standardını yükseltmeyi hedefleyen bir bütçedir. On beş yıllık AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde uygulanan başarılı ve ihtiyatlı politikalar sayesinde ezber bozan çalışmalara imza atılmıştır. Belki her birimiz unutmuş olabiliriz ama birkaç örnek vermek gerekirse, Türk lirasından 6 sıfır atılması, IMF borçlarının sıfırlanması, faiz giderlerinin millî gelire oranının yüzde 14,4’ten yüzde 1,9’a gerilemesi… Bu sayede küresel krizlerden en az şekilde etkilenen ekonomimiz bu yılın üçüncü çeyreğinde 11,1; son on beş yılda da 3 kat büyümeyi başarmıştır.

Sayın milletvekilleri, atalarımızdan bize miras olan devleti ebet müddetimizi geleceğe taşıyacak olan gençlerimizle başlamak istiyorum. Onlara şükranlarımı sunuyorum. Gençlerimizin vatanı, bayrağı ve devleti için 15 Temmuz gecesi hain FETÖ'cü darbecilere karşı nasıl bir duruş sergilediklerini hepimiz yakinen biliyoruz. İşte, biz bu gençlerimize de 18 yaşında seçme ve seçilme hakkını sağladık. Oluşturulan gençlik merkezleri aracılığıyla da millî, ahlaki, insani ve kültürel değerleri benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, vatanını ve milletini seven, sanatsal ve sportif alanlarda kendini geliştirmiş ve topluma karşı sorumluluk duyan, akıl teri ile alın terini birleştiren güçlü bir gençlik yetiştirme gayretlerimiz devam etmektedir.

Sayın milletvekilleri, Kredi Yurtlar Kurumu olarak da öğrencilerimizin daha iyi şartlarda eğitim görmesi, barınması için yapılan çalışmalar devam ediyor. Sayın Bakanımız da bahsettiler, daha önce 190 yurdumuzda 182 bin öğrencilik yatak kapasitesi varken bugün itibarıyla 758 yurtta 653 bin yatak kapasitesine ulaşılmıştır.

Bu arada, Sivas’ımızda ihalesi yapılan 10 bin öğrenci kapasiteli yurdumuz ve olimpiyat şampiyonumuz Taha Akgül kardeşimizin isminin verildiği kapalı spor salonumuz ve de stadımız için de teşekkür ediyor, hayırlı olmasını diliyorum; Sayın Bakanımıza ve emeği geçen arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum.

1 milyon 603 bine yakın öğrencimize burs verilmektedir, kredi verilmektedir. 2002’de 45 lira olan bu burs ücreti 2018 yılı itibarıyla 470 lira olacaktır. Siyaset anlayışımız “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” ilkesine ve vatandaşlarımızın müreffeh bir hayat sürmesine odaklı olduğu için ülkemizin kaynakları faize değil yatırımlara aktarılmıştır. Aziz milletimizin AK PARTİ’mize on beş yıldır vermiş olduğu güven ve destekle, büyük ve güçlü Türkiye hedeflerimize ulaşmak için, mali disiplinden kopmadan, daha çok çalışıp daha çok üreteceğiz inşallah.

Bütçemizi hazırlayan başta Maliye Bakanımıza ve emeği geçen tüm arkadaşlarımıza, geçmişten bugüne emeği geçen tüm kardeşlerimize teşekkür ediyoruz. Bu vesileyle de, 2018 yılı bütçemizin ülkemize, bölgemize, mazlumlara, mağdurlara faydalı olacak şekilde, hayırlı olacak şekilde gerçekleşmesi dileğiyle yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi tekrar saygıyla, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dursun.

SELİM DURSUN (Devamla) – Ben teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dokuzuncu turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemini yapacağız.

Süremiz yirmi dakika; bu sürenin on dakikası soru sorması için sayın milletvekillerine, diğer on dakikası ise cevap vermesi için sayın bakanlara aittir.

Sayın Özdemir, sizden başlıyoruz.

Buyurun.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yüzde 11 büyüme rakamları gündemdeyken ve oldukça atıf yapılırken, enflasyon artışı, işsizliğin giderek artması -ki özellikle neredeyse her 4 gençten 1’i işsiz- ve gelir dağılımı adaletsizliği ortada, servet dağılımındaki fark giderek açılıyor ama ben, burada, özellikle Maliye Bakanına öğretmenlerden bahsetmek istiyorum.

Sayın Bakan, öğretmenlerin yüzde 95’i maaşları yetersiz olduğu için geçinemediklerini söylüyor; yüzde 20’si ek iş yapıyor, yüzde 20’den fazlası da kredi borcu olduğunu söylüyor ki Millî Eğitim Bakanlığınızın açıkladığı Öğretmen Strateji Belgesi’ndeki en önemli bulgu, öğretmenlerin toplum nezdindeki itibarının giderek azaldığı.

Bu noktada, 2018 bütçesinde, özellikle, tabii ki öncelik mesleklerini icra edemeyen, atanamayan öğretmenler ama öğretmenlerin maaşı konusunda bir düzenleme olacak mı?

Gençlik ve Spor Bakanımıza da sormak istiyorum. Şöyle ki: Üniversite kampüslerindeki yurtlara özel önem verdiğinizi söylediniz ki bildiğim kadarıyla siz de İngiltere’de eğitim aldınız, oradaki kampüs üniversitelerinin durumunu biliyorsunuz. Biz, burada, ben hatırlamıyorum, kaç tane üniversite açtık, açıkçası, tabela üniversitesi gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tümer…

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Maliye Bakanı, yaklaşık 1 milyon 760 bin dekar alana sahip Adana ili Aşağı Seyhan Ovası sulamasının, ileriki zamanlarda sulama suyu temininde yaşanacak problemlerin çözümü için basınçlı borulu şebekeye dönüştürülmesi gerekmektedir. Aşağı Seyhan Ovası’nda tüketilen sulama suyu miktarı yıllık ortalama 1 milyar 900 milyon metreküp olup, ihtiyaç duyulan bu miktarın ancak 1 milyar 510 milyon metreküpü karşılanabilmektedir. Basınçlı borulu şebekeye geçildiğinde en az 665 milyon metreküp su tasarrufu sağlanacağı hesaplanmaktadır.

Öte yandan, yenilemeden kaynaklı sulanacak ilave yaklaşık 1 milyon dekar tarım arazisinde yaklaşık 600 milyon lira değerinde tarımsal gelir artışı beklenmektedir. Şebekenin basınçlı boru şebekeye dönüştürülmesi için sulama suyunun santralden türbinlenmeden alınması söz konusu olabilecektir. Bu bakımdan, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirilmesi planlanan Seyhan 1, Seyhan 2 ve Yüreğir Hidroelektrik Santrallerinin özelleştirme programından çıkartılması büyük önem arz etmektedir. Bu konudaki hassasiyet bölge ve ülke tarımı adına çok önemlidir.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Tümer.

Sayın Topal yerine Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sorum Gençlik ve Spor Bakanına.

Gençlik ve Spor Bakanlığının onayıyla Spor Genel Müdürlüğü Tesislere Ad Verme Yönetmeliği’ne göre seçim bölgem Afyonkarahisar’da bulunan spor kompleksi ve spor salonlarına Kocatepe, Zafer, Çiğiltepe ve Tınaztepe isimleri verilmiştir. Cumhuriyetin kazanıldığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün düşmana balyoz gibi yumruğu indirdiği topraklarda onun isminin hiçbir tesise verilmemesinin gerekçesi nedir? Sayın Bakan bu yanlıştan dönecek midir? Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum: Onun isminin tabelalardan kaldırılması ya da tesislere verilmemesiyle Afyonkarahisarlı hemşehrilerimizin gönlünden, yüreğinden Mustafa Kemal Atatürk sevgisini silmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

BAŞKAN – Sayın Özdiş…

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Limonata, gazoz, meyve suyu gibi ürünleri ÖTV kapsamına aldınız yani bildiğimiz basit bir limonatadan bile özel tüketim vergisi alınacak. Doğal gazdan, güneş kreminden ÖTV alıyorsunuz ancak pırlanta ve elmasta ÖTV sıfır. Aynı şekilde yat ve teknelerin kullandığı motorinde ÖTV yok ama binbir emek vererek ürününü hasat etmeye çalışan gariban çiftçimizin kullandığı motorinde ÖTV var. Bir çiftçinin traktörünün ülke ekonomisinde yarattığı katma değeri düşünün, bir de bir iş adamının yatının yaktığı ÖTV’siz mazotu. Sizin adaletiniz bu mu Sayın Bakan?

Şimdi tekrar soruyorum buradan: Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçimizin çektiği çileyi ne zaman bitireceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İlk sorum Sayın Gençlik ve Spor Bakanına: Muğla Ortaca Sarıgerme mevkisindeki bütün işletmeler spor kulüplerinin kamp yapabileceği bir spor kompleksinin yapılacağı günü dört gözle beklemektedir. Gençlik ve Spor Bakanlığımızın bu konuda bir çalışması var mıdır?

İkinci sorum Maliye Bakanımıza: Muğla Tarım İl Müdürlüğü bir yazı yazıyor Tarım Bakanlığına, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/B maddesine göre sözleşmeli pozisyonda görev yapan personele seyyar görev tazminatı veya geçici görev yolluğu ödenip ödenemeyeceğini soruyor. Cevap olarak da sözleşmeli personel çalıştırılmasına ilişkin esasları belirleyen 6/6/1978 tarih 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar’ın 3’üncü maddesine göre, sözleşmeyle çalıştırılacak personele sözleşme ücreti dışında herhangi bir ödeme yapılamayacağı ifade ediliyor. Aynı araçla göreve giden iki ziraat mühendisinden 4/B’li olana bunlar ödenmezken diğerine ödeniyor. Bu adaletsizliği gidermeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Demir yerine Sayın Yiğit…

ALİ YİĞİT (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Maliye Bakanlığına: Sayın Bakan, bir yıl önce yine burada sormuştum. Büyükşehirlerde özel idareler kapatılırken mallarını ve çalışanlarını o bölgedeki yerel yönetimlere devrettiniz. O gün sormuştum. İzmir ve Muğla gibi Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olduğu yerlerde mülklerin tamamını hazineye, sizlere veya kendi bünyenizdeki valiliklere devrettiniz. Ama öbür illerde, AKP’nin iktidar olduğu illerde; Bursa, Trabzon, Balıkesir gibi illerde ise bakıyorsunuz, oradaki yerel yönetimlere teslim ettiniz. Yani bizim belediyelerimize çalışanları verdiniz ama mülklere el koydunuz. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

İkinci sorum Gençlik ve Spor Bakanına: Atatürk Stadı’nın tadilatının yapılacağını… Biz merak ediyoruz İzmir olarak, bu Atatürk Stadı’nda maçlar ne zaman oynanacak? Bununla ilgili bilgi verirlerse memnun olacağız.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İlk sorum Sayın Maliye Bakanına: Sayın Bakan, Uşak ili ve ilçelerinde mal müdürlüklerinde oldukça fazla boş kadro var. Maalesef, kadro yetersizliği sebebiyle çalışanlar işlerini yetiştirememektedirler, bundan dolayı da özellikle yeni kadrolar talep etmektedirler. Yeni kadrolara ne zaman atama yapacaksınız?

İki: Son yapılan yapılandırmalardan dolayı, biliyorsunuz ekonominin de ciddi derecede verdiği sıkıntıdan dolayı bazı yapılandırmaları bir veya iki taksit ödeyemeyen firma veya vatandaş var. Bu yapılandırmaları bozulan kişi veya firmalara yeni bir düzenleme yapmayı planlıyor musunuz?

Üçüncü sorum: Dijital para olan bitcoinle ilgili bir planlama veya bir politikanız var mı veya bununla ilgili düşünceleriniz nedir?

Şimdi sorum Spor Bakanımıza: Sayın Bakan, biraz önce konuşmanızı dinledim. Çok sayıda yurt yaptığınızı ve yatak sayısını arttırdığınızı siz de söylediniz ve de takdirle karşılıyorum ancak son cemaat yurdu kalmayıncaya kadar bu yurtların yapılmasına lütfen devam ediniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Kayan... Yok.

Sayın Tüm yerine, Sayın Tarhan.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Maliye Bakanına: Vatandaşın üzerinde ekonomik baskı her geçen gün artmaktadır. İktidar yetkilileri asgari ücretle geçinmeye çalışan vatandaşlarımızdan fedakârlık beklerken örtülü ödeneğin ne kadar olduğu bilinmemektedir. Gelir dağılımında adaletsizliğin giderilmesi ve istihdamın artırılması için, asgari ücret üzerindeki vergi ve sigorta primi yükünün OECD ortalamasına getirilmesi ve dolaylı vergilerin azaltılması konusunda bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Arslan...

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başbakana ve aynı zamanda Maliye Bakanına soruyorum: Başta Maliye Bakanlığı olmak üzere, Ekonomi Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlıklarının resmî sitelerinde ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün resimlerinin kaldırılmasının nedeni nedir? Saydığım bakanlıkların dışındaki bakanlıklarda Atatürk’ün resmi dururken bu bakanlıklardan kaldırılması konusunda bilginiz var mı? Varsa neden müdahale etmiyorsunuz? Başbakan olarak, Atatürk’ün resimlerinin kaldırılmasından rahatsızlık duymuyor musunuz? Atatürk’ün resmini kaldıran bakanlıklara emir vererek Ata’mızın resmini sitelerine ne zaman koyduracaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çam...

MUSA ÇAM (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gençlik ve Spor Bakanına bir sorumuz var: Sayın Erdoğan Toprak yabancı sporcuların isimlerini saydı. Yerli sporcu yetiştirmeye ne zaman başlayacaksınız? Bununla ilgili bir hazırlığınız var mı?

Sayın Maliye Bakanımıza: On beş yıllık özelleştirmenin toplam tutarı ne kadardır ve önümüzdeki süreçte özelleştirme programı içerisinde olan işletmeler nelerdir? Bunlarla ilgili nasıl bir hazırlık yapılıyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakanlar, buyurun.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Yirmi saniye var Sayın Başkanım daha.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, “Soru-cevapta sorarsınız.” demiştiniz, soru-cevapta da söz vermediniz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, sorum kısa zaten.

BAŞKAN – Sayın Paylan, sorular belli bir sistem içine giriyor, o sistemde on dakikada nereye gelirsek onu soruyoruz.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, 60’a göre en az söz veren Başkan Vekili sizsiniz.

BAŞKAN – Sayın Paylan, lütfen…

Sayın Bakanlar, buyurun, cevap sürenizi başlatıyorum.

On dakika süreniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Sayın Özdemir gelir dağılımıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Kendimizin istatistik ofisinin ürettiği rakamlarla konuşmayacağım.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Kendimizin değil, TÜİK’in Gini katsayısı…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – OECD’nin OECD üyesi ülkelerle ilgili gelir dağılımı çalışmasındaki rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – TÜİK’in Gini katsayısına baktınız mı?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bakın, “Gini katsayısı” diye bir katsayı var; bu, 1’e doğru yaklaştıkça gelir dağılımın bozulduğunu gösterir, sıfıra doğru geldikçe de gelir dağılımındaki iyileşmeyi gösterir. Sizlerle de paylaşabilirim bunu.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Beş yıldır bozuk.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Evet, evet, artıyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Gittikçe bozuluyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bakın, 1980’li yıllarda Türkiye için bu katsayı 0,43 iken…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – 2002’den 2015’e bakın.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Özdemir, lütfen… Cevap veriyor Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – …bu rakam 1990’lı yıllarda 0,49’a çıkıyor yani 1990’lı yıllar Türkiye’de gelir dağılımının bozulduğu yıllar oldu.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Şu anda daha da bozuldu.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Şu anda bu rakam Türkiye’de 0,39’a kadar geriledi yani AK PARTİ’nin görevde olduğu on beş yılda…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Daha da kötü.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – …Türkiye’de gelir dağılımında 1980’li yıllardan daha iyi, 1990’lı yıllardan çok daha iyi bir gelir dağılımıyla karşı karşıyayız.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Beş yıldır bozuluyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Servet dağılımı ne oldu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Daha ilginç bir şey daha söyleyeyim. Bakın, arkadaşlar, bunları okuyun, bunları takip edin.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Okuyoruz. Servet dağılımı ne oldu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – OECD, yapmış olduğu çalışmada tabii ki sadece Türkiye’yi değerlendirmedi, OECD üyesi bütün ülkelerin gelir dağılımındaki değişimi inceledi ve bu çalışmada, birçok OECD üyesi ülkede, özellikle 2000’li yıllardan sonra gelir dağılımında önemli bozulmalar meydana geldi. Bu ülkeler içerisinde Danimarka, Norveç, Finlandiye, İsveç, Macaristan, İtalya, Japonya, İngiltere, İsrail, ABD…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Yapmayın, yapmayın.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yani bakın, bu OECD ülkelerinde, 2000’li yıllar sonrası dönemde gelir dağılımda bozulma yaşanırken son on beş yılda AK PARTİ hükûmetleri, ülkemizde gelir dağılımını 1990’lı yılların çok ötesine, 1980’li yıllardan da daha iyi bir noktaya getirmiş oldu.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Tam tersi, tam tersi!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Tam tersini söylüyorsun.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Beş yıldır bozuluyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Arkadaşlar, ben söylemiyorum, OECD’nin istatistikleri söylüyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Beş yıldır bozuluyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hadi, TÜİK’in istatistiklerine tahammül edemiyorsunuz da OECD’nin istatistiklerinden ne istiyorsunuz? Bari onlara tahammül edin.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – OECD’nin istatistikleri burada.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Bir Gini katsayısının tanımına bakın.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan cevap veriyor, lütfen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Diğer taraftan, arkadaşlar, şunu net bir şekilde ifade edeyim: Son on beş yıldır gerek kamu çalışanlarının özlük haklarında gerek emeklilerimizin mali ve sosyal haklarında önemli iyileştirmeler oldu. Son on beş yılda, bir kere, kamuda çalışan personel arasındaki ücret adaletsizliğini giderdik; 2008 yılında başladık, 2011 yılı geldiğinde kamuda eşit işe eşit ücret prensibini hayata geçirdik ve yine, bu dönemde de kamuda çalışanların reel olarak elde ettikleri gelirlerde önemli artışlar meydana getirdik.

Bir örnek vereyim: 2002 Aralık ile 2017 Kasım arası gerçekleşen enflasyon yüzde 269. Aynı dönemlerde, farklı öğretmen maaşları için -farklı farklı rakamlar var ama- en düşük artış oranı yüzde 461. Enflasyon nominal olarak yüzde 269 artmış, biz öğretmen maaşlarında nominal olarak yüzde 461 ila yüzde 523 artış yapmışız. Dolayısıyla bugün, 2002’yle mukayese ettiğimiz durumda çok rahat bir şekilde görüyoruz ki bütün kamu çalışanlarımızın özlük hakları bu dönemde daha da iyileşti.

Bu arada, tabii, yeri gelmişken Sayın Akçay’a teşekkür ediyorum, biraz önce konuşmalarında ifade ettiler, ben de buradan kendilerine teşekkür ediyorum. Maliye Bakanlığında, bugün, çalışan arkadaşlarımız var, gece gündüz gayretle çalışıyorlar. Bu arkadaşlarımızdan bir grubu geçmiş yıllarda yapılan sınavlar sonucunda memurluk kadrolarından uzmanlık kadrolarına geçtiler. Bu konuda -Sayın Akçay’ın da işaret buyurduğu üzere- haklı bir talep var. Bakan olarak ben bu konuda, çalışanlarımızın bu talebini haklı görüyorum. Hatta geçen sene içerisinde, bu konuyla ilgili kanun tasarısı taslağını da Başbakanlığa gönderdim. Bu konuyla ilgili çalışmalarımız da devam ediyor. Sayın Başbakanımıza da arz ettim bu konuyu. İnşallah, yakın bir zamanda Maliye Bakanlığı çalışanlarının bu kurum içi uzmanlığa geçiş sınavıyla ilgili de olumlu bir adım atacağız. Ben, gösterdiği duyarlılıktan dolayı Sayın Akçay’a da, MHP Grubuna da teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkürler.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Daha önce de bu konular farklı milletvekillerimiz tarafından ifade edilmişti, onu da ifade edeyim.

Sayın Tümer sulamayla ilgili bir konudan bahsettiler. O konuda detaylı bilgim yok, ilgili bakana sormak gerekir.

Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, ben diğer konularla ilgili -Sayın Bakanıma da sorulan soruları gözeterek- belki sonraki sorularda cevap veririm.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Taşerona gelemediniz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Bakanıma, müsaadenizle, sözü vermek istiyorum.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Bitcoin vardı Sayın Bakan.

BAŞKAN – Evet, daha önümüzde maddeler var, tabii, cevap verebilirsiniz, yazılı da cevap verebilirsiniz.

Buyurun Sayın Bakan.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle, Musa Çam Bey’in sorduğu soruda yabancı sporculardan bahsedildi. Bizim gençlerimiz de yetişiyor. Şu anda bizim, olimpiyat hazırlık merkezlerimizde bin sporcumuz yetişiyor ve bunlar, şu ana kadar yapılan dünya şampiyonalarında 13 altın, 12 gümüş, 21 bronz yani 46 tane madalya almış sporcularımız.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Yarısını da geri alırlar.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Avrupa şampiyonasında 51 tane altın, 44 tane gümüş, 79 tane bronz madalya almışlar, toplam 174 madalya almışlar; Avrupa Gençlik Oyunları’nda toplam 12 madalya almışlar. Dolayısıyla yeni şampiyonlarımız yetişiyor. Örneğin, voleybolda bizim çocuklarımız 23 yaş altı bayanlarda dünya şampiyonu oldular. Voleybol erkeklerimiz Avrupa şampiyonu oldu. Şu anda, özellikle, benim Güreş Federasyonu Başkanlığı yaptığım süreç içerisinde yetiştirmiş olduğum, bizzat emeğim olan Taha Akgül, kendisi 5 Avrupa, 2 dünya ve bir olimpiyat şampiyonu olmuştur. Rıza Kayaalp, aynı şekilde -kendisini genç millî takımdan itibaren tanır, bilirim- kendisinin de 7 Avrupa şampiyonluğu, 2 dünya şampiyonluğu ve 2 olimpiyat 3’üncülüğü var dolayısıyla sporcularımız yetişiyor. Bakın, eskirimde Enver Yıldırım, İbrahim Ahmet Acar yetişiyor. Onun dışında, jimnastikte Tutya Yılmaz, Ferhat Arıcan, İbrahim Çolak, Göksu Üçtaş yetişiyor. Gençlerimiz yetişiyor tesisler yapıldıkça. Önceden damı akan tesisler vardı, parkesi yoktu, bir şeyi yoktu. Tesisler oldukça zaten sporcularımızı oraya yönlendiriyoruz, çok daha başarılı olacaklar. Kulüplerimize de destek vermeye devam ediyoruz. Dolayısıyla yeni şampiyonlar, yeni başarılı sporcular…

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın Bakan, statlar boş, statlar boş. Niye?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yalnız şunu ifade edeyim. Şu anda yapılan 34 tane tesis var, 13 tanesi tamamlandı, 6 tanesi inşaat hâlinde. Bakın, dünyanın en genç tesisleri bizde, 1,7 yaş ortalaması var. Biz aynı zamanda Avrupa Futbol Şampiyonası’na da adayız, tesislerimizi geziyorlar.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Olimpiyat Stadı ne olacak? Boş boş yatıyor, rüzgâr esiyor.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Dolayısıyla tesislerimizde gençlerimiz yetişiyor. Mesela Mete Gazoz, okçuluk Avrupa 2’ncisi.

Diğer İzmir milletvekilimizin…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya Osman, 80 milyonda iki tane isim söylüyorsun.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Binlerce var, merak etmeyin binlerce gencimiz var, siz merak etmeyin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Atma gözünü seveyim ya, atma!

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – 2020 Tokyo olimpiyatlarında bakın…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Fransa’da kaç amatör sporcu var, İngiltere’de kaç, onları söyle?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bakın, şunu ifade edeyim: Şu anda, İzmir Atatürk Stadı’nda müsabakalar oynanıyor; e-bilet sistemi var, Karşıya ve Altay orada oynuyor. Şu anda İzmir’de 3 tane stat yapıyoruz ama sizin engellemelerinize rağmen yapmaya çalışıyoruz, sizin engellemelerinize rağmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 15 bin kişilik stada 12 araçlık park koymuşsun, 12 araçlık; 15 bin kişilik stada.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Onları görüyoruz. İzmir’e 3 tane stat yapılıyor ama hâlâ imar problemiyle karşı karşıyayız.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Alışmışsınız kaçağa maçağa.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Şunu söyleyeyim: Merak etmeyin, Okul Spor Federasyonuna yatırım yapıyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz orada kaçak yaptırmayız.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kaçak yapıya karşıyız Sayın Bakan, AKP’li belediyelerle karıştırmayın.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bu yıl 60 milyon TL harcadık, 100 milyon TL daha harcayacağız. Gençlerimizin önünü açıyoruz, bu ülkenin yeni şampiyonları çıkacak, hiç merak etmeyin. Gençlerimize güvenin, biz gençlerimize güveniyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yeni Avrupa, dünya olimpiyat şampiyonları çıkacak, hiç kuşkunuz olmasın. Hiç kuşkunuz olmasın, antrenörlerimizle bunlar çıkacak.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, on beş yıldır neredesiniz?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – On beş senedir yetiştiremediniz.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz buradayız. 2020’de de karşılaşacağız. Şampiyonlar bizim şampiyonumuz. Yeni şampiyonlar var.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Göreceğiz. Bir on beş sene daha bekleyeceğiz!

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bakın, Metehan Başar, benim zamanımda yıldızlarda güreşiyordu, gençlerde şampiyon oldu, Fransa Paris’te dünya şampiyonu oldu. Kaç yaşında oldu? Yeni şampiyonlar geliyor. Merak etmeyin, altın madalyalar gelecek. Biz güreşçilerimize, sporcularımıza güveniyoruz. Eskrimde gelecek, jimnastikte gelecek, yüzmede gelecek, hiç merak etmeyin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Gelsin, gelsin.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Gelsin.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tabana yayılmıştır, tesisler vardır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nerede? Hangi tabana?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Her yerde havuz var.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz görmüyoruz.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sizleri de bekliyoruz, çocuklarınızı getirin. Yeni şampiyonları bu ülke yetiştirecek, hiç merak etmeyin.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yok işte, yok Sayın Bakan, yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Diğer sorulara yazılı mı cevap verecek Sayın Bakan?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yok, ben size anlatırım, şimdi zaman kalmadı.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Bakan bizim sorumuza da cevap vermedi.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan...

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) – Osman Bey sakin olun ya, kıpkırmızı olmuşsunuz.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sakinim ben.

BAŞKAN – Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor yalnız Sayın Akaydın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Bakan İzmir’e yapmayı planladıkları kimi hizmetleri bizim engellediğimizi iddia etti. Sataşmadan söz almayacağım ama müsaadenizle şuna cevap vermemiz gerekir.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

13.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde soru-cevap kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Bakan, devlet işi ciddi bir iştir, size ciddiyeti öğretme anlamında demiyorum ama mensup olduğunuz partinin geleneğinde kara düzen iş yapmak, başına buyruk iş yapmak çok yaygın. Nitekim, partinizin Genel Başkanı, İstanbul’a imar bakımından ihanet ettiğini ve hâlâ edildiğini de itiraf etmiştir. Bizim, İzmir’deki belediye başkanlarımızın, Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarımızın İzmir’e ihanet etmek ve ettirmek gibi bir lüksü yoktur, niyetleri de yoktur. Durum bundan ibarettir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

14.- Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz, o tesisleri mevcut statların yerinde yapıyoruz. Alsancak Stadı’nı -1940’lardan beri maç oynanıyor orada- aynı yerde yapıyoruz, Karşıyaka Stadı aynı yer, Göztepe aynı yer. Bizim yaptığımız bu, başka bir yerde yapmıyoruz, olay bu.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Nasıl engelliyorlar, niye engelliyorlar, açıkla?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Niye engelliyorlar?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok kısa, müsaadeniz var mı efendim?

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Kaç sene oldu Sayın Bakan ya siz de biliyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Bakan, 15 araçlık otoparkı olan stat dünyada var mı? 15 araçlık, planınızda 15 otomobilin sığacağı bir otopark ve stat öngörürseniz bu akla, bilime, mantığa aykırıdır, bunun için de belediyelerimiz usulüne uygun, mevzuata uygun değil diye müşkülat çıkarmış olabilir; çok da iyi yapmışlar ayrıca, teşekkür ederim belediyelere.

BAŞKAN – Sayın Altay, teşekkür ederim.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Başkanım, bir dakika…

BAŞKAN – Peki, buyurun.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tabii, İzmir CHP’li belediyeler tarafından yönetiliyor. Biz orada metro hatlarının her hatta gittiğini biliyoruz, toplu ulaşım var, sonra, oraya yürüyerek gidilebiliyor, müthiş bir ulaşım yatırımı var, altyapı yatırımı var dolayısıyla tesislerimiz orada olacak. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Olmadı, olmadı.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – CHP’li belediyeler bu işi biliyor desenize.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yani merak etmeyin. Bakın, statlar için otopark gerekmiyor, dünyanın pek çok yerinde oraya metrolarla gidilir, ulaşılır, vatandaş yürüyerek gidiyor, oralar şehrin merkezinde.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 15 araçlık, 15 araçlık, yöneticilerin araçlarına olmuyor.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan itiraf etti, CHP’li belediyeler işi biliyor, altyapıyı iyi yapıyorlar, ulaşımı iyi çözüyorlar.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Dolayısıyla yani şunu görün. O kadar müthiş bir ulaşım ağı kurdunuz ki İzmir’e, o yüzden çok önemli, biz önemsiyoruz onu, merak etmeyin.

Teşekkür ediyorum.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Size de örnek olsun CHP’li belediyeler.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

15.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

İstanbul çok geniş bir medeni coğrafyanın göz bebeği olan bir şehirdir, tarihî bir kimliği vardır. İstanbul’un bu kimliğini korumak, bunun üzerine ihtimam göstermek, titizlenmek herkesin görevidir. Burada, siyasi rekabetin ötesinde ortaklaştırıcı bir yaklaşımı ifade etmek, kastına yönelik Sayın Cumhurbaşkanının, Genel Başkanımızın ifadesini farklı bir bağlamda değerlendirmenin doğru olmadığı kanaatindeyiz. Zaman zaman, bu kürsülerden farklı partilerden arkadaşlarımız kimi konulara ilişkin bu ortaklaştırıcı dili ifade ediyorlar. Bu tür yaklaşımlar, bu tür değerlendirmeler eğer başka bir açıdan bakarsanız, siyasetin o klişe diliyle eleştirilmeye de açık olan unsurlardır. O bakımdan, kimi ifadeleri kendi bağlamı içerisinde görmek, işaret ettiği husustaki titizliğe ve ihtimama ortak olmak daha doğru olur diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.46

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilginize sunacağım…

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – İşleme başladım.

Buyurun.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Tezkereler (Devam)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu ve Güney Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere Başkanlık Divanında yapılan incelemeyi müteakiben uygun bulunan üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi (3/1383)

20/12/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 2'nci maddesine göre Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu, Güney Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter Asamblesi’nde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere, aynı kanunun 12'nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan incelemeyi müteakiben uygun bulunan üyelerin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                                 İsmail Kahraman

                                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ KARMA PARLAMENTO KOMİSYONU

(TR-AB KPK)

TÜRKİYE DELEGASYONU ÜYELERİ

Cengiz Aydoğdu

(Aksaray)

Ertan Aydın

(Ankara)

Zühal Topcu

(Ankara)

Niyazi Nefi Kara

(Antalya)

Sena Nur Çelik

(Antalya)

Hüseyin Şahin

(Bursa)

İsmail Aydın

(Bursa)

Zehra Taşkesenlioğlu

(Erzurum)

Arzu Erdem

(İstanbul)

Durmuş Ali Sarıkaya

(İstanbul)

Erkan Kandemir

(İstanbul)

Markar Eseyan

(İstanbul)

Onursal Adıgüzel

(İstanbul)

Selina Doğan

(İstanbul)

Sibel Özdemir

(İstanbul)

Burhanettin Uysal

(Karabük)

İsmail Emrah Karayel

(Kayseri )

Vural Kavuncu

(Kütahya)

Mithat Sancar

(Mardin )

Nurettin Demir

(Muğla)

Mustafa İsen

(Sakarya)

Mehmet Kasım Gülpınar

(Şanlıurfa)

Osman Baydemir

(Şanlıurfa)

Özkan Yalım

(Uşak)

Burhan Kayatürk

(Van)

GÜNEYDOĞU AVRUPA İŞ BİRLİĞİ SÜRECİ PARLAMENTER ASAMBLESİ

(GDAÜ PA)

TÜRKİYE DELEGASYONU ÜYELERİ

Asıl Üye

Cengiz Aydoğdu                                    (Aksaray)

İsmail Aydın                                         (Bursa)

Hüseyin Bürge                                      (İstanbul)

Aykut Erdoğdu                                      (İstanbul)

Ali Atalan                                            (Mardin)

 

Yedek Üye

Feleknas Uca                                       (Diyarbakır)

Zehra Taşkesenlioğlu                             (Erzurum)

Azmi Ekinci                                          (İstanbul)

Bihlun Tamaylıgil                                  (İstanbul)

Mahmut Kaçar                                      (Şanlıurfa)

BAŞKAN – Bilginize sunulmuştur.

Buyurun Sayın Özdemir.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanı benim sormuş olduğum soru üzerine kendi istatistiklerimizi ürettiğimize dair bir cevap vermiştir. Ben bu konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – O bölümü geçtik ama şimdi oylamaya geçiyoruz Sayın Özdemir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sataşma yok, polemik yok.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Seslenmişti, siz duymadınız ama az evvel.

BAŞKAN – Şimdi, sataşmadan dolayı söz veremem, oturum değişti.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sadece 60’a göre… Oturumdan önce istemiştim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika söz verebilirim, sataşmadan veremem.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – “Sataşma” demedim zaten.

BAŞKAN – Bir dakika; buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

16.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde soru-cevap kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Bakan, ben sorumda bir veri vermedim ama kullanmış olduğum veriler TÜİK’in açıklamaları, yani devletin resmî kurumunun.

Gini katsayısı 2014 yılında 0,391, 2015’te 0,397, 2016 yılında 0,404 yani bir artış eğilimindedir, gelir adaletsizliği bir artış eğilimindedir. OECD ülkeleri arasında Gini katsayısı en kötü olan üçüncü ülkeyiz. Servet dağılımında da aynı, gelirin en yüksek yüzde 20’siyle en düşük servete sahip olan yüzde 20 arasındaki fark da, artış yine TÜİK’in resmî verilerine göre…

Yine, Eurostat’ın açıkladığı son rakama göre satın alma gücü paritesinde de 28 Avrupa Birliği ülkesi ortalamasının yüzde 36 gerisindeyiz.

Benim sorumun bağlamı, bu kadar gelir adaletsizliği varken yoksulluk sınırının altında yaşayan öğretmenlerin gelirleriyle ilgili bir düzenleme yapacak mısınız? Siz bu soruma cevap vermek yerine istatistikleri yanılttığımız… Biz, devletin resmî kurumlarını kullanıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)

1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla dokuzuncu turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümleri ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

29) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI

1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                  Genel Kamu Hizmetleri                                                              13.951.315.500

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                  Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                2.617.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      08                                  Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                                157.279.500

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                GENEL TOPLAM  14.111.212.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                   9.956.240.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                        9.884.739.216,10

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                  71.500.783,90

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Spor Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.14) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                  Genel Kamu Hizmetleri                                                                     47.788.400

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                  Savunma Hizmetleri                                                                                 19.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                  Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                1.077.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      07                                  Sağlık Hizmetleri                                                                                 3.472.500

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      08                                  Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                             1.232.451.100

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                TOPLAM                 1.284.808.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                  Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                           2.150.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                  Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                 1.220.558.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                  Diğer Gelirler                                                                                    62.100.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                  TOPLAM                                                                                                                                                   1.284.808.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Spor Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Spor Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                   1.928.032.176,86

Bütçe Gideri                                                                                                                        1.919.649.131,89

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                    8.383.044,97

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                           1.131.912.000,00

Tahsilat                                                                                                                                1.884.660.923,02

Ret ve İadeler                                                                                                                                  62.950,11

Net Tahsilat                                                                                                                         1.884.597.972,91

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Spor Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.13) YÜKSEK ÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                  Genel Kamu Hizmetleri                                                                   130.024.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                  Savunma Hizmetleri                                                                               395.500

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                  Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                            109.459.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      09                                  Eğitim Hizmetleri                                                                       13.658.383.500

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      10                                  Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                                    1.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                GENEL TOPLAM  13.899.262.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                  Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                       495.202.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                  Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                               12.699.262.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                  Diğer Gelirler                                                                                  194.798.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      08                                  Alacaklardan Tahsilat                                                                      510.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                  TOPLAM                                                                                                                                                   13.899.262.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2)Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                 11.832.666.238,00

Bütçe Gideri                                                                                                                      11.601.637.270,10

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                231.028.967,90

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                           9.377.831.000,00

Tahsilat                                                                                                                              11.264.319.353,49

Ret ve İadeler                                                                                                                           17.498.772,79

Net Tahsilat                                                                                                                       11.246.820.580,70

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

12) MALİYE BAKANLIĞI

1) Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                  Genel Kamu Hizmetleri                                                            127.423.731.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                  Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                            214.234.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      06                                  İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri                                             2.649.002.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      09                                  Eğitim Hizmetleri                                                                                2.847.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      10                                  Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                           73.489.971.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                GENEL TOPLAM 203.779.785.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                               153.533.298.531,00

Bütçe Gideri                                                                                                                    152.238.015.362,54

İptal Edilen Ödenek                                                                                                             1.295.283.168,46

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

12.76) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                  Genel Kamu Hizmetleri                                                                3.215.009.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                  Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                5.512.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      10                                  Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                                       997.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                GENEL TOPLAM    3.221.518.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                   2.970.252.705,00

Bütçe Gideri                                                                                                                        2.875.481.703,31

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                  94.771.001,69

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.06) KAMU İHALE KURUMU

1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                  Genel Kamu Hizmetleri                                                                     13.844.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                  Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                           130.156.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                GENEL TOPLAM       144.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                  Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                         84.328.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                  Diğer Gelirler                                                                                    59.672.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                  TOPLAM   144.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                      156.820.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                           153.776.820,24

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                    3.043.179,76

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                              132.000.000,00

Tahsilat                                                                                                                                   157.548.923,85

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.35) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                  Genel Kamu Hizmetleri                                                                     17.013.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                  Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                   663.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                  Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                             15.323.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                GENEL TOPLAM         32.999.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                  Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                              491.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                  Diğer Gelirler                                                                                    32.508.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                  TOPLAM     32.999.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                        32.959.373,00

Bütçe Gideri                                                                                                                             29.331.461,82

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                    3.627.911,18

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                30.804.000,00

Tahsilat                                                                                                                                     30.887.254,49

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.10) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                  Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                   620.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                  Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                             42.810.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                GENEL TOPLAM         43.430.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                  Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                           8.700.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                  Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                      33.950.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                  Diğer Gelirler                                                                                         780.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                TOPLAM                      43.430.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                        35.970.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                             20.947.171,84

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                  15.022.828,16

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                35.970.000,00

Tahsilat                                                                                                                                     23.383.598,63

Ret ve İadeler                                                                                                                                    6.156,50

Net Tahsilat                                                                                                                              23.377.442,13

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece dokuzuncu turda yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, dokuzuncu turdaki görüşmelerin tamamlanmasıyla birlikte 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının 1’inci maddeleri kapsamına giren bakanlık ve ilgili kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları ile gelir ve finansmanla ilgili 2’nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.

Şimdi, program uyarınca, sırasıyla 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın maddelerini görüşüp oylamalarını yapacağız.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın gider bütçesiyle ilgili 1’inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.

2018 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Gider, Gelir, Finansman ve Denge

Gider

MADDE 1- (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;

a)        (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 751.299.665.000 Türk lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 88.528.812.000 Türk lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 4.673.105.000 Türk lirası, ödenek verilmiştir.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir bütçesine ilişkin 2’nci maddeyi tekrar okutuyorum:

Gelir ve finansman

MADDE 2- (l) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 684.402.835.000 Türk lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 10.870.759.000 Türk lirası öz gelir, 78.630.932.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 89.501.691.000 Türk lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 4.608.757.000 Türk lirası öz gelir, 64.348.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 4.673.105.000 Türk lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 16.000.000 Türk lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, 2’nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

B – CETVELİ

Kodu

Açıklama

2018 Yılı Bütçe Geliri

01                                        Vergi Gelirleri                                                                          667.319.541.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                        Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                  20.198.613.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                        Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                 2.770.621.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                        Diğer Gelirler                                                                             50.874.832.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06                                        Sermaye Gelirleri                                                                       12.105.149.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

08                                        Alacaklardan Tahsilat                                                                      451.572.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                            Toplam Bütçe Geliri                                                                 753.720.328.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                            Ret ve İadeler (-)                                                                        69.317.493.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                            Net Bütçe Geliri                                                                       684.402.835.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Denge

MADDE 3- (1) 1 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İsmail Faruk Aksu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın dengeye ilişkin 3’üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye ekonomisinde büyüme ve istihdam göstergelerinde kısmi iyileşmeler olsa da işsizlik azaltılamamakta, enflasyon yükselmektedir Kurlar riskli bir görünüm sergilemekte ve yüksek özel sektör borçluluğu dikkate alındığında bankacılık sistemi kaynak yetersizliğiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Piyasa faizlerini yükseltmekte olan bu yapı yatırım isteğini azaltmakta ve yatırıma dayalı büyümeyi de sınırlamaktadır.

Nüfusun yüzde 15’i hâlâ yoksulluk riskiyle karşı karşıyadır. TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre eş değer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk oranı yüzde 21,2 olmuştur. Gelir eşitsizliği bir önceki yıla göre artmıştır. Bugün iş aramadığı hâlde iş bulduğunda çalışabilecek durumda olanlar dâhil edildiğinde gerçek işsiz sayısı 5 milyon 472 bin kişiye, işsizlik oranı ise yüzde 16,5’e ulaşmıştır. Gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 20, eğitimde de istihdamda da olmayanların oranı ise yüzde 26,1’dir. (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Bir dakika Sayın Aksu… Ekleyeceğim sürenize.

Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın bürokratlar, uzmanlar, lütfen… Görüşmelere devam ediyoruz biz, lütfen…

Buyurun Sayın Aksu.

Sürenize ekleyeceğim bir dakika.

İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, sağ olun.

Yüzde 13’e yükselen enflasyon dar gelirli vatandaşlarımızın hayatını zorlaştırmakta, ekonominin geleceğinden de ümitsiz hâle getirmektedir. Nitekim TÜİK’in son verilerine göre Tüketici Güven Endeksi bir önceki aya göre yüzde 3,2 oranında azalmıştır. Aynı endeks içinde gelecek on iki aylık dönemde genel ekonomik durumun daha iyi olacağı yönündeki beklentinin yüzde 3,7; hanenin maddi durumunun daha iyi olacağı beklentisinin de yüzde 2,8 oranında azaldığı görülmektedir.

Hazinenin bütçe açıklarını kapatmak için piyasadan yüksek miktarda para çekmesi, kamuya borç olarak verilen kaynaklar nedeniyle iç piyasada özel sektörün yatırım ve üretim için kullanacağı kaynakları sınırlamakta ve bu durum, faizleri ve borçlanma maliyetlerini yükseltmektedir.

Tüm bunlar, ekonomide işlerin istenen düzeyde gitmediğini, büyümenin ve istihdamın kalitesinin iyi olmadığını, hayatın pahalandığını, esnafın, çiftçinin, emeklinin geçimini borçlanarak sürdürdüğünü göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, kamu kesiminde hesaplar bütçe üzerinden yapılmaktadır. Gelir ve gider dengesinin kurulması, kamu hizmetlerinin sunumunda aksaklıkların ortaya çıkmaması açısından önemlidir. Giderlerdeki artışlar gelirlerin giderleri karşılamaması sonucu borçlanma ihtiyacını ortaya çıkarmakta, artan bütçe açığı da kamunun daha fazla borçlanmasına yol açmaktadır.

Bütçe harcamaları, ana kalemler itibarıyla, faiz dışı harcamalar ve faiz harcamalarından oluşmaktadır. Bütçe dengesi devletin giderleriyle gelirlerinin eşitliğini ifade etmekteyken faiz dışı denge bütçeden ödenmesi gereken faiz hariç gelir ve harcama dengesini ifade etmektedir. Bir ekonomide bütçe gelirleri eğer bütçenin temel giderlerini yani faiz dışı giderlerini karşılayamıyorsa, kamu kesiminin borcu olmasa ve faiz ödemek zorunda da kalmasa bile giderlerini karşılayacak kadar gelire sahip olmadığı anlamına gelecektir.

2017 yılında bütçe toplam 61,7 milyar lira açık verirken faiz dışı denge de 4,2 milyar lira açık verecektir. 2002 yılında faiz dışı fazla veren bütçemizin 2017’de faiz dışı dengede de açık vermesi, Türkiye ekonomisinin bankacılık sistemiyle birlikte en önemli çıpası olarak kabul edilen mali disiplinden uzaklaşıldığı anlamına gelmektedir. Mali disiplinden uzaklaşılması, bütçe açığının dolayısıyla borçlanma gereğinin artması ve faizlerin yükselmesi yanında, bütçedeki harcama kalitesinin düşmesi, isabetsiz harcamalarla büyüme oranlarının uzun dönemde gerilemesi ve ekonominin yavaşlaması anlamına da gelmektedir. Borç yerine sermaye biriktiren, enflasyon yerine istihdam oluşturan bir ekonomide büyümenin motoru tüketim değil, yatırımlar olmalıdır. Ancak 2018 bütçesinin en güçsüz yönlerinden biri de yatırım harcamalarıdır. 2018 için 68,8 milyar TL olarak öngörülen sermaye giderleri, 66,2 milyar TL olan 2017 bütçesindeki seviyesinden sadece 2,6 milyar TL fazla olup 2017 yılı gerçekleşme tahmini olan 70,5 milyar TL’nin de altındadır. Yatırım harcamalarının 2018’de gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2017’deki yüzde 2,3 seviyesinden yüzde 2’ye gerileyecek olması, zaten yetersiz olan yatırımların daha da azalacağı ve orta vadeli büyüme hedeflerinden feragat edileceği anlamına gelmektedir. Ayrıca, Türkiye’nin uluslararası doğrudan yatırımlardan aldığı pay hâlâ yüzde 1’in altında, 0,69 seviyesindedir. Oysa emsalimiz olan gelişen ülkelerde bu oran daha yüksektir. Örneğin Brezilya’da 3,7; Hindistan’da 2,5; Meksika’da 1,7’dir. Bu veriler, torba kanunlarla getirilen palyatif çözümler yerine, yatırımları özendirecek kalıcı yapısal tedbirlerin alınması zaruretine işaret etmektedir.

Değerli milletvekilleri, 2018 bütçe gelirlerinin 599,4 milyar liralık kısmının vergilerden sağlanacak olması, vergi gelirinin toplam bütçe gelirinin yüzde 86’sına tekabül ettiğini göstermektedir. Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 53,5’u ise sadece ÖTV ve KDV’den tahsil edilecektir. Vergi geliri içinde dolaylı vergilerin payının bu denli yüksek olması, vergi tabanını genişletmek ve kayıt dışılığı azaltmak yerine, vatandaşlar üzerindeki vergi yükünü artırma kolaycılığına kaçıldığı anlamına gelmektedir. Bu durum, şüphesiz ki vergilendirmedeki adaletsizliği daha da derinleştirecektir. Veriler bütçe açıklarının, harcamalarda tasarrufa gitmek yerine, vergi artışları yoluyla kapatılmaya çalışılacağına işaret etmektedir. Ancak vergi artışı ağırlıklı bu tedbirlerin olumsuz etkileri önümüzdeki dönemde muhakkak ki görülecektir. Bu artışlar hem enflasyonu yükseltecek hem de yatırım ve üretim üzerinde olumsuz baskı oluşturacaktır. Ayrıca, vergilerin enflasyona ve bütçeye etkisi yanında ekonominin işleyişi üzerindeki muhtemel saptırıcı etkilerinin de hesaba katılması gerekmektedir.

2017 yılı genel devlet gelir ve harcamalarına bakıldığında, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1,4’ü kadar öngörülen borçlanma gereği, 1 puanlık sapmayla yüzde 2,4’e yükselecektir. Borçlanma gereğindeki bu ilave açığın temel nedeni, bütçe gelirlerinin hedeflenen seviyenin altında gerçekleşmesidir. Hedeflenenden daha az gelir toplanması ise verginin önemli bir bölümünün kayıt dışılık yoluyla kaybolması anlamına gelmektedir. Kayıt dışılığın yüksek seyrettiği bir dönemde bütçe açıklarını vergi oranlarını yükselterek kapatmaya çalışmak ise hedefi tutturma konusundaki kuşkuları artırmaktadır. Vergi gelirlerindeki performans düşüklüğü vergi dışı gelirlere de yansımıştır.

2017 yılı programında genel devlet dengesinde vergi dışı gelirlerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1,8 olarak programlanmışken yüzde 1,6 olarak gerçekleşecektir. Özelleştirme gelirlerinde gayrisafi yurt içi hasılaya oranla yüzde 0,6’lık 2017 yılı beklentisi ancak üçte 1’ine ulaşabilmiştir.

Türkiye'nin bu sorunları aşması için makroekonomik tedbirlerle birlikte hukuk, kamu yönetimi, eğitim ve sosyal güvenlik gibi sosyal sektörlere ilişkin adımları da acilen atmasını zorunlu kılmaktadır. Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde, her ne kadar 2018 bütçesinde 65,9 milyar TL açık, 5,8 milyar TL faiz dışı fazla verileceği öngörülmekte ise de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek süreniz veriyorum Sayın Aksu.

İSMAİL FARUK AKSU (Devamla) - …mevcut performans ve ekonomik gidişat dikkate alındığında bu hesapların tutması zor görünmektedir. Zira bütçe gelirleri içinde özelleştirme gelirleri gibi vergi dışı bazı geçici nitelikli gelirler bulunmakla birlikte, asıl olan kalıcı gelirlerin niteliğidir. Bir defalık gelirler geçici iyileşme görüntüsü verse de bu gelirler azaldıkça aradaki fark ya vergileri artırarak ya da borçlanılarak giderilmektedir ki bu yük de yine dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın omuzlarına yüklenecektir. Bununla birlikte, 2018’de vergi artışı yerine tasarruf esaslı bir mali disiplinle hem daha az borçlanılabilecek hem faiz oranları aşağıya çekilebilecek hem de özel sektöre yatırımları için daha fazla kaynak ayrılabilecektir.

Bu düşüncelerle bütçenin hayırlı olmasını, milletimizin huzurlu ve güvenli geleceğinin inşasına katkı sunmasını diliyor, Genel Kurulun siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Mehmet Tüm konuşacaklar.

Buyurun Sayın Tüm. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET TÜM (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 bütçesinde “Denge” üzerinde söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan otuz dokuz yıl öne Maraş’ta tarihimizin en vahşi katliamlarından biri yaşandı. 120 yurttaşımız acımasızca öldürüldü, 400 yurttaşımız yaralandı. Bu katliamda çocuklar, hamile kadınlar, 90 yaşındaki insanlar acımasızca katledildi. Bu katliamda yitirdiğimiz canları bir kez daha burada saygıyla anıyorum. Aradan tam otuz dokuz yıl geçmesine rağmen bu katliamla hiçbir şekilde yüzleşilmedi. Alevilerin acıları o günden bu yana dinmedi. Bugün de Maraş Valiliğinin anma etkinliğini yasaklaması bu acıları daha da derinleştirdi. Bu yasağı asla kabul etmiyoruz. Buna izin vermeyen anlayışı şiddetle kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda iki haftadan beri bütçe tasarısını konuşuyoruz. 80 milyon yurttaşımız işçisiyle, esnaf ve emeklisiyle sadece bu bütçenin kendileri için ne ifade ettiğini merak ediyorlar. Sizin burada “Bütçe artıyor.” veya “Ekonomi büyüyor.” sözleriniz halkımıza hiç inandırıcı gelmiyor. “Ekonomi yüzde 11 büyüdü.” diyorsunuz ama halkın ekonomisi büyüdü mü? Hayır. Ekonomik büyüme emeklinin geçim derdini çözdü mü? Hayır. İşçiler, emekçiler, esnaflar, köylüler geleceğe güvenle bakabiliyor mu? Hayır. Bu bütçe 80 milyon vatandaşın değil, yandaşın, rantçının, faizcinin, tefecinin bütçesidir. Biz bunu gayet iyi biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, konumuz denge olduğu için burada asıl vatandaşın cebindeki dengeyi konuşmak zorundayız. Halkımız gittikçe daha da yoksullaşıyor. TÜRK-İŞ’in rakamlarına göre kasım ayındaki açlık sınırı 1.567 liraya, yoksulluk sınırı ise 5.105 liraya çıktı. Ülkemizde 7 milyon asgari ücretli açlık sınırının altında yaşıyor. İnsanlar temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorlar. İnsanlar bir bankanın kartıyla diğer bankanın borcunu kapatıyor. “16 Nisan referandumunda ‘evet’ çıkarsa ekonomi şaha kalkacak.” demiştiniz. Şimdi enflasyon oranları yüzde 17’leri geçti. İşsizlik durmadan artıyor. Torba yasayla gıdadan enerjiye kadar tüm tüketim kalemlerine zam yapıldı. Gelir vergisine zam yapıldı, kiralar arttı. İletişim vergileri 2 katına çıktı. Dolardaki artış vatandaşı etkilemiyor diyorsunuz ama dolar artınca benzin, ulaşım, doğal gaz fiyatları arttı, dışarıdan ithal edilen her şeye zam geldi. “Ekonomimiz coştu.” diyorsunuz ama halkın ekonomisi kan ağlıyor. Ülkede hiç kimsenin iş güvencesi yoktur. Şimdi taşeron işçilere kadro sözü verip onları seçim için kandırmaya çalışıyorsunuz. Artık sizin bu yalanlarınıza hiç kimse inanmıyor.

Değerli milletvekilleri, bütçedeki gelirin en önemli ayağı vergilerdir. “Millî güvenlik” dediniz, vergilere zam yaptınız; “Savunma harcamaları var.” dediniz, vergileri artırdınız; “millî mesele” dediniz, yeni vergiler çıkardınız. Bu vergilerle sarayın örtülü ödeneğini sürekli artırdınız. Buradan sizlere soruyorum: Cumhurbaşkanlığına ve Başbakanlığa kaç defa ek ödenek çıkardınız? Saraya para yetmedi diye bu yıl sarayın örtülü ödeneğini kaç defa artırdınız? Saraya bu kadar cömert olup açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca insana neden bu kadar cimri davranıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç öyle değil ama.

MEHMET TÜM (Devamla) - Bir taraftan fakir fukaradan topladığınız vergileri örtülü ödeneklere, gizli hizmet giderlerine aktarıyorsunuz, diğer taraftan ÖTV, KDV, MTV, ÖTV’nin KDV’siyle, maaş kesintileriyle halkımızı perişan ediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bu bütçe tasarısında adalet yok, eşitlik yok, vicdan yok, denge yoktur; içinde bulunduğumuz bu tablo bir utanç tablosudur. Bu bütçe vatandaşa denge değil, vatandaşın tüm dengesini bozan bir bütçedir. Emekliler hastaneye gidemiyor, 14 kalemden fazla kesinti yapılıyor. Çiftçi mazot ve gübre fiyatından dolayı üretim yapamıyor, her şey dışarıdan ithal ediliyor. Yerli üretici onlarca vergi altında eziliyor ve yok ediliyor ama AKP iktidarı olarak sizler işinizi çok iyi biliyorsunuz, bu anlamda sizi kutluyorum. Vergi cennetlerine milyonlarca dolar vergi kaçırıyorsunuz, bir de utanmadan yerli ve millî olmaktan söz ediyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, 80 milyonluk ülkenin vergileri yandaşa, rantçıya, faizciye, tek adamın harcamalarına ve lüks araçlarına gidiyor. Hesap sorduğumuzda AKP’nin Genel Başkanı bizlere “Ana ihanet partisi ülkeye yaptıklarımın hiçbirini görmüyor.” diyor. Biz ülkeye yaptıklarını çok iyi görüyor ve biliyoruz. Asıl ihanet, 80 milyonu yoksullaştırıp Man Adası’na vergi kaçırmaktır; asıl ihanet, İranlı bir sahtekârdan rüşvet alıp ülkemizin itibarını beş para etmektir; asıl ihanet, ülkeyi parsel parsel teröre, rantçıya, yandaşa peşkeş çekmektir... (CHP sıralarından alkışlar) …asıl ihanet, ormanlarımızı, derelerimizi, doğamızı millete küfredenlere teslim etmektir; asıl ihanet, FETÖ’yü bu ülkenin başına bela etmektir…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sahip çıkmaktır, sahip.

MEHMET TÜM (Devamla) - …devletin tüm kurumlarını, orduyu, yargıyı FETÖ’ye teslim etmektir; asıl ihanet, FETÖ ne istediyse hepsini vermektir. Kimin ihanet içinde olduğunu halkımız çok iyi biliyor.

Değerli milletvekillerim, sizlere bir ihanet örneği daha anlatacağım, sabredin. Diyanet İşleri Başkanlığı geçtiğimiz gün “Millî piyango haramdır.” diye bir açıklama yaptı. Diyanet İşlerinin bütçesi 12 bakanlıktan daha fazladır ama bütçeden bu kadar pay alıp yaptıkları tek şey saray fetvacılığıdır.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok ayıp çok.

MEHMET TÜM (Devamla) - Diyanetin bütçesi her yıl katlanarak artıyor ama yetmiyor, 2018’de tam 1 milyar lira daha artış yapılıyor. Şimdi buradan soruyorum: Ülkede…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bunlar bizim kurumlarımız.

SALİH CORA (Trabzon) – Provakatif bir konuşma yapıyorsun.

MEHMET TÜM (Devamla) - Dinle, dinle, şimdi soruyorum, önce buna cevap ver.

SALİH CORA (Trabzon) – Meclisin insicamını bozuyorsunuz. Sayın Tüm, geriyorsunuz ortamı geriyorsunuz.

MEHMET TÜM (Devamla) - Ülkede başka dert kalmamış gibi utanmadan çıkıp millî piyangoya, lotoya haram diyorsunuz. Ülkemizde bu kadar yoksul ve işsiz varken iktidarın milyonlarca lira vergi kaçırmasına neden haram demiyorsunuz? 80 milyondan vergi alan bir kurum olarak neden bir kez bile rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk haram demiyorsunuz? Çocuklara tecavüz edilirken, kızlarımız yurtlarda yanarken bir kere bile neden yazıktır, günahtır demediniz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yakışmadı size bu.

MEHMET TÜM (Devamla) - Kadın cinayetleri, iş cinayetlerine fıtrat denirken bir kelime bile etmediniz. FETÖ din yalanlarıyla insanları kandırırken neden tek bir kelime söylemediniz? (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, “Millî piyango haram.” diyorsunuz. 80 milyondan vergi alıp sadece tek adam propagandası yapan TRT’nin aldığı vergiler sizce helal midir? Millî piyango haram da milyonlarca Alevi’den Diyanete giden vergiler sizce helal midir? Alevilerden aldığınız vergileri sadece tek bir mezhebin hizmetine aktarmanız sizce helal midir?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – İnsanları mezheplere mi bölüyorsun? Bu nasıl bir anlayış?

MEHMET TÜM (Devamla) - Sayın Bakan, size söylüyorum: Aleviler, ödedikleri vergileri sizlere asla helal etmiyorlar. Hâlen bu insanları eşit yurttaş olarak görmüyorsunuz, görmek zorundasınız.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bu hastalıklı bir anlayış.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Söylediklerine CHP bile inanmıyor, kendi grubun bile inanmıyor söylediklerine.

MEHMET TÜM (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ülkede tarımı, hayvancılığı, esnaflığı bitirdiniz -sabredin- milyonlarca insan işsiz durumda, iş bulamıyor. Aralık ayı itibarıyla gerçek işsizlik 5 milyonu aşmış durumdadır. Arkadaşlar her 5 gençten 2’si işsizdir. Üstelik bunların çoğu da diplomalı gençlerimizdir. Ne yazık ki diplomalılar işsizlikten, ekonomik sıkıntıdan intihar ederken diplomasız adamların ülke yönettiği, vergi cennetlerine milyonları kaçırdığı bir ülkede yaşıyoruz.

SALİH CORA (Trabzon) – Siz de rezidanslarda oturun, öyle mi?

MEHMET TÜM (Devamla) – Bu bütçede yer vermediğiniz işsiz gençlerimiz bu yaptıklarınızı asla unutmayacaklardır. Halkımıza yaşattığınız bu ekonomik krizin faturasını önümüzdeki seçimlerde mutlaka ödeyeceksiniz.

Değerli milletvekilleri, bir ülkede ekonomik kriz derinleştikçe siyasi kriz de o oranda derinleşir. OHAL bahanesiyle halkımızı korku ve baskı politikalarıyla idare ediyorsunuz. Buna rağmen, saray rejimine karşı insanlar korkusuzca yaşamın her alanında direniyorlar ve direnmeye devam edecekler. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – Anca direnirsiniz.

MEHMET TÜM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça iki yüz seksen gündür açlık grevine devam ediyor, işlerine geri dönmek istiyorlar. Bu 2 insanı önce işten attınız, olmadı; sonra hapse attınız, yine olmadı; şimdi, bu insanları OHAL Komisyonuyla uyarıyor, ölüme terk ediyorsunuz. Sizlerde hiçbir vicdan ve adalet duygusu yok mudur? Unutmayın ki haklı olan er geç kazanacaktır. Korkuyla, baskıyla, sindirmeyle “ekonomimiz coşuyor” yalanlarıyla asla kimseyi kandıramazsınız ve asla iktidarda da kalamazsınız.

SALİH CORA (Trabzon) – Yerli araba yapıyoruz, yerli araba.

MEHMET TÜM (Devamla) – Bu bütçe adaleti, eşitliği, ekonomik refahı içermiyor.

SALİH CORA (Trabzon) – On beş yıldır seçim kaybediyorsunuz, yine çıktın konuşuyorsun. Sandıkta yaşadığınız hezimetleri anlat.

MEHMET TÜM (Devamla) – Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu saray bütçesine tümden, sonuna kadar “Hayır.” diyoruz. Biz rant değil, halk için bütçe istiyoruz.

SALİH CORA (Trabzon) – Kaç seçim kaybettiniz Mehmet Bey ya? “Ülkeyi mahvettiniz.” diyorsun ama seçim üstüne seçim kaybettiniz.

MEHMET TÜM (Devamla) – Konuşmamı Adnan Yücel’in bir dörtlüğüyle bitirmek istiyorum: “Düşlerin sonsuza koştuğu yerde/Sabrın çiçeklerini açtığı yerde/Asla kapanmaz yaşanan defter/Çünkü tarihin en güzel yerinde/Son sözü hep direnenler söyler.” (CHP sıralarından alkışlar)

Anladınız mı?

SALİH CORA (Trabzon) – Direnin hadi bakalım.

MEHMET TÜM (Devamla) – Anladınız mı arkadaşlar?

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Biz milletin bütçesini yapıyoruz, milletin.

MEHMET TÜM (Devamla) – Anladınız mı?

SALİH CORA (Trabzon) – Direne direne kaybediyorsunuz.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Dokundu mu? Ne oldu sana ya, acıttı mı seni? Biraz acıtsın canım, bu kadar insan perişanken biraz seni acıtsın yani kusura bakma.

BAŞKAN – Sayın Tüm, konuşmanızı bitirdiniz, lütfen yerinize geçer misiniz. Lütfen...

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – CHP bile inanmadı söylediklerine be, atış az geldi.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, çok ayrıştırmacı bir dil kullandı sayın hatip. İspatlanamayan bir sürü iddiayı tekrar tekrar cevapladığımız hâlde sanki cevaplamamışız gibi tekrar iddia etti.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Bu nasıl bir sataşma isteği?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu ayrımcılığı körükleyen, kurumları tahkir eden dili kınıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Sataşma var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sataşma filan yok.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Hemen cevap vereceğim. Tabii ya, kınıyor beni.

BAŞKAN – Sataşma yok.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Kınıyor… Sataşma var burada.

BAŞKAN – E, kınamasın mı, onu da mı yapmasın yani? Lütfen…

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Bundan iyi sataşma mı olur ya? Olur mu öyle şey?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Katılacak mıyız bu tahkir edici dile Sayın Başkan?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıç, Kahramanmaraş Milletvekili.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Söz hakkımı kullanmam lazım.

BAŞKAN – Sayın Tüm, lütfen yerinize geçin.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Geçiyorum ama söz hakkı istiyorum.

SALİH CORA (Trabzon) – Kaba ve kırıcı konuştu.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

17.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 1978 Kahramanmaraş olaylarının dış ve iç provokatörlerin tezgâhladığı bir oyun olduğuna ve yeni olaylara fırsat vermemek için 2011’den itibaren yıl dönümü toplantılarına izin verilmediğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş, geçmişte de, günümüzde de huzur ve kardeşliğin kentidir. Hep beraber, Aleviler, Sünniler, Kürtler, Türkler, Araplar, Çerkezler, Çeçenler kardeşane yaşamaktayız. Kahramanmaraş olayları, dış ve iç provokatörlerin tezgâhladığı ve ülkemizi bilinçli ve görünür bir darbeye götüren bir oyundur. Nitekim, Kenan Evren’in tabiriyle oyunlar olgunlaşınca darbe gerçekleşmiştir. Bu olaylardan Alevi, Sünni bütün hemşehrilerimiz, hepimiz büyük zararlar görmüşüzdür. Olayların yıl dönümünü bahane ederek yeni oyunlar tertiplemek isteyenlere fırsat vermemek için 2011 yılından beri bu yıl dönümü toplantısına izin verilmemektedir. Nitekim, ilimizdeki 84 sivil toplum örgütünün ortak yayınladığı bildiride de düzenlenmek istenen bu toplantıların yeni provokasyonlara yol açabileceği endişesi ortaya konulmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim, Kenan Evren’le ilgili söyledikleri…

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Size vereyim sözü, bu konuyla ilgili konuşacaksınız, sizi dinleyeyim Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu konuyla ilgili şöyle bir durum var: Hatibimiz bir konuşma yaptı, Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın grup başkan vekili de “İşte ispatlanamaz iddialar…” diye başlayıp, birçok şeyi sıralayıp ardından da kendisini kınadı. Şimdi, cevap hakkını kürsüden kullandırmama konusundaki takdirinize bir şey demem ama seçmenin önünde, vatandaşın gözünde Sayın Bülent Turan’ın ifadelerinden sonra Sayın Tüm’e bir açıklama hakkı vermeniz gerekir. Onun için yerinden 60’a göre pek kısa bir söz talep ediyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sonra bize de vermeniz gerekir. Olur mu böyle bir usul Sayın Başkan?

BAŞKAN – Şimdi, bakın…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çünkü bir itham var ortada. “İspatlanamaz şeyler söyledi.” diyor, “Kurumları aşağıladı.” diyor, “Bilmem ne yaptı.” diyor. Normalde…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – İthamı yapan karşı taraf ya. İthamı yapan o, kendisi zaten.

BAŞKAN – Hayır, “Ayrımcı bir dil kullandı.” dedi ve kınadı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gündeme devam edelim Sayın Başkanım.

SALİH CORA (Trabzon) – Tutanağını bir incelesenize Sayın Başkan ya. Böyle bir şey olabilir mi ya?

BAŞKAN – Kınamadan dolayı sataşma nedeniyle söz vermem, mümkün değil. Kınamak, sataşma demek değildir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sataşmadan söz vermediniz, bu konuda da takdirinize bir şey demiyorum ama bu konuda hiç olmazsa bir açıklama hakkına saygı göstermelisiniz.

BAŞKAN – Peki, bir dakika, yerinden…

SALİH CORA (Trabzon) – Özür için açıklama yapsın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, yok artık.

SALİH CORA (Trabzon) – Özür dilesin.

BAŞKAN – Buyurun.

18.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Değerli arkadaşlar, tabii, gerçekler acıdır. Anlıyorum ki benim konuşmam arkadaşları rahatsız etmiştir ama benim niyetim kimseyi rahatsız etmek değil, bu ülkenin gerçeklerini dile getirmektir.

Bu ülkede 15-20 milyon Alevi yurttaşımız var. Alevilerin inanç yeri cemevidir. Bu iktidar tarafından Aleviler yurttaş olarak görülmüyor. Bu nedenden dolayı, tarih boyunca Sivas’ta, Maraş’ta bu Aleviler hedef gösterildi ve katledildiler.

Diyoruz ki: Bu Alevileri Çorum’da… Bu Alevileri yurttaş gördüğünüz takdirde bu toplumda bir barış sağlanır. Ama hâlen bugünlerde de Malatya’da, Türkiye’nin değişik yerlerinde Alevi evlerine işaret konuluyor. Aleviler bu ülkede barış içinde, birlikte yaşamak istiyorlar.

Bugün soruyorum: Aleviler şu anda askerlik yapmıyor mu, vergi vermiyor mu? Peki, Aleviler “İnanç yerimiz cemevi.” dediğine göre, niye kabul etmiyorsunuz, niye yok sayıyorsunuz? Peki, Aleviler bu verdiği vergileri size helal eder mi? Size tabii helal etmezler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Size haram ederler.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Tüm, haklısınız yani şöyle haklısınız…

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Hep itiraz ediyorlar, önce bu söylediklerime itiraz etsinler.

BAŞKAN – Söz almakta haklısınız, söylediklerinizde değil.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Kalksın, söylesinler.

BAŞKAN – Bu ayrıştırıcı dili kullanmamak gerekiyor.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Ayrıştıran, bakın, iktidarın kendisidir. BAŞKAN – Alevilerin yurttaş olmadığına dair bir beyanı buradan…

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Bakın, bakın, iktidarda bir tane Alevi vali yoktur, bir bakan yok, bir müsteşar yok.

BAŞKAN – Bakın, ben sizi dinledim, hiç sesimi çıkarmadan dinledim.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Ayrıştıran sizsiniz ya! Allah aşkına!

BAŞKAN – Siz de şimdi oturun beni dinleyin.

SALİH CORA (Trabzon) – Yurttaş olmasan burada ne işin var ya? Burada ne işin var o zaman? Yurttaşsın, buradasın.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sen mi getirdin adamı? Halk seçti canım, Allah Allah!

SALİH CORA (Trabzon) – E, tamam, halk seçti.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ön seçimle geldi adam ya.

SALİH CORA (Trabzon) – Demek ki eşit haklara sahibiz.

BAŞKAN – Bu ülkede -her zaman söylüyoruz- etnik kökeni, dinî inancı ne olursa olsun hepimizin amacı kardeşçe yaşamaktır ama “Alevileri yurttaş olarak görmüyorsunuz.” ithamı sakıncalı bir itham.

SALİH CORA (Trabzon) – Çok ağır bir ifade.

İSMET UÇMA (İstanbul) – Kabul edilemez Başkan.

BAŞKAN – Bunun hiçbir yerde telaffuz edilmemesi gerekiyor, lütfen…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Görüyorsanız, inanç yerini takdir edin.

BAŞKAN – Lütfen…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Bakın, Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinde Alevilerin payı yok mudur?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok üzülerek, şaşırarak…

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Alevilerin payı yok mudur bu bütçede?

BAŞKAN – Yani, ben bu sözünüzü geri almanızı beklerim sizden, gerçekten.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Neden alacağım?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Aleviler yıllardan beri eşit yurttaş olmak için mücadele veriyorlar. Niye geri alacağım?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tüm, bakın, biraz saygılı olun.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Yalan mı bu söylediğim?

BAŞKAN – Ben konuşurken konuştunuz…

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Hayır, yalan mı bu söylediğim?

BAŞKAN – …Sayın Turan konuşurken konuşuyorsunuz; bir müsaade edin, diğerlerinin söz hakkına saygılı olun lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, İç Tüzük 64’ü de hatırlatarak, bu konuda söylenecek bir söz varsa bunu grup başkan vekiline bırakalım, daha doğru.

BAŞKAN – Ben İç Tüzük’ün 64’üncü, Anayasa’nın 94’üncü maddesinin ne olduğunu biliyorum. Bu konu hassas bir konu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ben konuşmacınıza cevap vermiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eski bir tartışmayı yeniden yapmayalım, cevap verebilecek durumdadır Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili.

BAŞKAN – Ama burada Türkiye Büyük Millet Meclisini yöneten bir Meclis Başkan Vekili olarak yurttaşlar arasında bir ayrım varmış gibi bir konuşmanın yapılmasını doğru görmüyorum, bunu da ihtar etmek benim görevim içindedir, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bunun altını çizmek gerekiyorsa bunu AKP Grup Başkan Vekili yapacak.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Siz beraber bu ülkede yaşamıyor musunuz? Komşunuz yok mu hiç? Burada yaşamıyorsunuz galiba.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, öncelikle, az önceki konuşmacının iddialarını üzülerek, şaşırarak dinledik.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Neyine şaşırdın?

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Ya, şaşıracak ne var?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – On beş yıldan beri bu ülkede giyimden, kuşamdan, mezhepten, dinden, o memleketten, bu memleketten, nereden olursa olsun…

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Ya, Diyanette bir tane odacı var mı, Diyanet İşleri Başkanlığında bir odacı var mı, söyler misin?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Niye on beş yılı savunuyorsun, cumhuriyetin tarihini savun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) –…80 milyonun kardeşliği için nasıl bedel ödediğimizi, nasıl risk aldığımızı herkes biliyor. Dolayısıyla sadece Aleviler değil, hangi inanç grubundan olursa olsun, 80 milyonun kardeş olduğunu, bir ve eşit olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu konunun bu üslupla dile getirilmesini de şaşkınlıkla izliyorum. Bunun hiç kimsenin yürüyüşüne, partisine, ülkesine fayda sağlamayan bir üslup olduğunu düşünüyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Norveç’te mi?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bizim kardeşliği pekiştiren millet olmamız lazım.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Kardeşsen eğer eşit yurttaşlık sağlayacaksın, eşit vatandaşlık.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bizim farklılıklarımızı, bu millet içerisinde bir ve beraber olduğumuzu vurgulayan bir dil kullanmamız lazım.

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Kardeşini tanıyacaksın; inancını, mezhebini tanıyacaksın.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Şu an beni dinlemeden, sadece bağıran dilin diktatöryal bir dil olduğunu, bu yürüyüşe engel olduğunu ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Kardeşinin cemevini niye ibadethane olarak kabul etmiyorsun? Diğer kardeşin seni tanıyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben de bu konuda son olarak grubumuz adına şunu söyleyeyim: Şimdi, iktidar partisinin bunları böyle söylemesi “Biz öyle düşünmüyoruz.” demesi önemlidir ama “İyi insanım.” demekle iyi insan olunmaz. Ama iyi insan olsanız da iyi insan olmak yetmez, adil biri olmak lazım. Ama adil olmak, adil olduğunuzu söylemek de yetmez, karşınızdakinin adaletinize inanıyor, güveniyor olması lazım. Toplumun bir kesimi, o kesimi temsil eden birisi çıkıp da “Biz ayrımcılığa uğruyoruz, inancımıza saygı gösterilmiyor. Bizden alınan vergiler ile birilerinden alınan vergiler bir havuzda toplandığı hâlde, sadece bir inanç grubuna hizmet ediliyor.” diyorsa ve “Biz bundan ayrımcılığa tabi tutuluyoruz.” diyorsa “Biz böyle bir ayrımcılık yapmıyoruz.” demek önemli değil, muhatabınızın bunu böyle hissetmediğini bilmeniz lazım. Bu yüzünüze söylenmiştir. İktidar olarak bundan ders almak başka bir şeydir. Ders almayacağını gösteren “Hayır, biz öyle değiliz, böyleyiz.” demek. Algı budur. Hizmet ettiğiniz toplumun önemli bir kesimi kendini böyle hissediyorsa konuşmayı burada böyle yapmak yerine bunu değerlendirip doğrularını yapmak gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Usul ekonomisi gereği söz almıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özel, size de şunu söyleyeyim: İfade etmekte kullanılan dilden dile fark vardır. Siz gayet net bir şekilde ifade ettiniz ama bazı ifadeler insana ister istemez bazı açıklamaları yapma gereğini hissettiriyor. Ben bu açıklamanızdan dolayı da size teşekkür ediyorum.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

BAŞKAN - Evet, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Ali Atalan konuşacak.

Buyurun Sayın Atalan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ ATALAN (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve özellikle esaret altında tutulan, başta Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere, cezaevinde bulunan tüm seçilmişleri buradan saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, izninizle öncelikle genelgeçer bir ilkeye, bir esasa işaret etmek istiyorum. Malumunuz, demokratik rejimlerde yönetim erki meşruiyetini hukuktan, halktan ve genel kabul gören evrensel değerler sisteminden almaktadır. Unutmayalım ki -özellikle AKP’li milletvekilleri unutmasın- Roma İmparatorluğu gibi büyük bir imparatorluğun çöküşüne ve parçalanmasına sebep olan temel etkenlerden biri değerler sisteminin büsbütün çöküşü olmuştur yani dışarıdan kendisine karşı verilen herhangi bir savaş sonucunda yenilmemiş, dağılmamıştır; tamamen içeriden yönetim aygıtının ahlaki, moral çöküşü onun yapısal ve sistemsel sonunu getirmiştir. İnsanlık tarihi bunun gibi sayısız nice örneklerle doludur.

Çok samimi olarak söyleyeyim ki iki gün önce Avrupa Birliği Bakanı Sayın Ömer Çelik’in burada çok yorgun ve çaresizlik içinde olduğu izlenimini edindim. Çünkü açık ve aleni olarak değerler sisteminde bir çöküşü yaşayan egemen Hükûmet anlayışını savunur gibi görünüyordu ama savunamıyordu. Zira kendisi, vaziyeti belki hepimizden daha iyi görüyor ama dile getirmekten imtina ediyor.

Bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Bizim de bağlı olduğumuzu iddia ettiğimiz Avrupa’nın bir değerler sistemi var. Hukukun üstünlüğü, demokrasi, adalet, özgürlük, eşitlik, dayanışma, çoğulculuk, hoşgörü vesaire gibi normlardan oluşan bir yapıdır bu. Bunlardan hangisini mevcut durumda tamamen icra ediyoruz, söyler misiniz? Bizce hiçbirini. Sayın Çelik, var olan kendi felsefik, semantik kabiliyetini de zorlayarak kendi Hükûmetinin dış politikasını savunmaya çalışıyor ve öylelikle fasılların açılması gerektiğinden bahsediyor. Bakın, sizin yönünüz ve ekseninizde esastan bir sapma var. Yolunuz yol olmaktan çıkmış. Yaptığınız ile yapılması gerekenler arasında maalesef uzlaşmaz bir çelişki ortaya çıkmıştır. Bunu bizce bilmek ve bilince çıkarmak gerekiyor. AKP’nin değerler sistemi açısından yaşadığı bu çöküş süreci yaşamın her alanına sirayet etmiştir. İnanın, AKP’lilerin yüzde 90’ı bu “dava” denilen siyasete inanmıyor, anlam vermiyor, izah edemiyor.

Bakın, size sayısız örneklerden ve burada yeterince dile getirilmediğini düşündüğüm yerelden iki üç tane küçük örnek vereyim. Kısmen geçmişten de kaynaklı, günümüzde yerelde halkın yaşadığı önemli spesifik sorunlardan biri arazi sorunudur. Hatalı, eksik ve özensiz yapılan kadastro çalışmalarının ne gibi mağduriyetlere sebep olduğu malumunuzdur. Mesela kendi arazisini tekrar satın almak için o zor durumda bırakılan nice yurttaşlarımız var. Bu kişiler açık artırma usulü ihaleye girmek zorunda bırakılıyor. Haksızlık sadece bununla sınırlı değil. Bu durumdan kaynaklı bir arazi mafyası türemiştir. Arazi mafyası toprağını tekrar almak isteyen gerçek hak sahiplerinden ihaleden çekilmek şartıyla para istemekte ve insanlar ödemek zorunda bırakılmaktadır.

Başka bir örnek değerli arkadaşlar, Artvin’deki maden projesinin sahibi Cengiz Holdingin faaliyetleridir. Bugüne kadar doğal dengeyi bozan projeleri dolayısıyla birçok kez mahkemeye verilmiş ve çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından protesto edilmiş olan bir holdingdir. Cengiz Holdingin devraldığı Eti Bakır Anonim Şirketi, Mardin Mazıdağı ilçesine bağlı dört yüz yıllık geçmişi olan Karataş köyünü boşaltıp buradan maden çıkarmak istemektedir. Eti Bakır Anonim Şirketi köy halkıyla görüşme yapmış, bir dönüm tapulu arazi için 4 bin Türk lirası teklif etmiş, tepki gösteren köylülere de “İşinize gelirse satarsınız, işinize gelmezse muhatabınız devlettir, biz devletten kiralamışız.” demişlerdir. Peki, nasıl oluyor da bunlar bir miktar parayla köy halkını yerinden yurdundan etmeye çalışıyorlar? Neye dayanarak, kime güvenerek böyle fütursuzca davranabiliyorlar?

Yine değerli arkadaşlar, başka bir örnek vereyim: Kelhoki, Kuşçukuru köyü örneğinde olduğu gibi, bir ay önce aynen burada izah etmeye çalıştığım gibi, bir Ezidi köyü olarak bilinen Nusaybin’e bağlı Efşê yani Kaleli köyüyle ilgilidir. Meselenin vahametini Mecliste bir ay önce -dediğim gibi- dile getirmiştim. Bakan bu konuda Mardin Valisiyle görüşüyor, sanki hiçbir şey olmamış gibi, Nusaybin Belediyesine atanan kayyum kalkıyor, yine atama usulüyle göreve getirdiği birkaç sözde encümenle Ezidi yurttaşların kendi imkânlarıyla yapmaya çalıştığı taziyeevi hakkında yıkım kararı çıkarıyor ve ceza veriyor. Avrupa’dan insanlar kendi köylerine dönmesin diye önce köy sit alanı olarak ilan ediliyor ve sonrasında bu yıkım ve ceza kararı çıkıyor. Hâlbuki söz konusu taziyeevi yapılmadan önce kaymakam ve diğer ilgili kurumlarla görüşülmüş, onların onayı alınarak bu taziyeevi inşa edilmişti. Ama, devreye gayrimeşru güçler giriyor, yıkım kararı çıkarıyorlar. Bu nasıl bir hukuktur, bu nasıl bir vicdandır, nasıl bir ahlak anlayışıdır? Ben şahsen anlam veremiyorum, anlam verebilen varsa çıksın buyursun anlatsın. Mafyavari ve kirli olan bu ilişkiler bizce derhâl ifşa edilmeli ve gerekli müdahale ivedilikle yapılmalıdır.

Başka bir örnek vermek istiyorum. Muhtemelen biliyorsunuzdur, geçen Feleknas Arkadaşımız da dile getirdi, biz Ezidilerin önemli bayramlarından olan Ezda Bayramı geçen cuma kutlandı. Bu vesileyle ben Midyat AFAD kampında bulunan Ezidileri ziyaret etmek istedim, maalesef bütün çabalarıma rağmen kampa giremedim, insanların bayramlarını kutlayamadım, onlarla bayramlaşma imkânı tanınmadı. İnananlar ve inanmayanlar bütün bayramları kutsal sayarlar, addederler, burada herkesin saygısı vardır. Yani, gerçekten anlamakta güçlük çektiğim, nasıl oluyor da Ezidilerin yaşadığı bir AFAD kampında kaymakamlığı arıyoruz, AFAD Başkanlığını arıyoruz, valiliği arıyoruz; kampın önünde ben kampa giremiyorum, insanların bayramını kutlayamıyorum bir milletvekili olarak, hem üstelik bir Ezidi milletvekili olarak.

Değerli Başkan, siz ve Hükûmet de buradayken bu tür sorunların çözümü için gerçekten, Meclisin bilfiil görev alması ve aktif olması gerekiyor.

Burada bu beklenti ve umutla hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atalan.

Sayın milletvekilleri, birleşime otuz dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.11

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Şimdi, şahsı adına Hatay Milletvekili Sayın Hacı Bayram Türkoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Türkoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2018 yılı bütçesinde yine en büyük pay millî eğitime, sağlığa, millî savunma ve millî güvenliğe ayrılmıştır. Yüksek teknolojiyle katma değeri yüksek ürün imalatı esas hedeflerimizden birisidir. 2017 yılı içerisinde Kredi Garanti Fonu kefaletiyle sanayici ve esnafımıza sağlanan 250 milyar Türk lirası desteği can suyu olmuş, birimleri harekete geçirmiş, istihdam artmış, ihracatta fark edilir büyüme yakalanmıştır. Üçüncü çeyrekteki büyüme bunun en büyük göstergesidir. 2018 yılında da büyüme tahminlerimizin üzerinde bir kalkınma hamlesi için desteklerimiz devam edecek. 2023’lerin hedefleri doğrultusunda Türkiye’mizi, bölgesinde lider, dünyada en büyük on ülke arasına girdirmek için çaba sarf edeceğiz. Yerli ve millî bir ekonomik seferberlikle geleceğin büyük Türkiye’sini inşa yolunda gönül seferberliği içinde “Her şey Türkiye için” yürek coşkusuyla çalışacağız.

Küresel gelişmelerin yanı sıra ülkemizde yaşanan 15 Temmuz hain işgal girişimine rağmen ekonomimiz 2016 yılında yüzde 3,2 büyüdü. 2017’nin ilk çeyreğinde yüzde 5,2 gibi yüksek bir oranda büyüyen ekonomimiz, ikinci çeyrekte yüzde 5,1 büyümüş, ayrıca üçüncü çeyrekte yüzde 11,1’lik büyümeyle Çin ve Brezilya’yı geride bırakarak dünyanın gelişen en büyük ülkesi olmuştur. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanan ekonomik sıkıntıları aşmak adına AK PARTİ olarak birtakım adımlar attık. Ekonomiyi canlandırmak için özellikle çeşitli vergi ve sosyal güvenlik tedbirleri aldık, bazı mallarda KDV ve ÖTV oranlarını geçici olarak düşürdük, tapu harçlarını indirdik, sosyal güvenlikle ilgili çok sayıda tedbir aldık, turizmde irtifak bedelleri ve ecrimisil gibi bazı kamu gelirlerinin de tahsilatını erteledik. Dolayısıyla bütçe gelirleri de olumsuz olarak biraz etkilendi. Buna rağmen AK PARTİ Hükûmeti olarak ekonomiyi canlandırma ve büyüme adına kamu yatırımlarında frene hiç basmadık, hatta abartı derecesinde yollara, tünellere, havaalanlarına, millî savunmaya, çevre ve şehirciliğe, sağlığa, turizme yapılan yatırımlar ve harcamalar tüm hızıyla devam etti. Türk lirasıyla ticaret hacmimiz artmıştı. 2002’de dış ticaretimizin yüzde 0,6’sını TL’yle yaparken bu yılın dokuz aylık döneminde yüzde 8,9 gibi bir oranda yaptık. Ülkemiz, ürünlerinin yanı sıra sağlık hizmetlerini, bilgisayar oyunlarını, dizilerini, sinema filmlerini, müteahhitlik ve teknik müşavirlik hizmetlerini, yazılım ürünlerini ve kültürünü de ihraç eder konuma geldi. Mesela, Türkiye dizi üretimi açısından ABD’den sonra dünyada ikinci sıradadır ve Türk dizileri şu anda 75 ülkede 400 milyon kişi tarafından seyredilmektedir ki bu da ülkemizin tanıtımı açısından oldukça önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakanımızın ve Maliye Bakanımızın dediği gibi “Bu bütçe özel sektör yatırımları başta olmak üzere yatırımı, üretimi, istihdamı, ihracatı her bakımdan destekleyen bir bütçedir.”

Sayın Cumhurbaşkanımız “Dünya beşten büyüktür.” derken vizyon ve misyon olarak, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, ekonomik potansiyeliyle, yerli ve millî kaynaklarımızla, insan kaynakları zenginliğimizle bu değişen ve gelişen dünyada biz de varız mesajını vermiştir. Evet, biz de varız. Türkiye, sadece içine kapalı bir ülke değildir, dış dünyaya açılmıştır, mazlum coğrafyalara el uzatmıştır; millî bütçesinden dünyada en büyük payı ayıran ikinci ülkedir. Daha geçen hafta Filistin ve Kudüs meselesinde İstanbul’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatının aldığı kararla Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti ilan etmiştir; hayırlı uğurlu olsun. Mescid-i Aksa bizim ilk kıblemiz, kırmızı çizgimiz ve vazgeçilmezimizdir. Gün birlik, dirlik günüdür. Dostluk, kardeşlik ve uhuvvet duygumuzun Türk İslam coğrafyasına ve tüm dünyaya barış getirmesi umuduyla gelin birlik olalım, iri olalım, diri olalım, 21’inci asra Türk medeniyeti mührünü vurmak için var gücümüzle çalışalım.

“Durmak yok, yola devam” diyerek 2023 hedeflerine ulaşmak, geleceğin büyük Türkiye’si inşasını kurmak arzusuyla 2018 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.

Şahsı adına son olarak Aydın Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız konuşacak.

Buyurun Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

2017 bütçesinde 47 milyar borçlanma öngörülmüştür ama sonra da 30 milyar daha artırılarak 84 milyar liraya denge sağlanmıştır. 2018 bütçesinde yaklaşık 67 milyar daha borçlanma öngörülmüştür. Yani, bu, 2018’de ne demektir? Herhâlde bir 100 milyar dolar borçlanmayla bu işi halledecekler.

Değerli arkadaşlar, bir şekilde bütçedeki dengesizliği hallederiz ancak ülkemizde hiçbir konuda denge bırakmadınız. Ben size birkaç tane sayayım: Gelir adaletinin dengesi bozulmuştur, ekonominin dengesi bozulmuştur, adaletin dengesi bozulmuştur, vicdanın dengesi bozulmuştur, siyasetin dengesi bozulmuştur, uluslararası birliğimizin dengesi bozulmuştur, toplumsal psikolojimizin dengesi bozulmuştur, toplumun dengesi bozulmuştur, personelin dengesi bozulmuştur, kadın ve erkek eşitliği dengesi bozulmuştur. Gerçekten, “Bu bütçe halkın bütçesi.” derseniz Sayın Bakanım, kesinlikle bu bütçe halkın bütçesi değil, zenginlerin, sarayların bütçesidir.

Bir ülkede 1.400 lira asgari ücretle geçinen 10 milyon insan varken bir Cumhurbaşkanının 13 tane özel uçağı olur mu arkadaşlar? Bir ülkede 1.400 liraya geçinen vatandaşlar varken, 7 milyon insan işsiz gezerken, 10 milyona yakın insan açıklık sınırında yaşarken 1.300 odalı sarayda yaşanır mı, size soruyorum değerli arkadaşlar?

Gerçekten siz halkın bütçesini istiyorsanız Sayın Bakanım -ben bu konuda sizin de rahatsız olduğunuzu çok iyi bilen bir insanım, bürokrasiden gelen bir insansınız- gerçekten halkın bütçesinde olmak istiyorsanız bugün, gelin -Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir önerge veriyoruz- asgari ücreti 2 bin lira yapalım değerli arkadaşlar; 2 bin lira yapalım, 2 bin lira yapalım. İşçiye, memura, emekliye yüzde 30 zam verelim. Dinî bayramlarda emeklilere birer tane ikramiye verelim. Dönelim, çiftçiye verdiğimiz mazotu 5 liradan değil, 2 liradan verelim. Verelim ki tüketen bir ülke değil üreten bir ülke hâline çevirelim ülkeyi. Aksi takdirde… 107 bin esnaf dükkânını kapattı değerli arkadaşlar. Ben 2002’de “Saman ithal edeceğiz.” deseydim vallahi de billahi de herkes “Bu adam kafayı yemiş, deli.” derdi. Bugün Bulgaristan’dan saman ithal ediyoruz, Sırbistan’dan et ithal ediyoruz arkadaşlar. Onun için, gelin, hep beraber bu ülkenin gerçeklerini önümüze koyarak halkın bütçesini yapmaya çalışalım değerli arkadaşlar.

Şimdi, 2002’de geldiniz, 2002’de; o günden beri kendi bölgem Aydın’da işsizlik oranı yüzde 3’tü, bugün Aydın’da işsizlik oranı yüzde 20, yüzde 20 arkadaşlar. Eskiden çiftçiler pamuğunu, tahılını sattığı zaman evini değiştiriyordu, traktörünü değiştiriyordu, çocuğunu evlendiriyordu. Eskiden “Aydın’ın dağlarından yağ, ovalarından bal akar.” diyorduk, geçen hafta Aydın’daydım, bütün yerel gazete manşet atmış… Dağlarımızda da ovalarımızda da icra memurları akıyor arkadaşlar, icra memuru. Söke’den ta Nazilli’ye kadar bütün o alanımızın yüzde 80’i Yunanlıların aldığı bir bankaya ipotekli, bir bankaya ipotekli. Çiftçimiz, esnafımız siftah yapmıyor, ektiği ürünü alamıyor. Eğer siz 5 liraya mazotu satarsanız, eğer siz kalkıp gübreyi yüzde 500 artırırsanız, 2002 fiyatlarında hâlen kalıyorsa o ürün oturup hepimizin düşünmesi lazım değerli arkadaşlar.

On beş yıldan beri bekliyoruz Aydın’da. Aydın-Denizli otoyolu yapılmadı; Çine ile Aydın arasındaki demir yolu sözünü verdiniz, yapılmadı; devlet hastanesi sözü verdiniz, yapılmadı yani kısacası, on beş yıldan beri Aydın’a bir çivi dahi çakılmadı değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, Türkiye kötüye gidiyor, bizim hepimizin yani sizlerin de bizlerin de 80 milyonun, insanların, hepimizin mal ve can güvenliğini kim sağlıyor? İçişleri Bakanlığı sağlıyor. Bir İçişleri Bakanı çıkıp devletin bütün olanaklarıyla bir Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanını tehdit ediyorsa hiçbir vatandaşın o İçişleri Bakanına güvenme şansı yok değerli arkadaşlar.

SALİH CORA (Trabzon) – Tehdit yok, tehdit.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Sayın milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemini yapacağız. Bu sürenin beş dakikasında sayın milletvekillerinin sorularını alacağım, diğer beş dakikasında ise Sayın Bakan cevaplarını verecekler.

Sayın Köksal, sizden başlıyoruz.

Buyurun.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, Maliye Bakanı “Şeker fabrikalarını özelleştirme kapsamına aldık.” diyor. Zaten baktığımızda, bir yandan, şeker fabrikalarında kalifiye personel ihtiyacı olduğu söylenirken diğer yandan, bu ihtiyacı en iyi şekilde karşılayabilecek olan geçici işçilere kasıtlı olarak kadro verilmeyerek, pancarda kota uygulanarak âdeta şeker fabrikalarının yok edilmek istendiğini görüyoruz. Buradaki amaç, şeker fabrikalarının yerine büyük Amerikan şirketlerinin kuracağı nişasta bazlı şeker üreten fabrikalara daha çok yol açmak mıdır?

Yine, “Taşerona kadro.” dediniz ancak bununla ilgili doğru dürüst bir açıklama yapmıyorsunuz. Şimdi binlerce emekçi merak ediyor, kimler kadro alacak. Mesela KİT’lerde çalışan güvenlik görevlileri, temizlik personeli kadro alabilecek mi? Bu konuda açıklamalarınızı bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Tor...

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal’adır.

Sayın Bakan, birinci sorum, kuruluşundan günümüze kadar aradan uzun süre geçtiği hâlde, yasanın görüşülmesi sırasında ülkemize çok büyük faydalar sağlayacağı beyan edilen Varlık Fonu’ndan bir ses gelmemiştir bugüne kadar. Bugüne kadar yurt içi, yurt dışından fon için kredi başvurusu yapılmış mıdır, kredi alınmış mıdır? İkinci sorum da fona hangi kuruluşlar devredilmiştir?

Bir başka soru: Kirada veya ecrimisil ödenen hazineye ait küçük ölçekli, örneğin, 500 metrekare, 1.000, 2.000 metrekare büyüklüğündeki taşınmazları kiralayanlara veya ecrimisil ödeyenlere satmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Topal…

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bunu daha önce onlarca defa dile getirdim, bir kez daha dile getiriyorum: Özellikle Hatay’da hazine arazileri üzerinde kurulan evlerin satışıyla ilgili, maalesef Hatay’da bir şerh var. Bu konuyu size daha önce ifade etmiştim. Hatay’da hazine arazileri üzerinde kurulu evlerin ecrimislini ödeyen vatandaşlarımıza verilmesi hususunu da bir kez daha ifade ediyorum. Şimdi de sizden bu konuda hassasiyet bekliyorum. Bu konuda zaten Samandağ, Defne, Antakya ve özellikle Amik Gölü üzerinde kurulan evlerin arazi sahiplerine verilmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özdemir…

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, geçen oturumda sormuştum. Zor koşullarda eğitim ve öğretim hizmeti vermeye çalışan ve her geçen gün maalesef saygınlığı azalan değerli öğretmenlerimizin maaşları konusunda bir çalışmanız olacak mı 2018’de?

Yine atamalar konusu Sayın Bakan. Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Millî Eğitim Bakanı 2018 yılında 20 bin atama olacağını ancak daha fazlası için adres olarak Bakanlığınızı ve Hükûmeti göstermişti. 2018 yılında atamalar konusunda ne düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, biraz önce sormuştum, aynı soruları bir daha soruyorum çünkü cevap alamadım. Uşak mal müdürlüklerinde -hem merkezde hem de ilçelerinde- çok sayıda kadro boşluğu var. Buralarda personel yetersizliğini sormuştum “Atama yapacak mısınız?” diye. Bu, birinci sorumdu.

İkinci sorum: Son yapılan yapılandırmalarda maalesef ekonominin sıkıntılarından dolayı bazı firmalar ve şahıslar ödeyememektedir ve yapılandırmaları bozulmuştur. Tekrar böyle bir yapılandırma söz konusu mudur veya tasarlanıyor mu yakın zamanda?

Üçüncü sorum: Dijital para olan bitcoinle ilgili Türkiye Cumhuriyeti’nin, Bakanlığınızın bir planı, bir politikası var mı? Bununla ilgili sorumu soruyorum tekrar.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tümer… Yok.

Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Maliye Bakanlığına soruyorum: Taşeron işçilerinin kadroya geçirilmesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak dile getiriyoruz ve gündemde tutuyoruz. Bu konunun Mecliste görüşülüp kanunlaşması ve kadroların verilmesini beklerken taşeron işçilerin kadroya alınması hususunun kanun hükmünde kararnameyle çözüleceği duyumlarını almaktayız. Taşeron işçilere kadro verilmesi hususunun kanunla düzenlenmesi zorunludur. Bu kanunu yapacak olan da milletin temsilcisi olan vekillerdir. Bunun dışında yapılacak bir düzenleme, konunun enine boyuna tartışılmadan, bütçe uygunluğu araştırılmadan tek kişi tarafından yapılacak olması hem hukuk devleti açısından hem de OHAL durumu kullanılarak, OHAL ilanına sebebiyet veren bir durum olmayan bir konuda yapılmış olur ki kanun hükmünde kararnameyle yapılacak düzenleme Anayasa’mıza aykırı olur. Gelecekte iptal edilmesinin riskini taşımaktadır. Konunun bir an önce Meclise getirilerek kanunlaşmasının sağlanmasını istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun lütfen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Sayın Köksal şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili birtakım değerlendirmelerde bulundu. Şeker piyasası hakikaten önemli çünkü içinde şeker pancarı üreticisini, çalışanları ve tüketicileri de ilgilendiren ve aynı zamanda stratejik bir ürünü de kendi içinde barındıran bir sektör. Bu açıdan, bu özelleştirme uygulamasında bütün bu önemli faktörleri bir arada değerlendirerek bu programı yürüteceğiz. Son yıllarda, özellikle şeker fabrikalarında verimliliğin artırılması için gelir artırıcı veya tasarruf sağlayan birtakım çalışmalarımız da oldu. Umuyorum ki bu özelleştirme programı dâhilinde bu uygulamaları da yaparken gerekli istişareleri de zaten yapacağız. Geçici işçiler var şeker fabrikalarında, sürekli işçi kadrosunda çalışanlar var, taşeron firma yanında çalışanlar da var.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Geçici işçiler kadro bekliyor Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Çalışanlarımızla çok yakın bir diyalog içerisindeyiz, kendilerinin taleplerini bizzat Bakan olarak ben de fabrikaları ziyaret ederek alıyorum. Gerçekten büyük bir gayretle, özveriyle, alın teriyle emek veren arkadaşlar; ben hepsini yürekten tebrik ediyorum. Şeker fabrikalarındaki üretim koşullarının ne olduğunu bizzat fabrikaların içerisinde kendim de gördüm, gerçekten takdirle karşılanması gereken bir gayretleri var. O arkadaşlarla ilgili olmak üzere de zaten bu taşeron düzenlemesi içerisinde bir iyileştirme yapıyoruz. Geçici işçiler bakımından çalışma sürelerini dört ay uzatacak şekilde bir düzenleme yapmış olacağız.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – On ay olacak Sayın Bakan. Onlar sürekli bir kadro istiyor ama.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Biliyoruz, onları sendikamızla da görüşüyoruz, çok yapıcı bir diyalog anlayışı içerisinde inşallah bu meseleleri de çözeceğiz.

Sayın Tor, Türkiye Varlık Fonu’yla ilgili... Biliyorsunuz, Türkiye Varlık Fonu Başbakanlığa bağlı, sermayesinin yüzde 100’ü Özelleştirme İdaresine ait ve yatırım faaliyetleri de Bakanlar Kurulunun onayına tabi. Bu açıdan, genel anlamda şunu söyleyebilirim: Türkiye Varlık Fonu yatırım programının hazırlanmasıyla ilgili arkadaşlar gerekli çalışmaları yapıyorlar. Diğer taraftan, Varlık Fonu’nun organizasyonel yapısının oluşturulması noktasında da çabaları var. Varlık Fonu’na devredilen kuruluşlarla ilgili de aslında daha önce kamuoyuna da açıklama yapmıştık, Hazine Müsteşarlığının tasarrufunda bulunan bir kısım kamu iktisadi teşekkülleri Türkiye Varlık Fonu’na devredildi.

Sayın Topal, Hatay’da üzerinde yapı bulunan yerlerin satışıyla ilgili, özellikle o bölgenin hassasiyetlerini dikkate alarak şu an için bir satış planımız söz konusu değil.

Sayın Özdemir, ben aslında bir önceki cevabımda öğretmenlere son on beş yıl içerisinde yapmış olduğumuz ve onların gerçekten refahını artırmış olan artışları söyledim. İnşallah, 2018 yılının başında da toplu sözleşmede hem hizmet kolu itibarıyla öğretmenlere sağlanan ilave imkânlar hem de genel toplu sözleşme kapsamında yapılan zamlarla öğretmenlerimizin refahını daha da artıracağız.

Atamalar konusunda, bizim şu andaki bütçe planlamamıza göre 20 bin öğretmen atamasını 2018 yılında planlamış durumdayız.

Sayın Yalım, Uşak’taki personel konusunda arkadaşlara talimat verdim yani hassas bir konu. Personelle ilgili gerekli desteği, inşallah, bütün illerimizde olduğu gibi burada da yaparız.

Yapılandırmayla ilgili herhangi bir çalışmamız şu an için söz konusu değil.

Bitcoin konusuysa, tabii, son günlerde kamuoyuna çok daha yakından intikal etti. Gerek Merkez Bankası gerek Hazine Müsteşarlığı gerek Sermaye Piyasası Kurulu gerekse de Maliye Bakanlığı bu konuyu teknik açıdan şu anda çalışıyorlar, bir noktaya geldiğinde kurumlar arası ortak bir değerlendirmeyi yaparak bu konudaki hem hukuki altyapıyı hem de bu konuyla ilgili gerekli açıklamaları kamuoyuna yaparız.

Sayın Arslan taşeron çalışanlarla ilgili düzenleme konusunda kendi hassasiyetlerini ifade ettiler. Şu anda yaklaşık 1 milyonun üzerindeki personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihalesi çerçevesinde çalışan insanlarımız var, kardeşlerimiz var. Bunlar bu düzenlemenin bir an önce, yılbaşından önce de çıkmasını istiyorlar. Gerçekten, bu kardeşlerimiz sabah akşam Hükûmetten gelecek müjdeli haberleri bekliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda gerek çerçeveyi gerekse sağlanacak imkânları kendileri konuşmalarında ifade ettiler, Sayın Başbakanımız ifade ettiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika ek süre vereyim size.

Buyurun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Şu anda taşeron çalışma konusunda, kamuya geçişle ilgili düzenleme konusunda Çalışma Bakanlığımızla birlikte iki bakanlık yoğun bir şekilde çalışıyor. Hemen hemen çalışmalar teknik olarak tamamlandı, ana parametlerle ilgili kararlar da oluşturuldu. İnşallah, bütün taşeron firma yanında çalışan vatandaşlarımızın bekledikleri ve bir an önce de hayata geçmesini istedikleri bu düzenlemeyi hayata geçireceğiz yılbaşından önce.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Mecliste mi, nerede Sayın Bakanım?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, pek kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Bakanı dinledim, peşinen şunu söyleyeyim: 1 milyon kişinin gözü kulağı Meclistedir. Biz ana muhalefet partisi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak eşit, adil, makul bir taşeron yasa teklifinin Meclise yılbaşında gelmesi hâlinde her türlü pozitif katkıyı vererek ve olabildiğince de seri bir şekilde, gün demiyorum, saatler sürecek bir süre içinde çıkması konusunda, çıkacağı konusunda katkı vermeye hazır olduğumuzu buradan milletimize taahhüt ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Taşerona KHK’yle gelecek bir kadro mantığının, içinde barındıracağı kimi adaletsizliklere yargı yolunu kapatacağı için Türkiye'de daha büyük sorunlara yol açacağının da altını çizmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Bütçe Düzenine ve Uygulamasına İlişkin Hükümler

 

Bağlı cetveller

MADDE 4- (1) Bu Kanuna bağlı cetveller aşağıda gösterilmiştir:

a) 1 inci madde ile verilen ödeneklerin dağılımı (A)

b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B)

c) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler (C)

ç) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E)

d) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F)

e) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H)

f) Çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelere göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal ve diğer sınırlar (İ)

g) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarları (K)

ğ) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilen okul pansiyonlarının öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M)

h) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak hayvanların alım değerleri (O)

ı) 3634 sayılı Kanun uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak motorlu taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P)

i) 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmette kullanılacağı ve kaynağı ile 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tabi kurumların yıl içinde satın alacakları taşıtların azami satın alma bedelleri (T)

j) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V)

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Deniz Depboylu konuşacak.

Buyurunuz Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde görüştüğümüz Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce aziz Türk milletini ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz madde, Millî Eğitim Bakanlığına ait eğitim kurumlarının pansiyon işletmeleri ve ek ders ücretlerini kapsamaktadır. Bu, fıkralarından birkaçı ve ben de dolayısıyla öncelikle çocuklarımızın eğitim haklarını kullanırken yaşadıkları barınma sorunları üzerinde, yurtlar üzerinde konuşmak istiyorum.

Her şeyden önce belirtmek isterim ki aile ortamı çocuğun davranışlarının şekillendiği, fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının giderildiği, özellikle sevgi ve güven duygusunun hissedildiği en önemli yerdir. Devlet, her şeyden önce çocukların ruhsal ve bedensel açıdan sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için onları ailelerinin yanında desteklemelidir. Bununla birlikte ailesinin yanında kalamayan, imkânı olmayan çocuklar kesinlikle devlet koruması altında eğitimlerini sürdürmelidirler. Ancak çocukların barındıkları kurum ve kuruluşlar için sıkı bir denetim de gerekmektedir.

Son yıllarda yaşadığımız başta PKK, FETÖ, DAEŞ gibi terör örgütlerinin devletimize ve milletimize verdiği zarar ve acılar, her birimizin ortak kaygı ve korunma refleksini harekete geçirmiştir. Benzer acıları tekrar tekrar yaşamamak için acil ve kalıcı önlemler geliştirmek, devletin en önemli görevlerinden biridir. Yangın, deprem gibi afetlerin yanı sıra terör gibi sosyal afetlere karşı farkındalık ve bilinçlendirme geliştirmek bu yüzden çok önemlidir. Terör örgütlerinin ele geçirdikleri çocuk yaştaki bireyleri, devlete, millete karşı kin ve öfke duygularıyla besleyerek beyinlerini de yıkadıklarını unutmamak zorundayız. Bu sebeple, eğitimde barınma sorununun tamamen çözülmesi için, yatılı pansiyonlu okullar için yeterli bütçenin ayrılması çok önemli. Bununla birlikte başta kırsal alanlarda yaşayan ve özellikle sosyoekonomik standartları düşük olmak üzere tüm ebeveynler çocuklarına yönelik terör tuzaklarıyla ilgili olarak eğitilmeli ve bilinçlendirilmelidir.

Hatırlarsanız -unutmak mümkün değil- Adana’nın Aladağ ilçesinde yaşadığımız bir yurt yangını olmuş ve bu elim olay sonucunda çocuklarımızı yitirmiştik. Bunun üzerine de bir Meclis araştırması kurduk ve incelemelerde bulunduk. Açıkçası beni en çok tedirgin eden mevcut tehlikelerin hâlen devam etmesi olmuştur. Neden bu kanaatteyim? Gördüklerimi sizinle paylaşayım: Yanan yurdun kurucusu olan dernek tarafından açılmış ve faaliyette olan bir erkek yurdu daha vardı gittiğimizde. İncelemeye gittiğimizde binayı incelemek istedik, girişte bir bölümünde yer alan bir odanın hâlâ lambri olduğunu görmüştük. Yerler tamamen halı döşemeli; yangın çıkışlarının biri odadan, diğeri kapı mesafesinde duvara karşı; sokağa çıkışı belirsiz ve basamakları düzensiz; başka bir yangın çıkışının bittiği, çocukların dışarıya çıkacağı yer de 3 metre yükseklikteydi.

Yangın sonrası yapılan denetlemede bu yurdun eksikliklerinin tamamlanması ve kusurların giderilmesi için zaman tanındığını ancak faaliyetine de devam etmesine izin verildiğini gördük. Tabii, bizim incelememizden sonra kapatıldı ama bu farklı bir endişe doğurdu bizde. Neden Aladağ gibi bir yerde devletin ve milletin gözü oradayken hâlâ bu kayırmalar ve görmezden gelmelerle çocuklar bu tehdit altında bırakılıyorsa acaba ülkenin her yerinde bulunan yurtların durumu nedir, bunlar nasıl denetlenmektedir, denetleniyor mudur, bu konuda endişelerimiz oldu.

Bugüne kadar mevcut yönetmelikleri yerine getirilen denetimlerdeki kusur ve ihmalleri dikkate alarak bundan sonra böyle bir ihmalliğin yaşanmaması için denetimi yapan kişilerin eğer bir kusuru, ihmali varsa o kişilerin en yüksek cezayı almaları hususunda düzenlemeler yapmamız gerekiyor üzücü olaylar yaşamadan önce.

Yine, bu yurtlara kimler girip çıkıyor, çocuklara kimler ne öğretiyor, belli değil. Mevcut tüm yurtlara görevli olarak kaydı bulunmayan kişilerin giriş çıkışı ve öğrencilerle irtibatı kesinlikle önlenmelidir. Yurtlarda verilen her türlü dinî eğitim devletin gözetiminde, yine Diyanet İşleri Başkanlığının denetiminde ve kontrolünde, onun bilgisi dâhilinde olmalıdır. Her türlü kurum ve kuruluşlarda çocuklara verilecek dinî eğitimler böyle düzenlenirken, bugüne kadar da açığa çıkarılan olayları da düşünürsek, terör olaylarının da sadece çocukların fikrî istismar değil, dinî istismarla da gerçekleştirildiğini de kabul edersek, ne kadar önemli bir nokta olduğunu da bilmemiz gerekir.

Bugüne kadar açığa çıkarılan, başta cinsel istismar olmak üzere, çocuklara karşı gerçekleşmiş birçok ihmal, kusur ve suçun açığa çıkarılmasında okul psikolojik danışmanları ve rehber öğretmenlerin önemini zaten biliyoruz; bu nedenle, yurtlarda ve tüm okullarda görev almalıdırlar.

Bundan sonra yapılması gereken, her türlü risk ve tehdidi dikkate alarak çocuklarımızı koruma altına almak, aileleri bilinçlendirmek, devlet yönetiminde ve bilhassa eğitimde boşluklar yaratmamaktır. Devletin sahip çıktığı çocuklar ileriki dönemde, kendilerini güvende hissettikleri kurum olduğu için devlet ve yüce Türk milletine aidiyet duyacak, onların çıkarlarını gözetecektir. Devletin yarattığı boşlukları doldurarak çocukları koruma altına aldıklarını iddia eden grupların yetiştirdiği çocuklar ise bugün yaşadığımız, yeni yaşadığımız, 15 Temmuzda yaşadığımız acı olaylar gibi, kendilerine sahip çıktığına inandığı kişilerin emirlerini yerine getirecek, onlara aidiyet duyacaklardır.

Biz Aladağ yangınıyla ilgili hazırladığımız şerh raporumuzda üzerine basarak dedik ki: “Özellikle yangın yönetmeliğine uygun olmayan, uygun nitelikte personel çalıştırmayan yurtların, içinde bulunduğumuz yaz tatili döneminde belirlenerek, okul açılış tarihine kadar şartlarını uygun hâle getirmediği takdirde 2017-2018 eğitim döneminde öğrenci kabul etmeleri kesinlikle önlenmelidir.” Ama ne oldu? Kaç yurt denetlendi? Uygun koşulları taşımayan kaç yurt kapatıldı? Bu yurtlarda kaç çocuk pansiyonlu okullara nakil oldu? Cevap yok.

Değerli milletvekilleri, öğrencilerimizin de öğretmenlerimizin de millî eğitimde sorunları çok fazla. Öğretmenlerimizin ekonomik problemlerini hepimiz biliyoruz. Belli borçlarının, kredi borçlarının altında eziliyorlar, ikinci bir iş aramak durumunda kalıyorlar. Bir kısmı çözülemeyen sorunların baskısı altında anksiyete ve depresyonla başa çıkmaya çalışıyorlar. Bir öğretmen odasında kadrolu, sözleşmeli ve ücretli olmak üzere üç ayrı statüde öğretmen olması nasıl bir uygulamadır? Bir yanda bakıyoruz, çocuklarımızın sorunları, bir bakıyoruz, eğitimde öğretmenlerimizin sorunları oldukça fazla. Atama bekleyen çok sayıda öğretmen ve meslek grubu var.

Bu kadar çok düzeltilmesi gereken sorun varken, bu kadar çok harcama yapılması gereken yer varken ben size aslında bugün küçük bir kıssa, kısacık bir kıssa anlatmak istiyorum, bu kıssadan herkes hissesine düşeni alır diye umuyorum. Bu küçük bir hikâye: Vakti zamanında çok çok zengin bir adam varmış. Bu zengin adamın malı mülkü, parası çokmuş ama bir sıkıntısı varmış ki ölümden çok korkuyormuş. Yaşlanmaya başladığında ölüme de yaklaştığını hissederek bir vasiyet yazmış, demiş ki: “Kim öldüğüm gece mezarda benimle birlikte bir geceyi geçirirse bütün malım mülküm, servetim kendisinindir.” Derken adam ölmüş. Adamı defnedecekler, vasiyetini açıklamışlar ama kimse cesaret edemiyormuş adamla bir geceyi o mezarda geçirmeye. Derken oradan fakir bir baca temizleyicisi, omzunda halatı, geçiyormuş, kulak misafiri olmuş. Demiş ki: “Hayatım daracık, karanlık bacaları temizlemekle geçti. Bir mezarın içerisinde bir gece kalmaktan ne olacak ki, ben bunu halledebilirim. Sonunda da refah içerisinde, bolluk içerisinde yaşarım. Ben kabul ediyorum.” “Buyurun.” demişler, almışlar, kutlamışlar cesaretinden dolayı. Derken gece olmuş, vakti gelmiş, zamanı geldiğinde sorgu melekleri gelmiş. Biri demiş ki: “Hadi şu ölü olanı sorgulayalım.” Öteki de demiş ki: “Ölü olan zaten elimizde. Biz diri olanı sorgulayalım.” “O mu, bu mu?” derken diri olanı sorgulamaya karar vermişler ve başlamışlar sormaya: “Kimsin, nesin, necisin, o omzundaki ne?” “Halat, ip.” “O ipi nereden buldun? O ipi nasıl aldın? O ipi neyle aldın, o iple ne yaptın? O iple nerelere girdin? O iple kazandığını nereye harcadın?” Sabaha kadar sorgu sürmüş ve nihayetinde sabah olmuş. Adamı mezardan çıkarmışlar alkışlar içerisinde. “Bravo, başardın, bütün servet, mal mülk senin.” demişler. Adam derin bir nefes almış ve demiş ki: “Yok. Ben bir ipin hesabını sabaha kadar veremedim, bu servetin hesabını hiç veremem. Servet de sizin olsun.” (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, sınavın en zoru iktidarla, güçle sınanmaktır ve bütçe emanettir. Bir devletin bütçesini ayarlamak, doğru yerlere harcamak da büyük bir sorumluluktur.

Sorumluluğunuz büyük. Bunun bilincinde olduğunuzu umarak bütçemiz hayırlı olsun diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Depboylu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre konuşacak.

Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, baştan şunu ifade etmek isterim: Hiçbir şey mükemmel değildir yani iyi yapılan bir işe dahi dikkatlice bakıldığında, etraflıca araştırıldığında muhakkak bir eksiği bulunur. Şimdi, ben bu bütçe tasarısıyla ilgili baştan aşağıya her şeyi didik didik etmiş olsam -ve çok mahir bir milletvekili olduğumu farz edin- ve burada çok çarpıcı bazı noktaları tespit etsem dahi bunları buradan dile getirdiğimde bir sonuç alabilecek miyim arkadaşlar? Ben böyle bir olasılık görmüyorum. Yani niye görmüyorum? Çünkü muhalefet namına burada konuşan milletvekillerinin konuşmalarının büyük bir kısmını dinledim, kimse kendisi adına, kendi yararına bir talepte bulunmadı, memleket için istedi ama genel itibarıyla hiçbir şeyde de değişiklik görmedik. Yani bütün bu tespitlerin hata olduğunu söyleyemeyiz, on beş yıllık iktidar döneminizde de bundan ayrı bir uygulamayı pek görmüyoruz, çok istisnai. Peki, öyleyse biz neden söz alıyoruz, neden hazırlanıyoruz ve burada konuşuyoruz? Aslında bu açıkça şöyle bir durum değerli arkadaşlar: Biz tarihe not düşüyoruz yani biz burada derdimizi nasıl anlatırsak anlatalım, ne söylersek söyleyelim, aslında yanlış bir hayatı doğru yaşama imkânsızlığıyla eş değer bir durum. Yani büyük resimde biz bir şeyi değiştiremiyoruz, bu Parlamento da genel işlevini yerine getiremiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu tespiti yaptıktan sonra şunu söyleyelim: Bir defa, eğer ülkedeki ekonomiyle ülkenin kalkınmasının gerçek anlamda sağlanması arzulanıyorsa, böyle bir irade varsa en başta şu OHAL’in kalkması lazım. OHAL’de seçim olmaz, OHAL’de demokrasi olmaz, OHAL’de bütçe olmaz. Bakın, Anayasa hukukçuları, OHAL dönemiyle yönetilen dönemleri şöyle tanımlıyor, derler ki: “Şayet bir ülkede olağanüstü hâl ilan edilir ve olağanüstü hâl hukukunun, süresi itibarıyla, tıpkı bir hasta nasıl komaya girdiğinde uyanma süresi geciktiği vakit normal yaşam fonksiyonlarına tekrar dönmesi bir o kadar güç olursa, OHAL’le yönetilen bir ülkede bu dönem ne kadar uzun sürerse normal bir hukuk sistemine ve demokratik yaşama dönmek de bir o kadar güç olacaktır. Şimdi, bizim içinde bulunduğumuz durum tam da böyle. Türkiye, iyiden iyiye bir hibrit demokrasiye doğru gidiyor ve bu süre uzadıkça da bundan geri dönüşü sağlayamayacağız. Türkiye’de bir an evvel olağanüstü hâl kalkmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

İkincisi, değerli arkadaşlar, bakın, hep burada yaptığımız konuşmalarda Parlamentonun hukukunu korumanın en başta bizim temel görevimiz olduğunu ifade ediyorum. Şimdi size bir örnek vereceğim: Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu burada bir konuşma yaptı ve konuşmasının bir kısmında, eline bir kitapçık aldı, dedi ki, Darbe Araştırma Komisyonu Raporu, bu raporda da Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili şöyle bir ibare yazıyor dedi. Şimdi, değerli arkadaşlar bakın, orada yazdığı, orada telaffuz ettiği şeyin belirttiğinin ötesinde bir şey söyleyeceğim en başta. Bir defa, ben yasama üyesi olarak şunu soruyorum: Bu Darbe Komisyonu Raporu hiçbir milletvekiline dağıtılmadı, yürütme üyesinde ne arıyor bu? (CHP sıralarından alkışlar)

Peki, daha önce burada şu soruyu sormuştum, dedim ki: Bakın, 3 Ocak 2018’de Darbe Komisyonu görevini tamamlayalı bir yıl olacak ve ortada hâlâ rapor yok. Darbe Komisyonu üyesi olarak ben bu raporu edinmiş değilim. Soruyoruz, daha basılmadı, daha dağıtılmadı deniyor. İçişleri Bakanı o raporu nereden aldı, kimden aldı? Birincisi bu.

İkincisi, şu anda 3-4 tane farklı rapor söz konusu. Bir defa, basına sızdırılan bir rapor oldu. Daha sonra üzerinden aylar geçti, kamuoyuna açıklanan bir rapor oldu, gördük ki basına sızdırılanın biraz daha seyreltilmiş hâli var. Daha sonra muhalefet şerhlerinin yer aldığı bir başka rapor oldu. Ondan sonra, çalışmalar bitti, basıma gideriz dedik. İşte o İçişleri Bakanının bahsettiği korsan ek rapor verilerek basılmak istendi. Biz bu durumu fark ettiğimizde Meclis Başkanına gittik, Sayın Kahraman’a dedik ki: “Türkiye Büyük Millet Meclisinin böyle bir uygulaması var mı? İktidar raporunu tamamladıktan, komisyon raporunu tamamladıktan, muhalefete süre verdikten sonra tekrar o rapor üstünde oynanabilir mi?” “Oynanamaz, haklısınız.” dedi. “Peki, bunun çıkarılması lazım, şayet çıkarılamıyorsa da bize süre verin. Biz buna misliyle cevap veririz ama aslında bunu çıkarmanız lazım.” dedik. “Haklısınız.” dedi ve bakın, değerli arkadaşlar, bize yazılı süre verildi. Biz de bin küsur sayfalık komisyon raporunda, o 3 sayfalık monte edilen “Cumhuriyet Halk Partisi-FETÖ ilişkisi” diye belirtilen raporda, 70 sayfalık “AKP-FETÖ kardeşliği” diye delilleriyle, belgeleriyle anlattık. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, biz o kadar sağlam delillerle, fotoğraflarla ortaya koyduk ki bu sefer raporu aldılar, basamıyorlar.

Şimdi, bu kısmı niye bu kadar detaylı anlattım ve önem veriyorum? İçişleri Bakanının gelip de burada o raporu göstermesi ve raporun içerisindeki bir meseleyi âdeta delilmiş gibi dile getirmesi şunu gösteriyor: İçişleri Bakanı “Hazırlanın, ben önümüzdeki dönem Cumhuriyet Halk Partisi ve onun liderine bir kumpas hazırlığı içerisindeyim.” diyor. Bunu açıkça bu kürsüden itiraf ediyor. İşte, bu, tam onun delilidir. Sayın İçişleri Bakanı acaba o bin küsur sayfalık raporu okumuş mu, inanıyor musunuz buna değerli arkadaşlar? Biri ona demiş ki: “Sen kürsüye çık, şu 3 sayfadan da konuş.” Aslında bu bile şu anda Parlamentonun nasıl bir yöntemle yönetildiğinin, işleyişin önemli göstergesi.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) – Zeynel Bey, lideriniz “Kontrollü darbe.” dedi.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, hakikati bilme hakkı evrensel bir haktır, bir insan hakkı ihlalidir. Hakikat eğer bir toplumdan saklanırsa orada bir insan hakkı ihlali oluşmuş olur; bu, artık, dünyada kabul edilen kavramlardan. Şu anda Türkiye'de para çalındı, o çalındı; şimdi de hakikat çalınmak isteniyor. Toplumla bütün verileri objektif bir gözle bizim paylaşmamız, en başta bizim, topluma karşı olan birincil sorumluluğumuz, dürüstçe tüm verileri paylaşmamız.

Şimdi, biz burada ne kadar “Bütçe çok iyi, ekonomi çok iyi düzeyde, zenginleşiyoruz.” desek de hepimiz biliyoruz ki Türkiye’de ciddi anlamda bir sosyal adalet sorunu var, eşitsizlik var, ekonomik dağılımda bozukluk var ve bunu gidermeye yönelik de herhangi bir politika geliştiğini görmüyoruz. Türkiye’de, hâlâ ısrarla sürekli müteahhitlik işleri üzerinden yürüyen bir temel politika olduğunu görüyoruz.

Bakın, değerli arkadaşlar, biz şayet gerçek anlamda ekonomiyi geliştirmek istiyorsak en başta eğitim seviyesini yükseltmemiz lazım, bunun için de bu alana ilave yatırımlar yapmamız lazım. Ben bu bütçeye baktığım zaman, 2017 yılındaki Millî Eğitime ayrılan bütçe ile enflasyonu düştüğümüzde 2018 arasında bir fark göremiyorum çok fazla, hemen hemen benzer rakamlar. Bu da ne demek? Bu konuda ilave bir bütçenin ayrılmadığını görüyoruz. Şimdi, keza, aynı şekilde nitelikli ürünlerin üretilmesi için yani katma değeri yüksek ürünler üretilmesi için temel bir çerçeve çizildiğini de görmüyoruz.

Şimdi, ben bunları niye söylüyorum? Değerli arkadaşlar, şunun için söylüyorum: Bir defa, geçmiş dönemin, işte ANAP’lı olsun, Doğru Yol Partili, kökenli olsun, hatta sol kökenli olan bazı müteahhitlerin şu anda çok sıkı bir AKP taraftarı olduğunu görüyoruz. Bu müteahhitlerin ciddi anlamda da bir havuz oluşturduğunu biliyoruz yani birçoğu kamuoyuna yansıyan olaylar, medya patronu oluyorlar, vesaire oluyorlar. Şimdi, burada bütçe hazırlanırken temel bir mantığın gözetildiği çok açık. Bu müteahhitleri beslemek adına politika oluşturuluyor. Türkiye’de…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Nasıl yani?

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Çok net size söyleyeyim. Şu anda, Allah aşkına, Kanal İstanbul Projesi’nin Türkiye’ye, İstanbul’a faydası olacağına yönelik hangi bilimsel araştırma var, hangi otorite bunun çok faydalı olduğunu söylüyor? Burada Sayın Erdoğan diyor ki: “Bu, benim hayalim.” Bir siyasetçinin hayalleri olması güzel bir şey, bu eleştirilecek bir şey değil ama devlet, böyle âdeta lego oynar gibi…

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Siz hayal bile kuramıyorsunuz ya.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – …kendi keyfimize göre hayal kurup uygulayacağımız bir aygıt değildir; ihtiyaçlara, önceliklere göre bunu yaparız.

Aynı şekilde, şehir hastaneleri. Bakın, benim hayalimdi çok yataklı hastanelerin oluşması. Değerli arkadaşlar, bir öncelik sıralaması yapıldığında, yine bu da sonlarda gelecektir çünkü önümüzdeki dönem buralara da çok ciddi kiralar ödenecek ve artık modern dünyanın da hastane öncesi evde bakım hizmetleri gibi farklı metotlara yöneldiğini görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Yani, turizm sektöründen bahsedemeyiz bu konuda.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya)- SSK Genel Müdürü olduğu dönemdeki hastanelere bakın, nasıl ihtiyaç olduğunu görürsünüz.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Sayın Başkan, toparlayacağım, çok kısa bir açarsanız.

BAŞKAN – Tamamlayın, peki.

Bir dakika ek süre vereyim size.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Şimdi, ihtiyaca göre bir bütçe kullanımı, bu yönde sağlıklı bir öngörü lazım. Türkiye kimsenin kişisel hevesleri, mutluluğu, ondan sonra, arzuları doğrultusunda şekillenecek bir ülke değildir, olamaz. Bu bütçenin, bu açıdan ele alındığında, baktığımız vakit, bir önceki senelere göre getirdiği bir yenilik yok, Türkiye’de sizin iktidarınız dönemindeki yerleşmiş uygulamaların bir devamı olduğunu görüyoruz.

Ben bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emre.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacak.

Buyurun Sayın Dora.

HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iki haftadır üzerinde görüştüğümüz ve sonuna yaklaştığımız 2018 Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında bu konuşmamda, Anayasa Komisyonunun da bir üyesi olmam hasebiyle, ülkemizin demokratikleşme sorunlarına ve demokratik bir anayasanın aciliyetine vurgu yapmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de yeni bir toplum sözleşmesi olarak yeni ve katılımcı bir anayasaya duyulan ihtiyaç yıllardır çeşitli vesilelerle tartışmalara konu olmuştur. Elbette olağanüstü dönemlerde, darbe dönemlerinde yazılan anayasaların ülkemizde yaşayan farklı toplumsal kesimlerin demokratik taleplerini gidermediği, aksine her darbe anayasasının toplumsal sorunların artarak ve derinleşerek süreğenleşmesine yol açtığı gerçeği son derece maliyetli bir tecrübe olarak orta yerde durmaktadır. Hâlen yürürlükte bulunan 1982 darbe anayasası da bu nitelikte bir metindir.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyeti hazırlayan dönemde ve 1923 sonrasında modernlik zemininde gelişen tekçi ulus yapısını tahkim etme süreçleri bu coğrafyanın tarihî ve kültürel birikimini geliştirecek bir nitelik yaratmak yerine, farklılıkları görmezden gelmeyi, farklılıkları bastırmayı, özetle, farklı olanı negatif olarak kodlamayı bir düstur hâline getirmiştir. Dolayısıyla aslında çokça dillendirilen cumhuriyete kadar olan dönemde devlet karşısında tebaa statüsünde bulunan halkın cumhuriyetle birlikte devlet yönetimi konusunda, seçme ve seçilme hürriyetine sahip, eşit kadın ve erkek yurttaşlar hâline geldikleri tezi sembolik düzeyde kalmıştır. Öyle ki aradan geçen yaklaşık yüz yıllık süreçte, örneğin, hâlâ kadına seçme ve seçilme hakkının verilişinin yıl dönümü kutlanmakla yetinilmekte, buna karşın Parlamentoda yer alan milletvekillerinden kaçının kadın olduğu, belediye başkanlarının ya da partilerin il ve ilçe başkanlarının kaçının kadın olduğu sorgulanmamakta, âdeta gizlenmeye çalışılmaktadır.

Neyse ki HDP bu konuda tüm siyasi partilere iyi bir örnek olacak konumdadır. Kadın temsilinde kota kavramını aşmış, tüm yönetim şemasında eş başkanlığa geçmiş ve temsiliyet düzeyinde ise eşit temsiliyeti başarmış örnek bir siyasi parti olmanın haklı gururunu yaşamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer taraftan, farklı toplumsal kesimlerin eşit yurttaşlık talepleri sürekli bir biçimde bastırılageldiğinden, bir diğer ifadeyle, hak temelli muhalefet etme mekanizmaları sürekli olarak engellendiği için ülkenin siyasi yapısına, demokratik, katılımcı ve çoğulculuk temelli katkılarda bulunmanın, söz sahibi olmanın iç dinamikleri hâlen büyük oranda engellenmiş vaziyettedir.

Değerli milletvekilleri, tabii, Avrupa Birliğiyle bütünleşme süreçlerini de bu bağlamda ele almak yanlış olmayacaktır. Türkiye gibi değişim ve dönüşüm için, gereken iç dinamiklerin yetersiz olduğu ülkeler açısından Avrupa Birliği müktesebatı oldukça önemli bir fırsat, önemli bir dış dinamiktir. Bunu kabul etmek gerekir. Hepimizin şahitliğinde Türkiye toplumu 2000’li yıllarda bu dinamiği yaşadı. 2002 sonunda koalisyon hükûmetiyle başlayıp Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin ilk yıllarında devam eden siyasi ve iktisadi reformlar, toplumdaki değişim ve dönüşüm arayışının önünü açtı; devletle toplum arasında o güne kadar pek görülmemiş bir sinerji sayesinde Türkiye çok önemli bir ivme yakaladı. Bugün bu ivmenin yerinde yeller esiyor olsa da kaçırılan bu fırsatın önemi, yapılan yanlışın nasıl tarihî bir yanlış olduğu ve bu yanlışın ardından ülkemizin nasıl bir karanlığa sürüklendiğinin kavranması bakımından dikkat çekicidir.

Değerli milletvekilleri, 10-11 Aralık 1999’da Helsinki’de yapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’nde AB’ye tam üyelik adaylığının oy birliğiyle teyit edilmesiyle birlikte Türkiye katılım müzakerelerine başlamak için ön koşul niteliğindeki Kopenhag Siyasi Kriterlerinin yerine getirilmesi konusunda yoğun bir reform sürecine girdi. Kişi hak ve özgürlüklerine ilişkin güvencelerin artırılmasından düşünce ve ifade özgürlük alanlarının genişletilmesine, işkenceyle mücadeleden devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılmasına, idam cezasının kaldırılmasından farklı dil ve lehçelerde yayın yapma önünde bulunan yasakların kaldırılmasına, azınlık, cemaat vakıflarının el konulan taşınmazlarının kısmen iade edilmeye başlamasından hukuk ve ceza davalarında AİHM kararları ışığında yargılamanın yenilenmesine imkân sağlanmasına, Yükseköğretim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve Haberleşme Yüksek Kurulundaki Genelkurmay üyeliğine son verilmesine kadar önemli sivil değişiklikler, reformlar gerçekleştirildi. 2004 yılı sonunda AB tarafı Türkiye’nin Kopenhag Siyasi Kriterlerinde gösterdiği performansa karşılık üyelik müzakerelerine başlama kararı aldı. Müzakereler fiilen 2005’in Ekim ayında başladı ancak bu olumlu AB süreci iyi yönetilemediği için akamete uğradı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonrasında gelişen süreçte ülkenin acil ihtiyacı olan yeni ve demokratik bir anayasa yapımını önüne görev olarak koyan Anayasa Uzlaşma Komisyonunun çalışmaları sonuçsuz kalmıştır.

Bakınız, demokratikleşme ve Kürt sorununda siyasi çözüm umutlarının yeşerdiği barış sürecinin yine akamete uğraması ve sonrasında gelişen 15 Temmuz darbe girişimi ve OHAL sürecinin ülkeyi getirdiği süreci ve bu durumu hepimiz birlikte yaşadık. Ancak, şunu belirtmek gerekir ki toplumun barış ve refahını sağlayacak asgari demokratik bir zemine, yeni ve demokratik bir anayasaya olan ihtiyaç ve umut toplumda canlılığını korumaktadır.

Değerli milletvekilleri, bir toplumdaki hak ve özgürlüklerin düzeyi, o toplumdaki demokrasinin niteliğiyle ilişkilidir. Özü olmayan, biçimsel bir demokrasiyle yönetilen ülkelerin hak ve özgürlük anlayışı ile çağdaş bir demokrasinin bütün öğelerini içeren gelişmiş bir demokrasinin uygulandığı toplumların hak ve özgürlük anlayışı kuşkusuz farklıdır. Ama Türkiye gibi iki yüz yıldır Batı uygarlığını örnek alan ve AB’yle üyelik müzakereleri yürüten bir ülkede vatandaşların hak ve özgürlükleri ancak çağdaş demokrasilerin parametrelerine göre değerlendirilmelidir. Bu temelde, Türkiye’de bütün sorunların insan haklarına dayalı, çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü, hukukun üstünlüğüne bağlı ve eşit vatandaşlık anlayışını temel alan, ileri bir demokrasinin ölçütlerine uygun biçimde çözülmesi gerekir. Nitekim, Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde yer alan “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü, Türkiye’de çağdaş bir demokrasinin inşasına büyük zemin sunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, Türkiye, Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa Konseyinin de kurucu üyesidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni imzalamış ve sözleşmeden doğan yükümlülükleri kabul etmiştir. Türkiye, 1975’te 34 ülkeyle birlikte Helsinki Nihai Senedi’ni imzalamış ve bu anlaşmanın öngördüğü Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı sürecinde yapılan toplantılara katılarak alınan kararların tümünü imzalamıştır. Bu bağlamda, Türkiye Avrupa’da insan hakları, demokrasi, hukuk devleti ve barışa dayalı yeni bir dönemin başladığının ilan edildiği ve onaylandığı Paris Şartı’nın da imzacısıdır. Türkiye aynı şekilde Birleşmiş Milletler Bireysel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar İkiz Sözleşmesi’ni de imzalamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, OHAL süreci neticesinde Türkiye demokrasi ve yargı bağımsızlığı konusunda tarihî bir itibar kaybı yaşarken yurttaşlarımız da adalet sistemine karşı ne yazık ki çok büyük bir güvensizlik yaşamaktadır. Seçilmiş milletvekillerinin, belediye başkanlarının, gazetecilerin, akademisyenlerin keyfî olarak, masumiyet karinesini âdeta ayaklar altına alan yöntemlerle tutuklanmaları, görevlerinden uzaklaştırılmaları güvenilir bir hukuk sistemimizin, güvenilir bir adalet mekanizmasının kalmadığının göstergesi niteliğindedir. Avrupa’nın anayasal konulardaki en yetkin organı olan Venedik Komisyonu milletvekillerimizin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve tutuklanmasına ilişkin kararın Avrupa hukuk normlarıyla bağdaşmadığını raporlarında açıkça ortaya koymuştur. Öte yandan, yaşanan hukuksuzluklarla ilgili sürekli bir biçimde AİHM’de Türkiye aleyhinde verilen kararlar ve tazminat cezaları da ortadadır. Eğer Türkiye gerçekten özde demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olmak ve Avrupa Birliğine tam üye olmak istiyorsa imzalamış olduğu, insanlık tarihinin derin tecrübeleriyle, birikimiyle olgunlaşmış olan çağdaş, evrensel hukuk ilkelerini ve altına imza koyduğu uluslararası sözleşmeleri dikkate almama lüksüne sahip olmadığını bir kez daha vurguluyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Grup adına konuşmalar sona erdi.

Şimdi şahsı adına Erzurum Milletvekili Sayın Orhan Deligöz konuşacak.

Buyurun Sayın Deligöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2018 yılı bütçe tasarısı görüşmelerinde 4’üncü madde üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ olarak 16’ncısını yaptığımız 2018 yılı bütçesi siyasi istikrar sonucu sağlanan ekonomik istikrarın bir yansımasıdır. AK PARTİ tutamayacağı sözü vermeyen, verdiği sözleri yerine getiren, insanımızı boş vaatlerle aldatmayan bir anlayışla milletimizin güvenini kazanmıştır. AK PARTİ öncesi bütçelerin yüzde 43’ü faiz ödemelerine giderken bugün bu oran yüzde 9’lara düşmüştür. Bütçe açıkları yüzde 11’lerden yüzde 1-2’lere gerilemiştir. Bütün bunlar sıkı bir mali disiplin politikasıyla sağlanmıştır. Bundan dolayı Sayın Maliye Bakanı Naci Ağbal’a teşekkür ediyorum. AK PARTİ’yle ekonomik ve sosyal hedeflere hizmet eden bütçe anlayışı gelmiştir. Kaynaklar rant yerine hizmete yönlendirilmiş bu ise bereketi artırmıştır.

Değerli milletvekilleri, bütçeler bizim için kuru rakamlardan ibaret değildir, insan odaklı, insanımızın refahını artırmanın ve geleceğini güvenle inşa etmenin araçlarıdır. Geçmişte bir yılı, hatta bir haftası bile öngörülemeyen Türkiye'den gelecek nesillere uzanan, vizyonu olan bir Türkiye'ye ulaşmış durumdayız. AK PARTİ iktidarı, ne yaptığını bilen, geleceğe yönelik planı ve programı olan, kararlı ve emin adımlarla 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine yürüyen bir iktidardır.

AK PARTİ hükûmetleri döneminde her ilimizde olduğu gibi, millî mücadele temellerinin atıldığı şehir olan Erzurum’a da başta eğitim, sağlık, ulaştırma, tarım ve spor olmak üzere yaklaşık 30 milyarın üzerinde yatırım yapılmıştır. Rahmetli Menderes döneminde açılmış olan Atatürk Üniversitesinin yanı sıra AK PARTİ döneminde Erzurum Teknik Üniversitesi açılmış ve eğitim taçlandırılmıştır. Erzurum'da yapılmış olan Doğu Anadolu Gözlemevi hizmete girmek üzere olup bu gözlemeviyle Türkiye kendi millî teleskopunu ve görüntüleme sistemini tasarlayıp üretebilen dünyadaki birkaç ülkeden biri olmuştur. Erzurum'da yapılmakta olan şehir hastanesi, barajlar, göletler, tüneller, yollar, altyapı ve kamu binalarıyla Erzurum'un daha yaşanabilir, gelişmiş, kalkınmış mamur ve müreffeh bir şehir olması için Hükûmetimizin çalışmaları devam etmektedir. Ayrıca, 2023'ten önce hızlı tren hizmete girecektir. Böylece Ankara'dan Erzurum’a sadece beş buçuk saatte, İstanbul'dan Erzurum’a ise sekiz buçuk saatte gidilebilecektir. Eşsiz coğrafyamız, tarihî mirasımız ve dinamik nüfus yapımızla 21'inci yüzyıl Türkiye'nin yüzyılı olacaktır.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta 13-14 Aralık 2017 tarihinde Nijer'in Paris'te düzenlediği ve Nijer Cumhurbaşkanı Sayın Mahamadou Issoufou’nun Başkanlık ettiği 20 Avrupa ülkesinin üst düzey yöneticilerinin ve 5 Afrika ülkesinin ise cumhurbaşkanlarının katıldığı "Nijer Yeniden Doğuyor” adlı uluslararası konferansa katıldım, ülkemizi ve Gazi Meclisimizi temsil ettim. Bu konferanstaki konuşmamda, FETÖ terör örgütünün dünya üzerindeki tehlikesinden, PKK, PYD ve DEAŞ terör örgütleriyle Türkiye'nin mücadelesini anlattım. Trump'ın Kudüs’le ilgili kararının, huzur ve barış yerine bölgede kargaşa ve kaosa yol açtığını, bu kararın yok hükmünde olduğunu, bu kararı yok saydığımızı bir kez daha uluslararası bir platformda dile getirdim.

Değerli milletvekilleri, kış sporları başkenti olarak gördüğümüz Erzurum, 2011 ve 2017’de iki uluslararası organizasyona ev sahipliği yapmış ve başarıyla sonuçlandırmıştır. Şimdi ise, 2026 yılında yapılacak olan kış olimpiyatlarını Erzurum'da yapmak için çaba sarf etmekteyiz. Erzurum'da kış sporları sezonu başlamış olup bu vesileyle, başta Spor Bakanımız Osman Aşkın Bak Bey olmak üzere, bütün Meclisimizi ve bütün Türkiye’yi Erzurum’da kayak yapmaya davet ediyorum.

Bu vesileyle 2018 yılı bütçemizin hayırlı olmasını, vatanımıza, milletimize huzur ve bereket getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Deligöz.

Şahsı adına son olarak, Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalım konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Yüce Divan, Sayın Bakan, değerli çalışma arkadaşlarım ve de dünyada bizi izleyen bütün izleyicilerimize selam ve saygılarımı sunuyorum, hepinize gecenin bu saatinde iyi akşamlar diliyorum.

Sayın Başkan, keşke Sayın Maliye Bakanımız burada olsaydı, bu bütçede ne var ne yok, onunla birazcık, iki dakika da olsa görüşecektik, tartışacaktık. Bu bütçede, ben, ilk önce, kendi uzmanlık dalım olan, özellikle bütün vatandaşların kullandığı, her evde bulunan otomobil, biraz daha profesyonelleştiğimizde kamyonet, servis, okul servisi, biraz daha ilerlettiğimizde otobüs, ne diyeyim, kamyon ve tır olmak üzere bu dallarda… Biliyorsunuz, ben, bu konuda, kendi mesleğim itibarıyla da sizlerle bilgilerimi paylaşmak istiyorum.

Sayın Bakan, ilk önce, bir bütçeyi yaparken bütün kesimleri düşünmeniz lazım. Bu bütçeyi yaparken ulaştırmacıyı düşünmediniz, çiftçiyi hiç düşünmediniz, nakliyeciyi, otobüsçüyü, minibüsçüyü, hiçbirini düşünmediniz, hatta asgari ücretliyi bile düşünmediniz. Neden düşünmediniz biliyor musunuz? Çünkü asgari ücrete yapsanız yapsanız 100 TL veya 150 TL zam yapacaksınız ama asgari ücretliye daha 150 TL zammı yapmadan, geçen ay kullandığı Doğan görünümlü Şahin’i bile çok gördünüz, yüzde 25 MTV zammı yaptınız, elinden Doğan görünümlü Şahin’i bile aldınız, sattırdınız.

Peki, bununla birlikte, diyorsunuz ki: “Yüzde 11,1 büyüdük.” Vallahi, bakın, İsviçre’de büyüme oranı 1,2 ama ben bu görüntüyü İsviçre’de görmüyorum. Ben bu görüntüleri maalesef sadece Türkiye’de görüyorum ve de Türkiye’de bu görüntüleri görürken içimin de yandığını, içimin de acıdığını özellikle belirtmek istiyorum.

Diğer bir taraftan, hepimiz özellikle geçen yıl bu konuyla ilgili çok tartıştık, bütçemizde şimdiden büyük bir boşluk var. Bu boşluk nereden geldi, onu da söyleyeyim: Bu boşluk Osman Gazi Köprüsü’nden geldi. İlk yılda, bakın özellikle belirtiyorum, Osman Gazi Köprüsü’nde -biliyorsunuz bunu defalarca söyledim- günlük 40 bin araç geçiş garantisi verildi. Peki, günlük ne kadar geçti? Sadece 17 bin araç geçti. Biliyorsunuz, yapıcı firmanın 35 dolar artı KDV’den sözleşmesi var. Bu da ne yapıyor? 23 bin çarpı günlük KDV dâhil 42 euro yapar; bu da yapar günlük 966 bin dolar firmaya para ödeniyor, çarpı 365 yani bir yıl dediğimizde şimdiden bütçemizden… Sayın Bakan, o da ayrılmış…

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Buradayım, buradayım.

ÖZKAN YALIM (Devamla) - …352 milyon 590 bin dolar… Bakın, 352 milyon 590 bin dolar. Ha evet, Maliye Bakanımız gelmiş.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Buradayız, burada.

ÖZKAN YALIM (Devamla) - Sayın Bakan, şimdiden bütçeden, yapılan yanlış sözleşmeden dolayı, yapılan yanlış anlaşmadan dolayı…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bizde yanlış olmaz.

ÖZKAN YALIM (Devamla) - Var, var, bakın açık ve net söylüyorum, eğer bu dediğim rakam yanlışsa ben istifa edeceğim Sayın Bakan, ben istifa edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar) Tekrar ediyorum Osman Gazi Köprüsü’nden verilen 40 bin geçiş garantisinden dolayı geçen yıl günlük 23 bin geçiş olduğu tespit edildi, sizler tarafından da onaylandı. Her gün 23 bin çarpı 42 dolar -yani 35 dolar artı KDV- bu da yapıyor günlük 966 bin dolar, çarpı 365, yılda 352 milyon 590 bin dolar şimdiden bütçenizde açık var. Bu, size ders olmadı, bize ders olmadı, şimdi yaptınız ikinci hatayı. Nerede yapıyorsunuz? Bu sene başladığımız, temelini attığımız -Sayın Turan’ın memleketinde, Sayın Gider’in memleketinde, Sayın Bülent kardeşimin memleketinde- Çanakkale Köprüsü’nde. Ya, bu hata, bu ders bize yetti, size yetmedi mi? Bakın, ne yaptınız? Dediniz ki yapıcı firmaya: “Günlük 45 bin geçiş garantisi veriyoruz.” Bakın, oradan hem Çanakkale Eceabat’tan veya Lapseki’den günlük en fazla, en fazla ben diyorum 7 bin-8 bin, Bülent Bey diyor ki 10 bin-14 bin geçiş olur. Problem değil, 14 bin olarak geçiş garantisini alalım, geçtiğini kabul edelim, 14 bin, düştüğümüzde 45 binden 30-31 bin. Şimdiden yapıcı olan bir firmaya… O firma da her zamanki firmanız biliyorsunuz yani yandaş firma biliyorsunuz. Kim olduğunu söylemek istemiyorum. Şimdiden senelik 200 milyon euro zararınız var, bunu da özellikle belirteyim.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – İşletme süresi ne kadar, kaç yıl?

ÖZKAN YALIM (Devamla) - Yani bütçede şimdiden, bir tarafta Osman Gazi’den yaklaşık 352 milyon dolar, yapılacak olan Çanakkale Köprüsü’nden de 200 milyon euroluk…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Ek süremi verirseniz açıklayacağım. Sayın Bakan, şimdiden süremi istiyorum çünkü son bir nokta kaldı.

BAŞKAN – Şimdiden istiyorsunuz, peşin peşin.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Evet, zaten bitti biliyorsunuz.

BAŞKAN – Peki, bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, bakanlık yolu da açıldı, hayırlı olsun.

BAŞKAN – Ama istemem ben, istemem.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Evet, inşallah…

BAŞKAN – İstemem, istemem.

ÖZKAN YALIM (Devamla) - Neden olmasın?

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Sayın Bakanım, bu gördüğünüz gibi traktör, buna hiç itiraz eden var mı? Bunun traktör olduğuna itiraz eden var mı? Buna Avrupa’da “traktör” deniliyor, Türkiye’de de deniliyor ancak Avrupa’da, bunun kullandığı akaryakıt kesinlikle ÖTV’siz, KDV’siz veriliyor; ister Bulgaristan ister Yunanistan, Almanya, Belçika, Fransa, hangi ülkeyi alırsanız alın bu traktöre ÖTV’siz, KDV’siz veriliyor. Ancak bu traktör nasılsa, sanki Taksim’e gezmeye gidiyor, ne diyeyim, burada Kızılay Meydanı’nda gezmeye gidiyormuş gibi çiftçilerimiz bu traktöre normal bir araca verilen mazot gibi, bu çiftçimizin kullandığı traktöre veya biçerdövere 5 TL’den mazot veriliyor. Yazıktır! Bu çiftçimizin hakkına yazıktır Sayın Bakan.

Bunun yanında, bakın, ben de diyorum ki bunu kullanan -elbette ki bunu kullanan vatandaşlarımız da var; en doğal hakkı, parası vardır- vatandaş 1,8’den mazot alıyor. Yazık! Yazık!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Vay be!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yalım.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Onun için, buradan gelen bütçeyi bu traktörü kullanan, traktörü kullanacak olan çiftçilere verin Sayın Bakan, bu kadar net. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalım.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Ben teşekkür ediyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

19.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, taşeron işçilere KHK’yle kadro verilmesinin olağanüstü hâl ilanına sebep olan olaylardan olmadığından Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu Sayın Maliye Bakanı buradayken biz de 1 milyona yakın taşeron işçisinin beklentisini ve yasanın ne zaman çıkacağı konusundaki tartışmaları hatırlatmak istedik. Gerçekten uzun süredir Türkiye’nin en temel gündemlerinden bir tanesi taşeron işçilere güvenceli, iş güvencesi olan bir kadro verilmesi olayı fakat bugün bütün basın-yayın organlarında KHK’yle taşeron işçilere kadro verileceği yönünde yaygın bir haber çıktı. Bu, iktidar partisinin temel uygulama yöntemlerinden bir tanesi: Önce haber sızdırılıyor, sonra yapılıyor. Yani, buna ilişkin Maliye Bakanına soruyoruz açıkçası haftalardır…

BAŞKAN – Ama bu soruldu.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Cevap vermedi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Cevap vermedi henüz. Biz parti adına, HDP olarak bir daha soruyoruz.

BAŞKAN – Sürekli aynı sorunun cevabını verecek diye bir kaide yok ama lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz parti olarak daha önce de çağrı yapmıştık. Gerçekten, Meclisin bu şekilde baypas edilmesi kabul edilemez. Eğer taşeron işçilere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Toparlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir dakika vermiştim Sayın Meral Danış Beştaş, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili adına, vekâleten konuşuyorum.

BAŞKAN - Vekâletiniz var mı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Var.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Var efendim, var.

BAŞKAN – Sunmadınız kürsüye de o yüzden…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Geldi size.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – KHK’yle taşeron işçilere kadro verilmesi, olağanüstü hâl ilanına sebep olan olaylardan olmadığından, Anayasa’ya aykırıdır. Ne saklanıyor? Niye siyasi partiler hep birlikte Mecliste bu yasayı çıkarmıyor? Meclisin tatile girmesinin anlamı yok. Tatile girmeyelim, 1 milyon işçinin beklediği ve hak ettiği, taşeron işçilere yasayı hep birlikte çıkaralım diyorum.

Bir de bir kaygımız var: Demek ki bir eksiklik var, yine işçi aleyhine bir düzenleme olacak ki KHK’yle çıkarma gibi bir yönteme başvurulması düşünülüyor. Bu konuda Sayın Maliye Bakanının cevabını bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Maliye Bakanı bu konuda cevap verdi. Dilersek bir kez daha verir.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Vermedi efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Vermedi.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Kanun hükmünde kararnameyle mi olacak, Mecliste mi çıkacak, söylemedi.

BAŞKAN - On dakika soru-cevap işlemini yapacağız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Esnek böyle…

BAŞKAN – Kim?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Vallahi herkes kendisine göre anlamış.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – “Bir an önce olmalı.” dediniz ama ne zaman?

GARO PAYLAN (İstanbul) – Neyle olacak yani?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bakın…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Mecliste mi yapılacak bu?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Paylan, bu soruyu sordunuz…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Cevap alamadık.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz sormadık.

BAŞKAN – Cevap verildi. Gerek görürse Bakan yeniden cevap verir.

Şimdi soru-cevap kısmına geçeceğiz ama Sayın Turan söz istedi.

Buyurun.

20.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Özkan Bey’e teşekkür ediyorum açıklamalarından dolayı ancak ufak bir hususun altını çizmek istiyorum: Çanakkale Köprüsü değil aslında oradaki söz konusu ihale; Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Savaştepe Otoyolu orası, 101 kilometre, büyük bir otoban. Sadece 5 kilometresinde köprü var. Ayrıca, şu an günlük geçiş 4 binlerde değil, 14 binlerin üzerinde. Şu an Marmara ringi olmamasına rağmen, tüm yollar tamamlanmamış olmasına rağmen 14 bin geçişin, köprünün bitim tarihinde, beş buçuk yıl sonra 40 binleri aşacağı öngörülüyor.

İkincisi: Sayın Başkanım, Ben Çanakkaleliyim. Çanakkale’de, bırakın, 14 bin, 44 bin geçiş ihtimalini, imkânını, bir tek ambulans da geçse, bir tek turist arabası da geçse, bir tek meyve sebze kamyonu da geçse o köprü Çanakkale’ye ihtiyaç. Yap-işlet-devret bir ihale metodu, açık yapılan ihale. Bu kadar kârlıysa Özkan Bey de girebilir ihaleye. Biz köprü istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir dakika daha izin verirseniz…

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Büyük devlet olmak o köprüyü yapmayı gerektirir. Devletin kasasından bir gram para çıkmadan o köprü yapılıyor, on altı yıl sonra da tümüyle devletin malı hâline geliyor. Dolayısıyla bu ihale metoduyla Çanakkaleliye kazandırılacak olan bu köprünün ben vatandaşların geleceği adına, oradaki tarımın, sanayinin, turizmin geleceği adına çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Nedir talebiniz? Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Grup Başkan Vekili, biraz önce konuşan Uşak Milletvekilimiz Özkan Yalım’ın…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Teşekkür ettim Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – …Çanakkale Köprüsü’nün yapımına karşı olduğu anlamı çıkacak bir konuşma yaptı.

BAŞKAN – Yok, hayır, hayır, böyle bir şey çıkarmadı, sadece “İsmini yanlış söylüyor.” dedi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Öyle bir anlam çıktı.

BAŞKAN – Hayır, hayır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Müsaade ederseniz, Özkan Bey bir açıklama yapsın.

BAŞKAN – Bir açıklama yapsın ama böyle yanlış bir sonuç çıkmadı, böyle bir algı doğuracak konuşma yapmadı Sayın Turan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Aynen öyle Başkanım. “Özkan Bey köprüye karşı. Bir araba geçse bile biz yapacağız.” ne demek? “Sen istemiyorsun ama biz yapacağız.” demek.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Özkan Bey değil ama CHP Çanakkale’ye karşıydı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Altay, öyle bir şey demedi, sadece köprünün 5 kilometre mesafede olduğunu söyledi, o kadar.

Buyurun, bir dakika süre veriyorum.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, bence yerimden değil, isterseniz... Eklemeler var.

BAŞKAN – Hayır, bir dakika yerinizden söz vereceğim, buradan sataşmadan söz veriyorum.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ama, müsaade ederseniz, başka ithamda bulundu.

BAŞKAN – Sayın Yalım, yerinizden bir dakika söz veriyorum, isterseniz açın mikrofonunuzu girin konuşun, isterseniz işleme başlayacağım. Süreyi de uzatmayacağım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Herkese uzatmayın o zaman.

BAŞKAN – Grup başkan vekillerimize…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bize de uzatmayın, adalet istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yalım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Özkan Bey değil ama Çanakkale CHP Teşkilatı, Belediyesi hep karşıydı, afiş astılar Sayın Başkan “Karşıyız.” diye.

BAŞKAN – Buyurun.

21.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, Sayın Turan kesinlikle yanlış söylüyor. Neden yanlış söylüyor? Bir kere, biz bu köprünün yapılmasını kesinlikle elzem buluyoruz ve de ihtiyaç olduğunu teyit ediyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – CHP olarak mı diyorlar?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Hiçbir örgütümüz de ne Çanakkale ne başka bir ilçemizin örgütü de karşı değil.

Bunun yanında, biraz önce dedi ki: “Köprünün adı Çanakkale Köprüsü değil.”

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle demedim ya.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Bakın, ihale sözleşmesini açtığımızda “1915 Çanakkale Köprüsü” adı, aynen ihaledeki açılımı bu.

Artı, tekrar ediyorum, bu köprüden -tekrar söylüyorum- geçmeyen araçlar adediyle en azından her sene 200 milyon euro Sayın Bakanın bütçesinden, bizim bütçemizden zarar edeceğiz, altını tekrar çiziyorum bunun.

BAŞKAN – Ama işte, şimdi sonuç aynı çıktı, “Yapılmasın.” demeye getiriyor köprüyü.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Hayır, alakası yok. İhalenin sistemi yanlış, ihalenin şartları yanlış. Yani Osman Gazi Köprüsü’nden alınmayan bir ders var.

BAŞKAN – O zaman bunu söyleyin, “Yapılan ihale yanlış.” deyin. Söylemiyor onu.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – İhalenin yapılma şartları yanlış. Yani bir firmayı daha fazla zengin etmek adına yapılan bir ihale sistemi. (Gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir dakika… Bitmedi Sayın Yalım’ın konuşması.

Bir dakika daha süre veriyorum size, devam edin Sayın Yalım.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ediyorum.

Bakın, kesinlikle ihalenin yapılma şekli yanlış. Osman Gazi Köprüsü’nden alınması gereken bir ders varken, ben defalarca önerge verdim, yazılı soru sordum, Sayın Ulaştırma Bakanıyla görüştüm, hatta Sayın Başbakana bile bunu söylememe rağmen ihalenin şartlarını maalesef aynı Osman Gazi Köprüsü’yle bire bir eşleştirdiler, geçiş garantili bir ihale yaptılar. Burada yapılan yanlış, o bölgeden geçecek olan araç sayısı günde en fazla 7 bindir, 10 bindir, belki bayramlarda 12-15 bindir ancak hiçbir zaman 45 bin araç geçiş garantisi alamaz, yapamaz bu geçişi. Bu sebepten dolayı her yıl bütçemizde, şu anda konuştuğumuz 2018 yılı bütçesinde en az 200 milyon euro zarar verecek.

BAŞKAN – Evet, bunları söylemiştiniz.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Onun için ihalenin yapılma şekli, şartları yanlıştır; özellikle belirtiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi netleşti, evet.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Köprüye de karşı değiliz.

BAŞKAN – Yok, netleşti Sayın Yalım.

Buyurun Sayın Turan.

22.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Özkan Bey’e tekrar teşekkür ediyorum. Tüm Çanakkale’yi Boğaz’ına kadar “Köprü istemiyoruz.” afişleriyle donatan CHP’den artık “Köprü istiyoruz.” diyen CHP’ye evrilmelerini çok keyifle takip ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdiye kadar karşıydılar, şimdi “Tarafsızız.” diyorlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne zaman donatıldı ya?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bülent oldu mu öyle bir şey? Var mı öyle bir şey?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Arkadaşlar, ben Çanakkaleliyim...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bülent, var mı öyle bir şey?

BAŞKAN – Sayın Öz konuşamaz şu anda, bir dakika.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır, var mı yok mu gel bir cevap ver.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bütün Çanakkale’yi Boğazı’na kadar “Köprü istemiyoruz.” afişiyle donattılar Sayın Başkan. Fotoğrafları size göndereceğim.

İkincisi: On altı yıl sonra devletin olacak köprüden bahsediyoruz, ihtiyaç olan köprüden bahsediyoruz. Bizim oradaki çiftçimiz, tarımcımız, turizmcimiz her yağmurda, her lodosta “Araba kalkar mı, vapur çalışır mı?” diye endişe duyar. Köprü oraya lazım. Bir daha diyorum, yap-işlet-devret tarzı bir ihale metodu, bu başka bir metot. Bunun artısı var, eksisi var. Kaldı ki iddia edildiği gibi 1 firma yok, 4 firma var. O 4 firmanın 2 tanesi Türk firmasıyken 2 tanesi Güney Kore firması.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Turan, Çanakkale Köprüsü’ne…

BAŞKAN – Bir organizasyon yapıyoruz burada.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Fotoğraflarını göstereceğim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Fotoğraf çekmiş olabilirsiniz zira bendeki bilgi şu: Kimi AK PARTİ’lilerin ellerine CHP bayrağı alarak “Köprü istemiyoruz.” demek suretiyle kara propaganda yaptıklarına dair bilgiye sahibim. Ayıptır! Ayıptır! [(AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bravo! Bravo!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bravo!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, takdir ediyoruz bu dönmeyi.

BAŞKAN – Hayır, tamam, teşekkür ederim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkanım, devam edelim lütfen.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, Sayın Turan benim anlatmak istediğim ihale sistemi…

BAŞKAN – Söz vermedim Sayın Yalım.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ama bitmedi, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Söz vermedim Sayın Yalım size, niye konuşuyorsunuz?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Söz istiyorum.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Devam edelim Başkanım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Keşke CHP il başkanı olsa.

BAŞKAN – Sayın Öz konuşacaksa, konuşmak istiyorsa Sayın Özçelik sizi buraya alacağız.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Karşı mısın değil misin Sayın Öz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Haydi Bayram bir dakika değişin, bir dakika değişin, Bülent bir açıklama yapsın.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Böyle bir usul yok, hiç olmaz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Olur olur, bir sıkıntı yok, olur.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ben tatmin oldum Özkan Bey’in açıklamalarından.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öz.

23.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, Sayın Turan’ın ifade ettiği gibi Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale örgütünün öyle resmî olarak köprüye karşı çıktığı, broşür dağıttığı kesinlikle doğru değil.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Afiş afiş…

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) - Broşürü kimlerin dağıttığını falan o konuda bir bilgim yok ama Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale örgütü, ilçeleri, merkez dâhil olmak üzere hiçbir şekilde böyle bir broşür dağıtmamıştır ve köprüye de Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale örgütü olarak kesinlikle karşı değiliz. Sayın Özkan Bey’in de ifade ettiği gibi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak da hep ifade ettiğimiz gibi, biz sadece ihalenin tarzına, şekline karşı olduğumuzu buradan tekrar belirtmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, zabıtlara geçsin: Çanakkale CHP’li belediyesi bütün kordon boyunu Boğaz’ına kadar “Köprü istemiyoruz.” afişleriyle donattı.

BAŞKAN – Tamam, takdir seyredenlerin ve izleyenlerindir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Belge nerede? Belge nerede?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Belge göster.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gel göstereyim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sahte, sahte o, sahte.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemini yapacağız.

Süremiz on dakika.

Beş dakikasında sayın milletvekillerinin sorularını alacağım, diğer beş dakikasında da Sayın Bakan sorulan sorulara cevap verecek.

Sayın Topal…

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Otururken olumlu yanıt alamıyoruz, o yüzden ayağa kalktım.

Sayın Bakanım, az önce bir soru sormuştum: Hatay’da hazine arazileri üzerinde ev kuran vatandaşlarımız gerçekten ciddi anlamda mağdur. Burada AK PARTİ’li Hatay milletvekillerinden de destek bekliyoruz. Az önce maalesef olumsuz yanıt aldım. Bu konuyu Bakanlar Kurulunda görüşmenizi ve mutlaka bir çözüme kavuşturulması konusunda hassasiyet göstermenizi bekliyoruz. Dediniz ki: “Güvenlik gerekçesiyle…” Hangi güvenlik? Hatay’daki her Türk vatandaşımız bayrağını, vatanını, milletini sever. Yani, şu anda ayağa kalktım, bir dahaki sefer herhâlde eylem yapmamız gerekiyor.

Çok teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çiftçinin aylardır dört gözle beklediği süt teşvik primleri bugünlerde ödeniyor. Süt teşvik primleri 8 kuruş olarak açıklanmıştı. Üreticilerimiz de buna göre hesap yaparak bütçe oluşturmuş ve belki de yem satan bayilere buna göre borçlanmışlardı. Örneğin, Edirne’nin Süloğlu ilçesi Sülecik Köyü’nden Salim Şantay ağabeyimiz süt primleri ödeniyor diye bankaya gitti, isminin yanında 1.800 lira alacağı yazıyordu ancak kendisine 900 lira yani tam yarısı ödendi. Sadece o değil, konuştuğum tüm üreticiler alması gerekenin yarısını aldılar. Herkese para dağıttınız, çiftçiye gelince para mı bitti? Neden üreticilerle dalga geçiyorsunuz? Üreticinin alacağını keserek hayvancılığı geliştiremezsiniz.

BAŞKAN – Sayın Tüm…

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TRT Genel Müdürlüğünün Samsun Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği bir raporda FETÖ gerekçesiyle TRT’den ihraç edilen 435 kişiden 368’inin İbrahim Şahin’in Genel Müdürlüğü döneminde işe alındığı ortaya çıkmıştır. FETÖ’den soruşturulan eski Genel Müdür İbrahim Şahin konuya ilişkin ifadesinde “Samanyolu Grubundan gelenlerin FETÖ’cü olduğunu bilmiyordum. Yayın politikaları AK PARTİ yanlısı görüldüğünden bunların geçişine izin verildi.” itirafında bulunmuştur.

Sayın Bakana soruyorum: TRT’de İbrahim Şahin döneminde bahsi geçen iddialar doğru mudur? İbrahim Şahin döneminde FETÖ’ye ait şirketlere 17 ihale verildiği iddiası doğru mudur?

TRT eski Genel Müdürü Şahin’in AKP yanlısı gerekçesiyle 368 kişiyi işe alması, kadrolaşma yapıldığının ispatı mıdır?

Kamu kuruluşu olarak TRT'nin halktan toplanan vergilerle tek taraflı yayın politikası izlemesi, vergi ahlakına uygun mudur?

Bahsi geçen dönemde TRT’den sorumlu Başbakan Yardımcısı hakkında konuya ilişkin bir soruşturma açılacak mıdır?

BAŞKAN – Sayın Tor…

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, sorum Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal’adır. Bütçe açığı her yıl artarak devam etmektedir. 2015 yılında 23,5 milyar lira iken 2016 yılında 34,5 milyar liraya yükselmiştir. 2017 tahmini 46,9 milyar lira iken 2017 yılında gerçekleşme tahmini 61,7 milyar TL’dir, 15 milyar lira yanılma vardır. 2018 yılı tahmini 65,9 milyar TL’dir. Özetle, bütçe açığı her yıl artarak devam etmektedir.

Faiz giderlerinde de benzer durum söz konusudur. 2016 yılında faize 51,5 milyar lira ödenmiştir. 2017’de gerçekleşme tahmini 57,5 milyar liradır. Bütçenin görünümü, faiz bütçesi şeklindedir.

Sayın Bakan, faiz giderlerini azaltmak için somut tedbirleriniz nelerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Maliye Bakanına: Sayın Ağbal, taşeron işçilere kadro verilmesi açıklaması yapılmıştır. Genel ve katma bütçeli idareler ile belediyeler ve il özel idarelerinde çalışanlara kadro verilirken KİT’lerde çalışanların aynı haklardan istifade ettirilmemesi ve kapsam dışı bırakılmaları adaletsizliğe sebep olmaktadır. Bu durum Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bir durumdur ve bu eşitsizliğin en kısa sürede giderilmesi gerekmektedir. Toplam 850 bin veya 950 bin kişiye kadro verilirken KİT’lerde çalışan 40 bin civarındaki taşeron işçiye kadro verilmemesinin sebebi nedir? Bu sayı kadro verilecek toplam sayının yüzde 5’i oranındadır ve bu oran büyük bir mağduriyete sebep olacaktır. Bu alanda bir düzenleme yapılacak mı? Taşeronlara güvence kapsamında sayıca 5 bini bulmayan 4857’li kadrolu teknik işçilere de 4/C’lilere de 4/B statüsü verilecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Demir…

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 5779 sayılı Yasa kapsamında büyükşehir belediye sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirinin önemli bir kısmı o il ilçesinde toplanan vergilerden yüzde 6 pay alırlar. Muğla ilinde bulunan büyük işletmelerin, otellerin, turistik tesislerin bağlı olduğu vergi daireleri çoğunlukla İstanbul ve Ankara’dadır dolayısıyla, vergi gelirleri tahsilatı ilimizde görülmediğinden Muğla Büyükşehir Belediyesi hissesine aktarılamamaktadır, bu işletmelerde merkezlerinin bulunduğu illerin büyükşehir belediyelerine aktarılmaktadır. Muğla ilinde elde edilen gelirlere ait vergilerin Muğla Büyükşehir Belediyesine aktarılması için bir düzenlemeniz var mıdır? Bir, Bakanlığınızın bu konuda bir çalışması var mı? İkincisi de, haksızlığın giderilmesi için Muğla’da elde edilen gelirlere ait vergiler ek beyannameyle gösterilmelidir ve Muğla Büyükşehir Belediyesine aktarılmalıdır.

Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle Sayın Topal’ın Hatay’daki taşınmazlarla ilgili gündeme getirdiği konuyu ben kendisine de ifade ettim. Bu konuda İçişleri Bakanımızla ve Dışişleri Bakanımızla tekrar bir değerlendirme yapacağız. Kendileriyle ilgili, bu konuda özellikle oradaki vatandaşlarımızın hiçbir şekilde mağdur olmasını hiçbirimiz istemeyiz. Müsaade ederseniz, o konuda inşallah bir değerlendirme yapıp olumlu bir netice almayı umuyorum.

Sayın Gaytancıoğlu, süt teşvik primlerinin ödemeleriyle ilgili araştıracağım ben, nedir bunun sebebi, onu bilgi olarak size arz ederim.

Sayın Tüm, TRT’de FETÖ bağlantılı şu anda yürümekte olan soruşturmalarla ilgili -anladığım kadarıyla- basına intikal eden birtakım bilgileri ve değerlendirmeleri bizlerle paylaştı. Tabii, yargıya intikal etmiş, hâlen soruşturması devam eden bir konuyla ilgili benim özel olarak burada bir şey söylemem doğru olmaz. Hükûmet olarak, FETÖ terör örgütüyle ilgili gerek kamu idarelerindeki soruşturmaları gerekse savcılıklarda ve mahkemelerde devam eden kovuşturma ve yargılamaları çok özel bir şekilde takip ediyoruz. Bu konuda geçmişten de varsa her türlü yanlışın üzerine sonuna kadar kararlılıkla gideceğiz.

Sayın Tor, öncelikle şunu ifade edeyim, Sayın Tor dedi ki: “Geçen sene bütçe açığı 34,5 milyar lirayla kapandı.” Hâlbuki, doğru, orta vadeli programda 2016 yılında bütçe açığının 34,5 milyar lira seviyesinde kapanacağını açıklamıştık. Ancak son üç ayda gerek ekonomideki olumlu gelişmeler gerekse bütçede ve harcamalarda aldığımız tedbirler sonucunda 2016’nın gerçekleşen bütçe açığı sanıyorum 27,9 milyar lira. Yani 2016 yılının başında Hükûmet olarak bütçe açığı hedefi ne ise aynısını tutturmuş olduk. O açıdan herhangi bir şekilde geçen sene bütçe hedefinin üzerinde bir bütçe açığı meydana gelmedi. Bu sene de 47 milyar lira civarında açıkladığımız bütçe açığının orta vadeli programda 61,5 milyar lira civarında gerçekleşeceğini söyledik. Burada da memnuniyetle izliyorum ki ekonomideki olumlu gelişmeler bütçenin gelir tarafına da olumlu yönde yansıyor. Burada da -inşallah- bütçe performansı bakımından son derece olumlu bir neticeyi bu sene de elde edeceğiz. Zaten AK PARTİ hükûmetlerinin en başarılı olduğu alanlardan bir tanesi, hem vatandaşa hizmet götürmesi hem de bunu bütçe açığını azaltarak yapması. Yani eskiden çok bütçe açığı yapılırdı ama vatandaşa hizmet de gitmezdi. Neden gitmezdi? Yine, siz çok güzel işaret ettiniz, eğer bir bütçe faiz bütçesiyse hem fazla açık verir hem de vatandaşa herhangi bir şekilde hizmet gitmez. AK PARTİ iktidara geldiğinde, 100 liralık bütçenin 43 lirası faize gidiyordu, topladığımız 100 lira verginin 85 lirası faize gidiyordu. Şu anda faiz giderlerinin bütçe içindeki payı yüzde 43,2’den yüzde 8,5’a kadar düştü. Dolayısıyla “Bu bütçe faiz bütçesi.” şeklinde bir ifadenin yakıştırılması hakikaten büyük bir haksızlık. Ve bu şekilde, ekonomide sağladığımız istikrar ve uyguladığımız doğru politikalar sayesinde son on beş yıldır hem ülke olarak büyüme oranları bakımından son derece olumlu bir performans gösteriyoruz, özellikle küresel finansal kriz sonrası dönemde birçok ülkede büyüme oranları aşağı gelirken, bütçe açıkları artıp kamu borç yükleri artarken… Çok dikkatinizi çekerim, bakın, OECD ülkelerinde küresel finansal kriz sonrası dönemde büyüme oranları aşağı geldi, bütçe açıkları yukarıya gitti, kamu borcunun millî gelire oranı yüzde 90’ları, yüzde 100’leri geçen ülkeler oldu ve bu sürede Türkiye ortalama yüzde 6 büyüdü. Bütçe açıklarını global kriz sonrası…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bir dakika daha…

BAŞKAN – Tamamlayın, bir dakika ek süre veriyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Global kriz sonrası dönemde yüzde 5,5 olan 2009 yılındaki bütçe açığını iki yıl içerisinde, 2011’de yüzde 1 seviyesine kadar indirdik ve son beş yıldır Türkiye’nin merkezi yönetim bütçe açığı yüzde 1 civarında. Genel bütçe açığında 2015 yılında dengedeydik. O açıdan, bu bütçeye “Faiz bütçesi.” demek gerçekten haksızlık olur ve bu dönemde hem bütçe açıklarını düşürdük hem de bu dönemde mega projeler başta olmak üzere yatırımları da gerçekleştirdik. Deminki tartışmaya katkı olsun diye söyleyeyim, bana vekilimiz diyor ki: “Sayın Maliye Bakanı bütçesinden şu kadar para ödeyecek kamu-özel iş birliği projesi çerçevesinde.” Ben de sorarım: Eğer o projeyi, biz o ihaleyi öyle yapmasaydık, o işi bütçeden yapsaydık bütçeden para ödemeyecek miydik? Bu, eksik hesap, matematik bilgisi noktasında bir sıkıntı var o hesapta. Neden? Çünkü ben kamu-özel iş birliği modelinde belirli bir varsayıma bağlı olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Bakan, bu KİT’leri sormaya devam edeceğiz, buna bir kelime cevap verseniz.

ARZU ERDEM (İstanbul) – Bir cevap verseniz.

BAŞKAN – Daha maddeler var, ondan sonra devam ederiz sayın milletvekilleri.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bir cevap verebilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Buyurun, peki, bir dakika daha ek süre vereyim size.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bir de bu KHK’yle mi gelecek Sayın Bakan taşeron işçilere ilişkin?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Arkadaşlar, burada yapacağımız yasal düzenlemenin kapsayacağı kurumlar ve kapsayacağı çalışanlar bakımından gerçekten beklentileri karşılayacak bir çalışma yapıyoruz. İnşallah bir iki gün içerisinde bu konuyla ilgili, sizin ifade ettiğiniz kurumları da kapsayacak şekilde, burada -HDP Grubundan da ifade edildi- kimse merak etmesin, gerçekten geniş toplum kesimlerini ilgilendiren bu konuyla ilgili, geniş toplum kesimlerini memnun edecek, onların haklarını bugünden daha da ileriye götürecek ve kamuda, kamunun genelinde bu meselede çalışanlarımızı son derece mutlu edecek bir düzenlemeyi de hayata geçireceğiz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Meclise niye gelmiyor Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 4’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 4. maddesine ekli "E Cetveli”nin;

10. Maddesinin birinci cümlesinde yer alan "özel hesaba aktarılarak” ibaresi ile ikinci cümlesinin,

16. Maddesinin birinci cümlesinde yer alan "özel hesaba aktarılarak” ibaresi ile 3. cümIesinin,

17. Maddesinin birinci cümlesindeki "...tarafından açılacak özel hesap…” ibaresi ile ikinci cümlesinin,

18. Maddesinin ikinci cümlesindeki "...tarafından açılacak özel hesap…” ibaresi ile ikinci cümlesinde yer alan "Kalkınma Bakanı tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde” ibaresinin,

21. Maddesinde yer alan "Söz konusu tertiplerden yapılan harcamalar 4734 sayılı Kanun ile 5018 sayılı Kanuna tabi değildir." cümlesinin,

22. Maddesinin 1. cümlesindeki, “…Yüksek Planlama Kurulunun uygun göreceği kuruluşlara" ibaresi ile 2. cümlesindeki “…Yüksek Planlama Kurulu" ibaresinin,

25. Maddesinin 1. cümlesindeki, "...açılacak özel hesaba aktarılarak…” ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin,

51. Maddesinde yer alan "adına açılmış olan özel hesaplara” ibaresinin, madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                  Zekeriya Temizel                                     Bihlun Tamaylıgil                                      Lale Karabıyık

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                      Bursa

                                       Musa Çam                                             Bülent Kuşoğlu

                                           İzmir                                                       Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162’nci maddesindeki “…değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.” hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biliyoruz zaten Başkanım.

BAŞKAN – Usulüne uygun yapalım da.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Söz mü istedik biz sanki yani, talep mi ettik?

BAŞKAN – Usul böyle.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biliyoruz usulü.

BAŞKAN – Siz biliyorsunuz ama bilmeyenler var.

Buyurun.

Gerekçe:

E cetveline konulan bazı hükümlerle, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun daha mürekkebi kurumadan bu yasayla getirilmeye çalışılan mali disiplin delinmeye çalışılmakta, her bakanlık Meclisin onayından geçmeyen ve Meclisin denetiminden de kaçırılan hesaplardan harcamalar yapmaya yönelmektedir.

Mali sistemimizin bozulmasına neden olan bu uygulamalar, çıkarılan kuruluş kanunlarına, bazı KHK'lere ve bütçe kanunlarına (özellikle E cetveline) Anayasa’nın 161’inci maddesinin amir hükmüne karşın, konulan bazı hükümlerle gerçekleştirilmektedir.

Mali sistemimiz içinde yeni birtakım aksaklıklara sebep olacak, mali disiplin ve kontrolü ortadan kaldıracak "özel hesap", "özel fon hesabı", "kaynak yönetimi hesabı” gibi isimlerle kontrol dışı hesap, bütçe ve fonlar oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Özellikle E cetveline konulan bazı hükümlerle, kanunla düzenlenmesi gereken yetkilere benzer hükümler konularak kamu kaynakları mali yönetim ve denetim sisteminin dışına çıkarılmakta, mevcut kamu harcama ve denetim hukukuna tabi olmadan oluşturulan bu hesaplardan yapılacak harcamaların, desteklemelerin, hibelerin; türlerini, sınırlarını, şartlarını, kapsamını, kullanımını, diğer kamu kurumlarına, belediyelere, özel sektör kuruluşlarına ve sivil toplum otoritelerine aktarma esaslarını ve denetimini düzenlemeye ilgili bakanlık veya bakan yetkili kılınmaktadır.

Bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının engellenmesine neden olmakta, aynı zamanda mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkelerine de aykırılık teşkil etmektedir.

2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Tasarısı’nda, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Başkanlığı gibi birçok idarenin bütçelerine konulan bazı tertiplerdeki ödeneklerin yine merkezî bütçe kanununa ekli E cetveline Anayasa’nın 161’inci maddesi hükmüne aykırı olarak konulan hükümlerle özel hesaplara aktarılmasının sağlanmak istendiği anlaşılmaktadır.

Bu amaçla E cetveline konulan hükümlerle özel hesaplara aktarılmak istenilen 2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’ndeki toplam başlangıç ödeneği tutarı 2 milyar 769 milyon 252 bin TL’dir.

Yukarıda özetlenen tespitlerden de anlaşılacağı üzere, özel hesaplar aracılığıyla TBMM, nereye gittiğini, nasıl harcandığını ve sınırlarını tam olarak bilmediği kaynakları tahsis etmekte, devredilmesi mümkün olmayan bir hakkı, bütçe hakkını devretmektedir. Bu durum, kamu kaynağının dağıtım ve kullanımını saydam ve bilinebilir, öngörülebilir olmaktan çıkarmakta, denetimi dışı bırakmaktadır. Bu tür uygulamalar bir nevi ilgili bakanlık bütçesi içerisinde örtülü ödenek oluşturulması anlamına da gelmektedir.

Yukarıda sözü edilen maddeler ve bu madde metninde yer alan bazı ibare ve ifadeler Anayasa’nın 2, 7, 87, 88, 89, 124, 160 ve 161’inci maddelerine aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesine ekli E Cetveli’nin;

55’inci maddesinin tasarı metninden,

56’ncı maddesinde yer alan "bedeli karşılığında veya bedelsiz olarak dağıtımına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Sağlık Bakanlığı” ibaresinin madde metninden,

61’inci maddesinin tasarı metninden,

64’üncü maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılır” ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin madde metninden,

70’inci maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “ilde valilik adına açılacak özel bir hesaba aktarılır” ibaresi ile “…Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde…” ibaresinin madde metninden,

74’üncü maddesinin tasarı metninden,

76’ncı maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılarak” ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin madde metninden,

78’inci maddesinin tasarı metninden,

79’uncu maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılır” ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin madde metninden, çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                  Zekeriya Temizel                                     Bihlun Tamaylıgil                                      Lale Karabıyık

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                      Bursa

                                       Musa Çam                                             Bülent Kuşoğlu

                                           İzmir                                                       Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun daha mürekkebi kurumadan bu yasayla getirilmeye çalışılan mali disiplin delinmeye çalışılmakta, her bakanlık Meclisin onayından geçmeyen ve Meclisin denetiminden de kaçırılan hesaplardan harcamalar yapmaya yönelmektedir.

Mali sistemimizin bozulmasına neden olan bu uygulamalar, çıkarılan kuruluş kanunlarına, bazı KHK’lere ve bütçe kanunlarına (özellikle E-cetveline) Anayasa’nın 161'inci maddesinin amir hükmüne karşın, konulan bazı hükümlerle gerçekleştirilmektedir. Mali sistemimiz içinde yeni birtakım aksaklıklara sebep olacak, mali disiplin ve kontrolü ortadan kaldıracak, "özel hesap", "özel fon hesabı”, "kaynak yönetimi hesabı" gibi isimlerle kontrol dışı hesap, bütçe ve fonlar oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Özellikle (E) cetveline konulan bazı hükümlerle kanunla düzenlenmesi gereken yetkilere benzer hükümler konularak kamu kaynakları mali yönetim ve denetim sisteminin dışına çıkarılmakta, mevcut kamu harcama ve denetim hukukuna tabi olmadan oluşturulan bu hesaplardan yapılacak harcamaların, desteklemelerin, hibelerin türlerini, sınırlarını, şartlarını, kapsamını, kullanımını diğer kamu kurumlarına, belediyelere, özel sektör kuruluşlarına ve sivil toplum otoritelerine aktarma esaslarını ve denetimini düzenlemeye ilgili bakanlık veya bakan yetkili kılınmaktadır. Bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının engellenmesine neden olmakta, aynı zamanda mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkelerine de aykırılık teşkil etmektedir.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nda Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Başkanlığı gibi birçok idarenin bütçelerine konulan bazı tertiplerdeki ödeneklerin yine merkezi bütçe kanununa ekli (E) cetveline Anayasa’nın 161’inci maddesi hükmüne aykırı olarak konulan hükümlerle özel hesaplara aktarılmasının sağlanmak istendiği anlaşılmaktadır. Bu amaçla (E) cetveline konulan hükümlerle özel hesaplara aktarılmak istenilen 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesindeki toplam başlangıç ödeneği tutarı 2 milyar 769 milyon 252 bin TL’dir.

Yukarıda özetlenen tespitlerden de anlaşılacağı üzere özel hesaplar aracılığıyla TBMM, nereye gittiğini, nasıl harcandığını ve sınırlarını tam olarak bilmediği kaynakları tahsis etmekte, devredilmesi mümkün olmayan bir hakkı, bütçe hakkını devretmektedir. Bu durum kamu kaynağının dağıtım ve kullanımını saydam ve bilinebilir, öngörülebilir olmaktan çıkarmakta, denetimi dışı bırakmaktadır. Bu tür uygulamalar bir nevi ilgili bakanlık bütçesi içerisinde örtülü ödenek oluşturulması anlamına da gelmektedir.

Yukarıda sözü edilen maddeler ve bu madde metninde yer alan bazı ibare ve ifadeler Anayasa’nın 2, 7, 87, 88, 89, 124, 160 ve 161’inci maddelerine aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın Altay, burada var isimler, sisteme girilmiş sayın milletvekilleri tarafından.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ama usul böyle değil midir efendim? “5’inci maddenin görüşmelerine başlıyoruz.” dersiniz, o anda sistemi açarsınız, öyle gireriz.

BAŞKAN - Yanlışlıkla açılmış, silelim onu, daha sonra…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben yanlışlık olmasın istiyorum Başkanım, başka bir derdim yok.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- (1) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği giderler için “Personel Giderleri” ve “Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri” ile ilgili mevcut veya yeni açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,

(2) Yedek Ödenek: Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik kodlarını içeren tertipler ile çok acil ve zorunlu hâllerde (06) ve (07) ekonomik kodlarını içeren tertiplere aktarma yapmaya,

(3) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2018 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyularak 2018 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya,

(4) Doğal Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeni açılacak tertiplerine aktarmaya, Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – 5’inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerine grubum Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.

Muhterem vatandaşlar, bugün ve yaklaşık iki haftadır, sizlerin ödediğiniz vergilerin nasıl harcanacağını ya da harcanması gerektiğini tartışıyoruz. Herkes kendi görüşlerine uygun istatistikleri ve bu istatistiklerin yorumlarını kamuoyuyla paylaşıyor. Tabii, bu kısımda, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Erhan Usta’nın yakaladığı istatistiki yöntem değişikliklerini tekrar hatırlatmayacağım ama ekonomi çevreleri, dahası vatandaşlarımız ve özellikle yatırımcılar, iktidarın rakamları maniple etmek için sık sık yöntem ve metot değişikliğine gitmesinden eminim kendilerince bazı sonuçlara varıyorlardır. “Umarım, bu yöntem değişiklikleri Türk milletinin lehinedir.” demek isterdim, lakin iktidar partisi olarak bu tür politikaların güvensizlik yarattığının farkında olmanızı temenni ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, vatandaşların yüzlerce yıldır sahip olduğu temel bir hak olan bütçe hakkını temsilcileriyle kullandığı bir yasama çalışmasının içerisinde, gece yarılarına kadar bu sıralarda bütçeyi görüşüyoruz. Bu, demokrasinin temel bir öğesidir. Vatandaşın cebinden alınan belki çocuğunun mama parasını Hükûmet olarak harcarken gözümüzün üzerinizde olması gayet doğal. Bizler, bu bütçeyi, tüyü bitmemiş yetimin hakkı olduğu için didik didik ediyoruz. Hükûmet o çocuğun mamasını nereye harcıyor, tek tek kontrol etmeye çabalıyoruz. Vatandaşın bizlerden beklentisi bu. 2,5 lira tasarruf etmek için kilometrelerce yürüyen asgari ücretli kardeşim, evladına aldığı sütle ödediği verginin nasıl harcandığını bilmeli. Bu sıralarda oturan bizler, kamunun kullandığı makam arabalarına kadar bu harcamaları didik didik etmekle mükellefiz. En azından, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütçe görüşmelerini bu hissiyatla takip ediyoruz. Vatandaşa tasarrufu öğütleyen, hatta bir adım daha ileri gidip bireysel emeklilik fonları eliyle vatandaşa zorla tasarruf ettirmek isteyenlerin, asgari ücretli bir aileyle yüz yüze gelmelerini ve onları bir dinlemelerini isterdik doğrusu.

Bu Mecliste her zaman Türk milletinin menfaati için birlik ve beraberlik içinde hareket etmemiz gerekir. Bakın, Mevlâna ne diyor: “Aklın varsa bir başka akılla dost ol da işlerini danışarak yap.” Bu ülkenin çilekeş insanlarına kulak kabartan kimse yanılmaz. Sanayide metal blokların altında kaynak yapmak için canını dişine takan bir kardeşim “Hükûmet neden bu kadar vergi alıyor? Canımızdan başka bir şeyimiz kalmadı artık.” dediğinde, inanın, bunu sizi kötülemek için yapmıyor. Bu samimiyeti fark ettiğiniz an, o vatandaşlarımızın sizin için en samimi, en sadık dost olduğunu göreceksiniz. Her dönem hükûmetlerin bilmesi gereken şey de tam olarak bu.

Bir insan size oy vermemiş olabilir ama onu dinlemek de, onun söylediklerini değerlendirmek de hükûmetlerin asli görevidir. En iyi eleştiri yanınızdakilerden değil de yanınızda olmayanlardan gelir çünkü yanınızdakilerin sizdeki kusurları görmesi çoğu zaman mümkün değildir. Bundan dolayı değil mi ki cihan devleti Osmanlı İmparatorluğu’nun sadrazamları, hatta padişahları tebdili kıyafet insanların içinde gezmişler ve halkın hissiyatını devlete taşımışlardır. Yüzlerce yıllık adalet ve refahın sebebi belki de budur.

Sayın bakanları, sayın bakan yardımcılarını biliyoruz. Allah var, çok yoğun bir iş programınız, masalarınızda imzalanmayı bekleyen yüzlerce evrakınız var. İnanın, o işlerden ayıracağınız iki saatte vatandaşlarla geçireceğiniz zamanın kıymetini burada anlatmak imkânsız. Vatandaşlarımız belki teknik bir terim kullanamayabilir ama inanın, eksik politikalarınızı bir cümleyle anlatabilecek kadar da samimidir.

İletişim imkânlarıyla donandığımız bu dünyada yaşıyoruz. Köylerimiz de dâhil olmak üzere çoğu yerde internet kullanılabiliyor, haberleri ve ekonomi programlarını izleyebiliyoruz. Antalya’da çiftçilerimiz domatesi 40 kuruşa satarken aynı domatesin bir süpermarkette 5-6 liraya satıldığını görünce neler hissediyorsa, vatandaşlarımızın tamamı, zenginlerin yaşam kalitesini ve sahip oldukları imkânları görünce aynı şeyi hissediyor.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik malumunuz. Türkiye’de en zengin yüzde 1’in ekonomiden aldığı pay yani pastadan aldığı pay yüzde 23,4 iken en yoksul yüzde 50’nin aldığı pay ise sadece yüzde 14,6. İnanın, vatandaşlarımız neden kendi emeklerinin ve üretimlerinin kendilerine refah getirmediğini çok merak ediyor.

Bakın, ülkemizi ileri götürmesi umut edilen yükseköğrenim bile ne hâllerde. ALES ve YDS sınavlarında gerçekten başarılı olanların yerine emek hırsızlarının yükseköğrenim hücrelerine kadar sızdıklarını görüyoruz. Şu andan itibaren eğitimde ve öğretimde kesinlikle OHAL ilan edilmelidir.

Biz Türk milletinin birçok bilimsel atılımla hem kendi ülkemize hem de diğer milletlere faydalı olabileceğine inanıyoruz. Ülkemiz kendi bağrından binlerce bilim insanı çıkarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti daha varlık mücadelesi verirken bile kendi evlatlarını yurt dışında eğitmiş ve kalkınma hamlesi sırasında da bu milliyetçi insanların bilgi ve deneyimlerinden faydalanmıştır. Şimdi bakıyoruz ki yabancı ülkeye gönderilen çocuklarımızın girdiği sınav ve değerlendirmeler üzerinde bile şaibeler söz konusu. Buradan dönmek, ülkemizi yeniden doğru yola sokmak ve bilimsel gerçeklerle buluşmak zor olacak ama buna mecburuz.

Bakın, Maliye Bakanlığının 2017 Yıllık Ekonomik Raporu’nda bir bölüm var. 20’nci sayfanın sağ üst sütununda diyor ki: “Hizmet sektörü ekonomi içerisinde yaklaşık yüzde 70 paya sahiptir.” Ekonomimizin yüzde 70’i hizmet sektöründen oluşuyor. Peki, hangi nitelikle? Turizmde hak ettiğimiz yerde değiliz. Uluslararası alanda isim yapan bir muhasebe, denetleme, danışmanlık şirketimiz yok. Avrupa’ya kahveyi öğreten bir ecdadın torunları şimdi kahvesini yabancı dükkânlarda içiyor. Belki o kahve yapan barista kardeşimin ya da tezgâhtarın köyünde 5 dönüm arazisi var ama ekonominin geldiği yer itibarıyla, o topraklarda üretim yapılmıyor. Bu söylediklerimi uluslararası sermaye karşıtlığı olarak değerlendirmek isteyen olursa hata eder. Biz sermayeye düşman değiliz ama ülkemizi sevdiğimiz için baktığımız yer bazılarından daha farklı.

Hizmet sektöründe niteliklerimizi artırmak ama bundan önce de üretimi artırmak için büyük bir seferberliğe girişmek zorundayız. Tüketimi değil, üretimi desteklemeliyiz. Bunun için vatandaşlarımızı girişimciliğe teşvik edecek bir mevzuatı devreye almalıyız. Kaliteli bir eğitimle gelecek nesilleri ve büyük Türkiye’yi yapılandırmalıyız. Gerçekten, önce önem vereceğimiz nokta eğitim ancak eğitimde hemen sonuç alamazsınız. Yani, bir ülkede yol yaptığınız zaman bunu vatandaşımız hemen görebilir, oy alabilirsiniz, başarı gelebilir ancak gelecek nesillerde, eğer eğitime önem vermezseniz işte o zaman kaybederiz. O yüzden, bugünden itibaren yapacağımız en önemli şey eğitim, eğitim ve tekrar eğitim.

Sözlerimi tamamlarken Türk milletine yeni yılda dirayet, sağlık, mutluluk ve başarı dileklerimi sunuyorum.

Rabb’im Türk milletine yeni yılda huzur nasip eylesin.

Genel Kurula sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yurdakul.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, aynı zamanda, burada olması gereken ama şu anda cezaevinde olan milletvekillerimizi, gazetecileri ve dostlarımızı da buradan selamlıyorum.

Sayın Bakan, aslında bu kanunun 5’inci maddesi üzerinde konuşabilirdim ama Sayın İçişleri Bakanının dediği gibi 5’inci madde üzerinde konuşmayacağım.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Burada Bakan, burada, geliyor.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Çünkü Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 20’si yani 16 milyon nüfus şu anda açlık sınırında yaşıyor. Yine, nüfusumuzun yüzde 60’ının karşılığı olan, 48 milyon nüfusumuz, yurttaşımız yoksulluk sınırında yaşıyor. Bu bütçede onlara ilişkin bir şey yok ama bu bütçede -ben yani bunun üzerine çalışmıştım aslında okuduğum zaman ama siz de söylediniz- “terörle mücadele başlığı” altında bir güvenlik bütçesi var. Bir olağanüstü hâl ve millî güvenlik bütçesi var. Her otoriter yönetimin başvurduğu, bu kavramlarla kalıcılaştırılmak istenen ve demokrasiden uzaklaştıran bir otokratik yönetimin bütçe anlayışı var. O nedenle bu bütçe kalemleri üzerinden neden bu tercihi yaptığınızı anlatmaya çalışacağım.

Bu bir siyasal tercih. Yani güvenlik mi, özgürlük mü; demokrasi mi, adalet mi, otokratik bir yönetim mi; hukuk devleti mi, olağanüstü hâl mi? Bu bir siyasal tercih ve maalesef Hükûmetiniz, Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğu 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilip tercihini demokrasiden, özgürlükten, adaletten değil, olağanüstü hâlle birlikte demokrasi dışı bir tutumdan yana aldı ve maalesef ama maalesef olağanüstü hâl ilan ederek otokratik bir yönetim anlayışını 15 Temmuzdan itibaren sürdürmeye başladı. Bunu çok açık görüyoruz, tercihlerinizden görüyoruz ve bütçe tercihinden görüyoruz ve siz bu cumhuriyetin bir Maliye Bakanı olarak da bunu açıkça burada ifade ettiniz. Terörle mücadele tabii ki bu bütçenin bir parçası olabilir ama bütçenin kendisi olamaz ama siz açıkça bu bütçenin bir güvenlik devleti bütçesi olduğunu, bir millî güvenlik devleti bütçesi olduğunu ifade ettiniz ve bu da bir tercihi ifade ediyor.

Aslında bu tercihin arkasında bir sınıfsal tercih de var, bir sanayi tercihi de var. Bakalım, o güvenlik politikalarınızın arkasında desteklediğiniz sanayinin arkasında kimler var? Ya medya patronlarıyla ilişkili olan sanayi grupları var veya doğrudan doğruya Adalet ve Kalkınma Partisiyle ilişkili olan sanayi grupları var. Tercihinizi bundan yana kullandınız ve bütçenin kaynaklarını yoksuldan, açlık sınırında olan yurttaşlarımızdan değil, bunlardan yana kullandınız.

SALİH CORA (Trabzon) – Sosyal yardımlarda rekor kırdık Sezgin Bey.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Ama tarihin hiçbir döneminde güvenlikçi politikalar, olağanüstü hâl politikaları bir sonuç vermemiştir, bu da vermeyecek. İktidara geldiğiniz zaman sadece Şırnak ve Diyarbakır’da olağanüstü hâl vardı, on iki gün sonra kalktı ama şimdi Türkiye’nin 81 ilinde, on beş aydır devam eden olağanüstü hâl var ve ölümlerden medet umarak bütün bu politikaları sürdürüyorsunuz.

Burada, bakın, bizim yayımladığımız… Sayın Bakan burada gösterdi, ben de gösteriyorum; bunlar bizim muhalefet şerhlerimiz, darbe girişimiyle ilgili kurulan komisyonun muhalefet şerhleri ama ikisi de yayımlanmadı çünkü bu darbeden bu Hükûmet medet umdu maalesef ve olağanüstü hâli kalıcı hâle getirerek de ölümlerden, insan hakları ihlallerinden medet uman ve baskıyla özdeşleşmiş bir Hükûmet modeliyle bunu sürdürüyorsunuz.

Ne yapıyorsunuz, söyleyeyim. Burada Sayın Erdoğan ve bütün bakanlar şunu söylediler: “Filistin’de Fevzi’yi gördünüz mü?” Fevzi bizim canımızı sizden daha çok acıttı, hepinizden fazla acıttı. 14 yaşında, bu şekilde alındı. Ama bunu söylerken ilk önce dönüp kendinize bakacaksınız. Niye kendinize bakacaksınız? Söyleyeyim. Bakın bu kim? 15 yaşında, Hakkâri’de Ertuş. Kolu kırıldı, kolu, canlı yayında, kolu kırıldı ve kolunun sesi ekranlara yansıdı. Buna ilişkin bir şey söylemediniz. Bu kim? Bilmediğiniz Berkin Elvan.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Hayır, ne diyorsun yani ne?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bu kim biliyor musunuz? Uğur Kaymaz. Bunlar çocuk, sizin iktidarınız döneminde öldürüldüler, sizin iktidarınız döneminde öldürüldüler.

SALİH CORA (Trabzon) – Yasin Börü var mı orada, Yasin Börü var mı orada?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Yasin Börü var mı orada?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bu kim? Ceylan Önkol.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Ne demek istiyorsun?

SALİH CORA (Trabzon) – Yasin Börü nerede? Onu kim katletti?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ölümleri niye yarıştırıyorsunuz ya? Onlar da çocuk değil mi?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Peki, daha fazlasını söyleyeyim sizlere, daha fazlasını söyleyeyim. 28 Aralık 2011, Sayın Erdoğan ne söyledi, Sayın Erdoğan ne söyledi?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Yasin Börü var mı, Yasin Börü; kafasını taşla ezip yaktığınız, var mı?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – “Roboski’de ölenlerin failleri bu Ankara’nın karanlık koridorunda kalmayacak.” dedi. Kaç yıl geçti aradan? Altı yıl aradan geçti. Bir hafta sonra yıl dönümü olacak, yıl dönümü. Söylemedi mi Sayın Erdoğan? Gitmedi mi Şerafettin Elçi Havaalanı’na, ailelerle görüşmedi mi? Kaç tane çocuk vardı burada? Fevzi’yi söylerken bunlarla ilgili sizden bir cümle çıktı mı bugüne kadar, bir cümle? Bunları söylemeye hakkınız yok. Bakın, bu kim, bunlar kim, bunlar kim? Sadece 2015 yılında ölen çocukların listesi, burada teker teker okudum, burada teker teker okudum.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – PKK onlar, PKK.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bunlar çocuk, çocuk, çocuk; sizin, sizin...

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – PKK, “sizin” diye konuşma, PKK.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, bunlar kim?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Cesaretin varsa git dağa sor hesabını!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, Taybet ana, bakın, Taybet ana. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Devlet çocuk öldürmez.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, izliyoruz, dinliyoruz, bir dakika.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın burada sabıka kayıtlarınız var, sabıka kayıtlarınız, onları okuyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yedi gün, bakın yedi gün Taybet ananın cenazesi yerde kaldı, yedi gün.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – PKK propagandası yapma, geç onları.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Niye itiraz ediyorsunuz, bunlar doğru değil mi?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, efendi efendi dinlerseniz sizin için de yararlı olur, efendi efendi dinleyin. Bakın, buna bakın utanın, utanın, buna bakın utanın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Efendi efendi konuş!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bu Taybet ana, yedi gün cenazesi yerde kaldı.

BAŞKAN – Sayın konuşmacı, Genel Kurula hitap edin lütfen.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Sabıka kaydınız, bakın.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Şehitler insan değil mi, onları da söyle! Bir de şehitleri söyle!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, söyleyeceğim, onları da söyleyeceğim.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Söyle, onları da söyle!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bunlar kim, bakın bu kim? Ne yarattınız? Hamile kadınlar, hamile kadınlar.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Necmettin öğretmenden de bahset biraz!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın hamile kadınlar, size söylüyorum, hamile kadınlar.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Şehitlerden bahset biraz!

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Ayıp ayıp, yakışmıyor, yakışmıyor sana!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Önünde asker var, asker, doğum yaparken, tamam mı, doğum yaparken.

Buna bakın. Bu kim? 82 yaşında felçli, on dört ay gözaltında kalan yurttaşımız. Ben ancak paylaştıktan sonra tahliye oldular. Biliyor musunuz kim?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Yalan söylüyorsun, yalan, yalan! Ayıp, yalan!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Neyi yalan? Bülent Arınç’a sor yalan mı değil mi, Bülent Arınç’a sor.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Ayıp, ayıp, Meclisin kürsüsünden bunlar ayıp.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, bu 87 yaşında bakın, 87 yaşında, on bir gün…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Bir tane şehitten bahsetsene.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - …gözaltında kaldı, on bir gün hücrede kaldı, on dört gün tutuklu kaldı bu dönemde. Bakın, 87 yaşında, 87 yaşında.

SALİH CORA (Trabzon) – Şehit cenazelerinin fotoğrafı var mı orada Sayın Tanrıkulu? Cumhuriyet Halk Partisi ne diyor bu konuya?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Göstereceğim.

SALİH CORA (Trabzon) – Hani Necmettin hoca, hani Aybüke öğretmen?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Daha iki gün önce, 4 yaşında çocuk… 4 yaşındaki çocuğa bakar mısınız.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Aybüke öğretmen nerede?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Söyleyeceğim size değerli arkadaşlar.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – İyi kopya çekememişsin. Onun âlâsını Süleyman Soylu yaptı.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bunlar da bakın, ilk gün tahliye oldular, ilk gün tahliye oldular.

SALİH CORA (Trabzon) – Eren Bülbül’ü paylaşsana orada. Eren Bülbül’ü niye paylaşmıyorsun?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Silopi’de 2 tane çocuk değerli arkadaşlar. Bakın, sizin güvenlik politikalarınız…

SALİH CORA (Trabzon) – Necmettin öğretmeni niye paylaşmıyorsun, Aybüke öğretmeni niye paylaşmıyorsun? Yakışıyor mu, yakışıyor mu? Necmettin öğretmeni niye paylaşmıyorsun?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - …ne şehitlerin gelmesine ne kadınların ölmesine ne çocukların ölmesine yetmedi. O yüzden, güvenlik politikalarıyla bu iş olmaz. Bakın, bunlar da şehitlerimizin fotoğrafları. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) – PKK’nın katlettiklerini niye paylaşmıyorsun, niye paylaşmıyorsun?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Cora…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Neden şehitleri önlemiyorsunuz, neden? Neden şehitleri önlemiyorsunuz, neden? Bakın, bunlar şehitlerimizin fotoğrafları. Bakın, söyleyeceğim size.

SALİH CORA (Trabzon) – Necmettin öğretmen nasıl katledildi, Aybüke öğretmen nasıl katledildi?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu da Necmettin öğretmen, katledildi.

SALİH CORA (Trabzon) – Nasıl katledildi? Utanmıyor musun? Kınasana, lanetlesene, kınasana, PKK’yı kınasana. Niye lanetlemiyor musun?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Madem bu politikalarınız cevap veriyor, Necmettin öğretmen nerede, size soruyorum, nerede? Bakın, bu da öğretmen, Şenay öğretmen, Şenay öğretmen. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Cora…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Nerede bu? Madem bu politikalar cevap veriyordu neden bunlar yok, aramızda değil?

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Öğretmenleri söyle, kaymakamları söyle, polisleri söyle, askerleri söyle.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, neden aramızda değil? Bunların hesabını ben soruyorum.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Yalan atıyorsun, yalan!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bunların hesabını burada soracağım, soracağım siz de cevabınızı vereceksiniz. Şunu söylüyorum: Güvenlik politikalarıyla olmaz. Ne yapıyorsunuz sonra? Bize ne yapıyorsunuz onu söyleyeyim. Bize yaptığınız da bütün bunları söylediğimiz için…

SALİH CORA (Trabzon) – Terörü kına buradan, terörü! Teröristleri bir kına buradan!

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Hiç şehit cenazesine gittin mi be, gittin mi bir kere? Bir kere de şehit cenazesine git!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - …şikâyetçi Recep Tayyip Erdoğan, şüpheli Sezgin Tanrıkulu, parti meclisi üyesi. Sizin adaletiniz ve siyaset anlayışınız bu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bakın…

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Cevap ver, cevap.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - …bir partinin parti meclisi bildirisine bir cumhurbaşkanı, bir genel başkan şahsi suç duyurusunda bulunmamıştır. Bizim eleştirilerimiz ağır olabilir ama biz küfretmedik, biz kimseye küfretmedik, siyasi tespitlerde bulunduk burada ama Sayın Cumhurbaşkanı siyaseten buna karşılık vermedi, vesayeti altındaki savcılarla CHP’nin, ana muhalefet partisinin parti meclisi üyelerine suç duyusunda bulundu.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Hukuka başvurmuş, kanunsuzluk yapmamış.

SALİH CORA (Trabzon) – Hakaret etmeyeceksin, efendi olacaksın.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bu, bizim için bir onur belgesidir. Ama -bunu söyleyeyim- Sayın Cumhurbaşkanı bakımından da bu, ileride kendisinin de pişmanlık duyacağı bir belgedir. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Hukuka başvurmuş, sizin gibi kanunsuzluk yapmamış.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Daha çok konuşacağım var, buradaki sabıka kayıtlarınız duruyor; onu da bir defaki sefere sizlere anlatacağım.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Senin o yaptığının alasını Süleyman Soylu yaptı. Onun altında kaldınız, kaldınız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

SALİH CORA (Trabzon) – SİHA’lardan rahatsız oluyorsunuz, çıkıyorsunuz burada konuşuyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – SİHA’lar çocuk öldürüyor, çocuk.

SALİH CORA (Trabzon) – Ne çocuğu öldürdü, hangi çocuğu öldürdü?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Çocuk öldürüyor, çocuk. Sivil öldürüyor, sivil.

SALİH CORA (Trabzon) – Terörist öldürdü ya, PKK’lıları öldürüyor ya.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bunu herkes biliyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Hangi çocuğu öldürdü ya, çıkın gösterin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz hepsini açıkladık, açıkladık.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın Danış Beştaş, Sayın Cora…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz Cumhuriyet Halk Partisini değil, biz gerçekleri savunuyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, size ne oldu şimdi? Bir dakika müsaade edin.

Sayın Turan, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Niye, bize bir şey olamaz mı yani?

GARO PAYLAN (İstanbul) – Bir saattir böyle bağırıyor…

BAŞKAN – Ama yani ben burada “susun” diyorum, “Turan’ı dinleyeceğim.” diyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani, bir saattir orası bağırıyor hiç müdahale etmiyorsunuz, biz bir şey söyleyince müdahale ediyorsunuz.

BAŞKAN – Onlara da söyledim, tutanakları açın bakın, demiş miyim dememiş miyim.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Bu kadar taraflı olmayın ya, bu kadar açık taraflı olmayın ya.

BAŞKAN – Haksızlık yapmayın, herkesi susturdum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Susturmadınız.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Bir saattir bağırıyor oradan.

BAŞKAN – Allah Allah…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hepsi bağırıyor.

BAŞKAN – Açın bakın bakalım tutanakları, kaç tane AK PARTİ’li milletvekillerinin soyadını söylemişim.

Buyurun Sayın Turan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Açmamıza gerek yok, ezbere biliyoruz.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce sayın hatibin konuşmasını esefle izledik, dinledik.

Şöyle: Bazı hatiplerimiz kürsüye geliyorlar, farklı görüşleri en net hâliyle ifade ediyorlar ama hiçbir gerginliğe fırsat vermeden derdini, meramını anlatıyorlar. Fakat Sezgin Bey, her geldiğinde, âdeta terör örgütlerinin internet sayfalarında, sosyal medyalarında yayınlanan fotoğraflarını göstererek onların diliyle buradan en üst perdeden bağırarak yerine geçiyor. Bir büyük partinin, Mustafa Kemal’in partisinin değil de marjinal bir partinin temsilcisi gibi çalışıyorlar. Ben isterdim ki 80 milyonu kucaklayan, teröre dur diyen, polisine, askerine sahip çıkan, terörü lanetleyen bir dil kullansaydı. Hiç kimsenin ölümünden tabii ki memnuniyet duymayız. Bu ülkede kan akmasın diye büyük bedeller ödedik, büyük adımlar attık ancak gelinen yerde bu söylemin barışa da hizmet etmeyeceğini, polislerimize de etmeyeceğini, şehitlerimizi, gazilerimizi yaralayacağını ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Halkların Demokratik Partisi…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Bir dakika Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir şey demedim gene.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Önce şunu söylemem lazım: AK PARTİ Grubundan, Sayın Tanrıkulu konuşurken yapılan, Meclisin bir ritüeli olan sataşmanın, yerinden sataşmanın ve laf atmanın ötesinde bir taciz durumudur. Çok seyrek olarak uyarıyor gibi yaptınız ama ciddi bir uyarıda bulunmadınız. Bu ayrı, takdiriniz, onu Meclisimizin ve milletin takdirine havale ediyorum. Yalnız, Sayın Turan grubumuza mensup milletvekilimiz Sezgin Tanrıkulu’nun dilinin terör örgütü dili olduğunu söylemek suretiyle…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayfalarından çalıntı…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – …hem kendisini hem grubumuzu zan altında bırakarak sataşmıştır. Söz talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı mı?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, sataşmadan…

BAŞKAN – Peki.

Kim konuşacak?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Tanrıkulu konuşacak, cevap verecek.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanrıkulu.

İki dakika…

SALİH CORA (Trabzon) – Tekrar terörün diliyle konuşacak.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Ya, ayıp, utanın be, utanın, ayıp!

BAŞKAN – Ne kadar ihtarda bulunduğumu da lütfen tutanaklara bakıp okuyun Sayın Altay.

Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Bülent Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Efendim Sayın Tanrıkulu?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, sataşmak istemiyorum ama senin müktesebatın benimle ilgili konuşmaya yetmez; onu sana söyleyeyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Aa, böyle bir üslup olmaz ya! Böyle bir üslup olur mu Başkan ya?

BAŞKAN – Birbirinize hakaret etmeyin lütfen.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bak, müktesebatın yetmez!

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Müktesebat mı yarıştıracağız Sayın Tanrıkulu?

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Sen kimsin de yetmez?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, sizin bütün insan haklarınızı ben savundum. Burada ayrımsız…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, duymuyorum, lütfen…

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Gerek yok Sayın Başkan, bir şey konuştuğunu duymaya gerek yok!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Beyefendi, biraz saygılı ol, o bir milletvekili!

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Ne saygılı olacağım ya? O da grup başkan vekili.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biraz haddinizi bilin ya! Ne demek…

BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Burada ayrımsız herkesin insan hakları için çalıştığımı ifade ettim. Ama siz, bakın siz, bana bile bu kürsüde tahammül etmiyorsunuz.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Sana bile tahammül ediyoruz!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bana bile tahammül etmiyorsunuz. Bakın, bunlar sizin sabıka kaydınız, sabıka kaydınız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hükûmetin, Hükûmetin!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Erdoğan’ın 28 Aralık 2011 tarihinde Roboski’de öldürülenlerle ilgili olarak ne dediğini gel burada söyle, senden özür dilemezsem ben namerdim, şerefsizim. Gel burada söyle, gel! Yüreğin yetiyor mu ne söylediğine…

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Yüreğimiz yeter, merak etme!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Yetiyor mu?

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Onu sen ölçemezsin.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Neredeler şimdi?

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Ona senin…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Erdoğan nerede, siz neredesiniz? Ayıp ya. Hangisi yalan? İçişleri Bakanı Silopi’ye gitmedi mi?

SALİH CORA (Trabzon) - Gereğini söyledik o zaman.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Zırhlı araçla öldürülen 2 çocuğun evine gidip taziye edilmedi mi? Hangisi yalan bunların? Taybet ana mı yalan? Yedi gün boyunca cenazesi yerde kalmadı mı ya? Ayıp ya, bunlar bizim yurttaşımız.

SALİH CORA (Trabzon) - Necmettin öğretmene ne diyeceksiniz?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Böyle konuşunca sizi dinleyenler ne diyor biliyor musunuz? “Bu Parlamento bizim Parlamentomuz değil.” diyor.

SALİH CORA (Trabzon) - Aybüke öğretmene ne diyeceksiniz?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Aklınızı başınıza alın, aklınızı başınıza alın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) - Tehdit mi ediyorsun ya?

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Sen aklını başına al! Teröristleri sen destekliyorsun!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Biz burada, bakın bu ülkenin bütünlüğü, birliği, barışı için konuşuyoruz, barışı için konuşuyoruz. Bir tanesi yalan değil, gelin, deyin ki “Bu yalan.” Utanın konuştuklarınızdan, bu kadar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Ambulansla hasta almaya giden doktoru, hemşireyi kurşunlayanlar, sağlık memuru öldürenler kim?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın Erdoğan lütfen…

Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, “Senin müktesebatın yetmez” gibi çok amiyane, çok sığ, çok basit bir dil kullandı, mecburen cevap vereceğim.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

7.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tekrar ediyorum, bütçe görüşmelerinin mehabetine aykırı davranan çok az sayıda vekil var; geliyor, konuşmasını yapıp bağırıp çağırıp burayı karıştırıyor ve gidiyor ondan sonra. AK PARTİ’yi bırakın bir tarafa, bu, CHP’ye de haksızlık, size de haksızlık, hepimize haksızlık. Bu doğru bir tavır değil. Hele ki “barış, barış, barış” deyip de âdeta terör diliyle konuşuyor olmanın da nasıl bir karşılığı olduğunu takdire sunuyorum. Baştan aşağı bağıran bir ifade, hakaret eden bir ifade, aşağılayan bir ifade “Senin müktesebatın bana yetmez, sen teröristsin, sen şusun busun...” “Ben barışı savunuyorum.” Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Bu üslup, bu dil, bu tarz hangi barışa hizmet eder? Biz “çözüm süreci” dedik, “80 milyonun kardeşliği” dedik “tek bayrak, tek millet” dedik neredeydiniz, neredeydiniz? Buraya bağırıp şov yapıp gidip de hangi barışa hizmet etmiş oluyorsunuz? Keşke her türlü sorunda, Aybüke öğretmende de, Necmettin öğretmende de, Eren Bülbül’de de aynı bağırmanızı görseydik. Ama ne hikmetse dönüp dönüp aynı şeyi yapıyorsunuz. Yasin Börü meselesinde, geldiler, malum ekip, sokağa davet ettiler ve Yasin Börü başta olmak üzere 50’den fazla Kürt kardeşimizin ölmesini sağladılar. Bununla ilgili ağzınızı açmadınız ama varsa yoksa aynı tarz.

Sezgin Bey, müktesebat yarıştırmayacağım ama edeple ilgili iddiam var. Yaşınız benden büyük, edebimden susuyorum; tamam.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanrıkulu.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Terör diliyle konuştuğumu Sayın Hatip ifade etti; dolayısıyla sataşmadan söz istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ona cevap vermişti Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir dakika, duymuyorum arkadaşlar.

Tekrar eder misiniz Sayın Tanrıkulu? Ne dedi, ne diye...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Terör diliyle konuştuğumu…

SALİH CORA (Trabzon) - Ona cevap verdi.

BAŞKAN – Ona cevap verdiniz.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Verdiniz; ondan, sataşmadan dolayı söz verdim size.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, bir daha beni itham ederek…

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, bu söylediğiniz gerekçeden dolayı Sayın Altay söz istedi, sataşmadan dolayı size söz verdim.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, bir daha kendisi kürsüde beni itham ederek, terör sayfalarından fotoğrafları burada kullanarak…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Daha önceydi o.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Karıştırıyorsun!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – ...ondan sonra, Yasin Börü, Aybüke öğretmen, Necmettin öğretmenle ilgili konuşmadığımı iddia ederek şahsımı itham etti.

BAŞKAN – Tamam.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Dolayısıyla sataştı.

BAŞKAN – Tamam, ben şimdi size yerinizden açıklama vereceğim.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır efendim, sataştı; kürsüden konuşacağım.

BAŞKAN – Yerinizden açıklama vereceğim bir dakika. Yasin Börü için de Necmettin öğretmen için de açıklama yaptığınızı yerinizden…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Buradan açıklama yaptım zaten.

BAŞKAN – Açıklayın lütfen yerinizden.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır, burada açıklama yapmıştım.

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, yerinize geçer misiniz?

Bir dakika söz veriyorum size, buyurun

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Her konuşması böyle olan bir adamın da barış dili olabilir mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Ben konuşamam, konuşursam Engin Altay kızar.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi sataştı!

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, ben konuştuğum zaman kimliğimden dolayı, açık söylüyorum, insan haklarından yana, Kürt kimliğimden dolayı Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri bu kürsüye her çıktığımda ve insan haklarıyla ilgili konuştuğumda “Sen devletten mi yanasın, terörden mi yanasın?” diyorlar. Ben devletten de terörden de yana değilim, ben insan haklarından yanayım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, bir konuşturun adamı ya! Bir konuşturun ya!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Bu devletin ve terörün ihlal ettiği bütün insan haklarına karşıyım. Benim müktesebatım budur, herkes bilir ama ben nereden geldiğimi biliyorum, nasıl geldiğimi biliyorum ama Adalet ve Kalkınma Partisinden bana laf söyleyen arkadaşlar bir dönsünler kendilerine baksınlar. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Bu tutumları Türkiye’de bütünlüğe ve bu Parlamentonun saygınlığına hizmet etmiyor. Burada, bakın, ben burada “14 yaşındaki Filistinliliye gösterilen hassasiyeti bu çocuklara da gösterseniz.” dedim. Gösterdiniz mi? Bunlar bizim yurttaşlarımız değil mi?

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Yasin Börü’yü göster, Yasin Börü’yü…

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Yasin’i de korusaydınız, niye korumadınız? Korusaydınız, niye korumadınız? Üstünü örttünüz.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Bunlar yurttaşlarımız değil mi dedim ya?

Ben bu kürsüye çıktığım zaman “kırmızı görmüş…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Duymamazlıktan geleyim.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – “Kırmızı görmüş…” Kimliğimden dolayı “kırmız görmüş…” diyeyim.

BAŞKAN - Tamam, teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.

Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, samimiyetle söylüyorum: Bu üslupla muhatap olmaktan mahcup oluyorum ama ilgili vekilin ısrarla “Müktesebatı yok.” dediği, iddia ettiği mesele eğer “Kırmızı Fularlı Kız” diye yürüdüğü PKK’lı teröristin cenaze töreniyse ben bu müktesebata yokum zaten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.16

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Aycan İrmez konuşacak.

Buyurun Sayın İrmez. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA AYCAN İRMEZ (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına 5’inci madde üzerine söz almış bulunmaktayım.

Sözlerime başlamadan önce, cezaevinde şu an rehin tutulan başta eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimiz olmak üzere, tüm siyasi tutsakları buradan selamlıyorum. Meclis, geçen sene olduğu gibi, bu sene de bütçe görüşmelerine ne yazık ki üyelerinin tutuklu olması utancıyla başlamıştır. Buna sebebiyet veren siyasi iradenin demokrasi düşmanlığı yaptığını bir kere daha söylemekte aslında yarar var.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de OHAL, kürdistan coğrafyasında sıkıyönetimin hâkim olduğu bir sürecin içinden geçiyoruz. Meclis iradesinin neredeyse baypas edildiği bu süreçte ülke KHK’ler rejimiyle, tek bir adamın dudaklarından dökülen fermanlarla yönetiliyor. Binlerce emekçinin işinden olmasına, yüzlerce kurum, dernek ve medya organının kapatılmasına ve iktidara muhalif olan her kesimden insanın bir şekilde cezalandırılmasına neden olan bu kötülükler rejimi gündelik hayatlarımıza kadar sirayet etmiş durumda.

Peki, bu hâle nasıl geldik? Bugün ülkemizin diplomatik, ekonomik, siyasi alanlarda bütünen içine düştüğü kaotik durumun başlangıç noktası; kamuoyunda “çözüm süreci” olarak bilinen sürecin Hükûmet tarafından sonlandırılması olarak işaretlenebilir. Hazırlanan çökertme planıyla, değme darbe planına rahmet okutacak hesaplarla tam bir uygunluk içerisinde, birlikte yaşama umudumuz darbelenmiş, demokrasi darbelenmiş, ekonomimiz darbelenmiş, dışarıdaki itibarımız darbelenmiş ve neticede Meclis iradesi darbelenmiştir. Darbeler darbelerin, şiddet bir önceki şiddetin yakıtı hâlini almıştır.

Nitekim tankların kent içine girmesiyle büyük bir vahşetin yaşandığı abluka süreci, 15 Temmuz askerî darbe girişiminin yaşanmasına neden olmuştur. Demokratik siyaset zemininin daraltıldığı bu ülkede askerî darbeye zemin hazırlanmış oldu. Ancak Hükûmet, bu darbe girişimi sonrası yeniden demokratik siyasete dönebilecekken ülkeyi şiddetin artık kurumsal bir hâl aldığı OHAL rejimine dönüştürmüştür. Kurumsallaştırılmış şiddetin de faşizm demek olduğunu siyaset bilimi literatüründen azıcık da olsa haberdar olanlar zaten bilirler.

Değerli milletvekilleri, bundan iki yıl önce Kürt kentlerinin yakılıp yıkılmasını hedef alan sokağa çıkma yasaklarında eşi benzeri görülmemiş zulümler yaşandı. 11 çocuk annesi Taybet İnan’ın cenazesi tam bir hafta boyunca sokak ortasında bekletildi. Cenazeyi almak isteyenlere keskin nişancılar tarafından ateş edildi. Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunç ve Asya Yüksel’le beraber 150'nin üzerinde insan Cizre bodrumlarında yakıldı. Henüz 12 yaşında olan Cemile Çağırga'nın cenazesi gömülemediği için günlerce buzlukta saklandı. Bölgede kadın çalışması ve siyaseti yürüten üç sivil kadın siyasetçi Seve Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar acımasızca katledildi. İnsanların elektriksiz ve susuz bir şekilde günlerce evden çıkmadığı bir süreçte birlikte yaşama arzusuna bu Hükûmet tarafından ağır bir darbe vurulmuş oldu.

Abluka sürecinin üzerinden iki yıl geçti. Kürt coğrafyası sıkıyönetim koşullarında yönetiliyor. Kendi iktidarını halka yaydığı korku üzerinden yürütmeye çalışan bir iktidar var karşımızda. Devlet sadece ve sadece askerî yüzünü göstererek kendisini var edebiliyor. Sokaklarda sürekli devriye gezen zırhlı araçlar insanları taciz etmekle kalmıyor, her gün neredeyse bir Kürt’ün canına kastediyor. Pazardan eve dönen yaşlı bir kadın, evinde uyuyan küçük çocuklar bu ölüm saçan makinelerin hedefi hâline gelmiş durumda. Daha birkaç gün önce İdil'de evinin önünde oynayan 4 yaşındaki Onur polislerin kullandığı aracın kurbanı oldu. Şu an hastanede ve yoğun bakımda. Havuz medyasında haberi bile olmadı Onur’un.

Neden bu kadar rahatlar? Kent merkezinde zırhlı aracın işi nedir değerli arkadaşlar? Ya da neden zırhlı araçlar sadece Kürt çocuklarını öldürüyor? Bunun araştırılması için defalarca önerge verdik. Reddettiniz. Cezasızlık almış başını gidiyor. Eğer komisyon kurulmasına yok diyorsanız, bu çocukların kanı bu Hükûmetin elindedir. Neyi amaçlıyorsunuz? Denemeye çalıştığınız şey nedir? Çözümsüzlükte neden ısrar ediyorsunuz? Küçücük çocukların bile hedef olduğu şiddet hususunda sergilediğiniz bu ibret verici tutumun, toplumun içine yaydığınız kaygı, korku ve güvensizliğin eninde sonunda bizleri felakete sürüklediğini bu kürsüde arkadaşlarım defalarca dile getirdiler, bugün yine dile getirme ihtiyacı duyuyorum. Yaydığınız korku ve güvensizlik ters tepecektir. Nereden mi biliyoruz? 1990’larda bu yönetimi denemiş iktidarların ne hâle geldiğini yakın tarih bize gösterdi. Bugünkü çırakların ustaları tarihin çöplüğünde şu an.

Değerli milletvekilleri, milletvekili olduğum Şırnak’ta yaşanan acıları tüm Türkiye gördü ve yaşadı. Tüm bu şiddet politikasının psikolojik, siyasal, ekonomik boyutlarıyla bir toplumsal kırımı hedeflediği açıktır. Şırnak’ın yüzde 85’ini yok ettiniz, bir kenti kent olmaktan çıkardınız. Yoksul Şırnak halkını daha da yoksullaştırdınız. “Cazibe merkezleri kuracağız.” dediğiniz Şırnak'ta insan bırakmadınız. Elinize ne geçti? Birlikte yaşam arzusuna en büyük darbeyi vurdunuz. Kentlerin içinde çatışmalar sonlanmasına rağmen yasaklar aylarca devam etti. Hiçbir hasar görmemiş evler yıkıldı, yok edildi. Şimdi ne oluyor peki? Bütün kent merkezlerindeki araziler rant alanları olarak Hükûmete yakın çevrelere ihale edilmekte, peşkeş çekilmektedir; TOKİ eliyle davetiye usulü verilen ihaleler Silopi'de, Cizre'de, Şırnak'ta halkın üzerinde bir ekonomik şiddet aygıtı olarak kullanılmaktadır. Bu politikadan vazgeçmediğiniz sürece Kürt halkını hiçbir zaman kazanamazsınız?

Değerli arkadaşlar, şimdi önümüzde içinde her şeyin olduğu ama kadının, yoksul emekçinin, çiftçinin olmadığı bir bütçe duruyor. Bütçeyi yapan iktidar, bu bütçenin halkın bütçesi olduğu konusunda kendisini ikna ettiği gibi bizleri de ikna edeceğini sandı. Savunma harcamalarının tavan yaptığı bir bütçe halkın bütçesi olamaz. Bütçe görüşmeleri öncesi adil ve tüm toplumsal kesimleri memnun edecek bir bütçe hazırlanması gerektiği konusunda sizleri uyarmıştık ama siz gene ortaya, yandaşların ve yaratmak istediğiniz karanlığın bütçesini çıkardınız. Ee, bu bütçe bizim yani halkların bütçesi değilse kimin bütçesi peki? Hadi gelin hep birlikte bakalım bu bütçe kimin bütçesi: Bu bütçe, üreten, emeğiyle geçinen halkın değil, iktidarda kalabilmek uğruna barış ve demokrasiyi ayaklar altına alan karanlık ve kirli savaşınızın bütçesi. Bu bütçe, kadının değil, kadını fıtrat saçmalıklarınızla sürüklemek istediğiniz karanlık zihniyetinizin yani erkek egemen aklınızın bütçesi. Bu bütçe, halkların eşitliği ve kardeşliğinin değil, Hakkâri ve Şırnak'ın dağlarında hedef gözetmeksizin ölüm kusan, sivil yurttaşları katleden ve aynı zamanda eş dost, akrabayı zengin eden SİHA ve İHA'larınızın bütçesi. Bu bütçe, Beytüşşebap’ta hayvancılık yapan köylünün değil, meralarda, karakol ve kalekol inşa edip kendisini evine hapseden müteahhitçiklerinizin bütçesi. Bu bütçe, özgür basının değil, yandaş ve bir o kadar da çukur olan medyanızın bütçesi. Bu bütçe, ilerici ve demokrat eğitimcilerin ve onların yetiştirdiği aydın geleceğin bütçesi değil, size biat edinmeyi kendine görev edinmiş, kraldan çok kralcı davranan sendika görünümlü bindirilmiş kıtalarınız ve onların karanlık zihniyetinin bütçesi. Bu bütçe, Hipokrat yeminine sonuna kadar bağlı sağlık emekçilerinin değil, sağlığı dükkân, hasta ve sağlık emekçisinin de söğüşlenmesi gereken unsurlar olarak gören, sizin eseriniz olan kurum kılığındaki kurtlarınızın bütçesi. Bu bütçe, çocukların bütçesi yani Cemile, Miray, Berkin'in değil, çocukların ve analarının canına kıyan savaş aletlerinizin bütçesi. Bu bütçe, bir hafta boyunca cenazesi yerde bekletilen Taybet ananın ve onun çocuklarının bütçesi değil, onu orada bir hafta tutan kin, nefret ve savaşınızın bütçesi. Bu bütçe, Şırnak'ta her iş makinesi çalıştığında, o tuhaf konutlarınız için temel açmaya başladığında “Acaba benim çocuğumun cenazesi buradan çıkar mı?” düşüncesiyle o temellerin üzerinde gezen annenin bütçesi değil, o kutu kutu evlerle varlığına varlık kattığınız yandaş ve candaşlarınızın bütçesi. Özcesi, bu bütçe, halkın bütçesi değil, saray ve yandaşlarınızın bütçesi.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hatip konuşmasının başından sonuna kadar Kürt coğrafyası, evleri yıkılan insanlar, ablukalar, sivil katliam gibi, bu Meclisin mehabetine yakışmayan, tamamen barış dilinden uzak, bu milletin kardeşliğinden uzak bir dil kullandı. Bu dil tehlikeli bir dil, bu dil nefret dili, bu dili kınıyoruz, kendilerini bir daha düşünmeye davet ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, siyasi partilerin, bu ülkenin çok renkli, çok dilli, çok kimlikli, çok kültürlü farklılıklarını siyaseten oya devşirmek adına insanları bölmelerinin bu ülkeye verilebilecek en büyük zarar olduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, ben tam ayağa kalkmışken az önce oturumu kapattınız, bundan dolayı size gücendim, onu belirteyim önce.

Şimdi, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay, gücenmeyin. Gerçekten o niyetteydim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ama biz ana muhalefet partisi adına ayağa kalkmıştık.

BAŞKAN – Aynı anda oldu, sizin elinizin kalkmasıyla benim “kapatıyorum” demem aynı anda oldu, gücenmeyin bana.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Peki, olabilir. Kasıt aramıyoruz, peki Başkanım.

Benim bir dakikam doldu burada ya.

BAŞKAN – Ben veririm bir dakika size söz daha.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkan, şuna üzülüyorum: Biraz önce Sezgin Tanrıkulu’nun saydığı isimler -Sezgin Tanrıkulu konuşurken Salih Cora’ydı galiba- Salih Cora’nın saydığı isimler, hepsi bu milletin evlatları, bu ülkenin çocukları, gençleri. Ama Parlamentonun Türkiye'nin Kürt sorununu ve bundan kaynaklı terör sorununu bitirmek gibi bir imkânı varken terör mağdurlarını istismar etmesi şu veya bu şekilde, bir partiyi kastetmiyorum, terör mağdurları üzerinden, terörün yarattığı, yaşattığı sorunlar üzerinden herkesin olayları kendine göre değerlendirmesi doğru değil.

Ve bir şeyi daha, bir uyarıyı daha özellikle iktidar partisine yapmakta yarar görüyorum bu tartışmalarla ilgili olarak. Siyasi partilerin rakiplerine basınç yapmaları, kimi hassasiyetleri lehlerine dönüştürmek üzere kullanmaları olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ama siyasi partilerin bu ülkenin çok renkli, çok dilli, çok kimlikli, çok kültürlü bu farklılıklarını siyaseten oya devşirmek adına bunu yaparken bu milleti, en azından insanları kafalarında bölmeleri bu ülkeye verilebilecek en büyük zarardır. Bütün partileri bundan kaçınmaya çağırıyoruz efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Danış Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, ben de sataşmadan söz istemeyeceğim, sadece kayıtlara geçmesi için söylüyorum.

Bir kere, konuşmacımız bir nefret dili kullanmadı, kendisi yaşanan olayları, hakikatleri Meclisle paylaştı. Burada suç olan, kabul edilemez olan, bir cenazenin, Taybet ananın cenazesinin yedi gün sokakta tutulması ki, burada kabul edilemez olan, suç olan, işkenceyle insanların öldürülmesidir. Burada suç olan, işkence yapmak, insan öldürmek, toplu olarak katliamlar, bodrumlarda insanların yakılmasıdır. Biz bunları söylemekten büyük bir mutluluk duymuyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bunları yüz defa konuştuk Sayın Başkanım ya.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz yaşananları sadece anlatıyoruz ve kayıtlara geçiyoruz. Şu ana kadar, Sayın İrmez’in söylediği hiçbir olayda yetkililer hakkında, failler hakkında tek bir soruşturma yoktur, tek bir dava yoktur; açılan soruşturmalarda da takipsizlik kararı verilmiştir. Bunun üzerine Meclis olarak gitmemiz gerekiyor.

Kayıtlara geçmesi için söz aldım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bunlara cevap verildi Sayın Başkan, daha önce.

BAŞKAN – Tutanakları istettim. Bir inceleme yapacağım tutanaklarda.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

BAŞKAN – Şahsı adına Düzce Milletvekili Sayın Fevai Arslan konuşacak.

Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FEVAİ ARSLAN (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri; tasarının bu maddesiyle gerektiğinde kullanılabilecek ödenekleri ki bu ödenekler, personel giderlerini karşılama ödeneği, yedek ödenek, yatırımları hızlandırma ödeneği, doğal afetleri karşılama ödeneğidir. Var olan veya yeni açılacak bütçe tertiplerine aktarma yetkisini Sayın Maliye Bakanımıza vermektedir.

Doğal afetlerden bahsetmişken, iki deprem atlatmış olan seçim bölgem Düzce’ye son on beş yılda yapılan destekler ve yatırımlardan kısaca bahsetmek istiyorum. Deprem sonrası altyapısı tamamen kullanılmaz hâle gelen ve mevcut binalarının yüzde 60’ı hasar gören şehrimiz, AK PARTİ iktidarlarına kavuştuktan sonra ulaşımda, eğitimde, sağlıkta ve şehircilikte altyapı sorunlarını tamamlamıştır. Son on beş yılda Düzce’mize 8 milyar lira yatırım yapılmıştır. Ulaşıma harcadığımız kaynak 3 milyar lirayı geçti. Enerjide 300 milyon, aile ve sosyal politikalar için 140 milyon, orman ve su işleri için de 650 milyon lira altyapı harcaması gerçekleştirilmiştir.

Bir Düzceli olarak en büyük hayalim, köy yollarımıza sıcak asfaltı yapabilmek ve Efteni Gölü’nün ıslah edilerek turizm, çevre ve taşkın kontrolü açısından daha fonksiyonel hâle getirilmesiydi. Allah’a şükür ki köylerimize bu yıl itibarıyla 500 kilometre sıcak asfaltı tamamladık, bu asfalta da 660 bin ton asfalt malzemesi kullandık ve Efteni Gölü’nün de ıslahı için ihale yapılmış, sözleşmesi de imzalanmıştır.

693 milyon lira tarımsal destek, 44 milyon lira hayvancılık desteği sağlanmıştır. Kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi kapsamında 18 milyon lira hibe ödenmiştir. 31 projeyle 12 bin dekar alanda mera ıslah çalışmalarını tamamladık. Fındık için de 2009 yılında alan bazlı destek uygulamasına geçilmiş, sekiz yılda toplam 507 milyon lira alan bazlı destek verilmiştir.

4 enstitü, 14 fakülte, 2 yüksekokul, 10 meslek yüksekokulu ile 30 bin öğrencimizin eğitim gördüğü Düzce Üniversitemizi de 2006 yılında kurmuş olduk. Yükseköğrenim öğrencilerinin yurt problemlerini Kredi ve Yurtlar Kurumu vasıtasıyla çözdük. Eğitime 338 milyon lira harcadık, 1.825 derslik kazandırdık; devam eden projelerimizle de derslik sayımızı 1.950’ye yükseltiyoruz.

Sağlık alanındaki yatırımlarımız 214 milyon lirayı geçti. Üniversite eğitim ve araştırma hastanesiyle merkez devlet hastanesini bitirdik. Bir halk sağlığı laboratuvarı, 3 adet sağlık ocağı, 6 adet aile sağlık merkezi, 1 adet ağız diş sağlığı merkezi, 5 ilçemizde de entegre hastanelerimizi tamamladık. Akçakoca ilçemizde 50 yataklı hastane için arsa tahsisi ve kamulaştırma çalışmaları devam etmektedir.

Düzce’nin kaderini değiştirecek bir büyük projenin de sizlerin huzurunda müjdesini vermek isterim. Turizm master planı bizim ilimiz için çok önemli. Doğa, spor, kültür ve tarihsel değerlerini dünyaya tanıtacak muhteşem bir proje hazırlıyoruz. Sanayi alanında 10 bin civarında kişiye istihdam sağladık. Gümüşova Islah OSB ve Çilimli’de OSB’de çalışmalarımız devam ediyor. Yüksek katma değerli ürünlere yönelmemize katkı sağlayacak olan teknopark projemiz bitmiş, açılışı yapılacaktır. Düzce Ovası sulama sistemlerinin de yer altına geçmesi için çalışmalarımız devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, ülkemize ve seçim bölgem Düzce’ye yapılan yatırımlardan ve hizmetlerden dolayı, başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza, sayın bakanlarımıza, milletvekillerimize, bakanlarımızın bürokratlarına ve emeği geçen herkese teşekkür eder, 2018 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. Hayırlı geceler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Şahsı adına son konuşmacı, Mersin Milletvekili Sayın Baki Şimşek olacak. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Şimşek.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına 5’inci madde üzerinde söz almış bulunmaktayım. Öncelikle bakanlık bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Tabii, bütçe görüşmelerini ilk gününden bu tarafa dikkatle takip ediyorum. Hükûmet yetkilileri makroekonomik büyüklüklerden, mikroekonomik büyüklüklerden ve büyümeden bahsediyorlar; Sayın Cumhurbaşkanına, bakanlara, Başbakana, Hükûmetimize teşekkür ediyorlar. İktidar milletvekilleri ile muhalefet milletvekilleri aynı şehirlerde yaşıyorlar. Muhalefet milletvekilleri de kürsüye çıkıp bölgeleriyle ilgili olan eksiklikleri dile getiriyorlar, bölgelerinde eksik kalan hizmetleri anlatıyorlar. Tabii, ikisinde de eksiklikler olduğu kanaatindeyim bütçe görüşmelerinde. Yani iktidar milletvekilleri de bölgelerinde eksik olan, yapılmayan hizmetleri çıkıp bu kürsüden söyleyebilmeliler; muhalefet milletvekilleri de yapılanlar için teşekkür edip yapılmayanlar için de bakanlıklara gerekli uyarıları yapabilmeliler. Ben kendi seçim bölgemde yapılmış olan hizmetler için teşekkür ediyorum. Mersin’de faydalı hizmetler mutlaka yapılmıştır. Tabii, eksiklikleri de mutlaka dile getireceğiz.

Bu büyümelerle ilgili, mikro, makro ekonomik büyümelerle ilgili, vatandaşlarla görüştüğümüz zaman bunların vatandaşa çok yansıdığını görmemekteyiz. Vatandaş bize soruyor: “On beş yıldır Türkiye bu kadar büyüdü, ekonomi bu kadar gelişti, kişi başı 10 bin doların üzerinde gelir var. Bu paralar nerede?

Tarıma 25 milyar para ayırdık, tarıma 25 milyar kaynak aktardık. Niye Gürcistan’dan ot alıyoruz, Sırbistan’dan et alıyoruz?

Niye atanamayan bu kadar öğretmen var? Türkiye'de resmî işsizlik rakamları 3 milyon gözüküyor ama sadece 400 binin üzerinde öğretmen, 400 binin üzerinde sağlıkçı, 50 binin üzerinde ziraat mühendisi, gıda mühendisi ve yüz binlerce değişik bölümlerden mezun gencimiz işsiz.” diyor.

Onun için, bu verilerin çok dikkate değer bir yanı olduğunu ben düşünmüyorum. Devlet yönetiminde herkesin aynı ciddiyetle hareket etmesi… Ve burada, bu kürsülerden her gün etnisite üzerinden, kimlikler üzerinden ve mezhepler üzerinden siyaset yapılmasını doğru bulmuyorum.

Türkiye'de “Bin yıllık kardeşliği yaşa ve yaşat.” diye miting yapan parti sadece Milliyetçi Hareket Partisidir. “Kürtler ne kadar Kürt’se ben de o kadar Kürt’üm; Türkler ne kadar Türk’se ben de o kadar Türk’üm.” diyen liderin adı Başbuğ Alparslan Türkeş’tir. (MHP sıralarından alkışlar) Biz bugüne kadar, bunlar üzerinden oy devşirme hesabına girmedik ve çatışmanın bir tarafı olmamaya gayret gösterdik.

Ben, rahmetli Alparslan Türkeş döneminde yaşanan bir hadiseyle sözlerimi tamamlamak istiyorum: 1980 öncesi kurulan Milliyetçi Cephe Hükûmetinde Başbuğ Başbakan Yardımcısı olur. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en başarılı Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak’ı da Gümrük Bakanı olarak atar. Gün Sazak atandıktan sonra gümrüklerde ciddi bir mücadeleye başlar ve ciddi bir kadrolaşmaya girer. Birçok insanın da görev yerini değiştirir, yenilerini atar, gençlere iş verir ve gerçekten çok ciddi mesafeler alınır.

Bir gün, hatırı sayılır bir kişi Başbuğ Alparslan Türkeş’in yanına gelir ve ondan Sayın Bakanın tayinini çıkardığı bir tane memuru görev yerine geri iade etmesini ister, başka bölgeye tayini çıkan bir memuru. Ki 1980 öncesinin yani ortalığı titreten Başbuğ Alparslan Türkeş’i. Gün Sazak Başbuğ Türkeş’e şunu söyler: “Başbuğum, sizin talimatınızı yerine getirirsek yaptığımız mücadeleden geri adım atmış oluruz.” Başbuğ bunun üzerine “Sen bildiğin gibi yap, doğrusunu yap.” der. Daha sonra da tabii, bu, Gün Sazak teröristler tarafından şehit edilir, Hakk’ın rahmetine erer ama hâlâ Türkiye’de Gün Sazak ismi gümrük ve tekellerdeki Türkiye Cumhuriyeti tarihinin yolsuzlukla, rüşvetle ve kaçakçılıkla en büyük mücadeleyi yapan bakanı olarak tarihe geçer.

Hükûmet yetkililerinin devlet yönetmede Başbuğ Alparslan Türkeş’in ve Gün Sazak’ın yönettiği gibi davranmasını temenni ediyor, ben bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemini yapacağız.

Süremiz on dakika. Bu sürenin beş dakikası içinde soruları alacağım, diğer beş dakikası Sayın Bakana söz vereceğim cevaplayabilmesi için.

Sayın Topal, sizden başlıyoruz, buyurun.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Sayın Maliye Bakanına: Millî Eğitim bütçesi görüşülürken bir iktidar milletvekili atama bekleyen 400 bin öğretmenimizi inciten bir yaklaşım sergiledi. Atama bekleyen öğretmen “Görüntülü sosyal medya harekâtlarına maruz kalıyoruz. Bu dijital saldırı samimiyetten ari ve provokatif.” diye bir “tweet” attı. Ben de sayın vekile diyorum ki: Hak arayan, politikalarınız sonucu işsiz olan, ekmekleri için mücadele eden meslektaşlarımın samimiyetlerini biz biliyoruz. Onlar haklılar, siz haksızsınız. Provokatif olan atanamayan öğretmenler değil, öğretmenlerin çığlığını duymayanlardır.

Şimdi, Sayın Bakanım, emekli olanlar ve ihraç ettiğiniz öğretmenleri göz önüne aldığımızda 40 bin atama talebi makul bir taleptir. Millî Eğitim Bakanına “40 bin atama yapabilirsiniz, kaynak sıkıntımız yok.” diyebilecek misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topal.

Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, birinci sorum: Bu yıl ülkemiz ne kadar dış borç ödeyecek? Bu yıl toplam yatırım bütçemiz nedir? Birinci sorum bu.

İkinci sorum da… Bu lojistik şirketlerinden, özellikle yurt dışına çalışan şirketlerden çok sayıda şikâyet almaktayız. Tabii, bu şirketler şoför çalıştırıyorlar, yurt dışına şoförler gidiyor. Şoförlerin işlediği suçlardan şirketlere ceza yazılıyor yani şoför dışarıdan 100-200 paket sigara alıyor Türkiye’ye getiriyor. Şimdi, suç kişiseldir, firma her bir şoförün başına bir polis dikme şansına sahip değildir ve cezalar şoförlere değil de şirketlere yazılıyor. Bu konuyu mutlaka gözden geçirmenizi, kaçakçılıkla daha ciddi mücadele etmenizi… Kaçak içki yakalatıyor insanlar, cezası yok, serbest bırakılıyorlar. Kaçak akaryakıt yakalatıyorlar, serbest bırakılıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Bu şekilde işini düzgün yapan insanların bunlarla başa çıkması mümkün değil. Bununla ilgili ciddi tedbirler almanızı bekliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kolluk kuvvetleri Jandarma Genel Komutanlığı personeli ile Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin sosyal haklarda ve maaşlarında haksız uygulamalar bulunmaktadır. Jandarma Genel Komutanlığına bağlı personelin 926 sayılı Yasa’daki emekliliğe esas ek göstergesi 3600 iken Emniyet teşkilatına bağlı personel 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olup emekliliğe esas ek göstergesi 2200’dür. Bu farkın ortadan kaldırılması için Emniyet personelimize yönelik bir çalışmanız olacak mı?

Ayrıca, Sayın Bakan, terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi sayılmayanların çok önemli taleplerini iletmek istiyorum. Çoğu kez Genel Kurulda gündeme getirdik: Çatışmalarda yaralanmalarına rağmen sağlık yönetmeliğindeki koşullar nedeniyle onurla hak ettikleri gazilik unvanı verilmemekte. Özellikle de Sayın Bakan, 15 Temmuz gazilerimiz için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Biçer…

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanına sormak istiyorum: Bugünkü Resmî Gazete’de yayınlanan bir karara göre Maliye Bakanlığı Rota Yemekçilik Ticaret Anonim Şirketini bütün ihalelerden olmak kaydıyla men etmiştir. Böyle bir yasak kararı yayınlanmıştır bugünkü Resmî Gazete’de. Maliye Bakanlığında 2016’nın onuncu ayında Rota Yemekçiliğin verdiği yemekler sonucunda Maliye Bakanlığı personeli zehirlenmiş ve alınan numunelerde salmonella bakterisi üremiştir. Bu, haziran ayında askerî birliklerde gerçekleşen gıda zehirlenmesiyle aynı firmadır ve üreyen etken de aynı salmonella bakterisidir.

Şimdi iki soru sormak istiyorum Sayın Bakana: Bu Rota yemek firmasıyla ihaleye onuncu ayda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Soruyu sorabilir miyim Sayın Başkan, bitirebilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Botan…

LEZGİN BOTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Spor Bakanımıza: Van büyükşehir stadyumu yok biliyorsunuz, daha önce söz vermişti. Acaba çalışmaları ne aşamada? Kendisi şu an yok burada.

İkinci sorum: Amedspor gittiği deplasmanlarda ırkçı ve ayrımcı saldırılara uğruyor, bu konuda bir tedbir almayı düşünüyorlar mı? Veya bu saldırıları yapan, ayrımcı davranışlarda bulunan spor kulüpleri ve üyeleri, seyircileri hakkında bir soruşturma veya bir tedbir alıyorlar mı, alacaklar mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Botan, bunu siz Gençlik ve Spor Bakanına mı sordunuz?

LEZGİN BOTAN (Van) – Evet, Gençlik ve Spor Bakanına…

BAŞKAN - Ama onun bütçesi bitti, şimdi Maliye Bakanlığını görüşüyoruz. Onun bütçesi bitti.

LEZGİN BOTAN (Van) – Az önce orada oturuyordu ama…

BAŞKAN - Sayın Yurdakul? Yok.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Biliyorsunuz, eğitim noktasında AK PARTİ hükûmetleri olarak on beş yıldır büyük bir hassasiyet gösteriyoruz. Her bütçede, özellikle de eğitime bütçeden en fazla payı veriyoruz. Gerek eğitim yatırımları için, fizikî ortamların iyileştirilmesi için, eğitimde teknolojinin daha fazla kullanılması için ve eğitimde erişilebilirliği artırmak amacıyla da çok önemli ve hayati projeleri de bu dönemde bir bir hayata geçirdik. Bu anlamda, önemli konulardan bir tanesi de öğretmenler. 2002 yılıyla karşılaştırıldığında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı veya derslik başına düşen öğrenci sayısında bu dönemde büyük ilerlemeler kaydettik. Son on beş yılda öğretmen sayısını neredeyse 2’ye katladık ve burada her yıl bütçe çalışmalarını yaparken bütün bakanlıklarla olduğu gibi Millî Eğitim Bakanlığımızla da birlikte her yıl alınacak öğretmen sayılarına ilişkin çalışmaları yürütüyoruz. O açıdan, herhangi bir şekilde bir kaynak sorunundan bahsetmek mümkün değil. Sadece, burada her yıl bütün kamu kurumlarının personel ihtiyaçlarını bir planlama dâhilinde karşılama gayretimiz var, onu özellikle sizlerle paylaşayım.

Sayın Şimşek, 2017 yılında Hazine Müsteşarlığının açıklamış olduğu finansman programı verilerini söylüyorum: Dış borç servisi olarak 40,6 milyar lira ödeme yapılmış olacak; 2018 yılı programında da dış borç servisi olarak 41,5 milyar lira öngörülmüş durumda. 2017 yılında yıl sonu itibarıyla sanıyorum 77 milyar lira civarında bir yatırım harcaması gerçekleşmesi olacak. Yanlışsam, arkadaşlar bana rakamları verirlerse düzeltirim. Evet, merkezî yönetim bütçesinden yatırım harcamaları için 78 milyar liralık bir kaynak kullanmış olacağız.

Lojistik şirketlerle ilgili olarak da konuyu bir araştırayım yani bilgim olan bir konu değil. Gümrük ve Ticaret Bakanımızla da görüşüp bu konuda da kendisini bilgilendiririm.

Sayın Özdemir, tabii, kamuda ek gösterge meselesi çok karmaşık bir konu. Farklı unvanlarda, farklı kurumlarda ve -zaman içerisinde- farklı zamanlarda yapılan değişiklikler nedeniyle ek gösterge sistemi, tazminat sistemi gerçekten içinden çıkılmaz bir hâl almış durumda. Zaman zaman şunu gördük: Yani sistem bir bütün olarak değerlendirilip topluca bir düzenleme yapılması yerine tek tek düzenleme yaptığımızda, aslında belki bazı yerleri düzeltmiş gibi oluyoruz ama bu sefer de başka yerlerde sıkıntı meydana geliyor. O açıdan, Bakanlık olarak Çalışma Bakanlığıyla birlikte devlet memurları sisteminde gerçekten hem çalışanlarımızı memnun edecek hem de özellikle onların kariyer ve liyakat esasına göre yükselmelerinin ve kendilerini daha fazla çalışma ortamında ifade edebilmelerinin önünü açacak düzenlemeleri yapacağız. Onun için tek tek kurum bazında değil de genel bir çalışmamız olduğunu sizlerle paylaşmak isterim.

Gazilerle ilgili söylediğiniz konu Aile Bakanlığıyla ilgili bir konu gibi geldi bana. Arkadaşlar notunuzu aldı, Aile Bakanımızla o konuları görüşeceğiz.

Sayın Biçer, bu ihaleden yasaklamak konusunda… Doğru, arkadaşların bana ilk anda verdiği şifahi bilgi şu: Biz ilk anda, bu firmayla ilgili sizin de bahsettiğiniz olay meydana geldikten sonra hizmet sunumunu durdurduk ancak ihaleden yasaklamayla ilgili süreçte, anladığım kadarıyla, bir aşamada mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı verilmiş. Daha sonraki süreçte yargıyla ilgili bu aşama atlatıldığı için, geçtiği için, o yargı kararı noktasında bizim lehimize ortaya çıkan durumdan sonra -anladığım kadarıyla siz de takip etmişsiniz- yasaklama kararıyla ilgili yayınlamayı yapmış durumdayız.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Sayın Bakanım, ben sorumu tam iletemedim yalnız size yani süre yetmediği için.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yok, bana yazılı olarak verirseniz ben bir sonraki…

BAŞKAN – Sayın Biçer, müdahale etmeyin lütfen, şu anda Bakan cevap veriyor.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Ama soruyu sormadım.

BAŞKAN – Daha sonraki maddede girersiniz, söyledim size burada, açıklama yaptım, lütfen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Doğru.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Anladım yani soruyu sormadım. Yanıt verdiniz ama soruyu ben soramadım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 5’inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri

MADDE 6- (1) a) Bu Kanunla verilen ödeneklerin etkin ve verimli bir şekilde kullanılması amacıyla, kamu idarelerinin yıl içinde ortaya çıkabilecek ihtiyaç fazlası ödeneklerinin diğer kamu idarelerinin ödenek ihtiyacının karşılanmasında kullanılmasını temin etmek veya ödeneklerin öncelikli hizmetlerde kullanılmasını sağlamak üzere genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10'unu aşmamak kaydıyla; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08) ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine aktarmaya,

b) Kamu idarelerinin yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri yapmaya,

Maliye Bakanı yetkilidir.

(2) Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresi, yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın ödenek aktarmaya yetkilidir.

(3) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yaptıracağı işlere ilişkin ödeneklerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesine aktarmaya yetkilidir.

(4) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinde yer alan ve tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin diğer bir fonksiyon tarafından yürütülmesi hâlinde ilgili ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak aktarmaya ilgili kurumlar yetkilidir.

(5) Özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların (B) işaretli cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde belirtilen net finansman tutarlarını aşan finansman gerçekleşme karşılıklarını, idare ve kurumların bütçelerinin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde kamu idareleri yetkilidir. Hazine yardımı alan özel bütçeli idarelerin 2017 yılında "06-Sermaye Giderleri" ve "07- Sermaye Transferleri" giderlerine finansman sağlamak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri bütçelerinden tahakkuka bağlanan Hazine yardımlarının bu idarelerce kullanılmayan kısımları, 2018 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak mevcut veya yeni projelerin ödenek ihtiyacının karşılanmasında kullanılır.

(6) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler karşılığı tahsil edilen tutarlar, ilgili kamu idaresince bir yandan (B) işaretli cetvellere gelir, diğer yandan (A) işaretli cetvellere ödenek kaydedilir.

(7) a) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü bütçelerinin (özel ödenekler ve "03.9 Tedavi ve Cenaze Giderleri" ekonomik kodu ile "03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri Yatırımları" fonksiyonunu içeren tertipler hariç) mal ve hizmet alım giderleri ve sermaye giderleri ile ilgili tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı içinde harcanmayan kısımları, hizmetin devamlılığını sağlamak amacıyla bu tertiplere bütçe ile tahsis edilen ödeneklerin toplamının yüzde 30'unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,

b) 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu altında bulunan (03) ekonomik kodunu içeren tertiplerinde yer alan tanıtma amaçlı ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

c) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07,1 tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,

ç) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesinin 26.01.31.00-04.8.1.02-1-07.1, 26.01.31.00-04.8.1.04-1-05.4, 26.01.31.00-04.8.1.06-1-05.4, 26.01.31.00-04.8.1.07-1-05.4, 26.01.31.00-04.8.1.08-1-05.4 ve 26.01.31.00-04.8.1.09-1-05.4 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

d) Hazine Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.32.00-04.1.1.00-1-07.2, 07.82.32.00-04.1.1.00-1-05.6 ve 07.82.32.00-01.2.1.00-1-08.2 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

e) Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinin "03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri Yatırımları" fonksiyonu altında yer alan yatırım ödeneklerinden harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,

f) İlgili mevzuatı gereğince özel gelir kaydedilmek üzere tahsil edilen tutarları, idare bütçelerinde söz konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2017 yılından devredenler de dâhil) ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar belirlemeye,

Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – 6’ncı madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın “Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri” başlıklı 6’ncı maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle bu saatte televizyonları başlarında bizleri izleyen aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, Müslümanların ilk kıblesi, miraç mucizesinin muazzez hatırası olan Kudüs hakkında birkaç cümle ifade etmek istiyorum. Amerika Birleşik Devletleri’nin marazi ve maceracı yönetimi Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımış ve sorumsuz, skandal bir karara imza atmıştır. ABD Başkanı bu hakkı nereden almakta, Orta Doğu’nun, hatta dünyanın dengeleriyle oynamaya nasıl kalkışabilir? Kudüs’ü başkent olarak tanıması manen, vicdanen ve tarihen imkânsızdır.

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey’in “Filistin’in başkenti Doğu Kudüs bağımsız ve egemen bir devlet yapısıyla tanınmalı, ilanı yapılmalı ve mutlaka 57 İslam ülkesi arasında ilişkiler güçlenmeli, tüm İslam ülkeleri gereken tavrı ABD’ye ve İsrail’e karşı mutlaka göstermelidir.” şeklindeki uyarısı dikkate alınarak 13 Aralık 2017 Çarşamba günü İstanbul’da gerçekleşen İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi’nde çok önemli kararlar alınmış, arzulanan ve beklenen bir irade tezahür etmiştir. Türkiye’nin öncülüğünde ve Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla toplanan zirvede Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail kumpasının tüm yönleri deşifre edilmiş, Kudüs’ü tasallut altına alan ve almak için devreye giren siyonist emellere tesir düzeyi yüksek tepki gösterilmiştir. Bu gelişme oldukça umut ve memnuniyet vericidir. Ancak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu konuda aldığı kararın 15 üyesinden daimî üye olan Amerika Birleşik Devletleri tarafından veto edilmesini burada kınıyoruz. Umarız ki Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında İstanbul’da toplanan İslam ülkelerinin tamamı ve diğer ülkeler, birlikte, bu kararı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu gündemine geldiğinde veto ederler. Dünyanın da beşte 1’den büyük olduğunu gösterirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe, yasama organı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin önümüzdeki bir yıllık sürede kamuya kaynak aktarma ve bu kaynakları dağıtma yetkisini verdiği bir belgedir. Bütçe aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmet üzerindeki siyasi denetim araçlarından birisidir. Bütçe, hükûmetlerin ülke yönetimi için öngördüğü yatırımları halkın refah payının yükseltilmesi, güvenliği, eğitimi, sağlığı gibi konularda finansal değer yaratmak ve bu hizmetler için pay etmek anlamına da gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, 2018 bütçesi için verilen ödeneklerin etkin ve verimli bir şekilde kullanılması amacıyla kamu idarelerinin bütçeleri arasında aktarmaya ve kamu idarelerinin yeniden teşkilatlanması sonucu bütçe kanunlarının uygulanması ve kesin hesaplarının hazırlanmasıyla ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri yapmaya Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır. Hazırlanan bütçe neticesinde ayrıca illere yapılacak kamu yatırımlarının ödenek tutarları da belirlenmektedir. Ancak, bu konuda maalesef adaletli ve hakkaniyetli bir çalışma görememekteyiz. Bunun en iyi örneklerinden biri de kendi seçim bölgem Hatay, vergi gelirleri, üretim faaliyetleri, ortaya koyduğu katma değer, sağladığı istihdam imkânları ve nüfusu itibarıyla ülke ekonomisine önemli katkılarına rağmen yaptığının karşılığını alamamaktadır. Bakanlıkların Hatay’a yatırım amaçlı ayırdıkları bütçe miktarları da oldukça küçük kalmaktadır. Hatay’a yapılan kamu yatırımlarını bazı illere göre mukayese yaptığımızda -ki isimlerini vermek istemiyorum, diğer illerimize yapılan kamu yatırımlarının daha artırılmasını da temenni ediyorum- örneğin 2017 yılında nüfusu 1 milyon 100 bin olan ve yine 2017 yılında on bir aylık dönemde 866 milyon liralık ihracat yapan bir ilimiz 608 milyon lira gibi bir kamu yatırımı alırken nüfusu 1 milyon 555 bin olan, 500 bine yakın Suriyelinin yaşadığı ve 2 milyar 78 milyon lira gibi bir ihracat yapan Hatay’ımıza 614 milyon lira gibi bir paranın yatırım olarak ayrılmasını kabul etmek mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, 2015 Kasım ayından bu yana Meclis gündeminde ve bütçe görüşmelerinde dile getirdiğim konularda bir arpa boyu yol alınmaması bizleri Hataylılar olarak üzmektedir. Örneğin seçim bölgem Hatay’da sulanabilir arazi varlıklarının toplam tarım arazisi içerisindeki payı yüzde 51 olmasına ve Reyhanlı Barajı Projesi’yle bu oranın daha da artacağı bilinmesine rağmen 1995 yılında başlayan Reyhanlı Barajı’nın inşaatı yirmi iki yıldır bir türlü bitirilememiştir ve bütçeden ayrılan kısıtlı kaynaklarla bitirilmesinin de mümkün olmadığı görülmektedir.

Bir diğer örnek olan Menzelet Sulama Projesi kapsamında Tahtaköprü Barajı Yükseltilmesi ve Sulaması işi için 845 milyon liralık proje tutarı için 2017 yılında 10 milyon lira gibi yüzde 1’in az üzerinde para aktarılması bu projenin de bitirilmesini mümkün kılmamaktadır. Yıllarca Amik Ovası’nda 462.960 dekar arazi su beklemektedir. Özellikle on beş yıllık seçim dönemlerinizde, her seçim döneminde dile getirdiğiniz “Bu sene sulanacak, haziranda gelecek, eylülde gelecek.” dediğiniz ova suyu beklemektedir. Eğer ova suya kavuşursa inanıyorum ki 2’nci ürün, hatta Amik Ovası’nda 3’üncü ürünü bile elde etmek mümkün olacaktır ve böylelikle de Hatay çiftçisinin belki de bu şekilde yüzü biraz gülecektir.

Ülkemizde olduğu gibi seçim bölgem Hatay'da tarımsal üretim artışını engelleyen en önemli sebeplerinden birisi de girdi maliyetlerindeki yüksekliktir. Özellikle, mazot, gübre, tohum, fide, yem, ilaç, elektrik gibi tarımsal girdilerdeki fiyatların yüksek olması üreticiyi ekim dikim yapmaktan caydırır hâle getirmektedir.

Gayrisafi yurtiçi hasıla içerisinde 2002 yılında tarım sektörünün payı yüzde 12 iken 2017 yılında 6,1’e kadar gerilemiştir. 2002'de binde 6,6 oranındaki tarımsal desteklerin gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı 2018 yılında binde 4,9'a gerileyecektir. Tarımsal desteklemelerin gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 1’inden az olamayacağı yönündeki Tarım Kanunu hükmü uygulanmamaktadır. 2018 yılında 14,8 milyar TL tarımsal destekleme ödemesi öngörülmesine rağmen kanun gereği çiftçiye verilmesi gereken millî gelirin yüzde 1’i olan 34 milyar liranın çok gerisinde kalmaktadır. Öte yandan, desteklere ilişkin etki analizi muhakkak yapılmalıdır. Bu durum tarımsal üretimin teşvik edilmesini olumsuz etkilemektedir.

Bir başka sorun ise çiftçi kredi borçlarıdır. 2002 yılında sadece 530 milyon lira olan çiftçi borçları Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre 2017 yılı Ekim ayı itibarıyla 80,7 milyar liradır. Çiftçi bankadan bankaya kredi kuyruklarında, maalesef, kredi alma çabası içerisindedir. Amik Ovası arazileri ipotek altındadır. Çiftçimizin borçlarının ertelenmesi ve yapılandırılması konusunda diğer kesimlere sağlanan imkânlara benzer imkânlardan yararlandırılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde işsizlik kronik bir sorun hâline gelmiştir. Özellikle genç işsizlik resmî verilere göre bile çok yüksek oranlardadır. Hatay’daki işsizlik ise resmî verilerin çok çok üzerinde olup yüzde 20’ler mertebesindedir. Suriyelilerin de kayıt dışı olarak çalışmış olması bu oranı daha da artırmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika daha verirseniz.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Ahrazoğlu.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılı bütçesi milyonlarca işsiz gencimize istihdam imkânı sağlayamamakta, işçi, memur ve emeklilerin, çiftçinin, esnafın, dar ve sabit gelirlilerin refahında ilave bir artış öngörmemekte, yatırımcının önünü açacak gerçekçi politikalar içermemekte ve nihayet Türkiye'nin küresel güç olma hedefinin çok gerisinde kalmasına neden olacaktır. Bundan sonraki bütçelerimizin, inşallah, sosyal güvenliği sağlanmış bir toplumu, eğitimde fırsat eşitliği ve teknolojik desteklerin sağlandığı, millî devlet, güçlü iktidarın oluştuğu, komşularıyla uyumlu ve lider bir millete sahip, ekonomisi dünyanın iktisadi coğrafyasını çizen bir ülkeyi, her ferdinin güvenle baktığı, huzurlu, mutlu, müreffeh bir Türk milletini hedef almasını diliyor ve bütçenin, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tacettin Bayır konuşacaklar.

Buyurun Sayın Bayır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACETTİN BAYIR (İzmir) – Sayın Başkan, milletvekili arkadaşlarım ve bizleri televizyonları başında “Acaba bu bütçeden bize bir şey çıkar mı?” diye bekleyen değerli vatandaşlarım; 2018 Yılı Merkezî Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Bütçe kanunlarındaki madde metinleri ve eki cetvellerindeki metinler de en az diğer rakamsal bütçe yetkileri kadar önemlidir. Özellikle son yıllarda bütçe kanun maddelerinin ve metinlerinin azaltılması yönünde bir iradenin sergilenmeye başladığı bu süreçte, uygulama kolaylığı sağlama düşüncesi ve ihtiyaç hissedildiği iddiasıyla her yıl bütçe kanun metinlerine veya eki cetvellerine yeni hükümler eklenmesinin ayrı bir çelişki oluşturması bir yana, bu girişimler ihtiyaçtan ve zorunluluklardan ziyade çok esnek olan, şeffaflıktan uzak, bireysel kararlara açık, subjektif kurum performans göstergelerini ve sonuçlarını dikkate almayan ve denetimi dışlayan bir sistem arayışının sonucudur.

Ödeneklerin eksik olması ya da fazla olması veya devredilmesi her açıdan tartışmaya açık bir konudur. Öngörü basireti, ödenek samimiyeti ve şeffaflık adına hayati önem taşımaktadır. Dolayısıyla ödeneklerin aktarılmasına ilişkin her yetki talebini madde olarak yasalaştırmaya çalışmak ve bu konuda her yıl ısrar etmek, mevcut sistemi bozacak, bütçeyi düzenleyen üst yasal öngörülerde uyumsuzluğu ve aykırılığı artıracak, kamu kaynaklarının kullanımını da şeffaflıktan uzaklaştıracaktır. Başlangıçta verilen ödenek programını disiplinle uygulamak, ödeneklerin etkin kullanılıp kullanılmadığını kontrol etmektir.

Bu kapsamda 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın “Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri” başlıklı 6’ncı maddesine bakıldığında görünen tablo şöyledir: Bu madde yaygın ve kapsamlı aktarmalara zemin hazırlamakta ve ödenek öngörme performansındaki zafiyetleri ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca başlangıç ile yıl sonu ödenekleri arasında büyük farklar oluşmasına ve ödenek üstü harcama yapma alışkanlığının kökleşmesine neden olmaktadır. Bu nedenle 6’ncı maddenin özellikle (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile (2) numaralı fıkrasının birçok açıdan sorgulanması gerekmektedir. Nitekim Plan ve Bütçe Komisyonu raporuna ilişkin olarak partimizin karşı görüşleri çok ayrıntılı olarak sunulmuş ve bu kapsamda anılan fıkraların 5018 sayılı Kanun’a ve Anayasa’ya aykırılığını bütçe tarihine not düşmek için belirtmiş ve huzurlarınıza gelen bu sorunlu düzenlemelerin düzeltilmesi amacıyla sakıncalarını açıklamıştık.

Maliye Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek tertibine aktarma hususu Maliye Bakanına yetki vermektedir. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Merkezî yönetim bütçe kanun tasarısının görüşülmesi” başlıklı 19’uncu maddesi, “Ödeneklerin kullanılması” başlıklı 20’nci maddesi, “Ödenek aktarmaları” başlıklı 21’inci maddesi, “Yedek ödenek” başlıklı 23’üncü maddesi, “Yüklenmeye girişilmesi” başlıklı 26’ncı maddesi, “Harcama yetkisi ve yetkilisi” başlıklı 31’inci maddesi ve “Ödenek üstü harcama” başlıklı 70’inci maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde bütçe kanun tasarısının anılan 6’ncı maddesinin 1 numaralı fıkrası (a) bendi ile 2 numaralı fıkrasının 5018 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerine aykırı olduğu açıkça görülmektedir. (CHP sıralarından alkışlar) Anayasa’mızın 161’inci maddesi ve idari tasarrufla Bakanlar Kuruluna dahi kanun hükmünde kararnameyle bütçede değişiklik yapma yetkisi verilmemişken bu yetkinin Maliye Bakanına verilmesi ise Anayasa’mızın 163’üncü maddesine aykırı bulunmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu konuda uyarma görevimizi yaptığımızı ifade etmeliyim.

Şimdi gelelim başka bir olaya. Milyonlarca insanın gözü kulağı burada “Acaba bu bütçeden benim evime bir şey çıkar mı? Ne çıkar?” diye.

Sevgili arkadaşlar, bizler “Siyasetçi soruna çözüm öneren kişi olmalıdır.” diye hep söyleriz. Sorunun ne olduğu, nasıl çözüm bulacağı, nerede çözüleceği bellidir aslında. Sorunun burada çözülmesi gerekmektedir. Halk yaşadığı sıkıntının çözüm noktası olarak Meclisi görmektedir. Ancak ne yazık ki bu Meclis bu görevini tam olarak yerine getiremiyor. Neden? Çünkü tamamı değil ama birçok vekil arkadaşımız özgür iradesiyle karar veremiyor, karar vermiyor. Örneklemem gerekirse, birçok AKP’li vekilin basında açıkladıkları ifadeler ile burada yaptıkları çelişiyor. Mesela sorunu kabul ediyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Evet böyle bir sorun var. Bu ülkenin bu sorunu var.” ama “Hadi, gelin o zaman bu sorunu çözelim, birlikte bir komisyon kuralım, yasa çıkaralım.” hemen oylamada “hayır” elleri kalkıyor.

Bakın, nelere “hayır, olmaz” diyorsunuz, nelere “hayır” demişsiniz bir hatırlatalım: Diyorsunuz ya “Bu muhalefet, bu CHP var ya, bu CHP her şeye ‘hayır’ diyor.” Hayır arkadaşlar, “hayır” diyen biz değiliz, sizsiniz. Sadece halka hatırlatmak adına, bakalım iktidar nelere “hayır” demiş: Emeklilikte yaşa takılanlara ilişkin verdiğimiz kanun teklifimiz AKP tarafından reddedildi. “Emeklilere iki bayramda çift maaş ikramiye verilsin.” dedik, kanun teklifimiz AKP tarafından reddedildi. Soma maden ocaklarındaki iş kazaları araştırma önergesi AKP tarafından reddedildi. “17-25 Aralık darbe mi, araştırılsın.” dedik, araştırma önergesi verdik, AKP tarafından reddedildi. Kadın cinayetleri araştırma önergesi AKP tarafından reddedildi. Çocuklara cinsel istismar araştırma önergesi yine AKP tarafından reddedildi ama kendileri bir şey getirdiler, “Cinsel istismara uğrayan mağdur tecavüzcüsüyle evlendirilsin.” dedi AKP’liler, AKP tarafından kabul edildi. (CHP sıralarından alkışlar) Manisa’da askerlerin yemekten zehirlenmesi olayının araştırılması için bir araştırma önergesi verdik, “araştıralım” dedik, AKP tarafından reddedildi. Engelli vatandaşlar elektrik ve doğal gazı indirimli kullansın diye kanun teklifi verdik, AKP tarafından reddedildi. Kayıp kaçak elektrik bedeli vatandaştan alınmasın diye kanun teklifi verdik, AKP tarafından reddedildi. Çiftçiye mazot alırken vergi indirimi yapalım diye kanun teklifi verdik; sizler tarafından, AKP tarafından reddedildi. “Asgari ücretten vergi almayalım.” dedik, kanun teklifi verdik; AKP tarafından, sizler tarafından reddedildi. Yine, imar işlerinde rant ve yolsuzluk, rüşvetleri araştırma önergesi verdik, AKP tarafından reddedildi. Ve son olarak, güncel olduğu için “Paradise Papers” off-shore araştırma önergesi verdik, hangi ülkelerde var; AKP tarafından reddedildi. Ve son günlerde çok gündemde olan Man Adası belgeleri; dediniz ki “Sahte bu belgeler”, araştırma önergesi verdik, “Hadi birlikte araştıralım, sahte mi değil mi ortaya çıkaralım.” dedik, AKP tarafından reddedildi. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, araştırma önergelerimize, kanun tekliflerimize devamlı “hayır” diyen AKP iktidarının bütçesine bizler de bu yüzden “hayır” diyoruz.

Bu bütçe işçinin bütçesi değildir, bu bütçe köylünün bütçesi değildir, bu bütçe esnafın bütçesi hiç değildir, bu bütçe emeklinin bütçesi de değildir, bu bütçe memurun bütçesi değildir, bu bütçe öğrencinin bütçesi hiç değildir, bu bütçe engellinin bütçesi değildir; bu bütçe ithalatçının, bu bütçe rantçının, bu bütçe ihalecilerin, bu bütçe devleti yiyip bitirenlerin bütçesidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Hani, diyorsunuz ya: “Bu muhalefet her şeye ‘hayır’ diyor.” Oysa gerçekler ortada: İşte, getirdiğimiz önerilere “hayır” diyen sizsiniz. AKP iktidarı, uzlaşmaz tutumuyla, tek kişi tarafından ülkeyi yönetmektedir. Ülkemiz olağanüstü hâl ve kanun hükmünde kararname nedeniyle özgürlüklerin rafa kaldırıldığı “tek adam” rejimi altında faşizmi yaşamaktadır.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Yapmayın ya.

TACETTİN BAYIR (Devamla) - Bunun son örneğini dün taşeron kanununda gördük. Meclisin yoğun mesaisi gerekçe gösterilerek taşeron kanununu Meclise getirmeden, kanun hükmünde kararname marifetiyle geçirmeye çalışacaksınız.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Hızlı olsun diye.

TACETTİN BAYIR (Devamla) – Toplamda 900 bin kişiye kadro vereceğinizi söylemiştiniz ama şu anda kimse ne olacağını bilmiyor. “Tek adam” rejimi derken tam da bunu kastediyorum.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Göreceksiniz, güzel olacak. Her şey çok güzel olacak.

TACETTİN BAYIR (Devamla) – 900 bin kişinin geleceği bir kişinin iki dudağının arasında. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Ülke ekonomisini perişan ettiniz. “Yüzde 11 büyüdük.” diye vatandaşı kandırıyorsunuz. Büyüdüysek para nerede? Büyüdüyse size yandaş olan yüzde 11 büyümüştür diye düşünüyorum. İç ve dış borcumuz her geçen gün katlanarak artıyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Kaç seçim kaybettiniz?

TACETTİN BAYIR (Devamla) – Cari işlemler açığında 185 ülke içinde ilk 5’teyiz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Eyvah!

TACETTİN BAYIR (Devamla) – Tüketicilerin banka borçları 488 milyar TL’ye dayanmış. Kredi borcu bulunan vatandaş sayısı 30 milyon olmuş, otuz milyon.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ek süre iste Başkandan, ek süre.

TACETTİN BAYIR (Devamla) – Bir dakika rica edebilir miyim Sayın Başkan?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Verir, verir.

BAŞKAN – Peki, bir dakika ek süre vereyim size.

TACETTİN BAYIR (Devamla) – Kredi borcu bulunan vatandaş sayısı 30 milyona yaklaşmış. Benzinden motorine, elektrikten doğal gaza her şeye zam yapıyorsunuz, otomatiğe bağlamışsınız. Ya, siz yapmıyorsunuz, kendi kendine oluyor! Emekliye, çiftçiye, memura zam verirken de otomatiğe bağlar mısınız rica etsem acaba, o da otomatik olsa fena mı olur?

Değerli arkadaşlar, aylık net 1.404 lira olan asgari ücret için yakın zamanda bir Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanacak ve bir karar verecek. Söz konusu komisyon bu çalışmaları yaparken umarım açlık sınırını göz önünde bulundurur, umarım bu seçim bölgelerimi ziyaret ettiğimdeki köylünün, çiftçinin, besicinin perişan hâline ilaç olur, insanlar kan ağlıyor. Siz iktidara geldiğinizde Ödemişli bir çiftçinin 1 litre mazot almak için 3 kilo buğday satması gerekiyordu, şimdi 5 kilo buğday satması lazım, 1 litre mazotu ancak öyle alabiliyor, hesap ortada. Çiftçiyi getirdiğiniz duruma bakın, samanı bile ithal eder hâle getirdiniz.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayır.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Tacettin Bey konuşmasında ülke yönetiminin bir kişinin iki dudağı arasında olduğunu iddia etti.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Durum tespitinden söz istendiği nerede görülmüş?

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, “bir kişi dediği” on beş yılda 13 seçim kazanmış, yüzde 50 oy alan bir partinin Genel Başkanı, yüzde 52 oy alan bir Cumhurbaşkanı, tüm kararlarını anayasal rejim içerisinde ilgili kurumdan alan bir insan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Taşdemir konuşacak.

Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dokuz güne yakındır aslında Mecliste bütçe sürecini konuşuyoruz ama Hükûmet adına söz alan hatipler öyle bir tablo çiziyorlar ki sanki biz Türkiye'de yaşamıyoruz, Alice Harikalar Diyarı’nda yaşıyoruz. Bu tablonun böyle olmadığını da ifade eden bizler bu kürsüden genelde bir müdahaleyle karşılaşıyoruz, sizin sıralarınızdan hemen sesler yükselmeye başlıyor, aslında tablonun böyle olmadığını anlatmaya çalışıyorsunuz. Yani sanki bu ülkede OHAL ilan edilmemiş, binlerce kişi şu an cezaevlerinde değil, bir gecede kanun hükmünde kararnamelerle binlerce insan açlığa mahkûm edilmemiş gibi, bir de zaten bu ülkenin hiç yolsuzlukla ilgili bir gündemi de yokmuş gibi her şey mükemmel, biz mükemmel, bütçe tartışmaları mükemmel gidiyor. Ama biz bunun mükemmel olmadığını çok iyi biliyoruz; biz aslında halkın neler yaşadığını, halkın gerçek gündeminin ne olduğunu da bu kürsüye çıkan hatiplerimiz sıkça ifade etmeye çalıştı. Bizler de bu kürsüye her çıktığımızda bu gerçekliği size hatırlatmaya devam edeceğiz.

Yine bütçe görüşmeleri süresince yani dokuz gündür biz açıkçası çokça dinledik. Bu bütçenin kimlere peşkeş çekildiğini, nasıl çarçur edildiğini de biliyoruz ama buna karşı verdiğiniz cevap neydi: “İtibarımızdan biz tasarruf etmeyiz.” Tamam, biliyoruz, itibarınızdan tasarruf etmiyorsunuz ama bari zulmünüzden, bari zorbalığınızdan tasarruf edin ki halkın geri kalanı da mesut, mutlu olsun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ayıp! Ayıp!

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, dün Ağrı’da bir bürokrat Ağrı halkını teker teker fişlemiş. Bu fişleme olayı nasıl açığa çıktı? Basına yansıdı, belki sizlerle de takip etmişsinizdir. 600’e yakın kişiyi fişlemiş ama kendi bilgisayarında yapmıyor bu işlemi, başka bir bilgisayardan mail atarken bunu kapatmayı unutuyor ve bu bilgiler, dolayısıyla basına yansıyor, bizler de böylelikle öğrenmiş olduk. Kimleri fişliyor? Ağrılı esnafları, siyasetçileri, emekçileri… Ve fişleme notunun karşısında da ne diyor biliyor musunuz? “Bu HDP’li, bu HDP’ye yakın, bunun HDP’ye oy verme ihtimali var.” şeklinde bir fişleme görüyoruz. Ama şunu unutmayın, bir kez daha burada hatırlatmak isteriz sizlere: Bu fişlemeyi yapanlar sanmayın ki size sadakatinden dolayı bunları yapıyor ya da millet, vatan sevgisinden dolayı yapıyor. Yani bu ihbarcılık, bu fişlemeyi yapanlar aslında bu durumu siyasal bir ranta dönüştürmüş durumda. Dolayısıyla ya yaranmacılık yapmak için ya da kendisiyle ilgili bir meselesi vardı bunu örtbas etmek için sağında, solunda olan herkesi eline kalemi alır almaz ihbarcılığa soyunuyor. Bazen de bütün bu durumun kendisinin de aslında toplumun çürümüşlüğü olarak ortaya çıktığını da sizlere hatırlatmak isteriz. Gerçekten bu bir siyasal ranta dönüşmüş durumda. Dolayısıyla, insanlar suçlu olduğu için değil, suç bu şekilde icat edildiği için insanlar cezaevlerinde bugün ve dolayısıyla sizler aslında bir anlamda suç icat ediyorsunuz. Ama unutmayın ki bütün faşizan örneklerinde görüldüğü gibi bu durumun adı siyasal kötülüktür ve bu siyasal kötülüğe de siz halkı dâhil etmeye çalışıyorsunuz. Yani sizin fişlediğiniz Ağrılı esnaf, Ağrılı bakkal HDP’li olmaktan vazgeçmedi, vazgeçmeyecektir. Cezaevlerinde rehin de alsanız, tutsak da alsanız, fişleseniz de bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Sokakta, Parlamentoda ya da mahkeme salonlarında da biz HDP’nin sahip olduğu bu değerleri savunacağız bedeli ne olursa olsun çünkü biz biliyoruz aslında burada savunulan şey HDP değil, toplumun kendisidir. Bizler toplumu, toplumun değerlerini savunmaya devam edeceğiz.

Bir de şunu bir kez daha sizlere hatırlatmak isterim ki: HDP’ye uygulanan zulmün binde 1’i size yapılmış olsaydı, AKP diye bir parti ortada kalmazdı. Bundan emin olun çünkü bakın, bütün bu soykırım operasyonlarına, bu baskı politikalarına, bu yıldırma politikalarına karşı HDP dimdik ayaktadır. (HDP sıralarından alkışlar) Çünkü HDP’yi bir arada tutan şey özgürlüğe, barışa, adalete olan inançtır; yoksa çıkarların birliği değildir HDP’yi bir arada tutan. Onun için de öyle bütün bu baskılarla sonuç alamayacaksınız, onu da bilin. Boşu boşuna da insanları fişlemekten de vazgeçin.

Yine bizler bu kürsüde bunları yani hukuksuzlukları dile getirdiğimizde, siz her söz hakkı aldığınızda şunu söylüyorsunuz, bizi kimlik siyaseti yapmakla suçluyorsunuz. Yani gerçekten bu politikaları yapan sizler, dolayısıyla bu politikalarınızla siz her gün halka, HDP’lilere, Kürtlere, Kürt olduğunu hatırlatıyorsunuz; HDP’liye HDP’li olduğunu hatırlatıyorsunuz. Dolayısıyla, bizim burada bunu ifade etmemiz kimlik siyaseti yaptığımız anlamına gelmiyor. Aslında sizin politikalarınız bizi bu noktada bu yaptığınız politikayı teşhir etmeye zorunlu hâle getiriyor. Yani açıkçası Türkiye'de bir dönem Kürt olmanın imkânsızlığı vardı, bugün de Kürt olmanın zorunluluğu açığa çıktı sizin bu siyasetinizden kaynaklı dolayısıyla bizler de burada bunları anlatmaya devam edeceğiz.

Bakın, sadece bir iki örnek vermek istiyorum: Kemal Korkut Diyarbakır’da “Nevroz”da katledildi. İki gün önce de onun mahkemesi vardı -bilmiyorum, siz duymamışsınızdır mutlaka- Kemal’in katledildiği yerde, oğlu, yerine toprağı okşamak zorunda kaldı. Kemal’i vuran polise ne oldu?

Gülüyorsunuz, bence bu durumda hiç gülünecek bir şey yok, bence utanç duyulacak, üzülecek, vicdan azabı çekilecek bir durum.

SALİH CORA (Trabzon) – Başka bir konuya gülüyoruz, aman yanlış anlamayın.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) – Tutuksuz yargılanıyor. O fotoğrafı, o manşet olabilecek, vicdanları sızlatacak fotoğrafı çeken gazetecinin evi basıldı. Neden? O fotoğrafı çekti diye. Yine, Yüksekova’da benzer bir durumda sivil infazları ifşa ettiği için Nedim Türfent cezaevinde ve yedi yıl ceza aldı. Yine, benzer bir gazetecilik örneğini sergileyen Zehra Doğan bugün cezaevinde tutuklu. Ben de bir kez daha onlar şahsında hakikati dile getiren, hakikat mücadelesi veren tüm gazetecileri saygıyla selamlıyorum.

Yine, arkadaşlar, bir örnek -bu zırhlı araçları arkadaşlar çokça burada ifade etti, ben de bir kez daha ifade etmek istiyorum- bu zırhlı araçlardan kaynaklı kazalarda 9’u çocuk, 30’a yakın sivil katledildi. Bu 9 çocuk sadece -çocuk olmaktan kaynaklı- sokakta oynadığı için, karşıdan karşıya geçtiği için veya evinin içerisinde uyuduğu için katledildi. Şimdi biz bunlara kaza mı diyeceğiz? Elbette ki bunların kaza olmadığını bizler çok iyi biliyoruz, sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bu cezasızlık politikası bunun nedenidir. Çünkü, o panzeri süren kişi, görevli hiçbir şekilde yaptığından sorumlu tutulmayacağını, cezalandırılmayacağını biliyor, onun için de bu kadar rahat bir şekilde bütün bunları gerçekleştiriyor. Siz kürsüye çıktığınızda ne kadar büyük bir iktidar olduğunuzu, ne kadar kudretli olduğunuzu anlatıyorsunuz ama ülkede yaşanan hiçbir sorundan da her ne hikmetse sorumlu değilsiniz. Bu nasıl oluyor, onu da açıkçısı biz çözemedik. Yani çünkü dolar yükseliyor, altının fiyatı yükseliyor. Bunun nedeni kötü ekonomi değildir, aslında küresel piyasalardaki etkilerdir. Polis birini gözaltına alıyor ki bizler biliyoruz, gözaltında bir sandalyeden öbür sandalyeye bile izinsiz geçemezsiniz ama gözaltındaki birisi için “Pencereden atladı, intihar etti.” deniliyor. Bunda sizin sorumluluğunuz yok ve buna da inanmamızı bekliyorsunuz.

Açıkçası, sizin döneminizde, yaşanan şeyin adını koymak, o şeyi yapmaktan daha büyük bir suç hâline geldi. Yani Roboskililerin ölmesi suç değil ama bizler burada Roboski katliamı olduğunu söylediğimizde bu suç sayılıyor. Bunu da açıkçası, sizin büyük bir başarınız olarak da söyleyebiliriz.

Sürekli istikrardan söz ediyorsunuz. Evet, bir istikrar var. “Neyin istikrarı?” diye sorarsanız, o da zulmünüzün istikrarıdır, bu zorbalığı sürdürmekteki kararlılığınız ve istikrarınızdır.

Benim söyleyeceğim bir iki şey daha vardı ama zamanım yetmediği için Ağrı’ya değinmek istiyorum. Ben biliyorum, Ağrılılar geç saatlere kadar bütçe görüşmelerini takip ediyorlar. Önceki hatip söylemişti “Belki bize de bir şey düşer.” diye. Gerçekten, Ağrılılar da dört gözle bu bütçe çalışmalarını dinliyorlar. Sanırsam bir dakikam kaldı ama bir dakikada bunları ifade etmek çok zor. Biz daha önce bir saate yakın, Ağrı’nın sorunlarını Meclis basın odasında ifade etmiştik. Gerçekten, Ağrı il olmuş ama hizmet olarak il olmanın vasıflarını taşıyan hiçbir şeyden yararlanmıyor, on beş yıldır da bu devam ediyor. En basitinden, Ağrı’ya bir hizmet yapılacağında kent toto, loto gibi; işte, AKP’li bir vekil geliyor, diyor ki: “Bu ay yapılacak.” Sonra başka bir çalışma için, kongre için ya da toplu açılışa geldiklerinde -ama neyi açtıklarını biz bilmiyoruz Ağrılılar olarak- diyorlar ki: “Hayır, bu ay değil, sonraki ay açılacak.” En son, bir tane devlet hastanesi vardı, altı yıldır bitmedi. Ben Plan ve Bütçe görüşmelerinde Sayın Bakanın kendisine sordum: “Bu devlet hastanesi ne zaman bitecek?” Bana dedi ki: “Ocak ayında bitecek.” Sonra ne oldu? 3 Ocakta AKP'nin il kongresi yapıldı, Cumhurbaşkanı orada “Ey Ağrılılar, size müjde veriyorum, hastaneniz martta açılacak.” dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) – Bir dakikada bitireceğim.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Taşdemir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne ayıp şey ya! Niye kandırıyorsunuz Ağrılıları?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ciddiye almadık konuşmayı.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) – Vallahi, ciddiye alsanız iyi olur, şimdi siz Ağrılıları ciddiye almıyorsunuz demektir; siz halkı, bu halkın görüşlerini ciddiye almıyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Martta açacağız.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) – Neyse zamanımı size cevap vererek harcamayacağım.

Sonra, Cumhurbaşkanı çıktı dedi ki: “Ey, Ağrılılar, müjde size…” Ne olmuş? Altı yıldır bitmeyen hastane “Martta bitecek.” Bunu da müjde olarak veriyor. Ya, insan biraz utanır, sıkılır, bir öz eleştiri yapar der ki: “Ben bunu niye yapamadım?” Hani siz köprüleri iki ayda bitirmekle övünüyordunuz? Bu Ağrı Devlet Hastanesi altı yıldır neden bitmiyor?

SALİH CORA (Trabzon) - Reis ne derse o.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Biz bunun neden olduğunu… Evet, aklınızı kiraya vermiş olabilirsiniz ama Ağrı halkı sorgulamaya devam ediyor, devam da edecektir.

Ama, bir kez de şunu size hatırlatmak isteriz ki: Ağrılılar şunu artık kabul etmiyor, vaat kenti olmaktan çok sıkıldı. Özellikle DBP belediyesi bizim iktidarımızla, bizim muhalefetimizle aslında neyi nasıl başaracaklarını da çok iyi biliyorlar.

SALİH CORA (Trabzon) - Ağrı’daki üniversite nasıl oldu?

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Onun için de sizin bu hem kayyum politikalarınıza, hem DBP belediyelerine yönelik yaklaşımlarınıza kongrenizde de mahkûm ettiler, siz de çok iyi bilirsiniz nasıl bir cevap verdiklerini.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – KHK’yle kadroya alacağız.

Ciddiye almadık.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Vallahi, ben de sizi ciddiye almadım.

BAŞKAN – Şimdi şahsı adına, Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik konuşacak.

Buyurun Sayın Özçelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Ay, vallahi çok önemli bir şey unuttum. Lütfen, söz…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir dakika daha verin Sayın Başkanım.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Gerçekten, bakın, bu fişlenmeyle ilgili, bir dakika.

BAŞKAN – Ama kürsüye geldi hatip.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Hayır, ama gerçekten…

BAŞKAN – Sayın Taşdemir, lütfen…

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) – …2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

6’ncı maddede aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri… Bu kanunla verilen ödeneklerin etkin ve verimli bir şekilde kullanılması amacıyla kamu idarelerinin yıl içinde ortaya çıkabilecek ihtiyaç fazlası ödeneklerinin diğer kamu idarelerinin ödenek ihtiyacının karşılanmasında kullanılmasını temin etmeyi içermektedir.

Değerli milletvekilleri, 1’inci Dönem Mecliste Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoy… Mehmet Akif Ersoy’un 20 Aralık 1873 yani bugün doğum yıl dönümü, 27 Aralık 1936, önümüzdeki hafta ise ölüm yıl dönümü. Bu vesileyle Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle, minnetle, şükranla anıyoruz.

Mehmet Akif Ersoy’un adını almakla büyük onur ve ayrıcalık taşıyan Burdur’daki üniversitemizin vatan şairimizin adını yaşatıyor olmasının mutluluğunu duymaktayız. 2018 yılı bütçesinde de hedeflediğimiz, Türkiye’mizin kalkınmasını, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmasını, doğru tespitlerle ortaya koymuş, ömrü boyunca cahillikle, taassupla, geri düşüncelerle mücadele etmiş bir dava adamından bahsediyoruz. Birtakım kişiler ve kuruluşlar “Türkiye’yi Orta Çağ karanlığına çekip götürmek için yurt içinde ve yurt dışında Mehmet Akif günleri düzenliyorlar.” diye yazdılar ve yazmaktalar. Akif ve Orta Çağ karanlığı gece ve gündüz gibi zıt iki ayrı kutup. Akif’i Orta Çağ karanlığı içinde görenler, ancak Yontma Taş Devri içinde yaşayanlardır.

Akif’e göre iç çatışmaların en büyük sebebi cahilliktir. “Hiç bilenler ile bilmeyenler bir olur mu?” ayetini Hakkın Sesleri’nde şöyle söylüyor:

“Olmaz ya… Tabii olmaz… Biri insan, biri hayvan!

Öyleyse, “cehâlet” denilen yüz karasından,

Kurtulmaya azmetmeli baştan başa millet.

Kâfi mi değil, yoksa bu son ders-i felâket?”

Akif, taklitçilikle Türkiye’nin çağdaş medeniyet seviyesine katiyen ulaşamayacağına inanmaktadır. Çünkü ona göre taklitçilik, hem tefekkürü öldürmekte hem de yeni keşiflerin önüne geçmektedir.

Bugün refah ve huzuru esas alan millî ve yerli bir bütçe yaparken, ülkenin zor dönemlerinden gelerek, Türkiye’nin geleceğini hesaba katan, büyümeyi, yatırımı destekleyen ve mali disiplini gözeten bir bütçe yapıyoruz. Bakın, bu konuda Mehmet Akif Ersoy 1919’da ne söylüyor?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Nerede doğmuş, onu söylesene.

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) – “Bir alay mekteb-i âlî denilen yerler var;

Sorunuz bunlara millet ne verir? Milyonlar.

Şu ne? Mülkiye. Bu? Tıbbiye. Bu? Bahriye. O ne?

O mu? Baytar. Bu? Ziraat. Şu? Mühendishane.

Çok güzel, hiçbiri hakkında sözüm yok; yalnız,

Ne yetiştirdi ki şunlar acaba? Anlatınız.

İşimiz düştü mü tersaneye, yahut denize,

Mutlaka âdetimizdir, koşarız İngiliz’e.

Bir yıkık köprü için Belçika’dan kalfa gelir;

Hekimin hâzıkı bilmem nereden celbedilir.

Mesela bütçe hesâbâtını yoktur çıkaran...

Hadi maliyeye gelsin bakalım Mösyö Loran.

Hani tezgâhlarımız nerede? Sanayi nerede?

Ya Brüksel’de, ya Berlin’de, ya Manchester’da!”

Ayan beyan görüldüğü gibi Mehmet Akif, devletimizin yeniden eski gücüne ve itibarına ulaşabilmesi ve Batı devletleri arasında yerini alabilmesi için ne yapmamız gerektiğini ifade etmiştir. Ne diyor? “Mösyö Loran” Şimdi öyle değil, Edirneli Kemal Unakıtan, Batmanlı Mehmet Şimşek, Bayburtlu Naci Ağbal var şimdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

32 bin öğrencisiyle 2016 yılında 10’uncu yaşındayken Akif’in üniversitesi -Cumhurbaşkanımız tarafından- hayvancılık odaklı misyon farklılaşmasında Kalkınma Bakanlığı tarafından bir projeye kabul edildi. Aynı şekilde, üniversitemiz Akif adına uluslararası düzeyde seminerler düzenledi. Bakın, geçen hafta Arnavutluk’ta Tiran’daydık, Arnavutluk Cumhurbaşkanı katıldı. Dışişleri Bakanımıza, Mevlüt Çavuşoğlu’na fahri doktora unvanını orada verdik. İkinci bilimsel ödüllerimizi de orada takdim ettik. Evvelsi gün üniversitelerin bütçesi kabul edilirken üniversitelerimizden Asım’ın neslinden bir nesil oluşturmalarını beklemekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kabul edildi)

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) - Mehmet Akif, Asım’ın neslini anlatırken amansız bir mücadeleden bahsediyor, mücadele şu: Bir tarafta yerli ve millî var, diğer tarafta belli mahfillerin taklitçiliğini aydın olmak sananlar var. Bir tarafta bu millete hizmet edenler var, diğer tarafta milleti tahkir edenler, aşağılayanlar var. Bir tarafta “Hâkimiyet milletindir.” diyenler var, diğer tarafta milleti mümeyyiz görmeyen vesayetçiler var. Bir tarafta bu ülkenin gençlerinin geleceği için canını siper edenler, diğer tarafta gençleri kör ideolojilerine kurban edenler var. Bir tarafta ihya, imar edenler var, diğer tarafta yakıp yıkanlar var. Bugünün Türkiyesinde de aynı saflarda aynı mücadele devam etmektedir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Mehmet Akif nerede doğmuş?

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) - Evet, Mehmet Akif Ersoy Çanakkale’de doğmuştur.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bayramiç.

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) - Çanakkale’miz sahipleniyor, 81 vilayetimiz, Türkiye de sahipleniyor.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Taşdemir, bir şey mi söyleyecektiniz?

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Evet, 60’a göre yerimden bir dakika söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakikada tamamlayın ama uzatmayacağım.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Hiç uzatmayacağım, bir dakika bile sürmeyebilir.

BAŞKAN – Tamam, peki.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir’in, Ağrı’da yaşanan fişleme olayına bir açıklık getirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Bu Ağrı’daki fişlemeyle ilgili -ben orada da ifade ettim- gerçekten buna bir izahat getirilmesini istiyoruz. Yani bu fişlemeyle ilgili, bu fişlemeyi yapan bürokrat kim, kiminle birlikte yapmış ve bu fişlemeyi kime gönderecek, amacı ne? Buna ilişkin bir açıklama yapılmasını talep ediyoruz. Gerçekten bu açık bırakılan bilgisayarın kapatılmasına biz izin vermeyeceğiz.

Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

BAŞKAN – Şahsı adına, son olarak Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topal konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Topal.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, az önce de sormuştum, burada bir kez daha ifade ediyorum. Sayın Bakanımızın Hatay’daki hazine arazilerinin sorunlarının çözülmesi noktasındaki hassasiyetinden dolayı burada teşekkür ediyorum. Umarım en kısa sürede Hataylı hemşehrilerimize müjdeyi verirsiniz.

Şimdi, açıkçası, başka bir konuşma yapacaktım ama öncelikle sayın HDP milletvekilinin dediği gibi “Ağrı sahipsiz değildir.” Ben de Ağrı’da görev yapan bir öğretmen olarak diyorum ki, Cumhuriyet Halk Partisi Ağrı’nın sorunlarının çözülmesi noktasında her zaman Ağrı’nın yanındadır.

SALİH CORA (Trabzon) – Ne zaman öğretmenlik yaptın?

SERKAN TOPAL (Devamla) - Sayın Özçelik’in konuşmasını dikkatlice dinledim. Evet, gerçekten Mehmet Akif Ersoy’u biz de anıyoruz ama Mehmet Akif Ersoy’un sadece söylemlerini burada söylemek yetmez, onu içselleştirmek gerekiyor, içselleştirmek. Sayın Ersoy ne diyordu:

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.” (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – Mehmet Akif Ersoy’u alkışladık.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Mehmet Akif Ersoy tam bağımsız Türkiye'yi savunuyordu, Mehmet Akif Ersoy hiçbir ülkenin himayesi altına girmemeyi, ölümü tercih ediyordu.

Şimdi, ben size soruyorum Sayın Özçelik, Sayın Grup Başkan Vekili, size de soruyorum: 911 kilometre Suriye sınırı tapu gibi sağlamdı, karınca bile oradan girmezdi, sapasağlamdı. Şimdi ne oldu? Size soruyorum, ne oldu? Bugün dünyanın birçok ülkesinden cihatçı teröristler giriyor mu? Giriyor. Sorabilirsiniz, kayıtlara bakabilirsiniz, geçenlerde de yakalandılar, son dört yılda belki de 2 binin üzerinde terörist yakalandı.

SALİH CORA (Trabzon) – Cihatçı terörist olmaz.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Soruyorum: Nereli? Tunuslu. Nereli? Mısırlı. Ne işleri var, nasıl girip çıkıyorlar?

NECİP KALKAN (İzmir) – Yakalandı ya, ne güzel. Yakaladık işte.

SALİH CORA (Trabzon) – Yakalanmasından rahatsız mı oluyorsun?

SERKAN TOPAL (Devamla) – İşte, Mehmet Akif Ersoy’u anlamak gerekiyor. Mehmet Akif Ersoy’un sadece burada düşüncelerini söylemek yetmez, içselleştirmek gerekiyor, içselleştirmek gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

“Yerli ve millî” diyorsanız, millî bir bütçeden bahsediyorsanız, o zaman size şunu sorarlar: Kıbrıs konusunda ne yaptınız?

SALİH CORA (Trabzon) – Ne yaptık?

SERKAN TOPAL (Devamla) – Ege adaları konusunda ne yaptınız?

SALİH CORA (Trabzon) – Siz ne yaptınız?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz yaptık ya, 74’te Kıbrıs’a çıktık.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Sessiz kaldınız. Yani, iş konuşmaya gelince mangalda kül bırakmazsınız ama uygulamaya gelince suspus oluyorsunuz, suspus oluyorsunuz. Asıl yerlilik ve millîlik, Kıbrıs’ta düşüncenizi net olarak ortaya koymaktır; asıl millîlik, asıl yerlilik Ege adalarını vermemektir; asıl millîlik asıl yerlilik orada düşüncenizi net söylemektir; asıl yerlilik, millîlik oradadır. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, “millîlik ve yerlilik” demişken, bir hayırsever vardı, hayırsever, bir hayırsever vardı, Reza Zarrab. Ülkemize geldiğinde adı Reza Zarrab, bazıları önüne yatmaya başlayınca da adı Rıza Sarraf. “Sarraf” ne demek biliyor musunuz Arapçada? Para bozduran demektir. Ah ulan Rıza, ah ulan Rıza! Hani bir şey vardı ya, sen neymişsin be, sen neymişsin be! Yurt dışında tutuklu ve hükümlü 5.700 Türk vatandaşı varken, onların bir tanesi için kılını kıpırdatmayanlar, yüce Türk askerinin başına çuval geçirilirken yine sessiz kalanlar senin için 2 kez nota verdiler Rıza. Ah ulan Rıza! (CHP sıralarından alkışlar) Sen o notayı, sen o müzik notasını almış olacaksın ki bülbül gibi ötmeye başladın Rıza. Ah ulan Rıza!

SALİH CORA (Trabzon) – Amerika’dan medet umuyorsunuz. Allah rızası için, lütfen ya!

SERKAN TOPAL (Devamla) – Şimdi ben çok basit bir şey soracağım, çok basit: Dışarıda, kuliste emektar bürokrat arkadaşlarımızın yorulmasına gerek yok, Google’a bakmasına gerek yok, sayın grup başkan vekili çok rahat cevaplayabilir: Şimdi, Rıza Sarraf vatan haini mi, Rıza Sarraf başka devletler tarafından gönderilen bir ajan mı ya da?

SALİH CORA (Trabzon) – Amerika’daki davadan medet umuyorsunuz ya! Amerika’daki davadan medet umarak siyaset yapılmaz, milletin adamı olunmaz, halkın adamı olunmaz.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Eğer Rıza Sarraf vatan haini ve ajan ise onunla iş birliği yapanlar kimler? Onunla iş birliği yapanlar hakkında soruşturma başlatılacak mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERKAN TOPAL (Devamla) – Soru çok basit.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bunları 50 defa cevapladık, 50 defa daha cevaplamayacağız.

BAŞKAN – Şimdi soru-cevap işlemini yapacağız sayın milletvekilleri.

Süremiz on dakika. Beş dakika içinde soruları alacağım, diğer beş dakika içinde de Sayın Bakan cevap verecek.

Evet, Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım…

LEZGİN BOTAN (Van) – Sayın Başkanım, Bakan gelmiş, sorularımıza cevap versin bir zahmet.

BAŞKAN – Kim versin?

LEZGİN BOTAN (Van) – Sayın Osman Bakanım. Bakın, burada Gençlik ve Spor Bakanımız.

BAŞKAN – Ama onun bütçesi geçti.

Siz konuşun şimdi burada, konuşabilirsiniz.

LEZGİN BOTAN (Van) – Bana verdiği sözü…

Halk sizden haber bekliyor.

BAŞKAN – Pardon Sayın Şimşek, özür dilerim.

Buyurun Sayın Şimşek.

Sayın milletvekilleri…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sıfırlayalım süreyi Sayın Başkanım da baştan başlayayım.

BAŞKAN – Tabii ki, baştan başlıyoruz.

Buyurun.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, taşeron yasası KHK’yle önümüzdeki hafta veya cuma günü Türkiye'nin gündemine alınacak. Belirli belediyelerde çalışan insanlar bundan çok tedirgin durumdalar çünkü belediye çalışanlarının belediye şirketlerine, BİT’lere aktarılacağı söyleniyor. Sayın Bakanım, Türkiye aynı işi yapan insanların değişik kadrolarda görev yapmasından yeteri kadar çekti. Şu anda Bakanlar Kurulunda bu konu sahiplenilerek taşeron yasasında, kanunlaşacak olan tasarıda bütün çalışanların, belediyelerde, KİT’lerde, BİT’lerde, bütün kurumlarda çalışanların aynı statüyü kazanmasını istiyoruz. Şu anda, hemen dışarıya çıktığınız zaman, Meclisin çay ocağında çalışan, aynı işi yapan 4 grup insan var: Asgari ücretle çalışıyor, taşeronda çalışıyor, memur, kadrolu işçi; 4/B’li, 4/C’li.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Bunların emeklilikleri, sosyal hakları, her türlü sorunları farklı. Gelin, bunları tek bir statü altında birleştirelim ve insanları ayırmayalım diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Köksal, buyurun.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, bu ülkede kazanılmış hakları ellerinden alınan, emekli olmayı beklerken yaşa takılan, emeklilikte yaşa takılan, kendi tabirleriyle “EYT” adlı bir kitle var. Siz bugüne kadar onların haklı taleplerine kulaklarınızı tıkasanız da Bakan arkadaşınız onların aktüeryal dengeyi bozduğunu iddia etse de onlar ayrıcalık ya da erken emeklilik istemiyorlar, onlar sadece gasbedilerek ertelenen emeklilik haklarını istiyorlar. Sayın Bakan, bu Mecliste onların taleplerini daha önce defalarca dile getirdik, hatta kanun teklifi verdik. Bu insanların büyük çoğunluğu geçim sıkıntısı çekiyorlar. Gelin, bu yasama döneminde bunların mağduriyetlerini beraberce giderelim, yüzlerini güldürelim.

Ayrıca bir sorum daha var: Bugün doğan bir çocuk kaç lira borçla doğuyor, bunu özellikle öğrenmek istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Biçer.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Sayın Bakan, bugünkü Resmî Gazete’de yayımlanan, Maliye Bakanlığının bu Rota firmasını bütün resmî ihalelerden men etmesi kararının sizce diğer bakanlıkları da ilgilendiren bütün resmî kurumlara da dâhil olması gerekmez mi? Bu birinci sorum.

İkinci sorum: Siz ihaleyi Rota ile iptal ettikten sonra onunla aynı havuzdan beslenen yine yandaş bir firma olan Mendika’yla anlaşma yaptınız. Bu da sizin yaptığınız bu ihalenin iptalini acaba göstermelik bir hâle getirmiyor mu? Türkiye’de bu firmalar dışında yemek veren, ihalelere giren başka bir firma yok mu?

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP olarak sürekli toplumu kutuplaştırıyorsunuz. Üniversitelerde rektörleri öğretim üyeleri seçiyordu, 6 kişi içinden atama yapılıyordu; şimdi seçim falan yok, Genel Başkanınız istediğini atıyor. Geleceğin öğretim üyelerini yetiştireceğimiz bir program vardı, adı Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı yani ÖYP. Bu güzel sistemi de dejenere ettiniz. Şimdi, isteyen rektör ÖYP’liyi 33/(A) kadrosuna yani daimî kadroya, isteyen rektör 50/(D) kadrosuna geçiriyor. Hatta bunlar, aynı fakültede beraber çalışan öğretim elemanları arasında yapılıyor. neden insanları ayırıyorsunuz? Neden üniversitelerin geleceğiyle oynuyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, elbette ki ülkemizin her kademesinde mavi yakalı ve beyaz yakalı olarak çalışan her bir çalışanımız bizim için kıymetli. Ancak şehitlerimizin yakınları, gazilerimiz ve yakınlarıyla ilgili işe alıma ilişkin bir düzenleme yapıldı ve iş imkânı sağlandı bir kısmına. Bunlarla ilgili lise ve üniversite mezunları, alımlarda hizmetli kadrosunda işe alınmıştır. Hizmetli kadrosunda işe alınan şehit yakınlarımızın, gazilerimizin ve gazi yakınlarımızın, özellikle bu anlamda memur kadrosuna geçişle ilgili haklı bir talepleri bulunmakta. Bu kutsal emanetlerimize bütçemizden harcanan her kuruş analarının ak sütü kadar helaldir. Bu konuda bir düzenleme yapılacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun lütfen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, Sayın Şimşek’e teşekkür ediyorum.

Sayın Şimşek Hükûmet olarak şu anda üzerinde çalışmalarını hemen hemen tamamlamış olduğumuz düzenlemeyle ilgili bir değerlendirme yaptı hem kapsam hem de statüyle ilgili olmak üzere. Ben kendisine teşekkür ediyorum. Biz de bu konuyla ilgili beklentileri ve kamudaki istihdamla ilgili ileriye dönük çalışma koşullarını düzenleyecek şekilde bir hazırlık yapıyoruz. İnşallah, bu çalışmaları çok kısa bir süre içerisinde bitirince orada istihdam bakımından da bu çalışanlar bakımından da son derece olumlu bir düzenleme yapıldığı görülecektir.

Bu EYT dediğiniz emeklilikte yaşa takılanlar konusu, açıkçası bunu Çalışma Bakanlığımızla sizin anlattığınız şekilde paylaşacağım, yarın da kendileriyle bir toplantımız var ama şu anda bir değerlendirme yapmam belki yanlış olur, çok bilgi sahibi olduğum bir konu değil.

Sayın Biçer, bu Rota firmasıyla ilgili Resmî Gazete’de yayımlanan yasaklama kararı, sadece Maliye Bakanlığı için değil, Kamu İhale Kanunu bakımından bakıldığında bütün kamu kurumlarında yasaklama anlamına geliyor. Dolayısıyla, hiçbir kurumda, belirlenen yasak çerçevesinde ihaleye giremeyecek. Diğer taraftan, Bakanlık olarak bir başka firmayla aynı işe ilişkin yeni bir hizmet sözleşmesi yaptık. Sizin söylediğiniz şirket ile -arkadaşların bana verdiği bilgiye göre- önceki şirket arasında hukuki bir bağlantı yok. O açıdan, sizin elinizde bununla ilgili herhangi bir bilgi varsa paylaşırsanız memnun olurum. Bu konularda tabii hepimizin hassasiyeti var. Özellikle yemek hizmetinde, gıda güvenliğinin her aşamasında, ürünün depoya gelişinden sunumuna kadar bütün sürecin çok sağlıklı bir şekilde olması ve gerekli denetimlerin de yapılması çok önemli. Zaman zaman yaşıyoruz bu tür konuları. Özellikle yaz aylarında bazen bu tür şeyler olabiliyor ama hepimizin bu konuda mutlaka hassasiyet göstermesi gerekiyor, kurumlar da bu konuda büyük bir gayret içerisinde.

Sayın Erdem, gazi yakınlarına ilişkin zaman zaman farklı mevzuatla… Biliyorsunuz, şehit ve gazi yakınlarına ilişkin çok farklı düzenlemeler var. En son, 15 Temmuz alçak darbe girişimi sırasında şehit olanlar bakımından -Allah hepsine rahmet eylesin- ve gazi olanlar bakımından birtakım haklar getirildi ama bundan önce de değişik mevzuatlarla getirilen birtakım mali ve sosyal haklar var. Zaman zaman da bu haklar birbirleriyle karşılaştırıldığında bir gruba verilen bir hakkın bir başka gruba verilmediği yönünde de değerlendirmeler var. Aile Bakanlığı sanıyorum bu konuyla ilgili bir teknik çalışma yürütüyor. Notlarımızı da aldık, ben burada ifade ettiğiniz konuyu da kendileriyle paylaşacağım. Gerek şehitlerimizin yakınları bakımından gerek gaziler bakımından devlet olarak gerekli hassasiyeti hepimizin göstereceğini düşünüyorum.

Bu açıdan Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin madde metninden çıkarılmasını ve bent sıralamasının ona göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                  Zekeriya Temizel                                     Bihlun Tamaylıgil                                      Lale Karabıyık

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                      Bursa

                                   Bülent Kuşoğlu                                             Musa Çam

                                          Ankara                                                       İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

6761 sayılı Kanun’un 1’inci maddesiyle değişik 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 21’inci maddesinin birinci fıkrası “Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır. Ancak, harcamalarda tasarrufu sağlamak, dengeli ve etkili bir bütçe politikasını gerçekleştirmek üzere genel bütçe ödeneklerinin yüzde onunu geçmemek kaydıyla, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmalarına ilişkin yetki ve işlemler ile usul ve esaslar merkezî yönetim bütçe kanununda belirlenir.” hükmünü taşımaktadır.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun 6’ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendiyle Maliye Bakanına 5018 sayılı Kanun’un temel ilkeleri ve kurduğu mali sistemle bağdaşmayan yetkiler tanınmakta; genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10’unu aşmamak kaydıyla, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08) ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri, kamu idareleri bütçeleri arasında veya Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine aktarmaya Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır.

Söz konusu düzenleme, 5018 sayılı Kanun’un değişik 21’inci maddesinin son fıkrasında yer alan "Kamu idarelerinin bütçeleri içinde personel giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden diğer tertiplere ödenek aktarılamaz." sınırlılığını da zımnen göz ardı etmektedir. Maliye Bakanına aynı yetkiler daha geniş kapsamlı olarak daha önceki yıllar merkezî yönetim bütçe kanunlarında da verilmiştir.

2012 ila 2016 yılları Sayıştay genel uygunluk bildirimlerindeki ödenek üstü harcama tabloları incelendiğinde, kamu idarelerinin personel giderleri ile sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri tertiplerinde yer alan ödeneklerin 5018 sayılı Kanun’un "Ödenek aktarmaları" başlıklı 21’inci maddesinin üçüncü fıkrasındaki "Personel giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden, diğer tertiplere aktarma yapılamaz.” kuralına aykırı olarak Maliye Bakanı tarafından Maliye Bakanlığının "Yedek Ödenek” tertibine aktarıldıktan sonra buradan kamu idarelerinin hizmet alımı ve sermaye giderleri tertiplerine aktarıldığı ve böylece sanki personel giderleri tertiplerinde ödenek üstü harcama yapılmasına cevaz veren yasal kurallar varmış gibi kamu idarelerinin personel giderleri tertiplerinde ödenek üstü harcama yapmaya mecbur bırakıldıkları; daha açık deyişle, Maliye Bakanının kamu idarelerinin personel giderleri ile sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi gideri tertiplerini kamu idarelerinin iradesi dışında ödenek üstü harcama kaynağı olarak kullandığı anlaşılmaktadır. Maliye Bakanlığı bu yöntemi kullanarak ek ödenek kanun tasarısı düzenleme yükümlülüğünden de kaçınarak TBMM'nin bütçe yapma hakkını düzenleyen Anayasa’nın 87’nci maddesini de ihlal etmektedir.

Ayrıca, yapılan bu düzenleme 2015 Yılı Merkezî Bütçe Kanunu’nun 6/1-a maddesinin iptali konusunda yapılan başvuruyu değerlendirip söz konusu düzenlemeyi iptal eden Anayasa Mahkemesinin 26/05/2016 tarih ve E.2015/7,K.2016/47 sayılı Kararı’nda belirtilen tespit ve açıklamalara da aykırı bulunmaktadır.

Maliye Bakanına çerçevesi çizilmemiş, esasları belirlenmemiş bir alanda hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın geniş yetkiler tanınarak yasama yetkisinin devri yapılamaz. Söz konusu aktarma toplamı için genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10'u gibi bir limitin konulması çerçeve çizme, sınır getirme anlamında bulunmamaktadır. Bütçe Kanunu’na Anayasa’ya aykırı olarak bütçe dışı hükümler konularak mevcut kanun hükümlerin değiştirilmesi veya bütçe yılı itibarıyla zımnen kaldırılması Anayasa’nın 2’nci, 7’nci, 87’nci ve 161’inci maddelerine aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

Buyurun.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.20

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

503 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde Bursa Milletvekili Lale Karabıyık ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Oylamayı elektronik cihazla yapalım, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.46

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

503 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde Bursa Milletvekili Lale Karabıyık ve arkadaşlarının önergesinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

Diğer bütçe işlemleri

MADDE 7- (1) Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.4.2.20-2-05.2 (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) tertibinde yer alan ödenek, bu Program kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarına, mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. Ödenen bu tutar karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim kurumu yetkilidir.

(2) 4/11/1981 tarihli ve2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 43 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 44 üncü, 46 ncı, 58 inci, ek 25 inci, ek 26 ncı ve ek 27 nci maddeleri ile 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirler, yükseköğretim kurumları bütçelerine özel gelir ve özel ödenek olarak kaydedilmez. Tahsil edilen bu tutar ve gelirler, ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre kullandırılır.

(3) Öz gelir karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler arasında (09.6.0-Eğitime Yardımcı Hizmetler fonksiyonu altında öz gelir karşılığı tefrik edilen ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma yapılamaz.

(4) Maliye Bakanı;

a) Emniyet Genel Müdürlüğünün öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu öğrenci ve personele yapılan giderler karşılığında ilgili devletler veya uluslararası kuruluşlar tarafından ödenen tutarları,

b) NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları için ödenecek tutarları,

c) Gümrük idarelerince tahsil edilerek Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirilen bandrol ücretlerinin yüzde 2'si oranında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı hizmetleri için söz konusu Kurumca ödenecek tutarları,

aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan ilgili idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.

BAŞKAN – 7’nci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İzzet Ulvi Yönter konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Yönter. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın milletimize, devletimize, ülkemize hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Yeni yılınızı şimdiden tebrik ediyorum.

Takdir edersiniz ki siyasetin gayesi millete hizmettir. Biz ise sadece hadimiz. Elbette sadece hadim olmak yetmiyor; bunun hakkını vermek, buna layık olacak samimiyeti üst bir seviyede göstermek de lazım. Haysiyetli bir insan aynı zamanda duyarlı bir insan demektir. Yalnızca kendimizin değil, aynı millete mensup olduğumuz insanlarımızın da hayat ve varlık haklarını savunacak irade haysiyetini, insaf seviyesini gösterebilmeliyiz. Siyasete umut bağlamış, demokratik kurumlara yürekten bağlanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisini huzurunun, refahının, istikrarının, kardeşliğinin ve geleceğinin mücadele, müdafaa alanı görmüş tüm vatandaşlarımızın derdiyle dertlenmek, sorunlarıyla meşgul olmak zorundayız. Bu aynı zamanda vicdanlı olmanın da bir gereğidir. Niye vicdan? Çünkü vicdan doğru ile yanlışı ayırt edebilme yeteneğidir. Niye vicdan? Çünkü vicdan aynı zamanda bizi diğer insanlara, vatandaşlarımıza, meselelere odaklanmamızı, samimiyetle ilgilenmemizi sağlayan insani bir vasıftır. Merhum fikir kaynağımız Ziya Gökalp diyor ki: “Allah bir insanı vicdan felaketinden korusun çünkü onun tesellisi ve telafisi yoktur.” Maşerî vicdanımızın derinlerinde, emin olunuz, mazlumların ahı vardır.

Sayın Başkan, müdahale ederseniz… Ben sanki kendi kendime konuşuyorum.

Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sessiz olalım.

İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla)- Maşerî vicdanımızın derinlerinde, emin olunuz, mazlumların kalp atışı vardır, kutlu anılarımızın ayak sesleri duyulmaktadır, hükümran mazimizin güçlü seslenişi yankı bulmaktadır.

Şüphesiz sadece vicdan yetmiyor, yetmeyecek, adaletli olmak da gerekiyor, adaletle yönetmek, adaletle muamele etmek hem millî hem de manevi sorumluluğumuz altındadır. Bu sorumluluğu “Ben insanım.” diyen hiç kimse, hiçbir siyaset ve devlet adamı yok sayamayacak, ihmal edemeyecektir. Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi, sükût gibi kimsesiz, çığlık kadar hür insanlarımızın sesine ses, hislerine tercüman, taleplerine önayak olmalıyız, olmak zorundayız.

Mağdurların mağduriyeti bitmeden huzur bulmamız, huzura kavuşmamız sorarım sizlere mümkün müdür? Mazlumların iç çekişlerine, damla damla yüreklerine akan kederin gözyaşlarına duyarsız kalmamız makul müdür? Elbette değildir, elbette olamayacaktır. O hâlde vicdanımızın sesini dinleyerek haklarını arayan, taleplerinin peşine düşmüş kardeşlerimizi mutlaka duymalı, onlara başımızı çevirmeliyiz. Adaleti rehber yaparak, hakkı haklısına verecek dürüstlüğü, içtenliği, yürekliliği gösterebilmeliyiz. Şu anda herhangi bir sorununa uzanacak el bekleyen milyonlar bizi izlemekte, dikkatini bize çevirmektedir. Kulakları şüphesiz, gecenin bu saatinde bile olsa buradadır. 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’ne milletimiz umut bağlamıştır. Doymak için aş, geçinmek için iş, huzur için irade, gelecek için güçlü ve millî bir ifade kudreti bekleyen devasa ve aziz bir millet varlığı karşımızdadır. Kısaca dik baş, tok karın, mutlu yarın Türk milletinin hakkı, haysiyetli istiklalinin temelidir. Bundan vazgeçemeyiz, buna gözümüzü kapatamayız, hele hele sırt hiç çeviremeyiz. Gelin, sorunlarına çözüm bekleyen kardeşlerimizin çığlıklarını duyalım, onların elinden tutalım; kimsesizliğe, çaresizliğe terk etmeyelim. Onlara Türk devletinin müşfik, cömert, adalet ve vicdanı gözeten tavrını gösterelim; Türkiye Büyük Millet Meclisinin gazilik unvanına yakışır iradesini gösterelim.

2018 bütçesinde nelere kaynak ayrılmıyor ki. 2018 bütçesiyle hangi harcamaların yapılması hedeflenmiyor ki. Gelin, millî birlik ve dayanışmamızın asaletini gösterelim. Gelin, mağdurların feryatlarına lütfen istirham edelim, kulak verelim. Mesela ve ilk olarak KİT’lerde çalışan taşeron firma çalışanlarına destek olalım, onları ayırmayalım, ayrı görmeyelim, onları da kadroya alalım. Merkezî yönetimde genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, özel bütçe kapsamındaki idareler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile sosyal güvenlik kurumlarına 4 Aralık 2017 itibarıyla personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımıyla istihdam edilen alt işveren işçilerimizin sürekli işçi kadrosuna alınması çok yerindedir. Bunu şüphesiz, kuşkusuz destekliyoruz. Belediyeler ve il özel idarelerde alt işveren üzerinden çalıştırılan kardeşlerimiz de iktisadi devlet teşekküllerinde işçi olarak çalıştırılacaklardır. Fakat burada kuşkular var, burada muamma var, buraya itirazlar var. Yaş sınırı yok, eğitim şartı yok, asil iş yardımcı iş ayrımı da yok; gayet müspet bir karar olduğunu ifade etmeliyiz. 4/C statüsüyle çalışanların 4/B statüsüne geçirilecek olması da son derece olumludur ve bizim tarafımızdan desteklenmektedir.

Peki, KİT’lerde çalışan taşeron firma çalışanlarını niçin görmüyoruz, onları niçin kadroya almıyoruz? Diyorum ki gelin, eşitlik prensibine, adaleti ve hakkaniyeti gözeten yönetim anlayışına bağlı kalın, çıkarılması ve çıkması muhtemel olan kanun hükmünde kararnameye bu kardeşlerimizi koyun.

İkinci olarak, Türkiye’de faaliyet gösteren yaklaşık bin sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı var değerli arkadaşlar. Buralarda yaklaşık 10 bin kardeşimiz çalışıyor; bunlar, devlet memurlarında aranan genel şartların yanında görevin niteliğine göre getirilen özel şartları da taşıyor. Memur gibi işe alınıp memur gibi görev yapıp işçi statüsünde çalışan vakıf personeli de kadro istiyor; hakları değil mi? Kamu görevi yapıyorlar ama sesleri duyulmuyor; reva mı bu? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu çalışanlarımıza “personelimiz değilsiniz” diyor; peki, doğru mu bu? Bir kanuni düzenlemeyle ya da çıkması ve çıkarılması gündemde olan kanun hükmünde kararnameyle bu kardeşlerimizi de beklentileriyle kavuşturamaz mıyız, taleplerini karşılayamaz mıyız?

Üçüncü olarak, elbette sürekli olarak vurguladığım uzman çavuşlarımızın kadro ihtiyaç ve talepleri. 3269 sayılı Yasa’nın 5’inci maddesinde uzman çavuşlarımızın sözleşmeli Türk Silahlı Kuvvetleri personeli oldukları yazılı.

Değerli arkadaşlarım, uzman çavuşlarımız kahramanca vatan mücadelesini yapan şerefli bir mesleğin mensupları. Vatan bize suçlulardan alınan rüşvet değil; vatan, atalarımızın kılıcıyla alınan, kanla çizilen sınırların adı. Dolayısıyla uzman çavuşlarımız korkusuz bir şekilde kahramanca vatanı koruyan, vatanı bekleyen vatan evlatları. Dolayısıyla uzman çavuşlarımızın, fedakârlıklarıyla her şeyi hak eden onurlu bir mesleğin mensupları olarak kadroya alınmalarının analarının ak sütü gibi helal olduğunu düşünüyoruz. Keşke Maliye Bakanımız da burada olsaydı. İstirham ediyoruz; uzman çavuşlarımızın çok yoğun talebi olduğunu tekraren ifade etmek istiyorum. Uzman çavuşlarımızı da lütfen, 3269 sayılı Yasa’daki “sözleşmeli” problemini, engelini çözerek kadroya alalım, bu meseleyi daimî bir şekilde kapatalım.

Sizlere tekrar saygılar sunuyorum. 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın hayırlara vesile olmasını diliyor, tekrar saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yönter.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Mazlum Nurlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Nurlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve televizyonları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 2018 bütçe görüşmelerinin sonlarına doğru geldik. Muhalefet partileri bütçeyle ilgili eleştirilerini bu kürsüden, milletin kürsüsünden dile getirmeye çalıştılar. Bu bütçe faiz ve zam bütçesi olduğu için fikren bütçeyi savunamayan AKP milletvekilleri kürsüde konuşan arkadaşlarımıza saldırarak, maalesef, bütçeyi âdeta kaba kuvvetle savunmaya çalıştılar. Aslında bu tavırlarının altında yatan, tamamen, suçluluk duygusudur. On beş yıldır bu ülkeye yaptıklarının bir göstergesi, ekonomik kriz altında inleyen işçinin, emeklinin, memurun, çiftçinin, esnafın ve sanayicinin feryadına kulak tıkamaktır.

Değerli milletvekilleri, yolsuzluk ve rüşvet, maalesef, bürokrasinin ve kamunun temel siyasi anlayışı hâline gelmiş. Verildiği iddia edilen rüşvet rakamları dudak uçuklatıyor. Buna karşın, AKP zihniyeti, havuz medyasını almış yanına, kendisi dışındaki herkese ve muhalefete durmadan çamur atmakla meşgul. Ataşehir Belediye Başkanımıza yolsuzluk iftirası atarken amaçları, başta İstanbul’a ve Ankara’ya ihanet eden Büyükşehir Belediye Başkanlarının yolsuzluklarını gizlemek; Reza Zarrab’ı “Amerikan ajanı” diye suçlarken asıl amaçları ise ayakkabı kutularındaki dolarları, kollarına taktıkları saatleri unutturmak; Reza’nın, rüşvetini peşin olarak verdiğini söylediği bakanları da aklamaktır. Hepsinden önemlisi, Cumhurbaşkanının yakınlarının nereden kazanıldığı belli olmayan ve Man Adası’na gönderdiği milyon dolarları açıklayamadıkları içindir bu saldırganlıkları. Dün baş tacı ettiklerine bugün düşman olmaları suçluluklarının bir dışa vurumudur aslında.

Mafyavari tavırlarla Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu “Sen bittin!” diyerek tehdit etmelerinin asıl nedeni de kendi FETÖ’cülüklerini inkâr edemedikleri içindir. (CHP sıralarından alkışlar) Buradan açıkça çağrı yapıyorum: Eğer FETÖ’cü olduğu için birileri ihraç edilecekse bu Mecliste, ilk önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan başlanmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakınız, FETÖ elebaşısına yönelik övgü dolu sözlerinde ne diyor Süleyman Soylu: “Bütün dünyanın üzerinde ittifak ettiği, dünyanın her noktasında okullarıyla eğitime yaptığı seferberliği hem diyaloğa hem dinler arası bir uzlaşmayı sağlayacak, nefreti ortadan kaldırmaya çalışacak mümtaz bir şahsiyete saldırı vardır. Bu saldırının sebebi Fetullah Gülen değildir aslında. Türkiye'de mazlum insanlar ilk defa iktidara gelmektedirler.” diyerek dün FETÖ’nün iktidara gelmesini savunan İçişleri Bakanı kendi partisini terk etmiş, AKP’de Bakanlığı kapmış, aldığı ödülün karşılığında da sürekli Cumhuriyet Halk Partisine saldırıyor. Daha düne kadar AKP’ye etmediği küfür kalmayan Sayın Süleyman Soylu’nun Recep Tayyip Erdoğan için “Gündüz imamı, gece papazı oynuyor.” dediğini siz unutabilirsiniz ama biz unutmadık, bu millet de unutmayacak. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Geç onu geç sen. Adamın birinin sözü bizi bağlamaz.

MAZLUM NURLU (Devamla) - Soyadı “Soylu” olan Hükûmetin Bakanının bu saldırgan tutumu onun gerçek yüzüdür aslında çünkü Süleyman Soylu siyasi bir dönek olarak Türkiye'nin siyaset tarihine geçmiştir artık. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – Dönek sensin.

MAZLUM NURLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, AKP’nin siyaseti de bütçesi de denk değil. Hükûmetin hazırladığı bu bütçeyle ülkede üretimin artırılması, kişi başına millî gelirin yükselmesi, gerekli refah düzeyine ulaşılması mümkün değildir. Türkiye, kalkınmasını üretimin artırıldığı, rekabet gücünün ucuz emek gücüyle değil verimli ve güvenceli çalışma imkânlarıyla belirlendiği bir üretim yapısına dayandırmak zorundadır. Maalesef böyle yapısal bir dönüşüm için ihtiyaç duyulan, geleceğe dönük üretim kapasitemizi ve rekabet gücümüzü artıracak harcama kalemleri bu bütçede yer almamıştır. Bunlardan birisi ve en önemlisi de tarımdır. Dünyanın her yerinde tarım, stratejik öneme sahip bir sektördür ancak maalesef AKP hükûmetleri tarımı göz ardı etmiş, çiftçiyi yok saymıştır. Bu dönemde Belçika büyüklüğünde bir tarım alanı ekilemez olmuştur. Sığır ithalatında Avrupa’da 1’inci, dünyada 2’nci sıradayız. AKP döneminde buğday, mısır, bakliyat, pirinç ve mercimek ithalatına ödediğimiz para 10 milyar doları buluyor. Yani çiftçimizin cebine girmesi gereken para maalesef başka ülkelere, yabancı ülkelerin çiftçilerine gitmiş.

Değerli milletvekilleri, en fazla tarım ürünü ihraç ettiğimiz ülke Rusya idi. 2015 yılında 900 milyon dolar olan ihracatımız, 2016 yılında 331 milyon dolara düştü. İthalatımız 1,8 milyar dolardan 1,3 milyar dolara düştü. İthalat, ihracatın 2 katı iken fark 4 kata çıkmış durumda. Rusya uçağının düşürülmesinin faturasını maalesef Manisalı üzüm üreticisi ödedi. Uçak âdeta Manisa’nın bağlarına düştü. (CHP sıralarından alkışlar) Yaş üzüm ihraç edemediğimiz için de hem yaş hem de kuru üzüm maalesef para etmiyor.

Sayın milletvekilleri, bu rakamlar izlenen yanlış dış politikanın en çok etkilediği sektörün tarım sektörü olduğunu bizlere gösteriyor. Sonuçta Hükûmet her konuda olduğu gibi, bir U dönüşü yapıp bozduğu ilişkileri düzeltmeye çalışsa da maalesef olan çiftçimize, köylümüze oluyor.

Değerli milletvekilleri, ülke ekonomisinin büyüdüğü de koca bir yalandır. Eğer büyüyenler var ise bunlar; ihalelerle beslenen yandaş iş adamları, rüşvet ve yolsuzluğa batmış siyasiler, bazı belediye başkanları ve bazı fırsatçı, vatan haini bürokratlardır.

SALİH CORA (Trabzon) – Ataşehir gibi mi?

MAZLUM NURLU (Devamla) – Ne yazık -üzülerek söylüyorum- AKP döneminde rüşvet ve yolsuzluk âdeta erdem hâline gelmiş, bu pislikler temizlenemediği için de belediye başkanları bir bir istifa ettirilmiştir çünkü yolsuzlukların hesabı mahkemede verilemeyeceği için zorla, baskıyla istifaları alınarak üzeri kapatılmaya çalışılmıştır.

Değerli milletvekilleri, AKP belediye başkanları hakkında rüşvet aldıkları, yolsuzluk yaptıkları iddialarını zaman zaman duyuyoruz. Ama şimdi yeni moda zorbalık; Manisa’da AKP’li 2 belediye başkanı bir belediye müdürünü silah zoruyla kaçırıp rehin alacak kadar gözleri dönmüş. Aslında bunların temelinde Cumhurbaşkanının tutum ve söylemleri var çünkü AKP’liler onu örnek alıyor. Oğlu, ağabeyi, dünürü Man Adası’na milyon dolarlar gönderirse bürokratları, belediye başkanları da rüşvet almadan iş yapamaz hâle gelir. Herkese kafa tutarsan, herkesi tehdit edersen, eli kanlı mafya liderlerinin desteğini alırsan belediye başkanları da mafyalığa soyunuyor, silah zoruyla adam kaçırıyor maalesef.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Mafyayı bu ülkede bu iktidar bitirmiştir, bu iktidar!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Mafya dediğin daha önceden vardı şimdi esamesi yok. Bir de gerçekleri söyle.

MAZLUM NURLU (Devamla) – Tekrar ediyorum: İktidarda kalmak uğruna bir terör örgütüne destek verip devlet kadrolarını vatan hainlerine teslim edersen onlar da gelir, 15 Temmuzda darbe yapmaya kalkar ve sonuçta 248 şehit ve 2.193 gazimizle ve acılarıyla baş başa kalırız.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Pensilvanya’da fotoğraf çektirenler şimdi sataşıyorlar milletvekilimize.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Sen eski yoksulluklardan bahset.

MAZLUM NURLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bunların hepsi maalesef AKP’nin günahları.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Pensilvanya’da fotoğraf çektirenler şimdi vekilimize sataşıyor.

MAZLUM NURLU (Devamla) – Tabii, bu günahlar sanıyorum AKP’nin ahiret bütçesinde de açığa neden olmuş. (CHP sıralarından alkışlar)

TAMER DAĞLI (Adana) – Günahı bilsen yalan söylemezsin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MAZLUM NURLU (Devamla) – Bu durum bazı milletvekillerini tedirgin etmeye başlamış ki bir sayın AKP milletvekili -aynen okuyorum mesaj metninden- “Dünya bütçeleriyle olduğu kadar ahiret bütçeleriyle de ilgilenenlerden olmak dilek ve duasıyla” diyerek seçmenlerine cuma mesajı atmış.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Ne var onda, çok güzel.

MAZLUM NURLU (Devamla) – Allah korkusuyla yazılan bu mesajlar çok güzel fakat ne yaparsanız yapın, ahiret bütçesindeki günahlarınız o kadar çok ki bunun hesabını nasıl vereceksiniz, ben de merak ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bravo!

SUAT ÖNAL (Osmaniye) – İktidarlarınız döneminde neler gördü bu memleket.

MAZLUM NURLU (Devamla) – “Derviş Alim diyor ki nefesim haktır,

Hak diyen dillerden hiç şüphem yoktur.

Cehennem dediğin dal odun yoktur,

Herkes ateşini buradan götürür.” diyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, ülkemiz bunları hak etmiyor. Artık normalleşme zamanı gelmiştir; bu nedenle OHAL kaldırılmalı, adalet ve hukuk yeniden tesis edilmelidir.

Son olarak, gelirin hakça paylaşıldığı, refahı sağlayacak bir bütçe temennisiyle 2018 bütçesine “hayır” oyu vereceğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Bu kadar laftan sonra “evet” diyecek halin yok.

MAZLUM NURLU (Devamla) – Efendim?

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Bu kadar laftan sonra “evet” diyecek halin yok.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Geç yerine, geç, geç!

SALİH CORA (Trabzon) – Geç, geç!

MAZLUM NURLU (Devamla) – Sen mi bana talimat veriyorsun, senden mi alacağım talimatı?

BAŞKAN – Sayın Nurlu, lütfen…

SALİH CORA (Trabzon) – Evet.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Evet, bir şey mi diyorsun?

MAZLUM NURLU (Devamla) – Terbiyesizlik yapma!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Adam hakaret ediyor sadece ya!

SALİH CORA (Trabzon) – Hadi oradan! Geç! Geç!

MAZLUM NURLU (Manisa) – Sen bana komut veremezsin!

SALİH CORA (Trabzon) – Geç!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Cora, nasıl bir üsluptur bu ya? Siz bir milletvekiline “Geç yerine!” diyebilir misiniz? Diyemezsin!

MAZLUM NURLU (Manisa) – Sen bana komut veremezsin!

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sen çocuğa mı işaret ediyorsun? Niye öyle yapıyorsun ya? Böyle şey mi olur ya? Ne demek ya? Adama öyle diyemezsin yani!

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Tamam, sakin olun. Niye bağırıyorsunuz?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Hayır, öyle şey olmaz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Böyle bir şey olabilir mi?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Çocuk mu o, “Geç yerine!” falan ya, öyle şey mi olur?

MAZLUM NURLU (Manisa) – Terbiyesiz herif!

SALİH CORA (Trabzon) – Terbiyesiz sensin lan!

MAZLUM NURLU (Manisa) – Konuşma lan! Çık dışarı lan! Çık o zaman, çık!

SALİH CORA (Trabzon) – Geç yerine!

MAZLUM NURLU (Manisa) – Çık, tek başımıza konuşalım! Çık dışarı!

BAŞKAN – Hiç yakışıyor mu şu hareket? Şu hareketler yakışıyor mu hiç?

SALİH CORA (Trabzon) – Konuşmalarına dikkat et! Konuşmalarına dikkat et!

MAZLUM NURLU (Manisa) – Benim canımı sıkma!

SALİH CORA (Trabzon) – Geç yerine!

MAZLUM NURLU (Manisa) – Çık lan o zaman tek başına!

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Kabadayı mısın?

MAZLUM NURLU (Manisa) – Kabadayıyım!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen de düzgün konuş be!

SALİH CORA (Trabzon) – Konuşmalarına dikkat et!

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.21

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 01.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Aslan konuşacak.

Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan, Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve şu anda cezaevlerinde bulunan halk temsilcilerini de burada saygılarımla selamlıyorum.

Arkadaşlar, bu OHAL uygulamalarıyla, KHK uygulamalarıyla gerçekten bütün toplumun farklı kesimleri büyük bir baskı ve zulüm altında. Hemen size bir örneğini göstereceğim, anlatacağım; neler oluyor, neler bitiyor ülkede belki haberiniz yok ama bize sürekli bu konuda mağduriyet haberleri geliyor.

Bakın, Batman’da gençler konser düzenlemek istemiş bu cuma günü için, valilikten gelen cevap ne? “Düğün salonunda yapılması planlanan program herhangi bir olumsuz olayın önüne geçmek için uygun görülmemiştir.” Yani şu anda bizim buradan çıkmamız bile başımıza bir olumsuz olay gelme ihtimalini barındırıyor. O yüzden buradan çıkmamak daha uygun görülüyor gibi saçma bir gerekçe olamaz. Gelecek olanlar da dünyaca tanınan Xero Abbas gibi Kürt sanatçılar ve bunların gelmesi reddedildi. Sonunda da ne deniyor valilikten gelen yazıda? “Eğer siz bunu yaparsanız 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan yasal işlemlerin uygulanacağı hususunda…” denmiş. Bakın, size çelişkileri söyleyeyim: Burada bizi bağlayan ve hep beraber bizim çıkardığımız bir Anayasa var, diyor ki toplantı, gösteri ve yürüyüşü düzenleme hakkında “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Bu OHAL’le siz bu yetkiyi bir kaymakama, bir valiye, bu Meclisin yasama görevini, sorumluluğunu maalesef devretmiş oluyorsunuz. Bu Meclisin itibarına bu yakışmaz. Ben Hasankeyf dinamitlenmesin diye, bombalanmasın diye kendimi zincirlediğim zaman, açıklama yapacağım zaman polis memuru gelip diyor ki: “Senin, mülki idare amirinden yani Hasankeyf Kaymakamından izin alman gerekiyor.” Ya, bu sizi hiç incitmiyor mu ya? Şu anda ben burada konuşmaya kalksam bir kaymakam, bir vali, bir memur gelip beni uyarsa dese ki: “Senin filankesten izin alman gerekiyor.” Bu, bu Meclisin, işte “Kurucu Meclis” dediğiniz, “Gazi Meclisi” dediğiniz Meclisin itibarına, şerefine, onuruna yakışır mı? Bu kadar da düşmemeliyiz. Biz kendi kendimizi yok ediyoruz. Meşhur, teknik bir kavram var “entropi” diye, kendi kendini yok etme hâlidir bu. Yetkimizi alıp atanmışlara devretmek bu Meclisin şanına, şerefine yakışmaz.

Geçen, Arapça Günü münasebetiyle burada iki kelime, iki dakika Arapça konuşalım dedik, maalesef hemen uyarıldık. “‘Bilinmeyen dil’ diye kayıtlara geçecek.” denildi. Ama dün İsrail devletinin resmî Twitter hesabında İsrail, Dünya Arapça Günü’nü kutlamış ve burada da İngilizce yine yazılar yazmış, demiş ki: “Arapça, İsrail’in, İbranicenin yanında resmî dilidir.” ve Arapçayla ilgili video klip de hazırlamış. Yani arkadaşlar, Arapların düşmanı…

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Şimdi, konuşuluyorsa...

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Resmî diliyse olur.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Hayır, bakabilirsiniz, şu anda internete bakabilirsiniz; İbranice ve Arapça İsrail’in resmî dilidir.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Bizim resmî dilimiz…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya bir dinlemeyi deneseniz.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Bizim resmî dilde yapılan…

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Her neyse, o tartışmaya girmeyeceğim ama Arapların düşmanı, Filistin’in, Kudüs’ün düşmanı İsrail bunu yapıyor ve biz binlerce yıldır Araplarla kardeşiz, bütün Orta Doğu’daki neredeyse sınır boylarımızda Araplarla komşuyuz ve biz doğarken kulağımıza ezan okunuyor, Arapçayla doğuyoruz, ölürken Arapça uğurlanıyoruz, gündelik dualarımızı, ibadetimizi Arapçayla yapıyoruz, hâlâ bu dil “bilinmeyen dil” ve “x” işaretiyle maalesef tutanaklara geçiyor. Ya bu bizim gerçekten büyük bir ayıbımızdır, çıkmazımızdır. “Bilinmeyen dil” dediğimiz, tutanaklara “x” şeklinde geçen Arapça dili, gördüğünüz gibi, dünyanın en zengin dilidir, 12 milyon 302 bin kelime hazinesine sahiptir. 2’nci sırada İngilizce vardır, 600 bindir. Yani 2’nci sıradaki dilden tam 20 kat daha zengindir bu “bilinmeyen dil” diye tutanaklara geçirdiğiniz dil. Kaldı ki 15 Temmuz gecesi herkes sabahlara kadar bu bilinmeyen dille dua etti, hacca giderken bu bilinmeyen dille “…”(x) diyoruz. Ya hayatımızın her tarafına sızmış ama her ne hikmetse tutanaklarda hâlâ “x” diye belirtiliyor. Bu, bu ülkeye, bu Meclise gerçekten yakışmayacak bir durumdur. Bizim yüzyıl önceki bütün kitaplarımız Arap alfabesiyle yazılmıştır. Yani süt ile yağ nasıl birbirine karışmışsa Arap kültürü, Türkiye kültürü, İslam kültürü ve Orta Doğu halklarının kültürü birbirine bu şekilde karışmıştır, ayırmak mümkün değildir, bunu resmî tutanaklara geçirmek de bizim vazifemizdir, vazifemiz olmalıdır.

Bir de şunu söyleyeyim: Buradaki her şey bu somut tutanaklardan önce biliyorsunuz ki levhimahfuz tutanaklarına, kayıtlarına geçiyor. Yani burada konuştuklarımız tutanaklara geçmese de emin olun ki levhimahfuza geçiyor ve bunun iyi ya da kötü bir hesabı olacaktır.

Bakın, ben geçen sefer de söyledim ama elimde tutanaklar yoktu. 6 Nisan 2009’da Barack Obama Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir konuşma yapmış, konuşması ilk önce Türkçe olarak tutanaklara geçmiş, sonra bir “x” işareti konmuş ve tutanaklarda denmiş ki “Barack Hussein Obama'nın konuşmasının İngilizce metni tutanağa eklidir.” İngilizce metnini de çevirmiş bu Meclis ve Türkçesine iliştirmiş. Ya, bizim, İngilizler kadar değerimiz yok mu? Arapça’nın bir İngilizce kadar değeri yok mu? Hani, biz Araplar, Kürtler, Türkler, Lazlar, Çerkezler Çanakkale’de İngilizlere karşı beraber savaşmıştık. E, beraber savaşanların dili tutanaklara geçmiyor, Arapça, Kürtçe, Lazca, Zazaca, Çerkezce ama savaştığımız kişilerin dili tutanaklara Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçiyor.

MÜRTEZA ZENGİN (İstanbul) – O yabancı ondan.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Biz de yabancı olalım o zaman. Hayır, biz bu ülkenin esas yerlisiyiz ve…

MÜRTEZA ZENGİN (İstanbul) – Sen yabancı değilsin işte, olmadığın için.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Hayır, kimin ne kadar hakkı varsa bir diğer ırkın da, bir diğer dilin de o kadar hakkının olması gerekiyor.

Çoğunuz eminim Kur’an okumuşsunuzdur. Bakın, ayetikerimede -hocalarımız var, ilahiyatçılar var- 49 Hucurat:

(Hatip tarafından Hucurat suresinin 13’üncü ayetikerimesinin okunması)

“Sizi kabileler, halklar şeklinde yarattık ki tanışasınız diye.”

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) – 49 değil, 13. Hucurat 13.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Çeviremiyorsun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Çeviremiyorum. Bana yanlışımı az sonra söylersiniz, çıkıp özür dilerim ama doğru çevirdiysem de siz bir erdemlilik gösterip dersiniz ki: “Pardon, ben yanlış yaptım.”

Bakın, Bediüzzaman bunu nasıl tefsir etmiş: “Demek, kabâil ve tavâife inkısam, şu âyetin ilân ettiği gibi, teârüf içindir, teâvün içindir; tenâkür için değil, tehâsum için değildir.” Yani inkâr ve düşmanlık için değildir. Evet, şu anda bu diller kayıtlara geçmemekle beraber aslında inkâr ediliyor. Yani “x” demek -matematikte ne olduğunu biliyoruz- bilinmeyen olarak belirtiliyor. Hâlbuki öyle bir şey maalesef yoktur.

Yine, Rum suresi 22:

(Hatip tarafından Rum suresinin 22’nci ayetikerimesinin okunması)

“Dillerinizin farklı yaratılması yine Allah’ın ayetlerindendir. Bunu bilenler, âlimler için de bunda dersler, ibretler vardır.” diye buyurmuş. Yani bunlar bizim birleşmemiz, bizim birbirimizi kabul etmemiz için bir imtihandır, bir imtihan vesilesidir; birbirimizi inkâr etmek için, birbirimizi bastırmak için değildir. Diller oturup yazılmaz. Yani Allah bir şekilde bunu genetik olarak insanlara, genlerine toplamış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslan.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Bir dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – O yüzden arkadaşlar, hiç kimse kendi dilini, kendi ırkını seçme hakkına sahip değildir; kendi annesini, babasını seçme hakkına sahip değildir. Kendimiz için istediğimizi, kendi dilimiz, ırkımız, dinimiz için istediğimizi lütfen bir başkası için de isteyelim çünkü, dediğim gibi, hiçbir dil oturup yazılmaz, kuralları belirlenmez. Önceden duyma yoluyla ya da işte, o Babil Kulesi yoluyla bir şekilde diller dünyaya neşet etmiş. Bu dilleri korumak bizim boynumuzun borcudur.

Bakın, bu arkeologlar yer altına düşmüş kültürü tespit edebilmek için bazen elli yıl, yüzyıl fırçayla kazıyor. Biz yeryüzünde olanları yer altına indirmeden önce muhafaza edelim, gelecek nesillere aktaralım.

Teşekkür ediyorum, sağ olunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, konuşmalarda Arapça kelimelerin tutanaklara “Türkçe olmayan dil” olarak geçtiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir bilgiyi paylaşmak istiyorum sizlerle, şimdi Tutanak Hizmetleri Başkanlığından gelen bir bilgi bu: Sayın Aslan’ın bahsettiği gibi Arapça, tutanaklara “bilinmeyen bir dil” olarak değil, “Türkçe olmayan dil” olarak geçirilmiştir. Bunu da böylelikle açıklamış olalım.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Bir şey söyleyebilir miyim Başkanım? Geçen, Ahmet Aydın Başkan yönetiyordu “bilinmeyen dil, ‘x’ geçiyor.” şeklinde bir açıklama yaptı ama bakabilirsiniz.

BAŞKAN – Tutanak Hizmetleri Başkanlığından gelen bilgi bu, “‘Türkçe olmayan dil’ olarak tutanaklara geçmiştir ve uygulama da bu yöndedir.” diye.

LEZGİN BOTAN (Van) – Kürtçe nasıl geçiyor Sayın Başkan?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – O da öyle geçiyor.

BAŞKAN – Bu bilgiyi sizinle paylaşmak istedim.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

BAŞKAN – Evet, şahsı adına şimdi Diyarbakır Milletvekili Sayın Ebubekir Bal konuşacak.

Buyurun Sayın Bal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EBUBEKİR BAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; ülkemizin 2023’te dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olma hedefini dikkate aldığımızda, bu hedefe ulaşmak ancak nitelikli üretim ve bu bilgiye, üretim için ihtiyaç duyulan nitelikli insan kaynağıyla mümkün olacaktır. Hükûmetlerimiz döneminde eğitime önem verdik, bütçede en büyük payı eğitime ayırdık. Nitelikli eğitim ve eğitimde fırsat eşitliği hedefleri doğrultusunda, 2018 yılında eğitime 134 milyar kaynak ayırıyoruz. Bu tutar bütçe giderlerinin yaklaşık yüzde 18’ine tekabül etmektedir. 2002 yılından bu yana eğitime ayırdığımız kaynağı 11 kat artırarak hükûmetlerimiz döneminde, zorunlu eğitim süresini sekiz yıldan on iki yıla çıkardık. Eğitime ilişkin temel göstergelerde önemli iyileşmeler gerçekleştirdik. Bu kapsamda eğitimde fırsat eşitliğini artırdık. Eğitimin her kademesinde okullaşma oranları artışlarını gerçekleştirdik. Öğretmen ve derslik başına düşen öğrenci sayılarını düşürdük. Bu kapsamda, pilot okullaşma oranı 2002-2003 eğitim döneminde ilköğretimde yüzde 96, ortaöğretimde yüzde 81’ken 2016-2017 döneminde sırasıyla yüzde 101’e ve yüzde 107 seviyesine çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimizin döneminde okullaşma oranıyla birlikte eğitimde fırsat eşitliği de artmıştır. 2002 yılında her 100 erkek öğrenci ile 91 kız öğrencimiz ilköğretimde okurken 2016-2017 dönemi itibarıyla bu rakam yüzde 101’e yükselmiştir. Ortaöğretimde ise her 100 erkek öğrenci ile 72 kız öğrenci okurken 2016-2017 döneminde bu rakam yüzde 94’e çıkmıştır. Son sekiz yıllık dönemde öğretmen başına öğrenci sayısını okul öncesinde yüzde 25’ten yüzde 19’a, ilköğretimde yüzde 22’den yüzde 17’ye, genel ortaöğretimde yüzde 18’den yüzde 13’e ve mesleki teknik eğitimde yüzde 17’den yüzde 13’e düşürdük. Derslik başına öğrenci sayısını okul öncesinde yüzde 26’dan yüzde 24’e, ilköğretimde yüzde 32’den yüzde 24’e, genel ortaöğretimde yüzde 31’den yüzde 22’ye, mesleki ve teknik eğitimde yüzde 36’dan yüzde 23’e düşürdük. Bunun yanı sıra Taşımalı Eğitim ve Yemek Yardımı Programı’na, Engelli Eğitim Programı’na, takviye eğitimi, mesleki ve teknik eğitim dâhil özel okullara giden öğrenciye eğitim ve öğretim desteği, pansiyonlarında kalan öğrencilere barınma desteği, ücretsiz ders, kitap, FATİH Projesi gibi alanlara da çok, içinde bulunan, 2018 yılı bütçesinde önemli tutarlarda kaynak ayırdık, ayrıca 2003 yılından bu yana 584 bin öğretmen ataması gerçekleştirdik. Yükseköğretime önem veriyoruz, bütçeden ayrılan kaynağı artırıyoruz. Yükseköğretime ayrılan kaynağı 2002 yılı bütçesine göre 11 kat artışla 2018 yılı bütçesinde 41,7 milyar liraya çıkarıyoruz. Hükûmetlerimiz döneminde yükseköğretime erişim ve yükseköğretim alanında okullaşma oranlarında önemli artışlar olmuştur. 2002 yılında 76 olan üniversite sayısı bugün itibarıyla 112 devlet, 67 vakıf üniversitesi, 5 vakıf meslek yüksekokuluyla, Millî Savunma, Türk-Japon Bilim ve Teknoloji üniversiteleriyle birlikte 186’ya çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

Şahsı adına son olarak Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaklar.

Buyurun Sayın Danış Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen bütçe görüşmeleri sırasında Avrupa Birliği Bakanı Sayın Ömer Çelik “Avrupa Birliğine tam üyelik süreci bir devlet politikasıdır ve bizim için stratejik bir hedeftir.” dedi, hatta Mecliste bu konuda konsensüs bulunmasını da büyük bir memnuniyetle karşıladığını ifade etmişti; uzun bir konuşmadan sadece bir cümleyi tekrar hatırlatmak istiyorum.

Doğrusu, bizim Halkların Demokratik Partisi olarak özgürlük çıtasının yükselmesi, hukukun üstünlüğünün egemen olması, Avrupa Birliğine girişte tam üyelik koşullarının yerine getirilmesi konusundaki mücadelemiz ve siyasi yaklaşımımız da stratejiktir ama Avrupa Birliğine üye olmak isteyen Türkiye'nin tabii ki yapması gerekenler vardır.

Şimdi, hedef buysa bizim neler yapmamız lazım? Şu anda Türkiye’de ne yok? Düşünce ve ifade özgürlüğü yok, din ve vicdan özgürlüğü yok, demokratik siyaset yapma hakkı yok, yargı bağımsızlığı yok, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü yok, kadın-erkek eşitliği yok, eşit ve özgür yurttaşlık yok. Ayrımcılık bir devlet politikası hâline gelmiş, seçilmiş belediye başkanları cezaevlerinde ve belediyelere, halk iradesiyle temsil edilen belediyelere gasp aracı olarak kayyumlar atanmış hem de KHK’lerle. Halk temsilcileri, milletvekilleri, eş genel başkanlarımız hâlâ hapishanede. Türkiye’de iktidardan yana olmayan, AKP’li olmayan hiç kimseye bu haklar yok. Tabii, bu liste uzun, zaman yetmiyor. Ama iktidar partisindenseniz bu hakların hepsi sizin için sonuna kadar açılıyor.

Şimdi, böyle bir tabloda Avrupa Birliğine üye olmak nasıl mümkün olacak? Orada değerler var ve o değerlerin yerine getirilmesi mutlaka gerekiyor.

Geçenlerde, Erdoğan, AKP’nin Genel Başkanı, Sayın Cumhurbaşkanı Batı Trakya’yla ilgili bir şeyler söyledi.

SALİH CORA (Trabzon) – İspanya nasıl Avrupa devleti, İspanya?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Efendim? Siz gerçekten sataşma konusunda bir uzmanlık yapıyorsunuz. Yani bu konuda…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş devam edin lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, siz uyarmadığınız için biz uyarmak zorunda kalıyoruz.

SALİH CORA (Trabzon) – Yanlış bir şey demedim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ben deminden beri, beş saattir önde oturuyorum, ısrarlı ve istikrarlı bir şekilde, her çıkan konuşmacıya sataşma yapılıyor, her konuda sataşılıyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Hayır ama yanlış bir şey söylemedim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bir dinleme hâli, yani “Ne deniyor acaba, bir dinleyelim.” derdi yok.

SALİH CORA (Trabzon) – Soru sordum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yani biz burada… Soru soruyorsunuz ama benim bütün insicamım bozuluyor. Şu anda konuşmamı yapmak yerine ben bir dakika cevap vermek zorunda kalıyorum. Bu hâl, hâl değil yani burada…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, siz lütfen devam eder misiniz konuşmanıza.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Devam edeceğim de Sayın Başkan, aralıksız karşımızda konuşan ve sataşan birileri var.

BAŞKAN – Sadece bir kişi değil bunu herkes yapıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yani böyle bir şey olamaz yani bu doğru bir tutum değil.

BAŞKAN – Evet, herkes yapıyor, evet, doğru bir tutum değil.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz yapmıyoruz, biz bunu yapmıyoruz, biz oturuyoruz ve dinliyoruz yani yapmıyoruz bunu.

Şimdi, Erdoğan’ın sözleri şu, diyor ki…

BAŞKAN – Herkes yapıyor Sayın Danış Beştaş, hakkaniyetli davranın, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, siz de bir sınıf başkanı gibi bizi ha bire azarlamaktan vazgeçin.

BAŞKAN – Bu duruma itmeyin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Böyle bir hakkınız yok, böyle bir yetkiniz de yok ve elinizde...

BAŞKAN – Böyle bir hakkım da var, böyle de bir yetkim de var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Böyle bir hakkınız yok.

BAŞKAN – Buyurun, devam edin. Ek süre vermeyeceğim size.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Elinizde bir sopa var sanki.

BAŞKAN – Var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sürekli tehdit ediyorsunuz.

BAŞKAN – Bak var, benim sopam burada, var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Böyle bir şey olabilir mi? O sopa bizim aynı zamanda.

BAŞKAN – O zaman, ona uygun davranın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – “Batı Trakya’da ayrımcılık var. Oradaki halka gerekli destek verilmemektedir. Rum vatandaşlarıma yönelik böyle bir uygulama göremezsiniz.” vesaire, vesaire demiş Sayın Erdoğan. Dışarıda özgürlükçü, içeride baskıcı. Ayrımcılığı Türkiye'de biz yaşıyoruz, ötekileştirmeyi yaşıyoruz, düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığını, siyaset yapma hakkının olmadığını yaşıyoruz ama dışarıda özgürlükçü bir Cumhurbaşkanı var.

Şimdi, burada AİHM karnesini önemle hatırlatmak istiyorum. Gerçekten, Avrupa...

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) – Özerklik mi, özgürlük mü?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Siz devam edin sataşmaya. Zaten, siz bizim sesimizi kesmek için her türlü işi yapıyorsunuz.

AİHM karnesi, Türkiye'de şampiyonluğu... Biliyorsunuz, Türkiye şampiyondu uzun yıllar, 1998 yılında Rusya’nın girmesiyle birlikte, neyse, şampiyonluğu bizden aldı; 2’nci sıradayız, 3’üncü sırada Romanya var. Ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar gerçekten Türkiye’yle ilgili en can yakıcı kararlar: Yaşam hakkı ihlali, işkence, 3’üncü madde, 10’uncu madde, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkının ihlali. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden en fazla ihlal kararı verilen ülke Türkiye. Bir de bu kararların uygulanması meselesi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

Bir dakika ek süre veriyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şimdi, eğer biz Avrupa Birliğine üye olmak istiyorsak bir kere bu şampiyonluktan, bu sicilden kurtulmak lazım. Şimdi, nedir? 2016 yılında en çok ihlal alan alanlardan biri -hepsi burada belli- kötü muamele, hâlâ devam ediyor ve hak ihlallerinin üstü örtülüyor. Üstelik, bu liste neye rağmen biliyor musunuz? 5233’e rağmen. Yeni yasa çıkarıldı AİHM’in önü kesilmesi için; OHAL Komisyonu kuruldu, AİHM’e gidilmemesi için; AYM’ye başvuru hakkı tanındı, AİHM’e gidilmemesi için. Şimdi, bu sicille Avrupa Birliğine giremeyiz. Bu nedenle, bunların tümünün düzeltilmesi lazım. Demokrasi dışında bir seçenek yok; hukukun üstünlüğü dışında, eşit ve özgür yurttaşlık dışında bir seçenek söz konusu değil ve bununla ilgili dışarıda söylenen sözlerin gerçekten burada da uygulanması lazım. Batı Trakya’da istenen hakların önce kendi yurttaşlarına verilmesi lazım. Kendi yurttaşlarına Kürt…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …denilmesini kabul etmiyor, Batı Trakya’da Türk denilmesinin kabul edilmediğini söylüyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.

Sayın milletvekilleri, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben ana dilimde eğitim görmüyorum, ana dilimde konuşamıyorum.

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, süreniz bitti.

Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Biz de kurs açtık, gidin okuyun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ne kursu açtın? Sen mi açtın? Sen mi açtın?

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Kurs açtık üniversitede, gidin okuyun. Daha ne istiyorsun?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sen babanın hayrına mı açıyorsun onları? Ben bu ülkenin yurttaşıyım.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Yurttaşıysan yurttaşlığını bil!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Tamam mı? (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Tamam.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kıymetini bil!

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben bu ülkenin yurttaşıyım…

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Yurttaşlığını bil!

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kıymetini bil!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – … senin kadar hakkım var.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Yurttaşlığın kıymetini bil!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ne yapıyorsunuz? Lütfen…

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Bu ülkenin kıymetini bil!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sen bana emir mi veriyorsun? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Terbiyesiz sizsiniz. Çok ayıp bir şey!

BAŞKAN – Lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya, “terbiyesiz” diyor, görmüyor musunuz?

LEZGİN BOTAN (Van) – Terbiyesiz senin gibiler.

BAŞKAN – Duymuyorum. Ne demek, siz bana böyle davranıyorsunuz canım?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ya, niye Başkana bağırıyorsun be?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya, terbiyesizi duymadınız…

BAŞKAN – Duymadım, duymadım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben size söylüyorum yani.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Başkana saygılı davran!

BAŞKAN – Bağırıyorsunuz; azarlıyorsunuz gibi bir hâliniz, tavrınız var. Lütfen haddinizi bilin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bravo Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Terbiyesizlik sizin gibi davranmaktır biliyor musunuz? Hadsiz ve terbiyesizsiniz!

BAŞKAN – Lütfen yerinize geçin, süreniz bitti.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) – Sen daha geçen gün terörist cenazesine gittin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ama “terbiyesiz” diyor ya.

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Meclis Genel Kurulunda “terbiyesiz” diyemezsin.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Diyorum ama.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Terbiyeyi senden öğrenecek değilim.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Öğreneceksin!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Terbiyesiz sensin!

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.54

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 02.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Danış Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, biraz önce konuşmam sırasında iktidar sıralarında oturan sayın milletvekili -tutanaklara geçmiştir- “terbiyesiz” diye birkaç defa, defalarca söyledi. Tutanakları talep etmenizi, incelemenizi ve özür dilemesi gerektiğini söylüyorum, talebimiz de bu yöndedir; açıkça özür dilemesi.

BAŞKAN – Bakayım, tutanakları inceleyeyim, daha sonra gereğini yapma işlemine bakarız.

Peki, şimdi soru-cevap bölümündeyiz sayın milletvekilleri.

Süremiz on dakika.

Beş dakika içinde soruları alacağım, daha sonraki beş dakika içinde Sayın Bakan sorulara cevap verecekler.

Sayın Topal yerine Sayın Köksal, buyurun.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, gecenin saat ikisindeyiz. Gelin buradan güzel bir sonuç çıkaralım. 502 sayılı torba Yasa’yla ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim mezunu olan gazilere memur olarak atanma hakkı verilirken tüm mücadelelerimize rağmen ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim mezunu şehit yakınlarına memur olarak atanma hakkı verilmemiştir. Şehitlerin emaneti olan şehit yakınlarımızın ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim mezunu olanlara memuriyet hakkının tanınması için bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Yine, muharip gazilerin maaşlarının denkleştirilmesi ve çocuklarına iş hakkı tanınması için bir çalışma var mı?

Ve yine, şehit yakınlarımızın içinde geçim sıkıntısı çekenler var. Günün ekonomik koşulları da dikkate alınarak özellikle şehit ana babalarına bağlanan maaşlarda bir iyileştirme yapmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Şimşek yerine Sayın Tor…

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, sorum Sayın Maliye Bakanı Naci Ağbal’adır.

Faiz ve sermaye giderleri bütçe tasarısından aldığım rakamlardır. Faiz giderleri 2016 yılında 51, 2018 tahmini 71 milyar liradır. Sermaye giderleri 2017 yılında 70 milyar lirayken 2018 tahmini 69,8 milyar liradır. Faiz giderleri yükselen bir trend gösterirken sermaye giderleri düşen bir trend göstermektedir. Faiz giderleri ile sermaye giderlerini karşılaştırdığımızda miktar olarak faiz giderleri sermaye giderlerini aşma eğilimindedir. Sayın Bakan, “Faiz giderlerinin artışını durdurun, hatta sıfırlayın, sizi ayakta alkışlayalım.” diyorum.

Sorum: Bu yatırım bütçesiyle, artarak yüzde 10’ları aşan işsizliği nasıl önleyeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yardımcı hizmetler sınıfında çalışan personel genel idare kadrolarına alınacak mı? Üniversite mezunu olup da çay ocağı gibi çeşitli birimlerde çalışan personel genel idare kadrosuna alınacak mı? Taşeron olarak çalışan, işçi kadrosunda alındığı için yardımcı hizmetlerde çalışanların otomatikman genel idare kadrosuna alınmasıyla ilgili bir çalışma var mıdır, varsa bu çalışmalar ne zaman sonuçlanacaktır? Bu soruları Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan emekçiler adına soruyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Bakana: Türkiye Kömür İşletmeleri, Türkiye Taşkömürü Kurumu, Türkiye Elektrik İletim AŞ ve benzeri KİT’lerdeki KPSS’li, kadrolu işçi, tekniker, mühendis arkadaşlarımıza 399/2 sayılı sözleşmeli memur statüsüne geçiş düzenlemesi gelecek midir? Kamu iktisadi teşebbüslerinde KPSS’li, kadrolu, unvanlı çalışanlara sözleşmeli memur statüsüne geçiş hakkı verilecek midir?

İkinci sorum ise hava limanında, Devlet Hava Meydanları İşletmesinde çalışan özel güvenlik elemanlarımız taşeron yasasına dâhil edilecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Zeybek…

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Bakan, binlerce tarım işçisi ve çiftçiye, sosyal güvencesi olmayan, sosyal güvenlik için prim ödeme zorluğu içinde olan, yaşları ülkemizdeki emekli olma yaşını geçmiş, emekli olamayan yurttaşlarımıza gerekli ödeme kolaylığı getirilerek emekli olmaları sağlanmalı. Sosyal devletin görevi ve sorumluluğunun gereği olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin destek vereceğini, gereği yapıldığında sizleri de yücelteceğine inanıyoruz.

İkinci bir sorum: Hastanelerimizde sağlıkçı hemşirelerin eksikliği olduğu bilinmektedir. 2018 yılında hastanelerdeki hemşire açığını kapatmak için hemşirelerimize kadro vermeyi ve atamayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Depboylu, hep sınırda kaldınız, süremiz bitti ama bu sefer sorun sorunuzu.

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Gerçekten teşekkür ediyorum.

Bir iki saat önce Aydın Emel Uşaklı Anadolu Lisesi Okul Aile Birliği Başkanı aradı. Önceden FETÖ’ye ait olan ve devlet tarafından el konulan bir yurt bu okula devredilmiş ancak bakım ve tadilatıyla ilgili hiçbir iş yapılmamış, tüm sorunlarıyla okul aile birliği ilgilenmek durumunda. Zaten okullarımızın çoğunda, aşağı yukarı tamamında okul aile birlikleri ve dolayısıyla velilerin üzerinde çok büyük bir yük var. Bunlar ne zaman kaldırılacak?

Yine, atama bekleyen öğretmenlere verilen sözler ne zaman tutulacak?

Bir de hastanelerde önemli bir göreve sahip olan anestezi tekniker ve teknisyenleri her yıl katlanan mezun sayısıyla ve azalan kadrolar sebebiyle mağdur olmuş, 73 binden fazla anestezi mezunu atama beklemektedir. Bununla ilgili bir çalışma var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun lütfen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Köksal, gazilerle ilgili ve muharip gazilerle ilgili özlük hakları konusunda birtakım değerlendirmelerde bulundular. Bu konuları kısmen biliyorum ama Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığındaki arkadaşlarımız bu konuyla ilgili farklı mali ve sosyal haklara ilişkin bir çalışma yapıyorlar. O çalışmalar çerçevesinde biz de notlarımızı aldık. Bunu da Aile Bakanımızla inşallah paylaşacağız.

Sayın Tor “2018 yılında bütçe giderleri içerisinde sermaye giderleri 2017 yılına göre daha düşük oluyor, faiz giderleri artıyor.” şeklinde bir değerlendirmede bulundu. Biliyorsunuz, bütçede yatırım nitelikli harcamalar iki kalemde gösteriliyor. Bunlardan bir tanesi sermaye giderleri kalemi, diğeri ise sermaye transferleri kalemi. O açıdan bakıldığında, 2018 yılında yatırım harcamaları için bütçeden 85 milyar liralık bir kaynak ayırmış durumdayız.

Şunu da ifade etmek gerekir: Yıl içerisinde, özellikle gelir tarafında imkânlarımız olduğu sürece, bundan önceki yıllarda, 2017 yılı da dâhil olmak üzere her zaman için yatırım için yapmış olduğumuz harcamalar başlangıç ödeneklerinin üzerinde oldu. O açıdan, 2018 yılında da ülkemizin kalkınmasına, büyümesine destek verecek kamu yatırımlarına bütçeden daha fazla kaynak ayırma noktasında da bugüne kadar olduğu gibi 2018 yılında da desteğimiz ve gayretimiz olacak.

İstihdam konusunda, biliyorsunuz, son bir yılda istihdama yaklaşık 1 milyon 350 bin kişi katılmış oldu. Dolayısıyla, 2009 küresel finansal kriz sonrası dönemde Türkiye sürekli bir şekilde istihdamını artırabilen nadir ülkelerden bir tanesi. O açıdan bakıldığında, istihdamın da yaklaşık son sekiz yıldır 6 milyon civarında ya da 7 milyon civarında arttığını görüyoruz, onu da söylemek lazım. Ama işsizlik oranlarının da daha aşağıya çekilmesi noktasında Hükûmet olarak yoğun bir gayretimiz de var. Özellikle özel sektör yatırımlarının desteklenmesi, üretimin desteklenmesi, ihracatın desteklenmesi bakımından önemli çabalarımız var. Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımlarıyla İstihdam Şûrası’nda da açıklandığı üzere 2018 yılında istihdamı artırmak amacıyla yeni bir destek çalışmamız olacak. Bu çerçevede, özellikle istihdama ilk defa katılacak olanlar bakımından sosyal güvenlik primleri ile gelir vergisi ödemelerini devlet olarak biz karşılayacağız. Yine, genç istihdamı, engelli istihdamı ve kadın istihdamı bakımından da, istihdama katılacaklar bakımından özel, sektörel bazda da desteklerimiz olacak. O açıdan, 2018 yılında inşallah gerek ekonomiyle ilgili sağlayacağımız destekler gerek istihdam üreten, istihdamı artıran firmalara doğrudan doğruya sağlayacağımız destekler üzerinden istihdamın artacağı ve işsizliğin de daha aşağı seviyelere geleceğini söylemek gerekiyor.

Sayın Ağbaba yardımcı hizmetler sınıfından genel idare hizmetleri sınıfına geçişle ilgili ve taşeron çalışmayla ilgili bir soru sordular. Yine, Sayın Erdem mühendis çalışanların genel idare hizmetlerine geçişi, Devlet Hava Meydanları İşletmelerinde çalışan personelle ilgili konular gündeme getirdiler. Şunu ifade etmek lazım: Zaman zaman tabii, personel mevzuatında, farklı kurumlarda farklı statülerde personelin çalışması çalışanlarımız bakımından bir beklentiyi oluşturuyor. Aslında en doğrusu bunlarda bir sadeleşmeye gitmek ihtiyacı var. Bu taşeron düzenlemesini -önceden de ifade ettim- hızlı bir şekilde hayata geçirdikten sonra -hepimizin bildiği konular ifade ettiğiniz konular- o konularla ilgili de inşallah mesafe alırız.

Sayın Zeybek’in çiftçiler konusunda yapmış olduğu değerlendirmeyle ilgili biz de notlarımızı aldık, bu konuda gerekli desteği veririz.

Sağlık personeli konusunda Sağlık Bakanımız burada bir açıklama yaptı. Biz de Bakanlık olarak Sağlık Bakanlığında, hatta üniversite hastanelerinde de dâhil olmak üzere başta hemşire olmak üzere sağlık personelinin karşılanmasıyla ilgili gerekli çalışmaları olumlu bir şekilde sürdürüyoruz. İnşallah, burada ihtiyaç olan personelinin teminini de sağlayacağız.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi okutuyorum:

Mali kontrole ilişkin hükümler

MADDE 8- (1) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri;

a) Arızi nitelikteki işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet satın alınacak veya çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,

b) İlgili mevzuatı uyarınca kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak ödemeleri,

c) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununun 25 inci maddesi gereğince aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere yapılacak ödemeleri,

ç) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası gereğince çalıştırılan geçici personele yapılacak ödemeleri,

bütçelerinin (01.4) ekonomik kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar ve söz konusu ekonomik kodu içeren tertiplere ödenek eklenemez, bütçelerin başka tertiplerinden (bu ekonomik kodu içeren tertiplerin kendi arasındaki aktarmalar ile 6 ncı maddenin ikinci fıkrası kapsamında yapılan aktarmalar hariç) ödenek aktarılamaz ve ödenek üstü harcama yapılamaz. Ancak, özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş akitleri feshedilenlerden 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası hükmü çerçevesinde anılan kamu idarelerinde istihdam edilecek personel ile bu ekonomik kodu içeren tertiplerden yapılması gereken akademik jüri ücreti ödemeleri için gerekli olan tutarları ilgili tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

(2) Bu Kanuna bağlı (T) işaretli cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve zorunlu hâllere münhasır olmak kaydıyla ilgili bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu karan ile edinilebilir.

(3) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, sürekli işçileri ile 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kanuna göre çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01.3) ile (02.3) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödenekleri aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler. Bu işçilerle ilgili toplu iş sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek ihtiyaçlarını ödenek aktarmak suretiyle karşılamaya Maliye Bakanı yetkilidir. Bu fıkrada belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz konusu ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler arası aktarmalar hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti de ödenemez. Bu fıkradaki ödenek aktarmasına ilişkin kısıtlamalar, kendi bütçe tertiplerinden aktarma yapılması koşuluyla TÜBİTAK için uygulanmaz.

(4) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin harcama yetkilileri, sürekli işçiler ile 5620 sayılı Kanuna göre çalıştıracakları geçici işçilerin fazla çalışmaları karşılığı öngörülen ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin ilama bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamaz.

(5) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından uluslararası anlaşma, kanun ve kararnameler gereği üye olunanlar dışındaki uluslararası kuruluşlara, gerekli ödeneğin temini hususunda Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınmadan üye olunamaz ve katılma payı ile üyelik aidatı adı altında herhangi bir ödeme yapılamaz.

(6) Ekonomi Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının uluslararası anlaşma, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma payı ödemeleri dâhil) beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.

(7) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin işletilmesinden elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2018 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.

(8) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, gerekli tedbirleri alarak bütçelerinin "03.3- Yolluk Giderleri", "03.6- Temsil ve Ağırlama Giderleri" ile "03.7- Menkul Mal, Gayrimaddi Hak Alım, Bakım ve Onarım Giderleri" ekonomik kodlarını içeren tertiplerine tahsis edilen ödeneği aşmayacak şekilde harcama yaparlar. Söz konusu idarelerce anılan tertiplere bütçelerinin diğer tertiplerinden aktarılacak ödenek tutarları ile bu Kanunun 6 ncı maddesinin beşinci fıkrası kapsamında eklenecek ödenek tutarları toplamı bu tertiplerin başlangıç ödeneklerinin yüzde 10'unu aşamaz. Ancak, ihtiyaç halinde söz konusu ekonomik kodları içeren tertiplerin başlangıç ödeneklerinin yüzde 10'unu aşan aktarma ve bu Kanunun 6 ncı maddesinin beşinci fıkrası kapsamında ödenek ekleme işlemlerini yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – 8’inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem konuşacaklar.

Buyurun Sayın Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri ve bizleri sabahın bu saatinde ekranları başında izleyen aziz Türk milleti; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Bizler milletin temsilcisi olarak, milletin vekili olarak bu Meclise gönderilirken özellikle bizden beklenti, milletin sorunlarına çözüm üretme noktasındaydı. Milletin bizden beklediği elbette ki siyasi kısır çekişmeler değil, milletin bizden beklediği elbette ki kavga, gürültü değil. Hele hele ülkemizin geçmiş olduğu bu zorlu süreçte bilhassa millî ve manevi birliğimizi korumamız gerektiğini her bir milletvekilinin, bu çatı altında görev yapan, milletin temsilcisi olarak oturan her bir milletvekili arkadaşımızın gerçekten önemli bir bilinçle idrak etmesi gerektiğini de tekrar vurgulamak isterim.

Bu anlamda, Türk milletinin sesi olmaya geldik, nefesi olmaya geldik, sorunları gündeme taşımaya geldik, bunlara çözüm üretmeye geldik ve en önemlisi, vatanı uğruna canını ortaya koymuş olan şehit yakınlarımız -onlar bize şehitlerimizin emaneti- ve gazilerimizle ilgili sorunların giderilmesi yönünde defalarca kürsüden kanun tekliflerimizle birlikte gerekli çalışmaları yaptık ancak hâlâ çözüme kavuşmamış olan noktalar var. Bunlarla ilgili tekrar bunları tekrar etmek istiyorum. Yıl sonu geldiği için özellikle son iki senenin değerlendirmesi olarak da görülebilir. Her ne kadar iktidar partisi tarafından “Gazilerimiz ve şehit yakınlarımızla ilgili çalışmalar tamamlanmış.” denilse bile eksikler bulunmakta, bu anlamda gazilerimiz arasında eşitsizlikler bulunmakta. Çok rasyonel bir tespittir bu, ortaya konulabilir bir çizelge yapılabilir. Muharip gazilerimiz, Kore gazilerimiz, Kıbrıs gazilerimiz arasında aldıkları maaştan özlük haklarına kadar farklılıklar bulunduğu için bunların aciliyetle giderilmesi gerekiyor. Gazilerimizin uzuv kaybı derecesine bakılmaksızın malul gazi sayılarak oluşturulan eşitsizlik mutlaka giderilmelidir. Şehit yakınlarımıza ve gazilerimizin yakınlarına kadro önceliği verilmelidir ve kadro arttırılmalıdır. Elbette ki kadrolar verildi, yapılanları da göreceğiz ama yeterli midir buna da hep birlikte karar vereceğiz. Yeterli olmadığını, feryat bir yerden geliyorsa mutlaka hâlâ eksiklik vardır diyebilmeliyiz.

Terörle mücadele sırasında yaralanmış gazi sayılmayanlar yaklaşık on beş yıllık bir mücadele sürdürmekte. Bir kanun hükmünde kararname çıktı bize göre gazilerimiz için ancak bunlar surda bir gedik olarak kaldı sadece. Gerçekten uygulamaya geçtiği vakit onların arasında belki yüzde 2’sine sadece gazilik unvanı verilebildi.

Yine vatanımızın kahramanları korucularımızla ilgili bir korucu kanunumuz yok. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bununla ilgili bir kanun teklifimiz mevcut ve bunun mutlaka tüm parti grupları tarafından değerlendirilmesi şart. Bunu gündeme taşıdık ve bu hususta bir korucu kanununun çıkarılması için kanun teklifimizde detaylar da mevcut. Ortalama 8 nüfuslu bir aileye sahip olan korucularımızın bir kısmının almakta olduğu maaş 1.510 lira. Çok zor koşullarda yaşamaktalar. Bu para ailelerinin geçimlerine yetmemektedir ve her akşam o evin hanımı eşini sabah dönmemek üzere evinden yolcu etmektedir. Bunlar da bizim kahramanlarımız. Özellikle, üzerimize düşen, korucularımızla ilgili de derhâl bir kanun çıkarılması ve özlük haklarının, maaşlarının iyileştirilmesi yönünde çalışmalar yapmak.

İnfaz ve koruma memurlarımızın, 4/B’li çalışanlarının kadrolu bir memur kadar hakları ve iş güvenceleri bulunmamaktadır. Bu konuda eşitlik sağlanmalıdır. Güvenlik hizmeti gören bu arkadaşlarımız genel hizmetler sınıfından güvenlik sınıfına geçmek istemekteler; bu da haklı bir talep.

Millî projeler üzerine konuştuk bu bütçede. Özellikle millî projelerin ülkenin üreten ekonomisine katkı sağlayacağını hepimiz biliyoruz. Ancak “millî projeler” derken millî projeleri ifa edecek olan, buralarda görev yapacak olan kardeşlerimizle ilgili kadroların açılması şart. Ziraat, tarım ve su ürünleriyle alakalı özellikle o bölümlerden mezun olan kardeşlerimizin bir işsizlik sorunu var. Madem bu projelere geçilecek o zaman şunu yapmamız gerekiyor: Su ürünleri bölümünden mezun olanlar, ziraat mühendisleri ve yine gıda mühendisleri, veteriner hekimler, bilhassa kendi meslek dallarında uzman olan kişilerin kadroya alınması gerekmektedir.

3004 sosyal güvenlik ön lisans mezunları, 2018 yılı Haziran atamasında en az –bakın, bunlar sayı olarak o kadar- 3 bin kadro talep etmekteler; bu anlamda da hassasiyet göstermek gerekiyor. Türk milleti ferasetli, Türk milleti çok istemiyor. Ne istiyor? Minimum, yapılması gerekenler noktasında hakikaten buluşulacak yerde buluşmak istiyor. Bu anlamda da buradan adım atılırsa inanın Türk milletinden de mutlaka bir adım gelecektir.

Kamuya personel alımlarında 35 yaş şartının esnetilmesi yine milletimizin talepleri. Neden? Uzun seneler atamaları yapılmayıp bekledikleri için yaşları ilerlemiş olduğundan dolayı yaşın en azından bir iki yaş esnetilmesi yönünde de haklı talepleri bulunmakta.

Adalet Bakanlığı bünyesinde yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan mübaşirlerin hizmet sınıfları büyük bir haksızlık oluşturmaktadır. Yürüttükleri görev bakımından asli ve sürekli hizmet ifa eden mübaşirlerin kendileriyle benzer işleri gören zabıt kâtibi, şoför ve başka diğer memurlar gibi genel idari hizmetleri sınıfında bulunmaları gerekmektedir. Bu hususta Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığının bütçesinin sunumunda mübaşirleri genel idari hizmet sınıfına geçireceklerini beyan etmiştir. Bu müjde 5.500 mübaşir arkadaşımızı ve ailesini sevindirmiştir. Bakan Bey’in sözünün takipçisi olacağımızı buradan tekrar belirtmek isterim. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, devlette bilhassa süreklilik esasına çok önem verdiğimizi, milletimizin de devlete güvenini bu unsurun oluşturduğunu, bir bakanın vermiş olduğu sözün gelen diğer bakan tarafından mutlaka devam ettirilmesi gerektiği yönünde de tekrar mutlaka takipçisi olacağımızı söylemek isterim.

Ezcümle, adalet bölümü mezunlarına bölümüne göre öncelik verilmesi şartı vardır. Zaten genel anlamda, fakültelerden mezun olanların, kendi bölümlerinden mezun olan arkadaşlarımızın kendi bölümlerine atamalarının ve görevlendirmelerinin yapılması gerekiyor ki gerçekten mesleklerini icra etsinler, mutlu birer çalışan olarak hizmet edebilsinler vatana ve millete.

Mayıs ayında Diyanetin imam-hatip mülakatına girip sonra İŞKUR’a temizlik elemanı olarak alımları yapılan 4.995 mağdur haklarını aramaktadır yine. Bu konuda gereken düzenleme konusunda bir çalışma yapılması şarttır.

Yine, aynı şekilde, Suriyeli öğrencilerin… Bakın, 3,5 milyon Suriyeli mülteci geldi. Her ne kadar bunlara “misafir” desek de misafirin kalıcılığı… Yani, süre olarak “misafir” dememek gerekiyor artık, ülkemize yerleştiler. Bu anlamda, Türk milletinin yine kalbinin zenginliği, mazlumun yanında olma isteği, tabii ki, gerçekten büyük önem arz etmekte. Bunlarla ilgili eğitim veren, emek veren öğretmenlerimiz var. Öğretmenlerimizin, Suriyeli öğrencilerle ilgili, özellikle Türk eğitim sistemine entegrasyonunun sağlanması, projelerde görev yapan 6 bin KPSS ve mülakatla atanmış öğretmene proje bitiminde sahip çıkılması gerekiyor; orada da, yine, mutsuz bir kitlenin oluşmasına yol açmamak gerekiyor.

Bir başka konu da engelli öğretmen adaylarımız. Yine, burada yaklaşık 4 bin kişilik bir öğretmen kitlesinden bahsediyoruz. Hepimiz burada, o özel günlerde, özel insanlarımızla ilgili hakikaten duygusal konuşmalar yapıyoruz ama ben şunu derim: Duygusal konuşmalar yapmak yerine haklarını teslim etmek burada her birimizin görevi ve vebali. Bizler Türk milletinin vebaliyle bu koltuklarda oturuyoruz. Her birimiz akşam başımızı yastığa koyduğumuzda gerçekten rahat uyuyabiliyor muyuz, bunu ölçmemiz gerekiyor. Bu anlamda, engelli öğretmen adaylarımızla ilgili, bir avuç engelli öğretmenin hâlâ atanamadığını, ocak ayıyla ilgili Sayın Başbakanın yaptığı açıklamanın 500 öğretmen ataması olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bence bütün engelli öğretmenlerimiz kendi branşlarında mutlaka istihdam görmeliler.

Öğretmenlerimizin taleplerini dikkate almalıyız; göz bebeğimiz evlatlarımızı onlara emanet ediyoruz. Her buraya, kürsüye çıktığımızda… Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak kanun tekliflerimiz de mevcut, soru önergelerimiz de mevcut. İhtiyaç 100 bin öğretmenken neden 20 bin öğretmen alımı yapılır, bunu anlamak da mümkün değil. En azından 40 bin öğretmen alımı yapılması noktasında bir talep bulunmaktadır.

Yine, aynı şekilde -özellikle burada çok talep geldiği için- ebe hemşirelerle alakalı: Hizmet verdikleri köylerde gebe takibi, bebek ve çocuk izlemi, aile planlaması danışmanlığı, okul çağı çocuklarında aşı uygulaması, sağlık alanında eğitimler verme gibi görevlerinin yanı sıra, çalıştıkları köylerde tek olmaları sebebiyle temizlik personeli olarak da görev yapmak zorunda bırakılmaktadırlar. Evlilik izni, doğum izni, hatta ölüm izni olmayan vekil ebelerin eksik olan özlük haklarında mutlaka iyileştirmeler yapılmalı. Bir nevi 4/C’li olan vekil ebelerimizin 4/B ya da 45/A sözleşmeli pozisyonuna geçirilmesi gerekmektedir.

Bu değerlendirmelerin tamamını eminim ki hepiniz aslında yapabiliyorsunuz. Her bir milletvekilimizin, her bir arkadaşımızın bunlara önem vermesi gerekiyor. Milletimizin vebali bizim vebalimizdir. Bu anlamda, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdem.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba konuşacaklar.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündemimiz bütçe. Muhalefet vekilleri bütçeyle ilgili kaygılarını, düşüncelerini sıralıyor; doğal olarak iktidar milletvekilleri de yaptıklarını anlatıyor. Ben burada bugün size AKP’yi farklı bir şekilde değerlendirmek için huzurunuzdayım.

Değerli arkadaşlar, AKP sadece bir siyasi parti değil, on beş yılda ülkeyi bir parti devleti hâline getiren bir yapı aslında. Kendisine on beş yıldan bu yana bazen devşirme yoluyla, bazen transferle geniş bir kadro oluşturmuş durumda. Bu kadro yani AKP, sadece burada oturan milletvekillerinden ya da saraydaki paralel hükûmet ve danışmanlardan oluşmuyor. Yandaş kalemi, besleme akademisyeni, şaklaban televizyoncusu, yalaka topçusu, yağcı popçusu, ensesi kalın patronu, uzaktan kumandalı hâkimi… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Söylediğin sözlere dikkat et. Mahalle dili sözlere dikkat et.

TAMER DAĞLI (Adana) – Ayıp ya, ayıp!

VELİ AĞBABA (Devamla) - …fedai savcısı, kadrolu mafyası, külahlısı, feslisiyle bütün bir yapı.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Başkanım, temiz dile davet eder misiniz.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Ağzını bozma.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Başkanım, temiz dile davet et, temiz dile.

VELİ AĞBABA (Devamla) - AKP deyince akla bir siyasi çizgiden fazla sapma gelir.

BAŞKAN – Temiz bir dille konuşalım Sayın Ağbaba, lütfen…

VELİ AĞBABA (Devamla) - AKP tam anlamıyla zikzakların partisidir.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Ağzını bozma, söylediğin sözlere dikkat et.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Bu kadrodakiler, kim ne demiş, kim AKP’yi tarif ediyor, gelin bakalım soralım, hangi AKP?

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – “Paralel devlet” değil, bu ülkenin Cumhurbaşkanı.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, birkaç örnek vereceğim. Bir: Saray sofrasının başında oturup Atatürk’ün annesinin namusuna dil uzatanlar mı… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Hadi oradan be!

VELİ AĞBABA (Devamla) - …yoksa Anıtkabir defterine “Aziz Atatürk” yazanlar mı?

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen…

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Atatürk’ün annesine kim dil uzatıyor?

VELİ AĞBABA (Devamla) - Haram medyasına çıkıp Atatürk’ün manevi kızına “Çankaya’nın nikâhsız ‘…’”(X) diyen mi yoksa “Gazi Mustafa Kemal” diyenler mi?

METİN AKGÜN (Tekirdağ) – İhraç olanlara söyle, ihraç edilenlere söyle.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Temiz bir dille konuş.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sarayın resmî tarihçisi olup Atatürk heykellerine “Köpek leşi gibi sürükleyeceğiz.” diyenler mi, darbe sonrası genel merkeze Atatürk posteri asanlar mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Hâle bak! Hâle bak! Bu mu siyaset?

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Büyükşehir Belediye Başkanı iken “10 Kasımda sap gibi durmaya gerek yok.” diyenler mi, iktidara gelince Anıtkabir’e saygı duyanlar mı?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu arada duymuyorum.

VELİ AĞBABA (Devamla) – “Kahkaha atan iffetsizdir.” “Hamile kadın sokağa çıkamaz.” “Makyaj yapan kadının kaportası bozuktur.” diyen, bir gece yarısı Mecliste tecavüz yasası getiren mi yoksa Türkiye ayağa kalkınca bu yasayı geri çekenler mi?

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Allah! Allah!

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Cumhuriyet Halk Partisinin senin gibi Genel Başkan Yardımcısı var, yandı o, ilelebet iktidar olamazsınız.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Şortlu kadına tekme atanları salıveren, Kadıköy vapurundan inen kızları dikizleyen, kafede sigara içen gencin üzerine yürüyen mi, “Biz kimsenin hayat tarzına, giyim kuşamına karışmayız.” diyenler mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

TAMER DAĞLI (Adana) – Genel Başkan Yardımcınız…

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Anadolu sizi görüyor, Anadolu. Anadolu böyle bir ağzı kabul etmez.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ayder’i, Fırtına Vadisi’ni rant uğruna talan edenler mi, “Allah’ın bize verdiği Ayder bambaşka. Biz Ayder’i kirlettik, rezil ettik.” diyenler mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Hiçbir şey duymuyorum ki…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Yandaş medyada Türk Bayrağı’nı fon olarak kullanarak kahraman ilan edilen, iki bakanın ödül verdiği, dört bakana maaş bağlayan, eş başbakan, büyük hayırsever Reza Zarrab… (AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, konuşmacıyı duymuyorum, lütfen…

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 02.34

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 03.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Sayın Özel, bir açıklama mı yapacaksınız?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet.

BAŞKAN - Buyurun yerinizden bir dakika.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında yaşananlara ve hatibin konuşmasının sonlandırılması gibi bir yöntemi kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bütçenin ilerleyen günlerinde, ilerleyen saatte, biraz da doğru planlanmadığı için çalışma şartlarının zorlandığı ve herkesin sinirlerinin gerildiği bir ortamdayız. Cumhuriyet Halk Partisine ait bir hatip kürsüde konuşma yapıyor. Konuşmasının bir kurgusu var -içeride de inceledik- bu kurgu içinde -daha önce bir başka sebeple de dile getirdiğim- en rahatsız olduğu ve en rahatsız edecek sözleri söyleyebilir. Tutanaklar açıktır, hakaret, ceza davaları, hakaret varsa tazminat davaları veya diğer konular… Ama hatibin kürsüde konuşması sırasında konuşmasının kesilip sonlandırılması gibi bir yöntemi kabul etmemiz kesinlikle mümkün değildir. Ancak hatibin yapmış olduğu konuşmanın kurgusuna ve içeriğine bakıldıktan sonra değerlendirildiğinde herhangi bir milletvekiline veya partinize mensup herhangi birine hakaret edilmediği ancak Adalet ve Kalkınma Partisine yakın isimlerin söylediği sözler mi yoksa Adalet ve Kalkınma Partililerin söylediği sözler mi? Buna çıkıp cevap verirken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Buna cevaben, cevap hakkında sataşmadan çıkarsınız ve dersiniz ki: “Birinci kısımda söylenenlerin hiçbiri partimizi bağlamaz, biz de kınıyoruz.” Aslında bu Türkiye açısından da bir rahatlama olur ama Adalet ve Kalkınma Partisi adına televizyonlarda, orada burada söz söyleyenler ve birlikte görünenlerin ifadeleriyle sizin partinin resmî olarak söylediklerini koyup bunlardan hangisi Adalet ve Kalkınma Partisinin görüşü gibi bir kurguyu milletvekillerine ya da genel başkana, partinin genel başkanına hakaret gibi algılamanın doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. Tutanaklar açık, incelenebilir ve konuyla ilgili değerlendirme Mecliste ya da hukuki yollardan yapılabilir. Ancak, bir hatibin konuşmasının yarıda kesilmesi ve sonlandırılmasını kabul edemeyiz. Bu anlamda, bundan sonra sayın hatip de kürsüye geldiğinde konuşmasından muradını ifade edecektir. Görüşmelere devam edilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özel, biraz önce burada yaşadığımız manzarayı bir kez daha yaşarsak aynı tavrı gösteririm çünkü ben bu Meclisin belli bir düzen içinde çalışmasını idare etmekle sorumluyum, mükellefim; bu bir

İki: Ben hatibi -tutanakları da okudum- “Temiz bir dille konuşunuz.” diye defalarca uyarmışım. Bu noktadan sonra, o gürültülü ortam içinde ve hatibin bu uyarılarıma rağmen aynı tonda konuşmasını sürdürmesinden yana benim yapabilecek hiçbir şeyim yok. Yapılırsa aynısını tekrar yapacağım, bunu bilin.

Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şunu söyleyeyim o zaman, tutanağa geçsin. Özür dilerim.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Hatip özür dileyecek, çıkıp özür dileyecek.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizin, sıra kapaklarına vurulurken ve bu kadar gürültü varken zaten oturumu sürdürmemeniz normal, ona bir itirazımız yok.

BAŞKAN – Ee, nedir o zaman eleştirdiğiniz şey?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Bir daha konuşmayacak. Bir daha kürsüye çıkmasın.” gibi birçok tehdit oldu burada, ona cevap veriyorum, onu ifade ediyorum, tutumunuzu.

BAŞKAN – Benimle ne ilgisi var bunun, yarıda kesmemi eleştiriyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben zaten size bir eleştiri getireceğim zaman getiriyorum.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

BAŞKAN – Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba, lütfen konuşmanızı tamamlamak için kürsüye gelin. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi, değerli arkadaşlar, şimdi, tabii, konuşmamı bir kurgu içerisinde yaptım, Sayın Grup Başkan Vekilimiz de söyledi.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Biz sana bir kurgu yaparız görürsün!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bu sözler, maalesef, söylenmiş sözler. Benim, hiçbir gruba, hiçbir milletvekili arkadaşıma hakaret kastıyla söylemediğimi bilin.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Herkese hakaret ediyorsun.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Hiçbir cümlesinde sizlerle ilgili bir hakaret yok. Ancak, değerli arkadaşlar, bakın, ben de sonuçta ana muhalefet partisinin temsilcisiyim, buraya çıkarken o amaçla çıkıyorum, sizin hoşunuza gitmeyecek şeyleri söylememden daha doğal bir şey yok.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Genel Başkan Yardımcısısın, sana yakışır mı ya!

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Hakaret etmen gerekmiyor.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sözümün başında muhalefet milletvekillerinin üslubunu söyledim, iktidar milletvekilleri de doğal olarak bunları savunacak dedim. Siz doğal olarak yaptığınız icraatları savunacaksınız, ben de yapılan tezatları ortaya koymak zorundayım.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Temiz dil kullan.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Hoşunuza gider, gitmez, bilmem ancak benim de bir sorumluluğum var, benim de seçmenlerime karşı bir sorumluluğum var, bu sorumluluğu yerine getirmek zorundayım.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Hakaret ederek bir yere varamazsın.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi, çoğunluğunuz var, biraz önce ben bu kürsüde konuşurken yaptığınız hakaretlere, Allah aşkına, bir tutanaklara bakın, tehditlere bir bakın, konuşma bittikten sonra bana karşı üslubunuza bir bakın.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Hakaret bu. Sen hakaret edersen herkes sana hakaret eder.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ben tekrar söylüyorum buradan, bak, tekrar ediyorum: Benim hiçbir milletvekiline, hiçbir kimseye bir tane hakaretim yok.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Genelleme yapıyorsun, isim ver açık açık.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Arkadaşlar, okuyun tutanağı. Şimdi, bir kurgu içerisinde AKP'nin geçmiş dönemde yapmış olduğu çelişkileri söylüyorum.

TAMER DAĞLI (Adana) – Ya, sana mı düştü?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Tabii bana düştü, benim görevim o.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Ya “paralel saray devleti” nedir? Bütçeyle ne ilgisi var?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, dinliyoruz.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Diyorum ki: Bakın, çözüm sürecinde meydan meydan gezip Devlet Bahçeli’yi yuhalatanlar da var, daha sonra Devlet Bahçeli’yle ilgili “Devlet adamlığının simgesidir, örnek muhalefet yapıyor.” diyenler de var. Bu hem Sayın Devlet Bahçeli’ye eleştiri hem size eleştiri.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hâlâ devam ediyorsun Veli Ağbaba, aynen devam ediyorsun.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Ayrıca, bakın, yine “Kuşkusuz, İsrail devleti bizim dostumuzdur.” diyen de var, “İsrail bir terör devleti.” diyen de var.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Ne alakası var?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Ne alakası var?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Arkadaşlar, ben bunu söylemiyorum -bunlar sizin sözcünüzün- biri Ömer Çelik’in sözü, Ömer Çelik bunu söyledi.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – “PKK silah bırakmasın.” dedi Kılıçdaroğlu. Niye söyledi o zaman?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ayrıca, bakın, İbadi’ye “Kıratım değilsin.” de deniyor, kırmızı halıda da karşılanıyor.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – FETÖ’yle kol kola girdiniz, çelişki değil mi?

OKTAY ÇANAK (Ordu) – “PKK silah bırakmasın.” dedi Kılıçdaroğlu, onu da söyle.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

SALİH CORA (Trabzon) – “YPG terör örgütü değildir.” dedi Kılıçdaroğlu.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Arkadaşlar, şimdi diyorsunuz ki: “PYD’yi kabul etmiyoruz.” Bunda küfür mü var, hakaret mi var, bilmiyorum ki. Bunda küfür mü var?

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Sanki böyle bir hassasiyetin var da konuşuyorsun ya! Böyle bir hassasiyetin mi var? Genel Başkana da söyle o zaman.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bak, diyorum ki: PYD’yi muhatap kabul edip Salih Müslim’i Ankara'da ağırlayanlar da var, şimdi “PYD bizim kırmızı çizgimizdir.” diyenler de var.

Arkadaşlar, daha çok örnek verebilirim; Rusya'yla ilgili, Esad’la ilgili ABD’yle ilgili, İran’la ilgili, Libya’yla ilgili saatlerce bu tezadı anlatabilirim.

SALİH CORA (Trabzon) – Kılıçdaroğlu YPG için ne dedi?

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Ya, kardeşim, bütçeyi eleştir, bütçeyi. 8’inci maddeyi anlat. 8’inci maddede ne olmuş, onu anlat sen.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, bir şey söyleyeyim, bu sizin siyasi anlayışınız olabilir, anketlere bakarak davranıyor olabilirsiniz ama değerli arkadaşlar, bir iki düşüncemi daha sizlerle paylaşacağım. Ama hakkınızı yemeyeyim, birkaç konunuz var, belki bu da zorunuza gidecek. Lütfen hakaret varsa beni uyarın. Birkaç konuda sizin tutarlılığınızı, yaptıklarınızda hakkınızı teslim etmem lazım. Ne konusu? Laik demokratik cumhuriyetle ilgili problemleriniz, Atatürk’le ilgili söylemleriniz. Bunlar da kayda geçtiğinde söylemek lazım değerli arkadaşlar.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Atatürk sizin tapulu malınız mı be?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, iktidara gelindiğinden beri her fırsatta laik…

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Sizin tapulu malınız mı Atatürk?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Benim malım değil, Atatürk'ü sevmeniz bizim hoşumuza gidiyor, Atatürk sadece CHP Grubunun, MHP Grubunun değil, bütün milletin malı, bunda hiç kuşku yok.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Evet. Atatürk CHP’den kovardı sizi!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, cumhuriyet değerleriyle kazanımlarını yıpratmak için uğraşıyorsunuz, geçmişe bakın. Değerli arkadaşlar, ben diyorum ki: 2023 hedefi cumhuriyetle hesaplaşmanın, onu yok etmenin hedefidir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Atatürk mezardan kalkıp gelse ilk senin kelleni alır!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Terör örgütünü destekleyen cumhuriyeti yıkmak ister.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ben konuşmacıyı duyamıyorum ama.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Saçmalıyor.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Cumhuriyeti yıkmak isteyen terör devletlerine destek verirsin, ondan sonra konuşursun burada.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkımıyla ilgili bir toplantıda “Batılılıktan söz edenlere soralım, dünya çapında bir aktör, bir gitarist yetiştirebilmişler mi?” diye Cumhuriyet Dönemi’yle ilgili soruyor. Belki bilmiyorsunuz, belki hatırlamayabilirsiniz, bakın, Cumhuriyet Dönemi’nde yetişenleri söyleyeyim ben size: Berlin’de, Tokyo’da, New York’da, Viyana’da salon balkon dakikalarca alkışlanan Fazıl Say bu cumhuriyetin çocuğudur.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teröristlere “Bunlar piknik yapıyor.” diyenler cumhuriyeti yıkmaya çalışıyor.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Kılıçdaroğlu “Turist göndermeyin." dedi ya. Sen git Genel Başkanına anlat bunu. Gitti Amerika’ya Türkiye'yi şikâyet etti ya! Sanki hassasiyetin var, böyle bir şey var sanki.

BAŞKAN – Sayın Çanak…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Dünyanın her yerinde ödül almış piyanist İdil Biret, Suna Kan bu cumhuriyetin eseridir. Adana’nın yoksul bir köyünde doğup romanlarıyla dünya dillerine çevrilen Yaşar Kemal cumhuriyetin ta kendisidir. Posterleri İtalya’nın binalarına asılan Leyla Gencer Türkiye’dir. Mardin’in bir köyünden çıkıp bütün Türkiye'nin gururu olan Nobel ödüllü Aziz Sancar cumhuriyetin ta kendisidir. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyetin yetiştirdiklerinden belki sizin haberiniz yok ama bizim haberimiz var değerli arkadaşlar.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Buna itiraz eden mi var?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sayın Cumhurbaşkanımız da bu milletin has evladıdır, has evladı. Bunlar adam ama Sayın Cumhurbaşkanımız değil, öyle mi? Yuh size!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, bunlara sahip çıkıyorsanız sizi tebrik ediyorum, bunları seviyorsanız tebrik ediyorum. Zülfü Livaneli’yi, Orhan Kemal’i seviyorsanız tebrik ediyorum, bir sözüm yok. Ancak, bakın arkadaşlar, bir de yandaş medya dediğimiz kanallara çıkıp konuşanlar var, bunları söyleyeceğim yine kızacaksınız.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Halk TV’yi de anlat. Sanki gazetecilik yapıyor!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, ne diyor: “Deve sidiği şifadır.” diyen bir tane hoca var, “Ülkeyi ayakta tutan cahil halktır.” diyen bir tane rektör yardımcısı var. Arkadaşlar, “Müziğin icrası, dinlenmesi haramdır." diyen bir fetvacı var.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Ne ilgisi var?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Git kendisine söyle. Bütçeyle ne ilgisi var onların? Maddeyle ne ilgisi var?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, kabul, kınayın, onu da kınayın. Memnun oluyorum. Kınıyorsanız memnun oluyorum.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Maddeyle ne ilgisi var bunun?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, arkadaşlar “6 yaşında çocuk evlenebilir.” “Çalışan kadın…”

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Maddeyle ne ilgisi var onların? Git kendisine söyle.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Bize ne? Bununla ne ilgisi var?

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Ya bunlarla bizim ne ilgimiz var?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ya ben bunları söylüyorum.

“Kadınla tokalaşmak ateş tutmaktan daha korkunç.” diyen rektör var. Rektörü ben mi atadım ya? Ben mi atadım?

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – İyi de onlar söyledi diye burada niye konuşuyorsun? Bunu tasvip eden mi var?

VELİ AĞBABA (Devamla) – “Dünyanın yuvarlak olması mason uydurması. Dünya düzdür.” diyen Gençlik Kolları benim mi? “Kızını pantolonla okula gönderen babalar kızınızı cehenneme atın.” diyen bir hoca var, hep beraber kınayalım.

SALİM USLU (Çorum) – AK PARTİ’yle ilgisi yok onun.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – AK PARTİ’yle ne alakası var?

VELİ AĞBABA (Devamla) – “Sakalsız erkek yakınına gelene kadar kadın zannedersin, Allah muhafaza bir sürü düşünceye girersin.” diyen bir hoca var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, bakın, bu ülkeye çok haksızlık yaptınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, rica ediyorum. Duymuyorum çünkü.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Çok haksızlık yaptınız ama kültür alanında yaptığınız haksızlık çok daha büyük. Bu ülkeyi resmen çoraklaştırdınız. Herkes benim gibi düşünsün, herkes benim gibi olsun istediniz. Bu ülkede ne kadar yetişmiş değer varsa aşağıladınız.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – O sizde vardır, bizde değil.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Yıllardır Türkiye’yi hem dünyada hem de Orta Doğu coğrafyasında itibar sahibi yapan diplomatları “monşer” diye aşağıladınız.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Ayarını bozma!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bu insanlar ki, bu “monşer”ler ki ASALA terör örgütünün önünde eğilmediler, canlarını verdiler.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Göbeğini kaşıyan adamları siz verdiniz millete. Göbeğini kaşıyan adamlar burada milletvekili. Zoruna mı gidiyor?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Yaptığınız uygulamalarda hukuka aykırılıklardan dolayı yargıdaki liyakat sahibi yargıçlara “Vesayet odaklarıdır.” dediniz, onların yerine FETÖ’cü yargıçlar atadınız. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Kimi aşağıladığınız sandıkta belli oldu. Her seçimde sandıkta belli oldu.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetiştirdiği generalleri darbecilikle suçladınız, “İyi ki bunların döneminde savaşa girmedik.” dediniz, onların yerine gelenler bu Meclisi bombaladı, 250 şehidimiz var. (CHP sıralarından alkışlar)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Siz de çanak tuttunuz. Onların verdiği belgelerle gelerek siyaset yapıyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Yetişmiş tiyatrocuları görevden aldınız, yerlerine güreş hakemini şehir tiyatrolarına müdür yaptınız.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Onların belgeleriyle siyaset yapıyorsunuz. Bunu başkasına anlatın.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Örnek çok. Hayvanat bahçesi müdürünü TÜBİTAK’a atadınız, Tenis Federasyonu Başkanını Danıştaya atadınız. Kendiniz gibi düşünmeyen herkesi yok ettiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Onların kasetiyle Genel Başkanınız genel başkan oldu.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Birkaç örnek vereceğim. Devleti siz yönetiyorsunuz. 81 ilin emniyet müdürünün 72’si FETÖ’cü çıktı. Kaymakamların yarısı, valilerin yarısı, generallerin üçte 2’si FETÖ’cü çıktı değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Sözün bitti, otur!

VELİ AĞBABA (Devamla) - Bunun sorumluluğu bizde değil, bunun sorumluluğu sizde.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Otur!

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Şu anda FETÖ’yle beraber olan sizsiniz. FETÖ’yle kol kola giren sizsiniz.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Siz hâlâ onların davulunu çalmaya devam ediyorsunuz. Siz hâlâ öylesiniz.

BAŞKAN – Süreniz bitti Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Kızsanız da, bağırsanız da bunun sorumluluğu sizde.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – FETÖ’den gelen bilgilerle konuşuyorsunuz burada ya!

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, süreniz bitti.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bunun sorumluluğu sizde. (CHP sıralarından alkışlar)

AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) – Size de bu yakışırdı zaten!

TAMER DAĞLI (Adana) – Başkan, kürsüyü tükürüğe boğdu, dezenfekte edelim rica ediyorum.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman konuşacaklar.

Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; merkezi yönetim bütçe kanunu tasarısının 8’inci maddesi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında dünyayı kuzeyden güneye ya da doğudan batıya böldüğümüzde hep karşımıza bir durum çıkıyor. Doğudan batıya böldüğümüzde işte, zengin Batı, mutlu Batı, gelişmiş Batı, işte, demokratik ilkeleri geliştirmiş Batı; geri Doğu ya da güney, kuzeye böldüğümüzde yine yoksul Güney, gelişmemiş Güney ama buna karşı zenginleşmiş, gelişmiş, kültürel alanda, sanat alanında, bilim alanında gelişmiş bir Kuzey’le karşı karşıya kalıyoruz. Tabii, hiç şüphesiz bu gelişmişlik düzeyiyle bu ülkelerdeki demokrasi, özgürlük, eşitlik ilişkisi söz konusu yani gelişmenin demokrasiyle, özgürlüklerle doğrudan bir bağlantısı olduğunu görüyoruz. Şimdi, dünyada geri kalmış ülkelerin neredeyse tamamının ortak bir yönü var, ortak oldukları bir özellik var; o da nedir? Kişisel iktidarlarını sürdürmek için demokrasiden, özgürlükten, hukuktan uzaklaşan, bütün suçu dış güçlere yükleyen, kendilerini ülkeleri için vazgeçilmez kılan birtakım liderliklerin olduğunu görüyoruz. Yani bu ülkelerin hemen hemen tümünde demokrasi yoktur; totaliter yönetimler var, tek adam rejimleri var. Yani “Ben olmazsam ülke olmaz. Ben olmazsam ülke yıkılır, ülke gider, ülkeyi ancak benimle devam ettirebilirsiniz.” iddiasında olan liderler tam tersine ülkelerini çöküşe, ülkelerini dağılmaya, yok oluşa sürükleyen liderler.

Şimdi, bunun spesifik örneğini, belki, işte, Güney Kore, Kuzey Kore’yle açıklayabiliriz veya geçmişte Doğu Almanya, Batı Almanya örnekleri vardı. Şimdi, aynı ulus, aynı kültür, aynı inanç, aynı tarihe sahip, aynı coğrafyada yaşayan iki farklı devlete bakıyoruz, her şeyiyle ortak, dilleri, kültürleri, inançları, tarihleri ama gelişmişlik düzeylerine bakıyoruz, örneğin, Kuzey Kore ile Güney Kore’yi kıyasladığımızda, mesela Kuzey Kore’nin gelir seviyesi nedir? Kişi başına düşen yıllık gelir 1.300 dolar. Ama buna karşı aynı kültüre, aynı inanca, aynı tarihe sahip olan ve aynı coğrafyada olan Güney Kore’nin gelişmişlik düzeyine bakıyoruz, kişi başına yıllık gelir 28 bin dolar gibi. Geçmişte bunu Doğu Almanya ile Batı Almanya için de görmüştük. Peki, bu fark nereden doğuyor?

Bakın değerli arkadaşlar, aslında bunlar bize bir şeyi de hatırlatıyor yani ülkemizdeki durumu da bir bakıma ortaya koyuyor. Bugün ülkemizde işçi, esnaf, çiftçi, çalışanlar kan ağlıyor. 40 milyona yakın bir nüfus yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Mesela, IPSOS’un kasım ayı anketine göre toplumun yüzde 61’i gidişattan memnun değil, mutlu değil, huzurlu değil; geleceğe güvenle bakmıyor. Yani toplumun büyük çoğunluğu gidişatın kötüye gittiğini düşünüyor ve böyle bakıyor geleceğine. Kendisini şimdi mutlu hissetmeyen ve geleceğe de umutla bakmayan bir toplum ve gençlerin neredeyse dörtte 1’inin de işsiz olduğu bir sistem içinde, bir ekonomik düzen içerisinde döviz de sürekli bir biçimde yükselme baskısını gösteriyor. Peki, bu mutsuzluk, bu kötüye gidiş niye? Bu niye böyle oluyor? Şimdi, ekonomide işlerin iyiye gidebilmesi, halkın refah düzeyinin gelişmesi, yatırımların olabilmesi için öncelikle iki temel şeye ihtiyaç var: Yurt içinde ve yurt dışında yani içte ve dışta yatırımcıya ihtiyaç var. Şimdi, yatırımcının da yatırım yapabilmesi için ne yapması gerekiyor? Ülkede bir güvenin oluşması lazım, demokrasinin olması lazım, daha da önemlisi yargı bağımsızlığının olması lazım. Yani yatırım yapmak isteyen yatırımcı bunu yaparken de işte, fabrikalar açılır, istihdam alanları oluşur ve ülkenin genel refah düzeyi yükselecektir. Peki, bunun için böyle bir ortam var mıdır? Bu ortam maalesef Türkiye'de yok.

Yani, yabancı yatırımcı, parasını götüreceği ülkenin o bağımsız ve özgürlükçü, demokratik sistemi içinde öncelikle şunu düşünür: “Ya, bu ülkede hukuk var mı? Başıma yarın herhangi bir olay geldiği zaman başvuracağım bir kurum var mıdır ya da bunun ötesinde, benim malıma, mülküme, servetime el konulabilir mi?” Şimdi, bir yatırımcı elbette kararını vermeden önce bunu düşünecek ama daha da önemlisi şu: Her kararın bir kişinin iki dudağı arasında olduğuna inanan bir yatırımcı da asla böyle bir ülkeye yatırım yapmaz. Peki, niye yapmaz? Sonuçta, geleceğe yatırımcı da güvenle bakmamış oluyor.

Peki, bütün bunun bedelini kim ödüyor, yani yatırımsızlığın, işsizliğin güçsüzlüğün ya da sermayenin gelmemesinin, özcesi yoksulluğun bedelini kim ödüyor? Halk ödüyor. Peki, niye ödüyoruz biz bu durumda? Şimdi, ortada iki şey var: Biri, halkın çıkarlarıyla siyasal iktidarın çıkarları zıt, çakışıyor. Niye çakışıyor? Anlattığım bütün yatırımların yani demokrasinin, özgürlüğün, yargı bağımsızlığının olduğu bir ortamda ülke gelişeceği için, işsizlik azalacağı için bu, halkın çıkarlarına denk gelen bir durum, halk bunu talep ediyor. Peki, siyasal iktidar bunu istiyor mu? Siyasal iktidar istemiyor. Niye? Çünkü böyle bir ortamda siyasal iktidar iktidarı kaybetme riskiyle karşı karşıya, çıkarlar çatışıyor. Peki, siyasal iktidar için gerekli olan ne? Siyasal iktidar için gerekli olan şey şu: Kendi iktidarını sürdürmek. Bunu sürdürme işini de işte… Örneğin olağanüstü hâl gibi bir durum gerekiyor. Olağanüstü hâl niye gerekiyor iktidara? Çünkü daha kolay yönetecek; kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetmek, halkı susturmak çok daha kolay olacak.

Bakın, değerli arkadaşlar, aklı başında bütün ekonomistler, bütün iktisatçılar hatta TÜSİAD bile açık bir şey söylüyor, eminim Meclisin büyük çoğunluğu da buna katılacaktır. Ne diyor? “OHAL kaldırılırsa döviz düşer, başka bir şey daha düşer, faiz de düşer.” diyor. Bunu bağıra bağıra bütün iktisatçılar, ekonomistler ve TÜSİAD gibi bir kurum söylüyor. Ben TÜSİAD kadar bilgi sahibi değilim ama bu işin erbabı olan Türkiye’nin en zenginleri bunu açıkça söylüyor. Doğru mu? Doğru. Peki, niye AKP ve Erdoğan kaldırmıyor OHAL’i, sebep ne? Çünkü kanun hükmünde kararnamelere ihtiyaç var. Hâlbuki kanun hükmünde kararnameler ve OHAL üç ay için getirilmişti. Niye üç ay için getirilmişti? Darbecilerden kalan kalıntıları üç ay içinde temizleyeceklerdi, bunu açıkça ilan etmişlerdi. Üç ay geçti, bir üç ay daha geçti, bir üç ay daha geçti, velhasıl bir buçuk yıl geçti, OHAL hâlâ devam ediyor, hâlâ kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyoruz.

Şimdi, bunu devam ettirmek için de Hükûmetin bir şeye ihtiyacı var yani OHAL’i devam ettirmek için de bir şeye ihtiyacı var. O nedir? Sürekli operasyonlar yapacak, sürekli dış düşmanlar, iç düşmanlar üretilecek, sürekli bir biçimde “Vatan millet Sakarya.” denilecek. “İçeride bölücüler var, Kürtler var, her an ülke bölünebilir.” Şimdi, bu algı üzerinden halkı ikna etmesi lazım. Doğrusu belli ölçüde de halkı kandırabiliyor. Bu konuda maalesef bu algı operasyonlarını da yaratıyor. Bunu yarattıkça OHAL de devam edecek, kanun hükmünde kararnamelerle de ülkeyi yönetmeye ve iktidarda kalmaya devam edecek.

Özcesi, değerli milletvekilleri, 80 milyon halkımız bedel ödüyor; yoksulluk, işsizlik ve kötüye gidişat var. Bu, halkın çıkarlarına bir durum değil ama mevcut AKP iktidarının çıkarınadır. Bu sistemin, bu olağanüstü hâlin, bu hukuk üzerindeki vesayetin devamı da iktidarı besleyen en önemli olgulardan, dolayısıyla devam ediyor. Bu, uzun süre böyle gitmeyecektir, geçmişe baktığımız zaman bu şekilde ülkeyi yönetenlerin önünde sonunda halkın nezdinde deşifre olduklarını, halk nezdinde itibarlarını kaybettiklerini de biliyoruz.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Sadece bir ayda gelen yatırım 3,4 milyar dolar; ekim ayında, bir ayda.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş konuşacak.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe görüşmelerinin sonuna doğru yaklaşırken, aslında programladığımız çerçevede daha erken saatte bitmesi gerekirken maalesef burada gece yarısı, gece yarısını geçtikten sonra sabaha karşı yapılan konuşmalar sanki özel kurgulanmış, özel kurulmuş gibi milletvekillerini tahrik etmek, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine hakaret etmek, cumhuriyet tarihi içerisinde millî iradenin temsilcisi olarak on beş yıldır, en uzun süreli iktidar olan bir partiyi hakaretlerle yok etmeye, hakaretlerle incitmeye çalışmak maalesef bugüne nasip oluyor. Sadece bugün değil, önemli meseleler konuşurken her ne hikmetse biri geliyor, milletvekillerini gece yarısında sistematik şekilde tahrik ederek, onların duygularıyla oynayarak, onlara hakaret ederek Türkiye Büyük Millet Meclisini germeye çalışıyor.

Bakın, az önceki konuşmacı… Giriş: Geldi kürsüye, mikrofon açıldı. Tutanaktan okuyorum: “Gündemimiz bütçe. Muhalefet vekilleri bütçeyle ilgili kaygılarını, düşüncelerini sıralıyor. Doğal olarak iktidar milletvekilleri yaptıklarını anlatıyor, ben de burada bugün size AKP’yi farklı bir şekilde değerlendirmek istiyorum, onun için huzurunuzdayım.” Ben bunu, ondan sonraki paragrafı oradaki “AK PARTİ”yi değiştirerek okuyorum ki aynen uyuyor: “Değerli arkadaşlar, CHP sadece bir siyasi parti değil, uzun yıllar, 1946’dan önce ülkeyi bir parti devleti hâline getiren bir yapı aslında. Kendisine uzun yıllardan bu yana bazen devşirme yoluyla, bazen transferlerle geniş bir kadro oluşturmuş durumda.” Bugünkünü anlatıyor. “Yani bu kadro, sadece burada oturan milletvekillerinden ya da FETÖ’cü danışmanlardan oluşmuyor. Yandaş kalemi, besleme akademisyeni, şaklaban televizyoncusu, yalaka topçusu, yağcı popçusu, ensesi kalın patronu, uzaktan kumandalı hâkimi.”

Bunlar, AK PARTİ iktidarı döneminde, hatırlayın, 2002 yılı 3 Kasımından itibaren Türkiye’de milletin iradesiyle 364 milletvekiliyle temsil edilmiş bir siyasi parti hakkındaki söylenenler. Üniversite rektörlerini, üniversite yüksek öğretim kurulunda “Ordu göreve.” diye çağıran bu ülkedeki profesörleri de gördüm; 2008 yılında AK PARTİ’ye kapatma davası açıldığı sürede “Şeriatın kestiği parmak acımaz.” diyen ana muhalefet partisi genel başkanını da gördüm.

79 kişi hakkında yasaklama kararı, 39 aktif milletvekili hakkında siyasi yasaklama davası açıldı, bunlardan biri de bendim. “Niye?” diye baktık, Plan ve Bütçe Komisyonunda değiştirdiğimiz bir Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 2’nci maddesine göre ben siyasi yasaklı sayılıyorum. Düşünebiliyor musunuz, Google’dan aldıkları şeylerle bir partiye kapatma davası açılan süreci yaşadık. Ama o zaman “Şeriatın kestiği parmak acımaz.” diyen bir siyasi parti vardı.

27 Nisan 1997 günü 358 milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunduğu sürede, cumhurbaşkanını seçtirmeyen, Anayasa Mahkemesini nöbetçi tutup, Anayasa Mahkemesine müracaat edip 27 Nisan tarihindeki e-muhtıraya taşeronluk yapan ana muhalefet partisi vardı. Biz bunları da yaşadık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Arkasından, “Ben genel başkan olmayacağım.” diyen, FETÖ tarafından komplo kurulmuş, kaset kumpasıyla kurulmuş bir siyasi partinin genel başkanının yok edildiği, sistemden dışarı itildiği bir süreçte “Ben genel başkan olmayacağım.” deyip ertesi gün Genel Başkan olan siyasi parti genel başkanlarını da biz burada gördük. “Bundan sonra artık bu memlekette darbe olmaz.” deyip, “Tank olursa ilk önce ben tanka çıkarım.” deyip arkasından, tankların arasından kaçıp bir evde olayları dizi gibi, macera filmi gibi seyreden siyasi parti genel başkanları vardı. O gün 10 milletvekili, 12 milletvekili, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleriyle, AK PARTİ milletvekilleriyle birlikte 110 milletvekiliyle beraber darbecilere direndiler, göğüslerini siper ettiler ve darbecilere “Dur.” dediler.

MUSA ÇAM (İzmir) – Temiz üslup mu şimdi Sayın Başkan? Bu temiz üslup mu?

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Ne olacaktı ya? Birileri tünellerde dururken...

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Ne oldu? Niye sataştınız? Zoruna mı gitti?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Ne oldu?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Niye konuşuyorsun orada?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin güçlü iradesinin sonucunda darbecilerin moralleri kırıldı, bitti ama burada kalkıp da darbecilere 100 milletvekili... AK PARTİ’li milletvekilli arkadaşlarımızın meydanlarda sabahlara kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ya da Ankara’da bulunmayıp da sabahlara kadar milletiyle birlikte demokrasi nöbeti tutan o değerli milletvekillerimizin, bu yüce milletin değerli temsilcilerinin halkla bütünleşerek, göğüslerini darbeye siper ederek, göğüs gererek durduğu ve bir daha bu ülkede darbe yapılmasının olamayacağını gösteren milletvekilleri ve millet vardı ama o milletvekillerini burada aşağılayarak onlara, cümlenin bağlamından baktığınız takdirde “şaklaban” diyerek onları o saymaya çalıştığı “yağcısı” “goygoycusu” “popçusu” diye bugün, 15 Temmuzda kahramanca direnen milletvekillerini aşağılamak hiç kimsenin hakkı, haddi değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Milletvekillerine demedi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – O milletvekilinin... Şu olabilir: AK PARTİ iktidarı döneminde milletin gönlüne giremeyip milletin oylarıyla, anasının ak sütü gibi helal oylarıyla bu ülkede iktidar olmasını beceremeyenler, maalesef hakaretle ya da orduyla ya da başka güçlerle demokrasiyi yok ederek...

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – “Kansız olmaz.” dediler.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – ...iktidara gelmek için gayret gösteren bir siyasi parti demokrasinin temsilcisi olamaz, cumhuriyetin temsilcisi hiç olamaz çünkü cumhuriyet millî iradenin temsilcileri vasıtasıyla kuruldu, Silahlı Kuvvetler vasıtasıyla kurulmadı. Bu ülkedeki milletvekilleri, millî irade Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma iradesini ortaya koydu ve gerçekleştirdi…

NECATİ YILMAZ (Ankara) – Onlar da hapiste.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ama siz, millî iradenin tecelli ettiği bu Türkiye Büyük Millet Meclisini ordunun gücüyle, ordunun kudretiyle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Genelkurmay Başkanının e-muhtırayla Anayasa Mahkemesine verdiği talimatla eğer seçilmiş Cumhurbaşkanını yok sayarsanız Cumhuriyet Halk Partisi cumhuriyetin genel değerleriyle çelişmiş demektir, demokrasiyle çelişmiş demektir.

Nasıl ki biraz önce sayılan değerler, sanatçılar, tiyatrocular, şarkıcılar, türkücüler, bilim adamları cumhuriyetin değerleriyse, bazı farklı şeyleri söyleyenlerin de Cumhuriyet Dönemi’nde ortaya çıkan kişiler olduğunu görmemiz gerekir. Biz o söylenenlerin hiçbirini kabul etmiyoruz ama o söylenen kişilerle ilgili “Sizin zamanınızda ortaya çıktı.” demek, tamamen AK PARTİ’ye yapılmış haksızlık demektir. Milletten yüzde 50 iradesini almış, “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.” diyen iradenin temsilcileri… Burada milletvekilleri olarak bizlere bu şekilde haksız ithamlarda bulunmak milletvekillerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine yakışan bir davranış şekli değildir. Burada konuşurken üslubumuza dikkat etmemiz gerekir. Bu Meclis Gazi Meclistir, iki kere gazi olmuştur; biri Kurtuluş Savaşı’nda, biri 15 Temmuz hain darbe girişiminde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri gazidir. İşte bir gazi de karşımda oturuyor, Hacı Bayram Türkoğlu; 15 Temmuz darbe girişiminde yaralanan Gazi Meclisin gazi milletvekilidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu Gazi Meclise “şaklaban” gibi benzetmeler yaparak, onları hafife alarak, onları basitleştirerek… Birileri televizyonda tankları seyredip tankın önünden kaçarken bu milletvekilleri hayatını ortaya koymuş, gövdesini siper etmiş, tankların önüne durmuş. Darbeyi önlemiş milletvekillerine hiç kimse hakaret etme hakkına sahip değildir, özellikle 26’ncı Dönem Parlamentosuna hiç kimsenin dil uzatma hakkı yoktur. Siyasi söylemlerimiz olabilir, beğenmediğimiz durumlar olabilir ama özellikle bu Gazi Meclisteki milletvekillerine bu şekilde aşağılayıcı davranışı, aşağılayıcı sözler kullanmayı, 2’nci kere gazilik yaşayan Türkiye Büyük Millet Meclisine yakıştırmayı büyük bir edepsizlik olarak ifade ettiğimi sizlerle, milletimizle paylaşmak istiyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Elitaş’ın bir opsiyonu vardı, grup adına konuşmaları kullanmıyorlardı, birini, hakları olan konuşmayı kullandı ve on dakika süreyle ağır eleştirilerde, ithamlarda bulundu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Aynısının daha azını söyledi. Hani ağır değildi?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sizin söylediklerinizi iade etti, iade.

TAMER DAĞLI (Adana) – Hani ağır değildi? Hani ağır değildi?

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Hani ağır değildi?

BAŞKAN – Bir dakika sayın milletvekilleri.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Buna karşı cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz.

TAMER DAĞLI (Adana) – Hani hakaret yoktu?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, duymuyorum, lütfen.

Evet…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eğer öyle bir opsiyonum olsaydı benim de bir on dakika, bir beş dakika ama siz de biliyorsunuz ki grubumuza düşen herhangi bir söz yok. Süreyi takdirinize bırakarak cevap hakkı istiyorum.

BAŞKAN – İki dakika vereceğim, başka bir şey veremem.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki, siz bilirsiniz.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Hani hakaret yoktu, hani eleştiri vardı?

TAMER DAĞLI (Adana) – Hani hiç hakaret yoktu?

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KASIM BOSTAN (Balıkesir) – Ne oldu, dokundu mu? Özgür, dokundu mu?

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Elitaş eline tutanağı aldı, tutanağı okudu ama tutanağı fena hâlde çarpıttı. Ben ne duyduğumu, tutanakta ne yazdığını biliyorum. “Adalet ve Kalkınma Partisi sadece milletvekillerinden, sadece Cumhurbaşkanından, saraydan ve paralel kabineden oluşan bir yapı değildir; topçusu, popçusu, şaklaban yorumcusuyla bir mekanizmadır.” diyen bir tutanağı anlatırken buradan dönüp “Milletvekillerine şaklaban dendi.” lafı ithamdır…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – AK PARTİ milletiyle bir bütündür de o, onu tarif ediyor aslında.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …bühtandır ve bir grup başkan vekiline yakışmaz. Biz ne duyduğumuzu, ne yazdığını… Yazanın hesabını veririz, bedelini öderiz ama bu çarpıtma bir grup başkan vekiline yakışmaz.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – O konuşmalar Genel Başkan Yardımcısına yakışıyor o zaman.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – İkincisi: Şu anda canıyla uğraşan birisini, darbe dönemi, işte, e-muhtıradaki sözünü alıntıladınız falan filan, yapın ama sonra “kaset kumpası” deyip o kaset kumpasına “özel hayat” diye biz itiraz ettiğimizde sizin Genel Başkanınız meydan meydan çıkıp “Ne özeli? Genel, genel.” dedi, bunu da size hatırlatmak boynumuzun borcu. (CHP sıralarından alkışlar)

Bunun dışında, darbe gecesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin takındığı tutumda milletvekillerinin hakkını teslim ediyorsunuz ya, burada çıktığımda, o konuşmayı yaptığımda, konuşmayı yapmadan önce Genel Başkanımızla telefonla konuştuğumu, talimatının Meclise, Parlamentoya sahip çıkma yönünde olduğunu, seçilmiş Hükûmete sonuna kadar sahip çıkıp darbecilere direneceğimizi söyledim. O sözlerimin sonuna kadar… Tarih boyunca o sözler benim açımdan çok önemlidir ama o sözler Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bilgisi ve talimatlarıyla sarf edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Kendisi neredeydi, kendisi?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Genel Başkan neredeydi?” sorusu açıktır.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Niye? Kendisi neredeydi?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Kendisi tanklara selam vererek gitti eve sığındı.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ama darbe komisyonu bütün liderlerin o geceye ilişkin HTS kayıtlarını istediğinde, Başbakanın bir tünelde saklanması… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Kendisi neredeydi?

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Hayati tehlikesi vardı, Başbakana bir direkt saldırı vardı. Kılıçdaroğlu’na darbe yapılmadı.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …birilerinin dört saat boyunca hangardan çıkmamasına karşın, HTS kayıtlarını talep eden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkan, büyük haksızlık olur, bir dakika rica edeceğim. Büyük haksızlık olur, on dakikanın üzerine bir dakika rica edeceğim.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Hangarda kimse yoktu, iftira atma!

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Tanklar önünü açmadı Başbakanın.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Niye bağırıyorsunuz ki, doğruyu söylüyor tabii, tüneldeydi işte.

KADİM DURMAZ (Tokat) – Gerçekler incitir adamı, incitir.

BAŞKAN – Ama yani haksızlık… Size bir dakika vereceğim ama haksızlık olarak nitelendirmeyin, hakkını kullandı.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Lütfen Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir dakika.

Lütfen bitirin, tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Tamam.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Rengini bile belli etmedi, nerede durduğunu belli etmedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Çok net olarak bir şey söyleyeceğim: Lafın nereye geldiğini duyunca panik hâlindesiniz.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Niye panik olalım? İftira atıyorsun, iftira. Şu anda söyledikleriniz iftira.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Eğer söyleyeceğim sözden korkmuyorsanız dinleyin.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Korkmuyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Elitaş ile benim aramda, gruplarımız arasındaki şu farkı ortaya koyalım: Bir; en şok edici lafları ettiniz bizim için de ama kimse kürsüye yürümedi, söz hakkını kesmeye çalışmadı, fiilî saldırıda bulunmadı. Söze sözle cevap veriyoruz çünkü burası Parlamento.

Darbe komisyonumuz o gece tüm liderlerin nerede bulunduklarının ve ne yaptıklarının, kimlerle görüştüklerinin tespiti için HTS kayıtlarını istedi; darbe komisyonunun başına atadığınız ve geçmişi belli, bugünü belli başkan tarafından bu talep reddedildi. Neden korkuyorsunuz? Kemal Kılıçdaroğlu’nun nerede olduğu belli, hepiniz biliyorsunuz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Tanktan kaçtı, tanktan. Tankın üstüne niye çökmedi?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ertesi gün gördünüz. Siz “Bir yerlerde saklananları, Gürcistan’a kaçanları, darbe yatışınca gelenleri soralım.” dedik, izin vermediniz.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Gürcistan’a kaçan falan yok, iftira atma. İftira atıyorsun, kaçan yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bakın, gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ve hakikat ortaya çıktığında mahcup olacaksınız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – İftira atıyorsunuz, iftira atmayın. Hangarda olan yoktu, iftira atıyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, şahsı adına lehte konuşmayı İsmail Tamer bana devrediyor.

BAŞKAN – Peki.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

BAŞKAN - Şahsı adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş konuşacak.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Değerli arkadaşlar, bakın…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama imar durum değişikliği gibi, parsel bazında değişiklik yapıyor, İsmail Tamer’in de beş dakikasını aldı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki -herhâlde torunlarıyla oynarken- tanklar manklar, o ara darbeler konuşuluyor ya, bakıyor tanklar küçücük, “Darbe olursa ben darbede tankın üstüne çıkarım.” diyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Oyuncak tank!

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Doğrusunu yapıyor, doğrusunu yapıyor.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Tankları kâğıttan sanıyor, tankları kâğıt zannediyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama havaalanından geliyor, tanklar büyük. O anda tankların arasından gidiyor, Belediye Başkanının evine gidiyor.

Şimdi gelelim Sayın Başbakan Binali Yıldırım’a. Binali Yıldırım -Sayın Başbakan- saat 22.19, telefonla konuşuyoruz. “Sayın Başbakanım, durum nedir?” “Haberlerde izliyoruz. Bizim haberlerde izlediğimiz kadarıyla sanki bir şey var. Köprünün bir tarafı kapanmış.” Saat 22.19.

22.15’te AK PARTİ Ankara Milletvekili Aydın Ünal beni arıyor, “Başkanım, böyle böyle, Meclisin üzerinden F16’lar uçuyor.” diyor. Ben Başbakanımızı arıyorum. Diyor ki: “Elitaş, sanki bir kalkışma var, kalkışma olabilir.” Ve 22.19’dan itibaren Sayın Başbakan -sanıyorum on dakika sonra- televizyona bağlanıyor. Diyor ki: “Bu bir kalkışmadır. Kimler bu kalkışmayı yapıyorsa bedelini ödeyecektir.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve arkasından tekrar Sayın Başbakanla konuşuyorum, diyorum: “Sayın Başbakanım, ne yapayım? Ben Kayseri’deyim.” Aynen cevabı şu: “Elitaş, çok veballi bir iş, milleti sokağa dökebilir misin?” O gün tüm Türkiye’de olduğu gibi 81 vilayette millet sokağa çıkıyor. Sayın Başbakanımızdan aldığı talimat çerçevesinde genel merkezde genel başkan yardımcılarımız, tüm MYK üyelerimiz, buradaki grup başkan vekili arkadaşlarımız önce Mecliste, arkasından Çankaya’da toplanıp tüm Türkiye’ye, 10 milyon AK PARTİ’liye mesaj atarak “Meydanlarda toplanın.” diye ortaya çıkıyor.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Biz de attık.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bütün AK PARTİ’liler herkesi ortaya çağırarak 00.08’de Türkiye’nin her tarafından, camilerin minarelerinden sela verilip millet meydanlara toplanıyor. Nereden çıkıyor bu hareket? Hani, o sizin “Tünelde.” dediğiniz Başbakan var ya; o basiretli, o dirayetli, o inançlı, demokrasi sevdalısı Başbakanın “Bu bir kalkışmadır. Millet sokağa!” dediği andan itibaren çıkıyor. Sayın Cumhurbaşkanının -kefeni sırtında- evlatlarıyla, çocuklarıyla, yanındaki danışmanlarıyla FETÖ’cü hainlerin, Muğla’da tatil yaptığı yerdeki bölgeye saldırıdan on beş dakika önce tesadüfen ayrılması ve yine hiçbir şeyden korkmadan “Ben milletimle beraber ölmeye hazırım.” deyip saat ikide, üçte İstanbul Havaalanı’na gelmesi, daha hâlâ ortada tanklar varken... Sayın Başbakanın verdiği talimat çerçevesinde Eskişehir’deki uçakları kaldırmaması, Malatya’daki kalkan uçakları indirmesi, “Eğer havada uçak varsa indirin.” diye talimat vermesi… Yazılı emir isteyenlere “Efendim, yazılı emir istiyorum.” diyenlere “Ne yazılı emri kardeşim? Millet sokaklara dökülmüş. Demokrasi elden gidiyor, cumhuriyet elden gidiyor. Ben emir veriyorum, bu yazılı emirdir, talimattır.” deyip havadaki uçağı indiren o cesaretli, o basiretli Başbakandan dolayı bugün biz bu hâldeyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer o Başbakan gereğini yapmasaydı, sinseydi, tankların arasından sıvışıp bir yerde televizyonunu izleseydi, hepimizi tıpkı 12 Eylülde olduğu gibi evimizden alacaklar, bizi derdest edecekler, ya…

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Bir çukura atacaklar.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Konuşuyor olmayacaktın bugün Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …bir çukura atacaklar ya da bir adaya götürecekler, hep beraber bizi bir odaya hapsedip -Özgür, belki seninle beraber bir odaya girerdik- “Barışın bakalım.” diyeceklerdi. Ama o gün Sayın Başbakanın yaptığı konuşması, cesareti, basireti, Sayın Cumhurbaşkanının milletine aşkı, demokrasi sevdası ve ülkedeki en önemli değer verdiği şeyin millet iradesi olduğu “Millet iradesinin üstünde başka bir güç tanımıyorum.” diye ortaya çıkışı milleti sokaklara döktü. 28 gün sabahlara kadar nöbet tutan bir millet demokrasi aşkıyla, lideriyle ortaya çıktı. 27 Mayısı gördük, 12 Eylülü gördük ama o güne kadar hiç sesini çıkaramadıklarından dolayı darbeciler geldi emellerine ulaştı. 28 Şubatta balans ayarını verenler, alkışlayanlar olmasaydı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – ...eğer onlara “Dur.” diyen birileri çıkmış olsaydı, lider olsaydı, tıpkı 15 Temmuzdaki gibi bir lider Türkiye’de olsaydı 27 Mayıs da olmazdı, 12 Eylül de olmazdı, 28 Şubat da olmazdı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çok şükür ki cesaretli, milletinden almış olduğu iradeyi sonuna kadar kullanan bir Cumhurbaşkanının, bir liderin olması 15 Temmuzu engelledi. Artık bundan sonra Kemal Kılıçdaroğlu üstüne çıkacak tank da bulamayacak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Üstüne çıkacak değil, oyuncak da bulamayacak!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oyuncak tank da bulamayacak!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Doğrudan Genel Başkanımıza ve grubumuza yaptığı sataşmalardan dolayı cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Sayın Elitaş bir önceki konuşmadaki yapmış olduğu hatadan, üslupsuzluktan dersini almış, o konulara girmedi ama bir başka şeye girdi.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Dersi başkaydı da ondan!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Girdiği mesele de şu: Bir tanktan bahsediyor, “Tankın üstüne çıkmadınız.” diyor ve bu konuda bir tane cevabımız var: Tankların üstünü siz doldurdunuz, Başbakan doldurdu, Cumhurbaşkanı doldurdu da yer kalmadı, biz aşağıda mı kaldık kardeşim? Hanginiz tankın üstündeydiniz? (CHP sıralarından alkışlar)

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kılıçdaroğlu ne söylemişti? “Tankın üstüne çıkacağım.” demişti, kaçtı!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, tankın üstünde milletimiz vardı, tankın üstünde milletimiz vardı.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Tankları kâğıt zannediyormuş Kılıçdaroğlu.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – İkincisi: Sayın Ayşe Keşir, ben ona bazen “15 Temmuzun demokrasi kahramanı.” diyorum, hoşuna da gidiyor. Burada CNN Türk’ün yayınına Bülent Tezcan’ı verdi. Bülent Tezcan aldı Facebook’u, CNN Türk canlı yayın. “Şimdi tankların üstüne çıkma, tankların önünde durma zamanıdır.” diye burada dediğinde Bülent Tezcan’ın alnından kimlerin öptüğünü biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Cumhuriyet Halk Partisi olarak size şunu söyleyeyim -sabaha kadar, sabaha kadar- hiç duymadığınız bir şeyi söyleyeyim: Manisa’nın Çepnibektaş köyünün imamı, müezzini... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biz Bülent Bey’e bir şey demedik, Kemal Bey’e diyoruz.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bülent Bey’e bir şey demiyoruz.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Ya, bir dinleyin ya!

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Size de bir şey diyen olmadı.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ya, bir dinleyin ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Arkadaşlar, bir durun ya!

Bak, grubunuza bir hâkim olursanız cevap hakkını…. On dakika konuşuyorsunuz asimetrik ve şöyle yapıyorsunuz…

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Yalan yanlış konuşuyorsun.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Siz sabahtan beri konuşuyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Parsel bazında imar değişikliği gibi İsmail Bey kürsüye yürürken pat konuşmayı alıyorsunuz. Müsaade ederseniz şunu söyleyeceğim…

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Veli Ağbaba’ya söyle sen, geçen bakanın konuşmasında yaptılar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …hiç duymadığınız bir şeyi anlatacağım: Manisa’nın Çepnibektaş köyünün 15 Temmuz sonrası müezzinini veya imamını, çünkü 1 personel var, sürdüler Soma’ya, adam geldi hikâyesini anlattı. Vali görevdedir, kaymakam görevdedir, arar, yarın sorarsınız. “Neden seni görevden aldılar?” “Çepnibektaş’ta sela okumadığım için.” Dedim ki: “Böyle bir çağrı var da teşkilatın, uymadıysan ve darbeye karşı direniş…” “Ya, sela okumadım ama ben darbeye karşı direnişe çağırdım.” dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika daha…

BAŞKAN – Tamamlayın bir dakika daha veriyorum ek süre.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Ne oldu?” “Ya, bunu söylemem doğru değil ama söyleyeyim.” dedi. Çepnibektaş 1.200 oyun 1.198’ini bizim aldığımız bir köy, Cumhuriyet Halk Partisinin. “Ben, sela okuyarak bu köyü darbeye karşı direnmeye çağırsam ne etki yapacağını bilemedim, televizyondaki konuşmanızı…” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bir dinleyin yahu.

“Televizyondaki sizin konuşmanızı aldım, bunu dinlettim ve Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkan Vekili burada daha etkili olur diye düşündüm ve herkes darbeye karşı net bir tutum aldı.”

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – O insanlar selaya karşı mı ki yani? Keşke bunu anlatmasaydınız, keşke bunu örnek vermeseydin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Bir tane sela okudum, üç kere sizin konuşmayı dinlettim.” dedi. Buna Manisa Valisi şahit. Valiyi aradım, “Bakın, bunu görevden almışsınız ama gerekçesi budur dedim, adamın niyeti darbeye karşı en ikna edici argümanı kullanmak olmuş cami hoparlörü de olsa.” dedim, valinin inisiyatif kullanmasıyla sürgününden vazgeçildi.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Keşke bunu örnek vermeseydin, seçmene hakaret ettin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Şimdi, kendi mahallenizden falan konuşup örnek veriyorsanız Cumhuriyet Halk Partisinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -…oradaki insanların ne kadar sizin kitlenizden ve sizin kitlenizi destekleyerek konuşuyorsunuz ya…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Sizin Ordu İl Başkanı meydana gelmedi meydana, telefon açtık, meydana gelmedi, “Genel merkez talimat vermedi.” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Biz hepimiz, Cumhuriyet Halk Partisi…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – O köyde yaşayanların hepsinin selaya karşı olduğunu söylüyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ya, ne alakası var.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Öyle diyorsun.

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Oradaki köydekilere, oradaki imam en etkili yöntemi kullanıyor.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Hakaret ediyorsun sen bu insanlara. Ama bu insanlara hakaret ediyorsun.

BAŞKAN – Sayın Özel, konuşma süreniz bitti, bitti.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İlyas bağırma, İlyas. Ben Kocaeli’ne mesaj çekerken sen ortada yoktun.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Senin il başkanın meydana gelmedi, telefon açtım, telefon.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ben Kocaeli’ne mesaj çektiğimde sen ortada yoktun.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sen meydanda yoktun, sesini çıkarma, seni ben yirmi dokuz gün hiç görmedim meydanlarda, hiçbir meydanda görmedim.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Hepiniz yoktunuz, kusura bakmayın, kaçıyordunuz, kaçıyordunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Son olarak…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Git sor İsmet Çiğit’e, kim mesaj çekti? Hiçbiri yoktu, hiçbiri.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Haydar, sus! Bu konuda sicilin bozuk, sus! Meydanda yoktunuz, CHP bile yoktu.

BAŞKAN – Sayın Özel, konuşma süreniz sona erdi, bitti.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Tamam, selamlayacağım ama müsaade etmiyorlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Hiç kimse, hiç kimse ama hiç kimse geçmişten ve ortak değerlerden husumet yaratmaya kalkmasın. Hata varsa geçmişten ders alacağız ama geçmişten husumet çıkararak…

BAŞKAN – Sayın Özel, sesiniz duyulmuyor zaten boşuna konuşuyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …siyasete devam belki size yakışır ama bu ülkeye yakışmaz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sadece bir cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önce “uyarımız dikkate alınmış ki” dedi, aslında onları söylemedi; o konuya girmeyeceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Girmesen iyi olur tabii.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Girmeyeceğim çünkü aynı çuvala girmem ben senle.

İkinci konu…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben hiç çuvala girmem. Aynı çuvala değil, çuvala girmem.

BAŞKAN – Sayın Özel…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şuna inanıyorum: O gün burada bulunan 11 civarında…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 15.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …15 Cumhuriyet Halk Partili milletvekili vardı. Kesin olarak inanıyorum ki o milletvekilleri eğer bir tank görselerdi hepsi üstüne çıkardı, Genel Başkanları gibi kaçmazdı. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Alakası yok.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ne alakası var canım! Yani, Mustafa Bey, yapma canım!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Buraya gelen CHP’li milletvekilleri…

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Alakası yok.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yani böyle şey mi olur ya, olmuyor yani. Olur mu böyle şey ya.

KADİM DURMAZ (Tokat) – Grup Başkan Vekiline yakışmadı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …AK PARTİ’li milletvekilleri, bombalar atılırken o zamanki Adalet Bakanı kürsüde konuşma yapıyordu.

KADİM DURMAZ (Tokat) – Yakışmadı Elitaş Grup Başkan Vekiline, olmadı.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Yakışanı yapıyor, niye yakışmasın canım!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Buradaki arkadaşlar sığınağa gitmek yerine o FETÖ’cülerle, o darbecilerle mücadele etmek için -ayırmıyorum hiç birini- kesinlikle aynı duyguları paylaşıyordu; bunu ifade etmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

SALİH CORA (Trabzon) – Burada sataşma yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sataşma var, “Onların Genel Başkanı gibi kaçmazdı.” dedi efendim, sataşma var.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Var tabii, nasıl yok ya!

BAŞKAN – Tamam, buyurun iki dakika.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Mustafa ağabey bu gece uzun olacak.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Olsun, problem yok buradayız. Problem yok, buradayız.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Biz de buradayız Özkan. 13 kişi buradasınız.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Fark etmez, tek başımıza da olsak buradayız, hiç sıkıntı yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, burada arkadaşını sakinleştir, ondan sonra konuş.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yine oradan laf atarsın cevabını veririm ben.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Özkan… Özkan…

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Birileri geliyor Meclisi geriyor.” falan... Böyle bir ithamda bulundu Sayın Elitaş. Şu anda hem de asimetrik bir rekabet yaratmaya çalışarak ne yapmaya çalıştığının farkındayız. Ama şöyle bir gerçek var: Oradaki 15 milletvekilinin bir kısmı burada, bir tanesi benim, parti adına konuşan benim. Daha önce de size söylediğimi tekrar ediyorum: Darbeye direnme, bu darbeye, darbecilere karşı, onlara umut verecek bir davranışı yaratmak isteyenlere karşı en açık tutumu ortaya koyma ve bu darbe sırasında ve sonrasında yani 20 Temmuzda OHAL ilan edip de bu Meclise siyasi bir nankörlük yapmasaydınız 15 ile 20 Temmuz arasında size verilen mesaj “FETÖ’nün temizlenmesi, darbecilerden hesap sorulması için açık çek, sabahlara kadar çalışalım, ne istiyorsanız yapalım.” denilmişken…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – “Kontrollü darbe” diyerek mi…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …sanki o gece üç grup birden ve ertesi gün darbe karşıtlığı üzerinde sizinle ortaklaşmamış gibi, darbeyi bir fırsata çevirerek, önceden bilindiği, öngörüldüğü hâlde gerekli tedbiri almayıp önlenmeyen…

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Kanıtlayın ya… Neye göre söylüyorsun bunu?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …o gece yapıldığı sırada öngörülen, o gece önlenmeyen ve sonuçlarından yararlanılan yani 20 Temmuz sivil darbesiyle OHAL ilan edip, OHAL sopasını eline alıp bunu tüm muhalifler üzerinde…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Yine FETÖ dilinden konuşuyorsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …bu sopayı on yedi aydır şehvetle kullananlara şunu söylüyoruz…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Yine FETÖ dilinden konuşuyorsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …15 Temmuza da şehitlerine de gazilerine de haksızlık ve saygısızlık yapıyorsunuz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Pensilvanya ağzıyla konuşuyorsunuz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)

2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)

BAŞKAN – Son olarak şahsı adına Van Milletvekili Sayın Bedia Özgökçe Ertan konuşacak.

Buyurun Sayın Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve eğer izliyorlarsa bizi bu saatte izleyen herkesi saygıyla selamlıyorum.

Bu gece şebiyelda yani 20 Aralığı 21 Aralığa bağlayan yılın en uzun gecesi değerli arkadaşlar. Gerçekten bitmek bilmeyen bir gece oldu. Evet, 15 Temmuz hain darbe girişimi akabinde bu Mecliste aslında dört parti -yani sizler görmezden gelseniz de, ısrarla unutturmaya çalışsanız da- bir araya gelerek ortak bir kanaatle “Darbeyle nasıl mücadele edilir”in yeksesini vermişti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biz Mecliste olanları söylüyoruz.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Bu Meclisten darbeyle mücadelenin demokrasiye sahip çıkmakla aşılabileceğini ve tek yolun aslında insanlığı, hakkaniyeti, adaleti korumaktan geçtiği mesajını vermişti. İşte o çok kritik beş günlük süre içerisinde gerçekten iktidar partisi o günkü samimiyetinde mücadeleye bu anlamda, bu rotada devam etmiş olsaydı bugün belki de çok farklı bir dönemi yaşıyor olacaktık. Ama 20 Temmuzda başlayan, başka bir şekilde başlayan, devam eden darbe gerçekten bütün muhalifler üzerinde ağır bir sopa olarak bugüne kadar uygulaması devam eder tarzdadır. Evet, aslında 4 Kasımda bir darbe oldu yine. 4 Kasımda Parlamentoya, işte bu ikinci defa gazi olan Meclise darbe yapıldı. Bu Parlamentoda 20 milyon kadar insanı temsil eden, 6,5 milyon seçmenin iradesiyle bu Meclise gönderilmiş olan bir partinin eş genel başkanları ve milletvekilleri bir operasyonla hapse atıldı. O günden beri OHAL süresince KHK’ler kullanılarak, OHAL kötüye kullanılarak aslında FETÖ’cülerle ya da darbecilerle mücadele edilmedi, kendinizden olmayan herkesle mücadele etmeye başladınız. Ama bu bir yol değil. İşte bugün bütçe görüşmelerini yapıyoruz, gerçekten sağlıklı bir ortamda yapmıyoruz ve bir partinin, bir kesimin, bu ülkenin gerçekliği olan çok önemli bir kesimin Kürt halkının siyasi iradesi bu Parlamento çatısı altında yok şu an.

HARUN KARACA (İstanbul) - Var burada; burada, burada.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Siz bu iradeyi görmezden geliyorsunuz ama bu bir yol değil. Bu bir yol değil Sayın Milletvekili. Sürekli olarak toplumun gerildiği, kutuplaştığı… Birbirine artık nefret söylemiyle davranan kesimler oluşmaya başladı; her gün cinnet hâlinde insanlar birbirini boğazlamaya, öldürmeye başladı. Çok daha fazlası var, şiddet artık öyle noktalara vardı ki yani tarif edilemez manzaralarla karşılaşıyoruz; hayvanlara yönelik şiddetle, evcil hayvanlara yönelik şiddet manzaralarıyla karşılaşıyoruz. Hepimizi bir cinnet hâli sarmış oldu.

İşte bugün taşeronlardan bahsedecektim size; gerçekten bu taşeron işçilerin yaşadığı mağduriyet, OHAL baskısı altında artık kimsenin güvenceli bir işten, çalışma hakkından, çalışma hayatından bahsedemediği bir ortamda yaşıyoruz. Herkes çekiniyor ve korkuyor, kimse konuşamıyor, kimse fikirlerini özgürce, serbestçe ifade edemiyor ne hâkimi ne savcısı ne doktoru ne profesörü ne öğretmeni ne işçisi; hiç kimse. Artık öyle bir hâle getirdiniz ki kamu personel rejimindeki temel ilkeler bile hiçe sayıldı. İşte liyakat, hakkaniyet gibi ilkelerden hiç kimse bahsetmiyor. Taşeronlar bu gece evet, Hükûmetten gelecek bir müjdeli haberle beklenti içerisinde diyor Sayın Bakan ama aslında Meclisten bir beklenti içerisinde milyonlarca insan. 1 milyonun üzerinde insandan bahsediliyor; 1 milyonun üzerinde taşeron işçi demek milyonlarca yuva demek, insan demek. Bunların geleceğiyle oynamaya ve kimsenin geleceğini karartmaya hakkımız yok. Bir an önce öncelikle OHAL’den vazgeçilmeli, OHAL uygulamasından, bu haksız uygulamalardan. Halkın iradesine saygı göstermekten geçiyor iş, halkın iradesini halka teslim etmekten geçiyor, bu Meclisin gerçek iradesine saygı göstermekten geçiyor. Bunları göz ardı ederek hiçbir politika üretemezsiniz. Enflasyon, dolar, her gün bu rakamlar altında giderek yoksullaşan ve geleceği karartılan, geleceğe artık güvenle bakamayan, ümitsiz olan milyonlarca insan var artık. Böyle bir iklim yarattınız ve bu sizin eseriniz; bunun müsebbibi ne yazık ki sizlersiniz.

Ben bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedia Özgökçe Ertan.

Şimdi, soru-cevap bölümüne geldik sayın milletvekilleri.

Süremiz on dakika; ilk beş dakikasında sayın milletvekillerinin sorularını alacağım, ikinci beş dakikada ise Sayın Bakan bu sorulara cevap verecek.

Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Maliye Bakanına: Öncelikle, bütün gece, sabaha kadar verilen sorulara göstermiş olduğu yapıcı tutumu için teşekkür etmek istiyorum Sayın Bakana. Göz bebeğimiz, emniyet güçlerimiz, polisimizin 3600 ek gösterge ve özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik çalışma var mıdır?

İkinci sorum: Polis Özel Harekât alımı ve POMEM’de özellikle yeni düzenlemeyle yaş aşağı doğru çekildiği için bir mağduriyet oluştu. Yaşın maksimum sınıra çekilmesiyle ilgili bir çalışma var mıdır?

Yine, çözümü geciktirilmiş sosyal sorunlardan, önemli sorunlardan bir tanesi: Staj ve çıraklık sürelerinin sigorta başlangıcı kabul edilmemesi hususu. Bu anlamda bir çalışma var mıdır? Stajyer öğrenci olarak çalışan gençlerimizin mağduriyete uğramasına sebep oluyor.

Bir de, muhtarlarımızın bir talebi var, bu konu değerlendirilebilir mi? Bir kereye mahsus olmak üzere ÖTV indirimli ve KDV indirimli bir araç verilmesi söz konusu olabilir mi?

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, gelecek olan tasarıyla, taşeron yasasıyla 4 Aralıkta yani bundan on beş gün önce işe giren bir işçi kadro alabilecek; şu anda, basına sızan tasarı bu. Ömrünü Türk ordusuna ve Türk milletine hizmete adamış, on beş yirmi yıl “uzman çavuş” olarak görev yapmış olanlar, maalesef, sözleşmeli olarak görevlerine devam ediyorlar. Bunların hayatı, komutanın ağzından çıkacak iki kelimeye bağlı; sözleşme süresi dolduğu zaman komutanı yenilemeyi kabul etmezse uzman çavuşun görev süresi sona eriyor. Buradan net bir şekilde soruyorum: Uzman çavuşları kadroya almak gibi bir düşünceniz var mı Sayın Bakanım? Bütün uzman çavuşlar ve sözleşmeli erler sizden müjdeli bir haber bekliyorlar, yeni yıla girerken.

İkinci sorum da: Türkiye Büyük Millet Meclisinde eski milletvekili lojmanlarının olduğu yer yıkıldı. “Milletin Meclisini millet yapar.” diye de oraya bir yazı asıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Ben buradan soruyorum: Millette mi para yok, devlet mi proje üretemiyor? Sıkıntı nedir Sayın Bakanım?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özdemir yerine Sayın Kara…

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Teşekkürler.

Sayın Bakan, birçok branşta sağlık meslek yüksekokulları açılarak, yaklaşık 450 bin sağlık çalışanı atama bekliyor. Şu ana kadar net bir açıklama yok. 2018 bütçesinde bu üniversite mezunu gençlerimiz için bir kadro ayrıldı mı, sayısı ne kadardır?

Bir diğer soru ise: Yardımcı sağlık personeli olarak “ATT” adı altında on binlerce öğrenci var yani bitirmiş üniversiteyi ama işsiz, acilde çalışmaları yasaklandı bunların.

Bir diğer konu da -geçen yıl da konuşmuştuk- sağlık çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili “Bu yıl bütçede yok.” demiştiniz. Bu yıl bütçemizde bir ödenek ayırdınız mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Demir…

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önce ilk sorularda sormuştum, onun cevabını veremediniz, vakit yetmedi ama sonra yazılı verip vermeyeceğiniz konusunda da bir bilgi vermediniz.

Sayın Bakan, Türkiye nüfusunun yüzde 93,3’ü belediyelerde ikamet etmekte olmasına rağmen genel bütçeden belediyelere ayrılan pay yüzde 6’dır ama genel olarak baktığımızda, büyükşehirler başta olmak üzere hizmetlerini yeterince halka sunamamaktadırlar. Bu rakamın yüzde 10-15 olması gerektiği düşüncesindeyim. Bu konuda bir çalışma var mı? Düşüncenizi öğrenmek istiyorum.

İkinci sorum: TÜİK verilerine göre icra sayısı 28 milyona ulaştı Sayın Bakan. Bu sayıyı azaltmak için ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?

Yine biraz önce sorulan sorulardan, uzman çavuşlar sokaklarda dolaşıyor. Bunlara karşı devletin bir çalışması var mı?

BAŞKAN – Sayın Tor…

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sorum Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal’adır. Sayın Bakan, valilik ve kaymakamlıklara bağlı olarak faaliyet gösteren, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında görev yapan 10 bin civarındaki kardeşlerimiz ile Tarım Bakanlığına bağlı müdürlüklerde görev yapan mühendis kariyerli işçi statüsündeki kardeşlerimiz ve Orman Bakanlığında geçici statüde çalışan kardeşlerimiz de kadro beklemektedir. Sayın Bakan, son aşamaya gelen taşerona kadro çalışmaları sırasında bu kardeşlerimize de kadro vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.

Sayın Depboylu…

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Bakan, 2013 yılında vazife malullerinin aylıklarında iyileştirme yapılarak yüzde 25 zam verilmiş ancak rütbeli ordu ve vazife malulleri bu artıştan yararlanamamıştır. Bu hakkın onlara da verilmesi yönünde çalışmalarınız var mıdır?

Yine, terörle mücadelede malul sayılmayacak derecede yaralanan ve malul sayılmayan gaziler hiçbir haktan yararlanamıyor. Terör mağdurlarına yüzde 40 engellilik aylığıyla aylık bağlanırken yüzde 40’ın üzerinde engellilik oranı olan ama malul sayılmayan gazilerimiz var; sağlık sorunları devam ediyor ve maalesef sağlıkta katılım payı muafiyetleri bile yok. Onlar için neler yapılacak, öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun lütfen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Erdem, ek gösterge düzenlemesiyle ilgili bir çalışmamız olup olmadığını ifade ettiler. Şu an itibarıyla farklı kamu personeli kesimleriyle ilgili bu tür talepler var. Daha önce de ifade ettim, bu konuları topluca değerlendirmek daha doğru bir yaklaşım olsa gerekir diye düşünüyorum.

Diğer konularla ilgili olarak da arkadaşlarımız notlarını aldı. Şu anda detaylı bilgi sahibi değilim.

Sayın Şimşek, Sayın Demir, Sayın Tor, Sayın Depboylu da yine kamu çalışanlarına ilişkin olarak kadro talepleri konularını gündeme getirdiler. Bu konularla ilgili -zaman zaman gündeme gelen konular- ilgili kurumlarımız bu konuda gerekli çalışmaları yapıyorlardır diye tahmin ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, programımız gereğince bugünkü görüşmeler tamamlanmıştır.

Programa göre 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın oylanmamış maddeleri ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın maddelerini görüşerek oylamalarını yapmak için 21 Aralık 2017 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 04.07



(x) 503, 504 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 11.12.2017 tarihli 34’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.