TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           31’inci Birleşim

                                                                                  30 Kasım 2017 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir’in, Diyarbakır’ın Sur ilçesinin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, bilgisayar oyunlarının dünü, bugünü ve yarınına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 83’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

8.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Bursa Milletvekili Bennur Karaburun’un, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yakınlarının yurt dışına para kaçırdığı iddialarıyla ilgili belgeleri kimlerden aldığını açıklamasını beklediğine ve hiç kimsenin Cumhurbaşkanına iftira atamayacağına ilişkin açıklaması

4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli’nin Darıca ilçesindeki Farabi Devlet Hastanesinin ne zaman eğitim ve araştırma hastanesine dönüştürüleceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

5.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Mısır’da Ravda Camisi’ni hedef alan terör saldırısında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

6.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki davayla ilgili müjdeli bir haber beklediğine ilişkin açıklaması

7.- İzmir Milletvekili Necip Kalkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım tarafından açılışı yapılan Orman ve Su İşleri Bakanlığınca hayata geçirilen 375 projeye ilişkin açıklaması

8.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Adana Şakirpaşa Havalimanı’nda yaşanan sorunların çözümü için herhangi bir çalışma yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin Çamardı ilçesi Celaller köyünün kırsal kalkınma kooperatifi için Hükûmetten destek beklediğine, mevsimsel sorunlar yaşayan üreticilere yapılan ödemelerin geri alınmasının mağduriyetlere neden olduğuna ve Niğde’de yapılan açılışlar hakkında bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

10.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kadınlarla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir’de yaşanan hastane sorununa ve devletin sağlık hakkının gerçekleşmesi için her türlü tedbiri almakla yükümlü olduğuna ilişkin açıklaması

12.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

13.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, özgür, aydınlık Türkiye'nin mücadelesini yapanlara ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı ve yakınlarını hedef alan iftiralarına bir yenisini daha eklediğine ilişkin açıklaması

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor’un, Kahramanmaraş Afşin-Elbistan A ve B termik santralleri çevresinde yaşayan vatandaşların uğramış oldukları zararlar nedeniyle açtıkları davalarda yüksek yargılama gideri talep edilmesinin hak aramanın önünde büyük bir engel olduğuna ilişkin açıklaması

16.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’ın, Cumhurbaşkanından Başbakana kadar pek çok yöneticiyi ilgilendiren rüşvet, vergi kaçakçılığı, görevi kötüye kullanma gibi iddialarla ilgili cumhuriyet savcılarını harekete geçmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

17.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, yeni Başkanlık Divanı seçimleri sonrası Anıtkabir’in ziyaret edilmediğine ilişkin açıklaması

18.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, Adalet Bakanlığının tüm mahkemelere gönderdiği 10 Kasım 2017 tarihli evrakın yargıya müdahale demek olduğuna ve Adalet Bakanının bu hakkı ve yetkiyi nereden bulduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur Dilipak’ın, Cumhuriyet Halk Partisinin yine asılsız ve mesnetsiz bir şekilde iftiralarına devam ettiğine ilişkin açıklaması

20.- Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlı’nın, Kütahyalı yönetmen Ahmet Uluçay’ın vefatının 8’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

21.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla ve Reza Zarrab’la ilgili davada kendilerine kamu tarafından avukat tutulup tutulmadığını ve Halkbank’ın uğradığı hisse kaybını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

22.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın, tüm dünyanın Zarrab aracılığıyla Türkiye’deki siyasi çürümeyi izlediğine ilişkin açıklaması

23.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, asılsız ve çirkin ifadeleri ve sunduğu sahte belgelerle kamuoyunu şaşırtmadığına ilişkin açıklaması

24.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 30 Kasım-1 Aralık 1950 Kunuri zaferinin yıl dönümüne ve Kore Savaşı şehitleri ile Siirt’in Şirvan ilçesine bağlı Soğanlı köyünde bir evde meydana gelen göçükte hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve TÜİK tarafından açıklanan dış ticaret istatistikleri Ekim 2017 rakamlarına ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Reza Zarrab davasında telaffuz edilen rakama, tutuklu HDP milletvekillerinin yargılama süreçlerine ve 17-25 Aralıktan sonra Yüce Divan yargılama yapabilmiş olsa Türkiye'nin itibarının zedelenmemiş olacağına ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, tüm şehitleri ve hayatını kaybeden gazileri rahmetle andığına, İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ile İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ve Türkiye’nin rezil edilmesinin esas sorumlusunun Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı olduğuna ilişkin açıklaması

27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Mısır’da El Ravda Camisi’ne düzenlenen saldırıda ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Amerika’da devam eden davaya ve Rıza Sarraf’ın ifadelerine, yaşanan bu mahkeme olayının millet vicdanında bir kumpas olarak değerlendirildiğine ilişkin açıklaması

28.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın, MHP grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, yapılan İç Tüzük değişikliğiyle getirilen bazı uygulamalara ilişkin açıklaması

30.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, 30 Kasım Dünya Şoförler Günü’ne ilişkin açıklaması

31.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, Çankırı Milletvekili Hüseyin Filiz’in MHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat’ın, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın hiçbir baskıcı ve zorlayıcı uygulama olmadan 7 Aralıkta yapılacak duruşmasına getirilmesini istediklerine ve fikirlerin değil yolsuzlukların yargılanması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtibini seçmek üzere toplanacağı gün, yer ve saate ilişkin duyuru

 

B) Tezkereler

1.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1359)

2.- Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1360)

3.- İçişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1361)

4.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1362)

5.- Plan ve Bütçe Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1363)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya ve arkadaşları tarafından, küçükbaş hayvancılık sektöründeki olumsuz gelişmeler nedeniyle bu sektörün tüm alanlardaki sorunların tespit edilerek kalıcı çözüm yollarının bulunması amacıyla 28/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

 

2.- HDP Grubunun, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım ve arkadaşları tarafından, mevcut torba yasada geçen maddelerin uygulanmasıyla tütün üreticilerinin ve tütün ticareti yapan küçük esnafın yaşayacağı sorunların belirlenmesi amacıyla 29/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ile Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çocuklarının, dünürünün, eniştesinin, kardeşinin, eski özel kalem müdürünün ve oğlunun yurt dışındaki şirketlerle olan para hareketlerinin incelenmesi amacıyla 29/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 505)

2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı:457)

3.- Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklere İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 385)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Eren Erdem'in, erişimin engellenmesi kararı verilen bir gazete haberine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/17293)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Türkiye'deki otomobil istatistiklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın cevabı (7/17303)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Başbakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlardaki makam araçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/17873)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlardaki makam araçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/18015)

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2017 yılında kredi kullanan esnaf ve sanatkârlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/18084)

30 Kasım 2017 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31’inci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için beş dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla verilen beş dakika süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını ve salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.08

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Ill.- YOKLAMA

BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Diyarbakır’ın Sur ilçesinin durumu hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Ziya Pir’e aittir.

Sayın Milletvekilimiz, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir’in, Diyarbakır’ın Sur ilçesinin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; binlerce yıldır Kürtlerin yaşadığı kürdistanın yukarı Mezopotamya bölgesinin… (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Pir, bir dakika…

Sayın milletvekilleri, hatip arkadaşımız kürsüye çıktı, lütfen sessizliğe davet ediyorum.

Buyurun Sayın Pir.

ZİYA PİR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Binlerce yıldır Kürtlerin yaşadığı kürdistanın yukarı Mezopotamya bölgesinin…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir dakika… Sayın Başkan, Sayın Başkan…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ne dediğini duydunuz mu Sayın Başkan?

ZİYA PİR (Devamla) – …en önemli kentlerinden biri olan Diyarbakır’ın tarihini, kültürünü…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, hangi ifadeleri kullandı, İç Tüzük’e uygun mu? Hangi kürdistanmış, bir sorar mısınız?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – “Binlerce yıldır Kürtlerin yaşadığı kürdistan.” öyle mi Başkanım?

ZİYA PİR (Devamla) – …ticaretini ve doğal yaşamını buluşturan en eski yerleşim alanı Suriçi’dir.

2 Aralık 2015 tarihinde bölgedeki çatışmalar…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Lütfen İç Tüzük’e uygun hareket etmeye davet edin.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – “Kürdistan” diye bir yer mi var Türkiye Cumhuriyeti’nde; Diyarbakır diye bir yer var.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Neresi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tutanakları inceleyeceğim, acele etmeyin, gürültüden duyamıyorum ama.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Hayret bir şey ya!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu nasıl laf? Bu ifade kullanıldı. Biz burada İç Tüzük değişikliği yaptık.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gürültüden ben duyamıyorum, Divan olarak duyamıyoruz, lütfen…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Süreyi bir daha başlatın da biz söyleyelim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, biz burada İç Tüzük değişikliği yaptık.

ZİYA PİR (Devamla) – Sayın Başkanım…

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Ne alakası var? Tarihsel bir isim, sen tarihi mi değiştireceksin?

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Ne alakası var, onunla ne alakası var?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ne demek “Ne alakası var?”

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e uygun hareket edin lütfen.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, kendileri İç Tüzük’e uysun.

ZİYA PİR (Devamla) – Sayın Başkanım, lütfen zamanımı başlatın.

BAŞKAN – Sayın Pir…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada neyi kullanacağına dair İç Tüzük değişikliği yapıldı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tutanaklara bakıp inceleyeceğim, gereken işlemler varsa yapılması gereken yaparız, merak etmeyin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tarihî bir şeyden bahsediyor.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Diyarbakır’a “kürdistan” diyor, “kürdistan.”

BAŞKAN – Ama gürültüden gerçekten duyamıyoruz, lütfen.

ZİYA PİR (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen başlatın.

BAŞKAN – İlave süre vereceğim Sayın Pir, merak etmeyin.

ZİYA PİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben kürdistan kelimesini kullanırken hiçbir zaman Türkiye’nin idari yapısını kastetmiyorum. Ben kültürel, coğrafi… Dinleseydiniz cümleyi, o kasıtta olmadığımı anlardınız.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Burası Türkiye, Türkiye.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, burada değişiklik yapıldı. Anayasa, yasalarla belirtilen tanımlamalar kullanılır, kafanıza göre idari tanımlama yapamazsınız.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – İstanbul’da da Kürt kardeşlerimiz var, İzmir’de de var; ne olacak, ne diyeceğiz oralara?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, buna müdahale edemezler.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Zarrab’ı bir konuş, Zarrab’ı, gündemi değiştirmeyin.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ne söylediğini net olarak duyduk oradan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada lütfen müdahale edin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Pir, sözlerinizi baştan alın…

Süreyi tekrar alın arkadaşlar.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Aynı ifadeleri kullanmasın.

BAŞKAN – Buyurun.

ZİYA PİR (Devamla) – 2 Aralık tarihinde bölgedeki çatışmalar gerekçe gösterilerek Diyarbakır Sur ilçesinde yeniden sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bu tarihten günümüze kadar ise 6 mahallede sokağa çıkma yasağı hâlen devam etmektedir. Bu mahallelerde binlerce ev ve iş yeri yıkılmış durumdadır. Sur ilçesini yerle bir edenler, eski yapısını koruyacağını iddia etse de yapılan ve planlanan yeni evlerin Suriçi’ndeki eski yapılar ile herhangi bir benzerlik taşımadığı görülmektedir. Mimarlar Odası başta olmak üzere birçok STK ve meslek odasının mahallelere girme isteği mahallelerde herhangi bir çatışma olmamasına rağmen valilik tarafından reddedilmiştir. Sadece güvenlik güçleri, müteahhitler ve elbette sizin görevlendirdiğiniz, bu ihaleyi verdiğiniz bir eski milletvekiliniz oralara girebiliyor.

Bakın, Suriçi için koruma amaçlı imar planı KAİP vardır ve buna göre yapılması gereken nedir ve siz ne yapıyorsunuz? KAİP’i ve Kürtlerin kültürünü göz ardı ederek onların tarihine, kültürüne ve geleneklerine âdeta hakaret ediliyor. Sayıyorum: KAİP, tescilli yapıları ve tescile değer yapıları korumayı öneriyor ama yıkılan binlerce yapı içerisinde tescilli olanların da büyük bir kısmı bulunmaktadır. KAİP, 6 karakol önermiyordu ama sosyal tesis, park alanı, konut alanları, okul alanlarını karakollara çeviriyorsunuz. KAİP, sokak dokusunun korunmasını öneriyor ama bazı sokaklar 15-20 metrelik yollara dönüştürüldü. KAİP’e göre geçmişe ilişkin doku izlerinin korunması ve geleceğe taşınması gerekiyor ancak şu an yapılan yapılarda bu ilke tamamen göz ardı edilmiştir. KAİP’e göre özellikle yapılan, sokak cephelerinde var olan geleneksel özelliklerin korunması gerekmektedir. Sokakların kültürel değerlerini öne çıkaran özgün sokak döşemesinin bulunduğu alanlar korunmalı ve yeni yapılar avlu duvarlarının özgün malzeme ve örme tekniğine uygun biçimde yapılması gerekirken bunların hiçbirinin dikkate alınmadığını, insanların ve oradaki esnafın gözünü boyamak için ucuz, kesme bazalt kaplama oradaki duvarlara yine uygun olmayan kimyasallarla yapıştırılmıştır ve şu anda onlar dökülmeye başlamıştır. KAİP, parselde var olan avlular, avlu duvarları, zemin kaplamaları, merdivenler, kapılar, havuzlar ve kuyuların da korunmasını öngörmektedir ancak bunlar dikkate alınmıyor. KAİP’e göre her parselde bir adet cumba olmalıyken yeni yapılan evlerde çok sayıda cumba vardır. KAİP’e göre pencereler kemerli ve kemerlerin de üst noktasında kenet taşı olmalıyken şu anda onları yapmıyorlar. KAİP’e göre, avlu sınırı korunmalıyken yeni evlerde avlular küçültülmektedir. KAİP’e göre, avlulardaki ağaç, havuz ve kuyunun korunması gerekirken yeni yapılarda dokunun önemli öğeleri ortadan kaldırılmıştır. Eski Diyarbakır evinde avlu girişi kapısı üstünde markiz varken yeni evlerde bunlar yapılmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Pir, sözlerinizi tamamlayın efendim.

Ek bir dakika süre veriyorum.

Buyurun.

ZİYA PİR (Devamla) - Eski evlerde parapet yok ancak yenilerinde var. Böyle bunları sayabiliriz. Daha çok şey sayabilirim ama sağ olsunlar arkadaşlar sözlerimi kestiler, kısaltmak istiyorum.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Baştan yeniden başladın ya, hayret bir şey!

ZİYA PİR (Devamla) - Eski evlerde dam döşemesi kirli topraktır, yenilerde bunları yapmıyorsunuz, betonarme yapıyorsunuz.

Ve siyasi ahlaka göre, yerli ve millîlik ilkelerine göre verginin bu ülkede ödenmesi gerekirken bazılarınız bu ülkede vergi ödemekten kaçarak vergileri başka ülkelerde, adalarda ödüyor. Bu durum da sadece Kürtlere değil, Türkiye’de yaşayan 80 milyon insana hakarettir.

İnsanlarımıza hakaret etmeyenleri saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İki konu var, bir tanesi bizim Sur’u yıktığımız, yaktığımız, tahrif ettiğimiz; bununla alakalı bize çok ve çok ağır bir sataşma vardır.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Üstünüze alınıyorsan var ama yok öyle bir şey, yok öyle bir suçlama.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bu, bize dönük milletvekillimizin buraları istediği şekilde dizayn ettiği noktasına kadar varacak…

ZİYA PİR (Diyarbakır) – O da yok, yok.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – …ağır ithamlarla karşı karşıya kaldık; bununla alakalı söz talep ediyoruz Sayın Başkan.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Öyle bir ifade yok Sayın Başkan. Öyle ifadeler yok.

BAŞKAN – Sayın Başkan, tutanağı inceleyeceğim, merak etmeyin.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Hayır, açık, açık, açık… Söz talep ediyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, açık bir sataşma söz konusu burada.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hiç de açık değil.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Eleştiriler ayrı, konuşmasının son kısımlarına ben bir şey söylemedim, oradaki tanımlamaları yaptı ama öncesinde yaptıkları bizim grubumuza olan açık bir sataşmadır. Ben İç Tüzük 69’a göre sataşmadan söz talep ediyorum.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Ne dedi?

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Sayın Başkan, böyle ifadeler kullanmadım, yok öyle ifadeler.

BAŞKAN – Sayın Muş, bakınız, bugün birlikte çalışacağız; nöbetçi grup başkan vekilisiniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Doğru.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Beraber.

BAŞKAN – Birlikte çalışmanın mutluluğunu yaşayacağız.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Susmamızı gerekli kılmaz ama.

BAŞKAN – Gündeme daha yeni başladık, bu noktada tabii ki size söz vereceğim ama gerçekten söylemlerini Divan olarak duyamadık. Tutanakları inceleyeceğim, ilk birleşimde söz vereceğim.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Açıkça, açıkça belli.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir şey söylüyorum, ben hatibin kullandığı ifadeleri size söylüyorum, ben söylüyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Senin söylemen yetmez.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Oranın yakılıp yıkıldığını, tahrif edildiğini bize söylüyor. Biz orayı yakıp yıkmadık, tahrif etmedik.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Geçen aynı şeyi bana yaptınız, tutanağı incelemeden söz vermediniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İktidarda biz varız arkadaşlar, bu bize açık bir sataşmadır.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bizi bununla itham etti, açıkça itham etti.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Üzerinize alınıyorsanız, buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ben size sözleri söylüyorum Sayın Başkan.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Üzerinize niye alınıyorsunuz, kendiniz mi yaptınız? Herhâlde yapmış ki, üzerine alınıyor.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – New York’tan da resimler getirin!

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Aa, Zarrab, Zarrab… Zarrab’da sıkışınca böyle yaptınız.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sur meselesiyle alakalı, orada yapılan çalışmalarla alakalı Genel Kurulu birkaç konuda uyarmak istiyorum, bilgilendirmek istiyorum.

Bakın, burada terör örgütünün çukur kazmasından dolayı, burada bir başkaldırıya girişmesinden dolayı tahrif olan bölgeler var, Sur’un tamamı değil. Burada arsa bedeli, ev bedeli bir oran belirleniyor, bu vatandaşa verilebiliyor. Vatandaş eğer bunu kabul etmezse bedel artırma davası açabiliyor; bu bir. İki, şu anda yapılmış, Çölgüzeli ve Üçkuyular mevkisinde yerler var; 2 artı 1, 3 artı 1, dört artı 1. Bunlardan isteyen vatandaşlarımıza anında verilebiliyor.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Nerede olduğunu biliyor musunuz Çölgüzeli’nin?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Üç, eğer vatandaş kendi evini yapmak istiyorsa, arsası üstündeki yıkıntı ve eşya bedeli kendisine veriliyor ve 2012 yılında o zamanki HDP’li belediyenin kabul etmiş olduğu imar planına uygun şekilde evini yine yapabiliyor.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Uygulamıyorsunuz, uygulamıyorsunuz onları.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Dört, evler yapılmaya başlandı. İsterse bu evlerden vatandaş alabiliyor. Ev bedeli üzerinden terör mağduriyeti olmasından dolayı yüzde 30 indirim yapılıyor. Yıkıntı bedeli ve eşyalarının da değeri düşüldükten sonraki rakam faizsiz uzun vadeli şekilde vatandaşa bir finansman olarak sunulmak suretiyle veriliyor.

Şimdi, bakın, Sur’da ne yapılıyor: Burası değerli milletvekilleri, Üçkuyular mevkisindeki evler, isteyen vatandaşlara buradaki evlerden veriliyor, isteyen vatandaş…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bu Sur mu şimdi, bu Sur mu yani?

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Sur’da mı bu, Sur’da mı?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, isteyen vatandaşlara buradan veriliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Sur mu, Sur mu orası?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, Sur içinde yaptığımız konutlar.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Orası Sur mu?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Sur içinde yaptığımız konutlar... (HDP sıralarından gürültüler)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Başkan, sataşma mı şimdi bu?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri; hâl buydu, şu an yeni hâli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın, hâl bu, yeni hâli bu.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Başkan, sataşmayla ne alakası var bunun?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bunları herkes görsün. Başkanlık Divanına da göstereyim.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Görmeyen gözler görsün!

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Hani sataşmaydı, hani sataşmaydı Başkan?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın yine Melik Ahmet Caddesi ve Gazi Caddesi’ndeki yeni düzenlemeye. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Başkan, sataşma mı bu?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Eski hâli, yeni hâli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın Hazreti Süleyman Camisi’nden bu bölgeye, buraya bakın, şu hâldeydi… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Zarrab’ı kapatmak için yapıyorsunuz!

MEHMET MUŞ (Devamla) – …şu hâldeki süreci şu hâle getirildi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Başkan, sataşma mı bu şimdi?

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Zarrab’ın verdiği parayla mı yapıldı? 50 milyon avro…

MEHMET MUŞ (Devamla) – Eski hâli, yeni hâli...

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Man Adası’ndan gelen parayla yapılmış!

MEHMET MUŞ (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Anlat, 50 milyon avroyu anlat! Zarrab, Zarrab…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Muş.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kapatamayacaksınız Zarrab’ı!

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sataşma nerede var efendim?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Arkadaşlar…

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Çok belge var.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Ayıp ya! Sataşma mı şimdi bu?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Ortada bir sataşma olmadığı ve aslında çok hazırlıklı gelindiği…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Tabii ki hazırlık yapacağız.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yapacağız tabii ki.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - …ve bununla ilgili konuşma hazırlandığı, bunun için bir reklam yapılmak istendiği ve olmayan şeylerin çarpıtıldığı ortadadır. Bu nedenle, özellikle bu yapılan şeyler doğru değildir. Sanki yanlış şeyler söylemiş vekilimiz ve yanlış açıklamalar yapmış gibi bir ithamda bulundu. Bu nedenle söz verilmesini...

BAŞKAN – O zaman yerinden söz vereceğim efendim.

Bakın, ben, Sayın Muş’un…

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Hayır, niye?

BAŞKAN – Lütfen…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sataştı efendim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Efendim, sataşma diye söz aldı…

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Pir, Sayın Grup Başkan Vekilimiz…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - …ve aslında sataşmıştır yani bu durumda.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Yalancılıkla suçladı!

BAŞKAN – Bakınız, ben, sayın hatibin konuşmasını dikkatlice dinledim “Terör örgütünün yıktığı…” diye cümle kullandı, asla grubunuzu kastedecek bir cümle kullanmadı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ondan bahsetmiyorum.

BAŞKAN – Dolayısıyla yerinizden bir dakika bir açıklama yapın, konuyu da uzatmayalım.

Buyurun Sayın Pir.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, arkadaşımızın…

BAŞKAN – Sayın Başkanım, daha çok konuşacağız bugün, buradayız nasıl olsa. Lütfen, rica ediyorum…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hayır ama…

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Siz söz verin, ben iki dakika kullanmam.

BAŞKAN – Hayır, bir sataşma yok.

Yerinizden bir dakika kısa açıklama veriyorum.

Sayın Pir, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Şimdi şunu ifade etmek istiyorum aynı zamanda: Tamam, yerinden verebilirsiniz belki ama tamamen insicamı bozularak orada ne konuştuğu dahi vekilimizin, o kadar hazırlanmış olduğu hâlde -siz de duyamadığınızı söylediniz- anlaşılmadı. En azından iki dakika -gerçekten sakin bir şekilde kalkıp bu kadar fotoğraflarla, hazırlıkla konuşulduğu belliyken- bir açıklama fırsatı vermeniz gerekir.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioglu, gün boyu buradayız, daha çok konuşacağız. Sayın Pir cevabını verecek.

Sayın Pir, buyurun…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Gün boyu buradayız da ne demek ya!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sur’la ilgili konuşuyoruz, resmen istismar var yani.

BAŞKAN – Sayın Milletvekilim, bakın bir sataşma söz konusu değil.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Biraz önce sataşma mı vardı Başkan?

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sataşma var mıydı?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Bravo vallahi!

BAŞKAN – Sayın Muş grup adına bir açıklama yaptı, size de sataşma değil, yerinizden bir dakika kısa açıklama veriyorum. Uzatmayalım konuyu.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Niye onlar yerinden konuşmadı Sayın Başkan? Niye konuştu? Neye karşı konuştu?

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Açıklamayı oradan yaptı, izin verin biz de yapalım. Sataşmayacağım.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Adil davranın lütfen.

BAŞKAN – Grup Başkan Vekilimiz Sayın Kerestecioğlu ilerleyen saatlerde bunu yapacaktır.

Siz buyurun, yerinizden bir dakikalık açıklama yapınız. Konuyu uzatmayın lütfen.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Her şey geçtikten sonra niye yapsın Başkan?

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Adil davranmıyorsunuz, onu söyleyelim size.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Sayın Başkan, şimdi, sataşmadan söz alıp da bu kadar yanlış bilgileri oraya iki dakikaya sıkıştırmak gerçekten büyük bir başarıdır. Oradaki vatandaşlara, evi olanlara 40 bin lira veriliyor. 400-500 bin arasında evler satılıyor orada, oralardan ev alın deniyor. Bu, nasıl bir ahlaktır? Bir. Bu, mahalleyi fakirden zenginin eline geçirmektir, sizin yaptıklarınız bunlardır. İnsana TOKİ evleri veriyorsunuz 15 kilometre uzakta, hamallık yapıyor insanlar 3 çocuğu var okutacak, gelip Sur içinde çalışamıyor. Kazandığı para yol parasına bile yetmiyor. Bir de “BDP’nin imar planı var eskiden.” diyor. Var, doğru. Niye uymuyorsunuz bu planlara? Bizim isteğimiz budur. BDP “Biz bu evleri burada yıkacağız, yeniden yapacağız ama mahallenizde oturabileceksiniz.” dedi. Niye oturamıyor insanlar mahallesinde? Bir de Gazi Caddesi’nden bahsediyor, sanki gitmiş oraya. Benim konuşmamı biraz dinleseydiniz o bazalt kapılarını yapıştırıyorsunuz kimyasallarla, bunlar şu anda düşüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sur’u o hâle getiren kim? Hendekleri açan kim?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sunduğum bilgilerin tamamı gerçektir, doğrudur.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sur’u o hâle getiren kim, onu söyle bakalım. Önce yıkıyorsunuz, ondan sonra konuşuyorsunuz!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pir.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, bilgisayar oyunlarının dünü, bugünü ve yarınına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz, bilgisayar oyunlarının dünü, bugünü ve yarını hakkında söz isteyen Adana Milletvekilimiz Necdet Ünüvar’a aittir.

Buyurun Sayın Ünüvar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sen adalara bak, adalara!

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Man Adası’na git, yürü!

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Öncelikle, Meclis Başkan Vekili Sayın Yaşar Tüzün, Divan Kâtipleri Sayın Bayram Özçelik ve Sayın Barış Karadeniz’i gönülden kutluyorum, başarılar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, farklı bir çağda yaşıyoruz. Teknolojiyle irtibatımız giderek artıyor; teknolojinin fırsatlarından istifade ediyor, mutlu oluyoruz, risklerden ürküyoruz hatta mağdur oluyoruz. Bu ifadelerim aslında 80 milyonu ilgilendiriyor. Oyun çok büyük. 80 milyonluk nüfusumuzda 77 milyon cep telefonunun olduğunu biliyoruz. Yani telefonlar da giderek akıllanıyor ve aklımızı da başımızdan alıyor. Bir şeyin yaygınlığını ifade için “Yediden yetmişe kadar” diye veya “doğumdan ölüme” deyimlerini kullanırız.

Akıllı cihazların kullanımı 7 yaşından 3 yaşına kadar indi. Doğumdan önce sosyal medya kullanıp mesaj atanı görmedim ama ölmeden hemen önce mesaj atıp daha sonra hayatına son verenleri biliyoruz. Dolayısıyla olay çok boyutlu; olayın ekonomik boyutu var, siber güvenlik boyutu var, medya boyutu var ve oyun dünyası var ve internet yaygınlaştıkça, teknoloji geliştikçe bu oyun daha da meşgul ediyor.

Oyun pazarı çok büyük; dünyada 2 milyar, Türkiye’de 30 milyon insanın oyun oynadığı bilgisi var ve ekonomik anlamda da 80 milyarlık bir boyutu var. Türkiye’de de 400 milyon dolarlık bir boyutunun olduğunu biliyoruz.

Oyun deyip geçmemek lazım. Sadece ekonomik boyutu değil, meşguliyeti var ki bağımlılığı var -Hükûmetimiz, bağımlılıkla ilgili gerçekten çok önemli çalışmalar yapıyor- gelecek nesli tehdit eden yönleri var. Son dönemlerdeki bazı bilgisayar oyunlarının intihara sürüklediğini hepimiz çok yakından biliyoruz.

Olay aslında sadece bugünümüzü değil yarınımızı da yakından ilgilendiriyor. Ne yapmamız lazım? Öncelikli olarak nitelikli insan gücünü geliştirmemiz lazım, tüketen değil üreten bir nesli oluşturmamız lazım. İnancımızla, dilimizle, kültürümüzle uyumlu oyunlar geliştirmek durumundayız. Tabii, sadece devlete değil, ailelere de görev düşüyor. Ailelerin, öncelikle, olayın farkına varması, bilinçlenmesi, dijital okuryazarlık seviyesini artırması gerekiyor. Eskiden çocuklarımız akranla oynardı ama şimdi artık daha çok ekranla oynuyor. Ekranla olan ilişkilerimizi de bizim düzeltmemiz lazım. Tabii, ailelerin belirli ve net kurallar koyması ve kendilerini de bağlaması gerekiyor. Yani, bir yandan çocuğa “Al, bu tabletle oyna.” deyip kendisi de eline bilgisayar veyahut da kumandayı alırsa o zaman çözüm olmaz.

Tabii, hayatın gerçeklerini de çocuklarımıza anlatmamız lazım; bu, hakikaten çok önemli. Geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade etti, Hazreti Ali Efendimiz’in çok güzel bir sözü var: “Çocuklarınızı kendi yaşadığınız çağa göre değil, onların yaşayacağı çağa göre yetiştirin.” buyuruyor. Anlamı şu: Çocukları anlayın. Tabii, çocukları anlamak için de onları gerçek hayatla birlikte değerlendirmek gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, oyundan bu kadar çok bahsetmişken, son günlerde ülkemiz aleyhine oynanan, kurgulanan oyunlardan da bahsetmeden geçmek olmaz. Ben özellikle sağduyu sahibi CHP’li arkadaşlara seslenmek istiyorum: En kolay üretilen belgelerin dijital ortamda üretildiğini asla unutmayalım. Aslında CHP’nin sayın yöneticileri de, Türkiye aleyhine üretilmiş belgelerin peşinde koşmak yerine, o enerjilerini milletin peşinde harcasa eminim ki millet de onların peşine düşecektir; tecrübeyle sabit. Biz hep öyle yapıyoruz, koşuyoruz.

Çıktığı günden bu yana tek bir kelime Türkçe yazmamış önemli Amerikan gazetesinin son günlerde Türkçesi çok düzgün ama mantığı çok sakat “tweet”ler atması da aslında oyunun ne kadar büyük olduğunu da gösteriyor. O yüzden, oyunun farkına varmamız lazım. Sadece dijital oyunların değil, kurgulanan oyunların da farkına varırsak ülkemiz için çok daha güzel bir gelecek olur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünüvar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Ünüvar konuşmasının aslında önemli bir kısmına katılabileceğimiz bir konuşma yaptı. Hatta şeyi de düşünmüştüm: “Bu konuda Mecliste bir çalışma yapılması doğru olur.” diye bir şey söyleyecektim ama sonda hiç kendisinin de bence kendine yakıştırmayacağı bir şekilde bu kadar pozitif bir konuşmayı Cumhuriyet Halk Partisine sataşarak bitirdi. “Türkiye aleyhinde üretilmiş belgelerin peşine düşmek” diye bir ifade kullandı partimiz için. Buna cevap vermem lazım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Başarılı bir çalışma günü diliyoruz.

Biraz önce Sayın Ünüvar’ı dinledik. Ünüvar’ı gerek bürokrasi dönemindeki görevlerinden gerek Sağlık Komisyonunda birlikte görev yaptığımız süreçten ama en çok anıyı da o gece 15 Temmuz darbe girişimine karşı burada birlikte direndiğimiz geceyi tüm partilerin bilgilerine başvurarak ve her birimizin ağzından derlediği ve hepimizin kendisine teşekkürlerimizi sunduğu bir kitapla tanıyoruz. Gerçekten de tarihe not düşecek bir çalışma yapmıştı, biz de destekledik CHP Grubunun tüm grup başkan vekilleri, yöneticileri olarak. Sayın Ünüvar’ın down sendromlu çocuklarla ilgili, öğrenme güçlüğü olan çocuklarla ilgili çalışmalarına her zaman olumlu katkı verdik.

Biraz önce konuşmayı dinledim. Baktım, akranla değil ekranla oynamak gerçekten çağın bir sorunu ve bu anlamda yerimden söz alıp almamada tereddüt yaşıyordum. “Bu konuda Sayın Ünüvar bir çalışma yapsın, belki bir komisyon kurulur. Bütün partiler bu teknoloji bağımlılığı ve birilerinin ürettiği teknolojiyi tüketen bir ülke olmak yerine hem teknoloji üretecek bir ülke hem de bu bağımlılığa karşı ne yapabiliriz, hep beraber çalışalım.” diye bir katkı söyleyecektim. Bu vesileyle bunu da buradan ifade etmiş olayım.

Ama sonra Sayın Ünüvar tuttu, döndü ve dedi ki: “Cumhuriyet Halk Partisi iktidar aleyhine üretilen belgelerin peşinde koşuyor.” Bu tamamen bühtan. Cumhuriyet Halk Partisinin elindeki belgeler birileri tarafından üretilmiş belgeler değil. Eğer birazdan yapılacak oylamada bu belgelerin gerçek olup olmamasının, sahte olup olmamasının, kumpas olup olmamasının araştırılması yönünde oy kullanırsanız, gelecek o komisyona vereceğimiz belgelerde bu sahte mi gerçek mi görürsünüz. Ha, onu gördüğünüzde neyi göreceksiniz? Bugüne kadar çok saygı duyduğunuz bazı isimlerin nasıl Türkiye aleyhine vergi kaçırdığını, Türkiye aleyhine vergi cennetlerinden buraya, mesela o…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Başkanım, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Tabii, hemen kısaca tamamlayayım, tüm süreyi kullanmayayım.

Hatta şunu göreceksiniz: O hain darbe girişiminde bu Meclis yara almışken, yaralarını sarmaya çalışıyorken daha bir hafta sonrasında varlık barışını buraya nasıl birilerinin getirdiğini, o varlık barışı sayesinde bu paraların tamamen vergisiz olduğunu, vergi olmadığı için bildirim zorunluluğu olmadığını, beyan olmadığını, olmadığı için ne kadar kara paranın aklanmadığını ve bunların hepsinin… Biz Meclisin daha yaralarını sarıyorken, birbirimize sarılmış “Demokrasiye sahip çıkalım, bu hain FETÖ girişimine karşı birlikte duralım.” derken birilerinin nasıl vergi cennetinden buraya para getirmek için geriye de işleyecek vergi barışı yaptığını görürsünüz. Ama komisyona “hayır” derseniz bu işler örtülür sanmayın, kurtuluşunuz yok, o belgeler aleniyet kazanacak, halkımız görecek, milletimiz kimin ne yaptığını anlayacak.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Ünüvar…

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Özel ismimden bahsederek sataştı. Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Bence isminizden bahsettiğinde sizi övdü Sayın Ünüvar.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Ama sataştı en sonunda efendim. En sonunda sataştı ama yani o belgelerle ilgili sataştı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok, hayır, hiç sataşmadım.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sataşma yok.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Kısa konuşacağım.

BAŞKAN – Yerinizden efendim, kısa bir açıklama için veriyorum.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Özel 15 Temmuzdan bahsetti, gerçekten 15 Temmuzda biz buradaydık, aynen orada oturuyordu. İlknur Hanım buradaydı. Biz buradaydık. Erkan Bey oradaydı. Hem CHP’den hem MHP’den AK PARTİ’den arkadaşlar buradaydı. Hatta o gece sabaha kadar da aynı masanın etrafında bir aradaydık. Çok demokrat bir şekilde de kitap yazdığımı biliyor. Ne konuşmuşsa onu ifade ettim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii, hakkı teslim ettim zaten yani.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Gök, Sayın Özel, Sayın Akçay ve tabii ki bizim arkadaşlar ne anlatmışsa onları yazdığımızı biliyor. Bu, objektiflik anlamında bize düşen bir vazifeydi. Biz her şeyden önce tarihe karşı sorumluyuz. Yani bugün yaptığımız, konuştuğumuz her şey aslında tarihe not düştüğümüz hususlar. Tarihe de doğru not düşmek lazım.

Belgelerden bahsediyorsunuz salı gününden itibaren. Biz de diyoruz ki: Belgeyi bize verin…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Vereceğiz.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) - …görelim ve ona göre yorumumuzu yapalım ama açıkçası görmediğimiz bir belgeyle ilgili nasıl bir yorum yapabiliriz Sayın Özel?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Araştırılmasını isteyin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bugün mü göreceksiniz yarın mı, ona da bugün siz karar vereceksiniz. Bugün de görebilirsiniz, yarına da bırakabilirsiniz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Böyle bir tavrın altında Meclis çalışmaları yürütülemez Sayın Başkan. Şunu şöyle yaparsanız, böyle yaparsanız yolunu açmamanız lazım.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Ama yine Parlamento mahkeme değil. Yani o belgeleri mahkemeye vermeniz lazım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünüvar, sağ olun.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan, bir de Parlamento mahkeme değil. Yani o belgeler mahkeme önünde…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kâğıtlarıyla baş başa bırakıyoruz kendilerini.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Siz elinizde kâğıt sallamaya devam edin.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 83’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekilimiz Elif Doğan Türkmen’e aittir.

Buyurun Sayın Türkmen. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Teşekkür ederim.

Tabii, böyle yoğun bir gündemde kadınları konuşmak zor ama yine de konuşacağız. Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa ve seçim kanununda 5 Aralık 1934 tarihinde değişiklik yaparak kadınlara milletvekilli seçme ve seçilme hakkını verdi, daha doğrusu kadınlar mücadeleyle kazandı. Bu tarihten önce, yıl 1923 genç Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir parti yokken kadınlar Halk Fıkrasını kurdular ama yasalar cevaz vermediği için bu parti kapatıldı. Ona rağmen 1923 yılında yapılan seçimde Konya, Malatya, İstanbul, Diyarbakır gibi illerde kadın aday olmamasına rağmen de kadınlara oy verdi halk. Bugün bu coğrafyada, Türkiye’mizin de olduğu bu coğrafyada hâlen kadınların şoförlük yapıp yapmayacağı konuşulurken 1934 yılında kazanılan bu haklar elbette çok kıymetli ama 2017’ye geldiğimizde kadın milletvekili oranı yüzde 14,5 dünyada yüzde 22. Türkiye'de 81 ilden 43’ünde kadın milletvekili yok. Belediyelerde 81 ilden 4’ünde kadın belediye başkanı seçilmiş, 919 ilçe belediyesinin 33’ünde kadın belediye başkanı seçilmiş, oran yüzde 2,93. Siyaset bu kadar kötü durumda kadın açısından. Hâlbuki dünyada genelgeçer bir laf var, kadın hakları ile demokrasinin birlikte ve paralel yürüdüğüne dair.

Peki, siyasette durum bu, istihdamda ne? Kadın istihdamı yüzde 28, OECD ülkelerinde yüzde 58. Hükûmet ne yapıyor? Kadın istihdamı artsın diye 2010 yılında çıkardıkları genelgedeki “eşit işe, eşit ücret” hükmünü kaldırıyor ve yine kadın istihdamı artsın diye kreş ve benzeri çalışmalarla ilgili denetim hükmünden vazgeçiyor. Kadın istihdamının artmasına dönük bu politikalardan vazgeçen Hükûmet, Türkiye’de aynı zamanda istihdamın artmasıyla ilgili politikalardan da vazgeçiyor ve şu anda Türkiye inşaat sektörünün atına binmiş, böyle bir büyümenin peşinde. Hükûmete sesleniyorum: İnşaat sektörü hiçbir ülkenin yarınını kurtarmaz, sadece bugününü kurtarır. Bugünü kurtarmaktan vazgeçelim.

Bu iktidar döneminde fuhuş yüzde 790 artmış, çocuk ve kadın istismarı yüzde 434 artmış, kadın cinayeti yüzde 1.400 artmış. Adalet ve Kalkınma Partisinin Meclis Grubu, çocuk istismarına meşruiyet kazandırmak adına bu Meclise yasa teklifi getiriyor ve tecavüzde rızanın kalkması için, haksız tahriklerin kalkması için diğer parti gruplarının Meclise getirdikleri kanun tekliflerinin ise önünde engel oluyor.

Peki, bütün bunların yaşandığı Türkiye’den size bir fotoğraf göstereceğim. Bu fotoğraf Adana’dan çekilmiş. Sıvası olmayan, boyası olmayan, kapı ve penceresi olmayan bir evde çocuklarıyla yaşamaya çalışan Adanalı bir kardeşimiz. İşte, böyle bir Türkiye’de, yaşamaya çalışan bu kadının olduğu bir Türkiye’de biz neyi konuşuyoruz? İktidara gelirken “Yoksulluğu ve yolsuzluğu bitireceğiz.” demişken 2017 30 Kasımının Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuştuğumuz konu nedir? Rüşvet, yolsuzluklar ve kaynağı meşru olmayan kazançlar.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – İsterseniz sizin telefon faturalarınızı da konuşalım. Burada kürsüye çıkıp da onları konuşmana gerek yok yani.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Devamla) – Sevgili milletvekilleri, koca on beş yılda konuştuğumuz konu rüşvet ve kaynağı meşru olmayan yolsuzluklarsa, bu iktidarın gemisi artık batmıştır.

Ben buradan Türkiye Cumhuriyeti savcılarına seslenmek istiyorum: Amerika’da bir mahkemede Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Rıza Sarraf “Ben bu ülkedeki Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarına -ki bunlar o dönem bakan- rüşvet verdim.” diyorsa, bu ülkenin cumhuriyet savcıları bunları çağırıp bu rüşvetin alınıp alınmadığını sormak zorundadır. İşte şimdi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ama Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarının görev zamanıdır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Kalkıp fakirlik edebiyatı yapıyorsun burada be!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Türkmen.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Ondan sonra fakirlik edebiyatı yapıyorsunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz 1 milyon 900 bini bir ödeyin de o sıvalı fotoğrafları ondan sonra gösterin.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Tabii, tabii, yazık kürsüde bunları ağzına almak çok acınası bir durum yani, telefon faturalarının hesabını veremeyenler.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, herkes iletişim faturasına dikkat etsin. 1 milyon 900 bin lirayı bu Meclisin sırtına yükleyenler fotoğrafları göstermesinler.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bir de bunları konuşup da yolsuzluk dersi vermenin kimseye inandırıcılığı olamaz yani.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ya, siz 50 milyon eurodan bahsedin, 50 milyon eurodan.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Haklı mı kılıyorsun o harcamaları?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, söz talep eden milletvekillerimize…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tutanağa geçmesi açısından bir cümle… Çünkü, tutanaklara birçok olumsuz şey geçti. Elif Hanım bir cümle söylesin.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yok, yanlışsa “yanlış” deyin.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Divan üyelerine iletişimle ilgili hakları veren Adalet ve Kalkınma Partisinin Meclis Grubudur, bir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Suistimal edin diye mi verdi?

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Divan üyelerinin…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Size suistimal edin diye mi verdi?

BAŞKAN – Sayın Muş, lütfen efendim.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – O haklar hepimizin hakları, hiçbirimiz kullanmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın grup başkan vekilleri, rica ediyorum bakın…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Demek ki Hükûmet olsalar devleti yiyip bitirecek bunlar ya!

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Sayın Başkanım, Divan üyelerine bu hak verilirken bu hakkı kullanan Divan üyelerine hakkın sınırlı olmadığı konusunda bilgilendirme yapmayan Meclis bürokratlarıdır, iki. Ve asla hiçbir zaman Divan üyelerine aylık fatura bildirimi yapmayan yine bu Meclisi yönetenlerdir, üç.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Onun için iktidar olamıyorsunuz. Siz iktidar olsanız devleti yiyip bitireceksiniz demek ki.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Ve ama en önemlisi, bir milletvekili vatandaşını bilgilendirmek için bir para harcamıştır, cebine para koymamıştır, oğluna gemi almamıştır, bu milletvekilinin yaptıklarını bu Meclis savunmak zorundadır.

Ben şunu çok merak ediyorum…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Vallahi billahi insanın yüzü kızarır ya.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Ben Adana’daki vatandaşlarımı bilgilendirmek, “teröre hayır” demek için ve demokrasi ve cumhuriyet için mektup gönderdim. Peki, ben çok merak ediyorum, Almanya’daki seçmenlere Davutoğlu 3 milyon küsur mektubu kimin parasıyla gönderdi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başbakanlık bütçesi.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – 2014 yerel seçiminde Sayın Cumhurbaşkanı doğu ve güneydoğudaki seçmenlere “Bu benim kardeşimdir, ona oy verin." diye mektup gönderirken kimin parasıyla gönderdi?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sabaha kadar konuşacak mı Sayın Başkan? Böyle bir usul var mı?

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Böyle bir uygulama var mı Başkan ya? Böyle bir usul yok. Ne oldu da bu kadar konuşturuyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Canım arandınız ama arandınız.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Adalet ve Kalkınma Partisi bu halkın verdiği vergilerin hakkını arayacaksa önce kendileri hesap verecek, sonra bize hesap soracak. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tutanaklara geçmiştir Sayın Türkmen.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ya kendini Başbakanın yerine koymuş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Partimizin ismi geçtiği için söylüyorum.

Mecliste pek çok düzenleme yapılmıştır, bunlar suistimal edilmek için verilmemiştir. Pek çok siyasi parti, bakın, pek çok siyasi parti seçim dönemlerinde “siyasi parti” diyorum ama “Divan üyesi” demiyorum, gönderirler mektup. Onların ne şekilde gönderileceği, harcamaları Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir. Bunlar denetlenir, Anayasa Mahkemesi bunlarla alakalı raporunu hazırlar. Burada verilen bir hakkın suistimalinden bahsediyoruz, 1 milyon 910 bin liralık fatura Meclis tarihinde görülmemiş bir şeydir, biraz insafa davet ediyorum. Hiçbir grup başkan vekili, kâtip üye, Divanda görev yapmış, gelmiş geçmiş hiçbir isim böyle bir fatura Meclisin sırtına yüklememiştir. Önce o faturanın hesabını vereceksiniz, ondan sonra kalkıp bizi kürsüden eleştireceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Rüşveti korumanın gerekçesi bu olamaz, kalkanı bu olamaz. Rüşvetin kalkanı bu mu olmalı!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, hatip arkadaşlar bir sunum yapıyor. Hem sunumu dinlemekte, duymakta zorlanıyoruz hem de eleştirisine cevap verme hakkını Divana tanımıyorsunuz. Sayın Türkmen kayıtlara geçecek şekilde, tutanaklara geçecek şekilde konuyu tarif etti, duyarlılığınız için teşekkür ederim. Sayın Muş da bunu tarif etti. Şimdi, ilave edilecek ne var?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tabii, sayın hatip konuşmasını yaparken sistemli bir şekilde ve önceden hazırlandığı ve planlandığı belli olacak bir şekilde kendisine haksızca ithamlarda bulunulup, daha sonra söz alınıp burada bu konu gündeme getiriliyor.

Buradaki amacı görmek lazım, bir tek onun altını çizeyim, buna da hakkımız var diye düşünüyorum. Buradaki amaç şu: Bir önceki Başbakan “Yolsuzluk yapan, kardeşim olsa kolunu keserim.” demişken, buradaki Yüce Divan oylamasını son anda bir hafta erteletip 4 bakanı Yüce Divandan aldılar ya, o bakanlardan 2’si hakkında, dün, avukatını devletin tuttuğu -devletin tuttuğu bir avukat- Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı, o dönemin Genel Müdürü için “Utanmazca ve vahşice rüşvet yiyordu, ben bile utanıyordum.” dedi. O avukatın parasını Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ödüyor şu anda. 45 milyonluk, kendilerinin aklamaya çalıştığı bakan rezaletini -gizlemek için- bilmem kaç paralık haberleşme gideriyle örtmeye çalışmasınlar. Gündem, Reza Zarrab’dır, Zafer Çağlayan’dır. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, benim niyetimi okumak… Bir dakika, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, dinleyeceğim ama bu kadar sabırsızlık olmaz, mikrofonu açayım, biraz zaman tanıyın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hayır, gerek yok, kayıtlara girsin yeterli.

BAŞKAN – Tamam, buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Benim niyetimi okumak, neyi neden söylediğimi yorumlamak buradaki grup başkan vekiline düşmez; ben fikirlerimi özgürce ifade ederim. Kendisini Rıza Zarrab’la baş başa bırakıyorum.

Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de seni Zafer Çağlayan’la baş başa bırakıyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, söz talep eden milletvekillerimize birer dakika yerlerinden söz vereceğim. Ancak, hepinizin malumu olduğu üzere, bugünkü pozitif ayrımcılığımız gereği Bursa Milletvekilimiz Bennur Karaburun’dan başlayacağım.

Sayın Karaburun, buyurun efendim.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Bursa Milletvekili Bennur Karaburun’un, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yakınlarının yurt dışına para kaçırdığı iddialarıyla ilgili belgeleri kimlerden aldığını açıklamasını beklediğine ve hiç kimsenin Cumhurbaşkanına iftira atamayacağına ilişkin açıklaması

BENNUR KARABURUN (Bursa) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu salı günü partisinin grup toplantısında Sayın Cumhurbaşkanımız ve yakınlarının, ailelerinin yurt dışına para kaçırdığı gibi aslı astarı olmayan açıklamalar yapmış, bunların kaynağını ve sözde belgeleri savcılıklarla veya basınla paylaşmamıştır. Kılıçdaroğlu “Çamur at, izi kalsın.” politikası üretmeye devam etmektedir, bunu da en iyi şekilde gören milletimize havale ediyoruz. Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Amerika’da devam eden süreçle eş zamanlı olarak yapmış olduğu bu iftiralar sebebiyle âdeta FETÖ’cülerin değirmenine su taşımaktadır. 15 Temmuz ihanet girişimini dahi sulandırma girişimi içinde olan Kemal Kılıçdaroğlu’na milletimiz gereken cevabı her zaman olduğu gibi yine sandıkta verecektir.

Kılıçdaroğlu’na belgeleri aldığı kişileri açıklamasını ve eğer bu belgelere çok güveniyorsa mahkemelere başvurmasını bekliyoruz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – “Bürokratlardan” dedi, bürokratlardan, namuslu bürokratlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bizi izlemeye devam edin, geliyor, geliyor.

BENNUR KARABURUN (Bursa) – Hiç kimse bu milletin göz bebeği olan Sayın Cumhurbaşkanımıza iftira atamaz. Erdoğan milletimizin doğrudan oyları tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanıdır. Buna gölge düşürmeye kimsenin hakkı ve haddi yoktur.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karaburun.

Sayın Hürriyet…

4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli’nin Darıca ilçesindeki Farabi Devlet Hastanesinin ne zaman eğitim ve araştırma hastanesine dönüştürüleceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Başbakan Yardımcısı Fikri Işık Millî Savunma Bakanlığı döneminde Darıca ilçemizde bulunan Farabi Devlet Hastanesinin eğitim ve araştırma hastanesine dönüştürüleceği sözünü vermişti. Hatta o dönemde Sağlık Bakanıyla görüştüğünü dile getirerek “Darıca artık üniversite hastanesine sahip olacak.” demişti. Kalp merkezi açılması Bakanlık tarafından da onaylanmıştı ancak geçen süre içinde ne eğitim ve araştırma oldu ne de verilen sözler tutuldu. Üstüne üstlük kardiyoloji servisi kapatıldı ve insanlar mağdur oldu.

200 bine yakın nüfusu olan Darıca ilçemizdeki Farabi Devlet Hastanesinin ne zaman eğitim ve araştırma hastanesine dönüştürüleceğini, Sayın Başkanım, sizin aracılığınızla Sağlık Bakanlığına ve Başbakan Yardımcısına yanıtlaması talebiyle sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hürriyet.

Sayın Dedeoğlu…

5.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Mısır’da Ravda Camisi’ni hedef alan terör saldırısında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mısır’da Ravza Camisi’ni hedef alan terör saldırısı aşağılık ve korkakça bir terör saldırısıdır. Bu insanlık cellatları utanmadan, sıkılmadan çirkin eylemlerini ulvi dinimize mal etme terbiyesizliğini de göstermeye kalkmışlardır. Tüm Müslümanları derinden etkileyen ve cuma günü ibadet yerlerimize göz diken, ciddi bir tehdit hâline gelen bu teröristler için kınama yetmez. Sadece ibadet yapmak amacıyla cuma namazında bir araya gelen insanlara bu kadar acımasız ve zalimane saldırarak 300’ün üzerinde masum insanın şehit edilmesi insanlığın yüz karasıdır. Dahası da vahim, Batı dünyasının birkaç cılız ses dışında duyarsız kalmasıdır. Bütün dünyanın dil, din, ırk tanımayan bu terör örgütlerine karşı ciddi bir iş birliği içinde ortak hareket etmesi dışında, bütün demeç ve kınamaların hiçbir anlamı yoktur.

Ülkemiz olarak millî yas ilan ettiğimiz günde hayatını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dedeoğlu.

Sayın Balbay...

6.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki davayla ilgili müjdeli bir haber beklediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yarın İstanbul Bölge İdare Mahkemesinde önemli bir dava görülecek. Arkadaşımız Enis Berberoğlu’yla ilgili, nihayet kırk gün sonra bir mahkeme bulundu. Enis Berberoğlu arkadaşımız hukuksuz yere hapis yatıyordu, 10 Ekimden sonra artık hukukun da olmadığı, hiçbir gerekçenin olmadığı bir ortamda âdeta esir tutulmaktaydı. Eğer Türkiye dünyaya karşı “Bu ülkede birazcık demokrasi var, birazcık hukuk var.” demek istiyorsa yarın Enis Berberoğlu arkadaşımız özgürlüğüne kavuşmalıdır. Devamında, bütün milletvekilleri özgürlüğüne kavuşmalı, gazeteciler özgürce yazabilmeli ve onların yeri cezaevlerinin demir parmaklıklarının ardı değil, gazete sütunları olmalıdır.

Enis Berberoğlu’yla ilgili ilk kararda direnen yerel mahkemenin gerçekten “Ben hukuku da tanımıyorum.” demesi içler acısı bir durumdur.

Yarın böyle bir müjdeli haber bekliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Balbay.

Sayın Kalkan...

7.- İzmir Milletvekili Necip Kalkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım tarafından açılışı yapılan Orman ve Su İşleri Bakanlığınca hayata geçirilen 375 projeye ilişkin açıklaması

NECİP KALKAN (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kıymetli milletvekilleri, dün itibarıyla, Orman ve Su İşleri Bakanlığınca hayata geçirilen tam 375 eserin açılışı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Binali Yıldırım’la beraber yapıldı. Toplamda 7,7 milyar lira değerindeki 375 eserin arasında İzmir’i şaha kaldıracak birçok proje bulunuyor. Gerçi bu projelerden hem Uşak hem Manisa da nasibini aldı ama bakın -ibret için okuyorum- İzmir’e neler yapılmış: Karaburun Karareis Barajı, Ödemiş Aktaş Barajı, Bergama Karalar Barajı, Karaburun Salman Barajı, Bergama Çamtepe Barajı, Kemalpaşa Yukarıkızılca Göleti, Bergama Bayramcılar Göleti, Ödemiş Aktaş Barajı ve Sulaması, Bergama Karalar Barajı Sulaması, Bergama Bayramcılar Göleti Sulaması, Bayındır Yusuflu Arpacılar Taşkın Koruma Projesi ve devamı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalkan.

Sayın Tümer…

8.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Adana Şakirpaşa Havalimanı’nda yaşanan sorunların çözümü için herhangi bir çalışma yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, Türkiye’nin en kullanışlı havalimanlarının başında gelen Adana Şakirpaşa Havalimanı bölge halkı için büyük bir öneme sahiptir. Havalimanında yaşanan yoğunluk nedeniyle kapasite artırımı yapılması acilen planlanmalıdır. Bir havayolu şirketinin yer sıkıntısından dolayı uçuşları dış hatlar terminaline yönlendirilmiştir. Yolcuların uçağa binerken yakınları tarafından yolcu edilmesine ya da yakınlarını karşılarken araçlarıyla kısa süreli de olsa beklemelerine izin verilmediği bilinmektedir. Bu tür kısa süreli beklemelerde vatandaşlara kesilen trafik cezalarının önüne geçilmelidir.

Öte yandan, sarı basın kartı sahibi gazetecilerin araçlarına Adana Şakirpaşa Havaalimanı’nda önceki yıllar park imkânı tanınırken bu hak neden iptal edilmiştir?

Tüm bu sorunların çözümü ve vatandaşların daha rahat seyahat edebilmeleri için herhangi bir çalışma yapılacak mıdır?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tümer.

Sayın Gürer…

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin Çamardı ilçesi Celaller köyünün kırsal kalkınma kooperatifi için Hükûmetten destek beklediğine, mevsimsel sorunlar yaşayan üreticilere yapılan ödemelerin geri alınmasının mağduriyetlere neden olduğuna ve Niğde’de yapılan açılışlar hakkında bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Niğde ili Çamardı ilçemiz Celaller köyüne gittim. Köyde besicilik yapmak amacıyla kırsal kalkınma kooperatifi kurmak için girişimde bulunmuşlar ancak istenilen teminat tutarını karşılamakta sorun yaşadıkları için girişimi tamamlayamamışlar. Kooperatifi faaliyete geçirebilmek için Hükûmetten destek bekliyorlar.

Yine, Niğde’de Tarım Kredi Kooperatifi, TARSİM aracılığıyla mevsimlik sorun yaşayan elma üreticilerine eksper tespitiyle hasar oranında ödeme yapılmıştı ancak bunlarla ilgili TARSİM’in değerlendirmesi sonucu ödeme yaptıkları çiftçilerden geri para almaya başladılar. Bu, mağduriyet yaratıyor. Geçmiş yıllarda da benzer durum olmuştu. Mevsimsel sorun yaşayan, özellikle donla ilgili ürün kaybına uğrayanların aldıkları ödemeler daha sonra geri alınmakta ve mağduriyetlere neden olmaktadır. Bu nedenle, Niğde ilinde buna benzer uygulamaların sonlanmasını diliyorum.

Bir de sizin vasıtanızla bir çağrıda bulunuyorum, ilgili bakanlara iletmenizi diliyorum: Niğde’de sürekli açılış yapılıyor, Başbakan, bakan, Cumhurbaşkanı… Nereyi açıyorlar, ne yapıyorlar? Şunların bir dökümünü bana da gönderirlerse… Aynı yeri hem bakan hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı mı açıyor? Onu merak ediyorum, ortada bir şey yok çünkü.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürer.

Sayın Şeker…

10.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kadınlarla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Önümüzdeki hafta kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkının yıl dönümü. Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu kadınlarla ilgili skandal bir açıklamada bulunarak dedi ki: “Erkek işsizse, eve yeteri kadar para gelmiyorsa, akşam tencere kaynamıyorsa bu erkek de gelir hıncını karısından alır.” Sayın Kılıçdaroğlu’na soruyorum: Sizin mahallenizde, sizin örf ve âdetlerinizde, erkeğin işi yoksa kadına şiddet mi uyguluyor? Sizin anlayışınızda, başarısızlığını örtmek isteyen, seçimleri kazanamayan, evdeki kadınlara şiddet mi uyguluyor?

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Ne alakası var ya, ne alakası var!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sayın Kılıçdaroğlu, bu açıklamanızla kadınlara şiddet uygulamaya ve erkekleri de şiddete teşvik ettiğinizin farkında mısınız?

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – “Bir kereden bir şey olmaz.” diyen sizdiniz, siz!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bu söyleminizle erkeklere hakaret ettiğinizin, iftira attığınızın farkında mısınız?

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Önergede senin imzan var İlyas Şeker!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – İnsanlara iftira atmayı meslek mi edindiniz?

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Tecavüz önergesinde senin de imzan var İlyas Şeker!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bu tavrınızdan dolayı sizleri şiddetle kınıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şeker.

Sayın Akın…

11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir’de yaşanan hastane sorununa ve devletin sağlık hakkının gerçekleşmesi için her türlü tedbiri almakla yükümlü olduğuna ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Balıkesir’de yapımı tamamlanan şehir hastanesi lüks bir bina olmaktan öteye geçmiyor. İnşaat sektörünü şahlandırmak için uygulanan şehir hastaneleri projelerinin sorunları da bitmek bilmiyor. Kimlerin ceplerinin doldurulduğu belli olmayan şehir hastanelerinde doktor yok. Ayrıca, ne üniversite hastanesinde ne de yapımı tamamlanan şehir hastanesinde çocuk nöroşirurji bölümü bulunmuyor. Vatandaşlarımız Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hastanesine gitmek zorunda kalıyor. “Kamu-özel ortaklığı” denilerek yüzde 70 hasta doluluk oranı taahhüdü verilmesi vatandaşın Hükûmet tarafından kâr etmek için kullanılan birer meta olarak görüldüğünün açık belgesidir. Sağlık bir haktır. Devlet, sağlık hakkının gerçekleşmesi için her türlü tedbiri almakla yükümlüdür. Hükûmetin yandaşa değil sağlığa yatırım yapmasını bekliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akın.

Sayın Kılıç…

12.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

3 Aralık Pazar Dünya Engelliler Günü’dür. İnsan, şaheser bir varlıktır, ruh, beden, akıl üçlüsünden müteşekkildir. Bu özel ve özgün varlık, bazen doğuştan bazen de daha sonradan engelli gelebilir, engelli kalabilir. Engellilik, ruh, beden ve aklı arız olup, bu organların ve değerlerin az veya çok fonksiyonlarını icra edemez duruma gelmeleridir. Engelli olmak veya engelli kalmak kendi kusurlarımızdan kaynaklanabileceği gibi, irademiz dışında da gerçekleşebilir. Bu anlamda, her bir sağlıklı kişi de -Allah korusun- bir engelli adayıdır. Engellileri dışlamamalı, devlet, millet olarak hepimiz onlara her türlü desteği vermeli, yardımcı olmalı ve hayatlarını daha rahat sürdürebilmelerinde elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Tüm engellilerimize ve onlara yardımcı olan herkese saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Sayın Özdiş…

13.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, özgür, aydınlık Türkiye'nin mücadelesini yapanlara ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bizler, özgür, aydınlık Türkiye'nin mücadelesini yapanlar, evine bir günde sıfırlanmayacak kadar para yığınlarla, Reza’nın önüne yatanlarla, koluna milyonlarca liralık saat takanlarla, ayakkabı kutularından dolar fışkıranlarla aynı gemide değiliz. Hiç konuyu millileştirmeye çalışmayın. Rüşvet sizin, iş adamı sizin, bakan sizin, suç sizin. Bahşişi peşin alıp Rıza Sarraf’a TV’lerde bayrağımızın önünde “Cari açığın yüzde 15’ini ben kapattım.” dedirten AKP’ye yanıtı tutsak gazeteci Ahmet Şık savunmasını “Benim bayrağın arkasına gizleyecek bir suçum yok, dinin arkasına gizleyecek bir günahım yok.” diyerek vermişti. Nasıl da doğru söylemiş!

Buradan tüm Ahmet Şıklara selam olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdiş.

Sayın Dalkılıç…

14.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı ve yakınlarını hedef alan iftiralarına bir yenisini daha eklediğine ilişkin açıklaması

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Maalesef iki gün önce, CHP Genel Başkanı eline tutuşturulan bir tomar kâğıdı sallayarak klasik sallamalarına, Cumhurbaşkanımızı ve yakınlarını hedef alan iftiralarına bir yenisini daha eklemiştir. Elinde salladığı kâğıtların dekont olduğunu iddia etmiştir ancak bu dekontları maalesef gören olmamıştır ne de basına sunmuştur.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yarın görürsün yarın. Gelip de gör.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Dolayısıyla o iddianın karşılığında da, o kâğıtların CHP Genel Merkezinin elektrik faturası olduğunu iddia edenler de var. Doğrusu bunu milletimiz merak etmektedir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yok, telefon faturası.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Son dönemlerde Türkiye'yi topyekûn hedefe koyan küresel bir komployu hepimiz görüyoruz, netleşiyor. Bununla ilgili de, maalesef Türkiye'de bir parçası gibi hareket etmesini CHP'ye yakıştıramıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin böyle hareket etmesi bizi ve milletimizi üzüyor. Cumhuriyeti kuran bir partinin, köklü bir partinin daha sorumlu davranmasını bekliyoruz. Dolayısıyla milletimizin vicdanına havale ediyoruz bu iftiraları, yalanları. Bu yalanlara –maalesef- bu manada milletin karnı toktur. Milletimizde de bu zihniyetin karşılığı yoktur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dalkılıç.

Sayın Tor…

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor’un, Kahramanmaraş Afşin-Elbistan A ve B termik santralleri çevresinde yaşayan vatandaşların uğramış oldukları zararlar nedeniyle açtıkları davalarda yüksek yargılama gideri talep edilmesinin hak aramanın önünde büyük bir engel olduğuna ilişkin açıklaması

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Aracılığınızla Sayın Adalet Bakanına soruyorum: Kahramanmaraş Afşin-Elbistan A ve B termik santralleri salmış oldukları küller sebebiyle santral çevresinde yaşayan ve çiftçilik yapan vatandaşlarımızın arazilerine ekmiş oldukları ürünlere zarar vermekte ve verimi düşürmektedir. Bu sebeple, vatandaşlarımız uğramış oldukları zararlar nedeniyle zararı tazmin amacıyla ilçelerde davalar açmaktadırlar. Vatandaşın uğradığı zarar karşılığı 500 ila 1.000 TL arasında dava açtığı durumda dahi mahkemeler yargılama gideri, harç, gider avansı, bilirkişi ücreti, keşif ücreti adı altında çiftçilerimizden 6 bin ile 8 bin lira arasında mahkeme masrafı talep etmeye başlamıştır. Söz konusu meblağlar vatandaşın hak arama ve mahkemelere başvurmalarının önünde en büyük engeldir. Bu masrafın düşürülmesini bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.

Sayın Adıyaman…

16.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’ın, Cumhurbaşkanından Başbakana kadar pek çok yöneticiyi ilgilendiren rüşvet, vergi kaçakçılığı, görevi kötüye kullanma gibi iddialarla ilgili cumhuriyet savcılarını harekete geçmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, bu ülkenin en tepesinde bulunan Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar pek çok yönetici ve bürokratı ilgilendiren Malta Man Adası, Reza Zarrab itirafları, ortaya dökülen rüşvet, vergi kaçakçılığı, görevi kötüye kullanma gibi iddialara dair defalarca Meclise araştırma önergesi verdik, maalesef AKP’nin çoğunluk oylarıyla reddedildi.

Her konuşmamızı fezleke konusu yapan cumhuriyet savcılarını, eğer varsa biraz hukuk onuru ve vicdanı ortaya dökülen bu iddialar karşısında harekete geçmeye davet ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.

Sayın Arslan…

17.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, yeni Başkanlık Divanı seçimleri sonrası Anıtkabir’in ziyaret edilmediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman’a soruyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni Başkanlık Divanı seçimleri yapılmış, birçok yeni arkadaşımız görev almıştır. Her seçim sonrası Başkanlık Divanı Ata’mızın kabrini ziyaret ettiği hâlde arkadaşlarımızın istemesine rağmen bu ziyaret neden gerçekleştirilmemiştir? “Anıtkabir’i daha önce ziyaret ettik, şimdi ziyarete ne gerek var?” diyerek Atatürkçü olmadığınızı mı göstermek istiyorsunuz?

Ata’mızın koltuğunda oturduğunuzu, onun kurduğu cumhuriyet ile İsmet İnönü’nün getirdiği demokrasi sayesinde Başkan olduğunuzu unuttunuz mu? Türkiye Büyük Millet Meclisine Başkanlık yapmak Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün laik cumhuriyetine, demokrasisine, parlamenter rejimine sahip çıkmakla olur. Geçmişi yok sayarak, Büyük Önderimize saygı duymayarak yaptığınız Başkanlık her zaman tartışma konusu olacak, durumunuza hep şüpheyle bakılacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Sayın Hakverdi…

18.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, Adalet Bakanlığının tüm mahkemelere gönderdiği 10 Kasım 2017 tarihli evrakın yargıya müdahale demek olduğuna ve Adalet Bakanının bu hakkı ve yetkiyi nereden bulduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, sizin aracılığınızla Adalet Bakanımıza soru sormak istiyorum: Elimde Adalet Bakanlığı imzalı bir evrak var, 10 Kasım 2017 tarihli ve bütün mahkemelere gönderilmiş ve bütün mahkemelere gönderdiği yazıda aynen şunu söylemiş: “Terör örgütünün memur olan yapılanması içerisinde faaliyetlerinden dolayı KHK’yle görevlerinden ihraç edilen, geri dönmek amacıyla açlık grevi yaparken tutuklanan ve cezaevinde de açlık grevine devam eden Nuriye Gülmen ile Semih Özakça isimli örgüt mensuplarının…” Şimdi, yargılama devam ediyor, Adalet Bakanlığı bütün mahkemelere böyle bir yazı gönderiyor, diyor ki: “Nuriye ve Semih örgüt mensubudur.” Bu hakkı, bu yetkiyi nereden buluyor Adalet Bakanı? Ve bu yazıyı alan mahkemeler Nuriye ve Semih’in beraatına nasıl karar verebilir, nasıl hakkıyla, hukukuyla bir yargılama yapabilir? Bu, yargıya müdahalenin evrakıdır; bu, suçtur.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hakverdi.

Sayın Dilipak…

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur Dilipak’ın, Cumhuriyet Halk Partisinin yine asılsız ve mesnetsiz bir şekilde iftiralarına devam ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Geçtiğimiz aylarda yaşanan Katar mevzusundan önce CHP grup başkan vekilinin biri Türkiye’nin DEAŞ’a silah yardımı yaptığını söylemişti. Ardından baktığınızda Katar mevzusu patlak verdi. ABD’de Zarrab olayının mahkemesi olmadan önce birilerinin gönüllü öncü kuvveti, uydusu olma özelliğini sürdüren CHP yine asılsız, mesnetsiz bir şekilde iftiralarına devam etmektedir. Son iftiraları biri tarafından önemli olacak ki bu sefer Genel Başkanlarına açıklama yaptırmayı ihtiyaç hissettiler. Ortada ne olduğu bilinmeyen kâğıt paçavralarıyla basına verilmeyen, sadece grup kürsüsünden sallanan kâğıtlarla vazifelerini ifa etmeye çalışmaktadırlar. Bu kürsüden bir kez daha CHP’yi şunun bunun öncü kuvveti olmaya değil, yerli ve millî olmaya davet ediyoruz. Kim ne derse desin Türkiye’nin bu kutlu yürüyüşü 2023 hedeflerine doğru hızla ilerleyecektir, devam edecektir.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Yerli ve millî Rıza Sarraf mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dilipak.

Sayın Nazlı…

20.- Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlı’nın, Kütahyalı yönetmen Ahmet Uluçay’ın vefatının 8’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ahmet Uluçay sadece Türk sinemasının ya da sanat dünyasının değil, insanlar arasında da bir kahraman olarak ilk aklımıza gelen isimlerden biridir. Hayatında hiç film görmemişti ama resmi çok seviyordu. “Bir de kımıldayıverse şu resimler!” diyordu ve bir gün kımıldattı o resimleri. Sinemayı düşünmek nefes almak gibi bir şeydi onun için ve tahtadan yaptığı film makinesiyle hayallerini gerçekleştiren büyük bir kahramandı artık. Bütün imkânsızlıklara rağmen, “Derdi olmayan sinema yapamaz.” diyen Uluçay, bir ömrü bu uğurda seve seve harcadı. Sinemayı imajlar dünyasından gerçekler dünyasına taşımayı başardı. Üzerine yapışan “köylü yönetmen” yaftasına aldırmadan çektiği dokuz kısa filmin ardından kendi hayatını anlatan “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” filmiyle ulusal ve uluslararası festivallerde kırkın üzerinde ödül aldı. “Karpuz kabuğundan gemi değil, Titanik bile yaparım, para değil, yürek meselesi.” diyerek hayallerimize ulaşmayı bize öğreten Kütahyalı hemşehrimiz ünlü yönetmen Ahmet Uluçay’ı vefatının 8’inci yılında rahmet ve özlemle anıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Nazlı.

Sayın Tüm…

21.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla ve Reza Zarrab’la ilgili davada kendilerine kamu tarafından avukat tutulup tutulmadığını ve Halkbank’ın uğradığı hisse kaybını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Amerika’da İran’la ilgili yaptırımları ihlal ettiği gerekçesiyle yargılanan ve cezaevinde tutuklu olan eski Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla hakkında medyada çeşitli söylentiler yer almaktadır. Hükûmete soruyorum: Kamu bankası olan Halkbank, Amerika’daki dava sonrası ne kadar hisse kaybı yaşamıştır? Rüşvetle suçlanan Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın avukat paralarının kamu tarafından karşılandığı iddiası doğru mudur? Hakan Attila’nın kaç avukatı bulunmaktadır ve avukatlar için bütçeden harcanan para miktarı nedir? Bu davada yargılanan Reza Zarrab için de kamu tarafından avukat tutulmuş mudur? ABD’deki davada milyonlarca dolarlık rüşvet itiraflarından sonra uluslararası alanda Halkbankın değer kaybı, itibarı nasıl kurtulacaktır? Şu an bulunduğumuz Meclisin kürsüsünde “Reza’nın önüne yatarım.” diyenler bir öz eleştiri yapacaklar mıdır?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüm.

Sayın Yarayıcı…

22.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın, tüm dünyanın Zarrab aracılığıyla Türkiye’deki siyasi çürümeyi izlediğine ilişkin açıklaması

HİLMİ YARAYICI (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tüm dünya dünden bu yana Zarrab aracılığıyla Türkiye’deki siyasi çürümeyi izliyor. Verilen rüşvetler, bunun karşılığında sağlanan imtiyazlar namuslu her yurttaşın midesini bulandırıyor. Ortaya serilen bu kirli ilişkiler karşısında “Biz Amerika’nın koyduğu ambargoya uymak zorunda değildik, ülkemizin çıkarlarını koruduk. Türkiye üzerine oyunlar oynanıyor.” yaklaşımı cumhuriyet tarihimizin en büyük yalanıdır. Emperyalist bir ülkenin ambargosuna uymak zorunda değiliz elbette ancak bu davanın esası, Türkiye Cumhuriyeti lehine ambargonun delinmesi değildir. Bu rüşvet trafiğinde devletin hazinesine tek bir kuruş girmemiştir. Tam tersine, iktidar nüfuzunu kullanan bir azınlığın meşru ticaret kanallarını kapatarak kişisel menfaat elde etmesidir. Bu nedenle, bu paraları kasalarınıza doldururken sizinle aynı gemide olmadığımız gibi, hesap verirken de aynı gemide olmayacağız. Hesap vereceksiniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yarayıcı.

Son söz, Sayın Sürekli…

23.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, asılsız ve çirkin ifadeleri ve sunduğu sahte belgelerle kamuoyunu şaşırtmadığına ilişkin açıklaması

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

CHP Genel Başkanı asılsız ve çirkin ifadeleri ve sunduğu sahte belgelerle kendisinden bekleneni yapmış, bizi ve kamuoyunu şaşırtmamıştır. 17-25 Aralık kumpasında ve MİT tırları davasında eline tutuşturulan evraklarla kendisine biçilen rolü oynamış, hain darbe girişimi sonrasında FETÖ’nün ağzından konuşarak “kontrollü darbe” söylemiyle meydan meydan gezmiştir. ABD’de sahte deliller ve FETÖ’cülerin bilirkişiliği çerçevesinde yürütülen, tamamen siyasi ve ülkemizi yıpratmayı amaçlayan davanın hemen öncesinde, yine, eline belge diye kâğıtlar tutuşturulmuş, o da misyonunu yerine getirmiştir.

Bu millet bu kumpasları çok gördü ve yalanlarınıza da maalesef çok alıştı ama siz, ülkemizin ve milletimizin yüksek çıkarlarına hizmet etmeyi bir türlü öğrenemediniz. FETÖ’cülerin ve üst akıllarının izinden gitmeye devam ediyorsunuz ama bilin ki milletimiz de sizi not ediyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yüksek çıkarlarınız Rıza Sarraf mı?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sürekli.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtibini seçmek üzere toplanacağı gün, yer ve saate ilişkin duyuru

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde üyelerinin seçimi yapılan Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu İç Tüzük’ün 24’üncü maddesine göre, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtibini seçmek üzere bugün saat 16.00’da Plan ve Bütçe Komisyonu toplantı salonunda toplanacaktır.

Bilgilerinize sunulmuştur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, ben özür dilerim sizden. Şimdi, Türkiye'nin yüksek çıkarı, menfaati Rıza Sarraf mı, kim, ben bir milletvekili olarak öğrenmek istiyorum. Yani Hükûmetten yetkili birisi bize izah eder mi?

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Hükûmet yok ki!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal, kayıtlara girmiştir, mutlaka cevap veren olacaktır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, söz talep eden grup başkan vekillerimize ikişer dakika söz vereceğim.

İlk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilimiz ve Samsun Milletvekilimiz Sayın Erhan Usta’ya aittir.

Buyurun Sayın Usta.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 30 Kasım-1 Aralık 1950 Kunuri zaferinin yıl dönümüne ve Kore Savaşı şehitleri ile Siirt’in Şirvan ilçesine bağlı Soğanlı köyünde bir evde meydana gelen göçükte hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve TÜİK tarafından açıklanan dış ticaret istatistikleri Ekim 2017 rakamlarına ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bundan tam altmış yedi yıl önce, 30 Kasım-1 Aralık 1950’de Kore Savaşı’nda, Kunuri’de üç gün süren muharebeler sonunda Türk birliği büyük bir zafer kazanmıştır. Bu zafer dört yıl süren Kore Savaşı’nın en zorlu anlarından biri olarak kabul edilmektedir. Kunuri Zaferi’ni İngiliz General Martin şöyle ifade ediyor: “Türkler 10’a karşı 1’le aslanlar gibi savaştılar. Türkler uzun süre bu şekilde düşmanla çarpışırken ve ölürken İngiliz ve Amerikalılar geri çekiliyorlardı. Mermisi kalmayan Türk askeri süngüyle, yumrukla büyük bir zafer kazandı.” diye anlatmıştır.

Sultan Alparslan biliyoruz ki 27 bin askerle Bizans topraklarında ilerlerken, huzuruna gelen keşifçi askerin “300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor.” demesi üzerine “Biz de onlara yaklaşıyoruz.” diyerek savaşın sayıyla değil tecrübe ve yürekle yapılacağını tarihe nakşetmiştir. Kore’de yaşanan mücadele de bu cesaretin en açık örneğidir. Ben bu vesileyle, Kore Savaşı’nda şehit olan ve daha sonradan hayatını kaybeden bütün gazilerimize de Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın Başkan, bugün sabaha karşı Siirt’in Şirvan ilçesine bağlı Soğanlı köyünde toprak damlı evde bir göçük olmuş ve bir baba ile 2 oğlu hayatını kaybetmiştir, anne ve 4 çocuk da yaralı olarak kurtulmuştur. Bu elim olayda hayatını kaybedenlere Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara da acil şifalar temenni ediyorum.

Sayın Başkan, bugün önemli bir istatistik açıklandı; dış ticaret istatistikleri Ekim 2017 rakamları açıklandı TÜİK tarafından. Bu istatistiklere göre ihracat son ayda yüzde 9, ithalat yüzde 25 arttı. Hatta ocak-ekim dönemi için bakacak olursak, dış ticaret dengesindeki yani ihracat ile ithalatın farkı olan dengedeki artış ocak-ekim döneminin kümülatifi için yüzde 32,1 oldu, ekim dönemi için de yüzde 73,9. Yani Türkiye’de ticaret açığı son ayda yüzde 73,9 oranında arttı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu çok yüksek bir artıştır. Şimdi, buradan “Yıl sonu ne olacak?” diye bir tahmin yapacak olursak eğer, kasım-aralık yani on ayda gelen açık 61,2 milyar dolar, kasım-aralıkta hiçbir artış olmasa, geçen yıl kadar dış ticaret açığı gelmiş olsa 71 milyar dolara çıkıyor bu yılın ticaret açığı. Tabii, geçen yılın çok üzerinde şu anda seyrettiğine göre, ocak-ekim dönemindeki artış kadar son iki ayda da artış olacağını varsayarsak, 74 milyar dolar civarında bir ticaret açığıyla büyük ihtimal karşılaşacağız. Fakat buna rağmen daha bir buçuk, iki ay önce orta vadeli programda 2017 yılı ticaret açığı 65,5 milyar dolar olarak tahmin edildi. Yani bugün en az 74 milyar dolar olacağını tahmin ettiğimiz açık, bundan bir buçuk, iki ay önce 65,5 milyar dolar olarak tahmin edildi. Tahminde niye bu kadar sapma var, bu konuda niye siyaset kurumu ve bürokrasi dikkatli değil, ben bunu buradan sormak istiyorum.

Ayrıca da finansman açığı şu anda Türkiye'nin karşılaştığı en büyük risk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan müsamahanıza.

Bu finansman açığı, tabii, ekonomik açıdan baktığımızda da aslında bugün ortadaki siyasi konularla birleştirdiğimiz zaman Türkiye'nin önündeki en büyük risk. Yani Türkiye, finansman açığını azaltmak zorundadır. Özellikle, eğer bugünkü yaşadığımız olayları biz Türkiye’ye karşı yapılmış bir siyasi atak olarak görüyorsak, finansman açığımızı azaltacağız ki Türkiye üzerinde birilerinin oyunlarına çok fazla alan açmayalım. Bu anlamda ben, Hükûmeti dikkatli olmaya, hem tahminleri daha doğru yapmaya hem de bu açıktaki, Türkiye’nin dış ticaret açığındaki bu hızlı artış konusunda daha dikkatli olmaya davet ediyorum. Evet, büyüme biraz hızlı geliyor ama büyümenin maliyet tarafını da görmek lazım. Yani büyümedeki artıştan daha ziyade, finansman açığındaki artış, Türkiye ekonomisi açısından ve Türk siyaseti açısından önümüzdeki günlerde önemli olacaktır diye düşünüyorum.

Genel kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usta.

Sayın Kerestecioğlu...

25.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Reza Zarrab davasında telaffuz edilen rakama, tutuklu HDP milletvekillerinin yargılama süreçlerine ve 17-25 Aralıktan sonra Yüce Divan yargılama yapabilmiş olsa Türkiye'nin itibarının zedelenmemiş olacağına ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben, özellikle dün Reza Zarrab davasında telaffuz edilen rakamı Türk lirasına çevirerek söylemek istiyorum halkımızın daha iyi vâkıf olabilmesi için: 280 trilyon, artı saat, üstelik bu miktar sadece bir kişiye verildiği söylenen rüşvet. Yani asgari ücrete 100 lira zam yapmamak için binbir takla atılırken, burada emeklilerin bir iyileştirmesini yaparken sanki çok büyük bir şey yapmışız gibi oylamalar yaparken, gerçekten bu rakamlar Türkiye açısından korkunç rakamlar. Ve itiraflarında diyor ki: “45-50 milyon euro.” Yani dün özellikle herkesin dikkatini bu çekiyordu, tabii daha çok parası olmayan herkesin dikkatini çekiyordu. O 5 milyon euro yani “45-50...” 5 milyon sanki önemli bir şey değilmiş gibi ifade edilebiliyor. Bu 5 milyon euro binlerce kişinin hayatını kurtaracak değerde.

Şimdi, bu para işlerinin bir de siyasi ayağı var; evet, ekonomi ayağı bugün iyice ortaya çıkıyor ama bir de siyasi ayağı var. Yani baktığımızda, biz vekillerimizin nasıl yargılandığını görüyoruz. Gülser Yıldırım’ın tutuklu olduğu davanın duruşması var, bir gün öncesinde Anayasa Mahkemesi onun hakkında karar alıyor. 7 Aralıkta Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın tutuklu olduğu davanın duruşması var, bir gün öncesinde -ne hikmetse, ne tesadüfse- 6 Aralıkta Anayasa Mahkemesi onun hakkında belki bir karar alacak. Bunlar yargının doğal akışında mı oluyor sizce? Hayır, bunların hiçbiri tesadüf değil. Evet, bu konuda, aynı zamanda, ortada Türkiye’ye yönelik bir komplo falan yok ama Türkiye'nin itibarının ciddi şekilde zedelenmesi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hani hatırlarsınız, yaşı bizim yaşımıza erişmiş olanlar da daha iyi hatırlar, Özal derdi ki: “Benim memurum işini bilir.” Şimdi de “Benim eniştem, dünürüm, akrabalarım işini bilir.” deniyor maalesef.

Sarayın zaten dev bir bütçesi var ve adalara gidenler de ortada ama savaş bütçesi de bunun cabası, bundan mağdur olanlar ise işçiler ve emekçiler, ortada o hikâyeden anlatılan antiemperyalizm falan da yok. Burası üslerle dolu bir ülke, zaten antiemperyalizm hak getire ama parasal açıdan da baktığımızda, vergi kaçırmalara baktığımızda, halkın cebinden çalınanlara baktığımızda da antiemperyalizm falan söz konusu değil.

Evet, biz sormak istiyoruz: Süleyman Aslan nerede? Zafer Çağlayan nerede?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

Lütfen sözlerimizi tamamlayalım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Egemen Bağış Kıbrıs’ta mı? Herhâlde ufacık bir ilçe kongresinden dahi haberdar olan Sayın AKP Genel Başkanının da bunlardan haberi vardır.

Sayın Başkan, eğer bütün bunlarla ilgili bir aklama mekanizması olmasaydı o 17-25 Aralıktan sonra, Yüce Divan gerçekten gerçekleşseydi aslında Türkiye'nin itibarı da böyle zedelenmiş olmayacaktı. Tıpkı o gün ne yapılıyorsa, Meclis soruşturma komisyonu 4 bakanla ilgili o zaman çalışmalarını sürdürürken internete erişim yasağı, iç güvenlik paketi, mülki amirlere tutuklama yetkisi gibi yasa tasarıları gündeme gelmişti; işte, bugün de OHAL süreciyle aynı benzerliği gösteriyor. “Dış güçler bizi çekemiyorlar.” falan değil; gerçekten çekilemeyen bir durum var, halk artık sizi çekemiyor demek istiyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Özel, buyurun.

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, tüm şehitleri ve hayatını kaybeden gazileri rahmetle andığına, İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ile İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ve Türkiye’nin rezil edilmesinin esas sorumlusunun Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hem tarihteki şehitlerimizi, gazilerimizi, gazilerimizden hayatını kaybedenleri hem de dünkü vahim kazada hayatını kaybedenleri rahmetle anıyoruz.

Dün akşam, daha doğrusu iki gündür, üç gündür Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiye’ye ne yaşattığı ve kendisinin neler yaşadığı, neler hissettiği ortada, iki gündür Meclisteki durumları da ortada. Tabii, kendilerinin kullandığı tabirleri kullandığımı baştan söyleyerek şunu söyleyeyim: Dün akşam, gece yarısı mesajıyla bu sabah apar topar saraya çağrılan milletvekillerinden Sayın Şeker, Sayın Dalkılıç ve Sayın Sürekli sarayın ellerine tutuşturduğu kâğıtları gelip burada okudular ve o kağıtları okurken Sayın Şeker zehir gibi konuşuyordu, Sayın Dalkılıç’ın elinde ak trollerin internette bizi korkutmak için koydukları kılıç da değil balta görüntüleri vardı, Sayın Sürekli de kendisine yakışır bir şekilde sürekli hakaret etti Genel Başkanımıza.

Ama şunu söyleyelim: Kadın-erkek meselesini gündeme getirip saptırmak isteyene, benim “Kadın-erkek eşitliği fıtrata aykırı.” diyen bir genel başkanım yok. Benim “Börek yapmayı bilmeyenin yuvası dağılır.” diyen bir bakanım da yok. Benim, koluna taktığı saatin faturası yerine “kanıt” diye peçete sallayan bir bakanım da yok ve benim yönettiğim ülkede, bizim partimizin yönettiği hükûmette devletin parasıyla tutulmuş bir avukat Amerika’ya gidip de Amerika’da Hakan Atilla’yı savunurken “Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan arsızca rüşvet alıyordu, biz bile utanıyorduk.” deyip bunun kanıtlarını sunmadı. O avukatın hazineden ödeniyor maaşı, hazineden ödeniyor o avukatın parası ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …Hakan Atilla’yı savunmak için Türkiye Cumhuriyeti devletinin parasını verdiği avukat, sizin önce genel müdür yaptığınız, 17-25’te alıp daha sonra yönetim kuruluna atadığınız adamın arsızca rüşvet aldığını söylüyordu. Ayrıca, sizin burada akladığınız bir bakana “45-50 milyon euro rüşvet verdik, kardeşine 2,5 milyon TL.” deyince avukatı gidip dekontu sunuyor mahkemeye ve bunlar ortada dururken yani daha iki hafta önce verdiğiniz gaflet notasıyla savunduğunuz adam şimdi bir şeyler söylerken “Kumpas kuruldu.” diyorsunuz. Evet, Türkiye'nin uluslararası itibarına kumpas kurulmuştur, Türkiye'nin uluslararası marka değeri düşürülmektedir, Türkiye rezil rüsva edilmektedir. Milletçe utanıyoruz ama bu işi yapan Reza Zarrab, Hakan Atilla, Süleyman Aslan taşeron, esas işveren, üst işveren karşımızdadır: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı. Bunun hesabı sorulur, yargıda da sorulur, sandıkta da sorulur.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Sayın Başkanım, ismimi anarak sataşmıştır sayın grup başkan vekili.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, aynen cevap verdim, aynı üslupla.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Sataşmadan söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Dalkılıç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

CHP Grup Başkan Vekilimiz biraz önce hem benim ismimi andı hem Cevdet Bey’in ismini andı hem Sayın Sürekli’nin ismini andı…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hepsini bilerek andım.

HALİS DALKILIÇ (Devamla) – …dedi ki: “Külliyede saraya davet edildi.” Bu üç arkadaşımız da hiçbir yere davet edilmedi, Meclis açıldı açılalı buradalar; bir. İkincisi: Cumhurbaşkanımız milletvekillerimizle rutin olarak toplantılar yapıyor memleketin geleceğine dair, ülkenin sıkıntılarını, ülkenin açmazlarını müzakere etmek üzere. Tabii, Cumhuriyet Halk Partisinin gündeminde böyle bir şey olmadığı için yapılan toplantıların her birinde milletvekilleri, Sayın Genel Başkanın yaptığı gibi, elinde kâğıt… Benim elimde kâğıt falan yoktu ve herhangi bir yerden kâğıt tutuşturulmaz, AK PARTİ milletvekilleri kendi özgün fikirlerini söyler. Elde kâğıt sallamak, sürekli sallamak Cumhuriyet Halk Partisinin geleneğidir yani onu milletimiz de biliyor, biz de biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – İktidarınızı sallıyoruz. İktidarınız sallanıyor, evet, kâğıt değil. İktidarınız sallanıyor.

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Dolayısıyla bu sallamaların, bu iftiraların Cumhuriyet Halk Partisine bir faydası yok.

Gerçekten, şu anda, şunu söylüyoruz: Küresel olarak Türkiye’yi, tüm milletimizi hedef alan bir küresel komployu… Cumhuriyet Halk Partisinin burada da eş zamanlı olarak onun bir parçası gibi hareket etmesi bizi üzüyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Avukatlar niye söylüyor öyle?

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - CHP gibi köklü bir partiyi, gerçekten, millî, yerli ve bu ülkenin menfaatlerini ön planda tutacağı bir muhalefet anlayışına davet ediyorum.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Biz de mi ortak olalım size? Suç ortaklığınıza biz de mi ortak olalım?

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Dolayısıyla biraz önce Sayın Özel’in söylediği, bizim sarayda olduğumuz ve toplantıda olduğumuz tamamen -her iddia gibi- boş bir iddiadır. Bütün arkadaşlarımızla biz buradaydık.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, iyi çalışmalar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Saraya çağırmıyorlar mı sizi yoksa?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dalkılıç.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Cumhuriyet Halk Partisinin böyle bir derdi yok.” dedi. Öncesinde söylediği, memleket meselelerini konuşmak ve ülkenin çıkarlarını savunmak. CHP’nin böyle bir derdi olmadığını söylemek partiye doğrudan sataşmadır. Cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bir eleştiridir Sayın Başkanım yani hiç mi eleştiri yapmayacak? “Senin bir derdin yoktur…” o da “Vardır.” diyor. Sonuçta halkımız bütün bunları değerlendirecek Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben kürsüden istedim ama sizden istemek gerekiyorsa sizden de isteyelim.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Hayır, burada “Benim derdim vardır.” diyebilir.

BAŞKAN – Son olarak, yeni bir sataşmaya mahal vermeden bir açıklama yapın Başkanım.

Saat 16.00 oldu arkadaşlar. 14.00’te Genel Kurulu açtık, iki saat oldu gündeme geçemedik. Rica ediyorum…

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, zaten, esas mesele bu. Sayın Elitaş diyordu ki: “Benim istediğim İç Tüzük değişikliğini yapın. Biliyorsunuz, saat 18.00’i buluyor, grup önerileri bitmiyor.” “Ne yapalım?” “Yoklamayı kaldıralım.” “Ne yapalım?” “Grup önerisini kısaltalım.” “Ne yapalım?” “Geçmiş tutanak hakkında konuşmayalım.” Ne istediyse verdiniz grup olarak Elitaş’a. Sonuç: Aynı saatte başlıyor. O gün de dedim, hiçbir şey değişmez. Yönetim mantığı değişmedikten sonra, tek başına “Ben yaptım, oldu.” mantığı değişmedikten sonra siz istediğiniz kadar uğraşın. Deve o delikten geçmez sanıyorsunuz ama Allah isterse ya deliği büyütür ya deveyi küçültür. Elitaş’ın da kulağına küpe olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, gelelim, üç sayın milletvekilinin zehir gibi, elde balta ve sürekli hakaret etmelerine. Bunu bilerek söyledim.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Biz hakaret etmeyiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Şunu söylüyorum: Siz, ana muhalefet partisinin liderine “Eline tutuşturulan kâğıt.” derseniz, sizin sarayın kapıkulu olduğunuz da…

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Biz hakaret etmeyiz, biz iftira da etmeyiz.

BAŞKAN – Sayın Dalkılıç, lütfen ama, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …eline saraydan kâğıt tutuşturulduğunu da, saray size ne söylerse onları söylemeniz de, düne kadar aklınızda yoktu da şurada, yerinizden, yahu memlekette ne sorunlar oluyor, ilinizin bir tane sorununu dile getirmiyorsunuz da bugün mü aklınıza geldi? Hemen gelmişsiniz erkenden, tık tık, 15 kişinin içine girelim… Hiç mi memleketin sorunu yoktu? Memleketin sorunlarını konuşuyormuş! Gidip gelip de bir kere söz aldığını görmedik ama talimatı aldınız, zılgıtı yediniz.

“Sallıyorsun.” diyor; sallıyoruz, elimizle adalet ağacını tuttuk, devletin tepesinde iğreti duranları adalet ağacının dizinin dibine düşürüp hesap vermek için var gücümüzle sallıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Sallıyoruz, yıkılacaksınız, bu iktidar yıkılacak, Türkiye kazanacak.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Yıkamazsınız, yıkamazsınız.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Halk yıkacak, halk, halk.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisi vatan, millet mücadelesi veriyor ve bu hırsızlığı, bu haksızlığı, bu yolsuzluğu bir millî mücadele olarak görüyor.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Adalet ağacı değil, FETÖ’nün ağacını...

BAŞKAN – Sayın milletvekillerimiz…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Milletvekillerimize, milletin seçtiği milletvekillerine, tıpkı Cumhuriyet Halk Partili vekiller gibi millet tarafından seçilmiş olan vekillerimize “kapıkulu” demiştir, açık bir sataşmadır, bu çerçevede söz talep ediyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Özür dilesin, özür.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen ana muhalefete “eline tutuşturuldu” de…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim, siz tecrübeli bir siyasetçisiniz.

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; aslında buradan Özgür Bey’e söylenecek, tam da Özgür Bey’in üslubu çerçevesinde bir cümle var ama bizim kastımız burada Meclis çalışsın, yoksa laf yarıştırmak değil. Emin ol var, Özgür Bey, aynı üslup, aynı dil çerçevesinde söyleriz.

Kıymetli arkadaşlar, sabahki toplantıya ben katıldım. Özgür Bey, suizanla davranıyorsunuz. Bilmediğiniz, katılmadığınız, kimin katıldığını da bilmediğiniz bir toplantıyla ilgili kendi kafanızdaki vehimler çerçevesinde bir mantık üretiyorsunuz. Bu doğru değil, bu doğru değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O bir bilgiyle mi söylüyor, Genel Başkanın eline kâğıt tutuşturulmuş, bilgiyle mi söylüyor?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bakın, ben o toplantıdaydım, bizim orada konuştuğumuz konular, her vekilin kendi iline ilişkin problemlerdi, bunlar konuşuldu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu söyleseymiş.

MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Sana mı soracağız ya ne söyleyeceğimizi?

MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Her sabah elinize bir kâğıt tutuşturuluyor her sabah.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ayrıca, çok ayıp yani “Vekillerin eline kâğıt tutuşturuldu da geldi konuştular burada.” Sizin ellerinize kâğıt mı tutuşturuluyor gelip konuşuyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynı söylediği şeyi söyledim ben, “Genel Başkanınızın eline kâğıt tutuşturulmuş.” dedi.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama, Özgür Bey, sizin arkadaşlarınız deminden beri zehir zemberek laflar ediyor, sizin kulaklarınıza onlar müzik notaları gibi geliyor galiba.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu sizin kulağınız duyacak, cevap verecek, benim işim sizinkileri duyup cevap vermek.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ben duyuyorum ama bütün onlara karşı cevap vermeye kalkarsam emin olun karşılıklı cevaplarla birbirimizi germekten öte bir şey yapmayız. Dolayısıyla, şu Meclisin müzakere mantığına uygun bir tarzda dil hususunu hatırlarsınız dün akşam da konuşmuştuk o yaşanan vahim olay çerçevesinde, sonrasında. Buna hepimiz dikkat edelim, lütfen siz de dikkat edin, arkadaşlar da dikkat etsin, bizim arkadaşlar da dikkat etsin, hepimiz edelim.

Burada milleti temsil eden Meclisin vekilleri lütfen kullandıkları eleştiri ifadelerinde, eleştiri kelimelerinde şunu unutmasınlar: Söylenen söz ne kadar geniş çevreye gider, ne kadar rasyonel, akla ve vicdana uygun olursa söyleyen kişi için o kadar iyidir; bizim yaklaşımımız bu.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kayda geçsin Sayın Başkanım.

Kullandığım ifadeleri daha önce hiçbir milletvekili için kullanmadığımı hepsi biliyor. Ne dedilerse tekrar ettim ve başında, tutanağa bakılırsa üç milletvekilinin kullandığı ifadeleri kullanarak devam edeceğim dedim, ele tutuşturulan kâğıt ve sonra diğer şeyleri söyledim. Ben ne duyduysam aynıyla söyledim, benim üslubumda olan bir şey değil, arkadaşların üslubunun tekrarıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Önce Bostancı’ya kürsüden ayrılırken bir teşekkür edemedim, teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.

Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Bostancı, sizi dinliyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Özel mesela “kapıkulu” dedi. Hangi arkadaşımız “kapıkulu” dedi CHP vekillerine? Demedi. Siz aynı dil üzerinden gitmediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam. Hayır canım, “eline tutuşturulmuş kâğıt”taki üslup neyse o üslubu söylüyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ateşli bir dille konuştunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Canım açın bakın tutanağa, aynı üslupla cevap vereceğim diyorum.

BAŞKAN – Sayın Bostancı, grup başkan vekili olarak söz hakkınız devam ediyor.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Mısır’da El Ravda Camisi’ne düzenlenen saldırıda ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Amerika’da devam eden davaya ve Rıza Sarraf’ın ifadelerine, yaşanan bu mahkeme olayının millet vicdanında bir kumpas olarak değerlendirildiğine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Mısır Kuzey Sina’da DEAŞ örgütü tarafında El Ravda Camisi’ne düzenlenen saldırıda ölenlerin sayısı 310 kişiye çıktı, bunların 27’si çocuk; hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. 24 Kasım Cuma günü yaşanmıştı bu hadise. Türkiye de 27 Kasım günü bir günlük millî yas ilan etmişti. Aslında bu coğrafyada peş peşe canlı bombalarla nasıl kitlesel kıyımlar yapıldığını her gün haberlerde görüyoruz. Orta Doğu coğrafyasında insanların ölümü kimi ülkelerde, gelişmiş ülkelerde nasıl bir anlam ifade ediyor? Zannediyorum, buradaki bütün siyasi partiler o konuda bir kanaat sahibidir. 40 kişi, 50 kişi, 100 kişi ölmüş, bunun bir değeri yok. İnsanları birer kemiyet olarak görüyorlar, birer keyfiyet olarak değil. Aslında, şu coğrafyada yaşanan kan, vahşet, dram, bütün bunlar bu coğrafyadaki insanların aralarındaki her tür tartışmaya, siyasi rekabete, farklılıklarına rağmen kaderlerinin nasıl ortak olduğunu, nasıl birbiriyle bağlantılı olduğunu gösteren bir hadisedir. Öncelikle bunun altını çizmek istedim.

İkincisi: Bu Amerika’daki dava konusu.

Türkiye’de 6’ncı Filo meselesinden bu yana Amerika’nın siyasetini, attığı her adımı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …emperyal bir ülkenin stratejisi ve taktiği olarak görenler, böyle bir müktesebat oluşturanlar, şimdi Amerikan adaletinin uluslararası bir davaya ilişkin yaptığı yargılamayı adaletin tahakkuku olarak değerlendirmiyorlar mı, insan aklını yiyor yani o müktesebat ve bugünkü yaşananları yan yana koyduğunuzda bana çok tuhaf geliyor, eminim milletimize de tuhaf geliyordur.

Rıza Sarraf denilen adam konuşuyor. Savcı soruyor: “Niçin daha önceki beyanların yalandı?” diyor. “Çünkü kendimi kurtarmak istiyordum.” diyor. “Peki, şimdi…” “Şimdi doğruyu söylüyorum.” Niçin? Çünkü yine kendini kurtarmak istiyor. Acaba doğruyu söylüyor mu? Bırakın her türlü tartışmayı, siyasi pozisyonu, her şeyi, bu adam orada nasıl bir anlaşmaya vardı, ne söyleyerek kurtuluş ümidini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bostancı, sözlerinizi tamamlayın.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …dün yalan söyleyerek elde etmek istediği -ki sonuçta insani bir şeydir, çıkmak istiyor- bugün savcılıkla iş birliği içerisinde söylediklerinin doğruluğuna kim ölçü teşkil edecek, ne ölçü teşkil edecek? Daha ne olup bittiğini bilmeden, söylenen her sözün arkasından adaletin tecelli ettiği gibi bir izlenim yaratmaya çalışmayı da ayrıca çok yanlış bulurum. Siyaseten söyleyebilirsiniz ama bütün bunların millet vicdanında bir karşılığı var. Milletin vicdanında bunun karşılığı, yaşanan bu mahkeme olayının bir kumpas olduğudur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Biz burada yargılansınlar diyoruz, Amerika’da değil.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, özür dilerim sizden.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, Rıza Sarraf için “Suçsuzdur.” diyen Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Rıza Sarraf için “Hayırseverdir.” diyen Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Rıza Sarraf için “Cari açığımızı kapattı.” diyen Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Türkiye'den, 5 bine yakın tutuklu Türk vatandaşımız var. Bu siyasi iktidar yurt dışında tutuklu bulunan hiçbir Türk vatandaşıyla ilgilenmiyor, sabah akşam “Rıza Sarraf”, sabah akşam “Rıza Sarraf” diyor siyasi iktidar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal, tutanaklara geçmiştir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bir insan, Sayın Başkanım, hayırseverlik de yapmış olabilir, önceden düzgündür, sonradan hırsızlık da yapmış olabilir.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ama hep böyle! Hep böyle! Herkes mi kumpasçı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On beş günde mi değişiyor Hocam ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bir dakika… Bir dakika… Sonuçta bu acele ne? Bu acele ne? Mahmut Bey, siz de bir hukukçusunuz. Niye acele ediyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, tamam acele değil de… Keşke birazcık acele edip elimizi çabuk tutsaydık da Rıza Sarraf’ı burada yargılasaydık, suçu burada ortaya çıksaydı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, biz bunu söylüyoruz yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Türkiye'nin de millî menfaatleri dünyanın gözü önünde bu kadar zedelenmeseydi. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – O zaman hayırsever görüyorlardı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Naci Bey, AK PARTİ’nin Grup Başkan Vekili “Mahmut Tanal, acele ne?” diyor. Şimdi, kendilerine…

MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Ya, Başkanım böyle bir usul mü var ya! Allah aşkınıza ya! Böyle bir usul mü var?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yanındaki Sayın Doğan Bey iyi bir hukukçudur.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, bitiyor. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun…

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiyor Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Ya, Mahmut Tanal ayrı bir grup mu kurdu bu Mecliste? Ayrı grubu mu var Mahmut Tanal’ın bu Mecliste?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – …309’uncu maddesi uyarınca bu söylenilen beyanlarla yargılamanın iadesi hükümleri doğmuştur. Türkiye’de yeniden yargılansın. O beyanlarla kim suça katılmışsa… Türkiye bu konuda aklansın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Komisyonların başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin tezkereleri vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler

1.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1359)

Sayı: 10737363-130.05-190460                                                                                                               30/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, başkan, başkan vekilleri, sözcü ve kâtip seçimi için 29/11/2017 Çarşamba günü saat 20.00’de toplanmış ve kullanılan 14 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu almışlardır.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                              Mustafa İsen

                                                                                                     Sakarya

                                                                             Komisyon Geçici Başkanı

                                                                                                          

Başkan:       Mehmet Kasım Gülpınar                      (Şanlıurfa)      14 oy

Başkan Vekili: Cengiz Aydoğdu                              (Aksaray)       14 oy

Başkan Vekili: Selina Doğan                                  (İstanbul)        14 oy

Sözcü: Zehra Taşkesenlioğlu                                 (Erzurum)       14 oy

Kâtip: Mithat Sancar                                            (Mardin)         14 oy

 

2.- Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1360)

Sayı: 81296682-130.05-190690                              29/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 29/11/2017 Çarşamba günü saat 20.00'de toplanmış ve kullanılan 11 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak, İç Tüzük'ün 24'üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                    Mustafa Hilmi Dülger

                                                                                   Kilis

                                                               Komisyon Geçici Başkanı

Başkan:       Alpaslan Kavaklıoğlu                          (Niğde)           10 oy

Başkan Vekili: Murat Alparslan                              (Ankara)         9 oy

Sözcü: Mehmet Altay                                           (Uşak)            9 oy

Kâtip: Murat Baybatur                                          (Manisa)         9 oy

 

3.- İçişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1361)

Sayı: 65766554-130.05/190600                                                         29/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 29/11/2017 Çarşamba günü saat 20.00'de toplanmış ve kullanılan 16 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak, İç Tüzük’ün 24’üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                           Hüseyin Özbakır

                                                                               Zonguldak

                                                               Komisyon Geçici Başkanı

                                                                                     

Başkan: Celalettin Güvenç                          (Kahramanmaraş)          13 oy

Başkan Vekili: Ayhan Sefer Üstün                (Sakarya)           12 oy

Sözcü: Mustafa Baloğlu                              (Konya)           12 oy

Kâtip: Ayhan Gider (Çanakkale)                  12 oy

 

4.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1362)

 

Sayı:90603329-130.02/190662                                       29/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, başkan, 2 başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 29/11/2017 Çarşamba günü saat 20.00'de toplanmış ve kullanılan 16 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak, İç Tüzük'ün 24'üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                             Şenal Sarıhan

                                                                                 Ankara

                                                               Komisyon Geçici Başkanı

Başkan: Radiye Sezer Katırcıoğlu                (Kocaeli)                                                                       14 oy

Başkan Vekili: Bennur Karaburun                 (Bursa)                                                                       15 oy

Başkan Vekilli :Candan Yüceer                    (Tekirdağ)                                                                       14 oy

Sözcü: Ali İhsan Yavuz                              (Sakarya)                                                                       14 oy

Kâtip: Dirayet Taşdemir                             (Ağrı)                                                                       13 oy

 

5.- Plan ve Bütçe Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1363)

Sayı:13922241-130-00000190689                                   30/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Plan ve Bütçe Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 29/11/2017 Çarşamba günü saat 20.00'de toplanmış ve kullanılan 27 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak, İç Tüzük’ün 24’üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.

                                                                           Ertuğrul Kürkcü

                                                                                   İzmir

                                                               Plan ve Bütçe Komisyonu

                                                                            Geçici Başkanı

Başkan: Süreyya Sadi Bilgiç                       (Isparta)                                                                       27 oy

Başkan Vekili: Mehmet Şükrü Erdinç (Adana) 24 oy

Sözcü: Abdullah Nejat Koçer                       (Gaziantep)                                                                       24 oy

Kâtip: Emine Nur Günay                             (Eskişehir)                                                                       24 oy

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.

Komisyon başkanı, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyeliklerine seçilen milletvekillerimize hayırlı olsun diyor, görevlerinde başarılar diliyorum.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.07

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya ve arkadaşları tarafından, küçükbaş hayvancılık sektöründeki olumsuz gelişmeler nedeniyle bu sektörün tüm alanlardaki sorunların tespit edilerek kalıcı çözüm yollarının bulunması amacıyla 28/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

30/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 30/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                       Erkan Akçay

                                                                                           Manisa

                                                                         MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

28 Kasım 2017 tarih, 2507 sayıyla TBMM Başkanlığına Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya ve arkadaşlarının verdiği küçükbaş hayvancılık sektöründeki olumsuz gelişmeler nedeniyle, bu sektörün tüm alanlardaki sorunlarının tespit edilerek kalıcı çözüm yollarının bulunması amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair önergemizin görüşmelerinin 30/11/2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Mevlüt Karakaya…

Buyurun Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bugün de, kanayan yaramız tarımsal üretimin ana damarlarından biri olan hayvancılığın alt dalı küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin sorunlarını gündeme taşıyoruz. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkelerin gelişmişlik düzeyi belirlenirken kullanılan önemli kriterlerden bir tanesi de kişi başına tüketilen hayvansal besin miktarı. Hayvansal protein tüketimi ile kalkınma ve gelişmişlik düzeyi arasında sebep-sonuç ilişkisi olduğu bilimsel bir gerçektir. Ülkemizde günlük hayvansal protein tüketimi 33 gram, Amerika Birleşik Devletleri’nde 70, Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran 60 gram düzeyinde. Unutmamak gerekir ki bütün canlılar âleminde et yiyenler ot yiyenlere üstün gelirler ve onları yönetirler.

Değerli milletvekilleri, şunu baştan çok iyi anlayıp anlatmamız gerekir: Tarım konusu açıldığında “Tarımsal üretimin katma değeri düşüktür.” karşı duruşunun sebebi de bu eksikliklerdir. Eğer siz tarımsal faaliyetler içerisinde hayvancılığı ihmal ederseniz, bitkisel üretimle hayvancılığı entegre etmezseniz elbette yanlışlara da kananlar olur. Bu memlekette buna kanan Tarım Bakanları da oldu.

Hayvancılık, tarımsal üretimin amiral gemisidir. Hayvancılık, üretilen tarımsal katma değerin lokomotifidir. Ürettiğiniz bitkisel ürünleri yani arpayı, yulafı, fiği, korungayı, mısırı, sapı, samanı ancak hayvanın boğazından geçirip ete, süte, yoğurda, peynire, deriye, tüye, yüne dönüştürürseniz o zaman kazanç olur, o zaman katma değer oluşur. Bunlar, Yüce Yaradan’ın insanoğluna bahşettiği doğal, canlı gıda ve katma değer fabrikalarıdır. Bugün, maalesef, Türk tarımının amiral gemisi hayvancılık yaralıdır, pusulası ve rotası yoktur.

Ülkemizde hayvancılığın toplam tarımsal gelir içerisindeki payı sadece yüzde 25’tir. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 40’ın altında değildir. Bizim öncelikle bu yapısal sorunu düzeltmemiz lazım. Bunun yolu da ithalat değil, MHP sloganıyla, söylemiyle, üretim, inadına üretimdir.

Değerli milletvekilleri, küçükbaş hayvancılığın sorunlarını da elbette tarımın yapısal sorunlarından, hayvancılığa ilişkin genel sorunlardan ayrı düşünmek, ele almak mümkün değil. Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine özgü sorunlar da çok sayıda ve çok çeşitte. Bu kısıtlı süre içerisinde hepsini buraya taşımamız elbette mümkün olmuyor.

Değerli milletvekilleri, hayvan yetiştiriciliğini bir cümleyle anlatmak gerekirse “Anası olmayanın danası olmaz.” şeklinde özetleyebiliriz. Küçükbaş hayvan sayısı 2002’de 31 milyon iken 2016’da bu sayı 41 milyona çıkmış. Ancak, damızlık hayvan üretimi yeterli seviyede değil. Doğuran ve dolayısıyla sağılan hayvan sayısını artırma zorunluluğumuz var. Sağılan hayvan sayımız 2002’de 21 milyon 600 bin civarında iken 2016 yılında bu sayı 25 milyon civarına çıkmış, bu artış yeterli değil. Yine, 2002 yılında kesilen koyun sayısı, 2016’ya baktığımızda değişmemiş. Dolayısıyla, küçükbaş hayvancılığın mera sorunu var, küçükbaş hayvancılığın damızlık sorunu var, küçükbaş hayvancılığın yem sorunu var; hepsinden önemlisi, çoban sorunu var, barınak sorunu var, örgütlenme sorunu var, ürünlere olan talep sorunu var.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ekonomimiz açısından bu kadar önemli olan bu sektörün sorunlarının araştırılmasıyla ilgili bu vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesini desteklemenizi arz ediyoruz ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Derisini 1 liraya alan yok.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karakaya.

Öneri üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Nihat Akdoğan…

Sayın Akdoğan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, yeni görevinizde başarılar diliyorum.

Küçükbaş hayvancılığın sorunları üzerine verilen araştırma önergesi üzerine partim ve grubum adına söz almış bulunuyorum. Siz değerli milletvekillerini ve zindanda tutulan, her gün bir davadan beraat eden değerli eş genel başkanlarımı ve değerli vekil arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, “doğu ve güneydoğu” mu diyelim, “kürdistan” mı diyelim, “bölge” mi diyelim; daha önce küçükbaş hayvancılık üzerinden yani hayvancılık faaliyetleri üzerinden geçinen vatandaşlarımız, insanlarımız özellikle 2002’den sonrasına baktığımızda, hem yaylaya çıkma durumu hem oradaki faaliyetlerini yürütme açısından da baktığımızda, sizin daha önce “Biz yasaklarla mücadele ediyoruz.” dediğiniz yerde yaylacılık faaliyetlerinden tamamen uzaklaştı. Yasaklamalar… İnsanların kendi hayvanlarını otlatabilmeleri için ve kendi geçimlerini sağlayabilmeleri için yaylaya çıkan, üreten insanların hepsi bugün şehirlerde başka bir yaşama başlamışlar. Buradan gelenler, bu insanlar artık siz ne kadar imkân sağlasanız dahi bu yaşamlarından vazgeçip oraya gitmeyecekler. Peki, gidemedikleri zaman ne oluyor? Biz dışarılardan Angus, dışarıdan et ithal ediyoruz, bu da yetmezmiş gibi buradan saman ithal etmeye başlıyoruz.

Değerli arkadaşlar, sorunu çözmenin ana kaynağında her şeyden önce bu güvenlikçi anlayıştan vazgeçmemiz gerekiyor, yayla yasakları yüzünden… Sadece şu anda Hakkâri’de yasaklanan yaylaların, meraların isimlerini saysam on dakikaya rahatlıkla sığar. Her şeyden önce bu yasakçı mantıktan vazgeçmenizi diliyorum. Bu konuda elbette birçok sorun var ama bence bugün ülkenin en birinci, öncelikli sorunu dışarıya para götürenler, vergi kaçıranların sorunu olmalıydı. Bir ülkede -düşünebiliyor musunuz- devletin bütçesinden bir bakan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – …tek bir çikolata aldığı için, o bakan istifa ediyor. Ama bu ülkede…

Sayın Başkan, bir dakika rica edeceğim.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akdoğan.

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Bu ülkede 45 milyon dolar ile 50 milyon euro rüşvet alan bakan vardı, burada bu Hükûmet onların araştırılmasına izin vermedi.

Bakın, korktuğunuz, çekindiğiniz eş genel başkanlarımız her davadan bugün beraat ediyor. Siz niye kaçıyorsunuz? Bence öncelikli sorunumuz: Toplumun önünde dürüstçe siyaset yapan, dürüst olan, yasakları koymayan, toplumun önünü açan siyasetçilerin olması gerekirken bugün eş genel başkanlarımız siyaset, rehin alınıyor. Toplumun gerçek gündemi de, böyle, toplumdan kaçırtılıyor. Her şeyden önce, ben buradaki, bu sıralarda oturan milletvekillerinin halkın gerçek gündemiyle, başkanlarını savunmak değil, onları kurtarmak için değil, halkın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – …sorunlarıyla ilgilenmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akdoğan.

Şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekilimiz Okan Gaytancıoğlu’na aittir.

Sayın Gaytancıoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

CHP GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, gerçek gündeme döndük. Gerçekte ne var? Çiftçinin alın terinin karşılığını alamaması var. Bakın, siz hayvan ithalatına başladığınız günlerden beri yani son üç dört aydan beri, yoğun başladığınız günlerden beri, tam, kuzunun, koyunun “baskül” dediğimiz bu ağırlığı 5 lira birden düştü. Bu kime yaradı? Bu, ithalatçıya yaradı; bu, aracılara yaradı; çiftçiyi yine görmezden geldiniz. Hâlbuki biz bir dönem bütün dünyaya canlı hayvan ihraç ederdik, ihraç eden bir ülke konumundaydık, hele 1980 yılında koyun sayısı insan sayısından fazlaydı. 1990 yılında 45 milyon koyunumuz vardı, şimdi 30 milyona düştü. Keçi sayısı aynı. Nüfusumuz da 1990 yılında ne kadardı? 54 milyondu. Şimdi ne kadar nüfusumuz? 80 milyon. Yani hem istediğimiz şekilde sağlıklı bir gıdaya kavuşamıyoruz hem de sorunu çözmek için bir çalışma yapmıyorsunuz. Türkiye bir tarım ülkesi, topraklarının çok önemli bir varlığı mera varlığı ama meralarımız boş; ot var, hayvan yok. Neden? Çünkü öyle bir borçlandırdınız ki çiftçiyi başka bir şey düşünmüyorsunuz. Her şeyi ithalatla çözmeye çalışıyorsunuz, saman ithalatından tutun, buğday ithalatına, mısır ithalatına, arpa ithalatına; bunların her biri yem kaynağı. Yem pahalı olunca tabii ki çiftçi ne yapıyor? Köyden kente göç ediyor, alıcısı yok, siz de çözümü ithalatta buluyorsunuz.

Bakın, bugün Bakan bir açıklama yapmış, çok ilginç olduğu için bunu söylemek istiyorum, Sayın Tarım Bakanı Fakıbaba demiş ki: “İthal et sağlıklı ama arada kaçan olabilir.” Demek ki kabul ediyorsunuz. Ya, niye kendi çiftçinizi desteklemeyi düşünmüyorsunuz da başka ülkelerin çiftçilerine kucak kucak para veriyorsunuz? Sizin bu politikalarınızdan dolayı et üretimi düştü. İstatistiklere baktınız mı? Yüzde 23 oranında kırmızı et üretiminde düşüş var. Tam 5 milyar dolar para verdiniz yedi yılda, ne oldu? Kıyma fiyatı düştü mü, kuşbaşı et fiyatı düştü mü? Çözüm çok kolay. Bakın, biz daha bunun kitabını bir sene önce yazdık, size de gönderdim: “Türkiye’de Küçükbaş Hayvancılığın Sorunları ve Cumhuriyet Halk Partisinin Çözümleri” Çözüm tek, üreten bir ülke istiyorsanız destek vereceksiniz, başka bir çareniz yok, kamunun kaynaklarını bütçe olarak çiftçiye vereceksiniz. Siz ne veriyorsunuz? Siz, bankaların kaynaklarını çiftçiye borç olarak yüklüyorsunuz. Sonra bu borcun altında çiftçilerimiz eziliyorlar, tarlalarını ipotek etmek zorunda kalıyorlar. Bu çark…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika daha alabilir miyim?

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere ek bir dakika süre veriyorum.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu borçla, çiftçinin daha fazla üretim yapması mümkün değil. Bakın, siz iktidara geldiğinizde tam 1 milyar lira borcu vardı çiftçinin; şu an tam 88 milyar lira borcu var. Yani çiftçiyi desteklemiyorsunuz, alması gerekenin yarısını veriyorsunuz, üstüne borç bindiriyorsunuz, köyden kente göç ettiriyorsunuz, çoluğunu çocuğunu işçi etmek zorunda kalıyor çiftçiler, zor durumdalar, tarlalarını satıyorlar, tarlalarını ipotek ettiriyorlar. Bu böyle çözülmez. Çözüm nedir? Hep beraber bu öneriye destek verelim, Türkiye hayvancılığının, küçükbaş hayvancılığının sorunlarını çözelim.

Bakın, tam 1 milyon ton et üretiyoruz. Bunun 100 bin tonu küçükbaş hayvancılıktan geliyor, bu miktarı artırabiliriz. Biz bunları konuşmuyoruz, neyi konuşuyoruz? Başka bir konuyu konuşuyoruz ama bu konuları da konuşmakta haklıyız. Gayrimillî miyiz, millî miyiz? Eğer siz hâlâ ithalatla çözmeye çalışıyorsanız gayrimillîsiniz. Bunu da görmek zorundasınız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sırbistan’dan et getiriyorlar bunlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaytancıoğlu.

Öneri üzerine, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çankırı Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Filiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Filiz, süreniz üç dakika.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Küçükbaş hayvanla ilgili, bakın, 2002’de 31 bin olan hayvan varlığımız 2016’da 42 bine yükseldi. Burada biraz önce desteklerden bahsedildi, işte size destekler: Anaç koyun desteği 25 TL, halk elinde ıslah desteği 70 TL, elit sürü için taban sürüde 40 TL, gen kaynaklı destek için 80 TL, damızlık koç tedariki için 200 TL ve her yıl 250 baş anaç süt koyunu için 5 bin TL ödeme yapıyoruz Tarım Bakanlığı olarak.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kaç kişiye vermişsiniz, onu da söyle.

HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, olumsuz şartlar da var. Bu olumsuz şartlar nelerdir, buna bakalım:

Şimdi, bir defa, ülkede Milliyetçi Hareket Partisiyle beraber AK PARTİ Grubu olarak hassasiyetimizin olduğu en önemli konu terör belası. Yaylalarda, kışlaklarda, otlaklarda terör yüzünden maalesef küçükbaş hayvancılık yapılmayan bölgeler var.

Tabii, göç var gerek doğu ve güneydoğuda gerek İç Anadolu’da. Seçim bölgem olan Çankırı’da göçü sanayicilikle durdurabildik.

Tabii, tüketim alışkanlığı var yani mutfakta koyun, keçi eti yerine büyükbaş hayvan eti tercih ediliyorsa burada, tüketim alışkanlığında bir değişim var.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yok, yok, bulamıyor vatandaş.

HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Mera yetersizliği var ya da meraların kötü kullanımı var. Hep beraber, el birliğiyle Mera Kanunu’nu çıkarmamız lazım, meraları amacına göre kullanmamız lazım.

Tabii, çoban sorunu var. Değerli arkadaşlar, ülkede hangi köye giderseniz gidin her köyde bir Afgan çoban var. Örneğin, köylü dayımızın kendi oğlu Ankara’da asgari ücretle çalışıyor, Afganistan’dan çoban getiriyor, 2.500-3.000 civarında maaş veriyor. Tabii, Hükûmetimiz buna da çare arıyor. Sertifika alan her çobana Hükûmetimiz destek veriyor.

Bir de 2007-2008 yılları arasında ciddi bir kuraklık yaşadı ülkemiz. Bakanlık destek vermeseydi -samimi söylüyorum- hayvan varlığı, küçükbaş hayvan varlığı sıfıra inerdi ve Bakanlığın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Bir dakika daha isteyebilir miyim Başkanım.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere ek bir dakika söz veriyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On dakikaydı, beş dakikaya kendileri indirdi Sayın Başkan. Hakikaten bunlara vermemek lazım.

BAŞKAN – Sayın Filiz, buyurun.

HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Şimdi, 2007-2008 yılları arasında ülkede yaşanan kuraklıktan dolayı vatandaş ot bulamıyordu, hayvanını kesiyordu. Bakanlığın desteği sayesinde hayvan varlığı belli bir seviyede tutuldu.

Şimdi, değerli arkadaşlar, kişi başına hayvansal ürün, özellikle kırmızı et tüketiminde söylüyorum, bakın, 2002’de 6,1 kilogrammış yani kişi başına kırmızı et tüketimi 6 kilo. Hükûmetimiz döneminde, şimdi ne kadar? 14,7 kilo yani 15 kilo. Burada da AK PARTİ iktidarının kişi başına millî geliri 2 bin dolardan alıp 11 bin dolara getirmesinin payı var arkadaşlar. Et tüketimi artmış…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Fakirler kurbandan kurbana et yiyor arkadaş ya.

HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – …bu arada ülkede nüfus artmış. Değişim ne burada? Yüzde 30 civarında. “İthalat” diyorsunuz, biz ithalatta küçükbaş hayvanın kasaplık et ithalatını bugüne kadar yapmadık, damızlık koyun ithalatı yaptık.

Sözlerime son verirken hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Filiz.

Sayın Karakaya, sisteme girmişsiniz. Önce, nedir, gerekçeyi bir dinleyeyim.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, biraz önce kürsüdeki konuşmam sırasında yaptığım bir karşılaştırmamın bir grup tarafından yanlış anlaşılabileceğini düşünerek düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Kısa bir açıklama, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın, MHP grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Efendim, biraz önceki konuşmam sırasında, kürsüdeki konuşmam sırasında et yiyen ve ot yiyen karşılaştırması yapmamın ana gerekçesi, hayvansal proteinin önemini vurgulamak için bunu bir metafor olarak kullanmaktı, değilse hiçbir grubu ya da kesimi tahkir görmek anlamında söylenmiş bir söz değildi. Yanlış anlaşılmalara sebep olmaması açısından söz istedim.

Saygılarımı sunuyorum.

Çok teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karakaya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yerimden bir dakika katkı yapmak isterim.

BAŞKAN – Buyurun.

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, yapılan İç Tüzük değişikliğiyle getirilen bazı uygulamalara ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Karakaya’nın önergesini destekliyoruz. Yaptığı düzeltme de çok yerinde, hakikaten böyle yanlış anlaşılmalara çok uygun. Ama mesela bununla ilgili İç Tüzük’te bir olanak vardı. Bunu bu akşam fark etse, bir dahaki oturumda söz alıp düzeltebilirdi. Şimdi onu dilekçeye döndürdü İç Tüzük değişikliği. Ben geçen gün benzer bir hatayı düzeltmek için verdim ve Tutanak Dairesi ne yapacağını şaşırdı “E, söylenmiş laf, bunu buraya…” Ama kendin çıktığında yapıyorsun. Aynı oturumda fark etti, çok da doğru yaptı, iyi yaptı. Bu, İç Tüzük’ün bir yanı.

Bir de, ben sizin özgürlükçü tavrınızı çok destekliyorum, iktidar partisi milletvekilleri de bol bol konuşsun ama hani söz süresi yetmeyince beşinci dakikada dönüp istiyorlar ya, şunu da bilsinler: On dakikaydı süreniz, kendiniz beşe indirdiniz. Şimdi dönüp “Başkanım…”

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Üçe, üçe.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii, kendi önergesinde beşe, öbür grupta üçe. On dakika süre vardı, üçe indirdiniz, sonra dönüp “Bir dakika verir misiniz?” E, sen aldın yedi dakikayı elinden, kendin kullandın o oyu. Bunu da böyle görmek lazım, altını çizmek lazım.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

Sayın Ilıcalı, sisteme girmişsiniz efendim. Önce bir gerekçenizi söyleyin.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Başkanım, bugün 30 Kasım, gün bitti…

BAŞKAN – Talebinizi önce söyleyin, vereceğim söz.

Buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Talebim şu: Bugün 30 Kasım, gün bitiyor, Dünya Şoförler Günü ve 30 milyon sürücü var. Bir mesaj vermek isterim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ilıcalı, 60’a göre söz veriyorum.

30.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, 30 Kasım Dünya Şoförler Günü’ne ilişkin açıklaması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Bugün 30 Kasım Dünya Şoförler Günü, her geçen gün büyümeye devam eden ulaştırma sektörünün en temel yapı taşlarından olan şoförlerimizin günü. Kimi zaman canımızı, kimi zaman evlatlarımızı emanet ettiğimiz, günlük hayatın akışında yerleri çok büyük olan ama çoğu zaman emekleri fark edilmeyen bir meslektir. Bugün de trafik kazalarına ve sürücülerimizin trafik kazalarına olan etkilerine dikkat çekmek istedim.

2010 yılına göre 2016 yılında nüfusumuz yüzde 8 düzeyinde artarak 79 milyon, aynı dönemde sürücü belgesi sayısı yüzde 33,4 oranında artarak 28 milyona ulaşmıştır. Ülkemizde sürücü sayımız her geçen gün artmaktadır. İstatistiklere göre her gün 20 vatandaşımız trafik kazaları nedeniyle yaşamını kaybederken 2016 yılında meydana gelen trafik kazalarında 7.300 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, meydana gelen trafik kazalarında insan faktörü yüzde 98’dir.

Bu manada, İçişleri Bakanımızın dediği gibi “Frene değil, kurala güven.”, Başbakanımızın dediği gibi “Yolların kralı değil, kuralı olur.” Sürücülerimizin yorumsuz kurallara uymasını buradan öneriyor ve kazasız belasız, güvenli trafik diliyorum.

Size de çok çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Efendim, ben de bir kamyoncu çocuğu olarak size teşekkür ederim, sağ olun Sayın Ilıcalı.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şoförlere mazot indirimi yapsınlar, köprü geçişlerini düşürsünler.

BAŞKAN – Sayın Sarıbal, sisteme girmişsiniz, vaz mı geçtiniz?

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Hayır, vazgeçmedim.

BAŞKAN – Talebinizi iletin lütfen.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Bir açıklama oldu, milletvekili arkadaşımız 2002’de kişi başına 6,1 kilogram et tüketimi olduğunu söyledi, bugün 14,7 yani yüzde 100’ün üzerinde bir artışın olduğunu söyledi ama burada bir yanılgı var, 2002 yılında sadece resmî kurumlarda kesilen et kayıtlara geçiyordu. 2010 yılında AKP her zaman yaptığını yine yaptı, sürekli yöntem ve model değiştirerek…

BAŞKAN – 60’a göre kısa bir açıklama istiyorsunuz.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Evet.

BAŞKAN - Buyurun, yerinizden…

31.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, Çankırı Milletvekili Hüseyin Filiz’in MHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce bir milletvekilimiz kürsüden, 2002 yılında kişi başına kırmızı et tüketiminin 6,2 kilogram olduğunu ama 2016 sonu itibarıyla da 14,5 kilogram seviyesinde olduğunu ve yüzde 100’ün üzerinde bir artış olduğunu söyledi. Her zaman olduğu gibi Adalet ve Kalkınma Partisi yine rakamlarla oynamıştı, kendi kafasına göre hesap kitap yapmakla meşguldü çünkü 2002 yılında sadece kamusal kurumlarda kesilen et kayıt altındaydı, onun dışında hiçbir yerde kesimle ilgili bir kayıt yoktu ve o gün halkın büyük bir kısmı kırsalda yaşıyordu. Ben de kırdan gelen bir insan olarak, en çok et yediğimiz alandır, en çok et yediğimiz kırdır. O yüzden rakamlar 2002’yle kıyaslanmaz, 2002’yle kıyasladığınız zaman sadece matematiksel bir hata yaparsınız.

Açıklama yapma gereği duydum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya ve arkadaşları tarafından, küçükbaş hayvancılık sektöründeki olumsuz gelişmeler nedeniyle bu sektörün tüm alanlardaki sorunların tespit edilerek kalıcı çözüm yollarının bulunması amacıyla 28/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım ve arkadaşları tarafından, mevcut torba yasada geçen maddelerin uygulanmasıyla tütün üreticilerinin ve tütün ticareti yapan küçük esnafın yaşayacağı sorunların belirlenmesi amacıyla 29/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 30/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                        Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                           İstanbul

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

29 Kasım 2017 tarihinde Adıyaman Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım ve arkadaşları tarafından verilen 6042 sıra numaralı "Mevcut torba yasasında geçen maddelerin uygulanmasıyla tütün üreticilerinin ve tütün ticareti yapan küçük esnafın yaşayacağı sorunların belirlenmesi amacıyla " Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 30/11/2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz, öneri sahibi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekilimiz Mizgin Irgat’a aittir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Irgat, süreniz beş dakika.

HDP GRUBU ADINA MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Grup önerimiz üzerine söz aldım.

Evet, aslında benden önceki grup önerisi de, şu andaki konuşacağımız, tütünle alakalı yaşadığımız grup önerisi de, gerçekten, şu anda halkımızın, çiftçilerimizin, üreticilerimizin çok büyük oranda sıkıntı yaşadığı, gerçek anlamda şu anda bitme noktasına geldiği konuların başındadır. Bu nedenle bu araştırma önergesinin de oylarınızla kabul edilmesini ve gerçek anlamda çiftçilerimizin, özellikle tütün üreticilerinin sorunlarının giderilmesini dileyerek başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tütün üreticilerinin yaşadığı sıkıntıların aslında tarihi bugün değil. TEKEL’in kapanmasından başlayarak -aslında öncesinden- üretim için getirilen kotalarla başlayıp, sonrasında, TEKEL’in özelleştirilmesiyle, gerçekten, her yıl 3 milyon dolar vergi veren TEKEL’in onun altında bir fiyatla, 2 milyon dolara satılması sonrası, bu anlamda çiftçilerin, tütün üreticilerinin yaşadığı sıkıntıların tarihi o süreçten bugüne kadar başlamıştır. En son, burada, bu Mecliste onaylanan, geçen torba yasadan sonra, bütün itirazlara rağmen gerçekten, tütünün, çiftçinin önü tamamen kapatılmış ve yeniden çiftçinin önüne göç gibi bir önlem, göç gibi bir tedbir konulmuştur.

Adıyaman’da tütün üreticileri valilikle görüşmek isterken, ifade özgürlüğünü kullanmak isterken maalesef bu ülkede bu hakkını kullanmak isteyen herkes gibi copla, suyla, gazla karşılaştı. Düşünün ki itiraz eden herkes; KHK nedeniyle işinden atılanlar, kendi üretimini engelleyen, kısıtlayan, yok eden, çiftçiyi aslında öldüren yasa tasarılarına “hayır” diyen çiftçilerimiz maalesef gazla, copla karşılaştı. Aslında, neoliberal partilerin, neoliberal politikaların bir devamı niteliğinde, 2002’de Hükûmet olduğunuz ülkemizde maalesef TEKEL özelleştiğinde de burada, Kızılay Meydanı’nda kendisini ifade etmek isteyen, buna “hayır” diyen binlerce işçinin de maalesef sesi duyulmadı. Bu noktada Adıyaman, Bitlis, Muş ve özellikle Diyarbakır illerinde olmak üzere tütün üreten tütün çiftçisinin gerçek anlamda üretim yapmasının önü kısıtlandı. Göç verilerine göre, göç istatistiklerine göre tam da o tarihlerde göç çok fazla oranda yapıldı ve bu üretimi yapamayan çiftçilerimiz maalesef büyük bir sıkıntıyla karşılaştı.

2002 yılında 405 bin olan tütün üretici sayısı yüzde 86 azalıp 56 bine gerilemiştir. Tütün üretimi 2002 yılında 159 bin ton iken, 2015 yılında 62 bin tona düşmüştür. TEKEL’in özelleştirilmesinden bu yana tütüncülükte köklü değişimler ve uygulamalarla -sözde- ilerledik -sözde- biz kendi sorunlarımızı hallettik dediğiniz ülkemizde maalesef tütün ihracatçısı bir ülkeyken dünyadan tütün ithal eden bir ülke hâline getirildik. Sadece tütünde değil zengin olduğumuz bütün üretim alanlarında biz aslında ihracatçıyken ithalatçı durumuna düştük. Çünkü gerçekten çiftçinin, üreticinin ne istediği, gerçekten bu anlamda neler istendiği hiçbir zaman dinlenmedi. Meşhur usta şair Ahmet Arif’in de şiirlerinde bahsettiği, tütün gibi gerçekten nazlı, makrokliması, yetiştiği toprağı, havası, suyu özel olması gereken ve gerçekten yetiştiği toprakta en iyi yetişen bir bitkinin maalesef ekiminin yasaklanması, üretiminin önündeki bu tip engellerin açığa çıkarılması ve bu noktada onun yerine başka bir üretimin, kiraz gibi, elma gibi bir üretimin sağlanmaya çalışılması da sonuç vermemiştir. Çünkü gerçekten tütün nazlı, narin bir bitkidir ve doğduğu topraklara sadık, en iyi verimi doğduğu topraklarda veren bir bitkidir. Bu anlamda “Tütün isçileri yoksul/Tütün işçileri yorgun/Ama yiğit/Pırıl pırıl, namuslu/Namı gitmiş deryaların ardına/Vatanımın bir umudu.” diye Ahmet Arif demiş.

Buradan ben bu araştırma önergesinin kabul edilmesini ve çiftçilerimizin sorunlarının mutlak surette giderilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Irgat.

Şimdi öneri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Karakaya.

Buyurun Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tütün, 1600’lü yıllarda Osmanlı topraklarına girmiş, dört yüz yılı aşkın bir süredir de Anadolu topraklarında yetiştirilen nadide bir ürünümüz. Tütün üretimi, tüketimi ve ticareti, ticaret dengesi siyasetin ve ekonominin önemli gündem kalemlerinden, çok sayıda üreticiyi ilgilendirmesi boyutuyla da sosyoekonomik açıdan son derece önemli. Bu nedenle, üretimi, alım ve satımı da hep özel kanunlarla düzenlenmiştir.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tarımın, tarımsal üretimin desteklenmesi gerektiğini her platformda ifade ediyoruz. Tarımın önemini anlatırken, oluşturduğu katma değeri anlatırken sadece kendi yörüngesinde maliyet-fiyat dengesi içerisinde değerlendirilmesinin son derece yanlış olduğunu, yanlış yönlere götüreceğini ifade ediyoruz. Bu kapsam içerisinde, tütün üreticisinin de desteklenmesi gerektiğini ifade ediyoruz.

Türkiye’de tarım alanlarını 30 üretim havzasına ayırdık. Bu, aslında, destekleme açısından bakıldığında, son derece doğru bir yaklaşımdı. Aslında, 57’nci Hükûmet döneminde Tarım Bakanlığının Milliyetçi Hareket Partisinin yönetiminde olduğu dönemde hazırlanmış, uygulanmaya konmak üzere olan bir destekleme modeliydi. Geçen dönemde bununla ilgili hazırlıklar yapıldı ve uygulamaya kondu. Tabii ki eksiklikleri var. Bu 30 havzanın içerisinde 23 havzada tütün var ama tütün, destekleme kapsamı içerisinde maalesef değil. Tütünle ilgili sadece bir miktar mazot ve gübre desteği var, onun haricinde yok.

Tütün mamullerinden alınan vergiler de yıllar itibarıyla artırıldı. Bugün, tütünün, daha doğrusu sigaranın üzerindeki vergi yükü yüzde 85 düzeylerinde. Tabii, bu, özellikle tütün ve tütün mamullerinin verdiği zararı azaltmak için kullanılan bir araç ve anlaşılabilir bir durum, ancak bunun da bir dengesi olması gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Çünkü çok zorladığınızda “kaçak” denilen olay devreye giriyor ve şu anda piyasanın yüzde 15’i düzeyinde bir kaçağın olduğu yine resmî rakamlarla ortaya konulan bir durum. Aynı şekilde, hazinenin buradan vergi kaybının da 7 milyar TL civarında olduğu ifade ediliyor. Yani bu düzenlemelerin, kaçağın önlenmesi, buna bağlı olarak ithalatın daha kontrollü yapılması da önemli hususlardan bir tanesi.

Bir de dâhilde işleme rejimi kapsamında bir uygulamaya başlandı ki biz bunun birçok sorununu diğer ürünlerde yaşadık. Burada da inşallah yanlışa ve istismara neden olabilecek uygulamalarla karşılaşılmaz diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karakaya.

Şimdi, öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın Orhan Sarıbal.

Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

CHP GRUBU ADINA ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, başarılar diliyoruz yeni görevinizde.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütünü tartışıyoruz. Elbette tütünün sorununu AKP’nin uyguladığı ekonomik politikaların dışında düşünmek mümkün değildir. Ama her zaman olduğu gibi, her alanda olduğu gibi susturmayı, bastırmayı, kıstırmayı kendine vazife edinmiş AKP iktidarı Adıyaman çiftçisinin haklı direnişini de çok şiddetli polis gücüyle durdurmayı, onları susturmayı kendine vazife edindi ve bunu yapmaya çalıştı.

Sene 1980, 12 Eylül faşizmi ve hemen onun arkasından gelen yavaş yavaş yaptırımlar. 1984 yılında ilk kez tütünde dışarıya açılıyoruz. 1986’da bu dışarıya açılma devam ediyor. 1988’de Virginia ve Burley tütünü artık bu ülkeye girmeye başlıyor yani çok uluslu şirketler bu ülkeye girmeye başlıyorlar. 2001, orada bir yasa çıkıyor, Tütün Yasası, o günün sahici Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer “Bu yasa çıkarsa, Tütün Yasası çıkarsa köylüye, ülkeye zarardır.” diyor. Vicdanlı tabii ki, elbette ve bunu veto ediyor ama IMF diyor ki Hükûmete: “Hayır, bu yasayı çıkaracaksın.” 2002 yılında veto edilmiş bir yasa çıkıyor ve o günden sonra artık tütün bu ülkenin, yerli, millî olma olanağını yitiriyor ve yavaş yavaş yabancı tekellerin eline geçiyor. AKP iktidarı geliyor elbette, hemen emperyalistlere verdiği sözü yerine getiriyor, 2008 yılında TEKEL’i 1 milyar 820 milyon liraya satıyor. Yetmez, Özelleştirme Yüksek Kurulu -aynı zaman- 60 tütün sarma fabrikasını hemen arkasından kapatıyor ve 1925 yılında, Mustafa Kemal Atatürk’ün Osmanlı’dan gelen Reji modelini, yabancı tekelini kırıp satın aldığı ve TEKEL’i kurduğu kamucu yaklaşım ilk kez AKP tarafından tekrar yabancı tekellere teslim ediliyor. 1986 yılından devam eden tütün ithalatının kilo başına 3 dolar ve paket başına 40 sent olan vergisini AKP 2009’dan beri uyguladığı politikalarla ortadan kaldırıyor ve şu anda gümrüksüz tütün devreye giriyor.

Ne olmuş, paylaşalım: 2002 yılında 406 bin çiftçiden 56 bine düşmüşüz, üretim 153 bin tondan 70 bin tona düşmüş, 112 bin ton olan ihracatımız 52 bin tona gerilemiş, ithalat 70 bin tondan 103 bin tona yükselmiş. AKP yapar, halk bakar. Yine 2016 yılında tütüne 560 milyon dolar ithalat parası vermişiz ve günümüzde kullanılan tütünün yüzde 87’si ithal, ne yazık ki yüzde 13’ü yerli.

Değerli milletvekilleri, AKP diyor ki: “Antiemperyalistim.”, “Kapitalizme karşıyım.” Değerli milletvekilleri, AKP’nin yabancı şirketlere, emperyalistlere teslim etmediği ne kaldı? Son kalan Adıyaman çiftçisiydi, son kalan Adıyaman çiftçisinin tütünüydü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) - …ona da göz koydunuz, onun ekmeğine de göz koydunuz. Ona da yaptığınız bu.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Adıyaman çiftçisini koruyoruz. Üreticiyi koruyoruz.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Kooperatif kuracaksınız Sayın Milletvekili, kooperatifi kimle kuracaksınız? Kooperatifin işleyişi nasıl olacak? O vergi nasıl düşecek? Üreticiyi nasıl koruyorsunuz?

Sayın Başkan, bir dakika ek süre alabilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Sarıbal, sözlerinizi tamamlamak için bir dakika ek süre veriyorum efendim.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bakın, kurdurduğunuz bu kooperatif çalışmayacak çünkü hülle var.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Nereden biliyorsun çalışmayacağını? Çalışacak, çalışıyor.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Siz yeni bir tekel kurmadan, sahici destekleme politikaları açıklamadan, o kooperatifin ürettiği tütünden nasıl bir vergi aldığınızı açıklamadan sadece durumu idare edersiniz ve köylüyü ne yazık ki mahkûm edersiniz yoksulluğa, açlığa, göçe.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Serbest bırakacağız kooperatif kanalıyla, serbest.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Ve son söz: Değerli milletvekilleri, yaptığınız iş şu, bakın: Diyorsunuz ya “Fetullah Gülen sızdı.” Fetullah Gülen sızmadı, açıkladı: “Ben yerleştirildim.” Şimdi de “Emperyalistlere karşıyız.” diyorsunuz ya, bütün yabancı şirketlerin ihtiyacını yerine getiriyorsunuz. Philip Morris’e kâr lazım, Adıyamanlı çiftçinin tütününü yok ediyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Tütünü serbest bırakıyoruz. Kooperatif kurmak suretiyle serbest bırakıyoruz.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Hükûmete vergi lazım. Adıyamanlı çiftçinin, köylünün tütününden vergi almak için ne yazık ki bu kötü politikaları uyguluyorsunuz.

Elbette bu düzen bozulacak, elbette mazlumlar bir gün kazanacak. Gün gelecek, bu halk AKP’den hesap soracak.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – On beş yıldır mazlumlar kazanıyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.

Sayın milletvekilleri, öneri üzerinde son konuşmacı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adnan Boynukara, Adıyaman Milletvekilimiz…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, çok affedersiniz.

Sayın Sarıbal cümlelerini “Halk AKP’den hesap soracak.” diye bitirdi. Sarıbal sanırım Türkiye’de yaşıyor. Biz halka on altı yıldır hesap veriyoruz. Hesap vererek buralara geldik. Bunu hatırlatıyorum.

BAŞKAN – Tamam Başkanım, yeterli. Hatip kürsüde.

Buyurun Sayın Boynukara.

AK PARTİ GRUBU ADINA ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında hamaset içerikli konuşma yapabiliriz fakat şöyle rahat bir değerlendirme yapalım…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Gerçekleri konuşuyoruz.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Tütünün yasaklanmasını hatırlayalım. 99 yılı, ekonomik kriz var, IMF’den borç isteniyor, IMF borcu verecek, borca karşılık Kemal Derviş’in Bakan olarak görevlendirilmesini talep ediyor. O zamanki Hükûmet bu talebi kabul ediyor. Hatırlarsanız Kemal Derviş 14 Mart 2001 tarihinde “yeni ekonomik paket” diye bir paket açıkladı. Bu paketi açıklarken “on beş günde on beş yasa” diye bir sloganı vardı. On beş günde on beş yasanın çıkarılmasının gerektiğini ifade ediyordu. Türkiye’de tütünün yasaklanmasının tarihi bu tarihtir, bu yasaların çıkarılmasıdır, bunu hatırlamakta fayda var. O dönemde kimler vardı, kimler yoktu, ayrı bir tartışma konusu. Herkes kim olduğunu biliyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Boynukara, Adıyamanlılara niye biber gazı sıktırdın, niye coplattın, niye tazyikli suyla saldırttın? Yazık değil mi o Abuzer dayıya, günah değil mi? Elleriniz kırılsaydı.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Bakın, bizde iki ayrı tütün var. Birincisi, Çelikhan’la…

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Adama sorarlar “Niye düzeltmedin?” diye.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Çelikhanlılara, Adıyamanlılara, tütün üreticilerine biber gazı sıktınız, elleriniz kırılsın!

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen efendim.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Başkanım, kendisi gelsin konuşsun istiyorsa.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Boynukara.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkanım, Adıyamanlı, ellerinde Türk Bayrağı, tütün olanlara saldırttılar, elleri kırılsın!

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, hoş geldiniz bu arada.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hoş bulduk Sayın Başkanım.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Başkanım, Adıyaman ile Çelikhan arasında yetişen özel bir tütün var. Bu tütünün temel özelliği, tek başına kıyılması ve herhangi bir işleme tabi tutulmadan içilmesidir.

Diğer bir soru şu: Biz bu yasal düzenlemede ne yaptık?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Biber gazı, tazyikli su, cop, 200 kişiyi gözaltına aldınız.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Bu yasal düzenlemede yapılan şey şudur: Yasal düzenlemede, çok küçük bir alanda kendi ürettiği tütünle bir yıllık geçimini sağlayan insanların yasal bir zemine kavuşturulmasının altyapısı oluşturuldu.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Başkanım, Abuzer dayıya kalkan eller kırılsın? Ne istiyor? Fakir fukara onlar.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yara büyük.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Tarım üreticileri tarafından kurulacak kooperatiflerle çiftçiler kendi ürettikleri tütünleri kendileri veya tütün satma belgesi alanlar satabilecekler.

Diğer bir soru: Biz bunu kiminle yaptık?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ne kadar vergi verecek? Yüzde 84.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Bakın, biz bunu Adıyaman’daki tüm ziraat odaları yöneticileriyle, Adıyaman’da var olan Tütün Platformu üyeleriyle, Tütün Eksperleri Derneğinin yöneticileriyle birlikte yaptık. Tüm görüşmelerde, tüm tartışmalarda onların fikirlerini aldık.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kandırdınız Sayın Boynukara, kandırdınız. “Hapis yok.” dediniz. Üç ile altı yıl arasında hapis var, 94’üncü maddede.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Sayın Veli Ağbaba, Tütün Platformunda kimin olduğunu söylersem üzülürsünüz. Bence hiç gerek yok, ona girmeyelim.

Sayın Başkan…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Veli Bey, sakin, sakin.

VELİ AĞBABA (Malatya) – O gün Adıyamanlılara yapılanlar yüreğimize dokunuyor. Fakir fukaranın üzerine biber gazı, cop, tazyikli su…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bu anlattıklarınızı normal de anlatabilirdiniz, niye biber gazı sıktınız?

BAŞKAN – Sayın Boynukara, ek süre vereceğim efendim, siz Genel Kurula hitap edin.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Bakın…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bana hitap et.

BAŞKAN – Evet, Sayın Aydın sizi bekliyor, hitap edin ona.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Evet efendim.

Bu yasal düzenlemede yapılan şey…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Boynukara, üç ile altı yıl hapis var mı yok mu?

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – ...tütünün yasal bir zemine kavuşmasıdır. Bunu hazmedemeyenler var, bunu çekemeyenler var. Sayın Başbakanımız, Sayın Maliye Bakanımız Adıyaman tütün üreticisini mağdur etmeyeceklerini yüksek sesle ifade etti.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hepimizin kursağında tütün parası var. Benim de, sizin de, Sayın Aydın’ın da.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Çıkan yasal düzenleme bunun işaretidir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bugün burada milletvekiliysek tütün üreticilerinin, Abuzer dayının ekmeğinin payı var.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Biz tüccarlardan, baronlardan değil, Adıyaman üreticisinden yanayız. Yaptığımız düzenleme budur, bunun dışında herhangi bir şey söz konusu değildir. İsteyenlere ne yaptığımızı madde madde anlatabiliriz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Biber gazıyla mı?

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Fakat arkadaşlar bunu duymak istemiyorlar, bunu görmek istemiyorlar; tütünden, tütüncüler üzerinden bir siyasi alan elde etmek istiyorlar.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ya Allah aşkına, bu tütüncüler terörist miydi, ellerinde silah mı vardı, sopa mı vardı? Sayın Boynukara, niye sıktınız gazı? Ahmet Aydın’la beraber niye gaz sıktırdınız?

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Bazıları konuşup duruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Boynukara, size ek bir dakika daha süre veriyorum.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Bakın, bir Genel Başkan Yardımcısı, bir Genel Başkan Yardımcısı…

BAŞKAN – Efendim, burada herkes milletvekili.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Genel Başkan Yardımcısı… Ayıptır ya!

BAŞKAN – Genel Başkan Yardımcısı genel merkezde, burada herkes milletvekili efendim.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Devam et sen, bize konuş.

BAŞKAN – Size ek bir dakika daha süre veriyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Boynukara, “Sıktırmadım.” de.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Bizim yaptığımız, tütüne yasal bir zemin kazandırmaktır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ya, Allah aşkına, yazıktır, günahtır ya!

BAŞKAN – Sayın Ağbaba…

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Birileri bundan rant elde etmek istedi, bu rant ellerinde patladı. Topladıkları adamlarla milleti kışkırtmak istediler. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Rant Reza’da.

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Getirdikleri birisi vardı, söylediği sözü söyleyeyim size: “Benim bir karış toprağım yok, tütün ekmiyorum ama ben ekilen tütünü toplayıp satıyorum.” Bu adam baron, bu adam üretici değil.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kim o?

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Bu yasal düzenlemeyle bu tür adamların musluğu kesilmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Reza’nın musluğu mu?

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Adıyaman’daki Çelikhanlı üreticiler, Adıyaman’daki üreticiler kendi tütünlerini kıyarak kendilerinin kurduğu kooperatifler aracılığıyla satabilecekler.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Reza Zarrab’ın musluğu mu kesildi, Reza Zarrab’ın?

ADNAN BOYNUKARA (Devamla) – Herkesin bunu hazmetmesi lazım. Adıyamanlının bir rahatsızlığı da yok.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Boynukara.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Boynukara yaptığı konuşması sırasında halkı kışkırtmak, halkı isyana teşvik etmekle bizi suçladı. Ayrıca, Sayın Veli Ağbaba’ya da “Bu adam Genel Başkan Yardımcısı, yazık!” diyerek sataşmanın ötesinde doğrudan bir hakarette bulundu. Cevap hakkı istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Genel Başkan Yardımcısı değil mi peki?

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Sayın Başkan, buna söz verecekseniz sizin adil olmadığınızı söyleyeceğim. (CHP sıralarından gürültüler) Ben konuşma yapıyorum, sürekli konuşmamı taciz eden birisi var ve siz müdahale etmiyorsunuz.

BAŞKAN – Etmez olur muyum?

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Yani ben size söyleyeyim efendim.

BAŞKAN – Siz kürsüde olduğunuz için farkında olmadınız, defalarca uyardım.

Sayın Boynukara…

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Buyurun efendim.

BAŞKAN – Takdir edersiniz ki burada 550 milletvekili eş değerdeyiz, şu an Başkanlık Divanı itibarıyla söylüyorum bunu. Sayın Ağbaba partimizin Genel Başkan Yardımcısıdır, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinin de Genel Başkan Yardımcısıdır. O da şu anda burada hepimizden biridir, bir milletvekilidir. Dolayısıyla, siz sataşmada bulundunuz bulunmadınız, ben cümleyi dinleyeceğim. Yani “Onu özel bir sataşma yaptı ‘Ağbaba, Genel Başkan Yardımcısısın.’ anlamında...” Cümle için bir açıklamaya gerek olmadığını düşünüyorum. O nedenle… Sayın milletvekilidir hepsi.

Sayın Özel, buyurun…

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Ben o zaman şunu söyleyeyim: Engin Altay’ın çok güzel bir sözü var…

BAŞKAN – Bak şimdi…

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – “Sataşmak ayrıdır, taciz ayrıdır.” Takdiri Sayın Engin Altay’a bırakıyorum.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bravo Adnan Bey.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sözümün arkasındayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, efendim, Engin Altay’ın sözü doğru. Mesela Cumhuriyet Halk Partisinde çok laf atan birisini biz bakan yapmayız ama Adalet ve Kalkınma Partisi yapıyor. AKP’de sataşmayı tacize vardırıp da bakan olan iki arkadaş var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Haklı laf atıyorsa yapıyoruz.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Bakan yapabilmeniz için iktidar olmanız lazım, nasıl olacak o?

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Keşke bakan yapabilecek durumda olsanız!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim “halkı isyana teşvik etmek”… Cumhuriyet Halk Partisinin tütün üreticisinin yanındaki tavrını çarpıtmıştır. Bu sataşmadan dolayı söz istiyoruz.

BAŞKAN – “Grubumuza sataşmada bulunmuştur, grup adına konuşma yapacaktır.” diyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim, size başarılar diliyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ben bir sataşmada bulundum, evet, doğrudur. Ancak, geçtiğimiz pazartesi günü Adıyaman’ın meydanında, ellerinde sadece Türk Bayrağı ve tütün yaprağı olan üreticiler haklarını, dertlerini yetkililere iletmeye çalıştılar. Yetkililer ne yaptı? O fakir Abuzer dayılarının, Ahmet ağabeylerinin üzerine TOMA’larla, biber gazıyla, tazyikli sularla ve coplarla saldırdı. Benim yüreğim yanıyor. Oradaki insanların, o eylemi yapan insanların sayesinde ben buradayım, siz de buradasınız Sayın Ahmet Aydın, Sayın Boynukara da burada.

Bakın, onların sayesinde biz buradayız, onların ekmekleri hâlâ bizim kursağımızda. Onlara yapılan şiddeti, onlara yapılan saldırıyı bir kez daha şiddetle kınıyorum, bu emri verenleri şiddetle kınıyorum. Abuzer dayının ne günahı var? (CHP sıralarından alkışlar) Ekmeğini aramaktan başka hiçbir günahı olmayan insanların üzerine tazyikli sularla, biber gazlarıyla saldırdınız. Bunu bir kez daha kınadığımı belirtmek istiyorum.

Ben o bölgenin milletvekiliyim. Adıyaman neyse Malatya da o. Geçtiğimiz hafta Çelikhan’daydım. Diyorlar ki: “Amerika, Amerika.” Buradan hodri meydan diyorum, siz bu yasayı Amerikalı şirketler için çıkarıyorsunuz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Eğer yerliyseniz, millîyseniz, hodri meydan, bu tütün yasasını geri çekersiniz. Bir taraftan “Yasağı kaldırdım.” diyorsunuz, bir taraftan…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Öyle değil, öyle değil.

VELİ AĞBABA (Devamla) – …94’üncü maddeyle tütün satanlara, bulunduranlara üç ile altı yıl arası hapis geliyor. Eğer yerliyseniz buyurun...

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yerliyiz, millîyiz.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bu tütünü, yerli tütünü, millî tütünümüzü yasaklayanlar kaçaktır, bunu yapan kaçak Hükûmettir, buradan hodri meydan diyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, Doğanşehir’de geçtiğimiz hafta yapılan eylemde yine insanların, AKP’ye oy verdiği için “Elim kırılsın.” diyenlerin kollarını kırdınız polis copuyla, sokağa çıkan insanları taciz ettiniz ve hâlâ gözaltında olan insanlar var, 200’e yakın insanı gözaltına aldınız.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kim yaptı ya?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Size sataşıyorum, sizin elleriniz kırılsın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Ayıp ediyorsunuz ama ayıp ediyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Devamla) – O tütün üreticisine, Abuzer dayılara, üretenlere, ekmeğini çıkarmaya çalışanlara kalkan eller kırılsın. (CHP sıralarından alkışlar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bir milletvekiline “Elin kırılsın.” demek çok ayıp ya! Yakışıyor mu size Sayın Genel Başkan Yardımcısı! Çok ayıp ediyorsunuz Veli Bey!

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Sayın Başkan…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – İkisine de sataştı, ikisine de sataştı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir dakika efendim, sırayla.

Sayın Bostancı, buyurun efendim önce.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, Sayın Veli Ağbaba “Sizin elleriniz kırılsın.” diye bir bedduada bulundu.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Emri verenlere, emri verenlere diyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ha, emir verenler…

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – “Emir verenler.” demediniz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Emri verenlerin eli kırılsın vallahi, vallahi kırılsın.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Öyle demediniz Veli Bey.

BAŞKAN – Arkadaşlar, duyamıyorum ama grup başkan vekilinizi.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Hepimizi itham etti Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir saniye efendim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz niye rahatsız oldunuz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, bakın, burada anlaşılan şekli, bir silsileyle bizim de bağlantılı olduğumuz, bizim de ellerimizin kırılması şeklinde bir beddua; anlaşılan şeklini söylüyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Emir verdiyseniz… Emri verenlerin elleri kırılsın.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bir dakika… Böyle şartlı cümle yok Veli Bey.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Şiddete karşıyız, her türlüsüne karşıyız.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Benim ismimi zikretti, bana sataştı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şimdi, Veli Bey, siz buradaki arkadaşlara mı diyorsunuz “Elleriniz kırılsın.” diye?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Emri verenlere diyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ayrıca, beddua bir eleştiri dili olmaz.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Milletvekillerinden özür dilesin.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Mecliste böyle bir dille de eleştiri yapılmaz. Bunun uygun olmadığını kayıtlara geçiriyorum.

BAŞKAN – Söz istiyor musunuz Sayın Başkanım?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Söz istemiyorum, kayıtlara geçiriyorum.

BAŞKAN – Tamam.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bizden özür dilesin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aydın, buyurun efendim.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Özür dilesin, bizden özür dilesin.

BAŞKAN – Bir saniye efendim, Meclis Başkan Vekilimiz söz istedi.

Buyurun Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, Sayın Ağbaba ismimi de zikretmek suretiyle “Size açıktan sataşıyorum.” dedi, “Amerikan firmalarına peşkeş çekiyorsunuz.” dedi. Dolayısıyla ben sataşmadan söz talep ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Doğru, hakaret ya, sataşma da değil ya(!)

7.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Evet, ben kürsüyü özlemiştim ama kürsü de herhâlde beni özlemiş olabilir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Özlemişsin, evet, evet.

AHMET AYDIN (Devamla) – Bu vesileyle teşekkür de ediyorum aynı zamanda.

Değerli milletvekilleri, bir şeyi doğru koymamız lazım ortaya: Tütün ne zaman yasaklandı? Getirilen torbadaki metnin anlamı, amacı neydi? Bunu doğru yere koymamız lazım.

Bir defa şunu ifade edeyim ki geçmişten beri, yıllardan beri sarmalık kıyılmış tütünün 1 gramını dahi satmak yasaktır -şu anda hâlen yasaktır kanun yürürlüğe girmediği için- 1 gramını satamazsınız.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Zaten yasak şu anda. Operasyon yapılıyor.

AHMET AYDIN (Devamla) – Bizler ilk andan itibaren -2007’de milletvekili seçildim- o tütünü 50 kilograma kadar bulundurmasını, kendi ihtiyacı için temin etmesini serbest hâle getirdik, bir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hem tütün üreticilerini dövdürün hem buradan konuşun.

AHMET AYDIN (Devamla) – İkincisi: Cezayı düşürdük ve kademelendirdik. Üçüncüsü: Bu yetmez dedik, Adıyamanlı küçük üreticileri düşünerek -1 dönümde, 1,5 dönümde tütün ekiyor ve yıllık geçimini sağlıyor; sadece Adıyaman değil, Bitlis var, Muş var, Hatay Yayladağı’na kadar bu süreçte üretim yapanlar var- bunu Sayın Başbakanımıza aktardık milletvekilleri olarak, Sayın Bakanımıza gittik ve giderken de Adıyaman’daki bütün sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini çağırdık -içinde Tütün Platformu temsilcileri de var ve bir kısmı da sizin üyeleriniz, hatta aday adaylarınız, arkadaşlarımız bizim onlar da- hep beraber gittik, Sayın Bakanla oturduk konuştuk, “Talebiniz ne?” dedi. Dedik ki: Bu tütünü serbest hâle getirelim ama kayıt altına alalım. Bunun yöntemi ne olabilir?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Niye saldırdınız? Sayın Aydın, onlar terörist miydi, niye saldırdınız?

AHMET AYDIN (Devamla) – Geçmişten beri bu tütün işiyle uğraşan herkesin talebi “Kooperatif kurulsun, kayıt altına alınsın, biz bu işi rahat bir şekilde yapalım.”

VELİ AĞBABA (Malatya) – Biber gazı, cop, tazyikli su… 200 kişiyi gözaltına aldınız.

AHMET AYDIN (Devamla) – Şimdi, biz ne yaptık? 1 gramı dahi yasak olan bir tütünün satışını serbest hâle getirdik. Bu bir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ya, bu kadar… Doğru değil.

AHMET AYDIN (Devamla) – Bu, kanunda öyle. Kooperatifler aracılığıyla serbest hâle getirdik.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Niye saldırdınız biber gazıyla, niye? Niye copla dövdünüz adamları? Yazık değil mi?

AHMET AYDIN (Devamla) – İkincisi: Bunu yaparken de bütün STK’lerin ve tütün platformlarının talebini dikkate alarak aynı yöntemle yaptık. Aslında yasak değil, bir yasağı bizler ortadan kaldırdık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AYDIN (Devamla) – Bunun net bir şekilde bilinmesi lazım.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ya, vallahi, doğru değil.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Başkan, tütün üreticilerini niye dövdüler o zaman?

AHMET AYDIN (Devamla) – İkincisi: Ceza kime öngörülüyor?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, doğru değil.

AHMET AYDIN (Devamla) – Kanun dışı, yasa dışı çalışanlara ilişkin ceza var.

VELİ AĞBABA (Malatya) – O zaman herkesi kaçakçı yapıyorsunuz.

AHMET AYDIN (Devamla) – Yasal anlamda, kooperatif aracılığıyla üretip satanlara hiçbir problem yok.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Şu resme bak şu resme Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Devamla) – Dolayısıyla STK’ler de, Tütün Platformu da “O eylemin içinde biz yokuz.” diye açıklama yaptı.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Şu resme bakın ya! Türk Bayrağı. Başka bir şey var mı, bakın şuraya. Şuraya bakın şuraya. Allah aşkına şuraya bakın ya!

AHMET AYDIN (Devamla) – Peki, o hâlde “Yasa dışı eylemi kimlerdi?” diye sormak istiyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan…

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi için bir şey söylüyorum.

BAŞKAN – Sayın Boynukara, buyurun efendim.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Elimde bir tutanak var, bu tutanakta Cumhuriyet Halk Partisinin bu kanun görüşmeleri sırasında verdiği bir önerge var; bu önergede kooperatif kurulması öngörülüyor. Hükûmetin teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi arasındaki tek şey, biri “Tütün işleme tesisi.” diyor, biri “Tütün tesisi.” diyor; “Kooperatif.” Burada, hepsi burada; birincisi bu, bakabilirler kendileri. Yapılan şey budur, bunun dışında herhangi bir şey yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kooperatifçiyiz biz zaten, doğru.

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Ayrıca, halkın hassas olduğu alanları kaşımaktan her zaman siyaset çıkmayabilir, buna dikkat etmek lazım.

Diğer bir konu, tütünü yasaklayan, on beş günde on beş yasa teklifini getiren Kemal Derviş’tir. Kemal Derviş’in nerede siyaset yaptığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Boynukara.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan….

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, ben de kayıtlara geçsin diye bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, bir dakika, önce, Sayın Kerestecioğlu’nun talebini alayım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sadece, Mizgin Vekilimiz yerinden bir açıklama yapmak istiyor. “Adıyaman’da özellikle onlar baronlardı aslında, üreticiler değil.” sözü üzerine. Gerçek durumu yansıtmıyor. Sataşma değil ama yerinden kısa bir söz…

BAŞKAN – Sayın Irgat’ın kısa bir açıklama talebi var.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, ona bir söz…

Ve özellikle kayıtlara geçsin diye de söylüyorum: Gerçekten o insanların yanında -hani şu anda burada olması gerekirdi- Adıyaman Vekilimiz Behçet Yıldırım vardı, başka da vekil düzeyinde bir katılım yoktu. Kendisi elinden gelen her şeyi yapmaya çalıştı o arkadaşlarla, Adıyamanlı hemşehrileri için; bunu da burada belirtmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Irgat, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat’ın, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, aslında gündem çok farklıyken diğer… Özü itibarıyla sadece tütün değil, tarım alanında, her alanda aslında biz birçok sıkıntı yaşıyoruz. Ben Adıyamanlı değilim ama Bitlis tütününün dünyaca ünlü Virginia tütününe eş değer bir tütün olduğu söylenir, sigara da içmem, bilmiyorum ama öyle söyleniyor. Bu anlamda, gerçekten, böylesi değerli bir tütünün olduğu bir yerde -sadece bunu sormak istiyorum- insanlar neden bu kadar yoksul? TEKEL fabrikaları neden kapatıldı? O kadar işçi, orada çalışan aileler geçimini sağlarken bu insanların geçim kaynağı neden kısıtlandı? Düşünün, Samsun’daki TEKEL fabrikası kapatılıp bir AVM’ye dönüştürülmüş, Adana’daki TEKEL fabrikası da hakeza öyle. Bitlis’teki ise bir dava sonucunda Bitlis Belediyesinin kendi binası hâline dönüştürülmüş mahkemeden alınan tedbir kararıyla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, kayıtlara geçsin efendim son cümlenizse, devam edin, o şekilde devam edin.

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Yani bu anlamda, gerçekten, biz hak talep eden çitçinin bu şekilde itham edilmesini doğru bulmuyoruz ve bu şekildeki taleplere gazla, copla karşılık vermenin de bu anlamda yanlış olduğunu buradan bir kez daha yinelemek istiyoruz. Gerçekten Behçet Vekilimiz bu konuda çok ciddi emekler harcadı. Biz bu Meclisin yeniden tütün noktasında, bu ülkenin tütün üreten çiftçilerine yeni bir çözüm üretmesini ve bu anlamda, ne tüketicilerimizin ne de üreticilerimizin küresel dev sigara tekellerinin insaflarına bırakılmaması gerektiğini düşünüyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Irgat.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, talebiniz…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Boynukara Komisyondaki imzamızla ilgili bir şey söyledi, ona açıklama getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakikalık açıklama veriyorum.

Buyurun.

33.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Öncelikle, biz kooperatif kurulmasına karşı değiliz, biz bu tütünün yasaklanmasına, fiilen yasaklanmasına karşıyız. Çünkü bu tütünü bulunduranlar, satanlar üç yıl ila altı yıl arasında cezalandırılıyor. Buna karşıyız.

Değerli arkadaşlar, şimdi, burada, bakın, bir taraftan Adıyaman tütünü yasaklanıyor, bir taraftan kendileri Man’da vergi kaçakçılığı yapıyor. Adıyamanlı üreticinin Türkiye’ye -hepsi vergi olsa- katacağı çok bir şey yok; Adıyaman, Malatya, bu bölgenin. Maalesef, bu yasaklanarak, oradaki insanlar, tekrar Malatya’daki kayısı üreticisine, fındık üreticisine rençper yapılmak isteniyor. Biz buna karşıyız.

Ayrıca, benim gündeme getirdiğim şey şu: Bakın, burada bir saldırı var diyorum. Bakın, Türk Bayrakları, tütün yaprakları olan insanlara ne zulümler yapılmış, onu söylemek istiyorum. Bu zulmü yapanları, bu emri verenleri tekrar, bir kez daha şiddetle kınıyorum. Bu insanların kendi haklarını aramaktan başka yaptıkları hiçbir şey yok. Adıyaman’ın meydanında, göbeğinde bu insanlara, sanki ellerinde silah varmış gibi, büyük bir saldırı oldu. Bunu bir kez daha kınadığımı söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bütçeyi Reza’yla yaraladılar, şimdi tütün basarak o yarayı tedavi etmeye çalışıyorlar. O yara bu tütün yasasında getirilen vergiyle bitmez çünkü 100 kilogram tütüne yaklaşık 300 lira vergi getirilecek, 1 pakete ortalama 7 lira vergi geliyor. Bu, fiilen yasaklanması demek.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım ve arkadaşları tarafından, mevcut torba yasada geçen maddelerin uygulanmasıyla tütün üreticilerinin ve tütün ticareti yapan küçük esnafın yaşayacağı sorunların belirlenmesi amacıyla 29/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

Sayıyoruz arkadaşlar, Divan üyelerimiz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şu anda göz kararı farkla öndeyiz Sayın Başkan.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Tütün üreticisinin yanında kim, Amerika’nın yanında kim, belli oluyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu sefer oldu, bu sefer oldu, vallahi oldu.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Biz daha çoğuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oldu, oldu. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri kabul edilmemiştir. [CHP sıralarından alkışlar(!)]

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu eller Adıyaman’a karşı kalktı; Amerika’nın yanındadır, Amerika’nın.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ile Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çocuklarının, dünürünün, eniştesinin, kardeşinin, eski özel kalem müdürünün ve oğlunun yurt dışındaki şirketlerle olan para hareketlerinin incelenmesi amacıyla 29/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

30/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 30/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                               Özgür Özel

                                                                                 Manisa

                                                              CHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ile Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından “AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çocuklarının, dünürünün, eniştesinin, kardeşinin, eski özel kalem müdürünün ve oğlunun yurt dışındaki şirketlerle olan para hareketlerinin incelenmesi” amacıyla 29/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1521 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 30/11/2017 Perşembe günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekilimiz Sayın Özgür Özel.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Özel, süreniz beş dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, biraz önceki bir gelişme de, bugün Mecliste yaptığım bir basın toplantısında bir çağrı vardı. Cumhuriyet savcıları suç duyurusu beklemeksizin resen harekete geçebilirler ve soruşturma açabilirler, çok ciddi iddialarımız var. Bir soruşturma açılması durumunda bütün belgelerin savcılığa da yollanacağını, bir cumhuriyet savcısı harekete geçmezse Cumhuriyet Halk Partisi tarafından bu görevi bizim de yerine getirebileceğimizi söylemiştik. Şu anda Mecliste, birazdan hem siyasi hem hukuki hem ahlaki bir karar vereceğiz. Evet mi diyeceğiz, hayır mı diyeceğiz, ona bütün milletvekillerinin kendi vicdanlarıyla karar vermesi lazım. Ama bunu yaparken şunu bir düşünün: 4 bakanla ilgili taşıyamayacağınız bir yük vardı sırtınızda. Devrin Başbakanı bile “Hırsızlık yapan kardeşim olsa kolunu koparırım.” demişti. Yukarıda 4 bakanın sorular karşısında sıkıntıları, hatta bazı AK PARTİ’li komisyon üyeleri ile bakanlar arasındaki sert diyaloglar konuşuluyordu ve içlerinden 3’ünün Yüce Divana gitmesi gibi bir eğilim vardı. Ama Başbakanın iradesi ile o gün tarafsız olması gereken, partinizin bugünkü Genel Başkanının iradesi çakıştı, oylama ertelendi ve Yüce Divana göndermediniz bakanları. O gün Yüce Divan kurulsaydı, dolayısıyla hem Reza Zarrab hem Halk Bankasının Genel Müdürü, hepsi Yüce Divandaki yargılama kapsamında yargılanacaklardı. Bugün Reza Zarrab Amerika’nın elinde olmayacaktı. Bugün millî menfaatler, bankalarımız böyle bir tehdit altında olmayacaktı. Suçu varsa burada ortaya çıkacaktı, cezasını burada çekecekti, siz de taşıyamayacağınız o yükün altında hem kendinizi hem de ülkeyi ezmemiş olacaktınız.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Aynı oyunun oynandığını görmüyor musunuz Özgür Bey? Aynı oyunu oynuyorsunuz, aynı oyuna alet oluyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi yeniden bir karar var, yeniden bir karar var, yeniden bir karar. Bugün eğer “hayır” derseniz -biz çok net söyledik- savcılığa da yollayacağız belgeleri...

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Biz bu filmi çok gördük.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Bekliyoruz, bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – ...bugün komisyon kurulursa bugün Meclis kapanmadan grubunuza da teslim edeceğiz. Ve böylece, komisyon kurulduğu takdirde... Hani diyorsunuz ya “Kumpastır.” Ya bir kumpas varsa bize kumpastır, o belgeler sahte çıksa biz düşeriz sıkıntıya. Ama o belgelerin gerçekliğini araştırmayı öneriyoruz ve sadece gerçekliğini araştırmaya bile “evet” diyemiyorsunuz.

AYŞE SULA KÖSOĞLU (Trabzon) – Savcılık araştırsın.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Buna “evet” deyin, bizi utandıracaksanız utandırın, rezil edecekseniz edin ama hangi kaygı, hangi korku, sizin kalkması gereken ellerinizi hangi irade indiriyor, o irade hangi aklın ve hangi kaygının ürünüdür, onu bir düşünmeniz lazım. Yok.

Peki, şöyle bir taktik izliyor olabilirsiniz: Biz CHP’nin “Bu belgeler araştırılsın.” talebine “hayır” dersek CHP bu belgeleri komisyona vermeyip... Hiç onu ummayın. O belgeleri ilanihaye elimizde tutacak değiliz. Yarından tezi yok, partimizin sözcüsü bir basın toplantısıyla belgelerin tamamına aleniyet kazandıracak, kamuoyuyla paylaşacak ve sizi halka şikâyet edeceğiz ama o gün belgelerin gerçek belgeler olduğu ortaya çıktığında bugün kullandığınız “hayır” oyu artık daha da taşınamaz bir hâle getirecek bu sürecinizi. O yüzden çok net olarak bunu ortaya koyalım.

Bakın, referandumda bunu bir iç politika malzemesi yaptınız. Baş kötü Almanya, bir sürü eleştirdiniz. Almanya bize, Türkiye Cumhuriyeti’ne aykırı bir şey yaptığında ilk tepkiyi gösterdim, Bekir Bozdağ’ın toplantısını iptal ettiklerinde; Ahmet Aydın yönetiyordu söz aldım okur okumaz, dedim ki: “Bir bakanın toplantısının iptal edilmesi kabul edilemez.” Ama, bakın, o beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz, millî çıkarlarımızın karşısında gördüğümüz Almanya’nın yönetimi ne yapmış biliyor musunuz? Çok basit bir şey yapmışlar. Alman polis teşkilatı, Sayın Bostancı, kendisine tahsis edilen harcama bütçesinin çok önemli bir kısmını, 5 milyon eurosunu Panama belgelerini satın almak için ödemiş; beklememiş ki Panama belgeleri gayriresmî yerden, sızıntılarla gelsin, 5 milyon euroyu resmen ödemiş o belgeleri yayınlayan mecralara, belgeleri temin etmiş; bir büyük komisyon kurmuş, bizim MASAK’a karşılık gelen uzmanları da getirmiş -mali suçları- ve üç aylık ön çalışmadan sonra Malta’da, Panama’da inceleme yapmak üzere bir heyet yollamış. Ne araştırıyorlar biliyor musunuz? Alman Hükûmetinin vergi kaybı var mı, Almanya’nın millî çıkarları zedelenmiş mi?

Şimdi -devlet yönetiyorsunuz ya- adamlar, beğenmediğiniz Almanya bu belgelerden bunu çıkarmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel, sözlerinizi tamamlamak için ek bir dakika süre veriyorum.

Buyurun.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Belgeleri görelim, belgeleri.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu belgeler, bu söylediğim belgeler, Panama belgeleri ile Cennet belgeleri. Ama, sizin görmek istediğiniz belgeyi tarihî olarak önünüze koyuyoruz, “evet” oyu verirseniz şimdi görürsünüz…

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Hadi be!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …“hayır” oyu verirseniz halkla birlikte görürsünüz. Ama, ne zaman? Belki yarın, belki yarından da yakın. Korku dağları bekler ama şeffaf devlet yönetimi yürek ister.

AYDIN ÜNAL (Ankara) – Dekont nerede, dekont? Rezil oldunuz, rezil oldunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Eğer bir suç yoksa çıkın, burada, üç ay boyunca çalışıp her toplantısında Cumhuriyet Halk Partisini zora sokabilecek olan o komisyonu kurun, belgeler sahte çıktıkça biz perişan olalım ama belgeler doğru çıktıkça ne hâle geleceğinizi bildiğiniz için eğer “hayır” oyu kullanırsanız, bu sizi bu gecelik kurtarır, yarın tekrar uyku uyuyamazsınız.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Neye hizmet ettiğinizin farkında değil misiniz Özgür Bey? Aynı oyun, aynı film, aynı senaryo; yapmayın artık. Biz bu filmi çok izledik, biz bu filmi çok izledik.

BAŞKAN – Öneri üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekilimiz Mithat Sancar.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Aynı oyun ya, 17-25’te yaptınız, Gezi olaylarında alet oldunuz. Yapmayın.

BAŞKAN – Sayın Sancar, buyurun.

Süreniz üç dakika.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Biraz millî siyaset istiyoruz sizden, biraz millî siyaset.

BAŞKAN – Sayın Köseoğlu…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Millî bir komisyon kurun, gelin orada çalışalım.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Millî bir siyaset yapın, kuralım millî komisyonu.

HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, yine bir önerge var ve hakikatin ortaya çıkmasını, Meclisin hakikati ortaya çıkarmasını talep eden bir önerge bu.

Doğrusu AKP’nin bu önergelere neden karşı çıktığını anlamak mümkün değil.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bir suç varsa savcılığa verilebilir.

BAŞKAN – Sayın Köseoğlu, lütfen efendim… Üçüncü kez ikaz ediyorum ama.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – O zaman süremi baştan başlatın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Başlatacağım, buyurun.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Evet, AKP’nin bu tür önergelere neden karşı çıktığını anlamak mümkün değil.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Biz AKP değiliz, AK PARTİ’yiz.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Hakikat çıksın istiyoruz, araştırılsın istiyoruz ama reddediliyor. Hangi gerekçelerle reddediliyor, savunmayı hangi argümanlar üzerine kuruyorlar parti temsilcileri, anlamak mümkün değil.

Reza Zarrab on gün önce çok değerli bir vatandaştı, arka arkaya sağlığıyla ilgili notalar verildi, kıyametler koparılacak denildi; bugün Reza Zarrab, işte, vatan haini -vatan haini değil- işte, yalancı falan diye derhâl çiziliyor. Peki, bunu öngöremiyor musunuz? Şunu öngöremiyor musunuz: Bu kadar çok bilgi, bu kadar çok belge, bu kadar çok iddia varsa ortada yolsuzluklarla ilgili, bunun üstü örtülmez.

HASAN TURAN (İstanbul) – ABD’nin sunduğu her şeye itiraz ederiz.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Bunun üstü örtülmez. ABD’nin sunduğu, onun bunun sunduğu diye kendinizi kurtarmanın imkânı yok.

HASAN TURAN (İstanbul) – Her belge sizin için makbul, makbul, filtresiz olarak kabul ediyorsunuz.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Kimin nereden geldiği meselesini ayrıca tartışalım.

HASAN TURAN (İstanbul) – Beraber çalışıyorsunuz.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Bunu, 17-25 Aralıkta da söyledik. Eğer ortada gayrimeşru yollarla delil elde etme ve siyasi komplo varsa bu ayrı araştırılır, diğer iddialar ayrı araştırılır ama bunların hiçbiri araştırılmadı. Sanıyorsunuz ki bunların üstü burada örtülürse bütün dünya kör olacak. Ortada yolsuzluk iddiaları var, ortada ahlaki bir sorun var, siyasi bir sorun var, ortada hukuki bir sorun var.

HASAN TURAN (İstanbul) – Siz iddia sahibisiniz.

BAŞKAN – Sayın Turan… Sayın Turan, lütfen efendim.

MİTHAT SANCAR (Devamla) - Böyle oradan laf atarak bunları örtemezsiniz.

BAŞKAN – Hocam, buyurun siz.

Sayın Milletvekilim, buyurun, Genel Kurula hitap edin.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Ondan sonra, hamasetle, bunları millî mesele gibi sunmaya çalışmakla üstü örtülmüyor. Türkiye’de basını engelleyerek bu iddiaların gündeme gelmesini bastırabilirsiniz fakat dünyayı susturamazsınız.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz siz?

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Bu çağda bu iddiaların ortaya çıkarılmasını engellemeye yönelik her adımınız bir suç itirafı olarak kabul edilecektir, bir suç itirafı olarak kabul edilecektir.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz, kimin?

MİTHAT SANCAR (Devamla) - Biz, hakkın, hukukun, ahlakın sözcülüğünü yapıyoruz. Size soruyoruz...

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Amerika’nın sözcülüğünü yapıyorsunuz!

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Burada hakkın, adaletin, vicdanın sözcülüğünü yapıyoruz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hakkın, adaletin sözcülüğünü yapmıyorsunuz, Amerika’nın sözcülüğünü yapıyorsunuz!

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Şunu da bir kez daha hatırlatayım: En çok sataşanlarla ilgili iddiaları tekrar gündeme getirmemize bizi mecbur etmeyin. Söz kesmeyin. Üç dakikada bir şey anlatmaya çalışıyoruz. Sizin bu ithamlarınız sadece suçluluk itirafı anlamına gelir.

“Amerika’nın sözcüsü…” Siz gönderdiniz bu adamı oraya, siz kahraman ilan ettiniz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Eş başkan!

MİTHAT SANCAR (Devamla) – 3’er, 5’er bakan ödüller verdiniz. Bunları nasıl unutturacaksınız?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Eş başbakan, eş başbakan!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Eş başkandı, eş başkan!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bakanlar Kurulunun yarısının maaşını Rıza Bey veriyordu.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Nasıl unutturacaksınız bunları? Yani “Türkiye’nin en değerli iş adamı...”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sancar, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen sözlerinizi toparlayınız efendim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Vallahi, bakanların maaşının yarısını Rıza veriyordu, eş başbakan!

MİTHAT SANCAR (Devamla) – “Türkiye’nin en değerli iş adamı.” diye ilan ettiniz. 4 bakanı istifa ettirdiniz, bir hukuki süreç yok. Kaç tane belediye başkanı istifa ettirildi, bir hukuki süreç yok.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Size mi soracaklardı?

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Yani Türkiye’de hukuku işletmezseniz bunun kendiniz açısından bir itiraf anlamına geleceğini görün artık.

Gelin burada birlikte çalışalım, komplo varsa komployu da birlikte araştıralım. Eğer komplo dışında başka boyutlar varsa onları da araştıralım.

İtirazlardan biri şu: “Burası mahkeme mi?” Burası bütün sistemin en yüksek organıdır. Mahkeme yerine geçmez bu, araştırır.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Sayın Cumhurbaşkanımız suç duyurusunda bulundu. Mahkemeler incelesin.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Belge yok, belge, ortada bir şey yok!

MİTHAT SANCAR (Devamla) – “Lütfen, bir kere de doğruyu bizim söylemiş olabileceğimiz ihtimalini dikkate alınız.” Sevgili Demirtaş bunu söylemişti. Bir dinleseniz, bu kadar yanılmazdınız…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hep iftira, doğruyu söylemiyorsunuz ki. Hep iftira attığınız için doğrulara gelemediniz, gelmiyorsunuz doğrulara.

MİTHAT SANCAR (Devamla) - …yarın bir kez daha 10 kat utanma duygusu yaşamak zorunda kalmazsınız. Şimdi bir “evet” yarın 10 kat utanmadan kurtulma sonucunu doğurur.

Saygılarımla efendim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sancar.

REŞİT POLAT (Kilis) - Millî olun biraz, millî.

BAŞKAN - Şimdi, öneri üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Amasya Milletvekilimiz Sayın Mehmet Naci Bostancı.

Sayın Bostancı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; televizyonları bir yıl izlemeseniz -birçok ekran var, birçok kanal var, birçok görüntü, film var, drama var- bir yıl izlemeyin, bir yıl sonra açın, yarıda kalmış gibi o programa devam edebilirsiniz. Buna derler ki, aslında iletişim dünyası, televizyon dünyası bir bardak suda yüzüp durur. O kadar kanal vardır, birçok görüntü vardır ama bir bardak suda yüzer. Şimdi, on beş yıldır Cumhuriyet Halk Partisinin eleştirilerine baktığımızda da aslında bu metafor yerli yerine oturuyor. CHP’nin eleştirileri sonuç olarak bir bardak suda yüzme durumu ortaya çıkarıyor; iddiaları, yaklaşımları, söylemi, hepsi.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hep de haklı çıkıyor.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Hep de haklı çıkıyoruz. Amerika’da konuşuyor Zarrab, kimlere ne verdiğini açıklıyor Zarrab, bakanlara neler verdiğini söylüyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sizin yol arkadaşınız.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kıymetli arkadaşlar, şimdi “hukuki” “siyasi” “ahlaki” kavramlarının altı çizildi buradan; ben de hukuki, ahlaki ve siyasi dikkat, ihtimam ve incelik çerçevesinde soruyorum: Sayın Tayyip Erdoğan bu iddiaların neresinde? Neresinde?

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Göbeğinde.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Merkezinde.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Göbeğinde, merkezinde.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Göbeğinde, göbeğinde.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Onu sen söylüyorsun. Hukuki diyorum, ahlaki diyorum, siyasi diyorum.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Siyaseten de merkezinde.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Siyaseten merkezinde.

BAŞKAN – Sayın Özdiş, lütfen efendim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - İbrahim Bey, kendi fantezin çerçevesinde konuşma, hukuk senin kafandan ibaret değil, ahlak senin kafandan ibaret değil. Sayın Erdoğan’la ilgili hiçbir iddia yok. “Dünürü” diyor, “oğlu” diyor, bilmem ne diyor ama ima ediyor, ima ediyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Çevresi var, kendi yok.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Fakat anlatırken bütün hikâyeyi Sayın Erdoğan’ın üzerine kuruyor; “hukuki”, “ahlaki” ve “siyasi” diyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kandırmışlardır kesin bunları!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kendi iyi, çevreleri kötü!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – O zaman, en azından bunlara ilişkin şöyle bir incelik gerekmez mi? Siz bu isimleri söylersiniz, size sorarlar; Peki, bu isimlerin ortak bir özelliği var mı?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Var.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Atlıyorsunuz…

Ha, onun üzerine konuşsanız, derim ki “Bu bir inceliktir, bu biraz propagandadan uzak bir yaklaşımdır.” Hayır, siz bütün hikâyeyi aslında ortaya koyduğunuz belgelerle hukuki, ahlaki, siyasi hiçbir bağlantısı olmayan bir kişinin üzerine kurarak buradan bir siyasi sonuç elde etmeye çalışıyorsunuz gürültü ve patırtıyla.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Hiç ilgisi yok bununla.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Şimdi, olduğuna dair sizin elinizde bir şey var mı?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Var, var.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Var.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Var mı? Sadece salladığınız bir kâğıt var.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Gelin araştıralım burada, bakalım kâğıt mı o belgeler?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – O kâğıtlara bakın.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Kabul edin önergeyi.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Kıymetli arkadaşlar, Ankara Cumhuriyet Savcılığı bu konuya ilişkin soruşturma başlattı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ankara Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Aynı zamanda sizin için önemli bir fırsat; bakın, bu iddialara ilişkin Sayın Cumhurbaşkanımızın yakınları ve kendisi, iddianın merkezine oturttuğunuz için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – …bunları merkezine oturttuğunuz için dava açtı; tazminat davası. Dolayısıyla bunlar, zaten Ankara Cumhuriyet Savcılığının soruşturması ve açılan tazminat davası çerçevesinde hukukun konusu olacak. Hukukun konusu olduğunda da böyle hararetli konuşmalar, grup toplantısında alkışlarla kâğıt sallamaların ötesinde…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İktidar sallanıyor! Kâğıt sallanmıyor, iktidar sallanıyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – İktidar sallanıyor, iktidar!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – …gerçekten de hukuken, ahlaken, siyaseten ne olduğunu göreceğiz.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – O kâğıtlara beraber bakalım kâğıtsa bunlar. Orada bakalım, Mecliste bakalım, hep beraber bakalım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bizim için grupta “İşte iddia, işte ispat.” denilen o kâğıtların hiçbir kıymetiharbiyesi yok.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Görmek istemiyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Kabul edin önergeyi.

BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Belge getir!

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Kabul edin bunları, kabul edin!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Mahkeme, o yargılama, o kâğıtların kıymetiharbiyesinin ne olduğunu, bunun arkasında kimler ne yaptı, bunları açıkça ortaya koyacaktır. Dolayısıyla, burada Meclisi meşgul edecek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – …CHP’nin fantezilerinin aracısı kılacak bir durum söz konusu değildir. Açık, tavrımız nettir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel, talebinizi alalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İlk ve son cümlesinde grubumuza sataşmada bulundu. CHP’nin eleştirilerini yıllar sonra da izlesen değişmeyen Brezilya dizilerine benzeterek… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Demediniz mi?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sataşma neresinde Sayın Başkanım?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Başkanım, zaten yüzde 1 oyları artmadı şimdiye kadar, on beş yıldır. Doğru. On beş yıldır yüzde 25.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …son sözüyle de “CHP’nin fantezileri bunlar.” diyerek Cumhuriyet Halk Partisi gibi ciddi bir kurumu, bir ana muhalefet partisini ilzam altında bırakan ithamlarda bulundular.

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Hiç güleceğimiz yoktu ya, hiç güleceğimiz yoktu.

BAŞKAN – Sayın Başkan, lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeyecek şekilde teklifinizi değerlendiriyorum.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Öyle, tansiyonu falan yükseltme niyetinde değilim ama birkaç soru oldu, dediler ki: “Millî davranın, millî davranın.” Biraz önce Sayın Başkan da ifade etti. Ben de size bir şey soracağım şimdi.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – İftira etmeyin yeter.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – İftira değil.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – İftira etmeyin yeter.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Eğer iftiraysa çıkar, hemen cevaplarlar.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – İftira etmeyin yeter.

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bakın, Ekim 2008’de Man Adalarında bir şirket kuruluyor.

AYDIN ÜNAL (Ankara) – Ya, bunları bırak, dekontlar nerede?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - O şirketin adı Bumerz Limited.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Dekontlara gel, dekontlara.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Tamam, vereceğiz. Kabul edin önergemizi, verelim. Niye kabul etmiyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Rahatsız olduğu için itiraz ediyor.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Dekontlar nerede, dekontlar?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bumerz; “Burak”ın “Bu”su, “Mustafa”nın “m”si, “Erdoğan”ın “er”i, “Ziya İlgen”in “z”si; Bumerz, şirketin adı. (CHP sıralarından alkışlar)

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Dekontlar nerede, dekontlar, dekontlar? Dekontlar nerede?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkan, sordunuz ya: “Erdoğan bunun neresinde?”

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – İyi sallıyorsun, iyi sallıyorsun.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Hem burasında hem tam göbeğinde. Erdoğan, etrafta… Şöyle bakarsanız, Neptün, Plüton, Uranüs… Güneş bunun neresinde? Tam ortasında. Erdoğan, bu siyasi iradenin de, bu iddiaların da çekim merkezi olarak ortasındadır.

Siz seviyorsunuz benzetmeleri: Bir tren kompartımanının kapısı açılır. İçeride bir İngiliz, bir Alman, bir Fransız. Ne olacak? Birbiriyle alakasız bu insanların varoluşsal tepkilerinin farklılığından fıkra kurulur ama o İngiliz’in ağabeyi Fransız’ın kız kardeşiyle evliyse ve İngiliz kütüğüne kayıtlı çocuk da o kompartımandaysa artık bu fıkra üç benzemez değil, bir merkezdeki adam ve etrafındaki aile üzerine gider. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – CHP bu memlekete Fransız zaten, bu memlekete Fransız CHP.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - O yüzden, çok net olarak şunu söylüyoruz: Eğer Tayyip Erdoğan, bu Bumerzin “Er”i bu işin odağında olmasaydı ve damadı, özel kalem müdürü…

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Hâlâ özel kalem müdürü diyorsun ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …dünürü, hepsinin birden birbirlerini bulup da o kompartımana girmeleri fıkradan daha komik hâlde olurdu.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Dekontlar nerede, dekontlar?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ama bugünkü hâl, Erdoğan ailesinin tüm etrafındaki çevresiyle birlikte burasına kadar bu işin içinde olmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Korkunuz da o dur ki, o yüzden bir “evet” oyu verip belgelerin gerçekliğini araştırmaya korkuyorsunuz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, şimdi elde…

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bumerang oldu, bumerang.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Bu Bumerz ne ya?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen efendim…

Sayın Başkan, talebinizi alalım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …sallanan bir belge ve o çerçevede ortaya konulan bir iddia var.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Allah Sayın Bostancı’nın yardımcısı olsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kâğıt parçası, belge değil, kâğıt parçası.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ama o kâğıt parçasının…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Belge, belge…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …o sallanan kâğıt parçasının ötesinde, onun da kendilerinin ifadeleriyle söylediklerinin ötesinde iddialar ve ortaya çıkartılmak istenen bir siyasal gürültü söz konusu, bir toz duman söz konusu. Benim söylediğim husus bu.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Araştıralım, aydınlansın o zaman.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yurt dışına gönderilen hiç para yok.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yani siz siyasete ilişkin bir netice elde etmek için hukuku ahlaka araçlaştırıyorsunuz. Benim söylediğim bu.

Teşekkür ederim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ya 4 bakan yargılanırken de böyle yaptınız, ne oldu? Amerika’ya teslim ettiniz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ile Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çocuklarının, dünürünün, eniştesinin, kardeşinin, eski özel kalem müdürünün ve oğlunun yurt dışındaki şirketlerle olan para hareketlerinin incelenmesi amacıyla 29/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 30 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, konuşmalar tamamlanmıştır.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir. [CHP ve HDP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)]

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.54

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 505) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 4’üncü maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, teklifin 5’inci maddesi üzerinde önerge işlemini gerçekleştireceğiz.

5’inci madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

505 sıra sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin (2)’nci fıkrasının aşağıdaki biçimde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(2) Kurulun nihai kararları ile prensip kararları, yedi gün içinde Resmî Gazete’de yayımlanır. Ayrıca Kurulun tüm kararları kendi resmi internet sitesinde yayınlanır.”

       Muharrem Erkek                         Kazım Arslan                        Gülay Yedekci

           Çanakkale                                 Denizli                                     İstanbul

         Murat Bakan                              Çetin Arık                             Özcan Purçu

              İzmir                                    Kayseri                                       İzmir

         Zeynel Emre

            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge hakkında İstanbul Milletvekilimiz Sayın Zeynel Emre.

Sayın Emre, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu kürsüden konuşurken hep şunu ifade ediyoruz: Türkiye, hakikaten çok kıymetli bir coğrafyada, herkesin gözünün olduğu bir coğrafyada; bu nedenle de çok sayıda saldırıyla, komployla, vesaireyle karşı karşıya kalıyor. Bu bizim gerçeğimiz. Bu coğrafyada bütün bunları bilerek yaşamak ve bu anlayışla bu ülkeyi yönetmek lazım. Ancak bir de gerçekler var. Nedir o gerçekler? Gözlerimizin gördüğü, kulaklarımızın duyduğu gerçekler. Bütün yaşanan gelişmeleri komplolar üzerinden açıklamaya çalışmak bizi ileriye götürmez arkadaşlar, bizi geriye götürür ve karşılaştığımız problemleri de çözemez bir hâle geliriz.

Bakın, şu anda, Türkiye olarak bizlerin kafamızı kuma gömmemizin hiç kimseye, hiçbir faydası yok. Amerika’da dün kritik bir aşamaya evrilen, başlayan Reza Zarrab dosyasıyla ilgili, esasında Türkiye'nin bir an evvel bu konuda doğru bir yaklaşım tarzı geliştirmesi ve bir strateji oluşturması şart. Hemen sözlerime başlarken şunu ifade etmek isterim: “Bu konunun sorumlusu sırf AKP’dir veya AKP iktidarı bu meseleden ötürü yıpranıyor.” diye bu meselenin altını çiziyor değilim. Aksine, hakikaten, üzücü bir tabloyla karşı karşıyayız ve Türkiye’nin olası zararları söz konusu, bunu teslim edelim. Bununla birlikte, muhalefete sürekli, âdeta düşman hukuku uygulayıp da sıkıştığınız zaman “Aynı gemideyiz.” romantizmi etrafında da bize yaklaşmanızı açıkçası kabul edemiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu en fazla ifşa edebiliriz. Eğer bu gemi, Türkiye gemisi ise evet, aynı gemideyiz ama bu gemi sizin şahsi gemilerinizse, şahsi çıkarlarınızsa, şahsi çıkarlarınızın bu ülkeye verdiği zararlarsa biz o gemide yokuz arkadaşlar. Bu anlayış, aslında, bir anlamda şöyle bir anlayışı temsil ediyor: Yani Ruslar geldiğinde Nazilerin toplama kampındakilere dönüp de “Aynı gemideyiz arkadaşlar.” demesi gibi bir şey bu. (CHP sıralarından alkışlar) Biz rüşvet almadık, rüşvet vermedik, yapılan kirli ilişkilere ortak olmadık, hepsinde adım adım sizi uyardık, dinlemediniz, suçladınız.

Bakın, bu meselenin özelinde şu gerçeği görmek lazım: İran’a ambargo uygulandığı vakit, Türkiye’nin bu ambargoyu delmek amacıyla çeşitli isimlerle anlaşma yapıp ticaret geliştirmesi başka bir şey, bu ambargodan -Türkiye’nin değil ama- şahsi menfaatler sağlama uğruna Türkiye’yi ateşe atmak ayrı bir şey. Burada, çok açık bir şekilde, Türkiye’yi yöneten AKP hükûmetlerinin bakanlarının yaptığı fahiş hatalar, işlediği suçlar nedeniyle Türkiye ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya. Bu meseleye girişildiği zaman -demin ifade ettim- Türkiye’nin cari açığı kapatılıyor olsa, Türkiye ciddi anlamda zenginleşiyor olsa Amerika’nın İran’a uyguladığı ambargo sonrasında, bu ayrı bir başlık altında ele alınabilirdi ancak böyle bir zenginleşme olmadığı gibi, bu işe girişenlerin de yönetim zafiyeti içerisinde olduğunun en büyük kanıtı da şudur: Değerli arkadaşlar, bu ambargoyu delen bankalara 2002 yılından beri hangi işlemler yapılmış? İçlerinde İngiliz bankası var, Fransız bankası var, Alman bankası var; milyarca dolarlık tazminatlar hükmedilmiş ve bu milyarlarca dolarlık tazminatlar tahsil edilmiş. Şimdi, Türkiye şayet böyle bir fotoğrafla karşı karşıya kalırsa bunun bedelini kim ödeyecek? Bizim gariban vatandaşımızın cebinden çıkan paralar… Buradaki bu bedeli kim üstlenecek? Bunun bir sorumlusu olmayacak mı?

Bakın, şu anda, gelin, yol yakınken bunu aklıselim bir şekilde ele alalım ve bir: Bu işe bulaşanları, kim olursa olsun, yargı önüne çıkartalım, bunu biz bir sağlayalım. İkincisi: Bu olayla ilgili de sürekli birilerini suçlayarak, muhalefeti suçlayarak bu işin sorumluluğunu örtemezsiniz. Çok açık bir şekilde, sizin yaptığınız yanlış işlemlerin, yapılan örtülü olayların Türkiye’ye verdiği zararlarıyla yüzleşilmesi söz konusu. Dolayısıyla biz şunu söylüyoruz: Evet, Türkiye’ye gelecek her türlü tehdit, saldırı; bu ekonomik olabilir, siyasi olabilir, askerî olabilir, bunların hepsinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak dimdik durmaya varız. Ancak yaşanan meselelerde siz, şahsi menfaat sergileyip de Cumhuriyet Halk Partisini suçlayarak, buradan aklanarak çıkamazsınız. Ben bu konuyu Genel Kurulun dikkatine sunuyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emre.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında geçen “en kısa zamanda” ibaresinin “en geç 24 saat içinde” ibaresi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Emin Adıyaman                  Leyla Birlik                                Erol Dora

         Iğdır                                        Şırnak                                       Mardin

Saadet Becerekli                         Ertuğrul Kürkcü                        Mithat Sancar

       Batman                                       İzmir                                       Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekilimiz Sayın Mithat Sancar.

Buyurun Sayın Sancar. (HDP sıralarından alkışlar)

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Biraz önceki konuşmamda sizi tebrik etmeyi unutmuştum, lütfen bağışlayın. Yeni görevinizde başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler efendim.

Buyurun.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz. Seçimler demokrasinin temel şartıdır, vazgeçilmez şartıdır, bunu biliyoruz. Seçimlerle ilgili düzenlemeler de son derece hassas konulardır. Türkiye'de, 1950’den bu yana demokrasinin en iyi işleyen unsuru olarak seçimler gösterilir, son birkaç yıla kadar. Evet, sıkıntılar yaşanmıştır, evet, bazı seçimlerde şaibe iddiaları ortaya çıkmıştır ama yine de seçim konusunda “Türkiye demokrasisi kötü bir sınav vermiştir.” denemez. Ne zamana kadar? Son yıllara kadar. Son yıllardan kastım da 2014 yerel seçimleri ve özellikle 16 Nisan 2017 referandumu.

İktidarda olanlar, sıkıştıklarında seçim kanunlarını kendilerine avantaj sağlayacak şekilde değiştirmeyi Türkiye'de, maalesef, bir alışkanlık hâline getirmişlerdir. Bu teklifin ilk şekli önümüze geldiğinde içinde gerçekten de akıl almaz düzenlemeler vardı; bu kanuna konulması asla gerekmeyen, bu kanunun sistematiğiyle uyuşmayan maddeler vardı; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un hükümleri değiştiriliyordu, sandık başkanlığı ve müşahitlikle ilgili düzenlemeler yapılıyordu. “Neden?” diye sorduk Komisyonda. İyi işleyen bu sistemi neden değiştirmek istiyor iktidar? Evet, öyle anlaşılıyor ki sıkışmış durumda bu iktidar da. Türkiye'de hukuk devleti gerçek anlamda işliyor olsaydı, demokrasiyle ilgili sıkıntıları da çözmek bu tür yollara başvurmaya gerek kalmadan mümkün olurdu, Hükûmetin ya da iktidarın bu tür manevralara ihtiyaç duymayacağı bir zemin yaratılmış olabilirdi.

Şimdi, bakın, yolsuzluk iddialarını konuşuyoruz ve Reza Zarrab davası sadece bizim değil, neredeyse bütün dünyanın gündeminde. Bununla ilgili her itiraz, iftira, her eleştiri yalan olarak geri çevriliyor. Oysa “Bu ülkenin, bu toplumun hafızası bu kadar zayıf değil.” diye defalarca hatırlatıyoruz değerli arkadaşlar. Eğer aklanmak istiyorsa bir kişi, bir grup, bir parti, bir iktidar, bunun en makul yolu öncelikle yasama organında etkili ve dürüst işleyecek bir araştırma yapmaktır. Elbette yargı ayrıca işlemesi gereken bir yoldur ama eğer Mecliste bu meselelerin aydınlatılması engellenirse o zaman biraz önceki konuşmamda söylediğim gibi bu ithamların ve iddiaların gerçek olduğu algısı iyice yerleşir. Öte yandan, böyle bir meseleyi millî nitelikli bir mesele hâline getirme çabası da son derece yanlış, hatta ucuz bir taktiktir değerli arkadaşlar. Ne zaman sıkışılsa bu ülkede -geçmişte de gördük, bugün de bunun çok daha fazlasını bu iktidarda görüyoruz- hamasete, millî duygularla oynamaya tevessül ediliyor. Bu son derece yanlış ve tehlikelidir. Ayrıca, bayrakla suçları temizlemek, dinle günahları aklamak mümkün değil; bir süre kendisine bir avantaj yaratabilir bir iktidar ancak, tekrar edeyim, biraz önce söylediğim sözler Ahmet Şık’ın savunmasından alınmaydı, “Benim, bayrağın arkasına gizleyecek bir suçum, dinin arkasına gizleyecek bir günahım yok." demişti. Şimdi, eğer bir yolsuzluk iddiası, büyük rüşvet iddiaları hem de çok ciddi verilerle ortaya dökülüyorsa bayrağı kullanarak bu bayrağa haksızlık ve hakaret etmeye kimsenin de hakkı olmaz. Dinin arkasına saklanarak günahları temizlemenin de imkânı olmadığını dünyanın çeşitli tecrübeleri gösterir.

O nedenle seçim kanunlarıyla oynamayı bir çıkar yol olarak görmemesini tavsiye ediyoruz iktidara. Bütün sıkıntıları hamasetle, millî söylemiyle örtmenin ve geçiştirmenin imkânı olmadığını da söylüyoruz. Tek çıkar yol var: Dürüst ve adil, şeffaf bir yönetim, demokrasi, hukuk devleti, denetim, özgürlük. Başka yol yok değerli arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sancar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesinin (2)’nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mehmet Naci Bostancı                     Özgür Özel                   Erkan Akçay

                 Amasya                                 Manisa                            Manisa

     Filiz Kerestecioğlu Demir               Bayram Özçelik     Mehmet Doğan Kubat

                İstanbul                                Burdur                           İstanbul

   Mehmet Necmettin Ahrazoğlu

                  Hatay

"(2) Kurulun prensip kararları on beş gün içerisinde Resmi Gazete'de yayımlanır; seçime ilişkin diğer kararları ise Kurulun resmi internet sitesinde yayınlanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılıyoruz.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurulun prensip kararları ile seçimlere ilişkin diğer kararlarının 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gözetilerek, Resmî Gazete ile Kurulun resmî internet sayfasında yayınlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Komisyonun Genel Kurulun takdirine bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Şimdi kabul edilen önergeyle birlikte 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 6’ncı madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6’ncı maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan "(f)” bendinden sonra aşağıdaki bendin eklenmesi, yasa teklifinde yer alan diğer bentlerin ise buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mehmet Emin Adıyaman                   Leyla Birlik                      Erol Dora

                  Iğdır                                   Şırnak                             Mardin

           Saadet Becerekli                     Ertuğrul Kürkcü

                 Batman                                  İzmir

“g) Yüksek Seçim Kurulu Başkanının teklifi üzerine genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanları ve şube müdürlerini atamak.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Başer, rapora baktım, raporun sözcüsüsünüz; bunda bir sorun yok. Ancak yani Genel Kurulun çalışma kurallarına uygun olarak, daha etik olması için “Katılıyoruz.” veya “Katılmıyoruz.” şeklinde kesin bir ifadeyi kullanmanızın çok şık olmadığını düşünüyorum. O nedenle, katılmadığınız önergelere “Katılamıyoruz.” şeklinde bir sunum yaparsanız daha şık olacak.

Tekrar soruyorum: Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, İzmir Milletvekilimiz Ertuğrul Kürkcü…

Sayın Kürkcü, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu 6’ncı maddenin başkana bir padişah yetkisi verdiği apaçık ortada. Kendi önerdiği adaylar arasından bir seçim yapılacak ve herhangi bir başkan önerisi sonuçta gerçekleşecek. Yüksek Seçim Kurulu Başkanına bu kadar çok imtiyaz ve yetki sağlamanın ben herhangi bir demokratik anlamı olduğu kanaatinde değilim.

Biz, bu Yüksek Seçim Kurulunun yönettiği bir referandum, bir halk oylaması yaşadık 16 Nisanda, henüz üzerinden bir yıl bile geçmedi ve bunun, bir uluslararası ve ulusal bir rezalet olduğunu hepimiz biliyoruz. Yüksek Seçim Kurulu diktatör yetkisine sahip Başkanı ve asla itiraz edilemez kararlarıyla yol ortasında, oylar sayılırken kanunun açık hükmüne rağmen, doğru dürüst usulüne uygun, kanunda gösterildiği gibi damgalanmamış oy pusulalarını geçerli saymaya karar verebildi ve böylelikle çok küçük bir farkla, Türkiye’de bir anayasal rejimin yerine bir başka anayasal rejimin geçmiş olmasını kendi elleriyle ayarladı, uyarladı; bir halk oylaması değil, bir Yüksek Seçim Kurulu darbesi yaşadık. Bu, apaçık hepimizin gözlerinin önünde oldu. O kadar çok hepimizin gözleri önünde oldu ki bu Anayasa oylamasından en çok yarar görmüş olan kişi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Atı alan Üskürdar’ı geçti.” demek zorunda kaldı. Hatırlatmaya gerek görmüyorum, “Atı alan Üsküdar’ı geçti.” menkıbesi bir at hırsızlığı öyküsüdür. Atını çalandan atını çalanın atını alıp gitmesinin öyküsüdür. Böyle bir öykünün bir zafer işareti olarak anlatılabilmesi ancak Yüksek Seçim Kurulunun bir hırsızlığı örgütlemesiyle oldu.

Şimdi, bu Kurulun başkanına şu yetkiyi verseniz, bu yetkiyi verseniz ne olacak? Bu, Yüksek Seçim Kurulunun ilk vukuatı da değil, 2011 genel seçimleri öncesinde, o zaman Barış ve Demokrasi Partisinin desteklediği 7 bağımsız milletvekili adayının milletvekili adaylıklarının geçersizliklerini ilan eden de bu Yüksek Seçim Kuruluydu üstelik önceki içtihadına rağmen. Ama bu Yüksek Seçim Kurulu, halk her yerde ayaklanınca bu kararlarını gözden geçirmek zorunda kaldı. Demek ki değişmez değilmiş, değişebiliyormuş. Bunun için halkın sözü ele alması gerekiyormuş. O yüzden, Yüksek Seçim Kuruluna ne yetki vereceğini değil Meclis, halkın hak ve yetkilerini nasıl düzenleyeceğini tartışmalıdır. Yüksek Seçim Kurulunu nasıl yaparsanız yapın mesela, olağanüstü hâl altında Yüksek Seçim Kurulu bir seçim düzenlemeyi ve olağanüstü hâl kararnamelerini bir norm hâline getiren Yüksek Seçim Kurulu kararlarını almayı başarmış. Yani bu başarıyı -tırnak içerisinde- göstermiş bir Kurulun önümüzdeki dönemde, daha güç koşullarda, iktidarın daha çok sıkıştığı koşullarda neler yapabileceğini akla bile getirmeyi istemiyorum. Türkiye eğer hakikaten demokratik bir seçim yoluna girecekse her şeyden önce bu Meclis olağanüstü hâl kararını geri almalı, olağanüstü hâli kaldırmalıdır. Ondan sonra, Yüksek Seçim Kuruluyla halk baş başa kalınca zaten ne yapacağını biliyor, Yüksek Seçim Kurulunu yola getirmenin yolunu da biliyor ama bu koşullar altında, bugünkü koşullar altında ne yazık ki apaçık, herkesin, bütün dünyanın gözüne bakarak hileli oy pusulalarını geçerli kabul eden bir Yüksek Seçim Kuruluna ne yapsanız kâr etmez. Bu hususlar Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının raporlarına, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi raporlarına geçti. Yüksek Seçim Kurulunun vukuatları, sadece ve sadece yasa tarafından tamamen korunduğu için bir uluslararası yargının konusu olmadı ama halk yargısının gözünde çoktan mahkûm olmuş durumdadır.

İşin doğrusu, iktidardaki güç kazanamayacağı hiçbir seçimi düzenlemeyecektir, bu seçimin yolunu açmayacaktır. Yüksek Seçim Kurulu da bu seçim kazanma mekanizmasının bir parçası olarak tasarlanmaktadır. Yüksek Seçim Kurulu Yasası’nı toptan değiştirmedikçe ve OHAL’i kaldırmadıkça bize bir çıkış yolu yoktur.

Hepinizi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

505 sıra sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin (1)’inci fıkrasının sonuna aşağıdaki (i) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“i) Genel müdür, genel müdür yardımcısı ve daire başkanlarını atamak.”

           Muharrem Erkek                       Kazım Arslan               Gülay Yedekci

               Çanakkale                               Denizli                           İstanbul

             Murat Bakan                           Çetin Arık                   Özcan Purçu

                  İzmir                                  Kayseri                             İzmir

        Ali Haydar Hakverdi

       Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Ankara Milletvekilimiz Ali Haydar Hakverdi… (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Hakverdi, buyurun.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Çok nadir de olsa bir temel yasa görüşüyor Meclisimiz, bundan memnuniyetimizi öncelikle ifade etmek isteriz. Hep torba torba getiriyordunuz bugün temel yasa görüşüyoruz. Kısmi de olsa bir uzlaşmayla Komisyondan geldiği için ben Meclisimize teşekkür ederim, Komisyonumuza da buradan canıgönülden teşekkür ederim.

Şimdi, bu temel yasayı görüşüyoruz ama çok ciddi eksiklikler var. Şimdi, seçimlerde hepimiz yaşıyoruz, özellikle son on beş yıldır yaşıyoruz. O oy pusulalarının basılmasından başlıyor tartışmalar, ta ki sonuçların açıklanması ve Yüksek Seçim Kurulunun kesin sonuçları açıklamasına kadar tartışmalar özellikle son on beş yıldır devam ediyor.

Şimdi, diyeceksiniz ki: “Yani, biz kazanıyoruz, o yüzden bu tartışma devam ediyor.” Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi 1950’li yıllardan sonra iktidar olamamış, kısmen ortağı olmuş bir parti ama bugüne kadar hiç bu tip tartışmalar yaşanmamış. Şöyle bir şaibe yaşanmış en son, ne zaman yaşanmış? Bu, Evren zamanında darbeden sonra yapılan referandum var ya, orada itirazlar yaşanmış, doğru.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İnce zarf…

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Evet…

SALİH CORA (Trabzon) – Açık oy gizli tasnif yok muydu?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Evet, evet.

SALİH CORA (Trabzon) – Ne zamandı o? Sandıkların üstünde CHP bayrağı vardı.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Şimdi, benzer tartışmalar, şaibeler 1980’den sonra son on beş yıldır yaşanıyor, az veya çok ama en köklü tartışma ne zaman yaşanıyor? Bu referandumda hâlâ şaibe var.

Bakın, şimdi, iktidar böyle devam ettirilebilir, kabul ediyorum. Yani, benzer seçim usulleriyle devam ettirilebilir ama bir yere kadar devam eder. Neden? İnsanlar artık verdiği iradenin, verdiği oyun sandığa yansımadığını düşündüğü zaman sandığa küserler. Kısmen iktidarınız devam eder ama toplumsal barış ve huzursuzluk her geçen gün artarak büyür. Bu, ülkenin temeline dinamit koymaktır. Bu sebeple, en baştan itibaren, en baştan itibaren o oy pusulalarının basımından sayımına kadar yeniden çok ayrıntılı, disiplinli bir düzenleme yapmak şarttır; kim olursa olsun iktidarda, hangi siyasi düşünceye sahip olursa olsun, baştan çok ayrıntılı bir düzenleme yapmak şarttır.

Şimdi, geldiğimiz bu noktada, hak, hukuk, adaletten bahsediyoruz, iki gündür tartışıyoruz. Belgeler açıklanıyor, gerçek mi, değil mi? Şimdi, AKP Grubu belgeler daha açıklanmadan “Sahte.” dedi. Belgeler açıklandı, ya, “Ya, bu girdi değil de çıktı…” Yani dışarıdan geldiği değil de içeriden gittiği şeklinde olduğu, sonra tekrar sahteliği vesaire, değişik değişik isnatlarla bu belgeler üzerinde tartışmalar yaratıldı.

Şimdi şunu yaşıyoruz: Bu, Panama belgeleri açıklandı, Başbakanın oğluna dair Panama belgeleri. Ama sadece Başbakana dair açıklama yoktu orada, İngiliz Kraliçesinin banka kayıtları dahi vardı o belgede. Bizim Başbakanın oğlunun da, burada, Malta Adası’nda ticaret yaptığına dair belgeler açıklandı. Ardından Genel Başkanımız açıkladı, Cumhurbaşkanımızın, AKP Genel Başkanının yakınlarına dair bir belge açıklaması yapıldı. Daha buna dair tartışmalar devam ediyor ve diyorsunuz ki: “Kumpas, kumpas, kumpas…”

En son Reza… Reza vatanseverdi, şakşakladınız bu adamı ve ödüller verdiniz. Amerika’da yargılanmaya başlandı. Dediniz ki: “Amerika bize kumpas kuruyor.” Şimdi, bakın, bir şey göstereceğim, yandaş basının, iki ay önce: “Hiç olmadığınız kadar yakındınız Amerika’ya.” Değil mi? Yandaş medya, iki ay önce: “Hiç olmadığınız kadar yakındınız.” Ne oldu, bugün Amerika kumpas kurmaya kalktı size? Ya, bu Reza kim?

SALİH CORA (Trabzon) – Yönetim ayrı, yargı ayrı.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Evet, yönetim ayrı, yargı ayrı; çok haklısınız, doğru söylüyorsunuz.

Şimdi şöyle, o zaman şuraya gelelim: Biz diyoruz ki: “Suç var ortada, suç; araştırılsın.” Diyorsunuz ki: “Sandık, hadi arkadaşlar, sandık...” Arkadaşlar, sandık ayrı bir şey. Bir kişi çoğunluk oyu alıp iktidara geçmiş olabilir ama o, Man Adası’na yakınlarının transfer ettiği paraları aklamaz. İktidar ayrı bir şey -doğru- yargı ayrı bir şey. Keşke ülkemizde de iktidar ayrı, yargı ayrı olabilse.

Biz diyoruz ki: “Arkadaşlar, biz Meclisiz, bize irade verilmiş. Gelin şu belgeleri araştıralım, gerçekliğini araştıralım. Eğer yöneticilerimiz bir haksızlık, hukuksuzluk, bir mal kaçırma yapmış ise bunun gereğini yapalım, halkımızla paylaşalım.” Siz diyorsunuz ki: “Yargıya gidelim, savcıya verelim.” Onu da yapacağız, onu da vereceğiz ama şöyle bir elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin: Şu belgeleri araştırıp bir takip yapacak savcının akıbeti ne olur? Cumhurbaşkanının oğlu, dünürü, eniştesi, özel kalemi hakkında bir araştırma yapacak cumhuriyet savcısının akıbeti ne olur? O sümüklü, ağlayan adamın, o FETÖ’nün, o, mendilini topladığınız adamın askeri diye muhtemelen ihraç edilir.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hakverdi.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin (e) fıkrasında yer alan "seçim iş ve işlemlerinin anlatılması” ibaresinin "seçim iş ve işlemlerinin açıklanarak tanıtılması" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Parsak                        Fahrettin Oğuz Tor                   Deniz Depboylu

Afyonkarahisar                          Kahramanmaraş                                 Aydın

                    Ahmet Selim Yurdakul                     Mustafa Kalaycı

                              Antalya                                      Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Kahramanmaraş Milletvekilimiz Fahrettin Oğuz Tor konuşacak.

Sayın Tor, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 505 sıra sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi Anayasa’mızın 79’uncu maddesi seçimlerin genel yönetim ve denetimini düzenlemektedir. Söz konusu madde hükmüne göre görev ve yetkileri kapsamında seçimler yargı organının, bu anlamda Yüksek Seçim Kurulunun genel yönetim ve denetimi altındadır.

Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmezleri olduğu kadar Yüksek Seçim Kurulu da demokrasinin olmazsa olmazıdır, denilebilir ki: “Ülkenin kaderiyle ilgili önemli bir kurumdur.” Hâl böyle olunca, Yüksek Seçim Kurulu görevini yaparken hiçbir şaibeye, tartışmaya, hatta dedikoduya muhatap olmamalıdır. Hukukun önemli bir parçasının uygulayıcısı olan Yüksek Seçim Kurulu vatandaşın güvenini sarsmamalı, hukukun üstünlüğüne azami pürdikkat etmelidir. Zira, bugün ülkemizin her konuda buna şiddetle ihtiyacı vardır.

Değerli milletvekilleri, tam da konumuzla ilgili olması bakımından 2010 yılından itibaren dünyada hukuk ve adalet uygulamalarının ülke bazında ölçülmesiyle oluşturulan Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nden bir defa daha bahsetmek istiyorum. 2016 Yılı Hukukun Üstünlüğü Raporu’nda, ülkemiz 2014 yılında 99 ülke arasında 59’uncu sırada, 2015 yılındaysa 102 ülke arasında 80’inci sıradayken; maalesef, 2016 yılında 113 ülke içinde 99’uncu sırada yer alabilmiştir. Ülkemizin son iki yılda 40 basamak birden gerilemesi, adalet ve hukukun üstünlüğü ilkesi hususlarında içinde bulunduğu durum hoş bir durum değildir, göz ardı edilmemelidir. 2016 yılı raporunda Türkiye, hükûmetin gücünün ve tasarruflarının, yasama, yargı, bağımsız denetim otoriteleri, medya ve sivil toplum kuruluşları tarafından denetlenebilmesi ve yürütme erkinin hesap verilebilirliği konusunda 113 ülke arasında 108’inci sıradadır. Bu alanda sadece Kamboçya, Mısır, Özbekistan, Zimbabve ve Venezuela’yı geride bırakabilmiştir. Sadece, darbe yönetiminin, askerî cuntanın hâkim olduğu Mısır’ı; kral tarafından, parlamenter monarşiyle yönetilen Kamboçya’yı; 1980 yılında bağımsızlığını ilan etse de yine Birleşik Krallık’ın sömürgesi olarak kabul edilen, kendisinden sonra göreve eşini getirerek anayasal gücü gasbetmekle suçlanan, geçen salı günü Devlet Başkan Yardımcısı Emmerson’un görevinden alınmasının ardından ordusunun darbe yaptığı ve bir iki gün önce de istifa ettiği açıklanan Mugabe’nin ülkesi Zimbabve’yi geride bırakıyor olmak bize yakışmamaktadır.

Kul hakkının en yüce değer olduğuna inanıyorsak ki inanıyoruz, ülkemizin, hukukun üstünlüğü konularında en önde olması gerektiğini söylüyorum. Ülkemizde Hükûmetin âdeta, layüsel, sorumsuz, hesap vermeyen, gücü denetlenmeyen bir konumda görülmesi hoş değildir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin en önemli yatırımcı kuruluşlarından biri olan, ülke genelinde yüzlerce yatırımı olan bir kamu kurumuna genel müdür atarken son derece dikkatli olmamız gerekir. Ahbap-çavuş-akrabalık ilişkileriyle genel müdür atarsanız, genel müdür hakkında da ayyuka çıkmış şaibeler varken duymazlıktan gelirseniz layüsel, sorumsuz, hesap vermeyen, gücü denetlenmeyen yorumlarına sebep olursunuz. Yapılan bir ihbarı değerlendiren cumhuriyet savcısının 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu kapsamında dava açmadan önce, sağır sultanın duyduğu iddiaları duymazlıktan gelirseniz, gereğini yapmazsanız bir iki açgözlünün menfaati için ülkemize haksızlık yaparsınız.

Değerli milletvekilleri, iş yapılan yerde hata olabilir, eksik olabilir, noksanlıklar olabilir. Genel olarak hiçbir vicdan sahibi şahsi çıkara veya başkalarına çıkar sağlamaya dayanmıyorsa bu tür hatalardan sonuç çıkarmaz. Ancak, dürüstlüğünden, ehliyetinden emin olmadığı hâlde “Benim adamım, akrabam, partilim.” diye önemli görevlere getirirseniz ne oldum delisi olur. Üstlerine dalkavukluk yaparken altlarından da aynı davranışları bekler. Bürokrasi bu tiplerin örnekleriyle doludur.

Değerli milletvekilleri, haram çeşmesi akarken testisini doldurmak için sıraya girenleri, kendisine, yakınlarına kamu kaynaklarını peşkeş çekenlerin eylemlerini bilerek görmezsek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) – Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Tor, sözlerinizi tamamlamanız için bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

…zaman aşımına sokarak, soruşturmayı geciktirerek, engelleyerek yol alamayız; geri kalmış gelişmekte olan ülkeler sınıfından da kurtulamayız.

Hiçbir çıkar gözetmeden bu ülkeyi büyütmek istiyorsak çıkarcılara, dalkavuklara, niteliksizlere fırsat vermeyeceğiz, korumayacağız. Hak, hukuk, adalet diyeceğiz.

Bu vesileyle yüce Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6’ncı madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 7’nci madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırası göre işleme alacağım.

Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin (3)’üncü fıkrasında geçen “gerekli görülen illerde” ibaresinin “büyükşehirlerde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Emin Adıyaman                       Leyla Birlik                       Saadet Becerekli

               Iğdır                                        Şırnak                                      Batman

           Erol Dora                              Ertuğrul Kürkcü

             Mardin                                       İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılmıyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yasa teklifinde, gerekli görülen illerde il seçim kuruluna bağlı seçim müdürlüğü kurulabileceği ifade edilmektedir. Öncelikle, yasa maddeleri açık, net, hiçbir karmaşaya ve keyfî uygulamaya yol açmayacak şekilde yazılmalıdır. “Gerekli görülen” ibaresindeki gerekliliğin net bir şekilde yazılması elzemdir. Neye göre, hangi şartlarda, neden bazı illerde seçim müdürlüğünün kurulacağı bu hâliyle belirsizdir? Önergeyle, nüfus yoğunluğuna bağlı oluşacak iş yükü dikkate alınarak il seçim kuruluna bağlı seçim müdürlüklerinin büyükşehir statüsündeki illerde kurulabilmesi amaçlanmaktadır. Böylelikle yasa maddesindeki belirsizlik sorunu da çözülmüş olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “Kurul teşkilatı, merkez ve taşra birimlerinden oluşur.” ibaresinin “Yüksek Seçim Kurulu, merkez ve taşra birimlerinden oluşur.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Parsak                          Deniz Depboylu                 Fahrettin Oğuz Tor

Afyonkarahisar                                 Aydın                            Kahramanmaraş

Ahmet Selim Yurdakul                 Mustafa Kalaycı

       Antalya                                      Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Oğuz Tor…

Sayın Tor, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 7’nci maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygılarımla selamlıyorum.

Bu vesileyle, 2009 yılından beri devam eden ve uzun yıllar Sayıştay raporlarına da giren, yapanın yanına kâr kaldığı bir batık kredi ilişkisinden, Türk Eximbankın 19 milyon 524 bin 565 avroluk bir proje kredisinden bahsetmek ve dikkatinize sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Eximbank 2 adet gemi inşası için kredi kullandırıyor. Miktarını az önce söylemiştim. Kredi kullandırırken firmalar araştırılır, kural bu. Uzmanlarımız var, istihbarat elemanlarımız var. Vatandaşın çok küçük kredi talepleri için kılı kırk yardığımızı hepimiz biliyoruz.

Firmanın durumu banka uzmanları tarafından inceleniyor. Firmanın talep ettiği krediyi ödeyemeyeceği, firmanın kredi değerliliğinin bulunmadığı uzmanların hazırladıkları raporlarda belirtildiği hâlde bu kredi veriliyor. Kredinin dönüşü olmadığı değerlendirildiği hâlde, maalesef kredinin geri dönüşüne uygun teminat da alınmıyor. Kredi verilmeden önce hazırlanması gereken firma istihbarat raporunun kredi kullandırmaya başlanıldığı tarihten üç ay sonra hazırlandığı, kredinin güncel istihbarat ve analiz raporu olmadan verildiği… Banka hukuk müşavirliğinin olumsuz görüşüne rağmen verilen krediye karşılık, daha önce başka bir bankaya birinci dereceden ipotek verilen Ereğli’deki tersane arazisi teminat olarak alınıyor. Kredinin geri dönmemesi üzerine tersane arazisi satılarak ilk derece ipotek sahibi olan bir başka bankanın alacakları ödeniyor. Eximbank teminat olarak aldığı bu araziden hiçbir şey elde edemiyor.

Yine, bu krediyle ilgili olarak ikinci ve üçüncü dereceden ipotek olarak alınan İstanbul Beykoz’daki imarı bulunmayan bir arazi satışa çıkarılıyor. 3 defa satışa çıkarılmasına rağmen alıcı çıkmadığı için buradan da bir tahsilat yapılamıyor. Hoş, alıcı da çıksa arazi ilk derece ipotek sahiplerinin alacaklarını ancak karşılayacak durumda olduğu için yine elimize bir şey geçmeyecekti.

Proje, gerçekleşme aşamalarında ciddi bir şekilde kontrol edilmiyor maalesef. Başbakanlık Teftiş Kurulundan bu konuda soruşturma isteniyor. Soruşturma raporunda, banka yönetim kurulu üyeleri ile kredilerden sorumlu banka personelinin Bankacılık Kanunu’nda belirtilen suçları işledikleri sonucuna varılıyor. Görevliler hakkında, Bankacılık Kanunu kapsamında işlem yapılması gerektiği belirtiliyor. Ancak, 2012 yılından beri banka yönetim kurulu üyeleri ve krediden sorumlu banka personeli hakkında hiçbir işlem yapılmıyor. Bunun üzerine Sayıştay, raporlarda, Yönetim Kurulu üyeleri ile krediden sorumlu banka personeli hakkında idari, mali ve cezai yaptırımların uygulanmasını istiyor. Sayıştayın 2009 yılından beri soruşturulmasını istediği batık kredi olayı ancak 2012 yılında soruşturulabiliyor fakat aradan geçen süre içerisinde hiçbir işlemin de yapılmadığı ortaya çıkıyor.

Sayıştay, bütün bu aşamaları geçtikten sonra, kredinin açılış ve işleyişine yönelik gerçekleşen mevzuata aykırı eylemler nedeniyle kredinin tahsil edilmeyen kısmının sorumluluğu bulunanlardan tahsili hususunda zaman aşımı süreleri de dikkate alınarak mali sorumluluk davası açılmasını, firma hakkında gecikmeksizin idari ve yasal yönden yasal takibe başlanmasını, borçlu firmanın zaman kazanmaya yönelik erteleme, yapılandırma taleplerinin değerlendirmeye alınmamasını da belirtiyor. Sonuçta, gemiler kızakta, kredi kullanılmış, teminatlardan da bir şey elde edilememiş. Devamında da yapımı için kredi verilen ancak kredi battıktan sonra yarım kalan 2 geminin icra yoluyla satılması için kıymet takdiri yaptırılıyor. Gemilerin takdir edilen değerinin yarısı üzerinden iki defa icra yoluyla satışa çıkarılıyor, sadece yarı değeri üzerinden maalesef alıcı çıkmıyor. Bu defa, İstanbul Üniversitesinden öğretim görevlisi bilirkişi ekibi oluşturularak gemilerin son durumu hakkında inceleme ve keşif yaptırılıyor, 2 geminin hurda olarak satılması hâlinde 6.400 ton çelik ihtiva ettiği tespit ediliyor, gemilerin hurda olarak en fazla 1 milyon 550 bin avroya satılabileceği hesaplanıyor. Kredi tutarı 19 milyon 524 bin, Türk parasıyla, bugünkü değerle 90 milyon; gemilerin hurda değeri 1,5 milyon avro yani bugünkü değerle 7 milyon Türk lirası.

Değerli milletvekilleri, bu olayda gözüken, baştan sona yanlış işlemler sonucunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) – İki cümlem kaldı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen, buyurun.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, çok enteresan bir olay. Sonuç olarak, bu olayda gözüken, baştan sona yanlış işlemler sonucunda 85 milyon liralık kredinin battığıdır. Sayıştay raporlarına, Başbakanlık raporlarına rağmen bir şey yapılamamıştır, yapanların yanına da kâr kalmıştır.

Arz ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tor.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 8’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

505 sıra sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesinin 2'nci fıkrasının (c) bendinin madde metninden çıkarılmasını ve sonraki bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini teklif ederiz.

Muharrem Erkek                           Kazım Arslan                        Gülay Yedekci

     Çanakkale                                   Denizli                                     İstanbul

     Çetin Arık                                Zeynel Emre                            Murat Bakan

       Kayseri                                     İstanbul                                       İzmir

   Özcan Purçu                          Mehmet Bekaroğlu

        İzmir                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılmıyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teklifin 8'inci maddesinde YSK Başkanının üst düzey personelin atanmasında tek başına yetkilendirilmesi ölçüsüzlük doğuracağı gibi, personel üzerinde baskı aracı olarak kullanılabilecek ve keyfîliğe yol açacak bir durumdur. Atama işlemlerinin tek başına Başkanda değil, ortak akılla kurulda olması yönünde 6'ncı maddede düzenleme önerildiği için bu fıkraya ihtiyaç kalmamaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 8’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mehmet Emin Adıyaman               Leyla Birlik                       Saadet Becerekli

                 Iğdır                                Şırnak                                      Batman

             Erol Dora                         Mizgin Irgat                       Ertuğrul Kürkcü

               Mardin                               Bitlis                                        İzmir

 

“c) Genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanları ve şube müdürleri dışındaki diğer personeli atamak.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bitlis Milletvekilimiz Mizgin Irgat.

Sayın Irgat, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

505 sıra sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerine söz aldım. Bu yasa teklifinin 8’inci maddesi -geneli üzerinde konuşurken de dile getirmiştim- genel anlamda aslında bizlerin her koşulda itiraz ettiği, tek başkanın yetkilerinin artırıldığı ve bu konuda gerçekten katılımcılığı, demokrasiyi zedeleyen bir düzenleme olarak durmaktadır.

Son süreçte yapılan bütün yasama çalışmalarına baktığımızda, bir tekelciliğin, aslında başkanın, tek kişinin yetkilerinin artırıldığı ve bu kişinin kurullar olmaksızın çok büyük oranda yetkilerle donatıldığı şeklinde düzenlemeler yapılmaktadır. Oysaki biz bunun çok tehlikeli olduğunu her koşulda dile getiriyoruz. Yani eş başkanlık sistemimiz dâhil bu tehlikenin karşısında aslında öngörülen ve uygulamaya geçirilen bir uygulamadır. Biz gerçek anlamda, gerçekten kurul olarak ve her bir fikrin alınarak karar verilmesi gerektiğini düşünüyoruz çünkü tek başına alınan kararları baskıya, sindirmeye ve keyfîliğe neden olacağından doğru bulmuyoruz. Çoğulculuk, iktidara gelemeyen görüş ve partilere yaşama, demokrasinin imkânlarından yararlanma, çoğunluk olabilme imkânlarının sağlanmasıdır aslında. Çoğulculuk ve katılım birbirlerini tamamlayan unsurlardır. Katılım için yönetimin saydamlığı, kamuoyu oluşturulabilmesi gerekmektedir. Kamuoyu; eğitim, bilgi edinme, düşünce, kanaatlerini açıklama ve yayılması, STK’lerin etkinleştirilmesiyle sağlanabilir.

Şimdi, hâl böyle iken aslında söz konusu yasa tasarısının da demokrasiyi artırma ve bu konuda müstakil bir yasa ihtiyacından düzenlendiği her ne kadar dile getirilse de biz en son 2016’da yaşadığımız referandum sürecinde ve o dönemden bugüne yaşadığımız hukuka aykırılıklardan çok iyi biliyoruz ki bu tür düzenlemeleri biz OHAL çatısı altında, OHAL hâlâ devam ederken ve en önemlisi, cezaevlerinde bu kadar insan varken gerçekleştiremeyiz. Düşünün ki meslektaşlarımız, hukukçular, avukatlar, hukukçuların ait olduğu dernekler kapatılıyor, cezaevlerine alınıyor. İşlerini isteyen insanlar şu anda cezaevlerinde ve en önemlisi siyaset yapan yani konuşmasıyla, fikirleriyle, hür iradesiyle ve halkın oylarıyla seçilmiş milletvekilleri ve belediye başkanları cezaevlerindeyken biz hangi katılımcı demokrasiden, hangi çoğulculuktan bahsedebiliriz? Elbette ki bahsedemeyiz.

YSK 2016’da mühürsüz oy pusulalarını kabul ederken aslında tarafsızlığını ve bu anlamda hakem heyeti rolünü de ihlal ettiğini bizlere göstermiştir. Bütün itirazlara rağmen hukuka aykırılıklar noktasında bir karar vermeyerek bu konuda tarafsızlığını şüpheye düşürmüştür.

Hakeza o dönemde basına yansıyan, haber kanallarına yansıyan muhtarların tehdit edilmesi meselesiydi. Düşünün, Adilcevaz kaymakamı 5 muhtarı çağırıyor, diyor ki: “Köylerinizde ‘hayır’ çıkarsa siz artık bir hizmet alamayacaksınız ve bunun aslında hesabını vereceksiniz.” Yani tehdit etti aslında. Önergeler de verdik ama bu konuda hiçbir şekilde bunlara cevap alamadık. Acaba önümüzdeki seçimlerde bu süreçler devam ederken ve içeride bu kadar tutuklu var iken, bu kadar baskı aracı var iken Yüksek Seçim Kurulu bağımsızlığını, tarafsızlığını sağlayabileceği ciddi hakem heyeti rolünü sağlayacak görevi üstlenebilecek midir? Şeffaf, adil, demokratik seçimler bir daha bu ülkede olacak mıdır?

Halkın arasında gezdiğimizde insanlar seçime artık inanmıyor, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diyorlar ki: “Tamam, biz oy verdik, kazandık ama bu sonuçlar sandıkta değişmeyecek mi ya da gerçekten bu sonuçlar halkın kamuoyuna yansıyacak mı ve istediğimiz oyu, istediğimiz sonuçları alabilecek miyiz?” Buna çok şüpheli yaklaşıyor insanlar. Dolayısıyla, böylesi bir süreçte bizler bu tür yasalar yerine, gerçekten koşulları hazırlama, insanları özgürlüklerine kavuşturma… Eş genel başkanlarımız ve milletvekilleri başta olmak üzere tutuklu olan bütün belediye başkanları, gazeteciler, avukatlar ve işini isteyen bütün insanlar serbest kalmadıkça demokratik, adil bir hukuk sisteminden asla ve asla bahsedemeyiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Irgat.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 9’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Mehmet Emin Adıyaman             Leyla Birlik                       Saadet Becerekli

                   Iğdır                              Şırnak                                      Batman

               Erol Dora                    Ertuğrul Kürkcü                               Ziya Pir

                 Mardin                             İzmir                                   Diyarbakır

“(5) Bu madde kapsamında genel müdürlük ve daire başkanlıklarının yapacağı iş ve işlemlerin hangi usul ve esaslar temelinde yapılacağı çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekilimiz Ziya Pir konuşacaktır.

Sayın Pir, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İki buçuk yıldır milletvekilliği yapıyoruz ve son bir buçuk yılda burada duyduklarımızı biraz aktarmak istiyorum. YSK’yle ilgili, biraz sonra vaktim olursa birkaç cümle söyleyebilirim.

Şimdi -bu bilgi bana daha birkaç hafta önce ulaştı- 2006’da burada bir tasarı kanunlaşıyor, Kurumlar Vergisi Kanunu. Bu Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinin (7)’nci fıkrasında şöyle diyor: “Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden yüzde 30 oranında vergi kesintisi yapılır.” 2006’da bu yapılıyor. Dünyada -Google’ı açın bakın- 175 tane bilinen vergi cenneti vardır. Bunların listesini -Bakanlar Kurulu eğer bu konuda bu kadar beceriksizse- bizden istesinler, biz onlara beş dakikada bu listeyi çıkartıp ellerine sıkıştırabiliriz. Bunu da ilan edebilirler. Bunu yapmadılar. Bunun nedeni beceriksizlikleri değil, kurnazlıkları bana göre.

Geçen sene yaz aylarındaydı, bir resim gördük bir yerde. Birisinin oğlu Singapur’da bir yerde oturmuş, onun resimleri yansıdı. Singapur diyorum, Amerika, İngiltere, İtalya değil; Singapur deyince ışıkların yanması gerekiyor. Hemen bundan sonra Başbakan Binali Yıldırım bir açıklama yaptı, dedi ki: “Müjde! Bir iki hafta sonra bir kanun geçecek Meclisten.” Biz de merak ettik nedir diye. Yatırım Ortamının İyileştirilmesine Dair Kanun Tasarısı, geçen sene temmuzda buradan geçti. Şimdi bu tabii ki vergi barışıyla alakalı. Vergi barışı çok güzel bir kelime, aslında vergi kaçırmayı legalleştiren bir tasarıydı. “Yurt dışında bulunan paralarınız varsa onları Türkiye’ye geri getirin, burada yatırım yapın, nereden geldiğini sormayacağız, vergi bile ödeyemeyeceksiniz.” Bugünlerde tabii ki bunları tekrar geri dönüp düşününce kimler için, niçin yapıldığını tahmin edebiliyoruz. Bu sene -daha önce işte İsviçre belgeleri çıkmıştı, Panama belgeleri çıkmıştı- Malta belgeleri, Isle of Man ya da Man Adası belgeleri... Daha böyle 175 ülke var, bu herhâlde devam edecektir. Bu belgeler ortaya çıkıyor ve Sayın Başbakanın oğlunun da Malta’da bir şirketi olduğu ortaya çıkıyor ve kendisi şöyle diyor: “Siyasete başlarken çocuklarıma bir tavsiyem oldu: ‘Devletle hiçbir zaman iş yapmayacaksınız, yakınına bile yaklaşmayacaksınız. Denizcilik ise küresel bir iştir. Dünyanın her yerinde iş yapıyoruz, gizli tarafı yok.” Yani, bu, tamam doğrudur yani hukuken herkes gidip Malta’da da, Isle of Man’de de, Singapur’da şirket kurup iş yapabilir, hukuken burada bir sıkıntı yok ama burada siyasi ahlak sıkıntısı var. Çünkü, burada vergiden kaçma -vergi kaçırma demek istemiyorum- vergiden kaçınma olayı vardır. Bu da “millî ve yerli” sözünü dilinize pelesenk edeceksiniz ama gidip başka yerlerde şirket kurup vergiden kaçacaksınız; bu siyasi ahlaka sığmayan bir yöntemdir.

Şimdi, Binali Yıldırım’ın oğlunun, bunları geçtik, bir de “Nova Warrior” diye Malta’da bir şirketi var, offshore şirketi, sekiz ay önce Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünden bir ihale alıyor, 6,9 milyon dolarlık ihale alıyor ve bu ihaleyi Malta’daki bir şirketiyle alıyor. Yani, burada kazandığı parayı Malta’ya götürüyor, burada vergi ödemekten kaçıyor. Yani, bu vergi kaçakçılığı değil ama vergi ödemekten kaçıyor. Bu da siyasi ahlakla alakası olmayan bir durumdur. Bu 6,9 milyonu burada vergilendirmiş olsaydı 1,4 milyon kurumlar vergisi ödeyecekti. Biz de o parayı aldıktan sonra Adıyaman’ın ya da Diyarbakır’ın tütüncülerinden bu vergiyi almak için onların kafasına, yüzüne su ve gaz sıkmazdık.

Bu vergi kaçırma olayına giremeyeceğim, vaktim kalmadı ama başka zaman girebilirim.

Bir de şunu araştırmak lazım: Dün Reza Zarrab şu kadar rüşvet ödedim diyor, öyle bir iddia var ortada. Tabii, bunlar gerçekse bir bakmak lazım sonra, bu paralar nerede yatıyor şu anda, hangi bankalarda ve o bankalara nereden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZİYA PİR (Devamla) – ...hangi yollarla kimler gönderdi, nasıl gönderdi; eğer Türkiye’de olsaydı bunun vergisi olur mu, olmaz mı; bunların da araştırılması gerekiyor. Bence böyle bu açıklamalar sadece siyasi ahlaksızlık değil, aynı zamanda yüzsüzlüktür. “Evet, yaptık.” diyor, inkâr etmiyor ama onun itirafı bile siyasi ahlakın dışında yüzsüzlüktür deyip hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pir.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 10’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 10’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini teklif ederiz.

Mehmet Naci Bostancı              Mehmet Doğan Kubat                        Özgür Özel

           Amasya                                 İstanbul                                     Manisa

        Erhan Usta                         Bayram Özçelik                                                           Samsun                                  Burdur

"Kurulda 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası uyarınca sözleşmeli ve seçimlerle ilgili hizmetleri yürütmek üzere aynı maddenin (C) fıkrası uyarınca geçici personel çalıştırılabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılıyoruz.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurulda hâlihazırda istihdam edilen geçici personelin istihdamına dayanak teşkil eden maddenin yürürlükten kaldırılmasının öngörülmesi nedeniyle anılan personelin istihdamının devamının sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 10’uncu maddesinin (3)’üncü, (5)’inci ve (7)’nci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, (8)’inci fıkranın madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz

     Mehmet Emin Adıyaman                   Leyla Birlik                       Saadet Becerekli

                  Iğdır                                    Şırnak                                      Batman

               Erol Dora                          Ertuğrul Kürkcü

                 Mardin                                   İzmir

 

“(3) Seçim müdürü ve seçim müdürü yardımcıları, Kurul personeli arasında yapılacak veya yaptırılacak yazılı sınav sonucuna göre başkan tarafından atanır.”

“(5) Kurul kadrolarına ilk defa atanacak diğer personel Kamu Personel Seçme Sınavında, yönetmelikle belirlenen puan türündeki sınav sonucuna göre Başkan tarafından atanır.”

“(7) Seçim müdürü ve seçim müdür yardımcıları, nüfusa kayıtlı oldukları il ve ilçelerde görev yapamazlar.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YUSUF BAŞER (Yozgat) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Nihat Akdoğan konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım ve cezaevinde rehin olan değerli eş genel başkanlarım, değerli vekil arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle bu maddeye ilişkin bizim partimizin görüşü: Biz, özellikle Yüksek Seçim Kurulunda görevlendirilecek olan bu memurların, personelin sözlü sınavla değil, gerçekten hak ederek, hakkaniyetle oraya gelmesi ve diğer taraftan da görevlendirme yapılırken geçici değil, kalıcı olarak orada görevlendirilmesinden yanayız. Çünkü personel alımlarının tamamen tarafsız, denetime açık bir kurum tarafından yapılması, kamu personel sınavından da alınan puanın açıklanmış bir sınırının olması adaletli bir görevlendirme açısından bir zorunluluktur. Sözlü sınavlar sonucu personel seçimi her zaman şaibeli ve adaletsiz olmuştur. Sözlü sınavlarla, gerekli donanıma sahip olmayan kişiler hangi kurumda olursa olsun doğru ve yeterli hizmeti veremeyecekleri gibi diğer adayların da hakkını gasbetmiş olacaklardır. Ayrıca rotasyon sisteminin, aile bütünlüğünü temelden sarsacak bir sistem olmakla beraber, çalışanlar üzerinde psikolojik ve ekonomik sorunlara yol açacağı da ortadadır.

Öncelikle, devlet memurluğu gibi tüm yurttaşlarımızı kapsayan bir görevlendirme alanında, Anayasa’da da önemli ilkelerden birisi olan "eşitlik” ve “liyakat” ilkeleri yazılı sınavın yanında getirilen sözlü sınav uygulamasıyla ihlal edilmektedir. “Sözlü sınav” denilen uygulamanın neredeyse hiçbir makul ölçütünün bulunmadığı, personel alımlarında keyfîliği arttırdığı kamuoyunca bilinen bir gerçek. Maalesef kadrolaşmanın, kayırmacılığın ve amiyane tabirle torpilin adı günümüzde “sözlü sınav” olmuştur. Devlet memurluğuna personel alımlarında sözlü sınav uygulaması, yurttaşın devlete ve hakka, hukuka olan güvenini daha da zedelemektedir Dolayısıyla bu antidemokratik, şeffaf olmayan ve şaibeli uygulamanın tümden ortadan kaldırılması şarttır. Bunun yerine daha makul ve şeffaf personel alım usulleri benimsenmelidir. Yazılı sınavdan yüksek puan almış bir yurttaşın kendisinden daha düşük bir puan almış birinin kamuoyuna kapalı, şeffaflıktan uzak bir yöntemle uygulanan sözlü sınavla göreve getirilmesi, çalışkan ve dürüst personel adayları bakımından onur kırıcıdır. Bu uygulama Anayasa’ya aykırıdır.

Diğer taraftan, YSK bünyesine sözlü sınavla alınacağı hükme bağlanan personel, halk iradesinin, yurttaş iradesinin ülke yönetimine yansıması bağlamında son derece kritik bir görevi ifa edecektir. Dolayısıyla son derece şeffaf ve güvenilir mekanizmalarla işlemesi gereken bir kurumda görev yapacak personelin atanması sürecinde kadrolaşmayı, kayırmacılığı meşrulaştıran sözlü sınav uygulaması kesinlikle kabul edilemezdir. Diğer taraftan, hangi ögeleri içerdiği bilinmeyen, kamuoyuna kapalı ve keyfî bir atama usulü sözlü sınavla işe başlayan personelin görevini ifa ederken objektif, bağımsız ve tarafsız olacağına dair makul hiçbir önerme ileri sürülemez. Sözlü sınavla atanan personel kendisini atayan kişi ve makamlara karşı bir vefa borcu duygusuyla hareket edecek ve yerine getirdiği iş ve işlemlerde meslek ahlakının gerektirdiği ilkelerden taviz verecektir. Bu gerekçelerle genel olarak sözlü sınav uygulamasına, özelde ise YSK bünyesinde görevlendirilecek personelin bu yöntemle atanmasına temelden karşı olduğumuz bilinmelidir.

Teklifin 10'uncu maddesi üzerinde itiraz ettiğimiz bir diğer düzenleme de (7)'nci bentte yer alan taşra personelinin altı yılda bir rotasyonunu düzenleyen hükümdür. Bildiğiniz gibi sürekli rotasyon uygulaması kamu personeli açısından kabul edilmeyen, kişinin özel hayatını zedeleyen, aile bütünlüğünü bozan, yaşamını temelden sarsan bir düzenleme olarak kabul edilmektedir.

Bu nedenle, bu düzenlemenin madde metninden çıkarılması veya YSK taşra personelinin yer değiştirmesine ilişkin hazırlanacak olan makul bir yönetmeliğin esasları doğrultusunda, demokratik bir biçimde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika rica ediyorum.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak için ek bir dakika süre veriyorum.

Buyurun Sayın Akdoğan.

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

… müzakere edilerek böyle bir maddenin eklenmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akdoğan.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi kabul edilen önergeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 12’nci maddenin birinci fıkrası, ikinci fıkrası, üçüncü fıkrası, dördüncü fıkrası, beşinci fıkrası, altıncı fıkrası, yedinci fıkrası, sekizinci fıkrası ile geçici madde 1 dâhil 11 ila 14’üncü maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp; şahısları adına, Antalya Milletvekili Mustafa Köse söz istemişlerdir.

Şimdi, gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz İsmail Faruk Aksu.

Sayın Aksu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 505 sıra sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifi Yüksek Seçim Kurulunun teşkilat, görev, personel ve çalışma usul ve esaslarına ilişkin hususları düzenlemektedir.

Yüksek Seçim Kurulu, bilindiği gibi, cumhuriyetin temel organlarının düzenlendiği Anayasa’mızın “Üçüncü Kısım”ında sayılmaktadır. Anayasal bir kurul olduğu hâlde Yüksek Seçim Kurulunun müstakil bir teşkilatı ise bulunmamaktadır. Bu teklifle Kurulun müstakil bir teşkilata kavuşturulması sağlanmakta, değişik kanunlarda yer alan ilgili hükümler bir araya toplanmakta, görev, yetki ve sorumlulukları düzenlenmektedir.

Görüşmekte olduğumuz ikinci bölümde ise teşkilat, personel ve bunlara ilişkin geçiş hükümleri ile seçim müdürlüklerinin denetimine ilişkin esaslar yer almaktadır.

Değerli milletvekilleri, çoğulcu rejimlerin temeli özgür, eşit, serbest ve dürüst şekilde yapılan seçimlere dayanmaktadır. Anayasa’mızın 67’nci maddesinde seçimlerin ve halk oylamasının serbest, eşit, gizli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre yargı yönetim ve denetimi altında yapılacağı hüküm altına alınmış, 79’uncu maddeyle de seçimlerin yönetimi ve denetimine ilişkin görevler Yüksek Seçim Kuruluna verilmiştir. Bu düzenlemelerde, seçimlerin başlamasından bitimine kadar seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme, kesin karara bağlama, seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kuruluna verilmiştir. Yüksek Seçim Kurulunun görev ve yetkilerinin ise kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Bu anayasal yetkileriyle Yüksek Seçim Kurulu, yalnız seçimlerin genel yönetim ve denetimini yürüten bir yapı olmayıp seçimlerin yargısal denetimini de yapan ve kararlarına karşı başka hiçbir merciye başvurulamayan bir kuruldur. Yüksek Seçim Kurulu yukarıda açıklanan ve günden güne artış gösteren seçim iş ve işlemlerini hâlen mezkûr birimleri aracılığıyla yürütmeye çalışmaktaysa da mevcut yapılanma etkili ve verimli bir hizmet sunumu için yetersiz kalmaktadır. Bununla birlikte Yüksek Seçim Kurulunun ve birimlerinin görevleri, personelin atanma usulü ve özlük işleri gibi esasen bir teşkilat kanununda düzenlenmesi gereken hususların 298 sayılı Kanun’da dağınık bir şekilde düzenlenmiş olması ve artan iş yüküyle değişen ihtiyaçlar karşısında kurulun bir kurum olarak da teşkilatlanmasına ihtiyaç bulunduğu açıktır.

Seçim beyannamemizde siyasi partiler ve seçim kanunları gözden geçirilerek siyasette demokratik ilke ve standartların hâkim olmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılacağı, yurt dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bulundukları yerde kolaylıkla oy kullanabilmelerinin sağlanacağı, ayrıca seçimlerde oy kullanımının elektronik oylama yöntemiyle yapılmasının temin edileceği ve bu kapsamda SEÇSİS programı yerine millî bir yazılım sistemi geliştirilerek seçim sisteminin güvenli hâle getirileceği öngörülmektedir. Bu çerçevede müstakil bir teşkilat kanununun yürürlüğe konulması yanında bu yöndeki iyileştirici düzenlemelerin yapılması da seçimlerin sıhhati bakımından yerinde olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Yüksek Seçim Kurulunun Anayasa’da belirtilen seçimlerin düzen içinde yapılmasını sağlama görevlerini en iyi şekilde yerine getirmesi için bu teklifin yasalaşmasını istiyor ve destekliyoruz.

Bununla birlikte teklifteki bazı hususlara da işaret etmek istiyorum. Kurulun hizmet birimleri kanunda sayılmaktadır. Ancak ihtiyaç duyulabilecek bir alt birim ihdasının nasıl yapılacağı teklifte belirtilmemiştir. Bu konuda kurula bir yetki de verilmemiştir. Kurulun görevlerinin sayıldığı 6’ncı maddenin (d) fıkrasında "Bu kanunun uygulanmasına ilişkin konularda düzenlemeler yapmak…” gibi genel bir yetki yer alsa da alt birimleri oluşturma adına bir yetki verilmesi, olası ihtiyaçlar karşısında uygulama kolaylığı sağlayacaktır.

Teklifte genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı ve diğer personeli atama yetkisi kurul başkanına verilmiş, görevden alma konusunda yetkinin kimde olacağı belirtilmemiştir. Usulde paralellik ilkesi olsa da bu hususun açıkça maddede belirtilmesi uygun olacaktır.

Teşkilatta seçim uzmanı ve seçim uzman yardımcısı unvanlı personelden oluşacak bir kariyer meslek oluşturulmaktadır. Esasen bu alanda süreklilik arz edecek bir yapı oluşturma gayreti içinde uzmanlık müessesesi makul olmakla birlikte, yargı kuruluşlarının politika üreten kurumlar olmaması sebebiyle bakanlık ve bağlı kuruluşlardaki uzmanlık yerine bu kuruluşlarda raportörlük veya tetkik hâkimliği sistemi bulunmaktadır. Yüksek Seçim Kurulunun da yargı kurumu olması sebebiyle benzeri bir yapılanma daha uygun olacaktır.

Başkan, uygun gördüğü personeli, teklifin 10’uncu maddesinin (6)’ncı fıkrasına göre, kuruldan gönderebilecek ve gönderilen personel müktesep haklarına uygun olarak Adalet Bakanlığınca, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı kadrolarına atanabilecektir. Ancak bu düzenleme yapılırken personel arasında herhangi bir ayrıma gidilmemiş ve kadro şartı gibi bir kriter de konulmamış olması sebebiyle genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı dâhil 657 sayılı Kanun’a tabi personelin tamamı bu kapsamda değerlendirilebilecektir.

Ayrıca düzenlemenin sürekli bir hüküm olması ve bir ölçünün, gönderilecek personel dâhil bir kriterin konulmaması nedeniyle uygulama, bazı personelin keyfî olarak kurul dışına gönderilmesine, kazanılmış hakların ihlal edilmesine ve kurul personelinin sürekli olarak tedirginlik yaşamasına neden olacaktır. O sebeple bu hükmün çıkarılması yahut geçici düzenleme şeklinde tanzimi yerinde olacaktır.

Kamuda görev yapan bazı idari personelin nüfusa kayıtlı olduğu ilçede görev yapamaması durumu, memurların yer değiştirmelerine ilişkin genel yönetmelikte geçmişte yer almaktaydı ancak bu düzenleme daha sonra kaldırıldı. Sadece emniyet personeli için özel bir düzenlemeyle böyle bir sınırlama mevcuttur.

Gerekçede belirtilen tarafsızlık hususunu önemsemek ve bu çerçevede sınırlama getirilecek olmasını mümkün görmekle birlikte, birçok parametre varken tarafsızlığın teminini sadece memurların memleketine, nüfusa kayıtlı olduğu yerde çalışmasına indirgemenin doğru sonuç vermeyeceğini belirtmek istiyorum.

Diğer taraftan, hâlen idari kadrolarda bulunanların görevlerinin bu kanunun yürürlüğe gireceği tarihte sona ereceği, tekrar atanamayanların ise Devlet Personel Başkanlığına bildirileceği ve bu kurum tarafından başka kurumlara nakledileceği düzenlenmektedir.

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 18’inci maddesi yönetici görevlerinden alınan personelin hangi kadrolara atanacağı ve hakları konusunda genel bir düzenleme yapmış olduğundan, söz konusu personeli de bu kapsamda değerIendirecek bir düzenleme daha isabetli olurdu.

Yine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte nüfusa kayıtlı oldukları ilçelerde görev yapan seçim müdürleri ile bulundukları yerde altı yıldan fazla görev yapmış seçim müdürleri, çıkarılacak yer değiştirme yönetmeliğinin yürürlüğe gireceği tarihten itibaren en geç bir ay içinde rotasyona tabi tutulacaktır. Bu düzenlemede de mevcutlar için farklı bir uygulamaya gidilmesi ya da daha uzun bir geçiş süreci tespit edilmesi; memurların çocuklarının eğitimleri ve benzeri sebeplerle bir mağduriyet yaratılmaması bakımından uygun olacaktır.

Son olarak da yardımcı hizmetler sınıfından çeşitli unvanlarda kadro ihdas edilmesine değinmek istiyorum. Kamuda yardımcı hizmet anlamındaki işlerin çoğunlukla hizmet satın alma yoluyla karşılandığı bilinmektedir. Bu çerçevede yardımcı hizmetler sınıfı personeli tedrici olarak azaltılmaktadır. Esasen mübaşirler başta olmak üzere bu sınıftaki personelin genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesi yönünde tartışmaların ve çalışmaların olduğu da bilinmektedir. Nitekim bizim de bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak Meclise sunulmuş kanun teklifimiz bulunmaktadır. Bu nedenle kadroların diğer hizmet sınıflarından ihdası daha uygun olurdu diye değerlendiriyoruz. Bu düşüncelerle kanunun hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aksu, biz teşekkür ederiz Divan olarak, çok teknik bir konuşma yaptınız.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Bekaroğlu konuşacaktır.

Sayın Bekaroğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sizi ve Divan üyesi arkadaşlarımı tebrik ediyorum, hayırlı olsun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Önce güncel konuyla ilgili birkaç cümle söyleyeceğim, sonra görüşmekte olduğumuz kanun teklifine geçeceğim.

Değerli arkadaşlarım, 2006 yılında 5520 sayılı Kanun’u çıkarmışız, Kurumlar Vergisi Kanunu’nu; 30’uncu maddesinin (7)’nci bendi -ben özetle, mealen söylüyorum- der ki: Vergi cenneti ülkelerin listesini Bakanlar Kurulu yayınlar. Bu ülkelerle ticaret yapan, para transfer eden, her ne olursa olsun, kişi ve kurumlardan devlet yüzde 30 vergi keser. Çok açık, net bir kanun maddesi. On bir sene geçmiş, Bakanlar Kurulu bu listeyi yayınlamamış, bu sebepten dolayı da milyarlarca lira -bilmiyoruz ne kadar olduğunu- para kaybetmişiz. Nasıl bir Türkiye? Bugün gazetelerde resim vardı, Urfa’da -sanıyorum- bir ilkokulda yemekhane olmadığı için çocuklar betonun üzerine çömelmişler, yemek yiyorlar. Böyle bir ülkede milyarlarca lira vergi kaçırmışız. Daha evvel de yapmışız ama 2016 yılında varlık barışı ya da vergi barışı diye bir kanun çıkarmışız. Bakanlar Kurulu listeyi yayınlamadığından dolayı yüzde 30 vergiden muaf olan kesim paralarını 1 kuruş vergi ödemeden Türkiye’ye geri getirmişler değerli arkadaşlar. Bunların hepsi yasal çerçevede olmuş, suç falan yok ama değerli arkadaşlarım, burada başka çok önemli bir konu var. Doğrudur, yanlıştır, bilmiyorum; mahkemeler, kim karar verecekse verecek. Ülkenin Cumhurbaşkanı, ülkenin Başbakanının yakınlarının bu ülkelerde şirketleri olduğu, buralarla ticari ilişkilere girdikleri, para transfer ettikleri ya da getirdiklerine dair çok yoğun şayiler var, belgeler var. Ama bu belgeler, ciddi belgeler, bütün dünya bu belgelerle ilgileniyor, Almanya’sından İtalya’sına, hepsi.

Şimdi, böyle bir durumda değerli arkadaşlarım, “Hiçbir problem yok.” mu diyorsunuz? Etik, siyaseten, ahlaken hiçbir sorun yok mu? Ülkenin Cumhurbaşkanının ve Başbakanının çocuklarının bu kadar ilişkilerin içinde gösterilmesi, görülmesi sizi hiç rahatsız etmiyor mu?

Değerli arkadaşlarım, bu konuları elbette seçmene, hukuka, yargıya, birçok yerlere havale edeceğiz. Dolayısıyla, sizin “yok” demeniz, önergelere “hayır” demenizin çok fazla bir anlamı yok.

Değerli arkadaşlarım, şimdi görüşmekte olduğumuz 505 sayılı Kanun Teklifi, Yüksek Seçim Kuruluna bağımsız bir teşkilat yasası yapıyor. Bu, gerekli bir şeydi, doğru bir şeydi, maddeleri eksiktir. Arada kurnazlıklar yapmaya çalıştınız, geri çektiniz sonra Komisyonda. “Kurnazlıklar” derken, işte gözlemci, her parti bir gözlemci versin, sivil topluma, başka insanlara gözlemci kartı veremesinler, gözlemci bulunmasın. Ya, her yerden bir şey kaçırıyorsunuz ya. Sandıktan neyi kaçıracağız? Bulunsun gözlemci. Gözlemci bulunsun da başka ne yaptınız, ne yapıyordunuz, sonra geri çektiniz? “İşte, siyasi partiler sandık başkanı falan öneremesinler.” Neyse, bunları geri çektiniz. Çok mükemmel bir yasa değil, eksiklikleri var, sorunları var, arkadaşlarımız söylediler, inşallah daha sonra düzeltiriz.

Başka bir konuya gireceğim yani buna devam ederek, Yüksek Seçim Kurulu çok önemli bir şey. Bakın, Türkiye bugün yaşadığımız gerginliğe benzer bir gerginliği, yani 2019 seçimi öncesi, şu andan itibaren yaşadığımız gerginliğe benzer bir gerginliği 1950 seçimleri öncesi yaşamış. Kıyamet kopmuş, 1946 seçimlerinin tecrübeleri ortadaydı. Demokrat Parti “Seçim güvenliği yok. Seçime girmeyeceğim.” dedi. Çok büyük tartışmalar oldu. İsmet İnönü’yle Celal Bayar oturdular, anlaştılar, aylarca çalıştılar ve bugünküne benzer yani bugünkünün de neredeyse aynısı bir seçim yasası yaptılar. Seçim güvenliğiyle ilgili 2 partinin genel başkanları da halka güvence verdi, bu kanunla yapılacak seçimin sonucuna hepimiz güveniyoruz, inanıyoruz, sonuçlarını kabul edeceğiz dedi ve Türkiye rahatladı, demokrasiye ve çok partili demokratik sisteme rahat bir şekilde geçti. Şimdi 1950 öncesinden çok daha büyük bir gerginlik yaşıyoruz arkadaşlar. Kimdir o gerginliğin sebebi? Onu, bunu falan suçlamayacağım ama toplumda müthiş bir gerginlik var, ciddi bir sıkıntı var. Bunun böyle olmasında elbette on beş yıllık Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetiminde, özellikle son zamanlarda devletin omurgasının kırılmış olması, “devlet” dediğimiz mekanizmanın ciddi bir şekilde aksıyor olması, kurumsal yapıların dökülmesi, kurumların güven vermemesi değerli arkadaşlar… Bu kurumların en başında da yargı kurumu geliyor. Özellikle Yüksek Seçim Kurulu 16 Nisanda yasaya rağmen, yasa maddesine rağmen almış olduğu kararla Türkiye'nin kaderini, rejimini, hükûmet sistemini değiştirecek, toplum kesimlerinin son derece önem verdiği bir referanduma gölge düşürmüştür. 2019 seçimleri öncesinde en büyük endişe, bütün toplum kesimlerinde en büyük endişe seçim güvenliğidir. Evet, seçime gideceğiz ama bu seçimin sonucu bizim verdiğimiz oylarla mı tespit edilecek yoksa başka bir şekilde mi bu seçimin sonucu ilan edilecek? Ciddi bir problem.

2019 seçimi değerli arkadaşlarım, yine hem Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP bloku hem diğer muhalefet açısından son derece hayati. Biz diyoruz ki: 2019 seçimi demokrasimiz için dönüm noktasıdır; eğer 2019 seçiminde Hükûmet partisi ve MHP kazanırsa bu seçimi, tek adam rejimine geçilecek, demokrasi ciddi bir şekilde yara alacak, kuvvetler ayrılığı bitecek. Hayati bir şey diyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi diyor ki: Bu seçimi mutlaka alacağız, hayat memat meselesi. Çünkü, Adalet ve Kalkınma Partisi bir iktidar makinesi arkadaşlar, muhalefete asla ve asla tahammül edemez. Yani, eğer kaybedecekse ne yapacağını kimse bilmiyor, en azından biz böyle algılıyoruz, toplumun bir kesimi böyle algılıyor; büyük bir gerginlikle gireceğiz. Hadi bakalım, 1950 öncesi, rahmetli İsmet İnönü ile rahmetli Celal Bayar’ın göstermiş olduğu devlet adamlığını, bu ülkeyi sevmeyi, vatanı, milleti ve halkımızı sevmenin bir örneğini gösterelim. Eğer iktidar ve muhalefet bir araya gelir…

Böyle bir tane adam çıkıyor, bir kanun teklifiyle Yüksek Seçim Kurulunu düzenliyor, seçim güvenliğiyle ilgili bize güven verecek bir düzenleme yapıyor, tek kişinin imzasıyla buraya geliyor. Bu bile bir garabet. Yüksek Seçim Kurulu, en hassas konuda bir düzenleme yapıyoruz. Bu düzenlemeyi niye oturup konuşmuyoruz arkadaşlar, niye muhalefetle konuşmuyorsunuz, niçin bunu uzun uzun tartışmıyoruz, niye toplum kesimleriyle, hukukçularımızla, üniversitelerle konuşmuyoruz değerli arkadaşlar? “Seçim Kurulu gönderdi, biz de getirdik işte.” Elitaş’ın imzasıyla geldi. Böyle bir şey olmaz. Bu, hiçbir şekilde güven vermez. Bakın, açık ve net söylüyorum, bunun vebalini hiç kimse taşıyamaz. 2019 seçimine “Seçim güvenliği yok.” diye girersek ve 16 Nisan akşamına benzer bir tabloyu yaşarsak olabilecek durumların sorumlusu biz oluruz değerli arkadaşlar, özellikle de Hükûmet olur, iktidar partisi olur. Oturalım, bu millete seçim güvenliğini… Bakın 1950’de o zaman devrim niteliğinde neler yapılmıştı, hiç o zamana kadar yok değerli arkadaşlarım: Eşit, gizli oyla, açık tasnifle, her il bir seçim çevresi, Yüksek Seçim Kurulu kuruluyor ilk defa 11 üyeyle; 6 Yargıtaydan, 5 Danıştaydan, yargıç güvencesi geliyor. Devlet görevlileri kendi oturdukları mahallede sandık şeyi olamayacaklar. Siyasi partiler ve bağımsızlar gözlemci veriyorlar. Oy pusulaları seçimden sonra sulh ceza hâkimliklerinde saklanacak, filan. Dönemi için gerçekten devrim niteliğinde bir değişiklik ve barış içinde ve hiç kimsenin burnu kanamadan çok partili demokratik rejime bu şekilde geçmişiz ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı o zaman Sayın İnönü, rahmetli İnönü seçimi kaybediyor. “Biz kaybettik, Türkiye kazandı." diyor. Bizim de böyle bir şey yapmamız gerekiyor değerli arkadaşlarım. Yüksek Seçim Kuruluna hiçbir güven yok. “Türkiye'de seçim güvenliği yok." diye büyük bir endişe var. Yani sadece yargıç denetimi filan yetmiyor, tamamen şeffaf hâle getirecek, sivil toplum örgütlerinin denetiminde açacak ve iktidar partisi, muhalefet partisi liderleri çıkacaklar, diyecekler ki: “Biz böyle bir düzenleme yaptık. Bu düzenleme güvenlidir. Bu düzenlemeyle bu şekilde gireceğimiz seçimin sonuçlarını peşinen kabul ediyoruz.” Yoksa -Allah korusun- 16 Nisandakiler bu sefer farklı bir şekilde yaşanır ve Türkiye, o seçimi kazananın da kaybedeninin de, herkesin kaybedeceği büyük bir anafora girer. Aha da eski, yaşlı bir siyasetçi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisini uyarıyorum, Adalet ve Kalkınma Partisini uyarıyorum. Sorumluluk altında kalırsınız, vebal altında kalırsınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu, biz de Divan olarak teşekkür ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, şimdi söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sibel Yiğitalp’e aittir.

Sayın Yiğitalp, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim adına söz almış bulunmaktayım. Konumuz, Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat Yasası’nın değişmesi.

Peki, Yüksek Seçim Kurulunun mevcut durumu nedir? Ben biraz onu, küçük bir fotoğrafını anlatmak istiyorum. Yüksek Seçim Kurulu, hani seçenin ve seçilenin güvenli koşullarda, tarafsız, bağımsız seçim yapılması için oluşturulan bir bürokratik kurum. Özeti bu. Peki, şu anda Yüksek Seçim Kurulu, işlev olarak baktığınızda bu işlevini yürütüyor mu? Bu konuda çok ciddi sorunlar var. Hem en ölçüsüz hem en antidemokratik uygulamalardan geçiyoruz, OHAL başta olmak üzere. Böyle ortamlarda seçimler yapıldı, kendi başına eşitsiz bir ortamda seçimler oldu ve o seçimler de yapılırken silahların, panzerlerin, TOMA’ların içinde, çıplak silahların eşliğinde ve bir bütün olarak devletin bütün imkânlarını kullanan ve devlet hazinesinin bütçesini kullanan bir iktidar partisinin seçimleriyle -düşünün- onlarla bir rekabet ortamı -tırnak içinde- olmayan bir rekabet ortamı üzerinden seçimler yapıldı. Bu en yakın ne zaman oldu? 16 Nisanda oldu. 16 Nisanda tam seçimler, sayımlar yapılırken mühürsüz oylar sayıldı, mühürsüz oylar. Ve bu mühürsüz oylar sadece başkanlık sistemi adına kendi gücünün teyidini etmek, kendi gücünü tekrar orada kullanmak, zorun gücünü orada kullanmak üzere yapılan bir işlemdi.

Peki, burada kim kaybetti? Burada AKP kaybetti, net söylüyorum. 16 Nisanda AKP’nin ilk kaybediş hikâyesi orada başladı ve kendi meşruiyetini tartışır hâle geldi. Biz bunu yıllardır söylüyoruz, bizden önceki partiler de söyledi, biz de söylüyoruz. Bir buçuk yıl önceden beri yaklaşık, 4 Kasımda bizim eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimizin tutuklanması, öncesinde belediye başkanlarımızın tutuklanmasıyla zaten… Yüksek Seçim Kurulunun o kadar eşitsiz koşullarda yaptığı seçime rağmen, bizim her türlü zorun gücüne karşı aldığımız başarıyı hazmedemeyen AKP, oradan da bize, arkadaşlarımıza bir ambargo uyguladı, bir müdahalede bulundu ve milletvekili arkadaşlarımız tutuklandı, 5 milletvekili arkadaşımızın da vekilliğini düşürdü.

Dün değil ondan önceki gün de ne oldu? 75 tane bize fezleke geldi. Nedir fezlekelerimizin konusu? İtiraz etmişiz, eleştirmişiz ve bu minvalde konuşmalar yapmışız, basın açıklamaları yapmışız. Yaptığımız basın açıklamaları fezleke konusu oluyor ama milyon dolarlar -söylerken bile insanın yorulduğu- milyon eurolar bakanların aldığı, Amerika’da herkesin, bütün ulusal basında, prestijli basında, herkesin otorite olarak kabul ettiği basında, medyada geçen haberler bile sizi rahatsız etmedi. Şu anda bakıyorsun bütün sandalyeler yine boş ve her zamanki gibi sadece itiraz noktasında ya da oy noktasında bu sandalyeler dolmuş olacak.

Çok yazık… Çok yazık… Bu ülkede asgari ücretli 355 dolar alır iken 45-50 milyon eurodan bahsedilen bakanların aldığı, rüşvet olarak bahsedilen bakanın…

SALİH CORA (Trabzon) – İftira…

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – İftira veya değil.

…alan bakana dair bir tane soruşturma açılmış değil, bir tane. Hiç mi insan açmaz ya? Hiç mi demez beni bu kadar tartışıyorlar, herkes bir şey söylüyor, ben bir soruşturma açayım? Der ya. Bir açayım da soruşturma bu mevcut durumun ne olduğunu en azından kendimi aklayayım der. Açmıyorsunuz soruşturma, buradan da araştırma komisyonu istemiyorsunuz, zaten yargı elinizde ve bu şekilde, bir devleti ve bir ülkeyi yönettiğinizi düşünüyorsunuz. Böyle bir şey olamaz.

Bakın, bugün Siirt Şirvan’da insanlar kerpiç evde yaşadığı için dam çöktü ve 3 kişi bir aileden yaşamını yitirdi. 8 kişilik aileden 3’ü hayatını yitirdi, 5’i ağır yaralı. Bu sizde hiç mi rahatsızlık yaratmıyor, hiç mi vicdanınızı sızlatmıyor? Ben burada 50 milyon dolardan bahsedeceğim, ha bire bana veya bir başka arkadaşımıza bunun olmadığını söyleyeceksiniz ama buna dair hiçbir girişiminiz, hiçbir çabanız olmayacak; tek yaptığınız çaba reddetmek ama onun pratik karşılığı da hiçbir şekilde yok. Nasıl reddettiğiniz anlaşılmıyor ama orada, hemen yanı başınızda bu ülkenin yurttaşları yoksulluktan, açlıktan, kar, kış koşullarından ölüyor ve o insanların bu ülkenin yurttaşları olduğunu da bildiğiniz hâlde, yeri geldiğinde gidip onlarla konuştuğunuz hâlde bugün ölümlerine karşı en ufak bir ilgi, duyarlılık ve buna karşı bir sorumluluk hissetmiyorsunuz. Bu, gerçekten insanlık ayıbıdır. Her şeyi söyleyebilirsiniz ama orada yoksulluktan insanlar ölüyorsa, kış koşullarında soğuktan ölüyorsa, soba zehrinden ölüyorsa, evinin damı başına düştüğü için ölüyorsa bu, bu ülkenin ayıbıdır ve başta bu ülkeyi yönetenlerin ayıbıdır.

Evet, ne söylesek kâfi değil ne söylesek bu iş çözülmüyor. Aylardır, yıllardır aynı şeyi söylüyoruz ama sizde en ufak bir olumluya giden bir adım atılmıyor ve sanıyorsunuz ki, siz bu ülkenin değil, başka bir ülkenin Hükûmetisiniz. Sanki bu AKP bir başka ülke yönetiyor. Niye bunu söylüyorum? Bakın, size ben birkaç istatistiksel veri vereceğim, TÜİK verilerine göre söylüyorum: Nüfusun yüzde 20’sinden yani 16 milyondan daha fazlası açlık sınırının altında ve yine bu ülkenin nüfusunun yüzde 60’ından fazlası yani 48 milyon kişi yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve asgari ücretle çalışan işçi sayısı 7 milyona yakın. Bu kadar ağır bir tablonun karşısında yapılan işlemlere baktığınızda, söylenen sözlere baktığınızda, davranış biçimine baktığınızda sanki bu 16 milyon insan bu ülkenin vatandaşı değil ya da siz bu ülkenin Hükûmeti değilsiniz. Bence bu konuda bir karar verirseniz çok iyi olacak çünkü bu konuda sizde bir kafa karışıklığı olduğunu düşünüyorum. Öyle değilse de bugün milyonlarca insanın yoksulluğuna karşı, yoksunluğuna karşı, yaşadıkları problemlere karşı burada oturur bir çözüm mekanizması üzerinden tartışma yürütürdük ama onlar hiçbir zaman ne yazık ki olmuyor.

Bakın, Türkiye, Demokratik Ülkeler Sınıfı Endeksi’nde 165 ülkeden 97’nci sırada. Türkiye’yle birlikte aynı sırada olan ülkeler hangisi biliyor musunuz? Zambiya, Gürcistan, Guatemala, Arnavutluk ve Ekvador.

Yine, Yargı Bağımsızlığı Endeksi’nde 2014’te 148 ülkeden 85’inci, 2015’te 143 ülkeden 101’inci, 2016 yılında 139 ülkeden 107’nci sırada. Ve şu anda, şu boş sıralardakilerin yani seçilen insanların sorumluluğu gelip burada “Neden bu hâle geldik, niye biz bunu tartışmıyoruz?” demesi gerekirken maalesef böyle bir durumla karşı karşıya değiliz. Ve bu da, yazıktır ki bu ülkeye, yazıktır ki milyonlarca insanın bunu yaşamasına mecbur bırakan insanlara, yazıktır yani.

Evet, ben yine başka bir şeyden bahsedeceğim. Şimdi, bir de daha enteresan bir şey var. Şimdi, bu ülkenin bir Cumhurbaşkanı var, güzel. Aynı zamanda bu partinin grup başkanı. Şimdi, benim kafam karışıyor, siz bana bunun hakkında bir açıklama yapar mısınız? Bakın, Cumhurbaşkanı olarak konuşuyor ama grup toplantılarında da gelip burada konuşuyor, doğru mu? Grup toplantısında konuşurken AK PARTİ Genel Başkanıdır. Diyelim ki AK PARTİ Genel Başkanı konuşuyor ama hakaret ettiğinde Cumhurbaşkanı oluyor. Eğer ben eleştirirsem ben yargılanıyorum. Şimdi, burada nasıl oluyor bu iş?

SALİH CORA (Trabzon) – Hakaret etmeyin. Hakaret etmezseniz sorun çözülür.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bir açıklaması var mı bunun? Benim kafam bu rol konusunda bir sorun yaşıyor yani herhâlde milyonlarca insan aynı şeyi yaşıyor. Şimdi, konuşurken Cumhurbaşkanı, partide grup başkanı, hakaret ettiğinde Cumhurbaşkanı, ben eleştirdiğimde ben suçluyum. Bu nasıl bir ilişki ağıdır, gerçekten varsa bunun bir açıklaması, makul bir açıklaması gelip burada yaparsanız çok iyi olacak çünkü 3.665 insan Cumhurbaşkanına hakaretten yargılanıyor. Bunu nasıl açıklayabilirsiniz, çok merak ediyorum. Ve bu 3.665 insan - şu an için böyle, belki şu anda biri sosyal medyada her an bir eleştiri ya da bir tenkitte bulunabilir çünkü Zarrab meselesi herkesi kapsadığı için ister istemez insanlar oraya bir eleştiri yapar ve buna hakkı da vardır, dolayısıyla şu anda belki sayı artmış da olabilir. Bunun karşılığı nedir arkadaşlar, nedir yani? Siz bir gün içerisinde HDP milletvekillerine 75 fezleke göndereceksiniz ve size bir tane dahi fezleke gelmeyecek. Ya, insan hiç olmazsa bir trafik kazasından, bir ışıktan geçtiğinden bir fezleke hazırlar, der ki yani: “Ben onlara o kadar fezleke gönderiyorum, bir tane de kendi partime göndereyim bana demesinler ‘Yargı bağımsız değil.’” Usulen de olsa insan bir tane gönderir ya da ne bileyim, yere çöp atmaktan gönderir, kırmızı ışıktan geçmekten gönderir, hızdan gönderir ama bir tane fezleke gönderir.

SALİH CORA (Trabzon) – Öyle bir şey yapmıyoruz biz, kurallara uyuyoruz.

AHMET TAN (Kütahya) – Size trafikten geldi mi hiç?

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Yani, şimdi, buradaki bütün yurttaşların, burada bulunan 315’inin de kusursuz, dört dörtlük bir yurttaş olduğunu söylemek biraz akla zarar bir durum çünkü şu anda bu Hükûmetin üyeleri Amerika’dan, İtalya’dan, ta Man Adası’ndan, daha ismini bilemediğim onlarca adadan, yüz binlerce kilometre ötedeki adalardan offshore hesaplarından dolayı, benim bilmediğim ama sizin çok iyi bildiğiniz onlarca yerde bu tartışılıyor.

Dolayısıyla, biraz gerçekçi olun, insanların aklına saygı duyun, insanların hayatına saygı duyun, insanların yaşanmışlıklarına saygı duyun ve bu yanlışta ısrarcı olmaktan vazgeçin. Bu ülke hepimizin ülkesidir, yapılan her şey, yapılan her yanlışta sadece siz sorumlu olmuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Son bir cümle…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yiğitalp.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Burada milyonlarca insan bundan sorumlu oluyor. Türkiye'nin itibarsızlaşması sadece sizi etkilemeyecek, hepimizi etkileyen bir durumdur. Sürekli skandallarla tartışılan bir ülke olmaktansa varın, kendi iç dinamiklerinizi demokratik zemine çekin ve herkesi de o masada tartışmaya açın. En başta da Kürt sorunu, demokratik zemin ve ölçülerinde tartışarak bu iş çözülebilir çünkü bu kadar yolsuzluğun, yoksulluğun, hırsızlığın, talan ve yağmacılığın en büyük sebebi antidemokratik ülkelerde olur. Bu işin de tek yolu demokratik olmaktan geçer.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yiğitalp.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, şahıslar adına Antalya Milletvekilimiz Sayın Mustafa Köse…

Sayın Köse, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de görevinizde başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 505 sıra sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.

Önceki hafta pazartesi akşamı, sanıyorum bu saatlerde Antalya’mızda bir afet meydana geldi. Meydana gelen bu afette 100 metre çapında bir hortum Kumluca ilçemizden girdi, Finike, Demre, oraları da etkileyerek Kaş’tan çıktı. Bu afet sonrasında 36 evde ağır hasar, 391 evde hafif hasar meydana gelirken 1.040 hektar seramız da çok ciddi anlamda zarar gördü.

Afet olur olmaz olayı haber alan Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve kendisiyle birlikte toplantıda bulunan Başbakanımız ve Sayın Cumhurbaşkanımız hemen müdahil oldular, ilgili kurumları seferber ettiler. Gerek Antalya Valiliğimiz gerek Demre, Kaş, Finike ve Kumluca Belediyelerimiz gerekse de sivil toplum kuruluşları hep birlikte seferber olarak Antalya Büyükşehir Belediyemizle birlikte vatandaşlarımızın yaralarını sarmak üzere çok ciddi bir gayreti o günden bugüne ortaya koydular.

Netice itibarıyla, 10 milyon TL Hükûmetimiz tarafından afetten zarar gören vatandaşlarımıza gönderilmiş bulunuyor. Evleri zarar gören vatandaşlarımızın hesaplarına bu paralar geçmişken, seraları zarar gören vatandaşlarımızın da hesaplarına paralar ödenmeye başlamış ve önümüzdeki birkaç gün içinde tamamen paralarını almış olacaklar.

Tabii, ayrıca, dün de bir gelişme oldu ve Resmî Gazete’de Bakanlar Kurulumuzun bir kararı yayımlandı. Bakanlar Kurulumuzun kararı doğrultusunda da afet bölgesinde afetten zarar gören vatandaşlarımızın Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları ertelendi. TARSİM de ayrıca 140 dönüm sera için 10 milyon TL tutarında bir ödemeyi vatandaşlarımıza gerçekleştirmiş oldu. Tabii, gönül arzu ediyor ki tüm vatandaşlarımız sigorta kapsamında olsun, tüm çiftçilerimizin tüm ürünleri sigortalanmış olsun ama TARSİM’in mevcut yapısından kaynaklı bazı sıkıntılar ve mülkiyet problemleri sebebiyle bu gerçekleştirilemedi. Bunun gerçekleştirilmesi adına da Sayın Başbakanımız bir talimat verdiler ve bu konuda da bir çalışma başlatılmış oldu.

Ben bu vesileyle tekrar hem bölgeyi ziyaret eden milletvekillerimize hem Gümrük ve Ticaret Bakanımıza, Tarım ve Hayvancılık Bakanımıza ve Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere tüm ilgililere teşekkürlerimi arz ediyor ve vatandaşlarımıza tekrar geçmiş olsun dileklerimi buradan iletiyorum.

Bugün teşkilat ve görevleri hakkında görüştüğümüz Yüksek Seçim Kurulu ilk kez anayasal kurum olarak 1961 Anayasası’nda yer almış, daha sonra da 1982 Anayasası’nda mevcut konumunu muhafaza etmiştir. Kurul sadece seçimlerin genel yönetim ve denetimini yürüten bir kurul olmayıp aynı zamanda seçimlerin yargısal denetimini de yapan bir kuruldur. 2007 ile 2017 yılları arasında ülke genelinde 4 milletvekili seçimi, 3 halk oylaması, 1 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2 yerel seçim gerçekleştirdik yani 10 tane seçim gerçekleştirilmiş oldu. Tabii, Yüksek Seçim Kurulu sadece yerel ve genel seçimleri değil, aynı zamanda birliklerin, meslek odalarının, borsaların, kooperatiflerin seçimlerine de nezaret ediyor. Dolayısıyla, çok çeşitli alanlarda bir görevi ifa ediyor ve ciddi anlamda bir iş yükü bulunuyor. Bugün böylesine bir iş yükü bulunan bir kurulun henüz kendi personeli yok, çoğunlukla Adalet Bakanlığından personel tedarik etmek suretiyle işlerini ifa etmeye çalışıyor. İşte, biz bugün nitelikli personeli de sağlayan bir yasal düzenlemeyle Yüksek Seçim Kurulunun elini güçlendiriyoruz. Yüksek Seçim Kurulu böylesine önemli bir kurul olmasına rağmen bugüne kadar bir teşkilat yasası yoktu, bu kanun teklifiyle de artık Yüksek Seçim Kurulu bir teşkilat yasasına kavuşmuş oluyor.

Ben Anayasa Komisyonunda çok ciddi ve verimli bir çalışma yürütüldüğünü ifade etmek istiyorum. Hem Anayasa Komisyonunda hem de alt komisyonda gerek muhalefet partileri gerek iktidar partisinin milletvekilleri çok ciddi anlamda katkı ortaya koydular. Katkı koyan hem muhalefet hem iktidar partisi milletvekillerimize teşekkür ediyor, kurulunuzu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köse.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.06

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent ÖZ (Çanakkale)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 31’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

11’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

505 sıra sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin (4)’üncü fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(4) Kurul merkez ve taşra teşkilatının giderleri ile her türlü seçim giderleri için Kurula Merkezi Yönetim Genel Bütçesinden aktarılacak gelirle müstakil bir bütçe tahsis edilir.”

     Muharrem Erkek                       Kazım Arslan                           Murat Bakan

         Çanakkale                                Denizli                                       İzmir

       Özcan Purçu                         Gülay Yedekci                             Çetin Arık

            İzmir                                  İstanbul                                     Kayseri

                                                   Eren Erdem

                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergede konuşmacı İstanbul Milletvekilimiz Sayın Eren Erdem.

Buyurun Sayın Erdem. (CHP sıralarından alkışlar)

EREN ERDEM (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle, vazifeniz hayırlı olsun. Bütün Divan üyelerinin de yeni görevini kutlarım. Atatürk’ün frakı da çok yakışmış, onu da ifade etmek isterim.

505 sıra sayılı YSK Kanun Teklifi’yle çok ilintili, biraz da bu saate uygun bir fıkra anlatmak isterim. Sayın Bakanın ilgi alanına girmeyecektir ama Sayın Bostancı’nın ilgisini çekeceğini düşünüyorum.

Napolyon dirilmiş arkadaşlar, dünyayı dolaşmaya başlamış. Öncelikle Amerika’ya gitmiş, Beyaz Saray’a. Ağırlamışlar tabii, güzel bir izzetüikramda bulunmuşlar ve akşam olduğu zaman Donald Trump’a demiş ki: “Sendeki askerî teknoloji bende olsaydı Waterloo Savaşı’nı kaybetmezdim.” Hemen arkasından Rusya’ya gitmiş. Aynı şekilde izzetüikram, Napolyon gelmiş vesaire. “Sendeki istihbarat bende olsa Waterloo Savaşı’nı kaybetmezdim.” demiş. Üçüncü ziyareti Türkiye’ye yapmış. Tabii çok güzel bir karşılama, izzetüikram. Akşam sarayda iktidar partisinin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a şöyle demiş: “Sendeki medya bende olsaydı Waterloo Savaşı’nı kaybettiğimden kimsenin haberi olmazdı.” (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, öncelikle, biz burada ne söylersek söyleyelim, bunun gazetelere ve televizyonlara nasıl yansıyacağını biliyoruz, Türkiye’deki düzen belli, Türkiye’deki düzen belli.

Şimdi, değerli arkadaşlar, size bir çuvaldan bahsetmek istiyorum. Ne çuvalı? Bu üç kavramı birbirine bağlayan ortak bir kavram, çuval. Nedir bu? Bir: YSK, oy çuvalı.

İki: Malum, bir isim söyleyeceğim, çok değerli Binbaşımız Aydın Eser, 11 askerlik timin komutanı olan, Amerikalıların başına çuval geçirdiği timin komutanı olan bir isimden bahsediyorum.

Üç: Reza Zarrab’ın haram dolu çuvalları.

Şimdi, değerli arkadaşlar, haram dolu çuvallarla ilgili bir problemimiz yok anladığım kadarıyla. Uğruna Amerika’ya 2 tane nota verebiliyoruz. Haram dolu çuvallar, uğruna nota verilecek kadar değerli ama Mehmetçik’in başına geçirilen çuvallar anladığım kadarıyla Reza’nın çuvalları kadar değerli değil. Ve aynı zamanda YSK’nin çuvalları da çok değerli. İçi şaibeyle doldurulmuş ve aynı zamanda YSK tarafından müdahale edilmiş o çuvallar da tartışmamız gereken bir konu değerli arkadaşlar.

Bugün bir şey benim çok dikkatimi çekti ve rahatsız oldum, burada ifade etmek isterim: Hükûmetin Sözcüsü konuştu, Sayın Bozdağ, dedi ki: “Reza, itirafçı yapılmıştır.” Bunda bir şüphem yok, itirafçı yapılmıştır. Baskıyla yapılmıştır, öyle, o ayrı bir tartışma. Yalnız, bir şey çok dikkatimi çekti: “Geçmişte Hazreti Meryem ile Hazreti Ayşe’ye de iftiralar attılar.” dedi. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu konuda da bir problem yok, burada da bir sorun yok.

Bakın arkadaşlar, yapılan mukayeseye bakın. Cenab-ı Allah’ın vahyettiği Kuran tarafından temizliği tescillenmiş iki mukaddes değerimiz getiriliyor, bugün bir siyasi konunun ortasına koyuluyor. Soruyorum: Vicdanınıza sığıyor mu? Etik mi? Ahlaki mi? Nasıl mukayese edebiliriz bu değerler ile bugünkü kirli siyaseti? Yakışır mı? Yakışmaz. Her fırsatta orayı kullanıyoruz. Kaçacağımız kapı, yangın çıkışı; dinî alana gireriz, oradan devam ederiz. Bu ifadeler apaçık inanç zemininde haddi aşmaktır, çok yanlış ifadelerdir.

Değerli arkadaşlar, Reza Zarrab gitti. Şimdi, dün öyle bir hadise yaşandı ki artık böyle fıkra gibi bir ülkeye dönüştük, manidar hadiseler üzerinden hepimiz mâni yazar hâle geldik “Reza için nota/ Tütün için kota/ / Sıfır vergi yata/ Doymadınız sata sata.” diye bir mâni yazmış vatandaşın biri, SMS attı, buradan paylaşmak istedim.

Bakın arkadaşlar, bu nota var ya bu nota, bu nota, bu Parlamentonun tarihindeki en büyük utançlardan biridir. Neden? 11 Mehmetçik Amerikan askeri tarafından tarumar edilirken âdeta herkes sustu.

Dün “Nota verin.” dedik, “Müzik notası mı?” dediniz. Dün “Reza’yı yargılayın.” dedik, efendim, neredeyse hepimizi alabora edecektiniz. Dün “Bu FETÖ’yle ilgili bir şeyler yapmanız lazım.” dedik, havuz gazetelerinde CHP’yi linç ettirdiniz. Geldiğimiz noktada sürekli haklı çıkmaktan biz yorulduk, siz sürekli haksız çıkmaktan yorulmadınız.

Bakın, Reza bugün ne dedi? Bugün Türkiye’nin âdeta itibarını, izzetini, bütün karizmamızı ayaklar altına alan bir tutumla çıktı oraya her şeyi konuşuyor. Bundan bu memleket zarar görecek, sizin yanlışlarınızın bedelini hepimiz ödemek durumunda kalacağımız için çok üzgünüz değerli arkadaşlar.

Bu nedenle, çok net söylüyorum: Bakın, yaptığınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EREN ERDEM (Devamla) – Bir ekleme…

BAŞKAN – Sayın Erdem, buyurun efendim.

Ek bir dakika süre veriyorum, sözlerinizi tamamlayınız lütfen.

EREN ERDEM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, yaptığınız işlerin yanlış olduğunu görmekten hep imtina ettiniz. Yanlışta ısrar daha büyük felaketlerin başlangıcıdır. Bugün geldiğimiz noktada yapmanız gereken bir tane hadise vardır: Elimizi vicdanımıza koyacağız, Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosudur burası, 550 vekili vardır ve bu ülke adına yapılmış olan hataların neresinden nasıl dönebilirizin hesabını yapma adına oturup konuşmakla mükellefiz. Bu mükellefiyetlerin farkına varanlar gerçekten de bu ülkenin bekası için, birliği için mücadele edenler noktasında olacak ama bunu görmekten imtina eden herkes bu ülkenin kaybetmesi için yangına odun taşıma noktasında tavır almış olacak diye düşünüyorum.

Sizleri saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdem.

Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 12’nci maddenin (1)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci maddenin (1)’inci fıkrası kabul edilmiştir.

12’nci maddenin (2)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci maddenin (2)’nci fıkrası kabul edilmiştir.

12’nci maddenin (3)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci maddenin (3)’üncü fıkrası kabul edilmiştir.

12’nci maddenin (4)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci maddenin (4)’üncü fıkrası kabul edilmiştir.

12’nci maddenin (5)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci maddenin (5)’inci fıkrası kabul edilmiştir.

12’nci maddenin (6)’ncı fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci maddenin (6)’ncı fıkrası kabul edilmiştir.

12’nci maddenin (7)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci maddenin (7)’nci fıkrası kabul edilmiştir.

12’nci maddenin (8)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci maddenin (8)’inci fıkrası kabul edilmiştir.

Geçici 1’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

505 sıra sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi'nin Geçici 1'inci maddesinin (3)'üncü fıkrasının 2'nci cümlesinde geçen "Başkan” ibaresi “Kurul” olarak, (8)'inci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini, (6)'ncı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını, fıkraların ona göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(8) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte nüfusa kayıtlı oldukları ilçelerde görev yapan seçim müdürleri, ilgili yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde, 10'uncu madde hükümlerine uygun bölgeler arası yer değiştirme suretiyle atamaya tabi tutulurlar. Bu Kanun'un 10'uncu maddesinin 7'nci fıkrasındaki 6 yıllık süre, Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihte başlar.

     Muharrem Erkek                         Çetin Arık                            Kazım Arslan

         Çanakkale                               Kayseri                                      Denizli

       Özcan Purçu                         Gülay Yedekci                          Murat Bakan

            İzmir                                  İstanbul                                       İzmir

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Başkanı tek adam yapacak yetkiler vermek yerine, ortak aklı egemen kılmak için yetkinin Kurula verilmesi doğru olacaktır. Bahsi geçen atamaların sadece Başkan tarafından değil, Kurul tarafından yapılması uygundur.

(8)’inci fıkrada bu önergeyle yapılan değişiklikle seçim müdür ve müdür yardımcılarının altı yıllık görev sürelerinin kanun yürürlüğe girdiği tarihte başlaması öngörülmüş, bu yolla mevcut seçim müdür ve yardımcılarının rotasyonla baskı altında tutulmaması amaçlanmıştır.

Kuruma açıktan atama içeren (6)'ncı fıkranın ise madde metninden çıkarılması uygundur. Her ne kadar Komisyonda, bu amaçla değişiklik yapılmış olsa da yapılan değişiklik yeterli değildir. Kurum hafızasını sıfırlayacak ve kurum personelinin aleyhine işleyecek düzenlemeler yapılmamalıdır.

BAŞKAN - Geçici madde 1’de verilen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Geçici madde 1 kabul edilmiştir.

Madde 13 üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

     Mehmet Naci Bostancı                     Özgür Özel                           Erhan Usta

               Amasya                                 Manisa                                  Samsun

     Mehmet Doğan Kubat                  Bayram Özçelik

              İstanbul                                 Burdur

 

“Yürürlük

MADDE 13- (1) Bu Kanunun,

a) 10 uncu maddesinin birinci ve onbirinci fıkraları ile 12 nci maddesinin altıncı fıkrasının 298 sayılı Kanunun 31 inci maddesini yürürlükten kaldıran hükmü 1/1/2018 tarihinde,

b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Efendim, uygun görüşle katılabiliyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle bu kanunun 1/1/2018 tarihinden önce yürürlüğe girmesi hâlinde uygulamada yaşanabilecek tereddütlerin önüne geçilmesi amacıyla 1/1/2018 tarihine kadar geçici personel çalıştırılmasına dayanak teşkil eden hüküm korunmaktadır.

BAŞKAN – Komisyonun uygun görüşle takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 13’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde 13 kabul edilmiştir.

Madde 14’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde 14 kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi İç Tüzük 86’ya göre oyunun rengini belirtmek üzere 2 arkadaşımız söz istemiştir.

İlk söz, lehte, Şanlıurfa Milletvekilimiz Kemalettin Yılmaztekin’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Yılmaztekin, buyurun.

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Seçim Kurulu teşkilat kanunu üzerinde şahsım adına lehte söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, âlemlere rahmet olarak gönderilen kainatın efendisi Hazreti Muhammed (SAV)’in yeryüzünü teşrifleri münasebetiyle dün gece itibarıyla idrak ettiğimiz mevlidişerifin birlik ve beraberliğimizin pekişmesine, ülkemizin huzur ve refahının artmasına, dünyada hüküm süren kan ve gözyaşının dinmesine vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

Mevcut durum itibarıyla bizler Anayasa Komisyonu üyeleri olarak söz konusu, Yüksek Seçim Kurulunun teşkilatlanmasıyla ilgili kanun üzerine çeşitli çalışmalar yaptık ve Genel Kurulumuzun gündemine taşıdık. Bu noktada katkı sunan muhalefetin de temsilcilerine teşekkür ediyorum.

Söz konusu düzenlemenin ülkemize, milletimize, devletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum, Genel Kurulu ve hepinizi saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılmaztekin, teşekkür ederiz.

Yine, İç Tüzük 86’ya göre oyunun rengini belli etmek üzere Ankara Milletvekilimiz Sayın Levent Gök.

Sayın Gök, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkanım, özlemiştik sizi, buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim, sağ olun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

505 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde söz aldım. Hepinize iyi akşamlar diliyorum ve yeni görevlerine başlayan Başkanlık Divanı üyelerimizi, başta Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Yaşar Tüzün ve diğer arkadaşları ve Meclis kâtip üyeleri olmak üzere herkesi görevlerinde başarılar dileyerek kutluyorum. Hepinizin başarılı olacağına inanıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Seçim Kurulunun teşkilat ve görevleri hakkında bir kanun teklifini görüşüyoruz. Bu kanunun 6’ncı maddesinde Yüksek Seçim Kuruluna verilen görevlerden bahsediliyor ve orada şöyle tariflerde bulunuluyor: Seçimlerin başlamasından sonuna kadar dürüstlükle seçimin düzen içerisinde yönetimini sağlamak ve yolsuzlukları, şikâyetleri neticelendirmek.

Değerli arkadaşlarım, Yüksek Seçim Kurulu, 16 Nisan referandumuyla büyük bir yara alan bir kurumdur. Seçimleri baştan sonuna kadar dürüstlükle götürmemiştir; kanunen kendisine verilen, mühürlü oyları geçerli saymak, mühürsüzleri geçersiz saymak amir hükmünü çiğneyerek Türkiye’de idari yapının değişmesine neden olabilecek bir referandumda çok vahim bir tabloyla kamu vicdanını yaralamıştır. Yüksek Seçim Kurulu, kararları kesin, itiraz mercisi yok, bir yere gidemiyorsunuz. Bence böyle tarihî olaylarda Yüksek Seçim Kurulunun bu tip kararları karşısında da bir başvuru yolu olmalı değerli arkadaşlarım. Herkesin eli kolu bağlı. Akşama doğru tam sandıklar açılırken bir karar alınıyor ve mühürsüz oylar geçerli sayılarak millî irade -hangi yönde olursa olsun- “evet” diyenleri de “hayır” diyenleri de etkileyecek şekilde değiştirildi değerli arkadaşlarım. Bu, ciddi bir kanayan yaradır Türkiye açısından.

Şimdi, demokrasiler sadece millî iradenin sandığa yansımasından ibaret değil değerli arkadaşlarım. Demokrasilerde millî irade vardır ama onun yanında hesap vermek, yönetenlerin hesap verme yükümlülüğü, denetlenmesi, şeffaf olması, ahlak anlayışının bütün kurumlarda oluşması gerekiyor. Ahlak, olmazsa olmaz bir kural. Siyasi etik... 2016 yılında AK PARTİ milletvekilleri siyasi etik yasası teklifini verdiler, hemen kendileri geri çektiler. Niçin? Çünkü milletvekillerinin bir şekilde davranması gerekiyor, yöneticilerin bir şekilde davranması gerekiyor, ticaretle uğraşmaması ya da hesap vermesi gerekiyor ama bu, üst irade tarafından engellendi ve işte, yaşadığımız karmaşık durumlar ortaya çıkmaya başladı.

Ahlak ve demokrasi, hesap vermek... Cumhuriyet Halk Partisinin geçen seçimlerdeki en büyük taahhütlerinden bir tanesi, iktidar olduğumuzda bütçe kesin hesap komisyonu başkanlığını ana muhalefet partisi üyesine vermekti değerli arkadaşlarım. Çünkü biz kendimizden korkmuyoruz, yaptığımız işlerden korkmuyoruz. Ana muhalefet partisinin bir üyesi kesin hesap komisyonunun başkanı olsun, bizim de iktidarımızı denetlesin istedik ama seçim sonuçları bunu elverişli kılmadı. Dilerim bugünleri yaşarız, dilerim.

Şimdi ne yaptığınız zaman demokratik oluyorsunuz, nasıl demokrasi kuruluyor değerli arkadaşlarım? Kolay değil, öyle davranışlar var ki bu davranışları yapmazsanız istediğiniz kadar iyi kanunları çıkartın demokrasiyle yönetiliyor olamıyorsunuz. Örneğin geçtiğimiz yıllarda Alman Cumhurbaşkanı Wulff, bir iş adamı arkadaşından düşük faizli kredi aldı diye istifa etti. Bakın, düşük faizli kredi aldı diye Alman Cumhurbaşkanı görevinden istifa etti. Bir ahlaklı ve onurlu davranış.

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Siz on seçim kaybettiniz, istifa etmediniz!

LEVENT GÖK (Devamla) – O yüzden Almanya’ya demokratik bir ülke deniyor. Danimarka Ulaştırma Bakanı, evinde çalıştırdığı bir dadıyı yetkili makamlara bildirmedi diye istifa etti değerli arkadaşlarım, bir dadıyı. İsveç’te Maliye Bakanı, 2010 yılında, devletin kendisine harcaması için verdiği paradan 60 liralık -Türk parasına göre- bir çikolata aldı diye istifa ettirildi değerli arkadaşlarım. Yine, Fransa’da Bütçe Bakanı, 2013 yılında kişisel servetini yanlış bildirdiği ve İsviçre’de gizli bankalarda hesabı olduğu için istifa etti değerli arkadaşlarım. O yüzden, bu ülkelere “Demokrasiyle yönetiliyor.” deniyor. Yine, İtalya’da Ulaştırma Bakanı bir iş adamından Rolex marka saat aldı diye yargılandı ve istifa etti. Bu saat markası size bir şeyler hatırlatıyor mu? İzlanda’da Panama belgelerinin yayınlanmasının ardından offshore hesaplarında parası olduğu için, hisseleri olduğu için İzlanda Başbakanı istifasını sundu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurun efendim.

Sayın milletvekilleri…

LEVENT GÖK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, şimdi, İsrail’de Başbakan Netanyahu’nun evine polis giriyor, arama yapıyor.

Değerli arkadaşlarım, demokrasi ağır bedeller ödenerek kurulan bir rejimin adıdır. Demokrasi süs rejimi değildir, gereklilikleri vardır, ahlaki gereklilikleri vardır, hukuki gereklilikleri vardır ve toplumsal gereklilikleri vardır. Bunların yerine getirilmediği hiçbir ülke demokratik bir ülke diye adlandırılamaz. Biz ne zaman bunları yapmaya başlarsak, offshore hesaplarında paramız çıktığı zaman ya da bir offshore bankasından para mı gelmiş, para mı gitmiş tartışmasının içerisinde kendinizi bulduğunuz an ve bunu inkâr edemediğiniz an, gereğini yaptığınız an demokrasiyle yönetilirsiniz, gerisi abesle iştigaldir diyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Gök.

Sayın Kerestecioğlu, sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın hiçbir baskıcı ve zorlayıcı uygulama olmadan 7 Aralıkta yapılacak duruşmasına getirilmesini istediklerine ve fikirlerin değil yolsuzlukların yargılanması gerektiğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Küçük bir söz almak istedim bitmeden önce.

Yüksek Seçim Kurulu kanununu görüştük. Aslında, hepimiz gerçekten seçimlerin özgür olmasını, insanların serbest, özgür iradesinin sandığa yansımasını ve bunun sonucuna da saygı gösterilmesini istiyoruz, sanıyorum, Parlamento böyle bir yerdir. Ancak, bizim 9 milletvekilimiz ve Cumhuriyet Halk Partisinin 1 milletvekili içeride ve şu anda halkın iradesi temsil edilemiyor durumda. 7 Aralıkta Sayın Selahattin Demirtaş’ın duruşması var. Bizim isteğimiz onun sesinden, sözünden, sazından, kişiliğinden korkmadan, özgürce -tabii ki tırnak içerisinde özgürce- duruşmaya getirilmesidir; hiçbir baskıcı, zorlayıcı, uygulama olmadan getirilmesidir; gerçekten adil, bağımsız bir yargıdan söz ediliyorsa o şekilde duruşmada sözünün engellenmemesidir. Selahattin Demirtaş, hayatında hiçbir yolsuzlukla yargılanmamıştır.

Artık, fikirler değil yolsuzluklar yargılansın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 505) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oylamaya geçelim Sayın Başkanım. Sayın Levent Gök gereğini yaptı zaten.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin görüşmeleri tamamlanmıştır.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederiz.

Sayın milletvekilleri, bu hafta Genel Kurulu, Burdur Milletvekilimiz Sayın Bayram Özçelik ve Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Bülent Öz Kâtip üye olarak, Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün Meclis Başkan Vekili olarak birlikte yönettik. Ben bütün milletvekillerimize, Başkanlık Divanına ve şahsıma gösterdikleri yakın ilgi ve destekten dolayı Başkanlık Divanı olarak tüm milletvekillerimize teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, 457 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı:457)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

385 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklere İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 385)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 5 Aralık 2017 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Tüm milletvekillerimize hayırlı akşamlar, hayırlı hafta sonları diliyorum.

Kapanma Saati: 20.46



(X) 505 S. Sayılı Basmayazı 29/11/2017 tarihli 30’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir