TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           26’ncı Birleşim

                                                                                       21 Kasım 2017 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Adıyaman’da giderek artan intiharlara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’da işsizlik sorununa ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Mardin Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’nın, 21 Kasım Mardin’in onur günü ve Mardin iline ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Zekeriya Birkan’ın, Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Bilecik Milletvekili Halil Eldemir’in, 21 Kasım Mahmut Celalettin Ökten Hoca’nın ölümünün 56’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

3.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Murat Dağı’nda altın madeni açılmasına izin vermeyeceklerine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, betonlaşma ve doğaya ihanet uygulamalarına ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, AKP’nin on beş yıllık iktidarı sonunda ülkenin ekonomik ve siyasi bir girdabın içine girdiğine ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Hükûmetin hava kirliliği sorununa izleyici kaldığına ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Üsküdar ilçesinin 16 mahallesinin kentsel dönüşümle ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması

8.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’de sağanak yağmur ve dolu nedeniyle zarar gören tüm çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

10.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, bir televizyon programındaki bazı ifadeleri nedeniyle Rasim Ozan Kütahyalı hakkında savcıları göreve çağırdığına ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına tekrar seçilen İsmail Kahraman’ı tebrik ettiğine ve Norveç’teki NATO tatbikatı esnasında Atatürk ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hedef gösterilmesi olayını nefretle kınadığına ilişkin açıklaması

12.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, yerel yönetimlerde FETÖ bağlantılarının ve belediye meclisi kararlarının araştırılması amacıyla vermiş olduğu araştırma önergesinin tarafına iade edilmesine ilişkin açıklaması

13.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, tutuklu gazeteci Binali Erdoğan’ın durumuna ilişkin açıklaması

14.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın Başmakçı ilçesine bağlı Yaka köyündeki ormanlık alanda mermer ocağı için binlerce ağacın katledildiğine ve bu yanlıştan dönülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, yoğun sağanak yağış ve dolu afeti nedeniyle Mersin’in birçok mahallesinin sular altında kaldığına ve derelerin ıslahıyla ilgili ivedi ödenek ayırılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

16.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, Sayıştayın Türkiye İş Kurumunun mali hesaplarında yaptığı incelemelerde usulsüzlük ve hatalı işlemler tespit ettiğine ve bu denetim sonuçlarının ele alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, 21 Kasım Uğur Kaymaz’ın öldürülüşünün 10’uncu yıl dönümüne, Meclis Başkanlığı seçiminin hayırlı olmasını dilediğine, tutuklu HDP milletvekillerinin oy kullanma haklarının gasbedildiğine ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki davanın duruşmasında verilen ara kararına ilişkin açıklaması

18.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne, Naim Süleymanoğlu’na Allah’tan rahmet dilediğine, ülkücü şehitleri andığına ve ilahiyat fakültesi mezunlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Naim Süleymanoğlu’na Allah’tan rahmet dilediğine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına tekrar seçilen İsmail Kahraman’ı tebrik ettiğine, Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Başkanlığı tarafından Atatürk ve yakın silah arkadaşları için etkinlik yapılmasını beklediklerine, milletvekillerinin soru önergelerinin iadesinde sınırın aşıldığına ve ikinci devrenin hayırlı uğurlu olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, terörle mücadelede şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine, HDP milletvekillerinin terörist cenazelerinde PKK adına taziyeleri kabul etmelerine, DEAŞ, PYD ve PKK’nın bölgeyi dizayn etmek isteyen emperyalist güçlerin maşası olan örgütler olduğuna, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın NATO tatbikatında Atatürk’e ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik saldırıya ilişkin bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili İlhan Kesici’nin FETÖ’yle ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

21.- Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’in, NATO tatbikatında Atatürk’e ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik olaya ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili İlhan Kesici’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Rasim Ozan Kütahyalı’yı RTÜK’e şikâyet ettiğine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 85’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Amasya Milletvekili Haluk İpek’in, Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul ve arkadaşları tarafından Behçet hastalarının ve ailelerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/997) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, AKP Hükûmetinin ekonomi politikaları kapsamında hane halkı, bireyler ve KOBİ’leri finansal sisteme çekme niyetiyle borçlandırma mekanizmalarının devreye koyduğu uygulamaların araştırılması amacıyla 21/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer ve arkadaşları tarafından, Türkiye genelinde asker zehirlenmelerinin araştırılması amacıyla 21/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 5, 12, 19 ve 26 Aralık 2017 Salı günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının Başkan dahil 23 üyeden kurulmasına ve görev yerleri dağılımının; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna 2 başkan vekili, 6 kâtip üye, 4 idare amiri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 4 kâtip üye, 1 idare amiri; Halkların Demokratik Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 1 idare amiri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna 1 kâtip üye, 1 idare amiri şeklinde oluşmasına; Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarından Dilekçe Komisyonunun 13 üyeden, Plan ve Bütçe Komisyonunun Anayasa'nın 162'nci maddesi gereği 40 üyeden, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun 3346 sayılı Kanun'un 3'üncü maddesi gereği 35 üyeden, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunun 2937 sayılı Kanun'un ek 2'nci maddesi gereği 17 üyeden, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun 25 üyeden, diğer komisyonların 26 üyeden kurulmasına ve komisyon üyeliklerinin siyasi parti gruplarına dağılımının ekli listedeki şekilde olmasına ilişkin önerisi

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel'in (2/232) esas numaralı 14/7/1965 Tarihli ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Yönelik Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/119)

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502)

 

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak Naim Süleymanoğlu’na Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde grubu lider olarak tamamlayan Beşiktaş’ı tebrik ettiğine ilişkin konuşması

 

21 Kasım 2017 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

İyi çalışmalar diliyorum.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Adıyaman’da giderek artan intiharlar hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’a aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Yıldırım.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Adıyaman’da giderek artan intiharlara ilişkin gündem dışı konuşması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

İki yıldır bu Meclis çatısı altında sürekli Adıyaman’ın sorunlarını dile getirmeye çalışıyorum. İktidara haklı taleplerimizin yerine getirilmesi için gerekli uyarı ve önerilerimizi yineliyoruz ama iktidar vekilleri ben bu sorunları anlatırken bana “Sen Adıyaman’ı karalıyorsun.” diye veryansın ediyorlar. Sanki Adıyaman güllük gülistanlık bir şehirmiş gibi, sesimi çıkarmamamı bekliyorlar. Adıyaman’ın sorunları çözülmediği sürece ben Adıyaman halkının haklı taleplerini, eleştirilerini ve beklentilerini dile getirmeye devam edeceğim.

Bu sorunlardan biri de giderek artan intihar olayları. İntihar olaylarının tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Meclis araştırması komisyonu kurulması için 29/4/2016 tarihinde araştırma önergesi verdik. Sorunun giderek artış gösterdiğini, ileriye dönük bir tehlikenin söz konusu olduğunu özellikle belirtmiştim. Bu önemli sosyolojik sorun için çok ciddi, planlı çalışmanın derhâl uygulamaya konulması gerekiyor. Basında yer alan iddialara göre Adıyaman’da son iki ayda 41 kişi intihara teşebbüs etti, bu kişilerden 7’si hayatını kaybetti.

Verdiğimiz araştırma önergesi üzerinden tam on dokuz ay geçmiştir. İntiharların bu denli artışında etken olan bu sebepleri belirlemek ve bu sebepleri ortadan kaldırmak adına yaptığınız bir çalışma var mı? Varsa Adıyaman’da intihar olayları neden artarak devam etmektedir? Ben sebeplerini size açıklayayım, siz de bir zahmet insanların yaşamından vazgeçeceği kadar büyüyen bu sorunlara artık bir çözüm bulmaya çalışın. Kötü ekonomik durumdan ötürü faizcilik, tefecilik almış başını gidiyor. Huzur kentimiz, yaşanabilir kentler sıralamasında 70’inci sırada yani yaşanabilir bir kent değil artık. Eğitimde 69’uncu sıradayız. Ekonomi desen batık. İşsizlik almış başını gidiyor. Hastanelere gidip muayene olmak işkenceye dönüşmüş. Sağlığa erişimde büyük sıkıntılar yaşanıyor. Tek hastane var, o da şehrin öbür ucunda. Turizm deseniz öldü, tek turist gelmiyor Adıyaman’a. Adıyaman ekonomisini ayakta tutan tütüne yasak geliyor, tütünün önüne set çekiliyor, zamanla tütün üretimini ve satışını tamamen bitirecek bir düzenleme getiriliyor. Irgatlık deseniz, tütün yasaklarıyla beraber had safhaya ulaşacaktır.

Adıyaman halkı bunca sorunla boğuşurken halkın elindeki imkânları da ortadan kaldıracak düzenlemeler yaptığınız için, halkın psikolojisi bozulmuş, aile içi şiddet artmış, insanlar arasındaki hoşgörü azalmış; bu da insanları yaşamlarına son vermeye itmektedir.

İlçelerimizin de dünya kadar sorunu var, örneğin Samsat. Samsat ilçemizde mart ayında bir deprem yaşandı, çok şükür ki bir can kaybı yaşanmadı ama depremin üzerinden dokuz ay geçmesine rağmen, Samsat halkının barınma sorunlarını dahi çözmüş değiliz. Özellikle Samsat merkezde kullanılan konteynerler kullanılmış, içlerinde hayvan beslenmiş, ikinci el konteynerlerdir. Bu ikinci el 25 metrekarelik konteynerlerde birilerinin dediği gibi 10-15 çocuklu terörist aileler değil de aylardır mağdur olan depremzedeler yaşam mücadelesi veriyor. Okullar yıkılmış, tüm öğrenciler çadır ve konteynerlerde eğitim ve öğretimlerini sürdürüyor. Geçen hafta sonu, AKP Samsat ilçe kongresi de bu konteynerlerde yapıldı. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Faruk Özlü kanun hükmüne kararnameyle Samsatlıların sorunlarının çözüleceği sözünü verdi. Yanlış duymadınız, kanun hükmüne kararname! Böyle, acil ve çözümü kolay bir sorun için kanun hükmüne kararname mi gerekiyor? Önümüz kış, soğuklar bastırıyor, ivedilikle barınma sorunlarının giderilmesi gerekiyor.

Adıyaman bir tarım kenti bildiğiniz gibi, geniş ovaları mevcut. 19 Mayıs 2015 tarihinde Adıyaman tarihinin en büyük, en görkemli mitingini yaptık HDP olarak. Bu mitinge katılmak için Adıyaman’a gelen, buradan saygıyla selamladığım Eş Genel Başkanım Selahattin Demirtaş “Bu ova arazileri sulanırsa tüm Türkiye'yi besleyecek tahıl üretilebilir.” demişti. Onlarca köyünü, bir ilçesini Atatürk Barajı altında bırakan Adıyaman’da 1 dönüm arazi bile sulanmıyor. Bırakın sulu tarımı, içecek su bile bulamıyoruz. Bugün yanlış tarım politikaları yüzünden buğday, arpa, saman ithal eder duruma düşen bir ülke durumundayız. Geçen hafta et ithalatına da başladık maalesef.

Adıyaman’da giderek artan intiharların artışında etken olan sebeplerin belirlenip risk etkenlerini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmaların yapılması için Meclis araştırması açılmasını tekrar talep ediyorum. Ekranları başında bizleri seyreden değerli halkımı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Coşku yerinde, alkış yerinde, evet.

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) - Adıyaman doktorsuz olmaz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Adıyaman’ın tek vekili.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz daha sessiz olalım lütfen.

Gündem dışı ikinci söz, Bursa’da işsizlik sorunu hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Erkan Aydın’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Aydın.

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’da işsizlik sorununa ilişkin gündem dışı konuşması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bursa’nın çözülemeyen sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

Türkiye'nin bir zamanlar en güzel şehirlerinden biri olan “Yeşil Bursa”, maalesef, artık “Gri Bursa” olarak anılmakta ve bu kadar fazla göç almasına rağmen -Zekeriya Bey de iyi bilir- yaşanabilir bir şehir olmaktan hızla çıkmakta.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Hâlâ güzel.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Hangi birinden bahsedeyim Zekeriya Bey, tıkanan trafikten mi, kirlenen havadan mı, suya dışkı karışıyor iddialarından mı, aşırı gürültüden mi, kalkmayan moloz yığınlarından mı, gettolaşan bölgelerden mi, betonlaşmadan mı, kentsel dönüşümün rantsal dönüşüme dönüşmesinden mi, iç ve dış göçle kalabalıklaşan ve âdeta nefes alınamayacak derecede şişen bir şehirden mi, kilometrekare başına düşen Türkiye ortalamasının neredeyse iki katı insan sayısından mı? Hangisinden bahsedeyim?

Hani Aziz Nesin’in meşhur bir lafı var ya, “Yaşar, ne yaşar ne yaşamaz.” Bursa da oldu ne yaşanır ne yaşanmaz bir şehir, resmen durumumuz bu şekilde.

Şimdi, bu kadar fazla göç alarak da âdeta bir ironi şeklinde aşırı işsizlikle gündeme gelen bir Bursa. Son TÜİK rakamlarına göre işsizlik oranı yüzde 12 civarındayken, bu rakam, Bursa’da, aldığı dış göçle çok daha fazla. Özellikle Suriyelilerin, yaklaşık 130 bin Suriyeli vatandaşın, daha doğrusu kişinin de gelmesiyle, Bursa’nın kendi evlatları iş bulamazken bir istihdam sıkıntısı, kayıt dışı istihdam olarak rakamlara yansımakta; en son bunun sıkıntısını da Gürsu’da yaşanan patlamada gördük, kayıt dışı 5 işçimiz hayatını kaybetti.

Sadece işsizlikle alakalı değil, baktığınız zaman ekonomik olarak da Bursa büyük bir sıkıntı yaşıyor, psikolojik ve sosyolojik sorunlar da buna eklendiğinde, icra dairelerinde artan icra davaları, icra giden evler, haneler, buna bağlı olarak madde bağımlılığı, alkol tüketimindeki artış, hırsızlık ve adli suçlardaki artış ve gelinen bir yerde, boşanmalar ve aile içi cinnetlerin o kadar fazla arttığı bir şehirden bahsediyoruz.

Tabii, bu arada, bu sorunları sayarken 22’nci ve 23’üncü Dönem Milletvekilimiz Kemal Demirel aradı, tren meselesi… Zekeriya Bey, siz de biliyorsunuz, bu trenle gidip geliyorsunuz. 2012 yılında temeli atıldı, 2016 yılında da açılışı yapılacaktı ama hâlâ bekliyoruz. 2012’de temeli atılan hızlı trende hedef 2023 mü, bilmiyorum. Kendisi trenle anılan bir milletvekiliydi Kemal Demirel, ona da buradan kulakları çınlasın diyoruz.

Evet, gene gelelim konumuza. Şimdi, işsizlik dedik. Bakın, işsizlikte, sanayi şehri olan Bursa’da ara eleman arayışı çok fazla. Yani sanayici nitelikli ara eleman arıyor ancak bu işsizlikle de bu sorunu çözemiyor. Peki, iktidar ne yapıyor? Tarihi 1868 yılına dayanan, Bursa’nın en köklü ve en eski kurumlarından biri olan Tophane Endüstri Meslek Lisesinin 10 tane bölümünü kapatıyor. Buradan mezun olan çocukların neredeyse iş garantisi vardı sanayide, otomotivinden tekstiline kadar. Bunlarla ilgili hangi bölümleri kapatmış? Otomasyon teknolojileri, elektrik elektronik teknolojisi, makine teknolojisi, tekstil teknolojisi, plastik teknolojisi, metal teknolojisi, metalürji, mobilya ve iç mekân tasarımı bölümlerini kapatıyor. Bir yandan da sanayici buralarda çalıştıracak ara eleman arıyor.

Gene, deprem riski nedeniyle yıkılacağı okulların açılmasına bir hafta kala açıklanan Demirtaş Endüstri Meslek Lisesi… Bakın, burada eleman ihtiyacı varken tabii ki depreme dayanıklı değilse yıkılması doğru bir karar ama bunu okulun açılmasına bir hafta kala söylemek de… Artık, Bursa’yı yönetenlere de ülkeyi yönetenlere de buradan bir uyarı olarak söyleyelim.

Yani, aslında, baktığımızda, Bursa’da bu işsizlikle ilgili, diğer sorunlarla ilgili atılacak adımlar belli. Eğer siz bu güzelim Bursa Ovası’nın da mahvolduğunu yani tarımda sadece bu sene 100 bine yakın şeftali ağacının Bursa’da kesildiğini… Sebebi de 80 kuruş gibi bir fiyattan -armudun, elmanın da aynı şekilde- gittiği…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Başbakan Yardımcısı yok mu Bursalı?

ERKAN AYDIN (Devamla) – Var efendim ama kendisi burada değil. Olsa direkt ona anlatacağız.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Hiç mi faydası olmuyor Bursa’ya?

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hiç faydası yok.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Bursa’nın 11 milletvekili var, artık onlar bir şekilde çözüm bulsunlar diye anlatıyoruz.

Hepsi bitiyor, bir taraftan tarım yok oluyor, güzelim Bursa Ovası yok oluyor, yeni betonlaşma geliyor ama buna rağmen, hâlâ aldığı hızlı göçten dolayı da artan işsizlik, burada yaşanan gettolaşma...

İnşallah, bu sorunları Hükûmet, Bursa’yı yöneten Bursa milletvekilleri duyar, çözümler üretir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – İsmimiz de zikredildiği için…

BAŞKAN – Açıklama mı yapacaksınız?

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Yok, sadece bir iki cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN – Bir dakika yerinizden söz veriyorum.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Efendim, öyle bir usul var mı?

BAŞKAN – Var.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sataşma…

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Sataşma değil, ben sataşmak için söylemiyorum.

BAŞKAN – Konuşuyoruz arkadaşlar. Milletvekilleri düşüncesini ifade edecek.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bize gelince bize “milletvekili” demiyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Zekeriya Birkan’ın, Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle, Bursa, sadece Türkiye'nin değil dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesi.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Bir tanesiydi.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Hâlâ Bursa, Türkiye'nin en güzel şehri, uzun yıllardır iç göçün en yoğun yaşandığı kentlerden bir tanesi, bir sanayi şehri.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yeşil Bursa’ydı ya, sanayiye mi dönüşmüş?

ERKAN AYDIN (Bursa) – Yeşil kalmadı, yeşil, Zekeriya Bey.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Tabii ki Türkiye’de bütün büyük şehirlere olan göçten dolayı Bursa’da da sıkıntılar var fakat bahsedildiği gibi suyu, yeşili hâlâ temiz olan ve korunan bir şehir. Özellikle Sağlıklı Kentler Birliği üyesi Bursa ve Türkiye’de musluklarından su içilen şehirlerden bir tanesi; şu anda, su olarak dereleriyle, yağmur suları ile diğer atık giderlerinin tamamen ayrıldığı ender şehirlerden bir tanesi.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Dere bırakmadınız, dere, Zekeriya Bey, hepsini betonlaştırdınız.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Bu konuda sayın Bursa vekili arkadaşımızın söylediklerine katılamıyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, Cargill şirketi var, Cargill. Cargill şirketini biliyor, kendisi baro başkanıydı o dönem.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Musluklardan çamur akıyor ya.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Dinleyeyim, dinleyelim hatibi.

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Genel anlamda söylemiş olduğu eleştirileri Bursa’ya hasretmiş olmasını da aynı zamanda yadırgadığımı belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, arkadaşımız o dönem baro başkanıydı. Cargill şirketi vardı, tazminata mahkûm oldu. O Cargill’in hesabını versinler? Ne oldu Cargill’in hesabı?

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Cargill yeni mi kurulmuş? Sizin zamanınızda da vardı.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Mardin Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’nın, 21 Kasım Mardin’in onur günü ve Mardin iline ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, Mardin’in Onur Günü olması münasebetiyle Mardin hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’ya aittir.

Buyurun Sayın Bölünmez Çankırı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mardin tarihsel gelişim içerisinde onlarca uygarlığa, değişik din, dil, etnik grup ile mezhebe ev sahipliği yapmıştır. Birbirinden farklı bu kültürler, sevgi ve hoşgörüyle bir potada harmanlanarak, aynı zamanda farklılıkları koruyarak yüzyıllardır dayanışma içerisinde bir arada yaşamaktadır. Müslüman, Hristiyan, Süryani, Yezidi, Kürt, Türk ve Arap gibi farklı din, dil ve etnik kökenden gelen topluluklar, toplumsal hoşgörü ve uzlaşmayla barış, kardeşlik çatısı altında bir arada yaşamaktadırlar. Mardin bu özelliklerinden dolayı değişik kültürel yapıların barışçıl bir sentezini oluşturmuş ve haklı olarak “dinler ve diller şehri” unvanını almıştır.

Ekonomik açıdan da tarihî İpek Yolu üzerinde bulunan ve “kartal yuvası” olarak adlandırılan şehrimiz, birçok kez istilalara uğramış, içeriden destek ya da şehir halkıyla anlaşma olmadıkça işgal edilememiştir. Osmanlı zamanında Mardin şehri, yapılan anlaşma çerçevesinde savaş olmaksızın Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sevr Anlaşması’yla bugünkü Güneydoğu Anadolu Bölgesi önce İngilizlere verilmiş, daha sonra İngiltere ile Fransa arasında yapılan anlaşma sonucu İngiliz kuvvetleri çekilmiş ve bölge, Fransız işgaline bırakılmıştır.

Kurtuluş Savaşı’nda Güney cephesinde Hatay Dörtyol’da başlayan destansı direnişler olmuş, halk kendi öz imkânları ve milis kuvvetlerin yardımlarıyla işgalcilere karşı topyekûn bir mücadele göstermiştir. Bu illerin başında Antep, Maraş, Urfa illeri gelmektedir. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi de halkın bu haklı, meşru mücadelesine seyirci kalmamış, değişik tarihlerde aldığı kararlar ve kabul ettiği kanunlarla özel olarak Antep’e “Gazi”, Maraş’a “Kahraman”, Urfa’ya da “Şanlı” unvanlarını vermiş olup bu illeri İstiklal Madalyası’yla taltif etmiştir.

Mardin’in istiklali ve hürriyeti namus bilen yürekli halkı da millî amaçlar uğruna yerel imkânlarla savaşarak, silah ve teçhizatın zayıf olmasına rağmen, destansı niteliğindeki direnişiyle işgal kuvvetlerini kovmuştur. Mardin’de bulunan az sayıdaki askerin yol güvenliğini sağlayamayacağı gerekçesiyle Fransızların Diyarbakır’a gitmesine dolaylı olarak engel olmuş, işgali önlemiştir.

Mardin, politik zekâ ve yiğitlik eseri bir stratejiyle işgalden kurtulmuştur. Silahlı mücadeleye yer bırakmayan bu tedbirler, işgal kuvvetlerinin silah kullanacak cesaret göstermesine engel olmuştur. Mardin halkının millî, cesur ve kararlı duruşu işgal planını büsbütün bozguna uğratmıştır. 21 Kasıma rastlayan o gün, Mardin’in bir bütün olarak cesaret ve kararlılığından ziyade, merkez ilçesinin “kurtuluş günü” olarak anılagelmiştir. Dilden dile, kuşaktan kuşağa aktarılan Mardin halkının vatanının işgaline karşı cesur ve kararlı duruş destanı, her Mardinlinin belleğinde birlik ve beraberliğin önemini pekiştirerek yaşamaya devam etmektedir.

Kendi mezarı Kudüs’te ve eşinin mezarı Hatuniye Medresesi’nde bulunan, Artuklu ilçemize adını veren, burada birçok eser bırakan Anadolu Selçuklu Beylikleri içinde üç yüz yedi yılla en uzun hüküm süren beylik olan Artuklu Beyliği’nin kurucusu Artuk Bey; Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız işgalini önleme konusunda göstermiş olduğu büyük gayretle halkı organize eden Albay Kenan Bey; hendek -çukur- terörü ve özerklik söylemlerine karşı, halka hizmet vazifesini yerine getirmekte geri kalmayan, gecesini gündüzüne katarak mücadeleyi ortaya koymuş ve bunu da hayatıyla ödemiş Derik Kaymakamımız Şehit Muhammet Fatih Safitürk gibi kardeşlerimiz ve en önemlisi, bütün işgalci girişimlerine karşı duran Mardin’in cesur ve kararlı halkı var oldukça bayrağımız yere düşmeyecektir, birlik ve beraberliğimiz bozulmayacaktır.

Teklifimizle, İstiklal Savaşı’nda şehir halkının verdiği akılcı mücadeleyle cesaret örneği göstermiş olan Mardin ilimize cesaret ve kararlılık madalyası verilmesi hususu yüce Meclisin takdirlerine sunulmuştur. Gelecek 21 Kasımda, onur günümüzün Mardin’in cesaret ve kararlılık madalyasıyla taçlandırılması için kanun teklifimiz Genel Kurul gündemimize geldiğinde vereceğiniz olumlu destekle Mardin halkına bu sevinci ve onuru armağan edeceğinizi ümit ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bölünmez Çankırı.

Sayın milletvekilleri, şimdi, söz talebinde bulunan on beş sayın milletvekiline yerlerinden söz vereceğim.

Söz vereceğim sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Eldemir, Sayın Yalım, Sayın Yedekci, Sayın Engin, Sayın Kayışoğlu, Sayın Tanal, Sayın Dedeoğlu, Sayın Atıcı, Sayın Hürriyet, Sayın Aydın’ın yerine Sayın Torun, Sayın Taşkın, Sayın Balbay, Sayın Özdemir’in yerine Sayın Köksal, Sayın Şimşek ve Sayın Öz’ün yerine Sayın Nurlu.

Sayın Eldemir, buyurun lütfen.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Bilecik Milletvekili Halil Eldemir’in, 21 Kasım Mahmut Celalettin Ökten Hoca’nın ölümünün 56’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bugün, 21 Kasım 1961 tarihinde darıbekaya irtihal eden Celal Hoca’mızın vefatının yıl dönümü. İmam-hatip okullarının fikir önderi, derin ilim, irfan ve imanını vatan evlatlarına aşılamayı bütün ömrü boyunca kendisine şiar edinen Mahmut Celalettin Ökten Hoca’mızı rahmetle anıyorum. Bir imam-hatip lisesi mezunu olarak kendisini hayırla yâd ediyorum, Allah mekânını cennet eylesin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Eldemir.

Sayın Yalım…

3.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Murat Dağı’nda altın madeni açılmasına izin vermeyeceklerine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, ben buradan özellikle Sayın Çevre Bakanı ve Sayın Enerji Bakanına sesleniyorum: BİMER’e yapılan başvuru sonucu 20/11/2017 tarihinde Kütahya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü cevap vermiştir. Kütahya ili Gediz ilçesi Karaağaç köyü mevkisinde, sınırlarında Eksport Maden, Sanayi, Ticaret Anonim Şirketi tarafından altın madeni açmak için ÇED raporu talep edilmiştir. 25/11/2014 tarihinde İR:64871 ve 64793 no.lu ruhsat ve 877 hektarlık kısmında altın, gümüş madeni çıkarmak amacıyla ÇED sürecinin devam etmekte olduğu cevabı verilmiştir. Sayın Çevre Bakanı ve Sayın Enerji Bakanı, buradan tekrar söylüyoruz: Murat Dağı’nda altın madeninin açılmasına izin vermeyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yedekci…

4.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, betonlaşma ve doğaya ihanet uygulamalarına ilişkin açıklaması

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adalarımızı henüz Yunan işgalinden kurtaramadık, 18 adamız hâlâ başkalarının kullanımında. Ama bu arada “Demokrasi adası yapacağız.” dediğiniz Yassıada’yı bir beton cehennemine çevirdiniz. Bir mercan alanı olan, balık yumurtlama alanı olan ve önemli bir kuş göç yolu olan bu adayı betonla kapladınız ve şu anda neredeyse yeşil görünmüyor. Bunun nedeni nedir? Beton sevdanız yüzünden midir, dolar sevdanız yüzünden midir?

İstiklal Caddesi, medeniyetin ve uygarlığın merkezi ve simgesiydi; bugün esnaf kan ağlıyor, ağaçları katledildi. Her şeyiniz sahte olduğu için, oraya asfaltı yeşile boyayarak yeşil koymaya çalıştınız. Alın size doğaya ihanet, insana ihanet ve kente ihanet! Konu rant ve imar rantı olunca tabii, bir de dolar olunca…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Engin…

5.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, AKP’nin on beş yıllık iktidarı sonunda ülkenin ekonomik ve siyasi bir girdabın içine girdiğine ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP’nin on beş yıllık tek başına iktidarı sonunda ülkemiz ekonomik ve siyasi bir girdabın içine girmiş bulunuyor. Bu durumun yansıması olarak da zamların ve vergi artışlarının ardı arkası kesilmiyor. Sözde, devlet itibarı olarak nitelendirilen hesapsız ve kitapsız harcamaların faturası vatandaşlarımıza kesiliyor. Diğer taraftan, AKP’nin eğitimden sanayiye, tarımdan dış politikaya varıncaya kadar tüm başarısızlıklarının sonucu olarak da döviz kurları aldı başını gidiyor. Bugün dolar 3,96’ya, avro 4,65’e yükseldi. Yüzde 60’ı vergilerden oluşan akaryakıt fiyatları rekor üstüne rekor kırıyor, motorin fiyatı 5 liranın üzerine çıktı.

“İtibardan tasarruf olmaz.” deyip faturayı vatandaşlarımıza kesenlere sesleniyorum: Vatandaşlarımızın cebinden elinizi çekin. Vergiyle, zamla değil, üretimle, sanayiyle, teknolojiyle ekonomimizi güçlendirecek politikalar geliştirin.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

6.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Hükûmetin hava kirliliği sorununa izleyici kaldığına ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Türk Toraks Derneği Hava Kirliliği Raporu’nda 81 ilimizin yüzde 66’sında sınır değerlerin aşıldığı belirtiliyor. Her yıl 7 milyon insanın ölümüne neden olan hava kirliliğini Dünya Sağlık Örgütü “görünmez katil” olarak niteliyor.

Hava kirliliğinin normal değerlerin çok üstünde olduğu şehirlerden birisi de Bursa. 354 günlük ölçümün 326 gününde Bursa’nın havası kirli çıkmış. Kirliliğin ana nedenleri arasında kalitesiz kömüre dayalı yakıta ilaveten uzmanlar hızla yükselen inşaatları da eklemişler. Durum bu kadar vahimken, kanser vakaları sürekli artarken hükûmet edenlerin bu konuda izleyici kalmaları düşündürücüdür. İnsan odaklı siyaset yapmayanların durumun ne kadar kötüleştiğini görmeleri için daha ne kadar insanın hayatını kaybetmesi bekleniyor?

BAŞKAN – Sayın Tanal...

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Üsküdar ilçesinin 16 mahallesinin kentsel dönüşümle ilgili sorunlarına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet adına Mecliste nöbetçi bulunan Sayın Bakan; Üsküdar ilçemizin 16 mahallesinde kentsel dönüşümle ilgili sorun var ve 300 bin insan bundan etkilenmekte ancak bunların içerisinde Kirazlıtepe Mahallesi’nin sorunları bir o kadar daha büyük; mülkiyet sorunu var, imar sorunu var, okul sorunu var, mahalle sokakları aydınlatılmıyor, mahalleye aynı zamanda belediye otobüsleri eski araçlarla ve gecikmeli olarak çalışıyor, en büyük sorun da kentsel dönüşüm. Kadıköy Fikirtepe Mahallesi’nde maliklere metrekare fiyatına 13 bin TL verilirken Üsküdar’daki Kirazlıtepe -deniz gören, boğaz manzaralı- 2 bin ile 2.500 arasında verilmektedir. Kentsel dönüşümün amacının insan odaklı olması gerekirken burada insanlar göçe zorlanmaktadır. Eğer bu planlamayla bir kâr elde edilecekse Kirazlıtepe’de oturan sakinlere verilmelidir, şirketlere peşkeş çekilmemelidir. Bu anlamda, bugüne kadar, Üsküdar Belediyesi halka vermiş olduğu vaatlerin hiçbirisini yerine getirmemiştir. Son yapılan kentsel dönüşümle mağdur edilmektedirler.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu...

8.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, çocuklarımızın her alanda karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlamaktayız. Çocuğa karşı şiddetin sadece devleti değil, tüm bireyleri ilgilendiren bir konu olduğunu görmekteyiz. Her çocuk yaşama, eğitim, sağlık hizmetlerinden yararlanma, sosyal ve hukuki korunma gibi temel haklara sahiptir. Bu kapsamda, devletler çocukları türlü sömürüye ve istismara karşı korumakla yükümlüdür. Aileler ise çocuğa bakıp gözetme sorumluluğunu yerine getirirken onun güvenliğini de sağlamakla yükümlüdür. Yapılacak yatırımlar planlanırken nüfusumuzun yüzde 29’unu oluşturan çocuklarımız güçlü bir gelecek için büyük önem taşımaktadır.

Bu anlamlı günde tüm çocuklarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

9.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’de sağanak yağmur ve dolu nedeniyle zarar gören tüm çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Mersin’de iki gün önce etkili olan sağanak yağmur ve dolu, merkezde bulunan en az 10 mahalledeki narenciye bahçelerine ve ekili araziye zarar verdi. Tüm çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Çiftçilerimizi doludan daha kötü vuran AKP Hükûmetidir çünkü hiçbir doğal afette çiftçinin zararı karşılanmamıştır. Çiftçilerimiz boşuna ümitlenmesin, AKP Hükûmeti yine yardım etmeyecektir. Doğal afet olmasa bile AKP yüzünden narenciye dalında kalmaktadır. Hatalı dış politikalar yüzünden doğal afet olmasa da domates, biber ve yeşillik çiftçinin elinde çürümüştür yani AKP’nin bizatihi kendisi afet hâline gelmiştir. Bu afetten hep birlikte kurtulacağımız günler uzak değildir.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet…

10.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, bir televizyon programındaki bazı ifadeleri nedeniyle Rasim Ozan Kütahyalı hakkında savcıları göreve çağırdığına ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Beyaz TV’de yayınlanan spor programında Rasim Ozan Kütahyalı’nın Boşnak kardeşlerimize yönelik haddini aşan, aşağılık, ırkçı, mide bulandırıcı küfrü soydaşlarımızı ve tüm halkımızı derinden üzdü. Ben de bir Balkan Türkü olarak soydaşlarımızın üzüntüsünü paylaşıyorum. İsmi bile telaffuz edilmeye değmeyen bu omurgasız canlıların Boşnak kardeşlerimize laf etmeye cüret etmesini kınıyorum. Kütahyalı ve türevlerini bugüne kadar şuursuzca besleyen ve milletin başına bela edenlerin eseridir bu. Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç der ki: “En kötü kombinasyon, boş bir ruh ile dolu bir midedir.” Bu söz şuursuzlara verilecek en güzel cevaptır.

Kütahyalı’nın hakareti bir özürle geçiştirilemez, kanaldan kovmak yetmez, savcılar görevini yapmalıdır. Hak ettiği muameleyi görmesi için CHP olarak elimizden geleni yapacağımızın bilinmesini isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Hürriyet.

Sayın Taşkın…

11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına tekrar seçilen İsmail Kahraman’ı tebrik ettiğine ve Norveç’teki NATO tatbikatı esnasında Atatürk ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hedef gösterilmesi olayını nefretle kınadığına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

26’ncı Yasama Döneminin ikinci devresi için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Meclisimizin teveccühüyle tekrar seçilen İstanbul Milletvekilimiz, devlet ve siyaset adamı büyüğümüz, Sayın Başkanımız İsmail Kahraman’ı tebrik ediyor, seçimin Gazi Meclisimize, ülkemize ve aziz milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Geçen hafta 17 Kasım 2017 günü, Norveç’teki NATO tatbikatı esnasında cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın hasım ülkelerin arasında hedef gösterilmesini nefretle kınıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “Bazı yanlışlar vardır ki onları aptallar değil ancak alçaklar yapar.” Türkiye güçlendikçe ülkemize yönelik hücumların şiddeti de artıyor. Bu durum, NATO içinde bir süredir varlığını müşahede ettiğimiz çarpık bir bakış açısının dışa yansımasıdır. Türkiye dostunu düşmanını çok iyi bilmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Torun, sisteme girmiş miydiniz?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Erkan Aydın’ın yerine.

BAŞKAN – Evet, siz Sayın Aydın’ın yerine girmişsiniz sisteme.

Buyurun.

12.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, yerel yönetimlerde FETÖ bağlantılarının ve belediye meclisi kararlarının araştırılması amacıyla vermiş olduğu araştırma önergesinin tarafına iade edilmesine ilişkin açıklaması

SEYİT TORUN (Ordu) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yerel yönetimlerde FETÖ bağlantılarının ve belediye meclisi kararlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergemiz, İç Tüzük’ün 67’nci maddesinin ikinci fıkrasındaki “Eğer önergelerde kaba ve yaralayıcı ifadeler varsa, düzeltilmesi için sahibine geri gönderilir.” hükmüne dayanılarak tarafıma iade edilmiştir.

Önergemizde, AK PARTİ’nin iktidarları boyunca FETÖ’ye devletin en önemli makamlarını teslim ettiğinin, birlikte iş yaptığının, aynı yolda aynı amaçlar için birlikte yürüdüğünün bir gerçek olduğunu söyledik. Bu ifadeler kaba mıdır, yaralayıcı mıdır? 15 Temmuz bu Meclisin başına gökten zembille inmemiştir. “Ne istedi de vermedik?” diyen, ona her anlamda destek ve meşruiyet sağlayan kimlerdir? Fetullah Gülen Cemaati kimin fiilî koalisyon ortağı olmuştur? Bu terör örgütü okullarını kiminle açmış, bankasının açılışının kurdelesini kiminle birlikte kesmiştir?

BAŞKAN – Sayın Balbay…

13.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, tutuklu gazeteci Binali Erdoğan’ın durumuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bundan otuz iki gün önce İzmir’de, daha önce TRT’de çalışmış bir gazeteci, Binali Erdoğan -adı “Binali” soyadı “Erdoğan”- tutuklandı. Erdoğan hakkında Cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma açılmıştı. Öğrendik, polise kendisi gitti. Polis dedi ki: “Senin adliyeye gitmen lazım ama şu anda polis aracı yok.” “O zaman gelin, benim aracımla gidelim.” dedi. Polisleri kendi aracına aldı, adalete gittiler ve mahkeme “Kaçma şüphesi var.” diye tutukladı. Otuz iki gündür bunu takip ediyorduk, Atila Sertel’le birlikte cuma günü tekrar ziyaret ettik. Nihayet dün özgürlüğüne kavuştu. Hakikaten, sevinelim mi üzülelim mi, bilemiyoruz. Benzer durumda yüzlerce gazeteci var. En çok da annesi 86 yaşındaki Kiraz Hanım’ın her an başına bir şey gelecek diye ailesi, bütün dostları, günlerdir tutuklu Binali’den çok annesinin sağlığını gözetir oldular. Gazetecilerin özgürlüğüne kavuşması gerektiğini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Köksal…

14.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın Başmakçı ilçesine bağlı Yaka köyündeki ormanlık alanda mermer ocağı için binlerce ağacın katledildiğine ve bu yanlıştan dönülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Seçim bölgem Afyonkarahisar ili Başmakçı ilçemize bağlı Yaka köyündeki ormanlık alanda mermer ocağı için greyderler ve dozerlerle binlerce ağaç katledilmiştir. Mermer ocağı açılması planlanan alan, içme suyu kaynağına tahmini 500 metre uzaklıkta olup binlerce ağaca ve hayvana ev sahipliği yapan doğa harikası bir yerdir. Böyle bir yere mermer ocağı açmak doğayı katletmektir. Bu mermer ocağı başta Yaka köyü olmak üzere Çığrı ve Ovacık köylerine, Başmakçı ilçemize, hatta bu köylere sınırı olan Burdur ilimize dahi zarar verecektir. Onun için, ileride telafisi mümkün olmayan zararların önüne geçmek için, başta kendisi de Afyonkarahisarlı olan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu olmak üzere bütün yetkililere bu doğa katliamının önüne geçilmesi için, bu yanlıştan dönülmesi için buradan sesleniyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, yoğun sağanak yağış ve dolu afeti nedeniyle Mersin’in birçok mahallesinin sular altında kaldığına ve derelerin ıslahıyla ilgili ivedi ödenek ayırılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçtiğimiz pazar günü Mersin’de yoğun sağanak yağış ve dolu afeti görülmüştür. Afet hem çiftçiyi vurmuştur hem Mersin’in birçok mahallesi sular altında kalmıştır. Mersin merkezde sadece ıslah edilmesi gereken 13 tane dere vardır. Orman ve Su İşleri Bakanına buradan defalarca seslenmemize rağmen bir türlü Mersin’in çığlığını duymadı. Sadece Mersin merkezdeki derelerin ıslahı için 2 milyar para gerekmektedir, Mersin genelinde ise bu rakam yaklaşık 10 milyar liradır. Sayın Cumhurbaşkanına kadar bu rapor iletilmiş olmasına rağmen, bugüne kadar Hükûmet Mersin’deki sel afetiyle ilgili maalesef bir çivi çakmamıştır. Mersin’de önümüzdeki günlerde de yine sağanak yağışlar beklenmektedir. Hükûmetin acil tedbir alarak bu kangren olan yaraya artık bir merhem olmasını, Mersin’deki derelerin ıslahıyla ilgili ivedi ödenek ayırmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şimşek.

Son olarak Sayın Nurlu…

16.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, Sayıştayın Türkiye İş Kurumunun mali hesaplarında yaptığı incelemelerde usulsüzlük ve hatalı işlemler tespit ettiğine ve bu denetim sonuçlarının ele alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın Başkan, Anayasa’mıza göre merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderlerini Meclis adına denetlemekle görevli Sayıştay, Türkiye İş Kurumunun mali hesaplarında yaptığı incelemelerde usulsüzlük ve hatalı işlemler tespit etmiştir. 2016 yılı geçici koruma statüsündeki Suriyeli Nüfusun Toplumsal Uyumu İçin Sosyal Destek Programı kapsamında il müdürlüklerinin banka hesabına gönderilen paranın ve bu paradan gerçekleşen harcamaların kayıt altına alınmadığı tespit edilmiş, bu durum paraların amacı dışında harcandığı kuşkusuna neden olmuştur. Meclis adına yapılan bu denetim sonuçları mutlaka ele alınmalı ve harcamaların neden kayıt altına alınmadığının araştırılması gerektiğini belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Nurlu.

Şimdi, söz talebinde bulunan sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Sayın Yıldırım, sizden başlayalım.

Buyurun.

17.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, 21 Kasım Uğur Kaymaz’ın öldürülüşünün 10’uncu yıl dönümüne, Meclis Başkanlığı seçiminin hayırlı olmasını dilediğine, tutuklu HDP milletvekillerinin oy kullanma haklarının gasbedildiğine ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki davanın duruşmasında verilen ara kararına ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü; bugün ise 21 Kasım Mardin’in Kızıltepe ilçesinde babasıyla birlikte 12 yaşında 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymaz’ın öldürülüşünün yıl dönümü, katledilmesinin yıl dönümü. Üzerinden on yıl geçmesine rağmen, hâlâ etkin bir soruşturma ve yargılama yapılmadığı gibi bu davayla ilgili herhangi bir tutuklu yok. Başta siyasi iktidar olmak üzere yargı mercilerinin etkin bir soruşturma ve yargılamayı yapması ve kamuoyunu tatmin edecek bir uygulamada bulunması gerekmektedir.

Sayın Başkan, dün Meclis Başkanlığı seçimi yapıldı. Öncelikle bütün ülkeye ve halka hayırlı olsun. Ancak, 10 Kasım günü Meclis Başkanlığına verilmiş bir dilekçemiz var. Başta eş genel başkanlarımız, grup başkan vekillerimiz ve milletvekillerimizin oy kullanma hakları gasbedildi. Bunların koşullarının sağlanması için verilmiş dilekçeye cevap verilmedi. Bu konuda bu duyarsızlıktan ötürü Meclis Başkanlığını kınıyorum.

Bir de şunu da söylemeden edemeyeceğiz: Bir Meclis Başkanlığı seçimi düşünün ki Başkanlığa aday olma hakkı olan biri kendisi için oy kullanma hakkını kullanamıyor. Bizim Hakkâri Milletvekilimiz, değerli arkadaşımız, Kandıra Cezaevi’nde bulunan Selma Irmak grubumuz tarafından aday gösterildi ancak kendisi için bile oy kullanamadı. Sadece o mu? Hayır. Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ; Grup Başkan Vekillerimiz İdris Baluken, Çağlar Demirel; milletvekillerimiz Burcu Çelik, Abdullah Zeydan, Gülser Yıldırım, Ferhat Encu gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Tamamlayın lütfen Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Şimdi, bu garabetin özellikle Meclis üzerine, halk iradesinin üzerine düşürülmüş bir kara leke olduğunu ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, bugün Diyarbakır 4. Asliye Ceza Mahkemesinde Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş’ın duruşması vardı ve duruşmada kendisinin mahkemede hazır bulunarak yüz yüze ifadesini vermek, savunmasını yapmak istediği talebine binaen mahkemenin almış olduğu ara kararı okuyorum size: “Diyarbakır’ın sosyal, kültürel, siyasal yapısı ile Sayın Demirtaş’ın konumu göz önünde bulundurulduğunda kamu güvenliği açısından tehlikeli olabileceği dikkate alınarak reddine.”

Şimdi, Diyarbakır’ın sosyal yapısının, Diyarbakır’ın kültürel yapısının nasıl bir tehlike arz edeceğini anlamakta güçlük çekiyoruz. Bakın, “Diyarbakır’ın sosyal, kültürel, siyasal yapısı göz önünde bulundurulduğunda…” Bu kararı veren, yargıçlık yaptığı kentin daha kültürünü anlamamış, özümsememiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, son bir dakika…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bir de Sayın Başkan, Diyarbakır’ın siyasal olarak HDP’nin kalesi olduğunu en azından bir mahkeme ara kararıyla kabul etmiş oldular çünkü siyasal yapısı engelmiş Eş Genel Başkanımızın konumu ve Diyarbakır’ın yapısı göz önünde bulunduğunda.

Son olarak da şunu söyleyeyim: Uzun süredir Hükûmet yetkilileri ve Cumhurbaşkanı Amerika’da rehin arıyor. Amerika’da rehin aramaya gerek yok; Edirne’de, Kandıra’da, Sincan başta olmak üzere Silivri, Elâzığ, Tarsus, Alanya, Van ve Diyarbakır cezaevlerinde halkın oylarıyla seçilmiş olan birçok milletvekili ve belediye başkanı rehin olarak bulunuyor diyorum.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Usta…

18.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne, Naim Süleymanoğlu’na Allah’tan rahmet dilediğine, ülkücü şehitleri andığına ve ilahiyat fakültesi mezunlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

20 Kasım her yıl Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Tabii, toplumumuzda da çocuk gelinler, çocuk işçiler, tutuklanan, kaçırılan çocuklar, cinsel tacize uğrayan çocuklar toplumun kanayan yarasıdır. Dolayısıyla, tabii, tüm bu çocuklara karşı bu haksızlar da yetişkinler eliyle yapılmaktadır işin kötüsü. Yarının umudu olan çocuklarımızın, gençlerimizin haklarının korunması yolunda Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak üzerimize düşeni yapmak durumundayız. Ben, bu vesileyle, tüm çocuklarımızın Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutluyorum.

Sayın Başkan, hepimizin bildiği gibi 18 Kasım Cumartesi günü Naim Süleymanoğlu 50 yaşında vefat etmiştir. Süleymanoğlu, arkasında sayısız rekorlar, olimpiyat şampiyonlukları, dünya şampiyonlukları bırakmıştır. Olimpiyatlarda “Türk Superman” diye çağırılan, Time dergisine kapak olan, efendim, “Süper Türk” adıyla şahsına özel anı pulu basılan tek Türk Naim Süleymanoğlu’dur ve dünyaya “Uyvar önlerinde bir Türk kadar kuvvetli.” sözünü yeniden hatırlatmıştır. Biz bütün bu başarılarından dolayı kendisini şükranla, minnetle, rahmetle anıyoruz.

Tabii, bizim açımızdan Naim Süleymanoğlu’nun ayrıca bir önemi de vardır. Bütün Türkiye’ye mal edilmiştir, bütün Türkiye onu çok seviyor. 2007 seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim milletvekili adayımızdı. “Cep Herkülü” lakaplı Naim Süleymanoğlu’na Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın Başkan, biz zaman zaman Türk -ülkü- milliyetçiliği davasında ülkücü, ülkü şehitlerimizi buradan anıyoruz. Bugün de 21 Kasım tarihinde farklı yıllarda şehit olan dava arkadaşlarımızın isimlerini okumak istiyorum: Hikmet Kılıç, 1975, İstanbul; Hikmet Ay, 1977, İstanbul; Musa Akın, 1978, Diyarbakır; Necip Altınok, 1978, Ankara; Ekrem Kocaman, 1979, Artvin; İlhami Gökkoca, 1979, Mersin; Enver Kocaman, 1979, Artvin; Hüseyin Tarhan, 1980, Adana.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Siz de tamamlayın lütfen Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – 21 Kasım günü şehit olan ülkü şehitlerimizin hepsine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, davamıza ve milletimize başsağlığı diliyorum. Bunları hiçbir zaman unutmayacağız, unutturmayacağız.

Sayın Başkan, bugün bizi ilahiyat fakültesi mezunları ziyaret etti. Onların bir sorunu var, onu da buradan gündeme getirmek istiyorum. Bilindiği üzere, 28 Şubat sürecinde, o süreçte “din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri” diye eğitim fakültelerinde bir bölüm açıldı fakat bu bölüm daha sonra 2014 yılında kapatıldı ancak tabii bir miktar buradan mezun oldu. Şimdi, en son Danıştayın bir kararıyla ilahiyat fakültesi mezunlarının din kültürü ve ahlak bilgisi veya Kur’an-ı Kerim seçmeli derslerinde öğretmen olma imkânı ortadan kaldırıldı. Şimdi, biz, her yıl 61 fakültede yaklaşık 11 bin ilahiyat fakültesi mezunu veriyoruz. Şu anda 70 bine yakın atanamayan ilahiyatçı mezun var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son bir dakika…

Lütfen, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dolayısıyla bunlar aslında, sadece bu durumda, Danıştayın bu kararından sonra sadece meslek dersi öğretmeni olabilecek ancak ortaokul ve liselerde din kültürü ve ahlak bilgisi veya diğer seçmeli dersi öğretmenleri olamayacak. Bu, çok ciddi bir sıkıntıdır, ciddi bir mağduriyet yaratılıyor. İnsan planlaması açısından da son derece kötü bir durumdur. Burada bizim Meclis olarak veya Millî Eğitim Bakanlığının ne yapması gerekiyorsa yapılması lazım. Biz de Meclis olarak bu sorunun çözülmesi için destek vermeye hazır olduğumuzu ifade etmek isterim. Bu mağduriyette, orada tabii ki din kültürü ve ahlak bilgisi bölümü mezunlarını da mağdur etmeden bir çözüm bulunabilir ancak konunun üzerine düşünülmesi gerekiyor. Bu konuda da Hükûmetin konunun çözümüne yönelik olarak tedbir alması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usta.

Sayın Altay, buyurun.

19.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Naim Süleymanoğlu’na Allah’tan rahmet dilediğine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına tekrar seçilen İsmail Kahraman’ı tebrik ettiğine, Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Başkanlığı tarafından Atatürk ve yakın silah arkadaşları için etkinlik yapılmasını beklediklerine, milletvekillerinin soru önergelerinin iadesinde sınırın aşıldığına ve ikinci devrenin hayırlı uğurlu olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Naim Süleymanoğlu hakikaten milletimize çok büyük gurur, onur, şeref yaşatan; en zor zamanlarımızda bile onun başarılarıyla mutlu olduğumuz, kederlerimizi, acılarımızı unuttuğumuz bir büyük sporcumuz, bir evladımızdı. 19 Kasım Pazar günü İstanbul’dan kendisini ebediyete uğurladık. Allah’ımdan öncelikle rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun inşallah. Naim Süleymanoğlu’nu gerçekten cumhuriyet tarihimizin gelmiş geçmiş en başarılı, bu millete en büyük gururları yaşatan bir sporcu olarak hiç şüphesiz kendisine yakışır bir şekilde İstanbul’dan, Fatih Camisi’nden uğurladık. Ancak Naim Süleymanoğlu’nun başarılarının gelecek nesillere, genç sporcularımıza hem örnek hem idol olması bakımından Gençlik ve Spor Bakanlığımızın ve Hükûmetimizin önümüzdeki günlerde Naim Süleymanoğlu’nun manevi hatırasına yakışır hamleleri yapmasını bekliyoruz ve takipçisi olacağız.

Sayın Başkan, bu vesileyle, dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık seçimlerini tamamladık. Siyasi partiler de bugün yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı üyeliklerinde partilere düşen kontenjan uyarınca isimleri bildirecekler. 26’ncı Dönemin ikinci devresi, bu vesileyle de başlamış oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ikinci defa seçilen Sayın İsmail Kahraman’ı tebrik ediyoruz.

Bununla beraber, birinci devrede yaşanan kimi aksaklıkların ve oturum yöneten başkan vekilleri arasındaki uygulama farklılıklarının oldukça büyük sorunlara, münakaşalara yol açtığını biliyoruz. Bu vesileyle, ikinci devre Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetlerinde bir iki hususla ilgili talebimizi de iletmekte fayda görüyorum.

Bunlardan birincisi şudur: Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu milletin, ulusal egemenliğimizin en üst seviyesindeki âdeta mabedi gibi bir konumda. Türkiye Büyük Millet Meclisi, şu an bu topraklarda yaşayanların değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – …ebediyete irtihal etmiş bütün milletimizin mensuplarının da temsil yeridir. Şunu söylemek istiyorum: Selçuklu kıymetlidir, Osmanlı kıymetlidir ama cumhuriyet de onlar kadar hatta onlardan kıymetlidir. Dolayısıyla, Meclisimizde Meclis Başkanlığımızca Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Başkanlığı tarafından zaman zaman yapılan anma etkinliklerinde benzeri sergi vesaire etkinliklerinin Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın eşsiz kahramanı Atatürk ve yakın silah arkadaşları için de, dolayısıyla bu Meclisi ve cumhuriyeti kuranlar için de bu yeni dönemde, ikinci devrede yapılmasını bekliyoruz; bunu talep ediyoruz, bu hususun takipçisi olacağız.

Öte yandan milletvekillerimizin özgür iradeleriyle verdikleri önergelerin 67’nci maddeye dayanılarak iade edilmesini….

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, aştım ama yeni bir devreye başladığımız için önemli.

BAŞKAN – Dinliyorum sizi, bir dakika daha süre veriyorum.

Not alıyorum, teşekkür ederim.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 67’nci madde dayanak gösterilerek özellikle muhalefet partisine mensup milletvekillerimizin önergelerinin iadesinde sınırın aşıldığını, ölçünün tutturulamadığını, Meclis Başkanlığındaki bürokratların bir parça da işgüzarca davrandığını gözlemekteyiz. Yeni dönemde, bu hususlarla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de bu konularda Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yasama hakkımızı en iyi şekilde kullanmak için haklarımızın gasbedilmesi noktasında maksimum refleksi göstereceğimizi beyan eder, ikinci devrenin hayırlı uğurlu olmasını temenni ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, notlarımızı aldım Sayın Altay.

Sayın Muş, buyurun.

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, terörle mücadelede şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine, HDP milletvekillerinin terörist cenazelerinde PKK adına taziyeleri kabul etmelerine, DEAŞ, PYD ve PKK’nın bölgeyi dizayn etmek isteyen emperyalist güçlerin maşası olan örgütler olduğuna, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın NATO tatbikatında Atatürk’e ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik saldırıya ilişkin bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili İlhan Kesici’nin FETÖ’yle ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bugüne kadar terörle mücadelede şehit olan tüm kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Şuna inanıyorum ki milletimiz bu aziz kahramanları asla unutmayacaktır. Türkiye terörle amansız bir mücadele verirken, vatan evlatları şehit ve gazi olurken HDP milletvekillerinin terörist cenazelerinde boy göstererek terör örgütü PKK adına taziyeleri kabul etmeleri tam bir utanç vesikasıdır. Bir yandan “barış” “kardeşlik” diyeceksiniz, diğer yandan güvenlik güçlerimizi şehit eden teröristlere sahip çıkacaksınız; insafı, vicdanı, kutsal değeri ve ahlaki olan hiç kimse bu ikiyüzlülüğü yapamaz. Hiçbir terörist cenazesini kaçırmadan tüm terörist cenazelerinde bulunmak ve bu cenazelerde propaganda yapmak, terör örgütü adına siyasal faaliyette bulunmanın ispatı niteliğinde değil midir? Polisimizin, askerimizin acısını paylaşmak, cenaze törenine katılmak yerine PKK paçavralarının önünde poz vermek, terör örgütünün yanında saf tutmak değil midir? Çocuk katillerine, asker ve polis katili teröristlere verilen her destek milletimize kurşun ve bomba olarak dönmektedir. Bu desteği verenler de bu suçun ortağı ve iştirakçisidir. Bu suçu işliyorsanız ondan sonra sızlanmayacaksınız, “Bizi bağımsız Türk yargısı neden yargılıyor?” demeyeceksiniz çünkü bütün bu yapılanların hukuk devletinde karşılığı ortadadır.

Yine, hatırlanacak olursa Suruç saldırısı için burada aylarca Türkiye’yi suçlayanlar, Suruç saldırısını yapan DEAŞ’a Rakka’da güvenlik koridoru sağlayarak tahliye eden terör örgütü PYD’ye en ufak bir şey söyleyememektedir. Nerede sizin Suruç hassasiyetiniz? Bakın, Suruç saldırısının emrini veren DEAŞ’lıları sizin sırtınızı dayadığınız PYD serbest bıraktı, onlara koridor açtı. Dilinizi mi yuttunuz? Niye burada bunlarla ilgili tek bir söz söylemiyorsunuz? Hani sizin insani hassasiyetiniz? Demek ki derdiniz, ölen insanlar değil, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak ve terör örgütünün sinsi emellerine destek vermektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Unutmayın ki DEAŞ da PYD de PKK da -terör örgütü- bölgeyi dizayn etmek isteyen emperyalist güçlerin maşası olan örgütlerdir, bunların hepsi ortaktır ama milletimiz müsterih olsun ki Türkiye bu kirli oyunu bozacaktır.

Aynı şekilde, NATO tatbikatında cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik çirkin saldırıya ilişkin dün Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay’ın Cumhurbaşkanımızın ismini de ifade ederek “Bu bir tezgâhtır.” ifadesini kullanması tam bir fecaattir. NATO Genel Sekreterinin ve Norveç devletinin Türkiye’den özür dilediği bir ortamda ve Türkiye’ye karşı yapılan edepsizlik aşikârken CHP grup başkan vekilinin Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanını suçlayıcı söylemleri tek kelimeyle ayıptır.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamayla bu çirkin hareketi tasvip etmezken, CHP grup başkan vekilinin bu beyanatlarda bulunması, CHP’nin ne söylediğini bilmeyen, dün söylediğini bugün tevil eden, şaşkın ve tutarsız söylemlerinin bir örneğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, eğer uygun görürseniz…

BAŞKAN – Son bir dakikalık sürenizi veriyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Türkiye’ye yönelik bir saldırı olduğunda “Bu, Recep Tayyip Erdoğan’ın işine yarar.” anlayışıyla böyle saçma açıklamalar yapmak, ana muhalefeti gülünç, trajikomik ve ibretlik duruma düşürmektedir. Türkiye’ye yönelik her saldırıyı, sırf Hükûmet ile Cumhurbaşkanı yıpransın diye algı operasyonuyla desteklemek, milletin çıkarlarını düşünen bir ana muhalefetin işi değildir; bu, olsa olsa “İktidara giden her yol mubahtır.” diyenlerin bir pervasızlığıdır.

Bakın, bu anlayışın bir diğer örneği de geçtiğimiz gün yine CHP Milletvekili İlhan Kesici tarafından sergilenmiştir. Bu CHP milletvekilinin 15 Temmuzda vatandaşlarımızı katleden FETÖ’yü aklama çabası ekranlara yansımıştır. Bu CHP milletvekili, spikerin ısrarlı sorularına rağmen, darbenin arkasında teröristbaşı Fetullah Gülen’in olduğunu bir türlü söyleyememiştir, dili bunu söylemeye varmamıştır. Yani, FETÖ’ye suçlama yöneltmekten bile uzak durmuştur. Bu, şehitlerimize ve gazilerimize karşı bir saygısızlıktır. Bu, FETÖ’yü suçsuz gösterme çabasına hizmet eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi, CHP Grubuna buradan soruyorum: İlhan Kesici’nin FETÖ’yle ilgili sözlerinin arkasında mısınız?

BAŞKAN – Size de bir dakika ek süre vereyim, tamamlayın lütfen. Yeni bir ek süre vermeyeceğim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi buradan Cumhuriyet Halk Partisine soruyorum: İlhan Kesici’nin FETÖ’yle ilgili bu sözlerinin arkasında mısınız? İlhan Kesici CHP’nin FETÖ’yle ilgili açıklanmayan görüşlerini mi açıklamıştır? İlhan Kesici kamuoyundan özür dileyecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sırayla gidelim. Önce Sayın Yıldırım sizden başlayalım çünkü size sundu eleştirilerini.

Daha sonra size söz vereceğim Sayın Altay.

Buyurun sizi dinliyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, partimizi ve grubumuzu hedef alarak birçok söylemde bulunmuştur. İç Tüzük 69’a göre sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurul artık Sayın Muş’un bu Genel Kurulu işletmemek adına muhalefete sataşma ötesinde, polemik yaratan ve iftira atan söylemlerine alıştı. Onun için, hükmünü giderek azaltan, sözünün hükmünü giderek azaltan bir müsamere oyuncusu hâline dönüyor, açık söyleyeyim çünkü birçok çarpıtmayla ifade etti. HDP’li hiçbir milletvekili PKK adına taziye falan kabul etmemiş, bu yalan.

İkincisi: Sadece şunu ifade edeyim ki bu kutsal dinde taziyenin ne anlama geldiğini, bunun maneviyatının ne olduğunu, toplumsal geleneklerimizde taziyenin ne anlama geldiğini bilmeyenlerle geçirebilecek çok fazla zamanımız yok ama şunu söyleyeyim: Amacınız Genel Kurulu çalıştırmamak, anlaşılan o. Burada emekli müftü arkadaşımız var. Gelsin, onun şahitliğinde, hadiste ve ayette dünyadaki hükmü üzerinden kalkmış olan ölüye yaklaşıma Allah kelamında ne diyor, Bakara Suresi 56’ncı ayette ne diyor veya Hazreti Peygamber’in kendi dininden olmayan birinin cenazesi geçerken bütün sahabelerini şaşkına düşürür bir şekilde ayağa kalkması sizin için bir sünnet midir değil midir veya cenazelerin savaş ortamında toplanması için savaşa ara verme meselesi bir sünnet midir değil midir; gelin, içinizdeki ilahiyatçıların ve din adamlarının, âlimlerin eşliğinde çözelim. O insani görevi, taziyeyi aileye bildirme insani görevini yapan milletvekilleriniz için ne diyeceksiniz? YPG’lilerin hayatını kaybettikten sonra taziyesine giden milletvekillerinize aynı söylemlerde bulunma cesaretiniz var mı? Yoksa, yüz yıllık bir toplumsal yara olan bu sosyolojik vakayı anlamadan ancak bu Genel Kurul gündemi işgal edilebilir deyip şimdilik bununla yetineyim.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay, sizi dinleyelim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın mevkidaşım benim dün bir televizyon kanalında verdiğim mülakattaki sözlerim için -ki dinlememiş belli- “ayıp” “fecaat” “pervasız” gibi ifadeler kullanmak suretiyle hakaret etti bana.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Görüşlerinizi eleştirdim, hakaret etmedim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Dinleyin de öyle konuşun!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Görüşlerinizi eleştirdim Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Görüşüm o değil, görüşümü anlamamışsın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yazılı açıklama var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

Süreniz iki dakika.

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Genel Başkanımız dedi ki: “Ne Atatürk’e ne Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına böyle bir saygısızlığa tahammülümüz yoktur. Şiddetle, nefretle kınıyoruz.” Ben bu sözlerin altına imza attım; bir.

Gene bir televizyon kanalında dedim ki: Bu tekniker mi, teknisyen mi ne karın ağrısıysa bunların şeceresini bulmak lazım. Bunlar FETÖ kaynaklı mıdır, ne kaynaklıdır, bunlara bir bakmak lazım. Altmış küsur yıllık NATO’da ilk defa olan böyle bir kepazelik için Türkiye, bu Hükûmet bu özrü yeterli bulursa da ben bulmam. Bunun dibine kadar inmek lazım, arkasında kim varsa araştırmak lazım. Dibine kadar inilmiyorsa, arkasında kimin olup olmadığı araştırılmıyorsa o zaman akla bunun bir mizansen olduğu gelir, dedim; sözümün arkasındayım. Ama tekrar teyit ediyorum, orada -Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi değil o iş- Atatürk değil de sade Erdoğan olsaydı, bu şekilde de bir saygısızlık olsaydı, şerefimle temin ediyorum, Cumhuriyet Halk Partisinin tepkisi aynı olurdu. Bir lafın tamamını dinlemeden, anlamadan, bir paragraftan bir cümleyi çekip buradan polemik üretmek isteniyorsa biz bunu severiz, yaparız; gerek yok.

İlhan Kesici kendisi cevabını verir -arattırıyorum- gelecek, anlayışını söyleyecek ama Cumhuriyet Halk Partisinin anlayışını ben size söyleyeyim: 15 Temmuz, adi, aşağılık, alçak bir Fetullah Gülen darbesidir. Bu, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşüdür. Ancak madem öyle, Fetullah Gülen cemaatinden bir FETÖ üretilmesinde de bu ülkede herkesten çok, AK PARTİ'nin dahli vardır.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Engin Altay’ı da dinlemek istedim.

“Müsamere oyuncusu” diyor bana Sayın Yıldırım. Ben görüşlerimi burada ifade ettim. Dolayısıyla bu, benim şahsıma açık bir sataşmadır; bundan dolayı, sataşmadan dolayı söz talebim var Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, burada bizim konuştuğumuz mesele bir vatandaşın cenazesi olmuş da bu cenazeye bir katılımsa, bu, tabii ki bir milletvekilinin yapacağı bir şeydir. Bizim burada söylediğimiz, ifade ettiğimiz konu şudur: Türkiye terörle amansız bir mücadele vermektedir. Eğer siyaset yapanlar burada boy gösterirse bu, onların Türkiye'ye karşı olan saldırganlığını yatıştırmaz, bunları cesaretlendirir. Buradan vazgeçin diyoruz, siyaset mecraları açıktır. Böyle bir yerde bulunmanın mesajı ne demektir? Çok açıktır: “Biz buraya sahip çıkıyoruz.” Bakın, daha önce 1 polisimizi şehit eden, 9 polisimizi yaralayan teröristin cenazesine aynı şekilde milletvekilleri katıldı. Şimdi, bakın, kim bilir kaç askerimizin, polisimizin ya da masum insanın katlinin emrini verdi bu? Orada boy göstermek kabul edilebilir bir şey değildir. Biz meselenin burada dinî boyutunu tartışmıyoruz. Bakın şuraya, bakın burada oturmuş, bakın siz de bakın, şu fotoğrafa bakın, bunun anlamı nedir? Oturmuşsunuz taziyeyi kabul ediyorsunuz burada sanki. Bunun anlamı budur arkadaşlar. Şuradaki ne? Nedir bunlar? Bakın, biz siyaseti Türkiye için yapıyoruz. Fikirlerle alakalı kanaatlerinizi belirtirsiniz ama kusura bakmayın, eğer Türkiye şehitler veriyorken, vatan evlatlarını tek tek toprağa veriyorken terörle mücadelede, burada gidip boy gösterirseniz az önceki söylediğim ifadeleri duyarsınız.

Bir de şunu ifade edeyim: Ben, Grup Başkan Vekili Sayın Altay’ın açıklamasını gayet iyi okudum. Orada benim gördüğüm bazı hususlar var, bunlara değinmek istedim. Burada efendim, üzerine tam gitmemiş… Türkiye kararlı bir şekilde görüşlerini ifade etmiştir. NATO’dan bunun üzerine birkaç açıklama gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Biz mutlaka bu işin peşini bırakmayacağız, gereken tepkiyi de gösterdik, göstereceğiz.

Sayın Altay’ın FETÖ’yle alakalı, partisinin görüşlerini ifade etmesi sevindirici.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Araştıralım, araştıralım. Bu, konuşmakla olmuyor. Bu ülkenin Meclisi var, araştıralım bunu.

BAŞKAN – Sayın Muş, teşekkür ederim.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, yine grubumuzla ilgili olmayan -açık söylüyorum- aslı astarı olmayan kelimeler, cümleler kullanmak, iddialarda bulunmak suretiyle grubumuza sataştı. İç Tüzük 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Yani bunu bir noktalasak Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Şüphesiz öyle, şüphesiz öyle.

BAŞKAN – Yani yerinizden söz versem size.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Yok. Sataşma var ama Sayın Başkan. Şu tespitleri biz yaptık.

BAŞKAN – Peki, buyurun iki dakika.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sırrı Süreyya Önder grubumuz adına konuşacak.

BAŞKAN – Daha sonra Sayın Bakana söz vereceğim. Lütfen yeni bir sataşmaya neden olmayalım. Sayın Bakan söz talebinde bulundu, bekliyor. Lütfen…

Buyurun Sayın Önder.

4.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hatip ısrarla “Taziyeleri kabul etti” riyasını sürdürüyor. Orada bir taziye bildirme vardır. Ölüden ve deliden hüküm kalkar. Siz, anlaşılan, müftü vekilimizi konuşturmayacaksınız ama hukuken de halka yasak olmayan bir şeyin vekile nasıl yasak olacağını birisi çıksın izah etsin. O cenazeye sıradan yurttaşlar katıldı mı? Katıldı. Kanunlarımızda cenazeye katılmak -bak, daha taziye demiyorum- diye bir suç var mı kim olursa olsun? Yok. Bütün vahamet burada değil. Vahamet şurada: Bir vekilin böyle düşünebilmesinde. Aslında hani benzetme kabilinden söyleyeyim: Şecaat arz ederken sirkatin söylemekte. O da şu: “Siz böyle yaparsanız buraya gelip bağımsız yargı diye sızlanmayın.” diyor. Yani biz yargıyı sizin üzerinizde bir sopa gibi salladık, sallamaya da devam edeceğiz diyor.

Sayın Grup Başkan Vekili, bunlarla sizin yargı sopanızdan korkacak, çekinecek, imtina edecek, doğru bildiğinden iskonto yapacak bir tane HDP’li vekil değil, bir tane HDP’li seçmen bile bulamayacaksınız. Bir hani iyimser bakış kabilinden gelin burada her şeyi söyleyin diyor. İşte şahitleri, tanıkları var ve tekzip edilmesi otuz saniyelik bir şey.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Arkadaşlar, Meclis kürsüsü dâhil, Meclis binaları dâhil, Meclis platformları dâhil burada yaptığım konuşmadan, daha diğer vekil arkadaşlara da…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – İdris Baluken ve kendimden örnek vereyim. Bu kürsüde defalarca yaptığımız konuşma, hakkımızda terör örgütü propagandası olarak, fezleke olarak önümüze geldi.

BAŞKAN – Sayın Önder, teşekkür ederim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Demek ki burada bize konuşma hakkı yok. Burasının, bir televizyon stüdyosu, bize ambargo uygulanan televizyon stüdyosu olmanın ötesinde bir hükmü kalmamıştır.

BAŞKAN – Sayın Önder…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Oturun bunu düşünün.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Şunu da ısrarla ıskalıyorsunuz, gözden kaçmıyor: Kendi, aynı cenazeye giden vekilinize ne yaptırım uyguladınız, bir sitem ettiniz mi?

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Kaymakamlar da var, kaymakamlar. Van’da hâlâ taziyeye giden kaymakamlarınız var.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, söylediğim sözler resmî görüşümüzdür. Bizim ayırt etmeksizin böyle bir konuda oluşacak olan bütün durumlara karşı net pozisyon ve duruşumuz aynıdır. Biz siyaset yapıyoruz, temsil ettiğimiz çevreler var, temsil ettiğimiz insanlar var. Ve Türkiye’de bir vahşet uygulanıyor terör örgütü tarafından. Bununla mücadele edenlerin tarafında değil de bu katliamları yapanın yanında durursak bunun hesabını vereceğiz millete.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Muş.

Sayın Ömer Çelik konuşacaklar, söz talepleri var.

Buyurun Sayın Bakanım.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’in, NATO tatbikatında Atatürk’e ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik olaya ilişkin açıklaması

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, teşekkür ederim söz verdiğiniz için. Bilgi vermek amacıyla söz istedim.

Bu, NATO’daki hadiseyi haber almamız şöyle oldu: Genelkurmay Başkanımızla birlikte Kanada’ya uçuyorduk. Orada beraberce Uluslararası Güvenlik Forumu’na katılmak üzere gidiyorduk. Uzun bir mesafe olduğu için İrlanda’ya inip yakıt ikmali yapmamız gerekti. Yakıt ikmali yapmak için indiğimiz sırada -tabii uçaktan ayrılacakken cep telefonlarımızı açtık, uçak durmuştu- Ankara’dan Genelkurmay Başkanımıza gelen bir telefonla NATO tatbikatında böyle bir durumun olduğu bildirildi. Bu durum haber alınır alınmaz, bir saniye bile tereddüt edilmeden, askerlerimizin derhâl tatbikattan çekilmesi gerektiği ifade edildi. Hatta tatbikatın son gününe girildiği için fiilen bitiyordu tatbikat. Bunun bile beklenmemesi gerektiği, derhâl askerlerimizin çekilmesi gerektiği ifade edildi ve karşı tarafa da -biz tekrar havalanacağımız için, dört beş saatlik bir uçuşumuz vardı Halifax’a- bunu güçlü bir şekilde protesto ettiğimiz ifade edildi. Halifax’a gittiğimizde, Güvenlik Forumu’nun başlangıcında NATO Genel Sekreteri de oradaydı. NATO Genel Sekreteriyle hem Genelkurmay Başkanımız hem ben ayrı ayrı görüştük. NATO Genel Sekreteri, güçlü bir şekilde -her birimize ayrı ayrı olarak- özür dilediğini ifade etti. Bizim bunun karşısında… Bu özür meselesiyle yetiniyor muyuz, yetinmiyor muyuz; bununla ilgili de bilgi vermek istiyorum. İfade ettiğimiz şey şudur: Bu şahsın derhâl NATO tatbikatından atılmasını yeterli bulmuyoruz. Bu şahsın cezalandırılması için bir soruşturma açılmasını bekliyoruz ve cezalandırılması konusunu takip edeceğimizi ifade ettik.

Diğer bir konu: Bu cezalandırılması meselesinin de tek bir kişiye indirilerek dosyanın kapanmasını da istemiyoruz. NATO, üye ülkelerin güvenliğini sağlamak için bir örgüttür, kendi tatbikatının güvenliğini nasıl sağlayamıyor? Türkiye’nin Kurucu Önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına karşı bu saygısızlık nasıl yapılmıştır? Bu şahsın mutlaka bağlı olduğu bir emir komuta zinciri vardır, o zincirin de soruşturulmasını istiyoruz.

Bir diğer konu şudur: Bundan sonra benzer şeylerin olmaması için ne tür tedbirler alınacaktır? Ve NATO’dan da bununla ilgili güçlü bir şekilde bize bildirim yapılmasını istediğimizi de ekledik. Dolayısıyla olay, sadece bir özürle geçiştirilmiyor, tarafımızdan bunlar da ifade edilmiştir.

Genel Kurula bilgi vermek istedim, teşekkür ederim bu fırsatı verdiğiniz için.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Bakanım, Meclis araştırsın, komisyon kurulsun.

BAŞKAN – Size söz vermedim, lütfen.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Muş, İstanbul Milletvekilimiz Sayın İlhan Kesici’nin bir televizyon programındaki söyleşisini saptırmak suretiyle 15 Temmuz darbesiyle ilgili olarak Sayın Kesici’nin toplumda farklı algılanabilecek bir anlayış içinde olduğunu kürsüden söylemek suretiyle aslında sataşmıştır, söz talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Altay, Sayın Muş Sayın Kesici’yle ilgili bir televizyon konuşmasından bahsetti.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Burada, burada kayıtlar.

BAŞKAN – “Böyle böyle söyledi.” dedi, açıklamayı da yaptı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Öyle öyle söylemedi.

BAŞKAN - Sayın Kesici şimdi yerinde. Ben yerinden söz vereyim kendisine. Öyle söyleyip söylemediğini bir açıklama şeklinde dile getirsin.

Buyurun Sayın Kesici.

22.- İstanbul Milletvekili İlhan Kesici’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İLHAN KESİCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

O televizyon konuşmasının linki hem YouTube’da hem benim internet sitemde zaten var hâlihazırda. Kırk beş dakikalık bir konuşmadır. Bu bahse konu olan bölüm -dakikalarını da veriyorum- 35.00-35.40’ıncı saniyelerdir yani kırk saniyelik bir bölümdür. Onun önünde -daha doğrusu dış politika değerlendirmeleri çerçevesinde- Türk-Amerikan ilişkileri var, arkasında da Türk-Amerikan ilişkileri var. Araya bu FETÖ darbesiyle ilgili olan soru, biraz da gelişigüzel, ilgisiz bir şekilde girmiş vaziyettedir ama özü itibarıyla Türk-Amerikan ilişkileriyle ilgili. Onlar duruyor. Şimdi, bu televizyonlarda, Kanal 24’ten itibaren… Kanal 24, bizim program bittikten sonra birdenbire, demin arz ettiğim, 35.00-35.40’lık, o kırk saniyelik bölümde on iki saniyelik bir bölümü koparmış, almış daha doğrusu. Onun içerisinde birinci cümlenin, asıl bahse konu olması icap eden birinci cümlenin başında bir kelime var -şimdi arz edeceğim onu- onu çıkarmış, sadece tek bir kelime. O öznedir yani o bir soru işareti mahiyetindeki bir cümledir, öznedir. Arkasındaki şey geliyor. O arada, o süreç içerisindeki arkasındaki bölümü de almış.

Şimdi, ben, izninizi alarak televizyon programında kullanılan cümleyi söylüyorum, bir de asıl benim programda söylediğim cümleyi söylüyorum. Kanal 24’ün başlattığı cümle şöyle: “Fetullah Gülen’in 15 Temmuzda darbe kalkışmasının arkasında olduğuna dair bir şüphe var mı?”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

Size süre vereceğim Sayın Kesici çünkü o programı ben de izledim, açıklığa kavuşturmanızı bekliyorum ben de.

Buyurun.

İLHAN KESİCİ (İstanbul) – Tabii, hayhay, biraz hızlandırıyorum şimdi.

“Fetullah Gülen’in 15 Temmuzda darbe kalkışmasının arkasında olduğuna dair bir şüphe var mı?” Türkiye'nin böyle bir şüphesi olabilir mi? Benim hiçbir şüphem yok, Türkiye'nin hiçbir şüphesi yok, bana göre dünyadaki hiçbir devletin de bir şüphesi yok, hatta şek yok, şüphe yok. Ben de tam biraz önce bununla ilgili bir basın açıklaması gönderiyordum, o münasebetle geldim; şek yok, şüphe yok.

Şimdi, bu soru Hakan Çelik Bey’in, programın yapımcısının, sunucusunun sorusu. Hakan Çelik’in başladığı cümle şöyle: “Amerika’nın Fetullah Gülen’in 15 Temmuzda darbe kalkışmasının arkasında olduğuna dair bir şüphe var mı?” Şimdi bambaşka bir soru oldu değil mi? Yani “Fetullah Gülen’in darbe kalkışmasının arkasında olduğuna dair bir şüphe var mı?” sorusu televizyonda -sizin televizyonda, bağışlayın- yayınlanan hâli; bizim programda geçen hâli “Amerika’nın Fetullah Gülen’in darbesinin arkasında olduğuna dair bir şüphe var mı?” Bambaşka iki soru. Benim cevabım ne? Orada bir tereddüt de geçiyorum ben elbette. Yok, işte, vücut dili uzmanı olan arkadaşlarımız falan var oralara çıkan, “Vücut dilinden de besbelli ki çok perişan oldu, çok müşküle düştü.” falan diyorlar. Ya, müşküle düşülmez mi? “Amerika’nın bu darbenin arkasında olduğuna dair bir şüphe var mı?” Var desem ne, yok desem ne, öyle değil mi? Varsa mesela, daha doğrusu bu darbenin arkasında Amerika varsa… Darbenin ertesi günü Bakanlar Kurulundan bir arkadaşımız dedi ki: “Bu darbenin arkasında Amerika var.” Daha sonra bu laf gündemden çıktı.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Kesici.

İLHAN KESİCİ (İstanbul) - Eğer bu darbenin arkasında Amerika varlığına dair bir kanaat varsa devletimizde yani Hükûmetimizde o zaman bu Amerika’nın komşu kapısı yapılmasının bir anlamı olabilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAN KESİCİ (İstanbul) - Her seviyedeki devlet büyüğümüz, Hükûmet büyüğümüz gidiyor. O yüzden ben diyorum ki: Elbette bilmiyorum. “Amerika’nın böyle bir darbenin arkasında olup olmadığına dair bir şüphe var mı?” sorusuna ben bilmiyorum diyorum. Eğer bilen varsa onu da bilmiyorum, mesela bilen varsa der ki…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, Hükûmet izahat versin.

İLHAN KESİCİ (İstanbul) - Bu kapanmış galiba Sayın Başkanım. Bağışlayın, ben şeysiz mi konuşuyorum, bağışlayın, bağışlamanızı diliyorum bütün arkadaşlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kesici.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Tamamla, tamamla Sayın Kesici.

İLHAN KESİCİ (İstanbul) – Tamamlayayım.

O zaman, şimdi, bu televizyona yani Kanal 24’ten itibaren telefonla bağlanan milletvekili ve grup başkan vekili arkadaşlarımız var.

BAŞKAN – Sayın Kesici, son bir dakika veriyorum, lütfen tamamlayın.

İLHAN KESİCİ (İstanbul) – Tamam, hayhay.

Beni perperişan ediyorlar yani linç hafif kalır filan. Allah rızası için söylüyorum ki: Benim hakkımda ve benim konuşmam hakkında televizyona telefonla bağlanan arkadaşlarımızın konuşmaları uzmanlar tarafından incelensin. O arkadaşlarımızın hiçbirisi benim konuşmamı dinlemiş değiller.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Hepimiz dinledik, saptırma, CNN’i de dinledik, orayı da.

İLHAN KESİCİ (İstanbul) – Hiçbiri, hiçbiri dinlemiş değiller. Bunun için ne lazım gelirse yapılması icap eden ben ona razıyım. Televizyon spikeri neredeyse ağızlarından laf almak için çırpınıp duruyor. Yani şöyle mi deseniz, böyle mi deseniz diye. Bu bakımdan o arkadaşlarımıza da esef ediyorum ben yani, aralarında grup başkan vekili olan arkadaşlarımız da var, benim “arkadaşım” dediğim, diyebileceğim arkadaşlarımız da var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

İLHAN KESİCİ (İstanbul) – Bana bu imkânı verdiğiniz için saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Biz de size esef ediyoruz.

MEVLÜT DUDU (Hatay) – Konuşma sen!

MEHMET METİNER (İstanbul) – Ben konuştum çünkü, ne demek “konuşma”?

MEVLÜT DUDU (Hatay) – Konuşma!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MEHMET METİNER (İstanbul) – Saygısızlığa gerek yok.

MEVLÜT DUDU (Hatay) – Sensin saygısız!

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Hep abuk sabuk işlerin peşinde mi olursun sen?

BAŞKAN – Sayın Metiner…

MEHMET METİNER (İstanbul) – Konuşma sen! İnsan sözünün arkasında mertçe durur ya.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri size ne oluyor?

MEVLÜT DUDU (Hatay) – Duruyor işte.

BAŞKAN – Sayın Kesici açıklama yaptı, size ne oluyor?

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Duruyor, söylüyor işte, senin gibi saptırmıyor!

MEHMET METİNER (İstanbul) – Saçmalama!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sapıklar saptırır!

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.17

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul ve arkadaşları tarafından Behçet hastalarının ve ailelerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/997) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 21/11/2017 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                               Erhan Usta

                                                                                 Samsun

                                                                       MHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul ve arkadaşlarının, Behçet hastalarının ve ailelerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair (10/997) esas numaralı önergesinin görüşmelerinin 21/11/2017 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; konuşmama başlamadan önce, daha önce Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz ve tüm partilerin onayladığı önerge sayesinde tüm çölyak hastalarımız şimdi çok mutlu. Bu nedenle buradan hepinize çok teşekkür ederim.

Bugün yine hayırlı bir önerge için buradayız. Önergemizin amacı, kronik ve genetik geçişli Behçet hastalarının ve ailelerinin sorunlarını tespit etmek ve bu sorunların çözümü. Umarım, Çölyak Komisyonunda olduğu gibi, çok değerli Behçet hastaları ve aileleri için de çalışma fırsatını yakalayabiliriz. Vatandaşlarımızın sağlığı ve sağlıklı yaşamı konusunda hassasiyetinizi bildiğim için tüm grupların olumlu oy vererek önergemizi kabul edeceğini düşünüyorum. Peki, nedir bu Behçet hastalığı?

Saygıdeğer milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; bir Türk bilim insanı Doktor Hulusi Behçet’in bulduğu ve uluslararası literatürde de “Behçet hastalığı” olarak adlandırılan bu hastalık, kronik ve genetik geçişli bir hastalıktır. Erken tanı konulabilen Behçet hastalığının, birinci basamak sağlık kuruluşlarında ve acil servislerde erken dönemlerde teşhis edilebilmesi mümkündür ancak bunun için birçok tedbir alınması ve hizmet içi eğitim faaliyetleriyle sağlık personelinin, kamu spotlarıyla vatandaşlarımızın farkındalığının artırılması büyük bir önem arz etmektedir.

Yakın zaman önce Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüştüğümüz Behçet hastaları ve aileleriyle yaptığımız istişarelerden sonra acil olarak şu ihtiyaçları tespit ettik: Kullanılan tüm ilaçların Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması, kortizonlu ilaçların elde edilmesi sırasında hasta ve sağlık personeli için iş yükünü artıran bürokratik süreçlerin azaltılması ihtiyacı vardır. Ayrıca, hastaların erken tanı alabilmesi ve etkin tedavi ve takip imkânının tüm ülkeye yaygınlaştırılması ihtiyacı ortadadır. Sürekli hastalıklarla mücadele eden kişilere ve ailelerine sosyal ve psikolojik destek programlarının oluşturulması uygun olacaktır. Kronik rahatsızlıkların tamamlayıcı sigortaya ihtiyaç olmaksızın genel sağlık sigortası kapsamında değerlendirilmesi ve askerlik muafiyetinin gözden geçirilmesi hasta bireyler ve aileleri tarafından beklenmektedir.

Bunların haricinde tespit ettiğimiz sorunlar ve ihtiyaçlar var. Ancak konunun hassasiyetine binaen Meclisimizde bir araştırma komisyonu kurulursa daha kapsamlı ve katılımlı bir çalışma meydana getirebiliriz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak temel sağlık politikamızı buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Erken teşhisle çok daha önceden önlenebilecek hastalıkların önüne geçerek yüksek maliyetli ve yıpratıcı tedavi hizmetlerine ihtiyacı büyük oranda sona erdirmek mümkündür. Bunun için koruyucu ve önleyici tıp anlayışını hâkim kılmanın sağlıklı bir toplum meydana getirmek için gerekli ilk şart olduğunu görüyoruz.

Bu hastalarımızın sorunları ve istekleri gerçekten çözülebilecek nitelikte olup ülkemizin buna gücü ve kaynağı vardır. Biliyorum, şu anda da bizleri ekran karşısında bu hastalarımız ve yakınları izlemektedirler. Bana gönderdikleri mesajlarda ne kadar umutlu olduklarını anlatıyorlar. Bu talebi karşılıksız bırakmayalım. Kronik ve genetik geçişli Behçet hastalarının ve ailelerinin sorunlarını tespit etmek ve bu sorunların çözümü amacıyla verilen bu önergeyi destekleyerek Türk milletine bir kez daha birlik ve beraberlik mesajı verelim.

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yurdakul.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – “Behçet” ismimden dolayı bir dakika fazla istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım kürsüye gelirken pazarlık yapıyor benimle bir dakika için.

Bir başlayın konuşmaya bakalım.

Buyurun.

HDP GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Behçet hastalığı; oral aft, genital ülser ve hipopiyonlu üveitten oluşan, üçlü semptomu olan hastalıktır, ayrıca ileri aşamalarında birçok sistemi de etkileyen bir hastalıktır. Sevimli bir hastalık olmadığı kesin ama en sevimli tarafı, adaşım Doktor Hulusi Behçet tarafından tanımlanması ve onun adıyla tıp literatürüne geçmesidir. En çok Uzak Doğu’da, Japonya’da görülmesine rağmen bunu bir Türk hekiminin tanımlaması ülkemiz adına gurur vericidir.

Bu hastalığı anlatmaya sürem el vermez, ben gene bugün ülkemde çok kötü olan sağlık sistemi üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Eğer 1960’lı yıllarda başlayan, rahmetli Nusret Fişek ve ekibinin devam ettirdiği, halk sağlığı ve koruyucu hekimliği önemseyen, birinci basamak hekimliğini benimseyen sağlıkta sosyalizasyona uyulsaydı bugün sağlık sistemimiz daha ileri düzeyde olurdu diye düşünüyorum. 1990’lı yıllarda bunun içi boşaltıldı, adım adım çalıştırılmaz hâle getirildi, ekip çalışmasıyla hastanın ayağına gidilen bu sistem kaldırıldı. Daha sonradan, çok daha sonra “sağlıkta dönüşüm” denilen, bugün tartışılır hâle gelen aile hekimliğine geçildi, TTB, SES gibi saygın meslek odalarının görüşüne hiç başvurulmadı, sağlığın her kademesinde katkı payları alınmaya başlandı, özel hastaneler mantar gibi çoğaldı, sağlık ticarileşti, hastalar artık hastaneler için birer müşteri oldu, paran kadar sağlık devri başladı. Biz hekimlerin de savunduğu tam gün yasası yanlış uygulandı. Kamudan istifalar oldu. Gerek özel sektöre geçen hocalar olsun gerekse akademisyenlerin ihraç edilmesinden dolayı tıp eğitimi aksadı. Üzülerek söylüyorum ama bugün maalesef iyi hekim yetişmiyor. Çoğalan tıp fakülteleri, yetersiz eğitim, araç ve gereç azlığından dolayı gerek tıp eğitimi gerek uzmanlık eğitimi kalitesi düşmüştür.

Geçen hafta bütçe görüşmeleri yapıldı. Geçen yıl da sağlığa yeterli bütçe ayrılmadı, bu yıl da ayrılmadı. Sağlığa ayrılan bütçeye bakıyoruz, 37 milyar. Güvenliğe, savaşa ayrılan bütçe 90 milyar. Resmen savaşa bütçe ayrılmış, sağlık hiç düşünülmemiş. Önergede adı geçen çalışma için de bütçe gerekli, kaynak gerekli. Bu kaynakları kısmen karşılayan Avrupa Birliği Zirvesi’nde, Avrupa Parlamentosunda Türkiye’yle ilgili bir karar alındı. “Türkiye’ye yapılan mali yardımlar 2018 yılı için 80 milyon euro kesilecek.” haberleri yer aldı. Buna gerekçe olarak da “Türkiye’de ifade özgürlüğüne, insan haklarına saygı gösterilmiyor, giderek Avrupa’nın demokrasi standartlarından uzaklaşılıyor.” görüşü gösterildi. Avrupa Birliği ve dünyanın başka ülkelerinin dayatmasıyla değil, kendi iç barışımızı kendimiz sağlayarak bu sorunları rahat aşabiliriz. Savaşa değil, sağlığa bütçe ayıralım. İtibardan tasarruf…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Son bir cümlem kaldı.

BAŞKAN – Tamam, bir dakika ek süre veriyorum Sayın Yıldırım.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Biz kendi demokrasimizi kuralım, insan haklarına, ifade özgürlüklerine önem verelim. Bu durumlarla, Avrupa’nın nasihatleriyle değil, kendi öz irademizle demokrasimizi işler hâle getirelim. Savaşa değil, sağlığa bütçe ayıralım. “İtibardan tasarruf edilmez.” diyenlere inat, sağlıktan ve özgürlüklerden tasarruf edilmez diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Çamak konuşacaklar.

Buyurun Sayın Çamak.

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin Behçet hastalığının araştırılmasına dair önergesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konu hakkında düşüncelerimizi belirtmek üzere huzurlarınızdayım. Önergeyi destekliyoruz.

Profesör Doktor Hulusi Behçet tıp literatüründeki ender Türk isimlerinden biridir. Behçet hastalığı 1937’de Profesör Hulusi Behçet tarafından tanımlanmış, nedeni bilinmeyen, başta cilt, ağız, genital bölge ve göz olmak üzere, zamanla hemen hemen bütün organların tutulumuyla seyreden kronik bir hastalıktır. Behçet hastalığı çoğunlukla öldürmeyip süründüren, kesin tedavisi olmayan ciddi bir hastalıktır ama gerekli tedbirler alındığında ilerlemesi önlenebilir. Klinik bulguların sıklığı ve tipi, bölgesel, etnik farklılıklar göstermektedir. Görülme sıklığı maalesef en fazla bizim ülkemizdedir. Türkiye’de her 1.000 kişiden 1 ile 4 arasında kişide Behçet hastalığı saptanmıştır. Bu hastalığın sıklığı ülke içerisinde de bölgesel farklılıklar gösterir. Son verilere göre Trakya’da Balkan kökenli Türkler arasında Behçet hastalığının görülme sıklığının diğer bölgelere göre daha az olması çok anlamlıdır. Bu da genetik kökenin bu hastalıkta önemli bir etken olabileceğini düşündürmektedir. Coğrafi dağılımı tarihî İpek Yolu üzerine denk geldiği için son yıllarda İpek Yolu hastalığı olarak isimlendirmeye çalışanlar olsa da bilim adamlarımız buna meydan vermemelidir. Fakat buna rağmen resmî bir farkındalık çalışması yapılmamış olması önemli bir eksikliktir. Peki, bu eksikliği gidermek için ne yapılabilir? Her şeyden önce erken tanı hastalığın ilerlemesine engel olabiliyor. Böylece diğer organlarda kalıcı hasarın önüne geçilebilir. Ayrıca bu hastalıkla ilgili farkındalık yaratacak kamu spotları yapılabilir; aile hekimleri, bu hastalığın ilk bulgularından biri olan genital bölge yaralarından yola çıkarak hastayı ayrıntılı araştırmaya yönlendirebilir.

Ülkemizde her 250 kişide 1 görülme sıklığı olan bu hastalık ülkemiz için gerçekten ciddi bir sorundur fakat bu konuyla ilgili söz alacağımı öğrendiğim andan itibaren tanıdığım romatologları -ki bunların çoğu bölüm başkanları, bilim dalı başkanları- aradım ama maalesef kesin bir istatistiki bilgi vermediler. Yani Türkiye’de şu anda kaç tane Behçet hastası mevcut, bu bilinmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÇAMAK (Devamla) – O nedenle, bu araştırma komisyonunun kurulup bu konuda ciddi çalışmalara öncülük yapması gerekmektedir.

Sözlerime son verirken grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çamak.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Yılmaz Tezcan konuşacaklar.

Buyurun Sayın Tezcan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TEZCAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, NATO’nun Norveç’teki Trident Javelin Tatbikatı’nda İlk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın portrelerinin hedef olarak gösterildiği skandalı alçakça, saldırıyı şiddetle kınıyor ve lanetliyorum.

Ayrıca, Mersin’de en son yaşadığımız aşırı yağış ve dolu nedeniyle çiftçilerimiz ve vatandaşlarımız zarar gördüler. Buradan da Mersinli hemşerilerime geçmiş olsun diyorum.

Dün yaptığımız seçimde tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçilen Sayın İsmail Kahraman Beyefendi’ye de başarılı çalışmalar diliyor, hayırlı olsun diyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Behçet hastalığı -az önce doktor milletvekili arkadaşlarımız da anlattılar- 1937 yılında cildiye profesörü olan Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır. Behçet hastalığı, genellikle ağız içinde tekrarlayan ülserler, deri, göz, eklem, damar, sinir tutulumuyla seyreden bir hastalık türü. Hastalığın görülme sıklığı, maalesef, gerçekten ülkemizde yüksek, 1.000 kişide 1 ila 4 civarında görülüyor. Akdeniz’in doğusunda yer alan Orta Doğu ülkelerinde de bu hastalık sık görülmektedir. Tarihî İpek Yolu üzerinde görüldüğü için de özellikle İpek Yolu hastalığı da denilmektedir.

Behçet hastalığı tanısı sıklıkla 20 ile 40 yaşları arasında konulur. Sağlık Bakanlığımızdan aldığım bir istatistiği sizlerle paylaşmak istiyorum: 2017 yılında özellikle Behçet hastalığı tanısı konulan erkek hasta sayımız 25.749, kadın hasta sayımız 29.633 olarak tespit edilmiştir.

Behçet hastalığı, gerçekten bulaşıcı bir hastalık değildir -hekim milletvekilli arkadaşlarımızın söylediği sözlere istinaden- kendine özgü birtakım laboratuvar testleri yoktur, patoloji testi kullanılabilir, genetik olarak HLA-B51 geniyle ilişkili olduğu söyleniyor. Biz bütün bu tetkikleri, kan sayımlarını bu hastalarımıza ücretsiz yapıyoruz. Gözle ilgili bulgular malum. Multidisipliner bir yaklaşımla tedavi edilebilir. İlaç tedavisi, fizik tedavi, rehabilitasyon, psikolojik, cerrahi tedaviler bu tedavilerin başında gelmektedir.

AK PARTİ Hükûmeti olarak bizim Behçet hastalarımıza yapmış olduğumuz en önemli destek özellikle ilaç ve tanı noktasındadır. Behçet hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçlar; antikoagülanlar, immünsüpresifler, interferon, kolşisin, kortikosteroidler, anti-TNF gibi ilaçları Sosyal Güvenlik Kurumumuz katılım payı olmaksızın ödemektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, AK PARTİ Hükûmeti olarak sağlığa ayırdığımız bütçeyi de göz önüne aldığımızda, 71.497 milyar Türk lirası bir bütçeyle vatandaşlarımıza hizmet ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

YILMAZ TEZCAN (Devamla) – Bir dakika alabilir miyim Başkanım?

BAŞKAN – Peki, tamamlayın lütfen.

YILMAZ TEZCAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Özellikle katastrofik yani vatandaşlarımızın tedavi olma noktasında yıkıcı dediğimiz sağlık harcamaları on binde 81’den 79’a düşmüştür. Sağlık hizmetlerinde memnuniyet oranları yüzde 75’lerin üzerine çıkmıştır. Özellikle Mersin’de açtığımız çok modern bir hastane olan şehir hastanesiyle birlikte Türkiye’de 33’ten fazla şehir hastanesi vatandaşlarımızın hizmetine girecektir; bunlardan 5-6 tanesi, özellikle Mersin, Adana, Kayseri, Yozgat gibi şehir hastanelerimiz hizmete girdi. Bu hastanelerimizde yaptığımız teşhis, tedavi, tıbbi hizmetler özellikle Behçet hastalarımız başta olmak üzere bütün hastalarımıza çok önemli hizmetler sunmaktadır.

Ben buradan başta Behçet hastalarımız olmak üzere bütün hastalarımıza Allah’tan acil şifalar diliyorum ve MHP grup önerisine -Behçet Bey- katılmadığımızı da ifade etmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Çoğunluk kabul etmiştir Başkanım, sayalım.

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Bence kabul edilmiştir, sayı öyle.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, sayalım. Sayın Başkan, sayabilir misiniz lütfen.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

(Kâtip Üye Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü tarafından önergenin okunmasına başlandı)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, AKP Hükûmetinin ekonomi politikaları kapsamında hane halkı, bireyler ve KOBİ’leri finansal sisteme çekme niyetiyle borçlandırma mekanizmalarının devreye koyduğu uygulamaların araştırılması amacıyla 21/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 21/11/2017 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                            Ahmet Yıldırım

                                                                                   Muş

                                                               HDP Grubu Başkan Vekili

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkanım, kaç kişi var?

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) – Başkan, yanlış yaptın. Yeniden oylayın, yeniden oylama yapın.

(Kâtip Üye Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

“Öneri:

21 Kasım 2017 tarihinde Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından…” (CHP, HDP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkanım, oradan, bak, 1 kişi daha girdi, 2, 3… Bak şimdi giriyorlar ya!

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Ben buradayım arkadaşlar.

MEHMET ALTAY (Uşak) – Hepsi içerideydi, saydık tek tek.

(Kâtip Üye Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

“…AKP Hükûmetinin ekonomi politikaları kapsamında hane halkı, bireyler ve KOBİ’leri finansal sisteme çekme niyetiyle borçlandırma mekanizmalarının devreye koyduğu uygulamaların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 5597 sıra numaralı Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 21/11/2017 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.”

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oyladınız. Kabul edenler 50 kişiydi, “hayır” diyenler 32 kişiydi. Siz herhâlde bir şartlı refleksle “Reddedilmiştir.” dediniz. Bu durumun düzeltilmesini talep ediyoruz efendim. Tutanaklara geçsin, kabul 50, ret 32’ydi.

BAŞKAN – Sayın Başkan…

Buyurun Sayın Bostancı, sizi de dinleyelim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, biz de burada sayıyoruz tabii mevcut olan milletvekillerini.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) – 20 kişi şimdi geldi içeri.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yeni girdi, en az 20 kişi yeni girdi içeriye.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, duymuyorum ama.

Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Oylama yapıldığı sırada “hayır” diyenler MHP grup önerisinin kabul edilmesini isteyenlerden daha fazlaydı ve o çerçevede…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır efendim. (CHP, HDP ve MHP sıralarından gürültüler)

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Doğruyu söyle ya! Hiç yakışıyor mu?

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Utan, yalan söylüyorsun, yalan!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Hadi yemin et!

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – İnsan utanır ya, yalan söylediği…

BAŞKAN – Bakın, ben buradan…

Sayın Usta’yı da bir dinleyeyim.

Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, oylama esnasında aslında “evet” diyenlerin oyu daha fazlaydı, “hayır” diyenlerin oyu daha azdı, ancak siz “Kabul edilmemiştir.” dediniz, hepimizi şaşırttınız. Şu anda bir miktar milletvekili girişi oldu.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, takdir edersiniz ki ben buradan konumum itibarıyla çok daha iyi görebiliyorum.

ERHAN USTA (Samsun) – Biz saydık, sizin görmeniz değil.

BAŞKAN – Burada oturan arkadaşlarımızın, kabul yönünde oy kullanan arkadaşlarımızın veya da muhalefet yerinde oturan arkadaşlarımızın hepsi el kaldırmadı, lütfen. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Onların hepsi kaldırdı mı?

BAŞKAN – Lütfen, kaldırmadılar.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Hayır, ben kaldırdım.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – El kaldıranları mı saydınız yani yapmayın ya!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Tamam, görüntüleri inceleyelim.

BAŞKAN – Yani müsaade edin de ben bu gözlemde, tasarrufta bulunmuş olayım, lütfen, rica ediyorum.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayıyı bir söyleyebilir misiniz bize?

BAŞKAN – Herkes elini kaldırmadı, bir tek siz kaldırdınız.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Yapmayın ya, olur mu böyle ya!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Biz de kaldırdık, destek veriyoruz önergeye.

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Utanır insan ya!

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, yapmayın!

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) – Başkanım, en az on beş farkla kabul edildi, en az on beş fark.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Yoksa karar yeter sayısı isterdik.

BAŞKAN – Ben görüyorum sayın milletvekilleri, işlemimin de yerinde olduğunu kabul etmenizi rica ediyorum, bir problem yoktur.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) – Kabul etmiyoruz.

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Bağlayın, oturtun kardeşim adamlarınızı oraya da bari fazla çıksın.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Hiç etik değil Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacak.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; önergemiz, aslında yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan genel durumun bir özeti sayılabilir. Orada da tabloya baktığımızda gördüğümüz bütün kırılganlıkları bugün Türkiye ekonomisinde görüyoruz. O yüzden böyle bir Meclis araştırması yapılması, bütçe tartışmasının yapılacak olması dolayısıyla önemsiz görülemez. Çünkü uluslararası endeks kuruluşlarının yaptıkları değerlendirmelerde Türkiye 2013’te ekonomisi kırılgan beş ülke arasında sayılmıştı. Bunlar Türkiye, Brezilya, Hindistan, Endonezya ve Güney Afrika’ydı. Bu yıl bu liste yeniden yayımlandı ve bu kırılganlık listesinde bir tek Türkiye var, diğerleri çıktılar. Fakat şimdi Türkiye, Arjantin, Pakistan, Mısır ve Katar’la birlikte değerlendiriliyor.

Öte yandan, Credit Suisse’in Küresel Servet Raporu’nda 2016’dan 2017’ye servetteki değişim hane halkı düzeyinde ölçüldüğünde düşüşte ilk üç ülke var. Bunlar Japonya, Mısır ve Türkiye. Yetişkin başına servet değişiminde de en çok düşen ülkeler, yine Mısır, Türkiye ve Japonya. Şimdi, bu durum yeterince alarm verici. “Kırılgan” demek şu demek: Daha yüksek basınçlar karşısında ansızın çökme ihtimali var demek. Kırılgan olmayan esnek materyaller nasıl yüksek şoklar ve darbelere mukavemet gösterirlerse, kırılgan olanlar ise çıt diye kırılırlar. Tehlike de zaten burada, öngörülür belirtiler yavaş yavaş yükselmez, apansız olur. Bu apansızlık açısından bir riskle karşı karşıya olduğumuzu iddia ediyoruz.

Göstergeler var mı? Göstergeler var; dolar bugün itibarıyla 3,95’e, avro 4,63’e yani son yılların en yüksek değerine çıktı. Petrol fiyatları, motorin 5 lirayı geçti, geçen yıl 3,60’tı. Ekmeğin 200 gramı 1 Türk lirası, geçen yıl 250 gramı 75 kuruştu. Buna fırıncılar odası “Gizli bir zam yapmıyoruz.” diye değerlendirmede bulunmuş, hakikaten açık bir zam bu. İşsizlik bu yıl itibarıyla yüzde 10,2; geçen yıldan çok önemli bir fark yok. Enflasyon geçen yıl yüzde 8,53’tü, bu yıl TÜFE yüzde 11,20. Kredi kartı borcu olanlar 32 milyon 39 bin kişi ve toplam 49,4 milyar lira borçları var bankalara, takipte de 618 bin kişi var. Şimdi, bu şartlar altında durumun hakikaten alarm verici olduğu, kırılganlığın uç noktaya doğru yaklaşmaya başladığı açık fakat buna karşılık, bunu karşılayabilmek için uygulanan Hükûmet politikalarına baktığımızda, içeride olağanüstü hâl, dışarıda savaş hazırlığı var. Savaş hazırlığı sadece bir retorik değildir. Başbakan Yardımcısı kendi terimleriyle bunu açıkladı: “Millî güvenlik harcamalarımız için, millî savunma harcamalarımız için gereken 28 milyar doları bulabilmemiz için motorlu taşıtlar vergisine zam yapmak zorundayız.” dedi; bu hafta bu konuyu görüşeceğiz. Dolayısıyla içeride bütün bu yükler toplumun üzerine yükleniyor. İçeride olağanüstü hâl, dışarıda savaş hazırlığıyla buna reaksiyon veren bir rejim Türkiye’yi bir çıkışa doğru götürmüyor, tam tersine öngörülemezlikleri ve kırılganlıkları durmaksızın arttırıyor demektir. Bu şartlar altında Meclisin duruma el koyması gerekir çünkü Hükûmet, sürekli olarak iç ve dış politikada sıkıştıkça, macera, baskı, şiddet ve yurttaşların haklarına yönelik saldırıları artırdıkça bunların ekonomi üzerine etkisi artan ölçüde olumsuz oluyor çünkü uluslararası kuruluşlar, OHAL devam ettikçe Türkiye’deki ortaklarıyla yeni sözleşmeler yapmaktan vazgeçiyorlar, Türkiye'nin eski müttefikleriyle arası bozuluyor, kendisine yeni uluslararası müttefikler bulmuyor. Bu şartlar altında ekonominin apansız çökmesi ihtimali vardır, Meclis yurttaşların hakları için harekete geçmelidir.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta konuşacaklar.

Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerisine geçmeden önce, az önceki oylamayla ilgili olarak gerçekten bu Meclise yakışmayan bir şey yapıldı Sayın Başkan. Burada, tabii, benim arkam... Yani arkadaki arkadaşları görmüyorum, ne kadar insan el kaldırdı, el kaldırmadı, bizim o tarafı görmedim ancak bu tarafta da ben “hayır” diye el kaldıran insanın da çok az olduğunu gördüm. Dolayısıyla burada bakılacak olan şey toplam sayıdır. Bunların kayıtlarına bakılsa, yaklaşık 35’e, 36’ya 50 gibi bir sayı vardı. Bakın, biz burada iyi niyetli bir şekilde meseleye yaklaşıyoruz. Ben karar yeter sayısı isteyebilirdim, karar yeter sayısı da istemedik yani işimize bakalım diye. Ancak arkadaşlar buraya gelmeden, göz göre göre muhalefetin hep birlikte kabul ettiği bir önergeye de sayı yetersiz olmadığı hâlde “Kabul edilmemiştir.” demeyi ben bu Meclise yakıştıramıyorum. Bu anlamda da ben, Sayın Başkan sizin tarafsızlığınızın da gölgelendiğini düşünüyorum, onu da ifade etmek isterim.

Şimdi, bu grup önerisi aslında, bence Türkiye ekonomisi açısından önemli bir grup önerisi; iki şeyi söylüyor. Bir tanesi, finansal içerme yoluyla insanlar belli ölçüde bir kredi bağımlısı hâline getirildi; ikincisi de sosyal içerme adı altında sosyal transferler eliyle bir bağımlılık yaratıldı toplumda ve ekonomide şeklinde. Şimdi, tabii, bu kadar kısa süre içerisinde bunu ifade edecek bir durumumuz yok ancak şunu söylemek belki mümkündür: 1999’dan itibaren başlayan ekonomik programa temel olarak bir dezenflasyon programı diyoruz. En önemli ayağı da maliye politikasına çeki düzen vermekti. Şimdi, tabii, programın uygulanmasıyla birlikte, ta 1999’dan başlayan, sosyal güvenlik reformuyla başlayan programın uygulanmasıyla birlikte kamu açıklarında bir azalma oldu, dolayısıyla faizden boşalan bir alan doğdu. Tabii, bu alanın harcanması gerekiyor.

Diğer taraftan, 2000’li yıllar başından itibaren küresel likiditenin son derece bol olduğu yıllardı. Finans kesiminde de… Yani ülkeye de bir sermaye girişi var çünkü faizlerimiz hâlâ çok yüksek seviyelerdeydi, bu paranın kullanılması gerekiyordu. O zaman, ekonomideki bugünkü sıkıntıları ortaya çıkaracak şu –tırnak içerisinde, kabalık yapmak için söylemiyorum- yalanlar toplumda konuşuldu, denildi ki: “Türk milleti krediye aç, verin krediyi.” Denildi ki: “Tüketmeden bu ekonomiyi nasıl büyüteceksiniz?” Tüketim üzerinden bir şey pompalandı. O zaman sayın bakanlar da çok sık söyledi şu şeyi: “Finanse edildiği sürece cari açıktan bir zarar gelmez.” Yani bunlar, aslında, hakikaten, ekonominin bugünkü sıkıntılarının temelindeki –tırnak içerisinde söylüyorum- yalanlardı. Ondan sonra “İnşaat lokomotif sektördür, şu kadar sektörü harekete geçiriyor.” Yani yapılan harcamaların üretkenliğine bakılmaksızın böyle bir şey yapıldı ve en sonunda, gelinen noktada da bugün, hane halkından firmasına, ülke genelinde ciddi bir borç sarmalı içerisine girdi ekonomi.

Gerekirse daha sonra devam ederiz.

Teşekkürler. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usta.

Ben de biraz önce yaşanan ve sizin de bahsettiğiniz olayla ilgili bir iki cümle söylemek isterim Sayın Usta.

Ben buradan konumum itibarıyla herkesi görebiliyorum. Sizin önerinizle ilgili olarak muhalefet sıralarından sizin haricinizde, sizin ve grubunuzun haricinde çok az kişi el kaldırdı.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, ben el kaldırdım, bakabilirsiniz.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz, lütfen sözümü bölmeyin.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Bakabilirsiniz, “Kimse kaldırmadı.” diyorsunuz, ben kaldırdım.

BAŞKAN – “Siz hariç” dedim zaten, dinlerseniz… Sizin grubunuzun hariç olduğunu söylemiş durumdayım.

Evet, tekraren söylüyorum, grup muhalefet sıralarından çoğu kişi, arkadaşımız el kaldırmadı, bu bir.

Bu Meclisten herhangi bir şekilde olumlu veya olumsuz karar çıkarabilmek için 139 tane oya ihtiyaç var, bu iki.

Karar yeter sayısı istemediniz, bu üç.

Bizim geleneğimize de bu itirazınızla aykırı davranmış oldunuz, bu da dört.

Bana yakıştırmadığınızı söylediniz bu davranışı. Kusura bakmayın, ben de size yakıştıramadım Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Şu üçüncüyü anlayamadım.

BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Tahsin Tarhan konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Tarhan…

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, bundan sonra sürekli karar yeter sayısı isteyeceğimizi de buradan ifade etmek isterim.

BAŞKAN – Buyurun, tabii ki sizin takdir yetkiniz, ne isterseniz onu yapabilirsiniz. Tabii ki buna bir engel yok.

ERHAN USTA (Samsun) – Burada grubu toplayacaksınız, yapmanız gereken şey grubu toplayacaksınız. Aritmetik olarak burada hile yapılması bu Meclise yakışmadı Sayın Başkan ve hâlâ bunu savunuyorsunuz orada oturup, olmaz böyle bir şey!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tarhan, sizi dinliyorum ben.

CHP GRUBU ADINA TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Vah vah, ülkemizin geldiği duruma bakın; bugün KOBİ’lerin sorunlarını Genel Kurulda üç dakika konuşarak mı çözeceğiz? Üç dakika, üç saat, üç gün yetmez, bir ay burada KOBİ’lerin sorunlarını görüşüp tartışıp çözüm üretmemiz gerekir.

Türkiye’de önemli yeri olan KOBİ’ler ekonomimizin yüzde 99’unu oluşturuyor. KOBİ’lerin sorunlarının çözümü ülke ekonomisi açısından büyük önem taşıyor ama bu sorunlar nelerdir ve çözümleri nasıl olmalıdır, maalesef iktidar hiç ilgilenmiyor.

Değerli milletvekilleri, BDDK’nın nisan ayı verilerine göre 322 bin KOBİ icralık. Bankalar 3 milyon KOBİ müşterisinin yüzde 10’uyla mahkemelik. KOBİ’lerin aldığı kredilerin yüzde 5’i batmış durumda. Doların 4 liraya, euronun 4,5 liraya geldiği Türkiye tablosunda KOBİ’ler kan ağlıyor. Organize sanayi bölgelerinde fabrikaların yarısından fazlası ya satılık ya kiralık. 2017 yılının Eylül ayına göre 1.218 şirket kapatılmış.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde girdi maliyet fiyatları çok yüksek, enerji girdilerinin vergi yükü ağır, kredi maliyetleri altından kalkılamaz bir hâl almış durumda. Bütün işletmeler pazarlama ve finansman sorunu yaşıyor. Temel sorunları çözecek politikaları hep birlikte üretmeliyiz. Gelin KOBİ’lerin durumlarını araştıralım, Türkiye ekonomisinin kalkınma hamlesi olacak küçük ve ortak ölçekli işletmelerimizin sesine kulak verelim. Ekonominin her kötü gidişinde ilk iş “Teşvik veriyoruz.” söylemlerinden vazgeçip, OHAL’i kaldırıp yerli veya yabancı yatırımcının önünü hep birlikte açalım.

HDP grup önerisini destekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tarhan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Abdullah Nejat Koçer konuşacak.

Buyurun Sayın Koçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Sayın Başkan, Genel Kurulun değerli üyeleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Aslında HDP’nin grup önerisini okuduğumuzda birçok bilginin de yanlış olduğunu, yanlış bilindiğini, yanlış yazıldığını görüyoruz. O kısma sonra geleceğim.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi sonrası, 1 Ekimden itibaren geçen yıl Meclisimiz o kadar çok ekonomik tedbirin altına imza attı ki, benim bulunduğum Plan ve Bütçe Komisyonunda o kadar çok karar torba yasayla birlikte gerçekleşti ki KOBİ’lerimize yönelik, ekonomimizi kurtarmaya ve daha iyi sonuçlar elde etmeye yönelik onlarca kanun çalışmasını birlikte yaptık.

Bununla birlikte, Kredi Garanti Fonu’nun performansının artırılması noktasında çalışmalar da yapıldı. Aslında, Kredi Garanti Fonu gerekçede belirtildiği gibi 2017 yılında ortaya çıkmadı. Kredi Garanti Fonu 1991 yılında kurulan, 2010 yılından bu yana da Hazine tarafından kefalet veren bir kredi sistemi. Konjonktürel bir durum da değil, yapısal bir reform aslında Kredi Garanti Fonu. Birçok ülkede var olan ancak bizim 2016’da, 2017’de yeni yeni keşfettiğimiz, hatta birçok bankamızın bile bilgi sahibi olmayıp son birkaç yıl içerisinde bu sistemi benimsediği bir dönemden geçiyoruz. Bu sistem, HDP grup önerisinde belirtildiği gibi 2 milyar TL kaynak sunmuyor, yaklaşık şu ana kadar kullanılan 220 milyar TL; bunun kullandırıldıktan sonra 20 milyar TL’si geri dönmüş durumda ve -geri dönüş ödemesi henüz başlamamış olarak belirtilmiş burada- geri dönüşte 20 milyar kullanım var.

Bununla birlikte, büyümemiz artmıştır Kredi Garanti Fonu’yla. Ekonomide istikrarlı bir sürece gidilmeye devam edilmektedir. İhracattaki artış devam ediyor; ekim ayı artışımız, Türkiye’nin artışı yüzde 15. Cumhurbaşkanımızın başlattığı istihdam seferberliğinde 1 milyon 200 bin yeni istihdam sağlanmıştır. İşsizlikte geriye doğru gidiş başlamıştır. Ekonomide sıkıntılı bir süreç şu anda yoktur. Aslında, yapısal bir sorun ortada değil. Gerek bölgemizdeki sorunlar gerekse Türkiye’nin yaşadığı FETÖ darbe süreciyle ilgili sıkıntılar bertaraf edilmektedir. Şu anda böyle bir araştırma açılmasına gerek yoktur.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koçer.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer ve arkadaşları tarafından, Türkiye genelinde asker zehirlenmelerinin araştırılması amacıyla 21/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

21/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 21/11/2017 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

 

                                                                              Engin Altay

                                                                                 İstanbul

                                                                     Grubu Başkan Vekili

 

Öneri:

Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer ve arkadaşları tarafından Türkiye genelinde asker zehirlenmelerinin araştırılması amacıyla 21/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1490 sıra nolu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 21/11/2017 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Tur Yıldız Biçer konuşacaktır.

Buyurun Sayın Biçer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 17 Kasım 2017 tarihinde İsmail Saymaz’ın bir haberiyle Samsun’daki askerî birliklerde kaçak et dağıtıldığını, askerlerimize kaçak et yedirildiğini öğrendiğimizde bir kere daha sarsıldık.

Bakın, Millî Savunma Bakanlığının beş ilde daha yemek hizmetini veren Eren Tabldot’un, kaçak hayvan kesimi yaptırdığı, küpesiz, denetimsiz hayvanlara kaçak veteriner raporu aldığı, kaçak dezenfeksiyon raporu aldığı ve sahte veteriner raporlarıyla evrakta tahrifat yaptığı gerekçesiyle ihaleleri iptal edildi ve teminatlarına el konuldu.

Şimdi, “Eren Tabldot kimdir?” sorusuyla başlamak istiyorum: Bakın, bu Eren Tabldot, daha önce Manisa’daki askerî birlikte gerçekleşen zehirlenmelerde de parmağı olan Rota yemek firmasının ortaklarının, daha önceden 2011 yılında “Avşaroğulları” adı altında kurduğu şirketin, ticari sicil kaydında aynı sicil numarasıyla yalnızca isim değiştirerek devam eden şeklidir.

Şimdi, biz biliyoruz ki bu olay AKP iktidarında, askerî birliklerde ve resmî kurumlarda yandaş yemek firmalarının yaptığı ilk vukuat değil. İlk olarak 2015 yılında Dicle Üniversitesinde 32 trilyona açılan ihaleyi Rota yemek firması 28 trilyona almıştı ve olay böyle patlak vermişti. Yine 2016 yılında Maliye Bakanlığının 400 personeli aynı Manisa’daki gibi etlerdeki Salmonella bakterisinden dolayı zehirlenmişlerdi ve Maliye Bakanlığı, ihalesini feshetmişti. Yalnız, işin ilginç yanı, Maliye Bakanlığı, Rota firmasından alıp onunla ortak olarak resmî ihalelere giren Mendika firmasına bu ihaleyi tekrar vermişti. Yine 2016’da Haymana Devlet Hastanesinde Rota yemek firmasının verdiği yemeklerde benzer bakteriler üredi ve duruşma hâlâ devam ediyor, yargı süreci hâlâ devam ediyor.

Şimdi, ben, bu sürede, geçtiğimiz mayıs ve haziran ayında Manisa’da yaşanan, 5 bin askerimizin zehirlenmesi ve 1 askerimizin vefatıyla sonuçlanan olaydan sonra konuyla ilgili suç duyurusunda bulundum, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sayısız soru önergeleri verdim ve yalnızca Manisa’daki birkaç maaşlı personelin sorumlu tutulmasını yeterli bulmadığımı, Millî Savunma Bakanlığı da dâhil imza atan bütün yetkililerin, Ankara’daki Rota firmasının ana ortaklarının da yargılanması gerektiğini söyledim.

Şimdi, bakın, bu anlattığım olaylarda adı geçen firmalar: Tadal, Avşaroğulları, Çamlıca, Ova, Mendika, Eren Tabldot, Eren Kurumsal, Elazığ AŞSAN, Dicle Yemek ve Azık Yemek, süreç içinde hep skandallar ve zehirlenmeler sonucunda isimlerini değiştirerek ticari sicillerine devam etmiş firmalardır. Bu firmalar birbiriyle çıkar ortaklığı içinde, dirsek teması içinde aynı havuzdan beslenen ve AKP iktidarı tarafından korunup kollanan yandaş firmalardır. Bunu defalarca söyledim ve hatta burada, Mecliste, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda AKP Amasya Milletvekili Sayın Haluk İpek’in bu firmanın ortaklarıyla süren bir kadim dostluğu sonucunda mı firmanın bu kadar palazlandığını, obez hâle getirdiğini dile getirdim ama Haluk İpek bunları çıkıp açıklamak yerine beni dava etmeyi tercih etti ve kendisinin ne bu firma yetkililerini ne de bu firma isimlerini hayatında hiç görmediğini, ilk kez benim ifademle duyduğunu söyledi. Bakın saygıdeğer milletvekilleri, bu, 2015 yılında Sayın Haluk İpek’in Amasya’da çekilmiş resimleridir, bakın, arkasında Veysi Avşar. Yine, Twitter hesabında… Bakın hiç tanımadığı Veysi Avşar ve Selahattin Karaoğlan, Mendika firması… Bakın, Melih Gökçek Veysi Avşar’la birlikte, hiç tanımadıkları bir şekilde…

FATMA BENLİ (İstanbul) - Siz haftada kaç tane program yapıyorsunuz? Bizler yüzlerce program yapıyoruz, yüzlerce insanla görüşüyoruz.

BAŞKAN – Sayın Benli, lütfen…

TUR YILDIZ BİÇER (Devamla) – Şimdi şuraya getirmek istiyorum sözü: Bu kadar olup bitenden elbette ki Rota firması ve Eren Tabldot sorumludur ancak -bu konuda susan Türkiye Büyük Millet Meclisi soru önergelerimize yanıt vermezken, Millî Savunma Bakanlığı ihale yetkisi kendisindeyken susarken- bir AKP bürokratı gibi davranan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar da kesinlikle sorumludur. Şimdi buradan şeyi sormak istiyorum: Bu davalarda, şu anda İstanbul’da devam eden bir davada Ali Osman Avşar’la birlikte yargılanan ve soyadı Albayrak olan kişi kimdir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Biçer.

TUR YILDIZ BİÇER (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika ek süre verir misiniz?

BAŞKAN – Peki, buyurun bir dakika daha.

Sayın konuşmacılar, lütfen ek süre almadan konuşmalarınızı tamamlarsanız… Rica ediyorum.

Buyurun.

TUR YILDIZ BİÇER (Devamla) – Teşekkür ederim.

Çok yakında Dicle Üniversitesinde yemek ihalesinin tekrarı yapılacaktır. Bu ihale yine Rota denen firmaya ya da onun isim değiştirerek bir şekilde kardeş olduğu firmalardan birine mi verilecektir? Sayın yetkililere şu soruyu sormak istiyorum: Rota ve onun kardeş firmalarının, bu yandaş firmaların daha kaç kişiyi zehirlemesi gerekiyor, kaç askerimizin, resmî kurumlardaki kaç devlet memurunun bu vakalardan etkilenmesi, hayatını kaybetmesi gerekiyor ki sorumlular konuşsun? Bu konuların Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılmasını istiyorum.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HALUK İPEK (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın İpek…

HALUK İPEK (Amasya) – Konuşmacı ismimi zikrederek, fotoğrafımı da göstererek bir suçlamada bulunmuştur, söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

İki dakika Sayın İpek.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Amasya Milletvekili Haluk İpek’in, Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HALUK İPEK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böyle bir şey için söz almak istemezdim.

Konu yargıdadır, kendisine tazminat davası açtım. Rota şirketi sahipleriyle ilgili… Kendilerini hiç tanımıyorum, hiç görmedim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Klasik CHP.

HALUK İPEK (Devamla) – Sadece burada, bu kürsüde ve basın açıklamasında söylenildiğinde duydum. Hayatımın hiçbir döneminde bu insanları tanımıyorum. Yazılı basın açıklamasında da şunu söyledim: Kim sorumluysa, cezai işlemleri yapmak yetkili makamların görevidir. Hükûmetimiz, savcılık… Yapılan birçok denetim sonucu bu şirketlerle ilgili, tanımadığım, bilmediğim bu şirketlerle ilgili yasal bütün işlemler yapılmıştır. Ancak hiçbir dayanağı yokken hiç tanımadığım, ömrümde hiç görmediğim birileriyle ismimin bu kürsüde zikredilmesi milletvekilliğine, Türkiye Büyük Millet Meclisine hiçbir şekilde yakışmamaktadır, hiçbir şekilde.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bunu mu görmediniz? Arkanızdakini mi görmediniz?

FATMA GÜLDEMET SARI (Adana) - Arkasında olabilir. Sizin de arkanızda bir sürü insan var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Onlar da sizden mi bahsetsin?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Arkanızda olduğu için mi görmediniz?

HALUK İPEK (Devamla) – Onu da tanımıyorum.

Bakın, biz Amasya’da seçim sırasında yüzlerce, binlerce kişiyle resim çekiliriz. (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HALUK İPEK (Devamla) – Bu resim çekildiğimiz insanlardan herhangi birisinin bir yerde bir iş alması, biriyle bir iş yapması… Kaldı ki Rota şirketinin sahipleri Diyarbakırlıymış, 2013 yılında Ankara’ya gelmişler; bunu da bu açıklamalardan sonra öğrendim, dava açarken öğrendim. 2013 yılında Ankara’ya gelmiş bu insanları ben hiç görmedim, tanımıyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Mahkeme karar verecek Sayın İpek.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ne kadar ucuz bir siyaset bu Sayın Başkan.

HALUK İPEK (Devamla) - Şimdi, sırf “Çamur at, izi kalsın.” diye bir milletvekilinin diğer milletvekiline bu tarz konuşmasını hiçbir şekilde yakıştırmıyorum. Zaten yargıda, dava açtım; sadece kendisine değil, medyaya da karşı dava açtım. Yani, CHP’li milletvekillerine de Haluk İpek’i sorabilirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İpek.

HALUK İPEK (Devamla) – Yani, bu iş bu kadar ucuz değil. Yetkili, sorumlu kim varsa bunlara savcılık ve idari teşkilat sonuna kadar gitmelidir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HALUK İPEK (Devamla) – Ama bu işi söylerken milletvekillerine bu şekilde çamur atılması gerçekten yakışmıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın İpek, teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, tabii, yargıya da intikal etmiş bir mesele.

BAŞKAN – Evet.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Lakin milletvekilimiz, sayın milletvekilim ile ilgili kişiyi yan yana gösteren birkaç fotoğraf da gösterdi, yakın fotoğraflar gösterdi.

BAŞKAN – Sayın İpek de açıklamasını yaptı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın İpek adına siz konuşmayın Sayın Başkanım, o konuşur.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın İpek adına Sayın Grup Başkan Vekili konuşuyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Siz Sayın İpek adına niye konuşma gereği duyuyorsunuz?

BAŞKAN – Konuşurum çünkü burada ben Sayın İpek adına konuşmuyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Konuşamazsınız efendim, yok böyle bir şey, böyle bir şey yok.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burayı Sayın Altay mı idare ediyor, burayı Sayın Altay mı yönetiyor?

BAŞKAN – Kendi kendinizi sinirlendirip bağırmayın bana! Lütfen…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Siz bağırıyorsunuz Başkanım!

BAŞKAN – Siz böyle konuştunuz, Sayın İpek de söylediğiniz talebe uygun olarak açıklamasını yaptı.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Altay Meclisi de yönetecek.

ERHAN USTA (Samsun) – Oylamaya müdahale eden Başkan bunu konuşur.

BAŞKAN – Buradaki düzeni müsaade edin ben gerçekleştireyim.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de tutanaklara geçsin diye söylüyorum…

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Resmî Twitter hesabı…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Burada var işte. İlgili şahsın, Sayın İpek’in bir tane olsa yan yana anlarız, birden çok fotoğrafı var, kayıtlara geçsin. Arz ederim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın İpek de açıklamasını yaptı, konu yargıda, daha fazla tartışılmasından yana değilim.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer ve arkadaşları tarafından, Türkiye genelinde asker zehirlenmelerinin araştırılması amacıyla 21/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın konuşacak.

Buyurun Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; malumunuz, ilgili araştırma önergesi 23 Mayıs 2017 Manisa’daki 1’inci Piyade Tugay Komutanlığına bağlı Albay Arif Seyhun Kışlası’nda meydana gelen bir zehirlenme olayıyla ilgili. Bu malum olay sadece o günle baki kalmadı, ondan sonra takip eden günlerde de mütemadiyen üç dört tane askerî kışlamızda zehirlenme olaylarına tanıklık ettik. Şimdi, biz de tabii Türk devlet yapısının ordu-millet geleneksel yapısına bağlı olan bir hareketin mensupları olarak Peygamber ocağı saydığımız bir mekânda vuku bulan yavrularımızın aleyhine herhangi bir olayla ilgili en ufak bir şey olduğunda bizim de hassasiyetimiz üst düzeydedir. Biz olay vuku bulduktan sonra, birkaç ay sonra bir önerge daha verilmişti, orada da hassasiyetimizi ifade ettik, orada da araştırma önergesine katkıda bulunduk ama maalesef, niyeyse sosyal medya üzerinden sanki Milliyetçi Hareket Partisi buna destek olmamış gibi bir algı operasyonuna tabi tutulduk. Bugün de yine aynı önergede aynı hassasiyetimizi gösteriyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, bakın, 2017 yılında özellikle toplu gıda ve beslenme hizmeti yapılan kurumlarda bu olaylar sıklıkla oluyor. Bunlar nereler? Öncelikli olarak askerî kışlalarımız ve okullarımız. Bugüne kadar gerçekten özellikle yatılı pansiyon okullarımız ve askerî kışlalarımızda Salmonella ya da başka bir nedenden dolayı birtakım gıda zehirlenmelerine rastlıyoruz.

Şimdi, burada olay açık, elbette ki bunun arkasındaki birtakım nedenleri araştırmak bizim görevimiz. Birkaç defa bu işin vuku bulması çok da masumane bir şey olmadığının kanıtıdır. Dolayısıyla biz diyoruz ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu araştırılsın, incelensin. Oradaki yavrular hepimizin, Allah korusun, onlar bizim emanetlerimiz, dolayısıyla emanete ihanetlik olmaz.

Bir de, tabii, bunun arkasındaki en önemli neden, geçen haftaki görüşmelerde de sayın grup başkan vekilimiz çok açık bir şekilde izah etti. Özellikle çalışma hayatıyla ilgili, iş kazaları bağlamlı -bunu daha da çoğaltıyoruz, işte bugün karşımıza çıkan bu önergedeki mevzu da dâhil- ihaleler, inanın, liyakatli bir şekilde, usulüne uygun, denetleme kuralları çok açık, net ve caydırıcılık ifade etmediği sürece bu tür topluca olaylara tanıklık etmeye devam edeceğiz. Onun için bir an önce bizim ihale kurallarını çok ciddi bir platforma taşımamız lazım, artı denetlemeyi de güçlü kılmamız lazım ki bir şirket cesaret bulup da altı defa isim değiştirip, aynı ihaleye girip aynı şeyi kazanmasın diyorum.

Saygıyla hepinizi selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaklar.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Bu Manisa’da meydana gelen zehirlenme vakasıyla ilgili, bizim grubumuzdan da çok sayıda önerge verildi, bir tanesi de benim bizzat 21/6/2017 tarihinde verdiğim önerge fakat diğer önergelerde olduğu gibi maalesef bu soru önergelerimize de bırakın tatmin edici bir yanıtı, hiçbir yanıt almadığımızı, bir açıklama yapılmadığını öncelikle ifade etmek istiyorum.

Gerçekten Manisa 1’inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığındaki kışlada meydana gelen zehirlenme vakası, uzunca bir süre kamuoyunu meşgul etti ve bu konuda çok sayıda hem çalışma hem görüşme hem de açıklama oldu ve bir yerde, bir ay içinde, üst üste 4 defa zehirlenme vakasının olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, bunun kabul edilemez olduğu ve bu konuda mutlaka araştırmanın yapılması gerektiği tartışmasız bir durum.

Şimdi, ne oldu? Yani bu konuda iktidar partisi, üzerine düşeni yapmadı, maalesef şu ana kadar da yapmış değil. 3 kişinin tutuklamaya sevkiyle, 1 kişinin tutuklanmasıyla binlerce askerin zehirlenmesi vakasının aydınlatılamayacağı her şeyden önce aklın ve vicdanın bir gereğidir.

Rota Yemekçilik Ticaret Anonim Şirketiyle ilişki konusunda da her ne kadar yanıtlar verilmişse de bu, kamuoyunu tatmin etmekten kesinlikle uzaktır. O Rota Yemekçilikle bağı nedir? Neden ihaleler sadece oraya veriliyor ve bu iddialara karşın açıkça bir beyanda bulunulmuyor? Bu da büyük soru işaretlerinden bir tanesidir. Bütün olay, Astsubay S.T. isimli bir şahsın tutuklanarak cezaevine gönderilmesiyle kapatılmak istenmiştir. Her şeyden önce bu olayları meydana getiren, yüksek kâr hırsıdır.

Şuna da değinmeden geçemeyeceğim: Sadece askerî kışlalarda değil, yurtlarda -ilkokul öğrencileri- ve daha birçok yerde de gıda zehirlenmesinin olduğunu ve bu konudaki ihalelerin gerekli araştırma yapılmadan yandaş firmalara, şirketlere verildiği de kamuoyunun bilgisi dâhilindedir. Her fırsatta askerleri öven, bunu yücelten bir anlayışın, onların yaşam hakkına bu kadar duyarsız olması kabul edilemezdir. Bu askerler, yoksul halkın çocuklarıdır. Zenginlerin, siyasetçilerin ve bu işten kâr elde edenlerin çocukları orada askerlik yapmıyor ve halkın çocuklarının bu kadar rahat ölüme terk edilmesi de açıkçası en güçlü tartışma alanlarından bir tanesi olmalıdır.

Bu nedenlerle biz, CHP’nin grup önerisini, bu zehirlenme vakasının bütün ayrıntılarıyla mutlaka araştırılması gerektiğini düşünerek destekliyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Danış Beştaş.

Adalet ve Kalkınma Partisi Gurubu adına Manisa Milletvekili Sayın Murat Baybatur konuşacak.

Buyurun Sayın Baybatur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MURAT BAYBATUR (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23 Mayıs 2017’de Manisa 1. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlası’nda ve diğer illerdeki askerî birliklerde yaşanan gıda zehirlenmesiyle ilgili olarak Meclis araştırmasıyla ilgili AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Millî Savunma Bakanlığından almış olduğumuz somut verilere göre, 209 erbaş-er, gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastanelere sevk edilmiş ve tedavileri tamamlanmıştır.

Gıda Kontrol Müfreze Komutanlığı tarafından hazırlanan raporda, hindi etinin analiz sonuçlarından “salmonella” bakterisinin bulunduğu tespit edilmiş ve kamuoyuyla zaten paylaşılmıştır.

Yine, hastaneden taburcu olan erlerimizden Hüsnü Özel, 25 Mayıs 2017 saat 02.00 sularında koğuşta yatarken vefat etmiştir. Kendisine Allah rahmet eylesin. Adli Tıp Kurumunca yapılan otopsi sonucu, adı geçen askerimizin vefatının gıda zehirlenmesinden kaynaklı olabileceği değerlendirilmiş, gerekli idari tedbirler alınarak adli ve hukuki süreç devam etmektedir.

Yine, Manisa Kırkağaç 6. Jandarma Komando Alay Komutanlığında kazandan beslenen 70 erbaş-er, zehirlenme belirtileriyle hastaneye kaldırılarak tedavileri tamamlanmış, söz konusu yemek hizmeti, askerî birlik tarafından yürütülmekte olduğu için yüklenici firmayla da bir alakası olmadığı tespit edilmiştir.

Yine, 1. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığında, 62’si aynı bölükten olmak üzere, toplam 69 erbaş-erin, zehirlenme belirtileriyle rahatsızlanarak hastanelerde tedavileri tamamlanmıştır. Tetkik sonuçlarına göre, Gıda Kontrol Müfreze Komutanlığınca hazırlanan raporda, alınan yemek numunelerinde “e. coli” ve “coliform” bakterisinin bulunduğu tespit edilmiştir. Yine, 17 Mayıs 2017 tarihinde 1'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığında yemek yiyen toplam 5.420 erbaş ve erden 617’si zehirlenme belirtileriyle rahatsızlanmış ve 372’si hastanelere kaldırılarak tedavileri tamamlanmış ve taburcu edilmiştir.

Sonuç olarak, tedarik bölge başkanlıklarınca hazır yemek hizmeti yürüten ilgili yüklenicilerin birlik ve kurumlara teslim ettikleri etlere ilişkin yurt içi hayvan maddelerinin sevkine mahsus veteriner sağlık raporunun sahte olması nedeniyle, 4735 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 25’inci maddesine istinaden Erzincan, Tokat, Sivas, Isparta ve Samsun’daki birliklere yemek veren yüklenicilerin sözleşmeleri feshedilerek iki yıl süreyle kamu ihaleleri yasaklanmış ve sorumlular hakkında adli ve idari işlem tesis edilmiştir. Sonuç olarak, olayın meydana gelmesini müteakip, ilgili birlik tarafından kontrol teşkilatında görev alan personelin tamamı değiştirilerek, adı geçen askerî sivil personel ile yüklenici firma yetkilileriyle ilgili hukuki süreç de devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, bir dakika da size süre verelim Sayın Baybatur.

MURAT BAYBATUR (Devamla) – Konuyla ilgili olarak CHP’nin vermiş olduğu Meclis araştırması açılması önergesine katılmadığımızı ifade eder, tüm heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baybatur.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama işlemine başlandı)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – 30 kişi geldi, 40 kişi geldi, gene yok. Kâtipleri bir göz muayenesine gönderin. Kâtiplerde sıkıntı var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kâtipler oradayken parti rozetlerini çıkarsın. 80 kişi yok ya. Şimdi her önergede isteyeceğiz, ne olacak? Meclisin üç saati gitti boşa.

BAŞKAN – Hiç öyle değil Sayın Altay, buradaki rakamlar öyle demiyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım, şimdi geldi millet ama gene yok.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.39

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi var, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 5, 12, 19 ve 26 Aralık 2017 Salı günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 21/11/2017 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Mustafa Elitaş

Kayseri

AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri :

Genel Kurulun; 21/11/2017 Salı günkü (bugün) birleşiminde 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü bölümünde bulunan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar,

22/11/2017 Çarşamba günkü birleşiminde 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci bölümünde bulunan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar,

23/11/2017 Perşembe günkü birleşiminde 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

23/11/2017 Perşembe günkü birleşiminde 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun haftalık çalışma günlerinin dışında 24/11/2017 Cuma günü saat 14.00'te toplanarak bu birleşimde gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” sırasındaki işlerin görüşülmesi ve bu birleşimde 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

28, 29, 30 Kasım 2017 ile 5, 6 ve 7 Aralık 2017 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri saat 24.00'e kadar, çalışmalarını sürdürmesi,

5, 12, 19 ve 26 Aralık 2017 Salı günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can konuşacak.

Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Grup önerimizde 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın dördüncü bölümünü bugün itibarıyla bitirmeyi planlıyoruz. Çarşamba günü ise 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın beşinci bölümünün görüşmeleri bitinceye kadar devam etmeyi öneriyoruz. Perşembe günü ise kanunun tamamının görüşülmesi hâlinde Genel Kurulu kapatmayı, eğer kanunun tamamının görüşmeleri Perşembe günü tamamlanmazsa Cuma günü 14.00’te açarak kanunun görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalıştırmayı öneriyoruz.

Ayrıca, 28, 29, 30 Kasım, 5, 6, 7 Aralık Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri Genel Kurulun saat yirmi dörde kadar çalışmasını öneriyoruz.

Yine grup önerimizde 5, 12, 19, 26 Aralık 2017 Salı günlü birleşimlerde sözlü soruların görüşülmemesini grup önerisi olarak Genel Kurulun takdirine sunuyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Can.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis Genel Kurulunun ne kadar, hangi süreyle, hangi günlerde çalışacağından ziyade, hangi gündemlerle toplandığını ve hangi yasa tasarılarını tartıştığını ele almak çok daha doğru ve isabetli olacaktır.

Meclis Genel Kurulu, iktidar partisinin hazırlamış olduğu bazı yasa tasarılarını -ki bunların büyük bir çoğunluğunun özellikle hâlâ sermayeyi koruyan, sermayenin rantına daha büyük rantlar katmasına sebep olabilecek torba yasalar- Plan Bütçe Komisyonundan geçirmek suretiyle Genel Kurul gündemine getirmektedir. Oysa bu ülkenin gündemi ile Genel Kurulun gündemi, birbirinden epeyce bir zamandır kopmuş durumdadır. Halkın çektiği sosyal, siyasal, toplumsal, ekonomik sıkıntılar ile Genel Kurulun meşgul olduğu gündemler arasında ciddi bir orantısızlık vardır.

Yaklaşık iki yıldır şu Genel Kurul, yoksulluğu azaltabilecek, ekonomik refah düzeyini yükseltebilecek ve bunu da resmî rakamlara yansıtabilecek, maalesef, yasa tasarıları ya da genel çalışmalar yapamamaktadır. Çalışılan ve geçen torba yasalar, özellikle de ekonomi eksenli torba yasaların nedenleri doğru konulmadığı için sonuçlar da doğru alınamamaktadır.

Hep ekonomik tedbir amaçlı olarak getirilen yasa tasarılarının büyük bir çoğunluğu burada kabul edilince sonuçta işsizlik azalmıyor, hâlâ artıyor veya enflasyon düşmüyor, hâlâ yükseliyor, dövizin ateşi söndürülemiyor maalesef, Türk lirasıyla gerek euro gerekse dolar arasındaki makas giderek açılıyor, bu, son günlerde daha fazla bir hız kazanmış durumdadır ki döviz lehine.

Burada bütün bunlar, bu çalışmaların yapılıyor olmasına rağmen, maalesef, halkın gündelik yaşamını, toplumsal yaşamını, yaşam akışını rahatlatabilecek bir sonuç alınamamasının temel sebebi teşhisin baştan yanlış konulmuş olmasıdır. Bir savaş ekonomisine bu ülkenin yer altı, yer üstü zenginlik kaynaklarının cevap olabilmesi mümkün değildir çünkü “savaş ekonomisi” dendiği zaman sadece yapılan askerî harcamalar akla gelmemelidir. Burada, bozulan istikrar ve bozulan iç barış neticesinde uluslararası toplum nezdinde, uluslararası ilişkilerde yitirilen güvenin bu ülkeye sosyal, siyasal, toplumsal, diplomatik ve ekonomik bir refah getirmesi beklenemez diyorum, bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Elif Doğan Türkmen konuşacak.

Buyurun Sayın Doğan Türkmen. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis çalışma saatlerinin düzenlenmesi önergesiyle ilgili CHP Grubu adına söz aldım. Meclis, çalışma saatlerini ne için, kimler için yeniden düzenleyecek?

25 Kasım, kadına yönelik şiddetle mücadelenin ve uluslararası dayanışmanın günü. 2014’te Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi kabul edilmesine rağmen, bugüne kadar kadına şiddette ve kadın cinayetlerinde yüzde 1.400 artış var. Bilimsel araştırmalara göre, Türkiye’de yaklaşık her 2 kadından 1’i şiddet görüyor. 2016 Aralık ayı nüfus verilerine göre Türkiye nüfusunun yarısı kadın, 39 milyon 771 bin 221’i kadın ve Türkiye’de 14 milyon kadın şiddete uğruyor. 14 milyon kadının şiddete uğradığı Türkiye’de Meclis ne yapıyor, Hükûmet bu şiddeti önlemek için hangi tedbirleri alıyor?

Hükûmetin kadına şiddeti önleme politikası, yalnızca cezasızlık kültürünü beslemektedir. Hükûmet çalışan kadının yasal haklarını tırpanlamış, eşit işe eşit ücret imkânının sağlanması hükmünden vazgeçmiştir. Devletin başı Cumhurbaşkanı “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. O, fıtrata aykırıdır.” demiştir. Yine Sayın Cumhurbaşkanı kadınların 3 çocuk doğurmasını isterken, devleti yönetenler Türkiye'nin her yerinde, herkesin içinde kadının gördüğü şiddet için bir laf etmezken kadının toplum içinde kahkaha atmasını garip ve çirkin bulmuştur. Erkekler bundan güç alarak… Adana’da karısına şiddet uygulayan bir erkek kolluk gücüne “Karımdır, severim de döverim de.” demektedir.

Değerli milletvekilleri, toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddetin önlenmesi için, kadının hakkının insanın hakkı olduğunu demenin zamanı geldi ve geçiyor. Tüm bu uygulamalarda bunu sağlamak için devleti yöneten Hükûmet, kadının yaşam hakkını, eğitim hakkını, çalışma hakkını, sosyal ve ekonomik hakkını, bedeniyle ilgili karar alma hakkını güvence altına almalıdır. Almalıdır ki Türkiye'ye demokrasi gelsin. Bir ülkede cinsiyetler arasında eşitlik yoksa o ülkede demokrasi yoktur. Demokrasinin olmadığı ülkede hiçbir cinsiyetin mutlu olma şansı yoktur.

Sözlerimi bitirmeden, Adnan Yücel’in bir şiirinden okumak istiyorum:

“Bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkmen.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının Başkan dahil 23 üyeden kurulmasına ve görev yerleri dağılımının; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna 2 başkan vekili, 6 kâtip üye, 4 idare amiri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 4 kâtip üye, 1 idare amiri; Halkların Demokratik Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 1 idare amiri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna 1 kâtip üye, 1 idare amiri şeklinde oluşmasına; Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarından Dilekçe Komisyonunun 13 üyeden, Plan ve Bütçe Komisyonunun Anayasa'nın 162'nci maddesi gereği 40 üyeden, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun 3346 sayılı Kanun'un 3'üncü maddesi gereği 35 üyeden, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunun 2937 sayılı Kanun'un ek 2'nci maddesi gereği 17 üyeden, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun 25 üyeden, diğer komisyonların 26 üyeden kurulmasına ve komisyon üyeliklerinin siyasi parti gruplarına dağılımının ekli listedeki şekilde olmasına ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

20/11/2017

Danışma Kurulunun 20/11/2017 Pazartesi günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                           İsmail Kahraman

                                                          Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                 Başkanı

 

           Mustafa Elitaş                                                  Engin Altay

  Adalet ve Kalkınma Partisi                                  Cumhuriyet Halk Partisi

      Grubu Başkan Vekili                                        Grubu Başkan Vekili

 

          Ahmet Yıldırım                                                  Erhan Usta

Halkların Demokratik Partisi                                Milliyetçi Hareket Partisi

      Grubu Başkan Vekili                                        Grubu Başkan Vekili

 

 

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının Başkan dahil 23 üyeden kurulması ve görev yerleri dağılımının; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna 2 başkan vekili, 6 kâtip üye, 4 idare amiri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 4 kâtip üye, 1 idare amiri; Halkların Demokratik Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 1 idare amiri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna 1 kâtip üye, 1 idare amiri şeklinde oluşması;

Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarından Dilekçe Komisyonunun 13 üyeden, Plan ve Bütçe Komisyonunun Anayasa'nın 162'nci maddesi gereği 40 üyeden, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun 3346 sayılı Kanun'un 3'üncü maddesi gereği 35 üyeden, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunun 2937 sayılı Kanun'un ek 2'nci maddesi gereği 17 üyeden, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun 25 üyeden, diğer komisyonların 26 üyeden kurulması ve komisyon üyeliklerinin siyasi parti gruplarına dağılımının ilişik listedeki şekilde olması,

önerilmiştir.

KOMİSYON ÜYELİKLERİNİN SİYASİ PARTİ

GRUPLARI VE BAĞIMSIZLARA GÖRE DAĞILIM LİSTESİ

 

Komisyonlar

Komisyonun Üye Sayısı

Siyasi Parti Grupları ve Bağımsızlara Düşen Üyelik Sayısı

AK PARTİ  CHP     HDP       MHP    BAĞIMSIZ

Anayasa Komisyonu

26

15

6

3

2

-

Adalet Komisyonu

26

15

6

3

2

-

Millî Savunma Komisyonu

26

15

6

3

2

-

İçişleri Komisyonu

26

15

6

3

2

-

Dışişleri Komisyonu

26

15

6

3

2

-

Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor

Komisyonu

26

 

15

6

 

3

 

2

 

-

Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu

26

 

15

 

6

 

3

 

2

 

-

Çevre Komisyonu

26

15

6

3

2

-

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler

Komisyonu

26

 

15

 

6

3

 

2

 

-

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu

26

15

6

3

2

-

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,

Bilgi ve Teknoloji Komisyonu

26

 

15

 

6

 

3

 

2

 

-

Dilekçe Komisyonu

13

8

3

1

1

-

Plan ve Bütçe Komisyonu

40

25

9

4

2

0

Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu

35

20

9

4

2

0

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

26

15

6

3

2

0

Avrupa Birliği Uyum Komisyonu

25

15

6

2

2

0

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu

26

15

6

3

2

0

Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu

17

10

4

2

1

-

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel'in (2/232) esas numaralı 14/7/1965 Tarihli ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Yönelik Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/119)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/232) esas numaralı Teklif’imin TBMM İçtüzüğü’nün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ve talep ederim. 4/2/2016

 

                                                                          Onursal Adıgüzel

                                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Sayın Onursal Adıgüzel konuşacak.

Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmenlerin ek göstergesinin 3600’e çıkarılması için söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biliyorum gündemimiz çok meşgul, “Eğitime ayıracak vaktimiz yok.” diyeceksiniz ama bugün 20 milyon öğrenci eğitim çağında ve iyi eğitilmezlerse ne yazık ki Türkiye bu yüzyılı kaçırmış olacak. Bütün bilimsel araştırmalar gösteriyor ki bu ülkenin bekasını gerçekten istiyorsak eğitime yatırım yapmalıyız. Asya ülkeleri ve Finlandiya eğitimde mucizevi bir başarıya imza atmışlar. Peki, bunun temelinde ne var? Öğretmenlere verdikleri değer var. O nedenle, binalara ve teknolojiye yatırım yapmaktansa eğitimde yapılacak yatırımın merkezine öğretmenleri almalıyız. Peki, öğretmenler mutlu olmazsa, öğretmenler huzurlu olmazsa eğitimde bir adım ileri gidebilir miyiz? Hayır, gidemeyiz ve Türkiye’de öğretmenler mutsuz, huzursuz.

Bu ülkede her dönem öğretmelerin sorunları tartışıldı fakat hiçbir dönem öğretmenler bu kadar mağdur edilmedi. Her torba yasada yandaşın, sermayenin sesine kulak veriyorsunuz ama atanamayan öğretmenleri görmezden geliyorsunuz. “100 bin kadro açık.” deniyor, 500 bin atanamayan öğretmen var fakat iktidar diyor ki: “Sadece 20 bin öğretmen alacağız.” Peki, gerisi? Geriye kalan öğretmenler güvencesizlikle, kölelikle yani ücretli öğretmenlikle baş başa bırakılmış oluyor. Sayın Başbakan çıkıyor, diyor ki: “100 bin öğretmen mezun oluyor. Biz bunlara nasıl iş bulalım, diğer üniversite mezunlarına nasıl iş bulalım? Bu kadar mezun var.”

Ben de buradan Sayın Başbakana soruyorum: Sayın Başbakan, hiçbir plan yapmadan, hiçbir program yapmadan, hiçbir altyapı oluşturmadan “Her ile üniversite, her ilçeye yüksekokul” derken sizin aklınız neredeydi? (CHP sıralarından alkışlar) Sizin aklınız neredeydi her ile, her ilçeye üniversite açarken?

1995 yılında ülkemizde 33 tane eğitim fakültesi vardı, şu an üç katına çıkmış. KPSS’ye 265 bin öğretmen başvurmuş. Peki, açık ne kadar? 100 bin. Atama bekleyen öğretmen 500 bin. Sayın Bakan çıkmış, lütfediyor: “20 bin öğretmeni bu dönem atayacağız.” Peki, bu şekilde hangi derde deva olacaksınız? Şimdi, çıkmışsınız öngörüsüzlüğünüzün faturasını bu ülkenin gençlerine ödetmeye çalışıyorsunuz. Biz, bu kürsüden defalarca “Bina dikmekle üniversite olmaz, yapmayın, öngörüsüz davranıyorsunuz.” dedik, dediniz ki: “Biz biliyoruz, biz bildiğimizi okuruz.”

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Neyi biliyorlarmış?

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Fakat gördük ki yine mağdur olan, işsiz kalan, diplomalarıyla kapı kapı iş arayan bu ülkenin gençleri.

Yüz binlerce gence diyorsunuz ki: “Diploman öğretmen diploması ama git, haydi başka kapıya, kapının dışında başka bir iş bul, senden öğretmen olmaz.” Bunu Sayın Başbakan söylüyor.

Tekrar öğretmenlere dönmek istiyorum değerli milletvekilleri. Öğretmenin hakkını vermediğimiz sürece eğitimde başarılı olamayız. OECD rakamlarına göre en çok çalışan öğretmenler bizde ama emeğinin hakkını alamayan öğretmenler de bizde, ilk sıralardayız. Şimdi, Sayın Bakan bütçede çıktı dedi ki: “Biz, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde öğretmene yüzde 500 zam verdik.” Doğru, haklıdır ama ek ders ücretini çıkarmış 12,11 TL’ye yani yerli değil, sizin o övündüğünüz ithal etten yarım kilo kıyma almaya yetmiyor ne yazık ki öğretmene verdiğiniz bir saatlik ders ücreti. Emekli öğretmenleri söylemek bile istemiyorum, yoksullukla, açlıkla mücadele ediyorlar, ayakta kalmaya çalışıyorlar, sonra emekli oluyorlar, maaşları neredeyse yarıya iniyor, kimse seslerini duymuyor.

Ben, buradan, köy enstitülü bir öğretmenin torunu olarak, öğretmen bir annenin oğlu olarak, önce 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum, sonra da Hükûmete samimi bir çağrıda bulunmak istiyorum. Gelin, 24 Kasım Öğretmenler Günü öncesi bir müjde verelim, 3600 göstergeyi kabul edelim. Unutmayın ki Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi bu ülkeyi geleceğe taşıyacak öğretmenlerdir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Adıgüzel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın dördüncü bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, dördüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

84’üncü madde üzerinde, ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.

İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 84’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

     Fahrettin Oğuz Tor                        Baki Şimşek                    Ruhi Ersoy

       Kahramanmaraş                             Mersin                         Osmaniye

 

  Ahmet Selim Yurdakul                      Zihni Açba

            Antalya                                                                       Sakarya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

       Behçet Yıldırım                        Nihat Akdoğan               İmam Taşçıer

           Adıyaman                                Hakkâri                       Diyarbakır

           Erol Dora                      Mahmut Celadet Gaydalı

            Mardin                                    Bitlis

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde önce Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor konuşacak.

Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Tasarı’nın 84’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, sizleri ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımıza selam ve saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, son günlerde üzüldüğümüz gelişmeler yaşanmakta, ülkemizin hedef tahtasına konulduğu beyanları sıklıkla söylenmektedir. Bir gerçeğin altını çizmek gerekir ki ülkemiz, bugün hedef tahtasına konulmuş değildir; dün de ülkemiz, gelişmesini ve muasır medeniyetler seviyesine yükselmesini istemeyenlerin hedefindeydi. 19’uncu yüzyılda ne kadar düşmanı varsa 20’nci, 21’inci yüzyılda da azalmamıştır. Dün amaçları bölmek, parçalamaktı; bugün de aynıdır. Sadece AKP’ye değil, geçmiş siyasi iktidarlara da benzer tavır koymuşlardır.

12 Mart, 12 Eylül darbecilerinin kimler olduğunu gayet açık ve net olarak bizler biliyoruz. 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında da kimlerin olduğunu gayet açık ve net olarak biliyoruz. Askerlerimizin başına çuval geçirdiler, PYD’ye tırlar dolusu silah yardımı yaptılar. Dün de teröristi beslediler, bugün de besliyorlar. Dün de teröristlere silah, para, eğitim yardımı yaptılar, bugün de yapmaktalar. Türkiye’mizin büyük Türk coğrafyasında parlayan güneş olması asla istenmemiştir, istenmeyecektir. Bu, bilinmeyen ve bugün anlaşılmış bir husus değildir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin çok ciddi ekonomik ve sosyal problemleri vardır. Enflasyon, işsizlik, iç borç, dış borç, cari açık, faiz oranları, kayıt dışı, döviz kuru artışları kronik hâldedir, bunlar hoş şeyler değildir. Gençlerimiz işsizdir, karamsardır, çoğunun hayal kurma gücü azalmaktadır. Esnaf, turizmci perişandır. Kronik hâle gelmiş ciddi problemlerin çözümü için her alanda topyekûn çok daha fazla çalışmamız, tasarruf etmemiz gerektiği açık seçiktir. Bizler çok çalışırsak, çok tasarruf edersek gelecek nesiller rahat edecektir. Biz günümüzü gün etmeye devam edersek, övünmeyi kural hâline getirirsek, gerçeklerimizle yüzleşmezsek, har vurup harman savurursak, maalesef işi ehline vermemeye devam edersek ABD’si de, Kanada’sı da, Hollanda’sı da, Barzani’si de, Esed’i de veya başka kişi ve ülkeler de teröristleri beslemeye devam edecektir, bürokratlarımızı tutuklamaya, bakanımız hakkında tutuklama kararı çıkarmaya devam edeceklerdir.

Değerli milletvekilleri, bildiğimiz üzere, geçen yasama yılında İç Tüzük’ü değiştirdik. Değişiklikten önce, Danışma Kurulunun oy birliğiyle karar alamadığı siyasi parti gruplarının önerileri üzerinde, öneri sahibi ve diğer siyasi parti grupları adına onar dakika, toplamda da kırk dakika konuşma yapılırken, yapılan değişiklikle, öneri sahibi siyasi parti grubu adına beş, diğer siyasi parti grupları adına üçer dakika olmak üzere toplam on dört dakika konuşma yapılır hâle gelmiştir. Sadece bir grup önerisi müzakeresinde tasarruf edilen zaman yirmi altı dakikadır. İç Tüzük değişiklik gerekçesi, zamanın daha etkili ve verimli kullanılarak uzun ve gereksiz polemiklere girilmemesi ve bir an önce ana gündeme geçilmesidir. Peki, zamanı daha etkili ve verimli kullandık mı? Uzun ve gereksiz polemiklere girilmesini önledik mi? Bir an önce gündeme geçildi mi? Tabii ki hayır.

Kıymetli arkadaşlar, birkaç günün Genel Kurul tutanaklarını inceledim. Bakınız, 8 Kasım Çarşamba günü beş defa, 13 Kasım Pazartesi günü dokuz defa Genel Kurulda karar yeter sayısı bulunamamıştır. Bugünlerde de karar yeter sayısı çoğunlukla bulunamıyor. Bugünlerde sırasıyla saydığım iki günde elli ve doksan dakika boşa gitmiştir. Milletvekilinin ilk görevi Meclise devam etmektir. Kronik hâle gelmiş meseleleri çözmenin yolu Meclise devamdan geçmektedir. Biz bunlar için maaş alıyoruz, esas görevimiz de budur yani yasa yapmak, denetim yapmak, bunun için de Meclise devam etme mecburiyetimiz var. Az ve öz söylüyorum, helal kazanç Meclise devamdadır. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Özellikle AKP grup başkan vekillerine söylemek isterim ki grubunuzun Meclise devamını lütfen sağlayınız.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Müslüm Doğan konuşacak.

Buyurun Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Çok değerli milletvekilleri, yakın zamanda büyük bir sporcuyu kaybettik biliyorsunuz. Naim Süleymanoğlu, birçok insan için imkânsızı başarmanın, hayal etmenin, inançlı olmanın aslında karşılığıdır. Basketbolda Michael Jordan, Formula 1’de Schumacher, futbolda Pele, Maradona neyse halterde Naim Süleymanoğlu da odur. 7 dünya şampiyonluğu, 6 Avrupa şampiyonluğu, 3 olimpiyat altın madalyası ve sayısız dünya rekoru… Kendisine Allah’tan rahmet, ülkemiz ve dünya sporuna da başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Naim Süleymanoğlu, ANAP döneminde Turgut Özal’ın Türkiye’ye spordaki en büyük hediyesiydi. Naim Süleymanoğlu demek, Turgut Özal demekti aynı zamanda, Özal Hükûmetinin en büyük yatırımlarından belki de en önemlisiydi. Öyle ki Naim Süleymanoğlu şampiyonlukları sonrası Özal’ı sevmeyenler dahi rahmetli Naim sayesinde Özal’a sempatiyle bakar duruma gelmişlerdi. Şu anda Türkiye halklarının başına bela olan örtülü ödenek garabeti aslında o zaman ortaya çıkmıştı, aslında ilk karşılaşmamız da o dönemi kapsıyor. Bulgaristan’dan getirilişinin hikâyesini Özal o zaman katıldığı televizyon programında aynen şu şekilde ifade etmişti: “Komünist ülkelerde rüşvet çarkı bayağı iyidir. Sordurdum ‘Bu iş için ne istersiniz?’ diye. 1 milyon dolar rüşvet istediler, verdik getirttik.” diyor. “Parayı nereden verdiniz Sayın Özal?” diye sorulan soruya ise rahmetli Özal “Başbakanların ülke menfaatlerine kullanması için ayrılmış bir örtülü ödenek vardır. Örtülü ödenekten verdim. Fena mı oldu? Bakın bir sürü madalya kazandık, üstelik reklamımız oldu.” diyerek cevap veriyor.

Değerli milletvekilleri, fena mı oldu, Naim başarıya aç bir milleti halteriyle birlikte ayağa kaldırdı, sonrası film gibi gelişti. Ülkemizin kurumları Naim’e ödül ve hediye vermek için tam bir yarış hâline girdiler. İstanbul Ataköy’de 13 daire, doğrudan Özal’ın talimatıyla Ankara Köroğlu’nda 1 daire; o zaman da babayiğitler vardı biliyorsunuz, babayiğitlerden Boğaz’da daireler, yazlıklar, arabalar, cumhuriyet altınları, arsalar, buzdolabı, televizyon ve onlarca başka hediye. Artık her sabah güne bu haberleri okuyarak başlıyorduk o dönemler, öyle ki bir zaman sonra rahmetli Naim Süleymanoğlu’nun bu hediyeleri koyacak yer bulamadığını ve bir depo kiraladığını yine haberlerden öğreniyorduk. Olimpiyat şampiyonu olabilmek için ne kadar yetenekli olursan ol çok çalışman gerekir. Naim Bulgaristan’da aldığı eğitim nedeniyle bunu çok iyi biliyordu. Türkiye’ye kaçırılması sonrasında ilk iş olarak hocasının Bulgaristan’dan getirilmesini istedi. Abaciev hoca özel izinle, tabii yine örtülü ödenek sayesinde ve o günlerin rekor maaşıyla Türkiye’ye getirildi.

2000’li yıllarda bu işler böyle devam etti. 2000’de Naim halteri zirvede bırakan bir sporcuyken yine birtakım siyasi çıkarlar uğruna olimpiyatlara gönderildi. Sonuç tabii ki şaşırtıcı olmadı, Naim sıfır çekti, kariyeri zedelendi; çok üzülmüştü aslında bu duruma. Türkiye halkları da artık halteri izlemeyi bıraktı. Ne Naim kendi gibi sporcular yetiştirdi ne de biz Naim gibi sporcu çıkarabilmiş durumdayız. Olimpiyatlara gönderdiğimiz sporcularımızın doping kullandığını öğrendik, başarı için, ödül için, para içindi aslında hepsi bunların. Millî Takım sporcularının gazeteci dövmesi sıradanlaştı, Millî Takım hocası işi zirveye çıkarıp mekân bastı. Naim’le Türkiye sporu şampiyonluklar kazanırken aslında çalışmadan, hak etmeden kazanç sağlamak ve bunun için pek çok ahlaki değeri göz ardı etmeye hazır olmak isteyen bir toplum yaratıldı.

Değerli milletvekilleri, Özal dönemi bu yozlaşmanın âdeta bir başlangıcı ve miladıdır. Kendi eğitmediğiniz bir sporcuyu milliyeti üzerinden sahiplenerek, âdeta kaçırarak, daha doğrusu transfer ettiğimiz zaman sonuçları bu olmaktadır.

Evet, Naim gibi yüz yılda bir gelecek yetenek sana şampiyonluk kazandırır ama eğitim olmadan hiçbir şeyi başaramazsınız. Bugün bu ülkenin ulusal bir spor politikası var mı? Bunu sorgulayabiliyor muyuz? Herhangi bir alanda uzun vadeli bir program, planlama var mı değerli milletvekilleri?

Tekrardan, büyük sporcu, Cep Herkülü Naim Süleymanoğlu’na Allah’tan rahmet diliyor ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak Naim Süleymanoğlu’na Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Divan olarak millî sporcumuz, olimpiyat şampiyonumuz Naim Süleymanoğlu’na Allah’tan rahmet diliyoruz, ailesine başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.26

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 84’üncü maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylaması sırasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeleri kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.37

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 84’üncü maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin ikinci kez oylaması sırasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

84’üncü madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 84’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Bihlun Tamaylıgil                      Bülent Kuşoğlu             Lale Karabıyık

            İstanbul                                  Ankara                             Bursa

     Mehmet Bekaroğlu                         Musa Çam                   Serkan Topal

            İstanbul                                   İzmir                              Hatay

MADDE 84- 16/6/2005 tarihli ve 5369 sayılı Evrensel Hizmet Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına “Seyir güvenliği haberleşme hizmetleri” tanımından sonra gelmek üzere aşağıdaki “Net satış hasılatı” tanımı ilave edilmiştir.

“Net satış hasılatı: “4/2/1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun ek 37 nci maddesinde tanımı yapılan tutar,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topal konuşacak.

Buyurun Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İktidar tarafından yasama klasiğine dönüşen bir torba kanun modeli bir kez daha karşımızda şu anda maalesef. Görüşmekte olduğumuz torba kanun aslında iktidarın on beş yıllık röntgeni niteliğini taşıyor. Bu torba, borçlanma ve vergi artışı temelinde şekillenen kamu finansmanı için kaynak arayışından başka bir şey değildir. Daha fazla borçlanarak, ezilen emekçiye, çiftçiye, esnafa, tüketiciye, emekliye, KOBİ’ye daha fazla vergi yükleyerek iktidarını korumaya çalışan bir iktidar var maalesef. Bu torbadaki vergi artışları doğrudan doğruya vatandaşın cebini vuracaktır, bunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu torbada peşkeş çekilen TELEKOM’un kurtarılması var mı? Var. Bu torbada yandaş şirketleri ihya etme anlayışı var mı? Var. Bu torbada FATİH Projesi yüklenicilerine vergi muafiyeti var mı? Var. Bu torbada benim emekçi vatandaşıma vergi artışı var mı? Var. Bu torbada dişinden tırnağından artırdığıyla aldığı orta hâlli otomobile otomatiğe bağladığınız akaryakıt zamları yüzünden binemeyen emekçi vatandaşıma artırılmış motorlu taşıtlar vergisi var mı? Var. Yani gördüğümüz gibi, bu torbada emekçi yok, bu torbada işçi yok, bu torbada memur yok, bu torbada esnaf yok, bu torbada tüketici yok, bu torbada üretici yok, bu torbada kamuda çalışan 1 milyon 200 bin taşeron işçisi yok, taşerona kadro yok…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Rant var, rant.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne var?

SERKAN TOPAL (Devamla) - …bu torbada besici yok ama besicinin yaşam alanı, besicinin yaşam damarı olan meraların ranta açılması var, evet. Ve bu yüzden, bu torbadan 80 milyon vatandaşımıza iş çıkmaz, aş çıkmaz, huzur çıkmaz, refah çıkmaz çünkü bu torba, dediğiniz gibi, rantiye torbasıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu tasarı rantiye tasarısıdır. Rantiye düzeni nedir? Rantiye düzeni, emeği sınırsız sömürmek ister. Rantiye düzeni, ucuz işçilik ister. Rantiye düzeni, grev ve sözleşme hakkının olmadığı modern kölelik düzeni ister. İşte, bütün bunları, bütün bu talepleri yerine getirmede iktidar ustalaştı, mahirleşti. Ha, ustalaştığı başka alanlar var mı? Var, zamlarda ustalaştı, kandırılmakta ustalaştı, her terör olayından sonra sadece kınamakla yetinmede ustalaştı. Bir de “Ey Kılıçdaroğlu.” demekte de ustalaştı. Ama ben inanıyorum ki, yüce halkımız iktidarın bütün bu uygulamalarını tanımakta da ustalaştı ve inanıyorum ki 2019’da yüce milletimiz gerekeni yapacaktır.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Her zaman olduğu gibi.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, şimdi, özellikle Hatay’la ilgili, Samandağ’ıyla ilgili bir sıkıntı var, onu özellikle dile getirmek istiyorum. Samandağ’ında kıyı kenar çizgisi mağdurlarımız var. Sayın Bakanım, bunu Sayın Kaymakamımızla, Sayın Valimizle… Ve özellikle Hatay Milletvekilimiz Sayın Şanverdi’ye de -kendileri de bu konuda hassasiyet gösterdi- burada teşekkür ediyorum. Ama yeniden kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi noktasında bir komisyon kurulmasını talep ediyoruz, oradaki vatandaşlarımızın mağduriyetini ancak öyle giderebiliriz.

Ben hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Topal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

85’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 85’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

       Behçet Yıldırım                         İmam Taşçıer                     Erol Dora

           Adıyaman                               Diyarbakır                          Mardin

 

       Nihat Akdoğan                  Mahmut Celadet Gaydalı       Mahmut Toğrul

            Hakkâri                                   Bitlis                          Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Gaziantep Mliletvekili Mahmut Toğrul konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Genel Kurulun sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dün Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. Bugün Uğur Kaymaz ve babasının katledilişinin üzerinden tam on üç yıl geçti.

Dünyanın birçok yerinde yaşanan insan hakları ihlalleri en fazla çocuklar üzerinden gerçekleşiyor. Türkiye'de maalesef çocuklar eğitim, sağlık ve en önemlisi yaşam hakkından mahrum ediliyor. Türkiye'de belki de en önemli olan yaşam hakkı en çok ihlal edilen hakların başında geliyor. 12 yaşındaki Uğur Kaymaz, Enes Ata, Mahsun Mızrak, Ceylan Önkol bunlardan birkaç tanesidir.

Çocuklara yönelik istismar olayları ve uyuşturucu kullanımı da psikolojik savaşın bir parçası olarak yaygın hâle getirildi. Binlerce çocuk aileleriyle birlikte çatışma ve yıkım nedeniyle göç etmek zorunda bırakılırken çocuk üzerinde devlet şiddeti hiç eksilmedi. Polis ve asker kurşununun yanı sıra patlayıcı ve zırhlı araçlar da çocuklardan can aldı. Çocuklar eğitim hakkından yoksun bırakılıyorlar. Türkiye'de çocuklar ana dilde eğitim hakkından yoksun bırakılarak kendi dilini unutmak zorunda bırakılıyorlar.

Öte yandan, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün verilerine göre, dünya genelinde 200 milyondan fazla çocuk işçi bulunuyor. Çocuk işçiliğin cazip hâle getirildiği Türkiye'de ise sayı 2 milyona yaklaşmış görünüyor. SGK verilerine göre, 1 milyon 170 bin çocuk işçi çırak adı altında devlet eliyle çalıştırılmaktadır. Meslek edinimi amacıyla çıkarılan yasalar ise çocuk işçi kavramını daha da genişletti.

Çocuk iş cinayetlerinde ise sadece 2016 yılında 56 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

Değerli milletvekilleri, vatandaşa âdeta vergi yağdıran, tütün işçisini hapse atmayı öngören torba tasarının içinden cep telefonu ve internet hizmeti sunan üç büyük GSM şirketine vergi affı getiriyorsunuz. Halktan, geçmediği köprüden, gitmediği hastaneden vergi alınıyor. Bütçe açığı alınan vergilerle kapatılmaya çalışılıyor. Torba tasarıyla GSM şirketlerinin ödenmeyen borçları ve gelecek döneme ait cezaları siliniyor. Bu da açıkça gösteriyor ki, bu tasarı emekçilere değil ranta hizmet ediyor. Dar gelirliye cehennem olan torbaların, kendi zenginlerinden isteyemedikleri vergileri, çalışanlardan, emekçilerden, emeklilerden istiyorlar.

Elektronik haberleşmeyle ilgili düzenlemelerin yapıldığı bu maddelerde, devasa kâra ve gelire sahip, vatandaştan vergi alan üç büyük GSM şirketinin lehine bir düzenleme yapılarak vergi affı getiriliyor. Tek kalemde bu şirketlerin borçlarının silinmesi yalnızca sermaye sahiplerini koruyacak ve işin bütün vebalini vatandaşa yükleyecek bir düzenlemedir bu çünkü özel iletişim vergisinin yüzde 7,5'a sabitlenmesi, internet kullanımı vergisinin yüzde 50 artışı anlamına gelmektedir. Bu durum vergi adaleti açısından yine, dar gelirli-zengin ayrımı yapılmadığını göstermektedir. Vatandaşın cebine, emekçinin gelirine göz koyan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Vergi adaleti sağlanmayan bu sistem sürekli yozlaştırılmaktadır. Vergi adaleti, toplumsal barış sağlanmak yerine hep sermaye kesimleri korunmakta ve yaşamın her alanına da bu yozlaşma yayılmaktadır.

Devletin asli geliri vergilerdir. Sağlıklı, adil bir vergi sistemi, toplumsal barış ve adaletli bir yaşam için elbette ki en temel dinamiktir. Vergi sisteminin adaletli olmasının biricik koşulu ödeme gücü ilkesidir. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alarak toplumsal ihtiyaçların karşılanması, bu sayede kamusal hizmet aracılığıyla toplumsal eşitsizliklerin giderilmesi, toplumun geleceğinin güvenli bir şekilde biçimlenmesi sağlıklı bir büyüme için arzulanan bir şeydir. Bu bağlamda, bu torba tasarının geri çekilmesi ve vergi adaleti çerçevesinde yeniden düzenlenerek getirilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu torba tasarı rantiyeciye rant yoksula daha fazla yoksulluk getirmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Toğrul.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 85’inci maddesinin son cümlesinde yer alan “51 inci maddesine göre” ifadesinin “51. maddesi çerçevesinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

         Baki Şimşek                     Ahmet Selim Yurdakul             Ruhi Ersoy

             Mersin                                  Antalya                         Osmaniye

 

Mehmet Necmetin Ahrazoğlu              Saffet Sancaklı

             Hatay                                   Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Kabul etmiyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Saffet Sancaklı konuşacak.

Buyurun Sayın Sancaklı. (MHP sıralarından alkışlar)

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19/11/2017 tarihinde Beyaz TV’de yayınlanan “Beyaz Futbol” isimli sözde spor programında sarf ettiği “kusturmalı Boşnak…” ifadesiyle Rasim Ozan Kütahyalı isimli, sözde yorumcu bu sözleriyle sadece Boşnak kökenli kardeşlerimize hakaret etmemiş, sadece onları yaralamamış etnik ve inanç farklılığı gözetmeksizin Türk milleti başta olmak üzere tüm insanlığa karşı suç işlemiştir, kendisini kınıyoruz. Boşnak kardeşlerimiz Türk milletinin ayrılmaz bir parçası, şerefli bir mensubudur. Onlar ki İslam sancağı düşmesin, Türk devleti var olsun diye tarifsiz acılar çekmiş, soykırımlara maruz kalmıştır. Türk milletinin gözü önünde dinî, ahlaki, vicdani tüm değerleri hiçe sayarak sarf edilen sözler nedeniyle adını anmayı bu saatten sonra ar kabul edeceğim şahsa karşı sadece Boşnak kökenli bir Türk ailenin çocuğu olarak değil aziz Türk milletinin bir vekili olarak bugün itibarıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunacağımı, konunun sonuna kadar takipçisi olacağımı beyan ediyorum.

Televizyon ekranlarında milletin parasıyla oturup milletin değerlerine küfredenler, ahlaksızca sözler sarf edenler bu cesareti nereden almaktadır? Toplumun değerleriyle barışık olmayan bu tip insanların, değerleri hiçe sayanların, ahlaktan yoksun şahısların bırakın televizyonlarda belden aşağı muhabbet etmeyi toplumun karşısına çıkıp söz söyleme cesareti bile bulamaması gerekmektedir.

Etnik ya da inanç farklılığı gözetmeksizin toplumu bir bütün hâlinde ilgilendiren bu gibi seviyesiz, bayağı programlar ya da şahıslarla ilgili olarak RTÜK acilen devreye girmeli, bunun yanında toplum da tepkisini ortaya koymalıdır. Unutulmasın ki ne söylese toplumun kabul ettiğini, siyasetin tahammül ettiğini sanan şahıs, dün FETÖ’cü olmakla övünüyordu. Büyük Türk milleti ailesini de bu tür haddini bilmeyenlere karşı tepki koymaya, seviyesiz ve bayağı konuşmalarını dinlememeye, yazılarını okumamaya davet ediyorum. Ayrıca, devletimizin yetkililerini kamu vicdanını sarsan bu tür konulara karşı daha duyarlı olmaya davet ediyorum.

Toplumsal hassasiyetin ve gerilimin had safhada olduğu, kutuplaşmaya, ayrılığa değil birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu şu günlerde ailecek devlet imkânlarından nemalanarak milletin değerlerine hakaret etmeyi marifet zanneden kendini bilmezlere, milletten kazandıklarıyla millete küfredilemeyeceğini hatırlatmak gerekmektedir. Bu nedenle, öncelikle devletimizin resmî kurumlarından ziyade milletin bir evladı ve vekili olarak bu şahsı büyük Türk milletine şikâyet ediyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milleti bütün olarak referans aldığımız için ırkçılığa, demokrasiyi referans aldığımız için de faşizme karşıyız. Bunun için, yapılan hakarete bir Boşnak kökenli olduğum için değil, onun için tepki vermiyorum; etnik ya da mezhep farkına bakmadan milletin parasıyla televizyonlarda köşe başına oturup hiç çekinmeden, sorumluluk hissetmeden, din, vicdan, ahlak gözetmeksizin yapılan konuşmalardan rahatsız olduğum ve de milletimin bir vekili olduğum için tepki veriyorum.

Ahlak, şerefin ve toplumun ölçüsüdür. Ölçüyü yitirmiş olan adı gereksiz şahıs elbette ahlak çizgisine çekilecektir. Bu konu sadece Boşnakları ilgilendiren bir konu değildir, kuru bir özürle geçiştirilecek konu hiç değildir. Ekmeğine ve milletine saygısı olmayan, özrü kabahatinden büyük olan Rasim Ozan Kütahyalı gibi şarlatanları televizyon ve gazetelerde görmeyi Türk milleti hak etmiyor. Neymiş? Alkol almış; ne yaptığını, ne konuştuğunu bilmiyormuş. Eğer bu doğruysa bu daha vahimdir; milyonlarca izleyiciye saygısı olan, ekrana alkollü çıkmaz. Ekmeğine saygısı olan işini ve milletini velinimet bilir, besmeleyle işine başlar.

Yüksek bir oranda milliyetçi ve muhafazakâr olarak kendini tanımlayan, genel anlamda da ahlaki değerleri içselleştirmiş büyük Türk milleti ailesinin huzuruna bu tip insanları asla çıkarmamalı; hatta bu aşamadan sonra çıkmaya cesaret bulamamalıdırlar. Bu kapsamda, hassasiyeti nedeniyle Beyaz TV yöneticilerini tebrik ediyorum. Bundan sonraki süreçte aynı hassasiyeti, bu şahsiyet fukarası, ekmeğine ve izleyicisine, milletine saygısı olmayan kişi veya kişileri tüm yazılı ve görsel medya sahiplerinden ve yöneticilerinden bir daha milletin önüne çıkarmamalarını bekliyoruz.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Sabah’tan da kovulmuş.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – Özellikle bir daha ekranlarda görünmemesi için de milletimiz adına yakın takipçisi olacağım.

Sayın Başkanım, yirmi saniye isteyebilir miyim?

BAŞKAN – Tabii, buyurun.

SAFFET SANCAKLI (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Özellikle bir daha ekranlarda görünmemesi için de milletimiz adına yakın takipçisi olacağımızı da beyan ediyoruz.

Sözlerimi, Boşnakların insanlığa mal olmuş, Bilge Kral’ı Aliya İzzetbegoviç’in sözleriyle bitirmek istiyorum: “Sloganımız şu: Kendinden olanı sev, ötekine saygı göster.” “Din ahlaktır, onu hayata geçirmekse terbiyedir.” “En kötü kombinasyon boş bir ruh ile dolu bir midedir.”

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Sancaklı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, söz istemişsiniz. Görmedim, kusura bakmayın.

Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi…

BAŞKAN – Açıklama mı yapacaksınız?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ufak bir açıklama…

BAŞKAN – Bir dakika…

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Rasim Ozan Kütahyalı’yı RTÜK’e şikâyet ettiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce sayın hatibin sözünü ettiği Beyaz TV ve Rasim Ozan Kütahyalı’nın bu ilk vukuatı değil, geçmişte de aynı vukuatları yapmışlardı, RTÜK’e şikâyet etmiştim, ceza almışlardı. Dün yine aynı şekilde RTÜK’e bunları şikâyet ettim, bu şikâyetimiz üzerine toplandı ve hayırlısıyla cuma günü karar verecek.

Saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz biz de.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 85’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

          Bihlun Tamaylıgil                         Bülent Kuşoğlu                          Tanju Özcan

                İstanbul                                     Ankara                                        Bolu

            Lale Karabıyık                         Mehmet Bekaroğlu                           Musa Çam

                  Bursa                                      İstanbul                                       İzmir

MADDE 85- 5369 sayılı Kanun’un 6'ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan (b) ve (c) bentleri ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) Türk Telekom yıllık net satış hâsılatının %1'ini, izleyen yılın Nisan ayı sonuna kadar, Hazine payı ödemekle yükümlü işletmeciler dışındaki işletmeciler yıllık net satış hâsılatının %1'ini, izleyen yılın Haziran ayı sonuna kadar ve faaliyetleri gereği Hazine payı ödemekle yükümlü olduğu halde Hazine payı ödemeyi gerektirmeyen hizmetleri de yürüten işletmeciler Hazine payına esas teşkil etmeyen yıllık net satış hâsılatının %1'ini, evrensel hizmet katkı payı olarak Kurum hesabına izleyen yılın Haziran ayı sonuna kadar yatırır ve Kurum takip eden ayın sonuna kadar;

c) Kurum, Hazine payı ödemekle yükümlü işletmecilerin ödediği payın %10'unu, ödendiği ayı izleyen ayın sonuna kadar,”

“Bu süre içinde ödenmeyen katkı payları, Kurumun ilgili vergi dairesine yapacağı başvuru üzerine, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir. Vergi dairelerince yapılan tahsilatlar ertesi ayın sonuna kadar Kurum hesabına aktarılır. Süresinde ödenmeyen katkı paylarına, vade tarihinden ödendiği tarihe kadar geçen süre için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre gecikme zammı uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bolu Milletvekili Tanju Özcan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, biz, haziran ayında bir yürüyüş yaptık değerli AKP milletvekilleri. Ne dedik? Yaklaşık bir ay yürüdük Ankara’dan ta İstanbul’a. Adalet dedik değil mi? Biz bir ay yürüdük ama siz bir saat bile düşünmemişsiniz bunlar niye yürüyor diye.

Bakın, yine bugün adaletsizliğe bir örnek, vergi sistemindeki adaletsizlik. Sayın Bakan, hukuk fakültelerinde bize şöyle öğrettiler, dediler ki: “Vergide adalet için çok kazanandan çok, az kazanandan az alacaksın, sosyal devlet ilkesinin de bir gereği.” Ama bizim uygulamamız nasıl? Bakın, Sayın Bakan, asgari ücretliden, memurdan vergiyi peşinen kesiyoruz ama milyonluk, trilyonluk iş alan iş adamlarına bakıyorsunuz; ya vergiyi ödememiş ya da eksik ödemiş. Niye eksik ödemiş? Tatil yapmak için aldığı lüks yatı bile vergisinden düşüyor, makam aracının benzinini vergisinden düşüyor ama asgari ücretli bir vatandaşımız veya bir memur, hasbelkader bir araç aldıysa, deposuna 50 liralık benzin koyabildiyse bunu vergiden düşme imkânı dahi yok.

Şimdi, adaletsizlik deyince, bakın, bir örnek daha vereyim. Vatandaşımız evine ekmek götürmek için 5 TL’den mazot alıyor küçük ahşap teknesine, bu tekneye de bir Türk Bayrağı takıyor, karşılığında vergi ödüyor. Peki, Sayın Bakan, babasının aldığı 120 metrelik gemiciğe Malta bayrağı takan, mazotu da 1,5 TL’den alan hiç vergi ödemiyor. Bu nasıl oluyor? Hani bunun adalet neresinde?

Bakın, adaletsizlik devriiktidarınızda toplumun her kesimine hızlı bir şekilde yayıldı. Bu coğrafyanın çocukları, artık devriiktidarınızda Anadolu çocukları ve offshore çocukları olarak ikiye ayrıldı. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, Anadolu çocukları derken neyi kastediyorum, kim bu Anadolu çocukları? Sayın milletvekilleri, bu Anadolu çocukları genellikle sıvasız evlerde dünyaya geliyorlar, yer sofralarında büyüyorlar, yer sofralarında. Babaları imkânsızlıktan genellikle okutamıyor; ha, okutma imkânı bulursa da bu devleti yönetenleri dinliyor, çocuğu imam-hatibe gönderiyor. Sonra çocuğun askerlik çağı geliyor, eline kınayı yakıyorlar, askere gönderiyorlar. Sonra ne oluyor? Bunlar “Allah Allah” diyerek gözünü kırpmadan teröristin üzerine gidiyor, şehit oluyor; al bayrağa sarılı şekilde doğduğu o sıvasız eve geri dönüyor; anası ağıt yakıyor, babası da ne diyor? “Vatan sağ olsun.” diyor. Bir de “offshore” çocuklar var. “Offshore” çocuklarla ilgili şunları söyleyeyim: Bunlar da genelde Boğaz manzaralı lüks bir villada dünyaya geliyor. Nasıl büyüyorlar? Havyar yiyerek, kuş sütü içerek büyüyor bunlar. Her nedense Anadolu çocuklarının gittiği o imam-hatip liselerine hiç gitmiyor bunlar, önünden bile geçmiyor. Özel okullarda veya yurt dışında tahsil hayatlarını sürdürüyorlar. E, doğru, bunların da askerlik çağı geliyor. Askerlik için gidiyorlar şubeye ama her nedense her şeyden geçtikleri hâlde o askerlik muayenesinden bir türlü geçemiyorlar, çürük raporu alıyorlar askere gitmiyorlar ve bunun sonucunda ne oluyor biliyor musunuz sayın milletvekilleri? İşte, o Anadolu çocukları Gabar’da, Cudi’de şehadet şerbeti içiyor; o, “offshore” çocukları da kumarhanede viski içiyor. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, devriiktidarınızda toplumun geldiği nokta bu sayın milletvekilleri. Utanarak söylüyorum bunu.

Sayın milletvekilleri, az önce güzel bir konuşma dinledik Sayın Sancaklı’dan, gerçekten çok doğru yerinde bir konuşma. Ya, bu Rasim Ozan Kütahyalı diye bir soytarı var. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Uzun süredir yandaş kanallarda şov yapıyor. Ne yapıyor? İktidarınızı övüyor, boş vakitlerinde de saçmalıyor. Peki, sayın milletvekilleri, açık bir şekilde Türk milletinin asli fertlerinden olan Boşnaklara yüz kızartıcı ifadelerde bulundu. E, bugüne kadar neden bir savcı harekete geçmiyor, neyi bekliyor? Yandaş diye hâlâ Hükûmet buna sahip çıkar diye mi bekliyor bu savcılar? Neden harekete geçmiyor? Sizi rahatsız etmiyor mu? Bakın, suç duyuruları var ama şu ana kadar açılmış tek bir soruşturma dahi yok. Bu Rasim Ozan Kütahyalı denen zat, sizin için önemli bir zat mı? Geçmişteki hizmetlerini dikkate alarak koruma altına mı aldınız? Biz bunun cevabını bekliyoruz, milyonlarca insan bunun cevabını bekliyor sayın milletvekilleri.

Sözlerimize son verirken bir de şunu söylemek istiyorum, geçen hafta önerdim: Bakın, bu Zarraf davasıyla ilgili devamlı haberler çıkıyor. Adalet Bakanı bir kapalı oturumda gelsin, milletvekillerini bilgilendirsin, bilgi sahibi olmak istiyoruz, basından duymak istemiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özcan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Muş...

MEHMET MUŞ (İstanbul) – 60’a göre bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika...

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 85’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın hatip geçmiş konuşmalarıyla benzer bir mukayese yapmaya çalıştı ve bazı örnekler vererek burada bizi, partimizi, partimizin içinden çıkan Hükûmetimizi bundan sorumlu tutmaya çalıştı.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Üzerine mi alındın?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ben üzerime alınmıyorum.

Bir kere bunu kabul etmemiz mümkün değil. Toplumun bir yere gittiği yok, toplumun nerede olduğu ortada. Yalnız, topluma nasıl bakacağınız, nereden baktığınız önemli.

Bir diğeri, adı geçen gazetecinin, bunun partimizle herhangi bir ilişiği vesairesi yoktur. Konuşulanları kabul etmemiz mümkün değildir. Bunu en sert şekilde eleştirdiğimizi ifade ettik, ifade ediyoruz. Kalkıp da bu korumaya mı alınmış, oraya mı alınmış, buruya mı alınmış... Vallahi, biz kimseyi korumaya almadık. Buradan ben de bütün yargıçlara, Türk hukuk sistemine çağrıda bulunuyorum: Bununla alakalı yapılacak ne varsa tez elden yapsınlar. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Muş.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 86’ncı maddede üç adet önerge vardır, ikisi aynı mahiyettedir. İlk okutacağım iki önergeyi birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 86’ncı maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Emin Haluk Ayhan                       Mehmet Erdoğan                       Erkan Haberal

                 Denizli                                      Muğla                                       Ankara

           Mustafa Kalaycı                         Muharrem Varlı

                 Konya                                       Adana

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Behçet Yıldırım                           İmam Taşçıer                               Erol Dora

             Adıyaman                                 Diyarbakır                                    Mardin

          Nihat Akdoğan                    Mahmut Celadet Gaydalı

              Hakkâri                                      Bitlis

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk olarak, Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı konuşacak.

Buyurun Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu torba yasada yeni yeni ek vergiler vatandaşlarımızın sırtına yükleniyor ama bir taraftan da dünyanın parasını kazanan, insanların cebine el atmış GSM firmalarının borcu siliniyor.

Şimdi, biz, zaman zaman burada önergeler veriyoruz, zaman zaman çıkıp konuşmalar yapıyoruz, zaman zaman bu konudaki eleştirilerimizi ve yapılması gereken doğruları söylüyoruz. Bunları söylediğimizde de ne yazık ki Hükûmet tarafından çok fazla itibara ve dikkate alınmıyor.

Mesela, “Buğday hasadı başladığında buğday ithalatı yapmayın.” diyoruz. O dönemde buğdayın kilosu 1,1 liradan birdenbire 70 kuruşa kadar düştü. Şu anda tohumluk buğday ne kadar biliyor musunuz arkadaşlar? 1,65 lira. Gübrenin kilosu ne kadar? DAP gübresi 1,6-1,7 lira. Diğer gübreler ne kadar? 1,2 lira civarında seyrediyor. Yani buğday serbest piyasada 1,1 liradan yer bulurken, birdenbire buğday ithalatı açılınca, 70 kuruşa kadar düştü. Çiftçinin elinden çıktıktan sonra da şimdi buğday yeniden 1,1 liralarda. Yani böyle bir uygulamayla ne yapmaya çalışıyorsunuz, bunu anlamak mümkün değil.

Diyoruz ki gelin, çiftçilerin ecrimisille ektikleri tarım arazilerinin fiyatlarını biraz düşürelim, “Yok efendim, bu, Maliyeye ek yük getirir.” Gelin, satış yapacağımız zaman daha uygun fiyata satalım, çiftçiler alsın bu tarlaları diyoruz, “Yok, efendim, ek yük getirir.” Ya, peki, GSM firmalarının borçları silinirken devlete ek yük getirmiyor mu bunlar? Maliyeye ek yük getirmiyor mu bunlar? Bu ek yükler nereden çıkacak? Kimler karşılayacak? Ya, mazot konusunda mazottaki ÖTV’yi, KDV’yi kaldıralım dediğimizde, “Efendim, şu anda bunu kaldıramayız, ihtiyaç var.” deniyor. Ya, peki, lüks yat ve kotrası olanlar yani 20 milyon dolara lüks yat ve kotra alanlar, bunu kullananlar, lüks geziler yapanlar 1,7 liradan mazot koyuyor da çiftçinin 1,7 liraya mazot koyması sizin gözünüze çok mu geliyor? Yani, çiftçi traktörüne 5 liraya mazot koyuyor ama 20 milyon dolara aldığı yat ve kotraya 1,7 liraya mazot koyuyor o zengin, kimse artık.

Değerli arkadaşlarım, bakın, çiftçi bu ülkenin gerçek üreten ve hepimizin doymasını sağlayan, hepimizin evine giren sebzesini, meyvesini, ekmeğini, zeytinini, peynirini üreten insanlar, etini üreten, sütünü üreten insanlar. Şimdi, Tarım Bakanı övünüyor “Ucuz et yedireceğiz.” diye. Doğru, insanlarımız ucuz et yesinler, biz de buna tarafız ama ucuz et yemenin formülü üreticiyi cezalandırmaktan geçmez. Gelin, şu yıllardan beridir faaliyete geçiremediğiniz meraları bir faaliyete geçirelim, ucuz yem verelim çiftçiye. Yani yem fabrikaları dayatıyor zammı, dayatıyor zammı, yem fabrikalarına hiçbir şey yok, üretici cezalı, üretici suçlu. İthal et getirerek mi bu ülkenin et problemini çözeceksiniz? Belki kısa vadede ucuz et verebilirsiniz, kısa vadede insanları popülist politikayla memnun edebilirsiniz ama inanın ki gelecekte çok daha büyük bir probleme şu anda katkı sağlamış oluyorsunuz Hükûmet olarak. İnsanlar hayvancılıktan nefret eder, para kazanamazsa bir daha hayvancılığa dönemezler. Bakın, şu anda düve ithalatını serbest bıraktınız, buna seslenmiyorum; düve ithalatında bir sıkıntı yok, düve ithalatı yapılsın, Türkiye'nin düve sayısını 5 milyonlara, 7 milyonlara çıkaralım ama et ithalatı doğru bir uygulama değil. Et ithalatı doğrudan doğruya üreticiyi cezalandıran bir uygulamadır, üretici perişan durumdadır, aldığı hayvana -affedersiniz- yedirdiği yemin, çobana verdiği paranın karşılığını şu anda alamamaktadır. Eğer cezalandıracaksanız aracı firmaları cezalandırın, eğer cezalandıracaksanız yem üretenleri cezalandırın ama bunun suçu üreticide değil değerli arkadaşlarım.

Çiftçinin Ziraat Bankasına olan borçlarının faizini çiftçinin lehine silelim. dediğimizde, “Ek yük getirir.” diyorsunuz ama öbür tarafta, milletin kanını somuran GSM firmalarının 3 milyar lira borcunu siliyorsunuz. Yani ne denir buna? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!

Hepinize saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Varlı.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde şimdi de Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı konuşacaktır.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 86’ncı maddesi üzerinde partim ve grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 86’ncı maddeyle yeni bir düzenleme yapılarak 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’na ekleme yapılmıştır. Eklenen maddeyle toplulaştırma çalışmaları süresince arazide tarım faaliyetleri yapmak, toplulaştırmayı uygulayan ilgili kuruluşun iznine tabi tutulmuştur.

Tarıma elverişli olan alanlar da iyi bir saha analizi oluşturulmadan birer birer yok edilmektedir. Tarım alanları bu kadar hızlı yok olurken tarımla uğraşanlar, deyim yerindeyse ekmeğini topraktan çıkaranlar da birer ikişer toprakları terk etmek zorunda kalmaktadır. İktidarın hem tarım sektörüne etkin bir çözüm bulamıyor olması hem de sürdürülebilir bir yönetim anlayışının belirlenmemiş olması sorunların boyutunu giderek artırmaktadır.

Özellikle bu maddeyle öngörülen arazi toplulaştırması akıllıcadır, konuyla ilgili uzmanlar tarafından yapılması da ikinci önemli bir parametredir. Oldubitti mantığıyla yapılması doğru değildir.

Tarım sektörüyle ilgili yasal düzenlemeler yapılırken konu sadece bir mülk olarak değil, aynı zamanda doğal kaynak olarak da ele alınmalı ve konuya tarımsal üretim fonksiyonu içeren bir bakış açısıyla bakılmalıdır.

Tarım politikasının böyle torba yasalarla, aralara sıkıştırılan düzeltme maddeleriyle geçiştirilmesi son derece yanlıştır. Bunun tek yasa altında detaylı bir şekilde incelenerek hazırlanması ve uygulanması gerekir. Memleketimizin ciddi bir tarım politikasına ihtiyacı vardır. Arazi toplulaştırmasında üretici her aşamada desteklenmelidir ama üreticiyi desteklemeden kasıt, 30 bin lira genç çiftçiye hibe olarak düşünülmemelidir. Tabii, genç çiftçilerin desteklenmesi önemli ama bunu belli bir sistem içerisinde gerçekleştirmek gerekmektedir. Aktarılan kaynakların ne şekilde kullanılacağı belli olmayan yöntem ve metotlar hem çiftçiliğin hem de hayvancılığın gelişimine katkı sağlamayacaktır. Bu konuyla ilgili önerim: Hayvancılık veya çiftçilik yapmak isteyen emekçileri devlete borçlandırarak; bunun karşılığında ise devletin her türlü ihtiyaçları giderecek, tarıma ve hayvancılığa hazır tesislerin işletmesini yapmak üzere küçük aile işletmelerine teslim etmeleridir. Hatta, eldeki mevcut devlet üretme çiftliklerinin dahi küçük çiftliklere göre tanzim edilip çiftçilik yapmak isteyen ailelere cazip bir ücretle kiraya verilerek ve realist üretim hedefleri belirtilerek insanların üretken hâle getirilmesidir.

Üreticiyi bu şekilde üretime teşvik etmek gerekmektedir, aksi takdirde getirilen hibe ve faizsiz kredi usulü yaklaşımlar günübirlik çözümlerdir. Bu sistemler piyasaya, sirkülasyona para sunmak amaçlamaktadır. Piyasada geçici bir rahatlık sağlar ama bu çok kısa vade içindir, uzun süreçte hiçbir işe yaramaz.

Toprakla ilgili politikalar belirlenirken sürdürülebilir bir kalkınma hedefleniyorsa öncelikli olarak kırsal alanda düzenlemelerin yanında mülkiyet ve kullanım hususlarının da gözden geçirilmesi gerekmektedir. Kırsal alandaki insanlar kalkınırsa otomatik olarak kasaba ve şehirler de kalkınmış olur çünkü kırsal alan en uç noktalardır. Rant ekonomisinden vazgeçip üretim ekonomisine geçmenin tek yolu budur. Toplulaştırmayla mülkiyet hakkı güvence altına alınmalı, aynı zamanda da parsel şekillerini değiştirerek etkin bir toprak yönetimi desteklenmelidir. Fakat söz konusu maddede getirilen “Ortak kullanım alanları olarak planlanan alanlarda toplulaştırma çalışmaları süresince tarımsal faaliyette bulunmak özel arazi toplulaştırmasını yapan ilgili kuruluşun iznine tabidir.” kısmı, geçici bir süre için bile olsa mülkiyet hakkını fiilen ortadan kaldırmaktadır. Mülkiyet hakkını gözeten ve koruyan, bunun yanında, özellikle verimli tarım alanlarının ve tarım dışı kullanım taleplerinin yoğun bulunduğu bölgelerde öncelikli olarak toplulaştırmanın yapılarak etkin, sürdürülebilir bir yapının oluşturulması gerekmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime otuz dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.35

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 86’ncı maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylaması sırasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.09

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 86’ncı maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin ikinci oylaması sırasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

86’ncı madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 86’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve ederiz.

Saygılarımızla.

     Bihlun Tamaylıgil                      Bülent Kuşoğlu             Lale Karabıyık

            İstanbul                                  Ankara                             Bursa

     Mehmet Bekaroğlu                         Musa Çam          Kâmil Okyay Sındır

            İstanbul                                   İzmir                              İzmir

Madde 86- 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 17’nci maddesinin yedinci fıkrasına aşağıdaki cümle ve aynı maddeye sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar ilave edilmiştir.

“Ortak kullanım alanları olarak planlanan alanlarda toplulaştırma çalışmaları süresince tarımsal faaliyette bulunmak özel arazi toplulaştırmasını yapan ilgili kuruluşun iznine tabidir. Arazi toplulaştırması yapılan veya yaptırılan sahalardaki kanal, yol ve benzeri kamunun ortak kullanacağı alanlar olarak planlanan yerlerdeki taşınmazların mütemmim cüzlerinin karşılığı ile taşınmaz sahiplerine yeni parseller teslim edilene kadar doğabilecek gelir kayıpları uygulayıcı kuruluş tarafından karşılanır.”

“Arazi toplulaştırma projelerinin uygulanması esnasında, elbirliği mülkiyet olarak tescilli parsellerin, paylı mülkiyete dönüştürülmesi işlemleri uygulayıcı kuruluş tarafından resen gerçekleştirilir. Kesinleşen listelerin tapu müdürlüğü tarafından doğrudan paylı mülkiyet olarak tescili sağlanır. Bu yetki kapsamındaki işlemler her türlü gider, vergi, resim ve harçtan muaftır.

Arazi toplulaştırma projelerinin uygulanması esnasında, tapuya kayıtlı olup tescile esas belgesine aykırılığı tespit edilen hisse hataları, uygulayıcı kuruluş tarafından resen düzeltilir. Kesinleşen listelerin tapu müdürlüğü tarafından doğrudan paylı mülkiyet olarak tescili sağlanır. Bu yetki kapsamındaki işlemler her türlü gider, vergi, resim ve harçtan muaftır. Bu madde kapsamında getirilen muafiyetler mükelleflerin veraset ve intikal vergisine ilişkin yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır konuşacak.

Buyurun Sayın Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 86’ncı maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, bu torba kanun tasarısından bazı düzenleme başlıklarını paylaşmak istiyorum: Meralarla ilgili çok tehlikeli bir düzenleme, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu üzerinde düzenleme, sulama alanlarıyla ilgili düzenleme, Tarım Reformu Kanunu kapsamında düzenleme, arazi toplulaştırmasına dair düzenleme; Köy Kanunu, orman köylüsü, gıda sektörüyle ilgili, tütün üreticisiyle ilgili düzenlemeler…

Değerli arkadaşlar, maalesef bu kanun hiçbir şekilde Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonuna gelmemiştir tüm bu düzenlemelere rağmen. Hatta şunu da söylemek isterim: Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu kurulduğu günden bugüne, yani son iki senedir üç kere kahvaltıda buluşmuştur, iki kere iftar yemeğinde buluşmuştur, bir seyahat yapmıştır, ondan öte bir tane kanun maddesi, bir tane kanun teklifi Komisyona gelmemiştir iki yıllık geride bıraktığımız dönemde. Böyle bir torba kanundan bahsediyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bilindiği gibi, 19 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe giren bir Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu var, 5403 sayılı Kanun. Bu kanun, topraklarımızın korunmasını ve geliştirilmesini ve tarım arazilerinin sınıflandırılmasını, bölünmelerin önlenmesini sürdürülebilirlik ilkesine uygun olarak planlı kullanımını sağlayacak usul ve esasları düzenliyor. Oysaki 1990 yılından günümüze, bu kanunun yürürlükte olduğu son on iki yıl da dâhil olmak üzere tarım alanlarının tarım dışı amaçla kullanımını talep eden 120 binin üzerinde yapılan başvurular sonucunda 3 milyon hektara yakın bir büyüklükteki tarım alanının amaç dışı kullanımına izin verilmiştir. Kısaca, 3 milyon hektar alan sanayi, kentleşme, turizm, madencilik, ulaştırma ve daha birçok alanda amaç dışı kullanıma sunulmuştur. Peki, şimdi soruyorum: Bu bir ihanet değil midir?

Değerli arkadaşlar, haziran ayında kısaca Üretim Reformu Kanun Tasarısı olarak tanımladığımız bir kanun tasarısını görüştük. Mera Kanunu’nda yapılmak istenen ancak tasarıdan çıkarılan düzenleme var idi, ne yazık ki bu düzenleme bugün bu tasarıda yeniden yerini buldu. Peki, neden? O zaman neden çektiniz, şimdi neden yeniden getiriyorsunuz? Söz konusu düzenlemeyle meraların endüstri bölgelerine, organize sanayi bölgelerine, serbest bölgeler gibi kullanımlara tahsis edilerek hayvancılık, toprak koruma, su üretimi ve biyolojik çeşitlilik bakımından büyük önemi olan mera alanlarının daraltılması söz konusu. Yıllık 15 milyon ton kaba yem ithalatının yapıldığı, et fiyatlarının yükseldiği ülkemizde bu düzenlemeden yarar beklemek nafile bir çaba değildir de nedir?

Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne, mera alanlarımızın, ülke yüzölçümünün yüzde 56’sından yüzde 19’una gerilediğini özellikle belirtmek isterim. Bu ciddi gerilemenin de söz konusu tasarıyla çok daha artacağı ortadadır.

Buradan Sayın Tarım Bakanına da çağrıda bulunuyorum. Sayın Bakan, kırmızı et, karkas, lop et ithalatı sopasıyla, bir ithalat sopasıyla besi üreticilerimizi tehdit ederek terbiye etmeye çalışacağınıza, hayvansal üretimimizin ve besiciliğin olmazsa olmazı olan mera alanlarımızı tarım dışı kullanıma ve hele hele sanayi üretimine terk etmeyerek hayvansal üretimimizin yok olmasını önleyiniz.

Yerli ve millî olduğunuzu iddia ediyorsunuz, sizden beklenen kendi üreticinizi korumaktır, kollamaktır; yüksek üretim girdi maliyetlerine önlem almanız ve Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesini çalıştırmanızdır; fahiş aracı kârlarını bu sayede ancak kontrol altına alırsınız. Tarım alanlarını koruyup kollamanızdır sizden beklenen Sayın Bakan.

Bakanlığınız, Temmuz 2005 yılında yasalaşan Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun gereğini bugüne kadar neden yapmamıştır, soruşturacak mısınız?

212 adet büyük ovadan koruma altına alındığı ifade edilen 141 büyük ovada arazi kullanım planları neden hâlâ hazırlanmamıştır? Havza yönetim planları neden yapılmamıştır? Tarım lojistiği planları neden yapılmamıştır? Tarımsal ürün deseni planlaması neden yapılmamıştır? Bu planlar olmadan büyük ovaları ve tarım alanlarımızı koruyamayacağınızı bilmiyor musunuz, yoksa biliyor da kamu yararı aldatmacasıyla yandaşlarınıza dağıtmayı mı düşünüyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, hatırlayınız, Sayın Erdoğan geçenlerde İstanbul ve diğer AK PARTİ’li belediyeleri kastederek, “İhanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum.” demişti.

Yine, hatırlayınız, aynı şekilde Sayın Başbakan bir konuşmasında “Tarım yapılacak yere bina yapmak ihanettir.” demişti. Bu ne yaman çelişkidir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sındır, teşekkür ederiz.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Bitiriyorum, bir on saniye…

BAŞKAN – Peki, buyurun.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – …bir yandan ihanetten bahsedeceksiniz, diğer yandan bu tasarıyla ihanet etmeye hem de ülkemizin bütün topraklarında devam edeceksiniz. Unutmayınız, topraksız vatan olmaz. Hem “tek vatan” diyeceksiniz hem de topraklarını yok edecek düzenlemeyle vatan olmaktan çıkaracaksınız. Cumhuriyet Halk Partisi bunu asla kabul etmeyecektir.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarken Rasim Ozan Kütahyalı’nın Bosna halkını, Boşnak kardeşlerimizi ve Bosna halkıyla duygusal bağları olan tüm yurttaşlarımızı rencide eden, derinden üzen, bu çerçevede tarihimizi ve millî değerlerimizi aşağılayan sözlerini de nefretle kınıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Sındır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 87’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 87’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

       Behçet Yıldırım                         İmam Taşçıer                     Erol Dora

           Adıyaman                               Diyarbakır                          Mardin

       Nihat Akdoğan                  Mahmut Celadet Gaydalı

            Hakkâri                                   Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacak.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 87’nci maddesine ilişkin olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesiyle 5393 sayılı Belediye Kanunu’na getirilen ek bir maddeyle belediye meclislerinin kamu kurum ve kuruluşlarına uyguladıkları su ve atık su tarifelerinde uygulama birliğinin sağlanması, su tüketim bedellerinin kamudaki maliyetlerinin düşürülmesi planlanmaktadır. Ancak söz konusu maddenin hayata geçmesiyle birlikte anılan kamu kurumlarına fiilî olarak ücretsiz su verilmesi uygulaması hayata geçecektir. Bu uygulamayla, zaten gelir üretme sıkıntısı yaşayan belediyelerin dezavantajlı bir konuma geçmesi söz konusu olacaktır.

Değerli milletvekilleri, şimdi konuştuğumuz mesele belediyeler, belediye meclisleri ve bu meclislerin kararları olunca su tüketim bedellerinden çok daha önemli ve öncelikli olarak konuşulması, tartışılması gereken konular olduğu kanaatindeyiz.

Bakınız, bugün, Türkiye’de yerel yönetimlerin demokratik bir biçimde göreve gelip yine demokratik bir biçimde görevden ayrılma zemini büyük oranda aşınmıştır. Hepinizin bildiği gibi, 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Belediye Kanunu’nda yapılan çeşitli değişikliklerle, seçim yoluyla göreve gelmiş belediyelerin kayyum atanması yoluyla merkezî hükûmete devredilmesinin yolu açıldı. Bu kanun hükmünde kararnamenin ardından gelişen antidemokratik sürece hepimiz yakından tanıklık ettik maalesef. Dikkatinizi çekerim, sürekli şekilde “millî irade” “halk iradesi” “demokrasi” gibi kavramları kullanmaktan geri durmamak, öte yandan kayyum atanan belediyeler, tutuklanan belediye eş başkanları, görevden uzaklaştırılan belediye başkanları, tutuklanan veya görevden uzaklaştırılan belediye meclis üyeleri konusunda ise millî irade kavramını, millî irade mekanizmasını akla getirmekten dahi imtina etmek oldukça çelişkilidir değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, bakınız, son süreçte istifa eden AKP’li belediye başkanlarını da hesaba kattığımızda, aslında geldiğimiz noktada, Mart 2014 yerel seçim sonuçlarının bir kıymetiharbiyesi kalmamıştır çünkü bugün, Türkiye nüfusunun neredeyse yarısı kendisi tarafından seçilmemiş bir belediye başkanı ya da kayyum tarafından yönetilmektedir. Yurttaşların kendileri tarafından seçilmeyen kişilerce yönetilmeleri ise maalesef hiçbir siyaset lügatinde demokrasi olarak adlandırılmamaktadır. Çünkü demokrasi kavramı, demokratik ve şeffaf seçimlerle göreve gelme, demokratik ve şeffaf yönetim ve yine demokratik ve şeffaf yöntemlerle görevi devretme gibi yönetişim biçimlerine atıfta bulunur. Şimdi baktığımızda, ne kayyum atanan belediyelerde ne de istifa eden belediye başkanlarına ilişkin süreçlerde maalesef demokratik ve şeffaf bir süreçten söz etmek mümkündür. Halk seçtiği belediye başkanlarının neden görevden alındığına ilişkin ya da neden istifa ettiklerine ilişkin bilgiye sahip değildir. Görevden alma yetkisinin halka ait bir yetki olması gerekirken halkın bu yetkisi de yok sayılmış ve bu yetki evrensel hukuka da aykırı biçimde merkezî Hükûmet tarafından kullanılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi tasarı maddesine tekrar dönecek olursak, düzenlemeyle kamu kurumlarının bu giderleri azaltılmak istenmektedir. Ancak halkın su giderleri konusunda bir düzenleme maalesef yoktur. Halkın ödediği su faturalarına baktığımızda, su tüketim bedelinden neredeyse daha fazla oranda “çeşitli vergi kalemleri” adı altında ek ücretler alınmaktadır. Giderek yoksullaştırılan halk, su gibi günlük yaşamın olmazsa olmazı bir kaynağı da son derece pahalı fiyatlara satın almak zorunda bırakılmaktadır. Su, temel bir insan hakkıdır. Musluklarımızdan temiz ve içilebilir lezzette su akması, bunun gerçekleşmesi için gerekli olan altyapının kamu kaynaklarıyla yenilenmesi, su varlıklarının korunmasına hizmet edecek etkin bir su tasarrufunun insan hakkını ihlal etmeden gerçekleştirilmesi için gerekli politikaları üretmek Hükûmetin başlıca görevlerinden birisidir diyor, bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 87’nci maddesinde geçen “eğitim kurumlarına” ibaresinden önce gelmek üzere “kamuya ait” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      Mustafa Kalaycı               Muharrem Varlı                      Erkan Haberal

             Konya                           Adana                                     Ankara

     Emin Haluk Ayhan             Mehmet Erdoğan  Mehmet Necmettin Ahrazoğlu

            Denizli                           Muğla                                      Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 87’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun tasarısının 87’nci maddesinde 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15’inci maddesinde değişikliğe gidilmekte ve bu değişiklikle belediyelerin meclis kararıyla mabetlerin yanı sıra eğitim kurumlarına, yurtlara, okul pansiyonlarına ve hastanelere indirimli bedelle ya da ücretsiz olarak içme ve kullanma suyu verebilmesi konularında düzenleme yapılmaktadır.

Belediye Kanunu’nun imtiyazları düzenleyen 15’inci maddesinde yalnız mabetlerin indirimli hâle getirildiği malumunuzdur. Bu düzenlemeyle isteyen belediyelerin meclislerinin kararıyla mabetlerin haricinde, eğitim kurumlarına, yurtlara, okul pansiyonlarına ve hastanelere de indirimli bedelle ya da ücretsiz olarak içme ve kullanma suyu verebilmesi amaçlanmaktadır. Bu düzenleme yerinde ve geç kalmış bir uygulamadır. Bu yetkinin belediye meclislerinde bırakılması belediyeler arasında farklı uygulamaların yaşanmasına ve mağduriyetlere de yol açacaktır.

Ayrıca özel eğitim kurumları, özel yurtlar, özel okullar, özel pansiyonlar ve özel hastaneler ticarethane olup özel ve kamu ayrımı yapılmadan özel eğitim kurumlarının, bu yurtların, özel okulların bu statüye alınmasını da doğru bulmamaktayız.

Belediyelerin indirimli ya da ücretsiz su vereceği kurumları belirleme konusunda objektif bir kriter olmadığı için herhangi bir siyasi partiye mensup belediyenin hangi okul, yurt, pansiyon ya da hastaneye indirim yapacağı ya da tamamen ücretsiz su vereceği tamamen onların inisiyatifine bırakılmıştır. Belediyelerin keyfî uygulama yapmasının önüne geçmek amacıyla durumun hiç olmazsa bir yönetmelikle düzenlenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, su hayattır, suyun olmadığı yerde hayat olmaz. Tüm uygarlıklar su havzalarının yakınında ya da civarında kurulmuş, suyun olmadığı yerlerden suya doğru göçler başlamıştır.

6360 sayılı Büyükşehir Yasası’na göre, mahalleler, köyler ve kapatılan eski belde belediyelerinde yeni uygulama sonucunda su sayacı takılarak yüklü miktarda su faturaları ödetildiği malumunuzdur. Bazı yerleşim birimlerinde musluklardan su akmamasına rağmen su faturaları gönderildiği haberlere yansımaktadır. Özellikle büyükşehirlerin hiçbir katkısı olmadığı hâlde, köylerimizin kendi imkânları ile imece usulüyle veya daha önceden kaymakamlıklar ve il özel idareleri tarafından yapılan, sulamayla ilgili, köye getirilen sularla ilgili ve cazibeyle akan sularla ilgili belediyeler ücretler almaktadır. Eğer yapılacaksa öncelikle cazibeyle gelen köylerdeki sularda indirim yapılması veyahut da ücret alınmaması gerekmektedir. Dolayısıyla tamamen köylünün kendi öz kaynaklarıyla ve imkânlarıyla, doğal cazibeyle gelen ve… Zaten zor şartlarda geçimini sağlayan köylüler, bir de kendi kaynaklarına ayrıca bedel ödememelidir. O nedenle de bu kapsamda olan köylerde ve mezralarda abonelik, açma, kapama, bağlantı, teminat, güvence bedeli, katılım payı ve özellikle su ücretlerinden ya ücret alınmamalı ya da belirlenen ücretlerden yüzde 50 indirime gidilmelidir.

Sözlerime burada son verirken, Hatay, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından 600’e yakın yemeğiyle “UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı Gastronomi Kenti” ilan edilmiştir. Ayrıca, “Medeniyetler Bahçesi” temasıyla düzenlenecek olan EXPO 2021 Hatay’da gerçekleştirilecektir.

Her iki konuda da destek ve emeklerini esirgemeyenlere buradan Hataylılar adına teşekkür ediyorum. Ayrıca, EXPO 2021 için de Hükûmetimizden Hatay’a gerekli yardımların yapılmasını bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ahrazoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 87’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

         Bihlun Tamaylıgil                   Lale Karabıyık         Mehmet Bekaroğlu

               İstanbul                                Bursa                            İstanbul

          Bülent Kuşoğlu                     Hüseyin Çamak                   Musa Çam

                Ankara                                Mersin                             İzmir

MADDE 87- 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin altıncı fıkrasının ikinci cümlesine “meclis kararıyla mabetlere” ibaresinden sonra gelmek üzere, “eğitim kurumlarına, yurtlara, okul pansiyonlarına ve hastanelere” ibaresi ilave edilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Çamak konuşacak.

Buyurun Sayın Çamak. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı torba kanunun 87’nci maddesiyle ilgili huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Burada, belediyelerin meclis kararıyla mabetlere indirimli veya ücretsiz su vermesine eğitim kurumları, yurtlar, okul pansiyonları ve hastaneler de ekleniyor. Özellikle şunu belirtmek isterim ki: Bunun, TÜRGEV ve Ensar Vakfı gibi kurumsallaşan bazı cemaat örgütlenmelerine imtiyazlar tanımak için kılıf hazırlamak olup olmadığına dair ciddi endişelerimiz söz konusu. Eğer iktidar 15 Temmuz darbe girişimine rağmen tarikatlara bel bağlamanın nasıl büyük bir hata olduğunun farkına varmamışsa üzülerek belirtirim ki bu ülkede daha çok cemaatler darbe yapma fırsatı bulabilir.

Bu anlamda, dün Ankara Büyükşehir Belediyesinde konuşma yapan AK PARTİ’li Çamlıdere Belediye Başkanı Hazım Caner Can’ın Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllar önceki söylemlerinde anlatmak istediklerinin uygulanması hâlinde bugün FETÖ yapılanmasının vücut bulamayacağını aktaran şu sözüyle aynı temennilerde bulunmak isterim. Hazım Caner Can diyor ki: “İlimden uzaklaşıp mürşidin peşine takıldığımız müddetçe yeni FETÖ’lere maalesef ki esir olacağız. Hiç olmazsa bundan sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün veciz sözlerini kulak arkası yapmayalım.”

Ayrıca, bu maddede geçen mabetler konusunu da pozitif hukuk bağlamında irdelememizde fayda vardır. Çünkü cemevleri gibi inanç mabetlerinin bazı hukuki çıkmazlardan ötürü mabet statüleri tanınmamaktadır. Eşit haklar açısından bakıldığında, sorun, ibadet yerlerinin genel hukuki statüsünün eşitlik ilkesini her zaman ve tam gözetir nitelikte olmayan bir pozitif düzenlemeler bütününün varlığından kaynaklanan tanınmama ve hakkaniyet ölçüsünde eşit muamele görmeme sorunudur. Cemevlerinin statüsünün ibadethane olarak kabulü için, sıkça ileri sürüldüğü gibi, Anayasa’nın temel hükümlerinden olan ve inkılap kanunları içinde sayılarak güvence altına alınan 174’üncü maddenin (3)’üncü fıkrasında 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine Dair Yasa’nın değiştirilmesine de ihtiyaç yoktur. Ufak bir hukuki düzenlemeyle cemevlerinin statüsü, ilgili yasanın yasakladığı türbe ve benzeri yerlere iliştirilmekten kurtarılabileceği gibi, illa bir düzenlemenin de açıkça zikredilmesi gerekmeden de sorunun idari yargı içtihadıyla çözülebileceği bilinmektedir. Cemevinin bu kapsamda bulunduğu hükmünü yargı içtihadıyla yerleştirmek teknik olarak imkân dışı değildir ancak bu yol, açık bir yasal düzenleme yoluyla karşılaştırıldığında öncelikle zaman alıcıdır; dahası, yargıda mevcut muhafazakâr tutumun etkileri, bugüne dek yerleşmiş içtihadın ve gözlenen performansın ışığında düşünüldüğünde yargısal yolun başlatıcı değil ancak birtakım açık düzenlemelerle harekete geçirildiği takdirde tamamlayıcı sonuç vereceğini düşündürmektedir.

Sözlerimi tamamlamadan önce, toplum olarak birbirimizi anlamamamıza neden olan, kin, nefret ve öfkenin sevgiye dönüşmesini, cennet gibi vatanımızda yaşayan tüm inançların birbirlerinin haklarına saygılı, kardeşçe, el ele, barış içinde birlikte olmalarını diler, aşk-ı niyazla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çamak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

88’inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır, ilk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 88’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Behçet Yıldırım                         İmam Taşçıer                     Erol Dora

           Adıyaman                               Diyarbakır                          Mardin

       Nihat Akdoğan                  Mahmut Celadet Gaydalı  Meral Danış Beştaş

            Hakkâri                                   Bitlis                              Adana

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

      Mustafa Kalaycı                       Muharrem Varlı              Erkan Haberal

             Konya                                    Adana                             Ankara

     Emin Haluk Ayhan                     Mehmet Erdoğan                Baki Şimşek

            Denizli                                   Muğla                             Mersin

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde önce Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaklar.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi selamlıyorum.

Ben bugün Karma Komisyonda görüştüğümüz Leyla Zana dosyasını sizlerle paylaşmak istiyorum, maddeye ilişkin teknik itirazlarımızı zaten yapmış durumdayız.

Sayın milletvekilleri, 1994 yılından bugüne yirmi üç yıl geçti ama hâlâ, milletvekilliği, yemin metninden dolayı düşürülüyor. 1980 darbesinin üzerinden otuz yedi yıl geçti ama hâlâ darbecilerin tanzim ettiği, bu halka dayattığı darbe anayasasıyla yönetilmeye devam ediyoruz. Leyla Zana’nın vekilliği neden düşürülüyor? Her ne kadar gösterilen gerekçe devamsızlık gibi gösterilse de gerçek bu değil. “Yeminden dolayı düşürüyoruz.” dememek için Karma Komisyon ve siyasi irade dolanarak devamsızlık gerekçesini getiriyor. Nedir mesele? 7 Hazirandan sonra seçilen Leyla Zana, Deniz Baykal’ın Başkanlığında, aynı kavramı kullanarak yemin metninde, “Türkiye milleti” diyerek burada yemini kabul edildi ama 1 Kasımdan sonra yemin edince yine aynı kavramı kullandı, “Türkiye milleti” dedi; aynı Başkan, aynı Parlamento, aynı yemin bu sefer geçersiz kabul edildi ve Sayın Zana’nın odası dâhil bütün hakları ve olanakları elinden alındı. 3 personeli de yok, bir odası da yok, milletvekilliği yapacağı hiçbir aracı da söz konusu değil. Şimdi, bu tabloda “Devamsızlık yaptı.” deniyor. Hem bir milletvekiline “Gelip tekrar yemin içmek zorundasın, bu kavramı reddediyorum.” diyeceksiniz ve vekillik yaptırmayacaksınız hem de “Niye gelmiyorsun?” diyerek vekilliğini düşüreceksiniz, böyle bir gerekçe kabul edilemez.

Bu yemin metniyle problemimiz var, bu yeni bir problem değil. 1982 Anayasası’yla problemimiz var çünkü bu darbecilerin getirdiği bir anayasa. Aslında bu Parlamentoda bulunan bütün siyasi partiler seçimlerde darbe anayasasına karşı yeni bir anayasa sözü veriyorlar, seçim kampanyalarında darbe anayasasına karşı konuşuyorlar ama sorun gelince ortaya, söz konusu HDP olunca herkes darbe anayasasının arkasına sığınıyor, bu yemin metnini savunuyor. Bu yemin metni, 81’inci maddedeki metin, Türkiye toplumunu yansıtmıyor. Bu yemin metni Türkiye’deki çoğulculuğu, çok dilliliği, çok kimlikliliği, çok inançlılığı, çok kültürlülüğü yansıtmıyor. Bizler hepimiz tornadan çıkmış vekiller değiliz; farklı dillerdeyiz, farklı kimliklerdeyiz, farklı inançlardayız, farklı yaklaşımlarımız var. Bu nedenle yemin metni birleştirici olmak zorundadır. Şimdi, bu tabloda Evren’in ruhu bu Meclisin üzerinde olmaya devam ediyor. Milletvekilliği yeminle kazanılmaz. Milletvekilliği halk ile vekil arasında kurulan bir akittir, sandıktan çıkan iradedir. Halk kendisi vekâlet verir oyuyla. Yoksa burada yemin içmedi diye Zana’nın vekilliği düşmez. Göstermelik olarak düşürülse bile onun halk nezdindeki milletvekilliği tabii ki devam eder.

1994 darbesinden, milletvekillerinin on yıl yatırılmasından sonra bugün farklı bir yöntemle milletvekillikleri düşürülüyor. Doğrusu bu Parlamento, bu dönemde, olmadık her şeyi yaşıyor. Kullanılmayan ne kadar madde varsa HDP’ye karşı işletiliyor. 5 milletvekilimizin vekilliği düşürüldü ilk kez devamsızlıktan, şimdi yine düşürülme çabası içinde ve halk iradesi adım adım lağvediliyor, gasbediliyor. Gerçekten bu kabul edilemez bir mesele. Bunun bir çıkış yolunun olması lazım. Yüz binlerce oyu alan milletvekilinin, milyonlarca oyu alan bir partinin, bu şekilde, parmak hesabıyla milletvekilliklerinin düşürülmesinin gelecekteki karşılığı çok ağırdır. Bugünlerin hepiniz tarafından, herkes tarafından öz eleştirisinin verileceğini biliyoruz ama öz eleştiri vermeye gelmeden, gelin, bugünden bu darbecilere, darbe anayasasına, antidemokratik ve gayrimeşru uygulamalara karşı çıkalım diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.

Aynı mahiyetteki önergelerin diğer konuşmacısı Mersin Milletvekili Sayın Baki Şimşek olacak.

Buyurun Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 88’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Bu tasarıyla, kamu kurum ve kuruluşlarına uygulanan su ve atık su bedellerinin, miktarına bakılmaksızın, sabit tarife ücreti olarak belirlenmesi ve konutlar için belirlenen en düşük tarifenin yüzde 50’sini geçmemesi öngörülmektedir. Tasarı olumludur. Suyla ilgili, çıkan yasadaki karışıklıktan dolayı, çok değişik su faturalarıyla vatandaşlar karşı karşıya kalmaktadır. Köy ve beldelerimizdeki suların çoğunluğu cazibeyle gelmektedir.

Özellikle, seçim bölgem olan Mersin’de bazı köylüler bizlere şunu söylüyorlar: “Büyükşehir yasasıyla beraber köylerimizden ton başına 3 lira, 4 lira gibi rakamlar talep ediyorsunuz, bizim köyümüzün her tarafı su.” diyorlar. Atık su da yok ama çıkan yasayla belediyeler köylülerden su parası talep ediyor. Tabii, köy ve beldelerin, kırsal kalkınmanın sağlanabilmesi için ben buradan Hükûmete şunu öneriyorum: Köyde yaşayan nüfus yüzde 40’dan yüzde 20’ye düşmüş. Şu anda hâlâ köyden kente göç yoğun şekilde devam etmekte ve bununla beraber çarpık yapılaşma ve şehir hayatının zorluğu insanları canından bezdirmekte. Gelin, üreten insanları, çalışan insanları, emekli insanları, tekrar, köyde yaşamayı cazip hâle getirerek köylerine geri döndürelim. Köyde ve beldede yaşayan insanlardan belli bir rakama kadar sudan para almayalım, belli bir rakama kadar elektrikten para almayalım. Ama, maalesef yapılan yanlış uygulamalarla insanlar aynı şartlarda köyde yaşama… Yarın, 2019 itibarıyla köyde yaşayan insanlardan emlak vergisi ve çöp vergisi de alındığı zaman köyde yaşamakla şehirde yaşamak aynı olacak ve köyden kente göç yoğun bir şekilde devam edecek. Onun için, Hükûmetin bu tasarıdan sonra tekrar bunu değerlendirmesini ve kırsalda yaşamanın, köyde yaşamanın, üreten insanların desteklenmesi adına köyde yaşayan insanlardan belli bir rakama kadar hiç su parası alınmamasını talep ediyoruz. Gelin, hep birlikte bunu düzenleyelim.

Yine, kış mevsimine henüz yeni giriyoruz ama elektrik kesintileri vatandaşları canından bezdiriyor. Bugün Mersin’in birçok ilçesinde on saat, on iki saat elektrik kesintisi oldu. Şu anda yüzlerce insan bize mesaj atıyor “Beşiktaş maçını izleyeceğiz, elektrik yok.” diyorlar. Allah aşkına, TEDAŞ ne iş yapıyor? TEDAŞ müdürünü aradığımız zaman “Efendim, kırk yıldır yatırım yapılmamış, şimdi biz yatırım yapacağız, bakım yapacağız, trafo koyacağız.” diyor. Allah aşkına, bu kırk yılın on beş yılı size ait, AK PARTİ’nin amblemi ampul. “Ülkeyi aydınlatacağız, dünyayı aydınlatacağız.” diyorsunuz ama insanların evlerindeki bir lambayı yakacak kadar bile elektrik yok. Hükûmetin bu konuyla ilgili… Artık, kış sezonuna giriyoruz, bundan sonra özellikle Çukurova’da insanlar klimayla ya da elektrikli sobayla ısınıyorlar, Enerjisa’ya gerekli desteğin verilerek elektrik sorununun bir an önce kökten çözülmesi gerekiyor.

Sayın Bakanım, bir diğer önemli problem de akaryakıt sektörünün sorunları. Ben geçtiğimiz yıl buradan bütçe görüşmeleri sırasında akaryakıt sektörüyle ilgili alınması gereken önlemleri size sıralamıştım ama maalesef, sektörün sorunları aynen devam ediyor. Akaryakıt sektörünün çoğunluğu kaçakçıların elinde şu anda. Kaçakçılık Türkiye’de eskiden katırla eşekle belki sınırdan mazot, benzin getirip köylüler kendilerine bir geçim kapısı oluşturuyorlardı ama bugün kaçakçılık artık katırla yapılmıyor, eşekle yapılmıyor. Kaçakçılık gemilerle yapılıyor, kaçakçılık petrol boru hatlarıyla yapılıyor. Kayıt dışının önlenmesi adına bütün petrol istasyonlarına otomasyon sistemi kuruldu, yedi sekiz yıldır bütün akaryakıt istasyonlarında otomasyon sistemi var. Ama Türkiye’de ana dağıtım firması sayısı 100’e yaklaştı şu anda. Hiçbir ana dağıtım firmasının deposunda otomasyon sistemi yok. Sayın Bakan size sesleniyorum, bunu kurmamanızın acaba bir sebebi var mı? Bu akaryakıt firmalarının bir ayrıcalığı mı var? 100’e yakın akaryakıt firmasının deposunda, maalesef, otomasyon sistemi yok. Kaçakçılığı akaryakıt ana dağıtım firmaları yapıyor. Şu anda irsaliyeyle çıkış yapıyorlar, fatura kesme yok, yedi gün sonra faturalandıracaklar. Eğer yolda bir çevirme yoksa, maliyeciye yakalanmamışsa götürüyor dışarıdan herhangi bir yere bu satışı yapıyor, aynı irsaliyeyle yarın başka birisine de akaryakıt satıyor. Buradan bunu dile getirmemize rağmen, maalesef, bununla ilgili geçtiğimiz yıl içerisinde bir önlem almadınız.

Ayrıca geçtiğimiz hafta sonu Mersin yine kaderiyle baş başa kaldı. Her dönem söylediğimiz, arkası dağ, önü deniz olan bir kent, yağan ilk yağmurla beraber yine seller altında kaldı. Mersin’in içerisinden on üç tane dere geçiyor ve bu derelerin tamamının mülkiyeti Maliye Bakanlığına ait.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şimşek.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Sayın Başkanım toparlıyorum, bir dakika...

BAŞKAN – Buyurun, peki.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Sayın Başkanım, en azından büyükşehir belediye sınırı ve belediye sınırı içerisinde kalan derelerin tahsisinin Bakanlık tarafından belediyelere devredilmesi… Bu, çok önemli bir konu. Belediye, buranın, derenin ıslahını yapacak ya da iyileştirmesini yapacak; talepte bulunsa aylarca, yıllarca bürokrasiyle uğraşıyor. Orman Bakanlığı da maalesef… Orman Bakanına geçtiğimiz yıl sel baskınından sonra da buradan seslenmiştik, kendisi de buradaydı. “Bu dereleri ıslah edelim, Mersin’i yine sel basacak.” dedik ama maalesef Orman Bakanı bir tane çivi çakmadı, 3 tane motopomp gönderdi, “Bu akan suları tahliye ettik.” dedi, “Gerekli yatırımları yaptık.” dedi. Sadece Mersin’in içerisinden geçecek derelere yapılacak yatırım miktarı 2 milyar. Bu dosya Sayın Cumhurbaşkanına sunuldu. Hükûmetin bununla ilgili gerekli desteği vermesi...

Türkiye’de en çok narenciye nerede yetişiyor? Alacağınız cevap: Mersin. En çok muz nerede yetişiyor? Alacağınız cevap: Mersin. Türkiye’nin sebze ve meyve ihracatını neresi yapıyor? Alacağınız cevap: Mersin. Türkiye’yi doyuran kent Mersin.

Hükûmetin de Mersin’i ihmal etmemesini, Mersin’e sahip çıkmasını talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şimşek.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 88’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Bihlun Tamaylıgil                      Bülent Kuşoğlu             Lale Karabıyık

            İstanbul                                  Ankara                             Bursa

     Mehmet Bekaroğlu                     Uğur Bayraktutan                  Musa Çam

            İstanbul                                  Artvin                              İzmir

MADDE 88 - 5393 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"EK MADDE 2- Kamu kurum ve kuruluşlarına uygulanan su ve atık su tarife ücreti tüketim miktarına bakılmaksızın sabit tarife ücreti olarak belirlenir ve konutlar için belirlenen en düşük su ve atık su tarife ücretinin yüzde 50 fazlasını geçemez. Belediyeler temiz şebeke suyu hizmeti vermediği yerleşim yerlerindeki kamu kurumlarından herhangi bir ad altında ücret talep edemez. Kamuya ait eğitim kurumları, yurtlar, okul pansiyonları ve hastanelerden abonelik, açma kapama, bağlantı, teminat, güvence bedeli, katılma payı ve benzeri ad altında herhangi bir ücret talep edilemez.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan konuşacak.

Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bu vesileyle Artvin’deki bazı sorunları yüce Parlamentoyla ve kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Biraz önce değerli milletvekili de bahsetti. Benim yörem, benim ilim aslında bir enerji kenti olmasına rağmen, suların en bol olduğu bir yer olmasına rağmen ve Çoruh Nehri üzerinde on bir barajın olmasına rağmen ne yazık ki aynı sorunu sadece, sayın milletvekilim, Mersin değil Artvin de elektrik anlamında ciddi anlamda sorun çekiyor. Biz de ilimizde yoğun bir şekilde elektrik kesintileriyle karşı karşıya kalıyoruz. Öyle ki daha ilginç bir örnek anlatayım: “Şu anda Artvin’de Türkiye açısından örnek teşkil edebilecek ne vardır?” derseniz, dünyanın en büyük Atatürk heykeli Artvin’de. Bir iş adamımız, daha doğrusu bir noter ağabeyimiz, devletten hiçbir yardım almadan, 24 metre büyüklüğünde, aynı o Brezilya’da, Rio de Janeiro’da olan heykel gibi bir büyük Atatürk heykelini Artvin’e yaptı. Ama yeteri derecede… Şu son günlerde belediye gene güzel şeyler yaptı, kısmen aydınlatılıyor ama biz Atatürk heykelini bile aydınlatamıyoruz. O nedenle kentte bir aydınlatmanın ötesinde onu beklemek çok iyimserlik olur diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, kamulaştırmalarla alakalı ciddi anlamda Artvin’in sorunları var. Kamulaştırmalarla alakalı olarak insanlara bir anlamda paralarını verdik, kamulaştırmanın sosyal boyutunu buzdolabına koyduk. Dedik ki: “Alın, bulunduğunuz, doğduğunuz, doyduğunuz yerleri mezarlarınızla beraber terk edin.” Şu anda ciddi anlamda bu insanlar bulundukları yerleri terk ettikten sonra kamulaştırmanın sosyal boyutu göz ardı edildi ve Artvin’de şu anda mevcut yapılan kamulaştırmalarla alakalı ciddi anlamda mağduriyetleri ne yazık ki Artvinli yaşamaya devam ediyor. Bu konuda yarın yapacağım konuşmada da özellikle Yusufeli ilçe merkezimizdeki kamulaştırmaların ne aşamada olduğunu, vatandaşın nasıl bir mağduriyet çektiğini de ayrıntılarıyla anlatacağım. O anlamda, bir yandan da Artvinli kamulaştırmanın yapıldığı yerde yaşayanlar, bir yandan da bir ülkeye kendilerini feda ediyorlar. Ama ne yazık ki, devlet, bu kamulaştırmaların sonucunda sosyal boyutu göz ardı ederek vatandaşlara diyor ki: “Buraları terk edin.”

Değerli arkadaşlarım, geçen hafta burada yapmış olduğum konuşmada Artvin’in ciddi sorunlarından bir tanesinin de hâlen devam eden Cankurtaran Tüneli olduğundan bahsetmiştim. Geçen bir hafta evvel ilgili bakan hakkında verilen gensoruda ve Sayın Başbakanla burada yapmış olduğum görüşmede söz konusu Cankurtaran Tüneli’nin ne zaman açılacağına ilişkin, bütün Artvinlilerin beklentisinin ne olduğuna ilişkin soruya, 2017 yılının sonuna kadar Cankurtaran Tüneli’nin Artvinlilerin hizmetine gireceğini Sayın Bakan ve Sayın Başbakan ifade etmelerine rağmen benim vermiş olduğum araştırma önergesi üzerine AKP Grubu adına söz alan Sayın Milletvekili 2018 yılı gibi belirsiz bir tarihte bu tünelin açılacağına ilişkin beyanda bulundu. Bu, bütün Artvinlileri derinden üzmüştür ve bu belirsizliğin olması Artvinlilerde derin bir kaygıya yol açmıştır.

Değerli arkadaşlarım, benim memleketimde şöyle bir problem var: Bakın, bizde tam teşekküllü bir hastane yok. Ne yazık ki en ufak bir kalp rahatsızlığında veya beyinle alakalı geçirilecek -Allah göstermesin- bir beyin kanaması olayında insanlar ya Erzurum’a ya Rize’ye veya Trabzon’a gitmek zorunda kalıyorlar. Bizi engelleyen bir duvar var, Cankurtaran. Yani Artvinlinin kaderi ambulanslarda ölmek değil değerli arkadaşlarım, Artvinliler herhangi bir hastaneye yetiştiriliyorken özellikle kış aylarında Cankurtaran Tüneli’ndeki sorunlardan dolayı, Cankurtaran Tüneli’nin açılmaması nedeniyle geçit vermeyen bir dağ karşısında ne yazık ki ambulanslarda ölen bir Artvinli gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Bu konuda Hükûmetin bugüne kadar sekiz yıldır bitmeyen ve yılan hikâyesine dönen bu tünelin açılması konusunda gerekli hassasiyeti göstermesini, özellikle bu aydan sonra ki yarından sonra Artvin’e kar geliyor, bu aylarda doğabilecek olan yollardaki mağduriyetlerden dolayı bu tünelin açılmasını ivedilikle beklemekteyiz ki en azından, geçici de olsa Artvinlilerin o tünelden geçmesi sağlanmalıdır.

Bir başka problemimiz daha var değerli arkadaşlarım; o da ne? Bakın, Karadeniz’de bir Giresun Ordu Havaalanı var. Giresun Ordu Havaalanı Giresun ile Ordu’nun arasında tam ortaya denk geliyor ama ne yazık ki bizim tarafa geldiğimiz zaman bizim havaalanıyla alakalı bir Temel hesabı yapılmış. Nasıl yapılmış derseniz…

HASAN KARAL (Rize) – Esas Artvin’e…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Artvin ile Rize arasında bir havaalanı yapılıyor Hükûmete teşekkür ediyoruz ama nasıl bir havaalanı ki -Sayın Milletvekili buradan gülüyor, Sayın Karal- bunlara çok yakın bize çok uzak. Bu nasıl oluyor? Bize göre, bunlara mil hesabından bize kilometre hesabından tutturuyorlar, birbirine uymuyor. O anlamda da Rizelileri şikâyet ediyorum bütün Artvinlilere. Bu havaalanının orta bir yerde olması gerekiyordu, bu mağduriyetin bir an önce giderilmesi gerekiyor.

Evet, havaalanı yapılmasına karşı değiliz hatta teşekkür de ediyoruz ama biz havaalanının tam orta noktada olmasını, her iki ilin valiliklerinin orta noktada olmasını beklerdik. Bu konuda bir Temel hesabı yaptılar, bunda da yöre milletvekili olarak şikâyetlerimi sunuyorum.

Artvin’in sorunlarından bahsetmek istemem, sorunlarının bir an önce giderilmesini isterim ama bu konuda biraz önce ivedilikle bahsetmiş olduğum konular aciliyet kesbetmektedir.

Parlamentonun ve Hükûmetin bu konuda gerekli duyarlılığı göstereceğine inanıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

89’uncu maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı “Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 89’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Bihlun Tamaylıgil                      Bülent Kuşoğlu             Lale Karabıyık

            İstanbul                                  Ankara                             Bursa

     Mehmet Bekaroğlu                        Tufan Köse                      Musa Çam

            İstanbul                                  Çorum                              İzmir

MADDE 89- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88 inci maddesinin onaltıncı fıkrasına aşağıdaki cümleler ilave edilmiştir.

“6183 sayılı Kanunun 23 üncü maddesine göre Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince reddiyat yapılması durumunda anılan maddenin birinci fıkrasına göre yapılacak mahsuptan sonra Kurumun prim ve diğer alacaklarından muaccel olanlara mahsup yapılır. Kurumun tahsil ettiği prim ve diğer alacaklardan reddi icap edenler, istihkak sahiplerinin Kuruma olan muaccel borçlarına mahsubundan sonra Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan muaccel borçlara mahsup edilmek üzere reddolunur. Bu suretle yapılan ödemelerde, reddedilen tutarın Kuruma ve/veya alacaklı tahsil dairesinin hesabına geçtiği tarihte ödeme yapılmış sayılır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile Kurum tarafından müştereken belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyoruz?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Madde metninin daha iyi anlaşılması için bu değişiklik yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 89’uncu maddesinde yer alan "Bu suretle” ibaresinin "Bu doğrultuda” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Behçet Yıldırım                         İmam Taşçıer                     Erol Dora

           Adıyaman                               Diyarbakır                          Mardin

       Nihat Akdoğan                  Mahmut Celadet Gaydalı             Ali Atalan

            Hakkâri                                   Bitlis                             Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Ali Atalan konuşacak.

Buyurun Sayın Atalan. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ ATALAN (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Memleketin sokaklarında güler yüzlü çocuklarız,

Kan yüzlü bulutlar canımızı alıyor,

Biz Mezopotamya çocuklarıyız,

Barış güvercinleriyiz,

Size göre ise bir can,

Bazen hatırlayın bizi,

Yüreğinizde yer açın bize.”

Bu sözler Uğur Kaymaz adına yaptırılmış heykelin üzerinde yer alan sözler idi. “İdi” diyorum çünkü Kızıltepe’de Uğur Kaymaz’ın anısına yaptırılmış olan heykel geçtiğimiz haziran ayında, atanan kayyum tarafından kaldırıldı. Bundan tam on üç yıl önce 21 Kasım 2004’te Uğur Kaymaz ve kamyon şoförü olan babası Ahmet Kaymaz evlerinin önünde öldürüldü. Ölümlerinin üzerinden on üç yıl geçti, 12 yaşında 13 kurşunla öldürülen Uğur, terörist olarak kamuoyuna yansıtılmak istenildi. Uğur’un ve babasının failleri hâlen bulunmuş değil, ortaya çıkarılmış değildir. Tabii, geride bir de acılı bir anne var. Kızıltepe Belediyesine bağlı Eğitim Destekevinde on iki yıl temizlik işçisi olarak çalışan anne Makbule Kaymaz geçen yıl bu tarihlerde yani oğlu Uğur’un ve eşinin öldürülmesinin yıl dönümünde bir KHK’yla işten çıkarıldı. Hükûmetten biri çıksın bize açıklasın: Oğlunu ve eşini kaybetmiş bu kadın neden işten atıldı? Avuçlarında güvercin bulunan 2 çocuk heykelinin kime, ne zararı vardı, bu heykel neden kaldırıldı? Ben şahsen anlam veremiyorum, anlam veren varsa buyursun, bize açıklasın.

Kürt toplumu için önemli şahsiyetlere ait heykeller, meydan ve park isimleri kayyumlar tarafından kaldırılmaya, değiştirilmeye devam ediliyor. AKP’nin halka hizmet anlayışı maalesef budur. Kürtlerin tarih bilinci ve belleğine saldırı sadece bununla sınırlı değil tabii ki. Bakın Şırnak’a, Cizre’ye, Nusaybin’e, Yüksekova’ya. Sokağa çıkma yasaklarından sonra yüzlerce evin yıkıldığı bu yerlerde TOKİ konutlarının yapımı hâlen sürüyor. Öncelikle belirtmek gerekir ki bu konutlar bölge halkının yaşam tarzı ve yerleşik kültüre uygunluk arz etmiyor, tamamen aykırıdır. Üstelik bu konutlar uzun vadeli borç yükü içermekte ve zorla imzalatılan belgeler karşılığında verilmektedir. Daha açık bir şekilde söylemek gerekirse, Hükûmet diyor ki: “Senin evin hasar gördü, bunu yıkıp onun yerine senin kültürüne aykırı, uygun olmayan tarzda bina inşa edeceğiz. O binadan sana vereceğim daire için de seni uzun vadeli borç yükü altında bırakacağım.” Evi sağlam olan yurttaş ise -onun açısından durum daha vahim- sağlam ev için yıkım kararı çıkarılıyor, sonra da yurttaş TOKİ’ye mecbur bırakılıyor. Peki, bitti mi acaba bu yanlış siyaset? Hayır. Yurttaşa hasar gören ev eşyaları için ödeme yapılması karşılığında TOKİ konutlarından daire alınması şartı koşuluyor. Bu mu sayın AKP milletvekilleri, sayın AKP Hükûmet yetkilileri sizin adalet anlayışınız? Sokağa çıkma yasaklarıyla mağdur ettiğiniz halkı borç yükü altına sokmanız bir yana, hâlen oradan cenazeler, insan kemikleri çıkarılıyor. Nasıl bir ahlak anlayışı egemen ki cenazenin üzerine bina inşa ediliyor, bir de o cenaze sahiplerinin akrabaları o binalara yerleştirilmek isteniyor. Allah’tan korkun… Gerçi siz korkmuyorsunuz Allah’tan. Siz, bize göre, bu kafayla, değil belediyelere kayyum, her eve, her aileye kayyum atasanız da kazanamayacaksınız.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Atalan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 89’uncu maddesinde bulunan “müştereken” ifadesinin “ortak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mustafa Kalaycı              Mehmet Necmettin Ahrazoğlu     Erkan Haberal

             Konya                                    Hatay                             Ankara

     Fahrettin Oğuz Tor                        Zihni Açba                   Kamil Aydın

       Kahramanmaraş                             Sakarya                          Erzurum

         Arzu Erdem

            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı torba kanunla ilgili 89’uncu madde üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kanun Tasarısı’nın 89’uncu maddesinde; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88’inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Yapılan değişiklikle saymanlıkta emanet olarak duran paranın veya fazla alınan verginin ilgilisine geri verilmesi işleminde günü gelmiş borçlarından düşülerek ödenmesi amaçlanmaktadır. Demek ki Türkiye, hani geçmişte diyorduk ya, 70 sente muhtaç, o duruma düşmüş gibi bir algı oluşturdu bu madde bende ama mademki alacaklar tahsil edilecek madde olaraktan da uygun görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, benim maddeden ziyade ülkemiz ve seçim bölgem olan Hatay için önemli bir konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bilindiği gibi Türkiye'nin sanayi ve üretim noktasındaki en büyük rüyalarından birisi olan yerli otomobil projesidir ve proje otomobil proje konsorsiyum şirketlerinin belirlenmesiyle başlamıştır. Yerli otomobil Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği koordinasyonunda 5 şirketten oluşan bir konsorsiyum tarafından hayata geçirilecektir.

Türkiye'nin otomobilinin aynı segmentteki otomobillerden daha kaliteli ve daha ucuz olacağını belirten yetkililer, hedef pazarların Kuzey Afrika ve Orta Doğu bölgesi olacağını ifade etmektedir. Tüm vatandaşlarımızı, illerimizi ve iş dünyasını heyecanlandıran bu gelişmeyle ilgili olarak yerli otomobilin üretim merkezinin neresi olacağı belirsizliğini korumaktadır. Bu yatırımın öncelikle ve kesinlikle Türkiye'nin ekonomik olarak daha az gelişmiş bir bölgesinde yapılması gerekmektedir. Yerli otomobil projesi, bölgeler arası gelişmişlik farkının kapatılması için de tarihî bir fırsat olacaktır. Bu yerin tespitinde ise siyasi baskılardan uzak, objektif kriterler dikkate alınarak bir seçim yapılması uygun olacaktır. Seçim bölgem Hatay, bu konudaki en uygun yerdir. Bazı örneklerle kriterleri sıralamak istiyorum. Yerli otomobilin hedef pazarlarının Kuzey Afrika ve Orta Doğu olabileceği ifade edildiğine göre, bu bölgelere en yakın ve uygun şehir Hatay'dır. Ayrıca, Hatay ikinci el otomotiv ihracatında Orta Doğu’ya en fazla ihracat yapan illerin başındadır. Jeopolitik konumu dolayısıyla Orta Doğu’ya geçiş güzergâhına ve Orta Doğu’ya ihracat imkânlarını ihtiva edecek coğrafyaya sahiptir. Hatay, demir yolu, otoban yolları ve hava ulaşım ağıyla güçlü bir lojistik merkezdir. Asya, Afrika ve Avrupa'ya deniz ulaşımı İskenderun Körfezi’nden yapılabilmektedir. Proje üretim merkezinin çok geniş bir alana ihtiyaç duyacağı için müsait bir arazinin bulunması gerekmektedir. Hassa ilçesinde 80 bin dekarlık hazine arazisi sanayi bölgesi olarak ayrılmış olup ilk etapta 45 bin dekarlık alan Hassa organize sanayi bölgesi olarak ayrılmıştır. Millî otomobilimiz için en uygun yer 10 organize sanayi bölgesi büyüklüğündeki Hassa Organize Sanayisi olmalıdır.

Ayrıca, otomobilin en önemli ham maddelerinden biri olan yassı mamul çelik üretimi Hatay’ın ilçelerinden Payas, Dörtyol ve İskenderun'da üretilmektedir.

Üretici ve bayilere lojistik imkân sağlanması ve otomobilin ülke içine nakliyesi için gerekli 9 bine yakın tır firması Hatay’da mevcuttur.

Kısacası, Hatay, yerli otomobil üretimi için Hassa Organize Sanayi Bölgesi biçilmiş bir kaftandır. Hatay halkının ekonomik ve sosyal açıdan motivasyonunu artıracak olan bu proje, Hataylılar tarafından beklenmektedir ve yüce Meclisten de gerekli desteği istemektedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

90’ıncı maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 90’ıncı maddesinde yer alan “Maliye Bakanlığınca belirlenir” ibaresinin “Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Behçet Yıldırım                         İmam Taşçıer                     Erol Dora

           Adıyaman                               Diyarbakır                          Mardin

       Nihat Akdoğan                  Mahmut Celadet Gaydalı       Kadri Yıldırım

            Hakkâri                                   Bitlis                               Siirt

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Siirt Milletvekili Sayın Kadri Yıldırım konuşacak.

Buyurun Sayın Kadri Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Her ne kadar branşım teoloji ve Kürdoloji ise de Türkolojiyi de az çok biliyorum. Dolayısıyla, üzerinde konuşacağım madde siyasal bir madde değil, dilsel bir maddedir. Bunun için de Sayın Maliye Bakanımızın bu önerilen değişikliği, Türk dilinin doğru kullanılması açısından dikkate almasını özellikle bekliyorum.

Şimdi, metinler dil ve içerik olmak üzere iki açıdan, genelde, değerlendirilir. Dil açısından baktığımızda, tasarıda yer alan “Maliye Bakanlığınca” ibaresinin “Maliye Bakanlığı tarafından” şeklinde değiştirilmesinin gerçekten yerinde ve doğru bir teklif olduğunu görüyoruz. Çünkü, Türk dili kurallarına göre “-ınca” “-ince” “-unca” ekleri görecelik ifade ediyor. Örneğin “bence, kanımca, sence” gibi kelimeler “bana göre, benim kanaatime göre, sana göre” anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla “Maliye Bakanlığınca” ifadesi “Maliye Bakanlığına göre, Maliye Bakanlığının görüşüne göre” gibi bir anlamı işmam ettiğinden böyle bir kullanım Türk dili kurallarına göre de pek doğru değildir. Böyle bir kullanım yerine “Maliye Bakanlığı tarafından” ibaresinin kullanılmasının çok daha doğru olacağını Türkçeyi benden daha iyi bilen sizlerin de takdir edeceğinize inanıyorum.

Öyleyse, Sayın Maliye Bakanımıza diyorum ki: Aranızda kısa bir değerlendirme yapın ve bu değişiklik teklifini bu bağlamda ele alın, ondan sonra bunu kabul etmek ve etmemek arasında hangisinin Türk dili kurallarına göre daha doğru olacağına karar verin ve bu karar doğrultusunda da kabul edip etmeyeceğinizi deklare edin. Ama kabul etmezseniz, bana göre, Türk dili kural ve kullanımının dışına da çıkmış olursunuz.

Ben geriye kalan iki dakikayı değerlendirmeniz için kullanmayacağım ve bu münasebetle hepinize saygılarımı arz ediyorum, sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 90’ıncı maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mustafa Kalaycı                       Muharrem Varlı              Erkan Haberal

             Konya                                    Adana                             Ankara

     Emin Haluk Ayhan                     Mehmet Erdoğan          Mevlüt Karakaya

            Denizli                                   Muğla                             Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya konuşacak.

Buyurun Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 90’ıncı maddesinde verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının bu maddesi 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan (k) bendiyle ilgili bir değişiklik önerisi. (k) bendi, kooperatiflerin kurumlar vergisinden muafiyetleriyle alakalı bir bent. Önerilen değişiklik esas itibarıyla Nisan 2007 tarihinde çıkarılmış olan 1 No.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nde yer alan özellikli bazı hususlar ile ilave birkaç cümlenin eklenmesinden ibaret. Özellikle alt düzenlemede yani tebliğde yer alan hususların asli düzenleme hâline getirilmesine yani yasaya konmasına neden ihtiyaç duyuldu, onu bilemiyorum. Sayın Bakan, herhâlde bu konuda bizi aydınlatır diye düşünüyorum. Burada yasama tekniği ve normlar hiyerarşisi açısından da bir endişem yok değil.

Düzenlemeye bir itirazımız yok. Bu maddeyle ilgili muhalefet şerhimiz de bulunmamakta. İtirazımız, ülke olarak kooperatiflerden yeteri kadar istifade edemeyişimizedir. Ekonominin tüm alanlarında; üretimden tüketime, gelir dağılımından sermayenin tabana yayılmasına, millet sektörünün hayata geçirilmesine kadar birçok işlevi olan kooperatiflerimizi benim burada anlatmama ve kooperatifçiliğin nimetlerinden bahsetmeme gerek yok. Kaldı ki Anayasa’mızın 171’inci maddesi “Devlet, millî ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” demektedir. Yani kooperatifçiliğin geliştirilmesi anayasal bir zorunluluktur çünkü kooperatifçilik özü itibarıyla millîdir ve yerlidir. Bakın, Birleşmiş Milletler 2009 yılında 2012 yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı ilan ediyor ve 2012 yılının Ekim ayında biz Resmî Gazete’de Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı 2012-2016 belgesi yayınlıyoruz. Burada 7 başlıkta stratejik hedefler belirlenmiş, 7 başlık altında 36 faaliyet sayılmış. Kim hazırladı, nasıl hazırladı bilmiyorum ama güzel hazırlanmış, teori güzel. Tebrik ediyorum. Üzülerek ifade ediyorum ki birçok konu ve alanda olduğu gibi bu da kâğıt üzerinde kalmış. Öyle anlaşılıyor ki “Birleşmiş Milletlere ayıp olmasın, bizim de bir kooperatifçilik stratejimiz var.” deme babında bir hazırlık olmuş.

Değerli milletvekilleri, aslında bu konuyla ilgili yeni şeyler söylemeye gerek yok. Yani burada bu strateji planında yer alan 36 faaliyet alanı işleme konulsa, bunlarla ilgili bir şey yapılmış olsa tüm sorunlar çözülecek ve bu kooperatifçilik sektöründen, “üçüncü sektör” olarak ifade ettiğimiz bu sektörden ciddi bir katkı sağlayacağız ama maalesef, hiçbir şey yapılmamış. Yani öncelikle, 1969 yılında çıkarılmış olan bir yasayla yönetiliyor. 2011 yılında küçük bir değişiklik yapılmış ama yasa esas itibarıyla çok eski, nitekim bu strateji planında da bunun değiştirileceği söyleniyor.

Bunun dışında daha birçok şey üzerinde konuşulabilir, her biri beşer dakika alır ama şunu ifade edeyim ki: Kooperatifçiliğin Türkiye’de, maalesef, sahibi yok. Üç bakanlıktan bahsediliyor, bu üç bakanlık Türkiye’de belli kooperatiflerin denetimini yapıyor sadece, kooperatifçilik sahipsiz.

Ben bu vesileyle yüce heyetinizi tekrar selamlıyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karakaya.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 90’ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Bihlun Tamaylıgil                       Lale Karabıyık              Sibel Özdemir

            İstanbul                                   Bursa                            İstanbul

     Mehmet Bekaroğlu                      Bülent Kuşoğlu                   Musa Çam

            İstanbul                                  Ankara                             İzmir

MADDE 90- 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yer alan parantez içi hüküm yürürlükten kaldırılmış ve aynı bendin sonuna aşağıdaki parantez içi hüküm ilave edilmiştir.

"(Kooperatiflerin ortakları dışındaki kişilerle yaptıkları işlemler ile kooperatif ana sözleşmesinde yer almayan konularda ortakları ile yaptıkları işlemler ortak dışı işlemlerdir. Kooperatiflerin faaliyetin icrasına tahsis ettikleri ve ekonomik ömrünü tamamlamış olan demirbaş, makine, teçhizat, taşıt ve benzeri amortismana tabi iktisadi kıymetleri elden çıkarmaları ile yapı kooperatiflerinin kendilerine ait arsalarını kat karşılığı vererek her bir hisse için bir işyeri veya konut elde etmeleri ortak dışı işlem sayılmaz. Kooperatiflerin ortak dışı işlemleri nedeniyle kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme oluşmuş kabul edilir. Kooperatiflerin, iktisadi işletmelerinden ve tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından kazanç elde etmelerinin ve bu kazançların daha sonra ortaklara dağıtılmasının muafiyete etkisi yoktur. Ortak dışı işlemlerden elde edilen kazançların vergilendirilmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.)”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir konuşacak.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 90’ıncı maddesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerine söz aldığım değişiklik maddesiyle kurumlar vergisinden muaf kooperatiflerin ortak dışı işlemleri tanımlanmaktadır. Kooperatiflerimizin bu işlemler nedeniyle muafiyetlerini kaybetmemeleri ve kazançlarının kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme nezdinde vergilendirilmesi öngörülmektedir.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak üretici tarım kooperatiflerimizin güçlendirilmesi amacına dönük her türlü düzenlemeyi destekliyoruz. Kooperatiflerin aracısız şekilde üretici ve tüketicinin hakkını koruyan bir yapı olduğu unutulmamalıdır. Bugün eğer devlet destekli çok güçlü besicilik kooperatiflerimiz olmuş olsaydı yurt dışından, işte Sırbistan’dan et ithal etmek zorunda kalmayacaktık, üreticilerimiz haklarını alacak, tüketici olan 80 milyon vatandaşımız da ucuz et tüketebilecekti. Maalesef bugün gelinen aşamada, sadece üreticimiz değil vatandaşımız da ekonomik darboğaz içinde. Bu nedenle ben konuşmamın bundan sonraki bölümlerinde, işte bu iki haftadır Genel Kurulda konuştuğumuz ve birçok alanda düzenleme yapan ancak vatandaşlarımızın temel sorunlarını çözemeyen, ek vergi yükleri getiren torba yasa hakkında ve vatandaşlarımızın asıl sorunları üzerinde konuşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla ekonomik darboğaz, işsizlik ve artan refah kaybına bir çözüm üretmek bir yana, özellikle, dar gelirli, orta sınıf vatandaşlarımıza yeni vergi zamları yüklenmektedir. İşsizliği ve refah kaybını çözemediğimiz gibi hukuk devleti ve demokratik kurumsal işleyiş bakımından da geriye gidiş yaşıyoruz. İşte, Avrupa Birliğine üye ülkelerin maliye bakanları, 2018 bütçe görüşmeleri toplantısı sonrasında ülkemize sağlanan katılım öncesi mali yardım fonlarında bir kesinti yapma kararı aldılar. Avrupa Birliğine üyelik kriterlerimiz olan demokratik standartlar, insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü yasakları fon kesintisinin gerekçesi olarak belirtildi maalesef. İşte bu ortamda hukuk devleti ve demokrasi standartları bakımından geriye gitmemizin yanında, kalıcı istihdam yaratıcı yapısal ekonomik dönüşümler de maalesef hayata geçirilemiyor. Bunun neticesinde de işsizlik ve enflasyon çift hanelere yükseldi ve yükseliş eğilimi de devam etmektedir. Maalesef, genç nüfustaki işsizlik kabul edilebilir oranın çok üstüne çıktı. Özellikle de üniversite mezunu gençlerimizdeki sorun ve sıkıntılar giderek büyüyor ama bakıyoruz, atılan somut bir adım yok maalesef. Üniversite sayımızı çoğaltmakla birlikte işsiz üniversiteli mezun sayısı da hızla artmaktadır. Nitelikli insan kaynağımızı istihdama katamadığımız gibi, var olan nitelikli iş gücümüz de güvencesiz ve belirsiz siyasi ortam nedeniyle maalesef başka ülkelere gitmektedir.

TÜİK’in Ağustos 2017 verilerine göre, yaklaşık 12 milyon olan 15 ve 24 yaş grubundaki gençlerimizin neredeyse 3,5 milyonu ne eğitim alıyor ne de çalışıyor. Bu rakamlarla, maalesef, OECD ülkeleri arasında sondan 1’inciyiz. Ayrıca, genç kadın işsizliğinde de durumumuz maalesef çok kötü. Yine, 15-24 yaş grubundaki genç kadınlarda işsizlik oranı neredeyse yüzde 30 seviyesine çıktı. Ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların oranıysa yaklaşık yüzde 40’a yükseldi. İşte, tablo bu kadar vahimken, ülkemizin en büyük sorunlarından biri olan genç işsizlikle mücadeleye ilişkin, benim takip ettiğim Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde yapılan ilgili bakanlık bütçelerinin hiçbirinde maalesef kapsamlı bir plan ortaya konulamadı değerli milletvekilleri. Oysa, Avrupa Birliği ülkeleri 2018 ve sonrası bütçeleri için genç işsizliği öncelikleri arasına almış durumdalar, 2018 ve sonrası programlarını bu anlayışla yapıyorlar. Yüksek işsizliğe çözüm üretemeyen Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleriyse bahaneler üretmektedir. Ekonomik geri gidişin sebebini ekonomik, küresel, konjonktürel gelişmelere bağlamaktadır. Bir taraftan da istihdamda göreli artışı bir övünç kaynağı olarak savunmaktadır. Oysa göreli istihdam artışının kaynağı büyüme, sağlıklı ve kalıcı bir büyüme modelinden çok çok uzaktadır. Geçici altyapı, inşaat yatırımlarıyla yaratılan istihdam maalesef taşeron sistemine dayanan bir istihdam sistemidir. Bu sistemle özellikle de genç işsizliğe çözüm üretilemeyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – İzninizle tamamlayabilir miyim?

BAŞKAN – Peki, bir dakika daha müddet vereyim size.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Neticede, değerli milletvekilleri, bu torba yasayla, ek vergi düzenlemeleriyle, Hükûmetin uyguladığı mevcut politikalarla bu ekonomik tablo düzelmeyecektir. Bu gerçeği artık çok daha iyi gören vatandaşlarımızın Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin bu başarısızlıklarını değerlendireceklerini düşünüyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

91’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 91'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Bihlun Tamaylıgil                      Bülent Kuşoğlu             Lale Karabıyık

            İstanbul                                  Ankara                             Bursa

     Mehmet Bekaroğlu                                                             Musa Çam

            İstanbul                                                                        İzmir

MADDE 91- 5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının;

a) (e) bendinde yer alan birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmı ile aynı süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançların %50'lik kısmı."

b) (f) bendinde yer alan "Bankalara borçları” ifadesi "Bankalara, finansal kiralama ya da finansman şirketlerine borçları” şeklinde, "bankalara veya” ibaresi "bankalara, finansal kiralama ya da finansman şirketlerine veya” şeklinde değiştirilmiş ve aynı bende "bankaların” ibaresinden sonra gelmek üzere “,finansal kiralama ya da finansman şirketlerinin” ibaresi eklenmiş ve "söz konusu kıymetlerin satışından doğan kazançların %75'lik kısmı” ibaresi "söz konusu kıymetlerden taşınmazların (6361 sayılı Kanun kapsamında yapılan finansal kiralama işlemlerinde kiracının temerrüdü sebebiyle kanuni takipteki finansal kiralama alacakları karşılığında tarafların karşılıklı mutabakatıyla kiralayanın her türlü tasarruf hakkını devir aldığı finansal kiralama konusu taşınmazlar dâhil) satışından doğan kazançların % 50'lik, diğerlerinin satışından doğan kazançların %75'lik kısmı” şeklinde değiştirilmiştir.

c) (i) bendinin birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kooperatif ortaklarının yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak iade edilen kısımlar ile tüketim kooperatiflerinin, ortaklarının kişisel ve ailevi gıda ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamak için satın aldıkları malların değerine göre hesapladıkları risturnlar.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Altay, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metninin daha iyi anlaşılması için bu değişiklik yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.44

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde grubu lider olarak tamamlayan Beşiktaş’ı tebrik ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Bu arada, Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde grubunu lider olarak tamamlayan Beşiktaş’ı tebrik ediyoruz. (Alkışlar)

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN - 92’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 92’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Behçet Yıldırım                         İmam Taşçıer                     Erol Dora

           Adıyaman                               Diyarbakır                          Mardin

      Saadet Becerekli                       Nihat Akdoğan Mahmut Celadet Gaydalı

            Batman                                  Hakkâri                             Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Batman Milletvekili Sayın Saadet Becerekli konuşacaklar.

Buyurun Sayın Becerekli. (HDP sıralarından alkışlar)

SAADET BECEREKLİ (Batman) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Günlerdir torba yasa tartışmaları, hiçbir eleştiriyi dikkate almadan tüm hızıyla sürüyor. Türkiye'nin makroekonomik yapısının çökertilmesi anlamına gelen bu torba yasadaki düzenlemeler -günü kurtarma- orta ve uzun vadede zaten iyi gitmeyen ekonomiyi tam çökertecek sonuçlar doğuracaktır. Sermayeyi büyütüp toplumun geri kalanını doğru olmayan açıklamalarla uyutup, işsizliğin, yoksulluğun yükseldiği ve alım gücünün oldukça düştüğü gerçeğini saklayamazsınız. Hükûmetin enflasyon açıklamaları, büyüme hedefleri, “Büyüdük.” “Büyüyoruz.” açıklamaları, övünmeler de tıpkı “ileri demokrasi” söylemleri gibi inandırıcı değil. Hukuk düzeni iktidar tarafından zaten çökertilmiş bir durumda. Toplumda adalete olan güvenin yerini artan güvensizliğe bırakması AKP Genel Başkanının “Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı tanımıyorum, saygı da göstermiyorum.” dediği günden bu yana geçerli ve Anayasa Mahkemesinin tartışmalı kararlarıyla daha da yükseldi. Bütün bunlarla birlikte ileri demokrasi iddiaları da zaten çoktan çöktü. Üzülerek söylüyorum ki bu kadarı bile Türkiye'nin nasıl da yerle bir olabileceğinin resmini gösteriyor.

Hükûmet, siyasal gücü devlet adına kullanması itibarıyla, bütün kurumları kuralına göre yürütmekle, hedeflenen amaçları yerine getirmekle mükelleftir. Bunlardan bazıları olan tam istihdamı sağlamak, tüm vatandaşların refah düzeyini yükseltmek, toplumsal eşitsizliği azaltmak ve en önemlisi, toplumsal bütünlüğü sağlamak açısından saygın bir barışa ulaşmak görevleridir. Tabii, karar vericiler bu amaçları yerine getirirken küçük bir zümrenin çıkarlarını değil de tüm toplumda adil, eşit bir bölüşüm sağlamalıdır. Oysa, bizler, iktidarın böyle bir amaçlar dizisinin gündeminde olmadığını, uygulamaların ve devletin işleyişinin nasıl da kuralsızca yürütüldüğünü ve kuralsızlığın, ekonomi politiğin, hukuksuzluğun, antidemokratik uygulamaların ülkeyi nasıl sağa sola savurduğunu, içte yaşanan bu sarsıntılara karşın dış politikalarda dayanaktan yoksun, şaka gibi dünyaya meydan okumalar… Unutmayın ki dış politikanın da ekonomide belirleyici olduğu bir gerçektir. Türkiye'nin sürekli bir çatışma bölgesi olması, savaş bölgelerinde taraf olarak asker bulundurması, Orta Doğu’nun jandarması gibi bir konumda gözükmesi ekonomiye fayda sağlamadığı gibi, bugün yaşanan ekonomik sıkıntıların başını çekiyor.

Sayın milletvekilleri, gerçekten merak ediyor ve sormak istiyorum: Hiç durup düşündünüz mü Türkiye nereye gidiyor, gerçekten nereye gidiyor, bu durumu ne kadar kaldırabilir, ne kadar sürdürebilir? Yoksa sizde mi günü kurtarma politikalarının peşine takıldınız?

Bakın, çok da iyi bir yöne gitmediği ortada. Günü kurtarma adına geleceğimizi böyle belirsiz bir karanlığa sürüklemeye hakkınız yok, hiç kimsenin hakkı yok, vebali ağırdır ve inanın ki altından kalkamazsınız. İktidarı yönetme erkine sahip olmanız, size her istediğinizi yapabilme hakkını vermez. Erk olduğunuz için muhalefeti dinlemek, vatandaşın haklarını dikkate almak gibi şeyleri umursamaz olduğunuz bir noktada olabilirsiniz ama unutmayın ki iktidarlar, saltanatlar gelir geçer; inanın, halklar her zaman vardır ve var olacaktır.

Bakın, dün Çocuk Hakları Günü’ydü. Çocukların en temel haklarının koruma altına alınması için Birleşmiş Milletler 1989 yılında Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalayarak 20 Kasımı Çocuk Hakları Günü ilan etmiş. Ne yazık ki ülkemizde çocuklarla ilgili veriler ürkütücü boyutlara vardı. Binlerce çocuk yaşam, sağlık, eğitim gibi temel haklardan yoksundur. Çocuklara yönelik istismar, çocuk işçilerin fazlalığı başlı başına bir konu. Cezaevlerinde anneleriyle kalan çocuk sayısı yüzlerle ifade ediliyor. Bunları umursamak zorundasınız. Halkı umursayın, dikkate alın ve hayatlarını onlardan çalan, hukuk güvencesinin bulunmadığı olağanüstü hâl rejiminden vazgeçin.

Akademisyenler, milletvekillerimiz, gazeteciler ve binlerce siyasetçimiz tutukluyken, işlemeyen bir hukuk karşısında haklarını arayacak durumda değillerken hangi düzenleme yapılırsa yapılsın, toplumsal eşitliği ve güveni sağlamadığınız sürece ne ekonominin gidişatını düzeltebilirsiniz ne büyüme hedeflerini tutturabilirsiniz ne de birlik beraberliği sağlayabilirsiniz. Onun için, bir an önce olağan hâle geri dönülmeli, demokrasi ve hukuk devletinin gerekleri yerine getirilmeli. Türkiye'nin bir an önce iç barışı sağlaması, komşularıyla iyi ilişkiler kurması gerekiyor ki her alanda yaşanan çöküntülerin önüne geçilebilsin.

Saygılarımla hepinizi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Becerekli.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 92’nci maddesinde geçen “2017 ve 2018 takvim yıllarında” ibaresinin “2018 takvim yılı sonuna kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mustafa Kalaycı                        Erkan Haberal             Muharrem Varlı

             Konya                                   Ankara                             Adana

      Mehmet Erdoğan                     Emin Haluk Ayhan      İsmail Faruk Aksu

             Muğla                                   Denizli                           İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacak.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 92’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz maddeyle, 5520 sayılı Kanun’un geçici 9’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan “2017 takvim yılında” ibaresinin “2017 ve 2018 takvim yıllarında” şeklinde değiştirilmesi öngörülmektedir. Böylelikle, imalat sanayi yatırımları için ilgili kanun kapsamındaki yatırım teşviklerinden daha yüksek oranlarda faydalanılmasına imkân veren ve sadece 2017 yılını kapsayan düzenlemenin 2018 yılında da uygulanması amaçlanmaktadır. Tasarının gerekçesinde, yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik kararları desteklemek için özel sektörün kamuya olan borç yükünün azaltılması ve borçlarına taksitle ödeme imkânı getirilmesi, ihtilafların sulh yoluyla sonlandırılması, vergi incelemesinde olan konuların dava yoluna gidilmeksizin çözülmesinin öngörüldüğü belirtilmektedir.

Bilindiği gibi, bölgeler arası gelişmişlik farkının azaltılması, yatırımların teşvik edilerek istihdamın artırılması amacıyla 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesinde indirimli kurumlar vergisi uygulamasına imkân tanınmıştır. 6770 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesiyle anılan kanuna eklenen geçici 9’uncu maddeyle de 2017 yılı için yatırım teşvik oranlarının artırılarak uygulanması sağlanmıştır. Bu şekilde rasyonelleştirilmiş teşvik politikası yoluyla, imalat sanayisi yatırımlarının cezbedilmesi, yatırımların hızlı bir şekilde artırılması ve üretken alanlara yönlendirilmesinin sağlanması amaçlanmıştır. Bu kapsamda, mükelleflerin 2017 takvim yılında gerçekleştirdikleri imalat sanayisine yönelik yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırım harcamaları için uygulanacak olan ve anılan maddede belirtilen yatırım indirimi oranları yüzde 55 yerine yüzde 70, yüzde 65 yerine yüzde 80, yüzde 90 yerine yüzde 100 olarak uygulanmıştır. Yeni düzenlemeyle bu uygulama 2018 yılı sonuna kadar geçerli olacaktır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus ise uygulamanın yalnızca belirtilen tarihler arasında yapılacak teşvik belgeli yatırım harcamalarını kapsadığıdır. 2018 yılı sonrasında, yine 2016 ve önceki yıllarda Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesinde yazılı azami oranların yani yüzde 55, yüzde 65 ve yüzde 90 oranlarının uygulanmasına devam edilecektir.

Değerli milletvekilleri, sürdürülebilir yüksek oranlı bir büyümenin temini ve üreten bir ekonomi için üretim ve istihdam sağlamaya dönük yatırımlar teşvik edilerek iş ve yatırım ortamı iyileştirilmeli, katma değerli ve teknoloji yoğun yenilikçi bir üretim ekonomisi tesis edilmelidir. Seçim beyannamemizde, yüksek teknolojili, yüksek katma değer ve istihdam sağlayan yatırım projelerine yüzde 100’e kadar yatırım indirimi verilerek sigorta primi işveren payının belirli oran ve süreyle devlet tarafından karşılanacağı, orta ve uzun vadede büyümeye ivme kazandırılması ve istihdamın artırılması için yapısal nitelikli tedbirlerin alınmasının yanında, özel kesim tarafından yatırım kararı verilmiş teşvik belgeli projelerin hızla gerçekleştirilmesini destekleyici tedbirler alınacağı belirtilmiştir. Buna göre ülkemizin sahip olduğu imkân ve potansiyelin sektörel haritasının çıkarılması, yatırım teşviklerinin objektif kriterlere göre belirlenerek birimler bazında tematik olarak verilmesi, belirli yörelerimizin sektörel cazibe merkezi hâline getirilmesi yerinde olacaktır. GAP, DAP, DOKAP, KOP gibi bölgesel kalkınma projelerinin hızla tamamlanarak bölge insanının yoksulluktan kurtarılması ve büyük şehirlere göçün de önüne geçilmesi gerekmektedir. Sıcak para akışına dayalı ve üretmekten çok tüketmeye, bilgi ve teknoloji yoğun rekabetçi yatırımlar yerine hizmet sektörüne dönük yatırımlara ve rant ekonomisine dayalı yaklaşımlar sürdürülebilir olmadığı gibi, Türkiye ekonomisinin geleceği için de önemli bir risk faktörü oluşturmaktadır. Türkiye'nin rekabet gücü yüksek bir ekonomiye kavuşması şüphesiz hepimizin arzusudur. Bu nedenle, yatırım teşviklerinin artırılmasını olumlu bulduğumuzu ancak bunların geçici değil kalıcı hâle getirilmesinin gerektiğini değerlendiriyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 92’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Bihlun Tamaylıgil                      Bülent Kuşoğlu                Mehmet Tüm

            İstanbul                                  Ankara                          Balıkesir

       Lale Karabıyık                      Mehmet Bekaroğlu                 Musa Çam

             Bursa                                   İstanbul                             İzmir

MADDE 92 – 5520 sayılı Kanunun geçici 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında bulunan “2017 takvim yılında” ifadesi “2017 ve 2018 takvim yıllarında” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili Sayın Mehmet Tüm konuşacaklar.

Buyurun Sayın Tüm. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 92’nci madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. Türkiye’de çocuk olmanın bedeli ne yazık ki çok ağırdır. Ülkemizde çocuklar, savaş, şiddet, sömürü ve yoksulluk girdabında yaşamak zorunda kalıyorlar. Çocuk yoksulluğunda Avrupa’da 1’inci sıradayız. Bu nedenle çocuklar da çalışmak zorunda kalıyorlar. TÜİK’e göre, 15-17 yaş arasında tam 708 bin çocuk çalışıyor ve bu çocukların yüzde 80’i de kayıt dışı çalıştırılıyor. DİSK’in araştırmasına göre, ülkemizde çocuk işçi sayısı 2 milyonu aşmış durumdadır. Kaçak çalıştırılan çocuklar iş cinayetlerine kurban ediliyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin verilerine göre, son dört yılda 260 çocuk iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirdi. Çocuklarımız güvencesiz, güvensiz ortamlarda kaçak çalıştırılıp yaşamlarından oluyorlar. İktidar olarak sizler de bu acı tabloya seyirci kalıyorsunuz.

Değerli milletvekillerim, ülkemizde çocuk istismarı çığ gibi artıyor. Çocuklara cinsel istismar son on yılda yüzde 700 arttı. Sadece geçen yıl açılan dava sayısı 15 bini aştı. EĞİTİM SEN’in raporuna göre, 2017 yılının ilk beş ayında en az 182 çocuk istismar edildi. 2002’den bu yana 440 bin kız çocuğunun istismar sonucu hamile kaldığı belirtiliyor. Hemen her gün ekranlarda çocuklara tecavüz haberleri izliyoruz. Bir bakan ekranlarda çıkıp çocuk tecavüzünü “Küçüğün rızası var.” diye meşru göstermeye çalışıyor. Bir bakan Karaman’daki toplu tecavüzü “Bir kereden bir şey olmaz.” diye geçiştiriyor. Hükûmet, Meclise çocuk yaşta evliliğin önünü açan bir tasarı getiriyor. Diğer taraftan, ne acı ki 2017 Türkiyesinde biz hâlâ çocuk gelinleri konuşuyoruz. Diyarbakır Barosunun verilerine göre, evlenen her 100 kişiden 18’i çocuk yaşta evlilik yapıyor. Çocuklarımızın geleceği sapkın bir anlayışla yok ediliyor.

Değerli milletvekillerim, cezaevlerinde annesiyle mahkûm 600’e yakın çocuk bulunmaktadır. Çocuklar suçsuz yere güneşe ve bulutlara hasret, oyuncaksız, hapishanelerde büyümektedir. Öte yandan, çocuk cezaevleri hâlâ ülkemizin kanayan bir yarasıdır. Cezaevinde bulunan çocuk sayısı 2017 yılında yüzde 33 arttı. İHD’nin raporlarına göre, son üç yılda 18 işkence başvurusu yapıldı. Biz, çocuk cezaevleri tümden kapatılsın diyoruz ancak siz yeni cezaevleri açıyorsunuz. Cezaevlerinde mağduriyetler her geçen gün artmaktadır. İşte çocuk cezaevlerindeki acı tablo budur.

Değerli milletvekillerim, Birleşmiş Milletler, eğitime erişim hakkından söz ediyor ama ortada ne eğitim var ne sağlık var ne sistem var. Bilim dışı bir müfredatla, sürekli değişen sınav sistemiyle çocuklarımızın geleceği karartılıyor. Eğitimin niteliksiz olması ve pahalılaşması nedeniyle ailelerin masrafı her geçen gün artıyor. Üstelik çocuklarımız bunca masrafa rağmen nitelikli eğitim alamıyorlar. PISA’ya göre, eğitimde 70 ülke arasında 50’nci sıradayız. Bu durumun bir an önce düzeltilmesi gerekiyor.

Değerli milletvekillerim, coğrafyamızda en büyük acıyı mülteci çocuklar yaşıyor. Yoksullukla, açlıkla, şiddet ve istismara açık bir şekilde bu çocuklar büyüyor. Yarın bu ilgisizliğin faturasını sadece onlar değil, tüm toplum olarak bizler ödeyeceğiz. Sizin politikalarınızın bir sonucu olan bu kirli savaş mülteci çocukların suçu değildir. Avrupa’dan gelen paraları bu çocuklar için harcamış olsaydınız bu tablo farklı olacaktı.

Değerli milletvekillerim, çocuklarımız bu ülkenin geleceğidir. Çocukların mağduriyetlerini gidermek için somut, pratik ve çözüm odaklı olmak zorundayız. Çocuk işçiliğine karşı, çocuk gelinlere karşı, çocuk istismarına karşı gelin birlikte somut adımlar atalım. Bu suçları uygulayan ve teşvik edenlere en ağır cezalar verilsin. Çocuk cezaevleri acilen kapatılsın. Avrupa Birliğinden gelen paralar mülteci çocukların geleceği için harcansın. Eğitim sistemi tek adamın isteğine göre değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tüm, teşekkür ederim.

MEHMET TÜM (Devamla) – …pedagogların, uzmanların ve üniversitelerin kriterine göre belirlensin. En değerli yatırım çocuklara yapılan yatırımdır. Gelin, çocuklarımızla birlikte geleceğimize sahip çıkalım diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

93’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 93’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Mustafa Kalaycı                     Emin Haluk Ayhan      İsmail Faruk Aksu

             Konya                                   Denizli                           İstanbul

          Erhan Usta                           Muharrem Varlı        Fahrettin Oğuz Tor

            Samsun                                   Adana                  Kahramanmaraş

        Erkan Haberal

            Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta konuşacak.

Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu maddede kurumlar vergisi oranı yüzde 20’den yüzde 22’ye çıkarılıyor önümüzdeki üç yıl için. Şimdi, biraz geriye doğru gittiğimizde, yanlış hatırlamıyorsam 2006 yılındaydı, kurumlar vergisi oranı yüzde 30’dan yüzde 20’ye düşürülmüştü. O zaman sistemimizde şöyle bir şey vardı: Kurumlar vergisi oranı yüzde 30’du ancak yüzde 40 yatırım indirimi vardı. Yani dolayısıyla, yatırım yapan firmaların lehine bir durum vardı aslında. Şöyle bir örnek üzerinden durumu daha iyi anlayabiliriz: Matrahı kadar yatırım yapan bir firmada kurumlar vergisi olan yüzde 30 oranı aslında efektif olarak yüzde 18’e kadar düşebiliyordu yani yatırımı özendiren bir yapısı vardı sistemin. Daha sonra bu yatırım indirimi kaldırıldı, bütün firmalar için yani herkes için kurumlar vergisi oranı yüzde 20’ye düşürüldü. Burada ne yapılmış oldu? Az yatırım yapan yani yatırımcı olmayan sektörlerde -örneğin finans sektörü, çok yatırımcı bir sektör değil- veya bazı hizmet sektörlerinde, aslında, onlar lehine bir düzenleme yapılmış oldu. Daha sonradan, buradaki sıkıntıları gidermek için teşvik sistemine bağlı olarak indirimli kurumlar vergisi oranları şeklinde -hâlâ benim bile anlamakta zorlandığım- bir sistem getirilmiş olsa da hiçbir zaman, o yatırım indiriminin, eski sistemde olan yatırım indiriminin tadını vermedi.

Şimdi, burada tabii, yüzde 20’ye indirildi, biz bununla da dünyada övündük. Aslında, mesela, OECD ülkeleri içerisinde baktığımızda 34 ülkenin -şu an itibarıyla konuşuyorum- 20’sinde yüzde 20’nin üzerinde bir kurumlar vergisi oranı var, 4 tane ülkede yüzde 20, 6 tane ülkede de yüzde 20’nin altında bir oran var. Şimdi, bunu bir kenara koyalım bir tespit olarak.

Diğer taraftan, tabii, biz vergi sistemimizi yorumlarken veya eleştirirken, değerlendirirken hep şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Mal ve hizmet üzerinden alınan yani vasıtalı vergilerin sistem içerisindeki payı yüksek, doğrudan vergilerin sistem içerisindeki payı düşük. Dolayısıyla, adil olmayan… Çünkü sigara üzerinden aldığınız vergide zengin fakir herkes aynı vergiyi ödüyor gelirinden bağımsız şekilde, mal ve hizmet vergilerinin o yüzden adil olmadığı ifade edilir. Bunların oranına da baktığımızda, örneğin, mal ve hizmet üzerinden alınan vergilerin oranları, 2015 yılı için -OECD tablolarından söylüyorum- yüzde 13,3, OECD ortalaması ise yüzde 11. Yani mal ve hizmet üzerinden alınan vergilerin millî gelire oranı bizde, OECD ülkelerinin yaklaşık 2,3 puan üzerinde. Burada aşırı bir vergilendirme var baktığımız zaman ancak gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerde tam tersi bir durum var, OECD ülkelerinde yüzde 11,6 olan ortalama oran bizde yüzde 6,1. Millî gelire oran olarak OECD ülkelerinin yaklaşık 5 puan, 5,5 puan altında bir vergi alıyoruz. Şimdi, dolayısıyla, kurumlar vergisi oranının artırılması normal şartlarda buradan baktığınızda doğru bir şey yani bu adaletsizliği bir miktar giderecek bir şey ancak tabii, burada hep, tabiri caizse -vergicilerin deyimiyle söylüyorum- kümestekilerle ilgileniyoruz. Temelde aslında verginin tabana yayılmasıyla ilgili bir sorun var. Bu oranın düşüklüğü de vergiyi bizim tabana yayamamamızdan, kayıp ve kaçağın ekonomide yüksek olmasından kaynaklanan bir durum. Şimdi, burada, baktığınızda, aslında bir sıkıntı içerisine giriyoruz. Adalet açısından baktığımızda bu verginin artırılması doğru, hatta belki daha da fazla artırılması lazım ancak diğer taraftan, ekonominin rekabet gücü var, buradaki firmalar kayıtlı firmalar. Mesela, birkaç gün önce bir veri açıklandı -bu, kamuoyunun bence dikkatinden kaçtı- Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi, Sayın Bakan, yüzde 25 geldi, hatta yüzde 26 civarında. Nedir Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi? Bizim yurt içerisinde ürettiğimiz ihraç ürünlerinin üretim maliyetleri yıllık bazda yüzde 26 arttı. Yani zaten teknolojik ürün üretemiyoruz, ciddi bir maliyet artışı var; diğer taraftan da bu firmaların üzerine getireceğimiz bir vergi artışı firmaları ve dolayısıyla rekabet gücünü olumsuz etkileyecek. Taslağın ilk hâli aslında daha iyiydi, finans sektörü için yüzde 22 yapıyor, reel sektör için yüzde 20’de tutuyordu, belki o, adalet açısından bir miktar daha iyiydi.

Yalnız, tabii, bu vergi meselesini, Türkiye'nin vergi sorununu böyle günübirlik çözümlerle, işte üç yıllığına, dört yıllığına verginin artırılması veya ne bileyim, ÖTV’de bir şeye sıkıştık, oraya bir şey konmasıyla çözemeyiz. Türkiye'nin vergi sisteminde ciddi hatalar, ciddi sıkıntılar var. Bunların hepsini yeni bir vizyon içerisinde, ciddi bir çalışmayla, ileriye dönük olarak makroekonomik hedeflerimizle uyumlu bir vergi sistemini mutlaka Türkiye’de kurmamız lazım. Bu yapısal bir bakış açısıdır, reform gerekiyor burada, bu reformun yapılması lazım. Diğer türlü, harcamaları kısmadan ha bire verginin üzerine yüklenerek bir şekilde kamu maliyesinde mali disiplini sürdürmenin de ben sıkıntılı ve zor olduğunu düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) – Bu anlamda, bu maddenin tasarı metninden çıkartılmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usta.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 93’üncü maddesinde yer alan “(2) Bakanlar Kurulu, birinci fıkrada yazılı %22 oranını %20 oranına kadar indirmeye yetkilidir.” fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Behçet Yıldırım                         İmam Taşçıer                     Erol Dora

           Adıyaman                               Diyarbakır                          Mardin

       Nihat Akdoğan                  Mahmut Celadet Gaydalı                                    Hakkâri                                   Bitlis

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacak.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 93’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanunu’nda teknik bir değişikliğe gidilmekte, kurumlar vergisine yapılan artışın Bakanlar Kurulunun inisiyatifinde zaman zaman keyfîce düşürülüp artırabileceği hükme bağlanmaktadır. Bu bağlamda söz konusu yetkinin Bakanlar Kuruluna verilmemesi ve gerekirse bir başka tasarıyla tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından görüşülmesi için bu maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekir.

Değerli milletvekilleri, şimdi bu tasarının geneline ilişkin şu gerçeği tekrar hatırlatarak konuşmama devam etmek istiyorum. Bu tasarı Türkiye’de artık kronikleşmiş bir çarpıklık hâlini alan vergi adaletsizliğinin gelir düzeyi farklı olan vatandaşlarımızın arasındaki vergi adaletsizliğini artırmaya, katmerlendirmeye devam etmekte, dolaylı olarak ise ülkemizdeki gelir adaletsizliğini daha da artırmaya sebep olacak düzenlemeler barındırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet yoksul vatandaştan alacağı vergiler söz konusu olduğunda âdeta şahin kesilmektedir, diğer taraftan sıra milyarlarca vergi borcu bulunan zengin sermayedarlara gelince borçlar bonkörce silinebilmektedir. Tabii, Hükûmetin zengin sermayedarlara ait sildiği her bir kuruş vergi borcu yoksul halka daha fazla borç ve zam olarak geri dönmektedir. Diğer taraftan, sene başlarında gerek asgari ücrete gerekse memur maaşlarına sözüm ona enflasyon oranında yapılan zamlar, her şeyden önce belirtmek gerekir ki, enflasyon oranının oldukça altında kalmaktadır. Çünkü TÜİK tarafından hazırlanan birçok verinin aslında manipülatif olduğu, gerçeği yansıtmadığı artık su götürmez bir gerçekliktir. Çalışan maaşlarına gelen bu asgari zamların anlamını yitirmesinin bir diğer önemli faktörü de bu üzerinde görüştüğümüz tasarı benzeri düzenlemelerdir. Çünkü bu ve benzer tasarılarla çalışanın, emekçinin vergi yükü artırılmakta, üzerine bir de sermaye sınıfının vergi borcu da çalışanlara ödetilmektedir.

Değerli milletvekilleri, enflasyon oranı düşmek şöyle dursun sürekli bir şekilde artmaya devam ediyor, Hükûmetin döviz kuru hedefleri ise sürekli olarak yanlışlanıyor. Yanlış ekonomik politikalar, yanlış dış siyaset, döviz kimi spekülatif çevreler için artık önemli bir gelir kaynağı hâline gelmiştir. Bakınız, günlük yaşamın olmazsa olmazları yakıt, elektrik, telefon ve sudur ve bu olmazsa olmaz temel giderler üzerinden Hükûmet âdeta canının istediği kadar vergi koyma yetkisini kullanmaktan hiç çekinmemektedir. Bir elektrik faturasının neredeyse enerji kullanım bedeli kadar vergisi vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Ne kadar vergi koyarsak koyalım, ne kadar zam yaparsak yapalım bu halkın sesi çıkmaz, borcunu kuzu kuzu öder.” anlayışı yanlıştır, tehlikelidir ve sürdürülemezdir. Bunun böyle olmadığı ekonomik kriz derinleştiğinde tüm yakıcılığıyla görülecektir. AKP Hükûmeti, kendisinden önceki dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in önüne yazar kasa fırlatan esnaf vatandaşın tepkisini unutmamalıdır. Halk ekonomik olarak aldatıldığının farkına vardığında buna en demokratik tepkisini koymaktan çekinmeyecektir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, üyesi bulunduğu ve kısa adı OECD olan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütüne üye ülkeler arasında Şili’den sonra ilk sırayı alacak kadar büyük ve derin bir bölgesel ekonomik gelir eşitsizliği sorununa sahiptir ve bu veri hiçbir hükûmet ya da ülke bakımından övünç duyulabilecek bir gerçeklik değildir. Küresel rekabetin kıskacında ve bölgeler arası gelişmişlik düzeyinin oldukça çarpıklaştığı ortamlarda toplumsal düzenin sağlanması oldukça güçtür. Sosyal adaletin, fırsat eşitliğinin, istihdamın, sosyal güvenliğin ve ülke kaynaklarının hakça kullanımının olmadığı toplumlarda ekonomik ilerleme ve gelişmeden, iç barıştan, dostluk, kardeşlik, dayanışma ve yardımlaşmadan bahsetmek imkânsızlaşmaktadır.

Bu bağlamda, Hükûmeti ekonomik durumumuzu manipüle eden, yanıltıcı hamaset söylemlerinden vazgeçmeye ve yoksul halkımızın ekonomik sorunlarını çözmek yolunda yapısal adımlar atmaya davet ediyor, bu duygularla hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı “Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve

Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın” 93’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Bihlun Tamaylıgil                      Bülent Kuşoğlu             Lale Karabıyık

            İstanbul                                  Ankara                             Bursa

 

     Mehmet Bekaroğlu                         Musa Çam             Selin Sayek Böke

            İstanbul                                   İzmir                              İzmir

MADDE 93 - 5520 Sayılı Kanun’a aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 10- (1) Bu Kanunun 32 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan %20 oranı, kurumların 2018, 2019 ve 2020 yılı vergilendirme dönemlerine (özel hesap dönemi tayin edilen kurumlar için ilgili yıl içinde başlayan hesap dönemlerine) ait kurum kazançları için %22 olarak uygulanır.

(2) Bakanlar Kurulu, birinci fıkrada yazılı %22 oranını %20 oranına kadar indirmeye yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Selin Sayek Böke konuşacak.

Buyurun Sayın Sayek Böke. (CHP sıralarından alkışlar)

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba kanunun 93’üncü maddesine ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu torba yasayla ilgili Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışırken yasanın ilk gelen hâlinde -sıkça da değişti- en çok karşı çıktığımız maddelerden bir tanesi gelir vergisi dilimlerinde orta gelir sınıfını vuracak olan vergi artışıydı. Karşı çıkmıştık o zaman çünkü son yıllarda en büyük gelir erimesiyle karşı karşıya kalmış olan grup Türkiye’de orta gelirli, emekçi, ücretli çalışan memurdu ve onları hedef alan bir vergi artışının adaletsizlik olacağını biliyoruz. Bunu, veriyle hatırlatmak gerekiyor. İktidarınızın ortaya koymuş olduğu bu çarpık ekonomik düzen gelir dağılımını yıldan yıla bozuyor. Bu bozulmayı da en çok ücretli çalışanlar hissediyor. İşverenlerin gelir artış hızı son on yıldaki en yüksek düzeyine çıkmışken 2016 döneminde gelir artışı en düşük olan kesim ücretli ve maaşlı çalışanlar olmuş. Yani bu uygulamalar sonucunda, sizin iktidarınızın ekonomisi sonucunda ortalama gelirin altına düşen bir orta gelirli sınıfla karşı karşıyayız. Kurmuş olduğunuz bu düzenin, işverenin de üretken olanına karşı olduğunu, rantçı sermayeden yana olduğunu dünya âlem biliyor; bu veriyi de, TÜİK kendisi bize millî gelir hesaplarını revize ederken söyledi. Durum buyken, gelir vergisini orta gelir sınıflarında artırmayı tercih etmek şaşırtıcı değil, aynı şekilde rantçı sermaye yerine verimlilik üzerinden üretime katkıda bulunmak isteyen kurumlara vergi artışı getirmiş olmanız da hiç şaşırtıcı değil.

Bu maddenin gelişinin kendisi de açıkçası kurulmuş olan çarpık, keyfî düzenin tam da kendisini ortaya çıkartır bir biçimdi. Komisyonda önce orta gelir sınıfının vergisi geri çekildi, o anda hızla alternatifler ortaya çıktı ve Komisyonda vergi artırma ihtiyacı olduğu için orta gelirli sınıftan vazgeçilince, bir anda bankalara da vergi koymaktan vazgeçilip kurumlar vergisini belli bir süreyle Bakanlar Kurulunun inisiyatifine bırakan bu önerge çıka geldi. Yani, üretene, istihdam sağlayana, kayıt içi çalışana, vergi verene vergi yükünü artırma tercihini siz bu maddeyle de bu torbada ortaya koydunuz. Kurumlar vergisindeki bu ani artış esasında şaşırtıcı değil çünkü tercihinizin üretenden yana olmadığını zaten her fırsatta gösteriyorsunuz. Oysa TÜİK bize demedi mi “Millî gelir serisini revize ettik. Meğerse ekonomimiz daha büyükmüş.” diye. Ama bu cümlenin devamında bir şey daha söyledi; büyüme kısmını duydunuz da devamını duymadınız “Bu büyümeyi sağlamış olan rantçı inşaat sektörüydü.” dedi. Siz “büyüme”yi duyup “rantçı inşaat sektörü”ünü duymadığınız için ranta vergi getirmek yerine, dönüp üretim yapana, üstelik de kayıt içine girmiş olana büyük bir adaletsizlikle vergi artışı getiriyorsunuz. Ha, derdiniz vergide adalet olsaydı belki iktidarınız ve aileleri bu ülkede vergi ödemeyi seçer, kendilerine dünyada cennetler aramazlardı. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu torba yasayla, sadece sınıfsal bir tercih değil, bir kalkınma modeli tercihi de ortaya konuyor. Bütün dünyada kurumlar vergisi düşüyor yani kurumlar vergisini düşürerek rekabete girmiş olan bir küresel düzende siz Türkiye’ye teknoloji getirecek, Türkiye’ye fabrika kuracak, Türkiye’de istihdam yaratacak olan doğrudan yabancı yatırıma “Aman ha, Türkiye’ye gelme.” diyorsunuz. Bunu sadece vergi artışıyla değil, OHAL’le yok ettiğiniz hukukun da ortadan kalkmasıyla söylüyorsunuz, ülkede eğitimi yerle bir ederek, beşerî sermayeyi yok ederek de söylüyorsunuz. Ama bu da şaşırtıcı değil, sizin ekonomik modeliniz ve anlayışınız faiz lobilerine, sıcak paraya, kamu kaynaklarını borç olarak rantçı sermayeye verip borca dayalı bir büyüme yaratmaya dayanıyor. Şu anda zaten bu modelin sonucunda Türkiye’ye gelen yabancı yatırımların dörtte 3’ü sıcak para, bir anda kaçabilecek para. Doğrudan yabancı yatırım çekmemiz gerekirken onların da neredeyse yarısı gayrimenkule geliyor yani inşaata yani rantta, ya finansçı ranta ya inşaatçı ranta geliyor. Bu iş yapma biçimiyle ülkeye olan güveni siz yıkıyorsunuz. Yüksek faizden siz sorumlusunuz, kayıt dışından siz sorumlusunuz. Biz sizin yaptığınızın karşısına bir halkçı mücadele koymak için çalışmaya devam edeceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sayek Böke.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

94’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 94’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

          Mehmet Bekaroğlu                 Lale Karabıyık         Bihlun Tamaylıgil

                 İstanbul                              Bursa                            İstanbul

 

            Bülent Kuşoğlu                      Musa Çam

                 Ankara                               İzmir

MADDE 94- 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 3- (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla mesleğe özel yarışma sınavı ile girmiş ve yeterlik sınavıyla bulundukları kadrolara atanmış olmaları kaydıyla, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Kanunun 152 nci maddesinin "II-Tazminatlar" kısmının "A-Özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (e), (f), (g) ve (ğ) bentlerinde sayılan kadro unvanlarında bulunanlar ile Bankalar Yeminli Murakıpları, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanlarından başvuranlar arasından yapılacak yazılı ve sözlü sınavda başarılı olanlar, 31/12/2018 tarihine kadar merkezi yönetim bütçe kanununda yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın naklen Maliye Uzmanı olarak atanır. Bunlar Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığında görevlendirilir. Bu şekilde atananların söz konusu kadrolarda geçen hizmet süreleri Maliye Uzmanı, yardımcılık veya stajyerliklerde geçen hizmet süreleri ise Maliye Uzman Yardımcısı kadrolarında geçmiş sayılır. Bunlardan 657 sayılı Kanuna tabi olmayanların anılan kadrolar ile bunların yardımcılık veya stajyerliklerinde geçen hizmet süreleri her yıl için bir kademe ilerlemesi ve her üç yıl bir derece yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir. Bu madde uyarınca Maliye Uzmanı olarak atanacakların sayısı 250’yi geçemez. Başvuru ve sınava ilişkin usul ve esaslar ile bu fıkranın uygulanmasına yönelik diğer hususlar Bakanlıkça belirlenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 502 sıra sayılı torba kanunun 94’üncü maddesi üzerinde söz aldım.

Bu madde kamudaki çöküşü, zihniyeti ve olumsuz durumu gösterme açısından çok önemli. Devleti bilenler, kamuyu bilenler de özellikle lütfen dinlesinler bu maddeyi ve bu maddeyle ilgili olarak da Sayın Bakana Komisyonda sorduğumuz soruyu da yineleyeceğim.

Şimdi, bu maddeyle MASAK’a, Mali Suçları Araştırma Kuruluna 250’ye yakın, 250’ye kadar personel alınacak. Devletten alınacak, devletten geçiş sağlanacak fakat enteresan tarafı -Sayın Bakana da soruyorum- bunlar Maliye uzmanı olarak alınıyorlar. Maliye uzmanı olarak alınacak bu elemanlar devlette… Bakın, maddede belirtiliyor “Mesleğe özel yarışma sınavıyla girmiş ve yeterlilik sınavıyla bulundukları kadrolara atanmış olmak kaydıyla” ve ayrıca da bankalar yeminli murakıbı, BDDK uzmanı ve SPK uzmanı olmaları kaydıyla alınacaklar ve sınava tabi tutulacaklar, sınavdan sonra alınacaklar.

Şimdi, bunların, Maliye uzmanlarından daha iyi özlük hakları var çoğunun; 666’yla zaten bunların özlük hakları eşitlendi. SPK uzmanı ya da BDDK uzmanı olmak için ya da yeminli murakıp olmak için Maliye uzmanlığı bırakılıp o tarafa geçiliyor.

Şimdi, Sayın Bakanım, nasıl tutacak da siz Maliye uzmanı olmak için, MASAK’ta bunları çalıştırmak için 250 kişiyi bir de sınavla bu tarafa aktaracaksınız? Bunlara ilave olarak bir şey vermiyorsunuz ki! Bir şey vermiyorsanız, mevcut durumda özlük hakları daha iyi olan, en azından eşit olan, bir sınava girip öbür tarafa neden gitsin ve orada da asıl kadroya da geçemiyor.

Sayın Bakanın bizim Komisyonda açıkladığına göre, şu anda MASAK’ta 177 kadrolu çalışan var, 81 de geçici görevli olarak çalışan var; toplam 258 kişi. Siz buraya 250 kişi alacaksınız, bunlar bunu hazmedecek, bu kurum ve durumları iyi olmadan, daha iyi bir pozisyona gelmiş olmayacaklar, özlük haklarında bir gelişme olmayacak, burada bunları istihdam edeceksiniz.

Sayın Bakanım, bunun ne anlamı var Allah aşkına, bunu bir açıklayabilir misiniz? Komisyonda da açıklayamadınız. Ne anlamı var? Niçin bu kadrolarda bulunan kişiler sınava girsinler, daha iyi bir pozisyon olmayan bir Maliye uzmanlığına gelsinler? Deseniz ki maddeyle: “Geçenlerin özlük haklarında ilave olarak şöyle şöyle iyileştirmeler olacak.”, bunu anlıyorum, olur ama böyle bir durum da söz konusu değil. Neden bu insanlar, bu yarışma sınavıyla buralara gelenler, yeminli murakıplar, BDDK uzmanları, SPK uzmanları -bir de sınava girip durumları daha iyi olmayacağı hâlde- buraya gelsinler? Tamam, MASAK bir istihbari iş yapıyor, kara parayla uğraşıyor, özellikli işleri var ama niçin bir başka kurumdaki kişi, özlük haklarında iyileşme yokken, buraya gelsin? Ha, şöyle: “Bizim bildiğimiz ayrı bir şey var. Biz burada farklı bir örgütlenme yapıyoruz, geleceğe yönelik bir şeyler burada kotaracağız.” diyorsanız onu bilmiyorum ama devlette bu da olmaz; onun için, yaptığınız işin açıklanması lazım. Hakikaten bizim de bu konuyla ilgili desteğimiz var. MASAK’ın bundan sonraki dönemde daha iyi çalışması lazım, yaptığı işleri sonuçlandırması lazım. Şimdiye kadar sıkıntılıydı. Özellikle MASAK 15 Temmuz sonrası da terörizmin finansmanıyla ilgili güzel işler yaptı, yapmaya çalıştı. Kadrolarıyla ilgili eksiklikler var, biliyoruz; bu kadroların takviye edilmesi gereğini de biliyoruz ama bu kadrolar bu şekilde takviye edilemez ki.

Tekrar soruyorum Sayın Bakanım, lütfen Sayın Başkandan müsaade alın, bir açıklama yapın: Niçin bu insanlar, bu kişiler kendi kadrolarını bırakıp sınava girsinler, daha özellikli olmayan, özlük haklarında bir artış getirmeyecek bir pozisyonu tercih etsinler? Hem de MASAK’ın kadroları kadar, hazmedemeyeceği kadar bir kadro bunu yapsın? Bunu anlamak mümkün değil. Bir iş yapıyorsak doğru dürüst yapmamız gerekir.

Hepinizi, bu vesileyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 95’inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır; ilk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 95’inci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Bihlun Tamaylıgil                      Bülent Kuşoğlu               Burcu Köksal

            İstanbul                                  Ankara                  Afyonkarahisar

       Lale Karabıyık                      Mehmet Bekaroğlu                 Musa Çam

             Bursa                                   İstanbul                             İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

       Behçet Yıldırım                         İmam Taşcıer                     Erol Dora

           Adıyaman                               Diyarbakır                          Mardin

       Nihat Akdoğan                  Mahmut Celadet Gaydalı   Mehmet Ali Aslan

            Hakkâri                                   Bitlis                             Batman

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk olarak Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal konuşacaklar.

Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı torba yasanın 95’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Yerli tütün üretimine darbe vurarak can çekişen Türk tarımını yok etmeye bir adım daha yaklaştırıyorsunuz. Tütün üreten herkesi kaçakçı statüsüne koyabilecek düzenlemeler getiriyorsunuz. Amacınız Amerikalı büyük tütün üreticilerini daha çok zengin etmek mi merak ediyorum.

Bugünlerde yerlilikten ve millîlikten bahsediyorsunuz ama hiçbir alanda yerli üreticiyi desteklemiyorsunuz. Desteklemeyi bırakın, köstek bile oluyorsunuz. Uyguladığınız yanlış tarım ve hayvancılık politikası yüzünden 2009’dan beri yerli besi üreticileri üretimi bırakmaya başladılar. Et ve süt fiyatlarındaki dengesizlik yüzünden süt üreticileri önce hayvanlarını kesime verdiler. Böyle böyle 200 binin üzerinde hayvan kesildi. İthal yem ve gübre sevdanız yüzünden maliyet arttı, maliyet arttıkça besicinin kazancı gün geçtikçe eridi, bu da üretimi düşürdü. Peki, buna karşı çözümünüz var mıydı? Yok, maalesef. Getirebildiğiniz kendinizce tek çözüm, dışarıdan et ithal etmek. Kendi üreticisini desteklemek, kendi yemini, gübresini üretip ucuza satmak yerine dış ülkeden gelen etten, dış ülkeden gelen ürünlerden medet umuyorsunuz. Dünyanın hiçbir yerinde kendi çiftçisini bırakıp dış ülkelerden çare arayan bir ülke yoktur; bu konuda bir ilk oldunuz.

Sudan’daki çiftçiye verdiğiniz desteği ve kıyağı da unutmadık. Sudan’da 7 milyon 805 bin dönüm araziyi doksan dokuz yıllığına kiralayıp, bu araziye 125 bin dönüm büyüklüğünde çiftlik kurup Sudanlı köylülere hem arazide hem de çiftlikte çalışma imkânı vermeye kalkmak, bir de onların ürettiği ürünleri alma garantisi vermeyi yerlilik ve millîlikle nasıl açıklayacaksınız? Bu ülkede 26 milyon hektar tarım alanı, 23 milyon hektara gerilemişken; ekilen tarım alanlarımız, 18 milyon hektardan 15 milyon hektara düşmüşken; bizim köylümüzün bağı, bahçesi, tarlası, serası, traktörü ipotekli veya hacizliyken Sudanlı çiftçiyi niçin ihya etmeye çalışıyorsunuz? Buğday, mısır ve kırmızı ette gümrük vergilerini düşürüyorsunuz, bir de bununla övünüyorsunuz. Yani başka ülkelerin çiftçilerine destek vermekle övünen bir iktidarsınız. Ne diyeyim? Akla zarar...

1944-1952 yılları arasında 126 tane uçak üretip Danimarka’ya bile uçak satmışız. Şimdi 2015 seçimlerinde “Yerli uçağımızı yapıyoruz.” diye afiş asıyorsunuz ama akabinde Boeing firmasından 11 milyar dolara 40 tane uçak alıyorsunuz.

Cumhuriyetin en büyük kazanımlarından olan şeker fabrikalarına göz dikiyorsunuz. Maliye Bakanı “Gözüm gibi baktığım şeker fabrikalarını özelleştirme kapsamına aldık.” diyor. Bunun altında yatan neden, bal gibi de nişasta bazlı şeker üreten, özellikle Amerika kökenli firmalara daha çok para kazandırmak, pazar payı açmak. Nişasta bazlı şekerin maliyeti düşük, kârı yüksek, herhangi bir denetimi de yok. Ne olacak? Vatandaşın sağlığına zararmış, kanser yaparmış umurunuzda mı sanki; varsa yoksa yandaşın cebinin dolması sizin için. (CHP sıralarından alkışlar)

Yerlilikten ve millîlikten bahsedenler bu yıl Lozan’ın yıl dönümünde Yunan Genelkurmay Başkanı, Yunan Cumhurbaşkanı ve Yunan Millî Savunma Bakanı hava sahamızı ihlal edip Aydın ilimizin Bulamaç ve Eşek adalarına gittiklerinde ertesi günü de yani 18 Temmuz 2017’de yine bize ait olan Koyun Adası’na gidip gövde gösterisi yaptıklarında niye sesleri çıkmadı acaba? Bununla ilgili bir nota bile veremediniz ama ayrıcalıklı vatandaş Reza için her türlü notayı veriyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) 18 adayı resmen işgal eden Yunanistan’a karşı dut yemiş bülbül gibi susanlar yerlilikten ve millîlikten en son bahsedecek olanlardır.

Herkese saygılarımla… (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergelerin diğer konuşmacısı Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Aslan olacak.

Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkanı, Sayın Divanı ve sayın Genel Kurulu; saygıyla selamlıyorum.

Sayın arkadaşlar, biliyorsunuz, özellikle 1993’te, 1994’te, 1990’larda bütün siyasi parti liderleri açık oturumlarda karşılıklı bir nezaket, bir üslupla tartışıyorlardı ve ben de, bizler de zevkle gerçekten izliyorduk ama maalesef o kültür bugün kalmış değildir. Yani o gün olan medya özgürlüğü, o gün olan hak, hukuk ve demokrasi özgürlüğü maalesef bugünlerde yok.

1993’te liseyi yeni bitirmiştim, şu anki Sayın Cumhurbaşkanın bir konuşmasını izlemiştim ve takdir etmiştim, bugün de altına imzamı atıyorum. O konuşmayı bire bir size buradan okumak istiyorum. Bakın, nereden nereye gelmişiz. 1993’te Bursa’da bir halk toplantısında bugünkü Sayın Cumhurbaşkanı şunu dedi: “Asgari ücret kaç lira? 910 bin lira. Bu kardeşinizin her zaman bir hesabı vardır. Bütün beyler, bütün bayanlar bu hesabı yapsın. Bu hesap aslında bayanların hesabıdır. Niye? Çünkü mutfaktan sorumlu olan bayanlardır, sizlersiniz, mutfakta sıkıntıya düşen sizlersiniz. Şu anda 1 bardak çay Bursa’da kaç para? Bin lira, simit 1.500 lira. Ne kadar yaptı? 2.500 lira. 3 çocuğunuz, anne ve baba, etti 5 kişi. Bakın, çay ve simidin dışında bir şey yemeyeceksiniz. Sadece çay ve simit... Bir hesap yapıyorum size, 5 kere 2.500 ne yapar? 12.500 lira. Günde 3 öğün ne yapar? 37 bin 500 lira, 40 bin lira diyelim. Ay otuz gün, ne yapar? 1 milyon 200 bin lira. Asgari ücret, 910 bin lira. Değerli kardeşlerim, bu zalim yönetim, bu aziz millete 1 bardak çay ile 1 simidi bile layık görmüyor. Bunların peşinden nasıl gideceksiniz?” O sırada salondakiler “Hükûmet istifa” diye bağırıyor. “Evin kirasını kim ödeyecek? Elektrik parasını kim ödeyecek? Su parasını kim ödeyecek? Çoluk çocuğun okul masrafını kim karşılayacak? Soruyorum sizlere. İşte ekonomik durum bu.”

Peki, yirmi dört yıldır bu simit, çay ve asgari ücret arasındaki dengeyi on beş yıldır bu iktidar neden çözemedi, neden çözmüyorsunuz? Hükûmet de sizsiniz, yönetim de sizsiniz.

2001’de de aynı konuşmayı Rize mitinginde yapıyor Sayın Cumhurbaşkanı ama orada farklı bir tabir kullanıyor, diyor ki: “Bu Ankara’daki Hükûmet benim kardeşime, benim milletime 1 bardak çay ile 1 simidi bile layık görmüyor.”

Arkadaşlar, bugün olan bu değil midir? Şu anda da çayla simit aşağı yukarı 1 lira, 1,5 lira veya 2,5 lira ediyor. Bunu biz 3’e çarpalım, aya çarpalım, 1.200 lira yapıyor. 3 çocuklu bir aile, 3 çocuğunu servise verse 500 lira para yapıyor. 1.200+500, etti 1.700. Bu insanlar nasıl geçinecek, hiç bunun hesabını yaptınız mı? Sayın Maliye Bakanı, gerçekten, bir kendimizi o 1.400 lira alanların yerine koyalım. Nasıl geçiniyorlar hiç merak ettik mi acaba? Maalesef, hayır.

Bakın, iktidar da oldunuz, Hükûmet de oldunuz, Ankara’daki Hükûmet de oldunuz ama bu sorunu çözmediniz. Ayetikerimede diyor ki…

(Hatip tarafından Saff suresinin 2’nci ayetinin okunması)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – “Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyleri neden söylüyorsunuz?”

Yine, bir ayetikerimede, Bakara’da…

(Hatip tarafından Bakara suresinin 44’üncü ayetinin okunması)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – “Sizler insanlığa iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?”

Yani, sizler o zaman, haklı olarak iktidarı eleştirdiğiniz zaman, hak da veriyorduk, şimdi iktidarsınız, eleştirdiğiniz şeyleri bari siz yapmayın.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Aslan.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 95’inci maddesinde geçen “bulunduran” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

          Mustafa Kalaycı                  Emin Haluk Ayhan      İsmail Faruk Aksu

                Konya                                Denizli                           İstanbul

        Fahrettin Oğuz Tor                  Muharrem Varlı              Erkan Haberal

          Kahramanmaraş                          Adana                             Ankara

           Mehmet Parsak

          Afyonkarahisar

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak konuşacaklar.

Buyurun Sayın Parsak. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 95’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Gurubu olarak vermiş olduğumuz önergeye dair söz aldım. Bu vesileyle Gazi Meclisi ve siz saygıdeğer milletvekillerini saygılarımla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu madde son derece önemli bir madde. Zira, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3’üncü maddesinin mülga (20)’nci fıkrası bu maddede yeniden düzenleniyor ve “kaçakçılık suçları” başlığı altında, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlar ile ticari amaçla makaron veya yaprak sigara kağıdının içine kıyılmış tütün, parçalanmış tütün ya da tütün harici herhangi bir madde doldurulmuş olarak satanlara, satışa arz edenlere, bulunduran ve nakledenlere üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası öngörülüyor bu maddede. Şimdi, şöyle, ülkemizde gerçekten genel anlamda bir kaçakçılık problemi olduğu muhakkak ve bu kaçakçılık probleminin ekonomik ve sosyal boyutları kadar en az, ülke güvenliğimize yönelik de çok önemli boyutları olduğu da aşikâr. Bunun önemli kalemlerinden bir tanesinin de sigara kaçakçılığı olduğu ortada. Dolayısıyla, kaçakçılıkla mücadele kapsamında tütün ve tütün mamulleri çerçevesinde yapılan kaçakçılığa bu mahiyette bir ceza verilmesi ilk başta doğru gibi görülse de burada, özellikle uygulamada sıkıntıya yol açabilecek önemli bir ayrım var, o da şurasıdır: Satanlara, satışa arz edenlere ve nakledenlere üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilebilir ama bulunduranlara da aynı mahiyette, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilmesi suç ve cezada orantılılık ilkesine aykırıdır. Gerçekten, bizim Ceza Kanunu’muzun 3’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasında “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” hükmü yer almakta. Yani, özellikle de son dönemlerde üzerinde ağır bir vergi yükü de bulunduğu için çok fahiş noktalara ulaşmış sigara fiyatlarından dolayı bu yola tevessül etmek durumunda olan pek çok vatandaşımız var. Bunlar üreten değil, satan değil, satışa arz eden değil. Bu vatandaşlarımıza da tıpkı diğerleri gibi, bunun ticaretini yapan, bundan kazananlara olduğu gibi üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası vermek, gerçekten, suç ve cezada adalet ilkesini zedelemekte. Ha, burada şu söylenebilir: Maddenin içerisinde “ticari amaçla” diye bir ibare var, ondan dolayıdır ki ticari amaçla bulundurur ama ticari amaçla bulundurmak diye bir şey yok. Ticari amaçla yapanlar bunu satanlar zaten, satışa arz edenler ve nakledenler.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Depolayanlar…

MEHMET PARSAK (Devamla) – Değerli Başkanım, uygulama esnasında bunları göreceğiz.

Ondan dolayı yarın bunlarla ilgili, o vatandaşlarla ilgili de yanlış kararlar verilecek. Ondan sonra, bu belli bir sayıya da ulaştıktan sonra tıpkı bugün pek çok meselede olduğu gibi, sosyal medya kampanyaları başta olmak üzere, Meclis grup yönetimlerine bu insanlar “Biz burada mağdur olduk.” diye gelecekler, sonra bu kanunu, emin olun, çok da uzun bir süre geçmeden masaya yatırıp yeniden düzeltme ihtiyacı duyacağız. O yüzden biz burada diyoruz ki: Çok isabetli, yerinde bir önerge verdik. Bunu kabul edelim, bunu burada çözelim ya da en azından cezada bir indirim yapalım. Niye? “Üç yıldan altı yıla” dediğiniz zaman alt sınır üç yıl, üç yıldan daha azını veremezsiniz. Dolayısıyla ortaya mutlaka infaz edilir bir ceza çıkar. Ama en azından bulunduranlarla alakalı olarak daha az bir ceza verilse hükmün açıklanmasının geri bırakılması, tecil edilmesi ve bunun gibi bazı seçenek yaptırımlara hükmedilebilir. Ama siz hem bu konuda trilyonlarca para kazanana hem de bunu bulundurana üç yıldan altı yıla kadar ceza verdiğiniz zaman Ceza Kanunu’nun o 3’üncü maddesindeki suç ve cezada orantılılık ilkesini ihlal etmiş olursunuz. Bu kadar haklı olduğumuz, bu kadar ayan beyan bir önerge. Dolayısıyla önergemizin kabulünü talep ediyorum ve Gazi Meclisimizi tekrardan saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Parsak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

96’ncı maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 96’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

        Mehmet Bekaroğlu                   Lale Karabıyık         Bihlun Tamaylıgil

               İstanbul                                Bursa                            İstanbul

 

          Bülent Kuşoğlu                        Musa Çam

                Ankara                                 İzmir

MADDE 96- 20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 20nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait taşınmazların kira süresi azami üç yıldır. Ancak bu süre Genel Müdürlüğün bağlı olduğu ilgili Başbakan Yardımcısının onayı ile iki katına kadar belirlenebilir. Ayrıca onarım veya inşa karşılığı kiralamalarda; onarım ve inşa bedeli göz önüne alınarak kira süresi Genel Müdürün onayı ile on yıla, Meclis kararı ile yirmi dokuz yıla kadar tespit edilebilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Madde metninde yer alan kiralama süreleri düşürülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

97’nci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 97’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Mehmet Bekaroğlu                      Lale Karabıyık         Bihlun Tamaylıgil

            İstanbul                                   Bursa                            İstanbul

 

       Bülent Kuşoğlu                           Musa Çam

            Ankara                                    İzmir

MADDE 97- 5737 sayılı Kanunun 52’nci maddesinin birinci fıkrasına (f) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent ilave edilmiş ve mevcut (g) bendi (h) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.

"g) Vakfiyelerde yer alan hayır şartlarını gerçekleştirmek üzere amacı veya faaliyet konuları arasında eğitim, sağlık, kültür veya sosyal yardım bulunan yurtdışında kurulu tüzel kişilere ilgili Başbakan Yardımcısının onayı ile şartlı veya şartsız yardım yapmak.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu madde metninin daha iyi anlaşılması için bu değişiklik yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

98’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 98’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Mehmet Bekaroğlu                      Lale Karabıyık         Bihlun Tamaylıgil

            İstanbul                                   Bursa                            İstanbul

       Bülent Kuşoğlu                           Musa Çam

            Ankara                                    İzmir

MADDE 98- 21/2/2008 tarihli ve 5738 sayılı Spor Müsabakalarına Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis Oyunlarının Özel Hukuk Tüzel Kişilerine Yaptırılması Hakkında Kanunun 26 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Pazarlıkla temin usulünün uygulanabileceği haller

MADDE 26- (1) Bu Kanun kapsamında yapılacak ihalenin herhangi bir sebeple gerçekleştirilememesi, sözleşmenin imzalanamaması, yüklenicinin imzalanmış son sözleşmenin bitim tarihi itibarıyla işe başlayamayacağının anlaşılması veya yapılmış olan ihaleye ilişkin sözleşmenin feshedilmesi veya iptali hâllerinde, 3 üncü madde kapsamında yapılan iş ve hizmetler idare tarafından pazarlıkla temin usulüyle, özel hukuk tüzel kişilerine süresi bir yılı geçmeyen sözleşmeyle yaptırılabilir. Ancak bu usul sürekli hale getirilemez”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu maddenin gerekçesinde;

"5738 sayılı Spor Müsabakalarına Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis Oyunlarının Özel Hukuk Tüzel Kişilerine Yaptırılması Hakkında Kanunda, ihalenin herhangi bir sebeple yapılamaması, zamanında sonuçlandırılamaması veya sonuçlandırılmış olsa bile zamanında sözleşme imzalanarak işe başlanamaması durumlarında, oyunların kesintiye uğramadan devam ettirilebilmesi için neler yapılacağı belirtilmediğinden herhangi bir sebeple ihalenin gerçekleştirilememesi halinde oyunların kesintiye uğraması riski bulunmaktadır. Madde ile, ihale sürecinde öngörülemeyen bir kesinti yaşanması durumunda, anılan Kanunda yer alan pazarlıkla temin usulüne göre hizmet alımı yapılabilmesi amaçlanmaktadır.”

denilmektedir.

Komisyon görüşmeleri sırasında söz konusu uygulamanın tekrarlanabilen pazarlık usulü ile ihale yönteminin önünü açabileceğinden bahisle, madde metnine bunu engelleyici yönde ibare konulması gerektiği biçimindeki eleştirimiz kabul görmemiştir. Bu nedenle bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

99’uncu maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 99'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Mehmet Bekaroğlu                      Lale Karabıyık         Bihlun Tamaylıgil

            İstanbul                                   Bursa                            İstanbul

       Bülent Kuşoğlu                           Musa Çam

            Ankara                                    İzmir

MADDE 99- 5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 11 inci maddesinin ikinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler ilave edilmiştir.

"Ancak yıllık alınan idarî ücret, 10.000 TL alt sınırından daha az olamaz. Söz konusu alt sınır her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu madde metninin daha iyi anlaşılması için bu değişiklik yapılmaktadır.

ERHAN USTA (Samsun) – Karar yeter sayısı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

ERHAN USTA (Samsun) – Hayır, yoktur.

Sayın Başkan, apaçık bir şekilde yoktur, hayır. Nasıl “var” diyorsunuz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Karar yeter sayısı istemişlerdi Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Maddeyi oylayacaksınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

100’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum…

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, 100’üncü maddeye geçmeden önce, çok açık bir şekilde karar yeter sayısı olmadığı hâlde iki kâtip üye tarafından -CHP ve herhâlde AKP’den- önergede de ortak hareket edildiği için “var” denildi. Bu, tutanaklara geçsin, burada karar yeter sayısı yok. Meclisi böyle yönetmeyelim lütfen.

BAŞKAN – Peki, tutanaklara geçti Sayın Usta, tamam.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkan ne söylüyorsa o doğrudur.

ERHAN USTA (Samsun) – Bu konuda da burada bize bilgi verilmesi gerekiyor, iki önerge kabul ediliyorsa.

BAŞKAN – Şu anda kâtip üyeler bu konuda herhangi bir itirazda bulunmadılar, ben de “Karar yeter sayısı vardır.” deyip önergeyle ilgili olarak görüşümü bildirdim ve maddeyi kabul ettim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya, bırak gözünü seveyim.

ERHAN USTA (Samsun) – Neyini bırakıyorsunuz ya?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kardeşim, maddeyi değiştirmeyen sadece tutanak değiştiren bir önerge bu ya.

ERHAN USTA (Samsun) – Hayır, başka bir şey yapılıyordur, o kabul.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bırak şunun şeyini, ne yapıyorsun?

ERHAN USTA (Samsun) – Niye bize bilgi vermiyorsunuz?

BAŞKAN – 100’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 100’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

        Mehmet Bekaroğlu                   Bülent Kuşoğlu             Lale Karabıyık

               İstanbul                               Ankara                             Bursa

         Bihlun Tamaylıgil                      Musa Çam

               İstanbul                                İzmir

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya, maddeyi değiştirmiyor, tutanak değiştiriyor.

ERHAN USTA (Samsun) – Burada 7 tane önerge çekiyorum ben işimizi bir an evvel bitirelim diye. Böyle kendi bildiğiniz gibi şey yaparsanız... Böyle şey olur mu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Her şeyi senden izin alacağım öyle mi?

ERHAN USTA (Samsun) – Benden izin almayacaksın ama gidip de…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya, maddeyi değiştirmiyor diyorum kardeşim.

ERHAN USTA (Samsun) – Verin ben de bileyim onu. Böyle bir şey olur mu?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, işlem yapıyoruz, lütfen…

ERHAN USTA (Samsun) - Bana verin ben de bileyim onu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bak oraya diyorum.

BAŞKAN - Sayın Usta, Sayın Elitaş…

ERHAN USTA (Samsun) – Olmaz böyle bir şey.

BAŞKAN - Sayın Usta, lütfen…

ERHAN USTA (Samsun) – Ya, burada yedi tane önerge çekiyorum ben.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çekme önergeni be, çekme!

ERHAN USTA (Samsun) – Yarın görürsünüz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görürüz yarın, görürüz.

ERHAN USTA (Samsun) – Bu şekilde mi yöneteceksiniz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Değiştirmiyor diyorum, maddeyi değiştirmiyor.

ERHAN USTA (Samsun) – Bizim de haberimiz olsun o zaman. Öyle al gülüm ver gülüm… Böyle şey olur mu ya?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neyin al gülü mü ver gülü mü?

ERHAN USTA (Samsun) – Hesabını verirsiniz millete.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Veririz hesabını.

BAŞKAN – Bir dakika…

Sayın milletvekilleri, bir sakin olur musunuz, son maddeyi görüşüyoruz, lütfen…

Devam edin, buyurun.

MADDE 100- 5809 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle ilave edilmiş, dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Ayrıca; iş ve hizmetlerin merkezi bir sunucu tarafından uzaktan izlenmesi ve yürütülmesine yönelik makineler arası veri aktarımına mahsus olan ve bunların yürütülmesi için zorunlu olanlar dışında sesli, görsel iletişim veya genel amaçlı internet erişimi için kullanılmayan telsiz cihazları ve abonelikleri de telsiz ruhsatname ve kullanma ücretlerinden muaf olup Kurum, muafiyet uygulanmasına ilişkin usul ve esas belirlemeye yetkilidir."

"(4) Telsiz ücretleri Kurum tarafından belirlenen süre içerisinde Kurumun ilgili banka hesabına doğrudan ödenir. Telsiz ücretlerinin zamanında ödenmemesi halinde, anılan ücretler Kurumun bildirimi üzerine 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca ilgili vergi dairesi tarafından tahsil edilerek Kurum hesabına aktarılır.”

ERHAN USTA (Samsun) – Nasıl çirkin bir tutum sergiliyorsunuz ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne diyorsun sen ya!

ERHAN USTA (Samsun) – Nasıl çirkin bir tutum!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neresi çirkin bu işin?

(Kâtip Üye Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

“Bu ücretlerin takip ve tahsilinde alacağın kesinleşmesi şartı aranmaz."

ERHAN USTA (Samsun) – “Sizden mi izin alacağım?” diyorsunuz bir de. Böyle mi çalıştırıyoruz biz bu Meclisi?

BAŞKAN – Sayın Usta…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önerge bir şeyi değiştirmiyor diyorum kardeşim.

ERHAN USTA (Samsun) – Bırakın, biz de bilelim o zaman onu.

BAŞKAN – Sayın Usta, lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bak diyorum önergeye.

ERHAN USTA (Samsun) – Olur mu öyle şey?

BAŞKAN – Sayın Usta…Sayın Elitaş…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya benim kabulümü ben sana mı soracağım?

BAŞKAN – Lütfen…

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Elitaş, böyle mi çalışıyoruz biz bu Mecliste?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya benim kabulümü sana mı soracağım? Değişen bir şey yok diyorum.

ERHAN USTA (Samsun) – Bana soracaksınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neyimi sana soracağım!

ERHAN USTA (Samsun) – Olur mu öyle şey, burada belli ortak bir çalışma yapıyoruz. Bu tavrı mı yapacaksınız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, kabul edip reddetmekle ne alakası var bu işin?

ERHAN USTA (Samsun) – Tavrınız bu mu, böyle mi olur yani, Meclis böyle mi çalıştırılır?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya kabul ile reddin ne alakası var diyorum.

(Kâtip Üye Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

"(7) Kurum tarafından sayısı sınırlandırılarak ulusal çapta, kamuya açık mobil elektronik haberleşme hizmeti sunmak üzere imtiyaz sözleşmeleri ve/veya yetkilendirme belgelerine istinaden yetkilendirilen işletmeciler; bu Kanuna…”

ERHAN USTA (Samsun) – Önergeleri çektirmek için kırk tane takla atılıyor burada, ondan sonra geliyorsun, şimdi işin sonu gelince “Sana mı soracağım?” diyorsun. Böyle bir davranış olur mu yahu? Yahu hiç mi ilkeniz yok? Azıcık ilkesi olur insanın yahu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İlkeli davranıyoruz biz, çok ilkeli davranıyoruz.

ERHAN USTA (Samsun) – Ne ilkesi var burada?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok da centilmen davranıyoruz, ilkeli davranıyoruz.

ERHAN USTA (Samsun) – Çalışmanın sonu geldi, ihtiyacınız kalmadı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir tek seninle anlaşamıyoruz zaten.

ERHAN USTA (Samsun) – Olur mu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet, bir tek seninle anlaşamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

(Kâtip Üye Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

 “…ekli ücret tarifesinin "1. TELSİZ RUHSATNAME ÜCRETLERİ" başlığı altında bulunan "b. Karasal mobil (cellular) telsiz telefon sistemi" başlıklı bölümünün (1) numaralı ve "2. TELSİZ KULLANMA ÜCRETLERİ (HER YIL İÇİN)" başlığı altında bulunan "b. Karasal mobil (cellular) telsiz telefon sistemleri" başlıklı bölümünün (1) numaralı sıraları kapsamında ödenmesi gereken ücretler yerine, aylık net satışlarının yüzde beşini aylık dönemler itibarıyla hesaplamak suretiyle, ilgili olduğu ayı izleyen ayın son işgünü mesai bitimine kadar telsiz ücreti olarak Kuruma öderler."

ERHAN USTA (Samsun) – Ayıp ya, ayıp, ayıp.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok ayıp ediyorsun şu anda.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Kim ayıp ediyor?

ERHAN USTA (Samsun) – Ayıp eden sizsiniz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçe mi?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu madde metninin daha iyi anlaşılması için bu değişiklik yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum… Kabul edenler…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Geç kaldınız.

Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.21

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 22 Kasım 2017 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

İyi geceler diliyorum.

Kapanma Saati: 23.24



(x) 502 S. Sayılı Basmayazı 2/11/2017 tarihli 17’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.