TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          24’üncü Birleşim

                                                                                  16 Kasım 2017 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, Diyarbakır’ın Sur, Batman’ın Hasankeyf ilçelerinde yok edilen tarihî dokuya ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, tutuklu avukatların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu’nun, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun İsveç ve Finlandiya temaslarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Aydın Milletvekili Mustafa Savaş’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Samsun Milletvekili Hayati Tekin’in 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 78’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına ve AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Samsun Milletvekili Hayati Tekin’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 78’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Ağrı’nın Eleşkirt ilçesi kırsalında PKK’lı teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Uzman Çavuş İsmail Hakkı Doğan’a Allah’tan rahmet dilediğine ve terörü engelleyemeyen AKP Hükûmetinin derhâl istifa etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Birleşmiş Milletler Dünya İklim Değişikliği Performans Endeksi’nde Türkiye’nin 56 ülke arasında 47’nci sırada yer aldığına ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, Global Finans Merkezleri Endeksi’ne göre İstanbul’un üç yılda 36 sıra gerileyerek 78’inci sıraya düştüğüne ilişkin açıklaması

4.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Balıkesir’in Ayvalık ilçesi Altınova Mahallesi’nde okul olarak hizmet vermesi yönünde karar alınan binanın hapishane yapılmak üzere Adalet Bakanlığına devredilmesine ilişkin açıklaması

5.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 15 Kasım Filistin Devleti’nin ilanının 29’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Freedom House’un İnternette Özgürlük 2017 Raporu’na göre internet özgürlüğünün en belirgin biçimde kısıtlandığı ülkelerden birinin Türkiye olduğuna ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Resmî Gazete’de yayınlanan Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin derhâl iptal edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine, kuş evlerinin mimarimizin incelik ve zarafetini yansıtması açısından oldukça önemli eserlerden olduğuna ilişkin açıklaması

9.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, belediyelere ait taşıma araçlarından ve özel halk otobüslerinden ücretsiz olarak yararlanan yaşlıların karşılaştıkları bazı davranışlara ilişkin açıklaması

10.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Adana Yüreğir Belediyesinde taşeron işçi olarak çalışan Serdar Koç’un belediyenin arşiv odasında intihar etmiş şekilde bulunduğuna ve taşeron işçilere kadro sözünün yerine getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Kastamonu Milletvekili Murat Demir’in, eksik bilgi kaynaklı karalamaların Türkiye’nin global pazarda rekabet gücü olan nadir sektörlerden biri olan denizciliğe zarar verdiğine ilişkin açıklaması

12.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, çiftçiye verilen desteklemelerin çok eksik olduğuna ilişkin açıklaması

13.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, FETÖ terör örgütüne yardım ve üye olmaktan görevden alınan Mersin Adliyesinde çalışan 35 personelin durumuna ilişkin açıklaması

14.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, ülkeye sıcak para girişinde veya çıkışında vergi alınıp alınmayacağını, afetten zarar gören çiftçilerin borçlarının faizsiz ertelenip ertelenmeyeceğini, tekstilcilere KDV iadelerinin ne zaman yapılacağını, iş adamlarının yurt dışında offshore hesabı açtırmasının ahlaki olup olmadığını ve bunların isimlerinin ne zaman açıklanacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’de çok sayıda köy okulunda hizmetli olmadığına ve İŞKUR vasıtasıyla bu okullara hizmetli verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 34’üncü yıl dönümüne, ÖSYM’nin son on yılın sınavlarını ayrıntılı inceleme kararına ve yapılacak incelemenin idari ve siyasi yansımalarının da olması gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütünün kuruluşunun 72’nci yıl dönümüne, Rıza Sarraf’ın neden ve nasıl Türk vatandaşı olduğunu öğrenmek istediğine ve Türkiye’nin kendisinden haber alınamadığı için ABD’ye nota vermesine ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Anayasa Mahkemesinin Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım’ın bireysel başvurusuyla ilgili kararına, milletvekilleri hakkında fezlekelerin gelmeye devam ettiğine ve Reza Zarrab hakkında bilgi almak için ABD’ye yazılı nota verilmesine ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, hem DEAŞ terör örgütü hem de PKK/PYD terör örgütüyle etkin mücadelenin sürdürüleceğine, Dışişleri Bakanının daha önce de Amerika’da tutuklu yargılanan 2 Türk vatandaşını ziyaret ettiğine ve Türkiye’nin vatandaşlarıyla alakalı oluşacak bütün süreçlerde gereken adımları attığına ilişkin açıklaması

20.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Anayasa Mahkemesinin tutuklu milletvekilleriyle ilgili kararına ve yargının siyasallaştığına ilişkin açıklaması

21.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara’nın, Antalya’nın bazı ilçelerinde yaşanan hortum ve şiddetli yağış nedeniyle zarar gören vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve TARSİM’le ilgili yeni düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Freedom House’un İnternette Özgürlük 2017 Raporu’na göre Türkiye’nin internet özgürlüğü alanında hızla gerileyen ülkeler arasında yer aldığına ilişkin açıklaması

25.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Kuzey Irak’ta devam eden operasyonlar sırasında şehit olan Niğde’nin Sazlıca köyünden Bilal Türkmen’e ve tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Birleşmiş Milletler örgütü himayesinde 4 Aralık 2017 tarihinde Rusya’nın başkenti Moskova’da düzenlenecek olan "Parlamenterler Uyuşturucuya Karşıdır” başlıklı konferansa Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Vyaçeslav Volodin’in vaki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen katılması Genel Kurulun 31/10/2017 tarihli 15’inci Birleşiminde kabul heyeti oluşturan milletvekillerine ilişkin tezkeresi (3/1232)

2.- Başbakanlığın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç hakkında tanzim edilen soruşturma evrakının iade edilmesine ilişkin tezkeresi (3/1233)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelik eylemlerin araştırılması, demokrasinin korunması ve devam etmekte olan yargılama süreçlerinin adil olmasına katkı sunulması amacıyla 16/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından, Türkiye’deki gelir adaletsizliğinin araştırılması amacıyla 16/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, aday bildirme süresi 16 Kasım 2017 Perşembe günü saat 24.00’te sona erecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı 26’ncı Yasama Dönemi ikinci devre için yapılacak seçimin Genel Kurulun 20 Kasım 2017 Pazartesi günkü Birleşiminde yapılmasına, TBMM Başkanı seçimi için Anayasa’nın öngördüğü çoğunluk sağlanana kadar tüm oylamaların bu birleşimde yapılmasına, Genel Kurulun daha önce toplanılması kararlaştırılan 17 Kasım 2017 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502)

2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 457)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın, Antalya EXPO 2016 alanının nasıl değerlendirileceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba’nın cevabı (7/16794)

16 Kasım 2017 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Diyarbakır’ın Sur, Batman’ın Hasankeyf ilçelerinde yok edilen tarihî doku hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel Yiğitalp’e aittir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, Diyarbakır’ın Sur, Batman’ın Hasankeyf ilçelerinde yok edilen tarihî dokuya ilişkin gündem dışı konuşması

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır kentinin Vekili olarak Sur’un üzerinden sizinle konuşmak istiyorum ve aynı zamanda Batman’ın Hasankeyf’i üzerinden konuşmak istiyorum.

Bildiğiniz üzere Sur’da iki yıldır bir yıkım devam ediyor ve bu yıkımın devamının üzerinden onlarca kez bu kürsüden hem şahsım hem kentin vekilleri hem grubum hem de genel başkanlarım defalarca size bunu anlattı ama maalesef, geri bildirimine baktığımızda bir sonuç alamadığımız gibi hâlen devam eden bir yıkım mevcut.

Hasankeyf de öyle. Hasankeyf’in bilinen tarihi 12000. Bilinen tarih diyorum, çok daha geriden olduğunu biliyoruz. Şu anda Hasankeyf’te ne yapılıyor? Dinamitle Hasankeyf yıkılıyor arkadaşlar. Tarihî kent yani aslında bir antik kent olan Sur’un, hâlen iş makineleriyle, üstelik ağır iş makineleriyle yıkımı devam ediyor. Oysa bu ülkenin Cumhurbaşkanı yani AKP Genel Başkanı, çok değil, üç gün önce şöyle bir cümle kurdu, dedi ki: “Ülkemizde tüm gayretlerimize rağmen hâlen önüne geçemediğimiz şekilde tarih ve kültür cellatları kol geziyor. Güya aslına uygun şekilde restore edilen ama duvarlarındaki Horasan sıvalarının kazınıp üzeri çimento ve kumla kaplanan nice eserler duyduk, gördük. Restorasyon adı altında asırlık taşları, tuğlaları sökülüp yerine çimento dökülen nice binalar duyduk, gördük. Her santimi el emeği, göz nuru ahşap işlemeli kapıları, pençeleri, pervazları sökülerek yerine plastik ürünler konulan nice konaklar, evler duyduk ve gördük.” Bunu kim söylemiş? AKP Genel Başkanı, bu ülkenin Cumhurbaşkanı söylemiş. Bunu söylerken Sur yıkılıyordu arkadaşlar, hem de ağır iş makineleriyle yıkılıyordu. Bunu söylerken Hasankeyf dinamitleniyordu.

Sormak istiyorum: Diyarbakır, Amed, bu ülkenin kenti mi değil, buraya mı bağlı değil, buranın sınırları içinde bir yer mi değil ya da oranın tarihi bu ülke sınırlarının içerisinde olan bir tarih mi değil yani Hasankeyf bu ülkenin sınırları içinde mi değil ya da Batman’da ve Diyarbakır’da yaşayanlar bu ülkenin yurttaşları mı değiller? Ben soruyorum buradan, eğer varsa bir cevabınız lütfen söyleyin. Neden Diyarbakır’ın kendi halkının, yerel halkın sözüne, bir itirazına karşı cevap vermiyorsunuz, sormak istiyorum size. Yani bu tekçi, merkeziyetçi sisteminizle Diyarbakır’ı kendi demografik yapınıza uygun, sosyolojisini bozan ve ranta dönüştüren politikalarınıza karşı insanlar itiraz etmeyecek mi yani?

Madem cellat olarak karşılıyorsunuz, Diyarbakır’daki, Sur’daki ağır iş makineleriyle yerle bir edilen binlerce yıllık tarihî evlerin -ve taşları da dâhil olmak üzere- nereye gittiğini bilmiyoruz. Bir de o yetmiyor, o hafriyatların içinde cenazeler çıkıyor. Yani her şeyiyle, elinizi nereden tutarsanız elinizde kalan bir şey. Bari söylemeyin, söylüyorsanız pratiğinde bunu yapmayın, pratiğini yapıyorsanız bunu söylemeyin. Biraz kendi içinizde tutarlı olun. Yetti artık bu insanların sizin bu tarzınızdan çektiği ya!

Batman, on iki bin yıllık bir tarihten bahsediyorum, on iki bin yıllık bir tarih ya. Orası dinamitleniyor yani. Dünyanın başka bir yerinde olmuş olsaydı Sur ve Hasankeyf…

SALİH CORA (Trabzon) – Siz mahvettiniz orayı!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Biz mahvetmiş olsaydık biz itiraz etmezdik böyle.

SALİH CORA (Trabzon) – PKK mahvetti!

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Hasankeyf’i dinamitleyen sizin kendi iş makineleriniz. Sur’un devam eden yıkımları sizin emir verdiğiniz firmalarınızın. O firmalar da kim? Gün gelecek ortaya çıkacak, onu da söyleyeceğiz yani.

Her şey geçer. Geçen, mezarlığa gittim, bir sürü şeye baktım ve o mezarlıkta şunu gördüm: O mezarlıkta yatanlar, hepsi… Kendini böyle vazgeçilmez sanan insanlarla dolu mezarlıklar. Yani ölüm herkes için, hayat herkes için. Arkanızda ne bıraktıklarınızla anılacaksınız. Bunlar baki değil, her şey gelip geçecek. 35 bin insan Sur’dan göç ettirildi, 35 bin insan. Bu kış ortasında, bu kar kış koşullarında nerede yaşayacak bir gün sordunuz mu? O insanlar nasıl yaşayacak, nasıl bir hayatları olacak bir gün soran var mı? Yok. Ama bunlar ne zaman sorulur? Vergi istenirken ve oy istenirken. Kendiniz de verginizi vermezsiniz o da ayrı bir dert.

Aynı zamanda Sur’un yıkımı böyle devam ederken özellikle dört mahallede uyuşturucu çok fazla var. İnanılmaz bir uyuşturucu bağımlılığı var. Orada, her tarafında karakol olan bir yerde, sürekli zırhlı araçların kol gezdiği, neredeyse bazı zamanlarda dakikada bir zırhlı araçların mobil karakol olarak gezdiği yerlerde oradaki gençlerde uyuşturucu bağımlılığı geliştirilmiş. Sormak istiyorum: Nasıl olur da bu kadar karakolun, güvenlik güçlerinin olduğu bir yerde insanlar uyuşturucuya bu kadar rahat erişir? Nasıl kullanır ve neden buna karşı sessizsiniz? Yani oradaki gençleri asimile etmek, yozlaştırmak, orada Sur’un tarihini, direnişini yıkmak adına yapmış olduğunuz politikaların da bir ayağı olduğunu iyi biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Son bir cümlemle kapatacağım Başkan.

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Şunu da iyi biliyoruz, o çocuklar, o uyuşturucuya bağımlı olan çocuklar da, evi yıkılan, kardeşi katledilen, annesini mezarlıktan çıkaran ve buna benzer onlarca şeye şahit olan bu çocuklar bu geleceğin, bu halkın, bu Türkiye halklarının çocuklarıdır. Eğer geleceği bu şekilde inşa etmek istiyorsanız, ki öyle bir gidişat var, çürüyen, karanlık içinde bir gençlik inşa etmek istiyorsanız bunun herkes altında kalır. Dediğim gibi, mezarlıklar kendini vazgeçilmez sananlarla doludur. Bunu tekrar hatırlatarak kentimin ve özellikle Sur’da uyuşturucu bağımlısı olan gençlerin sorunlarına karşı oradaki güvenlik, kolluk güçlerinin gerçek sorunla ilgilenmesine ve işini yapmasına dair lütfen artık buradan bir pratik geliştirin yani.

SALİH CORA (Trabzon) – Uyuşturucuyu PKK satıyor orada.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Şimdi bırakın… PKK bir devletse o dağıtıyor demektir. Eğer siz devlet değilseniz, PKK devletse…

SALİH CORA (Trabzon) – Mücadele ediyoruz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - PKK orada kol geziyorsa…

SALİH CORA (Trabzon) – Uyuşturucuya büyük darbe vuruluyor.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – …oturun beş dakika daha düşünün.

SALİH CORA (Trabzon) – Tarihin en büyük operasyonları yapılıyor.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - 6 milyon insan size oy vermiyorsa, 6 milyon insan teröristse de, 6 milyon da bir Kürt gerçekliğidir, bunu da kabul etseniz çok iyi olacak. (HDP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – Uyuşturucuya büyük darbe vuruluyor orada Sibel Hanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yiğitalp.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Genel Başkanımızın tarih ve kültürle alakalı yaptığı bir değerlendirmeden yola çıkarak Sur’da yapılan çalışmalar noktasında duyarsız kaldığımızı, “Cumhurbaşkanı, Genel Başkanınız bunları söylüyor ama buralarda sessiz kalıyor…” Bu, Genel Başkanımıza bir sataşmadır. Söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tarih ve kültüre her birimiz sahip çıkıyoruz, çıkacağız da. Biz de kendi dönemimizde kültür ve tabiat varlıklarının ihya edilmesi için çok ciddi kaynaklar ayırdık. Bu kaynaklar ülkenin her bir tarafına serpilmiş olan tarihî varlıklar için ayrıldı.

Şimdi, ölüm tabii ki herkes için; biz de faniyiz, geldik gidiyoruz, ömrümüzü yarıladık. Belki bugün, belki yarın; ne zaman öleceğimiz belli değil. Aslolan gök kubbede hoş bir seda bırakmaktır, hepimiz bunun farkındayız. Hiç kimse vazgeçilmez değil, herkes gittiği zaman ne yaptığının hesabını verecek. Amel defteri açılacak orada; biz buna iman etmiş olan insanlarız, bunda en küçük bir şüphemiz yok.

Peki, Sur’daki mesele nedir? Bakın, değerli dostlar, orada PKK terör örgütü bir kalkışmaya başvurdu; özellikle sınır ilçelerimizde, sınır illerimizde, Sur’da kendisine çukurlar kazmak vaziyetiyle orada bir egemenlik alanı ilan etmeye kalkıştı. Buna karşılık, oradaki problemden, o teröristlerin halkı, insanları rahatsız etmesinden dolayı devletin onları etkisiz hâle getirmek istemesinden daha doğal bir şey olamaz. Hangi devlet kendi sınırları içerisinde bir hükümranlık alanı oluşturmaya çalışan bir terör örgütüne müsaade eder? Hiç kimse etmez; dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti devleti de buna müsaade edemez. İnsanlar göç ediyorsa, buna maruz kalmışlarsa… Ki biz orayı yıkıp yakmıyoruz, orayı ihya etmeye çalışıyoruz. İnsanların yıkılan evleri, o çukurlarla, bubi tuzaklarıyla, mayınlarla ölüm saçan sokaklar tek tek temizleniyor ve insanların evleri yeniden inşa ediliyor.

Bir diğeri, bakın, şu hakikaten çok üzücü, çok talihsiz bir beyandır: “Siz uyuşturucuyla gençleri asimile etmeye mi çalışıyorsunuz? Onların direnişini kırmaya mı çalışıyorsunuz?”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (Devamla) – Hangi direniş arkadaşlar, neyin direnişi? Uyuşturucuyla mücadele Türkiye'nin her bir tarafında yapılan sert bir mücadeledir ve biz burada kesinlikle taviz veremeyiz. Uyuşturucu –bakın, doğusu, batısı yok bunun- gençleri zehirleyen bir zehir. Buna göz yummak, bunu yok saymak, bunu görmemezlik, böyle bir şey olamaz. Ama bunu tutup da “Siz orada uyuşturucu kullanılıyor, bunu görmezden geliyorsunuz. Dolayısıyla oradaki gençlerin direnişini kırmaya çalışıyorsunuz, onları asimile etmeye çalışıyorsunuz…” Yazıktır, günahtır. Böyle bir ifade kabul edilebilir bir ifade değil, bir milletvekiline de yakışacak bir ifade değildir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Yiğitalp…

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Talihsizlik ve bunlar üzerinden doğru olmadığını söyleyen birkaç şey söyledi. Ben cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sataşmadan istiyorsunuz.

Buyurun.

2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce yine bir soruna gerçekten siz kendiniz cümle kurarak başladınız, sizi de kutluyorum bu arada. Hani dediniz ya “Genel Başkanımız.” Evet, gerçekten sizin Genel Başkanınız, bu ülkenin Cumhurbaşkanı değil ama bizim Cumhurbaşkanımız olamadı.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz kabul edin etmeyin, yüzde 52’yle geldi.

SALİH CORA (Trabzon) – Halk seçti ya.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) – Halk yüzde 52’yle seçti.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Olmuş olsaydı bizi ötekileştirmezdi, bizim Genel Başkanımıza da her türlü hakarette bulunmazdı. Sizi seçen varsa bizi de seçmiştir. Sizinle tartışmayacağım.

BAŞKAN – Sayın Yiğitalp, Genel Kurula hitap edin.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Evet, bu ülkenin Cumhurbaşkanıysa ki öyle olması gerekir, 80 milyondan bahsediyorsak 80 milyonun olması gerekir.

SALİH CORA (Trabzon) – Halkın, milletin Cumhurbaşkanı.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Ve bu halkınsa bunun herkes açısından bir fark, ayrım olmaksızın olması gerekir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şüpheniz olmasın.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Lakin bu ülkenin İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala 2016 Nisan ayında Sur’da operasyonların bittiğini söyledi, tam iki yıldır bitmiş. Devam eden yasaklar var, bunu neyle açıklayacaksınız? Ve devam eden betonarme binalar var. Defalarca yıkıldı, defalarca kendi kendine ucube birtakım betonlar oluşturuldu ve o betonarme yapıları da yine sizin Genel Başkanınız, bu ülkenin Cumhurbaşkanı “ihanet” olarak İstanbul’da söyledi, aynı ihaneti şu anda Sur’a yapıyor. Yani Sur’daki tarihi yıkacaksın, yerine beton kentler oluşturacaksın, o ihanet olmayacak, İstanbul’da yaptığında ihanet olacak. Öyleyse, bu ülkenin Cumhurbaşkanıysa oradaki yıkımı da söz konusu edecek, o yıkıma da bir cevap verecek, o yıkımı da düzeltecek. “Orayı yıkarım ama burayı yıkmam.” derseniz o zaman 80 milyonun Cumhurbaşkanı olarak kendinizi ifade edemezsiniz, 80 milyon insan da size “Cumhurbaşkanım” demez çünkü o bağı siz kendiniz kesmiş oluyorsunuz. Bir de buradan bakın ve buradan da konuşmayın artık, iki yıldır buradan konuştunuz, bir gün gelin, her zaman da teklif ediyorum, yine teklifimde ısrarcıyım, kararlıyım, buyurun, gelin sizi Sur’a götüreyim, bir buçuk yıldır çatışmanın bittiğini sizin Bakanınız söylemesine rağmen o altı mahallede neden hâlâ yasak devam ediyor, gelin siz bize açıklamasını yapın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne yasağı var? Ne yasağı var?

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – İşte, bazı şeyler öyle hamasetle olmuyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hayır, yasağı söyleyin. Yasağı söyleyin Sibel Hanım.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Bu iş çalışmayla oluyor, sahada oluyor, kabul etmiyorum demekle de olmuyor, altını doldurmakla oluyor.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yasağı söyleyin. Yasak ne?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yiğitalp.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, bir şeyin kayıtlara girmesini önemsiyorum. Bakın, burada yapılan bir yıkım değildir, bir ihya yapılıyor orada.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Nedir? İş makineleri var orada, ağır iş makineleri.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yıkılan, yakılan, mayınlarla havaya uçurulan, yok edilen bir şehir yeniden inşa edilmeye çalışılıyor.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Nisan 2016’dan beri İçişleri Bakanı “Yok, yasak bitti.” dedi. Niye devam ediyor?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yerlerinden yurtlarından edilen insanların tekrar yerlerine yurtlarına dönmesi için onların kalabileceği mekânlar yapılıyor.  Bakın, çok uzak değil, bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Bundan kısa bir zaman önce, sokağa çıkma yasaklarıyla alakalı çatışmalar bittikten sonra da belli bir süre devam etti. Devam etmesinin sebebi şuydu: Orada mayınlar döşendi, bubi tuzakları kondu, farklı yerlerde bombalar yerleştirilmiş, güvenlik birimleri bunları temizliyordu, temizlemek için, insanlar zarar görmesin diye bunlar uygulanıyordu. Çevre ve Şehircilik Bakanımız, bakın, vaktinin önemli bir kısmını bölgede harcıyor. Biz, asla ve asla ihanet değil, tarihi ihya ve şehirleri inşa etmek için uğraşıyoruz.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Ben o zaman kayıtlara geçsin diye bir şey söyleyeyim.

BAŞKAN – Siz de yerinizden… Kayıtlara geçer Sayın Yiğitalp.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Evet. Bunun tartışmasını yürütmeyeceğim. Gerçekten AKP’nin böyle bir grup başkan vekili olması da bizim açımızdan büyük bir avantaj, çok sağ olun, iyi ki varsınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Bak, ne güzel, bize rahat zeminler oluşuyor. Bazen altında kalsanız bile o da iyi bir şeydir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Biz altında kalmıyoruz, merak etmeyin.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Şunu söyleyelim: Bir buçuk yıldır orada yasak devam ediyorsa ve çatışma bittiği hâlde yasak devam ediyorsa bunu açıklamak zorundasınız. Bırakın, hendeği barikatı…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Niye bırakacağız canım, sebebi o. Sibel Hanım, sebebi o.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Bütünlüklü ve bilimsel bakıyorsanız, bunu Kürt sorununun çözümsüzlüğünün getirmiş olduğu bir problem olarak görür ve bu ölümlerin önüne geçmiş olurdunuz. Ne yazık ki böyle bir şey yok.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Böyle bir şey söyleyemezsiniz, oraya bağlayamazsınız, siz, oradaki PKK’nın kazdığı çukurlara bağlayamazsınız onu.

BAŞKAN – Peki, devam ediyoruz sayın milletvekilleri.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, tutuklu avukatların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, tutuklu avukatların sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Selina Doğan’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

Süreniz beş dakika.

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün tutuklu avukatlar ve genel olarak avukatlık mesleğinin icrasına yönelik ihlaller üzerine söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, malum 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL sürecinde gerçekten çok sıra dışı günlerden geçiyoruz. Temel hak ve özgürlüklerin çok ciddi anlamda askıya alındığı, toplumun geniş kesimlerinin siyasete katılımının şiddet yoluyla engellendiği ve en acısı da hukukun bizzat hukukçular tarafından ihlal edildiği, ayaklar altına alındığı günlerden geçiyoruz. Bakınız, son bir yılda 550’nin üzerinde avukat tutuklandı. Yine aynı sürede gözaltına alınan avukat sayısı ise 1.500 küsur. Dosyaların hemen hepsinde kısıtlama kararı olduğu için biz bu dosyaların içeriğini dahi bilemiyoruz.

Sayın vekiller, avukatların mesleklerini yürütmesine herhangi bir mesleğin müdahalesi olarak bakamayız çünkü avukatlar aynı zamanda hak arama mücadelesinin çok önemli bir bileşeni ve savunmanın temsilcileri. Bir avukatı tutuklamak sadece o avukatı tutuklamak değil aynı zamanda müvekkilini de savunmasız bırakmak demek. Hatırlayın Nuriye ve Semih’in avukatlarının büroları duruşmadan sadece iki gün önce 12 Eylülde basıldı ve avukatlar gözaltına alındı. Peki, nelerle suçlandılar biliyor musunuz? Emniyette müvekkillerinin susma hakkı olduğunu hatırlattıkları için ve yine müvekkillerine işkenceye uğramaları hâlinde suç duyurusunda bulunma haklarının olduğunu hatırlattıkları için yani CMK’nin 147’nci maddesindeki hakları hatırlattıkları için suçlandılar. Artık avukatların görevlerini yapması bile suç.

Yine Suruç katliamı kurbanlarının ailelerinin ve mağdurlarının avukatlığını yapan Avukat Özlem Gümüştaş ve Avukat Sezin Uçar tek sanığı bile mahkemeye getirilmemiş Suruç katliamı davasının üçüncü celsesinin yapılacağı 13 Kasımdan iki hafta önce 26 Ekimde tutuklandı.

Yine ayrı bir skandal, KHK’yla kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneğinin Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı tutuklandı. Kozağaçlı’ya sorulan sorulardan biri Soma Davası için gittiği İzmir’de bir avukat arkadaşının evinde neden kaldığı.

Altan kardeşlerin davasının avukatı, meslektaşımız, ağabeyimiz Avukat Ergin Cinmen savcılık mütalaasından önce soruşturmanın genişletilmesi hakkında söz istediği için duruşmadan atıldı, evet, duruşmadan atıldı. İşte, bütün bu rezillikler için her perşembe Çağlayan Adliyesinde nöbet tutan avukatlara da yine polis marifetiyle sürekli müdahaleler gerçekleştiriliyor ve daha da abesi, orada, nöbet tuttukları yerde sabunlu sularla yerler temizlenerek orada bulunmaları engellemeye çalışılıyor.

Sayın milletvekilleri, çıkarılan KHK’larla avukatların gözaltı işlemleri Anayasa, CMK, Avukatlık Kanunu ve TCK uygulanmadan baypas edilmeye çalışılıyor. Yasaya göre, avukat bürolarının aranmasında savcının bulunma zorunluluğu ortadan kaldırıldı ancak hâlâ barolardan bir yetkilinin bulunması zorunluluğu var fakat gelin görün ki bu bile uygulanmıyor yani kolluk kuvvetleri kendi OHAL hukukunu bile uygulamıyor.

Başka bir sorun da avukatlara ilişkin soruşturmaların kolluk tarafından yürütülmesi. Avukatlık Yasası ve CMK’nın açık hükümlerine göre avukatlar hakkında soruşturmayı bizzat savcıların yürütmesi gerekir ancak mevcut uygulamada bu soruşturmaları emniyet kuvvetleri yürütüyor, savcının bunlardan haberi bile olmuyor ve ne yazık ki bu hukuksuzluklar hiçbir şekilde takip edilmiyor.

Şimdi buradan soruyoruz: Eski İstanbul Barosu Başkanı Profesör Yücel Sayman’ın ifadesiyle bir devlet avukatlığı mı yaratılmaya çalışılıyor? Tıpkı savcılar ve yargıçların yetiştiği gibi bir avukat tipi mi yetiştirilmek isteniyor? Savunma bir süs hâline mi getirilmek isteniyor?

“Adalet bir gün herkese lazım olacak.” sözü öylesine söylenmiş bir söz değil sayın vekiller, herhangi bir intikam duygusu da taşımaz çünkü hukukta intikamın yeri olamaz.

Son olarak şunu söylemem gerekir ki, avukatların darp edildiği, tutuklandığı, savunmanın kısıldığı bir dönemde baroların bunca sessiz kalması iktidara hiç cesaret vermesin çünkü baroların sessizliği altında yok ettikleri o hak, hukuk, adalet, vicdan su gibi, hava gibi hepimizin tek ortak paydasıdır ve onlar yok olduğunda hepimizin büyük bir yıkıntının altında kalacağından, hepimizin nefessiz kalacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Doğan.

Gündem dışı üçüncü söz, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun İsveç ve Finlandiya temasları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Radiye Sezer Katırcıoğlu’na aittir.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Bugün gündem dışı konuşmaları 3 kadın milletvekiline verdim dikkat ederseniz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

3.- Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu’nun, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun İsveç ve Finlandiya temaslarına ilişkin gündem dışı konuşması

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli milletvekilleri; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak, Birleşmiş Milletler UN Women proje bütçesinden İsveç ve Finlandiya’da gerçekleştirdiğimiz ziyareti ve ülkelerin yetkili kurum ve kişileriyle temaslarımızı aktarmak üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

KEFEK, kuruluş kanunu çerçevesinde, ulusal ve uluslararası projeleri hayata geçirmenin yanı sıra, küresel ölçekteki gerçekleri takip etmek, gelişmeleri takip etmek, kadının toplumsal gelişimine katkı sağlamak, farkındalık oluşturmak amacıyla tecrübe aktarımına önem vermekte.

Ziyaretimizin ilk durağı olan Finlandiya ve sonrasında İsveç’te, istihdam komisyonunda, Parlamento üyeleriyle, eşitlik konseyiyle, eşitlik ombudsmanlarıyla ve onların yetkilileriyle fikir alışverişinde bulunduk.

Görüştüğümüz diğer bir kuruluş ise, 37 farklı derneğin toplumun her kesiminden 400 bin üyesinin katılım gösterdiği Finlandiya Ulusal Kadın Konseyi, kadın meselelerinin çözümünde bir ve beraber duruşu sergilemenin güzide bir oluşumuydu.

Değerli milletvekilleri, konuşmamı süremin azlığı sebebiyle İsveç ve Finlandiya’da kadınların yaşadığı sıkıntıları dile getirerek anlatmaya çalışacağım, ifade etmeye çalışacağım.

Finlandiya eşitsizlikle mücadelede Avrupa’nın en iyi kurumsallaşan ülkesi olmasına rağmen, kazanımlarını koruyamadıklarını, istenen sonuca ulaşamadıklarını bize tüm toplantılarımızda ifade ettiler. Baktığımız zaman, Finlandiya ve İsveç’te orta ve üst düzey kademelerde kadın yöneticilerin beklenen oranın altında seyrettiğini gördük. Kadınların, daha az ayrımcılığa uğradıklarını düşündükleri kamu alanlarını, daha çok istihdam, sağlık ve toplum hizmetlerini içeren sektörleri tercih ettiğini görmekteyiz.

PISA skorlarındaki geriye gidiş de madalyonun diğer bir yüzünü göstermekte. Endeksteki bu gerilemenin yetkilileri oldukça rahatsız ettiğini ifade etmek isterim buradan.

Eşit işe eşit ücret uygulamasında doğumdan sonra kadınların aleyhine bir ilerleme kaydedildiği görülmekte. İster istemez çocuğu olan bir kadının ücret eşitsizliğine, maalesef, Finlandiya ve İsveç’teki kadınların maruz olduğu görülüyor. Bu ücret farklılığı Finlandiya’da yüzde 17, İsveç’te ise yüzde 12,5’ları bulan oranlarda seyrediyor.

Görüşmelerimiz sırasında, ülkemizde özellikle son on beş yılda başta siyasette olmak üzere kadının hukukunun korunması, bilhassa, çalışan kadınların yükünü azaltmaya yönelik yapılan düzenlemeleri, geldiğimiz noktaları ifade ettiğimizde oldukça takdir aldık, karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk ve bir tecrübe aktarımı gerçekleştirdik.

Değerli milletvekilleri, kadına yönelik şiddet bu ülkelerin de gündeminde maalesef ön sıraları almakta. Finlandiya’da şaşırtıcı rakamlarla karşılaştık. Yüzde 20’si fiziksel şiddet olmak üzere yüzde 47’lere varan toplam bir şiddet oranıyla karşılaştık. Ayrıca, internet üzerinden sözlü şiddetin de yüzde 45’leri geçtiği görülmekte. İsveç’te ise 2014 yılında 28 bin şiddet ve istismar vakasıyla İsveçli kadın karşı karşıya kalmış. Aynı zamanda, bu ülkedeki eşitlik ombudsmanı şiddete uğrayan yüzde 20 oranındaki kadının başvuruda bulunmadığını ifade ettiler. Finlandiya’nın ise İstanbul Sözleşmesi’ni henüz iki yıl önce imzalayan bir ülke olduğunun burada altını çizmek isterim. İsveç eşitlik ombudsmanlığıyla görüşmelerimizde ise yılda 2 bin başvurunun 200’ünü incelediklerini, sadece 20 vakanın mahkemelere taşındığını ifade ettiler. Bunların 572’si etnik oranda, etnik kökenli şiddetler, 277’si cinsiyet ayrımı, 613’ü engellilerin yaşadığı ayrımcılık ve diğerleri de farklı alanlarda gerçekleşmekte.

Değerli milletvekilleri, fırsat eşitliği mücadelesinin devamlılığının altını çizdi oradaki yetkililer ve hangi düzeyde olursanız olun, gelişmiş bir ülke olsanız da bu sürecin ömür boyu devam etmesi gerektiğini ifade ettiler.

Değerli milletvekilleri, tüm bu görüşmelerimizin yanında, biz oradaki temaslarımızda PKK ve FETÖ gibi terör örgütleriyle ilgili durumun da altını çizdik, görüşmelerimizde ikinci, belki de ilk sıraya koyduğumuz konulardan birisiydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Bir dakikayla tamamlayacağım Başkanım.

BAŞKAN – Tabii, buyurun, tamamlayın.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Buradan, Türkiye'den ve Türkiye'nin yargısından kaçarak buralarda faaliyet gösteren terör örgütlerinin meşru olmadığına, Türkiye'de yaşayan 80 milyon vatandaşın hukukuna riayet edilmediğine dair görüşlerimizi aktardık. Bilhassa 15 Temmuz sonrasında AB ülkelerinin FETÖ yapılanmalarına karşı dikkatli olmaları gerektiğini, okullarının Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin okulları olmadığını ifade ettik ve bunların bir ifsat yapısı olduğunu, er geç bu ülkeleri de tehdit edeceğini, aynı sorunlarla karşılaşacaklarını ifade ettik.

Son olarak da bu ülkelerde ikamet eden vatandaşlarımızla beraber olduk, ev toplantıları, salon toplantılarıyla bir araya geldik. Onların ülkemize olan bağlılığını ve bu meşakkatli yolda bizim yanımızdaki duruşlarını buradan ifade etmek istiyorum. Cumhurbaşkanımıza da gerçekten muhabbetleri çok sevindiriciydi.

Ben buradan, bu kürsüden size selamlarını iletiyorum ve hayırlı günler diliyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Katırcıoğlu.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden kısa söz vereceğim.

Sayın Atıcı, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Ağrı’nın Eleşkirt ilçesi kırsalında PKK’lı teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Uzman Çavuş İsmail Hakkı Doğan’a Allah’tan rahmet dilediğine ve terörü engelleyemeyen AKP Hükûmetinin derhâl istifa etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Değerli arkadaşlar, şehit ateşi bu kez de Mersin’e, Mezitli’nin Doğlu köyüne düştü. Ağrı’nın Eleşkirt ilçesi kırsalında PKK’lı teröristlerle girilen çatışmada Uzman Çavuş İsmail Hakkı Doğan’ı şehit verdik. Acımız büyüktür, sözün bittiği yerdeyiz. Şehidimize Allah'tan rahmet, ailesine sabır, milletimize başsağlığı diliyorum.

Referandumda “‘Evet’ deyin, terör bitecek.” diyerek halkı aldatanlar acaba biraz utanıyor mu? Hangi yüzle şehit ailelerinin yüzüne bakıyorlar? Terörle mücadele konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin önerileri acilen dikkate alınmalı ve uygulanmalıdır. Terörü ve şehitlerin gelmesini bir türlü engelleyemeyen AKP Hükûmeti derhâl istifa etmelidir.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Birleşmiş Milletler Dünya İklim Değişikliği Performans Endeksi’nde Türkiye’nin 56 ülke arasında 47’nci sırada yer aldığına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'nin uluslararası karnesi her geçen gün zayıflıyor; demokrasi, insan hakları, ekonomi, dış politikadan sonra Türkiye şimdi de iklim politikalarında sınıfta kaldı. Bonn’da devam eden Birleşmiş Milletler Dünya İklim Konferansı’nda 56 ülkeyi gösteren performans sırasında Türkiye 47’nci oldu. Uzmanlar Türkiye'ye iklim koruma performansı için 100 üzerinden 40,02 puan verdi. Raporda Türkiye, düşük hedefler koymak, zayıf uygulama, ülke içinde yetersiz politik önlemler alma ve uluslararası iklim politikalarında zayıf performans göstermekle eleştirildi. Türkiye'nin çok kötü not almasında ayrıca sera gazı emisyonu ve enerji tüketimindeki artışın da etkili olduğu vurgulandı.

Ülkeyi yönetenlere buradan bir kez daha bunu soruyorum ve bununla ilgili ne yapacaklar, merak ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Engin…

3.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, Global Finans Merkezleri Endeksi’ne göre İstanbul’un üç yılda 36 sıra gerileyerek 78’inci sıraya düştüğüne ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP’nin iddialı hedeflerinden biri de İstanbul’u dünyanın önde gelen finans merkezlerinden biri yapmaktı. Bu hedefini de her fırsatta propaganda vasıtası yapmaktan kaçınmadı. Ancak ne var ki son açıklanan Global Finans Merkezleri Endeksi’ne göre İstanbul üç yılda 36 sıra gerileyerek 78’inci sıraya düşmüş durumda. Bu sonuç aynı zamanda yargıyı siyasallaştıran, hukuk devleti ilkelerini hiçe sayan AKP Hükûmetinin uluslararası finans dünyasındaki saygınlığının geldiği seviyeyi göstermektedir. Konuyu Başbakanın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesiyle Meclis gündemine taşımıştım, İç Tüzük’ün açık hükümlerine rağmen önergeme yanıt alamıyorum. Bilgi edinme talebime de yanıt gelmediği için Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna başvurdum, başvurum reddedildi. Şimdi, Hükûmete soruyorum: Bu suskunluğunuzun sebebi başarısızlığınızı itiraf edecek cesaretinizin olmaması mı?

BAŞKAN – Sayın Tüm…

4.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Balıkesir’in Ayvalık ilçesi Altınova Mahallesi’nde okul olarak hizmet vermesi yönünde karar alınan binanın hapishane yapılmak üzere Adalet Bakanlığına devredilmesine ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim.

Balıkesir’in Ayvalık ilçesi Altınova Mahallesi’nde belediye ve belediye meclisince sağlık meslek yüksekokulu ve sağlık meslek lisesi olarak hizmet vermesi yönünde karar alınan binanın hapishane yapılmak üzere Adalet Bakanlığına devredilmesi bölge halkı tarafından günlerdir protesto edilmektedir.

Hükûmete soruyorum: Millî Eğitim Bakanlığı Ayvalık’ta eğitim için yer ararken bahsi geçen binaya cezaevi yapılmak istenmesinin gerekçesi nedir? Ayvalık Belediye Meclisi ve Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin, yani halk iradesinin gözardı edilmesi millî irade anlayışına uygun mudur? Bölge halkının 10 binin üzerinde imza toplamasının ardından, cezaevi yapımının durdurulması için adım atılacak mıdır? Ayvalık halkının ve sivil toplum örgütlerinin, Ayvalık Kent Konseyi ve sivil inisiyatiflerin okul çağrısı dikkate alınacak mıdır?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu…

5.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 15 Kasım Filistin Devleti’nin ilanının 29’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Filistin’in efsane lideri Yaser Arafat’ın bağımsızlık ilanının üzerinden yirmi dokuz yıl geçmesine rağmen devam eden işgal politikaları, tıkanan barış süreci ve artan bölgesel krizler hâlâ devam etmektedir. Cezayir’de 15 Kasım 1988’de Arafat, başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını içeren bağımsızlık bildirisini ilan etti. Geçen süre içerisinde 137 ülke tarafından tanınan Filistin 1948’den bugüne kadar bilfiil işgal altındadır. Mayıs 2016’daki ölçülere göre, İsrail, Filistin topraklarının yüzde 85’ine el koymuş, Filistin halkı sadece yüzde 15’ini kullanabilmektedir.

Filistin devletinin ilanının 29’uncu yıl dönümü. Filistin halkını kutluyoruz. Türkiye, haklı davasında Filistin’in yanında olmaya devam edecektir.

Yüce Meclisi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Freedom House’un İnternette Özgürlük 2017 Raporu’na göre internet özgürlüğünün en belirgin biçimde kısıtlandığı ülkelerden birinin Türkiye olduğuna ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Freedom House, internet kullanıcılarının yüzde 87’sini oluşturan 65 ülkedeki internet özgürlüğünün durumunu değerlendirdiği İnternette Özgürlük 2017 Raporu’nu dün açıkladı. Raporda, internet özgürlüğünün en belirgin biçimde kısıtlandığı ülkelerden birinin Türkiye olduğu, 5 puan daha geriye gittiği ve Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin siyasi anlamda zorlu dönemlerinde WhatsApp’a erişimi bilinçli olarak ya yavaşlattığı ya da tamamen ulaşılamaz hâle getirdiğine yer veriliyor.

Ayrıca, dünyanın en büyük çevrimiçi ansiklopedisi Wikipedia’ya Türkiye’den erişimi kesen Hükûmete yönelttiğim soru önergeme üç aydır yanıt dahi alamadım. İşte Hükûmetin bu yasakçı ve özgürlük karşıtı uygulamalarıyla yurttaşlarımıza özgürlükler yerine yasakları, bilgi toplumu yerine otoriteye boyun eğmeyi ve refah toplumu yerine fakirliği dayattığı ortadadır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet…

7.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Resmî Gazete’de yayınlanan Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin derhâl iptal edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kurumlarda çalışan personelin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları düzenleyen Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği Resmî Gazete’de yayınlandı. Bu yönetmelikle öğretmen olmayanların dahi rehber öğretmen yapılması amaçlanmaktadır. Yönetmelik sadece eğitim sisteminde değil, öğrenciler ve eğitim emekçileri açısından yıkıcı sonuçlar doğuracaktır.

Ensar Vakfı yurdunda yaşanan tecavüz vakaları, Aladağ’daki yurtta yaşanan yangın faciasının yaralarını henüz sarmamışken şimdi de “rehberlik hizmeti” adı altında okullarda vakıf ve cemaatlerin elemanlarının, pedagojik formasyona sahip olmayan kişilerin görev yapabilmesinin yolu açılmaktadır. Yani cemaatlerle yapılamayan Millî Eğitim eliyle yapılmak istenmektedir.

Rehber öğretmenlerin fazla mesaiye zorlanması, nöbet gibi görevler verilmesi yanlıştır.

Yeni oluşacak skandalların önlenmesi ve çocuklarımıza uzanacak ellerin en baştan engellenmesi için, öğretmenlerin emeğini ve haklarını yok sayan, okulları öğretmenler dışında herkese açan, uzmanlara kulak verilmeden hazırlanan bu yönetmelik derhâl iptal edilmelidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine, kuş evlerinin mimarimizin incelik ve zarafetini yansıtması açısından oldukça önemli eserlerden olduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Kültür ve medeniyetimizin en zarif detaylarından biri olan kuş evleri, mimarimizin incelik ve zarafetini yansıtması açısından oldukça önemli eserlerdendir. Ecdadımızın kuşların barınması için binaların dış cephelerine yaptıkları bu küçük evler bütün canlılara karşı şefkat, merhamet ve koruma duygusuyla coğrafyamızın birçok yerinde inşa edilmiştir. Yapılış biçimleri bakımından oldukça çeşitlilik gösteren bu kuş evleri, hem resmî hem sivil yapılarda rüzgâr, soğuk, sıcak, kar, yağmur etkilerine kapalı ve kuşların düşmanlarının ulaşamayacağı yerlere yerleştirilmiştir.

Bu geleneğimizi günümüzde de güncelleyerek sürdürüyoruz ve de sürdürmeliyiz çünkü kültürümüzde bütün tür ve renkleriyle kuşlar âlemi de insanlar gibi bir millettir ve onlar da Allah’ı zikrederler.

“Sevgi, şefkat, muhabbet kaynar yanan ocağımızda/ Bülbüller şevke gelir, gül açar bağımızda.”

BAŞKAN – Sayın Tümer…

9.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, belediyelere ait taşıma araçlarından ve özel halk otobüslerinden ücretsiz olarak yararlanan yaşlıların karşılaştıkları bazı davranışlara ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, 4 Mart 2014 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan yönetmelikle, 65 yaş üstü vatandaşlarımıza şehir içi toplu taşımalarda ücretsiz seyahat imkânı sağlanmaktadır. Belediyelere ait taşıma araçlarından ve özel halk otobüslerinden ücretsiz olarak yararlanan yaşlılarımız çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Şehir içi taşımadan ücretsiz yararlanan 65 yaş üstü vatandaşlarımız başta olmak üzere, engellilerimiz, şehit yakınları, gaziler ve kimi zaman gazeteciler ile çeşitli meslek gruplarındaki insanlarımız, kendilerini görünce duraklarda durmayan bazı otobüs şoförlerine tanık olmakta, otobüse bindiklerinde ise kimi şoför veya muavin tarafından paralarını alamadıkları gerekçesiyle kötü davranışa maruz kalmaktadır. Örf ve geleneklerimizde yaşlılarımıza, gazilerimize, şehit yakınlarına ve engellilere saygılı olmak büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, Hükûmet yeni bir yönetmelikle, söz konusu vatandaşlarımıza karşı hassas davranılmasını sağlamalı, özel halk otobüsü işletmelerine ücretsiz taşımadan kaynaklı ücretlerini zamanında ve sağlıklı bir şekilde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdiş…

10.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Adana Yüreğir Belediyesinde taşeron işçi olarak çalışan Serdar Koç’un belediyenin arşiv odasında intihar etmiş şekilde bulunduğuna ve taşeron işçilere kadro sözünün yerine getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ederim.

Sorum Sayın Başbakana. Bu sabah üzülerek öğrendik ki Adana’da Yüreğir Belediyesinde sekiz yıldan bu yana taşeron işçi, evli ve 2 çocuk babası Serdar Koç isimli vatandaşımız belediyenin arşiv odasında intihar etmiş şekilde bulundu. İddialara göre, borçları yüzünden intihar etmiş. AKP’nin taşeron işçilere kadro sözü vardı Sayın Başbakan. 2015’te dönemin Başbakanı Davutoğlu, seçim sonrası taşerona kadro verileceğini müjdelemişti. Şöyle ki seçim öncesi sokaklara afiş bile astınız. Sözünüzü tutmak için daha kaç insanımızın borç batağına saplanıp intihar etmesini bekliyorsunuz?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Demir…

11.- Kastamonu Milletvekili Murat Demir’in, eksik bilgi kaynaklı karalamaların Türkiye’nin global pazarda rekabet gücü olan nadir sektörlerden biri olan denizciliğe zarar verdiğine ilişkin açıklaması

MURAT DEMİR (Kastamonu) – Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde bazı basın-yayın organları ve bazı milletvekillerimiz tarafından asılsız, doğru bilgiye dayanmayan açıklamalar yapıldı. Offshore sisteminin denizcilik sektörü özelinde doğru anlaşılması gerektiğine inanıyorum. Ülkeler, dünyada yıllık 11 milyar tona ulaşan deniz taşımacılığı ticaretinde bulunurken rekabet avantajı sağlamak için çeşitli vergi, yatırım ve finansman teşvikleri uygulamaktadır. Bu nedenle, Türk gemilerinin Türkiye dışındaki ülkelerin sicil kaydında bulunmalarının nedeni vergisel avantaj değil, dünya deniz ticaretinde operasyonel ve finansal olarak dezavantajlı duruma düşmemektir. Bu durum Türkiye için tek kuruş bile vergi kaybına neden olmamaktadır.

Son günlerde tartışmalara konu olan gelişmelerin doğru bilgilerle yapılması gerekiyor. Türkiye'nin göz bebeği olan denizcilik sektörüne yönelik eksik bilgi kaynaklı karalamalar Türkiye'nin global pazarda rekabet gücü olan nadir sektörlerden biri olan denizciliğe zarar vermektedir. O art niyetli davranan fitneci ve yalancı zihniyeti kınıyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Öz…

12.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, çiftçiye verilen desteklemelerin çok eksik olduğuna ilişkin açıklaması

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sorum Tarım Bakanına:

Sırp etini ithal ederek fiyatı düşürdünüz ama bunun parasını üreticimizden çıkarıyorsunuz. Çanakkale Tarım Kredi Kooperatifi çiftçimize “Gübreye 10 TL zam yapılacak, alacaksanız acil alın.” diye mesaj atıyor. Üstelik on beş günde mazota 20 kuruş zam geliyor. Besiciye destek verilse zaten et fiyatı düşer ve farkını çiftçimiz zamla ödemek zorunda kalmaz.

Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesindeki gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’lik ölçüsüne bu yıl da uyulmadı. Bütçede 2018 yılı desteklemesi 14,5 milyar TL’ye yükseltilmiştir ama kanuna uyulsaydı çiftçimiz 30,4 milyar TL alacaktı, 16 milyar TL eksik verilmiştir. Malta’daki şirketlerinizi ve çocuklarınızın gemilerinin mazotlarını düşündüğünüz kadar Çanakkale’de traktörüne mazotu 5 liradan alan Mehmet amcayı düşünmenizi bekliyoruz. Yoksa çiftçimize bütçede verilmeyen yasal hakkı 16 milyar TL’yle offshore hesaplarınızın açıklarını mı kapatıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kuyucuoğlu…

13.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, FETÖ terör örgütüne yardım ve üye olmaktan görevden alınan Mersin Adliyesinde çalışan 35 personelin durumuna ilişkin açıklaması

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mersin Adliyesinden 35 personel FETÖ terör örgütüne yardım ve üye olmaktan kovuşturmaya uğradı ve görevden alındı. Bir kısmı altı ay civarında hapis yattı, daha sonra bunların hepsi ihraç edildi. Ancak savcılığın yaptığı soruşturma neticesinde yeterli suç şüphesinin bulunmadığı anlaşılmakla şüpheliler hakkında atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Hatta CMK’nın 141/2 maddesi uyarınca tazminat hakları bulunduğunun bildirilmesine karar verildi. Ancak bu arkadaşlarımız hâlâ görevlerine iade edilmediler ve mağdur durumdalar. Bakanlığın bir an önce görevini yerine getirerek bu kişileri görevine iade etmesini bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

14.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, ülkeye sıcak para girişinde veya çıkışında vergi alınıp alınmayacağını, afetten zarar gören çiftçilerin borçlarının faizsiz ertelenip ertelenmeyeceğini, tekstilcilere KDV iadelerinin ne zaman yapılacağını, iş adamlarının yurt dışında offshore hesabı açtırmasının ahlaki olup olmadığını ve bunların isimlerinin ne zaman açıklanacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Maliye Bakanına soruyorum:

Bir: Torba yasayla yeni vergiler getiren Bakanlığınız, ülkemize her ne sebeple olursa olsun giriş yapan sıcak paranın girişinde veya çıkışında vergi almayı düşünüyor mu?

İki: Afat nedeniyle zarar gören çiftçilerimizin, üreticilerimizin banka borçlarını faizsiz olarak ertelemeyi düşünüyor musunuz?

Üç: Maliye Bakanlığından KDV alacağı olan tüm sektörlerin KDV iadelerinin yapılması konusunda kanun çıkardık. Ancak tekstil sektörünün KDV iadeleri için bir genelge yayınlanması gerekiyordu. Bu genelgeyi bekleyen tekstilcilere KDV iadelerini ne zaman yapacaksınız?

Dört: Türkiye'de yaşayıp da yurt dışında offshore hesabı açtıran iş adamlarının isimlerini ne zaman açıklayacaksınız?

Beş: Ülkemize doğrudan yatırım yapacak yabancı sermayeyi çekmeye çalıştığımız bir dönemde, kendi iş adamlarımızın vergi cenneti olan ülkelere gitmesini, yatırım yapmasını, offshore hesabı açtırmasını ahlaki buluyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Gürer…

15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’de çok sayıda köy okulunda hizmetli olmadığına ve İŞKUR vasıtasıyla bu okullara hizmetli verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Niğde ilinde çok sayıda köy okulumuz kapanmıştı. Açık olan okullarımızda da önemli sorunlar bulunuyor ama başlıca sorunlardan biri de hizmetlinin olmaması. Niğde ili Ulukışla ilçesi Beyağıl köyü eğitime önem veren köylerimizden. Bu köyde hizmetli olmadığı için okul aile birliği kendi arasında para toplayarak hizmetli görevlendirmeye çalışıyor ama bunun da sürekliliği olmuyor. Çok sayıda köy okulumuzda hizmetli yok. İŞKUR vasıtasıyla köylerimizdeki okullara hizmetli verilmesini talep ediyoruz.

Vatandaşlar, Hükûmetin Niğde’ye birçok alanda eksik baktığı gibi bu konuda da yeterli desteği sağlamamasının üzüntüsünü yaşıyor. Köylerimizdeki okullarda eksik olan hizmetlilerin bir an önce görevlendirilerek işe başlamalarının sağlanmasını temenni ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz sayın milletvekilleri.

Şimdi sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Sayın Akçay, buyurun.

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 34’üncü yıl dönümüne, ÖSYM’nin son on yılın sınavlarını ayrıntılı inceleme kararına ve yapılacak incelemenin idari ve siyasi yansımalarının da olması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 34’üncü yıl dönümüydü. 1974 yılında başlayan Kıbrıs Türklüğünün var olma mücadelesi, 15 Kasım 1983’te cumhuriyetin ilanıyla bağımsız yaşama iradesi tecelli etmiştir. Otuz dört yıl önce, Kuzey Kıbrıs’ta varoluş mücadelesi bağımsızlıkla taçlanmıştır. Kıbrıs Türklüğünün bu haklı ve onurlu kazancına gölge düşürecek her girişimin karşısındayız.

Kuzey Kıbrıs ve Kıbrıs Türk halkı, Türk milletinin ve Türkiye’nin ayrılmaz bir parçasıdır. Onların millî varlıklarını ve kimliklerini koruyarak huzur, refah ve güvenlik içerisinde yaşaması millî bir politika ve görevdir. Kıbrıs’ta yıllar süren ve âdeta tek taraflı bir oyuna dönen müzakereler göstermiştir ki çözüm iki devletli, iki toplumlu bir yapıdır. Aksi bir çözüm arayışı Türkiye için bir beka meselesi olan Kıbrıs davasına halel getirecektir.

Kıbrıs davasını şerefle taşıyarak bugünlere getiren, başta Rauf Denktaş ve Fazıl Küçük olmak üzere bütün kahramanları ve tüm şehit ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.

Üniversite Yerleştirme ve Kamu Personeli Seçme Sınavlarını ifa eden ÖSYM son on yılın sınavlarını ayrıntılı inceleme kararı vermiştir. Bu kararı yerinde bulmakla birlikte, yapılacak inceleme ve araştırmaların mutlaka idari ve siyasi yansımalarının da olması beklenmektedir. Örneğin, FETÖ’nün kamu kurumlarına sızma sürecinin en önemli aşamalarından birisi olan 2010 KPSS’yle ilgili olarak dönemin ÖSYM Başkanı hakkında devam eden tutuksuz yargılama esaslı FETÖ davası bir an önce nihayete erdirilmeli ve adalet tecelli etmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek sürenizi vereyim mi Sayın Akçay?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Lütfen.

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Öte yandan, adalet arayışında ÖSYM’nin ve Hükûmetin üzerine bir başka sorumluluk da 2010 KPSS mağdurlarıdır. Bu sınavda soruların çalınması nedeniyle, yüksek netler yapan ancak standart sapmanın yükselmesi neticesinde sınav puanları düşen ve kamu personeli olarak atanamayan ve ayrıca bir sonraki yıl yapılan KPSS’de de kendilerinden düşük net yapmalarına rağmen standart sapma neticesinde daha yüksek puanlar alanların onlardan önce kamu personeli olarak yerleştirilmeleri sonucunda mağduriyetler ve adaletsizlikler yaşanmıştır. Haksızlıkların ve adaletsizliklerin giderilmesi kamu vicdanının bir gereğidir. Bu çerçevede, yapılması gereken, 2010 yılı KPSS puanıyla yerleşmiş olup da FETÖ’yle mücadele çerçevesinde meslekten çıkarılan personelin KPSS puanları hariç tutularak 2010 KPSS puanlarının yeniden hesaplanması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, tamamlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - …ve bu puanlarla yaş ve benzeri gibi 2010 yılı şartları dikkate alınarak adayların puan sıralamasına göre meslekten ihraç edilenlerin yerine kamu personeli olarak görevlendirilmesi için yeni bir sınavın gündeme alınması gerekmektedir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın Özkoç, buyurun.

17.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütünün kuruluşunun 72’nci yıl dönümüne, Rıza Sarraf’ın neden ve nasıl Türk vatandaşı olduğunu öğrenmek istediğine ve Türkiye’nin kendisinden haber alınamadığı için ABD’ye nota vermesine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün kısa adı “UNESCO” olan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün 72’nci kuruluş yıl dönümü. Bölgemizde ve dünyada barış için uluslararası iş birliğinin, dayanışmanın ve zihnimizdeki barışın önemini bir kez daha vurgulayarak UNESCO’nun kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Reza Zarrab Bakanlar Kurulunun 1 Haziran 2007 tarihli toplantısında Türk vatandaşlığına kabul edildi. Reza Zarrab, Rıza Sarraf oldu. Avukatlar istisnai vatandaş statüsünde vatandaşlığa kabul edildiğini söylüyor. Rıza Sarraf nasıl Türk vatandaşı oldu, neden Türk vatandaşı yapıldı? İlk soru bu.

İkincisi: Rıza Sarraf nasıl istisnai bir statüye sahip ki yurt dışında tutuklu 5.531 Türk vatandaşına gösterilmeyen sahiplenme kendisine sunuluyor? Kendisinden haber alınamadığı için Türkiye “Vatandaşımın can güvenliğinden endişe ediyorum.” diye ABD’ye nota verdi; müzik notası değil, diplomatik nota verdi. Sayın Recep Erdoğan 2003’te Amerikan askerleri Irak’ın Süleymaniye kentinde askerlerimizin başına çuval geçirdiğinde bize tepki göstermişti, “Nota mı verilir canım, müzik notası mı bu?” demişti. Rıza Sarraf için verilebiliyor o müzik notası olmayan diplomatik nota. Beş gün, sadece beş gün haber alınamadı, bunun için ABD’yi ayağa kaldırdılar. IŞİD’in kaçırdığı askerlerimizden Sefter Taş’tan aylarca haber alınamadı, sonra yakılma görüntüleri ortaya çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, ek sürenizi veriyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim.

Onu bile doğrulamadılar. Babası Aydın Taş, çalmadık kapı bırakmadı, evladının akıbetini öğrenebilmek için. Bir baba, asker evladı için gaiplik davası açtı da ondan sonra şehit haberi kendisine tebliğ edildi. Evladını devlete emanet etmiş babadan esirgediğimiz bu ilgiyi Rıza Sarraf’a göstermemizin nedeni nedir? Aylardır ABD’yle gündem hâline getirmemizin nedeni nedir? Ülkenin Cumhurbaşkanının çıkıp “Vatandaşımızı itirafçı yapmanın -iftiracı değil, itirafçı; dikkatinizi çekmek isterim- gayreti içindeler, bu işler bittiği zaman dünyayı ayağa kaldırmasını biliriz.” demesinin nedeni nedir?

Gerçeklerden neden bu kadar korkuyorsunuz? Suriyeliler için harcadığınızı söylediğiniz 120 katrilyonun araştırılmasından korkuyorsunuz. Vergi cennetindeki hesaplarınızın ortaya çıkmasından korkuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Dolandırıcılıktan, kara para aklamaktan yargılanan bir adamın konuşmasından korkuyorsunuz. Gerçeklerden neden bu kadar korkuyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkoç.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Anayasa Mahkemesinin Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım’ın bireysel başvurusuyla ilgili kararına, milletvekilleri hakkında fezlekelerin gelmeye devam ettiğine ve Reza Zarrab hakkında bilgi almak için ABD’ye yazılı nota verilmesine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün, Anayasa Mahkemesi muhteşem kararını vermiş bulunuyor. Vekilimiz Gülser Yıldırım tarafından yapılan bireysel başvuruda, tutuklamanın hukuki olmadığına, ifade özgürlüğü ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğine ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlandığına ilişkin iddiaların dayanaktan yoksun olduğuna ilişkin karar verdi ve yakalama, gözaltına almanın hukuka aykırı olduğuna ilişkin iddianın ise başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. Gerçekten sormak istiyoruz, Anayasa Mahkemesi bunun için mi bir yıl bekledi, bu kararı vermek için mi bir yıl bekledi? Ve inanılmaz bir şekilde, hâlen siyasetin yargı üzerinde etkisinin, yönlendirmesinin açık bir şekilde devam ettiğini görüyoruz, ki bir mahkeme kendi içtihadını uygulayamıyor. Bu ülkenin en önemli, en etkili mahkemesi kendi içtihadını uygulayamıyor; milletvekillerinin tutuklu yargılanmamasına ilişkin kendi kararını uygulayamıyor ve Türkiye'nin her tarafına baktığımızda, biz, aslında yargının ne kadar siyaset tarafından yönlendirildiğini görüyoruz. Ortada ne adalet kalmış ne yargılama kalmış. Gerçekten oralarda da farklı bir şey sergileniyor. Hiçbir insan, artık, bugün, ülkede adalete erişimden söz edemez durumda; sadece milletvekillerimiz için değil, bunu bütün ülke kamuoyu için söylemek mümkün.

Şimdi, dün Meclise, 22 vekile ait 24 fezleke daha gönderildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyuru, devam edin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Meclis Başkanlığına sunulan fezlekelerin arasında HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’a, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na ait olanlar da var. Vekillerimiz bir yıldır tutuklu olmalarına rağmen, hâlen haklarında fezlekeler gelmeye devam ediyor. Neden bu fezlekeler hep muhalif parti milletvekillerine gönderiliyor? Ve gerçekten, olmayan deliller, sanki varmış gibi iddianamelere yazılıyor.

Peki, bu savcıların Fetullah Gülen cemaati mensubu savcılardan ne farkı kaldı o zaman? Siz, bir taraftan her şey için “Aldatıldık.”, her şey için, hatta çevre için, şehircilik için de “Beton, beton, beton; ihanet.” diyeceksiniz, sürekli kandırılmış olacaksınız, böyle bir siyaseti yürüteceksiniz; bununla ilgili de aynı şekilde, aradan bir yıl geçtiğinde “Biz aldatıldık, bu savcılar da aslında başka savcılarmış, başka bir cemaatin savcılarıymış.” mı diyeceksiniz? Böyle siyaset olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, böyle siyaset olmaz. Gerçekten, aslında siyaset içerisinde o güçlü sözü söylemesini istemediklerinizi yargıyı elinizde tutarak yargı yoluyla engellemeye çalışıyorsunuz, siyaseti aslında yargı yoluyla yapıyorsunuz siz ve yargıyı hakikaten alet hâline getirmiş durumdasınız. Bu, Türkiye’nin tamamına zarar verecek olan, Türkiye’nin tamamı için tehlikeli olan bir şeydir.

Ve aynı zamanda, görüyoruz ki sizin farklı gündemleriniz var. Kalkıyorsunuz, ne yapıyorsunuz? Dışişleri Bakanlığına soruyoruz, evet: “Beş gündür haber alamıyoruz.” dediğiniz Reza Zarrab hakkında bilgi almak için ABD’ye yazılı nota veriyorsunuz. Bu Meclisin tutuklu 11 milletvekili sizi ilgilendirmiyor, umurunuzda değil, siz beş gündür haber alamadığınız Reza Zarrab’ı soruyorsunuz. Niye soruyorsunuz? Gerçekten merak ediyor Türkiye, niye soruyorsunuz? Hangi yolsuzluklar ortaya çıkacak, kimin ilişkileri ortaya çıkacak? Bunun için mi soruyorsunuz?

Evet, teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Yıldırım, daha sonra size söz vereceğim.

Sayın Muş…

19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, hem DEAŞ terör örgütü hem de PKK/PYD terör örgütüyle etkin mücadelenin sürdürüleceğine, Dışişleri Bakanının daha önce de Amerika’da tutuklu yargılanan 2 Türk vatandaşını ziyaret ettiğine ve Türkiye’nin vatandaşlarıyla alakalı oluşacak bütün süreçlerde gereken adımları attığına ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde basında yer alan terör örgütü PYD ile DEAŞ’ın Rakka’da anlaştığı yönündeki haberler ve görseller iki terör örgütünün bugüne kadar nasıl sinsice iş birliği yaptığının açık bir göstergesi olmuştur. Esasen bizim de daha önce defalarca ifade ettiğimiz gibi, Suriye’de kirli bir oyun oynanmaktaydı.

LEZGİN BOTAN (Van) – Rakka’da Konya Belediyesi, İstanbul Belediyesi araçları ne geziyor?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – DEAŞ, PYD terör örgütüne Suriye’nin kuzeyinde alan sağlamak için çabalamaktaydı. Suriye’nin kuzeyinde DEAŞ önce bir yeri işgal ediyordu, bunun hemen akabinde PYD, o bölgeyi DEAŞ’ın ele geçirdiğini bahane ederek orada alan hâkimiyeti sağlamaya çalışıyordu. Yıllarca bu plan üzerinden dizayn yapmaya çalıştılar. Tabii bu esnada PKK/PYD’nin siyasi sözcüleri “Türkiye, DEAŞ’a destek veriyor.” iftirasını atarak “PYD, barbar DEAŞ’a karşı savaşıyor.” söylemleriyle algı operasyonları yürütüyordu.

LEZGİN BOTAN (Van) – Rakka’daki arabalar neyin nesi? Rakka’da arabalar var, arabalar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İşte Türkiye bu kirli oyunu gördüğü için Fırat Kalkanı ve İdlib operasyonlarını yaptı, yürütüyor. Türkiye, tüm dünyaya terör örgütleri arasında ayrım yapmamaları gerektiğini, zira bu terör örgütlerinin ortak olduklarını ifade etti. Nitekim, bugün terör örgütü PYD ve onun siyasi sözcülüğünü yapanlar Rakka’da suçüstü yakalanmışlardır. Terör örgütü DEAŞ’la mücadele üzerinden terör örgütü PYD’yi aklama çabaları hüsranla sonuçlanmıştır.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Siz yakalanmışsınız, siz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – DEAŞ’la nasıl iş birliği yaptıkları ifşa olmuştur.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Onlara kamyon göndermedik.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sırtını PYD’ye yaslayanların, aynı zamanda DEAŞ’a yasladığı da ortaya çıkmıştır.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Belediyemize ait aracımız yok orada.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bütün bu olanlar, terörün iç yüzünü ve hangi mihraklar tarafından kullanıldığını ortaya koymuştur.

Biz Türkiye olarak hem DEAŞ terör örgütüyle hem de PKK/PYD terör örgütüyle etkin mücadelemizi sürdüreceğiz, en ufak bir taviz vermeyeceğiz. Zira bizim için en önemli husus aziz milletimizin huzur ve güvenliğidir.

Bakınız Sayın Başkan, birileri Türkiye’ye karşı komplo operasyonları yaparken, içeride kendilerine rol biçenler var. Algı operasyonunun ortaklarıdır bunlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, ek sürenizi veriyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Birileri Türkiye’ye operasyon çekiyor, birileri de bunun pazarlamacılığına soyunuyor. Bu oyunu daha önce 17 Aralıkta yaşamıştık. O zaman da millet bunlara sandıkta öyle bir tokat attı ki sesi Edirne’den Kars’a kadar uzandı. Bütün siyasi umudunu ABD’de bir savcıya bağlayanlar, bu millet adına utançtır.

İktidarı önce sokakta, sonra yargı darbesinde, şimdi de dış güçlerde arayanlar yine perişan olacaklar. Millete anlatacakları bir şey olmayınca bu tür projelerin ortakları olmaya çalışıyor ve bu tip projelerden umut bekler oluyorlar.

Bakınız, Sayın Dışişleri Bakanımız daha önce de Amerika’da tutuklu yargılanan 2 Türk vatandaşını ziyaret etti. Türkiye, vatandaşlarıyla alakalı oluşacak olan bütün süreçlerde ne gerekiyorsa o adımları atmıştır, bundan sonra da tüm vatandaşlarıyla ilgili de bu adımları atacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

Sayın Yıldırım, buyurun.

20.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Anayasa Mahkemesinin tutuklu milletvekilleriyle ilgili kararına ve yargının siyasallaştığına ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bugün Anayasa Mahkemesi, Türkiye’de halkların ortak yaşam kültürünün arasına dinamit koyarak ortak yaşam kültürünü paramparça eden bir kararın altına imza atmıştır. Hem de öyle ki şunu demiştir: “Ben eski kararlarımı gerekirse siyasallaşmış yargı hâlimle yerle yeksan ederim. Kendi kararlarımı bile tanımam, içtihatlarımı, evrensel hukuk normlarını ayaklarımın altına alarak bunu yaparım.”

Ne diyormuş? “İç hukuk yolları tüketilmemiş tutuklu milletvekilleri için.” Sormazlar mı adama, rüsva etmezler mi adamı, Balbay kararında iç hukuk yolları mı tükenmişti, kime ne anlatıyorsunuz siz? Kalkın, dürüstçe “Siyasetten, siyasi iktidardan korkuyorum, özgür karar veremiyorum.” deyin. Biz zaten Anayasa Mahkemesinden hukuki karar falan beklemiyorduk ama belki bu ülkeyi oluşturan halkların ortak yaşam kültürünün kadrine belki bir adım atarlar diye bekliyorduk.

Biz birileri gibi “Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyoruz, saygı da duymuyoruz.” da demeyeceğiz ama şunu diyeceğiz, “Yargı siyasallaşmıştır.” diyeceğiz, “Bu karar siyasidir.” diyeceğiz, “Deyim yerindeyse ülkenin bir bölümüne düşman hukuku uygulanmıştır.” diyeceğiz. Bu karar, bu ülkede 6,5 milyon oy almış bir siyasi partiye, onun seçilmişlerine karşı uygulanan düşman hukukudur ve siyasi iktidar da bilsin “Siyaseten meşru ve demokratik yollardan halk idaresiyle ben baş edemedim ama pespaye bir şekilde siyasallaştırdığım yargı marifetiyle siyasi rövanşizm işine girdim.” demek anlamına geliyor bu karar.

Öbür türlü, kim bu yargıyı kutsamış, kim tanımamış, kim saygı duymuş duymamış, işin orasında değiliz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Anayasa Mahkemesi, bu ülkede, siyasetler arasına, siyasi partiler arasına, sosyolojik katmanlar arasına ayrımcılık ve nifak tohumları ekmiştir. Bu yönüyle de Anayasa Mahkemesinin bu kararının bizim açımızdan bir tutarlılığı yoktur. Bir kere, üç yıl önce almış olduğu kararla ve onunla çelişerek kendini rüsva hâle getirmiştir, “Ben, kusura bakmayın, korkuyorum, siyasi iktidardan kaynaklı olarak özgür karar veremiyorum.” demiştir bugün. Bunun dışında, bu kararın bizim için hiçbir hükmü yoktur. Neymiş? İç hukuk tükenmemiş. Haberal kararında iç hukuk mu tükenmişti, Balbay kararında iç hukuk mu tükenmişti? Niye bu kadar çelişiksiniz? Niye bu kadar kendinizi, saygınlığınızı yerle bir eder duruma geliyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.03

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın Kara, söz talebiniz var.

Buyurun.

21.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara’nın, Antalya’nın bazı ilçelerinde yaşanan hortum ve şiddetli yağış nedeniyle zarar gören vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve TARSİM’le ilgili yeni düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Antalya Kumluca, Mavikent, Demre, Finike’de yaşanan hortum ve Kaş’ta yaşanan şiddetli yağış nedeniyle bölgede seraları ve evleri zarar gören vatandaşlarımızı, üreticileri yerinde ziyaret ettik. Tekrar geçmiş olsun diyoruz.

Hükûmetin “Üreticilerin borçlarını üç ay erteleyeceğim.” açıklaması var ancak bu yıl ürün alamayacak olan ve seraları yüzde yüz hasar gören üreticilerin talepleri iki, üç yıllık faizsiz kredi. Bütün her şeyini kaybeden bu insanların aynı zamanda yardım talepleri de vardır. Bunun karşılanmasını talep ediyoruz.

Ayrıca, TARSİM sigorta oranının çok düşük olduğunu gördük. Bunun için de TARSİM sigortanın yeniden düzenlenmesi, kapsamının genişletilmesi ve esnetilmesi, Afet Kanunu’nun da yeniden ele alınması… Çünkü evlerin içerisinden buzdolabını, makinesini, çekyatını alıp başka yere götürmüşler; bu, afet kapsamına sokulamıyor şu anda. Onun için, yeniden ele alınmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kara.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Birleşmiş Milletler örgütü himayesinde 4 Aralık 2017 tarihinde Rusya’nın başkenti Moskova’da düzenlenecek olan "Parlamenterler Uyuşturucuya Karşıdır” başlıklı konferansa Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Vyaçeslav Volodin’in vaki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen katılması Genel Kurulun 31/10/2017 tarihli 15’inci Birleşiminde kabul heyeti oluşturan milletvekillerine ilişkin tezkeresi (3/1232)

15/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Birleşmiş Milletler örgütü himayesinde 4 Aralık 2017 tarihinde Rusya'nın başkenti Moskova'da "Parlamenterler Uyuşturucuya Karşıdır” başlıklı bir konferans düzenlenecektir.

Anılan konferansa, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Vyaçeslav Volodin'in vaki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir heyetin katılması hususu Genel Kurulun 31/10/2017 tarihli ve 15'inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Heyeti oluşturan milletvekilleri, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                                 İsmail Kahraman

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

Ad ve Soyadı:                         Seçim Çevresi:

Celalettin Güvenç                    Kahramanmaraş

Vural Kavuncu                         Kütahya

Beşir Atalay                            Van

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

2.- Başbakanlığın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç hakkında tanzim edilen soruşturma evrakının iade edilmesine ilişkin tezkeresi (3/1233)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç hakkında tanzim edilen ve ilgi (a) yazıyla Başkanlığınıza gönderilen soruşturma evrakının iadesinin talep edildiğine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi (b) yazı sureti ve eki ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                                                                   Bekir Bozdağ

                                                                                                                             Başbakan Yardımcısı

BAŞKAN – Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan (3141) esas numaralı dosya Hükûmete geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelik eylemlerin araştırılması, demokrasinin korunması ve devam etmekte olan yargılama süreçlerinin adil olmasına katkı sunulması amacıyla 16/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

16/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 16/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                  Ahmet Yıldırım

                                                                                                                                           Muş

                                                                                                                         HDP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

16 Kasım 2017 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu ve Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından (5910 sıra numaralı) yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelik eylemlerin araştırılması, demokrasimizin korunması ve devam etmekte olan yargılama süreçlerinin adil olmasına katkı sunulması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/11/2017 Perşembe günkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun, süreniz beş dakika.

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, aslında konuşmanın zor olduğu, sözlerin bittiği zamanları yaşıyoruz. Yani otuz küsur yıl hukukçuluk yapmış, avukatlık yapmış bir milletvekili olarak burada yargıyla ilgili, hukukla ilgili konuşmak bana zül geliyor, hele bugünkü Anayasa Mahkemesi kararından sonra. O yüzden, sonda söyleyeceğimi belki başta söylemekte yarar var: Artık, bu ülkede verilen hiçbir yargı kararı gerçekten yargı kararı değil, tamamen siyasetin kararı ve bütün kararların neredeyse siyasi olduğunu söylemek mümkün. Çünkü hakikaten, yargıyla ilgili, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelik eylemlere, demokrasimizin korunması için yargılama süreçlerinin adil olmasına katkı sunulması amacıyla yapılacakları araştırmaya yönelik bir önergede neleri sıralayacağını bilemiyor insan. Hangi birinden söz edeyim diyorsunuz.

Yani 3.831 hâkim ve savcının ihraç edilmiş olduğundan mı söz edeyim örneğin? Bunların pek çoğunun örgüt üyesi iddiasıyla ihraç edildiğini, gözaltına alındığını ve tutuklandığını mı söyleyelim? Bunun dışında, Meclise akan, akın akın gelen fezlekelerden mi söz edelim -ve bunların hepsi de muhalefet partilerine ait olan fezlekeler- ya da bunun dışında, siyasal iktidarın talimat niteliği taşıyan söylemleriyle yargıyı etkilemeye çalışmasından mı söz edelim?

Örneğin, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’la ilgili kullanmış olduğu ifadelerle yargı sürecine nasıl müdahale ettiğinden mi söz edelim? Adalet Bakanlığının eş genel başkanlarımızın dava dosyasına duruşmanın SEGBİS’le gerçekleştirilmesi için “gizli” ibareli yazı göndererek yargıya açıkça müdahale ettiğinden mi söz edelim? Cezaevinde tutulan milletvekillerinin yargılama süreçleri hakkında Bakanlığa bilgi verilmesi amacıyla tüm savcılıklara resmî yazı gönderdiğinden mi söz edelim? Evet, bugün kendi içtihadını uygulayamayan, aslında gerçekten utanç verici bir durum olan Anayasa Mahkemesi kararından mı söz edelim? “Milletvekilleri tutuklu yargılanamaz.” diyen, kendi kararını dahi uygulayamayan bu ülkenin en yüksek mahkemesinin nasıl bir siyasi etki altında olduğundan mı söz edelim? Eş Genel Başkanımız Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin nasıl hukuka aykırı bir şekilde düşürüldüğünden, istinaf mahkemelerinin -kurmuş olduğunuz istinaf mahkemelerinin- aslında nasıl hızlı hızlı karar verme süreçleri için kullanıldığından ve vekillerimizin çarçabuk ceza alması, vekilliklerinin düşürülmesi için kullanıldığından mı söz edelim? Ha, “Bu yetmiyor, istinaf mahkemesi kararı yetmiyor, aynı zamanda bir de üyelikten ceza verelim.” diyerek vekilliği düşürülen vekillerimizin aynı zamanda cezaevlerinde daha uzun kalması için de o dosyaları ayırıp başka kararlar da verilmesine gayret ettiğinizden mi söz edelim? Roboski’de öldürülen onlarca gencin hesabını aslında sormadan, o hesabı sormak isteyen oranın vekilinin vekilliğini nasıl düşürmeye çalıştığınızdan mı söz edelim, Ferhat Encu’den mi söz edelim?

Evet, bana, gerçekten “Tutuklama bir tedbir olmaktan çıkarılmış, bir cezalandırma aracına dönüşmüştür.” sözünü söylemek buradan, bir klişe ve gerçekten artık zül geliyor. Sıkıyönetim mahkemelerinde de bulundum, DGM’lerde, özel yetkili mahkemelerde de bulundum ama bugün bu ülkeyi, bu ülkenin yargısını hepsinden beter bir hâle getirdiniz. Gerçekten, artık “Yargı bağımsızlığı, hukuk devletinin vazgeçilmez temel ilkesidir.” deniyor ya, böyle bir devlet yok artık. Ne yargı bağımsızlığı var ne hukuk devleti var.

Evet, adliyede bir güne baktığınız zaman, 110 yasaklı avukat, onlarca engellenen avukat, tutuklanan Selçuk Kozağaçlı, engellenen, adil yargıya erişemeyen binlerce insan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, tabii ki.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – …bunların hepsini ama hepsini sadece bir gününüzü adliyede geçirdiğiniz zaman görebilirsiniz. Türkiye tamamen kuşatılmış durumda ve dediğim gibi, yargı bağımsızlığı hoş bir seda olarak sadece yukarılarda bir yerde yankılanıyor, duruyor.

O yüzden, değerli arkadaşlar, apaçık bir vesayet hukuku yarattınız bu ülkede, hiçbir vesayeti falan da kaldırmadınız. Kaldırdım dediğiniz vesayetçilerle şimdi kol kola -tıpkı o “Fetullahçı savcılar” dediğiniz savcıların yaptıklarını yaparak- aynı yolda yürümeye devam ediyorsunuz. O yüzden, araştırma önergemizi reddediniz. Size bu yakışır ve bu, bize değil, size dert olsun diyorum.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.

Önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konumuz yargı. Bütün vatandaşların devletten üç beklentisi vardır, üç temel beklenti ve bu aynı zamanda devletin üç ana fonksiyonunu da ifade eder: Adalet, güvenlik ve refah. Şu anda adalet hakkında konuşuyoruz.

Adaleti tesis edecek olan hukuktur, kanundur, yargıdır. Yargı bağımsızlığı adaletin en temel kavramlarından birisi ancak eksik kalır sadece yargı bağımsızlığından bahsetmek. Yargının bağımsız olmasını isterken aynı zamanda tarafsız olmasını da istemek gerekir.

Uzun yıllardan bu yana Türkiye’de en çok tartışılan kurumların başında yargı kurumlarımız ve adalet kavramı gelir. Tabii “yargı bağımsızlığı” derken genelde siyasal iktidardan bağımsız yargı anlaşılmakla birlikte, yaşadığımız tecrübeler göstermiştir ki sadece mevcut iktidardan veya siyasal birtakım iktidar gücünden bağımsız yargının ötesinde, kurumsal olarak hakikaten bağımsız ve tarafsız bir kurumsal yapıyı anlamamız gerekir. FETÖ hadisesi bu konuda ülkemize çok acı bir tecrübe olmuştur. Birtakım informel yapıların bu kurumsal yapılara sızarak, adına ister cemaat deyin ister tarikat deyin ister loca deyin isterse lobi deyin, her ne şart olursa olsun… Sadece Anayasa’ya, hukuka ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, ülkenin temel niteliklerine bağlı bir kurumsal yapıyı bağımsız ve tarafsız bir yapı olarak düşünmemiz gerekir. Bağımsız ve tarafsız olmayan yargı mekanizmasından adil karar beklemek elbette mümkün değildir, geçmiş acı tecrübeler de bunu göstermiştir. Diğer bir ifadeyle, adaletin en önemli temel şartı bağımsız ve tarafsız yargıdır. Bu şart aynı zamanda demokrasinin temel şartlarındandır.

Bağımsız ve tarafsız yargının en önemli şartlarından biri de kuvvetler ayrılığıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu vesileyle konuşmama son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi tarafından verilen Meclis araştırması önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım.

Şimdi, aslında temelde şuna bakmak lazımdır: Eğer bir ülkede yargı kararları çok konuşuluyorsa, eğer bir ülkede yargı kararları her gün tartışılır hâle gelmişse o ülkenin demokrasisinde sorun vardır. Eğer bir ülkede yargı kararları gündemi teşkil eder mahiyet arz etmişse o zaman temel hak ve özgürlükler konusunda da sorun vardır. Türkiye, ciddi anlamda bir yargı sorunuyla, yargı bağımsızlığının olmadığı konusuyla baş başadır. Keza 3 tane temel neden vardır. Kuşkusuz ki geçmişten bu yana da yargı kararları zaman zaman eleştirilmiştir, yargı kararlarının siyasal niteliklerine yönelik değerlendirmeler olmuştur ama ilk kırılma anı 12 Eylül 2010 referandumudur. Bu referandumla, ne yazık ki yargı, bir çeteye teslim edilmiştir. 15 Temmuz sonrasında 4 bine yakın hâkim ve savcının meslekten ihraç edilmesi bunun en önemli somut göstergesidir.

İkincisi, ne yazık ki, 16 Nisan tarihinde yapılan referandumdur. Burada da yargı, hemen hemen bütünüyle yürütme organının parçası hâline dönüştürülmüştür, ülkeyi yönetecek Cumhurbaşkanının bir arka bahçesi hâline dönüştürülmüştür.

Üçüncü bir nokta ise OHAL uygulamalarıdır. Türkiye’de yargı bağımsız değildir. Temelde bir ülkede yargı içindeki bir yanlışlık kendi mekanizması içerisinde düzeltilir. Yargının yerel mahkemesinde verdiği bir yanlış karar prosedür içerisinde, o hiyerarşik yapı içerisinde düzeltmeye tabi tutulur ama bir ülkede eğer yargı, yürütme organının bir parçası hâline gelirse artık o yanlışlığı düzeltmek o ülkeyi yöneten egemen gücün iki dudağının arasında kalır ve bu ülkelerde ne yazık ki demokrasiden söz edilemez.

Son bir sözüm var bu konuda, son günlerde çok gündemde, aslında bu ülkenin aş, iş sorunu var ama biz Rıza Zarrab işini konuşuyoruz. Son bir haber aksetti tarafımıza, internette var, Güney New York Savcılık Sözcüsü Nick Biase’nin bir açıklaması var, Rıza Zarrab’la ilgili olarak diyor ki: “Şimdilik o kişi hakkında söyleyeceğim şudur: Bu kişi ‘under federal custody durumundadır.” Bu şu anlama gelir: Federal gözaltında, federal koruma altında demek istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) – Bir dakika alabilir miyim?

BAŞKAN – Tabii ki buyurun, tamamlayın.

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) – Sağ olun.

Normal koşullarda eğer bu kişi tutuklu olmuş olsa idi, o takdirde onun hukuksal durumunu “prisoner” olarak açıklamalıydı ya da “Cezaevinde şu anda.” anlamında bir şey söylemek isteseydi “in prisoned” demesi lazımdı. Şu anlaşılıyor ki: Rıza Zarrab şu anda cezaevinde değildir; büyük bir olasılıkla, FBI’ın tanık koruma çerçevesinde bir yerde tuttuğu kişi konumundadır. Keza, keşke –bu kürsüden de ben o zamanlar söyledim- bu sorunu biz kendi hukukumuzla halletmeye çalışsaydık, böyle yabancı ülkelerin birtakım tezgâhlarının aleti hâline bu işi döndürmeseydik diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aldan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

HDP grup önerisinin konusu, yargı bağımsızlığı. Özellikle şu isteniyor: Devam etmekte olan yargılama süreçlerinin adil olmasına katkı sunulması amacıyla Meclis araştırması komisyonu kurulsun isteniyor.

Değerli milletvekilleri, demokratik hukuk devletinin en önemli özelliği yasamanın, yürütmenin, yargının birbirinden ayrı olması, kuvvetler ayrılığı ilkesinin geçerli olmasıdır ve yargının da hem bağımsız hem de tarafsız olmasıdır.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Bu, kitapta yazıyor sadece.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bu eski bir şiirdir yani.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Şimdi, Türkiye’de tabii, yargı bağımsızlığı konusu sadece AK PARTİ’li yılların sorunu değildir. Cumhuriyet tarihimiz boyunca yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sürekli tartışılagelmiştir, bugün de tartışılmaktadır. Ancak yargının bağımsız olması ve tarafsız olmasıyla ilgili olarak AK PARTİ döneminde çok önemli mevzuat değişikliklerinin de, Anayasa değişikliklerinin de yapıldığını ve bu sürecin uyum yasalarıyla beraber devam ettiğini de söylemek mümkündür. Özellikle 16 Nisan 2017 referandumu kuvvetler ayrılığı ilkesinin daha net bir şekilde ortaya konulması açısından, yasama, yürütme ve yargının daha net çizgilerle birbirinden ayrılmasını sağlayan, yargının bağımsızlığının yanında, tarafsızlığını da güçlendirecek, Anayasa’nın 9’uncu maddesinde yapılan değişiklikle, tarafsızlık ibaresinin oraya eklenmesiyle özellikle yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı yönünde 2017 referandumunda önemli değişiklikler yapılmış; Hâkimler ve Savcılar Kurulunun, Anayasa Mahkemesinin yapısıyla ilgili önemli düzenlemeler yapılmış. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun, özellikle, yarıdan fazlasının Genel Kurul, Meclis tarafından seçiliyor olması daha demokratik bir yapının öngörülmesi açısından önemlidir ve Anayasa Mahkemesinden asker üyenin çıkarılmasıyla, askerî yargının kaldırılmasıyla yargı birliğinin sağlanması açısından da çok önemli düzenlemeler yapılmıştır.

Tabii, Sayın Aldan “HSYK, 2010 ilk kırılma anı.” dedi, 2010 ‘da bizim buradan geçirdiğimiz Anayasa değişikliği Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun daha tarafsız ve bağımsız olması üzerineydi, daha çoğulcu bir yapı olsun istiyorduk. Özellikle, ilk derece mahkemelerinden seçilecek olan üyelerde her bir seçmenin, her bir hâkim ve savcının yalnızca bir adaya oy vermesini biz istiyorken Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine başvurması neticesinde, Anayasa Mahkemesinin de bu yönde bir iptal kararı vererek seçimlerin liste usulü gerçekleştirilmesine yol açması nedeniyle FETÖ’cü bir yapının, çoğunlukçu bir yapının HSYK’ya yerleşmesine neden olduğu açıktır.

Şimdi, burada tabii ki bizim muradımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - …2010 değişikliğinde HSYK’nın daha tarafsız, daha bağımsız olması yönündeydi ancak Anayasa Mahkemesinin bu kararı nedeniyle bu yola, maalesef, yol açılmış oldu. Tabii, bu, 2017 16 Nisan referandumuyla düzeltilmiş oldu. İnşallah, bundan sonra daha tarafsız, daha bağımsız bir yargıya ülkemiz kavuşur.

Tabii, siyasi iktidarın yargıya müdahale ettiği yönündeki eleştirilere katılmamız mümkün değildir. Çünkü, uygulamada bakıyoruz, ilk derece mahkemesi bir karar verdiğinde hemen siyasi iktidar eleştiriliyor ama istinaf mahkemesi aksi bir karar verdiğinde de o eleştiriler maalesef unutulabiliyor, bunları da görüyoruz.

Yargı yetkisinin kullanılmasıyla alakalı olarak bizim burada Meclis araştırması komisyonu kurmamız Anayasa 138 gereğince de mümkün değildir. Bu nedenle, önergenin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tunç.

Sayın Aldan…

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Sayın Başkan, Sayın Tunç adımdan da bahsederek eski HSYK’ya ilişkin bir açıklamada bulundu. Ben bu konuya bir açıklık getirmek isterim.

BAŞKAN – Buyurun, oturun, ben mikrofonunuzu açayım.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Önceki yapılanma, HSYK yapılanması 22 üyeden oluşuyordu ve bunların zaten 7 üyesi baştan Sayın Cumhurbaşkanı tarafından atanıyordu, geri kalan Yargıtay üyeleri, Danıştay üyeleri -zaten yargıda o dönemde gerekli çoğunluk sağlanmıştı- iktidara yakın kişiler tarafından… Yani bırakın tek tek oy vermeyi, çok sayıda oy verilmiş olsa dahi 11 üye otomatik olarak iktidara yakın kişilerden oluşmaktaydı. Bu anlamda, bu yanlış anlamayı gidermekte yarar görüyorum. HSYK, 2010 referandumunun geçmesi anından itibaren zaten iktidarın bir yapısı hâline dönüştü.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aldan.

Sayın Tunç…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kısa bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Tabii, buyurun.

23.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

HSYK, 2010 öncesi 5 üyeden oluşuyordu. Yargıtay, Danıştay üyeleri HSYK’yı, HSYK üyeleri de Yargıtay, Danıştay üyelerini seçiyordu yani bir kast sistemi vardı. 5 kişilik bir kurul ve çok yoğun eleştiriler vardı uzun yıllardır. Hatta, şunu konuşuyorduk yargı camiası… İlk derece mahkemelerinden kurula mutlaka üye seçilmesi yönünde tüm siyasi partiler hemen hemen hemfikirdi. 22 üyeye çıkarıldı 5 üye. Tabii, bu 22 üyenin neredeyse yarısının, 10’unun -7’si adli yargı, 3’ü de idari yargı olmak üzere- ilk derece mahkemelerinden gelmesi yönünde Anayasa değişikliği yapıldı. Tabii, bu 10 üye -bu sayı çok önemli- şimdi, burada eğer bu sayıyı siz her seçmenin bir adaya oy vermesi yerine liste usulünü getirirseniz o zaman belli bir grubun çalışması neticesinde listenin seçilme ihtimali, tek bir görüşün oraya yansıması söz konusu olacağından bu sakıncalıydı ve Anayasa Mahkemesine başvuru neticesinde bu yol açılmış oldu; ben bunu kastettim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tunç.

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Sayın Başkanım, bir açıklık getirmem lazım.

BAŞKAN – Sayın Aldan, ama bu, herkes kendi fikrini söyleyecek…

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Doğru olmayan bir şey var da onun için…

BAŞKAN – Kayıtlara geçsin, buyurun buradan söyleyin.

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Tamam söyleyeyim.

Bir kez, eski HSYK 5 üyeden değil, 7 üyeden oluşuyordu…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tamam, seçilen üyeleri kastediyorum.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Seçilen üyeleri kastediyor, o üyeler hariç.

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – …3 tanesi Yargıtay, 2 tanesi Danıştay, bakan ve müsteşar; keza, bunu belirteyim.

Bir de yargıda o dönemde alınanların zaten yarısı Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde alınmıştı işe; onu da belirtmek isterim.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara geçti teşekkür ederiz.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelik eylemlerin araştırılması, demokrasinin korunması ve devam etmekte olan yargılama süreçlerinin adil olmasına katkı sunulması amacıyla 16/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.49

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.23

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından, Türkiye’deki gelir adaletsizliğinin araştırılması amacıyla 16/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

16/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 16/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                    Engin Özkoç

                                                                                                                                        Sakarya

                                                                                                                         CHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından Türkiye'deki gelir adaletsizliğinin araştırılması amacıyla 16/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1479 sıra no.lu), diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/11/2017 Perşembe günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin en derin, en yakıcı sorunu yoksulluk ve bu yoksulluğa bağlı olan gelir dağılımı adaletsizliğidir. Gelir dağılımı adaletsizliğinin birçok sebebi vardır ama en temel sebebi ayrımcılık, kayırmacılık ve onun belki de en berbat hâli olan yolsuzluklardır.

Değerli arkadaşlar, yolsuzlukların en çok yığıldığı alan kamu ihaleleridir. Kamu ihale mevzuatına baktığınızda artık sayıları yüzlerle ölçülen değişikliklerle ne yazık ki kamu ihaleleri, mevzuatımız artık yolsuzluklara yol veren, yolsuzluklara zemin hazırlayan ve kamu kaynaklarını yolsuzluklara karşı korumasız hâle getiren bir hâle dönüşmüştür.

Yolsuzlukların bir diğer kaynağı özelleştirmelerdir değerli arkadaşlar. Hani bir dönem bize anlattılar “Özelleştirilince her şey cennet olacaktı, kamu hizmetlerinde kalite artacaktı, fiyatlar düşecekti, rekabet olacaktı.” diye. Sizden rica ediyorum, dönüp şöyle temel özelleştirmelere bakınız. Mesela, bir TELEKOM özelleştirildikten sonra rekabet oldu mu? TELEKOM özelleştirildikten sonra fiyatlar düştü mü? Ve bugün TELEKOM’un getirildiği hâle bir bakınız. Bizim en stratejik sektörlerimizden biri olan, millet ekonomisinin temel direği olan TELEKOM’un içinin boşaltılarak bırakılmış hâlini elektrik şirketi özelleştirmelerinde, doğal gaz özelleştirmelerinde ve tarım özelleştirmelerinde çok rahat görebilirsiniz. TEKEL özelleştirmesi sonucunda yüzde 90 itibarıyla en stratejik sektörlerimizden biri yabancıların eline geçmişken tütün üreticilerinin beli kırıldı.

Değerli arkadaşlar, yolsuzlukların yoğunlaştığı bir diğer alan inşaat ve imar yolsuzluklarıdır. Kentlerimize yapılan tecavüzlerin bedelini trafikte canımız çıkarak, güvenliği olmayan kentlerde, altyapısı bozulan kentlerde yaşayarak ödüyoruz. Şimdi, “altyapısı bozulan kentler” derken çok şey ifade etmiyor ama selde can verince, depremde can verince bu imar değişikliklerinin altyapısının ne demek olduğunu görüyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, TOKİ diye bir kurum ihdas edildi. TOKİ’nin yasal yapısı tam da bu konut sektörü üzerinden belirli iş adamlarına kaynak aktarmak üzerine kuruldu ve TOKİ’nin getirdiği kentler yaşanmaz hâle geldi. Şimdi, bir tarafta, bu yolsuzluk rantlarıyla beslenen bir yandaş sınıf, diğer tarafta da bu yolsuzlukları finanse etmek zorunda kalan emekçi halklar oluştu değerli arkadaşlar. Millet diyoruz, milletimizi çok seviyoruz. Kim peki bu milletimiz? Emekliler, çalışanlar… Maaş zammı alamıyorlar. Niye? “Bütçe disiplini var.” diye. Peki, milletimiz kim? Taşeron işçiler… Kadro alamıyorlar. Niye? Mali kaynaklarımız sınırlı.

Şimdi, “yapısal reformlar” diye sihirli cümleler kuruyoruz. Yapısal reformdan benim anladığım, torba yasa; yapısal reformdan benim anladığım, bu halkların cebinden alıp zengin sınıfların cebine koymak olarak geçiyor. Bakın, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun verilerine, milyonerler, hatta milyonerleri de geçin, milyarderlerin sayısı azalırken servetleri artıyor, yoksulların da yoksulluğu artıyor, işte bu, tam bir çürümüş düzendir. Peki, bizi bundan kim kurtaracak? Bilimsel ahlak kurtaracak değerli arkadaşlar, üniversitelerimiz kurtaracak. Türkiye'de yapılan en büyük yolsuzluk nedir, biliyor musunuz -bunların hepsini düzeltiriz- OHAL yolsuzluğudur değerli arkadaşlar ve bu OHAL koşulları içerisinde 2 bine yakın akademisyeni barış istedi diye üniversitelerden atmaktır. Bakın, hepsini tamir edebiliriz, hepsini giderebiliriz ama bu akademi ve siyaset savaşı Türkiye’ye çok kalıcı etkiler bırakacak. 1930’lu yıllarda Almanya’da yapılan bu iş, Almanya’da hâlâ tesirlerini gösteriyor. Bizim yapmamamız gereken bunlardır. Biz bu ülkede eğitimin kalitesini, bilimsel kaliteliyi, ahlaki kaliteyi yükseltemezsek diğer uluslarla yarışamayız ama bu yaptığımız işlerle, işte bu kalıcı yaralarla milletimizi daha fazla açlığa, daha fazla sefalete, daha fazla geçim sıkıntısına ve bunlardan daha ötesi zenginleri daha zengin yaparken yoksulları daha yoksul hâle getirerek büyük sosyal patlamalara hazırlıyoruz. Sonuçta hep birlikte mutsuz oluyoruz, sonuçta birbirimizi suçluyoruz, sonuçta biz ki bir ulusun parçalarıyız, kardeş kardeşe kem gözle bakar hâle geliyoruz. Tek yapmamız gereken şey var; öncelikle OHAL’i kaldırmak, sonra da bu akademisyenlerin hepsinin tekrar akademiye dönmesini sağlamaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.

Şimdi, gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor.

Süreniz üç dakika.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de gelir dağılımı konusunda

-özet olarak- verilen öneri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

TÜİK'in 2016 yılında yayınladığı gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre gelir dağılımı gitgide adaletsiz bir hâle gelmektedir. Gelir dağılımını incelemek için geliştirilen yaklaşımlardan biri, toplumdaki en yüksek gelire ve en düşük gelire sahip grupların toplam gelirden aldıkları payların karşılaştırılmasıdır. Bu karşılaştırmada toplumun en zengin yüzde 20’lik kesiminin geliri ile en yoksul yüzde 20’lik kesimin gelirleri oranlanır ve P80/P20 oranı olarak adlandırılır. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye'de bu oran yüzde 7,7 olmuştur 2016’da. Bunun anlamı, en zengin yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay, en yoksul yüzde 20’lik kesimin aldığı paydan 7,7 kat daha fazladır. Bu oran 2015 yılında yüzde 7,6’ydı, bu gelir adaletsizliğinin arttığının delilidir.

Gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçen bir diğer gösterge Gini katsayısıdır. Bu katsayı 0 ile 1 arasında değişmektedir. Tam gelir adaletinin sağlandığı durumda katsayı 0, tam adaletsizlik durumundaysa 1'dir. Yani Gini katsayısının 1'e yaklaştığı sonuçlar gelir adaletsizliğine işaret etmektedir. Türkiye'de 2015 yılında hesaplanan Gini katsayısı 0,397 olurken, 2016'da bu gösterge 0,404'e yükselmiş yani gelir adaletsizliği son bir yılda artmıştır. Gelir dağılımında durum 2017 yılında daha da kötüleşmiştir. 2016 yılı sonunda 1 milyonun üzerinde mevduatı olan kişi sayısı 115.896 iken 2017 yılının Eylül ayı başında bu sayı 131.484'e yükselmiştir. 2017 yılının dokuz ayında milyoner sayısı 15.588 kişi artmıştır.

Değerli milletvekilleri, 2016 yılından 2017 yılına ücret artışı asgari ücret düzeyinde yüzde 8’dir, 2017 yılında on aylık enflasyon yüzde 11,6’dır. Asgari ücret düzeyinde -on ayda- çalışan milyonlarca sigortalının satın alma gücü yüzde 3,6 oranında azalmıştır. Yıl sonunda satın alma gücündeki azalma daha da artacaktır.

2018 yılı bütçe gerekçesinde de açıklandığı üzere, BAĞ-KUR'lu sayısı 2005 yılından Mayıs 2017’e kadar 500 bin azalmıştır, bu da esnafın kepenk kapattığının işaretidir.

Nüfusun yüzde 70'ye yakını evden uzakta tatil nedir bilmemektedir. İki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek yiyemeyenlerin oranı yüzde 40'a yakındır. Çalışan ve emeklinin çok büyük bir kısmı eşi ve çocuklarıyla birlikte ayda bir defa bile olsa dışarıda bir yerde yemek yemeyi unutmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) – Netice olarak yoksulluğun, işsizliğin, kayıt dışılığın rekor kırdığı günümüzde orta direk fakirleşirken veya fakir sayısı artarken zenginin daha zengin olması, hızla yeni zenginler türemesi ülkemizin hayrına olmayacaktır gelecekte. Gelir dağılımındaki çarpıklığın hiç zaman kaybetmeden giderilmesi emekçinin, emeklinin, esnafın, çiftçinin, kısaca orta direğin satın alma gücünün artırılmasından geçmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tor.

Halkların Demokratik Partisi Grubu Adına Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin grup önerisi lehinde oy kullanacağımızı ve bu konuda umudumuz zayıf da olsa kabul edilmesi durumunda, böyle bir araştırma komisyonuna destek vereceğimizi ifade ederek başlamak istiyorum.

Evet, sadece gelir dağılımında mı adaletsizlik var? Tabii ki hayır. Bir defa bu ülkede tuzun koktuğu nokta, hukukun dağılımında bir eşitsizlik var. Yargının bütün toplumu oluşturan kesimlere yaklaşımında bir eşitsizlik var. Devletin ahlaki ve vicdani normlar ölçüsünde kendi halkına yaklaşımında bir eşitsizlik var. İşte, en bariz örneği, bugünkü Anayasa Mahkemesi kararıdır. Birileri, bizim, bu kararın tarafsız ve bağımsız yargının ürünü olduğumuza inanmamızı bekleyebilir. Biz, bundan imtina ederek, sadece hâlâ bu ülkede yargının tarafsız ve bağımsız olduğuna inandığını söyleyerek kendi aklıyla alay edip kendisini kandırmaya… Biz, gülerek geçmeye devam edeceğiz. Bu ülkede yargının tarafsız ve bağımsız olduğunu söyleyen kendini kandırmaya çalışıyor, kendi akli melekeleriyle alay ediyordur. Şunu ifade edelim: Biz, hâlâ aklımızı, ahlakımızı, vicdanımızı yitirmedik.

George Orwell şunu söyler: “Sahtekârlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde gerçeği söylemek ve haykırmak devrimci bir eylemdir.” Biz, bu duruşumuzu sergileyeceğiz. Bu ülkeye sahtekârlığı egemen kılmaya çalışanlara karşı, bedeli ne olursa olsun, biz gerçekleri ifade etmekten asla geri durmayacağız. Çünkü, siyasi iktidar muhalefete, toplumsal muhalefete demokrasiden, ahlaktan, vicdandan, hukuktan ayrılmayı dayatıyor. Çünkü, siyasi iktidar anayasal düzlemden ayrılmıştır. Siyasi iktidar bu ülkeyi olağan koşullarda yönetmekten ayrılmıştır. Siyasi iktidar, bu ülkede tarafsız ve bağımsız yargının kendisi için bir kâbus olacağını çok iyi bilmektedir. Bütün bu koşullarda şüphesiz gelir dağılımında bir eşitsizliğin olduğunu biliyor değiliz, iliklerimize kadar bütün ülke, halkıyla birlikte yaşıyoruz.

Ve yine, ifade edelim ki bugünkü Anayasa Mahkemesi kararı, uzunca bir süreden beri bu ülkenin üzerine düşmeye, düşürülmeye çalışılan kara leke gibi düşürülmüş yeni bir kara lekedir. Neymiş? İç hukuk tükenmemiş. Ya, adama sormazlar mı? Balbay kararında, Haberal kararında, Engin Alan kararında iç hukuk tükenmiş miydi ki siz ele alıp bu konuyu bir karara vardınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, bir cümle…

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Yine, son olarak şunu söylemek isterim ki Anayasa Mahkemesi, kendini toplumlar nezdinde ve uluslararası hukuk kurumları nezdinde tekzip eden, daha üç yıl önce vermiş olduğu kararı, üyelerinin büyük çoğunluğu hâlâ bugün var olmasına rağmen, ortaya koymaktan imtina ederek ruhunu, varlığını siyasi iktidara ve onun despotizmine teslim etmiştir diyorum.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Mustafa Savaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika, buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin vermiş olduğu grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama basit bir soruyla başlamak istiyorum: AK PARTİ neden 2002’den bu yana girdiği her seçimden zaferle ayrılıyor? AK PARTİ neden hâlâ iktidar? CHP bunu gerçek anlamda acaba sorguluyor mu? AK PARTİ girdiği her seçimin ardından iktidar olmuştur ama bu iktidarın en büyük destekçisi hep aziz milletimiz olmuş, partimizi hiç yalnız bırakmamıştır.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Muhalifleri kim destekliyor?

MUSTAFA SAVAŞ (Devamla) – Milletimiz gerçekten muktedir olmuştur. Aziz milletimizin bu bitmeyen desteğinin nedenlerini CHP gerçekten sorguluyor mu? Sizler bu desteğin nedenlerini göremediğiniz için sandıktan hep kaybederek çıkıyorsunuz. “Milletin desteğini nasıl alırız?” düşüncesinden öte “AK PARTİ’ye verilen desteği nasıl azaltırız?” düşüncesiyle, yöntemleriyle uğraşıyorsunuz. Bu, milleti yok sayan bir anlayıştır. Bundan vazgeçin lütfen.

2002 yılında AK PARTİ olarak iktidara geldik. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışımızla vatandaşımıza merhaba dedik, sosyal devleti vatandaşlarımızla tanıştırdık. Siyasi ve ekonomik istikrar, refah devleti kurmanın anahtarıdır. Hamdolsun, biz bu anahtarı elimizden hiç bırakmadık. Güçlü ekonomiyle sosyal politika uygulamalarını geliştirdik. Önceki yıllarda faize, IMF’ye, görev zararlarına, bütçe açıklarına giden millî kaynaklarımızı sosyal harcamalara ayırarak milletimizin faydasına kullandık. 2000’li yılların başında sosyal harcamaların gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 5 civarındayken bu oran günümüzde yüzde 14’lere çıktı. Hani şimdi diyorlar ya “Bu paralar nereye gidiyor?” Bu paralar doğrudan milletimize gidiyor değerli milletvekilleri.

Bir başka noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. 2002 yılında net asgari ücret 184 lirayken biz bu rakamı 2017 yılı itibarıyla 1.404 lira yaptık yani tam 7,6 kat çıkardık. Bu önemli artışla ülkemiz, diğer OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında, son on beş yılda sosyal harcamalarını en çok artıran ülke oldu. Ülkemizi, orta insani gelişmişlik düzeyindeyken yüksek insani gelişmişlik düzeyine çıkardık. Yeter mi? Elbette yetmez. Aziz milletimizi layık olduğu muasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız ve bunu tüm dünyaya ilan edeceğiz.

Önergenin aleyhinde olduğumu belirtir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Savaş.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Direkt Cumhuriyet Halk Partisinin adını vererek iktidara neden gelemediğimiz konusunda sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum.

BAŞKAN – Siz mi konuşacaksınız?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

Sataşmadan, iki dakika.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Aydın Milletvekili Mustafa Savaş’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; eğer seçimler yapılırken mühürsüz oy pusulalarını siz devlet gözetimi altında kullanır ve son dakikada devreye sokarsanız, oy sandıklarının sayılacağı zamanda elektrikleri keser ve oralarda kedileri dolaştırırsanız, kırsal kesimlerde sandık güvenliğini sağlamadan sandıkların açılmasını sağlarsanız, oy pusulalarının torbalarını çalar, onları minibüslere doldurarak değiştirdikten sonra götürmeye çalışırsanız Türkiye’de adil bir seçim olmaz, adil bir iktidar da olmaz.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Böyle mi adil olunuyor?

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Aynı zamanda, Suriye’de, Irak’ta yıllardan beri seçim vardır. Olağanüstü hâl ilanıyla, onun gözetimi altında yapılan seçimler, aynı, diktatörlük döneminde yapılan seçimlerle eş değerdir. Suriye’de de yüzde 90’larla Esad gelir, Irak’ta da öyledir, Türkiye’de de sizler böyle gelmeye devam ediyorsunuz.

Sayın konuşmacı, adaletten bahsetmek gerekirken, ona cevap vermek gerekirken, ona cevap veremediği için, adalet sisteminde hâkimlerin aldığı kararlarda o hâkimleri görevden alarak, başka hâkimleri atayarak kendi kararlarınızı aldırttığınızı içselleştirdiğiniz için, bildiğiniz için, konuşacak sözünüz olmadığı için bir tek sataşacağınız yer var, CHP’dir. CHP dimdik halkının yanında, milletinin yanında, sizin yaptıklarınızı ifşa etmeye devam edecektir.

Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından, Türkiye’deki gelir adaletsizliğinin araştırılması amacıyla 16/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.46

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.02

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN –Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Geçen birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümünde yer alan 72’nci madde kabul edilmişti. Şimdi görüşmelere 73’üncü maddeden devam edeceğiz.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:17.16

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

73’üncü madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak üzere dört önerge vardır.

Okutacağım ilk üç önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 73’üncü maddesinin, tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                    Mahmut Toğrul

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                  Dirayet Taşdemir                                         Feleknas Uca

                                            Ağrı                                                     Diyarbakır

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                       Musa Çam                                             Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                           İzmir                                                       Ankara                                                       İzmir

                                 Mehmet Bekaroğlu                                    Bihlun Tamaylıgil                                     Utku Çakırözer

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                    Eskişehir

                                    Lale Karabıyık                                         Kadim Durmaz

                                           Bursa                                                        Tokat

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

                                   Mustafa Kalaycı                             Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                            Saffet Sancaklı

       Konya                                                       Hatay                                                      Kocaeli

                                     Zühal Topcu                                             Baki Şimşek                                       Deniz Depboylu

                                          Ankara                                                      Mersin                                                                                                       Aydın

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı, Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Taşdemir.

Süreniz beş dakika, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.

Aslında, bugünkü konuşmam madde üzerinde değil ama özellikle son dönemlerde cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin görüşlerimi paylaşmak istiyorum ben.

Özellikle, sizlerin de bildiği gibi, OHAL gerekçesiyle binlerce insan haksız, hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Bugün cezaevlerinde yaşanan duruma bir göz attığımızda, aslında, yaşanan hak ihlallerine, ciddi anlamda işkence ve insanlık onuruna aykırı uygulamalar olduğuna bizler tanıklık ediyoruz, böyle duyumlar da alıyoruz. Açıkçası, cezaevlerine bugün baktığımızda, neredeyse birçok ilimizin nüfusunu aşacak düzeyde bir cezaevinde tutsak sayısı var. Dolayısıyla, bu durumun kendisi bile, artık, cezaevlerinde yaşanan sorunları, cezaevlerinin kendisini cezaevi olarak adlandırmanın ötesinde bir toplanma kampına dönüştüğünü de bizler söyleyebiliriz. Özellikle, cezaevlerinden tutsakların bize gönderdikleri onlarca faks ve mektup var, ailelerinin ciddi başvuruları var. Özellikle son dönemde medyada ve basında da Elâzığ Cezaevi çok gündeme geldi. Bugün bizim de içerisinde milletvekili arkadaşlarımızın olduğu bir heyetimiz Elâzığ Cezaevine gitti yerinde incelemek için ama bu konuda ciddi bir sessizlik var. Özellikle AKP sıralarında oturan vekillerin ve Hükûmetin bu konuda daha fazla bir duyarlılık göstermesi gerekiyor. Size bir kez daha hatırlatmak isteriz ki Elâzığ Cezaevinde olan tutsaklar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Elâzığ da Amerika’dan daha yakın; uçağa biniyorsunuz, bir buçuk saat sonra Elâzığ’da oluyorsunuz.

Dolayısıyla, bütün bu hak ihlalleri ve gündeme gelen bu insanlığa aykırı şiddet ve onur kırıcı uygulamalar, cezaevlerine yönelik tutum bizi bir kez daha “Özellikle, 80 darbesinden sonra Diyarbakır Cezaevi bu konuda pilot cezaevi olmuştu, bugünkü uygulamalar da acaba Elâzığ da bir pilot cezaevi uygulaması mı?” diye düşündürtüyor. Dolayısıyla, eğer öyle bir şey söz konusu değilse burada bir açıklamanın, bir an önce yerinde incelemenin yapılması gerekiyor.

Yine, özellikle, Elâzığ Cezaevinden bize ulaşan bazı hak ihlallerine ilişkin birkaç örnek vermek istiyorum. Örneğin, Mehmet Öztürk bir yıldır cezaevinde ama üç aydır hücre cezasında, dolayısıyla tecritte. Yine, Mustafa Çelik, Gümüşhane Cezaevinden Elâzığ Cezaevine sürgün ediliyor ama o da 30’a yakın tutsakla birlikte hücre cezasına çarptırılmış. Yine, Elâzığ Cezaevinde Saray Belediye Eş Başkanımız… Hani, kayyumun atanmasıyla biliyorsunuz ki belediyemiz gasbedilmişti, Belediye Eş Başkanımız tutsak edilmişti. Tutsak edilmesi, rehin tutulması yetmiyormuş gibi bir de orada Belediye Eş Başkanımız Zilan Aldatmaz’a yönelik ciddi bir saldırı gerçekleşiyor. 40’a yakın gardiyan Eş Başkanımıza saldırıda bulunuyor, Eş Başkanımız merdivenden itiliyor ve parmakları kırılıyor. Yine, bu saldırı esnasında 24 kadın arkadaşımız orada yaralanıyor. Yine, 4 yaşındaki Nudem isminde bir çocuk da bu darp uygulaması sırasında darbediliyor.

Açıkçası, birçok cezaevinde benzer uygulamalar var. Yine, Şakran ve Alanya cezaevlerinden kadınların gönderdiği mektuplar var. Şakran Cezaevi de, biliyorsunuz, yine, sürgünlerle, işkence iddialarıyla bir dönem gündeme gelmişti. Bugün de oradan gelen mektuplardan anladığımız kadarıyla benzer uygulamalar yine devam ediyor. Özellikle, 3 kişilik görüş hakkının gasbedildiğini bizler biliyoruz. Hem haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklanıyor insanlar hem ailelerinden binlerce kilometre öteye gönderiliyor hem de sıkı bir güvenlik gerekçesiyle, güvenlik bahanesiyle insanlar tecritte tutuluyor.

Aslında, bu uygulamalar ve bu hak ihlalleri çok fazla, benim beş dakikaya sığdırmam mümkün değil ama hızlıca birkaç tanesini yine de Genel Kurulda sizlerle paylaşmak istiyorum.

Mahpusların cezaevine ilk girişlerinde baskıyla çıplak arama yapılıyor. İnfaz durumunda işkence uygulanıyor, onur kırıcı davranışlara maruz bırakılıyorlar. Yine, kurum yetkilileri görüşme esnasında tutsaklardan esas duruşta beklemelerini istiyor. Bunu kabul etmeyen tutsaklarla görüşme gerçekleştirilmiyor. Yani “Orası askerî cezaevi mi?” diye de sormak istiyoruz. Yine, basın-yayın, TV gibi haber alma ve bilgi edinme araçlarında ve kanallarında kısıtlamaya gidiliyor. Özgürlükçü Demokrasi gazetesi verilmiyor. Özel eşyalara keyfî bir şekilde el konuluyor. Yine, tutsak mahpus kartı takmaları, koğuşlardan her çıkışta ayakkabılarını çıkarmaları gibi keyfî dayatmalarda bulunuluyor. Yine, tutsaklar OHAL gerekçesiyle hiçbir sosyal faaliyete katılmadıklarını ve izolasyona tabi tutulduklarını ifade ediyorlar. Sebepli sebepsiz verilen disiplin cezalarıyla tutsaklar sindirilmeye çalışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) – Tutsakların çoğuna disiplin cezası veriliyor. Birçok tutsağın da infazı yapılmış durumda. Dolayısıyla, bütün bu uygulamalar faşizm uygulamalarıdır. Bir an önce bunlara son verilmelidir.

Tutsakların hepsinin can güvenliğinden, onurundan birinci derecede sizler sorumlusunuz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taşdemir.

Aynı mahiyetteki diğer önergede İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 502 sıra sayılı torba yasayı görüşmeye devam ediyoruz.

Bu torbada genel olarak ne olduğunu her maddede ifade ediyoruz. Toplumun gelir düzeyi düşük olan kesinlerinden alınıyor, gelir düzeyi yüksek olan kesimlere veriliyor, böyle bir torba. Her şey var bu torbanın içinde -bundan önceki torbalar da öyleydi- iki toplum kesimi yok. Bunlardan biri emeklilikte yaşa takılanlar, büyük mağduriyet yaşıyor bu kesim, bunlar yok. Bir de taşeronlar yok maalesef.

Değerli arkadaşlarım, 73’üncü maddede daha önce engellilere, harp malulü gazilere verilmiş olan bir hak kısmen geri alınıyor, bütünüyle geri alınıyordu ama Komisyonda yapılan görüşmeler sonrasında bütünüyle geri almaktan vazgeçildi, kısmen geri alıyorlar. Üstelik de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, hemen şimdi, beş dakika önce bir önerge vererek bir kelime oyununa gitmiş, “vergisiz, gümrüksüz 90 bin lira” diye bir sınır vardı, o sınırı, vergi, gümrük, ÖTV, KDV’yle 200 bin liraya çıkarıyor yani aynı şeyi farklı bir şekilde söyleyerek diyecekler ki: “Kardeşim, harp malulü gaziler, engelliler, tamam, onlara veriyoruz böyle bir şey ama 200 bin liranın üzerinde lüks araba da kullanmasınlar.” Bu doğru değil, etik bir davranış değil.

Değerli arkadaşlarım, prensip olarak engellilere, şehit ailelerine, gazilerimize verilen hakkın geri alınması doğru değildir. Doğrudur, Hükûmetin ihtiyacı var, 2017 yılı bütçesi çöktü, büyük miktarda borç yükü geldi. Nitekim, bu torbanın içinde 37 milyar TL’lik yeni bir borçlanma yetkisi var. Ama yani 5 bin, 6 bin gaziye mi kaldı değerli arkadaşlarım? Komisyonda bunu uzun uzun konuştuk, “Engellilerle ilgili böyle bir düzenleme yapmayın, yanlıştır, verilen bir hak geri alınmaz, doğru değildir -bunu anlattık- ama hiç olmazsa gazileri dışarıda bırakın.” dedik ama maalesef Sayın Bakan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu bu taleplerle ilgilenmedi.

Değerli arkadaşlarım, gerekçe olarak söylenen bir şey de çok ayıp: “Suistimaller yapılıyor.”

Bakın, bir kelimeyi kullandığınız zaman bu kelimenin nereye gittiğini iyi hesaplamak lazım. Bu gaziler, bu insanlar bu ülke için, vatanımız için, milletimiz için canlarını ortaya koydular değil mi? 6-7 bin kişi organlarını, kollarını, bacaklarını kaybetti. Bu insanları potansiyel suçlu olarak görmek nasıl bir anlayış ben anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Yani “Bu insanlar suistimaller yapıyorlar, o sebepten dolayı.”

Şöyle açık söyleyebilirsiniz: “Ya, arkadaş, çok paraya ihtiyaç var, alacağız.” Ama bunu söylemek gerçekten çok ayıp. Bu insanları, engellileri ve özellikle gazileri –suistimal- potansiyel suçlu olarak görmek, bu ne demek biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Ya, okullarda sorunlar var, okulları kapatalım. Kazalar oluyor, yürüyerek gidelim Kocaeli’ne Sayın Haydar Akar, kazalar oluyor, yürüyerek gideceksiniz Kocaeli’ne, bu anlama geliyor ve komik duruma düşüyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, elbette Hükûmet vergi toplayacak ve bu vergileri bir şekilde dağıtacak. Türkiye Büyük Millet Meclisinin en temel görevlerinden bir tanesi de bütçe yapmaktır; kimden ne kadar vergi toplanacak ve bu vergiler kimlere nasıl dağıtılacak, nasıl gidecek, bunu sağlar.

Bakın, “piyasa” diye bir şey tutturulmuş gidiyor. “Yatırım yapanlar, yatırımcılar, iş adamları desteklenirse piyasalar dolayısıyla toplumda, ülkede, ekonomide büyüme olur, herkes bundan istifade eder.” Etmiyor değerli arkadaşlarım. Onun için devlet vardır. Devlet mağdur, mazlum ve zayıf olan kesimler için vardır, engelliler için vardır, gaziler için vardır, asgari ücretliler için vardır, köylüler, çiftçiler için vardır; bunların lehine düzenlemeler yapar. Nitekim, Anayasa’mız da bunu emreder, eşitlik maddesine istisna koyar; çocukları sayar, engellileri sayar, harp malulü gazileri sayar ve “Bunların lehine yapılacak düzenlemeler eşitsizlik sayılmaz.” der değerli arkadaşlarım. Siz Anayasa’nın bu hükmünü de görmüyorsunuz.

Dün yaptığım gibi tekrar ediyorum, sizi millete şikâyet ediyorum. Biraz evvel arkadaş kalktı, “Hep bize oy veriyor bu millet.” dedi; şimdi, sizi millete şikâyet ediyorum. Yanlış yapıyorsunuz. Sizi buralara taşıyan, iktidarlara taşıyan geniş toplum kesimleri aleyhine yasalar çıkarıyorsunuz artık. Sizi bir daha millete şikâyet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bekaroğlu.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Aydın Milletvekili Sayın Deniz Depboylu konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili olarak 73’üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce Gazi Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 73’üncü maddedeki düzenlemelerin ÖTV istisnaları hakkında olduğunu ve bu istisnaların engelli vatandaşlarımız için yapılmış olan istisnalar olduğunu da yine ben buradan hatırlatıyorum. Zira bu engelli vatandaşlarımız için yapılan istisnalarda maalesef hak kaybı yaşanmaktadır. Yeni verdiğiniz önergeyle de vergisi yokken 90 bin lira değer biçilen araçların vergiler eklenerek 200 bin liraya çıkarılmış olması da arada ancak 10 bin, 20 bin gibi bir fark yaratmaktadır; bunu da dikkatinize sunuyorum. Ayrıca, bu engellilerimiz arasında gazilerimizin bulunması ve gazilerimize verilen hakların da geri alınıyor olması oldukça üzücü. Tabii ki bunu yaparken siz iddia ettiğiniz gibi, suistimalleri engellemek niyetinde olduğunuzu, bu şekilde düşündüğünüzü söyleyebilirsiniz ancak suistimalleri engelleyelim derken yeni mağduriyetler yaratabileceğinizi de hatırlatmak istiyorum, bunu da düşünmeniz gerekir.

Değerli milletvekilleri, maalesef, engelli vatandaşlarımızdan ve kendilerine verilen hakların kısıtlanmasından bahsettiğimiz bu maddede, ben, sizi, engellilik noktasında hakları geri alınan bir gruptan daha, diyabetli hastalarımızdan bahsetmek istiyorum.

Diyabetli hastaların daha önce kendilerine verilen yüzde 40’lık engellilik oranı varken, son düzenlemelerle bu yüzde 30’a çekilmiştir; engellilik durumlarının yüzde 40’a yükselebilmesi için de hastalıklarının ilerlemesi ve nihayetinde organ kaybetmeleri gerekmektedir, bu da oldukça üzücü bir durum.

Sağlık durumları ve yaşam şartları sebebiyle zaten iş bulmakta zorlanan özellikle tip 1 diyabeti olan hastalarımızın yanı sıra bir de bu hastalarımızın çalıştığı işlerdeki sürekliliğini kaybetme riskleri doğmaktadır.

Diyabetli yetişkinlerin yaşamı zor, sıkıntılarına üzülüyoruz ama maalesef, diyabetli çocukların yaşadığı sorunlar bizi daha da üzüyor çünkü o küçücük bedenlerine işkence gibi uyguladıkları o zor tedaviler bizi üzmekte. Diyabetlilerden en riskli grup olan ve toplam diyabet hastalarının yüzde 5’ini oluşturan tip 1 diyabetli grubuna kayıtlı 20 bin civarında çocuk bulunmakta.

Tip 1 diyabet, yine, halk diliyle “şeker hastalığı” olarak da nitelendiriliyor. Özellikle çocukluk çağında görülen ve pankreasın yeteri kadar veya hiç insülin üretmemesi sonucu ortaya çıkan mutlak insülin yüksekliği olarak açıklanmakta.

Tip 1 diyabet teşhisi konulmuş çocukların, muhakkak dışarıdan insülin alması gerekiyor. O nedenle, çocuklarımız her öğünde, her yemek yediğinde veya içtiğinde, gıda tükettiğinde, yeni doğmuş olsalar da, 5 yaşında olsalar da, yetişkin olup 50 yaşına gelseler de bu tedaviyi devam ettirmek zorundalar.

Başka bir ifadeyle, günde en az dört kez insülin iğnesi yapmak ve yapacağı dozu belirlemek için de en az sekiz kez parmaklarını delmeleri gerekiyor. Yani bir günde en az sekiz kez, ayda iki yüz kırk, yılda iki bin sekiz yüz seksen kere bu çocuklarımızın parmakları deliniyor.

Yine, bu çocuklarımızın -bunu hesaplarsak- bir de aldıkları insülin var. Günde 1 çarpı uzun etkili, 3 çarpı da kısa etkili insülin kullanıyorlar. Bu da günde 4 enjeksiyon yapıyor. Bu da yılda en az 1.460 insülin iğnesi demek oluyor ki şurada size bir fotoğraf göstereceğim, burada da büyütülmüşü var. Fark edebiliyor musunuz bilmiyorum, bir çocuğun bir ayda vurulduğu iğnelerin göstergesi.

Şimdi, bunu engellemenin yolu var: Sensör ve pompa uygulaması. Bizim Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonumuzda görevli milletvekili arkadaşlarımız Sayın Ahmet Selim Yurdakul ve Sayın Fahrettin Oğuz Tor bu konuyla ilgili çalışmalarını yaptı ve raporunu Komisyona da Bakanımıza da iletti. İnşallah bunun dikkate alınacağını umuyorum.

Ancak, tabii ki sadece bu şartları yerine getirerek diyabeti engelleme noktasında veya diyabet hastalarına sağlanacak katkıyla birlikte, bir de dikkat etmek durumunda olduğumuz tip 2 diyabet türü var ki bu sayı da ülkemizde hızla artıyor. Dünya Sağlık Örgütü Türkiye’de 2000 yılında yaklaşık 3 milyon, 2030’da da 6,5 milyon hasta olacağını söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENİZ DEPBOYLU (Devamla) – Bu durumda sağlıklı yaşam şartlarını oluşturmak adına özellikle istihdam bekleyen diyetisyenlere de bir fırsat sunulması gerektiği ve sağlıklı yaşam merkezlerinin bir an önce kurularak, yaygınlaştırılarak hizmet vermesi gerektiği noktasını da bilgilerinize sunmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Depboylu.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.47

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

73’üncü madde üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

73’üncü madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 73’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Mustafa Elitaş                                    Mehmet Naci Bostancı                            Bennur Karaburun

                                         Kayseri                                                     Amasya                                                      Bursa

                               Hacı Ahmet Özdemir                                    Serkan Bayram                            Mehmet Doğan Kubat

                                          Konya                                                     Erzincan                                                    İstanbul

                                     Ramazan Can                                      Mücahit Durmuşoğlu                                      Halil Eldemir

                                        Kırıkkale                                                  Osmaniye                                                    Bilecik

“MADDE 73- 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının; (2) numaralı bendinin (a) ve (c) alt bentlerinin parantez içi hükümlerinde yer alan “motor silindir hacmi 1.600 cm3’ü aşanlar” ibaresi “hesaplanması gereken özel tüketim vergisi ve diğer her türlü vergiler dahil bedeli 200.000 TL'yi aşanlar” şeklinde, (6) numaralı bendinin köşeli parantez içi hükmünde yer alan “ile (7) numaralı fıkrası” ibaresi “ve (7) numaralı fıkrası kapsamında ithal edilen eşya ile (12) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında ithal edilen bu Kanuna ekli (II) sayılı listenin 87.03 G.T.İ.P numarasında “-Diğerleri” satırı altında yer alan mallardan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi dahil gümrük vergilerine ilişkin istisna uygulanmaması durumunda belirlenecek gümrüklenmiş değeri 200.000 TL'yi aşanlar” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Birinci fıkranın; (2) numaralı bendinin (a) ve (c) alt bentleri ile (6) numaralı bendinde yer alan tutarlar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Hesaplanan tutarın 100 lirayı aşmayan kesirleri dikkate alınmaz. Bakanlar Kurulu, bu şekilde tespit edilen tutarı %50'sine kadar artırmaya yetkilidir.””

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KASIM BOSTAN (Balıkesir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyoruz.

Gerekçe:

Önergeyle 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 7’nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinin (a) ve (c) alt bentleri ile (6) numaralı bendi hükümlerine göre, malul ve engelliler tarafından özel tüketim vergisi istisnası kapsamında iktisap edilebilecek taşıtlara ilişkin motor silindir hacmi sınırlandırmasının kaldırılması, ayrıca tasarıda yer alan mezkûr bentler kapsamında iktisap edilebilecek taşıtlara ilişkin özel tüketim vergisi matrahı esas alınarak yapılan belirlemenin anahtar teslim (istisna olmaması durumu esas alınarak tespit edilecek) bedeli 200 bin TL'ye kadar olan taşıtların alınabilmesine imkân sağlayacak şekilde değiştirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.04

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 18.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 73’üncü maddesi üzerinde Bursa Milletvekili Bennur Karaburun ile Erzincan Milletvekili Serkan Bayram ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yok Başkan.

BAŞKAN - Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi 74’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 74’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                    Mahmut Toğrul

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                     Feleknas Uca                                         Dirayet Taşdemir

                                       Diyarbakır                                                     Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Feleknas Uca.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

FELEKNAS UCA (Diyarbakır) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Başta eş genel başkanlarımız olmak üzere, rehin alınmış bütün milletvekillerimizi ve seçilmişlerimizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Anayasa Mahkemesi tutuklu milletvekili başvurumuzu reddetti. Anayasa Mahkemesinin aldığı bu karar hukuki değil, siyasi bir karardır. AYM, bu kararla siyasi vesayetin bir parçası olduğunu çok net bir biçimde ortaya koymuştur. Bu karar aynı zamanda milyonlarca insanın iradesine karşı alınmış bir karardır. Ancak şu bilinmeli ki nerede ve hangi koşullar altında olursak olalım, mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, bugün, Ahmet Kaya'nın ölüm yıl dönümü. “Avrupa'da yaşıyorum. Ben burada yaz da olsa kış da olsa üşüyorum. Sorun kalorifer değil, yorgansızlık hiç değil, ben vatansızlıktan üşüyorum.” diyen Ahmet Kaya, sürgünde hayatını kaybetti. Bu toprakların yetiştirdiği değerli sanatçı ve sevgili arkadaşım Ahmet Kaya'yı buradan sevgi ve özlemle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, torba yasada tütün üreticilerine ağır yaptırımlar getirmeyi öngören düzenlemelerden oluşan birçok madde yer almaktadır. Bu maddeler kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmıştır. Düzenlemelerin tamamı esas itibarıyla yerli tütün üretimini uzun vadede uluslararası şirketlere karşı zayıflatacak bir karakter taşımaktadır. Madde düzenlemeleriyle Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'da, ÖTV Kanunu'nda, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nda değişiklik yapılmış ve küçük tütün üreticilerinin üretim yapmaları zorlaştırılmış, yapmaları hâlinde cezai yaptırımlar sertleştirilmiştir.

Ayrıca, ürettikleri tütünü birliklere sattıklarında ürünlerine yeni vergiler getirilmiştir. 74’üncü maddeyle yurt içinde üretimi yapılabilen makarona çok yüksek oranda vergi getirilmesi bu kâğıdın yeniden kaçak yollarla getirilmesine neden olacaktır. Hükûmet torba yasayla bir paketi 30 ile 50 kuruşa satılan makarona bir anda tam 2 lira 20 kuruş vergi koymuştur. Üretim, pazarlama ve satış maliyetleri eklendiğinde 30 kuruşluk makaron artık 3 liradan daha aşağıya satılamayacaktır. Kayıtsız tütün satışına da hapis ve para cezası geldiği için artık yurttaşlar uygun fiyata açık tütün bulamayacaktır. Kayıtlı tütün ve ÖTV'li makaronla bir paket sigara artık en ucuz 7 liraya mal olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu torba yasayla yerel ve uluslararası büyük şirketlerin ve tekellerin önü iyice açılacak, küçük tütün üreticisi ve çiftçi üretim süreçlerinin dışına itilecektir. Torba yasada yer alan düzenlemelerle tütün üreticisinin üretimi engellenecek, zaten kısıtlanmış olan hakları da ellerinden alınacaktır. Torba yasadaki hapis ve para cezalarıyla ürettiği ürünün ancak maliyetini karşılayabilen ve geçinemeyen tütün üreticileri bir kez daha cezalandırılacaktır. Yüksek vergiler ve kısıtlamalarla, açık tütün üretimi tamamen bitirilecektir. Adıyaman, Bitlis, Diyarbakır, Batman, Muş gibi illerin, temel geçim kaynaklarından biri tütündür. Son iki yıllık politikalar göz önüne alındığında, bu torba yasanın bölge insanının cezalandırılmasının ekonomik ayağı olduğu açıktır. Tütün dışında herhangi bir üretimi olmayan yurttaşların elinden bu imkân da alındığı zaman halk iyice yoksullaşacaktır. Bütün bu nedenlerden dolayı, tütün üreticilerinin ağır mağduriyetine sebep olacak maddeler torba yasadan çıkarılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, sözlerime son vermeden önce AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın "Evlenin, çoğalın. Bu konuda Müslüman kadınların hassasiyetini çok önemsiyorum. Türkiye'deki terör örgütü bu konuda çok çok hassas. En az 5-10-15 çocukları var.” şeklindeki, cinsiyetçi ve ırkçı sözlerini kınadığımızı buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü öncesinde bu sözlerin dile getirilmiş olması, bu zihniyetin kadın düşmanı politikalarını bir kez daha deşifre etmiştir.

Başta AKP Genel Başkanı Erdoğan olmak üzere tüm Hükûmet yetkililerinin, kadın bedeni ve kadın yaşamı üzerindeki tahakkümvari söylem ve pratikleriyle toplumu her defasında bir kez daha bölen ırkçı söylemlerinden bir an önce vazgeçmeye davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FELEKNAS UCA (Devamla) – Bir kadın olarak benim bedenim bana aittir ve bedenim üzerine söz söyleme hakkı yalnızca bana aittir.

Hepinizi Saygıyla selamlıyorum, teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Uca.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 74’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                       Musa Çam                                           Bihlun Tamaylıgil                                     Utku Çakırözer

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                    Eskişehir

                                    Lale Karabıyık                                         Bülent Kuşoğlu                                       Kadim Durmaz

                                           Bursa                                                       Ankara                                                       Tokat

                                  Zekeriya Temizel                                      Muharrem Erkek

                                           İzmir                                                     Çanakkale

MADDE 74- 4760 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan "perakende satışa sunulan sigaraların birim ambalajı içinde yer alan her bir sigara,” ifadesi "perakende satışa sunulan sigaraların ve makaronların birim ambalajı içinde yer alan her bir sigara veya her bir makaron,” şeklinde ve "20 adet sigaradan” ifadesi "20 adet sigaradan, 50 adet makarondan” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Çanakkale Milletvekili Sayın Muharrem Erkek konuşacaktır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz torba kanun tasarısı, aslında bir vergi torbası ve borçlanma torbası maalesef. Çünkü vatandaşın üzerine çok daha ağır ek vergi yükümlülükleri getiriyorsunuz, vatandaştan, milletten daha fazla fedakârlık bekliyorsunuz. Ayrıca, kanuna aykırı bir şekilde -bütçede düzenlemeniz gereken bir şeyi- yani ek 37 milyar lira borçlanma yetkisi istiyorsunuz, milletin vergilerinden ek 37 milyar daha borçlanma yetkisi istiyorsunuz. Üreticiyi, çiftçiyi, işçiyi, memuru, esnafı, çalışanı, dürüst iş adamını cezalandırıyorsunuz, mağduriyete sürüklüyorsunuz. Peki, vatandaştan bu vergileri isterken, bu vergileri talep ederken vergi cenneti kabul edilen ülkelerdeki şirketlerden niçin vergi alamıyorsunuz, neden vergi alamıyorsunuz?

Şimdi, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinin (7)’nci fıkrasını birlikte okuyalım lütfen, aynen şöyle diyor: “Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın % 30 oranında vergi kesintisi yapılır.” Yani bizim Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bu vergi cenneti kabul edilen yerlerde kurulan şirketlerin gelirlerinden, hesaplarından, offshore hesaplarına yapılan para transferlerinden yüzde 30 vergi almamız gerekiyor, yüzde 30 çok önemli bir oran. Peki, neden alamıyoruz? On bir yıldır yasaya rağmen -ki bu yasa tasarısının altında Başbakan Binali Yıldırım’ın ve Sayın Erdoğan’ın da imzaları var- Bakanlar Kurulu vergi cenneti kabul edilen yerleri ilan etmediği için.

Şimdi, Sayın Bakanın bir cevap vermesi lazım Hükûmeti temsilen: On bir yıldır, yasaya rağmen, neden vergi cenneti kabul edilen ülkelerin listesi ilan edilmedi? Neden, buna bir cevap verilmesi lazım. Bir de üstüne üstlük Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu milyonlarca belgeyi inceledikten sonra bir durumu ortaya çıkardı; Sayın Başbakanın oğullarının, dayısının ve yeğenlerinin ortak olduğu Malta’da şirketler ortaya çıktı. Vergi cenneti kabul edilen bir ülke. Bu şirketler kurulabilir buralarda ama bu şirketler, bu yasaya göre, Bakanlar Kurulu görevini yapsaydı, bize yüzde 30 vergi ödemesi gerekiyordu.

Vergi cenneti ülkelerde niçin şirketler kurulur? Kimler bu şirketleri kurar? Vergi cenneti ülkelerde kendi ülkesinde vergi ödemek istemeyen kişiler şirketler kurar. Kara para aklamak isteyenler kurar. Yasa dışı kaynaklardan elde ettiği gelirleri gizlemek isteyenler kurar. Offshore hesaplarına para transferleri yapmak isteyenler kurar.

“Kara para” deyince aklıma Reza Zarraf geldi. Reza Zarraf için Amerika Birleşik Devletleri’ne 2 kez nota verdiniz. Çok merak ediyorum, müzik notası mı verdiniz? Sayın Başbakanın, Cumhurbaşkanının önceki deyimiyle, müzik notası mı verdiniz? (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Bravo! Çok güzel, çok güzel.

MUHARREM ERKEK (Devamla) - Fetullah Gülen’in iadesi için bir tek nota vermediğiniz hâlde, Reza Zarraf için Amerika’ya 2 kez nota veriyorsunuz, çok enteresan.

Bakın, millî bir Hükûmet bu şekilde olmak mümkün değildir. Maalesef, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en basiretsiz Hükûmetlerinden biriyle karşı karşıyayız. Olayın hukuki boyutu; bilinçli olarak, kasten vergi ziyaına, vergi kaybına sebebiyet vermek suçtur. Evet, Bakanlar Kurulu kendi devletinin, yönettiği devletin vergi kaybına kasten on bir yıldır sebebiyet veriyor. Ne kadar oranda vergi kaybı olduğunu belirlemek mümkün değil. Belki de bu vergileri alabilseydik vatandaşın üzerine bu ağır vergi yüklerini yüklememize gerek kalmayacaktı. Ayrıca hukuki boyuttan çok daha önemli bir konu var, siyasi ahlak; siyasi ahlak değerli milletvekilleri, evet, siyasi ahlak, bu çok çok önemli. Bu yasaya rağmen Bakanlar Kurulunda görev yapan bakanların, Başbakanın, Cumhurbaşkanının çocuklarının, damatlarının ilişkili olduğu şirketler ortaya çıkıyorsa ciddi bir siyasi ahlak sorunumuzun olduğu da açıktır. Devleti yönetenlerin ve ailelerinin bütün ilişkileri, şirketleri, mal varlıkları şeffaf olmak zorundadır; hukuken de siyaseten de bu böyle olmak zorundadır ama maalesef böyle değil ve biz Meclis olarak bu konuyla ilgili araştırma komisyonlarını reddederek aslında devletin itibarını da yerle bir ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Erkek, lütfen tamamlayın ama önergelerde hani usulen aslında ek süre verilmiyor. Bu, bu ara çok yapılmaya başlandı.

Buyurun, tamamlayın.

MUHARREM ERKEK (Devamla) – Peki, o zaman hiç uzatmadan hemen tamamlıyorum, bir dakikamı da kullanmıyorum.

Değerli milletvekilleri, “siyasi ahlak” diyorum ve hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erkek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

75’inci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 75’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                    Mahmut Toğrul

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                  Dirayet Taşdemir                                Mahmut Celadet Gaydalı                                  Feleknas Uca

                                            Ağrı                                                          Bitlis                                                     Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili Sayın Celadet Gaydalı.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 75’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Anayasa Mahkemesi bugün açıklamasında iç hukuk yollarının tükenmediğinden bahsediyor. Ne yazık ki bugün Türkiye'de hukuk tükenmiştir.

Değerli milletvekilleri, maddelerle, kamuoyunda büyük tartışmalara yol açan ve tütün üreticilerine ağır yaptırımlar getirmeyi öngören düzenlemeler yapılmıştır. Düzenlemelerin tamamı esas itibarıyla yerli tütün üretimini uzun vadede uluslararası şirketlere karşı zayıflatacak bir karakter taşımaktadır. Madde düzenlemeleriyle kanunlarda değişiklik yapılmış ve küçük tütün üreticilerinin üretim yapmaları zorlaştırılmış, yapmaları hâlinde cezai müeyyideler sertleştirilmiş, ürettikleri tütünle birlikte sattıkları ürünlere yeni vergiler getirilmiştir.

Bir de bizim yöremizin asıl yarası, tütün konusudur. Tütün, bu ülkede 1986 yılına kadar devlet tekelinde iken sürekli çıkarılmaya çalışılan tütün yasalarıyla birlikte yabancı sermayeye kurban edildi. Devlet, tütünden o kadar elini çekti ki sadece çiftçileri değil, TEKEL’in de yok oluşuna göz yumarak binlerce emekçiyi de ekmeğinden etti.

Esas itibarıyla, TEKEL'in kapatılması, üretime kota getirilmesi, yerli üreticinin teşvik edilmemesi bugünkü sorunların kaynağıdır. Kurulacak kooperatiflerin uluslararası tekellerle rekabet şansı olmayacağı için kooperatiflerin batması, üreticilerin üretim yapamayarak metropollere yeni bir göç dalgası yaratması ihtimali vardır.

Hangi iktidar olursa olsun, tütün, her koşulda uluslararası sermayeye kurban edilmiştir. Tütünü önce kısıtlayan, sonra yavaş yavaş yok eden iktidar, şimdi de son kalan çiftçilerin elinden bunu tamamen almanın peşindedir.

Değerli milletvekilleri, ilim olan Bitlis, özellikle AKP iktidarı döneminde tütünden tamamen koparıldı. Bitlis tütünü sadece yerel değil, genel ekonomiye katkısı bakımından da önemliydi. 26 bin aile tütünden ekmek yiyordu. Tütün ekilen topraklarda alternatif ürün denemesi de iyi organize edilemediğinden başarı sağlanamadı. Daha doğrusu, Bitlis'teki tütün üretimi ve tek sanayisi olan tütün fabrikası ilimin can damarıydı, borsasıydı. Geçmişte ekonomi tamamen tütün piyasası takvimine göre düzenleniyor ve hatta sosyal aktiviteler bile buna göre yapılıyordu. 1980’li yıllarda Bitlis’te yapılan özel sektör Best fabrikası bile uluslararası tütün kartelleri eliyle sekteye uğratıldı. Kısaca buna orada oynanan bir oyundan bahsetmek istiyorum, benim de küçük bir hissem vardı bu fabrikada. Bu fabrika İngilizlerle ortaklı kuruldu, Bitlis tütünü doğal kurutmaya tabi tutulduğundan dediler ki: “Altı ay bir sürede tütün kurutmak uzun iş, biz bunu fırınlarda yirmi dört saatte kurutuyoruz.” “Peki, buyurun kurutma fabrikasını getirelim." denildi. “Yok, siz tütünü İngiltere’ye gönderin, kurutup geri getiririz." dediler ve bu tuzağa düşen hemşehrilerim Bitlis tütününü İngiltere’ye gönderdi. Kurutulmuş ne geri geldi bilemiyorum. Bir de fabrikanın -tütün yerli, bütün işçiler yerli ama- müdürü İngiliz’di ne hikmetse.

Sizlere küçük bir muhasebe hesabı da yapayım: Sigaranın adedinin maliyeti 1 Amerikan senti, hatta daha düşüğe mal oluyormuş. Bir pakette 20 sigara olduğuna göre bu 20 sent. Paketleme, nakliye, ambalaj deyin 40 veya 50 sent. Bugün piyasada bir paket sigara 3 dolar. Bu kadar kârlı bir emtia tabii ki uluslararası sigara kartellerinin iştahını kabartıp istedikleri gibi oyun tezgâhlarlar. Mühim olan bu tezgâhların bozulmasıydı. Tütün ve Sigara Yasası’yla ANAP döneminde sigara kartellerine teslim olundu, AKP olarak sizler bunu düzelteceğinize, aynı doğrultuda devam etmeye kararlı görünüyorsunuz. Bunun neticesinde dışarıya ödenecek bir sürü döviz meblağ ve işsiz kalacak binlerce aile olacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gaydalı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 75’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                       Musa Çam                                             Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                           İzmir                                                       Ankara                                                       İzmir

                                   Utku Çakırözer                                       Bihlun Tamaylıgil                                      Lale Karabıyık

                                        Eskişehir                                                    İstanbul                                                      Bursa

                                     Didem Engin                                           Kadim Durmaz

                                         İstanbul                                                      Tokat

MADDE 75- 4760 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde bulunan “her bir sigara adedi” ibaresi “her bir sigara veya makaron adedi” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Didem Engin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; birbiriyle ilintisi bulunmayan birçok unsur içeren bir torba kanunla daha karşı karşıyayız. Her maddeye acaba bunun altından ne çapanoğlu çıkacak diye bakıyoruz. Fahiş vergi artışları mı dersiniz, meraların talanı mı dersiniz, ne ararsanız bu torba kanunda var. Örneğin, diğer ülkeler vergi indirimleriyle yatırım çekme yarışındayken bizde son dakika önergesiyle kurumlar vergisi bu torba kanunla yüzde 20’den yüzde 22’ye çıkartılıyor, motorlu taşıtlar vergisine yüzde 25 zam getiriliyor. Engellilerimizin araçlarından alınan ÖTV’yi artırmak için bile bir madde mevcut. Halkımızın tepkisi sonrasında daha önce geri çekilen bazı maddeler de bu torbaya sokuşturulmuş; meralara sanayi bölgeleri ve serbest bölgeler kurulması gibi.

Yaz saati uygulaması ise bu torba yasayla kalıcı hâle getiriliyor. Biliyorsunuz, Bakanlar Kurulunun aldığı karara geçen yıldan bugüne binlerce veli, öğrenci, çalışan tepki gösterdi; endişelerini ve rahatsızlıklarını dile getirdiler ama nafile. Dinleyen yok. Danıştay yürütmeyi durdurunca bu sefer de düzenleme Meclisten geçiriliyor. “Ben ne dersem o” dayatmasının ve halka rağmen karar alma anlayışının bir tezahürü daha.

Kısacası, AKP bir taraftan vergileri artırmakla uğraşırken diğer taraftan da iğneden ipliğe, akaryakıttan ekmeğe zam üstüne zam bindiriyor. Dürüst vatandaşlarımız vergileri, zamları ödedikçe ödüyorlar. Nereden bilsinler ki “yerli ve millî” diye nutuk atıp ülkemizi yönetenlerin çocukları vergi cennetlerinde offshore hesap açıyorlar. Yani halka verir talkını kendi yutar salkımı. İşte AKP zihniyeti!

Her ne kadar Ekonomi Bakanı ekonomimizin coştuğunu iddia ediyor olsa da bugünün ekonomik parametreleri ve dış politikadaki sorunlar, gelecekte ülkemiz için çok ciddi tehlikelere işaret ediyor.

AKP Türkiyesinin dış ticaret dengesine ve cari açığa baktığımızda görüyoruz ki son on iki ayda dış ticaret açığımız yüzde 24,8 artarak 71 milyar dolara çıktı. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 68,5 gibi düşük bir oranda kaldı. Cari açığımız eylül ayı itibarıyla yıllık 39 milyar dolara çıktı, yıl sonunda 45 milyar dolara çıkması ihtimal dâhilinde görülüyor. Ülkemize uluslararası doğrudan yatırım girişi ise geçen yıla göre yüzde 15 azaldı. Dışarıdan alınabilen kredi miktarı yüzde 44 düştü. Dış kaynak girişi cari açığı finansa etmeye yetmiyor ve döviz rezervlerimiz her geçen gün eriyor. Uzun vadeli kredi alınamıyor ve sistem kısa vadeli yüksek faizli kredilerle döndürülmeye çalışılıyor.

Şimdi, Türkiye ekonomisini on beş yılda hasta bir ekonomi hâline getiren karar vericilere sormak istiyorum: Bu yüksek faize dayalı politikanızla yatırımları nasıl artıracaksınız ve dolayısıyla her geçen gün artan işsizliğe nasıl çare bulacaksınız? Neden on beş yıl boyunca yüksek faize dayalı borçlanmalar ve günübirlik politikalarla ülkemizi yönetmeye çalıştınız? Neden on beş yıl boyunca ülkemizin geleceğine yatırım yapmadınız, neden?

Ülkemizi yönetme ve sorunlara çözüm kabiliyetinizi kaybetmişsiniz. İşte eğitimdeki ne yapacağınızı bilmez hâliniz, işte cam filminde yarattığınız kaos.

Bir çift sözüm de Sayın Başbakanımıza: Rahmetli Menderes’ten alınan bir ifadeyle, çocuklarının devletle iş yapmamalarını istediğini ve bu konuda gerekli her türlü araştırmanın yapılabileceğini milletimiz önünde ifade etti ama Meclise sunduğumuz araştırma önergesi AKP oylarıyla reddedildi. Yani çocuklarına “Durmak yok, yola devam.” dedi.

21 Haziran 2006 tarihinde yani tam on bir yıl önce Resmî Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararında kurumlar vergisinde bir değişiklik yapılarak vergi cenneti olarak tanınan ülkelerde offshore şirketleri olanların yüzde 30 vergi ödemeleri kararlaştırılmıştı. Kendisinin de bu kararda Ulaştırma Bakanı olarak imzası bulunmakta. Şimdi Sayın Başbakana milletin Meclisinden soruyorum: Bu kararınızı çocuklarınıza uygulayacak mısınız? Her gün yeni zamlarınız altında ezilen halkımız sizin bu soruya vereceğiniz cevabı bekliyor.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Engin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmek olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 75’inci maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                             Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                            Saffet Sancaklı

                                          Konya                                                       Hayat                                                      Kocaeli

                                      Arzu Erdem                                              Baki Şimşek                                             Zühal Topcu

                                         İstanbul                                                      Mersin                                                      Ankara

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem…

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 75’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi, bizleri ekranları başında izleyen aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Öğretmenler Günü yaklaşıyor. Gönül isterdi ki öğretmenlerimizi sadece 24 Kasımda hatırlamayalım, her gün hatırlayalım. Öğretmenlerimiz başımızın tacı. Her bir öğretmenimizi saygıyla selamlıyorum ve öğretmen adaylarımıza da vatana, millete hayırlı nesiller yetiştirmeleri temennisiyle selamlarımı, sevgilerimi sunuyorum.

Evet, öğretmenlerimizin sesi olmamız gerektiğini düşünüyorum. Her bir milletvekilimizin de, evladının anası babası konumunda bu öğretmenlerimize gereğinin yapılması konusunda da, mutlaka fikirlerimizi dile getirme noktasında da görevimizi yerine getirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

2016 yılında 30 bin öğretmen kadrosu açıldı. 2016 puanıyla 2017 yılında 20 bin öğretmen alındı yani matematiksel olarak bakıldığı zaman, 10 bin öğretmen açığı o zamandan bekliyor. Aslında, 10 bin atama daha yapılmalıydı ama bu atama yapılmadı. Burada iktidar partisinin vermiş olduğu söz yere düştü. Ülkemizin ihtiyacı olan öğretmen sayısı şu an 100 bin öğretmendir. Bu sene açıklanan atama sayısı ise 20 bin. Bu 20 bine geçmişten gelen 10 bini de eklersek aslında 30 bin eder ama ihtiyacımız olan sayı 100 bin öğretmen. Anadolu’nun köylerine gittiğiniz vakit, Güneydoğu Anadolu’ya gittiğiniz vakit ve hatta batıda, Ege’de, Akdeniz’de birçok okulda öğretmen açığı ve eksiği bulunmaktadır. Bu bir buçuk yıllık… Burada çok önemli bir konu daha var: 2017 yılı KPSS puanıyla 2018 yılının Eylül ayında alım yapılacağı söyleniyor. Yani mevcut öğretmen adaylarımız bir buçuk sene boşta atamayı beklemek zorundalar. Bu da onlar için büyük bir zulüm hâlinde.

Bugün bana yine öğretmenler geldi, öğretmen adayları geldi ve şunu söylediler: “Biz KPSS’ye girdik, Bakanın yaptığı açıklamaya göre önümüzdeki sene eylül ayında atanacağız ama bir buçuk sene biz hâlâ anamızdan, babamızdan harçlık almak zorundayız.”

Bu anlamda, özellikle çok acil olarak bir değişikliğin yapılması ve düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Bu öğretmen adaylarımızın talebi 100 bin öğretmen alınsın değil, bu öğretmen adaylarımızın talebi, en azından 40 bin öğretmen atamasının yapılması yönünde. KPSS şartı aransın –ki olmalı- ama mülakat mutlaka kalksın. Geçmiş dönem KPSS ve mülakat ortalamalarına baktığımızda orantısızlıkların olduğunu hepimiz biliyoruz. Mülakat vebaldir, bu anlamda mülakatın vebaline hiçbirimizin girmemesi gerektiğini düşünüyorum. Güvenlik soruşturması yapılmalı. Burada çok küçük bir detay daha var: Özellikle şu an ücretli öğretmenlerle ilgili güvenlik soruşturması yapılmadığı için sıkıntı doğurabilir. Bunu da buradan duyurmuş olayım.

Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması getirildi. Sayın Bakan İsmet Yılmaz’ın açıklaması: “Öğretmenler çok sık değişiyor. Öğretmenler Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde bir buçuk yıl kalıyorlardı. Öğretmenin bir buçuk yıl kalışı kaliteli bir eğitime engeldir. Bu nedenle sözleşmeli öğretmenlik uygulamasını getirdik ki uzun süre kalsınlar diye.” Peki, sözleşmeli öğretmenlerimiz de diyor ki: “Biz kaliteli eğitim vermek istiyoruz, biz iyi öğretmenler olmak istiyoruz ama aklımız, özellikle tayin hakkı olmadığı için, kadrolu atanmış öğretmenlerin hakkı bizde bulunmadığı için, eşlerimizde ve çocuklarımızda. Birçoğumuz onlardan ayrılmak zorunda kaldık.” Ve şöyle bir mektup yazdılar bana: “İsyan ya da şikâyet değil, rica ediyoruz. İşsiz ve ailesiz kalmadıktan sonra sağlıklı tüm sözleşmeli öğretmenler vatanın her karış toprağında seve seve görev yapar. Bizim amacımız iyi bir yer seçmek ya da bir yerlere kaçmak değil. Amacımız, kadrolulara verilen özlük haklarının yanında eş, sağlık ve başka hususlarda bize de hakların tanınması. Talebimiz, isteğimiz, ricamız sosyal devlet anlayışına uygundur, hakkımızın verilmesidir.”

Ezcümle, 24 Kasımda öğretmenlere verilebilecek en güzel müjde, bir, sözleşmeli öğretmenlere eş özrü ve kadro müjdesi verilmesi; iki, ataması yapılması gereken öğretmenlerin tamamının atamasının yapılması, 40 bin kadronun verilmesi.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdem.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

76’ncı madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak üzere dört önerge vardır. İlk okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 76’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                    Mahmut Toğrul

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                     Feleknas Uca                                         Dirayet Taşdemir                                     Behçet Yıldırım

                                       Diyarbakır                                                     Ağrı                                                      Adıyaman

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                   Mustafa kalaycı                             Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                            Saffet Sancaklı

                                          Konya                                                       Hatay                                                      Kocaeli

                                      Baki Şimşek                                             Zühal Topcu                                              Mustafa Mit

                                          Mersin                                                      Ankara                                                      Ankara

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                       Musa Çam                                             Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                           İzmir                                                       Ankara                                                       İzmir

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Utku Çakırözer                                        Lale Karabıyık

                                         İstanbul                                                    Eskişehir                                                     Bursa

                                   Kadim Durmaz

                                           Tokat

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelerde ilk konuşmacı Adıyaman Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bir ülkenin sağlık, ekonomi, eğitim, iç ve dış politikasının bozulması bir yere kadar tolere edilebilir ama yargısı, adaleti bozulursa bunu kabul etmek mümkün değildir. Son referandumun en iddialı maddesi tarafsız, bağımsız yargıç savı çürümüş, yargı tamamen sarayın erki altındadır. Anayasa Mahkemesi bile tarafsızlığını yitirmiştir.

Şimdi, “Yargı, adalet elden gitmiş, tütünün lafı mı olur?” diyeceksiniz ama ben Adıyaman halkına söz verdim, buradaki yanlışları, iktidarın ikiyüzlü politikasını deşifre etmeye devam edeceğim.

Komisyonda kısmi düzeltmeler yaptığınızı söylemiştiniz. STK’larla, Tütün Platformuyla, ziraat odalarıyla görüşüp onay alındıktan sonra bir yasa çıkarttığınızı söylemiştiniz. Bu külliyen yalan. Ben esnafla konuştum, küçük üreticiyle konuştum, kimsenin getirilen bu yasayı onayladığına şahit olmadım. Daha bu tasarı Komisyonda ve Genel Kuruldayken yurt genelinde baskınların olması, batı illerinde başlayan operasyonların bu hafta sonu Sivas’ta da yaşanması olayın ciddiyetini, vahametini gözler önüne seriyor.

Sayın Maliye Bakanı “Tütünün önünü açacağız.” diyor, İçişleri Bakanı “Sen ne dersen de, ben gerekeni yapacağım.” diyor, tutuklamalar yapıyor. Bu baskınların, operasyonların anlamı budur.

Ben şimdi size bir tütün üreticisi ve aynı zamanda tütün ticareti yapan küçük bir esnafın mektubunu özetleyerek sunmak istiyorum, şöyle diyor esnafımız: “Bir yasa çıkaracağız diyorsunuz, bu yasanın içinde ne var, ne yapmak istiyorsunuz, belli değil. Bandrol, bandrol diyorsunuz, bandrol için vatandaştan ne kadar para alacaksınız, belli değil. Vatandaş ürettiği tütünü nasıl satacak? Kooperatif kuracağız diyorsunuz ama pratikte bunun karşılığı yok, vergi oranı bile yok. Tam ve yeni teknolojiyle tesisler kurmak şartından bahsediyorsunuz. Şu an binbir güçlükle oluşturulan, 7-8 kişinin çalıştığı klasik tütün kıyılan küçük atölyeler ne olacak?” Bunlar Adıyaman halkı için birer ekmek teknesidir. Sizin şart koştuğunuz son teknolojiyi ancak birkaç zengin kurabilir. Yoksa tütünü birkaç zengin kişiye peşkeş mi çekeceksiniz? Açıklamalarınız milletin kafasını karıştırmaktan başka işe yaramıyor? Tam da ekim zamanındayız, milletin kafası karışık ve endişeli. Eğer tütünün üstünü bütünüyle çizdiyseniz ve vatandaşın ürettiği tütünü satamayacağı bir hâle getirmek istiyorsanız lütfen söyleyin, Adıyaman halkı bilsin, bilsin ki sizin bu oyalama ve kandırmalarınızdan kurtulsun, kendi başının çaresine baksın. Çilekeş Adıyaman halkı binbir emekle, binbir güçlükle yetiştirdiği tütünü bugün satamamaktadır. Fiyatlar çok ucuzlamış vaziyette, masraflarını bile karşılayacak durumda değil. Tütün üretmek serbest ama satmak yasak. Ya, siz vatandaşla dalga mı geçiyorsunuz? Her gün dükkânını bastığınız ve yüklü miktarda cezalar kestiğiniz esnaf Adıyaman’dan gönderdiği tütünü satamazsa sen istediğin kadar “Tütün ekimi serbest.” de. Adıyaman halkı ürettiği tütünü ne yapsın? Allah aşkına bir söyleyin, var mı böyle bir şey? Üretmek serbest, satmak yasak.

Biliyoruz, ekonomi freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor. Dolar 4, euro 5 liraya dayanmış durumda, sokaklar işsiz kaynıyor ama bu kötü gidişin tüm yükünü zamlarla vatandaşın sırtına yüklüyorsunuz. Hani tarım ülkesiyken samanı Bulgaristan’dan, yurdumun yarısı merayla kaplıyken eti Sırplardan alıyoruz ya, dünyanın en kaliteli tütünü bizde yetişiyorken tütünü dışarıdan almaya kalkmak da nedir? Yapmaya çalıştığınız tam da budur. Allem edeceksiniz, kallem edeceksiniz, bu tütünü yasaklayacaksınız, sonra da gidip Amerika’dan tütün alacaksınız. Yazıktır günahtır, yapmayın bunu. Hani hepinizin bildiği meşhur isot hikâyesi var ya, sizi uyarıyoruz, Adıyamanlının isot tarlasına girmeyin, Adıyamanlının ekmeğiyle oynamayın. Tamam, birçok konuda Adıyamanlı sizi tolere etti, bu sefer farklı, bu sefer sizi affetmez çünkü Adıyamanlının isot tarlasına girdiniz, haberiniz olsun. Hani hep kandırılıyorsunuz ya, hani önüne gelen sizi kandırıyor ya, yarın öbür gün “Biz Amerikan firmalarının oyununa geldik, bizi kandırdılar.” demeyin sakın. Bakın, şimdiden uyarıyoruz, Amerikan sigara firmalarıyla yaptığınız bu yasa yanlış bir yasadır. Vatandaşın hakkını, vatandaşın emeğini sömüren bir yasadır. Vatandaş “İsteklerimiz şunlardır ve bunları lütfen Bakana ulaştır, selamlar, saygılar.” demiş. Ben de bu tütün üreticimizin şahsında tüm üreticileri ve küçük esnafı buradan selamlıyor ve saygılar sunuyorum ve bu isteklerinizi Sayın Bakana iletmek üzere kürsüyü terk ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Mit.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA MİT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 76’ncı maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye İstatistik Kurumu, kırmızı et üretiminin üçüncü çeyrek verilerini açıklamış bulunuyor. Resmî rakamlara göre Türkiye’nin toplam kırmızı et üretimi, yılın üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23,6 azalmıştır. Verileri detaylı incelediğimizde, kırmızı et üretimi içinde sığır eti üretiminin payı, üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 29,4 düşmüş olduğu görülecektir. Aslına bakarsanız et üretimindeki azalışta, hayvancılık politikalarındaki belirsizlik ve her geçen gün artan ithalatın olumsuz etkisi inkâr edilemez. İki zincir mağazada ucuz kırmızı et satışı, taşıma suyla değirmen döndürmeye benziyor.

Üretimin artması şarttır. Bunun için ne yapılması gerektiğini düşünmemiz lazım. İhtiyacı ithalatla karşılamak çözüm değildir. Üreticiyi, hayvan gelişiminde her kilogram için yapmış olduğu masraflar yıldırmaktadır. Güney Amerika’dan buraya getirilen hayvan, bu kadar nakliye bedeliyle nasıl oluyor da yerli üretimden daha ucuza gelebiliyor? Bizim, et üretimini, canlı hayvan, et hayvanı, süt hayvanı yani hayvancılığı masaya yatırıp iyi tartışmamız lazım.

Değerli milletvekilleri, tarım ve nakliye sektörünün temel girdisi olan mazota yapılan zamla litre fiyatı ilk defa 5 liraya çıkmıştır. Bu zulme karşı milleti korumak lazım, milletin yanında olmak lazım. Gelen zamlara “fiyat ayarlaması” diyerek vatandaşı çaresiz bırakamayız. Bu artışa karşı çiftçiyi, küçük esnafı, işçiyi, memuru ve emekliyi koruyacak ne tedbirler alınmıştır? 2016 yılı verilerine göre kurumların ödediği vergi yaklaşık 43 milyar lira, ücretlilerin maaşlarından kesilen vergi yaklaşık 90 milyar lira. Son beş yılda kurumların ödediği verginin ücretlinin ödediği vergiye oranı yüzde 61’den yüzde 48’e gerilemiştir. Bir diğer ifadeyle, ücretlilerden alınan verginin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 3,18’den 3,46’ya çıkmıştır yani Türkiye'nin yükü dar gelirlilerin üzerinde yükselmektedir.

Değerli milletvekilleri, Eylül 2017 itibarıyla cari işlemler açığı 4,5 milyar dolar, on iki aylık toplam ise 39,3 milyar dolardır. Geçen yılın aynı ayına göre yüzde 184 artışa tekabül etmektedir. Bir taraftan, yüzde 5,5 büyüme var, bir taraftan rakamlarda birbiriyle uyuşmayan bir durum var. Türkiye ekonomisi ya bütçe açığıyla veya cari açıkla büyüyebiliyor. İki açık birden artarsa bu durum sürdürülemez hâle geliyor. Bu yıl ikisi birden artmaya devam etmektedir.

Döviz mevduatı 15 Eylülde 167,8 milyar dolarla rekora çıktıktan sonra, 3 Kasımda 157,8 milyar dolara indi yani iki ayda 10 milyar dolar azaldı. Dolar 3,90 sınırında, euro 4,50’yi geçti. Bankalarda kaynak maliyeti artmış durumdadır. Uzun vadeli tahvilin faizi yüzde 12,40 ama kısa vadede yüzde 13,75’tir. Bankalar altı aya kadar mevduata yüzde 13 üzerinden faiz vermektedir ve bu faizlere rağmen döviz durdurulamamaktadır çünkü enflasyonumuz da yüzde 12 sınırına dayanmış bulunmaktadır. Maliyetler ve çekirdek enflasyonda rekora doğru koşmaktayız.

Değerli milletvekilleri, döviz artmış, faiz artmış, mazot artmış, enflasyon yükselmeye devam ediyor, işsizlik artmış; artmayan tek şey ücretlerdir. Millet bu ağır ekonomik yükün altından nasıl kalkacak? Bunu hep beraber düşünmemiz gerekir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Mit.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyık.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

LALE KARABIYIK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi size “başarı” diye ifade ettiğiniz bir hikâyeyi anlatmak istiyorum.

Son verilerde gördük ki bir büyüme oranı yaşandı. Ne kadar güzel, keşke kalıcı ve istihdama yansıyan, hane halkı refahına yansıyan bir büyüme olsaydı ama bu büyüme KDV ve ÖTV dopingiyle yapılmıştı, bunun sonrasında da sürdürülebilir olmadığını gördük. İşte bu KDV, ÖTV dopingi de geldi, bütçeyi bozdu, bütçe açığı yarattı, bütçe disiplinini bozdu, bütçedeki bu açık ortaya çıkınca da bu açığı kapatmak gerekti. Ama Hazine ilk defa, yıllardır yapmadığı bir şeyi yaptı, bütçe açığının çok çok üzerinde bir borçlanma yapmak için -37 milyar, dün akşam da konuştuk- limiti artırdı. Bunun sebebini de bilen yok. Sayın Bakan “Spekülasyona karşı korunmak için.” demişti.

Peki, diğer taraftan ne oldu? Bu borçlanmanın bir faizi var, 71 milyar dolar. 71 milyar dolar, faiz lobisine gidecek bir faiz var. Hani bir de övündüğünüz, “IMF’ye borçlanmıyoruz.” dediğiniz durum var ya, hani yabancı sermayeye borçlandığınız durum, onun da bir faizi var. Tabii, bu defa, açık verince, finansal ihtiyaç hasıl olunca bir torba yasa çıksın, bu torba yasayla bir gelir toplayalım telaşına düşüldü. Bakanlık dedi ki: “Bir çalışma yapın bakalım, nerelerden vergi alabiliriz?” Bir çalışma yaptılar -biraz da çalakalem bir çalışma yapıldı- nerelerden vergi buluruzun hesabı yapıldı ve önümüze getirildi. Bunun için de “Şu kadar gelir toplayacağız bu torba yasayla çünkü biz bunları savunma harcamalarında, terörle mücadelede kullanacağız.” dendi ki vatandaş içine sindirsin. Ama maalesef bunun çoğu -böyle bunun için değil- faiz lobisine, diğer finansal ihtiyaçları, ekonomi yönetiminin yanlış uygulamalarından kaynaklanan ihtiyaçları kapatmaya, yamamaya gidecek.

Adalet ve Kalkınma Partisinin önemli bir iddiası vardı iktidara geldiğinde, diyorlardı ki: “Biz dar gelirlinin millî gelirden aldığı payı yükselteceğiz.” Ne oldu on beş yılda, yükselttiler mi? Hayır. Bakın, hane halkının borcunun millî gelire oranı 2002’de 1,7’yken bugün çıktı yüzde 15’e; tam tersi oldu. Bugün itibarıyla 1 milyon 300 bin kişi, kişisel kredi borçlarından ve kredi kartı borçlarından yasal takibe alınmış durumda sayın vekiller. Hani vatandaşın üstüne yüklenilmeyecekti?

Bir taraftan vatandaşa yaptığınız maaş zammı zaten TÜFE; gıda enflasyonu değil, ona yansıyan gıda enflasyonuyla yapılmıyor. Gıda enflasyonu, onun aldığı maaş zammının çok üstünde ve bu vatandaş yoksullaşıyor her gün, eziliyor altında. Yoksullaşma arttıkça da toplumda sosyal bozulmalar artıyor, siz bunun da farkında olmalısınız. Peki, başka ne oluyor? Vatandaşın bütçesi daraldıkça başka sorunlar da bu toplumda ortaya çıkabiliyor.

Gelir adaletsizliği var mı bu ülkede? Evet, gelir adaletsizliği de sürekli artma yoluna gidiyor. Şimdi ne yaptınız? Artık engellinin aracından vatandaşın sofrasındaki gazoza kadar, çocukların içtiği gazoza kadar vergi getirmeyi tercih ettiniz.

Peki, bu vergiler, zamlar, bunlar ne olacak? Enflasyona etki edecek mi? Evet, etki edecek. Peki, enflasyona etki ettiği zaman, bir de hazine bu kadar, ihtiyacının da üstünde, had safhada borçlandığı zaman bunların faizleri ne olacak? Hani diyorsunuz ya “Faiz bitsin, Merkez Bankası faizi indirsin.” Sayın vekiller, hazinenin bu kadar borçlanma ihtiyacının karşısında, enflasyonun bu kadar artırıcı etkilerinin yanında bu faiz nasıl düşecek ya, nasıl düşecek? Yani, böyle bir mantık yok. Keşke o faiz düşse ama bakın, torba yasayla getirdiğiniz bir sürü ilave zamlar var, vergiler var. Bunlar dolaylı ve doğrudan vatandaşa etki ediyor, yoksullaştırıyor, eziyor. Bunlar enflasyona da etki ediyor. Bir taraftan da borçlanmanın faizi…

Sayın vekiller, lütfen, elimizi vicdanımıza koyalım, ekonomi politikalarının yanlış yürütülmesi sebebiyle vatandaşa bu kadar yüklenilmesinin karşısında durmak gerekiyor. Yani, çocuğun gazozundan tutun, engellinin aracına kadar kaldıysa artık ekonomi yönetimi, bu gerçekten had safhada bir sıkıntıdır. Lütfen, bu anlattıklarımı vicdanınızla düşünmenizi rica ederim sizlerden.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Karabıyık.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının çerçeve 76’ncı maddesi ile 4760 sayılı Kanun’un ekinde yer alan (III) sayılı listenin (A) cetveline eklenmesi öngörülen malların gösterildiği tablonun aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Mustafa Elitaş                                     Mehmet Doğan Kubat                                    Ramazan Can

                                         Kayseri                                                     İstanbul                                                    Kırıkkale

                                     Halil Eldemir                                              Reşit Polat

                                          Bilecik                                                        Kilis

 

G.T.İ.P. NO

Mal İsmi

Vergi

Oranı (%)

Asgari Maktu

Vergi Tutarı (TL)

20.09

Meyve suları (üzüm şırası dahil) ve sebze suları (fermente edilmemiş ve alkol katılmamış), ilave şeker veya diğer tatlandırıcı maddeler katılmış olsun olmasın (Yalnız ambalajlanmış olanlar ve/veya toptan teslime konu edilenler) (Sebze suları ve Türk Gıda Kodeksine göre

% 100 meyve suyu sayılanlar hariç)

10

 

 

 

-

22.02

Sular (mineral sular ve gazlı sular dahil) (ilave şeker veya diğer tatlandırıcı maddeler katılmış veya aromalandırılmış) ve alkolsüz diğer içecekler (20.09 pozisyonundaki meyve ve sebze suları hariç) (Yalnız ambalajlanmış olanlar ve/veya toptan teslime konu edilenler) (Doğal mineralli doğal maden suyu ile üretilmiş, tatlandırılmış, aromalandırılmış meyveli gazlı içecekler ile 2202.10.00.00.11,2202.10.00.00.12,

2202.10.00.00.13, 2202.91.00.00.00 hariç)

10

 

 

 

 

-

2202.10.00.00.11

Sade gazozlar

10

-

2202.10.00.00.12

Meyvalı gazozlar

10

-

2202.91.00.00.00

Alkolsüz biralar

10

-

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, sade gazozların ambalajlanmış ve/veya toptan teslime konu edilen meyve suyundan veya konsantreden üretilen yüzde 100 meyve suları hariç olmak üzere meyve sularının (nektarlarının) ve limonataların, 2202.99 pozisyonunda sınıflandırılan diğer içeceklerin özel tüketim vergisinin kapsamına alınması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

77’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 77’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                    Mahmut Toğrul

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                        Erol Dora                                      Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Mardin                                                       Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacak.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 77’nci maddesine ilişkin vermiş olduğumuz önerge üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddede yapılması öngörülen değişiklikle Savunma Sanayii Destekleme Fonu’nun gelirleri artırılmaktadır. Bu maddeyle, içeriği bilinmeyen ancak âdeta bir kara delik gibi bütçeleri emen Savunma Sanayii Destekleme Fonu’nun daha da büyütülmesi planlanmakta ve sadece gelir vergisinden bu fona ayrılan pay yüzde 3,5’tan yüzde 6’ya yükseltilmektedir. Yine Savunma Sanayii Destekleme Fonu’nun toplam motorlu taşıtlar vergisinden yüzde 20, veraset ve intikal vergisinden yüzde 25 pay alması planlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Savunma Sanayii Destekleme Fonu’nun aldığı pay çarpıcı oranlarda artırılırken Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’nun aldığı pay ise değişmemekte ve yüzde 2,8 oranında bırakılmaktadır. Böylece savunma sanayisinin gelirlerini artırmak adı altında birçok farklı vergi kaleminde fahiş zamlara gidilmekte ve aslında halklarımız daha da fakirleştirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkelerin gerek kendi iç güvenliğini sağlama gerekse dışarıdan gelebilecek tehditler karşısında caydırıcı bir dış savunma mekanizması kurma çabası günümüzde kapitalist ulus devletlerin temel bir düsturu hâlini almıştır. Tabii bu algı, ülkelerin bütçelerinin önemli bir kısmını silaha yatırmalarını meşrulaştırmaya çalışan kısır bir döngüye dönüşmüştür. Kısır bir döngüdür çünkü silahlanma konusunda ülkeler arasında yıkıcı bir yarış sürüp gitmektedir.

Değerli milletvekilleri, savunma ve güvenlik refleksi hemen hemen her canlı türünde olduğu gibi elbette insanda da bulunmaktadır. Eleştirdiğimiz nokta kuşkusuz bu değildir, eleştirdiğimiz nokta insanlığın silah teknolojisine ayırdığı kaynakların korkunç düzeylerde büyümesi ve öte yandan, bu silah teknolojilerinin bizatihi yaşamı ve yaşam alanlarını tehdit ediyor oluşudur. Şu bir gerçektir ki hiçbir savunma teknolojisi savaşları ve çatışmaları ortadan kaldırmadığı gibi, daha büyük can kayıplarının yaşandığı, daha büyük çevre katliamlarının yaşandığı devasa savaşların da sebebi hâline gelmektedir. Savaş riskini artıran, içte ve dışta güvenlik ortamını büyük oranda tehlikeye düşüren temel nedenlerden birisi de hiç şüphesiz sınırsız kâr hırsıyla hareket eden kapitalist, tekçi ve antidemokratik ulus devlet anlayışlarıdır.

Değerli milletvekilleri, ülke içi barışı tesis edebilmek, hukukun üstünlüğünü mümkün kılabilmek, temel insan hak ve özgürlükleri bağlamında eşit yurttaşlığı yaşanabilir kılmak, ülkenin üretim gücü olan işçiler bakımından güvenli ve emeğin karşılığının alınabildiği bir ekonomik mekanizmayı hayata geçirebilmek, kısaca, yaşamın her alanında güçlü bir demokrasiyi inşa etme yolunda ilerlemek aslında en sağlam iç güvenlik politikası olacaktır. Ülkenin iç güvenliği dediğimizde aklımıza sadece kolluk güçlerinin çoğaltılması veya silah ve mühimmat çeşitliliğinin arttırılması geliyorsa aslında vahim bir tabloyla karşı karşıyayız demektir.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye'nin iç güvenlik sorunundan ziyade aslında iç barış sorunu vardır, demokrasi sorunu vardır, eşit yurttaşlık sorunu vardır, adalet sorunu vardır, inanç hürriyeti sorunu vardır, işçilerin sosyal güvenlik sorunu vardır.

Bakınız, geçtiğimiz günlerde Türkiye'de Kayıt Dışı İstihdam Raporu yayımlandı. Bu rapora göre, istihdam edilen her 100 kişiden 35'i, kadınların yarıya yakını, 1 milyon 800 bin genç kayıt dışı istihdam ediliyor. 65 yaş üstü çalışanların yüzde 84'ü, yarı zamanlı çalışan her 10 kişiden 8'i ve küçük işletmelerdeki istihdamın yarıdan fazlası kayıt dışı. Bu verilerden hareketle, Maliye Bakanlığı kayıt dışı işçi çalıştırmanın bütçeye verdiği zararı hesaplamalı ve bunu gidermeye dönük anlamlı politikalar üretmelidir yoksa vergi zamlarını artırıp bu zamlardan elde edilecek gelirleri de daha fazla silah satın almak için harcamanın ne ülkemize ne yurttaşlarımıza bir faydası olacağını ve hatta büyük zararlar getirebileceğini düşünüyor, bu duygularla tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 77’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Musa Çam                                             Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                           İzmir                                                       Ankara                                                       İzmir

                                   Utku Çakırözer                                       Bihlun Tamaylıgil                                      Lale Karabıyık

                                        Eskişehir                                                    İstanbul                                                      Bursa

                                   Kadim Durmaz                                         Gülay Yedekci                                        Mahmut Tanal

                                           Tokat                                                      İstanbul                                                     İstanbul

MADDE 77- 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 38 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 38- Savunma Sanayii Destekleme Fonuna;

Gelir ve kurumlar vergisi tahsilat toplamı üzerinden % 6,

Veraset ve intikal vergisi tahsilat toplamı üzerinden %25,

Motorlu taşıtlar vergisi tahsilat toplamı üzerinden %20,

Sosyal Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna gelir ve kurumlar vergisi tahsilat toplamı üzerinden % 2,8,

pay verilir.

Bu paylar aylık olarak hesaplanır, tahsil edilen ayı takip eden ayın sonuna kadar fonlar adına Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde açılan hesap veya hesaplara yatırılır.

Yukarıdaki oranları sıfıra kadar indirmeye ve tekrar kanunî oranına kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Maliye Bakanlığı fon payı uygulaması ile ilgili usul ve esasları belirlemeye yetkilidir. Bu fondan Türkiye Varlık Fonu dahil diğer fon ve özel hesaplara aktarma yapılamaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Bu madde de tabii savunma sanayisi paylarının artırılmasına yönelik ancak ne kadar savunma sanayimiz yerli, ne kadarı yabancı? Burada, evet, bu payların artmasının yanında paylar neden artıyor, hangi ihtiyaçtan artıyor? Evet, ülkenin mutlaka savunmasına ihtiyaç var ama burada, bununla alakalı olarak niye bu kadar içeriden ve dışarıdan sürekli bir kaos, sürekli bir huzursuzluk var? Aslında ülkede hukuk egemen olursa, adalet egemen olursa, temel hak ve özgürlükler egemen olursa bu kadar sıkıntıları yaşamayız. Eğer ülkede biz hukuk güvenliğini egemen kılmadığımız müddetçe, ülkede sürekli sanayi anlamında, buna yönelik payları da artırsak ve yerli üretim de olmasa, dışarıdan da sürekli ithalat olsa gerçekten, biz sürekli vergilerle, âdeta boza pişirir gibi vatandaşımızın ensesinde durmuş olacağız ki bu kabul edilebilir bir durum değil.

Toplum ve devletin, aslında ülkenin iyi idare edilmemesinin en büyük nedeni işte, bu payların artırılmasında, biraz önce geçen vergilerin, gazozdan tut, sudan tut, ekmekten tut… Mesela ne oldu? Bugün ekmeğin gramajı düşürüldü, aynı fiyata vatandaşa satılıyor. Niçin? İşte, bu bütçelerin karşılanması için. Gizli anlamda ekmeğe zam geldi; ekmeğin gramajı düştü ama ekmek yine aynı fiyata satılıyor. Nedir bu? Vergi…

Ben biraz önce dışarıdan geldim. Ya, arkadaşlar, Allah rızası için bir dışarı çıkın. Dışarıda o arabaların hepsi yüksek model; Audi’den tut, Mercedes’ten tut, BMW’den tut, hepsi bakanlık araçları, hepsi de çalışıyor, şoförleri de içinde, o akaryakıta yazık günah ya. Dünyanın diğer parlamentolarına da ben gittim, diğer parlamentolarda bu arabaları bulmadım. Otoparklarına gittiğimizde bisikletler bulduk biz. Yani Türkiye'deki Parlamentonun otoparkına, dışarıda bekleyen araçların markasına bakın, cinsine bakın, onların üretildiği Almanya’daki Parlamentoda bu kadar araç yok arkadaşlar, böyle lüks araç yok ve şoförler de bu şekilde, arabada bu saatte içinde bekleyip arabaları çalıştırmıyor. O akaryakıt kimden gidiyor? Bakın, burada vergiyi kuruşu kuruşuna toparlıyoruz. Biz “Kaynakları nasıl toparlayabiliriz?” derken…

Ve Sayın Grup Başkan Vekili, yani sizden istirham ediyorum, Sayın Bostancı, şimdi, bir bakın. Diyeceksiniz ki: “Ya, arkadaş, biz iktidardayız ama bu, Bakanlar Kurulunun işidir.” Bu ses herhâlde Sayın Bakanımıza da gidiyor. Yani sizden istirham ediyorum burada, birini gönderin, orada bekleyen araçların sürücüleri eğer üşüyorsa Meclisin içerisine gelsinler, eğer üşümüyorsa boşu boşuna… Diyor ki: “Bakan geldiği zaman, müsteşar geldiği zaman, genel müdür geldiği zaman bu araçlara ısınmış bir vaziyette, eğer yazsa soğuk bir vaziyette aracına binmek ister.” Bu israfa yazık, günahtır. Sizden rica ediyorum ve bu anlamda vergiyi koyarken…

Taşıt Kanunu ne diyor? Efendim, 237 sayılı Taşıt Kanunu’na göre 1.6 motoru olan bir aracın kullanılması lazım. Gidin, gayet rahat, dışarıda bakın, 237 sayılı Taşıt Kanunu hükümleri uyarınca 1.6 şeklinde kamuya ait olan araç sayısını tek tük bulursunuz. Genel kural 2000 ve üstü, lüks araçlar, 6 silindirli araçlar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İtibar, itibar…

MAHMUT TANAL (Devamla) - Bunun adı “itibar” diyor Sayın Haydar Bey, Kocaeli Milletvekilimiz. Yani dışarıda para diye dolanıyoruz, borç içerisinde vatandaş, bunun adı itibar! Arkadaşlar, gidin, kendi paranızla araçları alın, kendi araçlarınızla kendi itibarınızı kazanın ama vatandaşın vergisiyle, toplanılan parayla itibar kazanılmaz değerli arkadaşlar. Bu anlamda bu israfa son vermek lazım. Vergileri sürekli artırıyorsunuz, israfı düşürün. Bu 237 sayılı Taşıt Kanunu’nda tabir edilen 1.6 araçları kullanın. Bu Audi’lerden, BMW’lerden, Mercedes’lerden, Jeep’lerden vazgeçin. Kendi şahsi paranız varsa bunu kullanın ama vatandaşın vergisiyle, parasıyla caka satmayın değerli arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Kerestecioğlu, sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Freedom House’un İnternette Özgürlük 2017 Raporu’na göre Türkiye’nin internet özgürlüğü alanında hızla gerileyen ülkeler arasında yer aldığına ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, genel bir rutin içerisinde gidiyoruz ama bazen hem vekillerimizin hem vatandaşlarımızın bazı konularda bilgi sahibi olması da bizlerin görevi. Bugün yayınlanan bir iki rapor hakkında bilgi vermek için söz aldım. Biliyorsunuz “Freedom House” yıllardır ülkelerin demokrasi karnelerini değerlendiren, tarafsız ve güvenilir bir organizasyon. Bugün Freedom House’un İnternette Özgürlük 2017 Raporu yayınlandı ve ilginç aslında, Türkiye internet özgürlüğü alanında en büyük hızla gerileyen ülkeler arasında yer alıyor ve geçen yıl 61’inci sıradaki Türkiye bugün 66’ncılığa düşmüş durumda.

Yine aynı raporda ilginç bir tespit var. İnternette kendi vatandaşını kandıran ülkeler hakkında yapılan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – ...haberde Venezuella, Filipinler ve Türkiye’de kanaat şekillendiren orduların kurulduğu yazılıyor. Rapor, iktidarın zararlı bulduğu, beğenmediği yayınları sansürlemesinin yanı sıra kendi söylemini destekleyen kamuoyunu yaratmak için trollere başvurulduğunu söylüyor yani Türkiye’de aslında bir miktar para da sanıyoruz ki bu trollere harcanıyor.

Aynı şekilde, Hrant Dink Vakfının ve Hafıza Merkezinin yayınladığı raporlar var. Sadece Hrant Dink Vakfının raporunda -kısaca söylemek istiyorum- 1.910 köşe yazısı ve haber tespit ediliyor ulusal, etnik ve dinî grupları hedef alan ve nefret söylemi içeren. Bunların başında da Suriyeliler, Yahudiler, Ermeniler, Hristiyanlar gibi pek çok topluluk geliyor ve bunların hemen hiçbiri hakkında soruşturma açılmıyor, biliyoruz ama maalesef, Cumhurbaşkanını eleştiren her yazı bir davanın konusu oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bunları kamuoyunun bilgisine sunmak istedim.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – 77’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

78’inci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 78’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Musa Çam                                           Bihlun Tamaylıgil                                     Utku Çakırözer

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                    Eskişehir

                                    Lale Karabıyık                                         Bülent Kuşoğlu                                       Kadim Durmaz

                                           Bursa                                                       Ankara                                                       Tokat

                                  Zekeriya Temizel                                         Hayati Tekin

                                           İzmir                                                       Samsun

MADDE 78- 6/11/2003 tarihli ve 5000 sayılı Türk Patent ve Marka Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 3'üncü maddesinin birinci fıkrasına (k) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent ilave edilmiş ve mevcut (I) bendi (m) bendi olarak değiştirilmiştir.

"l) Bakanlar Kurulu kararı ile yurtiçinde veya yurtdışında şirket kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Samsun Milletvekili Sayın Hayati Tekin konuşacaktır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYATİ TEKİN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 78’inci maddesine istinaden grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Konunun içeriği 06/11/2003 tarih ve 5000 sayılı Kanun’la kurulan Türk Patent ve Marka Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’a 78’inci maddeyle ne idiği belirsiz bir şirketi kurma ve yurt dışında başka şirketlerle ortak olma hakkının verilmesinden ibarettir. Burada en az bir de yurt içi, en az bir de yurt dışı ortaklıkla iki şirket kurulmuş oluyor. Türk Patent Enstitüsü Başkanı Habip Asan Bey’in talebi doğrultusunda böyle bir yetki isteniyor. Esas gerekçe olarak “Türkiye'de değerleme konusunda ihtiyaç duyulan kapasite mevcut değil.” deniyor. Hatta “Yurt dışı şirketle de ortak olabilir.” diye geniş yazılarak “İhtiyaç ve hızlı hareket etme kabiliyetini artırarak sektörde ticarileşmenin önünün açılması amaçlanmaktadır.” diye tabir ediliyor. Bu yetkiye istinaden bir şirket kurulacak. Bu, gereklilik ve ihtiyaç olabilir, bunu kabul ediyorum fakat bu kurulacak olan şirketin yönetim kurulu kaç kişiden oluşacak, kimlerden oluşacak? Müdür ve müdür sonrası birimler ne olacak? Teknik ve bilimsel kadronun akademik kariyeri ne olacak? Dünyayla iletişim açısından yabancı dil seviyesi ne olacak? Görevlendirilecek elemanların iş deneyim ve tecrübeleri ne olacak? Bu şirketin gelir kalemleri neler olacak? En önemlisi, mahkemeler başta olmak üzere, sorumluluğu ne olacak? Tüm bu sorular cevapsız iken yetki veriyoruz. Şu anda bu yetkiyi isteyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı ve bu yetkiyi onaylayacak olan Meclis sorumlu davranmıyor diye düşünüyorum. Bizim oralarda bir laf var, “Kâğıttan tayyare, selam söyle o yâre.” derler, altı bu kadar boş.

Keşke sadece 78’inci madde problem olsa. İsmi üzerinde, torba yasa, içinde olmayan yok. Amaç, bütçeye yasal olarak ilave edilebilecek olan yüzde 5 artı yüzde 5’e ilaveten yetmeyen bütçe açığını kapatmak; torba yasayla istenen, bütçe açığının kapatılması. Bunu yaparken sadece vergiler yükseltilmiyor; meralar peşkeş çekiliyor, organize sanayi üretimden koparılıp kiralık depolar hâline getiriliyor. Hâlbuki organize sanayiler bu zamana kadar depoculukla, kiracılıkla çok büyük mücadele etti. Bundan sonra üretimin düşeceği muhakkak.

Torba yasayla amaçlanan, torbaya para toplamak. Merak ediyorum, siz parayı ne yapacaksınız? Haydi eskiden kamu ihalesi yapıyordunuz, şimdi yandaşlara yağlı ihalelerle şehir hastaneleri veriyorsunuz. Bunlara para lazım değil, yap-işlet-devret! Havaalanı yapıyorsunuz, yap-işlet-devret; yol, köprü yapıyorsunuz, yap-işlet-devret! Müteahhit de Deli Dumrul gibi, geçenden 5 akçe alıyor, geçmeyenden de 100 akçeyi siz, vatandaştan topladığınız vergilerle ödüyorsunuz. Deli Dumrul’a da bu arada haksızlık etmeyelim, o zenginden alıp fakire veriyordu, siz fakirden alıp zengine veriyorsunuz.

Yine “Saraya para lazım.” desek, bütçe şişkin, itibardan taviz yok. Damat Bey Bakan, her şeyi devletten. Diğer damat, Katar hariç, satamadığı “drone”ları dolar bazında satıyor Türk Silahlı Kuvvetlerine. Bilal Bey desek, gemileri İsrail limanlarında yalnız Mavi Marmara mağdurları mahkemede. Maşallah, beyefendi geldi yüzükle, gidiyor yüküyle!

“İyi ki Cumhurbaşkanının 2 çocuğu daha yok.” derken başımıza bir de Binali Bey'in çocukları çıktı. Kumardan mı, helalden mi kazandı bilmem ama mal varlığı çok, vergi yok. Allah’ın hikmeti, tam da ek vergileri konuşurken, hatta sigara kâğıdına dahi vergi istenirken kumar gelirlerine yani şans oyunlarına yüzde 10’dan yüzde 20’ye, kısacası yüzde 100 zam yaparken ilginç bir zamanlama oldu, bu da sizin şanssızlığınız.

Son zamanlarda başka bir konu da Merkez Bankasının kur tahmini, o da bu arada çok konuşuluyor, o da delinin hatıra defteri gibi: Önce 3,54, tutmadı 3,72; tutmadı 3,86. Bugün bakıyoruz, yine dolar tüm baskılara rağmen 3,86; öyleyse 1 Ocak 2018 olması lazım. Tayyip Bey'in deyimiyle, tulumbada su bitmiş.

2018’de yeni torba yasalarla buluşmak üzere hepinize iyi günler diliyorum. Sağlıklı kalın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tekin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Cumhurbaşkanımıza burada, geçtiğimiz oturumlarda da birleşimlerde de “Yüzükle geldi, yüküyle gidiyor.” gibi ağır, asla kabul etmeyeceğimiz; Sayın Başbakanımıza da “Kumardan mı geldi, oradan mı geldi?” gibi doğru olmayan ifadelerle sataşmada bulunmuştur. Bunu açıklamak için söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Samsun Milletvekili Hayati Tekin’in 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 78’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına ve AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, inanın, daha derli toplu, bu kanunla alakalı bir eleştiri beklerdim. Geçtiğimiz birleşimlerde farklı arkadaşlar bu iddiaları, ithamları ortaya attılar. Şimdi “Yüzükle geldi, yüküyle gidiyor…”

Sayın Milletvekili, bana bakın, bunu ispatlayacaksınız, ne yükü varmış, ortaya koyacaksınız; eğer koymazsanız siz bir müfterisiniz, yalancısınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz “Çamur at, izi kalsın.” siyaseti güden, elinde bilgi birikimi yetersiz olup da kanunu eleştiremeyecek durumda olan birisisiniz. Meseleleri şahsileştirip şahsiyet üzerinden cellatlık yapan bir durumda kalırsınız. Gelin, eleştirin, ispat edin, ortaya koyun.

Bakın, üç gündür söylüyorum: İstanbul’da 493 tane yeşil alan varmış, toplanma alanı varmış, onların hepsini imara açmışız; şu 493 tanenin listesini getirin diyorum üç gündür, liste yok; “Gönderdim.” “Gönderiyorum.” “Mail attım.” “Geliyor.” İstanbul milletvekilleri getirecekmiş. Arkadaşlar, elinizde bir şey yoksa konuşmayacaksınız, getireceksiniz. AFAD’a soruyorum liste var mı? Yok. Büyükşehire soruyorum liste var mı? Yok. Beyefendiler bir yerden bulmuşlar ama ortada herhangi bir şey yok.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Beyefendi, İstanbul'da boş alan mı bıraktınız? Siz konuşuyorsunuz hâlâ ya!

MEHMET MUŞ (Devamla) – Sayın Başbakanımızın da Sayın Cumhurbaşkanımızın da alnı aktır. Siz bunlardan çok daha fazlasını 17-25 Aralıktan sonra söylediniz, grup toplantılarınızda duvarlara yansıttınız. Az önce de söyledim –sabahleyin- milletten yediğiniz şamarın sesi Edirne’den Kars’a kadar çınladı ama hâlâ akıllanmadınız, hâlâ aynı boş işlerin peşinde koşuyorsunuz. Lütfen, daha itibarlı siyaset yapın. Eğer eleştirecekseniz, eğer bir şeyler söyleyecekseniz, buyurun, tasarı burada, ne söyleyecekseniz söyleyin ama olmayan şeyler üzerinden itibar cellatlığı lütfen yapmayın. Buna bir son verin, bu doğru bir şey değil. Bu şekilde, olduğunuz yerde sayarsınız, ilelebet ana muhalefet olarak devam edersiniz. Korkarım o özelliğinizi de yakında kaybedeceksiniz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

HAYATİ TEKİN (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tekin… Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Tekin cevap verecek.

BAŞKAN – Sayın Tekin, buyurun.

HAYATİ TEKİN (Samsun) – Efendim, düzgün bilgi vermemekle madde üzerinde ve itham etmekle suçladı beni, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

5.- Samsun Milletvekili Hayati Tekin’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HAYATİ TEKİN (Samsun) – Değerli arkadaşlar, Sayın Muş, “Benim yüzüğümden başka bir şeyim varsa bilin ki ben malı götürdüm." diyen ben değildim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ya, neyi var, ortaya koyun.

HAYATİ TEKİN (Devamla) – Bugün, villa kolonilerini… Seneler önce Sayın Kılıçdaroğlu’nun 350 liralık gömleğini görürken kendiniz villa kolonilerini görmediniz, vakıfları görmediniz, vakıflarda olan paraları da görmediniz, gemileri de gemicikleri de görmediniz. Öyleyse, bugün dünyada belki de ilk 5’e, ilk 15’e giren, o zamanın Başbakanını, bugünün Cumhurbaşkanını da görmezsiniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ya, şu ilk 15’te… Listeyi çıkartın, çıkartın şu listeyi. Çıkartın şu meseleyi.

HAYATİ TEKİN (Devamla) – Gelelim kumar meselesine. Kumarda benim oğlum yakalanmadı dünyanın bilmem bir ucunda.

Buraya yeni önerge getiriyoruz, yakında gelecek.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Getirin, getirin.

HAYATİ TEKİN (Devamla) – Burada vergiyi kaçıran bir insan, maalesef, benim çoluk çocuğumun geleceğini de etkileyecek olan bir Başbakanlığı sürdürüyor. Elbette ki sizlerin söyleyemediğini, aklınızdan geçip de söyleyemediğini biz söyleyeceğiz. Soruyorum size…

TAMER DAĞLI (Adana) – Yalan söylemeyeceksin ama.

HAYATİ TEKİN (Devamla) – Aferin, yalan söylemeyeceğiz.

İktidar görevini de yapmıyorsunuz siz, muhalefet görevini de bence yapamazsınız. Bize diyorsunuz ki “Muhalefetten düşersiniz.” Düşünelim, Kılıçdaroğlu’nun çocukları olsaydı o villa kolonilerini olan, düşünelim eğer Kılıçdaroğlu’nun çocukları o vergileri kaçırmış olsaydı, demek ki siz susacaktınız, hiç sesiniz çıkmayacaktı öyle mi?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hangi koloniler? Sayın Milletvekili, daha açık konuşun, ne kolonileri?

HAYATİ TEKİN (Devamla) – Muhalefet de yapmayacaktınız öyleyse siz. Bari, bırakın da sizin söyleyemediklerinizi, sizin çoluk çocuğunuzun hakkını biz de savunalım, biz de söyleyelim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

TAMER DAĞLI (Adana) – Yalan söyleme ama, yalan söyleme.

HAYATİ TEKİN (Samsun) – Hayır, yalan yok.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Efendim, şu “Dünyanın 10’uncu, 15’inci zenginidir…” ispatını getirin şuraya, bir görelim. Nasılmış 10’uncu, 15’inci zengini, bir getirin şunu. Hangi rakama göre, hangi sıralamaya göre? Bir getirin, görelim şunu. Getirmeyen müfteridir.

HAYATİ TEKİN (Samsun) – O zaman kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Bana getirsinler MİT’in en önce byLock listesini, yarısını dersem hadi fazla, üçte 1’inin AK PARTİ’li olduğunu göreceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Terbiyesizlik yapma! Yalan söyleme! Aşağılıklaşma!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İspatlamayan müfteridir.

TAMER DAĞLI (Adana) – Yalan üstüne yalan söylüyorsun ya! Bir yalanını ispatlamadan yeni bir yalan söylüyorsun.

HAYATİ TEKİN (Samsun) – Müfettişleri versinler bana, ben de o malların nereden geldiğini göreceğim.

BAŞKAN – Tamam Sayın Tekin.

HAYATİ TEKİN (Samsun) – Ve biliyorum ki on beş yıllık ilk 2 binin zengin listesini alsam, on dakikada işaretlerim onları.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 78’inci maddesinde yer alan “yurt içinde veya yurt dışında” ibaresinin “yurt içinde ve yurt dışında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                 Mahmut Toğrul                                 Meral Danış Beştaş

                                         İstanbul                                                   Gaziantep                                                    Adana

                                        Erol Dora                                              Nihat Akdoğan                        Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Mardin                                                     Hakkâri                                                       Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Hakkâri Milletvekili Sayın Nihat Akdoğan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve içeride rehin tutulan Değerli Eş Genel Başkanım, değerli vekil arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, Anayasa Mahkemesi, daha önce verdiği içtihat kararıyla ters düşen bir karar verdi. Anayasa mahkemeleri, içinden geçilen sürece ilişkin ve kişiye göre hareket etmemeli, edemez. Bu, eşitlik durumunu da ortadan kaldırmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu kararıyla birlikte “Vekiller tutuklanabilir, ifade özgürlüğünü tanımıyorum. Aynı zamanda, bizim için bunların hiçbirinin bir anlamı da yoktur. Serbest seçim hakkını da tanımıyoruz.” anlamında bir karar vermiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi siyasi iktidarın talebi doğrultusunda hareket etmiştir, kendi saygınlığına büyük bir darbe vurmuştur. Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak demokratik mücadelemize devam edeceğimizi hepsinin de bilmesini isteriz.

Değerli arkadaşlar, özellikle, Türkiye’de, AKP’yle birlikte kutsal değerlere yönelik bir saldırı var. İnsanlar hayatını kaybediyor, insanların defnedilmesine ilişkin, o insanların defin işlemlerine bile karışılıyor. Çocuklarını mezarlara veren insanların mezar taşlarına saldırılıyor.

Bakın, 24 Kasım var önümüzde. Bir öğretmenden bahsetmek istiyorum. IŞİD’in 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta yaptığı canlı bomba patlamasında Süleyman Aksu adlı hocamız hayatını kaybetti. Süleyman hocanın defin işlemlerinde iktidarınızın bölgedeki mülki amirleri tarafından zor şartlar çıkarıldı önlerine yani bunu yaparken bile çok zorlandılar. Ve annesinin kurduğu cümle vardır: “Yapılanlar, IŞİD’in yaptığı az görülecek ki oğlumu zor şartlarda toprağa verdim.”

Neydi peki, Süleyman hoca hangi durumda… Kobanili çocuklarla dayanışmak için Suruç’a gitmişti.

“Ben oğlumu zor şartlarda okula götürdüm, okuttum, bir seviyeye geldi. Ondan sonra –bu cümlelerin hiçbir tanesi bana ait değildir- ben bir ev yaptım çocuğumun maaşıyla. AKP geldi o evi bir kibrit çöpüyle yaktı.” 2016’da bu yapıldı. Daha sonra Süleyman hoca Suruç’ta hayatını kaybediyor. Onun arkadaşları ve öğrencileri ona bir mezar, bir anıt yaptırıyor. Ve o anıta -sosyal medyaya da bakın- üç defa saldırıldı.

Neden insanların kutsal değerleriyle oynuyorsunuz? Neden o annelerin yüreklerine ateşi bir kez daha düşürüyorsunuz? Bu kadar mı insanlıktan, insanlık değerlerinden uzaklaştık? Yani bu ülkede sizin dışınızda, AKP’nin dışında hiç kimsenin yaşamaya hakkı yok mu? Adaletse sadece sizin için mi geçerli olacak? Demokrasiyse sadece size ait mi olacak? Neden toplumun içerisine bu kadar büyük nefret tohumlarını ekiyorsunuz ki Irak’taki, İran’daki depremde, sizin “yeni nesil” dediğiniz bir hastane müdürü bile asla sarf etmemesi gereken bir cümleyi kullanıyor, “Hazır deprem olmuşken herkes gebersin, gebersinler de onlardan kurtulalım.” diyor. Bugün toplumu getirdiğiniz nokta itibarıyla biz bu durumdayız. O nedenle, yargı da karar verirken bağımsız değildir; mülki amir de –Hakkâri’de, başka bir yerde- karar verirken AKP Hükûmetine bakmadan kararını veremiyor.

Dolayısıyla değerli arkadaşlar, zor bir süreçten geçerken önümüzdeki süreçte herkesin de bir hesabının olacağını bilmesini isteriz. Sizden önce de siyasi partiler bu ülkede egemen oldu, iktidar oldu ama yaptıkları yanlarına kâr kalmadı, sizlerin de yanına kâr kalmayacağını bilmenizi isterim.

Saygıyla Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akdoğan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, “Kin ve nefret tohumları ektiniz Süleymaniye üzerinden.” Bir örnek vererek…

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – “Süleymaniye” değil, “Süleyman hoca” dedim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Süleyman hoca bir örnek… Yaşanan depremle ilgili bir örnek vererek buradan bize bir sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 78’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bu ülkede, kin ve nefret tohumlarını atan, kin ve nefret tohumlarını körükleyen, insanlar birbirine karşı düşman olsun diye kan döken, vahşet yapan bir terör örgütü var; PKK.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Benim bahsettiğim, IŞİD’in katlettiği bir öğretmen.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – 1984’ten bu yana, dağlara çıkartarak Kürt çocuklarını öldürüp Kürtleri kışkırtan, Türk çocuklarını öldürüp Türkleri kışkırtan, bunun üzerinden kimlikler uyansın ve insanlar birbirine karşı düşman olsun stratejisiyle kendince bir siyasal yol almaya çalışan bir örgüt var. Bu topraklarda Kürt olsun, Türk olsun, kin ve nefrete, halkların birbirine karşı düşmanlığına ses çıkartacak olanların herhâlde ilk kınayacakları, ilk karşı olacakları, hasım belleyecekleri örgüt PKK’dır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LEZGİN BOTAN (Van) – Ne alaka?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Yaşanan deprem dolayısıyla oraya ilk giden Türkiye Cumhuriyeti’nin uçağı oldu, yardımları oldu.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İlk giden Cumhuriyet Halk Partisi oldu.

LEZGİN BOTAN (Van) – Ya Süleymaniye değil, Süleyman hoca. Ne alaka? Süleyman hocayı anlatıyoruz Sayın Bostancı. Süleyman hoca bir öğretmendi, IŞİD öldürdü. IŞİD’i mi savunuyorsun? Ne çarpıtıyorsun?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Yani hiçbir… Bırakın onu, depremi bırakın, Suriye’de kan dökülüyor, insanlar, Kürt, Arap, Türkmen bu ülkeye gelip sığındılar. Türkiye Cumhuriyeti’nin mazlumluğa ve mağdurluğa bakışı bütün insanları kucaklayan bir tavır üzerine şekillenmiştir. Ama eğer derdiniz etnik kimlik üzerinden bir kışkırtıcılıkla siyaset yapmak ise her vesileyi nasıl ben buradan hasımlık üzerinden okur ve bunun kışkırtıcılığı olarak yaparım şeklindeki bir akılla konuşursunuz.

Bunu şiddetle kınıyorum. Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Şimdi, hatip bağlamdan kopararak aslında, sanıyoruz hatibimizin söylediklerini anlamadı ama onun dışında “Niyetiniz etnik kışkırtıcılık yapmaksa...” diyerek sataşmada bulundu. Söz istiyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, PKK terör örgütünü eleştiriyor Sayın Bostancı, yaptığı o.

BAŞKAN – Tamam, buyurun Sayın Akdoğan.

LEZGİN BOTAN (Van) – Süleyman hocayı IŞİD öldürdü. Depremle ne alakası var Allah aşkına?

BAŞKAN - Sayın Botan, Sayın Akdoğan’ı kürsüye davet ettim, lütfen dinleyelim.

7.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, benim bahsettiğim Süleymaniye değil, benim bahsettiğim 20 Temmuz 2015’te DAİŞ’in Suruç’ta katlettiği Süleyman hoca; devletin resmî görevlisi ve bunun mezarına üç defa saldırı yapıldı. Kaymakamınıza sorun, şu anda oraya kayyum olarak atadığınıza sorun; bu saldırı yapıldı mı, yapılmadı mı? O annenin yüreğine ateş düşürmeye hakkınız var mı, yok mu? Şimdi, kalkıp durumu Süleymaniye’ye götürüyorsunuz. Elbette, yakın komşunuzdur, binlerce, milyonlarca akrabaları var burada, yardım edeceksiniz, onlar da edecekler ama etmeden önce toplumu getirdiğiniz noktayı da bir görün. Bir hastanede birim amiri olan kadın bir halk için “Bırakın gebersinler.” diyor. Bunun neresinde ırkçılık var, benim söylediğimde? Ve bunu söylediğimizde Süleymaniye’ye… Elbette ki oradaki… Biz Türkiye'nin bu tarafa kaymasını istemiyoruz. Bunu söylerken de Süleymaniye anlamını çıkartıyorsunuz.

Sayın Bostancı, gerçekten de o annenin, o babanın yaşadığı acıyı hepimizin içimizde, derinliklerine kadar yaşaması gerekiyordu, sadece bunu belirtmek istedim. Etnik milliyetçilikten kim medet umuyor, ortadadır.

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akdoğan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kayıtlara geçsin: Suruç’ta yaşanan olaya ilişkin AK PARTİ’nin, iktidarın orada insanlarımızın kaybı dolayısıyla dile getirdikleri ifadeler ortadadır. Densizin birisi çıkmış, konuşmuş. Bunu genelleştirip bu ülkede insanların birbirlerine karşı bakışına bir veri olarak koymak yerine, bu ülkede kardeşliği destekleyen sayısız veri varken onları da bunun yanına koyup densizliğe karşı bu halkın had bildirimini ifade etse sözleri başım gözüm üstüne.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Biz mezardan söz ediyoruz, mezardan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ama sadece bunun üzerine konuşursanız bu da haklı bir tepki doğurur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, sadece kayda geçsin diye…

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Bostancı yine, sanıyorum, yanlış anladı mevzuyu. Suruç’ta herhangi bir bombayla katledilen insanlardan bahsetmedi, sadece IŞİD’in saldırısıyla ölen bir öğretmenden ve onun mezarına yapılan saldırıdan söz etti.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara geçti.

Teşekkür ediyoruz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

79’uncu madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 79’uncu maddesinde yer alan “elektronik ortamda gerçekleştirilebilir.” ibaresinin “elektronik ortamda gerçekleştirilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                    Mahmut Toğrul

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                        Erol Dora                                      Mahmut Celadet Gaydalı                            Dirayet Taşdemir

                                          Mardin                                                       Bitlis                                                          Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Taşdemir...

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün Ahmet Kaya’nın vefatının 17’nci yılı, kendisini bir kez daha burada saygıyla anmak istiyorum.

Ahmet Kaya sadece ana dilinde türkü söylemek istediği için linç edildi, sürgüne yollandı. Ama maalesef -aradan on yedi yıl geçti- hâlâ bugün, mevcut olan tabloda pek bir şeyin değişmediğine, linç kültürünün hâlâ çok sıcak ve ayakta tutulmaya çalışıldığına tanıklık ediyoruz.

Bu linç ve sürgün siyasetiyle bir de rehin alma siyaseti devreye girdi. Ben de buradan bir kez daha, cezaevinde olan eş genel başkanlarımıza, milletvekillerimize, belediye eş başkanlarımıza selam ve saygılarımı da iletmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, AKP siyasetinin geldiği noktayı AKP’nin kendisiyle muhalefetinde izliyoruz. Artık, mesele muhalefete yönelik baskıyı aştı. Öyle politikalar üretiliyor, öyle şeyler söyleniyor ki biz itiraz ettiğimizde verilen yanıtlarla aslında kendi kendinizi eleştiriyorsunuz. “Ben halkçıyım.” diyerek iktidar olabilen, şimdi dünyadaki bütün diktatörlük örneklerinin izlediği seyri takip ederek “Halk benim.” diyor. Siyaset dedikleri şey toplumun istilasından ibaret.

Nüfusun yarısının kendi seçtiği belediye eş başkanıyla yönetilmediği, geçin siyasi partileri, halkların terörize edildiği, insanların birbiriyle konuşurken bile tedirgin hâle geldiği bir ülke, siyasetsizleşmenin göstergesidir. Çünkü siyaset tam tersine isteklerin nasıl ortaklaşacağını, birlikte yaşamın nasıl kurulacağını konuşmak demektir, bu yoksa siyaset de yok demektir.

Türkiye’de çok önceleri de bilirsiniz ki halk ve vatandaş arasında aslında elitist bir ayrım vardı ama maalesef, bugün, artık muhalefet eden, zulme karşı baş kaldıran, AKP politikalarına itiraz eden herkes halk olmamak, terörist olmakla suçlanıyor. Ama sanıyor musunuz ki önünüze geleni terörist ilan etmek sizi de kurtaracak? Bakın, “Ben daha az teröristim.” yarışında olan metaller yoruldu. Aslında bu durumu çok iyi ifade eden bir film repliği geldi aklıma, film aslında günümüzdeki örneklerle de çok iyi örtüşüyor, filmde şöyle söylüyor, diyor ki: “Mars’tan küçük yeşil adamlar inse hepiniz küçük yeşil adamlardan olursunuz.” Aslında bugünkü siyasete tıpatıp da uyan bir örnek. Bu politikalar her yönüyle kaybetmeye mahkûm çünkü AKP ilk dönemlerde kendisini eleştirenlerin bir kısmına statü ve konfor dağıtarak iktidar olmuş bir partidir ve şimdi, bu güç ve statü gittiğinde kendisini var eden bütün bu yapılar başka bir güç arayışı için köşe bucak kaçışıyor. Aslında “Bu tasfiye operasyonlarıyla, bu rehin alma politikalarıyla HDP’yi çözeriz.”le başlayanların bugün kendisi çözülme aşamasında.

İktidar, mezarlıkların girişinde yer alan “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır.” ifadesini kendine siyasi rota edinmiş görünüyor; “Her Türkiye vatandaşı bir gün gözaltı ve tutuklamayı tadacaktır.” diyerek herkese gözdağı vermeye çalışıyor. Artık, Türkiye’de birlikte yaşam değil, neredeyse yaşama mücadelesi, öldüğünde de gömülme mücadelesi veriliyor. AKP’ye itaati, köleliği “sadakat” adı altında meşrulaştıranlar bilsin ki itaatsizlik imkânının olmadığı bir yerde itaatin de meşruiyeti yoktur. AKP Genel Başkanı geçenlerde “Maalesef, dünyada adalet yok. Haklı olanın güçlü olduğu değil, güçlü olanın haklı olduğu bir dünya, böyle bir dünyayı kabullenmek mümkün değil.” demişti. AKP bu dünyayı kabullenmiyorsa değişime önce kendinden başlamalı, adaleti kirli oyunlardan kurtarmalıdır. AKP’nin mutsuzluk, kıyım, çatışma üzerine inşa ettiği şeye siyaset değil savaş deniyor. Açıkçası, bugün hem kendisiyle hem ülkenin bir bütünüyle bir savaş yürütülüyor. Bu, metallerin yorulduğu AKP zaman aşımına uğradı ama birlikte yaşama iradesi zaman aşımına uğramıyor; insanlar sindi sanmayın, insanlar direnerek mücadele ediyor. Bizler, dün olduğu gibi bugün de yarın da bu mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz. Binalarımızın yakılması, vekillerimizin tutuklanması, özgür basının susturulması, demokratik kitle örgütlerinin kapatılması, muhalefetin ne kadar baskı altında olduğunu gösteriyor, doğrudur ama daha çok sizin diktatörlüğünüzün kaydı olarak tarihe geçtiğini de ifade etmek isterim.

Bir kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Taşdemir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 79’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Musa Çam                                             Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                           İzmir                                                       Ankara                                                       İzmir

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Utku Çakırözer                                        Lale Karabıyık

                                         İstanbul                                                    Eskişehir                                                     Bursa

                                   Kadim Durmaz                                       Ömer Fethi Gürer

                                           Tokat                                                        Niğde

MADDE 79- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"EK MADDE 4- Bu Kanun kapsamında yer alan tüm iş ve işlemler elektronik ortamda gerçekleştirilebilir.

Bu maddenin uygulanması ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı;

a) Defter, kayıt, belge ve benzeri içeriklerin elektronik ortamda oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafaza ve ibrazına ilişkin usul ve esasları belirlemeye,

b) Elektronik ortamda gerçekleştirilen işlemlerin kaynağı, bütünlüğü, gizliliği ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik sertifika altyapısı oluşturmaya veya mevcut olan altyapıları kullanmaya,

c) İlgili bilişim sistemlerine yönelik her türlü birlikte işlerlik standartlarına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, yetkilidir.

Maliye Bakanlığı, bu madde kapsamında yapacağı belirlemelerde Sayıştayın uygun görüşünü alır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hafta içinde Tüm Emekliler Derneği, bugün de Emekliler Sendikasının temsilcileri ziyarete geldiler. Bir yıl boyunca emeklilerin lehine bir düzenleme yapılmadığı gibi, emeklilere verilen ücret artışları, maaşlarındaki artış da ne yazık ki yıl içindeki zamlarla eridi. Torba yasalar peşi sıra geldi ama emeklinin taleplerine yönelik maddeler bunların içinde yer almadı.

2018 yılı bütçe görüşmeleri Komisyonda devam ediyor, orada da emekliler için olumlu söz edilebilecek bir gelişme yok. Bildiğiniz gibi emekliler açlık sınırının altında bir gelirle yaşıyorlar, önemli bölümü yokluk sınırının altında bir gelire sahip. Çoğu yerde emekliler -özellikle de büyük kentlerde- akşam pazar yerleri dağılırken pazara gitmek zorunda kalıyorlar çünkü orada, o saatte esnafın yapacağı 5-10 kuruş indirime ihtiyaç duyuyorlar. Bayramlarda emekliler torunlarına harçlık verecek parayı artı değer olarak elde edemedikleri için sıkıntı içindeler.

Bunun yanında, emeklilerden ilaçta katkı payının kaldırılması için bir kanun teklifi verdim; umarım, dilerim bu değerlendirilir. Böylece, kamu ve özel hastane ayrımı yapılmaksızın emeklilerden muayene ücreti, ilave ücret ve ilaç katkı bedeli alınmaz.

Keza, 2000 yılından önceki emekliler için intibak düzenlemesi yapıldı, 2000 yılından sonra emekli olanlar için bu düzenleme yapılmadığından 2000 yılından sonra emekli olanlar mağdur durumda. Bununla ilgili de bir kanun teklifi verdim. Bunun da değerlendirilmesiyle emeklilerin ilaçta katkı payı ve intibakla ilgili beklentileri karşılanmış olacak.

Arkadaşlar, yaşam sonlanmadan önce her canlı emeklilik yani yaşlılık sürecine eriyor. O anlamda, sosyal yaşam alanlarının geliştirilmesinin, onlar için yapacaklarımızın yasal anlamda düzenlenmesinin bir yerde geleceğimizin de şekillenmesinde hepimize düşen önemli bir görev olduğunu düşünüyorum.

Ne yazık ki emekli sendikalarının varlığı yasal anlamda olanaklı kılınmadı. Ne var ki özellikle toplu iş sözleşme görüşmelerinin yapıldığı, memur sendikalarının olduğu toplantılarda emeklilerin de temsilcilerinin yer alması ve burada emeklilerin de söz sahibi olmasının önündeki engel yasal düzenleme yapılarak kaldırılabilir.

Bunun yanında, emeklilikte yaşa takılanlar var. Prim gün sayısını doldurdukları hâlde, süre içinde ödedikleri prim karşılığı emekliliği hak etmelerine rağmen, çıkarılan kanun nedeniyle yaş beklenmesiyle ücretlerini alamıyorlar ve mağduriyet içindeler. Emekli olduktan sonra çoğu, özellikle yüzde 30’luk bir kesim çalışmak zorunda kalıyor ama emekli olmuş, emekliliği hak etmişler yaş için bekletilerek mağdur ediliyor. Bu mağduriyetin de artık sonlandırılması gerekiyor. Emeklilikte yaşa takılanların sizlere de ulaştığını düşündüğüm seslerinin dikkate alınması ve bunların sorunlarını olumlu yönde çözecek bir düzenlemenin yapılmasını yüce Meclisten bekliyorum. Bununla ilgili de kanun teklifi verdim. Bunun da Meclisimize getirilmesiyle emeklilerin üç konudaki beklentisinin karşılanacağını düşünüyorum.

Ülkemizde adil bir vergi sisteminin olmayışı, bunun yanında temel tüketim harcamaları ve hizmet alımından alınan dolaylı vergilerin yüksek olması, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınamaması, bütçede işçi, esnaf, çiftçi, dar gelirlilere verilmesi gerekenlerin de bir yerde önünü kesiyor. Kayıt dışının kayıt içine alınmasıyla açık olarak gösterilen alanlardaki sorunlar aşılabilir. Yani Hükûmetin, aslında yapması gerekli olanı yapmayarak bunun bedelini emekliye, işçiye, çiftçiye, köylüye, esnafa, dar gelirliye ödettirme anlayışından vazgeçmesi gerekiyor. Yakaladığından vergi alan, bulduğuna zam yapan anlayış yerine, kayıt dışının mutlaka kayıt içine gelmesini sağlayacak düzenlemeler de ihtiyaç.

Bu anlamda, Hükûmetin son dönemlerde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - …oluşan zamlar karşısında memura ve işçiye vermiş olduğu enflasyonun altındaki zamlar da eridiği için enflasyonun karşılığı zam verilmesini emekli de işçi de memur da bekliyor. Bunu da talep ederek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati:20.01

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 20.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

80’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 80’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                    Mahmut Toğrul

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                        Erol Dora                                      Mahmut Celadet Gaydalı                                  Mithat Sancar

                                          Mardin                                                       Bitlis                                                        Mardin

                                  Saadet Becerekli

                                         Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Batman Milletvekili Sayın Saadet Becerekli.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

SAADET BECEREKLİ (Batman) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarken aynı zamanda cezaevlerinde rehin tutulan eş genel başkanlarımızı ve sevgili milletvekili arkadaşlarımızı da selamlıyorum.

Anayasa Mahkemesinin bugün tutuklu milletvekillerimizle ilgili verdiği kararın seçme ve seçilme hakkına karşı evrensel hukuk değerlerinin, evrensel insan haklarının ihlali olduğunu bilmek gerekiyor ve daha önce verdiği kararını da ihlal ederek Halkların Demokratik Partisine, akademisyenlere, gazetecilere ve kısacası tüm muhalif duruşlara düşman hukuku uygulanıyor âdeta. Bilinmelidir ki demokratik hak taleplerimiz ve mücadelemiz ne olursa olsun her şeye karşın sürecektir.

Sayın milletvekilleri, ne yazık ki devleti yönetenler ekonomiye inanılmaz bir savurganlık zihniyetiyle yaklaşıyor. O kadar gereksiz harcamalar yapıyorlar ki bütçe açık veriyor telaşına giriyorlar sonradan. Harcamaları kısmak yerine bu açığı kapatmak için yeni vergiler, vergi zamları işçi, emekçi ve dar gelirlinin üstüne yığılıyor ne yazık ki.

Bakın, aslında bu ekonomik krizin, darboğazın sebebi savaş politikaları ve aşırı güvenlikçi politikalardır. İçeride Kürtlerle 2013’teki barış konseptinin terk edilmesi, dışta iflas eden Suriye politikalarıyla ortaya konulan stratejik çöküntüdür asıl nedeni. Bütçede savurgan harcamalar, savunma sanayisine harcamalar ve muhalifleri tutsak etmek için cezaevi harcamaları ve bol keseden rant dağıtımı… Bakın, cezaevleri yapmak için istenen hazine arazileri hemen istediğiniz yerde tahsis ediliyor. Tabii, bir de ihaleleri almak için mutlaka yandaş olmak gerekiyor ki yandaşa rant sağlansın bu cezaevleri yapılırken. Bu yıl yapımı planlanan ve pazarlığı yapılan 39 cezaevine milyonlarca, hatta milyarlarca lira gitmesi, yine savaşa ve aşırı güvenlikçi politikalara gitmesi bütçede yüksek açıklar doğuracaktır elbette, önüne geçemezsiniz. Tabii, bunların sonucu olarak bütçe çok büyük bir açık verdi. Bunu kapatmak gerekiyordu. Ne yapıldı? Savurgan harcamaları kısmak yerine, yeni vergilerle kapatmaya çalışmak aslında büyük bir gaflettir, bunu bilmek gerekiyor öncelikle. Zaman zaman Hükûmet “Ekonomi çok iyi gidiyor.” diye açıklamalar yapıyor. Sormak gerekiyor: Ekonomi iyi gidiyorsa vatandaşı ezecek vergi zamlarına gerek var mıydı?

Değerli arkadaşlar, son yıllarda yasama alışkanlığı hâline geldi âdeta torba yasalar. Torba yasanın içerisine çok değişik konuları koyarak vergi zamlarının yansımasını, ağırlığını toplum anlamadan işi oldubittiye getiriyorsunuz. Unutmayın ki çok vergi demek kasanın dolması anlamına da gelmiyor. Bir kere, vergi kaçırmak için zemin hazırlıyor. Ağır vergileri kaçırmanın türlü yolları var. Yeni bir olay olan “Paradise Papers” bir örnektir. Sermaye sahiplerinin böyle bir olanağı var ama fakir fukara, işçi, emekçi vatandaşlar için açıkçası bir cehennem sunuluyor. Sadece vergi gelirleriyle ülke yönetmek mümkün değil. Yalnızca bilmek gerekiyor ki toplum gerçekten patlamaya hazır bir yanardağ gibi beklemede. Tabii, bu gelişmelerin sonucunda mali disiplinden kopularak ülke ciddi bir ekonomik krizin eşiğine getirilmiştir. Mevcut politik ve ekonomik krizi aşabilmenin yegâne yolu olarak, Hükûmet, toplumsal muhalefeti düşmanlaştırmaktan vazgeçerek demokratik bütün teamülleri işletmelidir ve çok acil bir yolla toplumsal barışı tesis etmelidir. Aksi durumda bu ağır vergi yükleriyle, o yanardağ gibi patlamaya hazır dediğimiz toplum sonuçta mutlaka sesini yükseltecektir. Zaten bir kaos içerisinde olan Türkiye sistemi, Türkiye yönetimi, Türkiye toplumunda bu kaos daha derinleşecek ve belki çok daha fazla ölümler, çok daha fazla toplumsal ayrışmayla, belki o duygusal kırılganlıkla Türkiye halklarında ciddi kopuşlar da olacaktır. Bunun önüne geçmenin yolu işte o söylediğimiz çok acil yolla mutlaka bir toplumsal barışın tesis edilmesi; öncelikle, önümüzde çok ağır bir şey olarak duran Kürt sorununun çözümü ve demin söylediğim gibi, bütün demokratik teamüllerin işletilmesidir. Bunlar olmazsa olmazıdır. Yoksa bu içine düşeceğimiz kaos bizi de sizi de, bütün Türkiye toplumunu yutacaktır. Öyle bağırıp çağırarak “Çok demokrasi var.” “Ekonomi çok iyiye gidiyor.” “İşte, 80 milyon bizi destekliyor.” söylemleriyle asla bir yere varamazsınız, hiçbir yere varılmaz bu yöntemle, bu politikalarla. Bu politikadan bir an önce vazgeçilmesi, başta eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, tutuklu olan akademisyenler, gazeteciler, haksız hukuksuz bir biçimde cezaevlerinde tutulan herkesin serbest bırakılması toplumsal barışın inşasında ilk adım olmalıdır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Becerekli.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Gürer, sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Kuzey Irak’ta devam eden operasyonlar sırasında şehit olan Niğde’nin Sazlıca köyünden Bilal Türkmen’e ve tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kuzey Irak’ta devam eden operasyonlar sırasında şehit olanlardan biri de Niğde’nin Sazlıca köyünden Bilal Türkmen’dir. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, acılarını paylaşıyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gürer.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 80’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                       Musa Çam                                             Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                           İzmir                                                       Ankara                                                       İzmir

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Utku Çakırözer                                        Lale Karabıyık

                                         İstanbul                                                    Eskişehir                                                     Bursa

                                   Kadim Durmaz                                         Hüseyin Çamak

                                           Tokat                                                       Mersin

Madde 80 - 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 45 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde bulunan “malları” ibaresi “mallar ile sanayi tesislerinde işlem görerek mamul haline gelmiş nihai ürünleri” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Çamak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı torba Kanun Tasarısı’yla ilgili düşüncelerimi açıklamak üzere huzurunuzdayım.

“Belediye ve bağlı idareler, meclis kararıyla mabetlere indirimli ya da ücretsiz içme ve kullanma suyu verebilirler.” fıkrasına bu tasarıyla yapılan ekle eğitim kurumları, yurt, okul pansiyonları ve hastanelere de indirimli ya da ücretsiz içme kullanma suyu verilebilmesinin yolu açılmaktadır. Biliyorsunuz, belediyeler meclis kararıyla mabetlere ücretsiz içme ve kullanma suyu temin etmekte. Bazı belediyeler meclislerinde cemevlerini inanç mabedi olarak tanıyıp diğer inanç mabetlerine olduğu gibi cemevlerine de su hizmeti verebiliyor. Fakat, bunu kayıtlı bir şekilde sunmalarının önünde maalesef hâlen yasal engeller söz konusu.

İnanç ve ibadet özgürlüğü temel bir insan hakkıdır. Laik bir devlette din, devletin elinde değil, inanan insanın vicdanında olur. Dinler özü itibarıyla hoşgörüden yanadırlar fakat devlet sistemleri içerisinde bağnazlaşırlar, gaddarlaşırlar. Laiklik işte bu nedenden dolayı son derece kritik bir öneme sahiptir. Devlet dinî inanç kurumlarına eşit mesafede ve yansız olmalıdır. Bu yansızlık sarsıldığı anda toplumsal kutuplaşmaların ve ayrışmaların önü açılmış olur.

Sayın milletvekilleri, 2 Aralık 2014 tarihinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, diğer ibadet mekânlarından alınmayan elektrik paralarının cemevlerinden istenmesini ayrımcılık olarak değerlendirmiştir. Yasal bağlayıcılığı olan bu kararda cemevlerinin diğer ibadethanelerle eşit statüde değerlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu kararın ardından açılan davada AİHM, 26 Nisan 2016 tarihinde davacı Alevi vatandaşları haklı bularak cemevlerine yasal statü tanınması gerektiği yönünde başka bir karar daha verdi.

Değerli arkadaşlar, mabetlere ilişkin ayrımcılık giderilmemişken, getirilen düzenlemeyle eğitim kurumları, yurt, pansiyon ve hastanelerin tespitinde hangi kriterlerin gözetileceği açıkça ortaya konulmamıştır. Bu konuda adalet nasıl sağlanacak belli değil. Geçmiş uygulamalar, bu konuda da kayırmacılık yapılacağına dair endişelerimizi haklı çıkarmaktadır. Öncelikle şunu anlamalıyız ki cemevlerinin ibadethane mi, kültür evi mi olup olmadığını tanımlamak Hükûmetin ya da Diyanetin görevi değildir. Burada devletin ve ilgili yetkililerin asli görevi, tıpkı diğer inançlarda olduğu gibi cemevlerinin özgür ve güven içinde varlığını sağlamasının önünü açmaktır.

Bu nedenle cemevleri hiçbir kayıt ve koşul olmaksızın mabet niteliğiyle hak ettiği ibadethane statüsüne kavuşturulup, elektrik, su hizmetleri dâhil camilere sunulan bütün haklardan yararlanabilmelidir. Bugüne kadar maalesef gerekli adımlar atılmadığı için Aleviler ile Hükûmet arasında ciddi bir güven ve diyalog sorunu söz konusudur.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde bu kadar Alevi vatandaş yaşıyorken ve konuştuğunuz, görüştüğünüz Alevi yurttaşlarımızın yerine kendinizi koyup hiç empati yapmayı düşünmediniz mi? En temel inanç hakları dahi dikkate alınmayan Alevilerin kendilerini devletin "üvey evlatları” olarak görmesi normal değil mi? Bu durumun yeniden gözden geçirilip, en kısa zamanda güven ortamı yaratılmasıyla devletle Aleviler arasında kuşku ve güvensizlik ortadan kaldırılmalıdır.

Kin, öfke ve nefretin sevgiye dönüşmesini, bu güzelim cennet gibi vatanımızda yaşayan tüm insanlarımızın ve inançların, birbirlerinin haklarına saygılı, kardeşçe, el ele barış içinde birlikte olmalarını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederek sözlerimi noktalıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çamak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

81’inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere dört önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 81’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                   Mahmut Toğrul                                       Dirayet Taşdemir                                        Feleknas Uca

                                        Gaziantep                                                      Ağrı                                                     Diyarbakır

                                        Erol Dora                                      Filiz Kerestecioğlu Demir                                   Aycan İrmez

                                          Mardin                                                     İstanbul                                                      Şırnak

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                   Mustafa Kalaycı                             Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                                Baki Şimşek

                                          Konya                                                       Hatay                                                       Mersin

                                     Zühal Topcu                                     Ahmet Selim Yurdakul                                 Saffet Sancaklı

                                          Ankara                                                     Antalya                                                     Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, İstanbul Maratonu geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Ben, aslında, biraz bununla ilgili bir çağrı yapmak için de konuşmacı olmadığım hâlde konuşmak üzere çıktım. İstanbul Maratonu’nun 10 kilometresini ben de yarı koştum, yarı yürüdüm ama gerçekten epey zorlu bir şeyi tamamladım. O insanlarla beraber olmaktan mutlu oldum. Benim Kızım Okuyacak Projesi’yle koşmaya başladım ve orada Gezi direnişi sırasında kaybettiğimiz Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan’la koşuya başladık aslında ve sonrasında da ALİKEV Vakfıyla yani Ali İsmail Korkmaz Vakfıyla, Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz’la maratonu tamamladık. Şimdi, bu insanlar bu vakıflarla -hem Halkevleri Vakfı- Benim Kızım Okuyacak Projesi’yle geleceğe daha güzel şeyler bırakmak istiyorlar, Ali İsmail Vakfı da aynı şekilde. Ay sonuna kadar hâlâ o maratonla ilgili açtıkları kampanya destek almaya devam ediyor.

Bunun dışında İstanbul Maratonu’nda başka koşanlar da oldu. Aslında biraz hayatı gerçekten böyle yaşamak ve böyle güzelleştirmek mümkün. Ama onu görüyorum ki bizler bu Meclisin içerisine girdiğimiz zaman, bu turuncu koltuklar ve bu göz alıcı ışıklarla bazen kendimizi belki başka yerlerde zannediyoruz ama doğanın içerisine karıştığımızda tıpkı o maratondaki gibi farklı amaçlarla olsa da, birbirleriyle aynı düşüncede olmasalar da birbirini kırmadan koşabilen, birbirine çelme atmadan koşabilen ve aslında kendi fikirlerini yarıştıran, sonuna kadar bunu devam ettirebilen bir maratonu daha demokratik bir mecliste yaşamak mümkün. Tabii, bu herkesin düşüncesine saygı duymakla olabilecek bir şey, düşünceleri nedeniyle insanları hapsetmemekle olabilecek bir şey. Bugün bize yarın size. Çünkü bunun olmayacağının hiçbir garantisi yok. Bu ülke başbakanların idamını da gördü, bu ülke gencecik insanların idamını da gördü, bu ülke çok sayıda aslında sadece düşüncesini ifade ettiği için hapishanelerde yatan farklı kesimlerden -sağdan olsun soldan olsun- yazarları, şairleri gördü. Artık burası genç ölüler ülkesi olmaktan çıkmalı. Her cenahtan, ölüleri yarıştırmadan… Gerçekten Ali İsmail hep 19 yaşında kaldı; o güzel yüzüyle, gülüşüyle 19 yaşında kaldı. Ahmet Atakan da öyle ve onun dışında belki sizin, adını verebileceğiniz başkaları da. Çünkü ben biliyorum, buradan “Yasin Börü’yü anın.” diye sesler de gelebilir; Yasin Börü de öyle. Biz ne zaman ki ölüleri yarıştırmaktan vazgeçeceğiz, biz ne zaman ki gerçekten birbirimize hani o İstanbul Maratonu’nda olduğu gibi dokunabileceğiz, çelme atmayacağız, sadece düşüncelerimizi ifade ettiğimiz için birbirimize nefret duymayacağız ama hiçbir zaman birbirimize silah çekmeyeceğiz, hatta silahlarımız olmayacak, hatta bu Mecliste bireysel silahsızlanmayı teklif eden kanun önerilerini kabul edeceğiz, bunları reddetmeyeceğiz, işte o zaman burası hakikaten halkların Meclisi olacak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olacak, gençlerin Meclisi olacak, kadınların Meclisi olacak, yaşlıları, emeklileri ve vergi ödeyemeyenleri, yoksulları düşünen bir Meclis olacak. Ben sizi bu hafta sonu birazcık bununla ilgili hayal kurmaya ve bu maratonu birlikte gerçekleştirebilmek için de, birazcık da olsa birbirimizi ötekileştirmeden, herkesin kendi hatalarına da yer yer göz atarak birer adım atmaya davet ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.

Aynı mahiyetteki diğer önergede Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 81’inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.

Muhterem vatandaşlar, söz konusu madde, optisyenlerin ve gözlükçülerin kendi meslek, oda ve birliklerinin oluşturulmasını sağlayacak yeni bir düzenleme getirmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizdeki mesleki ilerlemeyi, mesleki sorunların çözümüyle birlikte mesleki hakların korunmasını her zaman destekledik ve bundan sonra da desteklemeye devam edeceğiz.

Ülkemizin dört bir köşesinden gelen derneklerle partimiz adına birçok görüşme gerçekleştirdik ve bu meslek odasının oluşumu için verdiğimiz önerge ve basın açıklamalarıyla kendilerine destek olduk. Bu vesileyle şimdiden bu yeni meslek kuruluşunun ülkemize, optisyenlik ve gözlükçülük mesleği mensuplarına hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Milliyetçi Hareket, ülkemizin ilerlemesinde iş bölümüne ve uzmanlık sahiplerinin kariyerlerini kendi meslek dallarında icra etmelerine ve kendilerini geliştirebilmelerine çok önem vermektedir. Bugün hem okullu hem de alaylı optisyenlerimizin, gözlükçülerimizin kendilerini ve mesleklerini geliştirebilmelerinin yolunu açmak üzereyiz. Allah’ın izniyle bu saatten sonra bu meslek mensupları kurumsal bir yapıda kendilerini ve mesleklerini geliştirme imkânına kavuşacak.

Muhterem vatandaşlar, az önce de ifade ettiğim gibi, biz kendi kültürümüzün de bir parçası olduğu için bütün mesleki birlikleri destekliyor ve ülkemize, milletimize katkılarını değerlendirerek birçok konuda yanlarında oluyoruz. Profesyonel bir meslek mensubu olma yolunda meslek odalarının önemi yadsınamaz. Ayrıca, kamuyu ilgilendiren bir meselede bilimsel ve millet yararına bir sonuca ulaşmanın en kolay ve doğru yolu meslek birliklerinden uzman görüşü almaktır. Daha önce optisyenlik ve gözlükçülükle ilgili her kafadan bir ses çıkar ancak en az sesi duyulanlar ise bu işin içinden gelen meslek erbapları olurdu. İşte, şimdi, optisyenler ve gözlükçüler kamuoyu nezdinde kurumsal bir muhatap olarak değer bulacaklardır. Bu durum sadece bu meslek mensupları için değil, vatandaşlarımızın da sağlıklı ve kaliteli hizmet alabilmesi için olumlu bir gelişmedir. Bu meslek uzmanları sağlık hizmeti olarak kabul edilen bir alanda hastalarla doğrudan muhatap olan ve onlara uygun bir hizmet sunan son duraktır. Bu nedenle optisyenler ve gözlükçüler kaliteli bir sağlık hizmeti sunumunda önemli bir yere sahiptir.

Bugün hazır konusu açılmışken optisyenler hakkında verdiğimiz ancak Meclis gündemine gelmeyen bir kanun teklifimiz olduğunu da hatırlatmak istiyorum. Vermiş olduğumuz teklifte optisyenlik müesseselerinin tüm kayıt, kontrol ve denetleme işlerinin optisyen unvanına sahip olan kişiler tarafından gerçekleştirilmesini amaçladık. Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatlarında optisyenlikle ilgili süreçlerde optisyenlerin görevlendirilmesinin daha uygun olacağı inancındayız. Böylelikle uzun süre bekleyen ve atama için sabırsızlıkla kadro ilanını bekleyen bu optisyenlerimize de buradan bir müjde vermiş olacağız. Vermiş olduğumuz kanun teklifinde Sosyal Güvenlik Kurumunun gözlük reçete kayıtları ve ödemelerinde optisyenlerin görevlendirilmesinin kamu kaynaklarının ve toplum sağlığının korunması açısından da uygun olacağını ifade ettik. Ayrıca kamu harcamalarının ve sosyal güvenlik ödemelerinin istismar edilme ihtimalini en aza indirecek olan bu teklifimizin bir an önce gündeme getirilmesine ve bu çağrımızın buradan Hükûmet tarafından da olumlu olarak ifade edileceğine yürekten inanarak hepinizi, Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yurdakul.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısı’nın 81’inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, birinci fıkrasında geçen “müstakil” ibaresi ile üçüncü fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Mehmet Muş                                            Metin Külünk                             Mehmet Doğan Kubat

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                     İstanbul

                                     Ramazan Can                                            Halil Eldemir                               Mücahit Durmuşoğlu

                                        Kırıkkale                                                    Bilecik                                                    Osmaniye

"Odalar ile Birliğin teşkili, bunların yurt içindeki ve yurt dışındaki faaliyetleri, organları, organların görevleri, toplantıları, karar alış usulleri, gelirleri, giderleri, seçimi, seçilme yeterlilikleri, seçimlerin yapılış usulü, fesih, tasfiye ve iptale ilişkin hususlar, mesleki sicil, hizmet bedellerinin ve aidatların tespiti, disiplin cezaları ile infaz ediliş usulleri, odalar ve Birlik ile ilgili diğer iş ve işlemlere ilişkin yönetmelik hazırlanır, Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alındıktan sonra Resmî Gazete'de yayımlanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddeyle oluşturulması öngörülen müstakil optisyen-gözlükçüler odaları ve Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliğinin organlarının ilk oluşum, faaliyet görev, yetki ve karar alış usulleri, tasfiye ve iptale ilişkin hükümler, Oda ve Birliğin verecekleri disiplin cezaları ile bunların infaz ediliş usulleri ve diğer iş ve işlemlere ilişkin hükümlerin Türk Eczacılar Birliği hükümleri kıyasen uygulanmak yerine müstakilen Sağlık Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı “Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 81’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Musa Çam                                             Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                           İzmir                                                       Ankara                                                       İzmir

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Utku Çakırözer                                        Lale Karabıyık

                                         İstanbul                                                    Eskişehir                                                     Bursa

                                   Kadim Durmaz                                           Şenal Sarıhan

                                           Tokat                                                       Ankara

MADDE 81- 22/6/2004 tarihli ve 5193 sayılı Optisyenlik Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"EK MADDE 1- Bu Kanuna tâbi meslek mensupları; meslekî faaliyetlerini geliştirip kolaylaştırmak, meslektaşlar arasında yardımlaşma ve işbirliğini temin etmek ve meslekî ahlâk ve disiplini tesis edip korumak üzere, kamu kurumu niteliğindeki müstakil optisyen-gözlükçüler odaları ve Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliğini teşkil ederler.

Odalar ile Birliğin teşkili, bunların yurt içindeki ve yurt dışındaki faaliyetleri, organları, görevleri, toplantıları, karar alış usûlleri, gelirleri, giderleri, organları için seçim, seçilme yeterliliği, seçimlerin yapılış usûlü, mesleki sicil, hizmet bedellerinin ve aidatın tesbiti, disiplin cezaları ile infaz ediliş usulü, odalar ve Birlik ile ilgili diğer iş ve işlemler hakkında, optisyenlik-gözlükçülük mesleğinin mahiyetine ve gereklerine uygun olarak, 25/1/1956 tarihli ve 6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanunu hükümleri kıyasen uygulanır. Ancak, 6643 sayılı Kanunun 5 inci maddesindeki "yüzelli" sayısı "yüz", 14 üncü maddesindeki "ikiyüzelli" sayısı "yüz", 51 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendindeki "ikiyüz" sayısı "yüz", (b) bendindeki "beşyüz" sayısı "ikiyüzelli", "ikiyüz" sayısı "yüz", "yüzelli" sayısı "yetmişbeş" ve (c) bendindeki "beşyüz" sayısı "ikiyüzelli" olarak uygulanır.

Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliğinin teşkil edilmesinden itibaren en geç altı ay içinde, bu maddenin uygulanması ile ilgili yönetmelikler Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle Birlik tarafından hazırlanır ve Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulur."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) –Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Şenal Sarıhan.

Şimdi buyurun Sayın Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli Başkan, sevgili arkadaşlar, salonda bulunan bütün arkadaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Galiba acele etmemin bir nedeni vardı, ilk defa torbadan iyice bir düzenleme çıkıyor. Bu düzenleme örgütlenmeye ilişkin bir düzenleme ve benden önce konuşan MHP’li arkadaşımın ayrıntısıyla ifade ettiği gibi, optisyenlerin kendilerinin bir meslek örgütü olmasına, bir odalarının olmasına ve daha sonra bu odanın da bir birlik olmasına olanak sağlayan bir düzenleme. Demek ki arada bir piyangodan çıkar gibi torbadan iyi şeyler de çıkabiliyor. Herhâlde bunu paylaşma isteğiydi benim aceleciliğimin asıl nedeni, yoksa burada uzun zaman kalmak, uzun zaman konuşmak ve sonuç almak için konuşmak elbette ki tercih ettiğim bir yoldur.

Değerli arkadaşlar, şimdi, biz, güzel bir şey yapıyoruz, meslek odalarının oluşması konusunda gözlükçülere uygun, onların istemlerine uygun, onların kendi derneklerinin verdiği önerilere uygun bir düzenleme, bir örgütlenmenin yolunu açıyoruz. Ama aynı zamanda biz ne yapıyoruz? OHAL gerekçe göstererek çok sayıda kurulmuş olan örgütlerimizi kapatıyoruz, onlar hakkında herhangi bir soruşturma açmaksızın kapatıyoruz. Yani yaptığımız iş, demokratik hakların geliştirilmesi yolunda herhangi bir katkı, bir adımlık bir katkı sağlıyorsa yüz adımlık geriye doğru gidiyoruz ve bu, bizim önümüzdeki süreci son derece tehlikeli bir hâle getiriyor.

Şimdi, biraz önce arkadaşlarımızın atıf yaptığı bir konuya, bu, böyle, demokrasiden vazgeçmenin, hukuktan uzaklaşmanın bizi nereye doğru götüreceği konusundaki yakınmaları da bugün burada bu konuya bağlı olarak sizinle paylaşmak isterim. İlginç bir karar verdi Anayasa Mahkemesi bugün. Aynı Anayasa Mahkemesi, tamamen benzer konuda 2013 yılında Sayın Haberal ve Balbay’la ilgili çok farklı bir karar vermişti, demişti ki: “Siyasetçiler kendilerini temsil etmekle kalmazlar, seçmenlerini temsil ederler. Anayasa’nın kendisine vermiş olduğu 67’nci maddeden kaynaklanan hakları yani temsil hakları onları koruyucu haklardır, nitekim dokunulmazlık da bunun devamı olan bir durumdur. Bu tür kişilerin, siyasi kişilerin tutuklu kalmaları hem Anayasa’ya hem uluslararası sözleşmelere aykırıdır.” diye son derece olumlu bir karar vermiş ve bu 2 tutuklu vekil arkadaşımızın salınmasına olanak sağlayan bir karar oluşturmuştu. Şimdi, bugün, bu sabah yeni bir kararla karşılaştık. Mardin Vekilimiz Sayın Yıldırım’la ilgili, HDP Vekili Sayın Yıldırım’la ilgili bir kararla karşılaştık ve bu karar, basında yer alan bilgilere göre şu sebeplerle… “Tutuklanma hukukidir. İfade özgürlüğü ihlal edilmemektedir. Siyasi faaliyette bulunma hakkı ihlal edilmemektedir. Soruşturma dosyasına erişimleri konusunda da bir sorunları yoktur. Biz bunu inceledik ve bu iddiaları dayanaktan yoksun bulduk.” diyerek reddettiler.

Şimdi, değerli arkadaşlar, hepimizin gören bir gözü ve işiten bir kulağı var. Hepimiz biliyoruz ki tutuklu bir insan siyasi faaliyetini yürütemez. Onu seçmişsiniz, seçerek getirmişsiniz; hakkında kesin bir hüküm yoksa yani onun vekilliğinin düşürülmesine neden olacak herhangi bir hüküm kurulmamışsa, kesinleşmiş bir hüküm kurulmamışsa onu siz siyasi faaliyetten alıkoyamazsınız. Bu konuda sayısız, uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de kararları vardır. Ne yapmış, nasıl incelemiş, bu konuda Anayasa Mahkemesi bu dört hususu nerede incelemiş ve sonuca varmış; hepimizin gördüğü siyasi faaliyetini yapamaz, ifade özgürlüğünü kullanamaz, hatta kendi dosyalarıyla ilgili bilgi almaktan dahi yoksundur konusunda nasıl bir inceleme yapmış, bunu gerekçeli kararda görmeyi umut ediyorum ama göremeyeceğimi düşünüyorum.

Diğer bir konu ise “Tutuklulukla ilgili iç hukuk yolları tüketilmemiş.” deniliyor. Değerli arkadaşlar, bu karar gerçekten hukuksuz bir karardır, Anayasa Mahkemesinin kendi kararlarına uyma zorunluluğu vardır; OHAL koşullarında hangi iç hukuk yolunun tüketilmesine olanak verilmektedir ki bu vekiller kendi haklarını arayabilsinler.

Evet, gözlükçüler için iyi bir gün bugün ama siz siyasetçiler için, yarın başına nelerin geleceğini bilmediğimiz siyasetçiler için kötü bir gündür.

Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sarıhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

82’nci madde üzerinde iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 82’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Mehmet Muş                                            Metin Külünk                             Mehmet Doğan Kubat

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                     İstanbul

                                     Ramazan Can                                            Halil Eldemir                               Mücahit Durmuşoğlu

                                        Kırıkkale                                                    Bilecik                                                    Osmaniye

Ayni mahiyetteki diğer önergedeki imza sahipleri:

                                   Bülent Kuşoğlu                                       Zekeriya Temizel                                     Kadim Durmaz

                                          Ankara                                                       İzmir                                                        Tokat

                                  Niyazi Nefi Kara                                           Musa Çam                                          Utku Çakırözer

                                         Antalya                                                       İzmir                                                      Eskişehir

                                    Lale Karabıyık                                       Bihlun Tamaylıgil

                                           Bursa                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelerden bir tanesinin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Müstakil optisyen-gözlükçüler odaları ve Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliğinin kurulmasını içeren düzenlemeye ilaveten ruhsat sahiplerinin bu odalara en geç iki ay içerisinde kayıt yaptırma zorunluluğu ve kayıt yaptırmayanların faaliyetlerine son verilmesini öngören düzenlemenin uygulamada ortaya çıkaracağı muhtemel problemlerin önüne geçilmesi amacıyla madde tasarıdan çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Antalya Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Tasarı’nın 82’nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyi destekliyoruz biz çünkü örgütlenmeden yanayız. Odaların oluşması ve haklarını savunabilmesi için korsan gözlükçülüğün denetlenmesi halk için de önemlidir.

82’nci maddedeki, bunun dışında optisyenlerin bir isteği daha var: “37 lira çerçeve, 12 lira cam parası veriyorlar.” diyorlar. Buradan, bunun 80-100 Türk lirasına çıkarılmasının hem halkın hem de onların yükünü hafifleteceğini söylüyorlar SUT fiyatlarında. Sayın Maliye Bakanımız da duyuyordur herhâlde, yine para istedik. Gözlük çerçevesinin ve camının fiyatının SUT fiyatlarında artırılması -Sayın Bakanım, gözlüğü de aldınız- talepleri var. Çünkü bunun dışında kaldığında halkın da cepten harcaması artıyor.

Cepten harcamadan bahsederken TÜİK’in bugün yayımladığı verilerde 2016 yılında toplam sağlık harcamalarının cepten harcamasının yüzde 13’ten 16,3’e çıktığını görmekteyiz. Özel hastanelerde fark yüzde 200’e dek çıkmış, bıçak parası resmîleşmiş, üniversite hastaneleri borç batağında, özel işlem yani bıçak parası olmadan neredeyse ameliyat yapılamıyor. Hekimlerin özlük haklarını ve sağlık çalışanlarının özlük haklarını ve taşeron çalıştırılmasını düzeltmezseniz üniversiteleri batırırsınız. Üniversitelerin SUT fiyatlarını düşük tutarsanız -kaç yıldır artırmıyorsunuz- çıkmaza sürüklersiniz. Hekimleri özel hastanelere mahkûm ederseniz… Sağlıkta soygun düzenini kurup sonra “Sağlıkta dönüşüm yaptık.” dersiniz.

Zamanında “Doktor efendi, elini vatandaşın cebinden çek.” diyen AK PARTİ Genel Başkanının kulakları çınlasın; ne hayal kurmuştu, ne oldu. Vatandaşın sağlık için cepten yaptığı harcamanın artmış olması ise Hükûmetin ısrarla söylediği sağlıkta dönüşümün sonucudur, özelleştirmenin sonucudur dahası.

Geçtiğimiz gün Sağlık Bakanlığı bütçesini görüştük Plan Bütçe Komisyonunda, orada da Sayın Bakana söylediğimizde “Yeni hastane yapacak yer arıyoruz, bulamıyoruz. Gönül istiyor ki şehrin merkezinde hiçbir yere uğramayalım ama bu sefer de şehrin dışına gidiyoruz. Ben belediyelere bir kanun teklifi olarak bu sorumluluğun yüklenmesinden yanayım. Şehirlerde eğitime, sağlığa zorunlu olarak imar planında yeterli yer ayırma zorunluluğunu getirmek lazım.” dedi. Sayın Bakan çok haklı, biz de katılıyoruz ve destekliyoruz.

Hekimlik yaptığım dönemde de hep söyledim, “Şehrin ortasına, en büyük arazilere AVM’ler yapılacağına halkın çok kısa sürede ulaşabileceği hastaneler yapılsın.” dedik. Bizler “AVM’ler şehrin dışına çıkarılsın.” dedikçe Hükûmet hastaneleri şehrin dışına çıkarttı. Şehrin merkezinde yapılan AVM’ler genellikle mülk alanları üzerinde, otopark sorunu yok, ulaşım sorunu yok; oysa şehir hastanelerimiz hep şehrin dışında, ulaşım sorunu var. Sağlığa ulaşım halkın sağlık hakkıdır ve bunu alması gerekir. Hâlbuki sağlık hizmetlerinin ulaşılabilir olması son derece önemlidir. Sağlıkta memnuniyetin arttığını söylüyoruz, gerçi Sayın Bakan da söyledi, son beş yıldır artış yok ama bu memnuniyeti nasıl ölçtüğünün yanıtı da yok.

Sosyal bir devlet olarak il ve ilçe merkezlerinde eğitime ve sağlığa daha fazla alan ayrılmasını memnuniyetle karşılar ve destekleriz ancak burada ortaya çıkan bir tezadı da söylemeden geçemeyeceğim. Geçtiğimiz günlerde dile getirdim, Antalya’nın Manavgat ilçesinde mahallenin ortasına cezaevi yapılıyor. Lütfen bunu durdurun, o gün de söyledim, yine söylüyorum: Hazır Sağlık Bakanı da merkezlerde hastane yapacak alan bulamamaktan yakınmışken gelin Ilıca’da cezaevi ısrarınızdan vazgeçin, buraya hem hastane hem de fakülte yapalım.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kara.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu şekilde kabul edilen önerge doğrultusunda 82’nci madde Komisyon metninden çıkartılmıştır.

Bir karışıklığa mahal vermemek için tasarının mevcut maddeleri üzerinden görüşmelere devam ediyoruz. Kanun yazımı sırasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

83’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 83’üncü maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                       Feleknas Uca

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Diyarbakır

                                  Dirayet Taşdemir                                         Sibel Yiğitalp

                                            Ağrı                                                     Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) –Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyoruz?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Teknik olarak vergi toplayan bir kurumun vergi toplayamaması önündeki algı ve somut gerçeklik taşıyan engelleri araştırması normal karşılanacak bir durumdur ya da risk analizi yapmak kurumun teorik bilgiyi pratik anlayışla buluşturmasıdır. Ancak bu düzenleme de devletin gelir durumunu vergi üzerinden şekillendireceğinin bir göstergesidir. Gelirinin en önemli kısmını vergiden elde eden bir devlet sosyal devlet olmaktan uzaktır ve bu anlayışı değiştirmek için öncelikle vergiyi harcayandan değil de kazanandan almayı planlaması en rasyonel gerçeklik olacaktır. İyi niyetli olarak algılanamayacak bu maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 83’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                       Musa Çam                                             Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                           İzmir                                                       Ankara                                                       İzmir

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Utku Çakırözer                                        Lale Karabıyık

                                         İstanbul                                                    Eskişehir                                                     Bursa

                                                                                                      Türabi Kayan

                                                                                                         Kırklareli

MADDE 83- 5/5/2005 tarihli ve 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“i) Vergiye gönüllü uyumu artırmak, vergi kayıp ve kaçağı ile mücadele etmek ve tahsilatta etkinliği artırmak amacıyla mükellefiyet, vergilendirme ve vergiye uyum düzeyine ilişkin yapılacak çalışmalar için her türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak suretiyle oluşturulacak Risk Analizi Sistemi üzerinden risk analizi yapmak ve vergiyi gönüllü uyum düzeyini ölçmek, bu veri ve analizleri Vergi Denetim Kurulu ile paylaşmak.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) –Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kırklareli Milletvekili Sayın Türabi Kayan.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 83’üncü maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, vergi, insanların içinde yaşadığı, çalıştığı devlete kazancının bir kısmını vermek demektir. Bunu niye yapar? Çalışıp çabalayıp, hizmet ve mal üretip para kazanırken iş güvenliğini, mal ve can güvenliğini, sağlık, eğitim, barınma, beslenme ve üretme güvenliğini sağlasın diye. Bunu yaparken devletten dürüstlük, samimiyet, şeffaflık, adil olma, fırsat eşitliği yaratma, hukuk çerçevesinde hareket etme becerisini göstermesini bekler. Bu beklentilerinde sözlü, hamaset dolu yaklaşımlar değil, samimi uygulamalar bekler. Vatandaşlarımız böyle bir çabayı görürse vergisini gönül rahatlığıyla, seve seve verir ama böyle söyleyip, hamasi nutuklar atıp daha sonra da kaynağı nereden olduğu belli olmayan paraları “Oğlum, sıfırladın mı?” derseniz yahut yüksek mevkide olanların evlatlarının nereden kazandıkları belli olmayan paralarla aldıkları gemiler ve onlarla yaptıkları taşımacılık, ticaret vesaireyi hangi ülkelerde yaptığını, niçin vergi kaçırdığını bir türlü anlatamazsanız bu insanlardan vergi almak için de çabayı biraz zor gösterirsiniz. Bu çelişkileri izah etmezseniz seve seve vermesi bir tarafa zorla alırsınız. Zorla almaya başladığınızda da hem masrafa boğulursunuz hem de mükellefle sürekli problem yaşarsınız.

Her şeyden önemlisi halkımızı üretici yapmaktır; hizmette üretim, tarımda üretim, hayvancılıkta üretim, sanatta üretim, bilgide üretim, bilimde üretim, sanayide üretim. Üretim yoksa vergi yok, üretim yoksa bölüşüm de yok. O zaman burada birbirimizi yeriz. Üretim olmayan yerde rahatsızlık var, sızlanma var, kavga var, anarşi var, sevgisizlik var, mutsuzluk var. Üretim varsa sevgi var, barış var, kardeşlik var, mutluluk var; bunların hepsi, üretimi adil olan, adaleti tesis eden devletlerde var.

Yöneticileri saygılı, samimi, kurumları yerleşmiş, hukukun dışına hiçbir zaman çıkmayan, kuvvetler ayrılığı ilkesi yerleşmiş, kimsenin kimseyi hor görmediği, düşüncesine saygılı, geçmiş millî kahramanlarına saygılı, şehit ve gazilerini anarken küfretmeyen, toplumuna saygılı, bilime saygılı, çağdaşlığa saygılı, kimseyi kayırmayan, hak etmediği bir şeye uzanmayan, soruları aşırıp sınavlarda haksızlık yapmayan, adına “mülakat” denilen adam kayırma yöntemine itibar etmeyen, çalmayan, çırpmayan, çalışanı, üreteni cezalandıran değil ödüllendiren, böyle olmayanları çalışmaya, üretmeye teşvik eden anlayıştaki yönetimlerle, hükûmetlerle ülkede hızlı bir kalkınma başlar. Buna “Topyekûn Kalkınma Sistematiği” denir. Kalkınma da, gönenç de, zenginlik de, vergi de, gönüllü vergi de, huzur da, mutluluk da buradan geçer. Gördüğünüz gibi, iyiliklerin, güzelliklerin, gönençliğin, zenginliklerin, sevginin, kardeşliğin, hepsinin yolu dürüstlükten geçer.

Belediye başkanını istifa ettiriyorsunuz, nedenini açıklamıyorsunuz; istediğinizi yapmayan savcıyı başka bir yere tayin ediyorsunuz, nedenini söylemiyorsunuz; kaymakamı, valiyi, emniyet müdürünü, hâkimi aynı şekilde. Yüksek yargı mensuplarına diz çöktürüyorsunuz, diz çökmeyeni canından bezdiriyorsunuz. Çalışanı, üreteni, sanatçıyı aynı şekilde çalıştığına, ürettiğine, yarattığına pişman ediyorsunuz, sonra da her şeyi dışarıdan ithal ediyorsunuz. El yakan, cep yakan sıcak parayla ekonomiyi çevirmeye çalışıyorsunuz.

İthalat kolaydır ama sonu yoktur. Yıllardır böyle yaptığınız için deniz bitti. Şimdi vergileri artırmaya, destekleri kısmaya ve kesmeye çalışıyorsunuz. Vatandaşta var mı diye soruyor musunuz? Hâlâ anlamadınız mı? Deniz bitti, devlet de bitti.

Dünya Adalet Projesi’nde Türkiye 20 puan geriye düştü. Türkiye’ye yatırım yapacak sermayedar hukuka, insan haklarına, mülkiyet haklarına ve bu kurumun verdiği puana bakar. Sıcak para Türkiye’ye girer, çok da kolay girer. Spekülasyon olan yere girer sıcak para çünkü yüksek kârla, yüksek faizle girer, devleti devlet olmaktan çıkarır, seri iflaslar başlar ve seri iflas riskine Türkiye girmiştir diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kayan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 83’üncü maddesinde geçen “tahsilatta” ibaresinin “vergi tahsilatında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                             Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                            Saffet Sancaklı

                                          Konya                                                       Hatay                                                      Kocaeli

                                     Zühal Topcu                                             Baki Şimşek

                                          Ankara                                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Boşuna soruyorum aslında da neyse.

Önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Görüştüğümüz maddeyle Gelir İdaresi Başkanlığının görevleri arasına vergi kayıp ve kaçağıyla mücadele etmek ve tahsilatta etkinliği artırmak amacıyla mükellefiyet, vergilendirme ve vergiye uyum düzeyine ilişkin yapılacak çalışmalar için her türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak suretiyle Risk Analizi Sistemi oluşturma, risk analizi yapma hususları eklenmektedir.

Vergi sistemimizi adil hâle getirebilmek için öncelikle kayıt dışı ekonomiyle, vergi kayıp ve kaçağıyla etkin mücadele edilmesi gerekmektedir. Kayıt dışı ekonominin yarısının dahi kayıt altına alınabilmesi bırakın borçlanmayı bütçemizin fazla vermesi sonucunu doğuracaktır. Bu itibarla vergi denetimine daha fazla önem verilmeli, kayıt dışılık, kaçakçılık ve kara parayla mücadele daha etkin hâle getirilmeli, vergi dairelerinin insan gücü ve altyapı yetersizliği giderilmelidir. Bu kapsamda maddeyi olumlu buluyoruz.

Vergilerin toplanmasında ve bütçenin her kademesinde görev yapan, katkı sağlayan, bu işin asıl yükünü çeken Maliye çalışanlarının sorunları yıllardır çözüme kavuşturulamamıştır. Çalışanlar mutsuz, motivasyonları iyice azalmış ve çalışma barışı bozulmuştur. Maliye ve Gelir İdaresi çalışanları kurum içi gelir uzmanlığı sınavı açılmasını beklemektedir. Yıllardır yeni sınav açılmaması binlerce üniversite mezunu çalışanı mağdur etmiştir. Sınav açılmaması, çalışanların kendilerini değersiz hissetmesine ve umutsuzluğa kapılmasına yol açmaktadır.

Sayın Bakan, bakınız, 8 Nisan 2017 tarihli açıklamanızda Bakanlık ile Gelir İdaresi Başkanlığının merkez ve taşra teşkilat kadrolarındaki personel için kurum içi uzmanlık sınavı konusunda gereken kanun tasarı taslağını Başbakanlığa gönderdiğinizi, taslağın yasalaşması hâlinde sınavı en kısa sürede yapacağınızı açıkladınız. Doğru mu? Doğru. Sosyal medya hesabınızdan yaptığınız açıklamada da kurum içi uzmanlık sınavı açacağınızı, sınavda başarılı olanların Maliye Bakanlığında defterdarlık uzmanı, Gelir İdaresi Başkanlığında ise gelir uzmanı kadrolarına atanacağını; sınava, sınavın yapılacağı tarih itibarıyla kurumda en az üç yıl görev yapan çalışanların katılabileceğini belirterek bunun için gereken kanun tasarı taslağını Başbakanlığa gönderdiğinizi bildirmişsiniz. Doğru mu? Bu da doğru.

Sayın Bakan, tasarının gerek komisyon gerekse Genel Kurul görüşmelerinde sorulan sorulara “hakları” diyorsunuz ve yine gelir uzman yardımcılığı yükselme sınavlarıyla alakalı tasarıyı Başbakanlığa sevk ettiğinizi söylüyorsunuz. Meğer ne zormuş bu iş. Hâlbuki Hükûmetten 130 asıl, 3 geçici madde olarak gelen bu tasarının hazırlık ve koordinasyonunu Maliye Bakanlığı olarak siz yürüttünüz. Peki, kurum içi gelir uzmanlığı sınavıyla ilgili maddelerinizi niye bu tasarıya almadınız? Bir de diyorsunuz ki: “Maliyedeki arkadaşlarımızı sevindirmeyi en başta Maliye Bakanı olarak ben istiyorum.”

Sayın Maliye Bakanı, gelin, sizi de sevindirelim, Maliye çalışanlarını da sevindirelim kurum içi gelir uzmanlığı sınavıyla ilgili düzenlemeyi bu tasarıya ekleyelim. Altı üstü en fazla yarım saatimizi alır. Hiç kaçamak cevap vermeyin. Bu işin kaçarı yok. Hiçbir bahane ve mazeret kabul edilemez. Bu iş çok uzadı. O nedenle “Tasarı Başbakanlıkta.” deyip durmayın. Ciddiyet, güven ve inandırıcılık yönüyle siz kaybedersiniz. Bu düzenleme hemen gündeme alınıp bir an önce kurum içi gelir uzmanlığı sınavı açılmalı, personele görevde yükselme imkânı sağlanmalıdır.

Diğer yandan, hiçbir bakanlıkta olmayan merkez-taşra uzmanı ayrımından vazgeçilerek gelir uzmanları ve defterdarlık uzmanlarının özlük hakları diğer kariyer uzmanlıklarıyla eşit hâle getirilmelidir. Maliye ve Gelir İdaresi çalışanlarının özel hizmet tazminatları artırılmalıdır. 657 sayılı Kanun’da maliye hizmetleri sınıfı oluşturulmalıdır. Aynı iş yerinde aynı işi yapan çalışanlar arasındaki ücret adaletsizliği giderilmeli ve ek ödeme oranları artırılmalıdır. Yardımcı hizmetler sınıfında çalışan personel, durumuna göre genel idare ve teknik hizmetler sınıfına atanmalıdır. Maliye teşkilatında personel yetersizliği had safhadadır, boş kadrolara atama yapılmadığı için çalışanların iş yükü oldukça ağır hâle gelmiştir; personel ihtiyacı acilen giderilerek çalışanların iş yükü eşit hâle getirilmelidir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, aday bildirme süresi 16 Kasım 2017 Perşembe günü saat 24.00’te sona erecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı 26’ncı Yasama Dönemi ikinci devre için yapılacak seçimin Genel Kurulun 20 Kasım 2017 Pazartesi günkü Birleşiminde yapılmasına, TBMM Başkanı seçimi için Anayasa’nın öngördüğü çoğunluk sağlanana kadar tüm oylamaların bu birleşimde yapılmasına, Genel Kurulun daha önce toplanılması kararlaştırılan 17 Kasım 2017 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi

15/11/2017

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 15/11/2017 Çarşamba günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                                 İsmail Kahraman

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

                            Mehmet Muş                                                              Engin Özkoç

            Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu                                Cumhuriyet Halk Partisi Grubu

                            Başkan Vekili                                                             Başkan Vekili

                        Filiz Kerestecioğlu                                                          Erkan Akçay

           Halkların Demokratik Partisi Grubu                              Milliyetçi Hareket Partisi Grubu

                            Başkan Vekili                                                             Başkan Vekili

Öneri:

Aday bildirme süresi 16 Kasım 2017 Perşembe günü saat 24:00'te sona erecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı 26’ncı Yasama Dönemi 2’nci devre için yapılacak seçimin, Genel Kurulun 20 Kasım 2017 Pazartesi günkü Birleşiminde yapılması, TBMM Başkanı seçimi için Anayasa’nın öngördüğü çoğunluk sağlanana kadar tüm oylamaların bu birleşimde yapılması, Genel Kurulun daha önce toplanılması kararlaştırılan 17 Kasım 2017 Cuma günü toplanmaması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Dördüncü bölüm 84 ila 104’üncü maddeleri kapsamaktadır.

Bölüm üzerinde gruplar adına ilk konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu.

Buyurun, süreniz on dakika. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın dördüncü bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz dördüncü bölümde, arazi toplulaştırması, okul, yurt ve hastanelerde indirimli ya da ücretsiz su kullanımı, kooperatiflerle ilgili işlemler, kurum taşınmazlarının satışından doğan istisna kazançların düşürülmesi, elektronik haberleşme sektörüne ve iş sağlığına ve güvenliğine ilişkin düzenlemeler, kurumlar vergisi oranının yükseltilmesi ve yatırım indirimlerinin artırılmasına ve diğer konulara ilişkin hükümler yer almaktadır.

Kanun tasarısının genel gerekçesinde, ülkemiz ile diğer ülkeler arasında ekonomik, sosyal ve teknolojik alanlarda meydana gelen önemli etkileşimler nedeniyle mevzuatımızın çeşitli alanlarında düzenleme ihtiyacı olduğundan hareketle bu düzenlemelerin yapıldığı ifade edilmekte, vergiye gönüllü uyumu sağlamanın, vergi uygulamalarını kolaylaştırmanın, tahsilatta yetkinliği artırmanın ve bazı sektörlerin kamusal yükümlülüklerine yönelik yaşanan sorunların çözümlenmesinin hedeflendiği belirtilmektedir.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın başında şunu ifade etmeliyim: Oldukça kapsamlı olan tasarıda birçok konu yer aldığı hâlde çalışanlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesine, oranı yüzde 25’lere varan genç işsizlerimize süratle iş imkânı sağlamaya yönelik anlamlı bir düzenleme maalesef yer almamaktadır.

Gazilerimiz için yapılan düzenlemeleri, yatırımı, üretimi ve istihdamı artırmaya dönük teşvikleri destekliyoruz. Ancak, şehit yakınlarının memur kadrolarına geçirilmemesini, taşeron işçilere, 4/B ve 4/C'liIere ve atanamayan öğretmenlere kadro verilmemesini eksik buluyoruz. Vergi oranlarının artırılmasını, terörle mücadele eden asker, polis, uzman çavuşlarımızın haklarında bir iyileşme yapılmamasını eleştiriyoruz. Terörle mücadelede önemli bir işlev gören uzman erbaşlarımızın çalışma şartlarının iyileştirilmesini, kadrolu hâle getirilmesini ve devlet tarafından kendilerine zatî silah verilmesini istiyoruz. 3269 sayılı Kanun’un, değişen şartlar kapsamında ve uzman çavuşlara yüklenen sorumluluklar dikkate alınarak, bu günün şartlarına göre ve mağduriyetleri giderecek şekilde yeniden düzenlenmesini gerekli görüyoruz.

Tasarıyla bir yandan motorlu taşıtlar vergisi ve kurumlar vergisinde artışa gidilirken bir yandan da belirli firmaların borçlarının silinmesi anlamına gelebilecek bir düzenleme yapılmasının, tasarının gerekçesine ve ruhuna aykırılık teşkil ettiği gibi sosyal adalet bakımından da uygun olmadığını düşünüyoruz. Vatandaşların vergi yükünü artıracak düzenlemeler yapılırken bazı sektörlere ve iktisadi faaliyet kollarına vergi indirimi istisnası ve borçlarına örtülü af getirilmesinin doğru olmadığını değerIendiriyoruz.

Bilindiği gibi vergileme, kamu harcamalarını finanse etmek için gelir yaratma fonksiyonu kadar, yapısında, oranlarında ya da bir vergi sistemi içindeki bileşimlerinde yapılan değişikliklerle sosyal ve iktisadi politikaların önemli bir enstrümanı olarak da kullanılmaktadır. Vergi sisteminin tasarımı ve değerlendirilmesinde kamu finansmanı için gelir yaratma, ekonomik faaliyetleri caydırmama ve ekonomik büyümeyi destekleme, en önemlisi de vergilemeden doğan yükü adil dağıtarak gelir dağılımını iyileştirme amaçları güdülmelidir. Ancak tasarıda öngörülen vergi düzenlemeleri bu hedeflerden çok uzaktır. Vergileri artırarak kayıtlı mükelleflere yeni yükler getirmek yerine vergi tabanı genişletilmeli, ekonominin ihtiyacı olan alanlarda yapısal reformlar hızlı ve kararlı bir şekilde başlatılmalı, vergi reformu daha kalıcı çözümlerle hayata geçirilmeli ve adaletli bir vergi sistemi tesis edilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisinde büyüme göstergeleri iyi seyretmekle birlikte, iş gücüne katılımın yüksek olması nedeniyle büyüme talebi yeterli ölçüde karşılayamamaktadır. Büyüme rakamları her ne kadar olumlu görülse de büyümenin kimyası bozuktur ve dolar bazında millî gelir artırılamamaktadır. Yılın ilk yarısında yüzde 5,1'lik bir büyüme yakalanmasına rağmen işsizlik oranları hâlâ iki hanelidir. Üstelik, bu durum iş aramayanları kapsamamaktadır. İş bulma ümidini kaybedenler ve iş bulsa çalışabileceği hâlde iş aramayanlar hesaba katıldığında işsizlik oranı yüzde 16,5'e ulaşmaktadır.

İşsizlikle birlikte ekonominin diğer önemli zayıf noktası enflasyondur. Mevcut durumda yüzde 11,2'ye yükselen TÜFE rakamları hem maliye politikasının hem de para politikasının esnekliğini sınırlamaktadır.

Ekonominin üçüncü zayıf noktası ise yapısal sorunlara uzun erimli bakılamamasının sonucunda süregelmekte olan cari açıktır. Dış ticaret dengesi ve turizm sektöründeki sıkıntıların cari dengeyi etkilemesi kaçınılmazdır. Ekim ayında dış ticaret açığı yüzde 74 oranında büyümüş, ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 65'e gerilemiştir. Hatırlatmak isterim ki bu oran geçen yıl ekim ayında yüzde 75 idi.

2015-2016 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,7'si seviyelerine gerileyen cari açık yıl itibarıyla yüzde 4,6 seviyesine çıkmıştır. Bu durum, her yıl 40 milyar doları aşkın bir meblağı, maalesef, diğer ülkelerin istihdamını finanse etmek üzere dışarıya gönderdiğimiz anlamına gelmektedir. Bütün bunlar ekonomide işlerin istenilen düzeyde devam etmediğini, büyümenin ve istihdamın kalitesinin zayıf olduğunu göstermektedir. Normal şartlar altında yüzde 5'in üzerinde büyüme ve yıllık 1 milyonun üzerinde istihdam oluşturan bir ekonominin bu kadar çok zayıf karnının olmaması beklenir. Demek ki her yıl millî gelirimizin yaklaşık beşte 1’i ila dörtte 1’i arasındaki tutarlara ayırdığımız bütçemizin kalitesi de istenilen seviyelerde bulunmamaktadır.

Ekonomimizin yıllardır güçlü iki yönü olarak ifade edilen bütçe disiplini ve bankacılık sisteminin de son birkaç yıldır kırılgan bir seyir izlemekte olduğu görülmektedir.

Yüksek özel sektör borçluluğu dikkate alındığında bankacılık sistemimiz kaynak yetersizliğiyle karşı karşıyadır. Bu durum piyasa faizlerini yükseltmekte ve yatırım isteğini azaltmakta, büyümeyi de sınırlamaktadır. Mali disiplinden uzaklaşılması, bütçe açıklarının kapatılması için hazinenin borçlanma oranlarını yukarıya çekmektedir. Hazine, 100 liralık borç ödeyebilmek için 130 lira borçlanmak durumunda kalmaktadır. Bütçede yeterli disiplinin sağlanabilmesi hâlinde ise hem daha az borçlanmaya hem faiz oranlarının aşağıya çekilmesine hem de özel sektöre yatırımları için daha fazla kaynak ayrılmasına imkân sağlanabilecektir. Bu durum aynı zamanda enflasyonun dizginlenmesinde, doğru maliye politikaları ve kamu yatırımları ile büyüme ve istihdamın artmasında da etkili olabilecektir.

2017 yılı bütçesinde gerçekleşme tahmini 67,8 milyar TL tutarında olan toplam kamu sabit sermaye yatırımlarının, 2018 yılı bütçesinde 66,7 milyar TL'ye gerilemesi dikkat çekicidir. Bu hâliyle bütçenin yatırımcı olmayan, büyümeyi ve istihdamı sınırlayan bir yapıya evrildiğinin de sinyalleri verilmektedir.

Nüfusumuzun yaklaşık yüzde 15’i hâlen yoksulluk riskiyle karşı karşıyadır. TÜİK'in 6 Ekim 2017'de yayımlanan “gelir ve yaşam koşulları” araştırmasına göre, eş değer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk oranı yüzde 21,2 olmuştur. Gelir eşitsizliği bir önceki yıla göre artmıştır.

Değerli milletvekilleri, tasarı, idarenin ve ekonomimizin bazı ihtiyaçlarını giderecek düzenlemeler içermekle birlikte, yukarıda açıklanan ve Komisyon görüşmelerinde de ifade edilen içeriğe ilişkin hususlar bakımından sakıncalar taşımaktadır.

Yapılan düzenlemelerle, bütçe açığının kapatılmasının ve 2018 yılının ilk yarısındaki hazine yükümlülüklerini karşılayabilecek bir yapının bugünden oluşturulmasının, böylelikle de jeopolitik ve siyasi risklerin ekonomi üzerindeki etkilerinin azaltılmasının hedeflenmesi kuşkusuz anlamlı ve gereklidir. Bununla birlikte son dakika önlemler yerine vatandaşı mağdur etmeyecek uzun vadeli, kalıcı tedbirler alınması, şüphesiz ki daha güvenilir ve sağlıklı bir ekonomi tablosunu ortaya koyacaktır.

Bu düşüncelerle tasarının hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aksu.

Bölüm üzerinde ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam.

Süreniz on dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yukarıda Plan ve Bütçe Komisyonu devam ediyor. Sabah bir bakanlığın görüşmesini bitirdik, şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşmesini gerçekleştiriyoruz. Yarın sabah 10.00’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesini görüşeceğiz.

Bu 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın Plan ve Bütçe Komisyonunda yaklaşık olarak on bir gün tartışmasını gerçekleştirdik. Sayın Maliye Bakanımız da oradaydı. Uzun müzakereler yaptık. Yaklaşık olarak 60 kanun ve kanun hükmündeki kararnamelerde değişiklik yapan önemli bir tasarı. Altı yıldır Parlamentodayım, altı yıldır da Plan ve Bütçe Komisyonundayım, en arkada oturuyorum. Altı yıldır, Parlamentoya ve Plan ve Bütçe Komisyonuna bugüne kadar gelen bütün torba kanunlarda hep şunu söyledik, dedik ki: Bu torba kanun meselesi doğru bir uygulama değildir. Parlamentoda şu anda 18 komisyon var. 2 geçici madde, toplam 125 maddeden oluşan bu torba kanun içerisinde 18 komisyonu ilgilendiren bir ton madde var. Bunun ilgili ihtisas komisyonlarına gönderilmesi ve ilgili ihtisas komisyonlarında tartışılarak Parlamentoya gelmesi gerekirken ne var ne yok her şey bu torba kanunun içerisinde; ilgili ilgisiz, bizi ilgilendiren ilgilendirmeyen onlarca madde bu gördüğünüz, tuğla kalındığındaki bu sıra sayısının içerisinde.

Altı yıldır bunları Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşuyoruz; her seferinde söylediğimizde ilgili bakan, Meclis başkanı, Meclis başkan vekilleri dâhil olmak üzere, daha önceki Başbakan Davutoğlu ve Binali Yıldırım dâhil olmak üzere “Evet, haklısınız. Önümüzdeki dönem bu torba kanundan vazgeçeceğiz. Bundan sonra torba kanunlar olmayacak.” diye söz vermiş olmalarına rağmen geçtiğimiz hafta içerisinde yine bu torba kanunu görüştük ve şimdi Parlamentoda sizler görüşüyorsunuz. Bu, doğru bir kanun yapma tekniği değil, doğru bir yasama görevi de değil. Sizler de geç saatlere kadar burada bunun mücadelesini veriyorsunuz, biz de Plan ve Bütçe Komisyonunda veriyoruz.

Biraz önce Sayın Kalaycı, MHP adına konuşan arkadaşım burada konuştu; şimdi yukarı çıktı, Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesi üzerinde konuşacak. Ben de burada konuşmamı bitirdikten sonra yukarı çıkıp orada konuşmamı yapacağım.

Bu, kaliteli bir Parlamento çalışması değil, kaliteli bir yasama görevi de değil. Parlamento daha demokratik, daha kurallı bir şekilde çalışmalı ve burada yasaların ne olduğunu, ne bittiğini, bunları milletvekilleri içine sindire sindire görmeli ve yaşamalı ve ona göre de Meclisten hangi kanunlar geçiyor, vatandaşımızı ilgilendiren bu kanunlar ne getiriyor, ne götürüyor, bunların hepsini içine sindirmesi gerekirken ne yazık ki sadece, işte, boş salonlar… Birazdan veyahut da yarın geneli üzerinde oylama yapılacak; Meclise milletvekilleri gelecekler, parmaklarını kaldıracaklar, “Kabul edenler… Kabul etmeyenler…”, gidecek. Bu, doğru bir yasama görevi değil.

Üç bölümle ilgili, maddeler üzerinde grubumuzda milletvekillerimiz ve ilgili arkadaşlarımız gerekli konuşmaları ve eleştirileri gerçekleştirdiler. Bu bölümde toplam 20 madde bulunmaktadır arkadaşlar. Kuşkusuz “2 geçici madde, 125 maddeden oluşan bu tasarının her şeyi tamamen kötüdür, hepsi yanlıştır.” böyle bir şey söylemiyorum. Bunun içerisinde vatandaşlarımızı, yurttaşlarımızı, sanayicimizi, ticaret adamlarımızı son derece yakından ilgilendiren doğru şeyler de var ama gerçekten karşı olduğumuz ve çıkmaması gereken maddeler de var arkadaşlar. Dolayısıyla bunların hepsinin çok iyi bir şekilde görülmesi gerekiyor.

Bu 84’üncü ve 104’üncü maddeleri içeren -toplam 20 madde- dördüncü bölümde, arkadaşlar, bununla ilgili, bazı yatırımlar ve projeler için kamulaştırmalar yapılmakta, yargı süreci uzamakta, buna resen çözüm getirilmektedir. Bunlardan bir tanesi, yani birtakım yatırımlar yapılacak ama yatırımlar yapılırken arazi sahipleri veyahut da mülk sahipleri dava sürecini aştıkları için iş uzuyor, resen bir kamulaştırma süreci getiriliyor. Baktığınız zaman vatandaşın aleyhine olan bir düzenleme çünkü vatandaşın elinden alınan, kamulaştırılan arazisi veyahut da mülküyle ilgili olarak eğer siz bunu ivedi olarak resen yapmaya kalkarsanız vatandaşın yargı yolunu kapatmış olursunuz, doğru bir düzenleme değil.

Yine bir başka madde; belediyeler meclis kararıyla mabetlere indirimli veya ücretsiz su veriyor. Buna eğitim kurumları, yurtlar, okul, pansiyon ve hastaneler de ekleniyor. Arkadaşlar, belediyeler meclis kararıyla, mabetlere, birtakım inanç yerlerine birtakım ücretsiz su bağlantıları veyahut da atık bedellerini almamak için düzenlemeler yapabiliyorlar. Doğru bir şeydir ama buna, eğitim kurumları, yurtlar, okul, pansiyon, hastaneler giriyor. Baktığımızda son derece masum; hastaneler olabilir, okul, pansiyon olabilir, yurtlar olabilir, eğitim kurumları olabilir ama bunların arkasında birtakım tarikatlar ve cemaatler varsa bizim burada durmamız gerekiyor. Bunun içerisinde zımnen TÜRGEV, Ensar Vakfı gibi birtakım vakıflara kolaylık sağlanıyorsa, onlara bir ayrıcalık yapılıyorsa bu doğru bir tutum değildir arkadaşlar. Yoksa biz hastanelerin bundan faydalanmasını isteriz, okul ve pansiyonların, yurtların bunlardan faydalanmasını isteriz ama çok ucu açık. Nereye ve nereye kadar gideceği belli olmayan bu düzenleme, yarın FETÖ gibi birtakım cemaatlere ve tarikatlara olanaklar sağlar. Bu, doğru bir iş değildir arkadaşlar. Bunun sınırının adlandırılması gerekiyordu. Komisyonda da Sayın Bakana uyarılarımızı yaptık ama yeteri kadar bir sonuç alamadık.

Yine, kamu kurumlarına uygulanan atık ve su tarifeleri düşürülüyor. Bundan eğitim kurumları, yurtlar, pansiyonlar, hastaneler, okullar da faydalanacak arkadaşlar. Ayrıca, “abonelik açma-kapatma, teminat, katılım payı” adı altında ücret talep edilmeyecektir. Yine baktığımızda son derece masumane bir düzenleme. Yine okullarda, pansiyonlarda, hastanelerde her türlü başvuru parası alınmayacak ve bunlara birtakım indirimler yapılacak. Evet, eğer gerçekten doğru bir adres ise sorun yok ama demin söylediğimiz gibi, cemaatlere ve tarikatlara bir yol açma ise bu son derece tehlikelidir. Yetmez, belediyeler bununla birlikte, bu düzenlemelerle beraber bazı gelirlerinden de feragat etmiş olacaklar. Çünkü belediyelere normalde bunlarla bir gelir kaynağı sağlanıyor ama bu düzenlemeyle beraber belediyeler birtakım gelirlerinden de otomatikman vazgeçmiş oluyorlar arkadaşlar.

Yine bir başka madde, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan izin almadan tütün, sigara kâğıdı, makaron bulunduran ve satanlara üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası getiriyor. Arkadaşlar, sigara fiyatı aldı başını gidiyor; 10 lira, 11 lira, 12 lira sigaralar. Şimdi kaçak başladı bu işin altında illegal bir şekilde. Şimdi, bununla ilgili bir düzenleme getiriyorsunuz; tamam, iyi güzel de yani esas, Türkiye’de tütün meselesini… Tütün üreten bir ülke iken bugün dışarıdan ithal ediyorsak ister istemez sigara fiyatları, tütün ve bağlı birtakım kullanımların fiyatları artıyor ve ister istemez merdiven altında üretim olmak zorunda kalıyor. Dolayısıyla siz şimdi buna birtakım cezalar getiriyorsunuz. Bu bir sonuç, nedenini çözmemiz gerekiyor, bunun nedeni de… Türkiye’nin tekrar tütün üreten bir ülke hâline gelmesi gerekiyor, kendi ihtiyacını karşılayacak bir noktaya ulaşması gerekiyor.

Yine bir başka maddede vakıflara ait taşınmazlar üç yıla kadar kiraya veriliyor; Başbakan Yardımcısının onayıyla on yıllığına, ayrıca onarım veya inşa karşılığı kiralamalarda genel müdürün onayıyla yirmi yıllığına, Meclis kararıyla kırk dokuz yıllığına veriliyor. Yine burada bir başka sorun var arkadaşlar: Vakıflara birtakım imtiyazlar tanınıyor burada. Bu vakıflar hangi vakıflardır, nedir? Sadece bakana ve genel müdüre on yıla kadar ve yirmi yıla kadar birtakım uzatım yetkilerinin verilmesinin, bir kişiye verilmesinin doğru olmadığını düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, yurt dışında kurulu tüzel kişilere ilgili Başbakan Yardımcısının onayıyla şartlı şartsız yardım yapılması getiriliyor.

Müşterek bahis oyunlarının kesintiye uğramadan devamlılığı için pazarlıkla hizmet alımı gerçekleşecek.

En önemlisi, büyük endüstri iş yerlerinde kazaları önlemeyle ilgili acil önlem ve tedbir alınması gerekirken bu da 2018 yılının 12’nci ayına erteleniyor. Daha geçtiğimiz günlerde birtakım iş cinayetleri yaşandı, madende ve göçüklerde insanlar hayatlarını kaybettiler. Büyük endüstri iş yerlerinde büyük kazalar oluyor, işçiler, emekçiler hayatlarını kaybediyor. Bununla ilgili çok acil önlem alınması gerekirken –işverenlere- 12/2018’e kadar uzatılıyor. Bu, doğru bir iş değildir arkadaşlar; bu, işverenlere bir iltimastır, torpildir, iş cinayetlere çağrıdır. Bu nedenle, bu düzenlemenin son derece tehlikeli ve yanlış bir düzenleme olduğunu söylüyor, Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çam.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.50

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

457 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 457)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının seçimini yapmak ve kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 20 Kasım 2017 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.52



(x) 502 S. Sayılı Basmayazı 2/11/2017 tarihli 17’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.