TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           21’inci Birleşim

                                                                                  13 Kasım 2017 Pazartesi

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, ülkede yaşanan depremlere ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, bilgisayar oyunlarının çocuklar üzerindeki etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğan’ın, 13 Kasım Tekirdağ’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 95’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlu’nun, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin Kahramanmaraşlılar için kullandığı bazı ifadeleri nedeniyle özür dilemesini beklediğine ilişkin açıklaması

2.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Samandağ ilçesinde yıllardır sorun olan kıyı kenar çizgisinin vatandaşların mağduriyetine son verecek şekilde çizilmesi konusunda çalışma yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

3.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, verdikleri önergenin “Başbakana itibar suikastı” gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcan’ın, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak Filistin Meclisine ve Kudüs’e yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Tarsus Damlama mevkisinde yaşanan kazalar nedeniyle tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Kahramanmaraş’a yönelik ifadeler nedeniyle özür dilenmesini beklediklerine ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşar’ın, Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak Filistin’e yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiğ süt üreticilerine destekleme primlerinin bir an önce ödenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet İlker Çitil’in, Kahramanmaraş’a ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik çirkin ithamlarda bulunan Yalova Milletvekili Muharrem İnce’yi kınadığına ve özür dilemeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, 10-16 Kasım Atatürk Haftası’na ve Futbol Federasyonunun Üçüncü Lig’le ilgili vermiş olduğu ödenekleri kesmesine ilişkin açıklaması

11.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve sekiz ay önce Adıyaman’ın Samsat ilçesinde meydana gelen depremden sonra halkın hâlâ çadırlarda ve konteynerlerde yaşadığına ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, verdikleri önergenin “Başbakana itibar suikastı” gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin açıklaması

13.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın, Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak Filistin’e yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması

14.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, 9 Kasım “93 Harbi” olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı’nın 140’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

15.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Türkiye’de et üretiminin durumuna ilişkin açıklaması

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 12 Kasım Düzce depreminin 18’inci yıl dönümüne, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine, millî halterci Naim Süleymanoğlu’na acil şifalar dilediğine ve öğretmen atamalarının bir an önce yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, 12 Kasım Düzce depreminin 18’inci yıl dönümüne, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Çağdaş Hukukçular Derneği avukatlarına gözaltı operasyonunun siyasi bir saikle gerçekleştirildiğine ve bir yıl önce Yüksekova’da bir zırhlı araçtan açılan ateş sonucu 4 yurttaşın hayatını kaybettiği olaydaki sanık polisin tahliye edilmesine ilişkin açıklaması

18.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine, verdikleri önergenin “Başbakana itibar suikastı” gerekçesiyle reddedilmesine ve 12 Kasım Düzce depreminin 18’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, 12 Kasım Düzce depreminin 18’inci yıl dönümüne, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Türkiye’nin deprem bölgesindeki insanların tüm ihtiyaçlarının karşılanması noktasında bütün imkânlarını seferber ettiğine ilişkin açıklaması

20.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

21.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

22.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, devletin Şırnak’ta terör örgütü mensuplarına müdahalesi sonucu vatandaşların zararını tazmin için yapılan çalışmalara ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Başkanlık Divanı olarak İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, milletvekilleri tarafından verilen önergelerin iade gerekçelerinin incelenmesi, milletvekillerinin denetleme faaliyetlerinin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla 13/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 13 Kasım 2017 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, taşeronlaşmanın neden olduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2130) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 13 Kasım 2017 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Ankara Milletvekili Murat Emir’in CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’nin 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir’in 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in, tekraren, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

11.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

13.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, tekraren, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın yaptığı açıklaması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

15.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

16.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502)

2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 457)

3.- Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklere İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 385)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara’nın, TBMM Camii’nin yıkılacağına dair iddialara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/14741)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ülkemizdeki otogaz istasyonlarına, otogaz sistemi bulunan araçlara, yetkili servislere ve 2016-2017 yıllarında kaza yapan otogazlı araçlara ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/16603)

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2016 ve 2017 yıllarında kaçak sigara önleme ve denetim çalışmaları kapsamında elde edilen sonuçlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/16674)

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2016-2017 yıllarında perakende sektöründe açılan ve kapatılan işyeri sayılarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/16676)

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2017 yılının ilk dokuz ayında kapanan şirket sayısına, işsiz kalan çalışanlara ve el değiştiren fabrikalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/16941)

6.-             Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2016 ve 2017 yıllarında yapılan yumurta ithalatına,

                2016-2017 yıllarında yapılan genetiği değiştirilmiş ürün ithalatına ve ilk on sıradaki ürünlere,

               İlişkin soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/17126), (7/17130)

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, GDO’lu ürün ithalatına ve ithal GDO’lu hayvan yemlerinin içeriğinin denetimine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/17127)

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2016 ve 2017 yıllarında ithal edilen ve kaçak olarak getirilen sigara miktarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/17129)

13 Kasım 2017 Pazartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, ülkemizde yaşanan depremlerle ilgili söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar’a aittir. (Gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkanım, isterseniz uğultu kesilsin.

BAŞKAN – Sayın Akar, süreniz beş dakika.

Sayın milletvekilleri, bir uğultu var Genel Kurulda, rica ediyoruz kendi aranızda konuşmayınız. Sayın hatibi dinleyelim lütfen.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, ülkede yaşanan depremlere ilişkin gündem dışı konuşması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime Süleymaniye’de yaşanan, merkez üssü Süleymaniye olarak yaşanan depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet dileyerek, yaralılara başsağlığı ve şifalar dileyerek başlamak istiyorum.

Evet, deprem gerçekten de ülkenin bir gerçeği, dünyanın bir gerçeği ama ülkemizin de bir başka gerçeği. Birkaç tane rakam da vermek istiyorum özellikle ülkemizle ilgili. (Gürültüler)

Sayın Başkan, devam edeyim mi yoksa arkadaşlar dışarıda sohbet…

BAŞKAN – Sayın Akar, gerçekten bir uğultu var, ne söylediğiniz anlaşılmıyor.

Sayın milletvekilleri, lütfen kendi aramızda konuşmayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunları yoklama paklar Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Konuşma yapmak isteyenler kulisi tercih edebilirler. Biz sayın hatibi dinleyeceğiz.

Buyurunuz sayın hatip.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet, ülkemizdeki depremlerden bahsetmek istiyorum, deprem gerçeğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. 17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminden sonra -merkez üssü Gölcük olmak üzere- Türkiye’de bugüne kadar 164 bin adet deprem gerçekleşti arkadaşlar. 164 bin adet deprem gerçekleşti ve bunların, büyüklük olarak baktığımızda yaklaşık 81 tanesi 6 ve üzerinde deprem, Türkiye’de yaşadığımız depremler.

Peki, bunları şöyle bir hatırlayalım, birkaç tanesini hatırlayalım. En önemlileri, en büyükleri, en çok acının yaşandığı, en çok hayatın kaybedildiği 3 deprem var. Bunlardan biri, sözlerimin başında bahsettiğim gibi, Kocaeli depremi, Gölcük depremi ki Gölcük depreminde 17.733 canımızı kaybettik. (Gürültüler)

Başkan, ben bu konuşmayı yapmayayım isterseniz.

BAŞKAN – Sayın Akar, evet, tüm ikazlarımıza rağmen uğultu kesilmiyor.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Bugün insanlar ölüyor Süleymaniye’de, deprem çok önemli bir konu ama AKP Grubunun bu konularla hiç ilgilendiğini düşünmüyorum ben.

Arkadaşlar, milletvekili arkadaşlarım, sevgili arkadaşlar; dinlemek istemiyorsanız, sizden rica ediyorum, kulisteki koltuklar boş… Çok rica ediyorum…

BAŞKAN – Sayın Akar, buyurun, devam edin.

HAYDAR AKAR (Devamla) – İki dakikamız bitti Sayın Başkan hiçbir şey anlatamadan.

Baştan alıyorum, bakın, çok önemli bir şey söylüyorum: On sekiz yılda Türkiye’de 164 bin deprem yaşanmış, 6’dan da büyük 81 tane deprem yaşamış ve canlarımızı kaybetmişiz. Hadi mal yerine gelir diyoruz, devletin kaybı var, insanların kaybı var, onları bir kenara koyuyoruz ama canlarımızı kaybetmişiz. O Kocaeli depremini yaşayan bir arkadaşınız olarak da konuşuyorum: Kocaeli’de resmî rakamlara göre 17.773 canımızı kaybettik, 40 bin arkadaşımız yaralandı bu depremde ve birçok arkadaşımız, büyüğümüz, küçüğümüz bu depremlerde sakat kaldı. Kocaeli depremi, hepinizin bildiği gibi, çok yıllar önce yaşanan Erzincan depreminden sonraki en büyük depremdi; 7.8’di ve peşinden yine aynı yıl içerisinde Düzce depremini yaşadık ve Van depremiyle de -6’nın üzerinde yaşadığımız- en çok zayiatı verdiğimiz depremleri yaşadık.

Şimdi, bu bir gerçek, ülkemizin gerçeği. Peki, bu gerçeğe göre mi hareket ediyoruz? Her yerde diyoruz: Depremler insanları öldürmez. Evet, bu bir gerçek, bu bir realite; bu realiteyi bilirsek buna göre tedbirler alırız. Bakın, Japonya’da en az bizim kadar, belki bizden daha büyük depremler yaşıyorlar ve 1 milyon kişide sadece 1 kişi ölüyor, İtalya’da –yine deprem yaşayan ülkelerden bir tanesi- 1 milyon kişide 4 kişi ölüyor ama Türkiye’de depremlerde 1 milyon kişide ortalama 16 kişi ölüyor, ortalamayı aldığımız zaman 16 kişi ölüyor.

Peki, bu yoğun depremler yaşanırken biz ne yapıyoruz? Her gün konuşuyoruz televizyonlarda, özellikle depremlerden sonra konuşuyoruz. Bu işin uzmanlarını çıkartıyoruz, televizyonlarda tartışıyoruz ve yaklaşan bir İstanbul depreminden bahsediyoruz. İstanbul depremi demek sadece İstanbul için bir felaket değil aynı zamanda Türkiye’nin felaketi demektir. Onun için de bu tedbirleri almak zorundayız. Ama İstanbul depremi için, Kocaeli depreminden sonra ayrılan yaklaşık 493 tane toplanma yerinin 400 tanesi ya AVM yapmak için ya da çok yüksek katlı binalar yapmak için ne yapıldı? İmar tadilatları, değişikleri yapılarak peşkeş çekildi. Kentsel dönüşüm adı altında bir “rantsal dönüşüm”ün yolu, önü açıldı.

Şimdi, peki tedbir alınmadığını anlatabilmek için size ne söylemek lazım? Kocaeli’den örnek vermek lazım yine. Kocaeli depreminden sonra yaklaşık 400 bin konut hasarlıydı ve bunlardan hemen sonra 617 tane konutun yıkılması kararlaştırılmıştı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akar, buyurun, tamamlayın.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

617 adet binanın yıkılması kararlaştırılmıştı. Kocaeli Valiliği, 2012 yılında bir çalışma yaptı arkadaşlar; bu çalışma sonucunda Kocaeli’de yaklaşık 3.756 tane binanın yıkılması gerektiğine karar verdi. Bilimsel bir çalışma yaptırttı ve 3.756 binanın yıkılmasına karar verildi ki Kocaeli’den sonra kentsel dönüşüm çıktı, Kocaeli’den sonra yapı denetim şirketleriyle ilgili yasalar çıktı. Niye? Türkiye bu acıları bir daha yaşamasın diye çıktı. Peki, Kocaeli’deki bu yıkılması gereken konutlardan bir tanesi yıkıldı mı? Hayır, yıkılmadı. Bu konutlar içinde 9.971 ev ve iş yeri var. Bunlardan da 4.200 tanesinde kiracı yaşıyor. Kiracılar, arkadaşlar, Kocaeli’de yaşayan insanlar değil, daha çok başka illerden -belki de sizin çocuklarınız- Kocaeli’ye eğitim amaçlı gelip o eğitimi gören öğrenciler. Bu öğrencilerin kiraladıkları bu evleri “tabut evler” olarak nitelendiriyorum. İnanın, Kocaeli veya İstanbul depremi –“Allah bize yaşatmasın.” diyorum- eğer böyle bir deprem yaşarsak boyutları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet, bir dakika daha istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akar, böyle bir usul yok ama sizin sözünüzü ben kestim.

HAYDAR AKAR (Devamla) – İki buçuk dakikamı yediler.

BAŞKAN – Buyurun, bitirin lütfen.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet, bu öğrenci kardeşlerimiz o tabut evlerde yaşıyorlar, oturanlar ev sahibi değil arkadaşlar. Bu konutların acil yıkılması ve yeniden yapılandırılması gerekiyor. Onun için diyorum ki: Hangi siyasi düşünceden olursanız olun, hangi partiden olursanız olun hiç önemli değil, kentlerimizin deprem haritaları belli, artık bir an evvel bu haritalara uygun şekilde kentsel dönüşümleri yapalım. Bir kez daha tekrarlıyorum: Bakın, on sekiz yıl geçti Kocaeli depreminden sonra, kentsel dönüşümle ilgili bir tane çalışma yapılmadı. Şimdi size buradan teklifte bulunuyorum: Önce Kocaeli ve İstanbul’dan başlamak üzere tüm ülkede bir seferberlik ilan edelim daha büyük can kayıplarına neden olmaması için. Ben, bunları Gölcük’te anma toplantılarında dile getirmeye çalıştım, her seferinde “Allah bize bir daha vermesin, böyle felaketlerle karşılaşmayalım.” dedim. “Bir sonraki toplantıda, anma töreninde gerçekleri anlatacağım.” dediğim için o anma törenlerine davet edilmiyorum arkadaşlar. Artık gerçekleri görün, bir an evvel bu problemi halletmemiz gerekiyor diyorum.

Sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akar.

Gündem dışı ikinci söz, bilgisayar oyunlarının çocuklar üzerindeki etkileri hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem’e aittir.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, bilgisayar oyunlarının çocuklar üzerindeki etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bilgisayar oyunlarının çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin gündem dışı söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.

Mavi Balina: Balina ne kadar sevimli bir hayvan değil mi? Hele hele mavi olduğu zaman ne kadar sevimli geliyor zihinlere. Hâlbuki, bu oyunu tercih eden, oynayan çocuklar intihara sürükleniyor. Dünyada bu oyunu oynayan çok sayıda gencimiz, çocuğumuz ne yazık ki intihar etmiştir ve bu oyunun etkileri ve yankıları Türk gençlerimizi şu an etkilemektedir. Bugün, artık bir kısıtlama getirilmiştir ama internete girdiğiniz vakit, bu oyunu yazdığınızda “Zararlı içerikler içerdiğinden dolayı tıklamayınız.” demektedir ama “Yine de görmek istiyorsanız aşağıdaki linke, arama geçmişini görüntülemek için basınız.” diyor. Bu anlamda ben biraz bilgi vermek istiyorum çünkü çocuklarımız bizim kıymetlilerimiz, evlatlarımız bizim geleceğimiz, Türk gençliği ülkemizin umudu ve bu oyunların mutlaka ve mutlaka denetim altına alınması ve yasaklanması gerekmektedir.

Bu oyunun içeriği görevlendirmeler, özellikle elli gün boyunca çocuklara birtakım gizli görevler veriliyor. O elli gün boyunca kimseyle iletişim hâline girmemesi, tamamen asosyal bir kimlik içerisinde yaşaması ve hiç kimseyle yaptıklarını paylaşmaması emrediliyor biri tarafından. Bu kişi kim? Şu an Rusya’da yargılanıyor ve üç sene ceza aldı. Üç sene yeterli mi? Bana göre çok daha uzun cezalar ve hatta ve hatta müebbet hapis cezası almalı ki böyle insanlar tekrar toplum huzuruna çıkmasınlar diye.

Bunlar, aslında, internet sistemi üzerinden insanların kişisel verilerini “hack”lemek yani kırmak suretiyle ele geçiren, bunları çalan insanlar. Bu çocuklara o görevler verilirken bir taraftan kamera kayıtları istenmektedir. “Kolunun üzerine ‘Görevi başarabilirim.’ yaz ve bunu kesici bir aletle yaz.” denmektedir. “Bacağına bunu yaz, bunu da kameraya çek ve bana görüntüsünü gönder.” denmektedir ve çocukların önemli bir bölümü bunlardan etkilenerek 12 yaşında, 13 yaşında, 15 yaşında ve hatta yaş biraz yukarı doğru çıkmakta, en son 22 yaşında bir ev hanımı bu oyunda intihar etmiştir. Türkiye’de ise şu an tam olarak tespit edilmemekle birlikte 2 kişinin intiharı söz konusu. En son, Almanya’da yaşayan bir Türk gencimiz, bir çocuğumuz, Furkan Şen, yine görevler almak suretiyle, en son görevi yerine getiremediği için intihar etmiştir. 24 yaşında Türkiye’de bir gencimiz, bir Türk gencimiz yine intihara sürükleyen oyunun kurbanı olmuştur.

Evet, bunları nasıl önleyebiliriz? Bununla ilgili özellikle uyarılar yapılmakta ama bu uyarıları ailelerin de yapması gerekmektedir. Bizlerin de siyasiler olarak mutlaka gündeme taşıması ve bunlarla ilgili tedbirlerin alınması yönünde adımların atılması hususunu mutlaka yerine getirmemiz gerekmektedir. Ailelerin, çocukların hangi oyunları oynadığını, ismi ne kadar masum olursa olsun mutlaka denetlemeleri gerektiğini buradan belirtmeliyiz. “Nasılsa bilgisayar sistemi güvenlik altında, bu anlamda zararlı içerikler mutlaka engelleniyor.” diye düşünülmesin çünkü bunları aşmanın da birtakım yöntemleri var, bu yöntemleri çocuklar maalesef kullanmaktadırlar.

Aileler sadece bunları denetlemekle kalmamalı, oynanacak olan oyunlara birlikte karar vermeliler. Bu oyunların zararları çocuklarla paylaşılmalı, zararlı örnekleri mutlaka çocuklara anlatılmalı. Ayrıca, çocuk aileden uzun süre kopmuşsa, odasında yalnız başına kalıyorsa, uzun süreli olarak aileden, arkadaşlarından ve kendi kardeşlerinden bağımsız olarak hareket ediyorsa, gece farklı hareketler yapıyorsa veya sabaha kadar uyanık kalıyorsa bunların mutlaka ailede birtakım şüphelere yol açması gerektiği, bu şüpheler doğrultusunda da araştırılması gerektiği konusuna dikkat çekmemiz gerekiyor.

Bu ailelerin, çocuğuna özellikle “Hangi oyunları oynuyorsun?” diye yaklaşım gösterip onlara arkadaşça yaklaşması gerekiyor çünkü çocukların önemli bir bölümü bu oyunların psikolojik etkilerini bilmemekteler. Pedagojik olarak bakıldığı zaman, önce çocuğu yalnızlığa itiyor, daha sonra yapması gereken görevler noktasında sorumluluk bilinci veriyor ama görevlerin anlamı noktasında hiçbir sorgulama yok yani zihnin tamamen devre dışı kaldığını buradan anlayabiliyoruz.

Onun için, bilgisayar oyunlarının çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri çok önemli. Anne babalar olarak ve siyasiler olarak bilinçli bir şekilde buna mutlaka müdahale edilmeli, önlem alınmalı, tedbir alınmalı. Evlatlarımız bizim geleceğimizdir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdem.

Gündem dışı üçüncü söz, Tekirdağ’ın kurtuluş günü münasebetiyle söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Ayşe Doğan’a aittir.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

3.- Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğan’ın, 13 Kasım Tekirdağ’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 95’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13 Kasım, Tekirdağ ilimizin düşman işgalinden kurtuluşu nedeniyle söz almış bulunmaktayım.

Konuşmama başlamadan önce, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete intikalinin 79’uncu yıl dönümü nedeniyle saygıyla yâd ediyorum, eşsiz fedakârlıklarıyla milletimizin gönlünde ölümsüzleşen bütün şehit ve gazilerimizi de rahmet ve minnetle anıyorum.

Bugün Tekirdağ’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 95’inci yıl dönümü. Bu onurlu günü coşku ve heyecanla kutlayan hemşehrilerimizi buradan selamlıyorum.

Bu kutlamaların amacı, tarihin derinliklerine gidebilmek, o yıllarda yaşanan acıları anlayabilmek ve bu acılardan ders çıkararak gençlerimize aktarabilmektedir. Bundan doksan beş yıl önce al bayrağımıza kanının rengini veren, milletimizin zaferini kanlarıyla yazan şehitlerimizi daima hatırlamak ve gelecek nesillere anlatmak hepimizin en başta görevidir.

İnsanlık dışı her türlü katliama karşı birlik ve beraberlik içerisinde var olma mücadelesini veren milletimiz insanlığın örnek alacağı zaferleri gerçekleştirmiştir. Yüce milletimiz, şanlı tarihinden de anlaşılacağı gibi, hiçbir dönemde birliğini ve beraberliğini bozmadan yekvücut olarak vatanı ve millî değerlerini sonsuz bir inanç ve azimle müdafaa etmiştir.

Çanakkale ve Trablusgarp’taki savaşlarda şehit olan dedelerim İbrahim Çetin ve Halil Çetin’in torunu olarak haklı bir gururla yeni nesillere tarihlerini tüm gerçekliğiyle anlatarak, atalarının ne gibi fedakârlıklar yaparak tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak anlayışıyla bu kazanımları elde ettiğini iyi idrak etmelerini sağlamalıyız. Bu doğrultuda gelecek yarınlarımız için çalışmayı, üretmeyi görev edinmek zorundayız.

Geçen hafta 1 Kasımda Tekirdağ’ımızın güzel ilçelerinden Çorlu, Ergene ve Saray’ın düşman işgalinden kurtuluşunu kutladık. Yarın da Hayrabolu ilçemizin kurtuluşunu kutlayacağız.

Ancak üzülerek belirtmek isterim ki tam da o güzel günlerde kutlamaları yaşarken Tekirdağ’ımız büyük bir skandala şahitlik etmiştir. Tekirdağ’ımızın merkez ilçesi Belediye Başkanı Sayın Ekrem Eşkinat, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a “faşist diktatör” diyerek hakarette bulunmuşlardır ilçe danışma programlarında. Bu da yetmiyormuş gibi, halkı devletine karşı ayaklanmaya çağırmıştır. Bu açıklama Tekirdağ siyasetine kara bir leke olarak geçmiştir. Konu yargıya intikal etmiştir, gereğini hukuk elbette yapacaktır. Bizler de bu konunun takipçisi olacağız. Milletimizin oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ederek hele hiç siyaset olmaz. Sorumluluk makamında olup milletimizi temsil edenlerin sözlerine herkesten daha çok dikkat etmesi gerekmektedir.

Sözlerime son verirken tüm hemşehrilerime ve Genel Kurulumuza en kalbi duygularımla selamlar ve saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sadece kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum: Sayın Tayyip Erdoğan’la ilgili söylenen söz siyasi bir tespittir, bir hakaret değildir. Bunun kayıtlara geçmesini istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkoç, kayıtlara geçti.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) – Sayın Cumhurbaşkanımız bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıdır.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – E, siyasi tespit canım.

AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) – Siyasi olmasına gerek yok.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Öyle olması bizim tespit yapmamızı engellemiyor.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – AKP’nin de Genel Başkanı.

AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) – Niye üzerinize alınıyorsunuz ki? Biz hiçbir şekilde partinizin ismini dile getirmedik.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, birazdan zaten grup başkan vekillerine söz vereceğim ama…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şöyle, Sayın Başkan: Yani, burada yaşanmış olan bir tartışmayı biz alevlendirmek için değil ama ısrarla bazı görüşlerin tutanaklara geçmesi isteniyor. Biz bu noktada görüşlerimizi ifade etmek durumundayız.

BAŞKAN – Siz de kayıtlara geçmesi için ayakta ifade edebilirsiniz.

Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu konu tartışıldı. Burada hangi amaçla neyin ifade edildiği çok açıktır. Türkiye’de şeffaf bir seçim sistemi vardır. 1950’den itibaren Türkiye’de seçimler yapılır; bazı partiler seçimi kazanır, bazıları muhalefette kalır. Vatandaşın hangi görev taksimini yapacağını biz bilemeyiz, sandık başında belli olur bu. “Ben seçimi kazanamadım, kazanamayınca, diktatörsün…” Böyle bir şeyi kabul etmemiz asla mümkün değildir. Bu, siyasi eleştiri değil, hakarettir ve zaten bununla alakalı gerekli süreç başlatılmıştır.

BAŞKAN – Peki, teşekkürler, kayıtlara geçti Sayın Muş.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bunu milletin takdirine bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Özkoç, size de teşekkür ediyoruz.

Sayın milletvekilleri; şimdi, sisteme giren ilk on beş milletvekiline yerlerinden birer dakikalık söz vereceğim.

İlk söz, Sayın Reyhanlıoğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlu’nun, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin Kahramanmaraşlılar için kullandığı bazı ifadeleri nedeniyle özür dilemesini beklediğine ilişkin açıklaması

NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bu milletin evlatları çiftçilik de yapar, kebapçılık da yapar, dondurmacılık da yapar ancak hainlik yapmaz, kendi vatandaşına kurşun sıkmaz, vatandaşını hor görmez, küçük görmez. Bu milletin evlatları Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saygı duyar, izinden gider; vatan hainleri ve teröristlerle kol kola yürümez, vatanına göz dikenlere jurnalcilik yapmaz.

Muharrem İnce’den Kahramanmaraşlıların kahraman evlatlarından özür dilemesini bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Topal…

2.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Samandağ ilçesinde yıllardır sorun olan kıyı kenar çizgisinin vatandaşların mağduriyetine son verecek şekilde çizilmesi konusunda çalışma yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başbakana sesleniyorum: Samandağ ilçemizde yıllardır sorun olan kıyı kenar çizgisi hemşehrilerimizi mağdur etmeye devam ediyor. Mahkemelerce verilmiş bir yıkım kararı olmadığı hâlde yıkım çalışmalarına ilişkin takvim açıklanması, yıkımın ivedilikle gerçekleştirilmeye çalışılması kabul edilebilir bir durum değildir. Kaldı ki süreç içerisinde mahkemeler, mevcut kıyı kenar çizgisi uygulaması çerçevesinde, tapu iptalleri sürecinde olduğu gibi, yıkım kararı verse dahi mahkemelerin vereceği o karar kamu vicdanını incitecektir. Hemşehrilerimizi mağdur eden kıyı kenar çizgisinin konunun uzmanlarından oluşturulacak bir komisyon tarafından yeniden incelenip vatandaşlarımızın mağduriyetine son verecek şekilde çizilmesi konusunda çalışma yapılmasını talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Öz…

3.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, verdikleri önergenin “Başbakana itibar suikastı” gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin açıklaması

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Görüştüğümüz bu torba yasa motorlu taşıtlar vergisinde, internet vergisinde, kurumlar vergisinde, vatandaşın kira geliri üzerinden ödediği vergide, birçok kalemde artış öngörüyor. Evladının kazandığı milyar dolarlardan vergi ödemeyenler asgari ücretle evladının karnını ancak doyurabilenlerin gelirine göz dikiyor. Güçlü olduğunuz için kaçırdığınız vergiyi, akladığınız parayı kılıfına uydurabiliyorsunuz, tek açıklaması budur. Başbakan “Araştırın.” diyor, araştırmaya çalışıyoruz, Meclise önerge getiriyoruz, AKP “Başbakanımıza itibar suikastı.” diyerek, oy çokluğuna dayanarak reddediyor. Gerçekler ne zamandan beri itibara suikast oldu? Türkiye bugün gerçeklerin, adaletin ülkesi değil, güçlülerin ülkesidir. Gerçekler siz isteseniz de istemeseniz de açığa çıkacak ve adalet hepimiz için gün gelip yerini bulacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Erdinç… Yok.

Sayın Tezcan…

4.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcan’ın, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak Filistin Meclisine ve Kudüs’e yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması

YILMAZ TEZCAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İran ve Irak’taki deprem nedeniyle ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Bu hafta sonu Türkiye-Filistin Parlamentolararası Dostluk Grubu üyesi 22 milletvekili arkadaşımızla Filistin Meclisini ve kadim şehir, peygamberlerimizin yurdu, ilk kıblemiz, nebilerin ve resullerin hatıralarının olduğu ve ayak izlerini taşıyan mahzun ve hüzünlü Mescid-i Aksa’yı, Kudüs’ü ziyaret ettik. Beytüllahim ve Cenin şehrini ziyaret ettik. El Halil kentinde kırk yıllık Filistin mülteci kampındaki dramı gördük. Tüm Filistin’in İsrail kuşatması ve zulmü altında olduğunu müşahede ettik. El Halil’de, İbrahim Camisi’nde Hazreti İbrahim, Hazreti Yakup, Hazreti Yusuf ve Hazreti İshak peygamberlerimizi Yahudi askerleri kuşatması altında ziyaret ettik. Filistin yalnız değildir. Özgür Filistin, özgür Kudüs, özgür Mescid-i Aksa için Türkler olarak her daim oradaydık, orada olmaya devam edeceğiz. Tüm milletvekili arkadaşlarımızı burayı ziyaret etmeye ve desteğe davet ediyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Tarsus Damlama mevkisinde yaşanan kazalar nedeniyle tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum.

Sorum Ulaştırma Bakanına olacak: Tarsus-Damlama mevkisinde, Pozantı-Adana Otoyolu üzerinde son bir ay içerisinde 4 tane ölümlü kaza meydana gelmiştir. Damlama mevkisi literatürlere “ölüm virajı” “ölüm yolu” “ölüm noktası” olarak geçmiştir. Ulaştırma Bakanlığının Damlama mevkisine uzman bir heyet göndererek… Burada yapılan yolda bir hata vardır, kazaların tamamı hep aynı noktalarda olmaktadır. Damlama mevkisindeki kazalarının önlenmesiyle ilgili bugüne kadar kaçış rampaları yapıldı, birtakım önlemler alındı ama kazalar yine dur durak bilmiyor. Geçtiğimiz hafta yine kaza oldu, bir önceki hafta yine Damlama mevkisinde kaza oldu. Burada kalıcı bir çözüm bulunması gerekiyor, gerekirse yola sürücüleri uyaracak işaretlerin konulması, Emniyetin tedbir alması gerekmektedir. Bakanlığın bununla ilgili mutlaka acil tedbir alması gerekmektedir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

6.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Kahramanmaraş’a yönelik ifadeler nedeniyle özür dilenmesini beklediklerine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bölgemizdeki depremde ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar, herkese geçmiş olsun diliyorum. Devletimiz ve milletimizin yardım elinin oralara hemen ulaşmasından onur duyuyorum. Deprem bir tabiat olayıdır, gelişigüzel yerlerden çok, belirli kuşaklar üzerine rastlayan bölgelerde oluştukları görülür. Deprem değil, tedbirsizlik öldürür. Nisa Suresi 71’inci ayette “Tedbirinizi alınız.” denmiş, hadisişerifte de “Tedbir gibi akıl bulunmaz.” buyrulmuştur. Bu anlamda, depremlere hazır ve hazırlıklı olmalıyız.

İstiklal Madalyalı Kahramanmaraş’ımıza ve değerlerine sağda solda dil uzatılmasından üzüntü ve rahatsızlığımızı bildiriyor, bu sözleri sarf edenlerden açıklama yapmalarını ve özür dilemelerini bekliyoruz. Aksi takdirde, kahraman halkımız hadsizlere haddini sandıkta bildirecektir.

BAŞKAN – Sayın Yaşar…

7.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşar’ın, Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak Filistin’e yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması

SERAP YAŞAR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

“O bir şehitti, işkenceler görmüş, yerlerde sürünmüştü, yüzü tanınmıyordu bana verdiklerinde ama gülüyordu. Yüzündeki şehit gülüşünden tanıdım onu. ‘..’(x) diyordu bana. “Üzülme ya Meryem ‘…’(x) ya Hüseyin, ‘…’(x) ya Hasan ‘…’(x) ya Ali, ‘…’(x) Allah bizimle beraberdir.”

Biz “…”(x) dedik kardeşlerim, “hayır” dedik; zulme “hayır”, işgale “hayır” düşmanlığa “hayır.”

Biz de hafta sonu Filistin-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu üyeleri ve bir grup parlamenterimizle birlikte zulme ve işgale kardeşlerimizle birlikte “…”(x) dedik. Filistin Dostluk Grubu Başkanımız Hasan Turan’a bu anlamlı ziyaret için teşekkürlerimi sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiğ süt üreticilerine destekleme primlerinin bir an önce ödenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bölgemizde çiğ süt desteklemelerinden yararlanan yetiştiricilere 2017 yılında ödeme yapılmadığı belirtilmektedir. Çiğ süt üretenlere, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından her yıl yeniden belirlenen fiyatlarla ton başına destekleme primi ödenmekteydi. Geçmişte üç ayda bir ödenen, daha sonra altı aya çıkarılan ödemelerin 2017 yılında yapılmadığı süt üreticileri tarafından ifade edilmektedir. Üreticiler ton başına ortalama 80 lira civarında gerçekleştirilen çiğ süt priminin ödenip ödenmeyeceği konusunda tedirginler. Süt üretimi için girdilere sürekli zam geldiğinden muzdarip olan üreticiler, destekleme primlerinin zamanında ödenmemesinin mağduriyet yarattığını belirtiyorlar. Çiğ süt üreticilerine yapılması gereken desteklerin bir an önce yapılmasını Hükûmetten talep ediyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Çitil…

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet İlker Çitil’in, Kahramanmaraş’a ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik çirkin ithamlarda bulunan Yalova Milletvekili Muharrem İnce’yi kınadığına ve özür dilemeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET İLKER ÇİTİL (Kahramanmaraş) – Millî Mücadele’de üstün bir zafer kazanan ve “kendini kurtaran şehir” unvanıyla tarihiye geçen, tüm fertlerinin bayraklaştırdığı vatan savunması sonucu 5 Nisan 1925 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde alınan karar neticesinde İstiklal Madalyası’yla şereflendirilen, yine aynı Gazi Meclisimiz tarafından 7 Şubat 1973 tarihinde kahramanlık payesiyle ödüllendirilen Kahramanmaraş’ımızın ismini son derece ucuz ve basit bir siyasi söylem malzemesi olarak kullanmak en basit ifadesiyle kendini bilmezliktir, tarihe ve vatan savunması için can veren ecdadımıza yapılmış bir hakarettir. Türlü yokluk ve eksikliklere rağmen canımız pahasına verilmiş bir vatan mücadelesi sonucu şanlı Meclisimiz tarafından verilen “kahraman” ismini kullanmaktan bile imtina eden, ünü ülkemiz dışına taşarak bir dünya markası hâline gelen Kahramanmaraş dondurmamızı, bir geleneği ve kültürü yansıtan dondurmacılarımızı hakir, küçük gören, aşağılayacağı şekilde zikreden; aynı zamanda ülkemizin muasır medeniyetler seviyesi üstüne çıkması için gece gündüz demeden çalışan liderimiz, önderimiz, AK PARTİ Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET İLKER ÇİTİL (Kahramanmaraş) – …hakaretvari ve son derece çirkin ithamlarda bulunan CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce’yi şiddetle kınıyor, özür dilemeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

10.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, 10-16 Kasım Atatürk Haftası’na ve Futbol Federasyonunun Üçüncü Lig’le ilgili vermiş olduğu ödenekleri kesmesine ilişkin açıklaması

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

10-16 Kasım Atatürk Haftası’ndayız. Çok söze gerek yok, ne söylesek az, ne kadar anlatsak az. Cumhuriyetin kurucusu, ilk Cumhurbaşkanımız, Büyük Türk Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir Türk kadını olarak minnet, şükran ve saygıyla anıyorum. Cumhuriyetin Türk kadınına kazanımlarının öneminin bilincinde olmamız gerektiğini tekrar tekrar vurguluyorum.

Bu arada, kızlarımızın bir talebini geçen hafta bütçede, Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesinde dile getirmiştim, kürsüden de ifade etmek istiyorum: Futbol Federasyonunun Üçüncü Lig’le ilgili vermiş olduğu ödenekleri kesmesi sonucu Üçüncü Lig’deki Türk kız futbolcularımız spor yapamayacaklar. Bunun bütçeye tekrar dâhil edilmesini de buradan dile getirmiş oluyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

11.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve sekiz ay önce Adıyaman’ın Samsat ilçesinde meydana gelen depremden sonra halkın hâlâ çadırlarda ve konteynerlerde yaşadığına ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Dün gece Kürdistan’ın Halepçe, Süleymaniye ve Kirmanşah kentlerinde 7,2 şiddetinde deprem meydana gelmiştir; yüzlerce can kaybından bahsedilmektedir. Umarım daha fazla can kaybı olmaz. Yaşamlarını yitiren soydaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Türkiye’den de yardım gidiyor, bu yardımın ivedilikle ulaşmasını diliyorum.

Yine, sekiz ay önce ilimiz Adıyaman’ın Samsat ilçesinde deprem meydana geldi. 5,5 şiddetindeki bu depremde çok şükür can kaybı yaşanmadı ancak Samsat halkı hâlâ çadırlarda, çok kötü, kullanılmış, eski, dökük, küçük konteynerlerde yaşamaktadır. Birilerinin dediği gibi, buradaki aileler 10-15 çocuklu ailelerdir. Bu kutuplaştırıcı, ötekileştirici “10-15 çocuklu aileler” sözü depremden daha fazla yaralayıcı olmuştur. Bu dili de buradan şiddetle kınıyorum. Bu kalabalık aileler 25 metrekarelik pis kokan konteynerlerde çok sağlıksız bir şekilde yaşamaktadır, hatta eğitim ve öğretimlerini de bu çadır ve konteynerlerde sürdürüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Soğuklar bastırmadan barınma ve ısınma problemleri derhâl çözülmelidir.

BAŞKAN – Sayın Özdiş…

12.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, verdikleri önergenin “Başbakana itibar suikastı” gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Görüştüğümüz bu torba yasa motorlu taşıtlar vergisinde, internet vergisinde, kurumlar vergisinde, vatandaşın kira geliri üzerinden ödediği vergide, birçok kalemde artış öngörüyor. Bu vergi artışlarından Başbakanın oğulları, dayısı, yeğeni etkilenecek mi? Evladının kazandığı milyar dolarlardan vergi ödemeyenler, asgari ücretle evladının karnını ancak doyurabilenlerin gelirine göz dikiyor. Sonra da sıkılmadan “Bunda bir sorun yok, her şey yasal.” diyorsunuz. Var efendim, sorun var; hem evrensel hukuka hem dinî, vicdani tüm değerlere göre insan hakkını yemek suçtur. Güçlü olduğunuz için kaçırdığınız vergiyi, akladığınız parayı kılıfına uydurabiliyorsunuz; tek açıklaması budur. Başbakan “Araştırın.” diyor. Araştırmaya çalışıyoruz, Meclise önerge getiriyoruz, AKP “Başbakanımıza itibar suikastı” diyerek oy çokluğuna dayanarak reddediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Gerçekler ne zamandan beri itibar suikastı olmuştur?

BAŞKAN – Sayın Özkaya…

13.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın, Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak Filistin’e yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, hafta sonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Filistin Dostluk Grubu Başkanımızın organizesiyle, 20 AK PARTİ’li, 1 CHP’li ve 1 MHP’li arkadaşımızla beraber Filistin’i, kutsal başkentimiz Kudüs’ü, mahzun ve işgal altındaki Mescid-i Aksa’yı, Ramallah’ı, Cenin’i, Hazreti İbrahim, Hazreti İshak ve Hazreti Yusuf’un mekânlarının bulunduğu El Halil şehrini ziyaret ettik.

Üstat Necip Fazıl’ın,

“Vicdan azabına eş, kayna, kayna Sakarya,

Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya.”

dizeleri sanki Filistinliler için yazılmış. Filistinliler, kendi vatanlarında İsrail işgali altında, açık hava hapishanesinde yaşıyor.

Başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin’in kurulması ve Mescid-i Aksa’nın özgür olması dileğiyle, her daim bu davaya sahip çıkacağımızı ve bu davanın peşinde olduğumuzu belirtiyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Ilıcalı…

14.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, 9 Kasım “93 Harbi” olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı’nın 140’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Sayın Başkanım, 9 Kasım, “93 Harbi” olarak bilinen 1877 Osmanlı-Rus Savaşı’nın 140’ıncı yıl dönümüydü.

Erzurum Valiliğince beş yıldır başarıyla organize edilen “Kahraman ecdadımızın anısına tabyalara yürüyoruz.” çağrısı Erzurum halkımızca büyük bir destek bulmuştur. Bu destansı mücadelenin 140’ıncı yılında, bizler, cumartesi günü Erzurum halkı olarak o insanların coşkularıyla, torunlarıyla, yaşlısı genciyle, kadınıyla erkeğiyle, hep beraber sabah namazından sonra tabyalara yürüdük, o günü tekrar yâd ettik.

O gün kocası cephede çarpışan, ağabeyi kollarında can veren bir yiğit kadın vardı. Üç aylık bebeğini emzirdikten sonra “Seni bana Allah verdi, ben de ona emanet ediyorum.” diyerek ağabeyinin silahıyla sokağa fırlayan o kadın, tarihe kahramanlığıyla damga vuran Nene Hatun idi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Bizler, yüz kırk yıl sonra, binlerce dadaşın, Nene Hatun’un ruhunu canlı tutmak, bugün yaşadığımız benzer olaylar için millî iradeyi güçlü kılmak için bu yürüyüşü gerçekleştirdik.

Aradan geçen bu kadar zamana rağmen, belki mücadelenin vasfı değişiyor ama amaçlar değişmiyor. Ülkemizi bölmek, parçalamak isteyen o günkü zihniyet, bugün farklı yollarla amacına ulaşmak için her türlü hainliği sergiliyor.

Nene Hatun’un dediği gibi, “Evlatlarımız anasız babasız büyüyebilir ama vatansız büyüyemez.” Bütün bu hainler bilmelidir ki bizler de aynı kararlılıkla, imanla direnişimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Diğer taraftan bu kutlu…

BAŞKAN – Sayın Ilıcalı, beş dakika oldu.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Son bir şey, çok önemli, son cümlemi söylüyorum.

BAŞKAN – Kayıtlara geçiyor sadece, mikrofon kapalı.

Buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Diğer taraftan, bu kutlu mücadelenin çocuklarımızın, gençlerimizin, gelecek kuşaklarımızın hafızalarından silinmemesi için ilgili bakanlığınızca ulusal, uluslararası olarak kutlanmasını öneriyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Erdinç yoktu Genel Kurulda, onun yerine Sayın Gaytancıoğlu.

Buyurun.

15.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Türkiye’de et üretiminin durumuna ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Türkiye İstatistik Kurumu kırmızı et üretim rakamlarını açıkladı. Evet, Türkiye’de et üretiminde yüzde 23 azalma var. Siz hâlâ çiftçiyi düşünmeyin, hâlâ getirdiğiniz torba yasalarla meraları rant alanına çevirmeye çalışın, hâlâ başka ülkelerden canlı hayvan ve kırmızı et ithal etmeyi öncelik olarak kabul edin; böyle politika olmaz. Tarım Bakanı ve bürokratları “Vatandaşa ucuz et yediriyoruz.” diye sevinmesinler. Tarım Bakanının görevi ülke tarımına, Türk çiftçisine destek vermektir. Çiftçiyi yok sayarsanız sonra çiftçi size küser, üretebilecekken üretmez. Bizim çiftçimiz de bunu yapmış. Yüksek maliyetlerden dolayı besiciler et üretimini bırakmışlar yani üretmiyorlar. Bizim ucuz ete karşı çıktığımız yok ama paramızın başka ülkelere gitmesini doğru bulmuyoruz. Tarım Bakanına bakarsanız et ithalatı üç yıl daha sürecekmiş. İddia ediyorum, siz ithalat yaptıkça üretici sayısı azalacak, kırmızı et üretimimiz düşecek. Zaten 1 kilo yem 60 lira olursa, çiftçi borç içinde hâlâ üretmeye kalkarsa, siz de ithalata devam ederseniz gelecek yıllarda hayvancılık yapacak çiftçi bulamayacaksınız.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.

Şimdi sayın grup başkan vekillerine sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Akçay, sizden başlayalım.

Buyurun.

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 12 Kasım Düzce depreminin 18’inci yıl dönümüne, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine, millî halterci Naim Süleymanoğlu’na acil şifalar dilediğine ve öğretmen atamalarının bir an önce yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

12 Kasım 1999 Düzce depreminin 18’inci yılını idrak ediyoruz. Bu depremde 710 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Bu vesileyle, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet dilerken depremden zarar görenlere de geçmiş olsun dileklerimizi tekraren iletmek istiyorum.

Dün gece Irak-İran sınırında, Halepçe yakınlarında 7,2 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Depremin sebep olduğu yıkıma dair üzüntü verici haberler alıyoruz. Açıklamalara göre İran ve Irak’ta hayatını kaybedenlerin sayısı 200’ü geçerken binlerle ifade edilen yaralıdan bahsedilmektedir. Tüm depremzede komşularımıza, İran ve Irak vatandaşlarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz.

Depremin duyulduğu andan itibaren Kızılay ve AFAD harekete geçmiş ve gece saatlerinden itibaren bölgeye yardım ve kurtarma ekipleri ulaştırılmıştır. Bu konuda gerekli hassasiyeti gösteren tüm kurumlara ve yetkililere teşekkür ediyorum.

Coğrafya kaderdir. Bu kaderin en belirgin olduğu konulardan biri de depremdir. Son yıllarda, Anadolu’nun etrafında, Akdeniz havzasından bütün güney sınırımız boyunca irili ufaklı depremler yaşadık. Bütün bu depremleri münferit birer vaka olarak görmek yanlıştır. Nitekim deprem uzmanları da yaşanan gelişmelerin sürpriz olmadığını ifade etmektedir. Türkiye olarak büyük bir deprem tehlikesiyle karşı karşıyayız. Depreme, öncesi ve sonrasıyla hazır olmalıyız. Depreme hazır olmak, sadece deprem sonrasına hazır olmak değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, ek sürenizi veriyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim.

Depremle mücadelede can kaybını azaltmak, ekonomik kaybı minimuma indirmek için politikalar geliştirilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; olimpiyat ve dünya şampiyonu millî haltercimiz Naim Süleymanoğlu önceki gün beyin damarlarında geçirdiği rahatsızlık sonucu ameliyat edilmiş, hâlen yoğun bakımda uyutulduğu bilgisi kamuoyuna yansımıştır. Millî haltercimiz Naim Süleymanoğlu’na acil şifalar diliyoruz; kendisine, ailesine ve sevenlerine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Ülkemizdeki en önemli sosyal ve ekonomik sorunlardan biri de ataması yapılamayan öğretmenlerdir. Bu yıl KPSS eğitim bilimleri testine farklı alanlardan 412.139 kişi girmiştir. Buna göre 400 binden fazla öğretmen adayımız vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlayabilir miyim.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – FETÖ’yle mücadelede açığa alınanlar da dâhil edildiğinde öğretmen açığı 140 bine ulaşmıştır. Atama bekleyen öğretmen sayısı gün geçtikçe ve çok hızlı bir şekilde artmaktadır. Bunun önüne geçmenin en önemli yollarından biri açık öğretmen kadrolarına atama yapılmasıdır. Gerek atama bekleyen öğretmenler gerekse öğrencilerimiz adına elzem olan bu durum acilen çözülmelidir. Millî Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz geçtiğimiz günlerde 20 bin öğretmen ataması için 20 Şubat 2018’de ilana çıkılacağını ve Haziranda atama yapılacağını açıklamıştır. Öğretmen açığı ve öğretmen atamaları sadece bir istihdam meselesi olarak ele alınmamalıdır. Pansuman hamlelerle bu sorun çözülemez. Öğretmen açığı bir millî eğitim sorunudur, öğrenciler öğretmenleriyle buluşmalıdır. Millî eğitim kadrosuna katılmak için gün sayan öğretmenlerimize bekledikleri haber verilmelidir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Sayın Yıldırım, buyurun.

17.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, 12 Kasım Düzce depreminin 18’inci yıl dönümüne, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Çağdaş Hukukçular Derneği avukatlarına gözaltı operasyonunun siyasi bir saikle gerçekleştirildiğine ve bir yıl önce Yüksekova’da bir zırhlı araçtan açılan ateş sonucu 4 yurttaşın hayatını kaybettiği olaydaki sanık polisin tahliye edilmesine ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bugün Düzce depreminin yıl dönümü ama 710 canımızı rahmetle anarken dün Süleymaniye eyaletine bağlı Halepçe ilçesi yakınlarında meydana gelen, merkez üssü Halepçe ilçesi yakınları olan depremde şimdiye kadar özellikle Irak Kürdistan bölgesinde onlarca ve İran sınırında meydana geldiği için İran’ın Serdeşt ve Kirmanşah illerinde ise yüzlerce ölünün olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bu depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara ve özellikle evini kaybedenlere geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Parti olarak bütün teşkilatlarımızla birlikte depremden etkilenenlerle dayanışma içerisinde olacağımızı ve elimizden gelen bütün desteği sunacağımızı ifade ederek tekrar bu depremden etkilenmiş olanlara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, başta Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı olmak üzere, Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları altı gündür gözaltındalar. Bir hukuk kurumuna, bir hak savunucusu olan kuruma dönük bu gözaltı operasyonu siyasi bir saikle gerçekleştirilmiştir çünkü Selçuk Kozağaçlı ve arkadaşları, bu ülkede, ezilmişlere, mazlumlara, ötekilere, emekçilere, her nerede hak ihlaline uğrayan kim varsa onlara yetişmeye çalışan ve savunma görevi üstlenmiş olan avukatlardır. Bu operasyonun siyasi olduğunu, özellikle bu ülkede iktidara yakın ve suça bulaşmış olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek sürenizi veriyorum Sayın Yıldırım, buyurun.

AHMET YILDIRIM (Muş) – …kesimlerin cezasızlığından biliyoruz. Bir yandan insan hakları savunucuları ve hukukçular böyle pervasız gözaltı ve tutuklamalara maruz kalacaklar, öte yandan Suruç’ta, tutuklu tek sanığın mahkemeye getirilme kararı sebebi açıklanmaksızın bir anda boşa düşürülerek bugün mahkemeye götürülmemiştir. Aynı şekilde, Suruç davasının ve orada katledilen gençlerin avukatları gözaltına alınıp tutuklanıyor. Ancak buna karşılık, bu katliamda fail olanlar, sanık olanlar ise cezasızlıkla tahliye ediliyorlar.

Yine bir yıl önce, Yüksekova ilçesinde bir zırhlı araçtan, bir panzerden açılan ateş sonucu 4 yurttaşımız hayatını kaybetmişti. Hemen ardından Başbakan bu yurttaşların yakınlarını arayarak taziye ve üzüntülerini ifade etmiş, İçişleri Bakanı ise bizzat ilçeye giderek bu olayın bütün ayrıntılarıyla araştırılıp sorumluların yargı önüne çıkarılacağını ifade etmiş olmasına rağmen tutuklu tek sanık polis de tahliye edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – 4 kişinin, 4 canımızın taksirli bir şekilde ölümüne sebep olanların bu kadar kolay yargılanmaktan kurtulduğu bir süreçte, ancak, hak savunucularının ve mağdurların avukatlarının ise bu kadar kolay gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını kınıyoruz. Selçuk Kozağaçlı ve Çağdaş Hukukçular Derneğine dönük bu operasyonun bir an önce sona ermesini ve serbest bırakılmalarını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

Sayın Özkoç…

18.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine, verdikleri önergenin “Başbakana itibar suikastı” gerekçesiyle reddedilmesine ve 12 Kasım Düzce depreminin 18’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle Irak’ta ve çevresinde deprem nedeniyle ölen insanlarımıza başsağlığı diliyorum. Orada mağdur olan insanların bir an önce kurtarılabilmesi için ülkemizin gerekli desteği vereceğine inanıyorum. Bununla ilgili bizim de teşkilatlarımızın ve tüm olanaklarımızın seferber edildiğini de bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, görüştüğümüz bu torba yasa, motorlu taşıtlar vergisinde, internet vergisinde, kurumlar vergisinde, vatandaşın kira gelirleri üzerinden ödediği vergide, birçok kalemde artış öngörüyor. Bu vergi artışlarından Başbakanın oğulları, dayısı, yeğeni etkilenecek mi, biz merak ediyoruz. Evladının kazandığı milyar dolarlardan vergi ödemeyenler, asgari ücretle evladının karnını ancak doyurabilenlerin gelirine göz mü dikiyor, bunu öğrenmek istiyoruz. Sonra da sıkılmadan “Burada sorun yok, her şey yasal.” deniliyorsa bunun nedenini öğrenmek istiyoruz. Sorun var; hem evrensel hukuka hem dinî, vicdani, tüm değerlere göre insan hakkını yemek suçtur. Güçlü olduğunuz için kaçırdığınız vergiyi, akladığınız parayı kılıfına uydurabiliyorsunuz, tek açıklaması budur. Başbakan “Araştırın.” diyor, araştırmaya çalışıyoruz, Meclise önerge getiriyoruz, AKP “Başbakanımıza itibar suikastı.” diyerek, oy çokluğuna dayanarak reddediyor. Gerçekler ne zamandan beri itibar suikastı oldu? Türkiye, bugün gerçeklerin, adaletin ülkesi değil güçlülerin ülkesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, ek sürenizi veriyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim.

Adamı olanın, parası olanın, gücü olanın vergi ödemediği, hapis yatmadığı, eğitim sisteminin derdine tasasına katlanmadığı, gül gibi yaşayıp gittiği, yoksulun, orta sınıfın ise ezildikçe ezildiği, sesini bile duyuramaz hâle geldiği bir ülkedir Türkiye. Ama böyle gitmeyecek, gerçekler siz isteseniz de istemeseniz de açığa çıkacak ve adalet hepimiz için gün gelip yerini bulacaktır.

Değerli Başkanım, bu arada -diğer grup başkan vekillerimizin de ifade ettiği gibi- ben de bir Sakarya Milletvekili olarak, depremin acısını yaşamış ve o bölgede çekilen acıları bilen bir kişi olarak Düzce depreminin yıl dönümünde kaybettiğimiz insanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Yaşamın daha güzel, depremle ilgili tüm tedbirlerin gerçekten alındığı yepyeni bir yaşam olabilmesi için herkesin elinden geleni, özellikle iktidarın elinden geleni yapmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.

Sayın Muş, buyurun.

19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, 12 Kasım Düzce depreminin 18’inci yıl dönümüne, İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Türkiye’nin deprem bölgesindeki insanların tüm ihtiyaçlarının karşılanması noktasında bütün imkânlarını seferber ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan on sekiz yıl önce, 12 Kasım 1999 Cuma günü Düzce depremini yaşadık. Orada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza tekrar Allah’tan rahmet diliyorum, milletimizin bir kez daha başı sağ olsun .

Aynı şekilde, dün merkez üssü Irak’ın Süleymaniye kenti olan depremde yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Irak ve İran halklarına geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz.

Bu anlamda, Türkiye dünyanın neresinde olursa olsun, her doğal afette olduğu gibi, milletimizin yardım ve dayanışma duygusunu yinelemiştir. Irak’taki depremzedelere insani yardım sağlanması amacıyla yardım konvoyları, birazdan detayını vereceğim istatistiklerle, yola çıkmıştır; gıda, tıbbi malzeme, çadır başta olmak üzere her türlü yardım sağlanacaktır.

Bu anlamda, Genelkurmay Başkanlığına ait A400M kargo uçağı içerisinde AFAD Başkanı, AFAD Başkan Yardımcısı, Ankara İl AFAD Müdürlüğünden 10 personel ve 1 araç, Sağlık Bakanlığı UMKE’den 10 personel ve 1 araç ile Ankara AFAD lojistik deposundan 320 battaniye ve 60 çadırla birlikte Süleymaniye’ye gönderilmiştir. Söz konusu uçak 11.15 itibarıyla Süleymaniye Havaalanı’na iniş yapmış olup hâlihazırda 15 araçlık bir konvoy da olay yerine hareket etmiştir. Diyarbakır İl AFAD Müdürlüğünden 10 personel ve 2 araç olay yerine hareket etmiş olup hâlihazırda Habur Sınır Kapısı’nda beklemektedir. Van İl AFAD Müdürlüğünden 3 araç, 10 personel, daha fazla arama kurtarma personeli talep edilmesi durumunda harekete geçmek üzere yine Habur Sınır Kapısı’nda hazır olarak bekletilmektedir. Deprem bölgesinde yürütülmekte olan insani yardım çalışmalarına destek olmak üzere kara yoluyla Muş lojistik depodan 2 bin adet çadır ve Diyarbakır lojistik depodan 4 bin adet battaniye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, ek sürenizi veriyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – …Habur noktasına ulaşmış olup hâlihazırda yine bunlar da sınır kapısında giriş yapmak için beklemektedir.

Türk Kızılayı tarafından söz konusu insani yardım çalışmalarına destek olmak üzere de 3 bin adet çadır, 10 bin adet battaniye, 3 bin adet ısıtıcı, 10 bin adet yatak ve 1 adet yemek tırı 26 personel eşliğinde kara yoluyla bölgeye gönderilmiş olup yine bunlar da sınırda hazır olarak bekletilmektedir. Oradaki gelişmelere göre buradan sevkiyat yapılacaktır.

Türkiye'nin, orada meydana gelen deprem noktasında, bölge insanının tüm ihtiyaçlarının karşılanması noktasında bütün imkânlarını seferber ettiğini ben de buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Hayatını kaybedenlere tekrar Allah’tan rahmet, yaralı olanlara da acil şifalar diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Başkanlık Divanı olarak İran-Irak sınırındaki depremde ölenlere Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Başkanlık Divanı olarak, dün akşam Irak merkezli meydana gelen depremde yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Tabii, en fazla kaybı İran ne yazık ki verdi. Özellikle, İran’da yaralı olan vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyor, yaşamını yitirenlere de Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyoruz. Umarız can kaybı fazla olmaz, bundan sonra yükselmez, tek umut ettiğimiz şey bu. Bir kez daha herkesin başı sağ olsun diyoruz.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, milletvekilleri tarafından verilen önergelerin iade gerekçelerinin incelenmesi, milletvekillerinin denetleme faaliyetlerinin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla 13/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 13 Kasım 2017 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/11/2017 Pazartesi günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                  Ahmet Yıldırım

                                                                                                                                           Muş

                                                                                                                         HDP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

13 Kasım 2017 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu tarafından verilen 5876 sıra numaralı milletvekilleri tarafından verilen önergelerin iade gerekçelerinin incelenmesi, milletvekillerinin denetleme faaliyetlerinin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 13/11/2017 Pazartesi günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinde -öneri sahibi- ilk konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Buyurun.

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizi ilgilendiren, bütün milletvekillerini ilgilendiren bir konu, bizim önergelerimizin iade edilmesi yani yasama Meclisinde görevlerimizin yapılmasının fiilen keyfî bir şekilde, takdire dayalı olarak iade edilmesi. Gerçekten, yasama organının, milletvekillerinin en temel görevlerinden biri tabii ki Parlamentoda görev yaparken aynı zamanda, yazılı, sözlü soru önergeleri vermek, araştırma önergeleri vermek, grupların gensoru verebilmesi ve bu vasıtayla iktidarı hem denetlemek hem şeffaflığı sağlamak hem de hesap verilebilirliğin yolunu açmaktır. Ancak bu dönemde, özellikle 26’ncı Dönemde çok yeni bir uygulamayla karşı karşıyayız. Önergeler, “İçeriği kaba ve yaralayıcıdır.” diye -bazı kavramlar ifade edilerek- iade ediliyor. Nedir kaba ve yaralayıcı olan? O konuda sizlere şüphesiz birkaç örnek vereceğim.

Tabii, bununla da yetinilmiyor. Ayrıca, önergelerimiz kendi sayfalarımızda ve Meclis sitesinde de yayınlanmıyor. Aylarca süren takibattan sonra ya iade ediliyor ya da çok uzun bir süre sonra bunlar Meclis sitesinde yayınlanıyor.

Değerli milletvekilleri, doğrusu burada doğrudan kamusal bir alanın, kamusal kararların aynı zamanda şeffaflığı da engellenmiş oluyor ve en önemlisi, Hükûmetin hesap vermesi ve bizim denetleme yetkimiz de fiilen ortadan kalkmış oluyor. Sonuçta, hiçbir milletvekili keyfî bir şekilde bir soru sormaz, araştırma önergesi vermez. Her partinin, özellikle muhalefet ve iktidar partisinin ayrı siyasi perspektiflerinin olması, ayrı ideolojik yaklaşıma sahip olmaları doğanın yani aklın ve toplumsal dinamiklerin gereğidir. Her siyasi parti her konuya aynı kavramlarla yaklaşmayacağı gibi, aynı değerlendirmeleri yapmak zorunda da değildir, zorunda da bırakılamaz. Burada bir kötüye kullanma hâli söz konusu Meclis Başkanlık Divanının.

Doğrusu, ben bu konuyu yakından takip ettim, basın toplantısı da yaptım. Meclis Başkanlığına “Yasaklı sözlüğünüz var mıdır?” diye sordum, “Hangi sözcükler yasak, onu bize bildirin, biz buna göre davranalım.” dedik, o da verilmedi. “Niye soru önergelerimize yanıt vermiyorsunuz?” diye sordum, ona da yanıt verilmedi. Ne sorarsak soralım yanıt verilmiyor. Sadece, bizim, Halkların Demokratik Partisinin 26’ncı Yasama Döneminde 100 araştırma önergesi, 4 adet gensoru, 746 soru önergesi, 25 sözlü soru önergesi iade edildi. İade sebeplerinde hangi kavramlar var? Mesela, sivillere yönelik hak ihlalleri, Adem Geveri’nin önergesi; cinsel şiddet, önergenin iadesinin gerekçesi. Başka bir gerekçe, Dereboyu köyü mevkisi helikopterlerle bombalanmış, sabit bu, kamuoyuna yansıdı; “işkence” kavramı, “cinayet” kavramı, “yargısız infaz” kavramı gibi “hak ihlali” de bunun içinde. Şimdi, bunlar iade sebebi.

Peki, şunu sormamız lazım: Biz milletvekilleri olarak vatandaştan düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda bir tık ileride miyiz, geride miyiz? Şu anki uygulamaya göre biz çok gerideyiz. Yargıtayın, Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği yüzlerce kararda, şu anda bizim söyleyemediğimiz kavramları toplumsal yapıda herkes söylüyor; sivil toplum örgütleri söylüyor, barolar söylüyor, insan hakları savunucuları söylüyor, herkes konuşabiliyor ama biz bunu yazıp Meclis Başkanlığına verdiğimizde önergemiz iade ediliyor. Yani Parlamentoda düşünce ve ifade özgürlüğü kaldırıldı ve tam anlamıyla bir sansür uygulanmaktadır. Bu, sansürdür; bunun başka bir izahı yok. Cezaevlerinde mektup okuma komisyonları olur, o mektup sakıncalı mı, değil mi; biz ilgili kişiye verelim mi, vermeyelim mi? Şu anda soruyoruz, Meclis Başkanlık Divanındaki başkan vekiline -bunu gündeme getirmeleri de önemli- acaba bir önerge okuma komisyonu mu var, öyle bir birim mi kuruldu? Nedir yani, hak ihlali demek? İşkence yapan, cezasız kalıyor; milletvekili, işkenceyi soramıyor! Cevap verilsin bize, yoktur densin, vardır densin ama bu, gerçekten korkunç bir tablodur.

Bu sansürün, bu düşünce ve ifade özgürlüğünün Parlamentoda kısıtlanması, demokrasinin en temel işlerlik kazanması olması gereken yerin artık Parlamento olmadığı gerçeğini de ortaya koymuştuk, bu nedenle bize ilişkin, bütün milletvekillerine söylüyorum, bu önergeyi kabulünüzü talep ediyoruz. Gelin, bunu araştıralım..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - …bunun çözüm yollarını bulalım. Araştırma ve sözlü sorularımıza yanıt alabilmemizin önünü açalım diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Beştaş.

Grup önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasama faaliyetleri açısından son derece haklı ve yerinde bir önerge, peşinen desteklediğimizi ifade edelim.

Meclisimizin kanayan bir yarasıdır bu, sadece önergede bahsedildiği gibi de değildir. Önergede bahsedilen konu, önergelerin iadesine dönüktür, Cumhuriyet Halk Partisinin de bu konuda çok ciddi sıkıntıları bulunmakta. Vermiş olduğumuz yazılı soru önergelerinin tam 616 tanesi iade edildi değerli arkadaşlarım, 10 tane araştırma önergesi ve bu şekilde bakın, 23’üncü Dönemde yüzde 11 cevaplandırılmayan bir oran varken 26’ncı Dönemde yüzde 48’lik bir oranla Meclis tarihimizin en çok yanıtlanmayan önerge dönemine dönüştük. Yani, sorun, sadece önergelerin iadesi değil, önergeler iadeler ediliyor ama zamanında cevaplandırılmıyor, cevap verilenlerin de cevabı yerinde değil yani konu peş peşe. Bir önerge veriyorsunuz, gelen cevap: “Muhatabına iletilmiştir.” “Gelen yazı size iade edilecektir.” E, ne yapıyorsunuz? “İç Tüzük’te müeyyidesi yok.” Vaktinde önergeler cevaplandırılmadığı zaman Başkanlık tenkit ediyor yazıyı. Tenkitten sonra müeyyidesi ne? Müeyyide yok değerli arkadaşlarım.

Bu şekilde kanayan bir yaramız var ama hiçbir zaman İsmail Kahraman’ın Meclis Başkanlığını yürüttüğü bu Meclis döneminde, 26’ncı Dönemde olduğu kadar önergeler iade edilmemiştir, cevap verilmezlik yapılmamıştır ve verilen cevaplar da tatminkâr değildir.

Tabii, bu, nereden kaynaklanıyor? HDP’li kardeşlerim, bu önergeyi verdiniz ama aslında önergenin bir kaynağı var. Yani, bu, Meclis Başkanının yapısından kaynaklanıyor, genetiktir bu, genetik; genetik faktörlerden dolayı. Niçin? Siz, hiç Meclis Başkanımızın Atatürk’le ilgili bir sempozyum düzenlediğini gördünüz mü? Geçtiğimiz yıl Meclis Başkanımız Abdülhamit’le ilgili tam dört gün süren bir sempozyum düzenledi hem o sempozyumu tanıttı, ardından iki gün sonra da tam dört gün süren Abdülhamit’le ilgili sempozyum yapıldı. Meclis Başkanı geçtiğimiz günlerde, tam dört gün önce diyor ki Abdülhamit’le ilgili gene: “Muhteşem bir insandı.” Yani, konu Meclis Başkanının genetik yapısından kaynaklanıyor, fikri dünyasından kaynaklanıyor. Abdülhamit neyle ünlüdür? Abdülhamit, uzun bir saltanat dönemi yapmıştır ama Abdülhamit sansürle anılır, istibdat dönemiyle anılır.

SAİT YÜCE (Isparta) – Abdülhamit’e laf söyleme. Meclis Başkanı, Abdülhamit’i övmekle çok doğru bir iş yapmıştır.

LEVENT GÖK (Devamla) - Bu nedenle, sorun, Meclis Başkanının özellikle düşünce yapısından kaynaklanan bir genetik eksikliktir değerli arkadaşlarım. Abdülhamit’ten aldığı bir genetik faktörü buralara taşıyor ve Meclisimizi sansürcü bir anlayışla yönetmeye çalışıyor; esas sıkıntı budur. Ama, anlaşılıyor ki Meclis Başkanını değiştirmeye niyetleri yok. Hiç olmazsa bir Atatürk açılımı yapıyorsunuz, Abdülhamit’ten sonra bir de Sayın Meclis Başkanının Atatürk’e yönelmesi, belki düşünce dünyasını daha berraklaştırır, soru önergelerinin cevaplandırılmasında daha kolaylaştırıcı bir rol oynar ve hepimizin önünü açar diyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

Grup önerisi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

HDP grup önerisinin konusu, muhalefet partilerinin verdiği soru ve araştırma önergelerinin, siyasi saikler nedeniyle TBMM İçtüzüğü gerekçe gösterilerek iade edildiği, bunun da milletvekillerinin denetim fonksiyonunu engellediği ve bununla alakalı bir araştırma komisyonu kurulması talebini içeriyor.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki önemli fonksiyonu var. Birisi, yasama fonksiyonu; kanun tekliflerini ve tasarılarını kanunlaştırıyoruz burada. Diğeri de, denetim fonksiyonu. Denetim fonksiyonunda milletvekilleri bu görevini, Meclis araştırması, yazılı ve sözlü olmak üzere soru önergesi, gensoru, genel görüşme, Meclis soruşturması gibi vasıtalarla kullanıyor. Tabii, milletvekilleri, bu görevini yaparken belli kurallara tabi. Anayasa’mızın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün öngördüğü kurallar çerçevesi içerisinde önerge metinleri, yazılı ya da sözlü konuşmalarında belirttiği ifadeler, Anayasa’nın ve TBMM İçtüzüğü’nün belirttiği kurallar çerçevesi içerisinde olmalı. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü hepimizi bağlar. İç Tüzük’te 67’nci madde, konuşma üslubuyla ilgilidir. Eğer ifadeler, bu maddeye aykırıysa elbette ki iade gerekçesi olabilir.

Yine, Anayasa’mızın 138’nci maddesi, eğer verilen önerge yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgiliyse burada da Anayasa’ya aykırı bir durum olur, Meclis Başkanlığı, Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle iade eder.

Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 96 ve 97’nci maddelerinde yazılı ve sözlü soru önergelerinin usulü belirtilmiştir. Bu usule aykırı sorular sorulmuşsa ya da sorulamayacak sorular sorulmuşsa Meclis Başkanı, Anayasa ve İç Tüzük’ten kaynaklanan bu yetkisini kullanır.

Muhalefetin denetim faaliyetinin siyasi saiklerle engellenmesi söz konusu değildir değerli milletvekilleri.

Araştırma önergesinin gerekçesine baktığımız zaman, gerekçesinde “Şu kelimeler nedeniyle önergelerimiz iade edildi.” deniliyor, işte “katliam”, “savaş” gibi ifadeler. Devletin terörle mücadelesini “savaş” ve “katliam” olarak nitelendirirseniz bu, Anayasa’ya aykırı bir durumdur. Yine “Kürt illeri” “kürdistan” gibi ifadeler kullanırsanız bu da Anayasa’mızın “Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” ilkesine aykırı ifadeler olur ve bu nedenle de Anayasa ve İç Tüzük gereğince iade edilir.

İstatistiklere aslında geldiğimizde, iade edilen önerge sayısına baktığımız zaman, bu da toplamda yüzde 10’u geçmemektedir.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tunç.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın hatip konuşmasında bizi mevcut önergeyle Anayasa’ya aykırı davranmakla suçladı ve terör ve terörizme destek olarak aslında niteledi. Bu nedenle…

BAŞKAN – Sataşmadan söz istiyorsunuz.

Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dikkatle dinledim gerçekten sayın hatibi, çok güzel bir şekilde mevzuatı özetledi; teşekkür ediyorum. Beş dakikada ben yetiştirememiştim. İç Tüzük, Anayasa, ilgili kurallar, denetim yetkisi, yasama fonksiyonu; tabii ki bunların altına imza atıyorum ama bunun nasıl kullanıldığı önemli. Tam da önergemiz bunu söylüyor. Bir kere, bizim önergemizde biz her partinin farklı bir dili ve yaklaşımı olabileceğini söylerken siyasi olayları farklı okuyabileceğimizi de ifade etmiştim. “Kürt” ve “kürdistan” kavramı ya da “işkence” kavramı ya da “katliam” kavramı; bunlar kime yönelik olursa olsun reddediliyor, sivillere yönelik hak ihlalleri ve cinsel şiddetten dolayı bile önergeler reddediliyor.

Şimdi, bir ülkede işkence maddi olarak varsa, Roboski gibi, Ankara gibi, Suruç gibi, Kızılay’daki gibi birçok katliam varsa o katliama “katliam” demeyelim mi, işkence yapılıyorsa “işkence” demeyelim mi, cinsel şiddet varsa “cinsel şiddet” demeyelim mi? Şimdi, biz bunları söyleyemezsek vatandaşın düşünce ve ifade özgürlüğünden bile faydalanamıyoruz. Bizim dilimizi bağlıyorlar ve sansür uygulanıyor. Bir kere, bu kavramlar asla ret gerekçeleri olamaz. Anayasa da, İç Tüzük de kötüye kullanılıyor, keyfî bir takdir yetkisinin aleyhe yorumlanması var. Meclis Başkanına bu konuda -demin de söyledim- sözlü sordum “Niye iade ediyorsunuz?” diye sordum. Bize ilgili bakanlık cevap versin, desin ki:” İşkence yoktur ya da cinsel şiddet bu ülkede yoktur.” En azından sorumuza yanıt almış olalım.

Sayın Gök… Benim sürem yetmediği için söyleyemedim, zaten cevap da verilmiyor, cevap verilmediği gibi önergelerimiz iade ediliyor. Bu nedenle sizin de gerçekten mevcut mevzuat kapsamında bir kez daha durumu gözden geçirerek, her şeyi belirli bir yere bağlamadan objektif bir değerlendirme yapmanız gerekiyor. Bunu araştırmak zorundayız. Çünkü bu, bizim kendi çalışmalarımızı doğrudan ortadan kaldıran bir uygulamaya dönüştü.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tunç…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, 60’a göre kısa bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun, açıyorum mikrofonunuzu.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

20.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, “Ne sorarsak iade ediliyor.” şeklindeki görüşe katılmak mümkün değil.

Şimdi, 26’ncı Dönemde muhalefetin cevaplanan yazılı ve sözlü sorularına baktığımız zaman: Cumhuriyet Halk Partisinin 13.105 sorusunun 6.326’sı cevaplandırılmış, HDP’nin 3.330’dan 1.426’sı cevaplandırılmış, MHP’nin 1.491’den 981’i cevaplandırılmış, bağımsızların da 123’ten 39’u cevaplandırılmış. Sözlü sorularda da CHP’nin 772’den 364’ü cevaplandırılmış, HDP’nin 59’dan 15’i cevaplandırılmış, MHP’nin de 67’den 49’u cevaplandırılmış. Yine, bu dönemde 271 birleşim yapmışız. Bu birleşimlerin 168’inde HDP grup önerisi görüşülmüş.

Şimdi, iadelere baktığımız zaman, 26’ncı Yasama Döneminde 1 ve 2’nci yasama yıllarında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bu istatistikler 26’ncı Döneme mi ait?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Evet.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Tunç.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 19.529 yazılı soru önergesinin 1.546’sı iade edilmiş. Bu, sadece HDP’ye ait önergeler değil, iade edilen önergelere baktığımız zaman, 616’sı CHP’nin, 846’sı HDP’nin, 66’sı Milliyetçi Hareket Partisinin. Yine, 2.241 Meclis araştırması önergesinden 149’u iade edilmiş, bunlar da yine çeşitli partilere mensup. 21 gensoru önergesinden sadece 4’ü iade edilmiş, diğerleri görüşülmüş. 2 tane de Meclis soruşturması önergesi verilmiş; Cumhuriyet Halk Partisinin Cumhurbaşkanımızla alakalı verdiği o Meclis soruşturması önergeleri iade edilmiş çünkü bu da mevcut Anayasa’ya göre mümkün değil, 2019’dan sonra mümkün olabilecek bir husustur.

Bilgilerinize arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tunç.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, ben de İç Tüzük…

MURAT EMİR (Ankara) – Anayasa’ya aykırılığını da söyleyebilir mi sayın hatip? Hangi açıdan Anayasa’ya aykırı?

BAŞKAN - Sayın Yıldırım…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Yerimden çok kısa bir söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun, açıyorum mikrofonunuzu.

21.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hatibin iadeler konusunda verdiği rakamlarda da görüleceği üzere Hükûmete, ilgili bakanlıklara veya Meclis Başkanlığına yöneltilen soru önergelerinin -rakamları üç aşağı beş yukarı takip ettim- ancak yarısına ulaşabiliyor; yani, yarım çalışan bir Meclis. Bizim hatibimiz “Hiç cevap vermiyor.” demedi ki, “Büyük çoğunluğuna cevap vermiyor.” dedi. Verilen rakamlara bakıldığında, bu Meclisin ne kadar çalıştığı konusunda eleştirilerimizi doğrulayan rakamları sarf ettiği için kendisine teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, milletvekilleri tarafından verilen önergelerin iade gerekçelerinin incelenmesi, milletvekillerinin denetleme faaliyetlerinin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla 13/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 13 Kasım 2017 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Karar yeter sayısı istiyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.14

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok Başkan.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Yok Başkan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Elektronik yapın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yapılan oylamada karar yeter sayısı bulunamadı.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.34

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye),

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, taşeronlaşmanın neden olduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2130) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 13 Kasım 2017 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/11/2017 Pazartesi günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                    Engin Özkoç

                                                                                                                                        Sakarya

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan “Taşeronlaşmanın neden olduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla (10/2130) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 13/11/2017 Pazartesi günlü (bugün) birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir…

Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün ülkemizdeki en yakıcı sorunlardan birini konuşuyoruz, taşeron işçiliği konuşuyoruz. Bu, kamudaki 810 binin üzerindeki işçiyi ilgilendiriyor. Türkiye’de 2,5 milyonun üzerinde işçi taşeron olarak çalıştırılıyor ve aileleriyle birlikte düşündüğümüz zaman da neredeyse 10 milyonun üzerindeki vatandaşımız taşeron işçilikten muzdariptir ve bunun mağdurudur. Dolayısıyla bu sorunu, bu konuyu ciddiyetle ve -Sayın Başkan, uyarırsanız- en azından yerimizde oturarak ve sessizce dinlememiz gerektiğini düşünüyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda uğultu var; lütfen dinleyelim.

MURAT EMİR (Devamla) – Hafif veya basit bir konuyu konuşmuyoruz.

Değerli arkadaşlar, on beş yıllık iktidarınızda taşeron işçi sayısı astronomik olarak artmıştır. Yüzde 500 oranında taşeron işçiliğin arttığını görüyoruz on beş yıllık iktidarınızda. Ve bu iktidarlar döneminde asla ve kata taşeron işçiliğin düzeltilmesine, iyileştirilmesine, ortadan kaldırılmasına ve bu işçilerimize kadro verilmesine dönük hiçbir eyleminizi görmedik. Ama neyi gördük? Her seçimden önce yaptığınız vaatlerinizi gördük.

Bakın, çok kısa anımsatacağım size: Seçimlerden önce, haziran seçimlerinden önce 3 Mayısta Sayın Erdoğan “Kadro istiyoruz.” diyen bir taşeron işçiye “Nankörlük yapmayın.” diyor. Devamında “Bir işin var zaten, o yüzden nankörlük yapma.” diyor. Oysa değerli arkadaşlar, iş talep etmek, kadro talep etmek bu ülkede yaşayan ve çalışan herkesin temel hakkıdır ve anayasal hakkıdır. Bir şekliyle taşeron işçi olarak dahi iş buldu diye kimseye minnet etmesi gerekmiyor, susması gerekmiyor; susmayınca da nankör olmuyor değerli arkadaşlar. Peki ne oldu siz böyle yaptıktan sonra? 7 Haziran hezimetini yaşadınız. Anladınız ki o işler öyle değil. Onu anlayınca ne yaptınız? Bakın, işte, taşeron Başbakanınız vardı ya bir tane -bakın, ona da bakın- o ne demiş? “Dışarıda kalan tek bir taşeron işçisi olmayacak. Biz söz verdik mi böyle söz verir, icraat yaptık mı böyle yaparız.” Siz böyle mi yapıyorsunuz? Bakın, bu söz verildikten sonra iki yıl geçti üstünden, hâlâ düşünüyorsunuz, taşınıyorsunuz, hesap yapıyorsunuz. Neyi hesap ediyorsunuz?

Siz seçimlerden önce tuğla kalınlığında seçim beyannamesi yayınladınız, gösterdiniz, “Kadro vereceğiz.” dediniz. Nerede o hesaplar? Her seçimden önce gösteriyorsunuz, “Yapacağız.” diyorsunuz ve insanların yoksulluğunu ve işsizliğini sömürüyorsunuz; işin özü budur. Yoksulluğu ve işsizliği sömürerek de sürekli olarak iktidarınızı pekiştirme arayışı içerisindesiniz. Bakın, hâlâ Sayın Başbakan diyor ki: “Bu iş bu yıl sonunda bitecek.” Peki, bitecek mi? Göreceğiz ama biz gördüklerimizden, okuduklarımızdan anlıyoruz ki bu sorunu bitirmeyeceksiniz, sadece ismini değiştireceksiniz. “Sözleşmeli personel” diyecekmişsiniz, on iki aydan daha uzun süreli sözleşmelilere kadro verecekmişsiniz, belirli şartlara bağlayacakmışsınız, daha önceki kıdem haklarından vazgeçmesini, dava haklarından vazgeçmesini isteyecekmişsiniz. Bunu yapacaksanız değerli arkadaşlar, bu sömürü düzenine, bu emek hırsızlığına devam edecekseniz hiç bunlara yeltenmeyin çünkü artık on beş yılda deşifre olmuş, her yönüyle anlaşılmış bir siyasi iktidarsınız.

Taşeron işçilik değerli arkadaşlar, emeğin sömürüsüdür, ucuz işçiliktir, modern köleliktir, emeğin değersizleştirilmesidir, sendikasızlaştırmadır; grev hakkının, toplu sözleşme hakkının yok edilmesidir. Şimdi, bunlar ortadayken ve insanlarımızın en temel hakkıyken kadro istemek, siz bunu engellemek üzere her türlü mücadeleyi veriyorsunuz.

Bakın, özellikle kamuda 810 binin üzerinde taşeron işçi var, en çok da sağlık alanında; mesela, Numune Hastanesinin dâhil olduğu birinci bölge Kamu Hastaneleri Birliğinde. Biliyor musunuz, özellikle kamu, sözleşmeleri üç ila altı aylık yapıyor. Bakın, bu, aslında bir Sağlık Bakanının da, bir Hükûmetin de utanacağı bir şeydir. Üç ila altı aylık arasında niye yapıyor? Çünkü üç ayda bir, altı ayda bir işe girdi-çıktı yaptırıyor ve kıdem tazminatını, iş hakkını dahi ödemek istemiyor ve Numune Hastanesinde çalışan işçilerin kendilerinin, çocuklarının sağlık hakkı, sigorta hakkı olmadığını biliyor muydunuz sadece bu yüzden?

Dolayısıyla değerli arkadaşlar, bu sadece bir iş meselesi değil, bu bir aş meselesi değil, bize göre bir insanlık suçudur. İnsanları böylesine yoksulluğa ve güvencesiz çalışmaya mahkûm etmekten bir an evvel vazgeçin diyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Emir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Murat Bey konuşmasında “taşeron Başbakan” ifadesini kullanarak tahkir kastıyla böyle bir dil kullanmıştır. 69’a göre sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Kime karşı kullandı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başbakana “taşeron” deyince tahkir oluyorsa, taşeron işçilere verilecek bir cevaplarının olması lazım.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Ankara Milletvekili Murat Emir’in CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; esasen Murat Bey siyaset dilinin inceliğini, nezaketini bilen ve bu doğrultuda dikkatli ve ihtimamlı bir dil kullanan arkadaş. Zannediyorum sehven ağzından çıkmıştır diye ümit etmek isterim.

Şüphesiz her çalışan kişiye, gruba ilişkin statü saygıdeğerdir ama Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanını tanımlarken daha dikkatli bir dil kullanmak gerekir. Bunu eleştiri yapılmayacağı anlamında söylemiyorum, elbette eleştirinizi yaparsınız ama tahkir kastıyla böyle lakaplar, isimler takmaya başlarsanız mukabilini çağırırsınız Murat Bey. Sonuçta burada kirli bir siyasi dil ortaya çıkar; bunu herhâlde hiçbirimiz istemeyiz, siz ayrıca hiç istemezsiniz diye düşünüyorum. Bu çerçevede, bu “taşeron Başbakan” ifadesinin yanlışlığını ve Murat Bey’in eğer bir açıklaması varsa bu doğrultuda o açıklamasını talep ediyorum.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Hocam, görevden alınış şekli sebebiyle o vurgu yapıldı.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Emir…

MURAT EMİR (Ankara) – Burada açıklamam gereken ve kirli dil kullandığıma dönük iddia olduğu için ben de söz hakkı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, size de iki dakika söz vereyim.

Aslında sataşma değil, normalde açıklama yapmak için yerinizden verebilirdim ama buyurun.

3.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MURAT EMİR (Ankara) – Öncelikle, Sayın Bostancı’nın şahsımla ilgili düşüncelerine teşekkür ederim. Gerçekten de bu kürsülerin dikkatli ve politik nezaketin içerisinde kullanılması gereği ortada, burada bir sorun yok.

Burada benim amacım asla Sayın eski Başbakanı tahkir etmek, üzmek, incitmek değildir elbette. Ancak, değerli arkadaşlar, önemli bir konu bu. Bakın, bir başbakan düşünün, seçimlere giderken diyor ki: “Bir tane bile kadrosuz işçi kalmayacak.” Ve “Biz bir iş yaparsak böyle yaparız.” diyor ve onun üzerinden de iktidar oluyor. O yüzde 49,5 oy alıyor, oy aldıktan bir süre sonra çağrılıyor ve “Sen artık Başbakan değilsin.” deniyor ve biz o Başbakanı göremiyoruz artık burada. Niye göremiyoruz? Çünkü başka bir irade, o Başbakanın Başbakanlığını elinden aldı. Bakın, millî irade yok artık Türkiye’de, irade başka birinin elinde. Şimdi, biz o zaman bunu kime soracağız? Kime soracağız bu sözün hesabını, hangi AKP iktidarına soracağız? “İki yıldır niye bekliyordunuz?” diye sormayacak mıyız değerli arkadaşlar? Dolayısıyla biz bu nedenle bu konuyu gündeme getiriyoruz.

Bu konu ciddi bir konu, aslında beş dakikalara sığmayacak bir konu. Bakın, 10 milyonun üzerinde insanımızı ilgilendiren; işsizliğe, açlığa ve yoksulluğa mahkûm eden, yakıcı bir sorundan bahsediyoruz ve bir siyasi iktidar sözler vermiş, verdiği sözlerini tutmamış ve o sözü verenler de gayrimeşru bir biçimde o konumlarından edilmişler. O zaman, biz bunu burada da elbette tartışmak zorundayız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Emir.

Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, sadece kayıtlara geçmesi için söylüyorum. Sayın Grup Başkan Vekilimiz aslında çok nezaketli biridir, sözlerine de çok dikkat eden birisidir, sanıyorum onun da dili sürçtü. Başbakan konusunda bu kadar hassas olan hocamızın aslında taşeron işçiler konusunda da -“tahkir” kelimesini yani “aşağılama” kelimesini- bir hakaret olarak görmemesi gerekirdi. Bunun da kayıtlara geçmesini istiyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkoç.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Taşeron işçiler açlık sınırının altında yaşıyor.

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, ben konuşmamda her çalışma grubunun saygıdeğer olduğundan bahsettim, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına ilişkin konuşurken gösterilmesi gereken bir nezaketten ve ihtimamdan bahsettim. Buradaki bağlamı itibarıyla kullanılan dilin de kirli bir dili çağırabileceğini ifade ettim. Söylediğim budur.

Teşekkürler.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Aynı dikkat Türkiye'de çalışan emekçiler için de geçerlidir, emekçilere de aynı hassasiyetin gösterilmesi gerekir.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Özkoç.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, taşeronlaşmanın neden olduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2130) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 13 Kasım 2017 Pazartesi günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi grup önerisi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu…

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

CHP Meclis araştırma önergesinde her ne kadar taşeronlaşmanın vardığı boyut ve taşeronlaşmanın neden ve sonuçlarının araştırılması önerilmişse de içeriğine bakıldığında, önergenin, sivil toplum kuruluşlarına baskı yapılması, asgari ücret, kıdem tazminatı, işçi haklarının iyileştirilmesi, sendikalaşma ve toplu sözleşme, kamuda norm kadro uygulaması, 4/B ve 4/C’lilerin sorunları gibi her biri ayrı ayrı araştırmayı gerektiren kapsamlı sorun alanlarıyla ilgili olduğu görülmektedir.

Taşeronlaşma son yıllarda oldukça yaygınlaşan, bir yandan kolay istihdam yolu olarak görülürken, diğer yandan, beraberinde, özellikle de çalışanların haklarının haleldar edilmesi anlamında ciddi sıkıntılar getiren bir uygulamadır. Taşeronlaşma, temelde, işçilere gördürülen hizmetlerin niteliği, çalışanların hakları ve normların istismarı gibi sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bize göre, örgütsüzlüğü, güvencesiz çalışmayı, kayıt dışılığı ve kuralsızlığı tetikleyen, insan onuruna yaraşır düzgün iş tanımını yok sayan, çalışma hayatının dengelerini bozan şekilde çalışma yöntemlerine son verilmelidir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde alt işveren işçilerinin artan sorunlarını çözüme kavuşturmayı, çalışma şartları ve ücretlerini iyileştirmeyi, iş güvencesi, yıllık ücretli izin, fazla mesai ücreti, kıdem tazminatı gibi haklarını güvence altına alacak şekilde bir düzenlemeye kavuşturmayı, kamuda çalışan taşeron işçileri de kadroya geçirmeyi öngörmüştük. Bu ihtiyacın hâlen devam ettiği bir gerçektir. Nitekim, Hükûmet de 1 Kasım seçimlerinde, kamudaki taşeron işçilerin kadroya geçirileceği vaadinde bulunmuştu. Ancak bugüne kadar konuya ilişkin olarak hâlâ somut bir adım atılmış değildir. MHP olarak, bir an önce, taşeron işçilerin ve ayrıca 4/B ve 4/C’li, geçici, vekil gibi çalışanların da yaptıkları işle uyumlu kadrolara geçirilmesini gerekli görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, esasen sorun çalışma hayatı ve kamu personel rejimindeki hukuki ve mali statü karmaşasından kaynaklanmaktadır. Bize göre, geçici ve münferit düzenlemeler yerine çalışma hayatındaki sorunların masaya yatırıldığı köklü bir personel rejimi reformunun gerçekleştirilmesi şarttır. Türkiye, süratle, köklü devlet geleneğini çağdaş gelişmelerle buluşturan bir kamu yönetimi yapısına ve çalışma hayatı normuna kavuşturulmalıdır.

Bununla birlikte, taşeronların sorunlarının araştırılmasına ilişkin önergeyi desteklediğimizi belirtiyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aksu.

Sayın milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.59

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde ikinci söz Halkların Demokratik Partisi Grubuna aittir.

Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul, buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dün vuku bulan depremden dolayı İran, Irak ve Kürdistan halklarının acısını paylaşıyor, depremde yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bu ülkenin belki de en önde gelen sorunlarından bir tanesi de emekçilere, işçilere yönelik politikalarımızdır. Özellikle özelleştirmeler ve bunlarla bağlantılı olarak taşeronlaştırma politikaları ve iş güvenliği ve sağlığı önündeki engeller gittikçe yoksullaşmayı derinleştirmektedir. AKP iktidarının on beş yıllık iktidarı döneminde 125 büyük şirket özelleştirilmiş, kamuya ait olan şirketler özele devredilmiş, bununla bağlantılı olarak da taşeron sayısı 387 binden 2 milyonu aşmış durumdadır şu anda yani yüzde 500 oranında bir artış söz konusudur.

Değerli arkadaşlar, taşeronlaştırma, esnek çalıştırma, güvencesiz çalıştırma aynı zamanda iş yerinde sağlıklı iş çalışma koşullarının oluşmasına da engel olduğundan dolayı bugüne kadar maalesef iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmamasından kaynaklı 20 bine yakın işçi iş kazalarında, iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş durumdadır.

Değerli arkadaşlar, taşeronlaştırma aynı zamanda örgütsüzlüğü de getirmektedir. Sendikalaşma oranı bugün ülkemizde neredeyse onda 1’e düşmüş durumdadır ve sendikalara, örgütlenmeye yönelik politikalar sanki bir terör örgütüne üyelikle eş değer hâle getirilmiş ve güvencesizleştirme had safhaya ulaştırılmış durumdadır.

AKP iktidarı her sıkıştığında, her seçime yaklaştığında “Taşeronu kaldıracağız, taşeron işçiyi güvenceye alacağız.” diye her gün vaatlerde bulunuyor ama maalesef on beş yıllık iktidarında sona gelinmesine rağmen bu konuda atılmış bir adım yok. Mevcut Başbakan bu yıl sonuna kadar taşeronu kadroya alacaklarını ifade ettiler. Aralık ayına geldik, henüz bir çalışma, gözle görülür bir ilerleme söz konusu değil. Yine, farklı kadrolarda çalıştırma, 4/C’li vesaire bir sürü farklı kadroda çalıştırma, sözleşmeli personel alımı yine gittikçe artmakta ve güvencesiz çalıştırma gittikçe neredeyse rutine dönüşmektedir.

Dolayısıyla, biz, Halkların Demokratik Partisi olarak Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bu önergeyi destekliyoruz ve mutlaka bu yakıcı sorunun ele alınmasını ve burada kurulacak bir komisyon marifetiyle bu sorunun üstüne gidilmesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Toğrul.

Grup önerisi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mahmut Kaçar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika, buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, dün Irak ve İran’da meydana gelen depremde vefat eden tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum; yaralılara da Cenab-ı Hak’tan acil şifalar diliyorum.

Tabii, taşeron konusu, değerli arkadaşlar 1936 yılında başlayan bir uygulama ve 1936 yılından AK PARTİ iktidarına kadar taşeronlarla ilgili, gerek çalışma koşulları gerek özlük haklarıyla ilgili hiçbir yasal düzenleme yapılmamışken ilk kez AK PARTİ iktidarında 2014 yılında yapılan bir düzenlemeyle taşeron işçilerin gerek ücretleriyle ilgili gerek yıllık izinleri, kıdem tazminatına ilişkin ve toplu sözleşme haklarından faydalanmaları ve sendikalara üye olmalarıyla ilgili 2014 yılında çok önemli bir yasal düzenleme yapıldı. Daha sonra, 1 Kasım seçimleri öncesi bizim, AK PARTİ olarak seçim taahhütnamemizde de ifade ettiğimiz gibi kamuya alınmalarıyla ilgili bir taahhütte bulunulmuş ve bununla ilgili de bu geçen zaman zarfı içerisinde çalışmalar son şeklini almış, çok yakın tarihte Sayın Başbakanımızın ve dün itibarıyla da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın yaptığı açıklamalar da merkeze alındığında bu yıl sonu itibarıyla taşeronların kamuya alınmasıyla ilgili yasal sürecin tamamlanacağı net olarak ifade edilmiştir.

Önce şunu net olarak ifade edeyim: Hükûmetimizin büyük bir sorumluluk içerisinde bu konuya yaklaştığını, bu konuda atılan adımların hem Hükûmet sorumluluğu içerisinde hem de vatandaşlarımıza, çalışanlarımıza taahhütlerimiz çerçevesinde gelişeceğini özellikle kamunun bilmesinde büyük bir fayda mülahaza ediyorum.

Taşeron işçi kardeşlerimizin yaşadığı sorunlara hükûmetlerimiz hiçbir zaman kayıtsız kalmamış, bu uygulamanın, çalışanlarımızın sömürülmesine dönüşmesine müsaade etmeyecek önlemleri geçmişte aldığı gibi bu yakın zamanda yapacağı düzenlemelerle de bundan sonra da hiçbir zaman emek sömürüsüne izin vermeyeceğini buradan ifade etmek istiyorum. Bunu neye göre söylüyorum? Bugüne kadar AK PARTİ iktidarı gerek çalışma hayatıyla ilgili gerekse bütün toplumsal konularda bütün alanlarda vermiş olduğu bütün sözleri yerine getiren ve bunun neticesinde de milletimizden takdir gören siyasi bir harekettir. Bunu değerli arkadaşlarımız da çok iyi bilirler ki, çalışma hayatıyla ilgili, kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkının verilmesi, yine darbe ürünü olan 2821 ve 2822 sayılı yasaların değiştirilerek demokratikleştirilmesi, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili müstakil yasalar çıkarılması gibi çalışma hayatının demokratikleşmesiyle ilgili bütün yapılan düzenlemeler AK PARTİ iktidarı döneminde yapılmıştır. İnşallah, yıl sonuna kadar çıkarılacak olan yasayla birlikte de artık taşeron kardeşlerimizin de bu sorunları çözülecek ve kamuda istihdamlarına başlanacağını ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İşçilerin canına okudunuz. Neyi düzelttiniz arkadaş, ne yaptınız?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaçar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.39

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

9/11/2017 tarihli 20’nci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde ilk konuşma Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yapılmıştı.

Şimdi gruplar adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Selin Sayek Böke.

Buyurun Sayın Böke. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

502 sıra sayılı Kanun’un ikinci bölümüne dair Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Bu torba yasa artık gerçekten çorbaya dönmüş bir yasa. Birçok kanunu orasından, burasından yamamasına rağmen, esasında özünde çok açık bir mesaj barındırıyor. Öyle bir bütün ki bu, 127 maddelik bu kanun aslında 4 temel unsurda birleşiyor. Bu torba kanun bir borçlanma kanunudur, bu torba kanun bir vergi artışı kanunudur, bu torba kanun bir kurumsal çöküş reçetesi ve kurumsal çöküşü derinleştirme kanunudur, bu torba kanun bir rant düzenini devam ettirme kanunudur. Yani 127 maddeyle ortaya çıkan bu çorbadan esasında 2 temel mesaj çıktığını görüyoruz. Bu mesajlardan birincisi, bugüne kadar bu iktidarın yapmış olduğu hataların faturasının vatandaşa çıkartılıyor olması, ikincisi de büyük bir çelişkiyle bunca yük yaratan ve bu yükü bu torba kanunla vatandaşın üzerine yıkıyor olan bu düzeni daha da derinleştiren ve devam ettirmeyi vadeden bir torba yasayla karşı karşıyayız.

Şimdi, ortaya çıkan faturayı bir değerlendirmek gerekiyor. Bu yasada artan vergiler var, bu yasada artan borçluluk var. Türkiye zaten hiç olmadığı kadar borçlu bir şekilde bu yasayı tartışıyor ve sanki bu borçlar yokmuşçasına bu yasada 37 milyar liralık bir ek borç yetkisi talep ediliyor. Türkiye zaten borçlu demiştim, bunu rakamlarla ortaya koymanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bugün Türkiye’nin brüt dış borç stoku 2003’ten sonra ilk defa yine millî gelirinin yüzde 50’sini aşmış durumda, hazinenin dış borcu 4’e katlanmış, iktidara geldiğiniz dönemde hane halklarının borcu 6-7 milyar lirayken bugün 400 milyara dayanmış yani vatandaşın borcu neredeyse 60 kat artmış, özel sektör ve hane halkının borcunun toplamı 2,5 trilyon lirayı buluyor. 2001’de bütün Türkiye’nin borcu millî gelirine oranla yüzde 144’ken bugün yüzde 212’ye ulaşmış yani borçlanmışız. Bu borçlanmayla üretip de borç ihtiyacını ortadan kaldıracağımıza millî gelirin içerisinde borcun payının arttığı bir düzeni devam ettiren bir torba yasayla bir kez daha karşımızdasınız. Şimdi, bu torba yasayla istenen bu 37 milyarlık ek borç var olan borcun üzerine bir borç yüküdür ve bu borçlanma faizi mutlaka artıracaktır. Yani, ortaya koyduğunuz bu faturada sadece borç yok, sadece vergi yok, faiz artışı da var sizin getirdiğiniz bu torba yasayla. İşte, tam bu yüzden bu torba yasaya “borçlanma kanunu” diyoruz. Vergiler de var. Emekliye, emekçiye, çiftçiye, esnafa, tüketiciye, KOBİ’ye zaten vergi yüklenmişken bugün burada internet vergisi, kurumlar vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, kira gelirinden vergi artışıyla bu yasa da bir vergi artışı yasası olmanın ötesine geçmiyor.

Eğri oturup doğru konuşalım, hem borçlanma hem vergi artışına ihtiyaç duyuluyorsa belli ki koskoca bir delik var o kamu maliyesinin orada. Bu kadar acil tedbir gerekiyorsa işler hakikaten sıkışmış, deniz gerçekten bitmiş demek ki. Biz bu uyarıyı daha önce ne zaman yaptıysak dönüp dediniz ki: “Aman canım, mali disiplin var, bütçemiz sağlam.” Bütçe sağlam olsaydı 37 milyar lira daha borçlanmak gerekmezdi. Bütçe sağlam olsaydı 80 milyonun üzerine bunca vergi yükleme ihtiyacı olmazdı. Şimdi görüyoruz ki derdi rant olan bir ekonomiden maalesef sadece açıklar ve vatandaşa yük çıkıyor. Bu rant düzeninin sınırına gelindiğini biz biliyorduk ama şimdi o kısır döngü kendisini bu torba yasada açıkça ortaya koyuyor.

Bu torba yasa yalnızca şimdiye kadar saray rejiminin yaptığı hataların yükünü vatandaşın omzuna bırakmıyor, aynı zamanda bu rejimin ortaya çıkardığı çarpık ekonomik düzeni de derinleştirmeyi vadediyor. Veriyle konuşalım. Somut olarak torba yasa nasıl oluyor da bugünkü düzeni derinleştiriyor? Bugün Türkiye’yi bu borç sarmalına sokmuş olan ranta dayalı inşaat düzeniydi ve dış borçlanmayla sanal bir tüketim yaratan çarpık bir düzendi. Bu torba yasa, ranta dayalı inşaatı destekleyen, borçlanan bir Türkiye ekonomisini kısır döngüden çıkarmak yerine, o kısır döngüyü derinleştiren bir düzeni vadediyor. İnşaat sektöründen rant vergisi almak yerine, üretenleri, verimli bir biçimde üretime katkıda bulunanları kapsayan kurumlar vergisini artırmayı teklif ediyorsunuz. Yani, rant yerine üreticiyi cezalandıran, rantı destekleyen yaklaşım çok açık. Türkiye’yi inovasyona taşıyacak bilimsel, rasyonel, eşit, ücretsiz bir eğitime doğru adım atacağınıza yandaş şirket zengin etmenin yolu hâline gelmiş FATİH Projesi’ne bu torba yasayla vergi muafiyeti getiriyorsunuz. Yandaşlarınıza devrettiğiniz TELEKOM’u kurtarmak için bu torba yasaya maddeler sıkıştırdınız. Türkiye’yi yeşil ekonomiye taşıyıp doğayı, çevreyi korumak yerine beton ekonomisine devam etmek için meraları, deniz kıyılarını inşaat rantına bu torba yasanın maddeleriyle açıyorsunuz. Özetle, bugün Türkiye’yi zor durumda bırakan bu çarpık büyüme modelini aynı sonuçları bir daha ortaya çıkartacak biçimde tekrar derinleştiriyorsunuz. Bugün artan borçlanma ve vergi ihtiyacı yarın daha yüksek borç ihtiyacı doğuracak, yarın daha yüksek vergi ihtiyacı doğuracak ve 80 milyon bu yükün altında ezilecek. İşte tam bu yüzden bu torba yasa bir rant düzeni torba yasasıdır diyoruz ve bunu gösteren verilerin arttığını ifade ediyoruz.

Rant düzeni ülkede eşitsizliği artırıyor. Bugün Türkiye’de gelirden en yüksek payı alan ilk yüzde 20’lik kesimle en düşük yüzde 20’lik kesim arasındaki gelir farkı 8 kata yükselmiş durumda. Gelir adaletsizliğini ölçen Gini katsayısı son birkaç yıldır artış eğiliminde. Bozulan gelir dağılımı en çok orta sınıfı vuruyor. İşverenlerin gelir artış hızı son on yılda yükselmişken, 2016 yılında gelir artışı en düşük olan kesim ücretliler ve maaşla çalışanlar. Yani orta gelir sınıfını yok eden bu anlayış bu torba yasayla, rant düzenini destekleyen bu torba yasayla tekrar perçinleniyor. Diyorsunuz ki: “Motorlu taşıtlar vergisi en çok kimin canını acıtır? Orta gelir sınıfının, o zaman motorlu taşıtlar vergisini artıralım. Kim kullanmadığı köprüler için para ödemek zorunda kalıyor? Orta sınıf. O zaman biz ne yapalım? Kamu-özel ortaklıklarını devam ettirecek yasaları bu torbanın içine sıkıştıralım.” Bu torba yasa vatandaşına karşı rant düzenini destekleyen bir rant yasasıdır ve AKP’nin iktidar anlayışını da çok açık ortaya koymaktadır.

Bugün, kuralsız, kurumsuz, keyfî iş yapmayı marifet sanan siyasetiniz kendini bu torba yasada da gösteriyor. Bugüne kadar kaç kere uyardık bilmiyorum ama bir kez daha uyarma ihtiyacı duyuyorum: Denetim olmadan, kural olmadan, şeffaflık olmadan, kurumlar çalışmadan istikrar olmaz. Bu ülkede bunca vergi yükü ihtiyacını, bunca borçlanma ihtiyacını ortaya çıkartan bu keyfî anlayıştır zaten. Bu keyfî anlayış da bu torba yasayla bir kez daha derinleştiriliyor. “Nasıl?” derseniz, torba yasanın kendisi zaten keyfî, kuralsız ve demokrasiden uzak anlayışın ortaya çıkışına yol açıyor. Öyle ki, otuz saniye içerisinde kurumlar vergisiyle ilgili getirilen önergeyle gelir vergisinden vazgeçip kurumlar vergisi artışını getirdi üstelik de son birkaç haftadır bu ülkede sayfa sayfa kurumlar vergisinin düşürüleceği konuşulduğu bir dönemde. Döviz oynaklığına alışmıştık, bu torba yasa sayesinde vergi oynaklığını da görmüş olduk. Etki analizi? Tabii ki yok. Planlama? Ne gerek var, üstelik daha bundan birkaç hafta önce bambaşka bir ekonomi anlatılırken.

37 milyar liralık ek borçlanma hukuksuzca isteniyor. Ek bütçe getirilmesi gerekirken neye harcanacağı belli olmadan bu vatandaşın omzuna 37 milyar liralık ek borç yükü getiriliyor. Sorduğumuzda kimi bakanlar “Savunma sanayisine harcanacak.” diyor, kimi bakanlar “Spekülasyon olabilir, ataklara karşı bu parayı topluyoruz.” diyor. Bu cümlenin kendisi zaten spekülasyona açıktır ve kurumlara güveni bakanların bu açıklamaları ve bu torba yasa yıkmaktadır.

Sonra, bu yetmiyormuş gibi, Varlık Fonu’na para aktarıp paralel hazine kurmak için maddeler bu torba yasaya konuyor. Paralel devletin nasıl bir ceza kestiğini görmeyen, âdeta bu ülkeyi yıkmaya ant içmiş bir siyasi yaklaşımla bir paralel hazine kurulması bu torba yasanın içinde. Bir çağrım var: Rantın değil halkın ekonomisine ihtiyacımız var; yoksa, yarın çok geç olacak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Böke.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hatip konuşmasında -yasayı eleştirebilir, eleştirilerde bulunabilir- bazı rantlardan bahsediyor, AK PARTİ’nin zihniyetinin rant olduğunu ifade ediyor. Bu, baştan aşağı partimize bir sataşmadır.

Bu anlamda, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’nin 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyla alakalı tabii ki muhalefet eleştirilerini ortaya koyabilir. Hatip iktisat kökenli, akademisyen olarak biliyorum. Bu noktada, daha detaylı eleştirilerini dinlemek istediğimi ifade etmek isterim.

Burada, çeşitli zamanlarda çıkan hatipler -az önce, benden önce konuşan hatip de aynısını yaptı- bir ranttan bahsediyorlar. AK PARTİ’nin bu rantları teşvik ettiğini, bunlarla ekonomiyi yönlendirdiğini, yönetmeye çalıştığını, partimizin zihniyetinin bu olduğunu ifade ediyor. Bunlar külliyen reddettiğimiz şeylerdir. Ben size bir örnek vereyim, bununla alakalı bakalım siz ne yaptınız. Bakın, İstanbul Kartal Belediyesi kimdedir? Az önceki hatibin partisindedir, orası yönetiyor.

Bakın, burada bir plan tadilatı yapılıyor. Bir plan değişikliğiyle beraber kesinti yapılacak olan bir araziden kesinti yapılmak istenmiyor. Bu kesinti yapılmadığı zaman ekstra 30 bin metrekare civarında bir inşaat alanı ortaya çıkıyor. Buna 3 CHP’li Meclis üyesi de “ret” veriyor, Kartal Belediyesi Meclisinde. AK PARTİ’li üyelerin oyuyla bu reddediliyor, tekrar gündeme getiriliyor. Bu sefer, Başkan, kendi oyunu 2 sayıp bunu Büyükşehire gönderiyor, Büyükşehir reddediyor. İşin acısı nedir, biliyor musunuz? Orada yüzde 40’lık bir alan kesilmesi gerekiyor. Bunu CHP’nin Meclis üyeleri de biliyor, buna karşı çıkıyorlar ve buna karşı çıkan CHP’li Meclis üyelerini partiden bir yıllığına ihraç ediyorlar. Değerli dostlar, neden ihraç ediyorlar, biliyor musunuz? O plan değişikliğine karşı durdukları için onları ihraç ediyorlar. 3 genç arkadaş, bir yıllığına ihraç ediliyorlar.

Değerli dostlar, bu, kimin rantla uğraştığı, kimin rant üzerinden firmaları zengin etmeye çalıştığının açık göstergesidir.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, bölüm üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Taşdemir konuşacak.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, özür diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkoç, sayın hatibi çağırdım. İsterseniz konuşmasını yapsın, ondan sonra size söz vereyim olur mu?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayhay.

BAŞKAN – Süreniz on dakika.

Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Dün merkezi Süleymaniye olmak üzere bir deprem yaşandı. Depremde yaşamını yitiren herkese Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Tüm halkımızın, halklarımızın başı sağ olsun diyorum.

Değerli arkadaşlar, 502 sıra sayılı Tasarı’yla yine Kabinedeki tüm bakanlıkların çalışma alanına giren, toplumun neredeyse tamamını ilgilendiren düzenlemelerin bir çırpıda karman çorman edildiği bir tabloyla karşı karşıyayız. 16 farklı bakanlığı, 7 ayrı ihtisas komisyonunu, 65 yasayı ilgilendiren 130 maddelik değişikliği kısa bir sürede Komisyonun görüşüne sunmak açıkçası domates çorbasını, pilavı, salatayı ortak bir kapta yapmaya benziyor. Şimdi, bu hazırlanan yemeği de bir şekilde halka yedirmeye çalışıyorsunuz.

Vergiler ve sermaye piyasasıyla ilgili düzenlemeler dışında tasarıdaki düzenlemelerin neredeyse tamamı Plan ve Bütçe Komisyonunun alanına girmeyen konuları içeriyor. Ama her torba yasa uygulamasında olduğu gibi ilgili komisyona sevk edilmek yerine “Nasıl olsa bir şekilde geçireceğiz.” mantığının yansıması olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna bir gösteriliverdi diyelim.

Kanunun uzmanlarının görüş ve önerilerinin alınmasına izin vermeyen bu mantık Hükûmetin genel yönetim mantığıdır. Torba yasa düzenlemesinin Hükûmet kadrosu düzeyindeki yansımasını da, uzmanlık ve birikim gerektiren bakanlıkların âdeta bankacılık oyunu oynar gibi AKP’nin kendi içinde döndürülmesinden anlayabilirsiniz. Sosyal işlerden sorumlu genel başkan yardımcılarını Savunma Bakanlığına, Savunma Bakanını Millî Eğitim Bakanlığına, Sağlık Bakanını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına getiren zihniyet, elbette yasal bir düzenlemeyi çıkarırken “Kendi içimizde bir çırpıda hallediverelim.” mantığına hizmet eder.

Esas olarak ortak yaşamın nasıl kurgulanacağı, farklı istek, ihtiyaç ve çıkarların nasıl bağdaştırılacağı anlamına gelen siyaset mekanizması, AKP’nin elindeki iktidarın anlık ihtiyaçları ve politikalarına göre apar topar çıkarılan torba yasalarla esas hedefinden uzaklaştırılıyor. AKP’nin bu yaklaşımı sadece toplumun farklı kesimlerine, Parlamentonun işlevine değil, genel olarak siyasetin kendisine zarar veriyor. AKP totaliterizmi toplumu yutuyor, devlet toplumun üstüne üstüne genişliyor, Hükûmet “En önemli şey benim iktidarımın sürdürülmesi.” diyerek toplumu resmen istila ediyor. AKP artık bir yandan kendi partisiyle öbür yandan da kendi toplumuyla mücadele ediyor.

Burada AKP’ye il başkanı atamıyoruz, toplumun yaşamına dair önemli etkiler doğuracak düzenlemeler yapıyoruz. Meseleye bu sorumluluk ve ciddiyetle yaklaşmakla yükümlüyüz. Bu açıdan, topluma karşı sorumluluk üstlendik, AKP torba yasalarla bu sorumluluğu hedef alıyor. Böyle bir düzenlemeyi Plan ve Bütçe Komisyonuna sıkıştırıyorsunuz, bari üyelere zamanında bilgi verin. Komisyona çay ikramı mı yapıyorsunuz, yasa mı getiriyorsunuz belli değil. Bırakın vekilleri, bürokratları bile getirilmek istenen değişikliklerin gerekçelerine hâkim değil; Komisyonda vekillerimizin sorularına somut yanıtlar verilemiyor.

Sosyal, toplumsal boyutları da olan düzenlemelerin sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda ele alınmasının ardından ayrıca AKP’nin bütün meseleleri ekonomiye indirgeyen, sosyal sorunlara teknik çözümler öneren yaklaşımı var. Çocukların, kadınların, emekçilerin, doğanın geleceğini ilgilendiren düzenlemeler bu şekilde ele alındığı müddetçe yeniden düzenleme yapmayı zorunlu kılacaktır. Dolayısıyla aslında bu uygulamalar taşa tohumu ekmeye benziyor.

Hatırlarsanız, referandumu takiben yapılan İç Tüzük değişikliğine temel gerekçelerden biri olarak kaliteli yasaların çıkarılabilmesi adına komisyonlar güçlendirilecek, tasarı ve teklifler olgunlaşana denk görüşülebilecek denmişti. Bunlar söylendiğinde dönemin, 3’üncü Yasama Yılının daha ilk Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısına, 2018 yılı bütçe görüşmelerine çok az bir zaman kalmıştı. Değil olgunlaşmak, içeriğine dahi tam anlamıyla hâkim olmadığımız bir torba yasayla gelmiş olduk. Kendi seçmenini yanıltan bir iktidar dürüst bir siyaseti temsil edebilir mi?

Yeni düzenlemeler getiren torba tasarı, eski torbaların bedelidir. 2002 yılından bu yana izlediği ekonomik politikalarla AKP hükûmetlerinin sözünü ettiği mali disiplinin sağlanamamasıyla ortaya çıkan yangının resmidir.

Türkiye, 5,5 diye övündüğü büyümeyi borçlanarak gerçekleştiriyor. Nakit dengesi ağustos ayında 2 milyar 973 milyon lira açık verdi. Türkiye'de borçlanma sınırlarının bu denli aşılması, en zor kriz dönemi olan 2009’da görülmüştü. Borçlanma dış kaynakları artı 16 milyardan 21,6 milyara döndü, tam 40 milyar liralık bir sapma söz konusu. 2018 bütçe gelirlerinin yüzde 86’sını vergiler oluşturuyor; bu, devletin 697 milyarlık gelirinin 600 milyarının halkın ödediği vergilerden geldiği anlamına geliyor. İç ve dış borç oranının gelirin yarısına tekabül ettiği göz önünde bulundurulduğunda, halkın parasının, devletin garanti ödemesi olarak bilinen taahhüt miktarını karşılamaya gittiği anlaşılıyor. Cari açığın temel sebeplerinden biri olan tasarruf oranları çok düşük. Özellikle özel kesimin tasarruf oranlarındaki düşüklük dikkat çekiyor. Kayırmacılığın, rantın kural olduğu bir siyaset ekonomisi tasarruf edebilir mi?

Türkiye yüksek enflasyonla büyümeye zorlanıyor. Dünyada uzun yıllar yüksek enflasyonla gelişmiş, gelişen ülke örneği var da biz mi bilmiyoruz? Enflasyonu göz ardı eden büyüme politikası geri tepiyor artık. Büyümeyi finanse eden kredi sistemindeki Kredi Garanti Fonu desteğine dayanan borçla finans edilen büyüme, kırılgan bir ekonomi yaratıyor.

Türkiye kimin için, nasıl büyüyor? İddia edilen büyümenin yoksullaştırıcı bir büyüme olduğunu, gelir bölüşümünün giderek sorunlu hâle geldiğini ortaya koyan veriler var. En yüksek gelir grubu ile en düşük gelir grubu arasındaki fark 7,7 kat yükseldi. Bu veriler, sorunların ekonomik olmanın ötesinde demokrasi sorunu olduğunu ortaya koyuyor. AKP eliyle siyaset şeffaflığını kaybetti, hesap verilebilirlikten uzaklaştı. Bütçede, yasada borçlanma için izin verilenin çok üstünde kaynak artırımına gidiyorsunuz. Hazine Müsteşarlığı borçlanma limiti aşımına ilişkin olarak bir açıklama yayınlıyor, orada da bir anlamda yıl bitmeden yorum yapmanın yanlış olduğunu ima ediyor. Hatırlatalım, borçlanma limiti yıl sonunda aşılıp aşılmadığına bakılarak düzeltilmesi yapılacak bir kavram değil, mali bir kuraldır. AKP’nin talan ettiği, bu mali disiplindir.

Temel bakanlıklardan biri olarak kabul edilen Ekonomi Bakanlığına bakıyorsunuz, geçen yılki orta vadeli program bu yıl için yüzde 6 enflasyon tahmininde bulunmuş, sonra da düzeltiyor “Bu yıl sonunda enflasyon oranı yüzde 9,5 olacak.” diyor. Hedeften sapma yüzde 50’nin üzerinde. Maliye Bakanlığı bütçenin yıl sonunda açık hedefini tutturamayacağını açıkça 2017 Yılı Mali Durum ve Beklentiler Raporu’nda resmen kabul ediyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında dahi mutabakat sağlanamıyor.

Bütün bunların hesabını halka vermek zorundasınız. Demokrasilerde en önemli kanunlardan biri bütçe kanunudur. Bu nedenle, tutarsızlıkların hem siyasi hem toplumsal bedeli ciddidir. Hatırlarsınız, sağ siyasetin önemli figürlerinden biri olan Demirel 1970’te istifa etmişti. Günümüzde de dünyada devleti zarara uğratmakla suçlanan yöneticiler istifa ediyor, yolsuzlukla suçlanan eski başbakanların haklarında tutuklama kararı veriliyor ancak AKP Hükûmeti en görünür tutarsızlıkların hesabını vermekten kaçınıyor.

Torba yasada çok sayıda vergi düzenlemesi yapılıyor. Bunlar, kamuoyuna -çok tartışılan- “MTV ve tütüne getirilen zamlar” olarak yansıdı. Ancak tasarıda gelir vergisinden ÖTV’ye, MTV’den damga vergisine, harçlardan KDV’ye, gider vergisinden emlak vergisine, neredeyse bütün vergi kanunlarında birer ikişer düzenleme yapıldı. Burada esas eleştirimiz, AKP iktidarının günü kurtarmaya dönük ekonomik sıkışmışlığı halka yeni vergi yükleri getirerek ve hepsini kapsamlı bir vergi paketiyle değil, bir torba yasa tasarısında getirerek çözme pervasızlığıdır.

Vergi adaletsizliği bu Hükûmet tarafından neredeyse kural hâline getirildi. Çalışan kesimlere, işçilere, emekçilere en ufak vergi dilimlerinden yeni yükler bu tasarıyla getirilirken sermaye kesimlerine, yandaşlara yeni vergi istisnaları, teşvikleri getiriliyor. Mevcut vergi yükleri de AKP’nin altı ayda bir çıkardığı vergi afları, çıkarılan muafiyetler veya istisnalarla tamamen ortadan kalkıyor.

Bu tasarıda, şirketlere damga vergisi, emlak vergisi harçlarından muafiyetler sağlanırken, engelli vatandaşlardan ÖTV istisnası bile iktidar tarafından fazla görülerek sınırlama yoluna gidiliyor. Halka küfreden, ağıza alınmayacak sözler ifade eden yandaş patronların milyonlarca lira vergi borçları silinip yeni teşvikler getirilirken, Adıyaman’daki tütün üreticisinin 3 kuruş kazancına, tek geçim kaynağına göz koyuyor AKP iktidarı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Taşdemir.

DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

Kamuoyunda birçok tartışmalara yol açan ve tütün üreticilerine ağır yaptırımlar getirmeyi öngören düzenleme, esas itibarıyla yerli tütün üretimini uzun vadede uluslararası şirketlere karşı zayıflatacak. Küçük tütün üreticilerinin üretim yapmaları zorlaştırılıyor, ürettikleri tütün ve diğer sattıkları ürünlere yeni vergiler getiriliyor. Buna karşın, af çıkar beklentisi içinde olan işverenlerin vergi ve primleri tahsil edilmiyor. Devletin işverenlerden 57 milyar alacağı var, AKP sermaye kesimine göz yumuyor. Bütçe kalemleri toplandığında toplanacak ödeme 430 milyar TL’yi buluyor. Bu rakamın sadece yüzde 15’i tahsil edilmiş olsaydı bütçe açık vermeyecekti. Bırakın vergiyi, bu ülkede belirli bir dönemdeki birikimi ölçmeye yarayan servet bölüşümündeki dağılımı ölçen bir veri bile yok. Uluslararası kuruluşların yaptığı çalışmada ise Türkiye’deki en zengin yüzde 1’lik nüfus toplam servetin yüzde 55’ine sahipken diğerlerinin aldığı pay da ortada.

Bu ülke AKP’nin açgözlülüğünün yatırımını yapabildiği bir borsa kapısı, lüks düşkünlüğü, inşaat dikebileceği bir şantiye alanı değildir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Taşdemir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan “AK PARTİ’nin talan mantığı mali disiplini bu hâle getirmiştir.” diyor. Bu açık bir sataşmadır, ben mali disiplinle alakalı bazı rakamlar paylaşayım da kamuoyu bunu bilsin.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Doğru söylüyor.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan “talan” bir hakaret değildir ya, bir eleştiridir. Bunu da söylemeyelim mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Muş, bu bir sataşma değil aslında ama…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan “talan” demek…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – AKP’ye hiçbir eleştiri getirilmesin o zaman!

AHMET YILDIRIM (Muş) – “Talan” “hoyratça kullanmak” demektir ya!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bakın “talan” demek başka bir şey. “Talan” demek hukuka, kanuna aykırı şekilde hareket etmek demektir. Böyle bir şey olabilir mi? Her sene bütçe kanunu geliyor.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Zaten hukuka aykırı hareket ediyor.

BAŞKAN – Tamam, buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir’in 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, bizim mantığımız talan hiç olmamıştır.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Parsel parsel satma olmuştur.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Ben sizinle birkaç tane rakamı paylaşmak istiyorum. 2002’de kamu borç yükü yüzde 72; 2017’nin ikinci çeyreğinde yüzde 28,5. 1992-2002 arasındaki ortalama bütçe açığı yüzde 6,5; 2003-2016 arasındaki ortalama bütçe açığı yüzde 2,5; -6,5’tan 2,5’a düşmüş- 2010-2016 arasında ise ortalama bütçe açığı yüzde 1,5’tur. Aynı rakam, gelişmiş ülkelerde 2010 ile 2016 arasında yüzde 5,3; OECD’de yüzde 4,8; gelişmekte olan ülkelerde de bizimle aynıdır.

Bakın -2002’de- riskle alakalı olan bir konuya değinmek istiyorum. Riskte, Türkiye'nin risk algısında neler değişmiş? İlk geldiğimizde değişken faizlerin toplam borç içindeki payı yüzde 51, şu an değişken faizli borçların oranı yüzde 27,6. 2002’de ödediğimiz reel faiz yüzde 25 civarında, şu an bu yüzde 1 seviyelerinde. Tüm borçlar içerisinde döviz borçları yüzde 46,4’müş, şu an yüzde 38. Bakın, iç borçta vade süresi dokuz aydı, son beş yılda ortalama vade yetmiş bir aydır. Bu rakamlar, aslında AK PARTİ’nin bütçe noktasında ne kadar disiplinli olduğunu gösteren açık istatistiklerdir. Kaynakların nerelere gittiğini, şu an nasıl toparlandığını ve nerelere aktarıldığını hep beraber bütçe kanununda Komisyonda tartışıyoruz. Açık alanlara giden kaynak, yatırıma, sosyal yardımlara, insanımız için kullanılmaya başlanmıştır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkanım, yerimden bir dakika söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Başkan, bizim, içerisinde tümüyle siyasi eleştiri dışında bir hakaret görmediğimiz arkadaşımızın konuşmasına ilişkin reklamlar dinledik. Bu rakamlar her yere çekilir. Bir defa, talanın neresinin hakaret olduğunu ve buna cevabının ne olduğunu çıkıp vermesini beklerdik.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sataşma olduğunu söyledim, yanlış dinlemiş.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Şunu söyleyelim: Bakın, eğer rakamlardan gireceksek, bu iktidar döneminde cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş, yandaşa peşkeş çekme, talan kültürünün ne olduğunu anlatsak sonu gelmez, değil dakikalar, saatler yetmez.

Şunu soruyoruz: AKP iktidara geldiğinde servet bölüşümünde bu ülkenin en zengin yüzde 1’lik dilimi ülkenin yüzde 39’una sahipti, servetin yüzde 39’una, nasıl yüzde 60’a çıktı? Talanla, yandaşa bütün ülkenin mal varlığını peşkeş çekmeyle çıktı.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – İspat et, konuşuyorsun ama!

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bu söylediğim rakamlar resmî rakamlar. Bu ülkenin servetinin yüzde 39’u yüzde 1’deyken, AKP iktidarı döneminde yüzde 60’a çıktı; yandaşa peşkeş çekerek çıktı işte.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

Buyurun Sayın Muş.

23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, burada afaki olarak yok, “Efendim yandaşa şu çekildi, yandaşa bu çekildi, peşkeş çekildi, talan edildi.” gibi temelsiz söylemleri kabul etmemiz mümkün değildir. Ben çok açık, net rakamlar ifade ettim. Bakın, orada söylemediğim diğer rakamlar da vardı, bütçe içerisindeki taksimat, faiz giderlerine giden rakam yüzde 43’ün üzerindeydi, bu rakam şu an yüzde 9’a düştü; 100 liranın 9 lirasını finansman gideri olarak ayırıyoruz, 43 liraydı. Bu kaynaklar vatandaşa harcanıyor. Burada, bütçede bakıyoruz nereye harcandığına. Dolayısıyla, burada afaki olarak, “Efendim, yandaşa peşkeş çekilmiş.” gibi söylemlerde bulunuluyor. Çıkarsın dersin ki: Şurada, şurada, şurada şunlar yapıldı; açık, somut, net olarak ifade edersin. Genel nitelendirmelerle partimizi suçlamaya hiç kimsenin hakkı ve haddi yoktur.

Teşekkür ederim.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, afaki ve temelsiz söylemde bulunduğumu iddia ederek sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldırım.

İki dakika.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben direkt resmî rakamlar üzerinden söylüyorum. 2002’de bu ülkenin en zengin yüzde 1’i bu ülkenin servetinin yüzde 39’una sahipti, şu anda yüzde 59,6’sına sahip. Buyurun, bunu çürütün.

Bir diğeri, bakın, bu ülkenin mal varlığının, beytülmalinin peşkeş çekildiğini, nasıl sizin tarafınızdan bugün terörist ilan edilenlere parsel parsel verildiğini biz değil, sizin partinizden belediye başkanı seçilen ve başbakan yardımcısı olanlar söyledi. Bu ülkenin ekonomik olarak pürmelalini öğrenmek mi istiyorsunuz? Rakamlar kolay. Buyursun, Bakan “Hayır.” desin. Kırkyıl aradan sonra işsizlik oranı çift rakamlara AKP döneminde çıktı mı, çıkmadı mı? Rakam işte. Veya bakın, Sayın Bakan, geçen yıl bu vakitler 2017 bütçesini sunarken dedi ki: “31 Aralık 2017 günü dolar 2,99 olacak.” Tutturdu mu bunu? Rakamlar üzerinden hedefsizliğin, tutarsızlığın bu kadarı olabilir mi? Peki, döviz hedeflerimizi tutturmak için neye bel bağlamışız? Aylardır söyleniyor, “Amerika’da Merkez Bankası Başkanı kim olacak?” Düşünün, döviz hedeflerinde bir başka ülkenin Merkez Bankası Başkanının kim olacağına bel bağlamış bir ülke ve ekonomi yönetimiyle karşı karşıyayız. En yüksek işsizlik, yine on yıl aradan sonra çift rakamlara ulaşmış enflasyon, insanlar açlıktan kırılıyor ve yirmi yıl aradan sonra ilk kez bu oranlara ulaşmış, takibe düşen vergi sayıları üzerinden biz de rakamları veriyoruz. Sayın Bakan gelsin, desin: Dolar 31 Aralık 2017 günü 2,99 olacak mı, olmayacak mı? Rakam bu işte.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bakan, sanki bir söz talebiniz var gibi.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Tamamen polemikten ibaret olan bu açıklamaya…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle Meclis Başkanı dostlar başına.

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yo, yo, itiraz etmiyorum, ben sizi methediyordum, “Böyle Meclis Başkanı dostlar başına.” diyordum.

BAŞKAN – Sayın Özel, sizin söz hakkınızı unutmadım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam, sağ olun.

AHMET YILDIRIM (Muş) – 2,99 muydu, değil miydi Sayın Bakan?

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Orta vadeli program ve bütçe çalışmaları sırasında gerek ekonominin makro dengelerini gerekse bütçe dengelerini belirlemek açısından varsayımsal olarak bir döviz düzeyi belirlenir ama bu, hiçbir zaman için bir hedef değildir. Bugün IMF de, Dünya Bankası da, diğer ülkeler de, her ülke bütçe çalışmalarını yaparken bu tür rakamları kullanır. Onun için sizin sözünüz içerisinde geçen “hedef” kelimesi… Bu anlamda, anladığım kadarıyla, Sayın Yıldırım, bilgi eksikliğiniz var, bunu bilgi eksikliğine yoruyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Yüzde 30 sapma, yüzde 30 sapma var Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bilgi eksikliğiniz var.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Yüzde 1, 2 değil, yüzde 30 sapmış hedefiniz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyoruz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hâlâ “hedef” diyorsunuz, ben de size diyorum ki: Böyle bir hedef yok, siz kendiniz bilgi eksikliğinden kaynaklanarak söylüyorsunuz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ben bizzat sizden dinledim Sayın Bakan, 4 Kasım 2016 günü dinledim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Tutanakları çıkaralım, eğer benim bu hedef belirlememe ilişkin bir cümle yoksa milletvekilliğinden istifa edecek misiniz?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Siz de Bakanlıktan istifa edecek misiniz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hayır. Sen istifa edecek misin, cevap ver yani.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Tamam Sayın Bakan, “2,99”u getireceğim size. Hedefiniz 2,99’du. Ben Parlamentodan, siz de Bakanlıktan istifa edeceksiniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ben bütçede hiçbir şekilde “Döviz kuru hedefimiz şudur.” diye bir şey kullanmadım. Cahil cahil konuşuyorsun ya!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Zaten bu ülkeyi cahilliğinizle bu hâle getirdiniz be, cahilliğinizle bu hâle getirdiniz!

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, Sayın Bakan açıktan sataşmada bulunmuştur. Sataşmadan İç Tüzük 69’a göre söz istiyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – İstediğin kadar cevap ver.

BAŞKAN – Buyurun, Sayın Yıldırım…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Hedefiniz yok demek ki Sayın Bakan! Demek ki yok hedefiniz yani!

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ya, sen niye karışıyorsun? Bir dur, konuşuyoruz.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Niye karşımayayım, Meclis burası. Ne yapayım, gideyim mi, çıkayım mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onun için maaş alıyor.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Konuyla ilgili, onun için geliyoruz, görevimizi yapıyoruz. Ne demek yani?

Yok hedefiniz demek ki ya!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldırım.

25.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Bakan, bakın, hakaret etmek bir cesaret veya bir müktesebat, akıl, izan işi değildir. Biz, eğer iş hakarete gelirse misliyle size hakaret etmesini biliriz ama gerçekten, çok fazla germemek ve terbiyemizi korumak adına aynı dilde cevap vermeyeceğim size.

“2,99” hedefini siz koydunuz, bunu sağır sultan, az biraz ekonomiyle ilgili herkes biliyor. Bu kadar agresifleşmenizin… Hedeflerinizi tutturamamanıza dönük bir sıkışmışlığı başkasına hakaret ederek aşamazsınız. Döviz hedefiniz tutmadı, büyüme hedefiniz tutmadı, enflasyon hedefiniz tutmadı, işsizlik hedefiniz tutmadı; kalkıp bunun sıkışmışlığını ucuzundan bize hakaret ederek aşacaksınız, öyle mi? Önce bu ülkenin çoluk çocuğunun rızkını sağlamakla mükellef olduğunuzu hatırlayacak, buna göre bu ülkeyi ve ülke ekonomisini, beytülmalini yöneteceksiniz. Siz niye bize hakaret ediyorsunuz? Hakaret etmek hakkınız da, haddiniz de değildir. En basitinden söylüyorum: Size iade ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

Sayın Bakan, buyurun.

26.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hiçbir şekilde, sayın hatibe konuşmamda hakaret etmek amaçlı olarak o ifadeyi kullanmadım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ben getireceğim, siz de istifa edecek misiniz göreceğim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Tekraren söylüyorum: Tamamen teknik olan bir konuda, tamamen teknik olarak yaptığım bir açıklamaya rağmen ve bu açıklamayı dinlemiş olmanıza rağmen, bile bile yani bir dakika önce, on saniye önce ben size teknik bir açıklama yapıyorum, bunu dinlemiş olmanıza rağmen ısrarla aynı kelimeyi kullanmanıza karşı gösterdiğim bir tepkidir. Tekrar söylüyorum: Bütün ülkelerde bütçe çalışmalarında, orta vadeli program çalışmalarında hem dış ticaret bakımından hem ekonomik büyüklükler bakımından hem de bütçe büyüklükleri bakımından varsayımsal olarak bir döviz kuru varsayımı konulur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bu hiçbir zaman için bir hedef değildir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Varsayımı istediğiniz gibi koyacak mısınız Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hükûmet olarak döviz kurunun seviyesine ilişkin bir hedefimizin olmadığını Hükûmetimizden farklı üyeler de ifade etmişlerdir. Benim tepkim… Burada sizin gündeme getirdiğiniz konu ile döviz kuru meselesini ilişkilendirip sanki bunu bir hedefmiş gibi buraya sunmanıza itiraz ediyorum. Teknik bir itiraz, niye bu kadar alınıyorsunuz?

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyoruz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Yani hedefsiz bir Hükûmet.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, burada bir şey ifade etmek istiyorum: Sayın Yıldırım konuşmasında teröristlere peşkeş çekildiğinden bahsediyor. Bakın, Sayın Yıldırım, burada siz benimle çok polemiğe girdiniz bu konularda, bu terörist meselesine isterseniz girmeyin, burada sizin söyleyecek sözünüz yok.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Senden mi izin alacağım söz söylerken, senden mi izin alacağım?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada, iki kişi arasındaki bir polemiği alıp partimizin tamamını teröristlere peşkeş çekmekle itham ediyor. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Partiyi değil ülkeyi peşkeş çektiniz, ülkeyi; ne partisi!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Teröristlerin kimlerle, nasıl, hangi girift ilişkiler içerisinde olduğu kamuoyunun malumudur. Bunlara ses çıkaramayanlar da kamuoyunun malumudur.

Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz “Ne istediniz de vermedik?” demediniz mi?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Görevden aldığınız belediye başkanına sorun.

LEZGİN BOTAN (Van) – İstanbul’a ihanet eden Türkiye'nin tümüne de ihanet eder.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, Sayın Grup Başkan Vekili Kartal Belediyesiyle ilgili bir yolsuzluk iddiasında bulunmuştur.

BAŞKAN – Evet, size söz hakkı verecektim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Buna İstanbul Milletvekilimiz Gürsel Tekin cevap verecek.

BAŞKAN – Sayın Tekin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

GÜRSEL TEKİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli Genel Kurul; öncelikle Sayın Muş’un -belli ki bu süreç de bilgi dâhilinde değil- 2005 yılından itibaren AKP’nin getirmiş olduğu yeni yasaya dayalı, hiçbir ilçe belediye başkanının plan yapma yetkisi yoktur kim olursa olsun, bunu özellikle bilmesini arzu ediyorum.

İkincisi: “Rant” deyince, Sayın Erdoğan çok açık, net ifade etti, o kadar net ifade etti ki İstanbul’la ilgili, Ankara’yla ilgili, bütün büyük şehirlerle ilgili, özellikle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının birçok ilde, büyük şehirlerde yapmış olduğu projelerle ilgili bir öz eleştiri yaparken, dönüp de bir Cumhuriyet Halk Partisine “rant” demenizi anlamakta zorluk çekiyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin fıtratında rant yoktur. (CHP sıralarından alkışlar) Rant arayacaksanız, çok açık ve net söylüyorum… Bu sadece göstermelik bir rant değildir, isterseniz -Sayın Erdoğan’a da, Sayın Başbakanlara da, Sayın Davutoğlu, Sayın Yıldırım’a da gönderdim- lütfederseniz size de göndereceğim. O rantlar kimler tarafından pay edilmiştir, özellikle Marmara depreminden sonra 493 tane deprem alanının kimler tarafından pay edildiğini çok net bir şekilde görebilirsiniz. Buna siyasetçiler dâhildir, gazete patronları dâhildir. Haritaya baktığınızda kesinlikle utanacağınızı çok iyi biliyorum çünkü çok sayıda arkadaşınız maalesef bu rantların ortakları oldular.

İki: Yine kentsel dönüşümde, özellikle başta İstanbul olmak üzere birçok yerle ilgili, mazlum insanların nasıl sürgüne tabi tutulduğunu… Bu haritaya baktığınızda vicdanınızın sızlayacağını biliyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tekin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Harita kalsın, üstünden anlatırsın, üstünden.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Haritayı partinizin önüne koyun, partinizin önüne koyun.

Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada benim dile getirdiklerimin geçersiz olduğunu, partimize atfen bu rantları yaptığımızı iddia ediyor, açık bir şekilde sataşıyor Sayın Tekin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Rantı AKP getirdi, CHP götürecek inşallah. Rantı siz getirdiniz İstanbul’a biz götüreceğiz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Haberi yok Kartal’dan herhâlde olup bitenlerden.

GÜRSEL TEKİN (İstanbul) – Var, haberim var.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kartal’da rant mant yok, yanlış bilgi, yanlış anlatım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Açık bir sataşmadır, söz talep ediyorum Sayın Başkan.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sosyal donatı alanıyla ilgili bir düzenlemedir.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sataşma yoktur efendim.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Haritada nerede o?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, bu bir yıl önce; müfettiş yollandı, bu konuda inceleme yaptılar.

BAŞKAN – Vallahi benim için hava hoş yani, siz düşünün Sayın Bostancı, Sayın Kubat.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Muş, yirmi beş yılda yaptınız o haritayı.

BAŞKAN – Buyurun.

8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bununla ilgili müfettiş inceleme yaptı, böyle bir şey yok.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Sayın Muş, haritanın üzerinden açıklama yapsaydınız.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Odanıza asın Sayın Özdiş, o haritayı.

Sayın milletvekilleri, ben burada bir hatibin konuşmasında açık bir şey söyledim. Sayın Tekin diyor ki: “2005 yılında çıkan bir kanunla alakalı, belediyelerin böyle bir yetkisi yok.” Getirmiş, getirmiş Sayın Tekin, haberiniz yok sizin, adam getirmiş bunu. Meclisten geçirmeye çalışmış, bizim Meclis üyelerimiz ve 3 CHP’li Meclis üyesi buna ret oyu veriyor. Bu ret oyu veren 3 CHP’li Meclis üyesini geçici olarak bir yıllığına disipline sevk ediyorlar, bir yıllık disiplin cezası veriyorlar. Birinci sefer getiriyor geçmiyor, ikinci sefer getiriyor, ikinci sefer başkanın oyuyla geçiyor. Büyükşehir belediyesinden geri dönüyor, anlatmak istediğim konu bu. Burada çevreci gibi takılıp, çevreci gibi görünüp…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yeşil alan mücadelesi o, yeşil alan. Yeşil alanın gasbedilmesini engellemek için çıktı o karar.

MEHMET MUŞ (Devamla) – …ondan sonra yeşil alan dostu gibi görünüp, çıkıp da kendince bir harita çizip konuşmanın bir anlamı yoktur.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yeşil alan için çıktı o karar, bak yanlış bilgi, verdiğin bilgiler yanlış.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, başka bir şey söyleyeyim. Bakın, değerli milletvekilleri, Sinop’ta…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Deprem toplanma alanları ne oldu, Gölcük’te 93 alana ne oldu?

MEHMET MUŞ (Devamla) – …çöpler denize dökülüyorken belediye yakalanıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı devreye giriyor, 152 bin lira Sinop Belediyesine ceza yazıyor. Niye denizi kirletiyorsun kardeşim? Hani siz çevreciydiniz? Hangi işlemi yaptınız, bir soruşturma başlattınız mı bununla alakalı? Yok. Bir çalışma başlattınız mı? Yok. Ama kendileri en çevrecidirler.

Değerli milletvekilleri, sözünüz ile özünüz bir olacak önce.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Elhamdülillah… Elhamdülillah…

MEHMET MUŞ (Devamla) – Ondan sonra çıkıp bizlere eleştiri yönelteceksiniz.

Teşekkür ederim.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Milyonlarca ağaç kestiniz İstanbul’da, hâlâ da kesiyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Grup Başkan Vekili açık sataşmalarına devam etmiştir.

BAŞKAN – Evet, buyurun.

Kim konuşacak?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Gürsel Tekin konuşacak, efendim.

BAŞKAN – Sayın Tekin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Efendim, haritayla çıksa...

BAŞKAN – Haritayı…

GÜRSEL TEKİN (İstanbul) – Harita yeterince göründü.

9.- İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in, tekraren, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

GÜRSEL TEKİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, ilçe belediyesinde bir uygulama olabilir. Bu uygulamadan dolayı -takdir edersiniz ki sizde de aynı şey geçerlidir- grup kararlarına uymayan arkadaşlarımızla ilgili bir disiplin soruşturmasını getirip buraya bağlamanızı da anlamış değilim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hangi partinin tüzüğünde…

GÜRSEL TEKİN (Devamla) – Öncelikle şunu söyleyeyim, çok net olarak söylüyorum ki -bakabilirsiniz- hiçbir ilçe belediyesinin plan yapma yetkisi yoktur. Velev ki varsa, sizin iddianız doğruysa, büyükşehre rağmen, Çevre Şehircilik Bakanlığına rağmen yüzde 30 artışı yapmışsa da o da herhâlde sizin eksiğinizdir, sizin zaafınızdır.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Tekin, 30 bin metrekare ekstra inşaat alınmış.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yeşil alan… Yeşil alan…

GÜRSEL TEKİN (Devamla) – Efendim, kamu yararına bir şey artırmışsa teşekkür ederiz hangi belediye olursa olsun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kamu değil, şirketin namına artırmış.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yeşil alan yapmış adam, siz ikna etmişsiniz adamları başka şey yapalım diye.

GÜRSEL TEKİN (Devamla) – Bakın, biraz önce göstermiş olduğum haritada, tek tek bakacaksınız -lütfen rica ediyorum, size de göndereceğim- çünkü o harita üzerine Sayın Erdoğan bütün bu konuşmaları yaptı. Eğer burada kişisel olarak, bireysel olarak birilerine bir çıkar elde edilmişse aynı şekilde gelin bir soruşturma başlatalım.

İki, bir önerim olacak izin verirseniz: Başta İstanbul olmak üzere, İstanbul, İzmir, bütün büyük şehirlerle ilgili gelin bir araştırma ve soruşturma komisyonu oluşturalım, nerede rant varsa, nerede sorun varsa, kamu arsaları kimlere tahsis edilmişse, tıpkı FETÖ’ye vermiş olduğunuz 1.241 tane vatan toprağına nasıl el konulduysa bunlara da kamu yararına el koyalım. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi, hodri meydan, hadi!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tekin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Tekin’e hatırlatmak için: İmar konularında grup kararı alınamaz.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.42

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, ikinci bölüm üzerinde şahıslar adına ilk söz Antalya Milletvekili Sayın İbrahim Aydın’a aittir.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, komşularımız Irak ve İran’da meydana gelen depremden dolayı hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Küreselleşen dünyada ülkemizle diğer ülkeler arasında ekonomik, sosyal ve teknolojik alanlarda önemli etkileşimler meydana gelmekte ve buna bağlı olarak mevzuatlarımızda da çeşitli alanlarda düzenleme ihtiyacı doğmuş bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlar göz önünde bulundurulduğunda, hazırlanan tasarıyla vergiye gönüllü uyumu ve vergi uygulamalarını arttırıcı düzenlemelerin yanı sıra kayıt dışılıkla mücadelede etkinliğin devam ettirilmesine hizmet edecek düzenlemeler yapılmıştır. Bununla birlikte bazı sektörlerin kamusal yükümlülüklerine yönelik yaşanan sorunlar çözümlenecek ve süresi biten bazı geçici düzenlemelerin süreleri uzatılacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu Kanun Tasarısı’nın Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerine başlandığında kamuoyunda “Motorlu Taşıtlar Vergisi düzenlemesi” olarak söylentisi vardı. Ancak Plan ve Bütçe Komisyonunda Başkan, üyeleri, katılan milletvekilleri, Bakanımız, 45 kamu idaresi, 23 STK katılmış; 133 madde olarak gelen tasarı, 127 madde olarak, yoğun bir çalışma ve müzakereler sonucu çok yararlı düzenlemeler yapılarak Genel Kurula gelmiştir. Bunlardan 2‘nci bölümdeki maddelerle ilgili düzenlemeleri siz değerli vekillerimize arz etmeye çalışacağım.

Türk vatanı ve milletinin ebedi varlığını ve devletimizin bölünmez bütünlüğünü muhafaza etmek uğruna kanlarını akıtarak tarihimize altın sayfalar yazdıran aziz şehitlerimize, gazilerimize, dul ve yetimlerine sahip çıkmak, saygılı olmak ve hatıralarını yüceltmek hepimiz için kanuni ve vicdani bir sorumluluktur. Hükûmetimiz olarak bu konuda üzerimize düşeni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz inşallah.

Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, hayatını kaybedenlerin eş ve çocuklarından biri, anne, baba ve kardeşlerinden biri olmak üzere toplam 2 kişiye istihdam hakkı verilmektedir. Öngörülen düzenleme ile anne, baba ve kardeşlerin 1 olan istihdam haklarını kullanmaması durumunda bu istihdam hakkının eş veya çocukları tarafından 2 kişi olarak kullanılmasına imkân getirilmektedir. Ayrıca yaş sınırı aranmaksızın bu haktan yararlanılması sağlanmaktadır. 15 Temmuz hain darbe kalkışmasının bastırılmasında gazi olan vatandaşlarımızın, yeni düzenlemeyle, hizmetli unvanlı kadrolar yerine memur unvanlı kadro ve pozisyonlara atanmaları sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yine tarım arazileriyle ilgili yaptığımız düzenlemeler de toplumsal huzur için gerekliydi. Tarım sahalarının tarım dışı amaçlarla kullanılması artık uygulayıcı kuruluşun inisiyatifinde olmayıp Toprak Koruma Kurulu ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından karara bağlanacaktır.

Yine, madencilik sektöründe üretimin ve etkinliğin arttırılmasına yönelik düzenlemeler yapılmaktadır. 2016 yılında maden ihracatı 4 milyar dolara yaklaşmıştır; bu, 2017 yılında, şu anda, bu rakamı geçmiştir. Yeni düzenlemeler ihracatımızı arttırarak cari açığımızı azaltacak, 2023, 2053, 2071 hedeflerimize ulaşacağız.

Ve yatırımcılara dönük düzenlemelere dikkatinizi çekmek istiyorum. Yatırımcıların önünü açacak, yatırım ortamını çok net, berrak bir hâle getirecek kanuni düzenlemeler de bu yasa tasarısının içinde yer aldı. Kamu-özel iş birliği projeleri de bunlar arasında yer alıyor. Bundan böyle proje finansmanında talep edilen harçlar alınmayacak.

Değerli milletvekilleri, çok önemli bir değişim daha, belediyelerin yetkisinde, arsa ve arazilerin metrekare birim değerlerinin 2017’de uygulananın yüzde 50’sini geçmeme şartı getirildi; artık afaki artışlar olmayacak.

Bir başka düzenleme de elektronik ortamda yapılan alışverişlerin yurtdışı bağlantısına ilişkin olanıdır. İnternet siteleri üzerinden yapılan alışverişlerde artık KDV ödemesi talep edilecek. Yurt dışından alışverişlerde bundan böyle yol geçen yaklaşımı olmayacak ve ciddi bir zapturapt dönemi olacak.

Yine, yatırım ortamına destek bağlamında -imalat sanayi yatırımları- 2017 yılındaki KDV iadesi 2018’de de devam edecek.

Özetlersek; Hükûmetimiz, hayatın her sahasına hâkim bir yönetim tarzı takip ediyor, nerede bir noksan var onun izalesine çalışıyor. Bu yasal düzenlemeler de buna dönüktür ve insanımızın huzuru esastır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydın, lütfen tamamlayın.

İBRAHİM AYDIN (Devamla) – Anlayışımız, insanı yaşat ki devlet yaşasın.

Katkısı olan, emeği geçen herkese teşekkür eder, değişikliklerin ülkemize, milletimize hayır getirmesi dileklerimle hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

Şahıslar adına ikinci konuşmacı, Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Buyurun.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

502 sıra sayılı torba yasanın üzerinde konuşmak üzere şahıslar adına söz almış bulunmaktayım.

Saygıdeğer milletvekilleri, 5 bölüm ve 130 civarında maddeden oluşan bir yasayı tartışıyoruz. Gerçekten yapmaya çalıştığımız şey, asli görevimiz olan yasama organının birer bireyleri olarak, üyeleri olarak yasama organını aktif hâlde tutup yasa koymaya çalışmak. Tabii ki, bu bizim erkler ayrımı noktasında sabit görevlerimiz arasında bulunan önemli bir husus fakat bunu yaparken gerçekten… Elbette ki yapılan yasalar Türkiye’nin ihtiyacına, Türkiye’nin sıkıntılarına kısmen cevap verecek konuları içermektedir ama malumunuz, bütün siyasi partilerin gündeminde, halkın gündeminde hatta Cumhurbaşkanımızın da gündeminde olan daha ivedilikli, daha öncelikli birtakım sorunlar var. Keşke bunları biraz önceleyip öncelikle onlarla ilgili birtakım yasalara öncelik verseydik -bu torbanın içerisine- ya da bundan sonraki çalışmalarda yine böyle bir öncelik söz konusu olsaydı.

Nedir, bunları birkaç kalemle ifade etmek gerekirse: Malumunuz, son birkaç ay içerisinde eğitimle ilgili bir sürü sıkıntılar yaşıyoruz, bunun her boyutuyla ilgili sıkıntılar yaşıyoruz, hem eğitim öğretim müfredatıyla ilgili sıkıntılar yaşıyoruz hem öğretmen atamalarıyla ilgili sıkıntılar yaşıyoruz hem de sınav sistemleriyle ilgili birtakım sıkıntıları sıklıkla dile getiriyoruz. Keşke bunu gerçekten bu yasa öncesi dikkate alıp ön çalışmalarını yapmış olsaydık…

Diğer önemli bir husus: Yine son günlerde, hatta biraz önceki tartışmanın da ana odağını oluşturan yerel yönetimlerle ilgili birtakım eksikliklerin, aksaklıkların artık ayyuka çıktığının farkındayız. Efendim, dikey yapılanmadan şikâyetçiyiz, doğru. Özellikle Büyükşehir Yasası’ndan sonra çayırın, meranın, yaylanın ya da vakıf arazilerinin belediyelerin kontrolüne verilmesinden doğan birtakım sıkıntılarla ilgili bir sürü şikâyetlere muhatap oluyoruz. O zaman ne yapalım? Dikey yapılanmayı da içine alan ve halktan gelen sıkıntıları da içine alan birtakım düzenlemeleri de bunun içine keşke katabilseydik.

Diğer önemli bir husus: Yine, Türkiye'nin son günlerde gündemini sıklıkla meşgul eden, efendim, özellikle spordaki birtakım sorunlar, yaşanan sorunlar. Bunların, uluslararası ya da ulusal birtakım yarışmalarda kullanılan doping malzemelerinin ayyuka çıkması, bunlarla ilgili mücadele noktasında çok somut birtakım yasaların öncelikli olarak bu yüce Mecliste gündeme getirilmesi, konuşulması ve buradan daha özele inerek, özellikle futbol takımlarındaki yabancı kontenjanlarına getirilmek istenen sınırlamalar. Şimdi, bu sınırlamalarla ilgili herkes bir şeyler söylüyor ama gerçekten, baktığımız zaman, çok ani bir sınırlama getirilmesinin sıkıntılı olduğunu Sayın Cumhurbaşkanı dün televizyon programında ifade etti. Evet, gerçekten bir kararı anında alıp uygulamaya koymak birtakım ek sıkıntılar meydana getirmektedir. Ama aynı şey eğitim için de geçerli değil midir arkadaşlar? Yani ani bir karar alıp hemen, behemehâl, radikal bir şekilde uygulamaya koymak da aynı sıkıntıların doğmasına neden olur.

Efendim, çiftçilerimizin gerçekten çok ciddi sıkıntıları var. Bakın, talepler hepinize geliyordur. Keşke bu yasanın bir yerine bir şekilde adapte ederek… Efendim, birikmiş borçlar var. Bu sene kurak geçti, bu sene çok kurak geçti, özellikle mensubu olduğum, vekili olduğum Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu sene ağır bir kuraklıkla baş başa kaldı çiftçilerimiz ve aldıkları kredileri iade edemediler, ödeyemediler ve çok sade, basit bir talepleri var.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Aynen.

KAMİL AYDIN (Devamla) - Orta Anadolu da öyledir büyük bir olasılıkla. Bu borçların yeniden taksitlendirilmesi ya da ötelenmesi, ertelenmesi konusunda bizden birtakım talepleri var.

Yine son zamanlarda Türkiye gündemini meşgul eden hayvancılık noktasındaki bir türlü çözemediğimiz et ihtiyacımızın ithalatla karşılanması -bunun da beraberinde getirdiği birtakım- belki günü kurtaracak palyatif bir çözüm olarak kabul edilebilir ama buna radikal bir çözüm için -yine çok uzun vadeye yayılarak- öncelikli olarak bu Mecliste büyük bir gündem oluşturup bunları detaylarıyla, paydaşlarıyla konuşup daha reel, daha zamana yayılmış bir kanun maddesi şekline dönüştürülmesi noktasında bir şeyler yapabiliriz diyorum, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

Sayın milletvekilleri, şimdi ikinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Geçen haftaki görüşmeler esnasında ikinci bölüm için sisteme giren sayın milletvekillerine öncelik tanıyacağım.

Sayın Gürer, siz de girmiştiniz.

Buyurunuz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Hükûmetin iki yıl önce üç ay içinde kadro sözü verdiği taşeron işçiler, aradan geçen zamana rağmen, hâlen beklentilerini sürdürmektedir. Hükûmet tarafından yapılan en son açıklamada bu yıl bitmeden taşeron işçilerin kadroya alınacağı ifade edildi ancak içeriğiyle ilgili net bir açıklama yapılmadı. “Hangi statüdeki işçiler kadroya alınacak?” “Kadroya alınacak olan taşeron işçi sayısı ne kadar?” “Hükûmetin ‘kadro’ diye açıkladığı sistemin içeriği nedir?” gibi sorular kamuoyunda merak konusudur.

Diğer yandan, kamuda taşeron firmada senede dokuz ay, on ay çalışan işçiler tedirgin. Özellikle, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev yapan bu kapsamdaki taşeron işçilerin kadroya alınmayacağı söyleniyor, bu doğru mudur? Bu konuda kamuoyunda merak edilen soruların yanıt bulması, en azından tedirginlik yaşayan taşeron işçilerin merakının giderilmesi için açıklamanız olacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu...

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Hükûmetiniz zamanında 7 defa vergi affı çıkardınız. 6736 ve 7020 sayılı kanunlarla vatandaş tarafından taksitlendirilen borçlarda 3’üncü ve 4’üncü taksitlere gelindi. İnternette reklamlarını sürekli görüyoruz.

Şimdi, soruyorum: Özellikle, esnaflarımızın bu taksitleri ödemekte zorluk çektiğini, hatta ödeyemediğini -esnaflarımızı dolaştığımızda- biliyoruz. Son dönemde çıkardığınız 6736 sayılı ve 7020 sayılı yapılandırma kanunlarındaki tahsilat oranlarınız nelerdir?

BAŞKAN – Sayın Kara…

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Sayın Bakan, sağlık çalışanlarına daha önceki Sağlık Bakanı ek atama sözü vermiş ve bu hâlâ gerçekleşmemiş. “Bütçe” diyorlar. Sağlık çalışanlarına bu yıl için ek atama bütçeniz var mı?

İkincisi: Sağlık çalışanlarına geçen yıl söz vermiştiniz, “Bu dönem elimiz dar.” demiştiniz, hatırlıyorsunuz. Onların yıpranma payı ve özlük haklarıyla ilgili bu yıl bütçe ayırdınız mı?

Bir diğer konu, “Sağlık çalışanlarının açığı var.” denirken, yaklaşık 3 bin, 4 bin sağlık çalışanı hâlâ güvenlik soruşturmasına takılı bekliyor. Görevlerine başlatıp eğer güvenliğinde sorun varsa iptal edilmesi gibi bir uygulama vardı daha önceden, niye uygulamıyoruz? Geciktirmek başka bir formül mü yani?

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, gelir uzmanları için kurum içi uzmanlık sınavının açılıp açılmayacağına ilişkin belirsizlik devam ediyor. Bu konuda oldukça soru geliyor bizlere de.

Maliye Bakanı olarak, 30/3/2017 tarihinde, Sakarya Sapanca Vergi Dairesinin açılışı sırasında yaptığınız konuşmanızda sınavın yapılacağına ilişkin bir beyanınız olduğu yönünde meslek kuruluşları bize bilgi verdiler. Türkiye genelindeki tüm gelir uzmanlarını ilgilendiren bu konuda bir açıklama yapabilir misiniz? Gelir uzmanları için kurum içi uzmanlık sınavı açılacak mı? Açılacaksa, hangi tarihte olacağına ilişkin sorum olacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özdiş…

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kamu sağlık hizmetleri tarifesini düzenleyerek zam üstüne zam yaptınız. Yeni tarifeye göre, sağlık sigortası olmayan yaklaşık 4 milyon vatandaşımız muayene olmak için 30 TL yerine 50 TL ödeyecek.

Ayrıca, mesai saatleri dışında öğretim üyeleri tarafından yapılacak muayenelerde 100 TL ilave ücret, diğer işlemlerde de işlem bedelinin yüzde 20’sine kadar ilave ücret alınabilmesinin önünü açmışsınız.

Bu zamlardan sonra soruyorum: Memura, işçiye, çalışana ne kadar zam yaptınız ki sağlık hizmetlerinde yüzde 20, yüzde 60’lara varan zam yapıyorsunuz Sayın Bakan?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Bütçe görüşmelerine başlamış bulunuyoruz. Biliyorsunuz, yarın Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşülecek. Ben yüzlerce mesaj aldım, telefon aldım; az önce CHP’li arkadaşımız gerçi söyledi, bu ataması yapılanların güvenlik soruşması ne zaman bitecek? Bir çifte standart söz konusu mu?

İkincisi: Sağlık iş kolunda yurdun dört bir yanında ihtiyaç olduğunu siz de takdir edersiniz. Sağlıkta gerçekten ihtiyaç fazla. Taşeronu en fazla çalıştıran bakanlık Sağlık Bakanlığıdır. Sayıları 100 binlerle ifade edilen bu sağlık çalışanlarına ek kontenjan vermeyi düşünüyor musunuz? En az 30 bin kişiye ek kontenjan sözü verildiğini sosyal medyadan duyduk. Bu konuda bir çalışmanız var mı? Kesenin ağzını açacak mısınız? Zira, her şeyden tasarruf olur ama sağlıktan tasarruf olmaz diyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Nurlu…

MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın Bakan, akaryakıta üst üste gelen zamlar vatandaşı canından bezdirmiştir. Dünyada petrolün varil fiyatı düşerken bizde akaryakıt fiyatı neden artar anlamak mümkün değil. 2014 yılında ham petrolün varil fiyatı 90 dolar iken çiftçinin kullandığı mazot 4 lira 11 kuruştu, bugün ise petrolün varil fiyatı 53 dolar, son zamlarla mazot fiyatı 5 lirayı aşmıştır. Benzine, mazota zam geldiğinde ülkedeki her ürüne zam gelmektedir, buna rağmen tarım ürünlerinin fiyatı yerinde saymakta hatta kuru üzüm, fındık, buğday, mısır fiyatları önceki yılların altında kalmaktadır. Borç batağı içerisinde çırpınan çiftçi ürettiği ürünü yok pahasına satmak zorunda kalırken, kullandığı mazota, ilaca, gübreye gelen zamlarla ülkede tarım yapılamaz hâle gelmiştir. Bu konuda çözüm öneriniz nelerdir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

Sayın Pekşen…

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Bakan, Gümüşhane’nin Santa Harabeleri diye bilinen ve birinci ve üçüncü derecede sit alanı olan bölgesinde iki ayrı hidroelektrik santrali inşaatı devam etmekte; Berraksu 1 ve Berraksu 2. Bu iki ayrı hidroelektrik santraliyle ilgili Trabzon Çevre Koruma Kurulu kararıyla buradaki inşaatın derhâl durdurulması, yapılmış olan imalatların da eskiye iadesine karar verilmiş. Ancak, bütün bu durdurma kararlarına rağmen burada inşaat tüm hızıyla devam etmekte; buna ilişkin, Hükûmetinizin bir tedbir, yasaları işletme yönünde bir kararı olacak mı?

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Çamak…

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Bakan, Nüfus Hizmetleri Kanunu’na göre kişilerin beyanları esas alınmaktadır. Bu durumda, yanlış beyanlar hâlinde yanlış kişilerin evlerine haciz gidecek kadar skandal uygulamalar gerçekleşmektedir. Buna neden olan ilgili maddeler değiştirilerek bu soruna acilen çözüm bulunmasını dileyip bu durumdan muzdarip olan bir vatandaşımızın mesajını sizlere iletmek isterim: “Mersin’deki konutumuza başka şahıslar adına devamlı olarak icra takipleri gelmektedir. Mezitli Nüfus Müdürlüğüne yaptığımız müracaatta konutumuzun başka şahıslar tarafından adres gösterildiği anlaşılmıştır. Bu durumda adres bildirimi yapacak şahıslardan konuta ilişkin tapu, elektrik, su faturaları istenmeli veya ikinci bir konutu bulanan ve kendisi tarafından kullanılan bu konutların malik adına adresleri üçüncü şahıslara kapatılmalıdır.”

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, kalan süre size aittir, buyurunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle Sayın Gürer, kamuda çalışan taşeron işçilerle ilgili olarak, şu anda, bu konuyla ilgili, ilgili bakanlıklar çalışmalarını belli bir noktaya getirdiler. Ekonomi Koordinasyon Kurulunda bu konuyla ilgili toplantılar yapıldı. Birçok konu bu toplantılarda gündeme geldi. Kapsam da dâhil olmak üzere, statü, ileriye dönük haklar, sağlanacak imkânlar gibi çok sayıda başlık var. Biraz önce sizin ifade ettiğiniz kapsamla ilgili, Millî Eğitim Bakanlığı özelinde söylediğiniz hususla ilgili verilmiş herhangi bir karar yok, böyle bir konu gündeme de gelmedi. Dolayısıyla, bunu en azından özel olarak belirtmiş olayım. Bu çalışmaları süratle tamamlayıp Bakanlar Kuruluna getireceğiz. Bakanlar Kurulunda da sizin ifade ettiğiniz bütün hususlarla ilgili bu konularda Hükûmet olarak kararımızı verdikten sonra -en kısa zamanda olacağını tahmin ediyorum- bu kanun tasarısını Meclise getirmek istiyoruz. Sayın Başbakanımız da daha önce ifade etmişlerdi. Bu konuda yapılacak yasal düzenlemenin yılbaşından önce çıkması noktasında Hükûmet olarak bir irademiz var. Bu konuda da yoğun bir şekilde çalışmalarımız devam ediyor.

Sayın Gaytancıoğlu, 6736 ve 7020 sayılı Kanunlar çerçevesinde, biliyorsunuz, son derece önemli yasal düzenlemeler yaptık. 2016’nın 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, o günlerin ortamında, en acil ve en ivedi konu olarak bunu görüp -15 Temmuz Cuma- salı günü bu konuyla ilgili hazırlamış olduğumuz kanunu Meclise sevk ettik ve o tarihe kadar olan bütün borçların otuz altı aya kadar yapılandırılmasının önünü açtık. Daha sonra 7020 sayılı Yasa’yla da geçmişte buna müracaat edememiş olanlar ile ödemelerini aksatanlar için bir defa daha bir imkân getirdik. Şu anda bu anlamda taksit ödemeleri devam ediyor. Şu ana kadar 6736 sayılı Kanun kapsamında Maliye Bakanlığı olarak 80,4 milyar liralık bir yapılandırma yaptık. Şu ana kadar tahsil ettiğimiz, 6736 kapsamındaki tahsilat tutarı 22,5 milyar lira. Şu ana kadar -ki yaptığımız tahsilatı baştaki tahakkuka bölerseniz- tahakkuk tahsilat oranı yüzde 28 civarında. Bu, şu ana kadarki yapılan toplam tahsilat. Taksitler devam ediyor.

Yine 7020 sayılı Yasa kapsamında da 13,7 milyar liralık bir alacağı yapılandırdık. Bu kanun kapsamında da şu ana kadar 1,6 milyar lira tahsilat yaptık. Şu ana kadarki peşin ödeme ve taksitlerden elde ettiğimiz 1,6 milyar lirayı esas alırsak tahsilat oranı yüzde 11,88. Tabii, daha 3’üncü, 4’üncü taksitleri aldık, daha başlardayız. Bunların önümüzdeki aylarda devam etmesini bekliyoruz. Şundan emin olun, gerçekten tahakkuk tahsilat oranlarını, vatandaşımızın bu borçlarını ödemesini takip ediyoruz yani bu konularda herhangi bir sorunla karşılaştığımız takdirde tabii ki vatandaşımız bakımından önemli her türlü tedbiri her zaman için alırız. Bugüne kadar bütün bu 6736 ile 7020 sayılı Kanunlar kapsamında da 31 milyar lira tahsil etmiş durumdayız.

Sayın Kara, sağlık çalışanlarıyla ilgili… Biliyorsunuz her sene kamu kurumlarına yapılacak açıktan atama kontenjanları bütçe kanunlarıyla belirleniyor. Dolayısıyla şu anda 2018 yılı bütçe kanununda belirlemiş olduğumuz açıktan atama kontenjanları dâhilinde Sağlık Bakanlığının personel taleplerini değerlendireceğiz. Burada Sağlık Bakanlığımızın yeni açılan hastaneler, mevcut hastanelerdeki personel sayısının artırılması gibi talepleri var. Bu taleplerle ilgili olarak her iki bakanlık birlikte çalışıyoruz. Bir taraftan tabii ki bütçe imkânlarımızı dikkate alacağız, diğer taraftan da sağlıkla ilgili taleplerin karşılanması konusunda Sağlık Bakanlığımıza yardımcı olacağız. Bu meselenin bir süre daha iki bakanlık arasında çalışılması gerekiyor çünkü 2018 yılı bütçe kanunu görüşmeleri henüz devam ediyor. Bu açıdan bu meseleyi şu aşamada sonuçlandırmamız çok mümkün gözükmüyor.

Sağlık Bakanlığında yıpranma ve özlük haklarıyla ilgili bakanlıkla geçmişte yapmış olduğumuz çalışmalar var. Bu konuda bakanlıkla üzerinde çalıştığımız bir model vardı geçmişte. O çerçevede, son olarak ekonomi yönetimi ve Bakanlar Kurulunda bu konuda değerlendirme yapıp o konuyla ilgili de bir adım atılacağını tahmin ediyorum.

Bu güvenlik soruşturması devam eden personel konusunda Sağlık Bakanımızdan bilgi alayım özel olarak. Neden gecikti onu bilmiyorum ama genel olarak şu bilgiyi söyleyebilirim: 15 Temmuz alçak darbe girişimi sonrası dönemde sadece Sağlık Bakanlığına değil bütün kurumlara personel alırken özellikle güvenlik soruşturmalarının başlangıçta yapılmasını Hükûmet olarak önemsiyoruz. Son yaşanan hadiseler de personelle ilgili güvenlik soruşturmalarının mutlaka titizlikle yapılması gerektiğini ortaya koydu. Bu konuda da ilgili kurumlarımız… Tabii, çok yoğun bir talep olduğu için ilgili kurumlara, belki bir miktar vakit alabiliyor.

Sayın Özdemir gelir uzman yardımcılığıyla ilgili söyledi. Maliye Bakanı olarak bu konuda tabii ki görüşüm olumlu. Yaptığım açıklamaları o zaman da ifade ettim, arkadaşların yükselme sınavlarına tabi tutulması çok önemli. Bu konuyla ilgili kanun tasarısını Başbakanlığa da sevk ettik. Hükûmet düzeyinde Bakan olarak bu konuda girişimlerim devam ediyor. İnşallah, bir sonuç alınca da Maliyedeki arkadaşlarımızı sevindirmeyi en başta Maliye Bakanı olarak ben istiyorum. İnşallah o konuda güzel gelişmeler olacak diye de ümit ediyorum.

Sayın Özdiş, genel sağlık sigortası kapsamında yapmış olduğumuz düzenlemede, belirli bir sosyoekonomik düzeyin altında olan kişiler bakımından GSS primini artırmadık, düşürdük. Daha önce, yanlış hatırlamıyorsam, ya 150 liraydı ya da 110 lira, şimdi tam hatırlayamıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen tamamlayın.

Buyurun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yani, orada primleri düşürdük, 50 liraya düşürdük. Böylelikle daha fazla kişinin sisteme girmesini önemsedik.

Katılım payı uygulamalarında ise, belirli bir düzeyde, muayenede ve işlemlerde katılım payı alınıyor, doğru. Bir taraftan, burada, özellikle üniversite hastanelerinde mali açıdan sürdürülebilirlik konusu önemli, diğer taraftan da hizmete erişimi burada önemsiyoruz.

Sayın Yıldırım, güvenlik soruşturması ve ek kontenjanı cevaplamış oldum.

Sayın Nurlu, çiftçimize destek oluyoruz. 2018 yılı bütçesinden çiftçiler için ayırdığımız bütçe tutarı 29 milyar 500 milyon lira.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – 14,5, yarısı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yani fiyat artışlarına karşı sübvansiyon yapıyoruz. 2018 yılında mazot desteğini 2 kat artırıyoruz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Mazot alacak para yok.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Burada, özellikle çiftçilerimizin mazot harcamalarına devlet bütçesinden daha fazla katkı sağlıyoruz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Çiftçi sayısı niye azalıyor bu kadar destek var da Sayın Bakan, bunu bir araştırdınız mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zirai krediyi destekten saymayın Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Arslan, Gümüşhane’deki konuya, müsaade ederseniz, bir bakayım.

Sayın Çamak, bu haciz konusu da ilginç yani, prensipte, kişiler beyanda bulunsa bile, dediğiniz gibi, borç doğuran işlemlerde aslında kişinin gerçekten o adreste oturup oturmadığını gösteren belgelerin istenmesi gerekiyor. Ben de ilgili bakanlarımızla bu konuyu paylaşacağım.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

28’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesinde yer alan “meslek kuruluşları tarafından” ibaresinin “meslek kuruluşlarınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                  Mithat Sancar                                                Ziya Pir

                                         İstanbul                                                     Mardin                                                   Diyarbakır

                                Ayşe Acar Başaran                                        Aycan İrmez                                         Müslüm Doğan

                                         Batman                                                      Şırnak                                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Şırnak Milletvekili Sayın Aycan İrmez…

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AYCAN İRMEZ (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; grubum adına 28’inci madde üzerine söz almış bulunmaktayım.

Konuşmama geçmeden önce, dün akşam Kürdistan bölgesel yönetiminin Süleymaniye eyaleti ile doğu Kürdistan’ın Kirmanşah eyaleti sınırında meydana gelen depremde hayatını kaybeden insanlarınıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyorum.

Bu Parlamentonun üyesi olan ve şu anda cezaevinde rehin tutulan eş genel başkanlarımızın ve milletvekili arkadaşlarımızın burada olmamasının bu Parlamentonun ayıbı olduğunu tekrar tekrar burada vurgulamak istiyorum. Ayrıca kendilerini ayrı ayrı buradan saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın bu aralar kurduğu bazı cümleler ve sözler bizim daha önce de dile getirdiğimiz, ısrarla ifade ettiğimiz, savunduğumuz şeyler. Özellikle son iki haftadır şehirlere yönelik dile getirmiş olduğu ifadeler ve en son söylemiş olduğu şöyle bir ifade var Sayın Erdoğan’ın: “Günümüz şehirleri insana huzur vermiyor; hep beton, ruh yok, huzur yok.” ve en son söylemiş olduğu ifadesi de “Hep beton, beton, beton.” Biz buradan kendisine şöyle seslensek “Günaydın Sayın Genel Başkan.” desek ne kadar yerini bulur bilemiyoruz ancak Şırnak’ta ruhumuzu, hafızamızı, huzurumuzu yok edenler bugün kentlerin ruhsuzluğu ve huzursuzluğundan dem vuruyor.

Değerli milletvekilleri, Şırnak ilimizde aylardır özel bir rejim türü uygulanmaktadır. Bu rejimin en önemli özelliği hukuku, ahlakı ve insanlık değerlerini tanımıyor olmasıdır. Bu kapsamda evler keyfince yıkıldı, molozlar çıkartılıp yandaşlara dağıtıldı, sokağa çıkma yasağı bitmesine rağmen sağlam binalar yıkılarak bazı çevrelere peşkeş çekildi. Aylarca, bu kürsü başta olmak üzere, her yerde “Yapmayın, etmeyin, kıymayın kentimize; yıkmayın, silmeyin hafızamızı.” diye dil döktük, buradan defalarca dile getirdik, görüşmeler sağlamaya çalıştık; çadırlarda, tek göz odalı evlerde, hayvan barınaklarında 15-20 kişilik nüfusla yaşamak zorunda kalan halkımızın mağduriyetini anlatmaya çalıştık ama ne yazık ki dinletemedik. Gözlerini kin, ırkçılık ve rant çarkı öylesine bürümüştü ki hiçbir sağduyulu sesi duymuyor, uyarıları dikkate almıyorlardı. Koca kenti dümdüz ettiler, yetmedi, şimdi ise büyük kentler için huzursuzluk ve ruhsuzluk gerekçesi olarak gördükleri çirkin ve ucube betonlaşmayı başta Şırnak olmak üzere bölge kentlerine hizmet ve ilericilik olarak satmaya çalışıyorlar. Gariptir ki ilk defa AKP Genel Başkanına katılmamak elde değil her ne kadar kendi kendini tekzip etmiş olsa da.

Değerli milletvekilleri, AKP Genel Başkanına buradan soruyoruz: Şu anda Şırnak’ta yapılan o beton yığınlarını nasıl izah edeceksiniz? Koca bir mahalleyi, halkımızı sıkıştırdığınız çirkin, soğuk ve tek düze kutu binalara mahkûm ederek neyi gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz? Ve o beton yığınına şu an burada fotoğraflarla size… Aslında burada bize kentleşme olarak yutturmaya çalıştığınız, Cumhurbaşkanının dediği gibi “huzursuz” mimari örneklerinizdendir. Tüm bunları yaptıkları yetmiyor, bunu bir Ali Cengiz oyunu gibi, halka hizmetmiş gibi yutturmaya çalışıyorlar. Ama o halk, kentlerini başlarına yıkanları çok iyi biliyor. Şırnak halkı, 12 mahallesinden 8’ini haritadan sildiğiniz kentlerinde asıl amacınızın, niyetinizin kenti kimliksizleştirmek, AKP Genel Başkanının ifadesiyle “ruhsuzlaştırmak” ve mal bulmuş Mağribî gibi TOKİ aracılığıyla kentleri koca bir şantiyeye çevirerek, “ev” adı altında, kimliksiz, ruhsuz, hafızasız ve Şırnak halkının hiçbir geleceğiyle bağdaşmayan ucube rant bloklarına çevirmek olduğunu buradan çok iyi bilmektedir. Ayrıca bunu da Şırnak halkı çok iyi bilmektedir.

Bu yetmiyormuş gibi halkın mülkünü gasbettiniz, talan ettiniz, o da yetmiyormuş gibi bu ucube evleri halka satmaya çalışıyorsunuz. Bunların hepsini bir bir burada her ne kadar dile getirmiş olsak da ne yazık ki AKP iktidarı Şırnak halkı söz konusu olduğunda, bölge halkı söz konusu olduğunda üç maymunu oynamaya devam ediyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İrmez.

Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.31

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

28’inci madde üzerinde Şırnak Milletvekili Aycan İrmez ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın Bostancı, bir söz talebiniz var, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, devletin Şırnak’ta terör örgütü mensuplarına müdahalesi sonucu vatandaşların zararını tazmin için yapılan çalışmalara ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Şırnak’ta bildiğiniz gibi -başka şehirlerde de örnekleri yaşanmıştı- terör örgütünün saldırıları neticesinde halkın can ve mal emniyetine yönelik bir güvenlik durumu ortaya çıkmış ve devlet orada terör örgütü mensuplarına müdahale etmişti. Bu çerçevede vatandaşların yaşamış olduğu zararları tazmin etmek, terör örgütüyle mücadele edilirken yıkılan evlerini yeniden yapmak amacıyla bir çalışma gerçekleştirildi. Bu çalışma çerçevesinde Şırnak’ta 6 bin kadar yeni ev yapılıyor. Bunların inşaatları 6’ncı aya kadar bitecek. Bu evler yapılırken halkın rızası ve iradesi son derece önemli, yüzde 90’ın üzerinde bu rıza, karşılıklı anlaşma sağlanarak proje sürdürülüyor.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Neye göre yüzde 90 rıza var ya?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu anlaşmayı yapan vatandaşlarımıza anlaşmaya varıldığı andan eve girinceye kadar kira yardımı yapılıyor, ayrıca eve taşınanlara evin değerinin yüzde 12’si kadar eşya yardımı yapılıyor. Bunlar esasen sosyal devletin halkın yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi çerçevesinde yapmış olduğu düzenlemelerdir.

Genelgeçer sözler yerine bu teknik bilgileri verme lüzumunu hissettim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Yıldırım…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sadece tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum: Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Şırnak’ta betonlaşan evler yapılıyor. İnsanlar kendi rızalarıyla alıyorlarmış! Peki, kendi rızalarıyla mı boşalttılar evleri, bir? İkincisi, ne kadar fark alıyorlar? Yapılan evlerin eski ev yüzde 30’una mahsup sayılıyor, yüzde 70 para isteniyor. Sanırsınız ki o eski evin yerine yeni yapılan ev karşılıksız, tam trampa edilerek veriliyor. Böyle bir şey yok. Tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkürler.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Devletin o evlere, o yıkılan yerlere yönelik çok büyük destekleri var, her yerde bu desteği yapıyor. Bütçeden ne kadar para gittiği de belli, hepsinin rakamları var. Bunu, ilgili olan herkes bilir.

Teşekkürler.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne kadar gitti Sayın Bakan, nasıl planladınız bunu, hangi bütçe kaleminden?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Her şeyin karşılığı var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hani, nerede yazıyor? Geçen sene bütçede görüşmedik böyle bir şeyi.

BAŞKAN – Teşekkürler sayın milletvekilleri.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi 28’inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                 Bihlun Tamaylıgil                                     Ömer Fethi Gürer                                     Utku Çakırözer

                                         İstanbul                                                      Niğde                                                     Eskişehir

                                    Lale Karabıyık                                             Musa Çam                                          Bülent Kuşoğlu

                                           Bursa                                                         İzmir                                                       Ankara

                                  Zekeriya Temizel

                                           İzmir

MADDE 28- 21/2/1963 tarihli ve 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bu kağıtların, Maliye Bakanlığının izni ile ilgili bakanlık, daireler veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarafından hazırlanıp bastırılması veya elektronik belge olarak düzenlenmesi mümkündür.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet bir torba yasa tasarısını daha getirdi. Bu torba yasada motorlu taşıtlar vergisinde, internet vergisinde, kurumlar vergisinde, vatandaşın kira geliri üzerinden ödediği vergide, birçok kalemde artış öngörülmektedir. Kazık yine vatandaşadır. Hükûmet emekçilere çay kaşığıyla verdiğini kepçeyle almaya devam etmektedir. İşçi, işsiz, çiftçi, esnaf, emekli, engelli, memur geçim sıkıntısı içindedir. İşçi ve memura yapılan cüzi artışlar erimiş ve eksiye dönmüştür.

Değerli milletvekilleri, mazot 5 lirayı geçmiştir. Bu artış şoförden üreticiye ve tüketiciye yeni mağduriyet demektir, yeni zamlar demektir. Zamlar öyle hâl almıştır ki ekmeğin gramajıyla oynayıp “israf önleme” kılıfına sarılmak istenmektedir. Garibanın bir ekmeği var, onunla dahi oynamanın yolu aranmaktadır. İthalata dayalı temel gıda ürünleri dahi sorunu çözmemiş ve temel gıda ürünlerinde de sürekli zamlar gelerek vatandaşı mağdur kılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, eğitim ise tam bir faciadır. Değiştirilen müfredatlar ve bilimden uzak eğitim anlayışı yeterince tahribat yapmıştır. AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı “Sınav sistemini değiştirin.” dediğinde Millî Eğitim Bakanı ve YÖK Başkanının neyi değiştireceklerinden haberleri yoktu. Apar topar açıklamalarla eğitim sisteminden sonra sınav sisteminin de canına okudular. Veliler, öğrenciler her gün değişen kararlarla perişan durumdadır.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin hâlini en iyi gösteren olay da cam filminin durumudur. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü geçen yıl getirdikleri cam filmi uygulamasını terör eylemi gerekçesiyle kaldırdıklarını açıklamış, devlet güvenlik birimlerinin talebinin bu yolda olduğunu belirtmiştir. Cam filmi olan araçlara ceza kesilmeye başlanmış, araç sahiplerinden tepki gelince Cumhurbaşkanı devreye girerek bu uygulamanın durdurulmasını istemiştir. İçişleri Bakanı, polisin ceza kesmeyeceğini duyurmuş. Birdenbire terör tehdidi mi ortadan kalkmıştır? Bu Hükûmetin ortak bir kararı, düşüncesi yok mudur?

Cumhurbaşkanı “Sınav sistemini değiştirin.” diyor, şaşıran bir hükûmet var. Cumhurbaşkanı “Motorlu taşıtlar vergisi zammını düşürün.” diyor, şaşıran bir hükûmet var. Cumhurbaşkanı “Cam film yasağını durdurun.” diyor, şaşıran bir hükûmet var. Oysa Hükûmetin başkanlığını Cumhurbaşkanı yapıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, öte yandan vatandaşa “Yurt dışından dolar getir, yastık altındaki altınını bankaya ver.” diye çağrı yapan Hükûmetin Başkanının yakınları meğer gelirlerini yurt dışına vergiden muaf istiflemişler. Olay ortaya çıkınca Başbakan “Araştırılsın.” dedi ama Meclis çoğunluğu AKP’de ve araştırma önergesi de reddedildi. Hem “Araştırılsın.” deniyor hem de araştırılması talebi de reddediliyor.

Üzülüyorum, ülkem adına üzülüyorum. Her gün şehit haberleri geliyor. Yoksul daha yoksul oluyor. Adamı olan, parası ve gücü olan vergi dahi ödemiyor, hapis yatmıyor. Yoksul orta sınıf ezildikçe eziliyor. Bu böyle gitmez. İlk seçimde halkımız oylarıyla bu durumu mutlaka değiştirecek ve yapılan yanlışların bedelini de mutlaka Hükûmete ve iktidar partisine ödetecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu arada, ülkemizde bu yıl kuraklık Orta Anadolu’yu da ciddi ölçüde vurmuştur. Çiftçiler, bankalara olan borçlarındaki yapılandırma yanında tarım kredi kooperatiflerine olan borçları için de yapılandırma istemekte ve borçlarını hasat dönemlerinde ödemeyi talep etmektedir. Çiftçinin her konuda yaşadığı sıkıntıların yanında, icra tehdidi altında ekim dikim yapma olanağı da yoktur. Hükûmetin bu konuya da duyarlılık göstererek kuraklık bölgelerindeki çiftçilerin borçlarını mutlaka ertelemesi gerekir.

Ayrıca Sayın Bakan, sizi televizyonlarda görenler genelde bize hep diyorlar ki: “Maliye Bakanı bir gün de emekçilerin, işçilerin, köylülerin, çiftçilerin lehine bir torba yasa hazırlayıp buraya getirsin.”

Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gürer.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.52

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

28’inci madde üzerinde Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… (CHP sıralarından “Yok!” sesleri)

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi 28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.

İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup, birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                              Fahrettin Oğuz Tor

                                          Konya                                                      Denizli                                            Kahramanmaraş

                                      Arzu Erdem                                         İsmail Faruk Aksu                                        Erkan Akçay

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                     Manisa

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                       Ziya Pir                                       Ayşe Acar Başaran

                                         İstanbul                                                   Diyarbakır                                                   Batman

                            Mehmet Emin Adıyaman                                 Müslüm Doğan                                         Mithat Sancar

                                            Iğdır                                                         İzmir                                                       Mardin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Buyurun.

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Norveçlilerin kişi başı millî geliri 97 bin dolar. Az buldular ve bir karar verdiler, dediler ki: “Herkes evindeki evcil hayvanı 2 kez gezdirecek.” Şimdi diyeceksiniz ki, nereden çıktı bu? Acaba millî geliri böyle daha çok mu artıracaklar ya da harcamaları mı artıracaklar? Ben burada iki konuya dikkat çekmek istiyorum; bir tanesi, gerçekten insanlarda sevgiyi nasıl geliştirebiliriz ve ayrıca doğru insan, doğru nesiller yetiştirme noktasında da bizlere neler düşüyor, Hükûmetin neler yapması gerekiyor; bu konuya değinmek istiyorum.

Şimdi, son bir örnek vardı, demir yoluna bir eşeği bağlamışlardı ve tren gelirken kullanan kişi görüyor ve ani bir fren yapıyor, iniyor onu çözüyor ve çözdükten sonra diyor ki: “Hangi vahşi acaba bu hayvanı buraya bağladı?” Bu örnek ülkemizde oldu maalesef. Hayvan sevgisiyle ilgili bilinçlendirmenin olmadığını da buradan birlikte görebiliyoruz.

Evet, Norveçliler şuna dikkat çekmiş: Evinizdeki evcil hayvanları iki kez gezdirirseniz hayvan sevgisini çocuklarınıza daha fazla öğretirsiniz, onlara yem vermeyi, o hayvanlara sahip çıkmayı daha fazla öğretebilirsiniz. Hayvanlara sahip çıkanlar, onları sevenler, insanlara asla zarar veremezler, canlılara asla zarar veremezler ve buradan yola çıkarak bilhassa eğitimle ilgili, eğitimin bir parçası hâline getirmişler.

Evet, uzun süreden beri eğitimle ilgili, grubumuz adına birçok önergeyle karşınıza çıktık ve “Eğitim sisteminde kalıcı değişimlerin yapılması gerekiyor, kalıcı reformların yapılması gerekiyor. Bilhassa sadece not başarısı yüksek çocuklar değil, gerçekten donanımlı, topluma, vatana ve millete hayırlı evlatlar olsun diye gayret edelim.” dedik. Ve bu anlamda geçen hafta da Meclis kürsüsünden dile getirdiğim millî sporcularımıza değinmek istiyorum. Millî sporcularımızın bursu 1.410 liraydı. Geçenlerde çıkarılan bir KHK’yla bu konuyla ilgili bir düşürüm yapıldı ve bu düşürümden sonra, Meclis kürsüsünden bizler dile getirdikten sonra, yukarıda Komisyonda Spor Bakanına da konuyu sunduktan sonra bilgisinin olmadığını, araştıracağını söyledi.

Şimdi, konuyla ilgili detaylı bir araştırma yaptım ve bu araştırmayı size sunmak istiyorum: 1.410 lirayla ilgili düşürüm yapılmış olan husus şu an muğlak yani tam olarak belirgin değil ancak Kredi ve Yurtlar Kurumu bu bursu nasıl vereceklerine dair bir bilgiye de sahip değiller. Kredi ve Kurtlar Kurumuyla görüştüm ve şunu söylediler: “Henüz beklemekte, kesin olarak bilmiyoruz ne kadar burs vermemiz gerektiğini millî sporcularımıza.” Neyi dedik biz? Millî sporcularımız buradan aldıkları bursla C ve B sınıfından A sınıfına geçmeye çalışıyor, C sınıfındaki B sınıfına, B sınıfındaki de A sınıfına. Hedef en iyi millî sporcu olmak yani ay yıldızlı al bayrağı temsil etmek. Bu anlamda spora yapılan yatırımın hiçbir şekilde boşa gitmeyeceğini, özellikle millî sporcularımızla ilgili mevcut bursların korunması gerektiğini ve hatta bu kardeşlerimizle ilgili bursların artırılması, iyileştirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Ayrıca yine, bugün tekrar soru olarak da gündeme getirdim, Türkiye Futbol Federasyonunun kız futbol takımlarıyla ilgili vermiş olduğu deplasman ücretleri vardı. Bunun içinde yiyecek, konaklama, yol masrafları vardı. Bu kızlarımızın önemli bir bölümü annesiz, babasız yani kimsesiz çocuklar, spora tutunmuş ve burada varlık gösteriyorlar. Her birinin önemli hedefi iyi bir spor öğretmeni olmak veya iyi bir kız futbolcu olmak. Ancak bunlarla ilgili 2 bin lira olan cüce bir rakam maalesef tamamen kesilmiştir. Bu konuyu da gündeme taşıdık, bu kızlarımızın buradan tekrar sesi olduğumu düşünüyorum ve bu anlamda bu kızlarımıza tekrar deplasman için ayrılan bütçelerin ve tüm kız takımlarına ayrılan bütçelerin mutlaka verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bilhassa gençlerimize yapılan yatırımların, eğitim dâhilinde yapılan yatırımların tamamının, spora yapılan yatırımların tamamının asla ve asla boşa gitmeyeceğini, tamamının helal yatırımlar olacağını da buradan belirtmek isterim. Hazır Maliye Bakanımız buradayken ben sormak isterim: Yapılan bütün harcamalar içerisinde acaba 3’üncü lig futbol takımı için ayrılan bu 2’şer bin lira deplasman maç başı giderleri mi fazla oldu? Bu anlamda da ben hassasiyetlerini beklediğimi tekrar dile getirmek istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz sayın Erdem.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Buyurun.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce Kürdistan Federal bölgesinin Süleymaniye kentinde ve Doğu Kürdistan’ın Kirmanşah kentinde meydana gelen deprem nedeniyle mağdur olan Kürt, Arap ve Fars halklarının üzüntülerini paylaşıyor, ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar diliyorum.

Yine, cezaevinde siyasi rehine olarak tutulan partimizin eş genel başkanları ve milletvekilleri ile tüm siyasi tutsakları buradan selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2005 yılında İmralı tecrit hukukuyla başlayan cezaevlerine yönelik tecrit politikaları, hukuksuzluklar ve âdeta zulüm hâline gelmiş hak ihlalleri maalesef Türkiye’deki tüm cezaevlerine yaygınlaştırılarak amansızca bir hukuksuzluk ve tutsaklar üzerinde tamamen hak gasbına dayalı, insan hakları ihlallerine dayalı uygulamalar devam ediyor.

AK PARTİ kurulurken kendine “adalet” ve “kalkınma” kelimeleriyle isim seçti ama öncelikle kalkınma bu ülkede halkın, ekonominin, geniş halk yığınlarının kalkınması, refahı değil yandaş firmaların, yandaş şirketlerin, özellikle sanayi, hizmet sektörü, inşaat gibi alanlarda yandaş firmaların kalkınması şeklinde gerçekleşti ve maalesef Türkiye’deki kalkınmadan bu anlaşılır.

Öte yandan “adalet” kelimesi de AKP’nin isminde var ama adalet son on beş yıllık AKP iktidarlarında maalesef yerde sürükleniyor. Halkın tüm kesimleri, zengininden yoksuluna, işçiden köylüye, akademisyeninden siyasetçisine kadar maalesef bu ülkede herkes adalet arar duruma geldi. Tam da bu çerçevede, cezaevlerinde bile AKP hükûmetleri -kendi çıkardığı mevzuatlara uymamazlık gibi- tıpkı diğer alanlarda, siyasetin ve hukukun diğer alanlarında olduğu gibi cezaevleri uygulamalarında da maalesef kendi mevzuatına dahi uymamaktadır. Her bir cezaevi idaresinin kendisine göre fiilen uyguladığı bir cezaevi hukukuyla karşı karşıyayız. Bazı cezaevlerinde şu anda avukat görüşü, müvekkilleriyle görüşü bir saattir ama bir başka cezaevinde görüşme on beş dakikadır. Bir başka cezaevinde haftalık telefon görüşmelerine izin veriliyor ama bir başka cezaevinde bu imkân tanınmıyor. Bir başka cezaevinde farklı bir mevzuat uygulanıyor ama bir başka cezaevinde tam bir hak gasbı.

Mesela somut bir örnek vereyim: Dört gün önce annesi vefat eden Iğdır İl Başkanımız annesinin cenazesine katılmak üzere Iğdır Cumhuriyet Savcılığına başvurdu ve savcılık izin verdi. Bakın, savcılık yasadan kaynaklanan bu hak konusunda izin verirken cezaevi idaresi yargının vermiş olduğu bu kararı, savcılığın vermiş olduğu bu kararı hiçe sayarak, güvenlik gerekçesiyle -Kars’tan Iğdır’a 100 kilometre ki hiçbir güvenlik sorunu yok ama- reddediyor, “İzin vermiyorum.” diyor ve cenazeye katılmasına izin vermiyor. Elâzığ Cezaevinde günlerdir hem medyadan hem ailelerin, tutsak ailelerin bize ulaştırdığı bilgilerden hem tahliye olanların bildirdiği bilgilerden: Kadın tutsaklar üzerinde akla hayale gelmeyen hukuksuzluklar, hak gaspları uygulanıyor ama sorarsanız Elâzığ Cezaevinin kendisine göre bir hukuku var.

Değerli arkadaşlar, hukuk herkese lazım. Bakın, Saddam Hüseyin’in yargılanırken mahkeme başkanına söylediği bir söz vardır: “Ben adil yargılanmak istiyorum.” der. Mahkeme başkanı döner Saddam Hüseyin’e der ki: “Biz seni kendi koyduğun yasalarla yargılıyoruz.” Şimdi, bu hukuksuzluk bir gün döner hukuksuzluğu yapanları da vurur. Herkesin hukuka ihtiyacı var.

En başta bu Hükûmeti ve iktidarı, özel olarak da cezaevlerindeki hukuksuzluk konusunda adalete, hukuka, hukuk kurallarına uymaya davet ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Adıyaman.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 29'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                         İstanbul                                                     Ankara                                                       İzmir

                                   Hüseyin Çamak                                         Utku Çakırözer                                        Lale Karabıyık

                                          Mersin                                                     Eskişehir                                                     Bursa

                                       Musa Çam

                                           İzmir

"MADDE 29- 14/5/1964 tarihli ve 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde ve aynı Kanunun eki Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde yer alan eşyalardan gümrük vergi had ve nispetleri "muaf” bulunanların gümrük vergisi had ve nispetleri "0” şeklinde değiştirilmiştir.

"Bakanlar Kurulu, bu Kanunun eki Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde yer alan eşyaların gümrük vergisi had ve nispetlerini 50'ye kadar yükseltebilir, sıfıra kadar indirebilir veya bu Cetveldeki had ve nispetleri %50'sine kadar artırabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Çamak.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı torba kanun tasarısının 29’uncu maddesindeki motorlu taşıtlar vergisiyle ilgili huzurunuzdayım.

Biliyorsunuz, motorlu taşıtlar vergisi için söylenmedik söz kalmadı ve vatandaşın isyanı üzerine tam olmasa da zam oranını birazcık daha azaltarak, vergi mükelleflerinin 2019’da seçmen oldukları da hatırlanarak geri adım atıldı. Tahsilat başlayınca bu konunun daha çok su götüreceğini göreceğiz fakat ben izninizle torba yasadaki yerel yönetimlerle ilgili sıkıntılar hakkında da fikirlerimi paylaşmak istiyorum.

Yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması sadece yerel yönetim birimlerini ilgilendiren bir düzenleme değildir, aynı zamanda tüm devlet yapılanmasının ve dolayısıyla temel toplumsal ilişkilerin de yeniden düzenlenmesidir. Türkiye'de yerel yönetimlerin önemli sorunları olduğu ve yeniden yapılandırılması gerektiği uzun süredir gündemdedir. Bu süreçte çok sayıda değişiklik de yapılmıştır. Yapılan değişikliklerdeki temel sorun sosyal adaleti, halka hizmetin kalitesini artırmak değil siyasal ve kentsel rantı artırmak amacının güdülmesidir. Ancak halkı ikna etmek için yasalar ve yasa gerekçeleri süslü laflarla örtülmektedir. Bazen iknaya bile geçilmeden “Ben yaptım oldu” ya getirilmektedir.

Merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasında görev ve sorumluluk bölüşümünün rasyonel şekilde yapılmamış olması, merkeziyetçiliğin hâlen ağır basması, yerel yönetimlerin gelir kaynaklarının yetersiz kalması ve hareket kabiliyetlerini kısıtlayan ağır idari vesayet gibi sorunlar günümüzde de devam etmektedir. Bu sorunlar olanca ağırlığıyla varlığını sürdürürken, yapılan değişiklikler seçim yatırımı olmaktan, merkezin yerel yönetimler üzerindeki gücünü yitirmemek için getirdiği düzenlemeler olmaktan öteye gidememektedir. Yerel yönetimlerin bütüncül bir yaklaşıma gereksinimi varken, yapılan düzenlemeler birbirinden kopuk, günü kurtarmaya yönelik olmaktadır. Son yıllarda bu düzenlemelerin torba yasalarla parçalanarak yapılması da gelenek hâline gelmiştir. Mevcut torba yasa kapsamında gündemimizde olan yerel yönetimlerle ilgili maddeleri barındıran tasarı bunun son örneğidir.

2012 yılında 5393 sayılı Belediye Kanunu’na eklenen yasadaki diğer bir düzenleme ise devir, tasfiye ve paylaştırma işlemlerinin yürütülmesine dair geçici düzenleme önümüzdeki günlerde görüşeceğimiz mevcut torba yasadaki 107’nci maddenin uygulama süresinin üç yıl uzatılarak 2020'de sonlandırılmasına ilişkindir. Bu değişiklik 6360 sayılı Yasa’nın plansız, öngörüsüz ve altyapısı hazır olmayan düzenlemelerinin yarattığı sorunları ötelemekten ibarettir. 6360 sayılı Yasa’yla köy ve belediyeler mahalleye dönüştürülürken Adalet ve Kalkınma Partisinin iddiası imar-plan bütünlüğünü ve hizmetlerde etkililiği sağlamak; yönetsel ve mali kapasitesi yetersiz olan yerel yönetim birimlerinin kapatılarak kaynak israfının önlenmesidir. Gerçekte ise seçim çevresinde değişiklik yaparak seçim sonuçlarını etkilemek, yandaşlara kentsel rant sağlamak amaçlanmaktadır.

6360 sayılı Yasa’nın ürettiği sorunlar çözülememiştir. Bu maddedeki düzenlemeyle, sorunların kaynağına inilmeden süre uzatılarak sorunların kendiliğinden çözülmesi beklenmektedir. Peki, neden 2020 tarihi belirlenmiştir? Tabii ki 2019 seçimleri geçsin diye. Yani sorunlu mevzular 2019 seçimleri sonrasına ötelenmektedir. Dolayısıyla bu değişiklikle vatandaştan gelecek tepkilerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Yerel yönetimler için daha kapsamlı bir yasal değişiklik yapılacağı, bütün belediyelerde bütünşehir statüsüne geçileceği belirtilerek seçimlere etki edecek yeni bir düzenlemeyi de 2019 seçimlerine yetiştireceklerini ifade etmektedirler. Yani yerel yönetimler, yeniden ve yine soyut, temelsiz, üzerinde yeterince çalışılmamış bir düzenlemeyle henüz 6360 sayılı Yasa’nın ürettiği sorunlar giderilmeden belirsizlikle karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır. Yapılacak düzenlemeler, çözülmesi istenilen sorunların yerine yeni sorunlar yaratmamalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çamak.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime kırk dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.29

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 20.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

29’uncu madde üzerinde Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.14

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 20.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

29’uncu madde üzerinde Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak ve arkadaşlarının önergesinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                        Mustafa Mit

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Ankara

                                 Fahrettin Oğuz Tor                                        Erkan Akçay                                    İsmail Faruk Aksu

                                   Kahramanmaraş                                               Manisa                                                     İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                       Ziya Pir                                       Ayşe Acar Başaran

                                         İstanbul                                                   Diyarbakır                                                   Batman

                                        Erol Dora                                             Müslüm Doğan                                         Mithat Sancar

                                          Mardin                                                       İzmir                                                       Mardin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Mit. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika, buyurun.

MUSTAFA MİT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, getirilen tasarının yapılan ekonomik değerlendirmesinde bütçeye 15,8 milyar ilave gelir, 6,5 milyar ilave yük getirdiği hesap edilmektedir. Bu hesaba göre tasarının bütçeye net katkısı 9,2 milyar liradır. Getirilen tasarıyla iletişim şirketleriyle yapılan imtiyaz sözleşmelerinde bazı tanımlamalar değiştirilmektedir. Böylece haberleşme şirketlerinin tahakkuk etmiş borçları ve diğer yükümlülükleri yasal olarak ortadan kaldırılmaktadır. Bu kapsamda yargıya intikal etmiş ihtilafların tutarı 1,1 milyar lira, 2014'ten itibaren bugüne kadar oluşanlarla birlikte bu tutar yaklaşık 4-4,5 milyar liradır. Bu bir dolaylı vergi affıdır veya kamu alacağının yapılandırılmasıdır. Bu, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. İşçi, memur, küçük esnaf, emekli ve çiftçilerimize yapılacak artışlarda çok cimri davranan Hükûmet, bir kalemde 3 firmaya 4,5 milyarlık bir iyileştirmeyi Genel Kurula getirebilmektedir. 15,8 milyar ilave gelir 80 milyon vatandaşın sırtına yüklenmektedir. Devlet vergi, resim ve harçlar ile cezalarda en düşüğü yüzde 14,5 olmak üzere değişik oranlarda vatandaşa ilave salma salmaktadır.

Değerli milletvekilleri, işsizlik sigortası başladığından Eylül 2017 sonuna kadar 5 milyon 647 bin 21 kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazanmıştır. Bu kapsamda yapılan ödeme tutarının toplamı ise 17 milyar 500 bin lira civarındadır. Eylül 2017 sonu itibarıyla İşsizlik Fonu’nda biriken miktar 112 milyar lira civarındadır. Getirilen düzenlemeyle sadece işsizlik ödeneğinin düzenli ödeneceği kurala bağlanmaktadır. İşsizlere, işsizlik ödeneği alanlara yönelik hiçbir iyileştirme yoktur.

On beş yıldır uygulanan bu sistem esas gayesi olan işsizler için 17,5 milyar lira katkı sağlamıştır. İşsizlere vadedilen daha fazla miktar değişik isimle bütçeye ve diğer yerlere aktarılmıştır. Buna rağmen Fon’da 112 milyar lira kalması da adil değildir.

Aktif iş gücü hizmetleri, mesleki eğitim kursları, işbaşı eğitim programları, girişimcilik eğitim programları, toplum yararına programlar, iş ve meslek danışmanlığı gibi faaliyetlere kanunda yeri olmamasına rağmen bu alanlara Fon’dan kaynak aktarılmaktadır. Doğrudan hizmet alımı usulüyle yandaş firmalar üzerinden oluşturulan listelerde yer alanlara, firmalara kaynak aktarılmaya devam etmektedir.

Hazineye ve yukarıda sayılan programlara aktarılan tutar Fon’un gerçek sahiplerine aktarılan tutardan çok fazladır.

İşsizlik ödeneğinin;

1) Miktarının artırılması,

2) Ödeme süresinin uzatılması sistemin ruhuna ve adalete uygun olacaktır.

3) Bunlar yapılamaz ise işsizlik sigortası prim oranlarında indirime gidilmelidir.

Değerli milletvekilleri, 2016 ve 2017 yıllarında ısrarla uygulanan yaz saati uygulaması tasarıya sonradan ilave edilmiştir. Bugün, 13/11/2017 sabah saat yedide ortalık karanlıktı. Bu durum 21 Aralığa kadar devam edecektir. Bir sürü boş tartışma sonunda zaten mevcut olan kanun farklı bir şekilde ifade edilerek eski hâle dönülmeye çalışılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, KOSGEB'in verdiği 50 bin liralık kredilerin yüzde 65'inin hatalı olduğu, firmaların beyanları denetlenmeden kredi verildiği Sayıştay raporlarıyla sabit hâle gelmiştir. Firma tespitinde, çalışan sayısı ve satış hasılatı esas alınmıştır. 245 bin işletme başvurmuş, firma tespitinde kanunun öngördüğü şartlara uymamış, 15 bin işletme seçilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA MİT (Devamla) – Çalışan sayısı Sosyal Güvenlik Kurumundan ve net kârları da Maliyeden açıkça ve kısa yoldan elde edilecekken uzun süredir bu işle ilgili hatalı işlemlerin devam ettiği de görülmektedir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Mit.

Aynı mahiyetteki diğer önergede Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunun 30’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Irak Kürdistan bölgesinde meydana gelen depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, Şırnak’ta kanalizasyon çukuruna düşen Feyzullah Kabul’e Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesinde yapılan düzenlemeyle damga vergisinde değişikliğe gidilmiş ve Bakanlar Kurulu maktu vergilerde 10 katına, nispi vergilerde ise 1 katına kadar artırmaya; uygulanmakta olan maktu vergileri yarısına kadar, nispi vergileri ise sıfıra kadar indirmeye, bu had ve miktarlar arasında yeni had, miktar ve nispetler tespit etmeye yetkili kılınmıştır.

Tabii, şunu belirtmeliyiz ki Bakanlar Kuruluna vergi konusunda maddeyle verilen yetki son derece geniştir. Vergilerin kanunlarla aleni ve şeffaf bir biçimde düzenlenmesi hukuk devleti açısından bir temel koşuldur. Ancak mevcut siyasal iktidar, sürekli olarak torba yasalarla, ekonomik konjonktüre göre vergi oranlarını değiştirme yetkisini Bakanlar Kurulu veya Maliye Bakanına vermekte ve ülkede bir vergi disiplininin oluşmasını kendi eliyle engellemektedir. Bu durum kabul edilemez olup maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, tabii, konu vergiler ve maliye meseleleri olunca ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik vahametin, böyle suni, bütünlükten uzak ve geçici çözümlerle giderilemeyecek durumda olduğunu bir kez daha belirtmek durumundayız.

Ülkemizde gerek sektörel ve bölgesel bazda ve gerekse bir bütün olarak vergi sisteminde büyük bir adaletsizlik mevcuttur ve bu olgu ülkenin en temel sorunlarından birisi olmaya devam etmektedir. Uzun yıllardır TÜİK tarafından kamuoyuyla paylaşılmayan millî gelirin bölgesel dağılımı bilgisi 2017 Haziran ayında yenilenen millî gelir verileriyle birlikte yayımlandı. 2004-2014 dönemini kapsayan bu veriler, millî gelirinin 81 il ve 26 bölge arasında nasıl dağıtıldığını göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, Haziran 2017 TÜİK verilerinin de ortaya koyduğu gibi, AKP döneminde, 2004-2014 döneminde, büyümenin çarpık sonuçlarından birisi de bölgesel farkları azaltamaması, eşitsizliklerin giderilememiş olmasıdır.

Bakınız, TÜİK’in bölgesel millî gelir verileri, 2004-2014 döneminde 26 alt bölge içinde İstanbul’un tek başına millî gelirdeki payını koruduğunu, 2004’te yüzde 30 olan payını 2014’te yarım puan artırarak yüzde 30,5’a çıkardığını ortaya koymaktadır. Buna karşın, örneğin, Doğu ve Güneydoğu’daki 21 ilin millî gelire katkısı ise 2004’te yüzde 6,9 iken, 2014’te ancak yüzde 7,1’e yükselmiştir. Bu veriler, bölgeler arası ekonomik uçuruma ve bölgesel temeldeki çarpıklığa ilişkin alındığı iddia edilen tedbirlerin aslında işe yaramadığının çok önemli bir göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, yine, TÜİK verilerine göre, son on yılda millî gelirdeki yıllık artış ortalama yüzde 5’i buldu. Ne var ki yılda yüzde 5 büyüdüğü söylenen bir ekonomide, tarım ve sanayiden oluşan temel üretici sektörlerinin payı artmamışken inşaat, emlak ile hizmet sektörlerinin millî gelirdeki payı artmıştır. Bu veriler, kamuoyuna sürekli büyüyen bir ekonomi olarak lanse edilen Türkiye ekonomisinin bir üretim ekonomisi değil, aksine, tam anlamıyla bir tüketim ekonomisi olduğunu gözler önüne sermektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye gelişmenin bölgesel dağılımında OECD, AB gibi topluluklar sıralamasında en negatif görünümdeki ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye, üyesi bulunduğu ve kısa adı OECD olan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne üye ülkeler arasında Şili’den sonra ilk sırayı alacak kadar büyük ve derin bir bölgesel eşitsizlik sorununa sahiptir.

Tabii, bu veriler aslında çok önemli şeyler söylemektedir. Şimdi, Hükûmet bu verileri önüne koymalı ve yüzeysel popülist yaklaşımlarla kamuoyunu yanıltmak yerine ülkemizin bölgeleri ve sektörleri arasında var olan her türlü ekonomik adaletsizliği gidermeye dönük yapısal ve makul tedbirler almaya yönelmelidir diyor, bir kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı "Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 30’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Bihlun Tamaylıgil                                        Lale Karabıyık                                             Musa Çam

                                         İstanbul                                                      Bursa                                                         İzmir

                                  Niyazi Nefi Kara                                      Zekeriya Temizel                                     Bülent Kuşoğlu

                                         Antalya                                                       İzmir                                                       Ankara

                                   Utku Çakırözer

                                        Eskişehir

“MADDE 30- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun mükerrer 30 uncu maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bakanlar Kurulu, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yer alan maktu vergileri veya bu vergilerin yeniden değerleme oranı uygulanmak suretiyle saptanmış olan tutarlarını (maktu ve nispi vergilerin asgari ve azami miktarlarını belirleyen hadler dâhil) ve nispi vergileri, kâğıt türleri itibarıyla ayrı ayrı veya birlikte olmak üzere; maktu vergilerde on katına, nispi vergilerde ise bir katına kadar artırmaya, uygulanmakta olan maktu vergileri yarısına kadar, nispi vergileri ise sıfıra kadar indirmeye, bu had ve miktarlar arasında yeni had, miktar ve nispetler tespit etmeye yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz torba kanunla her şeye zam yapılıyor. Vatandaşın elindeki 4 ekmekten 1’isi bir ay içerisinde alındı. Mazottan benzine son on beş günde 35 kuruş zam yapıldı. Ancak geldiğimiz noktada yaptığınız tüm zamlara karşın vatandaşın soyulup soğana döndüğü bir dönemde paraları eğitime, sağlığa ve üretime değil, cezaevlerine ve yandaşlara akıttınız.

Antalya’dan bir örnek vereyim size. Manavgat Gündoğdu’da üniversite arazisi olarak el konulan 480 dönümlük arazi üzerinde beş yıldızlı bir otel mevcuttur, ne okul ne de eğitim yuvası vardır. Manavgat halkı ilçesine uzun zamandır bir üniversite kurulmasını, Manavgat’ın turizm, tarım ve eğitim yuvası olarak anılmasını istiyor. Siz ise turizmin belkemiği olan bir mahallenin, Ilıca’nın ortasına cezaevi yapıyorsunuz. Geçen yıl bu zamanlar bu konu hakkında verdiğimiz önergeye 22 Eylül 2017 tarihinde Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül tarafından verilen yanıtta Teknik İşler Dairesi Başkanlığı uzmanları tarafından yerinde incelendiği ve teknik raporun hazırlandığı ceza infaz kurumunun yapımının planlanması durumunda ilgili büyükşehir belediyesi, ilçe belediyesi, Şehircilik Bakanlığından görüş alınacağı ve ruhsat ve proje olmadan işlemin başlamayacağı söylenmişti. Manavgat Belediye Meclisi bu konuya AK PARTİ’li Meclis üyeleri dâhil ret vermiş, konu Büyükşehir Belediye Meclisine gelmemiştir. Kaldı ki Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığının 29 Kasım 2016 tarihinde Manavgat Kaymakamlığına yazdığı yazıda da alanın uygun görülmediği belirtilmiştir. Peki, o zaman cezaevi yapılacağı söylenen bölgedeki inşaat çalışmaları ve saha düzleştirmeleri nedir? Bununla ilgili elimizde belge vardır, verilen yanıt buradadır. Bakanlığın bize verdiği yanıta rağmen 22 Eylülden daha önce 11 Eylül tarihinde 115 milyon, artı KDV, artı yüzde 20 artırımla cezaevinin ihalesinin yapılmış olduğu ve inşaata başlandığı görülmektedir. Eğer “Manavgat’a yatırım.” diyorsanız bu paraya 4 fakülte açıp Manavgat Üniversitesini kurabiliriz, böyle bir karar alırsanız sizi alkışlarız. 11 Eylülde yapılan ihaleden Sayın Bakanın haberi var mıdır ya da aldatılmış mıdır? Manavgat halkı bu beldede cezaevi olmasını istemediklerini defalarca beyan etti. En son iki gün önce bölgede yaşayan yabancı vatandaşlarla beraber bölge halkı bir yürüyüş düzenledi ve cezaevi istemediklerini belirtti, hep bir ağızdan dediler ki: “Zindandan önce eğitim istiyoruz.” Burada da var. Bu sözde yatırımla, konut sahipleri konutlarını satıp terk etmektedirler. “Ülkeye yabancı sermaye getireceğiz.” derken, “Turizmden kazanacağız.” derken, kışları da burada kalan İngiliz ve Alman vatandaşlar da yerlerini satıp gitmek üzereler. Zorunluysanız, size cezaevi için Manavgat-Akseki arasında birden çok alan gösterebiliriz. Akseki Komando Taburunun karşısında yeterli alan mevcuttur ve maliyeti çok daha düşük olacaktır ve daha güvenlidir.

Manavgat’ın nüfusu da göz önüne alındığında, cezaevi yapılacak alan bir üniversite için kullanılabilir ki zaten daha önce 100.000’lik imar planlarında bölge, üniversite alanı olarak ayrılmıştır. Amacınız cehalet içinde bir gençlik yetiştirmek mi ve bunları koyacak cezaevleri yaratmak mı? Buradan rant kazanmak mı? Öyle olmadığına inanmak istiyoruz. Gelin, eğitime, sağlığa ve üretime bütçe ayırarak toplumsal barışı ve kardeşliği sağlayalım, bizler de muhalefet olarak sizlere destek verelim. Halka rağmen rant için değil halk için çalışalım. Sayın Cumhurbaşkanının da Manavgat halkının bu taleplerine kulak vereceğine inanıyoruz. Unutmayın ki bir eğitim kurumuyla onlarca cezaevi kapatılır.

Sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kara.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde üç önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                          Erkan Akçay                                  Emin Haluk Ayhan

                                          Konya                                                      Manisa                                                      Denizli

                                 İsmail Faruk Aksu                                    Fahrettin Oğuz Tor                        Ahmet Selim Yurdakul

                                         İstanbul                                              Kahramanmaraş                                              Antalya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                  Mithat Sancar                                        Müslüm Doğan

                                         İstanbul                                                     Mardin                                                       İzmir

                                         Ziya Pir                                            Ayşe Acar Başaran                                       Hişyar Özsoy

                                       Diyarbakır                                                   Batman                                                      Bingöl

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                         İstanbul                                                     Ankara                                                       İzmir

                                     Kazım Arslan                                          Utku Çakırözer                                        Lale Karabıyık

                                          Denizli                                                    Eskişehir                                                     Bursa

                                       Musa Çam

                                           İzmir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesi hakkında konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.

Muhterem vatandaşlar, söz aldığım maddeye göre kamu özel iş birliği projelerinin finansmanı için yurt dışında ihraç edilen menkul kıymetlere bir düzenleme getiriliyor. Kamu özel ortaklığı veya kamu özel iş birliği, esasen kamunun finansman sıkıntısı çektiği projelere özel sektörü dâhil eden ve özel sektörü de risk üstlenmeye teşvik ederek ülkenin ihtiyaç duyduğu yatırımları millete kazandırmak üzere kurulan bir özelleştirme türüdür.

Biliyorsunuz, gelişmiş ülkelerde de özelleştirmeler dönem dönem yapılmaktadır. Tabii, o ülkelerde kazanç garantisi olmamakla birlikte, özel sektör ve finansörler yaptıkları analizler neticesinde bir kazanç fırsatı gördükleri için bu projelere ilgi gösterirler. Çoğu yabancı özelleştirme programında yatırımcılar genellikle yatırımlarını otuz, kırk, hatta elli senelere varan vadelerde ancak amorti ederler. Peki, bizdeki durum nedir? Bizde özel sektör yap-işlet-devret modeli işlerde, yirmi-yirmi beş sene sonra devlete devredecekleri projelerde daha dördüncü, beşinci senelerinde yatırımlarını çoktan amorti etmiş bulunuyorlar. Örneğin, Osman Gazi Köprüsü günlük araç geçiş garantisiyle yatırımcısı için âdeta altın yumurtlarken Türk milletinin bütçesini hovardaca yakan hayırsız bir evlat gibi zarar ziyana sokuyor. Kendi alanımı ilgilendirdiği için yakından biliyorum, şehir hastaneleri de böyle. Bakın, tüm ülkenin “Bu yapılan hakkaniyetsizdir.” demesine rağmen bu projelere birçok garantiler verildi. “Kira ödeyerek hastane sahibi olacağız.” diye reklam yapan sağlık bakanlarını televizyonlarda izledik, “Vatandaşımıza beş yıldızlı otel gibi hastane yapıyoruz.” demeçlerini hatırlıyoruz. Oysa işin arka planında neler var biliyor musunuz? Kamuoyundan saklanan sözleşmeler, üstü örtülen Sayıştay görüşmeleri, görüşüne başvurulmayan sağlık camiası ve dinlenmeyen yapıcı eleştiriler var.

Bakın, iki rakam vereceğim sevgili vatandaşlar size. 34 şehir hastanesine, devlete devredilene kadar vatandaşlar olarak tam 130 ile 160 milyar lira ödemek zorunda kalacağız. Oysa bu hastanelerin maliyeti ne kadar biliyor musunuz? 27 milyar TL. Yani kendi kendini beş yılda amorti eden bir yatırıma Türk milleti olarak fazladan 100-130 milyar lira ödemek zorunda kalacağız. Dahası, kampüslerin içine otopark, kantin ve AVM gibi gelir getirici ticari işletmeler için imtiyazlar verilmiştir. Bu yetmezmiş gibi, ihaleye giren şirketlere kamu bankalarından krediler verildi. Hani asgari ücretli vatandaşımın acil bir ihtiyacı için 5 bin lira lazım olduğunda istediği krediyi vermeyen o bankalar var ya, işte onlar yüz milyonlarca krediyi bu işletmelere verdiler. Çok acı, gerçekten çok acı. Osmanlı Dönemi’nde verilen kapitülasyonlardan hiçbir farkı yok bu politikaların.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapıcı olmaya ve milletimizin çıkarlarını korumaya çalışıyoruz. Uyarılarımızı dikkate alırsanız bundan kazançlı çıkacak olan Türk milletidir. Şunu da ifade etmek isterim ki: Bizler bu memleket için bir tuğla koyanın hep yanında olduk ama çürük bir tuğla gördüğümüzde ise bunu görmezden gelemeyiz. Arzumuz, o anlaşmalarda Türk milletinin çıkarının korunması. O yüzden buradan ifade ediyorum ki: Bunun için Hükûmeti şeffaf, açıklanabilir ve gerçekten bağımsızlığına güvenilen yapılar tarafından denetlenebilir anlaşmalar yapmaya davet ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yurdakul.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Bingöl Milletvekili Sayın Hişyar Özsoy.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken öncelikle 4 Kasım 2016 yılından bu yana Sincan, Kandıra ve Edirne Cezaevlerinde rehin tutulan çok kıymetli Eş Başkanlarım Sayın Selahattin Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağ’ı, yine grup başkan vekillerimiz Sayın İdris Baluken ve Çağlar Demirel’i ve yine diğer milletvekili arkadaşlarımı saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Onların yanı sıra şu ana kadar partimizden neredeyse 5 bine yakın il başkanı, ilçe başkanı, yöneticilerimiz, belediye meclis üyelerimiz, bütün onların önünde de saygıyla eğiliyorum.

Bingöl gibi küçük bir kentte ben siyaset yapıyorum iki buçuk yıldır, yapmaya çalışıyorum İçişleri Bakanı müsaade ederse. 4 il başkanım, Zeynep Başkanım, Zerin Başkanım, 2 kadın, Mahmut Başkan emekli öğretmen ve Feyzullah Başkan, hepsi cezaevinde, niye cezaevinde olduklarını bilmiyorlar. 7 tane ilçemiz var, 5 ilçemizin başkanları yine cezaevinde.

Bunlar yetmedi, bu sabah on yıldır HDP’nin, DBP’nin, DTP’nin dış ilişkiler danışmanlığını resmî olarak yapan kıymetli Evren Çevik’e sabah polis gitmiş evinde gözaltı yapmış. Üç gün önce hakkında bir dava açılmış, açılan davada kendisine -sorgu tutanağını gördüm, gerçekten utandım- aynen şunu sormuşlar… Doğan Abi, siz de dinlerseniz… Ahmet Türk o dönem DTP’nin Genel Başkan Yardımcısı, Evren Çevik DTP’nin dış ilişkilerinden sorumlu danışmanı, yurt dışına çıkacak. Yurt dışı için bilet işlemlerini yapmış, programını yapmış, düzenlemiş ve iddianamede sunulan delil şöyle bir delil: “Siz Ahmet Türk’ün programını yaparak PKK, KCK terör örgütüne destekte bulunmuşsunuz. Bu konudaki izahatınız nedir?” gibi, artık gülünçlük, komiklik ötesi durumlara geçmiş durumda.

Son olarak bir şey daha söyleyeyim. Bingöl’ün Solhan ilçesinde -savcının artık nasıl bir cesareti varsa, kimden ne sırt alıyorsa- bizim ilçe başkanının evine gitmişler, basmışlar evini; Selahattin Demirtaş’ın, eş başkanımızın fotoğrafını suç delili olarak evinden almışlar, dosyaya koymuşlar. Kıymetli arkadaşlar, yarın yine birbirimizin yüzüne bakacağız. Bakın, bunlar, bu tür uygulamalar artık çirkinlik seviyesine geçmiş. Yani, 6 milyon oy almış eş başkanımızı itibarsızlaştırmaya yönelik bu tür şeyler var. Biz bunları kınıyoruz, çok ayıpsıyoruz bunları. Yarın devran döner, bu eylemleri, bu etkinlikleri yapanlar umuyoruz kendilerinden utanırlar, söyleyeceğimiz bu.

Kıymetli arkadaşlar, 17 Kasımda yani vekillerimiz tutuklandıktan iki hafta sonra Anayasa Mahkemesine bu tutukluluk durumu için başvuruda bulunmuştuk. Tam on üç aydır Anayasa Mahkemesi şu veyahut da bu gerekçeyle bir türlü o davaları önüne almadı, alamadı; şu an o tartışmanın içerisine girecek değiliz yalnız aldığımız bilgi 16 Kasımda Gülser Yıldırım Vekilimizin tutuklanmasına yönelik şahsi başvurusunu Anayasa Mahkemesi gündemine alacak, görüşecek ve kararını verecek. Defalarca Anayasa Mahkemesinin önüne biliyorsunuz gittik, bu sürecin bu kadar uzamaması gerektiğini söyledik, çok dinletemedik. En nihayetinde bir karar verilecek. Anayasa Mahkemesinin vereceği bu karar umuyoruz, diliyoruz ve talep ediyoruz, vekillerimizin lehine olumlu bir karar olsun, Türkiye bir defa bu saçmalıktan, bu ayıptan bir kurtulsun. 10 milletvekili şu an cezaevinde; 9 HDP, 1 CHP’nin milletvekili içeride. Bir defa bu ayıptan bir kurtulmak lazım. Anayasa Mahkemesinin vereceği böylesi bir karar sadece kısmen de olsa, küçük de olsa adaletin tesis edilmesi konusunda bir katkı olmakla kalmaz, aynı zamanda iyice sıkışmış olan bu siyaset alanına belki bir soluk, belki bir kapı, belki siyaseten yeniden normalleşmeye bir vesile, bir katkı da sağlamış olabilir gibi düşünüyoruz. Çünkü gördüğünüz gibi, siyaset kurumundaki istikrarsızlık her geçen gün derinleşiyor. Başkanlık referandumu da geçti, bakın, istikrarsızlık derinleşiyor. Dolayısıyla bu girdaptan, bu darboğazdan çıkabilmek için, belki siyaseten yeniden normalleşmeye doğru bir hamle için umuyoruz, diliyoruz Anayasa Mahkemesi sadece adil olanı yapar.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özsoy.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Denizli Milletvekili Sayın Kazım Arslan.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bugün 502 sıra sayılı vergilerle ilgili torba yasasının 31’inci maddesini görüşmek üzere ve bu madde üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım ve bununla ilgili düşüncelerimi size aktaracağım.

Değerli milletvekilleri, bu torba yasasıyla, özellikle bu 31’inci maddeyle ilgili düzenleme yurt dışına ihraç edilen menkul kıymetler karşılığında fon oluşturmak üzere kurulan işletmelerin damga vergisinden ve bazı vergi istisnalarından faydalanmasına ilişkin bir düzenlemedir. Tabii, bu düzenlemeler yapılırken bu torba yasası içinde vatandaşımıza yük getiren, yeni yeni vergiler ihdas eden ve bazı vergilerin de miktarlarını artıran bir çalışmanın, bir düzenlemenin de olduğunu ortaya koyuyoruz. Çünkü bu yapılan vergi düzenlemesi gerçekten vatandaşın zamlar içinde çok ezildiği, birçok sıkıntının yaşandığı, her mala her gün zamların geldiği bir dönemde bu vergilerin de üzerine konulmak suretiyle işçisinden çiftçisine, köylüsünden esnafına, sanayicisinden ihracatçısına kadar herkesin üzerine yeni bir yükün geldiği ve tıkanan piyasayı daha çok tıkayacağı ve işlemez duruma getireceği bir gerçektir. Sayın Bakanın bunu görmesi gerekiyor.

Çalışanlara vermiş olduğunuz çok az bir farkın -yüzde 4’lük bu farkın- kaşıkla verilen bir farkın, bir zammın kepçeyle nasıl geri alındığını bu torba yasasıyla görüyoruz çünkü bu torba yasası gerçekten yeni yükler getiren ve ekonomimizi de ve ekonomik çarkları da, şartları da, çarkının dönmesini de zorlayan bir düzenleme olduğunu belirtmek istiyorum.

Bugün ekonomimiz üzerindeki özel sektör borcunun oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. Şimdi bu borçlar devasa boyuta gelmişken, birçok vergi gerçekten ödenmez iken ve yeni vergiler ihdas edilerek esnafın sırtına, işletmelerin sırtına, işçinin sırtına, çiftçinin sırtına binilmeye çalışılırken gerçekten bu ekonomi nasıl düzelecek, nasıl normalleşecek, bununla ilgili birçok soru işaretleri var.

Özellikle kamu-özel işbirliği projelerinde çok büyük hatalar yapılıyor. Bu yapılanlar hatta övünçle vatandaşa aktarılmaya çalışılıyor. Bugün yapılan, bugün yapılmaya çalışılan ve geçmişteki yap-işlet-devret modelinin yap-işlet-kâr et- devret modeline dönüştüğünü ve birçok yandaşı da zengin etmek için kullanılan bir model olduğunu ve bu şekilde yapılan yatırımların bu ülkeye çok büyük yük getireceğini ve geleceğimizi de ipotek altına alacağını görmenizi isteriz. Dolayısıyla yapılan otoyollarıyla, yapılan havaalanıyla, yapılan alt geçitlerle, köprülerle vatandaşın üzerine yeni yüklerin getirilmiş olması sebebiyle artık ülkenin ve devletin bu paraları ödeme durumu zayıflamıştır. Deniz bitmiştir. Biten denize karşılık yeni vergiler ihdas etmek suretiyle vatandaşa yeni yük getirilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu modelin, özellikle belirttiğim modelin, belirli sermaye gruplarına halkın vergilerini aktarma yolu olduğunu belirtmek isterim. Bu yapılan işletmelerin yapılma şekline karşıyız, yapılmasına karşı değiliz; ısrarla bunu söylüyoruz, biz bunun yapılma şekline karşıyız. Yapılsın ama vatandaşa yük getirerek değil, devletin üzerine yeni yükler getirilerek değil, yeni vergiler getirilerek değil; daha kolaycı bir yöntemle, yap-işlet-devret modeliyle, kâr et modeliyle değil, devret modeliyle bu işin yapılması gerçekten ülkemiz için faydalı olacaktır diyorum.

Hepinizi tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Arslan.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde üç önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 32’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                 İsmail Faruk Aksu                                    Fahrettin Oğuz Tor

                                         İstanbul                                              Kahramanmaraş

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                  Mithat Sancar                                                Ziya Pir

                                         İstanbul                                                     Mardin                                                   Diyarbakır

                                   Müslüm Doğan                                      Ayşe Acar Başaran                                    Mahmut Toğrul

                                           İzmir                                                       Batman                                                   Gaziantep

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                   Utku Çakırözer                                         Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                        Eskişehir                                                    Ankara                                                       İzmir

                                 Bihlun Tamaylıgil                                        Lale Karabıyık                                             Musa Çam

                                         İstanbul                                                      Bursa                                                         İzmir

                                     Burcu Köksal

                                   Afyonkarahisar

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge sahiplerinden Milliyetçi Hareket Partisi sanırım gerekçe okutacak.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun tasarısıyla birçok vergide artışa gidilirken kamu özel iş birliği finansmanına ilişkin işlemlere yargı harçları dışındaki harçlardan istisna tutulması getirilmesi uygun değildir.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika, buyurun.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri ve Genel Kurulun sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, AKP iktidarı tüm yasal mevzuatı dağıtan, yasama yapma iradesini torba yasa yapmayla daraltan bir mantıkla Parlamentoyu âdeta kısıtlamaktadır ve bunu yapmaya da devam etmektedir. Yasaya göre hareket eden değil, harekete göre yasa çıkaran bir aklın öne çıkması söz konusudur. “Yasa ve Anayasa bu işe ne der?” değil, “Bir şahıs bu işlere ne der?” AKP için daha önemli. Yasanın harekete uydurulmasının tarihteki örnekleri de kabile devletleri ve feodal beyliklerde görülür.

Makroekonomik çerçeve çökertildikçe, ülkenin tüm kaynakları pervasızca har vurup harman savruldukça ekonomi daha da derin bir kısır döngünün içine itilmektedir.

Değerli arkadaşlar, söz konusu torba yasa aslında yoksulu daha yoksullaştıran, tüm vergiyi yoksula yükleyen bir mantıkla yapılıyor. Bunun en önemli maddelerinden bir tanesi -biraz önce oylarınızla geçti ama ben yine o maddeye dönmek istiyorum- örneğin bu tasarının 29’uncu maddesi. Yapılan düzenlemeyle 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanun’da ve Kanun’un eki olan Gümrük Giriş Tarife Cetveli’nde değişikliğe gidilmiş ve maddenin Komisyonda kabul edilmesiyle cetvelde yer alan eşyalardan gümrük vergi had ve nispetleri muaf olanların gümrük vergisi had ve nispetleri sıfır olmuştur. Değişiklikle Bakanlar Kurulunun cetvelde yer alan eşyaların gümrük vergisi had ve nispetlerini yüzde 50'ye kadar yükseltebilmesinin ya da sıfıra kadar indirebilmenin önü açılmıştır. Maddenin görüşmeleri esnasında bahsi geçen cetvelde yer alan ürünlerin listesine fırsat sunulmamış ve 1964 tarihli yasayla muafiyet tanınan bu ürünlerin hangi ihtiyaca binaen muafiyetlerinin kaldırıldığı açıklanmamıştır. Kimi ürünlerin muafiyetlerinin devamı hâlinde kamu yararı olup olmadığının incelenmesine dair verilen öneri kabul edilmemiştir. Ayrıca, Bakanlar Kuruluna vergi konusunda maddeyle verilen yetki oldukça geniştir. Vergilerin kanunlarla düzenlenmesi hukuk devleti açısından bir temel koşuldur ve iktidar sürekli torba yasalarla vergi oranlarını değiştirme yetkisini Bakanlar Kuruluna veya Maliye Bakanlığına devretmektedir. Bu durum, kabul edilemez olup maddenin tasarı metninden mutlak çıkarılmasını gerektirir.

Değerli milletvekilleri, AKP'nin ekonomi politikaları tarihine baktığımızda bu durumu net şekilde görebiliriz. İktidara geldiğinde Kemal Derviş reçetesini devam ettiren iktidarın temel vaadi ekonominin özerkleştirilmesiydi. Bir süre bu şekilde devam eden AKP ekonomi politikaları ne zaman kendi sermaye birikim süreçlerini yaratmaya başladı o zaman ekonomiye siyasetin müdahalesini öncülüne alarak tüm özerk alanları yok etmeye yöneldi. Bu durum, belki AKP'li sermaye için kısa vadeli kârlar yaratsa da ülke ekonomisi için olumsuz sonuçlar yarattı. İşte bugün görüyoruz ki işsizlik 5 milyon kişiye varmış, dolar 4 TL sınırına dayanmış, cari açık ülkenin boyunu aşmış, enflasyon yüzde 12'ye varmış, üretici enflasyonu yüzde 15'i aşmıştır. Ve AKP Hükûmeti temel müdahaleci mantığını değiştirmeksizin bu tabloyu düzeltmeye yönelik attığı her adımda ekonominin toparlanmak yerine daha da kötüye gittiği görülmektedir.

Değerli arkadaşlar, bir ülkede ekonominin toparlanması ancak barış ve kardeşlik ortamının yaratılmasına bağlıdır. Maalesef bugün, ülkede herkes hayatından endişe eder bir pozisyondayken, işverenin yatırım yapması ve bu kazançtan herkesin adilce faydalanması imkânı AKP tarafından neredeyse ortadan kaldırılmıştır. Böyle olduğunda zengin daha zengin olmuştur ama yoksul daha da yoksullaşmaya başlamıştır. En zengin yüzde 1’lik kesim, yüzde 39’dan yüzde 60’lara tırmanırken yoksul kesim daha da artmıştır. Dolayısıyla AKP’nin politikası, başından beri, kendi sermayesini yaratmak ve kendi rant çevresini zenginleştirirken ülkeyi yoksulluğa ve yoksunluğa itmektir.

Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Toğrul.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Buyurun.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, bir AKP klasiği torba yasayla karşı karşıyayız. Bu seferki torba yasada, maalesef, tabiri caizse ekonomik yaptırımlar var.

AKP olarak, mevcut borçlanma yetkisinin ötesinde bir borçlanma yetkisi istiyorsunuz yani diğer bir anlatımla kanunlarda olmayan bir yetkiyi torba yasayla almak istiyorsunuz.

Şimdi, merak ettiğim bir şey var: “Millî gelir arttı.” diyorsunuz, “Yatırımlar ulusal gelirin yüzde 28’ine ulaştı.” diyorsunuz ama her ne hikmetse engelli arabası olanlardan bile vergi almaya kalkıyorsunuz. Büyük gelir elde edenlerin yerine ekstra vergileri dar gelirliye yüklüyorsunuz. Ekonomi bu kadar iyiyse, durumu kötü olanın vergi yükünü artırmak niye? “Ekonomi uçuyor.” diyorsunuz, bakın, Kasım 2002’de dolar 1,67 iken, bugün 3,88 lira. Çeyrek altın Kasım 2002’de 29 lirayken, bugün 270 lira. Benzin Kasım 2002’de 1,64 iken bugün 5,50’yi geçmiş durumda. “Ekonomi iyi.” diyorsunuz, Ağustos 2017 verilerine göre, kapanan şirket sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 105 oranında artmış gözüküyor. “Ekonomi iyi.” diyorsunuz, 2016 yılı Ocak-Eylül dönemi bütçe açığı 12 milyar lira iken bugün, 2017 yılı Ocak-Eylül dönemi bütçe açığı 31,6 milyar lira olmuş. “Ekonomi iyi.” diyorsunuz, akaryakıttan yüzde 60’ın üzerinde niçin vergi alıyorsunuz? “Ekonomi iyi.” diyorsunuz, açlık sınırının 1.544 lira olduğu, yoksulluk sınırının 5.030 lira olduğu bir ülke olduk. 20 milyon yurttaşımız yoksulluk sınırının altında yaşıyor. “Ekonomi iyi.” diyorsunuz, icra daireleri ful çekiyor. “Ekonomi iyi.” diyorsunuz, 2016 yılı sonunda hanelerin kredi borçları 457 milyara ulaşmış durumda. “Ekonomi iyi.” diyorsunuz, 2014 yılında 3 milyon 5 bin 898 haneye bedava gıda ve kömür yardımı yapılırken bu sayı 2016 yılında 3 milyon 154 bin 69’a çıkmış durumda. Üstüne üstlük sosyal yardımları artırmakla övünüyorsunuz yani bir anlamda kendi yurttaşını fakirleştirip yardımlara muhtaç hâle getirdiği için övünen bir iktidar var karşımızda. (CHP sıralarından alkışlar) “Ekonomi iyi.” diyorsunuz, Çin’den 5 milyar dolar kredi talebinde bulunuyorsunuz. “Ekonomi iyi.” diyorsunuz, her gün birçok küçük esnaf kepenk kapatıyor, memur, işçi 2 çocuğunu okutabilmek için kılı kırk yarıyor bu ülkede.

İsterseniz bir de sizlerin araç ve kırtasiye giderlerine göz atalım. Bakalım ki israfı görelim, israfınıza dağ taş dayanmıyor çünkü. Bakın, Maliye Bakanlığının Muhasebat Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2017’nin Ekim ayına kadar devlet kasasından taşıt kiralamaya 5 milyon lira, bu araçların yakıt giderlerine 4,5 milyon lira, kırtasiye ve büro malzemesi alımı için de 314 milyon lira harcanmış durumda. Maliye Bakanlığının Bütçe Tasarısında köprü, otoyol ve tünel geçişi için verdiği garanti araç sayısı ve şehir hastaneleri için garanti hasta sayısına karşılık bütçede 6,2 milyar liralık fon ayrılmış durumda. Yani memura, işçiye, emekliye yapılacak maaş zamları eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe ayrılması gereken paralar, işsiz gençlerimize iş olanağı sağlayabilecek istihdama yönelik yatırımlar maalesef 25, 30 sene boyunca yandaş müteahhitlere ve işletmeci şirketlerin cebine gidecek. Kısacası ekonomi AKP ve yandaşları için sütliman ama vatandaş için perperişan. Genel Başkanınız sizin başarısızlığınızla ilgili “Metal yorgunluğu var.” diyor. Ben de şu ekonomi verilerine bakıp diyorum ki: O metali 2019 seçimlerinde sandıkta biz bükeceğiz.

Herkese saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köksal.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.22

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

32’nci madde üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi 32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

33’üncü madde üzerinde üç önerge vardır; önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                               İsmail Faruk Aksu

                                          Konya                                                      Denizli                                                     İstanbul

                                 Fahrettin Oğuz Tor                                        Erkan Akçay

                                   Kahramanmaraş                                               Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan tasarının 33’üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun verdiği önerge üzerinde görüş bildirmek için söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, bu AKP sizi yoruyor. Burada neticede 130-140 madde var, burada da bir borçlanma maddesi var; önemli de bunun çıkması lazım, ihtiyacınız var; yoksa olmayacak, bütçe olmayacak. Bir de şu vergi artışı sadece mali kurumlar üzerine geliyordu; o 2 puanı hepsine bindirdiniz, gelir ve kurumlar vergisinden, bir de o vardı. İlave bir de 3 tane iletişim şirketine ne yapıyor? Vazgeçme, onlara verilen vergilerden vazgeçme olayı. Bu üçünü zaten getirseydiniz bu kadar da bunun üzerinde durulmazdı. Bakın, gerçekten AKP Grubunda da sıkıntı var, Doğan Bey’e eziyet ediyoruz.

Şimdi, bizim önergemiz iyi bir önerge, olayı kolaylaştırıyor. Gelin, bunu tasarıdan çıkaralım, hallolsun gitsin, siz de rahat edin. Çünkü her seferinde benzer problemlerle karşılaşıyoruz.

Tasarının genelini değerlendirirken söyledim: Ekonomide yaşanan sıkıntıların çözümüne yönelik pek çok alanda düzenleme yapma ihtiyacı bulunabilir. Görüşmelerde amacımız zaten muhalefet etmiş olmak için muhalefet etmek değil, fayda sağlamak, faydayı bir an önce de hızlandırmak, kanun tasarısının ülke menfaatlerine en uygun ve zamanlı şekilde değerlendirilmesini sağlamaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu düzenlemede bir yandan geniş kesimlerin vergi yükünü artıracak ağır vergi düzenlemeleri geliyor, motorlu taşıtlar vergisi, vesaire, bir yandan da bazı iktisadi faaliyet kollarına, işlemlere, vergi ve harç indirimi, istisna ve borçlarına da örtülü af getiriyorsunuz. Bu ikisi, haddizatında, geniş halk yığınları üzerine vergi getirmeye baktığınız zaman, diğer taraftan da birkaç şirketi rahatlatmaya yönelik operasyon yaptığınız zaman bir anlamda örtülü af ve geniş yığınlara da, halk kesimine de eziyet anlamına gelir. Tasarının gerekçesi ve ruhuna da aykırılık teşkil ediyor bu olay. Daha önce görüştüğümüz maddelerde bu tür düzenlemelerin kabul edilemez olduğunu ifade ettik.

Şimdi, görüştüğümüz tasarının 33’üncü maddesi kamu-özel iş birliği projelerinde transfer fiyatlandırmasıyla ilgili yöntem belirleme anlaşmasını, harçların kaldırılmasını öngörüyor. Esasen ihale yapılırken daha önceki adam veya kaybeden, ihaleyi alamayan böyle bir düzenleme yapılacağını bilseydi o da bu tür bir teklifi verirdi, ihalenin düzgün olmasını sağlamak lazımdı, o zaman o olurdu. Şimdi, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun tarifede değişikliğe gidilerek yöntem belirleme anlaşması sürecinde ödenmesi gereken başvuru harcı ve yenileme harcının kaldırılması düzenleniyor. Bu öngörü, önümüzdeki dönemde kamu hastaneleri başta olmak üzere kamu-özel iş birliği projelerinin yoğunlaşması nedeniyle önemli ölçüde de artacak, dolayısıyla bütçeye olan yükü Maliye Bakanlığının tahminlerinin çok ötesine geçebilecektir. Vatandaşların gelir ve servetine bakılmaksızın alınan damga vergisinin kamu-özel iş birliği yüklenici firmalarının maliyetini düşürmek için bu işlemlerden alınmaması hakkaniyete de aykırı. Bakınız, bu bütçenin en ciddi sorunu hakkaniyettir. Vergi gelirlerinin sadece yüzde 31’i gelir ve servetten alınıyor, yüzde 56’sı tüketicilerden gelir ve servet ayrımı yapılmaksızın tahsil edilen harcama vergileri. Bu dağılım 2018 yılında vergi adaletinin sağlanamayacağının önemli bir işareti. Bunlara Hükûmetin sıklıkla başvurduğu af ve yapılandırma düzenlemeleri eklendiğinde vergi adaleti, vergi tahsilat ve ahlakı da bozuluyor. Bunu daha önce de söyledim. Vergi konusunda esasen -siz de söylüyorsunuz- adil bir reforma ihtiyaç var. Siz ondan kaçınıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Belki süreniz yetmedi ama gelin, bizim bu önergemizi kabul edin, milleti rahatlatalım, bütçeye de biraz kaynak gelsin diyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesinde yer alan “başlıklı bölümü” ibaresinin “başlığındaki bölüm” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                  Mithat Sancar                                                Ziya Pir

                                         İstanbul                                                     Mardin                                                   Diyarbakır

                                   Müslüm Doğan                                      Ayşe Acar Başaran                                   Behçet Yıldırım

                                           İzmir                                                       Batman                                                   Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adıyaman Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önergemiz üzerinde konuşmadan önce bir iki noktaya değinmek zorundayım.

Bunlardan birincisi, öncelikle, dün akşam bu saatlerde Irak ve İran’daki Kürt illerinde meydana gelen depremden dolayı ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ama sosyal medyada bu konuda ayrımcı, kutuplaştırıcı, nefret dili kullanan, insanlıktan nasibini alamamış zavallıları da buradan kınıyorum.

Bir ikincisi, yine hafta sonu Sayın Cumhurbaşkanımız 10-15 çocuk söyleminden bahsetti. Bu, kadınları ve Kürtleri çok yaralamıştır, bunu belirtmek zorundayım. Kadınlar bir tek çocuk mu doğurur? 10-15 çocuk sahibi olan kesim kimlerdir? “Efendim, Kürtleri kastetmedi.” savunmalarını kabul etmiyorum. Kürtler ve Kürt anaları bu sözden incinmiştir. Sizin de bunun savunulacak bir söylem olmadığını kabul etmeniz gerekir. Cumhurbaşkanının her sözünü haşa hadis gibi algılayıp böyle tepki göstermemenizi anlamış değilim. Cumhurbaşkanı bile bazen öz eleştirisini yapıyor, örneğin “Çevreyi mahvettik, İstanbul’u mahvettik.” derken kendisinin suçlu olduğunu söylüyor. Aynı şekilde “Kandırıldık.” dedi, FETÖ konusunda ve diğer konularda birçok kez kandırıldığının öz eleştirisini yaptı ama siz hiçbiriniz kalkıp da Cumhurbaşkanının bu söyleminin, bu 10-15 çocuk meselesinin kötü olduğunu, iyi bir söylem olmadığını söyleme cesareti bulamıyorsunuz. Ama bir konuda cesaretlisiniz; hem tütün yasasını getiriyorsunuz hem de…

Dün yaşadığım bir olayı anlatmak zorundayım. Dün Adıyaman’dan Sivas’a tütün götüren bir kamyonette 7,5 ton tütüne el konuldu. Sayın Bakanım, duyuyor musunuz? Faruk Özlü Bakanım da şahittir, Ahmet Aydın da şahittir, dün Sivas’a götürülen 7,5 ton tütüne el konuldu hem de bu tasarının görüşüldüğü günlerde ve Sivas Valisi aranıyor, diğer yetkililer aranıyor, “Artık işleme konulmuştur, gerekli cezalar kesilmiştir.” deniliyor. Helal olsun! Hem bu yasakları getiriyorsunuz hem de tütünün önünü açtığınızı söylüyorsunuz. Bu konuda cesursunuz ama eleştiri konusunda, özellikle Cumhurbaşkanını eleştiri konusunda hiçbir cesaretinizi göremiyorum. Bu tütün meselesi daha bitmedi. Onunla ilgili kanun maddeleri geldiği zaman çok daha çarpıcı örnekler vereceğim.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, bu kanun tasarısını görüşüyoruz, kalıcı olan şey ne Başbakanlar ne Cumhurbaşkanları ne de milletvekilleridir. Kalıcı olan, istikrar getiren şey hukuk yani adalettir. Hukuk sisteminiz bozulursa ardında, arkasında ne varsa bozulmaya mahkûmdur. Olağanüstü halle yönetilen, yasaması kanun hükmündeki kararname olan bir yönetim anlayışı bozulmaya mahkûmdur. İstikrar adına geldiniz, şu an hiçbir alanda istikrar bırakmadınız. Gelecek tamamen belirsizliğe büründü. Eğitim sisteminde bir istikrar var mı? Hukuk sistemimizde bir istikrar var mı? Hep övündüğünüz ekonomide, maliyede bir istikrar var mı? Yaşamın her alanında sosyal, siyasal, ekonomik bir istikrar var mı? Evrensel demokratik değerlerde bir istikrar var mı? Dış politikada bir istikrar var mı? İyice düşünün, bu alanların hangisinde bir istikrar var, görüyor ve yaşıyoruz hiçbirinde istikrar yok.

Bu ülkede yaşayan vatandaşlar geleceğinden emin mi? Hukuk güvenliği var mı? Yarattığınız bu istikrarsızlığın maliyetini, bedelini bu halka torba yasalarla ödetmeye çalışıyorsunuz. Bu torba yasada ne var? Fakir, fukaraya fazladan vergi, zengine, sermayedara af ve rant alanı açma var. Bunun adı fakirden alıp zengine peşkeş çekmektir. Fazladan getirdiğiniz vergilere, artırdığınız vergi oranlarına gerekçe olarak savunma sanayi olarak gösteriyor. İyi de bu ülkenin savunması için yoksullar zaten her gün canını veriyor, canı yetmiyor fakir fukaranın, malına da mı göz diktiniz? Dediğim gibi, bu ülkenin savunmasına fakir fukara canını veriyor, bir zahmet zenginler de biraz malını versin. Bu vatan fakir fukaranın sırtından savaşa sürüklenir ancak sefasını hep zenginler sürer. Bu Meclise teşvik yasaları gelir, kime gelir? Sermayelere gelir. Bu Meclise vergi artışı gelir, kime gelir? Fakir fukaraya. Bu tasarıda emekçiye, emekliye, işçiye, çiftçiye bir şey var mı? Var, fazladan vergi var. Kendinize gelince “İtibardan tasarruf olmaz.” diyorsunuz; peki, yoksulluktan, açlıktan tasarruf olur mu? Fakir fukaranın itibarını geçtim, insanlar itibardan geçmiş, insanlar ayın sonunu nasıl getireceği kaygısıyla yaşıyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                         İstanbul                                                     Ankara                                                       İzmir

                                   Utku Çakırözer                                          Lale Karabıyık                                             Musa Çam

                                        Eskişehir                                                     Bursa                                                         İzmir

                                Okan Gaytancıoğlu

                                          Edirne

MADDE 33 – 492 sayılı Kanuna bağlı (8) sayılı Tarifenin “XII- Transfer fiyatlandırması ile ilgili yöntem belirleme anlaşması harçları:” başlıklı kısmı yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Muş, sisteme girmişsiniz ama önerge sahibini dinlesek, sonra size söz versek?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Tamam.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Edirne Milletvekili Sayın Okan Gaytancıoğlu.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 33’üncü madde üzerine Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

33’üncü madde transfer fiyatlandırmasındaki harçların kaldırılmasıyla ilgili. Yurttaşlarımızın beklediği bir madde, ondan dolayı Cumhuriyet Halk Partisi olarak tabii ki destek veriyoruz. Ama, bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak anlayamadığımız ya da anlamakta zorluk çektiğimiz konu şu: Her 5 kişiden 1’i çiftçi. Siz bu çiftçiyi görmüyorsunuz. Acaba gözlüğünüz mü yok? Çiftçimiz ciddi anlamda borçlu. Bankalardan kredi alabilmek için tarlasını ipotek ediyor. Siz ne yapıyorsunuz? “Gıda enflasyonu” diyorsunuz, sanki gıda enflasyonunu çiftçi yaratıyor. Uygulamalarınızla çiftçiyi cezalandırıyorsunuz. Enflasyonu düşürmenin bütün dünyada bir tek yolu vardır, o da üretimi artırmak, verimliliği artırmak, üreticiyi destekleyerek maliyetleri düşürmek. Siz gıdadaki fiyat artışlarını çiftçinin yaptığını düşünüyorsunuz. Çiftçiden ne istiyorsunuz?

Üç üründen bahsedeceğim: Bir, buğday. Türkiye'nin birçok bölgesinde buğday yetiştirilir. Mayıs ayından başlayarak temmuz ayının ortalarına kadar hasat yapılır, çiftçide bir beklenti oluşur. Niye? Alın terinin karşılığını alacak, borçlarını ödeyecek, çoluğuna çocuğuna harçlık verecek ve geçimini sağlayacak. Siz ne yapıyorsunuz? Bayramın 3’üncü günü bir kararname çıkarıyorsunuz, ithalattaki gümrük vergilerini düşürüyorsunuz. Ama önce bazı bölgeleri kayırıyorsunuz. 1 lira 20 kuruştan bazı bölgelerde buğday satılıyor, Trakya bölgesine gelince 85 kuruşa düşüyor. Niye? Bayramın 3’üncü günü Resmî Gazete’yi basıyorsunuz, diyorsunuz ki: “750 bin ton buğday bu ülkeye sıfır gümrükle girecek.” Kimi düşünüyorsunuz, çiftçiyi mi? Hayır, sanayiciyi düşünüyorsunuz. Bayramda insanlara hediye verilir. Sizin çiftçiye verdiğiniz hediye, Allah aşkına, bu mu?

Gelelim ikinci ürüne, kırmızı et. Ya, artık, dilimizde tüy bitti yani hiçbir şekilde ithalatla bir ülke kalkınabilmiş mi? Kim kazanıyor bundan? Başka ülkelerin çiftçileri kazanıyor, bunu taşıyanlar kazanıyor, bunu satanlar kazanıyor. Kim kaybediyor? Yine bizim çiftçi kaybediyor. Ne zaman bunu yapıyorsunuz? Son altı yıldan beri yapıyorsunuz. Tam 5 milyar dolar verdik. 5 milyar doların karşılığında et fiyatı düştü mü, kıyma fiyatı düştü mü? Hayır.

Bakın, bugün TÜİK verilerini açıkladı. Kırmızı et üretimi düştü Türkiye'de. Yani diyorsunuz ki: “Ey besici, bu et fiyatını sen artırıyorsun.” Hâlbuki siz o besicinin hayvanına dünyanın en pahalı yemini yediriyorsunuz, ondan sonra da fiyatı düşürmesini bekliyorsunuz. Fiyatı düşürmenin tek yolu iki tane kayırdığınız 81 ilde mağazası olan market zinciri mi? Artık birazcık üreticiyi düşünelim, besiciyi düşünelim.

Biraz çıkın sorun bakalım seçim bölgelerinizde hayvan pazarlarında hareket var mı, hayır, yok, artık hayvan bile satılmıyor. Neden? E, çünkü siz ithalatla ayda 10 bin ton eti sözüm ona yoksul vatandaşlara yediriyorsunuz, insanları da kategorize ediyorsunuz. O marketlerden biri poşetle et, kıyma aldığı zaman dışarıdaki ne diyor? “Bakın, bu yoksul.” Niye? Çünkü 29 liradan kıyma almış. İnsanları hemen toplumda afişe ediyorsunuz. Bunlar yanlış arkadaşlar.

Üçüncü ürün… Bakın, pazar günü bir kararname daha çıkardınız. Üçüncü ürün de, yine, Edirne’nin çok önemli bir ürünü olan ayçiçeği. Yılda 3,5-4 milyar dolarlık biz yağa para ödüyoruz. Bunun da en önemli kalemi ayçiçeğinde. Ayçiçeğinde geçen sene güzel bir durum yaşandı, üretimde 200 bin tonluk bir artış vardı. Şimdi, 3,5-4 milyar para verdiğiniz bir üründe 200 bin ton üretim artmış, “Aferin” demeniz lazım çiftçiye. Siz ne yapıyorsunuz? Pazar günü bir kararname çıkarıyorsunuz ve gözetim fiyatını 540 dolardan 400 dolara düşürüyorsunuz. Yani kime çalışıyorsunuz? Acaba çiftçiye mi çalışıyorsunuz, yoksa ithalat lobilerine mi çalışıyorsunuz? Yazık, günah! Artık bu çiftçinin cebinden elinizi çekin ya. Bu kadar da olmaz arkadaşlar. Borçlandırdınız… Gıda enflasyonunu yaratan çiftçi değil sizin ekonomi politikalarınız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gaytancıoğlu.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… (Gürültüler)

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Muş, sisteme girmiştiniz, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, az önceki bir konuşmada Genel Başkanımızın bir sözünün bağlamından koparılmak suretiyle belli bir gruba sarf edildiği ifade edilmiştir. Bu, doğru değildir, açıklama çok nettir. Türkiye’de yaşayan herhangi bir etnik gruba karşı değil, Türkiye'nin geneliyle alakalı bir değerlendirme söz konusudur. Herhangi bir etnik grup burada hedef alınmamıştır. Açıklama çok nettir. Bağlamından koparıp bunu bir etnik gruba, oradaki annelere bağlamak doğru değil. Bunu yanlış bulduğumuzu ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kiminle ilgili kullandığını da açıklasaydınız bari.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Terör örgütü.” dedi, “Terör örgütü mensupları.” dedi.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Terör örgütü kimdir yani mesela?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Merak etme, yarası olan gocunur Sayın Hocam.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Sayın Başkan, ben sadece bir soru soracağım kendisine.

BAŞKAN – Konuşmayı yapan Sayın Yıldırım.

Sayın Yıldırım da söz istiyor. Sisteme girin.

Buyurun.

29.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Ben bu konuyu fazla uzatmak niyetinde değilim ama bütün Türkiye bilir bu coğrafyayı; bırakın Türk’ü, Kürt’ü, hangi coğrafyada 10-15 çocuk var? İstanbul’daki bir annenin 1 veya 2 çocuğu vardır. En fazla Kürt illerinde 10-15 çocuklu aileler var. Ben olayı fazla germek de istemiyorum. Bu 10-15 çocuklu aileler 25 metrekarelik çadırkentlerde depremden korunmak zorundalar. Özellikle bunu belirtmek istedim.

Bir de cinsiyetçi bir söylem var; burada hem kadına yönelik bir söylem var hem de Kürt ve Kürt analarına yönelik bir söylem olarak değerlendiriyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkürler.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, açıklamam açık. Niyet okumaya gerek yok, niyet okuyarak biz açıklama yapamayız. Orada “Kürt” ifadesi geçmemektedir. Niyet okumanın anlamı yok. Belli bir isteğe bunu bağlayıp insanları üzmenin anlamı yok.

Teşekkür ederim.

HAYATİ TEKİN (Samsun) – Sayın Başkan, bu “Kürt illeri” nedir, bunu bir açıklasınlar.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

34’üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir.

Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 34’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                  Mithat Sancar                                                Ziya Pir

                                         İstanbul                                                     Mardin                                                   Diyarbakır

                                   Müslüm Doğan                                      Ayşe Acar Başaran                                   Ertuğrul Kürkcü

                                           İzmir                                                       Batman                                                       İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                               İsmail Faruk Aksu

                                          Konya                                                      Denizli                                                     İstanbul

                                 Fahrettin Oğuz Tor                                        Erkan Akçay                                                      

                                   Kahramanmaraş                                               Manisa

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞÇI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Kürkcü.

Buyurun.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu torba yasa kapsamında, hepimiz biliyoruz, birbirinden pek çok farklı alanlarda yasama yapıyoruz ve bunun problemleri üzerinde defaatle konuştuk ama bunun düzeleceği yok, ne yazık ki önümüze geldiği şekilde de tartışmak zorundayız.

Doğrusu, bu torba yasanın 34’üncü maddesi, 1211 sayılı Kanun’un daha önce ortadan kaldırılmış 44’üncü maddesini yeniden düzenliyor ve bu düzenleme Merkez Bankasını Türkiye'de başka hiçbir kuruma, hatta emniyet müdürlüklerine bile verilmiş olmayan, Millî İstihbarat Teşkilatına bile verilmiş olmayan ekonomik veri talep etme, işleme ve bunları paylaşma konusunda mutlak bir hakimiyetle donatıyor. Böyle bir durum hiçbir kurum için kabul edilebilir değil çünkü geçmesi istenilen maddede Merkez Bankasına verilen yetki şu: “Banka, gerçek ve tüzel kişilerin döviz pozisyonunu etkileyen işlemlerini izlemek amacıyla belirleyeceği gerçek ve tüzel kişilerinden her türlü bilgi ve belgeyi istemeye yetkilidir.” Ve devam ediyor: “Bu bilgilerin kapsamı, toplanma ve izleme yöntemi, doğruluğunun denetimi, paylaşımı, destek hizmeti temini de dâhil olmak üzere usul ve esaslar bankaca belirlenir.” Yani Merkez Bankasından başka hiç kimse bunu bilemez, elde ettiği bilgiyi kimle paylaşacağı da hiçbir şekilde kayıt altına alınamaz. Bu kadar yüksek bir yetki hangi nedenle -isterse Merkez Bankası olsun- verilebilir? Doğrusu bu ne Anayasa’ya ne de diğer yasalara, Bilgi Edinme Hakkı Yasası dâhil hiçbir şeye uymayan bir durum.

Merkez Bankasının bağımsızlığını biliyoruz ama nihayet bu fiyat istikrarını sağlamayla ilgili bir bağımsızlık. Bilgi toplama, işleme ve dağıtma konusunda Merkez Bankasının, diğer yurttaşların ve diğer kurumların sahip oldukları kayıtlardan azade kılınması için bir tek şey gerekir. Esasen Hükûmet çok ağır bir döviz krizi beklentisi içindedir. Bu yüzden bir komuta ekonomisi mantığıyla zamanında hareket edebilmelidir. Bu nedenle de döviz pozisyonu açığı yaratan bütün unsurların ensesine o an çökebilmek için elinde bir yetki bulundurmak istemektedir. Fakat bunun bile bu şekilde yapılabilmesi Anayasa’nın ilgili hükümleri karşısında ve birbirleriyle rakip durumdaki mali kuruluşlar, tüzel ve özel kişiler arasında Hükûmetin taraf tutabilmesine, bu bilgileri birbirlerine rakip kuruluşların paylaşabilmesine de imkân sağlayan, açık sunan bir uygulama bu.

Hatırlayalım geçmiş dönemin bütün uygulamalarını. Kamu kurumları içerisinde birbirlerine rakip siyasi kurumlar ve iktisadi kuruluşlar arasında nasıl bilgi aşırma, bunları birbirlerine karşı koz olarak kullanma yönünde ağır krizlerden geçtik. Doğrudan doğruya Hükûmet, bakanlar, o zaman Başbakan olan şimdiki Cumhurbaşkanı, kendileri nasıl bu durumlarla karşı karşıya kaldılar, bunu bilmiyor olamazlar. O nedenle, ben Merkez Bankasına da hiçbir kuruma da kişilere, kurumlara ve mali kuruluşlara ilişkin bunca bilginin, Merkez Bankasının tekelinde ve hiç kimseye hesap vermeden, hiçbir davranışı dolayısıyla hiçbir kayıt altına alınmadan bunca bilginin sağlanmasının son derece abartılı bir önlem olduğunu düşünüyorum.

Dediğim gibi, bu aslında büyük ve başa çıkılması güç bir döviz krizi beklentisi karşısında bir acil önlem olarak düşünülmüş olmalıdır. Ama o zaman da bu kadar iyimser iktisadi tablolar, bu kadar iyimser mali tablolar çizmek ile bu tedbiri düzenlemek arasındaki çelişkiyi açıklamak da Hükûmete kalır.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kürkcü.

Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Merkez Bankasının, gerçek ve tüzel kişilerin döviz pozisyonunun etkileyen işlemlerini izlemek amacıyla belirleyebileceği gerçek ile tüzel kişilerden her türlü bilgi ve belgeyi isteyebilmesi uygun görülmemektedir.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 34’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Utku Çakırözer                                          Lale Karabıyık                                             Musa Çam

                                        Eskişehir                                                     Bursa                                                         İzmir

                                   Bülent Kuşoğlu                                       Zekeriya Temizel                                 Bihlun Tamaylıgil

                                          Ankara                                                       İzmir                                                       İstanbul

MADDE 34- 1211 sayılı Kanunun mülga 44 üncü maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Gerçek ve tüzel kişilerden bilgi isteme yetkisi:

MADDE 44- Banka, gerçek ve tüzel kişilerin döviz pozisyonunu etkileyen işlemlerini izlemek amacıyla belirleyeceği gerçek ve tüzel kişilerden her türlü bilgi ve belgeyi istemeye yetkilidir. İstenilecek bilgi ve belgelerin kapsamı, toplanma ve izlenme yöntemi, doğruluğunun denetimi, paylaşımı, destek hizmeti temini de dahil olmak üzere usul ve esaslar Bankaca belirlenir. Bu nedenle edinilen bilgi ve rakamlar başka amaçlarla kullanılamaz.

Bu maddenin uygulanmasında destek hizmeti kuruluşu çalışanları hakkında da bu Kanunun 35 inci maddesi ve 68 inci maddesinin (II) numaralı fıkrasının (a) bendi hükümleri tatbik olunur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Bihlun Tamaylıgil.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yine bir “torba yasa” diye başlıyoruz hepimiz çünkü torba yasalar bizim Meclisimizde, temmuz ayı, Meclis tatile girmeden önce gündeme gelir ya da yılbaşı olduğu zaman yılbaşında “Aman, tarihi uzatmamız gerekiyor. Uygulamada eksiklik var, burada şunu tamamlayalım.” diye bakanlıklar bir telaş içinde gelir. Karman çorman, çorbaya dönmüş, torbadan çok çuvala gelen bir yasama mantığıyla bu torba yasa da karşımıza geldi. 130 maddeydi, bir kısmı çekildi. İçinde birçok tutarsızlık ve uygulama hataları kendini gösteriyordu ve yine Merkez Bankasıyla ilgili olarak birkaç maddeden oluşan bir tasarı karşımızda oldu.

Şimdi, ilk önce, bir maddesi şuydu: Denetim. Denetim kurulu oluşuyor ama öyle bir denetim ki, denetim kendi kendini denetleyecek denetim kurulunun oluşması; tam bir tekerleme gibi. Bu çekildi Allah’tan. Şimdi, bilgi ve belge alınması için gerçek ve tüzel kişilerden -o da bir geniş kapsamdaydı- döviz işlemleri için diye sınırlandı ve bugünkü hâliyle karşımıza geldi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, yapılan işlerde bir tutarlılık olmalı. Tutarlılık, öngörü, önümüzdeki süreçte yıllar içinde karşımıza çıkacak riskler, o risklerin getirdiği ön alıcı kararlar ve uygulamalar olarak kendini gösterir.

Şimdi, 2009 yılına dönüyoruz. 2009 yılına döndüğümüz zaman, yine Merkez Bankası... Ki, döviz borçlanmaları ve dövize endeksli borçlanmalarla ilgili olarak Türk Parasını Koruma Kanunu’nun içerisinde 32 sayılı Karar vardır. Bu 32 sayılı Karar’la bir düzenleme yapıldı bundan sekiz sene önce ve denildi ki... O zamana kadar döviz geliri olmayan kimse dövizle borçlanamazdı. Bunun önü açıldı, on sekiz aylık sürenin önü açıldı ve herkes gelsin, dövizle borçlanabilsin imkânı tanındı. Öyle bir dolarizasyon oluştu ki, her işlemde, her konuda dövize bağımlılıkla kendini gösteren bir tablo yaşadık. O zaman döviz varlığı boldu, iki dönem. Ki iki dönemde bize fırsat veren yani 2001-2002 kriz döneminden sonra oluşan dünyadaki dolar artışı, döviz artışı, ikincisi de 2008 krizinden sonra yine dünyada ortaya çıkan döviz artışının getirdiği fırsatları kullanmak için imkân varken biz o iki dönemde de treni kaçırdık. Gelen parayı, “Aman ne kadar güzel, bol.” dedik, “Borçlanalım.” dedik ama nereye yatırdık? Taşa toprağa yatırarak bir yerde baktığımızda bugün likit sıkıntısıyla karşı karşıya geldik.

Doğrudan sermaye yatırımı on beş senede 187 milyar; bunun 40 milyarı gayrimenkul, geri kalan yüzde 60’ı banka ve finansal kuruluş alımları, diğer kısmı da gerçek anlamda üretim ortaya koyan yatırımlar. Şimdi, üretim ortaya koyan bir model olmadan tüketime ve gayrimenkule, taşa toprağa yatırılan bir dış varlığın, bugün dünyadaki değişen rüzgârla ihtiyacı söz konusu olduğunda Merkez Bankasının “Ben önlem alayım.” diye ortaya çıktığı kararlar… Birincisi, 6 Kasım. 6 Kasım tarihinde bir karar alındı ve dendi ki: 1 Şubat 2018 dâhil olmak üzere, o güne kadar reeskont kredisi almış yani Merkez Bankasından kredi kullanma imkânı sağlamış olanlara bir imkân veriyoruz, doları 3,7 TL sabit kur… Bakın, Türkiye’de sabit kur uygulamasına kadar giden bir düzenlemeyle bir ön alış çıktı ve burada da yine dövizle borçlanma olayı yok. Yani normalde, eğer bu şirketlerin döviz geliri getiren bir kaynakları olsa dövizle borçlandığında onları hiçbir zaman etkilemez, aldığı döviz verdiği döviz olacak. Demek ki açık bir borçlanma var.

Bu düzenleme, geçmişte, 2009’da muslukları açan düzenleme, bugün ticari sırra varan, Merkez Bankasına geniş bir yetki tanıyan düzenlemeyle baktığınızda özel sektörün üstündeki Demokles’in kılıcını iyi bilmek lazım. 211 milyar net döviz pozisyon açığı var, baktığımızda sadece 216 milyar da uzun vadeli döviz borcu var.

Bir risk var önümüzde. Geçmişe dayalı gayrisafi millî hasıla rakamlarının hesaplanışını kendimize örnek almadan hepimiz şapkamızı önümüze koyup dünya gerçeği içerisinde ne durumdayız, onu kabul etmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Bugün baktığınızda, Amerika’nın kendi Merkez Bankasını yüzde 20 küçültmesi 900 trilyonluk döviz kapasitesinin çekilmesi demektir, 900 trilyon dolarlık rakam bu. Bu çekildiğinde eski parasal genişlik olmayacak. Hem genel, kamu açısından hem de özel şirketler açısından riskli ve önemli bir döneme geçiyoruz.

Bu uyarıları dikkate alın, Merkez Bankası bu uyarıyla bu kanun maddesinin içeriğini istiyor. Siz de sakın kulak arkası etmeyin diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tamaylıgil.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, aslında çeşitli dönemlerde ihtiyaca göre düzenlemeler yapılabiliyor. Yani, geçmişte o şartlara göre bazı düzenlemeler yapıldı, bugün geldiğimiz noktada dünyadaki gelişmelere, etrafımızdaki gelişmelere, finansal piyasalardaki gelişmelere, tüm bunlara bağlı olarak, geçmişte yapılan düzenlemelere bağlı olarak bugün farklı düzenlemeler yapılıyor.

Dolayısıyla, ekonomi dinamik bir şeydir, şartlara göre yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulabilir. Aslında bu bağlamda yapılan bir düzenleme. Geçmişteki düzenleme yapıldı, doğru ama şartlara göre yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu müddetçe de yapılacak bunlar.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Muş.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet efendim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

35’inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.

Okutacağım ilk iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                       Ziya Pir                                        Mehmet Ali Aslan

                                         İstanbul                                                   Diyarbakır                                                   Batman

                                   Ahmet Yıldırım                                         Müslüm Doğan                                         Mithat Sancar

                                            Muş                                                          İzmir                                                       Mardin

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                 İsmail Faruk Aksu                                    Fahrettin Oğuz Tor

                                         İstanbul                                              Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; neredeyse 2018 merkezî yönetim bütçesinin bir ön hazırlığı olarak getirilmiş ama toplumsal yaşamın çok farklı veçhelerini etkileyen bir torba yasa gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Ülke ekonomisinin siyasi iktidar tarafından alabildiğine dış siyasi gelişmelere bağımlı hâle getirildiğini her geçen gün biraz daha yakıcı bir şekilde izliyoruz. Öyle ki bugün de tartışması yürüdüğü üzere döviz hedeflerinin, tahminlerinin, varsayımlarının veya adı ne olursa olsun tutturulamayışının anlaşılabilir tarafı şurasıdır: Ülkede iç siyasi gelişmeleri, iç ekonomik dengeleri alabildiğine dış siyasi gelişmeler belirlemektedir.

Şimdi şuradan vereceğim iki örnekle bu ülke ekonomisinin ne kadar kırılgan ve zayıf temeller üzerine oturduğunu göreceğiz. Geçen hafta bugün özellikle Amerika’yla yaşanan vize krizi sonrası tam da bu saatlerde Amerika Birleşik Devletleri’yle vize krizinin kısmi olarak aşıldığı açıklandı ve bir saat içerisinde Amerikan doları yüzde 2,8 düşüş yaşadı yani 3,89’dan 3,82’ye düştü. Şimdi, bu kadar hızlı düşüş sadece bir vize krizinin kısmi aşılmış olmasıyla açıklanabilir bir durum değildi ancak gecenin ilerleyen saatlerinde, biz sabaha uyandık ki Türkiye’nin Washington Büyükelçisi “Biz herhangi bir güvence vermedik.” dedi, ondan sonra, iki saat içerisinde bir gün önceki seviyesine yine yükseldi. Düşünün, bir ülkedeki dövizin değerinin ülke para birimi karşısındaki seyrinin “peak” diyebileceğimiz, bir saat içerisinde yüzde 3 düşüş, birkaç saat sonra tekrar yüzde 3 yükseliş göstermesi, bir ülke ekonomisinin ne kadar zayıf temeller üzerine oturduğu açısından önemli bir karinedir.

Bir diğer husus –bugün örneğini vermiştim- bu ülke, ülkenin ekonomik kurmayları nefesini tutmuş, Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası Başkanının kim olacağına kendini bağımlı hâle getirmiş. Yani, oradaki ismin A, B, C, X, Y, Z, kim olacağı üzerinden biz döviz hedeflerini tartışmaya devam ediyoruz. Ne yaparsak yapalım…

Bakın, şu 502 sıra sayılı torba yasanın 77’nci maddesinde, özellikle gerekçe bölümünü okuyorum; hani, bugün döviz, dolar varsayımı, hedefi veya tahminleri açısından. 77’nci madde Hükûmetin 37 milyar liralık yani 37 katrilyonluk bir borç talebi için yasal güvence istemesi üzerine kurulu. Orada, 77’nci madde de çok net bir biçimde 2018 bütçesindeki çarpıcı gelişmeler açısından da bir nişanedir. “2017 yılında büyümenin desteklenmesi amacıyla geçici olarak yürürlüğe konulan teşviklerin finansmanı Orta Vadeli Program’da öngörülenin üzerinde gerçekleşen döviz kur artışının borç servisini artırması” diye bir ibare geçiyor. Yani bu, Hükûmetin aynı yıl içerisinde döviz hedeflerini tutturamayışı ve tutturamayışı üzerinden de ülkeyi Hükûmet eliyle 37 milyar liralık yeni borç altına alması üzerine kuruludur. Tabii, orada istenen 37 milyarlık borcu son beş-altı yılda bu ülke Hükûmet marifetiyle nereye dağıttı? Bakın, Kanal A’nın sahibi olduğu Elektromedin cezalarıyla birlikte 139 milyon liralık borcunun 17 Ağustos 2010; 2010/36 sayılı Karar’la Merkez Bankası Merkezî Uzlaşma Tutanağı’nda yüzde 99’unun silinmesi ya da Cengiz Holdingin 424 milyon liralık yani eski parayla 424 trilyonluk borcunun tamamının silinmesi ya da Albayrak Grubunun 100 milyon 368 bin liralık borcunun yine Merkezî Uzlaşma Tutanağı’nda yazıldığı üzere 1 milyon 220 bin liraya düşürülmesi. İşte, fakirden alıp vergiyi zengine dağıtan bir zihniyetin ülkeyi böyle kriz içerisinde debelenen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YILDIRIM (Devamla) - …bir ekonomiye geri döndürmesi de beklenen bir sonuç oluyor. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe: İstenen bilgi ve belgelerin verilmemesi, gerçeğe aykırı verilmesi ya da usule uygun olmayan biçimde verilmesi adli suç olarak düzenlemekte, bu suçu işleyen kişiler ile tüzel kişilerin görevli ve ilgilileri hakkında bin günden iki bin güne kadar adli para cezası uygulanması uygun görülmemektedir.

Ayrıca, Merkez Bankasına böyle bir yetki verilmesinin gerekçesi yeterince izah edilememiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı talep ediyorum.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Elektronik yapın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.22

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

35’inci madde üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                         İstanbul                                                     Ankara                                                       İzmir

                                   Utku Çakırözer                                          Lale Karabıyık                                             Musa Çam

                                        Eskişehir                                                     Bursa                                                         İzmir

                         Muhammet Rıza Yalçınkaya

                                           Bartın

MADDE 35- 1211 sayılı Kanunun 68 inci maddesine aşağıdaki (IV) numaralı fıkra ilave edilmiştir.

“IV- Bu Kanunun 44 üncü maddesi uyarınca Bankaca istenilen bilgi ve belgeleri vermeyen, gerçeğe aykırı bilgi ve belge veren veya belirlenen usul ve esaslara aykırı olarak veren gerçek kişiler ile tüzel kişilerin görevli ve ilgilileri hakkında bin günden ikibin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bartın Milletvekili Sayın Muhammet Rıza Yalçınkaya.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet ülkemizin döviz açığı had safhada iken, bu açığı kapatmak için gerekli kaynaklar ortada iken en önemli varlık ve verimlilik başlıklarını yok ediyor. Bu varlıklardan bir tanesi de TTK’dır. Ülkemizde “havza madenciliği” denilince akla ilk gelen yer Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait üretim sahasıdır. Bu havzaya 2004 yılında Maden Kanunu’nda yapılan değişiklikle özel sektörün redevans yoluyla girmesinin önü açılmıştır. Bu redevansçı firmalardan birisi de TTK’ya ait Amasra-B sahasını 2005 yılında alan ve yirmi yılda 56 milyon ton kömür çıkarma taahhüdünde bulunan ama o günden bugüne kadar devlete taahhüdünü yerine getirmeyen bir firmadır. Bu firma, sahaya ilk geldiği günden itibaren taahhüt ettiği kömür çıkartmayı bir kenara bırakmış, sadece kurmak istediği termik santralle ilgili çalışmalarını hızlandırarak devleti oyalama taktiği içerisinde olmuştur. Hükûmet ise taahhütlerini yerine getirmeyen bu firmaya sesini çıkarmamış, hesap sormamış, ne hikmetse termik santral konusundaki çalışmalarına hep arka çıkmış, kolaylık ve iltimas tanımıştır, firmanın yaptığı usulsüzlüklere ve hukuksuzluklara göz yummuştur.

Değerli arkadaşlar, firmaya yapılan son güzellik, santralini kurmak istediği Amasra ilçesinin Gömü ve Tarlaağzı köyleri üzerinde olmuştur. Köylerinde yıllardır yaşayan vatandaşlarımıza ait olan taşınmazlara yönelik, TTK tarafından, kamu yararı iddiasıyla kamulaştırma kararı alınmış ve kurumun aldığı bu karar Bakanlık tarafından onanmıştır. Ne olduğu, niçin yapıldığı tam olarak bilinmeyen, sadece “kamu yararı” denilerek yapılan bu işlemle, yıllardır köylerinde yaşayan vatandaşların sahip oldukları taşınmazlarına el atılmıştır. Hatta bu yapılan kamulaştırma içerisine köyün mezarlığı olarak belirlenen alanlar da dâhil edilmiştir. Yani vatandaşların üzerinde yaşadıkları taşınmazlar yetmemiş, öldükten sonra gömülecekleri alanlar da kamulaştırma içerisine alınmıştır. Üstelik bütün bunlar o köylerde TTK’nın herhangi bir yatırımı, faaliyeti, tesisi veya çalışması yokken yapılmaktadır. Dikkatinizi çekiyorum, TTK’nın herhangi bir yatırımı yok, faaliyeti yok, tesisi yok, kömür çıkarma çalışması yok, dolayısıyla TTK’nın ve kamunun da bu uygulamadan bir çıkarı da yok.

Değerli arkadaşlar, “kamu yararı” diyerek bu uygulamaya talimat verenleri, uygulamayı yapanları anlamak gerçekten zor. Kime hizmet ediyorsunuz, kime çıkar sağlıyorsunuz; bunu bilmemiz lazım. “Kamu yararı” diyerek vatandaşın yaşam alanlarını elinden almak kimin işine yarayacak? TTK’ya mı yarayacak yoksa termik santral kuracak firmaya mı yarayacak? Kesinlikle kuruma bir faydası yok, bölgede yaşayan vatandaşa da bir faydası yok; birine faydası varsa o fayda da sadece termikçi şirkete olacak. Eğer “kamu yararı” diyorsak, “toplum yararı” diyorsak orada zaten termik santralin kurulmaması lazım. Kurulmak istenen termik santral vatandaşlarımızın yaşam alanlarını yaşanamaz hâle getirecek, orada yaşayan insanların sağlığına zarar verecek, tarım alanlarını yok edecek, doğal güzelliği ortadan kaldıracak. Bu nedenle, ölüm bacalarının oraya dikilmesinin ne bölge insanına ne de kamuya bir faydası olacak. Yani, kamu yararına değil, toplum zararına olacak bir uygulama bu. Yazık değil mi? Yıllardır orada yaşayan Tarlaağzı ve Gömü köyü sakinlerine yazık değil mi? O insanları yerinden yurdundan etme, yaşam alanlarını, çevresini ve doğasını talan etme, yaşanmaz hâle getirme asla kamu yararı değildir, olsa olsa firmaya yeni bir iltimasın, yeni bir kolaylığın tanınmasıdır. Böyle bir durum Anayasa’mıza, demokratik ve sosyal hukuk devletimize yakışan bir durum değildir. Bu ne insanlığa ne de vicdana sığan bir uygulamadır. Yapılan bu uygulama devlet sorumluluğuyla bağdaşmamaktadır.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yalçınkaya.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde üç önerge vardır; önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 36’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                       Ziya Pir                                        Mehmet Ali Aslan

                                         İstanbul                                                   Diyarbakır                                                   Batman

                                      Garo Paylan                                           Müslüm Doğan                                         Mithat Sancar

                                         İstanbul                                                       İzmir                                                       Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, emlak vergisiyle ilgili çok önemli bir düzenleme arkadaşlar. Biliyorsunuz, emlak vergisi bir servet vergisidir ve servete orantılı olarak alınması gereken bir vergidir ve biliyorsunuz, dört yılda bir takdir komisyonları toplanır, emlaklerin değerlerini belirler. Nitekim bu yıl da takdir komisyonları toplandı, emlaklerin değerlerini belirledi. Bir baktık, bazı yerlerde yüzde 20, yüzde 30 artışlar var, bazı yerlerde 10 katına yakın, 20 katına yakın artışlar var bu vergilerde. Kıyamet koptu “Ya, olur mu bu kadar artışlar?” denildi. Çok haklıdır vatandaşlarımız, vatandaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğu çok haklıdır; bu kadar artış olmaz. Ama kimler haklıdır biliyor musunuz? Bir, zaten evi ve dükkânı, gayrimenkulü olmayan ciddi bir çoğunluk haklıdır; ikincisi, yalnızca başını sokacağı bir evi olanlar veya bir dükkânı olanlar yalnızca haklıdır ama arkadaşlar, bir de çok küçük bir azınlık var, hani yüzde 1, yüzde 2, yüzde 3 diyebileceğimiz küçük bir azınlık var ki onların 20 tapusu var, 50 tapusu var, bin tapusu, 5 bin tapusu olan var arkadaşlar ve bunlar, katlana katlana servetlerini artıranlar. Şimdi, bunlar gitmişler belli yerlerde 100 tapu, 200 tapu daha almışlar. Ee? Üzerinden de belli yakınlıklarla imarlar geçmiş. Ee? Rant gelmiş, milyarlarca dolarlık servete sahip olmuşlar. Arkadaşlar, bu maddeyi eğer ki böyle geçirirsek biz bunlara bu maddeyle diyoruz ki: “O milyarlarca dolarlık serveti olanlara vergiyi yüzde 50’den fazla artıramazsın.” Ne oldu servet vergisi?

Elbette, bakın, Batı’da da bu uygulamalar var; “Bir evi, bir dükkânı olana asla enflasyondan fazla artıramazsın.” diye koruma sağlıyor, Ayşe Teyze’nin evine, Agop Amca’nın dükkânına koruma getiriyor. Ama arkadaşlar, siz o beton lobisinin binlerce tapusuna bu korumayı aynı şekilde getirmemelisiniz. Hatta ve hatta, Maliye Bakanına da önerdim, bakın, bu servet vergisiyse artan oranlı olmalı. Batı’da belli uygulamaları var. Bin tapusu olana artan oranlı vergi gelmesi lazım. Eğer ki, arkadaşlar, bunu yapmazsak…

Bakın, yıllardır Hükûmete çağırımızdır: “Rant vergisi getirin.” diyoruz. Niye? Ya, bu kadar, biliyorsunuz, kent rantları gelmiş, imar artışları gelmiş. Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek buralardaydı, üç yıl önce söz vermişti “Rant vergisi getiriyoruz.” diye; o rant vergisi üç yıldır tozlu raflarda duruyor herhâlde Sayın Bakan.

Ya, şu emlak vergisini niye bin tapusu olana artırmıyorsunuz Sayın Bakan? Niye sınırlıyorsunuz bin tapusu olanlara?

Bakın arkadaşlar, gelin -önergemizdir- bunu çekelim; bir evi olanı, bir dükkânı olanı, iki evi olanı koruyalım. Ama bin evi olanı, o rantiyecileri korumayın arkadaşlar, beton lobisine yenilmeyelim.

Bakın, vergiyi adaletli bir şekilde toplayamıyoruz. Servet küçük bir elde toplanmış durumda. Eğer ki bu serveti adaletli bir şekilde vergilendirmezseniz hep o rant iştahı kabarır ve kaynaklar o ranta doğru akar. Üreten ekonomisinde değil, çiftçide değil, emeklide değil, işçimizde değil, o rantiyecilerin elinde bütün servet toplanır. Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; bir yolunu bulup bu rantı, emlakte toplanan o rantı vergilendirmemiz gerekiyor.

Maliye Bakanının bir kaybı daha olacak. Şimdi, diyor ki: “Diyelim ki 1 milyonluk bir araziyi 1,5 milyon yapabilirsin.” Ama o arazi belki 10 milyon lira ediyor. Ee, alım satımda ne yapacak bu arkadaş? 1,5 milyon lira gösterecek hem harçtan kaçıracak hem değer artış vergisinden kaçıracak hem de bu cukkalar cepte kalacak arkadaşlar. Bu, hak mıdır Sayın Bakan? “Hak.” diyorsanız bu maddeyi geçirsin arkadaşlarımız. Sizin bu anlamda bize destek vermeniz lazım.

Bakın, değer artışlarını yüzde 50’yle sınırlı tutarsanız o 10 milyon, 100 milyon eden arazileri 5 milyona, 10 milyona tapuda gösterecekler. Sonra ne olacak? Vergisini vermeyecekler, değer artış vergisini vermeyecekler, alım satım harçlarını ödemeyecekler arkadaşlar. Ben bu elleri kaldırmayacağınızı umut ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Paylan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 36’ncı maddesinde geçen "%50 fazlası esas alınır” ifadesinin "yeniden değerleme oranında arttırılmış değeri esas alınır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                    Erkan Haberal                                            Arzu Erdem

                                          Ankara                                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Emlak vergisine konu arazi, arsa metrekare birim değerlerinin 2017 yılı için uygulanan birim değerlerinin yüzde 50'sinden fazlasını aşması durumunda, 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılı için uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin yeniden değerleme oranında arttırılmasının esas alınması hedeflenmekledir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 36’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                         İstanbul                                                     Ankara                                                       İzmir

                                   Utku Çakırözer                                          Lale Karabıyık                                             Musa Çam

                                        Eskişehir                                                     Bursa                                                         İzmir

                                    Yakup Akkaya

                                         İstanbul

MADDE 36 - 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 23- Takdir komisyonlarınca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, 2017 yılı için uygulanan birim değerlerinin %50'sinden fazlasını aşması durumunda, 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılı için uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin %50 fazlası esas alınır. Takip eden 2019, 2020 ve 2021 yıllarında 29 uncu madde kapsamında bina ve arazi vergisi matrahları ile asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri bu şekilde belirlenen değerler üzerinden hesaplanır.

Emlak vergi değeri veya asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri esas alınarak uygulanan vergi, harç ve diğer mali yükümlülükler için de birinci fıkra hükümlerine göre belirlenen değerler dikkate alınarak uygulanır.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Yakup Akkaya.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 36’ncı madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçenlerde Mahfi Eğilmez’in bir yazısını okudum. Bu torba yasa faciasıyla ilgili ilginç bir yazıydı. Ben hukukçu değilim ama hukukçu arkadaşlarım hukuk fakültelerinde roma hukukunu temel ders olarak okuttuklarını söylerler. Mahfi Eğilmez buna işaret ederek diyor ki: “Roma hukukunun önemli yasalarından birisi de ‘Lex Caecilia Didia yasası…’” Milattan önce 98 yılında çıkarılmış, iki maddeden oluşuyormuş. Yasanın 2’nci maddesi şuymuş: “İnsanlar tek bir karmaşık yasada toplanmış farklı konular hakkında bir sonuca varmaya zorlanamaz.” diye… Yani bundan iki bin yüz on bir yıl önce roma hukukunda torba yasayla yasal düzenlemelerin yapılamayacağına hükmedilmiş. Biz ne yapıyoruz burada Mecliste? Torba yasayla birbiriyle alakası olmayan yasal düzenlemeleri buraya getirip buradan geçirmeye çalışıyoruz. Yani geldiğimiz duruma bakın, iki bin yüz on bir yıl sonra, 21’inci yüzyılın 17’nci yılını geride bıraktığımız bu süreçte demokrasi anlayışına bakın AKP iktidarının. Ben ne diyeyim “Allah sizin müstahakınızı versin.” demekten başka bir şey söyleyemiyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu torba kanun 125 maddelik bir kanun, tam 60 kanunu da ilgilendiren, birbirinden değişik, farklı kanunları ilgilendiren bir düzenleme. Temel kanun yapılıyor, niçin? İçinde iyi maddeler de var. Geçmişte marketler çok satılanları ucuza yapar, vatandaşlar gelsin, onları oradan alsın diye bir politika üretirlerdi. Siz de 1-2 tane iyi madde koyup bütün torba yasanın içine, farklı maddeleri de koyarak, şöyle bir algı yaratıyorsunuz: İşte, muhalefet partisi karşı çıktığında, sanki o doğru maddelere karşı çıkıyormuş algısı yaratıyorsunuz. Biz yılardır AKP’nin demokrasiyi içine sindiremediğini hep iddia ettik burada. İktidar olduğu günden beri Meclisin yasamasına burada işlettiği bu torba yasalar bunun en somut örnekleridir. Yani biz “otoriter ve totaliter bir parti” dediğimizde hemen AKP grup başkan vekilleri yerlerinden zıplıyorlar ama getirdiğiniz bu torba yasayı gördüğümüzde antidemokratik bir uygulama olduğunu görüyoruz değerli arkadaşlar.

Şimdi, bu getirilen düzenleme, doğru bir düzenleme, bir sınırlama getiriliyor. Peki niye geçici olarak yapılıyor, niye kalıcı olarak yapılmıyor? Çünkü önümüzde yerel seçimler var. Siz vatandaşın doğal tepkisini haklı olarak buraya getirdiniz ama “2019 yerel seçimlerinden sonra bunları tekrar düzeltiriz.” mantığıyla bunu geçici olarak buraya getirdiniz. Eğer bu konuda ciddiyseniz bunu kalıcı bir madde olarak getirmeniz en doğrusu olurdu. Bizim tekliflerimiz de bu maddelerin kalıcı olarak bu maddenin içine yerleşmesi yönündeydi ama siz her zaman yaptığınız gibi, daha sonra buradan siyasi rant elde edebilmek amacıyla bunu yapıyorsunuz ama bundan sonraki süreçte, tekrar, bunlara bildiğinizi okuyacaksınız.

Peki, değerli milletvekilleri, işverenler böyle bir teklif yaptığında işverenlerin isteklerini burada yerine getiriyorsunuz. Onlara vergi indirimleri yapıyorsunuz, vergi cezaları varsa erteliyorsunuz. Peki, işçilerin, emekçilerin bu konudaki taleplerini niye yerine getirmiyorsunuz? Bakın, işçilerin vergi sistemi, en adil olmayan sistemdir. Siz, “Artan oranda bir kazanç sağlıyor.” mantığıyla işçilerin vergilerini, kazançlarını artırıyorsunuz. Hâlbuki işçinin bir maaşı var. Tamam, yıl içinde o maaşı biriktirmiyor ki onu harcıyor. Ama, sanki, her ay farklı maaş alıyormuşçasına o maaşları topluyorsunuz ve artan oranda vergilendirme sistemini getiriyorsunuz.

Biz, hep şunu söylerdik toplu iş sözleşmelerinde, derdik ki: “Ya, bize zam vermeyin. Bize ilk dilimden vergi dilimini uygulayın, bütün bir yıl boyunca bize zam vermeyin.” diye bu hesapları işverenlerin önüne koyardık. Bu mantıkla, AKP’nin de düzenlemeleri bu şekilde getirdiğini görüyoruz. Bunun doğru bir düzenleme olmadığını düşünüyor ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akkaya.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Rantçıları kurtardınız Sayın Bakan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkan, önerge kabul edildi değil mi?

BAŞKAN – Hayır, önerge kabul edilmedi, madde kabul edildi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, önergeyi oyladınız, kabul ettik önergeyi.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Önergeyi kabul ettik, kabul ettik önergeyi.

BAŞKAN – Kabul edildi mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, önergeyi kabul ettik, siz “ret” diye şey yaptınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kabul edildi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önergeyi yeniden oylar mısınız?

BAŞKAN – Tamam, kabul edildiyse…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Kabul edildi.” dediniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önergeyi yeniden oylayın.

BAŞKAN – “Kabul edildi.” dediysem düzeltiyorum, kabul edilmedi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Kabul edilmemiştir.” dediniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, biz “evet” oyu verdik bu önergeye.

BAŞKAN – Siz önergeyi kabul mu ediyorsunuz arkadaşlar?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Evet, kabul ediyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet efendim, kabul ediyoruz.

BAŞKAN – Tamam, o zaman, önerge kabul edilmiştir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet efendim, sonra maddeyi oylayalım.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Kabul edilen önerge doğrultusunda…

BAŞKAN – Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi tekrar oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, 37’nci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                  Mithat Sancar                                                Ziya Pir

                                         İstanbul                                                     Mardin                                                   Diyarbakır

                                 Mehmet Ali Aslan                                       Müslüm Doğan

                                         Batman                                                       İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenlemeyle yıl boyunca hareket hâlinde olan mevsimlik tarım işçilerinin bulundukları illerde kayıt altına alınmaları düzenlenmektedir. Mevsimlik tarım işçilerinin her anlamda dezavantajlı grupta olduğu, nefret suçlarına maruz kaldıkları ve kolluk kuvvetlerinin de kendilerini kollamadığı ortadayken, düzenlemeyle yapılması talep edilen kayıtlar kolluk görevlileri tarafından alınmaktadır. Oysa bu kayıtların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından alınması gerekmektedir. Mevsimlik tarım işçilerinin hiçbir sorununa dair gerekli düzenlemeler yapılmamışken sadece e-METİP kurularak kayıt işlemi gerçekleştirilmesi, mevsimlik tarım işçilerinin temel ihtiyaçlarının giderilebilmesi, çocuklarının okula gidebilmesi gibi sorunları çözmezken, daha çok denetim altında tutma gayretli bir güvenlik politikası olarak görünmektedir. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan, özellikle Suriyeli mevsimlik tarım işçileriyle ilgili nasıl bir uygulama yapılacağı komisyon sürecinde belirsizliğini koruduğundan Suriyeli işçilerle ilgili de ivedilikle bir çalışma yürütülmesi gerekmektedir. Sağlık, Aile ve Çalışma Komisyonunun ihtisas alanına giren ve mevsimlik tarım işçilerini âdeta bir suçlu gibi kabul eden bu düzenlemenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 37'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                         İstanbul                                                     Ankara                                                       İzmir

                                   Utku Çakırözer                                          Lale Karabıyık                                             Musa Çam

                                        Eskişehir                                                     Bursa                                                         İzmir

                                    Barış Yarkadaş

                                         İstanbul

MADDE 37- 26/6/1973 tarihli ve 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanununun 7nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Mevsimlik tarım işçisi olarak bir başka ilde çalışmak amacıyla geçici olarak yer değiştirenlerin kimlik bildirimleri bu kişilerin yaşadıkları geçici yerleşim alanlarında doğrudan kolluk kuvvetlerince alınır ve bu bildirimler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile elektronik ortamda paylaşılır. Bu bildirimler tarım sektöründe çalışan ve ülkemizde bulunan yabancı uyruklu kişiler için de alınır ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile elektronik ortamda paylaşılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Barış Yarkadaş konuşacaktır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Süleymaniye ve Halepçe’deki depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor ve acılarını paylaşıyorum.

Ne yazık ki adım adım yaklaşan bir deprem gerçeğiyle karşı karşıyayız ama Hükûmetimiz, şu anda Türkiye'yi yönetenler depremin yıkıcılığına karşı önlem almak yerine hâlâ rant peşinde koşmaya devam ediyorlar. Bakın, İstanbul'un can damarı kuzey ormanlarına hançer gibi saplanan üçüncü havalimanının hemen yanındaki 185 dönümlük araziye kanun hükmünde kararnameyle imar planı tadilatı yapma yetkisi verildi. E, hani siz bu KHK’larla güya teröre karşı mücadele edecektiniz? Sizin KHK’ları çıkarma sebebinizin teröre karşı mücadele değil, ranta daha kolay ulaşmak için yeni bir mücadele olduğunu görüyoruz.

Rant ihtiyacınız, rant hasretiniz, rant aşkınız bununla da bitmiyor. İstanbul'da 1999 ve 2003 yılları arasında ayrılan tam 493 deprem toplanma merkezi var. Bugün merak ettim ve bu deprem toplanma merkezlerinin nerede olduğunu Başbakanlığa sordum. Başbakanlığa bağlı İstanbul İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünden gelen yazı şu, resmî yazıda deniyor ki: “Deprem toplanma alanlarında zaman zaman azalma oluyor, o yüzden listeyi güncelliyoruz.” Aslında müdürlük şunu söylüyor: Bağlı bulunduğumuz iktidar 493 alanı ranta açtı, yandaşlara peşkeş çekti, Zorlu AVM’yi yaptırdı. Başka neyi yaptırdı? Karayolları 17’nci Bölge Müdürlüğünün arazisini ranta açtı, Zaman Gazetesine deprem toplanma alanının yerini verdi ve Zaman Gazetesi deprem toplanma alanının üstüne binasını kurdu. Sadece buralar mı? Tabii ki buralar değil. Ünalan Mahallesinde 80 bin kişinin sığınacağı yeşil alan ve deprem toplanma bölgesi Katarlı Emaar firmasına verildi, yetmedi, mahalle halkı isyan etti “Yapmayın, deprem olduğunda nereye saklanacağız?” dedi, sanki Nasreddin Hoca ve Timur’un o meşhur fıkrası yeniden gerçekleşiyormuş gibi diğer deprem toplanma alanı da Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜRGEV’e peşkeş çekildi. Şu anda Üsküdar’ın Ünalan Mahallesinin 80 bin kişilik nüfusunun deprem olduğunda kaçacak, sığınacak yeri yok. Ha, AKP yönetimi şunu diyebilir: Efendim, AVM’ye sığınsınlar. Emin olun ki sizin rant uğruna yaptırdığınız o AVM’ler 20 milyonluk İstanbul halkının âdeta mezarı olacak. Siz İstanbul’a iyilik yapmıyorsunuz; İstanbullulara koca koca, dikine dikine, dikey binalarla mezarlıklar yapıyorsunuz. İşte bunun adı AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın da dediği gibi “İstanbul’a ihanettir.” Ve ne yazık ki bu ihanet her geçen gün artarak devam ediyor. İstanbul’a ihanet edenler aslında 20 milyon insanı ölüme terk ediyor, ceplerini parayla doldururken o paraları yiyecekleri bir şehir bile bırakmıyor. Şu anda beni bir şaşkınlıkla izliyorsunuz, evet, farkındayım. “Bu kadar parayı gerçekten nerede yiyeceğiz?” diye düşünüyorsunuz. Emin olun ki şu yarattığınız İstanbul cangılı tam bir cehenneme dönüştü ve cebinizdeki parayla, cebinizdeki maaşlarınızla artık güvenli bir şekilde sokağa çıkıp para dahi harcayamayacaksınız. Bakın, Süleymaniye’de ve Halepçe’de depremde neler olduğunu gördük. Deprem adım adım yaklaşıyor. Ama ne yazık ki Hükûmetiniz 493 arsayı AVM’lere, iş adamlarına, Katarlı büyük holdinglere peşkeş çekerek İstanbul’da nefes alabileceğimiz yer dahi bırakmıyor. Öyle “Biz ihanet ettik.” diyerek bu işin içinden sıyrılamazsınız. Eğer ortada bir ihanet varsa bu hem İstanbul hem Türkiye halkına yapılmış bir ihanettir ve halkımız hiçbir ihaneti karşılıksız bırakmaz, hiçbir ihaneti cezasız bırakmaz. Bu ihanetin bedelini de 2019 yılında yapılması planlanan seçimlerde ağır bir şekilde ödeyeceksiniz çünkü İstanbullular artık nefes alamıyorlar. İstanbul’da bir yerden bir yere gitmek âdeta bir zulme dönüşüyor. Belediye başkanlarına faturayı keserek de kurtulamazsınız. Burada çıkardığınız imar rantları yüzünden İstanbul halkı ölüme terk edilmiştir. Depremde yaşanacak her can ve mal kaybından bu rant politikalarına destek veren sizler de sorumlusunuz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yarkadaş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, baştan aşağı konuşması bize, Genel Başkanımıza sataşma üzerine kurulmuş. Bu açıdan söz istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok, bir iki örnek alalım.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Ne demiştim mesela?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – “Parayı nerede yiyeceksiniz?” dedin.

BAŞKAN – Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kere sayın konuşmacının burada gelip heyecanlı heyecanlı anlatıp…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Heyecan suç değildir.

MEHMET MUŞ (Devamla) – 493 tane deprem toplanma merkezi varmış, bunlar ranta, AVM’ye açılmış. Depremde toplanılacak olan, iddia ettiği bu 493 tane arsa, arazi her neyse, bunların listesini, pafta, parsel numaralarını, nerede olduklarını bize bir getirsin önce. Biz bunları bir görelim. Neresiymiş bunlar? Bu listeyi bir getirsin, nerelermiş, hangileriymiş, neymiş bir bakalım bunlara. Buradan bol kepçe sallıyor arkadaş. Böyle bir şey yok. Bunları bir getireceksiniz önce. Bir getir, bir görelim.

İkincisi, değerli milletvekilleri, Sayın Genel Başkanımız Türkiye’de, İstanbul’da şehircilikle alakalı bir değerlendirme yaptılar. O değerlendirmeyi bağlamından koparıp başka yerlere çekmeye çalışmanın bir anlamı yoktur.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Bağlam değil, “İhanet ettik.” diyor. Daha ne bağlamı olacak yani? Açık, net.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Yani biz İstanbul’u devraldığımız zaman hangi hâlde, hangi şartlarda devraldığımızı iyi biliyoruz. Vatandaşı duş alacak suyu bulamayan bir İstanbul’du.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya “İhanet ettik.” diyor, sen ne anlatıyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok artık ya.

MEHMET MUŞ (Devamla) - İstanbul’un nüfusu o zaman neydi, İstanbul’un nüfusu şimdi ne oldu? Bu gerçekler acıdır, sizi güldürebilir.

Üçüncüsü, değerli milletvekilleri, İstanbul’da 2.275 herhangi bir olası afette toplanma yeri vardır. Bu toplanma alanlarının metrekaresi, toplam metrekaresi 10 milyon 705 bin 479 metrekaredir. Türkiye'nin, İstanbul’un 39 ilçesinde muhtelif yerlerinde planlanmış, olası -Allah muhafaza- herhangi bir ihtiyaç durumunda kullanılmak üzere böyle bir planlama yapılmıştır. Hangi ilçede kaç tane var, tek tek listesi elimde. Bu noktada açılanları, 99’da belirlenip 2017’ye kadar bu 493 tane ve hepsi imara açılmış olanları bir getirsin arkadaş.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, söyledikleri sözlerle sataşarak konuşmacıyı tahkir etmiştir. Bu yüzden…

BAŞKAN – Sayın Yarkadaş, buyurun, size de sataşmadan söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

11.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben, Başbakanlığa bir soru sordum ve Başbakanlığa sorduğum sorunun cevabı da İstanbul İl Afet Acil Durum Müdürlüğünden geldi.

Cevap derken, hakiki bir cevap zannetmeyin, bir kâğıt parçası. İstanbul İl Afet Acil Durum Müdürlüğü diyor ki: “Efendim, bu yeşil alanlarda zaman zaman azalma olduğu için şu anda size bu listeyi veremiyoruz, güncelliyoruz. Güncelleme bitince veririz.”

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz nereden biliyorsunuz?

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Ben de bugün Başbakanlığa tekrar bir soru sordum. Ne oluyor bu yeşil alanlara, bu yeşil alanlar buharlaşıyor mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OKTAY ÇANAK (Ordu) – İyi atıyorsun!

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Hani derste anlatırlardı ya katı maddeler buharlaşıyor. Ne yaptınız bu yeşil alanları, ne yaptınız? Kimlere peşkeş çektiniz?

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Sen kestiğin faturaları söyle!

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Ünalan Mahallesi’nde deprem toplanma merkezini Katarlı Emaar grubuna verdiniz. Ünalan Mahallesi’nin ikinci deprem toplanma merkezini TÜRGEV’e peşkeş çektiniz. 60 dönümlük arazide çocuklar koşuyor, oynuyordu, yaşlılar orada dolaşıyordu; bundan bile rahatsız oldunuz. Emir büyük yerden gelince TÜRGEV’e koşa koşa araziyi hediye ettiniz.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Sen kestiğin faturaları söyle.

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) - Şimdi soruyorum: Üsküdar Ünalan Mahallesi’nin 80 bin nüfuslu halkı deprem olduğunda nereye sığınacak Sayın Mehmet Muş? İktidardasınız, bu listeyi siz getireceksiniz. Biliyorum, listeyi getiremiyorsunuz çünkü liste yok.

OKTAY ÇANAK (Ordu) – Faturaları getir, faturaları.

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) - 493 tane yeri Zorlu’ya, Torunlar’a, Karayolları Bölge Müdürlüğünün arazisini Katarlı bir şirkete peşkeş çektiniz. Sermayeyi görünce duramıyorsunuz, heyecanlanıyorsunuz; heyecanlanan ben değilim. Katarlı sermaye gelecek diye gözünüz ne yeşil alan görüyor ne başka bir şey görüyor. İstanbul’da yaşayamıyoruz Sayın Mehmet Muş, yaşayamıyoruz. İstanbul’da yaşayamıyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İzmir’dekilere sor…

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) - İzmir’e sadece 2016 yılında 180 bin kişi göç etmiş. Diyor ki: İzmir güzel, ben İzmir’de yaşamak istiyorum. İstanbul’dan gidiyor insanlar dikkatinizi çekerim. Öğrenin bunları. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yarkadaş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan….

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Aynı “peşkeş çekme” tabirlerini kullanıyor bize karşı.

BAŞKAN – Buyurun.

12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok açık bir şey söylüyorum, adam çıkıyor “493 tane deprem toplanma alanı vardı, bunların hepsini imara açtınız.” diyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – İki dakikada sayılmaz onlar.

MEHMET MUŞ (Devamla) – “493 tane” söylüyor… Şimdi diyor ki: “Liste yok elimde.” Bende mi olacak liste? Peki, elinizde olmayan listeye göre nasıl bunları ifade ediyorsunuz? Getireceksin bunları Sayın Barış Yarkadaş, bu listeyi getireceksin bize. Çıkart kardeşim. Hangisiymiş bunlar?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Liste sizde.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Pafta, parsel numaralarını getir bize. İki üç tane yer sayıyor ne olduğu belirsiz. 493 tane yerin…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, Mehmet Muş, sen de biliyorsun nereler olduğunu.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın açık soruyorum: 493 tane belirlenen alanı getir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – İstanbullu biliyor.

MEHMET MUŞ (Devamla) – “Ben sordum, bana liste vermediler.” Madem sana liste vermediler neye dayanarak bu iddiaları ortaya atıyorsun? Neye dayanarak?

GARO PAYLAN (İstanbul) – Görüyoruz, AVM’ler yapılıyor.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Temelsiz, doğru olmayan iddialar üzerinden konuşuyor arkadaş. Getir. Az önce Grup Başkan Vekiline söyledim, Özgür Özel’e dedim ki: “Arkadaş, bak, arkadaşlarınıza söyleyin getirsin.” Haydar Akar aynısını söyledi, “Getir.” dedim. Getir kardeşim listeyi.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Getiririz, getiririz.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Pafta, parsel numaralarına kadar istiyorum. Getirin bakalım neymiş bunlar, hangi 493 taneymiş?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bakanlıklarınız bilgi versin önce.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Ne olduğu belirsiz. Ellerinde bir liste yok, sürekli konuşuyor arkadaş.

Bir ikincisi, bakın, ranttan bahsediyor. Az önce burada Kartal Belediyesinin yapmaya çalıştığı bir düzenlemeyi anlattım. 30 bin metrekareden fazla bir inşaat alanı oluşturmak istiyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Pafta getir, pafta. Parsel getir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ada parsel getir.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bende pafta, parseller var, bak. Bende pafta, parseller var.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İçişleri Bakanına yolla onları, İçişleri Bakanına; cumhuriyet savcılarına yolla.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Suç duyurusunda bulun.

MEHMET MUŞ (Devamla) – 139/8 pafta, 44.085 ada, 17, 184, 190, 192, 289… Bende var, Kartal’da. 30 bin metrekare fazladan inşaat alanı oluşturmak için bir imar planı yapmak istiyor, plan tadilatı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, doğru değil o. Doğru değil, hayır.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Buna AK PARTİ’li Meclis üyeleri ile 3 CHP’li Meclis üyesi karşı oy veriyor. İki sefer getiriyor iki sefer de kabul etmiyor. Üçüncü sefer ya da ikinci sefer başkanın oyuyla bu geçiyor, Büyükşehirden geri geliyor ve bu düzenlemeye karşı oy veren 3 CHP’li Meclis üyesini bir yıllığına geçici olarak ihraç ediyorlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Akit mi yazmış onu, Akit mi yazmış?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Gönderin müfettişi ya, Hükûmet değil misiniz?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Şimdi, rant istiyorsanız buraya bakacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (Devamla) – Rant yapmaya çalışırken yakalandılar. Ada soruyor, pafta soruyor, söylüyorum. Bu da, Meclise sunulan Meclis kararı değerli dostlar, bu da Meclis kararı. Eğer bir şey istiyorsanız buralara bakın. Listeyi de getirin, bir bakalım neymiş.

Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hükûmet değil misiniz? Gönder müfettiş. Zaten bütün belediyeler müfettişten geçilmiyor.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Doğru olmadığını söyleyerek sataşmıştır efendim. 69’uncu maddeye göre Barış Bey’e söz verilmesini rica ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yarkadaş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen. Yoksa ara vermek durumunda kalacağım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – 493’ü istiyorum, 493’ü bir versin.

13.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, tekraren, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Arkadaşlar, 1999-2003 yılları arasında İstanbul’da 493 alan yeşil alan olarak deprem toplanma merkezi olarak belirlenmiştir.

SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) – Aynı şeyi tekrarlama, ispatla, ispatla!

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Şimdi, ispatlıyorum, söylüyorum: Deprem toplanma merkezi olarak ayrılan yer: Mecidiyeköy’deki Torun Center, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sınıf arkadaşına peşkeş çekildi, 10 işçi orada katledildi, o yasa dışı inşaatta. Ali Sami Yen Stadı’nın yanındaki alan, Zorlu AVM’nin yer aldığı alan, Kadıköy Meteoroloji binasının olduğu alan, Akasya AVM’nin olduğu alan, Ünalan Mahallesi’nde TÜRGEV’e ve Katarlı Emaar Grubuna verilen iki alan. Bunların tamamı yeşil alandı ve tamamı imara açıldı. Şu anda İstanbul milletvekilleri vardır aramızda.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Toplanma alanı mıydı?

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – İstanbul milletvekillerinin vicdanına soruyorum: Deprem olduğunda nereye kaçıp saklanacaksınız?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Söyledik.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ilgaz Tüneli, Ilgaz Tüneli…

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Kaçıp saklanabileceğiniz, toplanabileceğiniz bir alan bile bırakmadınız.

Sizin yeşili sevmediğinizi biliyoruz, yeşili sadece doların yeşilinde seviyorsunuz, onu da biliyoruz. O yüzden ağaçları kesip yerine milyon dolarlık, dolarla yapılan, yeşil dolarla yapılan AVM’ler dikiyorsunuz. Boşuna yanlış bir şeyi savunmayın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – O listeyi getir, listeyi getir.

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Bugün, Türkiye Mimar ve Mühendisler Odası ile Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul’da ayrılan 493 alanın neredeyse dörtte 4’ünün inşaata ve imara açıldığını söyledi.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yahu, listeyi ver ya.

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Bu gece bir deprem olursa 20 milyonluk İstanbul’da yurttaşların saklanabileceği, yan yana geleceği tek bir alan bile bırakmadınız.

Bize hikâye anlatmayın.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sen anlatıyorsun hikâye. Hikâye anlatma.

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Efendim, “Heyecanlanıyor.”muş. Heyecanlanan sizsiniz, doları gördüğünde heyecanlanıyorsun Mehmet Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sen kitap satmaya devam et Yarkadaş, kitap satmaya devam et.

BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) – Doları görüyorsun, “Tamam, keseyim buradan yeşil ağaçları, hemen peşine AVM’leri dikelim.” diyorsun. Yapmayın. Yeşil alan bırakmadınız, koşacak, gezecek yer bırakmadınız. Burada raporlar. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Saydıklarına da bakacağım. “493 tane istiyorum.” dedim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, hepsini sayamaz ki.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – İki dakikada ne kadar sayılır ya?

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Zaman yetmez ona, zaman yetmez zaman.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hâlen çıkıyor, 6-7 tane sayıyor, 10’uncu yok.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Arkadaş, sayıyorum işte, sayıyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – 493 taneden eminsen getir şu listeyi bir görelim, getir bakalım.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Başbakanlık cevap veremiyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.14

ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 23.27

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi 37’nci madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum.

Sayın Özkoç, önce size söz verelim, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, biz özellikle grup başkan vekilleri hatiplerle ilgili sözlerimizde bir nezaket kuralı içerisinde hareket etmeliyiz. “Adam buraya çıkmış…” gibi veyahut da başka kasıtlı cümlelerle eğer sözlerimize başlarsak bir kere hatip ve milletvekili arkadaşlarımıza saygısızlık etmiş oluruz, birincisi bu.

İkincisi: Kartal Belediyesinin bahsedilen arazisi… Kesinlikle rant alanıyla ilgili tek bir konu gündemde değildir, arkadaşlarımızın bahsettiği konu deprem alanlarının rant alanına çevrilmesiyle ilgilidir. Grup başkan vekili arkadaşımızın bu konudaki benzetmesi doğru bir benzetme değildir.

Üçüncüsü: Bu konuda AK PARTİ grup başkan vekillerinin söyleyecek bir sözünün olmaması gerekir. Sizin Genel Başkan Yardımcınız Anakent Belediyesinin Belediye Başkanıyla ilgili “Senin peşkeş çektiğin arsaları, arazileri tek tek açıklamak zorunda bırakma beni.” dedi mi demedi mi?

MEHMET METİNER (İstanbul) – Açıklasaydı, tutan mı var?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sizin Genel Başkanınız “Biz bu kenti doğru yönetemiyoruz. Biz buraları devraldığımızda 4 tane gökdelen vardı, şimdi 124 tane gökdelen var.” dedi mi demedi mi? Sizin zamanınızda bunlar oldu mu olmadı mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Tüm bunlardan sonra siz kendi belediye başkanlarınızı görevden aldığınız hâlde gerekçesini sadece metal yorgunlukla mı açıklıyorsunuz? Yani eğer bunlar bir hukuksuzluk yaptılarsa bu hukuksuzlukların arkasında kendi başkanlık dönemlerinde yaptıkları rant yatmıyor mu? Bu insanlar ağlayarak ve tehdit altında neden görevlerini bırakmak zorunda bıraktırılmışlardır, bunları açıklayın.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkoç.

Sayın Muş…

31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben Parlamentoda şahıslarla kesinlikle uğraşmam, fikirlerle sert tartışma da yaşarım, partimin fikirlerini her zaman söylerim. Sayın Yarkadaş’ın alınacağı bir ifade olmuşsa onu düzeltirim her zaman, ben kendisini kıracak, incitecek -şahıs olarak- bir şey söylemem. Burada ortaya koyduğum… Kendisi bir şeyler söyledi, “493 tane deprem toplanma alanı var.” dedi. “Bunu söylüyorsanız, bu iddiayı ortaya koyuyorsanız bunların listesini bize bir getirin.” dedim. İki üç sefer kürsüye çıktı, ısrarla birkaç yer sayıyor ama “Bu liste bana gelmiyor, vermiyorlar bize.” diyor. Vermiyorlarsa böyle bir iddia ortaya koyduğunuz zaman bu iftiradır. İfade ettiğiniz alanla ilgili veya iddia ettiğiniz meseleyi bizimle paylaşmanız lazım burada. Burada sadece söylemle alakalıdır. Ben çok açık bir şey söylüyorum: Bu yerler nerededir? Bunların pafta numaralarını bizim görüp tespit edebileceğimiz şekilde bize bir verin, biz bakalım neymiş bunlar.

Bir diğer konu: Az önce ifade ettim, burada biz hiç kimseyle ne parti belediyelerimizi ne partimizi mukayese etmeyiz. AK PARTİ olarak iktidara geldiğimiz günden itibaren ortaya koyduğumuz hizmetler bellidir. Belediye başkanlarıyla alakalı değişikliğe gitmemizi sizden anlamanızı zaten beklemeyiz. Bu, partimizle alakalı bir meseledir; arkadaşlar bırakmıştır, yerine başka arkadaşlar seçilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Tamamlayacağım.

Burada ben herhangi bir mukayese yapmıyorum, sadece bazı örnekler ortaya koyuyorum. “Bizim rantla işimiz olmamıştır.” dedim. İfade ettiğimde kendi... Bakın, ben pafta, parsel numarası verdim, isterseniz karar numarası da vereyim: Karar No: 2015/91, gelmiş bu karar, oylanmış, reddolmuş. Eğer bu geçmiş olsaydı 30 bin metrekareden fazla inşaat alanına verilecekti, benim söylediklerim bunlar. Bu yanlış bir şey, reddolmuş, zaten Anakent Belediyesine gelince de Anakent Belediyesi tarafından da reddedilmiş. Anlattığım somut olaylar var. Bizim gözlerimizi hiçbir zaman dolar bürümedi.

Bakın, İstanbul’da meşhur Albatros Parkı vardır; tek tek ağaçları kesildi, kurutuldu, sonra satıldı. Sonra, oradaki yapılaşmayla alakalı, Şehircilik Bakanlığı, diğer yetkililer bazı düzenlemeler yaptılar yani burada biz kendimizi, kimseye, yaptığımız hizmetlerimizle alakalı bir değerlendirmeye tabi tutturmayız. Milletimiz, en güzel kararı, her seçimde olduğu gibi yine gelecek seçimlerde verecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

Sayın Özkoç...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, yine konuşmasında konuşmacının gerçeği yansıtmadığını söyleyerek yani yalan ifadede bulunduğunu söyleyerek konuşmacının...

BAŞKAN – Sayın Özkoç, şimdi, 2 grup başkan vekili olarak bir önceki oturumda karşılıklı söylenen sözler üzerinden farklı ithamlarda bulundunuz. Siz de konuştunuz, Sayın Muş da konuştu. Şimdi burada bir sataşma yok, herkes kendi düşüncesini farklı bir şeklide yansıtıyor. O yüzden ben Sayın Yarkadaş’a sataşmadan değil, belki bu konuya ilişkin bir açıklama yapmak isterse yerinden bir dakikalık söz verebilirim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Tamam, çok iyi olur efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

32.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Polemiği uzatma niyetinde değilim, sadece Sayın Mehmet Muş’a iki yer daha söylemek istiyorum. Florya Şenlikköy askerî arazi de deprem toplanma alanı olarak ayrılmıştı, şu anda üzerinde bir konut projesi var. Yine Ayazağa Jandarma Genel Komutanlığının yanındaki arazi deprem toplanma alanı olarak ayrılmıştı, Ali Ağaoğlu’na peşkeş çekildi, 1453 İstanbul Projesi yapılıyor. Bunların ikisi de deprem toplanma alanıydı, şu anda her ikisi de konut alanı olarak hizmet veriyor. Eğer Sayın Mehmet Muş daha çok liste istiyorsa Başbakanlığın kendisine vermediği listeyi yarın AKP Grubuna ileteceğim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Yarkadaş.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesinde geçen “bir başka ilde” ifadesinden önce gelmek üzere “sürekli ikametinin dışında” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                    Erkan Haberal                                            Arzu Erdem                                    Fahrettin Oğuz Tor

                                          Ankara                                                     İstanbul                                           Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor... (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu’nun 7’nci maddesi geçici yer değiştirmelerde bildirimleri düzenlemektedir. Görüşmekte olduğumuz tasarıyla bu maddeye bir fıkra ilave edilerek mevsimlik tarım işçisi olarak bir başka ilde çalışmak amacıyla geçici olarak yer değiştiren bu kişilerin yaşadıkları geçici yerleşim alanlarında kimlik bildirimleri doğrudan kolluk kuvvetlerince alınacak ve bu bildirimler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla elektronik ortamda paylaşılacaktır. Önergemizdeki “sürekli ikametinin dışında” ibaresi, ilave edilen fıkrayı daha güçlü hâle getirecektir, kabul edilmesini bekliyoruz.

Getirilen fıkrayla, mevsimlik tarım işçisi olarak başka bir ile çalışmak için gidenlerin kimliklerinin tespit edilmesi doğrudan kolluk kuvvetlerince yapılacaktır. Bunca iş arasında, polis ve jandarma veya diğer görevliler yaklaşık 1 milyon olduğu ifade edilen geçici çalışmak için göç etmiş, tarlada, bahçede çadır kurmuş, devamlı yer değiştiren kişileri toplayarak kimliklerini tespit edecek, sonra da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bildirecektir. Kısaca, kolluk yağmurda çamurda, toz toprak içinde tarlada göçmen işçi kovalayacaktır. Kolluğun işinin zor olduğunu belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, göçerleri, misafirleri de tespit edelim, kayıt altına alalım, tamam. Mevsimlik tarım işçisi olarak başka bir ile çalışmak amacıyla göç edenleri de tespit edelim, veri tabanı oluşturalım Bakanlıkta, bu da tamam. Ancak, kolluk ve Çalışma Bakanlığının enerjisini mevsimlik tarım işçisi olarak başka ile çalışmak amacıyla göç edenlerden önce, yerleşik ancak kaçak istihdamla mücadeleye ayırması gerekmez mi diyorum.

Bugün “merdiven altı” tabir edilen iş yerlerinde çalışanların yüzde 90’dan fazlası kaçak ve eksik işçiliklidir. Bu tür iş yerlerinin birçoğunun işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından şartları insanlık dışıdır. Öyle ki birçoğunda ayrı ayrı kadın-erkek tuvaleti yoktur. Önceliği zor şartlarda çalışan bu kardeşlerimizin kayıt altına alınmasına vermemiz, enerjimizi bunlar için sarf etmemiz gerekirken kolluk kuvvetlerine tarlada göçmen işçi kovalatmanın ne faydası olacaktır?

Bakınız, Ocak 2016’dan 2017’ye bir yılda istihdamda 583 bin azalma olmuştur. İşsiz sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 119 bin kişi artarak 3 milyon 443 bin kişiye çıkmıştır, mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 11,2’ye yükselmiştir, genç nüfusta işsizlik yüzde 21’i aşmıştır. Bunlardan çok daha önemlisi, Temmuz 2017 verilerine göre ekonomide kayıt dışılık yüzde 35’i aşmıştır.

Bunca problem varken, önceliği bu problemlere vermemiz gerekirken biz tarlada çalışanların kim olduğuyla uğraşacağız, bu doğru bir yaklaşım değildir. Siz ne kadar benzine, motorine zam yaparsanız yapın, motorlu taşıt vergisini ve diğer vergileri ne kadar artırırsanız artırın bir yılda kayıt dışı ekonomi yaklaşık yüzde 1 arttığı müddetçe vergi gelirlerindeki, prim gelirlerindeki azalmayı maalesef önleyemeyiz.

Merdiven altı üretimdekileri kayıt altına almak mı istiyoruz, bunun kolayı var, tarlada çalışanları kolluk güçlerine tespit ettireceğinize öncelikle merdiven altını tespit ettiriniz diyorum. Misafirlerin, göçerlerin bildirimini aile reisi yaptığı gibi merdiven altında çalışanların bildirimlerini kendileri yaptığında problem büyük ölçüde çözülecektir. Ekonominin 1/3’ünden fazlasının kaçak hâline gelmesi nedeniyle öncelikle, tarlada çalışan göçebeleri kayıt altına almadan önce enerjimizi yeri yurdu belli, kayıt dışı, çağ dışı şartlarda kaçak çalıştırılanlara ayırmamız, kaçak, merdiven altı ekonomisini yok etmemiz, zor şartlarda çalışan kardeşlerimizi kayıt altına alarak geleceğini teminat altına almamız, kısaca esaretten kurtarmamız gerektiğini ifade ediyorum.

Bu vesileyle önergemizin de bu şartlarda kabul edilmesini bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

38’inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.

Okutacağım ilk iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                       Ziya Pir                                        Mehmet Ali Aslan

                                         İstanbul                                                   Diyarbakır                                                   Batman

                                Meral Danış Beştaş                                      Müslüm Doğan                                         Mithat Sancar

                                          Adana                                                        İzmir                                                       Mardin

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                      Arzu Erdem                                         İsmail Faruk Aksu                                      Erkan Haberal

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                     Ankara

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 ve 38’inci maddedeki, özellikle 37’nci maddedeki hususu değerlendireceğim. Bu maddeyle yıl boyunca hareket hâlinde olan mevsimlik tarım işçilerinin kayıt altına alınması hususu düzenleniyor. Peki, nedir, mevsimlik tarım işçilerinin kayıt altına alınmasıyla ne amaçlanıyor? Gerçekten bu soruya cevap arayıp bulmamız gerekiyor.

Şimdi, mevsimlik tarım işçilerinin her anlamda dezavantajlı bir grup olduğunu, iş güvenliklerinin olmadığını, sigortalarının olmadığını, sıklıkla iş kazalarında yaşamlarını yitirdiklerini, nefret suçlarına maruz kaldıklarını hepimiz gazetelerden, televizyonlardan ya da bulunduğumuz ilde yakından biliyoruz, tanıyoruz. Ben Adana Milletvekili olarak orada, bir tarım bölgesi olduğu için, mevsimlik tarım işçilerinin de normal yerleşik işçilerin de ne kadar güç şartlarda yaşadıklarına ve gerçekten hiçbir güvenceleri olmadığına bizzat defalarca ziyaret ederek tanıklık etmiş bir arkadaşınızım.

Şimdi, bu maddeyle gerçekten Komisyon ve Hükûmet ne hedefliyor? Yani mevsimlik tarım işçilerini kolluk gidecek, alanda tek tek tespit edecek, kayıt altına alacak. Neden? Niye kayıt altına alıyoruz? Bunu ne için yapıyoruz? Yani ihtisas komisyonu yok mu, niye Plan Bütçe Komisyonuna gidiyor bu, niye Plan Bütçe Komisyonuna gidiyor? İhtisas komisyonuna gider, mevsimlik tarım işçilerinin bu konuda bizlerin de, muhalefet partilerinin de, kendilerinin de yıllardır talep ettiği, iş güvenliği, sigorta hakkı, yaşam koşulları, bu iş cinayetleri, iş kazaları konusunda yaşamlarını yitirmeleriyle ilgili taleplerin hepsi bir özel yasayla düzenlenebilir. Böylece, bilebiliriz ki o zaman, deriz ki: Gerçekten, Hükûmet mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını önemsiyor, buna çözüm arıyor ve biz de buna muhalefet partisi olarak katkı sunalım.

Şimdi, kolluk tespit edecek. Peki, kolluk, mevsimlik tarım işçilerine dair ne yapıyor? Perihan Akın, bir Kürt kadını -tarihini tam hatırlayamıyorum- iki ay önce Samsun’da ırkçı bir saldırıyla öldürüldü, kendi çadırında öldürüldü. Kolluk onları korumuyor ki. Kolluk korumadığı, kollamadığı kişileri gidip tespit edecek. Niye kolluk tespit etsin? Çalışma Bakanlığı bu konuda kendi veri tabanını oluşturacaksa başka memurlar vasıtasıyla bunu rahatlıkla tespit edebilir. Ayrıca buradaki gayeyi gerçekten anlamamız mümkün değil. Sadece bir veri toplama işi, bunu kolluğa havale etme işi ve kolluk tarafından o toplanan bilgilerin Bakanlığa devredilmesi işi var.

Bu sorun, evet, önemli bir sorun Sayın Bakan. Mevsimlik tarım işçileri gerçekten şu anda Türkiye’de en dezavantajlı grupların başında geliyor. Nefret suçlarına maruz kalmaları da… Özellikle son dönemlerde siyaset ortamında gelişen gerilim sonucunda sıklıkla Trabzon’da, Rize’de, Giresun’da, Adana’da, Mersin’de saldırılara maruz kalıyorlar. Bunların hiçbir güvencesi yok, sosyal güvenceleri yok.

Geçen, Plan Bütçe Komisyonunda da söyledim, yirmi beş yıldır çadırda yaşayan tarım işçileri var Adana’da, yirmi beş yıl. İmar izni de verilmediği için tuvaletin olmadığı, çocukların çadırda doğduğu, kadınların ve erkeklerin bir arada yaşamak zorunda kaldığı, aynı tuvaleti kullandıkları, kanalizasyonun bile olmadığı Tuzla’dan söz ediyorum, Adana’ya 20 kilometre. Bu nedenle mevsimlik tarım işçilerine el atacaksak buna köklü çözüm aramak zorundayız. İhtisas komisyonu, bu konudaki sorunları tespit eder, buna çözüm olanaklarını yaratmak için bir çaba gösterir. Bizler de Halkların Demokratik Partisi olarak bu konuda her türlü desteği vermeye hazırız. Zaten kendilerinin de talebi budur.

Bu maddenin gerçekten Suriyeli mevsimlik tarım işçilerine ilişkin de hiçbir öngörüsü yok yani bununla ilgili de bir çalışma yürütülmesi gerekiyor.

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Gerçekten sadece bir kayıt tutma işleminin bir torba yasada yer almasıyla yani iktidarın her zamanki yöntemle bir meseleyi üstünkörü, öylesine “Bu torbada bu da olsun.” mantığının bir sonucudur. Bu ne bir çaredir ne bir derde deva olur. Mevsimlik tarım işçileri her gün ölmeye, acı çekmeye, kötü koşullarda yaşamaya devam ediyorlar. Gelin onlara hep birlikte çözüm arayalım diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Beştaş.

Aynı mahiyetteki önerge üzerinde ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38'inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

38'inci maddeyle Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna münhasıran alacakları ve borçlarına ilişkin olarak Maliye Bakanlığının görüşlerini almak suretiyle hazırlayacağı usul ve esaslar çerçevesinde ve maddede düzenlenen esaslar dâhilinde uzlaşma yetkisi verilmektedir.

Gerekçede, kurumun muhataplarının yargısal yollara daha az başvurmasının sağlanması ve kurum üzerindeki dava/takip yükünün azaltılmasıyla kurum alacağının daha hızlı tahsil edilmesinin amaçlanmakta olduğu ifade edilmektedir. Ne var ki görüşmekte olduğumuz madde, vatandaşlardan tahsil edilen verginin bazı özel şirketler tarafından zamanında hazineye aktarılmamış olması sebebiyle oluşan ciddi bir devlet alacağından feragat edilmesi anlamına gelmektedir. Kamu alacaklarının yapılandırılması bu tasarıda da olduğu gibi son yıllarda sıkça başvurulan bir yöntem hâline gelmiştir. Bu tür yapılandırmalar alacakların tahsilini hızlandırmak ve kamu maliyesinin finansmanı için uygulanmaktaysa da aslında bazı mükellefleri ödüllendirirken bazılarını cezalandıran bir nitelik taşımaktadır. Vergi affının alışkanlık hâline gelmesi sonucunda vergi, ceza ve diğer borçların ödenmesi konusunda hem şirketlerin hem de vatandaşların "Nasıl olsa af çıkar.” düşüncesiyle yükümlülüklerini yerine getirmekten imtina ettikleri görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, vergilerin millî geliri kesimler arasında yeniden dağıtma işlevinin yüksek gelirlilerden düşük gelirlilere doğru olması ve kamusal hizmetlerin yükünü adil kabul edilecek biçimde dağıtıyor olması istenir ve bu nedenle de vergi sisteminin bu bilinci desteklemesi beklenir. Oysa vergi sistemimizdeki adaletsizlikle kurumlara yönelik yapılan yeniden yapılandırma düzenlemeleri hem yükümlülüklerin ertelenmesi sonucunu doğurmakta hem de mükellefiyetlerini yerine getirenler bakımından bir haksızlık ortaya çıkarmaktadır. Dahası, sürekli af getiriliyor olması "Birileri kayırılıyor mu?” sorusunun vatandaşların vicdanlarında sorgulanmasına yol açmaktadır. Çünkü bu tür düzenlemeler yapılırken yükümlülüklerini yerine getiren mükellefleri ödüllendirecek, dolayısıyla vergi adaletinin ve bilincinin yerleşmesini sağlayacak bir mekanizma ne yazık ki oluşturulamamıştır.

Devletin temel hedefi, istikrarlı büyümenin sağlanması ve güçlü bir üretim ekonomisinin tesisi suretiyle üreten, istihdam yaratan ve üretilen değerden bu süreçte yer alan her kesimin adil pay almasını sağlayan, yoksulu gözeten ve gelir dağılımını adaletli kılan bir sosyal refah düzeni oluşturmak olmalıdır. Kuşkusuz ekonomiyi büyütebilmek için yatırıma, yatırım için de kaynağa ihtiyaç bulunmaktadır. Esasen yaşadığımız sorun ülkemizin yurt içi kaynaklarının yani iç tasarrufların düşük düzeylerde olmasıdır.

Bir başka problem de yatırımcı için belirleyici temel faktörlerden olan hukuk sistemi, idarenin işleyişi, iş gücünün niteliği, şeffaflık ve öngörülebilirlik yönündeki belirsizlik ve güvensizliktir.

Sağlıklı işleyen ve güven duyulan bir ekonominin tesisi ancak bu temel problemlerin aşılmasıyla mümkün olabilecektir. Aslolan, kuralların ve kurumların sağlıklı işlediği öngörülebilir bir devlet ve toplum düzeninin tesisidir, ancak bu şekilde huzur ve barışa, sosyal adalete ve demokrasinin gelişmesine katkı sağlanabilecektir. Unutulmaması gerekir ki vergileme, devlet-toplum ve devlet-birey ilişkilerinin bir yansımasıdır. Devlet ile vatandaş arasındaki vergi ilişkisine bakılarak toplumun ve idarenin ne kadar demokratik olduğunu anlamak bile mümkündür.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak hassasiyetle üzerinde durduğumuz ve beklediğimiz tavır, devlet idaresinin milletimizin bir emaneti olarak görülerek yetimin hakkını koruyan bir anlayışla meselelere yaklaşılmasıdır, kamunun kaynaklarının ve 80 milyonun hakkının haksız yere bir kişiye ya da zümreye aktarılmaması, onların emanetine sahip çıkılmasıdır.

Bu düşüncelerle, önergemize destek vermenizi bekliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarında alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aksu.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, elektronik cihazla…

BAŞKAN - Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.54

ON DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 00.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.

38’inci madde üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı “Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 38’nci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                         İstanbul                                                     Ankara                                                       İzmir

                                   Utku Çakırözer                                          Lale Karabıyık                                             Musa Çam

                                        Eskişehir                                                     Bursa                                                         İzmir

                                     Haydar Akar

                                         Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir torba kanunu görüşüyoruz. Torba kanunun içinde çok sayıda madde var ama asıl maddelere bakıldığında daha çok vatandaşı ilgilendiren, kamu maliyesini ilgilendiren ve kamu maliyesinin açığını kapatmak üzere vatandaşın üzerine yeni yükler bindiren bir torba kanun olduğunu hep beraber görüyoruz, konuşmalardan da arkadaşların ifadelerinden de bunu çok rahatlıkla görüyoruz.

Bu torba kanundaki vatandaşı ilgilendiren en önemli maddeleri motorlu taşıtlar vergisi, kurumlar vergisi, talih oyunlarında yapılan vergi artışları olarak sayabiliriz, belli başlı vergiler olarak sayabiliriz. Bunların her biri vatandaşa yük getiriyor. Niçin yapılıyor bu? Kamu maliyesi açık vermiş, yapılan 2017 bütçesi tutmamış, daha önceki artırma oranlarını aşmış ve yeni nakitlere ihtiyaç var; bu da karşılanabilmek için kimden alınacak? Vatandaştan alınacak. Tabii ki o yap-işlet-devret modelleriyle verdikleri büyük firmalarla vergi uzlaşmaları yapacaklar, onların borçlarını silecekler, onların borçlarını sildikleri zaman da ne yapacaklar? Vatandaşın sırtından, vatandaşın cebinden bunları çıkaracaklar diye düşünüyorum.

Şimdi, Sayın Maliye Bakanına ben bir öneride bulunmuştum bundan üç dört ay önce. 37 milyar açık var, bunun için borçlanma istiyor, aslında Türkiye’de internet vasıtasıyla yasa dışı oynatılan talih ve şans oyunlarında yıl içerisinde 40 milyar ile 50 milyar arasında bir paranın döndüğünü hepimiz biliyoruz, bunu Maliye Bakanlığı da biliyor. Bu konuyla ilgili çalışmalar da yaptılar, kanun hükmünde bir kararname de çıkarttılar, bir ekip de kurdular. Daha önce TİB’e bildiriyordu Millî Piyango. Bir yıl içinde 1.300 tane, 1.400 tane bildirmiş. TİB bu siteleri kapatıyor ama işte adresi X olan bir site; X1, X2, X3 diye yeniden açıyordu. Orada önleme şansları kalmamıştı bu işi. Bunu hangi kanallarla oynuyor, nasıl oynanıyor, buna bakmak gerekiyordu. Bakıldığı zaman da bankaların bu işin içinde olduğunu görüyoruz. Türkiye’deki tüm bankalar bu işin içerisinde. Bütün bankalarda bu hesaplar açılabiliyor. Normal bir vatandaşa gidiyorlar, 5 lira, 10 lira teklif ediyorlar; iki gün, üç gün, dört gün bu hesaplarda paralar birikiyor ve bu paralar daha sonra transfer ediliyor. Bankalar var. Sadece bankalar mı var? Mesela, size çok yakın duran, o kabadayı tipli mafya liderleri de var bu işin içerisinde, onlar da var bu işin içerisinde, herkes var bu işin içinde ama bir türlü önlem alınamadı. Bununla ilgili bir çözüm önerisi getirdik. Bununla ilgili bir çalışma da yaptılar. MASAK da işin içinde, Millî Piyango da işin içinde. Yalnız, bir şeyi yapamıyorlar, bunları devlet memurlarına havale etmişler, bu işi yine. 10 kişilik, 15 kişilik devlet memuru ekibi kurulmuş, sabah sekizden akşam beşe kadar hesapları takip ediyorlar. Hafta sonu bunlar evlerinde izindeler. Ama, asıl oynanan zaman, asıl bahislerin yapıldığı dönem hafta sonları; o paraları bulmaları mümkün olmuyor.

Yine, dört aylık süre içerisinde MASAK 180 tane hesap bulabilmiş. Aslında, baktığınız zaman, günde 180 tane hesap açılıyor. Baktığınız zaman, günde 180 tane hesap açılıyor. Yani, MASAK’ın ve Millî Piyangonun tek başına bu işi becermesi mümkün değil. Çünkü, ben nasıl oynandığını bilmem, belki de bu işe bakan arkadaşlarımızın birçoğu, tespit ettikleri, bu işin nasıl oynandığını bilmiyor. Burada yapılması gereken, gerçekten, bu işi bilenler, uzmanlardan, dışarıdan hizmet almalıdır, bu işi bilenlerden destek almalıdır. Ama, o konuda bir eksiklik olduğunu görüyorum.

Şimdi, aslında, bu zamlara, bu vergilere hiç ihtiyaç yok. Niye ihtiyaç yok? Bakınız, dolar artıyor, benzin fiyatı artıyor değil mi? Dolar artıyor, benzin fiyatı artıyor. Niye benzinin fiyatı artıyor? Ekonomi Bakanı dalga geçer gibi ne diyor? “Otomatiğe bağladık.” diyor, diğer bakanlar da bunu tekrarlıyor, otomatik hesaplanıyormuş. Hükûmetin bunda hiç suçu yok arkadaşlar, bu ülkeyi onlar yönetmiyor, otomatiğe bağlamışlar, bir de yazılım var, bu yazılım sürekli zam yapıyor, vatandaş da bu zammı karşılıyor. Çok güzel iş, bunun için uzman olmaya gerek yok, bunun için bakan olmaya gerek yok, bağlarsınız otomatiğe, milletin cebinden tık tık alırsınız.

Şimdi, yüzde 66 benzindeki devletin vergi oranı. Yüzde 22 üretici firma kazanıyor. Üretici firma içerisinde bunun ham madde maliyeti de var, petrol maliyeti de var, kârı da var, yüzde 22 kazancı; yani 100 liranın 22 lirasını üreten kazanıyor, 66 lirasını Maliye kazanıyor, devlet alıyor, 12 lirası da bayilere ve dağıtım şirketlerine kalıyor. Doğrusu bu değil mi Sayın Bakanım? Şimdi, petrol fiyatları -benzin fiyatları, motorin fiyatları- Avrupa’dan ucuz değil bizde, Avrupa’yla yarışırız bir şekilde. 34 tane OECD ülkesinde 10’uncu sıralarda falanız. Bizden gelişmiş ülkelerde bile…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Devamla) – Bir söz daha alayım daha sonraki başka maddede, devamını anlatayım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

39’uncu madde üzerinde iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                  Mithat Sancar                                                Ziya Pir

                                         İstanbul                                                     Mardin                                                   Diyarbakır

                                 Mehmet Ali Aslan                                       Müslüm Doğan                                 Ayşe Acar Başaran

                                         Batman                                                       İzmir                                                       Batman

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                         İstanbul                                                     Ankara                                                       İzmir

                                   Utku Çakırözer                                          Lale Karabıyık                                             Musa Çam

                                        Eskişehir                                                     Bursa                                                         İzmir

                                 Mehmet Bekaroğlu

                                         İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında ben ayın 13’ünde konuşacaktım ama maalesef, Mecliste bir türlü çoğunluğu sağlayamadığımız için bir sonraki güne kalmış oldu. Biz zaten İç Tüzük konuşulduğunda da söylemiştik, aslında yoklama sizin için çok faydalı, sizin bu koşturmalarınızı bir nebze engelliyordu, e, bu durumda gördüğünüz gibi ne Meclis çalışabiliyor ne de siz koşturmaktan birazcık geri durabiliyorsunuz.

Ayın 13’ünde niye konuşacaktım? Çünkü dün Suruç katliamının duruşması vardı. Biliyorsunuz, Suruç katliamı Türkiye tarihi açısından çok önemli bir yerde duruyor. Aslında bir tarihin kırılma noktası olan bir noktada duran Suruç katliamının duruşması her defasında farklı farklı tarihlere erteleniyor, yine aynı şekilde dün de Suruç katliamının duruşması vardı ve tekrar ileri bir tarihe ertelendi, sanıklar da mahkemeye getirilmedi. Yine, Suruç katliamının avukatları geçen haftalar içerisinde gözaltına alındı, tutuklandı. Yine, Suruç katliamında yaralananlardan biri Elâzığ T Tipi Cezaevinde. Elâzığ T Tipi Cezaevi şu anda etrafı kapatılmış, neler yaşandığını bilmediğimiz bir cezaevi çünkü dayatılan kimlik nedeniyle oradakiler görüşe çıkmıyorlar, görüşe çıkmadıkları için de neler yaşandığını, ne tür işkencelere maruz kaldıklarını sadece mektuplar üzerinden öğrenebiliyoruz ama öğrendiğimiz kadarıyla yine Suruç katliamında yaralı olan gazilerden biri bugün cezaevinde, Elâzığ T Tipi Cezaevinde işkenceye maruz kalıyor. İşte Türkiye'nin bir günlük aslında bir nebze dışarıda yaşananlar ve bugün burada konuştuklarımız arasındaki fark.

Yine, “Dün itibarıyla, ayın 13'ü itibarıyla Türkiye yargısı açısından nasıl bir tablo vardı?” diye sorarsanız, ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı tutuklandı. Yine bir duruşmada, Altan kardeşlerin duruşmasında avukatlar savunma yapmak isterken tek tek mahkeme salonundan atıldılar. İşte Türkiye’nin aslında bir günlük yargı tablosu ve bizim burada konuştuğumuz. Peki, biz neyi tartışıyoruz? “Halka daha fazla nasıl vergi yükleriz?ii gün boyu tartışıyoruz ve iktidar sırasındaki milletvekili arkadaşlarımız ne oy verdiklerini bile bilmiyorlar, hangi önergeyi reddettiklerini, hangi önergeyi onayladıklarını… Bu konuda hiçbir fikirleri yok. Tek fikirleri var, daha önce de söylemiştim: Nasıl halka daha fazla yük yükleriz, nasıl doğayı daha çok talan ederiz, nasıl daha çok zenginleşiriz. Başka da hiçbir düşüncesi yok şu anda iktidar sıralarındaki milletvekillerinin.

Değerli arkadaşlar, yine ana akım medyaya yansımayan ama aslında Türkiye’de olan bir gelişme daha var. Biliyorsunuz üçüncü havalimanı yapılıyor ve bu üçüncü havalimanında 107 bin ağaç kesilecekmiş. İşte Türkiye’nin asıl konuşması gereken ama bizim konuştuklarımız arasındaki farklardan bir tanesi daha.

Yine bugün AKP Genel Başkanı Putin’le bir görüşme yapmış. Nasıl sürprizlerle döndüğünü bilmiyoruz açıkçası. Bir yıl içerisinde 15’inci görüşmesiymiş ama her gittiğinde ve döndüğünde Türkiye cephesinden farklı bir sürprizle karşı karşıya kalıyoruz.

Yine, Çorum’da bir işçi iş kazasında hayatını kaybetti. Yine gündeme yansımayan, yine bu Meclisin gündemine almadığı meselelerden biri bunlardan biriydi.

Değerli arkadaşlar, yine Meclisin gündemine yansımayan bir mesele daha var: Çocuklar, cezaevindeki çocuk mahpuslar. Bakın, 2017 tarihi itibarıyla 12-18 yaş arası 1.778 tutuklu, 1.022 hükümlü olmak üzere 2.800 çocuk cezaevinde ve bu çocuklar her türlü tacize, işkenceye sömürüye açık bir şekilde cezaevlerinde tutuluyor.

Eğer gerçekten Türkiye’nin gündemini takip etmek istiyorsanız, halkın gündemini takip etmek istiyorsanız, bence, bu sıraladığım birkaç mevzuya biraz baksanız iyi olur. Halk, sizin koyduğunuz vergiler üzerindeki meseleyi düşünmüyor. Halk, sizin borçlarınızı kendi sırtlarından nasıl ödeyeceğinizi de hesap etmiyor. Halk, şu anda, birincisi, geçim derdine bakıyor; ikincisi, yargının içerisinde olduğu durumu ve kendine yansıdığı durumu görüyor; üçüncüsü de oluşturduğunuz havuz medyası üzerinden kendilerine dayatılan ırkçı, nefret söylemlerinden illallah ediyor.

Bence, eğer gündem olacaksa, buyurun, gelin, bunu konuşalım diyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Başaran.

Sayın Muş, sisteme girdiniz galiba?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, kısa bir…

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, az önceki ifadelerde iktidar partisi sıralarında oturan milletvekillerinin gündeminin kendilerini zenginleştirmek olduğu gibi bir ifade kullanıldı. Bu, talihsiz bir ifade, çirkin bir ifade. Buradaki kürsü ile Meclise yakışan bir şey değildir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. AK PARTİ girdiği bütün seçimlerde şimdiye kadar milletin teveccühüyle iktidara getirilmiştir. Her şey sandıkta millet tarafından değerlendirilir, en ince teraziye konur ve bir karar verir millet. O açıdan, bu ifadeleri kesinlikle kabul etmediğimizi ifade etmek isterim. Şöyle bir söz vardır: Dervişin zikri neyse fikri de odur.

Teşekkür ederim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Başkan, çirkin ifadeler, bir. Ayrıca “Dervişin fikri neyse zikri de odur.” iki. 2 defa sataşmada bulundu, söz istiyorum.

BAŞKAN – Sataşma değil Sayın Başaran. Sayın Grup Başkan Vekili yerinden söz alarak size cevap verdi.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Tamam, ben de yerimden söz istiyorum o zaman.

BAŞKAN - Ben de size yerinizden söz veriyorum. Mikrofonunuzu açıyorum.

Buyurun.

SAİT YÜCE (Isparta) – Esas bize o sataştı. “İktidar sırasındakiler mal mülk peşindeymiş.” dedi. Nasıl bir hakaret o? Utanmıyor musun sen bunu söylemeye? Sen kendine bak! Kendi suratına bak. Ahlaksız!

34.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Değerli arkadaşlar, her defasında Malta’da şirketlerinizin olduğu, kendi çocuklarınızın her yerde gemiciklerinin olduğunu ben söylemiyorum.

SAİT YÜCE (Isparta) – Sen kendi çocuklarına bak.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şu anda boy boy dünya kamuoyuna yansıyan belgelerde çıkıyor. Ben bunu söylemiyorum ve yine, dediğimiz gibi her defasında, evet, iktidar sırasındakiler kendilerini zenginleştiriyor, doğrudur.

SAİT YÜCE (Isparta) – İktidar sırasındakilere niye laf söylüyorsun? Buradakilerin ne suçu var? Ne suçu var buradakilerin iktidar sırasındakilere laf söylüyorsun? Utanmıyor musun sen? Biz sen miyiz? Ahlaksız!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Eğer gerçekten biraz halkın gündemi sizin gündeminiz olmuş olsaydı bugün vergileri, MTV’yi yüzde 40’a çıkarıp “Yüzde 25’e çekiyoruz.” diye müjde vermezdiniz. Yine eğer halkın gündemi sizin gündeminiz olsaydı bugün burada yine cezaevlerini konuşurdunuz, eğer halkın gündemi sizin gündeminiz olsaydı bugün tutsak edilen milletvekillerini konuşurdunuz, yine halkın gündemi sizin gündeminiz olsaydı bugün avukatları konuşurdunuz ve yine, savaşa sürüklediğiniz bu ülkeden nasıl çıkacağımızı konuşurdunuz. Halkın gündemi sizin gündeminiz değil. Siz, nasıl daha fazla zenginleşirsiniz diye düşünüyorsunuz. Ben hâlâ bu sözlerimin arkasındayım.

Teşekkür ederim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, hâlâ aynı çirkinliğe devam ediyor, hâlâ aynı çirkinliğe devam ediyor.

SAİT YÜCE (Isparta) – Biz öyle düşünmüyoruz, sen söylüyorsun. Sen kendin zenginleşiyorsun. Cinayet işliyorsun. Kimse zenginleşmiyor burada.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Halkın gündeminin nasıl olduğunu sandıkta millet verir. Sandığa gideriz, halk kime oy veriyorsa onun gündemi oluşmuş olur. Burada kendi fikirleriyle milletvekillerine hakaret etmesine izin vermemeniz gerekir.

SAİT YÜCE (Isparta) – Bize hakaret ediyor. Başkan, bunun hesabını sorun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, aslında, biz nezaketle, gece bu saate kadar yürüyen çalışmaların bitmesi noktasında çaba sarf ederken, bazı düzeltmelerde bulunurken hâlen hiç oralı olmayarak aynı ifadeleri söylemek suretiyle, 316 kişilik AK PARTİ Grubuna açık bir şekilde tekrar bir sataşmada bulunulmuştur. Bununla alakalı, uygun görürseniz, cevap vermek isterim.

BAŞKAN – Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın yaptığı açıklaması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim “İşimiz millet, gücümüz hizmet.” Bu, bizim partimizin önemli söylemlerinden bir tanesidir. Şimdiye kadar pek çok seçime girdik, herkes eteğinde ne varsa döktü, milletin karşısında ne varsa söyledi. Millet, bizi tek başına iktidara getirdi; birileri de kıl payı barajı geçti.

Bizim gündemimiz milletin huzur ve refahıdır. Mahkemeler, hapishaneler, cezaevleri milletin ne kadar gündemindeyse bizim de o kadar gündemimizdedir. Cezaevlerinde… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Milletin gündemi arkada işte.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Oradaki yargılamalar, oradaki iddialar, meselelerin ne olduğu gayet açıktır.

Her zaman, bizi aynı şeyleri söylemek zorunda bırakıyorsunuz burada. Girmemeye çalışıyoruz, bunları ifade etmemeye çalışıyoruz ama Türkiye'nin meselelerini konuşmak, Türkiye'nin sorunlarıyla alakalı çözüm üretmek yerine aynı noktada dönüp dolaşıyorsunuz.

Arkadaşlar, kim ne yapıyorsa onun karşılığını bulacak, onun hesabını verecek.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Kararı siz mi veriyorsunuz?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Türkiye’yi bölmek, Türkiye’yi parçalamak için çaba sarf eden bölücü terör örgütüne kim hangi şekilde destek verdiyse hesabını verecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakın, 1 polisimizi şehit eden, 9 polisimizi yaralayan teröristin cenazesine milletvekilleri katılıyor, parti yöneticileri katılıyor. Yahu, gidin de polisin cenazesine katılın, onun taziyesine gidin, yaralı polisleri bir ziyaret edin be! Ne işiniz var o teröristin cenazesinde? Hâlen, arkadaşlar, birkaç gün önceki hadiseyi söylüyorum size. Bunların hesabı sorulacak değerli dostlar, bunların hesabı sorulacak.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, buyurun.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, konuşmasının başından sonuna grubumuzu eliyle de işaret ederek açık sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Teröristin cenazesine gittiniz.” diyor. Gitmediyseniz “Gitmedik.” deyin.

SAİT YÜCE (Isparta) – Gitmedin mi? Bir tane polis cenazesine gittin mi? Onu gel söyle burada.

15.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Senden mi izin alacağım?

SAİT YÜCE (Isparta) – Tabii. Gittin mi? Soruyorum.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bakın, Genel Kurulu gecenin bu saatinde germeyin, önce dinleyin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen.

SAİT YÜCE (Isparta) – Benden izin almaya gerek yok, millete söyle, millete. Bir tane cenazeye gittin mi, polis, asker?

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Sen konuşmanı bitir, sonra ben konuşacağım.

SAİT YÜCE (Isparta) – Bir tanesine gittin mi? Millete söyle, bana söylemene gerek yok.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Sen konuşmanı bitir.

SAİT YÜCE (Isparta) – Bitti.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, buyurun.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, süremi yeniden başlatacak mısınız?

BAŞKAN – Buyurun, daha yeni başladı zaten.

Yeniden başlatın, tamam.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, hatip çıkıp konuşmasının bir bölümünde millet iradesinden dem vurup ondan sonra adı, sözüm ona “yargı kararı” olan ama “Biz yaparız, bir hesap sorarız.” diyerek kendini yargının yerine koyup aylardan, yıllardan beri burada yargının ne kadar siyasallaştığı, bu siyasi soykırım operasyonlarının arkasında siyasi iktidarın ne kadar olduğunu kendisi itiraf etmiştir.

SAİT YÜCE (Isparta) – “Hesabı millet sorar.” dedim, burada yanlış anlatma.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Madem millet iradesi sizin için bu kadar önemliydiyse peki, siz seçimle geldiniz de burada kalkıp seçimlerden dem vurup da…

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – “PKK terör örgütüdür.”, o kürsüden bir kere söyle.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – IŞİD’le ilişkilerinizden bahsedin, IŞİD’le.

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Ne bağırıyorsun!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sen ne bağırıyorsun, ne müdahale ediyorsun! Ne müdahale ediyorsun! Hayret bir şey ya!

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – PKK terör örgütü diyorum.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Peki, seçimle gelen milletvekillerini az önce itiraf ettiğiniz üzere niye esir aldınız? Demek ki yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı hikâyedir. Burada siyasallaştırılmış yargı üzerinden siyasi rövanşizmle siz muhalefet partisinden, sandıkta baş edemediğiniz ve -sizin de söylediğiniz üzere- sandıkta baraj altında bırakamadığınız için burada çoğunlukçuluk yaparak, yargının yerine kendinizi koyarak rövanş almaya çalışıyorsunuz.

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – PKK terör örgütü diyorum. Haydi söylesene, işte böyle susarsın.

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – İşine bak, işine.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kayyum atandı senin yerine, sen sus.

AHMET YILDIRIM (Devamla) - Burada yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı safsatadır. Yargıyı derdest etmiş siyasi iktidar seçimde antidemokratik seçim barajlarına rağmen, partimizi baraj altında bırakamayışının öcünü çoğunlukçu olmak üzerinden…

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – PKK bir terör örgütüdür. Bunu söylemiyorsunuz. Ne oldu, dilinizi mi yuttunuz?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Biraz efendiliğin olsa susarsın.

BAŞKAN – Sayın Toğrul, Sayın Yıldırım konuşuyor.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – İşte, söylediğiniz üzere, neymiş? “Haddini bildiririz, hesap sorarız.” Hesabı soran sizseniz bu ülke hukuk devleti değildir, hesabı soran sizseniz bu ülkede tarafsız ve bağımsız yargı yoktur. Böyle doğruyu söyleyin, ondan sonra gelin, esaslı konuşun, bizden şeyinizi söyleyin.

SAİT YÜCE (Isparta) – Cevap versene, bu milletin vekili olarak bir tane şehit cenazesine gittin mi? Versene cevabı, versene hadi! Bir tane şehit cenazesine gittin mi? Bu milletin vekiliysen eğer cevap ver, kıvırma öyle.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teröriste… Teröriste…

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Polis, asker kurşunuyla öldürülen bir sivili siz hiç ziyaret ettiniz mi? Bana o zaman bunu söyletmeyin. Bizim kimi ziyaret edip etmeyeceğimizi, nasıl siyaset yapacağımızı, hangi ilkeler üzerinden hangi sosyolojik tabanla siyaset yapacağımızı size sormayacağız.

SAİT YÜCE (Isparta) – Halk karar verir, millet karar verir.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

SAİT YÜCE (Isparta) – Cevap veremedin, gördün mü? Cevap veremedin, hadi oradan.

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Ne oldu, bir şey mi oldu? Çok mu sinirlendin, ne oldu?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sen adam değilsin be, sus! Sus be!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya bir de bakan olacaksın yani.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Devrik, devrik.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bir de devrik; oradan sataşıyor, ayıp!

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu konuşacak.

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Ne oldu, çok mu sinirlendin? Ne oldu, he? Çok mu sinirlendin?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sende bu kadar yürek mi var be, sen sus!

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Senden fazla var, merak etme, senden çok daha fazla.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Oradan öt, öt oradan.

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Gel!

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Gelse ne yapabilirsin!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Nereye geleyim, nereye?

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Gel, hadi gel!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Nereye davet ediyorsun?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AKİF Çağatay KILIÇ (Samsun) – Hadi gel!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Otur oturduğun yere! Terbiyesizlik yapıyorsun sabahtan beri!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Toğrul…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sabahtan beri terbiyesizlik yapıyorsun.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen…

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Terbiyesiz de sensin.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesi üzerine söz aldım.

Bu torba yasalar çok ilginç, vatandaş bile sokakta çevirip “Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi misiniz ya? Yakında bir torba olacak, şu konuyu da atar mısınız?” diyor, bürokrasi de aynı şeyi yapıyor. Torba olunca bütün devletteki bürokrasi ayaklanıyor, “Biz de şunu atalım.” diyorlar. 39’uncu madde de bu şekilde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından atılmış. Bu maddeye göre, Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresindeki mazbut vakıflarla mülhak vakıflara ait olan, onların yönetmiş olduğu kültür ve tabiat varlıklarının onarımı, bakımı, değerlendirilmesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak ama diğer kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunanları o kişiler, yönetimdeki kişiler yapacak.

Değerli arkadaşlarım, bu düzenlemeyle, hepimizin olan, bütün halkın olan, milletin olan, hatta insanlığa ait olan çok önemli kültür varlıklarını ve tabiat varlıklarını korumak mümkün değil. Çünkü birçok zaman bu vakıfları idare eden insanların bunları onarmaya gücü yetmiyor. Bununla ilgili çok örnekler var, siz de kendi şehirlerinizden biliyorsunuz, ben Trabzon’dan, Rize’den biliyorum. Her gün koruma, kültür varlığı olan Trabzon, Rize evleri yıkılıyor ve hiçbir şey yapamıyor insanlar. Dolayısıyla, bu yanlış bir düzenlemedir, gecenin bu vakti bizim önergemizi kabul ederek bu düzenlemeyi reddedin.

Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle -bunu söyledim size- geçen gece burada gündeme getirdiğim bir başka konuyu tekrar gündeme getirmek istiyorum Sayın Bakanım. Bakın, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Yasası, 2006 tarihli bu yasanın 20/7’nci maddesi “offshore” dediğimiz, vergi cenneti olarak bilinen ülkelere, her ne şekilde giderse gitsin para giderse bu paralardan yüzde 30 vergi alınacağını söylüyor. Ama bunun olabilmesi için yine aynı düzenleme diyor ki: “Bakanlar Kurulu bu ülkelerin listesini yayınlar.” 13 Haziran 2006’da çıkmış bu yasa, şimdi 13 Kasım 2017’deyiz, -14 Kasıma döndük değerli arkadaşlarım- on bir yıl beş ay geçmiş ve bu düzenleme yapılmamış. Bu düzenleme yapılmadığından dolayı milyarlarca lira hiçbir vergi ödemeden bu vergi cennetlerine kaçmıştır. Daha başka bir şey yaptı sizin Hükûmetiniz, Varlık Barışı diye bir düzenleme yaptı, bu paralar yine hiçbir vergi incelemesine, soruşturmaya tabi tutulmadan tekrar gelmiştir. Buradan da milyarlarca lira kaybetmiştir halkımız. Şimdi o kayıplar dolayısıyla vergi çıkarıyoruz, uçan kuşa, her şeye vergi salıyoruz değerli arkadaşlarım. Sadece bu bile nasıl bir Hükûmet olduğunuzu, nasıl bir ekonomi yaptığınızı, idare ettiğinizi çok açık bir şekilde gösteriyor.

Sizin Hükûmetiniz on beş seneden beri “orta direk” dediğimiz kesimi iyice zayıflattı, zaten aşağı tabakaları da -yani gelir düzeyi açısından söylüyorum- onları da yok etti değerli arkadaşlarım. Siz sürekli şekilde fakirden alıp zengine veren bir Hükûmetsiniz.

Şimdi tartışıyoruz “Sayın Başbakanın çocuklarının ‘off shore’da, işte, Malta’da gemileri var mı yok mu?” falan diye tartışıyoruz. Bırakın değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanımız ile bir başka Bakanımız da burada oturuyor. Bu Bakan arkadaşlarımızın içinde bulunduğu Bakanlar Kurulu böyle bir listeyi yayınlamadığından dolayı bu millet milyarlarca lira kaybetti; o sebepten dolayı emekli daha az alıyor, işçi daha az alıyor, o sebepten dolayı asgari ücret açlık seviyesinin altında değerli arkadaşlarım.

Bu böyledir. “Böyle değildir bu, hayır, işte, bizim Başbakanımız bunu yapmaz.” falan. Zaten hiç kimseyi suçlamıyoruz, kim yaptı demiyoruz; genel bir şey söylüyoruz. Soruyorum, hem size soruyorum hem Sayın Maliye Bakanına soruyorum hem diğer Bakan arkadaşımıza soruyorum: Gerçekten Hükûmet on bir seneden beri niçin vergi cenneti ülkelerin listesini yayınlamıyor? Bu sebepten dolayı, Hükûmette olan ya da olmayan kimler milyarlarca lira cebine indirdi?

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan, bu konuya bir cevap vereceksiniz herhâlde.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bekaroğlu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Vergi cenneti ülkeleri neden yayınlamıyorsunuz? Ne kadar vergi zararı var?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Kurumlar vergisi 20/7; niye gereğini yapmıyorsunuz? Kurumlar Vergisi Yasası 20/7…

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza soruyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

40’ıncı madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                       Ziya Pir                                        Mehmet Ali Aslan

                                         İstanbul                                                   Diyarbakır                                                   Batman

                                Meral Danış Beştaş                                      Müslüm Doğan                                         Mithat Sancar

                                          Adana                                                        İzmir                                                       Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu, burada sorunları sağlıklı bir şekilde tartışmak, çözüm üretmek ve siyasetin siyaset üretmesi için çabalamak galiba nafile bir çaba, her geçen gün buna kendi adıma daha çok inanmaya başladım. Yani burada hepimiz özgür irademizle objektif mevcut koşullara göre bir değerlendirme yaparsak eminim çözemeyeceğimiz hiçbir problem yok. Tartışmalar dönüp dolaşıyor birkaç cümleye sıkışıyor ve oradan bir çıkış bulmamız mümkün değil. Biz çözüm arıyoruz, burada çözümsüzlük dayatılıyor. Biz savaşa karşı olduğumuzu, demokratik siyaset yapmak istediğimizi ve bütün koşullara rağmen bunu zorladığımızı her anlamda ifade ediyoruz, bize ha bire aynı kelimelerle yüklenme oluyor.

Şimdi, Goebbels’i çok sık anmaya başladık, hani “Bir yalanı ne kadar büyük söylerseniz inandırıcılığı o kadar büyük olur ya da bir yalanı kırk kere söylerseniz kendiniz de inanırsınız.” diyor. Şimdi, yalan üzerine, gerçek dışı iddialar üzerine burada siyaset yaparsak hiçbirimiz diğerini dinlemeyiz, burada birbirimizi dinlemiyoruz aslında. Birbirimizi dinlersek anlama şansımız olur.

Biz baştan beri diyoruz ki şu anda cezaevinde bulunan eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, 5 bin siyasetçi, il başkanı, ilçe başkanı yargının kararıyla tutuklanmadı. Ben adımın Meral olduğuna ne kadar eminsem buna da o kadar eminim. Her gün yeni bir belge getiriyoruz size, “gizli” ibareli, Adalet Bakanlığının yazıları, basındaki demeçler… Şöyle bir tesadüf olabilir mi? Ankara’da bir konuşma oluyor, yerel mahkeme aynı konuda tutuklama kararı veriyor. Biz Meclis kürsüsünden yaptığımız konuşmalardan dolayı yargılanıyoruz. Bakın, ayrıntılı bir şekilde kendi dava dosyamı getireceğim. Adana’da iki genç öldürüldü, iki genç… Ben olay yerine gittim. Polislerin öldürdüğüne dair görgü tanıkları var. Bir cümle sarf etmişim Twitter’da, taziyeye gitmişim, tek cümle -belgelerini sunacağım- “Polis yine öldürdü ve delilleri ve delilleri temizledi.” Aileye başsağlığı diliyorum ve suç duyurusu yapıyorum aynı zamanda. 301’den iki yıl üç ay bana ceza verdiler biliyor musunuz? Ben burada hiç söylememişsem yüz defa “katliam” “polis cinayeti” “Bu ülkede cezasızlık var.” demişim, mahkeme zahmet edip bütün taleplerimize rağmen Meclisten talepte bulunmuyor. Şimdi, bunun adı yargı bağımsızlığı mı? Siz siyasetçisiniz, biz de siyasetçiyiz; “millî irade” diye dolaşıyoruz ortalıkta, en çok da siz söylüyorsunuz ama millî irade bize gelince… Milyonlarca insan halk değil mi, vatandaş değil mi gerçekten? Niye bu tip şeylerle yargılıyorsunuz? Biz burada bu kanın durması için kendi bütün bedenimizi bu işin altına koyuyoruz, siz gelip bizi başka bir şeyle itham ediyorsunuz ve diyorsunuz ki: “Bunu biz yaptık.” Demin Sayın Muş itiraf etti, “Bunun hesabını vereceksiniz.” dedi. Yandaş medyada hangi milletvekili işaret edildiyse o şu anda cezaevinde ya da ceza alıyor dışarıdan. Bu bir tesadüf değil. Önceden karar veriliyor ilgili birimlerde, denetleniyor, yönetiliyor, mahkemelere talimat gidiyor, talimat gitmesine de gerek yok, mahkemeler durumdan vazife çıkarıyor ve ilgili cezayı veriyor.

DHKP-C’ye teşekkür ettiğimi defalarca söylediniz. Olayı keşke anlatabilsem. Adana il binamız bombalandı, basın toplantısında dediler ki: “DHKP-C mi yaptı?” Ben “Bilmiyoruz.” dedim. Sonra basın mensubu “Size çok sayıda geçmiş olsun dileği geldi.” dedi. “Geçmiş olsun dileğinde bulunan herkese teşekkür ediyorum.” dedim, Anadolu Ajansı ve yandaş medya “Beştaş DHKP-C’ye teşekkür etti.” diye manşet attı ve dilinize pelesenk oldu. Şimdi ben onu ne kadar anlatırsam anlatayım siz böyle bir yalan üzerinden ya da böyle bir iddia üzerinden gelip siyaset yapıyorsunuz. Herkes hakkında yaptığınız bu. Bu, karalama siyasetidir. Yargıyı da, kararı da, hükmü de, infazı da siz yapıyorsanız çıkın mertçe söyleyin, deyin ki: “Biz kendimiz dışında bir siyaset istemiyoruz, milletvekili istemiyoruz, biz tek başımıza her şeye yeteriz.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Yani lütfen konuşurken de müdahale etmeyin. Hele bir kadının müdahale etmesi çok üzücü. Ben buradan size hakikatleri anlatıyorum.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sizden mi öğreneceğiz? Sizin müdahalelerinizi biz görüyoruz. Senden mi öğreneceğim ben neye müdahale edeceğimi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Siz müdahale etmeden önce gelin burada konuşun, burada. Burada cevap verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Konuşuruz gerekirse. Sana mı soracağım ben konuşacağımı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Böyle sataşma sizin geleneğiniz olmuş. Sataşmayla bu işi çözemezsiniz.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sen kendi terbiyeni öğren, ondan sonra…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Tamam mı? Bu işlere siz de inanmıyorsunuz ama yapacağınız hiçbir şey yok. El mahkûm! (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, ismimi kullanmak suretiyle bir sataşmada bulunmuştur hatip.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

16.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz burada Türkiye’nin karşı karşıya kalmış olduğu bütün meseleleri çözmekten yanayız, çözümünden yanayız. Bu anlamda AK PARTİ iktidarı olarak elimizden gelen her şeyi Türkiye’nin sorunlarının çözümü için ortaya koyduk.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Ama yapamıyorsunuz.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Dağ gibi sorunlar vardı, çözdük, çözmeye çalıştığımız sorunlar var.

Şimdi, şimdi bakın, siyaset alanı Türkiye’de herkese açıktır. Meşru siyaset yapmak istiyorsanız yapabilirsiniz. Bunda hiçbir mahzur, hiçbir beis yok. İsteyen herkes Türkiye’de meşru zeminde siyaset yapabilir. Ama o sırada oturup PKK’yı eleştirme yetkimiz yok, diyemezsiniz. Siz milletvekilisiniz. “Biz PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz.” diyemezsiniz arkadaşlar çünkü PKK bölücü bir terör örgütüdür, Türkiye’yi bölmeye çalışan bir örgüttür. Siyaset yapmak istiyorsanız, yıllarca bu kürsüden de söyledik, onlarca kez tekrarladık: Onlarla aranıza bir mesafe koyacaksınız. Ama siz onlarla mesafe koymak yerine onlara yapışmış durumdasınız, söylediğimiz bu. Tabii ki siyaset yapmak herkesin hakkıdır ama devlet yol yapar, baraj yapar, onun adı, KCK’nın da dediği gibi “Biz bunu askeri baraj olarak değerlendiriyoruz.” Arkadaşlar, barajın askerîsi olur mu ya?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Olur, olur.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz ismini koydunuz.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Velev ki askerî barajdır, niye rahatsız oluyorsunuz siz bundan? Yol, velev ki askerî yoldur, siz niye rahatsız oluyorsunuz askerî yoldan? Bunu sormak hakkımız değil mi arkadaşlar? Meydan boş mu kalacak?

7 Haziran seçimleri bitti. İçerdeki Genel Başkanınız, korkmayın. “Sizi yargılayacağız.” diye konuşuyordu ortalıkta. Hâkim miydi o zaman, savcı mıydı, sormak lazım. Bunun cevaplarını vereceksiniz arkadaşlar. “Korkmayın, sizi yargılayacağız.” Hangi kimlikle bunları söylüyordu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Şimdi siz yargılıyorsunuz, değil mi?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, lütfen, bakın, bizi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (Devamla) – …kendinizin olduğu duruma benzetmeyin, Goebbels olan sizsiniz. Kendi söylediklerinize inanmış durumdasınız.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Kendin de gülüyorsun ya, vallahi kendin de gülüyorsun, bir şey demiyorum artık sana. Bak, kendi de gülüyor. Çizgi film gibi ya!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Şaka yapıyor kendisine.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bir kere çıkıp da “Ya, şu terör örgütü, lanet olsun size. Şu ülkeden çekin elinizi. Biz siyaset yapacağız, meşru zeminde fikirlerimizi ifade edeceğiz.” diyemediniz şu kürsüden.

SAİT YÜCE (Isparta) – Diyemezler.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Diyemez onlar.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Arkadaşlar, Türkiye’nin bir terör sorunu vardır, bir PKK sorunu vardır. Onun da başını ezeceğiz şüpheniz olmasın. Bunun haricinde Türkiye’nin meselesi kalmamıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Hatip hiçbir zaman ispat edemeyeceği, zaten ispat etmesi mümkün olmayan iftiralar atmaya devam ediyor. Eş Genel Başkanımız hiçbir zaman kimseyi kendini savcı ve hâkimin yerine koyarak yargılayacağını söylemedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) “Yargılanacaksınız.” demek farklı bir şeydir, bir kişinin işlemiş olduğu suçlar üzerinden yargılanacağını söylemek ki bunu yargı kurumunun yapacağını söylemek farklı bir şeydir, bir de işte az önceki hatip gibi “Biz yargılayacağız, cezasını biz vereceğiz.” demek farklı bir şeydir. Burada bir suç üzerinden yargıyı işaret etmek ile “Ben yargılayacağım, biz yargılayacağız, cezasını biz vereceğiz.” demek arasında yapısal bir farkın olduğunu aklı basan herkes iyi bilir diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesiyle değiştirilen 14/10/1983 tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin 2 numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                   Bülent Kuşoğlu                                       Zekeriya Temizel                                 Bihlun Tamaylıgil

                                          Ankara                                                       İzmir                                                       İstanbul

                                   Utku Çakırözer                                          Lale Karabıyık                                             Musa Çam

                                        Eskişehir                                                     Bursa                                                         İzmir

                                     Haluk Pekşen

                                         Trabzon

“Sivil havacılık güvenliği ile ilgili politikaların belirlenmesi ile kurumlar arasında koordinasyonun sağlanmasından sorumlu olmak üzere, içişleri Bakanlığı Müsteşarı veya güvenlikten sorumlu Müsteşar Yardımcısının başkanlığında, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşarları veya Müsteşar Yardımcıları, Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurumu Başkanı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı temsilcileri, Gümrükler Genel Müdürü ve Gümrükler Muhafaza Genel Müdürü, Sivil Havacılık Genel Müdürü ve Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürünün katılımıyla Milli Sivil Havacılık Güvenlik Kurulu oluşturulur. Kurulun üyeleri, görev ve yetkileri, Kurul kararıyla havaalanlarında da dahil oluşturulacak alt kurullar ve alt kurulların görev ve yetkileri İçişleri Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme, Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu 40’ıncı madde gerçekten çok güzel, çok da beğendim bu maddeyi, sivil havacılık güvenliği. Emin olun, size taahhüt ediyorum, dünyada en güvenlikli sivil havacılık Türkiye’de. Uçağa bindiğinizde yarısının belinde tabanca var, çok rahat olun. Dünyanın hiçbir yerinde buna rastlamanız mümkün değil. Dünyada, uçağa binen güvenlik personelinin kim olduğunu, belinde tabancası var mı yok mu hiç kimse bilmez ama bizde maşallah, tabancalar gösteriliyor, hatta kulaklığı var “Ben güvenlik personeliyim, belimde de tabancam var, filan yerde de oturuyorum, orada da uyuyorum.” diyebiliyor. Neyse bu, işin dramatik bir yanı ama bu, bir gerçek, bunun defalarca altını çizdim.

Şimdi, 22 Temmuz 2016 yılında Türk Hava Yolları bir basın açıklaması yapıyor, diyor ki: “211 personelin görevine son verdik.” Basına yansıyan niteliğiyle Türk Hava Yolları FETÖ temizliği yapmış. Olabilir, bütün kurumlarda olduğuna göre Türk Havayollarında olmasında da bir gariplik yok, gayet doğal, Türk Havayollarında da FETÖ’cü personelin olması gayet doğal. Ama, ertesi gün personel kuruma gidiyor, iş ilişkisinin kesilmesine başvuruda bulunuyor, personelin önüne şöyle bir iş ilişiği kesme belgesi koyuyorlar, diyorlar ki: “İşletmesel gereklilikler sebebiyle kıdem ve ihbar tazminatınız ödenmek suretiyle iş akdiniz feshedilmiştir.” Hani basın açıklamanız FETÖ’ydü? Önlerine koyduğunuz belgeye bakar mısınız “Kıdem tazminatını ödüyorum, ihbar tazminatını ödüyorum, iş akdini feshediyorum.” Personel şaşıyor, mahkemeye gidiyor, dava açıyor, diyor ki: “Bizim işimize niye son verdiniz?”, diyorlar ki: “Siz dua edin ki sizi FETÖ’cü yapmadık.” Bak FETÖ’cü nasıl olunuyormuş, anlıyor musunuz? Yaftalama nasıl oluyormuş? İşte, bunun adı hukuk güvenliği. Eğer bir ülkede hukuk güvenliği yoksa kimin ne zaman FETÖ’cü olacağına kim karar veriyormuş? O evrakı düzenleyen iktidarın yandaş bürokratı karar verebiliyormuş. Geliyor, evrak mahkemeye. Şimdi, mahkemeye verilen beyana bir bakarsanız, diyor ki: “Efendim, işletmesel gereklilikler sebebiyle personelin işine son verdik.” Niye peki? İşletmesel gereklilikler neymiş? Onlar da diyor ki: “Şu anda takdir edileceği üzere, turizm sektörü çok kötü, 300’den fazla uçağımız var, uçaklarımıza yolcu bulamıyoruz, uçuş hattı da bulamıyoruz; bu sebeple.” Olabilir, gayet makul. Bu doğrultuda personel azaltmasına gidebilir mi? Gidebilir, çok makul. Bir şirketin buna ilişkin ticari tedbirler almasını gayet doğal karşılıyorum. Ama, arkasından diyor ki: “Efendim, biz zaten borsaya tabi bir şirketiz, bu durumu da borsaya bildirdik.” Olabilir, gayet iyi, doğru bir şey yapmışlar. Ama iki ay sonra açıklama yapmış, borsaya demiş ki: “Türk Hava Yolları inanılmaz kâr ediyor.” Üç ay sonra bilançoyu vermiş, zarar 2 milyar dolar. Dünyada buna “borsa manipülasyonu suçu” deniliyor. Bunu yapanları, bir dakika o görevde oturtmazlar. Bitmemiş, eleman azaltmış ya, 211 kişiyi işten atmış, kurumda tasarrufa gidiyor. Uçak sayısı ne olmuş? 334’ten 275’e düşmüş. Hani, Türk Hava Yollarını uçurmuştunuz ya? Bakın, nereye uçmuş? 275 olmuş. Ama bitmemiş, personel azaltmaya gitmişsiniz, sonra elimdeki şu kocaman listedeki personel işe alınmış.

Arkadaşlar, bu tam o tarihte, bir gün sonra başlamış almaya. 16 pilotun işine son vermişler bugün, yarın 18 pilot alınmış; bir gün sonra. Sonra, 64 pilot alınmış. Niçin, hangi gerekçeyle? Belli, siyasi bir gerekçeyle, bir yandaş, bir kayırma gerekçesiyle.

İşte, hukuk güvenliğinin olmadığı bir ülkede, bu utanç vesikaları böyle şakır şakır gelir masanın üzerine konulur.

Şimdi, kıymetli milletvekilleri, havacılık öyle şakaya gelecek bir iş değil. Bakın, çok açık bir şey anlatacağım size, isterseniz teyit edebilirsiniz: Havacılıkta Türkiye’yi taşıdığınız yer, on beş yıl, on beş şirket batması. O büyük eseriniz var ya, başarmışsınız ya, havacılıkta çok büyük iş başarmışsınız; on beş yılda, on beş şirket batırdınız. Bunların hiçbirisi sizin döneminizde kurulmuş şirketler değildir. Döneminizde kurulan bir tane şirket var, adını da söyleyeyim -battığı için mahzur görmüyorum- bir tane Turkuaz isimli şirket kuruldu sizin iktidarınız döneminde, altı ay sonra onu da batırdınız. Şu anda döneminizde kurulup da batmayan hiçbir hava yolu şirketi yok. Maşallah, Türk Hava Yollarını da batırmak için elinizden gelen gayreti gösteriyorsunuz. Batırmamak için de Varlık Fonu’nu kurdunuz ama Fon da, yavaş yavaş Abbas yolcu.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pekşen.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir şey eklemek istiyorum: Türkiye serbest piyasa ekonomisidir. Biz, herhangi bir şirketi batırıp çıkartmayız. Serbest piyasa ekonomisinde şartlar vardır, şirketler ona göre hareket ederler. Büyüyenler vardır, küçülenler vardır. Bu, piyasa ekonomisinin bir doğasıdır. Bununla alakalı özel sektörde büyüyorken bize bir şey söylenmiyor...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kim, hangisi büyüyor?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – …e, küçüldüğü zaman iktidara bunu yazmak doğru değil.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Kamu şirketinden bahsediliyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Serbest piyasa ekonomisi bu.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hangisi büyüyor efendim?

BAŞKAN – Sayın Pekşen…

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, bu söylemlerle benim anlattıklarımın hiçbir ilgisi yok. Bunlara cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Yok, şimdi siz de oradan söyleyin, kayıtlara geçsin Sayın Pekşen.

Buyurun.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Bu ülkede serbest piyasa ekonomisi varlığını kabul ediyoruz, doğru. Peki, o hâlde serbest piyasa ekonomisi varken Türk Hava Yollarını 2 milyar dolar zarar ettirip, borsaya yanlış bilgi verdirttirip ondan sonra serbest bölgeli diğer özel sektörleri batırmanın hangi serbest piyasayla izahı mümkün? Diğerleri niye battı o zaman? Varlık Fonu’nundan alacaksın 2 milyar doları Türk Hava Yollarına vereceksin, Türk Hava Yollarının 2 milyar dolarını batıracaksın ama diğer 15 şirket batarken, bu vatandaşın vergileriyle kurulmuş, devletin teşvik ettiği 15 şirket batarken onların batırılmasına da sen onlara vermediğin uçuş notlarıyla sebep olacaksın.

BAŞKAN – Peki.

Teşekkürler Sayın Pekşen.

Sizin de sözleriniz kayıtlara geçti.

Şimdi, 40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

41’inci madde üzerinde bir önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Utku Çakırözer                                           Haydar Akar                                         Lale Karabıyık

                                        Eskişehir                                                    Kocaeli                                                       Bursa

                                       Musa Çam                                             Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                           İzmir                                                       Ankara                                                       İzmir

MADDE 41- 2920 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"EK MADDE 1- Havaalanlarında altı aydan fazla süreyle bekleyen ve sahipleri tarafından alınmayan Türk siciline kayıtlı hava araçlarının maliklerine ve/veya işleticilerine, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri çerçevesinde veya bu şekilde tebligat yapılamaması durumunda Türkiye genelinde yayımlanan ve tirajı yüzbinin üzerinde olan bir gazetede ilanen; otuz gün içinde konma-konaklama ücretleri ile vergi borçlarının ödenmesi ve hava aracının bulunduğu havaalanından kaldırılması konusu tebliğ olunur.

Birinci fıkrada belirtilen hava araçları ile aynı durumda olan yabancı bir ülkenin siciline kayıtlı hava araçlarında ise Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından hava aracının siciline kayıtlı olduğu ülke sivil havacılık otoritesine, doksan gün içinde ilgili hava aracının sahipleri tarafından kaldırılması, kaldırılmadığı takdirde tasfiye edileceği hususu bildirilir. Ayrıca, müteakiben tescil sahibi ülke genelinde ulusal yayın yapan gazetede iki gün süre ile hava aracının bulunduğu havaalanından kaldırılması ilan edilir.

Türk tesciline kayıtlı hava aracı malikinin ve/veya işleticisinin tebligat veya ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde gerekli iş ve işlemleri yapmaması halinde; kaza durumlarında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Kaza Araştırma ve İnceleme Kurulu, diğer durumlarda ise Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve ihtiyaç duyulacak ilgili uzmanlardan oluşan ekip tarafından hava aracının itibari ya da fiili harabiyete uğradığına dair rapor verilmesi halinde ilgili hava aracı üzerindeki her türlü vergi borcu ve gümrük mevzuatından doğan yükümlülükler ile diğer takyidatlara bakılmaksızın sicilden terkini yapılarak hurdaya ayrılır.

Yabancı sicile kayıtlı hava aracı yönünden ise bildirim tarihini izleyen doksan günün sonunda gerekli iş ve işlemlerin yapılmaması durumunda, sicile kayıtlı olduğu ülke sivil havacılık otoritesince sicilden terkin edilip edilmediğine ve her türlü vergi borcu ve gümrük mevzuatından doğan yükümlülükler ile diğer takyidatlara bakılmaksızın hurdaya ayrılır.

Hurdaya ayrılan hava araçları, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün ruhsatlandırdığı havaalanı işleticisi tarafından ayrıştırılmaksızın bütün donanımları ile birlikte açık artırma usulü ile satılarak, bedelden konma-konaklama bedeli alınmaksızın ilan, terkin ve satışa ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan bedel Genel Müdürlüğün emanet hesabına yatırılır. Hava araçları üzerinde bulunan ipotek, haciz ve mevcut takyidatlar bu bedel üzerinden devam eder. Alacakların tasfiyesinden sonra kalan miktar satıştan itibaren beş yıl içinde hak sahiplerinin müracaatları halinde ilgililerine iade edilir. Beş yıl içinde herhangi bir müracaatın olmaması halinde söz konusu bedel Genel Müdürlük bütçesine gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen bu tutarların harcanacağı yerler Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Genel Müdürlük tarafından belirlenir.

Bu madde çerçevesinde yapılacak ilan, terkin, hurdaya ayırma, tasfiye ve ödeme işlemlerine ilişkin usul ve esaslar Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar…

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama bir soruyla başlayayım, maddeyle ilgili bir soruyla başlayayım, sonra da başka konuya geçeceğim, biraz evvel kaldığım konuya geçeceğim.

Hurdaya ayrılan hava araçlarının parçaları sökülmüş müdür; sökülmüşse bu parçalar ne yapılmıştır? Makul bir süre içerisinde bu cevabı verirseniz mutlu oluruz, vermezseniz de biz kamuoyuyla paylaşacağız; bu parçaların nasıl götürüldüğüne dair anlatırız.

Sayın Bakanım, geçen hafta araçların vergilendirilmesiyle ilgili bir konuşma yaptım, konuşmanın sonunda siz de bana bir cevap verdiniz, dediniz ki: “Bu vergileri vatandaşa yatırım yapmak için, vatandaşların ihtiyaçlarını gidermek için topluyoruz.” Özeti buydu, yani “Topladığımız vergileri yatırım amaçlı topluyoruz.” dediniz.

Ben de size yaptığınız yatırımlardan örnekler vermek istiyorum aslında. Örneğin, Marmaray’ı bu vatandaştan topladığınız vergilerle mi yaptınız? Hayır. Japon kredisiyle yaptık değil mi Marmaray’ı? Ya da hızlı treni bu vatandaşlardan topladığınız vergilerle mi yaptınız? Hayır, İspanyol kredisiyle yaptınız. Ya da benim kentimden geçen Osmangazi Köprüsü’nü vatandaşlardan topladığınız vergilerle mi yaptınız? Hayır, özel şirketlere yaptırdınız, şimdi vatandaşın sırtına bindiniz.

Yine devam ediyorum, Avrasya Tüneli’ni topladığınız vergilerle mi yaptınız? Hayır, yapmadınız.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Vergiler nereye gidiyor o zaman?

HAYDAR AKAR (Devamla) – Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü vatandaştan topladığınız vergilerle mi yaptınız? Hayır, yapmadınız. Övünerek anlattığınız Üçüncü Havalimanını vatandaşlardan topladığınız vergilerle mi yaptınız? Hayır, yapmadınız.

Bakın, size bir şey söyleyeyim ben: O beğenmediğiniz dönemde, “tek partili” diye eleştirdiğiniz dönemde, vatandaştan toplanan vergilerle Devlet Demiryollarına ait olmayan, yabancıların işlettiği 4 bin kilometrelik demiryolları satın alındı, yine aynı dönemde limanlar devletleştirildi ve paraları tıkır tıkır ödendi, yine aynı dönemde o yoksul vatandaştan toplanan vergilerle Osmanlı’nın borcu ödendi, yine aynı dönemde -geçen hafta MHP grubundan bir kadın arkadaşımız Sümerbankı anlattı- Sümerbanklar yapıldı, yine aynı vergilerle Etibanklar yapıldı, yine aynı vergilerle hidroelektrik santraller yapıldı. Bu ülkede bunlar vatandaştan toplanan vergilerle yapıldı.

Siz şimdi şehir hastanesi yapıyorsunuz, değil mi? Şehir hastaneleri yapıyorsunuz övünerek. Yapmıyorsunuz aslında, yapılmasına izin veriyorsunuz, öyle diyelim, yumuşak bir şekilde söyleyeyim ben bunu, yapılmasına izin veriyorsunuz. Köprüleri, tünelleri kim yapıyor? Özel sektör yapıyor ama övünerek anlatıyorsunuz “Biz yaptık.” diye, benzin zammına gelince “Otomatik olarak bilgisayar yapıyor.” Bu ülkeyi başkaları yönetiyor, siz yönetmiyorsunuz; başkaları yönetiyor, siz yönetmiyorsunuz.

Şimdi, biraz evvel şehir hastanelerini söyledim. Şehir hastaneleri ve bu saydığım 3 köprü, tünel için, yanılmıyorsam, 6,3 milyar gelecek yıl bütçesine ödenek koydunuz, garanti ödemeleri yapabilmek için bütçe koydunuz. Bakın, şehir hastaneleri devreye girdiğinde 23 milyarlık döner sermaye bunların kirasına yetmeyecek, devlet hastanelerinde toplanan döner sermaye bunların kirasına yetmeyecek. Bir sonraki yıl Allah size iktidarı nasip etmesin, eğer iktidarı nasip ederse bu bütçeye garantiler için en az 30 milyar, 40 milyar, belki 50 milyar para koymak zorunda kalacaksınız; vatandaşın cebinden çekerek o kayırdığınız şirketlere, o “Yapıyoruz.” diye övündüklerinizi yaptırdığınız şirketlere ödemek zorunda kalacaksınız.

Çok basit bir şey söyleyeceğim ben size: Birkaç hafta önce Zafer Havaalanı’nı örnek verdim, Zafer Havaalanı’nı. “3 ilin toplam nüfusu 1 milyon 300 bin. 850 bin yolcu garantisi verilmiş, yılda 5 milyon ödüyorsunuz.” dedim. O havaalanının maliyeti ne kadar, biliyor musunuz arkadaşlar? 50 milyon, maliyeti 50 milyon, yaklaşık 50 milyon, 46 veya 50 milyon yanlış hatırlamıyorsam. Yılda 5 milyon euro ödeyeceğiz o işletmeci firmaya, otuz altı sene ödeyeceğiz.

Bu devletin 50 milyonu yok mu arkadaşlar, bu devletin 50 milyonu yok mu? Hani büyüktük, hani ekonomimiz iyiydi, büyük yatırımlar yapıyorduk? 50 milyonu ödemekten aciz bir devletten bahsediyoruz; aciz devlet demeyeyim, yanlış olur, aciz bir Hükûmetten bahsediyoruz.

Yap-işlet-devret bir soygun projesidir, ülkenin soyulması projesidir. Bu kadar basiretsiz bir Hükûmetle karşı karşıyayız. On beş yıldır bu ülkeyi getirdiğiniz durum bu. Bunun acısı gelecek yıllarda çıkacak hepimizden. Bunun acısı sizden çıkmayacaksa çocuklarınızdan çıkacak gelecek yıllarda. Allah, sizin bu vatandaşın başına açtığınız beladan herkesi korusun diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

42’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı “Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 42’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Bihlun Tamaylıgil                                       Bülent Kuşoğlu                                   Zekeriya Temizel

                                         İstanbul                                                     Ankara                                                       İzmir

                                Okan Gaytancıoğlu                                      Lale Karabıyık                                             Musa Çam

                                          Edirne                                                       Bursa                                                         İzmir

MADDE 42- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 9 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasına aşağıdaki cümleler ilave edilmiştir.

"Şu kadar ki Türkiye'de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayanlar tarafından katma değer vergisi mükellefi olmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin katma değer vergisi, bu hizmeti sunanlar tarafından beyan edilip ödenir. Maliye Bakanlığı elektronik ortamda sunulan hizmetlerin kapsamı ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Edirne Milletvekili Sayın Okan Gaytancıoğlu…

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 42’nci madde Türkiye'de ikametgâhı, iş yeri, iş merkezi bulunmayanlara KDV’de kolaylıklar sağlanmasını öngörüyor. Peki, kim bunlar, iş yerleri yok, ikametgâhları yok Türkiye'de? Tabii ki, Suriyeliler. Biz böyle anlıyoruz. Kim bu Suriyeliler, neden Türkiye'de yaşıyorlar, sayıları kaç? E, sizin uyguladığınız niteliksiz dış politika sayesinde Türkiye’ye gelmiş, bizim baştan misafirimiz olarak gördüğümüz ama sizin övünerek 30 milyar dolar harcadığınız Suriyeliler.

Şimdi biz burada günlerdir torba yasalarda tartışıyoruz, diyoruz ki: “İşte, devletin vergi açığı var, bütçe açığı var, vergi toplayalım, bu açıkları kapatalım.” Doğru bir dış politika uygulasaydınız, Türkiye’nin klasik dış politikası olan yurtta barış, dünyada barış politikasını uygulasaydınız bu Suriyeliler burada olur muydu? Evlerinde rahat ve huzurlu bir şekilde yaşarlardı. Türkiye de klasik olarak ara bulucu ülke rolüne soyunmuş olurdu ve tüm dünyaya olduğu gibi, bu coğrafyaya da barış getirirdi.

Şimdi, siz bu 30 milyar doları gözünüzü kırpmadan bunlara harcıyorsunuz, çiftçiye gelince hiçbir şey yok. Ya, yasa var, “Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’i çiftçiye destek olarak verilir." diyorsunuz. Ben de hesapladım, tam 4 milyar dolar yani 17 milyon çiftçiye 4 milyar dolar para veriyorsunuz yılda ama 3 milyon Suriyeliye 30 milyar doları gözünüzü kırpmadan verebiliyorsunuz. Sonra da piyasaları düzenleyemiyorsunuz, ne et fiyatını düşürebiliyorsunuz ne ekmek fiyatını düşürebiliyorsunuz, hiçbir şeyi düşüremiyorsunuz, çözümü yine gümrük vergilerini sıfırlamakta buluyorsunuz; yazıktır günahtır arkadaşlar.

Bakın, geçen maddede konuşurken yarım kaldı, oradan devam etmek istiyorum. Yağlı tohumlu bitkiler 4 milyar dolar, yazık günah ya, 4 milyar dolar... 17 milyon kişiye bir yılda verdiğiniz parayı sadece bitkisel yağı tüketmek için veriyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kimden alıyorlar, onu da söyle.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Evet, yani bunu arabaya koymuyoruz arkadaşlar, beslenmek için harcıyoruz. 50 milyon dönüm arazimiz boş iken biz her yıl 4 milyar doları Rusya’nın çiftçisine, Arjantin’in çiftçisine, Ukrayna’nın çiftçisine veriyoruz; yazık günah değil mi? Ve 200 bin ton üretim arttı, siz bunu bile desteklemekten acizsiniz. Ya, üretimi artan, dışarıya döviz ödediğimiz bir üründe daha nitelikli bir politika uygulamamız gerekmez mi? Daha fazla destek vermeniz gerekmez mi? Evet, bunun vergisi vardı çünkü Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması’nı imzalamışız. Gümrük vergilerini artıramıyoruz. Koruma oranımız yüzde 27, daha yukarı çıkartamıyoruz. Başka politikalar uyguluyorsunuz, doğru. 540 dolara çıkarmışsınız ithalat gözetim fiyatını. Bunu niye 400 dolara düşürüyorsunuz? Neden çiftçi biraz para kazanmaya başlamışken, tonunu 2 bin liradan sattığı ürünü, şimdi siz gümrük vergisini düşürüyorsunuz, yine aracılara, yine ithalatçılara para kazandırıyorsunuz, 400 dolara düşürüyorsunuz. Şimdi, birdenbire, ben Edirne’deki arkadaşlarla konuşuyorum, tonu 2 bin lira olan ayçiçeği 1.700 liralara düşüyor. Kim kazanıyor? Yine aracılar kazanıyor, yine ithalatçılar kazanıyor. Kim kaybediyor? Ette olduğu gibi, buğdayda olduğu gibi, arpada, mısırda, soyada, tütünde, daha birçok üründe olduğu gibi, kim kaybediyor? Çiftçilerimiz kaybediyor. Yazık günah değil mi! O çiftçiler bu Kurtuluş Savaşı’nı yapmadı mı? O çiftçiler Çanakkale’de savaşmadı mı? Mustafa Kemal Atatürk ne dedi onlara: “Köylü milletin efendisidir.” Siz efendiyi ne duruma getirdiniz? Yani, lütfen, bunları görelim. Birazcık dişimizden, tırnağımızdan esirgediğimiz paraları, elin yabancısına veriyorsunuz ama bize geldiği zaman, gençlerimiz işsiz, gençlerimiz iş bulamıyor, hele üniversite mezunu…

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Olayı saptırmayalım, gerçek bağlamından uzaklaştırmayalım. Suriyelilere verilen paranın her kaynağı belli. Milletin vergilerini oraya vermiyoruz, saptırmayın.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Bakın, üniversite mezunu insanlar arasında ciddi bunalım var, depresyon ilacı kullanan dünya kadar insan var, bunu görmüyorsunuz, hep kendi yandaşlarınızı düşünüyorsunuz. Yazıktır, günahtır ya!

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gaytancıoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 01.09

ON BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan 457 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 457)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan 385 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklere İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 385)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 14 Kasım 2017 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 01.11



(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) 502 S. Sayılı Basmayazı 2/11/2017 tarihli 17’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.