TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

20’nci Birleşim

9 Kasım 2017 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası ve lösemili çocuklara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’in, 12 Kasım Düzce depreminin 18’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın, avukatların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, ağır ceza mahkemesi başkanlarının istinaf mahkemelerini Adalet Bakanlığına şikâyet etmesi konusunda Adalet Bakanının bir açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Adalet Bakanının bir yargı kurumunun bir başka mahkemeye müdahale etmesiyle ve “yasaklı avukat” durumuyla ilgili açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde Efendibey Kentsel Dönüşüm Projesi’nin tamamlanmasını beklediklerine ve Niğde’de kamunun yaptığı yatırımların önemli bir bölümünün zamanında tamamlanmadığına ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’nın ancak yaşanamaz kentler sıralamasında ön sıralarda kendine yer bulabildiğine ve Hükûmet ile yetkilileri bu konuda uyardığına ilişkin açıklaması

7.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Atatürk’ü anlamak ve sevmenin bir düşünceyi anlamak ve sevmek demek olduğuna ilişkin açıklaması

8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, internet bağımlılığının günümüz insanının karşı karşıya olduğu ve önemle üzerinde durulması gerekli tehlikelerden biri olduğuna ilişkin açıklaması

9.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli’nin Gebze ilçesinin pek çok mahallesinde tapu sorunu olduğuna ilişkin açıklaması

10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, offshore hesaplarıyla ilgili Başbakanın oğulları hakkında derhâl soruşturma açılmasını beklediğine ilişkin açıklaması

11.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı kuruluşlarda ek ders karşılığı çalışan personelin sorunlarının ne zaman çözüleceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, cumhuriyet değerlerine ve Atatürk’ün mirasına bu ülkenin gençliğinin sahip çıkacağına ve Atatürk’ü 79’uncu ölüm yıl dönümünde saygıyla andığına ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, AK PARTİ iktidarları döneminde eğitimin tam bir yapboz tahtasına çevrildiğine ilişkin açıklaması

14.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, ABD’de İran asıllı iş adamı Rıza Sarraf ve eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın yargılandığı dava nedeniyle ne tür tedbirlerin alınacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

15.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, kamu hastanelerine getirilen performans sistemine ilişkin açıklaması

16.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, Sözcü muhabiri Gökmen Ulu’nun tahliye edilmesiyle adaletin yerini bulduğuna ilişkin açıklaması

 

17.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararına direnmesinin kanuna aykırı olduğuna ve bu konuda bir işlem yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

18.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Bakü-Tiflis-Kars demir yolu projesi için Cumhurbaşkanı ve emeği geçen tüm ilgililere şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması

19.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79’uncu yıl dönümüne ve son günlerde mazota yapılan zamlara ilişkin açıklaması

20.- Edirne Milletvekili Erdin Bircan’ın, Edirne’nin Keşan ilçesi Yayla sahilindeki dalgakıranın mühendislik hatası yüzünden doğayı, tarihî eserleri ve evleri tahrip ettiğine ve bu dalgakıranın tekrar yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, Sağlık Bakanlığına devredilen İskenderun Sakarya Mahallesi’ndeki “Ziraat Bahçesi” olarak bilinen arazinin yeşil alan olarak korunmasını ve Karayolları arazisinin de yeşil alana dönüştürülmesini istediğine ilişkin açıklaması

22.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, AKP’nin iktidara geldiği günden beri eğitim sistemini yapboz hâline getirdiğine ve Nemrut Dağı’ndaki heykellerin put olarak gösterilmesine ilişkin açıklaması

23.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79’uncu yıl dönümüne, Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin Germiyan kampüsünde PKK’lılarca şehit edilen ülkücü Hasan Şimşek’in vefatının 4’üncü yıl dönümüne ve Diyarbakır Lice yolunda öğretmen taşıyan bir servis aracının devrilmesiyle yaralananlara Allah’tan şifa dilediğine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Şanlıurfa’nın Harran ilçesinde ısınmak için pamuk yığınında uyuyan 14 yaşındaki çocuk işçi Beşar Güneş’in boğularak hayatını kaybetmesine, Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’ya baskının artarak devam ettiğine, Avrupa Konseyinde Türkçe konuşulması kararından vazgeçilmesine ve milletvekillerinin Genel Kurul çalışmalarına katılması gerektiğine ilişkin açıklaması

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye’nin UNESCO Yürütme Kuruluna seçilmesine, Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Avrupa Federasyon Başkan Yardımcılığına seçilen Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ı kutladığına, Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı ile İnsan Hakları Derneği Başkanının gözaltına alınmasına, Anayasa Mahkemesinin İç Tüzük değişikliğiyle ilgili başvurularını esastan görüşmeyi kabul etmesine ve 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

 

26.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, terörle mücadelenin kararlı bir şekilde sürdürüldüğüne, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu Avrupa Bölgesinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak seçilen Kızılay Başkanı Kerem Kınık’a başarılar dilediğine, Türkiye’nin UNESCO Yürütme Kuruluna seçilmesine ve 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

27.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın, sağlık çalışanlarının intiharları ve nöbet meselesine, performans konusunun gözden geçirileceğine, ataması yapılıp soruşturması devam edenlerin durumuna, sağlık çalışanlarında eş durumundan tayinle ilgili konunun ele alınacağına, dereceye giren hekimlerin ödüllendirilmesi gerektiğine ve bununla ilgili düzenleme yapılacağına, TUS sonuçlarının açıklanmama nedeninin mahkeme sürecinin devam etmesi olduğuna ilişkin açıklaması

28.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’un, tıp fakültesi sayısını ve kontenjanları artırmakla tıp eğitiminde kalitenin sağlanamadığına ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, göreve başlayanlardan soruşturması kötü sonuçlananların asaletinin tasdik edilmeyeceğiyle ilgili yasa hükmünün uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, hasta tutuklular açısından çok ciddi sorunlar olduğuna ilişkin açıklaması

31.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, güvenlik soruşturmalarından bir kısmının hukuk devleti ilkelerini aşındıran içerikte olduğuna ilişkin açıklaması

32.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ek atamaların yapılıp yapılmayacağını ve güvenlik soruşturması süresinin kısaltılmasının mümkün olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

33.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, Malatya E Tipi Cezaevinde on beş aydır tutuklu olan Medeni Arifoğlu’nun durumuna ilişkin açıklaması

34.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın, tutuklu hastaların durumuna, OHAL uygulaması olduğu için atamadan önce soruşturma yapmak durumunda olduklarına ve ek atamalar konusuna ilişkin açıklaması

35.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, hibrit motorlu araçlara vergi indirimi sağlanmasının olumlu bir kazanım olacağına ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

 

39.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Sağlık Bakanlığında ek atama yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

40.- Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz’ün, AK PARTİ’nin Aydın’a yapmış olduğu

41.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Türkiye’nin UNESCO Yürütme Kuruluna seçilmesine ve Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu Avrupa Bölgesinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı seçilmesine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Başkanlık Divanı olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 79’uncu yıl dönümünde saygıyla andıklarına ilişkin konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- TBMM Başkanlığı için gösterilecek adaylarla ilgili Başkanlık duyurusu

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu’nun 37’nci maddesi ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 69’uncu maddesi kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2016 yılı harcamalarına ilişkin dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi (3/1207)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, 9/11/2017 tarih ve 2475 sayıyla Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, son zamanlarda artan iş kazalarının sebeplerinin araştırılması ve gerekli önemlerin alınması, yaşanan olayların bir daha yaşanmaması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 9/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye’de maden özelleştirmeleri, taşeron ve güvencesiz çalıştırma politikalarından vazgeçilmesi ve tarafları yeni politika yapım sürecine katan nitelikte bir yol haritasının hazırlanması ile maden emekçilerinin sorunlarının çözülmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, 8/11/2017 tarihinde Ankara Milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının ve onları intihara kadar sürükleyecek olan nedenlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502)

2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 457)

3.- Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklere İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 385)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2017 mali yılında Bakanlık ve bağlı kuruluşlarca Niğde iline ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/17158)

9 Kasım 2017 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.08

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, lösemili çocuklar hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’e aittir.

Sayın İrgil, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, lütfen uğultuyu keselim, hatibin insicamını bozmayalım.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası ve lösemili çocuklara ilişkin gündem dışı konuşması

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2-8 Kasım haftası Lösemili Çocuklar Haftası’dır. Bu nedenle bugün sizlere lösemi hakkında paylaşımlarda bulunmak istiyorum.

Lösemi kemik iliğindeki kök hücrelerde meydana gelen bir bozulma sonucu oluşur, kan kanseri olarak da bilinir. En sık 2-8 yaş arasında görülür ama son yıllarda 1 yaşın altına inmiştir. Ülkemizde çocuk kanserlerinde birinci sırada lösemi yer alır. Tedavisi çok pahalıdır. Bazı hastanelerimizde tedavi başarımız Avrupa’daki hastaneleri geçmiştir. Her sene yaklaşık 2 bin çocuğumuz lösemi tedavisi görüyor. Tedavi olan lösemili çocuklarımızın iyileşme oranı yüzde 92, geriye kalan yüzde 8 hastaya da kemik iliği nakli yapılmaktadır. Ancak ülkemizde kemik iliği bankası yetersizdir. Bu açık sadece Sağlık Bakanlığı ihaleleriyle kapanamaz, ilgili kuruluşların ve lösemi vakıflarının da desteğine ihtiyaç var.

Ben Lösemili Çocuklar Haftası’nda o masum çocukların adına buradan bir çağrıda bulunuyorum: Gelin, o saçları dökülen, o maske takan çocuklarımızı yalnız bırakmayalım. Nasıl mı? Lösemili Çocuklar Vakfı LÖSEV’e sahip çıkalım. Nedir LÖSEV? Bir hayır kuruluşudur. Ne yapmıştır LÖSEV? Yıllar önce, sadece lösemili çocuklar için bir hastane açtı. Burada tamamen parasız tedavi sunuldu. Bırakın para almayı onların etini, sütünü, yiyeceğini evlerine kadar götürdü, banka hesaplarına para yatırdı, giysilerini, oyuncaklarını, kömürlerini hediye etti ve yüzde 90 tedavi başarısını yakaladı. Başka? Lösemili çocuklar için tamamen ücretsiz bir okul açtı. Anne ve babaları sokaklarda, hastane bahçelerinde yatmasınlar, soğuktan donmasınlar diye Ankara’da “Lösemili Çocuklar Köyü” açtı ve burası da ücretsiz. Başka? LÖSEV, bir sene sonra Ankara’da çok büyük bir hastane açtı; öyle sıradan değil, Avrupa’da bile benzeri olmayan çok donanımlı bir hastane, bir sağlık kenti, LÖSANTE hastanesi. “Bir Tuğla da Sen Koy” kampanyasıyla tüm milletimizin bağışlarıyla yapıldı ama ne yazık ki hastane tam kapasite çalışmıyor çünkü engelleniyor. 400 yataklı dev hastane tam kapasite çalışamıyor ve bu hastanenin sadece 75 yatağına ruhsat verildi. Türkiye’de yüz binlerce hasta varken ve en iyi tedaviyi beş yıldızlı bu hastanede alabilecekken biz bu hastaneye engel oluyoruz. Lösemili, kanserli çocuklar, yetişkin kanser hastaları tedavi için sıra beklerken biz bu hastaneyi açmıyoruz. Bu hastaneye dünyanın en iyi radyoterapi cihazı alınmış, kuruluş izni verilmiş ama Sağlık Bakanlığı ruhsat vermeyerek “Çalıştıramazsın.” diyor. Bugün özel hastanelere tonlarca para ödenirken, devlet hastanelerinde radyoterapi alacak hastalar kuyrukta beklerken tamamen parasız tedavi edeceğini ve tedavi vereceğini söyleyen “Lösemili ve kanserli çocuklardan tek kuruş fark almayacağım.” diyen LÖSEV’e engel oluyoruz ve karşılığında 4 çocuk ile 4 annenin aynı odada yattığı, tek tuvaleti kullandığı kalabalık poliklinikleri olan hastanelere gidin diyoruz.

Arkadaşlar, LÖSEV’in siyasi bir tarafı yok. LÖSEV, kamu yararına çalışıyor ve lösemili çocuklardan tek kuruş almıyor ve biliyor musunuz bizim görmezden geldiğimiz bu vakfı dünyanın en saygın çocuk kuruluşları World of Children ve UNICEF gördü. Geçtiğimiz hafta LÖSEV Başkanı Doktor Üstün Ezer’e sağlık alanında Çocuk Nobel’i ödülü verildi. Bu ödülü ilk kez Türkiye’den birisi aldı; bu, ülkemiz adına gurur vericidir.

Burada vicdanlarınıza sesleniyorum: Gelin, bürokratik engellere dur diyerek bu yanlışı düzeltelim; gelin -Ankara’da, 10 kilometre ötemizde- LÖSEV’e ve LÖSANTE hastanemize sahip çıkalım -bu halkın parasıdır, millî servettir- gelin, on binlerce lösemili çocuğumuza ve ailelerine, kanser hastalarımıza sahip çıkalım; gelin, lösemili çocuklarımızın birinin bile ölmesine izin vermeyelim; gelin, Lösemili Çocuklar Haftası’nda LÖSEV’in hastanesinin tam kapasite olarak açılmasına izin verelim, bayram yaptıralım; bu çocukları seven herkesin asli görevi budur. Bütün vatandaşlarımız ve lösemili çocuklar sizden ve bu Meclisten bir müjde beklemektedir.

Hepinize teşekkür ederim, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İrgil, önemli bir konuyu gündeme getirdiniz.

Gündem dışı ikinci söz, Düzce depreminin yıl dönümü hakkında söz isteyen Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’e aittir.

Sayın Keşir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’in, 12 Kasım Düzce depreminin 18’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan tam on sekiz yıl önce, 12 Kasım Cuma günü saat 18.57’de gerçekleşen Düzce depreminin yıl dönümünde, hayatını kaybeden hemşehrilerimi anmak, hafızalarımızı tazelemek ve depremin izlerini yüreklerinde yaşayan hemşehrilerimizin acısını paylaşmak amacıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama geçmeden evvel, malumunuz, yarın 10 Kasım. Bu vesileyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kurucu Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü de vefatının 79’uncu yıl dönümünde saygıyla anıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Ağustos depreminin yaralarını henüz saramadan şehrim Düzce 12 Kasım günü büyük bir şiddetle sarsılarak otuz saniye içinde yine büyük bir felaketin tanığı olmuştur. Depremde şehrimizin yüzde 80’i yıkılmış, 710 hemşehrimiz hayatını kaybetmiş, 2.679 vatandaşımız yaralanmış, binlerce kişi de enkazın altından sağ kurtulmuş fakat evsiz kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, afetler can kaybı kadar bölgede meydana getirdikleri ekonomik kayıplarla da gelecek neslin yarınlarına ambargo koymaktadır.

Türkiye bir deprem ülkesidir ve gelecekte ne yazık ki depremler olmaya devam edecektir. Biz bu gerçeği göz ardı etmeden şehirleşmek zorundayız. Unutulmamalıdır ki deprem değil ihmal ve yanlış yapılaşma öldürür. Bu yüzden, deprem olgusuyla yaşamayı öğrenmek, depreme uygun yapılaşmayı yaygınlaştırmak ve her bir vatandaşımızı bilinçlendirmek önem arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, 1999 tarihi hem 17 Ağustos hem de 12 Kasım depremleriyle ülkemizin afet yönetim stratejisi için bir milat olmuştur. Deprem bilinci ve tecrübesi için de her türlü gelişmeyi sağlamak düşüncesiyle tüm kurumlar depremle mücadeleye seferber olmuşlardır. Özellikle AFAD’ın geçmiş deneyimlerden de faydalanarak yaptığı çalışmalar oldukça önemlidir. AFAD, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’yla Türkiye'nin depremle mücadele yol haritasını çizmiş, Türkiye'nin genelinde 24 lojistik merkeziyle güçlü bir lojistik altyapısı oluşturmuştur.

Değerli milletvekilleri, yine AFAD çalışmaları kapsamında “Afete Hazır Türkiye” kampanyasıyla 6,5 milyon vatandaşımıza afet bilinci eğitimi verilmiş, Türkiye Afet Müdahale Planı’yla Türkiye'nin afetlere müdahale gücü bir çatı altında birleştirilmiştir. 784 deprem gözlem istasyonuyla Avrupa’nın en büyük 2’nci gözlem ağı kurulmuştur. Türkiye Afet Risk Azaltma Planı ile afet zararlarının önlenmesi için Derin Kuyu Sismografi Projesi kapsamında kurulan 7 istasyonuyla Marmara’daki fay hatları yakın takibe alınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin en genç ili olan şehrim Düzce, Kafkaslardan, Balkanlardan ve başta Karadeniz olmak üzere Anadolu’nun dört bir yanından gelen insanlara kucak açmış, farklı kültürlere sahip insanların uzun yıllardır huzur içinde ve kardeşçe yaşadığı özel bir şehirdir. İstanbul ve Ankara’nın tam ortasında, organize sanayi bölgeleri, üniversitesi, tarım, turizm yatırımları, tarihî kimliği, eşsiz doğal güzellikleriyle şehrimiz birçok bakımdan avantajlara sahip ekolojik bir kenttir. İlimizin kalkınması ve Türkiye ölçeğinde hak ettiği yere kavuşması için bizler önümüzde uzun bir yol olduğunun farkındayız. Düzce’nin 2023 vizyonu için çalışmakta ve şehrimizin potansiyelini geliştirmek için projeler üretmekteyiz, üretmeye de devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, diğer doğal yıkımlar sonrasında yaşadığımız birliktelik duygusuyla acılara ortak olma, zorluklar karşısında tek vücut olma bilincini aziz Türk milleti 12 Kasım depreminde de göstermiştir. Güzel ilimiz Düzce’nin bir daha böyle felaketlerle karşılaşmamasını temenni ediyor, depremler ve tüm doğal afetlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Düzce depreminde hayatını kaybedenlere bir kez daha biz de rahmet diliyoruz.

Gündem dışı üçüncü söz, avukatların sorunları hakkında söz isteyen Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’a aittir.

Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)

3.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın, avukatların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında ben bu konuşmayı geçen hafta yapacaktım çünkü gün geçmiyor ki avukatlara bir operasyon yapılmasın ama tabii, gündemden çok uzak değil çünkü bu hafta tekrar bir kısım avukatlara operasyon yapıldı.

En son dün, ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı gözaltına alındı. Bugün de Yüksel Caddesi direnişinin 1’inci yıldönümünde basın açıklaması yapmak isteyen İHD’lilere saldırıldı ve İHD Genel Başkanı gözaltına alındı, serbest bırakıldığını duyduk ama tabii ki bunun avukatlara yönelik genel bir yaklaşım olduğunun farkındayız. Çünkü biliyoruz ki toplumda muhalifler ne zaman sindirilmek istense, ne zaman susturulmak istense, muhaliflere ne zaman toplu bir operasyonlar silsilesi yapılsa bunun bir ayağını da avukatlara yönelik operasyonlar oluşturuyor. Bunları tarihten de biliyoruz; KCK operasyonları… KCK operasyonları döneminde, Kürtlerin birçoğu, Kürt muhalifler… Yani Türkiye'de farklı düşünenlere karşı “KCK” adı altında bir operasyon silsilesi yapıldı ve onları savunmak isteyen avukatlara da yine bir operasyon yapıldı ve yıllarca avukatlar tutuklu kaldı, tabii ki, daha sonra, her zaman olduğu gibi serbest bırakıldılar.

Yine, yakın zamanda Nuriye ve Semih, sadece işlerini istedikleri için bir açlık grevine başladılar ve onları savunan avukatlar da Türkiye’nin dört bir yanında operasyonlara maruz kaldı ve birçoğu şu anda cezaevinde.

Yine, Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ’ı savunan avukatlar, Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatları geçen haftalarda bir operasyona maruz kaldılar ve şu anda Sayın Figen Yüksekdağ’ın avukatları da cezaevinde.

Yine, Antalya’da, Van’da, İstanbul’da sürekli olarak, dediğim gibi, avukatlara, savunmaya yönelik bir saldırı politikası geliştiriliyor. Tabii, bu, Türkiye’nin içerisinde olduğu hukuk sisteminden, yargı sisteminden bağımsız olarak değerlendirilemez ya da iktidarın hukuka, yargıya, tarafsız yargıya yaklaşımından da bağımsız olarak değerlendirilemez. Çünkü biz biliyoruz ki adalet akademilerinde hâkim ve savcılara ilk öğretilen şey “Avukatlardan uzak durun, avukatlarla görüşmeyin, avukatlarla herhangi bir kişisel ilişki geliştirmeyin.” Şimdi, avukatlar da, savcılar da, hâkimler de aynı hukuk fakültelerinden mezun oluyorlar ama bir taraf yani tez ve sentez kısmı devletin kendi tekelinde tutuluyor yani tezi ortaya atan savcı iddialarda bulunuyor ama bunun karşısında antitezi oluşturan yani yargının üçüncü sacayağı olan savunma makamı dışında tutuluyor. Hatta adliyelerin koridorlarında bile bunu fark edebiliyorsunuz, savcı ve hâkimlerin yanında koruma orduları, avukatlar yaklaştırılmıyor. Tam da işte, bu düşüncenin sonucu olarak bugün Türkiye'nin dört bir yanında her gün avukatlara yönelik operasyonlar yapılıyor, her gün savunma cezaevlerinde tutuluyor. Tabii, bu koşullarda, Türkiye'de bağımsız ve tarafsız bir yargının olduğundan söz edilemez değerli arkadaşlar. Eğer savunma cezaevindeyse demek ki yargı yoktur, bağımsız yargı yoktur. Peki, insanlara bir iddiada, isnatta bulunan savcıların, hâkimlerin karşısında bunun antitezini, savunmasını oluşturacak cepheyi siz koruma altına almazsanız, her gün yargı sopasıyla bir şekilde onları sindirirseniz nasıl tarafsız, bağımsız bir yargıdan söz edersiniz. Avukatlar yaka paça gözaltına alınırsa, avukatlar demokratik bir tepkilerini ortaya koymak isterken birkaç metre ötenizde yerlerde sürüklenip gözaltına alınırsa, avukatların cezaevinde işkenceye uğradığı iddia edilip kolları kırılırsa biz nasıl tarafsız, bağımsız bir yargıdan söz ederiz. İşte, o yargının bir sacayağı şu anda düşmüş vaziyette, yargı yerlerde, bağımsız, tarafsız yargı yerlerde.

Yine, bununla beraber değerli arkadaşlar, bilmiyorum, haberiniz var mı, 100 küsur avukat farklı gerekçelerle, farklı soruşturmaların olduğu iddiasıyla şu anda soruşturmalardan yasaklanmış durumda. Yani avukatlar henüz haklarında kesinleşmiş bir hüküm olmadan, henüz bir karar verilmeden kendi mesleklerini yapmaktan menediliyorlar. Kimin eliyle? İktidarın yargısı eliyle, tek merkezden verilen talimatlar eliyle.

Değerli arkadaşlar, bağımsız yargı hepimiz için lazım, adalet hepimizin ihtiyacı olan bir şey. Ben de bir hukukçuyum, savunmanın olmadığı yerde hukukun artık gerçekten işletildiğinden söz edemeyiz. Hepimizin savunmaya bir gün mutlaka ihtiyacı olur, sizlerin de olur. O açıdan, bence yargının içerisinde bulunduğu bu durumdan kurtulması için hepimizin kendi cephesinden müdahale etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu, yargıya müdahale değil, tarafsız yargının inşa edilmesi için bir müdahale olmalıdır diyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun 60’a göre.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Teşekkür ediyorum.

Değerli konuşmacı devletin saldırdığından, belli bir meslek grubuna karşı hasmane davrandığından bahsetti. Bunu açıkça reddederim, devlet saldırmaz. Devlet, hukuk çerçevesinde, kurallar çerçevesinde davranır. Devletin temel görevi, barışı ve esenliği sağlama adına gerekli adımları atmaktır, gerektiğinde bunun için meşru zoru da kullanır, bu saldırmak değildir.

Belli bir meslek grubuna yönelik hasmane bir tavrı olmaz devletin ama günümüzün modern terör örgütleri toplumun çeşitli katmanlarından insan devşirirler, bunların içinde avukatlar da olabilir. Elbette, devlet, böyle bir suç şüphesi var ise o meslek grubuna mensup olması onlar için bir koruyucu kalkan olmaz, gereken tahkikatı yapar. Hukuken problem yoksa zaten o kişilere yönelik herhangi bir işlem olmaz, problem var ise her kim ne tür suç işlerse işlesin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saldırmak demek, tank, top, tüfekle saldırmak değil, mesleğini yapamaz duruma getirmek saldırmaktır.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – ...herhangi bir meslek grubuna mensup olmak kişiler için bir koruyucu kalkan anlamına gelmez. Bunu değerlendirecek olan elbette ki bağımsız yargıdır.

Teşekkür ediyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Size de yerinizden vereyim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Arkadaş söyleyeceğini söyledi zaten Sayın Başkan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bana da bir yarım dakika Sayın Başkan, bir dakika değil, yarım dakika...

Sayın Bostancı, saldırmak demek, tank, top, tüfek değil, mesleğini yapamaz duruma getirmek de bir saldırmaktır.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bak, o tür bir pejoratif ifadeyle devlete konuşulmasına sizin de itiraz etmeniz lazım. Devlet, hepimizin devleti.

ERHAN USTA (Samsun) – Naci Bey, CHP bazı oklardan vazgeçti. CHP okların sayısını azalttı.

BAŞKAN – Buyurun.

2.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ben, Değerli Grup Başkan Vekiline orada, sayarken tek tek saydım ve örneklerle beraber verdim.

Şu anda toplumun bir kesimi bir saldırı altında. Sayın Tanal’ın da belirttiği gibi, “saldırı” demek, sadece dövmek, vurmak, kırmak, imha etmek, yok etmek değildir; insanları toplumun belli bir kesiminden izole etmektir, insanları kendi yaptıkları meslekten bir şekilde uzak tutmaktır.

Şu anda toplumun belli bir kesimini oluşturan muhalif kesimleri savunan avukatlar da şu anda aynı saldırı altındadır. Bakın, size saydıklarımın hepsinin belli bir kesimi savunan avukatlar olmasının tesadüf olduğunu eğer belirtiyorsanız buna diyecek bir şeyim yok; bu bir tesadüf değildir. Niye sadece Nuriye ve Semih’in avukatları? Niye sadece Figen Yüksekdağ’ın avukatı? Niye sadece Suruç’u savunan avukatlar? Niye sadece bizler ve bizleri savunan avukatlar? Bence, bunun açıklanmaya ihtiyacı var. Niye biz ve bizler sadece yerlerde sürükleniyoruz? Niye sadece biz ve bizler soruşturmalardan uzak tutuluyoruz? Eğer böyle bir toplu yaklaşım varsa bunun adı saldırıdır ve bu sözlerimin de yine arkasında olduğumu belirtmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, 60’a göre sözlere başladık. Arkadaşlar, şimdi usulü değiştirmeyelim, lütfen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, özür dilerim.

Siz de bir hukukçusunuz, şu açıdan çok önemli, hakikaten avukatlık mesleğine şu açıdan büyük bir saldırı var: Adalet Bakanlığı Türkiye’deki barolara yazı gönderiyor -aktif bir vaziyette görevini yapan avukatlar için- diyor ki: “Bunları meslekten men edin.” Barolar, işte, bu açıdan Adalet Bakanlığının yaptığı işlemin usulsüz olduğunu… Ve Adalet Bakanlığı avukatlar üzerindeki, bu baskıdaki elini çekmeli. Yani hakikaten bu, temel hak ve özgürlükleri tehdit ediyor.

BAŞKAN – Tamamdır Sayın Tanal.

Sayın milletvekilleri…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ya, şimdi bu tartışmaya…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bu tartışma değil.

BAŞKAN – Buyurun.

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, ağır ceza mahkemesi başkanlarının istinaf mahkemelerini Adalet Bakanlığına şikâyet etmesi konusunda Adalet Bakanının bir açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yüce Meclise başarılı bir çalışma günü diliyoruz. Özellikle de milletvekillerine yasama faaliyetlerine katılmanın asli görevleri olduğunu hatırlatıyoruz ve biraz önce 210 milletvekilinin salonda bulunduğu noktada şu andaki iktidar partisi grubunun durumuna dikkat çekiyoruz.

Benim söz almakla ilgili talebim şu sebepten: Dün yine yerimden söz alarak Sayın Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ü, İç Tüzük’ün 59’uncu maddesi kapsamında, kendileri talep etmeleri durumunda bu talebin Başkanlık Divanı tarafından yerine getirileceği kesin bir şekilde bağıtlanmışken, Anadolu Ajansının dün geçtiği bir haberle istinaf mahkemelerinin kendi kararlarını bozduğundan şikâyetle 1’den 25’e kadar tüm ağır ceza mahkemesi başkanları ile 1. ve 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi başkanlarının bir tutanak tutarak, bir rapor düzenleyerek istinaf mahkemelerini Adalet Bakanlığına şikâyet ettiği, kararlarını bozmaları ve bu kararlara kanun yüzünden direnemediklerini ve bu konuda gerekli işlemin yapılmasını söyleyerek bir yargı krizinin, bir adalet sistem krizinin ortada olduğunu, buna önceki Adalet Bakanının ya da bu Adalet Bakanının nasıl tepki gösterdiğini, yargı eliyle Meclise âdeta kafa tutan ve istinaf mahkemesi kararlarını boşa çıkarmaya yönelik bir çabanın ve tutuklu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Lütfen efendim…

BAŞKAN – Sayın Özel, zaten size söz vereceğim tekrardan, onu ifade edeceksiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O ayrı bir şey efendim, bu o değil.

BAŞKAN – Şu anda konu farklı, dün de ifade ettiniz benzer bir konuyu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, o zaman şöyle ifade edeyim, ben sözü şu aşamada almış durumdayım: İç Tüzük 59’a göre gündem dışı sözler görüşülüyor.

BAŞKAN – Evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu görüşmeler Meclis işleyişi gereğince ilgili bakanlara bildiriliyor.

BAŞKAN – Evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayrıca, 59’un ikinci fıkrası, olağanüstü hâllerde bakanların gerek görmesi durumunda Meclisi bilgilendirmesini düzenliyor.

BAŞKAN – Doğru.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben dün bunu iktidar partisine de talep olarak iletip burada da tutanağa geçirdim. 59’la ilgili gündem geçmek üzereyken anlıyorum ki Abdulhamit Gül salonda yok ve diyorum ki: Bu konuda Hükûmet Meclise niçin bilgi vermiyor? Ha, diyebilirsiniz: “Abdulhamit Gül şehir dışındaydı.” bir açıklama gelir veya “Gerek görmedi.” dersiniz, Hükûmetin Meclisi bilgilendirme konusundaki tavrını görmüş oluruz. Ama istinaf mahkemelerine karşı, 25 ağır ceza mahkemesi başkanının -hem de onları terör örgütlerine sahip çıkmakla, görevi kötüye kullanmakla, usul ve yasaya aykırı davranmakla suçlayarak- “Bunları başımızdan alın.” demesine, bu yargı krizine, bu büyük krize Adalet Bakanlığı ne diyor, bunu bilmek istiyoruz.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tam da gündemdeki yeri budur. İç Tüzük 59 birinci fıkra bitti, ikide bakıyoruz, Abdulhamit Bey yok ortada, onu söylüyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Kerestecioğlu yani…

4.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Adalet Bakanının bir yargı kurumunun bir başka mahkemeye müdahale etmesiyle ve “yasaklı avukat” durumuyla ilgili açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, aynı konuda…

BAŞKAN – Ama bakın, arkadaşlar, o zaman ben 60’tan sonra sizlere, grup başkan vekillerine söz vermeyeceğim. Şimdi Erhan Bey’e de vereyim, size de vereyim, tamam. Kusura bakmayın.

Şimdi, bakın, bir usulü…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Öyle bir şey yapamazsınız.

BAŞKAN – Yapabilirim, bu benim takdirimde olan bir şey Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Her şey sizin takdirinizde olabilir zaten, buna bir şey demiyoruz ama aynı şekilde…

BAŞKAN – Evet, İç Tüzük bunu benim takdirime bırakıyor. Bakın, şunu diyorum: Her zamanki usul, bak, aynı şekilde ben…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, burada…

BAŞKAN – Bakın, size söyleyeyim: “Bir saldırı var.” dedi sizin konuşmacınız, Sayın Bostancı Sayın Başaran’a karşı “Böyle bir saldırı yok.” dedi ama onun üzerine Sayın Başaran tekrar bir düzeltme gereği hissetti, tekrar söz verdim, bu konu burada kapandı. Zaten grup başkan vekillerine söz veriyorum ayrıca ben.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – O konudan bahsetmiyoruz. Grup başkan vekilleri gerçekten Türkiye'nin gündemiyle, şu anda Meclis gündemiyle…

BAŞKAN – Tamam, söz vereceğim, bir on beş dakika sabretseniz vereceğim zaten.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, acil bir şey olsa şu anda “Şurada bir deprem oldu.” diye bunun haberini ben buradan veremeyecek miyim?

BAŞKAN – Ama bakın, her istediğiniz anda, “Ben söz istiyorum.” demekle söz verilmez.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Biz bunu suistimal edecek şekilde hiç davranmıyoruz, bunu da gayet iyi biliyorsunuz.

BAŞKAN – Ben de veriyorum, her seferinde de veriyorum ama şu anda suistimal ediliyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Daha öncesinde bu Mecliste defalarca grup başkan vekilleri her istedikleri zaman söz almışlardır. Yani buradaki ısrarınız gerçekten anlaşılır gibi değil.

BAŞKAN – Ama böyle bir kaide yok, bakın, böyle bir kaide yok. Söz veriyoruz, her seferinde de veriyoruz. Şu anda, bakın, bir usulümüz var.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz konuşmasanız benim sözüm zaten şu ana kadar çoktan bitmişti.

BAŞKAN – Ama ben size söz vermedim, siz konuşuyorsunuz, ben söz vermeden konuştunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Aynı konuda Sayın Adalet Bakanının gerçekten burada bir açıklama yapması gerekiyor. Bir yargı kurumunun, yargı mahkemelerinin bir başka mahkemeye müdahale etmesi, bununla ilgili bir tutanak düzenleyip beyanda bulunması “Bizi bundan kurtarın.” gibi ifadeler kullanması bu ülkede yargının tükendiğinin ifadesidir. Bununla ilgili çok acil bir durum vardır, Adalet Bakanının açıklama yapması gerekir.

Aynı şekilde, “yasaklı avukat” diye bir şey Türkiye tarihinde görülmemiştir. Bununla ilgili açıklama yapması gerekir. Aynı şekilde, tutuklu vekillerimizle görüşmeye izin verilmemesi ve bunun sürekli sürüncemede bırakılması gibi bir durum da Türkiye tarihinde görülmemiştir. Adalet Bakanının buraya gelip açıklama yapması gerekir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkan, bunlar Hak Yolcular mıdır? Hak Yolcular mı yargıya hâkim oldu?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren 15 sayın milletvekiline İç Tüzük 60 gereği söz vereceğim birer dakika süreyle.

Sayın Gürer…

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde Efendibey Kentsel Dönüşüm Projesi’nin tamamlanmasını beklediklerine ve Niğde’de kamunun yaptığı yatırımların önemli bir bölümünün zamanında tamamlanmadığına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Niğde merkez, Efendibey Kentsel Dönüşüm Projesi 2010 yılında başlamıştır. 2015 yılında tamamlanması bekleniyordu. İki yıl geçmesine rağmen hâlen yüzde 40 seviyesindedir. Projenin üç yıldan önce tamamlanmayacağı söylenmektedir. Bölgede evleri yıkılan ve kirada oturan vatandaşlar mağdurdur. Proje gecikmesi kentin ulaşım, altyapı ve şehir estetiğini olumsuz etkilemektedir. Üç mahalleyi kapsayan yaklaşık 6 bin konutun inşa edildiği alanda aksaklık ve gecikmeler bir an önce giderilmelidir. Efendibey Kentsel Dönüşüm Projesi’nin tamamlanmasını bekliyoruz. Bitmeyen yatırımlar, yarım yamalak işler nedense Niğde’nin kaderi olmaktadır. Kamunun yaptığı yatırımların önemli bir bölümü ne yazık ki Niğde’de zamanında tamamlanmamakta ve gecikmektedir; adliye sarayı, Ulukışla hastanesi, kapalı spor salonu gibi tesisler ne yazık ki bitirilmemiş ve zamanları geçtiği hâlde devam etmektedir. Hükûmetin bu konuda dikkatini çekiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’nın ancak yaşanamaz kentler sıralamasında ön sıralarda kendine yer bulabildiğine ve Hükûmet ile yetkilileri bu konuda uyardığına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Gürsu’daki kazadan sonra gözler Bursa’ya çevrildi. Nüfusa göre Türkiye'nin 4’üncü, sosyoekonomik gelişmişlikte ise 6’ncı büyük kenti. TÜİK verilerine göre çevre, güvenlik ve sivil katılımda 40’ıncı; konut, sağlık ve yaşam memnuniyetinde ise 35’inci sırada yer aldı. Ne yazık ki hiçbir boyutta ilk 4 il içerisinde yer alamadı. Kent yöneticilerinin “Avrupa kenti” olarak tanıtmaya çalıştığı Bursa sağlık boyutunda da ülkemizin 34 kentinin, çevre boyutunda ise 47 kentinin gerisinde kaldı. Bunlar maalesef ki üzücü verilerdir. Bursa ancak yaşanamaz kentler sıralamasında ön sıralarda kendine yer bulabiliyor. Sağlık ve çevre sorunlarında da şimdi de iş ve işçi güvenliği konuları ön plana çıktı. Bursa’nın gerekli sıraya gelebilmesi için Hükûmeti ve yetkilileri bir kez daha bu konuda uyarıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tümer…

7.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Atatürk’ü anlamak ve sevmenin bir düşünceyi anlamak ve sevmek demek olduğuna ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, Atatürk’ü anlamak ve sevmek, bir düşünceyi anlamak ve sevmek demektir. Türk tarihinde Atatürk’ün kişiliğinde beliren yalın bir gerçekçilikle açığa vurulan bu düşünce çağdaş uygarlık düşüncesidir. “Çağdaş uygarlık” deyiminden bilim ve bilimin gücüne inanmayı, insan haklarına karşı saygı duymayı, çalışmanın değerlendirilmesini, ileriye yönelmeyi ve erdemli olmayı anlıyoruz. Çağdaş uygarlığı yaratan, gereği gibi değerlendiren insan gücüdür, insan emeğidir. Çağdaş uygarlık düşüncesi, bütün insanların eşitliğine, özgürlüğüne ve saygıdeğerliğine inanmaktan doğmuştur. Atatürk, insanı kesinlikle ussal bir kimlik içinde görmek eğilimindedir. Atatürk’ü anlamak ve sevmek erdemli olmaktır.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, internet bağımlılığının günümüz insanının karşı karşıya olduğu ve önemle üzerinde durulması gerekli tehlikelerden biri olduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İnternet bağımlılığı günümüz insanının karşı karşıya olduğu, önemle üzerinde durulması gerekli tehlikelerden biridir. Kadın-erkek, genç-yaşlı her yaştan insan bugün internet bağımlısı olma durumuyla karşı karşıyadır. Teknolojinin hızla ilerlemesi bilgisayar ve cep telefonlarını günlük hayatımızın vazgeçilmezleri arasına sokmuş bulunmaktadır. Birçok insanın olağan haberleşme ve bilgi iletişim vasıtası olan internet artık oyunlar ve sohbet siteleriyle yeni bir boyut kazanmıştır. Faydalı bilgiye erişme imkânı da sunan ve iletişim kaynağı olan internet -bilgisayar ve bilgisayar özelliği olan cep telefonları şimdilerde âdeta kontrolden çıkma eğilimi göstermekte- gelişme çağındaki çocuklar için zararlı bir bağımlılığa dönüşebilmektedir. İnternet bağımlılığı, iletişimde kullanılan birtakım figürler ve işaretler dolayısıyla dil öğrenimini ve gelişimini de olumsuz yönde etkilemektedir. İlk başta masum bir ilişki gibi görünen günlük haberleşmeler zamanla faydalı olma işlevini yitirerek sosyal ilişkileri zedelemekte ve zararlı hâle gelmektedir.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet…

9.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli’nin Gebze ilçesinin pek çok mahallesinde tapu sorunu olduğuna ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kocaeli Gebze ilçemizin Hürriyet ve Yavuz Selim Mahalleleri başta olmak üzere 10 mahallesinde tapu sorunu var. Dün bu konuda Genel Kurulda AKP Kocaeli Vekili İlyas Şeker konuştu ve bu mahallelerde kaçak yapılaşma olduğunu söyledi. Oysa buradaki binalar kaçak değildir, elli yıldır burada oturan insanların tapu tahsis belgeleri vardır, bu konuda yasa çok açık. Bu belgeler tapuya esas teşkil eder yani bu insanlar burada hak sahibidir. Her seçimde Gebze belediye başkanı ve Başbakanın “Tapularınız çekmecede.” diyerek verdikleri sözleri tutmak sizin yani Hükûmetin boynunun borcudur. Kentsel dönüşümü bahane ederek orada yaşayan hemşehrilerimizi müşteri gibi görmek vicdansızlıktır. Çünkü biliyoruz ki kentsel dönüşüm değil rantsal dönüşüm yapılmak isteniyor. İnsanlara kendi evlerini fahiş fiyattan satmayı istemek fırsatçılıktır. Oradaki insanlar neyin ne olduğunun farkında. Eğer Başbakanın verdiği sözün sizin için bir kıymeti varsa ince hesaplardan vazgeçip tapuları verirsiniz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akın…

10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, offshore hesaplarıyla ilgili Başbakanın oğulları hakkında derhâl soruşturma açılmasını beklediğine ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ve görevi vergi kaçırmalarını önlemek olan Hükûmetin Başbakanı, oğullarının vergi cennetlerinde offshore hesapları olduğunu kendisi de itiraf etti. Vatandaşa 494 kalem vergi yüklerken yakınlarının para aklaması bu ülkeye bir ihanettir. Kendileri vergi cennetlerinde hesap açarken ülkemizi âdeta vergi cehennemine dönüştürdüler. “Sizin gariban vatandaşlarımızla derdiniz nedir?” diye sormak geliyor… Yazık günah değil mi bu millete? Siyasilerin böyle etik olmayan kurnazlıklar yapması asla ve asla kabul edilemez. Başbakan, oğullarının Malta’da şirketlerinin olmasını denizcilik şirketleri için normal bir işlem olarak yorumlasa da Maliye Bakanlığına bağlı olan MASAK, offshore bankacılık sistemini para aklama yöntemleri arasında sayıyor. MASAK’ın kendi mevzuatında “gelirin yasa dışı faaliyetlerden elde edildiğinin gizlenmesi” olarak kabul ettiği offshore hesaplarıyla ilgili Başbakanın oğulları hakkında derhâl soruşturma açılmasını bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özdiş…

11.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı kuruluşlarda ek ders karşılığı çalışan personelin sorunlarının ne zaman çözüleceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına: Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda ek ders karşılığı çalışan yaklaşık 2 bin personelin sorunlarından bahsetmek istiyorum. Yıllık izni, doğum izni, süt izni gibi hiçbir özlük haklarından faydalanamayan, kimi zaman asgari ücretin altında maaş alan, sigorta primleri eksik yatan, tatil günlerinde maaşları kesilen bu vatandaşlarımızın çalışma koşullarını ve özlük haklarını ne zaman iyileştireceksiniz Sayın Bakan?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yedekci…

12.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, cumhuriyet değerlerine ve Atatürk’ün mirasına bu ülkenin gençliğinin sahip çıkacağına ve Atatürk’ü 79’uncu ölüm yıl dönümünde saygıyla andığına ilişkin açıklaması

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Atatürkçü düşünce, toplumun yaşayışına dair tüm ihtiyaçlara ve çağımızın gerektirdiği gerçeklere ulaşmada anahtardır; fırsat eşitliğini aramak, kadının toplumdaki yerini karanlığın içerisinde doğan bir güneş gibi dünyaya göstermektir; geleceği görerek geleceğimizin sahibi olan gençlere güvenle adım atmak ve onların kendi değerlerini görebilecekleri aynaları sunmaktır.

Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak ve onun gösterdiği yolda yürümek için Atatürkçülüğün tüm ilkelerinin benimsenmiş olması gerekmektedir. Bugüne dek Atatürk’ten uzağa düşen söylemler üreten kişilerin, kendi güçlerini kaybetme korkusuyla, sanki Atatürkçüymüş gibi davranmalarını kabul etmek mümkün değildir. Cumhuriyet değerlerine ve Atatürk’ün mirasına bu ülkenin gençliği sahip çıkacaktır. Atatürk’ün ismini, resimlerini kitaplardan çıkarsanız; stadyumlardan, meydanlardan isimlerini kaldırmaya çalışsanız da bu ülkenin gönlünde eşsiz bir değere sahiptir, dünya lideridir. Atatürk’ü ölüm yıl dönümünde saygıyla anıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Doğan…

13.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, AK PARTİ iktidarları döneminde eğitimin tam bir yapboz tahtasına çevrildiğine ilişkin açıklaması

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, AK PARTİ iktidarları döneminde eğitim tam bir yapboz tahtasına çevrildi. Her değişiklik çocukların ve ailelerin gelecek planlarını değiştirdiği gibi, milyonlarca liranın da çöpe gitmesine sebep oluyor. Basına yansıyan haberlere göre, sınavlarla ilgili geçen yıl ve bu yıl basılmış, 30 milyonu TEOG, 70 milyonu da YGS ve LYS kitapları olmak üzere, yaklaşık 100 milyon kitap kullanılamaz duruma geldi. Türkiye Yayıncılar Birliğinin verdiği rakamlara göre sadece bu kitapların basımı için ithal edilen kâğıdın maliyeti 100 milyon dolar. Yeni sistemden dolayı yayıncılık sektörünü 2 milyar liralık bir ciro kaybı bekliyor, kesilen ağaçlar da cabası. Bu yeni sistemle çocuklarımız ve aileleri bir kaosun içine itilmekle birlikte şimdiden ülkemiz milyonlarca dolar zarara uğramıştır. Artık ellerinizi çocuklarımızın üzerinden de vatandaşın cebinden de çekin.

BAŞKAN – Sayın Tüm…

14.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, ABD’de İran asıllı iş adamı Rıza Sarraf ve eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın yargılandığı dava nedeniyle ne tür tedbirlerin alınacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

ABD’de, kara para aklama ve rüşvet suçlarından yargılanan İran asıllı iş adamı Rıza Sarraf ve eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın yargılandığı davada 4 Halkbank çalışanının tanık olarak dinlenmesiyle ilgili karar alınmıştır. Buna göre, Halkbank yetkililerinin ABD’de, dolandırıcılık ve kara para aklama dâhil, dört suçtan yargılanmasının kamuya zararı ne kadardır? Bir kamu bankası olan Halkbankın bu suçlamalar sonrası hisse değeri ne kadar düşmüştür? Bahsi geçen Halkbank yetkililerine herhangi bir soruşturma açılmış mıdır? ABD’de bulunan yargı makamlarına Halkbanka yönelik herhangi bir inceleme veya soruşturma talebi var mıdır? Bu yargılama Türkiye Cumhuriyeti devletinin saygınlığını ve itibarını zedelemiyor mu? Bu konuda ne tür tedbir almayı düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

15.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, kamu hastanelerine getirilen performans sistemine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kamu hastanelerine getirilen performans sistemi sağlık çalışanları üzerinde baskı yaratırken hastalarımızın da güvenli ve kaliteli sağlık hizmeti almalarını engellemektedir. Edirne ilimizde bulunan ilçe hastanelerinde bulunması gereken ana branş hekimlerinin büyük oranda yetersizliğinden dolayı ilçe hastaneleri neredeyse sadece acil hastalara hizmet vermektedir. Bu nedenle Edirne ilçe devlet hastanelerinde yeterli tedavi olanağı bulamayan hastalarımız daha büyük ilçe hastanelerine ya da Edirne merkezdeki kamu hastanelerine taşınmakta olup maddi kayıpları ve iş kayıpları olmaktadır.

Buna göre, hasta potansiyeli yüksek hastaneler ile hasta potansiyeli düşük ilçe hastanelerindeki performansa dayalı kazanç sisteminin eşitlenmesi üzerine yapılan bir çalışma var mıdır? Kamu hastanelerinin bulunduğu ilçelerde ana branş hekimlerinin bulundurulmasıyla ilgili bir çalışma var mıdır? Edirne ilçe devlet hastanelerinde bulunması gereken uzman hekim sayısı kaçtır?

BAŞKAN – Sayın Çamak’ın yerine Sayın Öz…

16.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, Sözcü muhabiri Gökmen Ulu’nun tahliye edilmesiyle adaletin yerini bulduğuna ilişkin açıklaması

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, sorum Hükûmet adına Sayın Başbakana.

“Sözcü susarsa Türkiye susar.” dedik, Atatürkçü Gökmen Ulu için tahliye istedik. Adalet yerini buldu, Gökmen Ulu tahliye edildi. “Çok mutluyum, babamın içeri girmesi haksızlıktı. Babam hep Atatürkçü oldu. Haksızca içeri girdi, o hep dürüsttü. Benim için canını vereceğini biliyorum.” diyerek herkesi duygulandıran bir konuşma yapan Efe Ulu’nun bu gülümsemesini yüz yetmiş dört gün boyunca soldurdunuz. Efe’nin yüz yetmiş dört gün sonra babasıyla kucaklaşması herkesi ağlattı, duygulandırdı. Bilmiyorum sizin vicdanınız sızladı mı? Efe gibi birçok çocuğun vebalini aldığınızın farkında mısınız? Gülüşünü soldurduğunuz Efe’ye yüz yetmiş dört günün sonunda bunun hesabını nasıl vereceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

17.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararına direnmesinin kanuna aykırı olduğuna ve bu konuda bir işlem yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Adalet Bakanına soruyorum ve cevap istiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi yirmi beş yıl ağır hapis ve tutuklama kararı vermiştir. Bu karar, İstanbul Bölgesi Adliye İstinaf Mahkemesince esastan bozulmuştur.

Yerel mahkeme, bozma kararına uyup duruşma açıp eksiklikleri ve bozma nedenlerini gidermesi ve öncelikle tahliye kararı vermesi gerekirken bunu yapmamış, dosyayı CMK’nın 284’üncü maddesine aykırı olarak iade etmiştir. Direnme yetkisi olmadığı hâlde dosyanın esasına girmeden 2. Ceza Dairesine göndermiştir.

Kendilerini Meclisin ve kanunun üstünde gören, görevlerini suistimal eden 14. Ağır Ceza Mahkemesi ve üyeleri, Cumhuriyet Savcısı hakkında bir soruşturma açtıracak mısınız? Yetki ve sorumluluk çizgisini aşan bu hâkimleri ve savcıları görevden almayı düşünüyor musunuz, yoksa kanuna aykırı olan bu uygulamalara seyirci mi kalacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ilıcalı…

18.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Bakü-Tiflis-Kars demir yolu projesi için Cumhurbaşkanı ve emeği geçen tüm ilgililere şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Bundan tam bir hafta önce, cumhuriyetimizin 94’üncü kuruluş yıl dönümünde, bu anlamlı günde hizmete giren Bakü-Tiflis-Kars demir yolu projesiyle ilgili, bunun önemiyle ilgili, sayın milletvekillerimizin dikkatini çekmek istiyorum.

838 kilometrelik bu hat, Çin ile Avrupa Birliği arasında, Türkiye'de orta koridor dediğimiz hatta büyük bir avantaj sağlamıştır. Dört yıl önceden bugüne kadar 226 milyon yolcu taşıyan Marmaray’la beraber artık Çin’den gelen ürünlerin Avrupa Birliğine giderken orta koridor dediğimiz bu demir yolu hattı sayesinde geçmesi mümkün olacak. Bunun avantajı, demir yolunda 7 bin kilometrelik bir kısalma, deniz yoluna göre de süre on beş güne düşecek. Büyük bir avantaj sağlayacaktır.

İlk hizmete açıldığı zaman 1 milyon yolcu, daha sonra 6,5 milyon ton yük taşıyacağını düşündüğümüz hattın ülkemiz ekonomisine büyük bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz ve bu arada da tabii ki Kars’tan sonra Erzurum, Erzincan hızlı treniyle beraber hem yolcuda hem yükte o bölgemizin kalkınması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – …açısından da büyük bir katkı sağlayacağını düşündüğümüz bu proje için başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve emeği geçen tüm ilgililere teşekkürlerimi, şükranlarımı arz ediyorum.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Doğal gazda indirim verecek misiniz Sayın Vekilim?

BAŞKAN – Sayın Yalım…

19.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79’uncu yıl dönümüne ve son günlerde mazota yapılan zamlara ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, yarın 10 Kasım, Ulu Önder Mustafa Atatürk’ün ölüm yıl dönümü. Kendisini özlem ve saygıyla anıyoruz.

Sayın Başkan, tam on beş yıl önce AKP Hükûmeti devraldığında mazot 1,30 TL’ydi, son iki haftada gelen zamlarla artık 5,66-5,70’e geldi. Sözün bittiği yerdeyiz, ekonominin çöktüğü yerdeyiz. Buradan özellikle Enerji Bakanını ve de Ekonomi Bakanını bir an önce, yapamadıkları ekonomiden dolayı istifaya davet ediyoruz. Bu mazotu kimsenin ödemeye gücü yoktur. Hükûmeti istifaya davet ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bircan…

20.- Edirne Milletvekili Erdin Bircan’ın, Edirne’nin Keşan ilçesi Yayla sahilindeki dalgakıranın mühendislik hatası yüzünden doğayı, tarihî eserleri ve evleri tahrip ettiğine ve bu dalgakıranın tekrar yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERDİN BİRCAN (Edirne) – Seçim bölgem Edirne’nin Keşan ilçesi, Yayla sahilindeki dalgakıran mühendislik hatası yüzünden doğayı, tarihî eserleri ve yurttaşlarımızın evlerini tahrip ediyor. Dalgakıran hatalı yapıldığı için sahil kullanılamıyor, limanın içine kum doluyor. Limanda su derinliği 1 metreye indiği için küçük balıkçı tekneleri dahi limana giriş çıkış yapamıyorlar. Dalgakıran yüzünden tarihî eserler yok olma noktasına gelmiştir. Lodos olduğu günlerde dalgalar tarihî kalıntılara ciddi zarar vermektedir. Dalgakıran yüzünden evlerin önünde oyulmalar meydana gelmektedir. Yurttaşlarımızın ciddi mağduriyeti söz konusudur.

Buradan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanına sesleniyorum: Bir an önce bu dalgakıranın tekrar yapılması gerekiyor. Bakanlık yurttaşlarımızın evlerinin yıkılmasını, tarihî eserlerin tamamen yok olmasını mı bekliyor?

BAŞKAN – Sayın Ahrazoğlu…

21.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, Sağlık Bakanlığına devredilen İskenderun Sakarya Mahallesi’ndeki “Ziraat Bahçesi” olarak bilinen arazinin yeşil alan olarak korunmasını ve Karayolları arazisinin de yeşil alana dönüştürülmesini istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İskenderun Sakarya Mahallesi’nde “Ziraat Bahçesi” olarak bilinen 267 dönümlük, içerisinde ağaçlıklar, fidanlıklar bulunan arazinin Sağlık Bakanlığına devredildiğinden bahsedilmektedir. Bu araziyle ilgili, Büyükşehir Belediyesi İmar Müdürlüğü tarafından yeşil alan olarak korunması kararı verilmiş ve bu karara İskenderun Belediye Meclis üyeleri de Büyükşehir Belediye Meclis üyeleri de uymuştu. Eğer böyle bir karar alınmışsa, İskenderun’da şehir hastanesi yapılacaksa; Arsuz-Belen tarafında, ayrıca Payas’ı, Dörtyol’u da içerisine alacak şekilde Denizciler-Akçay tarafında daha müsait alanların olduğunu… İskenderun’un böyle bir yeşil alandan mahrum edilmemesi gerektiğini, ayrıca Karayolları arazisiyle de ilgili alanın şehir merkezinde bulunan bir yeşil alana dönüştürülmesi için gerekli çalışmaların yapılmasını, bu konuda da Sağlık Bakanlığının duyarlı olmasını istiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Yıldırım…

22.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, AKP’nin iktidara geldiği günden beri eğitim sistemini yapboz hâline getirdiğine ve Nemrut Dağı’ndaki heykellerin put olarak gösterilmesine ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

AKP iktidara geldiği günden beri eğitim sistemini yapboz hâline getirmiştir. Atadıkları her bakan göreve başladığında “Bu sistem yanlış, tamamen değişmeli.” deyip bir anda, altyapısı olmayan, daha önce denenmeyen bir sistemi getirerek öğrencilerin, velilerin, öğretmenlerin plan ve projelerini altüst ettiler. Büyük övgülerle getirdiğiniz TEOG sınavının yerine mahallî yerleştirme sistemini hiç tartışmadan, veli, öğrenci ve öğretmenlerin ne gibi sorun yaşayacaklarını düşünmeden getiriyorsunuz. 100 binlerce öğretmen atanmayı beklerken derslere cami imamları giriyor. Bilimi, barışı, birlikte yaşamayı anlatan çocuk kitapları yasaklanırken ikinci sınıf masal kitaplarında babanın çocuğunu öldürmesinden, kaynar kazanlarda kaynatılmasından bahsediliyor.

Yine, UNESCO tarafından dünyanın kültür mirası olarak kabul edilen Nemrut Dağı’ndaki heykeller için “inançsızlığın, ahlaksızlığın, çirkinliklerin ve putperestliğin merkezi…” görsel olarak kullanılıyor bunlar. Bu zihniyet hepinize çok tanıdık gelmiyor mu? Resmen IŞİD’vari bir eğitim amaçlanıyor. Eğitim bilimsel olmalı, laik olmalı.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Türkiye’nin UNESCO Yürütme Kuruluna seçilmesine ve Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu Avrupa Bölgesinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı seçilmesine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye bu hafta içinde iki haklı gurur yaşadı ve biz de bu sevincimizi Genel Kurulla paylaşmak istiyoruz.

8 Kasım 2017 tarihinde Türkiye UNESCO’nun en üst icra kurulu konumunda olan yürütme kuruluna Almanya’yı geride bırakarak seçilmiştir.

Yine, 189 ülkeden katılımın olduğu Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu genel kurulunda yapılan seçimlerin ardından Kızılay Başkanımız Doktor Kerem Kınık, 116 oyla Alman rakibine karşı seçimi kazanarak Federasyonun Avrupa Başkanı seçilmişlerdir. Ben kendilerine ve ülkemize tekrardan hayırlı olsun diyor ve bu haklı sevincimizi sizlerle paylaşıyorum.

Şimdi, sisteme giren sayın grup başkan vekillerine iki dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Usta, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79’uncu yıl dönümüne, Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin Germiyan kampüsünde PKK’lılarca şehit edilen ülkücü Hasan Şimşek’in vefatının 4’üncü yıl dönümüne ve Diyarbakır Lice yolunda öğretmen taşıyan bir servis aracının devrilmesiyle yaralananlara Allah’tan şifa dilediğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yarın 10 Kasım, cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 79’uncu yıl dönümüdür. Hayatını milletine adayan büyük devlet ve siyaset adamını gururla, özlemle ve şükranla anıyoruz. Türk milletini hak ettiği onurlu ve bağımsız yaşama seviyesine çıkarmada üstün bir çaba ve mücadele azmi gösteren Gazi Mustafa Kemal’e büyük bir vefa ve gönül borcumuz vardır. Yüksek erdemi sayesinde Samsun’da atılan ilk adımla tutsaklık engelleri aşılmış, cumhuriyetin ilanıyla milletimiz kendi kaderine sahip çıkacak iradeyi göstermiştir.

Atatürk, Türk milletine kendini adamış ve bıraktığı emanetleriyle de çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşılacağına o yıllardan işaret etmiştir. Eserleri ve öğütleri Türk milleti yaşadığı sürece var olacaktır. Büyük Önder, fikir, ideal ve eserleriyle bağımsızlığımızdan tarihimize, dilimizden sanatımıza ve benliğimize kadar en gerçek fikirlerin ve en sıcak duyguların içinde aramızda hep yaşayan bir önderdir. Atatürk’ün ölümsüzlüğe uğurlandığı günün yıl dönümünde herkese düşen en büyük görev, Atatürk’ü ve en büyük eseri cumhuriyetin değerlerini her koşulda korumak ve Türkiye’yi aydınlık yarınlara taşımaktır. Sadece 10 Kasımlar değil, düşüncelerimizde Atatürk’ün mücadele azmi, bizlere yüklediği sorumluluklar ve gösterdiği hedefler asla unutulmamalıdır. Ülkemizin en zor anlarında ortaya koyduğu millî hedef ve stratejilerin hatırlanması, çabalarının anlam ve öneminin çok iyi bilinmesi gerekmektedir.

Atatürk’ün, millî ızdırapları bıçak gibi kesen azmi ve inanmışlığı vardı, millî arayışlara cevap üreten bir irade ve ilke gücü vardı. Olayların akışına kapılan değil, istikamet çizen; pasif ve parçalı değil, aktif bir şekilde gelişmelere müdahil olan bir müktesebat zenginliği, bir mizaç özelliği şahsında temerküz etmişti. Bizzat demişti ki: “Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine sadakat gerekir.” 10 Kasım, bir matem gününden ziyade Gazi Mustafa Kemal’in daha iyi anlaşılıp, daha iyi kavranıp fikir ve eserlerinin her yönüyle tanıtılması açısından önemli ve tarihî bir eşiktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – Atatürk, tam bağımsızlıktır; Atatürk, cumhuriyettir, cumhurun ta kendisidir; Atatürk, Türk milletinin ortak değeridir; Atatürk, Türk’tür, Türk’ün Samsun’dan Ankara’ya kadar süren mücadelesinin kınından çıkmış kılıcıdır. Vefatının 79’uncu yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hürmet ve minnet duygularımla anıyorum, ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Sayın Başkan, bugün aynı zamanda Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin Germiyan kampüsünde PKK’lılarca şehit edilen ülkücü Hasan Şimşek’in vefatının da 4’üncü yıl dönümü. Hasan Şimşek’i ve bütün ülkü şehitlerini rahmetle anıyorum.

Bugün ayrıca acı bir kaza oldu. Diyarbakır Lice yolunda öğretmen taşıyan bir servis aracı devrildi, 4’ü ağır 16 yaralımız var. Ben hepsine Allah’tan şifa diliyorum. Bu vesileyle de servis konusunun bir kez daha gündemimize alınması gerektiğini düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kerestecioğlu…

24.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Şanlıurfa’nın Harran ilçesinde ısınmak için pamuk yığınında uyuyan 14 yaşındaki çocuk işçi Beşar Güneş’in boğularak hayatını kaybetmesine, Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’ya baskının artarak devam ettiğine, Avrupa Konseyinde Türkçe konuşulması kararından vazgeçilmesine ve milletvekillerinin Genel Kurul çalışmalarına katılması gerektiğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün Şanlıurfa’nın Harran ilçesinde pamuk yığınının arasında kalan, daha doğrusu ısınmak için orada uyuyan 14 yaşındaki çocuk işçi Beşar Güneş boğularak hayatını kaybetti.

Çocuklarımızı gözümüzden sakınırken daha kaç çocuk işçinin ölüm haberini vereceğiz, gerçekten sormak isteriz. Bunu önlemenin yolu gelir eşitsizliğini önlemek ve her çocuğun güvenle gelişmesini temin etmektir. Bugün zenginlere af, yoksul halka vergi getiren Meclisteki torba yasayı, bir de, kaybettiğimiz çocuklarımızı, özellikle de bugün Beşar Güneş’i, pamuklar içinde ölen çocuk işçiyi düşünerek değerlendirin.

Sayın Başkan, Nuriye ve Semih OHAL KHK’siyle haksız bir biçimde mesleğinden ihraç edilen akademisyenler ve onların “İşimi geri istiyorum.” diyerek direnmesinin 1’inci yılı geride kaldı. İki eğitimci iki yüz kırk altı gündür açlık grevinde. Nuriye Gülmen’in babası Şaban Gülmen “Tek istediğimiz kızımıza canlı olarak kavuşmak ve Semih’le birlikte işlerine geri dönmeleri.” diyor. Biz Hükûmetten bu genç insanların hayatını kurtaracak bir adım beklerken bu insanlara baskı artarak devam ediyor. Bildiğiniz gibi, daha önce avukatları tutuklandılar, hatta işkence gördüler ve bir avukatın kolu kırıldı. Dün ise Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı olan Selçuk Kozağaçlı gözaltına alındı. Az önce, yine biliyorsunuz, birkaç saat önce İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan gözaltına alındı Yüksel Caddesi’nde basın açıklaması yapmak isterken. Gerçekten Türkiye’nin bu hâlinden memnun musunuz ve bir sınırınız var mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Nerede duracaksınız? Daha kimler gözaltına alınacak, kimler tutuklanacak? Bunu sormak istiyoruz.

Az önce bazı sevindiğiniz konuları ifade ettiniz, ülkemiz için iyi olduğunu. Şimdi, Avrupa Konseyinde, 20 milyon liralık ek katkının çekilmesi kararı verildi aynı zamanda. Şimdi, insan hakları savunucularından milletvekillerine, hukukçulara, gazetecilere haksız yargılamaları gündeme getirdiğimizde “Yargı bağımsızdır.” diyorsunuz ama yargı bağımsızsa neden yargılaması devam eden bir kişiye ödül verildi diye rahatsız oldunuz? Ya da sadece bu nedenle 20 milyon ek katkı geri çekilebilir mi ve bunun gerçekten Türkiye’nin itibarını artıracağını mı düşünüyorsunuz?

Devlette istikrar aranır. Yani bir devletin uluslararası arenada itibar kazanabilmesi, bu itibarı koruyabilmesi için güvenilir bir partner olması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlıyorum.

İki yıl önce Sayın Davutoğlu’na konuşma yaptırarak, “Artık Avrupa Konseyinde Türkçe konuşulacak.” diyerek söz veren bir ülke iki yıl sonra bu kararından vazgeçerse uluslararası saygınlığını da yitirir.

Son olarak şunu ifade etmek isterim: Ben bu Meclise ilk geldiğimde, burada, bütün grup başkan vekilleri her konuda konuşuyorlardı, defalarca söz istiyorlardı, bu Meclis doluydu ve bu Mecliste insanların asgari de olsa birbirine karşı daha fazla saygısı vardı. Şimdi şu Meclisin hâline bakın, içeride hiç kimse yok. Ben bu hafta iki yakınımı kaybettim ve iki cenazeye gidemeden burada görevime devam ediyorum. Aynı şeyi buradaki milletvekillerinden de bekliyorum. Siz bizim gerçekten Türkiye gündemi için önemli olan sözlerimize “Daha fazla değil, zaten alacaksınız.” diye kısıtlama getirmeye çalışıyorsunuz. Bunu da kabul etmediğimi ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Bunu, konuşurken bari söylemeyin Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Konuşacağım tabii yani konuşurken nasıl söylemeyeyim?

BAŞKAN – Yani bugüne kadar kısıtlama yapmadım ama bu Meclisin de bir çalışma düzeni var, sistematiği var, bir İç Tüzük var.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, işte o düzeni işaret ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – O benim konum değil. Burada ben bu Meclisi İç Tüzük’e göre yönetmek durumundayım. Sözün verilme zamanını, süresini tabii ki bizler takdir ediyoruz ve bugüne kadar da kısmamaya çalıştık siz de takdir edersiniz ki.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bugün için söylüyorum ben de.

BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye’nin UNESCO Yürütme Kuruluna seçilmesine, Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Avrupa Federasyon Başkan Yardımcılığına seçilen Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ı kutladığına, Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı ile İnsan Hakları Derneği Başkanının gözaltına alınmasına, Anayasa Mahkemesinin İç Tüzük değişikliğiyle ilgili başvurularını esastan görüşmeyi kabul etmesine ve 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, öncelikle, biraz önce sizin de duyurusunu yaptığınız, dün de sayın milletvekilimizin Meclise bildirdiği UNESCO Yürütme Kuruluna seçilen arkadaşlarımızı ve Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Avrupa Federasyon Başkanlığına seçilen Kızılay Başkanını kutluyoruz. Bunlar Türkiye’yi gururlandıran konular.

Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanının ve İnsan Hakları Derneği Başkanının gözaltına alınması, birinin bırakılıp diğerinin hâlâ gözaltında olması da Türkiye’yi utandıran şeyler, bu Meclisin ortak olarak üzerinde düşünmesi gereken meseleler.

Bunun yanında, Anayasa Mahkemesi, İç Tüzük değişikliğiyle ilgili başvurumuzu esastan görüşmeyi kabul etti ama hâlen daha süreç işleyedursun Anayasa Mahkemesinin değerli üyelerine Meclisin bu hâlini göstermek isteriz. Muhalefetin elinden Anayasa’ya aykırı olarak alınan yoklama yetkisi… 184 milletvekili olmadan çalışmayı Anayasa yasaklarken, toplantının yeter sayısı oyken, bugün 8 kişilik bir iktidar partisi grubu, ki Meclisi çalıştırmak zorunda olan grup, o sayıyı bulmak zorunda olan grup bu hâldedir. Bu ne sonuç doğuruyor? Bu sefer 184 bariyeri, 184 denetimi ortadan kalkınca 139’u bulamaz hâle geliyorlar, pratik bir faydası yok, yine Meclis çalışamıyor, dün de gördük ama bir gerçek var: Dün Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu elden yoklama dolaştırıyordu. Yani denge ve denetim önemli bir şey. Siz “Bunu muhalefetin elinden aldık.” diye bakıyorsunuz ama o denetimi kendiniz yapıyorsunuz. Bu ne demek? “Muhalefet lazımsa onu biz de yaparız, biz yaparız.” diyen bir diktatöryal iktidar anlayışının Meclise yansıması. Bunu da kayıtlara geçirmek istedim ama Anayasa Mahkemesi bir an önce Anayasa’ya aykırı bu kararından vazgeçmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kaldı ki Meclis Başkanı değişimi bekleniyor, ardından veya devam edecekse de ardından hızla o koordinasyon toplantısının yapılıp bu yoklamanın istenebileceği, istenemeyeceği hâllerin de bir standarda kavuşturulması lazım.

Sayın Başkan, yarın 10 Kasım, Ata’mızın ebediyete intikalinin 79’uncu yılı. Buradan bir kez daha yenilemek isteriz ki: “Bağımsızlık ve demokrasi benim karakterimdir.” diyen ve bize başta cumhuriyet ve Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere sonsuza kadar kararlılıkla savunup koruyacağımız iki büyük emanet bırakan Ata’mıza aramızdan ayrılışının 79’uncu yılında bir kez daha saygılarımızı, minnetlerimizi, özlemlerimizi sunuyoruz ve kendisine bir kez daha söz veriyoruz: Büyük eserin Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacak.

Bir tespiti buradan yapmak lazım: Atatürk sevgisi ne bir partiye ne de mevcut iktidara ait olan bir şey değildir. Yediden yetmişe bu vatanın her karış toprağında, milletimizin gönlünde ve kalbinde taht kurmuş tek lider ve bu ülkenin kurucusu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anılması, sevilmesi, saygı duruşunda bulunulması, ebedî istirahatgâhının ziyaret edilmesi son derece önemlidir. Zaten önümüze bariyerlerin çekildiği 10 Kasımlarda dahi bu millet milyonlar olup Anıtkabir’e akmıştı. Ama şimdi, “16 Nisanda niçin bu kötü sonucu aldık?” diye analiz yapanların, cumhuriyetin değerlerine saldırmakta geri durmayanların 16 Nisandan sonra 2019 korkusuyla yaptırmış olduğu odak grup çalışmalarından çıkan sonuçlardan sonra Anıtkabir’in yolunu bilmeyenlere Anıtkabir’in yolunu işaret etmeleri elbette fiziken doğrudur ama bugün o günleri görenlerin, bilenlerin ve anketlerden çıkan sonuçlarla bu yapmacık sevgiyi üretenlerin de samimiyetinin halk tarafından sorgulanıyor olmasına da kimse şaşırmasın.

Dün Tesla’nın kurucusu dâhi girişimci Elon Musk’un Türkiye’ye gelip de yaptığı görüşmeler değil, Anıtkabir’den yaptığı paylaşım ön plana çıkıyorsa şunu görmek lazım: Türkiye’nin yarınlarını Atatürk’te bulmak için dâhi olmaya gerek yoktur.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

26.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, terörle mücadelenin kararlı bir şekilde sürdürüldüğüne, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu Avrupa Bölgesinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak seçilen Kızılay Başkanı Kerem Kınık’a başarılar dilediğine, Türkiye’nin UNESCO Yürütme Kuruluna seçilmesine ve 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizler burada milletimizin beklentilerini en üst seviyede karşılayacak düzenlemeler için çalışırken bir taraftan da terörle mücadelemiz kararlı bir şekilde sürdürülüyor. Buradan, başarılı bir şekilde operasyon yapan tüm emniyet güçlerimizi, kolluk kuvvetlerimizi tekrar tebrik ediyoruz. Buradan dualarımızla beraber yanlarında olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyoruz.

Bunun dışında, dünyaya parmak ısırtacak bu gelişmeler olurken geçtiğimiz haftalarda da dünyaya parmak ısırtacak projeleri bir bir hayata geçirdiğimizi de belirtmek istiyorum. Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Hattı’nın açılışı, ardından yine ilk yerli otomobilimiz için konsorsiyumun tanıtılması ülkemiz açısından uluslararası arenada da çok önemli gelişmelerdir. Bu anlamda, gerçekten bu yiğit, vatansever kişilere de yürekten teşekkür ediyorum cesaretlerinden dolayı. Ülkemizi sıçratacak gelişmeler yaşanmaktadır.

Bu gelişmeler olurken öbür taraftan da uluslararası dünyada, uluslararası karar alma mekanizmalarında ülkemizin rolü adına yine tarihî adım niteliğinde müjdeli haberler var ki siz de biraz evvel bu müjdeli haberleri Divandan paylaştınız. 6 Kasımda Antalya’da gerçekleştirilen Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu Genel Kurulunda yapılan seçimlerde Kızılay Genel Başkanı Sayın Kerem Kınık, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu Avrupa Bölgesinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak seçilmiş, dünyanın dört bir yanındaki mazlumların yardımına, muhtaç insanların yardımına koşan Kızılayın bu başarısı hepimizi onurlandırmıştır. Buradan kendilerini tebrik ediyoruz. Yine, dünyanın her köşesinde ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşacak Kızılay yeni vizyonuyla. Kendilerine de başarılar diliyorum.

Yine bir başka gelişme de dün yaşandı, Dışişleri Bakanlığımız vasıtasıyla bu haberi aldık. Türkiye, kurucu üyesi olduğu UNESCO’nun 58 üyeli en üst düzey icra organı olan Yürütme Kurulunda 2017-2021 yılları arasında görev yapmaya hak kazandı. Böylece, UNESCO’nun tüm alt komitelerinde aktif çalışmalarını sürdüren ülkemiz, bundan böyle yürütme Kurulu üyesi sıfatıyla çalışmalara katkı sağlayacak. Buradan da yine gurur verici bir gelişme olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Önümüzdeki dört yıl boyunca da burada söz sahibi olunacaktır. Kendilerini tebrik ediyoruz.

Bildiğiniz gibi, yarın 10 Kasım ve büyük bir komutan olarak milletimizle birlikte istiklal mücadelesini zafere ulaştıran, yeniden tarih sahnesinde yer almamızı sağlayan, kurduğu cumhuriyetle çağdaş uygarlığın kapılarını aralayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete irtihalinin 79’uncu yıl dönümü. Onun hatırasına sahip çıkmak, bağımsızlığımıza, vatanımıza, bayrağımıza, cumhuriyete ve ülkemizin bin yıllık medeniyet birikimine Kurtuluş Savaşı ruhuyla, 15 Temmuz ruhuyla sahip çıkmayı gerekli kılar. Bu vesileyle vefatının 79’uncu yılında cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi saygı, rahmet ve minnetle yâd ediyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Başkanlık Divanı olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 79’uncu yıl dönümünde saygıyla andıklarına ilişkin konuşması

BAŞKAN - Biz de Başkanlık Divanı olarak cumhuriyetimizin kurucu lideri ve aynı zamanda Gazi Meclisimizin ilk Başkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 79’uncu yıl dönümünde saygıyla anıyoruz.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- TBMM Başkanlığı için gösterilecek adaylarla ilgili Başkanlık duyurusu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, içinde bulunduğumuz 26’ncı Yasama Döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı 22 Kasım 2015 tarihinde seçilmiş olup görev süresi 22 Kasım 2017 tarihinde sona erecektir.

Anayasa’nın 94’üncü, İç Tüzük’ün 10’uncu maddesine göre ikinci devre için yapılacak seçimlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan adaylarının Meclis üyeleri içinden birinci devre için seçilen Başkanın görev süresinin dolmasından on gün önce başlamak üzere beş gün içinde Başkanlık Divanına bildirileceği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle, başkan adaylarının Başkanın görev süresinin dolmasından önceki 10’uncu gün olan 12 Kasım 2017 Pazar günü ile 16 Kasım 2017 Perşembe günü saat 24.00’e kadar Başkanlık Divanına bildirilmesi gerekmektedir.

Bilgilerinize sunulur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2016 yılı harcamalarına dair dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu’nun 37’nci maddesi ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 69’uncu maddesi kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2016 yılı harcamalarına ilişkin dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi (3/1207)

08/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu’nun 37'nci maddesi ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 69'uncu maddesi kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2016 yılı harcamalarına ilişkin dış denetim raporları, Başkanlık Divanının 11 Ekim 2017 tarihli toplantısında üst yöneticilerin cevapları da dikkate alınarak görüşülmüş ve ekteki inceleme sonuçlarının Genel Kurulun bilgisine sunulmasına karar verilmiştir.

Bilgilerinize sunulur.

                                                                                                                                 İsmail Kahraman

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2016 Yılı Dış Denetim Raporları İnceleme Sonuçları

I- Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış Denetim Raporu

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2016 mali yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere görevlendirilen Sayıştay uzman denetçileri tarafından düzenlenen 19/09/2017 tarihli TBMM Dış Denetim Raporu’nda "2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’yla tahsis edilen ödeneklerin, harcama birimleri tarafından kullanımı sırasında düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığı, hazırlanan mali tablolarının doğruluğu, denkliği ve güvenilirliği” hususlarının incelendiği belirtilmiştir.

Yapılan inceleme sırasında;

Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı idari birimler için Bütçe Kanunu’yla tahsis edilen ödeneklerin harcama birimleri tarafından kullanılması sırasında düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığı, 2016 yılına ait cetvel ve tablolarda gösterilen gider rakamlarının; doğru ve denk olarak kaydedilip kaydedilmediği, toplamlarının doğru, denk ve tutarlı olup olmadıkları ve hesapların birbirleriyle mutabık bulunup bulunmadıkları hususlarına bakılmıştır.

Bütçede tahmini olarak yer alan kullanılabilir ödenek rakamlarıyla kesin hesap sonuç rakamları karşılaştırılmak suretiyle gerçekleşme oranları ve uygunluk durumları, programa alınan yatırımların gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği araştırılmış, cetvellerdeki rakamların dayandıkları sarf belgelerinin ilgili mevzuatına uygunluğu örnekleme yoluyla denetlenmiştir.

Raporda özetle;

TBMM Başkanlığının 2016 yılı başlangıç ödeneğinin 840.029.000 TL olup yıl içinde yapılan aktarmalar ve eklemelerle birlikte bu tutarın 895.045.869,40 TL'ye ulaştığı ve 31/12/2016 tarihi itibariyle de bu ödeneğin 825.566.400,10 TL'sinin, başka bir deyişle yüzde 92,2'sinin harcanarak yüzde 7,35' inin iptal edildiği belirtilmiştir.

Raporda “ekonomik sınıflandırmaya göre” harcamalar dikkate alınarak; personel için ayrılan ödeneğin yüzde 95,2 oranında kullanıldığı, Sosyal Güvenlik Kurumu prim giderlerine ayrılan ödeneğin yüzde 98,6 oranında kullanıldığı, cari transferler ödeneğinin yüzde 97,8 oranında kullanıldığı, mal ve hizmet alımlarına tahsis edilen ödeneğin yüzde 91,0 oranında kullanıldığı, sermaye giderlerine ayrılan ödeneğin yüzde 54,7 oranında kullanıldığı, sermaye transferlerine ayrılan ödeneğin yüzde 100 oranında kullanıldığı belirtilmiştir.

Ayrıca;

TBMM Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığınca arşivlenen ödeme emri belgeleri ve muhasebe işlem fişleri tutarlarıyla bunların kaydedildiği ilgili hesaplardaki tutarların mutabık olduğu,

Kesin hesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve denk olduğu, ödenek üstü harcama yapılmadığı,

Harcama Birimi Başkanları ile Strateji Geliştirme Başkanı ve diğer personelin mali işlemlerin yürütülmesinde ve buna ilişkin harcama belgelerinin düzenlenmesinde ve muhasebe kaydında, ilgili mevzuatta düzenlenen usul ve esaslara uygun şekilde işlem yaptıkları,

Üst yöneticinin kalkınma planına, yıllık programa, kurumun stratejik plan hedefleri ile hizmet gereklerine uygun olarak bütçe hazırlanması ve uygulanmasına, kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını sağlamaya özen gösterdiği,

ifade edilmiştir.

Harcama belgelerinin incelenmesinde ise;

Millî Saraylardaki tarihî hasırların ve merdivenlerin muhafazasını sağlamak amacıyla yolluk halı alımına ilişkin ödeme emri belgesi ekine teknik şartnamede istenilen "güve yemezlik", "alev almazlık” ve "antibakteriyel” özelliklerinin bulunduğunu tevsik eden belgelerin eklenmediği belirtilerek bundan böyle teknik şartname hükmü uyarınca istenilen belgelerin bir örneğinin ve/veya bahse konu belgelerin alındığına dair tutanağın ödeme emri belgesine eklenmesinin,

"Veri Depolama Alanı Disk Artırımı Mal Alımı İşinde” her bir malzeme kalemi ve/veya grupları için ayrı ayrı teklif fiyat alınması yerine tüm malzemeler için tek bir fiyat üzerinden teklif alındığı ve tek bir kalem üzerinden de iş artışına gidildiği belirtilerek bundan böyle her bir malzeme kalemi ve/veya grupları için ayrı ayrı teklif alınmasının, iş artışına ihtiyaç duyulması hâlinde de her bir malzeme kalemi ve/veya grupları üzerinden iş artışına gidilmesinin uygun olacağı ifade edilmiştir.

Bu çerçevede, dış denetçilerin denetim bulguları ve önerileri dikkate alınarak düzenlenen üst yönetici cevabında;

Raporda fazla ödemeye ilişkin herhangi bir husus bulunmadığı, sadece usul ve esasa ilişkin 2 tespit ve öneriye yer verildiği görülmüştür.

Merkezî Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliği’nin 6'ncı maddesi ile yine bu yönetmeliğe istinaden düzenlenen Genel Tebliğ’in 6'ncı maddesinde söz konusu belgeler taahhüt dosyasında bulunması gereken belgeler arasında sayılmadığından ödeme emri belgesine eklenmediği ancak teknik şartnamede belirtilen bahse konu belgelerin ihale aşamasında istenilerek ihale işlem dosyasında muhafaza edildiği ve herhangi bir kamu zararına sebebiyet verilmediği,

Mevcut veri depolama sisteminin kapasitesinin büyütülmesi için sistem bütününü oluşturan raflar, diskler ve kontrol kartlarının (8 TB'lık 40 adet disk ve 2 adet 200 GB'lık Write SSD disk) 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 19'uncu maddesi gereğince açık ihale usulüyle satın alındığı ancak sistemin tam yedekliliğini ve sürekliliğini sağlamak için ihtiyaç duyulan kontrol kartlarına ilaveten 4 adet daha kontrol kartına gereksinim duyulması üzerine sözleşmenin 24'üncü maddesinde yer alan yüzde 20'lik iş artışı kapsamında yüzde 9,7'lik iş artışı yapılarak temin edildiği ve herhangi bir kamu zararına sebebiyet verilmediği,

ifade edilmiş ve Dış Denetim Raporu’nda yer alan öneriler kapsamında gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilmiştir.

II- Sayıştay Dış Denetim Raporu

Sayıştay Başkanlığının 2016 mali yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanınca görevlendirilen İçişleri Bakanlığı mülkiye başmüfettişleri tarafından düzenlenen 20/6/2017 tarihli Dış Denetim Raporu’nda; 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’yla tahsis edilen ödenekler kapsamında yapılan harcamalar ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak, bu ödeneklerin kullanımı sırasında "düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığı, kamu kaynaklarının ekonomik, etkili ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığı, yapılan harcamaları gösteren mali tablolarının güvenilirliği ve doğruluğu” hususlarının incelendiği belirtilmiştir.

Raporda özetle;

Sayıştay Başkanlığına 2016 yılı bütçesinde 225.656.500 TL ödenek tahsis edildiği, bu ödeneğin 203.645.740,43 TL'lik kısmının harcandığı, söz konusu bütçe ödenekleri ve harcama rakamları oransal olarak karşılaştırıldığında ise 2015 yılında tahsis edilen bütçe ödeneğinin yüzde 93,95'inin, 2016 yılında ise yüzde 90,25 'inin harcandığı belirtilmiştir.

Ayrıca;

Kurumun ödeme emri belgeleri ve muhasebe işlem fişlerine dayalı olarak tahakkuk ettirdiği ödemeleri ile banka hesap özetlerinin mutabık olduğu,

Kesin hesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve denk olduğu, ödenek üstü harcama yapılmadığı,

Sayıştay Başkanının üst yönetici olarak, bütçeyle verilen kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılmasını temin edecek mali tedbirlerin alınmasında, 5018 sayılı Kanun’da öngörülen mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesinde, görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde üstün gayret gösterdiği,

Harcama yetkilisi, gerçekleştirme görevlisi, mali hizmetler birim yöneticisi ve muhasebe yetkilisinin, mali mevzuatın uygulanmasında ve gerekli tedbirlerin alınmasında azami çaba sarf ettikleri,

İdarenin mali faaliyetle ilgili olarak alınan kararları ve işlemlerinin Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde yürütüldüğü,

ifade edilmiştir.

Harcama belgelerinin incelenmesinde ise;

Doğrudan temin yoluyla mal ve hizmet satın alınması konusunda kanunda belirtilen limitler sınırı içerisinde kalınmasına özen gösterilmesi,

Bazı ihale dosyalarının incelenmesi sırasında ihale komisyonunca ihale aşamasında doldurulması zorunlu olan "Zarf Açma ve Belge Kontrol Tutanağı’nda” teklif mektubu ve geçici teminat belgelerine "Var Uygun-Var Uygun Değil” olarak yazılması gerekirken "Var” şeklinde yazıldığı, teklif mektubu veya geçici teminat değerlerine ilişkin belgelerin, Zarf Açma ve Belge Kontrol Tutanağı Standart Formu’nda yer aldığı gibi doldurulmasına özen gösterilmesi,

Bazı mal ve hizmet alımlarında ödemeye ilişkin zorunlu olarak fatura düzenlenmesi gerekirken, iş yerlerine fatura düzenlemediği hâlde, makbuz ve harcama pusulası karşılığında ödeme yapıldığı ifade edilerek, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 229'uncu maddesi kapsamında zorunlu olarak fatura düzenlemesi gereken iş yerlerinden "Makbuz veya Harcama Pusulası” yerine fatura alınması ve ödeme emri belgesine eklenmesine özen gösterilmesi,

Bazı ödeme emri belgelerinde muhasebe yetkilisi imzası olmasına karşın, isim ve soy isminin yazılmadığı ifade edilerek, Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliği’nin 5'inci maddesi gereğince ödeme emri belgelerine muhasebe yetkilisinin isim ve soy isminin yazılmasına özen gösterilmesi,

Bazı ödemelere ait Muhasebe İşlem Fişi ve Ödeme Emri Belgeleri ekinde, ödeme yapılacak kişi veya firma dilekçeyle belirtilmiş ise de kuruma vermiş oldukları dilekçede kişilerin adı ve soyadının bulunmadığı ifade edilerek, Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliği’nin 8'inci maddesi hükmüne uygun şekilde yapılmasına özen gösterilmesi,

Bazı denetçilerin yurtiçi geçici görev yolluğu bildirimini doldururken, zorunlu gider harcamalarını açık ve net bir şekilde yazmadıkları ifade edilerek, uygulamada birtakım aksaklıklara mahal verilmemesi açısından yurtiçi geçici görev yolluğu bildirimlerinin tam ve eksiksiz doldurulmasına özen gösterilmesi,

Denetime tabi dönem içerisinde, Sayıştay Başkanı, daire başkanları, üyelere, denetçilere ve savcılara; kullanılmak üzere verilen dizüstü bilgisayarların beş yılı dolmuş olanları ile süresine bakılmaksızın emeklilik ve ölüm hâlinde kullanan kişilere, Genel Sekreterliğin 22/11/2010 tarih ve 2010-88 sayılı onayıyla demirbaş kayıtlarından düşülerek verildiği ifade edilerek, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 63'ünci maddesinin 4'üncü fıkrasında yer alan “…diğer hususlara ilişkin olarak” cümlesi çerçevesinde "Sayıştay Meslek Mensuplarına Dizüstü Bilgisayar Verilmesi Hakkında Yönetmelik” çıkarılması ve akabinde bu Yönetmelik hükümlerine göre laptopların düşümünün yapılmasının uygun olacağı,

ifade edilmiştir.

Bu çerçevede, dış denetçilerin denetim bulguları ve önerileri dikkate alınarak düzenlenen üst yönetici cevabında;

Doğrudan temin yoluyla mal alımına ivedi ihtiyaçlar ve zaruret hâlleri gibi istisnai durumlarda başvurulduğu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda öngörülen usul ve şartlara uyulmakla birlikte bundan sonraki uygulamalarda öneri doğrulusunda hareket edileceği,

Denetim dönemi içerisinde bir dosyada tespit edilmiş olan hususa ilişkin olarak bundan böyle yapılacak ihalelerde, tutanaklara Hizmet Alım Uygulama Yönetmeliği’nde belirtilen uygun ibareler yazılması konusunda gerekli hassasiyetin gösterileceği,

Söz konusu ödemenin Fransız Kültür Merkezine yapılan yabancı dil kursu ücretine ilişkin olduğunun anlaşıldığı, bundan böyle yapılacak ödemelerde, faturanın ödeme emri belgesine eklenmesi hususunda gerekli özenin gösterileceği,

Sayıştay Başkanlığının muhasebe hizmetleri TBMM Başkanı tarafından atanan muhasebe yetkilisince yerine getirdiği, konuyla ilgili TBMM Strateji Geliştirme Başkanlığıyla görüşüldüğü, yapılan görüşmede söz konusu eksikliğin giderildiği, bundan böyle gerekli hassasiyetin gösterileceği,

Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliği’nde belirtilen esaslara uygun olarak hareket edileceği,

Ödeme emri belgelerine bağlanmış yurt içi görev yolluğu bildirimlerinin zorunlu giderler hanesine harcamaların hangi tür vasıtayla yapıldığının yazılması ve tereddütlere mahal verilmeyecek şekilde genel ifadelerin netleştirileceği,

6085 sayılı Kanun’un 63 ve 80'inci maddeleri gereğince aylık, ödenek, mali, sosyal, emeklilik ve diğer hakları yönünden 2802 sayılı Kanun’a tabi olan meslek mensupları ile başsavcı ve savcılara zati demirbaş olarak verilecek bilgisayarlar hakkında; 2802 sayılı Kanun’un 112'nci maddesine dayalı olarak yürürlüğe konulmuş olan "Hakim ve Savcılara Dizüstü Bilgisayar Verilmesi Hakkındaki Yönetmelik" hükümlerinin uygulanması için Başkanlık makamından 25/8/2017 tarih ve 61789278-020-173425 sayılı onayın alındığı, yapılan işlemde mevzuata aykırı bir hususun bulunmadığı,

ifade edilmiş ve dış denetim raporunda yer alan öneriler kapsamında gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilmiştir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.49

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, 9/11/2017 tarih ve 2475 sayıyla Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, son zamanlarda artan iş kazalarının sebeplerinin araştırılması ve gerekli önemlerin alınması, yaşanan olayların bir daha yaşanmaması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

9/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 9/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                                     Erhan Usta

                                                                                                                                        Samsun

                                                                                                                          MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

MHP Grup Başkan Vekili ve Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 9 Kasım 2017 tarih 2475 sayıyla, son zamanlarda artan iş kazalarının sebeplerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması, yaşanan olayların bir daha yaşanmaması amacıyla TBMM Başkanlığına verdiği Meclis araştırması açılmasına dair önergemizin görüşmelerinin 9/11/2017 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi olarak Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman konuşacaktır.

Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) - Sayın Başkan,

değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Bursa'nın Gürsu ilçesindeki boya fabrikasında meydana gelen patlamada 5 işçimiz hayatını kaybetmiş, 14 işçimiz de yaralanmıştır. Vefat eden işçilerimize Allah'tan rahmet diliyor, ailelerine sabır, yaralılara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, iş yerinde veya işini yaparken gerçekleşen, çalışanı bedenen ve ruhen etkileyen kaza, iş kazasının en temel tanımıdır. İş kazalarında Türkiye maalesef Avrupa 1’incisi, El Salvador ve Cezayir'in ardından da dünya 3’üncüsüdür. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de her gün 172 iş kazası meydana gelmektedir. Bu kazalarda her gün ortalama 4 işçi ölmekte, 6 işçi ise sürekli iş göremez hâle gelmektedir.

Ülkemizde iş kazaları gündemden ne yazık ki düşmemektedir. Soma'da 301 vatandaşımızı kaybettiğimiz cinayet gibi kazayı ve bu faciadan beş ay sonra Ermenek'te 18 vatandaşımızın hayatını kaybettiği maden faciasını unutmamız tabii ki mümkün değildir. 11 Ekim 2017’de İzmir’in Aliağa ilçesindeki TÜPRAŞ rafinerisinde meydana gelen kazada 4 işçi hayatını kaybetmiş, 1'i ağır, 2 kişi yaralanmıştır. 17 Ekim 2017'de Şırnak'ta kömür ocağında göçük meydana gelmiş, 6 işçi hayatını kaybetmiş, 1 vatandaşımız ağır yaralanmıştır. İş kazasının meydana geldiği saha için Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından verilmiş çalışma ruhsatının önceden iptal edildiği, işletmenin kaçak olduğu yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna göre ekim ayında en az 182, yılın ilk on ayında en az 1.683 işçi hayatını yitirmiştir. Ayda ortalama 150'den fazla işçimizin hayatını kaybetmesi çok üzücü bir durumdur. Üzücü olan başka bir husus da, yıllar itibarıyla iş kazalarının artarak devam etmesidir. İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik geliri alan işçi sayısı 2011 yılında 58.966 iken, 2017 yılının ilk sekiz ayında 71.950'ye ulaşmıştır. Öte yandan ciddi devlet yardımıyla ayakta durmaya çalışan Sosyal Güvenlik Kurumu açısından da bu durum fevkalade önemlidir. İş kazası neticesinde ölüm veya sakatlık oranlarına bağlı olarak kişinin kendisine veya yakınlarına "sürekli iş göremezlik" veya "ölüm geliri" bağlayan bu kurum, önemli ölçüde maddi sorumluluk altına girmektedir.

Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre sadece sigortalı olarak 2016 yılının tamamında 70.062 kişi sürekli iş göremezlik geliri alırken, 2017 yılı Ağustos ayı itibarıyla bu sayı aşılmış ve 72.143'e yükselmiştir. Bu oranda bir artıştan yola çıkarsak, yıl sonunda sayının 110 bine yaklaşması beklenmektedir.

Yine, iş kazası sonucu ölüm geliri dosya sayısı 2016 yılının tamamında 56.364 iken, 2017 yılı Ağustos ayı itibarıyla 57.805'e çıkmıştır. Yıl sonu itibariyle 90 bine yaklaşması öngörülmektedir. Her bir dosyadan ortalama olarak 1.000 TL gelir bağlandığını varsayarsak, bu, ayda 90 milyon, bir yılda 1 milyar TL'nin üzerinde gider demektir. Buna mahrum kalınan primler ile sağlık giderlerini eklediğimizde, bir yılda iş kazaları için yapılacak ödeme 2 milyar TL'ye ulaşacaktır.

İş kazası sürekli iş göremezlik geliri alan kişi sayısında da durum farklı değildir. 2016 yılında iş kazası nedeniyle ölenlerin hak sahibi sayısı 87.322 iken 2017 yılının ilk sekiz ayında ölüm geliri alan hak sahibi sayısı 88.774'e çıkmıştır. Durum BAĞ-KUR'lular açısından da farklı değildir. Temmuz ayında iş kazası sonucu ölüm geliri alan dosya sayısı 199 iken ağustos ayında dosya sayısı 307'ye çıkmıştır.

6331 sayılı Kanun’la iş güvenliği ve iş sağlığıyla ilgili bazı yasal düzenlemeler getirilmiştir ancak bu hizmeti sunan ortak sağlık güvenlik birimleri ile işverenlerin sözleşme yapması, ticari kaygıları ön plana çıkarmakta ve etkin denetimi engellemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, maalesef, gelinen noktada iş kazaları terörden daha fazla can almaya devam etmektedir. Görüldüğü üzere Sosyal Güvenlik Kurumunun da iş kazası giderleri önemli miktarda artmaktadır.

Bu sebeple, artan iş kazaları sayısını azaltmak, eşlerinin dul kalmasını, çocuklarının öksüz, yetim kalmasını önlemek istiyorsak bir an önce sebeplerini araştırmak ve alınacak tedbirleri tespit etmek için önergemizin kabul edilmesini diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP grup önerisi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, motorlu taşıtlar vergisi, özel tüketim vergisi, harçlar vesaire üst üste zamlar geliyor ve tartışılan sadece zam oranları. Enflasyon resmî olarak yüzde 12’ye ulaştı, dolar 4 TL sınırına dayandı, gençlerin ise dörtte 1’i işsiz çünkü ekonomide üretkenlik yok ve yapılan harcamalar silahlanmaya gidiyor. ABD’yle uçak, Rusya’yla S-400 füze anlaşması yapılıyor, iç güvenliğe önemli bir kaynak ayrılıyor yani Türkiye ekonomisi bir savaş ekonomisi hâline geliyor. Zaten Maliye Bakanı bunu kameraların karşısında açık açık söyledi, "Silahlanma için ya dış borç alacağız ya da vergileri artıracağız.” dedi.

Değerli milletvekilleri, Türkiye toplumu bir savaş psikolojisine sokuluyor. İktidar tarafından yapılan açıklamalarda toplumun açıkça savaşa hazırlanıp savaşın normalleştirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Yani “Biz savaş politikaları izliyoruz ve onun için vergilerinize zam yapıyoruz ve bu vergileri buraya harcayacağız.” deniyor. Tabii, bu politikanın sonu halkın daha fazla yoksullaşmasıdır. Oysa halklarımız, yurttaşlarımız savaşa değil eğitime, sağlığa bütçe ayrılmasını istiyor. Yurttaşlarımız, işçilerin ölmemesi, sakat kalmaması, yaralanmaması için bütçe istiyor. Çünkü Türkiye'de her gün ortalama 8-10 işçi, çalışmak için evinden çıkıyor ancak bir daha geri dönemiyor. Elbette işçi cinayetlerine karşı duyarsız politikaları kabul etmeyeceğiz ve her platformda bunu dile getireceğiz, bunun mücadelesini vereceğiz. Bu, her şeyden önce insani ve vicdani bir meseledir. Eğer biz bu gerçekleri sorgulamazsak, “Neden?” sorusunu sormazsak ülkemizi daha zor günler bekleyecektir.

Değerli milletvekilleri, 2017 yılının Ekim ayında en az 182 işçi yurttaşımız ve 2017'nin ilk on ayında ise en az 1.683 işçi yurttaşımız aramızdan ayrıldı. Daha dün Bursa'da bir fabrikada 5 işçi feci bir şekilde yaşamını yitirdi. Buradan tekrar başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Diğer taraftan, çalışma koşullarının düzeltilmesi için hak mücadelesi yürüten Ak-Kim işçilerinin, Zonguldaklı madencilerin, Şişecam işçilerinin, sağlık emekçilerinin, Kod-A işçilerinin çağrılarının Hükûmetçe dikkate alınması ve gereğinin yapılması konusunda bir kez daha çağrıda bulunuyorum.

Önergenin lehinde oy kullanacağımızı belirtiyor, bu vesileyle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya.

Buyurun Sayın Akkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, uzun zamandır bu kürsülerden iş sağlığı, iş güvenliğiyle ilgili, Türkiye’de yaşanan iş cinayetleriyle ilgili, bunun nedenleriyle ilgili burada konuşmalar yapıyoruz, önerilerimiz oluyor ama ne yazık ki bu önerilerimiz bir vurdumduymazlık anlayışıyla AKP iktidarı tarafından yerine getirilmiyor.

Her iş kazası olduğunda AKP iktidarı, yaşananları Allah’ın takdiri, kader, alın yazısı olarak değerlendiriyor. Bu konuyla ilgili, çağdaş ülkelerin uygulamalarını ya görmemekte ya da görmezlikten geliyor AKP iktidarı ne yazık ki. Kaderci anlayış geldiğimiz noktanın bir sebebidir. Biz burada ne konuşursak konuşalım değerli milletvekilleri, imam bildiğini okumaktadır, yine aynısı olacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak bundan önce söylediklerimizi burada bir kez daha tekrarlıyoruz. Bu işlerin sorumlusu, iş cinayetlerinin sorumlusu AKP Hükûmetidir çünkü olaya tüccar zihniyeti ve kaderci anlayışla bakmaktadır.

6331 sayılı Yasa 2012 yılında çıkmış ama çıktığı günden günümüze kadar ertelenmiştir. Bir başka sorun işsizliktir çünkü insanlar iş bulamamakta, buldukları işlerde de hiç sormadan, zor, kötü şartlar altında, iş sağlığı ve iş güvenliği şartlarına uygun olmayan koşullarda çalışmayı kabul etmektedir. Çalışanların yüzde 97’sinin iş güvencesi yoktur çünkü AKP, ilk geldiğinde iş güvencesi yasasını değiştirmiş ve Türkiye’deki çalışanların yüzde 97’si iş güvencesi kapsamı dışına çıkartılmıştır. Sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılmamıştır. Hâlbuki bugün Türkiye’de sendikalı olan işyerlerine baktığımızda, o işyerlerinde yaşanan iş kazalarının Avrupa ortalamalarında olduğunu görebiliriz.

Ayrıca, ülke demokrasiden uzaklaştıkça iş cinayetleri artmaktadır. Sadece OHAL döneminden bugüne kadar iş cinayetleri yüzde 10 oranında artmıştır.

Bir başka olay değerli arkadaşlar: Geçtiğimiz ay bu Meclisten İş Mahkemeleri Kanunu geçti. Bu kanunla işçinin şikâyet etme hakkı ortadan kaldırıldı -dün Bursa’da yaşanan 5 işçinin ölümüyle neticelenen iş cinayetine baktığımızda- işçiler ancak çalışırken iş yerindeki haksızlıkları, hukuksuzlukları şikâyet etme hakkına sahip oldular yani işten çıkartıldıklarında o haklardan mahrum bırakıldılar. Bugün gelinen nokta da aslında, işçilerin bu haklarının da elinden alınması. Doğrusu, AKP bu konuda ilginç bir parti: İşveren talepleri gelince Allah korkusu AKP’de artıyor ancak işçi lehine bir talep geldiğinde Allah korkusu AKP’de ortadan kalkıyor.

Değerli milletvekilleri, geldiğimiz noktada insanlarımızı kaybediyoruz. Hâlbuki küçük tedbirlerle bu cinayetlerin önüne geçebiliriz. Sonuçta, Allah’ın yarattığı en güzel varlık olan insanı konuşuyoruz. Sorunlara kâr ve maliyet üzerinden baktığımız zaman sağlıklı çözümler bulamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Peki, tamamlayın hadi.

YAKUP AKKAYA (Devamla) - Sonuç olarak, işçi sağlığı konusu siyasi bir konu olmamalıdır; hepimizin katkı vermesi gereken, Türkiye’nin kanayan bir yarasıdır. Gelin, çağdaş ülkelerde ne varsa biz de ülkemizde onu uygulayalım. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir buçuk yıl önce böyle bir araştırma önergesi zaten vermiştik ancak siz, AKP olarak bu önergeyi reddettiniz. Gelin, en azından bugün, MHP’nin verdiği bu önergeyi hep birlikte destekleyelim.

Değerli milletvekilleri, son olarak, yarın 10 Kasım. Yarın dokuzu beş geçe orada dur; o an geldiğinde öylece dur; sonraki her adımını daha güzel bir geleceğe atmak için Ata’nı saygıyla ve rahmetle anarak dur. Unutma, bazı borçları ödeyemezsin. Vefatı 10 Kasım 1938; sevgiyle saygıyla, rahmetle bir kez daha anıyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet İlker Çitil.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET İLKER ÇİTİL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmama geçmeden önce, dün Bursa Gürsu’da meydana gelen iş kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekmek parası için alın teri döken, iş başında hayatını kaybeden vatandaşlarımız herkes gibi bizleri de derinden üzmektedir. AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde her zaman olduğu gibi, iş güvenliğinin sağlanmasına yönelik alınması gereken tedbirler, mevzuatlar en ince ayrıntısına kadar değerlendirilmekte ve takibatı da yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ilgili önerge konusunda SGK verilerinin son, güncel ve doğru hâlini de sizlerle paylaşmak istiyorum. İş kazası ve meslek hastalıklarıyla ilgili verilerde hatalı bir kıyaslama yapıldığı görülmektedir. 2016 yılına kadar gerçekleşen iş kazaları neticesinde sürekli iş göremezlik geliri alan kişi sayısının 70.062 olduğu yönündeki bilgiler doğrudur ancak bu rakamın 2016 yılı sonuna kadar, geçmişten günümüze kadar ulaşan kümülatif toplam rakam olduğu aşikârdır. 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren 2017 yılı Ağustos ayına kadar geçen sürede iş göremezlik geliri alan kişi sayısının belirtildiğinin aksine 72.143 değil, 2.081 olduğu gözükmektedir. Yıl sonunda iş kazaları nedeniyle sürekli iş göremezlik geliri alacak kişi sayısının 110 bin olacağı yönündeki varsayım da dayanaktan yoksundur. Ayrıca, iş kazalarıyla ilgili istatistikler ülkeden ülkeye de farklılık göstermektedir. Örneğin, İngiltere’de ve birçok ülkede, dört güne kadar iş gücü kaybına neden olan iş kazaları istatistiklere dahi yansıtılmamaktadır. Oysa ülkemizde günlük iş göremezlik rakamları dahi verilere yansıtılmaktadır.

Ayrıca, 2012 yılında İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yayımlanmasıyla birlikte, tüm çalışanların kanun kapsamına alınmasıyla birlikte de istatistiklerde aşikâr bir artış olduğu görülmektedir. Gerçekleşen iş kazalarının yüzde 51’inde kazanın gerçekleştiği aynı gün kişinin çalışmaya devam ettiğinden hareketle, AB’ye üye olan ülkeler sıralamasında iş kazalarında 1’inci, dünyada 3’üncü olduğumuz yönündeki bilgilerin de doğru olmadığını buradan paylaşmak istiyorum. 2015 yılında gerçekleşen iş kazalarının sayısının 241.547 olduğu, bunun yüzde 44’ünün dört günlük iş göremezlik kazası olduğu, 2016 yılında ise bu rakamın 286.068 olduğu yani bunun da yüzde 51,1’inin kaza günü çalışır türden iş kazası olduğu dikkate alınırsa Avrupa 1’incisi ve dünya 3’üncüsü olduğumuz yönündeki iddiaların asılsız olduğu aşikârdır.

İş sağlığı ve güvenliği alanında yapılan çalışmalar sonucunda iş yeri sayımız 2002’den itibaren 2016 yılına kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET İLKER ÇİTİL (Devamla) – Ben de ek süre talep edersem Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MEHMET İLKER ÇİTİL (Devamla) – …yüzde 141 artarken çalışan sayımız aynı dilim yıllar arasında yüzde 164 artmıştır. Buna mukabil, yüz binde ölümlü iş kazası oranı da yüzde 39 azalmıştır yani artma gibi bir durum söz konusu değildir. 2002 yılında ölümlü iş kazası oranı yüz binde 16,8 iken 2016 yılında yüz binde 10,2’ye düşmüştür; bunlar da net verilerdir.

Bu açıdan baktığımızda, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili mevzuatsal anlamda bir eksikliğin olmadığı, bilakis iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınması noktasında daha etkin davranıldığı, daha sıkı ve süreklilik arz eden bir çalışma yapılmasının gerektiği ortadadır.

Değerli milletvekilleri, şundan emin olalım ki iş kazalarının nedeni en küçük detaylarına kadar araştırılmakta, ilgili resmî kurumlarımızda iş kazalarının ardından adli ve idari tahkikatlar yapılmakta ve vatandaşlarımızın yakınlarının ve kamuoyunun tatmin olacağı adımlar da atılmaktadır.

Konuşmama son verirken iş kazalarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza tekrar Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve metanet diliyorum.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 9/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye’de maden özelleştirmeleri, taşeron ve güvencesiz çalıştırma politikalarından vazgeçilmesi ve tarafları yeni politika yapım sürecine katan nitelikte bir yol haritasının hazırlanması ile maden emekçilerinin sorunlarının çözülmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

9/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 9/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                          Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                         HDP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

9 Kasım 2017 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu tarafından (5856 sıra numaralı) Türkiye'de maden özelleştirmeleri, taşeron ve güvencesiz çalıştırma politikalarından vazgeçilmesi ve tarafları yeni politika yapım sürecine katan nitelikte bir yol haritasının hazırlanması ile maden emekçilerinin sorunlarının çözülmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 9/11/2017 Perşembe günkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ve öneri sahibi olarak İstanbul Milletvekili Erdal Ataş.

Buyurun Sayın Ataş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ERDAL ATAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin en önemli sorunlarından bir tanesi işçi ve emekçilere yönelik uygulanan politikalardır. Özellikle özelleştirme ve buna bağlantılı olarak taşeronlaştırma politikaları da ülkemizde iş güvenliğini önemli oranda ortadan kaldırmış, yoksullaşmayı derinleştirmiş, işsizliği artırmış, örgütlenmelerin önündeki engelleri de güçlendirmiş durumdadır. OHAL süreciyle birlikte, bu mesele daha fazla derinleştirilmiş, 150 bin emekçi işten çıkarılmış, yeni özelleştirmeler gündeme getirilmiş -bu torba yasada olduğu gibi- grev ve hak arama faaliyetlerinin hepsi de durdurulmuş durumdadır. Özellikle özelleştirmeler ve taşeronlaştırmayla birlikte, son on beş yıl içerisinde 125 tane büyük işletme olmak üzere birçok küçük işletmeyle birlikte kamusal kaynakların hepsi özel şirketlere satılmış durumdadır. 62 milyar dolar gelir elde edilmiş fakat bu gelir özel şirketlere yine kredi olarak sunulmuş durumdadır. Kâr eden bütün bu kamusal kaynakların özel şirketlerce alınması aynı zamanda, eş zamanlı olarak buralarda taşeronlaşma, redevans sistemi ve bütün emekçilere yönelik de iş güvenliği ve örgütlenme haklarının kısıtlanması olarak gelişmiş durumdadır. O dönemde yani bu Hükûmet iktidara geldiği süreçten bu yana yani bu on beş yıllık süreç içerisinde, kamu da dâhil olmak üzere 400 bin civarında olan taşeron işçi sayısı, 750 bini kamuda olmak üzere 2 milyon taşeron işçiye ulaşmış durumda. Bu, emek sömürüsünü yüzde 500 artırmış, yine aynı şekilde yoksullaşmayı da yüzde 500 oranında artırmış durumdadır. İşçi ve emekçiler, ucuz iş gücü, güvencesiz çalışma ve benzeri noktalarda önemli oranda sorunlarla karşı karşıya kalmış durumdadır. Taşeronlaştırmayla birlikte kontroller azaltılmış, işçi sağlığı, güvencesi önemli oranda -dediğimiz gibi- işlevsiz hâle getirilmiş, işsizlik 6 milyon düzeyine ulaşmış durumda, yine iş cinayetleri de önemli oranda artmış durumda. Denetimlerin azalması işçi ve emekçilere yönelik cinayetleri de artırmış durumda. On beş yıllık iktidar süreci içerisinde 20 bin işçi iş cinayetine kurban gitmiş durumdadır. Son bir yıl içerisinde yani bu 2017 süreci içerisinde de şu ana kadar 600’e yakın işçimiz ve emekçimiz maalesef, iş cinayetine kurban gitmiş durumdadır.

Maden alanlarında yitirdiğimiz... Kozlu, Soma, Şırnak, bunların hepsi bizim belleklerimizde kalın çizgiler olarak duran maden cinayetlerinin bir bölümüdür. Tüm bu sorunlara karşın, getirilen bu torba yasanın 51’inci maddesiyle, maalesef, Türkiye’deki Türkiye Taşkömürü Kurumu kurumlarının sorumluluğundaki kömür işletmeleri, kömür alanları bir bütünüyle özel şirketlere açılacak biçimde yasal düzenlemeyle önümüze getirilmiş durumda. Bütün bu politikaların kabul edilmesi hâlinde önemli oranda iş cinayetlerinin ve yoksullaşmanın artacağı açıktır.

Zonguldak maden işçileri de doğal olarak kendi yaşamlarına, iş güvencelerine, gelirlerine ve çalışma koşullarına yönelik yapılan bu saldırıya karşı elbette sessiz kalamazlardı. Onlar da 6 Kasım’da 3 bin işçiyle greve gittiler. Ama Hükûmet -işçilerin bütün bu sorunlarını bilmesine rağmen- grev karşısında geri adım atarak bu maddeyi işçilerin istediği biçimde düzenleyeceğini ifade etti. 8 Kasımda işçiler artık “Hükûmet bu noktada bir söz verdi, biz de rahat rahat işimize dönebiliriz.” biçiminde iş yerine gittiklerinde, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü imzalı bir duyuruyla karşı karşıya kaldılar. Bu duyuruda şöyle bir şey yazıyordu: “Grevi örgütleyenlere 6.760 TL, greve katılanlara ise 944 TL ceza kesilecektir.” biçiminde bir açıklamayla, bir ilanla karşı karşıya kaldılar. ILO sözleşmelerine göre, işçilerin kendi haklarına yönelik, örgütlenmelerine yönelik, yine bütün bu grev ve diğer haklarını almaya yönelik sürdürdükleri bu mücadelenin bu biçimde durdurulması asla kabul edilir değildir.

Zonguldak maden işçilerinin, Hükûmetin verdiği bütün bu söze karşın ve onlara yönelik bütün bu kamuoyu desteğine rağmen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Size de tamamlamanız için bir dakika verelim ama bir dakikaları keseceğiz herhâlde daha sonra.

Buyurun.

ERDAL ATAŞ (Devamla) - …hayatlarını tehdit eden, çalışma koşullarını zorlaştıran bu maddeye itiraz etmeleri, greve gitmeleri gayet anlaşılırdır. Ama maalesef, bütün bu hak alma mücadeleleri Hükûmetin verdiği söze karşın bir tehditle karşı karşıyadır, buradaki işçiler de ağır baskı altındadır.

Biz, HDP olarak maden alanında uygulanan bu redevans, özelleştirme, taşeron ve güvencesiz çalıştırmalara yönelik getirilen politikaların tümünün durdurulmasını istiyoruz ve aynı zamanda, tarafların dâhil olduğu yeni bir yol haritasının hazırlanması için, maden emekçilerinin de dâhil olduğu, onların sorunlarını çözebilecek bir Meclis araştırmasının açılmasını talep ediyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Şimdi, burada özelleştirme ve özelleştirme sonrası sorunlarla ilgili bir grup önerisi var.

Tabii, özelleştirme meselesi dünyadaki bir trend. Özelleştirmeye biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak esas itibarıyla karşı değiliz. Ancak özelleştirmeye kuruluşların iyi hazırlanması, özelleştirilecek kuruluşların iyi tespit edilmesi ve özelleştirme sonrasında devletin, Hükûmetin yapması gereken denetimlerin iyi yapılması gerekir. Buradan, devletin kurumlarının yapması gereken bir kısım denetimleri yapmayıp ortaya çıkan sonuçlar itibarıyla topyekûn özelleştirme karşıtı olmak çok anlamlı görünmüyor aslında.

Şimdi, tabii, aslında şöyle bir sıkıntı da var: Birçok özelleştirmeye ilişkin ihale şartnamesi başlangıçta belki kurumlara açılmayabilir ama bu özelleştirmeler yapıldıktan sonra devletin belli kurumlarına bu şartnamelerin açık olması lazım. Niye? Çünkü şartnamelerde belli şartlar ileri sürülüyor; yatırım şartı var veya işte personel alımıyla ilgili, personel istihdamıyla ilgili belli şartlar var, işte iş güvenliği açısından belli şartlar var. Bunlar kurumlar tarafından bilinmediği sürece veya sadece tek bir kurum bunun takibini yaptığı zaman burada aksaklıklar ister istemez oluyor. Mesela, Kalkınma Bakanlığı gibi, Hazine Müsteşarlığı gibi belli kurumlara bu şartnamelerin açık olması lazım ve bunların bu anlamda denetlenmesi lazım. Şimdi, bu yapılmadığı zaman, mesela, elektrik dağıtım şirketlerinde karşılaştığımız sorunlar… Kayıp kaçak oranlarının belli oranlara indirilmesi gerekiyor. Burada aslında ihaleyi aldığı esnadaki şartları yerine getiremiyor belli firmalar, ondan sonra bir kısım bahanelerle burada gevşetmeler, yumuşatmalar yapıyoruz. Burada hem kamu zarara uğruyor hem de bu işten toplum olumsuz bir şeklide etkileniyor. Veya özelleştirmeye iyi hazırlık yapılmadan bir kısım özelleştirmeler yapılıyor, burada da şirketler mağdur ediliyor. Liman özelleştirmelerinde biz bununla karşılaştık. Nasıl oldu? Liman devletteyken bir kısım yükümlülükleri devlet yerine getirmemiş, o zaman ilgili kurumlar da hiçbir şey söylememiş; özel sektörün eline geçer geçmez, bu sefer limanlarla ilgili ciddi sıkıntılar ortaya çıkmaya başladı. Dolayısıyla pürüzlü ne kadar iş varsa özelleştirme öncesinde bunların hazırlanması lazım ve sonrasında çok iyi denetlenmesi lazım. Mesela, bu torba yasada olan bir husus: 3 GSM şirketinin aslında özelleştirme neticesinde imtiyaz sözleşmesinden kaynaklanan bir yükümlülüğünü biz burada kanunla silmeye çalışıyoruz; biz değil de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu. Şimdi, bunun şartlarının yani o 3 kat ceza şartının kaldırılacağını bilseydi belki başka firmalar da gelecekti, çok daha iyi teklifler verilecekti. Dolayısıyla özelleştirmedeki şartlara uyulması ve bunların denetlenmesi son derece önemli bir husus. TÜRK TELEKOM meselesini burada ben daha önce konuştum. TÜRK TELEKOM’la ilgili ciddi sıkıntılar var, orada ciddi bir denetim sorunu var, buna da bakmak lazım. Dolayısıyla özelleştirme sonrasında yapılacak denetimlerin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Halkların Demokratik Partisinin maden özelleştirmeleriyle ilgili grup önerisinin lehinde söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, kömür, ağır sanayinin ve enerji sektörünün vazgeçilmez bir girdisidir. Özellikle taş kömürü, 6-7 bin kalori gibi yüksek kalorili olması nedeniyle koklaşabilme özelliğine sahiptir ve demir çelik sektöründe kullanılmaktadır. Türkiye'de şu anda demir çelik sektörünün ihtiyacı olan taş kömürü yıllık 6 milyon tondur, Türkiye Taşkömürü Kurumunun üretebildiği ise yıllık 1 milyon tonun altındadır. Termik santrallerde de ağırlıklı olarak ithal taş kömürü kullanılmaktadır. Bugün itibarıyla Türkiye, Kolombiya, Güney Afrika, Rusya, Ukrayna, Avustralya gibi ülkelerden taş kömürü ithal etmektedir. Yıllık ortalama 35 milyon ton taş kömürü ithal edilmekte ve yine yıllık ortalama 4 milyar dolar kömür ithalatına para ödemekteyiz yani taş kömürüne ihtiyacımız vardır.

Değerli milletvekilleri, kömür madenciliği, uzun süreli ve büyük ölçekli yatırımlar gerektiren bir sektördür. Uzun süreli ve büyük ölçekli yatırımları yapabilmek içinse havza madenciliğinin geliştirilmesi gerekir. Havza madenciliğinin ise devlet olmadan yürütülmesi mümkün değildir. Türkiye'deki kömür madenleri bu sebeple cumhuriyetin ilk yıllarında devletleştirilmiştir. Ancak 2014 yılında AK PARTİ'nin çıkardığı bir kanunla madenlerde özel sektörün önü açıldı. Redevans yani kiralama yöntemiyle özel sektör şirketleri madenlerde faaliyet göstermeye başladı.

Değerli milletvekilleri, kömür madenciliği dünyanın en tehlikeli ve en riskli işidir ama kömürü de yerin altından çıkarmamız gerekmektedir. Aynı zamanda, kömürü çıkarırken işçilerin yaşamını da korumamız gerekmektedir. AK PARTİ hükûmetleri döneminde, madenlerdeki özelleştirmeler, aşırı kâr hırsı sonucu üretim zorlamaları, denetimsizlik gibi sebeplerle her gün bir başka büyük maden kazasıyla sarsıldık. Son yedi yılda, Dursunbey’de, Kemalpaşa’da, Karadon’da, Ermenek’te, Siirt’te, Şırnak’ta ve Soma’da yaşanan büyük maden kazaları oldu. Yüzlerce madencimiz bu kazalarda yaşamını yitirdi ama maalesef, maden kazalarından ders çıkarmadık, özelleştirmeler ölüm getirdi, özelleştirmeler başarısız oldu. Biz, bu sebeple Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin kabulü yönünde oy kullanacağız.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ulupınar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ben, Zonguldak Milletvekili olarak altı yıldır burada sürekli madenleri, kömürleri konuşuyorum. Aynı zamanda, rahmetli babam bir madenciydi. Öncelikle, Zonguldak’ta 5 bin kardeşimizi madenlerde yitirdik, ben bütün şehitlerimize Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum, kederli yakınlarına Rabb’imden sabırlar niyaz ediyorum ve geçen dönem beraber vekillik yaptığımız Nebi Hocam dün vefat etti, hadis profesörüydü, çok iyi bir ağabeydi, Allah mekânını cennet eylesin.

Değerli arkadaşlar, burada şunu ifade etmek istiyorum: Biz sürekli, AK PARTİ hükûmetleri olarak madenlerin daha iyi koşullarda işletilmesi için, madencilerin daha iyi koşullarda çalışması için çaba gösteriyoruz, yasalar çıkarıyoruz. Geçtiğimiz dönem burada çok önemli bir yasa çıkartıldı. Bu yasayla beraber madenci kardeşlerimiz haftada otuz yedi buçuk saat çalışacak, iki gün izin yapacak, günde yedi buçuk saat çalışacak ve 43 yaşında emekli olabilecek ve 2 asgari ücretin altında maaş almayacak, ücret almayacak ve sık denetimler yapılmakta. Bu, hayata geçirildi. Türkiye’nin 100 milyon ton kömüre ihtiyacı var ve biz bunun maalesef, 30 milyonunu dışarıdan getiriyoruz. Türkiye Taşkömürü Kurumunda 1 milyon ton civarında -özel sektörle beraber- kömür üretimi söz konusu. Zonguldak’ta 1,3 milyar ton kömür rezervi var ve bu kömüre Türkiye’nin ihtiyacı var. Koklaşabilir özelliği olan, kalori değeri yüksek taş kömürü sadece Zonguldak’ta var. Fakat bizim bu kömürü çıkartmamız lazım. Şu anda 1 milyon ton çıkartıyoruz. Bu şekilde giderse biz bunu bin yılda çıkartamayız ve şu anda Zonguldak’ta biz bu kömürü 1.300 liraya mal ediyoruz, 300 liraya satıyoruz.

Bu düzenleme aslında bir fırsattı. Bu, kesinlikle kapatılması anlamına gelmesin. Farklı algılandı, Zonguldak’ta eylemler yapıldı, farklı bilgiler aktarıldı ve bir düzenlemeyle Türkiye Taşkömürü Kurumunun devlet eliyle işlettiği sahalar bu maddenin dışına çıkartıldı, sonra eylem sona erdirildi.

Kıymetli kardeşlerim, burada çok önemli bir olay var. Bizim bu ruhsatlar bütün Zonguldak’ı, hatta birkaç vilayeti kapsıyor, tek ruhsat düzenlenmiş. Özelleştirme için bu maddeye de gerek yok. 1994 yılında, bir yasayla özelleştirme zaten mümkün hâle getirilmiş, birçok KİT o zaman özelleştirilmiş, birçok saha o zaman özelleştirilmiş. Bakanımızın dediği gibi, özelleştirme söz konusu değildi. Ruhsatları bölerek neyi amaçlamıştık? Mesela Zonguldak’ta Bağlık diye bir saha var, İnağzı var, Alacaağzı var, birkaç tane saha var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Bir dakika daha verebilir misiniz.

BAŞKAN – Son bir dakika olsun, hadi.

Buyurun.

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Bu sahalar on yıllığına verilmiş, otuz yıllığına verilmiş, işletmeci bırakıp gitmiş. Bir şekilde bunların alınması, tekrar redevansçılara verilmesi ve bu suretle de 5-6 bin kişinin istihdamı amaçlanmıştı. Yine taşeron firmalarda ya da redevansçılarda çalışan bir işçinin başına bir kaza geldiğinde bunlar haklarını o firmalardan değil, TTK’dan rücu ediyorlardı. TTK bundan dolayı da çok ciddi paralar ödemek zorunda kalıyordu. Bu düzenleme bunu amaçlamıştı ama yanlış anlaşıldı, burada kapatma söz konusu değil. İktidarımız döneminde TTK’ya işçi de alınmıştır ve Cumhurbaşkanımız madenlere inmiştir.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – 5 bin açık var Sayın Milletvekili. Yeni işçi alalım, işçiye ihtiyacımız var.

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Ben çalışmak için gitmedim ama çalışma koşullarını görmek için madenlere indim; gerçekten zor koşullarda çalışıyorlar. Ben onlara kolaylıklar diliyorum.

5 bin maden şehidine Allah’tan tekrar rahmet diliyorum.

Kesinlikle TTK’nın kapatılması söz konusu değildir. Bunun bir an evvel ekonomiye kazandırılması, bir an evvel katma değere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – İşçi alalım Sayın Vekilim, işçi.

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – …dönüştürülmesi ve istihdamın artırılması söz konusudur.

Bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, 8/11/2017 tarihinde Ankara Milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının ve onları intihara kadar sürükleyecek olan nedenlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

9/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 9/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Özgür Özel

                                                                                                                                        Manisa

                                                                                                                         CHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Ankara Milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının ve onları intihara kadar sürükleyecek olan nedenlerin araştırılması amacıyla 8/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1444 sıra no.lu), diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 9/11/2017 Perşembe günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, konuşmacıları davet etmeden önce de şu açıklamayı yapıyorum: Sayın milletvekilleri, tabii, beş dakika var, üç dakika var; üç dakikanın bir dakika uzatması aslında olmaz. Adil olmak kaydıyla, birisine yapınca hepsine yapmak durumundayız. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte, lütfen, bütün konuşmacılar süresinde tamamlasın, cümlesi ne olursa olsun, ne kadar önemli bir şey olursa olsun süreyi uzatmayacağımı ifade etmek istiyorum, herkese aynı şekilde uygulamak kaydıyla.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi adına Ankara Milletvekili Murat Emir…

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Doktor intiharları gibi önemli ve büyük ölçüde de siyaset dışı bir konuyu konuştuğumuz sırada Sayın Bakanın Genel Kurulda olmasını önemsiyorum ve burada konuştuğumuz konulara Sayın Sağlık Bakanının kulak vereceğini ummak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, sağlıkçılar bütün dünya istatistiklerinde daha çok intihar eylemi gösteren meslek grubudur. Bu, bir yere kadar anlaşılabilir; cidden de stres altında yapılan, zorluklar içerisinde yapılan bir meslektir ve bu mesleği taşımak, yürütmek, hakkını vermek son derece güçtür. Ancak, ülkemizde sağlıklı istatistikler olmamakla beraber, sağlık çalışanlarının, özellikle hekimlerin intiharlarının yoğun olduğunu görüyoruz, biliyoruz, duyuyoruz yüreğimiz yanarak. Geçen hafta da 3 hekim arkadaşımız -biri bizzat tanıdığım arkadaşım- intihar ettiler. Bunları, o kişilerin kişisel tercihleri, kişisel depresyonları sonucunda aldıkları bir karar olarak değerlendiremeyiz, üzerinde ciddiyetle durmamız gerekiyor. Bu konu önemli bir konudur, bu konu mutlaka hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir konudur.

Değerli arkadaşlar, hekimlik zor zanaattır, uzun eğitim süreçleri vardır. Üniversiteyi bitirirken çalışırsınız, uğraşırsınız, didinirsiniz; sadece siz değil, bütün ailenizle, maddi ve manevi varlığınızla bu üniversiteyi, okulu bitirmek için mücadele edersiniz. Biter ama mücadele bitmez, yarış bitmez, TUS sınavına girmeniz gerekir. TUS’tan sonra ya ihtisasa başlarsınız ya da birinci basamak sağlık hizmetlerinde çalışmaya başlarsınız. Her iki yol da son derece zahmetlidir, zordur. Ağır çalışma koşulları, uzun nöbetler, olanaksızlıklar içerisinde hastanıza yardımcı olma gayreti, bilimsel gelişmeleri izleyememe stresi; doktora, hekime, sağlık çalışanına karşı şiddete -özellikle ülkemizde son zamanlarda çok belirgindir- maruz kalırsınız ve bu koşullar altında da mesleğinizi yapmaya gayret edersiniz.

Hekimlik öylesine zordur ki değerli arkadaşlar, hiç düşündünüz mü bilmiyorum ama tıbbın simgesinin yılan olması boşuna değildir. Hipokrat zamanından beri hekimlerin aslında kıvrandığını ifade eden yani hekimlik mesleği yapılırken o yaşanan zorlukları ifade etmeye dönük olarak doktorların, tıbbın simgesi de yılandır.

Şimdi, bunu -biraz önce madencileri konuştuk- bir fıtrat gibi değerlendirebiliriz elbette. Evet, sağlık mesleği, sağlık hizmeti sunmak zor bir iştir, dolayısıyla bunu seçenler de bu zorluğa katlanacaklar diyebiliriz. Ama ben, bunun, sadece bu mesleğin doğasıyla ilgili olmadığını, bunun özellikle sizin Hükûmetinizin getirdiği on beş yıllık süreçteki politikaların da bir sonucu olduğunu gayet yakından biliyorum.

Sağlıkta Dönüşüm Programı sağlık talebini kışkırtmıştır. Ne demektir bu? Bakın, 2002 rakamlarına göre Türkiye’de acile başvurma oranı 20 milyondan 110 milyona çıkmıştır 2016’da.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kötü bir şey mi?

MURAT EMİR (Devamla) – Bunun ötesinde, bir kişinin yılda doktora başvurma oranı 3’lerdeyken 8’i geçmiştir.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Ulaşamıyoruz demektir.

MURAT EMİR (Devamla) – Bunu sadece ulaşamama olarak değerlendiremeyiz, ben mesleğin içinden geliyorum.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Olumlu bir şekilde söylemeniz lazım.

MURAT EMİR (Devamla) – Ameliyat sayılarını düşünün; 1,5 milyondan 5 milyonu aşan ameliyat sayılarına gelinmiştir. Burada performansa dayalı sağlık sistemi ve performansa dayalı kalite ölçümü ve ücretlendirme sağlık talebini de hizmet sunumunu da artırmıştır, kışkırtmıştır, abartmıştır ama kaliteyi de bir o oranda düşürmüştür. İşte, bugün Türkiye’de yapılan tetkiklerin, özellikle radyolojik tetkiklerin… Mesela MR’da 1’inci olmamızın temel sebebi de budur değerli arkadaşlar.

Şimdi, bu sorunlara eğilmek zorundayız. Beş yıldızlı otel kalitesinde özel hastaneler yaptırtabilirsiniz, kamu kaynaklarını oraya aktarabilirsiniz, şehir hastaneleriyle Türkiye'nin geleceğini ipotek altına alabilirsiniz ama değerli arkadaşlar, içine sağlıklı, nitelikli, huzur içerisinde sağlık çalışanı, doktor, hekim koymadığınız sürece aslında ülkenin sağlığıyla da oynamış olursunuz.

Bu sorun hepimizin sorunudur. Hepimiz o hastanelerden bir şekliyle gideceğiz, hizmet alacağız. Bütün millet buna muhtaçtır. Dolayısıyla hepimizin bu soruna aynı samimiyetle…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Bir yatakta 2 kişinin yattığını unutmayın, yer bulamadığını unutmayın.

MURAT EMİR (Devamla) – …aynı içtenlikle ve siyaset dışı düşünerek, oy kaygısı gütmeksizin hamaset dışında yaklaşmasını bekliyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Bıçak paralarını unutmayın. Çok şeyi unutmayın.

MURAT EMİR (Ankara) – Çıkın anlatın canım. Sıkıntı yok, çıkar anlatırsınız.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul.

Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.

Muhterem vatandaşlar, öncelikle, intihar yoluyla kendi hayatına son veren hekimlerimiz ve aileleri adına çok üzgünüm. Bir tıp hekimi olarak ağır, yoğun ve uzun çalışma süreçlerini yakından bildiğim tüm sağlık camiasına buradan seslenmek istiyorum: Biliyorum, çalışma şartlarınız hiç de insani değil, özlük haklarınız hakkaniyet ilkesiyle örtüşmüyor ancak birbirimize özellikle de bu dönemde destek olmalı ve manevi olarak dirayetimizi korumalıyız. İntihar çözüm yolu değil. Milliyetçi Hareket Partisi olarak hekimlerimizin ve sağlık camiamızın her zaman yanında olduk, yanında olacağız.

AKP Hükûmetinin uyguladığı sağlıkta dönüşüm politikasına daha en başından itibaren karşı çıkan Milliyetçi Hareket Partisinin ne kadar haklı olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır çünkü Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın mimarlarının kökleri küresel sermaye güçlerine uzanmaktadır. Ülkemizin sağlık alanındaki sevgi, saygı, ahde vefa ve ağabeylik, kardeşlik ortamlarını bozacak dedik; kışkırtılan sağlık talebi hem vatandaşlarımızın sağlığını hem de kamu maliyesini zarara sokacak dedik; sağlığın temel bir insan hakkı olduğunu ve ticari kaygılardan uzak tutulması gerektiğini ifade ettik.

Parlamentoda sağlıkla ilgili her meselede ifade ettik ve bundan sonra da edeceğiz: Sağlık, bir ticari meta değildir, sağlık çalışanları birer makine değildir. İç barışı bozmayın. Keşke, acele etmeden, etraflıca hem konunun uzmanları hem de milletin temsilcisi olan milletvekilleriyle istişare edebilseniz. Böyle bir yaklaşımla daima kazanan Türk milleti olacaktır. Lütfen, yapıcı eleştirilerimizi ve uyarılarımızı dinleyin. Sağlıkta dönüşüm politikasına derhâl son vermeniz gerekmektedir. Sağlık camiası, başta çalışma koşullarının düzeltilmesini ve özlük haklarının iyileştirilmesini beklemektedir. Söz verilen yıpranma payı derhâl verilmelidir. Ayrıca, sağlıkta şiddet yasası ivedilikle Mecliste görüşülmelidir.

Son olarak ifade etmek isterim ki Milliyetçi Hareket Partisi koruyucu ve önleyici tıp yaklaşımını sağlık politikasının temel taşı olarak kabul etmektedir.

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Beni zorda bırakma ne olursun.

HDP GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Evet, teşekkürler Başkanım.

Sayın Bakanım buradayken bir dakika fazla alacağımı umut ediyorum çünkü yetmeyecek; gerçekten sağlık sorunları çok fazla, öyle üç dakikaya, beş dakikaya sığdırılacak gibi değil.

Ama baştan şunu söyleyeyim: CHP’nin verdiği bu önerge yerindedir; keşke bunu AKP, iktidar partisi vermiş olsaydı da bu, işleme girseydi. Şimdi ne dersek diyelim reddedilecek.

Aramızda onlarca sağlık çalışanı var, doktor var; hepinizin bunu desteklediğini biliyorum ama maalesef kendi öz iradenizle hareket edemediğiniz için burada hemen “Hayır.” diyeceksiniz. Ben şimdiden, baştan bu önergeye “Evet.” dediğimi belirterek sözüme başlamak istiyorum.

Şimdi, hekimlik kutsal bir meslek diyoruz ama bu kutsal mesleği maalesef popülist yaklaşımlarla, AKP’nin son dönemlerdeki bu popülist yaklaşımlarıyla ticarileştirdik. Şu anda doktorluk mesleği resmen ayaklar altındadır. Ben bunu bu hâle getiren iktidarı da buradan şiddetle kınıyorum. Maalesef, hekimlik bugün hak ettiği değeri görmüyor. Daha önce ÖSYM sınavlarında doktorluk mesleği birinci sıradaydı, şu anda birinci sırada değil. Yine, TUS sınavlarına bakın, tıpta uzmanlık sınavında yoğun mesai gerektiren 4 ana branş; çocuk, kadın doğum, genel cerrahi ve dâhiliyeye eskisi gibi yoğun talep yok çünkü iş gücü fazla, doktor arkadaşlar bile bu bölümleri şu anda tercih etmiyor.

Sağlıkta Dönüşüm Programı, sağlığı tüketime dayalı, hastayı müşteri olarak gören, şiddet doğuran, can alan bir hâle getirmiştir. Bunun ağır sonuçları arasında yer alan kötü çalışma koşulları, çalışma sürelerinin uzun olması, döner sermaye, yoğun iş baskısı, hekimlerden yüksek performans beklentisi, sağlıkta şiddet ve güvencesiz gelecek kaygısı ve bütün bunlara bağlı olarak yaşanan yoğun stres hekimlerin yaşamlarına son vermelerine neden olmaktadır. Ekim ayının son haftasında, biliyorsunuz, 3 hekim arkadaşımız canlarına kıydı.

Gerçekten bunların yanında yani iş gücünün artması yanında bir de son zamanlarda kanun hükmündeki kararnamelerle 4 bini aşkın sağlık çalışanı ihraç edildi, bunların içerisinden 37 kişi intihar girişiminde bulunmuştur. Bu ihraç edilen sağlık çalışanlarının bir an önce görevlerine dönmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Bu 3 intiharı bir imdat çığlığı olarak algılamalıyız, bu imdat çığlığına cevap aramalıyız, çözüm bulmalıyız. Bu hekim arkadaşların bıraktıkları notları anlayacak, bunu dinleyecek sağlık bakanlarına ihtiyaç var. Sağlık hizmetlerini sağlık piyasasına dönüştürmemek gerekiyor.

Ayrıca, şu anda atanmış olup güvenlik soruşturması nedeniyle işe başlamayan binlerce sağlık çalışanı var, bunların da bir an önce çalışması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Bir diğer konu: Sağlıkta gerçekten liyakate göre davranılmıyor, siyasi kadrolaşma oluyor, cemaatleşme oluyor; bunlara da son verilmeli.

Meslek odaları dikkate alınmalı; örneğin branş derneklerinin, pediatri, jinekoloji, psikiyatri derneklerinin görüşleri ele alınmalı.

En fazla taşeron çalıştıran bakanlık Sağlık Bakanlığıdır ama dışarıda onlarca, binlerce sağlık emekçisi var, atamalarını bekliyorlar, bu konuda da Bakanlığın duyarlı olmasını bekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kavuncu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum, saygıyla selamlıyorum.

Bundan önce görüşenlerin, konuşanların hepsi meslektaşımızdı. Orada ortaklaştığımız tıp diliyle, birbirimizin arasında anlayabileceğimiz konuşmalar olmakla birlikte, tabii araya siyaset kaçınca, siyaset yönüyle de farklı konuşmalar ortaya çıkıyor.

Ben, öncelikle, son dönemde hayatını kaybetmiş olan değerli meslektaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Onlarla birlikte, görevleri esnasında şimdiye kadar can vermiş, şehit olmuş bütün meslektaşlarımı da gene minnetle, rahmetle anmak istiyorum.

Öncelikle şunu belirteyim: Bu son yaşanan vakalar üzerine yerinde incelemeler ve teftişler başlatılmış ve bununla ilişkili eğer bir aksaklık varsa orada, yerelde olan bu konunun da giderilmesine mutlaka çalışılacaktır.

Hekimlerin zorlu bir eğitim aldıkları, daha sonrasında zorlu bir meslek hayatında oldukları şüphesiz ve bunlarla ilişkili olarak da hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sağlıkta dönüşüm programlarındaki yeri ve rolünü de burada zikretmek gerekiyor. Eğer onlar olmasaydı, sağlık çalışanlarımız olmasaydı biz bu değişim ve dönüşümü gerçekleştiremeyecektik. Bizim, sağlık çalışanlarının memnuniyetini artırma yönünde, buna karşı olduğumuzu nasıl düşünebilirsiniz? Bizler onların ortamlarının daha iyi olması, çalışma koşullarının daha iyi olması, özlük haklarının ve gelirlerinin daha iyi olması için mutlaka bunları istiyor, talep ediyor ve bunlarla ilgili çalışıyoruz. Ben de hekim olmakla birlikte aynı zamanda bir hekim babası ve binlerce öğrencinin hocası durumundayım.

Yalnız burada karşı çıktığımız nokta, bunları söylerken burada araştırma önergesinde de baktığım üzere, söylediğim konu üçte 1, diğeri sağlık politikalarımızı ve sağlıkta dönüşümü öngörüyor. Şimdi diyorsunuz ki: “Sağlıkta dönüşümü geri çevirin, derhâl bunu durdurun.”

MURAT EMİR (Ankara) – Öyle bir ibare yok.

VURAL KAVUNCU (Devamla) - Bunu biz nasıl kabul edelim, buna nasıl gidelim? Eski günlere mi dönmek istiyoruz? Eski günleri son derece iyi hatırlıyoruz. Ben bunları çok sefer dile getirdim ama bakın, anne çocuk ölüm oranlarına bakın, yenidoğan ölüm oranlarına bakın, hasta memnuniyetine bakın, nitelikli yatak oranlarımıza bakın, yoğunbakım yataklarımıza bakın. Acil hizmetlerimizi eleştiriyorsunuz, evet, başvuran çok ama biz bunlarla ilişkili daha önce verilemeyen hizmeti en güzel bir şekilde vermeye başladık. Bunlarla ilişkili, yine sağlıkta insan gücüne baktığınızda, 2002’de 256 bin sağlık çalışanıyla hizmet yaparken şu anda 592 binlere ulaştı.

Sözün kısası, sağlıkta dönüşüm milletin istek ve talepleri doğrultusunda devam edecek, sağlık çalışanlarımızın koşullarını da en iyi duruma getireceğiz diyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Bakanım, söz talebiniz var, veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın, sağlık çalışanlarının intiharları ve nöbet meselesine, performans konusunun gözden geçirileceğine, ataması yapılıp soruşturması devam edenlerin durumuna, sağlık çalışanlarında eş durumundan tayinle ilgili konunun ele alınacağına, dereceye giren hekimlerin ödüllendirilmesi gerektiğine ve bununla ilgili düzenleme yapılacağına, TUS sonuçlarının açıklanmama nedeninin mahkeme sürecinin devam etmesi olduğuna ilişkin açıklaması

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarımızın değindiği birkaç konuya değinmek istiyorum.

(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – İsmail Bey, Sayın Bakan konuşuyor, lütfen müdahale etmeyelim.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – İntiharlar konusu: Elbette, sebebi ne olursa olsun intihar hepimizi derinden yaralar, hiçbir şekilde kabul edilebilir bir şey değildir. İntiharları biz hiçbir şekilde tasvip etmeyiz ancak tıptaki yoğun yük nedeniyle mi, başka bir nedenle mi intihar edildiği konusu da araştırmaya açık bir konudur.

Uzmanlık öğrencilerimizin yoğun nöbetle karşı karşıya kalmalarının bir kısmı eğitimle ilgilidir. Elbette ki buradaki hekim arkadaşlarımız bu konuyu çok iyi bilirler ve takip ederler. Bir diğer husus da bu konuda asistan kadrolarımızın yeterli olmayışıdır. Biz, üniversitelerdeki kadroları yeterli sayıda doldurabilirsek elbette ki bu nöbet yükü baskısı biraz azalacaktır.

Şimdi, biz, bu 77’nci dönemdeki mecburi hizmet kuralarından sonra şunu gördük ki Türkiye'de pratisyen hekim açığı önümüzdeki yıllarda, yakın yıllarda yani beş yıl içerisinde kapanacak görünüyor. Bu nedenle, tıpta uzmanlık için 6 bin olan kadroyu 8 bine çıkardık, 2 bin ilave ediyoruz. Bundan sonraki yıllarda giderek artıracağımız bir husus bu. Bu sayede asistan sayılarında artış olacaktır, nöbet konusundaki baskıyı bir şekilde azaltmış olacağız.

Arkadaşlarımız performansa değindiler. Elbette ki performans konusu bizim de gündemimizde, yeniden gözden geçirmek için çalışıyoruz.

Dünkü görüşmelerde MHP sözcüsü Erhan Usta Bey’in de belirttiği bir iki husus var, onlara da izniniz olursa hemen değinmek istiyorum.

Atamaları yapılan pratisyenlerin uzun süren soruşturmaları: 76’ncı dönem, 77’nci dönem atamalarda… Biz yeni bir göreve atama yaptığımızda bunun soruşturmasını göreve başlatmadan tamamlamak zorundayız, kanun hükmünde kararname gereği böyle. Soruşturması tamamlananları süratle atıyoruz çünkü bizim de ihtiyacımız var çalışanlara…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Soruşturmalar çok uzun sürüyor.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – …ama soruşturmasında sorun olanların tekrar gözden geçirilmesi ve atanması konusu zaman alıyor. Şimdi, 77’nci dönemde uzman olarak 1.065, pratisyen tabip olarak 7.146 atama yapıldı. Bunların, ataması yapılan pratisyenlerin 4.943’ü göreve başladı; diğerlerinin bir kısmı TUS’a başlamış, bir kısmı gelmedi, atamada form vermeyen var. Dolayısıyla şu anda 1.725 kişi var atama dışı tutmamız gereken. Uzmanlarda ise şu anda 245’inin ataması yapılmış, diğerlerinin soruşturması peyderpey geldikçe atamalarını yapıyoruz arkadaşlar.

Bir iki hususa daha değinip bitiriyorum.

Eş durumu bizim de üzerinde yeniden durma ihtiyacı hissettiğimiz bir yönetmelik konusu. Bu konuyu düzenlemek istiyoruz çünkü eş durumu Türkiye’de sağlık çalışanlarında özellikle büyük sıkıntılara neden oluyor, bunu elden geçireceğiz.

Uzmanlığı 1’incilikle kazananlar veyahut da fakülteyi 1’incilikle bitirenler konusunda YÖK’le beraber bir çalışmamız var. Bu çalışmanın neticesinde bu şekilde dereceye giren kardeşlerimizin, hekim arkadaşlarımızın bir şekilde teşvik edilmesi, ödüllendirilmesi gereğine ben de inanıyorum. Bununla ilgili düzenlemeyi yapacağız.

TUS sonuçlarının gecikmesi konusu var, bu da gündeme getirilmiş bir husus. TUS sonuçlarının gecikmesi; sorulardan birkaç tanesine itiraz edilmiş ve mahkemeye gitmiş konu. Mahkeme sonuçlanmadan açıklanamıyor, onu bekliyoruz.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Her sınavda böyle oluyor ama.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Evet, genelde maalesef böyle oluyor çünkü imtihanı biz yapmıyoruz Sağlık Bakanlığı olarak, ÖSYM yapıyor. Onlar imtihanı sonuçlandırdığında biz de hemen bizimle ilgili olan kısımların atamalarını yapacağız, üniversitelerle ilgili olan kısımlar da atamasını yapacak.

Neticede, aslında nöbetlerde bu şekildeki sıkıntılı durumların arkasında yatan arz ve talep dengesi. Türkiye’nin ihtiyacı olan hekim sayısına ulaşacak şekilde Türkiye’de hekim yetiştirme noktasında açığımız var. Bu açığı tamamladığımız zaman bu konularda daha rahat edeceğiz. Gözlemlediğim şudur ki Türkiye pratisyen açığını beş yıl içinde tamamlayacak görünüyor ama uzman açığını tamamlamak biraz daha zaman alacak. Biz beş yılı beklemeden, uzmanlık sınavı için, TUS için kadroyu artırdık, önümüzdeki yıllarda gene artıracağız.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hasta tutuklularla ilgili…

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Evet, bir husus var Başkanım, iki cümleyle değineyim.

BAŞKAN – Selim Bey de söylesin, ona göre o zaman.

Sayın Yurdakul, siz de bir şey söyleyecekmişsiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben de bir şey söyleyeyim, toplu olsun Sayın Başkan.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Ben kayıtlara geçsin diye 60’a göre bir dakika…

BAŞKAN – Yok, yok, söyleyin siz, kayıtlara geçsin.

28.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’un, tıp fakültesi sayısını ve kontenjanları artırmakla tıp eğitiminde kalitenin sağlanamadığına ilişkin açıklaması

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Tamam, peki, teşekkür ederim.

Şimdi, Sayın Bakanım, siz yeni atandınız, o yüzden size söylemiyorum yalnız Sağlık Bakanlığına söylüyorum. Şimdi, dediğiniz doğru, doktor sayımız az, onu artırmamız lazım ancak tıp fakültesi sayısını artırmakla ve kontenjanları artırmakla tıp eğitiminde kaliteyi sağlayamıyorsunuz. Tokat’taki tıp fakültesi açıldı, eğitim verecek kadro yok; oradaki öğrenciler Gazi Üniversitesi ve Hacettepeye geldiler, 100 kişilik amfide şimdi 300 kişi eğitim almak zorunda kalıyor. O zaman kalitede sorun oluyor. Dolayısıyla, buna dikkat etmek gerekir diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, siz de söyleyin söyleyeceğinizi.

29.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, göreve başlayanlardan soruşturması kötü sonuçlananların asaletinin tasdik edilmeyeceğiyle ilgili yasa hükmünün uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli Bakanım, biraz önce doğru bir cümle söylediniz, dediniz ki: “Soruşturma nedeniyle biz bu doktorların tayinini yapmıyoruz.” Takdir edersiniz ki 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu orada bir geçiş sürecini getiriyor, “Bir yıl süre içerisinde görev yapanların eğer soruşturmaları kötü gelirse asaleti tasdik edilmez.” diyor. Bakın, kanun size bu imkânı vermiş, bunların tayinini yapsanız, göreve başlasa bu sıkıntıların çoğu azalır; soruşturması bozuk gelenlerin asaletini tasdik etmezsiniz, geri gönderirsiniz. Yani yasa bu hükmü verirken bunu niçin kullanmıyoruz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bunu hangi koşullarda kullanacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Kerestecioğlu, siz de bir şey mi söyleyecektiniz? Çok kısa siz de söyleyin, Sayın Bakan toparlasın o zaman.

30.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, hasta tutuklular açısından çok ciddi sorunlar olduğuna ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Aslında sadece siyasi tutuklular değil ya da siyasi tutuklular olsa da örneğin sadece bizim görüşümüzde olan insanlar değil ama hakikaten özellikle tutuklular açısından, hasta tutuklular açısından çok ciddi sorunlar var. Yani bu sadece Adalet Bakanlığının sorunu değil, Sağlık Bakanlığının da sorunu aynı zamanda. İçeride insanlar ölüyorlar yani o noktalara geliyorlar, bununla ilgili bir komisyon kurulması, bir denetim mekanizması kurulması mümkün olamaz mı, bu araştırma yapılamaz mı? Özellikle bunu bütün hasta tutuklu yakınları adına ben rica ediyorum Sayın Bakandan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, çok kısa bir…

BAŞKAN - Buyurun, siz de çok kısa…

31.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, güvenlik soruşturmalarından bir kısmının hukuk devleti ilkelerini aşındıran içerikte olduğuna ilişkin açıklaması

MURAT EMİR (Ankara) – Öncelikle çok teşekkür ederim Sayın Bakan.

Tabii, bunlar bir dakikalara, beş dakikalara sığmayacak kadar önemli ve geniş konular ancak açılmışken şu konuya da dikkatinizi çekmekte yarar görüyorum: Bu güvenlik soruşturmalarının bir kısmı son derece hukuk devleti ilkelerini aşındıran içerikler içeriyor. Mesela, bizzat gördüğüm bir güvenlik soruşturması sonucunda “Nuriye Gülmenlerle ilgili bir gösteride bulunduğu tespit edildiğinden…” diyor ve bir asistan hekim bu nedenle atanmıyor, bizzat gördüğüm bir yazıdır bu. Bu güvenlik soruşturmalarının tekrar bir gözden geçirilmesi gerekiyor. Yani, gerçekten suçları var mı, yok mu, sicilleri nasıl…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Gürer, buyurun.

32.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ek atamaların yapılıp yapılmayacağını ve güvenlik soruşturması süresinin kısaltılmasının mümkün olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Bakan, sağlıkçılar dün Sağlık Bakanlığının yanında bir basın toplantısı yaptılar. Bu, ek atamayla ilgili söz verilmişti. Yılın sonu geldi, bu ek atamalar yapılacak mı? Bunu bekliyorlar.

Ayrıca, bu süreçte güvenlik soruşturmaları da çok uzun süre zaman alıyor. Bunların kısaltılması mümkün değil mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, ben bir sağlık çalışanı olduğum için bu toleransı tanıdım ama…

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Başkanım, ben de bir şey sormak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Aslan, hadi, son olsun.

33.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, Malatya E Tipi Cezaevinde on beş aydır tutuklu olan Medeni Arifoğlu’nun durumuna ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Yani, bize, ulaşan aileler oldu. Malatya E Tipi Cezaevinde on beş aydır tutuklu olan Medeni Arifoğlu karaciğer nakilli, şeker ve tansiyon hastası, yüzde 86 da raporu var. Günde 19 ilaç alıyormuş, 2’si yüksek dozda psikiyatri ilaçları; Yirmi gün önce de 2 stent takılmış ve dün de günler öncesinden apandisiti patladığı için ameliyata alınmış, aileyi görüştürmemişler ve şu anda da aile onun sağ çıkıp çıkmayacağını bilmiyor. Daha önce doktor raporu üzerine bırakılmış, tutuksuz yargılanmış, üç ay dışarıda kalmış, tekrar içeriye almışlar. Eşi Nuran Hanım diyor ki: “Bebek gibi bakıma muhtaç. Tutuksuz yargılanması için bizim talebimiz var.” Ve şunu da yakınları söyledi, diyorlar ki: “Bizim duyduğumuza göre cezaevi müdürleri doktorları arıyor ‘Sakın rapor vermeyin.’ diyorlar.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Yani, ben bunu sizin samimiyetinize inanarak, güvenerek dile getiriyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Bunun gibi birçok mağduriyet vardır.

Yine, 81 yaşındaki Hacı Mustafa…

BAŞKAN – O isimleri, varsa başka isimleri de siz verin isterseniz Sayın Bakana.

Sayın Bakanım, iki dakikada toparlayalım.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Onu da söyleyeyim.

On beş ay aydır Manisa Cezaevinde ve affedersiniz, büyük abdestini yapamıyor. 81 yaşındadır.

BAŞKAN – Tamam, onları siz daha sonra…

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Bununla da ilgili gerekli girişimlerde bulunursanız…

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan, toparlayalım yalnız.

34.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın, tutuklu hastaların durumuna, OHAL uygulaması olduğu için atamadan önce soruşturma yapmak durumunda olduklarına ve ek atamalar konusuna ilişkin açıklaması

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Hemen toparlayacağım Sayın Başkanım.

Tabii, cezaevlerinde tutuklu ve mahkûmların sağlığıyla ilgili savcılığın talebiyle biz ancak orada sağlık hizmeti verebiliriz. Bizim gidip sağlık açısından denetleme yapma yetkimiz yok, savcılığın yetkisinde ve sorumluluğunda. Dolayısıyla bu tür talepler geldiğinde elbette ki biz gideriz, hatta oradaki mahkûmun veya tutuklunun cezaevi dışında da sağlık şartları iyi olan yerde de tedavisini yaparız. Ama yine de ben bu konuyu değerlendirmek için üzerime düşeni yapacağım. Adalet Bakanlığıyla da konuyu görüşerek cezaevlerindeki bu tür şikâyetlerin üzerine gidilmesini sağlamaya çalışacağım arkadaşlar.

Diğer taraftan, bu soruşturmaların uzaması konusu. Elbette normalde 657’ye göre atanır –Sayın Tanal’ın söylediği husus geçerli- o bir yıl içerisinde asaleti onaylanmadan bir sorun çıkarsa asaleti onaylanmaz. Ama şu anda OHAL uygulaması olduğu için atamadan önce bu soruşturmayı yapmak durumunda kalıyoruz ve soruşturma bazen zaman alıyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – OHAL öyle bir şey demiyor, engel değil Bakanım.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – “Soruşturma yapılır.” diyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değil, değil Bakanım, o engel değil.

BAŞKAN – KHK’yle..

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – İnceleyelim bunu tekrar, yani bunu da inceleyelim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Zahmet olacak.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Öbür taraftan arkadaşlar, tabii ki…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ek atamaları da söyler misiniz?

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Ek atamalar konusunu söyleyeceğim. Maliye Bakanlığı bize bu hususta kadro açtığında elbette yapacağız, bizim ihtiyacımız var ve inşallah önümüzdeki dönemde de Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde atamalarımız olacak ama bütçe tamamlanmadan buna sayı vermem yanlış olur.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Ben bir hususu daha söyleyeyim: Hekimlerin sayısını elbette ki sadece fakülte artırarak çözemeyiz ama fakülte artırmadan da ilave hekim yetiştirme şansımız yok. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye'de belli yerlerdeyken tıp fakülteleri, bugün -iki, üç derken- destekleye destekleye büyüdü. Şu anda Türkiye'deki fakültelerimiz büyük çoğunlukla yetkinlik sorununu aşmış durumda ve inşallah Türkiye sağlık personeli, hekim açığını kapatacak ve bu konuda biz…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sizi yerinizde bekletiyoruz.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN – Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünde yer alan 18’inci madde kabul edilmişti. Görüşmelere 19’uncu madde üzerindeki önerge işlemleriyle devam edeceğiz.

19’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Zekeriya Temizel                                Bülent Yener Bektaşoğlu                                Kemal Zeybek

                                           İzmir                                                       Giresun                                                     Samsun

                                     Şenal Sarıhan                                           Mahmut Tanal                                       Kadim Durmaz

                                          Ankara                                                     İstanbul                                                      Tokat

                                     Kazım Arslan                                               Ali Özcan                                     Mehmet Bekaroğlu

                                          Denizli                                                     İstanbul                                                     İstanbul

MADDE 19- 213 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 103- Aşağıda yazılı hallerde tebliğ ilan yoluyla yapılır.

1. Muhatabın bu Kanunun 101 inci maddesi kapsamında bilinen adresi mevcut değilse,

2. Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan bilinen adreste tebliğ yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir adresi bulunmazsa,

3. Yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa,

4. Başkaca nedenlerden dolayı tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan.

Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Sayın Başkan, acaba, Hükûmet tarafı dinlemek üzere hazırlar mı?

BAŞKAN – Sayın Hükûmet…

Evet, Maliye Bakanımız da geldi, özellikle dinleyecek sizi. Sizi dinlemek için geldi, bakın yeni geldi.

Buyurun.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Evet, Sayın Başkan, bu şaka çok güzel bir şaka değil elbette, öncelikle bunu söylemek isterim.

Aslında, şu anda, bu salonda bir görev ihmali gerçekleşiyor. Biraz sonra bundan söz edeceğim. Yani torba yasaların adı gibi ne kadar hukuksuz olduğunu bu görüşmelerin başladığı andan itibaren çeşitli arkadaşlarım ifade ettiler. Nereden çıktı torba yasa, merak ediyorum. Anayasa’nın ya da yasaların neresinde torba yasa, korsan önerge ya da yasama kurnazlığı diye ifade edilen bu işlem var?

Şimdi, bir torbanın içinden çekip çekip bazı yasaları düzeltmeye ya da bazı yasaları alabildiğine olumsuz hâle getirmeye çalışıyoruz.

Şu anda benim konuşmam gereken madde Vergi Usul Yasası’na ilişkin bir madde ama yapılan işlem, esasından, temelinden, kanun yapıcıların görevi içindeki usule uygun bir işlem olmaktan çıkmış durumda; birincisi bu.

Şimdi, bu kadar, Parlamentonun kendi görevini yaparken, biraz önce altını çizmeye çalıştığım “görev ihmali” dediğim şey, buraya yasa yapmak için gelmiş olan milletvekillerinin bu salonda bulunmamaları. Anayasa’nın belirttiği kuralların içinde dahi olmayan, yani üçte 1’lik oranın dahi salonda olmaması ama oy kullanma aşamasına geldiği zaman, yine yasaya uygun bir düzenin yaratılmaya çalışılması.

Buradan dönüp başka bir konuya işaret edeceğim. Bir milletvekilimiz, şu anda tutuklu bulunan milletvekillerinden biri olan -tümünü kastederek söylüyorum- milletvekilimizle ilgili bu ilginç, Parlamentonun çıkarmış olduğu başka bir torba yasanın ürünü olan istinaf mahkemelerinin garip ve ilginç durumu nedeniyle, şu anda adil yargılanma hakkından mahrum edilmiş durumda. ACM, ağır ceza mahkemesi bir karar veriyor, bu kararı istinaf mahkemesi bozuyor ve esastan bozarak mahkemesine iade ediyor. Bu iadeden sonra mahkeme hiçbir şekilde yasada kendisine kararın gözden geçirilmesi için iade gibi bir hak verilmemiş olmasına rağmen ne yapıyor? İstinaf mahkemesinin yani sizin torba yasalarınızdan çıkmış olan bir yasal düzenleme konusunda alabildiğine ilginç bir atraksiyonla bu kararı tekrar istinaf mahkemesine gönderiyor.

Değerli arkadaşlar, bu bir hukuk garabetidir. Bu, aynı zamanda, torba olsun ya da olmasın, Parlamentonun çıkarmış olduğu yasalara uymama kararlılığıdır. 2016 yılında, 25 ya da 26 -sayıda yanılıyor olabilirim- ağır ceza mahkemesi üyesi bu konuda bir imza metni hazırlamışlar, diyorlar ki “Bu usulsüzdür.” Peki, yaptıkları usullü mü? Yaptıkları da usulsüz. Ama asıl usulsüzlük Parlamentomuzdadır. Neden? Çünkü herhangi bir torba yasa hazırlanırken bunun taraflarından görüş alınmıyor. Bu yargıçlar bu işin tarafıdırlar, bunlara sormak gerekir, bunların fikrini almak gerekir. Bütün yasal düzenlemelerimizde var olan eksiklik yani kamuoyunu yani STK’ları yok sayma tavrımız, onları veya meslek örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini yok sayma tavrımız burada da kendisini göstermiştir. Bir insanın, bir milletvekilinin özgürlüğüdür söz konusu olan ve bu aradaki anlaşmazlık sebebiyle, bu net olmayan yasal düzenlemelerin yarattığı kaos nedeniyle bir insanı, milletvekili olan, kendisine oy vermiş binlerce insanı temsil eden bir arkadaşımızı özgürlüğünden mahrum ediyoruz.

Yalnız o mu? Biraz önce arkadaşlarım ifade ettiler, korumakla görevli olduğumuz insan hakları savunucularının örgütü olan İnsan Hakları Derneği Başkanını Yüksel Caddesi’nin başında dertop ediyoruz ve emniyete götürüyoruz. Bu nedir? Bu, Değerli Yazar Taha Akyol’un deyimiyle, bu, OHAL hâlini sevmektir, OHAL psikolojisinin bir ürünüdür. Biz bu kadar yasa dışılıklarla meşgulken ve bugün iki genç de ölüme hazırlanırken bizim burada görev ihmali içinde olduğumuzun altını çizmek, sizi sorumluluğa davet etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinde geçen “yoksa” ifadesinin “bulunmuyorsa” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                      Baki Şimşek                                          Mehmet Erdoğan                                       Erkan Haberal

                                          Mersin                                                       Muğla                                                      Ankara

                                   Deniz Depboylu

                                           Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili olarak 19’uncu madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ben size bugün, bir milletin ufkunu açan, varlığını güçlendiren, cumhuriyetimizin Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı içinde hayata geçirilmiş bir kuruluştan bahsetmek istiyorum, size Sümerbankı ama özellikle Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasını anlatmak istiyorum.

Sümerbank, cumhuriyetimizin ilk yıllarında ülkenin ekonomik kalkınmasını ve Türk milletinin temel gereksinimlerini karşılaması amacıyla Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuştur, aynı zamanda sanat tarihi açısından zengin bir kuruluştur. Zira, kültürümüzde köklü geçmişi olan çinicilik, dericilik, ipek dokumacılığı ve halıcılık gibi Türk sanatlarımız, Sümerbank fabrikalarında yıllarca yaşatılarak yurt içinde ve dışında tanıtımı sağlanmış ve geliştirilmiştir. Belki “Nüfus ve ticaretle ilgili bu maddelerle Sümerbankın ne ilgisi var?” diye düşünebilirsiniz, içinizde böyle düşünenler olabilir ama anlattıkça ne kadar ilgili olduğunu, zannediyorum, siz de fark edeceksiniz; anlattıkça, geçmişte kalmış, modası geçmiş bir planlama olmadığını, gelecekte dahi böyle bir projenin insanların hayallerini süsleyebileceğini ve de heyecanlandırabileceğini fark edeceksiniz.

Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk sadece dünyanın gözünde kendini yücelten şanlı bir kurtuluş zaferinin komutanı değil, tarihi iyi bilen, dünya üzerindeki gelişmeleri yakından takip eden ve geleceği yordayabilen güçlü bir devlet adamı, bir fikir adamıdır. Bir ülkenin, bir milletin güçlü olması için ekonomik alanda da güçlü olması gerektiğini, bu sebeple de sanayileşmek gerektiğini biliyordu. Bilgi ve teknolojinin kullanılması ve yerli sanayinin geliştirilmesi gerekliliğine inanıyordu. Bölgesel ve de yerel kaynaklara, doğal kaynaklara ve özellikle de tarıma dayalı sanayi kurmanın önemli olduğu kanaatindeydi. Ülkenin dört bir yanında, doğudan batıya, güneyden kuzeye birçok ilimizde fabrikalar kurulmaya başladı. Bunlardan birisi de Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasıydı. Bu fabrika, Kurtuluş Savaşı’nda efelerin kahramanlığıyla destan yazdığı Aydın ilinin Nazilli ilçesinin şeref madalyasıydı. Bu fabrika sadece üretim yapan bir sanayi kuruluşu değil, sahip olduğu altyapıyla spor, sanat, kültür kampüsü, bilimsel çalışmalar yapan laboratuvarlarıyla ve yaptığı eğitim, öğretim faaliyetleriyle büyük bir eğitim kampüsüydü.

25 Ağustos 1935 tarihinde fabrikanın temelleri atıldı, yapımı on sekiz ay sürdü ve 9 Ekim 1937’de de açıldı. Fabrikanın daha yapım aşamasında bölge köylüleri fabrikanın ihtiyacı olan pamuğun üretilmesi için eğitildi. Zaten 1934 yılında da Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü başta ilk adım olarak kurulmuştu. 200 tohum ekme makinesi, çok sayıda traktör, biçerdöver alındı ve Nazilli çiftçilerine bunlar dağıtılarak kullanımı öğretildi. Bölgedeki genç kızlara özellikle iplik kısmında istihdam sağlayabilmek için kurslar verilmeye başlandı.

Sümerbank, kadının istihdamda değer bulduğu, ön plana çıkarıldığı, desteklendiği ilk ve en önemli kuruluştur. Bu konuda o kadar ciddi çalışmalar yapılıyordu ki kadın işçilerin beslenmesi, özel ihtiyaçları konusunda ayrıcalıklı bir çalışma ortamı da sağlanmaya çalışılıyordu. Fabrikanın açılışı Mustafa Kemal Atatürk tarafından yapıldı. Atatürk, kollarında pamuk sepetleri taşıyan küçük kızlar tarafından karşılandı ve bu törene o bölgenin tüm sivil ve askerî bürokratları katıldı. Atatürk fabrikayı altın bir anahtarla açtı ve sonra “Altın, milletin hazinesinde durur.” diyerek dönemin Başkan Vekili Celal Bayar’ın mendil cebine yerleştirdi. Nihayetinde, Atatürk’ün emriyle fabrikanın müdürü bir işaret verdi ve bütün makineler aynı anda çalışmaya başladı. Bir anda yükselen makinelerin sesini dinleyen Büyük Önder’in dudaklarından şu kelimeler döküldü: “İşte bu bir musikidir.” Bu, sanayinin, teknolojinin musikisi, Türk milletinin, Türkiye'nin şahlanışının sesiydi.

İzninizle, 20’nci maddede de size bu fabrikayı ayrıntılarıyla anlatmak istiyorum.

Saygılarımla. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 19 üzerindeki son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 213 sayılı Kanun’un 103’üncü maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan “hâlinde” ibaresinin “durumunda” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Ertuğrul Kürkcü                                 Filiz Kerestecioğlu Demir                            Dirayet Taşdemir

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                        Ağrı

                                     Aycan İrmez                                          Saadet Becerekli                                              Ziya Pir

                                          Şırnak                                                      Batman                                                   Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir konuşacaktır.

Buyurun Sayın Pir. (HDP sıralarından alkışlar)

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, zenginin vergisini zaman zaman sıfırlayan AK PARTİ Hükûmeti, Vergi Usul Kanunu’nda bir değişiklikle vergi almanın yollarını arıyor. Kuşkusuz biz de verginin adil bir şekilde toplanmasından yanayız. Zaten HDP olarak talebimiz çok açık ve nettir; vergide adaleti sağlamak. Mevcut durumda yoksul kesimler ile zenginler arasında büyük bir gelir adaletsizliği varken yoksulun sırtına binen vergi yükü zengininkinden katbekat büyüktür. Zira yoksul kesimler, gelirinin neredeyse tamamını vergilere doğrudan veya dolaylı olarak öderken imtiyazlı bazı zenginler, vergiden kaçmak için offshore’larda şirket ve holdingler kurmaktadır.

Değerli milletvekilleri, vergi ödemek her vatandaşın -sizin tabirinizle söyleyeyim- yerli ve millî görevidir. Vergi ödemeyenin ensesine yapışmak da Hükûmetin görevidir. Nitekim ülkemizde –burayı iyi dinleyin sayın vekiller- daha bundan altı, yedi ay önce “booking.com” şirketinin Türkiye’deki faaliyetlerini İstanbul’daki bir ticaret mahkemesi yasakladı. Gerekçe neydi? Hepiniz çok iyi hatırlarsınız, gerekçe, şirketin Hollanda menşeli olduğu, dolayısıyla Türkiye’de mali sorumluluğu olmadığı ve Türkiye’de vergi ödememesiydi. Hollanda menşeli bir şirket, Türkiye’de vergi ödemediği için Türkiye’de faaliyetleri yasaklanıyor. Buraya kadar, dillerinize pelesenk ettiğiniz yerli ve millî kriterlerine uymuş oluyorsunuz.

Şimdi, birkaç gün önce ortaya çıkan Paradise kâğıtları, dokümanları var yani skandallar var. Buradan anlaşıldığı üzere, Sayın Başbakanın oğullarının, çocuklarının ve akrabalarının ve başkalarının da –bunları biz biliyoruz- Malta gibi offshore merkezlerinde şirketleri olduğu ortaya çıkıyor.

Değerli milletvekilleri, Başbakanın çocuklarının offshore merkezlerinde şirketlerinin olması hukuken bir sorun teşkil etmiyor, buraya kadar herhangi bir sıkıntı yok; bu ancak olsa olsa ahlaki ve etik problem olarak adlandırılabilir. Ama gel gör ki Türkiye’de, tıpkı “booking.com”, yasaklanan “booking.com” gibi vergi ödemeyen, Başbakanın çocuklarına ait Malta menşeli bir şirket, “Nova Warrior” şirketi -isme bak, hizaya gel- aynı “booking.com” gibi, o Hollanda’da, öbürü Malta’da faaliyet gösteriyor ama “Nova Warrior” şirketi Türkiye’de bırakın özel sektörü, devletten ihale alıyor ve bu ülkede kazandığı millî ve yerli parayı Malta’ya aktarıyor ve bir kuruş vergi ödemiyor. Şimdi, burada soruyoruz: Şu ana kadar, düne kadar belki bu bir ahlaki problemdi, meseleydi ama şu andan itibaren bu hukuki bir meseledir. Normal şartlarda, normal demokrasilerde bir başbakanın çocukları bunu yapıyorsa, başbakan “booking.com”u yasaklatıyorsa ve bakanlar bunun arkasında duruyorsa ama aynı şeyi başbakanın çocukları yapıyorsa burada yapılması gereken, Türkiye’de olsaydı bu şirket ne kadar vergi ödemek durumunda kalacaksa o vergiyi ödemek olurdu, özür dilemek olurdu ve başbakanın istifa etmesi gerekiyordu.

Ama kime anlatıyoruz bunları? Türkiye’de demokrasi mi var, Türkiye’de hukuk mu var? Var. Eskiden az çok bir guguk devletiydik, şimdi guguk devleti bile değiliz. Hukuk, yandaşlara ve imtiyazlılara ayrı işliyor, bizim gibilere, muhaliflere ve özellikle HDP’lilere apayrı işliyor. Biz konuşunca, doğruları söyleyince bizim milletvekillerimiz cezaevlerine atılıyor, tutuklanıyor; sizlerinki gidip savcıyla, hâkimle çay içip çıkıyor. Böyle bir ortamda bunları biz kime anlatıyoruz? Sayın Maliye Bakanı da önüne bakıyor, bunun büyük bir problem olduğunu o da biliyor, kendisine de buradan Allah’tan kolaylıklar diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 20'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                            Bülent Yener Bektaşoğlu                                Zekeriya Temizel                                     Kadim Durmaz

                                         Giresun                                                       İzmir                                                        Tokat

                                     Şenal Sarıhan                                           Kemal Zeybek                                          Kazım Arslan

                                          Ankara                                                     Samsun                                                     Denizli

                                        Ali Özcan                                              Mahmut Tanal                                  Mehmet Bekaroğlu

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                     İstanbul

                                       Murat Emir

                                          Ankara

Madde 20- 213 sayılı Kanunun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı fıkraya aşağıdaki bent ilave edilmiş ve beşinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"4. Bu Kanunun 149 uncu maddesine göre devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan istenilen bilgiler ile beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgelerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları kullanılmak suretiyle internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesine, beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgelerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye, standart belirlemeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgeler ile bilgilerin aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluk veya standartları beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgeler veya bilgi ve işlem çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya ya da belirlemeye, kanuni süresinden sonra kendiliğinden veya pişmanlık talepli olarak verilen beyannameler üzerine düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameler ile süresinden sonra verilen bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgelere istinaden düzenlenen ihbarnameleri, mükellefe, vergi sorumlusuna veya bunların elektronik ortamda beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgeleri gönderme yetkisi verdiği gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda tebliğ etmeye, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgelere ilişkin yapılan işlemlerin sonuçlarını internet de dâhil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında ilgili kişilere göndermeye ve bunların uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye,”

"7. Elektronik ticarette vergi güvenliğini sağlamak amacıyla elektronik ortamda ticari faaliyette bulunan gerçek ya da tüzel kişi hizmet sağlayıcılara ve/veya başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişi aracı hizmet sağlayıcılara ticari faaliyetlerine ilişkin bildirim verme yükümlülüğü getirmeye, bildirimin içerik, format, standart, verilme süresi ve yöntemini belirlemeye, bunlarda değişiklik yapmaya, bildirim verme yükümlülüğünü iş hacmi, sektör, mükellef grupları, alış-satış tutarı, alım satıma konu mal ve hizmet türleri itibarıyla belirlemeye, başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına ilişkin bildirime konu bilgilerin aracı hizmet sağlayıcıları tarafından alınması zorunluluğunu getirmeye, bu bent kapsamındaki bilgi ve bildirimlerin elektronik ortamda muhafaza ve ibraz edilmesi yükümlülüğü getirmeye ve uygulamaya ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye,”

“Kanuni süresi geçtikten sonra kendiliğinden veya pişmanlık talepli olarak verilen beyannamelerin elektronik onamda gönderilmesi üzerine elektronik ortamda düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameler ile elektronik ortamda verilme zorunluluğu getirilen bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgelerin süresinden sonra verilmesi üzerine elektronik ortamda düzenlenen ihbarnameler mükellef, vergi sorumlusu veya bunların elektronik ortamda beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgeleri gönderme yetkisi verdiği gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda iletilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Murat Emir konuşacaktır.

Sayın Emir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Vatandaşın cebindeki son birkaç kuruşu da nasıl alabiliriz diye 61 ayrı konuda bir torba yasa yapılmış ve bununla da aslında zenginin daha çok zengin yapıldığı ve bütçedeki o deliklerin tıkanmasına dönük bir çaba var. Bu torba yasayla ilgili eleştirilerimizi, kendi eleştirilerimi bir başka maddeye saklayarak çok önemsediğim bir başka konuda görüşlerimi ifade etmek istiyorum kısaca.

Değerli arkadaşlar, hep beraber, bence, milletvekilleri tutuklanmış bir Parlamentoda görev yapıyor olmanın üzüntüsünü ve hatta utancını yaşamak durumundayız diye düşünüyorum. Sevgili Enis Berberoğlu -beni affetsin- onun şu andaki tutsaklığı -tutsaklık diyorum çünkü bunu hukuki anlamda tutukluluk olarak değerlendirmek mümkün değil- ciddi bir konudur, ağır bir konudur, espri kaldıracak bir konu değildir ama mahkemelerin verdiği kararlara baktığım zaman bir hukukçu olarak Tom ve Jerry çizgi filmlerini anımsıyorum. Bakınız, Tom ve Jerry’de -anımsarsınız- bir bomba vardır, bombanın pimi çekilmiştir, hepsi birbirine atar. İşte bu mahkemeler de bu şekilde arkadaşlar. Bölge adliye mahkemesi bir karar veriyor, diyor ki: “Delillerin hiçbiri sübuta işaret etmiyor. Burada casusluk suçu yok, bilgiler ifşa edilmiş.” O hâlde niye esasına girip de değerlendirme yapmıyorsun CMK’nın önerdiği şekilde? Yapmıyor çünkü korkuyor. Çünkü biliyor ki saray bu davayla yakından ilgileniyor ve oradan bir işaret gelmemiş. Peki bunu dedin, o hâlde, suç olmadığına göre tutukluluğun kaldırılmasını niye talep etmiyorsun? Edemezsin çünkü gözün sarayda. Yolluyorsun ağır ceza mahkemesine. Ağır ceza mahkemesi ne yapıyor; hemen görmesi gerekirken ve orada tutukluluğun bitirilmesi kararını vermesi gerekirken ne yapıyor? Bu sefer, kanunun aksine, kanunun aleyhine tekrar bu dosyayı istinaf mahkemesine iade ediyor. Üstelik iade ederken de diyor ki: “Senin böyle bir bozma yetkin yoktur, bozma kararı veremezsin.” Açıkça kanunun açık hükmünü ortadan kaldırıyor ve görmezden geliyor. Değerli arkadaşlar, bu ağır ceza mahkemesi bu cesareti nereden alıyor; sorulması gereken soru budur.

Bakınız, o karardan bir cümle okuyacağım, sizin de şaşıracağınızı umuyorum, hukuk bilenler açısından en azından; gülümseyen grup başkan vekiline de söyleyeyim. Bakın, diyorlar ki o hâkimler: “Yargıtay temyiz denetiminde dahi direnme hakkı varken istinaf aşamasında bunun kabul edilmemesi istinaf mahkemesine Yargıtayda dahi olmayan güç ve yetkiyi sağlamış olacaktır.” Kim sağladı? Bu yüce Meclis sağladı, biz sağladık arkadaşlar.

Bakın, bir ağır ceza mahkemesi bir kanun hakkında “Beğenmiyorum.” diyor ve diyor ki: “İstinaf mahkemesine karşı ben direnebilirim, kanunda yok ama ben direnebilirim çünkü bunlar zaten Yargıtayda dahi olmayan bir yetkiyi kullanıyorlar.” Ama bu yetkiyi kim verdi? Biz verdik. Bunlar bu cesareti nereden alıyorlar? İşte, nereden aldıklarını... Biz öğreniyoruz ki 2016’nın Aralık ayında, 27 ağır ceza mahkemesi reisi birleşmişler, demişler ki: “Bu istinaf çok oluyor. Bu istinaf o kadar çok oluyor ki, bizim kararlarımızı öylesine bozuyor ki, hatta bazen görevi kötüye kullanma sınırına geliyor ki bizim bu işe bir tedbir almamız gerekiyor.” Ve o günün Adalet Bakanı, bunu görmesi gereken ve burada gereğini yapması gereken Adalet Bakanı âdeta oradaki paralel yargı yapılanmasına destek verir mahiyette bunu görmezden geliyor.

Değerli arkadaşlar, Adalet Bakanının bu konunun üzerinde durması gerekiyor. Bölge adliye mahkemesi görevini yapıyor, eksik yapmışsa tamamını yapacaktır; yapması gereken, dosyanın esasına girmektir ve bir an önce bu siyasi tutsaklığın bitirilmesidir. Ama, bu aşamaya gelene kadar da yargıdaki bu çok başlılık, yargıdaki bu yarılmışlık ve hatta bu yargıdaki, ağır ceza mahkemelerindeki, çoğunun da aslında deneyimsiz olduğunu bildiğimiz yargıçların durumlarının da mutlaka mercek altına alınması gerekiyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yeni bir tarikat yapılandırması var.

MURAT EMİR (Devamla) - Burada yeni bir yargı yapılanması var ve bu yeni atanan genç yargıçlar üzerinden yapılıyor; yeni bir yargı yaratılıyor, yeni bir paralel yargı yaratılıyor ve bu yeni yaratılan paralel yargı da, fütursuzca, bakın, böyle cümleleri dahi kararlarına yazmaktan çekinmiyorlar. Bu konu önemlidir, bu konu herkesin dikkat etmesi gereken, başta da Adalet Bakanının dikkat etmesi gereken ve gelip burada açıklaması gereken önemli bir konudur diyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, zabıtlara geçsin diye söylüyorum. Az önceki konuşmacının ifade ettiği, “Çok fazla farklı mahkeme kararları var.” demesi bile aslında yargının kendi seyri içerisinde farklı kararlar verdiğini gösterir. Beğenmediğimiz karar olduğunda “sarayın kararı” “sarayın yargısı” demek çok haksız bir ithamdır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, Hükûmet de orada, gruba bir şey demedi ki, Hükûmet memnun kendi hâlinden.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Dolayısıyla hukuk kendi içerisinde sürecini devam ettirecektir.

Dün, Sözcü gazetesinin bir muhabirinin serbest bırakılması da, az önce bahsedilen tutuklama kararı da yargının kendi kararıdır. Beğenmediğimiz karar olduğu zaman bunu bir yerleri itham ederek söylemek şık değil diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, aynı şekilde tutanaklara geçmesi açısından… Dün daha ilk duruşmasında evinden barkından, çoluğundan çocuğundan ayrı kalmış birisinin, aleyhine tanıklık yapması beklenen kişilerin dahi “Böyle saçmalık olmaz.” deyip mahkeme tarafından salıverildiğinde “Bakın, gördünüz mü bağımlı yargı yok.” demeyeceksiniz; tutuklayanlar başka, salıverenler başka. Ama o sırada geçen haksızlığa, mağduriyete dikkat çekmek lazım. Yoksa, gördün mü bak, sen saldın… Birinin özgürlüğüne kavuşması, iktidar partisi grup başkan vekilinin lütfedeceği bir şey değildir; aksine, o, onun en doğal hakkıdır. Bir dakika haksız yere tutuklu bulunması en büyük hak ihlalidir.

Teşekkür ediyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Saray yargısı” ifadesi yanlış Sayın Başkan.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesinde geçen “format ve” ifadesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                      Baki Şimşek                                          Mehmet Erdoğan                                       Erkan Haberal

                                          Mersin                                                       Muğla                                                      Ankara

                                   Deniz Depboylu

                                           Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu.

Buyurun Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izninizle, bu maddede de size Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasını anlatmaya devam ediyorum.

İzmir İktisat Kongresi’nde fikir temeli atılan bu fabrika, sadece kurulduğu ilçeyi geliştirip ünlendirmekle kalmamış, ünü “Atatürk modeli” olarak tarihe geçmiş ve Venezuela’da bir eş modeli yapılmaya çalışılmıştır. Ülke içinde tanınan Nazilli basmasının ünü ise kıtaları aşmış, dünyaya yayılmıştır.

Şimdi, güzel bir şey göstereceğim size: 2002 yılında dünya güzeli seçilen Azra Akın’ın o gün giydiği kıyafet Jüri Özel Ödülü’yle ödüllendirilmiş ve birinci seçilmişti. Bu elbisenin kumaşı Nazilli basmasıydı. Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası sadece bir fabrika değildi, hayata geçirilmiş ve başarıya ulaşmış en büyük muhteşem sosyal projeydi. Fabrikanın hemen karşısında 264 dairelik 1.000 kişilik lojmanı, bekâr işçiler için 3.500 kişilik bekâr işçi pavyonu vardı. İşçileri fabrikaya bedavaya taşıyan “Gıdı Gıdı” treni vardı. Fabrika çalışanlarının ihtiyaçları dikkate alınarak 1 fırın ve 1 kooperatif kurulmuştu. Fabrika bünyesinde kurulan hamam hem çalışanlara hem de Nazilli’ye hizmet veriyordu. İçinde bir dâhiliye, bir kadın doğum, bir çocuk, bir röntgen mütehassısı ve bir diş doktoruyla birlikte hemşireleri, eczacısı, hasta bakıcılarıyla çalışanlara ve ailelerine ücretsiz hizmet veren bir ameliyathanesi olan 40 yataklı hastanesi vardı. Hastane personeli sadece çalışanlara hizmet vermemiş, çevre köylere çalışmaya gidip özellikle sıtma savaş konusunda mücadeleye destek vermişti. İçinde eğitmenleriyle birlikte hemşire ve yardımcı personelinin çalıştığı, çalışan işçilerin çocuklarına bakım sağlayan bir kreşi vardı. Fizik laboratuvarı, mekanik odası ve atölyesi vardı. Fabrikada işçilere okuma yazma öğreten ve aynı zamanda meslek eğitimi veren bir okul vardı. Fabrikanın “Sümerbank İlkokulu” adında bir ilkokulu vardı. Fabrika bünyesinde Sümerbank Basma Fabrikası Camisi vardı. Fabrikada sadece işçilere değil Nazillili genç kızlara yönelik biçki dikiş, nakış kursları açılmıştı. Fabrika bünyesinde futbol, basketbol, voleybol alanları, güreş minderleri, boks ringi, tenis kortu ve paten pisti vardı. Fabrika işçilerinden oluşan futbol, basketbol, voleybol, atletizm takımları, bisiklet, güreş, yüzme ve boks alanlarında faaliyet gösteren sporcuları vardı. Takımın rengi lacivert beyazdı. 700 kişilik sinema ve tiyatro salonu ve bu fabrikanın işçilerinden oluşan bir tiyatro grubu vardı. Yine, çalışanlardan oluşan müzik grubu vardı. Bu grup Aydın, Nazilli, Denizli’de verdiği konserlerle çok sesli müziği sevdirmiş, tanıtmıştı. Bu fabrikanın fabrika dışında da resmettiği resimlerle sanatı sürdüren ressamları vardı. On beş dakikalık konferanslar, müzik yayınlayan bir radyosu vardı. İşçi ve memurlar için biriktirme sandıkları, işçi ölüm ve hastalık sandıkları oluşturularak bir yardımlaşma ağı oluşturulmuştu. Devletin memurlarına alışveriş yapması için verdiği çekler, özellikle verdiği giysi yardımları ve halka bedava basma dağıtma hizmetleri vardı. 7 Ekim 1953’te Nazilli’ye gelen Şair ve Ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu Nazilli’deki değişimi şöyle kaleme almıştı: “…Altı saat içinde altı lunapark geçtik… Bir de ne görelim şehir baştan aşağı neon ışıkları içinde. Nazilli dediğin nedir ki? Anadolu’da küçük bir kaza değil mi? Gecenin on ikisinde ışık, elektrik ışığı içinde yüzen bir Anadolu kasabasını görmek insanı nasıl sevindirmez? Nazilli’nin iki yakasını bir araya getiren bir ışık fermuarı ta Basma Fabrikasına kadar uzanmış. Sarı yerine hafif yeşilimtırak bir ışık. Bu ışığın altında yürüdük. Birkaç adım ötede aynı ışıklarla donanmış birkaç otel sıralanmış. ‘Burası kaza değil, vilayet merkezi.’ diyorum. ‘Burasını bu fabrika bu hâle soktu.’ diyorlar.”

Fabrikanın ihtiyacı olan elektrik enerjisini üretebilmek için bir elektrik santrali kurulmuştu. Bu santral 4 kazan ve 3 türbinliydi, 2.500 kilovat gücündeydi, sadece fabrikaya değil Nazilli’ye de ihtiyacı olan elektriği sağlıyordu. Peki, bu fabrikaya ne oldu? İzninizle, onu da 21’inci maddede size dile getireceğim.

Saygılarımı sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Onun arkasında Atatürk vardı, Atatürk.

BAŞKAN – Ne oldu, merakla bekliyoruz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Tümer, buyurun, 60’a göre…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, hibrit motorlu araçlara vergi indirimi sağlanmasının olumlu bir kazanım olacağına ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, şehir içi kullanımda yüzde 50 ile yüzde 70 arasında yakıt tasarrufu sağlayan hibrit motorlu araçlar hem elektrik hem de içten yanmalı motorlarla birlikte kullanıldıkları için konvansiyonel araçlara göre daha yüksek maliyetlere sahiptir. Bu nedenle, hibrit otomobil fiyatlarının tüketici tarafından erişilebilir olması nedeniyle desteğe ihtiyaç vardır.

Daha az yakıt tüketen araçların vergi mekanizmaları sayesinde teşvik edilmesi petrol tüketimimizin azalması ve cari açığın kapatılmasına yardımcı olacaktır. Özellikle büyük şehirlerdeki trafik yoğunluğu sebebiyle boşa harcanan yakıt düşünüldüğünde sağlanacak tasarrufun daha fazla olacağı beklenmektedir.

Mevcut vergi sistemi nedeniyle dizel yakıt ağırlıklı gelişen yurt içi tüketimimiz, Dünya Sağlık Örgütü tarafından en önemli kanserojen madde olarak tanımlanan, toplum sağlığı ve çevre açısından zararlı egzoz gazlarının artmasına sebep olmaktadır. Çevreci araçların desteklenmesi uzun vadede toplum sağlığı ve çevreyle ilgili projeksiyonların da iyileştirilmesine katkıda bulunacaktır. Bu nedenle, elektrikli araçların motorlu taşıtlar vergisinden muaf tutulduğu ülkemizde elektrik kullanım oranı şehir içinde yüzde 50-60 seviyesinde olan hibrit araçların motorlu taşıtlar vergisinde de en az yüzde 50 indirim sağlanmasının ülkemiz adına olumlu bir kazanım olacağını düşünmekteyim. Bununla ilgili önerge verdik. Bu konuda eğer bir değerlendirme yaparsanız çok seviniriz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – 20’inci madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 213 sayılı Kanun’un mükerrer 257’nci maddesinin birinci fıkrasının dört numaralı bendinde yer alan “vermek zorunda” ibaresinin “verme yükümlülüğü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                 Ertuğrul Kürkcü                                   Dirayet Taşdemir

                                         İstanbul                                                       İzmir                                                          Ağrı

                                     Aycan İrmez                                          Saadet Becerekli

                                          Şırnak                                                      Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu Demir. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sevgili Selahattin Demirtaş, dün gece Twitter’da binlerce insan “Demirtaş’ı çok özledik.” diye “tweet”ler attılar, “Sazını, sözünü alsın, gelsin.” dediler. Bizler de sizi çok özledik, buradan size bunu iletmek istedim. (HDP sıralarından alkışlar) Siz de yoksullardan yana olduğunuz için tabii ki bu torba yasayla ilgili yine yoksullardan yana konuşmayı tercih ederdiniz. Biz de sizlerin aynı şekilde sözünüz olamasak da bunu yapmaya, gayret etmeye devam edeceğiz.

Evet, aslında bu tasarının en çok konuşulması gereken maddesi, borçlanma limitini, görülmemiş biçimde, 37 milyar lira arttıracak olan 72’nci madde. Usulsüzce 2017 yılı için borçlanılabilecek maksimum miktarın üstüne çıkılıyor çünkü eğer o maddeyi geçirmezse Hükûmet memur maaşlarını ödeyemeyecek duruma gelmiş durumda.

Şimdi, borcumuz arttıkça Hükûmet zenginden alıp kamu yararına olmayan harcamalarını kısacağına internet kullanımına, evini kiraya verene, tütün üreticisine vergi yüklüyor. Nereye harcandığı belli olmayan savunma bütçesi yaklaşık 20 milyar lira arttırılıyor. Yetmiyor, kamu kaynaklarına göz dikiliyor, “Satmadığımız ne kaldı?” diye bakılıyor çünkü tüm fabrikaları sattık ülkedeki; çimento fabrikası kalmadı, kâğıt fabrikası kalmadı, tersane kalmadı, liman kalmadı. Yatağan Termik Santrali, Devlet Demiryollarının Samsun, Bandırma Limanları, TÜRK TELEKOM, TÜPRAŞ, TEKEL, Mey; hangi birini sayalım diyoruz. Bunların hepsi halkın dişiyle, tırnağıyla biriktirdikleriydi. Evi, arabası olmayan vatandaşın da kamusal varlığıydı bunlar.

Yetmedi; torba tasarıyla memurların, işçilerin lojmanları satışa çıkarılıyor, yazın çocuğunu götürdüğü tatil kampları satılıyor. Eskiden bir memur emekli ikramiyesiyle ev alırdı -ben kendi rahmetli babamdan da biliyorum- evi olmayan lojmanda otururdu. Şimdi, bu ülkeye hizmet veren kamu personeli 4 kişilik bir aileye bakıyorsa yoksulluk sınırında.

İnsanlar markette sürekli enflasyonla karşılaşırken gözü Hükûmette ve Mecliste. Bir nebze olsun rahatlamak, iş bulmak, kendisine veya çocuğuna güvenli bir gelecek kurmak isterken yüzünü döndüğü Meclis yine karşısına zamla çıkıyor.

Neden bu kadar çok borcumuz var? Çünkü hastanelerin, yolların, tünellerin hiçbirini Hükûmet yapmamış, yabancı şirketlere yaptırmış, “Şu kadar araba geçmezse, bu kadar hasta yatmazsa üstünü sana ben vereceğim.” demiş. Bu projeler için şimdi şirketlere borçlu, 2018 bütçesinde açığa çıktı; köprüleri yapan şirketlere 3,6 milyar lira, şehir hastaneleri için 2,6 milyar lira ödeyecek. Üstelik daha açılacak onlarca şehir hastanesi ve doğa katili üçüncü havalimanı var. Gelecek sene bir de onların borçları bizi bekliyor.

Neden bu kadar borcumuz var? Çünkü “Oy alamıyorum.” diye bu ülkenin halklarıyla savaşa giren bir parti başkanı var. Ülkede savaşa milyarlarca lira harcanıyor.

Neden bu kadar borcumuz var? İstanbul’da yapılan 5 metro ihalesi, belirlenen bedelin arkadaşlar, tam 1,2 milyar lira üstünde teklif veren firmalara verilmiş. İşte, bunlar hepimizin vergileri.

Neden bu kadar borcumuz var? Çünkü saray harcıyor da harcıyor: 1,2 milyon lira mutfağına, alınan malzemeye 26,5 milyon lira ve daha 300 odalık yazlık saray yapılacak. Neden bu kadar borcumuz var? Çünkü sürekli patronların borcu siliniyor bu torba yasada olduğu gibi.

Şimdi, bu kaynak… Bu harcamalardan kaynaklı bütçe açığını kapatmak için. Yine halkın malını satıp halkın ödediği vergiyi artırmaktan hiç mi utanç duyulmuyor?

Şimdi, Zonguldak’ta, Amasra’da maden işçileri madenlerden çıkıp evlerine gitmek yerine kendilerini madenlere kilitlerken, günlüğü 70 lira yevmiyeyle çalışan hal işçisi kadınlar 10 lira zam için greve giderken, sağlık işçileri otuz altı saatlik nöbetlerden yalnızca fiziksel olarak değil, psikolojik olarak yorgun düşüp kendi canlarına kıyarken, doktoralı işsizler İŞKUR’a başvururken hiç mi içiniz sızlamıyor ve bu yasayı getirmekten utanç duyulmuyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, ama epeyce yaptınız bugün, ben de istiyorum, hemen toparlıyorum.

BAŞKAN – Peki, toparlayın, son olsun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Evet, içinizde hiç mi yoksulluk çeken olmadı? Bu ülkenin Başbakanının oğulları yüzde 20’lik kurumlar vergisini ödememek için, bu millete borcu olanı vermemek için şirketini vergi cennetlerine taşıyorsa bu yasayı Meclise getirenlerin tek yapması gereken, mahcup olarak, bu yasayı geri çekmektir.

Ben özellikle, hazır, Ekim Devrimi’nin 100’üncü yıl dönümündeyken ifade etmek isterim ki tarihte bütün devrimler benzer şartlarda oluşur. Köylüler, işçiler yoksullukla boğuşur, ekmek fiyatları uçar. Fransa’da aristokratlar, Haiti’de sömürgeciler, onlar derler ki: “Bunlar, baldırı çıplaklardır.” İşte, saraydakiler, Türkiye’deki saraya 30 milyon harcama yapılırken de onlar derler ki: “Baldırı çıplaklar.” Ya da isterlerse desinler ki: “Çapulcular.” Ama, nasıl bu insanlar sizi iktidara getirdilerse götürmesini de onlar gayet iyi bilirler.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Sayın konuşmacı Ekim Devrimi’nden bahsetti. Ekim Devrimi, halkın etkili olamadığı çara karşı oradaki halkın gerçekleştirdiği, bir kısmını gerçekleştirdiği, kendine has, özel şartlarda olan bir devrimdir. Zaten Türkiye'de halk, devrimi 2002’de AK PARTİ’yi iktidara getirerek yapmıştır. Halkla bu bağını…

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Olur mu böyle şey ya?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu! Bu, 9 Kasım günü büyük bir saygısızlık, büyük bir haksızlık. Eğer o tarih ile bir devrimi karşılaştırıyorsanız 29 Ekimdir devrim, bu doğru değil.

BAŞKAN – Bir saniye, tamamlasın Sayın Özel, tamamlasın.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, bu bir metafordur, bu bir metafor. Böyle hemen…

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, cumhuriyeti tanımamaktır bu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizi, 10 Kasım gününün bir gün öncesinde bu yaptığınızdan men ederim, bu doğru değil, bu doğru değil.

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen… Tamamlasın Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ben bir tamamlayayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu doğru değil. Ekim Devrimi ile AK PARTİ’nin iktidara gelişini karşılaştıramazsınız.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Siz karar veremezsiniz. Mukayese ediyorum, mukayese ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu ülkenin bir devrimi varsa 29 Ekim 1923’tür. Böyle bir şey olur mu? (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sözünüzü geri alın! Sözünüzü geri alın!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sözümü geri alacağım bir şey yok, sözümü geri alacağım bir şey yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu yaptığınız saygısızlıktır!

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen ama yakışmıyor. Sayın Özel, şu anda sizin yaptığınız da hiç saygılı bir durum değil, lütfen oturun yerinize.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sözünüzü geri alın!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Cumhuriyete nefretiniz bir türlü bitmedi gitti.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sözlerimi bitirmeden, daha sözün ortasında girilmesini bir kere kınıyorum şiddetle. Benim burada söylediğim: Ekim Devrimi’nin halkla bağlantısının olmadığını, çarlığa, halkla bağlantısı olmayan bir iktidara karşı yapıldığını, AK PARTİ’nin iktidara gelmesinin de halk temelli bir hareket olduğunu anlatıyorum, söylediğim budur.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Cumhuriyetin halkla bağlantısı yok mu?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şimdi, buradan başka türlü anlamlar çıkarmak çok yanlış.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Biz saraydan alıp halka verdik devrimle.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Biz, 29 Ekim Cumhuriyeti de biliyoruz, tarihi de biliyoruz, Atatürk’ün çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarma yaklaşımını da demokrasiyle taçlandırma girişimini de biliyoruz. AK PARTİ’nin yolu da belli, bunun üzerine lüzumsuz polemiği de reddediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Bostancı’nın…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, ben bir söz almıştım önce.

Özgür Bey…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Özür dilerim, fark etmedim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu, isterseniz 60’a göre söz vereyim, bir dakika.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, Ekim Devrimi, çarlığa karşı yapılmış bir devrimdir ve yoksulların, gerçekten hakkı yenen insanların dünya tarihine mal olmuş çok önemli bir hareketidir. Ben aynen şunu söyledim: Bu, değişik ülkelerde farklı biçimlerde gerçekleşir, her zaman bazı imtiyazlılar vardır; Fransa’da aristokratlar, Haiti’de sömürgeciler. Bunlar, aynı şekilde, bu Ekim Devrimi’nde olduğu gibi, isyan edenlere “Baldırı çıplaklar.” demişlerdir. Ama bugün halkla tabii ki bağlantılı olarak iktidara gelmiş olanlar halktan koparsa o halk onları nasıl getirmişse aynı şekilde götürmesini de bilirler dedim. Aynı sözleri tekrarlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

Sayın Özel, buyurun.

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tabii, ifadeler o kadar infial uyandırıcı olunca sayın grup başkan vekilinin sözünün arasına girmek de usulde olmamasına rağmen, o meşru bir müdahaleydi diye düşünüyorum. Şunu söyleyeyim: Bir Ekim Devrimi’nden Türkiye'de bahsedilecekse 29 Ekim 1923’tür. Partiniz demokratik bir seçim sonucunda gelmiş, yönetimi devralmıştır. O demokratik seçimi dahi 29 Ekim 1923’teki büyük Türk devrimine borçlu olduğunuzu öncelikle size hatırlatırım.

16 Nisan referandumunun sonuçlarını okuyup halkın desteğini bu kadar kaybetme nedeninin Atatürk’e ve Atatürk’ün manevi huzuruna yapılan dört bir elden saldırı ve hakaretler olduğu odak grup çalışmalarından çıkınca gençlik kollarına Anıtkabir’e ilk kez geziler düzenletenler, içinde bulundukları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …2019 odaklı takiye faslını unutup bir anda gerçek niyetlerini bir kez daha belli ettiler, bunu da kınıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

38.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, ben Ekim Devrimi’ne yönelik bir güzelleme yaparak oradan da AK PARTİ’yle bağlantı kurmadım. Aksine, Ekim Devrimi’nin çarlığa karşı, halka dayanmayan bir rejime karşı, başka yolları olmadığı için, o dönemin özgün şartlarında, kendi şartlarında gerçekleşen bir olay olduğunu, eğer halk hareketi aranacaksa demokrasilerde aranması gerektiği bağlamında 2002’yi işaret ettim.

Atatürk meselesine gelince: Kimse Atatürk’ü temellük etmeye kalkmasın, memleketin ortak değeridir. Bunun üzerinden polemik yapılmasını da uygun bulmam. Tarihe sahip çıkacaksak hep birlikte çıkacağız. Bizim bu konuya ilişkin tavrımız belli. Toplumun içinden bazı maceraperestler, farklı düşünenler, dedikodu ve söylenti üzerine güya tarihçilik yapmaya kalkanlar olabilir, bunları reddediyorum. Tarihle barışık olmak siyasetin görevidir. Toplumun tamamıyla, tarihin -o akış başka türlü olamadığı için- öylece aktığı mantığı üzerinden barışmak siyasetçinin görevidir. Bizim yaklaşımımız budur.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, Celal Bey…

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum arkadaşlar.

Kapanma Saati: 18.21

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN - 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, 21’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                            Bülent Yener Bektaşoğlu                                Zekeriya Temizel                                     Kadim Durmaz

                                         Giresun                                                       İzmir                                                        Tokat

                                    Kemal Zeybek                                        Onursal Adıgüzel                                        Kazım Arslan

                                         Samsun                                                     İstanbul                                                     Denizli

                                     Şenal Sarıhan                                               Ali Özcan                                            Mahmut Tanal

                                          Ankara                                                     İstanbul                                                     İstanbul

                                 Mehmet Bekaroğlu

                                         İstanbul

MADDE 21- 213 sayılı Kanunun 157 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “veya ikamet” ifadesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİKMET AYAR (Rize) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel konuşacaktır.

Sayın Adıgüzel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, dün Bursa’daki patlamada hayatını kaybeden işçilerimize Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Son on ay içinde, 2017’nin ilk on ayında 1.700 işçi iş cinayetlerine kurban edildi. Ben buradan bir kez daha tedbir almayanlara, işçilerin ölümünü fıtratla, kaderle normalleştirmeye çalışanlara, patrona kârı, işçiye ölümü reva görenlere seslenmek istiyorum: Sizin fıtratınızda bu ölümleri aklamak varsa bizim fıtratımızda da bu ölümlerin hesabını sormak var.

Değerli milletvekilleri, yine Hükûmetin dayatmasıyla, bir torba yasayla karşı karşıyayız. Bu torba yasanın içinde onlarca konu var. Bu konular vergi düzenlemesinden asgari ücrete, madenlerden ÇED raporuna, yurtlardan FATİH Projesi’ne, diğer taraftan baktığımızda, iletişim vergisinden tütüne kadar uzanıyor. Ama akıllarda tek bir soru var: Bu düzenlemenin, Türkiye'nin içine girmiş olduğu ekonomik kısır döngüyü ve özellikle günden güne artan kaynak açığını ve borç yükünü nasıl çözümleyeceğini herkes merak ediyor.

Değerli milletvekilleri, iktidar, devleti yönetmekten bihaber, üç maymunu oynamaya devam ediyor ama Türkiye ekonomik anlamda bir uçurumun kenarına gelmiş bulunmakta.

Bakın, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor's bir açıklama yaptı, dedi ki: “Türkiye, Arjantin, Mısır, Pakistan ve Katar’la birlikte 5 kırılgan ülke arasında.”

Şimdi, siz çıkacaksınız diyeceksiniz ki: “Hükümsüzdür, tanımıyoruz.” Sizler siftahsız kepenk kapatan esnafı da tanımıyorsunuz, mahsulü dalda kalan çiftçiyi de tanımıyorsunuz, emeğinin hakkını alamayan işçiyi de tanımıyorsunuz. Türkiye'de zengin ile fakir arasındaki uçurum her gün büyüyor, gelir dağılımındaki adaletsizlik her gün artıyor.

Bakın, geniş tanımlı işsizliğe bakın, yüzde 17. Tamı tamına 6 milyon işçi, 6 milyon vatandaş iş bulamıyor; aşsız, daha da vahim olanı, bu işsiz vatandaşlarımız artık iş bulmaktan da ümidini kesmişler.

Dış ticaret açığı yüzde 85 olmuş, enflasyon dokuz yılın zirvesinde, Türk parası her gün değer kaybediyor ama ne yazık ki Hükûmet bunu görmezden geliyor ve Sayın Başbakan diyor ki: “2018, 2017’den iyi olacak.” Nasıl iyi olacak, lütfen bize anlatsınlar. Nasıl 2018’i 2017’den daha iyi hâle getireceksiniz? Son on beş yılda yapamadığınızı bu iki yılda nasıl yapacaksınız, bize lütfen anlatın.

Bu torba yasa ne yazık ki halkın sırtına yeni yükler yüklüyor. Halkın sorunlarını çözmek yerine vatandaşın sırtına yeni yükler yükleniyor, yoksul vatandaşın sırtına yükler yükleniyor; vergi yükü yoksul vatandaşın, dar gelirlinin, memurun ve üreticinin sırtına yükleniyor.

Bu tasarıda, GSM şirketlerinin borcu bir kıyak yapılarak hemen çiziliyor ama GSM şirketlerine kıyak yapan iktidar, ne yazık ki iki yakasını zor bir araya getiren, borcu borçla kapatan vatandaşın hiçbir derdine odaklanmıyor.

Adıyamanlı tütün noktasında sesini yükseltiyor, diyor ki: “Biz geleceğimizi tütüne bağlamışız, Adıyamanlı tütüncüler; lütfen buna bir çözüm bulun, bu tasarı bizim sonumuz olur.” Hükûmet duymuyor, görmüyor.

Ülkede zaten tarım bitmiş, hayvancılık bitmiş, çiftçi borçla mücadele ediyor, üretim deseniz samanı bile ithal eder duruma gelmişiz ama Hükûmet dar gelirlinin, üreticinin, işçinin cebindeki iki kuruşa gözünü dikmiş durumda. Sonra biz diyoruz ki: “AKP rantın partisidir.”, kızıyorsunuz. Neden kızıyorsunuz? Ama meraları rant alanına çevirmekten çekinmiyorsunuz ve Genel Kurula getirdiğiniz bu tasarıyla da diyorsunuz ki: “Biz et fiyatlarını azaltacağız.” Nasıl azaltacaksınız diyoruz. “İthal edeceğiz.” diyorsunuz. Peki, ithal ederken bu yerli üreticiyi niye desteklemiyoruz? Neden yerli üreticilere destek vermeyi düşünmüyoruz? Meraları ranta açarak mı et fiyatlarını düşüreceksiniz? Bunu bir kez daha buradan vurgulamak istiyorum: Biz, meraları ranta açan bir düzenlemenin altına imza atmayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Sayın Başkanım, Adıyaman’a değindim, bir dakika verirseniz konuşmamı tamamlayayım. Sizden pozitif ayrımcılık bekliyorum yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – En hassas yerinden yakaladı Başkanı.

BAŞKAN – Tamam, Adıgüzel, kendi güzel…

Buyurun.

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Ben buradan bir kez daha Hükûmet yetkililerine, Sayın Bakana samimice bir şeyler söylemek istiyorum, bir çağrıda bulunmak istiyorum.

Lütfen, vatandaşın çözüm bekleyen birçok temel sorunu varken biz böyle genel geçer çözümlerle zaman kaybetmeyelim artık. Gelin, “Ben yaptım, oldu.” anlayışını bir kenara bırakın; ortak akla, vicdana ses verin. Önce OHAL’i kaldıralım, Türkiye’deki yatırım ortamını canlandıralım. Adaletin, demokrasinin, özgürlüğün olmadığı bir ülkede ne yazık ki yatırımcı da ne yazık ki üretici de gülmez ve en kötüsü, bu ülkede yaşayan vatandaşlar da gülmez.

Biz hep birlikte bu ortak vicdana ses verirsek, Türkiye’de reformlara odaklanırsak kaybettiğimiz zamanı hızlı bir şekilde pozitife çevirebiliriz. Biz, bu ülkenin milletvekilleri olarak bu halka bu hizmeti vermek noktasında mükellefiz. Hep birlikte milletimize layık bir çalışma yapmış oluruz. Gelin, geleceğimizi güzelleştirecek adımları hep birlikte atalım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesinde yer alan “fıkrasında yer alan” ibaresinin “fıkrasındaki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                 Ertuğrul Kürkcü                                          Aycan İrmez

                                         İstanbul                                                       İzmir                                                        Şırnak

                                  Dirayet Taşdemir                                       Saadet Becerekli

                                            Ağrı                                                        Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİKMET AYAR (Rize) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NABİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Batman Milletvekili Saadet Becerekli konuşacaktır.

Buyurun Sayın Becerekli. (HDP sıralarından alkışlar)

SAADET BECEREKLİ (Batman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Artık herkesin bildiği bir gerçek var ki Türkiye gerçekten çok zorlu bir süreçten geçiyor, herkes, her kesim bunu kabul ediyor. Elbette bu zorlu süreci yaratanlar da öncelikle bu ülkeyi yönetenlerdir. Yönetirken ne yazık ki inanılmaz bir biçimde toplumsal bir ayrışmayla bu ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar. Neredeyse yaşamın bütün alanında yaratılan toplumsal ayrışmanın bu vergi düzenlemeleriyle daha da derinleşeceğini önümüzdeki süreçte hep birlikte göreceğiz çünkü bu vergi düzenlemeleri sermayeyi koruyacak, yoksulun üzerine ağır bir yük gibi çökerek daha çok yoksulu ezecek.

Bakın, bununla bağlantısı kurulacak bir örnek vermek istiyorum. Kısa bir süre önce, AKP Genel Başkanı yaptığı bir konuşmada “Maalesef dünyada adalet yok. Özellikle ekonomik noktada güçlü olanın haklı olarak takdim edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Haklı olanın güçlü olduğu değil, güçlü olanın haklı olduğu bir dünya; ben böyle bir dünyada yaşamak istemiyorum.” demişti. Şimdi biz de böyle bir şey diyebiliriz sanırım. Yoksulu ezecek olan vergilerle, korunan ve ekonomik olarak giderek daha fazla güçlenecek olan varsıl arasında benzer şeyler yaşanacak, bunu yine önümüzdeki süreçte hep birlikte yaşayarak göreceğiz. Yani ekonomik olarak güçlü haklı, haklı da olsa güçlü olmayan haksız duruma düşecek çünkü yapılan düzenlemeler çalışan kesimlere, işçilere, emekçilere yeni yük, kapitaliste, sermayedara yeni vergi istisnaları ve teşvikler getiriyor.

Torba yasalarda niye bu kadar inat ediliyor diye açıkçası sormak istiyorum. Bu kadar ısrarın nedeni nedir? Bugüne kadar, hani, yararlı, işte bürokratik hantallığı aşabiliriz, daha verimli olacak gibi iddialar vardı. Ama demek ki bu, söylendiği gibi bürokratik hantallığı aşamadığı, yine verimli olamadığı için hâlâ tartışılıyor. Bu tartışma, elbette ki muhalefetin ya da karşı çıkanların söyledikleri biraz dikkate alınarak geri çekilmeliydi ama böyle olmadı, kamu yararı olduğunda ısrar edildi. Bu tartışmalar sürdüğüne göre kesinlikle kamu yararına olmadığı da çok açıktır.

İnanın ki halkın büyük bir çoğunluğu torba yasa nedir, ne değildir, içinde ne var, gerçekten bilmiyor, bihaber yani başına neler geleceğinden de habersiz çünkü Hükûmet kamuoyuna motorlu taşıtlar vergisine ve tütüne getirilen zamlar olarak yansıttı bu torba yasayı. Oysa bir bilseler torbada neler var neler; örneğin, motorlu taşıtlar vergisinin yanı sıra, özel tüketim vergisi, katma değer vergisi -ki katma değer vergisi bütün alışverişlerimize mutlaka ağır biçimde yansıyacak ve o söylediğimiz ekonomik güçsüzlüğü, yoksulluğu derinleştirecek bir şey- damga vergisi, gider vergisi, emlak vergisi, kısacası yaşamın her alanını etkileyecek düzenlemeler söz konusu.

Bakın, Türkiye Kömür İşletmeleriyle ilgili düzenlemede kömür işçileri işin farkına vardı ve direndiler. Adıyaman’da tütün yasasına karşı insanlar sokağa çıktı çünkü onlara neler getireceğini, onlardan neler götüreceğini biliyorlardı. Ama söylediğim gibi, halkın büyük bir çoğunluğu haberdar olmadığı için sessizce izliyor “Bu torba yasadan aleyhimize ya da lehimize neler çıkacak?” diye bekliyor.

Yine, bir alıntı yapacağım ben. AKP’nin Sayın Genel Başkanı -sanırım grup toplantısıydı, çok iyi hatırlamıyorum ama- “Özel sektörü ekonominin lokomotifi yaptık.” dedi. Tamam, özel sektörü ekonominin lokomotifi yaptınız da bugün ekonominin geldiği nokta sıfır noktası ve Türkiye bu sıfır noktasında daha ne kadar durabilecek?

Sayın milletvekilleri, bu yasaların geçmesini onaylayan eller, bu düzenlemelerde ne var biliyor musunuz? Eminimiz ki çoğunuz bilmiyorsunuz. Bir kere, yalnız bir kere, oylamadan önce -elinizi oy için kaldırmadan ya da elinizi oy için kullanmadan önce- eliniz vicdanınıza bir dokunsun. Bakalım burada gerçekten halkın yararına, Türkiye'nin yararına, kamuoyunun yararına neler var, bunu biraz düşünmek gerekiyor çünkü buradan çıkacak bu yasa maddeleri bütün Türkiye’yi, bütün insanlarımızı etkileyeceği gibi, bu etkisi çok uzun sürecek, doğmamış çocukları bile etkileyecek, olumsuz anlamda etkileyecek.

Bakın, yine bir alıntı yapmak istiyorum, AKP Genel Başkanı söylemiş yine: “Hep aynı şeyleri yapmak, her defasında farklı sonuçlar elde etmeye çalışmak akıl sağlığıyla ilgili soruna işaret eder. Önce zihniyetinizi, sonra yöntemlerinizi değiştirmeye ihtiyaç vardır.” Kesinlikle katılıyorum kendisine, bu halkın yararını gözetmeyen, hastalık, ölüm, yoksulluk getiren neoliberal politikalarla bezenmiş zihniyetinizi berraklaştırın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAADET BECEREKLİ (Devamla) – Ben de bir dakika rica edeyim, çok az kaldı bitireyim.

BAŞKAN – Peki, tamamlayın lütfen.

SAADET BECEREKLİ (Devamla) – Bakın, yapmış olduğunuz hiçbir şey hiç güzel sonuçlar doğurmadı.

Olağanüstü hâli uzatarak ülkenin geldiği durumun vahametini gösteriyorsunuz ayrıca. Evet, ülke olağanüstü biçimde geri gidiyor, bunu görmek gerekiyor. Bu ülkenin geri gitmesi bizi gerçekten derinden üzdüğü için bu kadar dile getirip ısrar ediyoruz bunların yanlış olduğunu. Vatandaşlar hiç olmadıkları kadar mutsuz, hiç olmadıkları kadar kaygılılar. Hükûmete hararetle bir önerimiz var: Kanun hükmünde kararnameyi gösterip torba yasaya razı etmeye çalışmayın toplumu. Bir bütün olarak halkın refahına politikalar geliştirin ve biz de destek verelim. İnanın, o zaman her şey daha güzel olacak hem ülkemiz için hem bu ülkenin geleceği hem de geleceğimiz olan çocuklarımız için diye belirtmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Gürer, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Sağlık Bakanlığında ek atama yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkanım, Sayın Maliye Bakanımıza bir sorum olacak. Biraz evvel Sağlık Bakanımız oradaydı, kendisinden önceki Sağlık Bakanımız ek atamaların yıl sonuna kadar yapılacağı sözünü vermişti. Sağlık Bakanımız da biraz evvel dedi ki: “Ek atamalarla ilgili çalışmayı Maliye Bakanlığı yürütüyor.” Şimdi, yılın son iki ayına geldik, çok sayıda mesaj geldi, “Maliye Bakanımız orada, sorar mısınız?” diyorlar. Sağlıkta ek atama yapılacak mı, yapılmayacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesinde geçen “yer alan” ifadesinin “geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                      Baki Şimşek                                          Mehmet Erdoğan                                       Erkan Haberal

                                          Mersin                                                       Muğla                                                      Ankara

                                   Deniz Depboylu

                                           Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Depboylu konuşacaktır.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bu konuşmamda da size Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasının yok oluş sürecini anlatarak konuyu sonlandıracağım.

İlk konuşmamda, Sümerbank tarihinin, üzerinde görüştüğümüz, nüfusla ilgili düzenlemelerin geçtiği bu kanun maddeleriyle ilgili olduğunu savunmuştum. Aslında bu fabrikaların nüfus hareketleriyle ilgili olarak gözden kaçan bir kısmı var. Fabrika sadece Nazilli ve Aydın’a iş olanağı sağlamamıştır, fabrika Türkiye'nin her ilinden yani 81 ilden işçi kabul etmiştir, Cumhuriyet Dönemi’nin ekonomik sebepli iç göç hareketliliğine vasıta olmuştur. Sadece ülke sınırları içinde de değil, Kıbrıs’ın da içinde bulunduğu 21 ülkeden vatanına çalışmak üzere dönen işçiyi kabul etmiş, yine ekonomik sebebe dayalı dışarıdan ülkemize göç edilmesinin de sebebi olmuştur.

Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk 9 Haziran 1921 tarihinde Fransız Hükûmetini temsil etmek için Ankara’ya gelen Franklin Bouillon’la gerçekleştirdiği temaslarda tam bağımsızlığı şu şekilde ifade etmektedir: “Tam bağımsızlık elbette siyaset, maliye, iktisat, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksun olması demektir.” İşte bu amaçla Mustafa Kemal daha cumhuriyet ilan edilmeden bu konuya eğildi ve 18 Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi’ni ivedilikle topladı. Bu kongrenin toplanma amacı, ekonomik kalkınma için ortak amaçlarını gerçekleştirecek yöntemleri aramaktı. Bu kongreye işçi, çiftçi, tüccar, sanayici olmak üzere 1.135 delege katılmıştır. Kongre, misakıiktisadi yani millî ekonomi ilkesini kabul etmiştir. Bu ilkenin özü ise ekonomik gelişmemiz ve kalkınmamızın millî bağımsızlığımız içinde sağlanacak olmasıdır. Temel hedef, siyasal bağımsızlık gibi ekonomik bağımsızlığın da sağlanmasıdır. Sanıyorum, şu ana kadar anlattıklarımdan çıkaracağımız çok da fazla ders var.

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası açılışının üçüncü yılında, 1940’ta tam kapasiteye yakın çalışmaya başlamış, 1960’ta üretim rekoru kırmıştır. Fabrika 1974 yılında elde ettiği 71 milyon 500 bin liralık kârla Türkiye'nin en büyük 100 işletmesinin içinde 26’ncı sıraya çıkmıştır, Atatürk’ün ekonomide güçlenme hedefi amacına ulaşmaya başlamıştır. Ancak 1980’li yıllarda, maalesef, işler tersine gitmeye başlamıştır. Devrin Başbakanı Turgut Özal’la ülkemizde başlayan serbest piyasa ekonomisi anlayışı tekstil ürünlerinin ithalinin önünü açmış, sentetik giysiler de tezgâhlarda yerini almaya başlamıştır. Ülke pazarında, başta Uzak Doğu olmak üzere yabancı ülkelerde üretilen tekstil ürünleri satılmaya başlanmıştır. Küreselleşmeyle genişleyen kapital ağlar karşısında, maalesef, fabrika gücünü koruyamamış ve kapatılmıştır.

2002 yılında fabrika alanı Adnan Menderes Üniversitesine devredilmiştir. Sümerbankın lojman alanı ise Nazilli Belediyemiz tarafından rekreasyon alanı olarak değerlendirilmiş ve aynı zamanda, yakın tarihte Gıdı Gıdı treni de tekrar hizmete sokulmuştur. Bu süreçte fabrikanın kaderine terk edilen makineleri, maalesef, hurdacılara gitti; Atatürk’ün “musiki” olarak nitelendirdiği makinelerden yükselen ritmik ezgiyse tamamen sustu.

1937 yılında açılışından kapanışına kadar 30 binden fazla işçinin çalıştığı Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası geride 30 bin ailede aidiyet duygusu, güzel anılar ve onurlu bir isim bıraktı. Atatürk’ün fabrikası, geride, ülkemizde adını herkesin bildiği, gelişmiş illerle yarışan bir ilçe bıraktı. Anılarına sahip çıkan, tarihini unutmayan Sümerbanklılar her fırsatta birlik olmayı başardılar ve bu anılarını sosyal medyadan paylaşmaya devam ettiler. Bugün, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere mirası olan bu muhteşem eserin anısı, tarihi ve kültürü korunmayı hak etmektedir. Ben buradan Kültür Bakanımıza ve Millî Eğitim Bakanımıza seslenmek istiyorum: Aydınlılar, Nazillililer Sümerbankın anısını yaşatacak bir müze ve üniversite istiyor. Nazilli’de kurulacak “Sümerbank Millî Sanayi Müzesi” ve yine, Sümerbankın vizyon ve misyonunu yaşatacak olan bir üniversiteyi hayal ediyoruz ve bunu, Atatürk’ün mirasını yaşatmak, kültürel mirası yaşatmak olarak kabul ediyoruz.

Ben bu vesileyle, ebediyete intikalinin 79’uncu yıl dönümünde Ata’mızı rahmet ve minnetle anıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                 Ertuğrul Kürkcü                                   Dirayet Taşdemir

                                         İstanbul                                                       İzmir                                                          Ağrı

                                     Aycan İrmez                                          Saadet Becerekli                             Bedia Özgökçe Ertan

                                          Şırnak                                                      Batman                                                        Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, 2011 yılında 23 Ekim ve 9 Kasım itibarıyla art arda yaşanan iki yıkıcı depremin yıl dönümü. Van’da yaşanan bu iki depremle yüzlerce canımızı kaybettik, binlerce ev, binlerce iş yeri yıkıldı. Ben bu vesileyle, yitirdiğimiz canları rahmetle anıyorum ve Hükûmetten, Van halkına verdiği sözleri tutmasını beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Bizler de bu sürecin takipçisi olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın en kırılgan ekonomilerinden Türkiye, büyük ölçüde iç ve dış borçlanmaya dayanan, yabancı sermaye girişine bağımlı ve istihdamı geri plana iten çarpık bir büyüme stratejisi izlemektedir. Bu strateji, üretimden çok tüketime dayandığından “istihdamsız büyüme stratejisi” olarak adlandırılır. Türkiye, G20 ülkeleri içerisinde büyüme rakamları açısından Çin, Hindistan ve Endonezya’nın ardından 4’üncü sırada olmasına rağmen, son açıklanan resmî işsizlik rakamlarına göre, işsizlik, Temmuz 2017 itibarıyla yüzde 10,7’ye ulaşmış ve resmî işsiz sayısı bugün Türkiye’de 3,5 milyona dayanmış durumdadır. Buna mevsimlik tarım işçilerinin kış aylarında çalışamayacaklarını da eklediğimizde sayı ve oran çok daha büyümektedir.

Mali disiplini korumak adına AKP hükûmetleri döneminde bütçeleme tekniğinde onlarca değişiklik yapılmıştır, bütçe dışı harcamalar artarken bunların takibi neredeyse imkânsız hâle getirilmiştir. Örtülü ödenek, Savunma Sanayii Destekleme Fonu, hazine garantili projeler derken devlet sırrı, ticari sır gibi gerekçelerle açıklanmayan kalemler artmış, toplum adına bütçeyi denetlemekle görevli Sayıştay işlevsizleştirilmiştir. Devletin kenara ayıracağı tek bir kuruş yokken; aksine, Hükûmet borç üstüne borç alırken Varlık Fonu oluşturulmuş, toplumun tüm varlıklarına el konulmuş ve bu yolla hazine dışında yeni bir hazine yaratılmış. Üstelik, söz konusu fon, Sayıştay denetimi dışına çıkarılmıştır. Böylelikle, halkın bütçe hakkının son kırıntıları da yok edilmiş olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP’nin bütçelerinde, yapılandırma yasalarında, torba tasarılarında işçilere, emekçilere, yoksul halk kesimlerine tek bir rol düşmektedir, o da vergi vermek. AKP savaşa bütçe ayırdıkça rantçıları, kendi sermaye sınıfını daha da zenginleştirdikçe işçinin, asgari ücretlinin payına yoksulluk, savaşa, köprüye, yola, nereye harcandığını bilmediği örtülü ödeneklere para ödemek düşmektedir. AKP’nin önceki torba tasarılarında olduğu gibi bu torba tasarı da oldubittiye getirilmek istenmekte, savaşa, silaha neden bu kadar para harcandığı kamuoyuna açıklanmamaktadır. Kimler zengin edilmektedir, bilmiyoruz, varsa yoksa terörle mücadele argümanı. Bu düzenlemeler halkın yararına değildir. SİHA’ların, TOMA’ların, devlete silah satan şirketlerin talebi neyse bu torba tasarıyla onlar korunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bir ülke yönetiminin zenginden mi, yoksuldan mı, çalışandan mı, patrondan mı, emekten mi, sermayeden mi yana olduğunu görmenin en kolay yolu, harcamalarına ve bu harcamaların gelirlerine bakmaktır. İşçiye, emekçiye, köylüye, çiftçiye her defasında yeni bir vergi yükü getiren, büyük büyük şirketlerin milyarlarca liralık borçlarını bir seferde silen bu Hükûmetin kimin yanında olduğunu aslında bellidir.

Sayın milletvekilleri, bugün ayrıca 4 Kasım Meclis darbesinin üzerinden tam bir yıl beş gün geçmiş bulunmaktadır. Demokrasi, barış ve özgürlük mücadelemizi yok etmek isteyenler bilmeliler ki bugün hâlâ aynı kararlılıktayız.

Yine, dün Sayın Burcu Çelik vekilimizin doğum günüydü. Sevgili Burcu Çelik, doğum günün kutlu olsun, yeni yaşın özgürlüğe vesile olsun diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 22'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                            Bülent Yener Bektaşoğlu                                Zekeriya Temizel                                     Kadim Durmaz

                                         Giresun                                                       İzmir                                                        Tokat

                                     Şenal Sarıhan                                           Kemal Zeybek                                          Kazım Arslan

                                          Ankara                                                     Samsun                                                     Denizli

                                        Ali Özcan                                              Mahmut Tanal                                  Mehmet Bekaroğlu

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                     İstanbul

                                    Hüseyin Yıldız

                                           Aydın

MADDE 22- 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu’nun 23’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “Kurum yurtlarında barınan öğrenciler ile birlikte” ifadesi yürürlükten kaldırılmış ve (2)’nci fıkrasına “Beslenme ve barınma yardımı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan derneklere ait yükseköğrenim yurtlarında barınan öğrencilere” ifadesi eklenmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız.

Buyurun Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Aydın Milletvekilimiz Deniz Hanım’a teşekkür ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin en büyük basma fabrikasını Nazilli’de açmıştır. Uzun uzun anlattı ama maalesef bu Hükûmet, 2002’de iktidara geldikten sonra, sadece Nazilli Basma Fabrikasını değil, o dönemde kurulan TÜPRAŞ’ı, PETKİM’i, TELEKOM’u, fabrikalarını, hepsini özelleştirdi ve hepsini yandaş firmalara verdiler; o yandaş firmalar da aldılar, buraların yerine 30 kat, 50 kat maalesef binalar yaptılar. İşte, Cumhuriyet Halk Partisi ile AKP’nin arasındaki fark bu. Demin anlattılar.

Değerli arkadaşlar, ben iki yıldan beri bu kürsüye gelip hep Aydın’ın sorunlarından bahsettim, hâlen daha edeceğim çünkü 2002-2017, tam on beş yıldır Aydın’a AKP iktidarı bir çivi dahi çakmadı. Türkiye’de jeotermal enerjisi olan tek il Aydın’dır. Aslında o ilin o madenden çıkan o enerjiden faydalanması gerekirken 2007’de bir yasa çıkardınız, komple jeotermalleri 4 tane firmaya verdiniz ve bu firmalar...

Şu an, eskiden Aydın’dan İzmir’e giderken, İstanbul’a giderken bir Aydınlı olarak “Aydınlıyım.” dediğim zaman şunu diyorlardı: “Ha, Aydın mı? Dağlarında yağ, ovalarında bal akar.” Şu an gelin, Aydın’ın dağlarında da ovalarında da zehir akıyor, zehir, zehir! Daha bu sene, buraya gelmeden önce, bir hafta önce ticaret odasıyla toplantı yaptık Aydın’da; şu an ürettiğimiz incirlerin ve ürettiğimiz zeytinlerinin yüzde 20’si kükürttür arkadaşlar.

Buradan sesleniyorum AKP’ye: Lütfen, bir an önce bir araştırma komisyonu kurulsun, gidip orada bir inceleme yapmak zorundayız değerli arkadaşlar. On beş yıldan beri, 2002, 2007, 2011, 2015’te, her geldiğinizde şunu diyordunuz Aydınlılara: “Biz, Aydın-Denizli arasındaki otoyolu yapacağız.” Allah’a şükürler olsun, on beş yıl oldu, bir çivi dahi çakılmadı! Aydınlılara şu sözü verdiniz, dediniz ki: “Yeniköy’den Didim’e giden yolu yapacağız.” On beş yıl geçti, bir çivi çakılmadı. Döndüler, yine, Aydın’da on beş yıldan beri “Hastane yapacağız.” dediler, hastanenin daha “H”si bile yok ortada arkadaşlar. Aydın’da şu an vatandaşın dilinde şu söz geçiyor: “Aydın’da 2 tane kuyruk var arkadaşlar, bir halk ekmek kuyruğu var, bir de hastanelere yatış kuyruğu var.” Bir hasta bir ay sıra bekliyor, bir ay; sorabilirsiniz, bir ay sıra bekliyor arkadaşlar.

Şimdi, ben size buradan sesleniyorum: Bu jeotermal yasasını tekrar değiştirmemiz gerekiyor. Şu an doğal gazı döviz verip, dolar verip, dışarıdan alıp Aydın’ı doğal gazla ısıtıyorsunuz. Ya, kardeşim, Aydın’ın altında sıcak su akıyor, bunu verin büyükşehir belediyesine, biz bütün Aydın’ı ısıtma suyla ısıtalım, jeotermal suyla ısıtalım ama yok. Dönüyoruz ki, diyoruz ki, değerli arkadaşlar, gelin, burada en az 200 bin hektarlık bir seracılık sistemi kuralım, o da yok. Çünkü, 2007’de çıkardığınız kanunda o jeotermal elektrik santrali işleten firmalar var ya yan taraftaki komşusuna bir gram dahi sıcak su vermiyor; işte, çıkardığınız yasa bu. Gelin hep beraber oturalım, bu Aydın’ın sorununu beraber çözelim değerli arkadaşlar. Aksi takdirde on yıl sonra Aydın çölleşecek. Buradan bağırıyorum, buradan sesleniyorum, yalvarıyorum: Gelin, Aydın’ın sorununu beraber çözelim, AKP’yle beraber çözelim. Ama, siz kulak ardına atıyorsunuz, 5 tane firmayı zengin etmeye çalışıyorsunuz, 5 tane arkadaşlar.

Geçen hafta, şu an Aydın’da ölüm oranı yüzde 350 arttı, çocuk ölümü yüzde 130 arttı, kanser olayı yüzde 30 arttı. Gelin, hep beraber beraber olalım, bu Aydın ilini düzeltelim. Bir: Otoyolu acilen başlatın arkadaşlar. İki: Şehir hastanesini acilen başlatın. Üç: Jeotermal suyundan muhakkak vatandaşın da faydalanması gereken bir kanun çıkarmamız gerekiyor. Bu nedenle, özellikle Aydınlılara sesleniyorum: Her gelen milletvekilinin yakasına yapışın, her gelen AKP’linin yakasına yapışın; bu sorunları çözelim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Öz, 60’a göre yerinizden söz veriyorum bir dakika süreyle.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz’ün, AK PARTİ’nin Aydın’a yapmış olduğu hizmetlere ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) – Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için öncelikle teşekkür ediyorum.

Aydın Milletvekilimiz Sayın Deniz Depboylu’ya ve Sayın Hüseyin Yıldız’a öncelikle teşekkür ediyorum Aydın’ın sorunlarını gündeme getirdikleri için. AK PARTİ olarak bizim Aydın’a yapmış olduğumuz hizmetleri, televizyon kanalıyla, Aydın kamuoyu ve Türkiye kamuoyuyla tekrar paylaşma fırsatı verdiği için Sayın Hüseyin Yıldız’a tekrar teşekkür ediyorum.

Şehir hastanemiz ihale aşamasında…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Devlet hastanesi.

ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) – Şehir hastanemiz.

Aydın şehir hastanemiz ihale aşamasında. Otoban, biz Aydın-Denizli diyoruz, Denizliler Denizli-Aydın otobanı diyor. Otobanımız da ihale aşamasında. Jeotermalin etkisiyle ilgili olarak şu an iki bakanlığımızın yetkili personelince çalışmalar yapılmaktadır, Aydın’a etkisi araştırılmaktadır. Bu araştırmanın sonuçları ayrıca Türkiye kamuoyuyla ve Aydın kamuoyuyla paylaşılacaktır.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, Aydın’a ve Aydın milletvekillerimizin hepsine.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesinde geçen “Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan derneklere ait yükseköğrenim yurtlarında barınan öğrencilere” ifadesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                      Baki Şimşek                                          Mehmet Erdoğan                                       Erkan Haberal

                                          Mersin                                                       Muğla                                                      Ankara

                                  Mevlüt Karakaya

                                          Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya konuşacaktır.

Sayın Karakaya, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önerge, aslında, 351 sayılı Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu’nun 24’üncü maddesinde bir değişiklik öneriyor. Aslında değişiklik değil, bu bir düzeltme; onu ifade etmek istiyorum. Dün de biliyorsunuz vadeli işlemler ve opsiyon piyasalarıyla ilgili bir yasal düzenlemeyle alakalı olarak konuşurken yasama kalitesiyle ilgili bir iki husus ve örnekler vermeye çalışmıştım. Bunun en bariz örneklerinden birisi de bu. Aslında bu madde, 24’üncü madde 2016 yılının Kasım ayında yayımlanmış yani 2016, şurada bir yıl olmamış ve uygulamaya da girmemiş. Çok ilginç tesadüf, bu maddeyle ilgili yönetmelik de daha dün, çarşamba günü yayımlanmış. Madde tabii dikkatli yazılmadığı için, gerekçeler dikkatle konmadığı için, burada bu tür yasama faaliyetleri sırasında yanlışları düzeltme konusundaki muhalefetin girişimleri dikkate alınmadığı için bu tür yanlışlar oluyor. Bu bir değişiklik maddesi değil, yapılan bir yanlışın düzeltilmesi.

Bu madde, aslında, vakıf ve derneklere ilişkin yükseköğretim yurtlarına Bakanlar Kurulu tarafından vergi muafiyeti tanınmış ve kamuya yararlı dernek olarak belirlenmiş olan dernek ve vakıflardaki öğrencilere beslenme ve barınma yardımının önünü açıyor. Buralarda kalan öğrencilere beslenme yardımı yapılacak. Tabii ki öğrencilerimize beslenme ve barınma konusunda yapılacak yardımlara hiçbirimizin karşı çıkacak tarafı yok. Ancak bu konuyu incelerken dikkatimi çeken bir şey oldu. Şunu hepimiz biliyoruz ki: Barınma konusu yükseköğrenim öğrencilerinin en önemli sorunlarının başında geliyor. Şöyle geçmişten bugüne özellikle yurt kapasiteleriyle ilgili yapılan çalışmalara bir göz attığımda dikkatimi çeken önemli hususlardan birisi, 2001-2002 eğitim öğretim yılından 2013 yılına kadarki artışa baktığımızda yaklaşık 12 yılda 124 bin civarında bir kapasite artışı olmuş. Bu da yıllık yaklaşık 10 bin civarına denk geliyor. 2003 yılından sonra bugüne kadar yapılan artış 317 bin. Toplam kapasitemiz 623 bin. Neredeyse 2’ye katlanmış, yıllık 80 bin. Önce bu kapasite artışından dolayı hakikaten tebrik etmek istiyorum ama bunun yeterli olmadığını da ifade etmek istiyorum. Bu artışın da 2013 yılından sonra olmasının da elbette sebepleri var. Ben şu anda bu sebeplere girmiyorum. Yani bu 24’üncü maddeyle alakalı olarak bizim biraz önce bahsettiğim vakıf ve derneklere yapacağımız yardımları belki şu dönemi, şu süreci atlatmak için bir gereklilik olarak görebiliriz ama aslolanın, kurumun kapasiteyi artırması olduğunu da buradan ifade etmek istiyorum.

Dolayısıyla bu madde bir değişiklik maddesi değil, herhangi bir katkı sağlayan bir madde değil gerekçede yazılmaya çalışıldığı gibi, bu, daha önceden yapılan bir yanlışın düzeltilme maddesidir. Bunu tabii gerekçeye ve kanun maddesine, değişiklik önergesine bakarak anlamak mümkün değil, üzerinde epey bir çalışma gerekli ama en sonunda bunu Komisyonda en iyi anlayanın da Sayın Maliye Bakanı olduğunu Komisyon konuşmalarından gördüm. Kendisini de tebrik ediyorum, en doğru açıklamayı yapmış. Sayın Bakan, siz de görüyorsunuz ki hakikaten yasama kalitesinde ciddi bir sıkıntı var.

Hepinize çok teşekkür ediyorum.

Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.18

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

23’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                 Ertuğrul Kürkcü                                          Aycan İrmez

                                         İstanbul                                                       İzmir                                                        Şırnak

                                  Dirayet Taşdemir                                     Mehmet Ali Aslan                                   Saadet Becerekli

                                            Ağrı                                                        Batman                                                     Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KASIM BOSTAN (Balıkesir) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkanı ve Sayın Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, bugün 9 Kasım. Tabii, 9 Kasımın tarihte önemli bir yeri var. 9 Kasım tarihinde, örneğin, Berlin Duvarı yıkılmış. Berlin Duvarı bundan yirmi sekiz yıl önce yıkılmış ama maalesef biz şu anda Türkiye-Suriye sınırının 900 kilometresine duvar örüyoruz. Yani hani “Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine.” diyoruz ya, dünyada duvarlar yıkılırken maalesef Türkiye şu anda kapalı bir cezaevi hükmüne getirilerek duvarlar yapılıyor. Daha önceki hükûmetler Türkiye-Suriye sınırına mayın döşemişti, ihaleye vermişti, para ödemişti. Bu Hükûmet mayınların temizlenmesi için yine ihaleye verdi, yine para ödedi; şimdi yine duvar örülmesi için ihaleye veriliyor, para ödeniyor; eminim ki yarın öbür gün de duvarların yıkılması için yine ihaleye verilecek ve o duvarlar kaldırılacak. Sayın Maliye Bakanı buradayken de buna dikkat çekmek istiyorum. Ülkenin gelir, zenginlik kaynakları böylece çarçur ediliyor ve birilerine de maalesef peşkeş çekiliyor.

Yine, 9 Kasım 1993’te yani yirmi dört yıl önce Hırvat topları Bosna’da bulunan, 16’ncı yüzyılda Osmanlı’nın yaptırdığı tarihî köprüyü tahrip ettiler ve biz burada kınadık. Suudi Arabistan 2002’de Ecyad Kalesi’ni yıktı, haklı olarak biz kınadık, biz tepki gösterdik. Peki, Hasankeyf? Hasankeyf ülke sınırlarımız içinde, neden dinamitliyorsunuz, iktidar neden buna göz yumuyor, neden bunu teşvik ediyor? Hasankeyf? Suudi Arabistan’da olsaydı ya da işte Avrupa’nın bir kentinde olsaydı burada kıyamet kopacaktı “Hasankeyf’imizi dinamitliyorlar, sular altında bırakıyorlar.” diye. Lütfen, biraz bu konuda samimi olalım. Yani biz yanlış yapınca meşru da bizden olmayanlar yanlış yapınca zulüm mü yapmış oluyor, vahşet mi oluyor, barbarlık mı oluyor? Ya, böyle bir çelişki olabilir mi Allah aşkına? Çin Seddi Çin için neyse, Mısır piramitleri Mısır için neyse Hasankeyf de Türkiye için odur.

Tabii, yine, Anayasa’da ve kanunda “Devlet, kültür ve tabiat varlıklarını korur.” diyor ama birinci derece sit alanı olan Hasankeyf’te, bakın, flaşla çekim yasakken, çivi çakmak yasakken dinamitleniyor. “Devlet, tarihî eserleri, tabiat varlıklarını korur.” demekten tarihî yerleri dinamitlemeyi mi anlıyorsunuz, Allah aşkına?

Sayın Maliye Bakanımız, inanın, oradan elde edilecek enerji bir tarafa, eğer orası kültür, turizm ve tabiat olarak kazandırılırsa, korunursa bir sürekliliği var, sürekli bir gelir elde edilecek oradan ama baraj tükeniyor, sürekliliği yoktur. Yani bunu en iyi sizin bilmeniz gerekiyor. Daha fazla geliri olacak bir tarza getirilebilir. Bu projenin derhâl iptal edilmesi gerekiyor.

MTV’de yapılan değişiklikle ilgili söz aldım, ona da değineyim. Torba tasarının kamuoyunda en çok tartışılan hususlarından biri MTV zamları olmuş ve tartışılan bu düzenleme sonrası iyi polis-kötü polis metaforu devreye konmuş ve tasarının ilk hâlindeki zam oranı düşürülerek sanki iyi bir şey yapılmış gibi bir izlenim yaratılmıştır.

Düzenlemeyle kanuna “taşıt değeri” tanımı eklenmiştir, taşıtın ilk kayıt ve tescil edildiği tarih itibarıyla belirlenen taşıt değerinin sonraki yıllarda da bu taşıtın vergi tutarlarının belirlenmesinde esas alınacağı öngörülmüştür. Oysaki önerimiz, bu tasarıda yer alan düzenlemeler yerine gelir dağılımına göre bir değerlendirme yapılması gerektiğidir.

Dev şirketlere milyar dolarlık vergi affı ama halka, yoksula, emekçiye vergi zammı. Eğer vergi adaleti anlayışınız buysa gerçekten sevsinler sizin vergi adaleti anlayışınızı diyorum.

Ve lütfen Hasankeyf’e sahip çıkalım; bakın, Hasankeyf’e yazık etmeyelim, bu güzel tarihî, tabii yeri koruyalım, hepimizin görevidir; bu, vicdan, adalet ve mantık işidir. Lütfen, bütün bu değerlerimizi işletelim.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                            Bülent Yener Bektaşoğlu                                Zekeriya Temizel                                     Kadim Durmaz

                                         Giresun                                                       İzmir                                                        Tokat

                                     Şenal Sarıhan                                           Kemal Zeybek                                          Kazım Arslan

                                          Ankara                                                     Samsun                                                     Denizli

                                        Ali Özcan                                              Mahmut Tanal                                  Mehmet Bekaroğlu

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                     İstanbul

                                                                                          Muhammet Rıza Yalçınkaya

                                                                                                            Bartın

MADDE 23- 18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent ilave edilmiştir.

"20- Taşıt değeri: Taşıtların teslimi, ilk iktisabı ve ithalinde, katma değer vergisi matrahını oluşturan unsurlardan (vade farkı ile hesaplanan özel tüketim vergisi hariç) teşekkül eden değeri ifade eder.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KASIM BOSTAN (Balıkesir) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Yalçınkaya, arkadaşlar sabırsızlıkla bekliyor sizi, büyük bir teveccühle.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, torba kanunda TTK ve TKİ’yle ilgili düzenleme gündeme gelince Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yerli kömürle ilgili müjdeler vermeye, protokoller imzalamaya başladı. Sayın Bakan, üç gün önce, 2018 hedeflerinin yerli kömür üretiminde rekor kırmak olduğunu söyledi. Bunu nerede söyledi? TTK’nin üretim sahası olan Amasra-B Sahası’nı redevans usulü işleten firma ile termik santral sahibi olan bir başka firma arasındaki yerli kömüre dönüş protokolünün imzalanması sırasında söyledi. O sahada yıllık 7 milyon ton yerli kömür üretiminden söz etti.

Değerli arkadaşlar, gerçekler hiç de Sayın Bakanın söylediği gibi değil. Sayın Bakana birileri yanlış bilgi veriyor, Bakan da bu bilgilere inanıyor ve bu sözleri söylüyor ve protokolü imzalıyor. Herhâlde Sayın Bakan, madencilik sektöründe yer altı işletmeciliğinin ne kadar zor şartlar altında yapıldığının farkında bile değil. Bakan farkında olmadığı için, böyle afaki rakamlarla, rekordan rekora koştuğunu zannediyor. Sayın Bakan Amasra’da olmayan kömür üretimini nasıl gördü de yılda 7 milyon ton kömür üretiminin protokolünü imzaladı, anlamak mümkün değil. Allah aşkına, bir kişi çıkıp söylesin, bu 7 milyon ton kömür üretimi nerede? (CHP sıralarından alkışlar) Bizim göremediğimiz, Sayın Bakanın gördüğü bu kömür nerede Allah aşkına?

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanın yılda 7 milyon ton yerli kömür üretimini sağlayacağını iddia ettiği bu firma, 2005 yılında Amasra-B Sahası’nı redevans karşılığında TTK’dan aldı. Üç sene hazırlıktan sonra dördüncü yılda üretime geçecekti. Yirmi yılda ise toplam 56 milyon ton kömür üretimi yapacaktı. Bütün bunların karşılığında ise 400 milyon lira redevans bedeli ödeyecekti. 2005 yılının üzerinden tam on iki yıl geçti ama bu şirketin yıllar itibarıyla taahhüt ettiği kömürü çıkardığını biz bölge insanı olarak görmedik. Firma yapacağı üretim taahhütlerini yerine getirmedi, bir de devlete yaklaşık 250 milyon lira borç taktı. Yani Sayın Bakan kömürü çıkarmamış, devlete taahhüdünü yerine getirmemiş, borcunu ödememiş bir firmanın olmayan yerli kömürünün reklamını yapıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla daha kömür üretimi yapılmayan bir ocakla ilgili, 7 milyon ton kömür henüz ortada yokken Enerji Bakanına 80 milyona yanlış bilgi vermek hiç yakışmıyor; devlet adamı ciddiyetiyle bağdaşmıyor, doğruları yansıtmıyor Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan Amasra-B Sahası’yla ilgili Sayıştay müfettişlerinin hazırladığı raporları da mı okumuyor? Müfettişler 2015 kurum raporunda diyor ki: “Firmaya bugüne kadar verilen süre uzatımlarının iyi değerlendirilemediği, firmanın zamanı iyi kullanamadığı, bir an önce kömür üretimine geçme çabasında olmadığı aşikârdır. Bir an önce bitmesi gereken hazırlık çalışmalarında kömür üretimine geçilmesine yönelik olarak belirgin bir çabanın olmadığı görülmektedir. Uzunca bir süre daha taahhüt ettiği miktarda üretime geçemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu anlayışla, bu sahada en az üç dört sene daha kömür çıkmaz.” Kim diyor? Sayıştay müfettişi. Anlaşılan, Bakan, bu yazılanları okumamış olacak ki ne zaman üretileceği belli olmayan kömürü, sadece firmanın yalan yanlış beyanlarına inanarak Türkiye’ye müjde olarak sunuyor.

Bir kez daha buradan söylüyorum: Amasra-B Sahası’nda ortaya çıkan yerli taş kömürü yok. Ortada üretim yok. Ortada yılda 7 milyon ton kömür değil, çıkan 7 kilo kömür bile yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Eğer Sayın Bakan inandırıcı olmak istiyorsa, öncelikle Sayıştay raporlarında belirtilen hususları sorgulayarak açıklığa kavuşturmalıdır. Sayın Bakan ve bürokratları bunu göremiyorlarsa gerçekten çok yazık.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

23’üncü madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinde geçen “teşekkül eden değeri ifade eder.” ifadesinin “oluşur.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                      Baki Şimşek                                            Erkan Haberal                                     Mehmet Erdoğan

                                          Mersin                                                      Ankara                                                       Muğla

                            Ahmet Kenan Tanrıkulu

                                           İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu.

Buyurun Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz kanun tasarısının 23’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, maddenin gerekçesinde, vergilendirme usulü değiştirilerek mevcut vergilendirme ölçütlerine taşıt değerinin de eklendiği ifade edilmektedir. Hatırlanacağı üzere, tasarımızın ilk hâli geldiği zaman o dönemde yüzde 40’lık motorlu taşıtlar vergisi zammı açıklanmış ve orta vadeli programımız bu zam açıklamasıyla gölgede kalmıştır. Bizlerin konuyu sürekli dile getirmesinin ardından önce Sayın Başbakan bu fahiş artışı eleştirmiş, arkasından da Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla yüzde 40’lık vergi zammı düşürülmek zorunda kalmıştır.

Şimdi, ne oldu diye baktığımız zaman değerli milletvekilleri, Otomobil Distribütörleri Derneğinin verilerine baktığımız zaman, Türkiye'de satılan otomobillerin yaklaşık yüzde 80’inin vergisiz fiyatı 40 bin ila 80 bin lira arasında değişmekte ve 1,6 litre motor hacmine sahip olan otomobillerden meydana gelmektedir ve ortalama vatandaşımızın aldığı araba bu şekildedir. Tasarının ilk hâlindeki zam oranı bu araçlara yaklaşık yüzde 68 oranında yansıyacakken, şimdi bu oran yüzde 50’ye kadar gerilemiştir. Vatandaşımız bugün 50 bin liraya bir otomobil aldığında -gene ortalama fiyatlarla söylüyorum- yüzde 45 ÖTV ödeyecektir, yüzde 18 üstüne bir KDV koyacaktır ve ÖTV’nin de KDV’si tekrar gelerek toplam da 8 ayrı vergi ve benzeri, harç ödemek zorunda kalacaktır.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, 2018 yılından itibaren yeni otomobil alacak olan vatandaşımız ortalama yüzde 60 zamla 1.500 Türk lirası civarında motorlu taşıtlar vergisi ödeyecektir. Tabii, akaryakıta gelen zamlar da bunun cabasıdır ki iki gün önce yenisi geldi biliyorsunuz.

Şimdi, baktığımız zaman, Türkiye'de on beş yıldır çözüm bekleyen temel sorunlarımızdan bir tanesi de verginin kazanandan değil harcayandan toplanmasıdır değerli milletvekilleri. Türkiye'de dolaylı vergilerin oranı hâlen çok yüksektir ve toplam vergilerin de yaklaşık yüzde 70’ine ulaşmaktadır.

Vergi konusuna çalışanlar açısından baktığımız zaman da işin bir başka boyutunu görürüz. Bugün brüt maaşı gene 4 bin Türk lirası civarında olan çalışanımızın eline ancak 2.860 Türk lirası geçmektedir net maaş olarak, aradaki farkın yani 1.140 Türk lirasının nereye gittiğine baktığımız zaman, yüzde 15 SGK payı, yüzde 15 gelir vergisi, gene binde 7,59 da damga vergisi kesintisi yapılmaktadır. Kısacası, maaşından onca vergi kesilen çalışanımız ayrıca ortalama yüzde 40’a yakın da dolaylı vergi ödemektedir. Bu vergi sistemimizdeki çarpıklığın devam etmekte olduğunu -biraz önce de söyledim- akaryakıt fiyatlarından da görüyoruz.

Son yapılan zamla, bir aracın 45 litrelik deposunun tamamı eğer doldurulmak istenirse 254 liraya doluyor. Bunun 38,7 lirası KDV, 106,6 lirası ÖTV’den oluşuyor. Yani 254 lirayı deponuza koydunuz -depoyla aldınız- bunun 145 lirası vergi. E, bu soygun değil mi sayın milletvekilleri? Böyle baktığımız zaman işin bir başka boyutunu görmüş oluyoruz.

Eğer iddia edildiği gibi ekonomide işler yolunda gidiyorsa o zaman tahakkuk eden vergi oranının tahsilat oranından yüksek çıkması gerekir ama baktığımız zaman, son yıllarda bu oran giderek gerilemiştir. 2002 yılında tahakkuk eden vergilerimizin tahsilat oranı yüzde 94,4 iken geçtiğimiz yılın sonunda bu rakam, her türlü yapılandırmaya, yeniden birtakım faiz aflarına rağmen yüzde 81,2’ye kadar gerilemiştir.

Türkiye'nin vergi konusundaki ihtiyacı, günübirlik düzenlemeler değil, bizim partimizin seçim beyannamesinde de belirttiğimiz üzere, vergi alanındaki kapsamlı reformlardır diyerek Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü madde kabul edilmiştir.

24’üncü maddede ilk ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                  Mehmet Erdoğan                                 Ahmet Kenan Tanrıkulu                                 Erkan Haberal

                                           Muğla                                                        İzmir                                                       Ankara

                                                                                                       Baki Şimşek

                                                                                                           Mersin

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                 Ertuğrul Kürkcü                                          Aycan İrmez

                                         İstanbul                                                       İzmir                                                        Şırnak

                                  Saadet Becerekli                                        Müslüm Doğan                                    Dirayet Taşdemir

                                         Batman                                                       İzmir                                                          Ağrı

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Görüşülen maddeyle motorlu taşıtlar vergisine taşıt değerine göre yüzde 50’ye varan oranda zam getirilmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kadar yüksek oranlı zammı kabul etmemiz mümkün değildir.

Sayın Bakanım, İzmir Milletvekilimiz Ahmet Kenan Tanrıkulu biraz önce gerekçemizde ayrıntılı açıklamıştır ama Hükûmete, Sayın Maliye Bakanımıza bir teklifimiz var: Emeklilerimize ve çalışanlara da ocak ayında aynı oranlarda zam verecekseniz bu görüşünüzü değerlendirebiliriz. Emeklilerimiz ve çalışanlarımız ay sonunu getiremiyor, şiddetli geçim sıkıntısı çekiyor. Hükûmet emekli ve çalışanları da görmeli. Çalışanlar birçok sorunla karşı karşıyadır.

Şimdi, mübaşirlerin yıllardır çözüme kavuşturulmayan bir sorununu burada gündeminize getireceğim. Adliye teşkilatının iş yükünün önemli bir kısmını yüklenen ve birçoğu yüksekokul mezunu olan mübaşirler, yardımcı hizmetler sınıfında yer alması nedeniyle üst derece görevlere yükselememekte, ek gösterge alamamaktadır. Mübaşirler, adli hizmetlerin yürütülmesinde zorunlu ve asli görevleri ifa ediyorlar, kendileriyle benzer işleri gören diğer memurlar gibi genel idare hizmetleri sınıfında çalışmak istiyorlar. 16 Nisan referandumuyla kabul edilen Anayasa değişikliğiyle kapanan askerî mahkemelerde çalışan mübaşirler idari hizmetlerde çalıştırılırken diğer mahkemelerde çalışan mübaşirlerin yardımcı hizmetler sınıfında çalışmaya devam ettirildiği belirtilerek, mübaşirler arasında özlük hakları itibarıyla yıllarca ayrımcı bir uygulama yapıldığından dert yanıyorlar.

21 Mart 2012 tarihli ve 28240 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarında Görevli Devlet Memurlarının Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümlerinde mübaşirler idari hizmetler grubunda gösterilmektedir. Daha önce askerî mahkemelerde çalışan mübaşirler idari hizmetlerde çalıştırılmış iken diğer mahkemelerde çalışan mübaşirler hâlen yardımcı hizmetler sınıfında yer almaktadır. Bu durum Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, adliye teşkilatlarının iş yoğunluğu ve yaptıkları hizmetler göz önüne alınarak mübaşirlerin görev tanımlarının yeniden yapılması ve genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmeleri gerekmektedir. Adalet Bakanlığı da mübaşirlerin genel idare hizmetleri sınıfına alınmasını öteden beri istemektedir. Keza 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 22’nci maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı ve sendika temsilcilerinden oluşturulan Kurum İdari Kurulunun 2 Mayıs 2017 tarihli toplantısında mübaşirlerin özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda aldığı kararda, Adalet Bakanlığınca mübaşirlerin genel idare hizmetleri sınıfına alınmasına ilişkin düzenlemenin de içinde yer aldığı kanun tasarısının 16 Ocak 2012 tarihinde Başbakanlığa sevk edildiği ancak Başbakanlık tarafından söz konusu düzenlemeye ilişkin kısmın çıkarılarak tasarının 30 Ocak 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildiği, söz konusu tasarının bu hüküm olmadan kabul edildikten sonra 5 Temmuz 2012 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiği belirtilmiştir ve mübaşirlerin özlük haklarının iyileştirilmesi hususunun Adalet Bakanlığınca olumlu olarak değerlendirildiği tekraren ifade edilmiştir. Adalet Bakanlığında görev yapan mübaşirler mutlaka genel idare hizmetleri sınıfına alınmalıdır. Böylelikle genel idare hizmetleri sınıfına ait özlük haklarına ve görevde yükselme imkânlarına bir an önce kavuşturulmalıdır.

Aslında bu torba kanuna eklenecek bir maddeyle bu sorunu çözebiliriz, parti grupları olarak birlikte gerekli düzenlemeyi yapabiliriz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz destek ve katkı vermeye hazırız. Mübaşir arkadaşlarımız ekrandan sizleri izliyor ve büyük bir umutla gerekli desteği vermenizi bekliyorlar.

Ayrıca, yıllardır mağdur edilen 4/C’lilere, sözleşmeli, vekil, fahri, geçici, ücretli, kısmi zamanlı statüde çalışanlara da hakları verilmeli, bu çalışanlar kadrolara alınmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teşekkürler Başkanım, cümlem yarım kaldı, onu ifade edeyim.

Taşeron işçilerle ilgili hazırlandığı açıklanan tasarıda bu çalışanların durumu da dikkate alınmalıdır. Hukuk bunu gerektirir, adalet bunu gerektirir, eşitlik bunu gerektirir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde İzmir Milletvekili Müslüm Doğan konuşacaktır.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her yıl binlerce işçi ve emekçi güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle yaşamını yitirmektedir. Geçtiğimiz ekim ayında, seçim bölgem İzmir Aliağa TÜPRAŞ Rafinerisinde gerçekleşen patlama sonucu 4 işçi, Şırnak’taki kömür ocağında meydana gelen patlama sonrası 7 işçi maalesef yaşamını yitirdi. Son olarak da dün Bursa’nın Gürsu ilçesindeki bir boya imalathanesinde meydana gelen patlama sonucu 5 işçimiz hayatını kaybetti.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği anlamında çok önemli sorunlar yaşanıyor. Özellikle, size bir iki konuda bilgi vermek istiyorum: İstatistiklere hepimiz ulaşıyoruz ama esas olarak 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası yürürlüğe girdikten sonra, bu konuda ciddi ölüm vakalarıyla karşı karşıyayız. Mesela, 2013 yılının ilk dokuz ayında 881 işçi hayatını kaybediyor. 2014’te 1.451 işçi, 2015’te 1.319 işçi, 2016 yılında -yine ilk dokuz aylar için bunları söylüyorum- 1.464 işçi, 2017 yılının ilk dokuz ayında ise 1.485 işçi hayatını kaybetmiş.

Değerli milletvekilleri, şimdi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’yla birlikte Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi oluşturuluyor. Bu Konsey yılda 2 kez toplanıyor ama bu sene 1 kez toplanmış. Ne yapıyor bu Konsey, görevi ne? Bu konuda strateji oluşturmak, politika oluşturmaktır yani “İş sağlığı ve güvenliği şartlarını nasıl oluştururuz.” diye ama maalesef, 1 kez toplanmış durumda.

İş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmadığı hiçbir iş yerinde işçilerin çalıştırılması çağdaş dünyada kabul edilebilir bir durum değildir. Bir örnekle: Bize göre, iş sağlığı ve güvenliği şartları sağlanmadan tüm maden ocaklarının kapatılması lazım. Siz iş sağlığı ve güvenliği şartlarını sağlarsanız, maden ocaklarını tekrar çalışır hâle getirirsiniz ve bu şekilde de işçi ölümlerinin önüne geçilmiş olur.

Değerli milletvekilleri, şimdi, ikinci bir hususu daha belirtmek istiyorum: Yine, 6331 sayılı Yasa’nın 13’üncü maddesinde “Çalışmaktan kaçınma hakkı” başlığı var ama çok ilginçtir, yaptığım araştırmalarda, hiçbir işçi yakın tehlikeyi sezerek, iş güvenliği anlamında tüm şartların yok edildiği bir şartta bile işten kaçınma hakkını kullanamamış. Niye? Çünkü işveren var karşısında. Bu konuda, eğer siz orayı güvensiz bir iş alanı olarak ilan ederseniz ya işinizden olursunuz ya da yaptığınız işten bir türlü kurtulamamış olursunuz.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan buradayken bir şeyi daha belirtmek istiyorum. Acaba Sayın Bakan veya Bakanlığı bu konuda bir projeksiyon geliştirdi mi, bir projesi var mı? Tüm iş güvenliği uzmanlarının ücretlerinin kamu tarafından ödenmesi meselesi. Bakın, iş güvenliği uzmanları ve iş yeri hekimleri de dâhil, işverene ait olarak çalışıyorlar, işvereninin emrinde çalışıyorlar. Bunu aslında, önlenebilecek kazaları bile önlenemeyecek hâle getirmenin de bir nedeni olarak görüyoruz. Bilmiyorum, Bakanlık bu konuda bir araştırma yaptı mı bunun yükü nedir diye. İş sağlığı ve güvenliği anlamında, iş güvenliği uzmanlarının kamu personeli olarak değerlendirilme zorunluluğu vardır yoksa bu iş cinayetlerini hiçbir şekilde engellemeyeceğiz diye düşünüyorum.

Bu torba kanun tasarıyla ilgili de bir şey söylemek istiyorum. Mesela, bizim Komisyon Başkanımız Habib Bey burada. Habib Bey çok hassas bir insan, biliyorum, çalışkan bir insan, tabii, Sivaslı olunca da başka bir şey. Burada hep Adıyaman şovenizmi yapılıyor, biraz da biz Sivaslı muhabbeti yapalım.

Şimdi, Sayın Başkan, 6785 sayılı eski İmar Kanunu’yla ilgili bir değişiklik var, imar mevzuatıyla ilgili bir değişiklik var ama bizim Komisyonumuza gelmedi bu; Komisyonun aslında değerlendirmesi gereken bir husus ve siz Komisyonu toplamalısınız.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Tali komisyon olarak geldi ama süre darlığı nedeniyle, bütçeden önce de kanunu çıkartabilmek için…

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Evet…

BAŞKAN – Siz devam edin.

Bakın, bitiyor, sonra bir dakika istersiniz, ona göre.

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Tamam, evet. Bunlar çok önemli hususlar. Yani arkadaşlar, komisyonlarda değerlendirilmeyen, tetkik etmediğimiz, birlikte bir ortak fikir oluşturulmadan çıkan yasalar, aslında biraz daha oligarşik bürokrasinin bizim önümüze dayattığı yasalar şeklinde geliyor ve yeterince araştıramıyoruz, bunu tartışamıyoruz ve güncel olma özelliklerini de yitirmiş oluyorlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesiyle değiştirilen 197 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin (1)’inci fıkrasından sonra gelen (1) sayılı tarifede bulunan tablodan sonra gelen kısma eklenen bölümünün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Mehmet Bekaroğlu                                    Bihlun Tamaylıgil                                     Kadim Durmaz

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                      Tokat

                            Mehmet Akif Hamzaçebi                            Zülfikar İnönü Tümer                                    Şenal Sarıhan

                                         İstanbul                                                      Adana                                                      Ankara

                                   Bülent Kuşoğlu                                           Özkan Yalım

                                          Ankara                                                       Uşak

“(I) sayılı tarifede yer alan otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzerlerinde, ilk kayıt ve tescil edildiği tarih itibarıyla taşıt değerine isabet eden satır, sonraki yıllarda da bu taşıtın vergi tutarlarının belirlenmesinde esas alınır.

(I) sayılı tarifede yer alan otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzerlerine ait vergi tutarlarının Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği tarafından her yılın Ocak ayında ilan edilen kasko sigortası değerlerinin %10'unu aşması halinde, taşıtlara ait vergi tutarlarını, bir önceki satırdaki aynı yaş grubunda bulunan taşıtlara isabet eden vergi tutarı olarak belirlemeye, bu oranı %4’e kadar indirmeye ve kanuni oranına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Hibrit araçlarda vergi tutarlarını %50'ye kadar indirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.”

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu torba yasayla uçan kuştan vergi alıyoruz. Yani yakaladığımızı yoluyor, işte köprüden geçenden 1, geçmeyenden döve döve 2 alıyoruz. Her taraftan vergi var. Sadece MTV’ler mi? Değil. Mesela GSM şirketlerinin de ciddi, milyarlarca liraya varan vergisini görmezden geliyoruz.

Bu yasayı çıkarırken Sayın Bakanla çok tartıştık. Bu, engellilerle ilgili ÖTV indirimindeki -sınırları, kısıtlamaları azalttılar- muafiyetleri kısıtladılar. “Hiç olmazsa gaziler için, 5-6 bin kişi bunlar, bu kalsın.” dedik, bunu da kabul etmediler. Niye? Çok paraya ihtiyaç var. Yanlış yönettiniz. İşte, “Küresel öyle oldu…” filan. Hayır, yanlış yönettiniz. Çok paraya ihtiyaç var, borçlanıyorsunuz, her tarafa vergi salıyorsunuz ve bunu kapatmaya çalışıyorsunuz. Bu arada başka bir şey de oluyor, böyle, çok güçlülerin ödemesi gereken vergileri de almıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bugünlerde bu offshore tartışması var. Bakın, size bir şey söyleyeyim Sayın Bakanım, biliyorsunuzdur, bunu hatırlatacağım.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun, 5520-13/6/2006, 30’uncu maddesinin 7’nci bendi ne diyor? “Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın yüzde 30 oranında vergi kesintisi yapılır.”

Sayın Bakanım, bu vergi kesintilerini yaptınız mı bugüne kadar? Yapmadılar değerli arkadaşlarım. Niye yapmadılar? Çünkü Bakanlar Kurulu bu vergi cenneti ülkelerin listesini yayınlamadı, yayınlamadığı için de Sayın Maliye Bakanı bu vergileri alamadı değerli arkadaşlar.

Şimdi, ben buradan soruyorum, ÖTV’si artan, ÖTV indirimi kesilen engelliler, gaziler adına soruyorum: Siz bizden para alıyorsunuz ama niye bu insanlardan para almadınız? On bir yılda bu sebepten dolayı hazine ne kadar zarara uğradı? Kim sorumlu? Burayı fark edip on bir yıldır bu listenin yayınlanmasını engelleyen kim?

Değerli arkadaşlar, o zaman Maliye Bakanı Sayın Unakıtan. Kim? Hangi Cin Aliler girdi buraya da bunu engelledi değerli arkadaşlarım, soruyorum. Bunu siz de sorun lütfen.

Bakın, arkadaşlar, gerçekten bu kanun düzenlemesine bakın, baştan sona vergilerle ilgili çok ciddi… Bakın, bu yılın başından beri çıkardığınız torba yasalarla, “Mutlaka büyümemiz gerekiyor.” “Mutlaka büyümemiz gerekiyor.” diye, dünya kadar teşvik getirdiniz. Sadece Kredi Garanti Fonu’yla 220 milyar lira piyasaya verdiniz ve ciddi bir sıkışıklık oldu. Şimdi bu sıkışıklıkları herkesten topluyoruz.

“Efendim, bu bizim Başbakanımızla ilgili değildir, beni yıpratmak adına bütün bunları söylüyorlar. Yoksa böyle bir şey yok.” diyor. Aha, buyurun değerli arkadaşlarım. Olur olmaz, yasal bir sorumlu vardır, yoktur ama ahlaken bir sorumluluk yok mudur değerli arkadaşlarım? Yani sormayacak mısınız Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri “Bunun sorumlusu kimdir?” diye?

Sayın Bakanım, kim çıkarmadı gerçekten? Bu listeyi yani Bakanlar Kurulunun çıkarması gereken, yasanın kendisine yüklemiş olduğu görevi kim engelledi ve vergi cenneti ülkelerin listesi çıkmadı, oraya giden paralardan yüzde 30’luk stopaj alamadık?

Bakın, değerli arkadaşlarım, biraz vicdanla hareket etmeniz gerekiyor. “Bu bizim insanımız, bu bizim başkanımız, bu bizim arkadaşımız, bu bizim dostumuz, eş dost…” Bu olmaz, bunun hesabını vereceksiniz arkadaşlar. Siz inançlı bir ekipsiniz, böyle söylüyorsunuz, iddialarınız bunlar. Geçmişte de buydu iddialarınız, şimdi de budur. Peki, tüyü bitmemiş yetim hakkı arkadaşlar…

Bir de Sayın Başbakan diyor ki: “Ben çocuklarıma vasiyet ettim, nasihatte bulundum, hiçbir şekilde devlet ihalesi almasınlar.” Almamış mı? Sekiz ay evvel almış, gemicilikle ilgili bir ihale almış, araştırın. Arz ederim arkadaşlar.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde, ilk ikisi aynı mahiyette olmak üzere, üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                    Erkan Haberal                                            Baki Şimşek                                      Mehmet Erdoğan

                                          Ankara                                                      Mersin                                                       Muğla

                                                                                         Mehmet Necmettin Ahrazoğlu

                                                                                                            Hatay

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                 Ertuğrul Kürkcü                                   Dirayet Taşdemir

                                         İstanbul                                                       İzmir                                                          Ağrı

                                     Aycan İrmez                                          Saadet Becerekli                                             Erol Dora

                                          Şırnak                                                      Batman                                                      Mardin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu.

Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Son yıllarda sıklıkla getirilen ve AKP'nin klasiği hâline gelen torba yasalar, yasama faaliyetlerinin düzensiz ve eksik bir yapıda yürütülmesine neden olmakta ve yasama kalitesini bozmaktadır. Ayrıca yasal zorunluluk olmasına ve gerek ekonomiyi gerek bütçeyi gerekse geniş toplum kesimlerini ve iş âlemini etkileyecek, ekonomik yük doğuracak hükümler içermesine rağmen, kanun tasarısı komisyon görüşmelerinde ayrıntılı bir etki analiziyle sunulmamıştır.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısının 25’inci maddesinde 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 9’uncu maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklikle araçların yıllık ödeyecekleri vergi tutarları belirlenmekte, motorlu taşıtlar vergisi motor hacimlerine göre, her yıl iki defa alınmak üzere tahsil edilmekte ve Bakanlar Kurulu tahsil edilecek bu miktarı yüzde 50 oranında artırma yetkisine sahip olmakta idi. Ancak yapılan zamlar mevcut durumun yani yüzde 50’nin üzerinde olduğu için kanunda yeniden değişikliğe gidilmiş ve yeniden belirlenen miktarlar oranlanmıştır. Ancak ilk açıklamalarda yüzde 40 zam yapılması hesaplanırken kamuoyu baskısıyla bu oran düşürülmüştür. Motor hacimlerine göre 1.300 cc’lik araçlarda yüzde 15 artırıma gidilmiş, 1.500 cc üzeri araçlarda ise artırım yüzde 25 ve daha üzerine çekilmiştir.

Bir diğer düzenlemeyle de araçların değerlerine göre artışlar sağlanmıştır. 1300 cc’lik motorlarda 40 bin liraya kadar yüzde 15; 40 bin ile 70 bin lira arası yüzde 25; 70 bin lira ve üzeri araçlarda ise yüzde 45’lik bir artış gerçekleştirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, burada bir başka konuya da değinmek istiyorum. Sayın Bakanım, 13 Şubat 2017 tarihinde Maliye Bakanlığına yazılı olarak sorduğum ve cevaplandırılmasını istediğim husus şu: Yurt dışından ithal edilen M1 binek otomobil tanımlı araçların Avrupa tip onay belgelerinde araç kategorisi binek otomobil olarak belirtilmesine rağmen, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından düzenlenen 19 farklı ulusal tip onay belgesinde kategorisi ticari araç N1 olarak gösterilmiştir. Bu nedenle de bu araçların trafik tescilleri esnasında Maliye Bakanlığına ödenmesi gereken ÖTV, KDV, motorlu taşıtlar vergisi ile diğer vergilerde eksik, düşük ödemeler yapıldığını ve ülkemizin bu şekilde yüksek miktarlarda vergi kaybına uğratıldığını belirtmiştim. Ancak bu konuyla ilgili tarafınızdan verilen yazıda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun öne sürülerek “Önergeye konu edilen hususlara ilişkin bilgi paylaşılmasına yasal olarak imkân bulunmamaktadır.” denmişti. Hâlbuki bizim burada sorduğumuz, burada yapılan işlemlerde alınması gereken vergilerin alınıp alınmadığı, alındıysa ne kadar alındığı veya bunları ithal eden müesseselerle -ki isimleri bende mevcut, araç tipleri mevcut, Sayın Bakanım, sizin de imzanız var konuyla ilgili- ilgili Türkiye'nin ne kadar zarara uğratıldığı, nelerin yapıldığı, bir işlem yapıldıysa nelerin tahsil edildiği, ne kadar cezaların verildiğiydi. Ancak verilen cevapta, bunların yasal zorunlulukla verilemeyeceği, vergi konusunda beyanda bulunulamayacağı belirtilmiştir.

Sayın Bakanım, eğer bu kadar vergi artışı yapıyorsak sizlerden de... En azından şoför esnafı için, ödemiş oldukları trafik sigortasıyla ilgili ücretlerde –ki yüzde 22’yi bulmaktadır- hiç olmazsa bir nispette indirime gidilmesi gerekir diyor hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Mardin Milletvekili Erol Dora konuşacaktır.

Sayın Dora, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesinde yapılan düzenlemelerle, motorlu taşıtlar vergisinde yapılması öngörülen değişikliklerle vergilendirme oranında artışa gidilmektedir. Torba tasarının kamuoyunda en çok tartışılan hususlarından biri, motorlu taşıtlar vergisi zamları olmuş ve tartışılan bu düzenleme sonrası âdeta “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” metaforu devreye konmuş ve tasarının ilk hâlindeki zam oranı düşürülerek sanki iyi bir şey yapılmış gibi bir izlenim yaratılmak istenmiştir. Elbette motorlu taşıtlar vergisindeki bu değişiklikler yurttaşlara oldukça olumsuz yansımakta ve vergi adaletsizliğini daha da derinleştirmektedir. Bu nedenle, düzenlemenin tasarı metninden çıkarılmasını önermekteyiz. Bu adaletsiz düzenlemeler yerine, gelir dağılımına göre bir vergilendirme yapılmalı ve motorlu taşıtlar bağlamında, çevre faktörü temelinde araçların emisyon durumları da dikkate alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, hatırlayacağınız üzere, geçtiğimiz eylül ayında Hükûmet, yeni orta vadeli programı açıklarken yurttaşlarımıza önümüzdeki dönemde yapacağı vergi zamlarının da müjdesini verdi. Bu vergi zammı müjdesinde en çok yankı bulan ise motorlu taşıtlar vergisine yapılacağı belirtilen yüzde 40’lık zam idi. Zam müjdesi diyorum çünkü Hükûmet ve Sayın Maliye Bakanı eşine az rastlanır bir maharetle, vergi zamlarını artık bir müjde edasıyla kamuoyuna duyurabilme konusunda önemli bir beceri sergilemektedir.

Değerli milletvekilleri, tabii, ardından kamuoyunda yükselen tepkiler neticesinde Hükûmet geri adım atmak durumunda kalmış ancak yine son derece fahiş olan yüzde 25 gibi bir zam artışını müjdelemekten çekinmemiştir. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye vergi dağılımı yönünden dünyanın en adaletsiz ülkeleri arasındadır. Kuşkusuz vergi devletlerin en önemli geliridir. Ancak vergideki adaletsizlik yani az kazanandan az, çok kazanandan çok almak yerine yoksulun, işsizin, emekçinin, küçük esnafın sırtına binilmesi her çeşit sosyal sorunun ve ekonomik kaosun da nedenidir.

Diğer taraftan, bir ülkenin, toplumun zayıflamasının ve çöküntüye uğramasının en önemli nedenlerinden biri de vergide sosyal ve ekonomik adaletin olmayışıdır. Bu bakımdan, ülkemizde vergideki adaletin sağlanması, vergi kaçağının önlenmesi yaşamsal bir konudur. Bir tarafta sözüm ona yerli ve millî ekonominin güçlendirilmesi konusunda hamaset söylemi yarışı yapan büyük sermayedarların vergi kaçırmak adına hangi hilelere, hangi gayrimeşru yöntemlere başvurdukları her geçen gün bir bir açığa çıkmaktadır. Diğer taraftan ise ülkenin içerisine sokulduğu güvenlikçi ve baskıcı ortam neticesinde iş yerini kapatan, iş yerlerini kaybeden, borçlarını ödeyemeyen yüz binlerce küçük ve orta ölçekli esnaf, çiftçi, işçi ve emekçinin üzerine bindirilen vergileri müjdeleyebilen bir Hükûmet anlayışıyla karşı karşıyayız.

Değerli milletvekilleri, TÜİK’in Ocak 2017 verilerine göre Türkiye’de trafiğe kayıtlı toplam 21 milyon taşıt bulunmaktadır ve bu taşıtların yarıdan fazlasını otomobiller oluşturmaktadır. Bu tasarıyla düşük ve orta gelirli yurttaşlarımızın türlü zorluklarla, banka kredileriyle borca girerek ancak edinebildikleri araçların masrafları daha da artırılmış olacaktır. Dünyada neredeyse en yüksek vergili benzin ve mazotu kullanmak zorunda bırakılan yurttaşlarımız bu tasarıyla en yüksek vergili araçlara mahkûm edilmektedir.

Tasarı kapsamında bir diğer çarpıcı nokta şudur ki: Motorlu taşıtlar vergisine yapılacak zamla elde edilecek gelirin, aslında, üç beş büyük sermayedara “vergi affı” adı altında ödenecek olmasıdır. Yani daha özcesi, bu elit sermayedarların milyarlarca liralık vergi borcu, bizzat Hükûmet tarafından dar gelirli yurttaşlara âdeta zorla ödetilebilecektir. Bu nedenle, bütün milletvekillerine vatandaşa yeni bir zam kamburu getiren ve vergi adaletsizliğini derinleştiren bu maddeyi reddetmeleri konusunda bir kez daha çağrıda bulunuyor, bu duygularla hepinizi yine, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Özkan Yalım                                         Zekeriya Temizel                                     Kadim Durmaz

                                           Uşak                                                         İzmir                                                        Tokat

                            Bülent Yener Bektaşoğlu                                  Kemal Zeybek                                          Kazım Arslan

                                         Giresun                                                     Samsun                                                     Denizli

                                 Mehmet Bekaroğlu                                          Ali Özcan                                            Mahmut Tanal

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                     İstanbul

                                     Şenal Sarıhan

                                          Ankara

“MADDE 25 – 197 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları ile 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “(I)” ibareleri “(I), (I/A)” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Uşak Milletvekili Özkan Yalım.

Buyurun Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, Sayın Divan, çok değerli çalışma arkadaşlarım, Sayın Bakan; yarın 10 Kasım. Buradan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü şimdiden anıyoruz.

Sayın Bakan, özellikle size bir soru sormak istiyorum, kafa sallayarak da cevap verebilirsiniz çünkü verecek olduğum rakamları teyit etmek istiyorum. Sayın Bakan, bundan yaklaşık bir buçuk ay önce AK PARTİ Genel Başkanından önce siz bir açıklama yaptınız, motorlu taşıtlar vergisine yüzde 40’lık bir zam öngörüldü. Daha sonra, AK PARTİ Genel Başkanı çıktı, “Bu çok yüksek, düzenlenmeli.” dedi ve de 1.300 motor altına yüzde 15, 1.300 motor üzerine yüzde 25’lik zam öngörüldü. Bu doğru mu, yanlış mı? Sayın Bakan, soruyu tekrar soruyorum: 1.300 motor altına yüzde 15, 1.300 motor üzerine yüzde 25’lik zam öngörüldü; doğru mu, yanlış mı? Cevap vermiyorsunuz.

Ben de diyorum ki arkadaşlar, bütün Genel Kurula söylüyorum, bir de bizi izleyen bütün vatandaşlarımıza söylüyorum, aynen tekrar ediyorum, Sayın Bakanın açıklaması aynen şöyleydi, bütün ekranlarda, televizyonlarda, haberlerde aynen şöyleydi: 1.300 motor altı yüzde 15, 1.300 motor üzeri yüzde 25’ti. Ben de diyorum ki: Kesinlikle rakamlar yanlış; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını hiç kimsenin kandırmaya, şekli şemali değişik şekilde anlatmaya kalkmasın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kimse de kandırmasın. Bakın, ben size rakamları açık ve net açıklıyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ben söylediğim şeyi biliyorum, siz yalan söylüyorsunuz.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Ben size birazdan şemayı vereceğim, eğer yanlışsa siz de bunu gelip buradan açıklarsınız.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bitirsin, siz cevap verirsiniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Söylemediğim şeyi söylemişim gibi konuşmayın.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Bakın, 1.300’ün altındaki rakamlar 2017’de 624 TL’ydi, 1 ile 3 yaş arasında olan 1.300 motorlar 743’e yükseldi. Bu rakam tam tamına yüzde 19 ediyor değerli arkadaşlar; yüzde 15 değil, yüzde 19. Eğer araç yeni alınıyorsa ayrıca, ekstra, yeni araç farkıyla birlikte, 149 TL’lik zamla 892 TL’ye ulaşıyor senelik vergisi.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Cehalet başka bir şey ya!

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Gelen zam yüzde 43.

1.300’ün üzerine geliyorum; bu sene 998 TL olan 1.294 TL’ye, yeniyse 1.553 TL’ye... Yüzde 54’lük bir zam söz konusu.

1.600 ila 1.800: 1.761’den 2.512 TL’ye yükseliyor 1 ile 3 yaş arasındakiler, eğer yeniyse 2.741 TL. Yani yüzde 54’lük bir zam.

1.800 ila 2.000: 2.773 TL olan rakam 3.957 TL’ye, eğer yeniyse 4.317 TL’ye... Bu da yüzde 55’lik bir zam değerli arkadaşlar.

2.001 ila 2.500: 4.159 TL’den 5.936 TL’ye, eğer yeniyse 6.476 TL’ye... Yüzde 56’lık bir zam.

Evet, gelelim, 2.500 ila 3.000 motora: Burada 5.798 TL’den 8.276 TL’ye, yeniyse 9.029 TL’ye... Tam tamına yüzde 56’lık bir zam var.

Bundan daha yüksek olan motorlarda da yüzde 65 zam var Sayın Bakan. Bunları ben size biraz sonra teslim edeceğim.

Çok değerli vatandaşlarımız, burada, özellikle düşük gelirli vatandaşımızın zorla aldığı, 8-10 bin liraya aldığı bir araç inanın en azından yüzde 19’luk, 20’lik bir zam yiyor, daha fazlası var.

Son iki haftada akaryakıta gelen zammı biliyorsunuz -çok değerli arkadaşım takip ediyor- tarihin en yüksek rakamına geldi; 5,70 benzin, mazot 5,35. Nasıl binecek bu vatandaş? Asgari ücret 1.404 TL’den 1.356 TL’ye düşüyor. Artık bu işin bittiği, bıçağın kemiğe dayandığı, sözün bittiği yerdeyiz. 21 milyon 268 bin araç var. Maalesef, Türkiye’de yaşayan vatandaşların sırtına ekstra bir kambur daha geldi. Ekonomide yaptığınız hataları, dış politikadaki hataları milletin sırtına yüklemeyin diyorum.

Sizlere tekrar söylüyorum, zamları da doğru oranda açıklamayı da buradan özellikle talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Evet, Sayın Bakanım, doğruyu açıklayacağınızı söylediniz.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, biraz önce hatibin burada gündeme getirdiği husus, birbirinden farklı iki konuyu üst üste toplamasından kaynaklanıyor. Yapılan düzenlemede 31/12/2017 tarihinden önce elinizde olan taşıtlar bakımından yeni yılda yapılan zam oranları 1.300 cc’ye kadar olanlarda yüzde 15, 1.300 cc üstü olan araçlarda yüzde 25. Burada kanun tasarısının maddesindeki düzenleme bu şekilde, farklı değil.

Ama siz şunu yapıyorsunuz: Biliyorsunuz, biz, mevcut araçlarla ilgili tarifede bu genel artışı yapmanın yanında -bakın, dikkatle dinleyin- iki düzenleme daha yaptık bu kanun tasarısında. Bir: Mevcut taşıtlarla ilgili 2018 yılında uygulanacak tarifeyi değiştirdik. İkinci olarak bundan bağımsız bir şekilde 1 Ocak 2018’den sonra ilk defa alınacak taşıtlar için fiyata bağlı olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – 1 Ocak 2018’den sonra ilk defa trafiğe çıkacak, ilk defa satın alınacak taşıtlarla ilgili de değeri esas alan yeni bir tarife ürettik çünkü motor silindir hacminin, yaşın yanında değeri de getirdik. Dolayısıyla vergisiz değeri 40 bin liranın altında olan araçlar bakımından 2017 yılındaki tarifeyi 2018’de artırdığımız oran neyse aynı oran 2018’de alınan taşıtlar için de uygulanacak. Onun için onlarla ilgili yüzde 15 oranındaki artış aynen korunmuş durumda.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Değil, değil Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Peki ben ne diyeyim? Anlamanız için ayrıca ben size anlatayım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Anlatayım, anlamıyorsunuz.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Kesinlikle değil, kesinlikle anlatacağım. Sayın Bakan, birazdan net cevap vereceğim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – 26’ncı madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                 Ertuğrul Kürkcü                                          Aycan İrmez

                                         İstanbul                                                       İzmir                                                        Şırnak

                                  Saadet Becerekli                                 Mehmet Emin Adıyaman                            Dirayet Taşdemir

                                         Batman                                                        Iğdır                                                          Ağrı

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                   Mustafa Kalaycı                                     Emin Haluk Ayhan                                       Erkan Akçay

                                          Konya                                                      Denizli                                                      Manisa

                                  Mehmet Erdoğan                                          Mustafa Mit                                           Erkan Haberal

                                           Muğla                                                      Ankara                                                      Ankara

                                                                                                       Baki Şimşek

                                                                                                           Mersin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman konuşacaktır.

Sayın Adıyaman, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Sayın Öztürk Türkdoğan ve Genel Merkez yöneticileri Yüksel Caddesi’nde bir basın açıklaması yapmak isterken gözaltına alındılar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Yüksel Caddesi artık neredeyse Türkiye’de bir yıldır bir direniş hikâyesinin merkezi hâline geldi. Tam bir yıldır, hatta bir yılı aşkın bir süredir hemen her gün Yüksel Caddesi’nde “Yüksel direnişçileri” olarak adlandırılan ve adalet, hukuk ve iş isteyen insanlar gözaltına alınıyor. İşte, Öztürk Türkdoğan da tam da bu direniş hikâyesinde, nasıl hukuksuzca, nasıl temel insan hakları ayaklar altına alınarak, nasıl suçsuzluk karinesi hiçe sayılarak orada bir hukuksuzluk uygulanıyor, bunu dile getirmek istemişti ama tıpkı Yüksel Caddesi direnişçileri gibi Sayın Öztürk Türkdoğan da basın açıklamasını yapmadan arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alındı. Peki, nedir bu Yüksel Caddesi’ndeki direniş hikâyesi? Hepinizin bildiği gibi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, AKP Genel Başkanı olağanüstü hâli ilan edeceklerini ve bunu devlete karşı ilan ettiklerini ifade etmişti ama gelin görün ki günümüze gelinceye kadar olağanüstü hâl tam tersine, emekçilere, hak arayanlara, çalışanlara yönelik uygulandı ve bugüne kadar 130 bini aşkın insan işinden edildi. Bunlardan bir tanesi de Nuriye Gülmen’di. Nuriye Gülmen, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde öğretim üyesiydi, kanun hükmünde kararnameyle görevinden alındı ve 9 Kasım 2016 günü işini talep etme amacıyla Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde tepkisini dile getirdi. Daha sonra, Acun Karadağ, Semih Özakça, Veli Saçılık gibi arkadaşları da destek vermek amacıyla İnsan Hakları Anıtı önünde destek sundular. İşte, o günden bugüne sadece orada hak arayanlar değil ama aynı zamanda İnsan Hakları Anıtı da ve Yüksel Caddesi de esir alındı, rehin alındı. Bilmem, içinizden bir zahmet buyurup Yüksel Caddesi’ne giden var mı; orada İnsan Hakları Anıtı’nın nasıl rehin tutulduğunu göreceklerdir.

Tabii, bütün çabalara rağmen haklarına ulaşamayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça daha sonra süresiz açlık grevlerine başladılar, haklarında masumiyet karinesine aykırı bir şekilde İçişleri Bakanı onları terör örgütü üyesi olarak âdeta yargısız infaz etti, akabinde tutuklandılar ve hâlâ Nuriye’nin tutukluluğu devam ediyor. Sadece bir yıl içinde bakın, Yüksel Caddesi’ndeki bu hikâyeye 232 defa müdahale edildi, 586 gözaltı gerçekleştirildi ve kötü muameleye, gaza, suya, coplamaya, işkenceye maruz kalındı. Bu 232 müdahale sonucunda 586 gözaltı gerçekleştirildi. Bununla yetinilmedi, bu hak arayan, sadece tek bir talebi olan “İşimi geri istiyorum.” diyen bu direnişçilerin kendilerine ve destekçilerine değil ama aynı zamanda 16 avukatına da yine müdahale edildi ve 16 avukat gözaltına alındı. Bu avukatlardan Didem Baydar, Şükriye Erden, Ayşegül Çağatay, Ebru Timtik, Aytaç Ünsal, Zehra Özdemir, Yağmur Erenen, Engin Gökoğlu, Süleyman Gökten, Aycan Çiçek, Naciye Demir, Behiç Aşçı, Barkın Timtik, Özgür Yılmaz hâlâ tutuklular.

Yetmedi, yine bu direnişçilerin avukatı olan, Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı da dün gözaltına alındı ve hâlâ gözaltındadır.

Değerli arkadaşlar, bu iktidar, uyguladığı zulümle, hukuk dışılıkla ama aynı zamanda kendilerine karşı gelişen direniş mücadelelerini, direniş destanlarını tıpkı Yüksel Caddesi’ndeki gibi tarihe yazdırıyor. Ama bu iktidar gidecek, direniş tarihe mal olacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen, Ankara Milletvekili Mustafa Mit.

Buyurun Sayın Mit. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA MİT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın 2'nci maddesinde nitelik olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğu açıkça ifade edilmektedir. Aslında istisna olan torba kanun usulü yerleşik hâle getirilmektedir. Bir çok kereler buradan ifade ettik, bu şekilde getirilen kanunların görüşülmesinde bir bütünlük sağlanamadığı gibi uygulayıcıların da çok ciddi zorluklarla karşı karşıya geldiği açıktır.

Muhalefetin muhalefet etmesi gerekçe gösterilerek tercih edilen torba kanun usulü, hukuk sistemine ilişkin algıda ciddi olumsuzluklar meydana getirmektedir. Bir anlayış olarak ifade etmek açısından söylemek gerekirse Anayasa’nın geçici 21’inci maddesi, Anayasa değişikliğinin gerektirdiği düzenlemelerin altı ay içerisinde yapılacağına amirdir. Ancak, 27 Ekimde bu altı aylık süre bitmiştir. Deniliyor ki: “Bu yapılmaz ise müeyyidesi var mıdır?” Hukuk müeyyideyle ölçülmez. Konulan kanun, kanun yapan tarafından bu şekilde yorumlanırsa vatandaşın keyfî yorumlarına karşı müeyyide uyguladığınızda size ancak “zalim” denir.

Değerli milletvekilleri, görüşülen Hükûmet tasarısı, birbiriyle alakalı olmayan 63 yasayı ilgilendiren, getirildiği hâliyle 130 asıl ve 3 geçici maddeden mürekkep bir düzenlemedir, tam anlamıyla torbadır. Daha komisyon görüşmelerine başlamadan önce 19 maddesi metinden çıkarılmıştır. Komisyon görüşmelerinde 14 yeni madde ilave edilerek Genel Kurula getirilmiştir. Ne olmuştur da 19 madde metinden çıkarılmış, 14 yeni maddeye ihtiyaç olduğu Komisyonda anlaşılmıştır? Yürütme hakkında, devletin işleyişi hakkında bizi endişeye düşüren bu durumun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Birtakım ihtiyaçlar dolayısıyla böyle bir düzenleme Meclis gündemine getirilmiştir. Tabii ki yasama, yürütmenin ihtiyaç duyduğu düzenlemeleri Anayasa ve hukuk çerçevesinde yerine getirecektir. Lakin bu ihtiyaçların boyutlandırılması, detaylı gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Getirilen tasarıda madde metni, aynen, madde gerekçesi olarak sunulmuştur. Meclis bu gerekçeye bakarak yürütmenin ihtiyacını ve boyutunu nasıl anlamış olacaktır? Bu, son derece yanlış, yasamayı tahakküm altına almaya yönelik bir zihniyettir. Bu hâliyle Anayasa ihlal edilmektedir. Usule ve hukuka uygun getirilen bir tasarı ile bu şekilde getirilen tasarı arasında yasalaşma süreci açısından işin doğru yapılması dışında bir fark yoktur.

Değerli milletvekilleri, orta vadeli programda bir ay önce açıklanan 2018 yılına ilişkin beklentiler daha bu günden sapmalar göstermektedir. Ekonomi yönetimine olan inanç da bu sapmalardan dolayı sarsılmaktadır. Ekim 2017’de TÜFE yüzde 11,9; ÜFE ise 17,28 olmuştur. Bu şartlarda 2017 yılı çift haneli enflasyonla kapanacaktır. İşçi ve memura yüzde 3,5 artışı çok gören; vergi, harç ve cezalarda en az yüzde 14,47’lik artış getiren bu tasarı işçi, memur, emekli kesimine yönelik hiçbir iyileştirme getirmemektedir, bilakis hayatın daha da zorlaşacağını göstermektedir. Bu torba kanunda motorlu taşıtlar vergisi 2018 yılı vergi tutarları belirlenmekte olup 31/12/2017 tarihinden önce tescil edilmiş taşıtlardan motor hacmi 1.300 cc’nin altındaki taşıtlarda yüzde 15, 1.300 cc’nin üzerindeki taşıtlarda ise yüzde 25 oranında motorlu taşıtlar vergisi artışı getirilmektedir. Enflasyonun dahi üzerindeki bu artış asla kabul edilemez.

Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanlığı vergi toplamaya odaklandığı için vatandaşın ödeme gücünü hiç dikkate almadan tasarı hazırlamaktadır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 26'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                     Özkan Yalım                                   Bülent Yener Bektaşoğlu                            Zekeriya Temizel

                                           Uşak                                                       Giresun                                                       İzmir

                                   Kadim Durmaz                                     Ali Haydar Hakverdi                                   Kemal Zeybek

                                           Tokat                                                       Ankara                                                     Samsun

                                     Kazım Arslan                                            Şenal Sarıhan                                         Mahmut Tanal

                                          Denizli                                                      Ankara                                                     İstanbul

                                        Ali Özcan                                          Mehmet Bekaroğlu

                                         İstanbul                                                     İstanbul

MADDE 26 - 197 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “önceki yılda uygulanan” ibaresinden sonra gelmek üzere "taşıt değerleri ve” ibaresi, üçüncü fıkrasının (a) bendinin sonuna "taşıt değerlerini ayrı ayrı veya birlikte yeniden belirlemeye,” ibaresi ilave edilmiş ve dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Taşıt değerlerinin hesabında yüz liraya, ödenmesi gereken vergi miktarlarında ise bir liraya kadar olan kesirler dikkate alınmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi konuşacaktır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yine bir torba yasasının görüşmelerine devam ediyoruz bu saatte. Konu yönünden birbiriyle ilgili olmayan kanunlarda ek ve değişiklik yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, torba yasa, kanun yapma sistemine ve Anayasa’ya aykırıdır. Torba yasalarla kanunlarımız yamalı bohçaya, yapboz tahtasına dönmüştür. İçinde halk olmayan torba yasalarımız Resmî Gazete’de yayımlansa da kamu vicdanında iki satır yer almamaktadır.

Torba torba getiriyorsunuz günü kurtarıyorsunuz, sonra yine tıkanıp sorun yaşayıp bu sefer başka torbalar yüklenip geliyorsunuz. Plansız ve örgütsüz torbalar bypas edilmiş Meclisi de işlevsiz bırakıyor. Meclisin hâline bir bakın karar yeter sayısı değil dinleme yeter sayısı bile kalmamış aslında.

Peki, torbalarınızda ne var bir de ona bakmak lazım; torbada vatandaşa yük var, vergi var, borç var. Torbada işçi yok, çiftçi yok, memur yok. Torbayla zengin şirketlerin ve yandaşların borcunu siftahsız dükkân kapatan esnafın sırtına yüklüyorsunuz. Torbada zam var, zam. Yandaş medyaya ve trollerinize göre zam değil “düzenleme” var.

Vergi yükü altında bir halk, artan terör, yüzde 90’ı niteliksiz okullara giden çocuklarımız, kepenk kapatan esnaf, cezaevleri tıka basa dolu bir ülke. Belediye başkanları devrik, adaleti can çekişiyor, Meclisi işlevsiz bir ülke.

Bir taraftan, vatandaşımıza “Yastık altında ne varsa bozdurun, altınınızı, dövizinizi bozdurun. Verginizi ödeyin, ülkeye hayırlı bir vatandaş olun.” diyorsunuz, diğer taraftan kendiniz “vergi cenneti” dediğiniz Malta’da şirketler açıp vergi ödemekten kaçıyorsunuz; sonra da olmayan “Bağımsız yargıya isterseniz bunu götürün.” deyip halkın zekâsıyla dalga geçiyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, ülke genelinde 2016 yılında psikolojik rahatsızlığı sebebiyle sağlık kuruluşlarına başvuran kişi sayısı 12 milyon 141 bin 255, 12 milyon 141 bin 255; neredeyse 6 kişiden 1 kişi.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu iyi bir şey.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - 2017’nin ilk sekiz ayında ise 9 milyon 84 bin 569 kişi başvurmuş. Milletin psikolojisi bozulmuş, milletin psikolojisi bozulmuş. 494 kalem vergi ödüyoruz Sayın Bakanım, 494 kalem. Birçoğu ekonomik nedenlerle psikolojisi bozulan vatandaşlarımız doktora gidiyor ya, 10 lira muayene ücreti ödüyorlar.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Eskiden doktora gidemiyordu ya, yapmayın Allah aşkına.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Yani, 2016 yılında ise bu rakam 121 milyon 412 bin lira. Yani görünen o ki insanlar, psikolojisi bozulduğunda dahi para ödemek zorunda kalıyorlar Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ya, doktora ulaşamıyordu eskiden, doktora ulaşamıyordu eskiden.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Şimdi, dedim ya, torbanızda hep zenginler var, halka dair hiçbir şeyiniz yok.

Şöyle bir hikâye anlatacağım, birçoğunuz biliyorsunuzdur: Bir sempozyumda Amerikalı, Avrupalı ve bir Türk bir araya gelmişler; vergi dağıtım sistemini konuşuyorlarmış. Amerikalı demiş ki: “Biz topladığımız vergileri, bir çizgi çiziyoruz, havaya parayı atıyoruz; sağa düşen kısmı hükûmete, sola düşen kısmı da halka dağıtıyoruz.” Avrupalı da demiş ki: “Biz vergileri topluyoruz. Bir daire çiziyoruz. Parayı havaya atıyoruz; o dairenin içinde kalanları hükûmete harcıyoruz, dairenin dışında kalanları da halka ödüyoruz.” Türk demiş ki: “Bizde işler kolay. Bizde çizgi falan yok. Parayı havaya atıyoruz; yere düşenleri hükûmete ödüyoruz, havada kalanları halka veriyoruz.” (CHP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bu fıkrayı 2002’den önceki dönem için anlatıyorlardı.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, en azından ekonomide bir çizginiz olsun.

Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – 2002’den önceki dönemde vardı bu.

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Sizin gibi muhalefet başımızdan eksik olmasın.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyoruz Sayın Hakverdi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                Dirayet Taşdemir                                    Ertuğrul Kürkcü

                                         İstanbul                                                        Ağrı                                                          İzmir

                                  Saadet Becerekli                                          Aycan İrmez

                                         Batman                                                      Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 23, 24, 25, 26 ve 27’nci maddelerinde yapılan düzenlemeler ile MTV'de yapılan değişikliklerle vergilendirmede artışa gidilmiştir. Torba tasarının kamuoyunda en çok tartışılan hususlarından biri olan MTV zamları olmuş ve tartışılan bu düzenleme sonrası iyi polis-kötü polis metaforu devreye konmuş ve tasarının ilk hâlindeki zam oranı düşürülerek sanki iyi bir şey yapılmış gibi bir izlenim yaratılmıştır. MTV'deki bu değişiklikler yurttaşlara oldukça olumsuz yansımakta ve vergi eşitsizliğini derinleştirmektedir. MTV'de yapılan bu düzenleme, arabası olan herkesi aynılaştıran ve araba tespiti üzerinden vergi salarak kolay vergileme yöntemine yaslanmaktadır. Burada yerinde vergi adaletsizliği karşımıza çıkmaktadır. Bu düzenleme, diğer düzenlemelerde olduğu gibi serveti vergilendirmemektedir. Önerimiz yurttaşları olumsuz etkileyecek ve vergide adaletsizliği artıran bu tasarıda yer alan düzenlemeler yerine, gelir dağılımına göre bir vergilendirme yapılması ve çevre faktörü üzerinden, emisyon üzerinden de farklı bir vergilendirmeye gidilmesidir. Artan oranlı vergilendirmeyi daha etkin yapacak bir düzenleme gerekmektedir. Yapılan değişiklikler bütünüyle toplumun geniş halk kesimlerine yansıtılacak ve vergi adaletsizliğini derinleştirecektir. Bu nedenle düzenlemenin tasarı metninden çıkarılmasını öngörmekteyiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 27'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Bihlun Tamaylıgil                               Mehmet Akif Hamzaçebi                     Zülfikar İnönü Tümer

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                      Adana

                                   Kadim Durmaz                                           Şenal Sarıhan                                        Bülent Kuşoğlu

                                           Tokat                                                       Ankara                                                      Ankara

                                     Özkan Yalım

                                           Uşak

MADDE 27 – 197 sayılı Kanun’a aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 8 – 31/12/2017 tarihinden (bu tarih dahil) önce kayıt ve tescil edilen otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzerleri aşağıdaki (I/A) sayılı tarifeye göre vergilendirilir.

(I/A) SAYILI TARİFE

Motor Silindir Hacmi (cm3)

Taşıtların Yaşları ile Ödenecek Yıllık Vergi Tutarı (TL)

1-3 yaş

4-6 yaş

7-11 yaş

12-15 yaş

16 ve yukarı yaş

Otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzerleri

1300 cm3 ve aşağısı

743

518

290

220

78

1301-1600 cm3 e kadar

1.294

970

563

398

153

1601-1800 cm3 e kadar

2.284

1.785

1.051

641

249

1801-2000 cm3 e kadar

3.598

 2.771

 1.629

970

383

2001-2500 cm3 e kadar

5.396

3.918

2.448

1.463

579

2501-3000 cm3 e kadar

7.524

6.545

4.089

2.200

808

3001-3500 cm3 e kadar

 11.458

10.309

 6.210

 3.100

 1.138

3501-4000 cm3 e kadar

 18.014

 15.555

 9.161

4.089

 1.629

4001 cm3 ve yukarısı

29.483

22.109

13.094

5.885

2.284

Yukarıdaki tarifede yer alan taşıtlara ait vergi tutarlarının Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği tarafından her yılın Ocak ayında ilan edilen kasko sigortası değerlerinin %5'ini aşması halinde taşıtlara ait vergi tutarları, bir önceki satırdaki aynı yaş grubunda bulunan taşıtlara isabet eden vergi tutarı olarak esas alınır.

Hibrit araçlarda vergi tutarlarını %50'ye kadar indirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce iktisap edilmiş ancak çeşitli nedenlerle kayıt ve tescil edilmemiş otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzeri taşıtlar 1/1/2018 tarihinden sonra ilk defa kayıt ve tescil edildiği takdirde bu maddede yer alan tarifeye göre vergilendirilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Uşak Milletvekili Özkan Yalım.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Bakanla tabii ki biraz önce görüştük. Rakamlarda tabii ki yüzdeliklerde ufak tefek fark var ancak yeni, sıfır olan araçları koyduğumuz anda bu rakamların yüzde 40’ın, yüzde 50’nin üzerine gittiğini siz de kabul ediyorsunuz. Onun için bu net. Ben burada takdiri size bırakıyorum, yüce Türk milletine bırakıyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yüzde 19’u düzeltir misiniz.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Yok yok, bakın, ben size tekrar söylüyorum. Ben düzeltiyorum, kesinlikle rakamlarda yüzde 1’lik, yüzde 2’lik bir farklar var. Yüzde 43’leri, yüzde 40’ları buluyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yok, hayır, yüzde 19 rakamı yanlış.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Yüzde 55’leri buluyor Sayın Bakan, yüzde 55’ler var. Bunu siz de biliyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bak, yüzde 19 yanlış.

BAŞKAN – Daha sonra kendi aranızda anlaşırsınız, bir rakamda herhâlde mutabık olursunuz.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Hatta yüksek motorlu bir aracın 35 bin lira vergi ödeyeceğini siz de biliyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Öyle bir araba mı var?

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Var tabii, olmaz mı, var piyasada biliyorsunuz, sokakta var biliyorsunuz. Sayın Bakan, sizin makam aracınızda var bu motor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ferrari de mi?

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Hayır, sizde var bu motor. Sizin kullandığınız makam aracında var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cumhurbaşkanının koruma arabaları var, arkadan geliyor.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Neyse Sayın Bakanım, zamanım geçiyor, önemli bir konuya gireceğim, özellikle buraya gireceğim Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yüzde 19’u düzelt.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Osman Gazi Köprüsü’nde günde 40 bin geçiş verilmişti, burada 17 bin geçiş yapılıyor. Ben çok önemli bir hatayı düzelttirmenizi rica edeceğim. 1915 Çanakkale Köprüsü kesinlikle ihtiyacımız, yapılan köprülerin hepsine ihtiyacımız olduğunu biz de kabul ediyoruz ancak yapılan sözleşmede çok ciddi bir hata var. Ne olur, 1915 Çanakkale Köprüsü daha yeni imzalandı, sözleşmesinde günlük 45 bin araç geçiş garantisi veriliyor, 17,70 eurodan. Bakın, Çanakkale Köprüsü’nden kesinlikle günde 45 bin araç geçmez, çok ciddi şekilde bütçemizde delik oluşur. Boşu boşuna, milletin ödediği MTV, vergiler vesaire bu hata yüzünden yapıcı firmaya peşkeş çekilmiş olur. Ne olur burada geri çevirin, buradaki bu geçiş garantisini düşürün. 45 bin araç geçişi imkânsız olacaktır, bundan emin olabilirsiniz.

Diğer taraftan, Osman Gazi’de 17 bin geçiyor, normalde günde 40 bin geçiş garantisi verilmişti. Buradaki bu hatayı sizden talep ediyoruz çünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ödediği verginin, hepimize doğru şekilde paylaştırılması gereken, doğru yerlere harcanması gereken bir vergi olduğunu sizler de biliyorsunuz, bizler de bu sorumluluğu taşıyoruz. Onun için Çanakkale Köprüsü için yapılan ihaledeki bu 45 bin araç geçiş garantisini lütfen düzeltiniz.

Bir taraftan, ülkede şu anda, biliyorsunuz, mazot fiyatları çok yüksek, artı bunun yanında sigorta çok anormal şekilde yüksek, kasko aynı şekilde. Vatandaş değil arabasına binmek, kontağını çeviremiyor. Araç sahibi olan 21 milyon 268 bin kişi, aileler aracına binemeyecek, birçok vatandaş aracını satacak.

Bir taraftan, özellikle, çok sayıda telefon geldi. Biliyorsunuz, engellilerin haklarını azalttınız. Engelliler daha önce belirli bir rakama kadar araç alabiliyordu, bunu oldukça kıstınız. Bence, gelin, engelli vatandaşlarımızın haklarını geri verelim. Öbür taraftan -biraz önce Sayın Bekaroğlu da söyledi, ben de altını çizeceğim- en azından bu vatan için gazi olan vatandaşlarımızı da bu haktan yararlandıralım diyorum, altını da çiziyorum.

Sayın Bakan, size çok basit bir örnek vereceğim. 2002 yılında iktidara geldiniz. 2002 yılında dolar 0,88 kuruştu, mazot 1,30 liraydı. Çiftçi, 3 kilogram buğdaya karşılık 1 litre mazot alabiliyordu; sene 2017, şu anda mazot 5,25 -bu akşamki zamla 5,35’i bulacak- 1 litre mazot alabilmek için 8 kilogram buğday satacak. Bulgaristan’da, Yunanistan’da, Belçika’da, Lüksemburg’da, Fransa’da, birçok Avrupa ülkesinde çiftçinin biçerdöverine ve traktörüne ÖTV’siz ve KDV’siz mazot veriliyor. Gelin, dışarıdan et ithal edeceğimize, dışarıdan saman ithal edeceğimize, nohut ithal edeceğimize çiftçimize destek verelim. Traktöre binip burada caddede, sokakta gezmeye gitmiyor vatandaşımız. Gelin, çiftçimizin tarımda üretim amaçlı kullandığı bu biçerdöverine ve traktörüne 1,50’den, 1,80’den -ÖTV’siz, KDV’siz bu rakamları teşkil ediyor biliyorsunuz- ÖTV’siz mazotu verelim, üretime destek olalım. Böylelikle, göreceksiniz, ne saman ithal edeceğiz ne başka bir tarım ürünü ithal edeceğiz.

Biz okurken, 1978, 1979, 1980’lerde ortaokulda okurken övünürdük. Neden? Hocalarımız aynen şunu söylerdi: “Dünyada 7 ülkeden bir tanesi Türkiye; kendi kendine yetebilen, kaldırdığı ürünle kendi kendine yaşayabilen ülke.” diye. Ama nerede! Şimdi, saman ithal ediyoruz. Gelin, çiftçimize ÖTV’siz, KDV’siz mazotu verelim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Böylece, birinci bölüm üzerinde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 28 ila 55’inci maddeleri kapsamaktadır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, İç Tüzük 60’a göre pek kısa bir söz…

BAŞKAN – Tamam.

Sayın Arslan, buyurun, 60’a göre size bir dakika süreyle söz veriyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 79’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 10 Kasım. Büyük Önder’imizin, Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 79’uncu yıl dönümü.

Mustafa Kemal Atatürk ülkemizin ve milletimizin en önemli ortak değeridir. Çünkü Atatürkçülük, laik cumhuriyet ve tam bağımsız Türkiye demektir. Atatürkçülük, kadın-erkek eşitliği, birlikte yaşamak, birlikte üretmek, çağdaşlık ve eşit yurttaşlık demektir.

Atatürkçülük, takiye yapmakla olmaz; onun devrim ve ilkelerine sahip çıkmak, laik cumhuriyetimizi ve demokrasimizi yaşatmakla olur. Atatürkçülük, dürüst olmaktır, samimi davranmaktır; yolsuzluk yapmamaktır; hak, hukuk, adaleti öne çıkarmaktır ve bunları korumaktır. Atatürkçülük, yurtta sulh, cihanda sulh demektir. Ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak demektir. Kısacası Atatürkçülük, onu anlamak ve adam olmak demektir.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 79’uncu yıl dönümünde sevgi, saygı, minnet ve özlemle anıyor, iktidarınızın olumsuz uygulamaları karşısında onu çok arıyoruz.

Ruhu şad olsun.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde grupları adına ilk konuşma, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’na aittir.

Buyurun Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)

Öyle zannediyorum ki haftanın son konuşması olacak.

MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Evet, Sayın Başkan, son konuşmayı yapıyorum, inşallah, hayırlısına vesile olur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz kanun tasarısının ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, birbirine benzemeyen konuların yer aldığı bir kanun tasarısını Genel Kurulda görüşmeye devam ediyoruz. Bu tasarı, kanun yapma tekniği açısından da birtakım güçlükleri ve sıkıntıları içinde barındırmakta ve ekonomi yönetiminin, özellikle eksiklerinin de ne kadar devasa bir boyuta geldiğini bizlere göstermektedir. Birbiriyle ilgisi olmayan, çapraşık, birbirine tenakuz içerisinde olan 60’ın üzerindeki yasayı aynı anda barındıran düzenlemelerin yer aldığı bu tasarı, sanıyorum, yüzme bilmeyen ekonomi yönetiminin deniz ortasında sarıldığı bir can simidi hâline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, gözden kaçırılmaması gereken de bir nokta vardır, bu tasarılar, “torba tasarı” diye tarif edilen bu tasarılar ekonomide ve adalette güveni de sarsmakta ve Meclisimizin itibarına da bir miktar gölge düşürmektedir.

Tasarı ekonomimizi yakından ilgilendirdiği için ben işin o tarafına da bir miktar bakmak istiyorum gecenin bu vaktinde, tabii dinleyenler de olursa. Tasarının gerekçesinde küreselleşen dünyada gerçekleşen gelişmelere atıf yapılmakta -bu gerekçenin içerisinde, oldukça kalın- ama nedense yakın zamanda açıklanan orta vadeli programın hazırlıklarında bu tasarının gerekçesindeki rakamlar görülememektedir.

Değerli milletvekilleri, programın enflasyon hedefleri -yani orta vadeli programı kastediyorum burada- bir süre önce Merkez Bankası tarafından açıklanan Enflasyon Raporu’ndan sonra çöpe atılmak durumunda kalmıştır çünkü hem döviz kurları o günden bugüne kadar oldukça sık ve yukarı doğru değişmiştir hem de enflasyon hedeflemesi kendi hedeflerinden sapmıştır. Tabii bu arada, birtakım sayın bakanlar coşan bir ekonomiden bahsederken öbür tarafta vatandaşımızın enflasyonla yükselen fiyat ve hayat pahalılığından coşan birtakım da sıkıntıları vardır.

Şimdi, bu tasarı, tabii, bunları gidermeye veya bunları ortadan kaldırmaya yönelmekten ziyade, günü kurtarmaya, ekonomi yönetiminin -biraz önce de söyledim- bir can simidi hâline gelmesine de yol açmakta. Bunlardan bir tanesi, enflasyon canavarı meselesi. Şimdi, biz enflasyonla ilgili olarak son on beş yılda hem rakamlara hem uygulanan politikalara baktığımız zaman, oldukça sıkıntılı bazı gerçekleri de karşımızda buluyoruz. Nedir mesela bunlardan bir tanesi? Son yıllarda yüzde 8’ler düzeyinde sabitleşen enflasyonun o manada istikrar kazanmasının sonucunda bu yıl içerisinde, 2017’de rekor bir tırmanışa geçerek bazı sıkıntıları da peşinde getirmesidir. Bunlardan bir tanesi, 2006 yılında uygulamaya konulan “açık enflasyon hedeflemesi” dediğimiz, Merkez Bankasının uyguladığı para politikasında yatmaktadır. Ki biliyorsunuz, Merkez Bankası enflasyon hedeflemesinde bazı sapmalar olduktan sonra Hükûmete mektup yazmakta ve bu hedef sapışlarının gerekçelerini ve sonra uygulayacağı politikalardaki hedeflemeleri de orada anlatmaktadır. Ancak Merkez Bankası o kadar çok mektup yazmıştır ki son yıllarda, sayın başkanların adı da “mektupçu başkanlar”a çıkmıştır. Bu tespitimiz, enflasyonla ilgili olan gerçekler, Merkez Bankası enflasyon raporlarında da yazılmakta ve görülmekte, tespit edilmektedir.

Son açıklanan yıllık 11,9’luk ekim enflasyonuna baktığımız zaman da benzer diğer ekonomilerden yüksek ve rekor seviyede bir enflasyon rakamına sahip olduğumuz anlaşılacak. Ekim ayı enflasyonunun, sayın milletvekilleri, bir özelliği var: Hem genel enflasyon rakamı bakımından yüksek seviyede ve rekora ulaşmış, iki haneli rakamları artık aşmış durumda ve yerleşmiş durumda hem de “çekirdek enflasyon” dediğimiz göstergeler açısından ekonomi yönetiminin ve ekonomiyle ilgili olan insanların takip ettiği diğer bir önemli gösterge üzerinde de enflasyon artışı artık sabitleşmiş durumdadır. Temmuz 2008’den bu yana çekirdek enflasyonda ve TÜFE’de en yüksek oranlara ulaşmış gözüküyoruz. Değerli milletvekilleri, artık, Merkez Bankasının son, yüzde 9,8 olarak hedeflediği rakam da maalesef geride kalmış ve ıskalanmış bir hedef olarak bizlerin önünde duruyor.

Sayın milletvekilleri, ben bu bölümle ilgili olarak sizlere birkaç madde başlığını da dikkatinize getirerek devam etmek istiyorum konuşmama. Bunlardan bir tanesi, organize sanayi bölgeleriyle ilgili olarak bu bölümde birtakım maddeler var. Bakın, o maddelerin bazı tehlikeli unsurları da barındırdığını şimdi hep birlikte göreceğiz. 57’nci Hükûmet döneminde -2002 yılından önceyi kastediyorum, 1999-2002 arasında- Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nu hazırlarken değerli milletvekilleri, temel düşünce bu alanların bir bütün olarak kalmasıydı, buna dikkat ederek sanayileşme politikasını oluşturuyorduk. Bu yüzden, organize sanayi bölgeleri parsellerinin bölünüp ranta açılmasına imkân tanıyacak bu bölümdeki maddelerin önüne geçilmesi ve kabul edilmemesi gerekmektedir.

Öbür tarafta, hemen hemen bu kürsüde bazı milletvekilleri hassas arkadaşlarımız olarak geldiler, dile getirdiler, Zonguldak ekonomisinin can damarı olan taş kömürü sahalarının gene bölünüp yeniden satışa çıkarılması da hem ekonomik olarak hem sosyal olarak o bölgede ciddi bir tahribata yol açacaktır; bu da, altının çizilmesi gereken bir nokta. Zannediyorum, o madde geldiği zaman iktidar grubu tarafından bazı önergeler de verilecektir.

Değerli milletvekilleri, tasarıda bir başka dikkatinizi çekmek istediğim unsur madencilik faaliyetleriyle ilgili olarak sismik ve karot numune alma işlemlerinde ÇED sürecinin kaldırılması. Şimdi, bu ne demek? Maden sahalarıyla ilgili bazı numuneler alınıyor, bu “karot” denilen uygulama 15 santim ve daha derine toprağın eşilip, oradan bazı numunelerin alınıp kontrol edilmesi işlemi. Şimdi, bu süreçte hem daha fazla kazma işlemi yapılabilecek hem de ÇED sürecinin kaldırılmasıyla ciddi manada bir çevre felaketine yol açabilecek olan faaliyetlerin de önü açılabilecek değerli milletvekilleri.

Bir başka unsur, bizim uzun süredir kamuoyuyla ortaklaşa verdiğimiz bir mücadele sonucunda Sanayi Komisyonunda bundan bir süre önce, temmuz ayında sayın milletvekilleri, kamuoyunun kısaca “üretim reformu” diye bildiği yasa çıkarken mera alanlarının sanayi sahalarına açılmasını ve talan edilmesini önlemek için çok ciddi bir gayret sarf etmiştik ve o zaman iktidar bu noktada gerileyerek o maddeyi çekmişti. Ancak aradan daha üç ay geçmeden, görüyoruz ki mera alanlarıyla ilgili gene bu tasarı içerisinde bazı düzenlemeler var. Bunun da dikkatli bir şekilde gözden geçirilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, biraz önceki önerge üzerinde grubumuz adına gene konuşurken bahsetmiştim, adaletli bir vergi sistemi verginin tabana yayılmasını ve her vatandaşın gelirine göre vergilendirilmesini sağlayan bir sistemdir ve bu çok önemli bir unsurdur; eğer adaletli bir şekilde vatandaşlarına hükmedecekse, onları yönetecekse her devletin uygulaması gereken en temel unsurlardan biridir. Çok kazanandan çok, az kazanandan az alınmasını sağlayacak bir sistem olması gerekir. Ancak gelin görün ki Türkiye’de şöyle bir vergi adaletsizliği de yaşıyoruz: Verginin vergisinin alınması ancak bizim ülkemizde görülebilen unsurlardan biri.

Öbür yandan, çok ciddi bir başka sıkıntıyla da karşı karşıyayız, vergi yükü en yüksek olan ülkelerden biriyiz. Bakın, bir başka örnek vereyim, çok seviyor iktidar 2002 mukayesesini: 2002’de yüzde 18,1 iken vergi yükümüz, geçtiğimiz yılın sonunda yüzde 20,3’e çıkmış. Demek ki ciddi manada bir vergi baskısı var ve vatandaşlar üzerinde bunun da etkisi görülebiliyor.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak gelir dağılımındaki eşitsizlikler vatandaşımızın insanca yaşam ve çalışma şartlarını da olumsuz etkilemektedir. Bunların böyle getirilen tasarılarda önlenebilmesi de mümkün gözükmemektedir çünkü bir torba yasayla karşı karşıyayız, insanımız yoksulluk sınırı altında çok ciddi bir mücadele veriyor. Onun için, tekrar bu maddelerin gözden geçirilmesini öneriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.23

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan 457 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 457)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan 385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

3.- Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklere İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 385)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Kasım 2017 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Çalışmalarınızdan dolayı tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum; hayırlı geceler ve hayırlı hafta sonları diliyorum.

Kapanma Saati: 21.25



(x) 502 S. Sayılı Basmayazı 2/11/2017 tarihli 17’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.