TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

18’inci Birleşim

7 Kasım 2017 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, Zonguldak maden sahalarının özel sektöre devrine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Türkiye Taşkömürü Kurumunun sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Kayseri’ye yapılan ve yapılacak olan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşar’ın, yeniden projelendirilen İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nin hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Paradise belgelerinde ortaya atılan iddialar yanıtlanmadığı sürece Hükûmetin zan altında kalacağına ilişkin açıklaması

3.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 3 Kasım 2002’de AK PARTİ’yle başlayan yürüyüşün AK PARTİ Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde devam edeceğine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığının belediye sınırları içinde bulunan köylere hizmet götürme noktasında ayrımcı ve eşitsiz bir tutum içinde olduğuna ilişkin açıklaması

5.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, ABD’deki kilise baskınını ve baskıncının arkasındakileri kınadığına ve başarının danışarak, ortak akılla, güç birliği ve gayretle elde edileceğine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Sözcü yazarı Gökmen Ulu aleyhine dava açılmasının terör davalarını sulandırmak olduğuna ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz’ın, yeniden projelendirilen Atatürk Kültür Merkezi’nin hem mimari açıdan hem de kültürel faaliyetlerin icrası bakımından Türkiye’nin uluslararası alanda övüneceği bir proje olduğuna ilişkin açıklaması

8.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, Soma katliamından sonra işten çıkarılan 2.831 işçinin tazminatının hâlâ ödenmediğine ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, yeni zam haberlerine ve Hükûmetin dünya genelinde petrol fiyatları düşerken de artarken de zam yaptığına ilişkin açıklaması

10.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu’nun, Van ilinde demokrasi şehitlerinden Aydın Muştu, Aydın Ahi ile Adnan Vanlı’nın ailelerine taziye ziyaretinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

11.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Erzurum’un kış olimpiyatları için adaylığına destek beklediklerine ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin’in Silifke ve Erdemli ilçelerinde etkili olan sağanak yağışın taşkın ve su baskınlarına sebep olduğuna ve ürünleri zarar gören çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

13.- Kastamonu Milletvekili Murat Demir’in, Hükûmetin ülkedeki vizyon yatırımlarına devam ettiğine ve Kastamonu-İnebolu yolu projesine ilişkin açıklaması

14.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Yalıçiftlik göleti yapımı için zeytin ağaçlarının söküldüğüne ilişkin açıklaması

15.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, 36’ncı Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda Selahattin Demirtaş’ın “Seher” adlı kitabının imza gününün yapıldığına ilişkin açıklaması

16.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

17.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine, Hükûmetin terörle mücadelede gösterdiği kararlı tutumu desteklediklerine, Amerika Birleşik Devletleri’nin teröristlere silah yardımı yapmasına, Ankara’da 2 gaziye yönelik saldırıyı kınadığına, Zonguldak TTK’ya ait maden sahalarının özelleştirilmesine yönelik maddenin tasarıdan çıkarılmasına ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Paradise belgelerine ve bu belgelerdeki tüm iddiaların araştırılması için araştırma önergesi vereceklerine, taşeron ve redevans sistemine karşı direniş gösteren madencilerin mücadelelerini selamladığına ve torba yasada bazı maddelerin kaldırılması için mücadele edeceklerine ilişkin açıklaması

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, CHP Grubu olarak iyi bir çalışma haftası dilediklerine, 5 Kasım Bülent Ecevit’in ölümünün 11’inci yıl dönümüne, Ankara’da 2 gaziye yönelik saldırıyı parti olarak kınadıklarına, sağlık çalışanlarına şiddet konusunda Sağlık Bakanı, Hükûmet ve Meclisi bir kez daha sorumluluklarını yerine getirmeye davet ettiğine, TTK’nın özelleştirilmesi konusuna ve Paradise belgeleriyle ilgili görüşmelerin bir an önce yapılması için iktidardan cesur bir adım beklediklerine ilişkin açıklaması

20.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, iyi bir çalışma haftası dilediğine, AK PARTİ iktidarları döneminde her konuda ve özellikle terörle mücadele konusunda çok cesur ve kararlı adımlar atıldığına, Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi ile Diyarbakır’da şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine ve Ankara’da 2 gaziye yönelik saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

21.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Adıyaman’ın Besni üzümünün değerli olduğuna ve tarım politikalarının iflası sonucu bağcılığın günden güne öldüğüne ilişkin açıklaması

22.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin ile Tarsus’da üzüm üretiminin önemine ve kurulacak komisyonun Mersin’deki üzüm üreticilerinin sorunlarını yerinde tespit etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın, Adıyaman’da Gölbaşı ve Besni başta olmak üzere çok büyük üzüm üretimi olduğuna ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Besni üzümünün faydalarına ilişkin açıklaması

25.- Manisa Milletvekili Recai Berber’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla gaziler için yapılan düzenlemenin şehit yakınları için de yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

27.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım ile Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında Bölge Adliye Mahkemesinin vermiş olduğu bozma kararına direnmesinin hukuka uygun olmadığına ilişkin açıklaması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Başkanlık Divanı olarak tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediklerine ve Ankara’da 2 gaziye yönelik saldırıyı kınadıklarına ilişkin konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- (10/518) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1206)

 

B) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge yazısı (4/115)

2.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, (2/460) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/116)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan; Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 47 milletvekilinin (10/2103), Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve 23 milletvekilinin (10/135), Denizli Milletvekili Melike Basmacı ve 27 milletvekilinin (10/1150), CHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel’in (10/2002), MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın (10/2101), HDP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın (10/2104), Mardin Milletvekili Erol Dora ve 19 milletvekilinin (10/2112) ve İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve 19 milletvekilinin (10/2113) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek Genel Kurulun 7 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

 

IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Ön Görüşmeler

1.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve 23 Milletvekilinin, Rusya’ya yapılan yaş meyve sebze ihracatındaki olumsuzlar sebebiyle oluşan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/135)

2.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı ve 27 Milletvekilinin, Denizli üzüm üreticisinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1150)

3.- CHP Grubu Adına Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Özgür ÖZEL’ın üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2002)

4.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, ülkemizde bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2101)

5.- Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 47 Milletvekilinin, Bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2103)

6.- HDP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ve İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, üzüm üretimi ve üzümcülük yaparak geçimini sağlayan çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2104)

7.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 19 Milletvekilinin, üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2112)

8.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve 19 Milletvekilinin, üzüm üreticilerinin yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2113)

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Recai Berber’in birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmeleri üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

 

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502)

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde Organize Sanayi Bölgesi’nde yatırım yapan kuruluşlara tahsis edilen arsa bedellerinin ödenmeme sebebine ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/16601)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde OSB ve benzer durumdaki OSB’lerin bedelsiz tahsis ettikleri sanayi parsellerine ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/16602)

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı sermayeli firma ve Suriyeli firma sayılarına ve kayıt dışı çalışan Suriyeli sığınmacılara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/16635)

4.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Aydın ve Mardin illerinde bulunan banka sayısı ile bunların 2002-2017 arasında kullandırdıkları kredi miktarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/16822)

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, danışmanının sosyal medya hesabından yapılan bir paylaşıma ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/16838)

7 Kasım 2017 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşimini açıyorum.

Ill.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

Pusula veren sayın milletvekilleri salondan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Zonguldak maden sahalarının özel sektöre devri hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Erkan Haberal’a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Haberal, buyurun, sizi kürsüye davet ediyorum, sayın milletvekillerinden de derin bir sessizlik bekliyoruz, lütfen hatibin insicamını bozmayalım.

Buyurun.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, Zonguldak maden sahalarının özel sektöre devrine ilişkin gündem dışı konuşması

ERKAN HABERAL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce müteaddit defalar, kaybolmuş hayatların başkenti Zonguldak’ı ve sorunlarını 5 binden fazla madenci şehidimizi saygıyla yâd ederek minnet ve şükran duygularıyla anlatmış, Milliyetçi Hareket Partisinin düşüncelerini siz değerli milletvekilleriyle paylaşmıştım. En son Plan Bütçe Komisyonundan geçen torba yasadaki 58’inci maddenin uygulanamaz olduğunu, bir fayda sağlamayacağını beyan ettik. Sendika yöneticileri ve maden işçilerimiz Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’yle gelip görüştüler, konunun takipçisi olacağının teminatı sayın liderimiz tarafından verildi. Konunun uzaması üzerine 3 bine yakın maden işçisi maden ocağından çıkmama eylemi başlattı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen uğultuyu keselim.

ERKAN HABERAL (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi olarak müdahale ettik, sendika temsilcileriyle görüştük, ocaktaki işçilerimizle görüştük, il başkanımızla görüştük. Milliyetçi Hareket Partisinin Zonguldak’ın değerlerinin ve maden işçilerinin yanında bulunduğunu, işçilerimizin hayatlarının ve sağlıklarının önceliğimiz olduğunu, zaman ilerledikçe ocaklarda bulunan metan gazının, monoksidin, karbondioksidin ve kükürtdioksidin tehlikeli sınırlara erişebileceğini, bu yasa maddesinin takibini bırakmadığımızı, bu eyleme son vermelerini rica ettik. Gece yarılarına kadar süren görüşmeler sonucunda gerekli adımlar atıldı ve Allah’a şükürler olsun ki sabah altıya gelindiğinde eyleme son verildi. Buradan liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’ye, TÜRK-İŞ Başkanı Sayın Ergün Atalay Bey’e ve Hükûmet yetkililerine teşekkürü bir kez daha borç bilirim.

Sayın milletvekilleri, hazırlanan bu yasa maddesi Türkiye Taşkömürü Kurumunu özelleştirme kararı idi; Zonguldak’ı bitirme, Zonguldaklıyı yok sayma kararı idi. Zarar etme bunun sadece bahanesidir dedik çünkü mevcut koşullarda şu an bile redevansla çalışan özel sektör firmaları mevcuttur dedik. Demek ki özel sektörün çalışabilmesi için yeni bir yasa uygulamasına gerek yoktur dedik. Üstelik zarar eden bir tesisi, devletin işletemediği bir ocağı özel sektör nasıl işletebilir ki dedik. Türkiye Taşkömürü Kurumunun zararı önlenebilir, en azından oldukça azaltılabilir fakat bu özelleştirmeyle mümkün değil dedik. Hele her seçim öncesi “İşçi alacağız.” deyip norm kadroyu 14 binlerden 7 binlere indirmekle hiç olmaz dedik. Dış ticareti devamlı açık veren bir memlekette TTK’yi kapatarak ya da kapanmasına sebep olacak kararlar alarak üstüne milyonlarca ton kömür ithal etmek doğru bir karar olmadığı gibi, sorgulanacak da bir düşünce tarzıdır dedik. Türkiye Taşkömürü Kurumunun zararı kömür ithali için ödenen toplu paranın yüzde 10’u bile değildir dedik. Sanayiye verilecek yerli kömür teşvikiyle, işçi sayısının norm kadrolara uygun olarak artırılabilmesiyle, ithal kömür fonlarının yeniden düzenlenmesiyle, yeni teknolojiye geçilmesiyle bu görev zararı minimize edilebilir dedik.

Sayın milletvekilleri, bu kararda eksik olan bir şey daha var ki bu da GENEL MADEN-İŞ Sendikasının madenlerin özelleştirilmesinin teşviki ve redevans alanlarının artırılmasıyla devre dışı bırakılacağıdır. Mevcut durumda redevans firmalarında çalışan işçiler sendikasız, kayıtsız ve devlet güvencesinden yoksundur. Bu konuda yeterli çalışma yapmadan özel sektöre bırakmak kazaların ve ölümlerin önünü açmak demektir.

Zonguldak kömür havzası, dünyanın en zorlu maden sahalarından bir tanesidir. TTK kurumu tarafından işletilen kömür ocaklarında devletin tüm imkânlarına ve güvenlik önlemlerine rağmen iş kazalarına, grizu patlamalarına engel olunamamıştır. Az önce söyledim, Zonguldak’ın 5 binden fazla madenci şehidi vardır. Devletin bile kontrol edemediği bir sistemde altyapıyı kurmadan, sendikal güvenceyi vermeden oluşan her yeni uygulama yeni bir Soma, yeni bir Kozlu, yeni bir cinayet demektir ve uygulamada görülmüştür ki özel sektör Zonguldak’ta TTK’nin açtığı ve çalıştırmasının verimsiz olduğunu düşündüğü ocakları işletmeye almış, sıyırma ve temizleme yaparak kömür çıkarmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN HABERAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım, son bir dakika.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum anlayışınız için.

ERKAN HABERAL (Devamla) – Son bir dakika.

BAŞKAN – Peki hadi, bugüne mahsus olmak üzere gündem dışılarda birer dakika ilave süre verelim.

Buyurun.

ERKAN HABERAL (Devamla) – Sayın Başkanım, madencilere verdiğiniz destek için teşekkür ederim.

Özel sektörün gücü 300 ile 900 metre arasında ocak, tünel, dehliz açmaya yeterli değildir; bu teknoloji, iş gücü ve tecrübeye sahip değildir.

Son olarak, TTK kurumu ve Zonguldak işçileri bir torba yasaya mahkûm edilmeyecek kadar önemlidir. Bu sorun işçilerle, sendikayla, Zonguldaklılarla, siyasi partiler ve hükûmet yetkilileriyle baştan sona değerlendirilip yüce Meclisin huzuruna getirilmelidir.

Yine de Türkiye Taşkömürü Kurumunun özelleştirilmeyeceğini ve Türkiye Taşkömürü Kurumu kömür havzalarını özelleştirme dışı bırakacağını beyan eden Hükûmet yetkililerine, Zonguldak’ı ve maden işçilerini hiçbir zaman yalnız bırakmayan liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’ye saygılarımı sunar, yüce Meclise teşekkür ederim.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Haberal.

Gündem dışı ikinci söz, Türkiye Taşkömürü Kurumunun sorunları hakkında söz isteyen Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Yalçınkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu kürsüler sizi özlemiştir herhâlde.

2.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Türkiye Taşkömürü Kurumunun sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde taşkömürü deyince akla ilk gelen kurum Türkiye Taşkömürü Kurumudur. TTK, ülkemizdeki taşkömürü üretiminin esas ihtisas sahibi, ustası ve en köklü kurumu olarak maden sektörünün en önemli değeridir. Yüz yetmiş yıllık kömür üretim kültürü ve tecrübesi bulunan TTK, ülkemizin yegâne taşkömürü üretimi yapan kurumu olarak, cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar geçen süreçte ülkemizin ekonomisine ve sanayisine can suyu olmuş, güç vermiş ve çok önemli katkılar sağlamıştır. Gözümüz gibi korumamız gereken böyle bir kurum, yıllardır devletin üzerine yük olarak görülmüş ve bugün ne yazık ki kapanmaya doğru giden bir sürecin içerisine sokulmuştur.

Değerli milletvekilleri, bilmenizi isterim ki maden işçisi her gün ailesiyle helalleşerek ocağa iner. Önceki gün TTK’ye ait ocaklarda çalışan 3 bin maden işçisi de ailesiyle helalleşti ve ocağa girerek bu ülkenin ekonomisine katkı sağlamak için kazmasını salladı, vardiyası bitti, bitti ama işçiler geleceklerini düşünerek ocaklardan çıkmadı. Peki, bunu neden yaptı? Çünkü madenci tedirgin; çocuklarına götürecekleri bir lokma ekmeğin ellerinden alınacağının korkusunu yaşıyor, ocaklarının kapısına kilit vurulacağından endişe duyuyor. Peki, bu korku, bu endişe neden kaynaklanıyor? Çünkü Genel Kurulda görüşmelerine başlanan torba kanuna konulan TTK’ye ait bir düzenleme var. Bu düzenlemenin içinde ne var? TTK’ye ait maden sahaları bölünerek parsel parsel üçüncü kişilere devredilecek, kurumun özelleştirilmesinin yolu açılacak. Onun için bugüne kadar devletiyle hiçbir sorunu olmayan madenci ayağa kalktı, sesini Ankara’ya duyurmaya çalıştı. Şimdi, deniliyor ki: “Düzenlemeden devlet eliyle işletilen sahalar hariç tutulacakmış.” Peki, bu durumda TKK rahat bir nefes mi alacak? Hayır. Ruhsatlar devredilirse havzada bütünlük bozulacak, denetimler zorlaşacak ve daha büyük sorunlar ve sıkıntılar kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır. İçinde TTK’nin deneyimi, birikimi olmayan bir madencilik faaliyeti daha çok taşeron, daha çok sömürü ve daha çok iş kazası ve ölüm demektir.

Değerli arkadaşlar, taş kömürü stratejik bir madendir ama sadece bir madenden ibaret değildir. Taş kömürü, Uzun Mehmet’ten bugüne emek demektir, alın teri demektir, iş demektir, aş demektir. Kara elmas, vatanımız için bağımsızlık demektir. Eğer üretim varsa iş vardır, ekmek vardır. İş varsa, ekmek varsa orada huzur vardır, mutluluk vardır. Huzur varsa, mutluluk varsa biliriz ki orada istihdam vardır, katma değer vardır. Ancak yıllardır TTK’ye işçi alınmaması ve gerekli yatırımların yapılmaması nedeniyle üretim her geçen gün azalmakta, kurumda ve bölge insanında mutsuzluk ve huzursuzluk her geçen gün artmaktadır.

Kurumda 1974 yılında 5 milyon ton olan satılabilir kömür üretimi, 2016 yılında 911 bin tona inmiştir. 2002 yılında 15.760 bin olan üretim işçisi bugün 7.613’e gerilemiştir. Yani kurum her geçen gün kan kaybetmekte, göz göre göre ölüme mahkûm edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, eğer niyetiniz gerçekten kömürü millî ekonomiye kazandırmaksa o zaman yapacağınız tek şey, ülkemizin yegâne taş kömürü üretimini yapan, bu işin ustası, ehli olan TTK’yi ayağa kaldırmak olmalıdır. Onun için, devlete olan taahhütlerini yerine getirmeyen, birdenbire yerli kömür sevdalısı olan firmaların değil, madencilerin feryadına kulak verelim.

“Güçlü bir Türkiye için bizim kömürümüz, bizim enerjimiz” diyorsak hepimiz destek verelim, TTK’ye yatırım yapalım, üretim işçisi alınsın, gücüne güç katılsın; bundan kazanan da ülkemiz ve ülkemizin yarınları olsun.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yalçınkaya.

Gündem dışı üçüncü söz, Kayseri’ye yapılan yatırımlar ve yapılacak olan yatırımlarla ilgili söz isteyen Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Dedeoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Kayseri’ye yapılan ve yapılacak olan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Bugün burada Kayseri ilimizin güzelliklerinden, yapılan ve yapılacak hizmetlerden bahsedeceğim.

Uzun uzuna giden yollarına,

Dağına, yaylasına, ovasına,

Âşık Seyrani’nin torunlarına,

Selam olsun Kayseri’m.

 

Bir dilim çemenli ekmeğinden,

Kültürüyle pişmiş cıvıklısından,

Paçanganın kahramanı pastırmana,

Selam olsun ey Kayseri’m.

 

Buz gibi içtiğin sularından,

Erciyes’in eteklerinde yediğin sucuktan,

Bir kaşıkta 40 kardeş mantına,

Selam olsun ey Kayseri’m.

Gücünü milletten alan AK PARTİ’miz yapılan güzel işlerle milletin huzuruna çıkmak için yıllarca gayret etmiştir, etmeye de devam edecektir. Yaklaşık 1,5 milyon nüfusuyla, merkezî yönetimin desteğiyle çevre ve şehirleşme konusunda lider ve örnek olma gayreti gösteren şehrimizin, özünde bulundurduğu ecdadımızın emanetleriyle her bir köşesi ayrı bir değer taşımaktadır. İlçeler bazında düşünecek olursak, herkesin doğduğu yerde istihdam edilebilmesi için çalışmalarımız bu yönde hızla devam etmektedir. Kayseri merkez ve civarı gelişirken çevre ilçeler Yahyalı, Yeşilhisar, Develi, Tomarza, Bünyan, İncesu, Pınarbaşı ve diğer ilçelerimiz de bölgesel yatırım ve teşviklerle gün geçtikçe daha da tercih edilebilir hâle getirilmeye çalışılmaktadır. Her geçen gün daha iyi hizmet alabilmek için Kayseri halkı AK PARTİ’mize hep destek olmuştur, bundan sonra da aynı teveccühle bizleri bağırlarına basacaklarına inanıyoruz.

Sadece örnek olması bakımından, Kayseri’de 2002 yılında derslik başına düşen öğrenci sayısı 34 iken bugün 24’tür, öğretmen sayısı 10.600 iken bugün 19.300’dür. Sonuçta, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 22’den 13’e düşmüştür. İlimizde bir adet katı atık düzenli depolama tesisiyle 1 milyon kişiye hizmet edilmektedir. Ayrıca, atık su arıtma tesisi 1’den 13’e çıkmıştır. “Kimlikli şehir, güvenli yaşam” diyerek kentsel dönüşüm hamlesi, Melikgazi, Kocasinan, Talas, Hacılar ve diğer ilçelerimizde hızlı bir şekilde çalışmalar devam ediyor.

Kayseri-Kırşehir yolunun 33 kilometrelik kısmı, kuzey çevre yolu ile güney çevre yolu, Malatya yolu ayrımı tamamen bitirilmiştir. Kayseri-Erciyes-Develi yolu çift olarak bitmiştir. Tomarza yolu, Develi-Bakırdağı yolu, Himmetdede köprü kavşakları çalışmaları devam etmektedir. Yahyalı-Develi yolu devam etmekte olup bittiğinde -çok önemli- Yahyalı-Kayseri arası 40 kilometre kısalıyor değerli kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Kültürel faaliyetler noktasında Selçuklu’nun köklerini attığı kültürel mirasımıza sahip çıktı. Karatay Kervansarayı, Havadan Hacı İbrahim Tekkesi, Hunat Hatun Medresesi, Kara Mustafa Paşa Kervansarayı, Sultanhanı gibi eserlerimizde yenileme, onarım gerçekleşmiştir.

14-22 Ekim 2017 tarihleri arasında Büyükşehir Belediyesince düzenlenen Kitap Fuarı’na her görüşten düşünceye sahip toplam 115 yazar, 112 yayınevi katılmıştır. İlk defa yapılan fuarımıza binlerce kişi katılmış olup nüfusa göre en fazla katılım kabul edilen etkinlik olmuştur. 15 milyonluk İstanbul’da bir kitap fuarına 650 bin ziyaretçi kabulüne karşılık 1,5 milyonluk Kayseri’mizde 580 bin kişi katılmıştır.

Erciyes Kayak Merkezi 10 adet otel, 1.450 yatak kapasitesine sahip olup 2023 itibarıyla 18 otelin tamamlanmasıyla yatak kapasitemiz 6 bin kişiye çıkacaktır. Ayrıca, şehir merkezinde kayak sevenler için yatak kapasitemiz günlük 5 bin kişidir. Erciyes’e gelen ziyaretçilerimizin büyük bir kısmı İstanbul, İzmir, Ankara, Adana ve ülkemizin her tarafından gelen misafirlerimizdir. Bu yıl, ilk defa 29 Aralık tarihinden itibaren sezon sonuna kadar Moskova-Kayseri uçak seferleri başlayacak. Erciyes Kayak Merkezi’mizi Rus komşularımıza açıyoruz. Bundan sonraki yıllarda belirleyeceğimiz farklı yurt dışı konumlarla da Erciyes Kayak Merkezi’miz dünyaya açılmış olacaktır.

Huzur ve kültür şehrimiz Kayseri’miz, kadirşinas insanlarıyla en büyük zenginliğe sahip kadim bir şehirdir. Gelin, Anadolu’nun evlatlarına her zaman bağrını açmış olan bu şehre hep birlikte, el ele vererek hizmet edelim, kalkınmasına katkıda bulunalım.

Efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldiğimiz bu makamların birer vebal yeri olduğunu hatırlatmaktan ben onur duyuyorum ve yüce Meclisi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dedeoğlu.

Tabii, beş dakikaya sığacak bir şehir değil Kayseri ama teşekkür ediyoruz, gene beş dakikada siz özetlemeye çalıştınız.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Sayın Başkanım, Kayseri Milletvekili olarak, yapılmayanlara söz hakkı olarak cevap istiyorum; birtakım yanlış bilgiler verdi.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Gündem dışı söz alsın.

BAŞKAN – Lütfen, sisteme girerseniz 60’a göre sıra gelirse size eğer ama… İlk 15 kişiye söz vereceğim, size de ilaveten bir dakika verebiliriz belki, bir bakalım.

Evet, sayın milletvekilleri, böylece gündem dışıları bitirdik.

Sisteme giren ilk 15 sayın milletvekiline 60’a göre birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Özkan, buyurun.

Sayın Özkan’ın yerine Sayın Yaşar…

Buyurun Sayın Yaşar.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşar’ın, yeniden projelendirilen İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nin hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

SERAP YAŞAR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Dün Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle İstanbul Atatürk Kültür Merkezinin yeni projesinin tanıtımı yapıldı. 2.500 kişilik opera salonu, konser salonu, tiyatro salonları, kütüphaneler, kafeler ve restoranlarla İstanbul gibi bir kente yakışacak bir kültür ve yaşam merkezi olacaktır. Yeniden ama daha büyük, daha işlevsel, modern şekilde inşa edilecek Atatürk Kültür Merkezinin ülkemizin kültür ve sanat markası olacağına inanıyorum. Çağdaşlaşma büyük eserlerle ifade edilir. Geçtiğimiz on beş yılda ülkemiz üç katı büyümüş ve cumhuriyet tarihimizin en iddialı, en başarılı çağdaşlaşma hamlesi gerçekleştirilmiştir, AKM de bu anlayışın bir ürünüdür. Dünyanın büyük şehirleri meydanlarıyla tanınırlar. Bu eserin hayata geçmesiyle güzelim şehrimiz İstanbul’umuz da şanına yakışır bir esere ve meydana kavuşacaktır. Kültür merkezimizin şehrimize ve vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın.

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Paradise belgelerinde ortaya atılan iddialar yanıtlanmadığı sürece Hükûmetin zan altında kalacağına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün maddeleri görüşülecek olan torba yasayla halkın aldığı nefese bile vergi geliyor, var olan vergiler de artıyor. AKP iktidarının yasal limitleri aşarak 37 milyarlık ek borçlanma yetkisini torbaya koyduğu düzenlemeyle bütün fatura halka çıkıyor. Zonguldak’ta işçiler kendilerini madene kapatmış durumda, cam işçileri grevde, işçiler ayakta. Halk bu kadar huzursuzken, bir bakıyoruz, Başbakanın oğullarının ve yakınlarının Malta’daki bankalarda offshore hesapları çıkıyor. Bu nasıl bir vicdan? Bu nasıl bir anlayış? Bu nasıl, bir ülkeyi yönetme şekli? Hükûmetin bunu bize izah etmesi gerekiyor. Başbakanın bu konuda kürsüden açıklama yapması gerekiyor. Paradise belgelerinde ortaya atılan iddialar yanıtlanmadığı sürece Hükûmet büyük zan altında kalacaktır.

Teşekkürler.

3.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 3 Kasım 2002’de AK PARTİ’yle başlayan yürüyüşün AK PARTİ Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde devam edeceğine ilişkin açıklaması

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Kasım 2002’de AK PARTİ’yle bir yürüyüş başladı, milletin iktidara yürüyüşü. Devlet-millet kaynaşmasının yaşandığı, devletin millet için var olduğu, hedefleri, büyük hayalleri olan bir yürüyüş. “Olmaz.” dediler, yürüyüşün önüne bariyerler koydular, çukurlar kazdılar, tuzaklar kurdular, senaryoları bir bir devreye soktular, “Muhtar bile olamaz.” dediler, 367 krizi, parti kapatma davası, Gezi olayları, 17-25 Aralık terör saldırıları, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü. Türkiye düşmanlarına ve onların sözcülerine rağmen, köklü bir medeniyete sahip milletimiz, Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde hayalleri gerçekleştirmeye devam edecektir. Liderimiz, Genel Başkanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi, oyunları boza boza, senaryoları yırta yırta, hedeflediğimiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akın’ın yerine Sayın Doğan…

4.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığının belediye sınırları içinde bulunan köylere hizmet götürme noktasında ayrımcı ve eşitsiz bir tutum içinde olduğuna ilişkin açıklaması

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığının belediye sınırları içinde bulunan köylere hizmet götürme noktasında ayrımcı ve eşitsiz bir tutum içinde olduğu sık sık dile getiriliyor. Bu durumu ben de Erzurum’u ziyaret ettiğimde bizzat gözlemledim.

Erzurum’un Hınıs ilçesine bağlı Erduran köyünde deprem konutları için açılan foseptik çukuru tam beş yıldır açık duruyor. Köylülerin bu konudaki taleplerine ve Hınıs Kaymakamlığının yapıcı ve sorunu çözmeye ilişkin yaklaşımına maalesef Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı bir karşılık vermiyor. Çevre, insan ve hayvan sağlığını tehdit eden, hatta hayvanların ölümüne neden olan bir foseptik çukurunun kapatılması bir belediye için bu kadar zor mudur? Köylüler bu foseptik çukurunun kapatılması için belediye dışında kime başvursun? Bir foseptik çukurunu bile kapatamıyorsanız o koltukları niye işgal ediyorsunuz?

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Başkanım, bu konuya bir cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

5.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, ABD’deki kilise baskınını ve baskıncının arkasındakileri kınadığına ve başarının danışarak, ortak akılla, güç birliği ve gayretle elde edileceğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Terörün dini olmaz. ABD’deki kilise baskınını ve baskıncının arkasındakileri kınıyorum. Şimdi buna “Hristiyan terörü” mü denmelidir? Hayır, terör, terördür.

“Vardığınız yeri pak eyleyin, yediğiniz lokmayı hak eyleyin.” denmiştir. Bu, sorumluluğumuzu kuşanıp gereğini yapmak ve başarılı olup mahcup olmamak anlamına da gelir. Bir şey ki yapılacaksa insanımız ve ülkemiz adına, bunu biz yapmayacaksak kim yapacak, şimdi yapmayacaksak ne zaman yapacağız? Dün geçmiştir, onu unutmamalıyız ama oraya takılıp kalmamalı, doğru, makul bir yol tutup bu yolumuzda engel tanımadan yürümeliyiz. Başarı, danışarak, ortak akılla, güç birliği ve gayretle elde edilir çünkü yürüyecek çok yolumuz ve kapatılacak çok mesafemiz vardır. Fırsatları ganimet bilmeli, iyi değerlendirmeli ve muasır medeniyet seviyesinin ilerisine geçmek için çok çalışmalıyız çünkü kaçırılan fırsatın kazası olmaz ama acısı ileride çıkar.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Sözcü yazarı Gökmen Ulu aleyhine dava açılmasının terör davalarını sulandırmak olduğuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Akıncı Üssü iddianamesinde, Genelkurmay iddianamesinde, Marmaris iddianamesinde, Meclis Darbe Komisyonunun raporlarında darbecilerin önceden uçakla Marmaris’e giderek Cumhurbaşkanının kaldığı otelin havadan fotoğraflarını çektiği bu 4 tane resmî belgeyle ortaya çıkmaktadır. Bu resmî belgeyle ortaya çıktığı hâlde Sözcü’nün yazarı Gökmen Ulu tarafından Cumhurbaşkanının yerini haber yaptığı gerekçesiyle aleyhine dava açılması terör davalarını sulandırmaktır, Sözcü’ye ve basına gözdağı vermektir. Basın özgürlüğü tüm özgürlüklerin emniyet sibobudur. Gazetecilik suç değildir, Sözcü susarsa Türkiye susar.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Boyraz…

7.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz’ın, yeniden projelendirilen Atatürk Kültür Merkezi’nin hem mimari açıdan hem de kültürel faaliyetlerin icrası bakımından Türkiye’nin uluslararası alanda övüneceği bir proje olduğuna ilişkin açıklaması

OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle dün Haliç Kongre Merkezi’nde Atatürk Kültür Merkezinin Yenilenme Projesi’nin tanıtımına katıldık. 1960’lı yıllarda Taksim Meydanı’nda inşa edilen bu bina o günden bugüne birçok organizasyonlara ev sahipliği yaptı ve İstanbul için de son derece önemli bir binaydı. Tıpkı insanlarda olduğu gibi yapıların da bir ömrü vardı, nihayetinde bu bina da zamanla işlevselliğini kaybetti ve yıkılmaya yüz tuttu. Yeniden projelendirilen Atatürk Kültür Merkezi son derece önemli ve güzel etkinliklerin sergileneceği, hem mimari açıdan hem de kültürel faaliyetlerin icrası bakımından Türkiye’nin uluslararası alanda övüneceği bir projedir. Modern çizgileri ve estetik tasarımıyla herkesin dikkatini çekecek bu proje hizmete girdikten sonra sadece bazı elitlerin, seçkinlerin istifade edeceği bir mekân olmaktan ziyade tüm halkımıza hizmet edecek bir mekân olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Her ne kadar ideolojik yaklaşımlarla on yıl ertelense de inşallah 2019’un ilk çeyreğinde halkımızın hizmetine sunulacaktır.

BAŞKAN – Sayın Yıldız Biçer…

8.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, Soma katliamından sonra işten çıkarılan 2.831 işçinin tazminatının hâlâ ödenmediğine ilişkin açıklaması

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Sayın Başkan, Manisa’da bir tarafta Soma Kömürleri AŞ’nin ayak oyunlarına izin veren TMSF, diğer tarafta temsil yetkisini kaybetmiş sendika, yalan ve hileyle katliamı yaşayan işçilerin alın terini gasbetmeye devam etmektedir. Soma katliamından sonra işten çıkarılan 2.831 işçinin tazminatı hâlâ ödenmemiştir. Soma Kömürleri AŞ TMSF’nin el koyduğu malların satışını engelleyerek, sendikayla, eski protokollere uymayıp, hukuksuz bir şekilde yeni bir protokol imzalamıştır. Önceki protokole göre işçilere ilk taksidin Ağustos 2016, son taksidin Ağustos 2017’de ödenmesi gerekirdi. İşçiler eğer bu sefer de mağdur edilirse iki elimiz -ki bunu mecazen söylemiyorum- hem TMSF’nin hem şirketin hem de sendikanın yakasında olacaktır.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel...

9.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, yeni zam haberlerine ve Hükûmetin dünya genelinde petrol fiyatları düşerken de artarken de zam yaptığına ilişkin açıklaması

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Güne yine vatandaşları isyan ettirecek bir zam haberiyle başladık. Benzinde perşembe veya cuma gününden geçerli olmak üzere fiyat artışı beklendiği açıklandı. Tüm dünyada son birkaç senedir benzinin varil fiyatında ciddi düşüşler yaşanırken Hükûmet bu düşüşü vatandaşlarımıza yansıtmak yerine benzine zam üstüne zam yapmayı tercih etti. Şimdi ise dünya genelinde varil fiyatlarındaki artış nedeniyle petrolde yeni zamma gidileceği ifade ediliyor. Yani ne hikmetse Hükûmet, dünya genelinde petrol fiyatları düşerken de artarken de zam yapıyor, zam üstüne zam yapıyor. Ben buradan, vatandaşlarımızın vergi zamlarını nasıl ödeyeceğini kara kara düşünürken yakınları offshore paravan şirketi kuranlara sormak istiyorum: Kendi basiretsizliğinizin faturasını neden vatandaşlara ödetmeye çalışıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

Sayın Köseoğlu...

10.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu’nun, Van ilinde demokrasi şehitlerinden Aydın Muştu, Aydın Ahi ile Adnan Vanlı’nın ailelerine taziye ziyaretinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hafta sonu, koordinatörü olduğumuz Van ilimizde kongrelerimize katıldık. Bu vesileyle, demokrasi şehitlerimizden Aydın Muştu, Aydın Ahi, Adnan Vanlı’nın ailelerine de taziye ziyaretinde bulunduk.

Ben burada, kayıtlara geçmesi anlamında, beni çok etkileyen bir anıyı anlatmak istiyorum. Adnan Vanlı referandum gecesi, teşkilat çalışması sonrasında evine giderken hain bir pusuyla şehit edilmiştir. Gece sabaha kadar onları, aileyi yalnız bırakmayan milletvekillerimize ve teşkilatımıza Adnan Vanlı’nın babasının “Biz taziyemizi yaşarız, siz burada bizimle beraber olmayın, siz gidin sandıklara sahip çıkın, gidin bu ülkenin geleceğine sahip çıkın.” şeklindeki beyanı karşısında o gün vekillerimiz de sandıkları kontrol etmek amacıyla gittiler. Bu anlamlı anıyı, o aziz babanın ellerinden öperken tüm şehitlerimize ve demokrasi şehitlerimize de Cenab-ı Allah’tan tekrar rahmet dilerken paylaşmayı istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu yerine Sayın Ilıcalı…

11.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Erzurum’un kış olimpiyatları için adaylığına destek beklediklerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Burada Sayın Spor Bakanımız da varken bir konuyu daha tekrar gündeme getireceğim. Bugün biraz önce yaptığımız Cumhurbaşkanımızın, Genel Başkanımızın Başkanlığındaki grup toplantısında da Erzurum’dan gelen Türkiye Gençlik Vakfı üyelerinin seslendirdiği gibi “Vallahi billahi Erzurum kış olimpiyatlarına aday olacak.” böyle bir beklentimiz var. Sayın Cumhurbaşkanımız 12 Nisanda Erzurum’dan dünyaya ilan etmişti, Meclisteki tüm gruplar da destek vermişti. Uluslararası Olimpiyat Komitesi süreci açıkladı, 2018’de süreç başlıyor; Spor Bakanımızın yakın ilgi ve desteğine ihtiyacımız var. Bu destekle beraber biraz önce ana muhalefet partisi milletvekilinin dile getirdiği şekilde bir Erzurum değil de bir kış olimpiyatlarına aday bir Erzurum olduğunu, büyükşehir belediyesinin her tarafa tarafsız hizmet verdiğini de bu vesileyle bildirmek istiyorum.

Size teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yakından takip ediyoruz, çalışıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Taşkın…

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin’in Silifke ve Erdemli ilçelerinde etkili olan sağanak yağışın taşkın ve su baskınlarına sebep olduğuna ve ürünleri zarar gören çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçen pazar seçim bölgem Mersin’in Silifke ve Erdemli ilçelerinde etkili olan sağanak yağış, taşkın ve su baskınlarına sebep oldu. Özellikle, Silifke ilçemize bağlı Susanoğlu Mahallesindeki derenin taşması sonucunda 19 esnafımızın iş yeri, 14 konut su baskınına uğramıştır. Yine, Erdemli ilçemizde az sayıda esnafımızın iş yerine su baskını olmuştur. Baskın sonrası AFAD müdürlüğümüz koordinesinde su baskınlarına müdahale edilmiştir. Yine aynı gün, Tarsus ilçesi Kelahmet, Akarsu, Aliağa, Ağzıdelik mahallelerinde etkili olan dolu yağışı nedeniyle yaklaşık 5 bin dekarlık bir alanda örtü altı ve sera yetiştiriciliği yapan 225 çiftçimiz zarar görmüştür. Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğümüz tarafından gerekli hasar tespit çalışmaları başlatılmıştır. Sel baskınına uğrayan hemşirelerimize ve ürünleri zarar gören çiftçilerimize geçmiş olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ilıcalı’nın gündeme getirdiği Erzurum kış olimpiyatlarıyla ilgili Sayın Gençlik ve Spor Bakanımız “Takip ediyoruz yakından, çalışıyoruz.” diye ifade etti, ben buradan bildirmiş olayım.

Sayın Benli’nin yerine Sayın Demir…

13.- Kastamonu Milletvekili Murat Demir’in, Hükûmetin ülkedeki vizyon yatırımlarına devam ettiğine ve Kastamonu-İnebolu yolu projesine ilişkin açıklaması

MURAT DEMİR (Kastamonu) – Sayın Başkan, Hükûmetimizin ülkemizdeki vizyon yatırımları devam ediyor. Bunlardan bir tanesi de kuzey aksının tamamlayıcısı olan Kastamonu-İnebolu yoludur. 1 milyar 600 milyon civarında bir rakama ihalesi yapılan proje, Allah’ın izniyle başlamıştır. Bu projede başta en büyük desteği sağlayan Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Sayın Bakanımız ve diğer tüm kurum ve kuruluşlardaki arkadaşlara yürekten teşekkür ediyorum.

İnşallah, halkımızın bölgemizde beklentisi olan Kastamonu-Karadeniz Sahil Yolu’nun da kısa bir zamanda tamamlanacağını ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

14.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Yalıçiftlik göleti yapımı için zeytin ağaçlarının söküldüğüne ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler.

Ben size bir fıkra anlatacağım: Ülkenin birinde bir kurum bir sulama göleti yapıyor, sonra o proje yapılan yerde su kaynağının yetersiz olduğu anlaşılıyor, sonra başka yerden oraya su getirmek için, sessiz sedasız, köylüye haber vermeden, yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarını, mahsulü üstündeyken söküp atıyor.

Bu bir fıkra değil aslında, şaka yaptım, bu bir gerçek ve Mudanya’nın Yalıçiftlik köyünde yaşandı. Bu, ilk de değil, daha önce de Bursa’da, yine, hızlı tren projesinde tüneller kazıldı, yapıldı, 400 milyon harcandı ve sonra denildi ki: “Aa bu proje olmamış, yenisini yapacağız.” Şimdi Yalıçiftlik göletinde yaşanan bu durum da bir kez daha bu iktidarın ne kadar öngörüsüz, ne kadar beceriksiz olduğunu halkın gözünde tescillemiştir. Bu ağaç katliamını yapmayın artık diyorum.

BAŞKAN – Sayın Doğan’ın yerine Sayın Yıldırım.

15.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, 36’ncı Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda Selahattin Demirtaş’ın “Seher” adlı kitabının imza gününün yapıldığına ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Cumartesi günü 36’ncı Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı açıldı. Fuarın açılış gününde bir yılı aşkın süredir cezaevinde tutulan Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın 120 bin baskıya ulaşan hikâye kitabı Seher’in imza günü vardı. Saat üçte başlayan imzalama tam altı saat devam etti, halk büyük ilgi gösterdi, 3 bini aşkın kitap imzalatıldı. İnsanlar kitaplarını havaya kaldırarak Demirtaş için sloganlar attılar, sevgi gösterisinde bulundular, üç saat, dört saat sırada beklediler. Seher bir hikâye kitabı olarak çok beğenildi, sevildi. Tabii ki aslında bu sevgi, Sayın Demirtaş’ın kendisineydi. Fuarda bir kez daha görüldü ki Sayın Demirtaş’a büyük bir özlem, büyük bir sevgi var. Keşke medya ambargosu olmasaydı da o görüntüler ülkedeki herkese ulaşsaydı çünkü o görüntülerin çok net bir anlamı vardı; evet, Sayın Demirtaş belki cezaevine konulabilir ama asla hapsedilemez.

BAŞKAN – Sayın Arık, son olarak size söz vereceğimi söylemiştim.

Buyurun.

16.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Dedeoğlu Kayseri’ye yapılan yatırımlar konusunda gündem dışı söz aldı ancak yapılan yatırımlardan çok, yemeden içmeden bahsetti. Kendisi Kayseri’de değil İstanbul’da yaşadığı için Kayseri’den bihaber. Dedi ki: “İlçelere gerekli yatırımlar yapıldı.” 2002’de iktidara gelindiğinde “Kalkınma kırsaldan başlayacak.” denilmişti. Sarız’da devlet hastanesi vardı, devlet hastanesi oldu sağlık ocağı; 15 bin nüfus vardı, nüfus düştü 8 bine. Yine, Pınarbaşı ilçemizde barajımız, sulama kanalları kapalı, açılmayı bekliyor. Sarıoğlan ilçemizin Karaözü Mahallesi’ndeki köprümüz yapılmayı bekliyor ama bir türlü yapılmadı. Yine 2002’de söz verdikleri hızlı tren on beş yıl geçmesine rağmen bir türlü yapılmadı ve 2018 bütçesine baktığınızda yine proje aşamasında olduğu gözüküyor. Ne zaman tamamlanacak? On beş yılda bir proje…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Şimdi, sisteme giren sayın grup başkan vekillerine iki dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Usta, ilk söz sizin.

Buyurun.

17.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine, Hükûmetin terörle mücadelede gösterdiği kararlı tutumu desteklediklerine, Amerika Birleşik Devletleri’nin teröristlere silah yardımı yapmasına, Ankara’da 2 gaziye yönelik saldırıyı kınadığına, Zonguldak TTK’ya ait maden sahalarının özelleştirilmesine yönelik maddenin tasarıdan çıkarılmasına ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçen hafta hainler bir kez daha başlarını kaldırmışlar ve Türkiye’ye, Türk milletine saldırmışlardır. 2 Kasım 2017’de Hakkâri’nin Şemdinli kırsalında PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmada 7’si asker, 2’si korucu olmak üzere 9 kahramanımız şehit olmuştur. Ben, hepsine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Bunlardan birini de Erhan Karaca’yı da Samsun’da toprağa verdik. 3 Kasımda yine Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesindeki bir PKK hücre evine yapılan operasyonda bir kahraman polis memuru şehit olmuştur. Bunun haricinde Hakkâri Şemdinli’de ve Mardin Nusaybin’de bir askerimiz ve bir özel harekât polisimiz şehit olmuşlardır. Son olarak da dün akşam Van’ın Çaldıran ilçesinde yine PKK’lı teröristler, hainler tarafından açılan ateş sonucu bir üsteğmenimiz şehit olmuştur. Şehitlerimizin yakınları -ailelerinin, annesinin, babasının, çocuklarının, hanımlarının ciğerleri yanmasına rağmen- hainler sevinmesin diye dimdik ayakta durmuşlardır, acılarını kalplerine gömmüşlerdir. Biz hepsine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz ve tabii devletimiz yurt içinde ve yurt dışında terörle etkin bir mücadele sürdürmektedir. Biz de Hükûmetin terörle mücadelede gösterdiği bu kararlı tutumu destekliyoruz. Milletimiz oynanan oyunun farkına varmıştır, ihaneti görmüştür. Milletimizin kardeşliğini bozmak isteyenlere milletimiz fırsat vermeyecektir. Tabii bu durumda bizim ordumuzun moral ve motivasyonunu bozacak hâl hareketlerden, özellikle siyasilerin beyanlarından kaçınmaları gerekir. Hiçbir şekilde ordu mensuplarımızın motivasyonunu bozmamamız lazım.

Burada diğer bir husus: Özellikle bu Hakkâri’deki olayda görüldü ki teröristlerin ellerinde, üzerlerinde ABD’nin YPG’ye verdiği silahlar çıkmıştır, basında bu tür haberler var. Bu, hiçbir şekilde müttefik hukukuyla bağdaşmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakikada tamamlayın lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – Türkiye aslında defalarca bunu kontrol edemeyeceğini, bunun PKK’lı teröristlerin eline geçeceğini söylemesine rağmen Amerika Birleşik Devletleri aldırmamış ve bu silah yardımını yapmıştır. Ben bu tutumu bir kez daha buradan kınamak istiyorum.

Tabii, düşman, yedi düvel üzerimize geliyor. Burada bizim her yönüyle sağlam durmamız lazım, kardeşliğimizi pekiştirmemiz lazım, ekonomik alanda da reformlarımızı, şu, ara verilen reformların yapılması lazım ki güçlü olmamız lazım. Çünkü 15 Temmuzda bu ülke işgalin eşiğinden dönmüştür. İşgal, işgal kalkışmaları değişik formatlarda tekrar olabilecektir. Bu konuda biraz dikkatli olmamız lazım.

Sayın Başkan, hafta sonu yine çok kötü bir olay yaşanmıştır. 2 gazimiz ailesi ve çocuklarıyla birlikte şehir magandaları, aslında şehir magandası demek de yetmiyor bunlara, bunlar aynı zamanda da hain çünkü savunmasız 2 gaziyi… Güneydoğu gazisi bunlar, terörle mücadele gazisi, bu ülke için vücutlarını vermişler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – En kıymetli varlıklarını bu ülke için feda eden bu insanlara, gazi olduklarını söyledikleri hâlde ve savunmasız olan bu insanlara, çocuklarının yanında, 2 yaşındaki kızının yanında, ailesinin yanında saldırmışlardır. Bu, hiçbir şekilde kabul edilemez. Biz bunun başından itibaren takipçisiyiz ve bundan sonra takipçisi olacağız ve bu yapılan şiddeti de ben şiddetli bir şekilde nefretle kınıyorum.

Son olarak da, bu Zonguldak TTK’ya ait maden sahalarının özelleştirilmesine yönelik maddenin tasarıdan çıkarıldığı ifade edildi. Bu bizim açımızdan memnuniyet vericidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Komisyon çalışmalarında, başından itibaren, bunun çıkarılması yönünde çaba sarf ettik; en son da heyet Genel Başkanımızla görüşmüştür.

Bu yapılan yanlıştan dönülmüştür. Bu anlamda Hükûmete de teşekkür ediyoruz.

Sağ olasın Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kerestecioğlu…

18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Paradise belgelerine ve bu belgelerdeki tüm iddiaların araştırılması için araştırma önergesi vereceklerine, taşeron ve redevans sistemine karşı direniş gösteren madencilerin mücadelelerini selamladığına ve torba yasada bazı maddelerin kaldırılması için mücadele edeceklerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Son günlerde tüm dünyanın konuştuğu bir konu var, Paradise Belgeleri. Tüm dünya konuşuyor ama Türkiye kamuoyunun bu belgelerden yeterince haberi yok çünkü medyanın maalesef dili bağlı, eli kolu bağlı. Biz de konuyu burada dile getirmek istedik ki gazetecileri susturarak gerçeklerin üstünü örtmek isteyenleri bir nebze olsun engelleyelim.

Özü itibarıyla, ülkelerinde vergi ödememek için vergi cenneti ülkelerde ticaret yapan politikacılar teşhir ediliyor bu belgelerde. Bizi şaşırtmayan isimler de var; örneğin, Binali Yıldırım ve oğulları var, Berat Albayrak ve kardeşi var.

Her gün ekranlarda boy gösterip “vatan” “millet” diyenlerin, yerlilik ve millîlikten dem vuranların ticaret yapmak için bu yolu tercih etmeleri gerçekten enteresan. Anlıyoruz ki “Cennet Türkiye” söyleminin yanında, bunun yanı sıra Malta da bir offshore cennetiymiş.

Bir de Sayın Binali Yıldırım’ın bir açıklaması olmuş konuyla ilgili. “Benim dokunulmazlığım var ama çocuklarımın dokunulmazlığı yok. Buradan davet ediyorum, her türlü soruşturma, gerek mali gerek hukuki yönden yapılabilir.” demiş. Öncelikle tabii, yargı ne kadar bağımsız ve bunu yapabilir bu bir soru işareti ama biz öncelikle bizim milletvekillerimizin de dokunulmazlığı olduğunu hatırlatalım, onlara yönelik hiçbir suçlamanın da parayla pulla ilgisi olmadığını da hatırlatalım.

Şimdi biz size bu isteğinizi hayata geçirebileceğiniz bir fırsat sunuyoruz, yarın bir araştırma önergesi veriyoruz bu belgelerdeki iddiaların tüm yönleriyle araştırılması için, bir araştırma önergesi. Gelin, AKP milletvekilleri de buna destek versin, Paradise Belgeleri’ndeki tüm iddialar araştırılsın ve hep birlikte buradan bir sonuca varalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, taşeron ve redevans sistemine karşı mücadele eden ve dün yirmi bir saat boyunca yer altında kendilerini kilitleyip kalan, direniş gösteren madenciler bugün bu maddenin yasadan, torba yasadan çıkarılması için bir söz aldılar; onların mücadelelerini bir kez daha selamlamak istiyoruz. Aynı şekilde, torba yasada hem bu maddenin hem de başka maddelerin kaldırılması için de takipçi olacağız ve mücadele edeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özel, buyurun.

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, CHP Grubu olarak iyi bir çalışma haftası dilediklerine, 5 Kasım Bülent Ecevit’in ölümünün 11’inci yıl dönümüne, Ankara’da 2 gaziye yönelik saldırıyı parti olarak kınadıklarına, sağlık çalışanlarına şiddet konusunda Sağlık Bakanı, Hükûmet ve Meclisi bir kez daha sorumluluklarını yerine getirmeye davet ettiğine, TTK’nın özelleştirilmesi konusuna ve Paradise belgeleriyle ilgili görüşmelerin bir an önce yapılması için iktidardan cesur bir adım beklediklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm Meclise iyi bir çalışma haftası diliyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak.

Öncelikle, 5 Kasım günü, bundan on bir yıl önce, partimizin geçmiş dönem Genel Başkanı ve Başbakanımız Bülent Ecevit’i kaybettik. Bülent Ecevit siyasi kimliği, kişiliği, yaşantısıyla, özellikle emekçilere, madencilere, dar gelirlilere yaptığı katkılarla, onlara sahip çıkmasıyla, mütevazı kişiliğiyle halkın Karaoğlan’ı olmuştu. “Bizim iki gücümüz var: Hak ve halk.” diyen, toplumun her kesimini kucaklayan, alın terinden, işçiden, emekten yana mücadele etmekten asla vazgeçmeyen, nezaket ile siyasetteki kararlılığı birlikte götürmeyi başarmış bir liderdi Bülent Ecevit. Anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, kendisini rahmet, minnet ve özlemle anıyoruz.

Dün Ankara’da 2 gazinin darbedildiği, gazi oldukları anlaşıldıktan sonra da ailelerinin yanında bu eyleme devam edildiği görüntüler, o yaşananlar hepimizi kahretti. Dün mesele partimizin ilgili genel başkan yardımcılığı tarafından da, Cumhuriyet Halk Partisi kurumsal kimliği tarafından da şiddetle kınandı ve engellenmesi, bu konuda gerekli tedbirlerin alınması söylendi. Bugün Genel Başkanımızın grup toplantısında yaptığı çağrıyı bir kez daha tüm grupların dikkatine sunuyoruz.

Son on yılda 215 sağlık çalışanı şiddete uğrayarak, uğradığı mobbingden dolayı ve tükenen enerjisinden ve bozulan psikolojisinden dolayı hayatlarına son verdiler ya da hayatlarını kaybettiler. Bu konuda daha önce kurulan komisyonun raporu üzerinden ders alıp politikalar üretemedik maalesef; üretmedik, Hükûmet üstüne düşen sorumluluğu, Meclis de bunu takip etme sorumluluğunu yerine getirmedi. Bu konuda son bir hafta içinde 3 intihar vakasıyla yine karşı karşıyayız. Bu konuda ilgili milletvekillerimiz, hekim milletvekillerimiz konuyu hafta boyunca hem ülke gündeminde hem Meclis gündeminde tartışacaklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hekim milletvekillerimiz, sağlıkçı milletvekillerimiz konuyu hem ülke gündeminde hem de Meclis gündeminde tartışmaya devam edecekler. Biz kayıpların arkasından ağlıyoruz, kayıplara yüreğimiz yanıyor ancak bir sonraki kayba engel olmak için de başta Sağlık Bakanı, Hükûmet ve Meclisi bir kez daha sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz.

Zonguldak’taki madencilerin, zaten Anayasa’ya göre devletin olan madenleri bir torba yasa oyunuyla özelleştirme çabasına karşı bedenlerini yerin yüzlerce metre altında tutup direnmeleri son derece saygın, son derece takdir uyandıran ve dayanışma duyguları beslediğimiz bir eylem biçimidir. Bugün kendileri eylemi sonlandırırken torba yasadan o maddenin çıkarılacağını değil, sadece TTK’nın, Türkiye Taşkömürü Kurumunun bu kapsamda tutulacağını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu, Türkiye'deki talanı ve peşkeşi ortadan kaldırmaz.

Müsaadenizle tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu ancak, sadece, Zonguldak’ta direnen işçilerin o sahalarını bir sonraki hamleye kadar çözer, TTK’nın elindeki sahalar dışındaki madenlerin Anayasa’ya aykırı şekilde özelleştirilip peşkeş çekilmesi sorununu çözmez. Bunun altını çiziyoruz. Bu konuda, ülke gündeminde meseleyi tutmaya devam edeceğiz.

Son olarak da Sayın Genel Başkanımızın çağrısını yaptığı, hazırladığımız bir araştırma komisyonu kurulması ve Türkiye gündemine gelen Paradise Belgeleri’nin ilgili görüşmelerini bir an önce yapmak için iktidardan kararlılık ve cesur bir adım bekliyoruz. Vatandaşa “En iyi okul, evine en yakın okul.” derken “En iyi şirket vergi dairesine en uzak şirket.” diyen, “En iyi şirket Türkiye’ye en uzak şirket.” diyen Başbakanın çocuklarının bu konudaki tutumunu, vatandaşa “Millî para kullanın.” derken Amerika’nın millî parasını kullananları da vatandaşa bir kez daha şikâyet ediyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın İnceöz…

20.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, iyi bir çalışma haftası dilediğine, AK PARTİ iktidarları döneminde her konuda ve özellikle terörle mücadele konusunda çok cesur ve kararlı adımlar atıldığına, Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi ile Diyarbakır’da şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine ve Ankara’da 2 gaziye yönelik saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de iyi bir çalışma haftası diliyorum, hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyorum sözlerime başlarken.

Öncelikle şunu belirtmemiz lazım ki AK PARTİ iktidarları döneminde her konuda çok cesur ve kararlı adımlar atılmış, Türkiye’nin değişim ve dönüşüm noktasında önemli mesafeler alınmıştır; bunu özellikle belirtmek istiyorum. Ve en önemli cesur ve kararlı adımlarımızdan bir tanesi de özellikle terörle mücadele konusundaki kararlılığımızdır.

Geride bıraktığımız günlerde Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde ve Diyarbakır’da hain terör örgütü PKK’yla girilen çatışmada güvenlik güçlerimize kurulan hain, alçak pusuda 9 güvenlik görevlimiz şehit olmuştur. Öncelikle Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Bu geniş çaplı yürütülen terörle mücadele operasyonlarında, özellikle son dönemde, çok ağır bir şekilde, teröristlerin öldürüldüğü, etkisiz hâle getirildiği ve mücadele konusunda kararlı adımların atıldığı bir süreçte yürümekteyiz. Burada şunu belirtmek istiyorum ki elbette ki şehit haberlerini aldığımızda üzülüyoruz ve oradaki acı aynı şekilde her birimizin acısı ancak bilinmeli ki bu sürecin başarıya ulaşabilmesi için bu kararlı adımların ve mücadelenin kararlı bir şekilde sürdürülmesi lazım. En önemli özelliği terörle mücadele, terörist odaklı, terörizmle mücadele noktasında, her alanda bu mücadeleyi sürdürebilmek. Biraz evvel söylendi ki basın, akademisyen vesaire, sözde muhalif güçler, bu şekilde… Bunun adı terörle mücadeledir. Bu, hangi kanattan, nereden gelirse gelsin bu mücadele bugüne kadar böyle topyekûn, bütün çeşitliliğiyle sürdürülemediği için belki nihayete erdirilemedi. Onun için diyoruz: Karalıyız. Kim teröre sözüyle, eylemiyle, duruşuyla destek veriyorsa bunun da cezası Terörle Mücadele Kanunu’nda, Ceza Kanunu’nda neyse bunu da çekecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bu anlamda, bu süslü lafların arkasında bunları koruyacak, kollayacak sözlerden, duruşlardan kaçınmak, hele ki siyasetçilerin, hele ki aziz milletimizden yetki almış, her birimizin sorumluluğu milletimizin verdiği yetkiyle belirlenmiş olan milletvekillerinin ve siyasetçilerin milletimize karşı, özellikle şehitlerimizin geride bıraktıkları emanetlerine ve gazilerimize karşı da önemli bir sorumluluktur.

Yine bir hususu da hatırlatmak istiyorum. Geçmiş dönemde Sur’da yürütülen terörle mücadele operasyonlarında şu çok eleştirilen bir konuydu, Parlamento tutuklarında da vardı: Burada sokağa çıkma yasakları, siviller zarar görüyor vesaire. Orada hassas yürütülen süreçler vardı siviller zarar görmesin diye. İşte, önceki gün 1 polisimiz şehit oldu ve 9 polisimiz de bir ev operasyonunda yaralandı. Ki şehit olmasının sebebi, orada teröristlerce ev halkının -çoluk çocuk kadın- bir kalkan olarak kullanılması. Şehidimiz, aileyi korumak için, teröristlere karşı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bir daha açarsanız Sayın Başkanım, sözlerimi tamamlayacağım.

BAŞKAN – Lütfen, bitirelim, bağlayalım.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – …çocukları, sivilleri korumak için canını hiçe sayarak, gözünü kırpmadan, kurtarmak için, operasyon sırasında şehit edildi. Teröristlerin, eli kanlı terör örgütünün ne kadar gözünün karardığına, kadın, çocuk, sivil, yaşlı, genç demeksizin onları kalkan yapabildiğine, onların geleceklerini hiçe sayarak geleceklerini nasıl kararttığına bir kez daha tanık oluyoruz. Ben bu şehidimize de Allah’tan rahmet diliyorum ve bu cesur, kararlı, vakur orada kadın, çocuk sivillerimizi korumak adına, cansiparane terörle mücadeledeki tüm kahramanlarımızı da buradan bir kez daha anmak istiyorum.

Bütün bunlar olurken hafta sonu yine Ankara’da ilginç bir olay daha oldu. Ki gazilerimize yönelik saldırıyı, saldırıyı gerçekleştirenleri, özellikle elinde koltuk değneği olduğunu gördüğü hâlde ve gazi olduğunu belirtmesine rağmen saldıranları da bir kez daha kınadığımı da özellikle belirtmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ülkemizin bütün o manevi değerlerinin arkasında sapasağlam duran vatansever herkese de buradan tekrar selamlarımı iletiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Başkanlık Divanı olarak tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediklerine ve Ankara’da 2 gaziye yönelik saldırıyı kınadıklarına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Bizler de Meclis Başkanlık Divanı olarak terörle mücadelede hayatını kaybeden, şehit düşen tüm kahramanlarımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz ve bu vesileyle terörü bir kez daha lanetliyoruz.

Yine, aynı şekilde, hafta sonu gerçekleşen, gerçekten hepimizin vicdanını sızlatan gazilerimize yönelik saldırıyı da şiddetle kınadığımızı ifade etmek istiyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Çölyak hastalığının teşhis aşamasının, sebeplerinin, sonuçlarının ve bu hastalığa maruz kalanlara sağlanabilecek yardımların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesine ilişkin kurulan (10/518) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- (10/518) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1206)

Sayı:59034048-130.04-173572                                                   2.11.2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

13/6/2017 tarihinde çalışmalarına başlayan Çölyak Hastalığının Teşhis Aşamasının, Sebeplerinin, Sonuçlarının ve Bu Hastalığa Maruz Kalanlara Sağlanabilecek Yardımların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesine İlişkin Meclis Araştırması Komisyonunun 2 Kasım 2017 tarihli toplantısında aldığı karar gereğince çalışma süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 105'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, 19/11/2017 tarihinden geçerli olmak üzere bir ay uzatılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                       İsmail Tamer

                                                                                           Kayseri

                                                                                  Komisyon Başkanı

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 105’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir.” hükmü gereğince Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir.

B) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge yazısı (4/115)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoç’un Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 6 Kasım 2017 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan; Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 47 milletvekilinin (10/2103), Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve 23 milletvekilinin (10/135), Denizli Milletvekili Melike Basmacı ve 27 milletvekilinin (10/1150), CHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel’in (10/2002), MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın (10/2101), HDP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın (10/2104), Mardin Milletvekili Erol Dora ve 19 milletvekilinin (10/2112) ve İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve 19 milletvekilinin (10/2113) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek Genel Kurulun 7 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 7/11/2017 Salı günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                    İsmail Kahraman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

                                                                                                                

           İlknur İnceöz                                                               Özgür Özel

  Adalet ve Kalkınma Partisi                                     Cumhuriyet Halk Partisi

      Grubu Başkan Vekili                                              Grubu Başkan Vekili

                   

   Filiz Kerestecioğlu Demir                                                     Erkan Akçay

Halkların Demokratik Partisi                                  Milliyetçi Hareket Partisi

      Grubu Başkan Vekili                                              Grubu Başkan Vekili

 

Öneri

Bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan; Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 47 milletvekilinin (10/2103), Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve 23 milletvekilinin (10/135), Denizli Milletvekili Melike Basmacı ve 27 milletvekilinin (10/1150), Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Özgür Özel'in (10/2002), Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın (10/2101), Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın (10/2104), Mardin Milletvekili Erol Dora ve 19 milletvekilinin (10/2112) ve İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve 19 milletvekilinin (10/2113) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek Genel Kurulun 7 Kasım 2017 salı günkü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı talep ediyoruz.

BAŞKAN - Oylamadan önce karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.01

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, (2/460) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/116)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/460) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük'ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması hususunu saygılarımla arz ederim.

                                                                           Mustafa Kalaycı

                                                                                       Konya

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, teklif sahibi olarak Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; staj ve çıraklık sürelerinin emeklilik hizmetine sayılması ve çalışmaya başlama tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınması amacıyla hazırlanan (2/460) esas numaralı Kanun Teklifi’mizin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınması önerimiz üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Çırak ve stajyerler, Sosyal Güvenlik Kurumu sigortalı istatistiklerinde sigortalı olarak gösterilmektedir. SGK’nın en son açıklanan 2017 Temmuz ayı istatistiklerine göre, çırakların sayısı 198.710, stajyer ve kursiyerlerin sayısı ise 1 milyon 231 bin 424 kişidir. Sigorta numarası da aldıkları hâlde staj ve çıraklık süreleri sigorta başlangıcı ve gün sayısı olarak dikkate alınmamaktadır. Çıraklık ve staj sürelerinin emeklilik hizmetine sayılması konusunda çok yoğun ve haklı talep bulunmaktadır. Zira çıraklık ve staj süreleri emeklilik yönünden bir anlam taşımamakta, boşa gitmektedir. Çırak ve stajyer olarak çalışanların ellerine sigorta kartı ve sigorta numarası verilerek “Sigortalısın.” denilmekle birlikte, çalıştıkları süreler emeklilikte hiç sayılmamakta, borçlanma imkânı da verilmemektedir. Hâlbuki 5510 sayılı Kanun’un 41’inci maddesine göre, sigortalı olmaksızın askerlikte geçen sürelere, sigortalı olmaksızın doktora veya uzmanlık sürelerine, sigortalı olmaksızın yurt dışında resmî öğrenci olarak geçirilmiş sürelere, hekimlerin fahri asistanlıkta geçen sürelerine, sigortalı olmaksızın avukatlık staj sürelerine borçlanma imkânı verip emeklilik hizmetine sayarken fiilen bir çalışmaya dayalı çıraklık ve staj sürelerinin hizmetten sayılmaması açıkça haksızlıktır, eşitlik ve hakkaniyetle bağdaşmamaktadır. Anayasa’nın eşitlik ve adalet ilkeleri de dikkate alınarak uygulamada yaşanan mağduriyetin giderilmesinin yanında mesleki eğitimin ve çıraklık eğitiminin özendirilmesine de katkıda bulunmak amacıyla çıraklık veya staj süreleri hizmete sayılmalı, geçmiş süreler için borçlanma hakkı verilmeli ve bu çalışmalar sigortalılık başlangıç tarihinde dikkate alınmalıdır.

Sosyal Güvenlik Kurumu bu konuda kendi içinde çelişkili bir uygulama da yapmaktadır. SGK hem çıraklık ve staj sürelerini hizmetten saymayıp hem de kadınlara sigortalılık öncesi doğumlarını borçlanma imkânı vermez iken çıraklık ve staj döneminde yapılan doğumlara borçlanma imkânı vermektedir. Bu uygulama kurumun çelişkisini ve tutarsızlığını da ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, hem staj ve çıraklık sürelerinin hizmete sayılmasına ve hem de kadınlara sigortalılık öncesi doğumlar için borçlanma imkânı verilmesine yönelik yasal düzenleme bir an önce yapılmalıdır.

Ülkemizde milyonlarca işsiz bulunmasına karşın bugün işverenlerimiz aradığı vasıflı elemanları bulmakta güçlük çekmekte, hatta bazı mesleklerde bulamamaktadır. Bu itibarla, mesleki eğitim ve çıraklık eğitimi çeşitli araçlarla teşvik edilmeli, nitelikli insan gücüne dönük eğitim-sanayi iş birliği politikaları desteklenmelidir. Bunun için de çıraklık ve staj süreleri özellikle sigortalılık yönünden anlamlı hâle getirilmelidir.

Doğrudan Genel Kurul gündemine alınması önerilen kanun teklifimiz staj ve çıraklık sürelerinin emeklilik hizmetine sayılmasını, geçmiş sürelere borçlanma imkânı verilmesini ve çalışmaya başlama tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınmasını öngörmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun teklifine tüm partilerin gerekli desteği esirgemeyeceğini umuyoruz. Milyonlarca vatandaşımızın beklentisi bu yöndedir. Stajyer ve çırak olarak çalışılan süreler boşa gitmemelidir. Senelerdir stajyer ve çıraklara yapılan bu yanlış, bu haksızlık artık son bulmalıdır. Staj ve çıraklık döneminde yapılan sigorta girişleri sigorta başlangıcı olarak kabul edilmelidir. Çırak ve stajyer öğrencilerin çalıştıkları süreler emeklilik hesabında dikkate alınmalıdır. Geçmişte çırak ve stajyer öğrenci olarak çalışılmış sürelerin de borçlanılmasına imkân tanınmalıdır.

Destekleriniz için teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İç Tüzük 37 önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Böylece alınan karar gereğince gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz.

Bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi maksadıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan, Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 47 milletvekilinin (10/2103), Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve 23 milletvekilinin (10/135), Denizli Milletvekili Melike Basmacı ve 27 milletvekilinin (10/1150), Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel’in (10/2002), Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın (10/2101), Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın (10/2104), Mardin Milletvekili Erol Dora ve 19 milletvekilinin (10/2112), İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve 19 milletvekilinin (10/2113) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birlikte yapılacak görüşmelerine başlıyoruz.

IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI(´)

A) Ön Görüşmeler

1.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve 23 Milletvekilinin, Rusya’ya yapılan yaş meyve sebze ihracatındaki olumsuzlar sebebiyle oluşan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/135)

2.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı ve 27 Milletvekilinin, Denizli üzüm üreticisinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1150)

3.- CHP Grubu Adına Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Özgür ÖZEL’ın üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2002)

4.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, ülkemizde bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2101)

5.- Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 47 Milletvekilinin, Bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2103)

6.- HDP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ve İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, üzüm üretimi ve üzümcülük yaparak geçimini sağlayan çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2104)

7.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 19 Milletvekilinin, üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2112)

8.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve 19 Milletvekilinin, üzüm üreticilerinin yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2113)

BAŞKAN – Hükûmet? Yerinde.

İç Tüzük’ümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri Hükûmet ve gruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.

Söz talebi sırasıyla, öncelikle Hükûmet adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba; gruplar adına Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Özgür Özel, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Recai Berber konuşacaklardır.

Şimdi söz alan isimleri açıkladıktan sonra ilk söz, Hükûmet adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba’ya aittir.

Buyurun Sayın Fakıbaba. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanım, süreniz yirmi dakikadır.

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF FAKIBABA (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bağcılık sektörü ve üzüm üretimi, Bakanlık olarak önem verdiğimiz bir alandır. Yaş ve kuru üzüm, ülkemizin dünyada marka olmuş önemli tarımsal ürünlerinden birisidir. Kuru üzüm ihracatında dünyada ilk sırada yer almaktayız. Türkiye, kuru üzümde dünya pazarlarının neredeyse yarısını tek başına kontrol edebilmektedir.

Sultani üzümün ana vatanı Ege’dir. Dünyada tüketicilerin büyük çoğunluğu da Sultani çekirdeksiz üzümü talep etmektedirler.

Ülkemizde 243 bin üretici tarafından 440 bin hektar alanda ortalama 4 milyon ton yaş üzüm üretimi gerçekleşmektedir. Son on beş yılda yaş üzüm üretimimiz yüzde 20 artışla 3,5 milyon tondan 4,2 milyon tona yükselmiştir. Kuru üzüm üretimimiz ise 310 bin tondur. Kuru üzümde ihracatımız 2016 yılında 420 milyon dolar, ihracat miktarı 236 bin ton; 2017 yılı ilk sekiz aylık dönemde ise 240 milyon dolar olmuştur, ihracat miktarı 158 bin tondur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzüm üretimimizi artırmak amacıyla önemli çalışmalar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Üzüm üreticilerine birçok konuda önemli destekler sağlıyoruz. 2005 yılında başlatılan sertifikalı fidan desteğiyle 2005-2015 döneminde toplam 8 milyon Türk lirası destek verdik. 62.789 dekar alanda kapama bağ tesis edilmesini sağladık. Üzüm üreticilerine dekara 13 Türk lirası mazot ve gübre desteği veriyoruz. Ayrıca, organik tarım, iyi tarım uygulamaları, örtü altı desteği, biyoteknik ve biyolojik mücadele gibi konularda destek veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz.

Tarım sigortaları (TARSİM) kapsamında üreticilerimizin poliçe bedelinin yüzde 50’sini destekliyoruz. 2017 yılında TARSİM kapsamını genişlettik. Asmalar, dolu, yangın, hortum, sel ve su baskını, kar ağırlığı, heyelan ve deprem riskleri teminat kapsamına alındı. Asmalarda, üzümün yanında asma yaprağını da sigorta kapsamına dâhil ettik. Kırsal kalkınma destekleri kapsamında işleme, paketleme ve depolama yatırımlarına verdiğimiz yüzde 50 hibe desteğimiz de devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2018 yılında Bağcılık Sektöründe Kapasite Geliştirme Projesi’ni başlatıyoruz. Bu projeyle bağcılık sektöründe stratejilerin belirlenmesi, üretim ve verimliliğin artırılması, ihracat potansiyelimizin ve katma değerin genişletilmesi hedeflerimiz arasındadır. Proje kapsamında, bağcılık sektörünün mevcut durumunun ortaya çıkarılması ve kapasitenin geliştirilmesine yönelik çalışmaları yürüteceğiz.

Sayın Başkanım, kuru üzümde fiyat istikrarsızlığı dolayısıyla 12 Eylülde TMO’ya müdahale alım görevi verildi. TMO 9 no.lu kalite kuru üzüm için 4 lira/kilogram fiyat açıklayarak 18 Eylülde alımlara başladı. TMO 1.325 üreticiden yaptığı toplam yaklaşık 5 ton alım karşılığında 18 milyon Türk lirası ödeme yaptı. Alımlar devam etmektedir. Müdahale öncesi 3,5 Türk lirası/kilogram seviyesinde olan kuru üzüm fiyatı, müdahale sonrasında 4,20 Türk lirası/kilogram seviyesine yükselmiştir; dolayısıyla müdahale amacına ulaşmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuklarımızın yeterli ve dengeli beslenmesi amacıyla Okullara Kuru Üzüm Dağıtımı Programı devam etmektedir. Program, Bakanlığımız, Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının katkılarıyla uygulanmaktadır. 2015 yılında başlayan program, bu yıl da devam edecektir. 2017-2018 eğitim öğretim döneminde 81 ilimizde 32 binin üzerindeki okulda 6 milyonun üzerindeki öğrenciye 25 gramlık paketler hâlinde kuru üzüm dağıtıyoruz.

Dört partinin de onay verdiği, bağcılık ve üzüm üreticilerinin sorunlarına yönelik araştırma önergesini biz de destekliyoruz. Bakanlık olarak, kurulacak araştırma komisyonunda gerekli katkıyı vermeye hazırız. Bu çalışmanın bağcılık sektörünün ve üzüm üretiminin geliştirilmesine önemli katkı sağlayacağına şahsen yürekten inanıyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılmasıyla ilgili, bütün siyasi parti grupları olarak vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, asmanın gen merkezi olan Türkiye köklü bağcılık kültürüne sahiptir. Dünyadaki 10 binden fazla üzüm çeşidinin 1.200’den fazlası ülkemizde yetiştirilmektedir. Türkiye'de 480 bin hektar bağ alanında yaklaşık 4 milyon 200 bin ton üzüm üretilmektedir. Türkiye toplam üzüm üretimi bakımından dünyada 6’ncı sıradadır. Her yıl ortalama 250 bin ton çekirdeksiz kuru üzüm üretilmektedir. Çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde dünya 1’incisi olan ülkemiz, ihracatta da yüzde 45’lik payla 1’inci sıradadır. Tarımsal ihracatımızda üzüm ilk üç sırada yer almaktadır. Kuru üzüm ihracatından her yıl ortalama 450-500 milyon dolar, yaş üzüm ihracatından da 150-200 milyon dolar döviz geliri elde edilmektedir.

Bağcılığın geliştirilmesi, her şeyden önce, elde edilen ürünün taze veya işlenmiş olarak iç ve dış pazarlarda değerlendirilmesine bağlıdır. Ülkemizde yaklaşık 200 bin aile üzümden geçimini sağlamaktadır. Üzüm, çiftçilerimizin geçim kaynağı, ekmek kapısı, yaşı ve kurusuyla sofraların ve ekonominin vazgeçilmezleri arasındadır. Üzüm üreticisi ne yazık ki üzgündür, hüzünlüdür; maliyetler artmakta, emeğinin karşılığını alamamaktadır.

2017 yılı Ağustos ayında 5 lira 40 kuruş olan kuru üzüm, 2017 yılı Eylül başlarında 3 lira 20 kuruşa düşmüştür. Bugün itibarıyla 9 numara kuru üzüm, ticaret borsasında 4 lira 20 kuruş iken piyasada 3 lira 95 kuruştur. Kilogram maliyeti 3 lira 75 kuruş olan kuru üzümün taban fiyatı 4 lira olarak açıklanmıştır. Bu fiyat ne yazık ki üzüm üreticisini memnun etmemiştir. Belirlenen fiyat üzerinden üzüm alımının yapılması belki uzun vadede fiyatları artırabilir ancak çiftçilerimizin bu kadar bekleyecek hâlleri yoktur. Fiyat istikrarsızlığı yüzünden üzüm üreticileri zor durumdadır. Üzüm üreticisinin, alın terinin karşılığını alabilmesi için bu yıl kuru üzüm için beklenen fiyatın en az 5 lira olduğunu belirtmek istiyorum. Geçici ve yetersiz çözümlerle uğraşmak yerine çiftçimizin beklentisini karşılayacak bir fiyatın acilen oluşturulması, köklü ve sistemik bir çözümün getirilmesi gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuşmam vesilesiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da bazı önerilerimizi dile getirmek istiyorum.

Tarımsal ihracatta ilk üç ürün arasında yer alan ve her yıl ortalama 650-700 milyon dolar döviz girdisi sağlayan üzüm mutlaka destekleme kapsamına alınmalıdır. Üzüm üreticileri TARİŞ’in kuru üzüm fiyatına göre yaş üzüm fiyatlarını belirlemektedir. Üzümler ağustos ayında toplanmaya başlanırken TARİŞ kuru üzüm fiyatını eylül ayında açıklamaktadır. Fiyatların geç açıklanması, olgunlaşmamış üzümlerin ihraç edilmesi ve ihracat teşvikinin düşük olması nedeniyle yaş üzüm fiyatları düşmektedir. Bu nedenle, borç içindeki üzüm üreticisi fiyatlar açıklanmadan elindeki üzümü açığa dökmektedir. Bu da üzüm fiyatlarını düşürmektedir. Bu nedenle kuru üzüm fiyatı en geç ağustos ayının ilk haftasında açıklanmalıdır.

TARİŞ kaynak yetersizliği nedeniyle piyasayı regüle edecek alım yapamadığı için üzüm fiyatları düşüyor. TARİŞ’e üzüm alımında kullanılmak üzere kaynak aktarılmalıdır. Bu mümkün olmazsa Toprak Mahsulleri Ofisi benzeri bir müdahale kurumu oluşturularak üzüm alımında yetkilendirilmelidir. Her hasat dönemi öncesinde üzüm rekoltesinin yüksek olduğu yönünde spekülasyonlar yapılarak üzüm fiyatları düşürülmektedir. Rekolte spekülasyonunu önlemek için devlet müdahil olmalıdır. Rekolte hesap ve tahmini tarım il müdürlükleri, çiftçiler, ziraat odaları, Bağcılık Enstitüsü, TARİŞ, ticaret borsaları ve ihracatçılardan oluşacak bir komisyon tarafından belirlenmelidir. Bu komisyonun üyeleri arasından üzüm müdahale kurumu kurularak üzümdeki fiyat dalgalanmaları önlenmelidir.

Üzüm rekoltesinin yüksek olduğu yıllarda üretici, maliyetin altında üzüm satmakta veya ürün bağda kalmaktadır. Bu nedenle, öncelikle üretim planlaması ve fizikî planlama yapılmalıdır.

İhtisas borsaları oluşturulmadığı ya da mevcut borsalara işlerlik kazandırılamadığı için üzümün serbest piyasada gerçek fiyatı oluşmamaktadır. Üzümün serbest piyasada gerçek fiyatının oluşabilmesi için ihtisas borsaları oluşturulmalı ya da mevcut borsalara işlerlik kazandırılmalıdır. Ticaret borsaları, tescil kurumu olmaktan kurtarılmalıdır.

Üzüm üretiminde oluşan arz fazlalıkları için dış pazarlar çeşitlendirilmeli, alternatif tüketim imkânları geliştirilmelidir. Lisanslı depoculuk sistemi kurulmalı ve depolama maliyeti desteklenmelidir. Üzüm üretimi, havza bazlı üretim kapsamında değerlendirilmeli ve üzüm destekleme kapsamına alınmalıdır.

Okul Üzümü Projesi’ne devam edilmelidir.

TARSİM sigortaları teşvik edilerek tüm afetler risk kapsamına alınmalıdır. Toprak Mahsulleri Ofisi veya Tarım Kredi Kooperatiflerinin pazarlama ağıyla kuru üzümün ülke geneline dağıtımı ve satışı yapılmalıdır.

Sulamada ve tarım işletmelerinde kullanılan elektrik tarifesi farklılaştırılarak çiftçilerimizin ucuz elektrik kullanmaları sağlanmalıdır.

Üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve üretim artışının sağlanması amacıyla tarımsal üretimde kullanılan mazot, gübre, ilaç, tohum, fide gibi temel tarımsal girdilerin üzerindeki ÖTV ve KDV ya kaldırılmalı ya da hafifletilmelidir. Destek primleri sadece ihracatçıya değil üreticiye de verilmelidir.

Kaçak üzümler hem iç piyasada fiyatın düşmesine neden olmakta hem de Türk üzümünün içine karıştırılarak yurt dışına satılıp kalitemizi tehdit etmektedir. Bu nedenle, özellikle serbest bölgeler üzerinden kaçak üzüm ihracatının engellenmesine yönelik denetimler artırılmalıdır.

Ülkemizin sahip olduğu potansiyelin değerlendirilmesi, bağcılıktan geçimini sağlayan yüz binlerce ailenin gelir ve refah düzeyinin artırılması ve üreticilerimizin diğer ülke üreticileriyle rekabet edebilmesi için bağcılık sektöründe karşılaşılan sorunların bir an önce çözülmesi amacıyla Meclis araştırma komisyonu kurulması çok yerinde bir karar olmuştur. Bu nedenle, bu konuda mutabakata varan ve destek veren bütün siyasi parti gruplarına ve değerli milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum.

Bu vesileyle, ayrıca, geçtiğimiz ay bu üzüm konusu gündeme geldiğinde Manisa’ya teşrif ederek yerinde inceleme ve tespitler yapan Sayın Tarım Bakanına da çok teşekkür ediyorum.

Kurulacak olan komisyonun ülkemize ve çiftçilerimize hayırlı olmasını temenni ediyor, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Özgür Özel konuşacaktır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada, Mecliste çok sık yaşamadığımız ama aslında vatandaşın, çiftçinin, işçinin, emeklinin, köylünün istediği, beklediği, desteklediği bir şeyi yapacağız. Yaptığımız iş, uzlaşma kültürüyle 4 partinin bir araya gelerek bir sorunu araştırmak ve çözüm önerileri üretmek üzere bir araştırma komisyonu kurmasıdır. Öncelikle, burada bu uzlaşıya katkı sağlayan tüm partilerdeki milletvekillerine, grup başkan vekillerine, özellikle Manisa milletvekillerine teşekkür ediyorum. Ayrıca, bu konuda, biz, Manisa’da bir üzüm mitingi yaptıktan sonra verdiğimiz bir araştırma önergesinin gündeme alınmasını talep ettiğimizde, Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili Erkan Akçay daha önceden kendisinin de benzer araştırma önergesinin olduğunu söylemiş, bu talebimizi Manisa milletvekilleri aracılığıyla ve grup başkan vekilleri aracılığıyla iktidar partisine de iletmiştik. Geçtiğimiz hafta buna olumlu yanıt alındı. Ben seçim bölgemdeydim, görüşmelerin bugüne bırakılması için Sayın Grup Başkan Vekilimiz Erkan Akçay katkı sağladılar, kendisine de bu konuda ayrıca teşekkürü bir borç bilirim.

Bugün burada Manisa’yla ilgili ama Manisa’yla sınırlı olmayan, Manisa’da en yoğun olarak yaşanan bir sorunu konuşuyoruz ve bunun Meclis eliyle araştırılmasını ve çözüme kavuşturulmasını talep ediyoruz.

Manisa, eskiden tarımın başkentiydi ama şu anda maalesef acının ve çilenin başkenti hâline geldi. Manisa, Türkiye’deki, belki dünyadaki en kaliteli tütün türlerinden birini üreten, geçimini bundan sağlayan bir ilken, Akhisar’ın tütünü, Kırkağaç’ın, Soma’nın tütünü varken hatalı tarım politikaları yüzünden önce tütünü kaybetti. Biz tütünü kaybettik; tütünden evini geçindirenler, çoluğunu çocuğunu geçindirebilmek için tarladan koptular, gittiler, Soma’da, hem de devletin işletmesi gereken madenlerde redevans sistemiyle, hizmet alım sistemiyle çalışmaya başladılar. Soma maden faciası yaşandığında taşeron işçiliğin yasak olduğu madende dayıbaşılar olduğunu öğrendik. Dayıbaşı maden terminolojisi değildi. Hatta bir ulusal kanalda o gece yorum yapan bir maden mühendisi “Ben bu kadar yıllık maden mühendisiyim, dayıbaşılık nedir bilmem.” diye şaşkınlığını gösteriyordu. Oysa dayıbaşı, tütün tarlalarında, pamuk tarlalarında, orada çalışan emekçilerin başındakilere, onları işveren için, toprak sahibi için temin edenlere verilen addı ama Manisa’nın tütüncü evlatları madene mahkûm olurken, madene inerken, başlarındaki taşeronu da bilmediklerinden ona “dayıbaşı” diyerek oraya girmişlerdi. Yani tütünün işsiz, tütünün aç bıraktığı tütüncünün evlatlarını biz madenlerin güvencesiz işçileri hâline getirmiştik. Akhisar’da, Kırkağaç’da, Soma’da durum böyleyken Manisa’nın Çukurova’yla lif uzunluğunda yarışan, dünyanın en kaliteli pamuğunu üreten, beyaz altınını üreten Manisa Ovası’nın, Akhisar Ovası’nın, Gölmarmara’nın çiftçileri de buradaki hatalı politikalar yüzünden en önemli, en stratejik ürünlerden bir tanesini kaybediyor ve onlar da başka ürünlere yönelmek, daha az girdi getiren, daha az stratejik olan, emek yoğun ama geliri çok daha düşük olan ürünlere yönelmek ve bir dönüm toprağın baktığı insan sayısı gitgide azalırken aileler parçalanmak, Manisa’nın merkezlerine, sanayinin yoğun olduğu yerlere göç etmek, asgari ücrete mahkûm kalmak durumunda kalıyorlardı.

Bir gün Manisa’da bir düğün salonuna gittim. Manisa’nın Hacıaliler’inden Kadriye Teyze evladını evlendiriyordu Manisa’da sıkış tepiş, bir apartmanın en alt katında, kan ter içinde, toz duman içinde, 400-500 liraya kiralanmış bir düğün salonunda ve gözleri buğuluydu. “Kadriye Teyze, ne oldu? Düğün günü canın sıkkın.” dediğimde, önünde duran bir plastik kap içindeki 5 tane kuru pastayı eline alıp “Ben bunun babasını köyde üç gün üç gece, önce dana kestik, her gün koyun kestik, koç kestik, davul zurnayla everdim. Hâlimize bak evladım.” dedi ve elindeki o plastik tabakta, Sayın Bakanım, 5 tane kuru pasta çarpışan taksi gibi dönüyordu, titreyen elleriyle salladı. Sallarken önündeki plastik bardaktaki limonatayı döktü. Manisa’nın kendi topraklarıyla geçinen, çoluğunu çocuğunu en iyi şartlarda büyüten, evlendiren, konuklarını günlerce ağırlayan çiftçileri bu hâle düşmüştü.

Son on beş yılda, son yirmi yılda Manisa’da pamukçu, tütüncü yok olurken yoksulluğa, açlığa, sefalete, artık metropollerde asgari ücrete, hatta işsizliğe mahkûm kalırken insanların bir kısmı son tutunacak dal olarak topraklarına üzüm bağlarını diktiler, üzüm bağlarını yetiştirdiler ve üzüme tutundular. Bugün geldiğimiz noktada, artık öyle bir hâldeyiz ki… Sayın Bakan Manisa’ya geldi. Biz, siyasi geçmişini, bazı duruşlarını, sahip çıkışlarını, sözünü beğenen, takdir eden, siyasetüstü olarak da kendisiyle her düzeyde bir gönül bağı olan insanlar olarak Sayın Fakıbaba Tarım Bakanı olunca gerçekten umutlandık. Manisa’ya gelmesini, üzüm üreticisinin sorunlarını dinlemesini de takdirle karşıladık ama Manisa’ya gelip o gün piyasada üzüm 3,5 liradan işlem görürken “Üzüm 4 liranın altına asla düşmeyecek.” deyip hem 6 liralık fiyat beklentisini yerle bir etti hem de 3,5 liraya üzüm satılırken bir bakan olarak “4 liradan aşağıya işlem görmeyecek.” diyerek Manisalı üzüm üreticisine -“İyi ki geldin.” denmişken- “Yahu Sayın Bakan, böyle yapacaksan keşke hiç gelmeseydin.” dedirtti Sayın Bakan. Bunu da burada not etmek lazım. Gelişi kıymetlidir. 6 liralık fiyat beklentisinde 4,5 liraya üst sınır koyması ve o gün 3 liradan 4 liraya üst sınır koyması; 3 liradan, 3,5 liradan üzüm işlem görürken çiftçinin gözünün içine baka baka bunu söylemesi de hoş olmamıştır, yürek yakmıştır, gönül kırmıştır.

Şimdi, geldiğimiz noktada üzümden bahsedecek olursak, dünyanın en stratejik ürünlerinden bir tanesi. 50 bin dekar bağımız var bizim Manisa’da, 40 bin aile geçimini sağlıyor bu işten. Dünyanın en kıymetli üzümlerini Manisa’da üretiyoruz ama üzümümüz İzmir borsasından “İzmir Sultanisi” diye satılıyor. Bugün Manisalı genç iş adamları geldiler, onlar da aynı çabadalar, Manisa Ticaret Borsası, Sanayi Borsası aynı safhada: “Üzümümüzün coğrafi işaretini ve uluslararası piyasada şehrimizin adıyla tescilini mutlaka istiyoruz.” Ama bunun yanında, bir de şöyle bir gerçek var: Hepimiz söze gelince üzüm üreticisinin yanındayız, çiftçinin yanındayız, hayvancının yanındayız ama gözlerimizin içine baka baka yabancılarla anlaşmalar yapılıyor. Bugün Sayın Bakan et fiyatlarının ucuzlamasıyla övünüyor ama yapılan bu işin, yetkinin sadece iki yandaş zincire verildiğini, 80 bin kasabı işsiz bırakma, onları da işinden etme noktasına getirdiğini, bu ucuz et satılacaksa, satılabiliyorsa bunu kasaplar eliyle neden yapmadığımızı… Hele hele Sayın Bakan, 81 ilde bir tek o ikisi varmış… Keşke olan yerde daha çok olsa, olmayan yerde olana verilseydi ama bir de şunu sormazlar mı Sayın Bakan: Keşke Et ve Balık Kurumu duruyor olmasa mıydı elimizde 81 ilde aslan gibi? Onu özelleştirip, onu birilerine peşkeş çekip, yağmalattırıp, binalarını, enkazını yok değerine satıp bugün Et ve Balık Kurumunu, devlet kontrolündeki bir Et ve Balık Kurumunu ne kadar çok arıyoruz. Bunu yapan kim, bunu yaşatan kim? Bunların da altını çizmek gerekiyor.

Tabii, bir komisyon kurulacak, uzun uzun bütün sorunlar konuşulacak, bu kısmını son derece önemsiyoruz ama bir gerçek var: Altı yıldır bu kürsüdeyim ben, altı yıldır ben, dolu olunca, kırağı vurunca, doğal afetler gerçekleşince, üzüm fiyatları düşünce buraya çıkıp sorunları anlatıyorum, ben anlatmaya usanmadım ve tüm milletvekilimiz bu konuda gayret gösterdiler ama iktidar partisi bugüne kadar hep bu meseleye duyarsız kaldı.

Buradan şunun altını çizelim: Üzüm 1,5 lirayken mazot 3 liraydı, üzüm 6 lirayken mazot 3 liraydı ve 1 kilo üzüm satarak 2 litre mazot alabiliyorduk. Bugün mazot 5 lira sınırına dayandı, bırakın 2 litre mazotu 1 kilo üzüm satıp 1 litre mazot almanın mümkün olmadığı bir döneme getirdiniz Türkiye’yi. Ve Manisa’da söyleyince “Hem hâllerine ağlıyorlar hem hâllerine gülüyorlar, sonra da alkışlıyorlar...” Diyorum ki: “Ey Manisalı çiftçiler! Bu mazot var ya bu mazot marinada 1,5 lira, Manisa’da 4,5 lira.” Bugün marinadaki özel yata, tekneye 1,5 liraya mazotu veren sizsiniz ama bizim Manisa’daki üzüm üreticisine, çiftçimize mazotu 5 liraya vermeyi de bugün siz nasıl içinize sindiriyorsunuz, bu sözler nasıl tutulmuyor?

Şimdi, aralar yeni yeni düzeliyor, Bülent Arınç’ın Manisa Cumhuriyet Meydanı’ndaki yeşil mazot sözleri ne oldu? Çiftçiye özel, renklendirilmiş, yarı fiyatına, üçte 1 fiyatına mazot sözleri ne oldu? Bunların da hepsinin altını çizmek istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Son olarak… Komisyon kurulacak, bu konuda en yetkin milletvekillerimizi o komisyonda görevlendireceğiz, çözüm önerileri üretilecek, buna tüm siyasi partilerin hem değerli Manisa milletvekilleri hem konunun uzmanı, tarımla ilgili milletvekilleri, belki diğer illerdeki milletvekilleri katkı sağlayacaklar. Ama sakın şöyle olmasın: Soma Raporu dört dörtlük, hep beraber yaptık bunu, Sayın Erkan Akçay’la beraberdik. Soma Raporu’ndan sonra İş Güvenliği Kanunu çıktı, sayfası açılıp bakılmamış. Maden Kanunu çıktı, madende değişiklik oldu, bir tane önerimizi alıp da içine koymadılar ve bugün yaşanan her maden faciası o ortak akla Hükûmetin bir kıymetiharbiye vermemesinden kaynaklanıyor. Bu rapor raflarda kalacaksa, tozlanacaksa, görüşülmeyecekse, yine Hükûmet bildiğini yapacaksa hiç birbirimizi kandırmayalım. Ama biz bu komisyonu Manisa’mızda ağırlamaktan, bağrımıza basmaktan, en yapıcı önerileri sunmaktan ve çözüm önerileri getirmekten geri durmayacağız. Önerilerin de sonuna kadar takipçisi olacağız. Bu konuda “evet” oyu verecek tüm milletvekillerine şimdiden teşekkür ediyoruz Manisa adına.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’da söz sırası.

Buyurun Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Çok değerli milletvekilleri, on yedi yıllık AK PARTİ iktidarının uyguladığı politikalar nedeniyle tütün üreticilerimizden fındık üreticilerimize, zeytin üreticilerimizden üzüm üreticilerine kadar uzanan büyük bir tarım sorunuyla karşı karşıyayız. Ülkemiz ekonomisinin halktan alınan vergi dışındaki büyük bir bölümünü tarım ve hayvancılıkla buna bağlı sanayi ürünleri oluşturmaktadır. Tarım politikalarına bakıldığında, AK PARTİ hükûmetlerin de en çok sorun yaşanan alanlardan biri olarak dikkat çekmektedir. Bu durumun temel sebebi çok sıklıkla politika değişikliğine gidilmesidir. Tarımsal alanda yaşanan sorunların ana kaynağı, tarımsal politikalar belirlenirken ve karar alınırken emek veren, üreten, cefa çeken, ağır sorunlarla karşı karşıya kalan köylü ve çiftçilerin karar alma süreçlerinin dışında bırakılmasıdır. Tüm sorun alanlarında olduğu gibi tarımda da merkezî bir anlayış politikaları belirlemektedir. Millîlikten, milliyetçilikten bahsedenler bilmelidir ki tarım bu ülkenin en millî sorunlarından birisidir. Kendi çiftçimizin küsmesine neden olanlar, aracıları zengin kılanlar, ithalin öne çıkarılmasını sağlayanlar, bilinmelidir ki millî değerlere en büyük ihaneti onlar yapmaktadır.

Değerli milletvekilleri, daha kısa bir süre önce fındık üreticilerinin yaşadıkları sorunları konuştuk bu Mecliste. Adıyaman başta olmak üzere, tütün üreticilerin yaşadıkları sorunlar ortadadır. Tarım ürünlerinin taban destek fiyatlarının düşük olarak belirlenmesi, tarımsal girdilerin pahalılaşması, tarımsal desteklerin yeterli olmaması sonucu artık çiftçilerimiz kan ağlamaktadır. Fındık ağaçlarını kesenler, bir yıl boyunca gözü gibi baktığı ürünü yakanlar, isyan edenler, kayısı ağaçlarını kesenler, Türkiye’nin dört bir yanından çiftçiler yardım ve destek beklemektedirler.

İç piyasa tamamen sermayenin ve aracıların insafına bırakılmış vaziyettedir. Bu durum hem üzüm üretimini hem de üzüm ihracatını doğrudan etkileyen bir husustur. TARİŞ Üzüm Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin etkin alım yapmaması, yapamaması sonucu kuru üzüm fiyatlarında hızlı bir düşüş yaşanmaktadır. Belirlenen düşük tabanlı fiyat politikasıyla birlikte TARİŞ’in piyasada etkin olmaması, tıpkı buğday, fındık ve çay gibi diğer tarım ürünlerinde olduğu gibi tüccarların düşük fiyatla piyasaya müdahalesine neden olmaktadır. Üretimini borçla sürdürmeye çalışan çiftçilerimiz bir an önce borcunu kapatmak gayesiyle tüccarların belirlediği fiyattan üzümünü satmaya ne yazık ki razı olmaktadır. Maliyeti 3,5 liranın üstünde olan kuru üzümün taban fiyatının Sayın Bakan tarafından 4 lira olarak belirlenmesi ise çiftçiyle dalga geçmek anlamını içermektedir. Kuru üzümde taban fiyatın, partimize göre, partimizin yaptığı araştırmalara göre en az 5 lira olması gerektiği hususunu da belirtmek gerekir. Nasıl geçimini sağlayacak bu çiftçi? Tarıma ayrılan rakamlara bakıyoruz, bu bütçeyle, tarımın, çiftçinin ayağa kalkacağını maalesef düşünemiyoruz.

Değerli milletvekilleri, sizlerin de bildiği gibi, Türkiye bağ alanı ve üzüm üretiminde dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır. İklim koşullarının elverişli olması ve yetiştirme şartlarının uygunluğu nedeniyle, yaklaşık olarak 90 bin aile geçimini üzüm üzerinden sağlamaktadır. 90 bin aileyi doğrudan ilgilendiren üzüm ve üzümcülükte izlenen politikalar nedeniyle, üzüm ihracatımız 2012 yılında 681 milyon dolar iken, aradan geçen dört seneye rağmen, 2015 yılında 569 milyon dolara, 2016 yılında Rusya’yla yaşanılan gerginlik sonrasında ise 529 milyon dolara kadar gerilemiş durumdadır.

Çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde dünyada 6’ncı sırada yer almamıza rağmen, çekirdeksiz kuru üzüm üretimimiz 2014 yılında 328 bin ton ve 2015 yılında 196 bin ton olarak gerçekleşmiştir, 2016 yılında ise üretimimiz 313 bin tonla 2014 seviyesinin altında kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, üretimdeki düşüşün ihracat rakamlarına da yansıması elbette ki söz konusu olacaktır. TÜİK verilerine göre, dolar bazında üzüm ihracatı 2014 yılında 678 milyon 883 bin 967 dolar iken, 2017 yılı son verilerine göre 379 milyon 324 bin 267 bin dolara kadar gerilemiştir. Bu rakamlarla üzüm üreticilerinin karşılaştıkları sorunlar da net bir biçimde ortaya konulmaktadır. Akaryakıta zam, elektriğe zam, suya zam derken, vergilerden nefes alamaz hâle gelmiş bir toplum yaratmış durumdadır AK PARTİ Hükûmeti. Ne işçi mutlu ne memur ne emekli ne de çiftçi. Ülkemizin durumu bu. Kredi kartlarıyla hayatını idame ettirmeye çalışan, borçla borcu kapatan, ayın sonunu getiremeyen bir yoksullar topluluğu yaratmış durumdayız. Üstelik iyiye gidişe dair de bir umut beslemiyor insanlarımız yani geçici bir durum değil, kalıcı bir durum söz konusudur. Son birkaç yılın üretim ve ihracat rakamları dikkate alındığında geçici bir durum olmadığı da net bir şekilde rakamlara yansımış durumdadır.

Değerli milletvekilleri, yine üzüm üreticilerinin en büyük sorunlarından biri, Türkiye’de bağ alanlarının giderek yaşlanması durumudur. Yaşlanan bağ alanlarından elde edilen üzümün piyasada rekabet etme şansı pek kalmamaktadır. Rekabet edemeyen üzüm de üreticiler tarafından yok pahasına elden çıkarılmaktadır. Son yıllarda üzüm üreticilerinin yeni çeşitlerle modern bağ tesisi kurallarına uygun olarak yeni tesisler kurmaları, yaşlanan asma üzümlerinin sökümü de doğal olarak üreticilere yeni maliyetler yüklemektedir. Bu aşamada, yeni kurulacak bağ tesislerine yönelik olarak verilecek desteklerin önemi bir kat daha artmaktadır. Burada iktidar partisi yetkililerine seslenmek istiyorum: Özellikle tarım yapmak isteyen vatandaşlarımıza yeni kurulacak bağ tesisleri için destekleri esirgemememiz gerekir.

Değerli milletvekilleri, sizlerin de bildiği gibi, Türkiye’de üzüm üretimi yoğun olarak Manisa, İzmir ve Denizli’de yapılmaktadır. Ancak, burada, farklı illerimizde farklı üzüm elde edildiğini de unutmamak gerekir. Özellikle Besni üzümünün Türkiye’de çok büyük bir önemi vardır. Arapgir üzümünü ve Siirt’te üretilen üzümleri burada size belirtmek isterim.

2016 yılında kurutmalık çekirdeksiz üretimin yüzde 84,7’si Manisa’da gerçekleştirilmiştir ancak son yıllarda ekolojik dengeler gözetilmeden yapılan uygulamaların başta Manisa olmak üzere birçok kentte tarımı olumsuz etkilediğini de incelemiş oluyoruz. Manisa Alaşehir’deki jeotermal kuyular ve Eşme’deki altın madenleri sağlıklı üzüm üretimini ciddi bir şekilde etkilemektedir. Eşme, Sarıgöl ve Alaşehir gibi yerlerde sınır bölgesinde çıkarılan altın madeninin yaydığı zararlı gazlar ve tozlar nedeniyle üzümlerin çürümesi, zarar görmesi ve artan sıcak su kuyularından çıkan sıcak suyun havayı, iklimi değiştirmesi gibi, ekolojik dengenin değişmesiyle üzüm üretiminde kalitenin düşmesinden kaynaklı, piyasada yeterli alıcı bulmaması gibi sonuçları da ayrıca ortaya çıkarmaktadır. Bu hâliyle, çiftçinin üretimden vazgeçmesine neden olacak bir sürü unsuru da bir araya getirmiş oldunuz.

Yine, ihracat konusunda yaşanan sorunların temelinde yatan nedenler arasında, AK PARTİ hükûmetlerinin yürütmüş olduğu yanlış dış politikaların da etkisi çok büyüktür. Üreticinin hijyen ve ambalajlamada AB standartlarına uyum göstermekte yetersiz kaldığı da bilinmektedir. Özellikle çekirdeksiz kuru üzümde Avrupa standartlarını tutturmakta da zorlandığımızı hep birlikte biliyoruz. Depolama maliyetlerinden kaçmak isteyen, bunu yüklenemeyen çiftçilere yardım edilmesi de ayrıca gereken hususlardan birisidir. Çiftçiye ekstra yük olmadan depolama alanlarının yapılması gerekmektedir. Bu tür ciddi yatırımlar ancak devlet desteğiyle mümkün olabilmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülke bağcılığının tekrar canlanabilmesi, uluslararası alanda rekabet edilebilmesi ve üzüm üreticilerinin karşılaştıkları sorunları bir nebze çözebilmek adına üzüm alım piyasasına düzenleme getirilmesi, üzüm ürünlerinin tarımsal ürün sanayisinde çok daha yüksek oranlarda değerlendirilmesi, yeni bağ tesislerine yönelik teşvik sisteminin oluşturulması, sertifikalı asma fidan destek miktarlarının günümüz koşullarına uygun hâle getirilmesi, verimi yüksek üzüm çeşitlerinin benimsenmesi gerekmektedir.

Üzüm üreticilerine bağın dikiminden ürün toplamaya kadar geçen zaman zarfı içerisinde danışmanlık hizmeti verilmesi, üzümün de diğer tarım ürünleri gibi destekleme kapsamına alınması ve ürünün satılabileceği bir pazar, öncelikli sorun alanlarına işaret etmektedir. Bu bağlamda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini kapsayacak şekilde kurulacak bir bağcılık enstitüsü hâlihazırdaki sorunların çözümüne katkı sağlamaya yönelik adımlar arasında sayılabilecektir. Özellikle partimizin bu konuda çok ciddi bir çalışmasının olduğunu da burada belirtmek istiyorum.

Bu nedenle, saydığım bu hususlarla birlikte, üzüm üretimi ve üzümcülük yaparak geçimini sağlayan çiftçilerimizin sorunlarının belirlenmesi, küçük üreticilerin desteklenebileceği bir üzüm politikasının ortaya konulması, etkin bir üretimin gerçekleştirilebilmesi, üzüm üretiminde ihracat potansiyelinin artırılması ve çözüm üretilmesi amacıyla tüm partiler olarak ortak bir şekilde harekete geçmeliyiz.

Değerli milletvekilleri, bir hususu daha burada belirtmek isterim. Şimdi, bizim Siirt Milletvekilimiz Sayın Besime Konca’nın dokunulmazlığı kaldırılarak milletvekilliği düşürülmeseydi, buna katkı koymasaydınız, size bugün, Siirt’te yetişen tayfi üzümü, zivzik narı ve Siirt fıstığı hakkında geniş bilgi sunacaktı vekilimiz ama bu fırsatı onun elinden aldık biz. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hepinizin bu konuda katkısı var. Bu kabulleneceğimiz bir durum değil aslında, diğer milletvekilleri gibi.

Yine, Arapgir üzümü üreticileri de aslında çok dertli. Bu ürünlerin, Arapgir üzümünün depolanamadığını, çok kısa ömürleri olduğunu, Hükûmetin bu konuda destek vermesi gerektiğini de burada ayrıca Sayın Bakana iletmek istiyorum.

Yine, Adıyaman Besni üzümü, çok önemli bir üzüm, marka değeri yüksek olabilecek bir üzüm de maalesef depolama sorunu yaşamakta ve üretici hakkını, değerini alabileceği olanaklardan yoksun bırakılmış durumdadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Gruplar adına son söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Recai Berber’e aittir.

Buyurun Sayın Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bağcılık ve üzüm konusunda oluşturulması, kurulması düşünülen araştırma komisyonu hakkında ben de grubumuz adına söz aldım. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii ki gerçekten tarihî günlerden birini yaşıyoruz çünkü bütün siyasi partilerin temsilcileri olarak hep birlikte, bağcılık ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılması konusunda Parlamento olarak bir araştırma komisyonunda birlikte çalışma yapacağız.

Her şeyden önce, bu araştırma komisyonunun kurulması için teklifte bulunan değerli Grup Başkan Vekili arkadaşlarımız, Manisa Milletvekillerimiz Sayın Erkan Akçay ve Sayın Özgür Özel’e çok teşekkür ediyorum. Biz de Manisa milletvekilleri olarak bunu arzu ettik. Tabii orada her şey araştırılacak.

Üzüm deyince, üzüm sadece Manisa’dan ibaret değil, değerli milletvekili arkadaşlarımız söylediler. Ancak, burada endüstriyel olarak dünya piyasalarında ve esasında rekolte fazlası olduğu zaman sorun yaşadığımız alan bizim Manisa’nın sultani üzümü. Manisa’nın sultani üzümü diyorum ama biliyorsunuz İzmir’de borsada işlem gördüğü için zamanında “İzmir üzümü” diye tescil olmuş. Bununla ilgili olarak da Manisalı hemşehrilerimize buradan söylemek istiyorum, “Manisa sultani üzümü” olarak da tescil ettiriyoruz coğrafi tescille. İnşallah onun ismi de “Manisa sultani üzümü” olacak çünkü bu üzümün yüzde 85’i Manisa’da üretiliyor, bir kısmı Denizli bölgesinde, bir kısmı da İzmir bölgesinde.

Esas burada mesele şu: Değerli arkadaşlar, ben aşağı yukarı 4’üncü dönem milletvekiliyim ve üzüm piyasasındaki dalgalanmalar sürekli Manisa milletvekillerini şimdiye kadar hep meşgul etmiştir. Gerçekten, rekoltenin fazla olduğu yıllarda uykularımız kaçıyor “Acaba ne olacak? Üzüm fiyatı ne olacak?” diye. Geçtiğimiz yıl da -biraz önce Sayın Özgür Bey söyledi- üzüm fiyatı 6 liraydı.

Değerli arkadaşlar, biz 2015 yılında Manisa olarak altmış beş yıldan beri ilk defa tarihimizin en büyük don afetine maruz kaldık ve bağlarımızın neredeyse yarısı kurudu. Öyle bir ortamda rekolte 180 bin tona düşmüş, bırakın iç piyasayı, ihracatı bile karşılayacak üzümümüz yok. Dolayısıyla bizim üzümümüz ihracatçılar tarafından, yurt dışı tarafından tabiri caizse kapışıldı, o kadar büyük siparişler karşılanamadığı için ihracat fiyatı o yıl 2,5-3 dolarlara çıktı -2015 yılından bahsediyorum- ve aynı yıl don afetinden dolayı hasar gören üreticimize de biz, Başbakanlık Afet Fonu’ndan 35 milyon lira -TARSİM sigortası olsun olmasın bütün üreticilere- onların masraflarını karşılamak üzere yardımda bulunduk.

Bakın, Manisa’da tarım öyle sadece köylülerin kendi tüketimi için yaptığı bir üretim değil; işletmecilik, teknoloji o kadar gelişti ki, o kadar bilinçli üretim var ki sadece Türkiye ortalamasının değil Avrupa ortalamasının da üzerinde bir sigortalama -TARSİM sigortası- var. Şu anda Manisa’da üzümde biz yüzde 80 sigortalıyız artık ve bakın, o yıl, 2015 yılında TARSİM sigortası üreticimize hasar bedeli olarak 240 milyon lira, o günkü kurla 100 milyon dolar dağıttı. Hiçbir üreticimiz mağdur olmadı; bir yandan sigortadan hasar bedeli aldı, bir yandan da üzümü tabiri caizse 2,5 dolara yani 5-6 liraya satıldı. Ama hemen akabinde, geçtiğimiz yıl, 2016 yılında 313 bin ton rekolte oldu ve tabii ki fiyatlar geriledi. Bu yıl da yaklaşık 310 bin ton –Sayın Bakanımız Manisa’da açıkladı, zaten bundan sonra Tarım Bakanlığı rekolteyi açıklıyor- aşağı yukarı geçen yılki kadar rekolte olunca, geçen yıldan da bir miktar stok olunca, devir olunca tabii ki fiyatlar geriledi.

İnşallah araştırma komisyonunda bunlar hep ortaya çıkacak. Bunda tabii, ihracatçılarımızın yanlışları da var, buradan açıkça söylemek lazım. Alivre satışlarla baştan, olmayan, almadıkları ürünü satıyorlar, sonra da dönüp sattıkları fiyattan alabilmek için, zarar etmemek için tabii ki birtakım yüksek fiyat vermeme, piyasayı kontrol etme gibi gayretler de olabiliyor. Onun için, tabii, burada üretici birliği olarak TARİŞ’e büyük görev düşüyor, en azından kendi üreticilerinden, kendi üyelerinden bu ürünü değeriyle alması gerekiyor.

Tabii, piyasayı regüle etme görevi maalesef artık üretici birliklerinde olmadığı için, değerli arkadaşlar, bu yıl ilk defa... Sayın Bakanımıza huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum, değerli Manisa milletvekillerimiz de teşekkür ettiler. Gerçekten, “Bayramdan sonra üzüm fiyatları 3,5 lira.” diyor Sayın Bakanımız ama 3,5’un da altına gidiyordu, eğer bıraksaydık 3,2’ye, 3 liraya kadar düşecekti. Belliydi yani, her gün biraz daha aşağıya gidiyordu ve üreticimiz de maalesef ürünü o fiyatlardan vermemek için bu defa ihracatçıların önünde kuyruk olmuştu. Üzümünü, ürününü tabiri caizse emanet bırakma kültürü var bizde. Gidip, lisanslı depo olmayınca bu defa ihracatçıya, tüccara emanet bırakıyor. Emanet, ne zaman fiyat uygun olursa o zaman satmak üzere ama fiyatın tabii hiçbir zaman tekrar toparlanması mümkün değildi. Bunun üzerine ilk defa Bakanlar Kurulu kararıyla üzümde... Üzümde ilk defa diyorum çünkü biz hep Manisalılar olarak, Egeliler olarak fındıkta veya başka ürünlerde Toprak Mahsullerinin piyasaya girip alım yaptığını gördüğümüz için, bildiğimiz için hep bu talepte bulunuyorduk, bunu bir türlü gerçekleştiremiyorduk. Sayın Bakanımız herhâlde daha henüz yeniydi yani belki iki ay olmuş muydu Bakanlığa geleli ama üzüme el attı, gerçekten kendisine çok teşekkür ediyoruz; Başbakanımızı ve Hükûmetimizi Bakanlar Kurulunda bu konuya ikna etti, Toprak Mahsulleri olarak piyasaya girildi. Toprak Mahsullerinden bizim beklentimiz neydi biliyor musunuz arkadaşlar? En az 30-40 bin ton üzüm alacak. Tabii, 4 lira gibi bir fiyat; 3,5’tan daha aşağıya düşmüş. Millet, ilk başta 4 liradan hemen Toprak Mahsullerine geldi. Toprak Mahsulleri almaya başladıktan sonra, Ofis almaya başladıktan sonra üzüm fiyatı bugün 4,5 lira. Tabii ki o fiyattan alamıyor. Sayın Bakanımız açıklamadı ama 5 bin ton civarında bir alım yapabildi, hâlen de almaya devam ediyor eğer uygun fiyat olursa.

Şuraya gelmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, biz, üzümde, ihracat fiyatları nedeniyle, ihracat miktarı nedeniyle dünyadaki fiyatları belirleme gücüne sahibiz; tıpkı fındıktaki gibi, tıpkı Malatya’nın kayısısında olduğu gibi, tıpkı Aydın’ımızın incirinde olduğu gibi. Açık söylemek gerekirse biz bu 4 üründe regülasyonu iyi yaptığımız takdirde… Yani buna yabancı ithalatçılar, o ülkenin ithalatçıları da artık hayret ediyor, bir yıl üzümü 1 dolardan; 1,3 dolardan, ertesi yıl 2,5 dolardan… Bu şekilde zikzak olmasının bir şekilde önüne geçmemiz gerekiyor. İnşallah, araştırma komisyonunda bunların hepsini detaylı olarak ortaya koyacağız.

Değerli arkadaşlar, sadece Manisa ve bu bölgede yetişen bu sultani üzümümüz yüzde 85 Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor ve Avrupa’nın vazgeçemeyeceği bir stratejik ürün. Dolayısıyla biz eğer akıllı davranırsak, eğer iyi bir planlamayla üreticimizi ve ihracatçımızı iyi yönlendirebilirsek, hem üreticimizin hem ihracatçımızın hem ülkemizin, Türkiye'nin bu üründen -ki ortalama 400 milyon dolar civarında gelir elde ediyoruz şu anda- yılda 500 milyon dolardan aşağı bu anlamda geliri olmaz.

Değerli arkadaşlar, ikincisi, son yıllarda yaptığımız en önemli atak, on yıl önce hükûmetlerimiz tarafından ilk defa bir ilçede, hem de limanı filan olmayan Alaşehir ilçemizde gümrük müdürlüğü açıldı ve burada sebze meyve ihracatımızın en önemli artışlarından biri de bu gümrük sayesinde oldu çünkü orada gümrüklenen ürün artık bir daha gümrük kapılarında açılmadan, Londra’dan Moskova’ya kadar dünyanın her yerine, tırlara yüklenip gönderilebiliyor. Dolayısıyla şu anda Manisa’dan sofralık üzüm olarak, yaş üzüm olarak günlük 150 tır çıkıyor. İç piyasaya 20-25 tır gönderiyoruz ama her gün 100-150 tır sofralık üzüm yani yeşil üzüm ihracatımız var. “Bunun ne önemi var?” dersek, değerli arkadaşlar, eğer biz Yunanistan’la, İtalya’yla vesaireyle rekabet ederek, sofralık üzümümüzü, sultani üzümümüzü yeşil olarak daha iyi bir şekilde, daha fazla ihraç edersek kuru üzümdeki regülasyonun en önemli kaynaklarından birini bulmuş oluruz. Nedir o? Eğer biz bunu 500 bin tonlara çıkarırsak -yaklaşık 4-5 kilodan, 6 kilodan 1 kilo kuru üzüm elde ediyoruz- dolayısıyla biz kuru üzümün önemli bir kısmını, 100 bin tonunu, değerli arkadaşlar, çok rahatlıkla sofralık üzüm olarak dünyaya satabiliriz ve böylece kuru üzümde de dengeyi sağlamış oluruz.

Geçtiğimiz yıl Rusya’ya kriz nedeniyle -ben bu dönem aynı zamanda Türkiye-Rusya Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanıyım- 6 bin ton zor satabildik ama bir önceki yıl 110 bin tondu. Bu yıl, inşallah, 120 bin tonun üzerinde sofralık üzüm ihracatımız gerçekleşecek. Tabii, üzüm konusunda daha detaylı çalışacağız.

Ben Manisa Kırkağaçlıyım, Manisa Kırkağaç. Üniversiteyi bitirinceye kadar tütün tarlasında tütün ektim. Değerli Milletvekilimiz, Grup Başkan Vekilimiz Özgür Bey herhâlde tütün tarlasından geçmiştir, tütüncüleri görmüştür ama tütünün ne demek olduğunu bilen benim, benim gibi o bölgede yaşayan insanlar; Köprübaşı’nda, Demirci’de, Gördes’te, Kırkağaç’ta, Soma’da, Akhisar’da. Bakanların tütün piyasalarına, Akhisar piyasasına gelip üreticinin “Onlar ne veriyorsa 5 lira benden fazla.” diye tahrik edildiği, ondan sonra üretimin 300-400 bin tonlarda olduğu ve bu üretilen tütünün de yıllarca depolarda bekletilip daha sonra da maalesef çürüdüğü için imha edildiği günleri biliyoruz.

Ben üniversiteye, Siyasal Bilgiler Fakültesine geldiğimde, bu tütünlerin yani bizim yetiştirdiğimiz, ürettiğimiz, ondan sonra sabahlara kadar uykusuz kalarak kırdığımız o tütünlerin TEKEL depolarında çürüdüğünü ve yakıldığını, telef edildiğini öğrendiğim zaman kahroldum. Dedim ki: “O zaman, dünyanın en pis, en zahmetli tütün işi yerine, başka şeylerde bu parayı bize verseler de onları yapsak.” Bundan otuz yıl öncesinden, kırk yıl öncesinden bahsediyorum değerli arkadaşlar. İşte, AK PARTİ hükûmetleri bunu yaptı. Geldi ve bütün tütün ekim alanlarına… Kaldı ki AK PARTİ hükûmetleri tütüne kota koymadı ha, biz getirmedik bunu. Kim getirdi? Ta 1994 yılında, 1995 yılında Tansu Çiller hükûmetleri zamanında tütüne kota geldi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kaldır; iktidarsın, kaldır.

RECAİ BERBER (Devamla) – 1994’ten 2002’ye kadar alternatif ne yapıldı? Hiçbir şey. Ama 2003 yılından itibaren değerli arkadaşlar -bizim bölgemiz, Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, dünyanın en önemli zeytin üretim merkezi- zeytinciliğimizi destekledik ve zeytin fidanlarını ücretsiz dağıttık, zeytin bahçelerinin yetiştirilmesinde çiftçimize her türlü desteği verdik ve bugün sadece Manisa’da 20 milyon zeytin ağacı var, bunların çoğu da fidan hâlen. Rekoltemiz her yıl yüzde 10, yüzde 20 artıyor. İnşallah, bu uygulamalar sayesinde, İspanya’dan, İtalya’dan, Yunanistan’dan sonra zeytin ve zeytinyağında 4’üncü sırada olan Türkiye aynı zamanda, İspanya’dan sonra 2’nci sıraya ve inşallah, birkaç sene sonra da dünyada, bütün Akdeniz bölgesinde 1’inci sıraya yükselecek. Onun için, sadece, “Tütüncülük bitti, o insanlar perişan oldu.” demeyelim. Şu anda, Özgür Bey gidip Manisa’da, Akhisar’da zeytincilerin hâlini bir görse; 6 liraya, 7 liraya, 8 liraya, 10 liraya ham zeytin satılıyor, dalından toplanmış zeytin 10 lira. Zeytinyağı şu anda, sezonun göbeğinde, ortasında olmamıza rağmen 15 lira.

Değerli arkadaşlar, bütün bunları göz önüne aldığımızda, bizim bölgemiz, Manisa tarımda dönüşüm açısından bir pilot uygulamadır; sadece Türkiye açısından değil, dünyada örnek bir bölgedir Manisa. Onun için de Manisa’da gerçekleştirilen bu gelişmeleri, bu değişimleri görmeden, burada, açıkçası, gerçekten, gerçeklerden tamamen kopmuş vaziyette, yok “Tütüncü mağdur olmuş…” Tütünde şu anda sözleşmeli tarım yapılıyor. Tütünün parasını biz, bir sene sonra, yüzde 60 enflasyondan sonra, harcadığımız parayı bile alamazdık. Ben tütüncüyüm arkadaşım, bunu biliyorum. Şu anda yüzde 70’ini avans olarak alıyor üretici, yüzde 70’ini daha ekmeden avans olarak alıyor.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Kilosu 10 lira.

RECAİ BERBER (Devamla) - Dolayısıyla, sözleşmeli tarıma geçilmiş vaziyette. Yapılması gereken de buydu. Baştan yapılan doğru ama sonra yapılanlar eksikti. AK PARTİ hükûmetleri sayesinde Manisa’mız ve Ege Bölgesi tarımda çok iyi bir noktadadır ama yeterli midir? Tabii ki değil, tabii ki çok daha iyi noktalara taşıyacağız bunu. Bunu daha iyi noktalara taşımak için de zaten, değerli arkadaşlarımızın da önerisiyle bir komisyon kuruluyor, araştırma komisyonu; buradan çıkacak öneriler -zannettiğiniz gibi olmayacaktır- inşallah, Hükûmetimiz ve Tarım Bakanlığımız tarafından en ayrıntısına kadar değerlendirilecektir, buna yürekten inanıyorum.

Tekrar, Sayın Bakanımıza ve bu komisyonun kurulmasında emeği, önerisi olan arkadaşlara teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Özel, size söz vereceğim.

Tabii, Manisa’ya teşekkür ediyoruz, tebrik ediyoruz.

Sayın Yıldırım da sisteme girmişti ama o da eğer Besni üzümünden, Gölbaşı peygamber üzümünden bahsedecekse bir dakika süreyle söz vereyim ona.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Adıyaman’ın Besni üzümünün değerli olduğuna ve tarım politikalarının iflası sonucu bağcılığın günden güne öldüğüne ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkür ederim.

Adıyaman üç şeyle anılır: Bir, Nemrut Dağı; iki, tütün; üç, Besni üzümü.

Nemrut Dağı’nı -çok şükür, dünya mirası olan bu Nemrut Dağı’nı- artık put olarak görmeye başladınız, Millî Eğitim Bakanlığının kitaplarında putlara örnek olarak gösteriyorsunuz. Turizmi bitirdiniz.

İki: Tütünü de bitiriyorsunuz.

Gelelim Besni üzümüne: Gerçekten, Manisa’nın çekirdeksiz üzümü ne kadar değerliyse Adıyaman’ın Besni üzümü de o kadar değerlidir arkadaşlar ve hatta şunu iddia ediyorum: Hem susuz yetiştiği için hem de çekirdekli olduğu için sağlığa son derece yararlıdır. Bu, halk arasında “peygamber üzümü” “dêli üzümü” diye tanınır, kurutması çok çok iyidir. Daha önce bağcılık sektörü Adıyaman’da çok gelişkindi ama son zamanlarda tarım politikalarının iflası sonucu maalesef günden güne bağcılık ölmekte. Bu nedenle ben diyorum ki oluşacak olan bu komisyona Adıyaman milletvekillerinden birinin mutlaka katılması gerekiyor. Besni üzümüne sarılalım, Besni üzümüne destek verelim diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Şimşek, size de söz vereyim.

Buyurun.

22.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin ile Tarsus’da üzüm üretiminin önemine ve kurulacak komisyonun Mersin’deki üzüm üreticilerinin sorunlarını yerinde tespit etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle komisyonumuzun hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum. Tabii, kuru üzüm ihracat açısından son derece önemli ama sofralık üzümde Türkiye’nin yapmış olduğu ihracatın yaklaşık yüzde 50’si sadece Mersin Tarsus’tan gerçekleştirilmektedir. Dünyanın en kaliteli sofralık üzümü Tarsus’tadır. Mersin’deki toplam üzüm üretimi Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 70’ine yakındır. Kurulacak olan komisyonun mutlaka Mersin’e de gelip, Mersin’deki üzüm üreticilerinin sorunlarını yerinde tespit edip bu bölgede özellikle üzümün sanayisiyle ilgili, üzüm suyu yapımı ve yan ürünlerle ilgili mutlaka tesisler yapılmasıyla ilgili de çiftçilerin, tarımla uğraşan insanların görüşlerini almasını…

Bir de tabii, bu kadar destek veriliyor ama maalesef çiftçilerimiz iyi durumda değil. Eğer bu söylenenlerin hepsi doğru ise bugün kırsal nüfusun artması lazım ama kırsal nüfus, tarımla, hayvancılıkla uğraşan nüfus her gün azalıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Yani bu söylenenlerin tamamında birazcık siyaset yapılıyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özel, son olarak size söz vereceğim.

Bir de bu gruptan Sayın Boynukara, size de bir dakika süreyle söz veriyorum.

Buyurun.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Niğde’nin de üzümü var, onu söyleyebilirsin.

BAŞKAN – Niğde’nin çok; elması, patatesi, maşallahı, Sayın Gürer’i var.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben de Adıyamanlıyım efendim.

BAŞKAN – Sayın Boynukara, buyurun.

23.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın, Adıyaman’da Gölbaşı ve Besni başta olmak üzere çok büyük üzüm üretimi olduğuna ilişkin açıklaması

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Başkanım, sağ olun, teşekkür ederim.

Şimdi, bu önergeye biz de imza attık ama konuşmacılara bakıyorum, hep Manisa’dan seçilmiş. Yani dolayısıyla bunun bir Türkiye problemi olduğunun, Türkiye’nin sorunu olduğunun göz önüne alınmasında büyük yarar var. Adıyaman’da hem Gölbaşı hem Besni başta olmak üzere çok büyük üzüm üretimi var. Heyetinizin bunu da dikkate almasını öneriyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, Sayın…

BAŞKAN – Sayın Recai Berber, sizin de isminizi zikrederek…

Lütfen buyurun, iki dakikalık sürede cevap verin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Efendim, buyurun, iki dakika…

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Recai Berber’in birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmeleri üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Recai Berber süre olarak hızını alamadı, genel uzlaşmaya altı dakikalık ihlalde bulundu, her grubun bu konuda hakkı saklıdır diye tahmin ediyorum.

İkincisi, şunu söylemek lazım: Milliyetçi Hareket Partisinin, Cumhuriyet Halk Partisinin bu önergelerini 11 kez reddetmişsiniz. Sayın Mazlum Nurlu’nun, Tur Yıldız Biçer’in, geçen dönem Sakine Öz’ün, Hasan Ören’in, benim önergelerimi defalarca reddettiniz. Aynı, hekime karşı şiddeti 12 kez reddedip, herkesin gözü önünde Gaziantep’te doktorumuzun böğrüne bıçak sokulduğunda kurduğunuz gibi, üzümcü bitme noktasına geldiğinde bu komisyonu kuruyorsunuz; bir kere bunu bilin.

Üçüncüsü, siz hesap adamısınız, dünya ortalaması 2.400 dolar, kötü İran üzümü için 1.900 dolar; bunun karşılığı 7 lira 33 kuruş yapar, siz 6 lirayı çok görüyorsunuz. “O zaman afet vardı, o yüzden…” O zaman afetten dolayı o fiyata çıktı ama ancak o sene üzüm üreticisi ürününün değerini alabildi. Bugün hak ettiği para… “5 lirayı, 6 lirayı hak etmiyor.” diyorsanız, ben sizi Manisalı üzüm üreticisine havale ediyorum, tasasını da sizin partiniz çeksin. Biz üzümün 6 lira olması gerektiğini savunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

RECAİ BERBER (Manisa) – Biz de aynı şeyi söylüyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Siz 4 lira olsun diyorsunuz. Sonra, hesap adamısınız, 800 milyar dolar Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası, Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesi var Sayın Bakanım, ne diyor? Yüzde 1’ini tarıma destekleme vereceksin. Veriyor musunuz 8 milyar? Hayır. Basit bir hesapla, Manisa’daki her çiftçi iktidara gelip de bu kanunu uygulamadığınız günden bugüne kadar 40 ila 50 bin lira sizden alacaklı. Alacaklı, borcunuz var bir araba parası, bir traktör parası. Bu sadece kanuna aykırı yaptığınız teşvik sisteminden.

Son olarak şunu söyleyelim: Yahu, biraz insaf, Akhisar tütünün başkentiydi. Sadece Cumhuriyet değil, Tercüman gazetesi de… Bakan gelirdi, tütün fiyatını orada açıklardı, fiyat beğenilirse Tercüman’da, Cumhuriyet’te, Milliyet’te fotoğraf, kasket havada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Bakanım… Allah söyletti.

BAŞKAN – Allah söyletti, ne diyelim.

Buyurun, tamamlayın lütfen bir dakikada. Hatta çok güzel konuştunuz, iki dakika daha veriyorum size. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gülüşmeler)

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, Manisa’da, Tarım Bakanı gelir, tütün taban fiyatını açıklar; bakanı bekleyen meydan fiyattan memnunsa Tercüman gazetesinde de Cumhuriyette de olsa haber, havada bir kasket resmi, kasket havada, tütüncü fiyattan memnun, beğenmezse yere çalar, yerde bir kasket resmi ve tütüncü kızgın. Şimdi, bunu yaşamış Akhisar’a diyorsunuz ki siz: “Biz sizi tütünden kurtardık.” Tütüncüyü bitirerek bir ilçeyi tütünden kurtardınız ya, hakikaten öyle! Ama bugün zeytinle ilgili verdiğiniz fiyatlar da zeytin üreticisinin beş, altı yıldır çektikleri de… Akhisar, Türkiye’de en çok zeytin ağacı olan ilçedir -bakın, bilerek ve önemle altını çizerek söylüyorum- ama yanlış zeytin fidanına yönlendirme yaptığınız için, ağırlıklı olarak en para etmeyen zeytinle boğuşmak zorunda kalıyor. Bugün için…

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Hangisi o?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Uslu zeytin, uslu. Duydunuz mu hiç uslu zeytini?

Eğer söylediğiniz…

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Dağıtmadık o fidanı Özgür Bey.

RECAİ BERBER (Manisa) – Edremit tipi…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Teşvik verdiniz.

Eğer sizin söylediğiniz doğru olsaydı Sayın Berber, eğer doğru olsaydı zeytincinin hâlinden memnun olduğu, Akhisar’daki, Ballıca’daki zeytin festivalinde ben, zeytine dane başına da kiloya da verilecek teşvikleri, çıkarılması gereken fiyatları söylediğimde Ballıca ayakta alkışlamaz, Sayın Uğur Aydemir de çıkıp “Biz de bu teşvikin olması gerektiğini savunuyoruz.” deyip alkış almazdı. Ballıca’daki zeytin festivalinde yakanıza yapışıyorlar “Bu fiyata zeytin mi olur? Zeytinyağında neden teşvik yok? Neden teşvik büyük üreticiye göre veriliyor? Dane zeytine niye teşvik vermiyorsunuz? Bu kadar zulüm, bu kadar fiyat, bu kadar masraf; ellerimin hâline bak.” diyorlar. Ben sizi ayrıca Akhisar’lı zeytin üreticisine de şikâyet ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, böyle, tabii “bal, bal” demekle ağız tatlanmıyor. Sayın milletvekillerine şu Manisa üzümünden bir dağıtırsanız, ne kadar kaliteli, ne kadar bereketli, ne kadar verimli bir üzüm olduğunu bir kez daha -zaten biliyoruz da- müşahede ederiz diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bunu bitiriyoruz. Konuşma sürelerini biraz daha uzatmış olduk, tamamlanmıştı, size yakın olsun diye söyledim ben. Bir de çok güzel bir kelam etti, ona da iki dakika ek süre vermiş olduk, Allah razı olsun.

RECAİ BERBER (Manisa) – Sadece iki kelime…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen tamamlayın, bitirelim. Bir dakika da size, söz veriyorum.

Buyurun.

RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçsin diye…

BAŞKAN – Bir saniye, size daha sonra söz vereceğim.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Besni üzümünün faydalarına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, gerçekten üzüm denilince Besni üzümü akla gelir. Eğer Besni üzümünün faydalarına bakacak olursak: Bir, kalsiyum; iki, potasyum ve demir; üç, mineraller; dört, kemiklerin gelişmesiyle birlikte kansızlığa; beş, halsizliğe; altı, zayıflığa iyi gelir; yedi, zayıf olup da kilo almak isteyen ya da rejim yapmak isteyenlere tavsiye edilir.

BAŞKAN – Bunu anlamadım: Hem zayıflatıyor hem de kilo aldırıyor!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Evet, evet, evet. Besni üzümüne eğer bakarsanız, girerseniz internete, bu faydalarını göreceksiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum Sayın Tanal.

Şimdi, tabii, Manisa üzümü, Besni üzümü, hepsi bizim üzümümüz, hakikaten bu ülkenin çok önemli değerleri. Şu anda, işte bu araştırma komisyonu, tam da -tüm grupların mutabakatıyla kurulan- bu üzümün verimlileştirilmesi, bu üzümün daha kaliteli hâle getirilmesi, ihracatının önündeki engellerin ortadan kaldırılması için kurulacak.

Sayın Berber, buyurun, tutanaklara geçsin.

RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, polemiğe girmeden sadece bir iki şeyi düzeltmek istiyorum, uygun görürseniz.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika söz vereyim.

“Şimdi gelelim kuru fasulyenin faydalarına.” diyeceğiz ama şu üzümden devam ediyoruz.

Buyurun Sayın Berber.

25.- Manisa Milletvekili Recai Berber’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; şimdi, tabii, Özgür Bey’le herhangi bir polemiğe girmek istemiyorum.

Hükûmetlerimiz tarafından bölgemizde zeytincilikle ilgili yapılan destekler… Zeytin ve zeytinyağı araştırma komisyonu kuruldu, orada da çok ciddi anlamda zaten çalışmalar yapıldı. Asla, bizim bölgemizde “uslu zeytin” dediği zeytin dağıtılmamış, desteklenmemiştir, tam tersine Gemlik tipi Trilye zeytini desteklenmiştir ve şu anda, Bursa’daki -Marmarabirlik dâhil- bütün işletmeciler Akhisar’da Zeytin İhtisas Organize Sanayi Bölgemizde yer almıştır, orada yatırım yapıyor. “Gemlik tipi” zeytin dediğimiz sofralık zeytine destek verilmiştir son on beş yıldır. Bir de bölgemizin belki iki bin beş yüz yıllık geçmişinde olan Edremit tipi yağlık zeytin desteklenmiştir. Dolayısıyla bu alandaki çalışmalar şu anda sadece Türkiye açısından değil, dünyaya da örnek gösterilebilecek bir tarımsal dönüşümdür.

Tütünün yerini zeytinin alması bizim bölgemiz açısından son derece önemlidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Çok çok teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tutanağa geçsin: Önceki Tarım Bakanı Faruk Çelik zamanında Akhisar’da hangi tip zeytinlerin desteklendiği, fidanlarının dağıtıldığıyla ilgili cevabı kendileriyle paylaşacağım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet. “Gereği düşünüldü: Olay mahallinde keşif yapılmasına…” diyeceğiz şimdi.

IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu ve 23 Milletvekilinin, Rusya’ya yapılan yaş meyve sebze ihracatındaki olumsuzlar sebebiyle oluşan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/135) (Devam)

2.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı ve 27 Milletvekilinin, Denizli üzüm üreticisinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1150) (Devam)

3.- CHP Grubu Adına Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Özgür ÖZEL’ın üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2002) (Devam)

4.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, ülkemizde bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2101) (Devam)

5.- Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 47 Milletvekilinin, Bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2103) (Devam)

6.- HDP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ve İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, üzüm üretimi ve üzümcülük yaparak geçimini sağlayan çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2104) (Devam)

7.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 19 Milletvekilinin, üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2112) (Devam)

8.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve 19 Milletvekilinin, üzüm üreticilerinin yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2113) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Meclis araştırması açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oy birliğiyle kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Hayırlı uğurlu olsun.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 15 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tabii, bu “Ankara dışı” özellikle, herhâlde Manisa, Besni ve diğer yerleri de kapsıyordur diye düşünüyorum.

Tekrar desteğiniz için teşekkür ediyorum.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.37

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı “İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, 2/11/2017 tarihli 17’nci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde soru-cevap işleminde kalınmıştı.

Soru-cevap işlemine başlayacağım.

Daha önceki birleşimde Sayın Hürriyet, Sayın Tanal, Sayın Gürer ve Sayın Emir sisteme girmişlerdi. Burada olan sayın milletvekillerine tekrar soru sormalarını için sisteme girmelerini istirham ediyorum.

On beş dakikayla soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Hürriyet, buyurun.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, staj sürelerinin sigorta başlangıcı olarak kabul edilmemesinden dolayı yüz binlerce kişi mağdur durumda. Mesleki Eğitim Kanunu’yla staj sigortaları başlangıcı sayılan kanuni hakları, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle geriye dönük olarak ellerinden alınmıştı. Birçok mesleki alanda staj yapanların staj süreleri sigorta başlangıcı sayılırken haftada iki gün okulda, üç gün sanayide ve fabrikalarda, yaz tatili bile yapmadan çalışarak staj yapanlar bu haktan ne yazık ki mahrum bırakıldılar.

Staj sigortası mağdurları adalet bekliyor ve her yasama döneminde çıkacak bir yasanın yolunu gözlüyorlar. Anayasa’nın eşitlik ilkesinden bu insanlar neden faydalanamıyor? Bu yasal çarpıklık ne zaman giderilecek diye sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tanal’ın yerine Sayın Sarıhan…

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Teşekkür ederim.

Bugün 12 Mart 1980 yılında gözaltına alındıktan ve tutuklandıktan sonra cezaevine götürülmekteyken cezaevi aracında dövülerek öldürülmüş, katledilmiş olan İlhan Erdost’un 37’nci ölüm yıl dönümü. Umarım ki bundan sonra yazarların, gazetecilerin yaşamlarının elinden alınmasına neden olacak olaylar olmaz.

Bugün gazeteci arkadaşlarımızın cezaevlerinde oluşlarının ne zaman önüne geçilecek? Bu, belki kendi alanları değil ama Hükûmetin bir parçası olarak Sayın Bakana soruyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Pozantı-Ankara Otobanı’nın Pozantı-Niğde bölümü ulaşıma açılmış olmasın rağmen, özellikle ağır tonajlı araçlar hâlen Ulukışla sınırları içinden geçen E90 Karayolu’nu kullanmaktadır. Avrupa’yı Orta Doğu’ya bağlayan E90 Karayolu’nun Niğde’nin Ulukışla ilçesi ve Adana’nın Pozantı ilçesi arasındaki 35 kilometrelik bölümü, ülke genelinde trafik kazalarının en sık yaşandığı yollardan biri olarak bilinmektedir. Aynı güzergâhta, Pozantı-Niğde Otobanı hizmete girdikten sonra bu tehlikeli yolun yükünün hafifleyeceği düşünülmekteydi. Ancak, nakliye araçları başta olmak üzere, ağır yük taşıyan kamyonlar hâlen -eski yol tabir edilen- E90 Karayolu’nu kullandıkları için bu yolda tehlike devam etmektedir. Nakliye araçlarının sürücüleri gişe ücretlerinin yüksekliği nedeniyle eski yolu kullandıklarını ifade etmektedirler.

Pozantı-Niğde arasındaki otobanın gişe ücretlerinin makul seviyeye çekilmesi düşünülmekte midir? E90 Karayolu’nun yükünün bu yolla hafifletilmesi ve kazaların düşmesine vesile olacak böyle bir çalışma Hükûmet tarafından yapılacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Emir? Yok.

Sayın Çamak…

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, çok sayıda gazetecinin özverili çalışmalarıyla Paradise Papers’a ait belgeler ortaya döküldü. Kendi ülkelerinde vergi ödememek adına paralarını vergi cennetlerinde değerlendiren ve “offshore” hizmet sağlayıcısı Appleby’ın müşteri listesinde Türkiye'den en az 93 müşteri ve şirket yer alıyor. Ülkemizde 2006 Ocak ayında Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle “vergi cenneti” denilen ülkelerle yapılan ticari işlemlerde yüzde 30 stopaj alınması kararlaştırılmıştı. Ancak on bir yıl geçmesine rağmen bu ülkeler açıklanmadığı için kanun maddesi fiilen işlemez durumdadır. Hem siyasileri hem de çeşitli şirketleri zan altında bırakan mevcut kanuni boşluğun giderilmesi için iktidarın bir girişimi olacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önce Tarım Bakanımız buradaydı, tabii ki sorum Tarım Bakanıyla alakalıydı ama siz de aynı şekilde cevaplandırabilirsiniz çünkü çiftçinin de kalkınmaya ihtiyacı var, çiftçinin de işlerini büyütmeye ihtiyacı var.

Sayın Bakan, Avrupa ülkelerinde çiftçiler ektikleri biçtikleri arazilerini sürerken veya ürünlerini kaldırırken hem biçerdöverinde hem traktöründe ÖTV’siz, KDV’siz mazot kullanıyor ama hâlâ Türkiye'de bunu uygulayamıyoruz; bu sebepten dolayı saman ithal eden, bu sebepten dolayı nohut ithal eden bir ülke hâline geldik. Ne olur, çiftçinin üretimine katkı getirmek adına ÖTV’siz ve KDV’siz mazotu çiftçimize sağlayalım diyorum.

BAŞKAN – Sayın Tümer…

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Bakan, Adana başta olmak üzere, Türkiye'deki turunçgil üreticileri üretim maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle uluslararası piyasalarda rekabet etme gücünü kaybetmek üzeredir. Ekonomiye yıllık 1 milyar dolarlık katkısı olan turunçgil üreticileri yoğun rekabete karşı girdi maliyetlerinin düşürülmesini beklemektedir. Gıda güvenliği, paketleme, depolama, nakliye, gümrükleme, vergilendirme ve ihracat maliyetleri ile pazarlama sorunları Avrupa standartlarında üretim yapan turunçgil üreticisini zor durumda bırakmaktadır. Yetersiz desteklemeler de çiftçinin belini büken ayrı bir konudur.

Çiftçimize rekabet edebilme gücünün kazandırılabilmesi, yerli üretimin dünya genelinde daha ön plana çıkması için girdi maliyetlerinin azaltılması konusunda bir girişim yapılabilir mi?

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Bakanım “Tütün satışının önü açıldı.” deniyor ama ertesi gün 81 ilde tütüne operasyon yapılıyor. Bunu neyle açıklıyorsunuz? Bir.

İkincisi: Tütün üretimine ve yasağına karşı en etkili çarelerden, çözümlerden biri olan sulama projelerine Adıyaman ne zaman geçecek? On beş yıldır AKP iktidarda, ilk günden bugüne kadar somut bir adım göremedik. Adıyaman’ın bu sulama sorununa, lütfen, halkı ikna edecek bir yanıt bekliyorum sizden.

Üçüncüsü: Sağlıkta her gün onlarca arkadaş bizleri arıyor. Ataması yapılmış ama güvenlik soruşturması nedeniyle bekletilen binlerce kişi her zaman bu soruyu bize soruyor. Sağlık Bakanına sorduk, İçişleri Bakanına sorduk, Adalet Bakanına sorduk; “Güvenlik soruşturması gelenleri işe başlatıyoruz.” Gelmeyenler nasıl gelmiyor? Yani bu, beş altı aydır süren bir süreçtir. Bu konuda halk, sağlık çalışanları gerçekten mağdurdur. Bu konuda da net bir tarih bekliyorum sizden.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarım Bakanı kamuoyunda ucuz et projesini duyurdu. Bakan söz konusu projenin hedef kitlesini sürekli olarak fakir, gariban, dar gelirli ve bunun gibi insanlar olarak ifade etmektedir.

Şimdi soruyorum: Ülkemizi yöneten sizin Hükûmetinizin asıl görevi yoksullukla savaşmak ve yok etmek değil midir? Yoksullukla savaşmak ve yok etmek yerine ucuz kırmızı et projesini uygulamaya koymak Hükûmetin asıl görevinde başarısız olduğunun göstergesi midir? Fakir, gariban ve dar gelirli insanlar için etin ithal edilmesinden, zincir marketler üzerinden ulaştırılmasına kadar üretilen projeler muhtaç insanların ülke genelinde kontrol edilemeyecek kadar çoğaldıklarını mı göstermektedir? Halkımıza ucuz et yedirmek doğru bir hedefken bu hedefin fakir, gariban ve dar gelirli vatandaşlarla sınırlı tutulması doğru bir politika mıdır?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi soruları cevaplandırmak üzere sözü Kalkınma Bakanımıza bırakıyorum.

Buyurun Sayın Elvan.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Özellikle staj yapanların sigortaya başlatılması hususuyla ilgili bir konu idi hatırladığım kadarıyla sorulan soru.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada şunu ifade etmek istiyorum: Özellikle staj yapanların daha iyi ortamlarda çalışmaları ve devletin bir anlamda ciddi bir destek sağlaması adına bir düzenleme yaptık hatırlarsanız geçen yıl. Özellikle staj ücretlerine yönelik devletimizin de ciddi bir katkısı söz konusu. Ancak bu bahsettiğiniz konuda, bunların sigortalı sayılmaları konusunda açıkçası şu anda bilgi sahibi değilim, biz size yazılı olarak bunu bildirelim. Eğer, tabii, atılması gereken bir adım varsa da bunu birlikte konuşur, tartışır, yapılması gereken bir düzenleme konusunda da düşüncelerimizi paylaşırız.

Teşekkür ediyorum.

İkinci husus: Bu 12 Eylül darbesine yönelik bir sorudan çok belki bir düşünce idi. Ben de açıkçası şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Her türlü darbeyi, başta 12 Eylül olmak üzere kınıyoruz, lanetliyoruz ve şunu ifade etmek istiyorum: Allah bu memlekete, bu ülkeye hiçbir zaman darbeyi musallat etmesin, hiçbir zaman darbeyle karşı karşıya kalmayalım. Nasıl 15 Temmuzda tüm siyasi partiler, basın mensupları, tüm sivil toplum kuruluşları, o hain darbecilere karşı inanılmaz bir mücadele sergilemişse bundan sonraki süreçte de kim olursa olsun, ne olursa olsun herhangi bir darbe girişimine karşı, 15 Temmuzda göstermiş olduğumuz o güçlü direnişi göstereceğimizi tüm dünyaya ilan ettik. Bu nedenle, evet, darbeye karşıyız, darbecilere karşıyız ve bu konuda da sizinle birlikteyiz; bunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Gelelim Niğde-Pozantı yoluyla ilgili soruya. Biliyorsunuz hükûmetlerimiz döneminde otoyol tamamlandı ve şu anda araçlarımız otoyolu yoğun bir şekilde kullanıyorlar.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Hayır, kullanmıyorlar.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Burada özellikle Ankara ile Niğde arasında eksik olan bir kısmımız var biliyorsunuz. Edirne’den çıkıldığı takdirde Ankara’ya kadar otoyolla gelebiliyorsunuz, Ankara’dan Niğde’ye kadar yine E90’ı kullanıyoruz, Niğde’den itibaren yine otoyolu kullanıyoruz. Önümüzdeki günlerde, inşallah, Ankara ile Niğde arasındaki otoyolun da temelini atacağız ve vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız. Takdir edersiniz ki bu projelerimizi, özellikle Ankara-Niğde ve birçok otoyol projelerimizi yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştiriyoruz. Buradaki gişe ücretlerine yönelik açıkçası elimde şu anda somut bir veri yok ama bunu sizlerle paylaşıp kendi içimizde de, özellikle başta Maliye Bakanlığımız olmak üzere, bunu değerlendireceğimizi buradan ifade etmek istiyorum ve sorunuz için de teşekkür ediyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Biz de teşekkür ederiz Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI LÜTFÜ ELVAN (Mersin) – Bir diğer husus: Sayın Çamak, on bir yıl önce çıkarılan bir kanundan bahsetti. Bununla ilgili elimde herhangi bir detaylı bilgi yok ama daha sonra sizinle bunu paylaşmayı arzu ederim, özellikle Maliye Bakanlığımızdan bu bilgileri alır almaz sizinle paylaşacağım. Bir hemşehriniz, yöre milletvekiliniz olarak da paylaşmaktan şeref duyarım, onu da özellikle ifade edeyim.

Tarım sektörüne yönelik yine bir soru geldi, özellikle mazot desteği sağlanması hususu… Biliyorsunuz biz bu konuda bir açıklama yaptık, yüzde 50 oranında bir destek sağlanması konusunda. Bunun dışında, özellikle tarımsal alanda gerçekten düşük faizli kredi olmak üzere önemli destekler veriyoruz. Bir taraftan Ziraat Bankası aracılığıyla, tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla yüzde sıfır ile 6 arasında değişen faiz oranlarında kredi desteği sağlarken diğer taraftan da özellikle iyi tarım uygulamalarını destekleyen TKDK gibi, kalkınma ajansları gibi birçok kurumumuz yine tarımsal amaçlı faaliyetlere yoğun bir destek veriyor.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – TKDK Türkiye'nin fonu değil ki Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Olmaz olur mu efendim, şöyle: Bir kısmı…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Mazotta kesinlikle yüzde 50 değil, yüzde 10 bile desteğiniz yok Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Bunun bir kısmı Avrupa Birliği fonlarından karşılanıyor, bir kısmını da kendi bütçemizden karşılıyoruz. Aşağı yukarı yüzde 60-40 gibi bir oran var; yüzde 40 civarındaki fonu biz kendi bütçemizden karşılıyoruz, yüzde 60’ını da AB fonlarını kullanarak karşılıyoruz TKDK’da. Ama TKDK gibi şu anda yine bizim kendi ulusal fonlarımızı kullandığımız kalkınma ajanslarımız ve bazı illerdeki bölge kalkınma idarelerimiz vasıtasıyla da bu tür destekler veriyoruz.

Özellikle tarımsal desteklere baktığımızda, hatırlayınız, 2002 yılında sadece 1,8 milyar liralık bir tarımsal destek söz konusuydu. Bugün biz, tarımsal alanda yapmış olduğumuz, vermiş olduğumuz yatırım ödeneklerini de dâhil ettiğimizde şu an itibarıyla -2017 yılı için söylüyorum- tam 29,6 milyar liralık tarım sektörüne bir destek sağlıyoruz.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Toplam bütçenin normalde her yıl yüzde 1’inin verilmesi gerekiyor Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – İşte, bu yüzde 1’i aşıyor da.

ERHAN USTA (Samsun) – Millî gelirin yüzde 1’i.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Aşmıyor Sayın Bakan, nerede aşıyor? Kredilerle oluyor ancak.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Kredi, destek midir?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Şöyle: Şimdi, bunun uluslararası bir standardı var, onu da söyleyeyim. OECD ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar tarımsal destekleri dikkate alırken bir, sulama amaçlı yapmış olduğumuz yatırımlar, kapalı şebeke sistemler; bunların hepsini tarımsal desteklere dâhil ediyorlar. Biz bunu dâhil ettiğimizde gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak yüzde 4’ü geçiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – OECD ülkeleri arasında… Eğer biz OECD ve Dünya Bankasının standartlarını alırsak tarımsal alanda OECD ülkeleri arasında en fazla destek veren ülke Türkiye. Evet, bu rakamları paylaşalım arkadaşlar. Şimdi…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yine güldürdün bizi Sayın Bakan ya.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – OECD piyasa fiyatlarını dikkate alır.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Şimdi…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır, yaptığınız Osmangazi Köprüsü’ne de “tarıma destek” dersiniz siz şimdi.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Arkadaşlar, bakın, buna gülerek cevap vermeniz çok yakışıksız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – “Tarıma destek” dersiniz.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Elinizde rakam olacak. Ben o rakamları paylaşacağım sizinle, eğer yanlışsa o rakamlar diyeceksiniz ki: “Ey Kalkınma Bakanı, sen bunları yanlış söyledin.” Rakamdan bihabersiniz, konudan bihabersiniz ama saygısız bir şekilde gülüyorsunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Çok haberiz, çok haberiz. Böyle bir şey yok, yatırımları desteğin içine sokacaksınız…

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Bu yakışmaz size. Hiç yakıştıramadım, hele hele size hiç yakıştıramadım.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bakan, süreniz doldu, lütfen tamamlayın cümlenizi.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Çok teşekkür ediyorum efendim, sağ olun.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Özel, sisteme girmişsiniz.

Bir dakika lütfen.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla gaziler için yapılan düzenlemenin şehit yakınları için de yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan, bugün maddeleri üzerinde görüşülecek olan torba yasada karşı olduğumuz çok madde olduğu gibi, hepimizin desteklediği maddeler de var.

Şu andaki hâliyle 52’nci ve 53’üncü maddelerde, 15 Temmuz gazileri ve terörle mücadele gazilerinin eğitim durumlarından dolayı memur olarak atanamayıp yardımcı hizmet kadrolarında görevlendirilmeleri ve kendilerini incitici görevler yapmak zorunda kalmaları bir çözüme kavuşturuluyor burada. Ancak burada, şehit yakınları ve gazi yakınları aynı sorunu yaşadıklarını hepimize hem sosyal medyadan hem odalarımıza telefonlarla bildiriyorlar ve diyorlar ki: “Böyle bir düzenleme yapılırken yapılan iş 15 Temmuz gazileri ve terörle mücadele gazileri için doğru ancak şehit yakınlarında da aynı sorun var.” Bu konuda bir uzlaşı yakalanabilir. O madde geldiğinde düzenlemeye böyle bir ilave yapılırsa çok yerinde olacak. Şimdiden söyleyelim ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok kısa, bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Görüşmeler başlarken 1’inci maddedeki önerge işlemi üzerindeyiz ama 52 ve 53’üncü maddeler gelene kadar bir talimatınız olur da teknik bir çalışma yapılabilirse tüm milletvekillerinin desteğiyle bu sorun şehit yakınları açısından da çözülmüş olur. Bu konuyu Hükûmetinizin takdirlerine sunuyoruz.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Yalım…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, biraz önce Sayın Bakan bizimle ilgili bir ithamda bulundu, bununla ilgili cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Yalım, yok öyle bir şey. Siz sordunuz, Sayın Bakan cevap verdi, karşılıklı isim zikredilerek bir şey yapılmadı.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, bize yakıştıramadığını, bizim saygısız davrandığımızı söyledi, bundan dolayı…

BAŞKAN – Sayın Yalım, lütfen yerinize oturun, böyle bir şey yok.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – En azından yerimizden cevap verelim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Var Sayın Başkan, var ya, olmaz olur mu?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Böyle bir itham var yani.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – “Saygısızlık yapmayın.” dedi ya.

BAŞKAN – Ama şimdi, bakın, Sayın Yalım, siz soru sordunuz, Sayın Bakan sorunuzu cevaplarken orada…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ama biz saygısızlık yapmadık Başkan çünkü verilen rakamlar realiteyi tutmuyor.

BAŞKAN – “Saygıyla dinleyin.” dedi, başka bir şey söylemedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şöyle yapalım, şöyle bir durum var: Sayın Bakan, aslında kendi üslubunda da olmayan bir şekilde arkadaşlarımıza –Sayın Akar’a ve Sayın Yalım’a- dönerek “Bunu gülerek karşılamanızı yadırgadım, bu saygısızca bir şey. Elinizde rakam yok, konudan bihabersiniz, bir de gülüp saygısızlık ediyorsunuz.” dedi. Bu, doğrudan şahsa sataşmadır, seçmenin karşısında da arkadaşları zor durumda bırakır. Bu konuda…

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Ama yanlış olduğunu söyledi Sayın Başkan, onun için söyledim, yoksa ben bunu söylemezdim. Varsa rakam açıklasınlar, söylesinler.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Sayın Bakan, aynen şöyle söylediniz: “Elinizde rakam yok…”

BAŞKAN – Şimdi, siz gülerek aynı şekilde…

Sayın Yalım, ben yerinizden 60’a göre size bir söz vereyim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bu sataşmadır, yerinden 60’a göre söz olmaz ki, 69’a göre olur Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sataşma da yoktu da…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sataşmadır.

BAŞKAN – İsim, cisim vererek şey değil.

Buyurun.

27.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Bakan, bir kere, biz biraz önce size cevap verirken rakamların birbirini tutmadığının özellikle altını çiziyoruz. Neden? Bütçenin toplamda yüzde 1’i çiftçiye direkt yardım olarak verilmek zorunda ama sizin verecek olduğunuz rakamlarda çiftçiye vermiş olduğunuz kredileri de içine alıyorsunuz. Vermiş olduğunuz krediler bir hibe değildir; geri alasıya ileri tarihli vermiş olduğunuz, aylık bazda veya senelik bazda ödeme şekliyle vermiş olduğunuz destektir. Onun için burada verilen rakam kesinlikle toplam bütçenin yüzde 1’i değildir, altını çiziyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akar…

28.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Müsaade ederseniz aynı konuda ben de söyleyeyim.

Sayın Bakan, rakamlar güldürdü, size gülmedik ama rakamlar güldürdü. Söylerken siz de güldünüz. Size karşı bir saygısızlık yapmamız söz konusu değil.

Arkadaşımın dediği gibi gayrisafi hasılanın yüzde 1’ini ayırmak zorundasınız ama iktidarınız döneminde -on beş yıllık dönemde- yüzde 0,5’i asla geçmemiştir. Ha, siz şu mantıkla yaklaşıyorsunuz: Hani şu Osmangazi Köprüsü’nü yaptırdınız ya -on dokuz yıl para ödeyeceğiz, para ödeyerek garanti geçişleri verdiniz- oradan tahıl yüklü bir kamyon geçtiğinde de onu, Osmangazi Köprüsü’nü bir tarımsal yatırım olarak kabul ederseniz sizin dediğiniz rakamlara ulaşabiliriz kesinlikle. Onun için doğruları konuşmak... Türk çiftçisini kalkındırmak istiyorsak da öyle sübvansiyonlu kredileri sanki hibeymiş gibi burada anlatmanızı doğru bulmuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan...

29.- Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım ile Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, birincisi, tarımsal destekler... Ben, işte “Osmangazi Köprüsü dâhil edilebilir vesaire.” gibi bir şey söylemedim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Söylemediniz, evet, biliyorum.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sizin söylediğiniz şey tamamıyla ilgisiz bir alan ama ben şunu söyledim: OECD ve Dünya Bankasının tarımsal desteklerle ilgili belirlemiş olduğu standartlar var, nedir? “Bir kaynağın tarımsal destek olabilmesi için şu, şu, şu, şu alanlarda destek verilmesi veya sübvanse edilmesi gerekir.” diyor. Ben onu söyledim yoksa tarımsal alanla doğrudan ilişkisi olmayan hiçbir şey elbette dâhil edilmiyor ama tarımsal amaçlı bir sulama desteği yapılıyorsa, bir sulama yatırımı yapılıyorsa uluslararası standartlarda, onu söylüyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yatırımdır.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Uluslararası standartlarda bu, tarımsal destekler kapsamında muhafaza ediliyor, dâhil ediliyor ve ben o oranı söyledim size, söylemiş olduğum oran o. Benim verdiğim rakamlarda da bizim sübvanse ettiğimiz, tarıma yaptığımız destekler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tamam Sayın Bakan, kabul ediyorum, tamam.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böylece birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme alıyorum ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

  Filiz Kerestecioğlu Demir                   Ertuğrul Kürkcü Dirayet Taşdemir                                                                 İstanbul                                       İzmir                    Ağrı

           Aycan İrmez                           Saadet Becerekli                          Garo Paylan

               Şırnak                                      Batman                                     İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Mustafa Kalaycı                       Emin Haluk Ayhan                       Erkan Akçay

               Konya                                      Denizli                                      Manisa

           Baki Şimşek                            Mehmet Erdoğan                       Erkan Haberal

               Mersin                                       Muğla                                       Ankara

                                                       İsmail Faruk Aksu

                                                             İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Kazım Arslan                          Zekeriya Temizel                      Kadim Durmaz

                 Denizli                                       İzmir                                        Tokat

         Mehmet Bekaroğlu                         Kemal Zeybek          Bülent Yener Bektaşoğlu

                İstanbul                                     Samsun                                     Giresun

             Didem Engin                             Mahmut Tanal                         Şenal Sarıhan

                İstanbul                                    İstanbul                                     Ankara

          Şerafettin Turpcu                             Ali Özcan

               Zonguldak                                   İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Garo Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda 2018 bütçesini görüyoruz. Maliye Bakanı geldi, Bütçe Komisyonunda dedi ki: “Biz 2018’te 600 milyar TL vergi toplayacağız.” Geçen yıl için de “550 milyar TL vergi toplayacağız.” demişti. Nereden topluyoruz bu vergileri? Bakın, vatandaş gidiyor, bir paket sigara alıyor, zengini de yoksulu da aynı vergiyi veriyor; bir depo benzin alıyoruz, zengin de yoksul da aynı vergiyi veriyor veya cep telefonu faturalarında zengin de yoksul da aynı vergiyi veriyor. Bu ne yapıyor Sayın Başkan, değerli milletvekilleri? Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapıyor çünkü aynı parayı kazanmıyoruz, aynı servete de sahip değiliz ama aynı vergiyi veriyoruz ve bu şekilde zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oluyor. Peki, bu zenginler parayı ne yapıyorlar vergiyi de vermiyorlar? Sonrasında diyorlar ki: “Ya, biz bu paraları daha güvenli limanlara götürelim.” Nerede bu limanlar? Malta’da, Panama’da. Bazı zenginler bu paraları oralara götürdüler. Yüzlerce milyar dolar Türkiye’nin ve dünyadaki çeşitli zenginlerin trilyonlarca doları bu vergi cennetlerinde. Bugün bu da faş oldu, “Paradise” yani “cennet” adıyla o vergi cennetlerinde belgeler faş oldu. Geçen yıl da Panama belgeleri faş olmuştu, Türkiye’den onlarca, yüzlerce iş insanının paraları faş olmuştu.

Maliye Bakanına dedik ki: “Arkadaş, bu işe bak. Bak orada Türkiye’nin servetleri yatıyor.” Bakmadı; önergeler verdik, bakmadı. Ama bakın, nereye geldik? Paradise belgelerinde yani Malta’daki… Hani, bilmiyorum Sayın Başkan, Malta bu “yerli ve millî” sınırlarına giriyor mu, onu bir araştırmak lazım; sınırlarının neresinden geçiyor “yerli ve millî”nin? Bu çerçevede, Malta’da Sayın Başbakanın akrabalarının şirketleri çıktı. Ne yapmışlar? Gemiler almışlar, gemicikler almışlar.

Sayın Başkan, bakın, bu büyük bir skandaldır.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Sabah açıklama yaptı, duymadın mı sen?

GARO PAYLAN (Devamla) – Yurt dışında pek çok başbakan ve bakan böyle yakalandı ve inanın demokratik ülkelerde anında istifa ettiler o başbakanlar ve bakanlar, hemen istifa ettiler.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Sabah savcılığa suç duyurusunda bulundu, duymadın mı?

GARO PAYLAN (Devamla) – Ama, bakın, elbette… Ama ben Sayın Başbakana bir çağrıda bulunacağım. Dedi ki: “Soruşturma açılsın.” Önemli bir adım.

MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) – Maddeyle ne alakası var? Bunun maddeyle ne alakası var?

GARO PAYLAN (Devamla) – Ama, bakın, geçen yıl Plan ve Bütçe Komisyonundan bir yasa geçirdik. “Yurt dışında gemiler var, gemicikler var.” Sayın Başbakanın çocuklarının gemileri, gemicikleri hangi bayrakla geziyorlar, bilmiyorum ama “Türkiye’ye getirin bu gemileri, gemicikleri, Türkiye’nin bayrağı dalgalansın o gemilerde. Yurt dışında olan milyarlarca doları Türkiye’ye getirin.” dediler.

Sayın Başbakan acaba evlatlarına “Ey evlatlarım, o paraları Türkiye’ye getirin, o gemileri, gemicikleri Türkiye’ye getirin.” diyecek mi? Kaldı iki ayı.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Ya, yalan konuşuyorsun. Sabahleyin açıklama yaptı, duymadın mı?

GARO PAYLAN (Devamla) – Yılbaşına kadar süresi var. Ve kamu vicdanı çerçevesinde gerçekten bu konuda bir açıklama yapması lazım. Bu serveti nereden bulduğu ve bu servetin neden yerli ve millî sınırlarında olmayan Malta’da var olduğu konusunda kamu vicdanını rahatlatacak bir açıklamaya ihtiyaç var.

Sayın milletvekilleri, gelelim şimdiki maddeye. Hani kamu vicdanı yaralandı ya. Ne yapıyoruz? Biz bu torbayla vatandaşa yeni vergi yükleri getiriyoruz. Peki, bir yandan da yurt dışında, vergi cennetlerinde milyarlarca dolarlar, gemiler, gemicikler var. Ne yapıyoruz? Turkcell, Vodafone ve Telekom’a vergi affı getiriyoruz arkadaşlar. Hazine bürokratları yakalamışlar, “Bakın, burada bir eksiklik var, bu 3 şirket eksik vergi ödemiş.” diyorlar ve Hazine bürokratları bu konuda iddialılar: “4,5 milyar TL’lik alacağımız var bu 3 şirketten.” Ne diyor Maliye Bakanı? “Ben bunlara af getireceğim.” Ne yapacağım? 4,5 milyar TL’yi 1 milyar TL’ye düşüreceğim. Değerli arkadaşlar, davalar devam ediyor ve Hazine bürokratları iddialılar: “Biz bu davaları kazanacağız.” diyorlar; madem öyle neden affediyoruz?

Değerli milletvekilleri, buna el kaldırabilecek misiniz? Bu, kamu vicdanını yaralamaz mı? 3 şirkete af getirmek ile milyonlarca insanımıza af getirmek aynı şey midir? Bu 3 şirketin gücü milyonlarca vatandaşımızdan daha mı az? Niye yetimin hakkını, 3,5 milyar TL’yi bir el kaldırmayla affedeceksiniz ki? Ben bu elleri kaldırmayacağınızı düşünüyorum arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Diğer önerge…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, az evvel Sayın Başbakanımızla alakalı ithamlarda bulundu, buna bir kürsüden sataşmadan cevap verme zorunluluğu doğmuştur. Sataşmadan söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

İki dakika süre veriyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Şimdi, sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; bu konuyla alakalı, Sayın Başbakanımız sabahleyin Amerika’ya giderken bir açıklamada bulundu. Açıklamaya baktığımız zaman çok net yani açıklama çok şeffaf, çok rahat bir şekilde…

Burada varsa bildikleriniz, istediğiniz yere istediğiniz şekilde gereken müracaatları yapabilirsiniz…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ne müracaatı? Yargı yapacak.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Müracaat yeri burası, burası.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - …ama Sayın Başbakanımızın yokluğunda, gıyabında dışarıdan, uluslararası bir manipülasyonla burada gelip itham etmenin, ilzam etmenin gerçekten yakışmadığını özellikle söylemek istiyorum.

Haberin veriliş şekline baktığımızda, burada ciddi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor Sayın Başbakanımızın fotoğrafı üzerinden. Sayın Başbakanımızın açıklaması çok net yani on dört yıldır çocuklarının ticaretle uğraştığını, burada gizli saklı herhangi bir şeyin olmadığını, dünyanın neresinde olursa olsun bunun bedeli ödenmek suretiyle burada her türlü bilgiye erişilebileceğini açıklamasında da çok net bir şekilde… Burada gizli saklı yapılmış, bugün deklare edilmiş herhangi bir şey yok. Geçmiş dönemde de bu ve buna benzer haberler kasıtlı bir şekilde yapılmaya… Çünkü haberin veriliş şekli de burada çok önemli. Burada bazı fotoğraflar, bazı beyanlarla beraber, sanki böyle bir algı varmış gibi.. Gizli saklı bir şey yok. Dün de söyledi, geçmişte de bu söylendi. Burada ticaret yaptıklarını, devletle herhangi bir iş yapmamaları tavsiyesinde bulunduğunu, yıllardır mesleğinin bu olduğunu söylüyor.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Ya “Vergiyi burada ödesin.” diyoruz biz. Vergiyi burada ödesin, başka bir şey istemiyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bunun üzerinden gelip de burada Sayın Başbakanımızın yokluğunda ilzam, itham etmeyi de burada hiçbir kimse…

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Vergiyi nerede ödüyorlar, ona bakın. Vergi nerede ödeniyor?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bundan sonra da belki bunu köpürteceksiniz ama ne yaparsanız yapın bu algılarla Türkiye’ye şekil verilemeyeceğini de özellikle belirtmek istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının genel gerekçesinde, ülkemiz ile diğer ülkeler arasında ekonomik, sosyal ve teknolojik alanlarda meydana gelen önemli etkileşimler nedeniyle mevzuatımızın çeşitli alanlarında düzenleme ihtiyacı doğduğundan hareketle bu düzenlemelerin yapıldığı ifade edilmekte. Bu çerçevede, vergiye gönüllü uyumu sağlanması, vergi uygulamalarının kolaylaştırılması, tahsilatta etkinliğin artırılması, ayrıca bazı sektörlerin kamusal yükümlülüklerine yönelik yaşanan sorunların çözümlenmesinin hedeflendiği belirtilmektedir. Yani, birçok konuyu içeren, oldukça kapsamlı bir torba tasarıyla karşı karşıyayız.

Değerli milletvekilleri, baştan şunu ifade etmeliyim ki torbada her şey var ama taşeron işçiler ve atanamayan öğretmenlere kadro yok, binlerce üniversite mezunu gencimize yeni iş umudu da yok, terörle mücadele eden asker, polis, uzman çavuşlarımızın haklarında bir iyileşme de maalesef söz konusu değil. Görüştüğümüz 1’inci maddeyle elektronik haberleşme sektöründen alınan vergi ve diğer mali yükümlülüklerin hesaplanması, tahsili ve takibiyle ilgili olarak yaşanan sorunlardan bahisle gerek vergi kanunlarında gerekse sektörü ilgilendiren diğer konularda kalıcı çözümleri de içeren düzenlemeler yapıldığı belirtilmekteyse de 1’inci maddenin tek başına değil, 2’nci maddeyle birlikte değerlendirilmesi yerinde olacaktır. Tasarının 1’inci maddesinde elektronik haberleşme sektöründen alınan vergi ve diğer mali yükümlülüklerin hesaplanmasına, matraha ilişkin yeni düzenleme getirilirken 2’nci maddede elektronik haberleşme sektöründen alınan vergi ve diğer mali yükümlülüklere ilişkin tahakkuk etmiş borçların yapılandırılması ve silinmesi söz konusudur. Komisyonda yapılan açıklamalardan, ihtilaf konusu olan ve mahkemelerde bekleyen alacakların ana para toplamının 345 milyon, faiziyle birlikte ise 666 milyon lira olduğu, ana para üzerinden uygulanan cezayla bunun 1,1 milyarı bulduğu anlaşılmaktadır. Maliye Bakanlığı tarafından sunulan etki analizine ilişkin tabloda ise 2’nci maddenin bütçeye yükünün toplam 1,3 milyar dolar olacağına işaret edilmiştir. Hükûmetin, bir yandan gelir vergisi, motorlu taşıtlar vergisi ve kurumlar vergisinde artışa giderken bir yandan da belirli firmaların borçlarının silinmesi anlamına gelebilecek bir düzenleme yapması tasarının gerekçesi ve ruhuna aykırılık teşkil ettiği gibi sosyal adalet bakımından da uygun değildir. Düzenlemeyle, faturalandırmada dikkate alınması ve hazine payı olarak ayrılması gerektiği hâlde ayırma yükümlülüğünü yerine getirmemiş olan operatörler âdeta ödüllendirilmektedir. Hazine payını da içeren fatura edilmiş tutarın yokmuş ve zaten tüketiciye yansımamış gibi bir af konusu yapılması, devlete ödenmek üzere tahsil edilen ancak ödenmemiş miktarlardan vazgeçilmesi anlamına gelmektedir ki bu durum hazinenin kaybı yanında tüketiciye de haksızlıktır.

Sonuç olarak, tasarı, idarenin ve ekonominin bazı ihtiyaçlarını giderecek düzenlemeler içermekle birlikte, hem usul yönünden hem de yukarıda açıklanan ve Komisyon görüşmelerinde de ifade edilen içeriğe ilişkin hususlar bakımından sakıncalar taşımaktadır. Yapılan düzenlemelerin, temelde bütçe açığının kapatılması, 2018 yılı ilk yarısında hazine yükümlülüklerini karşılayabilecek bir yapının bugünden oluşturulmak suretiyle jeopolitik ve siyasi risklerin ekonomi üzerindeki etkilerinin azaltılması amacı anlamlı olsa da son dakika önlemler yerine vatandaşı mağdur etmeyecek uzun vadeli kalıcı tedbirler alınması şüphesiz ki daha güvenilir bir ekonomi tablosu ortaya koyacaktır.

Bu çerçevede, tasarının birbiriyle bağlantılı ilk üç maddesinin kamu yararı gözetilerek yeniden tanzimini ve 1’inci maddenin tasarıdan çıkarılmasını gerekli görmekteyiz.

Bu düşüncelerle önergemize destek vermenizi bekliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Madde üzerindeki son önerge üzerine konuşacak olan Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu olacaktır.

Sayın Turpcu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı torba Yasa Tasarısı 1’inci maddedeki önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Takip ediyor musunuz bilmiyorum ama Zonguldak’ta madencilerimiz kendilerini madene kilitlediler. Torba yasaya eklenerek, maden sahalarının ruhsatlarını parçalayarak bu sahaları özelleştirmenin önünü açan maddenin geri çekilmesini talep ettiler. Dün gece itibarıyla kendilerine ilgili maddenin değiştirilmesi sözü verilmesi sonrasında madenden çıktılar.

Değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen ve Meclis Genel Kurulunda görüşülecek olan torba yasa maddesiyle 3213 sayılı Maden Kanunu’nda değişiklik yapılarak “Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Türkiye Kömür İşletmeleri, uhdelerinde bulunan maden ruhsatlarını işletmeye, işlettirmeye, bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye ve bu ruhsatları ihale etmeye yetkilidir.” ifadesi getiriliyor. Durumun gizlenmesi için “özelleştirme” kelimesi yerine “ihale etme yetkisi” adı altında yeni kavramlar üretilerek kanun metni Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirilmeye çalışılıyor. Madencilerimizin yaptığı eylem sonrası söylenen, ilgili maddede değişiklik yapılarak “TTK’nın devlet eliyle işletilen sahaları hariç tutulacak.” ibaresinin eklenmesi sorunu çözmez. Bu maddenin tamamen tasarıdan çıkarılması gerekiyor çünkü bu şekilde, havza madenciliği kavramı bitirilecektir. Yani bir göz boyama ve ölümü gösterip sıtmaya razı etme durumuyla karşı karşıyayız. Daha önce benzer gerekçeyle Türkiye Kömür İşletmeleri darmadağın edildi, parçalanarak taşeronlara verildi, maden işçileri üzerinden birileri zengin oldu. Birileri zengin oldu ama Soma faciasında olduğu gibi 301 madenci hayatını kaybetti, Ermenek’te benzer bir facia yaşadık; özel kömür işletmelerinin üretim anlayışlarına, çalışma şartlarına, iş sağlığı ve iş güvenliği konularındaki tavırlarına acı bir biçimde şahit olduk. Hükûmet de buna her zaman olduğu gibi seyirci kaldı.

Bu kazaların nedeni, havza madenciliği kavramının parçalanmasıydı. Yine birilerini zengin etmek için bu sefer Zonguldak feda edilmek isteniyor. Bugüne gelirken TTK’ya gerekli yatırımlar yapılmamış, daraltılmış işçi sayısı giderek azaltılmış, zararın artmasına göz yumulmuş, âdeta kendiliğinden kapanması hedeflenmiştir. Hükûmetin yıllardır yürütmüş olduğu kömür politikası kömür sektöründe üretimi artıramadığı gibi, ithalat rekor seviyelere ulaşmış, istihdam edilen işçi sayısı da tarihinde ilk defa 10 binlerin altına, bugünlerde de 7 binlere düşmüştür.

Bakanlıktan son aldığım verilere göre, değerli milletvekilleri, yılda 42,5 milyon ton taş kömürü ithal ediyoruz, bunun karşılığında 4 milyar dolar para ödüyoruz. Bu para yabancı şirketlere ve onların ülkemizdeki yandaşlarına, iş ortaklarına gidiyor. TTK’nın üretimi de tarihinde ilk defa 1 milyon tonun altına düşürülmüştür bu Hükûmet tarafından. Yani madencilerimiz ekmek kavgası verirken aynı zamanda da halkın servetini korumayla ilgili mücadele ediyorlar, kendilerini madene kilitleyerek madenlerin parçalanarak satılmasına olanak tanıyacak yasaya karşı duruyorlar.

Selam olsun hak arayan, karanlıkta yıllar boyu sessizce kazma sallayan onurlu madencilere, selam olsun onların ailelerine!

Hükûmetin yaptığı özelleştirme hamlesi, arkasında başka planları da barındırmaktadır. Değerli milletvekilleri, özelleştirme adı altında her müessese, bir holdinge termik santral yapma hakkıyla verilecektir. Sonra da “Zarar ediyoruz.” gerekçesiyle ithal kömürlü termik santrallere yöneleceklerdir. Zaten Zonguldak’ta ithal kömürle çalışan, çevreyi mahveden fazlasıyla santral var. Kendilerini madene kapatan emekçilerimizin talepleri çok net, özelleştirmenin onlar için ölüm olduğunu biliyorlar çünkü bunu yaşayarak gördüler. Biz, Zonguldak için iş, aş, gelecek istiyoruz. Hükûmet ise elimizdeki, avcumuzdaki son kalan parçamızı da almak için çabalıyor. Reçete bellidir; TTK’nın işçi açığı acilen giderilerek, yatırım yapılarak yeniden ayağa kaldırılması zorunludur.

TTK’dan bahsedilirken sürekli zarar öne sürüyorlar. Hasta garantili hastaneler, yolcu garantili havaalanları, araç garantili köprülere verdiğiniz garantilerin, paraların akıtıldığı rantçılar hariç herkesin zarar hanesine yazıldığını hatırlatmak istiyoruz. Biz, TTK’yı sadece Zonguldak için değil, stratejik değeri olan taş kömürü için, Türkiye için savunuyoruz. Madencinin onurunu, geleceğini koruma mücadelesinde elinizi vicdanınıza koyarak bu konuyu yeniden değerlendirmenizi talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.44

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Garo Paylan, İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu ile Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu ve arkadaşları tarafından verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeleri kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın Bakan, bir söz talebiniz var, bir düzeltme talebi.

Buyurun.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Biraz önce OECD standartlarına göre sulama desteklerinin oranını ifade etmiştim. Oradaki oran -4,2 ifadesi kullanmıştım- 2,4, 2,36 yani OECD oranı 2,36; onu ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

2’nci madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere…

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Pardon Sayın Usta.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Yarım saat oldu, ben söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Usta, ben baktım size, yoktunuz ama. Yani ben daha bir dakika oldu geleli, başlayalı, yarım saat değil de.

ERHAN USTA (Samsun) – Hayır, ben buradaydım.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben o esnada sıcak tartışmaya girmek istemedim. Daha sonra Sayın Bakanla arada da konuştuk.

Şimdi, Tarım Kanunu’nda millî gelirin yüzde 1’i kadar bütçeden transfer edilmesi gereken: Orada 0,5’in bile altındayız bir defa yani diğerleriyle karıştırmamak lazım; bunu bir kenara koyalım. Yüzde 4’ü Sayın Bakan düzeltti “2,4” dedi fakat ben bu 2,4’ün de -elimizde rakam yok, oradan bize bir tablosu verilirse iyi olur- çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Çünkü zaten Maliye Bakanlığının bütçe sunuş konuşmasında da, bakın, tarımsal destek programları 14,8 milyar TL, yatırımlar -ki bunun içerisinde sulama yatırımlarının hepsi var- 10,1, tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları -bakın, TMO’nun yaptığı alımı bile sayıyor, bu alımın hepsi destek değildir yani nihayetinde mal alıyorsun karşılığında ama bu olsa bile- 4,7 ve onu koyduğunuzda toplam 29,6 milyar TL yapar, millî gelire böldüğünüzde 0,085’tir bu. Millî gelirin yüzde 1’inin altında ama tekraren söylüyorum: Tarım Kanunu’nun söylediği yüzde 1, bütçeden transfer edilmesi gereken yüzde 1’dir. Yani bütçeden -2018 için söylüyorum- 35 milyar TL olması lazım, bunun karşılığında konulan para 14,8. Her şeyi katsak en geniş anlamda bile yüzde 1’in altında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Ama bunun haricinde yanılıyor olabiliriz, OECD tanımı değiştirmiş olabilir; nihayetinde devletten ayrılalı iki yıl oluyor ama böyle bir tablo varsa bunu Sayın Bakan bize verirse iyi olur.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkanım, çok affedersiniz… Bu şu açıdan çok önemli yani “Tarımda verimlilik” diyoruz. Millî gelirin 2,4’ü ne yapar? 35… 70, üzerine bir 17,5 daha koy; 87,5 milyar TL. Biz tarıma 87,5… Tarımın millî gelirdeki payı zaten yüzde 6 toplamda, millî gelire bütün üretimin payı yüzde 6 emek, iş gücü dâhil. Yani eğer böyle bir para veriyorsak bunun ciddi olarak masaya yatırılması lazım, verimliliğin ölçülmesi lazım. Bu önemlidir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ERHAN USTA (Samsun) – Bu tabloyu bekliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan…

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sadece şunu ifade edeyim: Benim biraz önce ifade ettiğim rakam 2015 rakamı, şimdi 2016 rakamı da geldi arkadaşlardan; 2,8 2016 rakamı da.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum.

Bu rakamı tabii ki Erhan Bey’e takdim ederiz.

BAŞKAN – Tamam.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Evet, 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

             Mustafa Kalaycı                    Emin Haluk Ayhan            Erkan Akçay

                   Konya                                 Denizli                           Manisa

 

               Baki Şimşek                        Mehmet Erdoğan           Erkan Haberal

                   Mersin                                  Muğla                            Ankara

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

      Filiz Kerestecioğlu Demir               Ertuğrul Kürkcü              Aycan İrmez

                  İstanbul                                  İzmir                             Şırnak

              Müslüm Doğan                      Dirayet Taşdemir        Saadet Becerekli

                    İzmir                                    Ağrı                            Batman

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

              Kemal Zeybek                      Zekeriya Temizel          Kadim Durmaz

                  Samsun                                  İzmir                              Tokat

       Bülent Yener Bektaşoğlu                    Ali Özcan                Mahmut Tanal

                  Giresun                                İstanbul                         İstanbul

           Mehmet Bekaroğlu                      Haluk Pekşen

                  İstanbul                                Trabzon

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu maddenin tasarıdan çıkarılmasını, esasen birbiriyle bağlantılı olan ilk 3 maddenin tasarı metninden çıkarılmasını gerekli görüyoruz.

Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmeleri esnasında büyük uğraşılar vererek defalarca ve ısrarla sorduğumuz sorularla âdeta söke söke aldığımız bilgiler üzerinden tespitlerimizi paylaşmak istiyorum.

Bir defa, konuya dair tüm bilgilerin doğru ve şeffaf bir şekilde paylaşılmamasının da yoğun tartışmalara neden olduğu açıktır. Konu, 406 sayılı Kanun ve işletmecilerle imzalanan imtiyaz sözleşmelerine istinaden hazine payı, evrensel hizmet katkı payı ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu masraflarına katkı payı uygulamasında oluşan ihtilaflı durumdaki alacaklardır.

Sadece 3 firmaya ait olan alacakların 345 milyon lira anapara, 322 milyon lira faizi olmak üzere toplam 667 milyon lira olduğu ifade edilmiştir. 345 milyon anapara üzerinden sözleşme uyarınca 3 kat cezai şart uygulanmakta olup 1,1 milyar lira cezai şart ve onun 378 milyon lira faiziyle birlikte toplam alacağın 2,2 milyar lira düzeyinde olduğu açıklanmıştır. Ancak söz konusu alacak tutarı incelemesi yapılabilen yıllara ilişkin olup bir firma için 2011, diğer bir firma için 2013 yılına kadar incelemelerin yapıldığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla henüz incelenip rapora bağlanmamış altı yıla kadar varan dönem bulunmaktadır.

Tasarıda söz konusu alacakların yeniden yapılandırılmaları öngörülmektedir. Maliye Bakanlığı tarafından Komisyona sunulan etki analizine ilişkin tabloda 2’nci maddenin toplam bütçeye yükünün 1,3 milyar lira olacağı belirtilmiştir. Ancak incelemesi devam eden ya da henüz başlanmamış dönemler için kıyaslama yoluyla belirlenecek oran uygulanarak bulunacak tutara yapılandırma hükümlerinin uygulanması düzenlenmekte olup net bir bilgi verilmemekle birlikte, incelenmesi yapılmayan dönemler için belirlenecek tutar ilave edildiğinde madde kapsamındaki alacağın büyüklüğü faizleriyle birlikte 4-4,5 milyar liraya ulaşabilecektir.

Komisyon zabıtlarına geçen bilgilere göre, iki sözleşme çeşidi olduğu, ihtilaflarda 2G’ler için tahkim, 3G’ler için ise Danıştayın kararlaştırıldığı, 2009 yılından sonra açılan tahkim davalarının 19 adet olduğu ve bunlardan 4 tanesinin Hazine lehine sonuçlandığı ve Yargıtay aşamasında olduğu ifade edilmiştir.

Diğer taraftan, idari yargıda Hazine Müsteşarlığının taraf olduğu 24 davadan sadece 1 tanesinin sonuçlandığı ama Danıştay İdari Dava Dairelerinde olduğu ve henüz kesinleşmediği, bunda da kısmen kabul, kısmen ret olduğu açıklanmıştır.

Sonuç itibarıyla yapılan düzenlemeye ilişkin görüşlerimiz şöyledir:

Özellikle sözleşme hükümlerinde kanunla değişikliğe gidilmesi uygun değil.

İkinci olarak, yapılandırma konusu yapılan alacaklar özel hukuk hükümlerinden doğmaktadır ve bugüne kadar kamu alacaklarının yapılandırılması konusunda defalarca çıkarılan kanunların kapsamına bu alacaklar hiç alınmamıştır. Bahse konu alacaklar 406 sayılı Kanun ve imtiyaz sözleşmesi hükümlerine göre Hazine Müsteşarlığı denetim elemanlarınca yapılan incelemeler sonucu hazırlanan raporlarla ortaya çıkarılmıştır. Bu raporlar bizlerle maalesef paylaşılmamıştır. Söz konusu alacaklara dair davalara bakıldığında Hazine lehine kararların bulunduğu verilen bilgilerden anlaşılmaktadır. Hâl böyleyken ve bir yandan da bu tasarıyla vergilerde yüksek oranda artışa gidilerken diğer yanda Hükûmetin iyimser tahminlerine göre 1,3 milyar lira, yapılan hesaplamaya göre ise 4 milyar lirayı ulaşan tutara ulaşabilecek ve sadece 3 şirkete ait kamu alacağının silinmesini içeren bir düzenleme yapılması vicdanları sızlatmakta, tasarının gerekçesi ve ruhunu da aykırılık teşkil etmektedir. Bu itibarla madde tasarıdan çıkarılmalıdır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Müslüm Doğan konuşacaktır.

Sayın Doğan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi hakkında görüş belirteceğim.

Öncelikle, 16 farklı bakanlığı, 7 ayrı ihtisas komisyonunu, 65 yasayı ilgilendiren 130 maddelik değişikliği kısa bir sürede Komisyonun görüşüne sunmak ve ardından Genel Kurula getirmek on yedi yıllık AK PARTİ iktidarının bir özeti şeklinde değerlendirilebilir. Bakanlıkların kendi bürokratlarının bile hâkim olmadığı, sonuçlarına dair yeterli açıklamaların yapılamadığı, sorunları çözmekten çok, daha da büyüten bir torba yasayla karşı karşıya bulunmaktayız.

Değerli arkadaşlar, bakın, ben de Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyesiyim, iki yıl içerisinde hiçbir konuyu, hiçbir kanun tasarını, teklifini görüşemedik ama torba kanun bu komisyonlardan geçmeden de buraya açıkça, çabucak, hızlı bir şekilde getirilebilmektedir.

Değerli milletvekilleri, inşaat sektörünü canlı tutmak adına toplumu giderek yoksullaştıran yasalar, iç içe geçmiş bir vaziyette önümüzde duruyor. Daha önce de torba yasaların yarattıkları olumsuz sonuçları burada birlikte tartışmıştık ama ne yazık ki Hükûmet hatalarından ders çıkarmak yerine, iktidarını sürdürülebilir kılmak adına Meclis iradesini yok saymaktadır. Bu anlamda, iktidar partisi bir Parlamentonun temel karakteristiği olan uzlaşı kültürünü yok etmekte, sadece bugüne değil, yasama geleneğinin geleceğine büyük zararlar vermektedir. Son üç yıldır izlenen politikaların bu amaca hizmet etmediği ortadayken üzerinde görüştüğümüz son torba tasarısının kısa vadede dahi çözüm üretemeyeceği hepiniz tarafından da bilinmektedir.

Kamuoyu siyasal ortamın gerginliğini taşımakta ve bu çözümsüzlükten bir çıkış noktası aramaktayken çözüm yollarına izin verilmemesinin ise sadece ekonomiye değil, demokrasi kültürümüze de çok büyük zararları olacaktır.

Değerli milletvekilleri, torba yasa neler mi içeriyor? Bakanlar Kuruluna kış saati uygulaması için izin vermekten internet kullanımından alınan vergilere, motorlu taşıtlar vergisinden emlak vergisine, toprağın tarım dışı kullanımından meraların kullanımına uzanan, birbiriyle alakası olmayan tüm tasarılar iç içe geçmiş durumda. Yani, deyim yerindeyse, tam bir torba yasa, içine her şey atılmış.

Bu şekilde yasa çıkarılamaz değerli milletvekilleri. Bu şekilde ekonomi politikası tutturulamaz. Sanayiden eğitime, her alanda bu torba yasa mantığının ağır sonuçlarını yaşamaktayız, yaşayacağız.

Bu tasarı maddesiyle ilk olarak elektronik haberleşmeyle ilgili düzenlemeler göze çarpmaktadır. Vatandaşa yönelik bir düzenleme olmaktan çok, şirketlere ve sermayeye yönelik bir vergi affı getirilmektedir. Tek kalemde 3 büyük şirketin borçlarının silinmesi, tüm sorumluluğu vatandaşın üzerine yüklemek anlamına gelmektedir. Özel iletişim vergisinin yüzde 7,5’a sabitlenmesi, aynı zamanda yine internet kullanımı vergisinin de yüzde 50 artışı anlamına gelmektedir.

Bilişim çağıyla birlikte internetin önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Nasıl ki kitap, gazete, derginin yerini zamanla televizyon almışsa şimdi de bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve tabii ki internet, televizyonun yerini almaya başlamıştır. Üstelik internetin yarattığı etki, diğerleriyle ölçülemeyecek bir yerde durmaktadır. İnterneti bu kadar vazgeçilmez kılan şey, yarattığı sosyal medyadır. Artık sosyal medya sadece hoşça vakit geçirilen bir yer değil, modern dünyanın bireyleri için bilgi, analiz, düşünce ve kendini ifade edebileceği bir alana ve düzleme dönüşmüştür.

İnternet hayatımızda bu kadar önemli bir yerde duruyorken halkın daha ucuz internete ulaşmasının önünü açmak yerine iletişim şirketlerinin vergi yükünü halka yüklemek “vergi adaleti” kavramının içinin boşaltılmasına neden olmaktadır.

Şirketler, sermaye sahipleri daha fazla kazansın diye halkın cebindeki son kuruşa bile göz dikmek bu sistemin sürdürülemez olduğunun da bir kanıtıdır.

Vergi adaletini sağlamak yerine bu adaletsizliği giderek artıran yasalar çıkarmak toplumsal bir yozlaşmanın da önünü açmaktadır. Devletin asli geliri vergilerdir ve sağlıklı bir vergi sistemi toplumsal barışın sağlanması için oldukça önemlidir. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alarak toplumsal ihtiyaçların karşılanması, bu sayede kamusal hizmet aracılığıyla toplumsal eşitsizliklerin giderilmesi, toplumun geleceğinin güvenli bir şekilde biçimlenmesi, sağlıklı bir büyüme arzulanan bir şey olarak önümüzde durmaktadır.

Bu bağlamda, bu maddenin geri çekilmesi ve vergi adaleti çerçevesinde yeniden düzenlenmesi gerekir diyor, cümlenizi saygıyla tekrar selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

2’nci maddeyle ilgili son önerge üzerinde konuşacak olan Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen.

Buyurun Sayın Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; elimde bir Sayıştay raporu var. Sayıştaya niye ihtiyaç var, ben doğrusu merak ediyorum. Bence bu Sayıştayı kapatmak lazım. Bu kadar raporlara bağlayıp, bu kadar yolsuzlukları belgeleyip bu ülkenin bu kadar saygınlığını, itibarını beş para etmenin ne âlemi var? Hazır düzen kurulmuş, tezgâh oluşturulmuş, tarihte eşine benzerine rastlanmayan bir soygun düzeni… Parlamentoda milletvekilleri olarak biz de bu soygun düzenini nasıl durdurabiliriz? Durdurmak mümkün değil, bu bir devlet düzeni hâline gelmiş.

Bakın, şimdi Sayıştayın bir raporundan size bahsedeceğim, merak eden varsa sayfa numarasını da veririm. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunu denetlemiş Sayıştay. Denetimde görmüş ki özellikle Tunçbilek diye bir havza, 116 milyon metreküplük bir alan ihaleye çıkarılmış. Bir yandaş gelmiş, ihaleyi almış 2013 yılında, demiş ki: “Ben buraya bir enerji santrali kuracağım, bana altı yıl müsaade edin.” İhaleyi almış. İhaleyi aldığı günden bugüne kadar her yıl devlete yeni bir yalan söylemiş, bir gram kömür çıkarmamış ama oradan kömür çıkmasına da, bir başkasının çıkarmasına da izin vermemiş. Sonra, Kömür İşletmeleri o havzanın yan tarafındaki 1 milyon 450 bin metreküplük bir alanın ihalesine çıkmış. “Bir dakika, aman burayı ihale etmeyin, bu bana rekabet oluşturur.” demiş sanki kendisi kömürü çıkarıyormuş gibi. Onun da ihalesini engellemiş. Oradan da kömürü bizzat kendisi çıkarmış. Sonra… Bitmemiş ama, bu yandaşa kıyakların sonu gelmez. Devletin TKİ’si başka bir havzanın dekupajını yapmış. 25 milyon metreküp dekupaj yapmış, tam kömürü çıkaracak, bu firma gelmiş, demiş ki: “Ya, böyle bir şey olur mu, ne gerek var? Ben geleyim, ben çıkarayım kömürü.”

Kurumun çok yetenekli bir genel müdürü var, Mustafa Aktaş. Bu Mustafa Aktaş, gerçekten, belki de bürokrasi tarihinde eşine rastlayamayacağınız büyük bir film, fırıldak becerisi sahibi bir genel müdür. 52 tane yönetim kurulu kararı almış ama yönetim kurulu kararları imzalamamış, tek başına almış. 52 tane sahte belgeyle bu havzaları da, arkadaş, yandaşlara vermiş. Nasıl? Demiş ki: “E, bunlardan biz redevans bedeli alalım, buranın dekupaj bedelini de alalım, 67 liradan buna verelim.” Tamam. Vermişler, 67 liradan yandaş firmaya vermişler. Peki, yandaş firma ne yapmış? 67 liradan aldığı sahayı 420 liradan Fak-Fuk Fon’a satmış yani hazineye vermiş. Yani sizin, benim, tüyü bitmemiş yetimin elektrik parası, su parası, gaz parası, KDV’si, ÖTV’si bir yandaşın cebine böylece, tezgâhın içerisine konularak aktarılmış. Ne kadar? Yıllık Fak-Fuk Fon kömürüne bir bakın, ne kadar olduğunu göreceksiniz. Kömürü 100 liraya almış TKİ, 420 liraya hazineye fatura etmişler. Bu Genel Müdür inanılmaz bir mal varlığı içerisine girmiş. En son Akit gazetesi bile “Yeter artık! Bu Genel Müdür ne utanmaz ne arlanmaz bir adamdır ki PKK’ya bile maden ocağı işlettirir hâle gelmiş.” demiş, ertesi gün Genel Müdür emekli olmuş.

Demek ki velhasıl şu: Yolsuzluğu büyük yapınca “Artık yeterince doydun, emekli ol, git; bunları, yanına aldıklarını başkalarıyla paylaş, merak etme seni aklarız.” “Aklarız” derken de bunu laf olsun diye söylemiyorum.”

Kıymetli milletvekilleri, Parlamentonun saygıdeğer üyeleri; bakın, Cumhuriyet Halk Partisi Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer bütün bu olup bitenin bir kısmını gerekçe göstererek KİT Komisyonuna bu şahıs hakkında suç duyurusunda bulunulması için dilekçe vermiş. Ne olmuş? O başvuruyu reddetmişsiniz.

Şimdi, bu Genel Müdürün bir başka yeteneğini daha birkaç cümleyle anlatayım size: Soma’da 301 madenciyle ilgili açılmış olan tazminat davalarının yansımasını da TKİ’ye, biliyorsunuz, yüklemiş. Rakam ne kadar? Size duyurulan rakam 150 milyon lira ama mahkemelerden ortaya çıkmış olan bugün ödenmesi muhtemel rakam 650 ila 700 milyon lira. Yani yine tüyü bitmemiş yetimin hakkını bu Genel Müdür büyük bir entrikayla, büyük bir yandaş kayırmasıyla yandaşlara yağmalattırmış.

Ben size ne söyleyeyim? Ya bu Sayıştayı kapatın ya Parlamentoyu kapatalım ya da bu yolsuzlukların toplumun vicdanında yer alacak şekilde yakasına yapışalım, bu namussuzlara bu ülkeyi teslim etmeyelim.

Herkesi selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir önergeler.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum ve oylarınıza sunacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı                       Emin Haluk Ayhan                       Erkan Akçay

        Konya                                      Denizli                                      Manisa

Mehmet Erdoğan                         Muharrem Varlı                          Baki Şimşek

        Muğla                                       Adana                                       Mersin

  Erkan Haberal

       Ankara

Aynı mahiyette olan diğer önergenin imza sahipleri:

Filiz Kerestecioğlu Demir                  Dirayet Taşdemir                         Aycan İrmez

            İstanbul                                       Ağrı                                        Şırnak

      Saadet Becerekli                         Ertuğrul Kürkcü                       Adem Gevheri

             Batman                                       İzmir                                         Van

Yine, aynı mahiyette olan önergenin imza sahipleri:

           Kazım Arslan                          Zekeriya Temizel                      Kadim Durmaz

               Denizli                                       İzmir                                        Tokat

           Şenal Sarıhan                            Mahmut Tanal Kemal Zeybek                                                                  Ankara                                     İstanbul                  Samsun

       Mehmet Bekaroğlu                            Ali Özcan             Bülent Yener Bektaşoğlu

              İstanbul                                    İstanbul                                     Giresun

        Selin Sayek Böke

                İzmir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Adana Milletvekili Muharrem Varlı konuşacaktır.

Sayın Varlı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önceki maddede, 3 tane GSM şirketinin yaklaşık, Sayın Bakanın ve bürokratların hesabına göre 1,5 milyar yani eski rakamla 1,5 katrilyon, bizim arkadaşlarımızın hesabına göre de 3 katrilyon borçları silindi, havaya gitti.

Şimdi, çiftçilerimizin şu talebi var, diyorlar ki: Ziraat Bankasına Türkiye genelinde çiftçilerin toplam borcu 50 milyar gibi bir rakam. Bunun faiziyle ortalama hesap ettiğimiz zaman, o da 4 milyar gibi bir rakama tekabül eder. Çiftçilerin de faizsiz bir şekilde borçlarının on yıla taksitlendirilmesini talep ediyorlar. Tabii, bu talepte de çok haklılar çünkü bir tarafta tamamen yabancı firmaların kazancını başka ülkelere taşıdığı bir paranın ortadan yok olması var, bir tarafta da kendi çiftçimizin üretim yaparak alın teriyle para kazanmak için borçlandığı ve bu borçların da faizinin altında ezildiği ve bu faizlerin silinerek anaparalarının taksitlendirilmesini istiyorlar. Çok haklı bir talep ama bunu söylediğimiz zaman “Hazineye ek yük gelir.” deniliyor Bakanlık tarafından. Ya, peki, bu, GSM firmalarının borçlarından hazineye ek yük gelmiyor mu? Yani, o parayı nereden alıyorsunuz, nereye gidiyor o para? Nereden geliyor, onun karşılığı nerede? Onun karşılığı da yok ortada. Ha, çiftçiye gelince, ek yük olur, GSM firmalarına gelince, milyarlarca liralık paralarını sil, efendim, başka ülkelere kazanç gitsin ve oradan o insanlar ceplerini şişirirken bizim çiftçimiz de alın terini toprağa dökmeye devam etsin ama para kazanamasın. Ya, bu mantık yanlış bir mantık, doğru bir mantık değil. Yani siz kendi üreticinizi, kendi çiftçinizi korumak yerine eğer burada başka ülkelerden gelip sahiplenilen Vodafone gibi, Türk Telekom gibi ve Turkcell gibi GSM firmalarının borçlarını silerseniz bu çiftçiye ne cevap vereceğiz biz şimdi, ne söyleyeceğiz? Çiftçi soruyor, diyor ki: “Biz hangi ülkenin çocuğuyuz, biz nerenin çocuğuyuz? Biz bu ülkenin çocukları değil miyiz? Biz bu ülkeye domates, salatalık, buğday, pamuk üretmiyor muyuz? Nereye üretiyoruz biz? Yani Hariri mi olması lazım soyadımızın, yoksa bilmem ne Arap ülkesinin şeyhinin soyadı mı olması lazım?” (MHP sıralarından alkışlar) Yani değerli arkadaşlarım, bakın, hakikaten kabullenilecek bir şey değil. Çiftçi borçları ertelensin dediğimiz zaman “Ek yük geliyor efendim…” Ya, tamam da burada ek yük yok mu? Bu nereden çıkıyor, bu ek yük nereden çıkıyor? Kim karşılayacak bu ek yükü? Yani çiftçi sahipsiz, Allah için söylüyorum, çiftçi sahipsiz. Gelin, burada çiftçi borçlarıyla ilgili bir önerge verelim ve çiftçi borçlarının da faizini silip on yıl taksitlendirelim. Onlar da borçlarını ödesinler, hem tarlalarını eksinler, diksinler hem üretsinler hem de alın terleriyle para kazansınlar. Ama yok, çiftçi dediğimiz zaman sahipsiz. Mazot almış başını gitmiş, 5 lirayı bulmuş, efendim, gübre almış başını gitmiş, güya KDV’si silinmesine rağmen, güya KDV’siz fiyat uygulanmasına rağmen eski fiyatın çok çok üstüne çıkmış. Bu yükün altında çiftçi ezilirken, hâlâ üretim yapmaya çalışırken, o bankadan al, öbür bankaya götür, Ahmet’in külahını Mehmet’in külahına değiş, bu şekilde borcunu ödemeye çalışırken başka ülkelerin burada gelip sahiplendiği Vodafone gibi, Turkcell gibi veya Telsim gibi firmaların borçları silinsin. Bu doğru bir uygulama değil, bu uygulama yanlış bir uygulama. Eğer biz çiftçimizi koruyamazsak, üreten insanları koruyamazsak yakın gelecekte insanlarımız aç kalırlar.

Şimdi, yerli otomobilden bahsediliyor, çok güzel, inşallah yaparız, inşallah başarırız ama sen et ithal ederken yerli otomobil yapmanın hangi anlamı var ya?

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Diğer önerge üzerinde söz isteyen Van Milletvekili Adem Geveri.

Sayın Geveri, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ADEM GEVERİ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biliyorsunuz, 4 Kasımda Halkların Demokratik Partisinin eş başkanlarına ve milletvekillerine siyasi bir darbe yapıldı ve onun yıl dönümü arifesindeyiz. Bu vesileyle, hem yapılan bu darbeyi kınıyor hem de şu an içeride tutsak tutulan eş başkanlarımız ve değerli milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Hak, adalet ve hürriyet mücadelesindeki başarımızı özellikle tebrikle kutluyorum. Umut ediyoruz, inşallah bu haklı mücadelemiz başarılı olur ve Rabbülâlemin bu yolda bize yardımcı olur.

Evet, doğrusunu söylemek gerekirse ben de bu torba yasalarla ilgili bir şeyler söylemek isterdim şimdi ama daha sonra inşallah arkadaşlarla birlikte bunları zaten sürekli dile getireceğiz, ben daha acil bir konuda özellikle Meclisin dikkatini çekmek istiyorum, trajik bir olay. Maalesef, kürdistanda, biliyorsunuz, özellikle de Kürt halkının yaşadığı bölgede çeşitli bahanelerle ve gerekçelerle birçok zulüm sürekli yapılmakta ve bu yapılan zulümler esnasında maalesef, kimi zaman can kimi zaman mal kaybı gerçekleşmekte ve kimi zaman daha trajik, sosyal, psikolojik vakalar ortaya çıkmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve cebinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliğini taşıyan bu vatandaşlar, maalesef, bugün İsrail’de Filistinlilere ve diğer sömürge ülkelerinde halka uygulanan zulümlere maruz kalmaktadır.

Arkadaşlarımız burada defaatle bunlarla ilgili çeşitli konuşmalar yaptılar, bunlarla ilgili kamuoyu oluşturmaya dönük birçok sivil toplum örgütüyle birlikte çeşitli sivil itaatsizlik eylemleri yaptık ama demek ki maalesef burada oturan halkın temsilcilerinin vicdanlarına zerre kadar işlememiş. Nitekim, bu nedenle, yakın bir zamanda tekrar Van’da, ilimde, Özalp ilçesinin Mollatopuz köyünde bu gördüğünüz ev jandarma kolluk güçleri tarafından ve mülki amirin talimatı ve emriyle güya “terörle mücadele” adı altında yakıldı.

Jandarma kolluk gücü güya terörle mücadele operasyonu yapmakta ve yakılan bu ev -görüyorsunuz- bomboş, sadece sivil vatandaşın yaşadığı bir evdi. Bu evdeki insanlar şu an -sonbaharın sonu ve kışın başında- bu gördüğünüz evde maalesef oturamaz hâlde, dışarıda beklemekte ya da akrabalarıyla oturmakta.

Maalesef iki gözlü bu ev, özellikle de “terörle mücadele” adı altında yapılan operasyonla, muhtarın bütün itirazlarına rağmen, kendisinin özellikle girip orada kimsenin olmadığını defalarca beyan etmesine rağmen, yine evin kız çocuğunun kontrolüne rağmen, açılan cam ve pencerelere rağmen maalesef asker eliyle 2 metre yakınından önce gaz bombası ve daha sonra el bombası atılarak hem yıkılmış hem de yakılmış. Yakılan bu evde bir genç kızımızın bir ömür boyu biriktirdiği çeyizleri, gelecekle ilgili yatırım ve umutları maalesef kül oldu, evin bütün eşyaları yakıldı yıkıldı ve siz değerli İslam inancına sahip olan insanlar için çok kutsal olan ve belki de en önemli tek kutsalımız olan Kur-an’ı Kerim bu evde yakılmıştır.

Şimdi, bununla ilgili eğer başka bir ülkede böyle bir zulüm, böyle bir haksızlık ve kutsallara yönelik böyle bir saygısızlık yapılsaydı özellikle de kolluk güçleri tarafından, emin olun ki burada kıyamet koparırdınız. Aynı Kur’an Van’da yakılıyor, kimsenin umurunda değil. Aynı vatandaşın evi yakılıyor, kimsenin umurunda değil. Aynı insanların umutları yıkılıyor, kimsenin umurunda değil ve en kötüsü, birlikte yaşama olan umudumuz, inancımız ve güvenimiz tamamen bitmiş durumdadır.

Halkın bu zulmünü defaatle mülki amirlere ulaştırmaya çalıştık, maalesef bize cevap verme ve geri dönme nezaketinde bile bulunmadılar, böyle bir zahmete girmediler, sadece bir mesajla haberleri olduğunu, yaşanılan trajediyle ilgili mağduriyetin giderileceğini söylediler ama bugün dâhil o vatandaşa en ufak bir yardımda bulunulmamıştır ve evi de harap hâldedir.

İşte, bu trajedileri sizin dikkatinize çekiyoruz ki, umut ediyoruz ki vicdanla yaklaşırsınız.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

3’üncü madde üzerindeki son önerge üzerinde söz isteyen, İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke.

Buyurun Sayın Sayek Böke. (CHP sıralarından alkışlar)

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Torba kanunun geneline dair bir konuşma ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Zira torba kanun olmasına rağmen ve torbanın ötesinde bir yamalı bohça olmasına rağmen bu torbanın bütünü çok genel bir ekonomik anlayışı net bir biçimde ortaya koyuyor. Esasında torbanın kendisine baktığınız zaman iki şey çok belirgin: Bir tanesi, Türkiye’yi bugün bu ekonomik sıkıntılarla baş başa bırakmış olan anlayışın devamlılığı çok açık ortaya konuyor. Bununla beraber, ikincisi, ortaya çıkmış olan yıkımın faturası da doğrudan bu yıkımın altında zaten eziliyor olan vatandaşa yükleniyor.

Esasında 127 maddelik bu kanunu 4 temel maddede özetlemek mümkün. Bu torba kanun her şeyden önce bir borçlanma kanunudur, üstelik ülke zaten son on beş yılda gittikçe artan bir borç yükünün altında ezileceği bir ekonomik düzene iktidar tarafından mahkûm edilmiş olmasına rağmen. Yani zaten borçluyken bu borçluluğu artıracak bir kanunla karşı karşıyayız. Rakamlar açık söylüyor; 2001’in ilk çeyreğinde tüketiciler, üreticiler, finans sektörü, kamu hep beraber baktığınızda millî gelirin yüzde 144’ü kadar bir borçlu ülke var; 2017’nin ikinci çeyreğinde bu borçluluk oranı yüzde 212’ye çıkmış vaziyette. Şimdi, bu kanunla bu borçlanmayı artıracaksınız.

Bu kanun, borçlanmanın ötesinde, üretene, emekçiye, tüketiciye bir vergi artışı kanunudur. Üstelik verginin yükü zaten emekçinin omzunda, verginin yükü zaten üretenin omzundayken bunu artıracak maddelerle dolu bir torba yasa getirdiniz.

Bu kanun, aynı zamanda kurumsal çöküşü derinleştirme kanunudur. Bu çöküşün maliyetinin, her gün ülke risk primini artıran sizler sayesinde artan faiz yoluyla, değer kaybeden Türk lirası yoluyla ve Türk lirasındaki değer kaybını durdurma becerisini çöktüğü için kaybetmiş kurumların telafi edilemez zararlarıyla vatandaş altında eziliyor. Sadece son bir ay içerisinde Türk lirası kurumsal çöküşün sonucunda 30 kuruş değer kaybetti, Merkez Bankasının müdahalesi 2 kuruşluk bir değer kazancına yol açtı. Şimdi, buna ek, mali disiplini de çöpe atıyorsunuz. Bu torba yasayla Türkiye’nin makroekonomik çerçevesini yok ediyorsunuz.

Bu torba yasa, aynı zamanda bir rant düzeni devam ettirme kanunudur. Üstelik bu rant düzeni Türkiye’de işsizliği, gerçek işsizliği yüzde 17’ye ulaştırmış, 6 milyon vatandaşımızı umutsuz bırakmış, işsiz bırakmışken. Yani özetle, iki şey yapıyorsunuz; bir, var olan hataların faturasını vatandaşa yüklüyorsunuz; iki, bu faturayı ortaya çıkarmış olan çarpık düzeni devam ettirecek her tür unsuru bu torba yasaya dâhil ederek gelecekte artacak bir faturayı da vatandaşın karşısına koyuyorsunuz.

Bu kanun, üreten değil, rantı besleyen ekonomik anlayışınızın -zaten hazıra dağ dayanmaz misali- çöküşünün ve o çöküşün bütçe dengelerini bozuşunun ispatının ta kendisi. Şimdi bozulan o dengeyi borçlanmayla, şimdi bozulan o dengeyi vergi artışlarıyla 80 milyona yıkıyorsunuz ve betonlaşmayı devam ettirerek aynı tahribatı doğada da devam ettiren bir yaklaşım sergiliyorsunuz. 2000’lerin başında yasal düzenlemelerle getirilmiş olan mali disiplin, 37 milyarlık ek bütçe getirmeden talep edilen ek borçlanmayla, bugün, bu torba yasayla çöpe atılıyor. Zaten 53 milyar bir borçlanma yapılmışken hiç gerekçe gösterilmeden 37 milyar daha borçlanmayı vadediyorsunuz.

Diğer yandan, ağustos ayında düşürmeyi konuştuğunuz kurumlar vergisini bu torba yasayla daha birkaç ay sonra artırıyorsunuz. Yani döviz oynaklığı yarattığınız yetmemiş gibi şimdi ülkeye bir de vergi oynaklığı dayatıyorsunuz. Bunları yaparken de var olan rant düzeninin temelini oluşturan inşaat ekonomisini sürdürmek için meraları ve kıyıları beton yığınına açıyorsunuz. Yani bir yandan doğayı ve bir yandan da o doğanın üzerinde yaşam mücadelesi veren 80 milyonu, bugüne kadar kurduğunuz rant düzeninin altında ezildikleri yetmiyormuş gibi, şimdi bu düzeni pekiştirmek için ortaya koyduğunuz tabloyla daha da eziyorsunuz. Tercih açık: Tercihiniz Türkiye değil, tercihiniz saray; tercihiniz emek değil, tercihiniz rant.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

   Filiz Kerestecioğlu Demir          Ertuğrul Kürkcü                   Aycan İrmez

               İstanbul                            İzmir                                 Şırnak

 

         Dirayet Taşdemir               Saadet Becerekli                Müslüm Doğan

                 Ağrı                              Batman                                 İzmir

BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Müslüm Doğan.

Sayın Doğan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumunda çalışan maden işçilerinin, kurumun özelleştirilmesinin önünü açan torba yasa tasarısını protesto için hayatları pahasına, ölümü göze alarak başlattıkları dışarı çıkmama eylemlerini ve kazanımlarını buradan en içten dileklerimle selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, hâlihazırda oldukça kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılan ve özelleştirmeyle koşulları daha da ağırlaşacak olan bu madenciler “Madenler bizimdir.” diyerek haklı ve onurlu bir eyleme girişmişlerdir. Aslında bunun adı da radikal demokrasidir; kutluyorum onları. Şirvan’da, Ermenek’te, Soma’da bedel ödeyenler hep madenciler ve yakınları olmuştur. Bu özelleştirmenin karşısında olduğumuzu da bir kez daha burada belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet bu tasarının 4’üncü maddesiyle Köy Kanunu’na geçici bir madde ekleyerek hâlihazırda devam eden bir mağduriyetin önüne geçmeyi hedeflediğini tasarının gerekçesinde açıklamıştır. Şimdi, bu düzenleme hazırlanırken bölgesel farklılıklar göz önünde bulundurulmuş mudur? Bu konuda tasarı metnini hazırlayanlar hangi çalışmaları yapmışlardır? 2020’ye kadarki düzenlemeden ne kadar bir gelir elde edilecek, hâlihazırda bu uygulamadan kaç kişi mağduriyetini giderecek?

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, bu büyükşehir yasasıyla köylerin genel yönetim kapsamına alınması meselesi gerçekten çok büyük bir kargaşaya neden oluyor. Bir kere köy tüzel kişiliklerinin yerini mahalleler alıyor ve buradaki taşınmazların, özellikle kamuya ait taşınmazların, kamu dışı alanlarda yeniden tespit edilen taşınmazların hepsi karşımıza büyük bir sorun olarak çıkıyor. Tam bu noktada, Köy Kanunu’yla ilgili bir değişiklik yapılırken size Köy Kanunu’nun bir maddesini okumak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi Köy Kanunu çok eski bir kanun. Cumhuriyetin ilk yıllarında, cumhuriyetin kurucu iradesinin ilk çıkardığı kanunlardan birisidir 442 sayılı Köy Kanunu. Şimdi, bir köy tanımı yapılıyor ve köy tanımını size okuyacağım değerli milletvekilleri: “Madde 2 – Cami, mektep, otlak, yaylak, baltalık gibi orta malları bulunan ve toplu veya dağınık evlerde oturan insanlar bağ ve bahçe ve tarlalarıyla birlikte bir köy teşkil ederler.” deniyor. E, peki, içerisinde cemevi olanlar köy olmayacak mı? Kilise olanlar köy kapsamı dışına mı çıkacak?

Arkadaşlar, bakın, bu köy tüzel kişiliği de yanlış bir tanımlamadır. Yasa 1924 yılında çıkarılması nedeniyle eski bir yasa, bunu değiştirmemiz gerekiyor; bu konuda kanun teklifimiz var. Bu farklılaşmaya, bu ayrıştırıcılığa, bu ötekileştirmeye de bizim son vermemiz gerekiyor, aslında Meclisin en önemli sorunlarından birisi de budur.

Bakın, yine aynı yasayla ilgili olarak, Köy Kanunu madde 12’de deniyor ki: “Köye ait işler ikiye ayrılır.” Hüseyin ağabey, dinle bunu bak. “Mecburi olan işler, bir de köylünün isteğine bağlı olan işler.” Köylünün isteğine bağlı işlerde bir mecburiyet yok ama mecburi işlerde şu deniyor: “Köylü mecburi olan işleri görmezse ceza görür.” Hükûmet ceza verecek oraya. Köy Kanunu’nu aynen okuyorum arkadaşlar. “İsteğine bağlı olan işlerde ceza yoktur. Ancak köylünün isteğine bağlı bu gibi işlerde köy derneğinin yarısından çoğu hükmederler ve vilayete bağlı olan yerlerde vali ve kazaya bağlı olan köylerde kaymakamın rızasını alırlarsa o iş bütün köylü için mecburi olur. Ve yapmayan ceza görür.” deniyor. Yine, madde 13’te deniyor ki: “Köylünün mecburi işleri şunlardır…” Sıtmayla falan mücadele, etrafı temiz tutun falan deniyor. En sonunda 14’üncü maddede deniyor ki: “Köyde bir mescit yapmak.” Ya, arkadaşlar, köylere göre değişiyor, tabii ki mescit de bir ihtiyaçtır. Müslüman arkadaşlara, Müslüman arkadaşların yaşadığı köylere bir şey demiyoruz, saygı duyuyoruz, ihtiyaçsa yapılacak. Ama, Alevi köylerini zorunlu kılıyorsunuz. Hristiyan köylerine zorunlu “Mescit yap.” diyorsunuz. Değil mi Vekilim, kabul ediyor musunuz?

GÜRSEL EROL (Tunceli) – Doğru söylüyorsun.

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Ediyorsunuz, doğru söylüyoruz.

Yani, bunları önce bir ayrıştırmamız gerekiyor.

Sonra arkadaşlar, bugün büyükşehir yasasıyla birlikte mahalle statüsüne gelen çok değerli taşınmazlarımız var. Bunların planlanması, bunların sosyal donatı alanlarına, yeni yerleşim alanlarına açılması gerçekten çok büyük bir rantı da gündeme getiriyor. Aslında son derece tehlikeli de bir yasa yapıyoruz. Bu anlamda bu maddenin tekrar geriye çekilmesini, yasadan çıkartılmasını istiyoruz.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

   Kazım Arslan                          Zekeriya Temizel                      Kadim Durmaz

       Denizli                                       İzmir                                        Tokat

  Kemal Zeybek                            Mahmut Tanal                                                                                                       Samsun                                     İstanbul                                                                     

           

Mehmet Bekaroğlu                           Ali Özcan             Bülent Yener Bektaşoğlu

      İstanbul                                    İstanbul                                     Giresun

   Şenal Sarıhan                         Okan Gaytancıoğlu

       Ankara                                      Edirne

 

MADDE 4- 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununa aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

GEÇİCİ MADDE 5- Bu Kanunun ek 13 üncü maddesine göre satışı yapılan taşınmazlara ilişkin olarak anılan maddede belirlenen süre içerisinde binalarını yapmayan ya da taksitlerini ödemeyen hak sahipleri ile 31/12/2020 tarihinden önce süreleri dolacak olan hak sahiplerine binalarını yapmaları veya taksitlerini ödemeleri amacıyla 31/12/2020 tarihine kadar ek süre verilir. Ancak bu süre içerisinde de hak sahiplerince bina yapılmaması veya taksitlerin ödenmemesi durumunda, bu taşınmazlar köy tüzel kişiliği adına, tüzel kişiliğini kaybeden köylerde ise ilgili belediye adına resen tapuda tescil edilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Lale Karabıyık konuşacaktır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Okan Gaytancıoğlu konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önceki tartışmaya devam etmek istiyorum.

Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’i… Siz nasıl yüzde 4 çıkardınız, hayret ettim. Şimdi, ben bir soru sormuştum, bir soru önergesi; gayrisafi millî hasılanın yarısını veriyorsunuz diye de hâlâ iddia ediyorum çünkü ben bu konuda çalışan bir bilim adamıyım, yıllarım bu konuyla geçti. Sizden gelen cevap şu: “Biz tarıma verilen kredileri de sulama yatırımlarını da ihracat sübvansiyonlarını da dâhil ediyoruz, destekleme bütçesine dâhil ediyoruz, yüzde 1’i aşıyor.” dediniz.

Bilimsel olarak bakarsak tarımsal sulama yatırımları, arazi toplulaştırması ve tarla içi hizmetler tamamen altyapıya yönelik hizmetlerdir. Bundan o yılda ve gelecek yıllarda sadece çiftçiler değil, herkes yararlanabilir. Dolayısıyla bu direkt olarak çiftçiye verilen bir destek değildir, tarımsal altyapıyı iyileştirmeye yönelik bir hizmettir, devletin yapması gerekir.

Devletin bazı ürünlerde piyasa oluşturması, sıfır faizli krediler ya da diğer sektörlere göre daha düşük faizli krediler vermesi olabilir, bu da bir tercihtir ama bu da bir destek değildir, sıfır faizli kredi bile borçtur, karşılığını alıyorsanız borçtur. Kaldı ki AKP hükûmetleri hep sıfır faizli kredi vermişlerdir, çok ciddi komisyonlar da almışlardır kredileri verirken, dolayısıyla verdiklerini geri almışlardır.

Onun dışında tarımsal ürün alımları; bu da vardı bana gelen cevapta. Toprak Mahsulleri Ofisi yoluyla ya da ÇAYKUR yoluyla ya da başka kurumlar yoluyla piyasadan devlet zaman zaman ürün alabilir, karşılığını öder ama bunu tamamen de satar yani dolayısıyla burada bir ticaret söz konusudur. Bu ticareti iyi yaparsanız, üreticinin lehine yaparsanız, devleti zarara uğratmazsanız bu güzel bir şeydir. Dolayısıyla bunları destek olarak göstererek siz çiftçinin eline geçen parayı sanal olarak çoğaltırsanız bu sizin ayıbınızdır.

Biz, çiftçinin yeterince desteklenmediğini size anlatıyoruz. İktidarınız boyunca, on beş yıl boyunca çiftçiye ödemeniz gereken tam 87,5 milyar lira para vardır. Lütfen bunu ödeyin, çiftçinin daha zor duruma düşmesini, kredilerle batmasını artık engelleyin. İktidara geldiğinizde 1 milyar lira olan tarımsal kredi hacmi şu an 88 milyara çıkmıştır. Tarımsal krediler bir destek değildir, lütfen bunlara böyle bakmayalım. İşte “Biz iktidara geldiğimizde tarımsal kredi faiz oranları yüzde 80’di, 90’dı, şimdi 5’lere 10’lara çektik.” Bu, bir başarı değildir arkadaşlar, enflasyon da düştü.

Gelelim OECD’ye. OECD rakamlarını kullandınız. Ben size sorayım Sayın Bakan -bizi bilgisizlikle suçladınız- üretici destek eş değeri nedir, tüketici destek eş değeri nedir? Evet, OECD bir ülke tarımını ne derece destekliyor, bunları üretici destek eş değerine bakarak, tüketici destek eş değerine bakarak açıklar. Buna baktığınızda, OECD verilerine baktığınızda Türkiye tarımına çok ciddi destekler gözükür. Neden? Çünkü OECD yaptığı hesaplamalarda hep piyasa fiyatlarını baz alır. Şimdi bizde piyasada et 50 lira ama hemen yanımızda Bulgaristan’da ya da Avrupa ülkelerinde et 15 lira. Şimdi üreticinin cebine 50 lira para giriyor mu yoksa aracılar mı bu paraları kazanıyor? Dolayısıyla OECD verilerine göre burada cevap vermeniz son derece yanlıştır artı OECD bir de gümrük vergilerini baz alır. Türkiye bazı ürünlerde çok ciddi gümrük vergileri uygular, bunları da hesaba dâhil ederseniz siz üreticiyi çok fazla destekliyor gözükebilirsiniz. Ama gerçek şudur: Gerçek, çiftçimiz ciddi anlamda borçludur, haciz içerisinde 2,2 milyar liralık devletin bir alacağı vardır, 88 milyara ulaşan bir kredi borcu vardır çiftçinin ve devletten de alacağı çok ciddi bir destek vardır. Lütfen bu desteği verin. Geçenlerde “Mazotun yarısı sizden, yarısı bizden.” dediniz, bunu da yapamadınız. Ayrıca bazı milletvekilleriniz de bu kredilerin yapılandırılmasını talep etmektedir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından…

Sayın Bakan Komisyonda Hükûmeti temsil ederken grubumuza dönerek “Rakamlardan bihabersiniz, bunları söylüyorsunuz.” diyerek -devamı polemik, önemli değil o kısmı- grubumuzu itham etmişti. Sayın Okan Gaytancıoğlu rakamlardan bahsetti, Sayın Bakanın rakamlara muttali olduğunu ümit ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinde geçen “belirlenen” ibaresinin “öngörülen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı                   Emin Haluk Ayhan                 Erkan Akçay

Konya                                       Denizli                        Manisa

 

Mehmet Erdoğan                       Baki Şimşek Erkan Haberal

Muğla                                        Mersin                        Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Baki Şimşek konuşacaktır.

Buyurun Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili verilen önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 4’üncü maddesiyle, Köy Kanunu’na göre evi bulunmayan ihtiyaç sahiplerine satılan taşınmazların üzerinde bina yapmak ve taksitlerini ödemek için 31/12/2020 tarihine kadar süre verilmekte, ödemelerin beş yıl içinde 10 eşit taksitle yapılması ve 2020’ye kadar süreleri dolanlara üç yıl ilave süre verme işlemi düzenlenmektedir.

Ayrıca, hangi kentlerde ne kadar taşınmazın devrinin öngörüldüğü, bu uygulamadan kaç kişinin yararlanacağı, köylünün elinden çıktığı anda belediyelerin bu arsaları ne şekilde ve kimlere satacağı belirtilmemiştir.

Şimdi düşünün, köyde evi olmayan vatandaşlar üzerine bina yapamadılar ve arsalar belediyeye geçti. Belediye, bu arsayı mutlaka bu köyde yaşayan insanlara satmalıdır, bu köyde nüfus kaydı olan insanlara satmalıdır; aksi takdirde bu arsalar belediyeye devredildiği zaman bu sorun 2020 yılından sonra yine devam edecektir. Biz bunu ya yine öteleyeceğiz ya da buna bir ilave düzenleme yaparak mutlaka bu köyde yaşayan insanlara satmamız lazım. Aksi takdirde bu ihaleye çıktığı zaman da -belediye ihalesiz bunu satamaz- daha değişik sosyal problemlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Maalesef, hazine arazileriyle ilgili satış yapılmak isteniyor ama süreç istenildiği gibi gitmiyor. Sadece, seçim bölgem olan Mersin Tarsus’ta 1.600’e yakın taşınmazın satış kararı alınmış, Bakanlığa gönderilmiş ama bir yıldır henüz sonuca varılamamıştır. Bununla ilgili, bir gayrimenkul satışı düşünün; DSİ’ye ait bin metrekarelik bir yeri bir vatandaş satın almak istiyor, 7-8 tane kurum görüş veriyor, Millî Emlak satışına karar veriyor; bölge müdürlüğü onaylıyor, defterdarlık onaylıyor, Ankara’ya gönderiyor; Bakanlık onaylıyor, Başbakanlığa gidiyor. Bu satış süreçleri de vatandaşlarımıza gerçekten çok zaman kaybettiriyor ve işler, maalesef, yürümüyor. Satış süreçlerinin mutlaka bölgedeki defterdarlıklar ve Millî Emlak müdürlükleri vasıtasıyla yürütülmesi gerekmektedir. Bu sürecin Ankara’ya aktarılması, bu kadar işin gücün içerisindeki Ankara’nın bu süreci takip etmesi, neticelendirmesi mümkün olmamaktadır.

Ayrıca, yine köylerdeki diğer bir önemli sorun, emlak vergileri ve çöp vergilerinin de süresinin uzatılmasıdır. Şimdi, “Köylerden 2019 seçimlerine kadar, bu dönem sonuna kadar su paraları düşük fiyatla alınacak. Emlak vergisi ve çöp vergisi alınmayacak.” denildi ama yarın, 2019 yılında seçimler geldiği zaman yapılabilecek bir şey yok. Bu yeniden, bir daha uzatılacak, bir dönem daha “Köylerden bunu almayalım.” diyeceğiz ve Meclis de bununla ilgili boş yere zaman kaybedecek çünkü köylülerin emlak vergisi ödeme şansı yok. Köyde yaşayan insanları devletin teşvik etmesi lazım.

Bugün kırsal nüfus günden güne azalıyor. 1980-1990’lı yıllarda yüzde 40’larda olan kırsal nüfus bugün yüzde 20’lere düşmüştür. Köyden kente göç hızla artmaktadır ve bu da kentlerde çok sayıda sorunu ortaya çıkarmaktadır. Köyde yaşayan insanlar teşvik edilmeli, köydeki insanlardan emlak vergisi, çöp vergisi gibi bedeller hiçbir zaman alınmamalıdır, buna kalıcı olarak çözüm bulunmalıdır.

Şimdi, öyle köyler var ki köyün suyu cazibeyle geliyor. Köylüler suyu yıllarca bedava içmişler ama şu anda, büyükşehir yasasıyla beraber, köylerden su parası alınıyor. Hiçbir maliyeti olmadan, köyün üzerinden, dağdan su gelmiş; köyün deposu var, hiçbir yatırım yapılmamış ama büyükşehir buralardan su bedeli tahsil ediyor, köylüler de buna karşı çıkıyor.

Ayrıca, hazine arazilerinin devrinde yine özellikle büyükşehir belediye sınırı içerisindeki sahillerin kiralanması ve devir işlemlerinde çok sayıda sorunla karşı karşıya bulunuyoruz. Sadece Mersin Büyükşehir Belediyesi bir tane sahilin kiralanması için yıllık 1 trilyon kira ödüyor. Allah aşkına, belediye sahili ne yapacak? Oradaki vatandaşların hizmetine sunacak. Türkiye'nin her yerinde bütün sahillerin oradaki belediyelere, vatandaşın hizmetine sunulmak üzere bedava devredilmesi lazımdır. Maliye Bakanlığı ayrı, belediye ayrı düşünülemez, hepsi devletin bir parçasıdır. Bunlarla ilgili de Hükûmetin gerekli düzenlemeleri yapmasını bekliyoruz.

Bazı bölgelerde de hazine arazileriyle ilgili konulan fiyatlar maalesef çok yüksektir. Örnek olsun diye söylüyorum: Erdemli Sarıkaya’da dönümüne 50-60 bin lira bedel konmuştur. Köyde yaşayan insanların dönümüne 50-60 bin liralık bir bedelden bir gayrimenkulü satın alma şansı yoktur ve yıllarca bu sorun devam edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Bunu sorduğumuz zaman “Buradan birkaç kişi satın almış, onun için fiyat güncelleme yapılamıyor.” deniyor ama bununla ilgili de bir yasal düzenleme yapılıp vatandaşın sorunu çözülmelidir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın Tanal, buyurun 60’a göre.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında Bölge Adliye Mahkemesinin vermiş olduğu bozma kararına direnmesinin hukuka uygun olmadığına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biliyorsunuz, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Enis Berberoğlu’yla ilgili İstanbul’da müebbet hapis ve ondan sonra iyi hâlden dolayı yirmi beş yıllık bir ceza verilmişti. Bölge Adliye Mahkemesi bunu bozma sebeplerini şöyle yazmıştı:

Bir: Can Dündar’ın davası sonuçlanmadan bu kararın verilmesi usul açısından yasaya aykırı.

İkinci bozma gerekçesi: Enis Berberoğlu’nun sorumluluğunu gerektiren hangi eylem suç unsurudur? O, mahkeme kararında belirtilmediği için kararı bozmuştu.

Üçüncü gerekçe de Aydınlık gazetesi aynı haberi yaptığı hâlde… Onunla ilgili soruşturma yapılmıştı, siz bu dosyayı celbetmeden… Bu sebepten dolayı mahkemenin kararını bozmuştu.

Ancak İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Bölge Adliye Mahkemesinin kararını hiç duruşma açmaksızın aynen geri gönderdi. Sayın Başkanım, Ceza Muhakemesi Kanunu’muzun 284’üncü maddesi aynen şu şekildedir: “Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.” der. Ancak burada bu mahkeme, bu kararında direnmiştir. Yani bu istisnanın istisnası yoktur. Buradaki mahkemenin bu davaya bakmadan Bölge Adliye Mahkemesine göndererek kanunu çiğnemiştir, hukuku çiğnemiştir âdeta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim. Bitiyor efendim.

BAŞKAN – Tamam, bitirin, açamıyoruz tekrar, 60’a göre verdim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkanım, bu verilen mahkeme kararı kanuna aykırıdır, hukuka aykırıdır, bu adaletsiz bir uygulamadır, bu kararın hukukta bir yeri yoktur çünkü ben Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 284’üncü maddesinin gerekçesini aldım, orada da şöyle diyor: “Bölge adliye mahkemesinde yalnızca 289’uncu maddede sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinden bozma kararı verilebileceğinden, bu bozma kararlarına karşı ilk derece mahkemelerine, direnme hakkı tanınmamıştır. Bu kararlar kesindir.” Ama İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği bu karar, bir; Türkiye'deki yargıyı zora sokmaktadır, adaleti zora sokmaktadır, Türkiye’nin dışarıdaki itibarını sarsmaktadır...

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Meclisin çıkarmış olduğu bu kanunlara uymamaktadır. Ben bu konuda Adalet Bakanını, Hâkimler ve Savcılar Kurulunu göreve davet ediyorum. Yani bunlar Meclisi kapatıyorlar âdeta.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – 5’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Filiz Kerestecioğlu Demir                         Ertuğrul Kürkcü                   Aycan İrmez

            İstanbul                                            İzmir                                  Şırnak

      Dirayet Taşdemir                              Saadet Becerekli   Mehmet Emin Adıyaman

               Ağrı                                             Batman                                 Iğdır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman konuşacaktır.

Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yine her zamanki gibi bir torba yasayla karşı karşıyayız. Hükûmetin öteden beri uyguladığı yöntemlerden biri, farklı yasaları değiştirmek adına, çeşitli kanunlarda değişiklik yapmak adına birtakım olumlu değişikliklerin yanında halkın aleyhine yüzlerce değişikliği bir torbaya doldurup huzurumuza getirmektir. Bu torba yasa da esas itibarıyla halkın yükünü artıran ek vergiler getiren bir torba yasa. Yaptığımız tespite göre 37 milyar Türk lirası ek vergi getiriliyor bu torba yasayla, ki eski rakamla 37 katrilyon bir ek vergi getiriliyor. Peki, bu vergi kimin sırtına yükleniyor? Fakirin, fukaranın, çalışanın, emekçinin, emeklinin ve orta gelir düzeyine sahip esnafın sırtına yükleniyor ama büyük holdingler yine bu torba yasayla vergi affından istifade edip milyarlarca ya da eski rakamla katrilyonlarca lira vergiyi ödemekten kurtulmuş oluyor.

Şimdi, AKP iktidarı on beş yıl boyunca uyguladığı ekonomik politikalarla har vurup harman savururken bütün açıklarını dönüp dolaşıp tıpkı Kemal Sunal’ın filmindeki Mazlum misali her sıkıştığında “Çağırın Mazlum’u.” yani halkın sırtına dönüp her seferinde halkı dövmeye çalışıyor.

Bakın, burada bir yasa tasarısı görüşüyoruz ve günlerdir medyada yer alan “offshore” hesapları var Başbakanın yakınlarıyla ilgili, bakanların yakınlarıyla ilgili. Peki, bu “offshore” hesapları, bu vergi cennetinden istifade eden bu Türk şirketler ya da millî ve yerli şirketler, nasıl bu imkânı buldu? Geçen gün, yanılmıyorsam, Başbakan: “Bu durumda yasal bir engel, bir soruşturma konusu varsa ilgili yargıya gidilsin.” dedi. Evet, var ve bu suçu bizatihi Hükûmetin kendisi işliyor. Bakın, ben size kanunu söyleyeyim. 2006’da kabul edilen Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinin (7)’nci fıkrası, tam da bugün “offshore” hesaplarıyla ilgili yurt dışına para kaçıran şirketlere ilişkin bir düzenleme. Nedir o düzenleme? O düzenleme açık bir şekilde şunu öngörüyor, tekrar ediyorum Sayın Bakan, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinin (7)’nci fıkrası -bu fıkra açıkça ne diyor- Bakanlar Kuruluna bir yetki veriyor, yetki şu: Halk arasındaki ya da medyadaki deyimle vergi cenneti olarak ifade edilen ülkelerin Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilip bir liste hâlinde yayımlanmasını öngörüyor. Yani bu şu demektir: Eğer on bir yıl önce çıkarılan bu yasa gereği, bu madde gereği Hükûmetiniz vergi kaçakçılığına, vergi kaçırmaya sebep olan ülkeleri tespit etmiş olsaydı -ki bunun içinde hiç şüphesiz Malta da olacaktı- Malta benzeri onlarca “offshore” hesapları üzerinden vergi cennetine dönüşen ülkelerin listesi olmuş olsaydı bugün bu medya konusu, işte, Başbakanın çocuklarının, yakınlarının, Bakan Albayrak’ın -o da bugün medyaya yansıdı- ve ağabeyinin şirketleri Malta’da olmamış olacaktı.

Ne diyor (7)’nci fıkra? Bakın, çok açık, (7)’nci fıkra diyor ki: “Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesiyle aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın yüzde 30 oranında vergi kesintisi yapılır.” Şimdi soruyorum size: Tespit edilen bu şirketlere siz de yüzde 30 oranında vergi tahakkuk ettirecek misiniz? Yani Başbakanın çocuklarının ve Bakan Albayrak’ın ve abisinin şirketlerinin Malta’daki faaliyetlerine yüzde 30 üzerinden bu kanun gereği, kanunun gereğini yapacak mısınız? Yüzde 30 vergi kesintisi yapacak mısınız diye soruyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Adıyaman.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı “Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 5’inci maddesi ile 14/4/1341 tarihli ve 618 sayılı Limanlar Kanunu’na eklenen 7’nci maddesinin 1’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

             Kazım Arslan                          Zekeriya Temizel                      Kadim Durmaz

                 Denizli                                       İzmir                                        Tokat

     Bülent Yener Bektaşoğlu                     Kemal Zeybek                         Mahmut Tanal

                 Giresun                                     Samsun                                     İstanbul

             Şenal Sarıhan                               Ali Özcan                     Mehmet Bekaroğlu

                 Ankara                                     İstanbul                                     İstanbul

Ömer Fethi Gürer

        Niğde

“Liman başkanlığı idari sorumluluk sahasında can, mal ve çevresel risk taşıyan veya seyir ve seferin selametine engel olabilecek suret ve vaziyette karaya oturmuş, yarı batık veya batık hâlde yahut terk edilmiş veya atıl hâlde bulunan gemileri ve eşyasını, geminin donatanı veya kaptanı, liman başkanı tarafından tayin edilecek bir süre içerisinde çıkarmaya veya bulunduğu yerden kaldırmaya mecburdur. Bu süre doksan günden fazla olamaz. Belirlenen müddet, gemi yabancı bayraklı ise geminin sicile kayıtlı olduğu devletin ilgili makamlarına, donatana ve kaptana bildirilir, bu kişilerin adresleri bilinmiyorsa herhangi bir uluslararası denizcilik bülteninde ilan edilir. Gemi Türk Bayraklı ise donatan veya kaptana bildirilir. Bu kişilerin adresleri bilinmiyorsa yurt düzeyinde dağıtımı yapılan ve tirajı yüz binin üzerinde olan bir gazetede ilan edilir. Ayrıca gemi veya gemi vasfını kaybetmiş eşya hacizli ise durum haciz işlemini gerçekleştiren icra dairesine de bildirilir. Teknik veya meteorolojik zorunluluk nedeni ile ilgililer tarafından yapılacak itirazlar üzerine bu süreler, liman başkanı tarafından kırk beş günü aşmamak üzere uzatılabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer konuşacaktır.

Sayın Gürer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sayılı Yasa Tasarısı’nın 5’inci maddesinde söz almış bulunuyorum.

Liman idare sahasındaki batık ve atıl gemilerin kaldırılmasıyla ilgili, 150 gemiyi ilgilendiren bir madde. Bunun üzerinde değil de ben 2 milyon kişiyi ilgilendiren bir konuda konuşmak istiyorum.

Ülkemizde taşeron işçilerle ilgili sözler veriliyor, sözler veriliyor, sözler veriliyor ve son olarak da “Bu yılın sonuna kadar bu iş bitecek.” deniyor. Geçtiğimiz günlerde Kamu Taşeron İşçileri Platformu Başkanı Halit Önük beraberinde 30 il temsilcisiyle ziyaretime geldiler. Onların taleplerini burada, Mecliste dile getirmek istiyorum. Diyorlar ki: “Kamuda çalışan taşeron işçilerine verilen kadro sözünün karşılığı olarak, memur işini yapanların memur kadrolarına, işçilik işi yapanların işçi kadrolarına geçişi yapılmalıdır. İmtiyazlı şirket, devletin kendi kuracak olduğu şirket modeline ve özel sözleşmeli personel statüsüne kesinlikle karşıyız. Bu zamana kadar şirketlerin taşeronu olduk, bundan sonra devletin taşeronu olmak istemiyoruz. Yapılması gereken, taşeron işçilerin mevcut maaşlarına taşeron şirketlerine verilen kâr payını ekleyip daimî kadroya geçirilmeleridir. Bu sayede hem devlet ekstradan bir yük yememiş olacak hem de kamuda iş barışı sağlanmış olacaktır. Taşeron işçiler kadroya alınırken belediyeler, il özel idareleri ve personel çalıştırmasına dayalı olmayan ihaleler kapsamında çalışan işçiler de bu kapsama dâhil edilmelidir. Türkiye genelinde Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışmakta olan taşeron işçilerden 760 kişi yıl sonu itibarıyla ihalelerinin yenilenmeyecek olmasından ötürü işten çıkarılacağı duyumunu aldık. Bir yandan ‘Yıl sonuna kadar taşeron işçileri kadroya alacağız.’ diyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının kurumda bu işçilerin işten çıkarılacak olmasının anlamını açıklaması gerekir. Şayet, işten çıkarma haberi doğruysa acilen Sayın Bakan bu konuya el atmalı, ileride yaşanabilecek olan mağduriyetin önüne geçilmelidir.”

Yani, taşeron işçiler mevcut statüleri korunarak adları değiştirilip bir kılıf uydurularak yapılacak değişikliği kabul etmiyorlar. Eşit işe eşit ücret istiyorlar ve ayrıca kendilerine kadro verilmesini talep ediyorlar.

Bunun yanında, Karayollarında ve şeker fabrikalarında çalışan geçici işçiler var. Bu işçiler yıllardan beri buralarda kendileri çalışıyorlar, ne yazık ki kadroları verilmedi. Son aldığım bilgiye göre, Niğde’de kara yollarında çalışan işçiler iki aydır yalnızca yarım maaş alarak çalıştırılıyorlar. Kendileri bunun nedenini sorduğunda, ödeneğin olmadığı, bu nedenle maaşlarının verilmediği belirtiliyor. Keza, aynı durum, Niğde Spor Salonu’nda çalışan işçiler için de geçerli. Öyle olunca, Türkiye genelinde taşeronda çalışan bir kısım işçinin de şu anda maaşlarını alamaz durumda oldukları ortaya çıkıyor. Bu durumu da Hükûmetin dikkatine sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, çalışanlarla ilgili sorunlar her geçen gün ağırlaşıyor; bunun yanında, farklı kesimler de sorunlarının çözümünü istiyorlar. Örneğin, emniyetteki bekçiler özlük haklarının iyileştirilmesini, bu anlamda yasal düzenleme yapılmasını bekliyorlar. Keza, atanamayan öğretmenler yıllardır atama bekliyorlar, kendilerine verilen sözler ne yazık ki çözüme yönelik değil. 100 bin öğretmen açığına rağmen, 300 bin civarında atama bekleyen öğretmenden gelecek yılda 20 bin kişi alınacağını Bakan açıklıyor ve bunların da mağduriyeti sürekli hâle geldi.

Keza, atanamayan sağlıkçılar var, ayrıca atandıkları hâlde güvenlik soruşturması bitmeyen sağlıkçılar var, ayrıca “Ek kadro vereceğiz.” diye söz verilen sağlıkçılar var. Bu sağlıkçılar yarın, 8 Kasım Çarşamba günü Sağlık Bakanlığının yanında saat 12.30’da basın toplantısı yapıp dertlerini bir kez de kamuoyuna duyuracaklar. Sağlıkçıları da mağdur ediyoruz, öğretmenleri mağdur ediyoruz, bekçileri mağdur ediyoruz, işçileri mağdur ediyoruz, işsizler iş arıyor, onları mağdur ediyoruz, ayrıca bunların yanında çiftçilerimizi, esnaflarımızı mağdur ediyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Altunhisar ilçesinde bir çiftçi kardeşim dedi ki: “Meclis’te benim adımı da söyle Halil Baldır diye. Buğday ektim, para etmedi; hayvan aldım, ithal et çıkardılar, çiftçiyi bitirdiler. Bankalara borçlarımızı ödeyemediğimizden hacizden kurtulamıyoruz. Hükûmet bu konularda ne yaptığını bilmiyor. Ne olur bizim sesimiz olun, bunları dile getirin.”

Ben tüm çalışan kesimlerin, esnafların, çiftçilerin sorunlarına Hükûmetin kulak vermesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinde geçen “kırk beş” ibaresinin “altmış” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mustafa Kalaycı                    Emin Haluk Ayhan                   Erkan Akçay

            Konya                                 Denizli                                 Manisa

      Mehmet Erdoğan                        Baki Şimşek                     Erkan Haberal

             Muğla                                  Mersin                                 Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Baki Şimşek…

Buyurun Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinde verilen önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

618 sayılı Limanlar Kanunu’nda batık gemilere ilişkin düzenlemeler bulunmasına rağmen batık olmayan ancak karaya oturmuş yarı batık hâlde bulunan gemiler ile terk edilmiş veya atıl hâlde bulunan gemilerin bulundukları yerden kaldırılması hususunda herhangi bir düzenleme bulunmaması sebebiyle tasarıdaki düzenlemeler bu anlamda olumludur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1386’ncı maddesi, üzerinde haciz bulunan gemilerin tehlike teşkil etmesi durumunda vaktinden evvel satılabilmesi için liman başkanına icra mahkemelerine başvurma yetkisi vermiş olsa da satış işlemlerinin oldukça uzun sürmesi, mevcut düzenlemeyle öngörülen amaca ulaşmaya engel olmaktadır.

Belirtilen kanuni boşluk ve hacizli gemilerin satış işlemlerinin sonuçlandırılamaması, ülkemizde terk edilmiş gemiler ya da sahibi belli olsa da üzerinde takyidat bulunan terk edilmiş gemiler sorununu ortaya çıkarmıştır. Bu gemiler çoğu zaman yıllarca limanlarda beklemekte ve potansiyel olarak çevresel risk taşımaktadır. Bahsi geçen gemilerin arz ettiği riskler nedeniyle bir an önce satışının sağlanması ve onarılarak veya hurda hâline getirilerek tekrar ekonomiye kazandırılması gerekmektedir. Bu anlamda, getirilen tasarıyı olumlu bulmaktayız.

Yalnız, bu tasarıyla beraber, özellikle motorlu taşıtlar vergisinde motor hacmi ve fiyatına göre yeni bir düzenleme yapılmıştır. Burada bedeli 40 bin liraya kadar olan araçlardan yüzde 15; 40 bin-70 bin olan arası araçlardan yüzde 25; 70 binden yukarı araçlardan da yüzde 45 gibi vergi alınacağı söylenmiştir. Yani Hükûmet, daha önceki yüzde 40’lık MTV artışından aslında geri adım atar gibi yapıp yine bedele göre ve motor hacmine göre bir düzenleme yaparak -araç bedellerinin de yüksek olduğunu göz önünde bulundurarak- yaklaşık yüzde 30-35 gibi bir oran üzerinden vatandaştan MTV alma durumuna gelmiştir. MTV’nin daha makul rakamlara çekilmesi Milliyetçi Hareket Partisinin görüşüdür.

Ayrıca, vatandaşlarımızın birçoğu yine tasarıyla düzenlenen… 2016 yılında araçlara cam filmi takılması serbest bırakılmıştır. Özellikle Mersin, Adana, Urfa gibi sıcak bölgelerde insanlar güneşten korunmak için araçlarına cam filmi taktırmaktadırlar. Şu anda cam filmi taktırılması iptal ettirilmekte ve bununla ilgili, iptal ettirmeyenlere 437 lira ceza yazılmaktadır. Vatandaş bunu söktürmek için gittiği zaman bunun için de en az 100-150 lira söktürme parası ödemektedir. Hükûmetin aldığı kararların arkasında durmasını… Yani 2016, 2017 ne değişti? Bir gün serbest bıraktınız, bir gün sonra yeniden yasaklıyorsunuz. Birçok küçük esnaf bununla ilgili belki yatırım yapmış, cam filmi almış. Kaportacılardan, camcılardan bununla ilgili çok sayıda şikâyet almaktayız.

Ayrıca, Hükûmetin, çiftçiye ucuz mazot projesini artık bir an önce hayata geçirmesini bekliyoruz. Yine çiftçilerle beraber gerçekten bileklerinin gücüyle çalışan, alın terleriyle kazanmaya çalışan kamyonculara da ucuz mazot verilmesini bekliyoruz. Ulaştırma Komisyonunda Sayın Bakan sunum yaparken yatları gösterdi ve bunlara ucuz mazot verildiğini sunum sırasında anlattı. Ben de orada şunu söyledim: Yani yatlara ucuz mazot verilmesi ülkenin hayrınaysa verilsin ama Türkiye’nin her yerine zor şartlarda nakliye yapan, bileklerinin gücüyle, emekleriyle kazanan kamyonculara da mutlaka bu ucuz mazotun verilmesi lazım.

Bir Türk vatandaşı olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin Sırbistan’dan et alması bana batıyor. Hükûmetin acil ve ivedi olarak Bakanlar Kurulunda karar alarak -insanımız var, arazimiz var, meramız var, yaylağımız, otlağımız var- önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi bu sorundan kurtarması gerekiyor.

Milliyetçi Hareket Partisinin seçim vaatlerinde yer aldığı şekilde, biz adres de gösteriyoruz, yer de gösteriyoruz, nerede yapılacağını gösteriyoruz. Hirfanlı Barajı’nın etrafında 100-150 dönümlük araziler, çiftçilere, 200-250 başlık büyükbaş hayvanlarla dağıtılabilir ve burada büyükbaş hayvan üretimi yapılabilir. Ayrıca, Gölbaşı’ndan Ulukışla’ya kadar, Konya Kulu makasından Konya’ya kadar, Konya’dan Ereğli’ye kadar olan bölgelerde binlerce dönüm mera vardır. Burada yeter ki hayvanların içme suyunu temin edelim ve insanlarımıza imkân sunalım, Türk insanı iki yıl içerisinde bu sorunu kökünden çözecektir ve Türkiye dışarıya canlı hayvan ve et ihraç eder hâle gelecektir diyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Filiz Kerestecioğlu Demir               Ertuğrul Kürkcü          Dirayet Taşdemir

               İstanbul                                 İzmir                                 Ağrı

            Aycan İrmez                       Saadet Becerekli

                Şırnak                                 Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şırnak Milletvekili Aycan İrmez.

Sayın İrmez, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

AYCAN İRMEZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an görüşülmekte olan yasa tasarısının 6’ncı maddesine ilişkin grubum adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetleri döneminde içeriğinde birbiriyle hiçbir ilişki bulunmayan çok sayıda kanunda değişiklik yapılmasını öngören ve “torba yasa” olarak adlandırılan kanun tasarıları ve tekliflerinin gündeme getirilerek aceleyle yasalaştırılması yöntemi bir alışkanlık hâline gelmiştir. İlgisiz düzenlemelere aynı tasarıda yer vererek bunu da Genel Kurulda temel yasa olarak görüşme durumunu alışkanlık hâline getiren AKP’nin bu yöntemi -bir ilk olarak- İç Tüzük’ü hiçe saymaktadır.

Değerli milletvekilleri, “torba yasa” olarak da adlandırılan bu türden kanun hazırlama ve yapma tekniği, hem torba yasa teklif ve tasarılarında ele alınan konuların yürürlükteki mevzuatla uyumu açısından ciddi sorunlar yaratmakta hem de uygulama aşamasında öngörülemeyen sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Torba yasalarla AKP iktidarı, demokratik gelenekleri tekrar tekrar yok saymakta, yasa yapma sürecinde demokratik temayülleri de ayaklar altına almaktadır. Farklı komisyonların görev alanlarına giren düzenlemeleri içeren torba yasa kanunları ve tekliflerinin ilgili komisyonlarda görüşülmesi yerine esas komisyon olarak sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi toptancı zihniyeti gözler önüne sermektedir. Bu yöntem, getirilen düzenlemelerin ekonomik ve mali etkilerinin yeteri kadar anlaşılamaması ve tartışılamamasını amaçlamaktadır. Böylece ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının hazırlık aşamasında görüşlerinin alınmaması sağlanmaktadır. AKP hükûmetlerinin olağan yasa yapma sürecinin dışına çıkarak bu şekilde acele yasalaştırma yoluna gitmesi kabul edilemez.

Değerli milletvekilleri, torba yasaların Genel Kurula gelme aşaması başlı başına büyük bir sorun ne yazık ki teşkil etmektedir. Buna dair eleştirilerimizi yaptıktan sonra, şu an 6’ncı madde üzerine… Biliyorsunuz ki yaz-kış saati uygulamasına Türkiye’de 1972 yılında geçilmiş ve 2016 yılına kadar aralıksız olarak sürmüştür. 2016 yılında ise enerji tüketiminin tasarrufu adı altında sürekli yaz saati uygulamasına geçilmiştir. Yaz saati uygulamasının enerji tasarrufuyla sonuçlanacağı iddiasına karşın, ilgili uzmanlar ve yapılan araştırmalar bunun tam tersini ifade etmelerine rağmen, tüm tepkilere rağmen bu uygulamaya şu an bu kanun tasarısında yer verilmiştir. Bakın, enerji tasarrufuna değil, ne yazık ki, tam tersine, israfa yol açıyor. Yapılan bazı araştırmalara göre elektrik tasarrufu sağlamak bir yana, 30 Ekim 2016-26 Mart 2017 arasında yaz saatinde olan Türkiye’nin elektrik tüketimi yüzde 6,3 oranında artmıştır.

Diğer bir odanın -Elektrik Mühendisleri Odası- verilerine göre ise burada yani şu an bu yapılan düzenlemeyle üreticiler ve dağıtım şirketlerinin kâr ettiklerini ve beş ayda 2,8 milyar TL’lik bir israfa yol açıldığını ayrıca kaydetmişlerdir.

Ayrıca, 30 Ekim 2016-26 Mart 2017 yani son beş ayda Türkiye'nin toplam enerji faturasının yüzde 12,6 oranında arttığını gösteriyor. Ayrıca, şunu da gösteriyor ki doğal gazda da faturayı katladı ve katlamaya da devam edecektir ve bu, halkın cebine bir şekilde yansıyacaktır. Bu da gösteriyor ki halkımız daha fazla doğal gaz faturası ödemeye ne yazık ki devam edecektir. Bu veriler de gösteriyor ki bu uygulamanın tasarruf sağlamadığı, daha fazla israf ve yüksek maliyet demektir.

Ayrıca, bu uygulama da biliyorsunuz ki çocukların psikolojisini olumsuz etkiliyor. Yaz saati uygulamasıyla birlikte öğrenciler, zifirî karanlıkta uyanıp alacakaranlıkta okul yoluna düşmeye başlamaktadır. Veliler, yaz saati uygulamasından oldukça şikâyetçi. Kimse çocuğunun karanlıkta okula gitmesini istemiyor. Ama ikili eğitim yapılan binlerce okulda okuyan milyonlarca öğrenci gün ağarmadan okula gitmek zorunda kalıyor. Tüm öğrenciler ve velilerin psikolojisi üzerinde ne yazık ki olumsuz etki yaratan bu durum, ders başarısını da aynı şekilde olumsuz bir şekilde etkiliyor. Psikologlar, bu durumun öğrencilerin odaklanmasına engel olduğunu ifade ediyor. Bu durum tüm öğrencileri etkiliyor. Çocuklarla yapılan araştırmalarda da çocukların morallerinin bozuk, enerjilerinin düşük, dikkat seviyelerinin yetersiz, uykulu olmasına neden olduğunu ifade etmek istiyorum ve derhâl Hükûmet bu dayatmadan vazgeçmelidir.

Bu maddenin bir an evvel torba yasa tasarısından geri alınması gerektiğini vurgulamak istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

              Kazım Arslan                       Zekeriya Temizel                      Kadim Durmaz

                   Denizli                                   İzmir                                        Tokat

              Şenal Sarıhan                         Mahmut Tanal Kemal Zeybek                                                                  Ankara                                     İstanbul                      Samsun

           Mehmet Bekaroğlu                        Ali Özcan             Bülent Yener Bektaşoğlu

                  İstanbul                                İstanbul                                     Giresun

             Bülent Kuşoğlu

                   Ankara

MADDE 6- 26/12/1925 tarihli ve 697 sayılı Günün Yirmi Dört Saati Taksimine Dair Kanunun 2 nci maddesinin ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bakanlar Kurulu bir saati aşmamak kaydıyla ileri saat uygulaması yapmaya yetkili kılınmıştır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu.

Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde söz aldım. Bu madde, Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanun’un 2’nci maddesinde bir değişiklik yapıyor. “Bakanlar Kurulu, bir saati aşmamak kaydıyla ileri saat uygulaması yapmaya yetkilidir.” diyor. Biliyorsunuz, bu konuyla ilgili uygulamayı Danıştay iptal etmişti. O nedenle gündeme geldi, böyle bir değişiklik yapılıyor. Fakat biz bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürken gerekçesini de öğrenmeye çalıştık. Biliyorsunuz, ilk defa geçen yıl uygulandı, ikinci defa da bu yıl uygulanıyor. Kış saatine geçmiyoruz iki seneden beri.

Geçen yıl bunun sonuçları ne oldu diye sorduk, bir türlü cevap alamadık. Şöyle bir rapor verdiler, İstanbul Teknik Üniversitesine yaptırılmış bir çalışma. Çok farklı şeylerden bahsediyor, iklimsel faktörler; ısıtma, derece, günler kaynaklı elektrik tüketimi vesaire, saatlere göre fiyat değişiyor, şu, bu, falan filan derken bir türlü cevap veremiyorlar.

En son, EPDK’den rakamları alabildik. Şöyle değerli arkadaşlarım, bakın, ne kadar garip bir iş yapıyoruz, yanlış bir iş yapıyoruz sonuç olarak: 2012’de EPDK’ya göre elektrik tüketimimiz 242 milyar kilovatsaat, 2013’te 248, 2014’te 257, 2015’te 263, 2016’da da 278 milyar kilovatsaat. 2012’den 2013’e 6 milyar kilovatsaat artmış, 2013’ten 2014’e 9 milyar kilovatsaat, 2014’ten 2015’e 6 milyar kilovatsaat, bakın 6 milyar kilovatsaat. Geçen yıl ilk defa uygulanan bu yaz saati… Kış saatine geçilmemiş. Ne kadar olmuş, biliyor musunuz? Normalde artış 6 milyar kilovatsaat, en fazla 9 milyar kilovatsaat olurken 2016’da 15 milyar kilovatsaat bizim tüketimimizde artış var; anormal bir şey.

Bunu, hani namazla niyazla açıklamaya çalıştılar bazıları. Sabah namazı insana huzur verir. Kalkan o huzuru hisseder, huşu içerisinde gününe huzurla başlar; onunla bir ilgisi yok. Bu sadece nedir, biliyor musunuz? Çok daha fazla üretim yapılıyor Türkiye’de. Bu üretimin devletin üstüne kalmaması için, tüketicinin, vatandaşın üstüne kalması için böyle bir uygulama yapılıyor, tüketim artırılıyor. Bu yapılmasaydı, böyle yapılmasa tüketim bu kadar olmayacaktı. O zaman ne olacaktı? Elektrik üreten firmalara, santrallere ödeme yapılacaktı. Tıpkı köprülerdeki bu, zorunlu geçişte olduğu gibi, KOİ projelerinde olduğu gibi devlet onlara ödeme yapmak zorunda kalacaktı. Bu siyaseten iktidarı zor durumda bırakacaktı, sıkıntıya sokacaktı ama iktidar bu şekilde yaparak yani kış saatine geçmeyerek tüketimi artırdı, bu yükü de vatandaşın üzerine bırakmış oldu; olay bu, bu kadar basit maalesef. Bunun için üzülmemek mümkün değil.

Bakın, 2016’yla ilgili olarak üretim rakamları 275 milyar kilovatsaat, tüketim de -biraz önce okudum- 278 milyar kilovatsaat. Kış saatine geçilseydi muhtemelen tüketim üretimin çok altında olacaktı, aradaki farkı devlet ödemek zorunda kalacaktı. Hükûmet tercihini vatandaşı sıkıntıya sokmak yönünde yaptı. Bunu da sanki -bilgi vermiyorlar- gerçekten sabah namazına kalkan insanları düşünmek gibi gösteriyorlar. Hâlbuki özellikle İstanbul’da, özellikle Türkiye'nin batısında bir yığın ölümcül vaka oldu. Sabah karanlığında çoluk çocuk, o minicik bebeler okula gidiyorlar, sıkıntıya giriyorlar. Gerçek anlamda sıkıntılar söz konusu oluyor, ölümler söz konusu oluyor. Yazıktır günahtır, Allah’tan korkmak lazım. Bunun düzelmesi lazım, bu maddenin bu şekilde geçmemesi gerekir değerli arkadaşlarım, hepinizin dikkatine sunuyorum. Tabii, etik olarak da ahlaki olarak da böyle bir tercih yapılmasının doğru olmadığını da söylemek istiyorum. Bir de işin o boyutu var, o tarafı var, bunun da dikkate alınması gerekir.

Tekrar saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinde geçen "kaydıyla” ibaresinin "şartıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı                       Emin Haluk Ayhan                       Erkan Akçay

        Konya                                      Denizli                                      Manisa

    Baki Şimşek                            Mehmet Erdoğan                       Erkan Haberal

       Mersin                                       Muğla                                       Ankara

                                               İzzet Ulvi Yönter

                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter konuşacaktır.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu kapsamda 6’ncı madde üzerinde de partimiz adına görüşlerimizi açıklayacağım.

26 Aralık 1925 tarihli 697 sayılı Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanun’un 2’nci maddesinin ikinci cümlesi değişiyor. Bu 2’nci maddesinin ikinci cümlesi, aslında Bakanlar Kuruluna yaz saatini sürekli hâlde uygulama yetkisi veriyor. Bakanlar Kurulu, bir saati aşmamak kaydıyla ileri saat uygulaması yapmaya yetkilendiriliyor.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz üzere yaklaşık bir yıldır “Saatler ileri mi alınacak, geri mi alınacak?” tartışması var. 27 Mart 2016 tarihinde saatler yaz saati uygulaması kapsamında bir saat ileri alınmıştı. Bu yaz saati uygulaması aynı zamanda Bakanlar Kurulu kararı itibarıyla 7 Eylül 2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştı. Bakanlar Kurulunun bu kararına karşı Danıştaya, yürütmenin durdurulması davası açıldı ve Danıştay yürütmeyi durdurdu. Bu yürütmenin durdurulmasının arkasından dolaşmak için de 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinde bir değişiklik yapılıyor.

Benim asıl söylemek istediğim şu değerli arkadaşlarım: Biz, bir torba kanunun içine yaz saatini sürekli hâle getirme konusunu bile koymuş durumdayız. Bunun lehinde, aleyhinde bir sürü iddiamızı veya iddiayı ileri sürmek mümkün. Fakat, yaz saatini bile düşünürken, yaz saatiyle ilgili tedbiri ve tasarrufu 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na koyarken, değerli arkadaşlarım, mesela uzman çavuşlarımızın özlük haklarıyla ilgili düzenlemeyi niçin bu kanun tasarısına koymuyoruz? Sayın Bakanım, bunu konuşacağız, uzman çavuşlarımızı sürekli konuşacağız.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Biz konuşmuyoruz, onların durumlarını her zaman iyileştiriyoruz.

İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) - Özlük haklarıyla ilgili düzenleme yapılasıya kadar bu konuyu gündemde tutacağız.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Siz gündemde tutun, biz zaten gereğini yapıyoruz.

İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) - Bu onların en tabii hakkı, Sayın Bakanım, bu kardeşlerimiz kadro bekliyorlar. 3269 sayılı Kanun’a göre, bu kardeşlerimiz sözleşmeli. Buyurun, gelin, bunların hepsini kadroya alalım. 80 bine yakın uzman çavuşumuz var ve bunlar her gün bize sayısız mesaj atarak “Kadroya ne zaman alınacağız?” diyorlar. Biz bu konuyu, biz bu sorunu Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşmayacağız da nerede konuşacağız değerli arkadaşlarım? Elbette burada konuşacağız, çözümü burada arayacağız.

İkinci husus, beylik tabanca hususu: 3269 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesi uzman çavuşlarımızın elini tutuyor. Siz de biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde bir rapor yayınlandı. Türkiye 178 ülke arasında bireysel silahlanmada 14’üncü sırada Sayın Bakanım. Buyurun, bireysel silahlanmada 14’üncü sırada olan ülkede uzman çavuşlarımıza, kahramanlarımıza beylik tabancasını verelim. O zaman 13’üncü maddeyi kaldıralım ya da 13’üncü maddede bir düzenleme yapalım, 3269 sayılı Yasa’nın 13’üncü maddesinde.

Gelin, birlikte, omuz omuza vererek uzman çavuşlarımızı kadroya alalım. 13’üncü maddede engel olan, onların hayatlarını riske atan beylik tabanca muammasını -istirham ederim- birlikte çözelim. Hepsi birden, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinden gelecek, yükselecek bir sese bakıyorlar. Peki, onlardan bunu esirgeyecek miyiz? Sayın Bakanım, onlara, uzman çavuş kardeşlerimize çok mu göreceğiz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Az... Az...

İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) – O zaman, bunu bir söz olarak algılıyorum. Gereğinin yapılacağına inanıyorum.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Filiz Kerestecioğlu Demir             Ertuğrul Kürkcü                   Dirayet Taşdemir

      İstanbul                                      İzmir                                         Ağrı

   Aycan İrmez                           Saadet Becerekli                       Mithat Sancar

        Şırnak                                      Batman                                      Mardin

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

   İlknur İnceöz                        Mehmet Doğan Kubat                     Fehmi Küpçü

      Aksaray                                    İstanbul                                       Bolu

  Osman Boyraz                            Nurettin Aras                        Mustafa Ilıcalı

      İstanbul                                       Iğdır                                       Erzurum

                                             Mücahit Durmuşoğlu

                                                     Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Mardin Milletvekili Mithat Sancar konuşacaktır.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, yine bir torba kanunu görüşüyoruz ve üstelik temel kanun olarak görüşüyoruz. Bunun anlamı, muhalefete düşen konuşma sürelerinin azalması bir yana pek çok farklı konuyu bir arada tartışma mecburiyetinin doğması, dolayısıyla konuları ayrı ayrı bağlamları içinde ele alma imkânlarının ortadan kalkmasıdır. Biraz önce konuşulan konu yaz saati uygulamasının getirdiği sonuçlar, şimdi ise Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’yla ilgili bir değişikliği konuşacağız. Bunları uzun uzun tartışmaktan kaçmanın bir yolu olarak hem torba kanun hem temel kanun uygulaması getiriliyor. Parlamenter demokratik sistemin kesinlikle ruhuna uymuyor, bundan vazgeçilmesi gerekiyor; bunu her seferinde de söylemekten biz vazgeçmeyeceğiz.

Getirilen bu değişiklik, 7’nci maddeyle getirilen düzenleme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda yer alan bir hükmü değiştiriyor. Aslında bu torba kanun tasarısının tamamına baktığınızda, büyük ölçüde vergileri artıran, bütçedeki açıkları bulduğu bütün kaynaklara doğrudan ya da dolaylı el koyma suretiyle kapatmaya çalışan bir zihniyeti görüyoruz. Burada da aynı durum söz konusu.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 44’üncü maddesinde bir düzenleme var. Bu düzenleme uluslararası hukuktan alınmış uygar bir yaklaşımı yansıtıyor. Bu konuda çalışmalar yapan Dünya Fikri Mülkiyet Örgütünün önerisi doğrultusunda dünyanın pek çok ülkesinde, neredeyse bütün çağdaş ülkelerinde var olan bir imkânı eser sahiplerine tanıyor. Bu Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü, “WIPO” diye bilinen bu örgüt toplam 25 uluslararası sözleşmenin uygulanması ve yönetimiyle ilgili faaliyet yürütüyor. Türkiye bu örgüte 1975 yılında katılmış, bu örgütün üye sayısı 188.

Şimdi, zamanında bu düzenlemeye katılmışız ve 2001’de de yine Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na bu konuda bir düzenleme koymuşuz. Gayet iyi, çağdaş normlara uygun bir düzenleme. Nedir bu düzenleme? Uluslararası literatürde “telif tazmin bedeli” olarak geçen bir imkânı konu ediniyor bu düzenleme. Günlük ya da eser sahipleri arasındaki adı da “özel kopyalama harcı.”

Hükûmet, bu değişikliğe göre, her türlü boş video kaseti, ses kaseti, bilgisayar disketi, CD, DVD gibi taşıyıcı materyaller ile fikir ve sanat eserlerinin çoğaltılmasına yarayan her türlü teknik cihazı ticari amaçlı imal ve ithal eden gerçek ve tüzel kişilerden yüzde 3 oranında, yüzde 3’ü geçmemek üzere bir harç alıyor. Niye alıyor bunu? Çünkü bütün eserlerin telif hakkını sonuna kadar takip etmek mümkün değil. Yani, nihai kullanıcının bunu bedel karşılığı, ücretini ödeyerek almaması ihtimaline binaen eser sahiplerinin kaybolabilecek telif haklarını karşılamaya yönelik bir düzenleme bu.

Evet, bir CD aldınız, kopyaladınız, arkadaşınıza verdiniz; burada telif haklarıyla ilgili bir sıkıntı doğuyor, eser sahiplerinin bir kaybı oluyor ama bütün nihai kullanıcıları takip edemezsiniz, etmemeniz de gerekir çünkü eğer bunu yapmaya kalkarsanız fikir ve sanat eserlerinin yayılmasını da engellersiniz. Ne yapılması önerilmiş? Uluslararası standartlarda bir tazmin yöntemi oluşturulmuş. İşte, şimdi, bu kesilen ödentilerin hak sahiplerine ödenmesi gerekiyor ama bu torba kanunla getirilen değişiklikte, hak sahiplerine ödeme yerine bütçeye gelir olarak kaydediliyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yanlış, tamamen yanlış, doğru değil.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Ne kadar toplanmış? 2001’den beri ödenmiyor, 2001’den beri toplanan meblağ 320 milyon lira. Şimdi, öncelikle bunu, yani tespit edebildiğimiz kadarıyla bunu öncelikle…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Doğru bilgiler ver, doğru olan bilgiler ver.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Biraz sonra söyleyin Sayın Bakan, yanlış olabilir, onu siz düzeltin, zaten konuşma hakkınız olacak.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ama doğru olmadığını biliyorsunuz, kanunda açıkça ne yazdığını gördüğünüz hâlde yapıyorsunuz.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – O zaman bir dakika rica edeyim, sözüm yarım kaldı.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Tamam.

Evet, bizim verdiğimiz rakamlarda bir yanlışlık olabilir Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bilgi yanlış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakikada tamamlayın lütfen.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Tamam.

Verdiğimiz rakamlarda bir değişiklik, bir farklılık olabilir. Biz Yayıncılar Birliğinden ve benzeri kuruluşlardan bununla ilgili rapor istedik, bilgi istedik, bize gelen bilgiler bunlar, yanlışlık varsa düzeltin. Ama bu düzenlemenin amacı, eser sahiplerine ödenmesi gereken parayı bütçeye bir şekilde gelir kaydetmek yani onlara dağıtmak yerine yine bütçe açığını kapatacak bir meblağı burada bütçeye aktarmak. Ama bu para kamu adına kesilmiyor, özel hesapta toplanıyor ve bütün dünyadaki uygulama da bu hesapta toplanan paraların hak sahiplerine doğrudan ödenmesidir. Bizim aldığımız bilgiye göre bu para 2001’den beri ödenmediği gibi şimdi biriken paralarla birlikte kesintiler bundan sonra hak sahiplerine değil, hazineye ya da -pardon- bütçeye kaydedilecek, bunun çıkarılması gerekiyor bu tasarıdan.

Teşekkürler efendim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 44’üncü maddesinde düzenlenen mevcut uygulamanın devam ettirilmesi amacıyla çerçeve 7’nci maddesi tasarıdan çıkartılmaktadır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmiştir.

Bu şekilde, kabul edilen önerge doğrultusunda 7’nci madde tasarı metninden çıkmıştır. Bir karışıklığa mahal vermemek için Komisyon metninde mevcut maddeler üzerinden görüşmelere devam edeceğiz. Kanun yazımı sırasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

Sayın Komisyon, ilave edeceğiniz bir şey var mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Yok.

BAŞKAN – Sayın Bakan, sizin?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sadece bilgi olması açısından… Her ne kadar kanun tasarısından düzenlemeyi çıkarmış olsak da, Komisyondan geçen düzenlemede her ne kadar burada toplanan paralar bütçeye gelir kaydedilse de yine kanunda öngörülen amaçlarla kullanılmasına imkân sağlanıyor idi. Bu açıdan bütçeye gelir kaydedilmesi söz konusu değildi. Bu hususu da özellikle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Bu konuda gerekli redaksiyon yürürlük maddesinde de yapılacaktır.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Bir soru sorma imkânım var mı?

BAŞKAN – Maalesef, soru-cevap faslı yapamıyoruz. Şöyle buyurun, siz bir…

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Yok, onu yaptık zaten.

BAŞKAN – Peki, çok teşekkür ediyorum.

8’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Filiz Kerestecioğlu Demir                 Ertuğrul Kürkcü        Dirayet Taşdemir

                İstanbul                                   İzmir                                Ağrı

             Aycan İrmez                         Saadet Becerekli   Bedia Özgökçe Ertan

                 Şırnak                                   Batman                               Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 502 sıra sayılı torba kanunun 8’inci maddesi üzerine grubum adına söz aldım.

Değerli arkadaşlar, yine bir torba yasayla karşı karşıyayız. Benden önceki hatiplerin de belirttiği gibi, torba yasalar yasama tekniği açısından oldukça sakıncalı ve aslında birçok kesimin kabul etmediği, eleştirdiği, itiraz ettiği düzenlemelerdir. Torba yasa mantığıyla getirilen her düzenlemenin, düzenleme yaptığı ilgili kanunu da onun bütünlüğünü de kurgusunu da bozan bir yaklaşımı vardır. Bu düzenlemede, yine bu torba yasada, yine bütün halkı ilgilendiren, 80 milyon yurttaşı ilgilendiren çok önemli düzenlemeler var ve ayrıca çok önemli itirazlar var, karşı çıkışlar var fakat görüşmeler boyunca tanık olduk ki bu itirazlar ne yazık ki dinlenmedi. Örneğin, az önce görüşülen 6’ncı maddenin, Danıştayın kararı olmasına rağmen, yargı kararına rağmen şu an yasalaştığına şahit oluyoruz. Bu düzenleme de 60 farklı yasayı ilgilendiren 130 maddelik bir tasarı bildiğiniz gibi. Dediğimiz gibi, itirazlarımızı biz Genel Kurulda da tekrar sunmak istiyoruz.

Genel olarak göze çarpan şey, getirilen vergi artışları ve Maliye Bakanına verilen yetkiler. En çok göze çarpan ve itiraz edilen kısmı bu. Anladığımız bir şey var, Hükûmet artık bütçede dikiş tutturamıyor. Ne bir yıllık mali planlamaları yapabiliyor ne de öngörülebilir bir disipline sahip. Yine, her gedik açıldığında bütçede Hükûmet dolaylı vergiler yoluyla bu işin sorumluluğunu ne yazık ki yurttaşlara yüklüyor. Serveti vergilendirmekte, rant getirisini vergilendirmekte isteksiz ve başarısız olan Hükûmet, örneğin 20 bin liralık aracı olan bir asgari ücretliden de aynı yakıt vergisini alıyor, 2 milyon liralık aracı olan sermayedardan da aynı yakıt vergisini alıyor, hatta aldığı o vergiyi daha sonra zengine iade ediyor. Şöyle ki, bir örnek vereyim: Bir şirket düşünün, şirketin patronu 4.750 liraya aldığı cep telefonunun 750 lirasını KDV’den, geri kalan 4 bin liranın dört yıl boyunca bin lirasını matrahtan düşerek vergi avantajı sağlıyor ancak o patronun yanında çalışan işçi -ki eğer alabiliyorsa tabii böyle bir telefonu- 4.750 lirayı ödüyor ve hiçbir vergi avantajından yararlanamıyor. İşte, Türkiye’de vergi yükü kimin omzundadır, bu küçük örnekten de çok rahat anlaşılabilir hâldedir.

Türkiye’de varlığı vergilendirmek yerine dolaylı vergiler yoluyla halktan para toplanıyor. Öyle ki vergi gelirinin yüzde 70’i dolaylı vergilerden oluşan Türkiye bu oranla 92 ülke içerisinde ilk sırada yer alıyor. En yakın takipçisi Meksika’nın vergi gelirlerinde dolaylı vergilerin oranı ancak yüzde 50’dir. Dünyada eşi benzeri görülmemiş oranlarla elektrikten petrole, doğal gazdan iletişime, yiyecekten giyeceğe, sigaradan içkiye tüm tüketim maddelerinin üzerine bindirilen ÖTV ve KDV gibi dolaylı vergilerin yükü işçi ve emekçilerin omzundadır. Bu adaletsizlik hem yurttaşların vergiler altında ezilmesine hem de bir türlü engelleyemediğimiz kayıt dışılığın artmasına neden oluyor.

Oysa Türkiye’de de doğrudan vergilerin oranı OECD ülkelerinin ortalamasına yani yüzde 60’lar seviyesine dahi gelmiş olsa adaletsizlik ortadan kalkacak, yüksek gelir grubu vergilendirilebilecektir. Dolayısıyla temel sorun noktalarından biri budur. Bizim doğrudan vergi gelirlerini artırmaya yönelecek bir vergi politikasına, acilen, gelir vergisi reformuna ihtiyacımız vardır.

Değerli arkadaşlar, 2017 bütçesi hazırlanırken öngörülen açık 47,5 milyar liraydı ve açık hazine borçlanmasıyla karşılandı. Ayrıca yıl içerisinde Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Yasası’na göre borçlanma limitinde bir kere Bakan, ikinci kez de Bakanlar Kurulu kararıyla iki kez yüzde 5’er artırım yapıldı. Bu kanuni bir durum zaten. Ancak, toplamda 52,2 milyarlık borçlanma dahi Hükûmetin savaşa, silaha ayırdığı paraya yetmediği için bu tasarıyla Maliye Bakanı 37 milyar lira daha borçlanma hakkına kavuşmakta ve bu anlamda bu Meclisin bütçe hakkını da gasbetmektedir. Buna kesinlikle karşı çıkmalıyız hepimiz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; savaş, silahlanma, çatışma politikalarının ağır sonuçlarını bu ülkenin insanları çekiyor; evlerine gelen tabutlarla, gelirlerine gelen yeni vergilerle çekiyor. Kendi sermaye sınıfınızı yaratma hevesiniz bütçede onarılmaz gedikler açıyor. İşte kamu-özel iş birliği projelerinizin halkın parasını bu sermaye sahiplerine aktardığı göz önündedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Sayın Başkan, son bir dakika, cümleyi tamamlayayım sadece.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi ama.

BAŞKAN – Peki, hanımlara pozitif ayrımcılık da yapmış olalım hadi bugünlük.

Buyurun, bir dakikada tamamlayın.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Evet, 2016 yılında tütün ve alkoldeki ÖTV geliri tam 40 milyar olmuş ve biz bu paranın yüzde 20’sini yani 8 milyarını sadece iki kaleme yani Osmangazi Köprüsü ile Avrasya Tüneli’nin hazine garantilerine ödemişiz. Orta vadeli program açıklandığında da Hükûmet itiraf etmişti, “Silah alırken borçlanmamak için yeni vergiler salacağız.” dendi.

Sürekli söylüyoruz, bu tasarı görüşmelerinde de söylemeye devam edeceğiz: Barışın maliyeti sıfırdır. Bölgemizde hemen her gün yeni bir siyasi gelişme yaşanırken mali disiplini korumak, bütçe dengesini sarsmamak istiyorsanız, 2001 krizinde olduğu gibi milyonlarca insanın bir sabah uyandığında yoksullaşmış olmasını istemiyorsanız barış politikalarına dönün, OHAL’i kaldırın diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinde değiştirilmesi öngörülen 6183 sayılı Kanun’un 22/A maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Kazım Arslan                          Zekeriya Temizel                      Kadim Durmaz

       Denizli                                       İzmir                                        Tokat

   Şenal Sarıhan                            Kemal Zeybek Mahmut Tanal                                                                  Ankara                                      Samsun                  İstanbul

     Ali Özcan                            Mehmet Bekaroğlu       Bülent Yener Bektaşoğlu

      İstanbul                                    İstanbul                                     Giresun                      

 

“Bu madde kapsamında zorunluluk getirilen ödemelere ilişkin olarak işçi ücreti alacakları hariç olmak üzere, yapılacak her türlü devir, temlik ve el değiştirme, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcu karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder. Şu kadar ki bu hükmün uygulanmasında diğer kamu idarelerinin alacaklarına karşılık kesinti yapılması gereken hallerde kesinti tutarı garameten taksim edilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Tokat Milletvekili Kadim Durmaz konuşacaktır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı -torba kanun- üzerinde söz almış bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu, elimizde olan büyük bir torba yasa. Yola çıkarken bu yaklaşık olarak 131, 132 maddeydi, bir bölümü çekildi ama şu anda 126 maddeyle yolumuza devam ediyoruz. Burada çok şey var ama aziz milleti ilgilendiren yani köylüyü, çiftçiyi perişan eden ÖTV’li mazot yok. Bunun içerisinde “kadro” diye kendini kaç yıldır perperişan eden, zor şartlarda geçinen taşerona kadro yok. Bunun içerisinde, Türkiye’de 35 bine yakın çalışanı bulunan Türkiye Şeker Fabrikalarının çalışanlarının, işçilerinin kadroları ve Şeker Fabrikalarının güvencesi yok, özelleştirme havuzundan çıkarılması yok. Bunun içerisinde, gerçekten asgari ücretle geçinemeyen, zor şartlarda olan, çoluk çocuğunun ihtiyacını alamayan sade yurttaşa yönelik hiçbir şey yok. Tabii, Sayın Maliye Bakanının çok usta bir şekilde hazırladığı, vatandaşın cebinde olan az miktarda parayı almayla ilgili çok ciddi düzenlemeler var.

Biz, bu ülkenin temeline, devlet oluşuna, devlet geleneğine katkı sunacak tüm maddelerle ilgili olumlu görüşlerimizi ifade ettik. İşte, şu anda üzerinde söz almış olduğum 8’inci maddede 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 22/A maddesindeki değişiklikler var. Bunların biri hariç diğerlerinin hepsine katkı sunduk. “Maliye Bakanı, aşağıdaki ödeme ve işlemlerde, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması ve yapılacak ödemelerden istihkak sahiplerinin amme borçlarının kesilerek ilgili tahsil dairesine aktarılması zorunluluğu ile kesintilere asgari tutar ve oran getirmeye, kapsama girecek amme alacaklarını tür, tutar, ödeme ve işlemler itibarıyla topluca veya ayrı ayrı tespit etmeye, zorunluluk getirilen ödeme ve işlemlerde hangi hallerde bu zorunluluğun aranılmayacağını ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.” Yani vergi dairesine ya da kamuya, devlete, hazineye günü geçmiş bir borcu olan yurttaşa, gerek belediye gerekse devletin farklı kurumlarında , bir iş, bir hizmet yaptığında veya bir ihalede hazineye olan borcu konusunda, hepimizin bildiği gibi kısa adıyla “Amme alacağı olan borcu yoktur.” kâğıdını getirmeden ödeme yapılmamasıyla ilgili.

Değerli milletvekilleri, elbette biz kamu alacaklarının tahsilinden yanayız, bunun takibinden yanayız ve bu konuda yasal düzenlemelerden yanayız. Fakat, bizim endişemiz şu: Bu ülkenin kamu kaynaklarının bu devlet yönetimi, bu kanun ve nizama uygun olarak yönetilmediği. Hükûmetin bunu getirmekteki niyeti ve muradı da şu: Sık sık, böyle borcu olan bir müteahhit için, yakın birisi için telefon açıp üstten bir yetkilinin “Sen bu borcunu öde, o parasını alsın; size ödeyecektir.” demesiyle tüyü bitmemiş yetim haklarının ödenmeden o paraların birilerine ödenmesi kuşku ve kaygısıydı. Diyoruz ki biz: Elbette bu paralar tahsil edilsin, “Borcu yoktur.” kâğıdı getirene ancak bu ödemeler yapılsın ama endişemiz, kamu kaynaklarının yeterli, verimli bir mali disiplin içerisinde -Hükûmetin anlayışında- kullanmadığıdır. Bu konuda da birçok kalemde suistimallerin, birçok kamu kurum ve kuruluşuda siyasi baskılar sonucu yani Hükûmetin baskısı sonucu sıkıntıların olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu güzel ülkede, bu Türkiye Cumhuriyeti’nde bu tür vakaların olmaması hepimizin dileğidir. Bu anlamda da bu yasanın ilgili maddesi hariç diğerlerine destek veriyoruz. Türkiye’nin kaynakları verimli kullanıldığında, bu ülkede tüyü bitmemiş yetim hakkına uzanan elleri ortak bir duruşla kırdığımız zaman bu ülkeyi kısa sürede düze çıkaracağız diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerinde son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinde geçen “selahiyetli” ibaresinin “yetkili” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı                       Emin Haluk Ayhan                       Erkan Akçay

        Konya                                      Denizli                                      Manisa

Mehmet Erdoğan                          Erkan Haberal Baki Şimşek                                                                  Muğla                                       Ankara                   Mersin                                                                                         

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz torba kanun tasarısının vatandaşlarımızın meselelerini ne kadar çözdüğünü, ne kadar, nimet ne kadar külfet getirdiğini oturup uzun uzadıya tartışmamız lazım. 3 kuruşluk nimet varsa bu tasarının içerisinde, 300 kuruşluk da külfet gelmektedir.

Kanun tasarısının hazırlanış aşamasında, özellikle hazine arazilerinin kullanımı konusunda birçok vatandaşımız ciddi manada beklentiye girmiş, yaşanan ve yaşanması muhtemel mağduriyetlerin önüne geçilmesi için bu kanun tasarısına gözlerini dikmiştir. Ancak, maalesef, gözüken odur ki bu beklenti boşa çıkmıştır. Örneğin, seçim bölgem olan Muğla ilinin Ortaca ilçesinin Ekşiliyurt Mahallesi’nde hâlihazırda yaşanan bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum: Ekşiliyurt Mahallemizde 176 dönümlük bir hazine arazisi Büyükşehir Kanunu’ndan sonra, büyükşehir belediyesinden kaçırılmak üzere Özelleştirme İdaresine devrediliyor, bu hazine arazisinin üzerinde çoğunluğu seracılık yaparak geçinen yaklaşık 100 hane var.

Şimdi, bu araziler, Özelleştirme İdaresi tarafından ihaleyle satışa çıkartılmış durumdadır. Hazine arazilerini kovalayan birtakım insanların, bu arazileri satın alarak oradaki köylüyü, şu anda içinde üreticilik yapan insanları perişan etmesi mümkündür. Yapılacak olan ihalelere bu arazileri onlarca yıldır kullanan, ecrimisillerini ödeyen, vergisini veren vatandaşlarımızın dışında hazine arazisi avcılarının girmesi çok büyük sıkıntıları da beraberinde getirecektir. Bu durum, büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan diğer hazine arazileri için de geçerlidir. Hâlihazırda vasıflı tarım arazisi olarak kullanılan bu yerlerin kullanıcılarına belirli ve makul bir ücret karşılığında verilmesine yönelik bir düzenleme yapılması en doğrusu olacaktır. Bunu Sayın Bakanla defalarca paylaştık ama Sayın Bakan maalesef, bu tarım arazilerinin içinde bulunan vatandaşlarımıza satışı konusunda hep köylümüzü yokuşa sürmektedir. Hiç bir vatandaşımız bu arazilerin ücretsiz bir şekilde kendilerine verilmesini de beklememektedir. Vatandaşlarımız, yapılacak bir düzenlemeyle bu arazilerin en azından, tıpkı 2/B kanununda olduğu gibi, kendilerine birtakım kolaylıklar çerçevesinde satılmasını beklemektedir. Yine, seçim bölgem Muğla başta olmak üzere birçok ilimizde evi barkı bu araziler üzerinde bulunan vatandaşlarımız bu beklentisinde de haklıdır.

Tasarının 59’uncu maddesinde araziyi kiralamak suretiyle kullananlara kiraladığı araziyi satın alma hakkı tanınmakta ancak ecrimisil karşılığında kullananlara bu hak getirilmemektedir. Ecrimisil karşılığında kullanılan arazilerin çiftçilerimize makul bir bedel karşılığında, gerekli ödeme kolaylığı sağlanarak verilmesi gerekmektedir. Gariban çiftçimizin bu şartlar altında, mevcut kullanmakta oldukları, içinde evinin barkının olduğu arazileri satın alması mümkün değildir.

Yine, ecrimisil ödeyerek hazine arazilerinde işletmecilik yapan turizmcilerimiz de buradan gelecek hayırlı bir haberi beklemektedir. Bu vatandaşlarımızın ödemeleri ertelenmiştir ancak erteleme, sorunların çözümü için yeterli değildir. Bugün Muğla gibi birçok turistik yerde artık Maliye Bakanlığının bu kolaylıkları yapmaması sebebiyle paravan şirketler devreye girmiş ve paravan şirketler üzerinden yapılan kiralamalarla hiçbir ödeme yapmadan bu arazilerin kullanılması şu anda devam etmektedir. Dolayısıyla bu işten ne devlet alması gereken parayı alabiliyor ne de gerçekten o yerlerde hakkıyla işini yapan insanlarımız dertlerine derman bulabiliyor. Ecrimisil ücretlerinin makul bir seviyeye çekilmesi, son yıllarda sıkıntılı sezonları peş peşe geçiren turizmcimizi rahatlatacaktır. Bu durum devletimiz açısından da avantajlıdır, devletin de kasasına para girmesini sağlayacaktır. Eğer bu düzenleme yapılmazsa gene paravan şirketler üzerinden sahte birtakım işlemler devam edecek, sonra pılını pırtısını toplayıp giden insanlardan Hazinenin de Maliyenin de herhangi bir para alması mümkün olmayacaktır. Alanın memnun, verenin memnun olacağı bir çıkar yol varken işini hakkıyla yapmaya çalışan vatandaşlarımızı yanlış yollara sevk etmenin bir anlamı yoktur.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Kadri Yıldırım                      Aycan İrmez                 Saadet Becerekli

    Siirt                                   Şırnak                                 Batman

Ertuğrul Kürkcü           Filiz Kerestecioğlu Demir        Dirayet Taşdemir

   İzmir                                  İstanbul                                  Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılması üzerine söz almış bulunuyorum.

Yapılan düzenlemeyle Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da değişiklik yapılarak mevcut kanunda yer alan “kredi kartı ile ödenmesi” ibaresinin “kredi kartı, banka kartı ve benzeri kartlar ile ödenmesi” şeklinde değiştirilmesi öngörülmüştür.

Öncelikle şunu ifade etmekte yarar vardır ki bu düzenlemeyle bankaların amme borçlusundan komisyon alabilmesi hususu olabildiğince genişletilmekte ve banka kartı ile benzeri kartlarla da bu komisyonun genişletilmesi öncelikle amaçlanmıştır, bunun bu şekilde amaçlandığı gözükmektedir.

Bankaların yurttaşlara yansıttıkları kesintiler, aldıkları komisyonlar zaten mevcut hâliyle çok fazla bir derecede iken iktidar, yine bankaların kârına maksimum düzeyde kâr katmaya bu vesileyle sebep olmaktadır ve bu bankalara yansıtılan kârın ceremesi, faturası, mağduriyeti de yine borçluya, yine vatandaşa kesilmektedir. Vatandaşı koruyan, haklarını maksimum düzeyde koruma altına alan ve bunu bir anlayış hâline getiren bir düzenleme çok daha iyi bir hâl alacaktı. Yüz binlerce karttan oluşan bu komisyon kesintileri tek tek düşünüldüğünde cüzi gibi gözüküyorsa da bunlar bir araya getirildiğinde bankaların kârına kâr katan muazzam bir külli miktar ortaya çıkmaktadır ve bankaların kârına kâr katan, bu oranın faturası da yine, yinelemek istiyorum ki borçluya, tüketiciye fatura edilerek, mal edilerek onun mağduriyetine bir kat mağduriyet daha eklenmektedir.

Alternatif ödeme seçenekleri gibi ve olumlu bir hava yansıtıyor gibi gözükse de bunun aslında, derinlemesine düşünüldüğünde, borçlunun, tüketicinin ve dar gelirlinin hiç de lehine olmadığı; tersine, aleyhine olduğu çok açık bir şekilde gözüküyor. Dolayısıyla eğer bu konuda gerçekten borçlu düşünülüyorsa, bu kâr düşünülmüyorsa bu komisyonlara bir çare bulunmalı ve ödeme güçlüğü içerisinde olanların bu komisyonlardan muaf tutulması gerekiyor. Bu anlayış eğer hâkim olursa bu alternatif seçenekli ödeme biçimleri biraz daha hakkaniyet ölçüleri içerisinde amacına ulaşmış olacak; aksi takdirde, yeni mağduriyetlerin doğması kaçınılmaz olacak.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygılarımla ve sevgilerimle selamlıyorum ve iyi geceler diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

              Kazım Arslan                           Zekeriya Temizel                Kadim Durmaz

                   Denizli                                       İzmir                                  Tokat

              Şenal Sarıhan                            Kemal Zeybek    Bülent Yener Bektaşoğlu

                   Ankara                                      Samsun                               Giresun

                 Ali Özcan                               Mahmut Tanal             Mehmet Bekaroğlu

                  İstanbul                                    İstanbul                               İstanbul

               Ceyhun İrgil

                    Bursa

MADDE 9- 6183 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin sekizinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “kredi kartı ile ödenmesi” ifadesi “kredi kartı, banka kartı ve benzeri kartlar ile ödenmesi” şeklinde ve ikinci cümlesinde yer alan “kredi kartı kullanılmak” ifadesi “kredi kartı, banka kartı ve benzeri kartlar kullanılmak” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil konuşacaktır.

Buyurun Sayın İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; merhaba.

Yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda, eğitimi itibarsızlaştıran Millî Eğitim Bakanlığının 2018 bütçesi görüşülürken burada da Genel Kurulda da mali disiplini itibarsızlaştıran bir torba yasanın görüşmeleri gerçekleşiyor. Bu torba yasanın 69’uncu maddesinde, eğitimi, itibarsızlaştıran Millî Eğitim Bakanlığının hatalarını gidermek için mali disiplini itibarsızlaştıran bir düzenleme getiriliyor. O maddeye gelindiğinde bu konuyu tartışacağız ama bu konu, millî eğitim konusu açıldığında burada birkaç konuya değinmek gerek.

Sayın Bakan bir bütçe sunuşu yaptı bugün, biraz önce, biz de oradaydık Millî Eğitim Komisyonu üyesi olarak ve herkes, bütün basın ve bizler TEOG konusunda bir açıklama yapmasını bekliyorduk, maalesef hiç yapmadı. Ben, şimdi buradan, bugünlerde çok gündemde olan ve herkesi, bütün evleri, bütün öğrencileri, aileleri ilgilendiren TEOG konusunda Hükûmetin, iktidarın, Millî Eğitim Bakanlığının aslında çok şuurlu davranmadığını gösteren bir belge okuyacağım. Bu, Millî Eğitim Bakanının geçen yılki bize yaptığı bütçe sunuş konuşması ve orada aynen şöyle diyor: “Temel eğitimden ortaöğretim kurumlarına öğrenci yerleştirme uygulaması olan TEOG sistemi uygulamasına devam edilecektir. Bu sistemde okullarımız, öğretmenlerimiz ve müfredat merkeze alınmıştır. Temel eğitimden ortaöğretime geçiş kapsamındaki bu uygulamaya ilişkin her yıl çok kapsamlı araştırmalar yapıp geri dönüşler alıyoruz. Aldığımız bu geri dönüşler, uygulamamamızın sahada büyük bir memnuniyet oluşturduğunu ve hüsnükabul gördüğünü göstermektedir.” Gördüğünüz gibi, bir yıl sonrasını göremeyen bir Millî Eğitim ve iktidardan bahsediyoruz. Bu Millî Eğitim Bakanlığı bu çocuklarımızı geleceğe nasıl hazırlayacak? Daha bir yıl sonrasını göremiyorlar.

Bunun dışında, bugün de bütçe konuşmalarında Millî Eğitim Bakanının yaptığı açıklamaların bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum çünkü bunların bir bölümü Maliyeyle ilgili. Bugün Millî Eğitim Bakanlığının Komisyonda yaptığı açıklamaya göre şubat ayında 20 bin öğretmen ataması dışında herhangi bir öğretmen ataması olmayacak. Sözleşmeli öğretmenlere eş tayini konusunda yine kapılar kapalı, sadece sözleşmeli sözleşmelinin yanına gidebilecek. Burada Maliye Bakanımız varken ona da seslenmek isterim: 400 engelli öğretmen kaldı. Şu 400 engelli öğretmenin atamasını da yapın Sayın Bakanım, şuradan söz verin. Başınızı sallamanızdan “Evet diyorum…”

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Değil, değil. Millî Eğitim Bakanlığımıza söyleyeceğim bu konuyu, bana da geldi bu konu.

CEYHUN İRGİL (Devamla) - Sayın Bakanım, 400 engelli öğretmen. Bunu yapalım, bitsin. Bakın, “Para yok.” diyorsanız, Malta’da, giden şirketlerin peşine düşün, oradaki vergileri inceleyin. O şirketlere kesilen cezalarla bu arkadaşların maaşları çıkar. (CHP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Meseleye böyle yaklaşırsanız bu doğru değil.

CEYHUN İRGİL (Devamla) – Şurada 3 kuruş vergi almak için bakın ne kadar uğraşıyorsunuz, bürokratlarınız yoruluyor, milletvekilleri çalışıyor. Siz çalışma arkadaşlarınızın, bakanların, ailelerinin, çevrelerinin şirketlerinin peşine düşün, oradaki vergileri alın; zaten bütçe açığınız kapanacak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakanım, buyurun kaynak.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bütçe açığımızı hiç merak etmeyin. Siz kendinize bakın.

CEYHUN İRGİL (Devamla) – Bunun dışında, KPSS’nin de en az iki üç yıl daha geçerli olmasını istiyoruz, bu da çok önemli bir sorun.

Son önemli konulardan bir tanesi 14 bin ÖYP’linin kadrosu bu ocak ayında bitiyor, ocak ayından itibaren bu insanların kadroları iptal olacak. Buradan sizlere ve tüm rektörlere sesleniyorum: Lütfen, bu genç akademisyenlere yapılan haksızlığı sona erdirin, bu kadrolar yanacak, o yüzden ÖYP’lilerin kadrolarını lütfen, ocak ayına kadar teslim edin. Bu konuda YÖK’ün de size koyduğu bir engel yok, sadece size bağlı bir konu.

Bunun dışında, önemli konulardan bir tanesi, 2018’de söz verdiğiniz sağlıkçı atamalarını yapın. Sağlıkçılar büyük oranda atama bekliyorlar. Zannediyorum, bu aldığınız vergilerle sağlıkçıların atamalarını da yapabileceksiniz.

Son bir konu olarak da bize çok gelen ve çok istenen konulardan bir tanesi, tüm toplumda yara olmuş bir konu, hepinize ulaşıyordur arkadaşlar, 2018 içerisinde eğer bir öğrenci affı gerçekleştirebilirsek gerçekten toplumsal barış açısından çok faydalı olacak. Binlerce öğrenci; ama ihtisas yapan, ama üniversitelerde okuyan, ama başka okullarda okuyan öğrenciler bir şekilde, ama yoksulluk nedeniyle, ama hastalık nedeniyle, ama başka nedenlerle okullarına ve eğitimlerine ara vermek zorunda kaldılar. Bunların bir bölümü FETÖ baskısıyla da okullarından ayrıldılar. Bu çocuklar af istiyorlar. Gelin, hep birlikte öğrenci affını çıkaralım ve bu çocukları 2018’de okullarıyla tekrar buluşturalım.

Hepinize teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

9’uncu madde üzerinde son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı                       Emin Haluk Ayhan                       Erkan Akçay

        Konya                                      Denizli                                      Manisa

Mehmet Erdoğan                       Fahrettin Oğuz Tor                        Baki Şimşek

        Muğla                                Kahramanmaraş                                Mersin

   Erkan Haberal

        Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tor.

Aynı zamanda günün son talihlisi, son konuşmacısı oluyorsunuz, öyle görünüyor.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tasarı’nın 9’uncu maddesi üzerinde MHP adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

6183 sayılı Yasa’da getirilen düzenleme, kredi kartıyla tahsilatta türevlerini de kapsama almaktadır, olumlu bir düzenlemedir.

Değerli milletvekilleri, sürekli gelişen teknoloji, iletişim araçlarının yaygınlaşması, bankacılık alanındaki gereksinim ve gelişmeler, özellikle vurgulamak isterim ki her bir kişide -zengin fakir, işi olan işi olmayan- birden fazla banka kartı olması, kurumları mecburen yeni teknolojilerin kullanılmasına yöneltmiştir. Bunun sonucu olarak kurumlar teşkilat kanunlarında değişiklikler yaparak yeni teknolojilerden istifade etmeye başlamışlardır. Maliye Bakanlığı ve sosyal güvenlik kurumları açısından olaya baktığımızda, internet bankacılığı üzerinden belge verilmesi, tahakkuk ve ödeme yapılması, sorgulama yapılması, banka kartları kullanılarak ödeme yapılması bunlardan birkaçıdır. Eskiden, özelikle mali müşavir ve muhasebeciler vergi ve prim takiplerinde ayrı ayrı eleman istihdam ederken bugün, aldıkları şifrelerle bilgisayarlarının başında belge verme, tahakkuk yapma, sorgulama, ödeme yapabilmektedirler. Vatandaşlarımız da benzer işleri yapmakta ve hayatlarını kolaylaştırmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, iş varsa, para varsa, geçim kolaysa kredi kartı, banka kartı işe yarayacaktır; iş yoksa, ortalama her evde bir işsiz varsa, vatandaş geçim sıkıntısı içindeyse, kısaca cep delik cepken delikse banka kartı, kredi kartı açık verecek, beklenen netice elde edilemeyecektir. Bakınız, Merkez Bankası verilerine göre, 2016 Ocak-Ağustos döneminde bireysel kredi ve kredi kartlarından dolayı yasal takibe intikal etmiş tekil kişi sayısı 478 bindir, 2017 yılının aynı döneminde yani sekiz ayda yasal takibe intikal etmiş tekil kişi sayısı 498 bine yükselmiştir. 2017’de sekiz aylık artış yüzde 5 civarındadır. Bunun anlamı, sekiz ayda yarım milyon kişinin kara listeye girdiğidir. Böyle giderse 2017 yılının tamamında 750 bin kişinin bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödemeyeceği ve kara listeye gireceğidir. Bundan daha da acısı, sadece bireysel kredi, sadece kredi kartı ve hem bireysel kredi hem de kredi kartı dolayısıyla yani birleşik şekliyle durum daha da vahimdir. 2017 yılının ilk sekiz ayında, bu anlamda yasal takibe uğrayan kişi sayısı 632 bindir. Bu sayı, yıl sonunda 1 milyonu işaret etmektedir. Yıl sonunda sadece bu argümanlar bakımından 1 milyon kişinin kara listeye girmesi çok ağır bir durumdur. Sadece 2017 yılında 1 milyon kişinin kara listeye girmesi demek, gelecekte bankalardan kredi, banka kartı, kredi kartı veya benzer kartları kullanamayacak olması demektir. Bu da gelecek bakımından durumun daha da iyiye gitmeyeceğini göstermektedir. Bundan çıkan sonuç: 6183 sayılı Yasa gereğince amme alacaklarının tahsilinde kredi kartı, banka kartı veya benzer kartların argüman olarak kullanılmasından beklenen amacın elde edilmesi, her şeyden önce kullanıcılar bakımından ekonomik rahatlığın sağlanmasına bağlıdır.

Değerli milletvekilleri, TÜİK’in Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi’ne göre, bir önceki aya göre enflasyon bir ayda yüzde 1,71’dir, bir önceki aralık ayına göre enflasyon yüzde 11,6’dır, Ekim 2016’ya göre enflasyon yüzde 17,28’dir, on iki aylık ortalamalara göre ise 14,4’tür. Bu gerçekleşen 4 enflasyon oranı, fiyat artışlarının kasım ve aralıkta da devam edeceğini göstermektedir. Bu durumda, yıl sonunda on iki aylık enflasyonun yüzde 14-15 aralığında gerçekleşmesi kuvvetle muhtemeldir. Yapılacak zamlarla fiyat artışları gelecekte daha da yüksek oranlara ulaşacaktır. Maalesef, vatandaşlar için güzel günler görünmemektedir. Vatandaşın böyle bir ortamda satın alma gücünü artırmadan ödeme gücünü artırmak mümkün olmayacaktır. Netice olarak ortalama her hanede bir işsiz varsa, enflasyon 2 haneyi bulmuş ve vatandaş geçim sıkıntısı içindeyse, kısaca cep delik cepken delikse yapılan değişiklikten beklenen sonuç elde edilmeyebilir. Yapılacak ilk iş, her alanda ama her alanda vatandaşın güvenini sağlamaktır; görev ve sorumluluk Hükûmetindir diyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.25

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 8 Kasım 2017 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 21.27



(´) Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen Meclis Araştırması Önergeleri Tutanağa eklidir.

 

(x) 502 S. Sayılı Basmayazı 2/11/2017 tarihli 17’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.