TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           17’nci Birleşim

                                                                                   2 Kasım 2017 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, Alevi inanç ve öğretisinin sorunlarıyla ilgili olarak hazırladığı rapora ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, İstanbul ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, Karşıyaka Spor Kulübünün kuruluşunun 105’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Didem Engin’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Didem Engin’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu’nun 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, eğitimini yarıda bırakmış ya da bırakmak zorunda kalmış öğrenciler için af düzenlemesi düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, üretimi artıramayan, işsizliği çözemeyen, enflasyonu dizginleyemeyen Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin kötü yönetimine halkın ilk seçimde tepkisini göstereceğine ilişkin açıklaması

4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli’nin Gebze ilçesi Adem Yavuz Mahallesi sakinlerinin uzun zamandır tapu sorunu yaşadığına ilişkin açıklaması

5.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, Hükûmetten ve Cumhurbaşkanından şehitlerin olmaması  için bir çare bulmalarını rica ettiğine ilişkin açıklaması

6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Kasım 2002’nin üzerinden geçen on beş yılda heyecanlarında en ufak bir eksiklik olmadan koydukları hedeflere doğru emin adımlarla ilerlediklerine ilişkin açıklaması

7.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, yaşlı bakım teknikerlerinin bir mesleki tanımlarının olmadığına ve statülerinin ne zaman belirleneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, çıraklık veya öğrencilik sırasındaki staj çalışmalarının emeklilik hesaplanmasında ilk işe giriş tarihi olarak hesaplanması gerektiğine ilişkin açıklaması

9.- Bilecik Milletvekili Halil Eldemir’in, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine ve Türkiye’nin Otomobili Ortak Girişim Grubu’na başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

10.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, mazot fiyatlarının düşürülerek tarım üreticisine destek verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, IŞİD terör örgütünün ülkemizde tekrar eylemler gerçekleştirebileceği iddiaları üzerinde hassasiyetle durulması gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Atatürk ve İsmet İnönü’ye defalarca saldıranların vatanın bağımsızlığına, demokrasiye, hukuk devletine, adalete, bilime, cumhuriyete düşman olduklarına ilişkin açıklaması

13.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerini rahmetle andığına, Giresun’da meydana gelen sel, toprak kayması ve heyelanlar nedeniyle afet mağduru yurttaşların barınma sorunlarının hâlâ çözülmediğine ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, korumalar ile Mecliste görevli polisler arasında yemek ücreti konusunda farklı uygulama olduğuna, Emniyet mensupları arasındaki tazminat orantısızlığının giderilmesi ile mesai ve çalışma koşullarının iyileştirilmesinin düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

15.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Türk otomobilinin gerçeğe dönüşme sürecinin bugün başladığına ve Anadolu Grup, BMC, Kıraça Holding, Turkcell ile Zorlu Holdinge başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

16.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, Mustafa Kemal Atatürk’ü vatan hainliğiyle suçlayan gazetecinin akıbetini takip edeceğine ilişkin açıklaması

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine, terörle mücadelenin millî bir dava olduğuna ve terörün beslendiği her kaynağın kurutulması gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Hakkâri’de hayatını kaybeden 8 askerin ailelerine başsağlığı dilediğine, tutuklu milletvekillerinin milletvekilliğiyle ilgili hiçbir faaliyete katılamadıklarına ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in Genel Kurula ilettiği mektubunu okumak istediğine ilişkin açıklaması

 

19.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine, Hükûmetin terör konusundaki politikalarının çözüme yönelik olmadığına ve bu Meclisin Türkiye’de yaşanan bütün sorunların çözülebileceği tek adres olduğuna ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine, terörle mücadelenin son şehidin hesabı sorulana dek devam edeceğine ve terörün partilerüstü bir mesele olduğuna ilişkin açıklaması

21.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Hakkâri Şemdinli’de çatışmada hayatını kaybeden 8 güvenlik görevlisine Allah’tan rahmet dilediğine ve bu can kayıplarının son olmasını içtenlikle temenni ettiğine ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın AK PARTİ Grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sağlık Bakanlığında güvenlik soruşturması nedeniyle ataması yapılmayan personelin atamalarının bir an önce yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 9’u Halkların Demokratik Partisinden olmak üzere 10 milletvekilinin yasama faaliyetlerine katılamadığına ve Hakkâri Milletvekili Selma Irmak’ın Genel Kurula ilettiği mektubunu okumak istediğine ilişkin açıklaması

27.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu’nun 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

 

 

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan’ın (4/113) Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı ile Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuş’un (4/114) Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazılarının 2/11/2017 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ve 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

B) Danuşma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Burdur Milletvekili Bayram Özçelik ve 34 milletvekilinin (10/2099), İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin (10/114), Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 25 milletvekilinin (10/365), Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve 22 milletvekilinin (10/378), Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin (10/494), Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin (10/702), İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ve 33 milletvekilinin (10/884), Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin (10/1423), Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 milletvekilinin (10/1431), Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 25 milletvekilinin (10/1442), Adana Milletvekili İbrahim Özdiş ve 25 milletvekilinin (10/1449), Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ ve 24 milletvekilinin (10/1597), Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 23 milletvekilinin (10/1787), İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ve 22 milletvekilinin (10/1808), Adana Milletvekili Aydın Uslupehlivan ve 22 milletvekilinin (10/1949), İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 21 milletvekilinin (10/1955), Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 23 milletvekilinin (10/1970), Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 milletvekilinin (10/2056), Ankara Milletvekili Murat Emir ve 23 milletvekilinin (10/2092), Mersin Milletvekili Oktay Öztürk ve 20 milletvekilinin (10/2094), İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve 21 milletvekilinin (10/2095), Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 23 milletvekilinin (10/2096), MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın (10/2097), HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın (10/2098) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek Genel Kurulun 2 Kasım 2017 Perşembe günkü Birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

X.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

 

XI.- MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Ön Görüşmeler

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 Milletvekilinin, gençler arasında yaygınlaşan uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/114)

2.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 25 Milletvekilinin, uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/365)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve 22 Milletvekilinin, gençler arasında yaygınlaşan uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/378)

4.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 Milletvekilinin, uyuşturucu bağımlılığının ve satışının engellenmesi yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/494)

5.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 Milletvekilinin, uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığındaki artışın nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/702)

6.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ve 33 Milletvekilinin, uyuşturucu madde kullanımının artmasının sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/884)

7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 Milletvekilinin, çocuklarda uyuşturucu ve madde bağımlılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1423)

8.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 Milletvekilinin, Adana'da uyuşturucu madde kullanımı ve satışının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1431)

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 25 Milletvekilinin, uyuşturucu ile mücadele yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1442)

10.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş ve 25 Milletvekilinin, Adana'da uyuşturucu kullanımı ve buna bağlı suçların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1449)

11.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ ve 24 Milletvekilinin, Gaziantep'te uyuşturucu bağımlılığı ile hırsızlık ve gasp olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1597)

12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 23 Milletvekilinin, Sentetik uyuşturucu madde kullanımının engellenmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1787)

13.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ve 22 Milletvekilinin, uyuşturucu madde kullanımının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1808)

14.- Adana Milletvekili Aydın Uslupehlivan ve 22 Milletvekilinin, Bonzai kullanımının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1949)

15.- İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 21 Milletvekilinin, Uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1955)

16.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 23 Milletvekilinin, Uyuşturucu madde kullanımındaki artışın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1970)

17.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 Milletvekilinin, Bonzai kullanımının önlenmesi için alınacak önlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2056)

18.- Ankara Milletvekili Murat Emir ve 23 Milletvekilinin, ülkemizde yaşanan uyuşturucu madde bağımlılığı sorununun nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2092)

19.- Mersin Milletvekili Oktay Öztürk ve 20 Milletvekilinin, sentetik uyuşturucuların imali, satışı ve kullanılmasının önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2094)

20.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve 21 Milletvekilinin, uyuşturucu ve madde bağımlılığı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2095)

21.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 23 Milletvekilinin, uyuşturucu sorununun tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2096)

22.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, kullanımı giderek yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehdit eden uyuşturucuların imali, dağıtımı, satışı ve kullanımına dair süreçlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2097)

23.- HDP Grubu adına Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın, uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasının siyasal, sosyal ve ekonomik nedenlerinin tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2098)

24.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik ve 34 Milletvekilinin, uyuşturucu kullanımı başta olmak üzere madde bağımlılığı ve yeni bağımlılık türlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2099)

 

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu  (S. Sayısı: 502)

2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 457)

 

 

 

2 Kasım 2017 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için beş dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

Pusula veren arkadaşlar lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar, yoklamadan sonra da verilen pusulaları okuyacağım.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Pusula veren sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Sayın Ahmet Selim Yurdakul? Burada.

Sayın Cemil Çiçek? Burada.

Sayın Serkan Bayram? Burada.

Sayın Bennur Karaburun? Burada.

Sayın Nureddin Nebati? Burada.

Evet sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Alevi inanç ve öğretisinin sorunlarıyla ilgili olarak hazırladığı raporu açıklamak üzere söz isteyen İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’a aittir.

Buyurun Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, Alevi inanç ve öğretisinin sorunlarıyla ilgili olarak hazırladığı rapora ilişkin gündem dışı konuşması

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Alevi inancına yönelik olarak yok sayma, görmeme ve egemen inanç içerisinde eritme politikalarına karşı sorunun tanımı ve teşhisine dönük belirleme ve tespitleri ele almak ve çözüm önerileri sunmak üzere tarafımdan bir rapor hazırlandı.

Raporda izlenen yolla ilgili de kısaca bilgi vermek istiyorum: Alevi meselesini teolojik tartışmalardan uzakta ele almak ve meselenin çözüm noktasında Alevi toplumunun tespit edilen sorunlarına çözüm önerileri sunmaktır. “Alevi sorunu” olarak belirtilen mesele, aslında, doğrudan bir bütün olarak siyasal toplumun yapılanmasından ve onun örgütsel ifadesi olarak devlet ile devleti cisimleştiren siyasal aygıtlardan, araçlardan, kurum ve kuruluşlarla ilgili siyasal aktörlerden kaynaklanmaktadır.

Alevi sorunu, cumhuriyetin ilk yıllarından beri süregelen bir mesele olmasına rağmen devletin egemen inanç oligarşisi tarafından sürekli olarak gizlenmiş, yok sayılmış ve meselenin çözümü yolunda isteksizlik, kararsızlık ve ciddiye almama nedeniyle bu meselenin günümüz sürecine kadar taşınmasına olanak sağlanmıştır. Alevi toplumunun demokratik ve hukuk eksenli mücadelesinin karşılık bulmaması sonucunda, meselenin uluslararası hukuk nezdinde ele alınmasına kadar varan bir süreçle de ülkemiz karşı karşıya kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, Alevi inanç ve öğretisinin sorunlarını demokratik zeminlerde ve hukuk ekseninde çözmek üzere hazırladığım raporu Mecliste grubu bulunan partilerin grup başkan vekillerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ve parti genel başkanlarına iletmiş durumdayım.

Raporda esas mesele, sorunun teşhisi, ortaya konulan sorun nedir, mesele nereden kaynaklanmaktadır, nasıl çözebiliriz meselesiyle ilgilidir. Tamamen teoloji kapsamının dışında tutulmuş, Alevi inancı ve özgün öğretisinin, tartışmalardan uzak özgün hâlinin korunması, ileri kuşaklara aktarılması meselesi esas alınarak hazırlanmıştır.

Şimdi, somut olarak Alevilerin istemleri nelerdir, bunları size arz etmek istiyorum sayın vekillerim. Zaten bu konular çok tartışıldı, kurultaylarda… AKP hükûmetleri döneminde kurultaylar, sempozyumlar, konferanslar düzenlendi ancak çıkan sonuçlar değerlendirilmedi. Bununla ilgili olarak somut ifadeleri ortaya koymak istiyorum.

Aleviler, devlet tarafından tanınmalarını istiyorlar. Alevilerin inancına karşı devlet müdahalesinin son bulmasını istiyorlar.

Zorunlu din derslerinin kaldırılıp bunun isteğe bağlı hâle getirilmesini istiyorlar.

Aleviler, kapatılmaya çalışılan derneklerinin faaliyetlerine geniş olanaklar sağlanmasını istiyorlar.

Cemevlerinin yasal olarak bir statüye kavuşması isteniyor.

Cemevlerinin, camilerin yararlanacağı destekler gibi aynı şekilde desteklenmesi isteniyor.

Yalnız, bu raporda bir hususu daha size belirtmek istiyorum arkadaşlar. Cemevleri camilerin karşıtı değildir. İnanç ve öğretimizin, bâtıni bakışımızın bir mekânı, bir oluşum yeridir, bunun böyle değerlendirilmesini istiyoruz. Cami karşıtı bir mekân, ibadethane değildir.

Anne ve babanın çocuğu için tercih ettiği inanç ve öğreti eğitimini verebilme olanaklarının sağlanmadığı, Alevilik inancı hakkında yeterince okul açılamadığı, okullarda ders verilmediği.

Din adamlarının devlet memuru olarak zorunlu olarak bırakılması, devletin dinî alandaki tekelinin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından sürdürülmesi.

Alevi kimliğiyle bilinen devlet memurlarının üst düzeye ulaşamaması. Özellikle, arkadaşlar, hâlâ bir vali, hâlâ bir kaymakam, hâlâ bir il emniyet müdürü olarak görev verilmemiştir Alevilere. Bu anlamda da devlet mekanizması, bürokrasisi içerisinde Aleviler yer bulmak istiyor. Bu da doğal bir istektir.

Değerli milletvekilleri, yine, Hacı Bektaş Veli’nin türbesinin müzeye çevrilmesi meselesinde, bunun bir inanç merkezi olarak kabul edilmesini, yasada bu yönde yapılacak değişikliği talep etmektedirler.

Alevi köylerine cami yapımından artık vazgeçilmesi gerekmektedir çünkü Aleviler sadece cemevlerini ibadethane olarak görmekte, inanç ve öğretilerini orada değerlendirmektedirler.

Değerli vekillerim, ayrıca, bu raporun hazırlanmasındaki husustan daha önce bahsettim ama nedenini… Bu raporun dikkate alınarak aslında bir yerde, devlet içerisinde mevzilenmiş istemediğimiz o oligarşik yapıyı aşmak biz vekillerin görevidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) - Alevilerin hukuk ekseninde ve hukuk temelinde tanınmaları, inanç ve öğreti alanlarının ibadethane olarak kabul edilmeleri çok zor bir durum değildir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Gündem dışı ikinci söz, İstanbul’un sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Didem Engin’e aittir.

Buyurun Sayın Engin. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, İstanbul ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama derin bir üzüntüyle başlıyorum. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine, sevenlerine ve tüm milletimize güç ve sabır diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Terörü ve terör destekçilerini şiddetle, nefretle bir kez daha kınadığımızı kürsüden tekrar dile getiriyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün İstanbul’un sorunlarını dile getirmek üzere söz aldım.

Yahya Kemal “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul.” diye başlayan şiirinde İstanbul’u “Nice revnaklı şehirler görülür dünyada, / Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.” diye anlatır. Evet, İstanbul, eşi ve benzeri bulunmayan bir dünya mücevheridir. Peygamber Efendimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor: “İstanbul’u fetheden komutan ne güzel komutandır, İstanbul’u alan asker ne güzel askerdir.” Demek ki İstanbul sadece bir dünya mücevheri değil, onun manevi bir kutsiyeti, değeri ve anlamı vardır.

Sayın Cumhurbaşkanı ise yaptığı itirafta ki herhâlde Allah söyletti “Biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum.” itirafında bulunuyor. Dikkatinizi çekerim “Hâlâ da ihanete devam ediyoruz.” diyor. “Özrü kabahatinden büyük.” diye işte buna derler. Hayır Sayın Cumhurbaşkanı, hayır; öyle iki kelimeyle günah çıkartıp timsah gözyaşları dökerek bu sorumluluktan kurtulamazsınız, bu o kadar basit değil. Hatırlar mısınız Sultanahmet Camisi’nin silüetini bozan kulelerin tıraşlanması emrini vermiştiniz, sonra da o kuleler aradan geçen onca zamana rağmen olduğu gibi yerinde duruyorken, o kuleleri yapan müteahhidi yaptığı bir okulun açılışında övgülerle göklere çıkardınız. Hayır Sayın Cumhurbaşkanı, o sorumluluğu vicdanınızda hissetseydiniz o okulun açılışına gitmez ve o müteahhide övgüler yağdırmazdınız. Hayır Sayın Cumhurbaşkanı, o sorumluluğu ruhunuzda duysaydınız İstanbul’u taş yığınına çeviren belediye başkanını 3 dönem arka arkaya aday göstermezdiniz.

O hâlde tarih önünde soruyorum size: Bir işaretinizle belediye başkanlarınızı, il başkanlarınızı istifa ettiriyorsunuz. İstanbul’un yok edilişine neden seyirci kaldınız ve neden seyirci kalmaya devam ediyorsunuz? Yoksa bu yok edilişi önlemeye gücünüz mü, kudretiniz mi yetmedi? Neden sorumluluğunuzu yerine getirmediniz? Sizi kim engelledi? Hiç mazeret üretmeye kalkmayın, siz rant ve çıkar uğruna İstanbul’un tarihî silüetinin ve İslami dokusunun yok edilmesinin, İstanbul’un bir taş yığınına dönüştürülmesinin baş sorumlususunuz, yirmi üç yıldır İstanbul’u siz yönetiyorsunuz. Üstelik Osmanlı ve İslami hassasiyeti olan bir iktidar olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Siz İstanbul’a ihanet etmekle aynı zamanda İstanbul’un fatihi Fatih Sultan Mehmet’e de ihanet ettiniz, Kanuni Sultan Süleyman’a da ihanet ettiniz, Mimar Sinan’a ihanet ettiniz, Eyüp Sultan Hazretlerine, Yûşa Hazretlerine, İstanbul’da yatan bütün evliyalarımıza ihanet ettiniz. Başta Sultanahmet Camisi, Süleymaniye Camisi, Fatih Camisi, Yeni Cami olmak üzere, tüm camilerimize ihanet ettiniz. Ağzınızdan düşürmediğiniz Osmanlı’ya ihanet ettiniz, Osmanlı’nın bize bıraktığı en kıymetli hazinemizi yok ettiniz ve gelecek nesillerimize sadece bir taş yığını bıraktınız. Ağla İstanbul’um ağla!

İstanbul’un yok edilişinde sorumluluğu olan tüm AKP yöneticilerine sesleniyorum: Ülkemizde onlarca sorun varken sizler İstanbul’un yağmalanması ve parsel parsel satışıyla meşgul oldunuz. Demek ki para, çıkar ve rant sizin yegâne rehberinizmiş. Şimdi İstanbul’a bakarken hiç mi vicdanınız sızlamıyor? İnanıyorum ki sızlamıyordur çünkü bugünkü İstanbul sizin zihin dünyanızın ve hizmet anlayışınızın gerçek bir aynasıdır. İstanbul’u rant ve çıkar için yok eden ve bunu açıkça itiraf eden bir parti olarak tarihin kara sayfalarında yerinizi alacaksınız. Bu şeref size yeter. Siz istediğiniz kadar cami açın, istediğiniz kadar “Biz İslami hassasiyeti olan bir partiyiz.” deyin, İstanbul işte sizin alametifarikanız.

Tevfik Fikret’in “Han-ı Yağma” şiirinde yazdığı gibi:

“Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Genel Başkanımızın bir açıklamasından yola çıkıp Fatih’e, Kanuni Sultan Süleyman’a ihanet ettiğimize, rant ve çıkarın bizim rehberimiz olduğuna kadar akılla izah edemeyeceğimiz ifadeler kullanmıştır. Bu, parti grubumuza ve Genel Başkanımıza açık bir sataşmadır.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı iki dakika süre veriyorum.

Buyurun Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Didem Engin’in yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce ortaya atılan iddiaları reddettiğimizi ifade ederim. Sayın Cumhurbaşkanımızın yapmış olduğu bir konuşmayı bağlamından koparıp, anlamından koparıp çok farklı noktalara çekmek suretiyle partimize hak etmediği temelsiz sataşmalarda ve ithamlarda bulunmuştur sayın konuşmacı. Bir kere bunu reddettiğimizi ifade ederim. Bizim İstanbul’da ortaya koyduğumuz eserler hepinizin malumudur. İstanbul, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ilk devralındığı zaman çöple, çöp yığınlarıyla, akmayan sularıyla, hava kirlilikleriyle Haliç’te maskeyle dolaşmak zorunda kaldığınız bir şehirdi. İstanbul’da hava açık olur ama siz güneşi İstanbul’da göremezdiniz. İstanbul bu hâldeydi, bu hâlde devralındı. “Haliç tamamen dolgu yapılsın ve kapatılsın.” deniliyordu, “Haliç’teki pislik boşaltılırsa kaymalar olur.” gibi raporlar veriliyordu. Haliç gözden çıkarılmış bir durumda devralındı ve Büyükşehir Belediyesi kasası tamtakırdı. Buradan alındı ve İstanbul’un onlarca sorunu çözülerek bugünlere gelindi.

Rant, çıkar bizim hiçbir zaman rehberimiz olmadı, olmayacaktır da.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – 10 milyar dolar borç bıraktı Kadir Topbaş, 10 milyar dolar!

MEHMET MUŞ (Devamla) – Hiçbir zaman olmadı, olmayacaktır da. Herkes aynaya baktığı zaman kendini görür.

Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı, şehrin tamamıyla alakalı, Türkiye’de şehircilikle alakalı bir öz eleştiridir ama siz bunu bağlamından koparıp başka noktalara çekerseniz, kusura bakmayın, bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

Yirmi üç senedir -2004’ten beri de seçimler yapıyoruz- sizler de seçimlere giriyorsunuz, İstanbul’da aldığınız oy oranı da bellidir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – “İstanbul’a ihanet ettik.” dedi Sayın Başkanınız, yakın zamanda da…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşmadı, çok güzel ifade etti Sayın Başkan.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Engin.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sayın grup başkan vekili işte, geçmişten bahsetti, çöplerden vesaireden, bizim dönemimize suçlamalarda bulundu, sataşmalarda bulundu, “Herkes kendine baksın aynada.” şeklinde.

Söz istiyorum lütfen, yanıt vermek için.

BAŞKAN – Şimdi, bunda sizin şahsınıza yönelik bir sataşma yok.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Çok bariz bir…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok diktatöryal bir tavır içerisindeler Sayın Başkanım.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Benim şahsıma değil, bizim İstanbul’da olduğumuz döneme yönelik bir sataşma var; çöpler, sular…

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Engin, bakın, diyorsunuz ki: “İstanbul’un eski hâlinden bahsetti, çöp yığınlarından, susuzluktan bahsetti.”

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Aynı şekilde, aynı şekilde; bizi kastederek bundan bahsetti. O yüzden söz istiyorum ben.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Niye, siz miydiniz iktidarda o zaman?

BAŞKAN – Bununla sizinle ilgili ne gibi bir şahsi sataşma olduğunu düşünüyorsunuz?

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Yanıt vermek için söz istiyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, çöp yığınlarını bırakanları söylüyorum; onlarsa buyursunlar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir dakika…

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) – Sataşmaya devam ediyor gördüğünüz gibi.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ne gibi bir sataşma var şahsınıza?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Grup adına bir şey…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, hatip İstanbul Cumhuriyet Halk Partisi yönetimindeyken insanları nefes alamaz hâle getirdiğimizi itham etmek suretiyle ağır bir sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Grubunuza bulunmuş olabilir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, evet.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Evet, grup adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Burada da söz talebinde bulunmak sayın grup başkan vekiline düşer şu anda olduğu gibi.

Sataşmadan dolayı söz istiyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, grubumuz adına Didem Hanım cevap verecek.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, o zaman SHP’yi kabul ediyor CHP.

BAŞKAN – Sayın Engin, çünkü sizin şahsınıza yönelik bir sataşma yok burada.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şahsa yok canım, biz gruba dedik zaten.

BAŞKAN – Onu da siz isteyebilirsiniz, Grup Başkan Vekili.

Buyurun Sayın Engin.

2.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP grup başkan vekili kürsüye sataşmadan söz almak için geldi ama keşke sormuş olduğum sorulara yanıt verebilseydi. Öyle, “Biz bu söylenenleri reddediyoruz.” demekle gerçekleri kapatamazsınız, gerçekleri reddedemezsiniz.

Eserlerinizden bahsettiniz biraz önce, öncelikle, şunu ifade edeyim: Siz, buraya gelip de iki dakikada yaptığınız konuşmayla, aslında İstanbul’u önemsemediğinizi çok açık bir şekilde burada İstanbullulara gösterdiniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Neyse, çöpe gelin, çöpe; sataşmalarıma gelin.

DİDEM ENGİN (Devamla) – Şimdi, yerinizden laf atmayın, biraz önce konuştunuz, şimdi de birazcık dinleyin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşmalarıma cevap bekliyorum. Sataşmalara cevap bekliyorum.

DİDEM ENGİN (Devamla) – “Eserlerimizle övünüyoruz.” dediniz, ben şimdi size eserlerinizi göstereceğim. Siz İstanbul’a yaptıklarınızdan vicdani olarak hiçbir rahatsızlık duymuyor olabilirsiniz ama bizler, İstanbullular, İstanbul’u sevenler ve İstanbul’a aşkla bağlı olanlar İstanbul’un bugünkü hâlinden vicdani olarak o kadar büyük bir üzüntü duyuyoruz ki siz hiçbir şekilde rahatsızlık hissetmiyor olabilirsiniz. “Eserlerimizle övünüyoruz.” dediniz, işte, ben size şimdi eserlerinizi göstereceğim. Kulaklarınızı tıkıyorsunuz, bakalım, gözlerinizi de kapatabilecek misiniz? Görebiliyor musunuz resmi, Sultanahmet Camisi’ni görüyor musunuz?

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Belediye dolandırıcı hükmündeydi, dolandırıcı; çek karnesi vermiyordu banka, çek karnesi.

DİDEM ENGİN (Devamla) – Konuşmalarımdan ne kadar rahatsız olduğunuzun farkındayım, sürekli laf atarak orada, yerinizde hop oturup hop kalkıyorsunuz.

Bakın, siz Sultanahmet Camisi’ni nasıl gökdelenlerin gölgesinde bıraktınız? Biraz önceki sözlerimin aynen arkasındayım, İstanbul’a ihanet etmekle İstanbul’un fatihi Fatih Sultan Mehmet’e ihanet ettiniz, Kanuni Sultan Süleyman’a ihanet ettiniz, Mimar Sinan’a ihanet ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Maskeyle geziliyordu İstanbul’da, maskeyle.

DİDEM ENGİN (Devamla) – İstiklal Caddesi’nin nasıl bir betona dönüştüğünü görüyor musunuz? Kulaklarınızı tıkıyorsunuz ya, gözlerinizi de iyice açın. Güzel İstiklal Caddesi nasıl bir betona…

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Dolandırıcı hükmündeydi Büyükşehir Belediyesi, dolandırıcı; banka çek karnesi vermiyordu.

AHMET UZER (Gaziantep) – İSKİ’ye gel, İSKİ’ye gel!

DİDEM ENGİN (Devamla) – …Taksim Meydanı’nı nasıl betona dönüştürdüğünüzü görün. Ondan sonra, iyice eserlerinizle…

AHMET UZER (Gaziantep) – İSKİ’ye gel hanımefendi.

DİDEM ENGİN (Devamla) – İstanbulluları buradan saygıyla sevgiyle, aşkla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, yine, aynı sözlerinin arkasındaymış hanımefendi. Sayın grup başkan vekili de “1994’le bize sataştı." dedi; evet, sataştım ama sataşmalara bir cevap alamadım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tamam, ben vereyim.

Cevap istiyor, ben vereyim efendim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hâlen dönüp dolaşıp Fatih Sultan Mehmet’e, Kanuni Sultan Süleyman’a ihanet ettiğimizi ifade ediyor. Bu bize açıkça sataşmadır, söz istiyorum Sayın Başkan.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Fotoğraflarla gösterdim sizin nasıl ihanet ettiğinizi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’a göre bir dakika söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Size de, size de aynı şekilde, 60’a göre bir dakikalık söz vereyim.

Sayın Muş, sizden başlayalım.

Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben sataşmadan söz istiyorum, 60’a göre istemiyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne sataşması ya? Ben de isterim.

BAŞKAN – Sayın Muş, bakın, bu böyle devam edecek, bir uzlaşı sağlamak anlamında size de bir dakika yerinizden söz vereyim, Sayın Altay’ın da bir dakikalık söz talebi var.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşmaya uğrayan biziz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, size sataşan Erdoğan, kardeşim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Az önce, ben bazı şeyleri ifade ettim, bunu sataşma olarak kabul ettiniz. Hâlen ihanetle bizi suçluyor, böyle bir şey yok.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – “Böyle bir şey yok.” ne demek? Fotoğrafları gösteriyorum size.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Ya, Süleyman Soylu da “Trabzon’a ihanet ettik” dedi. İhanet itirafları var peş peşe.

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Didem Engin’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, az önce yaptığım konuşmada herhangi bir sataşma yoktu. Ben, Sayın Cumhurbaşkanımızın İstanbul’u devraldığı zaman pislik içinde olduğunu söyledim, çöp dağlarından geçilmediğini söyledim, suların akmadığını, insanların gece kalkıp nöbet bekleyip…

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Ben de camilerin nasıl yok edildiğini gösterdim size. Ben de camilerin nasıl yok edildiğini, gökdelenlerin gölgesinin altında kaldığını gösterdim size.

MEHMET MUŞ (Devamla) - …bidonlarını doldurmaya çalıştığını ifade ettim. Buradan CHP Grubu ve sayın hatip üzerine alınmış “Bize sataştı.” dedi. Demek ki bunları siz yapmışsınız.

Bakın, daha ötesine gidiyorum. Bir büyükşehir belediyesi düşünün, bankaların çek karnesi vermediği duruma düşürdükleri bir büyükşehir belediyesi devralındı, bankalar çek karnesi vermiyor.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Dolandırıcı hükmünde.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – İstanbul Belediyesinin borcunu açıkla, İstanbul Belediyesinin. Battı İstanbul Belediyesi.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Ben az önce özellikle sayın grup başkan vekiline sordum “O 1994’teki mirası kabul ediyor musunuz?” “Sataşma var bize.” dedi. Demek ki bunu kabul ediyormuş. Yani bir belediyeyi, bir büyükşehir belediyesini getirdiğiniz durum ortadaydı.

Bakın, 1994’te ben 12 yaşımdaydım, İstanbul’a taşınalı birkaç yıl oluyor. Tabii, Haliç vesaire falan çok bilmiyoruz, gidiyoruz, bir koku bir koku, geçmek mümkün değil. “Nedir?” diye soruyorum.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Bugüne gelin, bugüne gelin, bugün yaptıklarınıza gelin.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Tabii, zaman sonra öğrendik ki CHP’nin beceriksizliği ya da kabul ettikleri SHP’nin beceriksizliği ve yetersizliği Haliç’i o hâle getirmiş, pisliği Haliç’e akıtmışlar, kanalizasyon yok. Barajdan suyu akıtıyorlar, musluğa ulaşıncaya kadar, borular delinmiş, su gelene kadar taşıma sistemi içerisinde kayboluyor.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – CHP mi yaptı, CHP mi? Dalan dönemini anlatıyorsun. Dalan dönemini “CHP” diye anlatma Sayın Başkan.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Bakın, 1994 işte böyle bir şeydir.

Şimdi, heyecanla birisi laf atıyor. Ben 1994’te böyle bir şey anlattım, bunun sataşma olduğunu ifade ettiler ve özellikle sayın grup başkan vekiline sordum, dedim bak: O dönemde SHP vardı, demek ki siz bunu kabul ediyorsunuz, bu mirası. “Evet.” dedi, “Bize sataşma olarak bunu kabul ediyoruz.” O zaman kabul ediyorsanız bu sözleri duyacaksınız.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Başkan, o zaman dedi ki: “Dalan döneminde böyleydi.” Niye CHP’yi SHP’yi suçluyorsun?

MEHMET MUŞ (Devamla) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Engin Altay, sizin İç Tüzük 60’a göre bir dakikalık söz isteğiniz vardı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 60’a göre söz talebi geçerliliğini yitirdi. Sayın hatip İstanbul’u yöneten partili belediye başkanımız döneminde İstanbul’la ilgili çok olumsuz iş ve işlemler yaptığını…

BAŞKAN – “SHP” dedi, CHP değil, SHP zamanını kastetti.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – SHP bizim partimizdir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kabulleniyorsunuz, evet.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan kabul ediyoruz, sataşmadan söz istiyorum ben de efendim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sataşmadan söz verdiniz.

BAŞKAN – Peki, buyurun, size de iki dakika söz vereyim…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, siz de cevap verebilirsiniz aslında.

BAŞKAN – Veririm çünkü ben de bir İstanbulluyum ama o dönemde İstanbul’un çöp yığını içinde olduğunu, susuz kaldığını, kanalizasyonların olmadığını, Haliç’in çok koktuğunu ben de biliyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Nefes alamıyorduk Sayın Başkan, nefes.

BAŞKAN – İstanbul’da doğdum, İstanbul’da yaşıyorum.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Dalan, Dalan!

BAŞKAN – Ben de böyle cevap veririm benden cevap isterseniz.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – O barajlar, göletler, metro, hepsi o dönemde yapıldı.

BAŞKAN – Sayın Yarkadaş benden cevap vermemi istedi de ben de verdim.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

4.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Arkadaşlar, sayın milletvekilleri; Sayın Yarkadaş, Sayın Başkana “Siz de cevap verebilirsiniz.” derken Sayın Başkanın eski bir SHP’li olduğuna işaret etti, acele etmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben de cevap verdim işte.

MURAT EMİR (Ankara) – SHP’ye ihanet eden AKP’ye de ihanet eder, haberiniz olsun.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, şimdi, önce şunu söyleyeyim. Evet, teknoloji geliştikçe insanların hayatı kolaylaşır. İstanbul’un bugün doğal gazını dağıtan İGDAŞ’ı Recep Tayyip Erdoğan kurmadı, Nurettin Sözen kurdu, siz anahtarını açtınız.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Bravo!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Doğal gaz yokken kömür yakılan her şehirde hava kirliliği vardı ama şimdi İstanbul’un her metrekaresinde, bugün görüşeceğimiz gibi…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Su da mı yoktu?

ENGİN ALTAY (Devamla) – …uyuşturucudan telef olan, fuhuştan perişan olan aileler, dramlar var. Siz İstanbul’u dram kent hâline getirdiniz, İstanbul’dan bir terörist kent yarattınız.

Tayyip Erdoğan, güzel bir şey yaptı aslında, samimi bir itirafta bulundu. “İhanet ettim.” dedi. “İhanet ettik ve dahi etmeye devam ediyoruz.” dedi. Bu şimdi, bir sataşma varsa size sataşan Tayyip Erdoğan kardeşim. Gidin, Tayyip Erdoğan’la hesaplaşın. (CHP sıralarından alkışlar) Adam samimi bir şeyde bulundu. (CHP sıralarından alkışlar)

Yolsuzluklara gelince, İstanbul’da rant yolsuzluğunu hepimiz, herkes söylüyor. Siz şimdi diyeceksiniz ki İSKİ, İSKİ, İSKİ.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Zıplamayın ya, zıplamayın!

ENGİN ALTAY (Devamla) – İSKİ yolsuzluğuna bulaşan bürokratı Nurettin Sözen kulağından tuttu, savcının önüne yatırdı, savcının önüne yatırdı.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Rahmetli Levent Kırca olsa da bir anlatsa İSKİ’yi.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sizin bakanlarınız Rıza Zarrab’ın önüne yattı. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin bizimle kendinizi mukayese edecek bir hâliniz yok.

Haliç’e gelince, Haliç’e şu kadar katkınız yok.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çarpılırsın, yapma!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Allah Bedrettin Dalan’dan razı olsun. Haliç Bedrettin Dalan’ın eseridir, Haliç’te sizin bir katkınız yok, geçin bu işleri.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Pislik götürüyordu ya.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ayrıca şuna gerek yok... İstanbullu her şeyi görüyor. Kadir Topbaş’ı niye kaldırdınız o koltuktan? FETÖ’yle bağlantısı varsa, yolsuzluğa bulaşmışsa, elinizdeki belgeleri savcıya vermek sizin ahlaki sorumluluğunuzdur, ahlaki borcunuzdur.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika söz vereceğim size, kayıtlara geçmesi için.

Evet, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, inanın, sayın hatibi dinlerken nereyi anlattığını anlayamadım. Yani, çok değil, bundan yirmi üç sene evvel ne şartlarda devralındığı hepinizin malumudur. O günden beri zaten bir daha İstanbul’da yerel iktidar yüzü göremedi bu parti.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – E, 2019’da görürüz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Neden? Vatandaş o yapılanları asla ve asla unutmadı.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Beşiktaş kimde, Bakırköy kimde, Kadıköy kimde...

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Partimizle alakalı, belediye başkanlarıyla alakalı yaşanan bir süreç... Değerli arkadaşlar, AK PARTİ on beş yıldır iktidarda. AK PARTİ ne yapıyorsa siz arkadan ne yaptığını anlamaya, anlayıncaya kadar da zaten AK PARTİ bir sonraki iktidarı kazanıp yoluna devam ediyor. Bu duruma düşmüş bir partisiniz.

Belediye başkanlarıyla alakalı, arkadaşlarda bir görev değişimi olmuş, bir bayrak değişimi yapılmış, yeni arkadaşlarımız gelmiş, onlar devraldıkları arkadaşlardan çok daha yükseğe götürecekler. Siz zaten bunu anlayabilseniz olduğunuz yerde kalmaz, olduğunuz yerde saymaz bir adım ileriye giderdiniz.

Teşekkür ediyorum.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Yahu “Tehdit edilerek gönderildim.” diyor. Tehditle koltuk boşaltıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum ve bazı konuları görüşmek için de grup başkan vekillerini toplantıya davet ediyorum.

Kapanma Saati: 14.33

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, Karşıyaka Spor Kulübünün kuruluşunun 105’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Karşıyaka Spor Kulübünün kuruluşunun 105’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’ye aittir.

Buyurun Sayın Sürekli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Hakkâri’de, Şemdinli’de şehit olan asker ve korucularımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum, vatanımızın milletimizin başı sağ olsun. Bir kere daha bu kürsüden terörü lanetliyorum.

Evet, bugün, Karşıya Spor Kulübünün 105’inci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla söz aldım. İzmir’in plakası 35’tir, Karşıyakalılar, biz “35,5” diyoruz. Lakin bunun sebebi de anlı şanlı Karşıyaka Spor Kulübümüzdür. Karşıyaka Spor Kulübü -1912 yılında kurulmuş- İzmir’in ilk spor kulüplerindendir. Yıl 1912, Osmanlı Devleti sıkıntı içerisinde, 5 milliyetçi genç bir araya geliyor; Kadızade Zühtü Bey yani Zühtü Işıl, ağabeyi Kadızade Raşit Bey, Osman Nuri, Örnekköylü Hüseyin, Refik Civelek hep beraber millî şuuru ve millî heyecanı artırmak amacıyla bir spor kulübü kuruyorlar. Kulübün adı “Karşıya” oluyor, renkleri yeşil, kırmızı. Yeşil İslamiyet’i işaret ediyor, kırmızı Türklüğü işaret ediyor. Kulübün isminin kısaltılmasının Osmanlıca karşılığı "Kaf Sin Kaf." İşte, yıllardır tribünlerde söylenen bu tezahürat buradan geliyor ve dalga dalga tribünlere yayılıyor o zamandan “Kaf Sin Kaf.” İlk defa bunu tribünlerde Ahmet Umar ve Mustafa Cemal dillendiriyor. Yine, o dönemlerde Kurtuluş Savaşı var ve bu gençler, o dönemde, millî hassasiyetlerle, Anadolu’ya silah taşınmasında rol üstleniyorlar. İşte, şimdi tribünlerde “Biz Karşıyakalıyız.” deniyor ya, bunun da sebebi budur.

Evet, Karşıyaka Spor Kulübü, çok büyük başarılara imza atıyor ve tarihi başarılarla dolu. Bunlardan size bir örnek vermek isterim: Yıl 1980, ezelî rakibimiz Göztepe’yle bir maçtayız. 80 bin kişi tribünleri dolduruyor ve dünyada ve Türkiye’de İkinci Lig seyirci rekoru kırılıyor.

Yine, Basketbol takımımız var, Pınar Karşıyaka, iki tane Türkiye Şampiyonluğu var, Cumhurbaşkanlığı Kupamız var, Türkiye Kupamız var. Yolumuz açık olacak inşallah ancak bugünlerde sıkıntılı günlerdeyiz. Bu sıkıntılı günlerde taraftarlarımız çıktı, bir kampanya başlattılar, bakın, kulübümüzü 12 puanının silinmesinden kurtardılar. Sağ olsun, var olsun cefakâr, vefakâr taraftarlarımız.

Sıra bizde, şimdi biz de gereğini yapacağız. Ben, inşallah, İzmir’e döndüğümde ilk önce Karşıyaka Belediye Başkanımızı ziyaret edeceğim, Karşıyaka’nın önemli şahsiyetlerini ziyaret edeceğim ve diyeceğim ki: Şu Karşıyaka’ya bir şeyler yapmalıyız, taraftarın başlattığı yerden devam etmeliyiz. İnşallah da çağrımız karşılık bulacaktır.

TACETTİN BAYIR (İzmir) – Gençlik ve Spor Bakanından başla.

KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) - Yine önemli gelişmeler var bugünlerde, Karşıyaka’ya stat yapıyoruz. 9 Eylülde Sayın Başbakanımız bu stadın temelini attı, 62 milyon liraya mal olacak, 15 bin kapasiteli. Bu stadın ruhsat başvurusu da yakınlarda Karşıyaka Belediye Başkanımıza gelecek. Sayın Belediye Başkanım, Karşıyaka’nın kaybedecek bir dakikası bile yok, lütfen ruhsatı verin, stadımıza başlayalım, inşallah stadımızı 19 Aralık 2018 tarihinde dünya Karşıyakalılar gününde açalım. Bu stat bizim kurtuluşumuz olacak. Bakın stattan neler kazanacağız? Bizim ticari ünitelerimiz var bu statta, buradan kulübümüz gelir elde edecek.

Yine, bu stattan isim hakkımız var, bu isim hakkını değerlendireceğiz ve bu, anlı şanlı Karşıyaka’nın kurtuluşu olacak.

Ben burada başta Karşıyaka Belediye Başkanımızın, bütün Karşıyakalıların duyarlı olacağına inanıyorum. Taraftarın başlattığı bu çalışma başarıyla inşallah sona erecek.

Sözlerimi bitirmeden önce Karşıyaka’mızın efsanevi başkanlarından Tahir Türetken’i, yine merhum Başbakan Adnan Menderes Karşıyaka’da futbol oynadı Adnan Menderes’i, yine Lemi Yerli’yi, Gode Cengiz’i rahmetle anıyorum. Altobelli Rıza’yı ve tribünlerin sevgilisi Efendi Mustafa’yı da saygıyla anıyorum.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren 15 milletvekiline yerlerinden birer dakikalık söz vereceğim.

Söz vereceğim sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Öz Sayın Atıcı’nın yerine, Sayın Özdemir, Sayın Hürriyet, Sayın Basmacı, Sayın Durmuşoğlu, Sayın Kayan, Sayın Tümer, Sayın Dedeoğlu, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Çamak, Sayın Zeybek, Sayın Yiğit’in yerine Sayın Bektaşoğlu, Sayın Tanal, Sayın Özkan, Sayın Hakverdi ve Sayın Karaburun.

Sayın Öz, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, eğitimini yarıda bırakmış ya da bırakmak zorunda kalmış öğrenciler için af düzenlemesi düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, sorum Millî Eğitim Bakanına. Üniversite, yüksek lisans, doktora ve doktora sonrası eğitimini ekonomik ya da özel nedenlerle yarıda bırakmış ya da bırakmak zorunda kalmış ve çıkarılacak bir afla geri dönme umuduyla bekleyen öğrencilerimiz -sesini duyurarak- Hükûmetten bir af düzenlemesi beklemektedir. Tıpta uzmanlık eğitimi alırken benzer sebeplerle eğitimlerini yarıda bırakmak durumunda kalmış asistanlar var. Yine ekonomik, sağlık koşulları ve diğer sebeplerle başvuru tarihini kaçıran öğrenciler bulunuyor. Birçok kez imza kampanyaları düzenleyen, sosyal medyada bizlere mesaj atan ve taleplerinin çözüme yönelik gündeme gelmesini isteyen “geleceğimiz” dediğimiz ama okuyamayan öğrencilerimiz af istiyor. Mutlak ki disiplin suçları araştırılıp af kapsamı bu ölçüde değerlendirilebilir ama imkânsızlıklar nedeniyle eğitimini yarıda bırakan gençler görmezden gelinmemelidir.

Eğitimlerine geri kavuşmayı uzun zamandır bekleyen öğrenciler için af düzenlemesi yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özdemir…

3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, üretimi artıramayan, işsizliği çözemeyen, enflasyonu dizginleyemeyen Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin kötü yönetimine halkın ilk seçimde tepkisini göstereceğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İktidarları dönemince üretimi artıramayan, işsizliği çözemeyen, enflasyonu dizginleyemeyen Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri, arka arkaya vergilere, benzine zam yapıyor, öngörüsüz politikalarının yükünü ise vatandaşın, emeklinin, çiftçinin, dar gelirlinin ve orta sınıfın üzerine atıyor, bir yandan da yandaş şirketlerin devlete olan borçlarını ise sıfırlıyor.

Yeni açıklanan Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabetçilik Raporu 2017-2018 sonuçlarına göre Türkiye, 137 ülke arasında iki basamak gerileyerek 53’üncü sıraya düştü. En hızlı düşüşler ise sağlık, ilköğretim ve altyapı endekslerinde yaşanıyor. G20 ülkeleri arasında en düşük istihdam; 39 Avrupa ülkesi arasında istihdamda 36’ncı.

OECD ülkelerinin çoğunda işsizlik düşerken yükselişte olan ülkemizdeki bu kötü yönetime halkımız ilk seçimde ilk tepkisini gösterecektir mutlaka.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Hürriyet…

4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli’nin Gebze ilçesi Adem Yavuz Mahallesi sakinlerinin uzun zamandır tapu sorunu yaşadığına ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kocaeli’de Gebze ilçemizin Âdem Yavuz Mahallesi sakinleri uzun zamandır tapu sorunu yaşamakta. Yıllardır burada yaşayan vatandaşlarımıza 2981 sayılı Yasa gereğince tapu tahsis belgesi verildi.

Şimdi, Gebze Belediyesi, tapu tahsis belgelerini tapuya dönüştürürken orada yaşayan vatandaşlarımıza kırk yıldır oturdukları evlerini sıradan bir müşteri gibi yüksek fiyatla satmaya çalışıyor ancak dar gelirli insanların bu şekilde arsa edinmesi mümkün değildir. Vatandaşımızın tek isteği hak sahibi oldukları tapularını almaktır.

Gebze Belediyesine buradan sesleniyorum: Bugün yapılacak Belediye Meclisinde vatandaştan yana karar alın, vatandaşa hizmet etmek için seçildiğinizi ve oturduğunuz koltukların sizi seçenlere ait olduğunu unutmayın. Gebze halkı sizin müşteriniz değildir, derhâl bu mağduriyetlere son verin ve Hükûmete buradan soruyorum: Sorumsuz davranan Gebze Belediye Başkanına Hükûmetinizin bir yaptırımı olacak mıdır?

Aynı sorunu yaşayan Gebze’nin 10 mahallesiyle birlikte Çayırova ilçesi, Emek ve İnönü Mahallelerinin sesini ne zaman duyacaksınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Basmacı…

5.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, Hükûmetten ve Cumhurbaşkanından şehitlerin olmaması için bir çare bulmalarını rica ettiğine ilişkin açıklaması

MELİKE BASMACI (Denizli) – Sayın Başkan, aslında konuşurken bile nefesimin durduğu bir andayız çünkü bugün yine şehitlerimiz var, yine evlatlarımızı toprağa verdik. Hani Anayasa’da, referandumda “evet” çıkarsa bir daha şehit gelmeyecekti? Ben bir anneyim, bir evladın değerini içimde hissediyorum. O yüzden Hükûmetten ve Sayın Cumhurbaşkanından ricam: Bırakın belediye başkanlarını, OHAL’i, ihaleleri; her şeyi bir yana bırakalım ve artık bu evlatlarımızı toprağa vermemek için bir çare bulalım. Çünkü şehit analarının ahı yerde kalmaz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Durmuşoğlu…

6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Kasım 2002’nin üzerinden geçen on beş yılda heyecanlarında en ufak bir eksiklik olmadan koydukları hedeflere doğru emin adımlarla ilerlediklerine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Öncelikle, bugün Hakkâri’de şehit olan kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, tüm şehitlerimizi minnetle anıyorum.

Türkiye için yepyeni bir dönemin başlangıcı olan 3 Kasım 2002’nin üzerinden yarın itibarıyla tam on beş yıl geçmiş olacak. Biz on beş yıl önceki heyecanımızda en ufak eksiklik olmadan, ilk günkü aşkla cumhuriyetimizin 100’üncü yılını kutlayacağımız 2023 yılı için önümüze koyduğumuz hedeflere doğru emin adımlarla ilerliyoruz.

Günümüzde 863 milyar dolara ulaşan millî gelirimizle dünyanın 17’nci, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi konumundayız. 2002 yılında 3 bin dolar civarındaki kişi başı millî gelirimiz bugün 11 bin dolara yaklaşmıştır. Hedefimiz, ülkemizi üst gelir grubu ülkeler arasına sokmaktır. Bunu başaracağımızdan en ufak kuşkumuz yoktur. Türkiye için felaket senaryoları yazanlar, terör örgütleriyle huzurumuzu bozmaya çalışanlar ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye istikrarla büyüyecektir.

Bugün, 15 ilimiz 1 milyar doların üzerinde tek başına ihracat yapar seviyeye gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın sürekli vurguladığı “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” ilkesi gibi Sayın Başbakanımız da ekonominin rabiasını “yatırım, istihdam, üretim, ihracat” şeklinde ortaya koyarak iş adamlarımıza duyurmuştur. O hâlde “Durmak yok!” diyeceğiz ve üretime, ihracata, büyümeye devam edeceğiz. Bu güzel ülkeyi de hak ettiği yere taşıyacağız. Allah yolumuzu açık etsin.

BAŞKAN – Sayın Kayan…

7.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, yaşlı bakım teknikerlerinin bir mesleki tanımlarının olmadığına ve statülerinin ne zaman belirleneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye’nin yaklaşık 106 üniversitesinden yaşlı bakım teknikerleri mezun olmaktadır. Bugüne kadar da 30 bin civarında yaşlı bakım teknikeri mezun olmuştur. Bu meslekteki kişilerin şu ana kadar bir mesleki tanımları olmamıştır, görev tanımları olmamıştır ayrıca istihdam da şu ana kadar yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamam, buyurun.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – 22 Mayıs 2014 tarihli 29007 sayılı Resmî Gazete’de sağlık meslek mensuplarının iş ve görev tanımları yapılırken yaşlı bakım teknikerlerinin tanımının yapılmamasının, Sağlık Bakanlığında olmadığı gibi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında da görev tanımlarının olmamasının sebebi nedir? Görev tanımları olmadığı için KPSS tercihi dahi yapamadıkları göz önünde de bulundurulmamaktadır. Sayın Sağlık Bakanına ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına soruyoruz: Kamu kurum ve kuruluşlarında yaşlı bakım teknikerleri yerine özel kurs ve programlarla sertifika almış kişiler hâlen görev yapmaktadır; lise mezunu hasta bakıcılar, lise mezunu hemşirelerden daha düşük seviyede meslekte tutulmaktadırlar. Bu kişilerin statüleri ne zaman belirlenecektir?

BAŞKAN – Sayın Tümer…

8.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, çıraklık veya öğrencilik sırasındaki staj çalışmalarının emeklilik hesaplanmasında ilk işe giriş tarihi olarak hesaplanması gerektiğine ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, bilindiği gibi çıraklık veya öğrencilik sırasındaki staj çalışmalarından kaynaklanan sigortalılık başlangıçları ve prim gün sayıları emeklilik hesabında dikkate alınmamaktadır. Sigorta güvenlik mevzuatına göre 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda belirtilen aday çırak, çıraklar hakkındaki iş kazası ve meslek hastalığı ve hastalık sigortası, meslek liselerinde okumaktayken veya yükseköğrenimleri sırasında staja tabi tutulan öğrenciler hakkında ise iş kazası ve meslek hastalığı sigorta hükümleri uygulanmaktadır. Çırak ve stajyer öğrenciler, uzun vadeli sigorta kolları olarak nitelendirilen malullük, yaşlılık, ölüm, emeklilik sigortalılık kollarına tabi değildirler. Ülkemizin zor şartlarında ve emekliliğin uzun sürece yayıldığı göz önüne alınarak milyonlarca kişiyi olumsuz etkileyen bu durum gözden geçirilmeli, çıraklık veya öğrencilik sırasındaki staj çalışmaları emeklilik hesaplanmasında ilk işe giriş tarihi olarak hesaplanmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Dedeoğlu yerine Sayın Eldemir…

9.- Bilecik Milletvekili Halil Eldemir’in, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine ve Türkiye’nin Otomobili Ortak Girişim Grubu’na başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Teşekkür ederim Başkanım.

Bugün Hakkâri ve Tunceli’de teröristlerle girilen çatışmada şehit düşen kahraman askerlerimize ve köy korucularımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar dilerim. Milletimizin başı sağ olsun.

Ayrıca ülkemizin, markası, tasarımı, teknolojisi, üretimi milletimize ait yerli bir otomobile sahip olma hayali vardı. Bugün şu saatlerde Türkiye’nin Otomobili Ortak Girişim Grubu’nun tanıtım toplantısı yapılıyor. Destek verenleri tebrik ediyorum, başarılar diliyorum. Milletimize hayırlı uğurlu olsun.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

10.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, mazot fiyatlarının düşürülerek tarım üreticisine destek verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda Tarım Bakanlığının bütçesi görüşülüyor. Geçen sene AKP Genel Başkanının sarayda muhtarlara açıkladığı Millî Tarım Projesi kapsamında “Mazotun yarısı sizden, yarısı bizden.” denilmişti. Şimdi, bu yılın bütçesinde Bakan Fakıbaba “Bazı ürünlerde mazotun yarısını vereceğiz.” diyor. Evet, sizi tanımasak biz de kanacağız. Pamuk ve mısır haricinde hiçbir üründe prim artışı yok, gübre desteğini azaltmışsınız, hepsini mazota eklemişsiniz. Ayrıca biz bir traktörün ne kadar mazot yaktığını biliyoruz; hepsini hesapladım, çoğu yanlış. Eğer destek vermek istiyorsanız şu an 5 liraya gelmiş mazotu, yat ve kotra sahiplerinin aldığı fiyat olan 1 lira 70 kuruştan çiftçiye verin de destek neymiş anlayalım.

BAŞKAN – Sayın Çamak…

11.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, IŞİD terör örgütünün ülkemizde tekrar eylemler gerçekleştirebileceği iddiaları üzerinde hassasiyetle durulması gerektiğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, ekim ayında ABD merkezli düşünce kuruluşu Soufan Center bir rapor yayınladı. IŞİD terör örgütünün son dönem faaliyetlerini ortaya koyan rapora göre, IŞİD’in Suriye ve Irak’taki yenilgisinden sonra 5 bini aşkın militanın ülkelerine döndüğü açıklandı. Bunlardan yaklaşık 900 IŞİD militanının Türkiye’ye döndüğü ve hâlen aramızda olduğu tahmin ediliyor. Dışişleri Bakanlığı bu bilgiyi şu ana kadar yalanlamadı. Daha önce ülkemizde çok sayıda kanlı eylem gerçekleştiren bu örgütün ülkemizde tekrar eylemler gerçekleştirebileceği gerçeği önümüzde durmaktadır. Ortaya konan bu iddialar üzerinde hassasiyetle durulmalı ve olabilecek saldırıların önüne geçmek için acil önlemler alınmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çamak.

Sayın Zeybek…

12.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Atatürk ve İsmet İnönü’ye defalarca saldıranların vatanın bağımsızlığına, demokrasiye, hukuk devletine, adalete, bilime, cumhuriyete düşman olduklarına ilişkin açıklaması

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kurtuluş Savaşı’nda başta Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarını arkadan vuran ihanet çetelerini bilmekteyiz. Ülkeyi yönetilemez hâle getirip atalarımızın kurtuluş mücadelesi vermesine sebep olanlar, cumhuriyetin kurulmasına ve Atatürk devrimlerine karşı çıkmış çağ dışı düşünce ve ideoloji sahipleri, ülkemizin çağdaş, demokratik yönetimini hiçbir zaman içlerine sindiremeyen, emperyalistlerin iş birlikçi uşakları, Atatürk ve yakın arkadaşı İsmet İnönü’ye defalarca saldıranlar, vatanın bağımsızlığına, demokrasiye, hukuk devletine, adalete, bilime, cumhuriyete düşmanlardır. Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı’ndaki kahramanlarımız ölümsüzlerdir. Yaşasın demokrasi, yaşasın cumhuriyet!

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

13.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerini rahmetle andığına, Giresun’da meydana gelen sel, toprak kayması ve heyelanlar nedeniyle afet mağduru yurttaşların barınma sorunlarının hâlâ çözülmediğine ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

Daha önce önerge ve konuşmalarımda gündeme getirdiğim ancak nedense cevap alamadığım bir konuyu tekrar dikkatinize sunmak isterim. Giresun’da 1989-2000 yılları arasında Yağlıdere ilçesi ve Bulancak’ın Kovanlık beldesinde meydana gelen sel, toprak kayması ve heyelanlar nedeniyle boşaltılan alanlarda yaşayan afet mağduru yurttaşlarımızın barınma sorunları maalesef hâlâ çözülmedi. Toplam 162 aile için planlanarak dört yıl önce inşaatına başlanan afet konutlarının teslimi iki yıl gecikti. Konutların inşaatı tamamen durdu, âdeta çürümeye terk edildi. Ortada sorumluluğu üstlenecek muhatap kimse yok. Müteahhit firma ise ödenek gelmemesini mazeret olarak öne sürüyor. Bu durum halkta tepkilere neden oluyor. Bu konuyu bakanlıkların gündeme almasını, acil olarak inceleme yapılmasını bekliyoruz. Bu yurttaşlarımızın afet mağduriyetine mağduriyet eklemeye kimsenin hakkı yoktur; ayıptır, yazıktır, günahtır, kış geliyor.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, korumalar ile Mecliste görevli polisler arasında yemek ücreti konusunda farklı uygulama olduğuna, Emniyet mensupları arasındaki tazminat orantısızlığının giderilmesi ile mesai ve çalışma koşullarının iyileştirilmesinin düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, saygılarımı sunuyorum. Sayın Başbakan Yardımcılarımızın, Cumhurbaşkanının özel korumaları, Başbakanın özel korumaları, bakanların özel korumaları Türkiye Büyük Millet Meclisine geldikleri zaman Mecliste ücretsiz yemek yiyorlar. Aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinde görevli olan polisler ücretsiz yemek yiyememekte, kendi ücretleriyle yemek yemektedirler. Gerek bakanlıkların gerek Cumhurbaşkanlığının korumaları özel tazminat aldığı hâlde Türkiye Büyük Millet Meclisini koruyan polisler koruma tazminatını alamamaktadır.

Aynı şekilde, Türkiye’nin değişik bölgelerinde bulunan polisler bölgeler açısından terör tazminatı almakta, bu terör tazminatlarında da farklı ve orantısız, denk olmayan bir uygulama sağlanmakta. Emniyet mensuplarının, bu terör tazminatıyla ilgili orantısızlığının giderilmesini, mesai ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini düşünüyor musunuz? Bu mağduriyet ne zaman giderilecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan...

15.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Türk otomobilinin gerçeğe dönüşme sürecinin bugün başladığına ve Anadolu Grup, BMC, Kıraça Holding, Turkcell ile Zorlu Holdinge başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayal gücü olmayan insanın kanatları yoktur.

Aziz milletimiz için on beş yıldan beri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, elhamdülillah, hayallerimizi bir bir gerçekleştiriyoruz. Her alanda gerçekleştirdiğimiz yatırım, üretim, ihracat ve kalkınma hedefleri gibi bugün yeni bir hayalin gerçeğe dönüşme sürecine tanıklık ediyoruz. Tasarımı, mühendisliği, pazarlanmasıyla safkan Türk otomobilinin gerçeğe dönüşme süreci bugün başlıyor. Cumhurbaşkanımızın davetine icabet eden babayiğitler: Anadolu Grup, BMC, Kıraça Holding, Turkcell ve Denizli’mizden dünyaya açılan Zorlu Holdinge başarılar diliyor, aziz milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Sayın Tanal, bahsettiğiniz konuyu şimdi konuştum arkadaşlarımla. Burada Başbakanın, Cumhurbaşkanının, bakanların, Başbakan Yardımcılarının korumalarının veya da diğer görevli polislerin, Emniyetten görevli olanların, hepsinin ücret karşılığında yemeklerini yedikleri, yemek faturalarının daha sonra ilgili bakanın kalemine gönderildiği bilgisi bana geldi. Onu Genel Kurulla paylaşmak istedim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben özür dilerim, o şu şekilde: Yani bakanlığın bütçesinden karşılanıyor, gelen korumalar kendi cebinden ödemiyor. Buradakiler bakanlık bütçesinden karşılanmıyor, kendi ceplerinden yiyorlar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ama siz öyle ifade etmediniz, “Burada kendisinden para alınmıyor.” diye ifade ettiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – O zaman yanlış ifade ettiysem özür dilerim yani olayın şekli bu.

BAŞKAN – Sayın Hakverdi...

16.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, Mustafa Kemal Atatürk’ü vatan hainliğiyle suçlayan gazetecinin akıbetini takip edeceğine ilişkin açıklaması

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün yandaş ve besleme sözde gazeteci yazarlarınızdan biri harf devrimini hedef alarak cumhuriyetimizin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’ü vatan hainliğiyle suçlama alçaklığını göstermiştir.

Belli ki son dönem AKP Genel Merkezinin ve sarayın oy kaygısıyla Atatürkçü görünme çabaları henüz bu yandaş, besleme tetikçilere iletilmemiştir.

Sosyal medya hesaplarından AKP Genel Başkanına hakaret edildiği iddiasıyla onlarca kişi cezaevine gönderilirken Atatürk’e hakaret eden bu tetikçinin akıbetini elbette biz de takip edeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Karaburun… Ama, yerinde yoklar galiba.

Evet, şimdi, söz talebinde bulunan sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Sayın Akçay, buyurun.

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine, terörle mücadelenin millî bir dava olduğuna ve terörün beslendiği her kaynağın kurutulması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu sabah Şemdinli’den gelen şehit haberleriyle yine yüreğimiz dağlandı. Irak’ın kuzeyinden sızmaya çalışan teröristlerle çıkan çatışmada 1 uzman çavuş, 5 er, 2 korucu olmak üzere 8 evladımız şehit oldu.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, milletimize başsağlığı ve sabır diliyorum. Ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.

Milletimizin ve vatanımızın birliği için yaptıkları mücadele, ödedikleri bedel asla unutulmayacaktır. Şehitlerimizin gözü arkada kalmasın. Terörle mücadeledeki başarılar asla yarım kalmayacaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve aziz milletimizin her bir mensubu şehitlerimizin mirasına sahip çıkacaktır. Türk milletinin varlığını muhafaza etmek için ödediği ağır bedellerden, çileli ve külfetli mücadeleden asla geri dönüş olmayacaktır.

Terörle mücadele millî bir davadır. İstiklalimiz ve istikbalimiz bu mücadelede bir ve bütün olmamıza bağlıdır. Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır ve o satıh bütün vatandır, bütün millettir.

Ömrünün kırk yedi yılını dağlarda şakilik yaparak geçiren ve şimdi 103 yaşında olan Hamido’nun şu sözlerini ibretiâlem için tekrarlamak istiyorum: “Devlet, kimsenin düşmanı değildir. Devlet, bütün halkının barış içinde, kardeşçe yaşamasını istiyor. Devlet, boşu boşuna kimseye zarar vermez. Ben sana zarar vermezsem, devlet gelip bana zarar vermez. PKK, silahla hiçbir yere varamaz; zulümle hiçbir yere kimse varmamış, varamaz da. Devlet kimdir? Devlet biziz, devletin çocukları biziz. Kimse Türkiye'yi dize getiremez.” PKK terör örgütünü silah bırakmaya da çağırarak “Devlet büyüktür, kimse Türkiye Cumhuriyeti devletini dize getiremez.” demektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu cümleler içerisindeki şu ifadeye tekrar dikkat çekmek istiyorum: “Devlet kimdir? Devlet biziz.” Bu, devletin milletin teşkilatlanmış hâli olduğunu “devlet ebet müddet” şuurunu çok iyi ifade eden, bütün aydınlara, siyasilere, devlet yöneticilerine ve herkese örnek olması gereken bir şuurlu ifadedir. Devlet kimdir? Devlet biziz. Bu şuurla bakabildiğimiz takdirde hadiseye biraz daha açıklık gelecektir.

Teröristlerin bu saldırılarını bölgedeki gelişmelerden farklı düşünemeyiz. Bu terörist saldırı, Irak’tan Suriye’ye Türkiye'nin güney sınırı boyunca uzanan bir koridor kurma senaryosunun da parçalarıdır. Silahlı Kuvvetlerimiz, gerek sınırlarımız içerisinde gerekse de Suriye ve Irak’ta terörle amansız mücadelede başarılar elde etmektedir. Bu başarılar, Türkiye'yi kuşatmayı amaçlayan koridorun kurulma amacının önündeki en büyük engeldir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Tabii ki.

Buyurun bir dakika daha…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bununla birlikte, terörün beslendiği her kaynak kurutulmalıdır. Irak’ta Sincar’da, Suriye’de Rakka-Münbiç hattında da nihai sonuç alıcı gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

Bu vesileyle, Cenab-ı Allah’ın Silahlı Kuvvetlerimize güç ve kudret vermesini temenni ediyor, aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum, yaralılarımıza şifalar diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Kerestecioğlu…

18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Hakkâri’de hayatını kaybeden 8 askerin ailelerine başsağlığı dilediğine, tutuklu milletvekillerinin milletvekilliğiyle ilgili hiçbir faaliyete katılamadıklarına ve Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in Genel Kurula ilettiği mektubunu okumak istediğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, Hakkâri’de maalesef 8 askerimiz hayatını kaybetti. Öncelikle ailelerine başsağlığı diliyoruz. Bu ölümlere son verecek barışçıl bir akla, bir politik akla ve böyle bir politikaya ihtiyaç var. Bunu, artık, el birliğiyle gerçekleştirmenin zamanı çoktan geldi ve geçiyor, bu gencecik insanların ölümlerinin son bulması için diyoruz.

Şimdi, Sayın Başkan, tutuklu milletvekillerimizin Anayasa Mahkemesinde görüşülmeyi bekleyen dosyalarına Adalet Bakanlığı tarafından gönderilen görüş yazısında milletvekilliğinden kaynaklanan hakların engellenmediği belirtilmişti. Oysaki milletvekillerimizin tutuklandığı tarihten bu yana onlarca grup toplantısı yapıldı, Mecliste 117 birleşim, 665 oturum yapıldı, 276 kanun geçti, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi öngören Anayasa değişikliği ile İç Tüzük’ün değiştirilmesi gibi önemli iki düzenleme yapıldı ve bu süre boyunca ne eş başkanlarımız ne diğer milletvekillerimiz burada seçmenlerine, topluma seslenebildi ne de bir tane kanun için oy kullanabildi. Dolayısıyla aslında faaliyetleri engellenmekte ve burada herhangi bir faaliyete katılamamaktadırlar.

Bugün bu demokratik siyasete yönelik darbenin, 4 Kasımın neredeyse yıl dönümüdür, iki gün sonra gerçekleşecektir. Orada bulunan bütün arkadaşlarımıza, başta eş genel başkanlar olmak üzere, sevgilerimizi, saygılarımızı yolluyoruz ve özgür oldukları günlerde buluşmayı diliyoruz.

Şimdi, aslında benim yerimde oturması gereken Sevgili Çağlar Demirel’in Genel Kurula ilettiği mektubu okumak istiyorum, kısa bir mektup.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “Tarihin sayfalarında kara bir leke olarak yer alacak olan 4 Kasım siyasi darbesinin 1’inci yılında, tutsak edildiğimiz cezaevlerinden direnmeye ve direncimizi her daim diri tutmaya devam ediyoruz. Halkımızın arasında sürdürdüğümüz siyasi mücadelemiz tutsak edilmemizle, rehin alınmamızla engellenememiş, aksine büyük bir inanç eşliğinde kaldığı yerden devam etmiştir, etmektedir. Bunu herkes böyle bilmelidir. Tutsaklığımız ancak beton duvarlardan ibarettir ve halkımızla aramıza konulan bu beton duvarları yıka yıka yine yeniden halkımızın arasında olacağımızın umudunu ve inancını taşıyoruz. Mücadeleye halkımızla birlikte devam edeceğimize duyduğum en derin inancımla, tüm siyasi tutsaklar başta olmak üzere tüm mücadele arkadaşlarıma selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Çağlar Demirel, Diyarbakır Milletvekili”

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Altay…

19.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine, Hükûmetin terör konusundaki politikalarının çözüme yönelik olmadığına ve bu Meclisin Türkiye’de yaşanan bütün sorunların çözülebileceği tek adres olduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, diğer sayın grup başkan vekillerinin işaret ettiği gibi bugün gene içimiz kan ağlıyor, şehitlerimiz var. Allah’tan hepsine rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun, kederli ailelerine sabır diliyorum. Ancak, kederli aileler artık Türkiye Büyük Millet Meclisinden böyle sabır, iyi dilek temennisi duymak istemiyor. Kederli aileler Türkiye Büyük Millet Meclisinden çözüm bekliyor.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1984-2017, tam otuz üç yıldır Türkiye'nin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine hepimizin canını yakan, içini acıtan bir vahim tabloyla karşı karşıyayız. Aynı topraklar içinde insanların birbirlerini öldürdüğüne, insanların birbirlerine kan ve gözyaşı akıttığına tanık oluyoruz. Bu meselenin, hiç şüphesiz, sadece güvenlikçi bir politikayla çözülmediği çok açıktır. Hükûmetin 2009, 2010 aslında 2013’te başlattığı çözüm sürecine biz bu kan akmasın, bu gözyaşı dinsin diye, eksikleri söylemek ve eleştirilerimizi yapmak kaydıyla samimi desteğimizi de verdik. Ancak görüldü ki Hükûmetin bu konudaki politikaları çözüme yönelik değildir. Kimi siyasi mülahazalara, kimi siyasi taleplere, kimi seçim hesaplarına göre Adalet ve Kalkınma Partisinin Kürt sorunu kaynaklı terör sorununa bakışı işi içinden daha çıkılmaz bir hâle getirmiştir.

Şunu merak ediyorum: PKK bir terör örgütüdür, evet.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen siz de Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Terör örgütünün kurucusu Abdullah Öcalan’a önce “sayın” deyip sonra “teröristbaşı” demek, sonra tekrar “sayın” demek, şimdi tekrar “teröristbaşı” demek, onunla masaya oturmak, sonra bırakın onunla masayı dağıtmayı, halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerini terörist itham etmek, ilan etmek, cezaları kesinleşmeden, hüküm sabitleşmeden milletvekillerini cezaevine koymak, özgürlüklerinden ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarından alıkoymak bu meselenin çözümüne hizmet etmez.

Bu Meclis, Türkiye’de yaşanan bütün sorunların çözülebileceği tek adrestir. Bu Mecliste Türkiye elbette, Hükûmet elbette terörle etkin, katı bir mücadele etsin ama lokal tedbirler, askerî tedbirlerle görüldü ki terör örgütünü bitirmek şöyle dursun, güçlenmiştir terör örgütü. Meselenin Kürt sorunu ekseninde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sağduyu içerisinde samimi bir yaklaşımla, siyasi çıkarlardan uzak ele alınması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Müsaade ederseniz bitireyim.

BAŞKAN – Elbette ki, buyurun, bir dakika daha ek süre veriyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – …bu Mecliste bulunan bütün sayın milletvekillerinin en asli görevidir, kendilerini seçen bütün vatandaşlarımıza karşı şeref ve namus borcudur Sayın Başkan. Şehitlerin arkasından taziye yakmak, ağıt yakmak Meclisin işi değildir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyelerini ve Hükûmeti bu konuda daha duyarlı ve daha tutarlı olmaya davet ederken, tekrar, aziz şehitlerimize Allah’ımdan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Muş, buyurun.

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediğine, terörle mücadelenin son şehidin hesabı sorulana dek devam edeceğine ve terörün partilerüstü bir mesele olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sabah ülke olarak güne kötü bir haberle başladık. Şemdinli’de terör örgütü tarafından düzenlenen saldırıda 6 askerimiz, 2 güvenlik korucumuz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerim, milletimizin başı sağ olsun.

Buradan bir kez daha ilan ediyorum: Terörle mücadelemiz son şehidimizin hesabı sorulana dek devam edecektir. Bir kez daha şehitlerimizin acılı ailelerine başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Sayın Başkan, terörle mücadele, sadece elinde silah tutan o teröristle değildir, aynı zamanda onlara bu imkânları sağlayanlarla, onların propagandasını yapanlarla, onları aklamaya çalışanlarla, onlara finans, lojistik imkân sağlayanlarla, onları masumlaştırmaya çalışanlarla da yapılacaktır. Sınırlarımızın dışında olan gelişmeler, Suriye’deki gelişmeler bu bağlamda değerlendirilmelidir.

Türkiye, işte, tam da bu noktada sınır ötesi operasyonlarla vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamaya, korumaya çalışmaktadır. Suriye’de yapılan Fırat Kalkanı operasyonu ya da şu an yürütmekte olduğumuz operasyonlar, oradan Türkiye’ye karşı yönelebilecek olan terör faaliyetlerine ve terör tehditlerine karşıdır.

Bu açıdan, Irak’ta meydana gelecek olan gelişmeler, Suriye’de meydana gelecek olan gelişmeler, bu arada oluşabilecek olan boşluklar ve o boşlukta da terör örgütlerinin beslenerek Türkiye’ye tehdit oluşturmasına karşı Türkiye hamleler yapmaktadır, bunlardan da geri durmayacaktır.

Şunu özellikle belirtmek isterim: Terör partilerüstü bir meseledir. Birileri oturduğu yerden sadece konuşur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Muş siz de.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Konuşmak kolay ama somut önerin varsa bu terörle mücadelede onu ortaya koyarsın. Kalkıp böyle bir meselede ikide bir somut bir şey koymadan ortaya, iktidarı, partimizi hedef almayı da açıkçası doğru bulmuyorum. AK PARTİ kimseyle oturup pazarlık yapmamıştır, yapmayacaktır da. Milletiyle beraber gelmiştir, milletiyle beraber Türkiye'nin sorunlarını çözmeye çalışacaktır.

Teröristbaşının olduğu yer bellidir. İlk geldiği zaman nasılsa şimdi de aynı durumdadır, durumunda bir değişiklik olmamıştır. Teröristbaşı geldi, teröristbaşı orada durmaktadır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak Hakkâri Şemdinli’de şehit olan güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biz de Divan olarak Hakkâri ili Şemdinli ilçesi Ortaklar bölgesinde teröre karşı mücadele ederken şehit düşen asker ve koruculara Allah’tan rahmet, değerli ve kederli ailelerine, yakınlarına başsağlığı ve sabır, yaralılara da acil şifalar temenni ediyoruz. Türkiye'nin başı sağ olsun.

Sayın Yıldırım, sisteme girmişsiniz. Bir şey mi söyleyecektiniz?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Çok kısa Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Hakkâri Şemdinli’de çatışmada hayatını kaybeden 8 güvenlik görevlisine Allah’tan rahmet dilediğine ve bu can kayıplarının son olmasını içtenlikle temenni ettiğine ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün benden önce konuşan grup başkan vekillerinin ifade ettiği üzere Hakkâri Şemdinli’de 8 güvenlik görevlisi çatışmada hayatını kaybetmiştir. Tamamına Allah’tan rahmet diliyorum. Ailelerine ve bütün Türkiye toplumuna başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Bu ülke topraklarının kana doyduğu, toplumumuzun artık bir canını kaybetmeye bile tahammülünün kalmadığı bilinciyle bu can kayıplarının son olmasını içtenlikle temenni ediyorum. Bu ülkenin, evet, yüz yıla yaklaşan toplumsal sorunları var, doğru ama yüzlerce yıllık siyaset, düşünce, diyalog ve çözüm müktesebatı da vardır. Denenmiş, hem de defalarca denenmiş ama aynı çözümsüzlük noktasına varmış yöntemlerin bir an önce terk edilerek, bu ülkede artık bir gencimizin bir damla dahi kanının akmayacağı günler inancıyla herkesi tekrardan selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan’ın (4/113) Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı ile Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuş’un (4/114) Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazılarının 2/11/2017 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı

BAŞKAN – Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Ayhan’ın Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı ile Diyarbakır Milletvekili Sayın Nimetullah Erdoğmuş’un Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 2/11/2017 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunuyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ve 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

2/11/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19 uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                    Bülent Turan

                                                                                                                                      Çanakkale

                                                                                                                     AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 502, 457, 385, 460 ve 465 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 1, 2, 3, 4 ve 5’inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

7 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

8 Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde 385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

9 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde 460 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

Haftalık çalışma günlerinin dışında 13, 17, 20 Kasım 2017 Cuma ve Pazartesi günleri saat 14:00'te toplanarak bu birleşimlerde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmındaki işlerin görüşülmesi ve;

13 Kasım 2017 Pazartesi günkü birleşiminde 325 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

14 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde 479 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

15 Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde 142 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

16 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

17 Kasım 2017 Cuma günkü birleşimde 477 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

20 Kasım 2017 Pazartesi günkü birleşimde 463 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

çalışmalarını sürdürmesi,

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

önerilmiştir.

502 Sıra Sayılı

Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı

(1/884)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bolümdeki

Madde Sayısı

1. Bölüm

1 ila 27’nci maddeler arası

27

2. Bölüm

28 ila 55’inci maddeler arası

28

3. Bölüm

56 ila 83’üncü maddeler arası

28

4. Bölüm

84 ila 104’üncü maddeler arası

21

5. Bölüm

105 ila 125’inci maddeler arası (Geçici Madde 1 ve Geçici Madde 2 dâhil)

23

Toplam Madde Sayısı

127

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can konuşacaklar.

Buyurun Sayın Can.

AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Grup önerimizle ilgili konuşmadan önce, bugün maalesef menfur bir saldırı sonucunda şehitlerimiz var, yaralılarımız var. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi gereğince temel yasa şeklinde -beş bölüm hâlinde, 127 madde- inşallah Genel Kurul kabul ederse grup önerimizle gündemin birinci sırasına alacağız.

Yine, ikinci sırasında, 457 sıra sayılı Avrupa Birliği ile EFTA arasındaki bir sözleşme var. Üçüncü sırasına, 385 sıra sayılı Geçici İthalat Sözleşmesi’ne dair bir sözleşmenin; dördüncü sırasına, Birleşmiş Milletler ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti arasındaki bir sözleşmenin ve beşinci sırasına da 465 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Hükûmeti arasındaki bir sözleşmenin -gündemin ön sıralarına- alınmasını öneriyoruz.

13 Kasım, 17 Kasım ve 20 Kasım -cuma ve pazartesi- günleri Genel Kurulun saat 14.00’te toplanarak çalışmasını öneriyoruz.

Ayrıca, gruplara teşekkür ediyorum, milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum; toplumumuzu, gençlerimizi yakından ilgilendiren önemli bir önergeyi kabul edeceğiz hep beraber. Birazdan Danışma Kurulu önerisi oylanacak. Genel Kurulda oylanacak olan, uyuşturucuyla ilgili mücadele kanayan bir yara. Sayın Bakanımız da burada, Başbakan Yardımcımız da, konuyla ilgili açıklamaları olacak. Bundan dolayı gruplara da ayrıca teşekkür ediyorum. Kurulacak bir Meclis araştırması komisyonuyla ilgili hem tespit anlamında hem de tedavi ve tedbir anlamında ciddi bir çalışma olacaktır.

Şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Can.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım konuşacak.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki gün sonra, bu Parlamentoya yapılmış bir siyasi darbenin yıl dönümü. 4 Kasım 2016’da, bu Parlamentonun üçüncü büyük partisi, ikinci büyük muhalefet partisinin eş genel başkanlarıyla birlikte 10 milletvekili tutuklandı. Biz, siyasi iradeye, sivil siyasete, demokratik siyasete yapılan bu darbeyi kınıyoruz.

Benimle aynı ilden milletvekili seçilmiş olan sevgili Burcu Çelik’in bugüne dair göndermiş olduğu kısa bir mektubunu sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hâlihazırda tutuklu bulunan diğer milletvekili arkadaşlarıma, belediye başkanlarına ve tüm cezaevlerine selamlarımı iletiyorum.

Sayın Başkan, mensubu olduğum HDP’nin barış, kardeşlik, demokrasi ve eşitlik temelli çalışmalarına karşılık, on yıllar boyunca bitmek bilmeyen, her dönemde ülkeyi daha derin kaosa sürükleyen hatalı politikaların uygulanmasıyla HDP milletvekillerinin her türlü çalışmasının kriminalize hâle getirilmesi çabasını üzüntüyle seyrediyorum.

Hepinizin malumu olduğu üzere, Anayasa Komisyonu görüşmeleri neticesinde, milletvekili dokunulmazlıkları, Türkiye siyaset tarihinde ilk defa açığa çıkan bir usulle Anayasa’ya, İç Tüzük’e, evrensel hukuk kurallarına ve yerleşmiş teamüllere açık aykırı bir şekilde kaldırılmıştır. Her şeyden önce bilinmelidir ki bu süreci başlatan ve destek veren tüm siyasi partiler halkın vicdanında yargılanmıştır.

Değerli milletvekilleri, elbette, şahsım ve diğer milletvekili arkadaşlarım hakkında düzenlenen dosyalar siyasidir. Aksi takdirde, söz konusu zorlama sebeplerden bir dava dosyası oluşturulması mümkün değildir. Dosyaların siyasi olduğunun diğer bir göstergesi de Anayasa Mahkemesinin milletvekili tutukluluğuna ilişkin vermiş olduğu önceki kararlarına sahip çıkmaması ve hâlihazırda mevcut milletvekili dosyalarında karar vermemiş olmasıdır.

Demokraside kutsal olan, mekanizmalar değil, değerlerdir. Mutlaka ve en küçük ödün vermeden saygı gösterilmesi gereken şey, insanların inançları ve renkleri ne olursa olsun, niceliklerine bakmaksızın, kadın erkek, çocuk, bütün insanların onurudur. İşte, biz siyasetçilerin yapması gereken, bu insanlık onurunu korumaktır.

Mevlâna’nın çok güzel bir sözü vardır, şöyle der Mevlâna: “Madem hamı pişiremiyoruz, bari pişmişi ham etmeyin.” Haktan, hakikatten ve hukuktan uzak bir şekilde tutulduğumuz cezaevlerinde yasama-iktidar, yürütme-iktidar, yargı-iktidar ilişkilerini yakından takip ediyoruz. Teslim bayrağını çekmiş yargı, disipline edilmiş yürütmenin yanı sıra ülke gerçekliğinden uzak, suni konularla yürütülmeye çalışılan yasama faaliyetlerinin işlevsizliği ayyuka çıkmış durumdadır.

Yargılandığım dosyaya gelirsek, hakkımda hazırlanan 5 fezleke içeriği ve fezlekeler dışında, iddianamede yer alan bütün isnatlardan beraat kararı verilmiştir fakat dosyada tek bir isnat ve emaresi bulunmayan fezlekelerden ve iddianameden bağımsız, dosyanın muhteviyatıyla…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, bir paragraf…

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen. Bir dakika daha süre vereyim size.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – “…çelişen bambaşka bir sevk maddesinden hakkımda altı yıl hapis cezası verildi. Bu durum, en naif tabirle hukuk kıyımıdır. Bilinmelidir ki hakikat bugün olmazsa yarın mutlaka ortaya çıkacaktır. İşte, ortaya çıkacak bu hakikatin vebali de ağır olacaktır.

Bu denli ağır haksızlıklar üzerine hiçbir iktidar dikiş tutturamaz. Yapılması gereken, demokratik siyaset koşullarını oluşturmak, Türkiye’de var olan tüm sorunların çözüm yeri olduğuna inandığım ve son süreçte işlevsizleştirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini aktif hâle getirmek, Türkiye’de var olan çoğulcu toplumu samimiyetle kucaklamak ve hep birlikte Asmin’lerimize, Miraz’larımıza ve tüm çocuklarımıza onurlu bir yaşam armağan etmektir. Birlikte özgürce hak, hukuk ve insani değerlere saygı çerçevesinde inşa edeceğimiz yarınlara olan inancımla halkımıza ve tüm milletvekili arkadaşlarıma selam, sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Burcu Çelik, Muş Milletvekili, Sincan Kapalı Kadın Cezaevi.”

Selamlar, saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay konuşacak.

Buyurun Sayın Altay.

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biraz önceki tartışmayla ilgili, iktidar partisinin sayın grup başkan vekili şehitlerimizle ilgili taziyesinden sonra dedi ki: “Bu muhalefet böyle işin lafını yapıyor. Somut çözüm önerisi getirin.” Bu vesileyle AK PARTİ grup önerisi üzerinde görüşlerimi açıklamadan önce, bu konuda da çok somut, çok net bir iki öneri yapmak istiyorum.

Bir kere, buradaki hiçbir milletvekilini kastetmiyorum, hiçbir siyasi partiyi kastetmiyorum ama kim terör, kan ve gözyaşından besleniyorsa Allah onun belasını versin!

MELİKE BASMACI (Denizli) – Âmin.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Âmin.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, somut çözüm mü istiyorsunuz? Ben söyleyeyim: Defaatle söyledik. Siz, bu Meclisin, bu Parlamentonun Türkiye'de yaşanan bütün sorunların çözüm merkezi olduğuna inanmıyor musunuz? Buna inanmıyorsanız bu Mecliste işiniz ne? Ki, inanıyorsunuzdur. Buna inanıyorsanız, diyorum ki -çok somut, 80 milyonun önünde size çağrı yapıyorum- ateş düştüğü yeri yakıyor. Şehitlerimizin evlerine şimdi gidecek vali, garnizon komutanı. Şehidin babasına sarılacak, ağlanacak sızlanacak, şehidin babasına bir bayrak verilecek -küçümsemiyorum- herkes işine bakacak, o aile o acıyla baş başa kalacak.

Benim içim sızlıyor kardeşim, sizin sızlamıyorsa ben onu bilemem. Somut çözüm önerisi yapıyorum, bir çağrı yapıyorum Parlamentoya. Bu Parlamento bu işi çözecek tek yerdir. Hükûmet, kendi başına, Parlamentoyu devre dışı bırakarak bu işi çözmeyi denedi, yüzüne gözüne bulaştırdı. 11 Mart 2009’da, dönemin Cumhurbaşkanı, bu çözüm sürecinin başlangıcından önce demiş ki “Çok güzel şeyler olacak.” Tarih 2 Kasım 2017; ölen şehitlerimizin sayısını, ölen insanlarımızın sayısını ben vermek istemiyorum. Ben vermek istemiyorum, içim acıyor, onun için vermek istemiyorum.

Sayın milletvekilleri, Sayın Hükûmet; bu sorunun bir tane çözümü var. Bu kana, bu gözyaşına mecbur değiliz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, derhâl eşit temsilli bir komisyon kurmak zorundadır. Bunun adına ister toplumsal barış ve terörün sonlandırılması deyin, ne derseniz deyin, adı önemli değil. 4 siyasi partiye çağrıda bulunuyorum: Eşit temsille toplumsal barış ve mutabakat, terörün sonlandırılması, neyse, bir komisyon kurulmalı, belli yetkilerle ve gerekse böyle bir komisyon için özel bir kanun çıkarılmalı ve bu komisyon bu işi üstlenmelidir. Çözüm istiyorsan çözüm budur.

İlaveten, siyasi partilerin göstereceği insanlardan gene eşit şekilde dışarıda bir gerçekleri araştırma komisyonu… Hani siz bir akil adamlar komisyonu kurmuştunuz, şöhretler karması, milletin aklıyla alay eder gibi. Gelin, her parti belli sayıda ismi önersin, toplumda saygınlığı olan, kabul gören ismi önersin, bunlar da dışarıda çalışsın, bu mesele üç ayda çözülür. İddia ediyorum, üç ayda çözülür. Var mısınız, yok musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Varız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’a göre yerimden bir açıklama istiyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – E, “çözüm” dedin, çözüm bu işte. Başka çözüm var mı?

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika yerinizden söz veriyorum size Sayın Muş.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, öyle kürsüden hararetli konuşmalarla olmuyor bu iş. Divan sazı gibi… (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Basitleştirmeyin ya.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – İnsanlar sahiden ölüyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Divan sazı gibi…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ne yapalım? Silah mı alıp gelelim?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bakın, divan sazı gibi yöntem söylüyor. Sonucu, nereye gideceksin, onu söyle sen. Ne, sonuçta ne hedefliyorsun? Nereye götüreceksin, ne söylüyorsun? “Efendim, Mecliste çözelim.” Yöntem belirliyor. Sonucun ne?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sonucu konuşursunuz zaten. Konuşmadan sonuç mu koyacaksın peşin peşin?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sürecin sonunda nereye gideceksin? Bunları bir söyle, bunları bir ortaya koy. Orada ne konuşacaklarını burada bir açıkla önce sen. Yöntem belirliyor, Sayın Grup Başkan Vekili bize yöntem söylüyor: “Böyle çözelim, şöyle çözelim.”

HÜDA KAYA (İstanbul) – Her şeyi basitleştiriyorsunuz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Tamam, senin önerdiğin silah dışında her şeyi öneriyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Tamam, nereye geleceksin çözümün sonunda, onu söyle.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Çözümün adını ağzınıza almıyorsunuz iki buçuk senedir.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Silah dışında her şeyi. Ölüm dışında her şeyi.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Korkmayın çözümden.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne düşünüyorsunuz, bunu söyle.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Korkmayın çözümden.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Bu kadar basit bir dil olamaz ya.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ölümler sahici.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın hatip ya beni ya konuşmamı divan sazına benzeterek bana hakarette bulundu efendim. Söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Size bir soru sordu, dedi ki…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sormadı efendim “Divan sazı gibi konuşuyor.” dedi. Ya konuşmamı ya da beni divan sazına…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – “Divan sazı”ndan hakaret çıkmaz Engin Bey.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hayır, konuşmayı kastediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, eğer bunu sataşma saymıyorsanız çok…

BAŞKAN – Hayır, hayır “divan sazı”nı duymadım Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Nasıl duymazsınız, bütün Genel Kurul duydu.

BAŞKAN – Duymadım Sayın Altay, bir dakika, durun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, hakaret kastım olmaz Sayın Altay’a, öyle bir şey olmaz.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Asla, asla efendim, asla.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Mehmet Bey çok üzülür bak eğer hakaret çıkartırsan; çıkmaz.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – İltifat, iltifat.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Olabilir. E, ben de laf edeyim, sonra “Kastım o değildi.” diyeyim, olur mu, edeyim mi?

BAŞKAN – Olur.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ölümler sahici maalesef. Çözümler yalandan olunca ölümler sahici yaşanıyor.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın mevkidaşım, bak, ben 8 tane eve, ocağa ateş düşmüş, gel bu işi çözelim diyorum, sen zevahiri kurtarmaya çalışıyorsun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Haydaa! Ne zevahiri ya?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Yazık günah ya, yazık, vallahi yazık.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sahiden öldü o insanlar.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bundan daha somut bir teklif olur mu? Bana birisi çıksın -4 siyasi parti var burada, iktidar partisi milletvekillerine sesleniyorum- şundan daha somut bir önerisi olan gelsin, burada söylesin, biz ona uyalım.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Çözümden niye korkuyorsunuz?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bakın, altını tekrar kalın çiziyorum, Hükûmet PKK terör örgütüyle şüphesiz etkin bir mücadele etsin, bu ayrı bir şey ama bunun böyle bitmediği de görüldü. Otuz üç yıldır… Hatırlayın -siz belki o zaman daha gençtiniz, hatırlamazsınız- rahmetli Özal “Bir avuç çapulcu” diye bu işi nitelendirdi, geldiğimiz nokta bu.

Demek ki ne yapmak lazım? Bir kere bu işi siyasi değerlendirmelerden uzak tutmak lazım. Ne yapmak lazım? Kardeşlik duygusu içinde, Kürt’ün Türkle bir olduğu anlayışı içinde bu işe bakmak lazım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Zaten buna bakıyoruz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Buna bakamazsanız, Kürt ile Türk’ü bir saymazsanız, Alevi ile Sünni’yi bir saymazsanız zaten bu işi çözmekle ilgili sizin yapacağınız bir şey yoktur.

Çok net tekrar çağrı yapıyorum: Var mısınız, yok musunuz? Artık kan akmasın diyorum ben.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, pek kısa bir açıklama…

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ve 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Pek kısa bir açıklama Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, burada 80 milyon vatandaşımızı hiçbir zaman biz AK PARTİ olarak birbirinden farklı görmedik, kimsenin de göreceğini düşünmüyorum. Türkiye’de insanların nerede, nasıl, hangi şartlarda doğacağı insanların elinde değil. Dolayısıyla insanların etnisitesinden, inancından, kültüründen dolayı onlara farklı bir gözle bakmak, asla bizim tasvip edeceğimiz, kabul edeceğimiz bir şey değil. Zaten Türkiye’nin tamamına yayılmış bir siyasi parti olarak da milletimizin tamamına aynı samimiyetle yaklaştığımızdan bu kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Türk’ü ile Kürt’ü, Sünni’si ile Alevi’si, bunlar arasında bir ayrım kesinlikle söz konusu olamaz, tamamı Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşıdır.

Ben daha önce defaatle bu kürsüden şunu da söyledim: “Benim bu ülkede ne kadar hakkım varsa Kürt kökenli bir vatandaşın da aynı hakkı vardır, Alevi kökenli bir vatandaşın da aynı hakkı vardır, birinin diğerinden fazla bir hakkı olamaz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Başkan, bir dakikalık bir açıklama için yerimden söz verebilir misiniz?

BAŞKAN – Hangi konuda?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Tam da bu mesele konusunda.

BAŞKAN – Peki, bir dakika yerinizden…

24.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Recep Akdağ bilim insanı, tıp insanı. Sayın Recep Akdağ’ın hakemliğine müracaat ederek Sayın Muş’a bir cevap vermek istiyorum, bütün bu söylenenlerin ne kadar ayağı havada olduğunun ortaya çıkması kabîlinden.

Biraz önce hemen sizin yanınızda oturan değerli vekil safkan otomobil yaptığımızı söyledi. “Safkan” diye neye deniliyor? Ben Google’a girdiğimde at, köpek ve kedi çıkıyor, hiç insanla ilgili böyle bir değerlendirme çıkmıyor, tamam. Otomobilde bile bir safkanlık şovenizmi her konuşmanızın patolojisine yansımış. Ondan sonra Sayın Muş, bize şunu söylemeyin: “Doğduğumuz yeri seçmek elimizde değil. Efendim, bilmem şu, bu falan.” Herkesin, kendisi olarak ve kendisi gibi yaşamasıdır esas.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Önder.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danuşma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Burdur Milletvekili Bayram Özçelik ve 34 milletvekilinin (10/2099), İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin (10/114), Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 25 milletvekilinin (10/365), Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve 22 milletvekilinin (10/378), Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin (10/494), Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin (10/702), İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ve 33 milletvekilinin (10/884), Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin (10/1423), Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 milletvekilinin (10/1431), Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 25 milletvekilinin (10/1442), Adana Milletvekili İbrahim Özdiş ve 25 milletvekilinin (10/1449), Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ ve 24 milletvekilinin (10/1597), Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 23 milletvekilinin (10/1787), İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ve 22 milletvekilinin (10/1808), Adana Milletvekili Aydın Uslupehlivan ve 22 milletvekilinin (10/1949), İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 21 milletvekilinin (10/1955), Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 23 milletvekilinin (10/1970), Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 milletvekilinin (10/2056), Ankara Milletvekili Murat Emir ve 23 milletvekilinin (10/2092), Mersin Milletvekili Oktay Öztürk ve 20 milletvekilinin (10/2094), İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve 21 milletvekilinin (10/2095), Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 23 milletvekilinin (10/2096), MHP Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın (10/2097), HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın (10/2098) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek Genel Kurulun 2 Kasım 2017 Perşembe günkü Birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 2/11/2017 Perşembe günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                                 İsmail Kahraman

                                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

                                           Bülent Turan                                                                     Engin Altay

                                 Adalet ve Kalkınma Partisi                                                 Cumhuriyet Halk Partisi

                                     Grubu Başkan Vekili                                                        Grubu Başkan Vekili

                                  Filiz Kerestecioğlu Demir                                                          Erkan Akçay

                                Halkların Demokrasi Partisi                                                Milliyetçi Hareket Partisi

                                     Grubu Başkan Vekili                                                        Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Burdur Milletvekili Bayram Özçelik ve 34 Milletvekilinin (10/2099), İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin (10/114), Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 25 milletvekilinin (10/365), Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve 22 milletvekilinin (10/378), Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin (10/494), Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin (10/702), İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ve 33 Milletvekilinin (10/884), Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin (10/1423), Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 milletvekilinin (10/1431), Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 25 milletvekilinin (10/1442), Adana Milletvekili İbrahim Özdiş ve 25 milletvekilinin (10/(1449), Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ ve 24 milletvekilinin (10/1597), Edime Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 23 milletvekilinin (10/1787), İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ve 22 milletvekilinin (10/1808), Adana Milletvekili Aydın Uslupehlivan ve 22 milletvekilinin (10/1949), İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 21 milletvekilinin (10/1955), Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 23 milletvekilinin (10/1970), Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 milletvekilinin (10/2056), Milletvekili Murat Emir ve 23 milletvekilinin (10/2092), Mersin Milletvekili Oktay Öztürk ve 20 milletvekilinin (10/2094), İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve 21 milletvekilinin (10/2095), Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 23 milletvekilinin (10/2096), Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın (10/2097), Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın (10/2098), Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek Genel Kurulun 2 Kasım 2017 Perşembe günkü (bugün) Birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

X.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Plan ve Bütçe Komisyonunda boşalan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz.

Uyuşturucu kullanımı başta olmak üzere madde bağımlılığı ve yeni bağımlılık türlerinin araştırılarak bağımlılığa götüren nedenlerin ve alınacak tedbirlerin tespit edilmesi maksadıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin (10/114), Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 25 Milletvekilinin (10/365), Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve 22 milletvekilinin (10/378), Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin (10/494), Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 milletvekilinin (10/702), İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ve 33 milletvekilinin (10/884), Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin (10/1423), Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 milletvekilinin (10/1431), Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 25 milletvekilinin (10/1442), Adana Milletvekili İbrahim Özdiş ve 25 milletvekilinin (10/1449), Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ ve 24 milletvekilinin (10/1597), Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 23 milletvekilinin (10/1787), İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ve 22 milletvekilinin (10/1808), Adana Milletvekili Aydın Uslupehlivan ve 22 milletvekilinin (10/1949), İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 21 milletvekilinin (10/1955), Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 23 milletvekilinin (10/1970), Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 milletvekilinin (10/2056), Ankara Milletvekili Murat Emir ve 23 milletvekilinin (10/2092), Mersin Milletvekili Oktay Öztürk ve 20 milletvekilinin (10/2094), İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve 21 milletvekilinin (10/2095), Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 23 milletvekilinin (10/2096), Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın (10/2097), Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın (10/2098), Burdur Milletvekili Bayram Özçelik ve 34 milletvekilinin (10/2099) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birlikte yapılacak görüşmelerine başlıyoruz.

XI.- MECLİS ARAŞTIRMASI (x)

A) Ön Görüşmeler

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 Milletvekilinin, gençler arasında yaygınlaşan uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/114)

2.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 25 Milletvekilinin, uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/365)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve 22 Milletvekilinin, gençler arasında yaygınlaşan uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/378)

4.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 Milletvekilinin, uyuşturucu bağımlılığının ve satışının engellenmesi yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/494)

5.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve 20 Milletvekilinin, uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığındaki artışın nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/702)

6.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ve 33 Milletvekilinin, uyuşturucu madde kullanımının artmasının sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/884)

7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 Milletvekilinin, çocuklarda uyuşturucu ve madde bağımlılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1423)

8.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 Milletvekilinin, Adana'da uyuşturucu madde kullanımı ve satışının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1431)

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 25 Milletvekilinin, uyuşturucu ile mücadele yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1442)

10.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş ve 25 Milletvekilinin, Adana'da uyuşturucu kullanımı ve buna bağlı suçların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1449)

11.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ ve 24 Milletvekilinin, Gaziantep'te uyuşturucu bağımlılığı ile hırsızlık ve gasp olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1597)

12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve 23 Milletvekilinin, Sentetik uyuşturucu madde kullanımının engellenmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1787)

13.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ve 22 Milletvekilinin, uyuşturucu madde kullanımının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1808)

14.- Adana Milletvekili Aydın Uslupehlivan ve 22 Milletvekilinin, Bonzai kullanımının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1949)

15.- İstanbul Milletvekili Didem Engin ve 21 Milletvekilinin, Uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1955)

16.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 23 Milletvekilinin, Uyuşturucu madde kullanımındaki artışın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1970)

17.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve 20 Milletvekilinin, Bonzai kullanımının önlenmesi için alınacak önlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2056)

18.- Ankara Milletvekili Murat Emir ve 23 Milletvekilinin, ülkemizde yaşanan uyuşturucu madde bağımlılığı sorununun nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2092)

19.- Mersin Milletvekili Oktay Öztürk ve 20 Milletvekilinin, sentetik uyuşturucuların imali, satışı ve kullanılmasının önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2094)

20.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve 21 Milletvekilinin, uyuşturucu ve madde bağımlılığı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2095)

21.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 23 Milletvekilinin, uyuşturucu sorununun tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2096)

22.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, kullanımı giderek yaygınlaşan ve toplumun geleceğini tehdit eden uyuşturucuların imali, dağıtımı, satışı ve kullanımına dair süreçlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2097)

23.- HDP Grubu adına Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın, uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasının siyasal, sosyal ve ekonomik nedenlerinin tüm boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2098)

24.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik ve 34 Milletvekilinin, uyuşturucu kullanımı başta olmak üzere madde bağımlılığı ve yeni bağımlılık türlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2099)

BAŞKAN – Hükûmet? Yerinde.

İç Tüzük'ümüze göre Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri Hükûmet ve gruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Sayın Recep Akdağ; önerge sahipleri olarak Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul, Mardin Milletvekili Sayın Mithat Sancar, İstanbul Milletvekili Sayın Oğuz Kaan Salıcı ve Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik konuşacaktır.

İlk söz, Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Sayın Recep Akdağ’a aittir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, teşekkür ediyorum. Sizi ve yüce Meclisimizin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu Meclis araştırması önergesini ortak bir akılla ve ortak bir inisiyatifle teklif eden bütün parti gruplarımıza milletimizin huzurunda teşekkürü bir borç biliyorum.

Hepinizin bildiği gibi, uyuşturucu maddeler, sakinleştirici ya da uyarıcı etkileri olan, kişide kullanımına bağlı olarak daha fazla kullanma isteği uyandıran ve alınmadığında da yoksunluk belirtisi gösteren maddeler. “Bağımlılığı” ise, yasal olsun ya da yasal olmasın bir maddenin bütün olumsuzluklarına rağmen kullanılmaya devam edilmesi şeklinde tarif ediyoruz. Aslında bağımlılık, süreğen yani kronik bir beyin hastalığı olarak kabul ediliyor.

Ülkemizde uyuşturucuyla mücadelenin tarihçesine baktığımız zaman, Birleşmiş Milletlere üye olduğumuz günlerden hemen sonra afyon ekimiyle ilgili tedbirlerin alındığını, özellikle 1971 yılında afyon üretiminin önce tamamen yasaklanıp daha sonra kontrol altına alındığını görüyoruz. 1988 yılında Uluslararası Adalet Divanına da başvurulabilecek biçimde Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi yapıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti, ülkemiz 1995 yılında bu anlaşmayı imzalıyor ve bir kanunla yürürlüğe sokuyor. Daha sonra bu işle ilgili olarak 1997 yılında bir üst kurul kuruluyor mücadele etmek amacıyla yani yaklaşık olarak yirmi sene önce. Daha sonra yine -1983 yılında AMATEM’ler kuruluyor Türkiye’de- 2007 yılında da bir ulusal eylem planı TUBİM tarafından, İçişleri Bakanlığının altında yer alan ve uluslararası irtibat noktasıyla ilişkili kurumumuz tarafından oluşturuluyor. Bu arada, 2008 yılında Meclisimizde bir araştırma komisyonu daha kuruluyor. Şu anda elimizde, ülkemizdeki uyuşturucu bağımlılığı ve önleme tedbirlerini kapsayan en önemli ulusal yayınlardan birisi bu araştırma raporudur. Dolayısıyla, aradan yaklaşık olarak dokuz yıl geçmiş durumda. Mecliste yeni bir araştırma raporunun oluşmasının bu husustaki mücadelemize katkı vereceğine ben yürekten inanıyorum.

Daha sonra, ülkemizde, 2011 yılında, sentetik kannabinoid denen uyuşturucuların yaygınlaşmaya başlaması üzerine, gençlerde özellikle yayılma eğilimi göstermesi üzerine –ki dünyada da yeni bir madde bu- bir multidisipliner yaklaşımla en üst düzeyde kararlılıkla müdahale edilmesi gerektiğine dair fikirler oluşmaya başlıyor ve o zaman Mecliste Sağlık, Sosyal İşler ve Aile Komisyonu Başkanı Sayın Profesör Doktor Necdet Ünüvar’ın önayak olmasıyla bir araya geliniyor. Daha sonra, bu bir araya geliş önce yedi, daha sonra sekiz bakanlığımızın oluşturduğu bir faaliyet planının Bakanlar Kuruluna takdimiyle devam ediyor.

Bütün bunlardan sonra 13 Kasım 2014 tarihinde uyuşturucuyla mücadele konulu bir Başbakanlık genelgesi yapılıyor ve Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulunu kuruyoruz. Bunun altında müsteşarların teknik anlamda çalıştığı bir Uyuşturucuyla Mücadele Kurulu, onun altında da bir teknik kurul oluşturuluyor.

Yine, kasım ayında I’inci Uyuşturucuyla Mücadele Şûrası yapılarak 2015 yılında da Ulusal Uyuşturucu ile Mücadele Strateji Belgesi, İl Uyuşturucu Koordinasyon Kurullarının Çalışma Usul ve Esasları ve Uyuşturucu ile Mücadele Acil Eylem Planlarını yapıyoruz. Bu planlar çerçevesinde de mücadelemiz devam ettiriliyor; bir başbakan yardımcısının koordinasyonunda, ifade ettiğim gibi, sekiz bakanlığın birlikte çalışmasıyla. On bir ana başlık var, o başlıklara girmeyeceğim.

Nasıl bir iş yapılıyor? Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu dört kere, Uyuşturucuyla Mücadele Kurulu yirmi iki kere, Teknik Kurul da altmış kere bir araya geliyor. Tabii, bütün bu bir araya gelişler birtakım faaliyetlere bağlanıyor ve bu faaliyetler de Türkiye’de uyuşturucuyla mücadele için bize yol göstermiş oluyor. Ayrıca illerde de il uyuşturucu mücadele kurullarının her ayda bir toplandığını ifade etmek isterim valilerin kontrolünde ve başkanlığında.

Bu arada, bu, koordinasyon ve iş birliğinin güçlendirilmesi amacıyla yapılan bir iş. Bilimsel temellere oturtularak yapılması için de 3 bilim komisyonu oluşturulmuş durumda. Birisi arzla mücadele, biri taleple, diğeri de iletişimle alakalı. İletişimle alakalı konu olarak bir iletişim stratejisi uygulama rehberi hazırlanmış durumda, bir broşür hazırlanarak bütün kurumlara bu da dağıtılmış durumda. Bu broşür çerçevesinde iletişimin yapılması uygun bulunuyor. Çünkü uyuşturucu mücadelesinin iletişimi yanlış yapılırsa fayda yerine zarar verme riski de olan, enteresan bir alan. Bu arada, sağlık muhabirleriyle bilgilendirme toplantıları yapılarak da özellikle basınımızda yanlış bir yaklaşıma mâni olmaya çalışıyoruz.

Arzla mücadele kısmı, kanaatime göre, konunun en önemli tarafıdır. Arzdan kastımız, bu ürünlerin Türkiye’ye dışarıdan getirilmesi ya da Türkiye’de imal edilmesi ve bir satış ağıyla satılması. Burada mücadele eden kurumlarımızın organizasyon ve personel yapılarını güçlendirerek bilgi ve teknik cihaz kapasitelerini artırdık. Yasa dışı ekim ve narkoterörle mücadeleye yönelik operasyonların da sayısı birkaç katına çıkarıldı. Bugün itibarıyla 50 ilde faaliyet gösteren narkotimlerimiz var. Bunlar tamamen yeni uygulamalar ve bu narkotimlerle sokak bazlı mücadeleyi güçlendirmiş olduk. Ayrıca ülkemize girişi önlemek için sınırlarımızda teknik donanım ve insan gücü kapasitemizi de güçlendirdik. Uyuşturucu kullanım ve satış alanı olarak kullanılabilen metruk binaların yıkımı ve kontrol altına alınmasıyla ilgili çok ciddi çalışmalar yapıldı ve bu metruk binaların büyük bir bölümü yıkıldı.

Yapılan mevzuat düzenlemeleriyle cezai müeyyideler artırıldı. Çok ciddi cezaları var uyuşturucuyla ilgili hususların. Mesela, imal, ithal ya da ihraç yirmi ila otuz yıl; satan, satışa arz eden, sevk eden, başkalarına verenler için on yıldan, eğer çocuklara verilirse on beş yıldan az olmamak üzere cezaları var. Bir şekilde okul, yurt, kışla vesaire gibi yerlerde uygulanırsa bu cezaların yarı yarıya artırılması söz konusu. Ayrıca, özellikle daha ağır uyuşturucular olan eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid gibi maddelerse yine yarı yarıya artırılıyor. 3 kişi ya da daha fazla kişi tarafından yapılıyorsa yarı oranında, organize bir suç şeklindeyse bir katı oranında artırılacağına dair yakın bir zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisimizde yapılan yeni düzenlemelerle, aslında yargı açısından da çok ciddi tedbirler almış durumdayız.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Ülkede tutuklu sayısı toplam 500 kişiyi geçmiyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Eğitim kurumlarımızda 28.349 rehber öğretmen eğitildi bu konu için bütün bu süreç içerisinde. Ayrıca, 19.187 aile hekimine bağımlılık eğitimi verilerek hem onların hem de ülkemizde diğer psikiyatristlerin de bu meseleyle ilgilenmeleri imkânı sağlanmış oldu.

Alo 191, Uyuşturucu ile Mücadele, Danışma ve Destek Hattı 2015 tarihinde hizmete açıldı.

Yeşilayla birlikte çalışılarak Yeşilayda da birtakım merkezler hizmete konmuş oldu.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Okulun içinde içiyorlar, okulun içinde.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, önemli bir konu da şu: Sosyal uyum hizmetlerinin geliştirilmesi için çalışmalara başlanarak sosyal uyum merkezleri hayata geçirildi. Ayrıca, Kredi ve Yurtlar Kurumunun gençlik merkezleri ve gençlik kamplarında da yine bilgilendirici, farkındalığı artırıcı birtakım faaliyetlerde bulunuldu.

Şimdi, geldiğimiz noktada güçlendirmemiz gereken alanlar olduğunu biliyoruz. Bu sebeple, Sayın Başbakanımızın talimatıyla bundan sonraki süreçte hem kurul yapılarını güçlendirecek hem de aslında bir taraftan uyuşturucuya zemin hazırlayan sigara içimiyle ilgili mücadeleyi de güçlendirmek için “Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu”nu “Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu” hâlinde yeniden yapılandırıyoruz. Beş ayrı alanda çalışma grupları oluşturuyoruz, en başta uyuşturucu olmak üzere; tütün, alkol, teknoloji bağımlılığı konusunda da yeni bir yapı oluşturuyoruz. Öyle inanıyorum ki inşallah bu araştırma komisyonu kurulursa teknoloji bağımlılığı konusunda da bu yeni çalışmalarımıza katkı vermiş olacaktır.

Bu arada üç ayrı çalışma yapıyoruz. Bunlardan birisi üniversite çağı gençlerde, diğeri 15-16 yaş lise çağında, diğeri de bütün toplumu kapsayacak biçimde gerçek yaygınlığın ne olduğunu tespit edeceğiz. Bu son derece önemli çünkü bundan sonraki çalışmaları belli göstergelerle izlemek kararlılığındayız. Bütün kurumların kendilerine verilen vazifeleri icra edip etmediklerini ya da ne kadar başarıyla icra ettiklerini ortaya koymak için elle tutulur göstergeler oluşturuyoruz dolayısıyla başlangıç noktasındaki değerleri iyi bilmemiz son derece önemli.

Bir taraftan da tedavi, rehabilitasyon ve sosyal uyum hizmetlerini bir bütünlük içerisinde yürütecek şekilde Sağlık Bakanlığımız bir çalışmayı aşağı yukarı tamamlamak üzere. Çok sayıda akredite edilmiş danışma merkezleri ve tedaviden rehabilitasyona ve uyuma kadar bütün süreci bir bütünsellik içinde değerlendirecek yeni bir sisteme geçiyoruz.

Ama şunu açıkça ifade etmeliyim konuşmamı bitirirken, bu meselede eğer biz kazanacaksak, toplum kazanacaksa, Türkiye toplumu kazanacaksa, gençlerimizin geleceğini kurtaracaksak bu birinci derecede arzla mücadele alanında olacaktır yani bu ürünlerin Türkiye’ye dışarıdan getirilmesi ya da imali, satılması, piyasaya arz edilmesi konusundaki çalışmalarımız birinci öncelik olacaktır, olmalıdır.

Ben bu vesileyle bütün parti gruplarımıza böylesi önemli bir konuda hassasiyet gösterdikleri ve bu öneriyi verdikleri için teşekkür ediyorum, Hükûmet olarak da desteklediğimizi özellikle ifade etmek istiyorum.

Teşekkürler. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Önerge sahipleri olarak Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; öncelikle Hakkâri’nin Şemdinli kırsalında kahpe ve hain teröristlerle girdiği çatışmada şehadete eren kahraman Türk evlatlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Yüreğimiz kan ağlasa da buradan düşmanlarımızı sevindirecek değiliz. Binlerce yıllık varlığımızla tarihe vurduğumuz damga bizi kahraman ve savaşçı bir millet olarak tarif ediyor. Gerçekten de Türk milleti her dönemde yiğitlik ve cesaret kavramlarıyla anılmış necip bir millettir. Sefil, aciz zavallıların tek bildikleri ihanet ve hainlik olup kahraman milletler bu aciz zavallıların çocukluk hayallerini de, ergenlik hülyalarını da buruşturup çöpe atmıştır. Bu nedenle, her zaman teröristler kaybetmeye mahkûmdur. Ne yaparlarsa yapsınlar, Türk milleti kaybetmez.

Terör ağababalarına ve savaş baronlarına sorun, size, “Atatürk” diyecekler, “Fatih” diyecekler, “Yıldırım” diyecekler, vaktiniz varsa Metehan’ı anlatacaklar.

Muhterem vatandaşlar, Ulubatlı Hasan’ın dalgalandırdığı Türk Bayrağı’nı hiçbir fâninin indiremeyeceğini öğrenene kadar Türk milletinin kılıcı inmeyecek. Tarih boyunca Türk’ün kılıç kaldırdığı coğrafyalarda adalet ve huzur var olmuştur. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin de dediği gibi “Çekildiğimiz topraklar âdeta can çekişmektedir.” Er ya da geç bunu bilmeyenler de öğrenecekler. Bu nedenle, terörü, teröristleri bir kez daha lanetliyorum.

Genel Başkanımız ve liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’ye kulak verin, bakın ne diyor? “Biz Ankara’dan 29 Ekim 1923 ruhuyla dünyaya bakacağız. Onurlu, imanlı, millî, ahlaklı, cesur ve elbette tam bağımsız bir şekilde sonsuza kadar yaşayacağız.”

Rabb’im Hakkâri’de şehadete eren 8 kahramanımızın ailesine ve Türk milletine sabır versin. Bugün itibarıyla 8 kahramanımız daha cennete intikal etti, ruhları şad olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm partilerin ortak girişimiyle gündeme alınan uyuşturucuyla mücadele önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.

Biliyorsunuz, bizler milliyetçi, ülkücü camia olarak damarlarımızdaki asil kanın uyuşturucuyla kirletilmesine en büyük tepkiyi koyan insanlarız, bu hassasiyetimize tüm ülke şahittir. Dünyanın en büyük gençlik kuruluşu olan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, il, ilçe ve hatta beldelere kadar uyuşturucunun zararları ve bağımlılıkla mücadele hususlarında büyük bir gayret göstermiştir. Bu gayretine de her gün bir yenisini eklemektedir.

Sayın üyeler, Milliyetçi Hareket Partisi olarak daha geçtiğimiz hafta, bir Meclis araştırması önergesiyle konuyu Meclis gündemine getirdik. Böyle illetlerin ülkemize girmesini, ülkemizde üretilmesini ve kullanılmasını engellemek için Milliyetçi Hareket Partisi olarak ne yapılması gerekiyorsa hazırız demiştik. Bu konunun da böyle ortak bir çabayla, tüm partilerin iş birliğiyle Meclise gelmesi çok önemli bir gelişme. Burada ortak bir beyanatı meydana getirmek üzereyiz. Türk milletinin sağlığı için, Türk gençlerinin uyuşturucudan korunması için ortak bir irade oluşturuyoruz; bu, tarihî bir andır. Aynısını çölyak ve beslenme hassasiyeti konusunda da hayata geçirmiştik. Hatta, bugün bu Meclis araştırması komisyonunun toplantısı vardı. Her partinin desteğiyle kurulan Meclis araştırması komisyonunda çalışma ahengimiz tam bir imece usulünde ilerliyor, herkes iyi niyetle çalışıyor. Aynı çalışma ahenginin bugünkü önerge neticesinde kurulacak olan uyuşturucuyla mücadele Meclis araştırması komisyonunda da yakalanacağına eminim. Halis niyetlerle çalıştığımız için sonuçların da halis olacağına eminim. Bu çatı altında tüm gayemiz, bir vatandaşımızın dahi uyuşturucudan zarar görmemesidir. Bu nedenle, tüm partilerimize buradan Milliyetçi Hareket Partisi olarak teşekkür ederiz.

Karşımızda kara bir tablo var. Ülkemizde uyuşturucuya başlama yaşı 10’a gelmiş durumda. Düşünebiliyor musunuz, 10 yaşında uyuşturucu kullanan çocuklarımız var. 2013 yılında ülkemizde doğrudan ve dolaylı yollarla uyuşturucudan ölen vatandaşlarımızın sayısı 325 iken 2014 yılında ise 2 kat artarak 648’e yükselmiş durumda ve giderek artmaktadır. Sadece 2016 yılında uyuşturucu kullanımı, imalatı ve satışıyla ilgili açılan davalarda 108.848 sanık bulunmaktadır. Yani kabaca ifade etmek gerekirse şu anda çevremizde gördüğümüz her 80 kişiden 1’i uyuşturucuyla ilgili davanın bir parçasıdır. Bununla birlikte, daha kayıtlara girmeyen belki bir bu kadar, hatta daha fazlası olay var. Sokak aralarında aleni şekilde satılır hâle gelen uyuşturucular yüzünden masum gençlerimiz ve ailelerinin hayatı maddi ve manevi olarak kararırken, diğer yandan eli kanlı terör örgütlerinin mali gücü katlanarak büyümeye devam etmektedir. Buradan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk gençliğine çağrımızı yineliyoruz: Damarlarınızdaki asil kanı kirletmeyin.

Komisyon çalışmalarında Milliyetçi Hareket Partisi olarak ifade edeceğimiz tedbirleri ve önlemleri kayıtlara girmesi bakımından buradan da söylemek istiyorum:

1) Uyuşturucu ve uyuşturucu ham maddesi üretiminin çok daha sıkı tedbirlerle izlenmesi ve kayıt altına alınması sağlanmalıdır.

2) Mevcut sistemdeki tüm açıklar ve suistimale açık boşluklar ivedilikle tespit edilerek bertaraf edilmelidir.

3) Uyuşturucu kaçakçılarının kullandığı kaçakçılık yöntemleri devlet imkânları kullanılarak tespit edilmeli, istihbari ve adli yöntemlerle uyuşturucu transferi gerekirse daha kaynak ülkede engellenebilmelidir.

4) Oluşturulacak olan millî veri tabanı ile ülkemizde uyuşturucu üretim ve kaçakçılığı noktasında herhangi bir dahli olan tüm unsurlar da gözetilerek ülke çapında çalışacak bir ağ hayata geçirilmelidir.

5) AMATEM’lerin etkinliği artırılmalı, başvuran hiçbir bağımlının geri çevrilmeyecek şekilde kapasitesi yükseltilmelidir. Bu konuda Sağlık Bakanlığının yapmış olduğu çalışmalar vardır. Ancak bu sayı yetersizdir çünkü uyuşturucu ve diğer bağımlılardan artan hasta sayımız giderek artış göstermektedir. Bu nedenle AMATEM’lerin bilimsel araştırmalarda bulunabilecek şekilde yapılandırılması sağlanmalı, uyuşturucuyla mücadelede dünyaya örnek oluşturabilecek, AR-GE faaliyetleri yapabilecek Türk bilim insanlarının yetişmesinin önü açılmalıdır. En önemlisi Türk toplumu yediden yetmişe uyuşturucu konusunda bilinçlendirilmeli ve topyekûn bir mücadeleyle uyuşturucu ve hayat karartan bağımlılıkların önüne geçilmelidir.

6) Eğitici, öğretici materyaller hazırlanarak konunun uzmanlarıyla ilkokul çağından itibaren uyuşturucuyla mücadele formel eğitimin bir parçası hâline getirilmelidir.

7) Gençleri uyuşturucudan uzak tutan sportif ve kültürel faaliyetler artırılmalıdır. Özellikle bu konu uyuşturucu bağımlılığı tedavisi alan gençlerin bu tedaviden sonraki dönemi için çok önem arz etmektedir.

Tüm kalbimle Genel Kurulu böyle hayırlı bir işe vesile olduğu için saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yurdakul.

Önerge sahibi olarak ikinci konuşmacı Mardin Milletvekili Sayın Mithat Sancar olacak.

Buyurun Sayın Sancar. (HDP sıralarından alkışlar)

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mecliste grubu bulunan 4 partinin uyuşturucuyla mücadele konusunda birlikte hareket etmeleri sevindiricidir. Bu konuyla ilgili bir araştırma komisyonunun kurulması üzerinde mutabakata varılması gerçekten arzulanan, olumlu bir gelişmedir.

Uyuşturucuyla mücadele konusunda kurulacak komisyona zaten grubumuz destek veriyor, ayrıca komisyon çalışmalarına katkıda bulunmak üzere de grubumuzdan üye verilecektir.

Uyuşturucuyla mücadele konusunda birkaç noktaya şimdiden işaret etmeyi gerekli görüyorum. Uyuşturucu gibi, karanlık çevrelerin ve karanlıkta işlenen faaliyetlerin arttığı dönemler, toplumda denetimin, yargı bağımsızlığının, demokrasinin zayıfladığı zamanlardır. Güvenlikçi politikaların, toplum içi çatışmalarda gerilimin yükseldiği dönemlerde devlet de bu faaliyet ağının çok önemli bir yerine oturmaktadır. Yakın tarihimiz bunun çok çarpıcı bir örneğine tanıklık etmiştir. Tam yirmi bir yıl önce, 3 Kasım 1996’da şu meşhur Susurluk kazası meydana geldi. Susurluk kazasının ardından devlet-siyaset-mafya ilişkilerine dair dehşet verici bilgiler ortalığa saçıldı. Meclis bu konuda çalışmalar yürüttü, kamuoyunda bununla ilgili çok boyutlu tartışmalar da yapıldı ama dönüp samimiyetle bakalım ve şu soruya samimiyetle cevap verelim: O dönemde ortaya saçılan ilişkilerin ne kadarının derinlerine inilebildi? O ilişkiler ağını yaratan çatışmaların veya dinamiklerin ne kadarıyla hesaplaşıldı, ne kadarıyla yüzleşildi? Bir suç imparatorluğu oluşmuştu ve suç imparatorluğunun beslendiği yer güvenlikçi politikalardı. Kürt sorunundaki bütün kuralları, hukuk kurallarını, her türlü devlet geleneğini yani hukuk devleti geleneğini bir kenara bırakan bir konsept devreye sokulmuştu. Her şey mübahtı, uyuşturucu çeteleriyle, mafya örgütleriyle, eski suçlularla, katliamlardan yargılananlarla bile ilişki kurmayı pekâlâ da geçerli bir yol olarak görmüştü.

Size bir başka ülkeden örnek vereyim: Kolombiya. Kolombiya’da özellikle Medellin Karteli’yle anılan o çok büyük suç ve uyuşturucu ağının gelişmesinin temelinde Kolombiya devletinin oradaki iç çatışmaya, güvenlikçi ve şiddet içeren yöntemlerle yaklaşması geliyordu. Ne zamanki Kolombiya’da o çatışma müzakereyle, diyalogla ve demokratik yollarla çözülmeye başlandı, öyle bir süreç başlatıldı, uyuşturucuyla mücadele konusunda da hızla çok önemli adımlar atıldı, önemli başarılar elde edildi.

Bu bağlamda, bizim uyuşturucuyla mücadeleyi devletin ilişkileri, devletin karanlık ve gölgede bırakılan ilişkileri, tercih ettiği yöntemler -mesela, Kürt sorununda güvenlikçi politikalar- ışığında ele almadığımız takdirde bu eksik kalacaktır, hatta daha fazlasını söyleyeyim: Eğer bu politikalar devam ederse, ki pek çok işareti vardır, mafyavari örgütlerin, karanlık çevrelerin bu politikalardan cesaret alarak palazlanmaya çalıştıkları ve hatta, bunu önemli ölçüde başardıkları yönünde önemli işaretler vardır. Eğer, o politika sürdürülürse sadece küçük satıcılarla, torbacı tabir edilen kişilerle mücadele ya da onlara yönelik polisiye tedbirler alarak uyuşturucu sorununa çözüm bulunamaz. Yani, suçla, suçun kaynağıyla, kötülüğün kaynağıyla, kötülüğü doğuran kaynaklarla mücadele etmeniz gerekiyor. Hani “Yoksullukta aslolan yoksulluğun sebepleriyle yüzleşmektir.” denir, yoksa bunu yapmazsanız yoksullarla mücadele etmek zorunda kalırsınız. Oysa yoksullar, yoksulluğun sebebi değildir, ürünüdür.

Evet, böyle bir yola girebilmek için ise yapılması gereken bellidir: Kürt sorununda demokratik siyaseti merkeze alan, diyalog ve müzakereye dayanan bir süreç başlatmaktır. Bunu elbette sadece Hükûmetten beklemiyoruz, bu Mecliste temsil edilen ve edilmeyen bütün siyasi aktörlerin bu konuda bir mutabakata varmalarına ihtiyaç vardır. Eğer böyle geniş bir mutabakat oluşursa, evet, o zaman da uyuşturucu dâhil pek çok meseleyle daha kolay mücadele edilecektir ama bunun yerine yapılan şey maalesef, demokratik siyasetin tasfiyesidir; bugün de onun yıl dönümünü yaşıyoruz, 4 Kasımda başlayan siyasi darbenin yıl dönümündeyiz. Bu politikaların bu ülkeye her alanda çok büyük zararlar verdiğini görmek için daha fazla beklemek gerekmiyor.

Değerli milletvekilleri, şu an bu operasyonun kurbanları ya da mağdurları olarak cezaevinde tutulan ama onurla direnen arkadaşlarımızın mesajları var. Ben de bunlardan birini burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Çok sevgili kardeşim Abdullah Zeydan, Hakkâri Milletvekilimiz, sizlere, hepimize, kamuoyuna, halklarımıza bir mektup kaleme aldı, onu okumak isterim:

“Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 88, 1 Kasım 2015 seçimlerinde yüzde 85 oyla Hakkâri'den halkımızın özgür iradesiyle milletvekili seçildim. Bu konuşmayı sizler gibi halkın özgür iradesiyle seçilen bir milletvekili olarak şu anda karşınızda Genel Kurul salonunda yapmam gerekiyordu. 4 Kasım siyasi darbe operasyonuyla rehin alındığımdan dolayı cezaevi duvarları arasında dokunulmazlığı devam eden bir milletvekili olarak seslenmek zorunda kalıyorum. Bu, Türkiye demokrasisi açısından utanç duyulacak bir durumdur.

4 Kasım siyasi darbesiyle AKP iktidarı TBMM kapılarını Hakkâri halkına kapatmıştır. Hakkâri'de seçilen üç milletvekiliyle beraber bütün belediye eş başkanları rehin alınmış, Hakkâri'ye ve Hakkâri halkına ‘Siz bu ülkeye ait değilsiniz.’ mesajı verilmek istenmiştir.

Bütün rehin alınan arkadaşlarım gibi benim de yargılandığım bütün fezlekeler siyasi parti faaliyeti ve konuşmalarından ibarettir. Özellikle Şengal ve Rojava'da halkımızı hunharca katleden ve ülkemizde 7 Haziran seçimleri öncesi Diyarbakır'da, 20 Temmuzda Suruç'ta, 10 Ekimde Ankara’da ve birçok parti binamıza saldırı düzenleyen IŞİD ve bu saldırılara göz yuman iş birlikçileri kastederek yaptığım bir konuşmanın bir cümlesi alınarak Meclis Başkanı ve bazı AKP'li milletvekilleri tarafından sanki Türkiye halklarına karşı gerçekleştirilmiş bir konuşmaymış gibi aksettirilmeye çalışılmaktadır. Oradaki yokluğumdan yararlanarak âdeta kendilerini mahkemelerin yerine koyup gıybet eden başta Meclis Başkanı ve bahsettiğim milletvekillerini kınıyorum.

Tekrar ifade etmek isterim ki 80 milyon yurttaşımızın onuru ve haysiyeti benim onurum ve haysiyetimdir. Tüm siyasi çabalarımız tüm yurttaşlarımıza, barış ve demokrasi içerisinde mutlu, huzurlu bir yaşam sunabilmektir.

Halkın gücünün üstünde hiçbir güç yoktur, tarih de bize göstermiş ki zulmedenler hep kaybetmiştir, mazlum halklar kazanmıştır. Nerede olursak olalım ülkemizdeki tüm halklar için barış, kardeşlik, demokrasi, özgürlük ve demokratik cumhuriyetle birlikte yaşam mücadelemizi, haklarımızın onuruna yakışır bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz.

En kısa zamanında ülkemizdeki bu akan kardeşkanının durmasını temenni eder, sizleri saygıyla selamlarım.” (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sancar.

Önerge sahibi olarak şimdi de İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı’yı dinleyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Salıcı.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün şehitlerimiz var, grup başkan vekilleri de bahsetti. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Değerli arkadaşlar, uyuşturucuyla mücadele üzerine verilen araştırma önergesinin dört parti tarafından da kabul görüyor olması, Meclisin bir mutabakat hâlinde bu konuyu gündeme getiriyor olması çok olumlu bir şey, bunun bütün partiler nezdinde doğru bir iş yapıldığının bir kanıtı olarak ortaya konması gerekiyor. Normal şartlar altında salı günü Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu bir önergeydi, diğer partilerden de gelen teklifle Meclisin ortak önergesine çevrildi. Bu konuda ben, grubu bulunan bütün partilere teşekkür ediyorum.

Bir süredir Beykoz Uyuşturucuyla Mücadele Platformu uyuşturucuyla mücadele konusunda imza topluyordu. Bunu geçen hafta 100 bin imza olarak grubumuza getirip teslim ettiler. Onların da yapmış oldukları bu çabalar bugün bir Meclis araştırma önergesini dört partinin de vermesi şeklinde somutlaştığı için onlara da emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan Hükûmet adına yapmış olduğu konuşmada uyuşturucuyla mücadele konusunda şu ana kadar neler yapıldığıyla ilgili bazı veriler paylaştı. Uyuşturucuyla mücadele konusunda Sayın Bakanın ya da başka bir arkadaşımızın yapmış olduğu katkı neyse ondan dolayı teşekkür etmek lazım. Bu uyuşturucu konusuna özel bir önem vermek lazım ve bu konuyu partiler üstü bir mesele hâline getirmek lazım ama bir taraftan da şu ana kadar gelinen noktayla ilgili gerçekleri paylaşmaktan kaçınmamak lazım ki bundan sonra yapılacak olanlara bir ışık tutsun.

Örneğin 2008 yılında Meclis araştırma komisyonu kuruluyor ve onun bir raporu var. Neredeyse on yıl olmuş, o rapordan alacağımız bir sürü örnek var ve o rapordan aldığımız veriler bugün üzerinden dokuz on yıl geçtikten sonra hâlâ yakıcılığını koruyor hatta daha da artmış durumda.

Örneğin 2002’de TÜBİM’in rakamlarına göre 2002’de Türkiye’de genel nüfusun madde kullanımı yüzde 1,3 iken yani toplam nüfus içinde 1,3 iken çok uzun bir zaman sonra değil, 2011 yılında 2,7’ye çıkıyor. Toplam nüfusa oranladığınız zaman 200 bin kişinin aslında bu uyuşturucu madde bağımlılığından etkilendiğini görüyorsunuz.

Madde bağımlılığı konusunda ölümlerdeki artışa baktığımız zaman da benzer bir tablo var önümüzde. Örneğin 2000 yılında madde bağımlılığından kaynaklı ölüm 12 iken 2006’da 51’e, 2013’te 232’ye çıkıyor, 2017’ye gelindiğinde 300’ün üzerinde rakamlar telaffuz ediliyor hatta Birleşmiş Milletler Dünya Uyuşturucu Raporu’na göre 2017 itibarıyla Türkiye, sentetik uyuşturucuya bağlı ölümlerde Avrupa’da maalesef birinci sırada.

Şimdi, Sağlık Bakanlığı eminim birçok şey yapıyordur; Sağlık Bakanımız da çıktı burada anlattı ama rakamlar yapılanların yeterli olmadığını, yapılanlara rağmen uyuşturucu kullanımının tabana daha fazla yayıldığını, bizim gençlerimizin, toplumumuzun daha ağır bir tehditle karşı karşıya kaldığını bizlere gösteriyor.

Değerli arkadaşlar, şu anda inanmazsınız belki ama 5 liraya bonzai satılıyor, 15-20 liraya esrar bulabiliyorsunuz belirli miktarda ve bunları çok uzağa gitmenize gerek yok, okulların köşelerinde bulabiliyorsunuz. Okulların köşelerinde bulduğunuz o bonzaileri okulların içinde, tuvaletlerde uyuşturucu olarak gençlerimizin çektiğini görüyoruz hep beraber.

Şimdi, bu işin bir Türkiye içinde yapılması gereken mücadele boyutu var, bir de uluslararası alanda yapılması gereken mücadele boyutu var. Uluslararası alandaki mücadele boyutunun sadece kurumların birbiriyle iş birliği ya da uluslararası örgütlerle iş birliği olmadığını vurgulamak lazım. Bunlardan bir tanesi şu: Türkiye -en son, 2008 yılındaki raporda da geçiyor, Mecliste yazılan raporda da geçiyor- bir zamanlar transit ülkeydi ama 2008 yılından hemen önce, ortaya konan verilerle birlikte, Türkiye uyuşturucunun üretildiği ülkelerden birine dönüştü. Yani, şu anda -İçişleri Bakanlığının verilerine göre söyleyeyim- 3 tane ana hat var. Bunlardan bir tanesi Balkan hattı, Türkiye’nin de içinde bulunduğu, uyuşturucunun taşındığı hat; bir diğeri “Kuzey koridoru” dedikleri koridor ve bir diğeri de “Karadeniz koridoru” dedikleri koridor. Karadeniz ve Kuzey koridorunda Türkiye bulunmuyor ama ne ilginçtir, adında İslam ülkesi olduğu yazan İran bütün bu koridorların başlangıcı. Yani, dünyadaki, Avrupa’daki uyuşturucunun büyük bir kısmı, İran başlangıç noktası olmak üzere, 3 değişik koridordan dünyaya yayılıyor; öncelikle Avrupa’ya ve ondan sonra da dünyanın daha gelişmiş, daha zengin bölgelerine yayılıyor.

Son zamanlarda alınan tedbirlerle şunu görüyoruz ki: Türkiye’nin üzerinden geçen transit koridorundaki uyuşturucu miktarında azalma var; Kuzey ve Karadeniz üzerinden geçen uyuşturucu miktarında artış var. Ama yakalanan rakamlar o kadar ilginç ki, birkaç tanesini paylaşayım sizlerle. 2011 yılı Dünya Uyuşturucu Raporu’nda Avrupa genelinde gerçekleştirilen eroin yakalamalarının dünya geneli yakalamalarının yüzde 38’ini oluşturduğu ve Türkiye’nin, eroin yakalamalarında ilk sırada yer aldığı ortaya çıkıyor. Yani, bizim ülkemizin üzerinden transit ya da sentetik uyuşturucuların imalatıyla birlikte o kadar yüksek miktarda uyuşturucu geçiyor ki biz bunların sadece bir kısmını yakalayabiliyoruz, yakaladığımız bir kısmıyla da dünyada uyuşturucu trafiği içinde en çok uyuşturucu yakalayan ülkeler arasında istatistiki olarak 1’inci sıraya çıkıyoruz. Olayın vahametini göstermek için söylüyorum.

2012 Dünya Uyuşturucu Raporu’nda, 2010 yılında Türkiye’nin 13 tonla küresel eroin yakalamalarının, tüm dünyadaki eroin yakalamalarının yüzde 16’sını tek başına engellediğini, tek başına gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bu, toplam rakamın, bizim gözden kaçırdığımız rakamın vahametini gösteriyor.

Türkiye’de 2013 yılında yakalanan extacy miktarı 4,4 milyon tablet, tüm Avrupa Birliğinde yakalanan toplam miktardan daha fazla. Şimdi, bunlar iyi çalışmalar yani İçişleri Bakanlığının bu konuya önem verdiğini gösteriyor ama bu aynı zamanda bizim üzerimizden giden trafiğin ne kadar yoğun olduğunu gösteriyor ve bizim bir miktarını yakalıyor olmamıza rağmen ortadaki miktarın ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.

Bir başkası: Bizim -az önce Sayın Bakan da bahsetti- uyuşturucudan mağdur olan yurttaşlarımız, gençlerimiz AMATEM’de tedavi görüyorlar. 2004 yılında 12.700 kişi tedavi görüyor AMATEM’de, 2013 yılında 258 bin kişi görüyor arkadaşlar, 20 katından fazla artmış. AMATEM’deki tedavilere başvurduğunuz zaman da öyle kolay kolay sıra alamıyorsunuz. Bir yıl içinde size sıra geliyor ve bu AMATEM’de tedavi görenlerin büyük bir kısmı maalesef gençlerimiz. Şöyle söyleyeyim: Madde bağımlılığından ayakta tedavi için başvuranların sayısı son on yılda yüzde 674 artmış, yatan hasta sayısı yüzde 381 artmış. Yatan hastaların yüzde 51’i 19 yaş altında, yüzde 51’i 19 yaş altında.

2008 yılında Türkiye'deki ortalama madde kullanım yaşı 14’ken daha doğrusu ilk başlayan yaş 14’ken -bu rakam 2002’de 16-17’ydi, onu hatırlatayım- bugün, 2017’de uyuşturucu kullanma yaşı 10’a düşmüş durumda arkadaşlar. 10 yaşında çocuklarımız daha ilkokulu bitirip ortaokula başlamadan ya da daha hayatlarında belki de büluğ çağına ermeden uyuşturucu kullanımıyla başlıyorlar ve bunlar maalesef, bu rakamların tamamı 2002 sonrası rakamları.

Şimdi, çok sık söylediğiniz için dilimin ucuna geliyor geliyor, tekrar geri çekiyorum ama artık daha fazla geri çekmenin bir anlamı yok. Biz muhalefet partisi olarak dış politikada sizi bazen eleştiriyoruz. Evet, biliyorum, hoşunuza gitmiyor ama diyorsunuz ki: “Biz millî duruşu olan millî bir dış politika izliyoruz.” İçişleri Bakanlığında -gerektiği zaman teşekkür ediyoruz, gerektiği zaman uygulanan politikalardan dolayı eleştiriyoruz- diyorsunuz ki: “Biz büyük tehditler altındayız, millî bir duruş gösteriyoruz.” Millî eğitimde zikzaklar yapıyorsunuz, sürekli değiştiriyorsunuz, yine eleştiriyoruz, siz yine dönüp diyorsunuz ki: “Millî değerlerimizi anlatıyoruz gençlerimize.” Arkadaşlar, sormak lazım; on beş yıldan beri uygulamış olduğunuz millî uyuşturucuyla mücadele politikası mıdır ki bizi bu hâle getirmiştir? 10 yaşında gençlerimizin uyuşturucu kullandığı bir noktaya gelindiyse eğer, bunun neresi millîdir, neresi yerlidir? Yapılması gereken tek şey tedbir almaktır, tedbiri de sadece polisiye tedbir olarak görmemek gerekir. Bu konuyla ilgili bugün burada konuşan hatiplerden bir tanesi, değerli bir arkadaşımız bazı başlıklar sundu. O başlıkların tamamına katılıyor olmakla birlikte bunların artırılması gerektiğini de ifade etmek lazım.

Ben, bundan bir süre önce, Pendik’te Çamçeşme Karakolu’na gittim çünkü oradaki aileler “Biz uyuşturucudan muzdaribiz.” dediler. Ailelerle görüştük. Eskiden uyuşturucu zengin çocuklarının keyif için kullandığı bir madde olarak görülürdü artık öyle fiyatlara düşmüş durumda ki yoksul çocuklar kullanıyor. Çok yakın bir yerdeydi karakol, yürüyerek karakola gittik. 42 personeli var, karakolda 8 kişi vardı arkadaşlar. Başvuru yapıyorsunuz ama karakoldaki polis diyor ki: “Benim bunlarla mücadele edebilecek ne imkânım var ne personelim var.”

Buradan çıkacak sonuçların bundan sonra uyuşturucuyla mücadelede hepimizin hep beraber sahip çıktığı bir yola dönüşmesi gerektiğini söylüyorum, temenni ediyorum, sağ olun.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Salıcı.

Son olarak, Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar’ı dinleyeceğiz.

Buyurun Sayın Ünüvar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, Hakkâri Şemdinli’de, bugün, hain terör örgütü tarafından şehit edilen askerlerimize ve korucularımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, uyuşturucuyla mücadelede bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeni bir komisyon kuruluyor. Bu vesileyle, AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden önce konuşan değerli Başbakan Yardımcımız ve üç partimizin değerli temsilcilerine duyarlı konuşmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Uyuşturucu önemli bir problem. Değerli arkadaşlar, bazı meseleler vardır ki belli bir kesime özgüdür, belli bir coğrafyaya özgüdür, belli bir döneme özgüdür ama uyuşturucu herhangi bir kesime, herhangi bir coğrafyaya veya herhangi bir döneme özgü bir problem değil. Dünyanın her yerinde ciddi bir problem ve dünyanın her yerinde de giderek artan bir problem. Dolayısıyla, bugün attığımız adımların yarınlarımızı daha iyi etkilemesini umuyorum. Bu çerçevede bugün kurulacak olan araştırma komisyonunun da ülkemizin geleceği adına çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, dünyada her 20 kişiden 1’isi uyuşturucu kullanıyor. Yani yaklaşık 250 milyon civarında uyuşturucu kullanıcısı var. Rakamlara baktığınız zaman Avrupa’da, Batı Avrupa’da özellikle bu oranın yani 15 ila 24 yaş aralığını baz alırsak bir kez deneme oranı anlamında yüzde 29 civarında bir ortalamaya sahip olduğunu görüyoruz. Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 52, Romanya’da yüzde 3 gibi birbirinden çok farklı rakamlar var. Bu çerçevede, bu kritere göre yani 15 ila 24 yaş arası uyuşturucu maddeyi bir kez deneme oranı anlamında Türkiye'yle ilgili elimizdeki son veri –ki 2011 yılına aittir- yüzde 2,7 civarında ama bu rakamları konuşurken esasında sadece rakamlara bağlı kalmamak lazım. Zira ortaya çıkan rakamlarla algılar çok farklı. Toplumun algısı uyuşturucuyla ilgili konulara çok daha hassas olabiliyor. Esasında benden önce konuşan arkadaşlarımız rakamlarla ilgili konularda yorumlar yaptı, Sayın Başbakan Yardımcımız da yeni bir araştırma yapılıyor olduğunu ifade etti. ECPAT araştırması yapıldığı zaman –ki Avrupa’daki uyuşturucuyla ilgili oranları ortaya koyan en önemli araştırmadır- o rakamlar ortaya çıktığı zaman belki üzerinde daha fazla konuşabiliriz ama çıkan rakamların bizde oluşturduğu algıyı farklılaştıran birkaç tane sebep var. Bir tanesi farkındalığın artmış olması yani gerek toplumda gerekse bu uyuşturucuyla mücadelede etkin kurum, kuruluş ve kişilerin farkındalığının artmış olması.

İkincisi: Uyuşturucu meselesinin birazcık yıldırım düşmesine benzer olduğu gerçeği. Yani bir yıldırım gürültüsünü duyduğumuz zaman, o yıldırımın düştüğü noktada gerçekten ciddi bir tahribat olur ama insanların, kendi evine veya yakınına düşmediği zaman bu tahribata “Oh, bana düşmedi.” şeklinde olduğu, ama yakınına düşerse de onun çok daha dramatik, vahim olduğu gerçeğidir. Dolayısıyla bu yıldırım düşen noktaların bize olan yansımaları, siyasi veyahut da toplumda kanaat ifade edecek kesimlere yansıması doğal olarak o farkındalığı artırıyor. Aslında, bu, bizim bir noktada mücadele azmimizi de artıran bir başka unsur; bu çerçevede de düşünmek gerekir.

Ama rakamlar bizi yanıltmasın değerli arkadaşlar. Türkiye iki açıdan risk altında: Bir tanesi, Türkiye'nin bir geçiş güzergâhı olması yani Birleşmiş Milletler Suç Ofisinin resmî rakamlarına göre -biraz önce Sayın Salıcı “İran” dedi ama aslında Afganistan kaynaklı yüzde 92,6’sı- doğal uyuşturucuların yüzde 92,6’sı Afganistan kaynaklı ve oradan batıya geçerken kullandığı en önemli yollardan bir tanesi Türkiye’nin güney kesiminden geçen klasik İpek Yolu. Diğeri, Karadeniz ve Sibirya’dan geçen üç tane rota. Doğal olarak Türkiye o geçiş güzergâhında olduğu için bir risk altında ve aslında burada emniyet güçlerimize, kolluk kuvvetlerimize çok büyük bir teşekkür borçluyuz. 2006’dan beri Türkiye, Avrupa Birliğinin toplam ülkelerinin yakaladığı uyuşturucu miktarının 2 katından daha fazlasını sınırlarında yakalıyor. Aslında bu, Türkiye’nin küresel ölçekteki uyuşturucuyla mücadelede bütün insanlığın gençlerini bu zararlı illetten ne kadar koruduğunun da bir göstergesidir. Burada emniyet güçlerimize ve kolluk kuvvetlerimize bir teşekkür borçlu olduğumuzu da ifade etmem lazım.

İkincisi, Türkiye genç bir nüfusa sahip yani nüfusunun yarısı otuz yaşının altında. En riskli yaş grubunun da otuz yaş altında olduğu düşünülürse, bu, Türkiye’nin uyuşturucuyla ilgili mücadelede riskini ortaya koyuyor. Dolayısıyla, 2008’den beri hasbelkader bu konuyla uğraşmış bir arkadaşınız olarak, bu Komisyonun da hem geçmişte yapılan çalışmaları ortaya koyması hem de bundan sonraki süreçte atılacak adımlarla ilgili hususları ortaya koyması adına çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ama, uyuşturucuyla mücadelenin çok boyutlu olduğunu da ifade etmemiz lazım. Yani, devlete düşen görevler var, ailelere düşen görevler var, topluma düşen görevler var, medyaya düşen görevler var; her bir görevi de bizim detaylı bir şekilde konuşmak ve ortaya koymak gibi bir zorunluluğumuz da var.

Devletimizin bence 3 tane önemli görevi var, bir tanesi; riskli bireylerden başlayarak, uyuşturucuyla bireylerin buluşmasının engellenmesi. İkincisi, uyuşturucu bağımlısı olmuş vatandaşlarımızın kurtulması veya ıslah edilmesi. Üçüncüsü de o kurtulmuş veya ıslah olmuş vatandaşlarımızın iş, aş, sıcak yuva sahibi olması yani toplumda ayağının üzerinde durabilen bir birey hâline gelmesi.

Bu çerçevede, tabii ki Hükûmetimiz aslında çok önemli çalışmalar da yapıyor. Bakınız, 2008’de bizim yaptığımız, biraz önce Sayın Başbakan Yardımcımızın ve Sayın Salıcı’nın bahsettiği araştırma komisyonu raporu, 500 sayfaya yakın bir rapor. Ama, bu rapor, 2014’teki uyuşturucuyla mücadelede çok önemli olan Acil Eylem Planı’nın oluşmasında da önemli bir katkı sağladı ve Hükûmetimizin, Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, bakanlarımızın çok önemli katkılarıyla bir eylem planı hâline dönüştü. Daha sonra, Dünya Sağlık Örgütü de bizim yaptığımız o entegre çalışmayı, Avrupa Birliği bölgesindeki 52 ülkeye, İngilizceye çevirerek, dünyaya örnek bir çalışma olarak da sundu.

Peki, bu Komisyonu şimdi niye kuruyoruz? Çünkü farklı bir dünyada yaşıyoruz. Yani, bir yandan imkânlar bir yandan ihtiyaçlar artarken, toplumun uyuşturucuyla ilgili konularda da birtakım beklentileri var. O beklentilerine de bizim cevap vermek gibi bir sorumluluğumuz var. İşte, bu Komisyon belki böyle bir görevi de üzerine almış olacak.

Ama, değerli Genel Kurula şunu ifade etmek isterim: Bağımlılığı sadece uyuşturucudan ibaret de görmemek lazım. Bağımlılık, aslında bir sarmal, birbirlerini etkiliyor. Mesela, sigara içen herkes esrar kullanmıyor ama esrar kullananların yüzde 90’ından fazlası sigara içiyor. Alkol ile uyuşturucu ve diğer bağımlılıklar arasında ciddi bir bağlantı var. İnternet bağımlılığı, teknoloji bağımlılığı günümüzün önemli problemlerinden birisi. Belki imkânlarını hepimiz kullanıyoruz ama sıkıntılarını esasında çocuklarımız daha fazla hissedebiliyor. Mesela, internet bağımlılığı olanların yüzde 50’sinden fazlasında bir başka psikiyatrik bozukluğun olduğu yine bilim adamları tarafından ortaya konulmuş; yüzde 38’inin diğer bağımlılıklarla beraber olduğunu, obeziteyle beraber seyrettiğini ve bir yandan fiziksel sağlığını, öbür yandan ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkilediğini biliyoruz. Dolayısıyla, bu yeni kurulacak komisyonun sadece uyuşturucu değil, diğer bağımlılık türlerine de birazcık eğilmesini ve o konularla ilgili de fikirlerini, önerilerini ortaya koyması gerektiğini düşünüyorum. Bunu yaparsak toplum için ve gelecek için çok güzel bir iş yapmış olduğumuzu ve olacağımızı düşünüyor, ben, bu komisyonun kurulmasına destek olan bütün parti gruplarına ve Hükûmete teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünüvar.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Meclis araştırması açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 4 parti el kaldırıyor.

Hayırlı olsun.

BAŞKAN - Hayırlı olsun, evet.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bir kez daha hayırlı olsun diyelim.

Sayın Beştaş…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sağlık Bakanlığında güvenlik soruşturması nedeniyle ataması yapılmayan personelin atamalarının bir an önce yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu, güvenlik soruşturmasıyla ilgili dün de konuşulmuştu, Sayın Bakan, Başbakan Yardımcısı buradayken bir kez daha ifade etmek istedim. 5 Haziran 2017 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından atamalar yapıldı ve 19.267 atama yapıldı fakat geriye kalan 3.233 kişi hâlâ güvenlik soruşturması sebebiyle atanmayı bekliyor. Bu konuda çok sayıda başvuru alıyoruz. Geçen haftalarda Sağlık Bakanlığı 2.589 kişinin ekim ayı içinde atanacağını söyledi ve şu ana kadar atanamadılar. Doğrusu, bugün aldığım mesajlarda ve yaptığım görüşmelerde intihar eşiğinde olan, ailelerinin yalnız bırakmadığı kişiler de çok sayıda. Bu konunun ivedilikle ele alınması ve bu atamaların bir an önce yapılması için söz aldım. Bakan Sayın Akdağ buradayken bunu acilen gündemlerine alırlarsa seviniriz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Yalnız, Bakanlık görevi değişti Sayın Akdağ’ın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biliyorum ama önceki görevinden dolayı…

BAŞKAN – İletirler, evet.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hükûmet adına ileteceğiz.

BAŞKAN – Hükûmet adına ileteceksiniz, evet.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sıraya alınan Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 sayılı “İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 502 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Şimdi, tasarı üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder konuşacak.

Buyurun Sayın Önder. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

HDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Başkan, değerli üyeler; öncelikle ilinizin vekilliğinden Ankara vekilliğine geçtim. İstanbul vekili değilim artık ama farkı yok, bütün Türkiye'nin vekiliyiz.

BAŞKAN – Zihinlerimizde öyle kalmışsınız Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Etkili bir vekillik yapmışım İstanbul’da.

BAŞKAN – Ankara Milletvekili diyeyim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, tutsak edilen eş genel başkanlarımızdan Figen Yüksekdağ’ın Genel Kurula bir mektubu var, önce onu okuyarak başlayacağım.

“HDP eş başkanları ve milletvekilleri olarak tutukluluğumuz bir yılı doldurdu. Bu bir yıl içerisinde umudu, direnişi, haklılığa inancı, demokratik siyasete güveni ve kazanma iddiasını tüketmeye çalıştılar. Halklarımızın emeği, iradesi ve oylarıyla elde ettiğimiz hak ve mevzileri düşürmeye uğraştılar ama partimizin binlerce üye, yönetici ve bileşeninin hapsedildiği bu bir yılda haklılığımızı karartamadılar, direncimizi kıramadılar. HDP dimdik ayakta, umut dimdik ayaktadır. İktidar zulmünün, tek adam, tek parti sultasının karşısında teslim olmayanlar, dimdik duruşuyla yürümeye devam edenler bu ülkenin geleceğidir. HDP darbelerden beslenen faşist iktidar yapıların karşısında tam demokrasi ve katılımcı siyaset programı ve vizyonuyla yeni bir merkez, demokratik bir sembol olmuştur. Bu merkezi dağıtmak ve bu programın sembolü olmuş siyasetçileri tasfiye etmek isteyenler başarılı olamadı, olamayacaklar. Çünkü HDP fikri ve mücadelesi bayrağındaki o ağaç gibi kısa sürede serpilip kök salmıştır. Kökleri sağlam, ufku açık bir siyasi ve ahlaki harekettir. Düşmanlık ve dikta saldırılarıyla, esaret ve baskı uygulamalarıyla durdurulamaz, geri çekilemez. İşte bir yıl boyunca bu durmayan, durdurulamayan siyasi iradenin yolunu, hiç sapmadan kendi yatağından akışını gördü dost düşman.

Elbette yine yükümüz kurşun gibi ağır, elbette bütün zalimler yenilmedi, mazlumlar nihai zaferine henüz kavuşmadı ama direne direne kazananlar var. Bugüne dair azim ve kararlılık, geleceğe dair güven var, HDP var.

Neyle karşı karşıya kalırsak kalalım bizleri güçlü kılan bunlara duyduğumuz güvendir, birliğimize ve büyük insanlığa inançtır; yarını görüyor, yarına yürüyor olmaktır.

Fakat zehirli bir iktidar gücüne dönüşenler, bırakın geleceği, artık burnunun ucunu göremiyor. Müzakere masasını devirip memleketi karanlık bir savaşa sürükleyenler, Sayın Öcalan’a uygulanan mutlak tecritle ateşe benzin dökenler, binlerce HDP’liyi tutuklayan, belediye eş başkanlarına, milletvekillerine rehin muamelesi yapan ve haktan, özgürlükten, hukuktan yana taş üstüne taş bırakmayanlar yarınını göremediği için bu kadar şirazeden çıkıyorlar.

Dahası saray-AKP iktidarı kendisiyle birlikte bütün Türkiye halklarının geleceğini karartmaya doğru gidiyor. Bu gidişi durduracak olan en geniş demokrasi ve özgürlük güçleri antifaşist mücadele dinamikleridir. Baskı, hile ve tasfiye saldırılarının ortasında boy veren “hayır” iradesi, haklı olanlarına aynı zamanda güçlü olduğunu da göstermiştir. Bu gücü yine birlikte büyüteceğiz. İnsanca yaşanabilir bir ülke ve güven duyacağımız yarınları birlikte başarabiliriz.

Bizler dışarıda olduğu gibi içeride de demokratik siyasetin başarısı, halklarımızın bugünü ve geleceği için direnmeyi sürdürüyoruz. Bu direniş sadece bir başarı gayesi için değil, büyük bir onur davası içindir. Bizleri seçen, iradesini sözüne emanet eden halklarımızın, emekçilerin, kadınların siyasi onur ve saygınlığını yere düşürmemek içindir. Belki birçok yetmezliğimiz oldu, olabilir ama asla halkımızın, seçmenlerimizin onur ve saygınlığını yere düşürmedik, düşürmeyiz. Yurttaşların oyu ve iradesiyle oluşan Meclisi faşizme kötü bir fon hâline getirenler, kendi partilerinin seçilmişlerini dahi tehditle, baskıyla istifa ettirenler, 85 belediyeye işgal gücü gibi çöreklenerek haktan ve siyasi ahlaktan yana bütün sıfırları tüketenler, temsiliyet görevi ve onur bağlantısı kuramazlar, bu değerler için direnmenin ne anlama geldiğini bilemezler ama bilenler var, bilinçle ve inançla kazanmak için yürüyenler var.

Tutuklandığımız ilk günlerde ‘Bizleri, HDP’yi tutsak edecek bir hapishane yok.’ demiştik. Bugün de gururla diyoruz ki: ‘Öyle bir hapishane yok.’ Bir yıl boyunca sadece hapsedebildiler, tutsak edemediler. Teslim alamadılar, irademizi bükemediler, bilinç ve cesaretimizi karartamadılar, neşemizi, ışığımızı söndüremediler.

Bizler hapsedilen, milletvekilliği düşürülen, darbeyle görevden alınan kadın siyasetçiler diz çökmeyerek zalim iktidarlara dert olan bir halkın soyundan ve geleneğinden geldiğimiz için mutluyuz, gururluyuz. Her yerde ayakta, her yerde görevimizin başındayız.

Zalimlere dert, dostlara selam olsun.

Özgürlükte görüşmek üzere.

                                                                                                                                Figen Yüksekdağ

                                                                                                                                Van Milletvekili”

(HDP sıralarından alkışlar)

Hak mücadelesinde, özgürlük bahsinde, mazlum ve zalim ayrımında burada söylenen şeyler dağlar ve nehirlerle aynı yaştadır. Bunların hakikati dünyanın en kadim hakikatlerindendir.

Bu siyasi darbenin birinci yılında, öncelikle seçilmiş belediye eş başkanlarımız, il, ilçe yöneticilerimiz, milletvekillerimiz, partililerimiz ve değerli eş başkanlarımızı buradan özgür yarınlara olan inancımızla onların mücadelesini, onların bize bıraktığı bayrağı yere düşürmeme, bir santim bile irtifa kaybettirtmeme kararlılığıyla grubumuz adına demokrasiye inanan, ortak vatana, özgür bir geleceğe inanan herkesle beraber saygıyla özlemle selamlıyoruz. Öncelikle bu baki selamımızı iletmemiz gerekiyor.

Sonra, “Neydi bu işlerin aslı?” meselesine dair birkaç şey söylemek gerekiyor. Bu 4 Kasım darbesi başlangıç tarihi olarak 7 Haziranı işaret etmektedir. 7 Haziran bu ülkede, bu ülkenin yakın dönem siyasi geçmişinde hiçbir zaman yaşanmamış bir olgunlukla sağcı-solcu, zengin-yoksul, mülksüz, emekçi, genç, kadın-erkek üzerinde büyük bir umut dalgası yarattı. İlk defa insanlar geleceğe dair umutla bakabilmenin erincini yaşadılar.

Onun dışında, Türkiye İşçi Partisinin Parlamento deneyiminden sonra ilk defa mazlumlar, yok sayılanlar, ötekileştirilenler kendileri olarak bu Mecliste bir kürsü sahibi, bir söz sahibi oldular. Seçilen milletvekillerinin oranına baktığınızda, cumhuriyetin parlamenter tarihinin ve bu ülkenin tüm tarihinin en yüksek kadın temsiliyetini gördüler burada. Karar süreçlerinin tümünde kadınların eşit, zaman zaman daha fazla söz sahibi olduğu bir yapının pratiğini gördüler burada, hayata geçmiş hâlini gördüler. Bütün bunlardan önemlisi, barışa dair bir umudun giderek daha da filizleneceğini, kök salacağını gördüler. İlk defa bu Parlamentoda işsiz bir insanın milletvekili olabileceğini, tek kuruş harcamadan buradan vekil olarak halkını temsil edeceğini, bir işçi emeklisinin, bir memur emeklisinin, bir dar gelirlinin de parlamenter olabileceğini gördüler. Bunlar cumhuriyet tarihinde çok fazla, bu yaygınlıkta hele hiç yaşamadığımız bir fotoğraftı. Bu fotoğraf bir dönüşüm hareketi olan, başta bu dönüşüme kendisini, temsiliyetlerini büyük tartışmalar yürüterek kendisinden başlayarak dönüştüren ve bu ülkedeki teklik, düşmanlaştırma, ötekileştirme, yok sayma, nefret dili gibi kavramların tümünü tarihin çöp sepetine atmaya aday bir dönüşüm hareketinin dalga dalga gelmekte olduğu gerçeği bu ülkenin egemenlerini dehşete düşürdü. “Buna bir önlem alınması gerekir.” dediler. Tarihte Baba İshak’ın direnişi neyse HDP’nin kendisini ikiye katlayarak ve yine cumhuriyet tarihinde kendi çeperinin dışında oy alabilme imkân ve kabiliyetine sahip olarak gelmesini engellemek gerektiğini düşündüler. Bugün, Seyit Rıza’nın direnişi, Baba İshakların direnişi, Mahirlerin, Denizlerin direnişi ne ise HDP’nin direnişi ve kendisini buraya taşıması da öyleydi. Dolayısıyla karar 7 Haziran akşamı verildi. Karar 7 Haziranda halkın huzuruna çıkmaya cesaret edemeyen, ortadan kaybolan egemenler tarafından buna bir “dur” denilmesi gerektiği söylendi.

Ben barış ve müzakere heyetini bugün itibarsızlaştırılan, barış ve müzakere süreçlerini yürüten heyetin üyelerinden birisiydim. Hayatımızın en onurlu işleri arasındadır. Birçok kesimle görüşüyorduk. En temelden karşı çıkan bile son tahlilde kaygılarını belirtip “İyi bir şey yapıyorsunuz, inşallah finale ulaştırabilirsiniz.” diyordu.

Şu gerçeklik orta yerde apaçık duruyor: Bugün, kürsüde, her çıkan belli bir ezbere yaslanarak söylüyor. Aramızda, biraz önce uyuşturucu meselesinde, ne kadar özgün, ne kadar bilimsel bir yaklaşım getiren, yoldaşı olmaktan onur duyduğumuz bilim insanı Sayın Sancar bu konularda Türkiye'de sayılı akademisyenlerdendir.

Çatışma sonrası çözüm süreci yaşayan ülkeler hakikatine bir baktığımızda, hem çatışmalı süreçlerde hem çatışma sonrası çözüm süreçlerinde bu ülkede ne yaşanmışsa aynısı yaşanmış yüzde 80’inden fazlasında. İstatistikleri var, meraklısı çok çabuk ulaşabilir. Nedir o? Barışa bir el atımı mesafesinde yaklaşıldığında, tekrar eski koşullara, hatta yer yer eskiyi de aratacak koşullara dönmek. Türkiye bir tek yönüyle nevi şahsına münhasır. O, yüzde 80 ülkenin tamamında, bu provokasyonlar nereden gelirse gelsin, bu yeniden eski statükoya dönme çabaları ve bunu tetikleyen olaylar sadece müzakereyi, görüşmeleri, demokratikleşme ve barış arzusunu daha da çoğaltmakla sonuçlanmış. Bizde, sürecin sonlanması için bir gerekçe olarak söyleniyor: “Siz de şunu yapmasaydınız. Siz de onlar da bunu yapmasaydı. Bunlar da şunu demeseydi.” Erenler, bunların hepsi çatışma süreçlerinde görüşmeleri daha da hızlandırmanın, daha da cesur adımlar atmanın gerekçesidir, yeniden savaşa dönmenin gerekçesi değil. Bugün, ağzını açan herkes bir savaş diliyle ve onun argümanlarıyla konuşuyor. Buradan bir yola varılmış olsaydı, dünyada bir tane örneği olurdu, ülkemizde bunu gösterecek bir karine olurdu. Yok.

Dolayısıyla, benden önce ana muhalefet sözcüsü sayın grup başkan vekili bir çağrı yaptı, bütün kalbimle desteklediğimi buradan partimiz adına beyan ediyorum. Evet, getirin Meclise. “Bir komisyon kuralım.” diyorsunuz, Sayın Altay, hiç buna da gerek yok. Yasa yaptık hep birlikte, orada onun alt yönetmelikleri çıkarılamadı, çıkarılmadı. Bu, Hükûmetin bir sorumluluğu, vebali ve suçudur. Bununla ilgili yönetmelikler, bununla ilgili kurum ve kurullar oluşturulacaktı tıpkı bugün uyuşturucu meselesinde olduğu gibi. Neredeyse, belli istisnaları dışında tutarsak, büyük bir mutabakatla geçti Meclisten. Gelin bunu yapalım. Türkiye’de her kurum, iş adamı dernekleri dâhil herkes inisiyatif aldı. İnisiyatif almayan tek kurum bu ülkenin Parlamentosu. Bunu kendimize yakıştırabiliyor muyuz?

Şu hâle bakın, Meclis dediğimiz yer artık bir televizyon stüdyosu işlevinde. Burası, dışarıda kısıtlanan sesimizi, bir televizyon kamerası gibi, halkla paylaşabileceğimiz bir kürsü, bunun ötesinde hiçbir işlevi bırakılmamış. Alın OHAL’i, alın bugün getirilen torba yasa tekniğini, bu Hükûmetin elinde bir taşı bir taşın üstüne koyabilecek imkân ve yeteneği kalmamış. Kalsa başka türlü davranırdı. OHAL’le ülke idare etmek hüner midir? İstisna bir şeyi yıllara yayılan ve ne zaman biteceği de belli olmayan bir şekilde bir yönetim enstrümanı olarak kullanmak siyasetçilik midir? Bu kadar hikmetten, bu kadar irfandan, bu kadar Osmanlı’dan bahsediyorsunuz; 15 tane adamıyla bütün Mısır’ı on beş yıldan fazla idare etmiş bir anlayış nere… 15 kişi göndermiş, hatta bir yoruma göre 2 kişi. Bir de sizin bütün devletin valilerini, devletin bütün güvenlik kurumlarını, yargısını kendinize kul köle ettirdiğiniz, onun dışında statünün dışına hiçbir şekilde çıkmaya cesaret edemeyen, belediye başkanlarının bile kendileri olamadıkları… Biz kayyumdan şikâyet ediyorduk, vallahi artık kayyumu demeyeceğiz. Kendi partinizin belediye başkanı çıkıyor, “Ailemi tehdit ettiler.” diyor. Bu, siyaset değildir, bunun literatürde bir tane adı vardır, ona da “zorbalık” denir. (HDP sıralarından alkışlar) Demokrasiyle, partiyle, politikayla bunların ilişkisini kurabilecek bir tane enstrüman sunamazsınız. Bu hüner değil, siz çekilin, bunu askerler de zamanında yapıyordu. Bir şekilde, bugünleri de görecek miydim? Sizden de daha iyi yapıyorlardı, bir parça demokratik hayâ ve edebi gözetiyorlardı. Bir gazete kapatıldığı zaman dünyanın işi oluyordu, en fazla iki gün sürüyordu. O koşullarda yayın yapabilen özgür bir basın vardı, bugün içerideki gerçek gazeteci sayısı dışarıdaki gazeteci sayısını geçmiş durumda. Siz buna “yönetim” mi diyorsunuz, siz buna “demokrasi” mi diyorsunuz?

Ağzınızı açıyorsunuz, demokraside olmayan bir biat kültürü. Burada biraz önce hayâ ettim ya, “Allah’ımıza hamdolsun, safkan Türk otomobili yaptık.” diyor. Herhâlde Cenab-ı Hak kendine bir tek bunun için dua edileceğini hesaba katmamıştır diye düşünüyorum. Sonra grup başkan vekili düzeltti: “Yerli ve millîyi kastetti.” dedi. Yerli ve millîyse buğday bu topraklardan bütün dünyaya neşet etmiş. Mezopotamya’nın buğdayı, Kastamonu’nun siyez buğdayı -14 kromozomlu- dünyada eşi menendi bulunmayan sadece Anadolu’ya özgü 2 buğday türü. Peki, bugün var mı? Yok. Meksika’nın tohumunu, İsrail’in tohumunu alırken yerliliğiniz, millîliğiniz aklınıza gelmiyor, bugün sarayda elhamdülillah yerli otomobil, safkan otomobil yapılmış, buradan da şükür duasına çıkılıyor. Bu mudur kabiliyet, bu mudur yönetim şekli?

Elbette ki böyle bir yapıda HDP’ye tahammül edilemeyecek çünkü bizim dışımızdaki hiçbir muhalefet partisi meselenin bu gerçekliğini bu çıplaklıkta dile getirmiyor. Bir “Kürt” diyorsunuz, bir bakıyorsunuz bütün muhalefet hizaya geçmiş. Bir “terör” diyorsunuz, bütün muhalefet hizaya geçmiş. Ne anlıyorsunuz terörden, gelin bunu konuşalım, hakiki çareler üretelim. “Bunun da çaresi daha fazla ve gerçek demokrasidir.” diyoruz, hepiniz dut yemiş bülbüle dönüyorsunuz. Yerli ve millî arayacaktıysanız bu ülkede şeker pancarını, tütünü, buğdayı kısıtlayan yasaları alıp elinizin tersiyle bir kenara atacaktınız. Siz bu yasakları daha da kavileştirdiniz. Bugün Adıyamanlı kan ağlıyor. Herkes seçmenine selam gönderiyor, ben de memleketime göndereyim. (HDP sıralarından alkışlar) Bir toprakta ne ekeceğine başkaları karar veriyorsa orada yerli ve millîlikten bahsedenin alnını bile karışlamazlar “Hadi oradan ya, git başka bir mevzudan bahset.” derler. (HDP sıralarından alkışlar) Bu mudur sizin yutturmaya çalıştığınız? Mızrak çuvala sığmıyor. Onun için büyük bir gerilim var…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, bir dakika daha ek süre veriyorum size.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - …bu gerilim de bizde yok. Biz yarınlara büyük bir umut, moral ve coşkuyla bakıyoruz. Demokrasi güçlerini birleştirdiniz, artık eskisi gibi “Kürt” dediğinde hizaya girmeyenler de var. Artık KHK mağdurları, emekçiler, işsizleştirilenler, geleceksizleştirilenler dediğinizde bizimle yan yana durmayı bir erdem sayan, bundan kaçınan insanların yanında artık çoğunlukta. Onun için, biz umutluyuz.

Bu gerilim nerede? Bu gerilim sizlerde, sıralarınıza bakınca bunu görüyoruz. AKP’li milletvekili olmanın şartlarını çok aza indirdiniz. Kimin geçmişinden şüphesi varsa “Elhamdülillah Reis” diyor hemen arkasından kulislere geçiyor. Bununla demokratik de olunamaz, bununla bu memleketin sorunlarına çare bulunmaz, yerli ve millî hele hiç olunamaz. Yolu bellidir: Yerli ve millî olacaksanız, yerli ve millî bu topraklarda tarihi sizden çok daha kadim olan bütün halklarla, inançlarla barış içinde bir arada ortak bir geleceğe yürümenin yollarını arayacaksınız ki ben size yerli diyeyim. Şimdi, size söylenecek tek şey: Yersizliktir. Bununla müsemmasınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.17

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan konuşacak.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (1/884) esas sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının değerlendirmesini yapmadan önce, ekonomide ve özellikle kamu maliyesinde hangi koşullar altında hazırlandığına göz atmakta bir yarar görüyorum. Bunu yaparken tabii ki ülkemizin içinden geçmekte olduğu iç ve dış konjonktürün etkisini gözden kaçırmamak gerektiğine de inanıyorum. Ancak şartlar ne olursa olsun, doğru tespiti yapamaz isek, doğru teşhisler koyamaz isek tedavi yerine -amiyane tabiriyle- pansuman yapılırsa ülkemizin sorunlarının büyümesinin engellenmesi hemen hemen mümkün olmaz.

Gerek kanun tasarısının gerekse bütçenin Komisyonda görüşmeleri sırasında ifade ettiğim bir husus var: Mali disiplinden ödün vermek çok kolay fakat telafisi bir o kadar sancılı, meşakkatli ve uzun olur Sayın Bakanım. Siz daha bütçe görüşülmeden önce böyle bir meşakkatli işe girmek zorunda kaldınız. Bunu niçin söylüyorum? Hakikaten kamu maliyesinde birtakım sıkıntılar baş gösterdi, sizin işiniz de zor. Hatta dün Mehmet Şimşek Bey’e de takıldım. Bir anlamıyla Maliye Bakanının hiç şeye ihtiyacı yok. Geneli görüşülürken burada, bakıyoruz, bütçeyi sunarken Sayın Bakan -bakıyoruz dedim- Mehmet Şimşek Bey oradan bir açıklama yapmış, fırlıyor, içeri gidiyor. Bir taraftan geneli üzerinde görüşmeleri yapıyoruz, bizim hemşehrimiz ekonomiden sorumlu Bakan -e, adı Ekonomi Bakanı- Sayın Zeybekci bir açıklama yapıyor, tasarının tam hilafına bir şey, Maliye Bakanı yine çıkıp gidip bakmak zorunda kalıyor. Tabii, bunu Kabine içinde iyi istişare ederseniz, senkronize bir çalışma götürürseniz dışarıya da güven telakki edersiniz. Özellikle sizin açınızdan yapılacak işler ekonomik açıdan fevkalade kolaylaşır. Sizin açınızdan bunların kolaylaşması demek, milletin işinin rahatlaması demek.

Millet şu anda rahat değil Sayın Bakanım, bunu siz de biliyorsunuz ki bu tasarı geldi. Türkiye’de özellikle biraz önce “Mali disiplinden ödün vermek çok kolay, toparlanması çok zor.” dediğim olayda, esasen geçmişte bürokrat olarak da, siyasetçi olarak da -sizler belki siyasetçi olarak yeni yaşıyorsunuz ama- gördüğümüz, yaşadığımız çok acı tecrübeler var. Bu oraya doğru gidiyor.

2002 yılında 57’nci Hükûmetin, siyasi bedelini ödeyerek hayata geçirdiği yapısal tedbirler sayesinde bir on seneyi, yedi sekiz seneyi rahat geçirdiniz ancak bir süredir ekonomide ve kamu mali yönetiminde zafiyetlerin ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz. Ekonomide dengeler sarsılıyor.

Sayın Bakanım, ben ne zaman görsem, AKP’ye mensup milletvekili arkadaşlar, komisyon üyeleri, sayın bakanlar 2002’yle mukayese ediyorlar. Elbette on beş sene gibi bir iktidar döneminde 2002’ye kadar gitmekte fayda var. Ya, o kadar uzağa gitmeyin Allah’ınızı severseniz, gelin 2008, 2009’dan şimdi mukayese edin.

İki kere millî gelir hesaplarında revizyon yapmanıza rağmen, kişi başı 10.500 dolar gelir seviyesini ne yapamadınız, geçemediniz; neye rağmen, 2 kere millî gelir hesaplamasında revizyon yapmanıza rağmen.

4,5 milyon, Türkiye’ye misafir olarak kabul ettiğimiz insanlar; ki bu benim rakam olarak telaffuzum değil, Sayın Akdağ’ın, Sayın Başbakan Yardımcısının ifade ettiği rakam; bu sene, bu revizyona rağmen millî gelir 10 bin dolar düzeyine ancak geliyor.

Şimdi, ekonomide dengeler sarsılıyor. Bundan Türkiye, siz, biz, muhalefet partileri, hepimiz etkileniyoruz. Türkiye’de yalnız şu anda sizin iktidarınız döneminde sıkışmaya başladığımız bir alan daha var, Türkiye’de dış ticaret ve cari işlemler dengesi açığı vakıa idi. Kabul edelim etmeyelim ama genel kabul görmüş bir şey, kamu maliyesi açısından kamu mali disiplininin Türkiye’de bir miktar dış açığa rağmen iyi gittiği, iyi yönetildiği ifadeleri, kabulü, dışarıda da içeride de bir politika aracı olarak kabul görüyordu ancak şimdi görüyoruz ki özellikle bu yıl kamu mali disiplininin resmen darmadağın olmaya başladığını görüyoruz, burada birtakım sıkıntılar baş gösteriyor. Bunun ilk meyvesi, 2018 yılı bütçesi görüşülmeden önce böyle bir tasarıyı getirip hem 2017 yılını kurtarmak hem de 2018 yılının neyini, bazını biraz düzeltmeye çalışmak açısından bir faaliyette bulundunuz. Bir yandan bütçe açığı hızla artıyor, bir yandan dış ticaret açığı büyüyor, dolayısıyla cari açık da yükseliyor. Her şeyi iyi gösterme gibi bir alışkanlık edindi AKP hükûmetleri. Bunda bir sıkıntı var, bunu bir değiştirelim, kötüye de kötü diyelim. Birkaç gün önce TÜİK açıkladı, dış ticaret açığı yüzde 85 arttı. Sayın Başbakana İstanbul’da Ekonomi Bakanı veya diğer arkadaşlar açıklattırıyorlar, ne, geçen ay için son on yılın en yüksek neyi? En yüksek ihracat değeri. Ya, Allah’tan korkmak lazım, ihracatın hangi hâlde olduğunu hepimiz biliyoruz; iktidar da biliyor, muhalefet de biliyor, bütün dünya biliyor. Böyle sıkışık bir durum var.

Bir taraftan 2017 yılında yüzde 7 seviyesine ulaşarak dünyada rekor kıracağı söylenen büyümenin ne istihdama ne rekabet gücüne ne de dış ticaret dengesine yansıdığını görüyoruz. Yok böyle bir şey, olsa görürdük zaten. Dolar bazında kişi başına düşen millî gelirin 2009’dan beri yükselmediği de bir vakıa. Çok sevdiğiniz, kişi başına dolar bazında yurt içi hasılayı bile dolarla hesap etmekten vazgeçtiniz, zor geliyor. Döviz kuru, enflasyon ve faizler almış başını gidiyor. Makro dengeler, bütçede kaynak harcama dengesi, dış ticarette ithalat-ihracat dengesi hızla bozuluyor. Enflasyon ve faizler dünya ortalamasının üzerinde. Reel sektörün faiz borçluluğunun çok yüksek seviyelere geldiğini görüyoruz. Ekonomide kısa vadeli finansman ihtiyacı 211 milyar dolara ulaşmış durumda. Bunun 179 milyar doları kısa vadeli dış borçlar, bunun da yüzde 85’i özel kesimin, reel sektörün dış borcu. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 59’lara kadar düşmüş. Buna bağlı olarak dış ticaret açığının yüzde 85 arttığını görüyoruz. Siz hakikaten emek sarf ediyorsunuz, konuşuyorsunuz, bir şey ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz, başka bir bakanın ifadesiyle, burada yazılan çizilenin güvenilirliği, ciddiyeti maalesef kalmıyor.

İç ve dış açıkların finansman sorununa dönüşmemesi gerekiyor. Piyasalarda yaşanan gelişmeler değerlendirildiğinde, ülkemiz için bir risk algısı yaratmak kolaylaşıyor. Dövizdeki bu gelişmeler bunu çok net bir şekilde gösteriyor. Bu durum da bazı çevrelerin ekmeğine yağ sürüyor. Milliyetçi Hareket Partisinin gerek seçim beyannamelerinde, Meclis kürsüsünde ve her fırsatta ifade ettiği gibi, Türkiye’nin sürdürülebilir ve yüksek büyüme kapasitesini ortaya çıkartacak; yatırım, istihdam ve ihracatı artıracak, gelir dağılımını düzeltecek, üretim ve ihracat yapısını değiştirecek, dış ticaret dengesinin sağlanmasını gözetecek yeni bir modele; inşaatın, ithalatın önünü açan değil, üretimin, rekabetin, ihracatın önünü açan, üreten bir ekonomi anlayışına ihtiyacı var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelinen bu noktada kamu maliyesi alarm veriyor. 2017 yılında faiz dışı açık verilecek. Merkez yönetim bütçe açığı yurt içi hasılanın yüzde 2’sine ulaşacak.

Şimdi, Sayın Bakanım, siz oradasınız. Hakikaten, kurumların üzerine ne yapıyorsunuz, yüzde 2 ilave vergi yükü koyuyorsunuz. Faizler düşsün diye de bir başka Sayın Bakanımız ne yapıyor? Bu faizlerin düşmesi için bir öneri getiriyor. Bilmiyorum katılıyor musunuz onun görüşüne, katılmıyorsunuz değil mi? Çünkü o Komisyona geldiğinde söyleyeceğim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Söyleyin, söyleyin.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Katılmıyorsunuz, biliyorum, dediği doğru değil çünkü, bu tarafı görmüyor ama maalesef, bu tasarının buraya gelişinde imzası var. Dün Sayın Şimşek’e “Ya, Allah rızası için, siz bunları Bakanlar Kurulunda görüşüp ‘Ya, şunu da söylemeyelim, kamuoyunda yanlış bir algı ortaya çıkıyor, bunu da böyle yapmanın bir anlamı yok.’ demiyor musunuz?” diye söyledim. Hatta ben Sayın Şimşek’e “Bir gecede tasarrufların millî gelire oranının 10 puan arttığı bir ülke görmedim.” dedim. Ben yedi sekiz sene önce ilk bakan olduğunda Sayın Şimşek’e buradan tasarrufların ileride çok büyük problem olacağını, çok büyük sıkıntılar getireceğini söylediğimde, oturduğunuz koltuktan müstehzi bir şekilde alkışladı. Her sefer söylüyorum, o zaman hafife aldın, şimdi başında; bireysel emeklilik nereden nereye geldi. Şimdi zorunlu yapacak, yok çünkü imkân yok. Siz istediğiniz kadar “Tasarruflar millî gelirin yüzde 25’ine geldi.” deyin. Geldi mi? Hesap değiştikten sonra geldi, hesapla geldi, kitabi geldi ama vatandaşta öyle bir şey yok baktığınız zaman, bir düzelme yok.

Şimdi, kamu kesiminin borçlanma gereği 2016 yılında millî gelirin yüzde 1’i seviyesinde; 2017 yılında 2,5 kat artıyor, yüzde 2,4 seviyesine yükseliyor. Hazine nakit dengesi eylül ayı itibarıyla toplam 40,4 milyar TL açık veriyor. Baktığınızda, hazinenin ilk dokuz ayında nakit açığının çok üzerinde borçlanıyorsunuz. Eylül ayı itibarıyla hazinenin toplam nakit açığı 40,4 milyar lira olmuş; buna karşın, dokuz ayda yaptığı net borçlanma miktarı 67,4 milyar TL. Bu borçlanmanın gerekçesi de çok net bir şekilde ifade edilmiyor. Sizi kızdırdılar, açıklamaktan vazgeçtiniz geçen gün.

İlk dokuz ayda 32 milyar TL olan bütçe açığının yıl sonu gerçekleşme tahmini 61,9 milyar TL. 2017 yılı bütçesinde başlangıçta 11 milyar TL faiz dışı fazla öngörülmüşken 2017 yılı sonuna kadar 4,2 milyar TL faiz dışı açık ortaya çıkmış. Bunu bekliyorsunuz. 2018 bütçesinde öngörülen açık da 68 milyar TL. Geçmiş torba yasalarda çıkartılan vergi aflarının, verilen hesapsız ve verimsiz teşviklerin, önceliği dikkate alınmadan yapılan büyük kamu yatırımlarının, kamunun hesapsız, israfa varan harcamalarının ağır faturasıyla karşı karşıya kalındığı bugün görülüyor.

2018 yılı bütçesi de harcama-gelir dengesinin gözden çıkarıldığı, yüksek bir bütçe açığının hedeflendiği, borçlanma ve faiz giderlerinin artacağı bir bütçe olacak maalesef. Üstelik, 2018 yılında da bütçe tahminlerinin tutturulamayacağı, bütçe açığı ve finansman ihtiyacının öngörülenden yüksek gerçekleşeceği Hükûmet tarafından da görülmüş olacak ki, bütçe kanunu öncesi bu torba yasa Meclise getiriliyor.

Sayın Bakanım, orta vadeli programı konuştuk, daha dün Merkez Bankası sizin orta vadeli programı deldi.

Buradalar mı Sayın Bakan? Delmediniz mi? Enflasyonla delmedi mi?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Siz söyleyeceğinizi söyleyin, biz cevabımızı verdik.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Ona ayrı söyleyeceğim var, onun da istihzalı konuşmaları vardı burada. Dün deldi. Merkez Bankasına hiç sormadınız mı “Bu niye böyle?” diye Sayın Bakan?

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

Genel Kurula hitap edin Sayın Ayhan.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Bunlar da Genel Kurulun üyesi Sayın Başkanım. Bunu daha önce sizinle, ilk Başkan seçildiğinizde de konuştuk. İkisi de…

BAŞKAN – Karşılıklı konuşma oluyor.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Tamam, karşılıklı olmasın.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin lütfen.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – İkisi de Genel Kurulun üyesi, kabul etmiyorsanız bilmem.

BAŞKAN – Ben gerekli ihtarda bulundum. Siz istediğiniz gibi davranabilirsiniz.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Kanun tasarısı 130 asıl madde ve 3 geçici madde olarak Komisyona geldi. Görüşmeler sırasında AKP Grubunun önerileriyle 21 madde tasarıdan çıkarılmış, 16 yeni madde ilave edilmiş.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, orada kimse yok ki kiminle konuşsun?

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Nihayetinde 125 asıl madde ve 2 geçici madde olarak kabul edilmiş. Tasarıda, 35 madde öngörüyle değiştirilmek suretiyle, 5 madde redaksiyonla, 85 maddeyse aynen kabul edilmiş.

Komisyon Başkanı, Allah var, iyi duruyor. Ne kadar lüzumsuz addettiği, kurumların ciddiyetine önem addetmediği hususları çıkartmak için gayret sarf etti. Allah var, yüzüne de arkasına da…

Şimdi, kanun tasarısı; motorlu taşıtlar vergisi, kurumlar vergisi, gümrük vergisi, gelir vergisi, özel iletişim vergisi, katma değer vergisi, Harçlar Kanunu, hazine borçlanma limitinde artış, iletişim sektöründe bazı firmalar için vergi ve ceza alacaklarına ilişkin af düzenlemesi -ki bu epey adamı yakar öbür tarafta, bu tarafı bilmem- köy yerleşim yerlerine ilişkin düzenlemeler, batık ve atıl gemi ve sivil hava taşıtlarına ilişkin düzenlemeler, turizm teşvik düzenlemeleri; fikir, sanat eserleri, amme alacakları, vakıflar, bahis ve şans oyunları, madencilik sektörü, enerji sektörü, organize sanayi bölgeleri, Merkez Bankası ve bankacılık, yaz saati uygulaması, pek çok farklı alanda kanunları değiştiren düzenlemeleri içeriyor.

Şimdi, bunun torba kanun uygulamaları sonucu… Bu düzenlemelerin pek çoğu Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kendi ihtisas komisyonlarında ele alınarak gerekli teknik değerlendirmenin yapılması ihtiyacı olan düzenlemelerdir. Aciliyeti var, getirdiniz. Şimdi, bunlar ne yapılacak, görüşülecek ama burada özellikle söylemek istediğim bir husus var, belki vakit yetmeyecek: Bütçe dengesi karşısında, bozulan bütçe dengesi karşısında bu torba kanunla getirilen tedbirler maalesef eksik ve hatalı; daha fazla borçlanma ve mali disiplinden uzaklaşma, daha fazla vergi, daha fazla yüksek enflasyon, daha yüksek faiz, daha düşük yatırım ve istihdam olarak ileride size geri dönecek.

Şimdi, uzatmak mümkün ama kanun tasarısının ülke menfaatlerine en uygun ve zamanlı bir şekilde değerlendirilmesinin sağlanması lazım. Amacımız hakikaten kuru kuruya muhalefet etmek değil; bu, iktidarın sıkıştığı alanda ülkeyi sıkıştırdığı ve bundan çıkış için bunun biraz ayıklanması gerektiğini de düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Sayın milletvekilleri, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel konuşacak.

Buyurun Sayın Temizel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

502 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım ancak sözlerime başlamadan önce, Hakkâri’de şehit düşen canlara Allah’tan rahmet, kalanlara da başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, buradaki notlarıma “Dinlemekten bıkmadığınız” diye başlıyordum ama dinleyen olmadığı için, o nedenle bıkılmıyor belki de. Aslında, ısrarla, bu torba yasalarla ilgili görüşmelere bütün milletvekillerinin gelmesini zorunlu tutmalı, iki defa torba yasa görüştükten sonra bir daha torba yasa getirmeye kimse cesaret edemez o zaman.

Değerli arkadaşlar, artık torba yasaların kalitesi konusunu konuşmaktan bıktık, konuşmayacağız. Nasıl olsa demokrasilerde yasa yapma yetkilerini gelecekte inceleyenler, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Millet Meclisinde yasalar böyle yapılır.” diye tarihe not düşecekler ancak kod kanun olarak düzenlenmesi gereken birçok hükmün bir torbaya sıkıştırılmasının artık anlamının kalmadığını, mürekkebi kurumadan bu kanunları yeniden değiştirmek zorunda kalacağımızı; özellikle de tebliğ ve genelgelerle düzenlenmesi gereken, çözüm bulunabilecek birçok konunun çok uzun, genelge gibi, tebliğ gibi maddelerle düzenlenmesinin yasa yapma tekniğiyle uzaktan yakından ilgisinin olmayacağının altını bir defa daha çizmek istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu torba yasayla öncelikle vergi düzenlemeleri yapıyoruz. Kurumlar vergisi oranını yüzde 10 artırıyoruz, yüzde 20’den yüzde 22’ye çıkartıyoruz, motorlu taşıtlar vergisini artırıyoruz, gazozculardan ÖTV alıyoruz, özürlülerin kullandığı araçlardan daha önceden muafiyet nedeniyle alınmayan vergilerde muafiyet sınırlarını daraltıyoruz. Bütün bu düzenlemeler bu tasarının içerisinde var ancak bu vergi düzenlemeleriyle ilgili genel bir değerlendirme yapmadan önce bir konuyu sizlerin dikkatine sunmak, daha sonra da bu vergi düzenlemelerini o açıklamalar çerçevesinde vicdanlara havale etmek istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, vergi düzenlemeleri ekonomik gereksinimlerden doğar, dolayısıyla da ekonominin gerçek durumunun belirlenmesi ve bu gerçeğin ortaya konulması, vergi kanunlarının yapılması sırasında farklı seçeneklerin oluşturulmasına zemin sağlar. Aksi takdirde, o veriler bilinmeden yapılan düzenlemelerin doğru mu, hakkaniyetli mi ve özellikle de eşitlik ilkesine uygun olup olmadığını bilmek mümkün olmaz. Bu değerlendirmelerden sonra ancak milletvekilleri bu düzenlemelerin hakkaniyetli olduğuna, dolayısıyla çıkarılmasının gerekip gerekmediğine karar verebilirler.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz nasıl bir ekonomi için düzenleme yapıyoruz yani ekonomimizin durumu ne? Biliyorsunuz, Türk ekonomik verilerinin temelini oluşturan seriler Türkiye İstatistik Kurumu tarafından değiştirildi. Yeni seriyle yapılan bütün göstergelerde bir de baktık ki biz son beş sene içerisinde birdenbire zenginleşmişiz, ulusal gelirimiz yüzde 19 artmış son beş sene içerisinde, zenginleşmişiz. Buna bağlı olarak millî gelirimiz 1,9 trilyondan 2,5 trilyon liralara yaklaşmış 2016 tarihi itibarıyla. Yatırımlarımız da yükselmiş, yüzde 29,5 olmuş. Cari açık -bu rakamları pek değiştiremiyoruz, direkt olarak gümrük verilerinden falan aldığımız için- 3,2’ye gelmiş. Kısacası, ekonomimiz birdenbire yüzde 29 oranında yatırım yapan, cari açığı yüzde 2 olan güçlü bir ekonomi hâline gelmiş.

Değerli arkadaşlar, millî gelir hesabının muhasebesinde bir denklem vardır, bilirsiniz onu. Toplam yatırımlar, ulusal tasarruflar ve cari açığın toplamına eşittir. Dolayısıyla toplam yatırımlardan cari açığı çıkarırsanız geriye tasarruflar kalır. Biraz önce verdiğim iki rakamdan yani 29,5’tan 3,2’yi çıkardığınız zaman bizim ulusal gelire göre tasarruf oranımız yüzde 26,3 olur. Şimdi, bu durum karşısında biz toplam yatırımlarının millî gelire oranı yüzde 29,5, tasarruf oranı yüzde 26,3, cari açığı yüzde 3,2 olan bir ekonomiyi konuşuyoruz. Hâlbuki eski seriye göre aynı verileri anlatıyor olsak o zaman diyecektik ki: Toplam yatırımların millî gelire oranı yüzde 18 civarında, tasarruf oranı yüzde 14 civarında, cari açık da yüzde 4. Şimdi, bu ekonomi için yapacağınız düzenlemeler ile biraz önce söylediğim ekonomi için yapacağınız düzenlemeler birbirinden farklı olmak zorundadır çünkü vergilerle getireceğiniz yükü kimin üzerine yıkacağınıza bağlı bir olaydır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 1,9 trilyon lira olan bu ulusal gelirin nasıl 2,5 trilyon lira dolayına yükseldiğini, bize yeni seriyle ilgili bilgi veren TÜİK yetkililerine sorduk “Ya nasıl oldu, böyle birdenbire 600 milyarlık falan bir gelir artışına sahip olduk?” diye. Dediklerine göre, bizim inşaat yatırımlarımızla ilgili, inşaat gelirlerimizle ilgili vergiler millî gelir hesaplarına meğerse çok iyi yansımamış. Onları tam olarak gerçek değerleriyle koyduğunuz zaman gelir zıplıyor. Gerçekten de ulusal gelir içerisinde inşaatın payı yüzde 4’ten yüzde 8’e yani iki katına çıkmış.

Şimdi, bu durumda çok net olarak şu soruyu sormak gerekiyor: Değerli arkadaşlar, eğer ulusal gelirde inşaat gelirlerinin millî gelir hesaplarına doğru yansımaması nedeniyle böyle 600 milyar liralık bir artış olmuş ise bu artış özellikle de inşaattan ve rant gelirlerinden kaynaklanan bir artış ise siz yeni vergi düzenlemesi getirdiğiniz zaman kime getirirsiniz? Bu gelirleri elde edene getirirsiniz. Peki, bu tasarıyla kime getiriyoruz? Motorlu taşıt kullananlara, gazoz içenlere...

Şimdi, bu düzenlemede herhangi bir hakkaniyet görüyor musunuz? Hani bütün göstergeleri uluslararası değerlendirildiği zaman neredeyse dünyanın en gelişmiş birkaç ülkesinin arasına girebilecek kadar iyi olan bir ekonomide bunlarla ilgili düzenlemeler mantıklı düzenlemeler mi oluyor? Katılmadığımız, benimseyemediğimiz olay kesin olarak bu.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir önemli olay daha var, bunların unutulmaması açısından bir daha altını çiziyorum. Bu yüzde 26’lık tasarruf oranına biz fena hâlde takıldık. Ulusal gelirin -yani bu yıl itibarıyla 3 trilyon lirayı geçti- yüzde 26’ları civarında, hadi yüzde 25’i diyelim, yüzde 25’i civarında bir tasarrufu varsa eğer, bizim tasarruflarımızın yaklaşık 700-750 milyar lira arasında olması gerekiyor. O zaman bu tasarrufların bir yerlerde durması lazım; bankacılık sisteminde olacak, finans kesiminde olacak, bir yerde olacak bu olay. Şimdi başlıyorsunuz bunu aramaya. Bunu haklı gösterebilecek tek bir veriyle bile karşılaşmıyorsunuz bizim finans sistemimizin içerisinde, yok böyle bir para. Değişik varsayımlarla bir sürü çalışma yaptık. Eldeki verilerin hepsi sağlıklı olmadığı için, belirli bilgilere ulaşılmadığı için elbette ki bütün düzenlemeleri doğru dürüst yapamıyoruz ama nereden bakarsak bakalım 300-350 milyar lira civarındaki bir veriye kesin olarak ulaşamıyoruz. Bu ne anlama geliyor? İnşaat sektöründe rant gelirlerinden kaynaklanan gelirler nedeniyle millî gelirimiz artmış ancak bu gelirler kayıt dışında kalmış, kayıt dışında, yok ortalıkta.

Şimdi soruyu bir defa daha soruyorum ve işte bunu vicdanlara havale ediyorum. Ulusal geliri rant gelirlerinden kaynaklanır bir şekilde inşaat sektörlerinden artmış, bu kaynağın da aşağı yukarı 300-350 milyar lirası kayıtlarda gözükmüyor. Bu durumda vergilendireceğiniz alan ne olur, bu sektörler mi, kayıt dışı sektörler mi yoksa gazozcular mı ya da özürlülerin muafiyet sınırlarını daraltmak mı? Bunu vicdanınıza havale ediyorum. Bu kanun tasarısındaki temel eleştiri noktalarımızdan bir tanesi budur.

Şimdi değerli arkadaşlar, kanun tasarısının hacmi itibarıyla maddelerini bile saymaya zaman yetmiyor. Ancak, özellikle 2000 krizinden sonra Türkiye'nin haklı olarak övünmüş olduğu bir mali disiplin uygulamaları vardı. Bu mali disiplin uygulamalarının da en önemli ayaklarından bir tanesi Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’du yani artık devletler keyfî bir şekilde istedikleri gibi borçlanıp istedikleri gibi sağa sola bu paraları saçmayacaklardı. Dolayısıyla bütün bütçe harcamalarının hepsi bu çerçeve içerisinde, disiplinli bir şekilde yürütülecekti. Devletin borçlanmasıyla ilgili düzenleme kesinlikle bütçe açığına bağlanmıştı. Bu şu anlama geliyor: Yani sizin bütçenizde ne kadar açık varsa ancak o kadar borçlanabilirsiniz demek. Örneğin, 2007 bütçesinde 47 milyar lira civarında bir açık oluşacaktı, 47 milyar liralık açık için sadece borçlanma yetkisi vardı ancak yasada bu limitin aşılmasında iki ölçü daha kullanılıyordu. İlk yüzde 5 Maliye Bakanlığının yetkisiydi yani 47 milyar liralık borçlanma yetmediği takdirde, 2’nci yüzde 5’te, 2’nci yüzde 5’te... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Aslında bazen salonun daha boş olmasının daha iyi olacağını da düşünmüyor değilim açık söylemek gerekirse.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Bence de...

Sayın Başkan, olmaz ki ya harbiden. 4 kişi Genel Kurulda...

Vallahi dinleyemiyorum ya!

BAŞKAN – Bu tarafta var, burayı niye saymıyorsunuz? Burası Genel Kurul değil mi?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Efendim, sese duvar koyamıyoruz ki Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Temizel.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Şimdi, bu kanun tasarısıyla birdenbire Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un hükümleri çiğneniyor. Değiştiriliyor mu? Hayır. Onlara uyulmaksızın, bağımsız olarak bir borç yetkisi daha isteniyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bütçe yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir ve bütçe kanunlarıyla verilir, devredilir. Burada yapılacak değişiklikler de, eğer daha önceden yapılmış olan hükümler çerçevesinde uygulamalara yeterli ödenek ayrılmamış, yeni zorunlu giderler ortaya çıkmış ya da olağanüstü durumlar nedeniyle yeni harcamalara gerek duyulmuşsa bu Parlamentonun yapacağı bir tek şey vardır, bir ek bütçe hazırlamak, bu kadar. Bütçe hakkı iktidar partisi tarafından kullanılan bir haktır, Parlamentonundur ama iktidar partisi tarafından kullanılır. Burada “İktidar partisi böyle bir şey kullanmasın, bunu engelleyeceğiz.” diye bir olay yoktur, sadece “Yasalara uygun davranılsın.” vardır.

Şimdi birdenbire, 47 milyar liranın üzerinde, yüzde 5, yüzde 5, 2 defa da limit aşımlarını koyuverin, 52 milyar liranın üzerinde borçlanmaması gereken bir devlete 37 milyar lira ilave borçlanma yetkisi isteniyor. Olabilir, yeni bir ek bütçe kanunu getirilir, denir ki: “Şu, şu, şu alanlarda kullanmak üzere bana yeniden borçlanma yetkisi verin ey Türkiye Büyük Millet Meclisi.” Verilir. Ama “Diğerleriyle bağlantılı olmaksınız 37 milyar lira istiyorum.” deyince bunun adı demokrasi olmaz, bunun adı parlamenter rejim olmaz, bunu adı bütçe hakkının Meclis tarafından kullanılıp iktidar partisine devredilmesi olmaz. Sorun budur. Aslında şimdi bile bu Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Yasası’na ve 5018’e tamamen aykırı bir şekilde devletin borçlandığını görüyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, şu gün itibarıyla net borçlanmamız yani 52 milyar lira olması gereken net borçlanmamız 70 milyar lirayı aştı; daha kanun falan bir şey çıkmadı, öyle bir yetki falan vermedik, aştı. Ve “Bu nerede kullanıldı?” diye ister istemez tabii ki bunun peşine düşüyorsunuz çünkü devlette bu tür olayların mutlaka ve mutlaka izlenmesi gerekiyor. Bu fazla borçlanmanın izini Merkez Bankasının kayıtlarında buluyorsunuz. Merkez Bankası kayıtlarında 47 milyar liralık bir kamu mevduatı gözüküyor. Yani bu, şu anlama geliyor: Devlet borçlanıyor ve Merkez Bankasına 47 milyar lira para koyuyor. Olabilir, yani koyabilir. Koyabilir ama Merkez Bankasına para koymak için devletin borçlanma yetkisi yok çünkü oradan faiz ortaya çıkıyor, faizden gider doğuyor, giderden bütçe sorumluluğu doğuyor, o bütçe sorumluğundan da uygulayıcıların sorumluluğu doğuyor. Siz, devlete herhangi bir masraf yapmayı, yasası olmadan kesinlikle ve kesinlikle imkân dâhiline sokamazsınız. Bunu dün, Hazine bütçesinin görüşülmesi sırasında ilgili Başbakan Yardımcısına sordum, büyük bir açık yüreklilikle dedi ki: “2018 yılının ilk çeyreğinde bizim 59 milyar liralık bir ödememiz söz konusu olacak. Dolayısıyla bunun için hazırlık yapıyoruz, rezerv biriktiriyoruz.” Hiç karşı çıkmadık, bu doğaldır, bu olur. Yani, devlet gelecekte birtakım yükümlülükleri çıkıyorsa çok net bir şekilde gelir Meclise der ki: “Böyle böyle, önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde böyle bir yükümlülükle karşı karşıya kalma olasılığımız var, şimdiden bunun önlemini almam konusunda bana yetki verin, ben borçlanayım, faiz ödeyeceğim, bu faizin ödenmesi ve gider yazılması konusunda da sizden izin istiyorum.” O zaman verilir değerli arkadaşlar, verilir. Ama bunu demeden, bunu yapmadan resen kalkıp da “37 milyar lira fazla istiyorum.” deyip sonra da kendiliğinden bu borcu burada biriktirmek kesinlikle ve kesinlikle Anayasa’ya aykırıdır, bütçe hakkına aykırıdır. Siz, 59 milyar lira veya daha fazla bir miktar borçlanıp da bunun faizini yazma konusunda, milletin sırtına yükleme konusunda bir izin aldınız mı, var mı böyle bir kanun? Yok. O zaman bu, bir ek bütçe kanunu tasarısıyla, 2 maddelik bir ek bütçe kanunuyla getirilir, burada hiç kimsenin bir itirazı olmaz; sadece, şimdi yaptığımız gibi, kimsenin dinlemediği konuşmaları yaparız ederiz, oylanır geçer ama hukuka uygun olur, Anayasa’ya uygun olur, demokrasinin teamüllerine uygun olur. Bunları müthiş şekilde önemsiyoruz. Dolayısıyla bu şekilde, doğrudan doğruya “4749 sayılı Kanun’un sınırlamalarına tabi olmaksızın 37 milyar lira borçlanma istiyoruz, borçlanma.” dediğiniz andan itibaren bunun uygulanabilir bir tarafı yoktur, yoktur. “Yaptık, oldu.” olmaz. Ha, olur, yapılacak ama bu mutlaka ve mutlaka belirli bir süre sonra sorumluluk doğurur, sıradan bir olay değildir, yapılmaması gerektiği konusu o nedenle ısrarla söylenmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu sene içerisinde -biraz önce Sayın Ayhan da belirtti- daha önceden bütçe içerisinde görülmeyen ve ısrarla buralarda söylediğimiz “Bakın, bunlar şu anda bütçede görülmüyor ama gelecekte bütçe yükümlülüğü doğuracak.” dediğimiz olaylarla ilgili olarak 6 milyar liranın üzerinde bir yükümlülükle karşı karşıya kaldık. Önümüzdeki yıllarda bu daha fazla olacak, bu daha fazla olacak. Bütün bunların yasalardan, özellikle de çıkartılacak olan bütçe yasalarından ayrı olarak götürülmesinin doğuracağı sakıncaları ısrarla ve ısrarla belirtiyoruz, altlarını defalarca yeniden çiziyoruz. Özellikle borç üstlenimine ilişkin kredi anlaşmalarında, hazine garantilerinde bütün bu olayların mutlaka dikkate alınması gerekir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısı içerisinde desteklediğimiz, hatta bundan sonra da iyileştirilmesine katkıda bulunmaya çalışacağımız çok madde var çünkü 130 küsur maddeye kadar, dev bir kanun bu, böyle az buz bir olay değil, “torba kanun” deyince bu gerçekten bir torba kanun hâline gelmiş bir vaziyette. Onların üzerinde durulacak, onların üzerinde durulacak ama oralarda, topluma gerçek anlamıyla bazı iyileştirmeler getiren hükümlerin içerisinde toplumun büyük bir kısmını rencide edecek, hatta haksız edinimlere yol açabilecek, haklar doğuracak düzenlemeler olduğu gerçeği de var. Umuyoruz ki bu Meclis bu kanunun maddelerinin görüşülmesi sırasında en azından şu konularda bir katkı yapabilecek durumda olur. Bu katkıların yapılmasını müthiş şekilde önemsemek gerekiyor ve burada kimsenin aklına gelmediği konular büyük bir olasılıkla sayın milletvekillerinin aklına gelir çünkü doğrudan doğruya o konulardan mutazarrır olan ya da onlardan rencide olmuş ya da onlar nedeniyle yükümlülüklerle karşı karşıya kalmış mutlaka seçmeni vardır, akrabası vardır, yakını vardır.

Bütçenin içerisinde yıllardan beri karşı çıkılan özel bütçe uygulamalarıyla ilgili olarak hiç değilse başlangıç niteliğindeki bir düzenleme nedeniyle bunu yapanları kutladık Plan ve Bütçe Komisyonunda, buradan da kutluyorum. Gerçekten kangren hâle gelmiş yılların düzenlemeleri de var bu kanunun içerisinde, doğru hükümleri var ancak başlangıçta belirttiğim bu iki konu vicdani bir olay. O nedenle de insanların vicdanlarıyla bu konuyu kararlaştırabilmeleri için konunun üzerine birazcık eğilip incelemelerinde çok yarar görüyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Temizel.

Şimdi şahsı adına yapılacak konuşmalara sıra geldi.

İlk olarak Nevşehir Milletvekili Ebubekir Gizligider konuşacak.

Buyurun Sayın Gizligider. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, tabii, sabah saatlerinde hepimizin yüreğini dağlayan acı bir haber aldık, belki uzun süredir bu kadar yüksek sayıda bir şehit haberi almamıştık. Elbette hemen güvenlik güçlerimiz tarafından gereği yapıldı. Şu anda 30’u aşkın sayıda eşkıya etkisiz hâle getirilmiş durumda. Ama biz bin yıldır bu vatanda yaşamaya gayret ediyoruz, bayrağımızı dalgalandırmaya gayret ediyoruz. Ben ne PKK’sının ne PYD’sinin ne DAEŞ’inin ne FETÖ’sünün bu bin yıldır yaşadıklarımızdan farklı olduğunu düşünmüyorum. Belki Haçlı Seferleri’nin modifiye edilmişi, Haçlı Seferleri’nin yeni versiyonunu yaşıyoruz ama bu zamana kadar nasıl kazandıysak bundan sonra da Allah’ın izniyle kazanacağız, yeter ki birliğimizi, dirliğimizi muhafaza edelim.

Saygıdeğer milletvekilleri, elbette her birimizin en önemli görevi, hangi partide olursak olalım, bu çatı altında milletimize hizmet etmek, yetkimiz dâhilinde yani kanun çıkarma yetkisi dâhilinde, mevzuat yapma yetkisi dâhilinde milletimizin sıkıntılarına yeni çareler bulabilmek. Torba düzenlemenin tabii eleştirebilecek yönleri olabilir -ki bu noktada muhalefet partilerinin ciddi katkısı oldu- ama bence en güzel yönlerinden birisi, toplumun neredeyse her kesimine dokunmasıdır; sanayiciden, esnaftan tutun da şehit ailelerine, yatırımcıya, öğrenciye, köylüye, yine organize sanayilerine kadar toplumun belli amaçlar doğrultusunda beklentileri olan birçok kesimine dokunuyor ve önemli kolaylıklar getiriyor. Burada, huzurunuzda Sayın Maliye Bakanımıza gerçekten teşekkür ediyorum ve Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin -ki ben de üyelerinden biriyim- iktidar ve muhalefet ayrımı yapmaksızın tamamına teşekkür ediyorum. Çünkü çok ciddi bir katkı sağlandı; muhalefet tarafından da çok ciddi bir katkı sağlandı, iktidar partisi milletvekilleri tarafından da çok ciddi bir katkı sağlandı ve Sayın Maliye Bakanımızın da anlayışıyla ve akla yatkın önerilerin katkısıyla bazı düzenlemeler geri çekildi tasarıdan, bazılarında ciddi değişiklikler yapıldı; burada oranlardan tutun da eklenecek toplum birimlerine kadar ciddi değişiklikler yapıldı. Bunu şu anlamda söylemek istiyorum, hep bu torba yasalarla ilgili ya da Hükûmetin getirdiği tasarılarla ilgili yapılan bir eleştiri vardı: “Noktasına, virgülüne bile dokundurmazlar. Hatta bürokratlar yapar, sizin de etkiniz olmaz.” Bunun bu son düzenlemede etkin, doğru olmadığını bizzat kendi gözlemimle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Elbette bu tasarı, küreselleşen dünyanın getirdiği birtakım zorlukların aşılması noktasında fayda sağlayacaktır. Ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmeler var; bunlara yeni düzenlemeler getirmeye çalışıyoruz. Burada, vatandaşımızın vergiye gönüllü uyumunu ve vergi tahsilatının etkinliğini artırmayı amaçlıyoruz. Banka ve finans kuruluşları için kurumlar vergisi artırılmakta. Hazine taşınmazlarının ekonomiye kazandırılması ve taşınmaz tahsis edilen işletmecilerin ve yatırımcıların yatırımlarını sürdürmelerine yeni imkânlar getirmeye gayret ediyoruz. Yine, burada, net borç limitini yükselten düzenlemeler var. Çalışma hayatında istihdam, yatırım ve üretimi teşvik etmeye yönelik, savunma sanayisine daha fazla kaynak sağlayacak, tarım arazilerinin kullanımından doğan sorunları çözmeye yönelik pratik çözümler olduğunu düşünüyoruz.

Tabii, isterseniz kısaca şöyle özetleyelim: Vatandaşımıza ne kazandırıyor, yani günlük hayatında birtakım sıkıntılarına nasıl bir katkı sağlıyor?

Öncelikle, vergi sisteminde bu gönüllü uyum meselesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Yine, daha etkin bir vergi tahsilatı hedefleniyor ki burada vatandaşımızın da toplamda aslında büyük bir menfaati söz konusu.

Kamu alacaklarının tahsilatındaki gecikmelerin önüne geçmeyi hedefliyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarında biriken atıl tutarların genel bütçeye aktarılması yine yapılan düzenlemeyle hedeflenenlerden biri. Yine, tebligat süreleri var kamu alacaklarında, bunlarda yeni düzenlemeler yapılıyor.

Bakanlar Kuruluna yetkiler veriliyor, özellikle net borçlanma limitini artırma yetkisi önemli, çok da tartışılacak. Gümrük Giriş Tarife Cetveli’ndeki eşyaların gümrük had ve nispetlerini artırma yetkisi yine Bakanlar Kuruluna hak olarak tanınıyor. Damga vergisi oranlarını belirleme yetkisi önemli. Enerji verimliliğiyle ilgili, biliyorsunuz, ileri saat uygulama yetkisi, ki bu konuda bir mahkeme kararı da vardı, bunu getiriyoruz. Devlet desteklerine ilişkin yönetmeliklerin yürürlüğe konulmasına ilişkin tarih belirleme yetkisi getiriyoruz.

FATİH Projesi var eğitimde, hepimizin de gururu olan bir proje; KDV, ÖTV ve özel iletişim vergisi, damga ve gümrük vergisi muafiyetleri burada getiriliyor.

Yine, Hazine Müsteşarlığımızın uluslararası fonlara kaynak aktarması gibi önemli bir değişiklik getirilecek.

Yine, çok tartışılan, AK PARTİ iktidarlarının belki ilk günlerinde ilk icraatı olarak ve toplumun neredeyse bütün kesimlerinin desteğini aldığı bir lojmanlar meselesi vardı ki ilk olarak bizzat bizim de üyesi bulunduğumuz Meclisin lojmanlarıyla yani milletvekillerinin lojmanlarıyla harekete geçilmişti ve beklenti bunun devamı noktasındaydı. Burada bu değişikliğin, çoğumuzun da desteklediğini düşündüğüm bu değişikliğin zamanı geldi. Şimdi, kamuya ait lojmanların, öncelik içlerinde oturanlara ait olmak üzere, şufa hakkı benzeri bir hak tanınarak ekonomiye kazandırılmasını sağlamaya çalışacağız ve şu önemli: Sağlanacak satış gelirinin ilgili kurumun yatırım bütçesine ilave edilmesi burada önemli bir şart.

Yine, Millî Sivil Havacılık Güvenlik Kurulunun oluşturulması hedefleniyor.

Vakıflar Genel Müdürlüğü, vakıflarla ilgili pratikte bazı sıkıntılar vardı, bu mazbut vakıflar ve temsilen yönetilen mülhak vakıflara ait kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve değerlendirilmesiyle ilgili yetkili kılınıyor.

Yine, belediyeler ve bağlı kuruluşların, yüzde 50’sinden fazlası belediyelere ait şirketler ve il özel idarelerinin TEDAŞ’a olan borçları yapılandırılmakta. Şu önemli: Nevşehir için de, Orta Anadolu için de, tahmin ediyorum Güneydoğu Anadolu için de bu tarımsal sulamanın olduğu bölgeler için, inşallah çok önemli bir yenilik olacak. Burada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan borçlarda başvuru süresini 2020 yılına kadar uzatacağız, bu önemli bir müjde olacak.

Yine, belediyelerin meclis kararıyla mabetlerin yanı sıra eğitim kurumlarına, yurtlara ve hastanelere indirimli bedelle ya da ücretsiz olarak içme ve kullanma suyu verebilmesinin önünü açmaya çalışıyoruz, ki bu pratikte, uygulamada doğrusu mevcuttu.

Vatandaşa önemli değişikliklerden biri, bu vergi tarifesi dilimleri meselesi var. Asgari ücretle çalışanın aldığının aylar geçtikçe, buradaki vergi dilimi dolayısıyla asgari ücretin altına düşebilmesi söz konusu, buna bir engel getiriyoruz.

Yine, vergi mükelleflerinin vergi dairelerine gitmeden tüm işlemlerini elektronik yoldan yapmalarını sağlamaya yönelik düzenlemeler var.

Yükseköğretim Kredi ve Yurtlar Kurumuna ilişkin düzenlemeler var ama vaktim bir yandan azalıyor.

Şu önemli, şehit yakınlarından bunu biz çok duyuyorduk: Şehit anne, baba ve kardeşlerinin istihdam hakkını kullanmaması durumunda bu hakkın şehit çocukları veya şehidin eşi tarafından kullanılabilmesi hakkını getiriyoruz. İstihdam hakkı bulunanlar için de mevcut 45 yaş sınırı vardı, bunu kaldırıyoruz, burada bir rahatlama sağlanıyor.

Yine, araç alımında engelliler için uygulanan ÖTV istisnası vardı. Burada bazı, hakkın kötüye kullanımı, suistimali söz konusuydu. Burada bir rakam kondu ve 90 bin TL sınırı getirildi.

Yine, Köy Kanunu’nda bazı değişiklikler yapacağız. Bina yapmak ve taksitlerini ödemek için burada 31/12/2020 tarihine kadar süre vereceğiz köylülerimize.

Öbür taraftan turizme ilişkin, bizi son derece ilgilendiren, Kapadokya’yı, Antalya’yı, İstanbul’u, İzmir’i, Muğla’yı son derece ilgilendiren ve çok önemli bir gelir kaynağımız olan turizmcilere yönelik bir müjdemiz var. Burada turizmde iki üç yıldır durgunluk yaşandı, inşallah canlılık başlıyor ama bu amaçla bir katkı da, inşallah, bu torba yasada olacak. Turizm işletmecilerinin kamu taşınmazları üzerindeki haklarının kırk dokuz yıla kadar uzatılabilmesi ve yatırım teşvik kanunu kapsamındaki yatırımlarını tamamlamaları için iki yıl ek süre tanıyacağız çünkü kanundaki süre dolmak üzere.

Yine, imalat sanayisi yatırımları 2018 yılında da vergisel yönden desteklenecek.

Organize sanayi siteleriyle ilgili düzenlememiz var, onlara ciddi kolaylıklar getiriyoruz. Burada il özel idarelerine, büyükşehir belediyelerine, sanayi sitesi yapı kooperatiflerine bu yerlerin bedellerinin taksitle ödenmesiyle ilgili yetkiler getiriyoruz.

Yine, madencilik sektöründe ciddi kolaylıklar getiriyoruz. Buradaki teşebbüs sahiplerini, müteşebbisleri rahatlatabilecek ve ekonomiye artı bir değer kazandırabileceğini düşündüğümüz bir düzenleme.

Yine, bankalara borcu olan finansal kiralama ve finansman şirketlerinin taşınmaz ve iştirak hisseleri satışından doğan kazançları kurumlar vergisinden istisna ediliyor.

Tabii, tüm bunların milletimiz için hayırlı olmasını ümit ediyoruz ve bütün bu düzenlemelere katkısı olan bütün milletvekillerimize şimdiden teşekkürlerimi sunuyor ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gizligider.

Şimdi Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal konuşacak.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çok değerli üyeleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerini tamamlayarak Genel Kurula getirmiş olduğumuz bazı vergi kanunları ile diğer bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı hakkında yüce Meclisimizi, Genel Kurulumuzu bilgilendirmek istiyorum.

125 maddeden oluşan bu yasal düzenleme içerisinde çok farklı toplum kesimlerini ilgilendiren, vatandaşlarımızı ilgilendiren, yatırımcılarımızı, üretim yapan işletmelerimizi, sanayicilerimizi, ihracatçılarımızı velhasıl toplumumuzun bütün kesimlerini ilgilendiren çok önemli düzenlemeler var. Ben Plan ve Bütçe Komisyonu aşamasında bu kanun tasarısının daha da gelişmesine katkı veren bütün milletvekillerimize, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok değerli üyelerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İnşallah, Genel Kurulda da yapılacak katkılarla ve önerilerle birlikte bu yasa, hızlı bir şekilde Meclisimiz tarafından kabul edildikten sonra, inşallah, birçok toplum kesimi tarafından beklenen bir düzenleme olması hasebiyle de önümüzdeki dönemde ekonomimize de katkı sağlayacak diye düşünüyorum.

Ben, tasarı içerisinde yer alan düzenlemeler hakkında kısa kısa Genel Kurulumuzu bilgilendirmek istiyorum. Biliyorsunuz, 2017 yılında asgari ücret 1.404 lira. Öncelikle, burada, asgari ücretle çalışan vatandaşlarımızın ücretlerinin hiçbir şekilde 1.404 liranın altına düşmemesini sağlayacak şekilde bir düzenleme yapıyoruz ve vergiden vazgeçmek suretiyle, ki 1 milyar liralık bir vergiden vazgeçiyoruz, böylelikle çalışanlarımızın bu noktadaki beklentilerini de karşılamış oluyoruz.

Yine, 2014 yılından sonra, köy olup da mahalleye dönüşen büyükşehir belediyesi içerisindeki yerlerde esnaflık yapan vatandaşlarımızın esnaf muaflığını da 2020 yılına kadar uzatıyoruz. Bu da özellikle ilk defa büyükşehir belediyesi sınırları içerisine giren, köyden mahalleye dönüşen birçok esnafımızın da vergiyle ilgili meselesini çözmüş olacak.

Yine, bu kanun tasarısı içerisinde, 2018 yılında ödenecek emlak vergisi değerlerine ilişkin önemli bir düzenleme yapıyoruz. Biliyorsunuz, belediyeler, komisyonlar 2018 yılında ödenecek emlak vergisi için hesaplanacak arsa ve arazi metrekare değerlerini belirlediler ama vatandaşlarımızdan çok yaygın şikâyetler aldık. Burada, yapılan değerlemelerin çok aşırı derecede yükseltildiği şeklinde şikâyetler gelince, Hükûmet olarak bu kanun tasarısında bir madde düzenlemesi öngördük. Buna göre, 2018 yılında, emlak vergisi hesabında esas alınacak arsa ve arazi metrekare değerleri, 2017 yılındaki değerin yüzde 50’sinden daha fazla olamayacak. Bu da birçok vatandaşımızın burada emlak vergisindeki sıkıntılarını ortadan kaldıracak.

Yine, 2018 yılında imalat sanayisinde teşvik belgeli yatırımlarda yatırımları teşvik edecek şekilde düzenlemeler getiriyoruz. Bunu 2017 yılı için de yaptık, bu sene için de geçerli. Burada ne yapıyoruz? Eğer teşvik belgesi olan yatırımcılar 2018 yılında yatırım harcaması yaparlarsa kurumlar vergisinden yararlandıkları imkânları artırıyoruz. Burada, öncelikle bölgelere göre farklılaşmakla birlikte, yatırıma katkı oranını 15’er puan artırıyoruz, 2018 yılında eğer bu imkândan yararlanırlarsa hiç kurumlar vergisi ödememe imkânına da kavuşacaklar ve yine 2018 yılında yapılacak bütün yatırım harcamaları üzerindeki KDV’yi de kendilerine iade edeceğiz. Böylelikle yatırımcılarımız 2018 yılında, özellikle teşvik belgeli yatırımlarda büyük bir imkâna da kavuşmuş olacaklar.

Kanun tasarısı içerisinde vergiden muaf kooperatifler lehine de önemli düzenlemeler getiriliyor. Biliyorsunuz, üretim kooperatifleri vergiden muaf ama zaman zaman kooperatiflerimiz ellerinde sermayeleri varsa başka işler de yapmak istiyorlar yani ortakları dışında iktisadi işletmeler kurmak istiyorlar. Burada yapmış olduğumuz yasal düzenlemede, vergiden muaf olan bir kooperatif bir iktisadi işletme kurarsa, başka bir faaliyet yaparsa ortakları dışında veya bir şirkete ortak olursa bu durumda kooperatifin muafiyeti ortadan kalkmayacak, iktisadi işletmeden veya şirketten almış olduğu kârı da ortaklarına transfer edecek, böylelikle kooperatiflerimizin iktisadi hayatta çok daha fazla rol almalarını, ekonomik faaliyetlere katılmalarını da teşvik etmiş olacağız.

FATİH Projesi’yle ilgili önemli vergisel düzenlemeler yapıyoruz, burada vergi istisnalarını genişletiyoruz.

Finans sektörüne dönük düzenlemelerimiz var. Borsada, borsa dışında gerçekleştirilen türev işlemlerde BSMV istisnası getiriyoruz. Finansal kiralama şirketleri ile finansman şirketlerinin özellikle taşınmaz satış kazançlarına aynı bankalarda olduğu gibi istisnalar getiriyoruz ve yine finansal kiralama şirketleri ile finansman şirketlerinin özel karşılık ayırıp bunu vergi matrahından düşmesine de imkân sağlıyoruz.

Tasarıda vergi mükelleflerine dönük çok önemli iyileştirmeler var. Yaptığımız yasal düzenlemenin sonunda artık vatandaşlarımız hiç vergi dairesine gitmeden, evinde, ofisinde, iş yerinde, nerede olursa olsun, vergi dairesinde mükellef olmak için iş yeri açma başvurusundan işi terk dilekçesine kadar bütün iş ve işlemlerini elektronik ortamda yapacak. Bu konuda bir yetki düzenlemesi yapmak suretiyle bütün vergi dairesi işlemlerini elektronik ortama taşıyoruz.

Yine, vatandaşlarımız artık ikametgâh adresi olarak vergi dairesindeki işlemlerde MERNİS adreslerini kullanabilecekler.

Biliyorsunuz, vergi borcunu süresinde ödemeyen mükelleflerimize borçlarını ödemek için, bugünkü kanunlara göre, yedi gün süre veriyoruz. Burada yapmış olduğumuz düzenlemeyle bu süreyi on beş güne çıkarıyoruz.

Yine, bu kanun tasarısı içerisinde Hazinenin 2017 yılında yapacağı borçlanma limitini de 37 milyar lira artırıyoruz.

Burada özellikle binek otomobillerin vergilemesinde yeni bir sisteme geçiyoruz. Biliyorsunuz, binek otomobillerin motorlu taşıtlar vergisinin hesabında aracın motor silindir hacmi, aracın yaşı esas alınarak biz vergi tutarlarını belirliyoruz. Hâlbuki araçların fiyatları birbirinden çok farklı. 50 bin liraya da araba var, 300 bin liraya da araba var; ikisinin de motor silindir hacmi eğer 1600 cc ise 50 bin liralık araca da 1.294 lira vergi ödüyoruz, 300 bin liralık araca da 1.294 lira vergi ödüyoruz. Aslında vergi adaleti bakımından son derece doğru bir düzenleme yapıyoruz. Aracın değeri eğer daha fazlaysa, o zaman ne yapması lazım, aracın motorlu taşıtlar vergisini artırımlı ödemesi lazım.

Özel iletişim vergisi konusunda önemli bir düzenleme yapıyoruz. Biliyorsunuz, cep telefonlarında özel iletişim vergisi oranı yüzde 25, sabit telefonlarda özel iletişim vergisi oranı yüzde 15. Burada yaptığımız düzenlemeyle özel iletişim vergisi oranını yüzde 7,5’a düşürüyoruz. Dolayısıyla sabit telefon kullanıcıları ve cep telefonu kullanıcıları bakımından bu vergilerde önemli indirimlere gidiyoruz.

Elektronik haberleşme sektörüyle ilgili birçok meseleyi çözen önemli düzenlemeler yapıyoruz. Elektronik haberleşme sektörü birçok kamu kurum ve kuruluşunu ilgilendiren birtakım kamusal yükümlülüklere sahip. Burada yapmış olduğumuz düzenlemelerde sektörün önünü açacak şekilde belirsizlikleri ortadan kaldırıyoruz. Kamu ile şirketler arasındaki ihtilafları ortadan kaldıracak bir yapılandırma düzenlemesi yapıyoruz ve burada uygulamada kolaylık sağlayacak birçok düzenlemeyi de getiriyoruz.

Genel Kurulumuza özel olarak bilgi arz etmek istediğim bu bağlamdaki husus şudur: Biraz önce de burada ifade edildi, TELEKOM sektörü ile başta Hazine Müsteşarlığı olmak üzere kamu kurumları arasında ihtilaflar var, mahkemelerde devam eden ihtilaflar var, Danıştayda veya idare mahkemelerinde devam eden ihtilaflar var. Bu ihtilaflarla ilgili bu yasal düzenlemede bir maddemiz var. Burada herhangi bir şekilde kimseye af getirmiyoruz; herhangi bir şekilde, kimsenin kamuya ödeyeceği bir paradan, kesinleşmiş bir alacaktan vazgeçmiyoruz. Bunu özellikle Genel Kurulumuza bilgi olarak arz etmek istiyorum. Yani bir vergi affından bahsedebilmek için kanunlarla kesinleşmiş, ödenmesi mecburi hâle gelmiş bir verginin veya bir kamusal yükümlülüğün olması lazım. Hâlbuki bizim burada getirdiğimiz düzenlemeyle, henüz kesinleşmemiş, yargıda devam eden ihtilafları aslında bir noktada kanuni sulh yöntemiyle çözmüş oluyoruz.

Burada yaptığımız düzenlemede özellik arz eden bir husus da şudur, bunun da herkes tarafından bilinmesi lazım: Normalde, biz başka yeniden yapılandırma kanunlarında ihtilaflı dosyalarla ilgili yasal düzenleme yaparken bir ihtilafın sonucunun ne olacağı belli olmadığı için aslında alacağın aslından vazgeçiyoruz önceki düzenlemelerde. Mesela yeniden yapılandırma kanunlarında, vergiyle ilgili bir ihtilaflı dosya varsa ve vergi mahkemesinde görülüyorsa, bundan önceki çıkardığımız kanunlarda biz ne dedik? Dedik ki: “Alacağın aslının yüzde 50’sini alırız.” İdare vergi mahkemesinde kaybetmiş, Danıştaya gelmiş, ihtilaf devam ediyor. Yapmış olduğumuz kanunlarda ne dedik? “Bu takdirde yüzde 20’sini alırız.” dedik.

Değerli arkadaşlar, Genel Kurula getirdiğimiz bu yasal düzenlemede hazine payına ilişkin kamusal yükümlülüklerde, hazineye ödenmesi gereken alacağın aslında hiçbir indirim yapmıyoruz, alacağın aslının tamamını alıyoruz. O açıdan, bu yeniden yapılandırmayla getirdiğimiz düzenleme alacağın aslını tamamen alma üzerine kurulmuş bir sistem. Ne yapıyoruz? Gecikme zammı yerine yurt içi ÜFE oranında hesaplanmış gecikme faizi alıyoruz. Bundan önceki bütün yapılandırma kanunlarında da zaten aynı düzenlemeyi yapıyoruz. Cezalardan vazgeçiyoruz. Bundan önceki bütün yapılandırma kanunlarından da zaten ihtilaflı dosyalarda cezalardan vazgeçiyoruz. O açıdan, biz aslında bir taraftan mahkemelerde devam eden bu ihtilafları ortadan kaldırırken diğer taraftan da hazinenin alacağını bir an önce almasını sağlayacak önemli bir yasal düzenleme yapıyoruz ve buradaki yaptığımız çalışmalara göre, 1 milyar liradan fazla bir hazine alacağını da böylelikle tahsil etmiş olacağız. Kimse bu düzenlemeyi farklı bir yere çekmesin. Bu düzenleme kamunun lehine olan bir düzenlemedir ve burada ihtilafları büyük ölçüde ortadan kaldırıyoruz.

Kayıt dışı tütün ticaretiyle ilgili düzenlemeler yapıyoruz. Burada bir taraftan kayıt dışı tütün ticaretini yapanlar için cezalar getiriyoruz ama tütün üreticilerimizi koruyoruz. Özellikle Adıyaman yöresinde “sarmalık tütün” diye tabir edilen ve bu işin üretimini yapan üreticilerimizin durumunu bugünden daha da iyileştiriyoruz. Onlara bu kanun tasarısıyla bu tütün üretimini yapmalarını, ürettikleri bu tütünün kooperatifler vasıtasıyla ticari olarak değerlendirilmesinin önünü açıyoruz. Bazıları bu kanunun Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında o bölgedeki insanlarımızın duygularını istismar etmeye kalktı, kanuni düzenlemeyi olduğundan farklı göstermeye çalıştı. Hâlbuki, bizim, hiçbir şekilde üreticimizin aleyhine bir düzenleme yapmamız asla söz konusu değil. Nitekim, bugün Genel Kurulda görüşmesine başladığımız tasarıda üreticilerimizin önünü açacak bir düzenlemenin de ilk noktasını koymuş oluyoruz, bu da son derece önemli.

Hazineye ait taşınmazların ekonomiye kazandırılması konusunda önemli düzenlemelerimiz var. Kamu lojmanlarının içinde oturanlara öncelikli olmak üzere satışının önünü açıyoruz. Turizm sektöründe hazineye ait taşınmazlar üzerinde bulunan turizm tesislerinin kullanıcılarına, irtifak hakkı sözleşmesi lehtarlarına sözleşmelerini kırk dokuz yıla kadar uzatma imkânı getiriyoruz. Bu düzenleme turizm sektörünün önünü açacak, turizm yatırımlarını artıracak, Türkiye’deki turizmi dönüştürecek son derece önemli bir yapısal düzenleme. İnşallah, bu düzenleme sayesinde Türkiye’deki, Akdeniz’de ve Ege Bölgesi’ndeki tesisler başta olmak üzere, bütün bu tesisler yenilenecek, yeni yatırımcılar gelecek ve Türkiye turizmi daha da büyüyecek.

Yine, sanayi sektörüne ilişkin önemli düzenlemeler var. Organize sanayi bölgelerinde, serbest bölgelerde, endüstri bölgelerinde eğer bir genişleme ihtiyacı varsa bu alan içerisinde kalan meralardan ot bedelinin alınmamasını düzenliyoruz. Böylelikle, yatırımlara destek vermiş oluyoruz.

Yine, kamu ihalelerine katılanlardan kesin teminat mektubu yerine geçmek üzere sigorta şirketleri tarafından düzenlenmiş kefalet senedinin de alınmasının önünü açıyoruz.

Yine, burada, Merkez Bankasının döviz riskini takip edebilmesini sağlamak amacıyla bilgi toplamasının önünü açıyoruz. Hazine Müsteşarlığının fonlara kaynak aktarması noktasındaki mevcut düzenlemesindeki alternatifleri artırıyoruz ve özellikle tasarrufların artırılması veya sermayenin tabana yayılması ve özellikle de inovatif yeni girişimlerin önünü açmak amacıyla kitle fonlaması düzenlemesini de mevzuatımıza katacak önemli bir düzenleme yapıyoruz. Sermaye Kanunu’nun birçok düzenlemesine tabi olmaksızın “kitle fonlaması” denilen platformlar üzerinden tasarrufların değerlendirilmesinin de önünü açmış oluyoruz.

Genel aydınlatma giderlerini hazine olarak önümüzdeki üç yıl boyunca da karşılamanın önünü açıyoruz.

Sulama birliklerinin TEDAŞ’a olan borçlarının yeniden yapılandırılmasını sağlayacak önemli bir düzenlemeyi burada madde olarak düzenliyoruz. Genel aydınlatma kapsamındaki şirketlerin eksikliklerini gidermemeleri hâlinde idari para cezalarının uygulamalarının önünü açıyoruz.

Maden sektörüyle ilgili önemli düzenlemeler yapıyoruz; gerek arama ruhsatlarını alanlar gerekse işletme ruhsatlarını alanlar bu ruhsat kapsamında faaliyetlerini gerektiği kadar yapmazlarsa bu konuda birtakım idari düzenlemeleri de getiriyoruz.

Yine, biliyorsunuz, hazineye ait taşınmazlar üzerinde 2003 yılından önce yapılan yapılaşmalarda yapı sahiplerine bu yerleri biz verebiliyoruz. Şimdi, burada yaptığımız düzenlemeyle 2003 olan bu tarihi 2009 yılına çekiyoruz. Burada, belki sizlerin de ortak değerlendirmesiyle bu süreyi daha da ileriye çekme imkânı var. Böylelikle, 2009 yılına kadar hazineye ait taşınmazlar üzerinde yapıları olan vatandaşlarımız da bu yapıları alma imkânına kavuşacaklar.

Yine, biliyorsunuz belediye mücavir alan sınırları içerisinde tarım arazisi olarak kullanılan hazineye ait yerler var. Çok sayıda vatandaşımız hazineye ait olup da tarım arazisi olarak kullandığı yerleri de yapacağımız yasal düzenlemeyle doğrudan satın alma imkânına kavuşuyor. Bu, özellikle belediye mücavir alan sınırları içerisinde bu şekilde tarımsal faaliyette bulunan birçok vatandaşımızın da bu meselesini çözmüş olacak.

Arazi toplulaştırmasıyla ilgili, arazi toplulaştırma faaliyetlerini hızlandıracak, etkinleştirecek, bu anlamda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının taşra teşkilatına vatandaşın yapacağı işleri Bakanlık olarak yapma yetkisi veriyoruz. Bu, toplulaştırma ve sulama alanlarına ilişkin yapılacak çalışmalara çok ciddi anlamda katkı verecek.

Yine, biliyorsunuz, istihdam hakkında 45 yaş sınırı var. Burada yaptığımız düzenlemeyle terörle mücadele kapsamındaki istihdam hakkından yararlanmak için artık 45 yaş sınırı kalmayacak, onu kaldırıyoruz. Böylelikle, vatandaşlarımız bu imkândan yararlanmış olacaklar. Terörle Mücadele Kanunu’na göre, hayatını kaybedenlerin anne-baba ve kardeşlerine tanınan istihdam hakkını kullanmamaları durumunda bu hakkı şehidin eşi veya çocuklarının da kullanmasının önünü açıyoruz; bu da son derece önemli bir düzenleme.

Kanun tasarısında çok farklı sektörleri ilgilendiren düzenlemeler de var.

Burada, elektronik ticaretin düzenlenmesine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanlığını ilgilendiren düzenlemelerimiz var. Vakıflar Genel Müdürlüğünün elindeki taşınmazları daha uzun süreyle değerlendirebilmesine imkân veren düzenlemelerimiz var. Vakıfların yurt dışındaki aynı amaçla faaliyette bulunan tüzel kişilere yardım yapmasının önünü açan bir düzenlememiz var.

Yine, Kişisel Verileri Koruma Kanunu’na ilişkin olarak, hem uygulamayı kolaylaştıran hem de teşkilat yapısını güçlendiren düzenlemelerimiz var.

Ayrıca, suç ekonomisiyle mücadele, kayıt dışılıkla mücadele, kara para aklamayla mücadele anlamında Mali Suçları Araştırma Kurulunun idari kapasitesini, insani kaynağının kapasitesini artırmaya dönük önemli düzenlemeleri getiriyoruz. Böylelikle, Türkiye'nin uluslararası terörün finansmanıyla mücadelesine önemli bir katkı sağlayacak.

Yine, bu tasarı içerisinde optisyen, gözlükçüler odası ve Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliğinin teşkil edilmesine dönük düzenlemeler yapıyoruz.

Böylelikle, 125 maddeyi kapsayan, toplumun çok farklı kesimlerini ilgilendiren ve toplumumuza önemli faydalar sağlayacak bir yasal düzenlemeyi, hep beraber, inşallah, sizlerin de katkısıyla burada birlikte yapacağız.

Ben, şimdiden, bu yasanın ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Şahsı adına, son olarak, Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz konuşacak.

Buyurun Sayın Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, tabii, yine bir hüzünlü gün. 8 şehidimiz var. Değerli ailelerine, aziz Türk milletine ve kahraman Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı diliyor, acımızı paylaşıyorum. Yine, yaralılarımıza da Cenab-ı Hak’tan acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bireysel söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Tabii, torba yasa, ivediliği olan, ülkemize ve toplum yararına olan çok önemli konular için kullanılması gereken bir yol ve yöntem. Oysa AKP iktidarları, hükûmetler değişse de gelenekleri bozmadan, her aklına geldiğinde, yeteri kadar alt komisyonları kullanmadan, o konuda uzman şahısların görüşlerini alıp olgunlaştırmadan, bu ülkeye çok fazla bir şey katmayacak… Artık bu torba, çuval, hurç, ne derseniz, ona dönüştü ve bugünlerde de gerçekte insanlara böyle tatlı bir sunum yaparak ama özünde uzun vadede hem bu ülkeye çok şey kazandırmayacak hem de insanların cebinden, yaşamından ve günlük yaşamından bir şeyleri alıp götürecek birçok düzenlemeyi bu torbanın içerisinde görmek mümkün.

Başta 132 maddeyle geldi, bir bölümü geri çekildi ama göç yolda düzülür dercesine bu sayıyı yine 126’ya tamamlayarak huzurunuza getirmeyi Sayın Maliye Bakanımız ustalıkla başardı. Çalışmalarda gün boyu çalışıp çalışıp akşam baktığımızda, konuştuğumuz, çalıştığımız konularla ilgili bir bölümün çekildiği, hemen yeni bir önergenin geldiği yeni bir tasarıyla karşılaştık.

Sayın Bakan yasa geldiğinde kendisi de bu konuda yeteri kadar yoğunlaşamadıklarını, çeşitli değişiklikler yapacağını söylemişti. Bu bizim de gördüğümüz, Bakanımızın da itirafıdır. Biz, maliye bakanlarımızın bu konuda daha öngörüsü yüksek olmasından, Meclisteki tüm komisyonları çalıştırarak Meclisin yasa yapma tekniğine uygun, bu yüce Meclise saygınlık kazandıracak yasaların çıkarılmasından yanayız. Komisyonlarda saatlerce -yeteri kadar- konuşup bu konudaki eksikleri, düzeltilmesi gerekenleri hep uyararak söyledik ama gördüğümüz manzara ve tablo şu: Bu alışkanlık, iktidardaki yeter sayının olması, maalesef ortak aklı egemen kılmıyor. Güç zafiyeti, birlikte yaşadığımız bu ülkede, ilelebet var edip yaşatacağımız cumhuriyette birlikte yaşamanın karşılıklı bize verdiği sorumlulukları hiç dikkate almadan yoluna devam ediyor. Biz yine de Genel Kurulda da -az önce eski maliye bakanlarımızdan Sayın Temizel’in de ifade ettiği gibi- katkı sunmaya devam edeceğiz. Ama dileğimiz, muradımız, artık Sayın Bakanın ve iktidarın bu konuda, lütfen… Bu ülkenin yararına olmayan kanun maddeleri konusunda bir kez ama bir kez daha hepimiz düşünerek doğruda ortak yolda buluşmamızın gereğine inanıyorum.

Bakın bu yasada, Sayın Bakanımız da saydı, neler yok ki: TELEKOM, haberleşme, köy tüzel kişiliği, batık gemiler, sivil havacılık, Kültür ve Turizm Bakanlığı, vakıflar, şans oyunları, amme alacakları, motorlu taşıtlar vergisi, Kredi ve Yurtlar Kurumu, damga vergisi, Merkez Bankası, gazi ve şehit yakınlarını içeren düzenleme, yine engellileri kapsayan birçok değişiklik var. Bunların hepsinde doğru ve olması gerekenlere biz gerekli önergeleri verdik ama o sayısal çoğunlukla bunların hepsi de reddedildi.

Diğer bakanları ve diğer komisyondaki arkadaşları görüp sorduğumuzda, birçoğunun bunu duymadığını, bilmediğini, hatta şu iki yıldır toplanmayan komisyonların olduğunu üzüntüyle öğrendik.

Bu torba yasa içerisinde birçok zammı beraberinde görüyoruz. İşte zor geçinen insanlar ve az önce Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi… Çok büyük lütufmuş gibi, asgari ücretin 1.404 lira olmasını koruma adına hamle yaptığını söylüyor. Sayın Bakanım, 5 kişilik bir aile üç öğün simit yese, o dediğimiz parayla geçinemiyor artık. Bunu da artık Hükûmetin görmesi lazım. Halkın millî değerleri, ülkenin bekası sık sık ortaya getiriliyor. İşte bu torba yasa da getirilirken “Ülkemizin ali menfaatleri gereği, alelacele bu yasayı getirmek zorunda kaldık.” diyor. Ben burada bakıyorum, Hükûmetin alelacele ortaya getirmek istediği şey, hızlı borçlanmak. Bütçedeki sıcak para açığını kısa sürede geniş kesimlere, halk yığınlarına nasıl yükleyebiliriz, onun çok ustaca bir hesabını yapmışlar. Ama biz burada da itiraz ediyoruz, diyoruz ki sivil toplum örgütlerinin birçoğunun görüşü alınmadan kendilerini ilgilendiren yasalar burada çıktı ve hayata geçecek belki birkaç gün sonra. Sayın Bakanım, çok şey geçmiş değil, gelin, o sivil toplum örgütlerinden yeniden görüş alalım, burada da ortak aklı birlikte yakalayalım. Bu ülkenin bütçesi, bu ülkenin kaynakları, bu ülkenin parası tüyü bitmemiş yetimin hakkı, siz şu anda harcamakla mükellefsiniz ama bunda bir vebal var. Biz diyoruz ki buna katkı sunmaya varız. Bunun da yolu, buradaki düzenlemeleri bu yüce Meclisteki tüm siyasi partilerin görüşlerini önemseyerek, eksikleri düzelterek, gerekiyorsa bir bölümünde de uzlaşıp geri çekerek yolumuza devam edebiliriz.

Bakın, orta vadeli plan dedik, dolara bir öngörü ve tahmin yaptı iktidar, 2018 yılı itibarıyla 3 lira 70 kuruş. Arkadaşlar, 2018 yılına girmedik, dolar o rakamları buldu. Bu, şu demek: Demek ki bizim iktidarımızın uzun vadede planlarında da bir öngörü yok. Bu öngörünün olmamasının temel nedeni, kendi güçlerinden başka bu ülkede yaşayan hiç kimseyi önemsememelerinden kaynaklanıyor. Bunun yolu, mutlak ama mutlak bu ülkedeki sivil toplum örgütlerini önemseyerek, birlikte yaşadığımız insanları… Sık sık da vurguluyorsunuz: “Aynı gemide yolumuza devam ediyoruz.” Eğer aynı gemide yolumuza devam edeceksek işin doğrusunu yapalım, bu ülkeye yakışan, bu Parlamentoya da saygınlık kazandıran yasaları çıkaralım.

Bizim bütçemizin şimdiden açığı belli, farkında olmadan yapılan hataların da bu ülkeye bedeli belli. Çıkıyor Başbakanımız, sağ olsun, bu ülkede artık tasarruf yapmak zorundayız, ülkemiz ekonomisinin tehlike çanları çaldığını söylüyor ama Sayın Cumhurbaşkanı saraydan “İtibarda tasarruf olmaz.” diyor. Tasarrufu kim yapacak? Gariban yapacak, küçük esnaf yapacak, geçinemeyen 11 milyon emekli yapacak, köylü yapacak ya da toprağını satacak gidip İstanbul’a göçecek.

İktidarınız, 3 Kasım 2002’de geldiği zaman, Sayın Bakanım bu ülkede sosyal yardım kuruluşlarından yaşamını devam ettiren ya da oradan para alarak aile bütçesine katkı sunan insan sayısı yaklaşık olarak 2 milyon 850 bindi. Sizin üç yılda bunu 2 milyona, bir beş yıl sonunda 1 milyona, on yıl dendiği zaman da bu ülkede yoksulu bitireceğiz hedefini koymanız gerekirdi ama o rakamlar şimdi 10 milyonların çok üzerine çıktı, daha da çıkacak bu ekonomik ve mali politikalarınızla. Bu ülkedeki farklı mezhep gruplarını, sivil toplum örgütlerini, ortak anlayışı yok saydığınız müddetçe o hedefleriniz yine de tutmayacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanım, dileğimiz ve muradımız, çok şey geçmeden ortak uzlaşıyı sağlayarak yola devam etmemizdir diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Durmaz.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geldik.

On dakikada sayın milletvekillerinin sorularını alacağım, diğer on dakikayı da Sayın Bakana cevaplaması için tanıyacağım.

Sayın Hürriyet...

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, benim seçim bölgem olan Kocaeli’nin Gebze ilçesinde yaklaşık 10 mahallede ciddi şekilde tapu sorunları olan vatandaşlarımız var. Daha önce de, dün de sormuştum aynı soruyu başka bir bakanımız vardı, “İlgili bakanlıktan bilgi alıp aktaracağım.” dedi. Özellikle Adem Yavuz Mahallesi sakinleri, bugün de ifade etmiştim, uzun zamandır tapu sorunu yaşıyor. Burada yaşayan vatandaşlara ne yazık ki Gebze Belediye Başkanımız “işgalci” ve “müşteri” muamelesi yapıyor. Oranın imar durumlarının değiştirilerek, afet bölgesi ilan edilerek şu anda daha yüksek fiyatlara orayı vatandaşa satmaya çalışıyor ama dar gelirli vatandaşın buraları alma gibi bir durumu yok ne yazık ki. Orada ciddi olarak bir mağduriyet yaşanıyor. Sadece orası değil, Çayırova’da yine 2 mahallemiz var, Emek ve İnönü Mahallesi. Buradaki insanların ciddi desteğe ihtiyacı var. Bu konuda sizlerden, Hükûmetinizden yardım bekliyoruz. “Bu mahallelerdeki sorunlar giderilecek mi?” diye sormak istiyorum size. Bu mağduriyetler önlenecek mi? Sorumsuz davranan belediye başkanlarınız hakkında Hükûmetiniz bir yaptırım uygulayacak mı?

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Maliye Bakanına soruyorum: Ülkemizde temmuz ayının genelinde işsizlik oranı 10,7 çıkmıştır. Özellikle genç işsizliğin önlenmesi için, bu oranın daha aşağılara çekilmesi için bir planınız var mıdır?

İki: Taşeron işçilerin ücretleri zamanında ödenmiyor, ödemeler gecikmeli olarak yapılıyor. Alın teri olan bu işçilerimizin ücretlerinin süresinde ödenmesi için ödeneklerin zamanında yapılmasını düşünüyor musunuz?

Üç: Üretimin ve ihracatın artırılması için üretim reformu yasası çıkardık. Bazı teşvikler ve destekler ortaya koyduk. Şimdi de kurumlar vergisini artırarak sınai işletmelere yeni yükler getiriyorsunuz. Böyle bir anlayış ve düzenleme çerçevesinde piyasanın daha çok tıkanmasına sebebiyet vermeyecek misiniz?

Dört: Sanayicimizin ve ihracatçımızın Bakanlığınızdan KDV alacakları var. Bu konuda yasa çıkarmış, Bakanlığınıza yetki vermiştik. Tekstildeki KDV iadesinin sağlanması için ne zaman genelge göndereceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sarıhan…

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Sayın Bakan, torbanın, torba tasarının hangi ekonomik ve sosyal gereksinimlerden kaynaklandığı konusunda tasarının gerekçelerinde herhangi bir açıklık bulunmuyor. Biliyorsunuz ki bugüne dek, üretenden geliri kadar, hakkaniyetine uygun vergi alan bir ekonomik düzenimiz zaten yoktu. Ancak bu düzenlemeyle maliye politikası, üst gelir sınıflarına dar ve orta gelirli sınıflardan transferler yapılması yönünde kullanılmış. Bu tutum ekonomiyi orta ve uzun vadede çökertmeyecek mi? Böyle bir kaygı taşımıyor muyuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıhan.

Sayın Bektaşoğlu…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Betül Sayan Kaya, sağ olsun, soru önergeme kapsamlı bir cevap verdi. Oradan öğreniyoruz ki 2016 yılında ülkemizde 3 milyon 154 bin 69 hanede yaşayan vatandaşlarımıza kamu kaynaklarıyla 32 milyar tutarında sosyal yardım yapılmıştır. İki yıl içinde yoksul hane sayısı 150 bin artmıştır. Aynı yıl sadece Giresun’da ikamet eden 24.250 haneye yapılan yardım ise 157 milyon 401 bin 406 TL’dir. Geçen yıla ait bu rakamların yoksullaşmaya göre şimdi daha da yükseldiğini biliyoruz. Hanelerde yaşayan yurttaşlarımızın sayısını düşündüğümüzde övünülecek değil utanılacak ve endişe verici bir durum olduğunu görüyoruz. Çünkü devlet yardımı olmadan yaşayamayan yurttaşlarımızın sayısının çoğalması yoksulluğun boyutlarını ve Hükûmetin bununla ilgili mücadele politikasının olmadığını da ortaya koymaktadır. Sosyal devlet de budur. On beş yıldır değişmeyen tek şey yoksulluk ve buna bağlı olarak artan işsizlik sayısıdır.

BAŞKAN – Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Bakanım, Düzce ilimizde hazineye intikal etmesi gereken birçok tapu, Tapu Kanunu’nun 21’inci maddesi uyarınca belediye adına kayıt yapılmakta. Tapu Kanunu’nun 21’inci maddesi der ki: “Çıkmaz yol ve dere kenarı.” Aslında, hem Anayasa’mızda hem tüm kanunlarda dere kenarlarının vesairin hazine adına kayıtlı olması gerekirken belediye adına kaydedilip dışarıya, vatandaşlara satışı yapılmakta, hazineden mal kaçırılmakta ve imara açılmaması gereken yerler imara açılmakta.

Bilemiyorum, Maliye Bakanı olarak hazineye kaydedilmesi gereken bu tapuların takipçisi misiniz? Ne kadar tapu var, bilginiz var mı? Buradan size ihbarda bulunuyorum. Düzce’de en az 500 dönüme yakın yer bu şekilde satılmıştır.

Bilgilerinize arz olunur.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu…

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Sayın Bakanım, öncelikle çıkaracağımız bu yasa için sizlere çok teşekkür ediyorum. Yapılacak tarım arazilerini toplulaştırmada dededen toruna geçen tapuların intikal harçlarını açarsanız daha iyi olur diyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, imar rantı olmayan yerlerdeki tarım arazilerinin kullanıcısına süre farkı gözetmeksizin satılmasıyla ilgili bu düzenleme içerisinde bir yasal düzenleme yapılmasını talep ediyorum. Bir komisyon buna karar verebilir, imar rantı olmayan tarım arazilerinin tarih gözetilmeksizin… Yani burada konulan süreler insanları bağlıyor ve tarım arazilerinin birçoğu satılamıyor, devlet buradan istediği kirayı da alamıyor.

Yine, aynı şekilde, üzerine bina yapan… Özellikle, köy yerleşim alanı içerisinde kalan, geçmiş tarihte imar planları bile yapılan… Yalnız, bina yaptığı için, Köy Kanunu’na göre kurayla bunların dağıtılması gerekiyor. Üzerinde bina olan vatandaşlar Köy Kanunu’na göre kuraya giremedikleri için bu binaları satın alamıyorlar. Kuraya da girmesi mümkün değil çünkü vatandaşın üzerinde binası var. Bunun da bu yasal düzenleme içerisinde çözülmesini talep ediyorum. Mevcut Köy Yerleşim Uygulama Yönetmeliği’nde, yasada bu şekilde şu anda. Köy yerleşim planı yapılan yerlerde kurayla arsalar dağıtılıyor, üzerinde bina olan kurayla dağıtılamadığı için hak sahibi tapusunu alamıyor. Bunun düzenlenmesi gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Emir…

MURAT EMİR (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, geçen yıl büyük beklentilerle Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması Kanunu çıkarılmıştı ve öylesine beklentiler yaratılmıştı ki kaynağına bakılmaksızın, âdeta, kara paranın dahi sisteme girmesinin önü açılmıştı. Bu bir yıllık süreç içerisinde kaç liralık varlık kazandırıldı bu kanun kapsamında ve gerçek veya tüzel kişi olmak üzere kaç kişi buna başvurdu, bunu öğrenmek istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Durmaz…

KADİM DURMAZ (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Unutmayalım ki herkes bir engelli adayıdır. Bugün kamuda toplam engelli memur kontenjanı 55.334 olmasına rağmen 32 bini istihdam edilmekte, 23 bin engelli kadrosu boştur. Birinci sorum: Sayın Bakan bu dezavantajlı gruplara 2018 yılı içerisinde kadrolarını vermeyi planlıyor mu?

İkinci sorum: Gazilik kanunu ülkemizde yok ve bunlar arasında da son zamanlarda bir sıkıntının olduğunu hepimiz biliyoruz. Yeni bir düzenlemeyle, ortak bir anlayışla tüm gazileri; doğu, güneydoğu, terör, Kıbrıs, hayatta olan Kore gazileri gibi, 15 Temmuzu da dâhil edip bunlarla ilgili kapsayıcı bir yasa yapmayı düşünüyor muyuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet…

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, az önce sorduğum soruyu biraz daha detaylandırmak istiyorum, aynı zamanda, mahalle isimlerini de söylemek istiyorum. Gebze ilçemizde Adem Yavuz, Kirazpınar, Hürriyet, Yavuz Selim, Ulus, İnönü, Gaziler, Mevlânâ, Arapçeşme, Köşklüçeşme, Mimar Sinan; Çayırova ilçemizde ise Emek ve İnönü Mahallelerimizde yaşayan binlerce insana belediye tarafından ne yazık ki âdeta eziyet ediliyor ve verilen sözler tutulmayarak âdeta dalga geçiliyor. Burada insanların tapu tahsis belgeleri olduğu hâlde tapuları çeşitli bahanelerle verilmiyor ve kendilerine -tekrar söylüyorum- yüksek bedellerle satılmak isteniyor. Biz burada, aslında, bir rant kokusu, rant hikâyesi duyuyoruz, hissediyoruz. Bu konuda -tekrar sormak istiyorum- sorunlar giderilecek mi, mağduriyetler önlenecek mi? Sorumsuz davranan belediye başkanlarınıza Hükûmetinizin bir yaptırımı olacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Zeybek…

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, belediyelerimizde su ve atık su bedelleri alınıyor. Bu bedellerin alınması doğrudur ve her yıl artırılması da TEFE, TÜFE endeksinde gerçekleştiriliyor. Ne yazıktır ki bütün şehirler… Şu anda Samsun’da Samsun Büyükşehir Belediyesi su ve atık su bedellerini alırken her ay TEFE, TÜFE uyguluyor. Bu doğru mudur? Yani her ay yatırım mı yapıyor büyükşehir belediyesi de artırım yapıyor, TEFE, TÜFE endeksli bir endekse bağlıyor su alım fiyatlarını? Doğru olmadığını söylemek istiyorum.

Diğer taraftan, Bütünşehir Yasası’yla beraber köylerimizdeki tüm gayrimenkuller belediyelerin uhdesine geçirildi. Bunların yeniden köy tüzel kişiliklerine verilerek onların, oradaki köylünün kamusal olarak yapabileceği köy konağı, cami, okul, cemevi neyse onların sağlanmasını temenni ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Maliye Bakanına soruyorum: Görüşmekte olduğumuz 502 sayılı torba yasayla MTV’de yüzde 25 zam getiriliyor, kurumlar vergisinde artış, meyveli gazozdan, sigara kâğıdından ÖTV almayı düşünüyorsunuz, velhasıl her alanda yeni vergiler ihdas ediyorsunuz, bazılarının oranlarını da artırıyorsunuz. Halkın üzerine yeni vergiler gelirken Cumhurbaşkanlığına 38 yeni araç alınmasını… Bunun 10 adedinin özel zırhlı olacağı söylenmektedir. Şu anda sarayın garajında 7 özel uçak, 2 helikopter, 268 adet araç olduğu hâlde, yine Diyanete 2018’de 35 yeni araç, kamuya 4.500 araç alınma istemi karşısında… İktidarın tasarruf tedbirlerine uymadan yapılacak bu araç harcamaları bütçemize ve halkımıza yeni yük getirmeyecek midir?

Üç: Bir yandan işletmelerin ve halkın vergi yükünü artırırken gerçekçi bir tasarruf tedbirini ne zaman uygulayacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sarayın lüks ve gereksiz harcamalarını kısmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Rekabet Kurumumuz 20’nci kuruluş yıl dönümünü kutluyor bildiğim kadarıyla, güzel; bu vesileyle bir uluslararası sempozyum yapması da güzel. Şimdi, Rekabet Kurumunun merkezi Ankara olduğu hâlde İstanbul’da böyle bir sempozyum ve kuruluş kutlaması yapmasının sebepleri nedir? Bu etkinliğe Ankara’dan kurumun hangi statüde kaç personeli taşınmıştır? Kurumla ilgisiz kaç kişi bu etkinliğe götürülmüştür, davet edilmiştir, ağırlanmıştır? Bu etkinlik nedeniyle otel, uçak, şehir gezisi masrafları dâhil Rekabet Kurumunun –Ankara dururken, merkezi Ankara’dayken- İstanbul’da böyle bir 20’nci yıl kutlamasının anlamı nedir? Asgari ücreti 10 lira fazla vermemek için bin dereden su getiren devletin böyle bir israfı sizce doğru mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle Sayın Hürriyet’in Kocaeli’deki bazı mahallelerle ilgili gündeme getirdiği konular hakkında -takdir ederler ki- şu anda bir bilgim yok ama ilgili belediye başkanıyla da arkadaşlarımız bir görüşsünler, bilgi alırsam ben de burada Genel Kurulumuzu bilgilendiririm.

Sayın Arslan, AK PARTİ olarak her zaman için işsizlikle mücadele ve istihdamın artırılması için yoğun bir gayretimiz olmuştur. Nitekim 2007 yılından bu yana, global krizin de etkilerine rağmen yaklaşık 8 milyon ilave istihdamı bu dönemde ürettik. Aslında Türkiye bu anlamda OECD ülkeleri arasında, global kriz sonrası dönemde hem ekonomik büyümeyi sürekli bir şekilde, kalıcı bir şekilde devam ettiren hem de yine bu dönemde yüksek istihdam sağlayan nadir ülkelerden bir tanesi olmuştur.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Oran niye artıyor Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Onu ifade ediyorum.

İlave olarak son bir yılda da 1,1 milyon insanımıza istihdam ürettik, aş ürettik, iş ürettik ama buna rağmen işsizlik oranları hepimizin bildiği gibi 10’lar seviyesinde devam ediyor. Bizim tabii Hükûmet olarak ortaya koyduğumuz hedef bu oranların daha da aşağılara gelmesi. Bunun için, sürekli bir şekilde ifade ediyoruz, ekonomik büyümeyi kalıcı ve yüksek seviyelerde devam ettirmek durumundayız. Onun için, Hükûmet olarak yatırımı, üretimi, ihracatı, istihdamı her zaman destekliyoruz. Nitekim, 2016’daki alçak darbe girişimi sonrası dönemde de Hükûmet olarak almış olduğumuz tedbirler sayesinde ekonomide çok hızlı bir toparlanmayı yakaladık. 2017 yılının ilk yarısında yüzde 5’in üzerinde büyüdük; 2’nci yarıda da daha yüksek oranda bir ivmeyle beraber inşallah yıl sonunu çok daha yüksek bir oranda bitireceğiz. Bu, tabii, kendisini istihdamda da önümüzdeki aylarda daha fazla yansıtacak; çünkü ekonomide güven geldikçe, üretimin çarkları döndükçe bu, istihdama daha fazla yansıyacak. Ama biz Hükûmet olarak, istihdamı destekleyen aktif iş gücü politikaları başta olmak üzere gerek vergi politikası gerek sosyal güvenlik politikası gerekse yatırım ve üretime destek olan bütün ekonomik veya mali tedbirler çerçevesinde istihdamı destekleyeceğiz ve işsizlik oranlarını aşağı çekeceğiz.

Taşeron firmalarda çalışanların ödemeleriyle ilgili genel bilgim: Bir ödememe sorunu olmaması gerekir.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Var efendim. Şu anda iki ay geriden geliyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Burada, özellikle işçi alacaklarının süresinde ödenmesini sağlamak üzere de 2014 yılında bir düzenleme yaptık. Firma sahibi parasını almak istese bile öncelikle biz işçi alacaklarını doğrudan çalışanların hesaplarına yatırıyoruz.

Burada katma değer vergisi iadeleri konusunda bir hususu gündeme getirdiniz. Şunu ifade edeyim: Özellikle 15 Temmuz alçak darbe girişimi sonrası dönemde ekonomide birçok düzenleme yaptık; yatırımı, üretimi, istihdamı destekledik. Ama bu dönemde özellikle hem ihracatçılarımızın hem de indirimli orana tabi işlem yapan firmalarımızın KDV iadelerini hızlandırmak için olağanüstü düzenlemeler yaptık; bu konuda yasalar çıkarttık, yıl içerisinde KDV iadesinin yapılmasının önünü açtık, tebliğ düzenlemeleri yaptık, uygulamayı basitleştirdik, işlemleri hızlandıracak şekilde birtakım prosedürleri ortadan kaldırdık, yine çok sayıda ilimizde KDV iadesi yapmak üzere ihtisas vergi daireleri kurduk.

2 tane rakam vereceğim: 2016 yılının ilk dokuz ayında sadece ihracatta yapılan KDV iadesi tutarı 17,5 milyar liraydı. Şu anda, bu sene ilk dokuz ayda sadece ihracatta yapmış olduğumuz KDV iadesi tutarı 22,6 milyar lira yani ihracatta yaptığımız iadeleri yüzde 30 artırdık. Böylelikle ihracatçımız KDV iadesine hem daha hızlı ulaştı hem de çok daha fazla iade alma imkânına kavuştu. Bugün de ifade ettim yani bir KDV reformu üzerinde çalışıyoruz. 1985 yılında o günün koşullarına göre oluşan bir KDV sistemimiz var. Geldiğimiz noktada bu sistemin baştan aşağıya değiştirilmesi lazım. Bu konuda da yoğun bir çabamız var.

Sayın Sarıhan maliye politikaları konusunda bir değerlendirme yaptı. Tabii ki bütün partilerin ortak düşüncesidir. Maliye politikası bir taraftan gelir dağılımını düzeltmeli, sosyal adaleti sağlamalı, diğer taraftan da ekonomik büyümeye destek olmalı. Yapmış olduğunuz değerlendirmeler son derece kıymetli ve önemli.

Sayın Bektaşoğlu, yoksulluk oranlarıyla ilgili bir değerlendirme yaptı ama kusura bakmasınlar tam sorusunu yakalayamadım.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Tekrar edeyim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Tanal imarla ilgili bir mesele sordu ama Bakanlığımı ilgilendiren bir konu olmadığı için kendisine cevap veremeyeceğim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim, imarla ilgili değil tapu, Bakanlıkla ilgili.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Dedeoğlu’na ben de teşekkür ediyorum ifade etmiş oldukları husustan dolayı. Tabii ki Hükûmet olarak nerede bir sorun varsa sonuna kadar üzerine gideceğiz. Sorunları torunlara bırakmayacağız, kendimiz çözeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla da bu konuda da yoğun gayretlerimiz sonuna kadar olacak.

Sayın Şimşek, burada, tarım arazileri için ister belediye mücavir alanı içinde isterse dışında olsun bir tarih belirlemesi yaptık. Burada özellikle kullanıcılarına satışa imkân veren bir düzenleme ama siz köy yerleşim alanlarıyla ilgili bir konuyu gündeme getirdiniz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Her ikisiyle ilgili. Yani oradaki tarih daha önce de 2009’du. Orada bir yanlış anlaşılma…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Uygun görürseniz onu bir konuşalım, detayları ben sizden alayım, birlikte değerlendirelim, yapılacak bir şey varsa memnuniyetle o konuda biz de yapmak isteriz.

Sayın Emir “Âdeta kara paranın önü açıldı.” diye bir değerlendirme yaptı. Burada Genel Kurulda defalarca söyledim. Bizim yapmış olduğumuz Varlık Barışı Kanunu’nu uluslararası FATF Örgütü değerlendirmeye aldı, bütün uluslararası normlara ve standartlara uygun olduğunu değerlendiren bir rapor ortaya koydu. Hiçbir zaman için Türkiye ekonomisinin ve Türkiye'nin kara paraya zerre kadar ihtiyacı yok. Bizim yapmış olduğumuz düzenlemeler vatandaşlarımızın, daha fazlası da bankalarda yani bankacılık sisteminde olan varlıklarının Türkiye'ye getirilmesini sağlamaya dönük bir düzenlemeydi. Orada da bence önemli bir başarı yakaladığımızı düşünüyorum.

Sayın Durmaz engellilere kadro verilmesiyle ilgili söyledi. Burada, biliyorsunuz...

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Bakan, o hâlde kaç lira geri geldiğini neden söylemiyorsunuz, neden cevaplamıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Emir, lütfen, bakan cevap veriyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – ...Sayın Başbakanımız açıkladı, burada 5 bin tane kadro verilecek.

Gazilerle ilgili konuyu da Aile Bakanımıza ileteceğim.

Sayın Hürriyet tekrar aynı konuyu gündeme getirdi.

Sayın Zeybek atık su bedelleriyle ilgili Samsun Belediyesi özelinde bir konuyu gündeme getirdi. Bu konunun detaylarına vâkıf değilim.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Cevaplardan bir şey anlayamadık, çok hızlı gidiyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Büyükşehir Belediyesi kapsamındaki köyden mahalleye dönüştürülen yerlerdeki mülkiyet meselesi önemli bir mesele, hepimizin tartıştığı bir mesele. Köy tüzel kişiliğine ait olan bu yerlerin belediyeye geçtikten sonra o köy halkı yani yeni hâliyle mahalle halkı tarafından kullanımını sağlayacak bir imkân üretmek lazım. Bu konuda bir çalışma zaten var, onu hep beraber değerlendireceğiz.

Sayın Arslan vergi artışları ile tasarruf konularını gündeme getirdi. 2 tane rakam vereceğim. Sene 2002, bu bütçenin yüzde 43'ü nereye gidiyordu? Faize. Sene 2018, bu bütçenin kaçı faize gidiyor?

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Borca gidiyor şimdi de.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Yine faize gidiyor Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yüzde 10’dan daha düşüğü. Yani tasarrufu da yapan biziz, yatırımı da yapan biziz, refahı da sağlayan biziz, hizmet bütçesini de yapan biziz. Onun için bize tasarrufu da vergiyi de hiç söylemeyin. O konuda sıkıntı çekersiniz.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Ne gerek var bu kadar arabaya?

KAZIM ARSLAN (Denizli) – On beş sene içinde ödediğiniz faizi bir açıklayın Sayın Bakan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Anlayamıyoruz Sayın Başkan, müdahale eder misiniz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Altay, Rekabet Kurumuyla ilgili konuda bilgi alayım olur mu? Bilgim yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu sempozyum bu millete kaç liraya mal oldu merak ediyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bilgi alayım memnuniyetle... Aynı hassasiyeti hepimiz paylaşıyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İstanbul’un en pahalı otelinde yapılıyor bu.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, ben biraz önce açık ve net şunu ifade ettim, Sayın Bakana herhâlde yanlış bilgi verildi: Kamuya ait olan taşınmazların, bunun değerlendirmesini Maliye Bakanlığı yapması gerekirken bunlar...

BAŞKAN – Sayın Bakana söyleyebilirsiniz yanına gelip Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, anladım ama bu kamuyu ilgilendiren bir sorun. Bunları belediye kendi adına tescil ediyor. Tapu Kanunu’nun 21’inci maddesi açık ve net Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani internete bakarsanız bunun Maliye Bakanlığına ait olduğu açık ve net.

BAŞKAN – Sayın Tanal, Sayın Bakanın yanına gelip anlatsanız daha sağlıklı olmaz mı?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama bu Meclisi ilgilendiren bir şey, Türkiye’yi ilgilendiren bir sorun Sayın Başkanım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu konuyu konuştuk, lütfen gündeme devam edelim.

BAŞKAN - Zaten talep ettiniz, zaten tutanaklara geçti. Bir anlaşmazlık varsa onu gelip konuşun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama biz burada vergilerle uğraşıyoruz, kamu gelirlerinin artmasıyla uğraşıyoruz. İşte kamu gelirlerini burada azaltıyor belediye.

BAŞKAN - Şimdi, birinci bölüm üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ile 27’nci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kalaycı konuşacak.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Öncelikle, şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Şehit ailelerinin ve milletimizin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, 125 asıl ve 2 geçici maddeden oluşan bu tasarı, 63 ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamenin çeşitli maddelerinde değişiklikler yapmaktadır. Tasarıda her şey var ama vatandaş yoktur. Milyonların umutla beklediği düzenlemeler, maalesef, yoktur. 127 madde içinde doğrudan vatandaşa hitap eden madde sayısı parmakla sayılabilecek kadardır. Tasarıda Milliyetçi Hareket Partisi olarak muhalefet ettiğimiz madde sayısı da azdır, bazılarına şimdi değineceğim.

Tasarıda Zonguldak için hayati önemi bulunan ve Zonguldak ekonomisinin can damarı olan taş kömürü konusunda Zonguldaklının fikri bile sorulmaksızın düzenleme yapılmaktadır. Düzenlemede Türkiye Kömür İşletmeleri ve Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait maden ruhsatları bölünerek yeni ruhsat talep etme ve bu ruhsatları ihale etme yetkisi verilmektedir. Yani, ruhsat sahası parçalara bölünüp satılabilecektir. Havza madenciliğinden uzaklaşılması ve ruhsatların parçalanması öncelikle iş sağlığı ve güvenliği risklerini artıracak, ayrıca rezervlerin yeterince değerlendirilmemesine yol açacaktır. Taş kömürü işletmeciliğinde risk oranı yüksektir. O nedenle, her önüne gelen bu işletmeciliğin altından kalkamaz. Hâlen sürdürülen redevans usulü ve taşeron şirketler eliyle işletmecilikten beklenen sonucun alınamadığı açıktır. Ölümlü iş kazaları artmış, kaçak ocak çalışmaları önlenememiştir. Zonguldak havzasında milyonlarca ton kömür üretileceği ve binlerce kişi çalıştırılacağı sözleri de hep lafta kalmış, bu sözleri verenler maalesef 1 ton kömür dahi çıkarılmadan ya da hazır kömürü alıp belli bir kâr ettikten sonra orayı bırakıp gitmişlerdir.

Dolayısıyla geçmişte yaşananlar ile konunun ekonomik, sosyal ve teknik boyutları dikkate alınarak, Zonguldak’taki sendika ve diğer sivil toplum kuruluşları ile üniversite, işletmeciler ve Enerji Bakanlığı bir araya gelmek suretiyle bütün ilgili tarafların görüşleri alınmalı ve bölge gerçekleriyle bağdaşacak, taş kömürü üretimine özel bir düzenleme yapılmalıdır. O nedenle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tasarının 51’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını istiyoruz. “Ben yaptım, oldu.” anlayışıyla Zonguldak’ın, Zonguldaklının kaderiyle oynanmamalıdır.

Tasarıda geniş kesimlerin vergi yükünü artıracak ağır vergi düzenlemeleri getirilirken bazı sektörlere ve iktisadi faaliyet kollarına vergi indirimi, istisnası ve borçlarına örtülü af getirilmektedir. Bir yandan vergilerde yüksek oranda artışa gidilirken, bir yandan da üç firmaya ait alacağın silinmesini içeren bir düzenleme yapılması vicdanları sızlatmakta, tasarının gerekçesi ve ruhuna da aykırılık teşkil etmektedir. Bu konuda, söz konusu alacakların yeniden yapılandırıldığı gerekçesine sığınılmamalı, özelliği nedeniyle benzer kamu alacaklarıyla birlikte daha önce çıkarılan yapılandırma kanunları kapsamına alınmadığı da dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla, tasarının 2’nci maddesi tasarı metninden çıkarılmalıdır.

Diğer taraftan, tasarıyla sabit telefon görüşmelerinde yüzde 15, cep telefonlarında yüzde 25, data ve internette yüzde 5 olan özel iletişim vergisi oranı yüzde 7,5 olarak tek oranda birleştirilmektedir. Telefon için vergi indirimi olumlu olmakla birlikte, interneti ucuzlatmak lazım gelirken daha pahalı hâle getirmek uygun değildir. Ayrıca, sabit ve cep telefonları görüşmeleri için yapılan vergi indiriminin faturalara yani vatandaşa yansıtılması da sağlanmalıdır.

Tasarıda motorlu taşıtlar vergisinin yüzde 50’ye kadar varan oranlarda artırılması öngörülmektedir. Buna göre motorlu taşıtlar vergisi artış oranı, 31 Aralık 2017 tarihinden önce tescil edilmiş taşıtlarda 1300 cc altındaki taşıtlar için yüzde 15, üstündeki taşıtlar için yüzde 25 olarak belirlenmiş; 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren tescil edilecek taşıtlarda ise motor silindir hacminin yanı sıra katma değer vergisi matrahı olarak belirlenen taşıt değerine göre kademeli olmak üzere yüzde 15 ila yüzde 50 arasında değişen oranları içermektedir. Yüzde 15 yeniden değerleme oranı dikkate alınmasa dahi vergi artış oranının yüksek olduğu ortadadır.

Vergileri artırmak, kayıtlı mükelleflere yeni yükler getirmek yerine ekonominin ihtiyacı olan alanlarda yapısal reformlar hızlı ve kararlı bir şekilde başlatılmalı, vergi reformu hemen gündeme alınmalıdır. Bu çerçevede, herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adaletli bir vergi sistemi tesis edilmelidir. Yine, haksız rekabete ve çalışanların sosyal haklardan yoksun kalmasına yol açan kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdamla mücadelede daha etkili yöntemler benimsenmeli, kamu harcamalarında tasarrufa gidilmeli, israf ve savurganlığın önlenmesi için tedbirler alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, tasarının 16’ncı maddesinde 2017 yılına dair asgari ücretin 1.404 liranın altına düşmemesi yönünde düzenleme yapılmaktadır. Bu yıl eylül ayından itibaren yaşanan düşme sonucu oluşacak kaybın ilave asgari geçim indirimi yoluyla telafi edilmesi öngörülmektedir. Bu düzenlemeyle, ücretlinin bekâr veya evli olmasına ve çocuk sayısına göre belirlenmiş asgari geçim indiriminin amacına ve mantığına uygun olmayan sonuç ortaya çıkmaktadır. Esasen, çalışanlar üzerinde adaletsiz ve ağır vergi yükü bulunmaktadır. Vergi kesintileri nedeniyle çalışanların aylığı yıl içinde aydan aya giderek azalmaktadır. Görüyorsunuz, asgari ücretlinin bile vergi dolayısıyla yıl içinde ücreti azalmaktadır ki bu düzenlemeyi azalmaması için yapıyoruz. Bu durum vergideki adaletsiz yapıyı açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Hükûmet, çalışanların vergi yükünü azaltmak yerine yeniden değerleme oranında artırılması gereken gelir vergisi tarife dilimlerini daha düşük artırıp ya da hiç artırmayarak acımasızca daha fazla vergi kesmektedir. Nitekim, 2017 yılı için yeniden değerleme oranı yüzde 3,83 iken, gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi yüzde 3,17 oranında artırılmış, diğer gelir dilimleri aynı kalmıştır. Bu nedenle çalışanlar daha fazla vergi ödemek zorunda kalmıştır.

Çalışanların vergi yükü mutlaka hafifletilmeli, asgari ücret vergi dışı bırakılmalı ve asgari ücret çalışanlara insanlık onuruna uygun bir yaşayış sağlayabilecek düzeyde olmalıdır. Biliyorsunuz, 2017 yılında asgari ücrete yüzde 7,9 oranında zam verilmiştir. Hükûmetin enflasyon tahmini yüzde 9,5; Merkez Bankasının enflasyon beklentisi ise yüzde 9,8’dir ki bunlar iyimser rakamlar. Buna göre, asgari ücrete yapılan zam enflasyonun altında kalmaktadır. Çalışanlar enflasyona ezdirilmemeli, enflasyon kayıpları telafi edilmelidir.

Çalışanlar ve emekliler geçim sıkıntısı çekmektedir. Motorlu taşıtlar vergisinde yüzde 50’ye varan artış yapan Hükûmet, umarız, çalışanlara ve emeklilere de kesenin ağzını açacaktır. Hiç olmazsa öngördükleri vergi artış ortalaması oranında zam verilmelidir.

Tasarıda, kamuda çalışan taşeron işçilerle ilgili de bir düzenleme bulunmaktadır. 68’inci maddede kamu idarelerince personel çalıştırılmasına dayalı yardımcı işlere ilişkin hizmetler için ihaleye çıkılmadan önce çalıştırılacak personel sayısı ile ücret ve diğer mali ödemelere ilişkin tavanların tespiti için de uygun görüş alınması zorunlu kılınmaktadır. Maddenin yıl başında yürürlüğe girmesi öngörülmüş olup yardımcı işlerde taşeron işçisi çalıştırılmasına devam edileceği anlaşılmaktadır. Ne oluyor, taşeron işçileri ketenpereye mi getirilmek isteniyor? Bir defa, Hükûmet 4734 sayılı Kanun’da yetki almasına rağmen hangi işlerin yardımcı iş olduğunu dahi üç yıldır belirleyememiştir. Ayrıca, buradan soruyorum: Taşeron işçilerle ilgili söz vermeyen Başbakan ve bakan kaldı mı acaba? Ne olacak şimdi? Bakınız, Adalet ve Kalkınma Partisinin 22 Mart 2016 TBMM Meclis Grubu Toplantısı’nda o günkü Genel Başkan ve Başbakan aynen şunları söylemiştir: “İster asıl iş olsun ister yardımcı iş olsun dışarıda kalan tek bir taşeron işçisi kalmayacak inşallah.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Kalaycı.

Buyurun.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – “Biz söz verdik mi böyle söz verir, icraat yaptık mı böyle icraat yaparız Allah’ın izniyle. Önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacağımız yasa tasarısıyla kamuda hem asıl işlerde hem de yardımcı işlerde sürekli olarak çalışıp emeklilik hakkını elde etmemiş olanları da kamuya alacağız. Buradan bütün emekçilerimize selam olsun. Onların nasırlı ellerine, terli alınlarına selam olsun. Emekçilerimize hayırlı, mübarek olsun.”

E, söz verirken iyisiniz, coşuyorsunuz, icraata gelince öyle kaçmak yok. Ya söz vermeyecektiniz ya da verdiğiniz sözleri tutacaksınız. Taşeron işçileri oyalamayı artık bırakın. Taşeron işçileriyle oyun oynamayı artık bırakın. Sürekli “Çalışıyoruz.” diyorsunuz, üç dört yıldır ne çalışmasıdır bu? Konu vergileri artırmaya gelince hiç çalışmıyorsunuz, yüksek oranlara varan vergileri hemen koyuveriyorsunuz. Hükûmet taşeron işçilere verdiği sözü artık tutmalıdır. Bu torba kanun tasarısı görüşmelerinde Genel Kurulda verilecek önergeyle gerekli düzenlemeyi yapabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz burada destek ve katkı vermeye hazırız.

Hayır olsun diyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.30

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde

Hükûmet? Yerinde.

Sayın Kerestecioğlu, bir söz talebiniz var.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 9’u Halkların Demokratik Partisinden olmak üzere 10 milletvekilinin yasama faaliyetlerine katılamadığına ve Hakkâri Milletvekili Selma Irmak’ın Genel Kurula ilettiği mektubunu okumak istediğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Daha önce de bugün içerisinde ilettik ama partimizin 9, Meclisin de 10 milletvekilinin yasama faaliyetlerine katılamadığını bir kez daha Genel Kurulun bilgisine sunarak, Hakkâri Milletvekilimiz Sevgili Selma Irmak’tan az önce ulaşan bir kısa iletiyi Genel Kurula iletmek istiyorum:

“Bugün, haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevinde âdeta birer siyasi rehin olarak alıkonuluşumuzun yıl dönümü. Millet Meclisinin üçüncü büyük siyasi partisi olan HDP’nin eş genel başkanları ve vekiller olarak Hükûmetin 4 Kasım siyasi darbesiyle tutuklanmış bulunmaktayız.

15 Temmuz darbe girişimini karşı darbeyle bastıran AKP Hükûmeti bu durumu kendisi için bulunmaz bir nimet olarak tarif etmiştir. Olağanüstü hâlin ilanıyla yasamanın askıya alındığı, hukukun rafa kaldırıldığı bir süreci bütün bir ülke olarak yaşıyoruz. Ülke, âdeta yarı açık cezaevine dönüştürülmüş vaziyettedir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “En ufak demokratik tepkiye dahi tahammül bulunmamaktadır. Bu durum aslında Hükûmetin demokrasi ve hukuktan ne kadar korktuğunun da göstergesidir. Türkiye'nin tarihi tekerrürün tarihidir. Kürt sorununda yüz yıldır hep aynı yöntem denenerek sonuç alınmaya çalışılmıştır. Şiddet ve baskıdan başka yol denemek akıllara zarar olarak algılanmaktadır.

Yanı başımızdaki bölgesel gelişmelere bakın. Suriye-Irak özelinde Orta Doğu patlamaya hazır barut fıçısı gibi şu an. Türkiye'nin bu süreçteki tek ve biricik politikası “Kürtler irade sahibi olmasın ve mevcut inkâr politikası sürsün.” şeklindedir. Ama maalesef şunu net bir şekilde belirtelim ki, Birinci Dünya Savaşı’nın eski düzeni yıkılırken yeni kurulacak düzende Orta Doğu'nun bütün halkları kendi renginde temsil imkânı bulacağı bir sisteme kavuşacaklardır. Tek tipleştirici ve hakları yok sayan köhnemiş rejimler bu yüzyılda kaybedeceklerdir.

Türkiye'yi yönetenlerin bu gerçeği görmesi ve çoğulculuğu esas alarak Kürt fobisinden kurtulması bu coğrafya için hayırlı karar olacaktır. AKP Hükûmetini uyguladığı baskı rejiminden dönmeye ve demokrasiye işlerlik kazandırmaya çağırıyoruz. Demokratik cephenin üzerine düşen tarihî rolünü oynaması gerektiğine olan inancımızı belirterek baskı rejiminin geçici olduğu inancımızı paylaşıyoruz. Biz cezaevinde ve her yerde direnmeye devam edeceğiz.

                                                                                                                                    Selma Irmak

                                                                                                                             Hakkâri Milletvekili”

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacak.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bugün gündemdeki torba yasa üzerine konuşmak için bir aradayız ama hepiniz görüyorsunuz tabloya baktığınızda, aslında bir yasama ikliminde değiliz. Bu kadar önem verilen, bu kadar haftalar boyu üzerinde çalışılan yasa üzerinde tartışmak için, şu an Mecliste aslında toplanmak için bile yeterli sayı yok. Ama yasamanın önündeki tek problem bu değil, aslında burada olanların yarısına yakın milletvekilimiz de cezaevindeler şu an; 9 milletvekilimiz, eş başkanlarımız ve 10’uncusu da Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımız, toplam olarak 10 milletvekilimiz cezaevinde.

Bu öykü 4 Kasım 2016 günü başladı, 4 Kasım 2016’dan beri, Meclis, her gün kendisine yeni bir darbe yapmayı, bir bakıma otodestrüktif, kendi kendini yıkan bir Meclis gibi çalışmayı başardı. Dehşet içinde bunu izliyoruz. Geçmişte askerî diktatörlerin, darbelerin meclislere yaptığı her şeyi şimdi Meclis kendisine reva görüyor; milletvekillerini hapse atıyor, onların vekilliklerinin düşürülmesi için, aslında yargıçlardan, savcılıklardan ve emniyet güçlerinden daha büyük bir hızla çalışmak için, hızla, telaşla Meclise hem fezleke yetiştiriyor hem bu fezlekelerin sonucu olarak ortaya çıkmış olan kararları icra için bir tek saniye bile beklemiyor. Meclisten HDP’li ayıklamak konusunda Meclisimizin gösterdiği üstün başarıyı, aslında, 12 Eylül rejimi göstermiş değildi doğrusu.

Ben, o nedenle, bugün, burada, bu 4 Kasım darbesinin yıl dönümünde, hapisteki vekillerimizi hem selamlamak hem onları anmak istiyorum. Eminim ya da emin olmak istiyorum ki hiç değilse cezaevinden Meclis oturumunu izleyebiliyorlardır, onlarla benim şahsen temas edebilmemin biricik yolu bu, tek taraflı bir SEGBİS süreci çünkü hapishaneye onları ziyarete bile gidemem, keyfî bir biçimde Adalet Bakanlığı benim hapishanelere gidişimi engeller ama Cumhuriyet Halk Partili vekillerimiz hiç değilse gidiyorlar da onlardan bizim vekillerimizin bir selamını alabiliyoruz. Ama şimdi beni izlediklerini düşündüğüm vekillerimizi buradan tek tek selamlamak istiyorum Türkiye Büyük Millet Meclisinin SEGBİS sistemiyle:

Merhaba Selahattin Başkan, nasılsın? Merhaba Figen Başkan, iyi misin? Merhaba Ferhat.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Konu hakkında konuşsanız…

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sana ne!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Merhaba Çağlar. Merhaba Gülser. Merhaba Selma. Merhaba Abdullah.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Hayali konuşmalar yerine konu hakkında konuşsanız…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Merhaba İdris. Merhaba Burcu. Merhaba Sebahat. Merhaba Gültan. Merhaba Aysel.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Ne bu ya, ne bu! Şov yapma yeri mi kürsü ya? Şov yapıyorsunuz sadece.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Niye rahatsız oluyorsun, bir selam gönderiyor. Bundan rahatsız olunur mu? Biraz vicdan, biraz insaf ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Hepinize merhaba. Kalbimizdesiniz, yanımızdasınız, sizinle birlikteyiz, yüreklerimiz birlikte çarpmaya devam ediyor. Hiç merak etmeyin, mutlaka ve mutlaka hakkınızı soracağız, hakkınızı alacağız. Bundan emin olun yoldaşlar! (HDP sıralarından alkışlar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bu ne ya!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Ben bu şekilde konuşuyorum.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Şehitleri de an.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Bugün buna odaklanıyoruz. Bugün, 4 Kasım darbesinin yıl dönümü. Ondan sonraki üç yüz altmış dört gün her şeyi konuşuruz.

Ve bu arada Ferhat Encu arkadaşımızın yani milletvekilinizin, milletvekilimizin size yolladığı mesajı da okuyorum:

“Halkların ortaya çıkardığı Rakka zaferinin sıcaklığıyla hepinizi selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, biz halkın seçilmişleri olarak bir yıldır zindanlarda siyasi iktidar tarafından rehin tutulmaktayız. Yürümüş olduğumuz siyaset ve sarf ettiğimiz sözlerden dolayı iktidar güdümlü yargı tarafından bazılarımıza cezalar verilip bazı arkadaşlarımızın vekilliği düşürüldü. Hâlâ bu politika ve zorbalık devam etmekte. Biz biliyoruz ki halkımızla omuz omuza verip ‘Kral çıplak!’ dediğimiz için cezalandırıldık. Halkımızın özgürlük taleplerini dile getirdiğimiz için, onlara boyun eğmeyip kürdistan ve Türkiye’de yaptıkları hukuksuzlukları, zorbalıkları dillendirip karşılarında durduğumuz için buradayız. Eşitliği, adaleti, demokrasiyi ve özgürlüğü savunduğumuz için rehin alındık.

Dolayısıyla 4 Kasım 2016 tarihinde yapılan operasyon Kürt halkının ve diğer halkların iradesine yapılan faşist bir darbedir. Halkların özgürlük talepleri karşısında korkan zorbalar halkın iradesini gasbederek, rehin tutarak önüne geçmeye çalıştılar ama nafile. Bu kadar bedel ödeyen bu halk bu mücadeleden asla vazgeçmeyecektir. Bizler de onların temsilcileri olarak ödemekte olduğumuz bu bedeli bir onur madalyası olarak görüp onlara layık olmaya devam edeceğiz. Daha özgür ve demokratik bir ülke için tüm halkımızı mücadele etmeye çağırıyorum. Umudumuz ve direncimiz diridir. Biz kazanacağız.

                                                                                                                                     Ferhat Encu

                                                                                                                               Şırnak Milletvekili”

(HDP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Hainler hiçbir zaman kazanamaz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Sevgili arkadaşlar, düşünün, cezaevinde olan ve hâlâ yargılanmayı bekleyen, hiç biri hakkında herhangi bir hüküm verilmiş olmayan 10 milletvekilimizi buradan selamladığım için nasıl büyük bir öfke ve nefretle karşılaştım, hepiniz gördünüz.

Şimdi, nasıl olacak da bu ülkede, çeşitli toplum kesimlerinin, birbirlerinden farklı çıkarlara, birbirlerinden farklı düşüncelere, birbirlerinden farklı hakikatlere, tarihlere, kültürlere, hatta ahlaki anlayışlara sahip insanların meclisi olarak bu Mecliste bir araya gelinecek. Demokrasiden söz ediyorsak bu nefret burada kendisine yer bulmamalıdır. Ama eğer demokrasiden başka bir şeyden söz ediyorsak yani beğenmediğimiz fikirlerin ifade edilmesine rıza göstermek, bunlara razı olmak, bunlarla bir arada yaşamak, bunları dinlemeye tahammül etmek zorunda olmak gibi bir terbiyeye sahip olacak isek o zaman bu ne? Sanıyorum gidişat aslında birincisi istikametindedir. Geniş ve büyük manevralarla bu hedefe ilerleniyor olması aslında kalpten geçenin bu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bütün bunları biliyoruz, bütün bunlarla ilgili bütün tasavvurları her gün takip ediyoruz. 20 Temmuz 2016’dan beri Türkiye’de durumun giderek daha kötüye gidiyor olmasından bütün bunların böyle olduğunu anlıyoruz ama biz Türkiye Büyük Millet Meclisine gelirken halklarımızla yaptığımız anlaşmaya, sözleşmeye sadık kalacağız.

Bakın, bu benim Meclisteki ikinci dönemim. Birinci dönemde konuştuğumdan ya da söylediğimden daha farklı bir şey söyledim mi size? Ne ise o. Biz buyuz, burada duruyoruz, başka yerde duramayız, değişemeyiz, bizi değiştiremezsiniz, bize boyun eğdiremezsiniz, uğraşmayın bununla. Biz size boyun eğdirmeye uğraşıyor muyuz? Ama şairin dediği gibi bârikayi hakîkat müsâdemeyi efkârdan doğacaksa; gerçeğin ışığı, şimşeği fikirlerin çarpışmasından doğacaksa burada bir fikir var beğenseniz de beğenmeseniz de. Bu fikir, Türkiye’de üstün millet, üstün ırk ve aşağı millet, aşağı ırk olmadığı fikridir. Bunların hepsinin, Türkiye’de yaşayan bütün halkların eşit hakla temsil edildikleri bir Meclise kavuşmak, Türkiye'nin, hem hakkı hem ihtiyacıdır. Bu ihtiyacın gerçekleştirilmesi için varız, buradayız ve bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bunu bu Mecliste sağlayamazsak eğer, bu ihtiyaç ortadan kalkacak değildir. Daha iyisi, Meclisin kendisini bu ihtiyaca uydurabilmesidir; uyduramıyorsanız, buna kabiliyetiniz yoksa…

İnanın, toplum bugüne kadar ne devletler ne meclisler ne liderler ne imparatorlar ne sultanlardan vazgeçti. Bunların hepsi şimdi tarihin bir yerinde duruyorlar ve kendisine yeni bir hayat seçtiler. Bu hayatın içinden biz daha ileriye doğru gitmeye çalışıyoruz. Ama eğer bizi maziye iade etmek için çalışılacaksa yani sultanın bir buyruğuyla dağıtılabilecek bir Meclis -ki o Meclis bile öyle değildi- sultanın bir buyruğuyla Fizan’a sürgün edilebilecek vekiller, eğer beklenilen şey buysa tarihin çarkı geriye dönmez, buna kalkışan herkes tarihin dersleriyle karşılaşır. Bizim tarihten çıkardığımız ders, değişimin tarihin değişmez yasası olduğudur.

Türkiye’yi, tarihi, kendimizi değiştirerek yeni bir toplumu hep birlikte kurmak ümidiyle hoşça kalın yoldaşlar, hapishanede değilsiniz, özgür olan sizsiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Hainler tarihin çöplüğüne gömülür.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, “Askerî dönemlerde bile olmayan uygulamalar bu dönemde oldu.” diyerek Hükûmete sataşmışlardır, cevap vermek istiyorum izin verirseniz.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hükûmet adına, öyle mi?

Bari siz konuşsaymışsınız…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Grubumuza sataştılar Sayın Başkanım.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önceki konuşmacıyı büyük bir üzüntüyle dinledim. Bugün 8 şehidimiz var, isterdim ki bir kez olsun o şehitlere rahmet dilesin. Epey uzun zamandan beri devletin, milletin barış süreci talebine rağmen yapılan ihanetlere değinsin. Bu gençlerin şehadetinden üzüldüğünü ifade etsin. Ancak gördük ki “cezaevindeki vekiller” dedi, selam gönderdi, onlara “yoldaşlar” dedi ama şehitler hiç gündemimiz olmadı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dokunulmazlığı her gün 40 defa söylüyoruz, bir daha söylüyorum, “Dokunulmazlığı kaldırın, 80 vekil imza verdik.” diyen sizdiniz. Biz, Meclis olarak, tüm partiler, dokunulmazlığı kaldırdık; AK PARTİ’li vekillerin de dokunulmazlığı kaldırıldı, sizin de kaldırıldı. Ben şahsımın da olmak üzere yargılamalar devam ediyor. Bir partiyi ayıklamak falan değil, tam aksine her vekile yargı önünde eşit muamele etmek var.

Bunun dışında, vekillik, her türlü suçu işleme özgürlüğü vermez kimseye. O selam gönderdiklerinizden birkaç örnek vereyim size. O dediklerinizden biri devlete ve güvenlik güçlerimize “PKK sizi tükürüğüyle boğar.” dedi mi? Dedi. 6-8 Ekim gösterileri için “Sokağa çıkın.” dedi mi? dedi. Köy korucularına “Defolup gideceksiniz, o Keleşler size doğrultulacak.” dedi mi? Dedi. “Hendeklere faşizmin bayrağını gömeceğiz.” dediler mi? Dediler. Değerli arkadaşlar, bunların hiçbiri vekillik faaliyeti değildir. Terör örgütünün sözcülüğü vekillik olamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ben de buradan sizin selamınızın ötesinde selam gönderiyorum. Ey Yasin Börü, sana rahmet olsun; ey Kaymakam Muhammet Fatih, sana rahmet olsun; ey Necmettin Öğretmen, sana rahmet olsun; ey Aybüke Öğretmen, sana rahmet olsun; ey Eren Bülbül, sana rahmet olsun diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, özellikle parti eş genel başkanımızı da hedef alarak, partimizi hedef alarak, insanları sokağa çağırmak ve sanki bu ölümlerden partimiz sorumluymuş gibi bir sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Milletvekillerinizin söylediklerini söyledi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İddianame ifadeler Sayın Başkan!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Milletvekillerimiz böyle bir şey söylemediler. Hangisini söylediler?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Cümle âlem biliyor Sayın Başkan!

BAŞKAN – Nasıl söylemedi Sayın Kerestecioğlu!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “Terörün sözcüsü.” dedi, bunun yanı sıra sataşmada bulundu.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Aç bak! Aç bak da öğren, öğren.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Şimdi, burada değerlendirmeyi…

BAŞKAN – Şimdi, bakın, Sayın Kerestecioğlu, grubunuzu hedef alarak söylediği herhangi bir şey yok.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “Terör örgütünün sözcüsü olarak vekillik olmaz.” dedi.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) – Evet, “yalan” deyin, “yalan” deyin hadi.

BAŞKAN – Sadece milletvekillerinizin geçmişte yapmış olduğu, söylemiş olduğu, sarf etmiş olduğu sözlerden bahsetti. Bunlar da doğru olan sözler.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Burası mahkeme değil Sayın Başkan.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, terör örgütünün sözcüsü olarak…

BAŞKAN – Buyurun, size de iki dakika vereyim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz hangi hakla “Bunlar doğru olan sözler.” diyorsunuz? Siz bir hukukçusunuz. “Terör örgütünün sözcüsü olarak” onu mahkûm ediyor, grup başkan vekili mahkûm ediyor.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) – “Yalan” deyin hadi dediklerine.

BAŞKAN – Ben mahkûm etmiyorum Sayın Kerestecioğlu, benimle tartışmayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Burası mahkeme değil.

BAŞKAN - Olan olaydan bahsediyorum, durum tespiti yapıyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Basbayağı mahkûm ediyorsunuz.

BAŞKAN – Mahkûm etmiyorum, durum tespiti yapıyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Nasıl bir tespit?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, durum tespiti yapıyorum. Bunları okuduk.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ben “Terör örgütünün sözcüsü olarak vekillik yapılmaz.” sözü nedeniyle sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Lütfen…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Veriyor musunuz, vermiyor musunuz?

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika diyorum.

İkide bir de “hukukçusunuz” “hukukçusunuz…” Denilmedi mi bunlar? Durum tespiti bu. Mahkûm mu ediyorum?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – İnanamıyorum çünkü hukukçu musunuz değil misiniz gerçekten bazen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Ben de size inanamıyorum, neyse bu hırsınız.

Buyurun.

7.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bunu genel olarak hukukçular değerlendiriyorlardır herhâlde Sayın Başkan.

Öncelikle, gerçekten, hani her sözde aynı hamaseti yapmakta ısrar ediyorsunuz ya…

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) – Sizden öğrendik, hamaseti sizden öğrendik.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - …bütün gün boyunca burada, Hakkâri’de kaybettiğimiz askerlerimize ve güvenlik görevlilerine olan üzüntümüzü dile getirdik.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Ne zaman söyledin? Az önce söylediniz mi?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Siz burada yoktunuz herhâlde, olduğunuz zaman dinleseydiniz.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Siz hamaseti Avrupa Parlamentosunda nasıl yaptığınızı söyleyin burada!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Gerçekten bir ölü yarışı hâline bu memleketi getirmek esef verici bir şeydir.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Avrupa Parlamentosunda nasıl hamaset yaptığınızı söyleyin burada!

BAŞKAN – Sayın Erdoğan… Sayın Erdoğan… Lütfen…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Şimdi, siz istediğiniz kadar devam edin.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – PKK’yı kınıyor musunuz, PKK’yı?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Burada, bu Millet Meclisinde 10 vekil tutukludur ve onların yıl dönümüdür.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Yediğiniz içtiğiniz kaba nasıl tükürdüğünüzü söyleyin!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Biz bu nedenle bir gün içerisinde kalkıp bütün konuşmalarımızı buna vakfediyoruz ve bunu her daim yapıyorsunuz.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Terör örgütü PKK’yı kınasanız ya!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Size 28 Şubatta “terörist” denildi, bizler “terörist” mi dedik size?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sokağa çıktınız mı?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Şimdi, bunu demeyi hak ediyor musunuz siz? Hayır, hak etmiyorsunuz.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Biz hak ihlaline uğradığımızda neredeydiniz siz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir dakika…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Her şeye rağmen hak etmiyorsunuz çünkü burası yargı makamı değil ama siz yargıyı da kendinize bağladınız…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Biz hak ihlaline uğradığımızda siz nerelerdeydiniz, bir söyler misiniz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - …ve vekillerimiz hakkında aslında sadece ifade ettiklerinden ve dokunulmazlık kapsamında olan sözlerinden dolayı yargılandıkları hâlde, burada yargı yerine geçmeyi kendinize hak görüyorsunuz.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) – Sen nasıl hak görüyorsun?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Gerçekten, bunu hak görmenizi ben esefle karşılıyorum Sayın Bülent Turan.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) – Sen ne yapıyorsun?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Size sataşma olarak bunu adlandırıyorsunuz, sataştığımı ifade edeyim ama bu bir sataşma değil.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Milleti silahla tehdit etmek ne zaman vekilin vazifesi oldu?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Bu, gerçekten, buraya gelmeyi hak etmiş olan, milletin oy verdiği insanların başka bir düzeyde tartışmasını istemektir. Sayın Ertuğrul Kürkcü bunu yaptı, “Bunu yapmayın.” dedi. Bu Mecliste gerçekten hak edilen bir tartışma ortamı olmalı. Biz bunu istiyoruz sadece ve vekillerimizle ilgili olarak da düzgün bir üslup kullanılmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Terör örgütüne yaslanmaktan vazgeçin!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Burası yargı makamı değil.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Terör örgütüne yaslanmaktan vazgeçin, vazgeçin!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Niye PKK’yı kınamıyorsun?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ben neyi kınayıp kınamayacağımı sizin sözlerinizle yapacak değilim!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Niye kınamıyorsun?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan…

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – O zaman bizim ne deyip ne demeyeceğimize de sen karışma.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Arkadaşlar…

Sayın Başkan, usul ekonomisi gereği kürsüye çıkmayı talep etmiyorum ancak hamasetse, buradan el sallayarak cezaevine selam göndermek hamasetin en önde gidenidir.

İkincisi…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Göndereceğiz tabii, bizim vekillerimiz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sen beni görüştürseydin vekille ben de el sallamazdım.

BAŞKAN – Ben sizi dinliyorum Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, isterdik ki Kıymetli Grup Başkan Vekili kürsüye çıktığında, vekillerin ifade ettiği terör örgütüne yataklık yapma iddiasındaki iddianame ifadelerinin “Hiçbiri doğru değil.” deseydi ama hepsini okudum tek tek.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Abdullah Zeydan’ın mektubunu okuduk, dedi kendisi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O ifadeler maalesef, vekillik göreviyle bağdaşmayan kişilerin söylediği ifadeler. Biz de bu ülkenin demokratik rejim içerisinde her türlü konuşmasının, fikrinin, ideolojisinin burada tartışılmasını isteriz elbette ama bir daha söylüyorum, vekillik “O bayrağı buraya gömün.” “Onu oraya vurun.” deme hakkı vermez kimseye. Her demokratik ülkede benzer ifadeler varsa gereği yapılır.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Bu sizin algı operasyonunuz!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Amerika’da El Kaide mensubu bir adam bu tartışmayı yaparsa ne olur? Fransa’da benzer bir terör örgütü mensubu o ifadelerin yarısını kullansa ne olur? Siz şunu diyorsunuz: “Her türlü eylemin içerisinde olacağız. Her türlü terör eyleminin ifadelerini kullanacağız ama biz vekiliz, hiçbir şey yapılmayacak.” Bu hiçbir yerde olmaz.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ben de aslında “Her türlü terör örgütünün ifadelerini kullanacaksınız.” lafları için sataşmadan söz isteyebilirim ama gerçekten, bu Meclisin bu hâlinde gereksiz buluyorum bu tartışmayı.

BAŞKAN – Hakaret etmeyin Türkiye Büyük Millet Meclisine lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Grup Başkan Vekili, size cevap vermek için değil sadece tutanağa geçmesi için iki söz söyleyeceğim.

BAŞKAN – Ben şu anda bu Genel Kurulu yöneten Meclis Başkan Vekiliyim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin şu andaki itibarını korumakla mükellefim, lütfen…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “O ifadeler yalan.” desin, sevinelim biz de.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, vekillerimiz terörle ilgili, bayrakla ilgili vesaire herhangi bir söz kullanmamıştır, özellikle, bayrakla ilgili.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Ya, bizim askerimizi, polisimizi tükürükle boğmak neyin ifadesidir ya; bir söyleseniz bize.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kimsenin bayrakla, cumhuriyetle vesaireyle bir sorunu yoktur. Bunlar bu şekilde tutanağa girsin lütfen.

BAŞKAN – E, güzel tabii, ne güzel bir şey.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sizin takdirinize mazhar olmak için söylemiyoruz hiçbir sözümüzü. Bu da tutanağa geçsin.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Bir söylesenize bize, güvenlik güçlerini tükürükle boğmak ne demektir?

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sen bu kadar bağırıyorsun, kesin senin bir derdin var, derdin.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Haddinizi bilin, haddinizi!

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu konuşacak.

Sayın Kuşoğlu, sizin şahsınız adına da bir konuşmanız olduğu için süreniz on beş dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

502 sıra sayılı -adı çok uzun olduğu için açıklamayacağım- Kanun Tasarısı’yla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, her ülkenin sıkıntıları olur, sorunları olur. Özellikle, ekonomiyle ilgili olarak da sıkıntı her zaman için söz konusu olabilir. Bu dönem de birçok konuda sıkıntıları var Türkiye'nin ama ekonomiyle ilgili olarak çok önemli sıkıntıları var, sorunları var. Bu sorunları, sıkıntıları geleneği olan devletler bir şekilde hallederler. Kendi yapıları içerisinde, geleneksel yapıları içerisinde, kurumsal yapıları içerisinde bunları hallederler, çözerler. Sorunu önce teşhis eder, ondan sonra da gereken önlemi alırlar. Kurumsallaşma diye bir hadise var. Bu, devletler için de geçerli; kurumsallaşma, şirketler için olduğu kadar devletler için de geçerli. Kurumsallaşmayı becermiş, hem kadrolarıyla, ekonomi kadrolarıyla hem kurumlarıyla, bürokrasisiyle sorunu, gelecekteki sorunları da teşhis edip önlem alırlar devletler, almaya çalışırlar.

Türkiye’ye geleyim. Türkiye'nin sorunları yapısal. Özellikle ekonomiyle ilgili sorunlarımız yapısal sorunlar, basit sorunlar değil. Ekonomi deyince de yanlış anlaşılabiliyor, kimin sorunu ekonomiyle ilgili? Devletin ekonomisi mi, vatandaşın ekonomisi mi? Devletin ekonomisi farklı. Devletin ekonomi anlayışıyla ilgili kendi perspektifinden sorunları farklı. Devlet, öncelikle kendi içerisindeki bu borçlanma sorununu çözmek zorunda, çok önemli sıkıntıları var, yatırım yapmak zorunda, tasarruf yapmak zorunda, döviz bulmak zorunda, devletin aşağı yukarı her alanda sıkıntısı var ekonomiyle ilgili. Ama vatandaşa bakıyorsun, vatandaşın da benzeri şekilde… “Vatandaş” deyince tabii, adını koymak lazım. İşçi, esnaf, emekli, memur, iş adamı, herkesin sorunu var, sıkıntısı var, özellikle de işsizlerin. Bunların sorunları da daha farklı. Bunlar, zaman zaman devletin ekonomideki sorunlarıyla bu saydığımız vatandaş kesimlerinin sorunları da birbirleriyle çelişebiliyor.

Şimdi, bu 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı, Hükûmet tarafından bir sıkıntı döneminde, ekonomiyle ilgili olarak bildiğimiz bir sıkıntı döneminde getirildi. Bu torba kanun tasarısının biraz önce Sayın Maliye Bakanımız çıktı bu kürsüden tek tek maddeleriyle ilgili yirmi dakika bir bilgi verdi, kendisini tebrik ediyorum. Geçen torba kanun tasarısında bu kürsüye çıkıp bilgi vermemişti, bu sefer çıktı, bilgi verdi, onun için kendisini kutluyorum. Bu Meclise bilgi verilmesi lazım, doğrusu Maliye Bakanlarının görevi o. Geçen sefer bilgi vermedi nedense, ben de buradan eleştirdim, bu sefer –sağ olsun- geldi, bilgi verdi. Yalnız, şöyle bir şey var: Bu sefer bilgi verdi de ne anladı milletvekillerimiz?

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısı Türkiye'nin ekonomik sorunlarının, bu yapısal sorunlarının hangilerini çözüyor? Devletin sorunlarını çözüyor mu?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yok.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Devletin borçlanma sorununu, sıkıntısını çözüyor mu?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çözmüyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Vatandaşın sorunlarını çözüyor mu? Esnafın sorununu çözüyor mu, artırıyor mu?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Artırıyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - İş adamının, işçinin, işsizin, çiftçinin, memurun, bunların sorunlarını çözüyor mu? Hangi kesimin sorunlarını çözüyor?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Zenginlerin sorununu çözüyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Yani bu torba kanun tasarısı -tamam, getirildi, anlatılıyor, önümüzdeki hafta da bunun detayına gireceğiz- hangi sorununu çözüyor vatandaşın? “Şu sorunlarını çözüyor.” diyebilen birisi var mıdır Sayın Maliye Bakanı da dâhil olmak üzere?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Var, faizcinin sorununu çözüyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Şöyle söyleyebilirim Sayın Tanal, bu kanun tasarısı aslında sadece iktidara biraz zaman kazandırıyor, hiçbir sorununu çözmüyor. Bir süre zaman kazandırıyor, bir süre sorunları halının altına süpürüyor, erteliyor sorunları, daha sonra yeni sorunlarla karşılaşmak üzere sıkıntıları artırıyor.

Bu torba kanun tasarısı değerli arkadaşlar, bilin ki vergi demek, ilave vergi demek. Bu torba kanun tasarısı bilin ki ilave zam demek. Şimdi, normal olarak Sayın Maliye Bakanının sunumunda bize ne kadarlık bir vergi ve zam getirdiğini bir etki analiziyle… Ki kendi iktidarının çıkardığı bir kanuna dayanıyor etki analizinin yapılması, her kanunun ona dayanması, etki analizine dayanması ama o etki analizini vermedi sağ olsun bize, ısrarlarımızla küçük bir not gönderildi. Buna göre 40 milyar mı vatandaştan, farklı kesimlerden vergi alıyoruz, zam alıyoruz; 50 milyar mı, tam olarak bilmiyoruz ama vatandaşın sırtına vergi ve zam yüklediği kesin. Vergi ve zam yüklüyor, vatandaşı daha da sıkıntılı hâle sokuyor ama ne oluyor? Devlete bir süre daha kazandırıyor, daha doğrusu iktidara bir süre daha kazandırıyor.

Etki analizi yapılmadığı için biz de Hükûmetten aldığımız, iktidardan aldığımız rakamlara güvenerek burada eleştiriler yapamadığımız için tam olarak bilmiyoruz. Ama şunu söyleyebilirim. Bu torba kanun tasarısı bu anlamda etik de değil, bu anlamda insan odaklı da değil. Vatandaşın ve ekonominin sorunlarını çözebilen bir şey değil, özellikle bunu belirtmek istiyorum.

Peki, kime ne kadar yük getiriyor, hangi kesimlere ne kadar yük getiriyor bunu da rakamlandıramıyoruz bu etki analizi yapılmadığı için. Hükûmetin gerçek anlamda ne kadar kazancı olacak onu da tam olarak bilemiyoruz. Ya, o kadar garip ki, bu meşhur MTV var biliyorsunuz, önce “yüzde 40” diye Sayın Bakan açıkladı, tepkiler olunca sanki iktidarın, Cumhurbaşkanımızın ve AK PARTİ Genel Başkanının haberi yokmuş gibi o 40’ı 25’e düşürdü, hâlbuki yüzde 40 yapılırken kendi bilgisi dâhilinde yapılmıştı. Ama, güzel bir manevrayla sanki bilgisi yokmuş gibi, sadece bütün suç Hükûmette ya da Sayın Maliye Bakanındaymış gibi “Yüzde 40 indirildi, 25’e düşürdük.” dediler; hiç ilgisi yok tabii. Aslında, Sayın Cumhurbaşkanı konuyu en baştan biliyordu, onun talimatıyla bu şekilde yapılmıştı, “indirildi” dedi.

Bir de şu durum var: Sayın Başbakan da bir açıklama yaptı, bu torba kanun ve bütçeyle ilgili olarak dedi ki: “Bundan sonra debdebe ve şaşaa dönemi bitmiştir, bundan sonra tasarruf dönemine giriyoruz Hükûmet olarak. Bundan sonra bilin ki kemerleri sıkacağız.” Şaşırdım hakikaten yani Sayın Başbakan bunu söylüyor ama bu tasarruf nasıl yapılacak, kim tasarruf yapacak, Hükûmet mi tasarruf yapıyor? Baktım, şimdi, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda, yukarıda bütçeyi görüşüyoruz, geçen yılın bütçesine yani içinde bulunduğumuz yılın bütçesine göre yüzde 30’dan fazla bir artış yapılmış bütçede, yüzde 30’dan fazla. Şimdi tasarruf yapıyorsan bütçeni küçültürsün, nasıl bir anlayıştır daha büyük bir bütçe yapıyorsun, daha fazla vergi topluyorsun, daha fazla harcama yapıyorsun; tasarrufa yönelik bir bütçe değil bu. Bu torba kanun da tasarrufa yönelik değil. Nasıl bir tasarruf anlayışı var? Sayın Başbakanının dediğini ben burada bulamadım.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Söylediğinin tersini yapıyorlar, ondandır.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bu biraz önce anlatmaya çalıştığım konuya da tekrar geleyim. MTV’de yüzde 40 denildi, tepkiler oldu, “Düşürüldü, yüzde 25 yapıldı.” dendi, biraz sonra anlatacağım onu ama… Orada tam bir hesaplama yapılamadan hemen torbada Hükûmet tasarısında olmayan bir hüküm getirildi, kurumlar vergisine yüzde 10 zam yapıldı. Ya, daha beş altı ay önce “Kurumlar vergisini biz yüzde 5’e indireceğiz.” demişlerdi.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yok canım.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Ne oldu? Birdenbire yüzde 10 zam yapıldı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yok canım, demedik öyle bir şey.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Evet, iktidarın bazı mensupları “Yüzde 5’e kadar indireceğiz.” dediler Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Açıklamaya yetkili olan benim; ben de öyle bir şey demedim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Açıklamaya yetkili olan çok var sizde.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Olur mu canım, Maliye Bakanı olarak ben açıklarım.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Şimdi, “Kurumlar vergisini düşüreceğiz.” diyorsunuz, sizin getirdiğiniz, Hükûmet olarak bakanların ve Başbakanın imzaladığı tasarıda böyle bir şey yok. MTV, Motorlu Taşıtlar Vergisi güya tabii o da tam öyle değil ama 40’tan 25’e düşürülünce kurumlar vergisine birdenbire zam yapıyorsunuz, yüzde 10 zam yapıyorsunuz. Ee, peki, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Bu, tasarrufları mı artırıyor? Bu, debdebe ve şaşaayı mı azaltıyor? Neye hizmet ediyor bunu anlamak mümkün değil, ben anlayamadım.

Sayın Bakan birçok maddeyle ilgili olarak dedi ki anlatmaya çalıştı; işte “Alacağın aslını alıyoruz, 406 sayılı Kanun’la ilgili olarak ihtilafları ortadan kaldırıyoruz.” Sayın Bakanım, bu, Maliyenin bir anlamda pes etmesidir. Yıllardır uğraşıyorsunuz “hazine payı” adı altında bu iletişim şirketlerinden bir şeyler almaya çalışıyorsunuz -bunun tutarı, toplamı milyarları buluyor, birkaç milyarı buluyor- ama kaybediyorsunuz; ondan sonra diyorsunuz ki “Ben bir af çıkarayım, bunu farklı hâle getireyim.” Ee, bu, Maliye Bakanlığının pes etmesidir doğrudan doğruya maalesef. Bu, bir anlamda başarısızlıktır, itiraftır.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Gayet başarılıyız alacaklarımızı tahsil etmekte, merak etmeyin.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Başarılı olmanızı biz dileriz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Teşekkür ederiz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bu ülke için öyle olması lazım ama başarıyı arıyorum bulamıyorum.

MURAT EMİR (Ankara) – Bak, karıştı; kâğıtlarda bile yok başarı!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Evet.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – O kâğıtlarda nerede başarı? Yok o kâğıtlarda başarı.

MURAT EMİR (Ankara) – Olsaydı orada yazardı emin olun!

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – O sizin kâğıtlarınız, bizim kâğıtlarda…

MURAT EMİR (Ankara) – Bir rakamı bile söylemediniz, benden esirgediniz Sayın Ağbal.

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu, devam edin lütfen.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Şimdi, MTV ile ilgili olarak girdik, şöyle bir rakam vereyim: Bakın, vakit kaybetmemek için hemen giriyorum. Çıkarttık, eski oranlarla kıyaslayınca sadece 1300 cc’lik motor hacminin altında olan ve vergisiz değeri 40 bin liranın altında olanlarda yüzde 15’lik bir zam var, ondan sonra 70 bin liranın küçüğüyle başlıyor, 26,5 zam, ondan sonra 38,1’lik, ondan sonra tekrar 26’lık, 37,5’luk, 50’lik zamlar hâlinde devam ediyor yani ortalaması aslında tekrar yüzde 40’a geliyor değerli arkadaşlar. Yani şöyle bir manevra yapılmış: “Biz 40’tan vazgeçiyoruz, tepki geldi, 40’tan vazgeçtik, 25’e indirdik.” Ama görüyorsunuz aslında yine 40 ortalaması ama öyle duyuruluyor, bu arada kurumlar vergisine de yüzde 10 zam yapılıyor. Bu kadar başarılı olunabilir. Yani “başarı” diyorsak işte buradaki manevrayla başarılı olunmuştur ve vatandaş sanki ikna edilerek daha fazla vergi alınmıştır vatandaştan, konu bu.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Mehmet Şimşek bile anlamamış beni, televizyonda yanlış anladı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Merak etmeyin, başarımıza devam ediyoruz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Demin Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir Sayın Bakanımıza bir soru sordu. Varlıkların millî ekonomiye kazandırılmasıyla ilgili bir kanunu burada geçen yıl kabul etmiştik. Yani yurt dışında ve Türkiye'de şu anda kara para dediğimiz ya da kayıtlı olmayan meblağların döviz, altın, varlık, gayrimenkul her tür varlığın ekonomiye kazandırılması gerekiyordu, bir kanun çıkarttık. Sayın Maliye Bakanına soruyorum: Bütçede 2 kere sordum, burada Sayın Emir sordu. Ya, kaç kişi bundan istifade etti, ne kadar para geldi, ne kadar döviz geldi, cevap yok. Bilemiyoruz. Yani bir Maliye Bakanı bunu bilmez mi?

MURAT EMİR (Ankara) – Sarayın muhasebecisi belki biliyordur.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Tamam, bankalara beyanda bulunulmuştur, vergi dairelerine beyanda bulunulmuştur ama Maliye Bakanlığı bunu bilir, bir devlet bunu bilir. Bir devletin bunu bilmemesi mümkün değil. Bir Maliye Bakanının da “Ben bilmiyorum.” demesi züldür.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Devlet tefessüh etmiş Beyefendi, devlet tefessüh etmiş.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Maalesef, maalesef… Ne diyeceğimi bilemiyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Siz “kara para” diyorsunuz, kara para değil ki.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Gerçekten bu kadar önemli bir konu; varlıklar ekonomiye kazandırılmış, kim ne kadar bir varlık kazandırmış, bundan haberimiz yok ve Maliye Bakanlığının da haberi yok maalesef.

Burada, bir de, birinci bölümde kış saatiyle ilgili çok önemli bir uygulama var, bu kanunlaştırılıyor Danıştayın iptal ettiği. Hâlbuki onunla ilgili olarak açıklama istedik. Bakanlık yetkilileri bize şöyle bir rapor verdi: “İşte, vücut saati, şu saati, bu saati…” Ya, sonuç olarak geçmiş yıllarda yapılan tasarruf neydi bu yaz saati uygulaması varken, şimdi nedir, bunu bir türlü anlatmıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakikam olabilirse…

BAŞKAN – Peki, ek süre vereyim size bir dakika.

Tamamlayın lütfen Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sonunda EPDK yetkilileri bir rakam verdi. Size çok kısaca okumak istiyorum, bilmemiz lazım: 2012 242 milyar kilovatsaat; 2013 248 milyar kilovatsaat, 6 milyar kilovatsaatlik bir artış var 2012’den 2013’e; 2013’ten 2014’e 9 milyar kilovatsaatlik, 2014’ten 2015’e 6 milyar kilovatsaatlik yani ortalama 6-7 milyar kilovatsaat her yıl bu yaz saati dolayısıyla bir artış oluyor. Biz bu yaz saati uygulamasını yapmadık, ne oldu biliyor musunuz? 15 milyar kilovatsaatlik bir artış var. Ya, bu raporların ne ilgisi var? Ondan sonra da üniversite yazmış, şöyleymiş, böyleymiş, bilmem ne tarifesi, gece tarifesi, gündüz tarifesi… Yok böyle bir şey. İşte, çok basit bir şekilde… Bu nedir biliyor musunuz? Bu elektrik şirketlerine para kazandırmaktır, olay bu.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.

Sayın Turan, söz istemişsiniz buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, 60’a göre bir dakika rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun yerinizden.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce konuşmamda “‘Hendeklere faşizmin bayrağını gömüp özgürlüğün bayrağını dikeceğiz.’ demek vekillik değildir, bu suçtur, cezası gerekir.” demiştim.

BAŞKAN – Evet.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – HDP'nin Grup Başkan Vekili Sayın Kerestecioğlu “Asla böyle bir şey söylenmedi.” demişti. Çok zor değil, internetten baktım, HDP'li vekilin, duyuyorsanız…

(Hatibin cep telefonundan bir ses kaydı dinletmesi)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hani bunlar yasaktı, yanlıştı bunlar?

MURAT EMİR (Ankara) – Huzur bozucu materyal bu Sayın Başkan. Çıkarılma cezası vermelisiniz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Disipline göre işlem yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Bunu söyledik, Sayın Kerestecioğlu çok tepki gösterdi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, dolayısıyla o söylediğimizin doğru olduğunu gösteren ufak bir video kaydıydı. Bundan CHP’nin niye rahatsız olduğunu anlamış değilim yani inanın şaşırıyorum bazen.

Şu açıdan söylüyorum: Hiçbir vekilin…

MURAT EMİR (Ankara) – Hayır, İç Tüzük’e ısrarla yazdınız. Biz “Bu olsun.” dedik, siz “Olmasın.” dediniz diye itiraz ediyoruz.

BAŞKAN – Dinliyorum ben sizi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – …cezaevinde olmasını hiçbir insan istemez ama bu suçlar, bu ifadeler vekillikle bağdaşan işlemler değildir. Takdir mahkemelerindir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ben de aynı şeyi söylüyorum: Takdir mahkemelerindir.

BAŞKAN – Ne güzel. “Takdir mahkemenin.” deniliyorsa ne güzel.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tabii, bağımsız yargının, sizin kuşatmanız altında olan mahkemelerin değil.

BAŞKAN – Ben durum tespiti yaptım yalnız. Bakın, yaptığım durum tespitini Sayın Turan ispat etti. Ben yargısız infaz yapmadım. Lütfen, beni ön yargılı dinlemeyin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, siz buradan birçok kez vekillere “hain” “katil” “terörist” denmesine hiçbir şekilde itibar zedeleyici olarak bakmadınız. O yüzden, tarafsız yönetmiyorsunuz. Sizi ben hukukçulara havale ediyorum.

BAŞKAN – Ben sizin siyasetinizin veya politikalarınızın aracı olmam. Lütfen…

Sayın Altay, sizi dinliyorum.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, teşekkürler.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN – Şahsı adına son olarak Bayburt Milletvekili Sayın Şahap Kavcıoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Kavcıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Sayın Başkan, çok kıymetli Bakanım, değerli milletvekillerimiz; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle, bugün Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde Türkiye'ye sızmak isteyen teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan evlatlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.

Bölgede yapılan operasyonlar çerçevesinde öldürülen teröristlerin üzerinde ABD’nin terörist grup diye nitelendirmediği YPG’ye verdiği silahların çıkması, bu durum, ABD’nin aslında terör örgütlerine ne kadar destek verdiğini gösteren önemli bir olaydır.

Bugün yine burada, dışarıdaki bu güçlerden destek alarak buraya çıkıp Türkiye'de bugün 8 şehidimiz varken bu 8 şehidimizle ilgili bir çift söz söylemeden buradan bu terörist gruplara destek veren ve sözde milletvekili olarak hapiste olan, adalete, mahkemelere güvendiğini söyleyenlerin burada çıkıp buradan onlara selam çakması, meydan okuması doğru değildir. Burası Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclisidir. Buradan hiçbir şekilde 8 şehidimizin olduğu gün kimseye meydan okutmayız. Aynı şekilde bunu dünyada, diğer raporlarda da görüyoruz, dışarıdaki güçlerden destek alarak bu şekilde cesaretlenmenizi gerektirecek hiçbir durum yoktur. Bunu da size ifade edeyim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Asın hepimizi rahat edin.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) – Şimdi, esas konumuza gelince, bugün burada sadece bir torba yasa kanunundan bahsetmiyoruz, torba yasayla ilgili çok eleştiriler geliyor, doğrudur, içinde farklı konularla ilgili yasalar da bulunuyor ama bizim -dün de ifade ettik- Hükûmet olarak en önemli özelliklerimizden bir tanesi olabilecek ihtimale karşı, çıkacak krizlere karşı, çıkacak sorunlara karşı önceden ve hızlı ve etkin karar almamızdır. Dolayısıyla, bu torba yasada, biraz önce söylendiği gibi, tam aksine, sosyal sorumluluk katkısı yüksek, insanlarımızın refah düzeyine direkt etkisi olacak bir düzenlemelerden bahsediyoruz. Bakınız, sadece zamanımız kısıtlı olduğu için bazı kalemlerden bahsedeceğim, bu mevcut durumda vergi tarifeleri dolayısıyla 2017 yılında asgari ücretin 1.400 TL’nin altına düşeceği dönemler olacaktır; yapılan düzenlemede sağlanacak asgari geçim indirimiyle bu durum ortadan kaldırılıyor. Yine, reel sektörde organize sanayilerle, küçük sanayi siteleriyle ilgili kronikleşmiş sorunların bu torba yasada giderildiğini görüyoruz. Yine, öğrencilerimizi kapsayan, yine, kira geliri olan vatandaşlarımıza katkı yapacak maddeleri görüyoruz. Yine, ülkemizde on beş yıl öncesinden bugüne kadar refah seviyesi yükselirken tüm halkı kapsayacak internetle ilgili düzenlemeleri görüyoruz.

Yine, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikler, tamamen, vatandaşın normaldeki uygulamalarda yaşadığı sıkıntılarda, özellikle 55, 56, 58’inci maddelerde -detaya girmiyorum zaman kısıtlı olduğu için- yedi günlük sürelerin on beş güne çıkarılarak kolaylıklar sağlandığını görüyoruz.

Yine, birçok değişikliğin yanında, terörle önemli bir mücadele veren Hükûmetimizin bu torba yasayla beraber bu vergi gelirleriyle önemli bir destek sağlayacağını görüyoruz.

Şimdi, bu torba yasayla ilgili tabii çok detaylı konuşulacak ama burada zaman kısıtlı olduğu için çok fazla ifade edemiyoruz.

Yine, geçen Tekirdağ Belediye Başkanının ve CHP Sözcüsü Bülent Tezcan’ın Cumhurbaşkanımızla ilgili söylediği “faşist diktatör” kelimesini, ifadesini burada tekrar kınıyorum. Bugün CHP Genel Başkanı tarafından bütün milletvekillerine “Bunun arkasında durun, bunu savunun.” söylemlerini de buradan kınıyorum. Biz halkının yüzde 52 oyuyla gelmiş, benim kendi şehrimde, demokrasiye âşık bir toplum olarak, demokrasinin her zaman yanında olan bir toplum olarak, yüzde 82’yle seçilmiş bir Cumhurbaşkanına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Ankara) – Esad yüzde 92’yle seçildi, haberiniz olsun.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) – …yüzde 82 oy verilmiş bir Cumhurbaşkanına “diktatör” denmesini de kınıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 60’a göre söz talep ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden, bir dakika.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu’nun 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Milletvekilimin refleksini anlayışla karşılıyorum. Tekrar altını çiziyorum: Cumhurbaşkanı da Cumhuriyet Halk Partisine bütün olarak, daha önce, Bülent Tezcan’dan önce, bizden önce “faşist” dedi. Cumhurbaşkanı CHP’ye “faşist” dedi diye CHP faşist olmaz ama biz Türkiye’nin yaşadığı şu hâle, OHAL’e, KHK’lere baktığımız zaman, cezaevlerindeki gazetecilere, cezaevlerindeki milletvekillerine baktığımız zaman Türkiye'de bir faşizm rejiminin olduğu kanaatini taşıyoruz, taşımaya da devam edeceğiz.

Saygılar sunarım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu konuyu bu hafta çok fazla tartıştık. Bir daha diyorum: Demokratik rejim içerisinde, anayasal sistem içerisinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir, bunun gereği yerine getiriliyordur.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İyi, güzel.

BAŞKAN – Türkiye faşist bir ülke değildir, ben de bunu son nokta olarak söyleyeyim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, sizin bu tartışmalara katılma hakkınız yok.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yüz kere söyledim size.

BAŞKAN – Sizi dinlemeyeceğim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Dinlemeyin. İşinizi yapın, İç Tüzük’e uyun.

BAŞKAN – Dinlemiyorum zaten, görüyorsunuz.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Böyle bir hakkınız yok sizin.

BAŞKAN – Var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yok.

BAŞKAN – Anayasa’nın 94’üncü, İç Tüzük’ün 64’üncü maddesini oku.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Aç, 64’ü oku, 64’ü oku! Bir daha oku.

BAŞKAN – Oku da öğrenirsin var mı yok mu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yok, bin kere söyledik yahu, bu hakkınız yok.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu, sizi dinliyorum.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Sakin, sakin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yok ama yahu, her konuya da Başkan müdahil olmaz ki kardeşim. Allah Allah!

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti söz konusu olunca her zaman cevap vereceğim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Türkiye Cumhuriyeti’ni ben senden daha iyi savunurum.

BAŞKAN – Evet, siz “Türkiye Cumhuriyeti’nde faşizm var.” dediniz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen bizi Türkiye Cumhuriyeti aleyhine laf söylemekle itham ediyorsun. Böyle bir hakkın yok senin.

BAŞKAN – Ben de bunu kabul etmediğimi belirtiyorum. Bir daha söyleyin, bir daha kabul etmeyeceğim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne söyledin az önce? Hayret bir şey ya!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Türkiye'de demokratik bir rejim var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Var, var, tabii var!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Teşekkür ederiz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayret bir şey ya!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Az önce konuşan hatip, sanki, cezaevinde olan milletvekillerimiz hâlen dokunulmazlığı olan, hâlen vekil olan milletvekillerimiz değilmiş de bir örgüt üyesiymiş gibi “Biz buradan kimseye meydan okutmayız, burası Türkiye Cumhuriyeti.” dedi. Biz de bu Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarıyız, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Kimseye buradan...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet “Meydan okutmayız.” dedi.

BAŞKAN – “Meydan okutmayız.” dedi, siz meydan okumadınız ki size sataşma olarak söz vereyim.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Bize dendi.

BAŞKAN – “Okuduk.” diyorsanız, buyurun iki dakika.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kime meydan okumuşlar onu söylesin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yerinden konuşmak istiyor Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sataşmadan söz istediler kendileri.

Buyurun.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Meydan mı okudular da daha önceden?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, meydan okuduk.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Az önce meydan mı okudular size de görev addettiniz ya?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, meydan okudular.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu’nun 502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Şimdi, ne yapıp ne yapmayacağımızın ya da hangi sözü ne şekilde kullanacağımızın ayarını başka partilerden -burada hangi parti olursa olsun- ya da Meclis Başkan Vekilinden alacak değiliz. Hepimiz belli bir eğitimden geçmişiz, gelmişiz buraya, seçilerek gelmişiz, halkımızı temsil ediyoruz, o temsil iradesini hangi sözlerle yansıtacağımızın kararını da biz veririz. Bu kimsenin haddine değildir. Sonuçta, biz, cezaevindeki vekillerimize selam gönderme hakkına sahibiz. Eğer onlarla görüşemiyorsak hele, selam gönderme hakkına her konuşmamızın başında sahibiz. Burada ikili oynamasın kimse. Kalkıp “Yasama faaliyetine devam ediyorlar.” deyip, ondan sonra onların tek sözünü buraya yansıtmayıp, buradan da bizim onların sözünü yansıtmamızı engellemek ya da onlara selam söylemek meydan okumaksa, meydan okuyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ciddiye almadık meydan okumanızı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Hani derler ya “Türkiye İşçi Partisine ne yapıldıysa bu memlekette, daha sonra 1990’larda Orhan Doğanlara, Leyla Zanalara ne yapıldıysa şimdi aynı.” Hani, sevgili Selma Irmak’ın dediği gibi “Tekerrürden ibaret olan bir tarihi yaşatmaya çalışıyorsunuz.” Yaşatın, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç alakası yok.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Ama bu ilerleme değildir, bu gerilemedir, bu başka bir şey değil. Ve nasıl diyorlarsa “Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde.” diye…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Aynen öyle.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - …biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde. Ne kadar yok edilmeye çalışılsak da düşüncemiz, varlığımız hayat bulur, yaşar. Bu ülkede onlarca şair, onlarca yazar, onlarca milletvekili cezaevlerine atılmış olabilir, asılanları olmuş olabilir. Biz insanları “Onu astınız iyi ettiniz, bunu astınız kötü ettiniz.” diye kabul etmedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - 12 Eylülde, benim tanıdığım Necdet Adalı nasıl üzüntü verdiyse bana…

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, süreniz bitti, teşekkür ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - …aynı şekilde, Mustafa Pehlivanoğlu da üzüntü vermiştir. Sizi de birazcık buna davet ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, hiçbir kimsenin siyasi görüşünden dolayı, vekillik faaliyetinden dolayı dokunulmazlığın muhatabı olmamıştır. Niçin olduğunu anlatmaya çalıştım az önce.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.37

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

502 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

XII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sıraya alınan 457 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 457)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 7 Kasım 2017 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.41



(x) Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen Meclis Araştırması Önergeleri tutanağa eklidir.

(x) 502 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.