TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                            8’inci Birleşim

                                                                                   16 Ekim 2017 Pazartesi

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’nun, İstanbul’da hafriyat kamyonları ve okul servisleri kaynaklı güncel sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Bursa belediyeleri ve Bursa halkının iradesine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan’ın, Ankara’nın başkent oluşunun 94’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Başkanlık Divanı olarak, Ankara’nın başkent oluşunun 94’üncü yıl dönümünü kutladıklarına ve CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduklarına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, bugünkü gensoru görüşmelerinin İç Tüzük’ün 54’üncü maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğine ve Başkanlık Divanı olarak bu konuda herhangi bir şey yapamayacaklarına ilişkin konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, AKP Hükûmetinin, fütursuzca harcamaların ve dış politika hatalarının maliyetini vergi artışıyla ve zamlarla almaya çalıştığına ilişkin açıklaması

2.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Karadeniz Sahil Yolu geçişinde zarar gören deniz yapılarının onarılması kapsamında Bulancak İskelesi’nin de eski hâline getirilmesini beklediklerine ilişkin açıklaması

3.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, öğrencilerin yurt sorunlarının ne zaman çözüleceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

4.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz’ün, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a acil şifalar dilediğine, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü ile 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Adıyaman Üniversitesi Rektörü Mustafa Talha Gönüllü’nün sosyal medya hesabından yaptığı bazı açıklamalarına ilişkin açıklaması

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde Fesleğen ve Kızılören köylerindeki 2 okulun kapatılmasına ilişkin açıklaması

7.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, çalışma, üretme, öğrenme, öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi faaliyetlerin hakkını vermek ve vakti israf etmemek gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, kontrolsüz silahlanmanın İnternet üzerinden tüm hızıyla devam ettiğine ve İçişleri Bakanlığının ruhsatsız silah satışlarını yasaklamasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Mustafa Talha Gönüllü’nün sosyal medya hesabından yaptığı bazı açıklamalarına ve müftülüklere nikâh kıyma yetkisi veren kanun dayatmasına sonuna kadar karşı duracaklarına ilişkin açıklaması

10.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

11.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, TÜPRAŞ’ta meydana gelen patlama sonrası bölge milletvekili olarak olay yerini incelemesinin ilgililer tarafından engellenmesine ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, kadına yönelik şiddet ile kadın cinayetleri konusuna ve pompalı tüfekle öldürülen Helin Palandöken’in ailesine sabırlar dilediğine ilişkin açıklaması

13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

14.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Adana’da ailesinin maddi durumu iyi olmayan ve beyin tümörü teşhisiyle ameliyat edilmesi gereken Ali Eren Apaydın isimli 9 yaşındaki çocuğa Sağlık Bakanının sahip çıkmasını beklediğine ilişkin açıklaması

15.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Ordu-Giresun Havaalanı’nda uçuş iptallerinin sebebini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Temmuz 2017 yılına ait işsizlik verilerine, genç işsizliğin Türk toplumunun en zayıf halkası olduğuna ve 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Helin Palandöken’in okul çıkışında silahla vurularak öldürülmesine, büyük tehlike yaratan silahlanmaya karşı Hükûmeti göreve davet ettiğine ve 28 Eylülün “bireysel silahsızlanma günü” olarak kabul edilmesi yönündeki ısrarlarını tekrar ettiğine ilişkin açıklaması

18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, hayatını kaybeden 16’ncı Dönem milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi onur ödülü sahibi Halil Yurtseven’in ailesi ile Manisa’ya başsağlığı dilediğine ve bireysel silahlanma konusunda Meclisin üzerine düşen görevi yapacağını ümit ettiğine ilişkin açıklaması

19.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Somali’nin başkenti Mogadişu’da meydana gelen terör saldırısını kınadığına, okul çıkışında öldürülen Helin Palandöken’in ailesine başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve konunun takipçisi olacaklarına, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

20.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Meclis Başkanlığının bugünkü Genel Kurul görüşmelerinin Meclis televizyonunda yayınlanması için işlem başlatması gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İç Tüzük’e ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile TRT arasında yapılan sözleşmelere göre denetim yollarının hiçbir zaman televizyon yayını yapılmasını gerektiren özel hâller olarak değerlendirilmediğine ilişkin açıklaması

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, gensoru görüşmelerinin de İç Tüzük’ün 54’üncü maddesi kapsamında değerlendirilebileceğine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, burada yapılan çalışmaların halk tarafından izlenmesi ve yapılan faaliyetlerin şeffaf olarak yürütülmesinin önemli olduğuna ve bu konuda bir uzlaşma sağlanabileceğine ilişkin açıklaması

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, cumartesi günü yapılan asker gönderme tezkeresinin görüşmelerinin televizyondan yayınlandığına, yayın günleri ve saatleriyle ilgili sınırlı bir esneme yapılabildiğine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, televizyon yayınıyla ilgili anlaşma sağlanmasının bu konudaki suiistimalleri önleyeceğine ve Meclis TV’yle yapılacak protokol konusunda bütün grupların bilgilendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, televizyon yayınıyla ilgili konunun Meclis Başkanıyla birlikte yapılacak bir toplantıyla açıklığa kavuşturulmasında fayda olduğuna ilişkin açıklaması

27.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, olağanüstü toplantılarda televizyon yayını yapıldığına ve bu konuda uygulama birliği ve düzenini ortaya koymanın Meclis Başkanlık Divanının yetkisinde olduğuna ilişkin açıklaması

28.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, yapılacak oylamayla Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Halkların Demokratik Partisinin hiç üyeliğinin kalmayacağına ve bu durumun yasaya aykırı olduğuna ilişkin bir açıklaması

 

VI.- GENSORU

A) Ön Görüşmeler

1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, kamu ihaleleriyle ilgili kanuni sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/17)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın (11/17) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın (11/17) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ile Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in usul görüşmesi nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- SEÇİMLER

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

 

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalan üyelikler için yapılacak seçim işleminin yasadışı olup olmadığı hakkında

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay'ın, İzmir Kuş Cenneti'nde doğal yaşamı ve sit alanlarını olumsuz etkileyecek projeler yapılacağı yönündeki iddialara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15189)

2.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, önerge ve kanun teklifi iadelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/15201)

3.- Sinop Milletvekili Barış Karadeniz'in, orman yangınlarıyla havadan mücadele imkanlarına ve faili meçhul ve insan hatası nedeniyle çıkan yangınlara karşı eylem planlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15344)

4.- İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, İzmir'in Menderes ilçesinde yaşanan orman yangınına, orman yangınlarına karşı önlem planlarına ve 2002 yılından itibaren yanan ormanlık alanlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15345)

5.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit'in, İzmir'in Menderes ilçesinde meydana gelen orman yangınına, hasar tespit çalışmalarına ve son 20 yılda İzmir'de yanan ormanlık alanlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15436)

6.- Ordu Milletvekili Seyit Torun'un, Ordu'nun Mesudiye ilçesinde yer alan Topçam Barajı'nda üretimin durdurulmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15437)

7.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz'ün, Çanakkale ilinde ve Ege, Akdeniz ve Batı Karadeniz bölgelerinde çıkan orman yangınlarında kaybedilen ormanlık alana, yangınlara karşı alınan önlemlere, müdahale ekipman ve personeline ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15871)

8.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit'in, Karareis Barajı inşaatının planlanan tarihte tamamlanamamasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15872)

9.- Mardin Milletvekili Ali Atalan'ın, Mardin'in Nusaybin ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları ile ilgili denetim önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/16256)

10.- Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş'ın, 2011 yılından bu yana fındık ihracatı yapan ilk onbeş şirkete ve ihraç edilen fındık miktarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/16428)

16 Ekim 2017 Pazartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, İstanbul’da hafriyat kamyonları ve okul servisleri kaynaklı güncel sorunlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’ya aittir.

Sayın Aksu, sizi davet ediyorum, sayın milletvekillerinden de derin bir sessizlik bekliyoruz, istirham ediyoruz.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’nun, İstanbul’da hafriyat kamyonları ve okul servisleri kaynaklı güncel sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul’un hafriyat kamyonları ve okul servisleri kaynaklı sorunları hakkında gündem dışı söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisi Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bu vesileyle tüm hastalara da Allah'tan şifa diliyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık 15 milyon kişinin yaşadığı bir megakent olan İstanbul, Türkiye nüfusunun yüzde 18,5’unu barındırmaktadır. İstanbul, kadim değerleri, doğal ve tarihî güzellikleriyle birlikte, hayat şartlarının oldukça zor olduğu bir şehir durumundadır. Genel olarak bakıldığında İstanbul, işsizlik, göç, sığınmacılardan kaynaklanan sosyal sorunlar, güvenlik, trafik, deprem ve sel gibi afet riski, çarpık kentleşme, sağlık ve eğitim kapasitesinin yetersizliği gibi sorunlarla boğuşmaktadır. Bunların yanı sıra, son zamanlarda hafriyat kamyonları ve öğrenci servislerinden kaynaklı sorunlar da giderek yaygınlaşmaktadır.

Bildiğiniz üzere, hafriyat kamyonları ile beton mikserlerinin yarattığı tehlikeler son yıllarda İstanbul trafiğinin kâbusu hâline gelmiştir. Büyük projeler ve kentsel dönüşüm çalışmaları nedeniyle İstanbul’da 5 milyon ton ağırlığına ulaşan hafriyat, hem trafik güvenliğini tehdit etmekte hem de çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Zira hafriyatın döküleceği döküm alanlarının kapasitesi yarı yarıya dolmuş durumdadır. Dolayısıyla tespit edilen alanların dışına yapılan kaçak dökümler sonucunda İstanbul’umuz âdeta bir moloz yığını hâline dönüşmektedir.

Öte yandan, hız sınırı ve diğer kuralları ihlal eden kamyon ve beton mikserleri son bir yılda 25’ten fazla can kaybıyla sonuçlanan kazalara sebep olmuştur. Kazalarda hayatını kaybedenlerin çoğu kadın, çocuk ve yaşlılardır. Bunlardan biri de seçim bölgemde bulunan Arnavutköy Eski Edirne Caddesi’nde gerçekleşmiş, Berfin Kantarkıran isimli 17 yaşındaki kızımız bir hafriyat kamyonunun çarpması sonucu maalesef hayatını kaybetmiştir. Böylesine ağır bir bilançoya rağmen hafriyat kamyonlarına kesilen cezalar kâğıt üzerinde kalmış, caydırıcı olunamamış ve kazaların önüne maalesef geçilememiştir. Dahası, söz konusu ağır vasıtaların şehir içinde karıştığı trafik kazaları giderek artmaktadır. Belli saatler arasında trafiğe çıkmaları yasak olan hafriyat kamyonları, denetimsizlik sebebiyle günün her saatinde ve her sokakta karşımıza çıkabilmektedir. Nitekim, temmuz ayında İstanbul’da düzenlenen bir rüşvet operasyonunda, kamyon ve mikserlerin ağır tonajlı yük taşımalarına ve yasak olan saatlerde trafiğe çıkmalarına, ayrıca kaçak döküme izin verdiği iddia edilen 60 trafik polisinin de aralarında bulunduğu 102 kişi gözaltına alınmıştır.

Kuşkusuz çeşitli projelerin gerçekleştirilmesi için hafriyat taşıması yapılmaya devam edilecektir. Dolayısıyla, bu sorunun önüne geçmek adına, inşaat alanına en yakın firmayı seçmek, betonda kuru malzeme kullanmak, prim sistemini değiştirmek, denetimleri artırmak, beşerî ve teknik kapasiteyi güçlendirmek gibi birçok önlem acilen devreye sokulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, İstanbul başta olmak üzere, tüm Türkiye’de yaygınlaşan ve dikkatinizi çekmek istediğim bir başka sorun ise öğrenci servisleridir. Sorunun temelinde korsan taşımacılık, plaka karaborsacılığı, tekelleşme, şoför esnafının geçim sıkıntısı, denetimsizlik ve müeyyidelerin caydırıcı olmaması gibi birçok sebep vardır.

Gözümüzün nuru çocuklarımızı emanet ettiğimiz insanların ve kullanılan servis araçlarının bu işe uygunluğu çok ciddi bir meseledir. 12 Ekimde İstanbul’da bir okulun etrafında park hâlindeki bir araçta servis şoförünün uyuşturucu kullanımı sebebiyle bayılmış hâlde bulunmuş olması, çocuklarımızın ve trafik güvenliğinin ne gibi risklerle karşı karşıya olduğunu hepimize göstermektedir.

Bu nedenle, servis şoförlerinin psikolojik durumlarından eğitimine, adli kontrolden aile hayatına kadar teferruatlı bir soruşturma yapılarak seçilmesi şarttır. Eğitim ve seçim kriterlerinin yanı sıra, bu alanda faaliyette bulunan firmalara ciddi denetim ve caydırıcı yaptırımlar getirilmesi de şarttır. Ayrıca, servis araçlarının standartlara uygun olması ve periyodik olarak teknik denetimden geçirilmesi zorunludur.

Bu düşüncelerle, Hükûmeti ve İstanbul’un yöneticilerini belirtilen sorunları çözmeye, İstanbullulara huzurlu ve güvenli bir gelecek temin etmeye çağırıyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aksu.

Gündem dışı ikinci söz, Bursa belediyeleri ve halk iradesi hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’e aittir.

Buyurun Sayın İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Bursa belediyeleri ve Bursa halkının iradesine ilişkin gündem dışı konuşması

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Bursa’nın sorunlarını ve önerilerimizi anlatacaktık ancak son günlerdeki gelişmeler gösterdi ki Bursa’nın şu andaki en önemli sorunu Bursa halkının iradesine ve seçimine saygısızlık tehdidi. Son günlerde onlarca belediye başkanının görevden alınması gündemde. Tartışma çok saygısızca ve hukuksuzluk zemininde yürüyor. Sayın Erdoğan diyor ki: “Partiden ihraç veya görevi ihmal ve kötüye kullanmaktan dolayı yapılabilir.” İstanbul ve Düzce Belediye Başkanları istifa ettirildi, onlarcası da sırada. Neden ve hangi gerekçeyle bu belediye başkanlarının istifasını istiyorsunuz? Neden bu belediye başkanlarını yargıyla tehdit ediyorsunuz? Bu belediye başkanlarının istifasını istemenizin bir suç, yolsuzluk veya bizim bilmediğimiz bir gerekçesi varsa neden onları yargıya havale etmiyorsunuz? Yoksa bu belediye başkanları FETÖ’cü mü? Çünkü bu şekilde hukuksuz, onursuzca görevden alarak onları, idari kadrolarını, çalışma arkadaşlarını, hatta ailelerini zan altında bırakıyorsunuz. İstifa ederlerse AK PARTİ’de görev alacaklar, etmezlerse İçişleri Bakanlığı suç örgütleriyle bağlantı, yolsuzluk ve benzeri sebeplerle bunları görevden alacak. Yani yolsuzluk yapan veya suç örgütleriyle bağı olduğu bilinen belediye başkanlarıyla ilgili adli ve idari süreç kendilerine mi bağlı? Yargıyı belediye başkanları üzerinde Demokles’in kılıcı gibi kullanan bir iktidar adaletten bahsedemez. Hani sandıkla gelen sandıkla giderdi, nerede kutsadığınız o millet iradesi? Darbe başarılı olsaydı bundan farklı mı olacaktı? Bu, siyasi vesayet ve demokrasiye tepeden inme bir darbe değil mi? Bu yapılan, hukuksuzluk ama daha da önemlisi, dilinizden düşmeyen millî iradeye saygısızlıktır, bu başkanları halk seçtiyse seçen halka saygısızlıktır. Yok, eğer “Halk seçti gibi yapıyoruz ama tek adam belirliyor, seçim formalite.” diyorsanız bu da yine o kentin halkına saygısızlık değil midir? Seçilmişlere saygı isteyen Sayın Cumhurbaşkanı, hatta seçilmiş belediye meclis üyesine bile saygısızlık iddiasıyla ortalığı kasıp kavuran sizler hangi gerekçeyle, nereden aldığınız güçle halkın seçtiği başkanları görevden alıyorsunuz, kayyum atıyorsunuz? İstifası istenen belediye başkanları eğer masum olduklarına inanıyorlarsa, bir adamın değil de halkın belediye başkanlarıysa yaşamları boyunca çocuklarına ve torunlarına bile açıklayamayacakları bu onursuz gidişe “hayır” demelidirler, onları seçen halkın iradesine saygıları varsa onları bu hukuksuz ve onursuz istifaya reva gören partilerinden istifa etmelidirler. Aksi hâlde halka, hakka ve demokrasiye inanan değil, tek adamdan korkan kişiler olarak tarihe geçeceklerdir.

Ne acıdır ki bu belediye başkanları bu ülkede tek adam yönetimi olsun diye canla başla çalıştılar, hatta teşekkür plaketleri aldılar ve şimdi demokrasi ve hukuka ihanetin ilk kurbanları kendileri oluyorlar, yanlarında kimse durmuyor. Biz hep halkın iradesini, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü savunduk. Ne acı ve trajikomik ki bu ilkeleri derdest eden AKP’nin seçilmişlerinin hukukunu savunmak da bize düştü. Sırası ve zamanı gelince diğer seçilmişler ve milletvekilleri için de hukuku savunan biz olacağız. Sizler kendi seçilmişleriniz için gıkınızı bile çıkaramazken biz hak, hukuk ve adalet için susmayacağız.

Ey seçilmiş ve “Halkın iradesi dışında güç tanımam, Allah’tan başka kimseden korkmam.” diyen, tek adam anayasası için çalışan belediye başkanları ve seçilmişleri; anladınız mı şimdi parlamenter sistemin, demokrasinin, hukukun üstünlüğünü? (CHP sıralarından alkışlar) Gördüğünüz gibi, demokrasi ve adalet ilk size lazım oldu. Çok değil, gelecek yıl da siz iktidar milletvekillerine lazım olacak. Kendiniz ettiniz, kendiniz buluyorsunuz ve sizin hakkınızı hukukunuzu savunmak da sabah akşam hakaret ettiğiniz bize kaldı. Bu size hem ders olsun hem dert olsun.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Ankara’nın başkent oluşunun 94’üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan’a aittir.

Buyurun Sayın Ceylan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan’ın, Ankara’nın başkent oluşunun 94’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

NEVZAT CEYLAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara’mızın başkent oluşunun 94’üncü yılı dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Başkent Ankara tarihte son derece büyük hizmetlere sahne olmuş, ülkemizin geleceğinde de tarihinde de sahne olmaya devam eden önemli şehirlerden bir tanesidir. Özellikle, 1071’de Anadolu’nun fethinden, Malazgirt zaferinden iki yıl sonra Ankara’mız Türklerin eline geçmiş, ondan sonra Türklerin elinde günümüze kadar başkent olmasıyla beraber de büyümeye devam etmiştir.

Değerli milletvekilleri, Ankara’nın başkent olması öyle tesadüfen olmamıştır. Ankara, o, 1917 yılında olduğu gibi küçük bir kasaba değildi. Geçmiş dönemlerde, özellikle 15’inci ve 16’ncı yüzyıllarda Ankara dünyanın en büyük 20 şehrinden 1 tanesiydi. Dolayısıyla, Ankara, o geçmişteki ekonomik büyüklüğü ve nüfusuyla beraber sayılı şehirlerden bir tanesiydi. Özellikle tiftik ticaretiyle beraber sof kumaşıyla beraber Anadolu’nun en çok ihracat yapan şehirlerinin başında gelmekteydi. Dolayısıyla, tiftik tekelinin kırılmasıyla beraber, arkasından kuraklık ve çekirge istilasıyla beraber maalesef Ankara’mız gittikçe küçülmüş ve 1915 ve 1916 yıllarında nüfusu da epey küçülmüş vaziyetteydi ama şunu bilmemiz lazım: Ankara her zaman bağımsızlık ruhuyla büyümüş ve o bağımsızlık ruhu da özellikle Ankara’nın başkent olmasıyla beraber ortaya net bir şekilde çıkmıştır. Çünkü, o bağımsızlık ruhu Ankara’mızda özellikle Gazi Mustafa Kemal’in 27 Aralık 1919’da Ankara’ya ayak basmasından sonra çok net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Oğuzların tarihinde çok önemli günlerde, kızılca günlerde düzenlenen o seymen alayları 27 Aralıkta Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelmesiyle beraber Dikmen sırtlarında kendini göstermiş ve 3 binden fazla atlı seymen ve binlerce Ankaralı ve etraftan gelen insanlarla beraber Mustafa Kemal karşılanmış ve Ankara, Kurtuluş Savaşı’nın ilk merkezlerinden bir tanesi olmuştur ve Ankara kurtuluş merkezlerinden bir tanesi olurken de Ankara’daki eşraftan toplanan paralarla beraber Kurtuluş Savaşı’nın mihenk taşı olma noktasında da önemli mesafeler almıştır. Nitekim, 23 Nisan 1920’de ilk Meclisin açılması, Mustafa Kemal’in 5 Ekim 1922 yılında Ankara hemşehriliğini kabulü ve 13 Ekimde Ankara’nın başkent olmasıyla beraber Ankara artık Kurtuluş Savaşı’nın da, kurtuluşun da merkezi hâline gelmiştir. Dolayısıyla, Kurtuluş Savaşı’ndaki o başarısı ve Meclisten, Ankara tarafından yönetilmesi de tarihte son derece önemli olduğunu özellikle söylemek istiyorum.

Tabii, 29 Ekim 1923 yılında cumhuriyetin kurulması ve Ankara’nın 13 Ekimde başkent olması da son derece önemlidir. Fakat şunu da bilmemiz lazım: Ankara sadece o gün başkent olmamıştır değerli milletvekilleri, Ankara 5’inci kez başkentlik yapmıştır. İlk önce Galatya’nın bir kolu olan Tektosagların başkentliğini yapmış, daha sonra Galatya’nın başkentliğini yapmış ve daha sonra Doğu Roma İmparatorluğu’nun bir kolunun da yine başkentliğini yapmıştır ama en önemli başkentliğini de Ahi Cumhuriyeti’ni kurmak suretiyle yapmıştır. Ahi Cumhuriyeti, biliyorsunuz, Kösedağ Savaşı’ndan sonra, Anadolu Selçuklu Devleti’nin Moğollar tarafından yenilmesinden sonra Anadolu’nun her tarafında beylik kurulmuş, 16 beylik kurulmuş, sadece Ankara’da beylik kurulmamıştır. Ankara’da beylik kurulmamasının sebebi de çok köklü bir ahi geleneğinin olması ve ahilerin aynı şekilde kendi kendini idare etmesidir. Nitekim, 1292 ve 1363 yılları arasında yaklaşık yetmiş bir yıl boyunca ahiler cumhuriyet şeklinde Ankara’yı yönetmiş ve Ankara’nın gerçek manada o özgürlük anlayışını da ortaya koymuştur. Dolayısıyla, bizim başkentimiz Ankara da 5’inci defa taçlanmıştır.

Ankara Kurtuluş Savaşı’ndaki şahlanışını 15 Temmuzda da göstermiştir. Nasıl Kurtuluş Savaşı’nda en iyi şekilde kurtuluşun mihenk taşı olmuşsa, 15 Temmuzda da Ankara’mız yine Ankara ve Türkiye’nin kurtuluşunda bütün mazlum milletlerin, bütün mazlum ülkelerde yaşayanların umudu hâline gelmiş ve 15 Temmuz da o Ankara halkının püskürtmesiyle ortadan tamamen kaldırılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEVZAT CEYLAN (Devamla) – Dolayısıyla, tarihte Ankara’yı bu şekilde görmek lazım, bu şekilde düşünmek lazım.

Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ceylan.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Başkanlık Divanı olarak, Ankara’nın başkent oluşunun 94’üncü yıl dönümünü kutladıklarına ve CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduklarına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Meclis Başkanlık Divanı olarak bizler de Ankara’nın başkent oluşunun 94’üncü yıl dönümünü kutluyoruz.

Yine, sayın milletvekilleri, bugün sabah deneyimli siyasetçi, Cumhuriyet Halk Partisinin eski genel başkanlarından, eski bakanlardan aynı zamanda, değerli siyaset adamı bir rahatsızlığı münasebetiyle hastaneye yatırıldı. Biz buradan kendilerine geçmiş olsun diyoruz, Allah’tan hayırlı şifalar diliyoruz. Aldığımız haber, tabii ki, sevindirici, Allah’tan, damar açılmış. Sağlık durumunun da iyi olduğu haberini aldık. Bir kez daha kendisine, ailesine ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Şimdi, sisteme giren on beş sayın milletvekiline İç Tüzük 60 gereği bir dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Engin…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, AKP Hükûmetinin, fütursuzca harcamaların ve dış politika hatalarının maliyetini vergi artışıyla ve zamlarla almaya çalıştığına ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP Hükûmetinin Meclise getirdiği son torba yasa tabiri caizse hepimizi vergi ve zam şaşkını yaptı. Her gün yeni bir zam haberiyle uyanıyoruz. Motorlu taşıtlar vergisindeki fahiş artıştan sonra, bu sefer de Komisyonda son dakika önergesiyle pakete yeni bir vergi artışı eklendi, kurumlar vergisi yüzde 20’den yüzde 22’ye yükseltildi. Saraylar mı dersiniz, yazlıklar dersiniz, bu değirmenin suyu nereden geliyor diye hâlâ merak edenler varsa, hepimizin cebinden. Kendi menfaati için devletin tüm imkânlarını kullanan AKP Hükûmeti gizli saklı yapılan bütün fütursuzca harcamaları ve dış politika hatalarının maliyetini şimdi vergi artışıyla, zamlarla hepimizden zorla almaya çalışıyor. İnanıyorum ki, vatandaşlarımız adaletsizce toplanan tüm vergilerin ve adaletsizce harcanan her bir kuruşun hesabını sandıkta iktidar partisinden soracaktır.

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

2.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Karadeniz Sahil Yolu geçişinde zarar gören deniz yapılarının onarılması kapsamında Bulancak İskelesi’nin de eski hâline getirilmesini beklediklerine ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Karadeniz Sahil Yolu geçişinde zarar gören deniz yapılarının onarılması ya da yeniden inşa edilmesi kapsamında Karayolları Genel Müdürlüğü ile Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları Genel Müdürlüğü bir protokol imzalamıştır. Protokol kapsamında Doğu Karadeniz Bölgesi’nde 37 balıkçı barınağı ve iskele eski hâline, orijinal boyutlarına getirilmiş, bir tek Bulancak ilçemizin iskelesi 29 metre uzatılarak bırakılmıştır. Ve döneminde Türkiye'nin en uzun iskelesi olma özelliğini taşıyan Bulancak iskelesi onarılıp eski hâline getirilmeyi beklemektedir. Ulaştırma Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğünün eksik bıraktığı bu işi gecikmeye rağmen tamamlamaya davet ediyorum. Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımıza da buradan sesleniyorum: Doğu Karadeniz yaylaları SOS veriyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Erkek yerine Sayın Arslan…

3.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, öğrencilerin yurt sorunlarının ne zaman çözüleceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Yeni eğitim ve öğretim yılında birçok üniversite öğrencisinin barınma ihtiyacının karşılanamadığı, bazı öğrencilerimizin ve velilerimizin çok zorda kaldıkları bilinen bir gerçektir. Öğrencilerin barınma ihtiyacı çerçevesinde yurt sorunlarını Bakanlık olarak ne zaman çözmeyi planlıyorsunuz? Öğrencilerimizi, bu temel ihtiyaçlarının karşılanması için tarikatların yurtlarına mı bırakmayı düşünüyorsunuz? Devletin ve belediyelerin imkânlarını bu alanda değerlendirmek yerine TÜRGEV’e ve tarikatlara arsa ve binalar tahsis etmek suretiyle öğrencilerimizin kendi ideolojiniz üzerinde yetişmesini neden zorluyorsunuz? Yurt tahsis edilmeyen öğrencilerimize ayda 600 Türk lirası karşılıksız burs vermeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Deligöz…

4.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz’ün, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a acil şifalar dilediğine, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü ile 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP eski Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’a geçirmiş olduğu rahatsızlıktan dolayı Allah’tan acil şifalar diliyorum.

Dün 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü’ydü, bugün ise Dünya Gıda Günü. Dünya Gıda Günü olması hasebiyle… Kırsal kesimden kentlere sürekli göç edilmekte, bu göçün durdurulması için Hükûmetimizin, bilhassa Türkiye’de olmak üzere, gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. GDO’suz ürün ve organik ürünlerden bahsetmekteyiz. Başta kendi ilim Erzurum olmak üzere çevresindeki illerde yapılmakta olan üretim kesinlikle GDO’suz ve organik üründür. Bu organik ürünlerin daha çok üretilmesi ve desteklenmesi için teşviklere ihtiyaç vardır. Erzurum ve çevre illerdeki bütün ürünler organiktir. Buradan Meclisimize bilgi vermek istemekteyim, Sayın Tarım Bakanımızın bu konularla ilgilendiğini bilmekteyim. Kadın çiftçilerimizin sayısı ise 2 milyon 800 bin civarında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İlgezdi…

5.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Adıyaman Üniversitesi Rektörü Mustafa Talha Gönüllü’nün sosyal medya hesabından yaptığı bazı açıklamalarına ilişkin açıklaması

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan önceki Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Adıyaman Üniversitesi Rektörü Mustafa Talha Gönüllü, sosyal medya hesabından “Nikâhsız kadınla erkeğin el ele tutuşması caiz mi?” diye soruyor, sonra da “Bir kadın elinin yabancı bir erkeğin eline değmesi zaruret yokken haramdır, yabancı bir kadın elini tokalaşmak için tutmak, ateş tutmaktan daha korkunçtur.” diyor. Yetmemiş olacak ki kişinin nişanlısıyla gezip dolaşması ve onunla yalnız kalmasının kesinlikle haram ve büyük bir vebal olduğunu savunuyor. Ne yazık ki bu açıklamalar, bir bilim yuvasının başındaki sözde bilim insanına ait. Toplumu ayrıştıran, kadına düşman bu düşüncedeki bir kişinin rektör olarak halen görevinin başında olması içimizi acıtıyor.

“Müftüler nikâh kıymasın.” derken, bu gerici düşüncenin, kadınları eve hapseden, kadını ötekileştiren anlayışına karşı çıkıyoruz. Kendisini birilerine ispatlamaya çalışan, kadın üzerinden toplumu hizaya çekmeye çalışan bu sözde rektörün istifa etmesini acilen istiyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gürer…

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde Fesleğen ve Kızılören köylerindeki 2 okulun kapatılmasına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Niğde ilinde, İzmirli hayırsever Necla Filibeli, 2007 yılında Valiliğe başvurarak Niğde’de okullar yaptırmak istiyor ve bunun sonucunda 6 okul yaptırıyor. Ne yazık ki bu okullardan 2 tanesi Fesleğen’deki ve Kızılören’dekiler eğitime kapatıldı. Valiliğe sorularak yapılan bu okulların kapatılması üzüntü verici. Bu yıl, Kızılören’de kapatılan ortaokulda 25 öğrenci vardı. Bu okulun kapatılma gerekçesi, yönetmeliğe göre 40 kişiden aşağı olduğu için okulun kapatıldığı yönünde.

Millî Eğitim Bakanımız Genel Kurulda, kendisi de taşımalı eğitimden şikâyetçi oluyorlardı. Bu anlamda, yönetmelik değiştirilerek köy okullarında 25 öğrenciyle okulların açık kalacağı yönünde bir değişiklik yaparlarsa okullar eğitime devam edebilecek. Akıllı tahtası, bilgisayarı, her türlü donanımı olan okulların kapatılması köylerde büyük üzüntü yarattığı gibi, kız çocuklarının da okulsuz kalmasına neden oluyor.

Sayın Bakanın bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

7.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, çalışma, üretme, öğrenme, öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi faaliyetlerin hakkını vermek ve vakti israf etmemek gerektiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gerçek idare vaktin ve nakdin idaresidir. Zaman israfı, insanın ömrünü veya vaktini boşa, faydasız ve gelişigüzel şeylerle zayi etmesidir. Bu konuda insanların çoğu aldanmaktadır. Zaman, insanın sahip olduğu en değerli sermayedir, bu sermayeyi kaybetmek de, onu dolu dolu yaşayıp kıymetini artırmak da bizim elimizdedir. Bize düşen görev, içinde bulunduğumuz anı en güzel ve yararlı bir şekilde değerlendirmektir. “O hâlde boş kaldın mı, yine kalk, başka bir işle yorul.”, İnşirah 7’nci ayeti de buna işaret etmektedir. Çalışma, üretme, öğrenme, öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi faaliyetlerin hakkını vermeli ve vaktimizi israf etmemeliyiz. İsraf eden iflas eder.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, kontrolsüz silahlanmanın İnternet üzerinden tüm hızıyla devam ettiğine ve İçişleri Bakanlığının ruhsatsız silah satışlarını yasaklamasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçen hafta İstanbul Pendik’te “Helin Palandöken” adlı kızımız pompalı tüfekle öldürülmüş, 2 öğrenci de yaralanmıştır. İnsanların ölümüne yol açan kontrolsüz silahlanma internet üzerinden tüm hızıyla devam ediyor. Ölüm makinesi bir pompalıya sahip olmanın bedeli sadece 300 lira. Alıcı soruyor: “Silah alacağım ama ruhsatım yok.” Satıcı: “Ne ruhsatı kardeşim? Ver adresi, biz silahı kargoyla göndereceğiz.” “Peki polis yakalarsa ne olacak?” Satıcı cevap veriyor: “Kimseyi vurmazsan bir şey olmaz. 40-50 lira ödersin, silahı da bırakır gidersin.” diyor.

Acil bir genelgeyle İçişleri Bakanlığının ruhsatsız silah satışlarını yasaklamasını ve silahlanmanın önüne geçilmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

9.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Mustafa Talha Gönüllü’nün sosyal medya hesabından yaptığı bazı açıklamalarına ve müftülüklere nikâh kıyma yetkisi veren kanun dayatmasına sonuna kadar karşı duracaklarına ilişkin açıklaması

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Adıyaman Üniversitesi Rektörü sosyal medya hesabı üzerinden “Kadınla tokalaşmak ateş tutmaktan daha korkunçtur.” diye bir açıklama yaptı. Çocuk istismarına karşı durmayanlar, 13-14 yaşındaki kız çocuklarının evlenmesine ses çıkarmayanlar, kadınların erkekler tarafından katledilmesini önleyemeyenler bugün çıkmış kadınları ötekileştiren açıklamaların altına imza atıyor. Bu had bilmez, utanç verici açıklamayı yapanların kimlerden cesaret aldığı ortada. Buna cesaret veren, toplumu ayrıştıran, kadınların kazanılmış haklarına darbe vuran, çocuk istismarının önünü açacak düzenlemeyi Meclise getiren zihniyettir.

Haftalardır yapılan itirazlara rağmen müftülük yasasında direten iktidara buradan bir kez daha seslenmek istiyorum: “Bu konuda karar verildi.” diyerek işin içinden sıyrılamazsınız. Kadınları yok sayan, Medeni Kanun’u, Anayasa’yı ayaklar altına alan bu dayatmanıza sonuna kadar karşı duracağız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

10.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nün bu yılki temasını “Göçün geleceğini değiştirin, gıda güvenliği ve kırsal kalkınmaya yatırım yapın.” olarak belirledi. Dünyadaki iç çatışmalar, savaşlar, doğal felaketler ve iklim değişiklikleri nedeniyle tarım alanlarındaki ve tarımsal istihdamdaki azalma gıda güvencesini etkilemektedir. Bugün dünya nüfusuna rahatlıkla yetecek gıda mevcut olduğu hâlde yaklaşık 815 milyon kişi açlıkla karşı karşıya. Terör ve iç savaştan kaynaklanan göç dikkate alındığında, bu yıl açlıktan etkilenen insan sayısının daha da artacağı görülmektedir.

Türkiye, Küresel İnsani Yardım 2017 Raporu’na göre 2016’da 6 milyar dolarlık insani yardım yaparak ABD’den sonra 2’nci ülke, millî gelire göre ise dünyada 1’inci ülke oldu. Türkiye, AK PARTİ iktidarıyla yardımı bekleyen değil, yardımı beklenen ülke konumuna geldi.

BAŞKAN – Sayın Doğan…

11.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, TÜPRAŞ’ta meydana gelen patlama sonrası bölge milletvekili olarak olay yerini incelemesinin ilgililer tarafından engellenmesine ilişkin açıklaması

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – İzmir TÜPRAŞ’ta meydana gelen iş kazasında, bildiğiniz üzere, 4 işçimiz hayatını kaybetmiştir. Bölge milletvekili olarak olay yerini incelemem ilgililer tarafından engellenmiş, tarafıma olay yeri inceleme çalışmalarının devam ettiği bildirilmiştir. Ancak yapmış olduğum araştırmada bu durumun gerçeği yansıtmadığını öğrenmiş bulunmaktayım.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına soruyorum: Bizden gizlenen durum nedir? Güvensiz çalışma ortamı devam mı ediyor? Bu konuda geniş bilgi bekliyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, kadına yönelik şiddet ile kadın cinayetleri konusuna ve pompalı tüfekle öldürülen Helin Palandöken’in ailesine sabırlar dilediğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde 2002 ila 2017 yılları arasında 14.500’e yakın kadın cinayeti işlendi. AKP dönemlerinin en çok da kadın cinayetleriyle anılacağını ifade etmiş, kadın cinayetlerinin son bulmasına yönelik özellikle de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına Genel Kuruldan çağrıda bulunmuştum. Ancak daha geçtiğimiz hafta boşanma komisyonu raporunun Genel Kurul görüşmelerinde, kadına yönelik şiddetin tartışıldığı sırada, Sayın Bakan kadına yönelik şiddet ve kadın sorunlarıyla ilgili hiçbirimizi tatmin etmeyen bir tablo çizmişti.

İşte, daha üç gün önce lise öğrencisi 17 yaşındaki Helin Palandöken pompalı tüfekle öldürüldü. Acılı ailesine ben de buradan sabırlar diliyorum.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına bir kez daha sesleniyorum: Her gün kadın cinayetleri işlenirken o koltukta oturmayı vicdanınıza sığdırabiliyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 16 Ekim Dünya Gıda Günü ama AKP tarafından uygulanan bilinçsiz ve tutarsız hayvancılık politikası sayesinde 2010 yılından beri Türkiye’nin gündeminde üretim yok, et ithalatı ve hayvan ithalatı var. Altı yılda 5 milyar dolar verdiniz ama kıyma fiyatı düşmüyor. 2010’da kilogramını 6 liradan ithal ettiğimiz kırmızı eti bugün 14 liradan ithal ediyoruz ama sofraya gelene kadar 50 lira oluyor. Yoksul halkımızın tenceresine et girmiyor. Artık bu politikayı değiştirin, artık başka ülkelerin çiftçilerine para vermeyelim. Kendi çiftçimizi destekleyelim. Biz bunu söylüyoruz siz hep tersini yapıyorsunuz. Meraları koruyalım diyoruz, siz ranta açıyorsunuz. Yem bitkileri üretimini artıralım diyoruz, siz yem ham maddelerine ithalatta sıfır vergi uyguluyorsunuz. Üstüne üstlük geçen aya kadar koyunların kulağına takılan küpeler 50 kuruş iken şimdi 6 liraya çıkmış.

Kaynağı gidin başka yerlerde arayın, çiftçinin cebinden elinizi çekin.

BAŞKAN – Sayın Göker’in yerine Sayın Özdiş…

14.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Adana’da ailesinin maddi durumu iyi olmayan ve beyin tümörü teşhisiyle ameliyat edilmesi gereken Ali Eren Apaydın isimli 9 yaşındaki çocuğa Sağlık Bakanının sahip çıkmasını beklediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Sayın Sağlık Bakanına.

Adana’da Ali Eren Apaydın isimli 9 yaşındaki bir evladımıza beyin tümörü teşhisi konulmuş. Acil ameliyat olması lazım ve ameliyat için 30 bin Türk lirası gerekiyor. Ailenin de maddi durumu iyi değil. Bakanlık olarak bu çocuğumuza sahip çıkmanızı bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Torun, buyurun.

15.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Ordu-Giresun Havaalanı’nda uçuş iptallerinin sebebini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SEYİT TORUN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, önceki Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, Allah’tan şifalar diliyorum.

Sorum Sayın Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanına. Sayın Bakanım, Ordu-Giresun Havaalanı’nda bulutlu, sisli ve yağışlı havalar nedeniyle uçuş iptalleri yaşanmaya devam etmektedir. Daha önce tarafınızdan soru önergeme verdiğiniz cevabınızda, uçuş iptallerine DVOR cihazıyla çözüm bulunacağını, bir taraftan da uçuş operasyonlarının daha verimli ve etkin gerçekleşmesi amacıyla ILS cihazının tesis edilmesi için montaj çalışmalarına başlandığını ifade etmiştiniz. Edindiğim bilgilere göre, havalimanımıza DVOR cihazı kurulmuş, ILS sistemi hizmete verilmiştir. Tüm bunlara rağmen hâlâ yaşanan uçuş iptallerinin sebebi nedir? Bu cihazların ikinci el olduğu yönünde bilgiler gelmektedir. Bu cihazlar başka bir havaalanından sökülmüş ve Ordu-Giresun Havaalanı’na mı montajı yapılmıştır?

Ayrıca, Ordu-Giresun Havaalanı’na RNP-AR sistemi kurulmamış olması bu iptallere sebep olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi sisteme giren sayın grup bakan vekillerine iki dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Akçay, buyurun.

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Temmuz 2017 yılına ait işsizlik verilerine, genç işsizliğin Türk toplumunun en zayıf halkası olduğuna ve 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu sabah Cumhuriyet Halk Partisi eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykal’ın bir anjiyo operasyonu geçirdiğini haber aldık. Sayın Baykal’ın hastanede yoğun bakımda tedavisi sürmekle birlikte, sağlık durumunun iyiye gittiğini de sevinerek öğrendik. Sayın Baykal’a, ailesine ve Cumhuriyet Halk Partisine geçmiş olsun dileklerimizi ve acil şifa temennimizi ifade ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Temmuz 2017 yılına ait işsizlik verileri açıklandı ve işsizlik oranı yüzde 10,9 olarak ilan edildi. Daha önemlisiyse genç nüfustaki işsizlik artışıdır. Geçen yılın aynı döneminde yüzde 19,8 olan genç nüfustaki işsizlik oranı, 1,3 puan artışla yüzde 21,1’e yükselmiştir. Ekonomi verilerinin sosyal yansımasını en belirgin gördüğümüz alan işsizliktir. Genç nüfustaki işsizliğe bakıldığında, sorunun sadece bugünü değil ülkemizin geleceğini de tehdit ettiği görülmektedir. Genç işsizliğin son yıllarda yüzde 20 civarı ve üstünde olması, genç işsizliği azaltmak için yeterli politikaların uygulanması gerektiğini göstermektedir. Bugün binlerce gencimiz işsizlik sorunuyla karşı karşıya geldikleri için lisansüstü öğrenime yöneliyorlar. Bu gibi geçici çözümler gençlerimizin çalışma hayatına ve sosyal yaşama katılımlarını, lisansüstü öğrenimde istenilen verimliliğe ve etkinliğe ulaşmasını etkilemektedir. Genç işsizlik, Türkiye ekonomisinin ve Türk toplumunun en zayıf halkasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Toplumumuz için kalıcı zararlara sebep olmadan, zincir bu en zayıf halkasından kırılmadan genç işsizlik sorununa çözüm bulmamız gerekmektedir.

Bugün Dünya Gıda Günü’dür. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre, günümüzde 244 milyon kişi uluslararası, 763 milyon kişi ise kendi ülkeleri içerisinde yaşadığı toprakları terk ederek kırsaldan kentlere göç etmektedir. Gıda, tükenmez bir kaynak değildir ancak ülkemizde gıda için “büyük bir israf ekonomisi” tabirini kullanmak yanlış olmayacaktır. Ülkemizde yılda ortalama 20 milyar liralık yaş sebze ve meyve ile 1,8 milyar liralık ekmek çöpe gitmektedir. Toplam gıda israfıysa 215 milyar liraya ulaşmaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre, gıda israfının sıfıra indirilebilmesi hâlinde 2 milyar kişi daha doyabilecektir. Türkiye’deki veriler, gıda israfının zararlarını ortaya koymaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Lütfen tamamlayalım Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Örneğin sadece ekmek israfından yola çıkarsak çöpe attığımız ekmeklerin parasıyla 100 yataklı 80 hastane, 16 derslikli 500 okul, 300 yataklı 250 öğrenci yurdu yapılabilecektir. Dünya Gıda Günü vesilesiyle, gıdadaki israf önlemlerine önce evlerimizden başlamak çağrısını yapıyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Helin Palandöken’in okul çıkışında silahla vurularak öldürülmesine, büyük tehlike yaratan silahlanmaya karşı Hükûmeti göreve davet ettiğine ve 28 Eylülün “bireysel silahsızlanma günü” olarak kabul edilmesi yönündeki ısrarlarını tekrar ettiğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor ve acil şifalar diliyoruz.

Maalesef bu hafta yine acı bir kadın cinayetiyle sarsıldık, henüz 17 yaşındaki Helin Palandöken okul çıkışında silahla vurularak öldürüldü. Cinsiyet eşitliği için kadına yönelik şiddete karşı küçük yaşlardan itibaren eğitim verilsin dedik, tehdit edilen, şiddete uğrayan kadınları korumak için seferber olunsun dedik ancak bunların hiçbiri maalesef yapılmadı. Kadınları koruyan, güçlendiren bir politika oluşturun dedik ama Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı sadece aileyi merkeze koydu. Bu alanda uygulanan uluslararası kabul görmüş önlemler var, ne yazık ki bunların da hiçbiri uygulanmadı. Bu nedenle de yalnızca eylül ayında erkekler en az 28 kadın öldürdü, 7 kadına tecavüz etti, 29 kadını taciz etti, 22 kız çocuğuna cinsel istismarda bulundu ve 28 kadını yaraladı. Şu anda, İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’de nasıl uygulandığına ilişkin Eşitlik ve Ayrımcılığa Karşı Komite (GREVIO) tarafından bir inceleme sürüyor ve Türkiye'nin görevini yerine getirmediği, kadına yönelik şiddet üzerine yıllarca çalışan kadın örgütleri tarafından da raporlarla dile getiriliyor. Eğer Helin için gerçekten bütün partiler ve Parlamento samimi bir üzüntü duyuyorsa artık bunlara kulaklarımızı kapatmamamız gerekiyor.

Diğer yandan, önemli olan bir başka nokta bu cinayetin ruhsatsız bir silahla işlenmesi. Bu cinayetin işlendiği silah internetten sipariş verilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Bu yasa dışı silah ticaretiyle ilgili büyük ihtimalle İçişleri Bakanlığından bir açıklama da duyamayacağız.

Umut Vakfının verilerine göre Türkiye’de son otuz üç ayda en az 5.582 kişi ateşli ve kesici silahlarla hayatını kaybederken en az 5.917 kişi yaralandı. Bunlar çok önemli rakamlar. İki buçuk yılda 250 bin silah ruhsatı verildi ve 159 bin suç işlendi. Gerçekten, biz, defalarca -üstelik İçişleri Bakanı başta olmak üzere- vatandaşlara uzun menzilli silah ruhsatı verileceğini duyduk. Hatta sosyal medyada “ak silahlanma” etiketiyle kampanyalar da başlatıldı. Vatandaşın güvenliği daha fazla silahla değil, bireysel silahlanmaya ve bu şiddete dayalı politikaya son vererek olur.

Büyük tehlike yaratan silahlanmaya karşı, Hükûmeti göreve davet ediyorum ve daha önce kanun teklifi de vermiş olduğumuz gibi, 28 Eylülün “bireysel silahsızlanma günü” olarak kabul edilmesi yönündeki ısrarımızı da tekrar ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Özel, buyurun.

18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, hayatını kaybeden 16’ncı Dönem milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi onur ödülü sahibi Halil Yurtseven’in ailesi ile Manisa’ya başsağlığı dilediğine ve bireysel silahlanma konusunda Meclisin üzerine düşen görevi yapacağını ümit ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün sabah, tüm Türkiye'nin ve hepimizin yüreği ağzına geldi, önceki dönem Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal tüm Türkiye’yle birlikte hepimizi korkuttu ve hastaneye kaldırıldı. Kaldırıldığı hastanede başarılı bir girişimsel anjiyoyla rahatsızlığının temel sebebi ortadan kaldırıldı, şimdi iyileşme sürecinde.

Sağlık durumuyla ilgili çok sayıda telefon, ziyaret aldık. Başta siyasi partilerin, tüm siyasi partilerin genel başkanlarına, grup başkan vekillerine, sayın bakanlara –bizzat oraya gelerek, telefonla arayarak- Parlamentoda bulunan ya da önceki dönemlerden siyasi parti yetkililerine, geçmiş dönem milletvekillerine ve buradaki tüm milletvekillerimize Cumhuriyet Halk Partisi olarak teşekkür ediyoruz.

Deniz Baykal, Cumhuriyet Halk Partisi için olduğu kadar, Türkiye demokrasisi açısından da çok önemli bir parlamenter, çok önemli bir lider. 1973’te bu Parlamentoda en genç milletvekiliydi; haziran ve kasım seçimlerinde hepimizin en kıdemlisi olarak onun çağrısıyla hep birlikte yemin ettik. Yapmış olduğu görevlerin tümünde liyakati ve yapmış olduğu görevlerin tümünde vatanseverliği, ülke menfaatlerini ve devlet adamlığını ön plana koymuş olan Sayın Genel Başkanımıza Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak acil şifalar diliyor, en büyük umudumuzun, onu en kısa zamanda aramızda görmek olduğunu ifade ediyoruz.

Manisa Milletvekili olarak Manisa’da yaşadığımız bir büyük kayıptan da bu çatı altında bahsetmek boynumun borcu çünkü 16’ncı Dönem milletvekili, Türkiye Büyük Millet Meclisi onur ödülü sahibi olan Halil Yurtseven’i 89 yaşında Manisa’da kaybettik. Halil amca, kendi ailesinin dedesiydi, büyüğüydü; 3 çocuğu 6 torunu vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Manisa’da hangi partiden olursa olsun hepimizin ağabeyiydi, yol göstericisiydi; hayırseverdi, iyi bir iş adamıydı, organize sanayi bölgesinin kurucularındandı; ilkokulları, sağlık ocakları vardı, hayır işleri vardı, çok sayıda öğrencinin bursunu sağlardı ve hayatı boyunca hep demokrat ve hayatı boyunca geçmişte yapmış olduğu -siyasi görüşüne rağmen- il başkanlığından, ilçe başkanlığından gelen bir siyaset insanı olarak hep bize önderlik etti, büyüklük etti. Ailesine ve Manisa’ya başsağlığı diliyoruz.

Son olarak da Sayın Başkanım, hayatımın en zor telefon görüşmelerinden birini Helin Palandöken’in babası Nihat Palandöken’le -kendisi siyaset arkadaşımızdır, üyemizdir- yaptım. Kızının öldüğü, 3 kişinin yaralandığı o büyük acıdan sonra yaptığımız telefon görüşmesinde -ki aynı yaşlarda bir kız çocuğumuz var- kendisi, dört yıl önce trafik teröründe eşini kaybettiğini, iki kızıyla hayata tutunurken bir tanesinin de bireysel silahlanmadan kaynaklanan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ruhsatsız bir silahla ve bireysel silahlanma konusundaki tedbirsizlikler, hatta, haksız ön açışlar sonucunda bir evladını kaybetti. Bana, zorlukla sürdürdüğü konuşmasında, “Bir kızım daha var, onu da böylesine bir şeyle kaybetmek istemiyorum ve bütün milletvekillerimizden, bütün partilerden rica ediyoruz, hem kızımın davasını takip edin hem de önüne gelenin eline silah alıp dehşet saçtığı böyle bir şey yapmayın. Biz yandık, başka babalar, başka anneler yanmasın.” dedi. Bu konuda da Meclisin üzerine düşen görevi hep beraber yapacağını ümit ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Davayı hep birlikte takip edeceğiz.

İLKNUR ÖNCEÖZ (Aksaray) – Başkanım, söz talebimiz var.

BAŞKAN – Sayın İnceöz, size söz veriyorum.

Buyurun.

19.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Somali’nin başkenti Mogadişu’da meydana gelen terör saldırısını kınadığına, okul çıkışında öldürülen Helin Palandöken’in ailesine başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve konunun takipçisi olacaklarına, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığını yapmış Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykal’a buradan acil şifalar diliyorum, geçmiş olsun dileklerimi arz ediyorum.

Bununla birlikte, Somali’nin başkenti Mogadişu’da meydana gelen terör saldırısını da en ağır şekilde kınıyor ve lanetlediğimizi de belirtmek istiyorum. 230’un üzerinde masum insanın yaşamını yitirmesine neden olan bu saldırı, terörün ve terör örgütlerinin dünyayı ve insanlığı nasıl tehdit ettiğinin; terörün bölgesinin, coğrafyasının olmadığının da çok açık ve net bir göstergesidir ve terör ve terör örgütlerine karşı, aslında, tüm dünyanın da ortak bir mücadele dili, söylemi ve duruşunu da sergilemesi gerektiğini bir kez daha, tekrar hatırlatmak istiyorum. Yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın da talimatlarıyla Somali’de yaraların sarılması ve acıların bir nebze olsa hafifletilmesi için gerekli girişimlerde bulunuldu. Bundan önce Somali’nin yanında nasıl durduysak bundan sonra da Somali halkının yanında olacağımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.

Bununla birlikte, Helin kardeşimizin, genç yaşta hayatını kaybeden kardeşimizin geride bıraktığı ailesinin acısını paylaştığımızı, başsağlığı dileklerimizi ve bu işin de takipçisi olacağımızı -Sayın Başbakanımız da bunu çok net belirtmiş ve ziyarette bulunmuştur- belirtmek istiyorum. Her birimizin evladı var, bu konuda da son derece hassas olduğumuzu da özellikle belirtmek istiyorum.

Bununla birlikte, bugün yine Dünya Gıda Günü. Özellikle, dünyanın önemli bir kesiminin temel besine ulaşamadığı bir dönemde israf etmemek ve gıdanın önemini bir kez daha hatırlatmakta da fayda vardır diye düşünüyorum. Doğal kaynakların doğru kullanılması ve israftan da uzak durulması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Dünya Gıda Günü de bu açıdan önemli bir farkındalık ve hatırlatılması gereken ve düşünülmesi gereken bir gündür diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Böylece gündeme geçiyoruz.

Alınan karar gereğince gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

Bu kısımda yer alan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in; kamu ihaleleri ile ilgili kanuni sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin (11/17) esas numaralı Önerge’nin görüşmelerine başlıyoruz.

VI.- GENSORU

A) Ön Görüşmeler

1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, kamu ihaleleriyle ilgili kanuni sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/17)

BAŞKAN - Hükûmet? Burada.

Önerge daha önce bastırılıp dağıtıldığı ve Genel Kurulun 10/10/2017 tarihli 5’inci Birleşiminde okunduğu için tekrar okutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, Anayasa'nın 99'uncu maddesine göre, bu görüşmede önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir. Konuşma süreleri önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özel, konuşmalara geçmeden önce bir talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

20.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Meclis Başkanlığının bugünkü Genel Kurul görüşmelerinin Meclis televizyonunda yayınlanması için işlem başlatması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bu konuda bir yazılı başvuruda da bulundum ancak Meclis Başkanlığından bu konuda yazılı bir cevap alamadık ama hem sözlü cevap hem şu anda kendi yaptırdığımız kontroller sonucunda anlaşılıyor ki bugün Meclis televizyonu TRT 3 üzerinden yayın yapmıyor. Bu aslında bizim ilk kez karşılaştığımız bir durum değil çünkü Meclis, İç Tüzük’ün 54’üncü maddesi gereğince salı, çarşamba, perşembe günlerini esas çalışma günü kabul ediyor ve İç Tüzük değişikliğine kadar da saat 19.00’a kadar olan yayınlar gerçekleşiyordu, bunun istisnası olarak da bütçe görüşmelerinde TRT’yle Meclis arasındaki protokolün imkân verdiği ölçüde yayın yapılıyordu. Bir İç Tüzük değişikliği geldi, kamuoyunda da çok yer buldu, uzun uzun tartıştık ve bu İç Tüzük değişikliğinde 54’üncü madde, İç Tüzük’ün şimdiki 54’üncü maddesi konuşulurken iktidar partisinin -tutanaklardan da sizin takip edebileceğiniz gibi- İç Tüzük’ü öneren herkes -ve siz de o görüşmeleri yakından izlemiştiniz- “Efendim, bakın, biz TRT’nin yayın saatini 21.00’e kadar uzatıyoruz. Ayrıca maddeye ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi vasıtasıyla yapılacak televizyon yayınında, önemli ve özel haller saklı kalmak kaydıyla bu fıkrada düzenlenen toplantı günleri ve saatleri esas alınır.’ demek suretiyle, örneğin bir gensoru görüşmesi ki, muhalefet partisi bir bakanın artık görevini Anayasa’ya göre yapamayacağını iddia ederek güvensizlik oyu talebiyle gensoru görüşmesi açıyor, siz diyorsunuz ki yayın yapılsın ama İç Tüzük buna olanak tanımıyor.” diye bir savunu içine girildi, buna siz bizzat da şahitsiniz. İç Tüzük’ün bu hâlinin gensoru görüşmelerini salı, çarşamba, perşembe günleri dışında da olsa yayınlatmaya olanak tanıdığı söylenmişti. Ben bunu hatırlatan 474 sayılı başvuru dilekçemizle Başkanlığınıza başvurdum ve bunun bu kapsamda olduğunu, İç Tüzük görüşmeleri sırasında da bunun bu şekilde ifade edildiğini söyledik ve ayrıca şu bilgiyi de paylaşmak gerekir: Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak İç Tüzük hakkında yaptığımız Anayasa Mahkemesi başvurusunda bu maddenin iptalinin görece genişletmenin önüne geçebileceği için bu maddeyle ilgili başvuruda da bulunmadık -aslında tüm haftayı kapsaması gerektiği hâlde- Anayasa Mahkemesinin denetiminin doğrudan iptal sonucu doğurması durumunda bir geriye gidiş olmaması açısından ama bugün görülüyor ki bu İç Tüzük değişikliği sırasında bu cümleye atfedilen yaklaşım bugün Mecliste karşılık bulmuyor. Şimdi, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz ve biz sizin, oturuma bir ara vererek, bu konuda grup başkan vekilleriyle de istişare ederek -Meclis Başkanının mutlaka bundan haberi vardır diye ümit ediyoruz, her ne kadar yurt dışında da olsa görevi vekâleten yürütülüyor tarafınızdan- bu noktada bir irade kullanıp yayını açmanız gerektiğini düşünüyoruz. Bu basit talebimizin karşılanması için de gerekli işlemin tarafınızdan yerine getirilmesini bekliyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Özel, çok teşekkür ediyorum.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, bugünkü gensoru görüşmelerinin İç Tüzük’ün 54’üncü maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğine ve Başkanlık Divanı olarak bu konuda herhangi bir şey yapamayacaklarına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Bu konuyla ilgili, bildiğim kadarıyla bir açıklama yapayım.

Evet, bahsettiğiniz üzere, 54’üncü maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisi vasıtasıyla yapılacak televizyon yayınında, önemli ve özel hâller saklı kalmak kaydıyla çalışma saatleri artırılıyor ve o oranda Meclis televizyonu saatleri de artırılıyor. Şimdi, buradaki bu hâl, daha önce, İç Tüzük hükmü olmadan TRT ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı arasında yapılan protokol hükmünün buraya dercedilmesi. Daha önceki uygulamalarda da bu vardı. Çalışma saatleri 15.00-19.00’du onda, önemli özel hâller vardı ve orada o protokol hükümleri uyarınca genel uygulama, bugüne kadarki aksamayan uygulama bir, grup toplantıları; iki, bütçe görüşmeleri; üç, 23 Nisan ve 1 Ekim gibi Meclisin açıldığı durumlarda, oturumlarda hangi güne, hangi saate denk gelirse gelsin özel ve önemli hâl olarak Meclis televizyonu o oturumlar boyunca yayın yapmış yani önceki uygulamanın ve önceki protokolün aslında aynısını buraya dercetmiş. Daha önceki uygulamalarda da hiçbir zaman hiçbir gensoru ya da Meclis soruşturması, denetim konuları bu kapsamda, özel ve önemli bir hâl olarak çalışma saatleri dışında yayınlanmamış. Dolayısıyla, aslında uygulamada hiçbir farklılık yok. Şu anda Meclis Başkanlığı ile de TRT arasında bu hüküm uyarınca yeni bir protokol yapıldı. Yapılan yeni protokolde de eski hükümler cari, sadece çalışma saatleri artırılmış. Dolayısıyla, zaten bu konuda dediğim gibi, mevcut uygulama da bu, önemli ve özel hâldeki kasıt da bu ve zaten bu hâlde Meclis Başkanlık Divanı olarak da bizim şu anda yapabileceğimiz hiçbir konunun olmadığını Sayın Özel siz kendiniz de çok iyi biliyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, şimdi, bir İç Tüzük değişikliği var ve o İç Tüzük değişikliğinden sonraki ilk uygulamadır, ilk gensorudur. Ve bugün bu gensorunun yani siyasi iktidarı denetleme mekanizması olarak elinizdeki -her ne kadar önümüzdeki dönem terk edilecek olsa da referandum çalışmaları sırasında da çok tartışıldı- parlamenter sistemin en önemli denetim mekanizmasının İç Tüzük’te imkân vermesine rağmen, ki sizin bu söyledikleriniz, eğer bu savunma yapılabiliyorsa o zaman İç Tüzük tartışmalarını takip eden bütün sayın milletvekilleri “Biz İç Tüzük’e yapılan bu ilaveyi neden gensoru ve diğer hâllerde de yayın imkânı verecek diye pazarladık, neden bunu böyle konuştuk?” diye sorarlar size.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Pazarlama falan yok.

BAŞKAN – Bilmiyorum öyle bir pazarlık olup olmadığını, benim bilgim dâhilinde değil, ben İç Tüzük’e göre Meclisi yönetiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, pazarlık değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, “Pazarlama yaptı.” diyor Sayın Başkan, “Pazarlama yaptı.” diyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, yanlış anlaşılmasın, “pazarlık” demedim, “pazarlamak” dedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Pazarlama”…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yani, bunun gerekçesini, sempatik kılabilmek için İç Tüzük değişikliğini, Sayın Elitaş da söz alacaksa belki de diyecek ki doğru, biz böyle konuştuk, bunu…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Müsaade ederseniz ben…

BAŞKAN – Tamam Sayın Özel.

Sayın Elitaş’a da bir söz vereyim.

Buyurun Sayın Elitaş, sizi dinliyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gündeme geçelim Başkanım.

BAŞKAN – İsterseniz mikrofonu da açalım, kendinizi yormayın, benim sesim çok çıkmıyor kusura bakmayın, sizi de yormayalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İsterseniz üçer dakika grup başkan vekillerine söz verirseniz bu konuyla ilgili…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Bakmakla açılmaz Elitaş, düğmeye basacaksın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkan muktedirdir o konuda.

BAŞKAN – Başkan gündemine hâkimdir.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İç Tüzük’e ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile TRT arasında yapılan sözleşmelere göre denetim yollarının hiçbir zaman televizyon yayını yapılmasını gerektiren özel hâller olarak değerlendirilmediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Demek ki açılıyor.

Sayın Başkan, biraz önce sizin de ifade ettiğiniz gibi, biz İç Tüzük teklifi sahipleri olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Akçay, ben ve diğer arkadaşlarımızla birlikte bu yaptığımız İç Tüzük teklifinde TRT’yle 1994 yılındaki yapılan mutabakatın, sözleşmenin, akdin aynısını oraya yerleştirdik. Az önce siz de söylediniz, bu konuyla ilgili yapılan 23 Nisandaki toplantılar, 1 Ekimdeki Meclisin olağanüstü çağrısız toplantıları ve yemin günleri olmak üzere -sanıyorum yemin günü de, açılış günleri de aynı şekilde olmak üzere- bütçe görüşmeleri bunun kapsamında.

Bakın, bizim İç Tüzük’ümüzün 96’ncı maddesi “Altıncı Kısım” diye başlıyor. “Altıncı Kısım, Denetim Yolları, Birinci Bölüm, Soru” yazılı soru, sözlü soru vesaire şeklinde gidiyor ve bugüne kadar hiçbir şekilde gensoru, Meclis araştırma ve Meclis soruşturma komisyonları denetim yollarında olduğundan dolayı özel hâller hâlinde değerlendirilmemiş ve konulmamış. Ne zaman? 1994 yılından itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi ile TRT arasında yapılan sözleşmeler gereğince de bu şekilde olmamış.

Sayın Özel, eğer bizi, yaptığımız İç Tüzük değişikliklerini ve arkadaşlarımızın… Hem Milliyetçi Hareket Partisi kanadından hem de bizim bu konuyla ilgili teklif sahibi, imza sahibi arkadaşlar olarak baktığımızda böyle bir pazarlamanın var olduğunu ifade etmedik. Biz şunu söyledik hep, 2013 ve 2014 yılındaki İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu 4 siyasi partiden yetkililerin, grup başkan vekillerinin olduğu ve imza altına aldığımız hatta sadece eğer televizyon yayınları sekize kadar açıldığı takdirde beşer dakikaya grup önerilerinin “evet” denildiği, kabul edildiği bir süreçte daha da etken bir hâle getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma saatlerini 21.00’e kadar, televizyon yayınlarını da 21.00’e kadar olmak üzere kayıt altına almış olduk. Ondan önce 19,00’a kadardı, şimdi 21.00’e kadar yayın yapma imkânını vermiş olduk ve biz bunu arkadaşlarımıza o şekilde izah ettik.

Bütçe görüşmeleri -biraz önce sizin de ifade ettiğiniz gibi- muhtemelen aralık ayı içerisinde başlayacak, aralık ayından bitimine kadar bütçe görüşmeleri önceden olduğu gibi bundan sonra da devam edecek yani biz herhangi bir şekilde pazarlama veya pazarlık içerisinde bulunmadık, açık ve net bir şekilde, bundan önce 2014 yılında yapılan İç Tüzük değişikliği teklifindeki görüşmelerimizin doğrultusunda bu kanaatimizi Komisyonda ifade etmiş olduk.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akçay…

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, gensoru görüşmelerinin de İç Tüzük’ün 54’üncü maddesi kapsamında değerlendirilebileceğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, bu konuyu iki açıdan ele almak gerekir; birincisi, son İç Tüzük değişikliği sadece Meclis çalışma günleri olarak ifade edilen salı, çarşamba ve perşembe günleri çalışma saatlerinin 21.00’e kadar uzatılmasına paralel olarak Meclis televizyonu yayınının da bu saatlere kadar uzatılmasına ilişkindir. Ancak ikinci açıdan ele aldığımızda, daha evvelden beri devam eden düzenlemeye göre, yine Danışma Kurulunun teklifi üzerine, Genel Kurul, toplantı hafta, gün ve saatlerini değiştirebileceği gibi diğer günlerde de toplantı yapılmasına karar verebilir ve diğer günlerde de yani önemli ve özel hâllerin dışında da -örneğin bütçe görüşmelerinde olduğu gibi- böyle gensoru görüşmelerinde de pekâlâ televizyon yayını yapılabilir. Bu da İç Tüzük’te belirtilen usullerin uygulanmasıyla olacaktır. Dolayısıyla bu son İç Tüzük değişikliğinde -herhangi bir pazarlık veya söz konusu pazarlama nedir, tabii, onu anlayamamakla birlikte- meselenin özü, bu çalışma gün ve saatlerini değiştiren İç Tüzük değişikliğinde saat 21.00’e kadar uzatılması söz konusudur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

23.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, burada yapılan çalışmaların halk tarafından izlenmesi ve yapılan faaliyetlerin şeffaf olarak yürütülmesinin önemli olduğuna ve bu konuda bir uzlaşma sağlanabileceğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, esas olarak -Sayın Özgür Özel’in de ifade ettiği- yeni bir çalışma dönemine başlarken bunun bu şekilde yorumlanabileceği ve aslında Sayın Erkan Akçay’ın da –yanlış anlamıyorsam- karşı çıkmadığı bir şekilde buna fırsat verebileceğidir zaten.

Şimdi, bizim de düşüncemiz, önemli olan, burada yapılan çalışmaların halk tarafından izlenmesi ve yapılan faaliyetlerin şeffaf olarak yürütülmesidir. Şimdi, üç partide de aslında bu konuda bir anlaşmazlık yokken neden sadece iktidar partisinin “Evet, bu, bu şekildedir.” demesiyle karar veriliyor? Bunu yapmayalım. Gerçekten bu yeni döneme -İç Tüzük’le- başlarken bu kadar önemli bir konu olan gensoruda -sonuçta bir bakan incelemesidir, faaliyetlerinin denetlenmesidir ve halk tarafından da bunun izlenmesi gerekir- bunda bir uzlaşma sağlanabilir. Bence de bir görüşme bizlerle sağlayın, bunu rica ediyorum ve bunu gerçekleştirelim hep birlikte diyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, tabii, iktidar grubu öyle diyor diye ben böyle bir uygulama yapmak zorunda değilim. Hatta iktidar grubu sözcüsü Sayın Elitaş konuşmadan önce ben zaten gerekeni söyledim. Bugüne kadarki hiç şaşmayan uygulamayı ve yapmış olduğumuz İç Tüzük değişikliğinde de saatlere dönük sadece bir değişiklik yaptık. Çalışma sürelerini artırırken aynı zamanda İç Tüzük’te olmayan bir hükmü -Meclis televizyonlarıyla ilgili- garanti altına alıp, güvence altına alıp İç Tüzük’e dercettik ama bu 15.00-21.00 saatlerine kadar yani saatleri artırarak ve bu saatler arasındaki tüm çalışmaları verecek. O, diğer, önemli özel hâller kısmı, olduğu gibi protokolden İç Tüzük’e dercedildi ve protokoldeki uygulaması da zaten sadece Meclis Başkanının vereceği bir karar da değil bu. Karşı tarafla anlaşmadığınız müddetçe… Çünkü TRT üzerinden bu yayını veriyorsunuz. TRT ile Meclis Başkanlığı bu konuda bir mutabakat yapmadığı müddetçe hiçbir yayını dahi veremezsiniz. İç Tüzük hükmü de amirdir. Yani şu anda benim yaptığım “İktidar grubu böyle istiyor, muhalefet şöyle istiyor.” diye değil, tamamen bugüne kadarki yerleşik içtihatlar, uygulamalar ve İç Tüzük’ün amir hükmü neyse onu uygulamaya çalışıp o konudaki kanaatlerimi söyledim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir tutum ortaya koyuyorsunuz ve değişmeyeceği anlaşılıyor. Eğer böyleyse bu konu kürsüden usul tartışmasına muhtaçtır. İlk kez yapılan bir uygulamadır ve yapmış olduğunuz işlem bundan sonrası için de örnek teşkil edebilecek niteliktedir. Bu konuda grupların söyleyeceği çok söz vardır ve bir de doğruyu aramak bu Parlamentonun, Genel Kurulun en önemli görevidir. O yüzden, eğer tutumunuz değişmiyor veya bir toplantıya çağırıp orada bu işe bir çare aramıyorsak usul tartışması açılsın.

BAŞKAN – Sayın Özel -dışarıda, arkada- çağıracağım da şimdi. Yalnız, usul tartışmasının da usulleri çok net ortadadır.

Şimdi, Meclis televizyonu yayınıyla ilgili burada bu Başkanlık Divanının şu anda vereceği bir karar olamaz, mümkün değil; bu bir.

İkincisi, 63’üncü madde çok açık. Hangi konuda siz usul tartışması açabilirsiniz? Yani şu anda gensorunun görüşülüp görüşülmemesi mi? Yani “Görüşmeye yer olup olmaması” mı ya da “Başkanı gündeme…” Gündemi zaten uyguluyoruz. Veya “Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine uymaya davet” gibi usule ait konular.

Şimdi, bu usule, çalışma usul ve esaslarına ait tutumumda herhangi bir sıkıntı var mı? Yok. Şu andaki tartışma konusu Meclis televizyonu. Meclis televizyonu da buranın işi değil. Şu anda Başkanlık Divanı olarak önümüzde bir gündem var ve bu gündemi biz icra etmekle mükellefiz.

Dolayısıyla, usul tartışmasından da ziyade birleşime bir on dakika ara vereyim.

On dakika ara veriyorum ve sizleri arkaya davet ediyorum.

Buyurun.

Kapanma Saati: 15.06

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

(11/17) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin gündeme alınıp alınmaması hususundaki görüşmelere devam edeceğiz.

VI.- GENSORU (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, kamu ihaleleriyle ilgili kanuni sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/17) (Devam)

BAŞKAN - Hükûmet? Yerinde.

Sayın Özel, siz bir ilave yapacak mısınız?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, evet.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, cumartesi günü yapılan asker gönderme tezkeresinin görüşmelerinin televizyondan yayınlandığına, yayın günleri ve saatleriyle ilgili sınırlı bir esneme yapılabildiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

İçeride diğer grup başkan vekillerimizle, sizin Başkanlığınızda konuyu değerlendirdik. Usul tartışması açılsaydı orada ifade edeceğim, usule yönelik önemli bir bilgiyi paylaşayım Genel Kurulla; daha sonrasında, usul tartışması yerine -herhâlde siz açıklayacaksınız- daha geniş olarak bunu önümüzdeki günlerde, Başkanlık Divanının da bulunduğu bir toplantıda değerlendireceğiz, öyle anlaşılıyor.

Geçmişle değişen sadece saatler tespitinin doğru olmadığını burada da içeride de söyledim. En bariz örnek: Geçtiğimiz günlerde yurt dışına asker göndermeyle ilgili tezkere. Geçmişte bu tip olağanüstü toplantılar yayınlanmazken bir cumartesi günü yapılan toplantı, Meclis Başkanımız tarafından -bence de doğru bir irade ortaya konularak- yeni İç Tüzük’ün o maddesine sığınılarak -yurt dışına asker gönderme tezkeresi- TRT’ye canlı yayınlatılmıştı. Demek ki geçmiş ile bugün arasında İç Tüzük’teki bu maddeden kaynaklı yayın günleriyle ve saatiyle sınırlı bir esneme olabiliyor. Bunu da tutanaklara geçmesi açısından burada paylaştım. Sizin ifade edeceğiniz kanaat doğrultusunda, usul tartışması açmadan bu işi toplantıya bırakmayı ben de uygun görüyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kerestecioğlu, size de bir dakika süreyle söz veriyorum.

25.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, televizyon yayınıyla ilgili anlaşma sağlanmasının bu konudaki suiistimalleri önleyeceğine ve Meclis TV’yle yapılacak protokol konusunda bütün grupların bilgilendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, ben de kısaca eklemek isterim ki özellikle tezkere gibi, gensoru gibi gündemler gerçekten önemli ve özel hâllerdir. Aslında, buna hiçbir şüphe olmadığını düşünüyoruz herhâlde hep birlikte. Bu konuda anlaşmamız, özellikle yayın dışı zamanlara önemli gündemleri getirerek bunun suistimalini de önleyecektir, böyle bir şeye mahal vermeyecektir, bu konuda bir anlaşma sağlamamız.

Ayrıca, bundan sonra da Meclis Başkanlığı tarafından yapılacak protokollerde bütün grupların bilgilendirilmesi ve en azından orada görüşlerinin alınması ve protokolün ondan sonra yapılması doğru olacaktır kanaatindeyiz. Bu nedenle bu yapılan protokol de doğru olmamıştır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Akçay.

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, televizyon yayınıyla ilgili konunun Meclis Başkanıyla birlikte yapılacak bir toplantıyla açıklığa kavuşturulmasında fayda olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu konunun Meclis Başkanıyla birlikte yapılacak bir toplantıyla açıklığa kavuşturulmasında büyük fayda görüyoruz. Geçtiğimiz hafta görüşülen tezkere görüşmelerinin canlı yayında yayınlanmış olması… Ayrıca bu protokole nasıl, kimlerle karar verdi Sayın Meclis Başkanı? Grupların, Meclis Başkanlık Divanının, Meclis Başkan vekillerinin de haberinin olmadığı anlaşılıyor. O yüzden Meclis Başkanının gelmesini takiben yapılacak bir toplantıyla bu hususun açıklığa kavuşturulmasında fayda görüyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Elitaş…

27.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, olağanüstü toplantılarda televizyon yayını yapıldığına ve bu konuda uygulama birliği ve düzenini ortaya koymanın Meclis Başkanlık Divanının yetkisinde olduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Biraz önce içerideki yaptığımız toplantıda da ifade edildiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile TRT arasında 1995 yılında bir protokol var. O protokolde geçen maddeyi biz olduğu gibi İç Tüzük 54’üncü maddeye eklemekle bu işi gerçekleştirmiş olduk. Bundan önceki uygulamalar nasılsa o uygulamalar da aynı şekilde devam ediyor. Sadece “15.00’ten 19.00’a” olan kısmı “21.00’e” kadar; “15.00’ten 21.00’e”, “14.00’ten 21.00’e” şeklinde değerlendirmiş olduk.

Biraz önce Sayın Özel bir şey söyledi. 23 Eylül tarihindeki Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplantısının yayınlandığı konusu var. Ama bizim hafızalarımızda, benim bildiğim kadarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü yaptığı toplantılar sanıyorum yayınlanıyor diye, eğer Başkanlık Divanı bu konuda da bir inceleme yaparsa, o, ona has bir hadisenin olmadığını, daha önce de yayınlandığını… Ama bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde uygulamada bir sıkıntı varsa, yorumda bir farklılık varsa bunun yetkili karar organı Meclis Başkanı ve Başkanlık Divanıdır. Protokoldeki ifadeden özel hâller ve olağanüstü halin ne olduğuyla ilgili tanımlamayı da TRT kurumuyla birlikte Meclis Başkanlığı anlaşarak bu işi çözebilirler. Bu süreçte grup başkan vekilleri de -eğer Sayın Başkan takdir ederse- biz de görüşlerimizi beyan edebiliriz ama uygulama birliğini sağlayabilmek ve uygulamadaki düzeni ortaya koymak Meclis Başkanlık Divanının yetkisindedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum tüm gruplarımıza bu anlamda.

Gerek Cumhuriyet Halk Partisinin bu anlamdaki yazılı başvurusu, gerekse de bugün gündeme gelen bu konuyla ilgili tüm gruplar kanaatlerini paylaştı. Sayın Meclis Başkanımız, geldiği zaman biz bu kanaatleri Sayın Başkanımızla paylaşırız. Gerek görmesi hâlinde belki grup başkan vekilleriyle ya da Başkanlık Divanında meseleyi ele alalım. Bu konuyla ilgili daha genişletici bir yorum yapılabilir mi, yapılamaz mı, o toplantılarda çıkacak karara göre hareket edeceğiz diyorum ve bu anlamda katkı sunan değerli grup başkan vekillerine de bir kez daha teşekkür ediyorum.

VI.- GENSORU (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, kamu ihaleleriyle ilgili kanuni sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/17) (Devam)

BAŞKAN - Evet, gensoru önergesinin görüşmelerine başlamıştık.

İlk söz, önerge sahibi olarak, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’ya aittir.

Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan hakkında verdiğimiz gensoru üzerine önerge sahipleri adına konuşmacıyım.

Konuşmama başlamadan önce, önceki dönem Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’a acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz sonra anlatacağım belki de dünya tarihinin görülmemiş düzeyde yolsuzlukları ne yazık ki halk tarafından izlenemeyecek çünkü Meclis Başkanlığı Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyonunu kapattı. Ama, bu anlatacağımız yolsuzlukların halk tarafından izlenememesi olmadığı anlamına gelmiyor.

Değerli arkadaşlar, kamu ihalelerindeki yolsuzluklar ve rekabet yokluğu artık ekonomik bağımsızlığımızı tehdit eder hâle gelmiştir ve şeytanın dahi aklına gelmeyecek yolsuzluk örnekleri yaşanmıştır.

Değerli arkadaşlar, mesela 4734 sayılı bir Kanun’umuz var, açık ihaleyi zorunlu kılıyor ama açık ihale olduğunda yolsuzluk yapılamadığı için ihalelerin çoğu pazarlık usulü, davetiye usulü ihalelere döndürülmüş durumda.

Değerli arkadaşlar, mesela, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarında yapılan bir ihale yolsuzluk yöntemini anlatayım. Şöyle yapılıyor: İhale içerisinde diyelim 10 tane iş var. Bu işlerin 5 tanesine 5 fiyat yazılıyor, diğer 5 tanesine de onda 1 fiyat yazılıyor. Ve yaklaşık maliyetin altına düşürülerek ihale alındıktan sonra bu 5 kat fiyatlı işler tamamlanıyor, ama onda 1 yazılmış işlere gelince “Ben bu işi yapamıyorum. İhaleyi feshedelim.” diyor ve ikmal ihalesine çıkıyorlar. Bu sayede 3-4 ikmal ihalesiyle 1 liraya yapılacak iş, 5 liraya yapılıyor hâle geliyor. Bu anlattıklarımın hepsini de Sayıştayın Devlet Demiryolları Raporundan sizlere anlatıyorum. Mesela, çok hüzünlü bir tespiti anlatayım: Bu Ankara-Sivas hızlı tren demir yolu için diyor ki: Başlangıçta hattın tamamı için 1,3 milyar liralık yaklaşık maliyet belirlenmişken 840 milyona bu yöntemle ihale alınmış, daha sonra birinci ikmal ihalesinde sadece bedel 2,2 milyar liraya çıkarılmış. Tespitin devamında diyor ki mesela: Ariyet kazısı çok düşük fiyatta, onu yapmıyorlar, tünel işini böyle çok yüksek fiyatlı yazdıkları için doğrudan tünele başlıyorlar. Ortada kazı yok, doldurma yok, yol gelmemiş, tünelle devam edip Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları aleyhine farklar oluşmasına sebebiyet veriyorlar.

Arkadaşlar, Bursa-Yenişehir kesimi hızlı trende, mesela, sözleşme bedelinin yüzde 96’sı kadar harcama yapılmış, işin yüzde 15’i bitmiş. Sayıştay raporunda öyle şeyler yazıyor ki gerçekten hüzün duyuyorsunuz. Ama bu yolsuzlukların en büyüğü, belki dünya tarihinin gördüğü en büyük inşaat yolsuzluğu üçüncü havalimanında oldu. 3 Mayıs 2013’te ihale yapıldı, 22 milyar 152 milyon avro artı KDV’ye yani toplam yaklaşık 26 milyara bu beşli havuz çetesine ihale verildi. Kırk iki ayda yapacaklardı. Kırk iki ayı sürenin üzerine koyduğunuzda -çünkü ihale yapıldıktan sonra bir ay sonra sözleşme yapılması gerekiyordu- normalde şimdi üçüncü havalimanının açılmış olması gerekirdi, olmadı ve 25 milyar avro ödenmesi gereken üçüncü havalimanının 90 metre denizin üstünde yapılması gerekiyordu. Üç temel husus vardı üçüncü havalimanında rekabeti belirleyen: Birincisi, deniz seviyesinin ne kadar üstünde yapılacağı; ikincisi, işletme süresi; üçüncüsü de kredi, garanti ve talep koşulları. Üçünde de yolsuzluk yapıldı.

Arkadaşlar, 3 Mayıs 2013’te yapılmış ihalenin bir ay sonra sözleşmesinin imzalanması gerekiyor ki işletme süresi başlasın. Peki, sözleşmenin imzalanması ne zaman yapıldı? İhale yapıldıktan tam iki yıl sonra, iki yıl sonra yer teslimi yapıldı. Soruyoruz “Neden?” Orman Bakanlığı izin vermemiş. Ya, bu aynı Hükûmetin bakanlığı içinde biri diğerine izin vermedi mi? Ki ihaleden önce izinlerin alınması gerekiyor. Hayır, öyle bir şey yok. İki yıl daha fazla işletilsin ki toplam ihale bedelinden bakarsanız, her yıla 1 milyar avro kamu adına kayıp yazsak 2 milyar avroyu halkın cebinden alıp bu müteahhitlerin cebine koymak için Orman Bakanlığı bahane edilerek iki yıl yer geç teslim edildi. Peki, yer teslim edilmemiş bir ihale bedeli bir projede temel atma töreni yapılır mı? Yapılmaz arkadaşlar ama Cumhurbaşkanlığı seçimi vardı, yer teslimi yapılmamış bir projede tarihte görülmemiş bir şekilde dönemin Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan ne yazık ki temel atma törenini yaptı arkadaşlar.

İş bununla kalmadı, 2 milyar avro sadece süreden yapılan vurgun. Ama aynı zamanda kot farkı dediğimiz bir şey var. Havalimanının yerin 90 metre üstüne yapılması lazım ki uçak şöyle gelip iniyor, böyle kalkıyor, 90 metre üstüne yapılacak ki etrafındaki binalar ona göre ayarlansın. İhaledeki en büyük belirleyici üçüncü havalimanının 90 metre üstüne çıkarılması. Şöyle uyanıkça bir şey yapmışlar, orada bir de İstanbul kanalı yapacaklar, kanaldan çıkan hafriyatı alacaklar üçüncü havalimanını dolduracaklar o hem kanal vurgunu hem havalimanı vurgunu. O dönem ihaleye girmeden önce potansiyel teklif vericiler soruyor dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a “Bu kot düşecek mi?” “Hayır, asla düşmeyecek, 90 metreye yapılacak.” Düşünün ki, bu havalimanının yapıldığı yer Şişli ilçemiz kadar, bu Meclis yerleşkesinin bin katı. Orayı 90 metre yukarı hafriyatla çıkaracaklar. 4,5 milyar-5 milyar avro civarında hafriyat maliyeti var. Peki, ihale yapıldıktan sonra ne oldu? 90 metrelik havalimanı 30 metre düşürüldü, 60 metreye düşürüldü. Bu ne demek arkadaşlar? Bu, 2,5 milyar avro inşaat maliyetlerinin düşmesi demek, tam 2,5 milyar avro kotun düşürülmesi ve pistlerin de ayrıca yerlerinin değiştirilmesi, inşaattaki bir sürü, müteahhit lehine, kamu aleyhine yapılan düzenlemelerle ortaya çıkmış zarar oldu. Şimdi, diyorlar ki: “Biz jeolojik analizler yaptık da meğer buraya havalimanı yapılamıyormuş. Şev kayıyormuş. Burada maden işletmeleri pasa bırakmış. Yer çürümüş. Biz bunu yapamazsak -ki o zaman kanalın toprağına güveniyorlardı, kanalın toprağı yumuşak toprak, buraya kaya koymaları gerekiyor- bu havalimanı işletilemez, pistler çöker, mahvoluruz." diye gelip kamuyu 2,5 milyar avro zarara sokacak şekilde kotu düşürüyorlar. Değerli arkadaşlar, böyle bir ihale yapılabilir mi? Siz başında söylediniz mi ihale yapılacaklara “Ya sen merak etme, biz inşaat süresini uzatırız; ya sen merak etme, biz iki yıl sana geç teslim ederiz, iki yıl geç teslim etmiş göründüğümüz için siz iki yıl daha fazla burayı işletirsiniz.” dediniz mi? Demediniz. Peki, siz bunlara “90 metreden biz 60 metreye indireceğiz, 2,5 milyar avro cebinizde kalacak.” dediniz mi? Demediğiniz için işte bu dünyanın en büyük inşaat yolsuzluğu olan üçüncü hava limanında o havuzcu müteahhitlerin cebine 4,5 milyar avro haksız olarak para koymuş oldunuz. Arkadaşlar, 4,5 milyar avro çok para, içinde 4 milyon 500 bin tane bin avro var. Bir tane yolsuzluğunu anlatıyorum, hepsini anlatsam bunun 30 katı, 50 katı sadece Ulaştırma Bakanlığında yolsuzluk var. Bu 4,5 miyar avro Türkiye’de hane başına 200 avronun her bir aileden, her bir haneden çalınması demek, yani 850 lira. Türkiye’de kişi başına 250-300 liranın her bir bireyden, çoluk, çocuk, kadın, yaşlı, doğuda, Trakya’da herkesten 250-300 liranın cebinden alınması, sadece bir yolsuzluk kalemiyle 250-300 TL’nin çalınması anlamına geliyor.

Değerli arkadaşlar, Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Demiryolları, Devlet Hava Meydanları, iletişim sektörü ağzına kadar yolsuzluklarla dolu. Şimdi bize diyorlar ki: “Siz niye gensoru veriyorsunuz?” Değerli arkadaşlar, bu halk yoksulluktan kırılırken biz bu konularda gensoru vermeyip ne yapalım? Gidecek yargı mı bıraktınız? Bakın, Sayıştay ağzına kadar tespit dolu, gereği üzerine bir şey söyleyemiyor. Niye? Korkuyor Sayıştay. Anayasal kurum yazmış, yani ima etmiş aslında, o kadar yolsuzluk var, ağzına kadar yolsuzluk dolu, suç duyurusunda bulunun. Sayıştaycıların eli titriyor. Kendini kurtarmak için yolsuzluğu yazmış, gereğini yapamıyor. Peki, gereğini yazsa gidecek mahkeme var mı? Arkadaşlar, gereğini yazsa gidecek mahkeme yok. Bunu şirketler ve birtakım bürokratlar da bildiği için Türkiye bir yolsuzluk cenneti hâline geldi. Bunun sonu çöküştür.

Bu Ulaştırma Bakanı bu işlemlerin sonunda geldi, birçok işlem ondan önce yapılmış durumda ancak gereğini yapmadığı için sorumlu. Hemşehrim olan Ulaştırma Bakanı gereğini yapmadığı için sorumlu.

Ben yine söylüyorum: Metal yorgunluğu diye bir şey yok. Bildiğiniz bu işlerde çürüme ve bozulma söz konusu. Çürümüş bir düzenle karşı karşıyayız. Beytülmalin malına el uzatılmış durumda.

Ben, halkın vergilerine sadık olan, dürüst, ahlaklı, namuslu milletvekillerini ve bu yolsuzlukların mağduru olan milletimi canıgönülden selamlıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’a aittir.

Sayın Büyükataman, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı hakkında verilmiş olan gensoru üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 21’inci yüzyıl dünyasında ulaştırma ve haberleşme alanları devletler için sadece ekonomik ve sosyal boyutlarıyla değil, stratejik ve güvenlik boyutlarıyla da büyük önem taşımaktadır. Bu iki alan toplum üzerinde çok yönlü etkileri olan, vatandaşı doğrudan ve sürekli etkileyen, üretim ve dağıtım süreçlerinde özel yeri olan son derece önemli konulardandır.

15 Temmuzda millete ve devlete kasteden hainlerin ilk ele geçirmek istedikleri noktaların başında, ulaşım ve haberleşmeyle alakalı olan kurumların gelmesi bu iki alanın önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu vesileyle, 15 Temmuz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve hayırla yâd etmek istiyorum, Allah şehadetlerini kabul etsin, mekânları cennet olsun.

Değerli milletvekilleri, günümüz dünyasında ulaşım ve haberleşme, bir ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasını ve refah seviyesini etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Bu alanlardaki gelişmişlik, ülkelerin en önemli refah göstergelerindendir. Büyüyen ve zenginleşen dünyada ortaya çıkan ihtiyaçlar son yıllarda ulaştırma ve haberleşme sektörlerinin öneminin artmasına neden olmuştur. Hızla değişen dünya şartlarına uyum sağlamak, her alanda rekabetçi bir pozisyon kazanmak, ancak dinamik, etkin, verimli, uygun maliyetli ve yüksek teknolojiye dayanan bir ulaşım ve haberleşme sistemine sahip olmakla mümkündür. Bu kapsamda dünya ülkelerinde yatırımlardan aslan payını alan alanların başında bu ikisi gelmektedir.

Ülkemiz ise coğrafi konumu itibarıyla özellikle ulaşım sektöründe stratejik bir yere sahiptir. Bir köprü, doğal bir kavşak görevi yapmakta; Avrupa’yı Asya’ya, Doğu’yu Batı’ya bağlamaktadır. Bu durum ülkemizin önemini bir kat daha arttırmaktadır. Ülkemize bakıldığında; 2016 yılında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, bütçe gider gerçekleşmesine göre ilk on genel bütçeli kamu idaresi arasındadır. Maliye Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ardından beşinci olmuştur. Merkezî yönetim bütçesinde yer alan kuruluşlara tahsis edilen yatırım ödenekleri kapsamında en büyük pay ise yüzde 26,1 ile ulaştırma ve haberleşme sektörünün olmuştur.

Bu açıdan bakıldığında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın yatırımcı bir bakanlık olarak önemi de ortaya çıkmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, ulaştırma ve haberleşme iş ve hizmetlerinin teknik, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlara, kamu yararına ve millî güvenlik amaçlarına uygun olarak kurulmasını, geliştirilmesini ve bu hizmetlerin birbirini tamamlayıcı şekilde yürütülmesini sağlayacak esasları tespit etmek, uygulanmasını takip etmek ve denetlemek göreviyle yükümlü bir bakanlıktır. Ülkemiz açısından stratejik önemi haiz işlevleri yerine getirmektedir. Türkiye’nin jeostratejik önemi, ülkemizin ulaştırma, politika ve yatırımlarını diğer politikalarına göre daha öncelikli bir hâle getirmiştir.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, farklı sektörlerin bir araya gelerek ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunabilecek önemli bir konuma sahiptir. Ülkenin üretimini, istihdamını ve bölgesel gelişimini etkileyerek ülke ekonomisinin temel taşını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu alandaki yatırımların, kalkınma veya refahın artmasına doğrudan ve dolaylı çok çeşitli alanlarda katkısı olacaktır. Ayrıca, bu Bakanlığımızın hizmetleri vatandaşlarımızın hayat kalitesini doğrudan etkilemektedir.

Ne yazık ki Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Türkiye’nin muhtelif yerlerinde kaynak yetersizliğinden yarım bıraktığı birçok iş bulunmaktadır. Rastgele, planlama yapılmadan, reklam amaçlı, gelecek planlamasını seçimlere göre yapan bir anlayışla ülke bayındır hâle gelemeyecektir. Yapılacak işlerde bir öncelik sıralaması olması, buna göre bir planlama yapılması gerekmektedir. Ne kadar zorlu ve maliyeti yüksek olursa olsun, bir iş tamamlandıktan sonra başka bir projeye başlanmalıdır. Bu durum, kaynak israfının da önüne geçecektir.

Diğer yandan, Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonları, Plan ve Bütçe Komisyonu dışında, toplanıp bu işlerin altyapısını oluşturamamaktadır. Komisyonlar atıl kalmamalı, daha fonksiyonel bir hâle mutlaka getirilmelidir. Üyesi olduğum Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu da ne yazık ki benzer durumdadır. Komisyonların aktif çalışması şeffaflığı da arttıracaktır.

Bu vesileyle, izninizle, milletvekili olduğum Bursa’mızın da bu alanlardaki bazı problemlerine dikkat çekmek istiyorum: Bursa, geçen on beş yılda maalesef ürettiği katma değerin karşılığını genel bütçeden alamamıştır. Bursa, Türkiye’nin 4’üncü büyük vilayeti olmasına rağmen, 2003-2016 yılları arasında kamu yatırımlarına bakıldığında Türkiye’de 8’inci sırada yer almaktadır. Mutlaka her vilayetimiz bizim için önemlidir. Ancak, Türkiye’nin 4’üncü büyük vilayetini, merkezî bütçeye çok büyük katkılar sağlayan Bursa’mızı 8’inci sıraya itmek, kamu yatırımlarından mahrum hâle getirmek Bursa’ya ve Bursalıya yapılan haksızlıktır.

Bursa’mızın kangren hâline gelmiş bir hızlı tren meselesi vardır. Önceki yıllarda sembolik rakamlarla kamu yatırımlarında bahsi geçen hızlı tren şimdilerde unutulmuş, kamu yatırım programlarında esamesine rastlanamaz olmuştur. Bursa’ya hızlı tren bir an önce yapılmalıdır. Bursalı hemşehrilerimiz hasretle bunu beklemektedir.

Öte yandan, TÜİK verilerine baktığımızda, Bursa’da araç sayısının 2010’da 539 bin, 2013’te 643 bin, 2014’te 681 bin, 2015’te 733 bin, 2016’da 788 bin ve 2017’nin ilk altı ayında 816 bin olduğunu görmekteyiz. Bu araç sayısındaki artışa rağmen Bursa’da şehir içi yollara birkaç istisna dışında yenileri eklenememiş, şehir içi trafik bu nedenle Bursa’yı ne yazık ki yaşanamaz hâle getirmiştir. Yolların yenisi yapılmadığı gibi, mevcut yollara da Belediye Reisinin çocukluk hayalleriyle yaptırdığı, kullanışsız, “ipek böceği” adı verilen, taşıma kapasitesi düşük araçların yolun yarısını işgaliyle trafik âdeta kilitlenmiştir. Diğer taraftan, modern bir haraç sistemi gibi işleyen yol kenarı otoparkları hem trafiği zora sokmakta hem de vatandaşımızdan kanunsuz bir şekilde para toplanmasına neden olmaktadır.

Dünyanın her yerinde metrolar yerin altındadır. Bizim Bursa’da imkân olmasına rağmen yolun üstünden giden hafif raylı sistem ne yazık ki Bursa’da bir ağaç katliamına da sebebiyet vermiştir. Ceddimiz Bursa’da üç kıtayı kavramıştır. Bu mübarek coğrafyanın her yöresinde ecdadımızın eserleri, hatıraları hâlâ canlılığını korumaktadır. Bursa -han, hamam, kervansaray, çeşme, imarethane, cami, medrese, türbe- tarihle dolu ve iç içedir. İmparatorluğumuza başkentlik yapmış bu tarihî ve kutlu şehrimiz, Bursa’mız daha iyi yönetilmeyi hak etmektedir.

Değerli milletvekilleri, hükûmetler vatandaşa sundukları hizmetlerde şeffaflığı ve hesap verilebilirliği göz ardı etmemelidirler. Kamu kaynaklarının etkin, doğru ve yararlı bir şekilde kullanılması da son derece önemli bir husustur; düzenlenmesi ve denetlenmesi elzemdir. Kamu kaynaklarının etkin, etkili ve ekonomik kullanımına yönelik en önemli araçlarından bir tanesi de Kamu İhale Kanunu’dur. İhalelerde tarafsızlığın sağlanarak rekabetin ortaya çıkarılması dünyanın her yerinde devletin mal ve hizmet satın alma süreçlerinde temel mantık olmuştur. Bu çerçevede fırsat eşitliğinin sağlandığı şeffaf ihale süreçleri etkin, verimli ve ekonomik sonuçlar doğuracaktır.

Ülkemizde bu amaçla oluşturulan 4734 sayılı Kamu İhale Yasası 1/1/2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir ancak bugüne kadar geçen süreçte bu Yasa’da pek çok kez değişiklik yapılmış ve bu çerçevede haklı olarak çok sayıda da eleştiri beraberinde gelmiştir. Bu değişiklikler sonucu Kamu İhale Yasası’nın temel ilkeleri zedelenmiş, hırpalanmış ve deyim yerinde ise delik deşik olmuştur. İhale mevzuatında yapılan değişikliklerle birçok işe istisna ve muafiyet getirilmiş olması, bu çerçevede Bakanlığa bazı durumlarda alımların doğrudan temin yoluyla yapılabilmesi kamu vicdanında ihalelerin istenilen şekilde yönlendirildiği kanaatinin oluşmasına da ne yazık ki vesile olmuştur.

Kamu harcamalarının denetimini kısıtlamak, ihale dışı istisnaları genişletmek, projelerin ihalesiz verilmesine kapı açmak doğru bir yaklaşım değildir; istisnai yöntemleri genel uygulama hâline getirmek doğru değildir. Kamu ihalelerinin yasalara uygun, yolsuzluğa yol vermeyecek ya da çeşitli suiistimallere kapı aralamayacak şekilde tasarlanması ve uygulanması millî bir görevdir. Hızlı sonuç veren ancak ekonomikliği ve etkinliği ön plana çıkaran şeffaf, katılımcı, yolsuzluk yapmayı zorlaştıracak mekanizmaları ihtiva eden ihale uygulamaları kamu vicdanının hasar görmesini engelleyecektir. Bunun dışındaki yollara tevessül etmek vicdanları yaralar, birlik ve beraberliğimizi zedeler. Bürokratlarımız İhale Kanunu’nu önlerinde bir engel olarak görmemelidirler.

Kamu İhale Kanunu’nun, gelinen noktada son kez kamu vicdanını tatmin edecek şekilde değiştirilmesi, elden geçirilmesi zaruri hâle gelmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu duygular içerisinde sözlerime son verirken Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak gensorunun aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, heyetinizi en içten saygılarımla bir kez daha selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gruplar adına ikinci söz Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora’ya aittir.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu ihaleleri ile ilgili kanuni sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla Cumhuriyet Halk Partisinin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hemen her ülkede kamunun ihtiyaç duyduğu mal, hizmet ve yapım işlerinin uygulanacak belli usuller sonrasında belirlenecek bir bedel karşılığında özel kişilerden satın alınması işlemi kamu ihale alımları olarak nitelendirilmekte ve belli kurallara tabi tutulmaktadır. Kamu alımlarının optimum bir düzeyde gerçekleştirilebilmesi için bütün isteklilerin katılımına açık olacak şekilde rekabetin sağlanması ihale sürecinin en başından sonuna kadar geçilen bütün aşamalarda saydamlığın, güvenilirliğin ve hesap verilebilirliğin egemen kılınması, etkinlik ve verimliliğin ön planda tutulması ve nihayet etkin ve hızlı işleyen bir denetim mekanizmasının oluşturulması gerekir.

Değerli milletvekilleri, demokratik bir ülkede halkın cebinden çıkan vergilerle oluşturulan bütçenin nerelere ve hangi biçimlerde harcandığı noktasında saydamlık kavramı kamu alımları için hayati bir öneme sahip olup ayrımcılığın önlenmesi ve objektif kamu alımları ilkelerinin de tamamlayıcısıdır. Saydamlık ilkesi, ihalelerin ilan edilmesi, açıkça belirlenmiş değerlendirme prosedürü, pazarlık usulünün sınırlı olarak kullanılması, ihale ilanlarının açık ve anlaşılabilir olmasıyla ihalelere ilişkin ilanlardan herkesin haberdar olabileceği şekilde duyurulmasını zorunlu kılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, hepinizin hatırlayacağı üzere Türkiye’de 2000’li yıllarda yaşanan ekonomik bunalımla birlikte kamu ihalelerinde yolsuzluk, usulsüzlük, siyasi himayecilik, kayırmacılık ve kamu kaynaklarının belli kesimler arasında paylaşımına yönelik yaygın uygulamalar bulunmaktaydı. Tabii, kamuoyunda yoğun tepkilere yol açan bu yasa dışı ve gayrimeşru ve gayriahlaki yolsuzlukların önüne geçilebilmesi amacıyla 2002 yılında 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu çıkarılmıştır. Yeni ihale kanunuyla vatandaşlardan toplanan vergilerle oluşturulan kamu kaynaklarının harcanmasında kamu yararı, şeffaflık, eşitlik, rekabet, katılımcılık ve verimlilik ilkelerinin esas alındığı özellikle vurgulanmıştır. Ancak 2002 yılından bu zamana kadar söz konusu Kamu İhale Kanunu’nda yine 2002 öncesi yolsuzluklar ve usulsüzlüklere yol açabilecek eğilimlerin önünü açar nitelikte 100’ün üzerinde değişiklik yapılmış ve kanunun getiriliş amacı başta AKP Hükûmeti olmak üzere kamu idareleri tarafından terk edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz gensoru önergesinde konu edilen 4734 sayılı Kanun’da temel ihale usulleri, açık ihale usulüyle belli istekliler arasında ihale usulü olup pazarlık usulü ancak ve ancak belirli istisnai durumlarda başvurulan bir ihale yöntemi olarak mevzuatta yer almaktadır. Buna rağmen, çeşitli bakanlıklar bünyesinde, özellikle son yıllarda hızla artan oranlarda çoğu zaman konu itibarıyla pazarlık usulüne tabi olmayan kamu alımlarının eksik rekabet içerisinde kapalı kapılar arkasında pazarlık usulüyle yapıldığı ve kamu kaynaklarının usulsüz bir şekilde özel teşebbüslere aktarıldığına tanıklık etmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu ihalelerinde rekabet ortamının daraltılması ve eksik rekabet dolaylı olarak toplumsal refahı da tehdit etmektedir. Tekel, tekelci rekabet ve bunun yol açtığı eksik rekabet piyasaları, tekelci piyasa anlayışı firmalara ürettikleri mal ve hizmetlerin fiyatını belirleyebilme gücü vermektedir. Bu güç ise kamu alımlarında kaynakların verimli kullanılmasını engellemekte, kamu alımları olması gerekenden çok daha yüksek maliyetlerle gerçekleştirilebilmektedir. Bu çerçevede, açık ihale usulüyle rekabete açık bir ihale yöntemi yerine pazarlık usulüyle davet edilen 3 istekli arasında ihale yapılması ciddi şekilde rekabet ortamını daraltmakta, eksik rekabeti beraberinde getirmekte ve her şeyden önemlisi kamu kaynakları üzerinden usulsüzlüklerin, yolsuzlukların meşrulaştırılmasına yol açmaktadır.

Değerli milletvekilleri, elbette liberal ekonomilerde açık ihale usulüyle hedeflenen amaç bazı olağanüstü durumlarda terk edilmekte ve pazarlık usulüyle ihtiyaçlar karşılanabilmektedir.

Türkiye'de pazarlık usulü ihale yöntemine cevap veren hususlar kanunda sınırlı sayıda sayılarak belirlenmiş olup doğal afet, salgın hastalık, can ve mal kaybı tehlikesi gibi önceden öngörülemeyen ve ivedilik arz eden durumlarla sınırlandırılmıştır.

Uygulamaya baktığımızda, pazarlık usulünde çoğunlukla ilan yapılmamakta, sadece ihaleye 3 istekli davet edilerek mal ve hizmet alımları sonuçlandırılmaktadır. Üstelik, davet edilen bu firmaların davete katılmaları dahi şart koşulmamaktadır. Dolayısıyla, daha vahim olan şudur ki, pazarlık usulünde sadece 3 istekliyi davet etmek yeterli olup bu isteklilerden 2’si teklif göndermezse ve sadece 1’isi teklif gönderse bile bu istekliyle sözleşme yapılarak iş ihale edilebilmektedir.

Değerli milletvekilleri, kamu ihaleleri ile yolsuzluk kavramı arasında oldukça yakın bir ilişki bulunmaktadır. Kamu İhale Kurumunun varlığı da bu ilişki dolayısıyla büyük önem taşımaktadır. İhalelerin usulüne ilişkin kurallara uygun hareket edilmesi, yolsuzluğun önlenmesinde yadsınamaz bir öneme sahiptir. İhale usulüyle ilgili kurallara uyulması, daha sonra ihalelerin esası ve içeriği itibarıyla oluşabilecek yolsuzlukların önlenmesinde bir güvence niteliği taşımaktadır. Tabii, bu sözünü ettiğimiz uygulama ideal olandır. AKP hükûmetleri süresince özellikle son yıllarda giderek alenileşen düzeyde -gerekli şartlar oluşmadığı hâlde- açık ihale usulünden vazgeçilerek pazarlık yoluyla ihale usulü benimsenmeye, dolayısıyla kanunun getiriliş amacı göz ardı edilerek belli kişi ve gruplar arasında pastanın paylaşılması bir ihale usulü olarak yaygınlık kazanmaya başlamıştır.

Değerli milletvekilleri, 2008 yılından bu zamana kadar 4734 sayılı Kanun’da yapılan sistematik değişikliklerle, pazarlık usulünde yapılan ihalelerde ihalelerin ilan edilmesi şartı kaldırılmış, ihale dokümanlarının sadece davet edilen kişilere satışı düzenlemesi getirilmiş, ardından da ihaleye davet edilmeyen kişilerin ihale süreçlerini şikâyet etmelerinin önü tamamen kesilerek hak arama hürriyeti ve mahkemelere ulaşma hakkı da açıkça engellenmiştir. Aslında, geçmişte, bir rutin dışı usulü olan pazarlık yoluyla ihale yöntemi çeşitli kamu ihalelerinde yaygınlaştırılmak istenmiş ancak Kamu İhale Kurumu tarafından bu ihalelerin büyük çoğunluğu iptal edilmiştir. Ancak geçmişte iptal edilen bu ihalelere rağmen son yıllarda yapılan kamu ihalelerinde çeşitli yöntemler denenerek tekrar pazarlık suretiyle ihale usulüne geri dönülmeye başlanmıştır. Kamu kaynakları yine kapalı kapılar arkasında, ihaleye katılıp katılmamaları, teklif verip vermemeleri önemli olmaksızın, yalnızca 3 istekli davet edilerek ve rekabet, şeffaflık, açıklık, katılımcılık ilkeleri göz ardı edilerek yapılmaya başlanmıştır ki kamu kaynaklarının bu şekilde rutin dışı ihale usulüyle belli kişiler arasında paylaşılması yasa dışı olduğu kadar açlık sınırının altında, yoksulluk sınırının altında yaşamaya mecbur bırakılan vatandaşlarımızın daha fazla sömürülmek istenmesidir.

Değerli milletvekilleri, 5506 sayılı Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun açısından tartışıldığında da kamu ihalelerindeki usuli kurallara uyulmasına yönelik kuralların önemi ortaya çıkmaktadır. Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’nin “Kamu Alımları ve Kamu Maliyesinin Yönetimi” başlığını taşıyan 9’uncu maddesine göre “Her Taraf Devlet, iç hukuk sisteminin temel ilkelerine uygun olarak, diğerlerinin yanında yolsuzluğun önlenmesinde de etkin olan, saydamlık, rekabet ve karar alma sürecinde nesnel kıstaslara dayanan uygun tedarik sistemlerini kurmak için gerekli adımları atacaktır.”

Tabii iç hukukumuz açısından da bağlayıcı konumda bulunan uluslararası sözleşme hükümleri uyarınca da ihaleye katılım şartlarının önceden belirlenmesi ve yayınlanması, usul kurallarının doğru olarak uygulandığını müteakiben teyit etmeyi kolaylaştırmak amacıyla kamu alım kararlarında nesnel ve önceden belirlenmiş kıstasların kullanılması; usul kurallarına uyulmaması hâlinde yasal müracaat hakkı temin etmek üzere etkili bir itiraz sistemini içeren etkili bir dâhilî inceleme sisteminin oluşturulması yolsuzlukla mücadele edilmesi konusunda üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, şimdi, AKP Hükûmetinin bu ulusal ve uluslararası bağlayıcı düzenlemeler karşısında ihalelere ilişkin usuli işlemlere uyulmamasını sadece usulsüzlük olarak değerlendirmeye çalışarak savunmasının, bu konunun yolsuzlukla ilgili olmadığını savunmaya çalışmasının haklı ve hukuki bir yanının bulunmadığı da aşikârdır.

Değerli milletvekilleri, ilan yapılmayan ve sınırlı sayıda katılımcıdan oluşan pazarlık usulü, ihalelerin istekliler arasında uyumlu eylem ve davranışlarla kamunun aleyhine olacak kartel anlaşmalarına en müsait ihale yöntemi niteliğindedir. Zira hepimizin malumu uygulamada görüldüğü üzere, pazarlık usulünde ihalenin kime verileceği önceden bir şekilde belli olduğundan, şeklî olarak hukuka uygunluğu gerçekleştirmek adına ihaleyi alacağı zaten belli olan istekli firma 2 adet yan teklif getirmekte, daha sonra da danışıklı tekliflerle ihaleler gerçekleştirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabet Kurulu kararlarından da anlaşılacağı üzere, ihale piyasalarında bir grup teklif sahibi bir araya gelip bir kartel oluşturarak bir nesneyi piyasada ederinin üzerinde bir fiyattan satıp oluşan rantı kendi aralarında paylaşmak üzere anlaşma yapabilmektedirler. Bu anlaşmalar sonucunda, kartel üyeleri birbirleri arasında asla rekabete girmemekte, kazanılan rant kartelin mülkiyetine geçmekte ve anlaşmadan sağlanan kazanç kartel üyeleri arasında paylaşılmaktadır. Yahut, kartel üyeleri arasındaki centilmenlik anlaşması gereği, dönüşümlü fedakârlıklarla ihaleler birbirlerine bırakılabilmektedir.

Tabii, tüm bu süreçlere Hükûmetçe ve ilgili bakanlıklarca göz yumulması neticesinde, emeğiyle çalışıp üreten halk her geçen gün daha da fakirleşmekte ve aldığı asgari ücret üzerinden daha fahiş vergilere maruz bırakılmaktadır.

Diğer taraftan, zaman zaman Maliye Bakanlığınca sözüm ona çıkarılan vergi afları da yine bu kartellerin kamuya olan borçlarını silmek üzere bir araç olarak kullanılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ihale usulsüzlükleri ve neticesinde ortaya çıkan yolsuzluklar bağlamında bir diğer önemli konu da ihalenin ilanı meselesidir. İhale konusu, söz konusu iş için istekli olabilecek adaylara ihalenin duyurulması işlevini görmekte olup rekabet ve açıklık ilkesinin de çok önemli bir gereğidir. İhaleden beklenen amaç yönünden ihalelerin ilgililere duyurulması ana kuraldır ve ilan şartı eksiksiz yerine getirilmelidir. Bu konuda geçmişte Danıştay kararlarında da ihaleden beklenen amacın ihaleye katılacakları azami ölçüye çıkarmak olduğu ve bunun da ancak ihalenin ilan edilmesiyle mümkün olabileceği ve bu suretle de kamu yararının tesis edilebileceğine hükmedilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ihalelerin ilan edilmesi kamu yararı ve menfaati, idarenin menfaati yönünden birinci derecede öncelikli olmasına rağmen 4734 sayılı Kanun’un 21’inci maddesine 2008 yılında eklenen fıkrayla belli hâllerde ilan yapılması zorunluluğu anlaşılamaz bir şekilde kaldırılmıştır. Aslında AKP Hükûmeti 2008’de yaptığı bu değişiklikle kamu ihalelerinde şeffaflık, saydamlık istemediğini bir anlamda ifşa etmiştir. Bu şekilde aleniyet ve ihaleye katılımın azami sayıya ulaşması yönündeki hedeften de vazgeçilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi üzerinde özel olarak görüştüğümüz bu önerge bağlamında da Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının birçok alanda ihale yöntemiyle kamu alımları yaptığını biliyoruz. Tabii, bu gensoru önergesi vasıtasıyla çeşitli rakamlara baktığımızda, Ulaştırma Bakanlığının da pazarlık usulü ihale yöntemini bir istisna olmaktan çıkarıp yaygın bir yöntem hâline getirdiğini ibretle görmekteyiz. Pazarlık usulüyle gerçekleştirilen ihalelerin tutarının 2016 yılında yüzde 86,1 artarak 21 milyar TL’ye ulaştığı, 2017 yılının ilk altı ayında ise geçen yılın aynı ayına göre yüzde 175 artarak 16,8 milyar liraya ulaştığı biçiminde veriler bulunmaktadır. Bakanlık ve Hükûmet bu vahim durumu kamuoyundan gizleyemez; buna hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. Bu durum açıkça kamu menfaatlerinin aleyhinedir. Üç beş sermayedarı zenginleştirmek amacıyla halkı daha da fazla yoksullaştırmaktadır bu durum. Elbette şeffaf devlet, şeffaf yönetim gereği Sayın Bakanın bunun hesabını açık bir şekilde kamuoyuyla paylaşması gerekmektedir. Yoksa, AKP’nin Parlamento çoğunluğuna dayanarak kamuoyunu çok yakından ilgilendiren bu ve benzer önergeleri reddetmesi, soruşturulmasını engellemesi aslında hesap vermekten kaçmaktır, şeffaflığa ve demokrasiye inanmamaktır; daha özünde, kamu menfaatine inanmamaktır.

Bu gerekçelerle, demokratik yönetimi savunan bir parti olarak, kamu menfaatini çok önemli gören bir parti ve anlayış olarak, kamu harcamalarının son derece şeffaf yöntemlerle gerçekleştirilmesini savunan bir parti olarak gensoru önergesinin lehinde oy kullanacağımızı belirtiyor, bir kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gruplar adına üçüncü söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’a ait.

Buyurun Sayın Öztrak. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, biraz önce Çukurca’dan 2 askerimizin şehit olduğuna dair acı bir haber aldık. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize baş sağlığı diliyorum.

Yine, bu sabah bir sağlık sorunu yaşayan önceki dönem Genel Başkanımız ve Antalya Milletvekilimiz Sayın Deniz Baykal’a acil şifalar diliyorum. Kendisini en kısa sürede aramızda görmeyi umut ediyoruz.

Sayın Milletvekilleri, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Ahmet Arslan hakkında verdiğimiz gensoru önergesi üzerinde grubumuzun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve bizleri izleyebilen kıymetli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, devlet yönetmeyi koyun gütmekten veya kabile yönetmekten ayıran, hukukun üstünlüğüne gösterilen saygıdır. Devlet yönetmek ciddi bir iştir, ciddi insanlarla yapılır. Yönetimler, hukuka saygı gösterdikleri ölçüde meşrudur, içeride ve dışarıda ciddiye alınmanın koşulu da budur. Hukuku hiçe sayan, vatandaşlarının hukukuna, hak ve özgürlüklerine saygı göstermeyen, yurttaşlarına yaptıklarının hesabını vermeyen yönetimler devletlerini başarısız devletler ligine düşürür, kabile devletine dönüştürürler. Hukuk devletinde yönetimler her icraatlarında olduğu gibi, vatandaşlarından vergi toplarken de, topladığını harcarken de meclislerinin çıkardığı kurallara uymak ve meclislerine hesap vermek zorundadırlar. Bu, Magna Carta Libertatum yani Büyük Özgürlük Fermanı’nı izleyen 802 yıldır geçerli, olmazsa olmaz, evrensel bir kuraldır.

Değerli milletvekilleri, bizim ülkemizde de milletin Meclisinin çıkardığı kanunlar, kurallar var. Bu düzenlemelerin pek çoğu da dünya standartlarında. Yani, kural koyma konusunda ülkemizin esasen pek bir sıkıntısı yok ancak Türkiye’yi yönetenlerin, zaman zaman, milletin Meclisinin koyduğu kurallara uymakta sıkıntıları olduğunu görüyoruz. Bu sıkıntı Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerinin söylemlerine sık sık yansıyor. Başbakan geçen yıl valiler toplantısında yaptığı konuşmada “İş mi yapacağız, mevzuat mı kollayacağız?” diyerek iktidarın iş tutma biçimini pek güzel özetlemişti. Sayın Başbakan geçen hafta valilerle yaptığı bir başka toplantıda da bu mesajını tekrarladı. Demek ki Başbakan bunları sehven söylemiyor. Başbakan bu sözleri sıradan bir toplantıda da sarf etmiyor. Bu sözlerin muhatapları bulundukları illerin en büyük mülki amirleri, illerde devleti ve Hükûmeti temsil eden makam sahipleri. Valisine “Hukuku takma, benim söylediğimi yap.” diyenlerin yönettiği bir devlete nasıl hukuk devleti diyeceğiz? Türkiye'nin uluslararası arenada en haklı olduğu konularda bile bugün karşı karşıya kaldığı muamelelerin sebeplerini işte arkadaşlar biraz da burada aramak gerekiyor. Hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan son günlerde ağızlarını her açtıklarında “Kabile devleti değiliz.” diyorlar. Bu sözün bu kadar sıklıkla kullanılması aslında bir sıkıntı olduğunu gösteriyor.

Değerli milletvekilleri, hiç şüphesiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin mayası sağlamdır ve bir kabile devleti değildir, kim ne yaparsa yapsın olmayacaktır da. Bizim cumhuriyetimizin mayasında Misakımillî vardır, Amasya Tamimi vardır, Erzurum ve Sivas kongreleri vardır. Cumhuriyetimizin kurucu önderleri savaşmadan önce savaşın hukukunu oluşturmuşlardır. Bu nedenle, emperyalizmi dize getiren Kurtuluş Savaşı dünyanın en meşru, en haklı savaşıdır.

Gazi Meclis kurtuluş mücadelesi verirken dahi içinden çıkardığı hükûmeti en sert şekilde denetlemiştir. Cumhuriyetimizi kuran Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk dâhil hiç kimse kendini hukukun üstünde görmemiştir, görememiştir. Türkiye Cumhuriyeti işte bu nedenle bir kabile devleti değildir, tüm dünyada işte bu nedenle itibar görmüştür.

Ancak AKP döneminde yönetimde keyfîlik, hukuku ayak bağı olarak görme ve gösterme yaklaşımı giderek artmaktadır. AKP’nin kökü dışarıda bir cemaatle yaptığı koalisyon ve 2010 Anayasa referandumunun ardından tüm yargının bu cemaate teslim edilmesi hukuk devletine ilk büyük darbeyi vurmuştur.

AKP’nin yargıyı ve devleti teslim ettiği bu terör örgütünün hain darbe girişimi bu defa da iktidar tarafından siyasi bir fırsata çevrilmiştir. Olağanüstü hâl rejimi ve bunun altında yapılan adaletsiz, mühürsüz, şaibeli bir referandumla iktidar sahiplerinin keyfî yönetim anlayışına bir ucube Anayasa elbisesi dikilmeye çalışılmıştır. Böylece hukuk devletine ikinci büyük darbe de burada vurulmuştur.

Ama ne yapılırsa yapılsın bu elbise bu büyük millete, bu büyük devlete dar gelecek ve yırtılıp atılacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu iktidarın hukukla, kurallarla arasının iyi olmadığı konusunda hiçbir tereddüt yoktur. Ayrıca, Adalet ve Kalkınma Partisinin kamu ihale mevzuatıyla da özel olarak ciddi bir sıkıntısı vardır. Bu iktidar kamu ihale mevzuatını hiç sevmedi, bu mevzuatın kendine biçtiği oyun alanından hiç hoşlanmadı, ihaleleri keyfine göre dağıtmak için ilk günden bu yana çok ciddi bir çaba gösterdi. Nitekim, iktidar 2003’ten bu yana 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nu tam 42 kez değiştirdi. Adalet ve Kalkınma Partisi her dört ayda bir İhale Kanunu’nu değiştirerek kanuna uymak yerine kanunu kendisine uydurdu. Şimdi sormak gerekir: Her dört ayda bir değişen bir kanun kamu ihalelerinde beklenen etkinliği, rekabet ortamını ve tasarrufu sağlayabilir mi? Elbette sağlamaz değerli arkadaşlar. Oysa 4 Ocak 2002 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen bu yasa dünya standartlarında bir düzenlemeydi. 2001 krizinden ders alan dönemin iktidarı tüyü bitmedik yetimin kör kuruşu sağa sola peşkeş çekilmesin, kamu kaynakları artık çarçur edilmesin, devletin borcu azalsın diyerek bu yasayı çıkardı. Ben de o günlerde Hazine Müsteşarı olarak bu kanunun hazırlanmasında ve yasalaşmasında dönemin milletvekilleriyle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinde gece gündüz çalıştım. Bu İhale Kanunu’nun ardından artık Türkiye’de kamu kaynaklarını bir virüs gibi bitirip tüketen ihale yolsuzluklarının sonunun geldiğini düşünüyordum. Gazetelere “Geriye dönüş yok, gemileri yaktık.” diye beyanatlar verdim. Ama öyle olmadı, rantı belli kişilere dağıtarak yandaş yaratmaya dayanan sığ siyaset güdüsü yeniden hortladı. Ancak AKP iktidarına Kamu İhale Kanunu’nu on dört yılda 42 kez değiştirmek de yetmedi değerli arkadaşlar. Ekonomi bozuldukça iktidar yandaşlarına rant dağıtmakta zorlanır hâle geldi. Böylece adrese teslim ihaleler devreye sokuldu. Bunu yapabilmek için de AKP iktidarı, Kamu İhale Kanunu’nun istisnai hükümlerini istismar ederek istisnayı usul hâline getirmeye başladı.

Değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kanunu, ihalelerde uygulanabilecek yöntemleri ve bunların hangi şartlarda uygulanacağını belirlemiş.

Kanunun 18’inci maddesine göre üç tane ihale yöntemi var: Açık ihale usulü, belli istekliler arasında ihale usulü, pazarlık usulü.

Kanunun 5’inci maddesinde, kamunun yapacağı ihalelerde uygulanması gereken temel yöntemlerin açık ihale ve belli istekliler arasında ihale olduğu açıkça belirtiliyor.

Kanun koyucu bunu neden istiyor? Kamu kaynağını kullanan idare, milletin vergilerini harcayan idare, ihaleleri mümkün olduğunca herkese açık yapsın, rekabet koşullarını sağlasın, tüyü bitmedik yetimin kör kuruşu heba olmasın, kamu kaynakları etkin ve verimli kullanılsın diyerek bu iki yöntemi zorluyor. Pazarlık usulü ise ancak kanunda belirtilen özel hâllerde uygulanabiliyor.

Pazarlık usulüyle ihale şartlarını belirleyen 21’inci madde, bu yöntemin temel usullerle açılan ihalelere yeterli teklif gelmemesi, ülkede vatandaşın can veya mal kaybına neden olacak çok özel, istisnai bir durum olması veya ülkenin savunma ve güvenlik hizmetlerini hızla karşılama ihtiyacı gibi özel durumlarda uygulanabileceğini açıkça belirtiyor. Kanuna göre, bu durumlarda idarenin herhangi bir ilana çıkma zorunluluğu da yok. İdare, en az üç firmayı davet ederek bu firmalardan fiyat teklifi alabiliyor ve işi, istediği firmaya, istediği gibi verebiliyor.

Kanun koyucunun vatandaşın can ve mal güvenliğini düşünerek verdiği bu özel iznin, özellikle, son dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tarafından çok sık kullanılarak suistimal edildiği görülüyor. Son dönemde pazarlık usulüyle verilen işlerin tutarında olağanüstü bir artış var. Devletin bu yöntemle yaptığı ihalelerin tutarı 2016’da bir yıl önceye göre yüzde 86 artmış ve 21,7 milyar Türk lirasına ulaşmış. Sadece bu yılın ilk altı ayında pazarlık usulüyle yapılan ihalelerin tutarı da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 175 artarak 16,8 milyar Türk lirasına sıçramış. Geçen yılki eğilimin bu yılın geri kalanında aynen tekrar edeceğini varsayarsak 2017’de pazarlık usulüyle yapılacak ihalelerin toplam tutarının 59,6 milyar Türk lirasına ulaşacağı anlaşılıyor.

Değerli milletvekilleri, bu olağanüstü bir rakam. 21’inci maddenin (b) fıkrası ülkede doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalenin ivedi olarak yapılması zorunluluğunun olması hâllerinde bu yöntemin kullanılabileceğine hükmediyor. Yılın ilk altı ayında pazarlık usulüyle yapılan ihalelerin yüzde 81’i kanunun 21’inci maddesinin sözünü ettiğim bu fıkrasına dayanılarak yapılmış.

Peki, değerli arkadaşlar, ben şimdi soruyorum: Türkiye’de bu yılın ilk altı ayında büyük bir doğal afet mi oldu? Salgın bir hastalık mı yaşandı? Ani ve beklenmeyen bir olay nedeniyle vatandaşın canını, malını kaybetme tehlikesi mi ortaya çıktı? Benim bildiğim kadarıyla böyle bir şey yok. O zaman ne var? Kanuna karşı hile var, kanunun istismarı var, ihale ilanına çıkma zorunluluğuna takılmadan sen, ben, bizim oğlan, üç firmadan teklif alıp dilediğine ihaleyi verebilmenin yollarını kullanmak var.

Değerli milletvekilleri, son dönemde bu istismarı en çok yapan kurum ve kuruluşların Sayın Ahmet Arslan’ın Bakanlığının görev ve sorumluluk alanındakiler olduğu dikkati çekiyor. Bu yılın ilk dokuz ayında sadece Karayollarının pazarlık usulüyle gerçekleştirdiği yapım ihalelerinin tutarı kuruşu kuruşuna 13 milyar 577 milyon 486 bin 731 lira 83 kuruş yani eski parayla yaklaşık 14 katrilyon lira. Karayollarının pazarlık usulüyle açtığı 63 ihalenin 56’sı doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi istisnasına dayanarak gerçekleştirilmiş. Bu ihalelerin tutarı 12 milyar 599 milyon 319 bin 428 lira 77 kuruş olmuş. Bir diğer ifadeyle, pazarlık usulüyle yapılan ihale tutarının yüzde 93’ü 21’inci maddenin (b) fıkrası kapsamında gerçekleşmiş.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – İşin özelliği ve önceliği yok mu Sayın Vekilim?

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – O başka fıkralarda, bu (b) fıkrası.

Sayın Bakana soralım, yoksa bu yıl ABD’yi harap eden Harvey ve Irma kasırgaları bizim sahillere uğradı da biz mi bilmiyoruz?

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakana bağlı kurumların açtığı bu ihaleleri kimlerin aldığına baktığımızda ise iktidar partisine yakınlığıyla bilinen müteahhitlerin ön sıralarda olduğunu görüyoruz. Karayolları Genel Müdürlüğünün yıl içerisinde pazarlık usulüyle verdiği 13,6 milyar liralık ihalenin yüzde 61’i yani en az 8,3 milyar Türk liralık kısmı kamuoyunda Hükûmete yakın veya “havuz müteahhitleri” olarak bilinen firmalara dağıtılmış.

Örneğin, milletimizin iffetli analarına ettiği edepten yoksun lafla meşhur bir iş adamına sadece bu yıl Karayollarının pazarlık usulüyle verdiği iş miktarı 1,1 milyar Türk lirası yani eski parayla 1,1 katrilyon Türk lirası. Yine Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları bu iş adamına yıl içerisinde pazarlık usulüyle 1,7 milyar Türk lirası tutarında iş vermiş. Sadece bu yıl söz konusu iş adamına bahsettiğim iki kurumun pazarlık usulüyle verdiği ihale tutarı toplam 2,8 milyar Türk lirasını buluyor, 2,8 katrilyon eski Türk lirasıyla. Bu iş adamının 2017 yılı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından aldığı ihalelerin toplam tutarı ise 7,9 milyar Türk lirası. Yani iktidara yakın bu müteahhidin 2017 yılı içerisinde aldığı her 100 liralık ihalenin neredeyse 36 lirası İhale Kanunu istismar edilerek adrese teslim edilen türden. Bunlar bizim tek tek tarayarak bulduğumuz ihaleler. Belki gözümüzden kaçanlar da var. Bu nedenle bu tutarların asgari olduğunu da belirtmekte yarar var. Gerekli rekabet şartları sağlanmadan yapılan adrese teslim bu harcamalar nedeniyle devletin çok ciddi zarara uğratıldığını düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, gerek vatandaş gerekse de milletvekili olarak bu ihalelerle ilgili bilgi edinme hakkımı kullanmaya çalıştım. Karayolları Genel Müdürlüğüne ve Başbakanlık İletişim Merkezine ayrı ayrı başvurdum. Karayolları Genel Müdürlüğü 15 Haziran 2017 tarihinde verdiği tek sayfalık cevapta istediğim bilgileri vermek yerine, ihale bültenlerinden bu bilgileri tek tek çıkarmamı tavsiye etti. Başbakanlığa yazdığım dilekçeye ise cevap bile alamadım. Vatandaş olarak alamadığım bilgiyi milletvekili olarak almak için, 15 Haziran 2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine, Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanının cevaplaması talebiyle bir soru önergesi verdim. Şu ana kadar bu soru önergesine de bir yanıt alamadım. İktidar ağzını her açtığında “Seçilmiş atanmıştan daha üstündür.” diyor ama iş seçilmişin atanmıştan bilgi istemesine gelince bilgiyi milletvekillerinden saklıyor.

Değerli milletvekilleri, Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığının, her nedense, açtığı ihalelere devlet sırrı muamelesi yapma gibi bir alışkanlığı var. Geçmiş yıllarda da dönemin Ulaştırma Bakanı olan Sayın Binali Yıldırım’a Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyol Projesi için birtakım sorular sormuştum, ne soru önergeme ne de Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde sorduğum sorulara cevap alabilmiştim. O dönem konuyu Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna kadar taşıdım ancak çabalarım bir sonuca ulaşmadı.

Hükûmet şunu bilmeli ki biz bu soruları kendimiz için değil, millet için soruyoruz. Milletin parasını kullanan iktidar bunun hesabını vermeyecek de neyin hesabını verecek arkadaşlar? Karın ağrısı yoksa, hukuksuz bir iş yoksa idarenin çok kolaylıkla paylaşabileceği bu bilgiler neden milletle paylaşılmaz? Sorduğumuz soruları cevaplamayarak hesap vermekten kaçıyorsunuz, sonra da “Gensorudan bıktık.” deyip mühürsüz gayrimeşru referandumla gensoruyu Anayasa’dan çıkarıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, iktidar, halk oylamasından meşru olmayan bir “evet” çıkarmak için bu yıl bütçe dengelerini dağıttı, bütçe dikiş tutmuyor. Borçlanma limitleri daha yılın ilk dokuz ayında 15 milyar Türk lirası aşıldı. Meclise getirdiğiniz torba kanunla “İlave 37 milyar liralık borçlanma yapacağım.” diyorsunuz. Yetmedi, milletten alacağınız vergileri acımasızca artırıp gayrimeşru referandumun faturasını milletin sırtına yıkmaya kalkıyorsunuz. Vatandaş tepki gösterince de Cumhurbaşkanı sorumluluğu bakan arkadaşlarına atıyor.

Sayın bakanlar, siz bu vergileri Genel Başkanınıza sormadan mı artırmaya kalktınız? Komik olmayın. Vatandaşa ölümü gösterip sıtmaya razı etme oyunu oynuyorsunuz. Millete vergileri reva görürken tasarrufa “iktidarın itibar kaybı” diyor, yandaş iş adamlarına kanunların etrafından dolanarak ihale dağıtıyorsunuz. Kimse şunu unutmasın: Millî iradenin temsilcisi olan Meclisimiz, milletin kör kuruşu heba olmasın, tüyü bitmedik yetimin hakkı yenmesin diye bu kanunları çıkarıyor, icradan hesap soruyor. Eğer birileri Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı bir kanuna uymuyorsa, kanuna karşı hile yapıyorsa bunu yapanların da hesap vermesi lazım. Yönetim keyfîlik kaldırmaz, keyfî yönetimlere saygı duyulmaz. Eğer iktidar “OHAL rejimi uyguluyorum, kimseye hesap vermem, kanun dinlemem, istediğim gibi davranırım.” diye düşünüyorsa, kusura bakmasın, o zaman biz de OHAL FETÖ’yle mücadele için değil yandaşı abat etmek için çıkarıldı deriz. Meclisimizin çıkardığı 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 10’uncu maddesinde “Bakanlar, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılması ile hukuki ve mali konularda Başbakana ve Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumludurlar.” deniyor.

Bu nedenle, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Ahmet Arslan hakkında CHP Grubu olarak vermiş olduğumuz gensorunun gündeme alınmasına milletvekillerinin desteklerini bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAİK ÖZTRAK (Devamla) - Sözlerimi sonlandırırken Genel Kurulu ve bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımızı bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztrak.

Gruplar adına son konuşma, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili Mehmet Habib Soluk’a aittir.

Buyurun Sayın Soluk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Ahmet Arslan hakkında vermiş olduğu gensoru önergesiyle ilgili olarak AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hakkâri Çukurca’da el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu 2 askerimiz şehit oldu, şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyor, her türlü terörü lanetle, nefretle kınıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin önceki dönem Genel Başkanı Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykal’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, acil şifalar diliyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verilen gensorunun içeriği 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’yla ilgilidir. Bu kanuna tabi bütün kurumlarda olduğu gibi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının merkez birimleriyle bağlı, ilgili, ilişkili kurum ve kuruluşlarında yapılan tüm mal ve hizmet alımlarına ilişkin ihaleler, işin niteliğine, önemine göre yürütülmekte bulunan ihale usullerinden biri kurum tarafından tercih edilerek ihale mevzuatına uygun ve şeffaf olarak yapılmaktadır.

AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde gerçekleştirilen asırlık projelerin siyaset adına tartışmalara malzeme yapılması, bizlerin ülkemize olan çalışma azmimizi asla eksiltmeyecektir. Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın gözetim ve denetiminde, AK PARTİ hükûmetlerimizin amacı, 2023, 2053, 2071 hedefleri doğrultusunda ilerlemek, “Büyük ve güçlü Türkiye” idealine bir an önce ulaşmaktır. İçeriden ve dışarıdan gelen tüm baskı ve ihanetlere rağmen hükûmetlerimiz tek bir projesinden vazgeçmemiş, tek yatırımı ertelememiş, hatta yılın ilk yarısındaki 5,1’lik büyümeyle Avrupa ortalamasının 2 katına yaklaşmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulaştırma ve haberleşme sektörü, dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de gelişmenin ve kalkınmanın lokomotif görevini üstlenmektedir. Güçlü bir ulaştırma ve iletişim altyapınız varsa gerçekten o ülkenin gelişmişliğinden, kalkınmışlığından bahsetmek mümkündür. AK PARTİ iktidarları döneminde sağlıktan eğitime, tarımdan turizme, sanayiden ulaşıma, kısaca her alanda dünyanın örnek olarak gösterdiği yatırımları yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, Sivas Valisi Halil Rifat Paşa’nın tarihe geçen ve Bakanlığımız için bir slogan olarak “Gidemediğin yer senin değildir.” sözünden hareketle, 19 Kasım 2002’de, iktidara geldiğimiz gün ülkemizin her köşesini ulaşılabilir hâle getirmeye söz vermiştik. Denizcilikteki “Rotasını bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr yardım etmez.” sözünden hareketle Bakanımız, Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım mega projeleri el yordamıyla değil, bilimsel olarak planlamak amacıyla 30’u aşkın üniversiteden konusunda uzman 40’ın üzerindeki akademisyenle ilk “Ulaşım Ana Plan Stratejisi”ni hazırlamıştır. Hazırlanan plan kapsamında ulaşım modları arasındaki entegrasyon sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulaştırma ve haberleşme sektörlerine kısaca değinmek istiyorum. İletişim hizmetlerini istenilen hız ve kalitede kesintisiz olarak sunacak bilgi ve iletişim altyapılarının oluşturulmasıyla haberleşme sektöründe önceliğimiz bilgi toplumunun hazırlanması olmuştur. Havacılık sektöründe “Her Türk vatandaşı hayatında en az 1 kere uçağa binecek.” sloganıyla başlatılan Bölgesel Havacılık Projesi’yle çapraz uçuşların düzenlenmesi sonucunda gerek taşınan yolcu sayısında gerekse uçuş sayısında ve kalitesinde önemli artışlar gerçekleşmiş, hava yolu halkın yolu hâline gelmiştir.

Denizcilik sektörünün dış ticaretimizin gelişmesi, ekonomimizin dışa açılarak dünya ekonomisiyle bütünleşmesi ve diğer ekonomik hedeflerimizin gerçekleşmesi açısından son derece önemli fonksiyona sahip olduğunu biliyor ve bu yöndeki hizmetlerimizi hızla geliştirmeye devam ediyoruz. Kendi kaderine terk edilmiş olan demir yollarımız makûs talihinden kurtarılarak yeniden devlet politikası hâline gelmiştir. Kara yolu sektöründe AK PARTİ hükûmetlerimizin öncelikli hedefi, mevcut ağın trafik güvenliğini artıracak, taşıt işletme maliyetlerini düşürecek; ayrıca, tüm ülkede yerleşim birimlerine her mevsim hizmet götürülmesi, noktalar arası kesintisiz ulaşıma imkân sağlayacak geometrik ve fiziki iyileştirmelerin yapılması olmuştur. Bu hedefe ulaşabilmek için gerek sektörel düzenlemeler gerekse altyapı çalışmalarıyla büyük başarılar elde ettik.

Asırların rüyası olan mega projelerin milletimizin hizmetine sunulduğunu görüyoruz. Ülkemizde kim taş üstüne taş koymuşsa hepsini saygıyla yâd ediyorum ve diyorum ki: Yasama organı denetim yollarını kullanmalıdır ama milletimizin geleceğine yapılan asırlık projeleri dünya hayranlıkla izlerken bizler de yapılanların hakkını verelim. AK PARTİ hükûmetleri döneminde yapılan asırlara iz düşürecek projelerimize zamanım el verdiği sürece kısaca değinmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; haberleşme sektöründe fiber altyapıyı 88 bin kilometreden 304.530 kilometreye çıkararak ülkemizin iletişim otoyollarını yaptık. Genişbant abone sayısını 20 binden 66,3 milyona, mobil abone sayısını 27,8 milyondan 77,1 milyona, 4,5G teknolojisini kullananların sayısı 60,9 milyona ulaşmıştır. Mobil abone başına düşen ses trafiği 67 dakikadan 441 dakikaya yükselmiştir. İnternet kullanım oranı -16-74 yaş grubu- yüzde 18,8 seviyelerinden yüzde 66,8 seviyesine, sektörün cirosu ise 2,9 kat artarak 42 milyara ulaşmıştır. İnternet teknolojilerinin güvenli kullanılması için Siber Güvenlik Kurulu oluşturularak eylem planları yayımlanmıştır. E-devlet kapısı kullanıcısı 34,6 milyon vatandaşımız 347 kurumun 2.298 hizmetinden yararlanarak kaybedildiğinde kazanılması mümkün olmayan “zaman” denilen sermayeden tasarruf sağlamıştır.

PTT Bankı kurarak halkımızın hizmetine sunduk. Ayrıca, banka şubelerinin bulunmadığı 1.770 yerleşim yerinde halkımıza hizmet vermektedir. On-line olarak hizmet veren 882 PTT merkezinden 4.529 PTT merkezine ulaştık.

Havacılık sektöründe 26 noktadan 55 noktaya uçuşlarımız çıktı. İç ve dış hatlarda toplam 103 noktaya uçarken -bir önce söylediğim, yurt içi- bugün iç hatlarda 55, dış hatlarda ise 296 olmak üzere, toplamda 351 noktaya uçulmaktadır. Taşınan toplam yolcu sayısı 34,4 milyondan 174 milyona, hava ulaştırma anlaşması bulunan ülke sayısı 81’den 169’a, sektörün cirosu 3,06 milyardan 70,24 milyara, sektörde istihdam edilen kişi 65 binden 192 bine çıkmıştır.

Türkiye, AK PARTİ hükûmetleri döneminde, hamdolsun, uydu fırlatacak seviyeye ulaştı. Haziran 2008’de TÜRKSAT 3A, Şubat 2014’te TÜRKSAT 4A, Ekim 2015’te TÜRKSAT 4B uyduları fırlatılmış olup faal olarak hizmet vermektedirler. 2020’de TÜRKSAT 5A, 2021’de TÜRKSAT 5B uyduları fırlatılarak hizmete sunulacaktır. Tamamen yerli ve millî olarak üretilecek olan TÜRKSAT 6A uydusunda ise aralıksız olarak çalışmalarımız devam etmektedir.

Denizcilik sektöründe kara listede olan Türk bayraklı gemilerin beyaz listeye geçişini sağladık. Türk bayraklı gemilerin tutulma oranı yüzde 17’den yüzde 5’e, deniz yoluyla seyahat eden yolcu sayısı 100 milyondan 148 milyona, deniz yoluyla taşınan araç sayısı 6,2 milyondan 13 milyona, tersane sayımız 37’den 79’a, Türk sahipli gemi filomuz 569’dan 1.547’ye, limanlarımızda elleçlenen yük miktarı 189,9 milyon tondan 430,2 milyon tona ulaşmıştır.

Demir yolu sektörüne gelince, yüksek hızlı tren, hızlı tren ve konvansiyonel hatlarımızdan işletmeye açılanların yanı sıra, demir yolu güzergâhlarımızda proje ve yapım çalışmaları hızla devam etmektedir. Yurdumuzun dört bir köşesini demir raylarla örmekle kalmayıp denizlerin altından da kıtaları tünellerle, çelik ağlarla birleştirdik. Bugüne kadar 213 milyon yolcunun taşındığı asırlık rüya Marmaray, mega bir demir yolu projesi olarak deniz yüzeyinin 63 metre altında halkımıza hizmet vermektedir. Ankara-Eskişehir-İstanbul, Ankara-Konya, Konya-Eskişehir-İstanbul arasında, ülke nüfusunun yüzde 33’üne hizmet eden yüksek hızlı tren hatlarımızla 34 milyon yolcuya hizmet verilmiştir. Ankara-Afyon-Uşak-Manisa-İzmir arası yüksek hızlı tren çalışmaları devam etmektedir.

Sayın Bakanım -seçim bölgem olan- Sivas-Ankara hızlı tren çalışmaları da eksiksiz olarak devam etmektedir. Tüm Sivaslı hemşehrilerim adına zatıalinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin ilanıyla 1923-1946 yılları arasında bütün imkânsızlıklara rağmen 3.764 kilometre, 1946-2003 yılları arasında yalnızca 945 kilometre demir yolu yapılmıştır. Ayrıca mevcut konvansiyonel hatlarda tren hızının yer yer 30 kilometre hatta altına düştüğünü görüyoruz; vagonların durup rayların yürüdüğü bir noktaya gelmiş, kaderine terk edilmiş bir demir yolu.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Demir yolları bir ülkeyi medeniyet ve refah nurlarıyla aydınlatan kutsal bir meşaledir. Demir yolları inşaatı siyaseti, hedeflerine ulaşmak için durmadan ve başarıyla tatbik edilmelidir.” sözlerine rağmen demir yolları, Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet hedefini unuturcasına maalesef ihmal edilmiş, uzun yıllar ray bağlantılarına anahtar değmemiş ve âdeta kendi kaderine terk edilmişti.

Malazgirt Zaferi’nde Sultan Alparslan gibi “Kefenimi giydim.” diyebilen Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2003 yılındaki talimatlarıyla demir yolları makûs talihinden kurtarılmak üzere yeniden devlet politikası hâline getirilmiştir. Türkülerimize konu olan “Kara tren gecikir, belki de hiç gelmez.” dönemi kapatılıp, yerine “Yüksek hızlı tren yetişir.” dönemi başlamıştır. 13 Mart 2009’da hizmete giren yüksek hızlı tren işletmeciliğinde dünyanın 8’incisi, Avrupa’nın 6’ncısı unvanını kazanan ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti, bizlere bu ilkleri yaşatan liderin adı Recep Tayyip Erdoğan, bu ilkleri yaşayan milletin adı Türk milletidir.

Kara yollarına gelince: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kara yolu koridorlarımız doğu-batı yönünde 5 akstan, kuzey-güney yönünde 18 akstan oluşmakta olup, yüzde 85-yüzde 90 oranında tamamlanmış diğer kesimlerde çalışmalar devam etmektedir. Özellikle D-100 ve D-300 aksları, Avrupa, Asya ve Orta Doğu arasındaki yük ve yolcu taşımacılığında diğer ülkelere karşı rekabet gücümüzün artırılması açısından büyük önemi haizdir. Doğu-batı, kuzey-güney koridorlarında 6.101 kilometre bölünmüş yol ağımızla yalnızca 6 ilimiz birbirine bağlıyken, 19.395 kilometre bölünmüş yol ilave edilerek bölünmüş yol ağımız bugün 25.496 kilometreye ulaşmıştır. Bölünmüş yolla bağlı olan 6 il sayısı 76’ya çıkmıştır.

4 Eylül 1919’da manda ve himayenin reddedildiği “ya istiklal ya ölüm” şiarının benimsendiği, Mustafa Kemal Atatürk’ün yüz sekiz gün ağırlandığı ve cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı, kongrenin yapıldığı şehir Sivas ile Malatya arası bölünmüş yolu da 2018’de bu kervana katılacaktır.

Ayrıca kara yollarında 7,5 metre genişliğindeki tek yol standardı tarihe karışmıştır. Yolların fiziki standartları yükseltilerek 10-12 metreye çıkarılmış, engeller aşılarak yüzlerce tünel inşa edilmiş, tünel uzunluğu 7 kat artarak 50 kilometreden 365,3 kilometreye çıkmış, 8.168 adet köprü ve viyadüğün yapımı tamamlanarak milletimizin hizmetine sunulmuştur.

Aralık 2002’de motorlu taşıt sayısı –ki Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunun hiçbir şekilde dünyada maddi değerine bugün ulaşıldığını tahmin etmiyoruz- 8,5 milyon civarında iken 100 milyon taşıt/kilometrede 5,72 olan can kaybımız Aralık 2016’da motorlu taşıt sayısı 22 milyon civarına çıkmasına rağmen 100 milyon taşıt/kilometredeki can kaybımız 2,17’ye gerilemiş, 2023’deki hedefimiz de 1’in altına inmektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1982’den itibaren aynı kurumlar ve Bakanlık bünyesinde mesai arkadaşlığı yaptığımız Sayın Ahmet Arslan’ı yakinen tanıyan biri olarak onun birilerine sorulması gerektiğini düşünüyorum. Buna “Kim?” derseniz, tersanelere, kıyı yapılarına, limanlara, deniz ve karadaki havalimanlarına, nehir ve deniz üzerindeki köprülere, demir yollarına, geçit vermeyen vadilere, aşılamayan dağlardan delik delik delinen dağlara, bölünmüş yollara, yıllara ve millete sorarsanız kim olduğunu size söyler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin diğer ülkeler tarafından imrenerek izlediği ve çoğunun hayalinde bile olamayan, birazdan Sayın Bakanımızın değineceğini düşündüğüm mega projelerimizi sizlerin değerlendirmesine sunmak istiyorum: Yavuz Sultan, Osman Gazi, 1915 Çanakkale köprüleri, Avrasya Tüneli, Ovit Tüneli, Marmaray, Kars-Tiflis- Bakü Tarihî İpek Yolu, İstanbul üçüncü havaalanı ki burada söylenildiği gibi değil, on defa ihaleye çıkılsa ülke adına, millet adına, millî bütçe adına öyle bir ihale bir daha gerçekleşemez, bunu da bütün samimi duygularımla ifade ediyorum.

Malumlarınız olduğu gibi saymakla bitiremeyeceğim birçok mega proje var. AK PARTİ’mizin başarılarla dolu iktidarları döneminde yapılan ve yapılmaya devam eden mega projeleri görmemezlikten gelemeyiz. Bunun en azından haksızlık olduğunu düşünüyorum. Gelecek nesillerimize miras olacak bu asırlık projelerin gensorularla gölgelenmesine asla gönlümüz razı olmuyor. Bu devasa eserleri ellerimiz alkışlamasa da gönüllerimizin alkışladığına da yürekten inandığımı ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Gazi Meclisin çıkardığı bütçelerde emeği olan ve bu bütçelerle kim taş üstüne taş koymuşsa veya koymaya çalışmışsa her dönemi saygıyla, minnetle, şükranla yâd ediyorum.

AK PARTİ Grubu olarak gensorunun gündeme alınmasına “hayır” oyu vereceğimizi belirtiyor yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.54

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

(11/17) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin gündeme alınıp alınmaması hususundaki görüşmelere devam edeceğiz.

Hükûmet yerinde.

Şimdi, söz sırası Hükûmette.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Ahmet Arslan’ı Hükûmet adına konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyoruz.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

Sayın milletvekilleri, hatibi kürsüye davet ettim. Lütfen yerlerimize oturalım, derin bir sessizlik bekliyoruz.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri Sayın Engin Altay ve arkadaşlarının hakkımda verdiği gensoru önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Meclis çalışmalarında başarılar dilerken özellikle Çukurca’da 2 şehidimiz var, şehitlerimize rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın Deniz Baykal’ın rahatsızlığı nedeniyle hastanede olduğunu biliyoruz. Kendilerine geçmiş olsun dileklerimizi özellikle ileterek acil şifalar diliyorum.

Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; ulaştırma altyapılarının ekonomik gelişmişliğin en önemli göstergesi olduğu hepimizin malumları. Bir ülkenin kalkınması ekonomik olarak, sanayisiyle, ekonomisiyle özellikle katma değer oluşturarak büyümesinin olmazsa olmaz lokomotifi ulaştırma, ulaşım ve erişim, bu da bir gerçek. Bu kapsamda, biz bu ülkenin ulaşabilmesi, erişebilmesi adına, 81 ilde yaptığımız projeleri bir an önce bitirmek ve insanımızın hizmetine sunmak adına Kamu İhale Kanunu dâhil olmak üzere, bütün mevzuatlar çerçevesinde özellikle saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenilirliği ve kamuoyu denetim ilkelerini, en önemlisi de kamu yararını gözeterek iş yapıyoruz. Bu konuda hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu itibarla, gensoru önergesinde yer alan ithamların doğru olmadığını, açıkça reddettiğimi başlangıçta ifade etmek isterim. Doğru bilgi ve analizlere dayanmayan, içerikten yoksun, çoğu maksatlı gazete haberlerine dayanılarak yapılan ithamlarla bir netice almak mümkün değil, bunu özellikle vurgulamak isterim.

Yine, bir yatırım yapıyorsanız bu, ya sosyal fayda sağlayacaktır, onun için yapıyorsunuzdur ya katma değer oluşturacaktır, onun için yapıyorsunuz. İşte, biz ister sosyal fayda ister katma değer oluşturması adına yaptığımız bütün yatırımların uzamaması, tahribatların oluşmaması ve katma değer oluşturması adına bir an önce bitirmek için yol alıyoruz. Nasıl mı? Nasılını ifade edeyim: 2002 yılından önce kara yolu sektöründe yatırım programındaki bir projenin ortalama bitme süresi on bir yıldır, şimdi dört yıl; denizcilik sektöründeki bir projenin, yatırım programındaki bir projenin bitme süresi ortalama otuz yıl, dikkatinizi çekerim, otuz yıl, şimdi dört yıldır; hele demir yolu sektörü, ortalama altı yılda bitiriyoruz. 2002 öncesini söyleyemiyorum. Niye söyleyemiyorum? Elli yılda yapılan 945 kilometre, yıl başına düşen 18 kilometre. Bir şey yapılmamış ki şu kadar sürede bitirilebiliyordu diyebileyim. Dolayısıyla çok zor bir coğrafyada olduğumuzu, yoğun ve şiddetli sismik alanların olduğu, yüzde 75 deprem kuşağında olan güzergâhlarda proje yaptığımızı, ülkemizi bir baştan bir başa bölünmüş yollarla bölerken, kuzeyden güneye ana koridorları oluştururken böyle bir coğrafyada çalışıyoruz ve bu coğrafyadan kaynaklı olarak da bazen öngörmediğiniz sonuçlar çıkabiliyor. İşte bu öngörmediğiniz durumlar ortaya çıktığında projelerin yarım kalmaması, tünellerin geçmişteki gibi çökmemesi, viyadüklerin bitebilmesi, yolların depremden ve heyelandan kaynaklı akıp gidip maliyetinin daha fazla artmaması adına bir an önce bu projeleri bitirmemiz gerekiyor ve buna göre hareket ediyoruz. Yine biliyoruz ki heyelanlar, seller, yer altı suları, göçükler, ölçülenden daha zayıf zeminler önceden öngörülemeyebilir çünkü 500 metrede, 1 kilometrede bir sondaj yapıyorsunuz, işe girdiğiniz zaman görüyorsunuz ki her 1 metresinde zeminin yapısı değişebiliyor. İşte böyle olunca da ihale ettiğiniz, başladığınız bir işte öngörmediğiniz şeyler çıkınca onları bir an önce bitirmek için istisnai yollara başvurmanız gerekir. Hastaneler yaparsınız, barajlar yaparsınız, büyük spor kompleksleri yaparsınız, bunların erişimini yapabilmek için de bunların bağlantı yollarını bir an önce yapmanız gerekir. Ve yine -Allah’a şükür eskisi gibi değiliz- ülkemizde birçok uluslararası organizasyon yapıyoruz, Antalya’da EXPO 2016, Samsun’da engellilere yönelik olimpiyatlar; işte bunlar için de bağlantı yollarını bir an önce yapmak gerekir. Bunları da elbette ki istisnai metotlarla yapmak gerekir. İstisnai metotlar Kamu İhale Kanunu’nun 21’inci maddesinde tanımlanmıştır. 21/(b) bu kapsamdadır, 21/(c) -güvenlik yolları- yine bu kapsamdadır. Ancak bilinmelidir ki 21’inci maddedeki ifadelerin tamamı 2003 yılında yürürlüğe giren Kamu İhale Kanunu’ndaki ifadelerin bizzat kendisidir. AK PARTİ hükûmetleri döneminde bir kelime dahi değişiklik yapılmamıştır.

Burada özellikle söylendi “Bu bir usul oldu, bu bir yol oldu.” diye. Usul olmadığını, yol olmadığını size birkaç rakamla ifade edeyim.

Son iki yılda yaptığımız ihale toplamı 4.440. Belki de birilerinin seksen yılda yaptığı (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ve bu 4.440 ihaleden sadece 139’u bu yöntemle yapılmıştır.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Seksen yılda yapılanları sattınız!

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Ve yine dendi ki: “Efendim, birilerine pasta dağıtıyorsunuz, birilerine peşkeş çekiyorsunuz.”

Değerli arkadaşlar, 21’inci madde kapsamında 139 ihale yapmışız, 139 ihaleye 362 farklı firma davet etmişiz, 362. Ve bunların 109 tanesi bu ihaleleri kazanmış. Öyle, 3’tü 5’ti, aklınızdan geçeni, gönlünüzden geçeni bize mal etmeyin.

Ve değerli arkadaşlar, özellikle bu yöntemle yapılan ihalelerde fiyat dışı unsunlar çok önemlidir. Davet ettiğiniz her firmanın 100 tam puan alması lazım fiyat dışı unsurlardan. 100 tam puan alır, sonra fiyatları kıyaslarsınız.

Ve yine bir ifade geçti, dendi ki: “Pasta.” Doğrudur. Biz pastadan pay almanın peşindeyiz ama hangi pastanın? Üç saatlik, dört saatlik uçuşla 35 trilyon dolarlık gayrisafi yurt içi hasılası olan 1,5 milyar insana erişiyoruz. Bu 1,5 milyar insanın 7,5 trilyon dolar ticareti var. Ve bu 7,5 trilyon dolardan, taşımacılıktan kaynaklı o büyük pastadan pay almak istiyoruz. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Kim adına? Elbette ki ülkemiz adına. Elbette ki insanımız adına.

Hangi coğrafyada? Bin yıldır bu coğrafyada milyonlarca şehit vermişiz. Ve bu topraklar bize vatan olarak bırakılırken 15 Temmuzda olduğu gibi şehit kanıyla sulanmış. Niye? Çünkü Asya ile Avrupa arasında köprü konumunda, çok önemli, çok değerli bir coğrafyaya sahibiz ama bunu sadece coğrafya öğretmenlerinin söylediğiyle kabullenir ve orada kalırsanız o zaman bu coğrafyanın hakkını vermezsiniz, ecdadı da -bu coğrafya uğruna kanını dökerek şehit olması adına- yâd etmemiş olursunuz. İşte, ecdadı doğru yâd etmek üzere bu ülkeyi mamur etmek lazım, imar etmek lazım, kalkındırmak lazım. Onun da yolu, bu coğrafyanın hakkını vererek dünya taşımacılık pastasından yeteri kadar pay almaktır. Bizim de yapmaya çalıştığımız budur. Bunun için, on bir yılda değil dört yılda proje yapıyoruz. Bunun için, demir yollarını kaderine terk etmeyip devlet politikası hâline getirdik ve bunun gereğini yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, yine gazete ifadesi: Efendim, geçerli olmayan belgelere ihale veriliyormuş. Kimin haddidir, kimin hakkıdır? Bu kapsamda birçok firmayı eliyoruz. Yol belli, merci belli. Kamu İhale Kurumuna gider, idare mahkemesine gider, Danıştaya gider ve birçok firma da gidiyor. Sonra, kararları baş göz üstüne, onların verdiği kararlar çerçevesinde biz gereğini yapıyoruz. Gazete şöyle yazdı diye, falan kez böyle dedi diye, onların dediğine göre hareket edemeyiz. Deminden beri burada ne konuşuldu? Hukuka uyacaksınız, kanunlara uyacaksınız, vatandaşın hakkını savunacaksınız. Bizim tam da yaptığımız budur. O yaygara koparanlar bunun dışında bir yol bekliyorlar bizden, bunun dışında bir yöntemle hareket etmemizi bekliyorlar bizden. Kusura bakmasınlar, o yolda, o yöntemde biz yokuz.

Ve AK PARTİ hükûmetleri olarak bugüne kadar, on dört yılda ulaştırmaya, denizciliğe, haberleşmeye, demir yollarına ayırdığımız para tam 360 milyar Türk lirası. Bunun yaklaşık 100 milyarı kamu-özel iş birliği. Niye kamu-özel iş birliği? Kamunun ağır iş yapma yönteminden… Özel sektör dinamiğini kullanmak, projeleri bir an önce bitirmek, milletin hizmetine sunmak için seçtiğimiz bir yol, onun için bu yol. Ve bunu yaparken ne yapmışız, size örnekler vereyim: 6.101 kilometre bölünmüş yol. Değerli arkadaşlar, 3 katından fazla, tam 25.500 kilometreyi bugün itibarıyla geçmiş durumdayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve hedeflerimiz var, 2023 hedeflerimiz var. “36.500 kilometreye çıkacağız.” diyoruz. Ama biz, birileri gibi sadece söylemiyoruz, yapmayacaksak söylemiyoruz ama söylüyorsak yapıyoruz. İşte, söylediğimizi yaptığımızın ispatı: 15 bin kilometreyi çok geçtik, 25.500’e geldik, Allah’ın izniyle 36.500’e gideceğiz.

Otoyollar da aynı şekilde; sıcak asfalt da aynı şekilde, köprüler de viyadükler de tüneller de aynı şekilde. Tüneller demişken size bir örnek vereyim değerli arkadaşlar. Herkes Bolu Tüneli’ni biliyor, on yedi yıl… Bitirmek kime nasip oldu? AK PARTİ hükûmetlerine.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Ülkeyi bitirdiniz, ülkeyi!

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) - Bir örnek daha vereyim, bir örnek daha, değerli arkadaşlar, bir örnek daha. Sivas’ta Tecer-Kangal demir yolu yapılıyor, 5.473 metrelik bir tünel var. Bu tünel ne zaman başlıyor biliyor musunuz? 1973’te bu tünel başlıyor. Tam 22 hükûmet kuruluyor, farklı 14 başbakan görev yapıyor, 6 Cumhurbaşkanı görüyor bu proje, 17 vali görüyor bu proje. Bunların 5’inde Başbakanlık CHP’de, DSP’de, SHP’de. Bunların 4’ünde de hükûmet ortağı bunlar; 9 hükûmet CHP’de olmak üzere -bu düşüncede olmak üzere- 23 hükûmet görüyor. Bitirmek kime nasip? Elbette ki her işte olduğu gibi AK PARTİ’ye nasip. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bir örnek daha vereyim. Seksen yılda bu ülke 50 kilometre tünel yapmış. AK PARTİ hükûmetleri döneminde toplam yaptığımız tüneli söylemeyeceğim, Değerli Komisyon Başkanımız, Milletvekilimiz söyledi. Sadece bu sene, sadece bu sene bitirdiğimiz tünel miktarı 68 kilometre. AK PARTİ bu, AK PARTİ dönemindeki Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı bu ve bu Bakanlık mensuplarının yaptığı bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Elbette ki çalışma arkadaşlarımızla dün de gurur duyuyorduk, bugün de gurur duyuyoruz, yarın da gurur duyacağız.

Peki, bunları yaparken, hani kamu yararı var ya, hani sosyal fayda var ya, ne yapıyoruz? Elbette ki insanımızın hayatını rahatlatıyoruz, kolaylaştırıyoruz.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Yolsuzlukla ilgili sorulara yanıt verin Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Bizim amacımız, 80 milyonun hayatını kolaylaştırmak ve bu ülkeden medet uman dünyadaki mazlumların, mağdurların hayatını kolaylaştırmak, onun için ekonomiyi büyütmek, onun için katma değer oluşturmak.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Ülkeyi bitirdiniz Sayın Bakan, ülkeyi.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Sadece bir yılda kara yollarında zaman tasarrufundan kaynaklı parasal tasarrufumuz 10 milyar 656 milyon Türk lirası, yakıt tasarrufumuz 1 milyar 732 milyon litre ve bundan kaynaklı akaryakıt tasarrufu 6 milyar 351 milyon, emisyon salımından yaptığımız tasarruf 3 milyon 250 bin ton; üst üste koyarsanız 17 milyar Türk lirası. Bu 17 milyar Türk lirası karşılığında ne yapıyoruz? Bu kadar parayla ülkenin her yerinde yollar yapıyoruz. Niye yapıyoruz? İnsanımızın hayatını kolaylaştırmak, ekonominin önünü açmak için yapıyoruz.

Geleyim özellikle demir yolu sektörüne. Demir yolu ihmal edilmiş. Cumhuriyetin ilk yıllarında yılda ortalama 130 kilometreye yakın yol yapılırken sonraki elli yılda demir yolu kaderine terk edilmiş, AK PARTİ hükûmetlerine kadar yılda ortalama 18 kilometre yapılmış.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Hâlâ öyle, hâlâ öyle.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Bakan, iddialara cevap ver. Boş konuşma, iddialara cevap ver.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Şimdi yılda 138 kilometre yapılıyor, 138 kilometre. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Hakkınızda iddialar var, onlara cevap verin.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Ve söyleyeyim bir şey daha: Bu ülke artık yüksek hızlı tren işletmesi kurup bu ülke… (CHP sıralarından gürültüler)

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – CHP’ye saldırma.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bir saniye…

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Hakkınızda iddialar var, onlara cevap verin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Zamanımdan gitmesin Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Ayaktaki sayın milletvekillerinden de yerlerine oturmalarını istirham ediyorum. Sayın Bakanın insicamını bozmayalım lütfen.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Daha söyleyebileceğim çok şey var Başkanım, zamanımdan gitmesin.

Demir yollarını kaderine terk etmedik, sinyalli hâle getirdik, elektrikli hâle getirdik, Marmaray’la denizin altından birbirine bağladık ve 30 Ekimde “asrın projesi” denen…

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – “Yolsuzluk yapmadım.” de, “Göz yummadım.” de. Bunları anlatma, iddialara cevap ver.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – …bu ülkeyi kalkındıracak olan Bakü-Tiflis-Kars hizmete giriyor; herkes davetlidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Havacılık sektöründen bahsedeyim mi? Hatay’da havalimanı, Iğdır’da havalimanı…

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sıkıştığın zaman CHP’ye vur. İddialara cevap ver, iddialara!

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Oraya geleceğim.

…Bingöl’de havalimanı, Şırnak’ta havalimanı kimin yaptığı işler? Sizin yaptığınız işler. Ne olmuş? Milleti kandırmışsınız, yatırım programına almışsınız, bir kamyon taş dökmüşsünüz, orada bırakmışsınız. Bunları kim bitirdi? Bunları AK PARTİ hükûmetleri bitirdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunlarla da yetinmedi, Türkiye'yi dünyanın havacılık merkezi yaptı, onun için de dünyanın en büyük havalimanını yapıyor. (CHP sıralarından gürültüler)

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – İddialara cevap ver! “Üçüncü havalimanında yolsuzluk yapılmadı.” de

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, şu gürültüyü keser misiniz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sizi usule davet ediyorum, lütfen müdahale etmeyelim.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – İşte sizin sorunuza cevap vereyim. Deniyor ki: “4,5 milyar euro birilerine bağışlanmış.” Bu 4,5 milyon tane bin euroymuş. Unutmayın, bundan kaynaklı yirmi beş yılda 22 milyar dolar gelir elde edeceğiz; 22 milyar dolar, tam 22 milyon tane bin dolar. Ve bir şey daha, 10,5 milyar euroluk bu proje yapılacak ve bu proje kimin için yapılıyor? Bu ülke için yapılıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Türk Hava Yollarında 5 milyar zarar var. 11 milyar dolarlık uçağı niye aldınız Sayın Bakan?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Diğer yap-işlet-devret’lerde olduğu gibi yaptık, bitirdik, işletme hakkını verdik; 10,5 milyar dolar gelir elde ettik. Bu da aynı şey olacak, hiç şüpheniz olmasın. Dünya çekemiyor onu anlıyorum. Niye? Onların pastasından pay alacağız ama Türkiye'de birilerinin çekememesini, kusura bakmayın, hiç anlamıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Bakan, iddialara cevap ver!

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Kot düşürmüşüz. Evet, kot düşürmüşüz. Sözleşme diyor ki: “Uluslararası havacılık kuralları gereği havalimanında bir değişiklik yapılması gerekiyorsa, bir kot düşüreceksen bunun gereğini yap, günün sonunda yapıma ilişkin hesaplar bittiğinde otur, hesaplaş, alacağın varsa al, farkın varsa ver.” Merak etmeyin, biz işimizi takip ediyoruz, milletimiz adına takip ediyoruz. Bu konuda hiç ama hiç şüpheniz olmasın.

Efendim, sözleşme imzalanmadan temel atılmış. Arkadaşlar, sözleşme 19/11…

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Bu iddialar ne peki?

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Ya, iddialarla ilgili hiç konuşmadınız.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Bakan, iddialarla ilgili konuşun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bu kadar gürültüde…

BAŞKAN – Arkadaşlar, hayırdır ya, niye öyle bağırıyorsunuz? Lütfen ama… İstirham ediyorum.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Değerli Başkanım, merak etmeyin, beni dinleyenler dinliyor, dinleyebilenler zaten dinliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Sayın Bakan, iddialarla ilgili yanıt ver, iddialarla ilgili.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Sözleşme 19/11/2013’te imzalanmış, temel atılmış.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Bıktık Osmangazi’de soyulmaktan, bıktık!

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Bu şartnamede diyor ki: “Özellikle kredi bulunduğu andan itibaren yer teslimi ve süreç başlar.” Hiç merak etmeyin, diğer bütün işlerde olduğu gibi bu işlerde de kurallara uyarak gidiyoruz. Hiç şüpheniz ama hiç şüpheniz olmasın.

Yine, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü de ihmal etmiştiniz yıllarca. AK PARTİ’yle birlikte, miadı dolan, ömrü dolan projeyi tekrar komple yeniledik, yüz yıl daha kullanılabilir hâle getirdik. (CHP sıralarından gürültüler) Bununla ilgili de yöntemi bekleyeyim, gazeteci ne diyecek ona bakayım, bilmem kim ne diyecek ona bakayım diye yol yürüme şansımız yok. İşin gereğiyse bu yöntemi kullanırız. Az önce rakamları verdim, kanun bu hakkı veriyor, diyor ki: “Beklenmedik şeyler çıkarsa işi bir an önce bitirmek için bunun gereğini yap.”

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yolsuzluklar için söyleyeceğin yok mu Sayın Bakan?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Çukurca’da, Dağlıca’da bugün şehitlerimiz var. “Çukurca, Dağlıca’ya asfalt yol yap, teröristin orada patlayıcı patlatıp askerimizi şehit etmesini engelle.” diyor. İşte, onun için, o yolu da ben bu yöntemle yaptım. Bunun gibi birçok yolu yaptım, birçok yerde “Hendek kazıyoruz.” deyip çukurlar kazdılar, bu milletin başına bela olmak istediler. İşte, o çukurları da kapatmak bize düştü. Elbette ki acil yapmamız gerekiyordu, yaptık.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Cengiz İnşaat kaç kat büyüdü Sayın Bakan, Cengiz İnşaat kaç kat büyüdü? Adalet Bakanı bile artık isyan etti. Kaç kat büyüdü?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Değerli Vekilim İsmet Bey, sorularınızın cevabı var ama hakkınızı helal edin, direkt verebilirim.

Sayın Dora’nın, özellikle söylemiştim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Efendim, bu doküman herkese verilmiyor. 2002’de neyse bugün de o.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yolsuzluklarla ilgili bir şey söylemediniz Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen tamamlayın.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Sayın Başkanım, sadece bir dakika istirham ediyorum.

OHAL’le ilgili de konuşuldu, efendim, “Bunları OHAL’e dayanarak mı yapıyorsunuz?” Dün de yapıyorduk, bugün de yaparız, yarın da yaparız. Ama ne için? Bu milletin menfaati için, kamu yararı için, bu ülkenin kalkınması için. Ama hiç şüpheniz olmasın… Sayın Dora söyledi, dedi ki: “3 tane teklifle…”

Değerli arkadaşlar, bu ihalede bugüne kadar 6’dan az firma çağırdığımız yok, 7, bazen 10 firma çağırıyoruz. Bunların yüzde 100 yeterlilik alması gerekiyor ve rekabet içerisinde, şeffaflık içerisinde ihaleyi kazanması gerekiyor. Kazanırsa bu işi yapar. Bu konuda hiç ama hiç şüpheniz olmasın.

Yine, TELEKOM’la ilgili bir sürü itham vardı, onlara cevap verecektim, veremedim. Dün bir soru sorulmuş. “Sorulara cevap vermiyorsunuz.” deniliyor ama Değerli Öztrak, sorulara cevap vermiyoruz değil, soru soruluyor, cevap almadan açıklama yapılıyor. TELEKOM Genel Müdürünün 60 danışmanı varmış, altında 60 tane araç varmış. Haşa!

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Sorulara cevap vermiyorsun Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – PTT çok büyüdü ya, çok büyüyor ya, böyle ithamlar… Özel sektörün rakiplerimizin ithamlarına gelip bizimle ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – …ithamda bulunmayın. Sadece 3 danışman var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ayıp yapana, söyleyene; ayıp!

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Kusura bakmayın da büyüyen bir kurumda da elbette ki 3 danışman olacak çünkü yüz akı kurumumuz bundan sonra yüz akımız olmaya devam edecek diyorum. Takdirlerinize bırakıyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arslan.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Erdoğdu.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, önerge sahiplerinin düzenlediği gensoru hakkında “gerçeğe aykırı, asılsız ve mesnetsiz iddialar” diyerek önerge sahiplerine ve bize sataşmada bulundu.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Ne diyecek? Tabii ki öyle diyecek.

BAŞKAN – Bir dakika, şahsınıza yönelik bir şey söyledi mi?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Evet, önergeyi hazırlayan biz olduğumuz için.

BAŞKAN – “Önergeye katılıyorum.” diyecek hâli yok zaten.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, “asılsız ve mesnetsiz” diyerek, “asılsız ve mesnetsiz haberler” diyerek…

BAŞKAN – Tamam da… Yani şimdi, önergeyle ilgili, bakın, şu değerlendirmeyi yapabilir gruplar: Kimisi katılır, kimisi katılmaz. Önergeyle ilgili beyanlar... Ama sizin şahsınıza yönelik bir sataşma varsa isminizi zikrederek, hayhay, ben size söz vereyim Sayın Erdoğdu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var tabii, var; “önergeyi hazırlayanlar” dedi.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Önerge sahipleri adına konuştuğumdan “asılsız ve mesnetsiz” diyerek şahsıma sataşmıştır.

BAŞKAN – Sizin beyanlarınıza mı öyle dedi?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Evet efendim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çarpıttı yani, çarpıtarak söyledi Sayın Başkan.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, “asılsız ve mesnetsiz” eğer sataşma değilse…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Grup adına mı, şahsı adına mı?

BAŞKAN – Bakın, hayır, önergeyle ilgili demişse ben kalkıp da bütün önerge imza sahiplerine ayrı ayrı söz veririm o zaman. Böyle bir şey yok.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hayır, hayır, hepsi için.

BAŞKAN – Şahsınıza yönelik böyle bir şey varsa buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklara baksaydınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim lütfen.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın (11/17) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz Sayın Bakan hicap duyar diye düşünürken burada bağıra çağıra “Gerçeğe aykırı, asılsız, mesnetsiz.” dedi. Söylediğimiz her şey Sayıştay raporlarından, belini kırdığınız Sayıştay raporlarından. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan burada bağırıp çağırıyor. Hiç bağırıp çağırmaya gerek yok.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Bağırıp çağıran yok!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Sakince iddialara cevap vermek lazım.

İkmal ihalelerinden bahsettim. Devlet Demiryollarında ve Karayollarında hepinizin bildiği ikmal ihaleleriyle fiyatlar bu kadar yükselmiş midir? Yükselmiştir; Sayıştay raporunda yazıyor, yükselmiştir. “21 ve (a) maddesini kullandık...” Bu istisna madde, genel madde değil. Bana ihale bilgisi veriyorsun. Madem bu kadar iyi biliyorsun ve kendine güveniyorsun, niye yazılı soru önergelerine cevap vermiyorsun?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Sen” diye konuşma.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Niye saklıyorsun? Niye ihale kayıtlarını bu Maliye Bakanı gizleyip duruyor? Onu geç.

Geldik üçüncü havalimanına. Bağırıp duruyorsun. Kaç metreye yaptınız? 90 metreye yaptınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan... Böyle bir usul yok Sayın Başkan. Oraya hakaret etmeye çıkmadı. Lütfen uyarır mısınız.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Kaça indirildi? 60 metreye. Zarar ne kadar? 2,5 milyar avro. Bu diyor ki: “2 milyara yakın.” Hayır; 2,5 milyar avro halkın cebinden alınıp müteahhitlerin cebine konuldu. Bir şey diyebiliyor musun? 90 metre miydi? 90 metreydi. İndirdin mi ihale sonrasında 60 metreye? İndirdin ihale sonunda 60 metreye. Böyle ihale mi olur? Olmaz. Ne zaman yaptın ihaleyi? Mayıs 2013’ün başında. Ne zaman yer teslimi? İki sene sonra. Niye? Orman Bakanlığının izni yokmuş. Olur mu arkadaşlar böyle bir şey ya? İhale yapacak “Orman Bakanlığının izni yok.” diyecek -aynı tarafta Orman Bakanı oturuyor- iki yıl geç teslim edecek, iki yıl geç teslim ettiği için de iki yıl fazla işletecek. KDV dâhil toplam 26 milyar ihale bedeli var, 2 milyar avro da oradan cebine koyacak; 4,5 milyar avro burada buharlaşacak sadece bir yolsuzlukla. Burada alkışlayacaksınız.

Ayıptır! Yazıktır! Günahtır! (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sakin, sakin, sakin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Elitaş...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük'ün denetimle ilgili konusunda, Anayasa'nın 99’uncu maddesi gereğince verilmiş bir gensoru var. Gensorunun nasıl görüşüleceği Anayasa'da yazıyor, o çerçevede görüşme yapıyoruz. İddiada bulunan arkadaşlarımıza karşı Sayın Bakan kendisini savundu. Sonuçta, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri bu konuda karar verecekler. O karar, iddiası bulunan arkadaşlar ile savunma yapan veya konuyla ilgili görüşlerini beyan eden bakan konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi esastır. Burada biraz önce konuşma yapan kişinin, sadece Sayın Bakan iddialara katılmadı diye sataşmadan söz alması usullere aykırı bir davranıştır…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Canım ne alakası var?

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Sizin çoğunluğunuz var diye kimse bir şey söylemesin, öyle mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …çünkü orada bir iddia var, burada iddiaya karşı bir kurum var.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Kimse konuşmasın; indir indir, kaldır kaldır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu sonuçtaki tek hâkim, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Lütfen, oylamaya geçelim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) – Sayın Başkan, sataşma var.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Arslan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan, belki benden sonra ikisine birden cevap vermek istersiniz.

Sayın Başkanım, şimdi, bir kez Sayın Elitaş’ın riyaset makamına istikamet dayatmasına gerçekten fevkalade şaşırdım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur mu? İç Tüzük konuşuyorum ben, usule uygun davranıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkincisi…

BAŞKAN – Buraya kimse istikamet dayatamaz, ne iktidar ne muhalefet. Başkanlık Divanı gündemine hâkimdir, gündemi doğru bir şekilde, İç Tüzük’e uygun bir şekilde yönetir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Arkandayız Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Niye usul tartışması açıyorsun sık sık?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, size istikamet dayatılmasına karşı yaptığınız had bildirmeye iktidar partisi grubunun verdiği destek gözden kaçmadı. Ama şunu söyleyeyim ben: Biraz önce Sayın Bakan çıktı. Siz bu Meclisi adilce yönetmeye yemin etmiş bir kişisiniz. Çıkıyor orada ve diyor ki: “9 kere bakanlık yaptınız CHP olarak, yatırım planına aldınız, taş dökmüşsünüz, milleti kandırmışsınız.” Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliğine saldırıyor. Şimdi, bu, gensoru görüşmesi diye bu açık saldırıya cevap verme hakkımız yoksa ben hiçbir şey söylemeyeceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, olur mu öyle bir şey?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Beş saat versin Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakanın “CHP olarak yatırım planına almış, milleti kandırmış, taş dökmüş, kaçmışsınız.” sözüne Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına cevap vermek istiyoruz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Zabıtlara bakın Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Öztrak…

BAŞKAN – Sayın Öztrak, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

2.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın (11/17) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, tabii anlamadığım nokta şu: Bu cumhuriyeti kurmuş olan, bir harabeden yepyeni bir cumhuriyeti ortaya çıkarmış olan bir partinin yaptıklarına bu lafları etmeyi ben Sayın Bakana hiç yakıştırmıyorum. Yani Sayın Bakana göre kendi dönemlerinde her şey yapıldı ama kendi dönemlerinden önce hiçbir şey yoktu.

Sorayım Sayın Bakana: Kaç köprü yaptınız?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Binlerce.

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Kaç tane köprü yaptınız? Sizden önce kaç köprü vardı? Bu hesaplara girersek bu hesapların altından kalkamayız.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kalkarız, kalkarız.

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Eğer göreve talipseniz bu görevin gereğini en iyi şekilde yapacaksınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen; Sayın Bakan cevabını verir, lütfen.

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Yaptıklarınız için biz de “Yapandan da yaptırandan da Allah razı olsun.” diyeceğiz ama bunu yaparken millete hesap vereceksiniz. Milletin vergilerini nereye harcadınız? Nasıl yaptınız? Niye normal usulleri kullanmadınız da kalktınız istisnai usullerle yaptınız? Niye bu senenin başından bu yana yüzde 200’e yakın bir oranda kanunun 21/b maddesi kapsamında yapılan işler artıyor? Yüzde 150, bunun nedeni ne? Ya hiçbir analiz yapmadan, gerekli proje değerlendirmesi yapmadan bu işlere giriyorsunuz, ondan sonra önünüze ne çıkarsa -istim arkadan gelsin misali- olağanüstü hâle sığınıyorsunuz ya da Sayın Bakan hakikaten burada bu ihaleleri adrese teslim etmek için özel bir çaba gösteriyorsunuz.

Onun için söylüyorum, buna cevap vermediniz. Geldiniz burada sadece “Şunu yaptık, bunu yaptık.” dediniz ama bu dediğime cevap vermediniz. Biz buna cevap vermenizi istiyoruz, biz millet adına, milletin vergisi nereye gidiyor bunu denetlemek istiyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) – Efendim, sataşma var her ikisinde de bizzat şahsıma.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bakan okumaya hangi yoldan geldi o zamanlar, AKP mi yaptı?

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Bu sefer cankurtaran treni mi oldun…

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen dinleyelim.

Buyurun Sayın Bakanım.

3.- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ile Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; gensoru önergesinin gerekçesinde şöyle bir cümle var: “…firmaların kamu ihalelerine girebildiği…” Pardon, cümleyi daha… “İş bitirme belgelerinde birtakım usulsüzlükler olduğu, bu firmaların birtakım ihalelere girdiği kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.” deniyor. Ben buna ne diyeceğim? Elbette ki yalan da diyeceğim, düzmece bilgi de diyeceğim; bu bir.

“Bağırarak konuşuyorsun.” Evet, bağırarak konuştum, niye? Çünkü benim ne söyleyeceğim saygılı bir şekilde dinlenmeden her yerden bağırma geldi. Bağırmaya ne diyecektim? Bekleyip de yirmi dakikanın öyle mi dolmasını bekleyecektim? Kusura bakmayın, elbette ki sesimi yükselterek konuştum, bunu söyleyeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Sayın Bakan, 3’üncü havaalanına bir gelir misiniz?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Taş dökme örneğine gelince… Ordu-Giresun Havalimanı’nda “Gülyalı” denen yerde gerçekten de tam dediğim yapılmış, taş dökülmüş, bırakılmış, gidilmiş. Birçok balıkçı barınağında taş dökülmüş, bırakılmış, gidilmiş. Bugün bildiğim şeyler değil; oraların Genel Müdürlüğünü yaptığımda, siyasi otoritenin “Kamu menfaati çerçevesinde bu projeleri bir an önce bitir.” talimatı verdiğinde de incelediğimde bunu görmüştüm, bugün de bunu görüyorum.

Her bir soruya tek tek cevap verme şansım var ama Başkana başında da söyledim, bana yirmi dakika verirseniz, kusura bakmayın, ulaştırma alanında yaptıklarımızı ve gerekçelerimizi yirmi dakikaya sığdırabilme şansımız yok.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sadece sorulara yanıt verseydiniz yeterdi.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Bütün bu yaptıklarımızı vatandaşın hizmetine bir an önce sunabilmemiz, kamu menfaatini sağlayabilmemiz için istisnai yöntemin bize verdiği hakları kullanıyoruz ama biliniz ki oranları verdim, 4.440’ta 139. Büyük iş yaparsanız, büyük projeler yaparsanız elbette ki yaptığınız projelerin de rakamları büyük olur.

Saygıyla arz ediyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Yolsuzluklar da büyük olur Sayın Bakan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- GENSORU (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, kamu ihaleleriyle ilgili kanuni sorumluluğunu yerine getirmediği ve kamunun zarara uğratılmasına sebebiyet verdiği iddiasıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/17) (Devam)

BAŞKAN - Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler böylece tamamlanmıştır.

Şimdi gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunuyorum: Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.46

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Söz vereceğim, bitireyim inşallah.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VIII.- SEÇİMLER

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

BAŞKAN – Şimdi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 14/7/2017 tarihinde boşalan 2 üyelik ile 4/11/2017 tarihinde boşalacak 1 üyelik için 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 35’inci maddesi gereğince toplam 3 üye seçimi yapacağız. Üst Kurulda 14/7/2017 tarihinde boşalan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 2 üyelik için Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunca 4, Üst Kurulda 4/11/2017 tarihinde boşalacak ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca 2 aday gösterilmiştir. Adayların adları birleşik oy pusulası şeklinde düzenlenmek suretiyle bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla seçimde aday listelerinden en çok oy alan adaylar seçilmiş olacaktır.

Şimdi adayların adlarını soyadı sırasına göre okuyorum:

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından gösterilen adaylar: Mustafa Hançerkıran, Şevket Sarıcaoğlu, Ebubekir Şahin, Taha Yücel

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından gösterilen adaylar: İlhan Taşcı ve Ali Taştan

Sayın Önder, sizin bir söz talebiniz var, oylamaya geçmeden önce buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, yapılacak oylamayla Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Halkların Demokratik Partisinin hiç üyeliğinin kalmayacağına ve bu durumun yasaya aykırı olduğuna ilişkin bir açıklaması

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, bu oylama yasaya aykırı bir oylama. Dolayısıyla HDP Meclis Grubu olarak bunu tekrar Meclis Başkanlığına iade etmenizi istiyoruz, talebimiz budur çünkü yasaya aykırı bir durum söz konusudur, şöyle ki: 6112 sayılı RTÜK Yasası’nın 35/2’nci fıkrasında aynen şöyle yazıyor: “Seçim için, siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı aday gösterilir.” Şimdi, hatırlayalım: 2005 yılında çıktı bu yasa ve ikişer yıl arayla, tekli yıllarda üye yenilemesi yapılıyor. 2011 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin 326 vekili vardı, CHP'nin 135, MHP'nin 53 ve bizim 31 üyemiz vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum.

Tamamlayalım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – 2 üyelik için 2011 yılında -3 üyelik boşalmıştı- seçim yapıldı Meclisin açılışında, biz o sırada boykot etmiştik, ekim ayında bizim gelişimiz beklendi ve RTÜK üyemiz bizim… Dört ay sonra bize tanınan, yasayla tanınan kontenjan kullanılmış oldu.

Şimdi, akabinde 25’inci Dönemde Meclis şöyle bir inisiyatif kullandı, burası önemli Sayın Başkan, çünkü söylediğimizin mesnedi aslında burada yatıyor. MHP ile biz, bu çarpan D’Hondt sistemiyle yapılan oranlamada eşit durumdaydık. Bu gibi durumlarda Meclis içtihadı -komisyon seçimi, diğer seçimler, diğer seçimlerde izlenecek yol ve usuller- emsal alınır. Ve kurayla belirlenmesine gidilebilecekken Meclis Genel Kuruluna sunuldu, Sayın İsmet Yılmaz da Meclis Başkanı seçilecekti, Milliyetçi Hareket Partisinin oylarına ihtiyaç vardı ve Mecliste AK PARTİ’lilerin oylarıyla bu üyelik Milliyetçi Hareket Partisine verildi.

Şimdi, bunun hangi partiye verilmiş olmasının önemi yok. Burada önemli olan Meclis inisiyatif kullandı, yani dedi ki: “Ben oylayarak belirleyeceğim.”

Gelinen duruma bakalım: Bizim 31 milletvekilimiz varken RTÜK’te 1 üyemiz vardı, şimdi bunun iki katı milletvekilimiz var ve RTÜK’te üyeliğimiz kalmayacak; bu bir iktidar operasyonuydu. Nasıl oldu, kısaca onu da arz edeyim, ondan sonra talebimize karşılık verin.”

BAŞKAN – Talebinizi, evet.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – O da şöyle oldu: CHP’li ve AK PARTİ’li üyelerin temmuz ayında görev süreleri doluyordu.

RTÜK Yasası aynen şöyledir: “Görev sürelerinin dolmasına iki ay kala…” diye başlar ve bir zaman koyar. İstisnaları vardır, “Meclis açık değilse, Meclis açılır açılmaz bu oylama yapılır.” denilir ama biz 27 Temmuza kadar Meclisi çalıştırdık. Dört aydır, beş aydır, RTÜK 2 üye eksiğiyle çalıştırıldı, 7 kişiyle karar alıyorlar. Bu, RTÜK’te oy nisabını ele geçirme operasyonudur. Dört ay bu seçim usulsüz olarak yapılmadı, yasa ihlal edildi. Bir ara “Yasayı değiştireceğiz.” dedi iktidar, ona dönük de bir şey yapmadı.

Şimdi, geliyoruz, niye böyle yapıldı? Çünkü Halkların Demokratik Partisi kontenjanından üyenin görev süresi 5 Kasımda bitecekti, onu da beklettiler. Eğer öbür türlü olsaydı onların yerine seçim yapılacaktı, şimdi yeniden bir seçim yapıldığında, bu üyelik Halkların Demokratik Partisine düşecekti. Hiçbir polemik yapılmayacak kadar net bir veriden bahsediyorum.

Bu, kamusal alandan, siyaset alanından, Meclisten HDP’yi, HDP’nin temsil ettiği değerleri tasfiye etme girişimidir, bunu kabul etmiyoruz ama bütün bunlardan öte de bir tenezzül meselesidir, bunu da ayıplıyoruz. Yapılan işlem yasa dışıdır, sizden bu işlemi Başkanlığa tekrar iade etmenizi talep ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Önder.

Tabii, Meclis Başkanlık Divanı, gündemdeki bir konuyla ilgili önüne gelen bir konuyu görüşmekle mükellef, onu iade etme şansı şu an itibarıyla yok. Kaldı ki RTÜK temsil oranları ölçeğinde belirleniyor, yani grupların milletvekili sayısı oranında belirlenen nisap üzerinden bu iş görülüyor. Sadece RTÜK’te değil, Kişisel Verileri Koruma Kurulu, komisyonlara üye seçimleri, Başkanlık Divanı seçimleri hep aynı hesaplama yöntemleriyle yapılıyor.

Bahsettiğiniz gibi, 2015 Haziranından sonra milletvekili sayısı eşit olunca her 2 siyasi partiye mensup olan adaylar üzerinden seçim yapılıyor, Genel Kurul sonuçta kararını vermiş oluyor. Dolayısıyla benim şu aşamada tutumumu değiştirmem söz konusu değil. Eğer sizin bir talebiniz varsa onu…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – O zaman tutumunuz üzerinde usul tartışması açılmasını talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

Usul tartışmasını açıyorum.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aleyhte.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Aleyhte.

BAŞKAN – Lehte Sayın Elitaş, Sayın Kubat; aleyhte Sayın Önder ve Sayın Özel.

BAŞKAN – Tutumumun lehinde ilk söz Sayın Elitaş’a aittir.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalan üyelikler için yapılacak seçim işleminin yasadışı olup olmadığı hakkında

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; RTÜK Kanunu’nun 35’inci maddesinde, biraz önce Sayın Önder’in de okuduğu gibi, “Seçim için, siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı aday gösterilir.” deniliyor.

Biliyorsunuz, RTÜK’le ilgili şu anda 2 üyelik boş, 4 Kasım tarihinde de 1 üyelik boşalacak. Meclis Başkanlığı, RTÜK Kanunu’nun 35’inci maddesine göre aritmetik bir hesaplama yaptı, bu 3 üyenin 2’sinin AK PARTİ’ye, 1’inin de Cumhuriyet Halk Partisine düştüğünü ifade etti. Çünkü RTÜK Kanunu’nun 35’inci maddesinin (2)’nci fıkrası üye sayısının tespitiyle ilgili kısmın nasıl olacağı konusu.

Örneğin, 5 üyelik boş olmuş olsaydı, o zaman Sayın Önder’in söylediği gibi -en çok oy alandan- üye sayısına göre, matematiksel hesaba göre, İç Tüzük’ümüzün 12’nci veya 13’üncü maddesi gereğince hesaplanan yöntem doğrultusunda AK PARTİ’ye 2, CHP’ye 1, MHP ve HDP’ye de birer üyelik olabilirdi. Ama, bakın, değerli arkadaşlar, 7 Haziran seçimlerinde AK PARTİ 258 milletvekili çıkardı. Orada 4 üye çıktı. Boşalan üyelikler için -1’i CHP’nin, 1’i HDP’nin, 1’i Milliyetçi Hareket Partisinin olmak üzere- 2 üye seçimi gerçekleştirildi. Fakat orada şöyle bir matematiksel durum ortaya çıktı: 80 milletvekili MHP, 80 milletvekili HDP. Siyasi Partiler Kanunu’na atıf yapıldı, “Siyasi Partiler Kanunu’na göre eğer eşitlik hâli var ise en yüksek oy almış parti ana muhalefet partisi sayılır.” denildi. Fakat burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi var. Bu iradeyi kurayla ya da Siyasi Partiler Kanunu’na yapılan atıfla çözmek milletvekilleri iradesine karşı bir haksızlık olur diye şöyle bir usul gerçekleştirildi o dönemin Meclis Başkanı tarafından: “Mademki irade Türkiye Büyük Millet Meclisinin, gizli oylamayla seçim yapılıyor, o zaman biz eşitlik hâlinde, milletvekili sayısının eşit olması durumunda hak eden siyasi partinin, biri HDP, biri MHP onların üyelerini koyalım, Genel Kurul iradesini ortaya koysun.” denildi. Daha önceki yöntemlerde kura olmasına rağmen, daha önceki yöntemlerde ana muhalefet partisine yapılan atıf gereğince seçimler yapılmasına rağmen, şimdi karşımda oturan Sayın Bakan, o zamanki Meclis Başkanımız, adil bir çözüm bularak bu iradenin Türkiye Büyük Millet Meclisi adına olduğunu ifade etti.

Biz seçim yapıyoruz. Niye siyasi partiler 2 üye veriyor? O zaman üye vermeye hiç gerek kalmaz. HDP -tıpkı grup başkan vekillerinin söylediği gibi- “Benim adayım budur.” der, Meclis Başkanlığı Türkiye Büyük Millet Meclisinde duyurarak bu işi bitirmiş olur. Ama iradeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği için, 25’inci Dönemde yapılan uygulama tam adil, hakkaniyetli bir şekilde olmuştur. Bunu da şu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir dakika verirseniz Sayın Başkanım, çok kısa bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen bitirelim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, 26’ncı Dönemde AK PARTİ 317 milletvekiline çıktı. Oylamaya göre, hesaba göre, kanuna göre AK PARTİ’nin 5 üyesi olması gerekirdi ama 25’inci Dönemde 258 milletvekili olduğu için 4 üyede kaldı. O günden bu tarafa tam iki yıl geçti, herhangi bir siyasi parti veya diğer partili arkadaşlarımız, kanuna göre veya hakkaniyete göre, adalete göre -bunun bir tanesi 4 üye- AK PARTİ’nin 5 üyesi olması gerekir diye ifade edebilirlerdi.

Ama kanunda şöyle bir engel var: Seçilen kişi altı yıllık seçiliyor, yerine seçilen kişi o seçilen kişinin görevini tamamlıyor. Bildiğim kadarıyla, Sayın Ahmet Yıldırım milletvekili olduğundan dolayı onun yerine seçilen arkadaş, 4 Kasımda görev süresi bitecek arkadaş Sayın Yıldırım’ın görev süresini tamamladığından dolayı problem çıkıyor. Yani altı yıllığına seçilen birisini Türkiye Büyük Millet Meclisi görevden alamayacağına göre şu andaki kanunu uygulamak Meclis Başkanlığının yapacağı başka bir işlem olmadığından dolayı -yapılan işlem- doğrudur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tutumum aleyhinde ilk söz, Sayın Sırrı Süreyya Önder’e aittir.

Buyurun Sayın Önder. (HDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Şimdi, bu iyi bir yöntem; meselenin adil olmadığı bahsine girmemek için uzun uzun Sayın İsmet Yılmaz’ın o dönemki tasarrufunu yeniden hatırlatmak ama sorumuza bir cevap yok. Burada bir yasa maddesi ihlal ediliyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, hayır, yasa maddesine göre yapılıyor.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Söyleyeceğim.

Yasa koyucu eksik yapmış, hatalı yapmış, fazla yapmış, biz bize içtihat olan… “Denklik durumunda Meclis belirler.” diye bir şey var mıydı? Yoktu. Oylamaya sundunuz mu? Sundunuz. Oylama hakkında da yanlış ifadeniz var, partiler arasında yapılmaz. Partiler tarafından iki katı gösterilen adaylardan birisini seçeriz, yoksa partilerin bir yarışı burada söz konusu değildir. Onun için bir parça laf kalabalığı oldu. Yasa çok açık, şimdi, diyor ki 6112 sayılı Yasa’nın 35/2’nci fıkrası “Seçim için, siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek…” Yani siyasi partilere bir kontenjan veriyor, bunların burada temsilini önemsiyor, hatta esas alıyor. E, hâlihazırda gayrimeşru değildir, hiç kimse böyle anlamasın. Milliyetçi Hareket Partisinin 2 RTÜK üyesi var, bu kadar milletvekiliyle HDP’nin sıfır üyesi var, sıfır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görevden alabiliyor muyuz onu?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Onun için Meclis madem o gün o inisiyatifi aldı, burada yasanın “Siyasi parti grupları temsil edilirler.” meselesi ayakta kalıyor. Onun için, yasaya uygun bir hâle getirmek için biz bunda seçim yoluyla inisiyatif alabiliriz, yoksa Allah hepsine uzun ömür versin, birinin hayatını kaybetmesi ya da istifa etmesi dışında beş yıl daha, hatta altı yıl daha HDP orada temsil edilmeyecek demektir. Sayın Elitaş’ın cevabını vermediği bir tek soru var ve bu hikâyenin kalbi de orada atıyor, o da şudur: Kardeşim, temmuzda biteceği belli değil miydi? Belliydi. İki ay önce yasa sana “Seçimini yap, adayını oluştur.” demiş mi? Demiş. Hadi ondan da geçtim, temmuzda da Meclis çalışmış. Madem bu kadar hakkına düşkündün niye seçmedin üyeni? Elini tutan mı var? Çoğunluk sende, Başkanlık sende, niye yapmadın? İşte, zurnanın detone olduğu yer burası Sayın Elitaş. Dolayısıyla bu kabul edilemez, üstelik CHP’nin de bizim de defalarca uyarmamıza rağmen, bu seçimi yapmadınız kardeşim. Eğer grup adına biri çıkacaksa desin ki: Şu sebepten yapmadık. Biz de diyelim ki: Burada bir husumet yok, HDP’ye yok, Kürtlere yok, mazlumlara yok, muhaliflere bir husumet yok. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Önder.

Tutumum lehinde ikinci söz, Sayın Mehmet Doğan Kubat’a aittir.

Buyurun Sayın Kubat.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde Başkanlık makamının tutumu lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, radyo ve televizyon yayınları üzerinde denetleyici, düzenleyici ve önemli yetkileri olan ve bir kamu tüzel kişisi olan, bir kamu otoritesi olan RTÜK seçimlerinin nasıl yapılacağı, üye sayısı Anayasa’nın 133’üncü maddesi ile 6112 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinde açıkça düzenlenmiştir.

Biraz önce Sayın Önder, kanunun yanlış uygulandığını ifade ettiler.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Yanlış değil.

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bakınız, yöntem sizi tatmin etmiyor olabilir ama mevcut Anayasa ve kanun çerçevesinde bu usulden başka bir usul uygulama imkânımız yok. Ya kanunu değiştirip, sıfırlayıp yeniden mevcut duruma göre 5, 2, 1, 1 olur, şu andaki sayısal sandalye dağılımına göre; Haziran 2015’te arızi bir durum ortaya çıktı ve o zamanın şartlarında 4, 2, 2, 1 oldu. Burada her iki siyasi parti 2 aday gösterdi -hatırlarsınız Genel Kurulda- son üyeliği Milliyetçi Hareket Partisi üyesi seçilerek 2…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Kubat, olanları anlatma, olanları anlatma; hepimiz biliyoruz. Niye seçim yapmadınız?

MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Bakın, lütfen…

Şimdi, değerli kardeşim, RTÜK Kanunu’nun 35’inci maddesinin (5)’inci fıkrasında üyelerin altı yılda seçileceği, bunların üçte 1’inin iki yılda yenileneceği yazıyor. Boşalma yoksa normal görev süresi bitmeden iki ay önce Meclis Başkanlığının hazırlıklarını yapıp Genel Kurula seçtirmesi gerekir. Haziranda da bu olsaydı seçimden sonra, o zamanki -bugün mevcut tabloya göre- 2 boşalan üyelik yine AK PARTİ’ye düşüyordu. Bizim 5 olması lazım, 3’e düştüğü için o 2 bize gelecekti. Şimdi, “Bu seçimlerde, boşalan üyeliklerin siyasî parti gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle yapılır.” diyor. Yani evvelki seçimler, şu anda seçimin yapıldığı gün grupların Meclisteki sandalye sayısına bakılmak suretiyle eğer eksikse tamamlanacak, fazlaysa da azaltılacak. Boşalan 3 üyelik D’Hondt sistemine göre, nispi temsil sistemine göre 1’e, 2’ye, 3’e bölündüğü zaman 2’si AK PARTİ’ye, 1’isi Cumhuriyet Halk Partisine düşüyor. Eğer 5 tane olsaydı, eminim ki 4’üncü üyelik de size düşecekti. Bu kadar basit mesele. Yoksa, size kasten, üyeliğinizi böyle bertaraf etmek için asla böyle bir şey düşünülemez. Matematik olarak, bu kanun, yöntemini böyle koymuş işin; bu, bizi tatmin etmeyebilir, sizi tatmin edebilir, ayrı bir konu ama yapılan iş tamamen Anayasa ve kanuna uygundur. Başkanlık makamının da bu konudaki tutumu yerindedir.

Bu duygularla hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Tutumum aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Sayın Özgür Özel.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

Benim lehimde olacağını düşünüyordum ama…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Elbette Cumhuriyet Halk Partisinin mayıs ayından beri yaşadığı mağduriyetin giderilmesi yerinde bir iş ama bir mağduriyet ortadan kalkarken yeni bir mağduriyetin ortaya çıkması, bir eşitsizlik ortadan kalkarken yeni bir eşitsizlik üretiyor olması, Cumhuriyet Halk Partisinin arkasında durabileceği bir şey değil. Şunu çok net olarak ortaya koyalım: Temmuz ayında bize düşen üyelik boşalıyordu ve bunun seçiminin mayısta yapılması gerekiyordu; bu seçim yapılmadı bugünler kurgulanarak, bugün kurgulanarak. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda söyleyeceği söz… Hani, eğri oturup doğru konuşalım, Anayasa diyor ki: “Meclisteki sandalye sayılarına oranla.” Milliyetçi Hareket Partisi 80’den 40’a düştü, HDP 80’den 60’a düştü, Adalet ve Kalkınma Partisi salt çoğunluğun altındaydı, 317’ye çıktı. Herkeste bir değişim var, bizdeki değişim sonucu etkileyen bir değişim değil. 2 RTÜK üyemiz var, boşaldığında bizimkinin seçilmesinden daha doğal bir şey yok; diğerlerinde bir tartışma var. Neden? Kanun koyucu bu topal ördek yöntemini koyarken dört ayda bir seçim yenileneceğini düşünmemiş, buna karşı bir tedbiri, bir enstrümanı, bir çıkış yolu yok ama bir mağduriyet varsa bizim açımızdan değişen hiçbir şey olmadığı hâlde, “CHP beş aylık hakkını alamıyor.” mağduriyeti ile -üç aydır da fiilen- RTÜK’te ikinci temsilciyi bulunduramama mağduriyetiyle karşı karşıya kaldık. Bugün CHP açısından eğrisi doğrusuna denk gelip mağduriyet ortadan kalkıyor ama Anayasa’ya aykırı bir durumdayız. Ne diyor Anayasa? “RTÜK’te sandalye dağılımına göre temsil edileceğiz.” 35 milletvekili olan partinin 2, 60 milletvekili olan partinin sıfır, 133 milletvekili olan partinin yine 2; demek ki sistem yanlış. Buna ya iktidar olarak bir şeye tenezzül etmeyip iktidarın verdiği ağırlıkla, olgunlukla bir fedakârlık üzerinden çözüm üreteceksiniz ya da diyeceksiniz ki “Hep beraber taşın altına elimizi sokuyoruz ve RTÜK Kanunu’nda Anayasa’ya da ters düşmeyecek bir yöntem…” ve partiler bir irade koyarak bunu çözebiliyorlar. Bunun ışıklarını vermiştiniz temmuzda, o yüzden “Bekleyelim, seçmeyelim, kanunu değiştirip mağduriyeti giderelim.” dedik. Ama buraya geldi, bugün bizim açımızdan eğrisi doğrusuna denk geliyor, bizim açımızdan mağduriyet ortadan kalkıyor ama Meclis bir yanlışın altına daha imza atıyor, bu da her alanda olduğu gibi Mecliste de son dönemde ortaya çıkan yönetememe krizinin tam olarak görülmesidir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, Sayın Özel az önceki yaptığı izahla sanki AK PARTİ’nin temmuz ayında Cumhuriyet Halk Partisinin hakkına düşen bir üyeyi almak istediğini…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Almak istediğini” demedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …ama şu anda “eğrisi doğrusuna getirerek” diye bir ifade kullandı.

BAŞKAN – Öyle bir düşünce…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle bir şey demedim. Desem, dedim derim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Müsaade ederseniz…

Bakın, Sayın Başkan, şu anda okudunuz “Boş olan 2 üyelik için AK PARTİ’den 4 üye…” dediniz.

BAŞKAN – Evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bugünü kurgulamak için o seçimi yapmadınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Boşalacak 1 üyelik için Cumhuriyet Halk Partisinden 2 üye…” dediniz.

BAŞKAN – Doğrudur.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yani burada Sayın Özel’in dediğinin hiç alakası yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben öyle bir şey demedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Eğer biz temmuz ayında seçim yapmış olsaydık AK PARTİ’yi oy oranına göre temsil edecek 2 üyeyi seçmiş olacaktık. Kasım ayında, 4 Kasımda boşalacak üyenin yerine Cumhuriyet Halk Partisinin, İç Tüzük gereğince olan veyahut kanun gereğince olan usule göre seçimi yapılmış olacaktı. Yani “eğrisi, doğrusu” diye bir durum söz konusu değil.

BAŞKAN – Meramınız anlaşılmıştır, kayıtlara geçmiştir Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şunu iddia edebilirler: “Kanun adaleti sağlamıyor.” Onu hep beraber konuşuruz, adalet neyse ona bakarız.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yapılan iş tamamen kanuna uygundur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tutanaklara geçsin çünkü söylemediğim bir şey söylenmiş gibi söylendi, aslında kürsü hakkı da var ama tutanaklara geçsin şu kadarı: Ben “AKP, Cumhuriyet Halk Partisinin hakkını almaya çalıştı.” demedim, “Bugünleri kurgulamak için o seçimi yapmadı.” dedim. İkisi arasında ciddi bir fark var.

Ayrıca, neye göre yapacağız? Sandalye dağılımına göre AKP’den mi isteyeceğiz yoksa… Hangi partiden boşalıyorsa o partiden seçilir. CHP’ninki boşaldığında neden AK PARTİ’den seçiyoruz?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel, meramınız anlaşılmıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bizim o günkü beklentimiz “CHP boşaldı, CHP’den seçilsin.”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – HDP’ninkinde niye seninkini seçiyoruz, HDP’ninki boşalıyor?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Benimkini mi seçiyoruz, seninkini seçiyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – HDP’ninki, olur mu?

BAŞKAN – Sayın İsmet Yılmaz Bey’in iki üç defa ismi zikredildi, söz talebi olmuştur.

Sayın Yılmaz, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Lütfen, iki dakikada…

Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in usul görüşmesi nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; bir yanlış ibareyi düzeltmek için geldim. Bir tanesi şu: “Meclis Başkanı seçilmek için bir başka partinin oyuna ihtiyacı olduğu için böyle bir düzenleme yaptı.” Öncelikle bu doğru bir tespit değil, önce Meclis Başkanı seçildi, Meclis Başkanı seçildikten çok daha sonra RTÜK üyeleri seçildi, birinci husus bu.

İkincisi, yine kendilerinin ifade ettiği sözdür: “Kamu hukukunda kıyas olmaz.” diye. Ne diyor: “Aynı sandalye sayısına sahip olan üyeler arasında kura çekseydiniz.” Eğer kanun koyucunun amacı bu olsaydı 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun var, 23’üncü madde. O 23’üncü maddede çok açık şekilde diyor ki: “Son kalan asıl üyelikler için birbirine eşit rakamlar bulunduğu takdirde bunlar, aralarında ad çekmek suretiyle yapılır.” Eğer kanun koyucu burada da ad çekmek yani aynı milletvekili sayısına sahip olanlar için de ad çekmeyi öngörseydi bunu yapardı. Biz ne yaptık? Bir boşluk olduğu kesin mi? Kesin. Zaten kural olsa yapılırdı. Bizim yapmış olduğumuz işleme karşı Anayasa Mahkemesine gidildi mi? Gidildi. Anayasa Mahkemesi ne dedi? Talebi reddetti. Yapılan şey…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakanım, usul yönünden.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – O, ayrı bir şey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Kararı inceleyemem.” dedi, esasa girmedi.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Sonuçta yok, aynen şu: “Burada bir İç Tüzük değişikliği yoktur.” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Esasa girmedi, usul yönünden reddetti.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – “Burada bir İç Tüzük değişikliği yoktur, bir ihtiyacın doldurulması vardır. Eğer bu yapılan uygulama bir dahaki seçimde de aynen tekrarlanırsa bunun bir İç Tüzük değişikliği şeklinde olduğunu kabul edip o zaman incelemeye geçerim.” dedi. Ama ilk söylemede talebi reddetti. Dolayısıyla yapılan işlemlerde hukuka aykırılık yoktur, Anayasa Mahkemesi de bunu açık teyit etmiştir. O zaman “Kamu hukukunda kıyas olmaz.” diyenler şimdi “Bu kuralı niye uygulamadın?” diyorlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Dolayısıyla da bütün yapılanların hepsi milletin gözü önünde yapılıyor diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun Sayın Bakan.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye…

Sayın Önder…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın hatip “O zaman kamu hukukunda kıyas olmaz diyenler bugün niye bunu uygulamıyor?” diyerek sarf etmediğim bir beyanı söyledi.

BAŞKAN – Size atfetmedi ki onu, atfetmedi size.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sana demiyor ki onu.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Ben size söylemedim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Benim gözüme bakarak…

BAŞKAN – Sayın Önder, size atfetmedi.

Ben kanaatimi belirleyeyim, bir usul tartışması açıldı, herkes meramını anlattı.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Ben son bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, kayıtlara geçsin.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Elitaş da, Sayın Bakan da -hepsi deneyimli siyasetçiler- 2011 yılında 34 vekile 1 RTÜK üyeliği nasıl düştü bana bunun cevabını versinler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz, kayıtlara geçti, eyvallah.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu işte anlattı. Sonra ben anlatırım, özel olarak anlatırım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Bir dakika, bir dakika, sözüm bitmedi.

Bu, o D’Hondt sistemi ve çarpan aritmetiğiyle, matematiğiyle yapılmış bir şey değil.

BAŞKAN – Sayın Önder, meramınız anlaşılmıştır.

Sayın milletvekilleri…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın Başkan, bir izin verin, bitireyim sözümü, izin verin bitireyim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkanın sözünü kesiyorsun ama Başkanın sözünü kesiyorsun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Ama, Başkan benim sözümü kestiği için kesilmiş gibi oluyor.

BAŞKAN – Bir dakika, size şimdi söz veriyorum, söyleyin.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Olay şu: O zaman bizim sahip olduğumuz sandalye sayısı o D’Hondt çarpan matematiğiyle bize 1 üyeliği gerekli görmüyordu. O zaman yasanın bu (2)’nci fıkrasına istinaden yani siyasal partilerin, grubu olan partilerin orada temsil edilmesi esasıyla yapıldı. Birisi bana desin ki, oranlar burada, okudum size; sizin kaç vekiliniz var, CHP’nin kaç var, MHP’nin kaç var.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Dolayısıyla kimseyle kıyas, icma, sünnet, hukuk bunlarla ilgili derdimiz yok…

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyoruz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – …bizim derdimiz, bu bir tasfiye girişimidir, kayyum anlayışının RTÜK’e de uyarlanma biçimidir. (HDP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır efendim, hiç, kesinlikle bunu reddediyoruz Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, 2011 yılında 37 milletvekili olduğu dönemde kanun gereğince, hesaplama yöntemince 1 kişi HDP Grubuna düşüyordu.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – 34. Düşmüyordu.

BAŞKAN – 34 evet.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – HDP Grubu isim vermediği sürece orası boş kalacaktı. Başka bir siyasi parti, HDP Grubu boykot etmiş, gelmiyor diye bir şey değil. Parlamentoda temsil edilmediği takdirde o başka bir siyasi partiye yeniden aritmetik bir sistemde dağıtılacaktı çünkü HDP’nin o hakkı bakiydi, devam ediyordu; onu karıştırıyor, bu durum farklı ondan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Ya, sayın grup başkan vekilleri şu arkada size bir de çay ısmarlayayım, oturun birbirinizle konuşun isterseniz…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğru söylüyorsunuz, efendim, biz içeri geçelim.

BAŞKAN – …meramınız anlaşıldı, hepiniz söyleyeceğinizi söylediniz. Bak, milletvekili arkadaşlar bizi dövecekler bu gidişle vallahi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, yeni bir durumla karşı karşıyayız, çok kısaca, tutanağa geçsin.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın İsmet Yılmaz’ın, Sayın Bakanın bahsettiği Anayasa Mahkemesi başvurusu partimiz tarafından yapıldı. Başvurunun reddedildiği doğru ancak kendisi bu konuları çok iyi bilir…

BAŞKAN – Usulden reddedildi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …usul yönünden reddedildi, Meclis kararına uyduğu için “bakmam” dedi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O zaman yanlış başvurmuşsunuz, başvurmayı bilmemişsiniz o zaman öyleyse.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – … “Meclis kararına bakmam.” dedi ve usul yönünden reddedildiği için Sayın Bakanın ondan sonra, demek ki şunu dedi, demek ki bunu dedi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Usule uygun başvurmamışsınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Usul yönünden reddolduğu için içeriğe yönelik hiçbir şey demedi.

BAŞKAN – Meramınız anlaşılmıştır efendim, teşekkür ediyoruz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hatta “Aynısı önüme gelirse inceleyeceğim.” diye de kararı var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Usulüne uygun başvursan olurdu.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalan üyelikler için yapılacak seçim işleminin yasadışı olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun üye seçimleri…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – …6112 sayılı Kanun’un 35’inci maddesi çerçevesinde yapılmakta olup…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, bir yanlışlık var…

BAŞKAN – …buna göre boşalan üyeliklerin siyasi parti gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasi parti grupları kontenjandan seçilen üye sayısı ve siyasi parti gruplarının hâlihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle yapılır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Kanaatimi belirtiyorum, bir saniye…

Bu hüküm gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca siyasi parti gruplarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve RTÜK’te temsil edildikleri mevcut üye sayıları dikkate alınarak boşalan üyeliklerin hangi siyasi parti grup ya da gruplarına düştüğü belirlenmektedir.

Bugünkü birleşimde, boşalması söz konusu 3 üyelik için seçim yapılacaktır. Bu 3 üyelik için AK PARTİ’nin temsil edilmeyen 2,27; CHP’nin temsil edilmeyen 1,20; HDP’nin temsil edilmeyen 0,90 RTÜK’te temsil oranı bulunmaktadır.

Bu itibarla RTÜK’te 14 Temmuz 2017 tarihinde boşalan 2 üyelik, siyasi partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde mevcut üye sayısı ve RTÜK’te temsil edilmesi gereken üye sayısı dikkate alınarak Adalet ve Kalkınma Partisine, 4 Kasım 2017 tarihinde boşalacak üyelik ise aynı şekilde kanunun açık hükmü gereğince Cumhuriyet Halk Partisine düşmektedir.

Söz konusu hesaplama, kanun hükmünün ve teamülün bir gereğidir. HDP’ye şu an üye verilmemesi 25’inci Dönemde yapılan seçim işleminin bir sonucudur. Kaldı ki mevcut kanun sistematiğinde RTÜK üyelerinin siyasi partileri temsil etmesi düzenlenmemiştir. RTÜK üyeleri, ilgili kanun gereğince siyasi partilere üye olmamakta ve siyasi faaliyette bulunmamaktadır. Dolayısıyla tutumumda herhangi bir değişiklik yoktur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, şu işi bitirelim artık.

Sizin ne talebiniz var?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Talebim şu, kayıtlara geçmesi açısından: Takdir edersiniz siz de hukukçu olduğunuz için, Sayın Bakan İsmet Yılmaz Bey dedi ki: “Kamu hukukunda kıyas olmaz.” Kamu hukukunda kıyas olur, hayatın her alanında olur. Bunu tutaklara geçmesi açısından söylüyorum.

BAŞKAN – Peki.

Kıyas bile benzer şeyler arasında olur ama.

VIII.- SEÇİMLER (Devam)

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim (Devam)

BAŞKAN – Oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Herhangi bir tereddüde mahal vermemek için komisyon ve hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üyeler, Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar -Denizli dâhil- ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar -İstanbul dâhil- hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir'den başlayarak Mardin'e kadar -Mardin dâhil- ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilinin adını defterden işaretleyecek ve kendisine mühürlü birleşik oy pusulası ve bir zarf verecektir. Birleşik oy pusulası ve zarfı alan sayın üye, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu aday listesinden 2 adayın, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aday listesinden 1 adayın isminin karşısındaki kareyi çarpı işaretiyle işaretleyecek ve birleşik oy pusulasını zarfa koyarak zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulmuş olan oy kutusuna atacaktır. Aday listelerinden Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu aday listesinden 2’den, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aday listesinden ise 1’den fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır. Bu hususlar oy pusulalarında da dipnot olarak açıkça belirtilmiştir.

Sayın kâtip üyelerin yerlerini almalarını istirham ediyorum.

Şimdi oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim ve günün 5 kişilik talihlisini belirleyeceğim:

İsmail Ok, Balıkesir? Yok.

Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul? Yok.

Sami Çakır, Kocaeli? Burada.

Kamil Okyay Sındır, İzmir? Yok.

Ayhan Bilgen, Kars? Yok.

Mehmet Şükrü Erdinç, Adana? Burada.

Vural Kavuncu, Kütahya? Yok.

Ayşe Acar Başaran? Yok.

Adem Geveri? Yok.

Abdullah Başcı, İstanbul? Burada.

İmam Taşçıer, Diyarbakır? Yok.

Fuat Köktaş, Samsun? Yok.

İbrahim Mustafa Turhan, İzmir? Yok.

İsrafil Kışla, Artvin? Yok.

Ahmet Sorgun, Konya? Burada.

Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt, Çorum? Yok.

Mehmet Emin Şimşek, Muş? Yok.

Ahmet Sami Ceylan, Çorum? Yok.

Ali Özcan? Yok.

Orhan Miroğlu? Yok.

Orhan Miroğlu’na da geçmiş olsun diyoruz bu arada, bir trafik kazası geçirmişti.

Sabri Öztürk, Giresun? Burada.

Evet, hayırlı uğurlu olsun.

Şimdi oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

Lütfen isminizin karşısında çarpı işareti olmadan zarf ve pusulaları almayın. Kâtip üyelerimiz de bunu dikkatlice dağıtsınlar.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı?

Oyunu kullanmayan sayın üye kalmadıysa oy verme işlemi böylece tamamlanmıştır.

Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar öncelikle.

Oy kupalarını kaldıralım.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelikleri için yapılan seçime ilişkin Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir. Tasnif Komisyonu üyelerimize teşekkür ediyoruz gayretleri, emekleri için.

Şimdi bu tutanağı okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda 14/7/2017 tarihinde boşalan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 2, 4/11/2017 tarihinde boşalacak olan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için yapılan seçime 346 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

 

         Sami Çakır                     Mehmet Şükrü Erdinç              Abdullah Başcı

            Kocaeli                                 Adana                                 İstanbul

       Ahmet Sorgun                         Sabri Öztürk

            Konya                                 Giresun

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu aday listesi:

Mustafa Hançerkıran             :      30 oy

Şevket Sarıcaoğlu                :      30 oy

Ebubekir Şahin                    :      291 oy

Taha Yücel                          :      314 oy

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu aday listesi:

İlhan Taşcı                          :      317 oy

Ali Taştan                           :      10 oy

 

Boş                                    :      4

Geçersiz                             :      2

BAŞKAN – Buna göre, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda 14/7/2017 tarihinde boşalan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 2 üyeliğe Ebubekir Şahin ve Taha Yücel, Üst Kurulda 4/11/2017 tarihinde boşalacak ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe İlhan Taşcı seçilmişlerdir. Hayırlı uğurlu olsun.

Evet, böylece gündemimizi tamamlamış bulunuyoruz.

OHAL’in uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve sözlü soru önergeleri ile alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 17 Ekim 2017 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 19.14