TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                            1’inci Birleşim

                                                                                       1 Ekim 2017 Pazar

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.-  GELEN KÂĞITLAR

II.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER

1.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksel’in vefatı nedeniyle saygı duruşu

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, 26’ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılının hayırlı olmasını dilediğine ilişkin konuşması

IV.- SÖYLEVLER

1.- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 26’ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılı açış konuşması

 

V.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 18 yaş altında ve engelli çocuklara yönelik cinsel istismar vakaları hakkında sürmekte olan davalara ve tutuksuz yargılanan şüpheli sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün cevabı (7/9226) Ek cevap

2.- Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım'ın, Siirt'te bazı sandıklarda blok oy kullanıldığı gerekçesiyle yapılan itirazların İl Seçim Kurulu tarafından reddedilmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün cevabı (7/13421)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2011-2016 yıllarında orman yangınlarıyla mücadele için kiralanan hava araçlarına ve yapılan kiralamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/14360)

4.- İzmir Milletvekili Zeynep Altıok'un, bir gazetenin sahibi ve çalışanları hakkında FETÖ/PDY bağlantısı sebebiyle yürütülen soruşturmaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün cevabı (7/14374)

5.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Adana E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu çocuk koğuşunda çıkan yangında cezaevi idaresinin sorumluluğuna ve yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün cevabı (7/14638)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bireysel kredi ve kredi kartı borcu sebebiyle takibe uğrayan vatandaşlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/14762)

7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Basın İlan Kurumunun bir gazeteye resmî ilanlardan men cezası vermesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun cevabı (7/14773)

8.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, yasal takibe düşen bireysel kredi ve kredi kartı borçlarındaki artışa ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/14795)

9.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu'nun, 2002 yılından itibaren tüketici kredisi ve kredi kartı borçları için vatandaşların bankalara ödediği faiz miktarına ve tüketici kredisindeki faizin yüksekliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı  (7/14815)

10.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul'un, Adana E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda üç çocuğun hayatını kaybettiği yangınla ilgili soruşturmaya ve Bakanlık tarafından alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün cevabı (7/14821)

11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002 ve 2017 yıllarında bankalardaki yabancı ortak sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/14918)

12.- İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke'nin, Türkiye Varlık Fonuna ait alt fonların müstakbel faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/14953)

13.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, Manisa'daki zehirlenme vakası sonrasında şehit olan bir askere ait adli tıp raporuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün cevabı (7/14977)

14.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, Kocaeli'nin Gebze ilçesinde bulunan Hünkar Çayırı'na 1. derece sit alanı olmasına rağmen yol açıldığı iddiasına, alanın özelleştirme kapsamından çıkarılmasına ve kullanımına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/15174)

15.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Şeker Piyasası Üst Kurulu yöneticilerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/15288)

16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Sermaye Piyasası Kurulu yöneticilerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/15289)

17.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu yöneticilerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/15307)

18.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak'ın, BDDK tarafından banka gayrimenkullerine yönelik olarak yapılan bir düzenlemeye ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/15497)

19.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, 2002-2017 yılları arasında Balıkesir'de vatandaşlarca kullanılan banka kredilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/15784)

20.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarca 2002-2017 yılları arasında Kocaeli iline yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/15794)

21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Varlık Fonu tarafından kullanılan kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/16050)

22.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Hazine Müsteşarlığı ve Varlık Fonunun harcama yetkileri arasındaki farklılıklara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/16051)

23.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, son bir yılda yurt dışındaki bankalarda hesap açan ve Türkiye'de yaşayan Türk vatandaşlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/16052)

24.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, kozmetik ürünlerinde kredi kartına taksitli alışveriş imkânının kaldırılmasıyla firmaların uğradığı zarara, kapanan firma ve bayiliklere ve sektördeki daralmanın giderilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/16058)

1 Ekim 2017 Pazar

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: İsmail KAHRAMAN

KÂTİP ÜYELER : Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), İshak GAZEL (Kütahya)

----0-----

BAŞKAN – Aziz ve necip milletimizin temsilcisi Gazi Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 26'ncı Yasama Döneminin 3'üncü Yasama Yılının 1'inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Yeni yasama yılının milletimiz, devletimiz, gönül coğrafyamız ve insanlık için hayırlı çalışmalara vesile olmasını temenni ediyor, sizleri hürmetle selamlıyorum.

II.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER

1.- Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksel’in vefatı nedeniyle saygı duruşu

BAŞKAN – Gaziantep Milletvekili, kıymetli kardeşimiz Abdulkadir Yüksel Bey, altı gün önce beka âlemine göç etmiştir. Hakk’a yürüyen Abdulkadir Yüksel Bey, siyasi hayatında devamlı hizmette bulunan, yaptığı belediye başkanlığı döneminde de halkla bütünleşmiş, çevresinde sevgi halesi meydana getirmiş değerli bir insandı. Meclisimizin teamülüne uygun olarak sizleri saygı duruşuna ve Fatiha okumaya davet ediyorum.

(Saygı duruşunda bulunuldu)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, 26’ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılının hayırlı olmasını dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, aziz ve necip milletim, kıymetli davetliler; Meclisimizin açılışından günümüze kadar, milletimiz ve devletimizi yaşatmak için büyük zorluklara göğüs gererek çalışan, mücadele eden tarihî şahsiyetlerimizi, manevi ve millî önderlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.

Bu mübarek çatı altında yapacağımız çalışmaların ve alacağımız kararların milletimiz adına hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, 1876 yılında açılan Meclis-i Mebusandan günümüze kadar -arada kesintiler de olsa- yüz kırk bir yıllık Meclis geleneğimiz var. Millî iradenin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi, açıldığı günden bu yana milletimizin istikbalini ilgilendiren kanun ve kararlara imza atarak ülkemizin karşılaştığı meselelerin çözüm yeri olmuştur.

Toplumumuzda demokratik düşünceye karşı olanların Meclisi zaafa uğratmak maksadıyla yaptıkları propagandalar her zaman olagelmiştir.

Bilindiği gibi, milletvekilleri, uzun ve meşakkatli bir siyasi mücadelenin sonunda seçilen, donanımlı ve saygın kişilerdir. İçinde bulunduğumuz 26'ncı Dönemde 81'i kadın olmak üzere 550 milletvekilimizin 507'sinin yükseköğrenim mezunu ve bunların da 238'inin akademik kariyer yaptığını görmekteyiz. Geçmiş yasama dönemlerinde de benzeri tabloların var olduğunu ayrıca vurgulamak isterim.

Muhakkak ki Meclisimizin mehabetinin korunması ve şahsiyetlerin incitilmemesi herkesin ihtimam göstermesi gereken bir görevdir.

Değerli milletvekilleri, Meclisimiz dünya meclisleri arasında doğrudan harp idare eden tek meclistir. İstiklal Harbi’nde yaptığımız dört savaşta; Gediz, İnönü, Sakarya ve Dumlupınar'da 9.167 şehit verdik ve millî mücadeleyi doğrudan bu Meclisimiz idare etti ve böylece “Gazi Meclis” unvanını aldı. Ankara semalarında top sesleri yankılanırken Birinci Meclisin o mübarek azaları idare lambalarının ışıkları altında, ürkmeden tam bir cihat ruhuyla cesaretle aylarca çalıştılar. O günden günümüze millet ve devlet düşmanları boş durmadılar, tuzaklar hazırladılar, hazırlattılar.

Ülkemiz, emperyalist güçlerin kuklası ve uşağı olan FETÖ terör örgütünün eliyle bir darbe teşebbüsüne maruz kaldı. 15 Temmuz 2016 tarihinde Meclisimiz darbeye karşı duruşu, hainlere karşı korkusuzca örnek direnişiyle ikinci kez "Gazi" unvanını almayı hak etti. Bu darbenin önlenmesinin önderi, lideri halkımızı meydanlara, bütünlüğe ve direnişe çağıran Muhterem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır. Yaptığı çağrı üzerine kurum ve kuruluşlarıyla bütün milletimiz bir araya geldi, meydanları doldurdu ve demokrasiyi özümsediğini bütün dünyaya gösterdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Taşıdığı üniformayla peygamber ocağının bir mensubu olduğu şuurunda olan subaylarımız ve askerlerimiz, selalarıyla katılan minarelerimiz, bulundukları şehirlerde önderlik yapan milletvekillerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız topyekûn "darbeye hayır, demokrasiye evet" dedi.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Mustafa Kemal Atatürk nerede Başkan!

BAŞKAN - Bu kutlu direnişe katılan herkese Büyük Millet Meclisimiz adına şükranlarımı sunuyorum.

Mankurt kafalı, kiralık beyin sahipleri FETÖ'cü teröristlere karşı, partisinin adı ne olursa olsun ay yıldızlı bayrağımızın altında birleşen, demokrasinin yanında yer alan necip milletimize Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak tekrar teşekkür ediyorum. 250 şehidimizi rahmetle, minnetle anıyorum.

Gemiler için en emniyetli yer limanlardır; ne var ki gemiler, limanda durmaları için değil denizlere ve okyanuslara açılmaları için inşa edilir. Fırtınalarda kaptanlar gemilerini terk etmezler, gemiyi ilk terk eden farelerdir.

“Bir musibet bin nasihatten evladır.” diye bir sözümüz var. Bu darbe teşebbüsü milletimizin ruh kökünde bulunan birlik ve beraberlik duygusunun yeniden ortaya çıkmasına vesile oldu. Darbe girişiminde bulunanlara karşı meydanlarda bir ay boyuncu tutulan “Demokrasi Nöbeti” nin ardından Muhterem Cumhurbaşkanımızın davetiyle İstanbul’da “Demokrasi ve Şehitler Mitingi” adı altında muhteşem bir miting yapıldı. O gün o meydandaki 5 milyon kişi sadece kendilerini değil 80 milyonu, aynı zamanda gönül coğrafyamızın bütün insanlarını temsil ediyordu. Cenab-ı Hak birlik, beraberlik ve bütünlüğümüzü bozmasın, milletimize, devletimize zeval vermesin.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yasama yılında Meclisimiz yoğun bir mesai sarf etti. Yaptığımız en önemli çalışmalardan ilki, Anayasa’da köklü bir değişiklik yapmak oldu. Genel Kurulda yapılan görüşmeler ve oylamalar sonrasında kabul edilen Anayasa değişikliği 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumdan sonra halkımızın “evet” oyuyla oylanarak yürürlüğe girdi. Kabul edilen Anayasa değişikliğine göre, 3 Kasım 2019’da yapılacak genel seçimlerden sonra 27’nci yasama döneminde Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmiş olacağız. Bu sistem Türkiye Büyük Millet Meclisinin fonksiyonlarını yeniden tanımlıyor ve güçlendiriyor.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi yasamaya odaklanacak ve denetleme görevini daha güçlü bir şekilde yapacaktır kanaatindeyim. Yeni sistemde kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği olarak kanun teklifleri milletvekillerimiz tarafından verilecek ve milletvekillerinin, yasama faaliyetlerine daha etkin bir şekilde katılımı sağlanacaktır.

Yeni sistemin en önemli gayelerinden biri de yasama, yürütme, yargı erklerinin yetki ve sorumluluklarını netleştirerek yönetimde istikrarı temin etmektir. İnşallah Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ülkemiz bir daha hükûmet krizleri yaşamayacaktır.

Yakın tarihimize baktığımızda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışından günümüze kadar geçen doksan yedi yıllık sürede 65 hükûmet kurulmuştur. Bir hükûmetin ömrü ortalama bir buçuk yıl olabilmiştir. Siyasi tarihimizde iki aylık, hatta yirmi sekiz günlük koalisyonlar gördük. Ülkemiz bütün ekonomik ve sosyal atılımlarını uzun soluklu hükûmetler döneminde gerçekleştirdi. Sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınma siyasi istikrara dayanır. Yapılan değişiklik istikrarlı bir döneme girişimizi sağlayacaktır ümidindeyiz.

Yaptığımız diğer çalışmalardan birisi de İç Tüzük’te 27 Temmuz 2017 tarihinde yaptığımız kısmi değişikliktir. Bu değişiklikle Genel Kurulun çalışma usul ve esasları yeniden belirlendi, yasama faaliyetlerine hız kazandırılmak istendi.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere içinde bulunduğumuz bina Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3’üncü binasıdır. Bu binanın yapımıyla ilgili kanun 1937 yılında kabul edilmiş, temeli de 26 Ekim 1938 tarihinde atılmıştır. Ancak bina 1950 yılına kadar çeşitli sebeplerden, araya Cihan Harbi’nin girmesinden dolayı gerçekleştirilememiş, inşaatı yapılamamış, yeni binaya kavuşmak Demokrat Parti döneminde nasip olmuştur. Ne garip tecellidir ki binanın açılışı Millî Birlik Komitesi adı altındaki, Anayasa’yı çiğneyen eli kanlı çeteye nasip olmuştur.

Binamızın kullanılmaya başlandığı 1961 yılından günümüze kadarki eskimeleri, 15 Temmuzda bombalanan ve mermilerle tahrip edilen alanları temizleyebilmek ve aslına uygun hâle getirebilmek için onarımlar yaptık. Artacak milletvekili sayısına uygun olarak gelecek dönemde yeni çalışmalar yapılacağı muhakkaktır. Bu arada, Külliye içinde rahmetli Başbakan Turgut Özal zamanında yapılan cami ise günümüz şartlarına uygun şekilde yeniden inşa edilecektir.

Değerli milletvekilleri, devletimizin nitelikleri Anayasa’da belirlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, milletini özne olarak kabul eden demokratik bir devlettir; insan haklarına ve hürriyetlerine öncelik tanır ve hukukun üstünlüğünü kabul eder. Siyaset, felsefe ve din karşısında tarafsızdır. Büyük devletlerin umutları da çözüm bekleyen meseleleri de büyük olur. Bu dönemde Meclisimizi oldukça yüklü bir dönem beklemektedir. Millî gelirine göre dünya devletleri arasında en fazla dış yardım yapan, Arakan ve Gazze başta olmak üzere gönül coğrafyasında bulunan bütün mazlum milletleri kucaklamaya devam eden 21’inci yüzyılın lider ülkesi büyük Türkiye hedefine uygun çalışmaların yapılması ve yasaların çıkartılması gerekmektedir. Milletvekillerinin hakları ve yükümlülüklerine ilişkin değişik kanunlarda yer alan hususlar tek kanun altında toplanmalıdır. Çalışmaların partiler arası uyum içinde yapılmasını temenni ediyorum.

Yeni yasama yılının örnek olması ve siyasi tarihimizde taçlanmış bir dönem olarak anılması hepimizin ortak hedefi olmalıdır. Toplum Meclisi örnek alır. Mecliste hakaret, kavga görüntülerinin olmaması elzemdir. Bunu sağlamalıyız ve inşallah sağlayacağız. Bu hususta partilerimizin ortak inanç içinde olduğuna inanıyorum. Hedefimiz millî birlik ve kişiliğimizi koruyup, Türkiye’mizin ileri hedeflere yürüyüp ebet müddet olmasıdır. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanımızın özetlediği güzel bir ana Anayasa var: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. İnşallah bu ana istikamette yürüyeceğiz. Ham heves içinde olanlar mercimek kafalarına soksunlar ki bu istikameti bozdurmayacağız. Ahtapotlar güçlü Türkiye yürüyüşümüzden bizi alıkoyamayacaklardır.

Değerli milletvekilleri, müsaade ederseniz bu açılış toplantımızda iki edebî şahsiyetimizi misafir etmek istiyorum. Gönüller mimarı Yunus diyor ki: “Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için/Dost’un evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.”

Çağımızın hastalığı olan sevgisizliğe neşter vuran Yunus’umuzun yanında 2012 yılında Rahmetirahman’a kavuşan Abdurrahim Karakoç Bey’in “Birlik” şiirinden birkaç kıta okumak istiyorum:

“Bilmeyen öğrensin, duymayan duysun!

Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Bölücü sapıklar aklına koysun

Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.” (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)

 

“Allah bir, vatan bir, bayrak bir beden

Yanlış yola sapmayalım bilmeden!

Doğu, batı diye ayırmak neden?

Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

 

Yırtılıp atılmaz tarih sepete!

Birlik olduk camide ve cephede;

Mohaç’ta, Kıbrıs’ta, Kocatepe'de

Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

 

Kalacak adımız, kaldığı gibi,

Âleme velvele saldığı gibi

Dün Çanakkale’de olduğu gibi

Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

 

Ne zulmü severiz, ne kinimiz var!

Hayrı emreyleyen hak dinimiz var;

Dağlar, çağlar boyu yeminimiz var:

Tek vücut, tek kardeş, hep kardeş, tek bir milletiz.”

Bu vesileyle, bu dünyadan göç etmiş ediplerimizi, şairlerimizi, yazarlarımızı, fikir ve dava adamlarımızı da rahmetle anıyorum.

Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri, necip milletim; sözlerime son verirken yeni yasama yılının hayırlı ve uğurlu olmasını niyaz ediyorum. Meclisimizin açılışından günümüze kadar hayrî ve hasbi hizmetleri geçenleri, Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere millî bekamızı temin etmek gayesiyle büyük bir azimle hizmet edenleri, aramızda bulunmayan Meclis başkanlarımızı, milletvekillerimizi ve meçhul kahramanlarımızı saygıyla anıyorum.

Milletimizin dirlik ve düzeni, devletimizin beka ve bağımsızlığı için şehadet mertebesine eren aziz şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum, gazilerimize minnet ve şükranlarımızı sunuyorum.

Örnek çalışmalarla yeni yasama yılının hayırlı olmasını diliyor, sizleri tekraren saygıyla selamlıyorum.

Sağ olunuz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, yasama yılının açılış konuşmasını yapmak üzere Muhterem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan şu anda Genel Kurul salonunu teşrif etmektedirler. Kendilerine Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından ayakta alkışlar)

Efendim, şimdi İstiklal Marşı’mız okunacaktır, buyurunuz.

(İstiklal Marşı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurunuz Muhterem Cumhurbaşkanım.

IV.- SÖYLEVLER

1.- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 26’ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılı açış konuşması

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26'ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılının açılışında sizleri en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapmış tüm milletvekillerimizi saygıyla yâd ediyorum. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden ahirete irtihal etmiş bulunanları rahmetle anıyorum.

Kurtuluş Savaşı’nı sevk ve idare eden, 15 Temmuzda da en ağır şekilde saldırıya maruz kalarak çifte gazilik unvanını kazanan yüce Meclisimize yeni yasama yılında başarılar diliyorum.

Aziz milletimiz 15 Temmuz gecesi tek yürek ve tek bilek olarak bağımsızlığının, geleceğinin ve iradesinin temsilcisi olan tüm müesseselere sahip çıkmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin etrafında âdeta etten bir duvar ören milletimiz, istiklalinin ve istikbalinin sembolü olarak gördüğü bu kurumları korumak için canını vermekten dahi çekinmemiştir. Nitekim, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin ve hemen karşımızdaki Genelkurmay Başkanlığı binasının çevresinde 34 vatandaşımız, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi etrafında da 29 vatandaşımız şehit olmuştur.

15 Temmuz darbe girişiminin 1’inci yıl dönümünde Türkiye Büyük Millet Meclisinin hemen önünde gece saat üçte, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde de sabah saat altıda bir araya gelen on binlerce vatandaşımız milletimizin bu konudaki kararlılığını bir kez daha göstermiştir. Bu vesileyle İstanbul’da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde, Ankara’da Mecliste ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan törenler ile ülkemizin dört bir yanında gece yarısına kadar süren demokrasi nöbetlerine coşkuyla iştirak eden tüm vatandaşlarımıza bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.

15 Temmuz gibi felaketler ülkelerin ve milletlerin birliklerinin, beraberliklerinin, dayanışmalarının, maziden atiye uzanan ortak değerlerinin adeta test edildiği imtihanlardır. Hamdolsun biz devlet ve millet olarak bu imtihanı alnımızın akıyla verdik. Artık ülkemiz üzerinde karanlık emeller besleyenlerin, bunun için kanlı senaryolar yazanların, kendilerine ihanet ortakları devşirenlerin işi çok daha zordur. Milletimiz de, devletimiz de, Meclisimiz de oynanan oyunu görmüş ve tepkisini tek bir yumruk gibi terör örgütlerinin, ihanet çetelerinin tepesine inerek ortaya koymuştur. 15 Temmuz artık bizim, tıpkı Malazgirt gibi, tıpkı İstanbul’un Fethi gibi, tıpkı Çanakkale gibi, tıpkı Dumlupınar gibi, tıpkı ecdadımızın nice emaneti gibi hepimizin ortak bir değeridir. Bu değere sahip çıkan, bu değere saygı duyan herkes milletimizin gönlünde yükselir, yücelir, itibar sahibi olur. Bu değeri örselemeye, önemsizleştirmeye, çarpıtmaya kalkan herkes de milletimizden hak ettiği cevabı alır, hak ettiği muameleye maruz kalır. Darbenin doğrudan hedefi olan Türkiye Büyük Millet Meclisimizdeki partilerimizden bu konuda çok daha fazla hassasiyet beklediğimi özellikle belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yasama döneminde Meclisimizin gerçekleştirdiği en önemli çalışmalardan biri de hiç şüphesiz 16 Nisanda milletimiz tarafından tasdik edilen Anayasa değişikliği sürecini yürütmüş olmasıdır. Ülkemizin yönetim sisteminde köklü bir değişiklik anlamına gelen bu Anayasa değişikliğinin tüm partilerin ortak eseri olmasını gönülden arzu ederdik ancak Mecliste grubu bulanan partilerimizden bazıları farklı bir politika izledikleri için Anayasa değişikliği süreci AK PARTİ ve MHP tarafından yönetilmiştir. Esasen bu sürecin temelleri 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan kriz esnasında atılmıştır. Cumhurbaşkanını doğrudan milletin seçmesine imkân veren değişiklik daha sonraki gelişmelerin habercisi olmuştur. Doğrudan halkın oylarıyla göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı olma şerefine nail olmamızın ardından her fırsatta, her zeminde başlanan işin tamamlanması gerektiğini ifade ettik. Anayasa değişikliği gerektiren bu düzenlemenin gerçekleştirilebilmesi ancak diğer partilerimizden destek alınabilmesiyle mümkündü. MHP'nin bu yönde gösterdiği irade 16 Nisana giden yolu açmıştır. Meclisin üzerine düşeni yapmasının ardından milletimiz de nihai kararını hür iradesiyle sandıkta vermiştir.

Kabul edilen Anayasa değişikliğine göre Türkiye 2019 yılında yapılacak seçimlerin ardından Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçecektir. Yeni sistemin en önemli özelliklerinden biri yasama, yürütme ve yargı arasındaki ilişkileri netleştirmiş olmasıdır. Ülkemizdeki mevcut sistemin en önemli zaafı bu ilişkilerin birbirine karışıyor olmasıydı. Yasamanın, yürütme organının yani Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran iktidar partisinin veya koalisyon partilerinin tahakkümü altında bulunduğu eleştirisi böylece ortadan kalkmaktadır.

Bilindiği gibi yeni sistemde yürütme erkini temsil eden Cumhurbaşkanının Bütçe Kanunu dışında Meclise kanun teklifi veya tasarısı sunma imkânı bulunmuyor. Yasama yetkisi tamamen milletvekillerimizin uhdesinde bırakılıyor. Nasıl anayasa yasaların üzerindeyse, yasalar da Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin üzerindedir. Yani herhangi bir konuda yasa ile kararname çeliştiğinde, geçerli olan yasa olacaktır. Daha da önemlisi, kararnameyle düzenlenen herhangi bir konuda Meclis yasa çıkardığında, yasa esas alınacaktır.

Değerli milletvekilleri, Meclis ile Cumhurbaşkanının görev sürelerinin birbirlerine endekslenmiş olması, bu iki organın karşılıklı denge ve anlayış içinde çalışmasını elzem kılmaktadır. Bu ahengi bozan taraf seçimde millete hesap vermek zorundadır. Üstelik bunun için illa beş yıl beklenmesine de gerek yoktur. Yasama veya yürütme organından herhangi biri kendi çalışmasının karşı tarafça engellendiğini düşünüyorsa istediği zaman millete müracaat yoluna gidebilir. Milletin vereceği hükme yasama da yürütme de uymak zorundadır.

Yasamanın yürütme üzerindeki denetim yolları da açıktır. Yazılı sorudan Yüce Divanda yargılanma talebine kadar uzanan geniş bir yelpazede sağlanan imkânlarla yasama organı yürütmeyi denetleme hakkına sahiptir. Aynı şekilde, kararlarını “Türk Milleti” adına veren yargının da gücünü millî iradeden aldığı bir sistem kurulmuştur.

Yargının en önemli idare mekanizması olan Hâkimler Savcılar Kurulunun 13 üyesinden –buranın altını çiziyorum- 7’si Meclis, 4’ü de Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Ayrıca Adalet Bakanı ile Müsteşarı da bu kurulda yer alacak.

Dikkat ederseniz yeni sistem güçler arasındaki ayrımı netleştirirken, asıl kararları hep millete bırakıyor. Türkiye, millî iradenin bu derece güçlendirildiği, halkın tercihlerinin bu derece ön plana çıkartıldığı bir sisteme kavuşmuştur.

Bu vesileyle, ülkemizde ilk defa Meclisimizin eliyle, milletimizin özgür iradesiyle, demokratik usullerle böyle köklü bir yönetim reformunu hayata geçirebilmemize katkı sağlayan herkese bir kez daha teşekkür ediyorum.

Önümüzde hem Meclisimize hem Hükûmetimize düşen önemli bir görev daha var: Uyum yasaları başta olmak üzere yeni sistemin en sağlıklı şekilde hayata geçmesini sağlayacak düzenlemeler üzerinde derhâl çalışılmaya başlanması gerekiyor. 2019 yılından önce tüm bu hazırlıkları bitirmiş olmalıyız. Bu çalışmaların, sadece Anayasa ve yasalardaki ifadelerin ayıklanmasından ibaret kalmamasını ümit ediyorum. Elimizdeki bu imkânı kapsamlı bir yönetim reformu hâline dönüştürme fırsatını çok iyi değerlendirmeliyiz. 26’ncı Dönem Meclisi bugüne kadar çok büyük işler başardı, inşallah yeni yasama yılında çok daha önemli çalışmalara imza atacaktır; ben buna inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, her anlamda tarihî bir süreçten geçiyoruz. Dünyada ve bölgemizde yaşanan gelişmeler ister istemez bizi de etkiliyor. Ülkemizin son yıllarda yaşadığı sosyal, siyasi, ekonomik, diplomatik gelişmelerin hiçbiri de bu genel fotoğraftan bağımsız değildir. Elbette bu karmaşık dönemde herkesin bir hesabı, bir yol haritası, bir hedefi vardır. Bize düşen, bir yandan ülkemizin hedeflerimiz doğrultusunda ilerlemesini temin ederken diğer taraftan da Türkiye’yi hedef alan saldırıların boşa çıkmasını sağlamaktır. Zor olsa da bu ikisini birlikte başarmak mecburiyetindeyiz. Ülkemizi her alanda dünyanın en büyük on devletinden biri hâline getirme hedefimizden en küçük bir taviz vermedik, vermeyeceğiz. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)

2023 hedeflerimiz doğrultusunda attığımız her adımda “Büyük ve güçlü Türkiye” idealine biraz daha yaklaşıyoruz. Dört bir yanımızın istikrarsızlık ve çatışmayla çevrili olduğu bir dönemde hem kendimizi koruyabilmemiz hem de planlarımızı, programlarımızı, yatırımlarımızı hayata geçirebilmemiz önemli bir başarıdır. Türkiye, çevresinde yaşadığı istikrarsızlıklar sebebiyle tek bir projesinden vazgeçmemiştir, tek bir yatırımı ertelememiştir. Bu yılın ilk yarısındaki ortalama büyüme oranımızın yüzde 5,1 olarak gerçekleşmesi izlediğimiz kararlı politikanın eseridir. Büyümede, kurlarda, enflasyonda, işsizlikte, ihracatta, turizmde yaşanan dalgalanma büyük ölçüde kontrol altına alınmıştır. Bu olumlu ivmenin her geçen ay artarak süreceği görülmektedir.

Hükûmetten beklentim, kamu mali disiplininden taviz vermeden, vatandaşımızın günlük hayatını kolaylaştıracak, geleceğe daha güvenle bakabilmemizi sağlayacak tedbirler alıp hayata geçirmesidir. Maruz kaldığımız iç ve dış saldırılar karşısında gösterdiği güçlü duruşa müteşekkir olduğumuz milletimizi huzursuz ve tedirgin edecek, kafasında soru işaretleri oluşturacak gereksiz adımlardan kaçınılması büyük önem arz etmektedir. Meclisimizin de yeni yasama döneminde Hükûmetimizin bu yöndeki çabalarına destek vereceğine inanıyorum.

Geçtiğimiz hafta yapılan olağanüstü toplantıda görüşülen tezkere konusunda, bir parti hariç, Meclisimizde sergilenen birlik ve beraberliği takdirle karşıladığımı özellikle belirtmek istiyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Milletimizin özlediği Meclis görüntüsü işte budur. Önümüzdeki dönemde millî konularda bu dayanışmanın çok daha sık, çok daha güçlü bir şekilde sergileneceğini ümit ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye 1984 yılından beri kesintisiz bir şekilde bölücü terörle mücadele ediyor. PKK ve uzantıları yanında ideolojik ve dinî söylemlerle kurulan terör örgütleri de ülkemize önemli zararlar vermişlerdir.

FETÖ’nün devleti ele geçirmek için emniyetten yargıya, mülkiyeden orduya kadar tüm kurumlarımız üzerinden yaptığı saldırıları milletimizle birlikte boşa çıkardık. Terör örgütlerine karşı verilen mücadele, birlik ve beraberliğimizi en çok sergilememiz gereken alanların başında geliyor. Hiçbir siyasi ve kişisel çıkar, terör örgütlerine destek anlamına gelecek bir söylemi, duruşu, politikayı mazur gösteremez.

Yargının terör örgütü olarak tanımladığı yapıları doğrudan veya dolaylı olarak desteklemeyi hiç kimseye yakıştıramam. Bu uğurda yüksek yargı kurumlarımızdan kürsü hâkimlerimize, savcılarımıza kadar tüm yargı sisteminin yıpratılması anlamına gelecek beyan ve tutumları da asla doğru bulmuyorum. Hele hele olağanüstü hâl uygulamasına yönelik birtakım nitelemeler var ki gerçekten kabul edilebilir değil.

Türkiye’nin darbe teşebbüsü ve terör örgütlerinin saldırıları gibi gerçekten olağanüstü tehditlerle karşı karşıya bulunduğunu kim inkâr edebilir? Olağanüstü tehditler olağanüstü tedbirleri gerektirir. Üstelik Hükûmetin Anayasa’da belirtilen olağanüstü hâl yetkilerinden gerçekten pek azını kullandığı, sadece aciliyet arz eden hususlarda bu yola başvurduğu da bir gerçektir. Bugüne kadar terör örgütleri ve mensupları dışında olağanüstü hâlden zarar gören hiç kimse olmamıştır. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Terörle mücadelede duyulan ihtiyaçlar ortadan kalktığında elbette olağanüstü hâl uygulaması da sona erecektir.

Diğer taraftan, savunma sanayisinde ve teknoloji alanında elde ettiğimiz neticeler sayesinde, özellikle sınırlarımız içinde terör örgütlerini hareket edemez hâle getirdik. Sınır ötesi operasyonlarımızı da bölgedeki diğer güçlerle sağladığımız iş birliği çerçevesinde adım adım ilerletiyoruz.

Fırat Kalkanı harekâtındaki başarımız, DEAŞ’a karşı kurulan koalisyonun mücadele stratejisini değiştirmiştir. Şimdi de Astana görüşmelerinde sağlanan uzlaşma çerçevesinde İdlib bölgesinde güvenli bir alan oluşturmanın gayreti içerisindeyiz. Buna karşılık bazı müttefiklerimizin bizim terör örgütü olarak tanımladığımız yapılarla iş birliği konusundaki ısrarlarının bölgedeki krizin daha derinleşmesine yol açtığını görüyoruz. Bu konudaki düşüncelerimizi, duruşumuzu, politikalarımızı her platformda dile getiriyor, ikazlarımızı yapıyoruz. Krizlerin yaşandığı ülkelerin toprak bütünlüğü ve toplumsal mutabakatı gözetmeyen, sahadaki gerçeklerle uyuşmayan hiçbir projenin başarı şansı yoktur. Bu tür adımların varacağı yer, daha fazla acı, kan ve gözyaşıdır. Biz Türkiye olarak, sınırlarımız içinde ve dışında terör örgütleriyle mücadele konusundaki kararlılığımızı sonuna kadar devam ettireceğiz. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irak, ilk Körfez Savaşı’ndan bu yana istikrara kavuşamamış, sürekli çatışmaların ve krizlerin yaşandığı bir ülkedir. DEAŞ tehdidinin ilk patlak verdiği yer olan Irak’taki mezhep gerilimi pek çok sorunun ana kaynağı durumundadır. Şimdi bir de bu sıkıntıya Kuzey Irak yönetiminin attığı yanlış adımlar eklenmiştir. Hem Irak Anayasası’na göre hem de uluslararası toplumun yaklaşımı itibarıyla Kuzey Irak yönetiminin yaptığı referandumun herhangi bir karşılığı yoktur. Buna rağmen bu teşebbüs dahi başlı başına önemli bir sorundur. Türkiye Irak’taki tüm kesimlerin güvenliği, huzuru, refahı için yaptığı çalışmaların Kuzey Irak yönetimi nezdinde böyle karşılık bulmasının üzüntüsü içindedir. Buradaki asıl sıkıntı bu girişimin yol açtığı sonuçların asıl kimin işine yarayacağıdır. Bu süreçten ne Kürtlere ne Araplara ne Türkmenlere ne de diğer gruplara hayırlı bir sonuç çıkmayacağı çok açıktır. Kadim devletlerin dahi varlıklarını korumakta zorlandıkları bir kaotik dönemde bölgesel bir yapının bağımsızlık iddiası başka güçlerin oyuncağı olmaktan öte bir anlam taşımayacaktır.

Sınırlarımızın hemen başında hem Irak halkı hem de Türkiye başta olmak üzere çevre ülkeler için daimî tehdit oluşturacak bir fitne kuyusunun kazılmasına biz göz yumamayız. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Hele hele uluslararası toplumun aidiyeti tartışmalı olarak gördüğü, bizim ise bir Türkmen kenti olduğunu çok iyi bildiğimiz Kerkük üzerinden ülkemizin tehdit edilmesine asla tahammül edemeyiz. Bunun hesabını da mutlaka sorarız. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)

Erbil’deki Kürt’ün hakkını savunmak, Musul’daki Arap’ın, Kerkük’teki Türkmen’in hakkını yok saymak anlamına asla gelemez. Yanı başındaki Türkiye'yi karşısına alma uğruna uzaklardan destek bekleyen Kuzey Irak yönetimi eninde sonunda hüsrana uğramaya mahkûmdur. Hiç kimsenin bölgede yaşayan milyonlarca mazlum insanı ambargoların, tecrit ve yaptırımların baskısı altında perişan etmeye hakkı yoktur. Güvenliğin ve refahın formülünün birlikte, bütünlükte, dayanışmada arandığı bir dönemde bu tür ayrılıkçı heveslere kapılmak en başta kendi toplumuna ihanet etmektir. Kişisel hırslar ve iktidar kaygılarıyla yapılan bu yanlıştan bir an önce dönüleceğini umuyoruz. Uluslararası toplumdan, dünyanın pek çok yerinde başka sorunların da tetikleyicisi olacak bu adımı cesaretlendirecek herhangi bir destek beyanının şu ana kadar gelmemiş olmasını doğrusu önemli görüyorum. Türkiye olarak Irak merkezî yönetimi ve İran’la birlikte çeşitli adımlar attık. Uluslararası toplumun da bu adımlara destek vermiş olmasından memnuniyet duyuyoruz. Konunun daha tatsız noktalara varmadan, bir an önce, suhuletle ve sağduyuyla çözümü en büyük arzumuzdur. Kuzey Irak yönetimi yaptığı yanlıştan dönme erdemini gösterdiğinde, Türkiye, devleti ve milletiyle bu kardeşlerimizin yanında olmaya devam edecektir.

Değerli arkadaşlar, terör örgütleriyle mücadelemizde bizi en çok hayal kırıklığına uğratanların başında Avrupa Birliği ülkeleri geliyor. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine, öyle gizli saklı da değil, göstere göstere engel olanların terör örgütlerine karşı sergiledikleri müsamahakâr tutumdan fevkalade rahatsızız. Biz diyoruz ki: PKK bölücü bir örgüttür, terör örgütüdür, devletimizi yıkmaya çalışmaktadır, bunun için sürekli terör eylemleri düzenlemektedir. Biz diyoruz ki: FETÖ bir ihanet çetesidir, devleti ele geçirmeye teşebbüs etmiştir. Başlattığı darbe girişiminde 250 vatandaşımız şehit olmuştur, 2.193 vatan evladı gazi olmuştur. Aynı şekilde, cinayetten soyguna, adam kaçırmadan emniyet güçlerine saldırıya kadar her çeşit suça bulaşmış çeşitli terör örgütü mensuplarının bilgilerini kendilerine veriyoruz. Peki, Avrupa ülkeleri bunun karşılığında ne yapıyor dersiniz? Hiçbir şey. Bugün Avrupa, teröristlerin ellerini kollarını sallayarak dolaştıkları, Türkiye’nin meşru yönetimine karşı her türlü organizasyonu yapabildikleri bir yer hâline gelmiştir. Bir Avrupa ülkesinin parlamento binasının önünde şakağıma silah dayanmış posterler açılıyor ve o ülkenin polisleri bunu sadece seyrediyor.

G20 Zirvesi’ndeyiz; şahsımın resmi, Sayın Putin’in resmi ve Suudi Arabistan Kralı’nın resmi, üçlü resim; yan tarafta bir otomobil, Mercedes; polisler etrafı çevirmiş; çok ilginçtir, öldürene Mercedes’in verileceğini söylüyor. O ülkenin şansölyesine bunu söylediğimde, haberi yokmuş gibi, orada yanındaki arkadaşlarına bakıyor. Nasıl haberiniz olmaz? Mümkün mü? Ama dert başka, Türkiye üzerinden bir politika, seçim hazırlığı yapılmak. Ve şu anda bakıyoruz, kıtanın her köşesinde terör örgütlerini, teröristleri, onların işledikleri cinayetleri yücelten broşürler, afişler dağıtılıyor, bunun için stantlar kuruluyor. Kendi vatandaşları ülkemizde terör dâhil çeşitli suçlardan yakalandığında hemen kapımıza dayananlar bizim onlara ilettiğimiz dosyaları işleme dahi koymuyorlar. Avrupa Birliği kurumlarının fasıllardan serbest dolaşıma ve yardımlara kadar her konuda ülkemize karşı sergilediği ikiyüzlü tutum öylesine alenileşti ki artık bu durumu örtecek mazeret dahi bulamıyorlar.

Türkiye’nin 1959 yılında ilk başvuruyu yaptığı, 1963 yılında Ankara Anlaşması’nı imzaladığı tarihten beri göstermiş olduğu bu sabrı Avrupa Birliğinin yanlış anladığını görüyoruz. Demek ki hâlâ anlayamamışlar. Buna rağmen şunu açıkça ifade ediyorum: Bu süreci bitiren, havlu atan, vazgeçen taraf biz olmayacağız. Aslına bakarsanız bizim Avrupa Birliği üyeliğine ihtiyacımız da kalmamıştır ha. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Şayet bugün Avrupa Birliği bir atılım yapacaksa bunun tek bir yolu vardır, o da Türkiye’yi üye yaparak gerçek anlamda bir ekonomik ve kültürel genişleme hamlesini başlatmasıdır. İşte, Brexit’te hâllerini gördük, kim bilir bunu neler takip edecek. Eğer Avrupa Birliği bunu yaparsa biz buradayız, Avrupa’nın geleceğine katkı vermekten de memnuniyet duyarız, oralarda 5 milyonu aşkın soydaşımız var. Yapmazsa da bizim için hiç fark etmez, kendi yolumuzda ilerlemeye devam ederiz. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm partilerimizin de iştirak ettiğini düşündüğüm bu politikamızı Avrupa Birliğinden kesin bir cevap alana kadar muhafaza edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, günümüz dünyasında artık hiçbir yer uzak değildir. Bu durum dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın, olumlu veya olumsuz her gelişmenin tüm ülkeleri, tüm toplumları etkilemesine yol açmaktadır. Hele bizim gibi iki bin iki yüz yıllık devlet tecrübesine, bin dört yüz yıllık medeniyet müktesebatına, bin yıllık coğrafya hâkimiyetine sahip bir ülke için bu tür gelişmeler çok daha önemli hâle gelmektedir. Tarihî, kültürel ve sosyal olarak çok yakın ilişkiler ağıyla bağlı olduğumuz bölgelerde ülkemize yönelik büyük bir sevgi ama aynı zamanda büyük bir umut vardır. Sevgiye sadece teşekkürle karşılık vermek mümkündür ama umudun bize yüklediği sorumluluklar çok ağırdır. Bu sebeple nasıl Irak’a, Suriye’ye, Kafkasya’ya, Orta Asya’ya, Balkanlara, Doğu Avrupa’ya sırtımızı dönemiyorsak aynı şekilde Kuzey Afrika’yı, Orta Afrika’yı, Güney Asya’yı da görmezden gelme hakkımız yoktur. Yüreklerine Türkiye sevgisi kazılı kardeşlerimizin yaşadığı Libya’daki gelişmelerin bizi ilgilendirmediğini nasıl söyleyebiliriz? Adına türküler yaktığımız Yemen’deki hadiseleri nasıl yok sayabiliriz? Ecdadımızın her köşesine damgalarını vurduğu Afganistan’ı, Pakistan’ı, Hindistan’ı nasıl öteki görebiliriz? Arakan’daki, Türkistan’daki, Kırım’daki mazlumları nasıl yüzüstü bırakabiliriz? Körfez’deki kardeşlerimizi, yaşadıkları krizlerle nasıl baş başa bırakabiliriz? Orta Doğu dediğimiz coğrafyaya gittiğinizde, mesela, Kudüs’e baktığınızda gördüğünüz silüetlerin pek çoğu ecdadımızın yadigârıdır.

Türkiye elbette Avrupa-Atlantik kurumlarıyla yakın iş birliği içindedir ama bu, tarihimizi ve medeniyetimizi yok saymamız anlamına kesinlikle gelmiyor. Tam tersine, tarihimiz ve medeniyetimizden aldığımız güç bizim en büyük avantajımızdır. Bugün hiç kimse, Türkiye’ye baktığında sadece Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Hatay’a kadar olan bir ülkeyi ve içinde yaşayan 80 milyon insanı görmüyor; Türkiye denilince akla, işte bu büyük tarihî ve kültürel arka plan geliyor. Bunun için, Arakan’daki mazlumlara da el uzatacağız; Avrupa’daki vatandaşlarımızın haklarını da müdafaa edeceğiz; Orta Asya’daki, Kafkasya’daki, Balkanlar’daki kardeşlerimizle de kucaklaşacağız; Suriye’den, Irak’tan, başka yerlerden kaçıp canlarını kurtarmak için ülkemize sığınan milyonlara da sahip çıkacağız. Hamdolsun, hepsini de yapabilecek güçteyiz.

Türkiye, geçtiğimiz yıl yaptığı 6 milyar dolarlık insanî kalkınma yardımıyla rakam bazında, Amerika’dan sonra dünyada 2’nci; millî gelire oran bakımındansa ilk sırada yer alıyor. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Bazılarının bu durumu yadırgadığını biliyorum. Hâlbuki yardım alan değil yardım eden bir ülke olmak, üstelik bu konuda tüm dünyanın ilerisinde bulunmak bu millet için, bizim için bir şereftir. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)

Bu işler için kullandığımız kaynaklar bugün bizim hiçbir projemize, hiçbir çalışmamıza mâni olmaz ama bu şekilde insanların gönlünde edindiğimiz yere ise paha biçilmez. Türkiye'nin bu çalışmalarıyla hem geçmişine sahip çıktığı hem de geleceğine yatırım yaptığı unutulmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, zor bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde geleceğe ümitle bakmak için de sebebimiz çoktur. Bölgemizdeki tüm terör örgütlerinin içeriden ve dışarıdan saldırılarıyla yıkamadıkları bir Türkiye güçlü bir Türkiye’dir. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Uluslararası alanda yalnızlaştırma çabalarına rağmen tüm platformlarda en ön safta yer alan bir Türkiye güçlü bir Türkiye’dir. Ekonomik, sosyal, siyasal krizlere karşı bu derece dayanıklılık gösteren bir Türkiye güçlü bir Türkiye’dir. Her imtihan aynı zamanda bir imkândır, bu da böyle bilinmelidir. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Her kriz beraberinde yeni fırsatları da getirir. Türkiye, çevresinde yaşanan krizlerin fırsat pencerelerini yakalama konusunda ciddi çaba gösteriyor. Cumhurbaşkanından Hükûmetine, iş dünyasından sivil toplum kuruluşlarına kadar tüm gücümüzle bu imkânları değerlendirmenin gayreti içindeyiz.

Geçmişte ülkemize mesafeli yaklaşan pek çok ülkenin ve liderin artık çok daha güvenle ve inançlı bir şekilde yanımızda yer aldığını görüyoruz. Kendi iç siyasetlerindeki dengeler sebebiyle kamuoyu önünde ülkemiz aleyhinde beyanlarda bulunanların, kapalı kapılar ardında nasıl farklı görüşler ifade ettiklerini sizler de yakından biliyorsunuz.

Türkiye'nin 2023 hedeflerini er veya geç gerçekleştireceği artık genel bir kabul hâline gelmiştir. Şimdi daha ötesine geçiyor, 2053 ve 2071 vizyonlarımızın altını doldurma sürecini başlatıyoruz. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisimize de tabii ki çok önemli görevler düşüyor.

Buradan tüm partilerimize, tüm milletvekillerimize çağrıda bulunuyorum: Gelin, ülkemizin bu kritik dönemden mümkün olan en güçlü şekilde çıkmasını birlikte sağlayalım. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Gelin, Türkiye’nin geleceğini beraber inşa edelim. Gelin, 2053 ve 2071 vizyonlarını birlikte somutlaştıralım. Gelin, milletimizin karşısına farklılıklarımızla değil, müştereklerimizle çıkalım. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) İşte o zaman ülkemizin büyüme, kalkınma, gelişme performansının katlanarak arttığını göreceğiz. 2019 seçimlerinin bu güzel temennileri hayata geçireceğimiz bir dönüm noktası olmasını temenni ediyorum. Meclisimizin yeni yasama yılında yapacağı çalışmalarda ortaya koyacağı birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışma ruhuyla milletimize bu umudu vermesini diliyorum.

Bu vesileyle, geçen hafta ebediyete, ahirete uğurladığımız Abdulkadir kardeşime de huzurlarınızda Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum ve Parlamentomuzun bir mensubu olarak Rabb’im kendisini cennetiyle, inşallah, müşerref kılsın. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından “Âmin.” sesleri)

Bu düşüncelerle bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 26’ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılının hayırlı olmasını, başarılarla dolu olmasını temenni ediyor, hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla. (AK PARTİ, MHP ve Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkürlerimizi sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, bugünkü gündemimizde başka bir konu bulunmadığından sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için 3 Ekim 2017 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Teşekkür ederim.

Kapanma Saati: 14.58