TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          117’inci Birleşim

                                                                                 24 Temmuz 2017 Pazartesi

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, Mescidi Aksa’da yaşanan gelişmelere ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail Hükûmetinin uygulamaları konusunda uluslararası topluma yaptığı çağrıyı Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak tümüyle desteklediklerine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, Millî Mücadele şehitlerini ve emek verenleri saygıyla andığına ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, 22’nci Dönem Samsun Milletvekili İhsan Kalkavan’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, Yeni atanan bakanlara hayırlı hizmetler dilediğine, önceki bakanlara da çalışmaları dolayısıyla teşekkür ettiğine ilişkin konuşması

5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Muğla’da yaşanan deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

6.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Başkanlık Divanı olarak Bursa ilinin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen afetten dolayı tüm çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

7.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında genel bir yayın kesintisinin söz konusu olmadığına ve konuyu araştıracağına ilişkin konuşması

8.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında genel bir yayın kesintisinin söz konusu olmadığını ve konuyu araştırdığına ilişkin tekraren konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, TBMM Başkanının Meclis Genel Kurulunu yönetmesinin memnuniyet verici olduğuna, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Mecsidi Aksa’ya yapılan saldırılar ve uygulanan kısıtlamalarla ilgili eleştirilerini daha önce de dile getirdiklerine, 10 kişilik bir milletvekili grubunun Filistin Büyükelçiliğine giderek konuyla ilgili desteklerini ve üzüntülerini ifade ettiklerine ve Hükûmetin bu konudaki sessizliğini ayıplı bir durum olarak gördüklerine ilişkin açıklaması

2.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İsrail’in mazlum Filistin halkı üzerinde geliştirmiş olduğu şiddet ve baskı politikalarını şiddetle kınadıklarını sayısız defa ifade ettiklerine, Filistin halkının yanında olduklarına ve Yüksekova’da cuma namazına yapılan saldırı ile Yahudi vatandaşların ibadet yeri olan Neve Şalom Sinagogu’na yapılan saldırının kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İsrail’in Mescidi Aksa’daki haksız, hukuksuz ve saygısız faaliyetlerini kınadıklarına ve İsrail’i son derece vahim bu yanlıştan vazgeçmeye davet ettiklerine ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, iktidar partisi nasıl bir rejim kurmaya çalışırsa çalışsın laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni korumaya devam edeceklerine ve 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Diyanet İşleri Başkanlığının umre ve hacca görevli göndermede adil davranmadığı yönünde şikâyetler olduğuna ve çiftçilere bir ek süre tanınarak ÇKS kayıtlarının yapılmasıyla ilgili mağduriyetin giderilmesini beklediğine ilişkin açıklaması

6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne, Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticilerinin bugün mahkeme önüne çıktığına ve Balıkesir’in Burhaniye ilçesinin Sübeylidere Mahallesi’nde meydana gelen sel felaketi nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilmesini dilediğine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İsrail’in tüm uyarılara rağmen insan haklarına aykırı ve baskıcı tutumunda ısrar etmesini, Harem-i Şerif’te cuma namazı kılınmamasını ve İsrail güçlerinin cuma namazı için toplananlara karşı güç ve şiddet kullanımını kınadığına ilişkin açıklaması

8.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, okullarda dinî temellere dayalı bir müfredat değişikliğiyle bilimsellikten uzak eğitimin pekiştirildiğine ve 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

9.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Fatma Benli’nin, Kudüs’te hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, zulüm ve işgalin asla başarılı olamayacağına ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ve Millî Eğitim Bakanlığının yayınladığı yeni müfredatın uygulanmasından derhâl vazgeçilmesi çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması

12.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümü ile basında sansürün kaldırılmasının 109’uncu yıl dönümüne ve gazeteciler için özgürlük talep ettiğine ilişkin açıklaması

13.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit’in, engellilik oranlarında bir düzenleme öngörülüp öngörülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

14.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, İsrail’in Filistin’de ve Mescidi Aksa’da yaptıklarını şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

15.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mescidi Aksa’nın içinde katliamlar yapıldığına, Müslümanların ibadet özgürlüklerinin kısıtlandığına ve yapılması gerekenin İslam birliğini gerçekleştirmek olduğuna ilişkin açıklaması

16.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne, 24 Temmuz Basın Bayramı’na ve Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının duruşmasının sürdüğüne ilişkin açıklaması

17.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, Hükûmetin buğdayda ithalat vergisini yüzde 130’dan yüzde 45’e indirmesine ilişkin açıklaması

18.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ve 2017 Şubat ayında Çanakkale’nin Ayvacık ilçesindeki depremde yıkılan evlerin yapımına ne zaman başlanacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

19.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğan’ın, Kudüs’ün ve Harem-i Şerif’in İslami karakterinin muhafazası ve Filistinlilerin haklı davalarının savunulmasının tüm İslam âleminin vazifesi olduğuna ilişkin açıklaması

20.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, “Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!” dediğine ilişkin açıklaması

21.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, Ankara’nın mahalle statüsüne geçirilen köylerinde ciddi sorunlar olduğuna ve bu konuda yapmış olduğu konuşmaların göz ardı edildiğine ilişkin açıklaması

22.- Rize Milletvekili Hikmet Ayar’ın, İsrail’in Kudüs’teki saldırgan tutumunu lanetlediğine ilişkin açıklaması

23.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, Paris İklim Anlaşması’nın Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına ne zaman sunulacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümü ile Batı Trakya Türklerinin lideri Doktor Sadık Ahmet’in vefatının 22’nci yıl dönümüne, Basın Bayramı ile 1960 yılında kabul edilen Basın Ahlak Yasası’nın yıl dönümüne ilişkin açıklaması

25.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, basında sansürün kaldırılışının 109’uncu yıl dönümüne, Cumhuriyet gazetesinin yazarları, çalışanları ile yöneticilerinin ilk kez bugün mahkeme karşısına çıktığına, siyasi iktidarın sadece toplumsal yaşam içerisinde demokratik siyaset kanallarını kapatmadığına, İç Tüzük’le birlikte Mecliste de siyaset yapma hakkını kısıtlayan bir düzenleme yoluna gittiğine ve bu nedenle alanlarda demokrasi nöbetlerinde olacaklarına ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 24’üncü Dönem Samsun Milletvekili İhsan Kalkavan’ın vefat ettiğine, 24 Temmuz Basın Bayramı’na, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ve Batı Trakya Türklerinin lideri Doktor Sadık Ahmet’in vefatının 22’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

27.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Harem-i Şerif’in kutsiyetine ve tarihî statüsüne saygı gösterilmesinin insani, hukuki ve tarihe karşı bir sorumluluk olduğuna, Türkiye'nin Filistin halkının ve Filistin’in haklı davasının yanında olduğuna, ülkenin birlik ve beraberliğine, toprak bütünlüğüne karşı önemli bir mücadele verilmekte olduğuna, 24 Temmuz Basın Bayramı ve basında sansürün kaldırılışının 109’uncu yıl dönümüne ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine  ilişkin açıklaması

28.- Muğla Milletvekili Akın Üstündağ’ın, Muğla Gökova merkezli deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunanlara teşekkür ettiğine, Bodrum’da hayatı etkileyen önemli bir durum olmadığına ve tüm turistleri Bodrum’a beklediklerine ilişkin açıklaması

29.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına ve kürsüye siyah örtü örterek yaptığı konuşmasında TRT Meclis televizyonunun yayını kesmesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

 

VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Muğla’da yaşanan depreme ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Sinop Milletvekili Barış Karadeniz’in, Sinop ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Erzurum Kongresi’nin 98’inci yıl dönümüne ilişkin günde dışı konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Cumhurbaşkanlığının, Bakanlar Kurulunda görev alan Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş, Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Millî Savunma Bakanı Fikri Işık ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın görevlerinden istifa ettiklerine ve istifalarının kabul edildiğine;

Başbakan Yardımcılığına Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın,

Başbakan Yardımcılığına Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın,

Başbakan Yardımcılığına Erzurum Milletvekili Recep Akdağ’ın,

Başbakan Yardımcılığına Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun,

Adalet Bakanlığına Gaziantep Milletvekili Abdülhamit Gül’ün,

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına Ankara Milletvekili Jülide Sarıeroğlu’nun,

Gençlik ve Spor Bakanlığına Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın,

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba’nın,

Kültür ve Turizm Bakanlığına Ordu Milletvekili Numan Kurtulmuş’un,

Millî Savunma Bakanlığına Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,

Sağlık Bakanlığına Samsun Milletvekili Ahmet Demircan’ın,

Atandıklarına ilişkin tezkeresi (3/1170)

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim edilmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/589)

2.- CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, piyasadaki kanserojen madde bulunduğu anlaşılan ithal ayakkabılarla ilgili konunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/590)

3.- CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, oyuncakların ve kırtasiye malzemelerinin yarattığı sağlık risklerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/591)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, 1/6/2017 tarihinde Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve arkadaşları tarafından, yasama fonksiyonu temelinde yasama faaliyetlerinin sınırlandırılmasına ilişkin müdahaleler ve bu müdahalelerden kaynaklı sorunları tespit etmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve arkadaşları tarafından, Bursa ilinin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen sağanak yağış ve dolu afetinin bu yöredeki tarımsal ürünlerde meydana getirdiği zararların tespit edilmesi amacıyla 24/7/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin birinci ve ikinci bölümü üzerindeki konuşmaların Komisyon ve siyasi parti grupları adına yirmi dakika, şahıslar adına on dakika olmasına, gruplar adına konuşmaların 2 milletvekili tarafından kullanılabilmesine ilişkin önerisi

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un usul görüşmesi nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

13.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

14.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

15.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

16.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

19.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492)

2.- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 491)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787) ve Dışişleri Komisyonu Raporu(S.Sayısı: 461)

 

 

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle işleme alınıp alınamayacağı hakkında

2.- (2/1783) esas numaralı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Anayasa Komisyonuna havalesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Adana'da kayıt dışı işçi çalıştıran cevizli sucuk fabrikalarının teftiş edilmesine ve kayıt dışı çalışan işçilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu’nun cevabı (7/13912)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir'in, Uluslararası Çalışma Örgütüne katılacak işçi delegesinin belirlenme sürecine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu’nun cevabı (7/13913)

3.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan'ın, 2007 yılından bu yana AB'den Türkiye'ye yapılan mali yardımlara ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’in cevabı (7/14643)

4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Milli Piyango İdaresine bağlı şans oyunlarına yönelik bazı iddialara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/14703)

24 Temmuz 2017 Pazartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: İsmail KAHRAMAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Döneminin İkinci Yasama Yılının 117’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, Mescidi Aksa’da yaşanan gelişmelere ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail Hükûmetinin uygulamaları konusunda uluslararası topluma yaptığı çağrıyı Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak tümüyle desteklediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, günümüzün kanayan bir yarası var, ona temas etmek istiyorum.

Filistin’in kalbi Kudüs’te bütün İslam âleminin kutsal mekânı olan Mescidi Aksa’da hepimizi üzen gelişmeler olmaktadır. Mescidi Aksa, bildiğiniz gibi, Müslümanların ilk kıblesidir ve en kutsal mekânlarımızdandır. İsrail Hükûmeti, işgal altında tuttuğu Filistin topraklarında ve Kudüs’te yıllardan beri Müslüman kardeşlerimize karşı bir tecrit politikası izlemektedir. Uygulamaları Mescidi Aksa’nın kapısına kadar dayandırılmıştır. Bizim için hangi inançtan olursa olsun ibadethaneler kutsal mekânlardır. Bu mekânlar her türlü saldırıdan masundur. İbadethaneler, insanların kendilerini Allah’la baş başa hissettikleri hür mekânlardır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, Hükûmete söyleyin, ilişkiyi kessin İsrail’le, ticari ilişkileri kessin.

BAŞKAN – Anlayamadım.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hükûmet ticari ilişkileri kessin İsrail’le.

BAŞKAN – Hükûmet...

VELİ AĞBABA (Malatya) – Savunma sanayisi anlaşmalarını, ticari ilişkileri kessin.

BAŞKAN – Ne diyor?

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkanım, “Hükûmet ticari ilişkilerini kessin İsrail’le." diyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hükûmet, İsrail Hükûmetiyle ilişkilerini kessin, bir tepki versin. Biz bu kararı destekleyeceğiz Sayın Başkan.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Yani “lütfen” demekle olmaz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – İsrail’le ilişkileri kesmesini, anlaşmaları bozmasını, savunma sanayisindeki anlaşmaları geri çekmesini talep ediyoruz sizden.

BAŞKAN – Buyurun oturun, ben virgülden devam ediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Kuru kuru kınamayla olmaz.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Önce sen ilişkini kes İsrail’le.

BAŞKAN - Bu mekânların askerî ya da siyasi saiklerle çekişme alanı olarak görülmeleri son derece yanlıştır. İster Müslüman ister Hristiyan ister Yahudi olsun, insanlar mabetlerine hulusikalple ibadet etmeye gitmektedirler.

İsrail güvenlik makamlarınca namaz kılmak ve dua etmek için Mescidi Aksa’ya giden Müslümanların üzerinin metal detektörlerle aranmak istenmesi, terörist muamelesi yapmaktan farksızdır. Filistin halkına karşı yıllardır devam eden sindirme politikası yanlıştır, kabul edilemez. İsrail devletinin yürüttüğü güvenlik politikaları inanç hürriyetine ve insan haklarına aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti halkıyla birlikte Filistinli kardeşlerimizin yanındadır.

Cumhurbaşkanımız muhterem Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail Hükûmetinin tek taraflı, saygısız, baskıcı, kışkırtıcı ve huzur bozucu uygulamaları konusunda uluslararası topluma yaptığı çağrıyı Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak tümüyle destekliyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak, uluslararası toplumu, Kudüs’te yürütülen insan hakları ve inanç hürriyetlerine karşı işlenen suçlar konusunda duyarlı ve tepkili olmaya davet ediyorum. İslam ülkelerini de Filistinli kardeşlerimizin meselelerine sahip çıkma noktasında daha duyarlı olmaya davet ediyorum.

Muhterem hazırun, bildiğiniz gibi, ibadethaneler savaş şartlarında dahi hür ve masun mekânlardır. Hangi inançtan olursa olsun biz ibadetleri, ibadethaneleri kutsal kabul ederiz.

İsrail Hükûmetinden beklentimiz, Orta Doğu’da kalıcı barışı sağlamak konusunda Filistin Hükûmetiyle barış masasına oturup kendilerinden beklenen adımları atmasıdır. İşgal ettiği Filistin topraklarından çekilerek Orta Doğu’da barışı kalıcı bir hâle getirmek için barışı yaygınlaştırmak ve uluslararası toplum tarafından yapılan çağrılara kulak vermeleridir. Bu noktada müspet gelişmelerin olması ümidi ve niyazıyla sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.

Bu konuda siyasi partilerimizin grup başkan vekillerinin eğer bir beyanları varsa kendilerine üçer dakikalık bir söz hakkı tanıyacağız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Özgür Bey.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Özgür Özel Bey, buyurun lütfen.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, TBMM Başkanının Meclis Genel Kurulunu yönetmesinin memnuniyet verici olduğuna, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Mecsidi Aksa’ya yapılan saldırılar ve uygulanan kısıtlamalarla ilgili eleştirilerini daha önce de dile getirdiklerine, 10 kişilik bir milletvekili grubunun Filistin Büyükelçiliğine giderek konuyla ilgili desteklerini ve üzüntülerini ifade ettiklerine ve Hükûmetin bu konudaki sessizliğini ayıplı bir durum olarak gördüklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan teşekkür ederim.

Öncelikle, Meclis Başkanının Mecliste bir oturumu yönetmesi, her zaman mümkün olmasa da belli aralarla oturum yönetmesi bizim açımızdan fevkalade memnuniyetle karşılanır çünkü Genel Kurula Meclis Başkanının gösterdiği saygıyı, Genel Kurula gösterdiği özeni gösterir. Grup başkan vekilleri olarak da bizler böyle oturumlarda Meclisin işleyişiyle ilgili yapıcı önerilerde bulunuruz, bazı eleştirilerimiz de yön gösterici olabilir.

Tabii, bugün tercih ettiğiniz oturum bir yandan Meclis açısından son derece sıkıntılı bir oturum çünkü İç Tüzük değişikliği var. Gözünüzden kaçtıysa müdahale edeceğinize inanıyoruz, gözden kaçmadıysa tavrı kabul edilebilir bulmayız. Bir İç Tüzük değişikliği temel kanun olarak Meclis gündemine alınamaz. Bu konuda daha önce bir deneme olmuş ama sonuçlanmamıştı. Bu konuda sizin Başkanlık edeceğiniz, grup başkan vekillerinin de iştirak edeceği bir toplantıda son derece ciddi faydalar olacağını değerlendirmekteyiz. Aksi takdirde, yapılan iş Meclis tarihine kara bir leke olarak geçer. Bu şu demektir: Maddeler üzerinde konuşmayın, varsa önergeniz onun üzerinde beş dakika konuşun, biz İç Tüzük’ü böyle değiştiriyoruz.

Başkanlık ettiğiniz oturumda Mescidi Aksa’da yaşananlar konusuna değinmeniz bizim açımızdan son derece anlamlıdır. Bugün ben de bir basın toplantısı düzenleyerek bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin endişelerini, tepkisini ve Mecsidi Aksa’ya yapılan hem saldırılar hem Mescidi Aksa’ya girişte uygulanan kısıtlamalarla ilgili eleştirilerimizi dile getirmiş ve yaşananları telin etmiş, bu konuda en sert tepkimizi dile getirmiştim. Ayrıca, bu saatlerde, saat 13.30’da başlayan bir görüşmede 10 kişilik milletvekili grubumuza Sayın Grup Başkan Vekilimiz Engin Altay Başkanlık etmektedir. Şu anda Filistin Büyükelçiliğindeler. Filistin’e konuyla ilgili desteklerimizi, yaşananlardan duyduğumuz üzüntüleri ifade etmekteler.

Biz elbette Meclisten, Genel Kuruldan Meclis Başkanı ağzıyla yapılan bu kınamayı son derece önemsiyoruz. Ancak Hükûmetin bu konudaki sessizliğini, bu konuda sadece lafla peynir gemisi yürütmesini, bu konudaki müeyyidesizliğini ve esas gündeminin Katar’dan katar katar gelen paraların gelip gelmemesiyle ilgili olarak bir Katar turuna gözleri dikmiş olmasını da son derece ayıplı bir durum olarak görüyoruz.

Tabii, Sayın Başkan -siz önemli bir kısmına şahitlik edersiniz ama- o günlerdeki tutumun arkasında mı durursunuz bilmem ama tarihsel bir gerçeklik olarak biz Filistin meselesinde hep Filistin’in arkasında olmuş, Filistin meselesinde solcular, sosyal demokratlar olarak direnişin arkasında olmuş, Filistin’in bağımsızlık mücadelesinin yanında olmuş, fikren de olmuş, bedenen de olmuş bir siyasi gelenekten geliyoruz ve İsrail’in ve arkasındakilerin İstanbul’a çıkardıkları filoyu denize dökmekle övünüyoruz. Bazı siyasi hareketler var ki 6’ncı Filoyu denize dökenleri denize dökmeye çalışıp muvaffak olamamışlardır. Onların bugün Cumhuriyet Halk Partisiyle birlikte Filistin davasının arkasında durup antiemperyalist bir söyleme kavuşmuş olmalarından da memnuniyet duyuyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

Halkların Demokratik Partisi adına Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım konuşacak.

Buyurun Beyefendi.

2.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İsrail’in mazlum Filistin halkı üzerinde geliştirmiş olduğu şiddet ve baskı politikalarını şiddetle kınadıklarını sayısız defa ifade ettiklerine, Filistin halkının yanında olduklarına ve Yüksekova’da cuma namazına yapılan saldırı ile Yahudi vatandaşların ibadet yeri olan Neve Şalom Sinagogu’na yapılan saldırının kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok uzun bir süreden beri, sayısız defa bulunduğum yerden söz alarak, özellikle İsrail’in mazlum Filistin halkı üzerinde geliştirmiş olduğu şiddet politikalarının, baskı politikalarının artık onların ibadetine yönelim, ibadetlerini engelleyebilecek noktaya varmış olmasından -kaygının ötesinde- rahatsızlığımızı ve şiddetle kınadığımızı sayısız defa ifade ettik. Ancak biz bunları ifade ederken siyasi iktidar enerjisini Katar’a odaklamıştı. Şüphesiz, uygulanan ambargoyla Katar halkının, Katar’daki sivil halkın da bu konuda mağdur edilmemesi için Hükûmetin yürüteceği bütün çabalara destek vereceğimizi ifade etmiştik ama öncelik sırasına bakıldığında çok uzunca bir süre İsrail’in mazlum Filistin halkı üzerindeki terörüne sessiz kalmış, geçiştirmiş bir süreci yaşadık.

Bir diğer husus Sayın Başkan, bugün bütün son aylardaki kayıtsızlığına rağmen, son bir haftadır, sadece Hükûmetin değil, bütün toplum yapısının bu konudaki çabasını çok anlamlı ve değerli buluyoruz. Biz de mazlum Filistin halkının yanında olduğumuzu, hangi dine ve meşrebe sahip olursa olsun hiçbir halkın ibadet etme, Allah’a varmak konusundaki çabalarının engellenemeyeceğini düşünüyoruz ama şurada Genel Kurula ve Genel Kurulun dikkatine sunmak istediğim bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum: Camiler önemli mabetlerdir, çok değerlidir ama ibadeti gerçekleştirmenin tek mekânı değil. Bakın, geçen hafta cuma günü bütün uluslararası toplum Mescidi Aksa’daki terörle ilgilenirken Yüksekova’da sivil bir alanda cuma namazını kılmak ve ibadetini icra etmek isteyen halka güvenlik güçleri saldırdı. Aynı şekilde insanların sivil mekânda cuma namazını kılan insanlara saldırılarını şiddetle kınıyoruz biz. İnanca, ibadete ve Allah’a varmanın her türlü etkinliğine yönelime karşı çıktığımızı, şiddetle kınadığımızı ifade etmek istiyoruz. Bütün Genel Kurulun ve halkımızın dikkatine sunuyorum: Mescidi Aksa’ya yapılan saldırı, Mescidi Aksa’ya dönük engelleme…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen bağlar mısınız?

AHMET YILDIRIM (Muş) -…ne kadar kabul edilemez ise Yüksekova’da cuma namazına yapılan saldırıyı da aynı şekilde kabul edilemez buluyoruz. Yine, bu ülkenin yüzyıllardan beri yurttaşı olan ve Yahudilik inancına mensup vatandaşlarımızın ibadet yeri olan Neve Şalom Sinagogu’na saldırının da İsrail’in bu terör politikalarına bir cevap olamayacağını, bir ibadetgâha saldırının bir başka ibadetgâha saldırıyla giderilemeyeceğini, bunun bizim açımızdan asla kabul edilemez olduğunu da bütün Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Erkan Akçay Bey, buyurun efendim.

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İsrail’in Mescidi Aksa’daki haksız, hukuksuz ve saygısız faaliyetlerini kınadıklarına ve İsrail’i son derece vahim bu yanlıştan vazgeçmeye davet ettiklerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İsrail’in Mescidi Aksa’daki zulmü son günlerde dünya kamuoyunu infiale sevk eden konulardan birisidir. İbadethaneler kutsal mekânlardır ve her türlü saldırıdan masundurlar. İsrail’in bu uygulamaları baskıcı ve saygısızcadır, insan haklarına aykırıdır. İslam’ın kutsal mekânlarından olan, biz Müslümanların ilk kıblesi Mescidi Aksa, İsrail tarafından resmen ve fiilen bir kez daha işgal edilmiştir. İsrail Mescidi Aksa’yı ablukaya almış, kapısına dedektör koymuştur. 1967 yılından beri Mescidi Aksa’da ilk defa cuma namazları kılınamamıştır. İsrail’in bu faaliyeti ibadet özgürlüğünü kısıtlamaya yöneliktir ve bu girişimler Mescidi Aksa ile Müslümanların bağını koparmaya yönelik faaliyetlerdir. Mescidi Aksa, biz Müslümanların ortak mirasıdır, şerefidir, namusudur. İsrail’in bu haksız, hukuksuz ve saygısız faaliyetlerini kınıyoruz ve reddediyoruz. İsrail’i, bu son derece vahim yanlıştan vazgeçmeye davet ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

Başka söz isteyen var mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Özgür Bey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, oturumun başında söz isteyen 15 arkadaşımıza Meclis başkan vekillerimiz söz veriyorlar ancak şöyle bir uygulama var; malum, her zaman burada değilsiniz, yakından takip ediyorsunuz ama: Önemli ve toplumda infial oluşturan konular olduğunda bu 15’i kendi takdirlerinde olmak üzere 20, 25, 30 yapabiliyorlar. Bu Mescidi Aksa konusu son derece yakıcı bir sorun hepimiz açısından. Çok sayıda arkadaşımızın talebi var. Sizin takdirinizde olmak üzere 15 olan rakamı biraz daha artırabilirsek memnun oluruz efendim.

CEYHUN İRGİL (Bursa)- 30 olsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hayır, öyle bir esbabımucibe söylediniz ki Özgür Bey, “Önemli bir günde normal günlerdeki gibi olmasın, gelin bunu 20 yapalım.” dediniz. Ben yanlış duymadım değil mi, “20” dediniz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, 20 olur, 25 olur, takdir sizin.

BAŞKAN – Peki efendim, öyle yapalım.

Şimdi, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz hakkı vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, Muğla’da yaşanan deprem hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan Bey’e aittir.

Buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Muğla’da yaşanan depreme ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Muğla’mız 21 Temmuz 2017 Cuma gününün ilk saatlerinde, gece 01.30 sularında, merkezi Bodrum ilçemiz olmak üzere 6,5 büyüklüğünde bir deprem yaşamıştır. Deprem, ilimizin tamamında hissedilmiştir. Öncelikle Bodrumlular olmak üzere, bütün hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Allah tekrarından ve beterinden korusun.

Biz de 21 Temmuz günü Bodrum’a giderek İl Başkanımız ve İlçe Başkanımızla birlikte yerinde incelemelerde bulunduk, Sayın Kaymakamımızı ve Belediye Başkanımızı ziyaret edip bilgi aldık. Allah’a şükür, Bodrum Yarımadası, bilim adamlarının öngörüsüne göre, yaşaması muhtemel en büyük depremlerden birisini yaşamış ve bu depremi hasarsız atlatmıştır. Burada Bodrum mimarisinin ve yarımadada bugüne kadar görev yapmış bütün belediye başkanlarımızın hakkını teslim etmek lazım.

Bildiğiniz gibi, Büyükşehir Kanunu yürürlüğe girmeden önce Bodrum Yarımadası on bir belediyeyle idare ediliyordu. Bu vesileyle Bodrum Yarımadası’nda bugüne kadar görev yapmış bütün belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum.

Yine, depremden sonra yaptıkları çalışmalardan dolayı Sayın Valimize, Büyükşehir Belediye Başkanımıza, kaymakamlarımıza, belediye başkanlarımıza, güvenlik güçlerimize ve bütün kamu görevlilerine teşekkür ediyorum.

Biraz önce de söylediğim gibi, Allah’a şükür, Bodrum bu depremi hasarsız atlatmıştır. Deprem sırasında yaralananların çoğu da depremin etkisinden ziyade, atlama ve deprem anındaki panikle yaptıkları eylemlere bağlı olarak yaralanmışlardır, bunun da aslında herkesin dikkatine sunulmasında fayda var.

Habercilerimiz Bodrum’un depremi kazasız belasız atlatmasını gündeme getirmek yerine, bazı binalardaki ufak tefek çatlaklar ile Gümbet’te batan, yediemine teslim edilmiş birkaç eski tekneyi temcit pilavı gibi tekrar tekrar ekrana getirerek Bodrum’da ciddi bir sıkıntı olduğu imajı vermektedir. Yine, deprem anında yaşanan panik görüntüleri de değişik kameralardan toplanarak tekrar tekrar gösterilmektedir; bu da bölge turizmine ciddi zarar vermektedir. Turizmi baltalayan, turizm esnafının ekmeğiyle oynayan sözde habercileri de bu vesileyle şiddetle kınıyorum.

Bodrum’da günlük hayat normale dönmüştür ve devam etmektedir. Bodrum ve Muğla’nın tüm turizmcileri bir bütün olarak yerli, yabancı bütün misafirlerini ağırlayabilecek durumdadır. Panik havası oluşturacak olumsuz haberlerden vazgeçilmesi konusunda herkesi sorumlu davranmaya davet ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi üç yıldır turizm sektörü peş peşe krizler yaşadı. Malumunuz, 2015 yılında Rus uçağının Suriye sınırında düşürülmesiyle yaşanan gerilim turizm sektörünü olumsuz etkiledi. Ardından 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan FETÖ’cü hain darbe girişiminden de Muğla turizmi nasibini aldı. Sayın Cumhurbaşkanına yapılan suikast girişiminin Muğla’da planlanması ve eyleme geçirilmeye çalışılması Muğla turizmini yine olumsuz etkiledi. 21 Temmuz günü yaşanan deprem de bu seneki sıkıntıları artıran bir etki gösterdi. Anlaşılan, turizmcinin derdi bu sene de bitmeyecek. Bu sebeple acilen bazı önlemlerin alınmasına ihtiyaç vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çerçevede öncelikle Turizm Bakanlığı Bodrum’un ve Muğla’nın sapasağlam yerinde durduğunu ve misafirlerini ağırlamaya hazır olduğunu vurgulayan sağlam bir reklam kampanyası yapmalıdır. Yine yörede turizmcilerin ödediği ecrimisil ücretleri önemli bir sorundur ve Muğla’daki yüksek ecrimisillerin makul bir seviyeye çekilmesi muhakkak sağlanmalıdır. Turizmcilerimizin ve esnafımızın vergi ve kredi borçlarının ertelenmesi gibi önlemler alınmalıdır. Aksi takdirde bölgemizde turizmi yaşatmak için gecesini gündüzüne katan esnafımız, otelcimiz ve sektörün bütün bileşenleri iflasla karşı karşıya kalacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle Muğla’mıza ve aziz Türk milletine tekrar geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum ve herkesi tatilini Muğla’da geçirmeye davet ediyorum. Gelin, Muğla’yı görün ve yaşayın.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.

Gündem dışı ikinci söz, Sinop’un sorunları hakkında söz isteyen Sinop Milletvekili Sayın Barış Karadeniz Bey’e aittir.

Buyurun Beyefendi. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Sinop Milletvekili Barış Karadeniz’in, Sinop ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BARIŞ KARADENİZ (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sinop’un sorunlarını ve güzelliklerini dile getirmek için gündem dışı söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün 24 Temmuz, Lozan Antlaşması’nın yıl dönümü. Türkiye Cumhuriyeti’nin varlık nedeni Lozan Antlaşması diplomasi zaferimizdir. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ile Lozan Heyeti üyelerini, vatanları için canlarını veren şehitlerimizi bir kez daha minnetle anıyorum.

Bugün aynı zamanda, sansürün kaldırılışı ve Basın Bayramı. Gazetecilerimize adalet istediğimiz bu günde bütün basın emekçilerinin bayramını kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, Sinop dünyada, Türkiye’de ve Karadeniz Bölgesi’nde doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle ve en önemlisi, insanıyla çok özel bir yere sahiptir. Sinop’un ve vatandaşlarımızın dertlerine çözüm bulmak için çalışan bir milletvekili olarak çok net ifade edebilirim ki AKP iktidarında Sinop ihmal edilmiştir. Havası sert, insanı mert, sözü senet olan Sinop’umuz devlet yatırımlarından mahrum bırakılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Sinop’un cennete benzeyen yemyeşil doğasını, masmavi denizini gelip görmenizi isterim. Benim güzel memleketimde yeşilin her tonu vardır. İlimizin dört bir tarafı doğal kumsallarıyla, yaylalarıyla eşsiz güzelliğe sahiptir. Sinop’umuza siz değerli bütün milletvekillerimizi davet ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Gelin, masraflar benden. Belki yarısını da Nazım Ağabey karşılar, ne yapalım.

Sinop’umuzun ilçelerini gezelim. Gelin bir balık yiyelim. Yanında ne içmek isterseniz o artık size ait. Bizim tersanenin suyunu içen bir daha Sinop’tan ayrılamaz. Sabahattin Ali’nin hapis yattığı tarihî cezaevini gelin beraber ziyaret edelim. Sinop Kalesi’ni, Boyabat Kalesi’ni, Paşa Tabyalarını gezelim. Tarihin gözleriniz önünde bir kez daha canlandığını hep beraber göreceksiniz. Türkeli ve Dikmen’in yaylarını, Ayancık’ta Akgöl ve İnaltı Mağaralarını, Erfelek’te eşsiz şelaleleri görmenizi yürekten isterim.

Dünyada kendiliğinden oluşan, Türkiye’nin tek fiyordu Hamsilos âdeta cennetin dünyadaki köşesidir. Büyük şehirlerin kaosundan kurtulmak istiyorsanız sakin şehir “Cittaslow” Gerze’mize uğrayın, misafirimiz olun, mantımızı yiyin. Saraydüzü’nde ve Durağan’da doğanın bütün zenginlikleriyle gelin, kucaklaşın.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin en mutlu şehri Sinop’un hedefi turizm, kültür ve eğitimin başkenti olmaktır çünkü sahip olduğumuz potansiyeli çok iyi biliyoruz. Eşsiz bir doğamız var, tarihî zenginliklerimiz var fakat Sinop başta turizm olmak üzere bu zenginliklerin karşılığını devletten maalesef alamıyor. Yatırım yapılmıyor, yatırım diye nükleer santral yapmaya kalkıyorlar, sormuyorlar. Hiç Sinoplulara sordunuz mu “Nükleer santral istiyor musunuz?” diye? Size bu nükleer santrali kurdurmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar) Bu doğa zenginliklerinin ortasına bir hançer gibi saplanacak nükleer santrali Sinop kesinlikle istemiyor.

Sayın milletvekilleri, yolları perişan köylerimiz var, köylerimizin yolları savaştan çıkmış gibi darmadağın. Kimi köylerimizde mahalleler bile asfaltlanırken o mahalleye komşu köylerimizin yollarına dokunulmamış, çivi dahi çakılmıyor, köylerimize haksızlık yapılıyor. Sinop-Ayancık-Türkeli yolu vatandaşlarımız için tam bir çile yolu hâline geldi. Her dönem bir söz veriliyor ama söz bir türlü yerine ne hikmetse getirilmiyor. Şimdi de söz verildi, takipçisi olacağız, yaparlarsa teşekkür etmeyi de biliriz.

Değerli milletvekilleri, Sinop’ta gençlerimizin çoğu işsiz, iş bulamadıklarından gençlerimizin umutları sönüyor. Evlatları iş bulamadığı için anne ve babalarının gözlerinin önünde mum gibi sönüp gidiyorlar. Hangi görüşe sahip olursanız olun, Sinop için bir tane çivi çakın, yatırım yapın, annelerin, babaların duasını alın, ben de Allah razı olsun demeyi çok iyi bilirim.

Sayın milletvekilleri, AKP iktidarında ne Sinop için ne Türkiye için ortaya konmuş bir ekonomik kalkınma planı dahi yok, ne stratejiniz var ne de modeliniz. Üretimi bitirdiniz, turizmi bitirdiniz, ekonomi çöktü; adalet yok, hak yok, hukuk yok; eğitimde gelinen nokta cihat ve şeriat. (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bırakın devrimlerini, ismi bile sizi rahatsız etmeye başladı. Her gün gencecik asker ve polislerimiz şehit oluyor, öğretmenlerimizi teröre kurban veriyoruz.

Ey iktidar milletvekilleri, ellerinizi vicdanınıza koyun, bir kez daha düşünün, bu ülke böyle yönetilmeyi hak etmiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karadeniz.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Maviş.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Sayın Başkanım, sayın vekilimizin açıklamasıyla ilgili, izin verirseniz kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

AHMET AKIN (Balıkesir) – Hesabı ödemekle ilgili mi?

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Evet.

BAŞKAN - Nedir konu efendim?

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Sayın Başkanım, sayın vekilimizin Sinop’la ilgili, yollarla ilgili söylediği konuda izin verirseniz kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – O, lütfen bilahare yapılsın; böyle bir usulü koyarsak sonunu getiremeyiz.

Ben şöyle anladım: Barış Bey, bütün, 550 kişiyi Sinop’a davet etti; siz de daveti yineliyorsunuz, hepimizi çağırıyorsunuz.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Barış Bey’e de Sinop’la ilgili güzel temennileri ve açıklamaları için ayrıca teşekkür ediyorum, masraflara da ortak oluyoruz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Bravo, işte böyle. Bir davet daha aldık değil mi? Başlangıçta Muğla’ya çağırdı bizi Değerli Milletvekilimiz Mehmet Bey; şimdi, Erzurum çağıracaktır Allahualem.

Efendim, gündem dışı üçüncü söz, Erzurum Kongresi’nin ehemmiyeti hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekilimiz Sayın Profesör Doktor Mustafa Ilıcalı’ya aittir.

Buyurun Beyefendi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Erzurum Kongresi’nin 98’inci yıl dönümüne ilişkin günde dışı konuşması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün, Erzurum Kongresi’nin 98’inci yıl dönümü. Bu nedenle söz aldım ama Sinop’tan, Muğla’dan söz açılmışken unutmadan, baştan, Sayın Cumhurbaşkanımız sayesinde, Meclisin tüm gruplarının sayesinde Erzurum, 2026 Kış Olimpiyatları adayı; hepinizi Erzurum’a davet ediyorum ben de.

BAŞKAN – Mustafa Bey, affedersiniz 2017’deyiz, dokuz sene sonraya mı çağırıyorsunuz?

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – Yok, 2026 Kış Olimpiyatları adayıyız, kulis yapmamız lazım, önceden çağırıyorum ki…

BAŞKAN – Yani geleceğe matuf bir davettir, kaydediyoruz. Teşekkür ediyorum ev sahipliğinize.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – Başkanım, değerli görüşleriyle adaylığımızı garanti etmek için davet ediyorum.

Biz dün Erzurum’daydık, tarihî Kongre Binası’nda 98’inci yıl dönümünü kutladık. Burada, tören alanına, Sayın Başkanımın kutlama mesajı, Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, siyasi parti gruplarımızın başkanlarının mesajı geldi; teşekkür ederiz. Milletvekillerimiz vardı, Milliyetçi Hareket Partisinden Kamil Bey, biz AK PARTİ milletvekilleri, valimiz, belediye başkanımız, hemşehrilerimizle güzel bir kutlama oldu. Bu 98’inci yıl dönümüyle ilgili bazı özet bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum:

Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşı’mız, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından yapılan haksız işgal girişimlerine karşı milletimiz tarafından canla başla bir bütün olarak verilen onurlu bir mücadeledir. Kurtuluş Savaşı, tarihimizde ulusal birlik ve dayanışmanın en üst düzeye çıktığı büyük bir kahramanlık destanıdır. Yurdumuzun toprak bütünlüğünün sağlanması amacıyla başlatılan kurtuluş mücadelesi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla fiilen başlamış; Amasya Genelgesi, Erzurum, Sivas Kongreleriyle birlikte millî bir başkaldırış hareketine dönüşmüştür.

Erzurum Kongresi 5 vilayetten 56 delegeyle açılmış, iki hafta süren kongreye devam eden süreçte de katılımlar olmuş ve kongrede alınan kararlar kurtuluş mücadelesinde izlenen çizgide önemli ölçüde belirleyici olmuştur. Erzurum Kongresi’ni Geçici Başkan olarak Erzurum delegelerinden Hoca Raif Efendi açmış, yoklamanın ardından yapılan oylamada Mustafa Kemal Paşa Kongre Başkanlığına getirilmiştir. Erzurum Kongresi’nin açılış konuşmasında, milletin geleceğine hâkim bir millî iradenin ancak Anadolu’dan doğabileceği ifade edilerek millî iradeye dayanan bir millî meclisin oluşturulmasının, gücünü millî iradeden alacak bir hükûmetin kurulmasının gerekliliği dile getirilmiştir.

Kurtuluş mücadelesinde en önemli aşamalardan biri olan, bundan tam doksan sekiz yıl önce 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında gerçekleştirilen Erzurum Kongresi’nde alınan kararlarla Kurtuluş Savaşı’nın ilke ve esasları saptanmış, bu kararlar kurtuluş mücadelesiyle birlikte aynı zamanda demokratik cumhuriyetin temel ilkeleri için dayanak olmuştur. Milletimizin vatanın bölünmez bütünlüğü konusundaki kararlılığına vurgu yapılan Erzurum Kongresi’nde “manda ve himaye kabul olunamaz” ilkesiyle bağımsız cumhuriyetimizin ilk adımı atılmıştır. Erzurum Kongresi, emperyalist güçlerin memleketi bölme, parçalama gayeleri altında Anadolu insanına diz çöktürme mücadelesine karşı gösterilen en büyük irade beyanı olmuştur, tarihe not düşmüştür. Erzurum Kongresi bölgesel olarak planlanan bir kongre olmasına rağmen, alınan kararlar neticesinde ortaya çıkan süreç göz önünde bulundurulduğunda, ülkemizin geleceğinin belirlenmesinde üstlendiği kritik rolle ulusal bir nitelik kazanmış, aziz milletimizin kendi iradesini tayin etme arzusunu tüm dünyaya ilan etmiştir.

Milletimizin millî mücadele yıllarında ortaya koyduğu bu birlik ve beraberlik ruhu, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak için bütün gücümüz ve inancımızla çıktığımız bu yolda attığımız her adımda daima yol göstericimiz olmuştur. Gel gör ki bir asır sonra, aynı şekilde 15 Temmuz 2016’da da Erzurum halkı hain FETÖ terör örgütüne karşı dimdik durmuş, Sayın Cumhurbaşkanımızın yönlendirmesiyle beraber 400 binlik Erzurum’da bir anda 100 bin-150 bin kişi Cumhuriyet Meydanı’nı, Cumhuriyet Caddesi’ni doldurarak hain terör örgütüne karşı, seçtiği Cumhurbaşkanının, Hükûmetin, Meclisin yanında olmuştur ve bunu demokrasi nöbetlerine de her gün gelerek göstermiş olup…

Bu güzel, bu mübarek şehrin tek eksiği olan kalkınması konusunda da son on beş yılda çok önemli adımlar atılmış olup…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – Bir dakika alabilir miyim acaba Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen efendim.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – …geliştirilen ulaştırma sistemleriyle, gelecek olan hızlı treniyle, Ovit Tüneli’yle, Kırık Tüneli’yle, Dallıkavak Tüneli’yle, güneydeki Tekman Tüneli’yle, büyük bir havaalanıyla beraber Erzurum’da önemli gelişmeler olmuş; en son, kalkınmasına yönelik de Hükûmetimiz, Sayın Binali Yıldırım tarafından açıklanan cazibe merkezi programlarına karşı önemli bir yatırımcıyı Erzurum’a -ulaşım altyapısı, güvenliği manasında, iki tane değerli üniversitesiyle- çekmeyi başarmıştır.

En son da bu referandum çalışmasında Sayın Cumhurbaşkanımız 12 Nisanda İstasyon Meydanı’nda öyle bir müjde vermiştir ki bütün dünyaya Erzurum’un 2026 Kış Olimpiyatları adaylığını duyurmuş, ilgililere gerekli talimatı vermiştir. Bunu çok önemsiyoruz çünkü Erzurum’un bölgesel kalkınmasında; Erzincan’la beraber, Kars’la beraber bu olimpiyatları almasıyla beraber bölgesel kalkınmada çok çok önemli adımlar olacaktır.

Bu arada da tabii, bu ifadelerimi Mecliste destekleyen tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Ülkemizin Erzurum’uyla, 81 iliyle geleceği parlak olsun.

Hepiniz sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Başkanım, size de şükranlarımı sunuyorum verdiğiniz için süre.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum Sayın Ilıcalı.

Evet, Erzurum sembol şehirlerimizden. Yalnız, daveti biraz geç tarihe bırakması uygun değil, daha önceye alalım.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Yok, önce Başkanım.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Mustafa Hocam, bir “Buyurun.” diyemediniz ya, “Gelin arkadaşlar.” diyemediniz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, Millî Mücadele şehitlerini ve emek verenleri saygıyla andığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Erzurum’dan Cihan Harbi başlangıcında ayrılan kadınlar var, çocuklar var. Biri de Erzurum’a doğru gidiyor heybetli heybetli, her dadaş gibi. “Hayrola, nereye?” Herkes Erzurum’dan çıkıyor, çoğu kişi. “Evet, duydum ki Erzurum’a geliyormuş düşman. Kimin evine, kimin memleketine geliyorlar? Hesabı sormaya gidiyorum.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Güzel bir şey ama yalnız siz alkışladınız.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Yalnız kaldım Başkanım.

BAŞKAN - Bu ruh hepimizde var. Necip bir milletiz biiznillah. Erzurum’un da tarihimizde büyük yeri var. Bütün millî mücadele şehitlerini ve emek verenlerini saygıyla anıyoruz.

Gündem dışı konuşmalar tamamlandı.

Şimdi sayın milletvekillerimize yerlerinden birer dakikalık söz hakkı verilecek, grup başkan vekillerinin iki artı bir dakikalık bir söz hakkı var.

Bendeki listeye göre başlıyorum.

Sayın Erkan Aydın, Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, iktidar partisi nasıl bir rejim kurmaya çalışırsa çalışsın laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni korumaya devam edeceklerine ve 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir ülkenin valisi mensubu bulunduğu tarikatın destekleyicileri tarafından tekbir sesleriyle makamına oturuyorsa, o ülkenin müfredatında bilim dersleri en aza indirilip cihat dersleri konuyorsa, o ülkede yüzlerce aydın, gazeteci ve genç cezaevlerine atılıyorsa, insanları işe dönmek için açlık grevinde yaşamının sonuna geliyorsa o ülkenin laik, demokratik yapısının tüm hücreleriyle oynanıyor demektir. Önümüzdeki saatlerde Genel Kurula gelecek olan İç Tüzük değişikliğinin de bunun bir parçası olduğunu düşünmekteyim. İktidar partisi nasıl bir rejim kurmaya çalışıyorsa çalışsın bizler laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni korumaya devam edeceğiz.

Bugün Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yılı. Osmanlı’da Sevr’le kaybedilen Anadolu’yu yeniden kazandıran Lozan Antlaşması’nın yıl dönümü dolayısıyla Ulu Önder Atatürk’ü, İsmet Paşa’yı ve silah arkadaşlarını minnetle ve saygıyla anıyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İkinci söz hakkı, Baki Şimşek, Milliyetçi Hareket Partisi Mersin Milletvekili…

Buyurun Baki Bey.

5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Diyanet İşleri Başkanlığının umre ve hacca görevli göndermede adil davranmadığı yönünde şikâyetler olduğuna ve çiftçilere bir ek süre tanınarak ÇKS kayıtlarının yapılmasıyla ilgili mağduriyetin giderilmesini beklediğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, birinci sorum Diyanet İşleri Başkanına olacak. Hac sezonu başladı ve kuralar çekildi. Binlerce imam-hatip görevli olarak hacca gidecek. Yalnız, birçok imam-hatipten şikâyetler alıyoruz; yirmi beş otuz yıl Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde görev yapmalarına rağmen, içlerinde beş on defa umreye ve hacca gidenler olduğunu ama birçok imam-hatibin görev süresi içerisinde bir defa dahi umreye ve hacca görevli olarak gönderilmediklerini, burada adil davranılmadığını ve Diyanet İşlerinin bunu mutlaka gözden geçirmesi gerektiğini söylüyorlar.

İkinci sorum da Tarım Bakanına olacak. Türkiye’nin birçok yerinde çiftçilerimiz ÇKS kayıtlarını yaptıramamışlardır, birçok çiftçimizden bu yönde şikâyetler almaktayız. Çiftçilerimize yeni bir ek süre tanınarak ÇKS kayıtlarının yapılmasıyla ilgili mağduriyetin giderilmesini bekliyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.

Ahmet Akın, Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir Milletvekili.

6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne, Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticilerinin bugün mahkeme önüne çıktığına ve Balıkesir’in Burhaniye ilçesinin Sübeylidere Mahallesi’nde meydana gelen sel felaketi nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilmesini dilediğine ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Bugün 24 Temmuz, egemenliğimizin ve bağımsızlığımızın tapusu olan Lozan’ın 94’üncü yıl dönümü. Başkomutanımız Atatürk ve muzaffer kumandan İsmet Paşa başta olmak üzere ömrünü cephelerde geçirmiş kahramanlarımızı saygıyla ve minnetle anıyorum.

Ayrıca, bugün, Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticileri Türk basınında resmî sansürün kaldırılışının 109’uncu yıl dönümünde mahkeme önüne çıkıyorlar. İfade özgürlüğü önündeki engeller kalksın, halkın haber alma özgürlüğü serbest kalsın diye adalet istiyoruz.

Sayın Başkan, Balıkesir’in Burhaniye ilçesinin Sübeylidere Mahallesi’nde geçen hafta sel felaketi meydana geldi. Burada can kaybının yaşanmaması bizleri sevindirdi fakat halkımızın ciddi zararı var. Vatandaşın dişinden tırnağından artırdığı, edindiği mallar büyük zarar gördü. Büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkililerinin bu küçük mahallemizin mağduriyetini ve zararını derhâl ödemesini bekliyor ve konuyu takip etmenizi diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

AK PARTİ’den Ali Cumhur Taşkın, Mersin…

7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İsrail’in tüm uyarılara rağmen insan haklarına aykırı ve baskıcı tutumunda ısrar etmesini, Harem-i Şerif’te cuma namazı kılınmamasını ve İsrail güçlerinin cuma namazı için toplananlara karşı güç ve şiddet kullanımını kınadığına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bilindiği gibi, İsrail’in 1967’den bu yana işgal altında tutmakta olduğu Doğu Küdüs’te 14 Temmuz günü Mescidi Aksa’nın avlusunda 3 Filistinli genç, işgalci İsrail askerleri tarafından kurşun yağmuruna tutularak şehit edildi. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. 1969’dan bu yana ilk defa Mescidi Aksa’da cuma namazı kılınmasına izin verilmedi. İslam’ın ilk kıblesi, harem mescitlerinin üçüncüsü, ümmetin izzet ve şerefi olan Mescidi Aksa’da İsrail’in yaptığı, açıkça ibadet özgürlüğüne ve din özgürlüğüne bir saldırıdır. 14 Temmuz günü ve sonrasında yaşananlar bir kez daha tüm Müslümanları derinden yaralamıştır. İsrail’in tüm uyarılara rağmen bu insan haklarına aykırı ve baskıcı tutumunda ısrar etmesini, Harem-i Şerif’te cuma namazı kılınmamasını ve İsrail güçlerinin cuma namazı için toplanan kardeşlerimize karşı güç ve şiddet kullanımı kınıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Söz sırası Vecdi Gündoğdu Bey, Kırklareli CHP Milletvekili…

8.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, okullarda dinî temellere dayalı bir müfredat değişikliğiyle bilimsellikten uzak eğitimin pekiştirildiğine ve 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Rica ederim.

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Sayın Başbakan, bilimsellikten uzak eğitim sisteminin ortaya çıkardığı itaatkâr kukla hainlerinin 15 Temmuz gecesi milletimize yaşattığı faciadan ders alınmalıdır. Ama ne yazıktır ki ders almak bir yana tüm okullarımızda dinî temellere dayalı bir müfredat değişikliğiyle bilimsellikten uzak eğitim daha da pekiştirilmektedir. Sayın Başbakan, laik ve bilimsel eğitimden uzak, cumhuriyet değerlerini ve Atatürk’ü yok sayıp din temelli eğitimi daha da pekiştirerek yeni 15 Temmuzları önlemek bir yana yeni faciaların tohumlarını atarsınız. Yüce Meclisten sizi uyarıyorum yoksa Allah korusun yeni kandırılma hikâyeleri dinlemeye devam ederiz.

Sayın Başkanım, bugün Lozan Barış Antlaşması’nın 94’üncü yılı. Emperyalistlere karşı Sevr’i yırtarak cumhuriyetimizin kuruluş tapusunu alan Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve tüm Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızı saygıyla anıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Mazlum Nurlu, Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Milletvekili.

Buyurun Beyefendi.

9.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olarak kabul ettiğimiz Lozan Barış Antlaşması, özgürlük ve bağımsızlığımızın tescil edilmesi olup ulusumuzu Sevr’e mahkûm etmeye kalkışanlara karşı kazanılmış bir zaferdir.

1919’dan bu yana iş birlikçilere ve hainlere karşı verdiğimiz mücadelede, işgale ve esarete karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’ndan, bize çağdaş uygarlık yolunu açan cumhuriyetten ve bağımsızlığımızın tapusu Lozan’dan güç aldık. Bundan sonra da aldığımız bu güçle, Türkiye'nin demokratikleşmesi, ilerlemesi, gelişmesi ve kalkınması için çalışacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın.

Lozan Barış Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümünü kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarını, başta İsmet İnönü olmak üzere Lozan heyetinde bulunan tüm üyeleri şükranla anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası Fatma Benli Hanımefendi’de, AK PARTİ İstanbul Milletvekili.

Hanımefendi, buyurun.

10.- İstanbul Milletvekili Fatma Benli’nin, Kudüs’te hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, zulüm ve işgalin asla başarılı olamayacağına ilişkin açıklaması

FATMA BENLİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Peygamberimiz’in miracına tanıklık eden Kudüs’te 50 yaş altı bireylerin camilere girmesinin yasaklanması sonucu hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyor ve yaşananları kınıyorum.

Uluslararası hukuka aykırı olan bu ihlaller asla kabul edilemez. Sezai Karakoç’un “Kudüs” şiirinin dizelerinde belirtildiği gibi, Kudüs, âdeta gökte yapılıp yere indirilen bir şehir; buna rağmen, kentlerin en acılısı olarak tanımlanan Kudüs, kanayan yaramız olmaya devam ediyor. Dünyada vicdan sahibi olan herkes gibi Türkiye’de de ayrımsız olarak herkesin yüreği her karış toprağı peygamberler izi taşıyan Kudüs için atmaya devam ediyor. Biz, her zaman Kudüs’ün yanında olmaya devam edeceğiz. Zulüm ve işgal asla başarılı olamayacak.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum efendim.

Söz sırası Sayın Sibel Özdemir Hanımefendi’de, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili.

Buyurun Hanımefendi.

11.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ve Millî Eğitim Bakanlığının yayınladığı yeni müfredatın uygulanmasından derhâl vazgeçilmesi çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizin kuruluş senedi ve tapusu olan Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümünü gururla kutluyor, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’yü saygıyla ve şükranla anıyorum.

Millî Eğitim Bakanlığının yayınladığı, eğitimin bilimle olan bağını kesen, tekçi ve çoğunlukçu anlayışı aşılayan, din ve vicdan özgürlüğünü ortadan kaldıran, eğitimi siyasallaştıran, eğitimcileri kutuplaştıran, kurucu kazanımlarımızı ve kurucu değerlerimizi ortadan kaldıran, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini karartacak olan gayrimillî yeni müfredatın uygulanmasından derhâl vazgeçilmesi çağrısında bulunuyor; bilim insanlarını, eğitimcileri, sivil toplum örgütlerini, aileleri ve ilgili bütün çevreleri bir araya gelip bu Orta Çağ karanlığına karşı hep birlikte mücadele etmeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Söz sırası Sayın Muharrem Erkek’te, Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale Milletvekili.

12.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümü ile basında sansürün kaldırılmasının 109’uncu yıl dönümüne ve gazeteciler için özgürlük talep ettiğine ilişkin açıklaması

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan, bundan doksan dört yıl önce, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan’ı imzaladık. Lozan görüşmeleri başladığında İstanbul ve Çanakkale Boğazları işgal altındaydı, İzmir Limanı’nda Fransız savaş gemileri demir atmıştı. Onun için, Lozan, özgürlük demek, bağımsızlık demek. Lozan için “hezimet” demek Türkiye Cumhuriyeti’ne ihanettir.

Yine, bugün, basında sansürün kaldırılmasının yıl dönümü. Ne trajiktir ki bugün, sansürün çok yoğun uygulandığı bir dönemde yine Cumhuriyet gazetesinin yazarları, çizerleri, yöneticileri yargılanıyorlar. Bugün duruşmada Kadri Gürsel “Ben terör örgütü üyesi olduğum için değil, eleştiren gazeteci olduğum için cezaevindeyim, tutukluyum.” dedi ve duruşma salonunda oğluna dahi sarılamadı. Basın özgürlüğü toplumun, halkın özgürlüğüdür diyorum ve Cumhuriyet gazetesinin yazarları, çizerleri için, gazeteciler için özgürlük talep ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Söz sırası Sayın Ali Yiğit Beyefendi’de, Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili.

Buyurun Ali Bey.

13.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit’in, engellilik oranlarında bir düzenleme öngörülüp öngörülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ YİĞİT (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sağlık sektöründen olmam sebebiyle bana bu alanda birçok vatandaşımız sektördeki aksaklıkları iletiyor. Bu hafta bir vatandaşımız görme kaybından dolayı yüzde 32’lik özürlü raporlu bulunmasına rağmen, yeterli bir oran olmadığı için engelli sınıfına girmediğini fakat bir taraftan da bu engeli dolayısıyla özel sektörde de iş bulamadığını söylemekte. Aynı durumda olan vatandaşlarımızın sayısı azımsanmayacak orandadır. Bu ve benzeri durumda bulunan vatandaşlarımızın hayatını devam ettirebilmesi için gerekli olan iş olanağını sunabilmek adına engellilik oranlarında kamuda bir düzenleme öngörülüyor mu veya bu durumdaki insanların istihdamı için bir çözüm öneriniz var mı?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Beyefendi.

Söz sırası, Sayın İmran Kılıç, Kahramanmaraş AK PARTİ…

14.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, İsrail’in Filistin’de ve Mescidi Aksa’da yaptıklarını şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İsrail’in Filistin’de ve Mescidi Aksa’da yaptıklarını şiddetle kınıyorum.

Asıl sorun, Müslümanların dağınıklığının getirdiği zafiyetten de kaynaklanmaktadır. Uygarlık, maddi ve manevi bir ilerlemedir. Milletler de insanlar gibidirler, hayatları inişli çıkışlıdır. Tarih bunun şahididir. Uygarlıklar ölmezler, birbirlerini etkileyerek intikal ederler. Bir ülkenin uygarlık derecesi insanına, bilhassa kadınlarına ve çocuklarına verdiği değerle ölçülür. İnsanın insana eklediği her şey toptan “uygarlık” adını alır. Dünyada düşüşü olmayan bir zirve bulunmaz, medeniyetler de öyle. Bu, doğal bir olaydır; doğal olmayan, geçip giden o medeniyetin ihtişam günleriyle avunmak ve o şanlı geçmişe sadece destanlar yazmakla meşgul olmaktır. Hâlbuki aklın yolu bu değildir, aklın yolu medeniyetimizi külleri üzerinden yeniden kurmaya çalışmaktır.

“Geçmişi unutma ama oraya takılıp kalma.

Doğru, makul tut da bir yol; durma, yürü, bahtiyar ol.

Ama zahmetli seferdir, dayan ha, sonu zaferdir.”

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Efendim, söz sırası Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu’nda, AK PARTİ Çankırı Milletvekili…

15.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mescidi Aksa’nın içinde katliamlar yapıldığına, Müslümanların ibadet özgürlüklerinin kısıtlandığına ve yapılması gerekenin İslam birliğini gerçekleştirmek olduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Hocam.

Müslümanların yönetiminde asırlarca herkes için hakikat, adalet, merhamet ve barış yurdu olan Kudüs, siyonist ve emperyalistlerce Osmanlı’nın parçalanmasından sonra zulme, kan, gözyaşı ve ızdıraba muhatap olmuştur. Son günlerde ise Mescidi Aksa’nın içinde katliamlar yapılmakta, Müslümanların ibadet özgürlükleri kısıtlanmaktadır. Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi ve ortak namusudur. Kudüs, âlemlere rahmet olarak gönderilen ve bütün insanlık için kendisinde en güzel örnekler bulunan Efendimiz’in (AS) miraca yükseldiği mübarek beldedir. Mescidi Aksa’ya, Kudüs’e, Müslümanların harimiismetine, tüm mazlumlara uzanan eller mutlaka kırılacak, gereken cevap verilecektir; hiç kimsenin şüphesi olmasın. Yapmamız gereken, “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” şuuruyla İslam birliğini gerçekleştirmektir diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, söz sırası, Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nda, Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili.

Buyurun Hanımefendi.

16.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne, 24 Temmuz Basın Bayramı’na ve Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının duruşmasının sürdüğüne ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler.

Öncelikle, mazlum milletlere örnek teşkil eden kurtuluş mücadelesinin cephede kazanılmasından sonra masa başında taçlandırıldığı Lozan Anlaşması’nın yıl dönümünde bize bağımsız bir ülke bırakan Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’yü saygı ve minnetle anıyorum.

Bugün aynı zamanda Basın Bayramı ve Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının da duruşması hâlâ sürüyor. Maalesef yüz dokuz yıl önce kalkan sansür bugün geri dönmüştür. Gazetecilerin mesleklerini icra etmesinden dolayı cezaevinde olduğu, en hafif hâliyle otosansürün yaşandığı bir ülkede Basın Bayramı’nı kutlayamıyoruz ama basın özgürlüğünün ve diğer tüm hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda tesisi için adalet bu ülkeye gelene kadar mücadelemiz sürecek, ülkemiz hak ettiği özgür, eşitlikçi, adaletli, aydınlık yarınlara ulaşacaktır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Birol Ertem, Cumhuriyet Halk Partisi Hatay Milletvekili…

Buyurunuz Beyefendi.

17.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, Hükûmetin buğdayda ithalat vergisini yüzde 130’dan yüzde 45’e indirmesine ilişkin açıklaması

BİROL ERTEM (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Hükûmet Ramazan Bayramı’nın son günü çıkardığı bir kararla buğdayda ithalat vergisini yüzde 130’dan yüzde 45’e indirmiştir. Buna bağlı olarak serbest piyasada hasat öncesi buğdayın tonu 1.250 TL idi, şu anda 850 TL’ye düşmüştür. Yine, Hükûmet yandaş birilerini zengin etmek için milyonlarca çiftçimizi feda etmiştir. Buğdayda gümrük duvarını indirerek çiftçimiz ithalatçı, tüccar ve sanayici karşısında güçsüz ve çaresiz bırakılmıştır. Buğday üreticisi ürününü yok fiyatına satmaya zorlanırken Bakanlığın açıkladığı taban fiyatlar buğday üreticisini bir kez daha üzmüştür. Aynı dönemde enflasyon yüzde 11, mazot yüzde 20, gübre yüzde 12, tarım ilaç fiyatları yüzde 20 artarken ekmeklik buğday için taban fiyatı sadece yüzde 3 artmıştır, makarnalık buğdayda ise artış olmamıştır.

Bu ülkede namusuyla ve alın teriyle çalışıp evine ekmek götürmek isteyen çiftçimizin suçu nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Bülent Öz, Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale Milletvekili…

18.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ve 2017 Şubat ayında Çanakkale’nin Ayvacık ilçesindeki depremde yıkılan evlerin yapımına ne zaman başlanacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olan Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümünü kutlarım.

Sayın Başkan, sorum Hükûmete. 2017 Şubat ayında Çanakkale’nin Ayvacık ilçesindeki depremde Taşağıl, Tuzla, Yukarıköy, Çamköy ve Gülpınar köylerinde hasar ve yıkım meydana gelmişti. Evleri yıkılan, hasar gören köylümüz AFAD’ın kurduğu koyteyner evlerde yaşamaktadır. Deprem bölgesini ziyaret eden AK PARTİ milletvekilleri ve Hükûmet yetkilileri müjde vererek evlerin ücretsiz yapılacağını dile getirmişlerdi. 18 Mart törenlerinde Çanakkale’ye gelen Başbakan, depremzedeleri ziyaretinde, evlerin temellerinin 9 Nisanda atılacağı sözünü vermişti. Bugün itibarıyla bölgeye bir çivi dahi çakılmamıştır. “Ücretsiz yapılacak.” denilen evlerin şimdi yirmi yıllık kredi ödemesini kabul edenler için yapılacağı söylentileri doğru mudur? Doğruysa ödeyemeyecek olan vatandaşımız mağdur mu kalacaktır? Ücretsiz yapılacağının sözünü verdiğiniz evlerin yapımına ne zaman başlamayı planlıyorsunuz?

Geçtiğimiz gün deprem yaşayan Muğlalı hemşehrilerime de geçmiş olsun dileklerimi sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Söz sırası, Sayın Hüsnüye Erdoğan, AK PARTİ Konya Milletvekili…

Evet yol arkadaşım, buyurun.

19.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğan’ın, Kudüs’ün ve Harem-i Şerif’in İslami karakterinin muhafazası ve Filistinlilerin haklı davalarının savunulmasının tüm İslam âleminin vazifesi olduğuna ilişkin açıklaması

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bilindiği üzere, Türkiye olarak Filistin davasına büyük önem atfediyor, her türlü zeminde Filistinli kardeşlerimizin haklarını savunuyoruz. İsrail’in Filistin’deki işgalinin ve Filistinli kardeşlerimize yönelik hak ihlallerinin, son olarak 2016 Aralık ayında kabul edilen 2334 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kararı başta olmak üzere, uluslararası hukuka aykırı olarak, maalesef, şiddetli biçimde sürdüğü bir dönemden geçiyoruz. İsrail’in yerleşim faaliyetlerine ve Harem-i Şerif’in kutsiyetine yapılan saldırılara karşı tepkimizi göstermeye devam edeceğiz.

Son olarak, İstanbul’da Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde, Başbakan Hamdallah’ın katılımıyla düzenlenen Kudüs Vakıfları Forum toplantısı da Kudüs konusundaki müşterek hassasiyetimizin sergilenmesi bakımından anlamlı olmuştur.

Kudüs’ün ve Harem-i Şerif’in İslami karakterinin muhafazası ve Filistinli kardeşlerimizin haklı davalarının savunulması tüm İslam âleminin vazifesidir. İsrail’in 14 Temmuz günü vuku bulan çatışmayı gerekçe göstererek Harem-i Şerif’te uygulamaya koyduğu, metal dedektörleri başta olmak üzere, tüm kısıtlamaların derhâl kaldırılmasını istiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorumhaHanı.

Söz sırası Sayın Tur Yıldız Biçer Hanımefendi’de, Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Milletvekili.

20.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, “Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!” dediğine ilişkin açıklaması

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! (CHP sıralarından “Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!” sesleri) Hak, hukuk, adalet; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, söz sırası Sayın Erkan Haberal Beyefendi’de.

Buyurunuz Erkan Bey.

21.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, Ankara’nın mahalle statüsüne geçirilen köylerinde ciddi sorunlar olduğuna ve bu konuda yapmış olduğu konuşmaların göz ardı edildiğine ilişkin açıklaması

ERKAN HABERAL (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Geçen hafta kürsüden, efendim, Ankara’nın köylerinin sorunlarını dile getirmiştim. Köyden mahalleye geçirilen köylerde ciddi sorunlar vardır ve hâlen devam etmektedir. Bizim buradan yapmış olduğumuz konuşmalar maalesef göz ardı edilmektedir. Tohumlar köyünün imamının olmadığını, acil imam gerektiğini söylemiştim. 90 yaşındaki Fatma Boyraz teyzenin kendi tapulu arazisi üzerine yapmış olduğu evin hâlâ suyunun bağlanmadığının, büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyesi arasında gidip geldiğinin, kendi tapulu arazisi üzerinde ev yapanların elektriklerinin bağlanmadığının, köy mü mahalle mi olduklarının belli olmadığının altını çizmiştim. Maalesef bir düzenleme yapılmamıştır efendim.

En son dün gittiğim Karahasanlı köyünün imamı yoktur, köyün kanalizasyonu yoktur, köyde çok ciddi problemler vardır. Köyün muhtarının ifadesini burada sizlerle paylaşmak istiyorum efendim. “Bizleri burada tutmak belki zor, maliyetli. Yalnız, gideni geri getirmek daha zordur.” demiştir efendim. Mahalleler özellikle “kırsal mahalle” unvanı almak istemektedirler. “Mademki mahalleyiz, neden 2,5 TL’ye EGO otobüsleri gelmiyor da 8 TL’ye ilçe otobüsleriyle taşınıyoruz?” demektedirler. Köyde çok ciddi sıkıntı vardır.

Çankaya’nın, Balâ’nın, Gölbaşı’nın köyleri büyük bir sıkıntıdadır efendim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Efendim, söz sırası Sayın Hikmet Ayar Beyefendi’de, AK PARTİ Rize Milletvekili.

Buyurun Sayın Ayar.

22.- Rize Milletvekili Hikmet Ayar’ın, İsrail’in Kudüs’teki saldırgan tutumunu lanetlediğine ilişkin açıklaması

HİKMET AYAR (Rize) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Son günlerde Kudüs’te İsrail’in saldırgan tutumu tüm dünyanın gözü önünde devam ediyor. Elbette bu tutumu kınıyoruz, lanetliyoruz. Konunun sadece Müslümanların konusu olmadığını, Hristiyanların da konusu olduğunu düşünüyorum. Onun için tüm dünyayı bu haddini bilmezlere karşı harekete geçmeye davet ediyorum.

“Dünya 5’ten büyüktür.” söyleminin ne kadar doğru ve yerinde bir söylem olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Dünya herkesin barış içinde yaşamasına yetecek kadar büyüktür diyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayar.

Efendim, son söz Sayın Serdal Kuyucuoğlu’nun, Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili.

23.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, Paris İklim Anlaşması’nın Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına ne zaman sunulacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Almanya’da yapılan G20 zirvesinde gündeme gelen Paris İklim Anlaşması’nı 150’den fazla ülke parlamentolarına onaylatmış olduğu hâlde ülkemiz henüz bu konuyu Parlamentoya getirmiş değildir. Küresel ısınmaya neden olan sera gazı salınımını azaltmayı ve sürdürülebilir kalkınma temeline dayalı karbonsuzlaşmayı amaçlayan ve Kyoto Protokolü’nden sonraki en önemli anlaşma olan Paris Anlaşması iklimsel felaketlerin önlenmesi açısından son derece önemlidir. Sayın Başbakana sormak istiyorum: Paris Anlaşması’nı Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına ne zaman sunmayı düşünüyorsunuz? Bu anlaşmayı Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunmak için yerine getirilmesini beklediğiniz koşullar nelerdir?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Efendim, sayın milletvekillerine verilen söz hakları yerine getirildi. Şimdi sayın grup başkan vekillerinin söz hakları var.

Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilimiz Erkan Akçay, buyurun efendim.

24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümü ile Batı Trakya Türklerinin lideri Doktor Sadık Ahmet’in vefatının 22’nci yıl dönümüne, Basın Bayramı ile 1960 yılında kabul edilen Basın Ahlak Yasası’nın yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün İstiklal Savaşı’yla kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’nin temel belgelerinden olan Lozan Barış Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüdür. Lozan Barış Antlaşması’yla Kurtuluş Savaşı’nda cephede kazandığımız büyük zafer diplomatik bir başarıyla taçlandırılmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmıştır. Bu antlaşmayla egemenliğimiz uluslararası alanda tescil edilmiş, ülkemiz bugünkü sınırlarına kavuşmuş, bağımsız ve millet egemenliğine dayalı bir devlet olarak varlığımız dünyaya ilan edilmiştir. Büyük kahramanlıkla ve diplomatik bir zaferle çizilen sınırlarımız bundan sonra da aynı kararlılıkla korunacak, milletimizin bağımsızlığına göz dikenler tıpkı o günkü gibi yine hüsrana uğrayacaklardır.

Bu düşüncelerle Lozan Barış Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümünü kutluyor, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere istiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını ve anlaşmanın heyetinde yer alan devlet adamlarımızı rahmet ve şükranla anıyorum.

Batı Trakya Türklüğünün mücadelesini ömrü boyunca sürdüren, hayatını aziz millet varlığına adayan Doktor Sadık Ahmet’in vefatının 22’nci yıl dönümünü idrak ediyoruz. Batı Trakya Türklüğünün hakkını, hukukunu savunan, 24 Temmuz 1995 tarihinde şüpheli bir trafik kazasına kurban verdiğimiz Batı Trakya Türklerinin lideri Doktor Sadık Ahmet’i rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun beyefendi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bugün, ayrıca gazetecilere sansürün kaldırılması vesilesiyle kutlanan Basın Bayramı ve aynı zamanda 1960 yılında kabul edilen Basın Ahlak Yasası’nın yıl dönümüdür.

Basın mensupları, toplumu bilgilendiren ve kamuoyunu aydınlatan önemli bir görevi icra etmektedirler. Basın mensuplarının bu görevlerini kısıtlamama, sansüre uğramadan özgürce yapmaları basın özgürlüğünün ilk şartıdır. Ancak basın mensupları, bunu meslek ahlak ve ilkelerine bağlı kalarak, toplumun değerlerini dikkate alarak doğru, zamanında ve etkin bir biçimde gerçekleştirmek sorumluluğunu da üzerlerinde taşımak durumundadırlar. Bu ince çizgi, “basın özgürlüğü” ve “basın ahlakı” kavramlarının birbirleriyle çatışmadan var olabilmesi için dikkat edilmesi gereken en önemli husustur. Basın Ahlak Yasası’nın kabul edildiği ve gazetecilere sansürün kaldırıldığı bu günde toplumu doğru ve özgürce bilgilendirmek gibi zorlu bir görevi yerine getiren tüm basın camiasına tebrik ve teşekkürlerimizi sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

Buyurun Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Ahmet Yıldırım Bey.

25.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, basında sansürün kaldırılışının 109’uncu yıl dönümüne, Cumhuriyet gazetesinin yazarları, çalışanları ile yöneticilerinin ilk kez bugün mahkeme karşısına çıktığına, siyasi iktidarın sadece toplumsal yaşam içerisinde demokratik siyaset kanallarını kapatmadığına, İç Tüzük’le birlikte Mecliste de siyaset yapma hakkını kısıtlayan bir düzenleme yoluna gittiğine ve bu nedenle alanlarda demokrasi nöbetlerinde olacaklarına ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bugün, sansürün ülkemizde kaldırılışının 109’uncu yılı. İkinci Meşrutiyet’le birlikte bu ülkede basında sansür kaldırıldı ama 2017 Türkiyesinde ülkemiz yüz dokuz yıl öncesinin bile gerisine düşen bir noktada. İktidarı eleştiren basının neyle karşılaştığını bütün ülke ve uluslararası toplum maalesef ibretle izliyor. Ne hazindir ki sansürün kaldırışının yıl dönümünde bu ülkede özgür basının, toplumun vicdanının sesi olmaya çalışan Cumhuriyet gazetesinin yazarları, çalışanları, yöneticileri ilk kez mahkeme karşısına çıkıyor. Cumhuriyet gazetesinin yazarları, yöneticileri, çalışanları asla iddia edildiği gibi herhangi bir örgüt mensubiyetinden değil iktidarı hedef alan eleştirilerinden ötürü, demokratik hak olan eleştiri hakkını kullandıkları ve toplumun doğru haber alma görevini iyi icra ettikleri için içerideler.

Yine, Sayın Başkan, uzunca bir süredir ülkemizde demokratik siyaset kanalları bizzat iktidar tarafından kapatılmıştır. Demokratik siyaset hakkını güvence altına alan uluslararası sözleşmeler, Anayasa ve yasalar, iktidar tarafından ihlal edilmektedir. İktidar, siyaset yapma hakkını sadece kendisi için hak olarak görmektedir. Ülkenin, toplumsal yaşamın ve siyasetin normalleşmesi için, iktidarın bu yasa dışı uygulamalarının ortadan kaldırılması için, yarından itibaren biz Meclis dışında da belli etkinliklere başlıyoruz ve Mecliste bu İç Tüzük’ün değiştirildiği hafta, ağustos ayı boyunca bütün grup toplantılarımızı ülkemizin farklı kentlerinde, yarın Diyarbakır’da, bir sonraki hafta İstanbul’da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YILDIRIM (Muş) - ...bir sonraki hafta Van’da ve bir sonraki hafta da İzmir’de olmak üzere açık alanlarda grup toplantılarımızı yaparak bu illerde birer haftalık demokrasi nöbetlerine başlıyoruz. Çünkü siyasi iktidar, sadece demokratik siyaset kanallarını toplumsal yaşam içerisinde kapatmamış, bizzat bu İç Tüzük’le birlikte Mecliste de siyaset yapma hakkını kısıtlayan bir düzenleme yoluna gitmiştir. Milletvekillerinin nasıl konuşması gerektiğini, ne kadar konuşması gerektiğini bizzat İç Tüzük’le çizmeye çalışan bir çerçeve, asla demokratik siyaset çerçevesi olamaz. Bu temelde halk buluşmaları ve demokrasi nöbetleriyle önümüzdeki bir ay boyunca alanlarda demokrasi nöbetlerinde olacağız diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Efendim, söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel’de.

Buyurun beyefendi.

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 24’üncü Dönem Samsun Milletvekili İhsan Kalkavan’ın vefat ettiğine, 24 Temmuz Basın Bayramı’na, 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümüne ve Batı Trakya Türklerinin lideri Doktor Sadık Ahmet’in vefatının 22’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

24’üncü Dönem Samsun Milletvekilimiz Sayın İhsan Kalkavan ağabeyimizi dün kaybettik. 2015’te geçirdiği bir kalp krizinden sonra hastalığıyla uzun, zorlu bir mücadele verdi, hayata tutunmak için çok gayret etti, maalesef dün bu mücadelesini kaybetti. İhsan ağabeyimizi bugün Sayın Grup Başkan Vekilimiz Levent Gök ve grubumuzdan çok sayıda arkadaşımız Samsun’da son yolculuğuna uğurladılar. Babacan ağabeyimizi, güzel ağabeyimizi, koca yürekli, yufka yürekli ağabeyimizi bir kez daha buradan rahmetle anıyoruz. Ailesine, tüm sevenlerine başsağlığı dilerken cenazeye katılan, başsağlığı mesajları yayımlayan, grubumuzu, grup yöneticilerimizi, parti yöneticilerimizi arayarak taziyelerini bildiren tüm siyasi partilerin değerli milletvekillerine, yöneticilerine de teşekkür ediyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. İhsan ağabeyin bugün bir kez daha tutanakta adı geçiyor. Hepimiz çalışacağız, çabalayacağız, koşturacağız ama bir kez de tutanaklarda böyle yer alacağız. Her milletvekilinin İhsan ağabey gibi hep olumlu, hep güzel duyguların ifade edildiği bir hatırata sahip olarak hayatını tamamlamasını hepimiz için temenni ediyoruz.

Bugün 24 Temmuz Basın Bayramı, sansürün kaldırıldığı; aynı zamanda, gazeteciliğin ve gerçeklerin Cumhuriyet gazetesi üzerinden İstanbul’da yargılandığı bir gün. Sansürün kaldırılışının yıl dönümünde, yapılan bir haberden, hem de malumun ilamından dolayı, herkesin bildiği bir gerçeği ifade etmekten dolayı bu Parlamentonun bir milletvekilinin de ve Cumhuriyet gazetesinin yazarlarının da yargılandığı ve ceza aldığı bir süreci de yaşadık. Ayrıca, bugünkü Cumhuriyet davasında sansür arkalanmakta ve gerçekler, gazetecilik de yargılanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 94’üncü yılını kutladığımız Lozan Barış Anlaşması, bugün, vatanımızın diplomaside tanındığı, kurtuluş senedini aldığı gündür. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, bu anlaşma Türk milletine karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış -Sevr Anlaşması’nın tamamlandığı sanılmış- büyük bir işgalin ve suikastın sonuçsuz kaldığını bildiren bir belgedir, tarihimizde benzeri görülmemiş bir siyasi zaferdir. Türkiye'nin var oluş belgesinin 94’üncü yılında Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Lozan’ın mimarı İsmet İnönü’yü ve tüm kahramanları sonsuz saygı ve minnetle anıyoruz.

Son olarak da bugün Doktor Sadık Ahmet’in ölümünün 22’nci yıl dönümü. Bugün Yunanistan’ın Gümülcine şehrinde yapılan törenlerde partimizi Tekirdağ Milletvekilimiz Emre Köprülü ve Edirne Milletvekilimiz Erdin Bircan bizzat temsil etmektedirler.

Batı Trakya’nın kalkınması için büyük mücadele vermiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …oradaki soydaşlarımızın hakları için mücadele vermiş ve şüpheli bir ölümle hayata gözlerini yummuş olan rahmetli Doktor Sadık Ahmet’i de bir kez daha minnetle ve rahmetle anıyoruz.

BAŞKAN – Efendim, teşekkür ediyorum.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, 22’nci Dönem Samsun Milletvekili İhsan Kalkavan’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Meclis olarak, Genel Kurul olarak yakınlarına başsağlığı, Sayın İhsan Kalkavan’a da rahmet diliyoruz. “Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş.”

Devamlı “Abi.” diye bahsettiniz, öyle izler bırakmış zaten. Allah gani gani rahmet etsin, yeri, mekânı cennet olsun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim şimdi söz sırası, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın İlknur İnceöz Hanımefendi’de.

Hanımefendi, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Harem-i Şerif’in kutsiyetine ve tarihî statüsüne saygı gösterilmesinin insani, hukuki ve tarihe karşı bir sorumluluk olduğuna, Türkiye'nin Filistin halkının ve Filistin’in haklı davasının yanında olduğuna, ülkenin birlik ve beraberliğine, toprak bütünlüğüne karşı önemli bir mücadele verilmekte olduğuna, 24 Temmuz Basın Bayramı ve basında sansürün kaldırılışının 109’uncu yıl dönümüne ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken özellikle İsrail’in Filistin’de uyguladığı zulmü kınadığımı belirtmek istiyorum.

İsrail’in 1967’den bu yana işgal altında tuttuğu Doğu Kudüs’te 14 Temmuz günü Müslümanların cuma namazını kılmalarına izin vermemesi, yaşanan olaylarda şehitlerin ve onlarca yaralının olması gerçekten bizim için, İslam âlemi için ve insanlık için derin üzüntü kaynağı olmuştur. Harem-i Şerif’in kutsiyetine ve tarihî statüsüne saygı gösterilmesi insani, hukuki ve tarihe karşı da bir sorumluluktur. Müslümanların en kutsal ibadethanelerinden biri olan Harem-i Şerif’in girişlerine dedektörler dâhil olarak kısıtlamaların olması bunun bir an önce eski hâle iadesi, kaldırılması ve dünyanın bu çağrısına da İsrail’in kulak vermesi beklenmektedir. Bu vesileyle, saldırıda şehit düşen tüm Filistinli kardeşlerime Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerken burada şunu da özellikle belirtmekte fayda var: Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Hükûmetimizin bu konudaki gayretleri de her zaman ortadadır. “Dünya beşten büyüktür.” söylemi de tüm dünyadaki mazlumlara karşı işlenen insanlık suçuna dikkat çekmek için bu anlamda, insanlıktan yana tarihî duruşumuzu net olarak sergilediğimizi, bundan önce olduğu gibi Filistin halkının ve Filistin’in haklı davasının yanında olduğumuzu Türkiye olarak tekrar belirtmek istiyorum.

Bunun dışında, özellikle, bu sabahki terör saldırısında, terör örgütünün saldırısında Siirt’in Baykan ilçesinde sivil bir araca hain ve kalleşçe bir saldırı düzenlenmiş ve 1 askerimiz orada şehit olmuştur. Ben bu vesileyle, bugüne kadar vatan topraklarının, 780 bin kilometrekarenin birlik ve beraberliği için şehit olan tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum ve özellikle, iki yıl önce, 22 Temmuzda artan terör olaylarında 2 polisimizin hain bir şekilde, enselerinden vurulmak suretiyle şehit edilmesi, bundan önce Gezi’de yaşananlar, 17-25 Aralık ihaneti, Kobani bahanesiyle 6-7 Ekimde yaşananlar ve 15 Temmuzda planlanan kanlı darbe ve işgal girişimiyle ülkemizin birlik ve beraberliğine, toprak bütünlüğüne karşı önemli bir mücadele vermekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, efendim, buyurun.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bu mücadeleyi verirken her alanda mücadele verdiğimizi özellikle belirtmek istiyorum.

Bugün aynı zamanda, Basın Bayramı ve basında sansürün kaldırılışının 109’uncu yıl dönümü. Burada şunu özellikle belirtmek istiyorum: Mesleğimiz ne olursa olsun, aslolan, ülkemizin birlik ve beraberliği ve millî duruş sergileyebilmek. Bu anlamda, adı, sıfatı her ne olursa olsun bu birlik ve beraberliğe aykırı davrananlara ilişkin de gerçekten yasal düzenlemelerde, mahkemelere intikal etmiş olan konularda önceden herhangi bir şey beyan etmenin de bu anlamda, özellikle, terörle mücadeleyi kesintiye uğratacağı kanaatiyle çok daha temkinli ve dikkatli konuşmalar yapmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Son olarak da şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Biraz evvel HDP grup başkan vekili, grup toplantılarını Meclis dışında yapacağını belirtti ki grup toplantıları Türkiye Büyük Millet Meclisi salonları içerisinde, burada hazır bulunan salonlarda yapılır, bunun dışındakiler açık hava toplantıları niteliğindedir. Bunu da özellikle belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İnceöz.

Efendim, şimdi, gündem geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Cumhurbaşkanlığının bazı Bakanlar Kurulu üyelerinin istifalarına ve bazı bakanlıklara yapılan atamalara ait bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Cumhurbaşkanlığının, Bakanlar Kurulunda görev alan Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş, Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Millî Savunma Bakanı Fikri Işık ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın görevlerinden istifa ettiklerine ve istifalarının kabul edildiğine;

Başbakan Yardımcılığına Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın,

Başbakan Yardımcılığına Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın,

Başbakan Yardımcılığına Erzurum Milletvekili Recep Akdağ’ın,

Başbakan Yardımcılığına Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun,

Adalet Bakanlığına Gaziantep Milletvekili Abdülhamit Gül’ün,

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına Ankara Milletvekili Jülide Sarıeroğlu’nun,

Gençlik ve Spor Bakanlığına Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın,

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba’nın,

Kültür ve Turizm Bakanlığına Ordu Milletvekili Numan Kurtulmuş’un,

Millî Savunma Bakanlığına Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,

Sağlık Bakanlığına Samsun Milletvekili Ahmet Demircan’ın,

Atandıklarına ilişkin tezkeresi (3/1170)

19/7/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bakanlar Kurulunda görev alan Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş, Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Sağlık Bakanı Recep Akdağ görevlerinden istifa etmişler ve istifaları kabul edilmiştir.

Bu sebeple, ekli listede yer alan şahıslar karşılarında belirtilen Bakanlıklara Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 109 ve 113’üncü maddeleri ile 3046 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi uyarınca atanmışlardır.

Bilgilerinize sunarım.

                                                                                                                            Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                                  Cumhurbaşkanı

Bakanlar Listesi

1) Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ Başbakan Yardımcısı

2) Kocaeli Milletvekili Fikri Işık Başbakan Yardımcısı

3) Erzurum Milletvekili Recep Akdağ Başbakan Yardımcısı

4) Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu Başbakan Yardımcısı

5) Gaziantep Milletvekili Abdulhamit Gül Adalet Bakanı

6) Ankara Milletvekili Jülide Sarıeroğlu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

7) Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak Gençlik ve Spor Bakanı

8) Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı

9) Ordu Milletvekili Numan Kurtulmuş Kültür ve Turizm Bakanı

10) Giresun Milletvekili Nurettin Canikli Millî Savunma Bakanı

11) Samsun Milletvekili Ahmet Demircan Sağlık Bakanı

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bilgilerinize sunuldu.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, Yeni atanan bakanlara hayırlı hizmetler dilediğine, önceki bakanlara da çalışmaları dolayısıyla teşekkür ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Yeni bakanlarımıza hayırlı hizmetler dileriz, nice hizmetler nasip olsun. Önceki bakanlarımıza da çalışmaları dolayısıyla teşekkür ediyoruz. Hayat böyle devam edecek ve ilanihaye sürüp gidecek, mühim olan iyi bir iz bırakmak ve kubbede hoş sada bırakmak. Böyle hoş icraatlar yapmaları temennisini tekrar ediyorum.

Meclis araştırması açılmasına ait üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim edilmesi için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/589)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

AKP döneminde muhalif televizyon kanalları ve gazetelere yönelik karartma, el koyma, kayyum atama ve kapatmalar ile mesleklerini icra ettikleri için özgürlüklerinden alıkonulan basın emekçileri sorunları had safhaya ulaşmıştır. Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü ihlal eden bu uygulamalara son verilmesi ve basın özgürlüğünün tesis ile tahkim edilmesinin yol haritasının belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

                                                                                                                                   İdris Baluken

                                                                                                                                      Diyarbakır

                                                                                                                          HDP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Anayasa Mahkemesinin kararı doğrultusunda Can Dündar ve Erdem Gül'ün cezaevinden çıkması tutuklu tüm gazeteciler için emsal niteliğinde olmalı ve tutuklu gazeteciler derhâl serbest bırakılmalıdır. Bu konuda TBMM, araştırma komisyonu kurarak sürece olumlu katkı sunmalıdır.

Azadiya Welat gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş 20 Aralıktan beri Cizre'de habercilik görevini yerine getirmekteyken 23 Ocakta güvenlik güçlerince yapılan top atışı sonrası bulunduğu bodrum katında yaşamını yitirdi. 12 yaşında gazete dağıtıcısı olarak çalışmaya başlayan Rohat Aktaş, Türkiye koşullarında görevini yerine getirmeye çalışırken yaşamını yitiren onlarca gazeteciden biri oldu.

Gerçekleri en etkili şekilde yazan gazetecilere ve gazetelere Pulitzer ödülü verilmektedir. Bizim ülkemizde ise tutuklanan ve hapishanelerde yaşam sürdürme biçimi gazetecilerin Pulitzer ödülü sayılabilir. Gerçekleri haberleştirdi diye cezalandırılma, tutuklanma bazen de öldürülme biçimi ancak üçüncü dünya ülkelerinin karanlık faaliyetlerinden bir olabilir. Bu durumdan daha acı olanı ise ülkenin tepe yöneticilerinin bunu teşvik etmesi, bazen de emretmesidir.

Basın özgürlüğü ülkemizde bir türlü işlemeyen kâğıt üzerindeki özgürlük alanlarından biri olarak kalmıştır. Hele hele savaş dönemlerinde hükûmetler ve askerlerce dizayn edilen gerçeklerden uzak medya ortamında doğru habercilik yapan kuruluşların faaliyetlerini sürdürebilmesi neredeyse imkânsız hale getirilmektedir.

Türkiye dünyada basın özgürlüğü sıralamasında 142’inci sırada yer almaktadır. Gelinen noktada 32 gazetecinin cezaevlerine konulması yetmiyormuş gibi hukuk dışı yollarla İMC TV de karartılmıştır. Muhalif düşüncede yayın yapan televizyon kanalları ve gazetelere AKP döneminde el konulmuş, kayyum atanmış ve bu kurumlar kapatılarak basın özgürlüğünü tuzla buz eden bir konsept uygulamaya geçmiştir. Net olarak belirtmek gerekirse Türkiye gazetecileri cezaevlerine koyarak, ekranları karartarak kendi geleceğini karanlık bir mecraya yönlendirmiş olmaktadır.

Savcılığın TÜRKSAT'a gönderdiği yazıdaki iddiaların aksine İMC TV'nin Hükûmet yanlısı kurumlar gibi güvenlik güçlerinin kaleme aldığı şekilde haber yapma zorunluluğu yoktur. Bir TV kanalının propaganda yapıp yapmadığına savcının karar verme yetkisi yoktur.

Uluslararası hukukta belirtildiği üzere savcı iddia makamıdır. Kararı ancak yargıçlar verir ve üst mahkemelerde temyiz edilebilir.

Aynı yazıda “İMC TV'nin PKK propagandasını yaptığı anlaşılmıştır.” şeklindeki subjektif ibare ancak üçüncü dünya ülkelerinin hukuk sisteminde görülebilecek türdendir. Ülkenin bir bölümünde sürdürülmekte olan silahlı çatışma ortamında toplumun algı operasyonlarına maruz kaldığı tüm siyasi yapılar tarafından bilinmektedir.

General Patton'un söylediği gibi “Savaşta önce gerçekler ölür.” sözü İMC TV'nin susturulması ve muhalif basın kurumlarının kapatılmasıyla bir kez daha geçerlilik kazanmıştır. Hükûmete bağlı havuz medyası ve Hükûmetin baskısı altındaki merkez medya gruplarının gerçekleri ekranlara yansıtmasının neredeyse imkânsız hale geldiği ortamda vicdanların sesi konumundaki kanallar elbette iktidarı rahatsız etmektedir. İktidara verilen bu rahatsızlık sürmelidir ki toplum hak ettiği barışa biraz daha yaklaşsın.

Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadığı bir ülkede savcılardan toplum yararına faaliyet göstermesi çok az rastlanan bir durumdur. TÜRKSAT yönetim kurulu üyelerinin bir kısmının aynı zamanda Cumhurbaşkanlığında danışman ve birim başkanı olarak çalıştığı, bir diğer yöneticisinin örtülü ödenekten sorumlu başbakan danışmanı olduğu, diğerlerinin de aynı şekilde AKP’yle ilişkili kişilerden oluştuğu bilinmektedir. Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan bir Cumhurbaşkanının danışmanının İMC TV'yi savcı yazısıyla karartması kabul edilebilir bir durum değildir ve bu uygulamalar hukuk devletlerinde görülen uygulamalar değildir. Dolayısıyla, TBMM Genel Kurulu bir araştırma komisyonu kurarak bu hukuksuzlukları ortaya çıkarmalı ve toplum faydasına olacak uygulamaların hayata geçmesi için üzerine düşeni yapmalıdır.

2.- CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, piyasadaki kanserojen madde bulunduğu anlaşılan ithal ayakkabılarla ilgili konunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/590)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İstanbul gümrüklerinde faaliyet gösteren bir firmanın antreposundaki ithal ayakkabılarda azor adlı kanserojen madde bulunduğu anlaşılmıştır.

Alınan kararlara karşın, basına da yansıyan bilgilerden ayakkabıların imha edilmesinin sağlanamadığı, piyasaya sürüldüğü ortaya çıkmıştır.

Büyük kuşku ve endişelere neden olan ayakkabıların piyasadan toplanması dâhil, kanser yapıcı bu ürünlere karşı gerekli tüm önlemlerin alınması için Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 2/3/2016

                                                                                                                                     Levent Gök

                                                                                                                                        Ankara

                                                                                                                          CHP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

2014 yılı Ağustos ayında İstanbul Erenköy Gümrük Müdürlüğü bünyesinde faaliyet sürdüren bir firmanın antreposunda tutulan ithal ayakkabılarda azor boyası olarak bilinen kanserojen maddeye rastlanmış olup yaklaşık 5 tır dolusu 25.510 adet Çin menşeli ayakkabıya içerdiği kanserojen madde nedeniyle ithal izni verilmemiştir.

Prosedür gereği ayakkabıların imha edilmesi işlemleri başlatılmış ve bu çerçevede Gümrük Müdürlüğünce gerekli tespitler 24 Ağustos 2014 tarihinde yapılmış ve ayakkabılar imha edilmek üzere İZAYDAŞ Atık İmha Tesisine gönderilmek için yeniden tırlara yüklenmiştir. Tırlara yüklü ayakkabılar güvenlik önlemleri altında 20 Ekim 2014 tarihinde İZAYDAŞ tesislerine getirilmiştir. İmha işlemi için gereken onay kapsamında tesise gelen gümrük yetkilileri kanserojen madde içeren ayakkabıların tespitini yapmak için kolileri kontrol ederlerken açtıkları kolilerde karşılaştıkları ayakkabıların imhasına karar verilen gerçek ayakkabılar olmadığını, piyasadan iade alınan, kullanılmış, eski ve yırtık ayakkabılar olduğunu fark etmişlerdir. İncelemeyi derinleştiren imha ekibinin yaptığı ayrıntılı inceleme sonunda eski ve yırtık ayakkabıların ithalatı yapılan ayakkabılarla aynı marka olduğu anlaşılmıştır. Bu saptamadan sonra keyfiyet hem İstanbul gümrüklerinde hem de Ankara'da yetkililere bildirilmiş ve tırların yüküyle ilgili işlem yapılmayarak tırlar yeniden Erenköy Gümrük Müdürlüğüne getirilmiştir.

Bu çerçevede yapılan incelemelerde, aralarında çocuk ayakkabılarının da bulunduğu kanserli madde içeren ayakkabıların izine rastlanamamıştır. Ancak, tırlarda yapılan aramada eşyaların arasında birçok şehre ait ürün iade formlarının bulunduğu görülmüştür.

İncelemede ithal edilen ayakkabıların kanserojen madde taşıması nedeniyle TSE'den tareks uygunluğu alınamadığı da ortaya çıkmıştır. Olayın ortaya çıkmasıyla birlikte işlemler sırasında ayakkabıların bekletildiği antrepoyla ilgili inceleme başlatıldığı, Dış Ticaret Müsteşarlığının tebliğine göre azor boya taşıyan ürünlerin ithalatı yasak olan ürünler arasında yer aldığı ortaya çıkmış bulunuyor.

O günün Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli piyasaya binlerce zehirli ayakkabı sürüldüğü iddialarını doğrulamış ve bu eşyanın iç piyasaya satılmış göründüğünü, ne kadarının piyasaya sürüldüğünün bilinmediğini ifade etmiştir.

Bakanın bu sözleri büyük bir panik yaşanmasına neden olmuş bulunmaktadır. Ayağında yaralar oluşan Esra Cevher adında 18 yaşındaki bir kız, kanserojen madde içerdiği belirtilen ayakkabılardan birçok markayı bünyesinde satan bir mağazadan aldığını ifade ederek doktorunun rahatsızlık nedeni olarak ayakkabıları gösterdiğini belirtmiştir.

Gerek Gümrükte yaşanan gelişmeler gerekse ithal edilen ayakkabıların bulunamayışı, imha edilip edilmedikleri konusunun açıklığa kavuşturulmamış olması, kamuoyunda kuşku ve endişelerin yoğunlaşmış olması ile Gümrük ve Tekel Bakanı tarafından yapılan açıklamalar bu konunun bir Meclis araştırması ile açıklığa kavuşturulmasının zorunlu olduğunu göstermektedir.

3.- CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, oyuncakların ve kırtasiye malzemelerinin yarattığı sağlık risklerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/591)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Evlerde, kreşlerde, okullarda yaygın olarak kullanılan bazı oyuncak araç ve gereçler ile bazı kırtasiye malzemelerinin sağlık açısından büyük riskler oluşturduğu bilinmesine karşın büyük bir denetimsizlik yaşanmaktadır.

Oyuncakların ve kırtasiye malzemelerinin yarattığı sağlık risklerinin tespit edilerek kanser yapıcı bu ürünlere karşı gerekli tüm önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 2/3/2016

                                                                                                                                     Levent Gök

                                                                                                                                        Ankara

                                                                                                                          CHP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Çocukların eğitiminde ve gelişiminde önemli katkısı nedeniyle evlerde, kreşlerde, okullarda yaygın olarak kullanılan oyuncak araç ve gereçleri ile bazı kırtasiye malzemelerinin sağlık açısından büyük riskler oluşturduğu bilinmektedir.

Boyası kısa sürede dökülen oyuncaklarda, boya kalemleri, boya hamurları, silgiler gibi kimi kırtasiye araç gereçlerinde kimyasal madde içeren maddeleri çıplak gözle ayırt etmek mümkün olmamaktadır. Ayrıca oyuncakların içindeki pillerin uzun süre beklemesiyle çocuk için ortaya çıkan tehlikeler konusunda da kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Oyuncakların uluslararası standartlara uygun üretilmeyişi, ithalat işlemlerindeki usulsüzlükler, denetimsizlikler, merdiven altlarında üretilen oyuncaklar çocukların sağlıklarını ve hayatını tehlikeye atmaktadır.

Oyuncaklar ile kırtasiye malzemelerinin güvenlik standartlarına uyup uymadıkları ve yapıldıkları malzemeler önem kazanmaktadır. Bunun için, piyasada bulunan kırtasiye malzemeleri ile oyuncakların yanıcı, parlayıcı, kötü kokan ve zehirleme riski taşıyan malzemelerden yapılıp yapılmadığı, ağır metal ve zararlı kimyasallar içerip içermediği büyük bir dikkatle denetlenmelidir.

Gazeteler, radyo ve televizyonlarda, sıklıkla başta Çin olmak üzere Uzakdoğu'dan ithal edilen oyuncakların, çocukların sağlığını tehdit ettiğine ilişkin haberler yer almaktadır. Yurttaşlarımız gelişmiş ülkelerde yasaklanan oyuncakların Türkiye'de neden toplatılmadığı sorularına endişe, kaygı ve korkuyla yanıt aramaktadırlar. Aileler büyük artış gösteren ağır metal ve kimyasal madde içeren sağlıksız oyuncak ürünlere karşı korku içinde çareler aramaktadırlar.

Bilim adamları, bu bilinçle oyuncak seçiminde, Avrupa Birliği oyuncak güvenliği ve çocuk sağlığı kriterlerine uygun olmayan oyuncakların yasaklanmasını istemektedir.

Yapılan ve yapılacak kontrol ve denetimlerle yurttaşların bu endişe ve kaygıları giderilmelidir.

Bu nedenle, çocuklarımızın sağlığını tehdit eden oyuncaklar ve kırtasiye malzemeleri konusunun yüce Meclisimizce ele alınması son derece önem taşımaktadır.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına dair üç önerge okunmuş, bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.29

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, 1/6/2017 tarihinde Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve arkadaşları tarafından, yasama fonksiyonu temelinde yasama faaliyetlerinin sınırlandırılmasına ilişkin müdahaleler ve bu müdahalelerden kaynaklı sorunları tespit etmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/7/2017 Pazartesi günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                  Ahmet Yıldırım

                                                                                                                                           Muş

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri: 1 Haziran 2017 tarihinde, Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş ve arkadaşları tarafından verilen 4724 sıra numaralı, “Yasama fonksiyonu temelinde yasama faaliyetlerinin sınırlandırılmasına ilişkin müdahaleler ve bu müdahalelerden kaynaklı sorunları tespit etmek amacıyla” Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 24/7/2017 Pazartesi günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde ilk söz, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’ye aittir.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Teşekkür ederim Başkan.

Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; Halkların Demokratik Partisinin araştırma önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmak üzere grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Mutlakiyet, yüz dokuz yıl önce dün, İstanbul’da “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” haykırışlarıyla yıkılmış, Meclis-i Mebusan, yasa yapma gücünü Osmanlı sultanının elinden almıştı. Yüz dokuz yıl sonra bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi egemenliğinin tabutuna son çivileri kendi eliyle çakmak için, sultanlık hayaletinin kol gezdiği Ankara’da toplanıyor.

Sansürün 1908 devrimiyle kaldırılmasının 109’uncu yıl dönümünde halk, bir kez daha “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” haykırışlarıyla zindanlardaki gazetecilerin özgürlüğü için İstanbul’da Çağlayan Adliyesi önünde toplanırken, Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi kendisini sansürleyebilmek için İç Tüzük’ünü değiştirmek üzere Ankara’da yaz ortasında alelacele bir araya geliyor. Tarihin istihzası denilen şey, bundan başka ne olabilir?

Önergemizde iki temel soru ya da o kadar kibarca söylemek zorunda değilsek başımızdaki iki büyük bela üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisini tutum almaya çağırıyoruz.

Birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, muhalefet ve özellikle Halkların Demokratik Partisi milletvekillerinin denetim yetkisini kullanmasını keyfî gerekçelerle önlemesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Halkların Demokratik Partisi milletvekillerinin verdikleri kanun teklifi, soru önergesi, araştırma önergesi ve gensoruları işleme koymadan iade etmeyi bir teamül hâline getirmiştir.

İkincisi de, tutsak milletvekillerimizin yasama dokunulmazlıklarının tutuklanmış olmalarına karşı, tutuklanmalarına gerekçe gösterilen davalar dışında sürüyor olmasının, mahkemelere, idareye ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yüklediği sorumlulukların inkârından doğan hak gasplarıdır. Kimi mahkemelerin vekillerimizin tutuklu olmalarının yasama yetkisinin kullanılmasını engellemediği yolundaki kararları, Türkiye Büyük Millet Meclisine yönelik akılla ve ahlakla alay eden meydan okumalardan başka bir şey değildir.

Bu haksızlıklara itirazınız olmadığını biliyoruz, özellikle tabii ki çoğunluk grubuna söylüyorum. Anayasa Komisyonundaki İç Tüzük tartışmalarını izlemiş olan herhangi bir orta zekâlı insan, Türkiye Büyük Millet Meclisi çoğunluğunun bu araştırmaya olumlu oy vermeyeceğini elbette öngörebilir. AKP-MHP blokunun, muhalefetin başındaki bu dertle dertlenmek şöyle dursun, bu derdi muhalefetin ve özellikle Halkların Demokratik Partisi muhalefetinin başına sarmakla meşgul olduğunu elbette biliyoruz. Haklarımıza ve özgürlüklerimize yönelik saldırıların muhatabıyız. Bu gündemde söz almamızın biricik nedeni, iktidar blokunun “hak, hukuk, adalet” vaazları ile gerçek davranışı arasındaki uçurumun herkesçe görünür olmasıdır.

Birazdan Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelecek olan İç Tüzük taslağı tartışmalarında da açıkça ortaya çıkacağı gibi, iktidar bloku, herhangi bir genel toplumsal veya kültürel ihtiyaçla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha iyi çalışmasıyla, halkın daha iyi temsili için, daha iyi yasalar yapılsın diye reformlar yapmakla tamamen ilgisizdir; birbirimizi ve halkı kandırmayalım.

Türkiye Büyük Millet Meclisindeki gidişatı belirleyen, araştırma önergemizde sorun olarak ileri sürdüğümüz anormallikler, iktidar bloku için kurallaştırılması ve kayda geçirilmesine ihtiyaç duyulan yeni bir kuvvet ilişkisinin yansımalarıdır. Bu ihtiyacı, aslında, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli son derece veciz bir biçimde ifade etmişti, şöyle demişti Sayın Bahçeli: “Sayın Cumhurbaşkanı, fiilî başkanlık durumundan vazgeçmeyecekse fiilî duruma hukuki bir boyut kazandırılmalıdır. Her gün suç işleyen bir yönetimden söz edilemez. Ya Anayasa, Cumhurbaşkanına uyacak ya Cumhurbaşkanı, Anayasa’ya uyacak. Varsa bir teklif, gelsin, değerlendirelim.” İşte, bu Parlamento o gün çöktü.

7 Haziran 2015 genel seçim sonuçlarında Kürt halkının yeni yaşam tercihini, Türkiye’nin geleceğini aydınlatan eşit ve ortak yurttaşlık imkânını değil, Türklüğün ve Türk devletinin bekasına yönelik bir tehdidi gören zihniyet ortaklığı, halkın iradesini sopa ve silah zoruyla Parlamentodan uzaklaştırmak için el ele verdiği günden beri, aslında Anayasa’da yazıldığı ve genel olarak varsayıldığı gibi bir Parlamentomuz yoktur. Suç, yasa hatta Anayasa hâlini aldıktan beri, mazlumların müzakere zemini, özgürlük ve çoğulculuğa yönelik bir kurucu irade, bir demokrasi kaynağı olarak Parlamentoya ihtiyaç da kalmamıştır. O yüzden Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının tutumunun, mahkemelerin kararlarının, 20 Temmuzdan başlayarak sürüp giden olağanüstü hâl rejiminin, elbette demokrasiyle, halk egemenliğiyle hiçbir ilgisi yok ama bunlar, diktatöryal bir rejimle, faşizme yöneliş adımlarıyla son derece tutarlı.

AKP ve MHP, el ele, Türkiye Büyük Millet Meclisini diktatörlük inşası için bir kanun fabrikası hâline getiriyorlar. Bu kanun fabrikasıyla, bu sultanlık tutkusuyla 1921 Meclisi, hatta Osmanlı Meclis-i Mebusanı arasında da artık hiçbir bağ yoktur. Adalet ve Kalkınma Partisi, muhalefeti bertaraf ederek dilediği her şeyi, özellikle suçu yasalaştırmak üzere MHP’den bir açık çek, MHP ise kendi doktrinini TBMM İçtüzüğü’nün ideolojik bel kemiği kılmak üzere AKP’den sınırsız destek alarak yelkenlerini Türk-İslam sentezinin İslam-Türk versiyonuyla doldurabileceklerini umuyorlar. Dururlarsa düşecekler sanıyorlar, bilmedikleri, durmazlarsa düşecekleridir.

Her diktatörlük, sonuna yürür. Tarih, süreğen bir faşizmi, ebedî bir diktatörlüğü hiç tanımıyor. Bu İç Tüzük, aslında mevcut başkanlık rejimi ve onun gerektirdiği anayasal değişiklikler için, bir kaldıraç olması için burada, bu Meclisin önündedir. İktidar blokunun bu yolla bu toplumu ve muhalefeti, halk arasındaki farklı seslerin Parlamento ve medya üzerinden değil, ancak büyük gürültüler koparttığında işitileceği yeni bir ilişki düzenine itmekte olduğunun farkında olmadığını düşünmüyorum. Ne var ki yarattıkları gerilimi diledikleri şekilde kontrol edebileceklerine ilişkin kibri dehşetle izliyorum. Bu kırılgan dengenin ortadan çatladığı yerde nereye doğru gidebileceğimizi hiçbirimiz bilemeyebiliriz. Ancak Parlamentonun kapılarını, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünü muhalefete kapatsanız da 20’nci yüzyıl, Parlamentonun barışçı toplumsal hareketlerin oluşturduğu bir gökkuşağıyla Parlamento dışından sarıldığı ve sonunda halk iradesinin hava gibi, gün ışığı gibi o parlamentoları doldurduğu sayısız örneklerle dolu.

Nice diktatörlük, tarihin sayfalarına gömüldü; halklarımız, çoktan bu yolları keşfe koyuldu. Toplumun umudunun hiç çökmemesi, hiç dinmeyen bir itiraz kapasitesinin sürekli hareket hâlinde olması bundan. Eski formül hâlâ geçerli, ya bir yol bulacağız ya bir yol yapacağız. Yolumuz açık olsun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önerinin aleyhinde ilk söz, Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz’e aittir.

Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubu tarafından verilmiş olan grup önerisi aleyhine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

HDP grup önerisini incelediğimde “yasama yetkisinin kısıtlanmasına ilişkin gelişen fiilî durumların tespiti” şeklinde bir gerekçe yazılmışsa da asıl amacın, bu yasama döneminde milletvekilliği dokunulmazlıkların kaldırılmasından sonra yaşanan sürece ilişkin gelinen noktanın araştırılması olduğunu açıkça görmekteyim.

Bilindiği üzere dokunulmazlık konusu, Anayasa’nın 83’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 83’üncü maddesine göre: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar. Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez. Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüldüğü üzere Anayasa’nın 83’üncü maddesinde dokunulmazlıkla ilgili düzenlemeler mevcut olup milletvekilleri, milletvekili olarak seçildikleri andan itibaren dokunulmazlık kazanmaktadır. Kanaatimce dokunulmazlık, milletvekili için kazanılan bir durum veya statüko olmayıp parlamenter sistemin, parlamentonun kendini korumak için geliştirdiği bir statüdür ve kanaatimce doğru bir uygulamadır. Parlamento hukukunda dokunulmazlık, o kadar önemlidir ki milletvekili, kendi istese dahi dokunulmazlığı kaldırılamamakta ancak ve ancak TBMM Genel Kurulu kararıyla dokunulmazlığı kaldırılmaktadır.

Yukarıda bahsettiğim HDP’nin grup önerisi, bu dönemde kaldırmış olduğumuz milletvekili dokunulmazlıklarının doğal sonucu olarak hâlen milletvekili olan partililerinin yargılanması sürecinde gelinen noktanın araştırılması talebidir. Peki, bu noktaya nasıl geldik? Kanaatimce önemli olan budur. Dokunulmazlıkların kaldırıldığı günleri iyi hatırlayalım. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ve diğer HDP’li milletvekillerinin benzer ifadeleri çoktur ancak Selahattin Demirtaş’ın 28 Temmuz 2015 tarihindeki grup toplantısında “80 milletvekili arkadaşımla birlikte yarın dokunulmazlıkların kaldırılması için biz kendimiz dilekçe veriyoruz." diye açıklaması vardır. Buna benzer açıklamalar, birçok HDP’li milletvekili tarafından, yine HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş tarafından her platformda, her grup toplantısında yapılmıştır. Bugünleri, o günleri unutmayalım. Benzer konuşmaları, yeri geldiğinde diğer muhalefet partisi milletvekilleri de yapmıştır. Buna ilişkin yaptığınız kısa bir araştırmada, küçük bir araştırmada bu konuşmaların kayıtlarını internet ortamında da bulabilirsiniz.

O günlerde bütün milletvekilleri, bütün partiler, herkes iktidarı sıkıştırmak için, AK PARTİ iktidarımızı sıkıştırmak için “Dokunulmazlıklar kaldırılsın.” derken hiç kimse çıkıp da aklıselime davet etmedi, “Ya biz ne yapıyoruz?” “Yarın neyle karşılaşacağız?” “Parlamentonun, milletvekilinin itibarını kim koruyacak?” diye bir soru sormadı. Bugün geldiğimiz nokta budur arkadaşlar. Biz isterdik ki daha çok muhalefet milletvekilleri olmak üzere, dokunulmazlıkların siyasi istismar konusu yapılmaması, Parlamento hukukunun kendi içerisinde bu sürecin normal şartlarda yasama döneminin sonuna kadar gitmesiydi ama biraz önce de ifade ettiğim gibi, herkes, hele hele muhalefet milletvekilleri, dokunulmazlık konusunu siyasi istismar konusu yapmak için iktidara, AK PARTİ iktidarına, bizlere her zaman üst perdeden rest çekti ve rest çekmeye devam etti.

Bu çerçevede, AK PARTİ olarak bizler de o günlerde yaşanan siyasi baskının sonucu olarak, sanki ortada bir şey var ve bizler bir şey saklıyormuşuz siyasi sonucu oluşmasın mantığıyla dokunulmazlıkların tümden kaldırılması için Anayasa değişiklik teklifi verdik.

Bizim AK PARTİ olarak, burada, dokunulmazlıkların kaldırılmasındaki duruşumuz, parti ayrımı ve suç ayrımı yapılmaksızın, teklifin verildiği anda, Mecliste ne kadar dosyası olan, suç ayrımı yapılmaksızın, hangi suçtan ne milletvekili varsa hepsinin dokunulmazlıklarının aynı anda kaldırılmasıydı.

Yapılan Komisyon görüşmelerini, Genel Kurul konuşmalarını, tartışmaları burada hatırlatmak istemiyorum, burada tekrar etmeyeceğim. Nihayetinde, bu Meclisten geçen kararla, parti ve suç ayrımı olmaksızın aynı durumda olan yani dokunulmazlık dosyası olan bütün milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak yargı yolu açılmış oldu. Bu kararı hep beraber biz verdik arkadaşlar, bu Meclis verdi.

Bu çerçevede, Anayasa değişikliği kapsamına giren, yani dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Anayasa değişikliği kapsamına giren AK PARTİ’yle ilgili 50, CHP’yle ilgili 216, MHP’yle ilgili 23, HDP’yle ilgili 516, bağımsız 5 olmak üzere 809 dosya hakkında dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde Anayasa değişikliği yaptık. AK PARTİ’den 29, CHP’den 59, HDP’den 55, MHP’den 10, bağımsız 1 milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırarak dosyalarını yargıya gönderdik, yargılamaları devam etmektedir.

Grup önerisinin içeriği olan hukuki durumları, yargılama devam ederken verilmiş olan ve emniyet tedbiri niteliğinde yargı kararı olarak gördüğümüzden, Anayasa’nın 83’üncü maddesinin lafzi yorumuna göre kesinleşmiş mahkeme kararıyla ilgili olmadığından bu kararların Anayasa’nın 83’üncü maddesi kapsamına girmediği kanaatindeyiz.

Yine, bilindiği ve Anayasa’nın 138’inci maddesinde açıkça düzenlendiği üzere, yargı mercileri görevlerinde bağımsız olup verdikleri kararlara karşı kanunlar çerçevesinde itiraz ve temyiz yolları açıktır. Meclis araştırmasına konu edilmek istenen yargı kararlarına karşı da hukuki itiraz yolları açık olup Anayasa’nın 138’inci maddesi gereğince hiçbir organ, makam, merci ve kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkeme ve hâkimlere emir veremez.

Grup önerisinin konusu yasama dokunulmazlığının kaldırılmasının doğal sonucu olan yargı yetkisi çerçevesinde verilmiş olan yargı kararlarının incelenmesi olduğundan, Anayasa’nın 138’inci maddesi gereğince grup önerisinin yerinde olmadığını, grup önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, buyurun.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, sayın hatip grup önerimizle bir siyasi istismarda bulunduğumuzu, bu dokunulmazlık olaylarını çarpıttığımızı… Kendine göre aslında kendisi çarpıtarak belli rakamlar üzerinden 20 Mayıs 2016’da kaldırılan dokunulmazlıkların fezleke sayılarını veriyor. Şimdi soruyorum: O fezlekeler arasında olmayan Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş’ın dosyası… Öyle bir dosyası yok, Ankara 2. Ağır Ceza ile tutuklu olduğu dosya birleştirilmek isteniyor. 20 Mayıs 2016’da şu Parlamentoya sunulmamış bir fezlekeden yargılanmak isteniyor Eş Genel Başkanımız. “Siyasi istismar, çarpıtma…” İç Tüzük 69’a göre, ağır sataşmada bulundu, söz istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Meral Danış Beştaş konuşacak.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ertuğrul Bey konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kürkcü.

İki dakika süreyle sataşmadan söz veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.

Hâlâ değiştirebilirsiniz konuşmak isteyen başka bir arkadaş varsa.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yarışıyoruz yanıt vermek için.

Şimdi, eğri oturalım doğru konuşalım. Evet, dokunulmazlıkların şimdi mevcut olandan başka bir bağlama oturtulması gerektiği konusunda Halkların Demokratik Partisi iddialarda ve taleplerde bulundu, seçim bildirgesinde de bu vardı zaten. O yüzden, durup dururken olduğu yerde hoplayıp böyle bir başvuruda bulunmuş değil. Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgesinde de kürsü dokunulmazlığı dışındaki bütün dokunulmazlıkların bütün milletvekilleri için kaldırılması talebi bir seçim manifestosu, seçmene bir vaat olarak ifade edildikten sonra bunun Mecliste dile getirilmemesi söz konusu olabilir miydi? Ama önemli olan şuydu: Bunun Anayasa'ya uygun bir biçimde yapılması idi. Hepimiz biliyoruz ki, özellikle buna “evet” oyu veren kimi milletvekillerinin, AKP'li olmayan milletvekillerinin “Anayasa'ya aykırı olduğunu biliyoruz ama ‘evet’ diyeceğiz.” dediğini de biliyoruz, problem burada.

İkincisi: Biz sadece ve sadece dokunulmazlıkların kaldırılmış olmasını değil, bu dokunulmazlıkların bir garabet hâlinde kaldırılmasını ifade ediyoruz. Bakın, şimdi, benim dokunulmazlığım bazı fezlekeler dolayısıyla kalktı ama şu an dokunulmazlığa sahibim. Yani dokunulmaz bir vücudu, kaldırılmış bir dokunulmazlık kararına dayanarak dokunarak götürmeye çalışıyorsunuz. Bu garabetin yolunu açtınız. Bizim itirazımız budur. Nihayet hapisteki vekillerimize diyorsunuz ki: “Sizin tutuklu olmanız yasama faaliyetine katılmanızı engellemiyor.” Engellemiyorsa, o zaman her oturuma hapishanedeki vekillerimizi bekliyoruz başta Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere. Eğer bütün bunları yapabilirseniz bu garabeti telafi edebilirsiniz. Onun dışında, bir mugalatadan ileriye gitmez.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, 1/6/2017 tarihinde Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve arkadaşları tarafından, yasama fonksiyonu temelinde yasama faaliyetlerinin sınırlandırılmasına ilişkin müdahaleler ve bu müdahalelerden kaynaklı sorunları tespit etmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Önerinin lehinde ikinci söz, Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’a aittir.

Buyurun Sayın Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, sevgili çalışan arkadaşlar, yazman arkadaşlar ve basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bence ilginç bir tartışma ortaya çıktı hem önerge lehine, önergesini savunan arkadaşlarımızın hem de onun aleyhine konuşan milletvekili arkadaşımızın açıklamalarında. Kendileri bu önergenin sadece dokunulmazlıkları hedef aldığını ifade ettiler. Ben tekrar bilginize sunmak istiyorum, şöyle diyorlar: “Yasama fonksiyonu temelinde yasama etkinliklerinin sınırlandırılmasına ilişkin müdahaleler ve bu müdahalelerden kaynaklı sorunları saptamak amacıyla bu araştırma önergesini, Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz.” Şimdi, bunun içinde elbette ki dokunulmazlık problemi var. Dokunulmazlıkların kaldırılmış olmasına ilişkin süreç her zaman tartışılmaya değer, hangi nedenle, dokunulmazlık konusunun milletvekilini hangi noktada koruduğu sorunundan kaynaklanarak ya da neyi ifade ettiği sorunundan kaynaklanarak.

Sevgili arkadaşlar, 22 Nisan 2016’da bir yazım yayınlanmış, tam dokunulmazlıkların kaldırılması tartışmalarının olduğu süreçte. Şöyle bir başlık koymuşum o yazıya, demişim ki: “Dokunsak da mı saklasak, dokunmasak da mı saklasak, pardon haklasak.” Aslında buradaki “haklama” sözcüğü, benim kolayca gündelik dilim içinde var olan bir sözcük değil ama asıl yapılmak istenen, dokunulmazlık sürecinde başlatılan adım, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin konuşamaz, yazamaz, söyleyemez hâle getirilmeleri çabasıdır.

Şimdi hemen size Mehmet Emin Yurdakul’un daha önce de belli dizelerini okuduğum bir şiirini öncelikle okumak istiyorum. Biraz önce Tur Yıldız arkadaşımızın haykırmalarına da, onun haykırışlarına da karşılık olacak geçmişten bazı dizeler.

Diyor ki ozan:

“Bırak beni haykırayım,

Şairleri haykırmayan bir millet,

Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir,

Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir.”

Devam eder şiir -o dizeleri okumuyorum- der ki:

“Bu zavallı sürü için ne merhamet ne hukuk,

Yalnız sert bakışlı bir göz, yalnız ağır bir yumruk!”

Şimdi, tam da İç Tüzük değişikliği konusunu geçtiğimiz hafta boyunca tartıştığımız ve bu haftaya da damgasını vuracak olan çalışma da gündemdeyken arkadaşlarımızın aslında böyle bir araştırma önergesi vermiş olmaları galiba bir açılış hareketi, bir hazırlık hareketi, geçmişi anımsatma hareketi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu araştırma önergesinde farklı bir şey daha var, ben biraz ona değinmek istiyorum. Zamanımız çok az, on dakika bile konuşmak için yeterli değilken bu dakikalardan dahi vazgeçeceğimiz bir İç Tüzük değişikliğini tartışacağız. Şimdi, burada, arkadaşlarımızın önerge metinlerinin gerekçesinde şöyle bir şey var, diyor ki… Daha önce grup sözcüsü olan Sayın Çağlar Demirel’le ilgili mahkeme kararını almışlar ve oradan bir tartışma açıyorlar. Bunun bir müdahale olduğunu, yargının yasamaya müdahalesi olduğunu söylüyorlar. Bence asıl üzerinde durmamız gereken nokta bu. Diyor ki kararda: “Tutuklama kararı verildikten sonra geçen süre göz önünde bulundurulduğunda, adil yargılanma hakkının ihlal edilmesinin yahut uzun tutukluluk durumunun söz konusu olmaması, bu nedenle sanığın Meclis çalışmalarından uzun süre mahrum bırakılması suretiyle yasama faaliyetinden alıkonulmamış olması sebebiyle tahliye etmiyorum.” Burada en önemli nokta… Bir yargı kararını hukuki biçimde burada tartışmak istiyorum. Söylediği şu, diyor ki: “Yasama faaliyetinden alıkonulmamış olması.” Oysa, değerli mahkeme heyetini bağlayacak olan bir Anayasa Mahkemesi kararımız var. Anayasa Mahkemesi kararı o kadar net ve açık bir biçimde, esas olarak, seçilmiş olmanın, sadece seçilmiş olmak olmadığını, aynı zamanda seçilme faaliyetine başından sonuna kadar katılmak olduğunu gayet ayrıntılı bir biçimde ifade ediyor.

Yine izninizle okumak istiyorum çünkü bu, benim sözlerim değil, doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesinin kararının 111’inci paragrafı, diyor ki: “Seçilme hakkı sadece seçimlerde aday olma hakkını değil, aynı zamanda seçildikten sonra milletvekili olarak Parlamentoda bulunma hakkını da ihtiva eder. Bu da hiç kuşkusuz, kişinin seçildikten sonra milletvekili sıfatıyla temsil yetkisini fiilen kullanabilmesini gerektirir. Bu bağlamda, seçilmiş milletvekilinin yasama etkinliğine katılmasına yönelik müdahale, sadece onun seçilme hakkına değil, aynı zamanda seçmenlerinin serbest iradelerini açıklama hakkına da yönelik bir müdahale teşkil eder.”

Arkadaşlar, bizim temsil ettiğimiz hak, birçok konuşmamda ifade ettiğim gibi, bizim hakkımız değildir sadece. Bir yurttaş olarak elbette bizim söz söyleme, düşüncemizi açıklama özgürlüğümüz vardır ama seçildiğimiz zaman, bizi seçen binleri de temsilen konuşma hakkımız vardır. Tutuklama ya da herhangi bir şekilde milletvekilliğinin düşürülmesi ya da herhangi bir biçimde söz hakkımızın dakikalarla sınırlandırılması, esas olarak bizim seçmenlerimiz adına faaliyet yapamıyor oluşumuz anlamına gelir. Ama sevgili arkadaşlar, hepinize anımsatmak isterim ki burada yasamanın haklarını korumakla görevli olan, yasama içinden yürütme organına gitmiş bir milletvekili bakan sıfatıyla, İçişleri Bakanı sıfatıyla, haklarında herhangi bir kesin hüküm olmayan, açlıklarını işlerini edinmek için bir araç olarak kullanan, bedenlerini kullanan insanlara karşı bir kitap hazırlar, hazırladığı kitapta onların birer terör örgütü üyesi olduklarını iddia ederse yani kesin hükümde bulunursa o yargı yetkisini kullanmış olur. Yargı yetkisini kullanmak değildir; bu, ihlaldir; yargı haklarını ihlal etmiş olur. İçişleri Bakanının bireylerin haklarını ihlal ettiği bir yerde bizim artık şurada 30 kişiyle, 40 kişiyle konuşuyor gibi görünüyor olmamızın çok da fazla bir değeri kalmamıştır.

Şimdi, arkadaşlar, sadece 67’nci madde değil, sadece dokunulmazlıkla ilgili madde değil; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 1 No.lu Protokol’ün 3’üncü maddesi de seçilmenin ya da milletvekilinin, kendinden öte milletin temsilcisi olduğunun altını çizmekte olan bir kurallar bütünüdür. Biz bunlara karşı, bunlara rağmen hareket ettiğimiz zaman artık halkın sesinin buralarda duyulabilme, halkın taleplerinin buralardan ya yasa biçiminde ya denetleme faaliyetleri yoluyla düzeltme noktasında herhangi bir erişkinliğe kavuşma ihtimalini ortadan kaldırmış olacağız.

Bugün gerçekten ilginç bir gün. Arkadaşlarımız birer dakikalık konuşmalarına sığdırarak ifade etmeye çalıştılar; bir yandan sansürün yasaklanmasının yıl dönümü, bir yandan Lozan Anlaşması’nın yıl dönümü. Yani ülkelerin bağımsızlığını, insanların bağımsız bir ülkede demokratik ve özgürce temel hak ve özgürlüklerinden yararlanabilme haklarını güvence altına alan tarihî geçmişlerin -Erzurum Kongresi’ni de anarak söylüyorum- bize daha ileriye doğru yol alma, daha doğru eylem ve işlemler için, daha doğru yasal düzenlemeler için bir arada bulunma hakkı vereceği yerde, kısıtlayalım, kısıtlayalım, kısıtlayalım ve sonuçta Türkiye Büyük Millet Meclisi bir çiçek bahçesi olsun; rengi, ruhu, kokusu olmayan, saksılarda duran, üretemeyen bir çiçek bahçesi olsun. Çiçeği tırnak içine alarak söylemeye çalışıyorum.

Bu kısıtlamalar, bu, ağzımızın, gözümüzün ve kulağımızın bağlanması, unutmayınız ki bizi Kurtuluş Savaşı öncesindeki sürece götürebilir çünkü halkını görmeyen bir yönetim kendi geleceğini de göremez ve ülkesini karanlığa mahkûm eder.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önerinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Bilecik Milletvekili Halil Eldemir.

Buyurun Sayın Eldemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilen HDP grup önerisi aleyhine söz almış bulunmaktayım. Sizleri, sizlerin nezdinde de aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Mescidi Aksa’ya karşı özellikle son birkaç gündür sergilenen pervasızlıklar İslam dünyasını derinden üzmektedir. Kudüs’teki Haremi Şerif, sadece Filistinlilerin değil; 1,5 milyarlık İslam âleminin onurudur, şerefidir, kutsal mekânıdır. Haremi Şerif’e yönelik kısıtlamalarla Müslümanların onurlarının incitilmesi karşısında İslam dünyasının tepkisiz kalması beklenemez. Bizler başta Kudüs olmak üzere asırlar boyu tüm dinlerin barış içinde bir arada yaşamasını sağlamış köklü bir medeniyetin mensuplarıyız. Kudüs’te yapılan hak ihlalleri asla kabul edilemez. Başka dinlere mensup insanların ibadet hürriyetine ve ibadetlerine halel getirmeye bizim medeniyetimizde asla yer yoktur.

Bu anlayıştan hareketle, Kudüs’te yaşanan gerilimin bir an önce nihayet bulması, Mescidi Aksa çevresinde yeniden sükûnetin hâkim olması için yoğun çaba sarf edilmelidir. Kim olursa olsun insanların can, mal ve ibadet haklarına yönelik saldırılar tasvip edilemez. Birleşmiş Milletler, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı bir kez daha, mevcut İsrail yönetimini yerleşik teamüllere, hukuka ve temel insani değerlere uygun davranmaya davet etmelidir.

Değerli milletvekilleri, HDP grup önerisiyle ilgili olarak da hiçbir kimsenin eylemi ve yaptığı davranışları lâyüsel kabul edilemez. Milletvekilinin yasama dokunulmazlığı vardır, evet. Yasama dokunulmazlığı seçimden önce ya da seçildikten sonra işlemiş olduğu suçlar ve bu suçlara ilişkin iddialarla ilgili olarak yargılanmamasının ve tutuklanmamasının ifadesidir ama bunun bir istisnası vardır, “Meclis tarafından kaldırılmadıkça” denmektedir.

Şimdi, bu konuda Meclis tarafından bir karar verilmiştir ve yasama dokunulmazlığıyla ilgili husus bir Anayasa değişikliğiyle, belirtilen tarihe ilişkin olarak kaldırılmış ve bu işlemler bu çerçevede yürütülmeye devam etmektedir. Tamamen yargısal bir faaliyet söz konusudur.

Dolayısıyla, çok açık bir şekilde şunu ifade edeyim ki bu konu yargının konusu ve Anayasa’nın 138’inci maddesi gereğince bu önerinin burada kabul edilmesi mümkün olmadığı için ben de aleyhte olduğumu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.18

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve arkadaşları tarafından, Bursa ilinin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen sağanak yağış ve dolu afetinin bu yöredeki tarımsal ürünlerde meydana getirdiği zararların tespit edilmesi amacıyla 24/7/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/7/2017 Pazartesi günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Özgür Özel

                                                                                                                                        Manisa

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve arkadaşları tarafından Bursa ilimizin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen sağanak yağış ve dolu afetinin bu yöredeki tarımsal ürünlerde meydana getirdiği zararların tespit edilmesi amacıyla 24/7/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1322 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 24/7/2017 Pazartesi günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehinde ilk söz Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’a aittir.

Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih 18 Temmuzu gösteriyordu, sabah altı buçuk saatlerinde, evet, Bursa tarihinde –bilinen tarih sürecinde- görülmeyen, bütünüyle yaklaşık bir buçuk saat süren ama kırk beş dakikası çok önemli olan sağanak yağış ve dolu süreci yaşadık. Tam 6.45 ile 7.05 arasında yaklaşık yirmi dakika, artık olağan, bildiğimiz dolu şeklinde değil buz parçacıklarından, büyüyen buz parçacıklarından oluşan olağanüstü bir dolu süreci yaşandı ve yirmi dakikalık o süreçte ne yazık ki 95 bin dönümlük tarım alanında çok ciddi hasarlar meydana geldi. Yapılan incelemeler ve değerlendirmeler sonucu kırk beş dakikalık o süreçte metrekareye -kilogram olarak- ortalama 60 kilogram yağış yağdı. Bunun sonucunda, yaklaşık olarak 230 milyon TL’lik bir hasar meydana geldi. Bu hasarı oluşturan en önemli ürünler domates, biber, kavun, karpuz gibi gerçekten hem Bursa Kemalpaşa-Karacabey üretimi üzerinde hem de Türkiye’nin bitkisel üretimi üzerinde etkisi olan, etkili olan ürünler olarak karşımıza çıkmakta. Özellikle, bu bir hat şeklinde olan -ki çoğunuz bilirsiniz, dolu bir mevzi yağışıdır, bir yerden başlar bir yerde biter- ağırlıklı olarak Mustafakemalpaşa’nın Ovaazatlı, Tepecik, Yeşilova, Ormankadı, Kumkadı, Çeltikçi, Durumtay, Yumurcaklı, Koşuboğazı mahallelerinde gerçekleşirken Karacabey bölgesinde ise Ovaesemen, Ova Hamidiye ve Bakırköy mevkilerinde gerçekleşmiş durumdadır.

Değerli milletvekilleri, afetler elbette kontrolümüz dışında ama küresel ısınma ve iklim değişikliğinin bu ülkede ya da bu dünyada bundan sonra ne tarımı ne kentlerimizi ne de yaşamımızı bırakmayacağını hep birlikte biliyoruz çünkü biliyoruz ki dünyayı var olan doğal yaşamından uzaklaştıran en büyük canavar ne yazık ki insanlık ve rant. İnsanlık ve rant meselesi üzerinden yeniden bütün hayatımızı, tarımı, kentleri inşa etmek zorundayız, gelecek politikalarımızı bunun üzerinden belirlemek zorundayız. Eğer küresel ısınmayı ve iklim değişikliklerini görmezsek bugün çok hızlı bir şekilde ülkenin her yanında yaşanan iklim felaketlerini, daha birkaç gün önce İstanbul’da yaşanan sel felaketini, iki ay önce Mersin’de yaşanan sel felaketini elbette bir felaket, bir kader olarak görür ve bunun karşısında bir şey yapamayacak duruma geliriz.

Değerli milletvekilleri, ağırlıklı olarak birkaç rakamı sizlerle paylaşmak isterim: Domates, 32 bin dönüm alanda zarar gördü. Biber, 21 bin dekar alanda zarar gördü. Mısır, 20 bin dekarda zarar gördü. Kavun, 10 bin dekarda zarar gördü. Karpuz, 10 bin dekarda zarar gördü fakat zararın şeklini sizinle biraz görsel olarak paylaşmak isterim. Evet, bu, dolunun çok net yağan biçimi; elde avuçta gördüğünüz gibi sıradan bir dolu parçası değil, gerçekte ciddi bir buz parçacığı hâlinde.

İki: Karpuzda görünen zarar, daha iki günde yapmış olduğu zarar yüzde 100 zarar. Karpuz, domates, biber ve kavun tarlalarında yüzde 100 zarar söz konusu ve bu da biber tarlasında bir görünüm. Ne yazık ki çok açık bir şekilde, yaşanan zararın bütün detayları açık bir şekilde görünüyor ve elbette domates… Domates, Karacabey ve Türkiye için çok önemli, özellikle salça sanayi domatesinde Karacabey ve Mustafakemalpaşa Türkiye üretiminin yüzde 50’sini içermektedir. Ve biber… Ne yazık ki sadece sap kalmış, arada gördüğünüz de kocaman, âdeta kar birikimi gibi buz parçacıkları.

Bu zararların bu şekliyle kalması elbette kötü ama asıl olan şudur: 1.350 çiftçi etkilenmiştir, 1.350 çiftçinin hemen hemen tümünün bu tarihten sonra yeniden bir ürün üretme imkânı kalmamıştır. Tarih hemen hemen temmuzun sonu. Temmuzun sonu demek, bir ay yaz ayı var demek. Bir ay yaz demek, hiçbir ürünün ekilip yeniden üretilmesi söz konusu değildir. Kaldı ki bu üreticiler şunu söylemekteler: Bu üreticiler bu ürünleri üretebilmek için ciddi masraf yaptılar; tohum, ilaç, gübre, sürüm, işçilik. Çok ciddi anlamda, 230 milyon TL gibi tarla fiyatlarıyla olan zarar ama maliyet açısından 200 milyon TL gibi bir zarar söz konusu. Bu 200 milyon TL’lik zararın içine baktığınızda, bir masraf… Masrafın karşısına baktığınızda, mazotta yüzde 54 vergi, gübrede vergi, ilaçta 8 ila 18 arasında vergi, elektrikte yüzde 52 vergi; diğer bütün girdilere baktığınızda ciddi anlamda devlete verilmiş bir vergi var. Yani aslında tarım, aslında çiftçilik ticarete konu olmuş, ülkenin ekonomisine katkı koymuş, bütçesine kaynak sağlamış ve geldiğimiz noktada bu 1.350 çiftçinin 95 bin dekarlık tarım alanında yüzde 100 zarar oranı oldukça yüksektir. Nereden biliyoruz? Tarım il müdürlüğü, tarım ilçe müdürlükleri, sulama birlikleri, ziraat odaları ve bizim doğrudan yerinde yaptığımız tespitlerde hemen hemen, özellikle biraz önce bahsettiğim mevsimlik ürün olan domates, biber, karpuz, kavunda yüzde 100 zarar vardır. Yine bu zararın tespitinde önemli olan bir kurum TARSİM, yaptığı bütün analizlerde yüzde 100 zararın olduğunu çok net şekilde görmektedir.

Kaldı ki geçmişte Karacabey, Mustafakemalpaşa ve ülkenin birçok bölgesinde buna benzer dolu felaketleri oldu ama Karacabey ve Mustafakemalpaşa’da ilk kez bu kadar yoğun, bu kadar tahribatı yüksek, bu kadar zararı yüksek ve bu kadar büyük bir alanda dolu felaketini yaşıyoruz. Ve bundan önceki felaketlerde çiftçi gerçekten bir talepte bulunmadı ama bugün gerçekçi ve sahici ve ısrarcı bir talebi var. Çünkü biraz önce bahsettiğim o masrafları yapan çiftçi hazır parasından yapmadı bunu, ya bankadan kredi aldı ya borçlandı ya senet verdi ya çek verdi ya da özür dilerim ama elden, tefeciden para alarak, bu masrafları yaparak bu ürünleri üretti. Dolayısıyla cebinde zaten parası yok, borcu duruyor, bankalara kredi borcu duruyor, elden aldığı paraların borcu duruyor, ilaç bayisine borcu duruyor, gübreciye borcu duruyor. Borcu ödeyecek parası bile yok. Peki, bu insan yaşamayacak mı; kışın, gelecek yıl tekrar üretmek zorunda, üretmemeli mi? O yüzden bu Mecliste çok önemli bir sorumluluk almış durumdayız. Hiçbir siyasi ve politik kaygı gütmeden, siyasete ve politikaya araç etmeden -bu insanlar bizim insanlarımız, dolu yağdığında, fırtına estiğinde, felaket olduğunda bu, AKP’linin tarlası; bu, MHP’linin tarlası; bu, CHP’linin tarlası demiyor, bu çiftçilerin hepsi bizim insanımız, bu topraklar da bizim topraklarımız- AFAD’dan, Cumhurbaşkanlığından ve Başbakanlıktan bu zararın mutlaka nakit olarak giderilmesi zorunluluğumuz var.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Örtülü ödenekten versinler ya.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Geçici, palyatif “Borçları erteleyelim.” gibi gerekçeler Karacabey’de yaşanan sorunları çözmek için yeterli değildir çünkü dört beş yıldır zaten ertelene ertelene çiftçinin borcunun biriktiğini ve o borçtan dolayı da bankalardan kredi almak yerine daha çok tefeciden, sağdan soldan para alarak bu üretimi yaptığını hepimiz bilmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, bu çiftçi ve bu topraklar bizim, bu üretim de bizim. İstanbul’da yaşanan felaketin zararlarını nasıl gidereceğimizi söyledikse çiftçinin de, Karacabey ve Mustafakemalpaşa çiftçisinin de, cebinde hiç parası olmayan, borcunu ödeyemeyecek durumda olan, kışı bile geçiremeyecek pozisyonda olan bu çiftçilerimizin borcunu mutlaka ve mutlaka AFAD aracılığıyla ya da kamu kaynakları aracılığıyla ödemek zorundayız. Devletin bütçesine, Hükûmetin bütçesine katkı koyan çiftçi devletten elini uzatmasını beklemektedir, bu sorumluluk da bizlerdedir. O yüzden, bu Meclisten, Karacabey’de ve Mustafakemalpaşa’da yaşanan gerçekten ağır ekonomik, sosyal ve sosyolojik sorunları içeren bu doğal afetin zararlarının giderilmesi için verdiğimiz bu araştırma önergesine bütün partilerden destek talep etmekteyiz. Bu sorunu gidermek Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Hükûmetin görevidir. Gelecek yıl yeniden ekebilmek, o insanları ayakta tutabilmek için bu zararın, ziyanın mutlaka ve mutlaka giderilmesi gerekmektedir. Birçok şey söylenmekte, birçok şey anlatılmakta ama o verilen örnekleri politize etmemek için burada söylemiyorum da konuşmuyorum da ama bu Meclisin böyle bir sorumluluğu var. Çiftçilerimizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Sayın Başkan, zaman yetmiyor, dertler büyük ama üç dakikaya, dört dakikaya…

BAŞKAN – Az zamanda çok güzel şeyler ifade ettiniz Sayın Sarıbal, çok teşekkür ediyoruz, çok sağ olun.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Son bir şey söyleyeyim, bitireceğim.

BAŞKAN – Buyurun bitirin cümlenizi.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, ağlayan kadınlar, evden çıkamayan insanlar, kahveye uğramayan insanlar var. Vali gitti, bakan gitti, milletvekilleri gitti, herkes gitti, telafisi mümkün olmayan zararlarla karşı karşıyayız. O yüzden, bir kez daha duyarlılığa… Bir kez daha Mustafakemalpaşa çiftçisinin, Karacabey çiftçisinin, o toprakların sesini sizlere buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden yüksek sesle söylemek isterim. Çiftçimiz mağdur, çiftçimiz perişan; mutlaka oraya destek vermeliyiz, onların sorunlarını gidermeliyiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbal

Sayın Üstündağ, İç Tüzük 60’a göre size bir dakika süreyle söz vereceğimi ifade etmiştim.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Muğla Milletvekili Akın Üstündağ’ın, Muğla Gökova merkezli deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunanlara teşekkür ettiğine, Bodrum’da hayatı etkileyen önemli bir durum olmadığına ve tüm turistleri Bodrum’a beklediklerine ilişkin açıklaması

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Geçen hafta perşembeyi cumaya bağlayan gece Muğla’da Gökova merkezli bir deprem meydana geldi. Bu deprem dolayısıyla Muğla’nın merkezinde, Bodrum, Datça, Milas ve birçok yerinde hissedilen 6.7 şiddetinde bir deprem oldu. Bu depremde en büyük tesellimiz herhangi bir can kaybının olmaması, hiçbir binanın da yıkılmamış olması. Bu anlamda, özellikle, şimdiye kadar Bodrum’da görev yapmış bütün gelmiş geçmiş belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum. Bu deprem göstermiştir ki Bodrum’da depreme dayanıklı binalar inşa edilmektedir.

Bu arada, geçmiş olsun dileklerini ileten bütün dostlara, herkese çok teşekkür ediyoruz. Şu anda Bodrum’da hayatı etkileyen, turizmi etkileyen önemli bir nokta yoktur. Herkesin Bodrum’a gönül rahatlığıyla gelip tatilini yapması mümkündür. Bazı basın-yayın organlarında aslında dışarıda olan tekneler sanki tsunamiden dolayı dışarıya atılmış gibi bir durumda gösterilmiştir, böyle bir durum yoktur. Şu anda yerli ve yabancı bütün turistleri Bodrum’a bekliyoruz. Bodrum bu kadar büyük bir deprem olmasına rağmen en güvenli yerlerden biri olduğunu ispatlamıştır. Bu vesileyle, herkese teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için size de teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Üstündağ.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Muğla’da yaşanan deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN - Bir kez daha biz de geçmiş olsun diyoruz, bu dileklerimizi iletiyoruz. Tabii ki Türkiye turizmi açısından da son derece önemli bir yer, biz de herkesi davet ediyoruz ama sizler Muğla milletvekilleri olarak buradaki bütün parlamenterleri de özellikle ev sahipliği yapmak suretiyle davet ettiniz diye algıladık biz. Milletvekili arkadaşlarımız da herhâlde bu şekilde algılamıştır. Yükünüz biraz ağırlaşacak ama olsun, bir şey olmaz.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Ne demek, başımızın üzerinde yeriniz var.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyoruz.

Tekrar geçmiş olsun diyoruz.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve arkadaşları tarafından, Bursa ilinin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen sağanak yağış ve dolu afetinin bu yöredeki tarımsal ürünlerde meydana getirdiği zararların tespit edilmesi amacıyla 24/7/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi aleyhinde ilk söz Emine Yavuz Gözgeç’e aittir.

Buyurun Sayın Gözgeç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis araştırması önergesi aleyhine söz almış bulunmaktayım.

Bursa ilimizin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde 18 Temmuz günü sabah saatlerinde şiddetli dolu ve aşırı yağış meydana gelmiş, çiftçilerimizin ürünleri zarar görmüştür. Öncelikle Mustafakemalpaşa’da, Karacabey’de bu olaydan zarar gören tüm çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum. Özellikle bir çiftçi kızı olarak hassasiyetlerini anlıyor ve üzüntülerini paylaşıyorum.

Meydana gelen üzücü olayda Mustafakemalpaşa ilçemize bağlı Ovaazatlı, Tepecik, Yeşilova, Ormankadı, Kumkadı, Çeltikçi, Durumtay ve Yumurcaklı mahallelerinde 1.150 üreticimizin, Karacabey ilçemize bağlı Subaşı, Karakoca, Uluabat, Ovaesemen, Beylik, Bakırköy, Sazlıca ve Gönü mahallelerinde 200 üreticimizin; Kemalpaşa ilçemizde domates, biber, kavun, karpuz, mısır, armut, şeftali, elma ürünlerimizin ekili olduğu 76 bin 600 dekar, Karacabey ilçemizde domates, mısır, ayçiçeği, zeytin, nohut, biber, şeker pancarı ürünlerinin ekili olduğu 18 bin 800 dekar alanda zarar meydana gelmiştir.

Olayın hemen akabinde, saat 09.00’da il tarım müdürlüğümüz, ilçe tarım müdürlüğümüz, ziraat odaları ve sulama birliklerimiz olay yerine intikal etmişler, çalışmalara başlamışlardır.

Yine, Bursa Valimiz, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımız, ilçe belediye başkanlarımız, kaymakamlarımız, AK PARTİ ilçe başkanlarımız hasar gören alanları bizzat yerinde görerek, çiftçilerimizle bir araya gelmişlerdir. Bursa’da tüm parti milletvekillerimiz olaya duyarlı davranmışlardır. Özellikle Sayın Başbakan Yardımcımız Hakan Çavuşoğlu yeni görevini devralır almaz Bursa’ya gelmiştir. Buradan, meslektaşım Bursa Milletvekilimiz Sayın Hakan Çavuşoğlu’na yeni görevinde ayrıca başarılar diliyorum.

Başbakan Yardımcımız Hakan Çavuşoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanımız, Bursa Milletvekilimiz Zekeriya Birkan ve ilçe yöneticilerimiz de Mustafakemalpaşa ilçemiz Durumtay, Yeşilova; Karacabey ilçemiz Bakırköy mahallelerindeki çiftçilerimizle üç noktada bir araya gelerek toplantı yapmışlardır.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: AK PARTİ Hükûmeti olarak tarım sektörünün gelişmesi, çiftçilerimizin desteklenmesi yönünde reform niteliğinde bugüne kadar çok önemli adımlar atılmıştır. Tarım Bakanlığımızca 7 bölgede tarım sektörünün tüm paydaşlarıyla ortak akıl toplantılarında bir araya gelinerek birlikte çözümler üretilmeye çalışılmıştır. 2016 yılında önemli projeler başlatılarak gübre ve yemde KDV kaldırılmış, tarımsal kooperatiflerin borçları yapılandırılmış, Millî Tarım Projesi başlatılmış, çiftçilerimize çeşitli alanlarda destekler verilmiştir. On dört yıllık dönem içerisinde tarım kesimine 90 milyar liralık destek verilmiştir. Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında tarımsal faaliyete ilişkin yatırımlara yüzde 50 hibe desteği sağlanmıştır. Ulusal bütçeyle 81 ilimizde yürütülen ve kırsal alanda istihdam sağlayan program kapsamında bugüne kadar 7.358 projeye 1,9 milyar lira hibe desteği sağlanmıştır. Genç çiftçilerimize proje destek kapsamında hibe destekleri verilmiş, Bursa’da 174 projeye 5,2 milyar lira destek verilmiştir. Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Programı’yla ekonomik yatırımlara makine ekipman alımıyla bireysel basınçlı sulama projeleri için destekler verilmiştir. Özellikle TARSİM tarım sigortasıyla çiftçimizin üretimi güvenceye kavuşturulmuş, doğal afetlerden etkilenen üreticilerin mağduriyetlerini gidermek üzere tarım sigortaları uygulaması 2006 yılında başlatılmıştır. Tarım sigortası kapsamında tarım sigorta poliçe bedelinin yüzde 50’si hibe olarak karşılanmaktadır. 2017 yılında da tarım sigortalarının teminat kapsamı da genişletilmiştir ve yeni uygulamalar başlatılmıştır. Ancak buna rağmen tarım sigortası yaptıran çiftçilerimizin sayısı istenen sayıya ulaşamamıştır. Elbette ki TARSİM konusunda, tapu, mülkiyet hususlarında uygulamaya yönelik birtakım sıkıntılar yaşandığını da biliyoruz. Başbakan Yardımcımız Sayın Hakan Çavuşoğlu Bursa Milletvekili olarak konuyu ayrıca bizzat takip etmektedir. Konu Bakanlar Kuruluna ve Başbakanımıza arz edilmiştir. Bursa İl Tarım Müdürlüğümüz ilk tespitlerin akabinde tek tek çiftçilerimizin bireysel hasar tespit çalışmalarını hâlen yapmaktadır. Gerek Tarım Bakanlığımız gerek yerel yöneticilerimiz tarafından konu hassasiyetle takip edilip birlikte çözüm üretme çalışmalarımız devam etmektedir.

AK PARTİ’nin en önemli vizyonu ve misyonu devlet-millet kaynaşmasını sağlamak, daima her durumda milletin yanında olmaktır. Bizim anlayışımız, halka hizmet Hakk’a hizmettir. Bu hizmeti yerine getirmede ve sorunların çözümünde popülist, çıkarcı bir yaklaşım yerine sorunun tarafları, paydaşlarıyla birlikte ülkemizin çıkarları ön planda tutularak ortak akılla çözüm üretilmesinden yanayız daima. Bu olaylarda tespitlerin net ortaya konulmasıyla birlikte en akli, en makul çözüme hep birlikte ulaşacağımıza inanıyorum.

Meclis araştırması açılmasını talep etmekteki amaç, soruna dikkat çekmek ve çözüm üretilmesini sağlamak ise -ki öyle olmalıdır- şu an zaten soruna ilişkin en üst düzeyde takip ve yerel-genel tüm yetkililerimizle beraber konuyla ilgili çalışmalar devam etmektedir.

Biz bu ülkede işçisiyle işvereniyle, kentlisiyle köylüsüyle, çiftçisiyle velhasıl halkımızın her kesimiyle ülkemizin her alanda daha da gelişme kaydederek rekabet eder hâle gelmesi için var gücümüzle birlikte çalışıyoruz. Bu millî birlik ve beraberlik ruhu var oldukça inşallah, her sorunun üstesinden geliriz.

Bizler, 15 Temmuzda, hain kalkışmada tarlasını yakan, F16’ların karşısına traktörüyle, biçerdöveriyle çıkan çiftçilerimizi asla unutmayız diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gözgeç.

Önerinin lehinde ikinci söz, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’a aittir.

Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Karacabey ve Mustafakemalpaşa ilçelerimizde meydana gelen, çiftçilerimizi olumsuz etkileyen dolu afeti sebebiyle verilen grup önerisi üzerine ve lehine olmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün çiftçilerimizi konuşacak, onların tercümanı olacak, onların sesini duyuracağız. Zira çiftçi olmadan doymamız, tarım olmadan beslenmemiz mümkün değildir. Toprak bereketin yuvası, medeniyet ve kültürlerin yurdudur. Toprakla buluşan ilk tohum, toprağı, kaderi ve geleceği gören ilk şuur insanlığa yepyeni ufuklar çizmiş, tarihe taptaze bir istikamet vermiştir. Tarımla beraber devletler kurulmuş, imparatorluklar ortaya çıkmıştır. “Bereketli hilal” diye tabir edilen coğrafi kuşak insanlık için umut ve uyanış adası olmuş, buradan yeryüzünün her köşesine medeniyet ışığı düşmüştür. Çiftçilik, mazisi asırları bulan, şöhreti çağları aşan, değeri paha biçilmez olan bir mesleğin, bir mücadelenin, bir fedakârlığın haklı gururudur. Nasır tutmuş elleriyle, güneş yanığı nurlu yüzleriyle, kimi gün hüzünlü, kimi gün umutlu bakışlarıyla milletine hizmet sunmaktan övünç duyan çiftçilerimizdir.

Değerli milletvekilleri, nerede yaşarsa yaşasın, nerede geçimini temin ederse etsin, bütün çiftçilerimizin ortak ve benzer şikâyetlerini görüyoruz, izliyoruz. Biliyoruz ki çiftçinin ambarı sabanın ucundadır, çiftçinin kalbi tarlasında atmaktadır.

Rızkını toprağından, bağından ve bahçesinden temin eden çiftçilerimiz pek çok sorunla baş etmeye çalışmaktadırlar. Bütün bu sorunların üzerinden gelmeye çabalayan, helal rızıklarının peşinde alın teri döken çiftçilerimiz ne yazık ki zaman zaman dolu, kuraklık, aşırı yağış ve sel gibi afetlerle de karşılaşmakta ve emeklerinin karşılığını alamadan büyük zararlarla uğraşmaktadırlar.

Son günlerde ülkemizin çeşitli bölgelerinde meydana gelen afetler nedeniyle çiftçilerimiz zor günler geçirmektedir. Bazı bölgelerdeki şiddetli yağışlar bazı yörelerimize dolu olarak yansımış ve sonuçları maalesef çok ağır olmuştur. Ülkemizin en önemli tarım şehirlerinden birisi olan Bursa’mızda da 18 Temmuz 2017 Salı günü, ne yazık ki dolu afeti çiftçilerimizi mağdur etmiştir. Özellikle Karacabey ve Mustafakemalpaşa ilçelerinde etkili olan dolu afeti ekili alanlarda büyük hasara yol açmıştır. Bursa’mızın bu güzide iki ilçesinde çiftçimiz yaklaşık 100 bin dönüm alanda zarara uğramıştır. Bundan dolayı, hem iç piyasa hem de ihracata yönelik faaliyet gösteren üreticilerimiz perişan olmuşlar ve çok zor duruma düşmüşlerdir. Nitekim ürünler telef olmuş ve zararın toplam yekûnu kaygı verici bir noktaya ulaşmıştır. Bu olumsuz gelişmeler, ilerleyen süreçte meyve ve sebze fiyatlarına da yansıyacak ve vatandaşlarımızı zincirleme olarak etkileyecektir. Aldıkları kredileri ödeyemeyecek bir hâle düşen binlerce üreticimiz ilerleyen günlerde faiz ve haciz kıskacında can çekişecektir.

Hükûmet, zararları telafi edilmeyecek bir aşamaya gelen üreticilerimizi rahatlatmak ve problemlerini gidermek için bir an önce harekete geçmelidir. Bu çerçevede akla gelen ilk tedbir, şiddetli yağış ve dolu felaketi neticesinde ürününü kaybedenlerin zararlarını hiçbir şart ileri sürmeden karşılamak olmalıdır.

İkinci olarak ise üreticilerin bankalara olan kredi borçlarının geri ödemesinin ertelenmesi ya da bir bölümünün devlet tarafından üstlenilmesi şeklinde ortaya çıkabilecektir.

Değerli milletvekilleri, afetten en fazla etkilenen bölgelerden Mustafakemalpaşa ilçesinin Durumtay, Çeltikçi, Koşuboğazı, Tepecik, Yeşilova, Ormankadı, Kumkadı mahallelerinde 80 bin dekar alanda 240 bin ton ürün zarar görmüştür. Karacabey’in ise Bakırköy, Ova Hamidiye ve Ovaesemen mahallelerinde 10 bin dekardan fazla alan zarar görürken 60 bin ton ürünün zarar gördüğü ifade edilmektedir. 10 köyde etkili olan, yarım saat devam eden, ceviz büyüklüğüne ulaşan doluda yaklaşık 300 bin ton sebze ve meyve zarar görmüştür. Çiftçilerimizin yıl boyunca sarf etmiş oldukları emekleri heba olmuş, yer yer yüzde 95’lere varan ürün kaybı meydana gelmiştir. Özellikle tarlalardaki domates, biber, karpuz, kavun ve mısır ürünlerinin tamamına yakını tarlada kalmıştır. Zarar tespit çalışmalarının bir an önce sonuçlandırılması, üreticilerimizin yaşamlarını sürdürebilmeleri ve yeniden ürün yetiştirebilmeleri açısından acil desteğe ihtiyaçları vardır.

Hafta sonu bahsi geçen iki ilçemizi ziyaret edip çiftçilerimizin zararını yerinde gördük. Her iki ilçenin ziraat odası başkanıyla görüştük. Her iki ilçede toplamda 1.350 çiftçinin mağdur olduğu ve toplam mali zararın 230 milyon liranın üzerinde olduğu tarafımıza iletildi.

Bu elim afet tam hasat zamanına denk geldiği için çiftçimizin tarladan yeni bir mahsul alabilmesi de ne yazık ki söz konusu değildir. Bu durum çiftçinin mağduriyetini artırmakta ve devletin bu zararı tazminini elzem kılmaktadır.

Yaşanılan afet nedeniyle ziyaret etmiş olduğumuz afetzede çiftçilerimiz, yaşamış oldukları afet dolayısıyla uğramış oldukları zararın giderilmesi için devletimiz tarafından gerekli desteğin sağlanacağına inanmaktadır ve bu haklı beklenti içindedir.

Tarım sigortası yaptıran çiftçiler yaşanan afetten kısmen etkilenirken sigorta yaptıramayan çiftçiler ise devletimizden yardım beklemektedir. Miraslı arazilerin Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıt olmamasından, olamamasından dolayı çiftçi sigorta yaptıramamıştır. Afet dönemlerinde çiftçilerin yanında olunması adına, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olmayan ve TARSİM sigortası yaptıramayanlara da sahip çıkılması ve mağduriyetlerinin mutlaka giderilmesi elzemdir. Afetzede çiftçiler zararlarının karşılanması için kanun hükmünde kararname çıkarılmasını istemektedirler. Bizim de beklentimiz, Bursalı çiftçimizin bu haklı taleplerinin Hükûmet tarafından dikkate alınması, çiftçilerin bu mağduriyetlerinin en kısa sürede çözümlenmesi ve zararlarının karşılanmasıdır.

Zarar gören çiftçilerin Ziraat Bankası başta olmak üzere kamu bankaları ile tarım kredi kooperatiflerine olan borçları uzun vadeli ve faizsiz olarak ertelenmelidir. Ayrıca, çiftçilerin yaralarını sarmak ve bu çiftçilerimizi gelecek yıla hazırlamak amacıyla faizsiz ve uzun vadeli kredi de verilmelidir.

Hemen hemen her yıl bu dolu zararları ne yazık ki yaşanmaktadır. Bu zararların etkili olduğu yerlerde TARSİM sigorta primleri ortalama yüzde 100 oranında artmaktadır. Dolayısıyla, geçen yıllarda dolu nedeniyle ürün elde edemeyen çiftçiler bir de TARSİM sigorta primleri yüzde 100 artırıldığı için sigorta yaptıramamaktadır. Bu nedenle, TARSİM sigortası olsun veya olmasın, zarar gören çiftçilerimize ziraat odası kayıtları ve sulama birliği kayıtları dikkate alınarak dekar başına destek sağlanmalıdır.

TARSİM'e sigorta yaptıran çiftçiler, TARSİM'den gelen zarar tespit eksperlerinin hazırlamış olduğu raporların gerçek zarar oranlarını yansıtmadığını da iddia etmektedir. Bu uyuşmazlıkları gidermek amacıyla, her ilçenin ziraat odası başkanının TARSİM'in hasar tespit eksper heyetinin doğal üyesi olmasına ve zarar tespit çalışmalarına katılmasına yönelik düzenlemelerin yapılması gerekiyor.

Bu vesileyle, dolu afetinden zarar gören çiftçilerimize bir kez daha geçmiş olsun diyor, Hükûmetten acilen çiftçilerimizin zararlarının karşılanmasını talep ediyoruz.

Her zaman çiftçi kardeşlerimizin yanında bulunacağımızın, dertlerinin ortağı olacağımızın da ayrıca bilinmesini hassaten istirham ediyoruz.

Sözlerime burada son verirken, mahsulü tarlada kalmış, umutları afetlerle kaybolmuş çiftçilerimizin mağdur edilmeyeceğini umut ediyor, önergeye Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor, heyetinizi hürmet ve muhabbetlerimle selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Büyükataman.

Önerinin aleyhinde ikinci ve son konuşma Bursa Milletvekili Muhammet Müfit Aydın’a aittir.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle ve muhabbetle selamlıyorum. Sizlerin şahsında tüm milletimizi de saygıyla selamlıyorum.

Son günlerde meydana gelen Mescidi Aksa’daki olaylar endişeyle izlenmektedir. İnşallah, aklıselim galebe gelmek suretiyle bu endişe verici gidişata bir son verilir ve bütün İslam âleminin ve insanlık âleminin böyle sıkıntılı bir sürece girmesine de mani olunur.

Değerli arkadaşlarım, Mustafakemalpaşa ve Karacabey’de, Bursa ilimizin bu iki ilçesinde meydana gelen afet hadisesiyle ilgili milletvekillerimiz doğrusu detaylı bir şekilde açıklamalarda bulundular. Elim diyebileceğimiz, üzücü diyebileceğimiz gerçekten bir afet yaşadık. Fakat biz, bütün afetlerde olduğu gibi bundan sonra da tüm afetlerde çiftçilerimizin ve bütün kardeşlerimizin yanında olacağımız bilincini doğrusu bugüne kadar yaptıklarımızla ispatlamış durumdayız. Biz buradaki çiftçilerimizin mağduriyetinin tümünü gidermek için elimizden gelen her türlü tedbiri alacağız. Zaten milletvekillerimizin tümü oradaydı. Ayağının tozuyla yeni Bakanımız -ki tekrar ona hayırlı olsun diyorum- Hakan Çavuşoğlu cumartesiyi pazara bağlayan gece geldi ve olaya yerinde müdahale etti artı Tarım Bakanıyla görüşmeler yapıldı. Şu anda bütün konu… Bursa Büyükşehir Belediyesi, milletvekillerimiz ve muhalefet milletvekillerimizle birlikte bu olayın üzerinde çalışmaya devam ediyoruz. İnşallah, oradaki çiftçilerimizin tümünün mağduriyetinin giderileceği bir şeyi yakalayacağız. Tekrar onlara geçmiş olsun diyorum.

Hepinizi saygıyla sevgiyle ve muhabbetle selamlıyorum. Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Tamam, oylamadan önce yoklama talebini göreceğim.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

6.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Başkanlık Divanı olarak Bursa ilinin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen afetten dolayı tüm çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN - Bizler de Meclis Başkanlık Divanı olarak Bursa ilimizin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen afetten dolayı tüm çiftçilerimize bir kez daha geçmiş olsun diyoruz. Rabb’im ülkemizi, milletimizi, bizleri her türlü afetten ve kötülükten muhafaza etsin diyorum.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve arkadaşları tarafından, Bursa ilinin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen sağanak yağış ve dolu afetinin bu yöredeki tarımsal ürünlerde meydana getirdiği zararların tespit edilmesi amacıyla 24/7/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Böylece, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

III.- YOKLAMA (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylamadan önce bir yoklama talebi olmuştur. Şimdi yoklama işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Özel, Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın Nurlu, Sayın Bektaşoğlu, Sayın İrgil, Sayın Öz, Sayın Akyıldız, Sayın Biçer, Sayın Sarıhan, Sayın Kayışoğlu, Sayın Özdemir, Sayın Köksal, Sayın Akar, Sayın Aldan, Sayın Erkek, Sayın Sarıbal, Sayın Yalım, Sayın Usluer, Sayın Öztrak.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.14

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım ve toplantı yeter sayısını arayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve arkadaşları tarafından, Bursa ilinin Mustafakemalpaşa ve Karacabey ilçelerinde meydana gelen sağanak yağış ve dolu afetinin bu yöredeki tarımsal ürünlerde meydana getirdiği zararların tespit edilmesi amacıyla 24/7/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Temmuz 2017 Pazartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

24/7/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/7/2017 Pazartesi günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                   İlknur İnceöz

                                                                                                                                       Aksaray

                                                                                                                     AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;

492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;

Önerilmiştir.

492 Sıra Sayılı

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde Değişiklik Yapılmasına

Dair İçtüzük Teklifi

(2/1783)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki

Madde Sayısı

1. Bölüm

1 ila 9’uncu maddeler arası

9

2. Bölüm

10 ila 18’inci maddeler arası

9

Toplam madde sayısı

18

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde ilk söz Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’a aittir.

Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Grup önerimizle, 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi’nin gündemin 1’inci sırasına alınmasını öneriyoruz. Temel yasa şeklinde görüşülmesini ve iki bölüm hâlinde; birinci bölüm 9 madde, ikinci bölüm 9 madde, 18 maddeden müteşekkil kanunun görüşülmesini öneriyoruz.

Evet, bu İç Tüzük’le ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. 22’nci Dönemde milletvekiliydim, 23’üncü Dönemde milletvekili olamadık, 24’üncü Dönemde milletvekili olarak tekrar geldik; 22’nci Dönemde grup önerisi nedir, gerçekten bilmiyorduk. Cumhuriyet Halk Partisi, sonradan Anavatan Partisi de Mecliste müteşekkil oldu, genelde, Danışma Kurulu kararıyla kanun teklifleri, kanun tasarıları gündeme alınır, Meclisin çalışma saatleri bu şekilde halledilirdi. Eğer Danışma Kurulunda oy birliğiyle karar çıkmazsa iktidar partisi yani AK PARTİ grup önerisiyle gündeme gelirdi. 2011 yılında 24’üncü Dönemde Meclise tekrar geldiğimde şaşırdım, gerçekten grup önerileri devamlı surette verilir hâle gelmiş, Danışma Kurulu az uygulanır şekle… Grup önerilerini de genelde muhalefet partileri veriyor. Bununla ilgili de bir örnek vermek istiyorum: Bugün saat şu an itibarıyla 17.45, 14.00’te açıldı Genel Kurul, gündem dışı konuşmalar, 15 milletvekiline ve grup başkan vekillerine söz verme, ardından Meclis araştırması önergelerinin okunması ve grup önerileri; saat 17.45, şu an geldiğimiz saat itibarıyla. Normal bir günden örnek verilecek olur ise: Meclis 15.00’te açılıyor, gündem dışı konuşmalara, milletvekillerine ve grup başkan vekillerine verilen sözler 16.00 gibi biter. Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi verdiyse 17.00’de bittiğini farz edelim, 18.00’de Halkların Demokratik Partisi, 19.00’da da Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini oylayabilir. Peki, 19.00’da Genel Kurul kapanıyor, iktidar partisi çalışma saatlerini ve gündeme alabileceği kanunları nasıl alacak? Alamayacak, 19.00’da kapanmış olacak. Ertesi günü aynı şekilde. O zaman iktidar partisi ne yapacak?

Tabii ki muhalefet partileri siyaset belirleme adına, kanunlarla ilgili konuşabilme adına Türkiye Büyük Millet Meclisinde aktif olarak söz almak isteyecektir ve kürsüyü de aktif bir şekilde kullanmak isteyecektir, demokrasinin gereği de budur ancak toplumun beklentilerini karşılamak da iktidar partisinin üzerine düşüyor. Burada aslında bir denge kurulması lazım. Bu dengede muhalefetin söz hakkı verilmeli, iktidar partisi de rasyonel bir şekilde, verimli bir şekilde kanunları Meclisten geçirebilmeli. Eğer saat yedi, sekiz itibarıyla hâlâ Genel Kurul gündeminde kanunlara geçilemediyse… İktidar partisi de İç Tüzük’te zaman zaman bir sürü değişiklikler olmasından muzdarip olduğu için bu değişiklikleri yapmıştır. Aslında temel yasanın geliş sebeplerinden biri de budur. Temel yasa niçin geliyor? Meclisin daha etkin bir şekilde, verimli bir şekilde kullanılabilmesi için geliyor.

MURAT EMİR (Ankara) – Meclis kullanacağınız bir yer mi Sayın Can, nasıl konuşuyorsun? Meclisi kullanamazsınız.

RAMAZAN CAN (Devamla) – Muhalefet partileri burada çalışmalar yaparken hakkın kötüye kullanılması sınırına dikkat ederek iktidarın da bu beklentilerine cevap verebilir ise burada rasyonel, verimli bir kanun çalışmaları, görüşmeleri olur. Aksi takdirde, muhalefetin bu tür yaklaşımlarına karşı, iktidar partisi de bir şekilde önlem alabilme adına, temel yasa gelmiştir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kaç tane torba yasa çıkardınız Ramazan Bey, kaç tane? 100 maddelik, 200 maddelik torba yasalar çıkardınız burada.

RAMAZAN CAN (Devamla) – Şimdi örnek vermek istiyorum. Madde oylamasına geçilmedi, önerge oylaması var. Önerge oylamasında muhalefet partisi yoklama istedi ve önerge oylaması yapıldı, yoklamada sayı var, hemen akabinde, hemen anında madde oylamasına geçiliyor, yine yoklama talep edildi. Şimdi, bunlar Medeni Kanun’un 2’nci maddesindeki objektif hüsnüniyet, bir hakkın kötüye kullanılmasını kanun himaye etmez düsturundan hareketle -sağ olsun Meclis Başkan Vekillerimiz Sayın Ahmet Aydın, Sayın Hamzaçebi- bu konuyla ilgili Genel Kurulun da görüşüne başvurarak usul tartışmaları sonunda nihayet bir sonuca varıldı. Buradan şuraya gelmek istiyorum: Muhalefet partileri siyasal hayatta, demokratik hayatta, partiler vazgeçilmez bir unsursa muhalefet partisi de Meclisin ana unsurlarından biridir. Tabii ki muhalefet muhalefetliğini yapacak, yapmalı da, demokrasinin gereği budur fakat diğer taraftan, iktidarın da rasyonel bir şekilde yasa çıkarabilmesi için bir dengede buluşması lazım. Bu manada, muhalefet partisinin ihtiyaçlarını karşılar şekilde Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekilinin imzasıyla, aynı şekilde iktidar partisinin de yaklaşımlarını karşılayacak bir şekilde AK PARTİ grup başkan vekiliyle birlikte imzalamış oldukları İç Tüzük değişikliği Genel Kurulun önüne geliyor. Burada, kamuoyunda yeterince tartışıldı, komisyonlarda yeterince tartışıldı, Genel Kurulda da tartışacağız. Aslında hep beraber bütün partiler bir araya gelerek sıfırdan bir İç Tüzük yazmak ana hedefimiz idi ama olmadı. Bu arada, iki partinin grup başkan vekillerinin imzalamış olduğu İç Tüzük’te eskiden görüşülmüş, HDP ve CHP sözcülerinin de katılmış olduğu platformdaki uzlaşılan maddelerin aslında buradaki değişikliklere de yansıtıldığını görüyoruz. Bir iki konuda problem var, keşke onlar da aşılabilseydi; onlar da aşılamadı maalesef.

Diğer taraftan, bir örnek vermek istiyorum: 2007’de bunlarla karşılaşmıştık biz, 2007’ye kadar. Burada uluslararası sözleşme görüşülüyor. Uluslararası sözleşme teknik bir konu ama ilinin problemleriyle ya da aktüel siyasetle ilgili konular konuşuluyor. O zaman derdi ki Meclis başkan vekili “Sayın Hatip, maddeye gel, maddenin dışına çıkma.”, uyarırdı, ikinci uyarıyı da yapar, gerekirse “Mikrofonları kapatırım.” der idi. Milletvekili de on dakikalık konuşmasının dokuz dakikasını kanuna ayırıyor ise bir dakikayı da aktif siyasete ayırabiliyor idi, bu tolere edilebilir idi. Örnek vermek istiyorum: Bir araştırmacı bir kanun başlığına bakarak Meclis kütüphanesine gitse, oradan tutanakları çıkarsa, Meclisteki yasa faaliyetinin başlığından devam ederek “Yahu, bu kanunla ilgili, siyasi partilerin temsilcileri ne konuşmuştur?” diye baksa inanın hayrete düşer. Madde başlığına bakıyorsun, altta konuşulanlara bakıyorsun, hiç alaka yok. Bu da hepimizin gerçekten düşüneceği bir nokta olmalıdır diye düşünüyorum.

Dolayısıyla, İç Tüzük’ün uygulanmasından kaynaklanan problemler var, fiilî durumlar oluştu, diğer taraftan da bazı maddelerin olmamasından kaynaklanan problemler oluştu. Bu sadece muhalefet partilerini ilgilendiren bir konu da değil, iktidar partisinin de bu manada üzerine düşeni yapması gerekir. Muhalefet partilerinin de -demin de söylediğim üzere- objektif hüsnüniyet, Medeni Kanun’un 2’nci maddesini ihlal etmemek kaydıyla tabii ki de hakkını arayacağı ve genel siyasetin burada yapılabileceği ancak aslolan yasama faaliyetlerinin etkin bir şekilde kullanılması, muhalefetin de yasama faaliyetlerine katılması olmalı idi. Maalesef, muhalefet partisinin hakkın kötüye kullanılması sınırlarını zorlaması karşısında iktidar da çaresizlikten, rasyonel çalışabilme adına bu teklifi getirmiştir diye düşünüyorum. Ancak, bu teklifte Milliyetçi Hareket Partisi muhalefetin taleplerini, AK PARTİ grup başkan vekili marifetiyle de iktidar partisi taleplerinin bir dengede buluştuğunu görüyoruz. Yeterli mi? Yeterli olmayabilir, tartışılabilir ama optimal bir düzeyde anlaşıldığını varsayıyoruz. Bu nedenle, İç Tüzük çalışmalarının iktidar ve muhalefetin müzakere ettiği bir ortamda, bir dengede buluşması ümidiyle Genel Kurulun takdirine grup önerimizi sunuyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Can.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Can konuşmasında bundan önceki uygulamada muhalefet partilerinin hakkı kötüye kullandığını söyleyerek genel olarak grubumuza sataşmıştır, cevap hakkını kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Özel olarak sataşmadı ama.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama bütün gruplara sataştı, takdir diğer grupların yani.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bütün gruplara sataştı, biz de istiyoruz aynı gerekçeyle.

BAŞKAN – Peki, buyurun iki dakika süre veriyorum.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki saatlerde Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi kabul edilecek olursa, yüce Meclis öyle takdir ederse uzun uzun bu İç Tüzük’ün Anayasa’ya nasıl aykırı olduğunu, nasıl Meclisin çalışma usul ve kurallarına aykırı bir şekilde hem Komisyona getirildiğini hem de Genel Kurul gündemine alındığını konuşacağız. Özellikle, İç Tüzük’ü bir temel kanun olarak görüşme garabetini burada ayrı ayrı tartışacağız.

Sayın Ramazan Can Mecliste kendi grubunun çalışmalarına emek veren, gayret gösteren, ter akıtan bir milletvekili. Buradan İç Tüzük’le ilgili değişikliği savunmaya çıktığında aslında işin savunulabilecek bir tarafı olmadığının da farkında. Aslında, Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Genel Başkanının daha genel başkanlık değişimi yapılırken bir metal yorgunluğu tespitiyle bu İç Tüzük’ün yaptığı tespit aynı. 316 milletvekili burada oturabilecek durumdayken 184’ünü buraya getirememe acziyetiyle karşı karşıya olan, yorulmuş, tükenmiş, yönetme kabiliyetini kaybetmiş bir iktidar partisi grubuyla karşı karşıyayız.

Şimdi, Sayın Ramazan Can diyor ki: “Efendim, hem maddede hem önergede devamlı yoklama istenebilir.” Arkadaşlar, 50 maddelik bir kanunda -söylediği sözün karşılığı- maksimum 202 tane yoklama isteyebilirsiniz. Anayasa Komisyonunun değerli üyeleri hatırlayacaklar, tutanaklarda var, ortaya yatırdık bunu; bir kanunda, 202 kez yoklama istenebilecek bir yerde bu hakkın yüzde 75’ini kullanan grup Fazilet Partisi Grubu. Ondan sonra bu hakkın yüzde 35’ini kullanan grup, kısa, Adalet ve Kalkınma Partisi muhalefet dönemi. Bugüne kadar bizler maksimum yüzde 25’e çıkmışız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bir hakkın suistimali varsa bunu en çok suistimal eden grup Fazilet Partisi Grubu, arkasından o gruptan ayrılmış Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu. Bunu kim söylüyor? Tutanaklar söylüyor, istatistikler söylüyor. Bu şartlar hakkında, dönüp de muhalefetin söz haklarını kısıtlarken bunu “Hakkı kötüye kullandınız.” demek, geçmişteki, eğer bu bir hakkı kötüye kullanmaksa, misliyle, üç katıyla, dört katıyla kullanmış olan kendi siyasetlerini inkâr ve o günlerden iktidara taşınmışlık noktasındaki bir hakkın kötüye kullanılarak elde edildiği bir iktidar sürecini yaşadığınızın da kabulüdür.

Kamuoyunun takdirlerine sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, bize de sataşma var.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, az önce Ramazan Bey ne dedi: “Bir hakkı suiistimal etmeyelim, hakkı kötüye kullanmayalım.” dedi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - “Hakkı kötüye kullanıyorsunuz.” dedi. Bu, açıkça sataşma.

BAŞKAN - Aslında böyle ciddi bir sataşma yok idi ama ben gene de size de iki dakika süre vereceğim.

Yani böyle ısrarcı olursak Ramazan Bey’in haklılığı da bir kez daha ortaya çıkmış olacak aslında.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İç Tüzük 69 daha değişmedi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani hakkın kötüye kullanılması gerekçesi İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ne aslında dayanak olarak gösterildi. Birazdan başlayacak İç Tüzük görüşmeleri, bunu ayrıntılı tartışacağız, Komisyonda da söyledik. Şunu söyleyelim: Gerçekten burada eğer hak kullanılacaksa yani kötüye kullanma söz konusu olsaydı, burada defalarca biz yoklama isteyebilirdik yani karar yeter sayısı isteyebilirdik. Bu, çok istisnaen gündeme gelen bir şey. Ama hakkın kötüye kullanımı konusunda, bu konuda iktidarın eline su dökemeyiz gerçekten, asla böyle bir yarış içinde olamayız çünkü iktidar partisi çoğunluğun gücüne dayanarak, elindeki milletvekili sayısına dayanarak burada sürekli çoğulculuğu ve diğer muhalefet partilerini reddeden bir yaklaşımla yasama faaliyetine yaklaşıyor. Bizim denetim faaliyetini de reddeden bir yaklaşım var.

Diğer yandan da şöyle bir şey var: Hani, dediniz ya, “Kanunlarda konuşabilirsiniz.” Şüphesiz kanunlarda konuşabiliriz ama grup önerileri, ülkede meydana gelen çok acil, çok ivedi meseleleri Mecliste tartışmak ve burada halkın iradesi adına Meclisin el koymasını istemektir. Bu nedenle, biz gündemden kopuk bir meseleyi getirmiyoruz; aksine, kanunlar bir yana, şüphesiz yasama faaliyetini yürüteceğiz ama -denetim faaliyetimiz nerede- denetim faaliyetini yapabilmemiz için de burada bizim bunları grup önerileriyle getirmemiz lazım.

Biz hakları asla kötüye kullanmıyoruz ama iktidar partisi -Sayın Can’a teşekkür ediyorum- bununla bir ikrarda bulundu. “Ya, sizin hakkınız var, kötüye kullanıyorsunuz, biz de hakkınızı alıyoruz.” dediniz. Aslında mefhumumuhalifinden bu çıkıyor. E, bu hakkı elden almak da, takdir edersiniz ki, adil ve hukuka uygun değildir. Biz hakları kötüye kullanma değil, hakların hakkını vermek için buradayız, bu nedenle muhalefet ediyoruz. Halk bize bu görevi verdi.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Önerinin aleyhinde ilk söz, Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’a aittir.

Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bugün, muhtemelen AKP’nin Meclis gündemine ilişkin sunmuş olduğu bu önerileriyle Meclis İçtüzüğü tartışılacak ama o biraz sonra tartışılacak, elbette ona ilişkin görüşlerimizi dile getireceğiz. Ancak, bir süre önce, G20 toplantısında, AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan’ın partimiz Eş Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş’a ilişkin sarf ettiği, esefle karşıladığımız sözleri oldu. Yaptığı basın toplantısında Sayın Selahattin Demirtaş için “O bir teröristtir ve onun daha bir sürü suçları var.” dedi. O günden bugüne uzun bir zaman geçti ve Sayın Erdoğan bugüne kadar ilgili savcılıklara ne bir belge ne bir kayıt ne bir delil sundu. Biz Sayın Eş Genel Başkanımızın da açıkladığı üzere, beklediği üzere varsa elinde bir delil, bir belge, iddiasını ispatlayacak bir aracı varsa bunu mutlaka kendi talimat verdiği, kendi tetikçisi rolünü oynayan savcılara iletmesini bekliyoruz. Şayet bunu yapmazsa, elinde bir delil yoksa ve sunmuyorsa, sunmayacaksa -onun deyimiyle- kendisini müfteri ilan ediyoruz, yalancı ilan ediyoruz ve iftiracı ilan ediyoruz. Eğer bu devlet bir hukuk devletiyse ve yargı bağımsız ve tarafsız ise… Ki artık bunu tırnak içine alıyoruz çünkü bu ülkede artık bağımsız yargı ve tarafsız yargı yok, reisin yargısı ve reisin mahkemeleri var. Bunu nereden çıkarıyoruz? Sayın Demirtaş’ın yargılandığı, daha doğrusu tutuklanmış olduğu davanın üzerinden bir yıla yakın zaman geçmesine rağmen henüz hakkında bir duruşma günü dahi tayin edilmemiştir. Yani Sayın Demirtaş bugüne kadar 64’ü aşkın duruşmaya çıkmıştır, bu davaların hiçbirinden tutuklu değil. Tutuklu olduğu dosyadan ise henüz bugüne kadar düzenlenmiş bir iddianame ve duruşma günü verilmiş değildir. İşte, böyle bir hukuka biz ancak “düşman hukuku” deriz. Biz böyle bir hukuka ancak “Orta Çağ hukuku” deriz, “öç alma hukuku” deriz. Ve Türkiye'de hukuk maalesef tek kişinin talimatları doğrultusunda gerçekleşiyor. Sayın Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’a işte “O bir teröristtir.” sözü tam da yargıya talimattır. Anayasa’nın 138’inci maddesi açıkça bu talimatı suç saymaktadır. Sayın Erdoğan’ın iddiasını ispatlamaması, iftira atmış olması ve suç isnadında bulunması, aslında mevcut mevzuat açısından açıkça suç teşkil etmektedir. Sayın Erdoğan bu iddiasına delil göstermezse Türk Ceza Kanunu’nun 167’nci maddesinde düzenlenmiş iftira suçu, 271’inci maddede düzenlenmiş suç uydurma, 288’inci maddede düzenlenmiş yargıyı etkileme, 283’üncü madde ve Terörle Mücadele Kanunu’nun atfıyla suç ve suçluyu saklama suçunu işlemiş olmaktadır.

Şimdi, Sayın Erdoğan, Demirtaş için “Daha nice suçları var.” cümlesini de sarf etti. Evet, doğrudur, daha nice suçları vardır Sayın Demirtaş’ın. Bakın, o suçları neler söyleyelim ve o suçları biz de işliyoruz. Hakikati cesurca ortaya koyma suçunu işliyor Sayın Demirtaş. Ezilenlerin sesi olma suçunu işliyor, saz çalıyor, dolayısıyla suç işliyor. Savaş isteyenlere karşı barışı savunuyor, onun için suç işliyor. Emekçilerin yanında saf tutuyor, bu suçu işliyor ama en önemlisi de Sayın Erdoğan’a muhalefet suçunu işliyor. Asıl suçları o. “Daha nice suçları” dediği suçlar tam da bu suçlar.

Peki, hangi suçları işlemiyor? Sayın Demirtaş, mesela “Kadın da olsa çocuk da olsa gereği yapılır.” talimatı verme suçunu işlemiyor. Berkin Elvan için “Emri ben verdim.” suçunu işlemiyor. Tırlarla çetelere silah gönderme suçunu işlemiyor ve Roboski’de katledilen çocukların sivil olduğu görüntülerle, hava fotoğraflarıyla tespit edilmesine rağmen Roboski’de çocukları katletme suçunu işlemiyor. Sayın Demirtaş’ın en büyük suçları işte bunlardır ve Sayın Erdoğan’ın “Daha nice suçları vardır.” dediği, az önce ifade ettiğim, haktan, emekten, ezilenden, barıştan yana olma suçlarını işlemektir.

Sayın Erdoğan G20 Zirvesi’nde “53 Kürt kardeşimin öldürülme talimatını Demirtaş vermiştir.” diyor. Oysa kayıt altında olmasına rağmen 6-7 Ekim Roboski dayanışması için Sayın Demirtaş çağrıda bulunmamış, Halkların Demokratik Partisi çağrıda bulunmuştur. Ben de Halkların Demokratik Partisinin bir üyesi olarak bir kez daha Sayın Eş Genel Başkanımızın ısrarla yaptığı çağrıları tekrar ediyorum, varsa elinizde bir belge, delil, lütfen savcılıklara iletin yoksa müfterisiniz.

Şimdi değerli arkadaşlar, hukuksuzluk sadece Sayın Erdoğan’ın talimatlarıyla gerçekleşmiyor, Sayın Demirtaş’ın hakkında ortada bir fezleke, bir iddianame yokken, 6-7 Ekim olaylarına ilişkin yani kamuoyunda “Yasin Börü davası” olarak bilinen davada Meclise gelmiş bir fezleke olmadığı hâlde, savcılıklarda düzenlenmiş bir iddianame olmadığı hâlde, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına rağmen, ısrarla ve muhtemelen talimatla Sayın Selahattin Demirtaş’ın -hukuksuzca- bu davayla dosyası birleştirilmeye çalışılmaktadır. 19. Ağır Ceza Mahkemesi, hukuk dışı, hukuka aykırı ve hukuk teamüllerinde, hukuk uygulamalarında görülmemiş bir garabet, bir hukuksuzlukla ısrarla davayı birleştirmeye çalışmakta, iddianame ve isnat olmayan bir suçtan dolayı Sayın Demirtaş’ın yargılanmasını talep etmekte. Bu talebi 2. Ağır Ceza Mahkemesinde reddedilmesine rağmen, yine hukuka aykırı bir şekilde, yetkili ve görevli olmayan 20. Ağır Ceza Mahkemesine başvurulmaktadır.

Değerli milletvekilleri ve Sayın Başkan; Eş Genel Başkanımızın Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuruda, Anayasa Mahkemesinin Adalet Bakanlığından istediği savunmada, Adalet Bakanlığının Anayasa Mahkemesine verdiği cevapta Sayın Selahattin Demirtaş’ın tüm yasama faaliyetlerini ve görevlerini yerine getirdiğini, sadece cezaevinde olmaktan kaynaklı bazı faaliyetleri yürütmediğini beyan ediyor.

Eş Genel Başkanımız sayın makamınıza bir dilekçe verdi ve dilekçesinde yasama faaliyetlerini yerine getirmek üzere SEGBİS üzerinden grup toplantısına katılma yönünde istekte bulundu. Başkanlığınız ve Başkanlık Divanı hem bu Parlamentonun bir üyesi olan Sayın Selahattin Demirtaş’a AKP Eş Genel Başkanının “terörist” yani yargısız infazla iftira suçu atarak “terörist” deme sözlerine ve söylemine yani Ceza Kanunu’nun masumiyet ilkelerine de aykırı bir şekilde sarf ettiği sözlere üç maymunu oynadı hem Sayın Demirtaş’ın Meclis Başkanlığına vermiş olduğu dilekçeye de bugüne kadar cevap verilmemektedir.

Bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak halkın iradesini mi temsil ediyor, yoksa bu Meclis AKP Genel Başkanının bir Meclisi, AKP’nin bir grubu mudur diye soruyoruz. Öncelikle Meclis Başkanlığının üç maymunu oynamadan üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek Sayın Eş Genel Başkanımızın istemine, talebine bir cevap vermesi gerekmektedir. Bunu Başkanlığınızdan bekliyoruz, Başkanlık Divanından bekliyoruz. Başkanlık Divanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının görevleri ve sorumlulukları İç Tüzük’te düzenlenmiştir, AKP Tüzüğü’nde düzenlenmemiştir diyoruz ve bu hukuksuzlukların bir an önce sona ermesi dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın konuşmacı yaptığı konuşmada önce şartlı bir cümle olarak, sonra da açıktan, Cumhurbaşkanımız için, Parti Genel Başkanımız için “müfteri” demiştir. Bu bir sataşmadır, bu çerçevede söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Genel Başkanımızın, Sayın Cumhurbaşkanımızın bahsedilen konuya ilişkin değerlendirmeleri siyasal değerlendirmeleridir…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bu nasıl siyasal değerlendirmedir Naci Bey, birine “terörist” demek nasıl bir siyasal değerlendirme?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – …siyaset dilinin içerisinde mütalaa edilebilecek değerlendirmelerdir. Olay, yargıya intikal etmiş, yargı neticede bir karar verecek. Ayrıca, “Reisin yargısı” diyorsunuz ya, buna ilişkin de eğer elinizde bir belge, bir delil, bir şey var ise…

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Pratik uygulama.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Algılar değil.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Açık, açık.

MURAT EMİR (Ankara) – HSK’nın hepsini Reis atadı ya, daha bundan iyi belge mi olur Sayın Başkan?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Lütfen, siyasal dilin dışında, hukuki belge varsa çıkın bu belgeyi de ortaya koyun.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Reis sunsun, biz niye sunuyoruz?

MURAT EMİR (Ankara) – HSK üyelerini atadığı tutanakları komisyonların.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Talimat değil mi?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Şimdi, mahkemeye intikal etmiş, mahkeme karar verecek, siz çıkıp diyorsunuz ki: “Bu insanın hiçbir suçu yok.” Öyle diyorsunuz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz de peşinen suçlu sayıyorsunuz ama.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Mahkeme karar vermeden “terörist” diyorsunuz, mahkûm ediyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bir dakika… Bir dakika, bir sonunu dinle.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Mahkemeyi bile beklemiyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Var mı, yok mu; mahkeme karar verecek.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Niye beklemiyorsunuz o zaman?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – “Bu kişinin hiç suçu yok.” dediğinizde, bu, mahkemeye bir müdahale olmuyor mu, siz mahkeme üzerine bir tahakküm kurmuyor musunuz?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Mahkeme var diye siyaset konuşmayacak mıyız ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Demek ki siyaset dili farklı bir şey, hukukun işleyişi farklı bir şey; ikisini birbirine karıştırmayacaksın. Siz, kendiniz, hukuka intikal etmiş bir konuya ilişkin, hukuki sonuçlarına dair siyasal dille konuşacaksınız, başkaları konuştuğunda onu suçlayacaksınız; bu, kabul edilemez, mantıken de çok çelişkili bir durum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, Naci Bey, gerçekten, sizin mantığınız bu söylediğinizi kabul ediyor mu?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ayrıca, yani her şeyin de bir adabı var. Sayın Cumhurbaşkanına ilişkin önce tedbirli bir şekilde “Falan falan olmazsa o zaman müfteridir.” derken, iki dakika sonra kantarın topuzunu kaçırmak da doğru bir tavır değil.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, grubumuza doğrudan sataşma var.

BAŞKAN – Bir saniye, ne söyledi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Talimatı bizim verdiğimizi söyledi. Cumhurbaşkanına ilişkin söylemlerimizi de aslında, dolayısıyla iftira olarak…

BAŞKAN – Tamam, sizin söylediğiniz bir ifadeye binaen cevap verdi.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, benim dediğim şu…

BAŞKAN – Cevap verirken sizin grubunuza, şahsınıza yönelik ne gibi bir sataşması oldu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hayır “Bu konuda açıkça yargıyı etkilemek bir suçtur…” Bu sataşmadır yani.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – O zaman sabah akşam sizin yaptığınız sataşmadır.

BAŞKAN – Nasıl yani? “Siz yargıyı etkiliyorsunuz.” gibi bir şey mi dedi, nasıl bir suçlama?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bize diyor ki: “Siz yargıyı etkiliyorsunuz.”

BAŞKAN – Bakın Sayın Beştaş, hakikaten söz vereyim ben eğer varsa ama ben burada bir sataşma görmedim. Ben bir sataşma görmedim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Biraz öncekinde nasıl bir sataşma gördünüz şartlı cümleye?

BAŞKAN – Ben onu orada gördüm Sayın Toğrul -ben Sayın Danış Beştaş’la konuşuyorum- ben onu değerlendirdim, söz verdim. Sataşmaya ilişkin söz verip vermeme yetkisi Başkanlık Divanında.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Keyfî değerlendirme yapamazsınız siz de Başkan, siz de keyfî değerlendirme yapamazsınız.

BAŞKAN – Ve ben gerçekten sataşmaya mahal bir şey gördüğümde de söz veriyorum. Dolayısıyla dilerseniz ben tutanakları da isteteyim, sataşma varsa söz vereyim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, tek bir cümle yetiyor bizce. Doğrudan dedi ki: “Muhalefet olarak bunu söylemeniz yargıya emirdir, müdahaledir.” Bunun kendisi sataşmadır zaten. Yani bu açıktır.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, benim söylediğimi lütfen herkes doğru anlasın. “Bu dil siyaset dilinin içerisinde mütalaa edilebilir.” dedim. “Siz böyle bir mantığı kurarsanız sizinki de yargıya müdahale olur.” dedim. Anlayamamışsınız.

BAŞKAN – Bu “Siz böyle yapıyorsunuz.” diye şartlı bir şey değil de yani…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – “Müfteri…” Lütfen Sayın Başkan, söz verin açıklayalım ya.

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, lütfen… Bir sataşma göremiyorum gerçekten. Ben olmazsa tutanakları da isteteceğim, olduğunda vereceğim, söz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben burada yerimden bir cümle söyleyeyim, siz tutanakları isteyin.

BAŞKAN – Buyurun, tamam, yerinizden söyleyin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yok, yine tutanakları isteyin.

BAŞKAN – Buyurun, söyleyin.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, bir kere, yargıyı etkileme suçu Türk Ceza Kanunu 138’de düzenlenmiş. Biz muhalefet partisi olarak burada yargıyı etkileyebilecek güçte ve iktidarda değiliz. Yargıyı etkileyecek olan güç yaptırım uygulayabilecek güçtür. Bir ülkenin cumhurbaşkanının, aynı zamanda iktidar partisinin genel başkanı sıfatıyla muhalefet partisinin genel başkanına “Teröristsin.” demesi yargıya açık talimattır. Açık talimattır, tartışma dışıdır. Sayın Bostancı haklı olarak dedi ki: “Henüz yargı bir karar vermedi, henüz iddianame hazırlandı ve yargılama sürüyor.” Biz de tam da bunu söylüyoruz, diyoruz ki: Daha ilk duruşmaya çıkmadan, daha savunmasını bile vermeden, dava görülmeye başlanmadan bir partinin genel başkanına nasıl “Teröristsin.” deme cüretini gösterebilir? Diyoruz ki: Buyurun, ispatlayın. Bütün mesele budur yani.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Danış Beştaş.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, bu dil siyasal dildir. Kendilerinin de kullandığı, Sayın Cumhurbaşkanımızın da kullandığı aynı türden siyasal dilin içerisinde mütalaa edilecek bir yaklaşımdır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siyasal bir dil muhalefet partisi genel başkanına hüküm veremez.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi önerinin lehinde ikinci söz Ankara Milletvekili Murat Alparslan’a aittir.

Buyurun Sayın Alparslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır sizin de.

MURAT ALPARSLAN (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Partimizin grup önerisiyle, Meclis İçtüzüğü’nün Meclis Genel Kurulunda görüşülmesi talep edilmektedir. Malumunuz olduğu üzere mevcut İç Tüzük kırk dört yıldır uygulanmakta ve bugüne kadar müteaddit defalar değiştirilmiş tarihî bir vesika, belki bir anlamda Parlamentonun normatif bir çerçevesini çizen bir metindir.

Bu İç Tüzük çalışmaları Anayasa Komisyonunda uzun süreler tartışılmış, görüşülmüş ve oraya sunulan teklif de bugüne kadar yapılan çalışmalarda ortaya çıkan müktesebat ve uzlaşma komisyonlarında öne çıkan başlıklar altında toplanarak bir metin hâline getirilmiş ve üzerinde tartışılarak belli bir noktaya, bir metin hâline dönüştürülmüştür.

Yapılmak istenen hem muhalefetin denetleme, bilgi edinme, kamuoyu oluşturma ve bilgilendirme hakkını kullanmasının yanı sıra iktidarın da çalışmasının daha etkin ve verimli olmasına katkı sağlayacak bir metin olması arzusudur.

Bu anlamda hem Komisyon aşamasında hem de umarım ki Meclis Genel Kurulunda yasamanın çok daha iyi çalışabilmesine imkân sağlamasını umduğumuz bu İç Tüzük değişikliğine katkılarınız olumlu yönde olacaktır diye temenni ediyor ve grup önerimizin kabulünü dileyerek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önerinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek.

Buyurun Sayın Erkek. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bugün 24 Temmuz. Doksan dört yıl önce 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan’ı imzaladık ve sonra cumhuriyetimizi kurduk. Bir dakikalık görüşmede de ifade ettim, tekrarlamak istiyorum: Lozan görüşmeleri başladığında Çanakkale ve İstanbul boğazları işgal altındaydı, Çanakkale ve İstanbul boğazlarında İngiliz gemileri, İzmir Limanı’nda Fransız savaş gemileri demir atmıştı, kapitülasyonlar devam ediyordu. Böyle bir tabloda Lozan görüşmeleri başlamıştı ve biz Lozan görüşmeleri sonucunda bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü kazandık ve dünyanın yeni, saygın, genç Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduk. Bu nedenle Lozan’ı hezimet olarak nitelendirmek en başta ortak tarihimize ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bir saygısızlıktır diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, ayrıca sansürün kaldırıldığı bir gün olan 24 Temmuzu maalesef kutlayamıyoruz çünkü sansür basınla birlikte bütün topluma yoğun bir şekilde uygulanıyor ve bugün ne trajiktir ki 24 Temmuzda birçok gazeteci, çizer, karikatürist, gazete yöneticisi tutuklu olarak yargılanıyor; işte, Cumhuriyet gazetesinin gazetecileri, yöneticileri bugün tutuklu olarak hâkim karşısında. Kadri Gürsel mahkeme huzurundaki beyanında “Ben terör örgütü üyesi değilim, yalnızca eleştiren bir gazeteciyim.” dedi. Evet, Kadri Gürsel eleştiren bir gazeteci, Kadri Gürsel demokrasiye, hukuka bağlı bir insan ama öyle bir kurgu iddianameyle karşı karşıya kaldı ki uzun aylardır ailesinden, özgürlüğünden mahrum.

Değerli milletvekilleri, şunu asla unutmayalım: Gazetecileri hapsedebilirsiniz ama gazetecilerin haberlerini, yazılarını, düşüncelerini kesinlikle hapsedemezsiniz çünkü bu mümkün değil. Türkiye’yi basın özgürlüğünden, halkın haber alma özgürlüğünden ve tüm özgürlüklerden koparmaya devam ediyorsunuz. Bugün duruşmada Kadri Gürsel küçük oğluna sarılamadı, çünkü müsaade edilmedi. Düşünebiliyor musunuz? Bu nasıl bir intikamdır, nasıl bir hesaplaşmadır? Herhâlde, cumhuriyet değerleriyle ciddi sorunları olanların Cumhuriyet gazetesiyle de ciddi sorunları var diye düşünmeden geçemiyoruz.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, maalesef son dönemde de her gün 1-2 şehit acılarıyla ülkemizin bir köşesine ateş düşüyor, 80 milyonun yüreğine ateş düşüyor. Şehitlerimizi de bir kez daha rahmetle, minnetle anıyoruz; ailelerine ve tüm milletimize baş sağlığı diliyoruz.

Referandum sürecinde “Anayasa değişikliği kabul edilirse, ‘evet’ çıkarsa terör bitecek, artık şehitler gelmeyecek.” diyenleri de buradan göreve davet ediyoruz. İktidar çoğunluğu olarak, ülkeyi tek başına yöneten bir grup olarak lütfen bu teröre bir son verin. Referandum sürecinde millete verdiğiniz sözleri, taahhütleri yerine getirin, terörü bitirin ve artık şehitlerimiz gelmesin. Bu sizin temel göreviniz. Bu konuda Mecliste ve her platformda sizlere her türlü desteği de verdiğimizi asla unutmayın.

Değerli milletvekilleri, işte asıl sorunumuz bu referandum sürecinde başladı. Öyle bir anayasa değişikliğini Yüksek Seçim Kurulunun açıkça yasaya ve hukuka aykırı kararıyla yürürlüğe soktunuz ki o anayasa değişikliğiyle birlikte kuvvetler ayrılığı ve demokrasiyi de yıktınız. Türkiye’de demokratik hukuk devleti maalesef şu anda askıda. Anayasa değişikliğinden sonra, tarafsız olması zorunlu olan Sayın Cumhurbaşkanı, partisinin genel başkanı oldu ve partisinin 316 milletvekili yasama organında ve Darbeyi Araştırma Komisyonunda ve birçok uygulamada gördüğümüz gibi açıkça yasama organının iradesine müdahale ediliyor. HSK aracılığıyla yargı da ele geçirildi. Kuvvetleri tek elde topladınız. 1921 Anayasası’yla yapılmayan şeyi –biliyorsunuz, 1921 Anayasası’nda tüm yetkiler Mecliste toplanmıştı ve Meclisle birlikte bağımsızlık, özgürlük mücadelesi verilmişti- siz 2017 yılında bir Anayasa değişikliğiyle gerçekleştirdiniz. Mevcut Anayasa'yı çok daha kötü bir duruma getirdiniz. Normlar hiyerarşisinde anayasanın üstte olduğunu biliyoruz, iç tüzükler de anayasaya dayanmak zorundadır, iç tüzüklerin belirleyicisi de anayasalardır ama öyle bir kötü Anayasa yarattınız ki Türkiye'yi artık bir anayasal hukuk devleti olarak görmek mümkün değil. İşte çağdaş dünyayla da bu nedenle yoğun sorunlar yaşıyoruz ve böyle bir Anayasa'dan da böyle bir İç Tüzük teklifiyle maalesef Meclisin huzuruna geldiniz.

Grup önerisiyle İç Tüzük değişiklik teklifinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesi uyarınca temel kanun olarak görüşülmesini talep ediyorsunuz. Neden? Bu İç Tüzük değişiklik teklifiniz iç tüzük hukukunda, mevcut İç Tüzük’ümüzde kapsamlı, sistematik bir değişiklik mi öngörüyor? Hayır. 185 maddelik İç Tüzük’ün 18 maddesinde -ki 2’si yürürlük maddesi- birbiriyle bağlantısı olmayan, bütünlük arz etmeyen değişikliklerle karşı karşıyayız. Neden temel kanun olarak görüşülsün? Milletvekilleri daha az konuşsun diye mi?

Değerli milletvekilleri, güçlü Parlamento, güçlü Meclis güçlü milletvekiliyle mümkündür, konuşan milletvekiliyle mümkündür. Siz torba yasaları temel kanun olarak görüşüyorsunuz, İç Tüzük değişiklik teklifini temel kanun olarak görüşmek istiyorsunuz. Elinizde imkân olsa herhâlde Anayasa değişiklik teklifini de temel kanun olarak görüşecektiniz ama maalesef artık bu da mümkün olamadı.

Değerli milletvekilleri, 91’inci madde uyarınca bir teklifin temel kanun olarak görüşülebilmesi için şartlar belli, sizin değişiklik teklifiniz bu şartları taşımıyor. Yüzlerce, binlerce maddelik temel kanunları otuzar maddelere bölerek ve uzun uzun tartışarak Mecliste görüşmek mümkün. Açıkça Anayasa'ya aykırılık teşkil eden bir İç Tüzük değişiklik teklifini bir de temel kanun olarak görüşmek istemeniz hem İç Tüzük’e hem Anayasa'ya da açıkça aykırılık teşkil ediyor.

Sayın Can Genel Kurulun gündemine geçememesinden şikâyet etti. Hep bu şikâyeti dile getiriyorsunuz. Biz de size şunu soruyoruz çok samimi olarak: Bugüne kadar isteyip de geçiremediğiniz bir kanun oldu mu? Binlerce maddeli kanunlar bu Mecliste çok kısa sürede kabul edildi. Daha en son, Sanayi Komisyonundan gelen 102 maddelik, içerisinde meşhur zeytin düzenlemesini de içeren torba yasa, muhalefetin 70 maddede görüşmemesi, konuşmaması sonucunda birkaç günde geçti. Peki, dert ne, dert ne? Milletvekillerinin illerinin sorunlarını bu kürsüde dile getirmeleri, gündem dışı görüşmelerle ve siyasi partilerin grup önerileriyle ülkenin çok önemli sorunlarını bu kürsüye taşıması, tartışması, konuşması, gündem belirlemesi sizi niye rahatsız ediyor? Bunlar, mevcut kanunlarda değişiklik yapan sizin gündeminizden daha az mı önemli? Hayır. Bugün konuşulan konular bile bu Mecliste, aslında bugün Türkiye’nin, toplumun gündeminde olan konular. Türkiye’nin gündeminde, toplumun gündeminde böyle bir İç Tüzük değişikliği ve talebi yok ama siz bunu dayatıp çoğunlukçu anlayışla, dayatmacı anlayışla İç Tüzük’teki çoğulculuğu, uzlaşmacılığı da yok eden, Anayasa’ya aykırı bir teklif getiriyorsunuz.

İç tüzükler sessiz anayasalardır denir. Evet, siz sessizce Meclis içi bir darbe yapmak niyetindesiniz. İşte bugün bu önemli görüşmelerimiz de televizyondan yayınlanmıyor. İç Tüzük görüşmelerinde de tartıştık, birinin çıkıp iktidar çoğunluğu tarafından, sizin grubunuzdan bir kişinin çıkıp bu kürsüden neden Meclis Genel Kurulu çalıştığı sürece televizyon yayını olmadığının bir gerekçesini anlatmasını çok çok önemsiyoruz. Neden?

Bakın, bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi temel kanun olarak görüşülemez çünkü bu, 91’inci maddeye açıkça aykırıdır. Ayrıca bizim yapmamız gereken -belki bu konuda İç Tüzük’te de büyük bir eksiklik var, maddelerde görüşmek mümkün ama- bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Anayasa’nın 2’nci maddesinden başlayarak birçok maddesine aykırılık teşkil ettiğini ve demokrasiye, çoğulculuğa, uzlaşmacılığa aykırı olduğunu tartışmamız, konuşmamız gerekir diye düşünüyorum. İşte yürürlüğe soktuğunuz Anayasa değişikliğinde ve yürürlüğe sokmak istediğiniz İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nde görülüyor ki saray rejimi güçlü bir Parlamento, saygın bir Parlamento, itibarlı bir Parlamento istemiyor, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” yazısı burada yazdığı hâlde egemenliğin önemli bir bölümünü devralıp saray duvarları arasında her şeyin şekillenmesini talep ediyor diye düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM ERKEK (Devamla) - Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen bir dakikada, toparlayın.

MUHARREM ERKEK (Devamla) – İşte, bunun için biz ana muhalefet partisi olarak demokratik hukuk devletini tesis edene kadar hak, hukuk, adalet, demokrasi mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

Bizim size samimi uyarımız, gelin daha çok tartışalım, daha sağlıklı tartışalım, konuşalım ve bu İç Tüzük Teklifi’ni de normal kanun önerileri, teklifleri, tasarıları gibi sağlıklı bir şekilde görüşelim, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine, Anayasa’ya aykırı şekilde temel kanun olarak değil çünkü getirdiğiniz teklif İç Tüzük hukukunda, İç Tüzük’te sistematik, bütün, kapsamlı bir değişiklik kesinlikle öngörmüyor.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Oylamadan önce bir yoklama talebi var, önce o talebi karşılayacağım.

Sayın Özel, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Arık, Sayın Erkek, Sayın İlgezdi, Sayın Emir, Sayın Gökdağ, Sayın Hürriyet, Sayın Sarıhan, Sayın Özdemir, Sayın Kayışoğlu, Sayın Aydın, Sayın İrgil, Sayın Nurlu, Sayın Biçer, Sayın Demirtaş, Sayın Sarıbal, Sayın Kuyucuoğlu, Sayın Bekaroğlu, Sayın Kesici, Sayın Ekici.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.31

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Başkanlık temsilcisi? Yerinde.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye, söz vereceğim Sayın Özel.

Komisyon Raporu 492 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Sayın Özel, size söz veriyorum şimdi.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, gündeme geçildiğini söyleyerek, biraz önceki Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi doğrultusunda Komisyondan geçmiş olan İç Tüzük değişikliğinin görüşmelerine başlayacağınızı anlıyoruz.

Komisyonda da hem geneli üzerinde yaptığımız görüşmelerde hem maddelerine geçilmeden önce vermiş olduğumuz Anayasa’ya aykırılık önergesi ve çeşitli maddeler sırasında Anayasa’ya aykırılığı iddia eden önergelerimiz ve maddelerin metinden çıkarılması ve Komisyon tarafından iade edilmesi ve Anayasa’ya aykırılık yönünden özellikle maddelerine geçilmeden reddedilmesi taleplerimiz karşılıksız kalmıştır ve Komisyonda yapılan görüşmeler sonucunda, iktidar partisinin çoğunluk oylarıyla Anayasa’ya aykırı olan bu teklifin Anayasa’ya aykırı bir şekilde Komisyon görüşmelerinin gerçekleşmesi sağlanmıştır.

Bu noktada, Başkanlık Divanı olarak sizin Anayasa’ya aykırılığı son derece açık olan, öncelikle Anayasa’da toplantı yeter sayısı olarak tarif edilen üçte 1’lik yani 184 milletvekilinin hazır bulunması durumu, kürsü dokunulmazlığı, kürsü masuniyeti maddesinin açıkça ihlal edilmesi ve yine Genel Kurulun zamanını almamak için değinmediğim ama ileride, her bir maddede ayrı ayrı Anayasa’ya aykırılığını iddia ve ifade edeceğimiz maddelerinden dolayı Genel Kurul gündemine alınmaksızın -her ne kadar sıra sayısı almış ve bastırılmış olsa da- kanun teklifinin Anayasa’ya aykırılık yönünden yeniden değerlendirilmek üzere Anayasa Komisyonuna iadesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

Sayın Özel, ilgili İç Tüzük Değişiklik Teklifi, Meclis Başkanlığımıza verildikten hemen sonra ilgili komisyon olan, esas komisyon olan Anayasa Komisyonuna gönderilmiş ve Anayasa Komisyonu İç Tüzük’e uygun olarak bu teklifi ele alarak görüşmüş ve görüşme neticesinde raporunu da yazmış ve bunu Meclisimize, Genel Kurulumuza göndermiştir.

Yine, bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması suretiyle almış olduğumuz Genel Kurul kararıyla biz bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ni ve Anayasa Komisyonu Raporu’nu gündemin ilk sırasına aldık ve şu anda da görüşmek durumundayız. Meclis Başkanlık Divanı olarak bizim bunu görüşememek gibi bir lüksümüz, bir durumumuz söz konusu olamaz. Gündeme giren, Genel Kurulun oyuyla gündeme gelen bu değişiklik teklifini görüşmek zorundayız.

Kaldı ki Anayasa'ya aykırılık iddiaları İç Tüzük'ümüzün 84 ve 87’nci maddelerinde çok açık bir şekilde düzenlenmiştir. Tümü üzerinde böyle bir aykırılık iddiası değil ama madde sırası geldiğinde, maddeler üzerinde ayrı ayrı Anayasa'ya aykırılık iddialarında bulunursunuz, buna karar verecek olan merci de yine Genel Kurulun kendisidir ve Genel Kuruldan çıkar ya da çıkmaz, çıkarsa da çıktıktan sonra ilgili yer Anayasa Mahkemesidir. Dolayısıyla Anayasa'ya aykırılık iddiasıyla birlikte de bizim bunu görüşememek gibi bir durumumuz söz konusu olamaz. İç Tüzük'ün 84 ve 87’nci maddelerine göre değişiklik önergeleri belli bir maddeye ilişkin ve madde üzerinde görüşme sırasında ancak verilebileceğinden, biz bu teklifi görüşmek durumundayız. Başkanlık Divanının yapabileceği başkaca hiçbir işlem yoktur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, özellikle, aslında çok doğru bir noktaya temas ettiniz ve grup başkan vekilliği görevini de geçmişte yapmış birisi olarak sıkıntının, aksamanın, deyim yerindeyse topallamanın nerede olduğunu siz de tespit etmişsiniz.

Mesele şu ki: Bu birkaç yanlış bir arada olduğu için, kanun temel kanun olarak gelmiş –bunu daha sonra tartışacağız- temel kanun olarak geldiği için maddeler üzerinde ayrı ayrı görüşme açmayacaksınız, sadece -varsa- maddeler üzerinde önerge işlemi yapacaksınız ve temel kanuna göre yani İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre açılmış olan görüşmede verilebilecek önerge sayısı toplam 2. Ama grupların önerge verme hakkı saklı, o yüzden de her grup 1 tane önerge verebilecek. Bu durumda, eğer Anayasa'ya aykırılık önergesi verirsek diğer önergemiz düşecek. Bu da bir İç Tüzük değişikliğinin temel kanun olarak görüşüldüğü sırada Anayasa’ya aykırılığı iddia edersen maddede değişiklik önergesi verememe ve konuşamama, maddenin içeriğine yönelik itiraz edersen Anayasa’ya aykırılığını iddia edememe sonucunu doğuruyor. Sırf böyle bakarsak… Bu söylediğim matematiksel bir gerçek. Temel kanun nasıl uygulanır? Kaç önerge verilir? Grupların önerge hakları nedir? Ve Anayasa’ya aykırılık önergeleri öncelikle görüşülür. Bu durumda, siz bu Anayasa’ya aykırılık iddiamı bu aşamada kabul etmezseniz ilerleyen maddelerde Anayasa’ya aykırılık önergeleri verme durumunda temel kanun olarak görüşmek suretiyle üzerinde görüşme açılmayan maddelerin değişiklik önergesi de imkânsız hâle gelecek. Yani değişiklik önergesi verme, madde metninden çıkarma ile Anayasa’ya aykırılığı iddia etme arasında bir tercih. Bu, yasama sağlıklılığı açısından ve bu Mecliste yapmaya çalıştığımız iş açısından son derece paradoksal, son derece sıkıntılı, son derece de sakat bir durum. Bu yüzden en doğrusu sizin bu işi Anayasa Komisyonuna iade etmeniz. Bu konuda farklı bir ihtimal varsa, hem Anayasa’ya aykırılığı Genel Kurulun değerlendirebileceği hem de madde üzerinde görüşümüzü söylemenin ya da eleştirimizi dile getirmenin bir yolu varsa bilen bana anlatsın. Ama yok. O yüzden de ilk düğmeyi doğru ilikleyin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İlk düğmeyi yanlış iliklerseniz bu iş sonuna kadar yanlış ilerleyecek. Eğer kararınız devam etmekse tutumunuzu usule aykırı olarak değerlendirip usul tartışması açmayı talep ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

BÜLENT TURAN (Çanakkale ) – Aleyhte.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aleyhte.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, söz vereceğim.

Ben kanaatimi ifade ettim. İç Tüzük’ün 84’üncü maddesi Anayasa’ya aykırılık önergelerini düzenliyor. “Bir kanun tasarı veya teklifinin Genel Kuruldaki görüşülmesi sırasında tasarı veya teklifin belli bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır.” Dolayısıyla maddelere geçildikten sonra her madde üzerinde bunu verebilirsin ve öncelikli olarak görüşülüyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başka önerge veremiyor ama.

BAŞKAN – Yine, 87’nci maddesi değişiklik önergelerini düzenliyor. “Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa, kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya Hükûmet değişiklik önergeleri verebilir.”

Ve sonuçta, bu önergeler verildikten sonra karar mercisi de Genel Kurulun kendisidir. Dolayısıyla Başkanlık Divanı olarak yapabileceğimiz bir şey yoktur.

Tutumumda bir değişiklik olmadığı için usul tartışmasını açıyorum talebiniz üzerine.

Şimdi, söz taleplerini alıyorum.

Lehte…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Lehte.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte.

BAŞKAN – Tutumum lehinde Sayın Mehmet Muş, Sayın Mehmet Doğan Kubat.

Aleyhte…

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Aleyhte.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Aleyhte.

BAŞKAN – Sayın Muharrem Erkek, Sayın Meral Danış Beştaş.

Evet, tutumum lehinde ilk söz Sayın Mehmet Muş’a aittir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Süreyi ne kadar vereceksiniz?

BAŞKAN – Süre üç dakikadır usul tartışmalarında, teamül böyle gelişti, bu değişiklik teklifinde eğer geçerse İç Tüzük hükmü hâline de geliyor.

Buyurun Sayın Muş.

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle işleme alınıp alınamayacağı hakkında

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Genel Kurulun çalışmasını düzenleyen İç Tüzük görüşmelerine başlayacağız.

Burada, sizin tutumunuzun lehinde olduğumuzu ifade etmek isterim. Genel Kurulun, Anayasa Komisyonundan geçen İç Tüzük Teklifi’ne başlamasında herhangi bir mahzur görmemekteyiz.

Muhalefetin söylemiş olduğu Anayasa’ya aykırılıkla ilgili, zaten Komisyona geldiği zaman Komisyon gerekli incelemeyi yapmış ve bu teklifi Genel Kurula göndermiştir. Bundan sonrasıyla ilgili değişiklik veya Anayasa’ya aykırılıkla ilgili madde üzerine teklif veya önerge verilebilir. Bunlar maddelerle ilgili olur, teklifin tümüyle ilgili Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla bunun görüşülmemesini istemek doğru değildir.

Esasen, bakın, 84’üncü madde aynen şöyle diyor: “Bir kanun tasarı veya teklifinin Genel Kuruldaki görüşülmesi sırasında tasarı veya teklifin belli bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır.” yani maddelerle ilgili sizin böyle bir önerge verme hakkınız var, olabilir…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama öbür önergem düşüyor.

MEHMET MUŞ (Devamla) – …ama sizin, teklifin tamamının görüşülmesini, Genel Kurulda bunun, buradaki görüşmelerin başlamasını engellemeniz veya bunun, bunlara başlanmasının doğru olup olmadığını iddia etmeniz ne İç Tüzük’te ne de Anayasa’da herhangi bir maddeyle desteklenmemektedir. Bu açıdan aslında muhalefetin burada yapmak istediği konu şudur: Teklife geçilmemesi, işin tıkanması veya bu süreyi uzatmak gibi bir amaçla bunun yapıldığını biz görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, bu teklif demokratik bir tekliftir. İki parti grubu bunun altına imza atmıştır. Meclisin daha verimli çalışmasını amaçlayan, Meclisi angaryadan, angarya işlerden kurtaran bir tekliftir. O açıdan bizler Adalet ve Kalkınma Partisi olarak bu teklifin burada görüşülmesini, behemehâl başlanmasını ve Sayın Başkanlık Divanının buradaki tutumunun yerinde olduğunu ifade etmek isteriz. Maddelerle ilgili değişiklik taleplerinizi veya aykırılık önergelerinizi vermenizde herhangi bir sorun görülmemektedir, buna hakkınız vardır ama teklifin tamamının görüşülmesini engellemek ya da Genel Kurulun çalışmaya başlamasının yanlış olduğu noktasındaki kanaatleriniz yersizdir, doğru değildir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, Başkanlık Divanının lehinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tutumum aleyhinde ilk söz Sayın Muharrem Erkek’e aittir.

Buyurun Sayın Erkek. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında yaşadığımız sorunların hepsinin temelinde demokrasi ve hukuk bilinci, bu kültür yatıyor. Açıkça Anayasa’ya aykırı bir İç Tüzük Değişiklik Teklifi’yle karşı karşıyayız. Anayasa’nın 2’nci maddesinden başlayarak Anayasa’nın başlangıcında yazılı özgürlükçü demokrasiyi yok eden, demokratik devleti zedeleyen, Anayasa’nın amir hükmü olan toplantı yeter sayısının kanun maddeleri kabul edilirken aranmasını önemsemeyen bir İç Tüzük Değişiklik Teklifi’yle -Anayasa’nın daha birçok ilgili maddesine aykırı- karşı karşıyayız. Aslında İç Tüzük’te doğru değişiklikleri yapmak önemli. Komisyonda Anayasa’ya aykırılığı görüşebiliyoruz ama Türkiye Büyük Millet Meclisinde maalesef görüşemiyoruz çünkü siz İç Tüzük’ün 91’inci maddesi uyarınca bunun temel kanun olarak görüşülmesini talep ediyorsunuz. Ama bu İç Tüzük Teklifi, hukukumuzda, mevcut İç Tüzük’ümüzde kapsamlı, sistematik, büyük bir değişiklik öngören bir teklif değil yani temel kanun olarak görüşülemez ama siz bunu bir alışkanlık hâline getirmişsiniz. Torba yasaları görüştüğünüz gibi İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ni de temel kanun olarak görüşüyorsunuz ve muhalefetin maddelerde görüşmelerine ciddi bir kısıtlama getiriyorsunuz.

Şimdi, biz siyasi parti grubu olarak, ana muhalefet partisi grubu olarak herhangi bir maddede Anayasa’ya aykırılık önergesi verdiğimizde diğer önergemiz düşecek sizin de bildiğiniz gibi ve biz yalnızca Anayasa’ya aykırılığı görüşebileceğiz. Muhalefeti bu derece daraltan, muhalefetin konuşmasını kısıtlayan ve Anayasa’ya aykırılık gibi çok çok önemli bir konunun belki de Genel Kurulda konuşulmasını engelleyecek bir tutumla karşı karşıyayız.

Genel Kurulun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel görevi, önüne gelen tekliflerin, tasarıların, öncelikle Anayasa’ya uygunluğunu detaylı görüşmesi, sağlıklı bir şekilde tartışmasıdır. Onun için, bunun temel kanun olarak görüşülmemesi gerekiyordu, normal kanunlar gibi özgürce burada tartışmamız gerekiyordu. Sorun, müzakerelerin uzamasında değil; sorun, ihtiyaca cevap verecek nitelikte sağlıklı tasarıların, tekliflerin gelmemesinde; sorun, fiilen Anayasa’nın ve demokrasinin askıya alınmasında; sorun, Anayasa’ya aykırı, demokrasiye aykırı Anayasa değişikliği yürürlüğe soktuğunuz gibi, Anayasa’ya açıkça aykırı İç Tüzük Değişiklik Teklifi getirmenizde ve bunu bir temel kanun olarak görüşmenizde.

İki günde ya da üç günde bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin çoğunlukçu anlayışla geçeceğini biliyoruz. Onun için, sorun, muhalefetin konuşmasında değil; sorun, usul tartışmalarında değil; sorun, demokrasi kültürümüzde diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erkek.

Tutumum lehinde ikinci söz, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’a aittir.

Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde Başkanlığımızın tutumu lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, önemli bir İç Tüzük değişikliğiyle karşı karşıyayız. İç Tüzük’ümüzün nasıl değiştirileceği, hangi usule göre görüşüleceği İç Tüzük’ümüzün 181’inci maddesinde düzenlenmiş, “Kanun teklifi hakkındaki hükümlere göre görüşülür.” diyor.

Bilindiği üzere, kanun tasarı ve teklifleri komisyonlarda görüşülürken İç Tüzük’ün 38’inci maddesine göre komisyonlar, öncelikle bu tasarı ve teklifin Anayasa’nın sözüne ve özüne açıkça veya örtülü olarak aykırı olup olmadıkları yönlerinden bir değerlendirme yaparak ondan sonra işin esasına girmektedirler. Nitekim, Anayasa Komisyonumuz kendisine havale edilen bu İç Tüzük Teklifi’ni bu yönlerden inceleyip Anayasa’ya aykırılık iddialarını varit görmeyerek şu anda yine İç Tüzük’e göre sıra sayısını alan komisyon raporunu Genel Kurula havale etmiştir.

Genel Kurul aşamasında Anayasa’ya aykırılık iddialarının nasıl dile getirileceği yine İç Tüzük’ümüzün 87’nci, 88’inci ve 84’üncü maddelerinde düzenlenmiş. 87’nci maddenin birinci fıkrası dikkatle okunduğu zaman, “İç Tüzük’te aksine başka bir hüküm yoksa tasarı ve teklifin tümünün veya bir veya birkaç maddesinin, Anayasa’ya aykırılık iddiaları da dâhil olmak üzere, önergeyle komisyonlara iadesi istenebilir.” diyor. Ama 88’inci maddenin birinci fıkrasına yine baktığınız zaman, tümünün iadesini sadece hükûmet veya esas komisyonun isteyebileceği belirtilmiştir.

Keza, burada İç Tüzük’ün tümü görüşülürken gruplarımız adına, şahıslar adına konuşmalar yapılacak, arkadaşlarımız Anayasa’ya aykırı gördükleri hususlarla ilgili elbette buradan görüşlerini ifade edecekler, bu gayet doğal ve nihayetinde Genel Kurulumuz bu iddiaları gerçekten ciddi görürse belki de maddelere geçilmesini reddedecek. Yani Anayasa’ya aykırılık iddialarını, biraz önce Muharrem arkadaşımız söyledi: “Genel Kurulda ileri sürme imkânı yok.” dedi. Var; 87’ye göre önerge verirsiniz, bu, 84’üncü maddeye göre öncelikle görüşülmesi gerekir ki biraz sonra tahmin ediyorum madde önergelerinde siz de bu hakkınızı kullanacaksınız.

Dolayısıyla önümüzde bulunan İç Tüzük Teklifi’nin gerek Anayasa gerekse İç Tüzük hükümleri muvacehesinde görüşülmesinde usule ve Anayasa’ya aykırı bir yön bulunmadığından ve bu konuda Başkanlık makamının bunu iade etme gibi bir yetkisi de bulunmadığından, görüşmelere devam edilmesi noktasındaki Başkanlık tutumunun lehinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kubat.

Tutumum aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’tır.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Başkanlığınızın tutumu aleyhinde söz almış bulunmaktayım.

Doğrusu, İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin bir bütün olarak, Anayasa’nın bir ya da iki maddesine değil, aslında totalde Anayasa’nın ruhuna ve ilkelerine aykırı olduğunu defalarca Komisyonda da ifade ettik. Gerçekten, 83 belki çok öne çıktı ama darbecilerin hazırladığı ve hâlâ birçok değişikliğe rağmen yürürlükte olan Anayasa’ya bile aykırı bir İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ni bugün, eğer Başkanlık tutumunu değiştirmezse, burada görüşmeye devam edeceğiz.

Şimdi, öncelikle şunu ifade etmek isterim ki İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin görüşülmesi usulü en az esası kadar önemlidir. Hukukçular, hocalarımız bize şunu çok söylerdi, hiç unutmadığım bir cümledir: “Usul esastan önemlidir.” Usule uymazsak esastaki değişikliklerle gerçekten çok farklı yönlere gidilebilir. Şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, halkın iradesini, milletin iradesini temsil eden bir organda, açıkça ve alenen Anayasa’ya aykırılığı hiç tartışmasız ortada olan bir İç Tüzük Değişiklik Teklifi usul açısından sakat olarak önümüze gelmiş bulunuyor.

Demin yine bir milletvekili arkadaşımızın ifade ettiği gibi, burada İç Tüzük’e göre, 38 ve Anayasa’ya aykırılıkla ilgili diğer ilgili maddelerine göre Komisyonda görüşüldüğü söyleniyor. Doğru, Komisyonda defalarca Anayasa’ya aykırılığını ifade ettik ama şöyle bir duvarla karşılaştık: Hiçbir şekilde bu tartışılmıyor, teklif sahipleri –Elitaş hariç, o da savunma hâlindeydi- kimse bize, hani “dediğiniz yanlış” ya da “doğru” bile demedi yani böyle bir duvarla karşı karşıyaydık. Biz aksini savunuyorduk, teklif sahipleri tekliflerine ısrarla devam ettiler. Böyle bir diyalog olmaz, bu monologdur. Biz orada anlattık ama teklif sahipleri cevap vermediler; sağlıklı bir iletişim, interaktif bir ortam oluşmadı. Şu anda bu mümkün hâlâ. Bu nedenle, gerçekten bu usul tartışmasında yani ileride Meclisin çalışmasını uzun yıllar üzerine kuracağı bir bina tesis ediyoruz. Yani esasta, tamam, tümü değişmiyor ama çok önemli maddeler değişiyor ve bu maddelerin de usule uygun olması yine millet iradesinin temsiliyeti açısından ve demokratik değerler açısından hayati önem arz ediyor. Bütün bu sebeplerle, madde görüşmelerindeki kısıtlamalar, Anayasa’ya aykırılık önergelerimizin diğer önergelerimizi engelleyecek olması ve daha birçok usul hükmü sebebiyle biz Başkanlık tutumunun aleyhindeyiz ve Başkanlığı tutumlarını tekrar gözden geçirmeye davet ediyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum Sayın Danış Beştaş.

Sayın milletvekilleri, söz konusu kanun teklifi Başkanlıkça Anayasa Komisyonuna havale edilmiş ve bu Komisyonda görüşülüp rapora bağlanmıştır. Söz konusu rapor Meclis Başkanlığınca bastırılıp dağıtılmış ve Genel Kurul gündemine girmiştir. Dolayısıyla teklife ve rapora ilişkin Komisyon görüşmelerindeki usule ilişkin aykırılık iddialarını ve yine şimdi dile getirilen Anayasa’ya aykırılık iddialarını değerlendirme görev ve yetkisi de Genel Kurula aittir veya geçtikten sonra başvuru yapılması hâlinde Anayasa Mahkemesine aittir. Bu vesileyle, Başkanlığımızın resen böyle bir değerlendirme yetkisi yoktur veya teklifi işleme almamak gibi bir yetkimiz, görevimiz bulunmamaktadır. Dolayısıyla tutumumda bir değişiklik yoktur.

Gündeme kaldığımız yerden devam edeceğiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özel, başka bir talebiniz var herhâlde, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, her ne kadar biraz önce Anayasa’ya aykırılıkla ilgili konuları ifade ettik ve Başkanlıktan, konuya uygun olarak ve Meclisin de önünü açacak ve tarihî bir hatadan uzak tutacak bir tutum takınmasını talep ettiysek de tarafınızdan bunun yerine getirilmediğini üzülerek izliyoruz.

Şimdi, bir başka sorun var kanunun görüşülmesinde, o da: Biliyorsunuz, İç Tüzük’te açıkça yazar ki Meclisin ara verme ve tatili sırasında sürelerin işlememesi, gelen kâğıtların yayınlanmaması ve dolayısıyla kendisine yollanan kanun teklif ve tasarılarının da komisyonlara havale edilmemesi gerekmektedir. Komisyonların tatil ve ara vermede çalışmaları ancak Genel Kurul kararıyla mümkündür. Bu Genel Kurul kararı 28 Haziran 2017 günü yapılan Meclis oturumunda o gün beş, ertesi gün iki farklı komisyon, toplam yedi farklı komisyon için alınırken bunun içinde Anayasa Komisyonunun da tatil ve ara verme sırasında çalışması karara bağlanmıştır. Ancak bu, o güne kadar, ara verme gününe kadar Meclise sunulmamış olan İç Tüzük değişikliğinin ara verme sırasında Meclis Başkanlığına sunulması, bunun bir esas numarası alması -(2/1783)- ve Anayasa Komisyonuna havalesi açıkça İç Tüzük’e ve Meclisin yerleşik uygulamalarına aykırıdır. Biz bunu Anayasa Komisyonunda gündeme getirdiğimizde Sayın Meclis Başkan Vekili, söz talep ederek Meclisin zaten Komisyon için tatilde çalışma kararı aldığını söylemiş ve havale işleminin yapıldığını, sadece Meclisin çalıştığı günlerde gelen kâğıtlar, gelen evraklar listesinin basılarak dağıtıldığını, bunun da ara vermenin son bulduğu gün yapılacağını söylemiştir. Gelen kâğıtlar listesinin basılmadığı, esas numarasının verilemeyeceği ve Komisyonun eğer çalışacaksa kendisine daha önceden havale edilmiş işleri görüşeceği açıktır. Aksi durum, Anayasa Komisyonunun “Biz Meclisten izin alalım, öyle hissediyoruz ki saygıdeğer Hükûmetimiz bir kanun tasarısı ya da değerli milletvekillerimiz her an bir İç Tüzük teklifi hazırlayabilirler, bu bize yollanırsa biz bunu kabul edip üzerinde çalışma yapalım.” diye çalışma talebi ve Genel Kuruldan izin, işin ruhuna da Meclisin bağımsızlığına da milletvekillerinin kendi kendilerine kendi iradeleriyle teklif vermeleri ön kabulüne de aykırıdır. Bu, “Minareden at beni, in aşağıya tut beni.” bakış açısıdır. Bu şu demektir: Siz çalışma kararı alın, biz bir tasarı hazırlıyoruz, İç Tüzük için tasarı olmayacağı için 4 arkadaşa imzalatacağız, bunu yollayacağız ki siz görüşürsünüz. Bu, aslında bu teklifin altında imzası olan milletvekillerine de parti gruplarına da Meclis iradesine de saygısızlıktır. Bu, yukarıdan bir gücün Komisyonu da Genel Kurulu da siyasi partileri de kontrol etmekte olduğunun açıkça kabullenişidir, ifşasıdır. Oysa bir komisyon neden tatilde çalışmak ister? Elindeki işleri bitiremediği için, iş yoğunluğundan dolayı tatilde çalışma talep eder, Genel Kurul bu konuda karar alır ve elindeki işleri bitirir. İşi olmayan birisi, hissikablelvuku, içime doğdu ben çalışma kararı alayım, ya bir İç Tüzük değişikliği gelirse... Bunun hayatın gerçekliğiyle, bunun hayatın olağan akışıyla bağdaşır tarafı yoktur; bu bir üst aklı, bu yukarıdan kumandayı, bu birlikte eş güdüm hâlinde ama kendi yasalarını, kendi yetkilerini, kendi sorumluluk amacını aşan bir durumun kabullenmesidir.

Bu yüzden (2/1783) esas numaralı havale işleminin geçersiz sayılmasını, Anayasa Komisyonunun enerjisini boşuna harcamamak için yaptığımız tüm uyarılara rağmen, kendilerine yapılan işin yoklukla malul olacağını çalışmaya başlamadan söylememize rağmen yaptığı işlemlerin geçersiz sayılmasını, bu konuda karar veren Başkanlık Divanına çalışmalar sırasında tüketilen enerjinin, elektrik faturaları ve varsa bilmediğimiz diğer masrafların, akşamları personel için tahsis edilen araçların mazotlarının ve amortismanlarının da kendilerinden talep edilmesini; aksi takdirde, almakta oldukları harcırahlardan mahsup edilmek suretiyle, resen Komisyonu…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu hangi usule göre konuşuyor? Hangi İç Tüzük maddesine göre bu kadar uzun konuşuyor, Sayın Başkan? Hangi İç Tüzük maddesine göre konuşuyor? Söz alsın, kürsüden konuşsun. Böyle şey olmaz.

BAŞKAN – Tamamlayın siz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …yoklukla malul çalıştıran Başkanlık Divanından bunların talep edilmesini, tarafınızdan tazmin edilmesini tarafınızdan rica ediyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük’e koy. İç Tüzük önergesi ver bakalım, ver önerge de bakalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu şartlar altında yoklukla malul bu teklif görüşülemez.

Tarafınızdan Komisyona iadesini ve yeniden esas numarası verilmek suretiyle Komisyona havalesini talep etmekteyiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Çok ikna edici konuştu.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 51’inci maddesinin son fıkrası “Gelen kâğıtlar, tatile rastlamadığı takdirde, Cumartesi ve Pazar hariç, her gün yayımlanır, ilan tahtasına asılır ve ilk birleşim tutanağına eklenir.” hükmünü haizdir.

Genel Kurulun 17 Haziran 2017 tarihli 109’uncu Birleşiminde alınan 4 Temmuz 2017-13 Temmuz 2017 tarihleri arasındaki ara verme kararı nedeniyle (2/1783) esas numaralı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Anayasa Komisyonuna havalesi, İç Tüzük’ün 51’inci maddesi uyarınca ara verme kararının bitiminden sonra yayımlanan 14/7/2017 tarihli Gelen Kâğıt’ta gösterilmiştir. Dolayısıyla burada bir mahzur bulunmamaktadır.

İkinci konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 25’inci maddesi tatil ve ara verme sırasında komisyonların çalışmasını düzenliyor. Eğer gerçekten Genel Kurul kararıyla komisyonların çalışmasına dair bir karar olmaz ise komisyonları ara verme ve tatil esnasında çalıştıramazsınız çünkü 25’inci madde “Hangi komisyonların tatil ve araverme sırasında çalışacağı, Başkanın teklifi üzerine Genel Kurulca tespit edilir.” diyor. Bizim olayımızda da Anayasa Komisyonunun çalışması adına Genel Kurulun 16 Haziran 2017 tarihli 108’inci Birleşiminde bir karar alınmış ve bu kararda “Anayasa Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ve aravermede bulunduğu sürede çalışabilir.” denilmektedir. Dolayısıyla bu konuda da bir mahzur yok. Benim tutumumda bir değişiklik bu anlamda bulunamamaktadır ama ısrarınız üzerine bu konuyla ilgili de usul tartışmasını açıyoruz.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Aleyhte…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aleyhte…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Lehte…

BAŞKAN – Evet, lehte Sayın Doğan Kubat, lehte Sayın Mehmet Muş; aleyhte Sayın Özgür Özel, aleyhte Sayın Meral Danış Beştaş.

Tutumum lehinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat’a aittir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Anayasa’ya aykırı olmadığı anlaşıldı anlaşılan Sayın Başkan ki farklı bir konuya girdiler.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kubat.

Süreniz üç dakikadır.

2.- (2/1783) esas numaralı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Anayasa Komisyonuna havalesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Değerli Başkanım, teşekkür ederim.

Açılan usul görüşmesinde Başkanlığın biraz önce ortaya koyduğu tutum lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, İç Tüzük’ün 5’inci maddesinde tatil ve devamı maddelerinde de ara verme hukuki olarak tanımlanmıştır. Kural olarak tatilde komisyonlar çalışmaz. Yine İç Tüzük’ümüzün 25’inci maddesinde komisyonlarımızın tatil ve ara verme sırasında hangi usule göre çalışacağı ifade edilmiş “Hangi komisyonların tatil ve araverme sırasında çalışacağı, Başkanın teklifi üzerine Genel Kurulca tespit edilir.” diyor. 16 Haziran 2017 tarihli Genel Kurula Başkanlık makamınca teklif edilen ve Genel Kurulca kabul edilen metinde, Anayasa ve sanırım, iki komisyonun da tatil ve ara verme süreleri içerisinde de çalışmalarını sürdürmesi, böylece, komisyonların önündeki çalışmaya engel hukuki sebep ortadan kaldırılmış, Genel Kurul bir irade koymuş, “Evet, siz çalışabilirsiniz.” demiş. Ve dikkat buyurun, Anayasa Komisyonuna konu sınırlaması, iş sınırlaması yapılmaksızın yani “Elindeki şu işi, şu tasarının, teklifin 3 maddesini görüş, bitir.” demeksizin böyle geniş bir çalışma izni verilmiştir.

Değerli arkadaşlar, yine, Tüzük’ün 14’üncü maddesinin (10)’uncu fıkrasında Meclis Başkanının görev ve yetkileri tanımlanmış, Anayasa, İç Tüzük ve kanunun kendine verdiği yetkileri. Kanun tasarı ve tekliflerini havale etme yetkisi salt Meclis Başkanına aittir. Bu hangi komisyona havale edilecekse Başkanlık makamı 23’e göre bunu tayin eder ve havalesini yapar. Hukuken ara verme ve tatil sırasında çalışma imkânına sahip bir komisyona, Başkanlık makamına ulaşmış bir teklifin -Tüzük teklifi olsun, kanun teklifi veya tasarısı olsun- havalesinde hukuken hiçbir problem yoktur. Nitekim, 7 Temmuz 2017 tarihinde Başkanlık makamı, ihtisas komisyonu, esas komisyon olan Anayasa Komisyonuna İç Tüzük 181 gereğince havale etmiş ve İç Tüzük Komisyonu da yine, İç Tüzük’ümüze ve Anayasa’mıza uygun biçimde bu görüşmelerini tamamlayarak raporunu tekemmül ettirip Genel Kurula göndermiştir.

Dolayısıyla Komisyonun çalışmasının Anayasa ve İç Tüzük’e aykırı herhangi bir yönü bulunmamaktadır. Keza, havale işlemi de İç Tüzük’e ve Anayasa’ya uygun olarak yapıldığından dolayı görüşmelere bir engel yoktur. Bu nedenle, Başkanlık makamının tutumunun lehinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tutumum aleyhinde ilk söz Sayın Özgür Özel’e aittir.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, usul tartışması açmanın gerekçesini anlatırken de açıkça ifade ettim, yapılan işlem tamamen hukuka aykırı ve böyle çalışmayı kabul ettiğimiz takdirde komisyonların içlerine doğduğu, bir şekilde duyum aldıkları şekilde çalışma kararı alıp, hazırda bekleyip daha sonra da kendilerine sevk edilen teklif ve tasarıları görüşmesi sonucunu doğurur ki ara vermede ve tatilde çalışma, komisyonun elinde bulunan ve önceden kendisine havale edilmiş işlerle ilgilidir.

Biraz önce Anayasa’ya aykırılığını açıkça iddia ettiğimiz teklifin bütününde kürsü masuniyeti, kürsü dokunulmazlığı tamamen ihlal edilmekte. Bu Genel Kurul salonunda milletin iradesinin yansıması için Anayasa’nın ortaya koyduğu... “Hiç olmazsa gönderdiğim her 3 milletvekilinden 1 tanesi salonda bulunsun ki sağlıklı bir tartışma olsun. Parlamento niye var? Bir kişinin, bir kralın, bir padişahın, bir reisin karar vermesi yerine, seçtiğim temsilciler ortak aklı arasınlar, uzun uzun konuşsunlar, en doğrusunu, en iyisini yapsınlar diye var.” Öyle 3 kişiyle, 5 kişiyle, 10 kişiyle kanun çıkamayacağına göre millî irade bu konuda “En azından temsilcilerimin üçte 1’i salonda olsun, 184 kişiyi görelim.” demiş. Ama sizler bugün getirdiğiniz teklifle İç Tüzük değiştirerek Anayasa’yı aşmaya; İç Tüzük değişikliğiyle, basit bir çoğunlukla Anayasa’yı doğrudan, referanduma dahi ihtiyaç duymadan değiştirecek, sanki 367 sayısına ulaşmış gibi bir muameleye tabi tutmaya çalışıyorsunuz. Adalet ve Kalkınma Partisinin Merkez Yürütme Kurulunu “Anayasa Mahkemesi “diye görevlendirsek ve bunu önüne getirsek insan bunun Anayasa’ya uygunluğunu ifade etmeye utanır. Bu yüzden, bu konudaki hassasiyetimizin bir kez daha ısrarla altını çiziyoruz.

Sayın Başkan, sayın grup başkan vekilleri ve Sayın Kubat kürsüye geldiğinde bir gerçeği gizlemek için maharetle lafı dolaştırdılar, siz de açıklamanızda benzer bir şeyi ima ettiniz. Bizim dediğimiz şu: Sağlıkla bir İç Tüzük değişikliği görüşeceğiz. Temel kanun yapmışsınız, diyorsunuz ki: “Maddeleri konuşmayalım.” Ya ne konuşalım? “Varsa değişiklik önergesi konuşalım.” Temel kanunda kaç değişiklik önergesi verilebiliyor? Toplam iki, grupların birer hakkı saklı. Diyorsunuz ki: “Anayasa’ya aykırılığı maddeye vereceğin Anayasa’ya aykırılık önergesinde söyle, öncelikle görüşelim.” Sanki diğer önerge de görüşülecekmiş gibi bir izlenim yaratıyorsunuz. Benim de anlatmaya çalıştığım şu: Anayasa’ya aykırılık önergesi verince maddenin özünü tartışamayacağız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – ...maddenin özünü tartıştığımız takdirde Anayasa’ya aykırılığını iddia edemeyeceğiz. Açıkçası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, bunu temel kanun olarak getirerek sırf muhalefetin değil, iktidarın da söz haklarını kısıtlarken Parlamentoya doğrudan kumpas kurmakta, tuzak kurmakta “Ya Anayasa’ya aykırılığı ya maddeyi tartışırız.” diyerek işin gerçeğini özden koparmaktadır.

Bu konuda daha sonra yapacağımız çeşitli konuşmalarda argümanlarımızı ifade etmeye devam edeceğiz ama iktidar partisinin milletvekillerine şunu söyleyelim: Grup yönetiminiz özensizdir, hoyratça davranmaktadır, Parlamentoya karşı saygısızdır, yaptıkları iş Anayasa’ya aykırıdır. Bu yaptıkları iş, İç Tüzük değişikliğiyle Anayasa değiştirmeye cüret etmektir; bu yaptıkları iş, grup yönetimi olma marifetiyle bir Anayasa’ya aykırılığı Parlamentoya dayatmak ve Parlamentodaki sayısal üstünlük üzerinden millî iradeye darbe yapmaktan başka bir şey değildir. Bunu kabul etmemiz mümkün değil; bunu deşifre etmeye, buna karşı çıkmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Tutumum lehinde ikinci söz, Sayın Mehmet Muş’a aittir.

Buyurun Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasi aynı zamanda kabullenme rejimidir. “Sayısal üstünlüğe dayalı olarak millî iradeye darbe yapma” ifadesi çok talihsizdir, çok yanlıştır ve bu kürsüyü de bu ifade incitmiştir, onu her şeyden önce ifade etmem gerekir. Millet sandık başında hepimize belli oranda bir dağılım yapmıştır, bizi iktidar, diğer partileri de muhalefet olarak görevlendirmiştir; hangi görevi vermişse bunu layıkıyla yerine getirmemiz lazım.

“Benim istediğim olmuyor. Ben nasıl istersem öyle olması lazım. Benim dışımdaki her şey yanlıştır.” anlayışıyla hiçbir yere varılamaz. “Ben istemezsem getirilen her şey millet iradesine darbedir.” demek asıl darbeciliktir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Vay be!

MURAT EMİR (Ankara) – Çok isabetli söylüyorsunuz.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Bir kere bunu özellikle ifade etmemiz gerekir.

Değerli milletvekilleri, bakın, az önce Anayasa’ya aykırılıktan usul tartışması açıldı; oradan bir şey çıkmayınca şimdi de Komisyonun tatilde olduğu bir zamanda çalışmasından, bunu gündemine almaması gerektiğinden başka bir usul tartışması açılıyor. Maksat ne? Maksat şu: Maksat, olabildiğince bu görüşmeleri geciktirmek. Oysa İç Tüzük’ün 25’inci maddesi, 35’inci maddesi çok açıktır; çok açık bir şekilde komisyonun hangi hâllerde, hangi şartlarda, nasıl çalışacağını düzenlemiştir. Bilmeyen arkadaşların 25 ve 35’inci maddeleri okumaları gerekir, okumadan usul tartışması açmamaları gerekir.

Bir diğer konu: Bakın, 16 Haziran 2017 tarihinde 108’inci Birleşimde Anayasa Komisyonunun çalışmasıyla ilgili Genel Kurul karar almıştır. Bu karar elimizde mevcuttur yani her şey İç Tüzük’e uygun bir şekilde yapılmıştır. Burada nihai kararı verecek olan, İç Tüzük’le ilgili değişiklik kararını, nihai kararı verecek olan bu yüce Meclistir, bu Genel Kuruldur. Eğer değişiklik yapacaksa da maddelerde bu Genel Kurul karar verecektir, değişiklik yapmayacaksa da buna karar verecek olan bu Genel Kuruldur. “Bizim istemediğimiz hiçbir şeyi buraya getiremezsiniz.” anlayışından lütfen herkes vazgeçsin. Burada her teklif görüşülebilir, tartışılabilir; nihai kararı verecek olan -az önce de söylediğim gibi- Genel Kuruldur.

Bu açıdan, Başkanlık Divanının Anayasa’ya aykırılık noktasındaki tutumunun -az önce ifade etmiştim- o zaman lehindeydik; bu noktada da İç Tüzük’ün 25 ve 35’inci maddeleri çok açık olduğundan dolayı, Başkanlık Divanının tutumunun lehinde olduğumuzu ifade eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tutumum aleyhinde ikinci ve son konuşmacı, Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu çok önemli bir tartışma yapıyoruz fakat ben tartışmanın yönünü başka bir yere de çevirmek isterim izninizle. Biz ne zaman Komisyon çalışmalarına devam ettik? 15 Temmuzda. 15 Temmuz neydi? Demokrasi bayramı. 15 Temmuz niye resmî tatil ilan edildi? Çünkü geçen yılki 15 Temmuz darbe teşebbüsünden dolayı. Komisyonda bunu aslında aralarda da konuştuk. Şimdi İç Tüzük’te 25’inci maddede -tatil ve ara verme sırasında komisyonların çalışması- aslında “resmî tatil” kavramı geçmiyor. Yani hızla baktım, o zaman da bakmıştım.

Ben başka bir tez ortaya atıyorum: Hangi resmî tatilde komisyonlar çalışmış, bayramlarda, Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı, 19 Mayıs; 23 Nisan özel oturumu hariç? Bir kere bu yönüyle kesinlikle tartışılması gereken ve usule aykırılığı, bence, hukuk bakış açıma göre sabit olan bir şey. Dışarıda demokrasi bayramı kutlanırken biz, Komisyonda, demokrasi öldürülmesin diye direniyorduk. Böyle bir şey olamaz. Yani bir yandan demokrasi kutlanacak ama demokrasi bayramında içeride İç Tüzük Değişiklik Teklifi muhalefete dayatıldı. Bunu not etmek istiyorum.

Diğeri; demin Sayın Muş dedi ki: “Demokrasi kabullenmektir.” Affınıza sığınarak, demokrasi kabullenmek değildir, demokrasi direnmektir, demokrasi haksızlığa karşı çıkmaktır...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Halkın iradesidir demokrasi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – ...demokrasi halkın iradesi doğrultusunda çoğulcu bir sistem için aynı zamanda mücadele etmektir. Yani birçok boyutu vardır ama demokrasi çoğunluğun tahakkümünü kabul etmek değildir. En son demokrasinin tanımı herhâlde bu olabilir. Bunu da literatüre katmış oldunuz. Teşekkür ediyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Beştaş, bana en son siz verin demokrasi dersini!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şimdi, açıkçası bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nde şöyle bir manzarayla karşı karşıyayız: Her şey kılıfına uyduruluyor; bu yasama organında, neye itiraz edersek edelim, bir şekilde böyle işin etrafından dolanılıp “Bu Anayasa’ya uygundur.” deniyor. Vallahi özel görüşsek hukukçular olarak, bal gibi de her yönüyle Anayasa’ya aykırı. Resmî tatilde görüşülen bir İç Tüzük Değişiklik Teklifi. Resmen komisyon üyeleri, biz, angarya yasağına rağmen, on gün sabahlara kadar günde on altı saat orada çalıştık. Niye? Çünkü Meclis vesayet altında, çünkü İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tatile girmeden önce bitmesi gerektiği ifade edildi. Şimdi, hiç işin etrafında dolanmayalım, doğrudan tartışalım ve bu yönüyle kesinlikle şu anda gerek Gelen Kâğıtlar gerek tatil ve ara verme ve ilgili maddelere göre bir İç Tüzük Değişiklik Teklifi usule ve Anayasa’ya aykırı olarak şu anda Mecliste tartışılıyor.

Biz, Başkanlık Divanının bu konudaki tutumu aleyhindeyiz ve tekrar gözden geçirmeye davet ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Beştaş kürsüde konuşurken tarihlerle ilgili bir karışıklık ifade etti: İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Komisyonda görüşülme tarihi. Önce siyasi parti gruplarıyla birlikte mutabakat altında kalarak tüm siyasi parti Komisyon üyeleri alt komisyon kurulmasına karar verdiler. Biz çarşamba günü Komisyonda görüşmeler yaptık ve Komisyon Başkanımızın başkanlığında siyasi parti temsilcileri ve grup başkan vekilleri alt komisyon kurulmasına karar verdiler. Nitekim, alt komisyon 13 Temmuz tarihinde raporunu hazırladı. 14 Temmuz Cuma günü sadece görüşmeler yaptık; 15 Temmuz, 16 Temmuz yani cumartesi, pazar günü Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmadı. 17 Temmuz Pazartesi günü Komisyonda görüşmelere başlamışız.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, Sayın Danış…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bir düzeltme sadece…

BAŞKAN – Buyurun…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani 15 Temmuz sonuçta yirmi dört saattir, on ikiden sonra 15 Temmuza girdik ve orada itirazlarımızı da söyledik. Yani orada 15 Temmuzda birkaç saat çalıştık, onu söylemiştim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yani öyle şeylere doğru diyorlarsa bir şey diyemeyeceğim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, bitirelim isterseniz bu tartışmayı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitmek üzere zaten Başkan.

Her ne kadar sayın grup başkan vekili, bizim “Kabul etmediğimiz hiçbir şeyi buraya getiremezsiniz.” iddiasında olduğumuzu söylese de ve kürsüyü incittiğimizi söylese de ve “Bilmeden, okumadan buraya gelirseniz.” diyerek şahsımı ve grubumuzu itham etse de sizin bu usul tartışmasını sonlandırıp kararınızda da ısrarlı olacağınız anlaşılıyor. Ama sayın grup başkan vekilinin yapmış olduğu bu sataşmalar cevaba muhtaçtır, cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Özel, iki dakika süre veriyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün hangi maddesine göre veriyorsunuz bunu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 69... 69…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, sataşmayla alakası olmayan bir şey… Eleştiriyi sataşma gören bir zihniyet var. Demokrasi zaten eleştiriye tahammül rejimidir.

BAŞKAN – Buyursun efendim. Süre verdim ben Sayın Elitaş.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Konuşmaya tahammülü olmayan bir zihniyetle karşı karşıyayız.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un usul görüşmesi nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, zaman zaman Sayın Elitaş’ı ilk kez tanıyan milletvekilleri, “Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili sırf ‘Elitaş’ değil Mecliste kalbi de taş.” diyorlar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Aaa, cevap hakkını ben kullanmak istiyorum.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Kabul etmiyoruz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakikaten kürsüdeki bir iki dakikalık bir cevap hakkını bile suistimal olarak gören, buna karşı saldırgan bir tutum içinde bulunan Elitaş’a biz de bir kürsüden cevap verme hakkını buradan tanımış olalım mevkidaşımıza.

Sayın Grup Başkan Vekilim, İç Tüzük değişiklikleri için milletvekillerinin teklif vermesi ve Meclisin toplanıp salt çoğunlukla karar vermesi yeterli. Siz İç Tüzük değişikliğinde Anayasa’yı çiğnerseniz, Anayasa’yı aşan bir İç Tüzük değişikliği yapmaya kalkarsanız yani toplantı yeter sayısının aranması Anayasa’da varken siz bir İç Tüzük değişikliğiyle bunu –diyelim- burada, olsun olsun 200 tane, 220 tane “evet” oyuyla geçirirseniz bu, Anayasa’yı aşan bir İç Tüzük değişikliğidir. Yapmış olduğunuz iş doğrudan işleme alınmak için 367 gerektirdiği için, 330 bile olsa referandumda millete sormak gerektiği için, buradaki salt çoğunlukla Anayasa’ya aykırı İç Tüzük değişikliği doğrudan millet iradesine darbedir.

“Okumadan, anlamadan.” dediğiniz mesele… Siz İç Tüzük üzerine usul tartışmasına çıkmışsınız, iddiamızın ne olduğunu dinlememişsiniz. Sanıyorsunuz ki biz komisyonlar ara vermede çalışamaz diyoruz; ara vermede çalışır diyoruz, ara vermeye kadar kendine havale edilmiş işleri görüşür diyoruz; ara vermede Gelen Kâğıtlar listesi yayınlanmaz, yayınlanmadığı için esas numarası almaz, alsa da kimse bilmez ve ara verme sırasında komisyon kendisine bir evrak havale edilirse, edilmemesi lazım ama edilirse de görüşmez diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Yoksa komisyonun ara vermede çalışacağı kapı gibi yazıyor. O yüzden, okumayan, okumadan anlamadan buraya çıkan biri varsa sizsiniz. Usul tartışmasında bambaşka bir şeyi tartıştınız, malumu ilam ettiniz ama iddiaya cevap vermediniz. Esas numarası veren ve komisyona havale eden Meclis Başkanlığının tutumunu doğru bulmuyoruz, bunu eleştiriyoruz, buna ilişkin tutumun değişmesini talep ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

Sayın Şentop, Komisyon Başkanı olarak sizin söz talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ifadelerine ilişkin açıklaması

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; bu konu Komisyonumuzda hukuki olarak tartışıldı. Raporumuzun 41’inci sayfasında bu konuyla ilgili hukuki değerlendirme var. Ben onun için hukuki değerlendirmeye fazla girmek istemiyorum. Şunu belirtmek isterim…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zimmet konusuna açıklık getirin. Parayı verecek misiniz boşu boşuna?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Karar çıkarsa veririz, merak etmeyin.

Şunu belirtmek istiyorum: Komisyonların kanun teklif etme veya teklif oluşturma yetkisi yok. Dolayısıyla, bir komisyonun ara verme veya tatilde çalışabilmesi ancak elinde bir iş mevcutsa olabilir, yoksa kendisinin bir iş üretme imkânı yok. Çalışmanın olabilmesi için havalenin yapılması lazım, Meclis Başkanlığı havale edecek ki komisyon çalışabilsin. Dolayısıyla, İç Tüzük’ün komisyonun ara verme ve tatilde çalışmasını öngörmesi, komisyona aynı zamanda havalenin yapılmasının mümkün olduğunu içermektedir. Buna mantıkta delalet yollarından “iktiza yoluyla delalet” denir. Yani sözün manaya delaletinde bir mananın doğru kabul edilebilmesi için başka bir mananın da varsayılması, zaruri olarak öngörülmesi gerekir. Dolayısıyla, komisyonun tatilde, özellikle -ara verme kısa olacağı için- tatilde çalışabilmesi aynı zamanda kendisine bir şeyin havale edilmesini de içermektedir. Aksi hâlde komisyonun tatilde çalışmasının bir manası kalmaz.

Ama benim esas söz alma sebebim, Komisyona yapılan bir itham sebebiyledir. Sanki Komisyon daha önce kendisine bir teklifin yapılacağını hissetmiş, hissikablelvukuyla bu izni istemiş şeklindeki bir ithamdır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hah, hah.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, şurayı kaçırıyor sayın grup başkan vekili: Bu, tatilde çalışma değil, ara vermede çalışma; her ne kadar hukuki bakımdan birlikte düzenlenmişse de ara vermede çalışmadır. Ara verme ile tatil arasındaki fark: Tatile girerken Meclis işlerini toparlar, bitirir, daha sonra, tatilde çalışacak bir iş aslında kalmaz ama ara vermede yapılan işler aslında devam etmektedir, onun için, ara vermiştir, arkasından devam edecektir.

Bu bakımdan, bu konuyla ilgili, çalışma konusunda, çalışma hakkında, birçok milletvekilimizin olduğu gibi tabii Komisyon üyesi arkadaşlarımızın da bendenizin de bir çalışmanın yapıldığına dair birtakım bilgileri de vardı. Ara verme olduğu için bu, Meclis çalışmalarının devam edeceği, yapılan bazı çalışmaların da Komisyona gelebileceği baştan bilinmektedir, tahmin edilmektedir. Bu bakımdan bu konuda bir açıklama yapma zarureti hissettim.

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sadece tutanağa geçsin.

Aslında çok yerinde bir açıklama oldu. Biz de bunu söylüyoruz. Sağır sultan biliyor, 5 yaşında çocuğu yoldan çevirseniz, eğer tesadüfen iki dakika televizyon karşısında oyun oynadıysa Elitaş’ın “İç Tüzük’ü geçireceğiz, İç Tüzük’ü getireceğiz.” dediğini biliyor. Komisyon, âdeta “Minareden at beni, in aşağı tut beni.” mantığı içinde Sayın Elitaş’ın kendi kucaklarına atmak üzere olduğu, hukuka, vicdana ve Anayasa’ya aykırı bu teklifi beklemiştir. Onun için 18’in içinde pozisyon alıp demokrasi kalesine gol atmak üzere kendini hazır tutmuştur.

Bunun tutanaklara geçmesi bizim açımızdan yeterlidir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tutanaklara geçmiştir. Bu kararı veren Komisyonun kendisi de değil, Genel Kurul kararıyla alındı bu çalışma kararı.

XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- (2/1783) esas numaralı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Anayasa Komisyonuna havalesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, malumları olduğu üzere, Genel Kurul’un 17 Haziran 2017 tarihli 109’uncu Birleşiminde 4 Temmuz 2017-13 Temmuz 2017 tarihleri arasında on gün süreyle Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına ara verilmesi kararlaştırılmıştır. Buna mukabil Genel Kurulun 16 Haziran 2017 tarihli 108’inci Birleşiminde Anayasa Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu sürede çalışabilmesine karar verilmiştir. Görüşülmekte olan (2/1783) esas numaralı Teklif 7 Temmuz 2017 tarihinde Anayasa Komisyonuna havale edilmiştir. Görüldüğü üzere, söz konusu teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ara verme süresinde çalışabilmesi Genel Kurul tarafından kararlaştırılmış bir komisyona havale edilmiştir. Geçmiş uygulamalara bakıldığında Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatil veya ara vermede olduğu dönemde komisyonlara tasarı veya tekliflerin havale edildiği görülebilmektedir. Bu doğrultuda, Genel Kurulun 23 Ocak 1992 tarihli ve 156 sayılı Kararı’yla Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyon çalışmaları hariç olmak üzere 28, 29 ve 30 Ocak 1992 tarihlerinde çalışmalarına ara verilmesi kararlaştırılmıştır. Söz konusu karar uyarınca ara verme kapsamında yer alan 29 Ocak 1992 tarihinde komisyonlara tasarı ve tekliflerin havale edildiği görülmektedir.

Bu açıklamalar ışığında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ara vermede olduğu dönemde (2/1783) esas numaralı Teklif’in Anayasa Komisyonuna havalesi İç Tüzük’e uygundur. Dolayısıyla tutumumda bir değişiklik yoktur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yaptığınız açıklamadan anladığımız şu: Bundan önce aynı örnek ancak yirmi beş yıl öncesine rastlıyor. Doğru mu efendim?

BAŞKAN – Ama İç Tüzük cevaz vermiş yani ondan önce olmaması bile sorun teşkil etmez, İç Tüzük’ün açık hükmü var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yirmi beş yıldır ara verme sırasında havale yok, yirmi beş yıl önce üç günlük ara vermede bir havale var.

Takdir yüce Meclisin, kamuoyunun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Şimdi teklifin üzerindeki konuşmalara geçiyoruz.

Tümü üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Mithat Sancar.

Buyurun Sayın Sancar. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Sancar, süreniz yirmi dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Usul tartışmasının da gösterdiği gibi, aslında iktidarın amacı, Meclisi muhalefetin etkisiz olduğu bir devlet kurumuna dönüştürmektir. İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin de temel hedefi budur değerli arkadaşlar.

Evet, büyük bir hızla Komisyona getirildi, alt komisyonda bir günde on iki saat çalışıldı, ardından ana Komisyonda da olabilecek en hızlı şekilde geçmesi için sabahlara kadar görüşmeler yürütüldü.

İç Tüzük Teklifi’ne baktığımızda, teklif sahiplerinin gerekçe olarak Meclisin daha hızlı ve verimli çalışması gereğini vurguladıkları görülüyor yani “Bu değişiklikle güdülen amaç, Meclisi daha hızlı ve daha verimli çalıştırmaktır.” diyorlar.

Komisyonda uzun uzun anlatmaya çalıştık, daha önceki yıllarda kurulmuş İç Tüzük uzlaşma komisyonları var, bu İç Tüzük uzlaşma komisyonlarının yaptıkları önemli çalışmalar var. O çalışmaların birinde, 2013 yılının ilk yarısında çalışan Komisyonun vardığı sonuçlar arasında önemli bir tanesini, bu gerekçeyi değerlendirmek üzere dikkatinize sunarım. O raporda deniyor ki: “Türkiye Büyük Millet Meclisi, çağdaş parlamentolar arasında en fazla yasa çıkaran Parlamentodur.” Yani iktidarların yasa çıkarma konusunda bir sıkıntısı yoktur, istendiği zaman Meclisi sabahlara kadar çalıştırabildiklerini de biliyoruz. Dolayısıyla hızda da –tırnak içinde- verimde de bir sorun görünmüyor. Niye şimdi bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ni getirdiler diye haklı olarak bizler de günlerdir, haftalardır soruyoruz, sorguluyoruz.

Eğer yasa yapma konusunda bir sıkıntısı yoksa iktidarın, istediği kanunu istediği hızda geçirebiliyorsa niye böyle bir İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ni önümüze getirdi? Bunun iki tane temel nedeni var değerli milletvekilleri. Birincisi: Parlamentoda muhalefeti iyice etkisiz kılmak yani muhalefetsiz bir Parlamento yaratmak. İkincisi: Tek sesli bir Parlamento ve tek sesli bir toplum yaratmak. Nereden çıkarıyoruz bunları? Teklifi, İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ni iki bölüm hâlinde tartışıyoruz, tartışmak istiyoruz.

Birinci bölümde, sürelerin kısaltılması ve muhalefetin inisiyatif alma imkânlarının iyice ortadan kaldırılması var. Bir grup önerisi uygulaması söz konusu, yıllardır devam eden bir uygulama ve bu uygulamada, muhalefet partileri ülke gündeminin önemli meselelerini Meclise taşıma imkânı buluyorlardı, gruplar adına onar dakika konuşma yapılabiliyordu; şimdi, bunu kısmak istiyorlar. Böylece, muhalefetin aslında bağımsız gündem yaratma konusundaki tek imkânını da iyice etkisiz ve anlamsız bir hâle sokuyorlar. Bunun dışında, sürelerin kısaltıldığı başka düzenlemeler de var. Muhalefetin burada sözünü duyurma imkânlarını ortadan kaldırma amacına yönelik bu değişiklikler İç Tüzük’ün çeşitli maddelerine serpiştirilmiş durumda.

Öte yandan, yoklama isteme gibi, aslında iktidar partisini veya partilerini Mecliste daha yoğun bulunmaya ve Meclis çalışmalarını ciddiye almaya yöneltmek amacı taşıyan düzenlemelerde de değişiklik yapıyorlar. Burada da amaç, muhalefetin iktidarı zorlayabileceği araçları iyice etkisiz hâle getirmektir.

Bu teklifte, çok daha vahim, bunun kadar vahim, hatta ilk defa, bu Meclis tarihinde ilk defa gündeme gelen değişiklik teklifleri de var, önerileri de var. Bu öneriler, 14’üncü, 15’inci ve 16’ncı maddelerde yer alıyor. Bu maddelere biraz sonra ayrıntılı olarak değineceğim, o konudaki görüşlerimizi paylaşacağım ama muhalefetsiz bir Parlamento yaratmanın ne anlama geldiğini de birkaç cümleyle açıklamak gerekiyor, birkaç cümle daha kurmak gerekiyor bu konuda da. Eğer çoğulcu demokratik bir parlamenter sistem istiyorsanız Parlamentoda muhalefetin mutlaka etkili ve eşit bir konumda bulunmasını sağlamak zorundasınız.

2001 yılında İç Tüzük değişiklikleri yapılmıştı. Orada da amaç, yine muhalefetin etkisini ve konuşma sürelerini kısmaktı. O dönemde, bu değişikliğin Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia eden milletvekilleri vardı. O milletvekilleri -117 milletvekili- Refah Partisi ve Doğru Yol Partisinden milletvekilleri, ayrıca AK PARTİ’den de milletvekilleri bir iptal davası açtılar Anayasa Mahkemesine 2001 yılında. Bu iptal davası dilekçesinin altında Sayın Ahmet İyimaya’nın, Sayın Mehmet Ali Şahin’in imzaları vardı. Oradaki argümanlara bakarsanız AKP’nin nereden nereye geldiğini çok net, çok açık görürsünüz. O dilekçenin girişinde şöyle bir ayrım yapıyor imza sahipleri, diyorlar ki: “İki yöntem vardır İç Tüzük yapma konusunda; biri dayatmacı yani çoğunlukçu yöntem, diğeri uzlaşmacı yani çoğulcu yöntem.” O günkü İç Tüzük değişikliğini o zamanın muhalefet milletvekilleri çoğunlukçu ve dayatmacı bir değişiklik olarak niteliyorlar, Anayasa Mahkemesine götürüyorlar. Anayasa Mahkemesi de aynen o dilekçedeki gerekçelere uygun bir karar veriyor ve gerekçeler içinde şu cümleleri öne çıkaran bir değerlendirme yapıyor, diyor ki: “Çoğunluğa karşı azınlığın, iktidara karşı muhalefetin haklarının korunmadığı bir rejim demokratik sayılamaz. Dolayısıyla, eğer Parlamentoda muhalefetin sesini kısmaya yönelik, etkisini iyice azaltmaya, giderek ortadan kaldırmaya yönelik değişiklikler yapılıyorsa o Parlamento artık demokratik bir parlamento olmaktan çıkar.”

Bakın, parlamentolar sadece demokratik sistemlerde yok, başka ülkelerde, otoriter sistemlerde de parlamentolar var. O parlamentoların işlevi, iktidarın bir tür onay makamı olmalarıdır. Hatta, parlamentolar orada iktidarın istediği yasaları çıkarmak için ayarlanırlar, öyle düzenlenirler ve böyle bir parlamentonun artık demokratik olmasından söz etmenin de bir imkânı yoktur değerli milletvekilleri. Eğer bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi buradan aynen geçerse bu Parlamento da artık bir bürokratik devlet aygıtı hâline gelecektir, bir makamın sadece istediği şeyleri yapan, istemediklerini hiçbir şekilde gündemine almayan bir kuruma dönüşecektir, artık onun adı parlamento olmayacaktır.

Parlamentonun doğuş tarihine bakarsanız asıl amacının tartışma olduğunu da görürsünüz. “Parlamento” kelimesi “parlare”den geliyor değerli arkadaşlar -bunu değişik vesilelerle burada, bu kürsüde dile getirdim- yani konuşacaksınız, tartışacaksınız, tartışma için gerekli imkânları yaratacaksınız ve bu tartışmaların sonunda da ortak noktalar bulmaya gayret edeceksiniz. Bir tür kolektif aklın işlediği ortamlar olarak düşünülmüştür parlamentolar.

Parlamentoların ortaya çıkış sebeplerinden bir diğer önemlisi, iktidarı, yürütmeyi sınırlamaktır. Yürütmeyi sınırlamak tabii ki aynı zamanda denetlemektir. Şimdi, iktidar, bu Parlamentoyu, bu değişiklik teklifiyle, sadece yasa yapan bir otomata dönüştürmek istiyor, tartışan değil, denetleyen değil, sadece yasa yapan bir makine hâline getirmek istemektedir. Böyle bir değişim, böyle bir dönüşüm zaten devam etmekte olan sürece de uygun düşüyor. 16 Nisandaki şaibeli referandumla kabul edilen Anayasa değişikliklerinin amacı da buydu zaten, tek tip toplum ve muhalefetsiz bir Parlamento yaratmaktı. Şimdi İç Tüzük değişiklikleriyle bu konuda bir adım, önemli bir adım daha atılmaktadır. Hatırlatmama bile gerek yok, iç tüzükler “sessiz anayasa” olarak nitelenirler yani en az anayasa kadar etkili metinlerdir. Bu değişikliklerle -dediğimiz gibi- bir tek adam rejimi, tek sesli toplum kurma yönünde zaten başlatılmış olan süreç devam ettirilmektedir; yeni rejime yeni bir Parlamento, bu yeni rejimin bir ayağı muhalefetsiz Meclis ise diğer ayağı da tek sesli toplumdur.

Tek sesli toplum amacına ulaşmak için Parlamentoda muhalefet milletvekillerinin düşünce özgürlüğünü kısıtlayacak düzenlemeler getiriliyor değerli arkadaşlar bu teklifte. Şimdi, bu teklifin 14, 15 ve 16’ncı maddeleri buna ayrılmış. 15’inci maddeyi okuyacağım, 14’üncü maddeye zaman kalırsa döneceğim. 15’inci maddede Anayasa’ya apaçık bir aykırılık söz konusu, o kadar net ki tartışmaya bile gerek yok çünkü burada milletvekillerine “disiplin cezası” adı altında düşünce özgürlüğü tehdidi, düşüncelerine yönelik bir şantaj ve tehdit düzenlemesi getirilmektedir. Ne diyor 15’inci madde, yeni eklenen kısmı okuyorum: “Görüşmeler sırasında... Türk Milletinin tarihine ve ortak geçmişine, Anayasanın ilk dört maddesinde çerçevesi çizilen Anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak.” Ne demek bu diye sordum Komisyon çalışmaları boyunca, doğru dürüst cevap veremedi teklif sahipleri, sürekli çeşitli kelime oyunlarıyla bu tartışmayı geçiştirmeye çalıştılar. Esasen, teklif sahiplerinin buna dönük sorulara ana Komisyonda cevap verdiklerini de söylemek mümkün değil. Soruyoruz değerli arkadaşlar: Neyi kastediyorsunuz bununla? Yani Türk milletinin tarihine ve ortak geçmişine hakaret etmek ve sövmek ne demektir, bununla ne kastediyorsunuz? Tek tip bir tarih yorumu mu dayatmak amacınız? Mesela, Türkiye tarihinin hangi dönemlerini, hangi yorumla bizler kabul edeceğiz, hangi sözcüklerle konuşacağız, bunu iktidar partisi mi ya da iktidar bloğu içindeki partiler mi belirleyecek? Mesela, Ermeni meselesinde “soykırım” demek burada bir ceza nedeni olacak mı; Meclisten geçici çıkarma, artı, yolluk ve ödeneklerin üçte 2’sinin para cezası olarak kesilmesi? Mesela, istiklal mahkemeleriyle ilgili farklı görüşler var, hangisini esas alacağız? Yine, mesela, Osmanlı döneminin çeşitli gelenekleri ve orada kullanılan çeşitli terminolojiler var. “Kürdistan” kelimesi Osmanlı döneminde zaten fermanlara da geçmiş bir kelime. Bugünün Sayın Cumhurbaşkanı, dünün Başbakanı da “‘Kürdistan’, ‘Lazistan’ kelimelerinden niye korkuyoruz? Eyalet sistemi güçlü Türkiye için korkulacak bir şey değildir.” demişti. “Şimdi bunların hepsi suç mu olacak?” diye soruyoruz, cevap vermiyorlar ama biz anlıyoruz ki özellikle bu yeni eklenen cümlenin son kısmında getirilen düzenleme Kürt kültürüne ilişkin ve Kürt coğrafyasına ilişkin tanımlamaları yasaklama niyetiyle getirilmiştir. Yani, anladığımız, bu kürsüden “Kürdistan” diyene geçici çıkarma cezası vermek istiyorlar ve üstüne bir de yolluk ve ödeneklerin üçte 2’sini kesecekler. Peki, soruyoruz “Bu, 83’üncü maddeyi ilga etmek değil midir? İlga ediyorsunuz 83’üncü maddeyi.” diyoruz, “Yok.” diyorlar, “İlga etsek de biz getireceğiz.” diyorlar. Bir dertleri var değerli arkadaşlar. Eğer dertleri gerçekten disiplin olsaydı zaten 163’üncü maddenin üçüncü fıkrasında bunu karşılayacak bir düzenleme vardı. Onu yeterli görmüyorlar, bunun yerine Kürt kültürüne ve coğrafyasına ait terimleri yasaklamak istiyorlar. Bu, çok övündükleri inkârcılığı ortadan kaldırma iddiasını da çökertiyor. Bu İç Tüzük değişikliği inkârcılığı Parlamento düzeyinde canlandırıyor. Bu İç Tüzük değişikliği asimilasyoncu politikalara yeni bir boyut katıyor. Oysa AKP bunları kaldırmakla övündü yıllarca, şimdi yaptığı şey bunları çok daha etkili araçlarla daha güçlü bir şekilde yürütmektir.

“Peki, niye yapıyorsunuz?” diye sorduğumuzda “Başka ülkelerde var.” dediler. Sorduk “Hangi ülkelerde bu kadar ağır para cezası düşünce açıklaması için getiriliyor?” diye, dediler ki: “Almanya’da var.” Almanya’da böyle bir düzenlemenin, bu amaçla ve bu çerçevede bir düzenlemenin olmadığını anlattık kendilerine ama dinlemediler. İngiltere ve Fransa örneklerini verdiler, onların da böyle olmadığını söyledik, yine dinlemediler.

Ben size bir örnek aktarayım. Böyle bir örnek var değerli arkadaşlarım, o da İsrail’dir. İsrail’de 2016 yılının 20 Temmuzunda mevcut sağcı, ırkçı blok bir kanun değişikliği yaptı ve orada, İsrail devletine karşı ırkçı tahrikler yapan milletvekillerinin, ayrıca İsrail devletine karşı yürütülen silahlı mücadeleye destek veren milletvekillerinin milletvekilliğinden meclis çoğunluğu kararıyla çıkarılması yani vekilliklerinin düşürülmesi kabul edildi. O dönem yani geçen sene İsrail Cumhurbaşkanı bunun ırkçı bir düzenleme olduğunu söyledi ve kabul edilemez olduğunu belirtti. Aynı şekilde, sol partiler de buna karşı çıktılar. “Hedef, İsrail’deki Arap azınlığın Meclisten tasfiyesidir.” dediler, bunu özellikle belirttiler. Evet, şimdi yönetimde bulunan sağcı, ırkçı blok sizin getirdiğiniz düzenlemenin mantığını aynen taşıyan bir düzenleme getirdi. Bu ırkçı, sağcı blok karşısında İsrail toplumunun vicdanlı, aydın kesimleri ortak tepki gösterdiler ama sizler, bugün, İsrail’in ırkçı, sağcı blokuyla aynı zihniyete dayanan düzenlemeleri dayatıyorsunuz. Oysa, İsrail’de demokratlar da var, biliyoruz ve güçlüler, tıpkı Mescid-i Aksa’daki bu yasaklara karşı namazla protesto yapan Müslümanların yanında durdukları gibi o zaman buna da karşı çıktılar.

Değerli arkadaşlar, kısacası, eğer gerçekten bir benzerlik, bir örnek arıyorsanız örnek aldığınız zihniyetin İsrail’in ırkçı, sağcı blokunun zihniyeti olduğunu görmek zorundasınız. Elbette “Kürdistan” kelimesini buradan yasaklamakla bu gerçekliği yok edemezsiniz. Kürt kültürüne buradan yasaklar getirmekle bu kültürü ortadan kaldıramazsınız. Yüz yıl denendi bunlar, hepsi fiyaskoyla sonuçlandı, bu topluma ağır bedeller ödetti bu politikalar. Şimdi, yeniden deniyorsunuz, yeniden aynı bedelleri bu ülkenin gündemine getiriyorsunuz.

Bakın, İsrail’deki sağcı, ırkçı blokun bu zihniyeti hangi araçlarla devam ediyor? Savaş politikaları, inkâr politikaları, baskı ve yasaklar. Aynı zihniyeti hangi ülkede, hangi iktidar takip ederse etsin bu saydığım şeytan döngüsünün dışına çıkamaz değerli arkadaşlar.

O nedenle, bu düzenlemeyi geçirirseniz büyük bir vebal altında kalırsınız, tarihî açıdan büyük bir vebal, siyasi açıdan büyük bir sorumluluk, ahlaki açıdan da ağır bir ihlalle malul olursunuz. Bunları hatırlatmak bizim görevimiz değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Bir dakika daha rica etsem…

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen bir dakikada, açıyorum.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Evet, böyle bir düzenlemenin İsrail’de savunulması adına -yapılanları uzun uzun anlatmayacağım- bugün ileri sürdüğünüz gerekçelerin hepsini ırkçı, sağcı partiler ileri sürdüler. Tek tek burada şimdi sıralayamam ama maddeler üzerinde konuşacağımız vakit onları sıralayacağım. Ayrıca bu çelişki nasıl açıklanabilir? Şu an “Kürdistan” kelimesini kullanmak ceza hukuku anlamında suç değil. Şu an tarihteki belli olaylarla ilgili belli nitelemeler suç değil. Milletvekillerinin ifade özgürlüğünü dışarıdaki herhangi bir vatandaştan daha fazla kısmanın tek adı var değerli arkadaşlar: Faşizmdir. Faşizmin de kendi yarattığı çukurlar içinde boğulacağını tarih sayısız örnekle göstermiştir. Vazgeçin bu yoldan, vazgeçin bu ihtirastan.

Saygılarımla efendim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük Değişiklik Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa Komisyonunda altmış saate aşkın süren görüşmelerin ardından İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin Genel Kurul görüşmelerine başladık. Bugüne kadar görüşmelere katkıda bulanan bütün milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum, teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, İç Tüzük değişiklikleri partilerüstü bir meseledir. İç Tüzük, Meclisin yasama ve denetim faaliyetlerini yerine getirirken uyulması gereken kuralları, yöntem ve sınırları belirleyen bir kurallar manzumesidir. Bu belge hepimiz için bağlayıcıdır. İç Tüzük'ü partilerüstü bir belge olarak görmemizin sebebi budur, hepimiz için bağlayıcı, hangi parti grubu olursa olsun veya grubu bulunmasın bütün milletvekilleri için, ister muhalefet olsun ister iktidar olsun bağlayıcılığı vardır. İç Tüzük değişikliklerini Mecliste bulunan siyasi partilerle uzlaşma içinde gerçekleştirmek isteyişimizin de sebebi budur. Gerek Komisyon görüşmelerinde gerekse kamuoyuna yansıyan beyanatlarda bu İç Tüzük değişikliğinde uzlaşma arayışının olmadığı eleştirileri yapılmıştır. Bu iddia kesinlikle doğru değildir değerli arkadaşlar. 8 Haziranda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail Kahraman ile dört partinin grup başkan vekilleriyle birlikte bir araya geldik. İç Tüzük değişikliğine ilişkin görüşlerimizi paylaştık. Bu görüşmede CHP ve HDP’nin temsilcisi sayın grup başkan vekilleri İç Tüzük çalışmalarına katılmayacaklarını ve katkı vermeyeceklerini açık ve seçik olarak belirtmişlerdir. Bugün “Uzlaşma yok.”, “Uzlaşma aranmadı.” eleştirilerini yapanlar dün müzakereden ve uzlaşmadan kaçınan arkadaşlarımızdır, Milliyetçi Hareket Partisi olarak sorumlu ve ilkeli muhalefet anlayışımızla İç Tüzük değişikliği uzlaşma arayışından biz kaçınmadık. Önümüzdeki metnin biçimlenmesinde destekçi değil, eşit ve aktif bir taraf olarak yer aldık ve neticede birlikte imzamızı attık. Milliyetçi Hareket Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi Gruplarının temsilcileri olarak 22 Haziranda bir araya geldik. Son derece iyi niyetli ve makul bir çalışma yürüttük. Karşılıklı müzakereler neticesinde her iki partinin de aktif katılımcı olduğu bir İç Tüzük değişiklik metnini hazırladık, imzaladık ve bir uzlaşma içerisinde 18 madde hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduk. Bu çalışmalar nedeniyle Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna hassaten teşekkür ediyorum.

Altını çizerek belirtmek istiyorum: İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nde, 24’üncü Dönemde kurulan İç Tüzük uzlaşma komisyonlarında katılımcı tüm partilerin, CHP ve HDP’nin de üzerinde mutabakata vardığı metinler esas alınmıştır. 16 maddenin 4 maddesinde öngörülen değişiklikler 24’üncü Dönemde uzlaşılan metinle bire bir aynıdır, teklifin 6, 9, 12, 14’üncü maddeleri; bunların dışında 5 maddede 24’üncü Dönem uzlaşma metni esas alınarak daha iyi düzenlemeler yapılmıştır.

24’üncü Dönem uzlaşma metninden farklı olarak İç Tüzük’ün 3’üncü ve 161’inci maddelerinde öngörülen düzenlemeler, Meclisin mehabetini dikkate alan düzenlemelerdir.

Sonuç olarak söylemek gerekirse, imzaları olmasa da bu değişiklik metninin önemli bir kısmında, Cumhuriyet Halk Partisi ve Halkların Demokratik Partisinin 24’üncü Dönemde kabul ettiği düzenlemeler yer almaktadır. Ne yazıktır ki CHP ve HDP sözcüleri 24’üncü Dönemdeki mutabakatlarını kabul etmemişlerdir, reddetmişlerdir. Komisyon görüşmelerinde “Sakın bize 24’üncü Dönemdeki uzlaşmayı hatırlatmaya kalkmayın.” diye ısrarla da belirtmişlerdir. Siz ne kadar kabul etmeseniz de 24’üncü Dönemde üzerinde mutabakata varılmış bir metin vardır. Dört siyasi parti, kurumsal kimlikleriyle bu Uzlaşma Komisyonunda temsil edilmişlerdir.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, bizi bulaştırma, kendi mutabakatınızı söyleyin.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – O zaman bir arada yer almış…

MUSA ÇAM (İzmir) – Bizi bulaştırmayın!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Musa Bey, sana bulaşmayabilir ama Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliği vardır, mutabakatı da vardır, hiç de inkâr etmeyin…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İmza da var.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İmzalar da var.

Önemli ölçüde anlaşma sağlanmıştır. (CHP sıralarından gürültüler)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Arkadaşlar müdahale etmeyelim hatibe.

MURAT EMİR (Ankara) – En önemli 6 maddesinde mutabakat yok. Televizyon yayınında mutabakat var mı? Yoklamada mutabakat var mı?

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Olanları söylüyor orada, iyi dinleyin.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Onları konuşacağız.

BAŞKAN – Sayın Akçay, siz Genel Kurula hitap edin.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Dünya tarihinde ilk kez bir muhalefet partisi kendi sesinin kısılmasını sağlıyor. Bravo size vallahi!

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Kendi suçunuza bizi ortak etmeyin!

MURAT EMİR (Ankara) – Para cezasında mutabakat var mı?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ancak CHP ve HDP şimdi bunları kabul etmiyor, “Bizi bağlamaz.” diyorlar.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Niye? Meclisin 4’üncü partisi olmaktan dolayı kompleksi var. Yazık! Vallahi yazık Sayın Akçay!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Yani “Dün dündür, bugün bugündür.” deniliyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kendinize susturucu takıyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, İç Tüzük, Meclisimizin…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Dünya tarihinde böyle bir şey yok, muhalefet partisi sesinin kısılmasını teklif ediyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bakın, Sayın Grup Başkan Vekili konuşmalarını yapıyor, daha sonra kalkar cevabını verirsiniz gerekirse, lütfen müdahale etmeyelim.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Evet, Sayın Başkan, demek hassas bir konuya temas ettik ki bu kadar tepki gelmeye başladı.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Dünyanın hiçbir ülkesinde bir muhalefet kendi sözünün kısılmasına izin vermez Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İç Tüzük, Meclisimizin çalışma düzenini belirleyen kurallardır; ihtiyaçlara, uygulamada yaşanan sorunlara göre değişikliğe konu olur.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Alim Işık’ın kulakları çınlasın, Alim Işık’ın!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Yani Cumhuriyet Halk Partisi olsaydı bu uzlaşma da demokratik olacaktı, mutabakat sağlanmış olacaktı…

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, bu konuşmayı siz yapmayın Sayın Parsak yapsın!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – …sen uzlaşmadan, görüşmeden kaçınacaksın, Milliyetçi Hareket Partisi destekçi olacak, payanda olacak.

İç Tüzük değişikliklerinde bir amaç Meclisin faaliyetlerinde verimliliği ve etkinliği artırıcı düzenlemeler yapılmasıyken ikinci bir amaç da vatandaşlarımızın beklentilerini karşılayacak hükümler içermesidir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Meclisi fesheden düzenlemeyi geçiriyorsunuz; hâlâ “etkinlik, verimlilik” diyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu aşamada vatandaşlarımızın bizlerden beklentisi Meclisimizin bir mehabet içinde çalışmasıdır, kötü görüntülere yol açılmamasıdır…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Doğan Kubat, artık sana da ihtiyaç kalmayacak, Sayın Doğan Kubat.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – …Anayasa ve İç Tüzük’e, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk milletine ve üniter millî yapımıza saygılı davranılmasıdır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu teklif en çok Doğan Kubat ile Ramazan Can’ı etkiliyor.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İç Tüzük değişikliklerindeki temel motivasyon, Meclisin etkin, verimli, siyasi, kültürel ve hukuki değerlere saygılı çalışmasını temin etmektir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ramazan Can, sana yazık ettiler, Doğan Kubat’a da yazık ettiler. Doğan Kubat’ın o kadar emeği var, o kadar çalıştı…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bir çırpıda sildiler.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Unutulmamalıdır ki bu kürsü milletin kürsüsüdür, Genel Kurul ve kürsü eylem alanı değildir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi artık o da gitti, sen de gittin.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu İç Tüzük değişikliğinde Meclis içi dengeleri gözetme, etkinlik ve verimliliği artırma, Meclis içi işleyişleri sağlam hukuki zeminlere oturtma arayışı hâkim olmuştur.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bir tek senin şahsına yönelik bir teklif Doğan Kubat.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Doğan Kubat’ın şahsına verilmiş bir teklif.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Etkinlik ve verimlilik, hızlı olmak değildir; aksine, bu iki kavram çalışmalardaki kaliteye işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle, İç Tüzük değişikliğiyle Meclisin yasama ve denetim faaliyetlerindeki kalitesini artırmayı amaçlıyoruz. Değişiklikler Meclisin ihtiyaçları çerçevesinde hazırlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, eleştirilere baktığımızda teklifin tam olarak anlaşılmadığı veya anlaşılmak istenmediği dikkatimizi çekmektedir. Eleştirileri de göz önüne alarak değişiklikleri anlaşılabilir kılmak için madde madde bahsedeceğim ancak bu teklifte neler yok, neler var, önce kısaca bunları özetlemek lazım.

Öncelikle milletvekillerinin konuşmalarına bir engel yoktur.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Nasıl yok?

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Nasıl yok? Bunu inanarak mı söylüyorsun Başkan?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Meclisin yasama ve denetim faaliyetlerini sekteye uğratacak hükümler yoktur. Gündem dışı konuşmalarda, usul tartışmalarında veya milletvekillerinin kısa söz taleplerinde herhangi bir değişiklik yoktur. İç Tüzük’ün 3’üncü maddesinde bir değişiklik yapılıyor. Öncelikle, Meclisin devamlılığının ve bir an önce çalışmalarına başlamasının temin edilmesi için seçimi takiben -Yüksek Seçim Kurulunun seçim sonuçlarını açıklamasını takiben- üçüncü gün saat 14.00’te toplanması öngörülüyor ve milletvekillerinin göreve başlarken yemin metnini aynen okumaları hüküm altına alınıyor. Milletvekillerinin ant içerek göreve başlayacağı, ant içmekten imtina eden milletvekillerinin milletvekili sıfatından kaynaklanan haklardan yararlanamayacağı hükmü maddeye eklenmiştir. Bu hükme göre, yeminden kaçınan, iradi olarak imtina eden milletvekili, ödenek ve yolluğunu alamayacak, kendisine oda ve personel tahsis edilemeyecek ve pasaport da alamayacaktır. Yemin sadece bir ritüel değildir değerli arkadaşlar. Her ne kadar “yemin töreni” şeklinde ifade edilse de yemin sadece bir ritüel değildir. Milletvekili yemini, Anayasa’nın 81’inci maddesinde hüküm altına alındığı üzere milletvekillerinin göreve başlamasının bir şartıdır. İç Tüzük’e konulan bu hüküm, Anayasa’ya aykırı değil, aksine, Anayasa’nın tamamlayıcısı niteliğindedir. Çeşitli dönemlerde yaşanan yemin krizleri milletimizi rahatsız ettiği gibi, Meclis çalışmalarında da huzursuzluk yaratmıştır. Milletimizden gelen tepkiye sessiz kalamazdık.

İç Tüzük’ün 19’uncu maddesinde değişiklik yapılıyor. Grup önerilerinin görüşülme usulü yeniden düzenlenmekte. Grup önerisinde öneriyi veren gruptan bir milletvekili beş dakikayı geçmemek üzere önerinin gerekçesini açıklayabilecek, diğer gruplardan birer milletvekili de isterse üçer dakika söz alabilecektir. Bu en çok tartışılan maddelerden birisi oldu fakat 23’üncü ve 24’üncü Dönemde yine dört partinin mutabık kaldığı maddelerden birisidir ve üstelik 24’üncü Dönemdeki mutabakatta sadece grup önerisini veren partinin sözcüsü beş dakika gerekçesini açıklayacak, onun dışında, gruplara söz hakkı da yoktu. Bu, kısmen de olsa diğer gruplara daha da söz hakkı veren bir düzenleme.

Gelelim İç Tüzük 37’ye. İç Tüzük’ün 37’nci maddesinde yeni düzenleme yapılarak milletvekilinin kanun teklifinin doğrudan gündeme alınma talebinin her hafta sırayla farklı parti grubuna veya milletvekiline ait olması hüküm altına alınıyor. Mevcut düzenleme ve uygulama son derece haksız ve adaletsizdir. Ne hazindir ki adalet arayanlar daha adil ve demokratik olan bu düzenlemeye Komisyon görüşmelerinde itiraz etmişlerdir.

İç Tüzük’ün 54’üncü maddesinde de Genel Kurul çalışma süresinin iki saat artırılmasına ilişkin bir düzenleme yapılmaktadır. Bu maddedeki bir diğer önemli düzenleme de Türkiye Büyük Millet Meclisinin televizyon yayınlarına ilişkindir. Bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyon yayınları, Meclis Başkanlığı ile TRT arasında yapılan bir protokol gereği, İç Tüzük’te hüküm altına alınan çalışma gün ve saatlerine bağlı olmaktadır. Buna göre, Meclis TV yayın süresi iki saat daha artırılmaktadır. Ayrıca, yeni bir hüküm daha getirilmektedir. Televizyon yayınlarına ilişkin “önemli ve özel haller saklı kalmak kaydıyla” ibaresi İç Tüzük’e eklenmiştir. Bu ibarenin önemi şudur: Örneğin, 15 Temmuz gecesi bu çatı altında tarihî bir oturum yaptık, Parlamento tarihimizin belki de en önemli gecesini yaşadık. İç Tüzük ve TRT’yle yapılan protokol gereği bu tarihî oturumu Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyon yayınıyla yayınlayamadı. Ayrıca, Anayasa ve toplumun tümünü ilgilendiren -örneğin bütçe gibi veya daha önemli ve kapsamlı kanunlar gibi- yasa görüşmelerinde bu İç Tüzük hükmü dikkate alınmaktadır. Meclis televizyon yayınlarına ilişkin düzenlemenin bütün partiler tarafından desteklenmesi gerekir diye düşünüyoruz.

İç Tüzük’ün 63’üncü maddesindeki değişiklik de usul tartışmalarındaki konuşma süreleriyle ilgilidir ve konuşma süresi İç Tüzük’te yazılı olan on dakikadan üç dakikaya indirilmektedir. İç Tüzük’ün mevcut hâli bu konuşma sürelerini lehte ve aleyhte ikişer milletvekilline ve uygulama itibarıyla da ikişer dakika olarak veriyordu, şimdi bu İç Tüzük’te üçer dakika olarak belirtiliyor. Fiilen herhangi bir azalma söz konusu değil; aksine, uygulamada birer dakika daha artma imkânı olacak.

İç Tüzük’ün 87’nci maddesinde düzenlenen ve Genel Kurul için zaman kaybına neden olan kanun maddelerine ilişkin değişiklik önergelerinin hem veriliş hem de aykırılık sırasına göre okunmasından vazgeçiliyor, sadece aykırılık sırasına göre okunup işleme alınması öngörülüyor.

Yine, İç Tüzük’ün 102’nci maddesinde düzenleme yapılarak genel görüşme ve Meclis araştırması önergelerinin Genel Kurulda okunmaması, sadece milletvekillerine ve hükûmete duyurulması öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Komisyonda en çok tartışılan maddelerden biri de 15’inci madde olmuştur. İç Tüzük’ün 161’inci maddesinde bir değişiklik yapılmaktadır. Buna göre, görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Başkanına, Başkanlık Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren başkan vekiline, milletvekiline, Türk milletinin tarihine ve ortak geçmişine, Anayasa’nın ilk 4 maddesinde çerçevesi çizilen anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasa’da düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak Meclisten geçici çıkarmanın bir gerekçesi olarak kabul edilmektedir.

Yapılan itiraz ve eleştirilerin Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki yasama dokunulmazlığıyla, düşünceyi ifade özgürlüğüyle, demokrasiyle, Parlamentonun çalışma düzeniyle hiçbir ilgisi yoktur değerli arkadaşlar. Bu düzenleme Anayasa’nın ruhuna da lafzına da uygundur. Bu düzenlemeyle kastedilen, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef alan hakaret, sövmeler ve tanımlamalardır.

Ayrıca, biraz evvel bu kürsüde, maalesef, İsrail devletinin, İsrail’in uygulaması ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu İç Tüzük uygulaması karşılaştırıldı ve bundan hicap ettim. İsrail devleti bizatihi kendisi zaten ırkçı ve insan haklarına tamamen aykırı bir şekilde uygulamalar yapan ve bu hususiyetiyle tanınan bir devletken bunu fevkalade talihsiz bir kıyaslama olarak gördüğümü de ifade etmek isterim. Burada aslolan ve vurgulanan, hakaret ve sövmedir, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef alan hakaret ve sövmelerdir.

Anayasa Komisyonundaki görüşmeler sırasında değerli görüşlerini ve eleştirilerini getiren milletvekili arkadaşlarımız oldu. Ancak bazen öyle zorlama ve gerçeklerden kopuk yorumlar yapıldı ki meseleler çoğu zaman bağlamından koparıldı. Bu zorlama yorumların, İç Tüzük değişikliğinin amacı ve özüyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu zorlama yorumlar, işin özünü amacından saptırmaktan başka bir gayeye hizmet etmez.

Zaman zaman bazı hükümlerin ibarelerinin muğlaklığından şikâyet edilmiştir. İç Tüzük değişikliğinde herhangi bir muğlaklık söz konusu değildir. Muğlaklık iddiası zorlama yorumlardan kaynaklanmaktadır; muğlak görmek istenmesinden ve zorlama yorum yapılmak istenmesinden.

Türkiye Cumhuriyeti’nin… Ülkemizin bir tek adı vardır, o da “Türkiye”dir.

“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” Anayasa, madde 3.

“Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.”

“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Yine Anayasa’nın 10’uncu maddesi.

“Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” Anayasa’nın 11’inci maddesi.

Değerli milletvekilleri, disiplin, belli bir kurumun iç düzeninin bozulmasını veya topluluğun yararlarının zarar görmesini engelleyen çeşitli kurallar öngören bir sistemdir. Bütün kurumsal yapılarda ve bütün parlamentolarda da disiplin hükümleri vardır. Milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulu ve komisyonlarının görüşme düzenini bozacak tutum ve davranışlardan kaçınması beklenir. Öte yandan, disiplin cezalarının Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama faaliyetiyle ilgisi olduğunu söylemek mümkün değildir. Yasama faaliyeti ile disiplin kurallarını ilintilendirmemek gerekir değerli arkadaşlar. Milletvekillerine uygulanan disiplin cezaları, Meclisin yasama faaliyeti kapsamında yürüttüğü bir faaliyet değildir. Disiplin cezası kararı, Meclisin, yasama fonksiyonu dışında almış olduğu idari bir karardır. Bu özellik iyi ayırt edilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Akçay siz de.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Son olarak ifade etmek isterim ki disiplin hükümleri ve cezaları, Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki yasama dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilemez, sadece Meclis içi bir disiplin uygulamasıdır. Bu düşüncelerle muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Akçay yapmış olduğu konuşmasında, İç Tüzük konusunda 24’üncü Dönemdeki bir uzlaşmayı, altında Cumhuriyet Halk Partisinin imzasının olmasını ve muhalefetin de desteklediği İç Tüzük değişiklerini getirdiğini söyleyerek partimizi zan altında bırakmıştır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, şu anda grubu adına konuşma yapacak zaten, o grubu adına konuşmada bunların hepsine…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, şimdi yapmayacağım. Cevap hakkımı kullanıyorum Sayın Başkan. Var mı öyle bir şey?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, efendim, hepsine zaten cevap hakkı verilecek.

BAŞKAN – Bir saniye… Bir dinleyeyim Sayın Elitaş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grubumuza haksız sataşmalarda ve ithamlarda bulundu, Cumhuriyet Halk Partisinin, Meclis Başkanının başkanlığında yapılan görüşmede uzlaşma masasına oturmamayla ilgili kati beyanları olduğunu söyledi. Bunların gerçeklikle bağı yok, cevap verme ihtiyacı var efendim.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Özel, daha önce bütün grupların üzerinde uzlaştığı büyük oranda maddelerin olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz ve bunlardan da istifade edildiğini Sayın Akçay söyledi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, siz tartışmanın özüne girmeyin.

BAŞKAN – Hayır, bir dakika, sataşma var mı, yok mu, bir şekilde karşılıklı konuşuyoruz.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Bırak istediğini söylesin ya!

BAŞKAN - Yine, Sayın Meclis Başkanının başkanlığındaki mutabakatın oluşmadığından da bahsetti. Bunlardan doğru olmayan ne? Yani bu konuyla ilgili sizin şahsınızı ya da grubunuzu ilzam eden ne var yani?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, birincisi, doğru olmayan, sizin tartışmanın özüne yönelik fikir beyan etmeniz, İç Tüzük hükümleri gereğince.

BAŞKAN – Bir dakika, sataşmayla ilgili benim takdir etmem gerekmiyor mu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii, tabii, edeceksiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşuyoruz yani bu konuda herhangi bir sataşma var mı yok mu, onu çözmeye çalışıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Erkan Akçay konuşmasında, şu anda burada olmayan Grup Başkan Vekilimiz Levent Gök tarafından temsil edildiğimiz bir toplantıda, biz, Anayasa değişikliği uyarınca yapılacak uyum kanunları üzerinden bir İç Tüzük değişikliğiyle ilgili fikir belirtmişken bunu sanki bu İç Tüzük değişikliğiymiş gibi, tarafımıza ait olmayan, kamuoyunu yanıltacak...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

İki dakika süre veriyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Gene konuşsun da öyle demedi yani.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Levent Gök defalarca bunu kanıtlarıyla söyledi, “Biz, uyum konusunda yapılacak bir çalışmanın içinde olmayız.” dedi ama siz burada, Anayasa değişikliğindeki altı aylık sürede görüşülecek İç Tüzük değişikliği diye o Anayasa değişikliğiyle ilgili uyuma yönelik hiçbir şey getirmediniz. Orada yapmış olduğunuz, kamuoyunu ve siyasi muhataplarınızı gerçekleri söylememek kanalıyla yanıltma ve aldatmadır; bu da bugün su yüzüne çıkmıştır. Kimse bunun Anayasa’nın öngördüğü İç Tüzük değişikliği olduğunu iddia edemez.

110 maddede uzlaşma var, zaman zaman Sayın Elitaş “130 maddede uzlaştık.” diyor. Uzlaşılan maddeler uzlaşıldığı yerde duruyor, uzlaşmadığımız maddeleri getiriyoruz, sıkıntı burada.

Üçüncü husus, geçmişte Cumhuriyet Halk Partisinin bir hatibi “Biz de bunu destekleriz.” demiş, başka şartlara bağlamış. Velev ki dediğiniz gibi olsun, o günden bugüne tutarlılık bekliyorsunuz. Bakın, o gün, Sayın Erdoğan, partinize “vampirler”, “kandan beslenenler”, “Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almışız.” derken, Sayın Devlet Bahçeli de o gün -hani biz tutarlı olacağız ya- “Ver Bilal’i, al başkanlığı”, Elâzığ mitinginde “Sende şeref ve mertlik işportaya düşmüş.”, 3 Şubat 2015’te “Hedefi, Türkiye’yi cehenneme çevirmek. Kuzey Kore’ye bakın, Erdoğan’ı göreceksiniz.” “Şeref kristallerini düşürüp arayan malum şahsiyet.” dediğiniz Erdoğan.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Rahatladın mı şimdi, söyle?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Siz rahatladınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Şimdi, siz diyorsunuz ki: “2015 tarihinde İç Tüzük’le ilgili CHP, CHP’nin komisyondaki üyesi ne görüş bildirdiyse o tutarlılığı savunun.” Aynı günlerde birbirinizi şeref, haysiyet yoksunluğuyla, kandan beslenen vampir olmakla suçluyorsunuz. Siz tutarlı olun, o sözleri tekrar edin; ben de o İç Tüzük değişikliğinin altına imza atacağım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ERHAN USTA (Samsun) – Tutarsızlığı kabul ediyorsun yani.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Senin yetkin yok ona, yetkin yok. Senin o kadar söz hakkın yok. 3 grup başkan vekilinin “evet” dediğine talimatla vazgeçtiğinizi söyleyeceksiniz.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Hangi şartlara bağlandığını da söyleyelim o uzlaşmaların.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, sizi de dinleyeceğim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Aynı gerekçeyle mi Sayın Beştaş?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Aynı gerekçeyle biz de söz istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurun, size de aynı gerekçeyle…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Mithat Sancar konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Sancar’a söz veriyorum iki dakika.

7.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Şimdi, Komisyon görüşmeleri süresince sık sık bu geçmişteki uzlaşmalara atıf yapıldı. Orada söylemiştik, burada tekrar etmemiz gerekiyor; ayrı bir platform, ayrı tutanaklar var.

2009’da bir İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu kuruldu. O Komisyon işlerken Grup Başkan Vekilimiz, Selahattin Demirtaş’tı. Orada çok verimli çalışma yürüdü ve bir taslak da çıkarıldı, uzlaşma taslağı. Keşke ona atıf yapsaydınız, keşke burada uzlaşmadan söz ederken “Şimdi Sayın Demirtaş nerede?” diye bir sorgulama yapsaydınız. Ona da soramıyoruz çünkü ziyaret etme hakkını bile vermiyorlar. Bu kadar adaletsiz şartlarda, bu kadar insafsız ortamda geçmişteki uzlaşmaya atıf yapıyorsunuz.

İkinci Uzlaşma Komisyonu, 2013 yılında çalıştı, sonra 2014 yılında da devam etti. Orada da milletvekillerimiz vardı ama asıl İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını takip eden, Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken’di. Biz, kendisine sormak istedik, ne yapıldı o dönem. O zaman komisyonda olan Hasip Kaplan’a sorduk, dedi ki: “O zaman aldığımız notların epeyce bir kısmı Baluken’dedir.” Biz Baluken’e soramıyoruz bile, o notlar nerede, bunu kendisinden öğrenemiyoruz.

Şimdi siz bunları sorgulamayacaksınız, siz bunlarla ilgili tek kelime söylemeyeceksiniz, o gün masaya oturduğunuz insanları, milletvekillerini, temsilcileri Anayasa’ya aykırı o ucube dokunulmazlıkların kaldırılması değişikliğiyle hapse göndereceksiniz, yargıyı etkileyen sayısız açıklama yapacaksınız; gelip o dönemdeki uzlaşmalara atıf yapacaksınız. O dönemin şartları farklıydı ve “O dönem, o insanlar nerede?” diye sormayanların da ayıbıdır bu atıflar.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biraz evvel, Sayın Özel bizim yanıltma ve aldatma yaptığımızı ifade ederek ve diğer siyasi polemiklere ilişkin geçmişte söylendiği iddia edilen sözlere atıfta bulunarak açıkça sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, size de iki dakika süre veriyorum.

Lütfen, bu polemiği bitirelim, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

Buyurun.

8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Gerçekten siyasi parti liderlerinin zaman zaman ağır eleştirilere varan sözlerini, burada tekrar etme ihtiyacını hissetmesini, doğrusu, bir zayıflık olarak, sığınacak bir liman olarak…

ERHAN USTA (Samsun) – Çaresizlik…

ERKAN AKÇAY (Devamla) – …buraya tutunduğunu söylüyorum. Aslında, bütün siyasi parti liderlerinin zaman zaman ağır ithamları olmuştur. Ben, inanın, Sayın Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na ne dediğini buradan söylemekten hicap ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, biz de bir gün onların koluna girersek…

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Herkes, kim ne söylemişse… (CHP sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlar, bakın, kim ne söylemişse karşılıklı…

MUSA ÇAM (İzmir) – Kılıçdaroğlu bir şey söylemiş mi, onu söyleyin. Sayın Başkan, Kılıçdaroğlu bir şey söylemiş mi, onu söyleyin.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Musa Bey…

BAŞKAN – Müsaade edin, müsaade edin sayın milletvekilleri.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu destekleri doğru okumazsanız hata edersiniz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Karşılıklı sataşma ve polemikte herkes birbirine bir söz söylemiş, cevabını da vermiştir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Önüne gelene hakaret etmiştir, biz onları yemedik Devlet Bahçeli gibi.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Gerekirse mahkemeye de gitmiştir ama konumuz o değil. Bakın, konuyu başka mecraya saptırmaya çalışmayın.

MURAT EMİR (Ankara) – Parti grubunu AKP’nin emrine mi verdi Kılıçdaroğlu?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Biz diyoruz ki: Burada kapı gibi 24’üncü Dönemde üzerinde mutabakata varılmış maddeler var, bunları yok saymayın.

MURAT EMİR (Ankara) – Olmayanları niye söylemiyorsunuz? Televizyon yayını, yoklama sorumlulukları nerede?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olmayanları getirdiniz, olmayanları.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – “Geçmişe mazi, yenmişe kuzu.” diyemezsiniz, “Dün, dündür; bugün, bugündür.” diyemezsiniz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Siz diyorsunuz onu, siz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ayrıca, Levent Gök’ün de, Sayın Kerestecioğlu’nun da o günkü açıklamaları burada, bunları tekrar etmenin de gereği yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Kerestecioğlu gelip açıklama yaptı ama.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – “16 Nisanda YSK’nın, mühürsüz oy pusulalarına ilişkin kararıyla meşruiyetini yitirmiş bir Anayasa değişikliğinin yansıması olan İç Tüzük değişikliklerini bir an önce yapıp ‘kaptıkaçtı’ anlayışı içerisinde davranıyorlar.” vesaire diyerek bu kapıyı kapattınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynen onu söylüyoruz. Bu, o mu?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ama Sayın Özel, siz her zaman, şu görüşmelerin herhangi bir aşamasında, bir ana muhalefet partisi olarak “Ben ana muhalefet partisiyim, bu İç Tüzük çalışmalarında yer almam gerekir.” diyerek pekâlâ bu görüşünüzü ifade edebilirdiniz ama “Davet etsinler gitmeyeyim, etmesinler küseyim.” anlayışını bir türlü terk etmediniz.

Teşekkür ediyorum.

MURAT EMİR (Ankara) – Siz de her çağrılınca gidiyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan,

BAŞKAN – Buyurun.

Açıyorum 60’a göre, bir dakika.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, kısa bir düzeltme: Sayın Kerestecioğlu’na ilişkin Komisyonda da sıklıkla atıf yapıldı ve kendisi, Komisyon toplantısına gelip bizzat, görüşmeyi ve toplantıyı aktardı yani ben de oraya atıf yapıyorum. Özetle, bu uzlaşmadan kaçınma ya da çalışmalara katılmama gibi bir durum söz konusu değil. Çağrıda şu söylenmiş: “Anayasa değişikliklerini esas alarak bir İç Tüzük değişiklik teklifini değerlendirelim.” konuşmasına karşı çıkmış ve bizim önerilerimizi sunmuş. Yoksa, İç Tüzük değişiklik teklifinde, gerçekten, muhalefetle uzlaşma arayan bir toplantı daveti almadık.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.44

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

492 sıra sayılı İç Tüzük Değişikliği Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Meclis Başkanlığı temsilcisi Başkan Vekilimiz? Yerinde.

Teklifin tümü üzerinde gruplar adına üçüncü söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Özgür Özel’e aittir.

Sayın Özel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

(Hatibin kürsüye siyah örtü sermesi)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok, yasaklayacaksınız zaten bunu eğer fikriniz değişmezse.

BAŞKAN – Sayın Özel, mikrofonun üstünü kapatmayın yalnız.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkan, CHP varken böyle şeyleri…

BAŞKAN – Seslerini kısmayalım muhalefetin ve iktidarın, mikrofonu kapatmayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – CHP o konuda çok duyarlıdır Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili olduğumuz ilk gün bu kürsüye büyük bir heyecanla geliriz, bu kürsünün hakkını vermek isteriz. Bu kürsüde yemin eder, o yemine sadık kalarak bizden sonraki kuşaklara kalacak olan tutanaklara tutarlılıklarımızla, iyi sözlerimizle, olumlu katkılarımızla geçmek isteriz. Herhâlde bir grup başkan vekilinin, grubunun bolca söz kullanması, muhalefette ise en iyi muhalefeti yapmayla, iktidarda ise en kaliteli yasamayı yapmayla görevlendirilmiş grup başkan vekilinin yapacağı en zor konuşma, muhalefetin söz haklarının kesildiği, demokrasiye ve Meclis tarihine kara bir lekenin sürüldüğü, bu Meclisin, muhalefetin ve bu kürsünün üzerine bir siyah örtünün geçirildiği böyle bir teklif üzerine söz aldığı zaman olur. (CHP sıralarından alkışlar) Benzer bir şeyi, Bursa işgal edildiğinde puşideisiyahı kürsünün üzerine örtüp “Bursa işgalden kurtulduğunda bu ancak buradan kalkacak.” demişlerdi, o Bursa o işgalden kurtuldu, o işgalciler o Bursa’dan gittiler, egemenlik tekrar milletin, hâkimiyet kahraman ordumuzun oldu, o zaman o siyah örtü kalktı.

Şunu size söz olarak, taahhüt olarak söylüyorum: Belki biz bu kürsüden gittikten sonra bu siyah örtü buradan fiziken kaldırılır ama yaptığınız değişiklik Meclis tarihinde kürsüye öyle bir kara leke, öyle bir kara örtü örtmektedir ki günü geldiğinde, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, biz iktidar olduğumuz hâlde, bugün yaptığınız kısıtlamaları geri alan, muhalefetin denetim olanaklarını arttıran, söz sürelerini arttıran teklifin altına bizler imza attığımızda, bu kara örtü ancak o gün ortadan kalkacak; size bunun sözünü veriyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

15 Temmuz akşamı sığınakta ortaklaşılan bazı sözler vardı. O gece dendi ki: “Bu gece bu sığınakta Parlamento güçlendi, parlamenter sistem güçlendi, uzlaşma kültürü güçlendi.” O gece demiştim ki içinizden bazı arkadaşlara: Hepimizin buradan alması gereken dersler var. Demek ki uzlaşıyı sığınağa bırakmamak lazımmış. (CHP sıralarından alkışlar) Ama 15 Temmuz günü yaşananlardan, sığınaktaki o hissiyattan, ertesi gün burada “parlamenter sistem”, “parlamenter demokrasi” vurguları yapmaktan, bütün dünya doğası gereği iktidara karşı yapılmış bir darbe varken dönüp muhalefete bakarken, bizler demokrasiye, Meclise, seçilmiş Hükûmete sahip çıkarken sizin bir yılı biraz geçe savrulduğunuz bu nokta, o günkü büyük uzlaşıdan, iki parti olarak kopup parlamenter sistemden, 16 Nisanda şu an meri olan ama meşru olmayan, mühürsüz ve geçersiz bir Anayasa değişikliğini yürürlüğe sokmanız. Ve o süreçte biz sizin o Anayasa değişikliğinize, halkımıza “İnanın bunlar Meclisi itibarsızlaştırıyorlar. Bunlar Meclisi yok sayıyorlar. Bunlar milletin sesini kısıyorlar ve kısacaklar.” dediğimizde billboardlara “Güçlü Meclis” yazmayı gerekli görmüştünüz kendinizi savunmak için. Bugün güçlü Meclisi teklifinizde görüyoruz. O güçlü Meclis ki iktidarın gündemini milletin gündemiyle çakıştırmak için eldeki tek imkân olan grup önerilerinde, grup önerisini veren partinin süresini on dakikadan beş dakikaya, diğer partilerin süresini on dakikadan üç dakikaya… Yani reddedildiği ama reddedildiğine pişman olunduğu gün Soma önergesi için, 11 kez reddedip Gaziantep’te Doktor Ersin böğrüne bıçağı yediği gün kabul ettiğiniz hekime ve sağlık çalışanlarına karşı şiddeti araştırma önergesinin olduğu gün, 7 kez reddedip en son Kırkpınar Başpehlivanında doping çıkınca Doping Araştırma Komisyonu kurduğunuz gün, kadına karşı şiddet için bir kocanın, erkek demeye utandığım birisinin metrobüs durağında 38 bıçak darbesiyle çocuklarının anasını parçaladığı günün ertesinde o komisyonları kurduğunuzda, bizim çabamız, on dakika, on dakika, kırk dakikayla yeterli olmamıştı. Şimdi diyorsunuz ki o günlerde Soma’yı görmedik, kadına karşı şiddeti görmedik, o günlerde dopingi görmedik, hekime karşı şiddeti görmedik, çocuk istismarını görmedik, kırk dakika dinledik görmedik, bu sefer on dört dakikada bu yeter. Bu, bu Meclis üzerindeki bir tahakkümün, sizin vicdanlarınız üzerindeki bir hükmedici zihniyetin yansımasından başka bir şey değildir.

Uçağını kullanan pilotun bugün FETÖ’cü çıktığı, 15 Temmuzun belgeselini yapan yapımcının FETÖ’cü çıktığı, Reis filminin senaristinin FETÖ’cü çıktığı günde, emin olun -demokrasi ki, konuşmak ki, özgürlükler ki darbelerin panzehridir, aşısıdır- bu İç Tüzük değişikliğinin mimarı da bir gün FETÖ’cü çıkarsa kimse şaşırmasın. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü bu değişiklik ancak FETÖ’yü sevindirir, darbecileri sevindirir. Meclisten umut kesilmesi, sözden umut kesilmesi, düşünceden korkup kaba kuvvetle iktidarı elinde tutmak isteyen darbecileri sevindirir; başkasını sevindirmez, başkasına olanak tanımaz.

Dünyadaki bütün iç tüzük değişiklikleri muhalefet partilerinin talebiyle oluyor artık. Denetim olanakları artsın, denetim yolları çeşitlensin, süreler uzasın istiyor muhalefet, iktidar partisi bu öneriyi desteklediği oranda, o, onun onuru oluyor, gururu oluyor, övünüyor çünkü “Öz güveni yüksek bir iktidarım; istediği gibi denetlesinler, bolca konuşsunlar, ne kadar çok konuşurlarsa o kadar faydalanırım.” diyor. Ama bugünkü gibi bir kaptıkaçtı İç Tüzük’le denetim olanaklarının daraltılıp sözün kısıtlandığı bir gün, demokrasi tarihine bir kara leke olarak geçer.

Biz muhalefet partisiyiz. Muhalefete muhalefet etmek kitabımızda yok, bugüne kadar yapmadık ama bir muhalefet partisi, kendi gerçekliğinden kopup, milletle arasındaki senedi, akdi unutup; bir muhalefet partisi ki iktidar refleksleri gösteriyorsa o muhalefet partisine sorarlar Nasrettin Hoca misali: Kedi buradaysa ciğer nerede, ciğer buradaysa kedi nerede? Sorarlar, derler ki: Muhalefetsen muhalefetin sesini kısmaya nasıl imza atarsın, iktidarsan hangi bakanlıklar sende? Bunu seçmenine, milletine, halkına bir göster de görelim derler. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çok ayıp, çok ayıp.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sen işine bak.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ondan sonra, tabii ki, boy sırasına göre yediden yetmişe cevap veren, küfreden, hakaret eden bir muhalefet partisiyle de karşılaşıyoruz ama şunu bilsinler: Biz “MHP, AKP’ye selektör yapıyor.” dediğimiz gün dünyanın hakaretini yiyip nasıl arkasından haklı çıktıysak, bugün geldiğimiz noktada da muhalefetseniz muhalefet gibi davranın, iktidarsanız iktidar gibi eleştirilirsiniz; buna karşı da, kimsenin kusuruna bakmayın, bunu hatırlatmak da tarihî sorumluluğumuzdur. (CHP sıralarından alkışlar)

Birileri muhalefetin sesini, sözünü kısabilir. “Bu, iktidar-muhalefet ilişkilerinin doğasında var canım, siz de gelseniz yapmayacak mısınız?” sözünü zül kabul ederiz, hakaret kabul ederiz. Bu iftira bizim üzerimize tutmaz çünkü -seçim beyannamemizi açar bakarsınız- iktidar için vadettiğimiz şeylerin en başında, vaatlerimizin en başında kesin hesap komisyonu gelmektedir. Kesin hesap ki, biz parayı nasıl harcıyoruz, bu komisyon denetlesin, başkanı ana muhalefet partisinden olsun, başkan yardımcıları da muhalefet partilerinden olsun diye seçim beyannamesine koymuşuz, kanun teklifimizi hazırlamışız. Bir yanda alabildiğine denetime açık, söz hakkını artıran, muhalefeti güçlendirdikçe şeffaflığı sağlayacağını düşünen bir dünya görüşü; bir yanda on dakikayı üç dakikaya, üç dakikayı tutanağa havale eden sansürcü bir dünya görüşü. Sansürün kaldırılışının yıl dönümünde bu siyah örtüyü bir kere daha üzerinize üzerinize sallamak boynumuzun borcudur. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Meclis TV göstermiyor, Meclis TV!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Parlamentoda uzlaşmayı mucizeye dönüştürdüğünüzü iktidar partisinin sayın grup başkan vekilleri Komisyonda defalarca söylediler. Diyorlar ki: “Efendim, ne yapalım, grup önerileri her geçen gün artıyor. 21’inci Dönemde 30’muş, 22’de 50-60 olmuş; 23, 24, 25’te çığ gibi büyümüş, 300’e yaklaşan grup önerisi sunulmuş.

Arkadaşlar, grup önerisi ne zaman sunuluyor biliyor musunuz? Grup önerisi eğer Danışma Kurulunda uzlaşma çıkmadıysa sunuluyor. Yani şurasından okuyun: Gittikçe gittikçe kendini aşan, rekorunu yenileyen biçimde Danışma Kurulunda muhalefete kulağını kapatıp onun halkın gündemine davet eden yaklaşımına karşı “Hayır, halkın gündemi dursun, Meclisin gündemi, Hükûmetin gündemi şu çıkar çevresinin gündemidir, bu beklenen değişikliktir.” diyerek uzlaşma kapılarını kapatmış, o yüzden her muhalefet partisi kendi grup önerisini sunmuş. Yani uzlaşmamanın adı yani “Biz bildiğimiz gibi yönetiriz, sizi dinlemeyiz.”in adı “Grup önerisi çok veriliyor, o yüzden sınırlayalım; on dakikayı üç dakikaya indirelim, kırk dakikayı on dört dakikaya indirelim.” olmuş.

Bugün geldiğimiz noktada artık şöyle bir gerçeklikle karşı karşıyayız… Kolay kolay aynı fikirde olmam, değerlendirmelerini beğenmem, çoğunlukla hiç hazzetmem ama iktidar partisinin bugünkü Sayın Genel Başkanının Genel Başkanlık görevini Sayın Binali Yıldırım’dan almasına saatler kala ve birkaç gün sonra yaptığı iki tespit ve ortak söz şu: “Bizim partide metal yorgunluğu var.” “Bizim partide metal yorgunluğu var.” Yani havadaki uçakların sebepsiz yere çakılmasının açıklamasını söylüyor; evet, doğru.

Millet bize görev verirken diyor ki: “Gidin, Mecliste çalışın.” İş takibine yollamaz millet bizi. Millet bizi hasbihâl etmeye yollamaz, orada burada devlet imkânıyla gezmeye, dünyayı dolaşmaya yollamaz; burada çalışmaya… Atanamayan öğretmen, mazotunu alamayan çiftçi, desteklemeden mahrum çiftçi, dünyanın en çok vergilendirilen asgari ücretlisi, bıçağı kemiğe dayanmış vatandaş buradan çözüm bekler ve sizi buraya yollar, der ki: “Tek adam yönetmesin diye kurdum Parlamentoyu, yoksa bir padişah, bir reis yönetebilirdi.” Parlamento, insanların konuştuğu, hep birlikte doğruyu aradığı, “bir”in değil “çok”un aklının öne çıktığı bir yerdir. O yüzden “Yolladığım temsilcinin 3’ünden 1'i salonda değilse, en az 184 kişi yoksa bu Meclis beni temsil etmez.” demiş, bunu da Anayasası’na yazmış.

Şimdi, siz, bir İç Tüzük değişikliğiyle “Kanunun başında, sonunda olsun ama, örneğin 300 maddelik bir kanunsa üç hafta boyunca bizim yerimizde yeller essin, kimse toplantı yeter sayısını aramasın. Yani ben Anayasa’yı ihlal edeceğim ama parmak izim üstünde kalmasın.” diye, “Ben Anayasa’ya aykırı yasa yapacağım ama bu suçüstü durumu tespit olmasın.” diye yoklamayı ve açık oylamayı kaldırıyorsunuz. Bunu da yandaşlığından hiç şüpheniz olmayan bir Anayasa Mahkemesinin, her şeye rağmen bunu görüşüp de bu kadar, 2 kere 2 “4” edecekmiş gibi bir gerçekliği görmezden geleceğine olan inancınızla yapıyorsunuz. Şu kadarını söyleyelim: Ne olursa olsun, bir gün partinizin Sayın Genel Başkanı “2 kere 2 ‘5’ eder.” dese ben Sayın Elitaş’ın çıkıp, gruba dönüp “Reis kerrat cetvelindeki tarihî hatayı düzeltti arkadaşlar.” diyebilecek bir yetkinlikte olduğunu biliyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Ama sizin 2 kere 2’ye “5” demeniz ne kerrat cetvelini ne dünya üzerindeki hesapları ne de zaman zaman şiirlerle atıf yaptığınız o ilahi ve esas, gerçek hesabı değiştirmez arkadaşlar. Tarih önünde, vicdan önünde, ahlak önünde suçluysanız suçlusunuzdur ve bir gerçekliği ortadan kaldırıyorsanız eğer, buna, reisin 2 kere 2’ye “5” demesine ve yandaşlaştırılmış bir mahkemenin de “Evet, biz de 5 olabilir diye düşünüyoruz.” sonucuna güvenmeniz hiçbir şeyi değiştirmez.

Size şu kadarını söyleyelim: 15’inci madde, 16’ncı madde kürsü dokunulmazlığı açısından, ifade özgürlüğü açısından tam bir fecaattir. Değerli milletvekilleri, bazı metinlerin içinde değişiklik yaparsınız. Metne dercettiğiniz cümleler, kelimeler işin doğası gereği metni ileriye taşımak içindir, daha güzele, daha iyiye, daha olumluya ama bir metnin içine iki cümle sokup o metni iki yüz elli yıl geriye götüren tek örnek budur dünya siyaset tarihinde. Diyorsunuz ki: “Biz iki cümle ekliyoruz oraya ve dışarıda suç olmayan bir şey bu kürsüde suç olacak.” İki yüz elli yıl önce Voltaire ne diyor biliyor musunuz? Diyor ki iki yüz elli yıl önce Voltaire: “Düşüncelerine katiyen katılmıyorum ama senin fikirlerini özgürce söyleyebilmen için hayatımı vermeye razıyım.”

Şimdi siz İç Tüzük’ün, yapılacak değişikliğiyle, ifade özgürlüğünü, kürsü masuniyetini, Anayasa’ya aykırı, insan haklarına aykırı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne aykırı ve dünyada görülmemiş bir şekilde… Kürsü dokunulmazlığı şudur değerli milletvekilleri: Dışarıda suç olan bazı şeyleri burada suç olmaktan çıkarır; çıkarır ki milletin vekili istediği gibi konuşsun, düşünüp düşünüp, korkup milletin kendine verdiği görevi yapmaktan bir zerre dışarıda kalmasın. Çağdaş ülkelerde kürsü masuniyetinin sınırlandığı örnekler ilerlemektedir ama dışarıda suç olmayan bir şeyin kürsüde suç olduğunu yazan ilk parlamento sizsiniz. Bunu kesinlikle yapmayın. Bunu yapmayın ki yarın öbür gün… Demokrat Parti eğer o darbeyle karşı karşıya olmasaydı, rahmetli Menderes o büyük mağduriyete, hepimizin kınadığı o korkunç sona muhatap olmasaydı rahmetli Menderes’in ömrü boyunca kendisinin ve çocuklarının kendinden utanacağı mesele inanın, tahkikat komisyonları olacaktı.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Hadi oradan, hadi oradan!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sizin bugün yaptığınız iş tahkikat komisyonunun ta kendisidir. Onlar da 15 milletvekilinden kurulu “Çoğunluk böyle seçti, hepsi Demokrat Partiden seçildi.” dedikleri bir komisyonla muhalefet partilerini denetlemişlerdi. İsmet Paşa’nın bir konuşmasına yayın yasağı getirmiş, İsmet Paşa Ulus gazetesine gidip yayın masasına oturunca Ulus gazetesini kapatmış ama Ulus gazetesi günlük tirajının elli katını Anadolu’nun dört bir yanında o nüshanın basılıp çoğaltılıp dağıtılmasıyla yapmış ve Demokrat Partinin esas meşruiyetini kaybetmesi o süreçtedir.

Sonrasındaki darbe ve arkasından yaşananların hepsini lanetliyoruz ama burada tahkikat komisyonunun utancını paylaşıyor, öyle bir rekoru egale ediyor, ötesine geçmeye çalışıyorsunuz. Buna karşı bizim sizi uyarmamız boynumuzun borcu.

Son olarak şunu söylemek isterim: Siz, biz bu kürsüye gelip sözlerimizi söyleyip kendi dünya görüşümüzü anlatmaya çalıştığımızda eğer ki kendinizden emin olsanız dersiniz ki… Hani diyorsunuz ya “Ce-Ha-Pe zihniyeti, Ce-Ha-Pe zihniyeti…” “Ey Kılıçdaroğlu, ey Kılıçdaroğlu…” Biz “Ey Kılıçdaroğlu”nun partisiyiz. Ya, neden korkuyorsunuz, neden çekiniyorsunuz? Desenize “Ya, bunlar zaten tutarsız, halkı etkileyemeyecek, söylemlerinin içi boş bir parti. Bırakın istedikleri kadar konuşsunlar, kendilerini tüketsinler.”

Bakın, Adalet Yürüyüşü’nde, sebebi ve sonucundan bağımsız olarak bir soru ortadan kalkmıştır, o soru da şudur: “‘Hayır’ bir daha bir araya gelebilir mi?” Cevabı “Hayır, daha bitmedi.”dir. “Hayır”ın bütün bileşenleri ve fazlası, yaptırdığınız ankette “evet” veren her 3 kişiden bir tanesi, sizinle birlikte 3 kişiden bir tanesi Adalet Yürüyüşü’nü sempatiyle karşılayıp ülke açısından hayırlı bir iş olarak görmektedir. Biz, yollardan öğrendiklerimiz, o yollarda yürürken yanımızda bulduklarımız, biz konuşurken ağzımıza eklenen ağızlar, bizi yeni kulakların duymaya başlaması, yeni kabukların çatlaması ve çığ gibi büyüyen adalet talebiyle, o milletvekilimizi tutukladığınız gün, kimse kusura bakmasın ama “Cumhuriyet Halk Partisi bu faşizmle nasıl mücadele edileceğini…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen bir dakikada.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “…yarından itibaren size gösterecek.” deyip buradan çıktık, gittik ya, sonra dünyanın en uzun, en büyük, en yüksek katılımlı hem de en barışçıl siyasi yürüyüşünü yaptık ya ve oradan gelip de buraya şu karşımdaki her birisiyle ayrı ayrı gurur duyduğumuz milletvekilleri arkalarında böyle otururken (CHP sıralarından alkışlar) siz onlar bir iki dakika fazladan konuşmasın diye tir tir titriyorsunuz ya, biz size şunu söyleyelim: Birisi sordu, yabancı basın, sonra yazmışlar, manşet atmışlar “Picasso gibi” diye, “Dört saatte nasıl kararlaştırdınız ve planladınız bu eylemi?” dediler. Biz o eylemi doksan dört yıl artı dört saatte planladık arkadaşlar, doksan dört yıl artı dört saatin birikimiyle yaptık ve göreceksiniz, istediğiniz kadar bu İç Tüzük’ün orasını, burasını alın, evirin çevirin. Biz muhalefetsek, milletten aldığımız yetkiyi biliyorsak o deve o iğne deliğinden geçer, ya deveyi küçültürüz ya deliği büyütürüz ama size bu Parlamentoyu dar ederiz arkadaşlar.

Saygılar sunuyoruz. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özel, örtüyü siz kaldırmıyorsanız kavas arkadaşlarımızdan rica ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye, söz vereceğim.

Sayın milletvekilleri, bu Parlamentonun birtakım çalışma esaslarını düzenleyen İç Tüzük’ümüz, Meclis teamüllerimiz, geleneklerimiz var. Kürsü hatibe aittir, tabii ki hatip kürsüden Genel Kurula hitap edecek ama bu tür materyallerin kürsüye taşınmasının doğru olmadığını bir kez daha ifade ediyorum.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Meclisin sesini kısıp…

BAŞKAN - Gerek İç Tüzük’ün 65’inci maddesi çalışma düzenini bozucu davranışları yasaklamakta gerekse de işte bu tür pratikler, Mecliste geçmişte yaşanmış olan bu tür sıkıntılar…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kime zarar verdi?

BAŞKAN - …şimdilerde bu yeni teklifte de yer almış, Genel Kurulun çalışma düzenini ve huzurunu bozucu döviz…

MUSA ÇAM (İzmir) – Neyini bozdu?

BAŞKAN - …pankart ve benzeri materyalleri getirmek ve kullanmak yasaklanmıştır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Neyi bozdu?

BAŞKAN - Lütfen, çalışma usul ve esaslarına dikkat edelim diyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) – Neresi bozdu?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Özel konuşması sırasında… (CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Meclisin düzenini değil de AKP’nin kimyasını bozdu herhâlde.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Akçay’a söz verdim, lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Özel konuşması esnasında grubumuza açıkça sataşmıştır, pek çok cümleyle. Hatta 7-8 milletvekilinin kendisine küfür edeceğini filan da ifade etmiştir bu eleştiriler karşısında.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yeni bakanlığı açıklayacak herhâlde Akçay.

BAŞKAN – Buyurun.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet açıklayacağım ama aklınız ermez, aklınız o kadarına ermez.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kaç bakanlık var? Gizli mi?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – “Bir muhalefet partisi iktidar refleksi gösterirse…” diyor Sayın Özel. İç Tüzük değişikliğine destek verilmesini anlayamadıklarını ifade ediyor. “Acaba hangi bakanlıklar sizde, biz de bilmiyoruz?” diyor. Efendim, MHP’yi anlamanız için kırk fırın ekmek yemeniz lazım. (MHP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sadece ekmekle oluyor mu Hocam?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi, bu İç Tüzük değişikliğine kuru kuruya destek veren, teklif sahiplerinin desteğini kabul eden veya teklifini kabul eden veya reddeden konumunda değildir; Milliyetçi Hareket Partisi, tüzel kişiliğiyle birlikte Adalet ve Kalkınma Partisiyle ortak mutabakata vararak bir uzlaşma sağlamıştır, ortak imzayla sunmuştur.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yoksa sizinki mi bu teklif Allah aşkına?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Birincisi bunu bileceksiniz.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Meclisi susturma mutabakatı Meclisi susturma, yok etme, yok ediyorsunuz vatandaşın Meclisini.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – İkincisi, 24’üncü Dönemdeki mutabakatınızı inkâr ediyorsunuz.

İktidar refleksi değil, bu sorumluluk refleksidir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yoksa siz mi hazırladınız Sayın Akçay?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi ana muhalefet partisi olmanın sorumluluğunu ve inisiyatifini almamıştır, adaleti sokakta ararken çıkmaz sokağa saplandınız, onun şizofrenik bir hırçınlığıyla Milliyetçi Hareket Partisine saldırıyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Akçay, bunları tarih yazacak, bunu da tarih yazacak, vallahi bunu tarih yazacak.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bir pazarlığımız olmadığını bin defa mı söyleyeceğiz?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bunları tarih yazacak, bir muhalefet partisinin kendi sözünü kısmasını tarih yazacak.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ben size soruyorum: 2002 yılında Anayasa’nın 76’ncı maddesinde milletvekilliği seçilme yeterliliğine ilişkin düzenlemeyi iktidar partisiyle birlikte yaparken hangi pazarlıkların içerisindeydiniz? Böyle bir şey olabilir mi?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Elitaş sen haklısın vallahi, “Benden iyi anlatıyor.” diyor Elitaş.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – “Ben varsam bu pazarlık ve uzlaşmanın içerisinde meşrudur, demokratiktir; ben yoksam meşru değildir.”

VELİ AĞBABA (Malatya) – “Benden iyi anlatıyor.” diyor Elitaş.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – ...şeklinde bir suçlamayı yapamazsınız.

Altına attığımız imzanın sahibiyiz, ne yaptığımızı da biliyoruz ama siz bu hırçınlıkla nereye gidersiniz bilemiyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) ­– Bakanlık hangisi Sayın Akçay?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ayrıca, bu yeminle ilgili, televizyonla ilgili görüşlerini de bir türlü öğrenme fırsatı da bulamadık, inşallah onları da öğreniriz.

İki dakikada ancak bu kadar.

Teşekkürler Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Elitaş.

Sayın Özel...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Grup Başkan Vekili “şizofrenik hâl” diyerek...

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet. Bugün, Sayın Özel biraz evvel kürsüde, sabahleyin basın toplantısında yaptığı açıklamaları aynen burada tekrarladı ve kendi açıklamasının bir karşılığı olmalı, evet.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika süre veriyorum.

Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim. (CHP sıralarından alkışlar)

10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben eczacıyım. Şizofreni nedir, tedavisi nasıl olur bilirim.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Eczacılar psikolog mudur?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şizofreni, kişilik bölünmesidir; şizofreni, kişinin zaman zaman kişiliğinin çok dışındaki başka bir kişiliğin etkisi ve kontrolü altına girmesidir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Saplantıdır, saplantı. MHP saplantısı var sizde.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu hakareti yaparak bir siyasi çıkış bulunmaz ama mesela şöyle sorarlar, derler ki: “‘Başkanlık’ adı altında sunduğunuz hayalî önerilerde esas amacınız şahsi ve keyfî bir yönetime anayasal bir kılıf bulmaktır. Türkiye kurum ve kurallarıyla iyi yönetilmiyor, Türkiye şahsi ve keyfî bir yönetim altındadır. Ülkemiz bir devlet ve yönetim krizi içindedir. AKP iktidarının hükûmet etme ve devlet yönetme bilinci yoktur. Anayasa, kanun, hukuk hiçe sayılmaktadır. İktidar sahipleri merdiven altı ucuz siyaset yapmaktadırlar. Yönetemeyenler kabahati kendinde arayacaklarına, suçu sisteme ve Anayasa'ya yükleyerek sorumluluktan kaçmaya çalışıyorlardır. Anayasa'yı veya sistemi günah keçisi ilan etmek, kanun ve kuralları yok saymak gayrimeşruluğun önünü açmaktır. ‘Devlet benim, kanun benim, tek güç benim.’ demek anarşik ve kaotik bir zihniyettir. Bakın, AKP içinden yine bir söz geldi, duydum. Gücün tek elde toplanması her şeyin çözümü olsaydı bugün Suriye’de, Irak’ta, Libya’da olanların hiçbirisi yaşanmazdı.” diyor Sayın Erkan Akçay. Bundan yedi ay önceki Erkan Akçay. Bize şizofren derken bunu bir açıklayın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Hâlâ aynısını söylüyor. Şizofrenlik bir takıntıdır. Yedi ay öncede kalmışsın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sataşmada bulundu. Grubumuz adına Sayın Celal Adan cevap verecek efendim. Açık bir sataşmadır.

BAŞKAN – Sayın Adan, buyurun, iki dakika size de söz veriyorum.

MURAT EMİR (Ankara) – Erkan Akçay niye vermiyor?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Daha vaktimiz çok.

BAŞKAN – Lütfen, bu tür polemikleri bırakalım sayın milletvekilleri, karşılıklı ithamları bir tarafa bırakalım.

Buyurun.

11.- İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünü dinlerken uzun süredir Milliyetçi Hareket Partisine yönelik çok acımasız ve son derece düşündürücü bir saldırıyla karşı karşıya olduğumuzu görüyorum.

7 Haziranda FETÖ denen terör örgütünün bütün televizyonları bir şeyi işliyorlardı, o da HDP destekli CHP-MHP hükûmeti. Durdunuz, Başbakanlık verdiniz, elimizin tersiyle ittik. Milliyetçi Hareket Partisini menfaatlerle değil, Türkiye’ye bakışıyla analiz etmek mecburiyetindesiniz.

MUSA ÇAM (İzmir) – O, hüsnükuruntunuz sizin, hüsnükuruntunuz.

CELAL ADAN (Devamla) – Biraz dinler misiniz beyler, dinleyin. Burada ben konuşmayacaktım ama uzun süredir takip ediyorum.

15 Temmuz gibi alçakça, onursuzca, şerefsizce, hem demokrasiye hem milletimizin birliğine yani Kuzey Irak’taki gelişmeler, PKK terör örgütünün yaptığı eylemler karşılığında Genelkurmayı basıp Genelkurmay Başkanını esir alacak şekilde Meclisi bombalayan bir iradeyi siz sulandırırken…

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Kim vardı iktidarda? İktidarda kim vardı?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Onu da mı biz yerleştirdik Sayın Adan?

CELAL ADAN (Devamla) – …Milliyetçi Hareket Partisi mensupları, siz daha sokaklarda yürümesini öğrenmezken idam sehpalarına gitmiş bir siyasi harekettir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – İktidarda kim vardı, iktidarda? İktidar yerleştirdi onları oraya.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – İktidarı eleştirin Sayın Adan.

CELAL ADAN (Devamla) – Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi iktidar partisine uşaklık yapmaz. Milliyetçi Hareket Partisi bir Türkiye gerçeğidir, Türkiye’nin menfaatlerini gördüğü yerde yüreğini koyar, mücadelesini öyle yürütür.

Bakınız, size samimi bir şey söyleyeyim: Sizler yürüyüş yaptınız, yürüyüşü izledim ben, Türk demokrasisi adına da takdirle takip ettim…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Milliyetçilerle yürüdük Başkan, milliyetçilerle.

CELAL ADAN (Devamla) – …ama o yürüyüşe katılıp sizi dinledikten sonra daha güçlü bir Türkiye heyecanı duyarak aranızdan hiç kimse ayrılmadı. Siz bu örgütçülüğü bırakın. Siz bu ülkenin birliğine, kardeşliğine, merhametine silah sıkan terör örgütü ile MHP’yi nasıl iktidara taşıma cüretini gösterdiniz?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Oslo’dakilere sor, Oslo’dakilere! Oslo’ya sor, Oslo’ya! Osloculara sor!

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – PKK’yla pazarlık yapanlara sorun!

MUSA ÇAM (İzmir) – Sizin hüsnükuruntunuz!

CELAL ADAN (Devamla) – Bugün Türkiye, Milliyetçi Hareket Partisinin durduğu yerdedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Adan, lütfen toparlayalım.

CELAL ADAN (Devamla) – Bugün Türkiye, dün Milliyetçi Hareket Partisinin öngörülerinin işlediği bir Türkiye’dir. Dün PKK’yla, değişik kesimlerle ve bugün Türkiye…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Oraya bak, oraya Sayın Adan!

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – PKK’nın ortaklarıyla ortak oldunuz! PKK’nın ortaklarının ortağı oldunuz!

CELAL ADAN (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisinin bugünkü tutumu karşısında -Atatürk’ü çok incelemiş birisi olarak- Atatürk yaşasaydı partinizi kapatırdı sizin, hepinizi kovalardı. (MHP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Haddinize değil bize had bildirmek!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sözünü geri al! O sözünü geri al! Atatürk’ün partisine böyle diyemezsin! Sözünü geri al! Konuştuğunu bil!

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – PKK’yı bıraktılar, sizinle birlikteler şimdi Sayın Adan!

CELAL ADAN (Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisiyle uğraşmayın. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milletinin teminatıdır, Türk devletinin teminatıdır; göreceksiniz, yarınki Türkiye’de göreceksiniz.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Adan, PKK’yı bıraktılar, şimdi sizinle birlikteler!

CELAL ADAN (Devamla) - İfadelerinizi bilinçli kullanın, akıllı kullanın.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Dün PKK’yla, bugün sizinle!

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Atatürk’ün Meclisini kapattırıyorsunuz!

CELAL ADAN (Devamla) - Özel, uzun süredir Milliyetçi Hareket Partisine çatıyorsun, Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden hiçbir prim yapamazsınız. (MHP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özel…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Adan, Atatürk’ün mirasına ihanet ettiniz, ihanet!

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Atatürk’ün Meclisini kapattırıyorsunuz! Atatürk’ün adını ağzınıza almayın! Atatürk’ün Meclisini kapattırıyorsunuz!

CELAL ADAN (İstanbul) – Hadi oradan! Kimsiniz de bizi yargılıyorsunuz, kimsiniz! Kimsiniz siz ya!

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Siz kimsiniz ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Adan, buyurun siz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Atatürk’ün Meclisini kapattırıyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, grup başkan vekilinize söz verdim.

Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Adan…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – 2019’da sizin partiniz kapanacak.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sana mı kaldı bizim partimiz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Celal Adan…

BAŞKAN – Arkadaşlarınıza söyleseniz de sizi duyabilsem.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …konuşmasının son kısmında aslında iki dakikanın üzerine hiç bugüne kadar uzatma olmadı ama sizin takdirinizdir, biz de onu anlayışla karşılıyoruz. O kısımdaki anlayışı suistimal ederek “Atatürk yaşasaydı…” deyip devamını getirmek istemediğim ama sizin çok net duyduğunuz ifadeleri kullandı.

BAŞKAN – Buyurun.

İki dakika süre veriyorum.

12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın milletvekilleri, dediğim gibi, muhalefete muhalefet bugüne kadar yapmadık; yaptığımız iş, iktidar sanrısına kapılmış muhalefet partisine seçmeninin, halkın ve ülkenin beklentilerini hatırlatmaktan başka bir şey değildir. MHP yıllarca muhalefet gibi muhalefet partiliği yaptı, bizden bir tek söz duymadı ama iktidar refleksine dönüştüğü gün uyardık.

Şimdi, FETÖ dediniz ya, sizi saygıyla selamlıyorum. FETÖ’nün mağdurları var. Cumhuriyet Halk Partisinin grubunda, 7 Haziranda ve 1 Kasımda, listelerinde seçilecek yerde yer alan ve 3’ü de bu sıralarda olan 3 isim var, bu isimler; Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Dursun Çiçek. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – İlhan Cihaner.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Daha önce, İlhan Cihaner.

Herhâlde, FETÖ bir şey yapmak, yaptırmak istese en nefret ettiği, karşısında en büyük risk olarak gördüğü, aralarındaki husumet kan davasından öteye gitmiş olan ve bu insanların geçmişten kaynaklanan ve doğal husumet içinde oldukları bu kişileri biz milletvekili yapmayı bir görev bildik. Ön seçime girdiler, en önde çıktılar, liste yazarken de en iyi yere Sayın Merkez Yönetim Kurulumuz, Sayın Genel Başkanımız kontenjanlarında kullandı.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Adam silmek için kullandınız, delegeleri ona göre ayarladınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Üyeye sorduk, en yüksek oyları aldık. Peki, geçen dönem 3 partiden 8 milletvekili tutukluydu. Giderdik “Beni ziyarete bir siz, bir de şunlar geliyor.” diye isim sayardı. O arkadaşları da göremiyoruz da acaba çok merak ediyoruz, FETÖ’nün MHP’deki en büyük mağduru Engin Alan şimdi nerede, Engin Alan nerede, Engin Alan nerede? (CHP sıralarından alkışlar) Önce bu sorunun cevabını verin, sonra çıkın buradan Türkiye’nin ve dünyanın en köklü siyasi geleneğine hakaret edecek cüreti kendinizde bulun.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, isterseniz, yerinizden 60’a göre bir dakika söz vereyim.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, biraz evvel kürsüde benim konuşmama atıfta bulundu. O sözlerin tamamı bana aittir, daima tekrarlayabileceğim ve asla inkâr etmeyeceğim sözlerdir. O sözlerin gereği 16 Nisan Anayasa referandumuyla yapılmıştır bir hukuk sistemi içerisinde, birincisi bu.

Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisinin muhalefetinin sınırlarını CHP belirleyecek değil; müsaade edin, kendi partimizin politikalarını, çizgimizi biz belirleyelim, bizim tercihimizdir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bizimkini de biz belirleyelim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Milliyetçi Hareket Partisi hem bir millî muhalefetin adıdır hem de bir millî mukavemetin adıdır. Biz Türkiye’nin şartları ve gereklerine göre politikamızı belirleriz, muhalefet-iktidar çekişmesini bir kör dövüşü içerisinde götürmeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Kaldı ki -biraz evvel de kürsüden ifade ettim- Cumhuriyet Halk Partisi varsa bir çalışmanın, uzlaşmanın içerisinde o meşru olacak, ondan sonra, kabul edilebilir olacak ama Milliyetçi Hareket Partisi benzeri bir çalışmayı yaptığında, efendim “İktidar refleksiyle hareket ediyor.” olacak. Milliyetçi Hareket Partisinin hiçbir kompleksi yoktur. Cumhuriyet Halk Partisinin bir muhalefet kompleksi var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii canım, bulunduğumuz alana bakarsak orası grupsa burası bir kompleks gibi yani.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Dolayısıyla olayları bütüncül, ülke çıkarları açısından değerlendiremediği için bizi de kendi konumunda görmek istiyor, hadise budur.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi gruplar adına dördüncü ve son konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün değişmesiyle ilgili, maddelerle ilgili konularda neler var, neler getiriyor, o konuları dinlemeyi arzu ederdim ama maalesef buradaki yapılan konuşmaların hepsi İç Tüzük’ün amacında veya İç Tüzük’ün metninde hiç alakası olmayan konuları gündeme getirerek sadece hamasetten öteye gitmeyen söylemlerden başka bir şey değil. Buradan, muhalefet sırasından arkadaşlar laf atıyorlar “Muhalefetin sözünü kesiyorsunuz.” diye. “Hangi maddede sözünü kesiyoruz?” desek herhâlde verecekleri bir cevap yoktur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var, var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Nedir mesela Sayın Özel?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Üç dakikalık geçmiş tutanak hakkındaki konuşma, sıfır; yanlış sevkten üç dakikalık konuşma, sıfır; on dakikalık grup konuşması, beş; on dakikalık cevap konuşması, üç.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Grup Başkan Vekili, İç Tüzük’ün 58’inci maddesindeki geçmiş tutanak hakkındaki görüşmeyle ilgili kısım üç dakika diye yazmıyor İç Tüzük’te.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Soma konuşmasında baret elimde diye beni Meclisten çıkaracakmışsınız, maaşıma da el koyacakmışsınız. Daha ne yapacaksınız!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Üç dakika diye yazılmıyor. Bugüne kadar yapılan bütün uygulamalar beş dakikadır.

Bakın “İç Tüzük’ün 58’inci maddesi ne zaman uygulanmış?” diye Komisyonda arkadaşlar bu konuyu gündeme getirdiler, birkaç kez uygulanmış ama ne zamanki istismar edilmeye başlamış, oradan bir milletvekili kürsüdeki konuşmacıya hakaret edecek, arkasından, gelecek, geçmiş tutanak hakkında “Ben 58’inci maddeye göre bu hakkımı kullanıyorum.” diyecek ve buradan tekrar hakaret edecek.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yılda bir kez kullanılmış, bir kez.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bu demokratik bir şart değildir, bu demokratik bir hak da değildir. Hakaret etmek hiçbir zaman özgürlük değildir, demokrasinin önündeki en büyük engeldir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – 26’ncı Dönemde oldu mu Sayın Elitaş?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın değerli milletvekilleri, İç Tüzük değişiklikleriyle ilgili çeşitli zamanlarda çalışmalar yapılmış.

VELİ AĞBABA (Malatya) – 26’ncı Dönemde 58’inci madde kullanıldı mı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şu anda yaptığımız İç Tüzük değişikliği aslında 1877 tarihindeki Meclis-i Mebusanın 1876’da kuruluşundan itibaren ortaya çıkan bir iç tüzüktür. O da Fransa’dan tercüme edilen ve çeşitli aralarla beraber 1914 yılına kadar uygulanan, 1924 yılında da Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı bir İç Tüzük. O İç Tüzük de Fransız Parlamentosunun İç Tüzük’ünden olduğu gibi tercüme edildi. Ne zamana kadar uygulanmış? 1957 yılındaki çeşitli değişiklikler yapılarak uygulanmış. O 1957 yılındaki İç Tüzük 1973 yılına kadar, 27 Mayıs darbesinden sonra da uygulanmış. 1973 tarihli İç Tüzük 1961 darbesiyle birlikte hayata geçecek 1957 İç Tüzük’ünün değişimi olarak gelmiş. Yani burada hangi maddenin nerede kısıtlandığını ifade ediyorlar?

İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre usul tartışması var. Bunu grup başkan vekilleri toplantı altına almış, imzaya koymuşlar, demişler ki: “İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre yapılacak usul tartışmaları iki veya üç dakika olarak anlaşılsın, uzlaşılsın.” 2011 yılından bugüne kadar yapılan uygulamaların tamamı usul tartışmalarının üç dakikayla olduğudur. Bizim bu 63’üncü maddedeki fiilî uygulamayı, teamül hâline gelmiş bir uygulamayı İç Tüzük’ün maddesine ilave etmemiz nerede muhalefetin sesini kısmak oluyor?

Sayın Özel, siz 2011’den önce milletvekili değildiniz herhâlde. 2011 yılında biz bu yaptığımız şeyleri grup başkan vekili arkadaşlarla…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O zaman milletin ta kendisiydim, yine ayıplıyordum sizi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi sizin milletvekili arkadaşlarınızın bir kısmı genel başkan adaylığı içerisinde. O gün grup başkan vekili olan milletvekili arkadaşlarla Meclis Başkanı başkanlığında yaptığımız toplantıda usul tartışmalarının üç dakika olması konusunda mutabık kaldık.

İç Tüzük'ün 73’üncü maddesi, mesela, diyor ki: “Bir kanun teklifinin, tasarısının havale edildiği komisyona itiraz etme hakkı.”, “Bu ne zaman uygulanmış?” diye sorulduğunda… Bir milletvekili komisyonda sordu, bir kere uygulanmış?

Bakın, değerli milletvekilleri, kanun tasarısının…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir kere, onu da ben kullanmıştım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sen kullanmadın, Sayın Hamzaçebi kullandı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben, ben, ben, yanlış biliyorsunuz, 26’ncı Dönemde de, 24’te de.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, Sayın Hamzaçebi, Sayın Güldal Mumcu’nun yönettiği bir toplantıda 73’üncü maddeye göre itiraz etti, ben itiraz ettim, arkaya geçtik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O, Güldal Hanım’ın yanlış kullanma eylemi, 23’üncü Dönem o.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Güldal Mumcu’yla konuşursunuz eğer aranız iyiyse, Sayın Güldal Mumcu’ya açarsınız, sorarsınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii, iyi.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Biz sizin gibi değiliz ki, biz hemen bizden olmayanı terörist yapalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 73’üncü maddeye göre itirazı, aslında 74’e göre kanun teklifinin sıralamasına itirazı konusunda Sayın Mumcu oradan “Ben hata yapmışım ama bu hatayı bundan sonra yapmayacağım.” dedi ve ondan sonra uygulanmadı. 73’üncü maddedeki…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Biz sizin partiniz değiliz, bakanlık yapmış adamlara “terörist” diyelim. Bizde sizdeki gibi yeni yetme milletvekili yok. Bizde bakanlık yapanı kimse terörist diye suçlamaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Düşünebiliyor musunuz değerli milletvekilleri, bir kanun tasarısı komisyona havale edilmiş, o komisyona bir milletvekili itiraz etmek için burada beş dakika konuşma yapacak. Hâlbuki İç Tüzük'ün 34’üncü maddesinde komisyonlara nasıl itiraz edileceği açık ve net bir şekilde yazılmış.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Başbakan yardımcısı yaptınız, adamı teröristlikle suçladılar, bizde olmaz öyle şey, bizde olmaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir komisyonun diğer bir komisyona havale edilen bir işe nasıl itiraz edeceği, kendisine nasıl geleceğiyle ilgili konu İç Tüzük'e konulmuş.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bizde çünkü dört takla atan milletvekili olmaz, bakan olmaz, asla olmaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, bir de, “İç Tüzük'ün 37’nci maddesinde bizim sözümüzü kesiyorlar.” diyorlar.

Bakın, değerli milletvekilleri, 2011 yılına kadar… Burada tecrübeli olmayan arkadaşlar var, eski grup başkan vekillerine, eski genel başkan yardımcılarına sorabilirler İç Tüzük'ün 37’nci maddesi “Kanun teklifi veren, yani kırk beş gün içerisinde komisyonda görüşülmeyen bir teklifi Genel Kurula doğrudan indirmekle ilgili konu teklifi veren milletvekili tarafından konuşulur, ona da cevap iktidar partisi milletvekili tarafından verilir.” diyor.

Bir gün grup başkan vekillerinden biri rica etti bize, dedi ki: “Böyle böyle, bir milletvekili arkadaşımıza gündem dışı söz veremedik veya şu konuda arkadaşımızın konuşması var, ne olur bu konuşmayı alıp bizim arkadaşımıza verir misiniz?” dediler. Ve o günden sonra bunlar gelenek hâline geldi. İç Tüzük 37 sizin hakkınızı gasp değil, aslında iktidarın muhalefete bir lütfuydu. Bunu açık ve net bilmeniz lazım. Ama şimdi, bakıyorsunuz, biz getiriyoruz İç Tüzük 37’yi, bir milletvekili dört yılı kapatmış, bir milletvekili dört yıllık İç Tüzük 37’yi kapatmış ama diğer siyasi partilerin de İç Tüzük 37’e göre verdikleri kanun teklifi var. O sayın milletvekili Komisyona geliyor, diyor ki: “Ne olur şuraya bir geçici madde koyun veya parantez içi bir hüküm koyun; bu 27’nci Dönemde uygulansın.” Ve bunu da muhalefet partisi milletvekili arkadaşlar sanki bir hakkın savunması gibi iddiayla birden istiyorlar. Aslında şunu demesi lazımdı -demokrat bir kafa, başkalarının fikrine hürmet eden bir kafa- o partinin grup başkan vekili şunu söyleyebilmeliydi “Nasıl böyle bir şey yaparsın? Diğer siyasi partilere mensup milletvekillerinin kanun teklifini de İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre kırk beş gün geçtikten sonra Genel Kurul gündemine indirme hakkını gasbediyorsun; onu yapamazsın.” diye eleştirme durumunu onlardan beklerken maalesef bunu hak gibi savunan, demokrat diye iddia eden ama sadece tırnak içinde demokrat zihniyetin var olduğunu Komisyonda gördüm. Düşünebiliyor musunuz değerli milletvekilleri, bugüne kadar sadece salı günleri yapılan İç Tüzük 37’yle ilgili düzenleme bir milletvekilinin gasbetmesiyle birlikte -bilerek söylüyorum, altını çizerek söylüyorum- bir milletvekilinin dört yıl süreyle o konuyu gaspetmesinden dolayı maalesef diğer siyasi partilere ait kanun teklifleri görüşülemiyor. O gün Komisyonda Milliyetçi Hareket Partisi ile herhâlde HDP’li milletvekili arkadaşlarımızın da… Tahmin ediyorum, yanlış olabilir rakamlar, 300 küsur tane Milliyetçi Hareket Partisinin İç Tüzük 37’ye göre sırada bekleyen kanun teklifi var. Aynı şekilde, HDP’nin 100’e yakın sırada bekleyen kanun teklifi var ama sadece bir milletvekilinin kanun teklifi bugün İç Tüzük 37’ye göre salı günleri gündeme alınıyor. Eğer biz İç Tüzük’teki bundan önceki uygulamaları dikkate almış olsaydık o süreç içerisinde İç Tüzük 37’ye uygun kanun teklifini burada konuşan milletvekilinin soracağı soruya iktidar partisinden bir milletvekilinin, “olur” veya “olmaz” hakkında cevaplarını dinleyip, Genel Kurulun o kanaat doğrultusunda, burada açıklama yapan milletvekili doğrultusunda oylarını kullanma ihtiyacı veya oylarını kullanmadaki yönleri ortaya çıkmış olacaktı.

Bakın, değerli milletvekilleri, söz kesme diye bir şey yok. İç Tüzük’ün 37’nci maddesi aynen devam ediyor, iktidarın hakkı olan 37’nci maddedeki beş dakikalık konuşma, artık, sadece kanun teklifi veren milletvekilinin Genel Kurulu ikna kabiliyetine kalıyor. Genel Kurulu ikna ederse bu iş olur. Nitekim, şu anda kırmızı gündem var önünüzde. Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar’ın kırmızı gündemde bir kanun teklifi var.

Değerli milletvekilleri, aslında, eğer İç Tüzük’ün 49’uncu maddesini okursanız, grup önerilerinin sadece salı günü verileceğini bilirsiniz.

O kanun tekliflerini iktidar partileri hep reddederler, hep “hayır” oyu kullanırlar. Niye “hayır” oyu kullanırlar biliyor musunuz? Çarşamba ve perşembe günleri sadece kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri görüşmeye ayrıldığı için o yapılabilir. Eğer bundan önceki dönemlerde, 2011 yılından önceki dönemlerde, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre bir kanun teklifi komisyonun gündemine alındığı takdirde, çarşamba ve perşembe günleri o gündemde olan maddeyi siyasi parti gruplarının grup önerisi verme imkânları da ortaya çıkmış olur.

Bakın, değerli milletvekilleri, bir de 23’üncü Dönemden itibaren, 2011 yılından itibaren ve özellikle de 2012 yılına geldiğimizde, istismar edilen grup önerileri vardı. 2011 yılında, 23’üncü Dönemde 200 küsur tane grup önerisi verilmiş. Ondan önceki dönemlerde 75 tane, 50 tane, 30 tane ve genellikle iktidar grubu grup önerisi verir, muhalefet de eleştirir. Buraya çıkar, iktidar grubunun grup önerisinin aleyhinde konuşurken, “Biz bu iktidarı anlayamıyoruz, planlarını bilmiyoruz. Bugünden yarına karar değiştiriyorsunuz. Ne olur, sizin gündeminiz yok mu? Bir haftayı ne yapacağımızı bilelim, milletvekillerimizi o şekilde görevlendirelim.” diye itirazları olurdu. Öyle değil mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – O şekilde itirazları olurdu.

Bakın değerli milletvekilleri, muhalefet partileri grup önerileri vermezdi çünkü salı günleri denetime ayrılmıştı, o gün çeşitli denetim konuları görüşülür, sorular cevaplandırılırdı. Bu süre içerisinde, geçmiş uygulamalarda İç Tüzük’te olmamasına rağmen, soru-cevap kısmında Meclis başkan vekili “Sorulara cevap vermek isteyen bakan şu sorulara cevap verecek.” der ama soruların da esas numarasını, özetini vesairesini okur, yarım saat geçerdi.

Biz dedik ki: Bakın, değerli milletvekilleri, değerli muhalefet partisine mensup arkadaşlar, bu soruların okunmasıyla zaman kaybetmeyelim, gelin burada bakan bir saat süreyle veya iki saat süreyle sadece sorulara cevap versin. Nitekim o uygulamayla birlikte… Bunu da siyasi parti grup başkan vekilleriyle yaptığımız mutabakat çerçevesinde ortaya çıkardık. 2011 mutabakatıyla ortaya çıkan… Hatta tutanakları okursanız o zaman grup başkan vekili itiraz etmiş; Meclis başkan vekili “Sadece soruları okutacağım; bakan, şu sıralardaki -30 tane, 50 tane- soruya cevap verecek.” derken oradan, oradan, oradan muhalefet partisi grup başkan vekilleri itiraz etmişler “Sayın Başkan, bu, teamül olmasın, bir kerelik bu işi yapıyoruz.” diye. Hâlbuki muhalefetin yapması gereken şu: Orada soruların okunması değil, verilen sorulara cevap çok önemli bir hadise. Biz soruyu kimin sorduğunu değil, sorulan soruya verilen cevabı dinlemek üzere zaten sözlü soruları soruyoruz.

Sözlü soruyla ilgili bir cümle söyleyeyim değerli arkadaşlar: Hani “Sözlü soruyu kestiniz.” diyorlar ya, “Meclisin, Parlamentonun denetimini ortadan kaldırdınız.” diyorlar ya, sözlü soru nedir biliyor musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazıyla verilen soru önergesidir. Bunun tek özelliği, burada bakanın yazıyla sorulan soruya sözlü cevap vermesidir. Hiçbir farkı yok çünkü bizim yaptığımız yeni düzenlemeyle birlikte, 2019 yılında hayata geçecek yeni sistemle birlikte artık sözlü sorular, burada bakan cevap veremeyeceğinden dolayı, yazılı soru hâline gelmiş ve Anayasa’da yazılı sorulara ne zaman cevap verileceği yazılmamışken, İç Tüzük’te herhangi bir yaptırımı yokken bizim yaptığımız Anayasa değişikliğiyle birlikte yazılı soruya ne zaman cevap verileceği de açık ve net hüküm altına alınmış yani bundan önce sümen altı edilen, hiçbir müeyyidesi olmayan veya kamuoyunun bilgisi dâhilinde bulunmayan sorular artık Hükûmet tarafından cevaplanmadığı takdirde hem siyasi partilerin, muhalefet partilerinin hem de milletin eleştirebileceği bir noktaya doğru gelmiş; önemli bir değişikliği yaptığımızı ifade ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bugüne kadar kaç soru önergesi sümenaltı oldu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, bir siyasi parti, grup önerisi veriyor. “Sözümüzü kesiyorsunuz grup önerisinde.” diyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama bakıyorsunuz, siyasi parti, grup önerisinde yoklama istiyor. Yoklama niye istenir?

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kapatmak için.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisini kapatmak için istenir. Siyasi partinin grup önerisinde yoklama istemeyeceksin ki diğer siyasi partinin hakkına da tecavüz etmeyeceksin, öbür siyasi partinin grup önerisinin konuşulmasına da imkân vereceksin. Ama sen kalkıyorsun, yoklama istiyorsun ve birinci yoklamada diyelim ki 164 kişi bulamadık -20 tane ihtiyaç var ya yoklama için 57’nci maddeye göre- ikinci yoklamaya yoklama isteyen muhalefet partisi girmiyor. Niye girmiyor? “Meclisi çalıştırmak iktidar partisinin görevi.” diyor. Hâlbuki muhalefet partisi grup önerisinde “Biz şu şu konuları görüşmek üzere, acil diye bildiğimiz, önemli diye ortaya koyduğumuz konuları görüşmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasını istiyoruz.” diyecek. Türkiye Büyük Millet Meclisinin o konuları görüşmekten kaçan bir iktidarı varsa ancak o, yoklamayı isteyebilir.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sürekli kaçıyorsunuz, hepsi reddediliyor.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Eskişehir) – Maaş alıyoruz ya, maaş alıyoruz. Maaşımızı hak etmemiz gerekmiyor mu?

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Kaç kişi geliyorsunuz?.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama işin gerçek tarafı, muhalefet partisi kendi sesini kısmak için, kendi sözünü engelleyebilmek için, diğer muhalefet partilerinin hakkına tecavüz edebilmek için… Hâlbuki kendisinin de değil biliyor musunuz, başka bir partinin. Ki sıralama da o şekilde oluyor, bu da 2007 yılında yaptığımız bir uzlaşma gereği.

Değerli arkadaşlar, grup önerileri İç Tüzük’ün 87’inci maddesine göre aykırılık sırasına göre okunurdu; aykırılık sırasına göre okunur, ona göre işleme alınırdı. En aykırı grup önerisi iktidar partisinin olduğundan dolayı o grup önerisi oylandıktan sonra muhalefet partisinin grup önerisi düşerdi. Kulakları çınlasın, ya Haluk Koç ya Kemal Anadol dedi ki Sayın Kapusuz’la görüşürken: “Ya Sayın Kapusuz, siz böyle böyle getiriyorsunuz. Aykırı önerge sizinki, sizin aykırı önerge görüşüldükten sonra bizimki görüşülmüyor, bizim hakkımız gasboluyor. Zaten fazla da grup önerisi vermiyoruz. Önce bizimki, sonra sizinki olsun.” Buna da “Evet.” dedik, teamül o oldu ve bundan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen en küçük partiden yukarıya doğru bunu yapmaya başladık.

Bakın, değerli milletvekilleri, biz Komisyonda bunu görüşürken, grup önerilerini görüşürken 26’ncı Dönemde -bir buçuk senesini ancak tamamladı veya tamamlamadı- 321 grup önerisi konuşmuşuz; 26’ncı Dönemde 321 grup önerisi konuşmuşuz bugünkü 2 hariç.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Ülke yangın yerine dönmüş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Biz Komisyonda görüşürken çalıştığımız üç günde 2 mi verdiler, 3 mü verdiler bilmiyorum. O zaman 2 verdilerse 6; 3 verdilerse 9… 321’in üzerine 11 ilave ettiğiniz zaman 332 grup önerisi konuşmuşuz. “Bizim sözümüzü kısıyorsunuz…” Biz sizin sözünüzü kısmıyoruz, biz sizin konuyla ilgili konuşmanızı arzu ediyoruz, istiyoruz.

Bakın, değerli milletvekilleri, Anayasa görüşmelerinde saat on birde gündeme geçtik ve genellikle de saat üçte ya da ikide kapattık. Ramazan mıydı Anayasa görüşmeleri? Sen değilsin Ramazan. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) O süreç içerisinde saat iki veya üçte Anayasa görüşmelerini burada kapattık. On birde Genel Kurul çalışmaya başladı, üçte kapattıysak dört saat görüştük.

Şimdi biz diyoruz ki: Bakın, değerli milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini eğer görüşürsek, 14.00’te de Türkiye Büyük Millet Meclisini açarsak saat 21.00’e kadar bütün meramımızı anlatma imkânımız mevcut. Kanun üzerinde her şeyi dile getirebilirsiniz. Zaten 21.00’den sonra da çalışma ihtiyacımız yok.

Yine, kulakları çınlasın -burada eski milletvekili arkadaşlar vardı- Sayın Kemal Anadol derdi ki bu uzatmalardan vesairelerden sonra: “Şu anda bu saatte çalışanlar sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile…”

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Evet.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Evet, Mehmet Erdoğan biliyor, buradaki arkadaşların bir kısmı da biliyordur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ha bizde bir kısım biliyor, sizde bir kişi biliyor, yani! Sizinkilerin hepsi biliyor, bizde bazıları biliyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, zamanı kaybettirmek değil, zamanı verimli kullanmak çok önemli. Sayın Özel dedi ki: “Anayasa Komisyonunda şu kadar zaman görüşüldü, altmış üç saat çalışıldı.” Milletvekillerinin alın terini bir tarafa bırakıyorum, yapılan harcamayı, oradaki çalışanların zamanını ve yakılan elektriğin hesabını yaptı ama Anayasa görüşmeleri sırasında yedi saat, sekiz saat, on saat gündemi farklı konularla işgal ederken Türkiye ekonomisini, Büyük Millet Meclisinin zamanını ve elektrik israfını kimse hesaplamadı.

Bugün saat 19.30’da biz kanun görüşmeye başladık, İç Tüzük görüşmeye başladık. Genel Kurul kaçta açıldı? 14.00’te açıldı. Bir saat gündem dışılar ile 15 kişiye söz veriliyor ve bugün okundu tahmin ediyorum araştırma önergeleri -aslında salı, çarşamba, perşembe günleri okunurdu- o bir saat o süreyle geçti. Normal şartlarda 15.00’te bizim Genel Kurulun gündemine geçmemiz gerekirdi, 19.30’da geçtik. Hiç alakası olmayan, hiç gündemde yeri olmayan… Bir grup başkan vekili kalkıyor, yirmi dakika burada ayakta konuşuyor iki dakika usul tartışması yapabilmek için. Başkan diyor ki: “Gel seni kürsüye davet edeyim.” “Bir dakika, konuşmam bitmedi daha.” diyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle demiyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Böyle iş mi olur Allah aşkına ya!

Bakın, arkadaşlar, kuralsızlık kural olmaya başladığı anda burada demokrasi olmaz, burada azınlığın çoğunluğa tahakkümü olur. Şu anda biz onu görüyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Anayasa’yı askıya siz aldınız siz, biz almadık. Fiilî durum yaratan sizsiniz, biz değiliz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, Milliyetçi Hareket Partisinden bir arkadaş gelip Cumhuriyet Halk Partisini eleştirirken, ya arkadaş, dediği laf şu, ben de aynen katılıyorum: “Atatürk sizin şu andaki hâlinizi görse partinizi kapatmak değil, hepinizi falakaya yatırırdı.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Medreseler kapatıldı, medreseler!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani bunu söylemek bir eleştiri. Ama oradan masalara vuruyorsunuz, sıralara vuruyorsunuz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Siz falakada kalmışsınız, hâlâ, falakada.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu eleştirilerden niye rahatsız oluyorsunuz? Eleştirilerden rahatsız olmayın. Ama en önemli mesele hakaret.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Çocukları falakaya yatırmaya başladılar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Senin Genel Başkanın sizi falakaya yatırır, bizde öyle bir şey yok. Bakanlara tekme atmak senin Genel Başkanında var, milletvekili dövmek sizde var; bizde yok.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Falaka döneminde kalmışsınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi diyorlar ki: “İç Tüzük’ün 160, 161, 162’nci maddelerinde bir ceza getirdiniz.” Getirdiğimiz bu ceza ne biliyor musunuz? Kardeşim, Türk milletine hakaret edersen, eğer bu milleti sen soykırımla suçlarsan o bu millete hakarettir, bu milletin ortak geçmişini suçlamaktır.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Falakacıların elinden geçmişsiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Biz onun burada söylenmesine müsaade etmeyiz. Anayasa’nın 83’üncü maddesi de zaten budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Soykırımı milletler değil devletler yapıyor! Soykırım yapmış millet gördün mü bugüne kadar?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Anayasa’nın 83’üncü maddesi kürsü dokunulmazlığını söylüyor ama 83’üncü maddede…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Başkanım…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – İttihat Terakkici oldunuz!

BAŞKAN – Bir dakikada tamamlayın lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Arkadaşlar, biz bunu 10+20 dakika diye ilave edelim dedik ama -siyasi parti gruplarıyla da konuştuk- olmamıştı. Eğer Sayın Başkan müsaade ederse, biraz sonra konuşacak arkadaştan beş dakika bana verirsiniz. 20 dakika diye anlaştık, İç Tüzük’e aykırı bu anlaşma. Gelin Danışma Kurulunu imzalayalım diyoruz, “Yok.” diyorlar.

Bakın, enteresan bir şey. Dedik ki: Bu İç Tüzük görüşmeleri sırasında 20 dakika bunu yapalım, bölümleri de 10+10 yapalım, Doğru mu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 20+10.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – 20+10.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hayır, 10+10.

BAŞKAN – Bölümlerle ilgili.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 10+10, bölümlerle ilgili 10+10…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ha...

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …geneli üzerinde 20+10 yapalım dedik, 20+10’u kabul etmemişsiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, biz etmedik değil, Başkan etmedi ya.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hayır…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Neyse, uzlaşmışsınız ya. Uzlaştınız mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkan reddetti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, siz teklifinizi etmişsiniz, biz de 10+10’da uzlaşmışız, uzlaşma bu zaten.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Tamam, doğru.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Eğer senin dediğin olursa dayatma olur, “İlla ki o.” dersen dayatma olur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, reddetmedik ya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Uzlaşma yapılmış, uzlaşma da bu şekilde olmuş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Reddetmedik, niye reddedelim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Eğer Başkan müsaade ederse ben bir sonraki arkadaştan… Nasıl olsa… Danışma Kurulu olması gerekir arkadaşlar bunun.

BAŞKAN – Başkan, müsaade etmiyorum, lütfen tamamlayın, toparlayın. Kusura bakmayın, İç Tüzük’e göre yönetmek zorundayız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama Sayın Başkanım, biraz sonra yirmi dakikayı neye göre vereceksiniz?

BAŞKAN – Sayın Başkanım, lütfen toparlayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’ün 60’ncı ve 81’inci maddesi bir Danışma Kurulu kararı olmadan süreleri uzatmayı engelliyor.

MURAT EMİR (Ankara) – Kürsü işgali yapmayın lütfen.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Şahıstan veriyoruz Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ya Danışma Kurulu yapacaksınız ya bana beş dakika verin, konuşayım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Buyurun, yerinize lütfen Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, biz hiç kimsenin sözünü kesmiyoruz.

MURAT EMİR (Ankara) – Sözü kesilmek nasılmış, anladınız mı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin verimli, etkin ve huzurlu çalışmasını arzu ediyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, şahıs konuşmasından verin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Çünkü İç Tüzük değişikliği metninde 8 milletvekilinin imzası var, bu milletvekillerinin imzası… Genel başkanlara gitti, kabul ettiler.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Elitaş İç Tüzük’e uyun lütfen.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Korsan sunum yapıyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Arkasından ikinci toplantıyı yaptık, grup başkan vekilleriyle toplantı yaptık. Yaptığımız toplantıda, burada anlaşılan 162’nci madde dâhil sadece uzlaşamadığımız 21-22 maddeyi görüştük. Onlardan 9 tanesinde anlaştık, 5-6 tanesi kaldı. Bu İç Tüzük teklifinde imzası olan arkadaşlar, maalesef, şu anda diyorlar ki: “Bizi kandırmışsınız, bizi aldatmışsınız.” Buna imza atan arkadaşlara haksızlık yapıldığını düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş, çok sağ olun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Elitaş, Grup Başkan Vekilimiz, Sayın Özgür Özel’e “2011’den önce siz yoktunuz.” dedi, CHP grup başkan vekilinin bir uygulamasını yanlış aktardı, Genel Kurulu yanlış bilgilendirdi; izin verirseniz onu açıklamak istiyorum.

BAŞKAN – Sizi mi kastetti efendim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Sonradan genel başkan adayı olmuş.” dedi.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yani şöyle: Ben dersem…

BAŞKAN – Grup adına…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, şahsına.

BAŞKAN – Tamam, grup adınaysa buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şahsına, şahsına…

MUHARREM İNCE (Yalova) - “…bu salonda frak giymiş sakallı bir kişi” dersem, sizin adınızı vermezsem siz anlaşılmaz mısınız?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Sonradan genel başkan adayı olmuş.” dedi.

MUHARREM İNCE (Yalova) – “Genel Başkan adayı olmuş milletvekili.” dedi, o da benim, bunu söylemek istemiyorum.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, Sayın İnce’yi mi kastettiniz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, Haluk Koç da genel başkan adayıydı, Haluk Koç genel başkan adayıydı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın İnce.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, yani sadece genel başkan adayı Sayın İnce değil ki Haluk Koç da genel başkan adayıydı.

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

13.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bütün iktidar milletvekilleri, muhalefetin bir hakkı kötüye kullandığından bahsediyor. Bakın, şimdi, 21’inci Dönem Parlamentosunda MHP-ANAP-DSP Hükûmetinde temel kanun görüşülmüş. Var temel kanun İç Tüzük’te. Kaç kez görüşülmüş biliyor musunuz? Dört kez sadece, sadece dört kez. Siz yetmiş kez, seksen kez temel kanunu konuşuyorsunuz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Onlar kanun çıkarmıyordu ki.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Ya, insan utanır, 16 maddelik bir kanun temel kanun olur mu, olur mu böyle bir şey? Bakın, eğer siz geçmişten örnekler istiyorsanız, şöyle bir bakın, Parlamento tarihinde temel kanunu sizin kadar kullanan başka bir iktidar yoktur; birincisi bu.

İki: Sizin derdiniz uzlaşma değil ki. Sayın Elitaş, birlikte çıkarmadık mı Borçlar Kanunu’nu? Türk Ticaret Kanunu’nu birlikte çıkarmadık mı? 1.500 maddelik kanunu burada birkaç günde çıkarmadık mı uzlaşarak, anlaşarak?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Üç günde çıkardık.

MUHARREM İNCE (Devamla) - 1.500 madde; 600 küsur madde biriydi, 1.400-1.500 madde biriydi. Demek ki sizin derdiniz uzlaşmak değil.

Bakınız, hızlı yasama nitelikli yasama demek değildir. Bir demokrasinin gücü iktidarın gücüyle ölçülmez, bir demokrasinin gücü muhalefetin gücüyle ölçülür. Siz ortak iyiyi bulmak istemiyorsunuz. Çok eskiden örnekler istiyorsanız TİB’e bir bakın. Yapmayın dedik TİB’le ilgili yasada, yaptınız, sonra “pislik yuvası” dediniz. Özel yetkili mahkemelere bakın, TÜBİTAK’a bakın, bunların hepsine bakın.

“Yoklama bir meclisi kapatmak içindir.” diyorsunuz; çok yazık, çok üzüldüm buna, buna cevap vereceğim maddelerde.

Atatürk bizi falakaya yatırmazdı ama siz dayak yiyen bakanlara dikkat edin.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Efendim, sayın grup başkan vekili biraz önceki konuşmasında “İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre bir milletvekili dört yılı gasbetmiş.” dedi.

BAŞKAN – Sizden bahsetti mi Sayın Tanrıkulu?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Benden bahsetti, evet.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Evet, ismini vererek.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - “37’nci maddeyi kullanan kişi.” dedi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ben, bakın isim vermedim, dedim ki: Başkalarının hakkını gasbeden, İç Tüzük 37’yi kullanan…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Benden bahsetti efendim.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – İsim vermeye gerek var mı Sayın Elitaş? “Gasbeden” dediniz.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ama “Komisyona geldi.” dediniz, Sezgin Bey’di o.

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, bakın, isim vermedi, ben de dinledim, isim vermedi.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, arife tarif gerekmez, bu Parlamento biliyor ki o milletvekili benim, herkes biliyor beni. Ben dedim ki Komisyona...

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ama komisyona geldi, komisyonda geçici olarak...

BAŞKAN – Peki, dört yıllık İç Tüzük 37 önerge hakkını siz tamamen doldurdunuz mu? Bu, doğru bir şey mi?

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Söz hakkını verin işte, açıklasın!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Bakın, bir saniye, ben gelip orada cevap vereceğim, benimle polemiğe girmeyin, ben orada cevap vereceğim.

BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu...

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Siz niye taraf oluyorsunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Bir saniye...

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Komisyona geldi, “Bunu erteleyin.” dedi.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – “Gasbetmek” ne demek Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu’nu dinliyorum arkadaşlar, hep birlikte konuşmayın.

Buyurun.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, bana cevap vermeyin, “gasbetmek” ne demek?

BAŞKAN – Ne demek?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – İç Tüzük’teki bir hakkı gasbetmek.

BAŞKAN – Ama sizin isminizi vermedi diyorum. O dediği, kastettiği, bir dönem boyunca bütün İç Tüzük 37 hakkını doldurdunuz mu siz?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır, benim diyorum, bugüne kadar kullanan benim.

BAŞKAN - Doldurduysanız buyurun o zaman.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İki dakika süre veriyorum.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Ayıp, Sayın Başkan, ayıp size!

BAŞKAN – Bir saniye, size ayıp niye bize ayıp?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan... Bakın, Sayın Başkan...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Benimle polemiğe girmeyeceksiniz.

BAŞKAN - Ne demek polemiğe girmeyeceksin?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Benim hakkımı kullanmamı sağlayacaksın.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İthamda bulunuyorsunuz!

BAŞKAN – O hakkı gerek görürse ben veririm, kullandırırım ama izah etmem lazım.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – İç Tüzük’e göre “gasbetmek” ne demek?

BAŞKAN – Bakın, Sayın Tanrıkulu, konuşacaksanız konuşun, böyle davranmayın.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Kullandıracaksınız tabii ki!

BAŞKAN – Hayır, kusura bakmayın.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Bu polemiği benimle yapamazsınız!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam, Başkan, tamam.

BAŞKAN – Konuşacaksanız o zaman benimle muhatap olmayın böyle. Sizin böyle yapmaya hakkınız yok.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Dokuz yıldır...

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, bakın...

Bir saniye, açmadım sistemi.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – İsteyen her milletvekiline o hakkını kullandırıyor Sayın Tanrıkulu.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – İç Tüzük...

BAŞKAN – Sistemi açmadım. (CHP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, bir saniye.

Sayın Tanrıkulu, bakın, sistemi açmadım.

69’uncu maddeyi okuyun, lütfen ona göre davranın.

Ben niçin söz talep ettiğinizi sormak zorundayım, neye dayanarak siz kürsüye çıkıyorsunuz, onu algılamak durumundayım. Sataşma olup olmadığının takdirini de ben yaparım siz değil.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Ama Sayın Başkan, çıkışını da eleştiriyorsunuz!

BAŞKAN - Her konuşana da “Ben cevap vermek durumundayım.” diyemezsiniz.

Lütfen...

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Siz sormuyorsunuz ki yargılıyorsunuz, itham ediyorsunuz!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Benim, o kişi benim.

BAŞKAN – Size öyle söyledi, siz üzerinize alındınız, isim vermedi.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hangi anlamda konuşacağımı...

BAŞKAN – Buyurun.

İki dakika süre veriyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.

14.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, bakın, “gasp” bir suçtur Elitaş, bir suçtur. Ben bu İç Tüzük’ten kaynaklı hakkımı kullandım, gasbetmedim. Siz şu anda Meclisi gasbediyorsunuz, gasp; gasbeden sizsiniz, siz! (CHP sıralarından alkışlar) Ben bu İç Tüzük’e göre bir hakkı kullandım ve bugüne kadar 27 kere devrettim, 27 kere. Sen, şu anda yirmi dakika konuştun, ben iki yılda toplam doksan dakika konuşmuşum, doksan dakika ve şu anda, söylüyorum Sayın Başkan: 37’ye göre… Hepsini geri çekiyorum, maddeyi geri çekiyor musunuz? Hepsini geri çekiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Niye çekelim canım? Senin gibiler bir daha olmasın diye bu maddeyi getiriyoruz.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Rahatsızlığısınız şundan bakın, rahatsızlığınız şundan: Burada verdiğim tekliflerden, benim konuşmamdan. Bu madde Sezgin Tanrıkulu’yu yasaklıyor çünkü sizi ben Türkiye’ye deşifre ettim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hakkın gasbını yapanları yasaklıyoruz.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, sizin yüzünüzü deşifre ettim, deşifre.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Kendi yüzünü deşifre ettin.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, dokuz yıl önce, 8 Nisan 2008 tarihinde bu Parlamentoda ben Başbakanla görüştüm, Sayın Erdoğan’la; siz grup başkan vekiliydiniz.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Sen kendin deşifre oldun, kendin; kimse deşifre etmedi seni. Sen kendini deşifre ettin, kendini.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - İki gün sonra -o toplantıda İhsan Arslan vardı, Kutbettin Arzu vardı- çıktınız burada, benim hakkımda yalan konuştunuz; yalan, yalan, yalan!

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Bak, şimdi itham ediyorsun.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Siz öyle bir grup başkan vekilisiniz.

Bakın, şu anda da hiç bilmeden “gasbetmiş” diyorsunuz. Ben bir hakkı kullandım, bir hakkı kullanan milletvekiline “gasbetmiş” diyemezsiniz, diyemezsiniz, diyemezsiniz!

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Niye diyemeyeceğiz ya!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu mu sizin hukuk anlayışınız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Diyorum! Diyorum! Diyorum!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bak, siz gaspçısınız ve bu Parlamentoyu kendi diktatörlüğünüzün esiri hâline getirmeye çalışıyorsunuz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Demokrasiyi gasbettiler, önemli değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Gel buna bir cevap ver bakalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, açıklamasında “Tam bir yalancısınız.” dedi.

BAŞKAN - Buyurun, size de iki dakika süre veriyorum.

Lütfen polemiği bitirelim artık.

15.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 2008 yılında Diyarbakır’da Sayın Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın yaptığı “Kürt sorunu vardır.” meselesiyle ilgili konuşmadan basına yansıyan bilgilerle ilgili burada konuşma yaptım, konuşmamın arkasındayım. Yalan söylemedim; söylediğim neyse tutanaklarda var, mevcut.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Bakacağız, bakacağız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, hakkın gasbıyla ilgili konu… “Ben bütün arkadaşlarıma devrettim.” diyor; asıl acı burada, asıl zulüm burada.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sadece bize değil, bütün muhalefete.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – OHAL sürecinde demokrasiyi gasbettiniz Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin var, HDP’nin kanun teklifi var İç Tüzük 37’yi bekleyen ama orada bir milletvekili bunu işgal etmiş, o işgal sonuna kadar duracak.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Geçen dönem de Alim Işık yapmıştı, Alim Işık.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Geçen sefer de Alim Işık doldurmuştu hepsini.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Böyle hak mı olur, böyle demokrasi mi olur Allah aşkına?

YAŞAR TÜZÜN (Bilecek) – İşgal yok, işgal yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hâlbuki Cumhuriyet Halk Partisinin “demokrasi, demokrasi” diyen, Adalet Yürüyüşü yapan Genel Başkanı buraya çıkacaktı, diyecekti ki: “İç Tüzük 37’yi böylesine şuursuzca kullanan hangi milletvekili? Sor hesabını Grup Başkan Vekili.” (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ama sen bunu sormuyorsun, hâlâ onu savunuyorsun ve burada konuşturuyorsun. Adalet, söz hakkında olur.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Çok konuştunuz ya, vallahi çok konuştunuz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, hiçbir milletvekilinin konuşmasından veya onun eleştirisinden biz gücenmiyoruz ama hakaret edildiği takdirde “Olmaz.” diyoruz.

Görüşmeler sırasında milletvekili arkadaşlarımız sakin, sükûnetli konuşurlar, varsa burada laf atarlar; biz, grup başkan vekilleri onları durdurmaya çalışırız ama hiçbir AK PARTİ’li milletvekili ne buradaki milletvekilini ısırmaya kalkar ne de şurada genel başkan yardımcısının burnunu kırar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, bizim kültürümüzde, geleneğimizde yoktur.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sadece saç yoluyorlar, değil mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Tartışırız, konuşuruz…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Yalan bunlar, yalan, yalan!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ama kavga çıkmasın diye İç Tüzük’ün belirli maddelerine koyduğumuz düzenleme budur.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Demokrasiyi gasbedersiniz, adaleti gasbedersiniz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yaptığımız düzenleme içerisinde…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Engellemek için saç yoluyorsunuz, saç.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Hukuku öldürdünüz, yargıyı öldürdünüz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, orada bakarsanız, siz, bizim yaptığımız uzlaşmada 160, 161, 162 ve 163’üncü maddelerde şerh yoktur, birlikte attığımız imzanın sonucudur.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – 24’üncü Dönemde öldürüyordunuz burada insanları.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Biz imzamızın sonuna kadar arkasındayız, Milliyetçi Hareket Partisi de imzasının arkasında duruyor.

Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.51

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi için…

BAŞKAN – Size söz vereceğim, bir saniye…

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin birinci ve ikinci bölümü üzerindeki konuşmaların Komisyon ve siyasi parti grupları adına yirmi dakika, şahıslar adına on dakika olmasına, gruplar adına konuşmaların 2 milletvekili tarafından kullanılabilmesine ilişkin önerisi

24/7/2017

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 24/7/2017 Pazartesi günü yaptığı toplantıda 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin birinci ve ikinci bölümü üzerindeki konuşmaların Komisyon ve siyasi parti grupları adına yirmi dakika, şahıslar adına on dakika olması, gruplar adına konuşmaların iki milletvekili tarafından kullanılabilmesi önerilmiştir.

                                                                                                                                 İsmail Kahraman

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

                 Mustafa Elitaş                                                                           Özgür Özel

                    Adalet ve Kalkınma Partisi                                                       Cumhuriyet Halk Partisi

                        Grubu Başkan Vekili                                                              Grubu Başkan Vekili

                              Erkan Akçay                                                                     Meral Danış Beştaş

                     Milliyetçi Hareket Partisi                                                     Halkların Demokratik Partisi

                        Grubu Başkan Vekili                                                                      Temsilcisi

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oy birliğiyle kabul edilmiştir.

492 sıra sayılı İç Tüzük Değişikliği Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Meclis Başkanlığı temsilcisi yerinde.

Evet, Sayın Tanrıkulu, dinliyorum sizi “Tutanaklara geçsin.” demiştiniz.

Buyurun.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın grup başkan vekili sataşma üzerine söz aldıktan sonra beni kastederek “şuursuzca” ve “işgal ederek” kelimelerini kullandı. Ben bir milletvekili olarak İç Tüzük’ten kaynaklanan haklarımı kullandım, “şuursuzca” ve “işgal ederek” kelimelerini kendisine iade ediyorum. Kendisi “şuursuzca” ve “işgal ederek” kelimelerini kullanarak bana hakaret etmiştir, aynısını kendisine iade ediyorum.

BAŞKAN – Tutanaklara geçmiştir.

Şimdi, teklifin tümü üzerinde…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına ve kürsüye siyah örtü örterek yaptığı konuşmasında TRT Meclis televizyonunun yayını kesmesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de tabii, arkadaşların hepsinin cevap hakları son derece önemliydi, o yüzden son derece önemli bir konuyu gündeme getiremeden geçti, bunun tutanağa geçmesini hem de elimdeki kanıtlarıyla gösteriyorum.

“Meclis kürsüsünde Özgür Özel’in siyah örtü örterek yaptığı konuşmasında TRT Meclis televizyonu yayını kesti.” diyor birisi. Altında TRT’nin “hata 500” koduyla “Sunucu hatasından dolayı şu anda yayın yapamıyoruz.” diyor. Ben kürsüden iner inmez, Sayın Elitaş kürsüye çıkar çıkmaz yayın yeniden başlıyor. Sansürün kaldırılışının yıl dönümünde, basın özgürlüğü, Basın Bayramı gününde devletin televizyonu ana muhalefet partisinin grup başkan vekili kürsüye siyah örtü örtünce yayını kesip iktidar partisi grup başkan vekili kürsüye çıkınca yeniden yayına geçmiştir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük’e aykırı olduğundan yapmıştır, bilmiyorum ama.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu tam olarak bir sansürdür, kabul edilemez. TRT’nin bu tutumunu kınıyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – TRT yapmıyor o yayını.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sizin talimatınızla yapıldığı açık.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İktidar partisinden bu konuda bir açıklama bekliyoruz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Talimatla mı yapıyorlar?

BAŞKAN – Şu anda TRT’den saat yediden sonra yayın yapılmıyor.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Hayır, hayır, “tbmm.gov.tr”den.

BAŞKAN – Evet, tutanaklara geçmiştir.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Cevap, cevap, Başkanım.

BAŞKAN – Onu sorduracağız.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, teklifin tümü üzerinde şahısları adına ilk söz İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’ye aittir.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Başkanlık Divanı bir karar versin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Onu sorduracağız, bilgi alırsak size iletiriz inşallah.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Meclis TV’den sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı vardı.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu teklifin bütünü hakkında konuşacağım kendi adıma. Şununla başlamak istiyorum.

Birincisi: Özellikle Başbakan Binali Yıldırım’ın iki gün önceki, hatta belki üç gün önceki beyanlarından sonra gerçekte buradaki tartışma yani böyle bir İç Tüzük’ün neden demokrasinin hızlı ve verimli çalışması için gerektiği konusundaki bütün iddialar, bunları ispatlamak için dünyadan, ahiretten örnekler getirmekler falan, bunların tamamı lüzumsuz hâle geldi. Ben aslında Binali Yıldırım’ı çok takdir ediyorum, dan dan dan diye her şeyi söylüyor, ağzında hiçbir zaman bakla ıslanmaz. Bakın, ne diyor Binali Yıldırım: “Bu İç Tüzük, geçici bir İç Tüzük, 2019 Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi devreye girdikten sonra yeni bir İç Tüzük’e ihtiyacımız olacak, bu değişiklikler 2019’a kadar geçerli olacaktır.” Yani demek ki elli yıllık, kırk yıllık müktesebatı değerlendirip sonra mükemmel bir şey yapmak için karşımıza getirilmiş bir taslak yok, tamamen 2019’a geçiş için Türkiye Büyük Millet Meclisini tanzim üzere iktidar ve iktidarla ittifak hâlindeki Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya getirdikleri bir tüzük taslağı var. Dolayısıyla, bu tüzük taslağının biricik anlamı bu. Onu anlamlandıran, içinde yaşadığımız, içinden geçtiğimiz konjonktür. O da Türkiye Büyük Millet Meclisine de bir OHAL kararnamesi indirilemeyeceği için bir İç Tüzük ile OHAL düzenlemeleri yapılıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi OHAL’in muhatabı hâline getiriliyor. Özetle, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2019 hazırlıklarına Milliyetçi Hareket Partisi de kendi açısından dâhil oluyor, bu tüzük değişikliğinin biricik anlamı budur.

Bu İç Tüzük gerçekleştiği zaman olacaklar konusunda bütün söylenenler ortada, bunlara eklenecek çok fazla bir şey yok. Fakat ben iki nokta üzerinde durmak istiyorum, daha doğrusu amacıyla ilişkilendireyim. Bunlardan bir tanesi, amaçlarının başında Halkların Demokratik Partisi milletvekillerini inançları, düşünceleri, felsefeleri, dünya görüşleri dolayısıyla yapmaktan ve söylemekten kaçınamayacakları eski İç Tüzük’ün varlığı döneminde herhangi bir yaptırımı gerektirmeyen tutumları dolayısıyla cezalandırmak üzere Halkların Demokratik Partisi milletvekillerine tuzak kurmak; öte yandan, genel olarak muhalefette çalışamaz, işleyemez, Mecliste hareket edemez hâle getirmek. İdeolojik amaçla getirilmiş bütün engeller ve bütün kısıtlar bununla ilgilidir.

Demin Özgür Özel’in söylediklerine bir şey daha eklemek istemiyorum, tekrar edeyim, hepimiz tekrar edelim, bilelim: Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine genel olarak yurttaşların sahip olduğundan daha az özgürlük, daha az fikir hürriyeti, daha az ifade özgürlüğü getirerek aslında Türkiye Büyük Millet Meclisini kısıtlı, hacir altında bir kurum hâline getiriyor. Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı bu tüzük hükümleri dolayısıyla sakıncalı ifade edilen, bundan ötürü cezalandırılması istenilen şeylerden ötürü cezalandırılmazlar. Anayasa’nın ilk dört maddesi hakkında herkes dilediği gibi, bildiği gibi konuşur, bugüne kadar da bundan ötürü yargılanan, cezaya çarptırılan hiç kimse olmamıştır ama Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa’nın değişeceği yerde, Anayasa hakkındaki kararların verileceği yerde bunları konuşmak yaptırıma bağlıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekillerine dayattığı yemin, bu yemin esaslarına uygun olarak milletvekillerinin yemini tekrardan kaçınmaları hâlinde Meclisten çıkartılmaları bir kural hâlinde dayatılmaktadır. Bu kuralın esasen Leyla Zana için, Leyla Zana örneğinden hareketle getirildiği herkesin malumudur. Esasen içerici bir yaklaşım, Leyla Zana’nın bu yemini bütün külfetlerine rağmen, eğer etmediği takdirde karşı karşıya kalacağı bütün yüklere rağmen niçin etmediğini düşünmek için en ufak bir zahmet sarf edilmemiş fakat bu metnin olduğu gibi tekrarı ya da Meclisin dışına çıkmak arasında iki seçenekten başka bir seçenek kendisine bırakılmamıştır.

Ben Komisyonda da söyledim, bu yemin metni hiçbir şekilde bir mutlaklık, bir kutsallık, bir değiştirilemezlik, bir başımıza gelmişlik hâli değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin şunca yıllık ömrü içerisinde 1921 Anayasası’nda bir yemin metni yoktu, 1924 Anayasası’nda insanlar sadece ve sadece Anayasa’ya mugayir hareketler içinde olmayacaklarına yemin ederlerdi, 1960’ta halkın mutluluğu için çalışacaklarına yemin ederlerdi. 1981’de hem etnisiteye dayalı bir millet tanımı hem de bir doktrin insanlara yemin olarak dayatıldı.

Şimdi Komisyon bize dedi ki: “Biz dünyadaki bütün anayasaları inceledik. Dünyadaki bütün iç tüzüklere, bütün yeminlere baktık, bizimkinin aslında münasip olduğuna karar verdik.” Ben de hakikaten nedir diye baktım. İnanın, dünyada, Türkiye’den başka, milliyetçilik üzerine yemin edilen bir tek ülke yoktur. Din üzerine, iman üzerine, yemin edilen ülkeler vardır. Anglosakson ülkelerinde de din, iman üzerine yemin etmek istemeyenler için “yeminsiz beyan” anlamına gelen “affirmation” imkânı bütün üyelere sağlanır. Allah üzerine, din üzerine, kitap üzerine yemin etmek istemiyorsa neyi doğru biliyorsa onun üzerine namusu, şerefi üzerine ant içer. Şimdi Leyla Zana’ya dayattığınız bu yemini etmediği için onu Meclisin dışına atmak ya da aynı yolu takip edecek başkalarını Meclisin dışına atmak yerine onları nasıl içereceğimiz konusunda dünyadaki başka örneklere bakmak gerekmez miydi? Ama olsun, olur a, arada bir gelen olur; hazır başlamışken milletvekillerini hapse atmaya, tek tek vekilliklerini düşürmeye, Leyla Zana’yı da aradan çıkarıverelim diye düşünmüş olabilirsiniz ama bunun bu kadar büyük iddialarla, bu kadar büyük felsefi izahlarla falan anlatılmasına gerek yok ki. “Biz, HDP milletvekillerini birer ikişer, şu ya da bu sebeple Meclisten çıkartmak, mefluç hâle getirmek, siyaseten iş yapamaz kılmak istiyoruz çünkü olur a, bu Meclis kürsüsünde gelir Ermeni soykırımı hakkında konuşurlar. Yurttaşlar dışarıda konuşabilir ama biz onları burada konuşturmayız, onlar Türkiye’nin idari yapısı üzerine konuşmak isteyebilirler. Evet, Anayasa Mahkemesi, federasyonu tüzüğüne koymuş olan bir partinin bu tüzüğünden ötürü kapatılamayacağını karara bağlamış olduğu hâlde, o parti bu Mecliste olmadığı zaman biz, başka milletvekillerini bunları tartıştığı için cezalandırabiliriz. Hem öyle cezalandırabiliriz ki onların siyaset yapması için kamunun siyasete finansman yolu olarak ortaya koymuş olduğu ödenek ve yollukları da ellerinden alırız, halka gidemezler, seyahat edemezler, hiçbir yerde hareket edemezler; böylelikle onların siyasetini de baltalamış oluruz.” cezacılığı bunun arkasında yok mu?

Ben, bunları, bütün bu İç Tüzük tartışmasının yüksek amaçlarla, Meclisin öyle çalışması, Meclisin böyle çalışmasıyla herhangi bir ilgisi olmadığını hepimizin anlaması için o nedenle size söylüyorum. Buradaki mesele şudur: Muhalefetin mümkün mertebe az konuşması ve önümüzdeki bu bir yıllık zaman -çünkü Binali Yıldırım öyle diyor- içinde mutlaka bu düzenlemeleri yapmamız lazım. Öte yandan da eğer mümkünse, mümkün olduğu nispette de Halkların Demokratik Partisi milletvekillerinin sayısını azaltmakla ilgilidir. Böyle bir İç Tüzük’ün bizim karşımıza getirilip savunulması mümkün değildir. Şöyle ya da böyle bizden kurtulmak isteyebilirsiniz fakat onun yolu bu değil, onun yolu şu olabilir, açıkça ilan edersiniz: Türkiye’de Halkların Demokratik Partisinin takip ettiği siyaseti takip etmek kanunen yasaktır. Ondan sonra, ona göre kendi anayasanızı, yasalarınızı düzenlersiniz ama onun için de bütün dünyaya “Biz demokrasiden faşizme geçtik, faşizme yükselttik memleketi.” diye göğsünüzü yumruklarsınız.

Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Elitaş…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı İç Tüzük Değişikliği Teklifi’ndeki İç Tüzük’ün 161’inci maddesi, şu andaki görüştüğümüz sıra sayısının 15’inci maddesiyle ilgili amacımızla hiç alakası olmayan konularda beyanda bulunmuştur ve bizi de faşistlikle itham etmiştir. İzin verirseniz kısa bir cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

16.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bakın, değerli milletvekilleri, şu anda İç Tüzük’ün 161’inci maddesinde zaten çerçevesi çizilmiş. Bizim oraya ilave ettiğimiz bir mesele var. İç Tüzük’ün Cumhurbaşkanına, Meclis Başkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Başkanlık Divanına, Meclisi yöneten başkan vekiline ve milletvekillerine hakaret ve sövdükleri takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi geçici çıkarma cezası verebilme hakkına sahip. Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret ve sövdüğü takdirde de -şu andaki düzenlemede o var- biz diyoruz ki Anayasa’nın ilk dört maddesinde çerçevesi çizilen Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret ve sövmek İç Tüzük kurallarına dâhil olsun.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Onu demiyorsunuz Elitaş. Şurada… Lütfen… Açın okuyun 15’nci maddeyi, onu demiyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yani öyle diyoruz, siz farklı anlıyorsunuz ve ajite ediyorsunuz.

İkinci konu, Leyla Zana’yla ilgili konu. Bakın değerli milletvekilleri, İç Tüzük’ün 138’inci maddesi var, İç Tüzük’ün 153’üncü maddesi var, 158’inci maddesi var.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Yok, olmaz, onu demiyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir milletvekili bir ay içerisindeki beş birleşim Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmelerine katılmadığı takdirde milletvekilliği üyeliği sona erer.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – İdari yapıya aykırı tanımlamalar…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Nereden alıyor? Anayasa’nın 84’üncü maddesindeki milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili hükümden alıyor.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Açıkça savunun. Niye savunmaktan korkuyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Düşünebiliyor musunuz, bir milletvekili bir ay içinde beş birleşim gelmeyecek, karma komisyon, hazırlık komisyonu milletvekilliğini düşürecek ama bir milletvekili ki ilk açılışta, ilk oturumda, oturum başkanlığını Geçici Meclis Başkanı Sayın Deniz Baykal’ın yönettiği bir oturumda iki kere kürsüye çağırmasına rağmen, “Lütfen bu yemininizi düzeltin çünkü ‘Aynen okunur.’ diyor.”

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kişiye ait yasa mı çıkarıyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Aynen okunması varken oradan “İşine gelirse…” gibi bir tabirle bu işi yaptığı takdirde doğru değildir. E, şimdi, düşünün, bir milletvekili bir ay içerisinde beş birleşim burada bulunmayacak, milletvekilliği düşecek ama o milletvekili son gün gelecek, burada yemin edecek, bütün haklarından faydalanacak; bu bir haksızlıktır, doğru bir iş değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi eğer böyle bir karar içerisinde bulunursa hakkın teslimi, diğer milletvekillerine karşı haksızlığı önlemek için yapıyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kürkcü…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Grup Başkan Vekili benim üzerinde tartıştığım hususla ilgili olarak Meclisi doğru bilgilendirmedi çünkü bizim tartıştığımız konu cumhuriyete sövüp sövmemekle ilgili değil, çok daha geniş bir kapsam getirildi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Hakaret etmek ve sövmek” diyor.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Öyle değil, idari yapıya aykırı tanımlamalar…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hakaret, söylediği o.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Onu demedin, demedin onu, diyemiyorsun.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ben sözüme devam edeyim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, bölücülük yapamazsınız, üniter yapıyı değiştiremezsiniz; olay bu.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Onu demiyorsun.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Çok daha geniş bir kapsam getirildi. Deniliyor ki: “Anayasa’nın ilk dört maddesinde özellikleri belirtilen idari yapıdan farklı idari yapılar önermek.”

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Hayır, “tanımlamalar yapmak.”

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – “Tanımlamalar yapmak.” Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu tanımlamaların ya da idari yapının tartışılacağı yer değilse neresidir? Hakaretle falan ilgisi yok. Bize, ufkumuza, zihnimize, dünyaya bakışımıza dair, yurttaşlara dayatılmayan sınırlamaların dayatılmasının tuhaf, asimetrik…

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kürkcü.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – En özgür olacağımız yerde en tutsak olacağımız dayatmalar getirilmiş olmasınadır itirazımız. Bölücülükle ne ilgisi var bunun? Esas bölücülük, insanların ifade özgürlüklerini önlemek ve onları başkalarına, herkese benzetmek, tek tip yurttaş yaratmaya çalışmaktır.

BAŞKAN – Teşekkürler.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, şahıslar adına ikinci söz Ankara Milletvekili Murat Alparslan’a aittir.

Buyurun Sayın Alparslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MURAT ALPARSLAN (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Hâkimiyet, bilakayduşart milletindir.” diye çalışmalarına başlayan, kurulduğu günde bu ülkenin, bu vatanın savunması adına Kurtuluş Savaşı’nı yöneten, bugünlere kadar pek çok badireyi atlatarak gelen ve nihayetinde belki de bu tarihin, bu toprakların, bu vatanın, bu milletin o güne kadar gördüğü en kanlı, en vahşi, en kalleş darbe teşebbüsüne ve işgal girişimine karşı, temsilini üstlendiği milletin iradesine ve egemenliğine sahip çıkarak dimdik duran bir Gazi Meclisin üyesi ve mensubuyuz. Hiç tereddütsüz, bu Meclis, meşruiyetini ve egemenliğini milletten almaktadır ve çalışmalarında da milletin diliyle konuşmak, milletin gözüyle görmek, milletin hassasiyetlerine dokunmak, milletin taleplerini öncelemek durumundadır ve yine hiç tereddütsüz, bu çalışmalarını yaparken de bir kurallar manzumesi içerisinde hareket etmektedir.

Biz isterdik ki bu Gazi Meclisin İç Tüzük’ü dünya parlamentolarına örnek olan ve parmakla gösterilen bir iç tüzük olsun. Ancak kırk dört yıldır uygulanan ve başlangıçta kısmen Fransa ve belki de kısmen İngiliz parlamentolarından alınan bir dizi hükümlerle ortaya çıkarılan bu İç Tüzük’le, yine Anayasa maddeleri, teamüllerle birlikte oluşturulan parlamento hukukuyla bu Meclis idare edilmiş. Geride bırakılan kırk dört yıl içerisinde yüz elli altı defa değişikliğe uğramış, madde sistematiği bozulmuş, kimi olmayan maddeler, teamüller şeklinde uygulanmaya devam edilmiş.

O sebeple gerekçeleri değişik ve farklı olmakla beraber hem iktidar ve hem de muhalefet partileri her fırsatta bu İç Tüzük’ün mutlaka değiştirilmesi gerektiği konusunda da hep birbirine benzer beyanlarda bulunagelmişler. Ve bu beyanları yine zaman zaman birtakım çalışmalara, birtakım uzlaşma komisyonlarının faaliyetlerine konu teşkil etmiş ve bir müktesebat oluşmuş. O sebeple, bugün gündemde ve Meclis Genel Kurulunda görüşülmekte olan İç Tüzük’ün ve ilgili maddelerinin sanki bir uzlaşı sonucu bugüne gelmemiş olduğu şeklindeki iddiaların doğru olmadığını ifade etmek isterim. Zira uzlaşı, mutlak mutabakat değildir. Uzlaşı, samimi bir iyi niyet ve irade elinin uzatılması, bu konuda bir katkı beklenmesidir ki bu konuda geçmişte ve özellikle AK PARTİ iktidarı döneminde her türlü iyi niyetli talebin ortaya konulduğu açıktır.

İşte bu oluşan müktesebat çerçevesinde hem demokrasilerde var olan ve olması gereken muhalefetin, belki kendi öncelikleri olan söz söyleme, kendisini ifade etme, bilgilendirme, kamuoyu oluşturmayla birlikte özellikle Meclisin asli fonksiyonları olan yasama faaliyetlerinin ve denetiminin etkin bir şekilde yapılması arzusuyla birlikte, onun karşısında iktidarın da hizmet üretme ve hem de bu hizmetleri çok daha etkin, çok daha hızlı ve de verimli yapma konusunda bir dengenin ortaya çıkarılması zarureti vardı. İşte bu İç Tüzük değişikliğiyle hem iktidarın bu talebinin hem de muhalefetin haklarının asgari düzeyde ve daha da ziyadeleştirilerek muhafaza edilmesi anlamında bir dizi hükümler ortaya çıkarılmış ve konulmuştur.

Tabii, burada muhalefetin, bu İç Tüzük’le, bir şekilde sözlerinin kesilmesi, kürsü dokunulmazlığı, yasama sorumsuzluğu gibi birtakım haklarının ellerinden alındığı ve alınmaya çalışıldığı şeklindeki iddialarının da şahsım tarafından kabul edilmediğini ifade etmek isterim. Aslında burada hem muhalefete haklarının bir şekilde yazılı metne dönüştürülmek suretiyle güvencesi verilmekte hem de iktidarın çalışmalarında bir serilik, bir verimlilik, bir de etkinlik sağlanması anlamında birtakım hükümler içermektedir.

İç Tüzük’ün değişen maddelerine baktığımızda, belki, işte bir an önce toplanması, yeminden imtina edilmemesi, teamül şeklinde devam eden grup konuşma sürelerinin bir düzene bağlanması, Meclis çalışmalarındaki huzur ve sükûnun bir şekilde daha etkin sağlanabilmesiyle ilgili zaten var olan disiplin cezalarının bir şekilde farklı talepler de göz önüne alınarak düzenlenmesi şeklinde hükümleri ihtiva ettiğini görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, hiç tereddütsüz, toplumun, siyasetin, devletin dinamik yapısı içerisinde şartların, beklentilerin ve ihtiyaçların da değiştiği muhakkaktır. O sebeple, bu değişikliklerin bir şekilde karşılanabilmesi için yasama faaliyetlerinin de bu değişikliklere uygun bir hâle getirilmesi ve bu çalışma düzeninin sağlanması da her birimizin millet tarafından bize verilen emanete sahip çıkma anlamında da bir görevidir ve yapılmak istenilen de budur. Onun ötesinde, yapılmak istenilen bu değişikliklere sanki farklı bir niyetle, farklı bir arka planla veya gizli bir ajandayla, farklı bir sebep içerisinde yaklaşıldığı ve farklı sonuçlar elde edilmeye çalışıldığı, muhalefetin sesinin kesilmeye çalışıldığı ve bir şekilde onların kamuoyunu bilgilendirme haklarının ellerinden alındığı iddialarının da doğru olmadığını ifade etmek isterim.

İç tüzükler, parlamentoların normatif çerçevesini belirlerler ve belki de geçmişlerine baktığımızda birer tarihî vesikadırlar ve kimi hukukçuların tabiriyle de sessiz anayasalardır. Biz, bu parlamento hukukunun bizim ülkemizin, bizim demokrasimizin ve bizim milletimizin beklentilerine uygun bir şekilde çalışacak Meclise zemin oluşturması anlamında bir gayret, bir irade beyanı ve bir teklif ortaya koyuyoruz. Tabii, bu teklif, Komisyonda uzun süre tartışıldı, çok farklı konulardan meseleye yaklaşımlar oldu ve bunlar orada uzun süre dinlenildi ve birtakım değişikliklere de maddeler eklenmek suretiyle Meclis Genel Kuruluna getirildi. Biz, buradaki çalışmaların da bu yapıcı ve olumlu katkılar şeklinde devam ederek milletin iradesinin ve egemenliğinin tecelligâhı olan bu Meclisin çok daha güzel çalışmasına imkân sağlayacak bir metne dönüşmesi konusunda her bir milletvekili arkadaşımızın katkılarını bekliyoruz.

Tabii, siyasetin sadece konuşma olduğunu ifade etmek doğru olmaz, belki Meclis “oturulan yer” ve parlamento da “konuşulan yer” diye tanımlanabilir. Ancak, siyaseti, sadece hamaset, sadece söz söyleme olarak bildiğimiz takdirde bu milletin beklentilerine cevap veremeyiz. Oysa, AK PARTİ siyaseti, hani klişe hâline gelmiş sloganlarımızda da ifadesini bulduğu gibi “Onlar konuşur, AK PARTİ yapar.” diye belirttiğimiz ve konuşmayla birlikte, millete dokunduğumuz, hizmet ürettiğimiz, proje ortaya koyduğumuz ve vizyonlarımızı milletimizle paylaştığımız bir siyaset tarzıdır ve öyle de olması gereklidir. Ancak, siyaseti sadece bir söz sanatı ve konuşma üzerine asgari düzeyde indirgeyen bir yaklaşımda, işte buradaki siyasetin sadece kısıtlandığı ve sözlerin kesildiği konusunda bir kanaat oluşur ki bu da doğru değildir.

Kaldı ki günümüzde muhalefetin, sesini duyuracağı farklı zeminler, farklı mecralar da vardır. Ancak bu mecralar, belki de doksan dört yıllık tarihlerine ve ilave dört saatlik istişareleri üzerine koydukları Adalet Yürüyüşü’yle de sınırlı değildir. O yürüyüşten bir başarı tahayyülü sadece kendi şahsi kanaatleridir. Oysa, AK PARTİ bu topraklarda kutlu yürüyüşüne 1071’de başladı ve pek çok badireler atlatarak bu günlere geldi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Alparslan da sizin üyenizdi herhâlde!

MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Ve inşallah bu yürüyüş 2019’a, 2023’e, 2053’e, 2071’e kadar uzanacak.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kendinle karıştırdın Alparslan.

MURAT ALPARSLAN (Devamla) - Biz, yürüyüşümüzü milletle omuz omuza bir ve beraber olarak, milletin hizmetkârı olarak devam ettiriyoruz ve inşallah, milletin hizmetkârı olarak da bu çalışmalarımızı yapacak noktada, bize sağlıklı bir zemin oluşturacak İç Tüzük’ün de hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Alâeddin Keykubat da Alanya üyenizdi herhâlde?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bir nesil yetişiyor ki Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarı İsmet İnönü’den devraldı, o güne kadar Kadıköy’de faytonla dolaşılıyordu, ondan sonra hızlı trene geçtik sanıyorlar ama sayın hatip, ilk kez bu genel algının dışında bir şey yaptı ama yapayım derken biraz abarttı. AK PARTİ’nin kutlu yürüyüşünün 1071 yılına dayandığını ve Alparslan’ın da 1 numaralı üyeleri olduğunu iddia etti.

BAŞKAN – Kendisi de Alparslan, biliyorsun değil mi? Murat Alparslan.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kendisiyle karıştırdı.

BAŞKAN – Doğrudur yani. 1 numaralı üyesi, Ankara İl Başkanıydı.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu, trol Alparslan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tahmin ediyoruz, Sayın Alparslan’ın bu isim benzerliğinden duyduğu cesaretle Meclisi ve tutanakları trollediğini düşünüyoruz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Trol Alparslan bu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Meselenin, hakikatle ilişkisi yoktur. 1071’deki yürüyüş tüm Meclisin ortak değeridir.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün hangi maddesine göre konuşuyor?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şu anda yapılan konuşma, korsan, İç Tüzük’e aykırı.

BAŞKAN – Evet, Sayın Özel’in yaptığı konuşma belki öyleydi ama sizin yaptığınız konuşma da aynı değerdedir Sayın Elitaş. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

7.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında genel bir yayın kesintisinin söz konusu olmadığına ve konuyu araştıracağına ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, az önce Sayın Özel’in gündeme getirdiği bir konu vardı, özellikle konuşması esnasında yayının verilmediği. Şimdi, Meclis televizyonu tbmm.gov.tr’de kesintisiz olarak yirmi dört saat yani Meclis çalıştığı sürece yayın yapıyor. Sizin konuşmalarınız da aynı şekilde Meclis televizyonundan gösterilmiş.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Örtüyü göstermedi.

BAŞKAN – Yalnız, TRT 3’ün linkinde –zannediyorum, siz takip etmişsiniz- o linkte herhâlde bir arıza var, onun da gerçek sebebini öğrenip size intikal ettireceğiz.

Teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, teklifin tümü üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir görüşmelere devam önergesi vardır, önergeyi okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 492 sıra sayılı İç Tüzük Teklifi’nin görüşmelerine madde 72 uyarınca devam edilmesini arz ve talep ederiz.

                                       Özgür Özel                                           Muharrem Erkek                                          Veli Ağbaba

                                          Manisa                                                   Çanakkale                                                   Malatya

                          Nurhayat Altaca Kayışoğlu                                                                                     Gamze Akkuş İlgezdi

                                           Bursa                                                                                                                       İstanbul

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – İç Tüzük 72’ye göre devam önergesini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var.

Yoklama işlemini gerçekleştireceğim.

Sayın Özel, Sayın Ağbaba, Sayın Kayışoğlu, Sayın Göker, Sayın Hürriyet, Sayın İlgezdi, Sayın Sarıhan, Sayın Aydın, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Şeker, Sayın Tüzün, Sayın Çam, Sayın Karabıyık, Sayın Özdemir, Sayın Tüm, Sayın Yarkadaş, Sayın Karadeniz, Sayın Gökdağ, Sayın Öz, Sayın Yılmaz.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN – Özgür Özel ve arkadaşlarının İç Tüzük 72’ye göre vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, sayın milletvekilleri, yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Yalnız, yoklama yapıldığı için sistemden isimler silinmek durumunda kaldı. Benim okuyacağım isimler, sayın milletvekilleri; sisteme girsin, sırasıyla söz vereceğim çünkü. Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Sarıhan, Sayın Kayışoğlu, Sayın Emir, Sayın Tüm, Sayın Aydın, Sayın Ağbaba, Sayın İlgezdi, Sayın Yarkadaş, Sayın Özdemir, Sayın Topal, Sayın Karabıyık.

On dakika süreyle soru işlemi gerçekleştireceğiz, kalan on dakikayı da cevap için kullanacağız.

Soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Sayın Gaytancıoğlu, buyurun.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yaklaşık iki yıl önce Edirne Milletvekili olarak seçildim. Büyük bir sorumluluk aldığımı biliyordum çünkü Atatürk’ün doğduğu topraklara en yakın yer olduğu için Edirne halkının sorunlarına çözüm üretmek kolay değildi.

Seçildiğim gibi, Edirne’nin AKP tarafından en az yatırım alan illerden biri olduğunu, AKP’li yıllarda Edirne’de 4.514 esnafın iş yerini kapattığını, 28 bin sigortalı işçinin işini kaybettiğini, Ergene’nin zehir saçtığını, Türkiye’nin en çok ayçiçeği, buğday ve çeltik üreten ilinin çiftçisinin borç içinde yüzüp tarla sattığını Meclis kürsüsünden defalarca dile getirdim. Şimdi, AKP’nin dayatması, MHP’nin yardımıyla İç Tüzük değiştiriliyor, sesimizi kısıyorsunuz. Edirne gibi, ülkemizin tüm sorunlarını buradan anlatamayacağız. Bu değişikliği geri almayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – On beş yıllık iktidarınızda çıkardığınız yasaların kaç tanesinde kaçar adet değişiklik yaptınız, bununla ilgili istatistiki bir çalışma var mı?

Bugüne kadar, kaç tane kanunun uygulanmasından kaynaklanan sorunların giderilmesine dair kanun değişikliği yapılmıştır?

Bir kanunda onlarca kez yapılan değişiklik muhalefetin Mecliste konuşmasından mı kaynaklanmaktadır, yoksa katılımcı bir anlayışla hazırlanmamasından mı kaynaklanmaktadır?

BAŞKAN – Sayın Sarıhan, buyurun.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Önerinin gerekçesinde şöyle bir cümle yer alıyor, deniliyor ki: “Özellikle Genel Kurul çalışma düzeni bağlamında İçtüzükte hâkim olması gereken ilke, konjonktürel olarak değiştirilebilecek nitelikte keyfi kurallar manzumesi olması değil; TBMM’nin yasama ve denetim etkinliklerini etkin, verimli ve sağlıklı bir şekilde yürütebileceği bir çalışma düzeni ortaya koymaktır.” Biraz önce bir arkadaşımız tarafından da ifade edildi, bu cümleyle Başbakanın yapmış olduğu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın cümlenizi lütfen.

Buyurun.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Sil baştan yapmayayım ama kaldığım yerden ifade edeyim.

Sayın Başbakanın bunun 2019 yılına kadar yapılmış geçici bir düzenleme olduğu cümleleri, bugün saatlerdir yaptığımız çalışmanın aslında bir karşılığıdır. Gerçekten de sadece sonuç alabilmek için değil, etkin ve verimli bir çalışma düzeni kurmak için değil, kendi amaçları doğrultusunda yeni düzenlemelerin hızla geçirilmesi konusundaki bir değişikliktir.

Bir şeyi daha izninizle ifade etmek isterim: Bugünün en çok konuşanı Sayın Elitaş’tı. Öyle anlaşılıyor ki Mecliste konuşmaya gereksinim var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Şayet böyle bir gereksinim olmasaydı çok kısa ve özlü sözlerle herkes sorununu ifade edebilirdi.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Emir… Sayın Emir şu anda yok burada.

Sayın Tüm…

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Partinizin Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 94’üncü yıl dönümü nedeniyle yayımladığı mesajda “Türk milleti, Lozan Antlaşması’yla bu topraklardaki bin yıllık varlığını hedef alan Sevr’i yırtıp atmış, bağımsızlığından asla taviz vermeyeceğini tüm dünyaya kabul ettirmiştir.” demiştir. Aynı Erdoğan aynı Lozan için sadece on ay önceyse şu ifadeleri kullanmıştı: “Birileri de Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı, bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik, zafer bu mu?”

Bu çerçeveden hareketle;

1) Lozan Antlaşması, Hükûmetiniz açısından bir zafer midir yoksa bir hezimet midir?

2) Hükûmetiniz, Erdoğan’ın Lozan için kullandığı hangi açıklamasını esas almaktadır?

3) Erdoğan’ın söylemlerindeki farklılığın sebebi, bir danışman değişikliği mi yoksa görüş değişikliği midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET TÜM (Balıkesir) – 4) Hükûmetinizin, parti başkanınızın on ay önce söylediği “hezimet” ifadesi için özür dileyecek misiniz?

BAŞKAN – Sayın Aydın…

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biliyor musunuz bilemem ama yine de hatırlatmış olayım: Parlamento, Fransızca kökü itibarıyla “konuşulan yer” anlamına gelir. Kamusal işlerin konuşulup tartışıldığı ve kamunun iyiliğine yönelik birtakım kararların alındığı yerdir. Şimdi siz kamunun işlerinin konuşulduğu en üst düzeydeki organın sesini kısıyorsunuz. Zeytinliklerle ilgili bir sorun mu var, konuşamayacağız; HES’lerle ilgili bir tartışma mı var, konuşamayacağız. Bugün Cumhuriyet gazetesi yazarlarının davası vardı, savunmalardaki haklılık ya da iddianamelerdeki komikliği görmüşsünüzdür. Basını susturdunuz. Basit bir “tweet” atan gençleri susturdunuz. İşini geri isteyen insanları açlığa mahkûm ettiniz. Şimdi de Parlamentonun sesini kısıyorsunuz. Geriye ne kaldı? Bu İç Tüzük Teklifi’ni geri çekmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, bu Meclisin bir üyesi, gazetedeki köşe yazısında aynen şunları yazmış: “FETÖ muhibbi ve destekçisi olan birilerinin, sırf eski devlet görevlerinden dolayı halkımızın karşısında protokolün en ön saflarında oturtulduğunu görmek fena hâlde canımı yakıyor ve sol yanıma bakıyorum FETÖ muhibbi ve destekçisi bir diğer eski bakan oturuyor.” Bu suçlamayı AKP’yle ismi özdeşleşmiş eski Başbakan Yardımcısı, eski Meclis Başkanı Bülent Arınç’la ilgili yapıyor. Bülent Arınç’la ilgili bir FETÖ işlemi var mı? Bunu merak ediyorum. Ayrıca, eğer bir soruşturma işlemi yoksa bu yazıyı yazan milletvekiline bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz? Bunu merak ediyorum, soruyorum. Acaba başka, şu anda sayın milletvekilinin ismini söyleyeceği başka FETÖ muhibbi var mı diye merak ediyorum.

BAŞKAN – Sayın İlgezdi…

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, demokrasi kültüründen uzak yeni bir düzen yaratıyorsunuz. Bu değişimle kürsü dokunulmazlığının gereği olan ifade hürriyetini rafa kaldırıyorsunuz. Söz, yazı, resim, karikatür, pankart, afiş gibi materyalleri “Çalışma düzenini bozuyor.” diyerek yasaklıyorsunuz. Dolayısıyla, çok temel bir insan hakkını milletvekillerine tanımıyorsunuz. Peki, neyin yasak, neyin faydalı olduğuna kim karar verecek, bunu sormak istiyorum.

Hapishanelerde var olan mektup okuma komisyonları gibi, biz de Parlamentoda “çalışma düzenini bozucu materyaller komisyonu” mu kuracağız?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Yarkadaş…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - İç Tüzük çalışmasıyla birlikte milletvekillerinin söz hakkının ortadan kaldırıldığını görüyoruz. AKP ve MHP’nin ortaklaşa getirmek istediği İç Tüzük’ün ardından bir sonraki adım, Meclisin tamamen kapatılması mıdır? Buna yönelik çalışmalarınız var mı? Çünkü yaptığınız çalışma bizde bu kuşkuyu uyandırıyor. Açıkça soruyorum: Meclisin olmadığı tek adam rejimine dayalı bir sistemi hayata geçirmeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Düzenlemenin 4’üncü maddesinde TRT yayınlarının saat 19.00’dan 21.00’e kadar çıkarılması bir lütuf olarak görülmekte. Ben buradan merak ediyorum, Meclisteki tüm görüşmelerin televizyon ekranlarından yayınlanmasından neden çekiniyorsunuz?

Ayrıca bir başka madde de usul tartışmaları konusundaki teamül hâline gelmiş konuşma sürelerinin değiştirilmesi; bu, nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?

Ayrıca tutanaklara işlemiş olan yanlış ifadelerimizi Genel Kuruldaki düzeltme hakkımızı neden elimizden alıyorsunuz? Buradaki muhalefetin sesinin bir, iki, üç dakika kısılması, Meclisi nasıl hızlı çalıştıracak? Ve burada benim gördüğüm, iki siyasal partinin tamamen kişisel görüşlerine göre Meclisi bir şekillendirme var. Bunun karşısında bütün Parlamentoda bugüne kadar gelmiş teamüller, bu İç Tüzük'le tamamen ortadan kalkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)

BAŞKAN – Son olarak, Sayın Topal’ın yerine, Sayın Burcu Köksal.

Buyurun Sayın Köksal.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar’da yaşanan cephanelik patlaması sonucu 25 vatan evladımız şehit olduğunda, bizim canımız, ciğerimiz yanarken bu olay üzerine Afyonkarahisar’a gelen dönemin Genelkurmay Başkanına sucuk, lokum, kilim ve benzeri hediyelerde bulunan dönemin Valisi İrfan Balkanlıoğlu, bugün de atandığı valilik makamına tekbirlerle oturarak yine ayrı bir skandala imza atmıştır.

Valilik, kaymakamlık gibi makamlar devlette belli bir ciddiyet ve ağırlık gerektirir. Ayrıca devlette liyakatin esas alınması da önemlidir. AKP iktidarı, devlette iktidara sadakat yerine liyakati ne zaman esas alacak? Zira liyakatin olmadığı yerde FETÖ gibi terör örgütleri, devletin içerisine girip rahatlıkla cumhuriyeti yıkmaya çalışabileceklerdir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, soruları cevaplamak üzere sözü, Meclis Başkan Vekilimiz Ayşe Nur Bahçekapılı Hanımefendiye bırakıyorum.

Komisyonun cevaplaması gereken sorular olursa da Komisyon Başkanımız cevap verecektir.

Buyurun.

TBMM BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Soru soran arkadaşlara da teşekkürlerimi iletmek isterim.

Genel anlamda, sorulan sorular, Hükûmetin cevap verebileceği sorular ama bu arada da bizlerin de hem Komisyon Başkanının hem de Meclis Başkanlığını temsilen benim verebileceğim cevaplar var. Şöyle toparlayayım: Örneğin Sayın Kayışoğlu “Türkiye Büyük Millet Meclisinde kaç tane yasama faaliyeti görüldü, kaçında ne kadar değişiklik yapıldı?” diye sordu. Kısaca hatırlatmakta yarar görüyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde 17’nci Yasama Döneminde 399 kanun, 36 uluslararası anlaşma; toplam 435. 18’inci Yasama Döneminde 263 kanun, 96 uluslararası anlaşma; toplam 359 kanun.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ben daha çok kanunlardaki değişiklikleri yani bir kanunda yapılan değişiklikleri…

TBMM BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ben şimdi bunları söyleyeyim; o değişiklikleri tespit etmek şu anda mümkün değil, daha sonraki bir çalışmayla size bildirilebilir.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Önemli olan, sonrası yani bir kanunu on kere görüşüyoruz.

TBMM BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Devam ediyorum: 20’nci Yasama Döneminde 137 kanun, 112 uluslararası anlaşma; toplam 249. 21’inci Yasama Döneminde 243 kanun, 144 uluslararası anlaşma; toplam 387.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bu, sorumun cevabı değil, isterseniz…

TBMM BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – 22’nci Yasama Döneminde 570 kanun…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sorum bu değildi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz devam edin Sayın Başkan, biz dinliyoruz.

TBMM BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ben de dinleyenlere okuyorum zaten.

…344 uluslararası anlaşma; toplam 914 adet. 23’üncü Yasama Döneminde 205 kanun, 352 uluslararası anlaşma olmak üzere toplam 557 kanun. 24’üncü Yasama Döneminde 137 kanun, 281 uluslararası anlaşma ile toplam 418. 26’ncı Yasama Döneminde ise 49 kanun, 333 uluslararası anlaşma; toplam henüz 382 kanun kabul edilmiştir.

Dediğim gibi, bu kanunlarda yapılan değişikleri şu anda tespit etmemiz mümkün değil, daha sonraki bir çalışmayla size bu konuda bilgi verilebilir.

Sayın Aydın ise bu İç Tüzük değişikliğiyle kanun görüşmelerinde konuşma sürelerinin değiştirildiğinden bahsetti. Bu İç Tüzük değişikliğinde kanunu görüşme esnasında görüşme sürelerinde asla bir değişiklik yok. Yapılan değişiklik, kanuna geçmeden önceki aşamayı ilgilendiren konuşmalardaki değişikliktir; amaç olarak da kanunu görüşmeye çok daha fazla vakit ayrılması güdülmüştür.

Sayın Özdemir’in sorusuna cevap ise… Evet, Meclis Televizyonu hakkında sorunuz var. Çok konuşuldu burada ama bir kez daha tekrar edip tutanaklara geçirilmesinde yarar görüyorum.

2011 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile TRT arasında imzalanan protokol gereği, Türkiye Büyük Millet Meclisinin televizyon yayınları saat 14.00 ile 19.00 arasında canlı, saat 19.00’dan sonra ise internet ve mobil uygulamaları üzerinden canlı yayınlanmaya başlamıştır.

Diğer yandan -bunu genel bir bilgi olarak sunmak isterim- genel başkanların haberlerine beş dakika, grup başkan vekillerinin haberlerine üç buçuk dakika, genel başkan yardımcılarının haberlerine iki buçuk dakika, milletvekillerinin haberlerine ise bir buçuk dakika yer verilmektedir bu yayınlarda. İktidar olsun muhalefet olsun, tüm milletvekillerine, ayrım yapmaksızın, belirlenen bu süreler doğrultusunda haber bültenlerinde yer verilmektedir.

Grup toplantıları ise siyasi parti gruplarının mutabakatıyla, salı günleri bir saat TBMM resmî internet sitesinden canlı olarak yayınlanmakta, gün içinde ise grup toplantısı için her parti için beşer dakika yayın yapılmaktadır.

Yine, Sayın Özdemir…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – HDP hiçbir şekilde yayınlanmıyor.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – HDP hariç!

TBMM BAŞKAN VEKİLİ AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Geçen tutanak üzerinde konuşmaların yasama dönemlerine göre dağılımı, Genel Kurulda düzeltme hakkı ve geçen tutanak üzerine konuşma konusunda da bilgi vereyim.

22’nci Yasama Dönemi Dördüncü Yasama Yılında 1, 23’üncü Yasama Döneminde 5 -İkinci Yasama Yılında 2, Üçüncü Yasama Yılında 2 ve Dördüncü Yasama Yılında 1 olmak üzere- 24’üncü Yasama Döneminde ise bu hak toplam 107 kere kullanılmış. İkinci Yasama Yılında 12, Üçüncü Yasama Yılında 7, Dördüncü Yasama Yılında 8 ve Beşinci Yasama Yılında ise 80 kez kullanılmıştır.

26’ncı Yasama Döneminde ise bu hak toplam 10 kez kullanılmış sayın milletvekilleri tarafından. Yasama yıllarına dağılımı ise Birinci Yasama Yılında 2, İkinci Yasama Yılında ise 8 olarak gösterilmektedir.

Şimdilik Başkanlığımızla ilgili olan sorular bunlardır, daha sonraki sorulara elbette ki cevap veririz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon Başkanı…

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; soruların önemli bir kısmı aslında Hükûmetin cevaplaması gereken sorular. Bunlar arasında birkaç tanesine belki Komisyon Başkanı olarak cevap verebilirim. Birisi Sayın Sarıhan’ın genel gerekçedeki bir ibareyle ilgili olarak ve Sayın Başbakanımızın bir sözüyle ilgili olarak söylediği. Genel gerekçenin altıncı paragrafında bir ifade var. Bu, Komisyonda da konuşuldu. “Özellikle Genel Kurul çalışma düzeni bağlamında İçtüzük’te hâkim olması gereken ilke, konjonktürel olarak değiştirilebilecek nitelikte keyfî kurallar manzumesi olması değil; TBMM’nin yasama ve denetim faaliyetlerini etkin, verimli ve sağlıklı bir şekilde yürütebileceği bir çalışma düzeni ortaya koymaktır.” Burada kastedilen, yapılan İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nde de daha çok teamüllere dayanan bazı uygulamaların İç Tüzük’te bir hukuki metne, bir kurala, dayanağa kavuşturulmasıdır. Bunlardan birisi de bu grup önerileriyle ilgili mesele, Meclisin televizyon yayınlarıyla ilgili mesele. Bunlar teamüli olarak yapılıyordu, şimdi bunlar İç Tüzük’te kurala kavuşturuluyor. Dolayısıyla konjonktürel olmasıyla ilgili bir durum ortadan kaldırılıyor kurala bağlanması sebebiyle.

Sayın Başbakanımızın söylediği husus da, malumunuz, bir Anayasa değişikliği yaptık, bir hükûmet sistemi değişikliği. Bununla alakalı olarak, tabii, Meclis İçtüzüğü’nün de yeni sisteme göre ama yeni sistemin yürürlüğe gireceği tarihten itibaren geçerli olacak şekilde düzenlenmesidir. O düzenleme bugünün meselesi değil bu anlamda, 2019’dan sonra uygulanacak bir hüküm olarak… Kastettiği budur yani yeni sisteme kadar bir ara dönem var. Bununla ilgili olarak, bu geçicilikten kastı budur.

Diğer bir husus, genel olarak bazı arkadaşlarımızın burada sürelerin kısılmasıyla ilgili, işte “Parlamento, konuşulan yer, mekân anlamına geliyor, dolayısıyla konuşma engelleniyor.” diye… Gerçekte, ana hatlarıyla bakmış olduğumuzda, Meclisin İç Tüzük’te öngörülen sürelerinde bir uzama var. Meclis, tabii, saat 15.00 ile 19.00 arasında çalışırken salı, çarşamba, perşembe günleri; bu, salı günleri 15.00-21.00; çarşamba, perşembe için de 14.00-21.00 olarak uzatılıyor, bir.

İkincisi, televizyon yayınları bakımından da 19.00’a kadar olan yayınlar 21.00’e kadar uzatılıyor. Toplamda haftalık altı saatlik bir uzama söz konusu. E peki, değişen nedir? Değişen, aslında daha önceki yasama dönemlerinde pek fazla uygulanmayan ama bu dönemlerde artan grup önerileri sebebiyle yapılan konuşmalar.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Denetimi yok ediyorsunuz Başkan, denetimi.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Peki, Meclis çalışmalarının aradaki bu uzamasında, herhâlde, burada oturup birbirimizin yüzüne bakarak durmayacağız, konuşacağız yine. Dolayısıyla, Parlamento yine konuşulan bir yer olacak.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Fabrika gibi çalışacağız.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama bu grup önerileri üzerinde konuşmak yerine, bu sefer kanunlarla ilgili konuşacağız, başka denetim faaliyetleriyle ilgili konuşma imkânı bulunacak. Yani burada, konuşulacak konularla ilgili bir değişiklik var ama toplamına baktığımızda, konuşma süreleriyle ilgili aslında bir uzama söz konusu, bunların yayınıyla ilgili de bir uzama söz konusu.

Burada, Sayın Tüm’ün Sayın Cumhurbaşkanımızın Lozan’la ilgili beyanları üzerine yapmış olduğu bir değerlendirme var. Bugün, malumunuz, Lozan Antlaşması’nın 94’üncü yıl dönümü. Onunla ilgili olarak yayınlanan mesajlar var. Elbette Lozan, Sevr Antlaşması’na göre çok ileri bir anlaşmadır. Fakat Lozan’ı rahmetli Atatürk zamanında Türkiye imkân bulduğu zaman aşacak birtakım hamleler yapmıştır. Bunlardan birisi Montrö’dür, birisi de Hatay’ın Türkiye’ye iltihakıdır. Lozan’da yok bunlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Zafer miydi sizce?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Dolayısıyla, Lozan 1923 şartlarında yapılmış olan bir anlaşma.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sayın Cumhurbaşkanımızın daha önceki değerlendirmeleri de farklı çerçevede, perspektiflerle yapılmış değerlendirmeler. Bunların ikisi de doğrudur. Bunları, tabii, farklı perspektifte yapılan değerlendirmeler olarak geniş bir zamanda, geniş bir yerde tartışabiliriz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Şimdi, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Sunmadan önce, yoklama talebini karşılıyorum.

Sayın Özel, Sayın Erdoğdu, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Göker, Sayın İlgezdi, Sayın Ağbaba, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Sarıhan, Sayın Karadeniz, Sayın Şeker, Sayın Aydın, Sayın Öz, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Özdemir, Sayın Karabıyık, Sayın Çam, Sayın Tüm, Sayın Akkaya, Sayın Yarkadaş, Sayın Demirtaş, Sayın Köksal.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN – Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 9’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Sayın milletvekilleri, az önce oylamış olduğumuz, oy birliğiyle karar verdiğimiz Danışma Kurulu önerisine göre bölüm üzerindeki konuşmalar iki katına çıkarılıyor. Gruplar adına yirmi dakika, şahıslar adına onar dakika olacaktır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Uzlaşma örneği Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın grup başkan vekillerinin uzlaşma örneğini gösteren güzel bir durum, güzel bir çalışma.

Birinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş’a aittir.

Sayın Danış Beştaş, buyurun.

Süreniz yirmi dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, anlayışınız için de; kâğıtlarımı toplamama izin verdiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu Komisyonda çok yoğun…

Herkes sohbet ediyor, belki konuşmamla…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, müsaadenizi alarak…

Sayın milletvekilleri, lütfen, uğultuyu keselim, hatip kürsüde.

Buyurun Sayın Danış Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ni konuşuyoruz, doğrusu hepimizi doğrudan ilgilendiriyor. Tabii ki herkes dinlemek zorunda değil fakat gönül ister ki bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nde hep birlikte uzlaşarak, Parlamentoda grubu bulunan herkesin onayını alarak bir değişiklik yapmak. Zaten, iç tüzük değişiklikleri de İç Tüzük’ün kendisi de Meclisin kendi anayasasıdır. Bu anayasamızı yazarken ilgisiz olmamalıyız; bütün maddeler, bütün fıkralar, bütün kelimeler bizi doğrudan ilgilendiriyor.

Şimdi, gerçekten, İç Tüzük Değişiklik Teklifi niye geldi, hangi ihtiyaçtan geldi? Çok değerli konuşmalar yapıldı, Komisyonda da çok geniş bir şekilde bunları tartıştık, sabahlara kadar tartıştık fakat maalesef demokratik bir işleyişe vesile olamadı. Bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi, sözü yasaklayan, muhalefeti susturmayı hedefleyen ve Meclisin sözüne pranga vuran bir İç Tüzük Değişiklik Teklifi olarak önümüzde duruyor.

Dikkatimi çeken bir şey var, her şeyden önce onu söyleyeyim. AKP ve MHP ilk günden bu yana, ısrarla ve inatla, Komisyonda da burada da diyorlar ki: “Bu bir uzlaşmanın sonucudur. Biz daha önce, 24’üncü Dönemde oturduk muhalefet partileriyle ve burada uzlaştık. Niye bu uzlaşının arkasında durmuyorsunuz?” Bu -böyle bir soru olarak- izleyenlerin kafasında gerçekten soru işareti yaratabilir, zira bu çok önemli bir iddia. Hatta demin MHP’nin Grup Başkan Vekili Sayın Akçay o kadar ileri gitti ki bize atfen, muhalefete atfen dedi ki: “‘Dün dündür, bugün bugündür.’ diyorsunuz.” Dün bunu söyledik, bugün bunu söylüyoruz. Ben de diyorum ki vallahi bunu biz genelde söylemeyiz, biz ilkelere dayalı konuşuruz. Demokrasiyi savunurken çokça da zikzak yapma şansınız yoktur, çoğulculuğu savunuyorsanız her yerde onu savunursunuz. Ama kim “Dün dündür.” diyor, kim “Bugün bugündür.” diyor, tarih ortaya koyuyor; Meclis tutanakları, konuşmalar, uzlaşı görüşmeleri ortaya koyuyor.

Doğru, 24’üncü Dönemde bir görüşme var ama neden acaba 23’üncü Dönemi hiç ağızlarına almıyorlar? Bir de 23’üncü Dönem var, bizim Eş Başkanımız Sayın Demirtaş’ın grup başkan vekili olduğu. Tutanaklar da elimizde ve hatta onlardan bir bölüm okuyacağım. Yeni iç tüzükle ilgili, ilkeler ve hedefler konusunda uzlaşılmış ama nedense o uzlaşıya hiç değinilmiyor. Bu hedeflerden biri, Meclisin ve vekilliğin saygınlığı korunmalıdır. İkincisi, görüşmelerde demokratiklik, çoğulculuk ve katılımcılık teşvik edilmeli ve sağlanmalıdır. Başka bir ilke, yasama ve denetim süreçleri planlı ve programlı olmalı ve öngörülebilirlik sağlanmalıdır. İşleyiş şeffaflaştırılmalıdır. Gerginliği önleyecek -özetliyorum- mekanizmalar kurulmalıdır. Zaman kaybına sebep verilmemelidir. Torba kanun ve temel kanun uygulamaları kaldırılmalıdır. İhtisas komisyonları bakanlıklara paralel olarak yeniden düzenlenmelidir. Bu, oldukça uzun bir uzlaşı metni ama gerçekten şu anda da altına Halkların Demokratik Partisi olarak imza atabileceğimiz ilkeleri havi bir uzlaşma metni. Yani karşımızda şu anda bu teklifi getiren AKP ve MHP bunu görmezden geliyor, bu tartışmaları, 24’üncü Dönemi getiriyor ve bu dönem hiçbir uzlaşı arayışı olmadan gelip burada “Bu teklif uzlaşmaya dayanıyor.” diyor. Bu, doğru değildir. Bu, her şeyden önce siyasal etiğe aykırı bir durumdur. Bu nedenledir ki 2 partinin getirdiği İç Tüzük Değişiklik Teklifi meşru değildir.

Usul tartışmalarını da yaptık. Bizce usul açısından da birçok sakatlığı içinde barındırıyor. Eğer Anayasa Mahkemesi gerekli denetimi yaparsa gerçekten bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin kesinlikle geçmemesi gerekiyor. Bunu öncelikle söylemek istiyorum ve özellikle iktidar partisine şunu hatırlatmak isterim, Komisyonda da ifade etmiştik: Mademki geçmiş uzlaşılara bu kadar sadıksınız, mademki geçmiş sözlere bu kadar bağlısınız, biz size birkaç söz hatırlatalım. Bizzat Anayasa Uzlaşma Komisyonunda AK PARTİ’nin ileri sürdüğü düşünceler hafızamızda bugünkü canlılığıyla duruyor. İlk 4 maddeye ilişkin, vatandaşlık dâhil, ana dilde eğitim ve öğretime dair görüşleri -ileri görüşleri bugüne göre- dâhil, hâlâ hafızalarımızda ve burada tutanaklarda duruyor; çok eski değil, birkaç yıl önce. Dolmabahçe mutabakatı daha dündü. Çözüm süreci daha dündü. “Kürt realitesini tanıyoruz, kürdistan ve lazistan eyaleti neden olmasın.” diyenler daha dün bu koltuklarda oturuyordu.

Milliyetçi Hareket Partisine de şunu söylemek isterim: Anayasa Komisyonunda ve Uzlaşma Komisyonunda Sayın Parsak’la birlikte görev de yaptık. O dönem, hatta biz 3 parti, Anayasa Uzlaşma Komisyonunda AKP’ye karşı -yani ittifak yaparak değil- oyalama, sürünceme girişimlerine karşın tutum aldık, dedik ki kendileri bitirdiler ve bizzat Sayın Erdoğan’a ilişkin gerek Parsak’ın gerek MHP’nin birçok vekilinin ve siyasetçilerinin sözleri kulaklarımızda. Şimdi, bir de gelmişler bize diyorlar ki: “Dün dündür, bugün bugündür.” Kimin için denir bu cümle? Biz dün ne diyorduk, bugün de aynısını söylüyoruz; bunu hatırlatmak istiyorum. 4 partinin imzası yok bu İç Tüzük’ün altında, teklifin altında. Bu nedenle meşru değildir ve biz bunu kabul etmiyoruz.

Peki, yeni konsept gerçekten nedir? Bunu tartışalım bence. Şimdi, önümüzde şöyle bir iktidar pratiği var: Son dönemlerde tabii, son birkaç aydır MHP’yle birlikte ikili bir iktidar yürütmesi hâli var Anayasa Değişiklik Teklifi’yle birlikte; istediği kanunu çıkaran bir iktidar var karşımızda, çoğunluğuna dayanarak istediği kanunu. Peki, ne yapıyor? Bizim getirdiğimiz bütün grup önerilerini reddeden... Çok çok istisna, ben bir defa hatırlıyorum ortak önergeyi, Karaman’la ilgili; bir de -pardon- Aladağ’la ilgili ortak komisyon kurduk; onun haricinde getirdiğimiz bütün grup önerileri burada reddediliyor. Soru önergelerimize yanıt verilmiyor, hiçbir surette yanıt verilmiyor, veriliyorsa da sorularımıza yanıt verilmiyor. E, diğer yandan, önergelerimiz iade ediliyor. Buna ilişkin, sağ olsun Meclis Başkanlığı, bir cevap verdi bana ve 1.600 küsur önerge iade edilmiş. Neden? Kaba ve yaralayıcı bulunduğu için. Bunun dışında ne yapıyor peki? Televizyonları kapattılar, radyoları kapattılar; gazeteleri kapattılar; muhalefeti, 15 Temmuz dairesine alarak bütün muhalefeti susturmak için KHK’lerle bir yıldır biz, bu ülke yönetiliyor. Kim konuşuyorsa, kim eleştiriyorsa, kim söz söylüyorsa ertesi gün kendisini hapishanede buluyor.

Şimdi, bu kadar vahim bir pratik karşısında bize deniyor ki: İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ne ihtiyacımız var. Peki, gerçekten ihtiyaç var mı? Hayır, yok. Neden yok? Çünkü, zaten istediğini yürütüyor. Meclis nasıl çalışır? Bizim getirdiğimiz kanun teklifleri görüşülüyor mu? Hayır. Bizim önergelerimiz kabul ediliyor mu? Hayır. Bizim soru önergelerimize tatmin edici bir yanıt veriliyor mu? Hayır. Araştırma önergelerimizin gereği yapılıyor mu? Hayır. Toplumsal muhalefet kanallarının tümü -tümü ama- susturulmuş mu? Evet. Neresi kaldı? Meclis. Meclisten ses çıkıyor. Nasıl bir ses? İtiraz çıkıyor. Muhalefet partileri üstüne üstüne gidiyor ve bu uygulamaların hukuksuzluğunu, antidemokratikliğini, faşizan bir yaklaşım olduğunu, bunun bilimsel olarak da, tarihsel olarak da, siyasal olarak da faşizm uygulaması olduğunu söylüyor. Bu sesi de kıstırmak lazım, gerçekten bunu kapatmak lazım; karşıdan bakınca bu görünüyor çünkü halka gerçeklerin ulaşmaması gerekiyor. Halka gerçeklerin ulaşmaması için televizyon yayınları kısıtlandı. Bizim konuşmalarımıza sataşmalar, bir dolu eleştiriler… “Kaba ve yaralayıcı ifadeler” denilerek bizim, burada milleti, halkı temsil etmemiz engelleniyor.

Şimdi, bu durumda, İç Tüzük’ün temelinde aslında tam da genel politik yaklaşım var: “Biz herkesi bir nebze de susturduk.” Susturduklarını sanıyorlar ama susan kimse yok. Herhâlde ömür boyu cezaevinde tutamayacaklar. Gün gelecek, devran dönecek, onların hepsi çıkacak ve bu ülkede bunu yapanlar da hesabını verecek. Ama ihtiyaç budur, bizim gözlemimiz ve tespitimiz budur. Sıra Mecliste, sıra Meclisin susturulmasında, muhalefetin susturulmasında. “Konuşursak da biz konuşuruz. Biz sizin için her şeyin en doğrusunu biliyoruz.” diyor. Bu değişikliği getiren zihniyet budur. Biz de diyoruz ki: Hayır, siz bizim için her şeyi bilmiyorsunuz.

Yasama organı yürütmenin işgali altında. Şu anda yasama organı işlemiyor, yürütme kendi gündemini yürütüyor ve bize dayatıyor. Komisyonlar sadece iktidarın verdiği kanun teklif ve tasarılarını görüşüyor, bizimkileri görüşmüyor. Demin, Sayın Tanrıkulu zaten 37’ye ilişkin konuştu.

Bir de üstüne üstlük İç Tüzük Değişiklik Teklifi -yarın sunacağız Meclis Başkanlığına- 12 milletvekilinin hapishanede olduğu bir dönemde görüşülüyor, aynen Anayasa Değişiklik Teklifi’nde olduğu gibi. Bu değişiklik onları da ilgilendiriyor. O, içerideki, cezaevlerindeki tutuklu milletvekillerinin de burada söz söyleme hakkı var, demokratik yaklaşım bunu emreder. Yasama faaliyetinden tümüyle alıkonuluyor.

Başka bir boyutu, bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’yle darbecilere sarılıyorsunuz. Darbecilere yaptığınız eleştirileri bir anda unutuverdiniz, Kenan Evren ve 5 generalin getirdiği darbe anayasasını tekrar tekrar üretiyorsunuz, tekrar tekrar sahip çıkıyorsunuz. 15’inci maddeye birazdan değineceğim, bu da işin başka bir boyutu.

Peki, bir cümleyle özetlersek İç Tüzük Değişiklik Teklifi nereye doğru evriltiyor ülkeyi, hepimizi, Türkiye’yi? Kesinlikle diktatörlüğün inşasında burası bir basamaktır, burası bir basamak olarak kullanılıyor çünkü Meclisi de susturduktan sonra daha ileri adımlar gelecek.

Ama kötü bir haberim var bu değişiklik teklifinin arkasında duranlara: Ne yaparsanız yapın halk gerçekleri duyuyor; emin olun, fısıltı gazetesiyle de olsa duyuyor; telefon iletişimiyle olmasa bile her türlü yöntemle muhalefetin sözünü, sesini ve iktidarın bu yaklaşımını kesinlikle görüyor ve değerlendiriyor.

Ayrıca, bize şunu da demeyin, sakın ha. Buna, maddi olarak da zaten ispat araçlarımız ortada. Bu yasal değişiklikler toplum için yapılmıyor, bu kendileri için yapılıyor, kendi ihtiyaçları için, kendi gündemleri için, kendi gelecek kurguları için yapılıyor.

Peki, şimdi ne oluyor? Ceza getiriliyor. Yani geneli üzerinde olduğu için, maddelerde sonra açacağız. Ne cezası? Milletvekiline ceza. Düzenlemelerin hepsi korkunç. Bir bütün olarak zaten muhalefete söz yasaklanıyor, düşünce ve ifade özgürlüğü tümüyle yok ediliyor. Bunu, tutanaklarda, merak eden arkadaşlar… Gerçekten çok değerli tartışmalar yapıldı. O da yok ediliyor.

15’inci ve 14’üncü maddeler var ki darbecilerin bile bunu düşünemediğini buradan bir kez daha haykırmak istiyorum. Gerçekten, nasıl izah edilir, bilmiyorum. “Hakaret ve sövmek” Demin, Sayın Elitaş dedi ki: “Türk milletine hakaret edersen…” Türkiye’de sadece Türk milleti yaşamıyor, Türkiye’de 80 milyon yurttaş yaşıyor; Türkiye’de Aleviler yaşıyor, Türkiye’de Kürtler yaşıyor, Türkiye’de Ermeniler yaşıyor, Türkiye’de Gürcüler yaşıyor, Türkiye’de Pomaklar yaşıyor. Bunların hepsi Türkiye yurttaşlarıdır ve Türkiye halkıdır. Her biri kendisine “Benim dilim, kimliğim ve kültürüm var.” diyor. Kürt halkına zorla “Sen Türk’sün.” denile denile, yüz yıllık bir inkâr ve asimilasyon politikası sonucunda bugün hangi Kürt’e dilini unutturdunuz, hangisine kimliğini unutturdunuz, hangisine tarihini inkâr ettirebildiniz? Bu, boşa kürek sallamaktır. Buna ceza getiriliyor. Şimdi, gerçekten, Meclis kürsüsü olmasa… Yani halk diliyle şunu derler: “Ya, bunlar bizimle alay mı ediyor? Bu yaştan sonra biz dilimizi mi unutalım, kimliğimizi mi reddedelim?”

Bir de üstüne üstlük, “ortak geçmiş” deniliyor. Neyin ortak geçmişi? Geçmişte ben de varım, Sayın Eseyan da var -yani gördüğüm için- siz de varsınız, Ceylan da var, Şenal Hanım da var, Mithat Hoca da var; her birimiz farklı bir kimlikteniz. Şimdi, gelip burada Kürt halkına hakaret edilirse ya da Ermenilere ya da Alevilere, bu, ortak geçmiş kabul edilmeyecek mi? Biz bunu kabul eder miyiz? Böyle bir şey olamaz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ortak geçmiş hepsini kapsıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Türkiye halkı kesinlikle 80 milyondur ve bunun böyle bilinmesi lazım.

Bizi bölücülükle suçlayanlara şunu söylemek isterim ki asıl bölücülük bu teklifi getirmektir. Bu teklifi getirmek Türkiye’de halkı bölmektir, ayrımcı bir yaklaşımdır. Siz “Türk milleti” diyerek diğer bütün farklılıkları reddederseniz, asıl siz, zaten var olan zihinde bölünmeyi fiziksel bir şeye dönüştürürsünüz. Biz birliği savunuyoruz, biz çoğulculuğu savunuyoruz, biz farklılıkların bir arada, bu ülkede, ortak vatanda, kendi vatanımızda yaşamasını savunuyoruz; siz ise bölücülüğü savunuyorsunuz.

Şimdi, demin yine bir konuşmacı şunu söyledi -hayretle izledim- dedi ki: “‘Türk milleti soykırım yaptı.’ dedirtmeyiz biz size.” Ya, Türk milleti niye soykırım yapsın? Halk soykırım yapmaz ki, milletler soykırım yapmaz ki; devletler yapar, sistemler yapar. Bunların tarih bilgisi de eksik gerçekten. Hiçbir zaman şu halk, Alman halkı ya da İtalyan halkı ya da Fransız halkı ya da Türk halkı, Kürt halkı soykırım yaptı denmez, böyle bir lügat yoktur. Soykırımı bu şekilde örneklendirirseniz vay bizim hâlimize! Biz burada geldik bir “soykırım” ya da “katliam” dedik, Meclis Başkan Vekili çıkıp oradan diyebilir, vallahi siz ilk 4 maddeye ya da ortak geçmişe hakaret ettiniz. Yok böyle bir şey. Böyle bir şey kabul edilemez.

Şimdi, diğer mesele, asıl önemli mesele: Kürdistan Sosyalist Partisi şu anda resmî kurulmuş bir parti -örnek olarak veriyorum- 2016’da kuruldu ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kabul edildi, tescil edildi. Yine, Kürdistan Özgürlük Partisi 2014’te tescil edildi. Yargıtayın kabul ettiği bir partiyi siz nasıl Mecliste vekilin söylemesini yasaklayacaksınız? Tabii ki söyleyeceğiz. Kürdistan varsa, böyle bir coğrafya varsa, Kürt halkı varsa, dili varsa ve biz de onların bir bölümünün temsilcisiysek, diğer farklılıklardan aldığımız gibi en büyük çoğunluk olarak Kürtlerden de bu oyu almışsak onların varlığını, kimliğini, dilini korumak bizim temel görevlerimizden bir tanesidir.

İşte şimdi son olarak –zamanım yirmi dakika olduğu hâlde yetişmedi maalesef- Meclis Başkan Vekillerine yargıç statüsü veriyoruz. Bence behemahâl bir sözlük hazırlayalım. Şu anda “kaba ve yaralayıcı” diye bütün önergelerimiz reddediliyor. Meclis Başkan Vekilleri bence bir sözlük hazırlasın, acaba hangisi idari yapılanmaya aykırı bir tanımdır? Biz bunu düşünerek mi konuşacağız? Milletvekiline böyle bir konuşma sınırı getirilebilir mi? Biz buraya konuşmak için geldik, sorunları çözmek için geldik. Siz bize yasak koyarak bu sorunu çözebilir misiniz? Biz konuşuruz, paramızı da öderiz. 1950’li yıllarda Kürtçe konuşana para cezası veriyorlardı, şimdi vatandaşa para cezası verilmiyor ama vekiline para cezası verilmesi öneriliyor. Böyle bir utançla nasıl yaşayacağız? Türkiye böyle bir ayıbı nasıl savunacak? Bunu gerçekten bütün milletvekillerine, Kürt milletvekillerine de ayrıca özel olarak sesleniyorum. Bu değişiklik teklifi sizin varlığınızı reddediyor. Sizin dilinizi, kimliğinizi, kültürünüzü, inancınızı reddediyor, diğer farklılıkları da reddediyor, sırf AK PARTİ’de siyaset yapıyorsunuz diye bunun arkasında durmayın, bunun vebali ağırdır. Seçim bölgenize gittiğinizde annenize, babanıza, çocuğunuza bu teklife, buna onay verdiğinizi asla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bir dakikada toparlayabilir miyim?

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen bir dakikada.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bunun hesabını veremezsiniz, acilen gerçekten düşünün.

Bir de son olarak şunu da söyleyeyim. Şimdi, burada HDP’ye yönelik ayrıca özel bir yasak var. Aslında tutanaklarda söz alabilirdim ama Sayın Adan, -ben tutanakları istedim, özellikle söz almamıştım- HDP’yi ilk önce… CHP’yi şeyle suçladı: “MHP ve CHP’yi birlikte iktidar olmaya zorladınız.” dedi. Sonra konuşmasının ileriki bölümlerinde -tutanakları elimizde- “terör örgütünü” diyor, bu sefer hızını alamıyor, gerçekten buna ne denir bilmiyorum. Biz, en az onlar kadar, onlardan katbekat meşru, yasal ve bu ülkede mücadele yürüten bir partiyiz, hiç kimsenin haddine değildir bizi bu şekilde nitelendirmek. Biz onlara diyoruz ki: Biz, ne kadar isterseniz isteyin, sizinle çatışmayacağız. Gerçekten iktidardan yüz alıyorsunuz, güç alıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – HDP’yi bu şekilde kriminalize ederek, terörize ederek sadece kendi sonunuzu hızlandırıyorsunuz diyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Danış Beştaş.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, söz talebiniz var, buyurun mikrofonunuzu açıyorum 60’a göre.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, yalnız son cümleleri sataşmaya girer efendim yani kastettiği ifade...

BAŞKAN – Ne söyledi Sayın Akçay?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hangisi sataşma Sayın Akçay, tutanaklar burada?

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – “Terörize etmek.”

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Beştaş, sataşmadığını söylüyorsa ben burada sarfınazar ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yok, yok, ben tutanakları size de vereyim, eğer farklı yorumluyorsa hiçbir sözüm yok.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Terörize etmekle ve iktidardan güç almakla, yüz bulmakla itham etti. Oysa bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak diğer siyasi organizasyonlarla ilgili veya terör örgütleriyle ilgili görüşlerimiz ta uzun yıllardan beri açık ve nettir. Dolayısıyla bu bir sataşmadır.

BAŞKAN – “İktidardan yüz bulma” şeklinde olabilir ama öbür türlü zannediyorum o HDP Grubuyla ilgili söylemlerinizi herhâlde ifade etti.

Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Eğer Milliyetçi Hareket Partisini kastetmediyse…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz de bakar mısınız.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Şu cümleleri siz de okursanız…

BAŞKAN – “İktidardan yüz buluyorsunuz.” olabilir belki ama öbüründe de zannediyorum HDP Grubuyla ilgili söylemlerinizi ifade etti.

Buyurun.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, siyasi partiler, ayrı programları olan ayrı tüzel kişiliklerdir, ayrı siyasi kulvarda faaliyet gösterirler. Terör örgütlerinin durumu da malumdur. Fakat terör örgütleriyle bazı organizasyonların ilişkileri bazen iç içe geçiyor, bazen ayrılmış oluyor. Kastedilen budur.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak A partisi, B partisi veya HDP’ye ilişkin bir görüşümüzü iktidar partisinin duruşuna göre belirlemeyiz ki, öteden beri var olan görüşler vardır, diğer partiler de birbirlerini öyle değerlendirebilirler.

Şimdi, yalnız, burada özellikle Türkiye'de yaşayan 80 milyon Türk milletinin bir mensubu olarak sayılıyor. Anayasa’mızın muhtelif maddeleri, 66’ncı maddesi de son derece açık yazılmış: “Türk Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür.” Dolayısıyla, “Türk milletine hakaret” denince onun bütün mensuplarına ister Kürt olsun, ister Çerkez olsun, ister Laz olsun yani ne olursa olsun -bunları saymaya gerek yok- bunları tahkim etmek, hakaret etmek, sövmek veya istenmeyen bir şekilde tanımlamaya çalışmak bu disiplin hükümlerinin içerisine girer.

Ayrıca, 80’inci maddeye göre de milletvekillerinin bölgesel veya vilayetine bağlı veya etnik kökenine bağlı olarak temsiliyeti söz konusu değildir. “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler.” hükmünü haizdir. Dolayısıyla burada etnikçi yaklaşımlardan kaçınmak gerekir. Etnikçiliğin neticede varacağı nokta ırkçılıktır.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Toğrul…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkanım, biraz önce Meral Hanım’ın kastettiği: Sayın Celal Adan konuşmasında CHP’nin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye Başbakanlık önermesi üzerine şu cümleyi kullandı aynen: “HDP destekli bir hükûmet kurulacaktı. Nasıl olur da bizi terör örgütüyle yan yana getirirsin?” diyerek kastettiği HDP’ydi. Dolayısıyla Sayın Grup Başkan Vekilinin verdiği cevap bunu kapsamıyor. Yani Sayın Celal Adan, bizim terör örgütüyle falan bağımızı değil, doğrudan bizim kurumsal kimliğimizi kastederek terör örgütü gibi göstermeye çalıştı. Dolayısıyla kastettiği buydu.

BAŞKAN – Tutanaklara geçmiştir efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani ben ek olarak, eğer Sayın Akçay “Tabii ki biz buna MHP olarak katılmıyoruz” diyorsa burada şey yaparız. Yoksa biz bununla ilgili ayrıca yasal haklarımızı da kullanırız çünkü bu çok ciddi bir şeydir. Yani tutanaklarda yer alıyor. Ben böyle bir açıklama duymadım açıkçası. Yani bir partinin, yasal, burada grubu bulunan üçüncü partinin direkt parti tüzel kişiliği hedeflenerek söylendi. Yani asıl hakaret budur. Bu gerçekten ciddi, hatta hakareti aşan bir ifade.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Danış Beştaş. Tutanaklara geçmiştir.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak konuşacaktır.

Buyurun Sayın Parsak. (MHP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Görüşmelere başladığımız andan itibaren aslında İç Tüzük’ün dışında da pek çok şey konuşuldu ya da İç Tüzük’le bağlantılı olmakla birlikte bu teklifle alakalı olmayan bir sürü şey konuşuldu. Bir de bunlardan sonra aslında bu bölümün konusu olmayan hususlar da ikinci bölüme ilişkin olarak, vesair bunlar da konuşuldu. Ama ben teklifin imza sahibi bir milletvekili olarak da mümkün mertebe bir genele ilişkin kısa değerlendirmeden sonra birinci bölüme ilişkin maddelerdeki kafa karışıklıklarını da giderebilmek amacına yönelik olarak bir konuşma yapmayı arzuluyorum.

Öncelikle şunu bir vurgulamak lazım değerli milletvekilleri: Üzerinde müzakere yürüttüğümüz İç Tüzük değişikliği, birileri her ne kadar, işte, “mühürsüz referandum” vesair gibi yakışıksız yakıştırmalarla yok saymaya çalışmış olsa da, 16 Nisanda aziz Türk milletinin ortaya çıkarmış olduğu iradesinin bir gereğidir. İşte, Sayın Başbakanın da esasen “Bu İç Tüzük değişikliği tek değildir, bundan sonra da değişiklik olacaktır.” derken ifade ettiği, evet, Anayasa değişikliğine uyum için 2019’dan sonra yürürlüğe girmek üzere bir değişiklik yapılacaktır ama o değişikliği dahi yapabilmek için, o Anayasa değişikliği çerçevesinde yapılması gereken uyum değişikliklerini de hayata geçirebilmek için ve dolayısıyla 16 Nisanda aziz Türk milletinin ortaya koymuş olduğu iradesinin bir gereği olarak bu İç Tüzük değişikliğini değerlendirmek gerekmektedir.

Sıklıkla, İç Tüzük değişikliğine bir cümleyle tanımlama yapılmak gibi bir eğilim oldu. Ben de bir cümleyle tanımlarsam bu İç Tüzük değişikliğini: Daha etkin, daha verimli ama daha huzurlu ve daha şeffaf bir Meclis Genel Kurulu çalışması yürütme amacına yöneliktir bu İç Tüzük değişikliği. Onun dışında, biraz sonra maddelerde de konuşacağız, pek çok haksız, mesnetsiz ve konunun bağlamıyla da alakalı olmayan isnatlar da var, yeri geldikçe ben de konuşmamda temas edeceğim, ileriki süreçte de mutlaka bunlarla ilgili değerlendirmelerimizi paylaşacağız.

Şimdi, madde madde neler var birinci bölümde bunlara dair değerlendirmelerimizi arz etmek isterim. Teklifin 1’inci maddesinde yemine ilişkin bir değişiklik söz konusu ve özü, kendisi şundan ibaret: “Andiçmekten imtina eden milletvekilleri, milletvekili sıfatından kaynaklanan haklardan yararlanamazlar.” Ant içemeyen, çeşitli mücbir sebeplerle karşı karşıya bulunan vesaire değil, “Andiçmekten imtina eden milletvekilleri…” Ant, yemin Anayasa’mızda belli. Aynı maddede, bu yeminin Anayasa’da yazan metnin aynen okunması suretiyle yerine getirileceği de düzenlenmekte ama pratikte, uygulamada gördüğümüz çeşitli sıkıntılar da var ve bundan sonra da olmaması bakımından tekrar ifade ediyorum: Ant içmekten imtina eden milletvekilleri bakımından böyle bir değişiklik önerisi söz konusu. Şimdi, bunun neresi, kimi niye rahatsız etmekte? Ant içmekten imtina eden milletvekilinin milletvekili olması değil, milletvekilliğinden kaynaklanan haklardan yararlanamaması çerçevesinde kimin, hangi sebeple, ne amaçla bir rahatsızlığı var, bunu ortaya koyması gerekmekte.

Devam ediyorum, teklifin 2’nci maddesi. Esasen, özellikle grup önerilerini düzenleyen bir madde. Şimdi, önce mevcut mevzuatımıza ve uygulamamıza bakmak lazım.

Değerli milletvekilleri, bizim İç Tüzük’ümüzde “Çalışma olan her gün her siyasi parti bir grup önerisi getirebilir, bunun üzerinden de tüm siyasi parti grupları onar dakika konuşma yapabilir.” diye bir hüküm yok. Bu, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi ile 63’üncü maddesinin ama özellikle 2011’den beri uygulanagelmekte olan bir teamülden kaynaklanan bir grup önerisi müessesesinin aslında ilk defa bir İç Tüzük müessesesi olarak ama çerçevesi de belli bir mahiyete getirilmesinden ibaret. Şimdi, uygulamalarını da biliyoruz. Bir siyasi parti grup önerisi getirdiği zaman ne yazık ki çoğu zaman -diğer partiler bakımından da söylüyorum- o grup önerisinin konusuna ilişkin değil, kendi gündeminde ne varsa… Şunu kastetmiyorum: Siz kendi gündeminizde olanı grup önerisi olarak getirebilirsiniz ama sizin getirdiğiniz grup önerisinin konusuyla hiç alakası olmayan, diğer partilerin kendi gündemine dair konuşmalar izledik, dinledik bu Genel Kurulda defalarca ve İç Tüzük’te doğrudan doğruya bir müessese olarak da dayanağı olmayan bir çerçevede.

Peki, şimdi ne yapıyoruz? “Şu konularda grup önerisi getirilemeyecek mi artık?” Hayır, getirilebilecek, hatta bilakis artık grup önerisi İç Tüzük’te de düzenlenmek suretiyle getirilebilecek ama grup önerisini getiren, beş dakika süreyle o önerideki meramını anlatacak, diğer gruplar da ona ilişkin beyanlarını, yaklaşımlarını düzenlenen sürede Genel Kurulda ifade edecekler.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çekinmeden söyle, “üç dakika” de, “üç dakika.” Üç dakika, düzenlenen süre.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Onu da söyleyin, üç dakikada neyi ifade edebilirsiniz Sayın Parsak?

MEHMET PARSAK (Devamla) – Burada aslolan uygulamada da mesela geçtiğimiz haftalarda tartışması yapıldığı gibi, siyasi partilerin oyları, reyleri, yaklaşımları belli olmasına rağmen, burada sözünü tam olarak Genel Kurulda söyleyebilsin diye de getirilmiş olan bir düzenleme söz konusu; bunu göz ardı etmemek lazım.

Şimdi, mukayeseli olarak bakıyoruz, üç dakika hafifleniyor ya, gelin 24’üncü Dönem çalışmasına bakalım. Grup önerisinin, öneri sahibinin beş ya da on dakika konuşması ama diğer partilerin hiç konuşmaması üzerinde, tabii ki yayınla da birlikte değerlendirilmek suretiyle müzakeresi yapılmış. Şimdi, bu noktada kimin ne söylediği belli, tutanaklar belli, mutabakatlar belli. Buna ilişkin komisyon çalışmalarında da, Genel Kurulda da defalarca ifade ettik; o gün, öneri sahibinin beş ya da on dakika konuşabilmesine karşın diğer grupların hiç konuşamaması bağlamında “Ya, bizim nasıl sesimizi kesersiniz!” yaklaşımı yokken -tırnak içinde ifade ediyorum- yayını 19.00’dan 20.00’ye çıkarmaya âdeta fit olunan bir yaklaşımla, bugün geldiğimiz denklemde yayınla da birlikte değerlendirildiği için -birazdan daha detaylı ifade edeceğim- yayın da çalışma süresi de İç Tüzük teminatına alınıp bir saat de daha öteye götürülüyor.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 21.00’e kadar, iki saat.

MEHMET PARSAK (Devamla) – Buna ilişkin, diğer siyasi parti gruplarına da önceki dönemin aksine hiç söz vermemek değil, üçer dakikalık da olsa söz vermiş olmak muhalefetin sesini kısmak değildir, önceki mutabakatlardan daha ileri bir noktaya götürmektir; bunu vurgulamak isterim.

Teklifin 3’üncü maddesinde kanun tekliflerini doğrudan işleme alma önergelerine ilişkin 37’nci madde uygulaması var. Yani bu, bir milletvekilinin lütfukeremiyle diğer siyasi partilerden olan milletvekillerinin gelip “Ben de bu yönde bir hak kullanabilir miyim? Lütfederse kullanabilirim, değilse kullanamam.” noktasından her hafta ayrı bir siyasi parti grubundan ve bir milletvekilinin bir yasama yılında bir kere kullanması suretiyle hakkın kullanılarak ama istismar edilmesi de engellenerek yapılmış olan düzenlemedir. Karşı çıkılacak da hiçbir boyutu yoktur.

4’üncü maddede Genel Kurulun çalışma saatleri ve televizyon yayını var. Bunu da bir aydınlığa kavuşturalım. Mevcutta İç Tüzük’ümüzde gene Genel Kurul çalışma saatleri ve televizyon yayınına ilişkin bir düzenleme yok. Bundan uzun yıllar önce Meclis Başkanlığı ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun yapmış olduğu bir protokol var ve bu protokol dâhilinde yayınlar TRT üzerinden… Yoksa özel televizyonlar istediği zaman verebildiği gibi TBMM web TV’den de sınırsız olarak verilebilen bu yayınlarla ilgili ilk defa İç Tüzük’e bir hüküm getiriyoruz. Yani ilk defa bu işi İç Tüzük teminatı altına almış oluyoruz.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teminat mı, sınırlama mı? “21.00” yazmasan belki… “21.00” yazınca sınırlamış oluyorsun.

MEHMET PARSAK (Devamla) – Yani şimdiye kadarki uygulamada Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bu protokolü iptal etse ya da bununla ilgili farklı bir değerlendirme yapılsa ne yazık ki bunun aksini savunanların elinde hiçbir argüman yok. Ve burada sadece 21.00 de değildir güvence altına alınan, özel ve önemli hâlleri de yayın süresi sınırı olmaksızın yayınlatılabilen bir durum söz konusudur.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Anayasa değişti, yayınlamadınız ya.

MEHMET PARSAK (Devamla) – Yani yeniden 24’üncü Dönemle mukayese ettiğimizde, Şeker TV’ye de mahkûm olmadan 21.00’e kadar bu yayınların sadece TRT tarafından da değil, gerekirse Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda bir kanal da kurması hâlinde, onu da kapsayacak mahiyette bir düzenleme getiriliyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Saat dokuzdan sonra…

MEHMET PARSAK (Devamla) – Alışkanlıklar şöyle: “Efendim, daha sonrasına dair niye yayın yok?” Sayın milletvekilleri, şu anda salı günü için üç, çarşamba ve perşembe için iki yani on dört. Çalışmalar başladıktan sonra, çoğu zaman, zaten o yayın bittikten sonra biz kanuna ilişkin görüşmelere geçiyoruz ve asıl, Meclisin gündeminde olan, milletimizin de beklediği sosyal, ekonomik meseleler başta olmak üzere her türlü konu âdeta milletten, onun gözünden kaçırılıyor, onun dikkatinden kaçırılıyor mevcut uygulamada. Onun yerine… (CHP sıralarından gürültüler)

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Kim kaçırdı Başkan, kim kaçırıyor? Siz kaçırıyorsunuz.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Yasaklayan iktidar değil mi?

MEHMET PARSAK (Devamla) – Bakın, burada istismar edilen bazı düzenlemelere de âdeta bir çekidüzen vermek kaydıyla eğer yeni istismarlar olmazsa, deve ve delik denklemlerinin peşine düşülmezse…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İstismar mı yaptık? Nedir? Derdini burada anlatmak mı istismar?

MEHMET PARSAK (Devamla) – …Mecliste yaptığımız çalışmaların tamamını Türk milletinin dikkatine sunabilme imkânımız var. Dolayısıyla daha şeffaf bir Meclis Genel Kurul ortamından gönül rahatlığıyla söz edebiliriz. (CHP sıralarından gürültüler)

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Verin bir önerge, yapalım o zaman.

MEHMET PARSAK (Devamla) – Efendim, 5’inci maddede kıyafet düzenlemesi var.

6’ncı maddede yoklama. Tabii ki yoklama istenebilir ama şunu da gene dikkatlerden kaçırmamak lazım: Yoklama da istenilsin…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Kıyafet düzenlemesi diye geçiştirmeyin bence. Mustafa Kemal Atatürk’ten kalan frak niye kaldırılıyor? Burada söyleyin.

MEHMET PARSAK (Devamla) – Ne konuşacağımı ben tayin edeyim. Ne konuşacağımı şimdiye kadar hiç kimse tayin etmediği gibi siz de tayin edemezsiniz. Dolayısıyla ben tayin edeyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zaten öyle.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ya, hazırlamışsınız, anlatın işte vekilim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bir dinler misiniz ya!

MEHMET PARSAK (Devamla) – Şimdi, biraz önce de birkaç defa, ondan önce de birkaç defa, aslında on beş dakika önce var olduğu görüldüğü hâlde müessese istismar edilmek suretiyle asıl çalışmalarımız âdeta sabote edildi. Biz burada yoklamayı kaldırıyor değiliz ama yoklamayı oylamaya tabi tezkereler, kanunun bütününe geçilmesi ve tümümün oylanmasında gene muhafaza etmek suretiyle belli bir çerçeveye getiriyoruz. Deniliyor ki: “Efendim, şimdi başlanacak, iki hafta sonraya kadar milletvekillerini…” Öyle değil, yeni dönemin çalışmasında istismarlar da engelleneceği için böylesi bir kanunun çalışmasına başladığımız vakit belki de o gün 21.00’i de bulmadan o çalışmayı tamamlama imkânına sahibiz. Yeter ki çalışmayı isteyelim, yeter ki Türk milletinin beklediklerinin gereğine bakalım. Dolayısıyla bunu da bu çerçevede değerlendirmekte fayda var.

Efendim, 7’nci maddede, geçen tutanakta düzeltme… Bunun da sıklıkla istismar amacına yönelik olarak taktik gereği bir önceki tutanağa geçecek şekilde düzeltmeye yol açabilecek, ertesi gün konuşmayı da sağlayabilecek şekilde uygulandığını ben gözlerimle defalarca gördüm.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu gerçek değil, bu doğru değil.

MEHMET PARSAK (Devamla) - Siz, buna ilişkin düzeltme beyanınız varsa yazılı olarak ifade ediniz ve aslolan zabıtlarda bu da bu çerçevede yer alsın, biz gündemimizi işletebilelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Genel Kurulu Dilekçe Komisyonuna çevirdiniz.

MEHMET PARSAK (Devamla) - Usul tartışmasının düzenlendiği 8’inci maddeye gelelim. Mevcuttaki 63’üncü madde çerçevesinde “on dakikayı geçmemek üzere” denilen ama eğer istenirse –doğru bulduğumuz için değil- bir dakika da, iki dakika da uygulanabilecek bir düzenleme var ama bir teamül ortaya çıkmış, lehte ve aleyhte ikişer milletvekiline üçer dakika söz vermek suretiyle bu usul tartışması tüketiliyor ve biz bu teamülü de bir müessese hâline getirip ona göre de bunu düzenlemiş oluyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Grup başkan vekilleri imza attık.

MEHMET PARSAK (Devamla) - Mevcut teamülden aykırı bir durum olmadığı gibi, daha pek çok maddede olduğu gibi, öncesinde de gene uzlaşılan maddelerden birisi olan bu maddede de esasen bundan başka bir durum söz konusu değildir, bunu da dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Son olarak, kanun teklifinin komisyona havalesine itirazla ilgili 9’uncu maddede yani mevcuttaki İç Tüzük’ümüzün 73’üncü maddesinde de tıpkı biraz önce, 58’inci madde çerçevesinde yaptığım açıklamalardaki gibi bir durum söz konusu. Birinci bölümdeki 9 maddeye ilişkin hakikatler bunlardan ibarettir. Öncelikle bunu sizlerin dikkatlerine arz etmek isterim.

Şimdi, birkaç önemsediğimiz hususa da cevap vermeden de geçemeyeceğim. Özellikle adını da zikretmiş olayım, çünkü komisyonda da söylendi, bugün bir basın toplantısı da düzenlendi, geneli üzerindeki görüşmede de söylenildi, Sayın Özel, bize hitaben sıklıkla “Kedi buradaysa ciğer nerede?” diye kedi-ciğer metaforu üzerinden, kendi siyasi projesi dâhilinde bir isnatta bulundu. Sayın Özel, şimdi biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ciğercinin kedisi değiliz. Dolayısıyla, memleketin ciğeri yanarken, Türk milletinin ciğer yanarken, Türk devletinin, Türk vatanının ciğeri yanarken ciğercinin kedisi misali “Hani benim ciğerim?” ya da “Hani benim siyasi menfaatim, siyasi beklentim, siyasi amaçlarım?” diyemeyiz. Onun yerine, Türk milletinin, Türk devletinin, Türk vatanının ciğerlerindeki yangını söndürmenin peşine düşeriz. (MHP sıralarından alkışlar) Bu bizim siyaset anlayışımızın gereği. Sizinki öbür türlüyse ona da söyleyecek bir şeyimiz yok. Karar aziz Türk milletine ait.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kalem aldım elime ya, on günde bulduğunuz cevap bu mu? Not alıyordum ne cevap verecekler diye.

MEHMET PARSAK (Devamla) - Şimdi, bir defa, biraz önce söylediğim prensibin biraz dışına taşarak, onda da bu bölümde çok konuşulduğu için, esasen ikinci bölümün konusu olan bu disiplin cezalarıyla ilgili özellikle en çok tartışılan 15’inci maddeyle ilgili de birkaç söz söylemeden edemeyeceğim. Bizim o maddeyle ilgili önerimizi okuyorum: “Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Başkanına, Başkanlık Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren başkan vekiline, milletvekiline, Türk milletinin tarihine ve ortak geçmişine, Anayasa’nın ilk 4 maddesinde çerçevesi çizilen anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasa'da düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak.” En çok tartışılan fıkra bundan ibaret.

Şimdi, Komisyonda da ifade ettim, bizim teklif sahibi olarak Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak tutumumuz net. HDP’nin temsilcileri ve yetkilileri de hem Komisyon aşamasında hem Genel Kurul aşamasında burada dediklerini dediler, onların da duruşu bize göre net ama biz hâlâ bir hususun netleşmediğini düşünüyoruz.

Size bir önerge okuyacağım şimdi: “Görüşülmekte olan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi’nin 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi teklif metninden çıkarılmıştır.”

Biraz önce okuduğum (3) numaralı bendi. Kimlerin imzası var? Sayın Muharrem Erkek, Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Sayın Murat Emir, Sayın Akın Üstündağ, Sayın Bülent Tezcan.

Şimdi, biraz önce okudum bu metni. Bu metinle alakalı olarak, bu değerlerimize hakaret eden ve sövenlerle alakalı böylesi bir disiplin cezası verilmesini öneren bu hükmün çıkarılmasını hangi amaçla, ne gayeyle, neyi hedefleyerek resmen öneriyorsunuz? Ve Sayın Özel dedi ki: “Sizi kendi partililerinize de şikâyet ediyoruz.”

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Mevcut İç Tüzük koruyor hepsini, siz merak etmeyin.

MEHMET PARSAK (Devamla) – Biz sizi sadece kendi partililerinize değil -evet, elbette onlara da ama- koskoca bir Türk milletine şikâyet ediyoruz ve aslolan, Türk milletinin bu şikâyetler neticesinde vereceği karardır.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özel...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son kısmını sadece hatırlatayım -öncesinde de vardı sataşmalar ama- Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bir önerge üzerinden bizi Türk milletine şikâyet edeceğini söyledi ve bizim bir suç işlediğimiz isnadını yaptı. Buna cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun iki dakika süre veriyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yok öyle bir şey.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – İsnat yok, öyle bir şey yok.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Açıkça bir durum, onun şikâyetle bir alakası yok.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – İsnat yok, tutanaklara geçirelim.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak’ın 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, Milliyetçi Hareket Partisinin Değerli Hatibi, Komisyonda da sordunuz, söyledik, burada da söyleyelim. Hani “kedi-ciğer metaforu” diyorsunuz ya, on gün hazırlanmışsınız bir cevap için, ben dedim ki: “Hakikaten iyi bir cevap gelecek.” On gündür çünkü kedi-ciğerden sıkıntı var, oradan soruyorlar “Kedi misin, ciğer misin, nesin?” diye ama bir türlü o işin içinden çıkamadınız. Kalemi elime aldım, yazacak bir şey olmadı. Dediniz ki: “Ne kediyiz ne ciğeriz.”

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Siz ciğercisiniz.” dedi. “CHP ciğercilik yapıyor.” dedi.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Ciğercinin kedisi değiliz biz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ama şöyle bir şeyi söyleyelim: Sizin yazdığınız, Anayasa’nın ilk 4 maddesini, AKP’nin çoğunluk oylarıyla vereceği disiplin cezasının güvencesini almak, Meclis Başkanının “Laiklik Anayasa’da olmasın.” dediği bir dönemde ciğeri kediye emanet etmektir, biz bunda yokuz efendim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Yalnız, Sayın Akçay, Meclis Başkanıyla ilgili… Meclis Başkanı laikliğin tarifiyle ilgili bir açıklama yapmıştır, laiklik olmasın ya da böyle bir şey dememişti.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, sen içeriğe girme Başkan, tarafsız ol.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Parsak’ın söylediği gayet açıktır. Cumhuriyet Halk Partisinin Komisyonda verdiği çıkarma önergesi, 15’inci maddede atıfta bulunulan (3)’üncü bendin tamamının çıkartılmasını isteyen bir önerge yani burada Cumhurbaşkanından Hükûmete, milletvekillerine ve diğer bütün, tamamının çıkarılmasını öngörüyor.

Ayrıca kedi-ciğer hikâyesine ilişkin verilen cevap on gün sonra verilen cevap değil, bunu Komisyonda da tekrarlamıştı. Nasrettin Hoca’nın evine hırsız girmesi…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bence siz hiç bu fıkraya girmeyin. “Hırsız kim?” diye sorarız biz de.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …hadisesinin fıkrasını da anlatmıştık, onun karşılığı da oydu. Nasrettin Hoca’nın evine hırsız girmiş. “Baba, hırsız geldi.” diyor oğlu. “Oğlum, getir.” diyor, “Madem yakaladın, getir.” “Baba, gelmiyor.” “Oğlum, bırak gitsin.” “Baba, gitmiyor.”

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Aynen öyle. Hırsızı yakalayan kim, hırsız kim, soruyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yani bu İç Tüzük’te Cumhuriyet Halk Partisinin tutumunu anlayabilmiş değiliz, uzlaşmak mı istiyor, uzlaşmamak mı istiyor.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Yani o duruma mı düştünüz?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ve açıklamalarında dediler ki: “Biz Komisyonda bütün eleştirilerimizi yapacağız.” Fakat Genel Kurulda Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisini ayıplarıyla baş başa bırakıp Genel Kurul görüşmelerine katılmayacaklarını toplantılarında…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle bir şey söylemedik.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Söylediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Baş başa bırakacağız.” dedik. Daha baş başa kalmadı, dur bakalım, acele etme; kalırsın, kalırsın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Baş başa…” Ve bu önergeler var.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu önergeler daima Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal tarihine girecektir.

BAŞKAN – Teşekkürler.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Mevcut İç Tüzük’te ve Türk Ceza Kanunu’muzda zaten onların cezası var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, insan, Sayın Parsak gibi suistimalci bir Anayasa da olsa bir Anayasa değişikliğini kaleme almış biri ile Sayın Erkan Akçay gibi üstadımız olarak gördüğümüz, saygı duyduğumuz bir grup başkan vekilinden daha ciddi bir dikkat bekler. Verdiğimiz önerge, sizin teklif metninizden bendin çıkarılması. Sayın Erkan Akçay diyor ki: “Cumhurbaşkanı, işte, partiler, bilmem neyle ilgili bütün…” Bizim önergemiz, İç Tüzük’ten madde çıkarılması önergesi değil, sizin teklif metninizden madde çıkarılması; İç Tüzük duruyor, İç Tüzük yerinde duruyor.

Ayrıca, bakın…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Özel…

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sataşma var.

BAŞKAN - Bir saniye bitirsin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sonuçlandırayım da…

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Yani dikkatsizlikle isnat edilen bir sataşma var, izninizle sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye… Bitirsin…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamamlayayım da…

Şeyi de, Sayın Erkan Akçay, ben aslında dikkatini hep takdir etmişimdir, herhâlde cevap hazırlama telaşıyla dinlemedi.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Daha anlatacak, daha mevzuya girmedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben diyorum ki: Anayasa’nın ilk 4 maddesini Sayın İsmail Kahraman’ın Meclis Başkanı olduğu ve çoğunluğun AKP’de olduğu bir partinin çoğunluk oyuna bırakmak ciğeri kediye teslim etmektir.

Saygılar sunarım.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ben de saygılar sunuyorum. Yani, Parlamentoyu…

BAŞKAN – Şöyle kuliste bir çay içip karşılıklı birbirinize saygı sunsanız, biz de burada…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, bu Parlamentoyu, bu yüce Meclisi, Başkan Sayın İsmail Kahraman’la ve Adalet ve Kalkınma Partisinin çoğunluğuyla kaim görmek bir ana muhalefet partisi için bir nakisa teşkil eder.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E, önergenize çoğunluk oy verecek, çoğunluk karar veriyor.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Konumuz bu değil, konumuz şu: Bu 15’inci maddedeki (3) numaralı bent yani bu teklif metni, birlikte imzaladığımız teklif metni bu bütün mevcut hükmüyle birlikte harmanlanmış bir bent. Dolayısıyla hepsinin birlikte çıkartılmasını istiyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oradan çıkınca İç Tüzük’ten çıkmıyor. Ben İç Tüzük değişikliği vermemişim ki.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Peki, yani bunların ayrıntılarını da sorarız.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Yani “Mevcut İç Tüzük korunsun.” diyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Duruyor, duruyor İç Tüzük’teki hâli.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Türk milletinin tarihine ve ortak geçmişine, Anayasa’nın ilk dört maddesinde çerçevesi çizilen anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek…” Cumhuriyet Halk Partisini neden rahatsız eder, merak ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Duruyor İç Tüzük’te, duruyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şu hâle bak! Bunlar Anayasa hazırladı, bunlar İç Tüzük hazırladı! Şu hâle bak!

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İç Tüzük’te duruyor, Türk Ceza Kanunu’nda duruyor.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, dikkatsizlikle itham ettiği için iki dakika sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Parsak, ben size de söz veririm, 60’a göre de siz de yerinizde bir…

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – 60’a göre değil, “Anayasayı hazırlayan bir milletvekilinin bu İç Tüzük metninde daha dikkatli olmasını beklerdim, dikkatsizlikle hazırlanmış.” demek suretiyle apaçık bir sataşmada bulunmuştur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Demin buradan söyledim, yerimden söyledim, kürsüden söylemedim.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Ondan dolayı, sataşmadan dolayı.

BAŞKAN – Sayın Parsak, istirham ediyorum…

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Anayasa’nın ilk 4 maddesi dönüştü zaten Anayasa değişikliğiyle ya, neyi korumaya çalışıyorsun?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şuraya bakın ya, teklif metni ile İç Tüzük’ün hükmünü ayırt edemeyen bir zihniyet ne hâle getirdi Türkiye’yi ya! Ayıp bir şey ya! Yakışıyor mu bu Meclise be? Kim yaptı bunu ya, nasıl bir mantık ya?

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Malın sahibi yok, ortada kaldı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yerimden söyledim, kürsüden söylemedim.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Kuvvetler ayrılığını yık sen, bütün yetkileri bir kişiye ver, sonra gel burada “Anayasa’nın ilk dört maddesi” de ya!

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki, buyurun konuşun, iki dakika süre veriyorum.

Buyurun.

19.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce, bu, altında Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin imzası olan önergeyi okudum.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Evet, Anayasa Komisyonunda.

MEHMET PARSAK (Devamla) – “15’inci maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi teklif metninden çıkarılmıştır.” yazıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teklif metninden?

MEHMET PARSAK (Devamla) – Evet.

Teklif metninin… Demin önümdeki metinden okumuştum ama herhâlde böyle gargaraya getirilmek isteniyor, şimdi teklif metninden 15’inci maddenin (3) numaralı bendini okuyorum yeniden.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Oku. Nerede İç Tüzük kitabı? Bundan çıkıyor mu kardeşim, bundan çıkıyor mu? O madde burada duruyor mu?

MEHMET PARSAK (Devamla) – Ben gireni çıkanı anlatacağım şimdi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aaa!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Burada duruyor mu, sen mi hazırladın bunu? Yazıklar olsun be!

MEHMET PARSAK (Devamla) – “Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Başkanına, Başkanlık Divanına ve Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline, milletvekiline…”

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Onlar var zaten İç Tüzük’te.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Elitaş, ne anladığını söyle Allah aşkına söyle.

MEHMET PARSAK (Devamla) – “…Türk milletinin tarihine ve ortak geçmişine, Anayasanın ilk 4 maddesinde çerçevesi çizilen Anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmek bütünlüğü esasında Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak…”

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Vah bu memleketin hâline, Anayasa kimlerin eline kalmış!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Beni bile güldürdün yukarıdan be!

MEHMET PARSAK (Devamla) – 3’üncü bent bundan ibaret ve ben gayet açık ve anlaşılabilir olduğuna eminim, “Böyle olduğunu düşünüyorum.” falan demiyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Herkes anladı da sen anlamadın, sen, sen! Sen anlamıyorsun.

MEHMET PARSAK (Devamla) – Siz bu değerlerimize -dikkatinizi çekiyorum yeniden- hakaret etmek ve sövmeye disiplin cezası vermek noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türk milleti adına kullanacağı iradesine sunmaya da karşı çıkıyorsunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Allah, Allah!

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Ya bir tek 161’inci maddeyi okusana, İç Tüzük 161’i okusana!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Anayasa’yı nasıl hazırlamışsın Parsak?

MEHMET PARSAK (Devamla) – İşte “Çoğunluğun eline bıraktınız.” vesair… O yönüyle kendi kendinize de aslında saygı duymamış oluyorsunuz. İşin aslı bundan ibarettir, karar yüce Türk milletinindir.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Zaman gösterecek, zaman gösterecek her şeyi.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Parsak, İç Tüzük 161’i de okusana oradan, İç Tüzük 161’i okusana.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Elitaş, Allah aşkına, bir anlatın şuna ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

VELİ AĞBABA (Malatya) - Parsak, vallahi bir de Anayasa teklifi hazırlamışsın.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Özel konuşuyor.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Mevcut İç Tüzük aynen kalıyor, merak etmeyin siz.

BAŞKAN – Bunu bitirelim isterseniz Sayın Özel, kapatalım bu işi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan bitirelim ama o zaman…

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Siz nasıl Anayasa’yı değiştirdiniz yahu!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan düzeltir misin, hiçbir şeyin Tüzük’ten çıkmayacağını söyler misin, doğruyu söyler misin?

BAŞKAN – Sayın Özel konuşuyor Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Deminden beri her şeyi düzeltiyorsun.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – İç Tüzük’te var zaten.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, Sayın Parsak bir süredir iktidar partisiyle…

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Mevcut İç Tüzük’ü bir okur musunuz lütfen?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Adama gülerler yahu, savunduğu şeye bak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaşlar, bir müsaade edin…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Çok özür dilerim Sayın Başkan.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sataşırsanız yine söz isterim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Parsak iktidar partisiyle kurduğu ilişkinin etkisi ve onların kendinde buldukları yetkinin kendilerine devşirilmesi üzerinden…

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Yahu, bu nasıl bir laftır?

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, bununla ilgili kesinlikle sataşmadan dolayı söz istiyorum.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Açık bir şekilde tahkirde bulunuyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …önce gerçek dışı beyanları bitirip sonra doğruya geçiyor. Bizim anlatmaya çalıştığımız mesele şu, biraz önce söyledim: Biz düşünce özgürlüğü meselesinin kapsamını, sınırını biliriz. İç Tüzük 161’e göre, burada, uygulamalarda nasıl davrandığımız bellidir.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Tamam, kararı da aziz Türk milleti verecek bununla ilgili.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Parsak’ın bildiği, gizlemek istediği bir tane mesele var, o da şu: Biz sizin teklif metninizden çıkarılmasını söylüyoruz. Biz İç Tüzük 161’le ilgili bir İç Tüzük değişikliği vermiş değiliz. Bunu eğer arzu ederseniz sizden randevu alarak ve makamınıza bizzat gelerek tane tane de anlatırız.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İç Tüzük 161’i okuyunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayırsaydınız, niye ayırmadınız?

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, apaçık sataşma var. O çerçevede, açıklama yapıp cevap hakkımı kullanacağım.

BAŞKAN – Neden dolayı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne demişim ben?

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – “Adalet ve Kalkınma Partisiyle kurduğu ilişkilerden ve bundan devşirerek…” vesaire şeklinde…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynen “kurduğu ilişki” dedim.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Beyanlar çok net. Böyle bir şey yok.

BAŞKAN – Sayın Parsak…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Evet, aynen öyle.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Evet, aynen öyle.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Ben cevap verirken hiç sataşmadım, yeniden durumu izah ettim, şimdi böyle bir ithamla bu burada kalmasın.

BAŞKAN – Sayın Parsak, siz de yerinizden izah edin tekrar durumu.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Hayır, yerimden değil, sataşma olduğu için oradan ifade edeceğim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, sataşma var, kurumsal kimliğimize var sataşma.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Evet, böyle bir şey yok.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Açık tahkirdir ya.

BAŞKAN – Sayın Parsak…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Yahu, önce İç Tüzük’ü oku, ondan sonra.

BAŞKAN – Bir saniye, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, bakın, yani hepimiz bir söylediğimizi beş defa, on defa tekrar etmek zorunda değiliz. Tutanaklar tutuluyor, televizyon söylüyor. Aynı ifadelerle karşılıklı olarak birbirimize sataşıldığı gerekçesiyle lütfen bu saatte çok daha fazla zaman almayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Parsak yapıyor bunu.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – “Adalet ve Kalkınma Partisiyle kurduğu ilişkiler…”

BAŞKAN - Herkes söylüyor, takdir kamuoyunundur Sayın Parsak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Adam gibi sataşayım da şimdi cevap versin.

Suçluların telaşı içindesiniz, suçluların.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Onları bile yapamıyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Suçluların telaşı içindesiniz. Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sataşmayı devam ettiriyor Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Suçüstü yakalanmanın telaşı içindesiniz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Parsak.

Biz kapatacaktık ama Sayın Özel orada sataşmaya devam ediyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Buyursun. Bari hiç olmazsa mesnetli olarak çıksın, gerekçeli olarak çıksın.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Parsak. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Öncelikle aziz Türk milletinin bu yüce kürsüsünde, milletvekillerinin de huzurunda bizim asla kabul edemeyeceğimiz “Şu partiyle kurduğu ilişkilerden dolayı, bu partiyle kurduğu…” Böyle bir durum söz konusu değildir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yalan mı ya! Yalan mı ya! Gözünü seveyim Allah aşkına!

MEHMET PARSAK (Devamla)- Biz, Türk milletinin bize verdiği görev doğrultusunda…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Türkiye Cumhuriyeti’nin anahtarını teslim ettiniz ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Rejimi verdiniz, rejimi!

MEHMET PARSAK (Devamla) - … partimizin bize vermiş olduğu görev ve yetkiler doğrultusunda…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kurtuluş Savaşı’yla, kanla kurulan rejimi teslim ettiniz ya!

MEHMET PARSAK (Devamla) - …Genel Başkanımızın bize vermiş olduğu görev ve yetkiler doğrultusunda sadece ve sadece Türk milletinin beklentilerini yerine getirmek için parti görevlerini yerine getiriyoruz.

Gelelim…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Türk milletinin kemikleri sızlıyor, kemikleri.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Rejimi bir adama teslim ettiniz, bir adama.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zorla söyletiyorsun kötüyü. “Senden koğuş ağası olur Başkan olmaz.” dediğin adamın gittin koluna girdin be!

MEHMET PARSAK (Devamla) – Bunları yakıştıramam size.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Tweet” attın mı atmadın mı? “Tweet” attın mı atmadın mı “Senden Başkan olmaz, yatacağın hapishane koğuşuna başkan olur.” diye? Gittin adamın koluna girdin be! Peşine düştün be!

MEHMET PARSAK (Devamla) – Gelelim şu konudaki gargaraya getirme yaklaşımlarına…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sataşma öyle olmaz böyle olur. Çık bir daha söyle.

MEHMET PARSAK (Devamla) - Sayın Özel diyor ki: “Biz o maddenin ilgili bölümünün çıkarılmasını istemedik.” Evet, doğru, ben de zaten önergeyi okuyorum ama…

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – İç Tüzük’ü de oku.

MEHMET PARSAK (Devamla) - …İç Tüzük’ümüzün mevcut hâlinde Anayasa’nın ilk dört maddesiyle çerçevesi çizilen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu da söylüyorum. İsmail Kahraman’a mı emanet edeceğiz?

MEHMET PARSAK (Devamla) – Ayırsaydınız o zaman efendim.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Anayasa’nın ilk dört maddesini yıktınız, yıktınız.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sayın Parsak, hukukçusun, bir suça iki ceza olur mu?

BAŞKAN – Müdahale etmeyin arkadaşlar.

MEHMET PARSAK (Devamla) - Mevcut hâliyle kalacak şekilde önergenizi doğru dürüst verseydiniz biz de ona istinaden bunları söyleyemeseydik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tekliften çıkınca burada duruyor, burada.

MEHMET PARSAK (Devamla) - Mevcut İç Tüzük’te olmayan düzenlemeler bizim önerimiz sayesinde gelmiştir…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Senin eksik gedik metninden çıkıyor.

MEHMET PARSAK (Devamla) - …ve ne yazık ki Cumhuriyet Halk Partisi vermiş olduğu çıkarma önergesiyle…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Senin saray siparişi teklifinden çıkıyor.

MEHMET PARSAK (Devamla) - … söz konusu bendin tamamının, orada mevcutta olanların, olmayanların ayrımı yapmaksızın bunun çıkarılmasını istemiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tekliften çıkıyor.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Şimdi çok iyi anladım Anayasa nasıl değişti. Vallahi tebrik ederim.

MEHMET PARSAK (Devamla) - Hakikat de bundan ibarettir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah’ım, sen yardım et.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.10

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

492 sıra sayılı İç Tüzük Değişikliği Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon yerinde.

Meclis Başkanlığı temsilcisi Meclis Başkan Vekilimiz yerinde.

Teklifin birinci bölümü üzerinde gruplar adına üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu’ya aittir.

Sayın Aydoğdu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) – Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; Fransız İhtilali’nden sonra bir İngiliz aristokrat ihtilali çok cesaretli bir şekilde, biraz da Avrupa kamuoyunu sarsacak tarzda tenkit eder: Edmund Burke, İrlandalı bir aristokrat, Avam Kamarası’nda da üye, siyasetçi. İhtilale yönelttiği en önemli tenkit ihtilalin yücelik duygusunu öldürdüğüdür, yücelik duygusu, aşkınlık hissi, “Bunu öldürdü, insanlar arasındaki ilişkilerin kıymetini, kalitesini düşürdüğü.” der. Ve İngiltere’de tedricen yapılan pek çok şeyin… “Üç yüz yıl, dört yüz yılda yaptığımızı bir yıla sığdıracaklar, belki iki yıla sığdıracaklar ama tekrar sistemlerini toparlamaları, sistemlerine itibar kazandırmaları, kurumlarını yaşatan o ideyi, özü, ana fikri itibar sahibi kılmaları çok zaman alacak.” der. Türkiye Cumhuriyeti bir kültür devrimiyle kuruldu. Cumhuriyetimize, devletimize, kurumlarımıza ve demokrasimize o Burke’ün kastettiği anlamda yücelik duygusunu, o ana fikri, ana özü vermemiz zaman alacak çünkü -bunu sosyal bilimlerle azıcık iştigal edenlerin çok iyi bildiği gibi- yüzyıllar sürüyor bu tür şeyi oluşturmak; hatta bir kavramı oluşturmak bile zaman alıyor, tarihî bir geçmiş gerekiyor.

Bizim Parlamentomuz padişahlık döneminde kuruldu, 1877, Abdülhamit’in Mithat Paşa’ya verdiği bir sözle kuruldu ve Mithat Paşa’nın azliyle beraber de Abdülhamit vazgeçti, o Rusya’yla savaş bahane edildi, ara verdik. Bir iki ay sürdü. Daha sonra İttihat ve Terakkinin yaptığı 1908 Devrimi’yle yeniledik ama başımıza çok büyük sıkıntılar geldi -Birinci Dünya Savaşı vesaire- ocağımızı su bastı, bir oturumluk yeri kurtarırken Parlamentomuza müthiş bir itibar kazandırdık. Bir devlet kurduk, bir rejim kurduk yeni, İstiklal Savaşı verdik ve o Burke’ün anlattığı anlamda yücelik duygusunu Cenab-ı Hak âdeta bahşetti. Kuvayımilliye kadrosu bir şekilde Meclisimizi Gazi Meclis yaptı ve onun üzerine geldik. Şu anda da esasen o mirasın üzerindeyiz. Bunun acı, tatlı yönleri var, tökezlemeleri var vesaire ama bu Meclis Gazi Meclistir, 23 Nisan 1920’de kurulduğu itibarıyla milletin hâkimiyetini, Meclisin üstünlüğünü, hiçbir zaman -tek parti döneminde dahi, hatta 1960 ihtilalinden hemen sonra, 12 Eylülden hemen sonra dahi- milletin nezdinde bir şekilde Meclisin üstünlüğü, milletin hâkimiyeti ilkesini, o ana özü hiç kimse sarsamadı ama buna uygun bir parlamento hukuku geliştiremedik; geliştiriyoruz, şu anda da yaptığımız şey bu.

1961 Anayasası’yla beraber parlamento hukukunda yeni bir aşamaya geçtik. 1960’a gelen süre kadar işlediğimiz partiler hukuku biraz farklılaştı, değişti, zenginleşti ve İç Tüzük, Meclis İçtüzüğü, daha önce “Dâhilî Nizamname” dediğimiz Meclis İçtüzüğü, 1960’dan sonra daha bir resmileşti, daha bir formelleşti.

Bu itibarla, “İç Tüzük” dediğimizde aslında neyi konuşuyoruz? Milletin hâkimiyetinin, o Parlamentoyu kuran özün tecelli tarzının tanzim edilmesi. Milletin hâkimiyeti nasıl tecelli eder? Milletin seçtiği milletvekilleri vasıtasıyla tecelli eder, bunun tanzim edilmesidir İç Tüzük. Yani bunu söylerken biraz İç Tüzük’ü yüceltmek istiyorum, biraz metafizik bir yön katmak istiyorum, biraz fikrî zeminini, seviyesini yükseltmek istiyorum.

Esasında, İç Tüzük konularını konuşurken millî iradenin tecelli ve tasarruf tarzına dair bir konu konuştuğumuzu ve teknik bir konu konuştuğumuzu, millî iradenin tecelli tarzını konuşmakla beraber işin tekniğini konuştuğumuzu bilmeliyiz. Bu anlamıyla Parlamento, yönetim tekniğinin, yönetme tekniğinin, müzakere tekniğinin sağduyuyla denetlenmesidir. İç Tüzük’te de hâkim olan ruh o olmalıdır.

Buradaki sağduyu nedir? Buradaki sağduyu milletin iradesidir, milletin seçtiği, o demokrasinin millete yansıyan yönüdür. Bu anlamıyla parlamentolar, kıymetli arkadaşlar, toplumları yönetim katına taşır. Fikirleri toplar -yani parlamentolarda müzakerenin de esası odur- milletin kanaatlerini, temsilcileri vasıtasıyla kamusal egemenliğin, o millî hâkimiyetin katına taşır. Bu anlamda yönetimin, devletin tekelini kırar, ona milleti ortak eder; devlet katındaki hâkimiyeti sahaya indirir, millete de indirir. Yani bunu düşünce tarihinde John Stuart Mill diye bir adam “Mukaddes su bir baştan bütün başlara dağıldı, binlerce, milyonlarca başa dağıldı.” diye… Demokrasinin çok güzel bir tarifidir bu. Yani o kralları kutsayan, onları takdis ederken kullanılan Hristiyanlık ritüelini ima ederek söyler.

Parlamentoların amacı halkları millet kılmaktır -burası çok önemli- bir halk parlamentoda temsil edildiğinde ve bu temsil yönetim hâline geldiğinde, sahaya intikal ettiğinde o halk milletleşir. Buradaki milletin özü nedir? Millet siyasi bir varlıktır, halk sosyolojik bir varlıktır. Bu itibarla Parlamentonun iki vazgeçilmezi vardır kıymetli arkadaşlar. Bir, müzakere; ikincisi, kamusal açıklık. Bu müzakerenin aleni yapılması. Müzakere, devletin yönetim kabininin kamusal alana, halka açılmasıdır; devletin mahrumiyetinin çözülmesidir âdeta, halk tarafından çözülmesi, bir büyünün, bir sırrın çözülmesi gibi çözülmesidir. Müzakerenin amacı budur, parlamentodaki müzakerenin amacı budur. Buna Immanuel Kant “Hakikati güncel kılmaktır.” demiş, bu konuşmaya hazırlanırken rastladım, çok çarptı beni, müthiş bir deyiş. Hakikati de milletin temsil ettiğini düşünüyor, “Halkın temsil ettiği gerçeğin devlet katında mütemadiyen güncellenmesidir.” diyor yani Parlamentodaki görüşmelerin nihai amacı halkın gerçeğinin devlet katında yankı bulması, devlet katına taşınması. Burada bu anlamıyla Parlamentonun yaptığı kanun kamusal otoriteyi, devletteki otoriteyi, gücü, erki, “power” anlamındaki o kuvveti halkın temsil ettiği, halkın ürettiği âdeta, halkın istihsal ettiği hakikatle dengelemektir. Yani egemenin buyruğuna karşı halkın kendi ortaya koyduğu normu koymaktır; onu dengelemek, bir şekilde, millî iradeyle, halkın iradesi ile egemenin buyruğunun çarpıştığı yerde yönetimin oluşmasını sağlamaktır.

Hülasa, bir ülkenin kanun yapma usul ve esaslarını konuşmak, aslında o ülkede milletin tercihlerinin kanun olarak nasıl hayata geçip devletin kılcallarında halka intikal edeceğini konuşmaktır, demokrasinin özüdür bu. İç Tüzük dediğimiz şey de bir anlamıyla bu demokrasinin özünün halka intikalidir ya da halkın ortaya koyduğu iradenin devlete intikalidir, karşılıklı bir alışveriş.

Dünyanın demokratik bütün anayasalarının tamamında iç tüzük düzenlemesi parlamentolara bırakılır. Bunu hukuk dilinde “yöntemsel bağımsızlık” diye tercüme etmiş hocalarımız. Mithat Hocam burada. Yöntemsel bağımsızlığın Türkçesini ben pek sevimsiz buldum. Belki “usul bağımsızlığı” diyebiliriz, “usule dair bir bağımsızlık” “yönteme dair bağımsızlık” diyebiliriz ya da başka bir kelime bulabiliriz ama her ülkenin parlamentosu kendi tarihsel uygulamalarına, teamüllerine, yazılı ve sözlü idari kaynaklarına; gelenek, görenek, kültürlerine dayanarak kendi iç tüzüğünü yapabilir. Bu, parlamentoların iradi özgürlüğü, kendi usulüne, sistemine hâkim olmasıdır, hatta kuvvetler ayrılığının da bir yansımasıdır.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Cengiz “usuli özerklik.”

CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) – “Usuli özerklik”, “usuli muhtariyet” belki, evet.

Arkadaşlar, parlamentolarda kanunlar her zaman uzlaşarak yapılmaz, hatta belki hiç uzlaşarak yapılmaz ama müzakere edilerek yapılır, müzakere vasfı korunmalıdır. Bu anlamda, uzlaşmaya bizim demokrasi kültürümüzde ya da bizim bugünlerdeki siyasi edebiyatımızda çok kıymet atfediyoruz. Uzlaşma nadiren gerçekleşen bir şeydir ve uzlaşmada -çoğu zaman kıymetli uzlaşmalarda- her iki taraf da gayrimemnun olursa iyi uzlaşmadır. Her iki tarafın kazandığı uzlaşmalar da çok azdır çünkü çok zordur. Bu anlamıyla, bu uzlaşmalarda ve parlamentolardaki bu ifadenin, müzakerenin sağlığı açısından 1920’lerde siyasi edebiyatta geçerli olan ve Weimar dönemi Anayasası’nın anayasa hükmü hâline gelen bir maddeyi okumak istiyorum. Weimar Anayasası’nın 21’inci maddesi: “Milletvekilleri bütün halkın temsilcisidirler -milletvekili tanımını yapıyor- yalnızca kendi vicdanlarına karşı sorumludurlar ve hiçbir direktifle bağlı değildirler.” Bu anlamıyla, parlamenter sistemin şartı, arkadaşlar, milletvekilinin -bizdeki sisteme uymayan şekilde belki- partisinden ve seçmenlerinden de bağımsız olmasını parlamento müzakerelerinin sağlığı şart koşar. “Kürsü dokunulmazlığı” falan dediğimiz şeyin az tartıştığımız kısmıdır burası: Milletvekilinin kendi vicdanı konusundaki vicdani özgürlüğü, vicdani hürriyeti. Bunu pek konuşmayız çünkü bizde parti sistemi çok hâkimdir, çok baskındır.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus milletin çoğunluğunun yani milletin parlamentoya getirdiği tarafların, siyasi partilerin -ben buna “millet çoğunluğu” diyorum- milletin çoğunluğuyla dengeli bir şekilde parlamentoda kendisini ifade etmesidir. Çoğulcu demokrasinin gereği olarak millet çoğunluğu yani milletin parlamentoya soktuğu bütün tarafların parlamentoda kendilerini ifade etmesi gerekir ancak parlamentolar yönetim için vardır, karar üretmelidir. Millet çoğunluğunun da işini yapması… Muhalefetin “engellemek” diye bir hakkı vardır ve muhalefetin engelleme hakkı sosyolojiye, siyasi edebiyata meşru bir hak olarak girmiştir ancak parlamentonun bir yönetim yeri olduğu, asıl işlevinin ülkeyi yönetmek, kanun yapmak, yasama görevini yapmak olduğu da hatırdan çıkarılmamalıdır. Bu itibarla, parlamentolardaki müzakerelerin usulü, şekli, şartı, zamanı vesairesi her ülkede, her demokraside tartışma konusu olmuştur, bizde de çok tartışılmıştır, bizde de çok tartışılmıştır, bugün de onu tartışıyoruz.

Kıymetli arkadaşlar, iç tüzük metinleri hukuki vasfı itibarıyla kanun değildir. Her ikisini de parlamentolar yapar, kanunu da parlamentolar yapar, iç tüzük metinlerini de. Ancak, iç tüzük metinlerinin kanunlardan ayrılan en önemli hususiyeti, kanunlar bütün ülke insanlarına şamildir, iç tüzük metinleri sadece milletvekillerini bağlar. Bu itibarla, burada biz iç tüzüğü yaparken esasında kendi aramızdaki bir şeyi yapıyoruz, kendi aramızdaki bir adabımuaşereti yapıyoruz ve bunu… Dedim ki parlamentolar bir halkı millet hâline getirir, bizi de bu işi yapan hâline getirir. Ayrışma değil, biz o bütünlüğün buradaki münşileri, buradaki inşacıları, buradaki özneleri, failleri olmak durumundayız. İç tüzüğü yaparken amaçları tartışıyoruz, araçları tartışıyoruz, bakış açılarını, pratik gerekçeleri, pratik muktezaları tartışıyoruz ama ilkeleri az tartışıyoruz. 1920’lerde -Komisyon sıralarında Mithat Hocam yine bahsetti- Carl Schmitt -Almanya’nın Hitler filozoflarından- 1928’de galiba “Parlamenter Demokrasinin Krizi”ni yazarken demiş ki: “19’uncu yüzyıl ilkelerin yüzyılıydı, büyük anlatıların, ideolojilerin, büyük fikirlerin yüzyılıydı ama 20’inci yüzyılda büyük soruları, büyük ilkeleri tartışmıyoruz, daha çok sistemin günlük işleyişinde ortaya çıkan şeyleri tartışıyoruz.” Türkiye'nin belki bizim atladığımız nokta, eksik bıraktığımız nokta… Biz 1950’de geçtik demokrasiye, 1960’ta bir yol kazası yaşadık, 12 Martta yaşadık benzerini, 12 Eylülde yaşadık. Ama bir şekilde, demokrasinin kuruluşunda kurucu unsurlar olarak devlet nedir, millet nedir, parlamento nedir, yönetim nedir, millî irade nedir konularında derinlemesine düşünmedik. Yani cumhuriyetin ilk yılları daha çok Avrupa’dan aldığımız tercümelerle geçti. Belki bugünlerde düşünebiliriz, bu bir fırsat. Biz tekrar kurucu bakış açısıyla büyük soruları yeniden sormak ve büyük cevapları bulmak zorundayız. Yani bizim yeni Türkiye’yi kurarken, Parlamentomuza yeni bir iç tüzük yaparken buradaki tartışmaların ötesinde, buradaki on dakikanın, üç dakikanın, iki dakikanın, beş dakikanın ötesinde daha büyük bir şeyi yaptığımızı veya bu imkânı bize tarihin verdiğini fark ederek burada yeniden bir ülke kurmak, yeniden bir demokrasi kurmak ya da burada attığımız adımların Türk milletinin o büyük yürüyüşünün adımları olduğunu, olması gerektiğini, bunu biz istersek olabileceğini… Bunun için birbirimizi biraz anlayacağız, biraz cehdedeceğiz, biraz alın teri dökeceğiz, biraz gayret edeceğiz.

Rahmetli Ali Fuat Başgil Meclisi tarif ederken iki hususu ön plana çıkarmıştı: “Bir murakabe organıdır.” diyor, denetim organı; bunun yanında “Bir de itimat organıdır.” diyordu yani güven. Meclisin varlığı ülkedeki sistemin, rejimin güvenidir. Yani Türkiye’de hangi kurum, hangi makam hangi gücü kullanırsa kullansın Meclis ülkede var olduğu sürece o gücün kaynağı Meclistir. Bunu halk da böyle düşünür, yönetenler de yönetilenler de böyle düşünür. Bu itibarla, Meclisin varlığı, var olması, bu çatının çalışması, burada bizim müzakere etmemiz, müzakerelerin niteliği nasıl olursa olsun bu ülkedeki sistemin, rejimin kalitesinin, meşruiyetinin zeminidir. Ben buna müsaadenizle bir de Meclisin itibarını, bizim korumamız gereken itibarını ilave etmek istiyorum. Meclisin itibarını nasıl koruyacağız? Biz birbirimize itibar ettiğimiz zaman, birbirimize saygı gösterdiğimiz zaman, birbirimize değer ve kıymet atfettiğimiz zaman Meclisimizin itibarını yükselteceğiz.

Kıymetli arkadaşlar, Parlamento -o cümleyi ben çok seviyorum, çok hoşuma gidiyor- tekniğin, yönetim tekniğinin sağduyuyla denetlenmesidir. Bu sağduyuyu da biz üretmek zorundayız, bu Meclise, bu millete, oyunu aldığımız insanlara birinci borcumuz budur.

Hepinize hürmetlerimi arz ediyorum, saygı sunuyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğdu.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

8.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında genel bir yayın kesintisinin söz konusu olmadığını ve konuyu araştırdığına ilişkin tekraren konuşması

BAŞKAN – Sayın Özel, az önce sizin konuşmanızda yayın kesintisiyle ilgili bilgi aldığımda aktaracağım demiştim. TRT’den aldığımız bilgiye göre gerek Meclis televizyonu yayın akışını gerekse internet yayınını Meclis televizyonundan alan “trt.net.tr”de internet yayın akışında herhangi bir kesinti aslında söz konusu değildir. TRT “server”larında TBMM’den canlı yayının kesildiğine dair bir log kaydı bulunmamıştır. Söz konusu “500 hata” yazılı ekran görüntüsü sayıca az bir kullanıcının kendi internetlerinin zayıf olmasından veya anlık seyirci sayısının fazlalığından kaynaklı birkaç saniyelik hizmet alamama durumu sebebiyledir, kesinlikle genel bir yayın kesintisi söz konusu değildir, bir kasıt da yoktur. Yani bu bağlamda ya sizin internetiniz zayıf ya da siz konuşurken çokça seyirci vardı, taşıyamadı, ondan dolayı olabilir diye böyle bir bilgi notu geldi, bunu sizinle paylaşma gereği hissettim. [CHP sıralarından alkışlar(!)]

Teşekkür ediyorum.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.39

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 01.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-------0-------

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 2 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 492) (Devam)

BAŞKAN – 492 sıra sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sıraya alınan, 491 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

2.- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 491)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sıraya alınan, 461 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787) ve Dışişleri Komisyonu Raporu(S. Sayısı: 461)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 25 Temmuz 2017 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı sabahlar diliyorum.

Kapanma Saati: 01.41



(x) 492 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.