TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                         109’uncu Birleşim

                                                                                17 Haziran 2017 Cumartesi

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, sigara kaçakçılığına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Türkiye’nin sağlık tablosuna ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, 6764 sayılı Kanun’un kabulüyle staj ve tamamlayıcı eğitime devam eden öğrencilere de ücret ödeneceğine ve kamu hastanelerinin belli oranda öğrenciyi staja kabul etmeleri yönünde bir çalışma olup olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Cumhuriyet Halk Partisinin adalet yürüyüşüne katılanlara ve destek olanlara ilişkin açıklaması

3.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşünün halkın alkışları ve katılımıyla devam ettiğine ve iktidarın ülkede barışı, huzuru, kardeşliği yeniden tesis etmek istiyorsa yargının üzerinden elini çekmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, bazı ülkelerden 500'ü aşkın bilim insanının ülkedeki akademik kıyıma dikkat çeken bir metin imzaladıklarına ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun öncülüğündeki adalet yürüyüşünün başta bilim insanları olmak üzere herkes için adaleti hâkim kılacağına ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, geçen kış Mersin’in bazı köylerinde yağan kardan zarar gören köylülerin kendilerine gerekli desteklerin sağlanmasını istediklerine ve afetzedelerin sigortasının olmamasının devletin zarara uğrayan insanlara yardım elini uzatmasına mâni olmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ardındaki binlerce yurttaşın haksızlığa uğrayanlar için, demokrasi için adalet yürüyüşünün devam ettiğine ilişkin açıklaması

7.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, bütün varlıkların daha yaratılıştan çok büyük bir değere sahip olduğuna, dünyanın ve onda olan her şeyin insanların emrine bir emanet olduğuna ve onları korumak, geliştirmek, yeşertmek gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşünün devam ettiğine ve bu adalet yürüyüşünün ülkedeki mazlumlara ve mağdurlara olduğu kadar ülkenin geleceğinden kaygı ve endişe duyan bütün yurttaşlara da umut ışığı olduğuna ilişkin açıklaması

9.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun gelecek öğretim yılında ortaöğretim kurumlarındaki haftalık ders saati çizelgesinde yaptığı değişikliklere ilişkin açıklaması

10.- Muğla Milletvekili Akın Üstündağ’ın, Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi Kemal Koç’un sosyal medyada yaptığı bir paylaşımına ve açıkça siyaset yapan bu tür hâkimlere karşı Bakanlığın bir yaptırımı olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

11.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevlerinin 101’inci günü olduğuna, sağlıklarının her geçen gün tehlikeli bir hâl aldığına ve bu konuda yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşüyle ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaletin gerçek bir adalet olabilmesi için başlatmış olduğu yürüyüşe destek veren halka teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

14.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşünün devam ettiğine ve bu yürüyüşün 80 milyonun adaleti, özgürlüğü, barış ve kardeşliği için olduğuna ilişkin açıklaması

15.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, çiftçilerin Tahtaköprü Barajı’nın yükseltilmesi işleminin ne zaman bitirileceği konusunda bir açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

 

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da yemekten zehirlenen askerlere acil şifalar dilediğine ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu konunun yakın takipçisi olacaklarına, 17 Haziran  9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci yıl dönümüne ve 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ne ilişkin açıklaması

17.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, demokratik siyasetin daha fazla örselenmemesi ve ülkenin itibarının daha fazla zedelenmemesi için Anayasa Mahkemesini göreve çağırdığına, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevlerinde 101’inci gün olduğuna ve açlık grevi yapma nedeninin ortadan kaldırılması için Hükûmeti göreve ve sorumluluğa davet ettiğine ilişkin açıklaması

18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci yıl dönümüne, Manisa’da askerlerin yemekten zehirlenmeleri olayına, milletvekillerinin yok sayılmalarına ilişkin Başkanlık Divanı kararına ve bu konuyla ilgili iki farklı karar metni olduğuna ilişkin açıklaması

19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci yıl dönümüne, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ne, Londra’da bir sosyal konutta çıkan yangına ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in Başkanlık Divanı kararıyla ilgili iddialarına ilişkin açıklaması

20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Başkanlık Divanı kararıyla ilgili tereddüdün açıklığa kavuşturulmasında fayda olduğuna ve Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a annesinin vefatı nedeniyle başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

21.-  Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başkanlık Divanı kararı fotokopilerini diğer partilere de ileteceğine ve Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a taziye dileklerini iletenlere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

22.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başkanlık Divanı kararının içeriği dışında şeklî olarak da sorunlu olduğuna ve paraflı nüshalar arasında farklılık olmasının evrakta sahtecilik anlamına geldiğine ilişkin açıklaması

23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, bahsi geçen Başkanlık Divanı kararının gruplarına gelmediğine ve Başkanlık Divanının zaman zaman İç Tüzük’te olmayan kimi hususlara ilişkin karar alabildiğine ilişkin açıklaması

24.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci yıl dönümüne ve Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a annesinin vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, ellerinde olmayan bir tezkerenin oya sunulduğuna ve bunun tamamen iktidar partisinin Meclisi nasıl yönettiğiyle ilgili bir durum olduğuna ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın 485 ve 485’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi sırasında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın 485 ve 485’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da 200’e yakın askerin yine zehirlenme vakasıyla hastaneye kaldırıldığına ve Hükûmetten, ilgililerden acilen bir açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’da askerlerin yaşadığı gıda zehirlenmesi olaylarına ve Millî Savunma Bakanlığının bu konuya ciddiyetle eğilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

31.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a annesinin vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

32.- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün, Sağlık Bakanlığı ile Millî Savunma Bakanlığının Manisa’daki askerlerin gıda zehirlemesi olayını incelediklerine ve Millî Savunma Bakanının şu anda  Manisa’ya gittiğine ilişkin açıklaması

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’ya giden Millî Savunma Bakanına teşekkür ettiklerine, Manisa’da zehirlenme vakalarının yanında bir de kışlada dayak iddiaları olduğuna, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’nun TBMM sitesindeki resminin kaldırıldığı, BİM kodunun, giriş-çıkış ve araç kartlarının iptal edildiği haberlerine ilişkin açıklaması

34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İnternet ve gazetelerde yer alan haberler nedeniyle İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’yla ilgili konuyu gündeme getirdiğine ilişkin açıklaması

35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın 485 ve 485’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 51’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nın, 17 Haziran 2015’te vefat eden 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i rahmetle andığına, Başkanlık Divanının milletvekillerinin yok sayılmalarıyla ilgili iki farklı kararının kendisine ulaştığına, gün içerisinde yapılan yoklamaların hiçbirisinde olmaz ise o milletvekilinin yok sayılacağına ilişkin kararla İç Tüzük’te bir değişiklik yapılmış olduğuna ve Başkanlık Divanının böyle bir yetkisi olmadığına, yıllardan beri süzülerek gelen uygulamaları bir Başkanlık Divanı kararıyla imkânsız hâle getirmenin doğru olmadığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, toplantı yeter sayısının bulunduğu anda yoklama işlemini sonuçlandırmasının doğru bir uygulama olduğuna ve bugüne kadar bu uygulamaya hiçbir itirazın olmadığına ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’nun TBMM sitesindeki fotoğraf ve bilgilerine erişimin bazı marka telefonlardan gerçekleştirilemediğine dair bir bilgi geldiğine, BİM kodu ile giriş-çıkış ve araç kartlarıyla ilgili konuyu araştıracağına ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’nun BİM kodu ile giriş-çıkış ve araç kartlarıyla ilgili bir iptalin söz konusu olmadığı bilgisini aldığına ilişkin konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Eren Erdem ve 25 milletvekilinin, intihar vakalarının psikososyal, toplumsal ve ekonomik nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/574)

2.- CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara'nın tüm ilçelerinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan akarsuları, dereleri ıslah etmek için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/575)

3.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, AKP-IŞİD ilişkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/576)

 

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1085)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Demokrasi Desteği ve Seçim Eşgüdüm Grubu tarafından 18-21 Haziran 2017 tarihlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de Avrupa Birliği’ne aday ülkeler ile Ukrayna, Moldova, Gürcistan, Tunus, Fas, Myanmar, Peru, Nijerya ve Tanzanya'dan milletvekillerinin katılımıyla düzenlenecek olan "Avrupa Birliği Yasama Döngüsü Yasama İnisiyatifi, Yasaların Uygulanması ve İzlenmesi” başlıklı yüksek düzeyli seminere Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen ekli listede isimleri bildirilen ihtisas komisyonları başkanlarından oluşan heyetin katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1086)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, şehir hastanelerinin bir bütün olarak öngörülemeyen sorunlarının ortaya çıkarılması amacıyla 17/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

 

2.- CHP Grubunun, Kocaeli milletvekili Tahsin Tarhan ve arkadaşları tarafından, son dönemde sporda, özellikle futbolda artan şiddet olaylarının sebeplerinin araştırılması amacıyla 21/4/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin, TBMM İçtüzüğü’nün 5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2017'de tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için 15 Temmuz 2017 Cumartesi günü saat 13.00'te toplanmasına, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti grubu başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine; 486 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu’nun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek)

2.- Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kuruluşu Hakkında Kanun Tasarısı (1/803) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 486)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 461)

 

17 Haziran 2017 Cumartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Meclis çalışmalarını doğrudan etkileyecek, çok önemli gördüğüm bir konuda partimizin görüşlerini ifade etmek isterim. Sizin uygun göreceğiniz, takdir edeceğiniz bir süreçte bunu hem diğer grupların hem Genel Kurulun bilgisine sunmak isterim efendim.

BAŞKAN – Gündem dışı konuşmalardan sonra size söz vereyim Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.

BAŞKAN - Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’a aittir.

Buyurunuz Sayın Taşkın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, 9 Haziranda Batman’ın Kozluk ilçesinde teröristlerin hain saldırısında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede dün şehit olan hemşehrimiz Uzman Çavuş Ali Gülnar’a Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına sabırlar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, dünyamızın geleceği için tüm insanlığın ortaklaşa mücadele etmesini ve tedbirler almasını zorunlu kılan çölleşme toprağın verimini azaltmakta, bitki örtüsünün bozulmasına yol açmakta, gıda üretimini azaltarak kıtlığa sebep olmaktadır. Çevresel problemlerin yanı sıra göçlere, anlaşmazlıklara ve savaşlara ortam hazırlayan çölleşme önemli sosyal problemleri de beraberinde getirmektedir. Çölleşme, arazi bozulumu ve kuraklık dünyada 4 milyar hektar alanı, 168 ülkede yaşayan 1,5 milyar nüfusu doğrudan tehdit etmektedir. Türkiye olarak arazi tahribatıyla mücadelemiz Anadolu’nun beşiği olan bu coğrafyada çok uzun yıllara dayanmaktadır. Türkiye, içinde bulunduğu coğrafi konum, iklim, topoğrafya ve toprak şartlarından dolayı çölleşme ve erozyona hassas konumda yer almasına karşın, gerçekleştirdiği çölleşme ve erozyonla mücadele faaliyetleriyle dünyada örnek alınmaktadır.

Ülkemizde 2002-2016 yılları arasında 3 milyar 700 milyon fidan toprakla buluşturulmuştur. Ülkemiz, dünyada en fazla ağaçlandırma yapan ilk 3 ülke arasında yer almaktadır, 1973-2015 yılları arasında orman varlığını hem alan hem de odun serveti olarak yükseltmiş nadir ülkelerden biridir. 1963-1972 dönemi envanterlerine göre 20,2 milyon hektar olan orman varlığımız ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve iyileştirme çalışmaları neticesinde 2015 yılı sonu itibarıyla 22,3 milyon hektara ulaşmıştır. Buna paralel olarak ormanlarımızdaki odun servetimiz 1972 yılında 0,9 milyar metreküpken bugün 1,6 milyar metreküpe yükselmiştir.

Çölleşmenin en önemli nedenlerinden biri erozyondur. Ağaçlandırma, erozyon kontrolü, bozuk orman alanlarının rehabilitasyonu, mera ıslahı çalışmaları, dere ıslahları gibi faaliyetler kapsamında erozyonla taşınan toprak miktarı 500 milyon tondan 168 milyon tona düşmüştür. Ayrıca strateji belgeleri, eylem planlarıyla Türkiye geleceğe yönelik daha büyük hedeflerle çalışmaya devam etmektedir. Çölleşme ve erozyonla mücadelede ülke sınırlarıyla yetinmeyip iş birliği anlaşmaları, projeler, eğitimlerle özellikle az gelişmiş ülkelerin kapasite geliştirme faaliyetlerine destek sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, toprak ve su kaynakları sınırsız değildir, bugünün ve geleceğin tüm insanlığına aittir. Çölleşmeyle mücadelede bireylerden yerele, devletlere, özel sektöre, sivil toplum kuruluşlarına olmak üzere bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin bir rolü vardır. İnsanların gelecek nesillere karşı sorumluluğunun farkında olması ve bu bilinçle hareket etmesi yaşanabilir bir dünya için hayati önemi haizdir. Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’nin kabul edildiği 17 Haziran 1994 tarihinden bu yana her yıl Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü olarak kutlanmaktadır. Bu kapsamda kamuoyunun çölleşmeye yönelik dikkatini çekmek, farkındalık oluşturmak hedeflenmektedir. Ülkemizde de konunun ehemmiyetinin farkındalığıyla, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’nde her yıl değişik etkinlikler tertiplenmekte ve konunun önemine her kesimden insanın dikkatini çekmek hedeflenmektedir. Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sekretaryasının 17 Haziran Çölleşmeyle Mücadele Günü’ne yönelik belirlediği sloganda olduğu gibi “Evimiz, toprağımız, geleceğimiz” bilincini her bir bireyin benimsemesi çölleşmeyle mücadeleye yönelik atılacak en temel adımdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, çölleşmeyle mücadeleye küresel bir pencereden bakmakta ve üstüne düşen vazifeyi bu sorumluluk bilinciyle yerine getirmeye çalışmaktadır. Sadece kendisi için değil, tüm dünyanın refahı ve mutluluğu için çalışmayı ilke edinmiş bir ülke olarak Türkiye’nin ve tüm dünya ülkelerinin Çölleşmeyle Mücadele Günü’nü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşkın.

Gündem dışı ikinci söz, sigara kaçakçılığı hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’na aittir.

Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, sigara kaçakçılığına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ülkemizde her geçen gün hızla artan, bir türlü engellenemeyen sigara kaçakçılığı hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

26 Haziranda hatırlanacak olan Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü münasebetiyle bu konuyu gündeme getirmek istedim.

Değerli milletvekilleri, kaçakçılık, ülkemizi ekonomik ve sosyal yönden olumsuz etkileyen, aynı zamanda terör ve suç örgütlerinin faaliyetlerini sürdürebilmek için finansal destek sağladığı, çok boyutlu, çok aktörlü ve değişken bir süreçtir.

Kaçakçılık suçları, niteliği itibarıyla doğrudan sınır ihlali yapılmak suretiyle ya da gümrük işlemlerinde usulsüzlük veya aldatıcı işlemlerle gerçekleştirilmektedir. Kaçak sigaradan hem Türk ekonomisinin hem de devlete vergisini ödeyen esnafın zarar gördüğü bilinmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin vergi gelirini, yasal piyasa rekabet koşullarının gelişimini olumsuz yönde etkileyen ve özellikle terörle ilgili organize suç örgütlerine finans kaynağı teşkil eden tütün mamulleri kaçakçılığının 2010 yılı sonunda yükselişe geçtiği görülmektedir. Bu eğilimin nedenleri arasında tütün mamullerinin kolay temin edilebilmesi, tütün mamulleri kaçakçılığına verilen cezaların uyuşturucu suçlarındaki gibi caydırıcı olmaması ve yüksek kâr getirisi gibi etkenlerin olduğu değerlendirilmektedir. Tütün mamulleri kaçakçılığının oluşturduğu tehdit ülkemiz için gün geçtikçe artmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığınca 2015 yılı içerisinde ele geçirilen kaçak sigaraların neden olduğu vergi kaybının yaklaşık 800 milyon TL’yi bulduğu tahmin edilmektedir. PKK, KCK terör örgütü tarafından ülkemizin doğu ve güneydoğu sınırları dışında sözde gümrük noktaları oluşturulduğu ve buralardan geçiş yapan sigara kaçakçılarından “vergi” adı altında haraç alınarak büyük gelir sağlandığı tespitler arasındadır.

Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele 2015 Yılı Raporu’na göre, 2011 yılında yaklaşık 69,7 milyon paket kaçak sigara yakalanırken, 2015 yılında ele geçirilen miktarın bir önceki yıla göre yüzde 35’lik bir artışla 143 milyon pakete ulaşması işin boyutunu ve ciddiyetini göstermekle birlikte, son yıllarda yapılan zamların da etkisiyle sigara kaçakçılığının çok daha yüksek miktarlara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Kaçak sigara ticareti önceki yıllarda özellikle Suriye, Irak ve İran sınırında yapılırken -illerimizde de gerçekleştirilmeye başlanmıştır- son yıllarda ülkemizin hemen hemen her ilinde gerçekleştiği gibi artık ilçelerde bile gerçekleştirilmektedir. İş öyle çığırından çıkmıştır ki başkentimiz Ankara’nın birçok bölgesinde bile bu ticaret yapılmaktadır. Örneğin, Ankara’da Ulus Yeni Hal civarında, Ulus Anafartalar Çarşısı önünde, resmî kurumların yakınında, kolluk güçlerinin gözleri önünde Büyükşehir Belediyesinden kiraladıkları büfelerde ve kiraladıkları dükkânlarda kartonları depolayarak bu ticaret yapılmaktadır.

Terör örgütlerinin ve özellikle PKK bölücü terör örgütünün finansman kaynağının kurutulması, terörle mücadelenin önemli bir parçası olan, üstelik kalitesiz üretim ve sağlıksız saklama şartları nedeniyle insan sağlığını da tehdit ederek kanser ve diğer hastalıklara yol açan kaçak sigaranın, emniyet ve gümrük tedbirleri ile caydırıcı ceza yaptırımları etkisiyle engellenmesi ve kontrol altına alınması gerekmektedir.

2 Aralık 2015 tarihinde İçişleri Bakanlığı koordinesinde gerçekleştirilen “Sigara Kaçakçılığıyla Mücadele” konulu toplantıda kanunlarda düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir. Yaklaşık bir buçuk yıl geçmesine rağmen bu konuda yasal düzenleme hâlâ yapılamamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olanların yargılanabildiği ortamda, bölücü PKK terör örgütünün finansman kaynağı olduğu istihbarat raporları tarafından da kabul edilen, kaçak sigara satışını özellikle vurgulamak istiyorum; satışını yapanlar hakkında da yargılama yolu açılmalıdır. Yoksa bu kanunsuzluğun önüne geçmek maalesef mümkün olmayacaktır diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.

Gündem dışı üçüncü söz, Türkiye’nin sağlık tablosu hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’e aittir.

Buyurunuz Sayın İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Türkiye’nin sağlık tablosuna ilişkin gündem dışı konuşması

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün gündem dışında özellikle sağlık sektöründe sizlerin çok övündüğü ve sık sık da siyasi çalışmalarınızda kullandığınız, sağlık alanında, sağlıkta dönüşümde gelinen noktada bazı konularda dikkatinizi çekmek için söz aldım.

Arkadaşlar, Sağlıkta Dönüşüm Programı bir sağlık felaketine dönüşmek üzere. Özellikle ana başlıklar hâlinde sıralarsak, randevu sistemi, yapılamayan ameliyatlar, gereksiz tetkik ve işlemler, ek ödemeler ve farklar ve şehir hastaneleri meseleleri sağlık sistemini ciddi zorlar hâle geldi.

Randevu sistemi konusunda bildiğiniz gibi en büyük eleştirilerinizden bir tanesi, geçmiş dönemde hastanelerde büyük yığılmalar olduğunu söylüyordunuz. Bugün hastanelerde fiziksel olarak yığılma olmamakla birlikte randevu sisteminde üç ya da bir aylık; tetkik ve tedavilerde üç aylık, altı aylık randevularla karşılaşmaktayız. Bunları aslında sizler de çok iyi biliyorsunuz çünkü birçok hasta ve hasta yakını sizleri bu konularda ayrıcalık için veya araya girmeniz için arıyorlar.

Özellikle hastanelerde sağlıkta şiddet ve doktorun ve sağlık çalışanlarının güvenliğinin azalması nedeniyle ve özellikle doktorların belli stres ve baskı altında kalmasından dolayı ve sağlık sistemindeki arızalardan ve hastalıklardan dolayı bazı tedavilerde ciddi “rebound”lar görmekteyiz. Özellikle bazı ameliyatların birçok hastanelerde yapılamadığını ve özel hastanelere sevk edildiğini görüyoruz. Bu konularda da özellikle iktidarın önlem almasını ısrarla öneririm.

Özellikle son yıllarda gereksiz tetkik ve tahlillerde ve işlemlerde çok ciddi artış var. Performans sisteminin getirdiği aksaklıklar nedeniyle veya daha fazla tetkik ve tahlile, işleme hekimi zorlayan veya hekimin üzerindeki baskı ve stres nedeniyle hekimin daha fazla tetkik yapması nedeniyle örneğin sadece MR ve CT çekiminde 2015 yılı itibarıyla 25 milyon MR ve CT çekilmiştir bu ülkede. Yani, ülkenin neredeyse üçte 1’ine MR ve CT yapıldı.

Ek ödemeler ve farklar konusunda birçok şey söylediniz, “ücretsiz sağlık hizmeti” dediniz ancak şu anda 11 noktada fark alınmaktadır hastalardan ve özellikle hastalar birçok sağlık hizmetini kamu hastanelerinden alamadıkları için özel hastanelere gitmek zorundalar ve burada da yüzde 200’e kadar farklar ödemektedirler.

Şehir hastaneleri hem bu ülkeye hem bu millete çok büyük bir yük olmakta ve zillet getirmektedir. Birazdan da konuşulacağı gibi, şehir hastaneleri meseleleri aslında bugün birçoğunuzun dikkatini çekmeyen ama gelecekte bu ülkenin üzerinde çok büyük sıkıntılar yaratacak sorunlardan bir tanesi. Size bir örnek vermek istiyorum: Örneğin, 17 şehir hastanesi 9 milyar dolara mal olacak ancak devletin bu şirketlere, bu ihaleyi alan şirketlere 2015 rakamlarıyla ödeyeceği para 27 milyar dolardır; yani tam 1 koy, 3 al meselesi yapılmaktadır. Isparta Şehir Hastanesi için bir örnek daha vereyim: Isparta Şehir Hastanesi bitti ve yirmi beş yıllık kirasıyla Isparta’ya 55 tane şehir hastanesi, devlet hastanesi yapılabilirdi.

Sağlık alanındaki en önemli konulardan bir tanesi sağlık çalışanlarına verilen sözlerin tutulmaması. Son iki hükûmet döneminde, bizzat sizin de burada olduğunuz Mecliste ve miting alanlarında sağlık çalışanlarına yıpranma payı, emekli maaşlarının düzeltilmesi, haksızlığın giderilmesi ve kadro sözü verdiniz. En önemlisi, sağlıkta şiddet yasasının çıkarılması konusunda çeşitli sözler verdiniz, en son 14 Martta bu sözleri tekrar ettiniz ancak bu konuda Mecliste en ufak bir çalışma ve hamle yapılmadı.

Arkadaşlar, hekimler ve sağlık çalışanları mutsuz ve umutsuz. Hekimler ve sağlık çalışanları mutlu olmadan hizmet alanların da mutlu olması ve nitelikli hizmet alması mümkün değil.

Özellikle tıp fakülteleriyle ilgili çok ciddi alarm zilleri çalmakta. Bu konuda Sağlık Komisyonundaki arkadaşlarımızı ve özellikle Sağlık Bakanlığını uyarıyorum: Tıp fakülteleri battı veya birçoğu batmak üzere. Özel sağlık hizmetlerini teşvik ettiğinizden dolayı özellikle tıp fakültelerindeki ekonomik sorunları çözmediğiniz için tıp fakülteleri hizmet veremez durumda, malzeme alamaz durumda, ilaç alamaz durumda.

Şu anda önünüzde sizin de her gün karşılaştığınız dört beş çok önemli sorun var. Bunlardan bir tanesi yoğun bakım yatağı. Yoğun bakım yatağı için biliyorsunuz hepinizi arıyorlar. Yoğun bakım yatağı sayılarının hızla artırılması gerekli ve yeterli uzman açığının da derhâl kapatılması lazım.

Yeterli uzman açığı konusunda da… Hekimler, birçok değişik alanlarda, çalıştığı hastaneleri bıraktılar, kaçtılar; onları tekrar kamu hastanelerine döndürmek için yapacağınız en iyi şey kamucu sağlık hizmetlerini yükseltmektir, kamucu sağlık hizmetine dönmektir.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İrgil.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük'ün 59’uncu maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar sona ermiştir.

Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep eden milletvekillerine söz vereceğim.

Sayın Topal…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, 6764 sayılı Kanun’un kabulüyle staj ve tamamlayıcı eğitime devam eden öğrencilere de ücret ödeneceğine ve kamu hastanelerinin belli oranda öğrenciyi staja kabul etmeleri yönünde bir çalışma olup olmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

2016 öncesi, işletmelerde mesleki eğitim gören çırak ve öğrencilere ücret ödenmekte iken staj ve tamamlayıcı eğitime devam eden öğrencilere ücret ödenmesine ilişkin bir düzenleme yoktu. 2/12/2016 tarihinde 6764 sayılı Kanun kabul edilerek yürürlüğe girdi. Bundan böyle staj ve tamamlayıcı eğitime devam eden öğrencilere de ücret ödenecek.

Hatay’da eğitim gören hemşirelik bölümü öğrencileri staj yapacak hastane bulmakta güçlük çekiyorlar. Bu sorunun çözümü için kamu hastanelerine belli oranda öğrenciyi zorunlu olarak staja kabul etmeleri yönünde bir çalışmanız olacak mı?

Staj dönemlerini öğrencilerin kâbusu olmaktan çıkarmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan Hürriyet…

2.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Cumhuriyet Halk Partisinin adalet yürüyüşüne katılanlara ve destek olanlara ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yol, amaçtır; uğruna ölümlere gidilen, bir an olsun tereddüt edilmeden yürünen, çıkan setlere rağmen durmaksızın peşinde sürükleyendir. Bizim yolumuz adalet yoludur. “Cumhuriyet”, “demokrasi”, “adalet” ve “özgürlük” terimlerinden rahatsız olanları her adımımızda bir kez daha rahatsız etmeye devam edeceğiz.

Bizim yanımızda, gemiciklerini suda yüzdürenlere değil, gerçek adaleti sağlamak için kendini bu kutsal yola adayanlara yer var. Bizim yanımızda, baba-oğul yürütenlere değil, baba-oğul birlikte adalet için yürüyenlere destek var.

Bir destek de bugün İzmir’imizden bir güneş gibi doğdu. İzmir’den yola çıkan tüm vatandaşlarımıza selam olsun ve onlarla Kocaeli’de buluşacağımız günü iple çekiyoruz.

Unutmayınız ki adaleti silah olarak kullanırsanız bumerang gelir, bulur ve sizi vurur.

Son olarak, bazen bir ıslık bir diktatör devirir diyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

3.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşünün halkın alkışları ve katılımıyla devam ettiğine ve iktidarın ülkede barışı, huzuru, kardeşliği yeniden tesis etmek istiyorsa yargının üzerinden elini çekmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşümüz halkın alkışları ve katılımıyla devam ediyor. Sabahtan adalet için yürüyoruz, sonra da Genel Kurul çalışmalarına katılıyoruz. Bu adalet yürüyüşümüzden rahatsız olanlara ve “Adalet sokakta aranmaz.” diyenlere sesleniyorum: İktidar olarak adaleti mahkemelerde gerçekleştiremiyorsanız, yargıyı yürütmeye bağımlı kılmışsanız, yargıyı bağımlı hâle getirip taraflı kararlar verilmesine sebebiyet veriyorsanız adalet, bırakın sokakları, her yerde aranır. Ülkede barışı, huzuru, kardeşliği yeniden tesis etmek istiyorsanız yargının üzerinden elinizi çekiniz, yargıyı ve yargıçları siyasallaştırmayınız; herkesi kucaklayacak, gerginliği yok edecek, kardeşliği pekiştirecek politikaları uygulayınız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sibel Özdemir…

4.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, bazı ülkelerden 500'ü aşkın bilim insanının ülkedeki akademik kıyıma dikkat çeken bir metin imzaladıklarına ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun öncülüğündeki adalet yürüyüşünün başta bilim insanları olmak üzere herkes için adaleti hâkim kılacağına ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Almanya, Fransa, Amerika ve İngiltere gibi ülkelerden 500'ü aşkın bilim insanı ülkemizdeki akademik kıyıma dikkat çeken bir metni imzaladılar. Dünyadaki tüm akademisyenlere çağrıda bulunan bilim insanları YÖK, TÜBİTAK gibi kurumlarla ilişkileri askıya alma çağrısında bulundular. Haksız yere ihraç edilen akademisyenlerin işlerine geri dönmesi ve OHAL rejimi altında gittikçe şiddetini artıran akademisyenlere yönelik baskıların, haksızlıkların sonlandırılması çağrısında bulunmuşlardır. Uluslararası dünyada adalet, hukuk, demokrasi değerlerinden hızla uzaklaşan ülkemizde akademisyenlerin, gazetecilerin ve tüm haksızlığa uğrayanların, adalet arayışında olanların sesi olan Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde üçüncü gününe giren adalet yürüyüşümüzde başta bilim insanları olmak üzere herkes için adaleti hâkim kılacağız.

BAŞKAN – Sayın Çamak…

5.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, geçen kış Mersin’in bazı köylerinde yağan kardan zarar gören köylülerin kendilerine gerekli desteklerin sağlanmasını istediklerine ve afetzedelerin sigortasının olmamasının devletin zarara uğrayan insanlara yardım elini uzatmasına mâni olmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçtiğimiz kış Mersin Arslanköy, Kavaklıpınar, Yavca, Tırtar ve civar köylere yağan kar bahçelere ve evlere büyük zarar vermiştir. O günlerde bizzat bölgeye giderek incelemelerde bulunmuştum. Yöre insanı geçimini bu bahçelerden elde ettiği ürünlerle sağlamaktadır. Tarım il müdürlüğü hasar tespitini yapmış olup referandumdan önce bazı mağdurlara devlet desteği sağlanmıştır. Sigortasızlara ise hiçbir destek yapılmamıştır. Afetzedelerin sigortasının olmaması devletin zarara uğrayan insanlara yardım elini uzatmasına mâni olmamalı. Köylülerimiz afetten zarar görenlerin hasarlarının telafi edilmesi ve gerekli desteklerin ayrım yapılmaksızın sağlanmasını istemektedir. Yetkilileri bu konuda göreve çağırıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Erkan Aydın…

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ardındaki binlerce yurttaşın haksızlığa uğrayanlar için, demokrasi için adalet yürüyüşünün devam ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Başkanımız ve ardında binlerce yurttaşımızın tüm insanlarımız için, tüm masumlar için, gözü yaşlı analar babalar için, haksızlığa uğrayanlar için, demokrasi için başlattığı “Adalet Yürüyüşü” devam ediyor.

Birileri “Sokağa çıktılar.” diyor, “Hızlı trenle, tramvayla gitsinler.” diyor. Onların da zihniyetinin, bakış açısının bir göstergesi. Ancak biz otobanlara dolduk taştık ve hep birlikte aynı türküyü söylüyoruz:

“Okulda defterime, sırama, ağaçlara yazarım adını,

Okunmuş yapraklara, bembeyaz sayfalara yazarım adını,

Tarlalara ve ufka, kuşların kanadına, gölgede değirmene yazarım,

Uyanmış patikaya, serilip giden yola, hınca hınç meydanlara yazarım adını ey özgürlük!” diyoruz.

BAŞKAN – Sayın İmran Kılıç...

7.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, bütün varlıkların daha yaratılıştan çok büyük bir değere sahip olduğuna, dünyanın ve onda olan her şeyin insanların emrine bir emanet olduğuna ve onları korumak, geliştirmek, yeşertmek gerektiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“En küçüğünden en büyüğüne kadar evrendeki bütün varlıkların, fiziki kıymetinin ötesinde manevi bir değeri vardır; hepsi Allah’ı tespih eder, secde ve niyazda bulunurlar.” buyuran Kur’an, bitkilerin, hayvanların ve her şeyin ruhsuz, duygusuz, cansız ve amaçsız varlıklar olmadığını hatırlatır, bir denge, düzen ve amaçları olduğunu bildirir. Bütün varlıklar daha yaratılıştan çok büyük bir değere sahiptir. Eğer yaratıcı, varlığa, tarihe ve hayata müdahil değilse ve şu yaşadığımız hayattan sonra bir başka hayat yoksa, ahlaklı, dürüst ve erdemli olmanın anlamı nedir? “Görenedir görene, köre nedir köre ne?” “Bu dünya yaptıklarımızın yankılanıp yine bize döneceği bir dağdır.” diyor Mevlâna. Dünyamız ve onda olan her bir şeyi insanların emrine bir emanettir, koruyalım, geliştirelim, yeşertelim, çölleştirmeyelim.

BAŞKAN – Sayın Akyıldız...

8.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşünün devam ettiğine ve bu adalet yürüyüşünün ülkedeki mazlumlara ve mağdurlara olduğu kadar ülkenin geleceğinden kaygı ve endişe duyan bütün yurttaşlara da umut ışığı olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, iki gün önce Kıymetli Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu “Adalet Yürüyüşü”müz devam ediyor. Ben de biraz önce yürüyüşten geldim ve Meclisteki adalet nöbetimize devam ediyoruz.

Bu adalet yürüyüşümüz ülkemizdeki mazlumlara ve mağdurlara olduğu kadar ülkemizin geleceğinden kaygı ve endişe duyan bütün yurttaşlarımıza da umut ışığı olmuştur. Tamamen siyasetin emrine, daha doğrusu tek adamın emrine giren yargının, sarayın değil milletin yargısı olarak tarafsız ve bağımsız olması için yürüyoruz. Ülkemizde mevcut iktidarın ve bu zihniyetin sayesinde kaybolan adaleti arıyoruz, bunun için yürüyoruz ve şunu bir kez daha hatırlatıyorum: Unutmayın ki bu adalet sadece bizler için değil, sizler için de, bu ülkedeki herkes için de gereklidir diye sizlere de hatırlatıyor, teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın İrgil…

9.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun gelecek öğretim yılında ortaöğretim kurumlarındaki haftalık ders saati çizelgesinde yaptığı değişikliklere ilişkin açıklaması

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, önümüzdeki öğretim yılında ortaöğretim kurumlarındaki haftalık ders saati çizelgesinde değişikliğe gitti. Tüm sınıflarda biyoloji dersini üç saatten iki saate düşürdü. Yıllardır bir saat uygulanan din kültürü ve ahlak bilgisi dersini de iki saate çıkardı. Millî Eğitim Bakanlığı bu değişiklik kararıyla eğitimde bilimi öncelemediğini bir kez daha göstermiş oldu. Şaşırdık mı? Şaşırmadık.

Yine, çizelgelere bakıldığında inkılap tarihi ve Atatürkçülük dersinin 11’inci sınıftan 12’nci sınıfa kaydırıldığını görüyoruz. Yükseköğretime geçiş sınavlarına hazırlanan ve okul devamları az olan 12’nci sınıf öğrencilerine neredeyse “Atatürk devrimlerini öğrenmeyin.” denmektedir. Haftalık ders saatinde yapılan bu ince değişikliklerle kaliteli eğitim amacından ziyade siyasi bir karara imza atılmıştır.

BAŞKAN – Sayın Üstündağ…

10.- Muğla Milletvekili Akın Üstündağ’ın, Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi Kemal Koç’un sosyal medyada yaptığı bir paylaşımına ve açıkça siyaset yapan bu tür hâkimlere karşı Bakanlığın bir yaptırımı olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi Kemal Koç, sosyal medya paylaşımında aynen şöyle diyor: “Okullardaki Kemalizm ne zaman kalkıyor?” Bu düşünce, son zamanlarda, devletimizi kuran ve büyük kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk ve onun kurduğu sistem aleyhine yapılan kara propagandanın en son geldiği aşamadır. Özellikle bir yargı mensubunun bu şekilde bir düşünce açıklaması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu düşünceye Adalet Bakanlığı katılıyor mu, Hükûmet katılıyor mu? Atatürk aleyhine ve eğitim sistemimize yapılan bu haksız saldırıya karşı, bu hâkime karşı bir soruşturma açılmış mıdır? Hâkim eğitimi yapılırken Atatürk ve onun kurduğu cumhuriyet aleyhine bir eğitim mi verilmektedir? Resmen ve açık olarak siyaset yapan bu tür hâkimlere karşı Bakanlığınızın bir yaptırımı var mı diye Adalet Bakanımıza soruyorum.

BAŞKAN – Sayın Behçet Yıldırım…

11.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevlerinin 101’inci günü olduğuna, sağlıklarının her geçen gün tehlikeli bir hâl aldığına ve bu konuda yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, 675 ve 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerle işlerinden ihraç edilmiş ve işlerine iade talebiyle önce yüz yirmi gün boyunca Yüksel Caddesi’nde protesto yapmış, ardından da açlık grevine başlamışlardır. Bu 2 akademisyenin açlık grevlerinin 101’inci günü. Haksız yere ihraç edilen hocalarımızın sağlığı her geçen gün tehlikeli bir hâl alıyor. Biz, kamuoyunu oyalamak için halka yaptığınız zulüm görülmesin diye terörist ilan ettiğiniz bu 2 aydınımızın hiçbir suçlarının olmadığından eminiz. Şu anda Nuriye yürüyemiyor, hukuksuz bir şekilde aldığınız kalemi artık tutamıyor. Ankara Tabip Odasının Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı muayene etmelerine Adalet Bakanlığı izin vermedi. Bu aralar bir şey yapılmazsa kalıcı hasarlara maruz kalabilirler, hatta ölümler bile olabilir. Bu konuda, Sağlık Bakanlığını, Adalet Bakanlığını, kısaca Hükûmeti, Parlamentonun Sağlık Komisyonunu, Tabipler Odasını göreve davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Burcu Köksal…

12.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşüyle ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde başlatmış olduğumuz “Adalet Yürüyüşü”yle ilgili Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ, Genel Başkanımızı bağımsız ve tarafsız Türk yargısına iftira atmakla, hâkim ve savcıları hedef yapmakla suçladı. Kendisine soruyorum: 15 Temmuzdan bu yana yaklaşık 4 bin hâkim, savcının ihraç edildiği, geçtiğimiz haftalarda açıklanan mülakat sonuçlarına göre işe alınan 900 hâkim, savcının 800’ünün AKP’li olduğu, milletvekilimiz Enis Berberoğlu’na tutuklama ve mahkûmiyet kararı veren hâkimin Rabia işareti yapan bir şahısla AKP grup başkan vekilinin resminin olduğu bir masada fotoğraf çektirdiği, neredeyse AKP’li referans bulanların tahliye edildiği yargı için nasıl “tarafsız ve bağımsız yargı” ifadesini kullanabiliyor?

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

13.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaletin gerçek bir adalet olabilmesi için başlatmış olduğu yürüyüşe destek veren halka teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adaletin gerçek bir adalet olabilmesi için Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu yürüyüşe ilk günden itibaren yol boyunca destek veren ve 3’üncü gününde de bu desteğini hiçbir zaman esirgemeyen tüm halkımıza Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altından bir kez daha teşekkür ediyorum.

Ve insanlık için adalet, demokrasi için adalet, özgürlükler için adalet, aydınlık yarınlar için adalet, geleceğimiz olan çocuklarımız için adalet ve güzel ülkem Türkiye'm için bir kez daha adalet diyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Gökdağ…

14.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşünün devam ettiğine ve bu yürüyüşün 80 milyonun adaleti, özgürlüğü, barış ve kardeşliği için olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı adalet için büyük yürüyüş devam ediyor. Büyük Önder Atatürk adalet konusunda aynen şöyle söylüyor: “Memleket ve millet işlerinde, adalet işlerinde duygulara, hatır ve dostluğa göre hareket edilemez. Bir ülkede adalet yoksa o ülkede anarşiden başka bir şey yoktur, orada ‘hükûmet’ denen nesne de yoktur, aslında orada hiçbir şey yoktur. O hâlde dünyada bir hak vardır, hak ve adalet behemehâl kuvvetin -yani iktidar gücünün- üstündedir.”

Değerli arkadaşlar, ülkede yaşanan adaletsizliklere karşı olan bu yürüyüş, 80 milyonun adaleti için, 80 milyonun özgürlüğü için, 80 milyonun barış ve kardeşliği içindir. Unutulmasın ki adalet bir gün herkese gerek olur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ahrazoğlu…

15.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, çiftçilerin Tahtaköprü Barajı’nın yükseltilmesi işleminin ne zaman bitirileceği konusunda bir açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Hatay yerel basınında, Orman ve Su İşleri Bakanımızın Tahtaköprü Barajı’nın yükseltilmesiyle ilgili kamulaştırma işlemlerinin başladığını belirttiği belirtilmiştir. Barajın yükseltilmesiyle ilgili, 346 bin dekar arazinin sulanacağı bilinmektedir. Ancak, on beş yıllık AKP iktidarları döneminde, her seçim döneminde, her zaman bu konu gündeme getirilmektedir. Çiftçilerimiz bu baraj yükselmesinin ne zaman biteceğini merak etmektedir. Bu konuda da Sayın Bakanımızdan bir açıklama bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.

Şimdi sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

İlk söz Erkan Akçay’ın.

Buyurunuz Sayın Erkan Akçay.

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da yemekten zehirlenen askerlere acil şifalar dilediğine ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu konunun yakın takipçisi olacaklarına, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci yıl dönümüne ve 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ne ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Manisa’da Seyfettin Çalbatur Kışlası Birinci Piyade Er Eğitim Tugayında dün akşam, yine, maalesef, 69 askerimiz yemekten zehirlenmiştir. Daha önce, 23 Mayısta Manisa merkezde, 27 Mayısta da Kırkağaç ilçemizde toplam 1.116 asker zehirlenmişti. Askerlerimizin tedavisi hâlen devam etmektedir. Bir ay içerisinde meydana gelen bu üçüncü vakayı münferit bir vaka olarak ele almamız mümkün değildir. Bu hadiseleri basit bir netice olarak göremeyiz. Yine, 11 Haziranda Diyarbakır’da da benzer bir hadise yaşanmış, 39 askerimiz zehirlenmişti. Artık yeter, bu kadar rezalet olmaz diyoruz. Askerlerimizin yemeklerinden kaynaklandığı ortaya çıkan ve ifade edilen zehirlenme vakalarının enine boyuna değerlendirilmesi, araştırılması ve soruşturulması gerekir. Bu vesileyle askerlerimize geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da bu konunun yakından takipçisi olacağımızı ifade ediyorum.

Bugün, Türk siyaset ve devlet hayatının duayen isimlerinden 9’uncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in vefatının yıl dönümüdür. Süleyman Demirel kırk yılı aşan siyaset hayatında Türkiye'de demokrasinin gelişmesine önemli katkılar yapmıştır. Siyasi hayatında millî iradeyi esas almıştır. Öte yandan, Süleyman Demirel’in ülkemizin gelişmesine ve kalkınma mücadelesine büyük hizmet ve katkıları olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Türk milleti, arkasında bıraktığı onca eser ve hatırayla Demirel’i her zaman şükran ve saygıyla anacaktır. Bu vesileyle Süleyman Demirel’i bir kez daha rahmet, şükran ve saygıyla anıyoruz.

Bugün Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’dür. Birleşmiş Milletler her yıl farklı sloganlarla çölleşme tehlikesine dikkat çekmektedir. Bu yılın sloganı “Toprağımız, evimiz, geleceğimiz.”dir. Toprak olmadan bitki olmaz, ziraat olmaz, canlı olmaz, insan olmaz. Toprak yeniden üretemeyeceğimiz ve satın alamayacağımız bir yaşam alanıdır. Türkiye'de her yıl ortalama 743 milyon ton toprak erozyonla taşınıyor. Yine ülkemizde tarım arazileri her geçen yıl azalıyor; 2002 yılında 26,6 milyon hektar olan tarım alanımız 2016 yılında 23,7 milyon hektara düşmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çölleşme ve kuraklık Türkiye'nin en önemli çevre sorunlarından biridir. Gelecekte gıda güvenliğinin sağlanması, bugünden toprak ve su kaynaklarının korunmasıyla mümkündür. Gelecek nesillere susuzluk ve çölleşme endişesi olmayan bir Türkiye bırakmak en önemli vazifelerimizden biridir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Erol Dora’ya söz veriyorum.

Buyurunuz Sayın Dora.

17.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, demokratik siyasetin daha fazla örselenmemesi ve ülkenin itibarının daha fazla zedelenmemesi için Anayasa Mahkemesini göreve çağırdığına, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevlerinde 101’inci gün olduğuna ve açlık grevi yapma nedeninin ortadan kaldırılması için Hükûmeti göreve ve sorumluluğa davet ettiğine ilişkin açıklaması

EROL DORA (Mardin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün itibarıyla, eş başkanlarımız ve milletvekillerimiz tutuklu bulunmaktadırlar; aynı zamanda, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu da iki gün önce tutuklanmış bulunmaktadır. Bu durum, Anayasa’mızın 83’üncü maddesine, Anayasa Mahkemesinin Balbay ve diğer milletvekilleri hakkındaki içtihadına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Bu durum, halkın iradesine ve demokratik siyasete vurulmuş bir darbedir. Demokratik siyasetin daha fazla örselenmemesi ve ülkemizin itibarının daha fazla zedelenmemesi için Anayasa Mahkemesini bir kez daha göreve çağırıyorum.

Ayrıca, dün itibarıyla Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın görevlerine iade için başlatmış oldukları açlık grevinin 100’üncü günüydü. Ülkenin sanatçıları, aydınları ve siyasetçileri bu 2 insana kulak verilmesi gerektiğini belirtirken Hükûmetin sessiz kalması kabul edilebilir değildir.

Ayrıca, uzmanlar, bu gibi açlık grevlerinde 90’ıncı gün geride kaldıktan sonra artık günler değil, saatlerin bile insan bedeni ve beyninde kalıcı hasar kalmaması için önemli olduğunu belirtmektedirler.

Bu sebeple, Hükûmetin, bir an önce, bu 2 insanımızın açlık grevine başlama gerekçeli olan işlerine iadesini sağlaması ve bu 2 eğitim emekçisinin açlık grevi yapma nedeninin ortadan kaldırılması için insan hakları, evrensel değerler, vicdan, devlet olma sorumluluğu adına bir kez daha Hükûmeti görev ve sorumluluğa davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Sayın Özel…

18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci yıl dönümüne, Manisa’da askerlerin yemekten zehirlenmeleri olayına, milletvekillerinin yok sayılmalarına ilişkin Başkanlık Divanı kararına ve bu konuyla ilgili iki farklı karar metni olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün Meclisin kapalı olabileceği ihtimalini düşünerek Isparta Milletvekilimiz İrfan Bakır iki gün önce, 9’uncu Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel’i, doğumundan yaptığı hizmetlere, Cumhurbaşkanlığı dönemine ve ölümüne kadar hatırası önünde saygıyla eğilen, hem Isparta’yı hem de Süleyman Demirel’in ailesini selamlayan bir konuşma yapmıştı. O konuşmayı grubumuz olarak bugün tekrar ettiğimizi ifade ediyor, kendisini bir kez daha rahmetle anıyoruz.

Manisa’da bir ayda 4’üncü kez… Bazı basın organlarına “2” diye yansıdı, bazılarında “3” diye yansıdı ama Manisa Doğu Kışla, Batı Kışla, Kırkağaç’tan sonra, dün yine Manisa 1’inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığında, Batı Kışlada bir zehirlenme olayı daha oldu. Maalesef, Sayın Vali yaptığı açıklamada “Zehirlenme belirtilerine rastlanmadı.” diye yine erken bir değerlendirmede bulundu ama ilk zehirlenmenin askerlerden alınan örneklerinde salmonella üredi. Yani askerlerimize ölü hindi eti, kesimden önce ölmüş hindi etinin yedirildiğine ilişkin çok kuvvetli kanıtlar var. Meclise bu konuda araştırma önergesi sunmuştuk imzacılarından birinin de benim olduğum ve Manisa Milletvekili Sayın Mazlum Nurlu söz alıp konuşmuştu ancak maalesef, iktidar partisi oylarıyla reddedilmişti.

Meclis tarihi önemli gördüğümüz araştırma komisyonlarının kurulmamasından sonra yaşanan büyük acıları, büyük faciaları yaşadı. Adalet ve Kalkınma Partisini bu konuya kulaklarını, gözlerini kapamamaya; bu konunun hem Meclis eliyle hem de devletin tüm denetim olanaklarıyla üzerine gitmeye ve sebeplerini gerçekten tespit etmeye bir kez daha davet ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, önümüzdeki dakikalarda, saatlerde fırsat oldukça detaylarıyla gündeme getirmek istediğim önemli bir konuyla karşı karşıyayız. Bu Mecliste yaşanmaması gereken şeyler var. İktidar partisinden sahte oy pusulası veren 7 milletvekili Meclisin itibarını ne kadar sıkıntıya sokmuştu. Ama şimdi bizlerin yürüyüşte olduğu, Cumhuriyet Halk Partisinden hiçbir Başkanlık Divanı üyesinin katılmadığı bir toplantıda bir karar alınıyor. Karar, yürüyüşe katılan milletvekillerini burada “yok” yazıp o yürüyüşün direncini kırmaya yönelik; belki başka amaçları da var. Karar vahim. İçerikle ilgili konuşacağız ama daha vahim olanı, bu konuyu araştırmak için istediğimizde 15 Haziran 2017/40 sayılı karar numarasıyla bize Karar verildi. 2 tane karar var elimizde Sayın Başkanım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu kararların 4’üncü maddeleri dışında bütün maddeler bire bir aynı, ilk sayfadaki paraflar aynı, orijinal kararda ilk sayfa ile ikinci sayfadaki paraflar aynı ama daha sonra, bugün Meclisten iletilen kararda “oylamalardan herhangi birine” ifadesi “hiçbirine” olarak değiştirilmiş durumda. Bu, evrakta sahtecilik. Meclis Başkanlık Divanının aldığı 2 kararda bir kelime değiştirerek ve ilk sayfa ile ikinci sayfa arasındaki paraflar üzerinden şu anda işleme sokulan kararda tahrifat yapıldığı anlaşılıyor, evrakta sahtecilik yapıldığı anlaşılıyor. Bu konuyu gündeme getirmeye devam edeceğiz, içeriği yönünden de tartışacağız ama sizin tarafınızdan da konunun irdelenerek bu evrakta sahteciliğin hem siyasi hem idari sorumlularının ortaya çıkarılması lazım, bunu konuşmamız lazım.

Saygılar sunuyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Dünkü kararlar geçersiz o zaman.

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci yıl dönümüne, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ne, Londra’da bir sosyal konutta çıkan yangına ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in Başkanlık Divanı kararıyla ilgili iddialarına ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Cumhuriyetimizin 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i vefatının 2’nci yılında rahmetle anıyoruz.

Birleşmiş Milletler, 1995’ten beri Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü olarak 17 Haziranı anıyor, son derece önemli bir konu. Küresel iklim değişikliği neticesinde dünyada tarımın, verimliliğin, bereketin alanlarında geleceğimizi tehdit edici gelişmeler yaşanıyor. Su yokluğu, kuraklık ve tarımsal üretimdeki gerileme sadece açlık gibi dramatik sonuçlara yol açmaz, aynı zamanda gelecekteki uluslararası gerilimlerin ve yeni emperyal siyasetlerin de temel hususlarından, temel temalarından, konularından biri hâline gelir. O bakımdan, bu meselenin sadece bir tarım meselesi olmadığı, sadece bir kuraklık meselesi olmadığı hususunu altını çizerek ifade etmek isterim.

Londra’daki yangında, bir sosyal konutlardan müteşekkil apartmanda -daha henüz kaç kişinin yandığı bile belli değil- şu ana kadar tespitler çerçevesinde 30’un üzerinde insanın yandığı, hayatını kaybettiği bilgileri geldi birkaç gündür, medyaya intikal ediyor. Çok dramatik bir olay. Sonrasında yaşanan olaylar da aslında dramatik. Burayı dikkatle takip ediyoruz; daha çok Sudanlı, Eritreli yani üçüncü dünya ülkesi insanlarının yaşadığı bir sosyal konutta olması ve ilgisizlik büyük soru işaretleri oluşturuyor. Orada hayatlarını kaybedenlere, elbette, inançlarına göre rahmet ya da toprağı bol olsun temennilerimi beyan ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Özgür Özel’in ifade ettiği konu muhakkak incelenecektir ama daha ne olduğu anlaşılmadan hemen “sahtecilik” filan gibi hüküm vermeyi de doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Çok açık.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yani baksın Başkanlık Divanı, ne olduğuna ilişkin değerlendirmeyi yapsın. Sonuçta, Sayın Özel bir değerlendirmede bulunabilir, orada farklı ifadelerin olduğunu söyleyebilir ama sahtecilik iddiasını çok yanlış bulduğumu belirtmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Sayın Akçay, buyurunuz.

20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Başkanlık Divanı kararıyla ilgili tereddüdün açıklığa kavuşturulmasında fayda olduğuna ve Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a annesinin vefatı nedeniyle başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu 15 Haziran 2017 tarihli ve 40 sayılı Başkanlık Divanı kararında bu dikkat çekici durumun Başkanlık Divanı tarafından yeniden değerlendirilerek bu tereddüdün açıklığa kavuşturulmasında fayda görüyoruz.

Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan’ın annesinin vefatını da üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhumeye Allah’tan rahmet, Sayın Uğur Bayraktutan ve ailesine başsağlığı ve sabır diliyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Özel, buyurun, mikrofonunuzu açıyorum.

21.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başkanlık Divanı kararı fotokopilerini diğer partilere de ileteceğine ve Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a taziye dileklerini iletenlere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, öncelikle ben diğer muhalefet partilerine de elimde bulunan fotokopileri ilettim ve bu sahtecilik... İçerik ayrı bir tartışma ama resmî bir evrakta sahtecilik yapıldığının açıkça ortada olduğu bir evrakın varlığı ayrı bir tartışma. Ben, iktidar partisi buna saiktir diye düşündüm. Şimdi Naci Bey’e de ileteceğim.

Ayrıca, Sayın Grup Başkan Vekiline, MHP Grubuna Sayın Bayraktutan’a diledikleri taziye için teşekkür ederiz. Dün de taziye dilekleri grubumuza iletilmişti. Bugün öğle saatlerinde kendisiyle bir kez daha konuştum, o da şükranlarını ve bu iyi dileklerden dolayı teşekkürlerini iletiyor.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nın, 17 Haziran 2015’te vefat eden 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i rahmetle andığına, Başkanlık Divanının milletvekillerinin yok sayılmalarıyla ilgili iki farklı kararının kendisine ulaştığına, gün içerisinde yapılan yoklamaların hiçbirisinde olmaz ise o milletvekilinin yok sayılacağına ilişkin kararla İç Tüzük’te bir değişiklik yapılmış olduğuna ve Başkanlık Divanının böyle bir yetkisi olmadığına, yıllardan beri süzülerek gelen uygulamaları bir Başkanlık Divanı kararıyla imkânsız hâle getirmenin doğru olmadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bugün 9’uncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in ölüm yıl dönümü.

Sayın Demirel, memleketimize bürokrat olarak, Başbakan olarak, siyasi parti genel başkanı olarak ve nihayet Cumhurbaşkanı olarak önemli hizmetlerde bulunmuş bir şahsiyettir. Sayın Süleyman Demirel’i ölüm yıl dönümünde rahmetle anıyorum, Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın Özgür Özel’in dile getirdiği konuyla ilgili bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum: Dün, anılan konu bir basın organında yer aldı ve ben, bunu, gazetede yer alan bu haberi okuduktan sonra söz konusu kararın bir örneğini istedim. Bana gelen örnekte, Genel Kurulda yapılan yoklamalardan herhangi birine katılmayan milletvekilinin o birleşimde yok sayılacağı yönünde bir karar vardı fakat bugün bana, daha sonra, Sayın Özel’in sözünü ettiği ikinci karar geldi. Orada da Genel Kurulda yapılan yoklamalarda -müşahedeyle yapılan yoklama dâhil- sadece bir tanesine katılmış olsa dahi o milletvekilinin o günkü birleşimde varsayılacağı yönünde bir karar olduğunu gördüm. Nedenini Kanunlar ve Kararlar Başkanı arkadaşımıza sordum. Bu konunun Başkanlık Divanında tartışıldığını ve kararın bugün ulaştırılan -Sayın Özel size de ulaşan- yönde alındığını ifade etti. Önceki günkü Başkanlık Divanına ben katılmadığım için oradaki tartışmaları bilemiyorum tabii ki. Burada gerçek, sözünü ettiğiniz yönde bir tereddüt olduğunu görüyorum. Bunu tabii ki tutanaklara bakarak netleştirmek gerekir ama şu anda Kanunlar Kararlar Başkanlığının bana verdiği kararı esas alarak bir değerlendirme, bu karar üzerine bir değerlendirme yapmak istiyorum, görüşümü ifade etmek istiyorum sayın milletvekilleri.

Anayasa’mızın 96’ncı maddesi toplantı yeter sayısı ve karar yeter sayısına ilişkin hükümleri içermektedir. Temel kural Anayasa’mızda yer almaktadır. 550 milletvekili esas alındığında toplantı yeter sayısı 184 milletvekilinden oluşur, karar yeter sayısı ise 139 milletvekilinden oluşur. İç Tüzük’ümüzün 57’nci maddesi yoklamaya ilişkin hükümleri içerir. İç Tüzük’ün 57’nci maddesinin birinci fıkrasına göre “Başkan birleşimi açtıktan sonra tereddüde düşerse yoklama yapar.” Tereddüde düşmüyorsa “Toplantı yeter sayısı vardır.” diyerek Başkan birleşimi açar. Buna “müşahede” yani gözlem usulüyle yoklama diyoruz. Burada bu yöntemle yoklama yapıldıktan sonra, Genel Kurul açıldıktan sonra Genel Kurulda o anda kim vardı kim yoktu, bunun değerlendirmesi yapılmaz, bunun tespiti de mümkün değildir. 57’nci maddenin ikinci fıkrasına göre görüşmeler sırasında işaretle oylamaya geçilirken en az yirmi milletvekili ayağa kalkmak suretiyle yoklama yapılmasını talep edebilir. Bunu da sık sık Genel Kurulumuz görmektedir.

Şimdi, Başkanlık Divanı kararı hangi yönden önemlidir? Başkanlık Divanı kararı, İç Tüzük’ün 57’nci maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapmaktadır aslında çünkü 57’nci maddenin birinci fıkrası diyor ki: “Başkan birleşimi açtıktan sonra tereddüde düşerse yoklama yapar.” Tereddüt yok ise, birleşimi açıyor ise bütün milletvekilleri var sayılır. Başkanlık Divanı kararı diyor ki: “Müşahedeyle yapılan yoklama dâhil, o gün içerisinde yapılan yoklamaların hiçbirisinde olmaz ise -müşahedeyle yapılan yoklamanın tespiti mümkün değil aslında- o milletvekili yok sayılacaktır.” Bu, müşahedeyle yapılan yoklamanın yürürlükten kaldırılmasıdır. Başkanlık Divanının buna yetkisi yoktur sayın milletvekilleri. Böyle bir kararı Başkanlık Divanı almış olabilir ama karar hukuksuzdur.

Bu nerede önem arz ediyor? Anayasa’nın 84’üncü maddesinin son fıkrasının uygulamasında önem arz ediyor. “Bir ay içerisinde mazeretsiz ya da izinsiz olarak 5 birleşime katılmayan milletvekilinin milletvekilliği sona erer.” Bu şuna yol açar: Siyasi parti grupları birbirine tuzak kurarlar.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük kurallarında aksaklıklar olabilir, yeni bir iç tüzük ihtiyacı tartışılabilir, konuşulabilir, bunlar ayrı konular ama yoklama gibi, karar yeter sayısı gibi yılların içinden süzülerek gelen bir uygulamayı bir Başkanlık Divanı kararıyla imkânsız hâle getirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Esasen bu, doğrudan doğruya Anayasa’nın 84’üncü maddesinin son fıkrasına da aykırıdır.

“Bir ay içerisinde 5 birleşime katılmayan milletvekili” diyor. Müşahedeyle Genel Kurul açıldığı anda milletvekilleri Genel Kurulda vardır. Nerede yoktur milletvekili? Oturumlarda yoktur. Biliyorsunuz, birleşim bir toplantının tamamını kapsıyor, iki ara arasında geçen süreye de “oturum” diyoruz. Milletvekili oturumda olmayabilir ama birleşimde var, Genel Kurul açılırken “Toplantı yeter sayısı vardır.” denildiği anda milletvekili birleşimde var kabul edilerek birleşim açılmıştır. Dikkat ederseniz Meclis başkan vekilleri daima açılışta birleşimi açarlar, ara verirken birleşime arar verirler; daha sonra, aradan sonra açarken oturumu açarlar, birleşimi açmazlar.

Evet, görüşlerimi böylece sizlerle paylaşmış oldum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, çok kısa bir söz rica edecektim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel, açıyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başkanlık Divanı kararının içeriği dışında şeklî olarak da sorunlu olduğuna ve paraflı nüshalar arasında farklılık olmasının evrakta sahtecilik anlamına geldiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, sizin hem grup başkan vekilliğinden hem Meclis Başkan Vekilliğinden deneyimlerinizle yapmış olduğunuz İç Tüzük ve Anayasa yorumlarına aynen katılıyorum. Ama içeriğin dışında bir sorunumuz var, o da şu: Biraz önce Meclis, Kanunlar Kararlar kararın ikinci hâldeki gibi olduğunu söylüyor. Elimizde alınan kararla ilgili -şuradan takip edilebileceği gibi- paraflı nüshalar var. İlk sayfa ile ikinci sayfanın paraflarının bire bir tuttuğu karar, basına yansıyan karar; oysa bugün “Doğrusu budur.” diye bürokrasinin bize telkin ettiği kararda ilk sayfadaki paraflar var, ikinci sayfada bir kişinin parafı var. Benim “sahtecilik” dediğim içerik dışı da, içerikte -aynen dediklerinize katılıyorum- siyaseten tartışacağımız çok şey var ama bu, evrakta sahtecilik; bu, Meclise yakışmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu evrakta sahtecilik kısmı ayrıca kovuşturulmalıdır.

Teşekkür ederim.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Tezkereler geçersizdir, geçersiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Bu iddia ettiğiniz husus, ayrıca değerlendirilmeye ihtiyaç duyan bir husustur; o konuda bir yorum yapamayacağım.

Sayın Bostancı, buyurunuz.

23.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, bahsi geçen Başkanlık Divanı kararının gruplarına gelmediğine ve Başkanlık Divanının zaman zaman İç Tüzük’te olmayan kimi hususlara ilişkin karar alabildiğine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Burada bahsedilen konu Başkanlık Divanının aldığı söylenen bir kararıyla ilgili. Bu kararın konuşulacağı ve tartışılacağı yer muhakkak Başkanlık Divanının kendisi ve esasen bütün siyasi partilerin de orada temsilcileri var. Daha henüz ne olduğunu, nasıl bir karar alındığını, bunun… Bizim grubumuza gelmedi mesela böyle bir karar, bu konuda bir bilgimiz yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dün Mecliste karar okutuldu okutuldu bazı maddeleri.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şimdi, hayır, Başkanlık Divanı zaman zaman -hepimizin takip ettiği gibi- İç Tüzük’ün dışında da, İç Tüzük’te olmayan kimi hususlara ilişkin toplanarak karar alabiliyor. Mesela, oturumlar açıldığında 15 vekile birer dakika söz verilmesi meselesi İç Tüzük’te olan bir karar değil. Başkanlık Divanı bu şekilde yapılmasını uygun bularak ittifakla böyle bir uygulama yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yani zaman zaman…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, sözünü ettiğiniz uygulama Başkanlık Divanı kararı değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan vekillerinin kendi aralarında varmış olduğu mutabakattır. Esasen, bu tür uygulamalar Meclis başkan vekilleri arasında varılan mutabakatla gerçekleştirilir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin teamülü bu şekildedir ve teamüller bizim parlamento hukukumuzun çok güçlü bir kaynağıdır. Burada eğer bir değişiklik gerekiyorsa yine Meclis başkan vekillerinin bir araya gelerek bu değişikliği gerçekleştirmesinde bir yarar vardır.

Teşekkür ederim sayın Bostancı.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Eren Erdem ve 25 milletvekilinin, intihar vakalarının psikososyal, toplumsal ve ekonomik nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/574)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yeni yılla birlikte intihar vakaları endişe verici düzeyde artış göstermiştir. Psikososyal gelişim nedenleri bir yana, intiharın çeşitli toplumsal ve ekonomik sebeplerinin de olduğu şüphe götürmeyen bir gerçektir. En basit tanımıyla "bir insanın isteyerek kendini öldürmesi” olarak literatürde tanımlanan intiharın son aylarda artma nedenlerinin araştırılması ve acil şekilde çeşitli önlemlerin alınması gerekmektedir.

Son bir ayda yaşanan sosyoekonomik intihar girişimleri ve vakaları incelendiğinde, intihar gerekçesi olarak salt bireysel psikolojik durumların etkisinden ziyade, toplumsal bazı nedenlerden de söz edilmektedir. Yazılı ve sosyal medyada yer alan bazı intihar haberleri bu anlamda dikkat çekicidir:

Kayseri'de 13 yaşındaki bir çocuk karne almaya bir gün kala kendisini asarak intihar etti. Küçük çocuğun ders notlarının kötü olduğu ve bu yüzden bunalıma girerek intihar ettiği belirtildi.

Aydın'ın Efeler ilçesinde yüklenici firmadan parasını alamayan taşeron firma ortağı, üzerine benzin döküp kendini yaktı. Ambulans helikopterle Ankara'ya sevk edilen şahıs, üç gün süren yaşam savaşını kaybetti.

Üç ay önce askerden gelen ve özel güvenlikçi olmak için bir kursa kayıt yaptıran 22 yaşındaki Aydın Kirsiz'ın daha sonra "Bu hayattan yoruldum, kimseye yük olmak istemiyorum." yazılı not bırakıp kendisini asarak intihar ettiği belirtildi.

Karabük'ün Yenice ilçesinde 23 yaşındaki Ercan Koz, para vermediği için tartıştığı babası polis memuru 46 yaşındaki Recep Koz'u tabancayla öldürdü. Kaçarken bindiği taksinin sürücüsünü de yaralayıp aracını gasbeden, yolda aracına çarptığı başka bir sürücüyü de yaralayan Ercan Koz Zonguldak'ta polisten kaçarken kaza yaptı. Yakalanacağını anlayınca silahı başına dayayıp ateşleyen Ercan Koz kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

Diyarbakır'ın Yenişehir ilçesinde bulunan bir öğretmenin şubat atamalarında atanamadığı için oturduğu evin 6’ncı katından atlayarak intihar ettiği belirtildi. Olay dün saat 14.00 sularında gerçekleşti ve 10 Şubat 2016 tarihinde yapılan 30 bin kişilik atamada kendisine bir kadro çıkmadığı için bunalıma giren öğretmen kendisini 6’ncı kattan aşağıya attı.

21 Şubat tarihinde Kayseri Melikgazi'de lisede okuyan 12'nci sınıf öğrencisi Cansel, öğretmeni Bayram Ö.'nün tecavüzüne uğramış ve iki gün sonra yaşamına son vermiştir.

Yukarıda belirtilen intihar girişimleri ve vakalarının bir kısmı hâlâ araştırılıyor olsa da haberlerde yer alan intihar gerekçelerinin genel olarak parasızlık, ekonomik geçimsizlik, bunalım, taciz, tecavüz gibi nedenler etrafında şekillenen, Türkiye'nin daha çok içinde bulunduğu somut koşulların yansıması olduğu anlaşılmaktadır. İntihar notlarında yer alan "hayattan yoruldum”, “bıktım" gibi kelimelerle atanamayan öğretmenlerin ve öğrencilerin güvencesizlikten kaynaklanan işsizlik, geleceksizlik gibi kaygıları ve maddi nedenlerle kendi hayatına son verme gibi durumlar Türkiye'nin içinde bulunduğu somut koşullar hakkında da çeşitli bilgiler sunmaktadır. Dolayısıyla, intiharın tek başına kişisel psikolojik bir sorun olmaktan ziyade, kapitalizmin siyasal hâllerinin gündelik yaşam deneyimlerine nüfuz etme şekliyle de ilişkili olduğu görülmektedir.

Yaşanan tüm bu süreçler, intihar vakalarının psikososyal ve ekonomik nedenlerini araştırma zorunluluğu doğurmuştur. İntihar vakalarının nedenlerinin araştırılması, intihara neden olan sosyoekonomik nedenlerin belirlenmesi, toplumsal psikolojinin ve bireylerin gündelik yaşam deneyimlerinin çeşitli politikalarla iyileştirilmesi ve güvencesizliğe maruz kalan kişilerin psikolojik olarak desteklenmesinin yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci maddesi ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımla arz ederim.

1) Eren Erdem                                                (İstanbul)

2) Kadim Durmaz                                            (Tokat)

3) Kazım Arslan                                              (Denizli)

4) Türabi Kayan                                              (Kırklareli)

5) Muharrem Erkek                                         (Çanakkale)

6) Mustafa Hüsnü Bozkurt                                (Konya)

7) Mahmut Tanal                                             (İstanbul)

8) Ali Akyıldız                                                (Sivas)

9) Haydar Akar                                               (Kocaeli)

10) Tur Yıldız Biçer                                         (Manisa)

11) Okan Gaytancıoğlu                                    (Edirne)

12) Tekin Bingöl                                             (Ankara)

13) Çetin Arık                                                (Kayseri)

14) Mustafa Ali Balbay                                     (İzmir)

15) Nihat Yeşil                                               (Ankara)

16) Gülay Yedekci                                          (İstanbul)

17) Ali Haydar Hakverdi                                   (Ankara)

18) Ali Şeker                                                 (İstanbul)

19) Niyazi Nefi Kara                                        (Antalya)

20) Hüseyin Yıldız                                           (Aydın)

21) Ceyhun İrgil                                             (Bursa)

22) Tahsin Tarhan                                           (Kocaeli)

23) Didem Engin                                             (İstanbul)

24) Orhan Sarıbal                                           (Bursa)

25) Kemal Zeybek                                           (Samsun)

26) Kadri Enis Berberoğlu                                 (İstanbul)

 

2.- CHP Grup Başkan Vekili Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara'nın tüm ilçelerinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan akarsuları, dereleri ıslah etmek için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/575)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ankara kurak ve susuz bir bozkır kenti olarak bilinse de su kaynaklarıyla zengin bir kenttir. Başkentin tam ortasından geçen birçok dere ve çay sessizce ve gizlice akıp gitmektedir çünkü hepsinin üzeri kapalıdır. Kavaklıdere, Hoşdere, Dikmen Deresi, Bentderesi, İncesu Deresi, Bülbülderesi, Bademlik Deresi, Kıbrıs Köyü Deresi, Hacıkadın Deresi, İncesu Deresi, İncek Deresi, Çubuk Çayı, Hatip Çayı, Dikmen Deresi, Bayındır Deresi, Kutlugün, Kepir, İğdeli, Macun, Ergazi, Söğütlü, İmrahor, Çayyolu, Cevizlidere, Kirazlıdere korunmayı, yer altından kurtarılmayı, ıslah edilmeyi bekliyor.

Kırsal tabanlı göçlerle yaşadığı hızlı nüfus artışı, modern gecekondulaşmayı geçemeyen kentsel dönüşüm, çarpık kentleşme, plansız gelişme, imar rantları, yanlış yer seçim kararları ve betonlaşma neticesinde toprak ve yağmurun arasına girilmiş, derelerin beslenmesi engellenmiştir. Giderek kentin atıkları derelere verilince bu akarsular tümden imha edilerek son altmış yılda şehir yüzyıllardır kendisine hayat veren su kaynaklarını, toprağını, bağ ve bahçelerini, temiz havasını, sayısız flora ve fauna çeşitliliğini kaybetmiştir. Sonrasında kirlenen, kötü koku yayan derelerin üstü örtülmek, gizlenmek çabasıyla bugünkü vahim tablo oluşmuştur.

Bugün üzerinde bulvarların, metroların bulunduğu Ankara dereleri aslında hâlen işlevseldir. Ancak derelerin doğal akışının önlenmesi, su yataklarının kapatılması pimi her an düşecek bir bomba kadar tehlikelidir. Avrupa'da birçok şehir, su yataklarının kenarlarına kurulmuşken bizde dere yataklarına kurulan yerleşim yerlerinin sel, heyelan ve depremler için taşıdığı büyük risk yıllardır uzmanlar için derin endişe kaynağıdır.

Başkent derelerinin doğal yatakları yer altına itildi, üzerleri kapatıldı, yaşarken mahkûm edilen derelerin bir gün isyan ederek taşkınlarla, göçüklerle, patlamalarla ihanetimize karşılık vermesinden korkmak gerekir. Kolej metro durağındaki su basma olayı yatakları yer altına itilmiş dereden dolayı olmuştur ya da zaman zaman oluşup can kaybı bile yaratan göçükler de bundandır. Genelkurmay civarında bir ölümlü göçük olmuştu ki, burada Sokullu ve Dikmen Dereleri aşağılardan akar gider.

Ankara'nın yer altı sularını yeniden özgürlükle buluşturmak zorundayız. Ankara'nın önemli yer altı kaynaklarından biri olan İncek geniş bir kaya tabakası içinde yer alıyor. Bu kaynağın varlığını sürdürebilmesi yağışlarla beslenmesine bağlıdır. Ancak İncek'teki bu kaya tabakasının üzeri yanlış yoğun yapılaşma ve betonla kaplandığından kaynak ve yağış irtibatı kesilmiş olup su kaynağı kuruma sürecine girmiştir.

Ova Çayı, Kazan'da Sarayköy Dağyaka Kalkan Yeri mevkisinde bulunan yağış alanı kuzeyden güneye boylayan 1.550 metrekarelik havzayı kapsayan Mürted Ovası’nı beslemektedir.

Kurtboğazı Barajı Ova Çayı debisinin büyük bir kısmını depolamakta, bu su kapalı bir hatla Ankara'ya içme suyu olarak ulaşmaktadır.

Ankara mücavir alan içinde nispeten temiz kalmış olan akiferler alanında ASKİ tarafından açılmış sondaj kuyuları sulama amaçlı olarak işletilmektedir. Kazan-Ova Çayı akiferleri ASKİ tarafından içme suyu sistemine de dâhil edilmiştir.

Bu bölge, geri dönüşüm sanayisine, galvaniz sanayisinin acımasızlığına terk edilmiş durumdadır. Gerekli önlemler alınmazsa, kısa bir süre sonra toprak ve su kaynağı kirletilmiş ve Ankara halkının zehirlenme süreci başlamış olacaktır.

Kazan, tarımı ve hayvancılığı, yer altı ve yer üstü su yolları ve su havzalarıyla başkentin organik beslenme ve temiz yaşam alanı olarak E-5 Karayolu boyunca kurulan onlarca nükleer kirlilik kaynağı tesislerden ve tehlikeli atık sanayinin tehlikelerinden arınma girişimlerini hak eden bir ilçemizdir.

Ankara'nın tüm ilçelerinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan tüm akarsuları, dereleri ıslah etmek üzere Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

                                                                                        Levent Gök

                                                                                           Ankara

                                                                          CHP Grup Başkan Vekili

3.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, AKP-IŞİD ilişkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/576)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

AKP Hükûmeti yetkililerinin her defasında reddetmesine karşın IŞİD’le olan ilişkilere dair sürekli olarak bilgi ve belgeler kamuoyuna yansımakta, her yansıyan bilgi ve belgede AKP-IŞİD ilişkisinin araştırılması daha fazla elzem hâle gelmektedir. Bu kapsamda, AKP-IŞİD ilişkilerinin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       İdris Baluken

                                                                                         Diyarbakır

                                                                          HDP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

AKP Hükûmeti, Suriye iç savaşının başlamasından sonra dış politikada attığı yanlış adımlarla ülkeyi büyük bir krizin eşiğine getirmiştir. Suriye iç savaşında Beşar Esad'ın koltuğundan olması darlığını politikasının merkezine koyan ve Türkiye'deki çözüm sürecini bitirdikten sonra Rojava halklarının hem Esad rejiminden hem de çetelerden korunmasını sağlayan Kürt güçlerini tam karşıt hedef olarak belirleyen AKP Hükûmeti, 2011’den bugüne tam bir siyasi iflası yaşamıştır. AKP Hükûmetini iflasa götüren anlayışın kökeninde, romantize edilmiş mistik bir Osmanlıcılık hayali ve Kürt karşıtlığı üzerinden kendini kuran ilkel milliyetçilik içerikli ideolojik körlüktür. İdeolojik körlükle gelen iflastan kurtulmanın yolu olarak Suriye'de bulunan ama Suriye halklarında zerreyimiskal meşruiyet kaynağı oluşturmayan çeşitli çete örgütlerle ilişkilenilmiştir. AKP Hükûmetinin ilişki kurduğuna dair iddiaların merkezindeki örgütler sırasıyla İŞİD, El Nusra ve Ahrar-uş Şam'dır. Bu iddialara karşı AKP Hükûmeti özellikle İŞİD adlı çete örgütüyle ilişkilendiğini her defasında ısrarla reddetmektedir. Fakat AKP Hükûmetinin ısrarla reddetme tavrı göstermesi karşılığında AKP-IŞİD ilişkisini gösteren çok sayıda haber, bilgi, adli dava tutanağı gerek ulusal gerekse de uluslararası basında yer almaya devam etmektedir

AKP Hükûmeti idaresindeki kurumlar ve bu kurumlarda çalışanların İŞİD’le ilişkisinin olduğuna dair son belgeler Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava kaynaklarında görülmüştür. Basın aracılığıyla Türkiye ve dünya kamuoyu nezdinde de haberdar olunan bu ilişkiye dair bilgi ve belgeler Türkiye halkları açısından kan dondurucu niteliktedir.

Türkiye'de Diyarbakır'da partimizin mitingi, Suruç'ta devrimci gençlerin Kobane'ye yardım kampanyası kapsamındaki basın açıklaması, Ankara'da “Barış istiyoruz.” şiarıyla bir araya gelen on binlerin bulunduğu etkinlik, Sultanahmet'te Türkiye'ye gelen turistlerin bulunduğu alan İŞİD'in bombalı eylemlerine maruz kalmışken, Türkiye'de “A.A.”, “Burak Üsteğmen”, “Abdullah Üsteğmen”, “A.B.”, “M.U.”, “A.K.” adlarındaki rütbeli askerler İŞİD'in Türkiye'ye bomba geçişlerini organize eden Mustafa Demir adlı çete mensubu ile yüz yüze ve telefonda onlarca defa görüşmüştürler. Adli dava dosyasına yansıyan bu görüşmelerde İŞİD'li cani ile “samimi” görüşmeler yapan rütbeli askerlerin varlığı IŞİD-AKP iddialarına dair güçlü kanıtlar sunmaktadır. Bu görüşmelerde, IŞİD'lilere çeşitli “malzemelerin” teslim edildiği, araç girişleri için nokta tespitlerinin yapıldığı ve daha birçok içerikte konuşmalar geçmiştir. Ayrıca, istihbaratçı biri ile İŞİD mensubu birinin JİTEM'e çalıştıklarına ve 49 Musul Başkonsolosluk çalışanı ile sınırda alıkonulan “Örs” adındaki bir askerin pazarlıklar neticesinde alındığına dair ifadeler kayıtlara geçmiştir.

Bu kayıtların kamuoyuna yansımasından sadece birkaç gün sonra, Suriye'de ilan edilen ateşkesin yürürlüğe girdiği gün, bir kısmı Rakka'dan bir kısmı da Akçakale'den geldikleri iddia edilen IŞİD çeteleri, Gire Spi'ye saldırmıştır. Bu saldırının YPG güçlerince bertaraf edildiği saatlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Tel Abyad'ın yüzde 70'i IŞİD'in eline geçmiştir.” ifadesi Kürt halkı başta olmak üzere bölge halklarında infiale sebep olmuştur. IŞİD'in saldırılarına ilişkin açıklama yapan çeşitli lokal ve uluslararası kaynaklar ise IŞİD'lilerin Akçakale'den Gire Spi'ye saldırdığına dair ellerinde belge ve kanıtları olduğunu ifade etmişlerdir.

Bundan önceki süreçlerde de AKP-IŞİD ilişkisini yansıtan bilgi, belge ve kuşkuların üzerine bu dava dosyasındaki bilgilerin eklenmesiyle, söz konusu ilişkinin araştırılması daha fazla elzem hâle gelmiştir. Bu kapsamda AKP-IŞİD ilişkilerinin araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın Dora, gündeme geçmeden önce 60’ıncı maddeye göre söz talebiniz olmuştu.

Buyurunuz, bir dakika süreyle mikrofonunuzu açıyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Mardin Milletvekili Erol Dora’nın, 17 Haziran 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefatının 2’nci yıl dönümüne ve Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a annesinin vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

EROL DORA (Mardin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

9’uncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in ikinci ölüm yıl dönümüdür. Ben de bu vesileyle kendisine tekrar Allah’tan rahmet diliyor ve kendisini saygıyla anıyorum.

Ayrıca, CHP Milletvekilimiz Uğur Bayraktutan’ın annesinin vefatını duymuş bulunmaktayız. Annesine Allah’tan rahmet, kendisine de başsağlığı diliyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, şehir hastanelerinin bir bütün olarak öngörülemeyen sorunlarının ortaya çıkarılması amacıyla 17/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/6/2017 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                          Ahmet Yıldırım

                                                                                 Muş

                                                                      Grup Başkan Vekili

Öneri:

17 Haziran 2017 tarihinde Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından verilen, 4859 sıra numaralı şehir hastanelerinin bir bütün olarak öngörülemeyen sorunlarının ortaya çıkarılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17/6/2017 Cumartesi günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde Erkan Aydın, Bursa Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şehir hastaneleriyle ilgili verilen önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, yaşamın her alanını saran adaletsizliğe karşı yürüyüşümüz bugün 3’üncü gününde. Genel Başkanımız, arkasında binlerce kalabalıkla birlikte İstanbul’a, Maltepe’ye doğru yürüyor ve bu yaşanan adaletsizliklere karşı da çığlıklarımız artıyor. Özdemir Asaf diyor ki:

“İnsansız adalet olmaz.

Adaletsiz insan olur mu?

Olur, olmaz olur mu.

Ama, olmaz olsun!” diyoruz.

Türkiye’deki adaletsizliğin en büyük parçalarından biri de maalesef sağlık sisteminde. “Şehir hastaneleri” adı altında yapılan büyük bir rant düzenlemesi, soygun düzenlemesi maalesef ülkemizde yaygınlaşmaya başladı. Aslında bunun ismi şehir hastaneleri düzenlemesi değil, sağlığın son kalan kısımlarının da özelleştirilmesi, yandaşa ve büyük sermaye odaklarına bir anlamda peşkeş çekilmesi. Üniversite ve kamu hastanelerinin tamamen tasfiye edilerek “afiliasyon” adı altında da bilinçli olarak zarar ettirilerek ve o zararları da bahane gösterilip onların şehir merkezinde kalan değerli yerlerinin de bu anlaşmalarla birlikte bu ihaleleri alan yandaş firmalara verilmesi koşuluyla da yeni bir rant alanı maalesef yaratıldı, adına da “kamu-özel ortaklığı” adı verildi ve küresel sermaye oyuna dâhil edildi. Parasız tüm sağlık hizmetleri bundan sonra tasfiye ediliyor. Yani ne kadar paran var, o kadar sağlık. E paran yoksa o zaman Allah yardımcın olsun, ölüme mahkûmsun.

Büyük sermaye açısından tabii ki çok kârlı bir yatırım alanı, çok kârlı bir rant alanı. E peki, burada çalışan emekçiler, sağlık emekçileri, doktorlar, hemşireler, eczacılar, bunlar ne olacak? Bunların herhangi bir iş güvencesi yok. Bunun en güncel örneğini de Isparta’da açılan şehir hastanesinde görüyoruz. Bakın, şu anda garanti edilen, işletmeci firmaya, yapan firmaya garanti edilen ödenek… Para toplanamadığı için çalışanların, doktorların döner sermaye ücretleri, onların nöbet tutarları kesilerek firmaya taahhüt edilen ödemeler yapılmaya başlandı. Eğer 1 Temmuza kadar da bu konu hakkında bir çözüm bulunamazsa doktorlar, hemşireler iş bırakacak. Yani hak ettiklerini dahi geri alamıyorlar. Peki, neden bunları yaptılar? Çünkü kırk dokuz yıllığa kadar çıkabilen ama genelde yirmi beş yıllık olan taahhütler.

Gene aynı şekilde örneklere devam edelim, daha sonra rakamlara gireceğiz.

Benim kendi mezun olduğum Hacettepe Üniversitesi yaklaşık on beş yıldır ödenemeyen borçlardan -Gazi Üniversitesi de buna dâhil- yakında “Sağlık Bilimleri Enstitüsü” adında bir yere, Sağlık Bakanlığına devredilecek. Neden? Çünkü bütün üniversite hastanelerinin borcu toplamda 4 milyara yaklaştı -4 katrilyon eski parayla- ve ödenmediği için de “Bunlar zarar ediyor.” adı altında önce bu Sağlık Bilimlerine, Sağlık Bakanlığına; daha sonra da “şehir hastaneleri” adı altında yandaşa verilecek.

Bir örnek de Elâzığ Fırat Üniversitesinde yaşandı. Daha geçtiğimiz günlerde Başhekim Profesör Doktor Muhammed Said Berilgen -Allah rahmet eylesin- 5 bin liralık medikal firma alacağı yüzünden makamında öldürüldü, şehit edildi. Bunlar, eğer bu şekilde devam ederse, korkarım artacak, bu tür vakaları daha fazla yaşayacağız.

Gene Mersin’de, biliyorsunuz, bir şehir hastanesi açılışı yapıldı. Mersin Milletvekilimiz Hüseyin Çamak burada yerinde tespitlerde bulundu. Bir şehir hastanesi düşünün, bir ucundan bir ucuna gitmek yirmi dakika. Ameliyat esnasında bir tıbbi malzeme lazım olsa, eğer o malzemenin olduğu birim uzaktaysa malzeme gelene kadar ameliyattaki hasta hayatını kaybedecek. İçinde çalışan doktorlar dahi hastanede oda bulma, ameliyathane bulma konusunda oldukça zorlanıyorlar. Peki, ne için yapıldı bu? 1.500 yataklı, şehrin dışında, acil bir durumda ne ambulansın gelebileceği ne hastanın buraya yetişebileceği yerler. Şehrin merkezindeki o butik hastaneler de yıkılıp değerli araziler olduğu için yandaşa yeni bir rant alanı, yeni bir kâr alanı olarak açılıyor. Yapmayın efendiler diyoruz, yazık etmeyin.

Bu sağlıkta dönüşüm projelerine artık birer ticarethane olarak bakılıyor. Yani Anayasa’mızın 2’nci maddesindeki sosyal devlet anlayışından uzaklaşarak, tamamen, parası olanın sağlık hizmeti alabileceği, “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında da özelleşen ve sonu nereye gideceği belli olmayan bir yere gidiyor.

Şimdi, bakalım, bu şehir hastaneleri “kamu-özel ortaklığı” adı altında, yirmi beş yıl süreyle, çok yüksek kiralarla yandaşlara kiralanıyor. Baktığınızda, üç yıllık kira bedeli bu hastanenin yapımı için yeterli. E, geri kalan yirmi iki yıl ne oluyor? Yandaşın cebine kâr olarak hanesine yazılıyor. Peki, sadece hastane işletmesi mi veriliyor? Bunun yanında MR hizmetleri, bilgisayarlı tomografi, laboratuvar hizmetleri, tıbbi donanım, otoparklar, restoranlar, hastaneler, eczane yerleri, hepsi vergiden ve harçlardan muaf olarak gene bu uluslararası yandaş şirketlere ya da şehir içinde artık her köşebaşını kapmış, ismini hepimizin ezberlediği birtakım şirketlere resmen peşkeş çekiliyor. Risk ve maliyet hesapları yapılmıyor. Yüzde 70 oranında doluluk garantisi. Bu ne demek? Müşteri garantisi. Ya, hastalığın garantisi olur mu? Hasta olmayacak belki o dönemde kimse. Öyle bir şey yok. İsterse bir hasta gelsin, ay sonunda yüzde 70 üzerinden bu yandaş parasını cebine indirecek; aynı Osmangazi Köprüsü gibi. Köprülerle başlayan, bugün hastanelere sirayet eden bir sistem.

Gene bakalım. Erzurum’da ihale yöntemiyle yapılan 1.200 yataklı hastane inşaatı 193 milyona mal olmuş, eski parayla 193 trilyon. Kamu-özel ortaklığı yani bu şehir hastanesi adı altında 1.500 yataklı Kayseri Hastanesinin ise bedeli 427 milyon yani 137 milyon da bunun yıllık kira bedeli; bedeli 427 milyon olan bir hastanenin yıllık kira bedeli de 137 milyon.

Bir buçuk yıllık kirayla siz 1.200 yataklı bir hastane yapabilecekken gidiyorsunuz -yirmi beş yıl garanti- yüzde 70 kira garantisiyle bu milletin, bu tüyü bitmemiş yetimin hakkını bir yandaşa, talimatla gelen kişilere, isimlere devrediyorsunuz ama şunu iyi bilin, iki cihanda da bunun hesabını veremezsiniz. Bu kadar fazla da kayırmacılık elbet bir yerden döner.

Gene TOKİ’nin GATA için Etlik’te yapacağı 800 yataklı hastane ve binalar için en yüksek fiyat 130 milyon TL; Konya Karatay 800 yataklı hastanenin kamu-özel ortaklığıyla yapılan ihalesi 246 milyon TL. Bu hastane için yirmi beş sene boyunca ödenecek kira bedeli de yıllık 87 milyon yani yirmi beş yıllık kira bedeli 2 milyar 219 milyon. Bakın, kaç tane hastane devletin olabilecekken sadece cebinden çıkacak kira bedeli 2 katrilyon 219 trilyon lira eski parayla. Kimin parası bu? Herhâlde cebinizden çıkartıp ödemiyorsunuz; milletin vergileriyle, milletin yemeyip içmeyip devlete ödediği vergilerle yapıyorsunuz.

Örnekler çok fazla ama bu modelin adını şöyle ifade edebiliriz: “Yap-işlet-kırışalım” modeli. (CHP sıralarından alkışlar) Bu modelle otoyol, köprü ne varsa yüzde 90’ını yandaşa veriyorsunuz, yapıyorlar, işletiyorlar; 1 liralık iş 5 liraya çıkıyor, en sonunda da kırışıyorlar. Artık bunu terk etmemiz gerekiyor.

Sürem de çok azaldı ama şunları söylemek istiyorum: Kırk dokuz yıla kadar çıkan bu ihale bedelleri, emin olun, hem bunları yapanların hem buna alet olanların, buna imza atanların, bu “yap-işlet-kırışalım” modelini getirenlerin bir gün başına bela olacaktır diyorum, kısaca “Ye kürküm, ye.” modeli bir yerden döner diyorum ve -bu erken- vatandaş da bunları görsün, öğrensin diye anlatıyorum, bilmiyor.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Ben Erzurum’dakini gördüm, hayran kaldım.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Hayran kalın. Tabii, bir ucundan bir ucuna gitmeniz yirmi dakika sürüyor. Adam ameliyatta, bir şey, bir malzeme istense gelme şansı yok ama siz hayransınız, o ayrı bir şey.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Gezdireyim ben sizi isterseniz.

ERKAN AYDIN (Devamla) - Gezelim, ben gezdim zaten. Bursa’da yapılıyor, bakın, şehrin 50 kilometre dışında. Adam kalp krizi geçirse oraya yetişene kadar zaten yolda ölür.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Ambulans sayımız o kadar fazla ki.

ERKAN AYDIN (Devamla) - O yüzden “Ye kürküm ye.” bir yerden döner diyorum, hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Önerinin aleyhinde Ahmet Selim Yurdakul, Antalya Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; şehir hastaneleri konulu önergeye istinaden Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Her ne kadar ülkemizin gündemi güvenlik ve adalet gibi asli sorunlar olsa da Türk milletinin ve idarecilerin dikkat etmesi gereken önemli bir konu da sağlık. Bugün sizlere kamu-özel ortaklığıyla yapılan şehir hastaneleriyle ilgili vahim bir tablo sunacağım. Gelelim ballandırıla ballandırıla anlatılan, kamu-özel ortaklığıyla yapılan şehir hastanelerine. “Cebimizden para çıkmadan hastane sahibi oluyoruz.” diyorlar ama gerçekler hiç de öyle değil. Şu sıralarda oturan iktidar partisinin milletvekilleri bile “Cebimizden para çıkmadan her yere hastane yaptırdık.” diye demeçler verebiliyor ya da öyle biliyorlar.

Sevgili vatandaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi sağduyulu olmaya ve bedava diye duyduğunuz her şeyden başınıza ne işler geldiğini düşünmeye davet ediyorum. Kim kime bedavaya ne vermiş, hele de yabancı yatırımcı ülkemizde hangi işten zarar etmiş, hep birlikte gelin, bir düşünelim. Acaba cebimizden para çıkmadan yapıldığı söylenen hastanelerin bize ve hatta torunlarımıza maliyeti nedir? Bakın, torunlarımıza diyorum çünkü tek bir neslin bu kazığı vatanımızdan çıkarması mümkün olmayacak çünkü teslimiyet noktasına kadar gelen bu imtiyazların Osmanlı Devleti’nin ipini çeken kapitülasyonlardan hiçbir farkı yok. “Kapitülasyon”, “ayrıcalık” veya “imtiyaz” anlamına gelse de esasen “teslimiyet” anlamına gelmektedir. Torunlarımızın bile geleceğini ipotek eden AKP Hükûmeti, gelecek nesilleri dahi maalesef borçlandırmaktadır. Bu konuda doğru bir yönetim olsaydı 427 milyon liraya yapılacak olan bir hastaneyi yapması için yabancı ortaklı bir girişime 3 milyar 443 milyon lira ödeme yapılmasına müsaade etmezdi.

Sevgili vatandaşlarım, bu kamu-özel ortaklığıyla yapılan şehir hastanelerinde neler yapılıyor biliyor musunuz? Arazi, bedava devletten veriliyor; yatırım için kredi, devlet bankalarından temin ediliyor. Yatırımcıya büyük meblağlarda, yirmi beş yıl boyunca garantili kira ödemesi yine devletten yapılıyor, hatta garantisi de hastalar için belli bir miktarda yani yüzde 70 oranında devletten yapılmaktadır. Eğer yeteri kadar hasta gelmezse gelmeyen hasta kadar ödeme yine devletten. Sağlık çalışanları yine devletten temin ediliyor. Bunlar yetmiyor, hastane kampüsleri içerisindeki her türlü ticari faaliyet izni yine devletten. Kazanç garantisi devlet hazinesinden. Sonuç: Devletin 3 liraya yapacağı yatırım için yabancılara maalesef 25 lira veriyoruz. Hani cebimizden para çıkmayacaktı? Ama haklılar, bu para beylerin cebinden çıkmıyor, bu para milletin cebinden çıkıyor.

Bakın, bir örnek daha vereyim; bu rakamlara ve oranlara kimse itiraz edemez: Ankara Etlik Entegre Sağlık Kampüsü, Hükûmet yapsa yani devlet eliyle yapılsa 1 milyar 97 milyon liraya mal olacak ama AKP diyor ki: Bu hastaneyi özel kesim yapsın, biz onlara az önce yaptığımız imtiyazları verelim. Sonuçta, projenin devlete yani Türk milletine maliyeti tam olarak 6 milyar 900 milyon lira oluyor.

Sevgili vatandaşlarım, sadece bir projeden devletimizin yani Türk milletinin uğradığı zarar tam olarak 5 milyar 900 milyon lira. Şimdi, düşünün, bunun gibi 17 proje var ve bu 17 proje için şirketlerin cebinden şu an 29,5 milyar lira çıkarken devletin yani milletin, hatta gelecek nesillerin cebinden çıkacak olan para miktarı tam olarak 81 milyar lira yani eski parayla 81 katrilyon. Şimdi, bir hastane daha yapıldı geçen yıl ve toplam 18 hastanenin kira bedeli 105 milyar lira yani eski parayla 105 katrilyon.

Sevgili vatandaşlarım, şimdi, bakın, buradan soruyorum: Temmuz ayında maaşlara zam yapılacak, değil mi; memurlara, emeklilere? Bakalım bu zamlar nerede kalacak? İşte, bu 105 katrilyonla emeklilerimize, memurlarımıza, çiftçilerimize, onların hak ettiği oranda zam yapmak mümkün olabilmektedir.

AKP belki bugün var, yarın yok ancak hiç kimsenin bu ülkenin geleceğini hovarda bir mirasyedi gibi harcamaya hakkı yoktur. Biz necip bir milletiz inanın, hakkımıza girenlerin ne bu dünyada ne de öbür dünyada iki yakası bir araya gelmez.

Ben bir vatandaş olarak üç yılda kendini amorti edecek bir yatırıma, AKP Hükûmetinin imzasıyla devletimizin yirmi beş yıl boyunca kira ödemesini kabul edemiyorum ve yirmi iki yıl için de hakkımı helal etmiyorum. Bu Hükûmet bizleri geçti, artık torunlarımızı borçlandırıyor. Bu kamburu ve devlete attığınız bu kazığı asla kabul etmiyorum. Millet kaybederken kazananlar gün gelecek vicdanlarda ve mahkemelerde yargılanacaktır. İşte o gün, bu yap-işlet-devret projesinin yöneticilerinin kimlerin akrabası ve tanıdığı olduğunu ve bunların olduğunu boy boy hep birlikte okuyacağız.

Üç yıl tünel, köprü ve havaalanında çalışan kardeşlerime de seslenmek istiyorum: Sen o inşaatlardan sonra yine iş arayacaksın ama o şirketler yirmi beş yıl boyunca senin işsizken bile ödediğin vergilerden tıkır tıkır paylarını alacaklar. Devletin ödediği paralar maalesef bu milletin cebinden çıkmaktadır. O yüzden, insaf et ey AKP Hükûmeti diyoruz.

Velhasıl, umuyoruz ki Hükûmet, mevcut birlik ve beraberlik iklimini şeffaf ve hesap verebilir yönetim ilkeleriyle bir adım daha ileriye taşır.

Bakın, örneğin, Avrasya Tüneli diyoruz. Evet, gerçekten teşekkür ediyoruz, çok güzel bir yapı ancak bu yapının anlaşması bu şekilde mi yapılır? Bakın, Ulaştırma Bakanımız geçen gün açıkladı, diyor ki Sayın Ahmet Arslan: “Avrasya Tüneli’nden günde 18.500 araç geçmektedir.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Çok aştı, aştı.

AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) – Evet aştı ama bu rakam hazinenin şirkete verdiği günlük 68.500 araç geçiş garantisinin yaklaşık dörtte 1’i. Peki, bu yeni Avrasya Tüneli’nin şirkete günlük 50 bin araç geçiş bedeli olan 842 bin TL’lik bedeli kim vermektedir? Türk milleti vermektedir. Bakın, ben buradan sesleniyorum: Hep birlikte ne yapalım biliyor musunuz? Bu yapılan güzel tesisler için bu yapılan anlaşmaların yanlış olduğunu kabul edelim, tekrar anlaşma yapalım. Yoksa, bakın, yıllar geçtikçe zarar etmeye devam edeceğiz ve bu zarar nereden çıkacak? Bizlerden çıkacak.

Bakın, bu kamu-özel ortaklığıyla yapılan şehir hastaneleri projesi bundan yirmi beş yıl önce İngiltere’de denendi. Peki, denendikten sonra ne oldu? Görülen zarar üzerine, buradaki kamu-özel ortaklığıyla yapılan hastanelerin çok büyük kısmı satıldı ve hem de çok ucuz miktarlara kime satıldı biliyor musunuz? Amerika Birleşik Devletleri’ne. Geriye kalan hastaneler ne oldu? Geriye kalan hastaneler de zarar etmemek için başta yoğun bakım olmak üzere ve geriatri bölümleri olmak üzere diğer tüm bölümlerini hep birlikte kapattılar. Sadece, poliklinik hizmeti veren ve MR, tomografi gibi tetkikleri içeren bölümleri açık tuttular.

Peki, o zaman, bizim ne yapmamız gerekiyor? İşte, bütün bu ülkelerin yaptıkları işlemleri incelememiz gerekiyor. Niçin? Ülkemiz zarar görmesin diye. Yoksa, yapılan tüm bu tesisleri herkes istiyor, herkes destekliyor, burada hiçbir sorunumuz yok. Ama bu anlaşmaları yaparken lütfen, biraz daha dikkatli olalım çünkü bu ülkede asgari ücretle yani 1.400 lirayla geçinen yaklaşık 6 milyon 200 bin vatandaşımız var; bu ülkede 1.500 lirayla 2.200 lira arasında geçinen 11 milyon emekli vatandaşımız var.

Bunları, bu yapıcı muhalefetimizi iktidarın dikkate alacağını düşünerek ve ifade ederek Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yurdakul.

Önerinin lehinde Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, şehir hastaneleri sıkıntısıyla karşı karşıyayız. Bir süredir iktidarı uyarıyoruz ama uyarılarımızı dikkate almadan açtıklarının yanında yeni ruhsatlandırdıkları, ihaleye çıkardıkları ve yeni imza attıkları sözleşmeler var. Bakın, kısa vadede bunlar hoş görülebilir, az önce vekilimiz de söyledi, işte lüks hastaneler, ne kadar güzel, bir giriyorsunuz ışıl ışıl, ameliyathaneler çok güzel. Çok güzel gerçekten, niye olmasın? İnsanımız bunlarla tanışsın, güzel ama bakın, 1 milyar TL’lik –örnek olarak veriyorum, pek çok örnek verilebilir, vekillerimiz verdi ama- yatırımı olan bir hastane için eğer ki siz yirmi beş yılda kira olarak 25 milyar TL ödüyorsanız burada bir sıkıntı var.

Bu hesap içinde başka hesaplar da olabilir ama buna kimse bizi ikna edemez. Ben sonuç olarak finansmandan anlayan bir kişiyim. Devlet bir yatırım yapıyorsa ve bu otuz yıl işletilecekse, kırk yıl, elli yıl işletilecekse bunun yatırımı ile kira ödemesi arasındaki orantıyı herkes bilir. Bir kişi 100 bin liraya bir ev alıyorsa bunu 1.000 liraya kiraya verir, öyle değil mi arkadaşlar? 200 bin liralık bir evi 1.000 liraya kiraya verebiliyorsunuz. Ya, 1 milyar lira yatırım yapan bir insana yılda 1 milyar lira kira ödenir mi? Allah rızası için bir düşünün. Böyle bir şey olabilir mi?

Bakan gelip bunun hebasını bize veremedi Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlar, bütçe geçerken bunun hesabını veremedi. Hükûmet geliyor: “Bütçemiz denk arkadaşlar, çok güzel.” diyor. Bütçe denk de sen yap-işlet-devretlerle yirmi beş yılımızı, elli yılımızı ipotek altına alıyorsun. Bu yılın bütçesini denk çıkarıyorsun, yatırım yapmış gibi gösteriyorsun insanlara, “Yollar yaptık, köprüler yaptık, hastaneler yaptık.” Ee? 1 liralık yatırımı 10 lira, 20 lira, 30 lirayla elli yıl boyunca bu milletin sırtına yüklüyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakın, burada ya bir aptallık var ya bir üçkâğıt var, başka bir açıklaması yok. Bu imzalar atılırken -açıkça söylüyorum- ya bir kötü niyet var ya yolsuzluk var ve Meclis buna bakmadığı sürece bu yolsuzluklar sürer. Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, bunlara ekolojik çerçevede karşı olduğumuz noktaları var ama desteklediğimiz noktada da ihtiyaç varsa köprü yapılır ama Kuzey Ormanları yarılarak yapılmazdı belki. Velev ki köprü yapıldı, ya geçiş garantisi veriyorsunuz.

Ya düşünsenize, bir bakkal kuruyorsunuz, o bakkala diyorsunuz ki: “Ya, her gün ben senden 10 bin liralık alışveriş yapacağım.” Yahu kim böyle bir bakkal açmaz arkadaşlar? Bir kasap açıyorsunuz, “Ben senden her gün 300 kilo et alacağım.” diyorsun hem de “Şu fiyattan alacağım.” diyorsun, dolarla ha, TL de değil. Hani et 20 liraysa “Ben senden 50 liradan her gün 500 kilo et alacağım.” diyorsun. Böyle bir kasabı kim açmaz arkadaşlar?

Gelmiş yabancı sermaye, yirmi yıl, otuz yıl, elli yıl boyunca sağacak inek bulmuş. Affedersiniz, kusura bakmayın ama bu duruma düşmeyelim arkadaşlar. Gelin, buna el birliğiyle bir bakalım, burada bir yanlış var, bir hata var. Bakana soruyoruz cevap vermiyor, bari siz sorun, siz iktidar partisi milletvekilisiniz, gelecekte bunun veballeri var.

Değerli arkadaşlar, velev ki finansman konusunda bir sıkıntı yok -ciddi bir sıkıntı var ama- bakın, dünya, bu büyüklükteki hastaneleri terk ediyor. Bu yöntemler denendi, ben de gezdim bu hastaneyi, gerçekten ışıl ışıl, çok güzel, parayı güzel yatırmış. Yahu şehirde, değil mi, hani bir insanın hastaneye ihtiyacı olduğunda ne yapar? Bir tramvaya biner, bir otobüse biner, on dakika sonra hastaneye ulaşır veya acil bir durumunuz var, ambulansın üç dakikada gelip beş dakikada sizi hastaneye götürmesi lazım. Yahu Allah rızası için o hastanelere ulaşmak bir saatten aşağısını almıyor. Toplu taşımayla iki vasıtayla, üç vasıtayla insanlar gidiyorlar, gidecekler, özellikle büyükşehirlerde ciddi sıkıntı var ve bu ölçekteki hastaneler arkadaşlar, bakın, işletilemez, sıkıntılar başladı.

Şimdi, normalde hastaneleri başhekim işletir, yönetir biliyorsunuz, bir de yöneticisi olur. Küçük ölçekli hastanelerdir çünkü bunlar, başhekim hâkim olur. Ya düşünsenize, bir şehir hastanesine bir başhekim atayın, 100 bin metrekarelik inşaat alanı, bir başhekim bununla başa çıkmakla karşı karşıya, mümkün müdür arkadaşlar?

Ayrıca da şöyle bir şey var: Ya, bir şehir hastanesi yapıyorsunuz, her türlü uzmanlığı da oraya yığıyorsunuz. Bakın, dünyada bu model terk edildi. Hani, süpermarket modeli, her şey içinde olsun. Yani, alışverişte bile bu terk ediliyor ya, uzmanlıklar oluşuyor artık, gıda konusunda olsun, inşaat malzemesi konusunda olsun ama siz sağlık konusunda her şeyi 100 bin metrekare bir alanda bir hastaneye yığıyorsunuz, bütün ihtisasları; kalp de orada, cilt hastalıkları da orada, iç hastalıkları da orada, diş de orada, bütün uzmanlıklar orada. Ya böyle bir şey yönetilebilir mi arkadaşlar? Böyle bir şeyi bir başhekim yönetebilir mi, mümkün mü?

ALİM TUNÇ (Uşak) – Sen ne anlarsın!

GARO PAYLAN (Devamla) – Bir işletme yöneticisi yönetebilir mi, mümkün mü? Değil. Bu ölçekteki hastaneler yurt dışında terk ediliyor. Şehrin içinde –çünkü şehirlerde kaos hâline geldiği için- acil ulaşabilecek poliklinikler, acil müdahale merkezleri oluşturuluyor, şehrin dışında ise ihtisas hastaneleri oluşturuluyor arkadaşlar. Diyelim ki Amerika’da Houston kalp konusunda uzmanlaşmıştır, başka bir şehir iç hastalıkları konusunda uzmanlaşmıştır, kimi şehir de diş hastalıkları konusunda; o uzmanlıkta hastaneler açılır ve o şehirler öyle marka şehirler oluştururlar. Atıyorum, Burdur’da kalp konusunda bir ihtisas açılabilirdi, öyle ihtisaslaşabilirdi ve bütün dünyada Burdur o konuda bir marka olabilirdi ama insanlarımızın rahat ulaşacağı, her şehre yakın, şehrin içinde, mahallesinde uzmanlıklar çerçevesinde yapılmayan ve maalesef, şehrin dışına her şeyin taşındığı bir nokta var. Niye? İki sebepten. Bir: Anlattığım, “yap-işlet-götür” modeli.

İki: Şehrin içindeki araziler kıymetli, arkadaşlar.

Şimdi, Çapa’ya, Cerrahpaşa’ya bakalım. Bakın, benim ailemden Çapa ve Cerrahpaşa’dan profesörler çıktı, uzmanlar çıktı; sizin ailelerinizden de vardır belki, vardır mutlaka arkadaşlarınız. Şöyle söyleyeyim: Bu uzmanlıklar nasıl çıktı? Oradaki bilgi birikiminden, değil mi? Hocalar birbirlerine el verdiler, yeni kuşaklar, uzman, o konuya ehil… Hani bir konuda bir sıkıntın olsa Çapa’ya koşardın. Niye? Çapa’da, Cerrahpaşa’da bilgi birikimi var diye ve oradan el alan doktorlar, yetenekli doktorlar olarak çıkardı; şehrin içinde ve insanların rahat uluşabileceği noktalardaydı. Çapa, Cerrahpaşa şu anda içler acısı hâlde. Neden? Bir yatırım yapılmıyor, borç altında inim inim inletiliyor ve gidin, şu anda binaları korkunç bir hâlde, yıkık dökük bir hâlde ve en kötüsü, arkadaşlar, hocaların hepsi kaçtı. Şu anda Çapa ve Cerrahpaşa’nın son yedi yılda hocalarının yüzde 80’i, 90’ı artık orada değiller. Acıbadem Üniversitesine, bilmem nerenin özel üniversitesine hoca olarak gittiler. Çünkü niye? 10 bin lira maaş veriyorsunuz, oralara gidiyorlar 50 bin lira, 60 bin lira, 70 bin lirayla bu hocaları karşılıyorlar ve Çapa ve Cerrahpaşa’nın içi boşaldı, içi boşaltıldı ve borç altında inim inim inletildi, yatırım da yapılmadı. Ne oldu? “Efendim, şehir dışında, İstanbul’da 2 tane büyük hastane yapacağız.” Ee? “Çapa ve Cerrahpaşa’nın arazilerini de ranta açacağız.” Ne güzel, şehir merkezinde kıymetli araziler.

Dünya, bu modeli terk etti arkadaşlar. Şehir merkezlerinde iyi, kaliteli, insanımızın iyi hizmet alacağı hastaneler olmalı. Önünden tramvay geçiyor, metro geçiyor Çapa’nın da, Cerrahpaşa’nın da. Bu çerçevede yatırımlar yapmalıyız arkadaşlar.

Okullarımızı da ranta açtık, okullar da şehir merkezindeki iyi yerdeki, kıymetli arazilerde, efendim, gidin otel motel, şu bu yapılıp şehir dışına doğru alınıyor okullar. Hastanelerde de aynı şeyi yapıyoruz. Bu, doğru değil. Şehir merkezindeki tek bir hastanede bütün hizmeti almak, kaliteli, iyi, ulaşılabilir bir sağlık anlayışını getirmez.

Aynı şekilde, sağlığın bu kadar ticarileştirilmesi arkadaşlar, sağlık zaten ticarileştirilmez… Gidin, Kuzey Avrupa ülkelerinde bakın, 2 şeyi asla ticarileştirmezler: Bir; eğitim, iki; sağlık. Asla! Devlet, bu konuda en iyi hizmeti vatandaşına hem eğitimde ücretsiz hem de sağlıkta ücretsiz verir çünkü iki şeyde güvencemiz varsa geleceğe güvenle bakabiliriz: Çocuklarımıza devletin iyi eğitim verme güvencesini alabilirsek güvenle bakarız, bir de hasta olduğumuzda sağlık hizmetini devletin ücretsiz verebileceği güvencesiyle karşılaşırsak güvenle bakarız.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Avrupa’da ücretsiz mi diyorsunuz? Millet Avrupa’da doktora gitmemek için vitamin alıyor ya.

GARO PAYLAN (Devamla) – Buna bakamadığı için insanlar, çocuklarını özel okullara gönderiyorlar. Devlet de işte böyle özel yatırımlarla insanları hem paralı hem de kalitesiz bir sağlık hizmetiyle karşı karşıya bırakıyor.

Gelin, bu araştırma komisyonunu kuralım, hep beraber inceleyelim, hep beraber Hükûmetin karşısına bu tabloları çıkaralım arkadaşlar.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Dişi ağrıyan diş çektirmiyor Avrupa’da.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Şehir hastaneleri, bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük hırsızlık projesidir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paylan.

Önerinin aleyhinde Vural Kavuncu, Kütahya Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Kavuncu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şehir hastanelerini bir kez daha sizlere anlatabilme fırsatı verdiğiniz için ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. AK PARTİ’yle birlikte, Türkiye, büyük bir gelişim ve değişimi yaşıyor, yaşamakta. Bunun da önceliğini sağlık politikalarında ve sağlık alanında görüyoruz. Topluma çıkarsanız, konuştuğunuzda “Yiğidi öldür ama hakkını ver.” diye muhalefete bağlı olan seçmenlerin bile söylediği, sağlıkta gelişmeleri ve hakkımızı teslim eden önemli bir gelişmeyi de görmüş olursunuz.

Bu dönemde şehir hastaneleri de bu dönüşüm açısından en önemli paydalardan bir tanesi. Evet, şu anda 42 bin yataklı 30 tane şehir hastanesi projemiz var. Bunlardan 3 tanesi -Isparta, Mersin ve Yozgat- açıldı, 18 proje devam ediyor, 2 tanesi ihale sürecinde, 7 tanesinin ise ihalesi yapılacak. Biz bunlarla birlikte, vatandaşımıza hak ettiği ölçüde, dünya standartlarında, gelişmiş, nitelikli sağlık hizmetini verecek özellikle altyapılara kavuşturmak istiyoruz. Bir hastaya, bir hasta yatağı başına yaklaşık 280 ile 300 metrekarelik alanlar ayırdığımız doğrudur; bu, bir politikadır. Biz diyoruz ki, vatandaşımıza biz bunu layık görüyoruz, vatandaşımızın bu şekilde hizmet almasını istiyoruz, bu şekilde hastaneler yapıyoruz. Siz de söyleyin ki: “Bu, bizim halkımız için lükstür, biz bu şekilde bir hastane yapılmasına karşıyız, biz başka türlü bir hastane veya sağlık modeli söylüyoruz.”

Bakın, eğer bunlar yapılmıyor olsaydı, burada bunların eksikleri ve sorunları konuşuluyor olacaktı. Geçmiş dönemlerde değişik aksamalar gelişince burada muhalefet milletvekilleri “Şehir hastanesi mi, şehir efsanesi mi, niye bizim oradaki şehir hastanesi gecikti?” diye söylüyorlardı. Şimdi yapıyoruz, şimdi çamurun ve karalamanın bini bir para. Tabii ki bunların içerisinde vatandaşımıza doğru bilgilerle bunları aktarmakta yarar var. Öncelikle hazine ve kira garantisinden bahsediyorsunuz. Bundan önce ihalesi yapılan -18 tane, 3059’a göre, kamu-özel ortaklığına göre yapılan- hiçbir ihalede hazine garantisi yok. Şu ana kadar verilen, yapılan ihalelerde kira hazine garantisi olan bir tane ihalemiz yok. Bir şeyi karıştırıyorsunuz, bunların içerisinde…

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Hasta garantisi…

VURAL KAVUNCU (Devamla) – Bunların içerisinde…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Hasta garantisi…

VURAL KAVUNCU (Devamla) – Hasta garantisi de yok efendim, doluluk garantisi de yok. Bunu da ben size tekrar anlatayım, öğreteyim, güzel anlatayım. Lütfen dinleyin.

Doluluk ve hasta yatağı garantisi yok. Bazı hizmet alımlarında -bunlar görüntüleme, laboratuvar, işte yemek, bazı atık hizmetleri gibi hizmet alımlarında- hasta garantileri var. Şu anda, şehir hastaneleri öncesinde de bir görüntüleme ihalesine çıkarsanız bu garantiyi de veriyorsunuz. Bunlar neye göre veriliyor? Şu yüzde 70 garanti meselesi. İhale yapıldığı zamandaki mevcut hasta potansiyelinin yüzde 70’i oranında geleceğe bir projeksiyon yapılıyor. Bir ihaleye çıkarken bir sayısal belirleme açısından bunlar gerekli. Peki, sonucu… Mesela sordum: Mersin’de biz ihale garantisi verdik. Ne verdik? Görüntüleme, senede 19 milyon görüntüleme garantisi verdik. İlk dört ayda toplam 16 milyon görüntüleme yapıldı. Yani bundan dolayı, hastadan dolayı ilave para verilecek veya buna benzer bir uygulama yapılacak diye bir şey söz konusu değil.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Mersin’in nüfusu ne kadar? Nüfusun 20 katı, 30 katı.

VURAL KAVUNCU (Devamla) – Çok fazla gündeme getirilen bir şey var “Efendim, yandaşlara veriliyor.” vesaire. Bu ciddiyetsiz bir iddiadır. Ciddi iddia şöyle olur: Kanıtları ve belgelerle birlikte işte cumhuriyet savcıları sizi bekliyor.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – O, suç değil ki ya!

VURAL KAVUNCU (Devamla) - Buralarda boşuna “Peşkeş çekiliyor”, “yandaş” vesaire, bunlar ciddiyetsiz olan iddialardır.

Çok basit bir yanılsama daha var, burada aslında herkes son derece iyi biliyor, bütün konuşmacılar diyor ki: “Efendim, siz şu kadar ihale yaptınız. Bu ihaleyi aslında kendiniz yapsanız şu kadar sürede ödeyecektiniz. Bu kadar süre ödeyip gerisini yandaşa peşkeş çektiniz.”

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – İhale yok ki!

VURAL KAVUNCU (Devamla) - Sayın Vekilim, bunu da öğreteyim ben size.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Ne ihalesi ya? Teklif usulüyle…

VURAL KAVUNCU (Devamla) – Dinleyin, bunu da öğreteyim; durum şundan ibarettir: Şimdi efendim, bir kere, bir malı yirmi beş yılda ödemek var, peşin ödemek var. “Finans maliyeti” diye bir kavram var, değil mi? Gidin bir bakalım, peşin parayla, yirmi beş yılda ödenecek paranın finans maliyetini hesaplayın.

İki; biz burada yalın bir inşaat almıyoruz. İçine mefruşatı, tıbbi malzemesi döşenmiş ve her türlü ihtiyaçları karşılanmış bir hastane yani tefrişatlı bir hastane alıyoruz. Çok önemli bir gider var, bunu da gözden kaçırmayın. Yirmi beş yıl boyunca bu hastane, sürekli bir yenilenme içinde olacak yani eskiyen, yıprananlar tekrar yenilenecek; öyle ki bu hastane, yaklaşık belki iki defa daha yenilenmiş olacak.

Peki, içindeki personel parasını, işletme giderlerini, bunları nereye koyuyorsunuz? Ee, bunları da koyacaksınız. Şimdi, onları birlikte hesaplayın ve bakın.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Saraya uçak alacağınıza halka hastane açın.

VURAL KAVUNCU (Devamla) - Bakın, şehircilik açısından, bir yandan uzakta diye şikâyet ediyorsunuz, bir yandan Ankara’daki hastaneyi şikâyet ediyorsunuz. Ankara’yı biliyorsunuz, ya Bilkent’te yapıyoruz, Etlik’te yapıyoruz. Allah aşkına, nerede yapacağız? Ne olacak? Yani herkesin mahallesinde bir hastane mi olacak? Böyle bir sağlık anlayışı mı var? Ama herkesin mahallesine bir toplum sağlığı merkezi, gelişmiş bir aile hekimliğini biz şu anda kuruyoruz. Bunu da bilgi olarak aktarayım.

Ayrıca, belediye tarafından da değişik düzenlemelerle, buralara ulaşımla ilgili düzenlemeler de yapılacak.

Burada konuşan arkadaşlarımdan sevgili kardeşim, Erkan kardeşim çok fazla doğru bilgi almamış. Efendim, bırakılan hastane yerleri yüklenici firmaya verilecekmiş. Böyle bir şey yok. Efendim, burada hastanede hizmetler paralı olacakmış. İşte, üç tane hastane açıldı; Allah aşkına, bir zahmet edip gidip sorun “Normal devlet hastanesinden farklı orada ne para alınıyor?” diye sorun. Efendim, Mersin’deki hastane çok büyükmüş, yirmi dakikada bir yerden bir yere gidiliyormuş; efendim, ameliyathanede gazlı bez lazım olunca yirmi dakikada nasıl gidilip, alınıp, gelinecekmiş; öyle mi? Ya, böyle bir şey olabilir mi? Ameliyathanenin kendisine göre bir ihtiyaç malzeme deposu olur, sarf yeri olur.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Polemik yapıyorsun, polemik!

VURAL KAVUNCU (Devamla) - Oralar, o büyük hastane, büyük ilaç depoları bu noktada oralarda sadece bir depodur. Anlaşılan, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin, şehir hastaneleri içinde başları dönmüş. Zaten açılışa da maalesef gelemediler, bu sevinci paylaşamadılar bizlerle. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Polemik yapma.

VURAL KAVUNCU (Devamla) - Şimdi, bakın, burada ayrı, memleketlerinizde ayrı konuşuyorsunuz, Kütahya’da ayrı konuşuyorsunuz. Burada “Şehir hastanesine karşıyız.” diyorsunuz, “Kütahya’da niye yapılmadı?” diye oradaki yöneticileriniz her gün başımıza çıkıyor.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Ya, karşı değiliz. Maliyetine karşıyız, maliyetine karşıyız ya!

VURAL KAVUNCU (Devamla) - Buradan bir davet yapıyorum: Kütahya Şehir Hastanesinin temel atımına gelmeye var mısınız, yerel yöneticilerinizi göndermeye var mısınız? Buyurun, gelin, birlikte oralara da bakalım diyorum.

Bakın, Isparta’da döner sermaye ödenmiyormuş, nöbet ücreti ödenmiyormuş. Açın telefonu, hangi doktor arkadaşınız varsa, şu anda ödenmemiş bir döner sermaye ve bir nöbet ücreti var mı, sorun; buna ben değil oradaki doktorlarımız cevap versin.

Efendim, orada döner sermayeden para şirkete veriliyormuş da doktorlara para kalmıyormuş. Efendim, böyle bir şey yok. Burada performans ve döner sermaye paraları ayrı olarak ödeniyor. Eğer SGK’dan genel ödenen parayla ilgili, orayla ilgili bir yetmezlik söz konusu olursa gerekirse devlet bütçesiyle birlikte de oralarda bunlar takviye ediliyor.

Efendim, “Yatak kapasitesi artmıyor.”, aynı olacakmış. Şehir hastanelerinde iki tane temel misyon var, bir tanesi: Mevcut hastanelerimizin özellikle deprem açısından yetersiz güvende olmaları, fiziksel olarak istediğimiz nitelikte olmamaları nedeniyle bunların nitelikli, sağlam ve kaliteli binalar hâline döndürülmesidir. İkincisi de: Biz vatandaşımıza nitelikli oda vermek istiyoruz; hastalarımızı koğuşlardan çıkarmak istiyoruz; hastalarımızın her odasında, onlara layık olacak şekilde, günlük ihtiyaçlarını görecek, banyosuyla, tuvaletiyle ve diğer unsurlarıyla birlikte nitelikli bir oda vermek istiyoruz. Bu hareketin adı nitelikli bir dönüşüm hareketidir.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Anlamazlar hocam, anlamazlar.

VURAL KAVUNCU (Devamla) - 2023’te biz 10 bin kişi başına 32 yatak kriterine de inşallah bunlarla birlikte ulaşmış olacağız.

Buralarda nasıl bir sonuç aldığımızı görmek için önce bu hastanelerin -sadece fiziksel olarak değil- odalarını da ziyaret edin, hastalara sorun. O hastalardan aldığımız duaları ve bu memnuniyeti lütfen, onları da birlikte, buralarda dile getirin diyorum ben.

Bu noktada biz sağlık politikalarında hastaya dönük insan odaklı politikalarımızı yürütmeye devam edeceğiz. Bu insanımız, dünyanın en iyi hizmetlerine layıktır. Biz, dünyadaki en iyi standarttaki hizmetleri üretmek için seferber olduk. Bu noktadaki iyi olan şeylere, sevincimize de sizler de ortak olun diyorum. Bu noktadaki önergenizi reddediyoruz.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kavuncu.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Aydın, dinliyorum.

ERKAN AYDIN (Bursa) – İç Tüzük 69’a göre…

BAŞKAN – Sesiniz gelmiyor Sayın Aydın.

ERKAN AYDIN (Bursa) – İç Tüzük 69’a göre “ciddiyetsiz ve karalamanın, çamurun bini bir para” iddialarıyla sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – “Ciddiyetsiz…”

ERKAN AYDIN (Bursa) – “Ciddiyetsiz iddialar, çamurun, karalamanın bini bir para” diyerek sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu’nun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Şimdi, sayın hatip “bini bir para” dediniz ama bana göre de sizin söylediklerinizin bini bir para.

Şimdi, diyorsunuz ki “Mersin’de 16 milyon görüntüleme olmuş.” Şimdi, Mersin’in nüfusu kaç? 1,8 milyon. Yani 1 milyon 800 bin kişi, açıldığından beri onar defa buraya gidip görüntüleme mi yapmış? Yani bu doldu diye, yapılan işlemi doğru mu kabul edeceğiz? Bir kere onu düzeltmek gerekiyor. Bu kadar görüntüleme, bu kadar MR, bu kadar performans sisteminde sırf doktorlara baskıdan dolayı yapılan bir işlemi savunmak, hele sizin gibi bir hekime pek yakışmadı sanırım çünkü biz burada kamunun zarar ettiğini söylüyoruz, hastaneler güzel olabilir, oraya altın kaplama da yapabilirsiniz ancak bu kaynaklar hepimizin cebinden çıkıyor.

Dediniz ki “finans maliyeti.” E, söylüyoruz, 1.200 yataklı hastaneyi 193 trilyona yapıyorsunuz, yirmi beş yıllık kira, 2 katrilyon 250 milyar yapıyor. Yani kendiniz yapsanız, zaten 10 tane 1.200 yataklı hastane yaparken kiralama yöntemiyle bu milletin, bu tüyü bitmemiş yetimin parasıyla birilerine veriyorsunuz. Yandaş dedik, siz dediniz ki: “Yok, öyle bir şey.” Bakın -isim vermek istemiyorum buradan- hep aynı kişilere, aynı firmalara bir yerlerden talimatlarla verilmiş bunlar. Ben söylemiyorum ki, bakın, sarayın inşaatında da aynı firma var, gidiyorsunuz, şehir hastanesinin inşaatında da aynı firma var. O zaman ne düşünecek kamuoyu? Yani biz yok deyince yok mu oluyor? Bunlara iyi bakmak gerekiyor. Biz, kamu, kendi kaynaklarıyla yıllardır yaptığı işi tekrar yapsın diyoruz. Birilerine “sağlığı özelleştirme” adı altında bunu yaptırdığımız zaman, o yirmi beş yıl gelmeden daha, hepimiz yapılan işin yanlış olacağını göreceğiz, geri dönmek isteyeceğiz ama çok geç olacak. Bunlara da buradan yanıt vermek isterim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, şehir hastanelerinin bir bütün olarak öngörülemeyen sorunlarının ortaya çıkarılması amacıyla 17/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyorum.

BAŞKAN – Bir yoklama talebi vardır.

Sayın Özel, Sayın Engin, Sayın Hürriyet, Sayın Tarhan, Sayın Arslan, Sayın Akyıldız, Sayın Köksal, Sayın Aydın, Sayın İrgil, Sayın Üstündağ, Sayın Gündoğdu, Sayın Özdemir, Sayın Gökdağ, Sayın Çamak, Sayın Baydar, Sayın Temizel, Sayın Öztrak, Sayın Sağlar, Sayın Kuşoğlu, Sayın Bakır.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.59

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, şehir hastanelerinin bir bütün olarak öngörülemeyen sorunlarının ortaya çıkarılması amacıyla 17/6/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, niye kesiyorsunuz? Başkan, niye kesiyorsunuz?

BAŞKAN – Duyamadım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gelmeyenleri bir görelim, niye kestiniz yoklamayı?

BAŞKAN – Sayın Elitaş, burada toplantı yeter sayısı olduğunu gördüm.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ama biz geleni, gelmeyeni bilelim.

BAŞKAN – Ne demek? Bu benim…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur mu efendim?

BAŞKAN – Ne demek Sayın Elitaş?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, öyle bir anda…

BAŞKAN – Hayır efendim, ben toplantı yeter sayısının olduğunu gördüğüm anda…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biz gelmeyen arkadaşlarımızı çağıracağız buraya.

BAŞKAN – Efendim, o benim meselem değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, son ana kadar beklersiniz.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük’e uygun davranın Sayın Başkan, keyfî yapmayın! Görevi keyfî yapıyorsunuz, İç Tüzük’e uygun davranacaksınız!

BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurunuz, İç Tüzük’ü konuşalım. İç Tüzük’ün hangi maddesinde var bu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yoklamanın sonuna kadar beklersiniz, müşahedeli açmıyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hayır…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Müşahedeli açmıyorsunuz siz.

BAŞKAN – Hayır efendim, defalarca bu uygulamayı buradan yaptım, diğer Meclis başkan vekili arkadaşlarımız da yaptı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sonuna kadar beklersiniz, beklersiniz sonuna kadar.

BAŞKAN - Siz, ayrıca benden şunu rica edebilirsiniz: “Sayın Meclis Başkan Vekili Hamzaçebi, Akif Bey, Akif -her neyse- sürenin sonuna kadar bekleyin de biz de kimler var bunu öğrenelim.”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Her zaman yaptığımız öyle olduğu için uyarma ihtiyacını hissetmedim.

BAŞKAN – Bunu rica ederseniz elbette bu ricaları dikkate alırım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Uyarma ihtiyacını hissetmedim.

BAŞKAN – Bugüne kadar, zaman zaman bu ricaları benden yaptınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yaptık, doğru.

BAŞKAN – Yaptığınız zaman ben ricalarınızı yerine getirdim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Erken kesin.” dediğimiz de oldu.

BAŞKAN – Hayır efendim... “Erken kesin.” niye diyordunuz? O zaman, bir saniye, “Erken kesin.” niye dediniz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çünkü, istismar etmesinler diye söyledik.

Sayın Başkan, beş dakikada bir yoklama isteyen…

BAŞKAN – Peki, erken kesme ricasında bulunduğunuza göre…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, İç Tüzük’te ve teamüllerde var “Beş dakikada bir yoklama istenmez.” diye ama beş dakikada bir yoklama isteyenler istismar etmesinler diye onu yaptık.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, siz erken kesme ricasında bulunduğunuzu söylüyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama kesmediniz, ama kesmediniz.

BAŞKAN – Yani, şu alışkanlıktan vazgeçiniz: İktidar partisi Grup Başkan Vekili olmanız Genel Kurulu yönetme hakkını size vermiyor. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Kurulu ben yönetmiyorum, sizin iyi yönetmeniz gerek.

BAŞKAN – Lütfen… Siz rica ettiğiniz zaman sona erdireceğiz, rica etmezseniz sürenin sonunu bekleyeceğiz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizi usule uygun davranmaya davet ediyorum.

BAŞKAN - Usule uygun davranıyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yoklamayı sonuna kadar devam ettirmenizi istiyoruz.

BAŞKAN – Ettirmek zorunda değilim, gördüğüm anda yoklamayı keserim. Siz rica ettiğiniz zaman Meclis Başkan Vekili ara verecek, kesecek, rica etmezseniz devam edecek!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Meclis Başkanı keyfî davranamaz!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yanlış yapıyorsunuz, yanlış.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Keyfî davranamaz! Orası keyfî davranma makamı değildir.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sen keyfî davranıyorsun!

BAŞKAN – Evet, siz keyfî davranıyorsunuz, açıklamanızla kendinizi ele verdiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yanlış yapıyorsunuz, doğru bir şey değil bu. Yapmayın ya, Akif Bey’e yapmayın bari.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Nasıl yapmıyorsun kardeşim? Sen gelene gidene bağırıyorsun, ben niye konuşmuyorum ya? Önüne gelene bağırıyorsun, keyfî keyfî ayağa kalkıyorsun, böyle usul mü olur!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kime bağırıyorum?

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Önüne gelene bağıran sizsiniz!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir şey söyleyeceğim, Akif Bey’in bu davranışının doğru olduğunu sen de biliyorsun, ben de biliyorum ya. Bazen kes diyorsunuz, bazen yap diyorsunuz, hepsine uyuyor.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Kocaeli milletvekili Tahsin Tarhan ve arkadaşları tarafından, son dönemde sporda, özellikle futbolda artan şiddet olaylarının sebeplerinin araştırılması amacıyla 21/4/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2017 Cumartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

17/06/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/6/2017 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan ve arkadaşları tarafından, son dönemde sporda, özellikle futbolda artan şiddet olaylarının sebeplerinin araştırılması amacıyla 21/4/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1118 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17/6/2017 Cumartesi günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde Tahsin Tarhan, Kocaeli Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Tarhan. (CHP sıralarından alkışlar)

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sporda şiddetin araştırılması ve tedbirlerin alınmasıyla ilgili verdiğimiz araştırma önergesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de adalet için Ankara'dan İstanbul'a yürüyen Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na ve adalet için yürüyen herkese bin selam olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, dün basketbolda Türkiye şampiyonluğu için oynanan bir maç vardı, hepiniz izlemişsinizdir. Sıradan bir maç değildi aslında. Avrupa şampiyonu olan bir Türk takımı ile diğer büyük bir kulübümüz Beşiktaş şampiyonluk maçına çıkıyor, ilk maç 3-0 bitmiş, ikinci maçı Fenerbahçe kazanırsa şampiyon olacak. O maç taraftarsız oynanıyor. Düşünün, Avrupa dahi Avrupa’da şampiyon olmuş bir basketbol takımının maçını merak ediyor, biz o maçı seyircisiz oynatıyoruz ve maçtan sonra da Basketbol Federasyonu Başkanı çok rahat gülerek kupa veriyor, kupa töreni yapıyor.

Sevgili milletvekillerim, Türkiye'nin bu görüntüsü hiç doğru değil. İki büyük kulübümüz oynuyor. Ceza verebilirsiniz ama o maç için de olsa en azından tarafsız sahada olabilirdi, en azından seyircili oynanması gerekiyordu. Ben buradan Basketbol Federasyonu Başkanını istifaya davet ediyorum. Fenerbahçe’yi şampiyonluğundan dolayı kutluyorum, Beşiktaş’a da başarılar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, son yıllarda Türkiye'de sporda şiddet artmaya başlamıştır, sporun her branşında şiddet görülmekte. Çoğunlukla şiddet görüntülerine tanıklık ettiğimiz spor alanı futboldur. Kitlesel olarak dayanışma ve birlikte hareket etme duygusuyla izlenen futbol maçlarında şiddet özellikle son dönemlerde iyice artmıştır ve sonrasında şiddet olayları yaşanmakta, neredeyse her platformda şiddet kendini farklı biçimde göstermektedir. Bu durumu hep birlikte araştırmamız gerekir. Şiddetin önüne geçmesi amacıyla PASSOLİG diye bir kavram geliştirildi. Sonuç ne oldu? Statlar, tribünler boşaldı, şiddet iyice arttı. Sadece şiddet artmakla kalmadı, sizin iktidarınızda uluslararası alanda kazanılan bütün madalyalar doping nedeniyle geri alındı. Bu konuda araştırma önergesi veriyoruz, reddediyorsunuz. Sadece sporcu mu suçlu sevgili arkadaşlar? Yöneticilerin ve antrenörlerin hiç mi suçu yok?

Biz futbol ağırlıklı bir ülkeyiz. Sabah esnaf işe gittiğinde, iş yerini açtığında dünkü futbol karşılaşmalarını, diğer spor karşılaşmalarını değerlendirir. İşçiler fabrikaya gittiğinde bir gün önceki, hafta sonundaki maçları değerlendirirler. Hangi partiden olursa olsun bütün vatandaşlarımız “spor” dendiği zaman bir araya gelip bir arada hafta sonu spor karşılaşmalarını değerlendirirler.

Sevgili arkadaşlar, statlarda şiddet var, otobüste şiddet var, en son, uçakta şiddet var. Kendisiyle gurur duyduğumuz, Barcelona’da zevkle izlediğimiz bir millî futbolcumuz, kendisinden büyük bir gazeteciye uçakta saldırıyor ve sonra Millî Takım Teknik Direktörü kadro dışı bırakıyor, bu sporcumuz çıkıp “Ben Millî Takımı bıraktım.” diyor.

Sevgili arkadaşlar, “Millî Takım” denince herkes, hangi takımı desteklerse desteklesin, millî duygularıyla tek yürek, tek bilek olurdu. Geldiğimiz durumu görüyorsunuz. İsterseniz Çin’de futbol oynayın isterseniz İspanya’da futbol oynayın, “Ben Millî Takımı bıraktım.” diyemezsiniz. Antrenör “Ben kadro dışı bıraktım.” diyor, Futbol Federasyonu Başkanı çıkıp farklı bir açıklama yapıyor. Düşünün, Türkiye futbolunun nereye geldiğini hepiniz görüyorsunuz.

Sporcuların para için, prim için millî formayı giydikleri yerde sporda şiddeti önleyemezsiniz. Kazandığı para elde edilen başarılardan çok daha büyük olan yöneticilerle sporda şiddeti önleyemezsiniz.

Sporda şiddet gün geçtikçe çığ gibi büyüyor. Rize dönüşü Fenerbahçe takım otobüsü kurşunlandı, savcılık iddianame dahi düzenlemedi. Bursasporlu futbolcular köprü üzerinde durdurularak takım otobüsü içerisinde darbedildiler. Göztepe-Eskişehir maçında sahaya atılan yabancı maddeler sebebiyle maç otuz dakika durdu. Tüm yaşananlar göstermektedir ki PASSOLİG hiçbir işe yaramamıştır. İnsanları fişlediniz, tribünleri boşalttınız. Türkiye Futbol Federasyonu holding gibi yönetilmekte, cezaları da gelir gibi görmekte. Sporun yönetilmediği çok açıktır. Spor Bakanının sorumluluk alması gerekmektedir. Geldiğimiz durum budur. Futbol Federasyonu ile Basketbol Federasyonu Başkanlarının bir an önce istifa etmeleri gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, kulüplere ağır cezalar kesmek de işe yaramaz. Kesilen bu ağır para cezalarından elde edilen gelirlerin, şiddetin azalması yönünde kullanılması gerekir. Ancak, ne yazık ki Türkiye’de bu paralar bu yönde kullanılmıyor. İçişleri Bakanlığı, spordan sorumlu Devlet Bakanlığı ve Türkiye Futbol Federasyonunun ortak çalışmasıyla bu durumu düzenlememiz gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bir an önce eğitim sistemini değiştirip ilkokuldan itibaren sporda branş dersleriyle sporcu yetiştirmeliyiz.

Değerli milletvekilleri, egolarından arınmış antrenörler, prim için değil Millî Takım için ter döken sporcular, federasyonları holding gibi yönetmeyen başkanlar bulduğumuzda, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını yetiştirebiliriz.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tarhan.

Önerinin aleyhinde Osman Aşkın Bak, Rize Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Bak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisinin aleyhinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu öneriyle ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 22’nci ve 23’üncü Dönemde tüm grupların ortak önerisiyle 2 adet Meclis araştırması komisyonu kurulmuş. Birincisi, 22’nci Yasama Döneminde, 4/1/2005 tarihinde kurulan ve Başkanlığını Ankara Milletvekili Haluk İpek’in yaptığı, Türk Sporunda Şiddet, Şike, Rüşvet ve Haksız Rekabet İddialarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu. İkincisi, 23’üncü Yasama Döneminde yine bütün partilerin ortak önergeleriyle 24/11/2010 tarihinde kurulan ve Başkanlığını İstanbul Milletvekili Nazım Ekren’in yaptığı Spor Kulüplerinin Sorunları ile Sporda Şiddet Sorununun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu. Ayrıca, 24’üncü Dönemde Türk sporunda doping sorununun araştırılmasıyla ilgili bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulmuştur. Spordaki tüm sorunlarla ilgili olarak bu zamana kadar 3 adet Meclis araştırması komisyonu kurulmuştur.

Yine, Meclisimiz 31/3/2011 tarihinde, bu çalışmaların ışığında 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun’u kabul etmiştir.

Yine, 26’ncı Dönemde, bu dönemde, 26 Nisan 2016 tarihinde Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu, sporda şiddetle ilgili olarak Meclis araştırması açılmasını talep ettiği bir önerge görüşülmüş ve kabul edilmemiştir.

Bugün CHP Grubunun vermiş olduğu, sporda, özellikle de futbolda artan şiddet olaylarının sebeplerinin incelenmesi ve bu nedenleri ortadan kaldıracak tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün ilgili maddelerince Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeyi konuşuyoruz. Geçen yıl sezon bitince konuşmuştuk, bu yıl sezon bitti, yine aynı konuyu konuşuyoruz. Futbolda şiddet ve holiganlık sadece ülkemizde karşılaştığımız bir sorun değil; bu, tüm dünyada ortak bir sorun. Bu olayın zirve yaptığı nokta, hepimizin hafızalarını yokladığımız zaman, Heysel faciasını hatırlatarak 29 Mayıs 1985 tarihinde Juventus-Liverpool maçı ve bu maçta meydana gelen olaylar.

Tabii, bu süreç içerisinde bakanlıklarımız da çalışmalar yaptı, kanun çıktıktan sonra. Geçen yıl, 3 Mayıs 2016 tarihinde Sporda Şiddetin Önlenmesi ve Tahkim Çalıştayı İçişleri Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığının iş birliğiyle gerçekleştirilmiştir, 2015-2016 sezonunun değerlendirmesi yapılmıştır.

Elektronik bilet uygulamasıyla stada gelen ve olay çıkaran kişilerin tespiti daha kolay hâle gelmiştir. Eksiklikler vardır, bunların düzeltilmesi için iki bakanlık da çalışmaktadır.

Spor kulüplerimizin yöneticileri açıklamalarında daha dikkatli olmalıdır, kışkırtıcı açıklamalardan kaçınmalıdırlar. Spor basınımız üzerine düşeni yapmalı, yorumlarında sporun fair play olması yönünde açıklamalar yapmalı ve bunları değerlendirmelidir.

Sporda şiddete sebep olan holiganlarla ilgili, güvenlik güçlerimiz 6222 sayılı Yasa çerçevesinde işlem yapmışlardır. İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 2015-2016 sezonunda 12.168 kişiye men tedbiri uygulanmış, bunlardan 3.218 kişi için güvenlik tedbiri uygulanmakta. Emniyet teşkilatımızda spor asayiş büroları kurulmuştur. Spor savcıları, sporda şiddetle ilgili konularda görevlendirilmiştir ve işlem yapmaktadır.

Sporda şiddeti artırmak isteyen holiganlara ve fanatiklere karşı etkin bir mücadeleyi tüm toplum olarak vermeliyiz, emniyet güçlerimize yardımcı olmalıyız.

Stadyumların fiziki yapılarının geliştirilmesi, bu, şiddetin önlenmesinde çok önemli. Hükûmetlerimiz döneminde şehirlerimize uluslararası standartların üzerinde 25’e yakın yeni stadyum kazandırılmış ve kazandırılmaya devam edilmektedir; İstanbul, Bursa, Sivas, Konya, Eskişehir, Trabzon ve en son, bir hafta önce ihalesi yapılan İzmir’deki 3 stat.

Spor alanlarındaki güvenlik sorunlarına özel yaklaşımlar geliştirilmiştir; kamera sistemleri, güvenlik elemanlarının özel eğitimi, taraftarların güzergâhlarının belirlenmesi. Güvenlik kurulları oluşturulmuş ve her müsabaka öncesi güvenlik kurulları toplanarak gerekli tedbirleri değerlendirmektedir.

Futbol kulüplerinde futbol taraftarlarının eğitimi konusunda çalışmalar; Futbol Federasyonu tarafından bu çalışmalar yapılmakta. Ne yapılıyor? Kulüp bünyelerinde, taraftarlardan sorumlu yöneticilik birimleri kurulmuş ve bu yönetici, taraftar gruplarıyla iletişim hâlinde. Taraftar dernekleriyle iletişim hâlinde olunması, taraftar eğitimlerine önem verilmesi.

Spor kültürünü gençlerimiz arasında yaygınlaştırmak çok önemli. Spor, kitleleri heyecanlandıran ortak bir dil. Sporu bir eğlence ve yaşam tarzı olarak görmeliyiz.

Nisan 2016 tarihinde yine Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında, okullarda öğrencilerin en az bir spor dalında lisanslı olması öngörülerek, spordaki altyapı yatırımlarına devam edilmesi noktasında protokol imzalandı ve spor kültürünün ve eğitiminin ilkokul çağlarından başlayarak gençlerimize verilmesi planlanmaktadır.

Hükûmetlerimiz döneminde Türk sporuna büyük yatırımlar yapılmıştır -uluslararası standartlarda stadyumlar, spor salonları, yüzme havuzları- uluslararası dev organizasyonlar, dünya ve Avrupa şampiyonaları organize edilmiştir. Biz spor yaparken toprak sahalarda, çamur sahalarda oynuyorduk, şimdi tüm statlar çim, bunun yanında mahalle ve semt sahaları halı saha. Çatıdan yağmur yağarken su damlardı güreş minderlerine. Ben Güreş Federasyonu Başkanlığı yaptım. O dönemlerde güreş yöneticiliği yapıyordum. Çatılardan sular damlıyordu minderlere, şimdi modern tesislerde spor yapılıyor. Türk sporu bu noktada altyapı olarak müthiş atılımlar yapmıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Osman, ata sporunun canına okudun, ata sporunun.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Kim ne derse desin, Türk güreşi, eski bir Federasyon Başkanı olarak söylüyorum, dünya şampiyonu olmuştur benim zamanımda, bunu da not olarak ifade edeyim.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Doping var mıydı, doping?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Peki, amatör spor kulüplerine verilen destekler ortada, Spor Toto kanalıyla verilen destekler ortada, Türkiye Futbol Federasyonu vasıtasıyla amatör spor kulüplerimize verilen destekler ortada.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Spor Toto’yu kapatalım, kumar o, kumar günah! Spor Toto’yu kapatalım. İnsanlar kan ağlıyor, eve ekmek götüremiyorlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Türkiye Futbol Federasyonunun verdiği tesisler ortada.

Şimdi, tabii spordaki şiddetin her türlüsüne karşıyız; sporcuya yapılan şiddete de karşıyız, yöneticiye yapılan, hakeme yapılan şiddetin hepsine karşıyız. Bununla ilgili olarak Meclisimiz üzerine düşen görevi yapmış, 3 tane komisyon kurmuş, bu komisyonlar sonucunda 6222 sayılı Yasa’yı çıkarmış. Yasa’nın uygulamaları devam ediyor ve her geçen gün, her yıl İçişleri Bakanlığı ile Spor Bakanlığı bunları değerlendiriyor, neticeleri ortaya koyuyor ve gerekli tedbirleri alıyor.

Tabii, Türk sporu şundan şanslı: Başbakanımız ve şimdiki Cumhurbaşkanımız sporun içerisinden geliyor, Türk sporunun sorunlarını çok iyi biliyor, kendisi eski bir sporcu. Türk sporuna yapılan yatırımları… Dünyada en fazla spora yatırım yapan ülke Türkiye.

Tabii, spor salonlarındaki bu şiddeti asla tasvip etmiyoruz ve bunları önlemek için hep beraber çalışmalıyız. Bundan önce verilen önergelerde de tüm parti grupları ortak olarak vermiş ve araştırma komisyonları kurulmuş, 3 tane araştırma komisyonu kurulmuş...

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Gene kuralım.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – …ve bununla ilgili olarak kanun çıkmış. Şimdi bizim yapmamız gereken, bu uygulamaları takip etmek. En önemlisi uygulamaların takibi ve yenilenmesi. Bununla ilgili olarak da Gençlik ve Spor Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığımız her yıl çalışma yapıyor. Tarihini verdim, 3 Mayıs 2016 tarihinde üç bakanlık ortak çalışma yapmış; Futbol Federasyonu çalışma yapmış, seminerler düzenlemiş, spor kulüplerimizde bu seminerler düzenleniyor. Taraftarın eğitilmesiyle ilgili çalışmalar yapılıyor.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Futbol Federasyonunun özerkliği tartışmalı bence.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Tabii, burada medyaya büyük görev düşüyor. Medya, spor medyası özellikle, sporda şiddetin azaltılmasıyla ilgili görüşlerini ve bu yönde yapılacak çalışmaları aktarmalı. Bizim, sporu bir kültür olarak değerlendirmemiz lazım. Bununla ilgili olarak da Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı, gençlerimize spor kültürünü, olimpik ruhunu, sporun güzelliklerini, sporun bir seyir zevki olduğunu… Spora gittiğimiz zaman, müsabakaya gittiğimiz zaman, seyirci olarak izlediğimizde, ailemizle, çoluğumuzla çocuğumuzla gitmemiz ve oradan keyif almamız gerekli. Bizlerin hep birlikte, spora şiddeti getirmeye çalışan holigan gruplara, fanatik taraftar gruplarına karşı hem adli tedbirleri hem de toplumsal tedbirleri almamız lazım. İşte bu noktadaki çalışmaları desteklemeliyiz.

Şunu da ifade ediyorum: Türk sporu çok önemli adımlarla, yeni projelere, yeni başarılara doğru koşuyor. Tüm sporcularımıza gelecek olan müsabakalarda başarılar diliyorum. Türk sporunu ve Türk sporuna emek veren herkesi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Osman, tribünler niye boş?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Boş mu? Dolu…

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Boş hepsi.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bak.

Önerinin lehinde Kamil Aydın, Erzurum Milletvekili konuşacak.

Buyurunuz Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; söz konusu önerge üzerinde konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, yeni, taze bir haber aldık: Milletvekili olduğum Erzurum ilinin Şenkaya ilçesinde terörle mücadele sırasında bir uzman onbaşı kardeşimizi kaybetmenin elim üzüntüsü içerisindeyiz. Allah’tan bu kardeşime rahmet diliyorum. Kederli ailesine ve yüce Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Yine, Türk siyasetinin renkli siması Süleyman Demirel’in ölüm yıl dönümü. Onu da bu mübarek ayda rahmetle anıyorum. Yaptıklarından dolayı da şükranlarımızı sunuyorum.

Yine, bölge milletvekilimiz Uğur Bey’in de annesini kaybetmiş olduğunu öğrendik. Uğur kardeşime de başsağlığı dileklerimi buradan ifade etmek isterim.

Saygıdeğer milletvekilleri, bilim adamları insanı tanımlarken özelliklerine göre birçok tanımlarda bulunurlar, mesela siyasi bir varlık olduğunu da söyleyenler var, ekonomik bir varlık olduğunu da söyleyenler var ama çok genelgeçer bir temel tanımlamaya tabi tuttuğumuzda insan ruh ve bedenden oluşan bir varlıktır. Yani bir taraftan biyolojik ve fiziki özellikleriyle, öte yandan da psikolojik, içsel, ruhsal özellikleriyle ön plana çıkan bir varlıktır. Şunu da söylerler, derler ki: Bu ruh ve beden birlikteliği eğer sağlanırsa, ikisi arasındaki denge çok yerinde olursa o zaman sağlıklı bir bireyden söz edebiliriz.

Şimdi, gerçekten, bundan hareketle, sporun da özellikle ruh ve bedenin, ikisinin bir arada sağlıklı bir yapıya ulaşmasında önemli bir vasıta olduğuna inananlardanım.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Erzurumspor’a da başarılar. Bizi yendiniz.

KAMİL AYDIN (Devamla) – Dolayısıyla “spor” deyip bir kenara atılacak bir kavramdan söz etmiyoruz.

Şimdi, spor yapmak, huzur ve mutluluk gibi insanın içsel, ruhsal yönüne de olumlu katkıda bulunur. Dolayısıyla herkesin amatörce, yaşamının bir parçası hâline getirerek yapması gereken bu doğal faaliyet, bir taraftan da meslek edinip profesyonelce yapan birtakım grupları da kendine muhatap kılmaktadır. Dolayısıyla bakın, veciz bir söz işte, diyoruz ki: Zeki, çevik ve ahlaklı olsun. Şimdi, zeki ve çevikliğini… Gerçekten nedir sporda hedeflenen ilk şey? Başarıdır. Burada beklenen şey nedir? Kuralları yerine getirip kısa zamanda belirli bir başarı seviyesine ulaşmak ama salt hedef bu olmamalı. Bizim, aynı zamanda, her şeyde aradığımız gibi ve bunu da bir kural hâline getirdiğimiz gibi yani siyasette, bilimde, teknolojide, ticarette yaptığımız gibi, sporda olması gereken en önemli unsurlardan biri de ahlaktır. Onun için spor etiği deriz, siyaset etiği deriz, bilim ahlakı, bilim etiği deriz, ticaret ahlakı deriz ama nedense son zamanlarda bu görülen şiddet olaylarından hareketle baktığımızda, en fazla odaklanmamız gereken bu etik konusu göz ardı ediliyor. Hâlbuki önceliğimiz onda olursa… Birazdan somut örnekler vereceğim, etik kurallarla spor yapmaya çalışanların nasıl kalıcı, abide şahsiyetler olduğuna örnekler vereceğim. Başarılar, her ne pahasına olursa olsun elde edilmesi gereken bir hedef olmamalı. Bence adına sportif bir kavram olarak “centilmenlik” denilen şeyi de göz ardı etmemek lazım. Onun için boş söylenmiş bir laf değil, aynı zamanda ahlaklı da olması gerekir diye düşünüyoruz.

Şimdi, bakın, bunlara somut bir iki örnek vermek gerekir. Geçenlerde, Bakü’de 4’üncü İslami Dayanışma Oyunları yapıldı. 2 evladımız, 2 sporcu kardeşimiz 100 metre yarışında birlikte yarıştılar; birisinin adı Mizgin Ay, diğerinin adı Nimet Karakuş. Şimdi, aynı başarıya odaklandılar, ikisi de birinci olmak istedi; birisi dereceye girdi çok kıl payı, birisi giremedi. Yarışma bittikten sonra 2 Türk evladımızdan Mizgin kızımız oturup ağladı, “Ben başa baş gittim ama kaybetmişim, Nimet abla kazanmış.” diye fakat Nimet de onun ağladığını görünce, “skorboard”un olduğu masada bir şeyler konuşuluyor, gidiyor oraya, itirazlar var ve itirazlar sonucu, kazananın kendisi değil Mizgin kızımız olduğunu duyunca sevinerek dönüp o ağlayan Mizgin’e koşup diyor ki: “Mizgin, ben değil sen kazanmışsın, gül lütfen. Çok iyi olmuş, bak sen kazanmışsın.” O çocuk daha sonra diyor ki: “Hayatımda unutamadığım bir şey; Nimet abla, kendisi birinciyken bu kadar neşeli değildi, masadan benim kazandığımı öğrenip bana koşarken neşesini görünce ben de çok etkilendim.” Artık, bizim, şu saatten sonra Arda Turan’ı değil, Fatih Terim’i değil, Yıldırım Demirören’i değil, Aziz Yıldırım’ı değil bence Nimet Karakuş’u konuşmamız lazım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani gerçekten böyle bir davranış, böyle bir sportmenlik… İşte zeki, çevik olmak yetmiyor; ahlaklı da olmak lazım. Bizim bunlara ihtiyacımız var yoksa günübirlik başarılarla… Dikkat ederseniz, hedefe odaklanıp da elde ettiğimiz başarıların hepsinin arkasında ne çıktı? Fiyaskolar çıktı, değil mi? Dopingler çıktı, paralar çıktı, hisseler çıktı, pazarlıklar çıktı. Neyin pazarlıklarıydı? “Millî formayı giyeceğiz ama şunu yaparsak şu kadar bedeli olacak.” Böyle bir şey olabilir mi? Bizim Mizginlere, Nimet kızlarımıza gerçekten ihtiyacımız var.

Evet, benden önceki konuşmacı şiddeti örnekleriyle anlattı. Birçoğumuz hatırlarız, futbol merakı olanlar çok iyi hatırlar, 1985’te Belçika’nın Heysel Stadyumu’ndaki faciayı hatırlıyoruz, değil mi? Canlı seyrettik Liverpool ile Juventus’un maçını. Allah korusun, 39 kişi yıkılan duvarın altında ezilerek can verdi. Ben İngiltere’de de gördüm. Sheffield’da, 90 küsur kişi yangın sonucu ezilerek yaşamını kaybetti. Yani bu Lima’da oldu, bu maalesef –biz görmedik ama bizden büyükler hatırlar belki- ülkemizde de oldu, Sivas-Kayseri maçında da oldu bu. 43 kardeşimiz can verdi o maçta.

Şimdi, bunlardan bir ders çıkarmak lazım. Sporun ahlaki boyutunu çok istismar ediyoruz, çok kenara atıyoruz. Bakın, şiddet nerede başlıyor? Şiddet stadyumda basit bir hareketle başlıyor, bu, domino taşı etkisiyle sahadan yedek kulübesine yansıyor, yetmiyor, tribündeki önce VIP grubuna, kulüp yöneticilerine yansıyor, oradan tüm stada yansıyor, o da yetmiyormuş gibi sokağa kadar gidiyor. O da yetmiyormuş gibi, akşam gidiyoruz, televizyon karşısına oturuyoruz ki ya, artık unutalım bu travmayı, bugün bunlar yaşandı, unutalım; hayır, bütün kanallarda spor yorumcuları aynı travma üzerinde, aynı şiddet üzerinde olabildiğince, benzin dökercesine programlar yapıyorlar. İnanın, bakın, spor camiasında isimsiz bir sürü kahramanımız var. Bence biz bir an önce bunlara odaklanmalıyız, bunları söylemeliyiz.

Evet, bu şiddetten kurtulmak gerekir. Şiddet sadece sporda mı var? Sadece sporda yok. Bakın, ahlak çok önemli. Geçen günlerde Londra’da, biliyorsunuz, Kensington kısmında Grenfell diye, fakir fukara için belediye evleri vardır, “council house” derler. Fukaralar için, yoksullar için belediye ya kendisi yapar, gücü yetmezse kiralar, onları fakir fukaraya dağıtır. Onlar orada otururlar, çok zor şartlarda otururlar. Orada bir yangın çıktı, resmî rakamlarda 30 kayıp. “100’ü geçer.” diyenler var.

Dosyam orada kaldı, dosyamda var; getirecektim, unuttum. Şimdi, inanın, bakın, basın ahlakı da burada çok sorunlu. Yaptığımız her şeyde ahlakı bir tarafa bıraktığımız zaman şiddet kendiliğinden tırmanıyor. Yerli basına bakıyorum, sadece yangını ve ölenleri söylüyor. Bir Daily Telegraph’da bir haber gördüm. İnanın, aynen biraz önce Mizgin kardeşim ile Nimet kardeşimin o tarihe geçecek olayı gibi, bir ahlaki duruştan söz edeceğim. Şimdi, diğer haberlerde doğal bir haber: “Yangın oldu, şu kadar insan yandı öldü.” Bakın, izah etmeye çalışayım sadece.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Aydın.

KAMİL AYDIN (Devamla) – Bir Telegraph diyor ki: “O gece oruç tutan Müslümanlar uyanık olmasaydı…” Sahur için uyanık olan o genç kızlar dışarı kaçmayı tercih etmediler, kapıları böyle büyük şiddetle döverek milleti uyandırmaya çalıştılar. O gecenin büyük kaybını önleyen o kahraman Müslüman kızlarımızdı dediler. Resmi koymuş. İşte ahlak bu, ahlak bu. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla spor için de geçerli, siyaset için de geçerli, medya için de geçerli, bilim için de geçerli. İntihal yaparak dünyanın en büyük bilimsel bir çalışmasını yaparsınız ama intihal olduğu için onun bir kıymetiharbiyesi yoktur. Doğru olanı, Aziz Sancar gibi geçekten büyük emek olan bir bilimsel çalışmayı ortaya koymak diyorum.

İnşallah, biz bu önergeye de destek olacağız şiddetin her türlüsüne karşı olan bir Milliyetçi Hareket Partisi olarak.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Önerinin aleyhinde Salih Cora, Trabzon Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Cora.

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından sporda şiddetin önlenmesine ilişkin araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün Avrupa’nın 6’ncı büyük futbol ekonomisine sahip bir Türkiye’nin, tribün terörünü, sporda şiddeti, şikeyi ve teşvikle ilgili sorunlarını çözmeden taraftar sayısını artıramayacağı gibi, maç gelirlerini de artıramayacağı açık bir gerçektir. Ne zamanki tribün gelirlerini artırırsak o zaman kulüplerimiz de Avrupa’da daha güçlü hâle gelir. Yani sporda şike, doping, şiddet ve terör sadece sosyal açıdan değil, esasında ekonomik açıdan da futbolun kanseridir.

Endüstriyel futbolun temelini oluşturmak, bu manada bir marka değeri ortaya çıkarmak adına sporda şiddetin sorunlarına kalıcı bir çözüm bulmalıyız. Bugün eğer İngiltere dünyanın en büyük futbol endüstrisine sahip bir ülkeyse, çıkarmış olduğu 9 şiddet yasası, statların yenilenmesi, taraftar kimliğinden müşteri yapısına geçilmesi ve tüm kurumlarıyla birlikte olayı benimseyip polisiyle, savcısıyla, gazetecisiyle birlikte, taviz vermeden ilkeli ve kararlı bir duruşla bunu başarmıştır. Biz de Hükûmet olarak ülkemizde 2005 ve 2011 yılında 2 önemli yasa çıkardık -Sporda Şiddet Yasası- ve bunları hayata geçirdik. Ancak değişen şartlar içerisinde, uygulamadaki aksaklıklar da dikkate alınarak özellikle son 2 maçta yaşananlara baktığımızda yeni bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Bunun için detaylı bir rapor hazırlayarak yeni bir eylem planı ortaya koymalıyız. Tüm kurumlarımızla, basınımızla kamuoyunun desteğini arkamıza alarak bunu gerçekleştirmeliyiz. Aksi durumda, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası adaylık süreci tehlikeye girebilir, bu yolda en ufak riski göze alamayız.

Ancak bu konuda daha önce yapıldığı gibi tüm siyasi partilerle beraber, ortak bir mutabakat metniyle bir araştırma önergesini hep birlikte hazırlayarak bunu gerçekleştirmeliyiz ve bunu beş gündür aynı yasanın konuşulduğu bir günde değil, daha rahat bir dönemde gerçekleştirmeliyiz diyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cora.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin, TBMM İçtüzüğü’nün 5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2017'de tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için 15 Temmuz 2017 Cumartesi günü saat 13.00'te toplanmasına, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti grubu başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine; 486 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/6/2017 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Mustafa Elitaş

Kayseri

AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında bulunan 486 ve 461 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 2'nci ve 3'üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Türkiye Büyük Millet Meclisinin TBMM İçtüzüğü’nün 5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2017'de tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesi,

15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için 15 Temmuz 2017 Cumartesi günü saat 13.00'te toplanması, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti grubu başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesi ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesi,

Genel Kurulun;

17 Haziran 2017 Cumartesi günkü (bugün) birleşiminde 464 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

18 Haziran 2017 Pazar günkü birleşiminde 478 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

19 Haziran 2017 Pazartesi günkü birleşiminde 365 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

20 Haziran 2017 Salı günkü birleşiminde 367 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

21 Haziran 2017 Çarşamba günkü birleşiminde 370 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

22 Haziran 2017 Perşembe günkü birleşiminde 373 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

28, 29 Haziran 2017 Çarşamba ve Perşembe günlerinde iki gün, 4 Temmuz 2017-13 Temmuz 2017 tarihleri arası on gün süreyle çalışmalarına ara vermesi,

Haftalık çalışma günleri dışında 17 Temmuz 2017 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanması ve bu birleşiminde gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve 375 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi,

486 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

 

 

 

486 Sıra Sayılı Türk-Japon Bilim ve Teknoloji

Üniversitesinin Kuruluşu Hakkında Kanun Tasarısı (1/803)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki

Madde Sayısı

1.Bölüm

1 ila 4’üncü maddeler arası

4

2. Bölüm

5 ila 9’uncu maddeler arası

(Geçici 1’inci madde dâhil)

6

Toplam Madde Sayısı

10

 

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi lehinde Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekilli.

Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Grup önerimizde, 486 sıra sayılı Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kuruluşu Hakkında Kanun Tasarısı’nın gündemin 2’nci sırasına, 461 sıra sayılı Birleşmiş Milletlerle ilgili uluslararası sözleşmenin gündemin 3’üncü sırasına alınmasını öneriyoruz.

1 Temmuzda Genel Kurulun tatile girmeyerek çalışmalarına devam edilmesi kararını Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nde özel bir gündemle toplanılmasını ve siyasi parti grupları genel başkanlarına da onar dakika söz verilmesini öneriyoruz.

Ayrıca, 22 Haziran 2017 Perşembe gününe kadar gündem devam ediyor. Gündemdeki programların tamamlanmasını müteakip, 28-29 Haziran Çarşamba ve Perşembe günleri Genel Kurula iki gün ara verilmesini, yine 4 Temmuz 2017 ile 13 Temmuz arasında gündeme on gün ara verilmesini, 17 Temmuzda saat 14.00’te Genel Kurulun toplanarak gündemdeki kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesini grup önerimiz olmak üzere Genel Kurulun takdirlerine sunuyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Can.

Önerinin aleyhinde Özgür Özel, Manisa Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Ülkeyi yönetme kabiliyeti kalmamış, ülke yönetiminde her gün bir önceki yaptığı icraattan, bir önceki uygulamasından geriye dönen, tüm uyarılara rağmen, ettiği inadın ülkeye zarar verdiğini gören, muhalefet partilerini haklı çıkmaktan yorgun düşüren, kendisi haksız çıkmaktan, kendisi aldanmaktan, aldatılmaktan ve her seferinde, aldığı kararları hararetle savunup daha sonra bundan dönmekten yorulmamış bir iktidarın çalıştıramadığı Meclisi, yönetme kabiliyetini ülkede kaybettiği gibi Mecliste de kaybettiği bir Meclisi bir kez daha, yeniden nasıl çalıştıracağına ilişkin bir grup önerisiyle karşı karşıyayız. Emin olun, belki yarın, belki yarından da yakın, bunu da tadil eden yeni bir grup önerisi gelecek. İktidar partisinin milletvekillerinin kendi gruplarının bu Meclisi ve grubu nasıl yönettikleri konusundaki iç eleştirilerini zaman zaman duyar gibi oluyor; zaman zaman bir uçak kabininde, zaman zaman bir dost sohbetinde de şahit oluyoruz ama onunla ilgili değerlendirmeyi elbette grup kendisi yapacak.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Meclisin çalışmasını ama çalışırken bu Meclisten medet uman, bu Meclisten icraat bekleyenlere; yoksullara, işsizlere, emekliye, emekçiye, esnafa, köylüye, çiftçiye, hayvancıya, emeklilikte yaşa takılana, staj mağduruna, KHK mağduruna çözüm üretecek, vicdanlı, gayretli, inançlı bir çalışma yapmasını, samimi bir çalışma yapmasını isteriz. Bu çalışma takvimi de sıraya konulan maddeler de bundan uzak, bu yüzden bunu desteklemeyiz ama zaten sıkıntı da şu: Yönetme kabiliyetini yitirmiş bir iktidar yönetimin, yönetişimin en önemli kuralı olan diyaloğu terk etmiş durumda. Devletin memurunu parti memuru hâline getirmiş, Meclis bürokrasisini kendi parti danışmanı gibi çalıştıran, üç gündür Kanunlar ve Kararlar Başkanlığından Başkana şu taslağı getirten, götürten, oraya yollayan, bir başka gruba gösterten… Bu hâle getirene kadar, kendilerine tanınmış olanca olanak, olanca grup danışmanı, olanca milletvekili danışmanına rağmen, bunu kendi grubunda yapamayıp, maalesef hepimize hizmet etmesi gereken bir kurumu ve bir bürokrasiyi kendine, partisine memur kılmış bir iktidarla karşı karşıyayız. Parti önerisini Meclis bürokratına hazırlatmak demek “Biz beceremiyoruz, yapamıyoruz ve sen devlet memuru değilsin, bizim partiye memurluk yapacaksın.” demektir. Yanlış işler bunlar. (CHP sıralarından alkışlar) Olanca grup danışmanı kim bilir nerelerde, bu devletten maaş alıyorlar ama şunu oturup da birlikte hazırlayamıyorsunuz. Kanunlar ve Kararları parti grubuna memur etmişsiniz, olacak iş değil. O yüzden tarafsız davranamıyorlar, o yüzden sizi görünce başka, bizi görünce başka… Telefon açtığınızda -sizin döneminizde başladı bu- sesi alamayan birisinin -ama dâhili ama harici bürokraside Meclis açısından- “Hangi partinin milletvekilisiniz?” Sana ne kardeşim, bu soruyu sana ne sordurtur? CHP’li olsam ne, HDP’li olsam ne; MHP’li olunca başka, AK PARTİ’li olunca başka cevap mı vereceksin, başka hizmet mi vereceksin?

Değerli milletvekilleri, çok değerli milletvekilleri; maalesef, devletin de, bürokrasinin de, bu devletin kadim geleneklerinin de ayarıyla oynamak değil, artık genetiğini bozdunuz, radyoaktivite etkisi yapıyor. Bu kadar yandaşı ödüllendiren ve bu kadar yandaş olmayana had bildiren, yandaş olmayana hizmet vermeyen, bu kadar devleti partileştiren, partiyi devletleşme küstahlığına sürükleyen bu yaklaşımlar gerçekten bizi de üzüyor ama o yaptığınız hasarı onarmak gerçekten zaman alacak, bunun da farkındayız.

Ama şunu görmek lazım: Meclis Başkanının Meclisi yönetişi de partizanca. Bu dönem iade edilen soru önergeleriyle ilgili bir çalışma yaptık, geçmiş dönemlerin, kendi dönemlerinizin dahi dört katı, altı katı, on katı. 5 tane sözlü soru, 552 yazılı soru, 1 genel görüşme, 8 Meclis araştırması önergesi, 2 Meclis soruşturması önergesi ve 9 kanun teklifini bu dönem iade etmiş Sayın Meclis Başkanı muhalefet partilerine. İktidar partisine iade edilen bir şey görmedik. İade ediş gerekçeleri akıl almaz ama mesela en basitinden bir tanesini söyleyeyim: Milletvekilimiz kanun teklifi vermiş dört başı mamur: “Kadına karşı şiddeti, çocuğa karşı şiddeti araştıralım.” diyor, araştırma önergesi vermiş, paralel bir de kanun teklifi vermiş. İade gerekçesi ne biliyor musunuz? “Kadına ve çocuğa şiddet istikrarlı bir iktidar döneminde istikrarlı şekilde artmaktadır.” demiş. Buradaki “İstikrarlı bir iktidar döneminde istikrarlı şekilde arttığı unutulmamalıdır.” ifadesi İç Tüzük’e aykırı bulunmuş, Sayın Aytuğ Atıcı’nın kanun teklifini iade etmişler, Meclis araştırması önergesini iade etmişler. Akıl alabiliyor mu? Siyaset yapıyoruz burada. “İstikrarlı iktidar” diye övünürsen adam da der ki: Bu da istikrarlı artıyor. Burada bir kinaye varsa siyasete dairdir, hakaret olursa -ki, zaman zaman oluyor- onlardan birini çıkıp eleştirmedik. Eleştiri sınırlarını aşarsa… Ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Anayasa Mahkemesi de diyor ki: Siyasetçi için hakaret ağır eleştiri, ağır eleştiri eleştiri sınırlarındadır. Yani birazcık karnın geniş olacak. “Hele hele iktidarsan çok daha ağır eleştirileri kabul etmek zorundasın.” diyor.

Arkadaşlar, kabul edilmeyip iade edilen şey, istikrarlı bir Hükûmette istikrarlı artan kadına ve çocuğa şiddet vakalarının araştırılması ya. Bundan bahsediyoruz, bunu düşünün.

Sayın İyimaya, kendinizi bizim yerimize koyun, bir düşünün, Parlamento hukukunda ne kadar deneyimli olduğunuzu, bizim açımızdan da sözünüzün ne kadar önemsendiğini görerek düşünün, bu gruba bir şey söyleyin, çıkın bir şey anlatın.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Siz de istikrarlı olarak seçim kaybediyorsunuz ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - İkincisi, yurt dışı ziyaretler...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – İstikrarlı bir şekilde seçim kaybediyorsunuz, memnunuz ondan. İstikrarlı bir şekilde seçim kaybediyorsunuz.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Biz nasıl yaptığınızı görüyoruz. Referandumu nasıl gördük, herkes gördü.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Yurt dışı ziyaretlere giderken, ilgili kanun var değerli milletvekilleri, kimin nasıl gideceği…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Memnunuz sizden, on üç seçim oldu, kaybediyorsunuz istikrarlı bir şekilde.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Dürüst bir seçim yapın. Ondan sonra seçimden bahsediyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu kürsüde etkili bir konuşma yaparsanız Osman rahatsız olur.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Siz niye rahatsız oldunuz bundan?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bu kürsüde saçmalayın, Osman söz kesmez. Bu kürsüde gaf yapın, yanlış yapın ama bu kürsüde…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır, istikrarlı bir şekilde Hükûmet ediyoruz biz, siz de istikrarlı bir şekilde seçim kaybediyorsunuz ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ayıptır. Yazıktır ya! Bundan medet ummayın Adalet ve Kalkınma Partisi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – İstikrarlı bir şekilde seçim kaybediyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL            (Devamla) - Bu tavırdan medet ummayın, olmaz. Bu karşılık bulmaz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Rahatsız olma ya! Bir şey demedim ki.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Peki…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - İstikrarlı bir şekilde seçim kaybediyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Diğer bir konu: 28 Mart 1990 tarihli Kanun diyor ki: Yurt dışına giden heyet buradaki orana göre belirlenir. Eyvallah. Kim çok, o kadar heyette. Heyete kimlerin katılacağı siyasi partilere sorulur, oradan görevlendirilir. Daha normal bir şey yok. Bugüne kadar hiçbir Meclis Başkanı bunu çiğnemedi. Sayın Kahraman bize yazı yolluyor: “Yurt dışı gezisine gidilecek, partinizden şu kişinin katılması uygun görülmüştür.” Ya, olacak bir şey mi? Ya, biz sana bunu yaptırır mıyız? Benim milletvekilim buna tenezzül eder mi? Oradan manipülasyon yapacak. Kendine göre kriterler var. Aklınız almaz. Belki de haklıdır, kriteri belki de doğrudur, iki Çorumluyu bir araya getirmek istiyorsan sen yazıyı kanuna uygun yazarsın, siyasetin etik tarafından, siyasetin sempatik kanallarıyla dersin ki: “Ya, şu arkadaş gelse de böyle olsa.” Bugüne kadar defalarca uyardık, inadına grubun işine karışıyor. En son yazıyordum Engin Altay engel oldu “Grubumuz adına da İsmail Kahraman gitsin madem o kadar çok biliyorsa.” diye. Olacak iş değil bunlar, yapmayın bunları; bunlar büyütmez, bunlar küçültür. Bu kibir adamın burnunu böyle götürdü mü gayretullaha dokunur, burnunu alır yere sürterler; dikkat edin bunlara. (CHP sıralarından alkışlar)

Son olarak da şunu söyleyeyim: Biraz önce konuştuk, bir Başkanlık Divanı kararı; CHP’nin Adalet Yürüyüşü’nün olduğu gün hiçbir CHP’li yokken yoklamanın ayarlarıyla oynayalım demişler, CHP yokken telaşla iş kotarayım derken liyakate değil partinin memuruna dönüştürdüğünüz bürokratların yanlış yönlendirmesiyle yanlış bir ifade, 316 milletvekilinden 300’üne “bye bye”, yönetici olmayan herkes gidiyor, bakan olmayan herkes gidiyor, 275’iniz gider. Bürokrasi bu sefer -öyle korkuyor ki sizden- hata yapma imkânı ve gelip “Efendim, biz bir hata yaptık, telafi edelim.” demek yerine bakın neye tevessül ediyorlar: Birinci sayfalar aynı, -Çorum örneğini size olan meslektaş dayanışmamdan verdim- bakın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Efendim, bir dakika…

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Özel.

Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …ilk sayfanın parafları aynı, ikinci sayfada evrakta sahtecilik çünkü karar alındığı gibi yazılırsa bir taneniz kalmıyorsunuz; böyle olursa muhalefete ayar veriyor, sizi biraz koruyor ama biz meselenin özünde şunu söylüyoruz: Sayın Akif Hamzaçebi’nin, bizim Başkanlık Divanı üyelerimizin olmadığı yerde kotardınız, acele işe, husumetle yapılan işe şeytan karışır mübarek günde de yapsanız. Ondan, niyetiniz ilk önce halis olacak, ürününüz de leziz olsun, istendiği gibi olsun. Yoksa böyle rezil olursunuz, yarın bütün her tarafta da bunun hesabını verirsiniz.

Ben, iktidar kibri ile iktidar olma erdeminin birbirinden farklı şeyler olduğunu bir kez daha hatırlatıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda ne vicdanlı milletvekilleri olduğunu, biraz önce oturduğumuz yerden Sayın Hamzaçebi’ye yapılan saygısızlığa AK PARTİ Grubundan bazı vicdanlıların nasıl tepki gösterdiğini gördüm. Bu da benim umudum olsun. Allah aşkına bu grup yönetimine, bu parti yönetimine bir şey söyleyin, yoksa sonunuz çok kötüye gidiyor.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Önerinin lehinde Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz siyasi partilerle burada çeşitli zamanlarda görüşmeler yapıp mutabakat sağlamak için gayret gösteriyoruz ama şunu açıklıkla söyleyeyim, diğer siyasi partilerle bazen anlaşamıyoruz, bazen anlaşıyoruz fakat ana muhalefet partisiyle, üç grup başkan vekili var, biriyle anlaşıyoruz, ikisiyle anlaşamıyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet, tutanaklarda var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Biri söz veriyor, öbürü vazgeçiyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Doğru, tutanaklarda var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani şimdi iddialarının ve imzalarının arkasında kimin duracağını bilmiyoruz.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Bir de gelişmelere bak, gelişmelere bak.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hangi grup başkan vekiliyle konuşsak “Benimle konuşman lazımdı çünkü nöbetçi benim.” diyor. Nöbetçiyle konuşuyoruz, “Gelecek hafta nöbet değişti, kusura bakma, o söz gitti.” diyor. Yani Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekillerinin her sözü suya yazılmış.

Mesela geçen hafta -tutanaklarda var- dediler ki zeytinlikle ilgili kısmı çekin, biz bunu bir günde bitirelim, tamamını.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Yok böyle bir şey, yok böyle bir şey.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Zeytinliği de çektik, merayı da çektik. Sorduk “Nedir?” diye. Onun sözü suya yazılmış, o yetkisiz. Yahu önce yetkiliniz kim, onu tespit edin. Sen misin, Engin Altay mı, Levent Gök mü Sayın Kılıçdaroğlu mu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizimle bir anlaşma yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Şu kanunda biz, yarın konuşursanız sonuna kadar destek vereceğiz.” Arkasından MYK’ya gidiyorsunuz, MYK’da olağanüstü bir durum, “Yahu kusura bakma, biz destekleyemiyoruz.” ve o grup başkan vekili gidiyor.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Ama milletvekilleriniz gelmiyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Geçen dönem şurada grup başkan vekilleriyle beraber geldik, içeride toplantı yaptık.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Adalet bittiği için.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir kanun çıkardık, o çıkardığımız kanunda milletvekili arkadaşlarımız, hatta o grup başkan vekili…

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Senin vekilin gelmiyor, kapanıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …“Ben gerekirse imza atarım.” dedi ama o dönemin genel başkanı “Ya, bizim arkadaşları uyutmuşlar.” dedi. O grup başkan vekili on beş gün Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı. Bakın, değerli milletvekilleri, söz ağızdan çıkar; ağızdan çıktı mı, bitti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Açıkça söylüyorum: AK PARTİ’nin 5 grup başkan vekilinin biri ne söz verdiyse Genel Başkanı da dâhil o söze katılır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama biz burada hangi grup başkan vekilinin sözüne inanacağız, hangisini ciddiye alacağız, bilemiyoruz.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Biz sözümüzde duruyoruz da vekiliniz gelmiyor Sayın Elitaş.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Aldığınız gün geri çektiniz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Genel başkan olmak isteyenler var herhâlde Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani Sayın Özgür Özel’i mi ciddiye alacağız, Sayın Engin Altay’ı mı, Sayın Genel Başkanı mı, hiçbirini bilemiyoruz.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Vekilleriniz gelmiyor, vekilleriniz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Müthiş bir rekabet. Kimi grup başkan vekilliği rekabeti yapıyor, kimi genel başkan olmak için büyük gayretler gösteriyor.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Bir günde 3 tane ayrı Divan kararı çıkardınız. Nasıl oluyor bu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Parti içi rekabetinizi şu kürsüye yansıtmayın. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına engel olmak için gayret göstermeyin. Bırakın, partinizin içinde rekabet yapın ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasını refüze edici, itibarını sarsıcı söylemler içerisinde bulunmayın.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Vekiliniz gelsin de çıkaralım bu kanunları.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın değerli milletvekilleri, bugünkü konuşulan mevzu… Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde 151’inci madde yokmuş. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde 138’inci madde var ama 151’inci madde yok. 151’inci madde ne diyor? 57’nci madde de var, yoklamalarla ilgili kısım var ama 151 yok. Onun üzerine, 1970 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi bir karar alıyor, aldığı kararda diyor ki… Yoklama ve açık oylamalarda olmayan milletvekilleri ne yapsın? Türkiye Büyük Millet Meclisi aldığı kararda, o gün yapılan yoklama ve açık oylamalarda bulunmayan milletvekillerinin o birleşimde yok sayılacağı, o karar var. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde aynısı duruyor. 1973 tarihli bu İç Tüzük, alınan karar 1970. Bakın, İç Tüzük’ün 151’inci maddesini okuyorum: “Genel Kurulda veya komisyonlarda yapılan yoklama veya açık oylamalarda özürsüz veya izinsiz olarak bulunmayan milletvekili o birleşimde yok sayılır.” Meclis Başkanlığının bununla ilgili karar almasına gerek yok.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Niye karar alıyor?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Meclis Başkanlık Divanı, aldığı kararla bugüne kadar yapılan yanlış uygulamaların sert bir şekilde olmasını engelleyebilmek için böyle bir karar alıyor. Meclis Başkanlığı aldığı kararda diyor ki: “Yapılan yoklama ve oylamaların herhangi birinde bulunan bir milletvekili varsa o Genel Kurulda, birleşimde var sayılsın.” Şimdi şöyle bir hadise: Türkiye Büyük Millet Meclisinde yoklama istiyor muhalefet partisi, ana muhalefet; 20 kişi var burada, 25 kişi var. Birinci turda 164 artı 20 olursa 184 ama ikinci yoklamaya girmiyor. Orada sanal milletvekilleri var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer ikinci yoklamaya girmiyorsan yok sayılacaksın kardeşim. Burada ola ola yok sayılıp Türkiye Büyük Millet Meclisini kapattırmak ana muhalefet partisinin görevi değil.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya göbek atıyorlar, göbek! Kapanınca göbek atıyor adam ya. Elini şaklatıyor ya.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Biz kapattırmıyoruz.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Meclise gelin, çalışın, kapanmasın. Meclis çalışmalarına gelmezseniz kapanır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ana muhalefet partisinin görevi Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştırıp milletin meselelerini buradan anlatmak, şov yapmak değil. Burada meseleyi izah etmek ana muhalefet partisinin görevidir.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – 15 kişiyle toplantı yaptık ya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Mesela, kendi grup önerinizde, biraz önceki grup önerinizde yoklama istediniz. Niye istediniz? İkinci yoklamada da Türkiye Büyük Millet Meclisinde 184 bulunamasın, kapansın istediniz; amacınız bu.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – E gelin! Gelin buraya, çoğunluk sağlayın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kendi grup önerinize de inanmıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kapanması için yoklama istiyorsunuz.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Bizim milletvekillerimiz adalet yürüyüşünde, senin milletvekillerin nerede?

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Meclise gelmiyorsunuz, çalışmıyorsunuz, ondan sonra şikâyet ediyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ya Allah aşkına, ne yaptığınızın farkında mısınız siz? Ne yaptığınızı biliyor musunuz?

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Bizim milletvekillerimiz adalet yürüyüşünde, senin milletvekillerin nerede, nerede geziyorlar?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Seninkiler nerede?

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Adalet yürüyüşünde.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – 15 Temmuzda niye yürümediniz?

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Ayıp be sana, ayıp!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yoklama isterken niye istediğinizin farkında mısınız? Eğer bir grup önerisi getiriyorsan getirdiğin grup önerisinin arkasında durabilmek için sen orada yoklama istemezsin, “Ya bunu böyle böyle biz görüşelim.” dersin ama kalkıyorsun, kendi grup önerine inanmıyorsun… Çünkü grup önerisinin ne olduğu bile belirsiz, son anda yazılmış, İç Tüzük’e aykırı, hiç kimsenin bilmediği ama nezaket kuralları çerçevesinde… (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Saat bir buçukta, Genel Kurul ne zaman açılıyorsa onun yarım saat öncesinde bizim grup önerimizden haberimiz var. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kırmızı gündeminde yayınlanmayan, Başkanlığa verilmeyen hiçbir mesele burada görüşülememesine rağmen -49’uncu madde- son anda verilmiş, ne olduğu belirsiz bir Danışma Kurulu önerisini ve Başkanlık Divanının, Kanunlar Kararların da inceleme imkânı olmayan bir grup önerisini, Danışma Kurulu önerisini, araştırma önergesini burada konuşuyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Grup önerisi için 3 tane Meclis araştırması komisyonu kurulmuş efendim, verdikleriyle ilgili 3 tane Meclis araştırması komisyonu kurulmuş; haberleri yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, Sayın Bak, mesele o değil. Bakın, öylesine bir istismar, öylesine layüsel bir şey var ki ne olduğu belirsiz. Çoğu arkadaşları kendi de bilmiyor. Grup önerisi gelirken “Ben şu milletvekiline söz verdim, o milletvekili için yapmam lazım…” Ya, grup önerileri esaslı bir iştir. Diğer siyasi parti grupları da pürdikkat dinleyerek grup önerisini… Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin, Halkların Demokratik Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerilerini de dikkate alalım, bu grup önerileriyle araştırma komisyonu kuralım. Nitekim öyle oldu.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – O yüzden mi hepsini reddediyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Nitekim öyle oldu, çok araştırma komisyonu kurduk.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Kaç tane?

DİDEM ENGİN (İstanbul) – O yüzden mi bütün önerilerimizi reddediyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Mesela Milliyetçi Hareket Partisinin bir grup önerisi vardı. “Sayın Başkan, bu grup önerisi çok güzel bir öneri, uygun görürseniz bunu çekin. Bütün siyasi partiler bu konuyla ilgili araştırma önergesi versin ve komisyon kuralım.” dedik, bunları yaptık.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Bir tane, bir tane!

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Manisa’da askerler ölüyor, onu bile reddettiniz ya. Gene zehirlendi askerler…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama Türkiye Büyük Millet Meclisini oyalamak için, Türkiye Büyük Millet Meclisini gereksiz angaryalarla götürebilmek için…

CEYHUN İRGİL (Bursa) – 9 bin tane önerge verilmiş, 4 tanesini kabul etmişsiniz, binlerce önergeden 4 tane.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ve gece saat ikilere kadar, sabahlara kadar çalıştırabilmek için, şu televizyon programının yayınlandığı saatte “seçmene selam, genel başkanlık adaylığına devam” diyebilmek için maalesef buraları kullanmayın. Yazıktır, günahtır, yapmayın bu işleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Onlar size mahsus.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, bu parti ne çektiyse grup başkan vekillerinden çekti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hep grup başkan vekilleri genel başkanın koltuğuna heveslidir. Sayın Kılıçdaroğlu da grup başkan vekiliydi. O da o koltuğa hevesli olduğundan öyle yaptı. (CHP sıralarından gürültüler)

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Ayıp ediyorsun, ayıp ediyorsun!

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Ayıp ediyorsun!

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Aa, çok ayıp ediyorsun, yakışmıyor sana, yakışmıyor!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir grup başkan vekili de koltuğa hevesliydi, baş kaldırdı “Ben adayım.” dedi, gitti. Şimdi, grup başkan vekillerinin içinde var mı, bilmiyorum.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Çok ayıp ama ya! Bu yakışmadı size, yakışmadı! Çok ayıp, çok ayıp!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, partinin selameti için, partinin düzeni ve nizamı için kendi emellerinize bunları alet etmeyin, bunları alet etmeyin.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Elitaş, teknik olarak cevap ver, çamur atma. Çamur atma, teknik olarak cevap ver.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Siz böylesiniz ve busunuz!

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Çamur atıyorsun, çamur!

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Bu kadarsınız, sadece bu kadarsınız!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ya, alınacak birisi varsa o burada, öbürleri başka yerde. Siz niye alınıyorsunuz? Siz niye alınıyorsunuz?

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sen sahtekârlığa cevap ver, sahte hazırladığın belgeye cevap ver. Sahtekârlığa cevap ver. Sahte belge hazırlıyorsun sen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, şurada sahte milletvekilleri oturuyor ama milletvekili pusulayla katıldığı zaman “Sahtekâr.” diyor.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sahte belge hazırlıyorsun, buna cevap ver.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Belgeye cevap vermiyorsun!

CEYHUN İRGİL (Bursa) – İsteyen herkes Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkan adayı olur, sizin gibi biat etmez.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şurada 20 milletvekili, az önce Meclis Başkan Vekilinin yaptığı yanlış uygulama münasebetiyle…

Bakın, Başkanlık Divanının aldığı kararı baypas etmek için Meclis Başkan Vekili yoklamayı arada kesti, niye? Sizin buradaki 110 milletvekilini var saymak için kesti.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Onun gibi dürüst yöneten var mı ya? Yazıklar olsun ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu yapma bari, bunu yapma ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Meclis Başkan Vekili niye kesti, biliyor musunuz? Girmediniz 20 kişi. Oraya girmediniz, bizim arkadaşlarımızın sayesinde var sayıldınız siz, biliyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Ya, yürüyün, gidin Allah aşkına!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şuradaki 195 milletvekilinin sayesinde, siz burada 133 Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili var sayıldınız.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – En az 100 vekiliniz gelmiyor, nerede onlar, nerede vekilleriniz? Allah, Allah!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sizin döneminizde ama sizin de 100 tane var, 20 kişisiniz be! 131 milletvekiliniz var, nerede 110’u?

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Adalet yürüyüşünde.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sanal olduğunuz hâlde, AK PARTİ’li milletvekilleri sayesinde varsayılıyorsunuz siz burada.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Ağzı olanın konuştuğu kadar beyni olan da iş yapsın.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, konuşur, merak etme sen. Hadi bakalım!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü gündeminde, açık söylüyorum, bu kanunlar bittikten sonra 15 Temmuza kadar ara veriyoruz. 15 Temmuzdan sonra önümüzdeki kanun tasarı ve teklifleri ile eğer Anayasa Komisyonundan geçerse İç Tüzük’ün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız, mikrofonunuzu açıyorum Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 15 Temmuzdan sonra kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek ve bugüne kadar istismar edilip Türkiye Büyük Millet Meclisinde angarya yapan… Kulakları çınlasın, Kemal Anadol ağabeyimiz vardı, “Ya, yapmayın bu kadar angarya.” derdi. Şimdi bizi izliyorsa Cumhuriyet Halk Partisinin ne kadar angarya içerisinde olduğunu görecektir. Bakın, bu angaryayı yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nü 15 Temmuzdan sonra -eğer Komisyondan geçerse- değiştirip tekrar tatile girmek üzere çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Özel.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, toplantı yeter sayısının bulunduğu anda yoklama işlemini sonuçlandırmasının doğru bir uygulama olduğuna ve bugüne kadar bu uygulamaya hiçbir itirazın olmadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın Elitaş uygulamamın yanlış olduğunu belirttiği için, İç Tüzük’ün 64’üncü maddesi çerçevesinde kişisel savunma hakkımı kullanarak bir açıklama yapmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, siyasi partilerin grup başkan vekilleri benim çalışma arkadaşımdır. Meclis başkan vekillerinin birleşimi nasıl yöneteceği Anayasa’nın 94’üncü, İç Tüzük’ün 64’üncü maddesinde düzenlenmiştir.

Bütün siyasi partilerin bütün grup başkan vekilleri bana aynı mesafededir. Beni bağlayan, parlamento hukukunun kurallarıdır. Ama bir şey daha var: Bu kurallardan daha önce, daha önem verdiğim husus medeni ilişkilerdir, güven ilişkileridir, dostluk, arkadaşlık ilişkileridir. Bugüne kadar bu Divanda bir hata yapmamanın gayreti içerisinde oldum.

Bir toplantı yeter sayısı talebinde… Biraz önce yaşanan olaydan örnek verelim o zaman: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu yoklama istedi. Sayı bulunamadığı için ara verdik. On dakika sonra tekrar yoklama yaptım ve burada 185 sayısını gördüğüm anda -henüz iki dakikalık sürenin bir dakikası geçmişti- toplantı yeter sayısı vardır dedim ve yoklamayı sonuçlandırdım. Bugüne kadar bu uygulamayı ben çokça yaptım, diğer Meclis başkan vekillerinin de yaptığını sanıyorum, onlar adına bir şey söyleyemem. Bugüne kadar yaptığım bu uygulamaya hiçbir siyasi parti grubundan itiraz gelmedi, burada kâtip üyelerimiz de var. Ancak zaman zaman AK PARTİ grup başkan vekilleri ya da grup yönetiminden bazı arkadaşlar bana gelerek arada kesmememi benden rica ettiler -toplantı yeter sayısı bulunduğu anda kesebilirim ama- “Sayın Başkan kesmeyin, biz de grubumuzda kimler var, kimler yok bunu öğrenelim.” dediler. Bu talebe bugüne kadar uydum. Bir grup başkan vekili benden bir şey rica ediyor ise İç Tüzük’e uygun bu talebi karşılamamam için hiçbir neden yok. Bugün böyle bir talep gelmedi, gelseydi yine uyardım, bundan sonra gelirse yine bunu dikkate alırım. Sayın Elitaş’ın kendisi oturduğu yerden bana itiraz ederken “Biz de sizden yoklamayı zaman zaman kesmenizi istedik.” dedi. Bakın, açıklaması beni doğruluyor. Bekleyebilirdim, beklemedim. Neden beklemedim? Hani bugüne kadar emsalleri var, o nedenle beklemedim değil, uygulamam doğru; yasaya geçelim bir an önce -“usul ekonomisi” kavramını hepimiz biliyoruz- zaman kaybetmeyelim, yasaya geçelim diye. 164’e yakın, 163 civarında ilk oylamada üye buraya girmişti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz dâhil miydiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Hayır, hayır. Bakınız, ben arkadaşlara ben de dâhilim dedim, ben varım dedim. Hiç merak etmeyin, kurallar neyse ben ona uyarım. Meclis başkan vekilleri arasında mutabakat sağlanırken “Meclis başkan vekilleri sayıya dâhil edilecek mi, edilmeyecek mi?” konusunu görüştük, mutabık kaldık, “Meclis başkan vekilleri sayıya dâhil edilecek.” dedik; ne söz verdiysem odur. İşte, sağda Sayın Küpçü vardır, ben de varım dedim, olduğum hâlde tutmadı. On dakika ara verdim. Neden on dakika verdim? Çünkü 162, 163, 164 oralara gelmişse sayı, on dakikada Genel Kurul 184 sayısını bulur. Yirmi dakika da verebilirdim, on beş dakika da verebilirdim ama bir an önce yasaya geçelim arzusundayım. Mademki hafta sonu çalışıyoruz, benim görevim Genel Kurulu çalıştırmaktır, Genel Kurulu kapatmak değil. Durum budur sayın milletvekilleri, takdir sizlerindir, sizlerin bilgisine sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir soru sormama izin verir misiniz?

BAŞKAN – Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 15 Haziran tarihindeki Meclis Başkanlık Divanının aldığı karardan sonra, sizin biraz önceki uygulamanızla -o kararda- kestiğiniz anda bütün milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde var mı sayıldı, yoksa gelen arkadaşlar mı var sayıldı?

BAŞKAN – Sayın Elitaş, o karar henüz hüküm ifade etmiyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir soru soruyorum: O karar hüküm ifade etse...

BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir saniye...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bir soru soruyorum...

BAŞKAN - Açıklıyorum ben size.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Buyurun.

BAŞKAN – Açıklıyorum: O karar henüz hüküm ifade etmiş değil, gruplara duyurulmuş değil, Genel Kurula okunmuş, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları bölümünde Genel Kurula duyurulmuş değil; dolayısıyla şu an hüküm ifade etmiyor. Dolayısıyla sizin biraz önceki varsayımınız “Hamzaçebi, Meclis Başkan Vekili, yoklamayı bitirmeyerek sizi korudu, sayemizde, bitirmeyerek kurtardınız.” yok böyle bir şey arkadaşlar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir soru soruyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir saniye Elitaş, bitireyim, size söz veririm yine konuşursunuz.

Yürürlükte olan bir karar yok şu anda. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Elitaş.

Mikrofonunuzu açıyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu uygulamanız, arada kesmeniz, mevcut milletvekillerinin burada olduğunu tespit eder mi, yoksa herkes burada mı var sayılır?

BAŞKAN – Sayın Elitaş...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şu anda ne oldu?

BAŞKAN – Bir saniye.

Bakınız, ben görüşümü ilk başta ifade ettim, tekrar bu konuya girmeyi tercih etmezdim çünkü bu konuda gruplar arasında…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, net bir soru soruyorum: Kesince…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir saniye, ne bu sabırsızlığınız, açıklıyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Peki, buyurun.

BAŞKAN – Açıklıyorum, ne bu sabırsızlığınız!

Ben, şimdi, sizlerin bu tartışmasına girmeyi tercih etmezdim ama sorduğunuz için cevap vereceğim. Başlangıçta bir açıklama yaptım: Gözlem usulüyle, müşahede usulüyle Meclis başkan vekili “Toplantı yeter sayısı vardır.” deyip Genel Kurulu açtıktan sonra bütün milletvekilleri Genel Kurulda vardır, ister yoklamada olsun ister olmasın; bugüne kadarki uygulamamız bu şekildedir. Bu uygulama değişmez mi? Değişir. Genel Kurul karar verir, İç Tüzük değişikliği yapılır, değişebilir ama şu ana kadar, eğer Başkanlık Divanı kararı hüküm ifade edecek duruma gelirse –bilemem nasıl hüküm ifade eder- o ana kadar “Toplantı yeter sayısı vardır.” denilerek açılan bütün Genel Kurullarda bütün milletvekilleri vardır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben uyguladığınız süreyi soruyorum yani kestiğiniz anda da müşahede hâline dönmüş oluyor, öyle değil mi?

BAŞKAN – Hayır. İlk başlangıçta açıyorum ya, kestiğim anda… Müşahede yöntemi ilk baştadır, sizin de bildiğiniz gibi İç Tüzük’ün 57’nci maddesinde müşahede yöntemi sadece birleşimin başında kullanılabilen bir yöntemdir. Şu an yaptığım müşahede değil, ekranda sayıyı görerek “Vardır.” diyorum.

Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, özür dilerim…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Elitaş konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekillerine, grubuna çok sayıda sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Elitaş, tabii, söylediğiniz her şeye cevap vermek için bir yirmi dakikaya ihtiyaç var ama samimiyetle şunu söyleyeyim: Birincisi, bugün bir kapalı oylama yapsak “Sayın Elitaş’ın Akif Hamzaçebi’yle ilgili ortaya koyduğu kanaate katılıyor musun, katılmıyor musun?” diye, yemin ederim, Adalet ve Kalkınma Partisinde kendi oyunla baş başa kalırsın, o kadar söyleyeyim, Allah’ın kulu arkandan gelmez. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü, her şey bir yana, Meclis başkan vekilliği hepimizin saygı duyması gereken –zaman zaman haddimizi aştığımız hep oluyor- çok önemli bir makamdır. Akif Hamzaçebi bu görevi yapış biçimiyle kendisi açısından da, grubumuz açısından da en ufak bir şüpheye mahal vermeyecek şekilde, alışılmış ortalamanın çok üstünde adilane davranış sergiliyor; bu konuda hiç hakkını yemeyin.

Kendi söylediğiniz ifadeye bakınca da hani, Nasrettin Hoca fıkrasına döndü bu iş. Eski kural geçerliyse zaten başta müşahedeyle açtı, herkes var. Yeni kural geçerliyse zaten herhangi bir yoklamada olmayanlar yok sayılacak, ilk hâliyle ama birine bile girsen var sayılacak, o da tahrif ettiğiniz ikinci hâliyle. İler tutar tarafınız yok.

Cumhuriyet Halk Partisinde grup başkan vekilliği yaşanabilecek en büyük onurlardan bir tanesi, tarihte kimlerin yaptığına bakarsanız. Layık olabiliyorsak ne mutlu. Bu makamlar genel başkan çıkardıysa eğer, bu makamlara gelirken mahallemizden seçimle çıkarız, ön seçimden oy alır geliriz, grubun kapalı oylamasında oylamayla seçilip geliriz; iki dudak arasından çıkmadığımızdandır öz güvenimiz. (CHP sıralarından alkışlar)

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Bakan olup geri gelmezler.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Birilerinin gözüne girmeye değil, sadece görevi iyi yapıp yapılacak demokratik bir seçime ihtiyacımız vardır. Varlığını, oturduğu koltuğu Başbakana, Cumhurbaşkanına, parti kurucusuna muhtaç olanların bunu anlamasını beklememek lazım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Nasıl seçildiğini biliyoruz, sen merak etme.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, Meclis Başkan Vekili olarak sizin yönetiminize ilişkin, elbette, buradaki insanların genel kanaati, hakkaniyet ve adaletli yönettiğiniz şeklinde. Bu, zaman zaman kimi konulara ilişkin müzakere edilmeyeceği, tartışma açılmayacağı anlamına gelmez. Biraz önceki tartışmayı da bu bahis içerisinde görmek gerekir. Böyle bir tartışmayı Mecliste bir tür oylamaya götürmek, asabiyelerin harekete geçtiği bir saflaşma üzerinden değerlendirmeyi ima etmek doğru değildir. Bunu belirtmek için söz aldım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mikrofonu kırmadık, kürsüye yürümedik, balyozu alıp vurmaya çalışmadık; daha ne olacaktı!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de tutanağa söyleyeyim: Sayın Elitaş, Akif Hamzaçebi’nin adaletsiz ve taraflı davrandığını söylüyor, bir latife olarak…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, mikrofon kırmadık, kürsüyü yıkmadık, oradaki zili atmadık…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ve genel kanaati yansıttığına inandığım için dedim ki: “Bir oylama yapsak kendi oyunla baş başa kalırsın.”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …Meclis Başkan Vekilinin üstüne atmadık, sadece itirazımızı dile getirdik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoksa gerçekte ne haddimize öyle bir yoklama.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hatırlıyoruz, geçen dönemi de biliyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Hamzaçebi bilir, biz mikrofon kırmadık Meclis Başkan Vekiline hakaret etmek için, “Yaptığın yanlış demek.” için, hakaret etmedik. Biz sadece eleştiri…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kime hakaret ettik ya?

BAŞKAN – Sayın Elitaş, elbette ki eleştirebilirsiniz, bundan daha doğal bir şey yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, geçen dönemde Meclis Başkan Vekilinin mikrofonunu kıran arkadaşlarınız vardı. Yani bunları konuşmamız lazım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

Kimse eleştiriden muaf değildir, elbette herkes eleştirebilir.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin, TBMM İçtüzüğü’nün 5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2017'de tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için 15 Temmuz 2017 Cumartesi günü saat 13.00'te toplanmasına, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti grubu başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine; 486 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerinin aleyhinde Mithat Sancar, Mardin Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Sancar. (HDP sıralarından alkışlar)

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Elitaş’ı hayretler içinde izlediğimi, dinlediğimi belirterek başlayayım. Gerçekten, acaba, Parlamento tarihinin çeşitli aşamalarındaki tartışmaları dikkate almamayı özel bir yöntem hâline mi getirmiş Elitaş? Kendisini daha önceki dönemlerde de izledim. Mesela, 1990’larda Parlamentoda en önemli muhalefet şeklinin çoğunluklara karşı İç Tüzük’ün muhalefete tanıdığı imkânları sonuna kadar kullanmak olduğunu bilmiyor mu? Parlamento tarihinin en güçlü İç Tüzük üzerinden muhalefet pratiğiyle övünen partisinin Refah Partisi olduğunu bilmiyor mu? Muhtemelen, AKP’nin iktidar olmadan önceki yıllarda aynı yöntemi kullandığını bilmiyor mu?

Değerli milletvekilleri, bazı bilgileri çok kısa hatırlatmak isterim. Bunların önümüzdeki dönem çokça karşımıza çıkabileceğini, hatta bugünden itibaren ciddi kriz nedeni olabileceğini de dikkatlerinize sunmak isterim. Bakın, devamsızlık ve yoklama meselesi belli bir çerçeveye oturmuştur. Sayın Elitaş, biraz önce 1971 yılından bir karar okudu, oysa çok daha yeni uygulamalar var, bu konu Parlamentoda mesela 1985’te de apaçık konuşulmuştur. İki yöntemle açılıyor Genel Kurul, müşahede ve yoklama. Şimdi bunları yerleştirmiş bir Parlamento geleneğimiz varken bugün yeniden tartışmaya açmanın, değiştirmeye çalışmanın sebebi nedir sorusuna samimi cevap bekliyoruz. Yoklamayla açılan birleşimlerde, birleşimin başında veya herhangi bir zamanında hazır bulunmayı mevcut olmak için yeterli sayıyor Parlamento geleneğimiz yani yoklamayla açılmışsa yoklamanın başında hazırsak artık yok sayılmıyoruz. O birleşimin ilerleyen oturumlarında herhangi bir şekilde gelip pusulaya imza atmışsak yok sayılmıyoruz. Müşahedeyle açılan oturumlarda ise herhangi bir oturumda bulunmamak yok sayılma nedeni kabul edilmiyor. Müşahedeyle açılan birleşimlerde her bir milletvekili Parlamento hukukuna göre bir hak kazanıyor. Nedir o hak? O birleşim boyunca yok sayılmama hakkıdır, başka bir şey değildir. “Bunun maddi gerçekle uyuşmadığını ispat ederiz.” diye “İspat edersek de o birleşimde devamsız sayılır.” diye bir kural geliştirirseniz Sayın Elitaş, emin olun, bugün bu Parlamentoda en başta sizin grubunuz en az yüzde 80’i devamsızlıktan milletvekilliğini kaybeder. Eğer bunu bu hâle getirirsek yarın öbür gün başka bir çoğunluk istediği muhalefet partisi aleyhine her zaman Demokles’in kılıcı gibi sallar. Bu da parlamento hukukunun geleneksel bütün ilkelerini ters yüz eder. Parlamentoda esas olan şudur: Elbette yasama faaliyeti, elbette siyasi iktidarı denetleme ama aynı zamanda muhalefetin çoğunluklara karşı korunması ve demokratik siyasetin bu şekilde korunması. Bu da parlamento hukukunun var oluş sebeplerindendir.

Şimdi, bugüne kadar böyle yürüdü. Size 1985’ten bir diyalog aktarayım. 1985’te Aydın Milletvekili İskender Cenap Ege bu 151 üzerine yapılan tartışmalar dolayısıyla şu sözleri söylüyor: “Şimdi efendim, biliyorsunuz, Anayasa’nın 84’üncü maddesinde yoklamayla ilgili bir husus var. 84’üncü maddede ‘beş birleşim’ diye bir ifade vardır. Şimdi, buradaki yoklamaların her birinin birleşimin başında yapılan yoklama gibi kabulüne imkân yok. Benim anlayışıma göre sabahleyin yapılan ilk yoklama birleşim yoklamasıdır, ondan sonra yapılan yoklamalar arızi yoklamalardır.” Bunun üzerine oturumu yöneten Meclis Başkanı Necmettin Karaduman “Efendim, biz de öyle telakki ediyoruz, esasen uygulama da budur.” diyor.

Şimdi, bugüne kadar bir tartışma yok. Müşahedeyle açıldığında burada bulunmadığını bir milletvekilinin başka görüntüler, kayıtlarla ispatlamaya kalkarsanız çok tehlikeli bir yol açarsınız. Burası askerî kışla değil, burası ilkokul değil, burası askerî okul değil, siyaset sadece parlamentodan ibaret değil, bir parlamenterin görevi sadece parlamentoda bulunup bu tartışmalara katılmak değil. Bu nedenle, eğer devam zorunluluğu getirmek istiyorsanız –üniversitelerde bile büyük çoğunlukla yoktur- devam zorunluluğu vesayet yönetiminin genel olarak okullarda, ailede, öğrenci yurtlarında vesayet anlayışının bir yansımasıdır. Bunu Meclisin, milletvekillerinin kendi vicdanına, takdirine ve çalışma anlayışına bırakırsınız. İktidarların çoğunlukları vardır, istedikleri zaman toplantı yeter sayısına ulaşırlar, istedikleri zaman karar yeter sayısını elde ederler. Bu durumda, yoklamayı bu kadar sorun eden bir anlayışın amacı ne olabilir? Muhalefeti devamsızlık üzerinden terbiye etmeye yönelik olabilir ancak. Bir şantaja dönüştürdüğünüz takdirde yoklamayı bile, devamsızlığı bile bir şantaja dönüştürürseniz size defalarca söylediğimiz “Parlamentoyu işlevsizleştiriyorsunuz.” ithamının tamamını gerçekleştirmiş olursunuz. Eğer Parlamentoyu işlevsizleştirirseniz insanlar sokağa çıktığında “Neden sokağa çıkıyorsunuz, gelin Parlamentoda, sorunların çözüm yerinde bulunun.” deme hakkınız yok. Kaldı ki sokağın demokrasinin nihai güvencesi olduğunu en açık ve vurgulu şekilde söyleyen şimdinin Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Sokak size hak da, muhalefete yasak mı? Böyle bir anlayış olabilir mi? Evet, doğrudur, bütün bu oyunlara, Parlamentodaki çoğunluk oyunlarına, başka bütün yasaklara karşı en nihai güvence, demokrasinin en nihai, en sağlam güvencesi barışçıl, demokratik sokak hareketleridir, yürüyüştür, mitingdir, toplantıdır, konuşmadır. Sizler bunu 15 Temmuzdan sonra öğrenmiş olabilirsiniz ama bu ülkede bütün muhalefet, bütün demokrasi güçleri yıllardır biliyorlar. Tekrar ediyorum: Barışçıl, demokratik her türlü sokak hareketi yani yürüyüştür, toplanmadır, şimdi CHP’nin yaptığı adalet yürüyüşüdür, bizlerin daha önce yaptığımız bütün yürüyüşlerdir, bunlar demokrasinin nihai güvencesidir. Burada bürokrasi oyunlarına fırsat tanımamak için de sokağın bu gücüne, daha önce verdiğiniz değere sadık kalın. Sadece 15 Temmuz dolayısıyla, sadece işinize yaradığı için sokağı kutsamak -kusura bakmayın- ağır bir çifte standarttır.

Yine, söylemeye gerek bile yok, şu kararlar… Eğer Parlamentoyu böyle yönetecekseniz “Nasıl, buyurun Parlamentoya gelin sorunları çözelim diyorsunuz?” Üç tane aynı tarihli Başkanlık Divanı kararı buraya getirildi. Üçü de farklı birbirinden. Birincisi, fark ettiler ki burada büyük bir gaf var, tehlike var -önceki gün yapıldı bunlar ya da dün- sonra, başka bir yazım şekliyle önümüze getirdiler. İmzalar değişmiş, paraflar değişmiş.

Arkadaşlar, bu, gerçekten sahtekârlıktır. Bunu Mecliste ve Başkanlık Divanı adına yaparsanız başka alanlarda niye size güvenmemizi beklersiniz?

Sayın Başkan, süre bitiyor galiba…

BAŞKAN – Buyurunuz, bir dakika ek süre veriyorum.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Öte yandan, muhalefet partisi grup başkan vekillerinin verdikleri sözlere uymadıklarını, yaptıkları mutabakatlara riayet etmediklerini söylediniz Sayın Elitaş. Benim de bulunduğum müzakerelerde sizinle sabahlara kadar yaptık o konuşmaları. Bir torba kanun vardı 15 Temmuzdan önce, içinde kayyumla ilgili maddeler ile birkaç madde daha vardı “Bunları çekin, biz de bu kanunun daha hızlı geçmesine yardım edelim.” dedik. Söz verdiniz, çektiniz. Bakın, Türkiye'nin şu an demokrasisinin en ağır yarası olan halk iradesine el koyma maddesini beş gün sonra Kanun Hükmünde Kararnameyle getirdiniz. O gün verdiğiniz söz üzerine bizler önergelerimizi çektik, siz “Bu torba kanunda bu madde yer almayacak.” dediniz. Bu mudur üslup?

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sancar.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1085)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

                                                                                    İsmail Kahraman

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tezkereler dağıtılmadı. Oylamaya sunuluyor ya…

BAŞKAN – Hemen dağıtalım, hemen gönderiyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Onun için ara verelim o zaman.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ara verelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Okuyamadık efendim.

GARO PAYLAN (İstanbul) – İnceleyelim efendim, bir okuyalım.

BAŞKAN – Hemen dağıtıyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Müzakere edemiyoruz Başkan.

BAŞKAN – Genellikle tezkereleri dağıtmıyoruz yani burada okunarak bilginize sunuluyor ama siyasi parti grupları buna ihtiyaç duyuyorsa elbette ki dağıtırız.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, ellerinde olmayan bir tezkerenin oya sunulduğuna ve bunun tamamen iktidar partisinin Meclisi nasıl yönettiğiyle ilgili bir durum olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, çoğaltılırken de zaman varsa şöyle: Dün yedi tezkere peş peşe geldi. O yedi tezkere son anda da olsa dağıtılmıştı. Bir de son günlerdeki Meclis pratiğine bakılınca böyle bizim elimizde olmayan bir tezkerenin oya sunulacağı zaman neyle karşılaşacağımızı bilmek pek şey olmuyor. Bu, tamamen iktidar partisinin Meclisi nasıl yönettiğiyle ilgili bir durum yoksa bugünkü oturuma ilişkin bir durum değil.

Bir de şunu ifade etmek isterim: Tartışma peşi sıra giderken en önemli kriter olarak ortaya bir şey konuldu ve biz de hep katıldık buna, bazen de çok aşarak söylendi: “Sandıkla gelen, sandıkla gider.” Yani seçilmişleri suç işleme özgürlüğüne kadar götürdü iktidar bunu. Bugün getirmeye çalıştıkları uygulamayla, çoğunluk olma gücüyle yoklama silahını kullanarak sandıkla gelmiş olan milletvekillerini kumpasla götürme çabasından başka bir şey görmediğimizi de ifade etmek isterim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Özel.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Elitaş…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce siz bir işleme başladınız “Bu tezkereleri okutacağım.” dediniz. Ben, nezaket gereği, işlem devam ettiği için kalkmadım çünkü oylamayı yaptınız, oylama anında, oylamayı yaptıktan sonra Sayın Sancar’ın konuşmasına sataşmadan dolayı söz isteyecektim ama işleme devam ettiğiniz için söz istemedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Eğer işleme ara verdiyseniz, izin verirseniz…

BAŞKAN – Hayır, ara vermiyorum, ara vermiyorum.

Biraz önceki tezkereyi bir daha okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler (Devam)

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1085) (Devam)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde ve ara vermede bulunduğu dönemde çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç Tüzük'ün 25'inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

                                                                                    İsmail Kahraman

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum.

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Demokrasi Desteği ve Seçim Eşgüdüm Grubu tarafından 18-21 Haziran 2017 tarihlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de Avrupa Birliği’ne aday ülkeler ile Ukrayna, Moldova, Gürcistan, Tunus, Fas, Myanmar, Peru, Nijerya ve Tanzanya'dan milletvekillerinin katılımıyla düzenlenecek olan "Avrupa Birliği Yasama Döngüsü Yasama İnisiyatifi, Yasaların Uygulanması ve İzlenmesi” başlıklı yüksek düzeyli seminere Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen ekli listede isimleri bildirilen ihtisas komisyonları başkanlarından oluşan heyetin katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1086)

17/6/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosu Demokrasi Desteği ve Seçim Eşgüdüm Grubu tarafından 18-21 Haziran 2017 tarihlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de Avrupa Birliği’ne aday ülkeler ile Ukrayna, Moldova, Gürcistan, Tunus, Fas, Myanmar, Peru, Nijerya ve Tanzanya'dan milletvekillerinin katılımıyla düzenlenecek olan "Avrupa Birliği Yasama Döngüsü Yasama İnisiyatifi, Yasaların Uygulanması ve İzlenmesi” başlıklı yüksek düzeyli seminere Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen aşağıda bildirilen ihtisas komisyonları başkanlarından oluşan heyetin katılması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

                                                                                    İsmail Kahraman

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

 

Adı-Soyadı                Seçim Çevresi Komisyon

 

Uğur Aydemir                             Manisa Milletvekili Kamu İktisadi Teşebbüsleri

                                                                       Komisyonu Başkanı

Mehmet Habib Soluk           Sivas Milletvekili           Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve

                                                                                 Turizm Komisyonu Başkanı

Yusuf Beyazıt                    Tokat Milletvekili                 Millî Savunma Komisyonu

                                                                                                                                       Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Elitaş, sataşmadan dolayı söz talebiniz vardı sanıyorum.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakın, biraz önce, Sayın Sancar benim bu itirazlarıma şiddetle itiraz etti. “Olmaz böyle şey. Sayın Elitaş’ı şaşkınlıkla dinliyorum. 70’lere bakmış, 85’lere de baksaydı böyle olur.” diye ama bir şeyi de söyledi, önemli bir şey söyledi. Dedi ki: “Eğer müşahedeyle, yoklamayla açılan bir birleşimde -yoklama var; Genel Kurulda toplantı yetersayısı var, elektronik sistemde var- herhangi bir milletvekili ne zaman gelirse gelsin pusulayı veriyor, var sayılıyor.” Doğru mu? Doğru. Ne zaman gelirse ya kavasa veriyor ya danışmanıyla gönderiyor. Adam yurt dışında, danışmanıyla buraya pusula gönderiyor, var sayılıyor.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Öyle bir şey var mı ya?

DİDEM ENGİN (İstanbul) - Onu siz yapıyorsunuz, o size mahsus.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Siz yapıyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama yoklama anında oylamaya geçerken, 57/2’ye göre oylamaya geçerken yoklama istediği anda pusulası olan milletvekili burada pusulasını verip dışarı çıktığı zaman sahtekâr oluyor. Nasıl iş bu iş Allah aşkına ya?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Kim kime “sahtekâr” dedi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sabahtan beri yok, adam Türkiye’nin her tarafını geziyor, yurt dışında; pusula geliyor, var sayılıyor. Milletvekili burada, iki dakikalığına dışarı çıkmış, sahtekâr sayılıyor. Onunla bunun farkını bulmak gerekir.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Sizinkiler gelmeden veriyorlar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Burada olmaya olmaya pusula getirip de verenleri baş tacı edeceksiniz, burada olacaklar…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Kim yapıyor?

DİDEM ENGİN (İstanbul) - Siz yapıyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …ama şurada olan milletvekilleri var olacak, onları yok sayacaksınız, sahtekâr ilan edeceksiniz. Kusura bakmayın, böyle olmaz. Burada olan milletvekilleri; yoklamayı isteyen milletvekilleri de bunun sonucuna katlanmak zorunda.

Geçen dönemde bizim Elâzığ Milletvekilimiz vardı, Süleyman Bey; istenilen bir yoklamaya buraya koşa koşa yetişirken trafik kazası geçirdi, kaburgalarını kırdı. Niye? İnat etmişler, “Biz böyle böyle engelleyeceğiz.” diye.

Soyadı neydi Süleyman Bey’in?

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – O vardı, düşen bayan vardı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yani, arkadaşlar, bakın, eğer yoklama yapacaksak -arkadaşlarımızın dediği doğru- 57’nci maddedeki yoklama ya bir kere yapılacak ya ondan sonra yoklamalar yapılacaksa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. Bir cümle söyleyeyim.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı iki dakika veriyoruz, daha fazla vermiyoruz, biliyorsunuz Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ya yoklama yapılacak ya da ondan sonra yoklama yapılacaksa sonuçlarına da katlanılacak.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.51

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (X)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

15/6/2017 tarihli 107’nci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 485 ve 485’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerinde şahsı adına konuşmalarda kalınmıştı.

Şimdi, şahsı adına son konuşmacı olarak İzmir Milletvekili Necip Kalkan’a söz veriyorum.

Buyurunuz Sayın Kalkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NECİP KALKAN (İzmir) – Teşekkürler Muhterem Başkanım.

Değerli milletvekilleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Şükür kavuşturana diyorum. Bir konuşmacı söz alır da dört kere tam sıra geldiğinde oturum kapanır mı? Onun için şükür kavuşturana dedim, şansıma bu sözlerimi ifade ettim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Efendim, bugün 485 sıra sayılı -sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi amacıyla yani kamuoyunda üretim reformu paketi adıyla bilinen- Kanun Tasarısı’ndaki hazırlıklarımızı ve eskisi yenisi ne hazırladıysak onu anlatmak istiyorum.

Ben dün burada otururken dikkat ettim, bu gruplardan, muhalefet partisinin gruplarından 3 arkadaşımız söz aldı. 3 arkadaşımızın aldığı sözün ortak noktasını buraya yazdım; hepsi, benden evvel konuşanların hepsi işsizlik ve istihdam üzerine konuştular, üçünün de içeriğinde o vardı. İşte, biz bu 485 sayılı Kanun Tasarısı’nı Türkiye'de sanayinin geliştirilmesi, üretimin artırılması konusunda detaylandırdık. Sayın Komisyon Başkanına sordum, tam 723 sanayiciye sormuşuz: “Derdiniz ne? Hangi dertler sizin önünüzü tıkıyor, hangi dertler sizin gelişmenizi önlüyor?” Bütün bunlara çare olarak hazırlanmış, Komisyona geldi -sağ olsun- Komisyonda benim sorumlu olduğum, anlattığım üçüncü bölümle ilgili hemen hemen hiç itiraz yok. Arkadaşlara da teşekkür ediyorum, bu maddeleri uyuşarak buraya getirdik, ben huzur içinde konuşuyorum. Bizim bu 30 tane maddemize yani 41 ile 64 arasındaki maddelere bir itiraz yok, gönül rahatlığıyla anlatıyorum.

Ama bu işsizliğe çareyi nasıl bulacağız? Bakın, geçen gün burada YÖK Başkanı oturuyordu, YÖK Başkanının yanına gittim -bunu dinlemenizi istiyorum- YÖK Başkanı dedi ki… Türkiye'de yükseköğrenimde okuyan 7 milyon 198 bin kişi var arkadaşlar, ön lisans yapan 2 milyon 555, lisans yapan 4 milyon 70 bin, yüksek lisans yapan 480 bin, doktora yapan sayısı 91 bin, öğretim elemanı da 151 bin. Öğretim elemanlarını çıkaralım, bütün bu çocukların tamamı, okuyanların tamamı gün geliyor üniversiteden mezun oluyor. 2013’te Türkiye'deki üniversitelerden mezun olan öğrenci sayısı 693 bin, 2014’te 733 bin, 2015’te 801 bin, 2016’da 802 bin, diğerlerini saymıyorum. Peki, bunlara iş nasıl bulacağız? Hepsini zeytin tüccarı mı yapacağız, zeytinle mi ilgilenecekler? Türkiye'nin üretimini, ihracatını artırması için sanayiyi desteklememiz lazım. İşte bu, sanayiyi destekleyen eski sıkıntıları telafi etmek üzere hazırlanmış bir kanun tasarısı. Evvelden ticaret odası başkanıydım, hangi bakana, hangi milletvekiline, hangi müsteşara gittiğimizde derdimizi anlatırdık ama biz anlatırdık, biz dinlerdik. Türk sanat müziğinde Şerif İçli’nin Hicaz makamında bir şarkısı var, aklıma geldi o şarkının sözlerini burada söylemek istiyorum: Derdimi ummana döktüm âsumâna inledim/ Asuman evde yoktu, oturup kendim dinledim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Biz o zaman bunları anlatıyorduk, anlatıyorduk, yüzde 10’u oluyordu ama bu defa devir değişti. Bu defa Sanayi, Ticaret Komisyonu zımba gibi hepsi dâhil, muhalefet elemanları dâhil. Bu defa bütün sanayicilerin sorunlarını aldık, çözümlerini bu 79 maddeye koyduk. İnanın bunlar işi kolaylaştırmak için, üretimi artırmak için, o dediğim sıkıntıyı ifade eden bayanların, erkeklerin işsizlik sıkıntısını gidermek için, bu tasarının başka bir tarafından bir şey yok, 10 üzerinden 10’luk bir tasarı. Herkese teşekkür ediyorum, doğru olanı yaptık. Muhalefete de teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalkan.

Sayın Kalkan, sadece bu dönem değil 22, 23, 24, 25’te de anılan komisyonun bütün üyeleri iyiydi.

NECİP KALKAN (İzmir) – Evet, onlara da teşekkür ediyorum.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Başkanım, daha bir hafta önce bıraktım ya, beni söylemedin.

BAŞKAN – Evet.

Şimdi, tasarının bu bölümü üzerindeki konuşmalar sona ermiştir.

On beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Soru işlemlerine başlıyoruz.

Sayın Kazım Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Bakana soruyorum: Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı yeni bir küresel yatırım raporu açıkladı. Bu rapora göre, dünya çapında bir yılda küresel yatırımlar yüzde 2 gerilirken gelişmekte olan ülkelere yönelen yatırımlar yüzde 14 daraldı. Aynı raporda, dünyadaki bu sınırlı daralmaya karşı, ülkemize son bir yılda gelen doğrudan yabancı yatırımların yüzde 31’e düştüğü belirlendi. Ülkemiz bugün gelişmekte olan ülkelere göre, dış yatırımda sadece yüzde 1,19’u çekebilmekte; 2015’te 17 milyar dolar olan dış yatırım, şimdi 12 milyar dolara gerilemiş bulunmaktadır. Bizim maceracı bir dış politikaya ve komşularımızla ilişkilerimizi düzeltmeye ihtiyacımız var. Dünyayla kavga ederek, komşularımızla kavga ederek, Avrupa Birliğiyle kavga ederek kesinlikle bir yere varamayız. Bu nedenle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erkan Aydın...

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şu anda sanayide istihdamın artırılmasıyla ilgili kanunu görüşmekteyiz. Ancak, iki gün önce açıklanan verilere göre işsizlik 11,6’dır; yüzde 5 büyüme olmuş olmasına rağmen bunun tamamen dağıtılan kredilerle olduğu, üretime dayalı olmadığı görülmektedir. Genç işsizlerde -üniversiteli işsiz oranı- bu oranın da yüzde 25’lere ulaştığı görülmektedir. Bunu düşürebilmek için gerçek anlamda herhangi bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tarhan...

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana üretim reform paketiyle ilgili soru soracaktım ama Sayın Bakan yok, Millî Eğitim Bakanımız var. Millî Eğitim Bakanımıza şunu soruyorum: Bu pakette millî eğitimle ilgili maddeler var, neden sizin Bakanlığınız tarafından getirilmedi; bu üretimle ilgili, üretimi artırmakla ilgili güzelim paket torbaya dönüştürüldü? Bunu merak ediyorum.

BAŞKAN – Sayın İrgil...

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Ben de Sayın Bakan burada olmadığı için, Sayın Millî Eğitim Bakanımız da değerli bir hukukçu, o yüzden ona dönük bir soru sormak istiyorum, onun da fikrini almak istiyorum.

Biraz önce yapılan açıklamalardan anladık ki AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yürüyüşe katılanlar için “Onları yargı çağırabilir, alabilir, yargı sorgulayabilir." demiş. Zaten bu yürüyüşün amacı, yargıya talimat vermeye veya yargıdaki bu tür talimatla olan işlemlere karşı bir protesto yürüyüşü.

Ben Sayın Bakana hukukçu olarak şunu sormak istiyorum: İnsanların protesto amaçlı yürüyüş yapmaları bir hak mıdır? Ayrıca, Cumhurbaşkanının bu tavrı, bu yaklaşımı hukuka uygun mudur?

BAŞKAN – Sayın Ilıcalı…

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Teşekkürler Başkanım.

Değerli Bakanım, Erzurum Ticaret Odası Başkanlığı tarafından bir vakıf üniversitesi kurulmasına ilişkin talep olmuştu, YÖK’e geldi, YÖK’ten heyet Erzurum’a gitti. Acaba, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu dönem çalışmasını bitirip tamamlamadan bu girişimin yasalaşması mümkün mü?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Pir…

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bugün Sayın Bakan Zeybekci bir televizyon kanalında açıklama yaptı ve dedi ki: “Sayın Kılıçdaroğlu yürümek yerine Sayın Berberoğlu’nun dosyasını tekrar dokunulmazlık kapsamı alanına alınması için uğraşabilirdi ve bu karşılık görürdü.” Bununla ilgili bir açıklama yapar mısınız lütfen.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Millî Eğitim Bakanına soruyorum: Bugün görüşmekte olduğumuz 485 sıra sayılı üretim reformu yasa tasarısında eğitimle ilgili önemli değişiklikler var özelikle YÖK Kanunu’nda birçok yeni değişiklikler getiriliyor. Bu nedenle, üniversite-sanayici iş birliğini sağlamaya yönelik bu değişiklikler güzel ancak eğitimin özellikle fenden ve teknik konulardan uzaklaştırılmasının sebebi nedir? Özellikle son günlerde biyoloji derslerinin kaldırılarak, azaltılarak çocukların zamanlarını çok farklı alanlarda geçirmesinin nedeni nedir?

Bir de imam-hatip liselerinin fazlasıyla açılarak hangi amaca hizmet edilmek istenmektedir? Bu ülkenin bu kadar sayıda imam mezununa ihtiyacı var mıdır? Teknik elemana, mesleki elemana…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞAKAN – Cevaplar için Hükûmete söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Teşekkür ederim Muhterem Başkanım.

Şimdi, öncelikle Sayın İrgil’in sorusundan başlayayım Muhterem Başkanım.

Sayın İrgil, işte, “Demokratik olarak bir protestoda bulunmak demokratik toplumlarda normal midir?” Kesinlikle normaldir, hukuka uymak kaydıyla, hukuk çerçevesinde. Herkes her şeyi beğenmek zorunda değil, beğenmediği hususları da hukuk çerçevesinde yerine getirir.

Bugün Sayın Cumhurbaşkanının söylediği husus neydi? Anayasa 138… Dolayısıyla Anayasa da herkesi bağlar veya herkesin Anayasa’nın ruhuna uygun davranması gerektiği doğrultusunda bir açıklama yaptı. Dolayısıyla da bu katılanlar suç işledi mi? Onu hâkimler, savcılar değerlendirir. Ama ne diyor 138’inci madde? 138’inci madde mahkemelerin bağımsızlığıyla ilgili “Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Görülmekte olan bir dava hakkında… Şu anda görüşülen bir dava var çünkü birinci aşaması, daha ikinci aşaması var, ola ki Yargıtay bozacak, ola ki onaylayacak dolayısıyla bilmiyoruz.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Adalet için yürüyoruz Sayın Bakan, adalet için yürüyoruz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz ve herhangi bir beyanda bulunulamaz.”

Son paragrafında da “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”

Yine bir güzel söz daha var: “Mahkemeler karar verir ama bu mahkemenin en doğrusu millet vicdanında aldığı şekildir.” Eğer millet vicdanında karşılık bulmazsa mahkeme kararları -tarihte de vardır- kâğıt üzerinde kalır. Eğer millet gerçekten “Bu, adalete uygun.” derse o zaman herkesin hukuka saygı göstermesi gerekir. Dolayısıyla…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Bakan, mahkemeler bağımsız mı şu anda?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Evet efendim, evet, öyledir. Bakın, Anayasa diyor “Mahkemelerin bağımsızlığı.” Herkes buna uyacak, birinci husus bu.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Bugünün Türkiye’sinden bahsediyoruz Sayın Bakan, 2017 Türkiye’sinden, parti devletine dönüştürdüğünüz ülkeden bahsediyoruz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Efendim, yapmayın… Efendim, sıkıntı olabilir ama bakın, bu, Anayasa’da vardır, bu Anayasa herkesi bağlar; yargı da buna uygun şekilde davranacak, yasama da uygun şekilde davranacak, yürütme de uygun şekilde davranacak, ben onu söylerim. Dolayısıyla da demokratik ülkelerde herkes demokratik tepkisini kullanmakta serbesttir.

Bir başka milletvekilimiz, biyolojiyle ilgili, fen ve teknikle ilgili bir eğitime gidilmesi… İmam-hatip genelde çok açılıyor, dolayısıyla… Vatandaşın talep etmediği bir şeyi açsanız da siz boşuna açmış olursunuz; kapısını açarsınız, içinde hiçbir öğrenci kalmaz. Dolayısıyla da birinci onu söyleyeyim de.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – İmam-hatipler boş şu anda.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Bakın, meslek liselerinin oranı Türkiye'de yüzde 44; Bursa’da yüzde 61, İstanbul'da yüzde 53, Gaziantep’te yüzde 36. Hedefimiz ne? 2023’e kadar bunu yüzde 60’a çıkarmak. Dolayısıyla, meslek liselerinin oranı yüzde 44. İmam-hatiplerin oranı ne kadar? Yüzde 14. Biri yüzde 13-14, biri yüzde 44 ama hiçbir zaman… Hedefimiz ne? Meslek eğitimini memleket meselesi olarak görüyoruz.

“Derslerde değişiklik yapılıyor…” Niçin oldu ve neler oldu, onunla da ilgili yüce heyetinize bilgi vermek isterim.

Ortaöğretim kurumları haftalık ders çizelgesi, eğitim alanındaki ulusal ve uluslararası gelişmeler dikkate alınarak öğrencilerimizin sahip olması gereken bilgi, beceri, değer ve tutumlar bağlamında gözden geçirilmiş, ayrıca zorunlu eğitimin bir bütün şeklinde ele alınması gerekliliğinden hareketle yeniden düzenlenmiştir. Bu bağlamda, yapılan temel değişiklikleri şöyle sıralamak mümkündür:

Uygulamadaki haftalık ders çizelgesinde 9 ve 10’uncu sınıflarda ortak dersler arasında yer alan tarih dersi 11’inci sınıflara da iki ders saati olarak ortak dersler arasına konulmuştur.

Tarihimizin bir bütünü olarak geçmişten günümüze kadar kopukluk olmadan kronolojik bütünlük içerisinde öğretilmesini sağlamak adına 11’inci sınıf ortak dersleri arasında yer alan Türkiye Cumhuriyeti inkılap tarihi ve Atatürkçülük dersi 12’nci sınıfa alınmıştır.

Öğrencilerin düşünme becerilerini geliştirme açısından önemli bir işleve sahip olan ve sadece 11’inci sınıf ortak dersleri arasında yer alan felsefe dersi 10’uncu sınıfa da konulmuştur. Böylece liselerde iki saatten ibaret olan felsefe dersi dört saate çıkarılmıştır.

Büyüme çağındaki öğrencilerimizin psikomotor gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlamalarını sağlamak amacıyla beden eğitimi ve spor dersi 9, 10, 11 ve 12’nci sınıflarda bir ders saatinden iki ders saatine çıkarılmıştır.

Öğrencilerimizin içsel potansiyellerinin gelişmesine katkı sağlamak adına müzik ve görsel sanatlar dersleri 9, 10, 11 ve 12’nci sınıflarda bir ders saatinden iki ders saatine çıkarılmıştır. Yine, sağlık ve trafik kültürünün hayat becerisi olarak bütünsel bir bakış açısıyla ele alınmasını sağlamak amacıyla trafik ve ilk yardım dersiyle sağlık bilgisi dersi birleştirilerek “sağlık bilgisi ve trafik kültürü” adı altında 9’uncu sınıflarda bir ders saati olarak düzenlenmiştir. Yine, bir diğer düzenlememiz, sizin de sorduğunuz 9, 10, 11 ve 12’nci sınıflarda üçer ders saati olan biyoloji dersi toplam on iki saat, ortak dersler, 9 ve 10’uncu sınıflarda ikişer, seçmeli derslerde 11 ve 12’nci sınıflarda dörder ders saati olarak düzenlenmiştir. Böylece uygulamadaki çizelgede on iki saat olan biyoloji dersi on iki saat olarak muhafaza edilmiştir. Bilgi ve iletişim araçlarının etkin kullanımını sağlamak amacıyla fen ve sosyal bilimler ile hazırlık sınıfı bulunan Anadolu liselerine ortak ders olarak bilgisayar bilimi dersi konulmuştur. Son olarak da, öğrencilerimizin bilime olan ilgilerini geliştirmek adına matematik tarihi ve uygulamaları ile fen bilimleri tarihi ve uygulamaları dersleri seçmeli dersler arasına alınmıştır.

Biz kesinlikle şunda çok iddialıyız: Eğitimde eksiklikler olabilir ama geçmişten çok daha iyiyiz. Ülkenin millî geliri bunu gösterir, ülkenin şu an geldiği değerler bunu gösterir, gideceğimiz yer de…

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Bütün uluslararası sıralamalarda öğrencilerimiz en son sırada yer alıyor.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Hiç öyle bir şey yok. Şimdi, bakarsanız Fransa’yla aynı sıradasınız, Fransa öğrenci başına 15 bin dolar harcar, siz 3 bin TL harcarsınız. 3 bin TL harcayarak 15 bin dolar harcayanla aynı neticeyi alıyorsanız bu, eğitimin kalitesinden geçiyor.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – PISA’da…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – PISA, güzel. PISA’da da Vietnam Amerika’nın önünde. Eğer bunu tek ölçü olarak alırsan o zaman Vietnam’daki eğitim sisteminin Amerika’nın çok önünde olduğunu söylemek gerekir ki, bu da doğru değil. Niçin bu böyle oldu? PISA’da doğru bir temsille oluşturulmadı. Yine PISA’daki bir başka notu söyleyeyim: Japonya 530 aldı PISA’da ortalama değeri. Elbistan Fen Lisesinden bizim öğrenciler 550 puan aldı.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – İşte hep fen liselerindeki öğrencileri örnek gösteriyorsunuz. Allah’tan fen liseleri var da onları örnek gösterebiliyorsunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Bizim Elbistan Fen Lisesinin öğrencisi, dünyanın 1’incisi olan, 2’ncisi olan Japonya’dan çok daha iyidir. Bu neden? İşte bu, iyi bir eğitim sağlandığından.

Bir başka…

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Millî Eğitim Bakanı olarak eğitim sistemimizdeki eksiklikleri ve sorunları objektif bir şekilde…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Bakın, eğitim iyiye gidiyor, eksiklikleri de biliyoruz.

Eğitimin kalitesini artırmak bizim öncelikli hedefimizdir. Bakın, sadece ilkokulda, ortaokulda, lisede eğitimin kalitesini artırmak istemiyoruz; aynı zamanda yükseköğretimde de artırmak istiyoruz. Yükseköğretimde artırmak için de bakın, bu üretim paketinde, ihtisaslaşmak görevleri arasına konuldu.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Keşke bizim Komisyona gelseydiniz, Komisyonda görüşlerinizi ifade etseydiniz. Ne AR-GE reform paketine geldiniz ne bu reform paketine, Komisyona gelmediniz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Yine, bu tasarıda Kalite Kurulu getirildi. Yönetmelikle düzenlenmişti, pekâlâ Kalite Kurulu vardı, ancak Avrupa Birliğiyle uyum sağlayabilmek için -idari ve mali özerkliğe sahip olması istendi Avrupa Birliği tarafından- bundan dolayı da idari ve mali özerkliğe sahip bir bütçeli Kalite Kurulu oluşturuldu. Niçin? Yükseköğretimi kaliteli hâle getirmek için.

Bir başka, yine, bu pakette bir değişiklik daha yapıldı. O ne? O da Danışma Kurulunu getirdik. Bu ne yapacak? Üniversitelerimizin birinin bir diğerinin benzeri olmasını istemiyoruz, her birisinin ayrı bir kimliğinin olmasını istiyoruz. Dolayısıyla, bu üniversitelerin kontenjanları ve bölümleri… Herkes aynı bölümü açmasın, herkes dilediği gibi kontenjan belirlemesin; Sağlık Bakanlığının olacağı, Çalışma Bakanlığının olacağı, Millî Eğitim Bakanlığının olacağı, Yükseköğretim Kurulunun olacağı, esnaf odalarının olacağı, sanayicilerin olacağı, sektörün de olacağı; herkes bir araya gelsin, hangi bölümlere ihtiyaç varsa onları açalım diye… Dolayısıyla, yükseköğretimde de bir kalite var.

“E, peki, bunu buraya koydunuz, niçin sizin bölümünüze koymadınız?” Bizim bu arada Meclisin Genel Kuruluna getireceğimiz bir yasa yoktu, dolayısıyla onların arasına eklemedik; Bakanlar Kurulunda, görüşülecek en yakın yasanın bu olduğu görüldü. Dolayısıyla da Genel Kurulumuz kabul ederse ve yasalaşırsa, önümüzdeki dönemden itibaren Yükseköğretim Kurulunda da ihtisaslaşmanın yasal dayanağı olacak, Kalite Kurulunun yasal dayanağı olacak, Danışma Kurulunun da yasal dayanağı olacak. Burada bir sıkıntı yok.

Bir başka, Kazım Bey’in sorusu: “Uluslararası küresel yatırımlardan yüzde 1,9 mu pay alıyoruz?” Biz de şunu söylüyoruz: Bakın, biz geldiğimizde yüzde 1 bile alamıyorduk, kaç alıyorduk? 0,07 yani binde 0,7 alıyorduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Dolayısıyla, geçmişe göre iyiyiz ancak daha almamız gereken mesafe olduğunu da biliyoruz. Bizim amacımız kimseyle düşmanlık etmek, kavga etmek değil. Bakın, Sayın Başbakanımızın göreve gelince ilk söylediği şey: “Dostlukları artıracağız, düşmanlıkları azaltacağız.” Bu doğrultuda ilerliyoruz.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Düşmanlar çoğaldı Sayın Bakan, düşmanlar çoğaldı, azalan yok.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederim efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel..

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz İç Tüzük 60’a göre bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın 485 ve 485’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi sırasında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, Sayın Bakan Anayasa’nın 138’inci maddesini hatırlattı. Gerçekten Hükûmetin bu 138’inci maddeyi hatırlamaya ihtiyacı var, bu açıdan olumlu görüyorum.

Ama “Hiçbir organ, makam, merci ve kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere, hâkimlere emir ve talimat veremez.” deniyor ya iki olay hatırlatayım. Birisi: Bu MİT tırları davasının daha başında “Daha onların peşini bırakmam.” diyen Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Genel Başkanı tahliye kararından sonra Anayasa Mahkemesinin “O kararı tanımıyorum, saygı da duymuyorum, uymuyorum.” demiştir. Ayrıca bu içinde bulunduğumuz süreçte bir gerçek ortaya çıktı, Sayın Bekir Bozdağ da yalanlamadı. Siz yalanlayabilirseniz memnuniyetle dinleriz ama yalanlamayacaksınız. Darbe ana davasının iddianamesinin Bekir Bozdağ’a arz edildiğini, o okuduktan sonra işleme alındığını hâlen daha Sayın Bekir Bozdağ yalanlamış değil.

Bu iki konuda ne söylüyorsunuz? Cevap verirseniz memnun oluruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Sayın Bostancı, buyurunuz.

27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, zaman zaman bütün siyasi partilerin genel başkanları yahut üyeleri adalet mekanizmasının işleyişine ilişkin eleştiriler dile getiriyorlar, mahkeme kararlarına itiraz ediyorlar, tanımadıklarını da beyan ediyorlar. Geçmişte de bunun örnekleri var. Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanının da bu doğrultuda beyanları olduğunu hatırlatırım.

Dolayısıyla burada siyaseten yapılan değerlendirmelerle hukuken olup bitenleri birbirine karıştırmamakta fayda var. 138’inci madde herkes içindir, herkes adaletin tarafsız bir şekilde işlemesine elbette destek vermekle mükelleftir. Eleştirilerini yapabilir ama arada bir illiyet bağı kurarak doğrudan veya negatif bir şekilde mahkemelerin üzerinde tahakküm kurmaya çalışmak yanlıştır. Dolayısıyla mahkemelerin bağımsız bir şekilde çalışmasını temin edecek hassasiyeti göstermek herkesin görevidir.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)

BAŞKAN - Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

41’inci madde üzerine üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesinde yer alan “halinde” ibaresinin “durumunda” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

      Kazım Arslan                Tahsin Tarhan                        Akif Ekici

          Denizli                        Kocaeli                             Gaziantep

       İrfan Bakır                 Tacettin Bayır

          Isparta                          İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesinde yer alan “OSB adına kamulaştırma yapacak idare, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu uyarınca oluşturacağı kıymet takdir ve uzlaşma komisyonlarında OSB’den en az bir üyenin görevlendirilmesini ister. Tanınacak süre zarfında görevlendirme yapılmaması halinde, ilgili idare, komisyon üyelerinin tamamını kendi bünyesinden seçer.” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

     Mahmut Toğrul                Garo Paylan                           Erol Dora

        Gaziantep                      İstanbul                                 Mardin

        Erdal Ataş                  Müslüm Doğan                 Behçet Yıldırım

         İstanbul                         İzmir                               Adıyaman

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Fahrettin Oğuz Tor           Ahmet Kenan Tanrıkulu   Ahmet Selim Yurdakul

         Kahramanmaraş                         İzmir                                  Antalya

       İsmail Faruk Aksu                Mustafa Kalaycı                    Erkan Akçay

             İstanbul                              Konya                                  Manisa

“Madde 41- 4562 sayılı kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasına “OSB, müteşebbis heyetin” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya genel kurulun vereceği karar üzerine yönetim kurulunun” ibaresi eklenmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen, Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık 100 maddeyi bulan, sanayinin ve üretimin desteklenmesini amaçlayan bu tasarının 41’inci maddesine geldik ve daha önce defaatle Sayın Bakan tarafından da ifade edildiği üzere bu tasarının hazırlanmasında sanayicinin, organize sanayi bölgesi yönetimlerinin çok sayıda görüşlerinin de alındığını biliyoruz. Bu maddeyi de bu görüş almanın neticesinde yapılan bir düzenleme olarak değerlendirdim.

41’inci maddenin (2)’nci fıkrası şunu düzenliyor: Organize sanayi bölgeleri adına yapılan kamulaştırmalarda kamulaştırma komisyonuna veya uzlaşma komisyonuna organize sanayi bölgeleri yönetiminden de bir temsilcinin alınmasını öngörüyor.

Değerli arkadaşlar, bunu doğru ve mantıklı bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Neden? Daha önce de organize sanayi bölgeleri kamulaştırma yetkisine sahip kurumlardı. Buna ilişkin düzenlemeyi de Anayasa Mahkemesi iptal etti. İptal gerekçesine baktığımızda, bu meselenin ruhunda kamulaştırma komisyonunda kamulaştırma yapan birimin üyesinin temsil edilmesi bu komisyonun tarafsız, objektif çalışmasına mâni olabilecek bir tutuma girer değerli arkadaşlar. Çünkü komisyonun objektif ve tarafsız olması gerekir. Hem sen kamulaştırmayı yapacaksın… Ee, kamulaştırma bedeli de nereden çıkacak? Bedeli, parası organize sanayi bölgesinden çıkacak. Dolayısıyla, bu temsilin olmaması gerekir. Ayrıca, bunun sanayiye veya üretime bir katkısı da olmayacak. Neticede, kamulaştırmaya karar verilmişse bu komisyon veya uzlaşma komisyonu bu işlemi rahatlıkla organize sanayi bölgesi temsilcisi olmadan da objektif ve tarafsız bir şekilde gerçekleştirebilir ancak organize sanayi bölgesi temsilcisinin bulunması bu komisyonun tarafsız ve objektif çalışmasına gölge düşürebilir. İlla öyle olur anlamında değil. Zaten Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerinin mahiyeti de bunu içerir. Dolayısıyla bunu doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.

Önergemizin kabulünü diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesinde yer alan “OSB adına kamulaştırma yapacak idare, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu uyarınca oluşturacağı kıymet takdir ve uzlaşma komisyonlarında OSB’den en az bir üyenin görevlendirilmesini ister. Tanınacak süre zarfında görevlendirme yapılmaması halinde, ilgili idare, komisyon üyelerinin tamamını kendi bünyesinden seçer.” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mahmut Toğrul (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunda kamulaştırmayı yapacak kurumlar belirlenmiştir. Bu kurumların kuracakları komisyonlara OSB yönetimlerince üye verilmesi kanunun daha önce verilmiş Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırılık oluşturacaktır. Anayasa Mahkemesinin 31/10/2013 tarihli ve (E: 2013/49), (K: 2013/125) sayılı Kararı’yla bu fıkrada yer alan “yapabilen veya” ibaresi iptal edilmiştir. Bu karara göre OSB’ler kamulaştırma yaptırabilir ama yapamaz. Hükûmet OSB’ler adına kamulaştırma yapacak kurumlara OSB yönetiminden bir üye atanmasını sağlayarak OSB yönetimlerini dolaylı da olsa kamulaştırma yapan bir üye atanmasını sağlayarak OSB yönetimlerini dolaylı da olsa kamulaştırma yapan bir konuma getirmektedir. Bu değişiklik Anayasa Mahkemesi kararına aykırıdır. Ayrıca, mülkiyet hakkı bağlamında da değerlendirildiğinde böyle bir işlemin ancak kamu eliyle yapılabileceği açıktır. Anılan nedenlerle söz konusu fıkranın tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesinde yer alan “halinde” ibaresinin “durumunda” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Kazım Arslan (Denizli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Ali Akyıldız, Sivas Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Akyıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım, ekranları başında bizleri izleyen değerli yurttaşlarım, basınımızın ve Meclisimizin kıymetli çalışanları; görüşülmekte olan 485 sıra sayılı torba kanunla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Sayın Bakan, tabii, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız burada olacaktı, ben ona göre yine de size takdim ediyorum. Sayın Bakanım, 20 Haziran 2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 38’inci maddesinin birinci fırkasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan 1 Temmuz 2017 tarihinden itibaren 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfında yer alan iş yerleri için iş sağlığı ve güvenliği hizmeti verme zorunluluğu, bu getirilen torba yasanının 86’ncı maddesinde “1 Temmuz 2020” şeklinde değiştirilerek üç yıl daha erteleniyor.

SGK istatistiklerine göre, ülkemizde iş kazalarında her yıl ortalama 1.500 civarında insanımız can vermektedir. İş kazalarında Avrupa 1’incisiyiz, dünya 3’üncüsüyüz ve maalesef bu sayı da her geçen gün artmaktadır. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili mevzuat ve normların sürekli ertelenmesi işverenlerin sorumluluk almamasına neden olmakla birlikte iş cinayetlerinde de sürekli bir artışa neden olmaktadır. Bununla birlikte, ülkemizde yaklaşık olarak 77 bin (C) sınıfı, 16 bin (B) sınıfı, 18 bin (A) sınıfı uzman bulunduğunu ve erteleme yapılması hâlinde, özellikle az tehlikeli sınıfa bakabilecek (C) sınıfı uzmanların da işten çıkarılmaya başlanabileceği ve işsizler ordusuna yeni işsizlerin katılacağını da dikkatlerinize sunuyorum. Sayın Bakan, yol yakınken gelin bu düzenlemeden vazgeçin ve milletimizin evlatlarını, canlarımızı yeni yeni iş cinayetlerine kurban vermeyelim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki gün önce Kıymetli Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlatmış olduğu adalet yürüyüşü devam ediyor. Ben de biraz önce yürüyüşten geldim ve Meclisteki adalet nöbetimize devam ediyorum. Bu adalet yürüyüşümüz, ülkemizdeki mazlumlara ve mağdurlara olduğu kadar ülkemizin geleceğinden kaygı ve endişe duyan bütün yurttaşlarımıza bir umut ışığı olmuştur. Siyasetin emrine, daha doğrusu tek adamın emrine giren yargının, sarayın değil de milletin yargısı olarak tamamen bağımsız ve tarafsız olması için yürüyoruz. Ülkemizde, mevcut iktidarın ve bu zihniyetin sayesinde kaybolan adaleti arıyoruz, bunun için yürüyoruz. Haksız yere yargılanmış ve cezalandırılmış insanlar toplum için bir yaradır. Bu, insanların vicdanına dokunur ve mutluluğunu bozar. Bu nedenle, toplumda adaletin sağlanması için mümkün olan her şey yapılmalı ve herkese karşı adil davranılmalıdır. Bir milletin sahip olabileceği en kutsal değer, sahip olduğu adalet sistemidir. O ülkede yaşayan insanlar haklarını bu sayede korur ve savunurlar.

Çinli düşünür Konfüçyüs “Devletin hazinesi adalettir.” derken büyük Hint lideri ve devlet adamı Gandhi “Adaletsiz rejimi adaletle yıkınız.” diye seslenmiştir. Peygamberimiz Hazreti Muhammed “Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır.” demiştir.

Değerli milletvekilleri, sürem azaldığı için ben kalan süremi Sayın Hüseyin Dilibal’ın bir şiirini okuyarak tamamlamak istiyorum:

“Yürüyor halkım, yürüyor

Yoruldukça dura dura

Doğudan batıya doğru

Karanlığı yara yara

 

Onu eleştiren yandı

Bıçak kemiğe dayandı

Uyuyanlar da uyandı

Öğreniyor sora sora

 

Umut tükendi yargıdan

Yara iyi olmaz sargıdan

Geçilmez oldu kurgudan

Halka kumpas kura kura

 

Dilibal’ın alnında ter

Halkımız adalet ister

Yürü yiğitliğini göster

Yık kötüyü kıra kıra”

Yüce heyetinizi tekrar sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akyıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

42’nci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesinde yer alan "Vali, müteşebbis heyette bulunması durumunda yedek üye uygulamasından istisna tutulur.” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Mahmut Toğrul                       Garo Paylan                                Erol Dora

                 Gaziantep                             İstanbul                                     Mardin

                 Erdal Ataş                        Müslüm Doğan                      Behçet Yıldırım

                  İstanbul                                İzmir                                    Adıyaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 42’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Vali, müteşebbis heyette bulunması durumunda yedek üye uygulamasından istisna tutulur.” ifadesinin madde metninden çıkarılmasını ve maddenin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"OSB organlarında görev alanlar, diğer OSB'lerin organlarında görev alamazlar.”

       Ahmet Kenan Tanrıkulu              Mustafa Kalaycı                         Kamil Aydın

                    İzmir                                 Konya                                      Erzurum

           Fahrettin Oğuz Tor                 Mevlüt Karakaya           Ahmet Selim Yurdakul

             Kahramanmaraş                           Adana                                      Antalya

BAŞKAN – Şimdi maddeyi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 42’nci maddesiyle değiştirilen 4562 sayılı Kanun’un 7’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Vali, müteşebbis heyette bulunması durumunda yedek üye uygulamasından istisna tutulur.” cümlesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve maddenin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Kazım Arslan                       Tahsin Tarhan                              Akif Ekici

                   Denizli                               Kocaeli                                   Gaziantep

                İrfan Bakır                         Ceyhun İrgil

                   Isparta                                 Bursa

"Yönetim kurulu üyeleri, yönetim kurulu üyesi oldukları OSB haricinde, birden fazla OSB'nin müteşebbis heyetinde ve denetim kurulunda görev alamazlar.”

BAŞKAN – BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Şimdi, konuşmacılarımız, zaman zaman “Üretimle ilgili bakan burada yok.” diyorlar. Sayın milletvekilleri, üretimle asıl ilgili bakan Millî Eğitim Bakanıdır, eğitim seviyesi ne kadar yükselirse üretim o kadar artar ülkede. (CHP sıralarından alkışlar)

Önerge hakkında söz isteyen Ceyhun İrgil, Bursa Milletvekili.

Buyurunuz Sayın İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Biz komisyonlarda Sayın Bakana yeterince fikirlerimizi arz ediyoruz, o yüzden ben arkadaşlarıma dönüyorum.

BAŞKAN – Size bir uyarı değildi benimkisi.

Sürenizi baştan alıyorum.

Buyurunuz.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de diğer arkadaşlarım gibi, adalet yürüyüşüne ara vererek buradaki, Meclisteki adalet yürüyüşümüze geldim.

Arkadaşlar, bugün birçok arkadaşımız bu konuda görüş bildiriyor ve ülkenin gündemine oturmuş durumda. Sizlerden bir ricam var: Sizler bu karar metnini okudunuz mu? “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklamak...” diyor bu karar metni. Enis Berberoğlu kararı, Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Hükûmetin “Tırlarda insani yardım malzemesi vardı.” açıklamaları doğru ise sadece iktidar için değil ülke için de bir tuzaktır, Enis Berberoğlu içinse kumpastır. Yok, eğer Hükûmetin açıklamaları doğru değilse, toplumu ve bizleri kandırdıysa o zaman bu karar, ülkenin uluslararası arenada ve mahkemelerde savaş suçu için, sizin ifadenizle, bir bağımsız mahkeme tescilidir. Bu mahkemenin karar metni, hukuki belge olarak doğru kabul edilir ve bozulmazsa en çok kime yarayacaktır bir düşünün. CHP ve muhalefete bir ders vermeyse, Cumhurbaşkanının “Onu öyle bırakmam.” ifadesinin tezahürüyse, duygusal bir tutumla, öfke ve kinle hesap sormaysa, had bildirmeyse, ibret olsun kararıysa Türkiye'nin bağımsız yargı kararı iddiasına bir sabotajdır. Tüm dünyada “Türkiye diktatörlüğe gidiyor.” algısına ve FETÖ’nün uluslararası lobi faaliyetlerine destektir. Bu karar FETÖ’nün ekmeğine yağ sürecektir. Bu karar Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Hükûmetin ısrarla “Bu tırlarda insani yardım malzemesi vardır.” tezinin mahkeme eliyle çürütülmesidir, yalanlanmasıdır. Bu karar Enis Berberoğlu öznesiyle CHP’ye, muhalefete bir ders verme ve bu karardan rövanşist birkaç günlük zafer ve sevinç çıkarma çabası, Hükûmet ve ülke için sonsuza kadar sürecek, Türkiye'nin “Gizli kapaklı işlere girmiş, teröristlere silah yardımı yaptı.” tezinin kendi elinizle tasdiklenmesidir.

Düşünün, uluslararası alanda bu mahkeme kararı için ne yanıt vereceksiniz? “Karar, bağımsız mahkeme kararıdır, doğru.” mu diyeceksiniz; yoksa, “Hayır, mahkeme kararı doğru değil.” mi diyeceksiniz? “Doğru.” derseniz, kendi ağzınızla devlet sırrı argümanlarını mahkeme kararıyla tasdikleyip ülkenin kaderini ve prestijini uluslararası mahkemelere teslim edebilecek misiniz? “Doğru değil.” diyorsanız, o zaman Enis Berberoğlu neden tutuklu?

Bu hukuki garabet bir an önce düzeltilmez ise belki Enis Berberoğlu’nu yirmi beş yıl mahkûm etmenin keyfiyle birkaç yıl geçireceksiniz ama kendiniz ve iktidar, sonsuza dek savaş suçu işlemek ve masum insanların katli için silah göndermek suçlamasıyla yaşamaya mahkûm edileceksiniz. Kaldı ki Enis Berberoğlu kararı hukuki değil, siyasidir. Mahkeme Enis Berberoğlu’nu Türk Ceza Kanunu’nun 330’uncu maddesine göre cezalandırdı yani devlet sırrını açıklama fiiline dayalı casusluk. Diyelim ki bu haber gizli bilgi içeriyordu, Yargıtayın 2010/1586 sayılı Kararı’ndaki “sır” yani gizlilik yorumunda “…bu çeşit bilgi yayınlanıp açıklandığı tarihte esasen daha önce kamuoyunun bilgisi olmuş ve herkes tarafından bilinmekte ise sır olma vasfını kaybeder…” diyor. Bu karar 29 Mayıs 2015’te Cumhuriyet gazetesindeki haber için verildi, oysa 21 Ocak 2014’te, neredeyse bir buçuk yıl önce aynı fotoğraflar aynı şekilde bir başka gazetede yayımlanmıştı. 24 Haziran 2014’te yani yaklaşık bir yıl önce YouTube kanalında bu haber ve bu görüntüler yayınlandı. 12 Mayıs 2015’te yani bu karardan önce, Cumhurbaşkanı Almanya dönüşü “Türkmenlere insani yardım” açıklamasını zaten yapmıştı. 18 Mayıs 2015’te AKP Siirt Milletvekili Yasin Aktay “O silahlar ÖSO’ya gidiyor.” diye açıklama yapmıştı. Sonuç: İktidar doğru söylüyorsa bu karar adaletsiz ve siyasi; yok, iktidar yalan söylüyorsa bu karar hukuki değil ama Türkiye ve iktidarı zora düşürecek siyasi bir karar. Bu nedenle, bu karar daha yetkin, adil bir üst merci tarafından acilen düzeltilmelidir.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İrgil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 42’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Vali, müteşebbis heyette bulunması durumunda yedek üye uygulamasından istisna tutulur.” ifadesinin madde metninden çıkarılmasını ve maddenin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"OSB organlarında görev alanlar, diğer OSB'lerin organlarında görev alamazlar.”

Fahrettin Oğuz Tor (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen, Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde Milliyetçi Hareketçi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve bizleri izleyen tüm vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde İstanbul Sanayi Odası Türkiye'nin 2016 yılı ilk 500 sanayi işletmesini açıkladı, keza Fortune dergisi de dünyanın 2016’daki ilk 500 sanayi işletmesini açıkladı. Konumuz sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi olunca bu vesileyle sanayi kuruluşlarımızın verilerine ve dünyadaki konumlarına bakmakta fayda görüyorum.

Daha önce, önemini belirtmek bakımından işsizliği tekrar etmek istiyorum. Keza, işsizliğin, enflasyonun, kamudaki israfın rekor kırdığı, istihdamın artmadığı, kayıt dışılığın azaltılamadığı, yolsuzluk ve yoksullukta, hukukun üstünlüğünde, kurumsallaşmada, uzmanlaşmada mesafe alınamadığı; kısaca, insanımızın yarınından emin olmadığı bir ortamda üreterek, istihdam yaratarak, ihracat yaparak, vergi ve prim ödeyerek önemli miktarda katma değer yaratan sanayicimizi kutluyorum.

İstanbul Sanayi Odası Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşu raporunu 5/6/2017 tarihinde açıkladı. 1968 yılından bu yana açıklanan listenin ilk sırasında, geçen yıl da olduğu gibi TÜPRAŞ yer aldı. TÜPRAŞ, 32 milyar 594 milyon lira cirosuyla Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu oldu; 2’nci Ford, 3’üncü TOFAŞ oldu. Ford’un cirosu 16,3 milyar, TOFAŞ’ın cirosu 12,8 milyar olarak açıklandı. Sanayi devlerinin üretimden satışları bir önceki yıla göre yüzde 8,8 artışla 490 milyar liraya, toplam faaliyet kârı yüzde 18,6 artışla 52,4 milyar liraya, toplam ihracatı da 55,1 milyar dolara yükseldi. Sanayi kuruluşlarının elde ettikleri 52 milyar liralık esas faaliyet kârının yarısından fazlasını ise finansman giderleri olarak kaydettiğini belirtmek istiyorum. Yani sanayicimizin en büyük problemi finansman gideridir. Konuyla ilgili olarak İSO Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Erdal Bahçıvan, Türk sanayisi finansman zorluğu, kur dalgalanmaları, sosyal, siyasal, terör ve jeopolitik olumsuzlukları barındıran bir yılda başarma azim ve kararlılığını koruduğunu ifade etmiştir; doğru söylüyor. Gerçekten, kârın yarısından fazlasının finansman gideri olarak kaydedildiği, büyük oranlardaki kur dalgalanmalarının yaşandığı; çok daha önemlisi, terörün devam ettiği; referandum, 15 Temmuz darbe girişiminin neticelerinin alınamadığı; olağanüstü hâl uygulamalarının, hukukun üstünlüğü tartışmalarının devam ettiği bir ortamda Sanayi Odası Başkanının ifadesiyle, yüzde 3,9’luk büyüme performansıyla ekonominin en yakın yol arkadaşı, zor günlerin dostu sanayici olarak gösterilmiştir.

Değerli milletvekilleri, listenin ilk 50 şirketi 241 milyar lira satış gerçekleştirmiş olsa da 500 sanayi kuruluşunun borç yükü 2016 yılında daha da artmış, 207 milyar liraya yükselmiştir. Artan borç, kârın yüzde 50’sinin finansman gideri olması gelecekte yeni finansman teminini oldukça zorlaştıracaktır. Nitekim, 2016’da 100’den fazla sanayi kuruluşunun zararı buradan kaynaklanmaktadır. 2016 yılında işsizliğin yüzde 13 seviyesinde gerçekleştiği, genç nüfusta bu oranın yüzde 24’leri bulduğu dikkate alındığında ekonominin çok büyük kesimini oluşturan, büyük çabalarla her türlü olumsuzluğa rağmen yarattığı 15 bin istihdam çok önemli olmakla beraber, genel ekonominin gidişatını göstermesi bakımından fazla umut vadetmediğini de söylemek zorundayız.

Değerli milletvekilleri, sıralamada 1’inci olan TÜPRAŞ ithal petrol işleyerek satan bir sanayi kuruluşumuz, cirosunun yüksek olmasının sebebi budur. Fortune dergisinin yayımladığı listeye göre olaya dünya ölçeğinde baktığımızda Türkiye 1’incisi TÜPRAŞ dünyada ancak 320’inci sıraya gelebilmektedir. Türkiye 2’ncisi Ford ve 5’incisi Arçelik dünyada ilk 500 sanayi kuruluşu içerisinde yoktur. TÜPRAŞ’ı çıktığınızda, üzücü de olsa söylemek lazım ki Türk sanayisi dünya sanayisi içinde bir etkiye, bir konuma sahip değildir.

Değerli milletvekilleri, şunu söylemek istiyorum: Gerçekten işsizliği önlemek istiyorsak en başta sanayimizi desteklemek zorundayız diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesinde yer alan "Vali, müteşebbis heyette bulunması durumunda yedek üye uygulamasından istisna tutulur.” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesiyle organize sanayi bölgelerine kimi düzenlemeler getirilmektedir. Ancak tasarının geneline bakıldığında organize sanayi bölgelerinin gerçek emekçileri olan işçilerin yüzünü güldürebilecek herhangi bir düzenleme söz konusu değildir. Bu vesileyle kimi veriler üzerinden Türkiye’de işçi sağlığı ve güvenliği konusunda birkaç noktaya değinmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tarihsel sürecin çeşitli dönemlerinde kabul edilmiş temel insan hakları belgeleri, herkesin sağlıklı ve güvenli bir işte çalışma hakkını uluslararası bir norm olarak tescil etmiştir. Örneğin, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi madde 23’te “Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.” ifadesiyle insan onuruna yakışır iş açıkça tarif edilmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü, 1981 ve 1985 yıllarında iki önemli iş sağlığı sözleşmesi ve tavsiye kararının altına imza atmıştır. ILO ,bu sözleşme ve tavsiye kararlarıyla dünya ölçeğindeki iş sağlığı ve güvenliği alanında mevcut olumsuzlukların ortadan kaldırılmasına yönelik daha ciddi önlemlerin alınmasının gerekli olduğuna işaret etmiştir.

Değerli milletvekilleri, bugün bütün dünyada insana yakışır iş, insan onuruna yakışır iş, temel sağlığı ve yaklaşımından hareketle kadınların ve erkeklerin özgürlük, hakkaniyet ve güvenlik içinde çalışma fırsatlarının yaygınlaştırılmasına yönelik düzenleyici tedbirlerin hayata geçirilme tartışmaları devam etmektedir. Bu bağlamda, ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği alanında yeterli ve kalıcı sonuçlara ulaşabilmek adına çeşitli yasal düzenlemelere gidilmiştir. Ancak bu düzenlemeler sürecinde gerek torba yasalarda ve gerekse yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle hizmet alanlarının kapsamı ve sürelerine ilişkin sürekli değişiklik yoluna gidilmiştir ve gelinen noktada maalesef ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği sistemi âdeta işlemez duruma getirilmiştir. Kısaca belirtmek gerekirse 155 ve 161 sayılı ILO sözleşmelerinin 2004 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulünden sonra 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu sosyal tarafların mutabakatı olmadan 2012 yılında çıkarılmıştır.

Değerli milletvekilleri, bakınız, Türkiye’nin ölümlü iş kazalarında Avrupa’da 1’inci, dünyada ise 3’üncü sırada yer aldığı ve AB üyesi 28 ülke ortalamasının altı kat üzerinde olduğuna dair tespitlerin yapılması oldukça düşündürücüdür.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi tarafından açıklanan verilere göre 2004-2012 yılları arasında her yıl ortalama en az 1.365 yurttaşımız iş kazalarında yaşamını yitirmiştir. 2015 yılında 1.730, 2016’da ise 1.970 çalışanın iş kazalarında hayatını kaybettiği ülkemizde ne yazık ki bu yılın ilk beş ayında 741 işçi yaşamını kaybetmiştir.

Değerli milletvekilleri, çalışma ortam ve koşullarında sürekli iyileştirmenin temel yaklaşımı olarak iş sağlığı ve güvenliğine önem verilmesi, tutarlı bir çaba gösterilmesi sadece çalışanların değil, aynı zamanda yaşanılan toplumsal yapının refahı açısından da kritik bir öneme sahiptir. Ancak, ne yazık ki ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğine gereken önem verilmemektedir. Üstelik, kanayan bu yaraya bir parça merhem olması beklenen yasal düzenlemeler de hayata geçirilememektedir. İlgili mevzuatın sürekli olarak içeriği işçinin aleyhine, işverenler ile piyasa aktörlerinin lehine olacak şekilde değiştirilmesine artık bir son verilmelidir ve ülkemizde özellikle üretim ve imalat sektörlerinde insani çalışma koşullarının önü açılmalıdır diyor, bir kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 42’nci madde kabul edilmiştir.

43’üncü madde üzerinde iki önerge vardır. İkinci olarak okunacak önerge maddeye en aykırı önerge olup okunmasını müteakip işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesinde yer alan “dördü” ibaresinin “dördünün” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

    Mahmut Toğrul                       Ahmet Yıldırım                 Behçet Yıldırım

       Gaziantep                                 Muş                                Adıyaman

 

       Erdal Ataş                          Müslüm Doğan                     İmam Taşçıer

        İstanbul                                  İzmir                              Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 43’üncü maddesinde yer alan "beş asıl, beş yedek üye” ibaresinin "beş asil ve beş yedek üye" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

     Kazım Arslan                        Tahsin Tarhan                        Akif Ekici

         Denizli                                 Kocaeli                             Gaziantep

 

      İrfan Bakır                          Tacettin Bayır                    Sibel Özdemir

         Isparta                                  İzmir                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Sibel Özdemir, İstanbul Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 43’üncü maddesi üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

43’üncü maddede organize sanayi bölgelerinin yönetim kurulu yapısıyla ilgili bir düzenleme yer almaktadır. Biz, bunu komisyonda da görüştük, herhangi bir itirazımız yoktur bu maddeye. Ben, çok değerli Eğitim Bakanımız burada olduğu için özellikle söz almak istedim. Meclis Başkan Vekilimizin de özellikle belirttiği üzere, üretim ve sanayileşmeyi görüşüyorsak burada en önemli tartışmamız gereken eğitim reformudur. Ben, akademik çalışmalarımı özellikle, ülkelerin sanayileşme politikaları üzerine yapmıştım ve orada en açık ortaya çıkan görüş, ülkelerin sanayileşme süreçlerine eğitim politikalarında çok büyük reformlar yaparak başlamasıdır. Bugünün sanayileşmiş, çok önemli, başarılı kalkınma hamlelerini yapan ülkelerin tamamı üretim, sanayileşme, nitelikli insan kaynağı, eğitim gibi bütüncül politikaları başarıyla hayata geçiren ülkeleridir. Bu kalkınma ve sanayileşme süreçlerinde ise en büyük pay üniversitelerin ve akademisyenlerin özgür, bilimsel çalışma yapmaları ve bilimsel çalışma, üretme kapasitelerine, performanslarına bağlıdır. Ancak, on beş yıldır hep birlikte gördük ki tek başına eğitim politikasını yöneten iktidar partisi evet, kavgasız, gürültüsüz özellikle Sayın Bakan, eğitim politikasını konuşuyoruz ancak biz uygulamaya baktığımızda maalesef bunu göremedik.

Bilim ve Sanayi Bakanı Sayın Özlü’nün, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Sayın Saraç’ın, farklı tarihlerde, Komisyon üyelerine üretim reformu paketiyle yapmış olduğu sunumlara bizzat katıldım. Gerçekten, eğitim sistemimiz ve yükseköğretim adına bu pakette çok önemli düzenlemeler var. Biz eğitimle ilgili maddeleri görüşürken Komisyonda ve Genel Kurulda Millî Eğitim Bakanımız yoktu. Gerek Genel Kurulda gerekse Komisyonda Bilim ve Sanayi Bakanının Başkanlığında bu maddeler görüşüldü. Ancak bizim en önemli eleştirimiz burada: Tasarının eğitimle ilgili maddeleri, Eğitim Komisyonunda tali komisyon özelliğiyle görüşüldü, görüşüldükten sonra muhalefet şerhi yazıldı ancak Sayın Bakan, bir hafta sonra, Sanayi Komisyonu toplantısında tekrar, eğitimle ilgili, Eğitim Komisyonunun üyeleri yokken düzenlemeler yapıldı. Biz muhalefet partisi milletvekilleri olarak, gerçekten daha sonra, paketle ilgisiz, eğitimi ilgilendiren maddelerin bu tasarıya eklenmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. Burada, işte, evet ismi değiştirilen üniversiteler eklendi, maddeler görüşülürken burada iktidar partisinden farklı önergeler getiriliyor ve bir anda, üniversitelerle ilgili önemli bir düzenleme Komisyonda Komisyon üyeleri tarafından görüşülmeden Genel Kuruldan geçiyor. Biz bu noktada gerçekten, Millî Eğitim Komisyonu üyeleri olarak çok büyük itirazlarda bulunuyoruz.

Bu düzenlemeler içerisinde -geçen günkü konuşmamda ifade etmiştim- çok önemli bir düzenleme geçti, ki Eğitim Komisyonunda görüşülmeden Sanayi Komisyonu çalışmalarında görüşüldü; öğretim üyelerine üniversitelerde kadro ve çift maaş imkânı. Siz Genel Kuruldayken bunu tekrar dile getirmek istiyorum. Gerçekten -geçen gün de söyledim- birçok genç bilim insanı var, kadro bekliyorlar devlet üniversitelerinde, onlara yapılan çok büyük bir haksızlık ve eşitlik ilkesine de aykırı olduğunu düşünüyorum.

Gerçekten, Parlamento üyeleri olarak bizlerden çözümlenmesi beklenen en temel sorun ve bu iktidarın maalesef çözemediği eğitim sistemimiz ve yükseköğretimle ilgili çok önemli reformlar gerekmektedir. Bu torba yasada, ki iktidar partisinin alışkanlık hâline getirdiği torba yasa usulü gerçekten on beş yıldır adım adım yok ettiğiniz yasama ve siyasi etiğe hiç uygun olmamıştır ama daha önemlisi, burada hayati önemde düzenlemelerin –ki eğitimle ilgili- iktidar tarafından önemsenmediğini, nasıl özensiz yaklaşıldığını bir kez daha ortaya koymuştur.

Sayın Bakanın az evvel ifade ettiği gibi, gerçekten yükseköğretimde çok önemli düzenlemeler var; üniversitelerin ihtisaslaşması, meslek yüksekokulları ve uygulamalı eğitim, teknoloji transfer ofisleri, doktora sonrası araştırmacı istihdamı, danışma kurullarının kurulması. YÖK’ün kurumsal yapısını gerektiren gerçekten çok önemli düzenlemeler bunlar. Bu düzenlemeler temel ihtiyaçtır özerklik ve akademik özgürlük anlamında ancak bizim en büyük temennimiz, bunların hayata geçirilmesi ve üniversitelerin siyasi ideolojiden uzak tutulmasıdır. Ancak şunu söylemek istiyorum: Gerçekten temel eğitim alanında eğitimin niteliğinin düştüğü bir ortamda özgür, özerk bir akademik dünyadan uzaklaştığımız bu durumda bilimsel gelişme, kalkınma ve büyümeden söz edemeyeceğimizi söylüyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesinde yer alan “dördü” ibaresinin “dördünün” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdal Ataş (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Ziya Pir, Diyarbakır Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Pir. (HDP sıralarından alkışlar)

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Elimde 2013’te yazılmış Onuncu Kalkınma Planı var (2014-2018), bunun içinde şöyle bir cümle geçiyor: “Onuncu Kalkınma Planı, kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra toplumumuzun tüm kesimlerinden çok sayıda temsilcinin katkılarıyla hazırlanmıştır. Söz konusu komisyonlarda 3 bini aşkın akademisyen, kamu çalışanı, özel kesim ve sivil toplum kuruluşu temsilcisiyle birlikte toplamda 7 bini aşkın kişi katkı sağlamıştır.” diyor bu programa. 3 bin akademisyen, bunu aklımızda tutalım lütfen. Buna dayanarak daha sonra Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2015’te Türkiye Sanayi Strateji Belgesi’ni yayınlıyor; 2015-2018’i kapsıyor. Burada da 33’üncü sayfasında vizyon ve genel amaçla ilgili şöyle bir cümle var: “Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda hazırlanan ve 2014-2018 dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planı yüksek, istikrarlı ve kapsayıcı ekonomik büyümenin yanı sıra –iyi dinleyin- hukukun üstünlüğü…” Ben bunu ilk okuduğumda beni bir gülme tuttu ama “hukukun üstünlüğü” burada yazıyor hâlâ. Hukukun üstünlüğü diyorsunuz ama Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen kaç milletvekili hâlâ tutuklu yargılanıyor? Deminki 3 bin akademisyenden kaç tanesi acaba hâlâ görevde? Onu da bilmek istiyoruz. Devam ediyor “…bilgi toplumu.” Sayın Bakanım, Wikipedia’nın durumu nedir? Açıldı mı, kapalı mı hâlâ; onunla ilgili de cevap verin. “…uluslararası rekabet gücü, insani gelişmişlik, çevrenin korunması.” vesaire, vesaire. Bizim orada, Amed’te buna “Yav he, he” deyip geçerler.

Şimdi, Sayın Bakan, üniversite ve sanayi işbirliğiyle -siz geldiğiniz için o konuya giriyorum- Türkiye’de teknopark ya da teknokentler kurulmaktadır. 2015’in bize yeni rakamlarını vermiyorsunuz, soruyoruz sizlere, gelmiyor. 2015 sonu itibarıyla rakamlar elimde var, 63 teknoloji geliştirme bölgesinde 49 tanesi şu an için faaliyette olan teknoparklar var. Bunlarda -rakamları iyi dinleyin sevgili arkadaşlar- 3.744 şirket faaliyet göstermektedir. 2015 yılı Aralık ayı itibarıyla toplam 38.239 personel çalışıyor ve 18.318 proje tamamlanmış ve tescil ettirilen patent sayısı 591. Ben size bir rakam vereyim, bu neyi ifade ediyor? Benimle aynı soyadı taşıyan bir genç üniversiteyi bitirdikten itibaren üç sene içinde Almanya’da tek başına 7 tane patent alıyor; bu, şu anda Porsche, Audi ve BMW’de kullanılıyor, 7 tanesi. Şimdi, 38.239 kişi on senede 591, 1 kişi üç senede 7; niye böyle? Çünkü siz biraz daha çılgın olan, biraz daha düşünen, biraz daha çalışmak isteyen insanları alıp ya cezaevine atıyorsunuz ya da önünü kapatıyorsunuz. İnsanların önünü kapatmayın, açın; cezaevlerini kapatın, bu teknoparklarınızı da kapatın. Niye?

Şimdi, yine sizin üniversite-sanayi işbirliğiyle kurulmuş olan Dicle Teknokent, Diyarbakır. Açın interneti, bakın arkadaşlar, bütün sayfalarına girdim ben, tek tek, bir sürü sayfa var, “Kurumlar Vergisi Muafiyeti” diyor, biliyor musunuz? Bu sayfa çıkıyor. “Teşvikler” demiş, içinde hiçbir bilgi yok, bir tane kanuna atıfta bulunmuş. “Gelir Vergisi Muafiyeti”, bu sayfa; “KDV Muafiyeti”, bu sayfa; “Prim Desteği”, bu sayfa; “Personel “Avantajları”, bu; “Yabancı Uyruklu Personel”, bu; “Akademisyenler İçin AR-GE Desteği”, bu; “Yatırımlar”, bu -devam ediyoruz, yukarıda birkaç sayfa daha var- “Teşvik” diyor, aynı sayfa çıkıyor -devam ediyoruz- “Ortaklar”, aynı sayfa, sadece başlık değişiyor; “İdari Yapı”, aynı sayfa; “Hedefler”, aynı sayfa; “Misyon”, “Vizyon”, aynı sayfa; “Teknokent Nedir?”, aynı sayfa; “Teknoloji Transferi Ofisi”, aynı sayfa. Ya, bunlara bir ulaşayım dedim, “Bizimle iletişime geçin.” diyor. “Telefon ve faks: +90…”, gerisi boş; yani Türkiye’de olduğunu anlıyoruz ama ulaşamıyoruz. Yönetimden birine ulaştım, telefon verdi bana: “0412326…”, bilmem ne. Dün defalarca aradım, ulaşamıyoruz ve en altta yazmışlar: “Dicle Teknokent; bilgi, teknoloji, inovasyon, araştırma-geliştirme ve üretme…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZİYA PİR (Devamla) – “…alanında, ulusal ve uluslararası arenada önemli bir merkez hâline gelecektir.” İnşallah.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 43’üncü madde kabul edilmiştir.

44’üncü madde üzerinde iki önerge vardır. İkinci olarak okunacak önerge maddeye en aykırı önerge olup okunması sonrasında işleme alınacaktır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinin “olarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mahmut Toğrul                              Erdal Ataş                          Müslüm Doğan

           Gaziantep                                   İstanbul                                       İzmir               Garo Paylan                            Ahmet Yıldırım                     Behçet Yıldırım

            İstanbul                                       Muş                                     Adıyaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesinin “4562 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan ‘iki’ ibaresi ‘dört’ ibaresiyle değiştirilmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Kazım Arslan                            Tahsin Tarhan                              Akif Ekici

             Denizli                                     Kocaeli                                   Gaziantep

        Tacettin Bayır                             Serkan Topal                             İrfan Bakır

              İzmir                                        Hatay                                       Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Serkan Topal, Hatay Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında âdetim değil ancak burada bir önceki kürsü konuşmamda burada oturan Sayın Salih Cora ve Ramazan Can laf atmışlar. Odaya gittiğimde tutanakları okudum. Normal bir eleştiri olsaydı burada bunu konuşmayacaktım ancak Aybüke Öğretmenin ölümüyle ilgili özellikle teröristler konusunda sessiz kaldığımı, itham ettiğimi, cesaretli olmadığımı söyledikleri için burada bunu ifade etmek zorundayım. Kusura bakmayın, hiç kimse benim vatanseverliğimi sorgulayamaz, haddi de değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, eğer cesaretten bahsedeceksek Sayın Cora’ya ve Sayın Can’a şunu söylüyorum: Buyurunuz, biraz cesaret oyunu oynayalım.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ne yani, düello mu yapalım?

SERKAN TOPAL (Devamla) - Şimdi, özellikle ben PKK’ya, IŞİD’e, bütün terör örgütlerine lanet okudum, bir kez daha lanet okuyorum, onlara destek verenlere de lanet okuyorum, onlara silah verenlere de lanet okuyorum.

Şimdi, o zaman ben de biraz sizin cesaretinizi sınayayım: Şimdi, Sayın Cora, Sayın Can, Habur Sınır Kapısı’nda terör örgütü davul zurnayla karşılanırken neden sessiz kaldınız, cesaret edip de gıkınızı çıkarmadınız? Hendekler kazılırken neden sessiz kaldınız, cesaret edemediniz? Oslo’da pazarlıklar yapılırken bir milletvekili olarak neden sessiz kaldınız? Nerede cesaret? Hangi cesaret? FETÖ, devletin bütün kurumlarını ele geçirdiğinde… Hangi cesaretten bahsediyorsunuz?

Şimdi, bir şey daha soracağım: MİT tırlarında ilaç mı vardı, silah mı vardı? Gelin, bu kürsüde, o cesaretiniz varsa söyleyin. Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas yapılırken siz neden sessiz kaldınız? Hani cesaret?

SALİH CORA (Trabzon) – Gündeme davet ediyoruz Sayın Başkanım. Kanun maddesi hakkında konuşmasını istiyoruz.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Bakın, şimdi, bizim cesaretimizi, vatanseverliğimizi nereden aldığımızı size söyleyeyim: Bizler 1911’de Trablusgarp’ta, 1912-1913’te Balkanlarda, 1914-1918’de Çanakkale’de, Sarıkamış’ta nice Mehmetlerini kaybetmiş, yorgun, bitkin, naçar düşmüş bir millet, bir yanda İtilaf Devletleri’nin namlularını çevirdiği bir devlet, öbür yanda yüce bir ulusun, koca bir ulusun,

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.” diye haykıran bir ulusun, Mustafa Kemal’in torunlarıyız. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz cesareti oradan alıp da buraya geldik. Siz cesaretinizi kimden aldınız? Neden sessiz kaldınız az önce benim saydığım bütün olaylarda?

Şimdi, şunu da özellikle ifade etmek istiyorum: Yine, 1918’de, 1920’lerde Hasan Tahsinler, Sütçü İmamlar, Nene Hatunlar kazma kürekle topa tüfeğe nasıl karşı durduysa o gün, yine biz bugün Anadolu’nun Kemal’iyle, adalete inananlarla, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, eşitsizliğe yine aynı ruhla, aynı Kuvayımilliye ruhuyla yine mücadele etmeye hazırız, biz buradayız.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Kimse bir şey demiyor ki zaten et, tamam.

SERKAN TOPAL (Devamla) - Şunu da eklemek istiyorum Sayın Cora: Az önce size sorduğum bütün soruların cevaplarını gelin… Orada siz laf attığınız zaman onları biz duyamıyoruz, duyamıyoruz ancak tutanaklardan okuyoruz. Varsa cesaretiniz az önce size sorduğum bütün soruları gelin bu kürsüde lütfen açıklayın, cevaplayın. Asla ama asla kişisel olarak şu ana kadar böyle bir şey yapmadım ama siz, burada beni bunları sormak zorunda bıraktınız.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topal.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kısa bir söz…

BAŞKAN – Önerge işlemini yapayım size söz vereceğim Sayın Bostancı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Bostancı, mikrofonunuzu açıyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın 485 ve 485’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, Serkan Bey’in vatanseverliğinden kimsenin bir kuşkusu olduğu kanaatinde değilim. Burada ne tür bir siyasi müzakere içerisinde nasıl bir laf atılmış, tutanaklarda var muhakkak ama kendisinin vatanseverliğine ilişkin arkadaşların nezdinde de herhangi bir olumsuz değerlendirme elbette söz konusu değil. Ayrıca, burada biraz önce yapmış olduğu heyecanlı konuşmayı arkadaşlarımız da alkışladılar. Vatanseverlik meselesine ilişkin yalnız vatanseverlikte ortağız ama vatanın nasıl sevileceği, vatan için neyin hayırlı olacağı konusunda farklı fikirlerimiz olabilir. Bu konuda da medeni bir rekabet içinde olmak elbette hepimizin yapması gereken bir iştir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde ikinci önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinin “olarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Garo Paylan (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Muhterem Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, iyi ki geldiniz. Günlerdir bu yasayı görüşüyoruz ama size ihtiyacımız vardı çünkü sanayiyi siz olmadan geliştiremeyiz asla. Yani Millî Eğitim Bakanlığının politikalarıyla ilgili mutlaka...

Bakın, on beş yıldır iktidarsınız, Tayyip Bey de bu konuda eleştirilerini belirtti, eğitim konusunda başarısız oldukları konusunda bir öz eleştiri yaptı, önemliydi. Bari bundan sonrasını doğru yapalım ama bu yasada da dikiş tutmuyor Sayın Bakan. Bakın, YÖK’le ilgili pek çok madde var ve YÖK'ü kaldırma iddiasında olan bir AKP’den bugün YÖK'ü tekrar tahkim etmekte olan bir AKP’ye geldik. Merkezden ferman veriyorsunuz. Pek çok madde var, işte, efendim, üniversite görevlilerinin kaç yaşına kadar çalışacağına dahi merkezden ferman veriyorsunuz. Oysa bütün bunlar üniversite konseylerinin yapacağı işler Sayın Bakan. Bakın, geçmişte bunun ceremesini de çektik. Merkeziyetçi bakış neye sebebiyet veriyor? Herkes o merkezdeki gücü ele geçirmeye çalışıyor. Geçmişte başka bir güçtü, dün FETÖ ele geçirmeye çalıştı ve pek çok noktada örgütlendi, pek çok noktaya sızdı ve YÖK'ü dahi ele geçirdi, üniversiteleri ele geçirdi; bugün ceremesini çekiyoruz. Ama darbeden sonra dahi ders çıkarmayıp YÖK'ü tekrar tahkim eden yasalarla karşı karşıyayız.

Sayın Bakan, özgürlükçü bir bakışa varmadığımız sürece yüksek teknoloji ürünlerde yüzde 3 olan oranımızı yüzde 4’e çekemeyiz, çok açık. Bakın, Güney Kore’nin yüksek teknolojili ürünlerdeki ihracat oranı yüzde 30; arkadaşlar, bizim 10 katımız, yüzde 30. 2023 için 500 milyar dolar ihracat hedefi koydunuz, 150 milyar dolarda sayıyoruz. Bunun değişmesi için ancak 2030’u hedefleyin, 2035’i hedefleyin. Bugünkü 15-16 yaşındaki çocuklara özgürlükçü bir eğitim vererek, onların özgür düşüncelerinin üniversitelerde yansımasını sağlayarak, özgürlük alanlarını genişleterek onların yaratıcılığıyla ancak bugün 9-10 bin dolarda gezen kişi başı gelirimizi 20-25 bin dolarlara çekebiliriz ve bunu da adil bir şekilde yapabiliriz. Tabii ki pastayı adil bir şekilde bölüştüreceğiz sosyal devlet politikalarıyla. Ama Sayın Bakan, maalesef, bu yasa da YÖK’e yetkiler veriyor ve merkeziyetçi bir anlayışa sahip.

Bir de Sayın Bakan, YÖK’ü eleştirdim de gerçekten iğneyi biraz da size batırayım. Bu anlamda, liseler anlamında da ya şu evrim teorisinden başlayalım. Bakın, evrim teorisini lise müfredatından kaldırdınız. Dün televizyonlarda bir arkadaş denk geldi, hani mütedeyyin bir kişi belli. “Evrim teorisi İslam’a aykırı değildir.” diyen bir akademisyen dahi varken, siz evrim teorisini lise müfredatından kaldırdınız.

Bakın, evrim teorisi yoksa bilim yoktur, biyoloji yoktur. Değerli arkadaşlar, bakın, insan yani ben, siz, hepimiz, her gün mutasyona uğruyoruz. Yani milyonlarca bakterinin, mantarın, virüsün etkisi altındayız. İçtiğin sigaradan, yediğin yemekten mutasyona uğruyorsun ve her gün o gelen virüslere, bakteriye karşı değişik bir tepki veriyorsun. Bakın, bir yıl önceki grip virüsü, grip aşısı bir yıl sonra etkilemiyor. Niye? Mutasyona uğruyor çünkü grip virüsü yani evrimin bir parçası. Milyarlarca yıllık evrenin hikâyesinde bir evrim var, bir mutasyon var, değişim var. Siz bunu lise müfredatından çıkarırsanız, biyoloji kitabından çıkarırsanız, biyoloji diye bir bilimi ortadan kaldırmış olursunuz.

Sayın Bakan orada: “Efendim, fizik kitabında Big Bang Teorisi var.” diyor, oradan kendini affettirmeye çalışıyor. Kurtarmaz Sayın Bakan. Biyolojiden siz evrim teorisini çıkarırsanız, çocuklara biyoloji öğretmemiş oluyorsunuz. O konuda analitik düşünceye sahip olmayan, bilimsel düşünceye sahip olmayan çocuklar yetiştirmiş oluyorsunuz. Eleştirel düşünceye sahip olmayan bir çocuk asla yaratıcı olamaz, asla.

Sayın Bakan, arkadaşlar sırf bu yüzden, özellikle son iki yılda, çok ciddi bir beyin göçüyle karşı karşıyayız. Bakın, Batılı üniversitelere gidiyorum, pek çok Türkiyeli bilim insanıyla karşı karşıya kalıyorum ve bu insanlar çok ciddi patentler üretiyorlar, yaratıcılıklarını ortaya koyuyorlar. Çünkü niye? Buradan, merkezden atadığınız, liyakati olmayan dekan ve rektörler altında onlar inim inim inliyorlar. Özgür üniversiteyi yaratamadığımız sürece arkadaşlar, 20 tane de sanayi çuvalı buraya getirseniz, kişi başı gelirimiz 10 bin dolardan 11 bin dolara çıkmaz, yüksek teknolojili ürünlerde yüzde 3’te çakılıp kalırız. Bu gözle bakarsak ancak sanayiyi geliştirebiliriz arkadaşlar.

Saygılarla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paylan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 44’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 45’inci madde üzerinde iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme alacağım; talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 45’inci maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinin “olarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mahmut Toğrul                         Ahmet Yıldırım                 Behçet Yıldırım

         Gaziantep                             Muş                                Adıyaman

        Erdal Ataş                       Müslüm Doğan                     İmam Taşçıer

İstanbul İzmir                             Diyarbakır

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

Kazım Arslan                           Tahsin Tarhan                        Akif Ekici

           Denizli                             Kocaeli                             Gaziantep

        İrfan Bakır                      Tacettin Bayır                 Vecdi Gündoğdu

           Isparta                               İzmir                               Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelerle ilgili olarak önerge sahiplerine söz vereceğim.

İlk söz hakkı Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Gündoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yakın tarihimizin en sıkıntılı günlerinden geçiyoruz. 15 Temmuzda ülkemiz hain ve alçak bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldı. Hain saldırıya karşı birçok milletvekili arkadaşımla birlikte, o gece burada, Gazi Mecliste kurşunlara ve bombalara maruz kalırken hep birlikte demokrasinin bildirgesini imzalayarak hukukun üstünlüğünü, milletin egemenliğinin her zaman her koşulda devam edeceğini de dünyaya duyurduk. Ardından, Sayın Başbakanın çağrısı üzerine Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu birlik ve bütünlüğümüzün devamını sağlamak için Yenikapı’da dünyaya bu başarıyı ve birliği ilan etti.

Sayın Genel Başkanımızın iyi niyetli ve kucaklayıcı adım ve söylemlerine rağmen, Hükûmet ne yazık ki son bir yılda aynı duyarlılığı göstermemiştir. Hükûmet Yenikapı ruhunu kısa sürede kaybetmiş, OHAL’le âdeta bir güç zehirlenmesine kapılmıştır.

On bir aydır devam eden OHAL süreci “darbecilerle mücadele” kisvesi altında toplumda muhalif her kesime baskı kuran, korkutan, “terörist” yaftasıyla ötekileştiren, maalesef, bir sürece dönüşmüştür. OHAL’le demokratik ve laik hukuk devletinin tüm kazanımları da paramparça edilmiştir.

Dış politikada ve terör örgütlerine karşı sürdürülen yanlış politikada da Ergenekon, Balyoz ve casusluk davalarındaki aldanmada da FETÖ’nün yıllarca korunup kollanmasında da “Ne istediler de vermedik?” “Allah affetsin.”, “Aldandık.”, “Kandırıldık.” itiraflarına rağmen hâlâ bildiğini okumaya devam eden Hükûmet, bir kez daha duvara toslamak zorundadır.

Hükûmeti uyarıyoruz, bir kez daha aldanmamak için ortak akla, sağduyuya kulak vermeye çağırıyoruz. Kulak verin ki hem ülkemizin hem de milletimizin geleceği karanlık dehlizlerde sürüklenmesin.

On iki yıl boyunca “Sayın Davutoğlu dış politikada sizi yanlış sürüklüyor.” dedik, dinlemediniz. Bunun faturasını Mehmetçik’imiz, evlatlarımız canlarıyla şu anda ödüyor.

“Anaların gözyaşı dinecek.” diye yola çıktınız, anaların gözyaşı da sel oldu.

Terör örgütleriyle masaya oturdunuz, teröristlere sınırda özel çadır mahkemeleri kurdunuz ama mahkemeler çadır tiyatrosuna döndü.

Ülkenin itibarını ve saygınlığını yok ettiniz. Kulak vermediniz. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulunda devletin belgeleriyle kanıtlanan tehlikeli bir yapılanma hâline gelmiş FETÖ’yü görmezden geldiniz, kucak açtınız, destek verdiniz ve büyüttünüz. Siz af dileyerek, “Aldatıldık.” diyerek sorumluluktan kurtulduğunuzu sandınız fakat faturayı yine millet ödedi.

Hain darbe sonrası 250 vatandaşımız hayatını kaybetti. Kulak vermediğiniz için ülkenin, devletin, milletin varlığının temel unsuru olan adalet de avcunuzun içinden kaydı gitti.

Sayın milletvekilleri, bıçak kemiğe dayandı. Bu ülkeye, aziz milletimize lütfen daha fazla bedeller de ödetmeyin. Artık acı, gözyaşı, haksızlık ve adaletsizliklerinize de son verin. Son verin ki milletimiz devletine, ordusuna, yargısına, Meclisine güvensin, yarınlara umutla baksın, ülkesinde yaşamaktan onur ve mutluluk duysun. Artık kulak verin, dinleyin ve lütfen sağduyulu olun. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir ana muhalefet partisi lideri adalet için yürüyüşe başladı. Evet, sadece adalet için. Adalet için, bir gün hepimize lazım olacak o adalet için yürüyor. Kemal Kılıçdaroğlu Kırklareli’ndeki, Hakkâri’deki, Sinop’taki, Adana’daki sadece ve sadece adalet isteyenler için yürüyor. Kemal Kılıçdaroğlu işçi, emekçi, memur, köylü, asker, bürokrat, yargı mensubu, siyasetçi ve siz milletvekillerinin adaleti için de yürüyor, herkes için yürüyor. Gelin kulak verin, kulak verin ki geçmişteki aldanışlarınız ders olsun, halkımız, milletimiz artık bedel ödemesin, gözyaşı dökmesin, dram yaşamasın. İnsanlık için adalet diyorum, demokrasi için adalet diyorum, özgürlük için adalet diyorum, güzel ülkem Türkiye için adalet diyorum ve bir gün size de lazım olacak adalet için tekrar tekrar adalet diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gündoğdu.

Aynı mahiyetteki diğer önerge hakkında söz isteyen İmam Taşçıer, Diyarbakır Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Taşçıer. (HDP sıralarından alkışlar)

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hele bu konuşmamda Sayın Millî Eğitim Bakanımızın da burada olması nedeniyle söyleyeceğim konular daha çok önem arz edecektir. Bildiğiniz gibi, bir ülkenin gelişmişliğinde en büyük ölçüler sağlık, eğitim ve hukuktur. Ben de bir eğitimci olarak eğitimle ilgili düşüncelerimi aktarmak istiyorum.

Bildiğiniz üzere, Türkiye’de 25 milyon Kürt yaşamaktadır. Bu Kürtler kendi ana dilleriyle, maalesef, eğitimlerini bugüne kadar yapmamışlardır ve bugünden sonra da yapılacak gibi görünmemektedir.

AKP iktidara geldiği yıllarda, hatta 2005 yılında bugünün Cumhurbaşkanı, o günün Başbakanı Diyarbakır’da şunu demişti: “Kürt sorunu benim sorunumdur, bu sorunu çözmek için büyük çabalar sarf edeceğim.” Ama, maalesef, 25 milyon Kürt kendi ana dilleriyle eğitim yapamamaktadır.

Bildiğiniz gibi, TRT’de daha önceleri yarım saat Kürtçe bir program yapıldı, sonra bu biraz daha ileri götürülerek “TRT 6” ismiyle tam gün boyunca programlar yapıldı, şimdi de ismi değiştirilerek “TRT Kurdî” ismiyle tam gün boyunca programlar yapılıyor. Bu yapılan programlarla ülke bölünmedi, bir yere gitmedi, herhangi bir problem de çıkmadı. Neden 25 milyon Kürt’ün yaşadığı bir ülkede, ana dilleri Kürtçe olan insanlar da göz önünde tutularak eğitim yapılmıyor? Yapılabilir. Dünyanın birçok ülkesinde birden fazla dille eğitim yapılıyor, yani gelişmiş ülkelerden başlayarak, ta gelişmekte olan ülkeler dâhildir. Birden fazla resmî dil de var çok ülkede. Niye Türkiye bunlardan biri olmasın?

Yani Kürtler Türkiye’de yaşıyor, vardırlar; bu bir gerçektir. Bu gerçekliğin, bunların sorunlarını ancak bu Meclis çözer, buradaki insanlar çözer. Bu sorunları çözebilmek için, Meclis başta olmak üzere, ülkenin bütün dinamikleri el ele verip bu çözüm konusunda çabalar sarf etmelidirler. Buna eğitimle, ana dille başlayabiliriz; şimdiden sonraki süreçleri, bunu öyle götürebiliriz.

Ana dili insanlar kendileri tercih etmemişlerdir, kendileri seçmemişlerdir. Ben ilkokula gittiğim güne kadar bir kelime Türkçe bilmiyordum ve inanıyorum ki AKP milletvekilleri –Kürt olanlar- CHP ve MHP milletvekilleri de o durumdaydı. Ben ilkokulda Türkçeyi öğrendim. Başka bir ülkede yaşasaydım, örneğin İngiltere’de, ben İngilizceyi öğrenirdim ama burada 25 milyon Kürt yaşamakta ve bu insanlar kendi ana dilleriyle eğitimlerini yapamamaktadırlar. Eşit vatandaşlık ilkesi nerede? Anayasa’da yazıyor ki: “Herkes yasalar karşısında eşittir ve herkes eşit şekilde yararlanır.” Ben bir Kürt olarak… 25 milyon Kürt bundan yararlanamıyoruz.

Bunu hangi yol ve yöntemlerle çözeceğimiz konusunda çok fazla uzaklara gitmeye gerek yok. Ana dille eğitime başlayabiliriz. Yoğunluklu olan bölgelerde başlarız ve bütün Türkiye'ye yayılır bu. Çok da verimli olur ülkenin kalkınmışlığı ve sanayisi açısından. Düşünün, eğitimli olan bir insanın sanayideki rolü ile eğitimsiz olan bir insanın sanayideki rolünün nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz.

Tekrar Sayın Bakanıma sormak istiyorum bu sefer: Böyle bir proje var mıdır, yok mudur? Yani 25 milyon Kürt gerçekten hâlen görmezlikten mi gelinecek, yoksa ana dille eğitim konusunda bir çalışma başlatılacak mı? Eğer öyle bir çalışma başlatılacaksa ben bir eğitimci olarak bu çalışmada seve seve yer almak isterim. Bu ülkenin sorunlarını eğer bu Meclis çözmek istiyorsa buradan başlaması gerekir.

Teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşçıer.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 45’inci madde kabul edilmiştir.

46’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesinde yer alan “Katılımcılar hakkında mahkemelerce verilen iflas erteleme” ibaresinden sonra gelmek üzere “,” (virgül) eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

     Mahmut Toğrul                       Ahmet Yıldırım                 Behçet Yıldırım

         Gaziantep                                 Muş                                Adıyaman

        Erdal Ataş                          Müslüm Doğan

          İstanbul                                  İzmir

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “OSB vermekle yükümlü olduğu hizmetlerle ilgili olarak” ibaresinin “OSB vermekle yükümlü olduğu hizmetlere ilişkin olarak” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

      Kazım Arslan                        Tahsin Tarhan                        Akif Ekici

          Denizli                                 Kocaeli                             Gaziantep

        İrfan Bakır                          Tacettin Bayır                      Ceyhun İrgil

           Isparta                                  İzmir                                   Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen, Ceyhun İrgil, Bursa Milletvekili.

Buyurunuz Sayın İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugünkü ve dünkü açıklamalardan görüyoruz ki bazı siyasiler ve yetkililer bu adalet yürüyüşünü küçümseyen ve dalga geçen veya ironiyle yaklaşan açıklamalarda bulunmuşlar. Bilinmesini isteriz ki Cumhuriyet Halk Partisinin başlattığı adalet yürüyüşü sadece partinin yürüyüşü değildir, adalet isteyen ve adalet arayanların, adaletsizlik karşısında duyarlı ve vicdanlı herkesin yürüyüşüdür. Kişiye, mevkiye, akrabaya, servete göre değil, herkes için adil, eşit adalet ve hukuk istiyoruz. Zalimlerin zulmü artınca, hukuk ve adalet adliyelerde olmayınca, bıçak kemiğe dayanınca sokak haktır. Bir ülkenin ana muhalefet lideri bile “adalet” pankartıyla yürümek zorunda kalıyorsa bunu herkesin bir düşünmesi gerekir. Kimsesiz ve çaresiz insanların sessiz çığlığıdır bu yürüyüş. Bu yürüyüş “yeter artık, hayır” yürüyüşüdür. Bizim için sorun salt Enis Berberoğlu’nun tutuklanması değildir. Hâlâ anlamamış olanlar için bir kez daha anlatalım: Bu yürüyüş, ürünleri para etmeyen, “Ananı da al git.” denilen çiftçinin, sömürülen tarım emekçilerinin, “Bana mı sordun?” diye azarlanan, baskıyla korkutulan memurların, kıdem tazminatı çalınmak istenen çalışanların, kadro sözü verilip kandırılan taşeron işçilerin, şiddete uğrayan, yıpranma payı bile çok görülen sağlıkçıların, milyonlarca işsiz gencin, işe alımlarda haksızlığa uğrayanların, KPSS ile torpil ve yandaş mülakatlarla hakkı gasbedilenlerin yürüyüşüdür.

Bu yürüyüş, tekmelenen Somalının, “fıtrat” diye ölüme terk edilen madencinin, Gezi’de coplanan, gaz sıkılan, öldürülen gençlerin, Berkinlerin, Ali İsmaillerin, kumpaslarla iftira atılanların, tutuklananların, Türkan Saylanların, Ali Tatarların, parası olmadığı için okulu bırakmak zorunda kalan öğrencinin, öğretme aşkıyla yanan ama atanamayan öğretmenlerin, çalınan sınav sorularıyla geleceği çalınan, hakkı yenenlerin, kanun hükmünde kararnamelerle kadrosu elinden alınan 14 bin ÖYP’li araştırma görevlisinin, kanun hükmünde kararnamelerle sorgusuz sualsiz, haksız yere ihraç edilerek işsiz ve aşsız kalan akademisyenlerin, bin türlü kumpas, yalan, iftirayla hayatı karartılanların, haksız, hukuksuz gözaltına alınan, tutuklanan ve hayatını kaybedenlerin, adaletsiz karar ve uygulamaları onurlarına yediremeyip intihar edenlerin, gözü yaşlı annelerin yürüyüşüdür.

Bu yürüyüş, parmaklıklar ardındaki 160 gazetecinin, on beş yılda iş cinayetlerinde ölen 20 bin işçinin, on beş yılda şehit olan 2 bin vatan evladının, geride kalan şehit çocuklarının, binlerce gazinin, terör kurbanı olan 400 sivil vatandaşımızın, 15 Temmuzda tarihe geçen 250 şehidin, “Bana 400 milletvekili verin, bu iş huzur içinde çözülsün.” diye tehdit edilen milletin, referandumda “hayır” çıkmasına rağmen, Yüksek Seçim Kuruluyla oyları çalınan, iradeleri yok sayılan halkın yürüyüşüdür.

Bu yürüyüş “Yeter artık, adalet istiyoruz.” diyenlerin yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, biraz vicdan, biraz izan, biraz insaf, katıksız adalet isteyenlerin yürüyüşüdür, herkes için adalet arayanların yürüyüşüdür.

Sayın Başbakan bugün demiş ki: “Sokakta adalet aranmaz, çözüm Meclistir.” Sayın Başbakana buradan seslenmek istiyorum: Adalet olması gereken yerde olmadığı için yollardayız ve adaleti arıyoruz.

Muhalefet, bu Meclis çatısı altında toplumun her kesimine, her iş alanına yönelik öneriler getiriyor mu? Getiriyor. Her emekçinin hakkı için adil düzenlemeler istiyor mu? İstiyor. Başkanları iktidar üyelerinden oluşan komisyonlarda muhalefetin verdiği yüzlerce kanun teklifi, bekletiliyor mu? Bekletiliyor. Muhalefet tarafından Genel Kurula sunulan araştırma önergeleri iktidar tarafından reddediliyor mu? Reddediliyor. Zeytinliklerimizi, meralarımızı bile korumak için muhalefet olarak günlerce mücadele vermek zorunda kalıyor muyuz? Kalıyoruz.

Bu Mecliste, toplumun tamamını etkileyecek Anayasa değişikliğinin oylamasında bile sadece sayı fazlalığından aldığı güç ve ihtirasla Anayasa’ya aykırı oy kullanmaktan zevk alan bir anlayışa sahip iktidar karşımızda oturuyorken bu Meclisten adaletli bir çözüm çıkmaz. Çıksa çıksa iktidara ve yandaşa adalet çıkar. İşte, bunun için, canı yanan, adaletsizlikten bıkan, “Yeter artık.” diyenler yollardadır.

Daha önce bu kürsüde “Kanser bile bu Parlamentodan daha demokratiktir.” demiştim. O gün eksik bırakmışım, şimdi tekrarlıyorum: Arkadaşlar, kanser bile bu Parlamentodan daha adildir.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İrgil.

Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Bir yoklama talebi vardır.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşları tespit edeceğim: Sayın Özel, Sayın Tarhan, Sayın Aydın, Sayın Engin, Sayın Arslan, Sayın Akyıldız, Sayın Balbay, Sayın İrgil, Sayın Topal, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Gökdağ, Sayın Çamak, Sayın Köksal, Sayın Gündoğdu, Sayın Bakır, Sayın Özdemir, Sayın Ayata, Sayın Üstündağ, Sayın Sağlar, Sayın Kuşoğlu.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.52

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesi üzerinde Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesinde yer alan “Katılımcılar hakkında mahkemelerce verilen iflas erteleme” ibaresinden sonra gelmek üzere “,” (virgül) eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Erdal Ataş (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Erdal Ataş, İstanbul Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Ataş. (HDP sıralarından alkışlar)

ERDAL ATAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomi ve siyaset alanında yaşanan krizin düzeltilmesi yönünde adımlar atmayan iktidar ve mevcut Hükûmet, torba yasalarla sadece belli alanların sorunlarına geçici çözümler getirmek için hâlâ mevcut gündemi oyalamaktadır. Küçük bir kesimin çıkarları doğrultusunda hazırlanan bu torba yasayla kıyılarda üç beş işverenin koşullarını düzeltmek, ihtiyaç olmamasına rağmen meralara yönelik düzenlemeler yapmak, Bakanlar Kurulunun elini güçlendirerek bir şekilde yandaşların yararına, küçük üreticilerin zararına olan gelişmeler onaylanmaktadır. Ama biz ekonomiyi biliyoruz, ekonomi daha büyük atılımlarla ancak düzelebilecek bir gelişmeyi içeriyor. 16’ncı, 17’nci büyük ekonomi olmasına rağmen, bu coğrafyada özellikle insanların büyük yoksulluklar içerisinde yaşamasına neden olan üç dört tane temel kriter var. Bunlardan bir tanesi ekonominin güçlendirilmesi üzerine yani oluşan kriterlerden bir tanesi dış politikanın doğru temelde yürütülerek bir şekilde dünyada globalleşen yani merkezîleşen sermayenin o ülkedeki emekçilerin de lehine gelişen bir yasal düzenlemeyle birlikte yürütülmesini getiriyor. Ama maalesef ülkemizde dış politika noktasında hem komşu ülkelerle hem de bunun dışında dünyadaki bütün o ekonomik güçlerle yani AB, Amerika ve Rusya kanadıyla olan ilişkilerin sürekli kötüye gitmesi bunlara yönelik verilen tavizleri derinleştirmekte, sermayenin ve yatırımların bu ülkedeki gelişmesini daraltmakta; yine aynı şekilde, doların, diğer meselelerin gelişmesinde de büyük tahribatlar açığa çıkarmaktadır. Sadece bu değil, ekonomik alanda da üreticiye ve işçiye yönelik yani onlara karşı geliştirilen yasalar, bu ülkede, büyük bir bölümü 16’ncı büyük ekonomi içerisindeki milyonlarca insanı ve bu ülkenin de sıralamasını dünyadaki 180 ülkede 100’üncü sıralara geriletmektedir. Sadece bu da değil, iç huzur noktasında da önemli sorunlar yaşanmakta, fay hatlarına yönelik yani Kürt sorunundan tutalım da Aleviler meselesine yani inanç meselesine, onun dışında bulunan meselelerden ekolojiye kadar, bunlara yönelik de doğru adımlar atılmamakta ve ülke ekonomisi önemli oranda sorunlarla karşı karşıya gelmektedir. Yani bir yandan ekonominin düzeldiği yönünde söylenen bütün o açıklamalara, bir yandan da gelişmelere bakıldığında meselenin tersi yönünde geliştiğini açık olarak görebiliriz.

410 milyar dolardan fazla dış borç var. Mesela, sürekli dışa yönelik, IMF’ye yönelik borcun bittiği yönünde bir şey söyleniyor ama o dönemlerde yani 2000’ler sürecinde IMF’ye yönelik 23 milyar dolar borç vardı ama dış borç 130-140 milyar dolar civarındaydı. Bugün gelinen aşamada diyelim ki o 120-130 milyar dolar borç 410 milyar dolara çıkmış durumda. 23 milyar doların ödendiği üzerinde sürekli yapılan, aslında meseleyi kapatma, oyalama ve kandırma siyasetidir. Kamu alanında, Merkez Bankası alanında, özel sektörde 130-140 milyar dolar borç şu an 410 milyar dolar ile 430 milyar dolar arasında gelip gitmektedir.

İşsizlik 3 milyon 900 bin insana ulaşmış durumda. Sondan hesaplandığında, nüfusa göre yaklaşık olarak 20 tane şehrimizin nüfusuna denk geliyor. Bunun içerisinden çocukları, emeklileri, engellileri, ev emekçilerini çıkardığımızda, bütün o çalışan nüfusa göre hesaplandığında 50 tane şehir işsiz durumda şu an gelinen aşamada. Cari açık her ay 4 milyar dolar açık veriyor, yılda 40 milyar dolar içeri giriyoruz yani bir sonraki yılda bu ülkenin dış borcu 500 milyar dolar civarına gelmiş olacak.

Sadece bu da değil, üretici alanında sadece bu ilk birkaç ay içerisinde yani bu gelinen süreç içerisinde 40 bin esnaf dükkânını kapattı. Yine, bu kadar köylü de iflas etmiş durumda. Sadece bu da değil, bunun dışında da uygulanan politikalarla, gizli işsizlikle yaklaşık olarak 6 milyon civarında işsizle bu ülke halkları büyük oranda yoksulluğa doğru sürüklenmektedir.

Yapılacak tek çözüm vardır: İç ve dış politikadaki bütün bu savaş politikalarından, bütün bu karşıtlık yaratma politikalarından vazgeçilmeli, bunlara son verilmelidir. Yine, aynı şekilde, sermayenin yanında değil, işçi ve emekçilerin, küçük yöneticilerin ve esnafların yanında durarak onların desteklenmesi üzerine bir politika sürdürülmesi lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ataş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 46’ncı madde kabul edilmiştir.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.13

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.12

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

47’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 47’nci maddesinde yer alan “belirleyecekleri meblağı” ibaresinin “belirleyeceği tutarı” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Kazım Arslan                        Tahsin Tarhan                        Akif Ekici

          Denizli                                 Kocaeli                             Gaziantep

        İrfan Bakır                          Tacettin Bayır                     Burcu Köksal

           Isparta                                  İzmir                        Afyonkarahisar

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesinde yer alan “il özel idaresi bulunmayan illerde” ibaresinin “Büyükşehir Belediyesi bulunan illerde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Mahmut Toğrul                       Ahmet Yıldırım                 Behçet Yıldırım

         Gaziantep                                 Muş                                Adıyaman

        Erdal Ataş                          Müslüm Doğan

          İstanbul                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

YİKOB (Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı) 6360 sayılı Kanun’la büyükşehir belediyesi kurulan illerde kurulan kurumlardır. Maddede kastedilen “il özel idaresi bulunmayan iller” ibaresiyle kastedilen iller büyükşehir belediyesi kurulan illerdir. Bu nedenle maddenin önerimizin doğrultusunda değiştirilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 47’nci maddesinde yer alan “belirleyecekleri meblağı” ibaresinin “belirleyeceği tutarı” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Burcu Köksal (Afyonkarahisar) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Burcu Köksal, Afyonkarahisar Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nı günlerdir bu Gazi Mecliste görüşüyoruz. Aslına bakarsanız bence bu tasarının görüşülmesine gerek yok. Neden? Çünkü, sanayinin ve üretimin gelişebilmesi için gerek yabancı yatırımcının gerekse yerli yatırımcının, yerli sanayicinin bir kere ülkemize yatırım yapması, yeni iş sahaları kurması gerekiyor. Peki, yabancı yatırımcı olsun, yerli yatırımcı olsun şu anda neden yeni iş sahaları kurmak istemiyorlar? Çünkü ülkede adalet yok. Yatırımcı, gerek yerli olsun gerek yabancı olsun eğer bir yatırım yapacaksa, bir iş sahası açacaksa öncelikli olarak ülkenin adalet sistemine bakar; bağımsız bir yargı varsa, temel hak ve hürriyetler güvence altına alınmışsa ancak o şekilde yatırım yapar. İşte, adaletin ne yazık ki ayarlarıyla oynandığı, yargının siyasallaştığı, tabiri caizse tuzun koktuğu bugünlerde siyasallaşan yargının sonucu olarak milletvekilimiz Enis Berberoğlu ne yazık ki mağdur edildi. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de adaletin yeniden tesis edilmesi için, yargı bağımsızlığı için, üstünlerin hukukunun değil, hukukun üstünlüğünün egemen olması için Ankara’dan İstanbul’a bir yürüyüş başlattı ve bugün yürüyüşün üçüncü gününde görüldü ki bu yürüyüş Türkiye’de ezilenlerin, mağdurların, Türkiye’de hak, hukuk, adalet, demokrasi arayanların umudu hâline gelmeye başladı. İşte, bu durum başta AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok AKP’liyi rahatsız etti. Öyle ki bu rahatsızlıklarını âdeta tehdit eder gibi göstermeye başladılar. Neymiş? Yürüdüğümüz için hem Genel Başkanımızı hem bizleri hâkim çağıracakmış, yargılanacakmışız. Korkacağımızı mı düşünüyorsunuz? Korkmuyoruz. Orası ayrı bir konu ama elinde sadece “adalet” yazan bir tabelayla yürüyen bir kişiyi hiçbir demokraside yargılamazlar. Ama sayenizde az da olsa, ağır aksak da olsa demokrasisi katledilen ülkemizde adalet için yürüyen insanları yargılanma tehdidiyle korkutup kaçırmak istiyorsunuz. Bunu başaramayacaksınız çünkü biz tehditlere asla pabuç bırakmadık, korkmadık, bundan sonra da korkmayacağız, doğru bildiğimiz yolda sonuna kadar mücadele edeceğiz; öyle hâkimle, savcıyla, yargıyla falan kimse korkutamaz; Allah’a bir can borcumuz var, onu da vatan için bu ülkenin demokrasisi için, cumhuriyetin bekası için bütün yurtseverler seve seve verirler. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, hem bu ülkede demokrasiden, yargı bağımsızlığından bahsediyorsunuz hem de yürüyen insanları tehdit etmeye kalkıyorsunuz. Kusura bakmayın ama adama derler. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.

Sayın AKP’liler benim size naçizane bir tavsiyem var: İntikamı adalet, cahilliği haysiyet, menfaati siyaset, faşizmi sakın ola istikrar sanmayın. Benim size en büyük tavsiyem bu ve gelin, Türkiye’deki bu adalet yürüyüşüne, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde başlayan ve dalga dalga 81 ile yayılan, herkesin umudu olan bu adalet yürüyüşüne sizler de iştirak edin çünkü bu adalet size de lazım, bu adalet bu ülkedeki herkese lazım ve bir gün size bu adalet lazım olduğunda bu adaletin tesisini yine biz Cumhuriyet Halk Partililer isteyecek, yine biz savunacağız.

Herkesi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köksal.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Benim tavsiyem de, millete yürümek lazım, milletin yanına gitmek lazım; oradan kazanabilirsiniz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Milletin yanından bahsediyorsunuz, kendiniz seçilmiş millî iradeye saygı duymuyorsunuz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye… Oylamayı yapayım söz vereceğim.

47’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 47’nci madde kabul edilmiştir.

Sayın Akçay, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da 200’e yakın askerin yine zehirlenme vakasıyla hastaneye kaldırıldığına ve Hükûmetten, ilgililerden acilen bir açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu sabah Genel Kurulda yaptığım konuşmada Manisa’daki askerî kışlalarda askerlerin yemekten zehirlenmesi hususunu gündeme getirmiş, 23 Mayısta Manisa merkezde, 27 Mayısta Kırkağaç ilçesinde, 11 Haziranda Diyarbakır’da bu yemekten zehirlenme hadiselerini dile getirmiş ve “Artık yeter, bu kadar rezalet olmaz.” demiştik dünkü hadiseyi de dikkate alarak.

Biraz önce aldığımız habere göre, yine bu akşam, yine Manisa’da iki ayrı hastaneye 200’e yakın askerimiz yine zehirlenme vakasıyla kaldırılmış durumda. Artık ne diyeceğimizi bilemiyoruz. Bir an evvel, Hükûmetten, ilgililerden acilen bir açıklama bekliyoruz. Bu böyle devam edemez, büyük bir tedirginlik söz konusudur. Hayati tehlikesi olan askerler de söz konusudur. Hemen bir açıklama bekliyoruz efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Özel…

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’da askerlerin yaşadığı gıda zehirlenmesi olaylarına ve Millî Savunma Bakanlığının bu konuya ciddiyetle eğilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, daha bugün sabahleyin söyledik, son bir ay içinde 4 kez oldu, dün akşam 5’incisi oldu diye. Dün akşamki olaydan sonra bugün yine Manisa’da 350-400 asker zehirlenme belirtileri gösteriyor, sayının bine yaklaşabileceği içerideki rahatsızlık ifade eden askerler tarafından söyleniyor. Hâlihazırda 300’ü hastanelerde ve her akşam gıda zehirlenmesi belirtileriyle askerler gidiyor.

Bu işin içinde bir iş var. Biz “Meclis bunu araştırsın.” dediğimizde duyarsız kalındı. Sabah da söylemiştim, hadi şimdi Meclisin araştırmasını istemediler, yarın öbür gün hep birlikte çok kötü bir tablodan sonra böyle bir komisyonu kuracağız ama hiç değilse Millî Savunma Bakanlığı konuya ciddiyetle eğilmelidir. Oradaki çocuklar, hepsi vatan evlatlarıdır, devlete emanet analarının kuzularıdır. Hayatlarını vatana vermek için göze almışlardır, şehitliği göze almışlardır ama böyle özelleştirilmiş, takibi yapılmayan bir yandaş şirket için pisi pisine de ölmesin bu çocuklar.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)

BAŞKAN – 48’inci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 48’inci maddesinde yer alan "OSB'lere faaliyetleri için gerekli olan ve Bakanlıkça uygun görülecek projeler için kredi verilebilir.” ibaresinin "OSB'lerin faaliyetleri için ihtiyaç duydukları ve Bakanlıkça uygun görülecek projeler için kredi verilebilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

      Kazım Arslan                        Tahsin Tarhan                        Akif Ekici

          Denizli                                 Kocaeli                             Gaziantep

        İrfan Bakır                    Fatma Kaplan Hürriyet              Tacettin Bayır

           Isparta                                 Kocaeli                                  İzmir

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 48’inci maddesinde yer alan "Kullandıkları krediler için Bakanlıkça kredi faiz desteği verilebilir.” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

     Mahmut Toğrul                       Ahmet Yıldırım                 Behçet Yıldırım

         Gaziantep                                 Muş                                Adıyaman

        Erdal Ataş                          Müslüm Doğan

          İstanbul                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen?

GARO PAYLAN (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklikle, faiz yükünün kamu tarafından karşılanması suretiyle zarara uğratılmasının engellenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı talebi vardır. Karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.55

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 48’inci maddesi üzerinde Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi oylama işlemini tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.

485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

ATAY USLU (Antalya) – İftardan yeni geldi herkes.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 48’inci maddesinde yer alan "OSB'lere faaliyetleri için gerekli olan Bakanlıkça uygun görülecek projeler için kredi verilebilir.” ibaresinin "OSB'lerin faaliyetleri için ihtiyaç duydukları ve Bakanlıkça uygun görülecek projeler için kredi verilebilir.' şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fatma Kaplan Hürriyet (Kocaeli) ve arkadaşları

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Garo bir kere yaptı ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oğlum, ben değilim, yanlış anlıyorsun. Sor bakalım beni mi söyledi, geri zekâlı!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Garo bir kere yapıyor, sen her gün yapıyorsun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yaparım, ne var? Sana mı soracağım?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Garo’yu gene anlarım da seni anlayamadım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne insanlıktan anlıyorsun ne kötülükten anlıyorsun ya.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Şeyiniz var deyince de kızıyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oğlum, sende şu kadar ahlak yok, şu kadar, şu kadar!

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Fatma Kaplan Hürriyet, Kocaeli Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP sıralarından alkışlar)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sizin sorununuz var bu milletin inancıyla, sorununuz!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, git Allah aşkına!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - İftara bile tahammülünüz yok sizin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Geri zekâlı, sanıyorsun ki bir tek sende var şey yapan.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Bana bak, sen dediğine dikkat et! Sen dediğine dikkat et tamam mı, sen dediğine dikkat et!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi lan, hadi!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sözünü geri al!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen geri al!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sözünü geri al!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen geri al! Kim oluyorsun sen?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sözünü geri al!

BAŞKAN - Sayın Kaplan Hürriyet, bir saniye efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın, burada bir tartışma oluyor.

BAŞKAN – Evet, sürenizi yeniden başlatıyorum.

Buyurunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada bir tartışma oluyor, arkadaşlarımız karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Sesiniz gelmedi Sayın Elitaş, mikrofonunuzu mu…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Karar yeter sayısıyla ilgili bir mesele konuşuluyor, tartışma oluyor ama sayın grup başkan vekili “geri zekâlı” diye…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Canım onun söylediği lafı duymuyor musun sen?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama, bakın, o “geri zekâlı”…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Evet, söylediğimi söylüyorum tekrar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir terbiyesizlik olur mu canım?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bak, hâlâ, Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Şimdi, ben…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Senin iftarla ne sorunun var kardeşim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah! Bir kez, kardeşim...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – İftarla ne sorunun var?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ahlaksızlık yapma!

BAŞKAN – Tartışmanın nedenini bilmiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bana demiyor adam ya!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sorunu var diyorum, iftarla sorunu var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Delisin sen ya! Böyle bir şey olmaz ya!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Var işte!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hakan, sus!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ahlaksız adamsın ya, böyle bir şey olur mu ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen efendim…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan… Lütfen, Sayın Başkan… Hâlâ, bakın… “Terbiyesiz”, “geri zekâlı” ve “ahlaksız” diyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olmaz ya!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, bir milletvekili “geri zekâlı” diyemez, o sözünü geri almak zorundadır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kürsüde demedim, bir şey demedim!

OKTAY ÇANAK (Ordu) - Ahlaksız sensin!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Nerede demedin? Burada, tutanaklarda var mı, yok mu?

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.04

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Tasarının 48’inci maddesi üzerinde Fatma Kaplan Hürriyet ve arkadaşlarının önergesi üzerinde Sayın Fatma Kaplan Hürriyet konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP sıralarından alkışlar)

Söz, bu sefer sizi geri göndermeyeceğiz.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 48’inci maddesi hakkındaki önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biz burada sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi amacıyla bazı kanun hükmünde kararnameler hakkında konuşuyoruz. Bu tasarıda, yeri geldi, zeytin ağaçlarımızı korumak için halkımızla el ele mücadele ettik. Bu mücadelenin sonucu zeytin ağaçlarımızı katillerin elinden kurtardık. Önceki gün görüşmelerde mera alanlarının da sanayi ve imara açılmasını öngören madde geri çekildi.

Aslında, sizden artık neyi koruyup kurtaracağımızı şaşırmış durumdayız; ağaçları mı, hayvanları mı, zeytinlikleri mi, çocukları mı, kadınları mı, demokrasiyi mi, cumhuriyeti mi? Bir ülkede hukukun üstünlüğü, üstünlerin ve damatların hukukuna dönüşmüşse; yargının bağımsızlığı, birilerine bağımlı hâle gelmişse; adaletin temeli, güçlünün çıkarı olmuşsa biz nasıl kalkınacağız, nasıl gelişeceğiz? Sürekli olarak emekçiye dayak, akrabaya kıyak hâlindesiniz.

Bakınız, işsizler ordusuna 619 bin insanımız daha katıldı. Tarım ve sanayide çalışan oran azaldı. Kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 33’ü geçti. İş kazalarındaki oranımız sürekli artıyor ve adalete hasret kalalı tam on beş yıl oldu. Adaletin ve hukukun bu kadar katledildiği ülkemizde Ankara Güvenpark’ta adalet için başlattığımız yürüyüş bugün üçüncü gününde. 1919’da adaletsizliğe, sömürüye, saraya hayır diyen Mustafa Kemal Atatürk, 2017’de yine aynı adaletsizliğe, saray rejimine hayır diyen Cumhuriyet Halk Partisi ve cumhuriyet sevdalıları, adalet sevdalıları. Bir zamanlar kumpaslarla vatansever askerlere hain diyenler, bir zamanlar PKK’yla görüşen, oturup masada anlaşmaya çalışanlar, bir zamanlar bavulla belge getiren gazetecileri kahraman ilan edenler, şimdi bizlere hain yaftası yapıştırmaya çalışıyor.

Fetullah Hoca Efendi’nin FETÖ’ye dönüşünü, Esad’dan Esed’e geçişi, birkaç öfkeli genç olan IŞİD’in teröriste dönüştüğünü anlatmıyorum bile. Şimdi ise milletvekili arkadaşımız Enis Berberoğlu delilsiz ve mesnetsiz yirmi beş yıla mahkûm edildi. Bütün devlet, ne yazık ki yargısıyla, idaresiyle, yürütmesiyle tek bir kişinin çıkarları için çalışıyor. Oysaki, “Bir saat adaletle hükmetmek bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır.” diyor hadislerimiz. Siz bu hayırlarınızı da çoktan kaybettiniz.

Bıktık artık sırf arkası sağlam diye serbest kalan suçlulardan, bıktık artık yoktan bahanelerle hapislerde çürüyen insanların çaresizliğinden, bıktık artık küçücük çocuklara tecavüz edip serbest kalanların haberlerini okumaktan, hukuka sığınan şiddet mağduru kadınların korunmamasından yani adalet en büyük hasretimiz hâline geldi. Adaletin adı var ama hükmü yok ve biz bunlara bir dur demek adına aş için, ekmek için, demokrasi için, barış için, kısaca yurttaşlarımızın tüm hakları için onurlu, erdemli bir yürüyüş gerçekleştiriyoruz. Ama gelin görün ki, maaşlı ak troller ülkenin bölünmesine ana muhalefet liderinin yürümesinin neden olabileceği algısını yaratmaya çalışıyor. O da yetmezmiş gibi AKP Genel Başkanı “Yargı sizi yarın bir yerlere davet ederse şaşırma.” diyor. Hangi yargı? Kumpas yargısı mı? Talimatla çalışan saray savcıları mı? Bu alenen bir tehdittir ve bundan sonra Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başına gelebilecek her türlü olumsuzluğun sorumlusu bu tehditleri savuranlardır değerli arkadaşlar. Sürekli tehdit edenler zannediyorlar ki hep iktidarda kalacaklar ama yanılıyorlar. Bir gün devran dönecek o adalet, bu ülkeye gelecek ve biz bugünleri unutmayacağız. Yalanın iktidarına karşı adaleti savunmaya devam edeceğiz. Adaletsizliği adaletle yıkacağız ve bugünden geriye sadece yarınlar için direnenler kalacak. Sözlerime rahmetli Bülent Ecevit’in şiir dizeleriyle son vermek istiyorum. Rahmetli Bülent Ecevit şiirinde diyor ki:

“Gündüze güneş güneşe tarla,

Tarlaya başak ne güzel uymuş.

Başağa buğday buğdaya insan,

İnsana emek ne güzel uymuş.

Emeğe eylem eyleme yürek,

Yüreğe sevgi ne güzel uymuş.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan Hürriyet.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

49’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesinde yer alan “‘Bakanlığa’ ibaresinden sonra gelmek üzere" ibaresinin “‘Bakanlığa’ ibaresinden önce gelmek üzere” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                       Ahmet Yıldırım                 Behçet Yıldırım

          Gaziantep                                 Muş                                Adıyaman

          Erdal Ataş                          Müslüm Doğan                     İmam Taşçıer

           İstanbul                                  İzmir                              Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesiyle değiştirilen 4562 sayılı Kanun’un 15’inci maddesine eklenen ikinci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Kazım Arslan                        Tahsin Tarhan                       Akif Ekici

            Denizli                                 Kocaeli                             Gaziantep

         İrfan Bakır                          Tacettin Bayır                      Erkan Aydın

            Isparta                                  İzmir                                   Bursa

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 49’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 49- 4562 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesine "Bakanlığa” ibaresinden sonra gelmek üzere "satışı takip eden ayın ilk haftası içerisinde” ibaresi eklenmiş ve aynı maddeye birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Parsel birim maliyeti; altyapısı tamamlanmış ve işletmeye geçmiş OSB'nin muhasebe kayıtlarındaki kamulaştırma, altyapı inşaatı, arıtma tesisi maliyeti, genel idare giderleri ve yatırım ile ilgili cari giderlerden oluşan toplam yatırım tutarının 213 sayılı Kanun uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranı ile güncellenerek toplam sanayi alanına bölünmesiyle hesaplanır.”

Ahmet Kenan Tanrıkulu               İsmail Faruk Aksu              Mustafa Kalaycı

             İzmir                                  İstanbul                                 Konya

  Ahmet Selim Yurdakul                     Zihni Açba                Fahrettin Oğuz Tor

           Antalya                                Sakarya                      Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) –Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Tasarı’nın 49’uncu maddesi hakkında verdiğimiz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bizim önergemiz, organize sanayi bölgelerinde parsel birim maliyeti hesabındaki yüzde 25 sınırlamasını piyasa şartları bakımından sakıncalı olduğu düşüncesiyle kaldırılmasının uygun olacağını düşünüyoruz. Bu sebeple önergemize destek istiyoruz.

Sayın Başkanım, az önce burada Millî Eğitim Bakanı oturuyordu, tabii, herkes Sanayi Bakanımızı aradı ama siz “Üretimin temeli eğitim.” dediniz. Gerçekten, her şeyin temeli eğitimdir diyorum.

Şimdi, ben de eğitimle ilgili bir kaç konuyu arz etmek istiyorum. Tabii, Sanayi Bakanımız da eğitimden ayrı değildir, yarısı buradaysa yarısı da eğitimle ilgilidir.

Şimdi, bu arada, tabii, Artvin Milletvekilimiz Uğur Bayraktutan’a da annesinin vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet diliyorum, sabır diliyorum Uğur Bey’e.

Uğur Bey’le ilgili bir hatıram var, bunu da CHP’li arkadaşlara anlatmak istiyorum. Tabii, Uğur Bey’in amcası Uğur Bey’i büyüten bir kişidir. Turgut Bayraktutan, öğretmen okulu müdürüydü, bizim de müdürümüzdü. Bizde de çok büyük emekleri var. Bir öğrencinin Turgut Bey’le ilgili hatırasını burada okuyarak başlamak istiyorum: “Öğretmen okulu 2’nci sınıfta yatılı olarak okuyorum. Cumhuriyet Bayramı’nda üç gün tatil var. Bu tatili köyümde geçirmek istiyorum, izin almam gerekiyor. Müdürümüz Turgut Bayraktutan’ın yanına yaklaşmak ve konuşmak yürek ister. Dilekçemi yazdım, Kapısında müdürümüzü beklemeye başladım. Dersini bitirip geldi ama çok sert görünüyordu. Makamına oturmasını bekledim. Dilekçemi itinayla, korkuyla verdim. Okumasında ‘izin’ kelimesini geçmişti ki dilekçemi yırtıp parça parça attı odanın içine. Ben dilekçemin parçalarını tek tek toplarken odanın içinde ‘İzin ha!, İzin ha!’ diye sinirli sinirli dolanıyordu. Toplayıp kâğıt parçalarını cebime koyup odasından ben de sinirli bir şekilde çıktım. Korzul’da -semt ismi- biletimi aldım. Gelecek otobüsü beklemeye başladım. Ben de çok kızmıştım. Korzul’da otobüsü beklerken okulun nöbetçi öğrencisi geldi. Birilerini arar gibi bir hâli vardı. Bana ‘Bugün müdür bey izin isteyen bir öğrencinin dilekçesini yırtmış, bana ‘Onu bulmadan gelmeyesin.’ dedi.’ ‘Acaba kimdir biliyor musun?’ diye sordu. Korkmaya başladım ama içimden ‘Doğruyu söylememek de olmaz.’ dedim. ‘Benim.’ dedim. ‘Otobüs bekliyorum, şimdi otobüs gelecek, gideceğim.’ dedim. Nöbetçi öğrenciyi tanıyorum, samimi olduğum bir arkadaşımdı. Beni yalvara yalvara okula götürdü. Nöbetçi öğrenci müdür beyin odasının kapısını çaldı, içeri girdik, durumu anlattık. Kükreyen müdür gitmiş, yerine babacan bir müdür gelmişti. Beni dinledi, hatası için özür diledi, yırttığı dilekçenin parçalarını toplamama teşekkür etti, izin dilekçemi kendi yazdı; bir hafta izin verdi. ‘Paran yoksa vereyim.’ dedi. ‘Param var, istemem, teşekkür ederim.’ dedim. ‘Hadi güle güle git, annene babana selamımı söyle.’ dedi. Koşarak Korzul’a geldim, arabaya bindim ve köyüme döndüm.” Eğitimin böyle babacan müdürlere, yöneticilere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Kıymetli müdürümüze de yani Uğur Bey’in amcasına da, yetiştiren kişiye de Allah’tan rahmet diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanım, tabii, buraya ben birkaç öğrencinin karnelerini getirdim, ortaöğretim öğrencisi, bunlardan bir iki örnek sunmak istiyorum sizlere. 17 dersten 7’si zayıf olan öğrenci ortalamayla sınıfı geçiyor. Bugün uygulanan sistem budur ortaöğretimde ve 7’si zayıf olan dersler de fevkalade önemli derslerdir. Ne gibi? Türk edebiyatı gibi, tarih gibi, matematik gibi, kimya gibi, yabancı dil gibi. Keza, bir başka öğrenci 7’si zayıf olduğu hâlde kolay derslerin ortalaması yüksek olduğu için ortalamayla geçiyor, 53,68 ortalamayla sınıfı geçiyor. Keza, 17 dersin 8 tanesi zayıf, sınıf ortalamasıyla geçiyor. Yine, 15 dersinden 8 tanesi zayıf olan öğrenci ortalamayla sınıfını geçiyor. Sorumlu olarak geçenler de var tek dersten.

Şunu söylemek istiyorum, zaman daraldı: Tabii, bu şekilde biz kaliteli öğrenci yetiştiremeyiz, birincisi bu.

İkincisi de: Sayın Millî Eğitim Bakanımıza emin olun söylemenizi istiyorum, onu kendisine söyleyecektim, öyle ki endüstri meslek liselerine -bunu örnekleyebiliriz, ben KİT toplantısında da dile getirdim- biz din ahlak bilgisi öğretmenini tayin ediyoruz. Bu yanlıştır. Ara eleman Türkiye'de son derece önemli. İşsiz adam “Vasfın ne?” diyorsun, hiçbir vasfı yok. Ama biz din ahlak öğretmenini genel müdür yapalım, daire başkanı yapalım ama Allah için endüstri meslek lisesine müdür yapmayalım. Türkiye bundan çok büyük zarar görür.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesiyle değiştirilen 4562 sayılı Kanun’un 15’inci maddesine eklenen ikinci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Erkan Aydın (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HARUN KARACAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Erkan Aydın, Bursa Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur Bayraktutan’ın annesi bugün rahmetli oldu, ben de buradan kendisine başsağlığı, annesine Allah'tan rahmet diliyorum.

Kanunun ismi Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi. Şöyle kocaman bir kitap, 102 madde. Yaklaşık bir haftadır da bunun üzerine konuşuyoruz. Şimdi bakalım, sanayi ve üretim şuradaki yazılanlarla kâğıt kalem üzerinde gelişiyor mu yoksa pratikte başka şeyler mi istiyor.

Birincisi -Millî Eğitim Bakanı biraz önce buradaydı, sizden önce Sayın Bakan- dünyanın her yerinde sanayi de üretim de gelişmişlik de eğitimden başlıyor. Eğitim nereden başlıyor? Araştırmacı, sorgulayan, ezberci olmayan ve devamlı soru soran bir eğitim sisteminden başlıyor. Bizde nasıl? Her şeyi ezberleyelim. İşte, TEOG sınavında 17 bin 1’inci var ama ülkeye baktığınızda birçok konuda 70 ülke arasında 42’nci sırada.

Dünyadaki örneklere bakalım. Bugün akşam haberleri izlediyseniz Apple firmasının bir etkinliğinde 10 yaşında bir Japon çocuk 5 tane “app” geliştirmiş. Bu 5 tane “app”le de yani programla da iPhonelere girmiş ve etkinliğin ana gündem konusu olmuş, konuşmacısı olmuş. Bakın, 10 yaşında. Bizim o kadar öğrencimiz var, o kadar yetişmiş insanımız var, buralara giren tek bir örnek dahi bulamıyoruz.

Bunun yanında, 81 yaşında bir Çinli kadın vatandaş. Bu da aynı şekilde iPhone için program yazmış, 61 yaşında bilgisayar kullanmaya başlamış ve 81 yaşında da çıkmış buralara program yazdığı için ödül törenine konuşmacı olarak gelmiş.

Peki, biz bunların gelişebilmesi için ne yapıyoruz? Adaleti -işte hepimizin gördüğü durumda- mahvediyoruz. Hukuku, özgürlüğü kendi isteğimize, kendi bakış açımıza göre de götürüyoruz, bir yerlere teslim ediyoruz.

Kayıt dışı işsizlik deseniz, yüzde 33 olarak resmî açıklanmış ama iki gün önceki işsizlik rakamları ortada, 3 milyon 600 bin resmî işsiz, iş aramayı bırakan bir o kadar insan ve ülkeden ümidini kesmiş, yarınlardan ümidini kesmiş bir Türkiye tablosu ama buraya çıkan iktidar milletvekilleri o kadar güzel bir pembe tablo çiziyor ki sanki uzayda yaşam kurmaya böyle az kalmış, birkaç aya artık Mars’ta biz kuracağız hayatımızı da yaşayacağız gibi. Aynı hani Somali’ye bu makyajı yapsanız, Somali’de millet obeziteden ölecek gibi ama gerçek ne? Somali’de insanlar açlıktan ölüyor. Yani bu tür iteleme, bu tür tablolar göstererek gerçekler maalesef, yüce milletimizden saklanıyor.

Peki, ne yapmamız gerekiyor? Bunun için tek bir kurtuluş reçetemiz var, hep birlikte, bir olarak, iktidarı muhalefeti acilen normalleşme sürecine girmemiz gerekiyor; acilen demokrasiye, üstünlerin hukukuna değil hukuka, hukukun üstünlüğüne geri dönmemiz gerekiyor. Millî Eğitim Bakanı bugün de söyledi, Anayasa’nın maddelerini söyledi ama okuyunca aynı Anayasa’nın maddelerine göre birilerinin de “Bunun hesabını sorarız.” dediğini söylemedi. Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel söylediği zaman da şöyle bir alnını sildi. O yüzden adaletin hepimize lazım olduğunu düşünmemiz gerekiyor çünkü bu durum sürdürülebilir değil, bu gerginlik ülkeyi ne kadar daha nereye kadar götürebilir, kimse kestiremiyor. İşte, yurt dışındaki her türlü demokratik kriterlerde, ekonomik kriterlerde devamlı gerilere doğru giden bir ülke var ve bunun çıkış yolu da bu yüce Mecliste olması gerekiyor. Hepimiz bir araya gelerek bunları çözmemiz gerekiyor yani birileri kendi çıkarlarını korurken biz de burada gidip milletin, halkın çıkarlarını bir araya gelip bu yüksek sesle dile getirip çözüm üretemezsek iş işten geçtikten sonra da aslında yapacak çok fazla bir şey kalmıyor.

Diyorum ki: Türkiye’nin daha fazla karanlığa boğulmaması için bu sese kulak verin. “Bizim çoğunluğumuz var; biz elimizi kaldırır indiririz, istediğimizi yaparız.” dediğiniz zaman kâğıt üzerinde belki işler çözülmüş oluyor ama gerçekte, sokakta, halkın içerisinde maalesef bunlar çözülmüyor. O yüzden, son bir kez daha, bu çağrıya kulak verin diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Yoklama isteminizi gerçekleştireceğim.

Sayın Özel, Sayın Tarhan, Sayın Engin, Sayın Aydın, Sayın Gündoğdu, Sayın Akyıldız, Sayın Akkaya, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Atıcı, Sayın İrgil, Sayın Gökdağ, Sayın Çamak, Sayın Özdemir, Sayın Köksal, Sayın Demir, Sayın Balbay, Sayın Bakır, Sayın Topal, Sayın Pir, Sayın Kürkcü.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.01

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesi üzerinde Bursa Milletvekili Erkan Aydın ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Sayın Elitaş, 60’ıncı maddeye göre bir söz talebiniz vardı, mikrofonunuzu açıyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a annesinin vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan’ın muhterem annesi bugün hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah’tan rahmet diliyoruz. Uğur Bayraktutan ve ailesine başsağlığı ve sabırlar dileklerimizi AK PARTİ Grubu olarak iletiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

Sayın Bakan, sizin de 60’ıncı maddeye göre söz talebiniz vardı, mikrofonunuzu açıyorum.

Buyurunuz.

32.- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün, Sağlık Bakanlığı ile Millî Savunma Bakanlığının Manisa’daki askerlerin gıda zehirlemesi olayını incelediklerine ve Millî Savunma Bakanının şu anda Manisa’ya gittiğine ilişkin açıklaması

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Az önce CHP Grup Başkan Vekili ve MHP Grup Başkan Vekili Manisa için bir soru sormuşlardı. Şimdi Sayın Bakanımızla görüştüm, olay doğru, öyle bir olay olmuş. Hem Sağlık Bakanlığı hem Millî Savunma Bakanlığı olayı inceliyorlar ve Millî Savunma Bakanımız şu anda Kocaeli’den Manisa’ya gidiyor. Netleştiğinde size tekrar bilgi arz edeceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel…

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’ya giden Millî Savunma Bakanına teşekkür ettiklerine, Manisa’da zehirlenme vakalarının yanında bir de kışlada dayak iddiaları olduğuna, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’nun TBMM sitesindeki resminin kaldırıldığı, BİM kodunun, giriş-çıkış ve araç kartlarının iptal edildiği haberlerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Sayın Bakana da Manisa’ya giden Sayın Bakana da teşekkür ediyoruz. Bu ciddiyetle bu işin üzerine gitmek lazım.

Bir video var Manisa Milletvekilimizin paylaştığı; askerler diyor ki: “Zehirleniyoruz, geri döndüğümüzde bir de üstüne dayak yiyoruz. Siz evinize gidiyorsunuz, biz bir de dayak yiyoruz ‘Neden gittiniz, neden böyle yaptınız?’ diye.” Bu iş, hakikaten üstünde durulması gereken bir iş. Bir de kışlada dayak böyle bir dönemde kabul edilebilir değil.

Sayın Başkanım, çok önemli gördüğüm bir diğer husus için aslında söz istemiştim, Sayın Bakanın açıklaması geldi.

Biraz önce basına da yansıdı, danışmanları da aradı, teyit de ettirdik. Sayın Enis Berberoğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi sitesindeki resmi kaldırılmış; BİM kodu, Bilgi İşlem Merkez kodu iptal edilmiş kartlarının giriş çıkışı için, araç kartları iptal edilmiş. Milletvekilliğinin düştüğü yok, Anayasa’ya aykırı bir tutukluluk ortada. Parlamentonun bu sorunu çözmesi beklenirken milletvekilimize karşı akılalmaz bir tutum takınıyor Meclis.

Bu konunun da araştırılıp Genel Kurula bilgi verilmesini talep ediyoruz efendim.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’nun TBMM sitesindeki fotoğraf ve bilgilerine erişimin bazı marka telefonlardan gerçekleştirilemediğine dair bir bilgi geldiğine, BİM kodu ile giriş-çıkış ve araç kartlarıyla ilgili konuyu araştıracağına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın Özel, konu bana intikal etti ama birinci bölümüyle intikal etmişti. Sayın Enis Berberoğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi internet sitesindeki fotoğrafının ya da öz geçmişinin kaldırıldığı yönünde bir bilgi intikal etti. Onun üzerine, ben hem kendim iPhone’dan denedim hem de Kanunlar ve Kararlar Başkanlığındaki arkadaşlarımdan rica ettim. Gördük ki bilgisayardan girildiği zaman öz geçmiş, fotoğraf olduğu gibi duruyor, bir marka telefondan girildiğinde yine öz geçmiş ve fotoğraf aynı şekilde görüntülenebiliyor fakat bir başka marka cep telefonundan giriş yapıldığı zaman öz geçmiş olduğu hâlde fotoğraf görüntülenemiyor. Onun üzerine, ben çözümü konusunda arkadaşlarla görüştüm, şöyle bir bilgi geldi ilgili birimden: Bazı fotoğrafların istenilen ebadın daha ötesinde yüksek bir ebatta olması nedeniyle bazı cep telefonlarından o fotoğrafın görüntülenemediği yönünde, böyle bir bilgi geldi. Onu da hemen arkadaşlarımız giderecekler. Sayın Berberoğlu’nun milletvekilliği sona ermiş değil. Sözünü ettiğiniz diğer konuları bilmiyorum, şu an sizden öğrendim. Giriş kartlarının ve BİM kodlarının iptal edildiği yönündeki bilgiyi sizden alıyorum, onu da araştıracağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam efendim.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesinde yer alan “‘Bakanlığa’ ibaresinden sonra gelmek üzere" ibaresinin “‘Bakanlığa’ ibaresinden önce gelmek üzere” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahmut Toğrul (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişikliğin mevcut hâliyle yapılması durumunda oluşacak devrik cümlenin düzeltilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 49’uncu madde kabul edilmiştir.

50’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 50’nci maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı Kanun’un 17’nci maddesinde yer alan “Yüksek Planlama Kurulunca” ibaresinin “Yüksek Planlama Kurulu tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

       Kazım Arslan                            Tahsin Tarhan                              Akif Ekici

           Denizli                                     Kocaeli                                   Gaziantep

        İrfan Bakır                              Tacettin Bayır

           Isparta                                       İzmir

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 50’nci maddesinde yer alan “MADDE 17” ibaresinden sonra gelmek üzere “Vali hariç” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

      Mahmut Toğrul                          Ahmet Yıldırım                     Behçet Yıldırım

         Gaziantep                                      Muş                                     Adıyaman

         Erdal Ataş                              Müslüm Doğan                         İmam Taşçıer

          İstanbul                                      İzmir                                   Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Valilere yönelik “OSB zenginleri” sıfatı, ilgili kesimlerce yoğun olarak kullanılan bir kelimedir. Vali, siyasi otoriteyi temsil etmek üzere müteşebbis heyet içinde yer alır. Bulunduğu konum ek bir gelir sahibi olmasını gerektiren bir kurum değildir. Bazı illerde 10’un üzerinde OSB bulunmaktadır. Valinin bu OSB’lerin tamamından huzur hakkı alacağını düşünürsek OSB’ler valiler için en büyük gelir kapısı olacaktır. 631 sayılı KHK’ya yapılan atıf kamu görevlisine kurum içi ve dışı görevlerinden sadece biri için ücret ödenmesini belirlemektedir. Bu maddenin uygulanmasında illere göre farklı uygulamalar ve ihtilaflar söz konusu olabilir. Dolayısıyla valilerin bu madde kapsamında huzur hakkı alamayacağı hüküm altına alınmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 50’nci maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı Kanun’un 17’nci maddesinde yer alan “Yüksek Planlama Kurulunca” ibaresinin “Yüksek Planlama Kurulu tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Kazım Arslan (Denizli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Mustafa Ali Balbay, İzmir Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir Sayın Sarıbal koşuyor, bir de siz koşuyorsunuz kürsüye.

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkanım, Kızılcahamam’dan geliyorum, Kahramankazan bölümünü bitirdik.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kahramankazan ve Kızılcahamam arasındaki adalet yürüyüşünün 3’üncü gününün molasından sonra karşınızdayım. Evet, adalet arıyoruz. Adaletin, hukukun kaynaklarından biri halktır. Hukuk bilimini biraz okumuş olanlar, biraz ilgili olanlar görecektir ki adaletin başlıca kaynaklarından biri halkın talepleridir. Bizim bu adalet yürüyüşümüz boyunca, bütün samimiyetimle söylüyorum, yol boyu zaman zaman protesto edenler oldu, “Rabia” işareti yapanlar oldu ama çok büyük bir çoğunluk bizim yanımıza gelerek “Bizim için yürüyorsunuz. Biz sesimizi yükseltemiyoruz, lütfen bu yürüyüşü sürdürün.” dedi. Anadolu’nun pek çok bölümünden de önümüzdeki günlerde destek yürüyüşüne katılacaklarını söylediler. Zaten İzmir bu sabah başladı ve adım adım onlar da İstanbul’a gelecekler.

Sayın milletvekilleri, adalet en kutsal kavramlardan biridir. Yakın tarihimize bakın -dünya tarihi demiyorum- hiçbir olağanüstü dönem adaletle anılmamıştır; 1950’liler, 1960’lar, 1970’ler, 1980’ler, hiçbir olağanüstü dönem ve bu dönem de öyle anılmayacak. Göreceksiniz, bugünkü hukuksuz uygulamalar, çok değil, yakın gelecekte tarihin sayfalarında yer almayacak, bugünün pek çok yayın organı bugünkü yayınlarının tam tersini yapmak zorunda kalacaklar.

Sayın milletvekilleri, 4 Aralık 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesinin verdiği Mustafa Balbay kararı sık sık bu kürsüden de dile getirildi. Ben kendimle ilgili bir karar olduğu için çok da ayrıntısına girmek istemedim ancak bugün gelinen noktada, sizinle birkaç noktayı ayrıca paylaşmak istiyorum.

O karar 141 maddedir ve o kararın özü, 2013 yılında alınan o kararı dönemin yerel mahkemesi uygulamak istemedi, 4 Aralıkta alınan karar 9 Aralıkta uygulandı. Yerel mahkeme önce “Biz karar vermeyeceğiz.” dedi, sonra “Savcıyı dinleyeceğiz.” dedi, ancak 9 Aralık günü 19.10’da bu kararı verdi. Sevgili milletvekilleri, bugün o kararı uygulamakta ayak direyen, ancak 5’inci gün uygulayan yargıçlardan biri tutuklu, biri de yurt dışında kaçak. İşte, o günkü hukukun bugünkü yansıması; yine tutuklu milletvekilleri sorunu devam ediyor ama Anayasa Mahkemesinin kararı orada duruyor. Biz adalet yürüyüşümüzü adalete ulaşıncaya kadar sürdüreceğiz ama herkes için adalet isteyeceğiz.

Bugün Kavurmacı tutuklandı. Ben bu kürsüden söylemiştim: Biz “Kavurmacı niçin içeride?” demiyoruz, “Binlerce insan niçin tutuklu?” diyoruz. Dünkü Habertürk gazetesinin birinci sayfasının yarısı Erdoğan’ın “Böyle hukuk olmaz.” sözüydü; öteki yarısı da Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Genel Başkanımızın “Herkes için adalet istiyoruz.” sözüydü. Biz, Amerika’da bizim güvenlik güçlerimize haksız bir soruşturma olduğundan ona da karşı çıkıyoruz ve onlar için de adalet istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar).

Sayın milletvekilleri, bizim yolumuz adalete ulaşıncaya dek ama siz gelin, bu yoldan dönün, yol gerçekten daha yakın. Şu anda, bu yürüyüşe katılan insanların ben hem başında, ortasında, sonunda her gelenle konuşmaya çalıştım, en az üçte 1’inin hiçbir partiyle ilgisi yoktu, adalet için oradaydı. “Böyle bir yürüyüş olduğu için binlerce kişi adına size teşekkür ediyoruz.” diyen iş adamı -bakın, iş adamı- sanayici, tutuklu yakını, hâlen görevde bulunan devlet memurlarının yakınları, binlerce insan vardı. Şu anda “adalet” kavramının sizler için ne ifade ettiği biraz belli. Zaman zaman bu tür arayışları alaysı ifadelerle karşılıyorsunuz ama bizim adalet arayışımız herkes için sürecek, herkes için sürecek ve olağanüstü hâllerin yakın geçmişte olduğu gibi bugün de hiçbir şekilde hayırla anılmayacağını sizler de göreceksiniz. Gelin, yol yakınken dönün diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Balbay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 50’nci madde kabul edilmiştir.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’nun BİM kodu ile giriş-çıkış ve araç kartlarıyla ilgili bir iptalin söz konusu olmadığı bilgisini aldığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın Özel, biraz önce İstanbul Milletvekilimiz Sayın Enis Berberoğlu’nun BİM koduyla yani bilgi işlemle ilgili koduyla Meclise araç giriş kartlarının iptal edildiği yönündeki size ulaşan bir bilgiyi Divan’la ve Genel Kurulla paylaştınız. Şimdi bürokrasiden arkadaşlarım ilgili idare amiri arkadaşımızla görüştüler. Araç giriş kartının iptal edildiği yönünde kesinlikle herhangi bir şey olmadığını, araç giriş kartlarının hâlen geçerli olduğunu ifade ettiler. Bilgi işlem kodunun da kontrolü yapıldı, onun da geçerli olduğu ifade edildi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Özel kendisine intikal eden bir bilgiyi bana ulaştırdı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Araştırıp öyle gündeme getirsin.

BAŞKAN - Bana da daha önce öz geçmişle ilgili bir konu intikal etmişti. Bizim görevimiz bunları incelemektir.

Teşekkür ederim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Araştırmadan gündeme getirme.

BAŞKAN – Sayın Özel…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İnternet ve gazetelerde yer alan haberler nedeniyle İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’yla ilgili konuyu gündeme getirdiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bir daha araştır da gündeme getir!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şu anda Enis Berberoğlu yazıp son bir gün içindeki haberlere bakın sitelerdeki; gazetelerde, internet sitesinde bu konuda haberler var.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yalan haber!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayısız telefon geldi, Başkanlık Divanına da ulaşmış.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Telefonlarla hareket!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Benim görevim bunu söylemek, kendim girdiğimde de açılmadı.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Sözcü gazetesi yalan haber yapıyor, yalan!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaşlar, bir gün sizin bir milletvekiliniz hapse girerse seçmeniniz arayıp “Resmi kaldırılmış.” derse siz onu içinize gömün Genel Kurula söylemeyin inşallah.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Araştır, araştır!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)

BAŞKAN – 51’inci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 51’inci maddesi ile düzenlenen 4562 sayılı Kanun’un 18’inci maddesinin 1’inci fıkrasında geçen "prensipler” ibaresinin "ilkeler” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Kazım Arslan                            Tacettin Bayır Akif Ekici                      

           Denizli                                       İzmir                                    Gaziantep

        İrfan Bakır                              Tahsin Tarhan                 Mustafa Ali Balbay

           Isparta                                     Kocaeli                                       İzmir

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 51’inci maddesinde yer alan "Bakanlığa, tahsisi takip eden ayın ilk haftası içerisinde " ibaresinin "tahsisi takip eden ayın ilk haftası içerisinde Bakanlığa” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mahmut Toğrul                          Ahmet Yıldırım                     Behçet Yıldırım

         Gaziantep                                      Muş                                     Adıyaman

         Erdal Ataş                              Müslüm Doğan                         İmam Taşçıer

          İstanbul                                      İzmir                                   Diyarbakır

     Ertuğrul Kürkcü

            İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz hakkı İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü tarafından kullanılacaktır.

Buyurunuz Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; ne yazık ki bugün de Türkiye'nin gündemi başka yerdeyken Meclisin gündemi başka yerde. Türkiye'nin bütün kesimlerini bir karşılıklı tartışma ve heyecana yönelten bir tutuklama; bir milletvekilimizin, Enis Berberoğlu’nun hapsedilmesinin ardından başlayan bir protesto ve bundan doğan bir dizi tartışma Türkiye'nin gündemini örtüyor ve Türkiye bütün dünyada bu gündem dolayısıyla tartışılıyor, Türkiye hakkındaki fikir burada oluşuyor. Ancak Meclisin buna yeterli ilgiyi gösterdiği kanısında değilim. Buna ilgi göstermemiz ve çare bulmamız gerekir.

Şimdi, birinci mevzu, yeterince konuştuk; Enis Berberoğlu’nun hapse atılması süreci, bunun adli yönü, mahkemede sürecin nasıl cereyan ettiği, bunların hepsini konuştuk. Bunun herhangi bir biçimde adaletle açıklanamayacak bir sonuç olduğu konusunda yaygın bir kanaat var. Yargıtaydan geçmediği için bu karar, zaten kimse de diyemiyor ki: “Kesinleşmiştir, nihaidir. Kurum bu konuda bütün karinelere ve bütün içtihatlara bakarak bir sonuç vermiştir.” Hayır, bu da yok. Olan şey sadece ve sadece, aslında gerekmediği hâlde alınabilecek en ağır tedbirin alınarak bir milletvekilinin hapse konulmasıdır. Burada genel olarak bir yanlışlık olduğu düşüncesi var. En azından “Doğru oldu, haklıdır, yerindedir. Daha da beteri olsun.” diyeni de ben görmedim Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı dışında.

Şimdi, ikinci mesele, Cumhuriyet Halk Partisinin, milletvekilleri hapse konulmuş olan partinin ve bu partiye oy vermiş olan milyonların yani bugün Türkiye’de oy kullanma hakkına sahip olanların yüzde 30’una yakınının gösterdiği bir tepki var. İnsanlar burada bir adaletsizlik, burada bir haksızlık, burada siyasetin de devreye girdiği bir kabul edilemezlik olduğu görüşüyle yola çıktılar ve yürüyorlar.

Şimdi, esasen demokratik bir hükûmette beklenecek olan şey şundan ibarettir: Yürümek her yurttaşın hakkıdır. Buyurun yürüyün, biz sizin yürüyüşünüzü güvence altına alırız. Bir hükûmetin, demokratik bir hükûmetin diyebileceği başka hiçbir şey yoktur ancak biz ne işitiyoruz hem Başbakan Binali Yıldırım’dan hem Cumhurbaşkanından? Bu yürüyüşün son derece tehlikeli olduğunu, kamu düzeninin altüst olduğunu, bir an önce buna son verilmesi gerektiğini, adaletin sokakta aranamayacağını…

Gezi olayları sonrasında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi bu konuda bir tartışma yaptı Türkiye de dâhil olmak üzere ve dedi ki: “Toplantı ve gösteri özgürlüğünün düzensiz ve izinsiz protestolar da içinde olmak üzere bir demokraside temel hak olduğunu kayıt altına alırız, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11’inci maddesi güvencesindedir ve AİHM içtihatlarının daimî bir ögesidir.” Şimdi, dolayısıyla, standart buradaysa, sizin burada durmanız mümkün değil ama daha önemlisi, Cumhurbaşkanı dedi ki: “Süleyman Demirel’i hatırlatıyor bunlar bana. O da demişti ki: ‘Yollar yürümekle aşınmaz, yürüyerek yolları aşındıramazsınız.’” Tarih hakkında ve dil hakkında eksik bilgiyle konuşulunca tabii ki böyle denir. Aslında, Süleyman Demirel muarızları tarafından çarpıtılan ve bu yüzden kendisine defalarca iade edilmiş olan bu sözünde şunu söylemişti: “Kudretli iktidar, eline sopa alan ve her önüne gelenin başına vuran iktidar değil, vatandaşın hak ve hukukunu gözeten iktidardır. Memleketin huzura, sükûna ihtiyacı vardır, memleketimiz hareketlenmiştir. Bu sebepten bazı rahatsızlıklar olacaktır. Gösteriler yapılıyor diye asabımız hiçbir zaman bozulmamalıdır. Sokaklar eskimez, takati olan yürür.”

Süleyman Demirel ile Recep Tayyip Erdoğan arasında sokaklar ve yürüyüş bakımından her iki konuşmada da “sokak” ve “yürümek” geçmesi dışında başka hiçbir benzerlik yoktur. O yüzden, Meclis eğer bir sonuç çıkaracaksa Süleyman Demirel’in sözleri üzerinde daha dikkatle düşünse iyi olur.

Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 51’inci maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı Kanun’un 18’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında geçen “prensipler” ibaresinin “ilkeler” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Kazım Arslan (Denizli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Mustafa Ali Balbay, İzmir Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce İzmir’de bir deprem oldu, can ve mal kaybı yok, bütün tesellimiz. Hemşehrilerimize geçmiş olsun diyoruz.

Ayrıca, Uğur Bayraktutan kardeşimizle biz de konuştuk ama bir de huzurunuzda onun da annesine Allah’tan rahmet, bütün yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

Arkadaşlar, ben birinci bölümde bu Balbay kararını, içeriğini de anlatmıştım. O kararı veren Anayasa Mahkemesi hâlâ görevde ancak o kararı uygulamakta ayak direyen, beş gün sonra uygulayan hâkim ve savcılardan birinin Kandıra Cezaevinde şu anda, birinin de yurt dışında kaçak durumda olduğunu paylaşmıştım. O karar 141 maddeydi ve o kararın 1’inci maddesi… Kamuoyunda çoğunlukla şu tartışılıyor: Milletvekillerinin seçildikten sonra artık seçmene karşı da sorumluluğu var. Milletvekili tutuksuz yargılanmalıdır. Eğer tutuklu yargılanırsa onu seçen seçmenlere karşı da sorumluluğunu yerine getiremez, dolayısıyla, seçmen de cezalandırılmış olur. Bu, sizin de çok değer verdiğiniz, gerçekten millî iradeyle ilgili çok önemli bir kavram; bu birinci bölümü. Ama o kararın ikinci bölümünde de sayın milletvekilleri, aynen şu cümle var: “Hürriyet esastır, tutuklama istisnadır.” Ama bugün bakıyoruz ki tam tersine dönmüş durumda.

Şu anda 3’üncü gününe girmiş olan adalet yürüyüşünde sayın milletvekilleri, birkaç portre vardı, onlardan biri Rizeli Veysel Kılıç, 68 yaşında. Önceki gün, Hava Harp Okulu 2’nci sınıf öğrencisi oğlu tutuklu olduğu için, Silivri Cezaevinde görüş günüymüş, gitmemiş bu yürüyüşe gelmiş, herhangi bir partiyle doğrudan ilgisi olmadığını, genel seçimlerde geçmişte genellikle Refah Partisine oy verdiğini ama yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisine oy vermiş. Çok ağır ifadelerle bugünkü hukuksuzluğu yol boyu bize anlattı. Eğer dinlemek isterseniz… Sizin de kapınızı çalmış, açmamışınız. Bir başka kişi yol boyunca…

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Ben dinledim. Ben kendisini iyi tanıyorum, dinledim. İyi tanıyorum kendisini, dinledim.

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Birebir anlattıkları da ortada.

Sayın milletvekilleri, İzmir’den bir sanayici, Aliağa’da. Eğer, kredisi çıkarsa birinci dilimde 20 işçiyi, ikinci dilimde 30 işçiyi işe alacağını söylüyor ama sadece siyasi görüşleri nedeniyle kendisine kredi verilmediğini, bu görüşünü Cumhurbaşkanına da yazdığını söyledi, bir kopyasını bana gönderdi, isterseniz size de iletebilirim.

Sayın milletvekilleri, diyeceğim o ki Cumhuriyet Halk Partisinin başlatmış olduğu bu adalet yürüyüşü… Evet, Enis Berberoğlu yüreğimizi kanatmıştır. Enis Berberoğlu’nun tutuklanması şu anda Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisine oy veren 12 milyon kişi başta olmak üzere haber alma hakkına birazcık saygı duyan herkesin yüreğini kanatmıştır ancak bizim adalet arayışımız herkes için. Şu anda gazeteciler, hâkimler, savcılar öyle iddianamelerle yargılanıyorlar ki… Bize gelen kopyaların bir kopyasını size göndermişler, bir kısmını da almamışsınız, “Kapıdan geri çeviriyorlar.” diyorlar. Şu anda tabii, Türkiye’de olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz için “güvenlik” deyince mal güvenliği ve can güvenliği akla geliyor ama bunların üstüne bir güvenlik kavramı daha geldi sayın milletvekilleri, hukuk güvenliği. Bugün kendiniz için böyle bir sorun olmayabilir ama inanın, şu anda sadece yol boyunca dolaştığımız, yol boyunca bize gelen girişimcilerden bile gördüğümüz, birebir, yüz yüze insanlardan bile gördüğümüz o ki can ve mal güvenliği kadar hukuk güvenliği de Türkiye’deki insanların gündemine gelmiş durumda. Bugün, “hukuk güvenliği” kavramının devamında sınav güvenliği, iş güvenliği, her şey var ama hukuk güvenliği, can ve mal güvenliği kadar önemli. Bir şairin dediği gibi adalet, hukuk halkın ekmeğidir. Ekmeği belki günde üç öğün yersiniz yeter ama adalet daha sık gerekebilir. O nedenle bugün içinden geçtiğimiz bu olağanüstü dönemde şu anda bir ana muhalefet partisi lideri adaleti yolda arıyorsa bu, her şeyden önce sizin sorumluluğunuzdur. Sizin bir durup düşünmeniz ve “Biz ne yaptık?” demeniz gereklidir. Tekrar vurguluyorum, yol yakınken OHAL’den dönün diyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Balbay.

Sayın Bostancı…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın 485 ve 485’e 1’inci Ek sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 51’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Aslında söylenecek çok söz var ama yasanın da geçmesi lazım elbette fakat bir hususun altını çizmem gerekiyor. Siyasi görüşü nedeniyle kendisine kredi verilmediği şeklindeki bir değerlendirmeyi şiddetle reddederim çünkü kredi alma şartları bellidir, kriterleri bellidir. Hiçbir biçimde bunların arasında siyasi görüş, buna yönelik bir kredilendirme durumu asla söz konusu değildir. Eğer bir kişi kredi alamadıysa ya bankadan alacaktır ya da Kredi Garanti Fonu çerçevesinde bir uygulama olacaktır. Burada kriterleri tutturuyorsa alır, tutturamıyorsa elbette alamaz ama bunu kendine böyle tanımlıyorsa gelip onu burada sanki böyle bir uygulama oluyormuş tarzında anlatmayı da doğru bulmam.

Ekonomi hepimizin, siyasi görüşe göre olur mu? Halk Partilisi de, AK PARTİ’lisi de, hepsi ekonomiye katkı verecek, üretecek, istihdama imkân sağlayacak, Türkiye büyüyecek. Böyle bir dar görüşlülük olabilir mi? Bunu şiddetle reddediyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Sayın Balbay…

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Bu bire bir yani sataşmadır.

BAŞKAN – Hangi cümlesiyle?

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Şahsıma yönelik olarak “dar görüşlülük”ten başlayıp…

BAŞKAN – Son kelimeye kadar sataşma yoktu, son kelimede sataşma var.

Buyurunuz Sayın Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)

36.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın milletvekilleri, ben konunun çok dağılmasını istemem ama adalet kavramının Türkiye’de ne kadar ciddi bir sorun hâline geldiğinin ve her kesimde çok ciddi bir adaletsizlikle karşı karşıyayım duygusunun yerleştiğini paylaşmak için söyledim size.

TAMER DAĞLI (Adana) – Yanlış örnek verdin, yanlış örnek, yanlış örnek.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Sürem olsaydı şunu da söyleyecektim: Pek çok üniversite öğrencisi bile, geçmişte sınavı kazanamayanlar şöyle bir yere gidiyorlar, “Son on yıldaki bütün sorular çalındığına göre önümüzdeki dönemde de çalınırsa ne yapacağız?” diyorlar. Bunu 15 yaşındaki bir öğrenci sordu bana, güzergâhtan sordu.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Onun için mi 17 bin TEOG birincisi çıktı? Çıkanların çoğu doğudaydı. Siz geçmiş dönemi aklamak istiyorsunuz.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Sayın Kerem Ali Sürekli “İsmini ve telefonunu verebilir misin?” dedi. Ben vereceğim kendisine, birebir aktardığı mektubu da anlatacağım. Bunun benzerini ben Foça’da dinledim, Ödemiş’te dinledim.

TAMER DAĞLI (Adana) – Kredibilitesi olmayanları dinledin, kredibilitesi olmayanları.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Tekrar, bakın sayın milletvekilleri, yanlışsa yanlış deyin ama ben kişinin adını size söyleyeceğimi, hangi alanda faaliyet gösterdiğini de söyleyeceğimi aktarıyorum. Adaletsizlik Türkiye’de ne yazık ki her alana ama her alana yansımış durumda. Türkiye artık kanun devleti bile değil.

İnanın, yine yol boyu bir avukat “Biz 12 Eylül döneminde bilirdik ki bir darbe dönemi var ve şu yasa uygulanacak, şimdi hangi yasanın uygulanacağını bilmiyoruz.” diyor. Örneğin, işte sevgili kardeşimiz Enis Berberoğlu’nun duruşması, bakın, gizli belgeleri açığa çıkarmakla başladı. Yolda dediler ki: “Bu, aslında vatana ihanettir.” Onu eklediler. En son “Yahu, üstüne bir de casusluk görünüyor.” bu dediler. Allah aşkına, bu olabilir mi? Bir iddianame üç defa, yol boyu, önce birleştir, sonra ayır; arkadaşlar, emme basma tulumbaya çevirdiniz adaleti. Önce Enis Berberoğlu’nun davasını birleştirdiniz, ondan sonra da ayırıp ayrıca karar verdiniz. Lütfen ya bir vicdanınıza sorun, bana laf atmayın, vicdanınıza bir sorun. (CHP sıralarından alkışlar)

TAMER DAĞLI (Adana) – Yargı kararı, yargı kararı.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Balbay.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Bostancı...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, dedikodu ve söylentiyle siyaset olmaz. Bize de her gün Ahmet-Mehmet gelip bir sürü şey söylüyor, çıkıp her gün kürsüden “Bana da Ahmet geldi, şöyle dedi.” bunu paylaşabilir miyiz? Sayın Balbay’dan bekliyoruz, bu arkadaş kimse, siyasi görüşü dolayısıyla kredi verilmediğine ilişkin, getirsin bize, ona kredi vermeyene ilişkin hukuki girişimleri biz yapalım.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Sayın Balbay, bir de 249 şehidin anne ve babasını dinlesin. 2.190 gaziyi, kolu kopmuş gazileri dinleyeceksin, onları da burada konuşacaksın.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... önerge kabul edilmemiştir.

51’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 51’inci madde kabul edilmiştir.

52’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 52’nci maddesinde yer alan "İstifadesine” ibaresinin "yararına" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

     Mahmut Toğrul                       Ahmet Yıldırım                 Behçet Yıldırım

         Gaziantep                                 Muş                                Adıyaman

 

        Erdal Ataş                                                                Müslüm Doğan

          İstanbul                                                                            İzmir

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 52’nci maddesi ile düzenlenen 4562 sayılı Kanunun 20’nci maddesinin (1)’inci fıkrasında geçen "işletmesi OSB iznine tabidir” ibaresinin "işletmesi OSB'nin iznine tabidir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

      Kazım Arslan                        Tahsin Tarhan                        Akif Ekici

          Denizli                                 Kocaeli                             Gaziantep

 

        İrfan Bakır                          Tacettin Bayır                       Aytuğ Atıcı

           Isparta                                  İzmir                                   Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 52’nci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Verdiği sözleri tutan ve halka yalan söylemeyen milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 52’nci maddeyle organize sanayi bölgelerinin şirket kurma şartı aranmaksızın enerji tesisi kurabilmesine imkân tanıyoruz. Buna bir itirazımız yok, bununla ilgili bir sıkıntımız yok, tabii ki kendi enerjisini üretsin OSB.

Mersin’deki OSB’lere bir bakalım: Mersin bir güneş kentidir ve pek çok site ve tesis kendi enerjisini üretmek istiyor ancak enerji hatlarına ürettiği enerjiyi verebilmek için ciddi miktarda para ödemesi gerekiyor. Bunu defalarca size gündeme getirdik, “Vatandaş kendi enerjisini üretmek istiyor.” dedik ama buna kulaklarınızı tıkadınız. Yani, ne diyorsunuz vatandaşa? “Sen enerjini üretme kardeşim.” Neden? Çünkü, bizi nükleer enerjiye mahkûm etmek istiyorsunuz. Eğer bizi nükleer enerjiye mahkûm etmek istemiyorsanız, bırakın, vatandaş kendi sitesinde, kendi evinde, kendi işletmesinde enerjisini güneşten üretsin. Tüm dünya nükleer santralden vazgeçerken siz, Mersin aracılığıyla bütün Türkiye’yi nükleer çöplük hâline getiriyorsunuz.

Bakın, arkadaşlar, nükleer konusu ciddi bir konudur. Yaptığınız uluslararası anlaşmalarda, özellikle Rusya’yla, zaman zaman ağır sorunlar yaşadığımız bir ülkeyle henüz atık sorunlarını çözmeden anlaşmanızın hiçbir noktasına “Atıklar ne olacak?” sorusunun cevabını yazmadan, bir nükleer anlaşmaya imza attınız. Yarın bu nükleer maddeler burada nükleer çöplük hâline gelecek ve inanın bana, AKP’linin de çocukları, CHP’linin de, MHP’linin de, HDP’linin de, burada grubu bulunmayan her türlü siyasi görüşün, her türlü inancın çocukları kanser olacak. Bunu sadece ben söylemiyorum, uluslararası literatüre girmiş olan yayımlar diyor ki: “Nükleer kaza olmasa bile bu tesislerin etrafında yaşayan çocuklarda kan kanseri görülme olasılığı 2,2 kat fazladır.” O yüzden sizi ciddiyete davet ediyorum ve bu sevdadan vazgeçmelisiniz diyorum.

Değerli arkadaşlar, Mersin çalışkandır, vergi ödemede 6’ncı, 7’nci sıradayken hizmet alımında 25’inci, 30’uncu sıraya gerilemiştir. Mersin çalışıyor, üretiyor, vergisini ödüyor ama AKP Hükûmetinden hizmet alamıyor. Mersin’in sanayicisi çalışkandır, 2 OSB’sini tamamlamıştır, 3’üncü organize sanayi bölgesini kuruyor, 4’üncü organize sanayi bölgesi için girişimde bulunmuş. Sizden bir beklentisi var: “Hazine arazilerini uygun fiyatla bize satın.” diyor. “Hibe etmeyin, satın, gerisini biz yaparız.” diyorlar. Mersinli sanayici Tarsus’ta 2 tane ihtisas organize sanayi bölgesi kurmuştur gıda ve tarım üzerine. Daha ne istiyorsunuz siz bu sanayiciden? “Otomotiv sanayisine hazırız.” diyorlar.

Bakın, Mersin’de liman var, üç tane üniversite var, çalışkan sanayici var, çalışkan halk var. “Biz, otomotiv sanayisine hazırız:” diyorlar. Hareket var mı? Yok. Sadece laf üretiyorsunuz. Organize sanayi bölgesi diyor ki: “Yahu, kardeşim, ben üretiyorum, beni Mersin Limanı’na bağla, beni Mersin serbest bölgesine bağla.” Bağlamıyorsunuz. “Beni otobana bağla, yaptığımı göndereyim Orta Doğu’ya.” Onu da yapmıyorsunuz. Mersin’e zarar veriyorsunuz. Gölge etmeyin başka ihsan istemez.

Bakın, Mersin’in Seka Limanı var, çok ihtiyacı var Mersin’in bu limana, özelleştirdiniz. Peki, hadi neyse. Limanı ve arka planını özelleştirdiniz. Şimdi, bir hülle yapıldı, siz buna göz yumdunuz ve Seka’nın arka planını satılığa çıkardınız. Kim alacak bunu? Mersinli sanayici alamıyor, Mersin dışından gelen birileri bu limanı adrese teslim bir şekilde alacak. Mersinli çiftçi ve iş adamı organize sanayi bölgelerinde diyor ki: “Selden mağdur oldum, ben borçlarımı ödeyemiyorum, SGK ödeyemiyorum, benim süremi uzat.” Uzattınız. Sizin yüzünüzden iş de yapamaz hâle geldi, şimdi yine ödeyemiyor. Ne olur Mersin’den elinizi çekin. Sizden başka bir şey istemiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 52’nci maddesinde yer alan "istifadesine” ibaresinin "yararına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Erdal Ataş (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklikle, maddenin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

52’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 52’nci madde kabul edilmiştir.

53’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 53’üncü maddesinde yer alan "edilmeksizin " ibaresinin "edilmeden " şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Mahmut Toğrul                       Ahmet Yıldırım                 Behçet Yıldırım

         Gaziantep                                 Muş                                Adıyaman

        Erdal Ataş                          Müslüm Doğan                     İmam Taşçıer

          İstanbul                                  İzmir                              Diyarbakır

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 53’üncü maddesiyle değiştirilen 4562 sayılı Kanun’un 21’inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

            Kazım Arslan                   Tahsin Tarhan                        Akif Ekici

                Denizli                            Kocaeli                             Gaziantep

 

             İrfan Bakır                     Yakup Akkaya                   Tacettin Bayır

                Isparta                           İstanbul                                  İzmir

"OSB tüzel kişiliği ve iktisadi işletmeleri; her türlü faaliyetleri, iş ve işlemleri ile Kanun’un 12’nci maddesinde belirtilen gelirleri nedeniyle damga vergisi, reklam ve ilan vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, resim, yargı harçları dâhil tüm harçlardan ve kurumlar vergisinden muaftır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Yakup Akkaya, İstanbul Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Akkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sanayinin geliştirilmesine ilişkin bir kanun tasarısını burada görüşüyoruz ama bu kanun tasarısına baktığımız zaman sanayinin geliştirilmesiyle ilgili herhangi bir düzenlemenin olmadığını görüyoruz. Ama Sanayi Bakanlığının esas yapması gereken ne? Sanayinin gelişmesiyle ilgili politikalar üretmek. Bunun yerine işini gücünü bırakmış sivil toplum örgütleriyle uğraşıyor Sanayi Bakanlığı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğiyle uğraşarak sanayinin gelişmeyeceğini hepimizin bilmesi lazım.

Değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Türkiye Kimya Odası hakkında bir suç duyurusunda bulunuyor; suç duyurusunu savcılık önce kabul etmiyor. Bunun yerine, daha sonra, odanın yönetimini görevden almak için mahkemeye başvuruyor, dava açıyor. Davanın ilk duruşması da 15 Haziran 2017 tarihinde yapıldı. Darbe yasalarını değiştirdiğini iddia eden AKP, darbe yasalarına sığınarak Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin altını oymaya çalışıyor.

Değerli milletvekilleri, devlet dışı kurumların, örgütlerin, sendikaların idari ve mali denetimlerinin devlet tarafından yapılması ILO Sözleşmesi’ne ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Bu nedenle, örneğin sendikaların Çalışma Bakanlığınca denetimine ilişkin hükümler kaldırılmıştır çünkü yeni düzenlemelerde sendikaların dışarıdan denetimiyle ilgili düzenlemeler vardır. Yeminli müşavirlik odaları ile sendikalar denetlenir ve ayrıca sendikaların internet sayfalarında da bunlar bütün üyelerine açıktır. Kimya Mühendisleri Odası tarafından ilgili Bakanlığa denetime ilişkin usul ve esaslar ile denetim konusu defalarca sorulduğu hâlde Bakanlık tarafından geçerli bir yanıt verilmemiştir. Bunun üzerine oda, Anayasa hükmü gereği idari ve mali denetime ilişkin kurumların kanunla belirlenmesi gerektiğinden yola çıkarak, Bakanlığın denetim isteğini geri çevirmiştir. Odanın bütün kayıtları, mali durumu hâlihazırda “web” sitesinde yayınlandı; tüm üyelerinin de, kamuoyunun erişimine de açık olduğu bilinen bir gerçektir.

Değerli milletvekilleri, Bakanlık kendi İş Teftiş Kurulu Yönetmeliği’ni esas alarak bu teftişi yapmakta ısrar etmiştir. Kamu kurumu olmayan bir kurumu böyle bir yönetmelik çerçevesinde denetlemeye çalışmak sadece kabile devletlerinde olur. Doğal olarak, oda da bu dayatmayı reddetmiştir. Bakanlık işi gücü bırakmış, oda hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Savcılık suç duyurusunu reddetmiştir. Bununla da yetinmeyen Bakanlık, devletin kaynaklarını, insan kaynağını siyasi emellerine kurban etmeyi alışkanlık hâline getirdiği için bu sefer de oda hakkında yönetim kurulunun görevden alınması talebiyle dava açmış, gerçek amacının ne olduğu da ortaya çıkmıştı.

Anayasal güvenceyle kurulmuş ve “kamu kurumu” niteliği taşıyan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve bağlı odaların meslek uygulama alanlarıyla ilgili ülke politikalarını mesleki, bilimsel temelde eleştirdiği ve gereğinde hukuki mücadele yürüttüğü için rant çevrelerinin hedefi hâline gelmiştir. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin özelleştirme projelerine “kamu yararı” ilkesiyle açtığı davalar, halktan, emekten, doğal ve tarihî çevrenin korunmasından yana yürüttüğü çalışmalar herhâlde birilerini rahatsız ediyor. Yıllardır Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğini şu ya da bu şekilde baskı altına almak için çeşitli yasa tasarılarını devreye soktunuz ama mühendisler bu saldırınıza pabuç bırakmadılar.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ülkenin nefes alma ve nefes verme alanıdır. Bu ülkenin ve bu ülke halkının Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine ve odalarına ihtiyacı vardır diyorum. Mimarlar üzerinden ellerinizi çekin çünkü sivil toplum örgütleri, sendikalar demokrasinin vazgeçilmez kurumlarıdır; onları yaşatalım, güçlendirelim ki demokrasimiz de güçlensin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkaya.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 53’üncü maddesinde yer alan "edilmeksizin" ibaresinin "edilmeden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ahmet Yıldırım (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İmam Taşçıer, Diyarbakır Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Taşçıer. (HDP sıralarından alkışlar)

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi amacıyla 485 sıra sayılı Kanun Tasarı’nın 53’üncü maddesi hakkında Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunmaktayım.

Türkiye'de uzun süredir adı konulmamış örtülü bir ekonomik kriz yaşanmaktadır. Üretim azalmış, istihdam artması gerekirken o da dip seviyelerde, o da bayağı azalma göstermiştir. Bu yüzden işsizlik rekor seviyeye yükselmiştir. Ekonomide tüketici ve üretici güveni en düşük seviyelerde seyretmektedir. Daha önceleri bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarını azaltmak için kurulan kalkınma ajansları da 1989 yılından itibaren Devlet Planlama Teşkilatı, şimdiki Kalkınma Bakanlığı koordinasyonuyla hayata geçirilmeye başlanmıştı. 1989 yılı ile 2016 yılları arasına baktığımızda bu projelerin bir kısmı hayata geçirildi ama bu projelerin başarılı olmadığını da görmekteyiz. Başarı oranlarına da baktığımız zaman, işsizlik alabildiğine yükselmiş ve hayat şartları günden güne zorlaşmıştır.

Şimdi de “cazibe merkezleri” adı altında, daha önce denenmiş ve başarılı olunmamış bir program sunuluyor. Cazibe merkezleri, gelişmemiş ya da az gelişmiş 23 ili kapsamaktadır. Diyarbakır da o cazibe merkezlerine giren illerden bir tanesidir. Diyarbakır için ayrılan bütçe 1,1 milyar liradır ama cazibe merkezini geliştirmek için işverenler 30-40 milyarın üzerinde bir para talep etmektedirler. O ayrılan 1,1 milyar lira için dahi bir altyapı yoktur. Ayrılan arsa ve altyapılar çok yetersiz. Diğer iller de çok da bunlardan farklı değil, arsaların herhangi bir altyapısı oluşmamış, elektrik ve su sorunları alabildiğine fazladır.

2017 yılı verilerine göre cazibe merkezi 23 ilin toplam nüfusu 12,4 milyondur. Bu nüfus Türkiye nüfusunun yüzde 16’sına tekabül eder. Bu 23 ilin Türkiye ekonomisine katkısı ise sadece yüzde 7’dir. 23 ilin Türkiye ihracatındaki payı ise sadece yüzde 2,3’tür. İşsizlik oranı Türkiye genelinde yüzde 11,3 iken bu 23 ilde yüzde 22’nin üzerindedir. Bu rakamlar bize gösteriyor ki sanayicilerin çoğaltılıp batık hâle gelmesi… Bu cazibe merkezlerinde bir çalışma olacak gibi görünüyor.

Bizim ihtiyacımız olan önce toplumsal barıştır. Eğer Türkiye'de barış, güven ve huzur ortamı olsaydı, toplumsal barış ve hoşgörü hâkim olsaydı, Türkiye'de demokratik bir yönetim başta olsaydı, demokratik bir iklim eğer olsaydı, inanın, bu sözü geçen 23 ilin çoğunda sanayileşme kendiliğinden gelişir, sanayiciler devletin sunacağı en küçük katkılardan yararlanarak sanayiyi geliştirir, işsizlik oranını da azaltırdı. Diyarbakır nüfusu bugünkü rakamlara göre 1 milyon 650 bin civarındadır. Diyarbakır çok genç nüfusa sahiptir. 500 binin üzerinde 0-24 yaş arası genç, Diyarbakır’da yaşamaktadır. Bu çok büyük bir rakamdır. Eğer şimdiden bu gençlere iş imkânı yaratılmazsa, bu ilimizde sanayi gelişmezse ilerisini siz düşünün, 0-24 yaş arası 500 bin genç nasıl geçinecek, ne yapacak, nasıl hayatını idame ettirecek? Bunu göreceğiz.

Türkiye'de çözülmesi gereken sorunların en başında herkesin bildiği gibi Kürt sorunu gelir. Eğer bu sorun çözülmediği sürece Türkiye’ye demokrasinin gelmesi de imkânsızdır. Bu da bir an önce OHAL’in kaldırılması ve demokratik bir iklimin sağlanmasıyla -ilk adımlarla- olur. AKP Genel Başkanı, şimdiki Cumhurbaşkanı, zamanın Başbakanı 2003 yıllarında OHAL’i kaldırdığı için her zaman övünmüştür ama şimdi, sadece Diyarbakır değil, bölge değil, Türkiye'nin her tarafı OHAL’le idare edilmektedir, bir an önce OHAL’in kaldırılarak demokratik bir istikrarın sağlanması gerekir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşçıer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

53’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 53’üncü madde kabul edilmiştir.

54’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 54’üncü maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı Kanun’un 22’nci maddesinde yer alan "noksansız” ibaresinin "eksiksiz” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Kazım Arslan                            Tahsin Tarhan                              Akif Ekici

               Denizli                                     Kocaeli                                   Gaziantep

            İrfan Bakır                              Tacettin Bayır                            Aytuğ Atıcı

               Isparta                                       İzmir                                       Mersin

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 54’üncü maddesinde yer alan "noksansız” ibaresinin "eksiksiz bir şekilde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mahmut Toğrul                          Ahmet Yıldırım                     Behçet Yıldırım

           Gaziantep                                      Muş                                     Adıyaman

        Müslüm Doğan                              Erdal Ataş

              İzmir                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklikle maddenin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 54’üncü maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı Kanun’un 22’nci maddesinde yer alan "noksansız” ibaresinin "eksiksiz” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 54’üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. İnanç sömürüsü yapmayan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddeyle Bakanlığımız eğer organize sanayi bölgesinden herhangi bir bilgi ya da belge isterse verilmesini zorunlu kılıyor; bu iyi bir şeydir. Elbette ki herhangi bir bakanlık bir bilgi, belge isterse tabii ki versinler, biz bunda bir sorun görmüyoruz, bunu da destekliyoruz.

Ancak, az önce bu Mecliste birisi Cumhuriyet Halk Partisinin inançlarla ilgili, halkın inançlarıyla ilgili sorunu olduğunu söyleme gafletinde bulundu. Bakın, arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin yurttaşlarımızın inançlarıyla hiçbir zaman sorunu olmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisinin kimlerle sorunu vardır? Yalancılarla sorunu vardır. Cumhuriyet Halk Partisinin kimlerle sorunu vardır? İnançları istismar edenlerle sorunu vardır. Cumhuriyet Halk Partisinin inançlı görünüp hak yiyenlerle sorunu vardır. Örneğin, ramazan ayında gariban emekli iftar açmaya yemek bulmakta zorlanırken kendine çifte kıyak maaş kararı alan milletvekilleriyle ilgili sorunu vardır. Cumhuriyet Halk Partisinin kendi inancına uymayan inanç sahiplerini dışlayanlarla ilgili sorunu vardır. Cumhuriyet Halk Partisinin cami yalanları söyleyenlerle ilgili sorunu vardır. Cumhuriyet Halk Partisinin camide siyaset yapan ve yaptıranlarla ilgili sorunu vardır. Sizin bunlarla ilgili sorununuz yok mu arkadaşlar? Eğer sizin bunlarla ilgili sorununuz yoksa çok büyük bir sıkıntı içerisindedir inancımız. Cumhuriyet Halk Partisinin inanç temelli olarak devlete FETÖ’yü yerleştirenlerle ilgili büyük sorunları vardır. Şimdi de yine inanç temelli olarak devlete AKP’lileri yerleştirmeye çalışanlarla Cumhuriyet Halk Partisinin çok ciddi sorunları vardır.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – 1932’den 1950’ye kadar on sekiz yıl ezanı yasakladınız mı, yasaklamadınız mı?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisinin halkın inançlarına aykırı olarak ihale yolsuzluğu yapanlarla sorunu vardır.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – 1932’den 1950’ye kadar on sekiz yıl ezanı yasakladınız mı, yasaklamadınız mı?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Eğer sizin sorununuz yoksa bunlarla, ben size herhangi bir şey söyleyemem.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Ezanla ne alıp veremediğiniz var?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - CHP’nin halkın inançlarına aykırı olarak mülakatlarda haksızlık yapanlarla ilgili sorunu vardır.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Ezanı yasakladınız mı, yasaklamadınız mı?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Beni dikkatle dinleyin. Eğer bununla ilgili sorununuz yoksa eyvallah, sizi halka havale ediyorum. Bizim nelerle sorunumuz olduğunu anlatıyorum, rahatsız olduysanız, sizi halka havale ediyorum.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Ezanla var mıydı, yok muydu sorununuz? On sekiz yıl niye yasakladınız?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – CHP’nin kendi içinde sorunu var. Halkla sorunu var.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisinin inançlara aykırı olarak halkın kesesinden…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kendi içinde sorunu var CHP’nin, ona da bir şey söyle ya.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - …milletin kesesinden şatafatlı iftar yemeği verip buradan ticari ve bürokratik yarar sağlamaya çalışanlarla ilgili sorunu vardır.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – On sekiz yıl ezanı yasakladınız mı, yasaklamadınız mı, 1932’den 1950’ye kadar?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - CHP’nin inançlarla ilgili niye sorunu olsun?

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Niçin yasakladınız? Ezanla ne alıp veremediğiniz var?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Niye zıplıyorsunuz? Bunlarla ilgili bizim sorunlarımız var.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Ezandan niye rahatsızdınız, niye yasakladınız on sekiz yıl?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sizin sorunlarınız yoksa, sizi Allah’la ve halkla baş başa bırakıyorum.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Evet, 1932’den 1950’ye kadar yasaktı ezan.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millet biliyor Hocam, sen boş ver; millet, halk biliyor.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisinin inançlara aykırı olarak adaletsizlik yapanlarla, haksız tutuklama yapanlarla, haksız ihraç edenlerle, haksız olarak kamu görevlilerini açığa alanlarla sorunu vardır, bu sorunu olmaya da devam edecektir. Cumhuriyet Halk Partisinin haksız bir şekilde intikam almaya çalışanlarla ve toplumun bir kesimini yok etmeye çalışanlarla sorunu vardır ve bu sorun büyüyerek, artarak devam edecektir. Umarım, sizin de bu insanlarla sorununuz olur. Umarım, siz de bizimle el ele vererek, güzel inancımızı sömüren, istismar eden bu ahlaksızlarla mücadele ederiz ama eğer bunu yapmaz da yerinizden bağırırsanız sizi yüce milletimize havale ediyorum.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Bağırmıyoruz, hakkı söylüyoruz.

AYTUĞ ATICI (Devamla) – İşte, Cumhuriyet Halk Partisi bunun için adalet yürüyüşü başlatmıştır, Cumhuriyet Halk Partisi her türlü adaletsizlik için onurlu adalet yürüyüşü başlatmıştır; bugün üçüncü gününü tamamladık, tam 60 kilometre yürüdük ve Türkiye'de umutları yeşerttik, Türkiye'de halkın yüreğine su serptik. Türkiye'deki CHP’liler değil sadece, AKP’liler de “Allah sizden razı olsun, biz de bu haksızlıklara karşı çıkıyoruz.” diyorlar. Milletimiz diyor ki: “AKP’nin bozduğu bir kantar var, bu kantar bizi tartmadan Allah rızası için adaleti tesis edin. Elinize, yüreğinize, ayağınıza sağlık. Siz sadece milletvekiliniz için yürümüyorsunuz, bütün adaletsizlikler için yürüyorsunuz ve umarız bu yürüyüşünüz Türkiye'ye adalet getirir.” Ben de buradan necip milletimizin önünde saygıyla eğiliyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 54’üncü madde kabul edilmiştir.

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, yerimden bir dakika…

BAŞKAN – Sayın Balbay, ne konuda istediniz efendim?

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Biraz önceki şeyle ilgili yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Neyle ilgili ya?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “İsim ver.” dediniz ya, isim vermek için, iznini almış kişinin.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu konuştuğumuz üretim paketi çerçevesinde de olması nedeniyle ben o örneği vermiştim. Biraz önce Sayın Bostancı’nın da değerlendirmelerinin ardından ben o kişiyi aradım. Adı Hakkı Alaca. Durumu bana telefonda tekrar özetledi. Ben “Adalet ve Kalkınma Partisi İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’ye telefonunuzu verebilir miyim?” diye sordum. “Verebilirsiniz.” dedi. Hatta, “Burada o partinin insanları bile, bizim nasıl insanlar olduğumuzu, sanayide ne kadar saygın bir üretim içinde olduğumuzu da bileceklerdir. Hakkımız olan krediyi alamadık, çalmadık kapı bırakmadık.” dedi. Ben bu telefonu da Sayın Sürekli’ye vereceğim. Genel Kurulda, bana göre, sataşmalar olduğu için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – “Dedikoduvari sözler” diye kullandı. Bilgi verme gereği duydum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Balbay.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/837) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporları (S. Sayısı:485 ve 485’e 1’inci Ek) (Devam)

BAŞKAN – 55’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 55’inci maddesiyle düzenlenen 4562 sayılı Kanun’un 23’üncü maddesinde yer alan “Bakanlıkça” ibaresinin “Bakanlık tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Kazım Arslan                        Tahsin Tarhan                        Akif Ekici

          Denizli                                 Kocaeli                             Gaziantep

Fatma Kaplan Hürriyet                  Tacettin Bayır                       İrfan Bakır

          Kocaeli                                  İzmir                                  Isparta

BAŞKAN – Komisyon Önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Fatma Kaplan Hürriyet, Kocaeli Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP sıralarından alkışlar)

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum.

Burada sanayiyi geliştirmek için kafamızı yoruyoruz. Elbette her parti grubunun kendisine göre de bir düşüncesi var. Ama şimdiye kadar konuşulanlar ortada ve ne yazık ki maksatlar çok belli, hep rant kokuları geliyor burnumuza. Özellikle zeytinlik alanları konusundaki ısrarlar bunu o kadar belli etti ki her şeyi ortaya dökmüş oldu.

Sanayiyi geliştirmeye çalışıyoruz ama sanayinin en önemli faktörü olan insan faktörünü atlıyoruz. Özellikle iş yaşamında insandan ziyade, kazanılan paralar daha önemli oldu ne yazık ki. Her ne kadar iş kazalarında bir azalma olduğunu söyleseniz de İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, 2016 yılında en az 1.970 işçi, çalışırken hayatını kaybetti. 2013 yılının Aralık ayında en az 112 işçi hayatını kaybederken bu sayı 2014 yılı Aralık ayında 127’ye, 2015 yılının aralık ayında en az 137’ye çıktı. 2016 yılının Aralık ayında ise 141 oldu. Görüyorsunuz ki maalesef, iktidarınızda ölen insanlarımızı birer istatistik olarak vermek zorunda kalıyoruz.

İş kazalarında ülkemizin kötü sicilini düzeltmenin yolu da çalışma hayatına dair ciddi, samimi bir siyasal tavır almaktan geçiyor ama bu konudaki samimiyetiniz ne yazık ki ortada. Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 85 ve 86’ncı maddeleriyle ilgili olarak, bu maddeler yasalaştığı takdirde 50’den az çalışanı olan iş yerlerinde ve kamu iş yerlerinde iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi çalıştırma zorunluluğu 1 Temmuz 2020’ye ertelenecek, bu da işçi ölümlerini artırmaktan başka bir işe yaramayacak.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 6 Haziran 2012’de çıktı, aradan beş yıl geçti ama 3 binden fazla insanımız bu sürede can verdi. Oysa 2012 yılında yasalaştırılan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun ana amacı Türkiye'deki bütün çalışanları iş sağlığı ve güvenliği açısından koruma ve bu yasa kapsamına almaktı. Yasanın çatısında da özellikle küçük iş yerlerinde meydana gelen iş cinayetlerinin önlenmesi vardı ama partimizin tüm itirazlarına rağmen 6495 sayılı Kanun’la yürürlük tarihi 1 Temmuz 2016 tarihine ertelendi. Ardından, torba kanunla iş yeri hekimi istihdam zorunluluğunu 10 ve daha az işçi çalıştırılan iş yerleri için yok etti. Bu kanun tasarısıyla da 10 kişiden az iş yerleri için getirilen istisnai düzenleme 50 işçiden az iş yerleri için genişletilmiş oldu. Ayrıca, Türkiye'de iş kazalarının yüzde 80’den fazlası KOBİ’lerde meydana geliyor ama siz, daha önce, 6745 sayılı Kanun’la bu tarihi 1 Temmuz 2017 tarihine ertelediniz. Şimdi, bu kanun tasarısıyla 50’den az işçi çalıştırılan az tehlikeli iş yerleri için, iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi istihdam zorunluluğu dışındaki risk değerlendirmesi ve yasanın öngördüğü diğer zorunlulukların giderilmesi zorunluluğunu 2020 tarihine kadar erteliyorsunuz. Yani her yıl insanımızın hayatına daha az değer verir hâle geliniyor. Ülkemizde 50’den az işçi çalıştırılan iş yeri sayısı 1 milyon 24. Bu da şunu gösteriyor: Siz, o 1 milyon 24 adet iş yerinde çalışan insanımızın canını ne yazık ki pek de değerli bulmuyorsunuz. Gerek ILO sözleşmeleri gerekse çalışanlarının sağlık ve güvenliklerini, devlete ait olan koruma yükümlülüğünü anlatan Anayasa’mızın 56’ncı maddesi olsun, bu konuda oldukça açıklayıcı olmuştur diye düşünüyorum. Asla ve asla ekonomik kaygılar ve kâr hırsı uğruna iş sağlığı ve güvenliğini yok sayamazsınız.

Kuvvete dayanmayan adalet âciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. Adalet güzeldir fakat devlet büyüklerinde olsa daha da güzeldir ve “Her zaman, herkes için adalet.” diyebilmek bir parti meselesi değildir, bu aslında hepimizin sorunudur. İşte tam da bu noktada “Herkes için adalet.” diyen yoldaşlar adalet talebiyle sokağa damgasını vurdular, tüm dünyaya adalet talebimizi şu anda ve önümüzdeki günlerde haykırmaya devam edecekler. Ne yazık ki adaleti silah olarak kullanıyorsunuz ama gün gelecek, bumerang gibi, bu, adaleti silah olarak kullananlara vuracak ve o zaman adaletsizlik adaletle yıkılacak ve ne yazık ki bundan yine mağdur olacak sizler olacaksınız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan Hürriyet.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

55’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

56’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 56’ncı maddesiyle değiştirilen 4562 sayılı Kanun’un 25’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "1/2” ibaresinin "1/3” şeklinde şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Kazım Arslan                            Tacettin Bayır                        Tahsin Tarhan

                 Denizli                                       İzmir                                       Kocaeli

               Akif Ekici                                 İrfan Bakır

               Gaziantep                                    Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıyla OSB'lerde genel kurula geçişin ön şartı olan katılımcıların 2/3'ünün "yapı kullanma izni” alma şartı kaldırılmış ve bir anlamda genel kurula geçiş kolaylaştırılmış gibi görünse de gerçek böyle değil. Çünkü ikinci şart bakımından, aksine, genel kurula geçiş ağırlaştırılmıştır. 2/3 "yapı kullanma izni belgesi” sayısına ulaşamamış ancak ½ “iş yeri açma ve çalışma ruhsatı” şartını sağlamış OSB’lerde genel kurula geçiş daha kolay olacaktır. Ancak bunu tüm OSB'ler bakımından söylemek mümkün değildir. Zira mevcut duruma göre 1/3 "iş yeri açma ve çalışma ruhsatı" almış olma şartı tasarıda 1/2'ye çıkarılıyor. Madde gerekçesinde sanayicinin kendi kendini yönetebilmesine olanak sağlanması amacıyla genel kurula geçişin kolaylaştırıldığı açıklanıyor. Toplam parsel sayısı 100 olan bir OSB'den hareketle bir hesaplama yapıldığında mevcut düzenlemeye göre 34 parselin ve tasarıya göre ise 50 parselin "iş yeri açma ve çalışma ruhsatı” almış olması gerekiyor. Madde hükmü gerekçesine uygun değildir.

Eğer OSB'lerin bölgede faaliyette bulanan sanayiciler, katılımcılar tarafından yönetilmesi istenmiş olsaydı genel kurula geçişin birinci şartı "yapı kullanma izin belgesi” kaldırılır ve toplam parsel sayısının 1/3'ünün "iş yeri açama ve çalışma ruhsatı" şartı getirilirdi. Böylece bölge sanayicisine kedisini yönetme hakkı bir an önce verilmiş olurdu. Tasarı maddesi bu şekliyle yasalaşır ise müteşebbis heyet görevini meslek odaları meclisi üstlenmiş OSB'lerin, bölge sanayicisi olmayan kişiler tarafından daha uzun süre yönetilmesine devam edilecektir. OSB'ler meslek odalarının arka bahçesi olmaktan çıkarılmalıdır. OSB'ler ve OSB sanayicileri genel kurula geçişin kolaylaştırılmasını beklerken bu değişiklik ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Sanayiciler kendilerini yönetecek kişileri seçme ehliyetine sahiptir. Bölge yöneticilerinin bölge sanayicisi tarafından seçilmesi OSB ruhuna, demokratik kültürün yerleşmesine ve gelişmesine daha uygundur. Bakanlığın idari vesayet yetkisinin çeşitlendiği ve güçlendirildiği dikkate alındığında, OSB'lerin genel kurula geçişinin kolaylaştırılması amaçlanmıştır. Önergeyle OSB'lerin imar planında onaylı toplam parsel sayısının 1/3'ünün "iş yeri açma ve çalışma ruhsatı" almış olması şartıyla genel kurulunu yapabileceği düzenleniyor.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

57’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Edilmiştir.

Madde 58’e bağlı ek madde 3’te bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 58’inci maddesiyle 4562 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen ek 3’üncü maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan "gerçek veya tüzel kişilere” ibaresinden sonra gelmek üzere, çıkarılacak yönetmelikte belirlenen şartları taşımaları kaydıyla,” ibaresinin eklenmesini, beşinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Bu maddenin uygulanması ile bedelsiz arsa tahsis edilecek yatırımlara ilişkin istihdam, yatırıma başlama ve tamamlama süresi, tahsis ve devir işlemleri ile yatırımın cinsi, konusu, tutarı, yapıldığı yer, teknoloji geliştirme potansiyeli veya kapasitesi ve benzeri hususlar Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

Faruk Özlü

Düzce

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERÇOŞKUN (Bolu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, yatırımcılara OSB’lerce tamamen veya kısmen bedelsiz parsel tahsisine ilişkin işlemlerde uygulanacak kriterler düzenlenmekte ve 5084 sayılı Kanun’un geçici 1’inci maddesine ilişkin işlemler kapsamdan çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 58’e bağlı ek madde 3’ü biraz önce kabul edilen önergeyle yapılan değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 58’e bağlı ek madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 58’e bağlı ek madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 59’da bir önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 59’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

      Kazım Arslan                        Tahsin Tarhan                        Akif Ekici

          Denizli                                 Kocaeli                             Gaziantep

        İrfan Bakır                          Tacettin Bayır

           Isparta                                  İzmir

MADDE 59- “4562 sayılı Kanunun Geçici 2 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. OSB katılımcıları bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde müteşebbis heyetlerini seçer ve yönetim kurullarını oluşturur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ERÇOŞKUN (Bolu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4562 sayılı OSB Kanunu’na eklenen geçici 2’nci madde bu tasarıda yeni bir değişikliğe uğrasa da sanayicimizin temel bir sorununu karşılamaktan uzaktır. Organize sanayi bölgeleri müteşebbis heyeti ve yönetimlerini kendi katılımcıları arasından seçebilmelidir. Maddenin mevcut hâli OSB’lerin kendi kendilerini yönetmekten uzaktır ve madde “…sanayi odaları tarafından kurulup yönetmelikte olan OSB’lerde, genel kurul ve müteşebbis heyet görevlerini, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununa göre faaliyette bulunan sanayi oda meclisleri yürütür. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri sanayi oda meclisi üyeleri tarafından ve yönetim kurulu üyelerinin en az üçü OSB katılımcıları arasından seçilir” hükmünü taşımaktadır. Geçici 2’nci maddenin yürürlükten kalkması hâlinde bu talep karşılanacaktır. OSB katılımcıları kendi sorunlarını ve gündemlerini OSB yönetimlerine seçilen sanayi odası temsilcilerinden daha iyi bildikleri için, kendi bölgelerinde doğrudan karar ve söz sahibi olmak istemeleri doğaldır. Bölge katılımcılarının kendi yönetimlerini kendi içlerinden seçme hakkı OSB’lere tanınmalı ve bunu engelleyen geçici 2’nci madde kaldırılmalıdır. Yeni düzenleme doğrultusunda OSB katılımcılarının kendi müteşebbis heyetlerini bu yasanın yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde seçmelerinin önü açılmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Gerekçeyi okutmam da sizi ikna etmedi.

59’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 60’a bağlı geçici madde 13’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 60’a bağlı geçici madde 14’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 60’a bağlı geçici madde 15’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 60’a bağlı geçici madde 16’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 61’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 62’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 63’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 64’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylaması tamamlanmış olmaktadır.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.27

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 00.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109’uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

485 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok

Ertelenmiştir.

2’nci sıraya alınan 486 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kuruluşu Hakkında Kanun Tasarısı (1/803) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 486)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sıraya alınan 461 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 461)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka iş bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 18 Haziran 2017 Pazar günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hepinize hayırlı sahurlar, iyi sabahlar diliyorum.

Kapanma Saati: 00.29



(X) 485 S. Sayılı Basmayazı 6/6/2017 tarihli 101’inci, 485’e 1’inci Ek S. Sayılı Basmayazı 14/6/2017 tarihli 106’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.