TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          99’uncu Birleşim

                                                                                  31 Mayıs 2017 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın, arıcılık sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Tekirdağ’ın eğitim sorunları ve derslik ihtiyacına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İzmir Milletvekili Necip Kalkan’ın, Türkçemizin bugünkü hâline ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 31 Mayıs 2010’da Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından yapılan saldırının 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, deprem bölgelerindeki mevcut binaların depreme dayanıklı olup olmadıklarının belirlenmesi için gerekli çalışmalara başlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, mevcut Hayvanları Koruma Kanunu’nun hayvanlara yönelik hak ihlallerini önlemede yetersiz olduğuna ve hayvanların yaşam koşullarını iyileştirici yasal düzenlemeleri bir an evvel hayata geçirmek için tüm partilerin birlikte çalışması gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması ancak yenilenebilir enerji yatırımlarında da insan ve canlı haklarına azami hassasiyetin gözetilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Kocaeli’nin Çayırova ilçesinin İnönü ve Emek Mahalleleri Korkakdere bölgesinin kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilmesi kararının iptal edilmesine rağmen belediye tarafından imar izni verilmemesi nedeniyle yaşanan mağduriyetlere ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’de nükleer santral yapımı inadından vazgeçilmediğine ve bu konuda referandum yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, AKP Hükûmeti döneminde cam işçilerine yönelik 4’üncü kez grev yasaklamasının işçi sınıfının en demokratik hakkı olan grev hakkını elinden almak olduğuna ilişkin açıklaması

8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 31 Mayıs Dünya Sigara İçmeme Günü’ne ilişkin açıklaması

9.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir, Erzurum’un yerli otomobil üretim merkezi olmasının bölgedeki diğer illerin de kalkınma ve gelişme hızını artıracağına ilişkin açıklaması

10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, öğretmenlerin atama sürecinde mülakatın kaldırılması ve KPSS puanına göre öğretmen atamasının sağlanmasının haksızlıkları engellemiş olacağına ilişkin açıklaması

11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

12.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, öğretmen istihdamında uygulanan mülakat sisteminde haksızlıklara sebep olunmamasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

13.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklandıktan on ay iki gün sonra hâkim karşısına çıkacak olmasının kabul edilecek bir durum olmadığına ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, parti devleti tek adam düzenini mutlaka değiştirerek demokrasiyi ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi tekrar hâkim kılacaklarına ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, üniversitenin Beşiktaş’ta bulunan Yıldız kampüsünün Cumhurbaşkanlığı ofisi için boşaltılmasına karşı çıkan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinin seslerinin duyulması ve bu ısrardan vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Giresun’un derelerinde “HES” adı altında yürütülen 100 dolayında projeyle su talanı, doğa katliamı ve ekolojik sisteme saldırının sürdüğüne ilişkin açıklaması

17.- Rize Milletvekili Hikmet Ayar’ın, yaş çay alım fiyatındaki artış nedeniyle Hükûmete ve Bakanlığa teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

18.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın, Gezi direnişinin ruhunun dört yıldan sonra dahi iktidarı korkutmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Üsküdar ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

20.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu, Gezi’nin 4’üncü yıl dönümüne, Hükûmetin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dış politika konusunda kafasının ve niyetinin karışık olduğuna ilişkin açıklaması

21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Tarzanı” olarak bilinen Ahmet Bedevi’nin vefatının yıl dönümüne ilişkin açıklaması

22.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Açlıkla Mücadele Haftası’na, Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ’ın bir gece yarısı kararnamesiyle sürgün edilmesine, Feyyaz Yumuşak ile Okan Acar adlı 2 polis memurunun Ceylânpınar’da 20 Temmuz 2015 günü evlerinde uyurken katledilmelerinin bu ülkede yeni bir sürecin başlamasına sebep olduğuna, Gezi direnişinin sembol isimlerinden Ayşe Deniz Karacagil’in Rakka’da bir çatışmada öldürüldüğüne ilişkin açıklaması

23.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ensar Vakfı’nın bir toplantısındaki bazı ifadelerine ve Gezi olaylarının iktidarın antidemokratik uygulamalarına karşı bir mücadele olduğuna ilişkin açıklaması

24.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Gezi’nin demokratik bir eylem değil bir provokasyon olduğuna ilişkin açıklaması

25.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, “terör” kavramının tek bir tanımı olmadığına, terörün bu ülkede muğlak ve subjektif bir tanıma sahip olduğuna ilişkin açıklaması

26.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Burdur Milletvekili Reşat Petek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Diyarbakır’da sürdürülen operasyonlarda Lice’de şehit olan 3 askere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Türkiye'de yaşayan insanların kendi ana dillerini öğrenememe, öğretememe, kamuda kullanamama ve birçok dilin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalması gibi sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/544)

2.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, ana dili resmî dilden farklı olan yurttaşların sağlık alanı başta olmak üzere kamusal hizmetlere erişimde yaşadıkları hak ihlallerinin ve sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/545)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Dilek Öcalan ve 22 milletvekilinin, kamusal alanda, eğitim alanında, basın-yayın ve daha birçok alanda yasak olan Kürt dilinin ve ana dilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/546)

 

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının açığa çıkarılması, siyasi ayağında bulunanlarla ilgili adli ve siyasi süreçlerin işletilmesi amacıyla 31/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Ankara milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, OHAL döneminde başta KHK'larla ihraç edilenler olmak üzere yaşanan gelişmelerin sosyal ve toplumsal dokumuzda yarattığı sonuçların araştırılması amacıyla 31/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun 31 Mayıs 2017 Çarşamba günü ve 1 Haziran 2017 Perşembe günkü birleşimlerinde birleşimin başından saat 20.00’ye kadar sözlü soruların görüşülmesi ve bu birleşimlerde sözlü soruların görüşmelerini müteakip başka bir işin görüşülmeyerek birleşimlerin sona ermesine ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Burdur Milletvekili Reşat Petek’in, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Burdur Milletvekili Reşat Petek’in, Ankara Milletvekili Murat Emir’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Burdur Milletvekili Reşat Petek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Burdur Milletvekili Reşat Petek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Burdur Milletvekili Reşat Petek’in, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Lice’de şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, FETÖ’yle mücadele konusunun aktüel bir dedikodu seviyesine indirilmemesi gerektiğine ilişkin konuşması

 

IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un, enerji yatırımları ve kaynak çeşitlendirmesi konularında yürütülen çalışmalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/23) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

2.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, hidroelektrik santrallerin kapasitelerine ve üretilen enerji miktarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/62) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

3.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, Doğu Karadeniz ormanlarının kurumasının sebeplerine ve alınan önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/77) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

4.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, Balıkesir'de kurulan bir tesisin su kaynaklarına olası etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/103) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilinde yürütülen ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/123) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesinde yapılması planlanan bir gölete ilişkin sözlü soru önergesi (6/126) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

7.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın'ın, Antalya'nın Kumluca ilçesinin Adrasan beldesinde bulunan ve doğal sit alanı olan bir köye ilişkin sözlü soru önergesi (6/133) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

8.- İstanbul Milletvekili Ali Özcan'ın, KKTC Su Temin Projesi'ne ilişkin sözlü soru önergesi (6/137) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'ye bağlı bir köyün içme suyu sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/142) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, yaban keçilerinin avlanmasına izin verilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/149) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de içme suyu şebekelerinde asbestli borular bulunup bulunmadığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/168) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de sulama ve içme suyu sorunu bulunan bir yerleşim bölgesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/169) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de yapılan sulama uygulamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/186) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesinde içme ve sulama suyu konusunda yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/200) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

15.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak'ın, Antalya'daki doğal koruma alanları ile orman alanlarında yapılan tahsislere ilişkin sözlü soru önergesi (6/207) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

16.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın, rüzgar enerji santrali yapımı nedeniyle zarar gören ormanlık alanlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/210) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

17.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in, Adana'nın Kozan, İmamoğlu ve Ceyhan ilçelerini kapsayan sulama projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/274) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

18.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde kurulması planlanan küçük hidroelektrik santrallerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/295) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

19.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı'nın Çay Deresi Islahı Projesi ile ilgili bir açıklamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/305) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

20.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, Şanlıurfa'daki sulama birliklerinin elektrik borcuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/323) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'deki Akkaya Barajı'nda meydana gelen kirliliğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/359) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

22.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de tarımsal sulama ile ilgili çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/368) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

23.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Ecemiş suyunun Niğde'de tarımsal sulama amaçlı kullanılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/370) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

24.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Kitreli Köyü'ndeki kükürtlü su kaynağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/373) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

25.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesindeki Darboğaz Göleti'ne ilişkin sözlü soru önergesi (6/374) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

26.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesindeki Akkaya Barajı'nda meydana gelen kirliliğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/377) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

27.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Akkaya Barajı'nda yapılan temizleme çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/385) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

28.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Kitreli Beldesi'nde MTA tarafından yapılan su sondajlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/451) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

29.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesinde bulunan Karasit Mağaralarındaki şifalı maden suyu kaynaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/469) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

30.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilinde peyzaj çalışması yapılan köylere ilişkin sözlü soru önergesi (6/477) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

31.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilinde 2015 yılında yapılan fidan dikim çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/478) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

32.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilindeki bazı köylerin sulama suyu sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/479) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

33.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, bitki ve hayvan kaçakçılığı konusunda toplumun bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/483) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

34.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, risk altında bulunan hayvan türlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/485) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

35.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, nesli tehlike altındaki kuş türlerini barındıran alanlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/486) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

36.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Bolkar Dağlarındaki endemik bitki ve hayvan türlerinin korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/487) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

37.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesine bağlı köylerde yapılması planlanan göletlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/500) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

38.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilindeki bazı köylerde gölet yapılması talebine ilişkin sözlü soru önergesi (6/507) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

39.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilindeki Akkaya Baraj Gölü'nün koruma alanı kapsamına alınmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/508) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

40.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesinin içme suyu sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/614) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

41.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, asbestli içme suyu borularının değiştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/615) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

42.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, yer altı sularının çekilmesi sonucu oluşan obruklara karşı alınan önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/616) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

43.- İzmir Milletvekili Atila Sertel'in, Gediz Nehri'ndeki kirliliğe ve yapılan temizleme çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/619) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

44.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Konya Kapalı Havzası Master Planı kapsamında Niğde Şekerpınarı içme suyu ile ilgili yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/651) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

45.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesine Şekerpınarı suyunun getirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/670) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

46.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ülkemizdeki kuş cennetlerinin korunmasına ve sularının temizliğine yönelik denetimlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/717) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

47.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/69) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

48.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, Bakanlık aleyhine açılan davalara ve kamunun zarara uğratılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/85) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

49.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, eğitim kurumu müdürleri ile ilgili Danıştay İDDK kararı uyarınca gerçekleştirilen işlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/86) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

50.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, eğitim kurumları yöneticilerinin görevlendirmeleri ile ilgili yönetmelik nedeniyle Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/88) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

51.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylu'nun, rehber öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/92) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

52.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, Manisa'nın Akhisar ilçesindeki bir okulun ısınma sisteminde yaşanan soruna ilişkin sözlü soru önergesi (6/119) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

53.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 2015 yılı Stratejik Planında yer alan bazı tespitlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/174) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

54.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'deki okullarda yapılan sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/187) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

55.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de okul, veli ve öğrenciler arasındaki işbirliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/188) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

56.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, Bakanlık aleyhine açılan davalara ve kamunun zarara uğratılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/192) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

57.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun, Doğu ve Güneydoğu'daki okul ve yurtların güvenliğinin sağlanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/193) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

58.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun, Suriye sınırına yakın bölgelerde bulunan okullarla ilgili alınan güvenlik tedbirlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/198) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

59.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın, Şırnak'ın Cizre ve Silopi ilçelerinde görev yapan öğretmenler için düzenlenen hizmet içi eğitimlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/209) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

60.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de kullanılmayan bir meslek yüksekokulu binasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/233) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

61.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de taşımalı eğitime geçilen yerlerde kapatılan köy okullarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/234) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

62.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, engelli öğrencilere yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/262) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

63.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, aday öğretmenlere danışmanlık yapacak olan öğretmenlerin belirlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/286) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

64.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, ücretli öğretmenlik uygulamasına ve atama bekleyen öğretmenlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/289) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

65.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın'ın, görme engellilere eğitim veren okullara ve engelli öğretmeni açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/293) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

66.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde Üniversitesi Bor Meslek Yüksekokulu Dericilik Bölümünün kapanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/363) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

67.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ilkokul müfredatına yerel konularla ilgili ders konulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/375) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

68.- Şırnak Milletvekili Ferhat Encu'nun, Şırnak merkez ve Silopi'de TEOG sınavına girecek 8. sınıf öğrencilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/383) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

69.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesindeki öğretmenevinin fiziki yetersizliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/392) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

70.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, yatılı bölge okullarında eğitim gören öğrencilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/394) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

71.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, kitap okuma alışkanlığının kazandırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/396) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

72.- Şırnak Milletvekili Ferhat Encu'nun, Aydın'da bir üniversite öğrencisinin kaldığı yurttan atılması ile ilgili iddialara ilişkin sözlü soru önergesi (6/404) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

73.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ataması yapılmayan öğretmenlerin mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/491) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

74.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, tarım meslek liselerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/496) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

75.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, engelli çocukların eğitimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/605) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

76.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/606) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

77.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, okullarda seçmeli olarak Arapça dersi okutulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/622) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

78.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir'in, Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesindeki bir ortaokulda gıda güvenilirliği ve hijyen konularında yapılan denetimlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/626) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

79.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir'in, Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi'ne ilişkin sözlü soru önergesi (6/640) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

80.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ülkemizdeki mülteci çocukların eğitimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/656) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

81.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Tıp Fakültesinin eğitime başlama tarihine ilişkin sözlü soru önergesi (6/685) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

82.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, sobalı ve kömür kaloriferli okulların sayısı ile doğal gazla ısıtılan okulların sayısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/688) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

83.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, birleştirilmiş sınıflarda eğitim verilen okullara ilişkin sözlü soru önergesi (6/696) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

84.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, öğretmelerin özlük ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/697) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

85.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/698) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

86.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olaylarına ve önlenmesi konusunda yürütülen çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/724) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

87.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, mahrumiyet derecesine göre öğretmenlere zorunlu hizmet tazminatı ödenip ödenmediğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/725) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

88.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ek ders ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/726) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

89.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, uygulanmayan yargı kararı olup olmadığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/727) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

90.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, öğretmen açığına ve yeterli sayıda hizmetli ve memur kadrosu bulunmayan okullara ilişkin sözlü soru önergesi (6/728) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

91.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, öğretmen alımlarında mülakat yönteminin kaldırılmasının planlanıp planlanmadığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/729) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

92.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Bakanlığa bağlı eğitim kurumlarının norm kadrolarında rehber öğretmenlere yer verilip verilmediğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/730) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

 

 

 

 

 

31 Mayıs 2017 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

İyi çalışmalar dileklerimi sunuyorum.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, arıcılık sektörünün sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Karakaya.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın, arıcılık sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde arıcılık sektöründe yaşanan sıkıntılar hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, arıcılık, az sermayeyle, toprağa bağlı olmadan yapılabilen, kısa sürede gelir getiren; bal, bal mumu, polen, arı sütü, propolis, arı zehri, ana arı, oğul gibi çeşitli ürünler sağlayan ve son yıllarda bütün dünyada önem verilen bir tarımsal uğraşı alanı. Bal arılarının bitkisel üretime olan katkıları da arı ürünlerinden sağlanan gelirle kıyaslanamayacak düzeydedir. Yani arıcılık dediğimizde üretimi sadece balla sınırlı görmemek lazım, bunun yanında diğer bileşik ve yan ürünler özellikle de sağlık sektöründe son yıllarda çok önemli ölçülerde kullanılmakta ve değer verilmekte, bu anlamda, ekonomik anlamda ciddi bir katkı sağlamaktadır.

Bugün ülkemizde yaklaşık 8 milyon arı kolonisi, yani kovanı olduğu bilinmektedir. Hatta bu, aile olarak ifade ediliyor. Biliyorsunuz, arılar aile biçiminde yaşamaktadır. Ve üretimimiz de 105 bin ton civarında. Dünya üretimiyle karşılaştırdığımızda, dünyada koloni başına 20 kilogram bir üretim söz konusu iken, bu, Türkiye'de 15-16 kilogram düzeylerinde kalmakta.

Tabii, arıcılıkla ilgili faaliyetlerdeki üretimi sadece arısal üretimle ya da arıcılıktan üretilen ürünlerle de sınırlı tutmamak gerekiyor çünkü ekolojik denge açısından yaptığı katkıların ve bunun ekonomik katma değerinin hesabı çoğu zaman mümkün değil. Yani, bir örnek vermek gerekirse, Amerika Birleşik Devletleri’nde bitkisel üretim yapan üreticiler arıları kiralamakta, arıcılık yapanların arılarını kiralayarak bir “arı kirası” parası ödemekte. Yapılan bir araştırmada, 41 milyon dolar civarında ödenen arı kirası karşılığında, bitkisel üretimde 3 milyar doların üzerinde bir katma değer, bir artış yaratıldığı bilimsel makalelerde yer almakta. Yani, arıcılık dediğimizde sadece bu faaliyeti yapan insanlar ve bunların ürettiği ürünlerin pazar, piyasa değerleri biçiminde konuya bakmamak lazım; bunun toplam tarımsal üretimdeki, özellikle bitkisel üretimdeki katkısını ciddiye almak ve buna göre arıcılık faaliyetlerini planlamak lazım. Yani Türkiye’de, her alanda olduğu gibi, maalesef -ki bunun en büyük örneğini de tarım alanında görüyoruz- bir bütüncül yaklaşım içerisinde konuları ele almakta zorlanıyoruz.

Evet, son yıllarda özellikle benim de seçim bölgem olan Adana’da çok ciddi biçimde toplu arı ölümleri söz konusu oldu. Son üç yılda 60 bin kovan arının telef olması gerçekten ülke popülasyonu açısından ciddi bir kayıp olarak karşımıza çıkıyor. Üreticilerimiz, bu olağan dışı toplu arı ölümlerinin nedenlerini kendileri farklı şekilde ifade ediyorlar, özellikle zirai ilaçlamadan, hatta zehirli bir mısırdan, mısır tohumunun zehirli olmasından bahsederek. Bu konuların bir an önce araştırılarak çözüme kavuşturulması ve Adana’da, Mersin’de, Osmaniye’de arıcılarımızın perişan durumda olduklarını… Ülke genelinde de aynı sıkıntıların siz değerli milletvekillerine de geldiğinden eminim. Tüm sermayelerini, emeklerini bu işe harcayan arıcılarımıza bir çare bulunması gerekiyor.

Arı kovanlarının yüzde 30 ile yüzde 80’ini, kimi yerde tamamını kaybeden üreticilerimizin mağduriyetleri hakikaten had safhada. Mutlak suretle bu mağduriyetlerin giderilmesi gerekiyor. Adana’daki arıcılarımızın örgütlü olduğu kurumun raporunda da zirai ilaçların bu konuda vermiş olduğu zararlar ön planda. Bu açıdan, Tarım Bakanlığımıza da bir soru önergesi verdik. Henüz cevabını alamadık ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - …bu konunun acilen gündeme alınarak gerekli çözümlerin üretilmesi gerektiğine inanıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karakaya.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Tüm bal arıları yok olmadan önlem alınmalı.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Evet.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Tekirdağ’ın eğitim sorunları ve derslik ihtiyacı hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’e aittir.

Buyurun Sayın Yüceer. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Tekirdağ’ın eğitim sorunları ve derslik ihtiyacına ilişkin gündem dışı konuşması

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Tekirdağ’ın eğitim sorunları ve derslik ihtiyacına ilişkin söz aldım ama konuşmama Gezi ruhunu selamlayarak başlamak istiyorum.

Karanlığa karşı bir mum yakan, karanlığa bir mum olan, dünyanın en güzel haziranını yaratan dostları selamlayarak ve “Unutursak kalbimiz kurusun.” dediğimiz, unutmadığımız, asla unutmayacağımız o güzel insanları anarak başlamak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Tabii, buradan “Millî güvenliğe tehdit” denilerek grevleri Bakanlar Kurulu kararıyla ertelenen cam işçilerine de selam gönderiyorum, selam olsun tüm direnişçi kardeşlerimize. (CHP sıralarından alkışlar)

Geçtiğimiz aylarda, Tekirdağ’ın derslik ihtiyacına ilişkin olarak yazılı bir soru yöneltmiştim Sayın Bakana ve gelen cevabı sizin değerlendirmelerinizle paylaşmak istiyorum.

Gelen cevapta diyor ki Sayın Bakan: “Türkiye genelinde, 2015 senesinde 15.145, 2016 senesinde ise 18.911 derslik yapıldı ama Tekirdağ’daki derslik sayısı 2015’te 84, 2016’da 184’te kaldı.”

İşin doğrusu, ben, bu cevabın neresinden tutsam, hangi ipliği çeksem elimde kaldı. Orana vuruyorum, 2015’te, Türkiye genelinde yapılan derslik sayılarının on binde 5’i -tekrar ediyorum, 10 bin derslikten yalnızca 5 tanesi- 2016’da 10 bin derslikten 9,7’si yani 1.000 derslikten 1 tanesi Tekirdağ’a yapılmış.

“Ya, Tekirdağ’ın dersliğe ihtiyacı yoktu, ondan yapılmamıştır.” diyebilirsiniz ancak Millî Eğitim Bakanlığının kendi istatistikleri ortada. Türkiye genelinde derslik başına düşen öğrenci sayısı 24 iken, Tekirdağ’da bu oran 31. 228’i Çerkezköy’de, 293’ü Çorlu’da, 259’u Kapaklı’da olmak üzere, Tekirdağ genelinde acil karşılanması gereken derslik sayısı 917.

Tekirdağ, nüfus artış hızı en yüksek olan 2’nci il, en fazla olan ilçemiz Çerkezköy. Yani Tekirdağ’ın acil, dayanılmaz bir şekilde okula ve dersliğe ihtiyacı var.

“Ne yapılıyor?” derseniz, yapılan dersliklere bakıldığında aslında hiçbir şey yapılmıyor. Ha, “Zaten bizler FETÖ’cü diyerek sendikalı öğretmenleri, FETÖ’cü diyerek demokrat öğretmenleri işten attık, temizledik, artık o yüzden okula ihtiyaç yok, dersliğe ihtiyaç yok çünkü öğretmen yok.” diyebilirsiniz ya da “Bize laik eğitim değil, bize düşünen, sorgulayan, sorunlarıyla baş edebilen nesiller, eğitimli nesiller lazım değil; bize kindar, sorgulamayan, biat eden nesiller lazım.” diyorsanız -ki tam olarak bunu diyorsunuz- o zaman iş başka.

Bakın, 4+4+4’le, proje okullarla, eğitimin sürekli dinselleştirilmesiyle eğitim sistemini sorunlar yumağına çevirmenizden önce Tekirdağ eğitimde en başarılı iller arasındaydı. Bugün çocuklarımız gidecek okul bulamıyor; okul bulsa derslik, derslik bulsa öğretmen bulamıyor; hadi bunların hepsini bulsa nitelikli bir eğitim bulamıyor; yerine ideolojik bir dayatma buluyor. İşte bu ideolojik dayatmanın bedelini -dün Aladağ duruşması vardı- yurtlarda küçücük bedenler, yavrularımız yanarak ödüyor; işte küçücük yavrularımız yurtlarda cinsel istismara maruz kalarak ödüyor; bu bedeli çocuklarımız geleceği çalınarak ödüyor. Buradan bir kez daha söylüyorum: Kıymayın çocuklarımıza, çalmayın geleceklerini.

Bakın, OHAL kararnameleriyle beraber on binlerce öğretmen ihraç edildi, açığa alındı, işten çıkarıldı. Ha, bunların kaçının FETÖ’yle zerre ilişkisi yoktu, kaçı masumdu, Allah bilir. Her muhalife bu damga vurulup haysiyet cellatlığı yapıldığı için, kim masum, kim masum değil, kim FETÖ’cü, hangisi suça karışmış, hangisi karışmamış belli değil ama belli olan bazı şeyler var; FETÖ’ye “Sen benim sırtımı kaşı, ben senin sırtını kaşıyayım.” diyerek Millî Eğitim Bakanlığının anahtarının teslim edildiği belli. Birilerinin FETÖ’yle ilişkisi aşikâr olmasına rağmen birilerinin damadı diye salınacak; birileri ötelenecek, görülmeyecek, dokunulmayacak ama terör örgütleriyle ilişkisi olmayanlar, sırf demokrat diye, sırf muhalif diye ya da onuru için, hakları için açlık grevi yaptı diye tutuklanacak ve içiniz hiç sızlamayacak.

Konuşmamı bitirirken şunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum, Nietzsche’nin bir sözünü: “Hesap insanı makam sahibi yapar ama vicdan insanı daha önemli bir şey yapar, insanı insan yapar.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yüceer.

Gündem dışı üçüncü söz, Türkçemizin bugünkü hâli hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Necip Kalkan’a aittir.

Buyurun Sayın Kalkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- İzmir Milletvekili Necip Kalkan’ın, Türkçemizin bugünkü hâline ilişkin gündem dışı konuşması

NECİP KALKAN (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kıymetli milletvekilleri, efendim, ben, Türkçemizin bugünkü hâlini benim görüşümle size anlatmak için söz aldım.

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada 8 bin çeşit dil konuşuluyormuş; 2 bin tanesinin yazması yok, sadece konuşuluyor. Yazılan diller içinde de Türkçe önemli bir dil olarak kaydedilmiş. Bunu tarih böyle yazıyor.

2017 yılında, bunu bilen Türk Dil Kurumu 2017 yılını “Dilimiz Kimliğimizdir” adı altında Türk Dili Yılı ilan etti. Türk Dili Yılı’nda…

Sayın Başkan, size tekrar teşekkür ederim. Ben bu konuşmayı yirmi beş gün evvel yapmak istemiştim çünkü o zaman bu kurultay yapılmamıştı, o kurultayda anlatacaklarımızı burada daha önceden anlatacaktık. Fakat yirmi gün sonra nasip oldu, siz söz verdiniz, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Rica ederim.

Buyurun.

NECİP KALKAN (Devamla) – Efendim, milleti oluşturan en önemli unsurlardan biri dildir. Bu nedenle, dildeki çözülme, bozulma, yabancılaşma milletin oluşumunu etkiler. Milletin fertlerini birbirine bağlayan dil önemini yitirdikçe fertler arasındaki bağ ve yakınlık da zayıflar. Bunun sonucu, çözülme ve ayrılma isteklerine kadar gider.

Türkçeye karşı kayıtsızlık iş adamlarımızı ve esnafımızı etkilemekte, imal edilen mal ve ürünlerin adlarında, ticari unvan ve adlarda yabancılaşma süratle artmaktadır. Bugün torunlar dedelerinin konuştuğunu anlamıyor ise, tabelalarımızı okuyamıyor isek, Türkçe isimler dahi İngilizce yazım karakterine göre yazılıyor ise ortak en büyük zenginliğimiz olan Türkçemizin can çekiştiğini görebiliyoruz.

Dil kelimelerle nefes alır. Artık kadim kelimeler yerlerini, uydurulmuş, melez, köksüz sözcüklere bırakıyorsa, tehdit artık medeniyetimizle ilgilidir. Günlük kaç kelimeyle konuştuğumuza bakarsak, Türk Dil Kurumunun verilerine göre Türkçede 114 bin kelime varmış, bizim Türkiye’de üniversite profesörlerinin ortalaması da… Günde 400 ila 500 kelimeyle Türkçeyi konuşuyormuşuz.

Ben, buradan, Türk Dil Kurumunun harekete geçerek, yeniden yapılandırma dâhil, yeni ve kapsamlı, radikal bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu ifade etmek istiyorum.

Ben kendi gözümle bunları not aldım, şunları Allah aşkına kısaca bir dinleyin.

Herhangi bir vatandaş, Ahmet Bey’in sabah kalkışından başlayarak yatana kadar karşılaştığı durumları anlatayım.

Ahmet Bey sabah saat yedide Casio marka saatinin alarmıyla gözlerini açtı. Puffy yorganını kaldırdı. Hugo Boss çamaşırlarını çıkarıp Adidas terliklerini giydi. WC’ye uğradıktan sonra banyoya geçti. Clear şampuan ve Protex sabunuyla yıkandı. Colgate’le dişlerini fırçaladı. Braun’la saçlarını kuruttu. Bill’s gömleğini giydi. Lipton çayını içti. Sony televizyonda medya özetlerini, “flash” haberleri izledi. Citizen kol saatine bakarak aile fertlerine “bye” deyip Hyundai otomobiline bindi. Blaupunkt radyosunu açarak “rock” müziğini dinledi. Ağzına bir Polo şeker attı. Şehrin göbeğindeki “mega center”daki ofisine varınca Toshiba bilgisayarını çalıştırdı, Microsoft Excel’e girdi. “Office boy”dan Nescafe’sini ve “grissini” istedi. Öğlen Wimpy’s “fast food” kafeteryaya gitti, Coca Cola ve hamburgeri mideye indirdi. Camel sigarasını yakıp Star gazetesini karıştırdı. Image Bar’a uğradı, JB’sini yudumladı. “Shopping center”a gitti. Ariel deterjan, Ace çamaşır suyu, Palmolive şampuan, Gala tuvalet kâğıdı, Sprite gazoz, Johnson kolonyayı alarak kasaya yanaştı. Bonus kartıyla ödemeyi yaptı. Hafta sonu eşi Münevver’le Galleria’ya gitti, “showroom”ları dolaştı. Kinetix ayakkabısını giydi. Lee Cooper “blue jeans” satın aldı. TV Guide’da zapping yaparak First Class, Top Secret, Paparazzi programlarını aynı anda izledi. Outdoor dergisini karıştırdı. Esas söylemek istediğim bu: Bu kadar yorgunluğun ardından uykusu gelen Ahmet Bey televizyonunu kapatıp yatak odasına geçerken mutlu mutlu gülümsedi, “Ne mutlu Türkü diyene!” diyerek uykuya daldı, hâlâ uyuyor; acaba ne zaman uyanacak, belli değil!

Türk dili konusunda bunları söylüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalkan.

Sayın milletvekilleri…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Üretimi Türkiye yapmadığı için oldu.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sizi kutluyorum, konuşmanız iyi ama üretimi yapsak bu olmazdı.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Buyurun Başkanım.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz.

“Sayın milletvekilleri” dedim birkaç kez de…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim, buyurun.

BAŞKAN – Rica ederim, esprisi o tabii ki, bir şey yok.

Sayın milletvekilleri, şimdi, bir ritüelimiz var biliyorsunuz, 15 sayın milletvekiline yerlerinden söz vereceğim. Ama Sayın Bektaşoğlu’nun iki gündür bir ricası var, sisteme giremediğiyle ilgili bir şikâyette bulundu. Başka ricalar da oldu. Bugüne münhasır olmak üzere bir istisna yapalım, bugün 20 kişiye söz verelim.

Söz vereceğim sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Taşkın, Sayın Nurlu, Sayın Engin, Sayın Topal, Sayın Tarhan, Sayın Atıcı, Sayın Hürriyet, Sayın Kılıç, Sayın Aydemir, Sayın Gürer, Sayın Arık, Sayın Havutça, Sayın Yıldırım, Sayın Özdemir, Sayın Adıgüzel, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Ayar, Sayın Yarayıcı, Sayın Tanal, Sayın Kuyucuoğlu.

Buyurun Sayın Taşkın.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 31 Mayıs 2010’da Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından yapılan saldırının 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından yapılan saldırının 7’nci yıl dönümüdür. 31 Mayıs 2010’da İsrail, uluslararası kara suları kanunlarında kara suyu sayılmayan 70 kilometre açıklarında, birçok milletten, dinden gönüllülerin bulunduğu Mavi Marmara gemisine operasyon düzenlemiştir. Ellerinde hiçbir silah bulunmayan yolculara tam teşekküllü silahlarla müdahalede bulunan İsrail, 9 vatandaşımızı şehit etmiş ve birçok yolcuyu da yaralamıştır. Geçen sene Hükûmetimizin dik duruşu sayesinde İsrail’e özür dilettirilmiş ve anlaşma yapmak zorunda bıraktırılmıştır. Böylece, Filistin meselesinde Türkiye'nin garantör ülke olduğu kabul edilmiştir. Bu vesileyle şehitlerimize tekrar rahmet diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Nurlu…

2.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, deprem bölgelerindeki mevcut binaların depreme dayanıklı olup olmadıklarının belirlenmesi için gerekli çalışmalara başlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın Başkan, son bir yıldır Manisa ve ilçelerimiz çok sayıda depremle sarsılmaktadır. Geçen yıl Akhisar ilçemizde üç ay boyunca binden fazla deprem meydana gelmiştir. Geçen hafta içerisinde ise Gölmarmara, Saruhanlı, Akhisar üçgeninde, bir gecede, en büyüğü 5,1 olmak üzere, artçılarla birlikte 270 deprem meydana gelmiştir. Depremler ve artçıları hâlâ devam etmektedir. Depremin hissedildiği ilçelerimizde yaşayan hemşehrilerim tedirginlik içerisindedir. Daha önce Manisa Afet ve Acil Durum Müdürü tarafından basına yapılan açıklamada çok sayıda binanın Deprem Yönetmeliği’ne uygun olmadığı ve risk teşkil ettiği belirtilmiştir. Bu nedenle, deprem bölgelerindeki mevcut binaların depreme dayanıklı olup olmadıklarının belirlenmesi için gerekli çalışmalara başlanması gerektiğini belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Engin…

3.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, mevcut Hayvanları Koruma Kanunu’nun hayvanlara yönelik hak ihlallerini önlemede yetersiz olduğuna ve hayvanların yaşam koşullarını iyileştirici yasal düzenlemeleri bir an evvel hayata geçirmek için tüm partilerin birlikte çalışması gerektiğine ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Gün geçmiyor ki ülkemizde hayvanlara yönelik hak ihlaliyle ilgili bir haber okumayalım. Hâlbuki dünyayı birlikte paylaştığımız dostlarımız yani hayvanlar da hisseden, canı yanan varlıklar ve onlar da şiddet, işkence ve kötü muameleden uzak bir yaşam hakkına sahipler. Ancak ne yazık ki mevcut Hayvanları Koruma Kanunu’nun hayvanlara kötü muamelede bulunan kişilere tek yaptırımı idari para cezası ve bu da savunmasız hayvan dostlarımızı korumak için ne yeterli ne de caydırıcı. Hayvan dostlarımızın yaşam koşullarını iyileştirici yasal düzenlemeleri bir an evvel hayata geçirmek için tüm partiler birlikte çalışmalıyız. Hayvan hakları konusunda çalışan tüm STK’lara ve hayvanseverlere de sesleniyorum ve yasal düzenlemelerle ilgili önerilerini tüm partilerin milletvekillerine iletmeleri için çağrıda bulunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Topal…

4.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması ancak yenilenebilir enerji yatırımlarında da insan ve canlı haklarına azami hassasiyetin gözetilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılmasını ve bu yönde çabaların devlet tarafından daha fazla desteklenmesini savunmaktayız. Ancak yenilenebilir enerji yatırımlarında da insan ve canlı haklarına azami hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir. Hatay, bugün, dağları ve tepeleriyle RES türbinleri tarafından çepeçevre sarılmış gibidir. Çevre ve insan yaşamının yanında, binlerce yıllık tarihî doğal sit alanlarının korunması gerçeği de göz önüne alınmalıdır. Hatay’a, Belen’e, Samandağ’a bu hızla türbin yerleştirmeye devam edilirse bölgede bitki ve hayvan yaşamından bahsedilemeyecek, tarım ve turizm imkânsız hâle gelecektir.

“Son ağaç yok olduğunda, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak.”

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Topal.

Sayın Tarhan...

5.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Kocaeli’nin Çayırova ilçesinin İnönü ve Emek Mahalleleri Korkakdere bölgesinin kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilmesi kararının iptal edilmesine rağmen belediye tarafından imar izni verilmemesi nedeniyle yaşanan mağduriyetlere ilişkin açıklaması

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kocaeli Çayırova ilçesi İnönü ve Emek Mahalleleri Korkakdere bölgesi, 2009 yılında Çayırova Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilmiştir. Bu bölgede bulunan 570 mülk sahibi, ihtiraz ederek konuyu yargıya taşımıştır. Yargı tarafından Belediye Meclisinin 01/12/2009 tarihli 2009/66 sayılı Kararı -Belediye Meclisinin kararı- iptal edilmiştir. Bu karara rağmen belediye tarafından imar izni verilmemekte, bölge hiçbir kamu hizmetinden yararlanmamaktadır. Bölgede yaşayan vatandaşlarımızı etkileyen yörenin imara açılması ve mağduriyetin giderilmesiyle ilgili, iktidarın uygulamayı düşündüğü bir eylem planı var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Atıcı...

6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’de nükleer santral yapımı inadından vazgeçilmediğine ve bu konuda referandum yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Mersin’in kalbine nükleer bomba koyma inadından bir türlü vazgeçmiyor. Hâlbuki 2011 yılında Fukuşima Nükleer Santrali’nde yaşanan facianın ardından aklı başında olan birçok lider nükleer santralleri kapatma kararı aldı. Bazı hükûmetler ise böylesine önemli bir konuyu referanduma götürdü. İtalya’nın ardından İsviçre de 21 Mayıs 2017’de yani on gün önce nükleer santrallerle ilgili bir referandum yaptı. İsviçre halkının yaklaşık yüzde 60’ı nükleer santrallere “hayır” dedi. Şimdi size soruyorum: Türk vatandaşlarının sağlığı, canı, İsviçre, İtalya vatandaşlarından daha mı önemsiz? Buradan AKP Genel Başkanına sesleniyor ve meydan okuyorum: Kendinize güveniyorsanız gelin Mersin’de referandum yapalım. Millî iradeye saygı duyalım, aksi hâlde “millî irade” lafını bir daha ağzınıza almayın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Hürriyet…

7.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, AKP Hükûmeti döneminde cam işçilerine yönelik 4’üncü kez grev yasaklamasının işçi sınıfının en demokratik hakkı olan grev hakkını elinden almak olduğuna ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

AKP Hükûmeti döneminde cam işçilerine yönelik dördüncü kez grev yasaklaması işçi sınıfının en demokratik hakkı olan grev hakkını elinden almaktadır. OHAL kılıfıyla alınan bu karar demokrasiye, adalete, vicdana aykırıdır. Grev yasağı emekçilere hakarettir. Cam üretiminin millî güvenlikle ne alakası var? Bu hukuksuz karardan derhâl vazgeçilmelidir.

Biliyoruz ki sermayeye dikensiz gül bahçesi, emekçilere zorlu bir ülke yaratmaya çalışıyorsunuz. Siz sırça köşklerinizden görmek istemeseniz de cam işçisi cam üretiminde ülkemizi Avrupa’da 1’inci, dünyada 3’üncü yapmıştır.

Gebze, Trakya, Mersin, Eskişehir’deki binlerce cam işçimizin haklı mücadelesinin yanındayız. Tüm işçilerimize dayanışma duygularımızla selam olsun diyorum. İşçi dostu rahmetli Bülent Ecevit’in şiir dizeleriyle buradan seslenmek istiyorum işçi kardeşlerimize: “Emeğe eylem, eyleme yürek, yüreğe sevgi ne güzel uymuş.”

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Kılıç…

8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 31 Mayıs Dünya Sigara İçmeme Günü’ne ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

31 Mayıs, 1987’den bu yana Dünya Tütünsüz Günü ve Sigara İçmeme Günü olarak ilan edilmiştir. Batı’da yaklaşık on asırlık bir geçmişi bulunan sigara ve tütün 15’inci yüzyıldan itibaren yeni dünyadan bize de gelmiş, sigara alışkanlığı ve tütünden mamul maddelerin kullanılması toplumda yaygınlaşmıştır. Sigara ve tütünden mamul diğer maddeler israfa yol açmakta, nafakaya ek yük getirmekte olup birçok zararlara ve hastalıklara yol açtığı kesindir. Bu maddenin meydana getirdiği ağız, beden ve çevre kirliliği, üçüncü şahıslara verdiği zarar ve eziyet de çok ciddi boyuttadır. İnsanlığı bu zararlı maddenin yol açtığı ve açacağı yıkımlardan kurtarmak insanlık görevimiz olsa gerektir.

Zararlı maddelerin ekimine, dikimine, üretimine, ticaretine kâr amacıyla bakılamaz. Tiryakilerin 1/4’ü 10 yaşından küçükken başlıyor bu işe. “Dumanını yel, parasını el alır; zararı sana kalır.” denilmiştir sigaraya. Bu anlamda tabut çivisidir sigara.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Sayın Aydemir…

9.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir, Erzurum’un yerli otomobil üretim merkezi olmasının bölgedeki diğer illerin de kalkınma ve gelişme hızını artıracağına ilişkin açıklaması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımızın yönlendirmesi, TOBB’un sahiplenmesiyle, yerli otomobil üretimi müjdesi, bölgemiz ve Erzurum’da da büyük sevinçle karşılanmıştır. Ak sürece minnettar olan dadaşlar ve hususen büyükşehir belediyemiz, ticaret borsamız ve diğer mesleki ve sivil toplum örgütleri, yerli otomobil üretiminin, biri teknik iki üniversitesi, bölgenin en donanımlı teknokentiyle çağdaş bilgi altyapısına, lojistik köyünden havalimanına kadar mükemmel ulaşım ağına, iki organize sanayi bölgesiyle sanayi birikimine sahip olan Erzurum’da gerçekleştirilmesi ümit ve beklentisindedirler. Ovit Tüneli’yle bir liman kenti konumunu da kazanan Erzurum’un yerli otomobil üretim merkezi olması bölgedeki diğer illerin de kalkınma ve gelişme hızını artıracaktır. Erzurum adına, ak beklentimizi paylaşıyor, yerli otomobille bir reforma imza atacak olan ak hareketi kutluyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Gürer…

10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, öğretmenlerin atama sürecinde mülakatın kaldırılması ve KPSS puanına göre öğretmen atamasının sağlanmasının haksızlıkları engellemiş olacağına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

“Millî Eğitim Bakanlığında, KPSS’den yeterli puan alan öğretmenlerin atama sürecinde mülakat sistemiyle ilgili haksızlık yapıldığı ve torpille haklarının gasbedildiği bir gerçektir. Mülakatın kaldırılması ve KPSS puanına göre öğretmen atamasının sağlanması haksızlıkları engellemiş olacaktır. Bu bağlamda, yıllarca eğitim alıp gerekli puanı alarak atama beklerken birkaç görevlinin sorduğu birkaç mülakat sorusuyla hakların gasbedilmemesi olası mıdır? Dört yıl eğitim almış, KPSS’ye girmiş, başarılı olmuş bir kişi için mülakat neden gerekmektedir? Mülakatın kaldırılması düşünülmekte midir?” sorularımızı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, kişisel görüş ileri sürüldüğü için, ilk satırdan dolayı iade etmiştir. Oysa burada ifade ettiğim, torpille hakların gasbedildiği toplumun genel kanısıdır. Mülakat var olduğu sürece torpil konuşulacaktır, mülakatsız alımın yolu açılmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Arık…

11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında “AK PARTİ, açıkça söylemek lazım, devrimci bir partidir. ‘Devrimciyim’ diye söyleyenlere sesleniyorum: AK PARTİ’nin attığı adımları hanginiz attınız?” diye soruyor. Sayın Erdoğan’a hatırlatmak isterim ki “devrimciyim” demekle devrimci olunmuyor. Devrimcilik, düşmana teslim olmuş Osmanlı’nın küllerinden aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmakla olur. Devrimcilik, egemenliği tek adama bağlayarak değil, egemenliği saltanattan alıp halka vermekle olur. Devrimcilik, din kisvesi altında dini istismar edenlere devletin tapusunu verip 15 Temmuza zemin hazırlamakla değil, okula, kışlaya, camiye siyaset sokmayarak olur. Özetle, AK PARTİ’den devrimci olmaz, olsa olsa aydınlık Türkiye için yapılan devrimlerin karşısında karşı devrimci olur.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Havutça…

12.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, öğretmen istihdamında uygulanan mülakat sisteminde haksızlıklara sebep olunmamasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Millî Eğitim Bakanlığı, şu anda, önümüzdeki bir ay içerisinde 20 bin öğretmeni istihdam edeceğini açıkladı. Ben buradan 15 Temmuzdan sonra başlayan uygulamalarla ilgili Millî Eğitim Bakanlığımızı uyarmak istiyorum. KPSS’de 100 almış ama sırf Atatürkçü, cumhuriyetçi, devrimci olduğu için 30 puanla elenen onlarca, yüzlerce öğretmen bize bilgi verdiler, bunları bu kürsülerde defalarca ifade ettik. Bakın, FETÖ’yle mücadele adı altında Atatürkçü, devrimci, cumhuriyetçi öğretmenler tasfiye edilmektedir. FETÖ’yle ilişkisi olduğu zannıyla, iddiasıyla açığa alınan EĞİTİM-İŞ’li, EĞİTİM SEN’li öğretmenlerin hiçbirisinin bu yapıyla alakası yoktur, tam aksine bu yapılarla mücadele içerisindedir. O bakımdan, mülakat adı altında, hak eden, KPSS’de yüksek puan alan öğretmenlerimizin önümüzdeki sistemde, mülakatta hak ettikleri yere gelmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Havutça.

Sayın Yıldırım…

13.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklandıktan on ay iki gün sonra hâkim karşısına çıkacak olmasının kabul edilecek bir durum olmadığına ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında 4 Kasım günü rehin alınan Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş hakkında yüz kırk iki yıla kadar hapis cezası istenen dosyanın 6 Eylül günü görüşüleceği kararı verildi yani tutuklandıktan on ay iki gün sonra hâkim karşısına çıkıyor olması asla kabul edilecek bir durum değildir. Eş Genel Başkanımızı bu şekilde rehin almanız ne onu ne de halkımızı yıldıracak bir politika değildir. Gördüğünüz üzere dört duvar arasında bile şiir, öykü yazıp resim çiziyor ama siz onun içeride yazdığı şiirin dışarıda okunmasından korkup şiiri yasaklıyorsunuz. Eş Genel Başkanımız: “Korkuya hayır demeye davet ediyorum. Cesaret bulaşıcıdır. Türk, Kürt, Alevi, Sünni, AKP’li, CHP’li, MHP’li ve HDP’li demeden herkesi ele ele verip cesareti birbirimize bulaştıralım. Emin olun ki iyilik kazanacak, hepimiz kazanacağız.” demişti. Ben de sizi korkunuzu yenmeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

14.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, parti devleti tek adam düzenini mutlaka değiştirerek demokrasiyi ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi tekrar hâkim kılacaklarına ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mühürsüz ve meşru olmayan bir referandum sonrası, parti devleti ve tek adam yönetimi bu yüce Meclis çatısı altında dün itibarıyla başladı. Tarafsızlığı üzerine millet önünde yemin eden Cumhurbaşkanının “Parti Genel Başkanı” sıfatıyla ülkenin tamamını ve devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı forsunu önce bir siyasi partinin genel merkezine ve dün de Mecliste bir siyasi partinin grup toplantı salonuna taşıması demokrasimize ve hukuk devletimize vurulan büyük bir darbedir. Bu darbeyle, cumhuriyet ve demokrasi tarihimizin en büyük kazanımı olan güçler ayrılığı ilkesi yerle yeksan edilmiştir. Geleceğimizi karartan bu parti devleti, tek adam düzenini mutlaka ama mutlaka değiştirerek demokrasiyi ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi tekrar hâkim kılacağız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Adıgüzel...

15.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, üniversitenin Beşiktaş’ta bulunan Yıldız kampüsünün Cumhurbaşkanlığı ofisi için boşaltılmasına karşı çıkan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinin seslerinin duyulması ve bu ısrardan vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Üniversitenin Beşiktaş’ta bulunan Yıldız kampüsünün Cumhurbaşkanlığı ofisi için boşaltılmasına karşı çıkan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri günlerdir seslerini duyurmaya çalışıyor. Üniversitelerinin tarihî ve kültürel mirasına sahip çıkmaya çalışan öğrenciler ve akademisyenlerin seslerini Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu bir milletvekili olarak buradan bir kez daha duyurmak istiyorum: Bir üniversiteyi üniversite yapan dört duvar değil, on yılların birikimi, kültürel mirası, geleneğidir. Yıldız Teknik Üniversitesi, 1911’den bu yana Türkiye’ye on binlerce mühendis, mimar yetiştirmiştir. İçi boşaltılan, yalnızca fiziki bir bina değil, bir üniversitenin yüz yıllık mirasıdır. O yüzden gelin, Cumhurbaşkanlığı ofisi için hâlihazırda kullanılan mekânlar mevcut iken öğrencilerin, akademisyenlerin taleplerini dışlayan bu ısrarınızdan vazgeçin. Öğrencilerin kampüse girişini yasaklayarak haklı talepleri yok sayamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bektaşoğlu...

16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Giresun’un derelerinde “HES” adı altında yürütülen 100 dolayında projeyle su talanı, doğa katliamı ve ekolojik sisteme saldırının sürdüğüne ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Giresun’un derelerinde “HES” adı altında yürütülen 100 dolayında projeyle su talanı, doğa katliamı ve ekolojik sisteme saldırı sürmektedir. Bunun son örneği Aksu Vadisi’nde yaşanmaktadır. Vadiye adını veren 60 kilometrelik dere üzerinde, birbirine uzaklıkları 5 kilometreyi dahi bulmayan, tamamen vadiyi susuzlaştıracak, 15’e yakın, projelendirilmiş HES bulunmaktadır. Bu HES’leri yapanlar korunup kollandıkları için yasa, yönetmelik, kural tanımıyorlar. İnşaatı sürerken hiçbir denetim maalesef yapılmıyor. Örneğin, Dereli ilçemize bağlı Yüce köyün içinden geçen Samayıl Deresi’nde de bir firma tarafından HES inşaatı başlatılmıştır. Bu, aynı derede 5 kilometre arayla ikinci HES’tir. Yayla merkezinin ortasındaki bu köyümüzde fındık tarımı yapılıyor, çok sayıda balık çiftliği ve hâlen aktif durumda değirmenler var. ÇED bilgilendirme toplantısı daha yapılmadan inşaata başlanılmasına köylüler karşı. 250 hanelik köyün tamamının imzaladığı 15 sayfalık dilekçeyle müracaat etmişler ama henüz sonuç alamamışlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bektaşoğlu.

Sayın Ayar…

17.- Rize Milletvekili Hikmet Ayar’ın, yaş çay alım fiyatındaki artış nedeniyle Hükûmete ve Bakanlığa teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

HİKMET AYAR (Rize) – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Geçtiğimiz hafta Rize’mde ve çay bölgesinde yaş çay alım fiyatı Tarım Bakanımız tarafından 2,17 TL olarak açıklanmıştı. 2016 yılı enflasyonu yüzde 8,5 iken yapılan zam yüzde 13’tür; enflasyonun üzerinde 4-5 puanlık bir artıştır. Sayın Bakanımıza ve Hükûmetimize tüm çay müstahsilleri adına teşekkür ediyorum.

Geçtiğimiz yıllarda hep enflasyonun üzerinde yapılan artışlarla, her geçen gün yaş çay fiyatımız reel olarak eski günlerine yaklaşmıştır. 2015 yılı enflasyonu yüzde 6,5, artış yüzde 12; 2014 enflasyonu yüzde 7,91, artış yüzde 13,13; 2013 yılı enflasyonu 9,38, artış 12,20. Tüm yıllarda bu farkı görebilmekteyiz.

Tekrar Hükûmetimize ve Bakanlığımıza teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Yarayıcı…

18.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın, Gezi direnişinin ruhunun dört yıldan sonra dahi iktidarı korkutmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması

HİLMİ YARAYICI (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Gezi direnişimizin ruhu dört yıldan sonra dahi iktidarı korkutmaya devam ediyor. Küçük bir çocuğun, Berkin’in cansız bedeni hâlâ sarayı da yandaşlarını da korkutmaya devam ediyor. Ali İsmail’in düşlerindeki özgür dünyadan, emekçi Ethem’in cüretinden, hayallerini satmayan Ahmet’ten, Gezi direnişini Hatay’dan selamlayan Abdocan’dan korkuyorlar hâlâ. Biliyorlar ki şehitlerimiz Anadolu’nun direniş toprağına düşmüş birer tohumdu ve tohumlarımız bir kez düşmeye görsün toprağa, hiçbir güç filizlenmelerinin önüne geçemez artık.

Ne yazık ki dört yıldan sonra iktidarın politikaları hiç değişmedi. Baskı ve öldürme politikası bugün Nuriye ve Semih üzerinden devam ediyor. Artık yeter; bu topraklarda artık ölümlerin değil yaşamların anlamı olmalı. Nuriye ve Semih’in taleplerine kulak verin ki bu kez hayat kazansın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Tanal…

19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Üsküdar ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Üsküdar ilçemizde otopark sorunu var. Üsküdar ilçemizde meydan düzenlemesi yapılacaktı ancak hâlen yapılamadı; bitmediği için hem esnaf hem halkımız mağdur durumda. Üsküdar ilçemizin 33 mahallesi var, 33 mahallesinin 16 mahallesinde; Güzeltepe, Mehmet Akif Ersoy, Kirazlıtepe, Yavuztürk, Ünalan Mahallelerinin hem imar sorunu var hem mülkiyet sorunu var. Sayın Belediye Başkanı, seçim döneminde Yavuztürk Mahallesi’ne 8 kat imar vereceğini söylediği hâlde, vatandaş da oy verdi ancak bugüne kadar bu verdiği sözü tutmadı, bu sözü tutmasını talep ediyoruz. Başbakan çiftçiye “Mazotun yarısını biz ödeyeceğiz.” dedi, Başbakanın çiftçiye verdiği sözü tutmasını talep ediyoruz. Cumhurbaşkanı Başbakan iken polislerin ek göstergesini 3600 yapacağına söz vermişti, o sözünü tutmadılar, bu sözlerini tutmasını talep ediyoruz. Bunların takipçisi olacağız. Söz ağızdan çıkar ve vatandaş Allah’tan sonra Hükûmete güvenir, devlete güvenir, lütfen devlet bu yükümlülüklerini yerine getirsin.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

Son olarak Sayın Kuyucuoğlu…

20.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu, Gezi’nin 4’üncü yıl dönümüne, Hükûmetin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dış politika konusunda kafasının ve niyetinin karışık olduğuna ilişkin açıklaması

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gezi’nin 4’üncü yılında tüm demokrasi güçlerini ve destek verenleri saygıyla selamlıyorum.

Dış politikada Hükûmetin de Sayın Erdoğan’ın da kafası da niyeti de karışık. Tüm komşularla ve dünyayla kavgalı ve sorunlu hâle geldik. Komşularımız, Ermenistan’dan başlayan, İran, Irak, Suriye, Yunanistan, Bulgaristan; bunlara ilaveten Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Avrupa Birliği ve son olarak da NATO’yla sorunlu hâle geldik ve dışlanıyoruz. Bütün bunların faturası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ve iş adamlarına çıkıyor. Türk ve Türkiye düşmanı olarak gösterilenler aslında Türkiye ve Türk düşmanı değil, Erdoğan düşmanları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, söz talebinde bulunan sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Sayın Akçay, sizden başlıyoruz.

Buyurun.

21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Tarzanı” olarak bilinen Ahmet Bedevi’nin vefatının yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, Manisa ve ülkemiz için simge şahsiyetlerden olan ve “Manisa Tarzanı” olarak bilinen Ahmet Bedevi’nin vefatının yıl dönümüdür. Balkan Savaşlarından başlayarak Kurtuluş Savaşı’na kadar süren yaklaşık on yıllık savaş döneminin ardından ülkemizin sosyal ve ekonomik yapısı olduğu kadar çevre ve doğal yaşam konusunda da olumsuz bir durum vardı. Kurtuluş Savaşı yıllarında işgal altında zor günler geçiren Manisa, yangınlar sebebiyle de orman zenginliğini kaybetmişti. Böyle bir dönemde, Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi, Spil Dağı’nda tek tek elleriyle ağaç dikti, büyüttü, korudu ve şehirdeki parkları ağaçlandırdı. O, Türkiye'nin ilk çevrecisidir. Ahmet Bedevi, Manisa’nın ve Türkiye'de çevreciliğin en önemli isimlerinden birisidir. Savaş sonrasının yokluk yıllarında yaptıklarıyla şehrin çehresinin değişmesinde ve şekillenmesinde çok büyük rol oynamıştır. Manisa Tarzanı’nın hayatı ve yaptıkları, çevre duyarlılığından giderek uzaklaşan toplumumuzda dikkatle incelenmeli, araştırılmalı ve örnek olarak toplumumuza, gençlerimize benimsetilmelidir. Bu vesileyle, Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi’yi rahmetle anıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Akçay size.

Sayın Yıldırım, buyurun.

22.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Açlıkla Mücadele Haftası’na, Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ’ın bir gece yarısı kararnamesiyle sürgün edilmesine, Feyyaz Yumuşak ile Okan Acar adlı 2 polis memurunun Ceylânpınar’da 20 Temmuz 2015 günü evlerinde uyurken katledilmelerinin bu ülkede yeni bir sürecin başlamasına sebep olduğuna, Gezi direnişinin sembol isimlerinden Ayşe Deniz Karacagil’in Rakka’da bir çatışmada öldürüldüğüne ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın Açlıkla Mücadele Haftası başlıyor. Türkiye'de açlık sınırının 1.528, yoksulluk sınırının ise 4.979 lira olduğu göz önünde bulundurulursa asgari ücretle geçinen milyonlarca insanın aylık ücreti 4 kişilik bir ailenin hem açlık hem yoksulluk sınırının altında. Bunlar nerede oluyor? 10 milyonu aşkın yurttaşına sosyal yardım vermekle övünen bir iktidarın olduğu ülkede oluyor. 10 milyonu aşkın insanı sadaka kültürüne alıştırmak, onları sıraca kuyruklarda bekletip saatlerce, sadece 120 lira, 200 lira sosyal yardım aylığını almak için çoluğuna, çocuğuna, çevresine karşı mahcup eden bir iktidarın olduğu ülkede oluyor bunlar. Doğal olarak savaş politikalarının, güvenlikçi politikaların bu kadar öncelendiği ülkede ekonominin bundan daha farklı bir mecrada seyretmesini biz beklemiyoruz.

Sayın Başkan, YARSAV Başkanı, Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ, geçen hafta, Ankara’da görevli olduğu görev yerinden Urfa’ya bir gece yarısı kararnamesiyle sürgün edildi. Kendisi buna itiraz edeceğini, kabullenmeyeceğini ifade ediyor. Yargının siyasallaşma boyutuna örnek olan bu hususla alakalı olarak şunu ifade edelim: İktidara fayda sağlayabilecek yargı kararları almayan bütün savcı ve hâkimlerin hedef olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu, bu iktidarın maalesef utancıdır.

Sayın Başkan, Feyyaz Yumuşak, Okan Acar, bilmem bu Parlamentoda kaç milletvekilinin bildiği isimlerdir. Bu 2 gencimiz, 2 polis memuru, Ceylânpınar’da 20 Temmuz 2015 günü evlerinde, uyurken katledildiler. Polislerin öldürüldüğü evdeki parmak iziyle bu davadan sanık olan 9 kişinin parmak izlerinin uyuşmadığı, örtüşmediği bir önceki duruşmada açığa çıkmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim.

Bugün ikinci duruşması görülüyor. 20 Temmuz 2015 ve Okan Acar ile Feyyaz Yumuşak adlı gençlerimiz bu ülkede bir dönemin kapanmasına, kirli, kanlı, insanların vicdanında mahkûm olmuş olan yeni bir sürecin başlamasına sebep olmuştur. O gün bugündür bu ülkenin iki yakası bir araya gelmedi, o gün bugündür bu ülke iflah olmadı.

Bir diğer husus Sayın Başkan: Ayşe Deniz Karacagil. Dün Gezi direnişinin 4’üncü yıl dönümüydü. Ayşe Deniz Karacagil kırmızı fularıyla orada simge olmuş, polislerin hışmına uğramış, siyasi iktidarın siyasallaştırmış olduğu yargının hışmına uğramıştı. Bu genç kız, bu hafta, Rakka’da bir çatışmada öldürüldü asla tasvip etmediğimiz bir yöntemle. İnsanların demokratik hak arama süreçleri kapatılırsa, insanların demokratik mücadele içerisinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, bir dakika daha veriyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) – ...hak arama kanallarının tıkatıldığı bir ülkede, Ayşe Deniz Karacagil gibi Gezi direnişinde simgeleşmiş bir kızımızı maalesef, el birliğiyle, hiçbir parti ayrımı yapmaksızın, ancak silahlı süreçler içerisine sevk etmenin önünü açmış, buna zemin sunmuş oluruz diyorum, teşekkür ederim.

BAŞKAN – “Teröre” demek istiyorsunuz yani terörü meşrulaştırma gibi bir yaklaşımınız oldu ama umarım ben yanlış anlamışımdır.

Buyurun Sayın Gök…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok garipti, biz de anlayamadık. Rica ediyoruz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Gerekirse bu konuda tekrar cevap veririm. Teröristlere karşı çatışırken vuruldu.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Nerede?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Rakka’da. Sizin girmek istediğiniz yerde.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Siz” derken?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sizin girmek istediğiniz, iktidarın girmek istediği yerde.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

Şimdi Sayın Gök’e söz verdim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok teessüf ederim, Türk askeri orada operasyon yapıyor.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Nereye? Rakka’ya yapmak istiyor musunuz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Uygun olan yere.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O kişinin de terörist olduğu zabıtlarda var zaten.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım bir açıklama yaptı, ben de kendisine terörün meşrulaştırılmaması gerektiğini söyledim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir kişinin fular takması onu sevimli yapmaz Sayın Başkan, terör terördür.

BAŞKAN – O da sizin görüşünüz. Ben de başka bir yönden yaklaştım konuya. Katılmıyorum tabii ki Sayın Yıldırım’ın görüşlerine ama tabii ki Mecliste ifade etmesinin özgürlüğünün yollarını da açmak gerekiyor ama katılmadığımı ifade etmek istedim ben de.

Buyurun Sayın Gök.

23.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ensar Vakfı’nın bir toplantısındaki bazı ifadelerine ve Gezi olaylarının iktidarın antidemokratik uygulamalarına karşı bir mücadele olduğuna ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan önceki gün cinsel taciz olaylarının yaşandığı Ensar Vakfının bir toplantısında yine toplumu ayrıştırdı, gençleri ayrıştırdı ve aynen şu cümleyi kullandı, dedi ki: “15 Temmuz gecesinde oraya gelenler Gezi Parkı’nın gençleri değildi, o gece oraya gelenler vatanını, milletini seven gençlerdi.”

Şimdi, şu cümlenin neresini düzeltmek gerekir Sayın Başkan? Bir kere, bir ülkenin sorumlu mevkisinde olanlar, o görevde bulunanlar için herkes yurttaş değildir midir, herkes gençleri değil midir, herkes insanları değil midir?

Ben -Cumhuriyet Halk Partisi olarak- şunu çok rahatlıkla ifade ediyorum: 15 Temmuzda hayatını kaybeden gençler de Türkiye’nin gençleridir, Cumhuriyet Halk Partisinin de sahip çıktığı gençlerdir, Gezi olaylarında hayatını kaybeden gençler de Türkiye’nin gençleridir. Böyle bir ayrımı asla kabul edemeyiz. Kimse kimsenin vatanseverliğini sorgulayacak hâlde değildir. Biz Gezi olaylarında milletvekili sıfatımızla hem olayları önlemek hem de antidemokratik uygulamaları orada bertaraf etmek için de yer aldık ama 15 Temmuz gecesi, bir darbe girişiminin yapıldığı o gece Meclisin altında da görev yaptık. Dolayısıyla kimsenin vatanseverliği bir başkası tarafından sorgulanamaz. Berkin Elvanların, Abdullah Cömertlerin, Ali İsmail Korkmazların, Ethem Sarısülüklerin daha hesapları sorulmadı, kanları yerde kaldı. Böyle bir tablo içerisinde, Gezi olaylarında hayatını kaybeden gençlerimizi, gözlerini, uzuvlarını kaybeden binlerce yurttaşımızı bir kez daha selamlıyorum. 15 Temmuz da meşru olmayan bir darbe girişimine karşı mücadele günüdür, Gezi olayları da iktidarın antidemokratik uygulamalarına karşı bir mücadele günüdür. Bunun en…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Elimde görmüş olduğunuz, Türkiye İnsan Hakları Kurumunun Gezi olayları raporudur. Gezi olayları raporunu objektif bir şekilde değerlendirerek orantısız güç kullanıldığını işaret eden bu rapor karşısında daha sonra çok başka gerçekler de ortaya çıkmıştır, olayları yatıştırmak yerine yangının üzerine körükle giden polislerin FETÖ’cü oldukları gerçeği de bugün ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Gezi olaylarında gençlerimizi bir kenarda tutarak onları birbiriyle yarıştırmamamız gerekir. Ben, bu toplumun bütün değerlerinin her olayda bir reaksiyon verdiğini biliyorum. 15 Temmuzun bir farklı mecrası vardır, Gezi olaylarının bir farklı mecrası vardır ama orada görev yapan, o eylemlerde yer alan herkes vatanını sever.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök ben de.

Sayın Turan, buyurun.

24.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Gezi’nin demokratik bir eylem değil bir provokasyon olduğuna ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; teşekkür ediyorum.

Aslında söz almamayı düşünüyordum ancak Sayın Grup Başkan Vekilinin Genel Başkanımızın Ensar Vakfındaki konuşmasına atıfla yaklaştığı meseleyi bir değerlendirmek istiyorum.

Tabii ki herkesin sosyal olaylara karşı bakışı farklı olabilir, tabii ki farklı değerlendirebilir. Ancak çevre duyarlılığıyla ilgili ilk günlerde Gezi’ye çıkanları hep anlayamaya çalıştık, onları ayrı hep ayrı tuttuk. “Ağaç” dediler, “yeşillik” dediler ve bu gerekçeyle orada olmaya başlayanlarla ilgili kendi partimizin yetkilileri de sürekli daha makul yaklaşarak olayı anlamaya çalıştık. Ancak zaman içerisinde insanların nasıl bir provokasyona alet olduğunu, nasıl uluslararası bir oyunun parçası olduğunu herkes görmüş oldu. 17 Aralığın Gezi’den, MİT tırlarının Gezi’den farklı bir senaryo olmadığını herkes görmüş oldu.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Kim gördü acaba ya?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Başbakanlık ofisini yağmalamaya çalışan, ambulansları taşlayan, polisi taşlayan insanların “vatansever” diye ifade edilemeyeceğini herkes görmüş oldu.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Onlar Gezi’de miydi? Gezi’dekiler kitap okuyordu.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bakın, az önce fularlı terörist övüldü, ağzınızı açmadınız. Bırakın konuşayım, bitireyim.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ama doğru şeyler söyleyin Sayın Grup Başkan Vekili.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, ben buna inanıyorum, inanmayabilirler, ben bunu söylüyorum. Sözüm ona demokratik kültür bunu gerektirir, bırakın konuşayım ben de. İzin verin, söylüyorum.

BAŞKAN – Sayın Turan, ben dinliyorum sizi.

Buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Yalan konuşmayın!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ben Gezi’nin demokratik bir eylem olmadığını, bir provokasyon olduğunu, uluslararası ajanların orada cirit attığını gördüm, biliyorum; bunu okuduk, gördük hep beraber. Kaldı ki Gezi’nin sonrasında ortaya çıkan 17 Aralık gibi, MİT krizi gibi devam eden silsilede Gezi’nin nasıl bir anlam ifade ettiğini tüm Türkiye değil, tüm dünya görmüş oldu. Dolayısıyla Gezi’nin…

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Allah, Allah! Darbeyi de Gezi’ye bağla bari!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Müdahale eder misiniz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Atıcı, lütfen müsaade edin.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ama, kışkırtıcı bir şey söylüyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ama düşüncesini ifade ediyor Sayın Atıcı, dinlemek zorundasınız, lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, şöyle yapalım o zaman…

BAŞKAN – Buyurun, dinliyorum ben sizi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – …CHP’nin grup başkan vekili konuşmasını bana versin, ben de imzalayayım, gönülleri olsun o zaman. Böyle bir şey olabilir mi? Ben böyle düşünmüyorum arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Turan, devam edin lütfen. Ben gerekli müdahaleyi yaptım Sayın Turan, sizi dinliyorum.

Buyurun.

Sayın Atıcı, lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz orada ambulansların taşlandığını görmedik mi? AKM’nin terör örgütleri bayraklarıyla donatıldığını görmedik mi? Bunu nasıl tasvip edebiliriz, bunu nasıl söyleyebiliriz?

O yüzden, bir daha söylüyorum: Genel Başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın bırakın ayrıştırmayı, vatanseverlik adına bir vurgu yaptığını; ülkesine, bayrağına, milletine, gençlerine sahip çıkan duruşla beraber konuşmayı yaptığını ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, ben bir cümle söyleyeceğim, kayıtlara geçsin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Az önce gösterdim ama bu Türkiye İnsan Hakları Kurumunun Gezi olayları raporudur. Ben konuşmamı İnsan Hakları raporundan aldığım bilgiler çerçevesinde yaptım. İnsan Hakları Kurumu, bildiğiniz gibi, bu Mecliste kuruldu ve atamalarının tümü iktidar tarafından yapılan bir kurumdur. Bu kurumun vermiş olduğu raporda, Gezi olaylarında demokratik bir hakkın kullanıldığı ve Emniyet güçlerinin orantısız bir şekilde eylemlere müdahale ettiği çok açık bir şekilde yer almıştır. Dolayısıyla benim buradaki itirazım, 15 Temmuz gençliği ile Gezi olaylarındaki gençlerin birbiriyle karşı karşıya getirilmesidir Sayın Başkanım. Gençlerin her biri bizim gencimizdir, bizim insanımızdır yani bu insanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşı. Dolayısıyla önemli olan, her konuyu algılamak, anlamak, değerlendirmek ve siyaset kurumunun da böylesi olaylarda daha barışçıl yaklaşımlar içerisinde olmasını sağlamaktır.

Dolayısıyla 15 Temmuz olaylarında ölenleri de Gezi olaylarında hayatını kaybedenleri ya da yaralananları da ayrı bir sınıflandırmaya tabi tutmak son derece yanlıştır. Bu, devleti yönetenlere yakışmaz Sayın Başkanım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Türkiye'de yaşayan insanların kendi ana dillerini öğrenememe, öğretememe, kamuda kullanamama ve birçok dilin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalması gibi sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/544)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

21 Şubat Dünya Ana Dili Günü dolayısıyla Türkiye'de yaşayan insanların kendi ana dillerini öğrenememe, öğretememe, kamuda kullanamama ve birçok dilin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalması gibi sorunların araştırılması ve bu sorunların giderilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzük’ün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

Çağlar Demirel

Diyarbakır

HDP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

UNESCO'nun yayınladığı, dünya dillerinin durum raporunda yeryüzünde tespit edilebilmiş 6.912 dil mevcuttur. Fakat son altmış yetmiş yılda 220 dilin öldüğü ve Türkiye'de de 15 dilin tehlike altında olduğu belirtilmektedir. UNESCO, bir dili yok olmaktan koruyabilmek için yapılabilecek en önemli şeyin insanların o dili konuşabilmesi ve çocuklarına öğretebilmesi için uygun koşulların yaratılması ile egemen ulus dilinin dışındaki halkların dillerini tanıyan ulusal politikaların ve ana dili eğitimini destekleyen bir eğitim sisteminin olması gerektiğini belirtmektedir.

Ana diller, bireylerin mensup olduğu toplumun yüzlerce, hatta binlerce yıl biriktirdiği kültürel zenginliğin oluşturduğu hazinenin anahtarlarıdır. Çocuklar, ilk bilgilerini okul öncesinde ana dilleriyle edinirler ve bu bilgiler ileriki aşamalar için bir temel olur. Okul öncesi yaşadığı altı yıl öğrendiği şeyleri ana dili yoluyla öğrendiği için, yeni öğreneceklerini de ancak ana dil yoluyla canlandırabilir, diğer bir deyişle ana dil düşüncel gelişimin temelidir. Okulun görevi bunu desteklemek olmalıdır. Oysaki bir çocuk, 7 yaşında hiç bilmediği bir dilde dünyayı anlamaya ve anlamlandırmaya, konuşmaya zorlanırsa iç dilini yitirir. Ana dilinde eğitim alamayan bir çocukta pedagojik açıdan görünen en büyük sorun, öğrenme kaybının meydana gelmesidir. Çünkü insanlar ana dilleriyle öğrenirler. Kavramlar ve kavramlar arası ilişkiler ana dille kurgulanır ve algılanır.

Çağımız artık çok dilliliğin önem kazandığı bir dönem. Günümüzde, dünya ülkeleri incelendiği zaman BM üyesi 194 ülkenin 113 tanesinde birden çok resmî dilin olduğu ve İngiltere, İspanya, İtalya, İsveç, Almanya Çin, Hindistan gibi birçok ülkede ana dilde eğitim ve öğretim yapıldığı görülmektedir. Estonya, Macaristan ve Bulgaristan gibi birçok üniter devlet, aralarında Türkçenin de olduğu çok dilli eğime geçmiş durumdadır. Halkların ana dillerini sahiplenmek için verdiği mücadeleler sonucu kazanılan haklarla, bugün Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde, Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Paktı’nda, UNESCO Sözleşmesi’nde, Ulusal Azınlıkların Korunması Hakkında Çerçeve Sözleşmesi’nde ve buna benzer birçok uluslararası metinde ana dilde eğitimin önemi vurgulanmakta ve hiç kimsenin ana dilini öğrenmekten alıkonamayacağı belirtilmektedir.

Bugün Türkiye'de çok sayıda farklı dil konuşulmaktadır. Türkiye dil ve kültürlerin çeşitliliği açısından oldukça zengin bir ülkedir. Kürtçe, Gürcüce, Hemşince, Lazca, Pontusça, Süryanice, Abazca, Ermenice, Rumca, Arapça, Çeçence, Çerkes dilleri, Mıhallemice, Pomakça bunlardan yalnızca bir kaçıdır. Anadolu'nun çok kültürlü mevcut sosyolojik yapısına rağmen Türkiye'de, Türkçe dışında konuşulan dillerle ilgili bugüne kadar ana dili eğitim öğretimi ve/veya ana dilinde eğitim öğretim sorunları ne yazık ki sağlıklı olarak tartışılıp bu konuda çözüm önerileri üretilememiştir.

Demokratik ülkeler farklı dilleri koruyup geliştirmenin yolunu ararken Türkiye'de katı ulus devlet anlayışı, farklı dillerin kendilerini koruyup geliştirmeleri önünde çok ciddi engeller getirmiştir. Bir asra varan acılarla dolu Kürt sorununun en temel ayaklarından biri de hâlâ cunta dönemi Anayasa, yasa ve mevzuatlarla düzenlenen Kürtçe meselesidir. "Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyalarıyla başlayıp Kürtçe konuşanlara para cezaları, daha sonra hapis cezalarıyla devam eden yasakçı ve asimilasyoncu anlayış AKP iktidarı döneminde sorgulanmış olsa da ana dilinde eğitim veren okullar bugün hâlâ kapatılmakta, göstermelik açılan seçmeli Kürtçe derslere dahi müdahale edilmekte ve TBMM çatısı altında bile Kürtçe bilinmeyen bir dil olarak tanımlanmaktadır. Öte yandan, on üç yıldır tek başına iktidar olan bir Hükûmetin Kürtçenin ana dil olarak tanınması hususunda gelebildiği en ileri noktanın bireysel haklar kapsamında, seçmelik veya özel kursluk dil eğitimi olması da sorgulanması gereken bir hakikattir.

Bu bağlamda, ana dilinde eğitimin toplumsal barışa katkılarının belirlenmesi, ülkede konuşulan dillerin durumunun tespiti, ana dilinde eğitimin olamayışından kaynaklı pedagojik sorunların belirlenmesi ve giderilmesi için önlemlerin alınması amacıyla Meclis araştırması açılmasını talep ederiz.

2.- HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, ana dili resmî dilden farklı olan yurttaşların sağlık alanı başta olmak üzere kamusal hizmetlere erişimde yaşadıkları hak ihlallerinin ve sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/545)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ana dili resmî dilden farklı olan yurttaşlarımızın sağlık alanı başta olmak üzere kamusal hizmetlere erişimde yaşadıkları hak ihlallerinin ve sorunların tespit edilmesi, ana dilinde kamusal sağlık hizmetlerinin öneminin açığa çıkarılması ve sağlık alanı başta olmak üzere çok dilli kamusal hizmetlere geçiş için neler yapılması gerektiğinin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzük’ün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

 

                                                                            Çağlar Demirel

                                                                               Diyarbakır

                                                                HDP Grup Başkan Vekili

 

Gerekçe:

Tüm siyasi tartışmalardan bağımsız olarak, gerek uluslararası hukuk açısından gerekse insani, dinî ve etik açıdan, ana dilin yaşamın her alanında özgürce kullanılması, ana dilde eğitim başta olmak üzere tüm kamusal hizmetlerin ana dilinde alınması ve çok dilli yaşam doğal, kutsal ve anayasal bir haktır. Doğuştan gelen bu hakkın engellenmesi veya kısmi/özel eğitimlerle sınırlandırılması, insanın insan olmaktan kaynaklı diğer tüm haklarını da sekteye uğratan temel insan hakkı ihlalidir.

Tüm dünyada farklı dil ve lehçeler insanlığın ortak değeri kabul edilip çok dilli politikalar desteklenirken Türkiye'de bu coğrafyanın kadim dil ve lehçeleri cumhuriyet tarihi boyunca birer tehdit olarak algılanıp yasaklanmış, yok sayılmış, aşağılanmış, inkâr, asimilasyon ve imha politikalarına maruz bırakılmıştır. Bu politikalar çok derin toplumsal yaraların ve ayrışmaların yanında farklı dil ve lehçeleri konuşan yurttaşların temel kamu hizmetlerinden yararlanmasını engelleyen sayısız trajedilere neden olmuştur.

Bu kamusal hizmetlerin başında, vazgeçilmez temel haklardan biri olan ana dilinde sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı gelmektedir. Ana dili, sağlık hakkı, tedavi hakkı ve hasta hakkı olmak üzere, yaşam hakkıyla bütünleşen sağlık hizmetlerinin erişilebilirliğini ve kalitesini etkileyen unsurların başında gelmektedir.

İnsanın fiziki bir acı karşısında çıkardığı sesin çoğunlukla ana dilinde olduğu bilinmektedir. Bedensel ve ruhsal rahatsızlıkların başka bir dilde ifadesinin eksik kalacağı, bu rahatsızlıkların ancak ana dilin betimsel ve tematik özellikleriyle ifade edilebileceği açıktır. Dolayısıyla her şeyden önce ağrının ve acının dili olan ana dil, hasta hekim ilişkisinin her iki taraf açısından da anlaşılabilir kılınması, sağlık hizmetinin kalitesini ve sonuçlarını ciddi oranda etkiler. Şu ana kadar hiçbir radyolojik görüntüleme ve laboratuvar yöntemi hastadan alınan öykünün yerini dolduramamıştır. Örneğin, psikolojik rahatsızlıkları olan bir hastanın iç dünyasındaki karmaşayı ana dili dışındaki bir dilde tam olarak ifade edebilmesi mümkün olmadığı gibi, hastasının ana dilini bilmeyen bir doktorun da hastanın öyküsünü anlama ve sağlıklı bir tedavi uygulama şansı yoktur. Ana dilinde verilmeyen bir sağlık hizmetinin, hasta-hekim arasında etkili bir iletişimden yoksun kalacağı, hastanın bilgilendirilmesi ve tedavi hakkının engellenmesi sonucunu yani sağlık hakkı gasbını doğurduğu açıktır. Sağlık Bakanı olarak Yunanistan'dan Türkiye’ye ithal edilecek binlerce doktor için "Asistanlık eğitimlerinde Türkçe öğrenmeleri gerekir.” demeniz dil ve sağlık hizmeti arasındaki bu önemli ilişkiyi özetlemektedir.

Türkçe dışında diğer tüm dil ve lehçelerde kamu hizmetinin yasaklandığı tek dil politikası, Türkiye gibi diller ve kültürler mozaiği olan bir ülkeye başından beri dar gelmektedir. Antidemokratik bir uygulama olan ana dili üzerindeki yasaklar ve engellemelerle, başta Kürt yurttaşlarımız olmak üzere, ana dili Türkçe olmayan milyonlarca yurttaşın ana dilinde sağlık hizmeti alması engellenmiş, etkin ve nitelikli kamu hizmetlerinden mahrum bırakılarak sağlık hakkı gasbına maruz bırakılmıştır. Bunun yanında, tek dil politikası, ana dilinden kopuk yaşamak zorunda kalan milyonlarca insanı, yabancı ve ötekileştirilmiş ruh hâline iterek ayrı bir hastalık kaynağı olmuştur.

Dünyada sağlık ve eğitim gibi kamu hizmetleri başta olmak üzere, yaşamın her alanında çok dilli politikaları uygulamaktan dolayı bölünen hiçbir ülke örneği yoktur. Tam tersine toplumsal kutuplaşmayı ve siyasal çatışmaları önlemek, toplumsal bütünleşmeyi ve empatiyi güçlendirmek için, birçok ülke çok dilli kamusal hizmetleri desteklemekte ve yaygınlaştırmaktadır. Birçok bilimsel araştırma çok dillilik politikalarının toplumsal barışa da katkı sağladığını kanıtlamıştır.

Sosyal devlet olmanın gereği olarak sağlık hizmetleri başta olmak üzere tüm kamusal hizmetlerin ülkede yaşayan her bir yurttaşa eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve ana dilinde sunulması gerekmektedir. Bu, bir lütuf değil, temel bir hakkın teslimidir. Ayrıca, ana dilinde sağlık hakkına sahip çıkmak, dil, din, ırk, cinsiyet farkı gözetmeyen sağlık hizmeti anlayışının mimarı, bu toprakların çocuğu Hipokrat'a olan borcumuzdur.

Bu bağlamda, ana dili resmî dilden farklı olan yurttaşlarımızın, sağlık alanı başta olmak üzere, kamusal hizmetlere erişimde yaşadıkları hak ihlallerinin ve sorunların tespit edilmesi, ana dilinde kamusal sağlık hizmetlerinin öneminin açığa çıkarılması ve sağlık alanı başta olmak üzere çok dilli kamusal hizmetlere geçiş için neler yapılması gerektiğinin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz.

3.- Şanlıurfa Milletvekili Dilek Öcalan ve 22 milletvekilinin, kamusal alanda, eğitim alanında, basın-yayın ve daha birçok alanda yasak olan Kürt dilinin ve ana dilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/546)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Mezopotamya halklarından olan Kürt halkının ana dili olan Kürtçe, Kürtlerin yaşamının birçok alanında yasaklanmıştır. Kamusal alanda, eğitim alanında, basın-yayın ve daha birçok alanda yasak olan Kürt dilinin araştırılması ve bu konuda yapılacak yasal düzenlemeler ile ana dilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz. 

1) Dilek Öcalan                                        (Şanlıurfa)

2) Meral Danış Beştaş                               (Adana)

3) Behçet Yıldırım                                     (Adıyaman)

4) Berdan Öztürk                                      (Ağrı)

5) Dirayet Taşdemir                                  (Ağrı)

6) Sırrı Süreyya Önder                              (Ankara)

7) Ayşe Acar Başaran                                (Batman)

8) Mehmet Ali Aslan                                  (Batman)

9) Saadet Becerekli                                  (Batman)

10) Hişyar Özsoy                                      (Bingöl)

11) Mizgin Irgat                                        (Bitlis)

12) Altan Tan                                           (Diyarbakır)

13) Çağlar Demirel                                   (Diyarbakır)

14) Feleknas Uca                                     (Diyarbakır)

15) İmam Taşçıer                                     (Diyarbakır)

16) Nimetullah Erdoğmuş                           (Diyarbakır)

17) Nursel Aydoğan                                   (Diyarbakır)

18) Sibel Yiğitalp                                      (Diyarbakır)

19) Ziya Pir                                             (Diyarbakır)

20) Mahmut Toğrul                                    (Gaziantep)

21) Abdullah Zeydan                                 (Hakkâri)

22) Mehmet Emin Adıyaman                        (Iğdır)

23) Erdal Ataş                                          (İstanbul)

Gerekçe:

İlk çağlardan bugüne kadar insan evladının yaşamı, toplumsal ilişkilerini kolaylaştırmak amacıyla milyarlarca icadı olmuştur. Yaşadığı dönem içerisinde ilişkileri düzenlerken icat ettiği “dil” şüphesiz ki insan yaşamını kolaylaştıran en büyük araçtır. Harflerin yan yana getirilmesiyle oluşan “dil” ilk çağlarda insan yaşamını kolaylaştırırken, gelinen çağda toplumların karşısına bir yasak olarak konulmuş ve kültürel bir soykırımı beraberinde getirmiştir. Dil yalnızca bir ifade aracı değildir, ifadenin içeriğini ve anlamını zenginleştiren bir ögedir. İfadenin biçimi ve içeriği birbiriyle sentez içerisindedir. Bu nedenledir ki kişi kendi seçtiği dili kullanma özgürlüğünden mahrum bırakılırsa dil noktasında gerçek bir ifade bütünlüğünü yakalayamaz ve bu da kişinin en temel özgürlüğü olan “ifade özgürlüğü” önünde bir engeldir.

Mezopotamya halklarından olan Kürt halkının dili olan Kürtçe ise 1923 yılından bu yana yasaklanmaya başlamıştır. Kürt köyleri, kasabaları, dağları, ovaları hatta ve hatta yeni doğan çocuk isimleri dahi Türkçeleştirilerek bir dil ve kültür asimilasyona uğratılarak ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Kürtlere karşı geliştirilen ve giderek büyüyen bu asimilasyon politikalarıyla ulus devlet inşa sürecine girilmiştir.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat gününü “Uluslararası Ana Dili Günü” olarak kabul etmiş ve ilk kez 2000 yılında kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla “Dünya Ana Dili Günü” kutlanmaya başlamıştır.

UNESCO verilerine göre dünya üzerinde 2.500 dil yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Türkiye'de ise bu tehlikeyle karşı karşıya olan dil sayısı 18'i bulmaktadır. UNESCO tarafından yüz yıl içerisinde bir dili konuşacak çocuk kalmayacak durumda ise o dil tehlikededir. Bir dili konuşacak hiç çocuk kalmamış ise o dil kabul edilmektedir.

Türkiye'de 18'e yakın dil bu tehlikeyle karşı karşıya iken eğitimde Türkçe dışında kalan dilleri yasaklayan Anayasa’nın 42’nci maddesi ana dilde eğitimin önüne geçen en büyük etkendir. Bir insanın hiçbir eğitime tabi tutulmaksızın ailesi, çevresi ve toplumu aracılığıyla öğrendiği dil ana dilidir. Türkiye dünyada çocuklarına bayram armağan eden tek ülke olmasıyla övünürken, bunun yanında milyonlarca çocuğun kendi ana diliyle eğitim görmesini ülke bölünmesiyle eş değer görmektedir. Bir ülke için toplumsal ve ekonomik başarı sağlamak kadar önemli olan bir diğer nokta ise dilsel ve kültürel zenginlikleri asimile etmeden nesilden nesile aktarılmasının önünü açmaktır.

Bu gerekçeler doğrultusunda, Türkiye'de Kürt dilinin gelişiminin önündeki engellerin kaldırılması, ana dilde eğitimin önünün açılması, bir ulusun yasaklanan dilinin araştırılması ve geliştirilmesi yönünde bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasını talep etmekteyiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, ben kısa bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldırım.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, “terör” kavramının tek bir tanımı olmadığına, terörün bu ülkede muğlak ve subjektif bir tanıma sahip olduğuna ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, az önce İç Tüzük 60’a göre yaptığım konuşmada, siz ve sayın grup başkan vekili konuşmam üzerinde değerlendirme yaptınız Ayşe Deniz Karacagil’le ilgili. “Terörü meşrulaştırma” kavramını siz de kullandınız.

BAŞKAN – Evet, ben kullandım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Unutmamak gerekir ki bu genç kızımız, insanlık düşmanı olan IŞİD’e karşı koalisyon güçlerinin, ABD’nin ve NATO’nun destek verdiği, dün de silah sevkiyatı yaptığı bir güçle o barbarlık ordusuna karşı mücadele ederken hayatını kaybetti. Bunu ifade etmek isterim.

Bir diğer husus ise, bu ülkede artık “terör” kavramının tek bir tanımı yoktur. Terör, bu ülkede muğlak ve subjektif bir tanıma sahiptir. Öyle ki birçok gazetenin bile terör örgütü odağı olma hâliyle suçlandığı ve yargılandığı, doksan yıllık Cumhuriyet gazetesinin böyle nitelendirildiği bir ülke gerçekliğine sahibiz. Yoksa, şunu ifade edeyim ki: Biz ne Suriye politikalarına ne oradaki yapılanmalara ne de Rojava’daki süreçlere veya DAİŞ’e karşı mücadelede…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

AHMET YILDIRIM (Muş) – …iktidar partisinin baktığı gibi bakmıyoruz, böyle bir zorunluluk da hissetmiyoruz. İktidar partisi aşırı ideolojik kodlar üzerinden ve militarist bir bakış açısıyla eklemlenmiş bazı güç odaklarıyla hareket ediyor ve tanımlarını buna göre geliştiriyor. Aynı zaviyeden bakma zorunluluğu hissetmiyoruz. Burada benim tanımım nettir, söylediğim cümle de nettir. Kaldı ki ben, parti ayrımı yapmaksızın demokratik hak arama kanallarını açık tuttuğumuz sürece gençlerimiz silahlı hak arama süreçlerine başvurmaya ihtiyaç duymayacaktır diye söylemiştim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – İşte tam da bu noktada terörü meşrulaştırmanın doğru olmadığını, hele bu mikrofonlardan terörü meşrulaştıracak anlam ve algısı çıkacak bir konuşmanın yapılmaması gerektiğini vurguladım.

Hangi taraftan bakarsanız bakın, bu beni ilgilendiren bir şey değil, ister iktidar tarafından bakarsınız ister başka bir taraftan bakarsınız, benim siz konuşurken araya girmem sadece benim şahsi ve kişisel tasarrufumdur, bunu da ben belirtmek isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sadece kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Sizin kişisel bakış açınızı söylemenizden zerre rahatsızlık duymam ama bu bakış açınızın uluslararası toplum nezdinde acaba koalisyon güçlerine, ABD’ye, NATO’ya da bir terör odağı olarak bakış açısını beraberinde getirdiğinin ne kadar farkındasınız, bilmiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Bunu dışarıda konuşalım sizinle Sayın Yıldırım, konumuz değil. Ne zaman isterseniz konuşmaya hazırım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Tamam.

BAŞKAN – Benim de bu konuda söyleyecek bir dolu şeylerim var, onu da bilmenizi isterim.

Sayın milletvekilleri, şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi bulunmaktadır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının açığa çıkarılması, siyasi ayağında bulunanlarla ilgili adli ve siyasi süreçlerin işletilmesi amacıyla 31/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/5/2017 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Ahmet Yıldırım

                                                                                             Muş

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

31 Mayıs 2017 tarihinde Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından verilen 4711 sıra numaralı 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının açığa çıkarılması, siyasi ayağında bulunanlarla ilgili adli ve siyasi süreçlerin işletilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 31/5/2017 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Evet, Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk olarak Mardin Milletvekili Sayın Mithat Sancar konuşacak.

Buyurun Sayın Sancar. (HDP sıralarından alkışlar)

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu tespitleri açık, sizlerle paylaşarak başlamak istiyorum: Biz her türlü darbeye, darbe girişimine, darbeci zihniyete tereddütsüz, “ama”sız, “fakat”sız karşıyız. Bunun kadar, devlet içi her türlü illegal örgütlenmeye, çeteleşmeye net, açık, kesin bir biçimde karşıyız. Devlet içindeki illegal yapılanma veya çete faaliyetleriyle mücadelenin demokratik hukuk devletleri açısından bir hak ve sorumluluk olduğunu kabul ediyoruz. Adı ister “Susurluk” olsun ister “özel büro” olsun ister “kontrgerilla” ister “gladyo” olsun ister herhangi bir cemaat olsun; fark etmez, devlet içinde illegal her türlü yapılanma gayrimeşrudur ve mutlaka mücadele edilmesi gereken önemli bir tehdittir.

15 Temmuz darbe girişimine gelelim. Bu girişimin menfur, kanlı ve lanetlenmesi gereken bir organizasyon olduğunu bu kürsüden ve bütün mümkün platformlardan sürekli dile getirdik, en ufak bir tereddüdümüz, “ama”mız, “fakat”ımız yok bizim. Ama -ama şurada başlıyor- eğer bu kadar vahim, yıkıcı sonuçlar doğuran bir darbe girişimiyle ilgili soru işaretleri varsa kamuoyunda bunları aydınlatmak en başta Meclisin ve siyasi otoritenin görevidir. Bu soruları aydınlatmadığınız takdirde şüpheleri kalıcı hâle getirir, siyasi sorumluluğun altında ezilirsiniz.

Bu şüpheler nelerdir 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili? Birincisi, Komisyon çalışmalara başladığında belirttik, tekrar kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Darbe girişiminin siyasi otorite tarafından, Cumhurbaşkanı, Hükûmet ve diğer siyasi kurumlar tarafından önceden haber alındığına dair ciddi kuşkular var. Bu kuşkuları gidermek zorundaydınız ve zorundaydık.

Darbenin istihbaratı ne zaman alındı; bilgisi kime, ne zaman ulaştı? Bu bilgiler ulaştıktan sonra kim, ne yaptı? Bu sorulara doyurucu yanıt vermemek darbeyle ilgili şüpheleri, siyasi iktidarın kontrollü darbe yaptığı iddialarını sürekli canlı tutacaktır. Öyle, kontrollü darbe iddiaları ileri sürüldüğünde bağırarak çağırarak, tehditler savurarak, demagojilerle, polemiklerle sorumluluktan kaçmak mümkün değildir.

Size, şimdi çok hızla bazı verileri aktaracağım: Birincisi, Darbe Araştırma Komisyonu kuruldu, oy birliğiyle kuruldu. Hızla çalışmaya başlamasını istedik çünkü olaylar sıcak ve tazeyken bilgileri daha sağlam alabileceğimizi düşündük. 4 parti bir ortak önergeyle Meclise getirdiler bu talebi ve Meclis Genel Kurulunda oy birliğiyle kabul edildi. Ne zaman kabul edildi? 26 Temmuzda. Daha sonra, üye seçimi için 19 Ağustosu bekletti AKP, üye vermedi; diğer 3 parti üye verdi, 19 Ağustosa kadar üye bildirmedi. 19 Ağustostan sonra da ancak 4 Ekimde toplantı yapabildi Darbe Komisyonu. 10 Aralıkta da Cumhurbaşkanının bir açıklaması geldi “İşi uzatmalarının bir gereği yok, bir an önce bitirsinler.” diye. 4 Ocakta da Darbe Komisyonu çalışmalarını bitirdiğini ilan etti.

Darbe Komisyonunun raporu ise daha yenilerde, geçen hafta yayınlandı. 4 Ocakta bitiyor, altı ay sonra rapor yayınlanıyor ve rapor bütünüyle açık kaynaklardan alınabilecek bilgilere dayanıyor; herhangi bir aydınlatıcı işlevi bulunmuyor. Oysa Mecliste bir araştırma komisyonu kuruyorsanız gazetelerden, dergilerden, televizyon haberlerinden alınacak bilgiden fazlasını, onun arkasını, dibini araştırmak zorundasınız, ortaya çıkarmak zorundasınız. Böyle yapılmadı.

Bizler diğer muhalefet partilerinin üyeleriyle birlikte 4 ismin mutlaka dinlenmesi gerektiğini söyledik, “‘15 Temmuzda neler yaşandı?’ sorusunu aydınlatmak için bu isimler çağrılmalı.” dedik. Kimdi bunlar? Cumhurbaşkanı, Başbakan, MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı. Israrla çağrılmadı. Neden çağrılmıyor? MİT Müsteşarı darbe raporu açıklanmadan üç gün önce raporunu iletiyor, o rapor da maşallah yani sanki istihbarat görevi yok da hani basit bir araştırma şirketiymiş gibi sadece herkesin bildiği bilgileri sıralıyor.

Sorular şunlardır… MİT raporundaki çelişkileri açığa çıkarmak için biz Müsteşarın Komisyona gelmesini talep ettik, alın size çelişkiler. Şöyle başlıyor MİT raporu 6’ncı başlıkta: “Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından önce dış makamlarla paylaşılan çeşitli bilgiler olmakla birlikte, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde darbe girişimi olabileceği bildirimlerine rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde istihbarat toplanamadığından darbe girişiminin tarihi konusunda net bir istihbarata daha önceden ulaşılamamıştır.” Nasıl olur arkadaşlar? Açın DTK dosyalarını, dava dosyalarını, açın muhaliflere yönelik davaları, her türlü ortam dinlemesini yapabilen MİT, nasıl olur da TSK içinden bilgi alamıyor? Kaldı ki darbe girişimi sadece TSK içinde mi oldu? Organizasyonu ve hazırlıkları sadece subaylar arasında mı oldu? İddianamelere bakıyoruz, hayır; işte pek çok sivil ayağı var, pek çok sivil bağlantı var. Bunu açıklamak zorundadır MİT Müsteşarı ve Hükûmet, MİT Müsteşarından siyaseten sorumlu Hükûmet açıklamak zorundadır. Ne gibi bilgiler geldi darbe girişimiyle ilgili, neden üzerine gidilmedi?

Şimdi süre çok sınırlı olduğu için ayrıntılara girmeyeceğim ama Genelkurmay Başkanının gönderdiği rapor da hakikaten insana pes dedirtiyor. Genelkurmay Başkanı “MİT Müsteşarlığından öğleden sonra bir bilgi geldi.” diyor. Ne demek “öğleden sonra”, hangi saatte? Tam olarak ne zaman, ne kadar görüşüldü, bunlarla ilgili tek bir bilgi raporda yer almıyor. Peki, en geç 14.20’de binbaşı MİT karargâhına ulaşıyor ve ihbarda bulunuyor “Darbe olacak.” diye, Cumhurbaşkanı ancak geç saatlerde, saat sekiz gibi eniştesinden öğrendiğini söylüyor. Ya, böyle ciddiyetsizlik olur mu? Enişteyi çağırdık, “Komisyona çağırın.” dedik, enişte mazeret bildirdi, gelmedi. “Alexander Dugin’i çağırın.” dedik çünkü “Biz 14 Temmuzda Ankara’ya ‘Orduda hareketlenme var, darbe olabilir.’ bilgisini ulaştırdık.” dedi, Putin’in danışmanlarından. Dugin çağrılmadı ya da niye gelmedi bilmiyoruz fakat Türkiye’ye 8 Kasımda geldiğini öğreniyoruz Dugin’in. 8 Kasımda Türkiye’ye gelmiş, AK PARTİ Grubuna katılmış ama darbe komisyonuna gelmiyor. Darbenin önceden bilgi alındığına dair bütün kaynaklar bilerek, kasıtlı olarak Komisyondan kaçırılmıştır. Nedir kaçırmaya çalıştığınız, örtmeye çalıştığınız nedir?

652 sayfa raporun neredeyse tamamı bir hukuk ya da siyasal bilgiler fakültesinde dönem ödevi çapındadır. Böyle bir şey olabilir mi? Hatta şunu iddia ediyorum: Öğrencilerimden birine üç ay süre verip “Bu konuda açık kaynaklardan bir ödev hazırla.” deseydim bunun en az üç katı kaliteli bir rapor hazırlayacaktı.

Bakın, darbe girişiminin çok vahim sonuçları oldu. Her şeyden önce, 249 insanımız o gün hayatını kaybetti...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİTHAT SANCAR (Devamla) –…ama sonuçlar bunlarla sınırlı değil.

Son bir dakika rica edeceğim.

BAŞKAN – Peki Sayın Sancar, buyurun.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Sonuçlar onlardan ibaret değil. Darbe girişimi üzerine yeni bir rejim kuruldu. Darbe girişimi, şimdi uygulanmakta olan rejimin kurucu efsanesi hâline getirildi. Yüz binlerce insan mağdur edildi, yüz binlerce insan ekmeğinden aşından edildi. Siyasi alan bütünüyle otoriter ve zalim yöntemlerle kontrol altına alındı. Basın özgürlüğü başta olmak üzere bütün özgürlükler askıya alındı. Bunların hepsi darbe girişimi üstüne kurulmuştur. Darbe girişiminin hakikatini ortaya çıkarmayı engellediği sürece hem o geceki ölümlerden hem de bugüne kadar yaşanan bütün zulümlerden Darbe Komisyonunun AKP’li üyeleri başta olmak üzere Hükûmet ve Cumhurbaşkanına kadar uzanan siyasi iktidar silsilesi sorumludur.

Saygılarımla efendim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sancar.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacak.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının açığa çıkarılması, siyasi ayağında bulunanlarla ilgili adli ve siyasi süreçlerin işletilmesine ilişkin verilen Meclis araştırması önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Yol açtığı acılar ve toplumun geleceğine yönelttiği tehditlerle birlikte terör, temel insan hakları değerlerine, demokrasiye ve hukukun üstünlüğü ilkesine de indirilen bir darbedir. Şüphesiz ki terörizm, varlığımıza, birliğimize ve bizi bir arada tutan ortak değerlere kastetmek suretiyle kardeşlik hukukumuzu bozmak ve ülkemizi bir kaos girdabına sokmak istemektedir. Bu vesileyle, PKK tarafından bir hafta içerisinde şehit edilen 9 kahramanımıza Allah’tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum. Türkiye’yi teslim almak isteyenlerin niyetleri açıktır, milletimizi ayrıştırmak isteyenlerin oyunları da malumdur. Bunların bilincinde siyaset yapmak, politika üretmekse hepimizin üstüne düşen bir yükümlülüktür. Bugün Türkiye birçok terör örgütüyle farklı cephelerde mücadele etmektedir. FETÖ, PKK, IŞİD, YPG ve DHKP-C gibi terör örgütleri Türk milletini hedef almış eli kanlı terör örgütleridir.

Şüphesiz ki vatan toprağı üzerinde egemenliğe sahip olmak devlet olmanın temel kriterlerinden birisidir. Belli sınırlar üzerinde egemenliğin tek sahibi olmanın yanı sıra, bu egemenlik alanında yani vatanda yaşayan bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek, güçler karşısında sınırları ve iç güvenliği sağlayabilmek, vatandaşlar arasında huzur ve asayişi gerekirse kuvvet kullanarak temin edebilmek devlet olarak nitelendirilebilmek için olmazsa olmazdır. Devleti devlet yapan ise tüm bu kriterlerin tam olarak yerine getirilmesidir.

Bilindiği gibi, 15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye hain bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu hain saldırı, bütün siyaset kurumlarına, Türk devletinin kuruluş esaslarına ve son tahlilde, milletimizin tamamına yapılmıştır. 15 Temmuz, hiçbir hesabın ve siyasi değerlendirmenin vatanın ve milletin bekasının, birlik ve bütünlüğünün önünde ve üzerinde olmadığını herkese göstermiştir.

Yıllarca Türk Silahlı Kuvvetlerine ve diğer kurumlara sirayet eden FETÖ’cü hainler Türkiye’yi ateşe vermek, vatana ve millete kastetmek amacıyla Türk milletine silah doğrultmuş, Türk tarihinde nadir görülebilecek bir ihanete imza atmıştır. Demokrasiye vurulmak istenen darbe Türk milletinin engin feraseti sayesinde önlenmiş, demokrasi uçurumdan döndürülmüştür. Bu nedenle, 15 Temmuzdaki FETÖ’cü kalkışmaya karışan kim varsa, ismi, unvanı, sıfatı ve mevkisi ne olursa olsun hesap vermeli ve bedelini ödemelidir. Alınan olağanüstü hâl kararı çerçevesinde, bugüne kadar, FETÖ’yle irtibatı ve iltisakı bulunan bazı eğitim ve sağlık kurumları, öğrenci yurtları, üniversite, vakıf, dernek ve sendikalar kapatılırken yargı ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile diğer kamu çalışanlarının kamu görevinden çıkarılmasına yönelik tedbirler uygulanmıştır. Bu kapsamda, bugüne kadar 100 binin üzerinde kamu görevlisinin görevine son verilmiştir.

Biz, en baştan itibaren, FETÖ’yle mücadelede, alt düzeydeki, işçi, memur ve benzeriyle uğraşıldığı kadar 15 Temmuzun sevk ve idaresini yapan lider kadrosunun, siyaset ayağının ve yurtta sulh konseyinin üyelerinin de sıfatı, mevkisi ve görevi ne olursa olsun ortaya çıkarılmasının zorunlu bulunduğunu ifade ettik, etmeye de devam ediyoruz. Bunu söylerken, gerçek faillerin ortaya çıkmasını, adaletin yerini bulmasını, “Olan yine garibana oldu.” düşüncesinin kamuoyunda oluşmamasını, bu süreçte kazanılan halk desteğinin kaybedilmemesini ve son tahlilde, devlete olan inanç ve güvenin bu sebeple zedelenmemesini istiyoruz. Aksi takdirde, mücadelenin kamu vicdanında inandırıcılığı kalmayacaktır.

Türkiye’de hukuk ve yargı sisteminin son yıllarda büyüyen sorunlarla karşı karşıya kaldığı bir gerçektir ancak en büyük sorun, var olan hukuk kurallarının uygulanmadığı ya da kişiye veya duruma göre farklı uygulandığı şeklindeki algıdır. Bu kanaatin toplumda oluşmasına yol açan unsurlar mutlaka giderilmelidir. Adaletin siyasallaşması ya da bir kişinin veya grubun çıkarlarını önceleyen bir yaklaşımla karar vermesi yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı ilkesini şüphesiz ki kökten yok edecektir. Unutulmamalı ki adalet herkese lazımdır ve şu günlerde de en çok ihtiyaç duyduğumuz şeydir. 15 Temmuz hain darbe girişimi Türk milletinin ve devletinin birlik ve bekasına yapılmıştır. Bu nedenle de ülkemizin devlet otoritesinin zaafa uğratıldığı bir anlayışa terk edilmesi asla kabul edeceğimiz bir durum değildir. Devletimiz, insan hakları ve hukukun üstünlüğü temelinde devletin ve milletin beka, huzur ve güvenliğini temin edebilecek kapasiteye, yetkinliğe ve hukuki normlara sahiptir. Bu araçlardan birisi olarak gördüğümüz OHAL uygulaması ve bu çerçevede alınan tedbir ve kararları Türkiye Büyük Millet Meclisinde destekledik çünkü ülkemizde olabilecek en olağan dışı durum vuku bulmuş, Türk devletini ve Türk milletini hedef alan bir saldırıya maruz kalınmıştır. Şüphesiz ki Türk devletine ve Türk milletine kasteden her düzeydeki hainler tamamen temizlenmeden mücadelenin kamu vicdanında inandırıcılığı olmayacaktır. Asli amaç, hiçbir istismarı gölgede bırakmadan FETÖ terör örgütünün yok edilmesi olmalıdır. Bu çerçevede, temiz siyaset, temiz toplum, temiz yönetim anlayışı da egemen kılınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, herkesin gönül huzuru içinde güven duyabileceği bir adalet düzeni, güçlüyü değil haklıyı koruyan bir adalet sistemi ile sistemin etkin, erişilebilir ve adil olmasını gerektirmektedir.

Bu çerçevede, çeşitli güç unsurlarının hukuk devleti kurallarına göre sınırlandırılması suretiyle toplumsal ahengin ve huzurun tesis edilmesi devletin temel görevleri olmalıdır. İnsanlarımızın adaletli ve hakkaniyetli bir sosyal düzen içerisinde yaşaması için hukukun üstünlüğü prensibinden asla taviz verilmemesi, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması ve hak arama özgürlüğünün tam olarak kullanılması temin edilmelidir. Türkiye'nin hukuk, demokrasi, insan hakları ve şeffaf bir yönetim sistemi içinde hareket etmesi beklentisi karşısında, usulsüzlük ve kayırmacılık iddialarına yol açacak uygulamaların, vatandaşlarımızın beklenti ve talepleriyle de örtüşmediği açıktır.

Bu çerçevede, OHAL kapsamında alınan tüm tedbirlerin ve işleyen süreçlerin açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi hayati öneme sahiptir.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, FETÖ melanetinin sonunun getirilmesi, PKK belasından milletimizin kurtarılması, IŞİD ve diğer terör örgütlerinin kökünün kazınması için kararlı ve etkin bir mücadelenin devam ettirilmesini istiyor ve bu amaçla atılan adımları destekliyoruz.

Bu kapsamda, FETÖ’nün tüm unsurlarıyla birlikte siyasi boyutunun da ortaya çıkarılması şarttır ve sürecin adli boyutunun sağlıklı bir şekilde işletilmesi ve doğruların ortaya çıkması bakımından da önemlidir. Bunun, güçlü bir siyasi iradenin ortaya konularak, yargının ve güvenlik güçlerinin desteklenmesi suretiyle mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Ardından, bunlarla ilgili siyasi süreçlerin işletilmesi, kuşkusuz ilgili siyasi kurumların işi ve sorumluluğu olacaktır. Devletimizin bunları tespit edebilecek, doğruyla yanlışı ayırabilecek ve gerçek suçluyu yakalayarak mazlumu mağdur etmeyecek gücü ve yeteneği olduğuna inanıyoruz; yeter ki yönetsel hatalar yapılmasın, siyasi ve ideolojik koruma anlayışı içerisinde hareket edilmesin.

Bu düşüncelerle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde son olarak İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu konuşacak.

Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz 2016 tarihinde haince, kahpece, kanlı bir darbe girişiminde 249 şehit, 2.193 yaralı verdik. Allah’tan şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, milletimize de hem başsağlığı hem geçmiş olsun diliyorum.

Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz 2016, sadece bu tarih varmış gibi bir algı var. Biz milletin namuslu milletvekilleri olarak, yurtsever milletvekilleri olarak doğru soruları ön yargısız sormak zorundayız. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe…

Bakın şimdi, Bipartisan Policy Center, yabancılar tarafından Mart 2014 tarihinde yazılmış rapordan bir paragraf okuyorum: TSK’da binbaşı, yarbay ve albay rütbelerinde Fetullah Gülen yanlısı çok sayıda subay olduğu ve Gülen yanlısı bu askerlerin darbe yapma ihtimali vurgulanmıştır. 2014’te yabancı biliyor, biz bilmiyoruz.

Geliyorum, Fuat Uğur’un yazısı… Allah aşkına, Google’a “Fuat Uğur tavuk ‘tar’da sayılır” diye yazın, göreceksiniz ki Fuat Uğur dört ay öncesinden, üstelik “hususiler” diye, sadece MİT’in kullandığı bir kavramla darbenin nasıl olacağını tek tek yazmış. “Tavuk ‘tar’da sayılır.” demiş. Bir bölümünü okuyayım bu yazının isterseniz: “Tekrar cemaatçi kripto askerleri uyarıyorum. Devlet ve komuta kademesi her şeyi biliyor ve suç işlemeye teşebbüs etmenizi bekliyor. Hayır, kimsenin, ne devletin ne de TSK’nın bu olası kalkışmadan çekindiği yok.” Dört ay önce, Fuat Uğur’un yazısı.

Sonra, Fetullahçıların attığı mesajlar… Bir televizyon programında Profesör Doktor Osman Özsoy: “Bu süreç bitti. Her şey TV ekranlarında söylenmez. Çok güzel günler geliyor. Hizmet Hareketi’ndeki arkadaşları çok yoğun günler bekliyor. Profesör olacağıma bir albay olsaydım daha fazla hizmetim olurdu.”

Ve 14 Temmuz 2016 Tuncay Opçin, Ergenekon tezgâhtarı: “Yatakta basacak, şafakta asacaklar.”

Herkes her şeyi biliyor; bir tek biz bilmiyoruz, bu ülkenin masum ve temiz insanları. Bu darbe hepimize yapıldı, ben bu kürsünün altında bombalandım, ölüyordum; o tavan çöküyordu arkadaşlar, o tavan üzerimize çöküyordu, ben ve buradaki milletvekilleri ölüyorduk. Milletimize bir saldırı oldu. Bu saldırıyı kim organize etti, kim yaptı, kim destekledi açığa çıkarmak zorundayız.

Şimdi, biz Komisyonda rica ettik; darbenin iki kilit ismi, en çok bilgi sahibi olması gereken bürokratlardan MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanımız gelsin, karşılıklı görüşelim, darbeyi açığa çıkaralım istedik ama bu grup izin vermedi, Cumhurbaşkanı izin vermedi, Başbakan izin vermedi; gelmediler.

Daha sonra gönderilen yazılara bakıyoruz. Değerli arkadaşlar, MİT Müsteşarlığından gelen yazıda birçok şey belirtiliyor ama önemli birkaç tanesini söyleyeyim, diyor ki: “MİT’in daha önce dış makamlara…” Kim bu dış makamlar? MİT’in “dış makamlar” dediği, Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanıdır. Dış makamlarla paylaşılan notlarda cemaatin darbe girişiminde bulunabileceği ancak TSK bünyesinde istihbarat toplayamadığından darbe girişiminin tarihi konusunda net bir istihbarata önceden ulaşamadığını…

Arkadaşlar, darbe girişimi biliniyor, biliyorsunuz, niye kabul etmiyorsunuz? MİT yazmış, diyor ki: “Darbe girişimini biliyorduk. Dış makamlara -Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanına- bunu bildirdik.” Madem bu darbe biliniyor niye bir sürprizle karşılaşmış gibi yapıyorsunuz 15 Temmuzda?

Saat 14.20’de MİT’e gelen bir pilot binbaşı -“O.K.” deniliyor, var mı yok mu bilmiyoruz- diyor ki: “MİT Müsteşarına bir operasyon yapılacak 3 helikopterle, MİT Müsteşarı kaçırılacak.” Arkadaş, kız kaçırılmıyor, MİT Müsteşarı kaçırılıyor. Kaçırsa fidye mi isteyecek? Bariz bir şey değil midir darbe olduğu? MİT ile Genelkurmay arasında tartışma var. Genelkurmay diyor ki: “Bu O.K. darbe olacağını söylemedi.” MİT diyor ki: “Darbe olacağını söyledi.”

Bununla bitmiyor, MİT Müsteşarı önce müsteşar yardımcısını gönderiyor, sonra kendi gidiyor. 18.00’de toplantı yapılıyor ve güya, bu darbeciler -anlatıldığı kadarıyla- bu kanlı adamlar MİT Müsteşarını 3 helikopterle kaçıracak. Genelkurmay ağzına kadar darbeci dolu, MİT Müsteşarı saat 20.20’de elini kolunu sallayarak Genelkurmaydan çıkıyor. Plan ne, ilk verilen plan? 3 helikopterle saldırıp, ölümü göze alıp MİT Müsteşarını alacaklar. MİT Müsteşarı nerede? Yaverlerin ve generallerin tamamının darbeci olduğu Genelkurmayda. MİT Müsteşarı çıkıyor, yarım saat sonra Genelkurmay Başkanı derdest ediliyor. Yok mu bir soru işareti arkadaşlar? 249 şehidin ailesi, yakını, milleti, ferdi olarak sormayalım mı? Bir soru işareti var mı kafanızda?

Devam ediyoruz, bununla kalmıyor. 20.30’da Suriye eski Başkanı Muaz el-Hatib’le görüşmek üzere MİT Müsteşarı Genelkurmaydan ayrılıyor. Neymiş? Kara Havacılık Okulundan teyit alınamamış. Bu kadar önemli bir olay var, Muaz el-Hatib’le görüşecek. Yani vardır mantığı ama MİT Müsteşarımız gelmediği için açıklayamıyoruz durumu.

Saat 18.00 sıralarında… Bakın, çok kıymetli bir ifade var. İfade Genelkurmay 2. Başkanımız Yaşar Güler’in, olayı anlatıyor: Saat 18.00’de Hakan Fidan’ın -bu olaylar açığa çıktıktan sonra- “Komutanım -bu iddianameden- ben bir de Sayın Cumhurbaşkanımıza bilgi vereyim.” dediğini ve Koruma Müdürü Muhsin Köse’yi telefonla aradığını, Muhsin’e “Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşebilir miyim?” dediğini, karşıdan ne cevap geldiğini duymadığını, bunun üzerine Hakan Fidan’ın “Peki, Muhsin, dışarıdan bir saldırı olursa yeterli gücün, silahın ve adamın var mı?” diye sorduğunu, Hakan Fidan’ın oradan bir cevap aldığını ancak cevabı bilmediğini, sonra tekrar “Muhsin, sana dışarıdan bir saldırı olsa buna karşı koyacak kadar gücün, kuvvetin ve adamın var mı?” diye bir daha sorduğunu, oradan da muhtemelen olumlu bir cevap almış olmalı ki “Kolay gelsin.” dediğini ve telefonu kapattığını…

Arkadaşlar, MİT Müsteşarı her gün Cumhurbaşkanının Koruma Müdürünü arayıp “Sana bir saldırı olursa yeterince mermin, mühimmatın ve savunman var mı?” diye sorar mı? Bana anlamlı gelmiyor. Böyle bir soruyu Cumhurbaşkanı Koruma Müdürü Muhsin Köse’ye sorması… Cumhurbaşkanı ölümcül hasta bile olsa kaldırılıp bu bilgi verilmek zorundadır. Peki, bu bilgi Muhsin Köse’ye verildiyse bu bilgi Muhsin Köse tarafından Cumhurbaşkanına verildi mi? Verilmediyse Muhsin Köse’nin FETÖ’cü olma ihtimali var mı? Sorulması lazım, değil mi? Hiçbir ifade tutanağında görmedik. Yargı sormamış, Komisyona sordurulmadı, biz bilmiyoruz. Bu bilginin saat 18.00’de Cumhurbaşkanlığı makamına iletildiğini Hakan Fidan’ın yanındaki telefon konuşmasıyla Orgeneral Yaşar Güler teyit ediyor, Hakan Fidan da “Bu bilgi verildi.” diyor. Peki, bu bilgi verildiyse Cumhurbaşkanı hangi enişteden öğrenmiş oluyor? Hakan Fidan’ın kod adı “enişte” mi arkadaşlar? Çünkü bu bilginin verildiği söyleniyor. Peki, bu bilgi verildiyse Sayın Cumhurbaşkanı niye büyük bir sürprizle karşılaşmış gibi anlatılıyor? Hiçbir ön yargım yok, öğrenmemiş olabilir ama bunlar darbenin karanlık soruları. Arkadaşlar, bu sorularla kalmıyor, olayları üst üste koyduğunuzda gelen cevaplarla birlikte daha karanlık bir hâle geliyor.

Bakın, her şeyden önce can verdik; yaralılarımız var, ekonomimiz mahvoldu, üstüne bir OHAL ilan ettiniz. Bütün bu darbecilerin hepsi yurt dışında, bir eli yağda bir eli balda. Zekeriya Öz orada, yüreğimiz sızlıyor. Ergenekon’da bize ettiği zulmü biliyoruz bu adamların. Hepsi yurt dışında, bir eli yağda bir eli balda; burada 200 bin insan mağdur. İçinde suçlusu da vardır ama Bank Asyanın önünden geçti diye insanlar tutuklanıyor, biz siyasi ayakla ilgili bir şey yapmıyoruz. Bu soruları cevaplandırmıyorsak siyasi ayak sizsiziniz çünkü bu sorulara cevap bulmaya engel olan sizsiniz, sorumlusunuz.

BÜLEN TURAN (Çanakkale) – Çok ayıp! Çok ayıp!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bu soruları aydınlatmak zorundayız arkadaşlar. O 249 şehidin ailesinin yüzüne bakmak için –bunu, kırmak için söylemiyorum- bu soruları cevaplandırmak zorundayız.

Ortaya koyduğunuz rapora bir bakın, sizin parti grubunuzun raporu; müzakere bile edilmedi, bilgi bile verilmedi, uzmanlar çağrılmadı, yok sayıldık. Cumhurbaşkanı Komisyonu kapattı, cumhuriyet savcılarını görevden aldı, OHAL altında basın susturuldu. Peki, bu karanlıkta kalacak mı? Bu millet bunun hesabını sormayacak mı sanıyorsunuz? Böyle sanıyorsanız geçmişe bakın, Fetullahçılar da böyle sanıyordu, Fetullahçılar güçlerinin hiç bitmeyeceğini sanıyordu; Ergenekon’da millî ordunun belini kırarken, bu devlete tezgâh kurarken bu devleti şu an itibarıyla felce uğratan hainler bunun hesabının sorulmayacağını sanıyordu. Gelin, namuslu, temiz, ahlaklı, yurtsever milletvekilleri olarak şu andan itibaren yargının önünü açalım, elimizden geleni yapalım, bu önergeyi kabul edelim ve bu hainlerden hesap soralım ki bir daha hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun halkına ihanet edemesin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde son olarak Manisa Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ konuşacak.

Buyurun Sayın Özdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP’nin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“FETÖ” denilen yapının bir 17-25 Aralık öncesi var, bir de 17-25 Aralık sonrası var. Bu yapı, 17-25 Aralık öncesinde, 1969’larda neşet etmiş, neşvünema bulmuş bir yapı. 1971 yılında ise MİT Müsteşarıyla, Vehbi Koç’la aynı evde sohbet yapabilecek kadar önemli bir kişi; Graham Fuller tarafından, Abramovich tarafından övülen bir şahsiyet ve onlar tarafından desteklenen birisi. Bu yapı, 1971 yılındaki darbeden önceden haberdar olan bir yapı. Ardından 1980 darbesi önce olacaktı, önce olacağını tahmin ederek “Sızıntı dergisi” dediği dergilerinde askerlere övgüler düzen bir yapı; aynı zamanda 12 Eylül olduktan sonra da “son kale” diyerek yine aynı şekilde darbecilere ve cuntacılara övgüler yapan bir yapı. Ardından da bu yapı, 28 Şubat 1997’deki postmodern darbede de aynı şekilde iktidara karşı cephe alan, Erbakan’a “Yapamadınız, çekip gidin.” diyen bir şahsiyet ve böyle bir cemaat, böyle bir yapı, böyle bir örgüt. Ve bu örgüt, 17-25 Aralığa kadar görünen kısmıyla, okullarıyla, yurtlarıyla veyahut da yapmış olduğu dershanelerle, gazeteleriyle, zaman zaman da sözde demokrasiye destek olmasıyla tanınan bir yapı.

17-25 Aralık öncesi bu yapıya hemen hemen her siyasi yapı destek olmuş. Bunlar zaten duran arabaya binmemişler, hep yürüyen arabaya binmişler, otobüs duraklarında durmayı değil yürüyen arabalara -iktidara- binmeyi tercih etmişler. Önce Ecevit’le de diyalog sağlamışlar, Sayın Ecevit’le de görüşmeler yapmışlar, hatta Papa’yla görüşme yapmadan önce -bir hafta önce- Başbakan Yardımcısı olan Bülent Ecevit’le de görüşmüş.

Aynı şekilde Kasım Gülek’le çok ciddi ilişkileri var.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Selçuk Bey, delilin var mı? Yazık ya, ölmüş insanlar, müteveffa.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Kasım Gülek, Cumhuriyet Halk Partisinde “çarıklı siyasetçi” diyerek nitelendirilen, on yıl kadar orada genel sekreterlik yapan bir şahsiyet.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Vefat edenlerden değil, yaşayanlardan bahset.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Kendisi Fetullah Gülen’i o kadar çok seviyor ki bir gün Anadolu yakasında kendisini göremeyince, nerede olduğunu sorunca “Sabahleyin görürsünüz, Trakya yakasında.” “Hayır.” hemen gece oraya geçerek Fetullah Gülen’le görüşen bir şahsiyet.

Özal’la da teşrikimesaisi var, ardından Demirel’le teşrikimesaisi var. Bütün siyasi yapıları kontrol ederek aynı şekilde...

MURAT EMİR (Ankara) - Erdoğan’la yok mu?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Erdoğan’la var mı, senle görüştü mü?

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Siyasi yapıları kontrol ederek bu yapılarla beraber devleti ele geçirme çalışması yapan bir yapı. Siyaset kurumunu...

MURAT EMİR (Ankara) – Erdoğan’ın kendisine söyle!

TURABİ KAYAN (Kırklareli) – Devlete kim tırmandırdı?

MURAT EMİR (Ankara) – Erdoğan ne istediyse verdi mi vermedi mi, onu söyle!

BAŞKAN – Sayın Özdağ, bir dakika... Sürenize ekleyeceğim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bir kelime etmedik biz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Vefat etmiş kişilerden söz ediyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Milletvekilim, bakın Sayın Gürer...(CHP sıralarından gürültüler)

Konuşabilir miyim, izin verir misiniz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yok, hep onlar konuşacak Başkanım.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Vefat edenlerin burada adını anma.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Süleyman Demirel nasıl konuşsun? Bülent Ecevit nasıl konuşsun? Kasım Gülek nasıl konuşsun?

BAŞKAN - Biraz önce Sayın Erdoğdu konuştu, eleştirileri de vardı, büyük bir sükûnet içinde bütün salon dinledi.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Vefat edenlerden söz etmedi.

BAŞKAN – Katılmadığınız yönler olabilir konuşmacıda ama lütfen saygıyla dinlemek zorundayız.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Burada kendini gelip anlatamayacak insanlardan söz ediyor.

BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...

Buyurun Sayın Özdağ.

Sürenize ekleyeceğim bir dakika.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum ama aynı zamanda eğer FETÖ’yle ilişkisi varsa... Tarihçilerin ve siyasetçilerin –ben aynı zamanda tarihçiyim, sosyal bilimciyim- görevi onların ilişkilerini tam ve net manasıyla gelecek kuşaklara taşımaktır, ben onu yapıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Aykut ne dediyse bir şey söylemedik, on dakika dinledik, bir şey söylemedik; dinleyin kardeşim, dinleyin.

BAŞKAN – Sayın Osman Aşkın Bak, lütfen...

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Burada diyorum ki: Her iktidar partisiyle iyi ilişkiler içerisine girmiş diyorum, herkeste var bu ilişkileri, bunları söylüyorum.

Değerli milletvekilleri, ardından 17-25 Aralık oluyor. 17-25 Aralıkta bu yapı gelip bir ekonomik ve siyasi bir darbe yapmak istiyor.

TURABİ KAYAN (Kırklareli) – Devlette bütün makamları kim verdi, onu da söyleyin.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - O güne kadar bu yapıya “F tipi” diyenler, özellikle Cumhuriyet Halk Partililer ve HDP’liler, nedense çok güzel bir şekilde güzellemeler yapmaya devam ediyorlar. Bir yandan CHP milletvekilleri bir yandan CHP’nin Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, burada Samanyolu gazetesi kapatılırken, Bank Asya kapatılırken bir diğer yandan bunların Bugün gazeteleri kapatılırken, bunlara ait ticari mekanizmalar kapatılırken bunlara desteğe gidiyorsunuz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Basın özgürlüğü ya, basın özgürlüğü.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Ardından kayyum atanırken oradan ayrılmıyorsunuz.

Bugün gazetesi kapatılırken Sayın Kılıçdaroğlu oraya gittiği gibi Sayın Demirtaş da oraya gidiyor ve diyorlar ki: “Biz bu yapının arkasındayız.” Niye? “Çünkü düşmanımın düşmanı dostumdur.” diyorsunuz. Öyle demeyeceksiniz. AK PARTİ’ye karşı mısınız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Karşı olacaksınız ama bir diğer yandan da diyeceksiniz ki: “F tipine de karşıyız.” Desteklemeyeceksiniz. Darbe Komisyonuna söylediler: “Efendim, biz demokrasi adına destek verdik, basın hürriyeti adına destek verdik.” 17-25 Aralık öncesi, bu yapının gerçek yüzü çıkmadan önce bu yapıya biz de demokrasi adına destek verdik, eğitim adına destek verdik. Sizinki meşru olacak, bizimki suç olacak, öyle mi? Sizinki de suç. Eğer suçsa ki gerçek suç sizinkilerin kardeşlerim.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 15 Temmuzdan sonra atadığı görevlileri görevden aldılar.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Bulundukları makamlara kim getirdi?

ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Sizin ki de suç mu! Sizinki de suç mu!

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 17-25 Aralık sonrasında ve 17-25 Aralık olmadan önce de sizler gidiyorsunuz, Amerika Birleşik Devletleri’ne gidiyorsunuz, orada Fetullah Gülen’in, bu FETÖ’cü adamların örgütleriyle görüşmeler yapıyorsunuz.

ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Sizinki de suç mu!

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Hatta bir milletvekiliniz, Genel Başkanınız diyor ki: “Bunlar bildiğimiz cemaatlere benzemiyor, meşru bir cemaate benziyor. Bunlarla teşrikimesai kurmaya devam edeceğiz.” Bir yandan Faruk Loğoğlu gidiyor, bir diğer yandan Genel Başkan Yardımcınız gidiyor, bunlarla teşrikimesai içerisinde bulunuyorsunuz. Neden bulundunuz bunlarla teşrikimesai içerisinde?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sizden 30 kişiyle resmi var, 30!

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Hem “F tipi” diyeceksiniz, “örgüt” diyeceksiniz, “çete” diyeceksiniz…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hanginizin resmi var orada?

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Bir yapının örgüt olabilmesi için dünyada kriterler vardır. Amerika Birleşik Devletleri’nde kriter Dışişleri Bakanlığının kararlarıdır, İngiltere’de İçişleri Bakanlığının kararıdır, Türkiye’de ise yargının kararıdır. Burada şikâyetler yapıldıktan sonra, 2005 yılında bu yapının örgüt olduğu noktasında bazı şikâyetler geliyor ve Yargıtay 5. Ceza Dairesi bunlarla ilgili karar veriyor, diyor ki: “Hayır, burası bir örgüt değildir, radikal İslamcıların dahi burayı hedef aldığı bir yapıdır.” Ardından, cumhuriyet başsavcısı itiraz ediyor. 2008’de karar veriyor Yargıtay Daireler Kurulu -herkes var orada- diyor ki: “Hayır, burası bir örgüt değildir.” Buna rağmen, 2013 yılındaki 17-25 Aralıktan sonra iktidar partisi büyük bir mücadele içerisine giriyor. Bir yandan “Haşhaşiler” diyor bunlara, bir diğer yandan bunlara “paralelciler” diyor, “Paralel yapı oluşturmak istiyor.” diyor ama nedense Cumhuriyet Halk Partisinin ve HDP’nin milletvekilleri buraya destek vermeye devam ediyorlar.

Ben Komisyonda Gültan Kışanak’a şu soruyu sordum... İmralı’ya gidenlerden birisi şu soruyu soruyor Abdullah Öcalan’a, o teröristbaşına şunu soruyor: “Efendim, herkes Fetullah Gülen’le görüşüyor. Siz de bize ne söylersiniz? Biz de görüşelim mi?” Kendisi diyor ki: “Bir barış adamıdır Fetullah Gülen, bir sulh adamıdır; görüşün tabii. Orta Doğu’daki hayallerimizle, ideallerimizle onların hayalleri ve idealleri örtüşüyor.” ifadesini kullanıyor. Şimdi, soruyorum HDP milletvekillerine, diyorum ki: Abdullah Öcalan’la aynı görüşte misiniz 17-25 Aralıktan sonra, aynı görüşte misiniz 15 Temmuzdan sonra?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Siz aynı görüştesiniz, siz.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Bakınız, size bir şey söyleyeyim: Darbecilerin siyasi ayağı olmaz, darbeciler her yerde olurlar. Fetullah Gülen bir darbecidir; darbeciler, siyaset yapısını, siyasi yapıyı ortadan kaldırmak için yapmışlardır. 1960 darbesi Menderes’e yapılmıştır, 1971 Demirel’e yapılmıştır; 1980 Demirel’e, Türkeş’e, Erbakan’a, dolaylı olarak da Ecevit’e yapılmıştır; 28 Şubat postmodern darbesi Erbakan’a karşı yapılmıştır. İktidara karşı yapılan her darbeden muhalefet de mutlaka nasibini almıştır. Hep beraber, kime yapılırsa yapılsın bütün darbecileri kınayacağız ve takbih edeceğiz ki bir daha demokrasiye kimse halel getirme noktasında hareket etmesin veya bu şekilde davranmasın diyeceğiz. Değerli milletvekilleri, darbeler kötüdür, takbih edilmesi gerekmektedir.

15 Temmuza gelince: Darbe Araştırma Komisyonu… HDP’nin grup önerisinde diyorlar ki: “AK PARTİ’li üyeler tarafından Komisyon Başkanlığı seçildi.” E, seçim oluyor orada. Hepiniz biliyorsunuz, bütün araştırma komisyonlarında yapıldığında nereden seçilir? Kim çok oy alırsa ondan seçilir. AK PARTİ'li milletvekilleri, CHP’li, HDP’li ve MHP’li milletvekillerin ellerini mi bağladı?

Bir şey daha söyleyeceğim. Bakın, bu Komisyonda görevini yapmayan milletvekilleri, muhalefet partisi milletvekilleridir. Neden? Eski başbakanlara soru soralım dedik, eski başbakanlara, cumhurbaşkanlarına sorular soralım, Melih Gökçek’e sorular soralım, Beşiktaş Belediye Başkanı Hazinedar’a sorular soralım, gelin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına sorular soralım, MİT Müsteşarına sorular soralım. Siz Komisyonun nasıl çalışacağını, Anayasa’nın bize hangi görevleri verdiğini bilmiyor musunuz? Anayasa’da şöyle söyler -İç Tüzük de bunu söylüyor- der ki: Araştırma komisyonlarına davet edersiniz; aynen, Birgül Ayman Güler’i davet ettiğimiz gibi. Birgül Ayman Güler gelmedi, gelmeme hakkı vardı ama bana soru sorun da demedi. Ki Birgül Ayman Güler neler söylüyordu biliyor musunuz? “CHP’nin kanalı Halk TV’de Fetullah Gülen reklamları yayınlanmaktadır, Zaman gazetesi reklamları yayınlanmaktadır. F tipi TV’lerde CHP’nin adaylarını görmeye alışamayacağız.” 15 Aralık Cumhuriyet gazetesinde “Her ne kadar parti yönetimimiz inkâr etse de 30 Mart seçimlerinde bir ittifak yaptık, cemaatle ittifak yaptık.” diyordu. Bir sürü şey var burada. Birgül Ayman Güler’i çağırdık, geldi mi? Gelmedi. Getirebilir miyiz? Hayır, getiremeyiz. Necdet Özel, çağırdık, geldi mi? Gelmedi ama bir şey söyledi: “Bana sorular sorun, cevaplayayım.” dedi. Siz, eski başbakanlara niye soru sormadınız, Melih Gökçek’e niye soru sormadınız, MİT Müsteşarına niye sorular sormadınız, Genelkurmay Başkanına niye sorular sormadınız?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Çoğunluk sizsiniz, sorsaydınız.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Görevini yapmayan üyeler varsa onlar da CHP’li ve HDP’li üyelerdir değerli milletvekilleri, görevlerini yapmamışlardır çünkü…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Siz ne yapıyordunuz, siz?

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Tarihe not düşmek adına, siz görevinizi yapmadınız. Geçmişteki komisyonlarda da görev aldım ben. O komisyonlarda da çağırdıklarımız oldu, gelmediler, çağırdığımız kişilerden gelmeyenler “Bana soru sorun.” dediler. Deniz Baykal Komisyona geldi ve 5 sayfalık Komisyon raporunu okudu, cevapları okudu, kendi düşüncelerini söyledi. “Bir dakika… Sayın Baykal, size sorular soracağız.” dedik “Hayır, sorularınızı almayacağım ve gideceğim.” dedi, demokratik hakkını kullandı ve anayasal hakkını kullandı, İç Tüzük hakkını kullandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Sözlerimi tamamlayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özdağ, sözünüzü kesmiştim, bir dakika daha ek süre veriyorum size, tamamlayın lütfen.

Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

“Cemaatçi CHP’liler” diyen Soner Yalçın’ın yazısından kısaca alıntılar yapmak istiyorum: “Kılıçdaroğlu'nun danışmanlarından Fatih Gürsul FETÖ üyesi. Fethullah Gülen'in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından düzenlenen Abant Platformu'nun son toplantısının açılışını yapan Gediz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. İştar Gözaydın FETÖ soruşturması sonucu açığa alındı. Gözaydın, CHP Parti Meclisi üyesiydi.”

Aynı zamanda, Zaman gazetesinin, Fetullahçı terör örgütünün tüm yayın organlarının hepsi 7 Haziran seçimleri öncesi AK PARTİ’den hesap sormak adına “Güneydoğu Anadolu’da HDP’yi destekleyeceğiz, geri kalan yerlerde CHP’yi destekleyeceğiz.” dediler. Bu onları ilzam etmez ama bilesiniz ki bu yapı sizi de kullanmak istedi ve siz maalesef buna teşne oldunuz, 17-25 Aralıktan 15 Temmuza kadar da bu yapıya destek oldunuz.

ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Sizi de kullandı mı, sizi de kullandı mı?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sizi kullandığını kabul ediyorsunuz.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Eğer “F tipi” dediğiniz yapıya karşı çıksaydınız bunlar olmazdı.

ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Sizi kullandı mı, sizi aldattı mı?

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Darbeci, siyaseti reddeder, siyasetçilere karşı oldukları için de darbe yaparlar. Bu darbe AK PARTİ’ye ve Cumhurbaşkanına karşı yapılmıştır; önce AK PARTİ’ye ve Cumhurbaşkanına, sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine ve demokrasiye karşı yapılmıştır. Eğer siyasi bir ayak arayacaksanız bunu darbeye maruz kalanlarda ve Recep Tayyip Erdoğan’da -ki öldürülmek istendi- aramayacaksınız, onu başka yerlerde arayacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Siyasi eli var, siyasi eliniz var. Siyaseten eliniz içinde.

BAŞKAN – Sayın Özdağ, teşekkür ederim.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Bu önergenin aleyhinde olduğumuzu söylüyor ve de diyorum ki: Bir daha darbe olmasın. 15 Temmuz akşamı ben yeğenimi de burada şehit verdim. İlk darbe girişimini de Sayın Başbakana haber veren bendim.

BAŞKAN – Sayın Özdağ…

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Hep beraber, birlikte 15 Temmuz gibi darbe girişimlerine karşı olalım. İyi darbe yoktur, kötü darbe vardır. “Şu darbe iyidir, bu darbe kötüdür.” gibi bir düşünce doğru değildir, sakîm mantıktır.

BAŞKAN – Sayın Özdağ, lütfen…

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum değerli milletvekilleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan...

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Yıldırım...

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, konuşmasında, özellikle partimize dönük, bizim bu yapıya güzellemeler dizdiğimizi söyledi; bu siyasi iktidarın rehin aldığı ve şu an Edirne Cezaevinde tutulan Eş Genel Başkanımızın kayyum atanan bir kurumu ziyaret etmesi üzerinden özellikle partimize dönük ağır eleştirilerde bulundu. Mesela, Eş Genel Başkanımız gittiğinde, acaba Sayın Özdağ gibi...

BAŞKAN – Sataşmadan söz mü isteyeceksiniz?

AHMET YILDIRIM (Muş) – ...“Biz bilgi toplumundan yanayız...”

BAŞKAN – Sayın Yıldırım...

AHMET YILDIRIM (Muş) – “...maddi zenginliğin olduğu gibi aynı zamanda manevi zenginliğin de en az o derece önemli olduğunu biliyoruz.”

BAŞKAN – Sayın Yıldırım...

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bir dakika sataşma…. Sözümü tamamlayayım, ondan sonra şey yapayım Sayın Başkan.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Bir daha konuşacak Başkanım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – “Diğer cemaatlere mensup olan arkadaşlarımız alınganlık göstermesinler ama açık ifade etmem gerekir ki en başarılı gördüğümüz cemaat Fetullah Gülen cemaatidir.” ve bir sürü dizi, güzelleme; bunlardan mı söz ediyorsunuz?

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – 17-25’ten sonra gittiniz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bu cümleler Selahattin Demirtaş’a mı ait, kime ait?

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – 17-25’ten sonra gittiniz, 17-25’ten sonra gittiniz. Ekrem Dumanlı sizi ziyaret etti. Ekrem Dumanlı’nın ziyaretini niye kabul ettiniz, niye kabul ettiniz Ekrem Dumanlı’nın ziyaretini? Niye ziyaret ettiniz Bugün gazetesini?

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, siz söz talebinde bulunmuyorsunuz şu anda, bulunmak istiyorsunuz ama bir tarafa cevap veriyorsunuz. Gerekçelerinizi söylediniz, sataşmadan dolayı söz mü istiyorsunuz?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ben sataşma gerekçelerini söylüyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ama o tarafa cevap veriyorsunuz, gerekçelerini söylemiyorsunuz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – İç Tüzük 69’a göre sataşmadan bu sebeplerle söz istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, buyurun, iki dakika, buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bizim de talebimiz vardı.

BAŞKAN – Tabii ki.

Sayın Sancar konuşacak Sayın Yıldırım’ın yerine.

Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Darbeyle mücadeleyi engelleyen en önemli şey sorular sorulduğunda burada bağırıp çağırmak, demagoji yapmak, polemik yapmak, herkesi suçlamaktır ve sürekli bu yöntemi kullanıyorsunuz. Bakın, size net ve açık söylüyoruz: Darbe raporunda, 1980’leri, hatta Darbe Komisyonu Başkanı 1967 tarihli makbuzu gösterip diğer siyasi partileri... O da uydurma, gerçek olsa bile -ki uydurma- diğer siyasi partileri suçlayacak... Hadi 2003’te iktidara başladınız, 2002 sonu, 2013’te yollarınız ayrıldı diyelim, rapor diyor ki: “İhale aldılar, kamuya sızdılar, yurt dışında okullar açtılar.” Yahu kim yaptı? Bu, böyle uzayda bir oluşum muydu? Siyasi kararları kim veriyordu?

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Son on yılda mı yaptılar? Son elli yılda yaptılar.

MİTHAT SANCAR (Devamla) - Devlete alınmasını kim teşvik ediyordu? Hangi bakanların imzası var? Hangi milletvekilleri onlarla birlikteydi? Sayısız fotoğraf yayınlandı. Bizim efendim, Koza İpeke o gün yapılan baskını, basın özgürlüğü adına reddettiğimiz bir ziyareti iş birliği olarak sunuyorlar. Ya, siz kalkın -2003’ten 2013’e; on yıl- “Ne istediler de vermedik.” sözüyle özetlenebilecek bir ilişkiyi, kol kola yürüyüşü, KCK operasyonlarını, Balyoz, Kumpas dâhil hepsinin ortaklığını göz ardı edin, şurada iki tane söz, orada iki tane cümle, “Efendim, bütün partiler iş birliği yaptı.”

Bakın, arkadaşlar, “Kumpas’ın da, Ergenekon’un da savcısıyız.” diyen sizsiniz, “KCK davalarının arkasında da duruyoruz.” diyen sizsiniz ve bütün bunları yapanlar bugün hapiste ama o soruşturmalardan dolayı hapiste yatan başkaları da var. Eğer onlar darbeciyse, hainse, teröristse onların yaptığı soruşturmaların arkasında hâlâ niye duruyorsunuz? (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sancar.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sayın Başkanım… Affedersiniz Sayın Başkanım.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Gök, bir dakika…

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sadece 17-25 Aralıktan sonra Sayın Demirtaş, Garo Paylan ve arkadaşları Bugün gazetesini veya bu gazeteleri ziyaret etmemiştir. 2013 yılında Ahmet Türk ve Nazmi Gür -aynı zamanda o zaman milletvekilleriydiler- Pensilvanya’ya giderek Fetullah Gülen’le görüşmeler yaptılar; bunun da tutanaklara geçilmesini özellikle istirham ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, Sayın Gök…

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, iktidar partisinin, daha önceki yıllarda televizyonları gezerek Fetullah Gülen’i savunan birisini Darbe Araştırma Komisyonu Başkanı yaptığı bir komisyonun verdiği rapordan sonra, zaten sözcülerinden başka bir şey de beklemiyoruz. Yani, bir aklama, karalama, kapatma komisyonu görevini üstlenmiş…

BAŞKAN – Talebiniz nedir?

LEVENT GÖK (Ankara) – …ve bunu yerine getirmek için sözcü seçen iktidar partisi çıkardığı sözcülerle partimize ağır sataşmalarda bulunmuştur özellikle hayatta bulunmayan rahmetli Ecevit, Kasım Gülek’ten başlamak suretiyle. Bugüne gelinen noktada, Cumhuriyet Halk Partisinin bir desteği olduğunu ima eden konuşmalar yapmıştır, tamamı çarpıtmadır, tamamı sataşmadır. Bu konuda sataşmadan dolayı söz istiyoruz.

Aykut Bey konuşacak.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Yapmayın ya, yapmayın ya, çarpıtma olur mu? Ecevit’in kendi itirafları var ya, Kasım Gülek’in kendi itirafları var ya, vasiyet var ya.

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu mu konuşacak?

LEVENT GÖK (Ankara) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Erdoğdu.

İki dakika… (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, kürsü şehvetine kapılmak istemem, meseleyi kişiselleştirecek olsam çok şey söylerim ama meseleyi kişiselleştirmeyeceğim.

Birincisi, etik değil, doğru değil; kendisini savunamayan insanların hatırasını bu kadar kirletmek ve savunma şansı vermemek doğru değil.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Fotoğraf çektirmişler.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Hepsi müteveffa, kendini savunamaz ama kendini savunacak durumda olanlar var arkadaşlar.

Sayın Cumhurbaşkanına sormak zorundayız “Ne istediler de vermedik?” demek bir iştirak değil midir, sormayalım mı bu soruyu? Bakın konuşuyoruz, anlatıyoruz, yok kabul ediyorsunuz.

Hangimizin resmi var CHP grubundan Fetullah Gülen’e “Hoca Efendi” diye diz çökmüş, başını kapatmış yanında saygıdan, bir tane gruptan resmini gösterin, bir tane CHP’linin resmini gösterin, bir tanesini, deyin ki şunlar bunu yaptı. (CHP sıralarından alkışlar) Ama sizin grubunuzda onlarca var.

Değerli arkadaşlar yakışıyor mu bir sahte makbuz üzerinden… Ya, İnternette satılıyor, bu kadar ucuz, bu kadar basit olunamaz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, Birgül Güler Ayman söyledi be kardeşim. Ne diyorsun? Burada kürsüden söyledi ya.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – O, Birgül Ayman Güler’i bağlar, bizim partimizle ilgisi yok. Birgül Ayman Güler’in kendisine sor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne bağlar, ne alakası var ya? Bırakın Allah aşkına!

BAŞKAN – Sayın Bak…

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Başkan Yardımcısıydı o zaman.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Şimdi, geliyorsunuz meseleyi 17-25 Aralık meselesine bağlıyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Neyi bağlar? “O, başkasını bağlar.” diyorsun.

BAŞKAN – Sayın Bak…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Yok muydu yolsuzluk, yok muydu hırsızlık? Yetim hakkı bakan çocuklarının kasasına, vatan evlatlarının hakkı bakan evlatlarının kasasına konulmadı mı, söylemeyecek miydik?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayret bir şey, konuşturmadınız kadını be!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Kendi ortağınız tezgâh kurmuş bize ne. Çalmasaydınız, çırpmasaydınız, yolsuzluk yapmasaydınız. Söylemeyecek miyiz?

BAŞKAN – Hakaret etmeyin birbirinize lütfen. İthamlarda da bulunmayın Sayın Erdoğdu, lütfen. Bir gruba ithamda bulunuyorsunuz…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Yok Sayın Başkan, böyle bir göreviniz yok, benim fikrime karışamazsınız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, neyi söylüyorsun ya?

BAŞKAN – Var, benim öyle bir yetkim var.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Öyle şey mi olur ya?

BAŞKAN – Tüzük’ü okuyun, benim yetkimin olup olmadığını görürsünüz. İthamda bulunmayın lütfen.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin tarihi burada. Bizler bu önergeleri…

BAŞKAN – Temiz bir dille konuşun.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Sözümü kestiğiniz için umarım süremi uzatırsınız herhâlde.

BAŞKAN – O da benim takdirimde.

Buyurun.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – İnşallah takdir edersiniz.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin tarihi burada. Bizler FETÖ derken, bizler terör örgütü derken, devleti teslim alıyor derken bizim üzerimize saldırarak gelip yok ettiğiniz araştırma önergeleri, gensorular burada. Bu kürsüde nasıl savunmalar yaptığınızı biliyoruz, ayıptır ya! Yaptığınız ayıptır arkadaşlar! Kozmik odaya nasıl girildiğini biliyorsunuz değil mi? Millî sırlarımızın çıkması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Kim verdi talimatı? Sayın Recep Tayyip Erdoğan verdi arkadaşlar. Onun için rica ediyorum, bizim…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, ne alakası var, nereden çıkartıyorsun be?

BAŞKAN - Sayın Bak, lütfen…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Yahu, Genelkurmay Başkanı söyledi, nereden çıkaracağım be! Aklına gelmeden bağırıyorsun.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Konuşma be!

BAŞKAN – Sayın Bak…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Genelkurmay Başkanı söyledi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne diyorsun sen be? Bilmeden şey yapıyorsun!

BAŞKAN – Sayın Bak…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Yahu, Genelkurmay Başkanı söyledi…

BAŞKAN - Sayın Erdoğdu, teşekkür ederim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayret bir şey ya!

REŞAT PETEK (Burdur) – Sayın Başkan, Komisyon Başkanı olarak sataşma var, sataşmadan söz istiyorum.

Sayın Başkanım, doğrudan şahsıma sataşma…

BAŞKAN – Bir dakika…

Sayın Petek, sizi dinleyeyim.

REŞAT PETEK (Burdur) - Hem Grup Başkan Vekili özellikle şahsıma yönelik sataşma yaptı…

LEVENT GÖK (Ankara) – Evet, resmen sataştım Sayın Başkan.

REŞAT PETEK (Burdur) – Evet, sataştı.

LEVENT GÖK (Ankara) – Aynen şunları dedim…

BAŞKAN – Duydum, ben sizi dinledim, tekrar etmeyin Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – “Birkaç yıl önce televizyonlardan Fetullah Gülen’i savunuyordu.” dedim, dedim.

BAŞKAN – Ben biliyorum, duydum, duydum, tekrar etmeyin.

Buyurun Sayın Petek.

İki dakika…

MURAT EMİR (Ankara) – Makbuzu anlatacaksa çıksın, sahte makbuzu!

BAŞKAN – Aman tekrar etmeyin, duydum.

Buyurun Sayın Petek.

İki dakika…

3.- Burdur Milletvekili Reşat Petek’in, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

REŞAT PETEK (Burdur) – Değerli arkadaşlar, şimdi…

LEVENT GÖK (Ankara) – Ya, ayıp ya Reşat Bey, şu sahte makbuzla çıkıyorsun, bir de burada konuşuyorsun! Ayıp denen bir şey var ya, ayıp denen bir şey var!

REŞAT PETEK (Devamla) - Kimin ayıp yapıp yapmadığını önce dinleme nezaketi göstererek…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sen o makbuzu kimden aldın?

BAŞKAN – Ama kürsüye geldi Sayın Petek.

LEVENT GÖK (Ankara) – Kimden aldın o makbuzu?

BAŞKAN - …bakalım ne söyleyecek, sayın milletvekilleri, Sayın Gök.

REŞAT PETEK (Devamla) – Sayın Başkan, süremi…

LEVENT GÖK (Ankara) – Bir şey söylemiyor ki…

BAŞKAN – Ama dinleyin, daha bir şey söylemedi, bir tane kelime söyledi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İstiklal Mahkemesi de kursunlar Sayın Başkan oldu olacak! Hâle bak, konuşturmuyorlar adamı!

REŞAT PETEK (Devamla) – Sayın Başkan, süremi…

BAŞKAN – Yeniden başlatacağım.

Yani bir ithamda bulunuyorsunuz, savunma hakkını engelliyorsunuz. E, ne yapacak yani? “Savunma hakkı kutsaldır.” demiyor muyuz hep beraber her yerde?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İthamda bulunmuyoruz, sahte makbuzla çıkıyor.

BAŞKAN – Lütfen…

LEVENT GÖK (Ankara) – İthamda bulunan o!

BAŞKAN – Ama bırakın.

LEVENT GÖK (Ankara) – İthamda bulunan o!

BAŞKAN – Ama bırakın Sayın Gök, lütfen…

LEVENT GÖK (Ankara) – İki yıl önce televizyonda söylediğini bırakmış, Cumhuriyet Halk Partisini suçluyor.

BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen bırakın.

Dinleyelim Sayın Petek’i.

Yeniden başlatıyorum sürenizi.

LEVENT GÖK (Ankara) – Bizim öyle Fetullah’ı öven sözlerimiz yok ki televizyonlarda.

REŞAT PETEK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Önce cevap hakkımı kullanmama müsaade edin, bir dinleyin, ondan sonra sözünüz varsa ben de sizi dinlerim.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Önce iftira attıklarını bir anlat!

REŞAT PETEK (Devamla) - Birincisi “Fetullahçı terör örgütü” dediğimiz bu örgüt…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sen iftiradan dolayı özür dile, özür dile. Bu belgeyi nereden aldın, onu söyle bir! Kim verdi sana bu belgeyi?

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – ByLock kullanıyor musun sen? ByLock listesinde ismin var mı?

REŞAT PETEK (Devamla) - …arkadaşımız az önce bahsetti…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sana “FETÖ’cü” diyorlar.

REŞAT PETEK (Devamla) - …geçmişte “cemaat” olarak, geçmişte “hizmet” olarak bilindiği dönemde…

LEVENT GÖK (Ankara) – “FETÖ’cü” diyorlar sana.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Niye “Değilim.” demiyorsun?

LEVENT GÖK (Ankara) – Niye çıkıyordun televizyonlara?

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – “FETÖ’yle ilgim yok.” niye diyemiyorsun?

REŞAT PETEK (Devamla) – Bakın, biz geçmişte bütün siyasi partileri suçlamak için değil…

ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Kur'an-ı Kerim’e el basıp da “FETÖ’cü değilim.” diyebiliyor musun?

BAŞKAN – Sayın Özcan…

REŞAT PETEK (Devamla) - Sayın Aykut Erdoğdu belki “Ölülere saygı gösterin.” şeklinde ifade etti. Biz onları suçlamak için bir şey söylemedik, raporumuza da yazmadık.

LEVENT GÖK (Ankara) – Neyi söylüyorsun? Bu ne, bu ne, bu ne?

REŞAT PETEK (Devamla) - Yazdığımız şu…

LEVENT GÖK (Ankara) – Bu ne Reşat Bey, bu ne ya?

REŞAT PETEK (Devamla) - Her dönemde FETÖ’nün siyasi partilere yakınlık gösterip devlete sızmak için gayret gösterdiğini ifade ettik; bu bir.

LEVENT GÖK (Ankara) – Kim verdi sana bu belgeyi? Sahteciliğe niye tevessül ediyorsunuz ya, niye tevessül ediyorsunuz?

REŞAT PETEK (Devamla) - İkincisi: Orada gösterdiğimiz makbuz…

LEVENT GÖK (Ankara) – Evet, nedir bu?

REŞAT PETEK (Devamla) - …daha 15 Temmuz darbe girişimi olmadan önce yazılmış olan bir kitapta yer aldı. Komisyonumuz bunu Komisyona aldı. (CHP sıralarından gürültüler) Şu anda Darbe Komisyonunda var olan, uzmanların incelediği kitapta var olan bir belge. Şimdi, daha darbe yokken ortaya konmuş bir bilgiyi…

LEVENT GÖK (Ankara) - Sen buna inanıyor musun? İnanıyor musun sen buna?

REŞAT PETEK (Devamla) – Bakın, şunu dinleyin: Cumhuriyet Halk Partisini suçlamak için değil ama Cumhuriyet Halk Partisini nasıl kullandığını göstermek için göstermiştim.

LEVENT GÖK (Ankara) - Ayıp denen bir şey var Reşat Petek, hukukçusun ya!

REŞAT PETEK (Devamla) - Ama sizin bu saldırganlığınız ve FETÖ’den yana tavır almanız karşısında şunları göstermek zorundayım: FETÖ’nün terör örgütü vasfı ortaya çıktıktan sonra en büyük desteği veren Sayın Kılıçdaroğlu’dur, Sayın Tanal’dır, Sayın Erdem’dir. (CHP sıralarından gürültüler)

MURAT EMİR (Ankara) – Hadi oradan! Saçmalama hakkın yok senin! Adam gibi konuş!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

REŞAT PETEK (Devamla) - Şu fotoğraflara bakın Allah aşkına. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

REŞAT PETEK (Devamla) - Mahkeme kararlarının uygulanmasına gidip de terör örgütünün basın organlarının önünde göğsünü siper eden Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı FETÖ’nün bugün sözcülüğünü yapmış, bu darbeye “kontrollü darbe” diyor. Utanın, utanın! (CHP sıralarından gürültüler)

Bu darbe alçak Fetullahçı terör örgütünün bir darbesidir. Buna “kontrollü darbe” diyeceksin ondan sonra da bugün kalkacaksınız burada geçmiştekileri, bizi eleştirerek söyleyeceksiniz. (CHP sıralarından gürültüler)

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Zaman gazetesine deprem binasının yerini ben mi verdim? Samanyoluna lisansı ben mi verdim? Kanaltürk’ü zorla Tuncay Özkan’ın elinden alıp Fetullah Gülen’e ben mi verdim? Fetullahçılara, FETÖ’cülere hepsini siz verdiniz.

REŞAT PETEK (Devamla) - Şu belgelere bakın Allah aşkına.

BAŞKAN – Sayın Yarkadaş…

REŞAT PETEK (Devamla) - Şu belgelere bakın Allah aşkına. FETÖ’ye kim destek veriyor? (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekili, ayıptır ya! Burası Meclis, bombalandı ya!

LEVENT GÖK (Ankara) - İftira atıyor Sayın Başkan.

REŞAT PETEK (Devamla) - Tahammül edemiyorsunuz değil mi?

BAŞKAN – Hepiniz buradaydınız. Yazıktır size ya! Ayıptır ya! Yıkıldı bu içinde bulunduğunuz Meclis! Böyle mi çözeceksiniz FETÖ’yle mücadeleyi, böyle mi çözeceksiniz terör örgütleriyle mücadeleyi! Gerçekten ayıptır ya!

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Grup başkan vekillerini toplantıya çağırıyorum.

Kapanma Saati: 16.07

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının açığa çıkarılması, siyasi ayağında bulunanlarla ilgili adli ve siyasi süreçlerin işletilmesi amacıyla 31/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Arkadaşlar, Sayın Tanal, Sayın Yıldırım; biraz önce hepimiz burada gördük ki herkes birbirini eleştirdi, birbirleriyle ilgili bilemediğimiz iddialarda bulundu. Takdir edersiniz ki, o gürültü içinde kimini duydum kimini duymadım. Tutanakları istedim, tutanakları okuyacağım, sataşmadan dolayı bir olay meydana geldiğine kanaat getirirsem söz hakkınız bakidir.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bizimki o gürültü olmadan önce, Sayın Özdağ kayıtlara geçsin diye…

BAŞKAN – Gerçekten onu da duymadım çünkü o arada da bağrışmalar oluyordu.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, Genel Başkan Yardımcımız Nazmi Gür’ün adını kullanarak sataştı.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, tutanakları inceleyeceğim, lütfen… Çünkü Sayın Özdağ’ı da duymadım, Sayın Petek’i hiç duymadım, Sayın Tanal’ı duymadım çünkü büyük bir gürültü vardı, siz de takdir ediyorsunuz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Tamam da bizim sataşma Sayın Petek’in konuşmasından çok daha önce oldu.

BAŞKAN – Ama o anda da gürültü vardı.

Söz veriyorum size, bir şeyiniz varsa size söz vereceğim; her talep edene. İstedim tutanakları…

Evet, sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Ankara milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, OHAL döneminde başta KHK'larla ihraç edilenler olmak üzere yaşanan gelişmelerin sosyal ve toplumsal dokumuzda yarattığı sonuçların araştırılması amacıyla 31/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/5/2017 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Levent Gök

                                                                                           Ankara

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Ankara milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, "OHAL döneminde başta KHK'larla ihraç edilenler olmak üzere yaşanan gelişmelerin sosyal ve toplumsal dokumuzda yarattığı sonuçların araştırılması” amacıyla 31/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırma önergesinin (1246 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 31/5/ 2017 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ilk olarak Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir konuşacak.

Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, dört yıl önce özgürlük talep eden, adalet talep eden ve bunun için en meşru hak arama yeri olan -demokrasilerde- sokağa çıkan ve bize o güzel haziranı yaşatan Gezi çocuklarına buradan selamlarımı gönderiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sokağa git o zaman; ne işin var Mecliste? Yapmayın ya!

MURAT EMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, demokrasilerde her yer, her yer mücadele yeridir; Meclis kürsüsü de, Meclis de, alanlar da, sokaklar da. Alışacaksınız bunlara.

Değerli arkadaşlar, Meclis Başkanlığına olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri yoluyla yapılan ihraçları ve hukuksuzlukları gündeme getirmek için bir araştırma önergesi vermiştim ancak Meclis Başkanlığı, AKP Grubunun sık yaptığı gibi, FETÖ ile AKP Grubunun ve AKP iktidarının ilişkisini, iltisakını, bağlantısını, yardımlaşmasını ve iç içe geçmesini örtmek üzere benim bazı cümlelerimi sakıncalı gördü. Ben de vaktim olmadığı için onları silmek zorunda kaldım ama izninizle burada okuyacağım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sokakta okusaydınız o zaman.

MURAT EMİR (Devamla) - Demişim ki: “2002 yılında iktidar olan AKP’de iktidarını daim kılmak için ‘demokrasi’ ve ‘hukuk devleti’ ilkelerinden vazgeçerek yönettiği devlet olanaklarını, daha sonra ‘Fetullahçı terör örgütü’ ve ‘paralel devlet yapılanması’ olarak tanımlanan Fetullah Gülen cemaatiyle paylaşıp her türlü devlet kadrosunu bu örgüte âdeta sunmuştur.” Tamamen de böyledir.

Yine söylüyorum: 15 Temmuz darbe girişimine gelinen süreçteki demokrasi ve hukuk dışı uygulamalar, ne yazık ki gerekli dersler alınmayarak, sonrasında da farklı bir şekilde devam ettirilmiştir. Hukuk dışı uygulamaları karşı karşıya gelmeden önce Fetullah Gülen cemaatiyle birlikte uygulayan…

Sayın Petek, hani siz savunuyordunuz ya, kanal kanal gezip Ergenekon’u, Balyoz’u savunuyordunuz ya; işte o zamanları, iş birliğiniz olan zamanları söylüyorum burada. O sırada birlikteydiniz ama sonrasında, darbe girişiminin ardından bu uygulamaları tek elden yönetmeye başladınız.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Ya, siz FETÖ’yü savunuyordunuz ya.

MURAT EMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugün üzeri örtülmeye çalışılan, bir sürü karanlık noktası olan ve sizin “lütuf” olarak değerlendirdiğiniz 15 Temmuz darbe girişiminden sonra KHK’lar eliyle yaptığınız hukuksuzlukları konuşacağız, haksızlıkları konuşacağız. Bu kararnamelerle Meclisi devre dışı bıraktınız. Anayasa Mahkemesi kendini yetkisiz ve görevsiz değerlendirdiği için de Türkiye’yi, neredeyse bir yıldır, sürekli uzattığınız olağanüstü hâllerle dilediğinizce yönetiyorsunuz. Tamamen hukuk dışı ve anayasasızlaştırılmış bir Türkiye’de yapıyorsunuz bunu. “Darbeyle mücadele” görüntüsü altında yaptığınız işlemlerin birçoğunun aslında darbeyle ilişkisi yok. Aslında yapılan haksızlıkların, hukuksuzlukların ve tüm toplumsal muhalefet kesimlerinin ayırt etmeksizin üstüne gitmeniz gerçekte FETÖ’nün değirmenine su taşıyan gerçekler. FETÖ’yle mücadele edecekseniz biz yanınızdayız, sonuna kadar yanınızdayız ancak sizin yaptığınız sizin beğenmediğiniz FETÖ’cülerle mücadeledir çünkü size yakın olan, siyasi nüfuzu olan, gücü olan ve özellikle de siyasi bağı olan FETÖ’cüleri bir bir koruyorsunuz ve tahliye edildiğini de zaman zaman görüyoruz.

Şimdi, bugüne kadar 24 kanun hükmünde kararname çıkarttınız, bunlardan 11’i ihraçlarla ilgili ve maalesef, şu ana kadar Meclisimizin önüne sadece 5 kararnameyi getirdiniz, diğerleri Meclis Başkanlığının raflarında görüşülmeyi bekliyor, sırasını bekliyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Murat Bey, grup önerilerinden getiremiyoruz ki KHK’ları.

MURAT EMİR (Devamla) - Bu, aslında Meclis iradesine ve millî iradeye saygısızlığınızın da açık bir göstergesidir. Meclis Başkanlığını görevini yapmaya ve kanun hükmünde kararnameleri Mecliste görüşülmek üzere indirmeye davet ediyoruz.

100 binin üzerinde kamu görevlisi ihraç ettiniz. “Bunları haksız yapıyorsunuz, hukuksuz yapıyorsunuz. Yargı kararını bekleyin. “Yargıyı hızlandırın.” dediğimizde bize verdiğiniz cevap “Ağaç kökü yesinler.” oldu. Bunlardan 33 bin tanesi Millî Eğitim Bakanlığında. Millî Eğitim Bakanlığındaki insanların, öğretmenlerin, eğitim görevlilerinin alelacele, yargı kararı olmaksızın el çektirilmesinin, ihraç edilmesinin mantığı nedir? Hukuk devletinde bu nasıl kabul edilebilir? Askerleri, kritik personeli ihraç ettiniz, bunu anlayabiliriz ama bu öğretmenleri siz yerleştirdiniz oraya, iş birliği olduğunuz zamanlar içerisinde onları EĞİTİM-BİR-SEN’e üye olmak konusunda siz motive ettiniz, hatta genelgeler yayınladınız. Dolayısıyla, bu darbenin koşullarının hazırlanmasında birinci elden failsiniz.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu arada 5 binin üzerinde akademisyen ihraç edildi. Peki, bu akademisyenler içerisinde sadece FETÖ’cüler mi vardı? Hayır. FETÖ’yle hiçbir ilgisi olmayan ama toplumsal muhalefeti temsil eden -hani geçenlerde bahsetti ya Genel Başkanınız “Kültürel ve sosyal iktidarı kuramadık.” dediği- işte, kültürel ve sosyal iktidarı kuramadığınız üniversitelerde cesurca, size biat etmeden bilim yapan ve sesini yükselten bilim insanlarını da Barış İçin Akademisyenler’i de ihraç etmekten geri durmadınız. Onların uluslararası düzeyde akademik performanslarını da bildiğiniz için pasaportlarına da el koydunuz.

Şimdi, “Komisyon kuruldu.” diyeceksiniz. Bu, bir palavradır, boş bir palavradır. Komisyonun görevlendirilmesi aylarca sürmüştür. Kendi iç işleyişine baktığınızda dosya başına beş dakikadan daha az süre düşmektedir. Bu, aslında mağduriyetleri gidermek üzere değil, bilakis mağduriyetleri artırmak üzere planlanmış bir oyundur.

25’ten fazla kişi intihar etti. İbrahim Kaboğlu gibi, Murat Sevinç gibi birçok bilim insanı çalışamaz hâle getirildi ve üniversiteleriyle bağları koparıldı.

Değerli arkadaşlar, hiçbir hak arama yolu bırakmadınız. Demokrasisi askıya alınmış, Anayasası askıda, mahkemeleri tamamen saraya bağlanmış bir Türkiye'de insanlar işlerini talep ettiler, onur mücadelesi verdiler. Bunlardan 2’si de Nuriye Gülmen ve Semih Özakça.

Geçen hafta, Sayın İçişleri Bakanı, burada bence son derece hazin bir duruma düştü ve o kişilerin DHKP-C üyesi olduğunu, terörist olduğunu söyledi. Bakınız, bir İçişleri Bakanı böyle bir şey söyleyemez. Kimsenin…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne söyledi?

MURAT EMİR (Devamla) – Benim yanımda, size okurum, sürem bittikten sonra gelirsiniz okurum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “DHKP-C’li.” dedi.

MURAT EMİR (Devamla) – Söyledi, “Bunlar teröristtir.” dedi. Oysa bunlar şu anda terör örgütüne mensup olma iddiasıyla yargılanıyorlar, dava açılmak üzere. Ne zaman oldu bu? Geçen hafta.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – 40’tan fazla eylemde yakalanmışlar, zabıtlarda var, davaları var.

MURAT EMİR (Devamla) – Yani açlık grevine başladıktan sonra oldu. Bu kişiler yıllarca kamu görevlisi olmuşlar, 22 defa gözaltına alınmışlar ve gözaltılar sırasında bile bunların terör örgütüne mensubiyetine dönük bir iddia yoktu arkadaşlar. Şimdi, İçişleri Bakanı görevini yapacağı yerde, hâkim olmuş, savcı olmuş, insanları peşinen suçluyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O, Adalet Bakanının görevi, İçişleri Bakanı eylemleri söylemiş.

MURAT EMİR (Devamla) – Bakınız, DHKP-C’yi asla savunmayız, asla savunmayız ama insanlara peşinen “teröristtir” denmesini de kabul etmiyoruz. Biz sizin “terörist” dediğinize “terörist” demek zorunda değiliz. Bizi bağlayan bağımsız yargıdır. Biz ancak yargı kararlarıyla karar veririz. Bakın, biz, hak arama yoluna girmiş, mücadele veren insanların, kim olursa olsun, hangi siyasetten gelirse gelsin, onların yanında dururuz, kimseden adli sicil kaydı istemek gibi bir zorunluluğumuz yok. Biz, insanları, eğer yargılanmamış, gözaltında veya tutuklu değilse onları masum kabul ederiz ve İçişleri Bakanının da aynı şekilde masum kabul etmesi şarttır arkadaşlar.

Şimdi, aynı İçişleri Bakanının bir valisi var, evlere şenlik, Allah başka keder vermesin. Bakın, akılalmaz işler yapıyor, hukuk tanımazlığını öyle bir zirveye tırmandırdı ki, geçen hafta bir genelge yayınladı ve diyor ki: “Ben OHAL kanunundan ve il idaresi kanunundan aldığım yetkiyle belli bir saatten sonra şarkı türkü söylenmesini suç işlenmesine dönük açık bir tehlike sayarım ve bunları yasakladım.” Bakın, böylesine gülünç bir yürütmeyle karşı karşıyayız.

Tabii, bunlar nereden kaynaklanıyor, bu çaresizlikler nereden kaynaklanıyor? Derin bir korku içerisindesiniz. Biraz önce bahsetmiştik, söylemiştik. Gezi’den gözünüz çok korktu çünkü toplumu her yerinden sıkıştırıyorsunuz, haksızlıkla, hukuksuzlukla, despotlukla, baskıyla herkesi sıkıştırıyorsunuz ve toplumsal muhalefetin özgürlük talebiyle, demokrasi talebiyle, adalet talebiyle bir gün ayağa kalkacağından korkuyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Âciz bir siyaset.

MURAT EMİR (Devamla) - Aslında bu da sizin elbette ki korkulu rüyanız olmaya devam etsin çünkü biliniz ki bu ülkenin, demokrasi isteyen, özgürlük isteyen, barış isteyen ve dilediğince yaşamak isteyen, sizin baskılarınıza rağmen dilediğince yaşamak isteyen insanlarının mutlaka bir gün size karşı koyacağını ve iktidarınızın sonunu getireceğini bilin diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emir.

REŞAT PETEK (Burdur) – Sayın Başkanım, “Sayın Petek, FETÖ’yü savunuyorsun.” diyerek doğrudan sataşmada bulundu.

MURAT EMİR (Ankara) – Kanal kanal savunuyordunuz, biraz önce resimleri gösterdiniz ya o kanallarda.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

REŞAT PETEK (Burdur) – Cevap hakkımı kullanıyorum. İsmimi söyleyerek doğrudan sataşma Sayın Başkanım.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Ben kulaklarımla duydum, sizi defalarca seyrettim savunurken.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Petek, iki dakika.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Burdur Milletvekili Reşat Petek’in, Ankara Milletvekili Murat Emir’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

REŞAT PETEK (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sükûnetle bir dinleyebilsek esasen söylediklerimize burada doğrudan Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşların özellikle komisyon raporundaki anlatımlar yönünden tepki göstermelerini ben şaşkınlıkla karşılıyorum. Zira bizim söylediğimiz şu: Bu örgütün neredeyse yarım asırlık bir geçmişi var ama terör örgütü vasfı ortaya çıkıncaya, anlaşılıncaya kadar olan dönem ayrı, terör örgütü vasfı ortaya çıktıktan sonraki durum farklı. Hukuk önünde de böyle siyaseten de böyle olması lazım. Bu nedenle, şimdi, kalkıp bazı arkadaşların “Ergenekon, Balyoz davalarını savunuyordun” şeklindeki söylemlerini... Ben televizyonlara çıkıp da o dönemde siyaset üzerindeki vesayetin kalkması anlamındaki bu davaları savunmadığımı söylemiyorum ama o davaları savunmak, FETÖ’yü savunmak değil ki. FETÖ’nün ihaneti ortaya çıktıktan sonra, bakın, 17 Aralık girişiminin üç gün sonrasında bütün televizyonlarda...

ATİLA SERTEL (İzmir) – Beraber savunuyordunuz televizyon programlarında, beraber.

REŞAT PETEK (Devamla) – Dinleyin, bakın.

...FETÖ’nün uluslararası bir örgüt olduğunu da söyleyen insanım. O günden bu tarafa da FETÖ’nün ipliğini pazara çıkarmak için AK PARTİ’nin yürüttüğü mücadelenin içindeyim, olmaya da devam edeceğim. Ama ne yazık ki burada Cumhuriyet Halk Partisi, FETÖ’nün cemaat olma özelliği zamanında FETÖ’ye karşıydı; o cemaatin örgüt olduğu, Fetullahçı terör örgütü olduğu ortaya çıktı, bu defa savunmaya geçti. Biz bunu anlayamıyoruz. O bakımdan, bugün Fetullahçı terör örgütüne karşı birlikte mücadele edeceksek gelin, o zaman bu artık, bir örgüttür, uluslararası suç şebekesidir, bununla birlikte mücadele edelim. Nasıl burada 16 Temmuz günü birlikte ortak bildiri yayınladıysak o birlikteliğimizi devam ettirelim. Yoksa, FETÖ’ye, FETÖ’nün müntesiplerine destek olarak, mahkeme kararlarına karşı çıkarak, onları koruyarak, kollayarak bu yapılmaya kalkılırsa bizim de çantamızda söylenecek çok şey var.

BAŞKAN – Sayın Petek, teşekkür ederim.

REŞAT PETEK (Devamla) – Ama lütfen FETÖ’yle mücadeleyi bu Meclis birlikte yürütsün.

Teşekkür ediyorum.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, sayın hatip benim sözlerimi çarpıtmıştır ve İç Tüzük 69’a göre...

BAŞKAN – Hayır, sizin sözlerinizi çarpıtmadı.

MURAT EMİR (Ankara) – Evet, benim ifade etmediğim bir şeyi ifade etmişim gibi söyledi, oysa ben başka bir şey ifade etmiştim. Bunu açıklamak için sizden söz istiyorum.

BAŞKAN – Açıklamak istiyorsanız yerinizden bir dakika söz vereceğim çünkü size sataşmadı.

Buyurun yerinize oturun, bir dakika söz vereyim size.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Burdur Milletvekili Reşat Petek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MURAT EMİR (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, şimdi, bakınız, FETÖ bir anda oluşmadı, AKP’nin büyük katkısıyla oluştu, serpildi ve bu da zaten AKP tarafından en üst düzeyde kabul edildi. Oysa Sayın Petek’in fark etmediği veya bizden saklamaya çalıştığı açık bir şey var, o da şudur: Fetullahçı terör örgütü bir anda terörist olmadı. Kendisi Ergenekon, Balyoz davalarının avukatıyken ve o beğenmediği, bizim o “kapatıldı” diye savunurken, kanaları kanal kanal dolaşıyordu ve bütün Cumhuriyet Halk Partililer bunun bir terör eylemi olduğunu, bunun Türk Silahlı Kuvvetlerini yok etmek üzere planlandığını, kumpas olduğunu anlatırken kendisi onu savunuyordu. Dolayısıyla, o güne kadar iş birliği içerisindeydi. Şimdi, o iş birliğinin üzerini örtebilmek için de sahte makbuzlarla kamuoyunun önüne çıkıyor ve çarpıtmaya çalışıyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Buna cevap verdiler Sayın Başkan.

MURAT EMİR (Ankara) - Dolayısıyla, burada yapılan şudur: Kendilerinin FETÖ’yle bağlarını, desteklerini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emir.

Sayın Gök…

REŞAT PETEK (Burdur) – Şimdi, Sayın Başkan, doğrudan…

BAŞKAN – Sayın Petek, lütfen.

Sayın Gök’e söz verdim, lütfen.

Buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Konuşmacı az önce konuşurken Fetullah Gülen’in cemaat yapılanmasına ilişkin bir değerlendirmenin olmadığı bir dönem, daha sonraki bir başka dönem olduğunu ifade etmek suretiyle Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuyu çarpıttığını ifade etti. Ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Çarpıttığını söylemedi.

LEVENT GÖK (Ankara) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Hayır.

LEVENT GÖK (Ankara) – Olur mu öyle şey?

BAŞKAN - “Yani şu aşamada, artık bir terör örgütü olarak kabul edilen FETÖ/PDY’ye karşı…”

LEVENT GÖK (Ankara) – Hangi aşamaymış efendim o?

BAŞKAN – “...Cumhuriyet Halk Partisinin savunuyor pozisyonda olduğunu anlayamıyorum.” dedi.

LEVENT GÖK (Ankara) – Evet. E, daha ne desin?

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Burdur Milletvekili Reşat Petek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, buradaki konuşmaları izlerken gerçekten büyük üzüntü duyuyorum.

2004 yılı Millî Güvenlik Kurulu kararı Sayın Petek. Siz hangi tarihi baz alıyorsunuz? Kendi işinize gelen tarihi almak durumunda değilsiniz. 2004 yılında bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakan, Millî Güvenlik Kurulu Konseyinin tüm üyelerinin olduğu toplantıda “Fetullah Gülen cemaati tehlikelidir, bununla ilgili bir tedbir alın.” diye Hükûmete tavsiyede bulunuldu. Sizin bundan haberiniz yok mu? Haberiniz yokmuş gibi konuşuyorsunuz. Yakışıyor mu size bir hukukçu olarak?

REŞAT PETEK (Burdur) – Konuştuğuna cevap mı vereyim, sonra mı?

LEVENT GÖK (Devamla) - 2004 yılında bu ülkenin Millî Güvenlik Kurulu bir karar alacak ve o dönemin Başbakan yardımcısı da diyecek ki “Biz bu kararı yok hükmünde saydık.” Yok hükmünde sayarsan başına bomba yağar senin kardeşim, başına bomba yağar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Onu anlattı ama o zamanki müsteşar.

LEVENT GÖK (Devamla) - Kalkıp televizyon televizyon konuştun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle demedi.

LEVENT GÖK (Devamla) - Bülent Turan laf etme! Bak, sana da bir söz söylerim, oturursun!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – A, çok korktum! Hiç yakışmıyor bu. Levent Bey, söyle lafını. Bu nasıl konuşma ya, yakışıyor mu yani?

REŞAT PETEK (Burdur) – Bu ne üslup ya!

LEVENT GÖK (Devamla) – Reşat Petek diyor ki Sayın Başkan: “Fetullah Gülen’e çete denmesi haksızlıktır, o bütün davalarda beraat etti.” diyor 2004 Millî Güvenlik Kurulu kararından sonra.

Madem laf ettin Bülent Turan, sen demiyor muydun “Fetullah Gülen’i biz affettik.” diye, gazetelerde boy boy demeçler. Demedin mi?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, demiyordum. Ben o zaman avukatım, vekil değilim. Yalancı, şerefsizdir! Yalancı, şerefsizdir! Ben vekil değilim o zaman.

LEVENT GÖK (Devamla) – “Fetullah Gülen’i biz affettik.” diye gazetelere demeç veren sen değil misin?

BAŞKAN – Sayın Gök, bir dakika beni dinler misiniz, lütfen! Sayın Gök…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ben vekil değilim o zaman, avukatım o zaman. Yakıştı mı sana! Ayıp ya! Çok ayıp ya!

LEVENT GÖK (Devamla) – Açtırmayın kutuyu, söyletmeyin kötüyü.

BAŞKAN – Sayın Gök, partinize bir sataşma var diye…

LEVENT GÖK (Devamla) - Yani bunlar sanki yaşanmamış gibi davranacağız, Millî Güvenlik Kurulu bu kararı almamış, Başbakan Yardımcısı da “Biz bu kararı yok hükmünde sayıyoruz.” dememiş olacak ve kalkıp burada bunları söyleyeceksiniz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ayıp sana, ayıp!

BAŞKAN – Sayın Gök, rica ediyorum, beni dinler misiniz! Sayın Gök, beni duyuyor musunuz?

LEVENT GÖK (Devamla) – Buyurun Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sataşmadan söz aldınız ama Sayın Turan’la uğraşıyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Böyle bir usul var mı Sayın Başkanım?

LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Turan da benimle uğraşıyor.

BAŞKAN – Uğraşmayın lütfen, ben gerekli müdahaleyi yapıp sustururum kendisini.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Laf attığım falan yok, ne atacağım laf.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Laf atıyor, gerekli cevabı alıyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç yakışmadı, hiç!

LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Başkan, süremi kesti bir dakika daha…

BAŞKAN - Buyurun.

LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Başkan, tabii, ben elbette bir cevap verirken AKP Grup Başkan Vekili de bana sataşıyor, doğal olarak. Şimdi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne dedim de sataştım? Ayıp ya!

BAŞKAN – Sayın Turan, siz de bir şey söylemeyin lütfen.

LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Turan, sizinle hukukumuz ayrı, onu şimdi tutuyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç yakışmadı hiç Levent Bey!

BAŞKAN - Bir dakika daha ek süre veriyorum size.

LEVENT GÖK (Devamla) – Değerli AKP’li kardeşlerim, bu Millî Güvenlik Kurulu ne işe yarar? Yani, sizin iktidarınız döneminde aldığı bir karar, daha sonra Darbe Komisyonuna dönemin Genelkurmay Başkanı gelmedi mi değerli arkadaşlarım? O Genelkurmay Başkanı “Biz Hükûmeti uyardık ama gerekli tedbirleri almadılar.” demedi mi? E, daha ne desinler ya? Fetullah Gülen konusunda bizim sayfalarca açıklamalarımız var. Biz burada “Fetullah Gülen tehlikelidir, dikkat edin.” dediğimiz zaman bize hakarete varan hepinizin verdiği cevaplar var. Şimdi bunları unutacaksınız, elli yıl öncesinin internette satılan bir belgesini güya yutturmaya çalışacaksınız, aklı sıra Cumhuriyet Halk Partisini FETÖ’yle ilişkilendirmeye çalışacaksınız. Bunu kimse yutmaz, böyle bir tablo olmaz.

REŞAT PETEK (Burdur) – İzah ettim anlayamadın mı Sayın Levent Gök.

LEVENT GÖK (Devamla) - Bir kere hukukçu olan bir kişinin önüne gelen bir belgeyi incelemesi gerekir Sayın Petek. Bu belgeyi inceleyin. Böyle bir tablo olabilir mi, size yakışıyor mu!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, Birgül Hanım söyledi geçen, “Bağlantı var.” dedi ya.

LEVENT GÖK (Devamla) – Bu belgeyi sunduğunuz anda verdiğiniz bütün rapor zaten çökmüştür Sayın Petek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisini FETÖ'yle irtibatlandırmak hiç kimsenin haddi değildir değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sizin milletvekiliniz söyledi Levent Bey, sizin milletvekiliniz söyledi.

LEVENT GÖK (Devamla) – Biz bu konuda en ciddi mücadeleyi verdik.

BAŞKAN – Sayın Gök, teşekkür ederim.

LEVENT GÖK (Devamla) – Darbe gecesi dahi can güvenliğimizi ortaya koyarak ve ölümü de göze alarak millî iradeye sahip çıkma kararlılığını biz burada gösterdik kardeşim, tamam mı?

BAŞKAN – Sayın Gök…

LEVENT GÖK (Devamla) – FETÖ’yle ilgili duvara siz çarptırdınız, biz sizleri kurtardık; o kadar. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millet kurtardı herkesi ya, millet.

Sizin milletvekiliniz söyledi ya, açıklamaları var. Kendi milletvekilinizin açıklamaları var.

BAŞKAN – Sayın Turan...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sabahtan beri bir tabloya şahidiz, o da şu: CHP’nin konuşmacıları her türlü ifadeyi kullanacaklar, her türlü ithamda bulunacaklar; bizim konuşmacılarımız kürsüye çıktığı zaman daha başladığı anda bağırmaya başlayacaklar. Bu, doğru bir usul değil. Ancak az önce grup başkan vekilinin -ki sayarız, severiz- kürsüye çıkıp hiç ilgisiz bir konuyla ilgili itham etmesini esefle karşılıyorum. Daha önce on defa izah ettim, on bir olsun; bir daha anlar belki. Avukatım ben, hukukçuyum ben. Buradan kanun geçmiş, kanunu değerlendiriyorum. O kanundan istifade edenlerden bir tanesi de, davası düşen binlerce kişiden biri de Fetullah Gülen diyorum. Kanunda oyum yok, komisyonda görevim yok, bir hukukçu olarak bunu söylüyorum. Bunu söylememem mi lazım? Bir avukat olarak bunu mu anlaması lazım?

LEVENT GÖK (Ankara) – Ne söylediniz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok ayıpladığımı ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Hayır, hayır, Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Hayır, bir şey demiyorum.

BAŞKAN – “Ne söyledin?” diye sordunuz, bu konuyla ilgili size izin veremeyeceğim, lütfen.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, ben teşekkür edeceğim Bülent Bey’e.

BAŞKAN – Aranızda konuşun, benim gündemim bu değil, aranızdaki konuşma değil. Lütfen…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ayıp sana, çok ayıp!

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Turan’a yapmış olduğu itiraftan dolayı teşekkür ediyorum. Daha ne diyeyim?

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Fetullah Gülen’i kurtarmak için kişiye özel kanun çıkardılar, bu da kayıtlara geçsin. AKP çıkardı.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Ankara milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, OHAL döneminde başta KHK'larla ihraç edilenler olmak üzere yaşanan gelişmelerin sosyal ve toplumsal dokumuzda yarattığı sonuçların araştırılması amacıyla 31/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın konuşacak.

Buyurun Sayın Aydın.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma önergesi üzerinde konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarken mübarek ramazanınızı da kutluyorum.

Evet, ben şu ana kadar her iki araştırma önergesi de aynı minvalde olduğundan tekrara düşmemek adına farklı bir pencere açmak ve o zaviyeden bakmak istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, edebiyatın, biliyorsunuz, en çok okunan türü romandır. Efendim, romanın da çok basit bir tanımı vardır, birçok tanımı vardır ama en basitlerinden bir tanesini söyleyeyim: Hayata, yaşama ayna tutmaktır. Dolayısıyla, hayata ve yaşama ayna tutan birçok romanlar var aklımıza gelen, Batı klasikleri vardır, benim de aklıma onlardan bir tanesi geldi, Mary Shelley adındaki bir yazarın “Frankenstein” diye bir romanı var. Bu sanayi devriminin Avrupa’da yoğunlukla yaşandığı bir dönemde gücü elinde bulunduranların bilim ve teknolojiye aşırı güvenlerinden dolayı bunu kullanarak çok rahat bir şekilde hükmedeceklerini sanan bir yapıya eleştirel bir boyut kazandırma adına yazılmış bir eserdir. Bir kadavra üzerinden hareket edilerek bugünkü ifadesiyle robot tarzı bir yapı, bir oluşum gerçekleştirip onu çok rahat bir şekilde isteklerine, emirlerine uygun bir şekilde kullanma amacını güden bir bilim adamının öyküsüdür. Evet, başarmıştır, insanımsı bir varlık ortaya koymuştur ama kontrol edeceğini, kullanacağını sandığı bu “Frankenstein” dediğimiz yapı, varlık zamanla canavarlaşıp kontrolden çıkmış, itaatsizliğe başlamış ve yavaş yavaş sahibini kontrol etmeye dönüşmüştür. İşte ben bugün bu Mecliste bütün bu tartışmalara neden olan, gerçekten 15 Temmuz gecesi de bizi büyük bir travmaya sürükleyen o vahşi olayı ancak böyle ifade edebiliyorum.

Bir yapı onu siyaseten muhafaza edip kullanabileceğini, kontrol edebileceğini sanan bir yapıya direniş göstermiş ve kendisini kontrol edici noktasına getirmiştir. Peki, bunun sonuçları ne olmuştur? Mütemadiyen bütün konuşmacı arkadaşlar ifade ettiler. Büyük bir travmaydı, evet, büyük bir kalkışmaydı, ağır bedeller ödendi. Allah gani gani rahmet eylesin, 249 şehidimiz var, 2.193 gazimiz yani bu olaydan yaralanmış kardeşimiz var. Bunun sosyal travmasından bahsetmiyorum, hepiniz bire bir tanık oldunuz. Buralar bombalandı, Türkiye'nin gerçekten idare yönteminde önemli kurumları olan yapılar yerle bir edilmeye çalışıldı hiç acımaksızın. Bütün bunları yaşadık ama bugün, şimdi, televizyonlarda gerçekten bu mevzuyla ilgili toplumda sosyal bir travmaya dönüşen, altından kalkınmaz bir kaos öncesi durum yaratabilecek bu yapıyla ilgili somut birtakım şeyler bekliyor insanlar.

Ne oldu? Bu acımasız, bu cani yapı, bu habis ruhlu yapının sebep olduğu olaylardan dolayı bir sürü insanımız, şu anda 154 bin civarında soruşturma geçiren insan söz konusu, kamu görevlisi söz konusu. Bunun 50 bini şu anda tutuklu, bir 50 bini kadar işten ihraç edilmiş. Bu olaylardan dolayı 37 insan intihar etmiş. O zaman, bakın, ne oldu da bunları yaşadık? Bugün, burada, biz yasama organı olarak gerçekten hakkı ve hakikati itiraf etmek, konuşmak zorundayız. Burada herhangi bir siyasi mülahaza gütmemek lazım çünkü toplumun gerçekten çok acı, kanayan bir yarasından bahsediyoruz.

Söz konusu olan nedir? Şimdi, basit ilkokul mezunu, köyünden başka hiç büyük bir yerleşim merkezini görmemiş er kardeşlerimiz var. Bu çocuklar askere gitmiş, kınalanmış, alayla valayla askere gönderilmiş, bir gece “tatbikat var” diye uyandırılmış, belirli mekânlara götürülmüş. Ne kurşun atmış ne kasaturasını çekmiş. Beklemiş ikinci bir emri ama ertesi günü ne olupbittiğini anlamadan tutuklu bir şekilde cezaevine atılmış.

Şimdi, bunların çarpanı o kadar çok ki sadece bir ayağından bahsettik. Öğrencileri var… Allah korusun, YÖK’le aklıselim bir çalışma yapıp aklın gerektirdiği, hukukun gerektirdiği bir sonuç çıkarmasaydık inanın şu anda 55 bin de üniversite öğrencisi bu mağduriyeti yaşayacaktı. Ne yaptık? Ya bu çocuklar öğrenci olmuş. Çocuğun puanı devlet üniversitesine yetmemiş, babasının da gücü varmış vakıf üniversitesine göndermiş. “Vay, o kripto FETÖ’cüler” “Ben üniversitemde FETÖ’cü istemiyorum.” diye yaygara koparıp bu 55 bin çocuğu da kurban, heba edip piyasaya sürecektik; yeni bir cephe.

Öğretmenlerimiz aynı sıkıntıda, yani bir sendikaya üyelik, bir bankaya, efendim, masumane bir ödeme yapmak. Bakın, destek amaçlı değil, bunu hukukçularımız çok rahat ayırt edebilir, hainle normal vatandaşı. Bütün bunların yarattığı bir travmadan bahsediyoruz. Dolayısıyla, burada yapmamız gereken şudur, bir hukukçunun ifadesiyle ben ifade etmek istiyorum: “Devletin arınmaya ve liyakat ilkesiyle seçilen, temel millî yararları esas alan kamu görevlilerine ihtiyacı olduğu muhakkak. Bu arınma ve liyakatli insanların kamu hizmetlerinde görevlendirilmeleri konusunda hassas davranılması gerektiği tartışmasızdır. Bu meseleyi hukuk kaidelerinden sapmadan, haksızlığa yol açmadan, gerekçeleri de örtbas etmeden ve edilmesine izin vermeden, yakından ve objektif kriterle takip etmek çok önemlidir.”

Şimdi, bakın, aynı bağlamda Milliyetçi Hareket Partisi olarak -geçen hafta Genel Başkanımız grup toplantımızın bir kısmını buna ayırdı ve net bir talebini beyan etti Milliyetçi Hareket Partisinin- ben de bunu bir kez daha tekrar etmek istiyorum; bizim talebimiz budur: Bizim talebimiz, haksız yere bireysel, somut gerekçeler oluşmaksızın yargılamadan değil, hukuktan ayrılmadan… Çünkü devlet hukuk devleti, bu hukuk her zaman hepimiz için geçerlidir. O zaman ne istiyoruz? Diyoruz ki: “Kripto damarın kesilip atılması, kılık değiştirmiş, usul ve üslup açısından kendisini emniyete almış FETÖ’nün siyasi ayağının darmadağın edilmesi artık millî bir seferberlik ruhuyla ele alınmalıdır.” Hükûmete çağrımızdır aynı zamanda: “Çaycıyı çorbacıyı bırakın; yılana çıyana bakın. Zahîre değil zehre odaklanın, zarfa değil mazrufa dikkat kesilin. Kapıcıyı, odacıyı, memuru, işçiyi, onu bunu değil; 15 Temmuzun kurgusunu, saldırı planlamasını yapan sözde akıl ve akil hocalarını yakalayın. Suçlu-suçsuz tasnifi tam ve eksiksiz yapılmazsa, kim mağdur kim mahkûm ayrımı adalet ölçülerinde gerçekleşmezse, üstelik FETÖ çuvalına önüne gelen atılırsa bilinsin ki ihanet alttan alta beslenecek, büyüyecek, ilk fırsatta harekete geçmek üzere bilenecektir.”

Şimdi, bunları niye söylüyoruz? Gerçekten, bir kere, biz, hak ile haksızlığı ayırmak zorundayız. Eğer bu işte, özellikle azmettiriciler, planlayıcılar, kurgulayanlar, harekete geçmesini önceleyenler, ilk önce, inanın, bu saf, temiz vatandaş, o Cumhurbaşkanının ifadesiyle, en alttakiler bunu görmek istiyor, diyor ki: “Önce bu işi, bu fitneyi, bu çıfıt yuvasını kim organize edip harekete geçirdiyse onlar önce dikkat ettikleri noktalar itibarıyla ele alınsın, yargılansın.” Bu beklenti içerisinde bu milletimiz, gerçekten, adil ve hakkaniyetli bir yargılama sürecini beklemektedir.

Ayrıca, yine mağduriyetin ikinci bir ayağı, bu insanların -kamudan uzaklaştırıldı, atıldı; yargılandı, suçlu bulundu- artık bunların ikinci dereceden, üçüncü dereceden akrabaları ya da işten atıldıktan sonra kamuda görev vermiyorsunuz ama özel sektörde de bu insanların kendi yaşamlarını idame ettirme adına giriştikleri birtakım şeylerde de çok engelleyici birtakım uygulamalara rastlıyoruz. Bunlardan da vareste olmamız lazım.

Buradan çıkarılacak ders şudur: Bakın, mübarek aydayız. Kutsal bir, ulvi bir dinin mensuplarıyız. Burada uzun vade önemli bir tedbir şudur: Dinimizi bütün bu siyasetten, ticaretten, eğitimden, her türlü yapılanmadan, sosyal yapı içerisindeki her türlü uygulamalardan vareste tutmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydın, bir dakika daha vereyim size ek süre.

Buyurun.

KAMİL AYDIN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Aksi takdirde, bugün FETÖ’dür, yarın TETÖ olur, bugün “Gülen hareketi” diye bize yutturulur zehir, yarın ağlayan hareketi olur. Biz de o zaman ne yaparız? Bu işten mağdur olanlar olarak, aynen üstadın dediği gibi, artık İslam’ın siyasete, bürokrasiye, ticarete bulaştırılmış hâlinden gına gelir bize, Muhammed İkbal’in ifadesiyle, bize de artık Müslümanlardan kaçıp İslam’a sığınmak düşer. Onun için, gerçekten, bunu siyasetüstü, dinimizi bu işlere bulaştırmadan… Birkaç gün önce eski bir Diyanet İşleri Başkanının röportajında da okuduk, benzer şeyleri söylüyor. Biz siyasetin dışında bir din anlayışına sahibiz; o bizim yüce, ulvi bir değerimizdir; onu her şeyin üzerinde, her şeyin ondan ilham alacağı bir yapı olarak benimsemediğimiz sürece bu tür musibetler sürekli tekrar edilebilir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bir hususu açıklayabilir miyim izin verirseniz?

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Diyarbakır’da sürdürülen operasyonlarda Lice’de şehit olan 3 askere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, üzücü bir haber için söz aldım, teşekkür ederim. Bu, Diyarbakır’da sürdürülen operasyonlarda Lice’de 3 askerimizin şehit olduğunu öğrendim, yine, yaralı askerlerimiz var. Yani büyük bir üzüntü içerisindeyim. Bu operasyonlarda hayatını kaybeden askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ulusumuza başsağlığı diliyorum, yaralı askerlerimize de geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim bilgi verdiğiniz için.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Lice’de şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Allah’tan rahmet diliyoruz şehitlerimize.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Ankara milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, OHAL döneminde başta KHK'larla ihraç edilenler olmak üzere yaşanan gelişmelerin sosyal ve toplumsal dokumuzda yarattığı sonuçların araştırılması amacıyla 31/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2017 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde son olarak Bitlis Milletvekili Sayın Mizgin Irgat konuşacak.

Sayın Irgat, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de bu ülkede kalıcı bir barışın tesis edilmesi için bu Meclisin görev üstlenmesini ve gelecek dönemde barışın ülkemize hâkim olmasını dilemekle konuşmama başlamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada sabahtan beri, hem bizim önergemiz hem CHP’nin önergesine baktığımızda, gerçekten, darbeler ve darbelerle mücadele tarihi ve darbelerle mücadele edilirken bir kesimin haksız hukuksuz bir şekilde ve gerçekten, asgari dengenin çok aleyhe işletildiği bir noktada sonuçların mağduriyetlere yol açtığı bir dönemi anlatacağız, bir dönemi tartışacağız.

Evet, hâlâ görünen o ki darbeyi yapanların, darbenin kararını alanların ve gerçekten adının darbe olup olmadığının, nasıl planlandığının, kimin bildiği-kimin bilmediğinin net olmadığı bir süreç yaşanırken net olan şu: Hiçbir tartışma, hiçbir yargı ve… İfadeleri dahi alınmayan yüz binlere varan ihraçlar kesin olan ve somut olan şey. Kendileriyle beraber aileleri ve bir bütün toplumun büyük oranda çoğunun mağdur edildiği bir süreçten bahsediyoruz. Darbeyle ilgisi olan olmayan, darbe yapıldığı iddiasıyla, var olan suçlarda iddia edildiği gibi cemaatle bağlantısı olup olmadığı ya da nereyle bağlantısı olduğu tartışılmadan bir bütünel muhalefetin tamamının susturulduğu, işinden atıldığı bir süreci yaşadık, hâlâ yaşıyoruz. DBP belediye başkanlarının, HDP’nin eş genel başkanları ve milletvekillerinin ve -kendi işini isteyen- bazı sendikalara yani AKP’nin, iktidarın yandaşı olmayan sendikalara üye olanların işinden edildiği bir süreçten bahsediyoruz. Bu insanlar işten çıkarıldı, ihraç edildi, hâkim olmadıkları, mesleki olarak vâkıf olmadıkları işte çalışmak zorunda kaldılar ve iş cinayetleriyle hayatlarını kaybettiler. İktidar, 100 binin üzerindeki bu çalışanları ihraç ederken, işinden, ekmeğinden ederken ne yapacağı, ailesini nasıl geçindireceği sorusunu sormaksızın, ulu orta ortada bırakmıştır.

Ve bugün bu araştırma komisyonuyla, gerçekten sorumluluğu olan AKP iktidarı -iş cinayetiyle hayatını kaybeden- 37’ye yakın kişinin intihar ettiği, hayatına son verdiği bu olaylar da dâhil olmak üzere hepsini araştırmak, sorumluluğunu üstlenmek durumundadır diye düşünüyorum.

Darbe araştırmaları tartışmaları yapılırken bu darbeci cemaatin üyelerinin hazırlamış olduğu KCK dosyalarının tamamı şu an yürürlükte ve hiçbirisi hakkında düşme kararı verilmedi. Kendileri suç iddiasıyla, suç örgütü kurmakla şu an cezaevlerinde yatarken, hazırlamış oldukları mutfaklarında çalışan savcılar, hâkimler ve polisler, şu anda onların hazırlamış olduğu dosyalar ise yargılamada, sözde yargılamalar devam ettirilmekte.

Selahattin Demirtaş, sayın eş genel başkanlarımız ve diğer tutuklu vekillerimizin konuşmalarını hazırlayan bu mutfağın çalışanlarının, sözde, bugün sizin cemaatçi olarak iddia ettiğiniz kişilerin dosyalarından şu an milletvekilleri tutuklu yargılanmaktadır ve bu konuda, daha önce benzer konularda tahliye kararı vermişken yani onu seçen seçmenlerin iradelerine bir baskı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin bir milletvekilinin görevine devam etmesi yani görev yeri olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde olması gerektiği kararına rağmen, hâlâ, aylardır milletvekillerimiz cezaevlerinde bulunmaktadır.

Sayın Selahattin Demirtaş’ın duruşma tarihi 6 Eylüldür hem de manidar bir tarihte duruşma tarihi verilmiştir. Bugün Besime Konca, az önce aldığımız habere göre, kendisi hakkında “propaganda” gibi, katalog suçlardan olmayan yani tutuklanmayı gerektirmeyen bir suçtan şu an tahliye edilmemiştir, tekrar cezaevine gönderilmiştir.

Dolayısıyla, yargının üfürükten dosyalarla, bir bütünel mutfağının tartışmalı olduğu dosyalarla siz darbelerle mücadele ettiğinizi dile getiremezsiniz. Söyleseniz bile buna inanan kimseyi bulamazsınız çünkü gerçek olan, aslolan mağduriyetler var ortada.

Bitlis’te, vekili olduğum ilde, işten ihraç edilen bir çalışan, 6 çocuğuyla beraber oturduğu lojmandan da atıldı yani sokağa atıldı.

Diğer taraftan, muhtarlar, 5 tane muhtar… Basının çokça işlediği, aslında 16 Nisan referandumu öncesi gündeme gelen “‘Hayır’ oyu verirseniz elinizdeki mührü alırım, size hizmet etmem.” diyen kaymakamın emriyle ve talimatıyla muhtar şu an görevden alınmış durumda. Bitlis’in Adilcevaz Kaymakamından bahsediyorum size. Hepimiz televizyonlarda izledik, muhtarları toplayıp “Köyünüzden ‘hayır’ oyu çıkmayacak.” tehdidini yapan kaymakam, evet, bu köylerden ‘hayır’ çıktığı için karakola çağırtıp sözlü talimatla “Artık görevinize son verilmiştir. Mühürlerinizi iade edin.” demiştir. Zaten bundan önce de 19 muhtarımız aynen bu şekilde, keyfî bir şekilde görevlerinden alınmıştır.

Tekrar, Bitlis’ten bahsediyorum, tekrar, sözde kanun hükmünde kararnamelerden bahsediyorum. Bitlis’in ormanları, Güroymak ve Mutki’ye bağlı ormanlar şu anda kesiliyor, yok ediliyor. Yani “Darbeyle mücadele ediyorum.” derken ormanlardan, ilgisi alakası olmayan tüm alanlardan öç alma duygusuyla hareket ettiniz ve hiç ilgisi olmayan insanları işinden, ekmeğinden ettiniz. Şimdi, buradan tekrar, biz, Bitlis Vekili olarak ve Bitlis adına, Bitlis’e duyduğunuz bu öfkeden vazgeçin diyoruz. Nedir Bitlis’ten ve “hayır” oyu veren yerlerden korkunuz?

Eğer o kadar kendinize güveniyorsanız -daha önce de söylemiştim- DBP’li Bitlis Belediye Başkanını, Güroymak Belediye Başkanını ve diğer belediye başkanlarımızı tutuklamak yerine onları kendi şehirlerinde bırakıp, başka, Karadeniz illerine sürgün etmek yerine gelin, demokratik bir şekilde seçim sandıklarını kuralım ama o sandıklara da müdahale etmeyelim. Yüksek Seçim Kurulunun da kendi hakkını, kendi görevini layıkıyla yapacağı adil, demokratik bir seçim sistemiyle seçim yapalım ve orada gerçekten halkımız neyi tercih ediyorsa, kimi tercih ediyorsa onu yapalım ama bu zulümden vazgeçin. Gerçekten, hiçbir yatırımı yapmadığınız, havaalanını yapmadığınız, her seçim döneminde ısıtıp ısıtıp önümüze getirdiğiniz o propagandadan vazgeçip gerçekten sosyal devlet ve iktidar olma duygusuyla ve sorumluluğuyla kendi görevinizi yapmaya davet ediyoruz.

Elzem bir şekilde, burada yerleri boş olan tutuklu milletvekillerinin, bir kere, her şeyden önce görevinin başına gelmesi gerekmektedir. Haksız, hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunan belediye eş başkanlarımıza, bir sözlü talimatla şu an görevinden aldığınız mahalle ve köy muhtarlarımızı ve işinden atılan emekçileri işlerine iade ederek, Semih ve Nuriye’nin başlatmış olduğu açlık grevini sonlandırmak için kendilerine iş taahhüdünde bulunarak bütün bu sorunlara cevap olunacağını düşünüyoruz. Aksi takdirde, burada öyle bir kısmını sahiplenip bir kısmını sahiplenmediğiniz, bir kısmına dokunduğunuz, bir kısmına ses çıkarmadığınız, siyasi ayağını tartışmadığınız, araştırmadığınız darbelerle mücadele yöntemiyle bu işi kesinkes çözemeyeceğinizi, başka darbelerle baş başa kalacağınızı, gelecekte de daha büyük darbelerle karşılaşacağınızı buradan yinelemek istiyorum. Bu ülkenin bu ülkede yaşanan tüm darbeleri gerçekten burada tartışması, masaya koyması ve müzakere etmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİZGİN IRGAT (Devamla) – Bir dakika istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun bir dakika Sayın Irgat.

MİZGİN IRGAT (Devamla) – Sayın Demirtaş’ın bugün bir mektubu basına yansıdı, bir yol haritasından, demokrasi blokundan bahsetmekte. Evet, hepimizin ihtiyaç duyduğu şey, gerçekten, Kürt meselesi başta olmak üzere bütün sorunlarımızı masaya yatıracağımız akilane bir yol haritasıyla, bir barış haritasıyla ve gerçekten büyük bir demokrasi blokuyla sorunlarımızı çözeceğimiz bir yöntemden geçer. Dolayısıyla, ihraçlar gerçekten telafisi imkânsız olan zararların doğacağı ihraçlar, haksız hukuksuz gözaltılar ve sürgünler değildir. Çünkü biz bunları çok yaşadık, bunlardan sonuç alınmadı. Dolayısıyla, bu ülkede bir hak, hukuk, demokrasi sorunu vardır. Bunun da çözüleceği yegâne yer bu Meclis ve bizleriz. Bu temelde, ben burada tekrar, bu komisyonun kurulması gerektiğini düşünüyorum.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Irgat.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde son olarak İstanbul Milletvekili Sayın Hurşit Yıldırım konuşacak.

Buyurun Sayın Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, terör örgütüyle mücadele ederken şehit haberini almış olduğumuz şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Yine, aynı şekilde, içerisinde olduğumuz, idrak ettiğimiz ramazan ayının, birlik ve beraberlik ayının, mağfiret ve bereket ayının tüm ülkemize ve İslam âlemine hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, öneriyle ileri sürülen OHAL ve KHK’ları iyi anlayabilmek için öncelikle 15 Temmuzu çok iyi değerlendirmek gerekir. Her on yılda bir darbelerle mağdur olan Türkiye, 15 Temmuzda, bu defa, hain FETÖ’nün darbe girişimine karşı dik durmuş, darbecilere boyun eğmemiş, istikbalini ve istiklalini yitirmemiştir. 15 Temmuz darbe girişimi öncesi bürokratik tüm birimlere sızan FETÖ’nün hayalini topyekûn millet bir gecede tarihe gömmüştür. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, 15 Temmuz darbe girişimine kadar, MİT olayı, 17-25 Aralık darbe girişimi, Gezi olayları gibi sayısız başkaca darbe girişimleri atlatması, vesayet güçlerinin beklemediği refleksleri göstermesi, her daim milletin verdiği millî iradeye sahip çıkması, liderlik karizması ve dik duruşu milletimize güç ve güven vermiştir. İlk defa, bir darbe girişimi karşısında önceki alışkanlıklar gibi teslim olan değil, tam aksine, darbeye karşı çıkan bir lider etrafında millet topyekûn birleşmiştir.

Siyasi tarihimizde 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylülde cuntacıların Silahlı Kuvvetlerdeki bir kısım unsurları kullanarak ülke yönetimine el koyma geleneği... 15 Temmuzda Recep Tayyip Erdoğan’ın cep telefonundan televizyonlara bağlanarak milletine “Ben halkın gücünün üstünde bir güç tanımadım. Milletimi havaalanlarına, meydanlara çağırıyorum.” çağrısıyla milyonlar anında sokaklara dökülmüş ve ilk defa silahlı bir darbe girişimi püskürtülmüştür.

Sayın milletvekilleri, 15 Temmuzdan sonra bütün siyasi partilerin millî iradeye sahip çıkmasını, darbe girişiminden hemen sonra Gazi Meclisimizde partiler tarafından kaleme alınan ortak bildiriyi de anlamlı buluyorum.

15 Temmuz, milletimiz tarafından millî irade ve millet egemenliğine sahip çıkılmasıdır. Bu, hep birlikte, tek yürek olarak Türkiye'nin geleceğine sahip çıkılması demektir. Milletçe en büyük kazancımızın 15 Temmuz ruhu yani millî birlik ve beraberlik olduğuna inanıyorum. 15 Temmuzda gerek Ankara'da, burada bulunan vekillerimiz gerekse seçim bölgelerinde bulunan vekillerimiz demokrasiye darbe vurmak isteyenlerin karşısına çıktı ve “Milletin verdiği emaneti yere düşürmeyiz.” dedi.

Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz gibi hain ve sinsi bir darbe girişiminden sonra hiçbir şey olmamış gibi davranamayız, 15 Temmuzda bize destek veren milletimin isteklerini görmezlikten gelemeyiz. 15 Temmuz Türkiye için yeni bir milattır. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, hepimizin bildiği gibi, ülkemiz bambaşka bir döneme girmiştir. Olağanüstü durumlarda acilen ve yıldırım hızıyla kararlar almak gerekmektedir. Olağanüstü dönemlerde olağanüstü kararlar geçerlidir. OHAL ve KHK düzenlemeleriyle siyasetin ve millet iradesinin üzerinde yeni bir vesayete izin vermeyecek düzenlemeleri yapmak zorundayız, devletimiz ve milletin bekası için de gerekli düzenlemeleri yapmak zorundayız. Devletin demokratik işleyişini bozma tehdidi taşıyan kamu personeli ve unsurlarının bürokrasiden temizlenmesi gerekir. Başka bir ifadeyle, devlete sadakatle bağlı olmayan bürokrasiyle devletin beraber çalışması düşünülemez.

Pensilvanya’daki hain teröristbaşından emir alan şizofren ve Haşhaşi ruhlu bu örgütle, gerek OHAL ve KHK içinde gerekse OHAL’den sonra mücadeleden vazgeçildiği takdirde veya bu mücadele sulandırıldığı takdirde oynanan küresel oyunlara düşeriz. FETÖ’yle mücadelede, FETÖ’nün gerçek yüzünü gördükten sonra kim nasıl mücadele ediyor, iyi izlemek gerekir. Biraz önce bahsettiğimiz 15 Temmuz hain darbe girişimine ve terör eylemine karşı yine hukuk içerisinde, Anayasa’mızın 119, 120 ve 121’inci maddelerinde ifade edilen OHAL ve KHK düzenlemelerini yürürlüğe koymak zaruri olmuştur. Böyle bir dönemde OHAL ilan edilmeyecek de ne zaman ilan edilecektir? Ayrıca OHAL ve KHK’lar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15’inci maddesinde bu mücadelenin hukuki dayanakları da yer almaktadır. Devletler, kamu düzenini bozan, ulusal varlığını tehdit eden tehlikeler karşısında gerekli tedbirleri de almak zorundadır.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’mıza göre olağanüstü hâlin, tabii afet hâllerinde, tehlikeli salgın hastalık durumlarında, ağır ekonomik buhranlarda ve Anayasa’yla kurulan hür, demokratik düzenlemeyi, temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik şiddet hareketlerinin bulunması hâlinde ilan edileceği malumunuzdur. OHAL, toplumun gündelik yaşamını da etkilememektedir, tam aksine vatandaşlarımızın gündelik hayatlarını sürdürmesi için uygulanmaktadır. OHAL’le ve KHK’larla, demokratik düzenin tesis edilmesi önünde engel teşkil eden vesayetçi aktör ve terör yapılarının ortadan kaldırılması da hedeflenmektedir. Ayrıca OHAL ve KHK’ları -Bakanlar Kurulu kararından- Parlamento tarafından onaylama veya reddetme hakkımız da bulunmaktadır. Dolayısıyla, gerek OHAL kararında gerekse KHK’larda, Parlamentonun devrede olduğu, İç Tüzük ve Anayasa gereği mevcut hükümlerin uygulandığı, hukuk sisteminin işlediğini de ifade etmek gerekir.

Sayın milletvekilleri, OHAL ve KHK’lar, sadece ulusal güvenliğimizi ve ülke bütünlüğünü tehdit eden FETÖ, PKK, PYD, DAEŞ gibi terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı alınmış yasal ve hukuki bir uygulamadır, AK PARTİ iktidarlarından önce de zaman zaman başvurulmuş olan anayasal bir tariftir. Örneğin, merhum Cumhurbaşkanımız Sayın Turgut Özal döneminde, 1987 tarihinde, doğudaki 14 ili kapsayacak şekilde yürürlüğe konan OHAL, tam 46 defa uzatılmış, 30 Kasım 2002 tarihinde AK PARTİ tarafından kaldırılmıştır. Yani başka bir ifadeyle, AK PARTİ özgürlükçü bir kararla yıllardır uygulanan OHAL’i kaldıran aslında bir partidir.

Sayın milletvekilleri, son üç yılda, bizim yaşadıklarımızın onda birini yaşamamış ülkeler OHAL ilan etmekten geri kalmadılar. Fransa, Charlie Hebdo ve Paris katliamı gibi iki üzücü yerel terör olayını yaşamış ve hemen ardından OHAL uygulamasına geçmiştir, iki yıl olmasına rağmen hâlen OHAL kararı sürdürülmektedir. 12 Haziran 2016 günü Amerika’da Orlando’da bir gece kulübü saldırısı sonucu Florida eyaletinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Bunun benzer pek çok örneği vardır.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; kamu kurumlarında öncelikle açığa alma işlemi yapılarak bir araştırma neticesinde ihraçların gerçekleştirildiğini görüyoruz. 100 bin kişiden bahsediyoruz. Bu kadar büyük bir sayı içerisinde hatalar da olabilir ama bu hataların zaman içinde düzeltildiğini, KHK’lar yayınlanırken iade kararlarının verildiğini hep birlikte görüyoruz. İtirazlar için oluşturulan mekanizmada, başvuru sayısının yoğunluğu, mükerrer başvurular, bu kadar yoğun bir başvuru neticesinde, tabii ki, soruşturma neticesinde alınacak kararda elbette gecikmeler olacaktır. Bunları da olumlu karşılamak gerekir çünkü 15 Temmuzun ülkemize verdiği hasar çok büyüktür. Bu kadar büyük bir hainlik karşısında devletin toparlanması elbet zaman alacaktır. Bu hasarı gidermekte de tüm kurumlarımız birlik ve beraberlik içerisinde olmalıdır.

OHAL ve KHK’ların amacının devletin bekası ve milletin geleceğiyle ilgili olduğunu hep söylüyoruz. Bu mücadele yapılırken elbette hukuk içerisinde bağlı kalınmasına azami gayret gösterilmektedir ve gösterilmelidir, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmemesine özen gösterilmelidir. Bu nedenle yine kararnameyle Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmasına karar verilmiştir. 23 Ocak 2017 tarihinde kurulan bu Komisyonun görevleri malumunuzca bilinmektedir. Malumunuz olduğu üzere bu Komisyon üyeleri şu an için tespit edilmiş bulunmaktadır. OHAL, kanun hükmünde kararnameler nedeniyle işlemin haksız olduğunu iddia edenler bu Komisyona başvurabileceklerdir. Aynı zamanda bu Komisyonun faaliyetleri yargı denetimi altındadır. 11’inci maddede ifade edildiği üzere, Komisyon kararlarına karşı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenecek Ankara idare mahkemelerinde iptal davası açılabilir. Yine (2)’nci fıkrasında belirtildiği üzere, meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilenler, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içerisinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştaya dava açabilirler. Yani, Komisyon kararına itiraz etmek isteyenler Ankara idare mahkemelerinde iptal davası açabilecek ve böylece yargı denetimine getirilmiş olacaktır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye yaşadığı bunca olay ve terör saldırılarına rağmen hukuka bağlı bir şekilde mücadelesini sürdüren nadir ülkelerden biridir. Ülkemiz, devletimiz yıkılmaya çalışılıyor. 249 şehit, 2.193 gazimiz var. Dünyada Türkiye’nin yaşadıklarını yaşayıp da hukuka bu kadar bağlı kalabilecek bir ülke olabileceğini de sanmıyorum. Yaşadığımız darbe girişimi sıradan bir olay değildir. Kırk yıldır devletin içine sızmış, uluslararası, küresel şer güçleri irtibatlı bir terör örgütünün kamudan ve devletin tüm birimlerinden atılması ve temizlenmesi elbette zaman alacaktır. Hem ülkemizin bekası hem milletimizin geleceği hem de gerek 15 Temmuzda gerekse tüm terör olaylarındaki şehit ve gazi olan kardeşlerimize karşı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HURŞİT YILDIRIM (Devamla) –…15 Temmuz sonrası oluşan ruhu devam ettirmek zorundayız. Başka bir ülkemiz…

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

HURŞİT YILDIRIM (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Size de bir dakika ek süre vereyim.

Tamamlayın lütfen.

HURŞİT YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkanım, süreye riayet için bitiriyorum.

Başka bir ülkemiz ve başka bir geleceğimiz olmadığı için bu uğurda canlarını seve seve feda eden şehit ve gazilerin mesajlarını doğru okumalıyız diyorum.

Bu vesileyle CHP grup önerisi hakkında aleyhte oy kullanacağımızı ifade ediyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Tanal, tutanaklarınız geldi. Size söz vereceğim yalnız sizden bir ricam var, lütfen yeniden bir tartışma ortamı yaratmayacak bir özde konuşursanız memnun olacağım.

Buyurun.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, aynen bizim de talebimiz var.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Burdur Milletvekili Reşat Petek’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Reşat Petek beni terör örgütüyle ilişkilendirdi. Şu sol ayağım Ergenekon, Balyoz döneminde…

BAŞKAN – Çıkarmayın, göstermeyin. Tarif ederseniz anlarız.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bakın, Sayın Başkan, şurada kırılan ayak, o dönem bu FETÖ terör örgütüyle mücadele ederken aynı şahıs, aynı televizyon kanalları bana “terörist milletvekilleri” diyorlardı. Tarih geldi, değişti, bugün basın özgürlüğünü savundum, adil yargılamayı savundum, bugün aynı zihniyet yine bana “terörist” diyor. Siz yarın yargılansanız size de adil yargılama isteyeceğim; hukuk devletini, demokrasiyi sizin için de isteyeceğim anladınız mı? (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli arkadaşlar, bugüne kadar bunu söyleyen iki şahıs var: Biri Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, biri Sayın Reşat Bey. Herhâlde bunlar kendilerini kamufle etmek için -diğer, grubu tenzih ediyorum ben-sürekli bu lafı söylüyorlar.

Şimdi, kimler teröre destek verdi? Bir, Bank Asyaya lig olayını veren teröre destek verendir. OGS’yi, köprülerden geçişi veren AKP’dir. “Ne istediler de vermedik?” diyen AKP’dir, “Ergenekon, Balyoz’un savcısıyım.” diyen AKP’dir. Zaman gazetesinin yeri deprem alanına tahsis edilmişti, Zamana veren AKP’dir. Bülent Arınç “Parsel parsel verdiniz.” dedi, Bu desteği veren yine AKP’dir. Bu medya grubuna kamu bankalarının ihalesini veren de AKP’dir. Fetullah Gülen’in yurt dışı okullarına Türk Hava Yollarının özel servislerini yapan da yine AKP’dir. Zekeriya Öz’e makam aracını veren de yine AKP’dir. Bu darbeyi yapan askerlerin tayin ve terfisini yapan da yine AKP’dir.

Değerli arkadaşlar, bu Bank Asyayı açan da yine Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’dır, kurdeleyi ben kesmedim. Aynı zamanda, gidip…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) - …Burhan Kuzu fotoğraf çektirdi, Grup Başkan Vekiliniz fotoğraf çektirdi, benim böyle bir fotoğrafım yok bunlarla.

BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Ben teşekkür ederim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

REŞAT PETEK (Burdur) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Petek, sizden önce Sayın Yıldırım’a da bir sözüm vardı.

REŞAT PETEK (Burdur) – İsmen doğrudan…

BAŞKAN – Tamam, size de söz vereceğim.

REŞAT PETEK (Burdur) – Peki.

BAŞKAN – Sizin talebiniz nedir Sayın Yıldırım?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, Sayın Özdağ son konuşmasında, kayıtlara geçirmek üzere söz aldığında hem önceki Genel Başkanımız Sayın Ahmet Türk hem de Genel Başkan Yardımcımız Nazmi Gür’le ilgili açıkça…

BAŞKAN – Evet, gördüm tutanaklarda.

Buyurun, iki dakika… (HDP sıralarından alkışlar)

7.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Benim iktidar partisi milletvekillerine çok içtenlikle, samimiyetle bir önerim var: Bakın, ilk darbe olduğunda insanlar, yurttaşlarımız darbenin önlenmesinde iktidarın ciddi ihmalinin olduğunu söylüyordu ama savsaklamaya başlayınca darbenin kontrollü olduğunu söylemeye başladılar ve bu algı giderek toplumda yaygınlaştı. Bu tavrınızı, tutumunuzu sürdürmeye devam ederseniz darbenin ortağı olduğu algınızı güçlendireceksiniz toplumda.

Şimdi, buradan hareketle söyleyelim: Bir defa, iktidar bazı şeylerin tarihini yalnız başına, subjektif olarak koyamaz. Mesela soruyorum: Sizin için Gülen hareketi ne zaman FETÖ oldu? Siz bunun tarihini sadece toplumu yıllardır, on yıllardır zehirleyen bir yapının ucu sizin maddi çıkar ilişkilerinize dokundu diye ilan ederseniz bu, toplum tarafından samimiyet açısından tartışmalı ve alabildiğine sorgulamalı olur.

Bir de, bakın, daha dün darbeci General Erdal Öztürk söylüyor, duruşmada söylüyor, diyor ki: “Ben emekli olacaktım ancak Sayın Erdoğan rica etti, ben de ricanız benim için emirdir dedim ve görevde kaldım.” Görevde kalıp Sayın Erdoğan’ın rica ettiği generaller darbe yaptı bu ülkeye.

Bir diğer husus, eğer siz kendi üzerinizdeki kuşkuyu dağıtmak istiyorsanız, bu iktidarın bu işin ortağı olmadığını, siyasi ayağı içerisinde yer almadığını söylüyorsanız gelin, kendinizi de, bizi de, toplumu da rahatlatın, “byLock” kullananların listesini açıklayın, bakalım hangi partiden kaç kişi “byLock” kullanmış, buradan gereksiz tartışmalar ve polemikler üzerinden yürütmeyelim. Ama biz şunu iyi biliyoruz: Bugün canhıraş kalkıp muhalefetin eleştirilerine sert itirazlarda bulunanların yarın bir gün “byLock” listesi içerisinde yer alıp milletvekilliği bittikten sonra hapishane ve yargılama yolu açıldıktan sonraki feryat ve figanları çok anlamsız kalacaktır, zamansız olacaktır diyorum.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Sayın Petek, son olarak sizi dinliyorum, başka hiç kimseye söz vermeyeceğim, ben bazı şeyler söyleyeceğim.

Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) – Sataşırsa da mı vermeyeceksiniz, bu nasıl iş ya?

BAŞKAN – Sayın Petek, neden söz istiyorsunuz?

REŞAT PETEK (Burdur) – Doğrudan “Sayın Petek…” diyerek Mahmut Tanal’ın sataşmasından dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, daha bir şey demeden verdiniz. Ne diyeceğini sordunuz, daha ne dediğini demeden söz verdiniz Sayın Başkan.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Az önce söylemişti.

REŞAT PETEK (Burdur) – Yok, başlangıçta “Söz vereceğim.” dedi, onun için buraya geldim Sayın Levent Gök.

BAŞKAN – Sayın Gök, baştan talebi vardı, istemişti oradan.

8.- Burdur Milletvekili Reşat Petek’in, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

REŞAT PETEK (Burdur) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri, arkadaşlar; meseleyi sükûnetle, olgunlukla tartıştıktan sonra her konuyu açık yüreklilikle tartışırız, konuşuruz, bunda hiçbir sakınca yok. Ama konuşturmayarak, söz vermeyerek, sözler anlaşılmasın diye sadece gürültü yaparak bir yere varılmaz.

Şimdi, az önce hatibin her nedense, efendim, AK PARTİ içerisine bir nifak tohumu sokmak için bir gayret içine girip 2 kişinin ismini zikredip “Diğerlerini ayırıyorum.” şeklindeki tavrı bir defa kabul edilebilir değil. Biz şunu söylüyoruz…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – O dönem de yine aynı televizyonları siz dolaşıyordunuz, bu dönem de aynı. Meşhur olan ikinizsiniz çünkü, başka yok.

REŞAT PETEK (Devamla) – Bak, yine susamıyorsun, lütfen.

Şimdi, söylediğimiz şu: Bizim hangi dönemde televizyonda ne konuştuğumuz belli. Ben, 2008 yılında Ceza Genel Kurulu kararı hakkında, “Türk hukuk sisteminde Ceza Genel Kurulu son karardır.” diye bir yorum yapmışsam…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değil, bana o dönem de “terörist” diyordun sen.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sen, bana o dönem de “terörist” diyen adamsın.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

REŞAT PETEK (Devamla) – Efendim, bana şahsınızla ilgili böyle bir belge olduğunu lütfen gösterin. Ben şunu çok söylüyorum kendime çok güvendiğim için: Müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Ama siz böyle dediğiniz zaman, ben de mahkeme kararlarıyla Zaman gazetesine el konulduğu zaman duvarların üzerinden atlayıp da Mahmut Tanal’ın mahkeme kararlarına karşı nasıl mücadele verdiğini gösteririm. Duvarın üzerinden, bakın… Mahmut Tanal niye atlıyorsun böyle?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – O yeri ben tahsis etmedim ki, siz tahsis ettiniz.

REŞAT PETEK (Devamla) – Teröristlere destek vermek için atlıyorsun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Siz tahsis ettiniz, siz, o yeri siz tahsis ettiniz.

REŞAT PETEK (Devamla) – Bakın, ama şimdi şunu oturup konuşabiliriz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – O yeri siz tahsis ettiniz, ben yapmadım.

BAŞKAN – Sizin ikinizin arasında… Sayın Petek, Sayın Tanal; başka bir yerde oturup konuşabilirsiniz, lütfen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Terör örgütlerine yardım yataklık benim nasıl şahsi işim Başkanım, bu, devletin işi.

REŞAT PETEK (Devamla) – Bu yapının terör örgütü vasfı ortaya çıktıktan sonra bunun yanında mısınız karşısında mısınız? Biz FETÖ’yle mücadele ediyoruz, sonuna kadar da mücadele edeceğiz, eğer…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Petek.

REŞAT PETEK (Devamla) – …Cumhuriyet Halk Partisi kendilerine sunulan koltukları bir tarafa bırakıp da “Biz burayı hak ettik.” diyorsa birlikte mücadele ederiz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Petek, teşekkür ederim.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, FETÖ’yle mücadele konusunun aktüel bir dedikodu seviyesine indirilmemesi gerektiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ben de birkaç şey söylemek istiyorum size: İki grubun önerisini de konuşurken bütün konuşmacılar -mutlaka istisnaları vardır- FETÖ’yle mücadele etmenin gerektiğini söyledi. Bir darbe girişiminin -15 Temmuzda hepimiz yaşadık- bir işgal girişiminin olduğunun hepimiz bilincindeyiz ve mücadele etmemiz gerektiğine inanıyoruz, bundan kuşku duymuyorum ama hepinizi dinlemiş bir milletvekili arkadaşınız olarak görmekteyim ki, şu anda yapılan, aktüel bir dedikodu seviyesine mücadeleyi indirmek. Bu, aslında FETÖ’yle mücadelenin üzerine büyük bir şal örtmek demektir. Tam da FETÖ’nün istediği, tam da FETÖ terör örgütünün istediğini çözmemiz gerekli olan yerde üstünü örtmeye çalışıyoruz. Gerçekten üzgünüm. Kimin elinde ne belge varsa, kim nereden ne duyduysa cumhuriyet savcısına veya ilgili yere lütfen götürsün. Yoksa burada dedikodu boyutundan ileri gitmeyip FETÖ’nün oyuncağı hâline geliriz. Gerçekten üzgünüm.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.31

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın Levent Gök, buyurun, sizi dinliyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, az önce oturumu kapatmadan önce bir değerlendirme içerisinde bulundunuz.

BAŞKAN – Evet.

LEVENT GÖK (Ankara) – İç Tüzük‘ümüz başkanlara tartışmalara katılmama gibi bir hüküm emrediyor. Elbette Türkiye çok önemli bir süreçten geçiyor ve o süreçte hepimizin çok dikkatli olması gerektiği çok açık. Cumhuriyet Halk Partisi bu sorumluluğunun gereği olarak gerek konuşmacılar ve gerekse konuşmaların içeriği konusunda büyük bir titizlik göstererek Türkiye’nin sorunlarını ve ona ilişkin çözüm yollarını da aktarmaya gayret ediyor. Dolayısıyla burada Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan her arkadaşımız belgeli, bilgili ve iddialarını kanıtlar mahiyette konuşmalar yapıyorlar, bu konuda grup başkan vekilleriyle tam bir dayanışma içerisindeler. Dolayısıyla az önce ifade ettiğiniz konuda, burada yapılan konuşmalardan üzüntü duyduğunuzu, bir dedikodu mahiyetinde gördüğünüzü ifade ettiğiniz konuları biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kesinlikle kendi üzerimizdeki bir sorumluluk duygusu içerisinde üzerimize almadığımızı ifade ediyoruz. Böyle bir konuşmanın muhatabı Cumhuriyet Halk Partisi değildir, bence hiçbir milletvekili olmamalıdır. Bütün partiler için de aynı şey geçerlidir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Özür dilesin, özür.

LEVENT GÖK (Ankara) – Dolayısıyla yapmış olduğunuz değerlendirmelere katılmadığımızı ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak titizlikle ve sorumlulukla, tam tersine, dedikodulara cevap vermek ve gerçekleri ortaya çıkarmak gibi bir sorumluluk duygusu içerisinde hareket ettiğimizi ve konuşmanızı paylaşmadığımı tekrar ifade ediyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Ben görevimi Anayasa ve İç Tüzük’ün ilgili maddelerine, örneğin Başkanlık Divanına ilişkin Anayasa’nın 94’üncü maddesinin son fıkrasına göre yaptım. Düşüncelerimde hâlâ ısrarlıyım. FETÖ’yle mücadelenin yönteminin başka olması gerekir diye düşünüyorum. Eğer bilgi, belge varsa veya bu iddiayı taşıyan arkadaşlarımız varsa savcılıklara bu konuda müracaat edebilirler, çok da büyük bir hizmette bulunmuş olurlar bu konuda, mücadele konusunda. Israr ediyorum; bunu yapmadan, birbirimizi itham ederek ve sadece o noktada bırakarak tartışmayı sürdürmek, bence mücadele biçimlerine uygun değil. Aksine, belki de FETÖ’yle ilgili, FETÖ tarafından yapılmasını, gerçekleşmesini arzu ettiği bir seviyeye çekmektir Türkiye Büyük Millet Meclisini.

Buna ikaz ettim sadece, hiç kimsenin tarafını tutmadım, genel olarak söyledim. Düşüncelerimde de ısrarlıyım. Sizin düşüncenize de saygı duyuyorum tabii ki.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bir cümle de ben söyleyeyim bu şeyden sonra. Yani FETÖ’yle mücadele konusunda iktidara tam destek olduğumuz konusunda bir tereddüt yoktur. Ancak bugünkü bu tartışmaları ortaya çıkaran, olağanüstü hâl uygulamaları, KHK’lar ve bunların getirdiği olumsuz sonuçlardır. Dolayısıyla buradaki tüm sorumluluk iktidar partisine aittir.

Bakın, az önce iki grup önerisi görüşüldü ve ikisi de reddedildi. İkisi de tam tersine, sizin söylediğinizin tam aksine, kabul edilmesi gereken ve Meclisin el koyması gereken konulardı. Bir tanesi, darbenin siyasi ayağı; bir tanesi, KHK’larla mağdur olmuş kişilerin durumlarının araştırılması. Dolayısıyla Meclisin bundan kaçınması bence hatalı olmuştur. Her iki grup önerisinin kabul edilmemesi de AKP Grubunun oylarıyla mümkün olmuştur.

BAŞKAN – Sayın Gök, siyasi parti gruplarının tercihleridir. Ben uzatmak istemiyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) – Dolayısıyla biz elimizden gelen tüm gayreti gösteriyoruz.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Gök, siyasi partilerin tercihleridir ama bu söylediğiniz konuyu, ileri sürdüğünüz bu fikri başka yöntemlerle de halledebilirsiniz. Burada birbirimizi yaralamanın hiçbir anlamı yok. Bir yığın yöntem var. O yöntemleri denemenizi öneririm sadece size.

Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun 31 Mayıs 2017 Çarşamba günü ve 1 Haziran 2017 Perşembe günkü birleşimlerinde birleşimin başından saat 20.00’ye kadar sözlü soruların görüşülmesi ve bu birleşimlerde sözlü soruların görüşmelerini müteakip başka bir işin görüşülmeyerek birleşimlerin sona ermesine ilişkin önerisi

31/5/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/05/2017 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                      Mustafa Elitaş

                                                                                           Kayseri

                                                                  AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 1’inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun, 31 Mayıs 2017 Çarşamba günü (Bugün) ile 1 Haziran 2017 Perşembe günkü birleşimlerinde birleşimin başından saat 20:00’ye kadar sözlü soruların görüşülmesi ve bu birleşimlerde sözlü soruların görüşmelerini müteakip başka bir işin görüşülmeyerek birleşimlerin sona ermesi,

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde ilk olarak Bilecik Milletvekili Sayın Halil Eldemir konuşacaktır.

Buyurun Sayın Eldemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun vermiş olduğu önerimizle alakalı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri, sizlerin nezdinde de aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Vermiş olduğumuz önerinin iki ana başlığı var. Bunlardan bir tanesi, 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” bölümündeki 1’inci sıraya alınması ve diğer işlerin de buna göre teselsül ettirilmesi. Bu konu, 471 sıra sayılı Tasarı, Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesinin Kuzey Akdeniz’e Dair Ekinin Bölgesel Uygulamasına Yönelik İstanbul Türkiye’de Bölgesel Koordinasyon Birimi Kurulmasına İlişkin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’dır.

Diğer başlığımız da Genel Kurulun bugün -31 Mayıs 2017- ve yarınki -1 Haziran 2017 Perşembe- birleşimlerinde saat 20.00’ye kadar sözlü soruların görüşülmesi ve bu sözlü soruların görüşülmesini müteakip başka bir işi görüşmeyerek birleşimlerin sona ermesini önermektedir. Sayın Bakanlarımızdan Profesör Doktor Veysel Eroğlu ve İsmet Yılmaz Bey sorulara cevap vereceklerdir.

Ben önerimizin hayırlı olması dileğiyle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Eldemir.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen konuşacak.

Buyurun Sayın Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar))

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; son günlerde çok önemli bir gözlemimi sizinle paylaşmak istiyorum ve buradan yüce Meclisin aracılığıyla Türkiye’yi uyarmak istiyorum. Bence müthiş bir ego, kronik ego rahatsızlığına yakalandınız. Bakın, Türk Hava Yolları uçaklarında bakan korumaları var. Olmalı mı? Evet, olmalı ama dünyada uçağa binen bakan korumasının kim olduğunu ve nerede oturduğunu hiç kimse bilmez. Niye? Çünkü uçaklarda en büyük saldırılar silahlar üzerine yapılır. Buna ilişkin geçmişte Amerika Birleşik Devletleri’nde silahlı bir korumanın silahının terörist tarafından ele geçirilmesiyle birlikte vahim sonuçlar oluşmuş. Bunun üzerine hem ICAO Sözleşmesi hem de Chicago Sözleşmesi’ne göre uçaklara silahla binilmez. Ama müthiş bir ego var. Kocaman silah, belinde de gösteriyor böyle. Gidiyor, bunu bir meziyet zannediyor arka tarafta bir yerde oturuyor, kulağında da bir tane kulaklık, herkes görüyor; sonra horul horul uyuyor. Uyurken onu anında enterne ederler. Bakın, bunu çok ciddiye alın, şaka bir şey söylemiyorum. Yarın, emin olun her an bir uçağı kaçırabilirler. Rus Büyükelçisini vuranın da polis olduğunu unutmayın. Yarın o uçakta bir tane silah patladığı anda o uçaktaki yolcuların hiçbirisinin tırnağını bile bulamazsınız. Büyük yanlış yapıyorsunuz. Nedir yani, korumanız geldiğinde kabine silahlı binmese de o silahını gelse görevliye teslim etse ne olur sanki? Başbakan Yardımcısı biniyor 10 koruma, 10 silahlı koruma, uçağın içerisi cephanelik gibi. Söylüyorum, hepinizin hayatı tehlikededir. Ben telefon açıyorum: “Uçakta Bakan var mı?” “Var.” dediklerinde iptal ediyorum uçuşumu, size de tavsiye ederim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Tehlikeli çünkü.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Ölümüne biniyorsunuz, aman dikkat diyorum. Bu doğru bir yöntem değil, bunu yapmayın, silahları teslim edin. İndiğinizde zaten iki dakika içerisinde getiriyorlar, alın gidin, yazık günah. Bunun maliyeti var. Eğer uçağa, kabine silahla binerseniz önünüze sigorta maliyeti geliyor. Yıllık ne kadar biliyor musunuz? Bu beyefendilerin uçakların kabinlerine silahla binmelerinin maliyeti 10 milyon dolar, ek sigorta maliyeti çünkü yüksek riskli uçaklar.

İki: Yolcu diyor ki: “Güvenlikli uçak değil bunlar.” Türk Hava Yolları bunun bedelini ağır ödüyor. Bu kadar ego şişkinliği olmaz ya. Nedir bu Rambo tipli adamların bu öz güvenleri, bu ego patlamaları? Bu kadar büyük bir riski almayın, bu yanlış, lütfen bunu düzeltin. Bakanlardan rica ediyorum: Korumalarını uçaklara silahlarla bindirmesinler. Korumalar silahları teslim etsinler, öyle binsinler.

Bakın, bir tane olay: Trabzon’a gidiyoruz. Uçakta bir sayın bakan, yanında koruması. Koruma horul horul uyuyor, belinde silahı. Kabin amirini çağırdım, görüyor musunuz dedim, “evet” dedi, lütfen uyandırın dedim. Onun yanında kötü niyetli olan birisi, Allah korusun, o silahı alırsa sonucu tahmin edebiliyor musunuz? Dünyada havacılığın kurallarının kanla niye yazıldığını anlıyor musunuz? Binlerce, milyonlarca insanın aklıyla konulmuş kurallara itibar etmiyorsunuz. Büyük bir ego şişkinliğiniz var, her şeyi biliyorsunuz, hiçbir uyarıya itibar etmiyorsunuz. Emin olun, yarın Türkiye’de bir kaza kırımı yaşanırsa, Türkiye’de böyle bir kaçırma olayı olursa müsebbibi siyasi iktidarınızdır ve bundan kaçamazsınız.

Sizi 22 Haziranda buradan uyardık 15 Temmuzda olacaklarla ilgili, bizi ciddiye almadınız. Sizi bugün uyarıyorum, herhangi bir uçağın başına böyle bir şey gelirse emin olun 80 milyon yakanızdadır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pekşen.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 1, 11, 22, 31, 45, 48, 54, 57, 61, 68, 75, 76, 86, 99, 103, 106, 160, 178, 183, 199, 224, 230, 231, 233, 234, 237, 245, 289, 298, 306, 307, 308, 311, 313, 314, 315, 325, 330, 331, 419, 420, 421, 424, 439, 454 ve 489’uncu sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Ayrıca, Millî Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 15, 25, 26, 27, 28, 41, 78, 87, 88, 92, 93, 97, 105, 122, 123, 149, 159, 171, 174, 176, 228, 235, 240, 241, 243, 251, 253, 255, 262, 294, 318, 321, 412, 413, 426, 430, 437, 441, 468, 470, 478, 479, 480, 491, 492, 493, 494, 495, 496 ve 497’nci sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Alınan karar gereğince gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (x)

1.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un, enerji yatırımları ve kaynak çeşitlendirmesi konularında yürütülen çalışmalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/23) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

2.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, hidroelektrik santrallerin kapasitelerine ve üretilen enerji miktarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/62) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

3.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, Doğu Karadeniz ormanlarının kurumasının sebeplerine ve alınan önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/77) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

4.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, Balıkesir'de kurulan bir tesisin su kaynaklarına olası etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/103) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilinde yürütülen ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/123) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesinde yapılması planlanan bir gölete ilişkin sözlü soru önergesi (6/126) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

7.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın'ın, Antalya'nın Kumluca ilçesinin Adrasan beldesinde bulunan ve doğal sit alanı olan bir köye ilişkin sözlü soru önergesi (6/133) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

8.- İstanbul Milletvekili Ali Özcan'ın, KKTC Su Temin Projesi'ne ilişkin sözlü soru önergesi (6/137) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'ye bağlı bir köyün içme suyu sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/142) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, yaban keçilerinin avlanmasına izin verilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/149) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de içme suyu şebekelerinde asbestli borular bulunup bulunmadığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/168) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de sulama ve içme suyu sorunu bulunan bir yerleşim bölgesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/169) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de yapılan sulama uygulamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/186) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesinde içme ve sulama suyu konusunda yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/200) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

15.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak'ın, Antalya'daki doğal koruma alanları ile orman alanlarında yapılan tahsislere ilişkin sözlü soru önergesi (6/207) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

16.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın, rüzgar enerji santrali yapımı nedeniyle zarar gören ormanlık alanlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/210) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

17.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in, Adana'nın Kozan, İmamoğlu ve Ceyhan ilçelerini kapsayan sulama projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/274) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

18.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde kurulması planlanan küçük hidroelektrik santrallerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/295) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

19.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı'nın Çay Deresi Islahı Projesi ile ilgili bir açıklamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/305) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

20.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, Şanlıurfa'daki sulama birliklerinin elektrik borcuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/323) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'deki Akkaya Barajı'nda meydana gelen kirliliğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/359) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

22.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de tarımsal sulama ile ilgili çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/368) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

23.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Ecemiş suyunun Niğde'de tarımsal sulama amaçlı kullanılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/370) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

24.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Kitreli Köyü'ndeki kükürtlü su kaynağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/373) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

25.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesindeki Darboğaz Göleti'ne ilişkin sözlü soru önergesi (6/374) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

26.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesindeki Akkaya Barajı'nda meydana gelen kirliliğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/377) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

27.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Akkaya Barajı'nda yapılan temizleme çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/385) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

28.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Kitreli Beldesi'nde MTA tarafından yapılan su sondajlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/451) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

29.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesinde bulunan Karasit Mağaralarındaki şifalı maden suyu kaynaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/469) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

30.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilinde peyzaj çalışması yapılan köylere ilişkin sözlü soru önergesi (6/477) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

31.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilinde 2015 yılında yapılan fidan dikim çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/478) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

32.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilindeki bazı köylerin sulama suyu sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/479) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

33.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, bitki ve hayvan kaçakçılığı konusunda toplumun bilinçlendirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/483) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

34.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, risk altında bulunan hayvan türlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/485) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

35.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, nesli tehlike altındaki kuş türlerini barındıran alanlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/486) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

36.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Bolkar Dağlarındaki endemik bitki ve hayvan türlerinin korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/487) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

37.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesine bağlı köylerde yapılması planlanan göletlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/500) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

38.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilindeki bazı köylerde gölet yapılması talebine ilişkin sözlü soru önergesi (6/507) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

39.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilindeki Akkaya Baraj Gölü'nün koruma alanı kapsamına alınmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/508) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

40.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesinin içme suyu sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/614) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

41.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, asbestli içme suyu borularının değiştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/615) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

42.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, yer altı sularının çekilmesi sonucu oluşan obruklara karşı alınan önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/616) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

43.- İzmir Milletvekili Atila Sertel'in, Gediz Nehri'ndeki kirliliğe ve yapılan temizleme çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/619) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

44.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Konya Kapalı Havzası Master Planı kapsamında Niğde Şekerpınarı içme suyu ile ilgili yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/651) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

45.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesine Şekerpınarı suyunun getirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/670) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

46.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ülkemizdeki kuş cennetlerinin korunmasına ve sularının temizliğine yönelik denetimlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/717) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

47.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/69) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

48.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, Bakanlık aleyhine açılan davalara ve kamunun zarara uğratılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/85) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

49.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, eğitim kurumu müdürleri ile ilgili Danıştay İDDK kararı uyarınca gerçekleştirilen işlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/86) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

50.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, eğitim kurumları yöneticilerinin görevlendirmeleri ile ilgili yönetmelik nedeniyle Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/88) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

51.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylu'nun, rehber öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/92) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

52.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, Manisa'nın Akhisar ilçesindeki bir okulun ısınma sisteminde yaşanan soruna ilişkin sözlü soru önergesi (6/119) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

53.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 2015 yılı Stratejik Planında yer alan bazı tespitlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/174) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

54.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'deki okullarda yapılan sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/187) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

55.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de okul, veli ve öğrenciler arasındaki işbirliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/188) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

56.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, Bakanlık aleyhine açılan davalara ve kamunun zarara uğratılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/192) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

57.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun, Doğu ve Güneydoğu'daki okul ve yurtların güvenliğinin sağlanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/193) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

58.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun, Suriye sınırına yakın bölgelerde bulunan okullarla ilgili alınan güvenlik tedbirlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/198) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

59.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım'ın, Şırnak'ın Cizre ve Silopi ilçelerinde görev yapan öğretmenler için düzenlenen hizmet içi eğitimlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/209) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

60.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de kullanılmayan bir meslek yüksekokulu binasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/233) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

61.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de taşımalı eğitime geçilen yerlerde kapatılan köy okullarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/234) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

62.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, engelli öğrencilere yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/262) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

63.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, aday öğretmenlere danışmanlık yapacak olan öğretmenlerin belirlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/286) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

64.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, ücretli öğretmenlik uygulamasına ve atama bekleyen öğretmenlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/289) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

65.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın'ın, görme engellilere eğitim veren okullara ve engelli öğretmeni açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/293) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

66.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde Üniversitesi Bor Meslek Yüksekokulu Dericilik Bölümünün kapanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/363) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

67.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ilkokul müfredatına yerel konularla ilgili ders konulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/375) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

68.- Şırnak Milletvekili Ferhat Encu'nun, Şırnak merkez ve Silopi'de TEOG sınavına girecek 8. sınıf öğrencilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/383) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

69.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesindeki öğretmenevinin fiziki yetersizliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/392) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

70.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, yatılı bölge okullarında eğitim gören öğrencilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/394) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

71.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, kitap okuma alışkanlığının kazandırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/396) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

72.- Şırnak Milletvekili Ferhat Encu'nun, Aydın'da bir üniversite öğrencisinin kaldığı yurttan atılması ile ilgili iddialara ilişkin sözlü soru önergesi (6/404) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

73.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ataması yapılmayan öğretmenlerin mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/491) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

74.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, tarım meslek liselerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/496) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

75.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, engelli çocukların eğitimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/605) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

76.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/606) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

77.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, okullarda seçmeli olarak Arapça dersi okutulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/622) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

78.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir'in, Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesindeki bir ortaokulda gıda güvenilirliği ve hijyen konularında yapılan denetimlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/626) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

79.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir'in, Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi'ne ilişkin sözlü soru önergesi (6/640) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

80.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ülkemizdeki mülteci çocukların eğitimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/656) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

81.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Tıp Fakültesinin eğitime başlama tarihine ilişkin sözlü soru önergesi (6/685) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

82.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, sobalı ve kömür kaloriferli okulların sayısı ile doğal gazla ısıtılan okulların sayısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/688) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

83.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, birleştirilmiş sınıflarda eğitim verilen okullara ilişkin sözlü soru önergesi (6/696) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

84.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, öğretmelerin özlük ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/697) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

85.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/698) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

86.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olaylarına ve önlenmesi konusunda yürütülen çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/724) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

87.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, mahrumiyet derecesine göre öğretmenlere zorunlu hizmet tazminatı ödenip ödenmediğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/725) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

88.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ek ders ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/726) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

89.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, uygulanmayan yargı kararı olup olmadığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/727) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

90.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, öğretmen açığına ve yeterli sayıda hizmetli ve memur kadrosu bulunmayan okullara ilişkin sözlü soru önergesi (6/728) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

91.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, öğretmen alımlarında mülakat yönteminin kaldırılmasının planlanıp planlanmadığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/729) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

92.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Bakanlığa bağlı eğitim kurumlarının norm kadrolarında rehber öğretmenlere yer verilip verilmediğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/730) ve Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine ayrılan süreyi daha verimli kullanmak için önergelerin okunması işlemi yapılmayacaktır. Önergeler tam metin hâlinde Tutanak Dergisi’nde bastırılmaktadır.

Ayrıca, cevaplanacağı önceden bildirilen soru önergelerinin özet bilgilerini içeren liste gruplara dağıtılmıştır.

Şimdi sözlü soru önergelerini cevaplandırmak üzere Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu’nu kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle, sözlü soru önergelerine cevap vermek üzere huzurunuzdayım.

Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun’un (6/23) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevap veriyorum: Enerjiyi verimli üretme ve kullanmaya, kaynak çeşitliliğine, yeni ve yenilenebilir kaynaklara, yerli teknolojileri desteklemeye önem ve öncelik vermek suretiyle bu kaynaklar artırılmaktadır. Rüzgâr enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına 1998 yılında başlanmış ve özellikle, 2005 yılından itibaren, çıkarılan 5346 sayılı Kanun sonrasında büyük bir ivme kazanılmıştır. 2002 yılında 12.277 megavat olan yenilenebilir enerji kaynakları kurulu gücümüz, 2017 yılı Nisan ayı sonu itibarıyla yaklaşık olarak yüzde 187 artışla 35.271 megavata yükselmiştir. 2002 yılında yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimimiz 35 milyar kilovatsaat iken 2016 yılı sonu itibarıyla 90,7 milyar kilovatsaat seviyesine ulaşmıştır. 2016 yılında rüzgâr, jeotermal, hidroelektrik ve güneş enerjisi kaynaklarının kurulu gücünde yaşanan artış 2.842 megavattır. Ayrıca, 2014 yılında kurulu gücümüzde gerçekleşen 5.512 megavatlık net artışın yaklaşık yüzde 45’i, 2015 yılında gerçekleşen 3.628 megavatlık net artışın neredeyse tamamı, 2016 yılında gerçekleşen 5.351 megavatlık net artışın yüzde 53,1’i yenilenebilir kaynaklara dayalıdır. Dolayısıyla, yenilenebilir kaynaklarda büyük bir artış meydana gelmiştir, bunun büyük bir kısmı da hidroelektrik enerji kaynaklarıdır.

Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen’in (6/62) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: HES’lerin 2003 yılında 26 bin gigavatsaat/yıl olan üretim kapasitesi 2012 yılında 62 bin gigavatsaat/yıla, 2013 yılında 72 bin gigavatsaat/yıla, 2014 yılında 80 bin gigavatsaat/yıla, 2015 yılında 83 bin gigavatsaat/yıla, 2016 yılında 91 bin gigavatsaat/yıla ve 2017 yılında takriben 93.800 gigavatsaat/yıla ulaşmıştır. Yani yaklaşık 93,8 milyar kilovatsaatlik bir hidroelektrik enerji kapasitesine ulaştık.

HES’lerin elektrik üretimi yağışlarla doğru orantılı olup çok kurak geçen 2014 yılında yaklaşık yüzde 50 kapasiteyle çalışan HES’ler, 2015 yılında yağışlarla birlikte yüzde 80 kapasiteyle çalışmıştır.

Deriner Barajı’nın kurulu gücü 670 megavat olup ortalama enerji üretimi 2.118 gigavatsaat/yıldır yani yılda 2,1 milyar kilovatsaat.

Karadeniz Bölgesi’nde 1 megavattan 670 megavata kadar değişik ölçekli HES’ler yapılmaktadır. 10 megavat altı projeler küçük ölçekli HES projeleri olarak kabul edilmekte olup 10 megavat kurulu gücün altında değişik safhalarda işlemleri devam etmekte olan 185 adet hidroelektrik santral bulunmaktadır. Kurulu güçleri toplamı yaklaşık 1.000 megavat ve ortalama yıllık enerji üretim potansiyeli 3.300 gigavatsaat/yıldır.

HES’lerin kurulu gücüne göre yatırım maliyeti 5 ila 60 milyon TL arasında değişmekte olup toplam yatırım maliyeti ise 6 milyar TL’ye ulaşmaktadır.

Sayın vekilimiz bir de “Acaba bütün bunlar Deriner Barajı’nın yüzde kaçına tekabül ediyor?” diye sormuş. Bunların, bütün bu özel küçük HES’lerin toplam üretim kapasitesi 1,5 adet Deriner Barajı’nın üretimine eş değerdir.

Yine, Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen’in (6/77) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Türkiye geneli 2003, -Nisan 2017 arasında 8 milyon 491 bin 378 adet yırtıcı üretilerek ormanlara bırakılmıştır. Ayrıca biyolojik mücadele kapsamında ormanlarımıza 2016-Nisan 2017 döneminde 55.700 adet kuş yuvası yaptırılarak ormanlara bırakılmış, 70 adet karınca yuvası nakli yapılmıştır.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Ok’un (6/103) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Efendim, SEKA Balıkesir İşletmesinin özelleştirilmesinden sonra DSİ Genel Müdürlüğümüz ile SEKA Balıkesir Müessese Müdürlüğü arasında yapılmış olan sözleşmeye göre, Balıkesir’de bulunan tesislere 500 litre/saniye su verilmekteyken kurumumuz ile anılan şirket arasında 190,3 litre/saniye suyun verilmesiyle ilgili protokol 19 Şubat 2016 tarihinde imzalanmıştır yani 500 litre/saniyeyi 190,3 litre/saniyeye indirdik.

Ayrıca şunu belirtmek istiyorum: Sayın İsmail Ok, biliyorsunuz, şu anda Balıkesir’in şehir merkezine 53 milyon metreküp içme suyu temin ettik, sizin Belediye Başkanlığınız döneminde de bu su kullanıldı. Ayrıca şu ana kadar Balıkesir’e tam 13 tane baraj ve 9 tane gölet olmak üzere 22 tane baraj ve gölet inşa ettik ve 537.765 dekar araziyi sulamaya açtık. Bununla Balıkesir çiftçilerine yılda 364 milyon TL ilave gelir artışı sağladık. Ayrıca 24 adet derenin de ıslahını gerçekleştirdik.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/123) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Niğde ilinde 2000-2016 yılları arasında 46.410 hektar alanda ağaçlandırma çalışması yapılarak 41 milyon 984 bin adet fidan toprakla buluşturulmuştur. Ağaçlandırmada Türkiye rekoru 2015 yılında çalışılan alan olarak Erzurum iline aittir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/126) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Niğde Ulukışla Emirler Göleti işi DSİ Genel Müdürlüğünün Göl-Su 2 Projesi kapsamında yer almaktadır. Hâlihazırda planlama çalışmaları devam etmekte olan işin 2016 yılında proje ihalesi yapılmış olup 2017’de de projeler tamamlandığı takdirde de bu yıl inşaat ihalesi yapılacaktır.

Antalya Milletvekili Sayın Mustafa Akaydın’ın (6/133) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Sazak Koyu, Bey Dağları Sahil Millî Parkı’nın güney kısmında yer alan birinci derece doğal sit alanı içerisinde kalmakta olup uzun devreli gelişme planında mola noktası olarak önerilmiştir. Alandaki işletmecinin sözleşmesi 6/6/2016 tarihinde sonlandırılmış ve başka ihale yapılmamıştır.

İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özcan’ın (6/137) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Kıbrıs’la alakalı soruyor, “asrın projesi” dediğimiz... Herhangi bir kriz söz konusu değildir. Tesislerin işletilmesi konusunda 19 Temmuz 2010 tarihinde imzalanan hükûmetler arası çerçeve anlaşmasına ek anlaşma 2 Mart 2016 tarihinde imzalanmıştır. Hâlen yerleşim yerlerinin su depolarına su verilmekte olup birim su fiyatı üzerinden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmetiyle anlaşmaya varılmıştır. Yerleşim yerlerinin yüzde 90’ına su verilmiştir, vatandaşta büyük bir memnuniyet vardır; onu da özelikle vurgulamak istiyorum.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/142) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Efendim, köylere içme suyu tesisi yapılması Bakanlığımın görev ve sorumluluk alanında bulunmamaktadır, genellikle özel idareler tarafından yapılmaktadır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/149) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Ülkemizde av ve yaban hayvanlarının popülasyonları her yıl izlenmekte, popülasyon artımları değerlendirilmekte, belirlenen yoğunluk seviyesine ulaşmış popülasyonlar için avına izin verilen sayılar, kotalar ortaya çıkmaktadır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/168) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Efendim, 1053 sayılı Belediye Teşkilatı Olan Yerleşim Yerlerine İçme, Kullanma ve Endüstri Suyu Temini Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüz, belediye teşkilatı olan yerleşim yerlerine, içme, kullanma ve endüstri suyunu temin etmek maksadıyla yetkilendirilmiş olup, dağıtım şebekeleri tamamen bizim mesuliyetimizin dışındadır. Biz ancak şehirlerin içme suyu deposuna kadar suyu götürüyoruz, dağıtım şebekeleri belediyeler tarafından yapılıyor.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Bakanım, asbestli boru var mı yok mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/169) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Niğde ili Bor ilçesi Havuzlu köyünün gölet talebi su potansiyelinin yetersiz olmasından dolayı uygun bulunmamıştır Sayın Vekilim, su potansiyeli yok; ben kendim de baktım.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/186) esas numaralı sözlü soru önergesine cevabım: Efendim, Niğde ilinde DSİ Genel Müdürlüğümüzce inşa edilerek işletmeye açılan bütün sulamalarda planlı su dağıtım çalışmaları yapılmakta, aşırı su tüketimini önlemek maksadıyla bitki suyu ihtiyaçlarına göre hazırlanan su dağıtım programları uygulanmaktadır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/200) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: 1053 sayılı Kanun gereğince belediye teşkilatı sınırları içindeki nüfusu 50 bin ve üzeri olan yerleşim yerlerinin su temin çalışmalarını DSİ yürütmekte, nüfusu 25 binden az olan belediyelerin SUKAP kapsamındaki projeleri ise Yüksek Planlama Kurulunun 2011/11 sayılı Kararı’yla yüzde 50 hibe sağlanarak İLBANK tarafından gerçekleştirilmektedir.

Antalya Milletvekili Sayın Çetin Osman Budak’ın (6/207) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Söz konusu izin, tahsis işlemleri uzun devreli gelişme planı, karar ve hükümleri dâhilinde gerçekleştirilmiş olup koruma alanlarının sınırlarında herhangi bir değişiklik veya daraltmaya sebebiyet verilmemiştir.

Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım’ın (6/210) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: RES yani rüzgâr enerji santralleri iznine ilişkin konu ormanlık alanlarda herhangi bir ağaç sökümü yapılmamıştır. RES izin talepleri 6831 sayılı Orman Kanunu ve Orman Kanununun 17/3 ve 18’inci Maddelerini Uygulama Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmekte ve bu kapsamda uygun bulunanlara bedelli olarak rüzgâr enerji santrali kesin izni verilmektedir.

Adana Milletvekili Sayın Elif Doğan Türkmen’in (6/274) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Adana ilimizin önemli projelerinden 108.714 hektar Aşağı Seyhan Yedigöze İmamoğlu Ovası Sulaması Projesi’nde sona gelinmiştir. Buna göre, proje 4 merhale hâlinde tamamlanacaktır. Yedigöze Barajı inşaatına bağlı olarak İmamoğlu sulaması inşaatına başlanmış olup söz konusu sulama inşaatı membadan mansaba doğru çok hızlı bir şekilde sürdürülmektedir. Özellikle İmamoğlu gerçekten çok önemli, verimli bir arazi. Bunu ben de bir an önce bitirmeyi arzu ediyorum, hatta geçen sene ilave ödenek de aktardık. Ödenek sıkıntısı yok. Şu anda İmamoğlu’yla alakalı çok hızlı bir şekilde yatırımlar devam ediyor.

Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen’in (6/295) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: DSİ Genel Müdürlüğümüz tarafından yürütülen Doğu Karadeniz Küçük Hidroelektrik Santralleri Kalkınma Projesi’yle alakalı bir çalışma bulunmamaktadır.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Ok’un (6/305) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Efendim, Çay Deresi taşkın kontrol inşaatı DSİ Genel Müdürlüğünce yapılmakta olup işin kapsamında 2.149 metre çift taraflı taşkın dere ıslahı, 1 adet yedi gözlü kabartma yapısı ve 3 adet köprü bulunmaktadır. Çay Deresi 2’nci kısım taşkın kontrol inşaatı kapsamında ise 3 adet ard germe yaya köprüsü ve 1 adet ard germe araç köprüsü bulunmaktadır. Yani özellikle köprüler ve aynı zamanda dere ıslahı DSİ tarafından yapılmakta ancak oradaki diğer tesisler, karada yapılacak tesisler Balıkesir Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilmektedir. Biz sadece deredeki köprülerde çalışma yapıyoruz.

Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen’in (6/323) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Efendim, 2016 yılı itibarıyla DSİ 15. Bölge Müdürlüğü (Şanlıurfa) sorumluluk alanındaki sulama tesislerine ait toplam borç 778 milyon 555 bin 492 TL’dir. Problemlerin çözümü için alternatif işletme modelleri geliştirilmekte ve birliklerin idari ve teknik denetimleri yapılmaktadır. Hatta usul ve esaslara uygun davranmayan birliklerin sözleşmeleri feshedilmektedir.

Sulama birliklerinin iyileştirilmesi maksadıyla 6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanunu’nda değişiklik yapılmıştır, yeni birtakım değişiklik yapılması çalışmaları da devam etmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/359) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Akkaya Barajı’nın işletme ve bakım sorumluluğu Bor Belediyesindedir. Bakanlığımızca hazırlanan Niğde Akkaya Baraj Gölü ve Çevresi İyileştirme Projesi kapsamında 35 bin metreküp dip çamuru bertaraf edilmiştir. Koyunlu ve Fertek köyleri yerleşim birimleri atık su toplama hattı yapılması maksadıyla Niğde Valiliğiyle de protokol imzalanmıştır. Niğde ili ikinci kademe evsel ileri atık su biyolojik arıtma tesisinin projeleri hazırlanmıştır. Bu konuda 2017 içinde projeler tamamlandı, biz Kalkınma Bakanlığına teklif edeceğiz; ya Bakanlığımız veya İller Bankası tarafından yapılacaktır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/368) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Konya Kapalı Havzası Master Plan İşi kapsamında hazırlanan Ecemiş Kaynaklarından Su Temini Ön Raporu’yla Aksaray ve Niğde illeri ile Konya Emirgazi ilçesinin 2050 yılına kadar olan içme suyu ihtiyaçları incelenmiştir. Söz konusu çalışmayla Niğde şehir merkezi, Kemerhisar, Altunhisar ve Bor ilçeleri, Konya’nın Emirgazi ilçesi, Aksaray şehir merkezi ve Taşpınar ilçesine toplam, yılda, yaklaşık 64 milyon metreküp su temin edilecektir; proje çalışmaları devam ediyor.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/370) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Ecemiş kaynaklarından sadece içme suyu maksadıyla istifade edilecek, burada Niğde ilindeki arazilerin sulanmasına yönelik herhangi bir çalışma bulunmamaktadır, su ihtiyacı için planlanıyor.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/373) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Efendim, özellikle kükürtlü su kaynağından bahsediliyor. Sorulan hususun Bakanlığımızın görev alanıyla alakası yok efendim, onu da arz ediyorum.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/374) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Niğde Ulukışla Darboğaz Göleti ve Sulaması tesisinde vana odası zemininde oluşan toprak kaymasının vana odasını tehlikeye sokmaması için üst kısımdaki toprak yükü makineli çalışmayla azaltılmış, çalışma sonrasında 3 adet palye oluşturularak arazi düzenlenmiş ve tehlike bertaraf edilmiştir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/377) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Bakanlığımızda hazırlanan Niğde Akkaya Baraj Gölü ve Çevresi İyileştirme Projesi kapsamında 35 bin metreküp dip çamuru bertaraf edilmiştir. Az önce söylemiştim, Koyunlu ve Fertek köyleri yerleşim birimleri atık su toplama hattı yapılması maksadıyla Niğde Valiliğiyle protokol yapılmıştır efendim.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/385) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Niğde Akkaya Baraj Gölü ve Çevresi İyileştirmesi Projesi Bakanlığımızca hazırlanmış ve bu kapsamda suların çekilerek dip çamurunun kuruduğu kesimlerde iş makineleriyle çamur sıyırma işlemleri yapılmış olup toplam 117.850 metrekarelik alanda makineli sıyırma işlemi yapılarak yaklaşık 35 bin metreküp dip çamuru, baraj sol sahilinde bulunan mera arazisinin ıslahı maksadıyla alana serilmiş ve benim de katıldığım bir ağaçlandırma programı çerçevesinde ağaçlandırılmıştır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/451) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin konusu benimle alakalı değil, MTA’yla alakalı. Dolayısıyla, Bakanlığımızın yetki ve sorumluluğunda bulunmamaktadır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/469) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Efendim, maden suyu kaynaklarının değerlendirilmesi hususu, 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu gereğince Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının uhdesinde bulunmaktadır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/477) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Efendim, köylerle ilgili gene sorulan hususların Bakanlığın görevleriyle ilgi ve alakası bulunmamaktadır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/478) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Niğde ilinde 2015 yılında 504 bin adet fidan dikimi, 1 milyon 330 bin adet sedir ve badem tohumu ekimi yapılmıştır. Meyve fidanı dağıtımı yapılmamıştır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/479) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Karanlıkdere, Kolsuz, Himmetli, Hasangazi köyleri gölet talepleri incelenmiş olup ayrıntılı etüt çalışması yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir. Bu kapsamda, su ölçümü çalışmalarına devam edilmektedir. Su ölçümü neticesine göre göletlerin yapılabilirliğine karar verilecektir.

Halaç göleti ve sulaması yapım ihalesi bu yıl yapılacaktır efendim.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/483) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Halkımızın bilinçlendirilmesi ve ilgili mevzuattaki noksanlıkların tespiti maksadıyla 5-6 Haziran 2014 tarihlerinde Ankara’da biyokaçakçılıkla mücadele çalıştayı düzenlenmiştir.

Biyokaçakçılıkla mücadeleye yönelik çalışmalarda devamlılık ve kurumsallaşma sağlanması maksadıyla Biyokaçakçılıkla Mücadele Eylem Planı hazırlanmış olup 2014 yılında 4 ilde yürütülen çalışmalar 2015 yılında 81 ilde yürütülerek tamamlanmıştır. Biyokaçakçılık vakalarının takibini kolaylaştırmak üzere Biyokaçakçılık Bilgi Paylaşım Sistemi kurulmuştur.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/485) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Nadir, endemik ve risk altındaki türler için Bakanlığımızca eylem planları hazırlanmakta ve uygulanmaktadır. Bunlardan bazıları: alageyik, turna, dağ horozu, Avrupa kırmızı orman karıncası, saz kedisi, çizgili sırtlan, Van kertenkelesi, Fırat kaplumbağası, ada doğanı, sakallı yarasa, Iğdır çöl faresi, Anadolu engereği ve balık baykuşudur. Bunlarla ilgili korumalar devam ediyor.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/486) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Nesli tehlike altında olan veya olmayan kuş türlerinden en çok görülen türler sakarmeke, flamingo, çamurcun, elmabaş patka, yeşilbaş ördek, karabaş martı, gümüş martı, Van Gölü martısı, fiyu, bahri, angıt, tepeli patka, kaşıkgaga ve sunadır. Ülkemizde en çok tür çeşitliliğine sahip olan sulak alanlar ise sırasıyla Kızılırmak Deltası, Akyatan Lagünü, Gediz Deltası, Yumurtalık Lagünü, Meriç Deltası, Manyas Gölü, Göksu Deltası, Büyük Menderes Deltası, Büyükçekmece Gölü, Ağyatan Gölü, Yeşilırmak Deltası, Karakaya Barajı, Tuzla Gölü, Keban Barajı ve Aşkale Göleti’dir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/487) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Toros kurbağası -Latincesi Rana Holtzi- koruma altında olup türün yaşadığı Karagöl bölgesi araç girişine kapatılmıştır.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Latincesi değil, bulan adamın ismi Sayın Bakanım, yanlış vermişler. Latince deyince…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Evet, yani ismi öyle.

Bakanlığıma bağlı birimler ve jandarma tarafından bu bölgelerde sık sık denetimler yapılmaktadır. Merak etme Sayın Vekilim, Toros kurbağasını koruyoruz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sazan balığı tohumu ekip kurbağaları yok ettiler.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/500) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Efendim, Karanlıkdere, Himmetli, Hasangazi, Kolsuz, Tepeköy ve Şeyhömerli köylerinin gölet talepleri incelenmiş olup ayrıntılı etüt çalışması yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir. Bu kapsamda su ölçüm çalışmaları devam etmektedir. Çalışmaların neticesine göre göletlerin yapılabilirliğine karar verilecektir.

İmrahor, Asmasız, Halaç gölet ve sulamalarının planlama raporu ve proje yapım çalışmaları tamamlanmış olup inşaat ihalesi bu yıl yapılacaktır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/507) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Bu da aynı efendim, aşağı yukarı. Az önce belirttim, Halaç Göleti ve sulaması yapım ihalesi bu yıl yapılacaktır. İmrahor Göleti ve sulaması proje çalışmaları tamamlanmış olup inşaat ihalesi yapılacaktır. Gedelli Göleti ve sulaması planlama raporu ve proje yapım ihale çalışmaları devam etmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/508) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Niğde Akkaya Barajı yapay sulak alan niteliğinde olup Ramsar kriterlerinden herhangi birini sağladığına dair veri bulunmamaktadır. Baraj gölü, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği kapsamında korunmaktadır.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Oraya kuşlar falan geliyor, incelensin Sayın Bakanım.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Tamam, inceleyelim, hayhay; tekrar incelensin Vekilim.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/614) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Konya Kapalı Havzası Master Planı işi kapsamında hazırlanan Ecemiş kaynaklarından su temin ön raporu ile Niğde şehir merkezi, Kemerhisar, Altunhisar ve Bor ilçeleri, Konya ili Emirgazi ilçesi, Aksaray şehir merkezi ve Taşpınar ilçesine yaklaşık olarak toplam yılda 64 milyon metreküp su temin edilecektir. Ecemiş kaynaklarından sulama suyu teminine yönelik herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Şekerpınar’dan Niğde iline içme suyu temini ise Konya Kapalı Havzası Master Planı kapsamında incelenmekte olup plan raporunun tamamlanmasını müteakiben konu değerlendirilecektir. Ama ben ilave bir bilgi vereyim, bizzat kendim de inceledim: Oradaki kaynaklarda, özellikle Şekerpınar’da yeterli miktarda ihtiyacı karşılayacak su yok. Ayrıca terfi yüksekliği çok fazla, ekonomik olmadığı anlaşıldı; bunu da yeni bir bilgi olarak size ifade ediyorum. Ama Ecemiş kaynaklarından su vereceğiz.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/615) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Bu, tabii, İller Bankası ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla alakalı. Şebekelerle alakalı bizim bir mesuliyetimiz yok, içme suyu şebekeleriyle alakalı.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/616) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Obruklar, DSİ Genel Müdürlüğünün kuruluşundan itibaren takip edilmekte ve tespitleri yapılmaktadır. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından en son Ocak 2013’te obruk oluşumlarına yönelik bir rapor hazırlanmıştır. Obrukların meydana gelmesi tabii bir süreç olup teknik olarak engellenmesi mümkün değildir. Konya kapalı havzasında obruk oluşumları dikkatle gözlenmektedir.

İzmir Milletvekili Sayın Atila Sertel’in (6/619) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Gediz Nehri’nde taşkınları önleme ve su akışını düzenleme maksadıyla Bakanlığım imkânlarıyla makine çalışmaları yapılmakta olup 2016 yılına kadar 60 kilometre yatak düzenlemesi tamamlanmıştır. 2017 yılında ise mülkiyet problemlerinin giderilmesi durumunda Ege Denizi’nden itibaren kalan 30 kilometrelik kısımda yatak düzenlemesi yapılacaktır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/651) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Konya Kapalı Havzası Master Plan Raporu kapsamında incelenen Ecemiş ve Şekerpınarı kaynaklarından Niğde ve Aksaray illerine içme ve kullanma suyu teminine yönelik hazırlanacak olan Niğde Ecemiş kaynaklarından Niğde ve Aksaray illeri içme suyu temin planlama ve proje yapımı için ihale süreci DSİ 4. Konya Bölge Müdürlüğü tarafından yürütülmekte olup söz konusu işin ihalesiyle alakalı 2 Mart 2017 tarihinde ön yeterlilik değerlendirmesi yapılmış, ihale süreci devam etmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/670) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Niğde Ulukışla ilçesinin içme suyu ihtiyacını karşılamak maksadıyla Şekerpınarı kaynağı, yer altı suyu kaynakları ve Ecemiş kaynağı olmak üzere üç farklı alternatifin üzerinde çalışıldığı… Sayın Vekilim, hatta bizzat kendim de takip ettim, yerine gittim hem Şekerpınarı’na hem de özellikle Ulukışla’ya. Ancak yaptığımız çalışmalarla… Şunu ifade edeyim: Şekerpınarı’nda işletme masrafı, terfi masrafları çok yüksek ve Şekerpınarı kayağının debisi yaz aylarında çok düşüyor. Dolayısıyla, biz ekonomik olması için kısa vadeli su ihtiyacının yer altı suyu kaynaklarından, orta vadeli su ihtiyacının ise Ecemiş kaynaklarından karşılanmasını uygun bulduk. Yerleşimin ihtiyacını karşılamak üzere proje çalışmalarına başladık. Yer altı sularından bir de arıtma tesisi yapacağız. Bu şekilde Ulukışla’nın su problemini kısa vadede yer altı suyundan, uzun vadede ise Ecemiş kaynaklarından çözeceğiz.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/717) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ne cevabım: Bakanlığım sürdürülebilir ve akılcı kullanım ilkeleri çerçevesinde ülkemiz sulak alanlarında Kuş Cennetleri Projesi’ni 2005 yılında hayata geçirmiştir. Proje çerçevesinde bugüne kadar kırk sulak alanda kuş gözlem kulesi, ziyaretçi merkezi, seyir maksatlı yaya yolları gibi tesisler halkımızın istifadesine sunulmuştur. Suların temizliğine yönelik denetim yetkisi ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığına aittir.

Şimdiden Ramazan Bayramı’nızı da gönülden tebrik ederim. Bu bayramın da birlik, beraberlik, kardeşliğimizin daha da pekişmesine vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.

Efendim, hepinizi tekrar hürmetle selamlıyorum. Saygılarımı arz ediyorum. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakana açıklamalarından dolayı teşekkür ediyorum. Çünkü bizim orada sulama suyu yer altından elektrikle çıkarılıyor, üretici oldukça mağdur. Ecemiş suyunun gelip ovalara akacağı bekleniyordu ama sizin açıklamalarınızla Ecemiş suyunun Niğde ovalarına gelmeyeceği açıklanmış oldu.

İkincisi, Şekerpınarı’yla ilgili, siz gittiğinizde onu Ulukışla ilçesine getireceğinizi söylemiştiniz ama Kalkınma Bakanlığından, sanırım, o konuda çalışma çıkamayınca açıklamanızdan Ulukışla’ya gelecek Şekerpınarı suyunun da gelmeyeceği anlaşıldı.

Keza, Niğde’deki Akkaya Barajı’ndaki kirlilik o boyutlara erdi ki geçenlerde gittim, arabanın üstüne çıkıyor yani insan boyunu geçti. Akkaya’da yapılanlardan sonuç alınamıyor Sayın Bakanım. 100 bine yakın insan risk altında çünkü sudaki kirlilik üst boyutta ve oradaki su da sulama suyu olarak kullandığı için insanların sağlığı ciddi anlamda tehlike altında.

Ayrıca, Niğde’de orman için dikilen ağaçlarla ilgili yıllardır rakam veriliyor. O dikilenlere bakınca ormanların her taraftan Niğde’yi kaplaması lazım ama Niğde’de görülen orman yok, en fakir orman durumundayız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

Sayın Bakan, açıklama yapmak ister misiniz?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Kısa bir açıklamayı yerimden…

BAŞKAN – Yerinizden de yapabilirsiniz, kürsüden de, nasıl arzu ederseniz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Kürsüden konuşayım o zaman.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Başkanım, bir saat konuştu, biz bir dakika konuştuk, gene cevap hakkı var. Bir de bize olsun şu cevap hakkı.

BAŞKAN – Sayın Gürer siz dün bugün soru sorma şampiyonusunuz gerçekten.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esasen, ben, Ulukışla’ya bizzat giderek yerinde inceledim, Şekerpınarı kaynaklarından. Yani o kadar yüksek terfi maliyetleri ve yatırım maliyetleri var ki o fiyatın onu karşılaması mümkün değil. Onun yerine arkadaşlar bir çalışma yaptı. Orada 3 tane kaynak var: Bir, Şekerpınarı kaynağı; çok yüksek terfi, bizzat inceledim. İki, yer altı sularından Ulukışla’ya su verilmesi. Bir de Ecemiş suyu.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – O bölgenin yer altı suları temiz değil, kireçli.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ecemiş suyu köklü bir çözüm ama zaman aldığı için biz bir an önce yer altı sularından kısa vadede su verelim diye karar aldık, çalışmalar devam ediyor, kısa zamanda yapacağız.

İkinci husus da…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sular çok kireçli Sayın Bakan, kireçli, o da olmaz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Kireci varsa arıtma yapacağız, merak etmeyin.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şu anda da kireçli olduğu için söylüyorum.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Biz onu arıtarak vereceğiz, kireç gidermek de zor bir şey değil. Biz her türlü suyu arıtırız. Yer altı suyu gayet de temiz. Kireç muhtevası… Sertlik derecesi diyelim kireç değil de sertlik derecesi yüksek olabilir, onu yumuşatırız, birincisi bu.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – “Sertlik derecesi” bizim orada kireç, vatandaş ağzı.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – İkincisi de tabii, orayı da ağaçlandırıyoruz yani. Türkiye’de başta yol kenarları… Daha önce ben, Niğde’yi, Bor’u bilen… Benim en yakın arkadaşım Borluydu, gittiğimiz zaman orada yeşillik yoktu ama bakın, Türkiye’de yol kenarları, açık alanlar, mezarlıklar, okul bahçeleri, her taraf ağaçlanıyor.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Bakanım, sizin döneminizde görülen bir şey yok.

BAŞKAN – Sayın Gürer, lütfen…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Sayın Vekilim, Niğde çöldü, bozkırdı; şimdi, Niğde’yi yemyeşil yapacağız, Bor’u yemyeşil yapacağız, merak etmeyin, onu da arz ediyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Eskiyi de söküyor belediye başkanı.

BAŞKAN – Sayın Gürer, karşılıklı olmasın Sayın Gürer, lütfen…

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, soru oraya ait ama, karşılıklı konuşabilirler.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Birlikte dikelim, birlikte dikelim.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Biz de teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan tekrar.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Açılışlara da geleceğim Sayın Bakanım çağırın da.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bekleriz, şeref verirsiniz.

BAŞKAN – Şimdi, Millî Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz az önce sizlere bildirdiğim soru önergelerini cevaplandıracaklardır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bakanlığımla ilgili soru önergelerini cevaplandırmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen’in (6/69) esas numaralı soru önergesinin cevabı: 2015 yılı Eylül ayındaki öğretmen atama döneminde başvuruda bulanan aday sayısı 157.545 olup Bakanlığımıza tahsis edilen 37 bin kadronun 105 alana dağıtımı yapılmıştır. 2015 yılı Eylül dönemi öğretmen atamasına en çok 4.189 kontenjanla sınıf öğretmenliği alanına atama yapılmıştır. Bakanlığımıza bağlı resmî eğitim kurumlarında 10 Aralık 2015 tarihi itibarıyla net öğretmen ihtiyacı 91.880’dir. Bakanlığımıza bağlı resmî eğitim kurumlarına özel eğitim alanında son üç yılda atanan öğretmen sayısı toplam 2.884’tür. 2017 yılı Nisan ayında yapılan ek atamada en düşük 66 puanla Yaşayan Diller ve Lehçeler-Kurmançi alanına öğretmen ataması yapılmıştır. Bakanlığımızca 2015 yılında sözleşmeli öğretmen istihdamı yapılmamıştır.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Ok’un (6/85) ve (6/88) esas numaralı soru önergelerinin cevabı: Bakanlığımıza bağlı eğitim kurumu yöneticiliklerine görevlendirme iş ve işlemleri Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine Dair Yönetmelik hükümlerine göre valiliklerce gerçekleştirilmektedir. 2016 yılında, 7 Aralık 2016 tarihi itibarıyla yargılama gideri ve avukatlık ücreti kapsamında toplam 102.836 lira ödeme yapılmıştır.

Bakanlığımıza bağlı okul kurum yöneticilerince 2 Mayıs 2017 tarihi itibarıyla açılan dava sayısı 6.449; yürütmeyi durdurma ve iptal kararı sayısı 2.337; sadece iptal kararı sayısı 3.134; sadece yürütmeyi durdurma kararı sayısı 745; ret kararı ise 730’dur.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Ok’un, 686 numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Bakanlığımıza bağlı eğitim kurumu yöneticiliklerine görevlendirme iş ve işlemleri Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine Dair Yönetmelik hükümlerine göre valiliklerce gerçekleştirilmektedir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 9/10/2013 tarihli kararında “Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in yürürlükte kaldığı süre zarfında tesis edilen bireysel nitelikteki atama ve yer değiştirme işlemleri, anılan yönetmeliğe dayanılarak tesis edilmiş olmakla beraber, her birinin hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaları ve kişiler yönünden haklar doğurmaları nedeniyle ayrıca dava konusu olmadıkları ve yargı kararıyla iptal edilmedikleri sürece yalnızca dayandıkları düzenleyici işlemin yürütülmesinin durdurulması ya da iptali nedeniyle geri alınması zorunluluğundan söz edilemez. Bu durumda, davalı idarenin ayrıca anılan yönetmeliğe dayanılarak tesis edilen bireysel işlemleri geri alması hukuken zorunlu olmadığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.” denilmektedir. İdari Dava Daireleri Kurulunun bu kararına Danıştay 16. Dairesi 14 Mayıs 2015 tarihli kararıyla uymuştur. Danıştay 16. Dairesi kararında “Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in yürürlükte tesis edilen bireysel nitelikteki atama ve yer değiştirme işlemleri anılan yönetmeliğe dayanılarak tesis edilmiş olmakla beraber, her birinin hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaları ve kişiler yönünden haklar doğurmaları nedeniyle ayrıca dava konusu olmadıkları ve yargı kararıyla iptal edilmedikleri sürece, yalnızca dayandıkları düzenleyici işlemin yürütülmesinin durdurulması ya da iptali nedeniyle geri alınması zorunluluğundan söz edilemez. Kararların gereğini yerine getirdiği anlaşılan davalı idarenin ayrıca anılan yönetmeliğe dayanılarak tesis edilen bireysel işlemleri geri alması hukuken zorunlu olmadığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.” denilmiştir. Yargı kararlarında da açıkça görüldüğü üzere, idarenin yürürlükten kaldırılmış olan söz konusu yönetmeliğe dayanarak tesis ettiği bireysel işlemleri geri alması zorunlu değildir.

Aydın Milletvekili Sayın Deniz Depboylu’nun (6/92) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: 2016 yılında kamu personeli seçme sınavına giren ve rehberlik alanına başvuran 4.581 adaydan 4.105’i psikolojik danışma ve rehberlik bölümü mezunudur. 2016 yılında yapılan atamalarda rehberlik alanına ilk atama yoluyla atanan 2.129 öğretmenden 1.975’i PDR mezunudur.

Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay’ın (6/119) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Akhisar ilçesinde bulunan Aliya İzzetbegoviç Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinin ısınma sisteminin okul binasının yapımını üstlenen müteahhit firmanın hazırlamış olduğu baca projesinin onaylanmak üzere zamanında yetkililere verilmemesi nedeniyle geciktiği, okulun doğal gaz, kazan ve tesisat değişimi işinin 9 Aralık 2016 tarihinde bitirildiği, 23 Aralık 2016 tarihinden itibaren ısınma sorununun çözüldüğü görülmüştür.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/174) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Bakanlığımız, öğrenciler için öğrencilerin karşı karşıya kaldıkları endişeleri gidermelerine, sorunlarını çözmelerine, ilgi ve yeteneklerine göre karar verme becerilerini geliştirmelerine yönelik olarak hizmet vermektedir. Öğrenciler okullarda kişiler arası iletişim becerilerini, etkin olarak görev ve faaliyetlere nasıl katılacaklarını, hedef ve amaçlarını, çalışma becerilerini nasıl geliştireceklerini, sorumluluk gerektiren kararları nasıl vereceklerini ve problemleri nasıl çözeceklerini öğrenirler. Çeşitli çalışmalarla, öğrencilerin daha duyarlı, daha tedbirli ve olumsuzluklarla baş etme becerileri yüksek bireyler olarak yetiştirilmeleri amaçlanmaktadır.

Bu çerçevede, öğrenci, öğretmen ve ailelerin karşı karşıya kaldıkları olaylara karşı güçlendirilmesini hedefleyen psikoeğitim ve grupla psikolojik danışma çalışmaları düzenli olarak rehberlik öğretmenleri tarafından verilmektedir.

Öğrencileri bağımlılık riskinden koruma gayesiyle, Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı uygulanmaktadır. Bu programla, alkol, tütün, madde, teknoloji bağımlılığı ve sağlıklı yaşam konuları, gelişim düzeylerine göre öğrencilere ve ailelere aktarılmaktadır.

0-18 Yaş Aile Eğitimi Kurs Programı kapsamında, öğrenci velilerine, aile ilişkileri, iletişim, okul-aile iş birliği gibi konular yapılandırılmış grup oturumları hâlinde verilmektedir.

Okul rehberlik servisleri tarafından öğrenci ve ailelere, bireysel sorunlarına ilişkin ihtiyaç duydukları psikolojik danışma desteği verilmektedir.

Özel eğitim ihtiyacı olan öğrenciler tespit edilerek, eğitsel tanılama için okulların bağlı bulunduğu rehberlik ve araştırma merkeziyle irtibata geçilmektedir. Rehberlik ve araştırma merkezi tarafından aile görüşmesi yapılmakta ve öğrencinin eğitim performansı değerlendirilmektedir. Değerlendirme sonucunda öğrencinin engel türü ve derecesine göre okullara yerleştirme yapılmakta ve bireyselleştirilmiş eğitim programları uygulanmaktadır.

Niğde Valiliğince, konuya ilişkin olarak stratejik planda yer alan “Tehditler” bölümündeki iç ve dış tehditlerin gerçekleşecek anlamında olmadığı, muhtemel gelişmelere karşı eğitim kurumlarının hazır bulunuşluk düzeylerini artırmayı amaçlayan tedbirlerin kastedildiği, 2015-2019 Stratejik Planı “Tehditler” bölümünde yer alan “Problemli aile” ifadesinden kastın parçalanmış aile sayısındaki artışlar olduğu, boşanma, eşlerden birinin ölümü veya hastalığı belirtilmektedir.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Ok’un (6/192) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ni cevaplandırıyorum:

14 Temmuz 1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 10 ila 13’üncü maddelerinde, özetle, devlet memurlarının amiri oldukları kuruluş ve hizmet birimlerinde kanun, tüzük ve yönetmeliklerle belirlenen görevleri zamanında ve eksiksiz olarak yine kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen esaslar çerçevesinde yapmaktan ve yaptırmaktan sorumlu oldukları; devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesinin esas olduğu; kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açacağı; kurumun ise genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkının saklı bulunduğu ifade edilmektedir. Bu bağlamda, hukuka aykırı işlemleriyle veya bu işlemler nedeniyle dava açılmasına sebep olan, kamuyu zarara uğratan görevlilerin kasıt, kusur ve ihmali tespit edildiği takdirde rücu edilmektedir.

Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım’ın (6/209) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Bakanlığımızca hizmet içi eğitim faaliyetleri genellikle yıllık olarak planlanmakla birlikte, ihtiyaç duyulması hâlinde ek faaliyetler şeklinde de planlanarak uygulanabilmektedir. Söz konusu bu faaliyetler Millî Eğitim Bakanlığı Hizmet İçi Eğitim Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmekte olup soru önergesindeki diğer hususlarda gerekli açıklamalar ve bilgilendirmeler defaten kamuoyuyla paylaşılmıştır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/233) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinden alınan konuya ilişkin yazıda, soru önergesine konu olan taşınmazın 22/11/1996 tarihinde imzalanan protokol çerçevesinde Sağlık Bakanlığı tarafından eğitim amacıyla tahsis edildiği, 20 Şubat 2014 tarihli teslim tutanağıyla İl Sağlık Müdürlüğüne teslim edilerek tahsis işleminin sonlandırıldığı, Zübeyde Hanım Sağlık Yüksekokulu ve Zübeyde Hanım Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulunun 2013 yılından itibaren eğitim öğretim faaliyetlerini Derbent yerleşkesinde sürdürdüğü, ayrıca son yirmi yılda yaptırılıp yıkılan ve kullanılmayan bina bulunmadığı belirtilmektedir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – O yanlış Sayın Bakan, bir sürü okulu yıktılar, sağlık ocağını yıktılar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Valilikten aldığım açıklama da…

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/262) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ni cevaplandırıyorum. 5378 sayılı Özürlüler Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle, fiziksel engelliler için okul binalarında yapılması öngörülen düzenlemeler 17 Aralık 2009 tarihli 2009/90 no.lu genelgesiyle tüm taşra teşkilatına ve bakanlık birimlerine duyurulmuştur. Bu genelgenin hazırlanmasında Türk standartları esas alınmıştır, TS 9111 ve TS 12576. Söz konusu mevzuat düzenlemesiyle, okul girişlerinde ve bahçede kot farkı olan yerlerde engelli rampası yapılması, zemin kaplamalarının kaymayan ve tekerlekli sandalye hareketini güçleştirmeyen malzemeyle kaplanması, kapı genişliklerinin sandalye girişini engellemeyecek şekilde tasarlanması, ara hol, asansör, tuvalet girişlerinde ve iç kısmında manevra alanı bırakılması, birden fazla katlı eğitim yapılarında standartlara uygun engelli asansörü yapılması, engelli tuvalet düzenlenmesi, dersliklerin eşiksiz ve kot farkı olmaksızın tasarlanması, yazı tahtalarının uygun yüksekliğe asılması, tören alanlarının fiziksel engelli öğrencilerin ulaşabilirliğini ve hareketini kolaylaştıracak şekilde engellerden arındırılması öngörülmüştür.

Bakanlığımızca yaptırılan tüm tip projelerde ve onaylanan tüm özel projelerde engellilerin erişimiyle ilgili kriterler göz önüne alınmakta ve yeni okul inşaatlarında uygulanmaktadır. Önceden yapılan okul binalarının zemin katlarında da fiziksel engelliler için eğitim ortamı hazırlanmasının hedeflenmesi ve imkânlar ölçüsünde bu hedeflerin gerçekleştirilmesine çalışılması gerektiği valiliklere talimatlandırılmıştır.

Bunların yanı sıra, Bakanlığımızca hazırlanan ve 14 Şubat 2014 tarihinde yürürlüğe giren, 2015 yılında yeniden düzenlenen Eğitim Yapıları Asgari Tasarım Standartları Kılavuzu’nda da “Engellilere Yönelik Tasarım Standartları” başlığı altında yeni bir bölüm yer almış, okul içinde ve okul bahçesinde yapılacak fiziksel düzenlemelerin erişilebilir olması hedeflenmiş ve 2014 yılında başlatılan yeni tip projelerde belirtilen tedbirler alınmıştır.

Bakanlığımızca hazırlatılan tip projelerde okula ferah ve geniş bir rüzgârlıklı giriş holünden girilmektedir ve giriş holünde veli bekleme bölümü oluşturulmuştur. Kütüphane mekânı, zemin katta kolay ulaşılabilir konumda, bilgisayar düzenekli, internet bağlantılı, Z kütüphane şeklinde bilgisayar dersliği ile birlikte iç içe geçmeli 2 oda tarzında düzenlenmiş, kantinler kafeterya şeklinde geniş ve ferah olarak yine zemin katta, bahçe çıkışı imkânlı tasarlanmış, çok amaçlı salonlar, temsil, konser, toplantı gibi eğitsel faaliyetler için kullanılabilecek bir mekân olarak tercihen zemin katta düzenlenmiştir.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Ok’un (6/286) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’ni cevaplandırıyorum: Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 18’inci maddesinin 4’üncü fıkrasının (a) bendinde “Aday öğretmenin göreve başlamasından sonraki 5 iş günü içerisinde öncelikle kendi alanından olmak üzere danışman öğretmen görevlendirilir. Görevlendirilecek danışman öğretmen bulunamaması hâlinde, başka bir eğitim kurumundan danışman öğretmen görevlendirilebilmesi için durumu eğitim kurumunun bağlı olduğu millî eğitim müdürlüğüne bildirir.” hükmüyle aday öğretmenlere danışman öğretmenlerin nasıl görevlendirileceği belirtilmiştir. Aday öğretmen yetiştirme sürecine ilişkin yönergenin 11’inci maddesinin 1’inci fıkrasında, “Danışman öğretmenin, aday öğretmenlerin yetiştirme sürecinde görevlendirildikleri eğitim kurumu müdürünce, adaylık dâhil en az on yıl hizmet süresine sahip öğretmenler arasından, ulusal veya uluslararası projelerde koordinatör, danışman veya katılımcı öğretmen olarak görev almış olan, sosyal ve kültürel faaliyetlere katılım sağlayan, iletişim becerisi ve temsil yeteneği güçlü ve mesleğinde temayüz etmiş ve aday öğretmenle aynı alanda olan öğretmenler arasında belirlenmesi esastır.”

2’nci fıkrada “İl millî eğitim müdürlüklerince, aday öğretmenin yetiştirilmek üzere atandığı ilde on yıllık hizmet süresine sahip öğretmen bulunamaması durumunda, hizmet süresine sahip öğretmen bulunamaması durumunda hizmet süresi on yıldan az olanlar arasından, aynı alandan öğretmen bulunamaması durumunda ise farklı alandan danışman öğretmen görevlendirebilir.” şeklinde fıkralarıyla danışman öğretmeninin nasıl belirleneceği hükme bağlanmıştır. Aday öğretmenlere uygulanan yetiştirme sürecine ilişkin sendikalardan görüş alınmamıştır.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Ok’un (6/289) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Bakanlığımıza bağlı resmî eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacı bütçe kanunlarının verdiği yetki yanında, Bakanlar Kurulunca Bakanlığımıza tahsis edilen ve Maliye Bakanlığınca kullanım izni verilen kadro karşılığında karşılanabilmektedir. Tahsis edilen bu kadrolar illerin öğretmen ihtiyacı yüzdelik oranları dikkate alınarak il millî eğitim müdürlüklerine dağıtılmakta, il millî eğitim müdürlükleri de kendi illerine ayrılan kontenjan ölçüsünde atama yapılacak en çok ihtiyaç duyulan alanlar ile bu alanlara atanacakların istihdam edileceği eğitim kurumlarını belirlemektedir. Belirlenen bu eğitim kurumları atama dönemlerinde sisteme yansıtılarak atanacak öğretmen adaylarının tercihlerine sunulmakta ve puan üstünlüğüne göre atamalar gerçekleştirilmektedir. Bu çerçevede, öğretmen ihtiyacının kadrolu öğretmenlerle karşılanamadığı eğitim kurumlarında eğitim öğretimin aksatılmadan sürdürülebilmesi için valiliklerce ilgili mevzuatı çerçevesinde ders ücreti karşılığında öğretmen görevlendirilmesi yapılmaktadır. Bakanlığımız, MEBBİS veri tabanından alınan bilgilere göre resmî eğitim kurumlarında ülke genelinde 45.552 ücretli öğretmen görev yapmaktadır, öğretmen aday sayısı ise 436.291’dir.

Antalya Milletvekili Sayın Mustafa Akaydın’ın (6/293) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: 2016-2017 eğitim öğretim yılı verilerine göre 15 ilimizde hem görme engelliler ilkokulu hem de görme engelliler ortaokulu bulunmaktadır, ayrıca 2 ilimizde özel eğitim mesleki eğitim merkezi bulunmaktadır. Bakanlığımızca görme yetersizliği olan bireyler için her tür ve kademede kaynaştırma uygulamaları yoluyla eğitim hizmeti verilmektedir. Ayrıca bu bireyler için özel eğitim kurumları da açılmaktadır. Ayrıca zorunlu öğrenim çağında olan ve sağlık problemleri nedeniyle örgün eğitim kurumlarından doğrudan yararlanamayacak durumdaki görme yetersizliği olan bireyler için de evde veya hastanede eğitim hizmetleri sunulmaktadır. Özel eğitim okul ve kurumlarının açılmasıyla ilgili iş ve işlemler, özel eğitim ihtiyacı olan bireylerin durumuna göre, sayısına göre, yerleşim biriminin özelikleri, ulaşım imkânları gibi hususlar ile kamu yararı da dikkate alınarak valiliklerce iletilen talepler doğrultusunda Bakanlığımızca yürütülmektedir. Görme engelli öğrencilerden bulunduğu ilde bir okula yerleştirilemeyen görme yetersizliği olan bireylerin yatılı ilköğretim okuluna yerleştirilmesine ilişkin iş ve işlemler valiliklerce, ortaöğretim kurumlarına yerleştirilmesine ilişkin iş ve işlemler Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzce yürütülmektedir.

Osmaniye Valiliğince konuya ilişkin olarak ilde görme engelliler okulunun bulunmadığı, 2011 Ağustos atama döneminde Kadirli ilçesi Rehberlik ve Araştırma Merkezine bir görme engelliler sınıf öğretmeninin atandığı ve 2014 yılında yapılan alan değişikliği döneminde de özel eğitim alanına geçtiği belirtilmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/363) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinden alınan konuya ilişkin yazıda, dericilik atölyesinin Bor Halil Zöhre Ataman Meslek Yüksekokulu tekstil, giyim, ayakkabı ve deri bölümüne bağlı, deri teknolojisi programı uygulama atölyesi olduğu, deri teknolojisi programının öğrencilerin uygulamalarına hizmet verdiği, hâlihazırda tekstil, giyim, ayakkabı ve deri bölümü, deri teknolojisi programına öğrenci alımının yapılmadığı, uygulama atölyesinde dönem kaybetmiş ya da aftan yararlanarak yeniden ilgili programa kayıt yaptırmış öğrencilerin uygulama derslerinin yapıldığı, bununla birlikte yine uygulama atölyesinde meslek yüksekokulunun tasarım ve geleneksel el sanatları bölümlerinde okutulan deri ve dericilikle ilgili seçmeli derslerin uygulamalarının yapıldığı, ayrıca atölyede mevcut makinelerden deri yumuşatma ve pres makineleriyle zaman zaman üniversitenin döner sermayesi kanalıyla çevredeki küçük esnafların deri işleme işlemlerinin yapıldığı ancak 1996 yılında kurulan mevcut atölyenin teknolojik olarak güncelliğini kaybetmesi nedeniyle kiralama teklif bedelleri son derece düşük olduğundan genel olarak kiraya verilmediği, 2009-2010 eğitim öğretim yılına kadar dericilik ve deri konfeksiyon programları öğrenci doluluk oranı yüzde 90’ın üzerindeyken bu yıldan itibaren her iki programın “deri teknolojisi” olarak tek bir program altında birleştirildiği, öğrenci doluluk oranının yüzde 10’un altına düştüğü, 2010-2011 eğitim öğretim yılında 2 öğrencinin kayıt olması nedeniyle 2011-2012 yılında Yükseköğretim Kurulu tarafından kontenjan verilmediği, üniversitenin mevcut programını ve dericilik atölyesini aktif tutmak amacıyla 2012-2013 eğitim öğretim yılında 30 öğrencinin teklif ettiği ancak 2012-2013 eğitim öğretim yılında deri teknolojisi programına ÖSYM tarafından 4 öğrencinin yerleştirildiği ve 4 öğrencinin kayıt yaptırdığı, 2013-2014 eğitim öğretim yılında ise 30 öğrenci kontenjanı verildiği, tercih eden ve yerleşen öğrenci olmadığı, bu nedenle de 2014-2015 eğitim öğretim yılı içinde de kontenjan talebinin olmadığı belirtilmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/375) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Okullarımızda uygulanan haftalık ders çizelgeleri bireyin, toplumun ve konu alanının ihtiyaçları doğrultusunda katılımcı bir anlayışla çağdaş ve bilimsel esaslara göre geliştirilmektedir. Eğitim ve öğretim alanında dünyadaki gelişmeler izlenmekte, ülkemize özgü temel değerlerle ve niteliklerle bütünleştirilmektedir. Bu çerçevede haftalık ders çizelgeleri geliştirilirken öğrenci, veli, öğretmen ve diğer paydaşların görüşleri alınmaktadır. Çalışmalar için öğretmen ve akademisyenlerden oluşan komisyonlar kurulmakta, ortaya konulan taslaklar üzerinde geniş katılımlı çalıştaylar düzenlenmektedir. Haftalık ders çizelgelerinde yer verilen zorunlu ve seçmeli derslerin tamamı hassasiyetle belirlenmektedir. Derslerin içerikleri düzenlenirken benzer disiplinler öğrenci seviyesine uygun olarak bir arada verilmektedir. Bu bağlamda, 20 Şubat 2017 tarihli ve 10 sayılı Karar’la “Seçmeli dersler ve açıklamalar” bölümünde, değişiklik yapılan ilköğretim kurumları -ilkokul ve ortaokul- haftalık ders çizelgesinin “seçmeli sosyal bilimler” ders grubu içerisine “Kent Kültürü” adı altında yeni bir ders konulmuş, söz konusu ders 5, 6, 7 ve 8’inci sınıflarda seçilebilmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/396) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının 5 Ağustos 2015 tarih ve 71 sayılı Kurul Kararı’yla kabul edilen ve 2016-2017 eğitim öğretim yılından itibaren 1’inci ve 5’inci sınıflardan başlamak üzere kademeli olarak uygulamaya konulan ilköğretim Türkçe dersi 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8’inci sınıflar öğretim programı, öğrencilerin hayat boyu kullanabilecekleri sözlü iletişim, okuma ve yazmayla ilgili dil becerilerini ve zihinsel becerileri kazanmaları ve bu becerileri kullanarak kendilerini bireysel ve sosyal yönden geliştirmeleri, etkili iletişim kurmaları, Türkçe sevgisiyle istek duyarak okuma ve yazma alışkanlığı edinmelerini sağlayacak şekilde bilgi, beceri ve değerler içeren bir bütünlük içinde yapılandırılmış ve öğrenme alanları sözlü iletişim, okuma ve yazma olmak üzere üç ana başlık altında düzenlenmiştir. Okumu becerisi, öğrencinin farklı kaynaklara ulaşarak yeni bilgi, olay, durum ve deneyimlerle karşılaşmasını sağlar. Dolayısıyla, bu beceri, öğrenme, araştırma, yorumlama, tartışma ve eleştirel düşünmeyi sağlayan bir süreci de içine alır. Programda, okuma, yazma, öğrenme alanıyla öğrencilerin yazılı metinleri doğru, akıcı bir biçimde okuyabilmeleri, okuduklarını değerlendirmeleri, kültürel, ekonomik, sanatsal, siyasi, ahlaki değerlerin nasıl yansıttığının farkında olarak okumayı bir alışkanlık hâline getirmeleri amaçlanmıştır.

Diğer taraftan, 28 Mayıs 2013 tarih ve 22 sayılı Talim Terbiye Kurulu Kararı eki İlköğretim Kurumları Haftalık Ders Çizelgesi’nin –ilkokul ve ortaokul- “Seçmeli Dersler” bölümünün dil ve anlatım alanı altında 5’inci ve 6’ncı sınıflarda haftada ikişer saat okuma becerileri dersine yer verilmiştir.

Ayrıca, Bakanlığımızın 4 Ağustos 2005 tarih ve 2005/70 sayılı Genelgesi doğrultusunda, öğrencilere okuma alışkanlığı kazandırmak amacıyla okul idaresince hafta içi belirlenecek bir günde okuma saati uygulaması devam etmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/496) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Mesleki ve teknik Anadolu liselerinde eğitim öğretim faaliyetlerini devam ettiren tarım alanı ve alana bağlı dal programı uygulayan okullarımızın sayılarının artırılmasına ilişkin çalışmalar illerde sektörün ihtiyaç duyduğu alan ve dallar il istihdam ve mesleki eğitim kurumlarında belirlenerek valilik teklifi olarak Bakanlığımız Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğüne iletilmektedir, uygun görülen alan ve dallar açılmaktadır.

Bakanlığımız Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü ile KOSGEB arasında imzalanan 14 Haziran 2016 tarihli Uygulamalı Girişimcilik Eğitim Protokolü’yle 2015-2016 eğitim öğretim yılından itibaren ortaöğretim okullarında girişimciliği geliştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlı mesleki ve teknik Anadolu liselerinden mezun olan gençlere öncelikle kendi alanlarında iş kurmak istemeleri hâlinde hibe olarak 50 bin lira, ayrıca faizsiz 100 bin liraya kadar KOSGEB yeni girişimci desteği verilmektedir.

2 Aralık 2016 tarihli ve 6764 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la mesleki ve teknik Anadolu liselerinde okuyan -tarım alanı da dâhil- bütün öğrencilerimizle ilgili olarak işveren tarafından çıraklara ve meslek lisesi öğrencilerine ödenecek beceri eğitimi ve staj ücretlerinin üçte 2’si devlet tarafından karşılanmaktadır. Mesleki ve teknik eğitim öğrencilerinin okuldaki atölye eğitiminde 10, 11 ve 12’nci sınıfta iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı sigortalanması zorunlu hâle getirilmiştir. Bütün mesleki ve teknik ortaöğretim mezunlarına “teknisyen” unvanı da verilmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/605) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Eğitim çağında olup özel eğitime ihtiyaç duyan öğrencilere yönelik olarak kaynaştırma uygulamaları yoluyla özel eğitim sınıflarında, özel eğitim okullarında, ev ve hastane sınıflarında hizmet sunulmaktadır. Tüm öğrencilerin eğitim hizmetine erişimlerini sağlamak ve toplumla bütünleşmelerini kolaylaştırmak üzere fırsatlar artırılmakta, öğrenme ortamlarını iyileştirme çalışmaları sürdürülmektedir.

2016-2017 eğitim öğretim yılı 2 Mayıs 2017 tarihi itibarıyla Türkiye genelinde özel eğitim –resmî ve özel dâhil olmak üzere- okullarında ilkokul, ortaokul ve meslek lisesinde 45.590 öğrenci, ilkokul ve ortaokulda özel eğitim sınıflarında 40.887 öğrenci, ana sınıfı, ilkokul, ortaokul ve lisede kaynaştırma eğitimi alan 219.728 öğrenci olmak üzere toplam 306.205 engelli öğrenci eğitim öğretim görmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/622) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Talim Terbiye Kurulunun 25 Haziran 2012 tarihli ve 69 sayılı Kararı’yla kabul edilen ve 28 Mayıs 2013 tarihli ve 22 sayılı Kararı’yla da ortaokul kısmında değişiklik yapılan İlköğretim Kurumları -ilkokullar ve ortaokullar- Haftalık Ders Çizelgesi’ne göre ülkemizde daha önce 4’üncü sınıfta başlatılan yabancı dil öğretimi 2’nci sınıfta başlatılmıştır. Zorunlu yabancı dil öğretimi 2, 3 ve 4’üncü sınıflarda ikişer, 5’inci ve 6’ncı sınıflarda üçer, 7’nci ve 8’inci sınıflarda ise dörder ders saati olarak uygulanmaktadır. Ayrıca, tamamen öğrencinin tercihi ve isteğine bağlı olarak 5, 6, 7 ve 8’inci sınıflarda ikişer ders saatli seçmeli yabancı dil öğretimi uygulaması yapılmaktadır. Bunlara ilave olarak, 5’inci sınıfta isteyen ve durumu müsait olan okullar toplam 18 ders saatine kadar yabancı dil öğretimi yapabilmektedir. Resmî ve özel her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında okutulacak yabancı diller, yabancı dille eğitim ve öğretim yapacak okullar ile Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin tabi olacağı esaslar 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre Bakanlar Kurulunca kararlaştırılmaktadır. Söz konusu Kanun kapsamında Almanca, Fransızca, Rusça, İngilizce, İspanyolca gibi dersler Bakanlar Kurulunca 8 Nisan 2010 tarihinde örgün öğretim kurumlarında Arapça dersinin de eğitim ve öğretiminin yapılması kararlaştırılmıştır.

Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Taşdemir’in (6/626) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Ağrı Valiliğince konuya ilişkin olarak Savcı Hakan Kılıç İlkokul ve Ortaokul Müdürlüğüne ait kantin olmadığı belirtilmektedir.

İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir’in (6/640) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Öğretmen strateji belgesinin hazırlanması ve geliştirilmesi sırasında çok sayıda paydaşın görüşleri alınmış, öğretmen yetiştirme ve geliştirme sürecinde bir yol haritası niteliğinde olan bu belge, bütünsel ve katılımcı bir anlayışla şekillendirilmiştir. Yüksek nitelikli, iyi yetişmiş ve mesleğe uygun bireylerin öğretmen olarak istihdamını sağlamak, öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı iyileştirmek ve mesleğin statüsünü güçlendirmek, öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini sürekli kılmak amacıyla 35 eylemden oluşan öğretmen strateji belgesi hazırlanmıştır. Bu belge, 16 Şubat 2017 tarihinde Yüksek Planlama Kurulunun onayına sunulmak üzere Kalkınma Bakanlığına iletilmiştir. Yüksek Planlama Kurulunda öğretmen strateji belgesinin kabulüne ilişkin kararın çıkmasından sonra Resmî Gazete’de yayımlanacaktır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/656) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Bakanlığımıza bağlı okullarda öğrenim gören Geçici Koruma Kanunu kapsamındaki Suriyeli öğrenci sayısı 169.010 olup, geçici eğitim merkezlerinde öğrenim gören Suriyeli öğrenci sayısı 294.112’dir. Bu öğrencilere yönelik yapılan çalışmalarda geçici eğitim merkezlerine kendi dil ve müfredatında eğitim öğretim çalışmaları yürütülürken, geçici eğitim merkezlerinde on beş saat Türkçe dersi eklenmiş olup, öğrencilerin Türkçe öğrenmelerini sağlamak üzere yeni çizelge oluşturulmuştur. Bu kapsamda Suriyeli öğrenciler Türkçe ve akademik temelli dersler alarak Bakanlığımız okullarına kademeli olarak aktarılacaktır. Suriyeli öğrenciler Türk eğitim sistemi ve müfredatına tabi olmakla birlikte kendi dil ve kültürlerini unutmamalarına yönelik Arap dili ve kültürü üzerine ilave dersler alacaklardır.

Bakanlığımız Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünce ülkemizde eğitim gören ve eğitim çağındaki Suriyeli öğrencilere Türk dilinin öğretimi ve öğrencilerin yaşadığı psikososyal sorunların en aza indirgenmesi amacıyla örgün eğitime uyum programları planlanmıştır; bu kapsamda halk eğitim merkezleri aracılığıyla Türkçe kursları verilmektedir. Yabancılara Türkçe öğretecek olan eğitim personeli, Suriyeli öğrencilere dağıtılan ve Yunus Emre Enstitüsünden satın alınan 490 bin Türkçe Öğretim Seti’ni kullanmaktadır.

Türkiye’de verilen eğitimin belgelendirilmesi amacıyla Bakanlığımız, 2015 ve 2016 yılı Haziran ayında yabancı öğrenciler için lise yeterlilik ve denklik sınavı düzenlenmiştir. Yapılan denklik sınavına 6.530 öğrenci girmiş olup yaklaşık yüzde 58’i başarılı olmuştur. Türk üniversitelerinde 2015-2016 eğitim öğretim yılında toplam 9.689, 2016-2017 eğitim öğretim yılında ise toplam 13.663 Suriyeli öğrenci eğitim görmektedir. Ayrıca, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bu yıl itibarıyla 1.400 Suriyeli öğrenciye burs vermekte olup bunların 777’si bu yıl üniversiteyi kazanan Suriyelilerden oluşmaktadır.

Yeni eğitim alanlarının oluşması yönünde Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde 2019 yılına kadar 105 okul inşaatının yapılması planlanmaktadır. Şu ana kadar Suriyeliler için 30’un üzerinde okulun inşaatı ise tamamlanmıştır. İhtiyaç sahibi Suriyelilere yardım sağlamak amacıyla Bakanlığımız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve UNICEF iş birliğiyle Şartlı Eğitim Yardımı Protokolü imzalanmıştır. Protokollerle birlikte Bakanlığımıza bağlı okullarda okuyan Suriyeli öğrencilere ilk ödemeler sağlanmış olup geçici eğitim merkezinde okuyan öğrenciler için de ilk ödemelerin temmuz ayı içinde yapılması planlanmaktadır. Bu yardımla beraber Suriyeli öğrencilerin okula devamsızlıklarının azaltılması amaçlanmaktadır.

Ülkemizde misafir edilen ve geçici koruma kapsamına alınan Suriyeli vatandaşlara yönelik Avrupa Birliği tarafından insani yardım, eğitim, sağlık, belediye altyapısı, göç yönetimi ile iş gücü ve ekonomi alanlarında toplamda 3 milyar avro tutarında fon kullanımını temin etmek amacıyla oluşturulan Türkiye’deki Suriyeliler için mali imkân çerçevesinde Bakanlığımıza doğrudan hibe yöntemiyle toplam 300 milyon avro tutarında bir bütçe tahsis edilmiştir. Ayrıca, okul inşaatları için okul içi donatımlar da dâhil 200 milyon avro tutarında bir başka bütçe daha tahsis edilmiştir. Bu mali imkân kapsamında doğrudan Bakanlığımız kullanımına yönelik toplamda 500 milyon avro tutarında bir fon kullanılacaktır. Hibe anlaşması kapsamında 3/10/2016 tarihinde imzalanan ve 300 milyon avro tutarında bütçe kullanımına yönelik olarak hazırlanan Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi kapsamında iki yıl içerisinde geçici koruma altındaki Suriyelilere Türkçe ve Arapça eğitimi verilecek, telafi ve destekleme eğitimleri yapılacak, 60 bin Suriyeli öğrenciye akademik başarı, okula devam ve entegrasyona yatkınlıkları göz önünde bulundurularak burs yardımı yapılacaktır. Ayrıca, 50 bin Suriyeli öğrenciye taşıma hizmeti verilecek, eğitim materyali geliştirilecek ve müfredatları iyileştirilecektir. Proje kapsamında Suriyeli öğrencilere kırtasiye, okul materyali ve giyim yardımı yapılacaktır. Projeyle Suriyeli öğrencilerin başarı seviyelerini tespit etmek için özel bir sınav sistemi geliştirilecek, öğrenci rehberlik ve danışmanlık hizmeti sağlanacaktır. Okulların temizliği ve güvenliği için temizlik ve güvenlik personeli istihdamı yapılacaktır. Aynı zamanda öğretmen ve idarecilere yönelik yönetici eğitimleri de verilecektir. Dijital bir izleme ve değerlendirme sistemi geliştirilecek ve verilerin sağlıklı takibi sağlanacaktır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/730) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı: Okul öncesi öğretmenleri 3-5 yaş grubundaki çocuklara yönelik yeterli rehberlik eğitimi alarak mezun olmaktadır. Bu yaş çocuklarında genel olarak gözlenen eğilim sürekli birlikte oldukları öğretmenlerle beraber olma şeklindedir. Bu durum rehberlik öğretmenlerinin öğrencilere katkısını azaltmakta öğretmenleri başka alanlara yöneltmektedir. Nitekim bu okullardaki rehberlik öğretmenleri çocuklardan çok aileleriyle ilgilenmeye çalışmaktadır. Diğer yandan, yenilenen okul öncesi eğitim programında aile eğitimine geniş yer verilmiş olup bu anlamda aile destek eğitim rehberi hazırlanmıştır. Tüm alan öğretmenlerinin bu eğitimi almaları sağlanmıştır. Okul öncesi eğitim kurumlarında rehberlik alan öğretmenlerin üstlendikleri görevleri diğer öğretmenlerce sağlanmakta olup rehber öğretmenlerden diğer kurumlar da yararlanmaktadır.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/724) ve (6/727) esas numaralı Sözlü Soru Önergelerinin birlikte cevabı: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6’ncı maddesinde kamu görevlisi tanımı yapılmıştır. Buna göre “kamu görevlisi” deyiminden kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir suretle sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, eğitim görevlileri de Türk Ceza Kanunu kapsamında kamu görevlisi sayılmaktadır. Kanunda çeşitli suç tiplerinin kamu görevlisine karşı işlenmesi nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir. Yasal mevzuatlarımızda eğitim görevlilerine karşı işlenmiş suçlara karşı cezayı ağırlaştırıcı hâl düzenlenmiştir. Cezalandırma yetkisi bulunan yargı organlarının etkili şekilde yasal mevzuatı uygulaması durumunda yaşanan sıkıntıların azalacağı düşünülmektedir. Eğitim görevlilerine karşı işlenen suçlara yönelik özel bir çalışma bulunmamaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28’e 1’inci maddesinde “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur.” hükmü yer almaktadır. Yargı kararlarına her zaman saygı duyan Bakanlığımız, uygulama alanı bulunan ve tüm yargı kararlarını titizlikle değerlendirmekte ve gereğini yerine getirmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/685) esas numaralı Sözlü Soru Önerges’nin cevabı: Yükseköğretim Kurulu Başkanlığından alınan konuya ilişkin yazıda: Ömer Halisdemir Üniversitesi Tıp Fakültesinin 5 Haziran 2015 tarihli ve 29377 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararıyla kurulduğu, Ömer Halisdemir Üniversitesi Tıp Fakültesinin eğitim ve öğretime başlama talebinin 14 Mayıs 2015 tarihli Tıp ve Sağlık Bilimlerine Yönelik Fakülte ve Yüksekokullarda Eğitime Başlama Kriterleri gereğince değerlendirileceği belirtilmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/606), (6/688) ve (6/696) esas numaralı Sözlü Soru Önergelerinin birlikte cevabı: Taşımalı Öğrenci Modülünden alınan 24 Nisan 2017 tarihli verilere göre, 2016-2017 eğitim öğretim yılı öğrenci taşıma uygulaması kapsamında ülke genelinde 81 il, 41.893 yerleşim biriminde toplam 1 milyon 358 bin 335 ilköğretim, ortaöğretim öğrencileri ile özel eğitim öğrenci kursiyerleri ilgili okullarına taşınmaktadır.

Türkiye genelinde 2016-2017 eğitim öğretim yılında resmî ve özel olmak üzere 62.250 okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim okulunun kullanmış olduğu 54.835 binanın 10.690’ı soba, 40.379’u kalorifer (kömür, doğal gaz, fuel-oil) ve 3.766’sı klimayla ısıtılmaktadır. 2016-2017 eğitim öğretim yılı Türkiye genelinde, resmî 6.516 ilkokulda 136.524 öğrenci birleştirilmiş sınıflarda eğitim görmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/392) ve (6/394) esas numaralı Sözlü Soru Önergelerinin birlikte cevabı: Niğde ili Bor ilçesinde yeni bir öğretmenevi yapımı için Niğde Valiliğinden Bakanlığımıza ulaşmış herhangi bir talep ya da resmî başvuru bulunmamaktadır. Niğde Valiliğince konuya ilişkin olarak Bor ilçesindeki Öğretmenevinin konaklama ve diğer sosyal amaçlar için yetersiz olduğunun bilindiği ve bütçe imkânları dâhilinde konunun değerlendirileceği belirtilmektedir.

Yatılı bölge ortaokulları yönetici ve öğretmenleri ile belletici öğretmenleri pedagojik formasyon sahibi eğitimcilerden oluşmaktadır. Bu yönetici ve öğretmenler ile diğer kadrolu personel değişik zamanlarda hijyen, okul yönetimi, pansiyon yönetimi ve benzeri konularda düzenli hizmet içi eğitim seminerine alınmaktadır. 2016-2017 eğitim öğretim yılında yatılı bölge okullarında 91.525 öğrenci eğitim görmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/697), (6/725) ve (6/726) esas numaralı Sözlü Soru Önergelerinin birlikte cevabı: Bakanlığımız kadrolarında öğretmen olarak görev yapanlara “zorunlu hizmet tazminatı” adı altında tazminat ödenmesine yönelik herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

Ankara Milletvekili Sayın Zühal Topcu’nun (6/193) ve (6/198) esas numaralı Sözlü Soru Önergelerinin birlikte cevabı: Bakanlığımıza bağlı eğitim öğretim kurumlarına yönelik her türlü güvenlik tedbiri valiliklerce alınmaktadır.

Şırnak Milletvekili Sayın Ferhat Encu’nun (6/383) ve (6/404) esas numaralı Sözlü Soru Önergelerinin birlikte cevabı: 27-28 Nisan 2016 tarihlerinde yapılan Merkezi Ortak Sınavlarına giren 8’inci sınıf öğrencisi Şırnak merkezde 1.542 ve Silopi ilçesinde 2.710’dur. Sınava girmeyen öğrenci sayısı ise Şırnak’ta 252 ve Silopi ilçesinde 362 kişidir. Ayrıca, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde bulunan bazı il ve ilçelerde alınan güvenlik tedbirleri nedeniyle Merkezi Ortak Sınavlara girememiş öğrenciler bu sınavlardan muaf tutularak mağdur edilmemiş olup söz konusu öğrencilerin sadece 1’inci dönem sınav sonuçları dikkate alınarak yerleştirme puanları hesaplanmıştır. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığından alınan konuya ilişkin yazıda, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 64’üncü maddesine göre düzenlenen ve 18 Ağustos 2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nin yükseköğretim kurumları öğrencilerine verilecek disiplin cezaları ile soruşturma usul ve esaslarını düzenlediği, bu yönetmeliğin ikinci bölümünde disiplin cezaları ve disiplin cezalarını gerektiren disiplin suçlarının sıralı olarak sayıldığı, bu fiilleri işleyenlere kimler tarafından ceza verileceğinin üçüncü bölümde “Disiplin Soruşturması” başlığı altında yer aldığı, üniversitede bulunan öğrenciler tarafından disiplin cezasını gerektirecek fiillerin işlenmesi neticesinde bu öğrenciler için yaptırımların ne şekilde uygulanacağı hususunda, öğrenim gördükleri fakülte veya yüksekokulların dekan ya da yüksekokul müdürünün soruşturma açmaya yetkili olduğu, bu sebeple üniversitelerde öğrenim gören ve disiplin soruşturmasına konu olan fiilleri işleyenler hakkında yaptırım kararının soruşturma açmaya yetkili amirler ile disiplin kurulları tarafından verildiği belirtilmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/187), (6/188) ve (6/234) esas numaralı Soru Önergelerinin cevabı: Niğde Valiliğince konuya ilişkin olarak ildeki okul ve kurumlarda bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkin ve verimli kullanılmasıyla ilgili çalışmaların FATİH Projesi’yle birlikte ivme kazandığı, okulların bilgi ve iletişim teknolojileri kapsamında eksikliklerinin hızla giderildiği ve bunların verimli kullanılmasıyla ilgili eğitim çalışmalarına devam edildiği, okulların büyük çoğunluğunun fiziki yapıları itibarıyla sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere uygun alanlara sahip olduğu, eksiklikleri olanların da bütçe imkânları dâhilinde tamamlanacağı; il genelindeki 10 okulun bünyesinde kapalı spor salonu bulunduğu, uygun alanı bulunan tüm okulların bahçelerinin ise öğrencilerin faydalanacağı voleybol, basketbol sahalarının mevcut olduğu, bu sahaların 75 adedinin 2014, 2015 yılları içerisinde İl Özel İdaresi tarafından yaptırıldığı, il genelinde 18 okulda Z kütüphanenin yapıldığı, ayrıca 24 okulda da yapılması çalışmalarının devam ettiği, Bakanlıkça ve İl Özel İdaresi tarafından her yıl ödenek ayrıldığı, il genelindeki okullarda öğrenci-veli iş birliği faaliyetlerinin birinci öncelikli planlama çalışmaları arasında yer aldığı, bu faaliyetleri daha da etkin hâle dönüştürebilmek amacıyla okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin bilgilendirme çalışmalarının aksatılmadan yürütüldüğü, velilerin okul faaliyetleri açısından daha etkin katılımlarının sağlanması amacıyla rehber öğretmenlerin okul-veli iş birliğinin önemi konusunda bilinçlendirilmesinin sağlanmakta olduğu, öncelikle üniversite öğrencilerinin akademik kariyer yapmalarında okullarca her türlü kolaylığın sağlandığı, üniversitenin topluma hizmet uygulama çalışmalarıyla “kulüp faaliyetleri” adı altında okullarda resimleme, boyama, badana gibi çalışmaların yapıldığı, öğretmenlerin mesleki çalışma faaliyetlerini üniversitedeki akademisyenlerden yararlanarak her türlü seminer, konferans çalışmaları yapıldığı, ilde taşımalı eğitim uygulaması nedeniyle kapatılan okul binalarına ihtiyaç hasıl olması hâlinde çok küçük onarımla eğitim öğretime hazır hâle getirilebileceği, taşıma nedeniyle boşalan okul binalarından köy muhtarlıklarınca talep edilenleri ihtiyaç olması hâlinde geri alınmak üzere köyevi ve muhtarlık odası olarak kullanmak üzere köy muhtarlığına verileceği, ilde ekonomik ömrünü tamamlayan ve kullanılmaz raporu verilen binaların yıkılarak yerlerine yenisinin yapılmakta olduğu ve şu anda da harap olan bina bulunmadığı belirtilmektedir.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer’in (6/491), (6/698), (6/728) ve (6/729) esas numaralı Sözlü Soru Önergelerinin ortak cevabı: Bakanlığımıza bağlı resmî eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacı bütçe kanunlarının verdiği yetkinin yanında Bakanlar Kurulunca Bakanlığımıza tahsis edilen ve Maliye Bakanlığınca kullanım izni verilen kadro karşılığında karşılanmaktadır. Tahsis edilen kadrolar illerin öğretmen ihtiyacı yüzdelik oranları dikkate alınarak il millî eğitim müdürlüklerince dağıtılmakta, il millî eğitim müdürlüklerince atama yapılacak alanlar ile bu alanlara atanacakların istihdam edileceği eğitim kurumları belirlenmektedir. Belirlenen eğitim kurumlarına Talim ve Terbiye Kurulunun 9 sayılı Kararı ile Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği hükümlerince yapılan duyurular doğrultusunda atamalar gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda Talim ve Terbiye Kurulunun 9 sayılı Kararı eki çizelge, Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği, 668 ve 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile 3 Ağustos 2016 tarihli ve 29790 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmelik hükümleri çerçevesinde Bakanlığımızca yayınlanan duyurular doğrultusunda sözleşmeli öğretmenlik için il millî eğitim müdürlüklerince başvurular alınmıştır. Başvuruda bulunan öğretmen adaylarının tercih ettikleri kurumlara 10/10/2016 tarihinde sözleşmeli öğretmen olarak atamaları gerçekleştirilmiştir. Sözleşmeli öğretmenliğe atanacakların başvuruları, sözlü sınava alınacakların belirlenmesi, sözlü sınav konuları, sözlü sınavın usul ve esasları, atanmaları ve uygulamaya ilişkin diğer hususlar Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmelik’le düzenlenmiştir.

Diğer taraftan, öğretmen atama işlemlerinde öğretmen atamaya esas öğretim programlarından mezun olan aday sayısı değil, alan öğretmenliklerinin ülke genelindeki ihtiyaç durumu dikkate alınmaktadır. 29 Mart 2017 tarihi itibarıyla Türkiye genelinde okul ve kurumlarında toplam 3.970 memur, 8.652 hizmetli kadrosu boş bulunmaktadır. Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı tarafından diğer hizmet sınıflarında kullanmak üzere ilave kadro kullanım izni verilmesi hâlinde ilk atama yoluyla personel alımına ilişkin iş ve işlemler başlatılacaktır diyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Gürer, bir açıklama yapmak istediğinizi görüyorum ekrandan.

Buyurun.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 29 sorumuzu Sayın Bakan yanıtladı, onlarla ilgili tek tek benim de bir şeyler söyleme şansım yok. Okullarımızın durumu ve eğitim ne yazık ki sorunlu. PISA, öğrenci değerlendirmesiyle ilgili raporunda OECD ülkeleri arasında son sırada yer alıyoruz. Her 100 öğrenciden 28’i hayatından memnun değil. Sık değişen eğitim sistemi sorunlar üretmektedir. OECD ülkeleri içinde öğrenci mutluluğunda son sıradayız. Verilere göre, öğrencilerin ders çalışırken stres altında yaşama oranı da yüzde 56.

Okullarda madde bağımlılığı, şiddet doğal hâle gelmiştir.

Engelliler için okullarda düzenlemeler yetersizdir. Öğretmen atamalarından öğretmenlerin özlük haklarına değin sorunlar vardır.

Sobalı okulların varlığı dahi dikkate değer bir sonuçtur.

Niğde Tıp Fakültesi 2015 yılında alınan karara rağmen hâlen açılamadığı gibi açılış tarihi belli değildir.

Sayın Bakana yanıtlarından dolayı teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Biz de size teşekkür ederiz.

Sayın Bakan, teşekkür ederiz.

Cevaplamak isterseniz, buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Muhterem Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de iyi giden şeyler var, inanın, o iyi giden şeylerden birisi de eğitimdir. Ailesinde öğretmen olanlar var. Öğretmenlere ben soruyorum, memnun, öğrencilere soruyorum, memnun; “Okulunuzdan memnun musunuz? Öğretmenizden memnun musunuz?” diye Güneydoğuda anket yapıldı, inanın ki birçok kamu hizmetinden memnuniyet yok ama diğer hizmetlere kıyasen -arkadaşlarım da bana gösteriyor- bakın, eğitimde memnuniyet var.

Bakın, eğitimin amacı millî geliri artırmaktır, doğru mudur? Özü, bir şey üreteceksin eğitim de budur. Türkiye'nin millî geliri ne kadardır? 860 milyar dolardır. Bu millî gelirle dünyada kaçıncı sıradadır? 16’ncı sıradadır. O hâlde bunu artırmak lazım. Hedefimiz, ilk 10 arasına girmek. Eksiğimiz var. Niçin 2 trilyon dolar olmadı? Eğitimden dolayı. Niçin 860 milyar dolar oldu? Eğitimden dolayı. Birinci husus bu.

Gelelim PISA’ya: PISA’da -eğer bire bir ölçü olarak alırsanız- Vietnam Amerika’nın önünde. Doğru mudur? Bakın oraya o zaman, onu da alın. PISA’da Amerika’nın önünde Vietnam. İyi ama herkes biliyor ki herhâlde dünyadaki en iyi eğitim Amerika’da var. PISA doğru bir ölçü değildir, onu diyorum.

Niçin böyle oldu? Bizde meslek lisesine yüzde 36 katılım oldu. Biz meslek liselileri mesleğe yönelik olarak yetiştiriyoruz, akademiye ilişkin bir değerlendirme değil.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Matematiği bilen yok Sayın Bakanım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Bir cümle daha söyleyeyim: Sayın Başkanım, bizim Elbistan Fen Lisesinin öğrencilerini sınava tabi tutmuşlar PISA’da, aldığı sonuç, Japonya öğrencilerinden daha başarılı. Bakın, Ankara Fen Lisesini söylemiyorum, İstanbul’daki fen lisesini söylemiyorum. Dolayısıyla, eğitim sistemi…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Endüstri meslek liselerini söyleyin, benim oğlum orada okuyor. Matematiği bilmiyor çocuklar.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Bakın, evlatlarımıza güzel bir Türkiye umut edeceksek hep beraber… Eğitim konusu, tartışma konusu olmasın. Başka konularda her türlü tartışmayı yaparız, eksikliğimizi de kabul ederiz. Eğitim hepimizin ortak değeridir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ama buna inanmayın Sayın Bakanım, bakın, biz katkıda bulunalım diye söylüyoruz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ramazanınızı tebrik ediyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sağ olun, biz de sizin.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) – İnşallah sağlık sıhhat içinde nice bayramlara ulaşmanızı diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Okullara bakın Sayın Bakanım, okullara bakın.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz, sağ olun Sayın Bakanım.

Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, gündemimizde başka bir konu bulunmadığı için alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmek için 1 Haziran 2017 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

İyi akşamlar, hayırlı iftarlar diliyorum.

Kapanma Saati: 19.34



(x) Sözlü soru önergeleri Genel Kurulda okunmamış olup tutanağa eklidir.