TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           85’inci Birleşim

                                                                                      23 Nisan 2017 Pazar

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- ÖZEL GÜNDEM

A) 23 Nisan Görüşmeleri

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 97’nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurulu teşrifleri

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Binali Yıldırım’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Binali Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, DAEŞ’li bir teröristin TBMM Bahçesinde keşif yaptığı iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/11565)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, döviz, enflasyon ve faizlerdeki yükselişin önlenmesi için alınan tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11600)

3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, emeklilerin bankalardan promosyon alabilmeleri için bankaların öne sürdüğü koşullara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun cevabı (7/12026)

4.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, bir şirketin ithal ettiği araçlarda gerçeğe aykırı beyanda bulunarak devleti vergi ziyanına uğrattığına dair müfettiş raporu üzerine yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/12075)

5.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, ev alanların vazgeçme hakkının yüz seksen güne çıkarılmasıyla tüketicinin uğradığı zararın giderilmesine ve OHAL’in sözleşmelere etkisine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/12112)

6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, 15 Temmuz şehitleri ve gazileri anısına basılan hatıra paralarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/12162)

7.- Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu’nun, 2014, 2015 ve 2016 yıllarında Zonguldak’ta kapanan iş yeri sayısına ve buralarda çalışan sigortalılara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun cevabı (7/12183)

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, minibüslerden otobüs vergisi alınmaması için 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 2. maddesinin 2918 sayılı Kanun ile uyumlu hale getirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/12200)

9.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, 2015-2017 yılları arasında yapılan araç kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/12260)

10.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, OHAL kapsamında ihraç edilen bildiri imzacısı akademisyenlere ve intihar eden bir araştırma görevlisine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/12301)

11.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, İzmir’in Çeşme ilçesindeki Reisdere TOKİ konutlarının satış bedellerindeki artışa, projenin hedef kitlesine ve fiyatların revize edilip edilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/12354)

12.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 2013-2017 yılları arasında Mardin’de hazırlanan projelere ve Mardin’e ayrılan kaynağa ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/12425)

13.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, TBMM’de kabul edilen kanun sayılarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/12428)

14.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, TBMM Ana Bina’da yapılan tamirat ve tadilatlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/12429)

15.- Mardin Milletvekili Ali Atalan’ın, Rojava peşmergeleri tarafından Şengal’e girilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/12431)

16.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, KOSGEB Düzce Müdürlüğünden verilen teşvik kredilerine ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/12468)

17.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit’in, dış sermaye akışı ve uzun vadeli dış yatırımlar ile ilgili verilere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/12583)

18.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bir şirkete ihale edilen projelere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/12598)

19.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, TBMM Ana Bina’daki iktidar ve muhalefet kulislerinde yapılan tamirat ve tadilatlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/12668)

20.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, TBMM Ana Bina’da yapılan tamirat ve tadilatlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı(7/12669)

21.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM’de yapılan tamirat ve tadilatlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/12670)

23 Nisan 2017 Pazar

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: İsmail KAHRAMAN

KÂTİP ÜYELER : Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

-------0-------

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılı 85’inci Birleşimini açıyorum.

Şimdi İstiklal Marşı’mız okunacaktır.

(İstiklal Marşı)

III.- ÖZEL GÜNDEM

A) 23 Nisan Görüşmeleri

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 97’nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündemimize göre Genel Kurulun 18 Nisan 2017 tarihli 84’üncü Birleşiminde alınan karar uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 97’nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması ve günün anlam ve öneminin belirtilmesi gayesiyle yapacağımız görüşmelere başlıyoruz.

Biraz sonra Sayın Cumhurbaşkanımız Meclisimizi teşrif edeceklerdir. Kendilerini hepiniz adına saygıyla selamlıyor ve “Hoş geldiniz.” diyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) – Gelmedi daha, niye bekliyoruz?

BAŞKAN – Efendim zamanında geldi, ben içeride kendisini ağırladım, ondan sonra ben buraya geldim. Hepimiz dakikiz elhamdülillah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama bazı mazeretler ortaya çıkabilir ve bizler de hoş görmek durumundayız değil mi?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi geldi, söyleyebilirsiniz!

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurulu teşrifleri

BAŞKAN - Efendim, bendenizin bir takdimi olacak. Muhterem Cumhurbaşkanımız dinleyici locasındaki yerlerini alarak yüce Meclisimizi onurlandırmışlardır. Kendilerine Meclisimiz adına “Hoş geldiniz.” diyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta alkışlar)

III.- ÖZEL GÜNDEM (Devam)

A) 23 Nisan Görüşmeleri (Devam)

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 97’nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri (Devam)

BAŞKAN – Muhterem Cumhurbaşkanım, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 97’nci yıl dönümüne ulaşmanın bahtiyarlığı içinde sizleri saygıyla selamlıyorum.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız kutlu olsun.

Milletimizin birliğinin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisimizin açılışından bugüne kadar emek vermiş değerli zevatı minnet ve şükranla anıyorum.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına da saygı duruşunda bulunalım.

BAŞKAN – Meclisimiz millî iradenin tecelligâhıdır, Kurtuluş Savaşı’nı bizzat idare eden Gazi Meclistir.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan, unutuyorsunuz, saygı duruşu yapalım.

BAŞKAN – Böyle bir usul yok. Aynen eskisi gibi devam ediyoruz efendim, bir eksiklik yok.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Saygı duruşu yapalım, saygı duruşu!

BAŞKAN – Değerli zevatı minnet ve şükranla anıyorum.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Saygı duruşu Başkan!

BAŞKAN – Meclisimiz millî iradenin tecelligâhıdır, Kurtuluş Savaşı’nı bizzat idare eden Gazi Meclistir. Dünyada başka bir parlamentonun sahip olmadığı böyle bir unvana layık görülmüştür.

İçinde bulunduğumuz 26’ncı Dönem siyasi tarihimizde müstesna yer işgal edecek dönemlerden biridir. Bu dönemde Meclisimiz ikinci defa “gazilik” unvanını hak etmiştir. Devletimizin birlik bütünlüğüne ve bekasına kasteden melun terör odakları ve onları yönlendiren müstevli devletlerin yerli iş birlikçilerinden olan FETÖ, PKK, PYD, DEAŞ, DHKP-C, MLKP ve benzerlerinin hain planları milletimiz tarafından boşa çıkarılmıştır. Ve siz, Gazi Meclisin gazi milletvekilleri 15 Temmuz 2016 gecesi, halktan aldığınız vekalet görevinin gereğini hakkıyla ifade ettiniz, herhangi bir parti farkı gözetmeden bir bütün hâlinde ay yıldızlı bayrağımızın altında “darbeye hayır” dediniz. Bu vesileyle, aziz milletimizi meydanlara direnişe çağıran ve hain darbe girişimini önlemede en büyük rolü üstlenen Sayın Cumhurbaşkanımıza, kurumlarımıza, kurullarımıza, siyasi partilerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza ve demokrasiyi tümüyle özümsemiş necip milletimize şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum.

İnanıyorum ki 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesi Türkiye’de darbeler döneminin sona erdirilmesini sağlamıştır. Hangi siyasi partiden olursa olsun milletimiz bütünüyle demokrasi dışında bir rejimi kabul etmeyeceğini açıkça ifade etmiştir.

26’ncı Dönemimizin bir diğer başarısı da 1982 Anayasası’nda sistem değişikliğini kabul etmesidir. Meclisimizden geçen değişikliğin 16 Nisan halk oylamasıyla milletimizce kabul edilmesi siyasi hayatımız için yeni bir dönüm noktasıdır. Yüksek Seçim Kurulunca açıklanan geçici verilere göre, halk oylaması büyük bir katılımla sonuçlanmış ve Mecliste kabul edilen metin halkımız tarafından da kabul görmüş, tasdik edilmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletimiz olgunluk içinde demokrasi imtihanını hep birlikte başarıyla vermiştir. Sonucun ve yeni dönemin ülkemiz, milletimiz ve devletimiz için bereketli ve uğurlu olmasını niyaz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bilinmelidir ki değişim tabii bir hâldir. Değişmezlik üzerine kurulu bir sistem bugüne kadar icat edilmemiştir. Zamanın ve şartların değişmesiyle hukuki hükümler de değişmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama, denetim ve temsil yetkilerinin sahibidir. Halk oylamasıyla yapılan değişiklik gereği yasama olarak Meclisimiz hukuk devleti ilkelerine, evrensel normlara ve çoğulcu demokrasi kurallarına uygun mevzuat değişikliklerini yapmak için kesif bir çalışma dönemine girecektir. Bu meyanda, Seçim Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, milletvekilleri kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Teşkilatı Kanunu, Meclis İçtüzüğü gibi konularda icap eden değişiklikler ele alınacaktır, aksaklık ve yanlışlıklar kısa sürede giderilecektir.

Halk oylamasıyla daha da güçlü hâle gelen yasama organımıza hayırlı başarılar nasip olmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle Muhterem Cumhurbaşkanımıza da tebriklerimizi arz ediyor, üstün nice hizmetlere nail olmasını niyaz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yasama olarak hedefimiz, yürütme ve yargıyla birlikte adil ve kalkınmış bir Türkiye'nin inşası için bize düşen görevi en iyi şekilde yapmaktır. Unutmayalım ki yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, çalışkan ve gayretli insanlara ait olacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti büyük bir medeniyetin varisidir. Bizler, köklü medeniyetimizi geliştirerek yaşatmak sorumluluğunu taşıyoruz. İnanç, soy ve tarih birliği taşıdığımız kültür coğrafyamızdaki milyonlarca insanın bizimle beraber olduğunun ve bizden önderlik beklediğinin şuuru içinde olmalıyız. İnancım odur ki ümidini bizlere bağlayanlara hayal kırıklığı yaşatmayacağız.

Zirve bir medeniyetin sahibi ve mirasçısı necip bir milletiz. Nice badireleri atlattık, tarihe nice şanlı sayfalar ekledik. Üç kıtaya, yedi denize adaletle, insaniyetle hükmetmiş bir cihan devletinin varisleriyiz. Dünkü topraklarımızda bugün elli üç devlet var. Bizden dostça ve kardeşçe rehberlik ve önderlik bekleyen geniş bir kültür coğrafyamız var.

Ne üzücüdür ki, dünyada kurulu uluslararası düzen, devletler arasındaki problemleri çözmekten çok uzaktır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki beş daimi üyeden birinin veto yetkisini kullanması, alınan herhangi bir kararı hükümsüz kılmaktadır. Muhterem Cumhurbaşkanımızın sıkça tekrarladığı "Dünya beşten büyüktür." sözünün gereği yapılmalıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun için devletler arasında yeni düzenlemelere gidilmelidir.

Birçok meselede olduğu gibi, tarihî ve kültürel bağlarımız olan Suriye'deki iç savaşın önlenmesi için üzerine düşeni yapmayan bir dünya var. Sadece Suriye’de değil, Orta Doğu’da, Asya’da, Avrupa’da, Afrika’da ve dünyanın birçok yerinde benzeri problemlerin olduğu malumunuzdur. Güçlünün güçsüzü ezdiği bir dünya düzenini sürdürmek mümkün değildir. Türkiye olarak, zorlukların aşılmasında, barış ve huzur ortamının sağlanmasında elimizden geleni muhakkak ki yapacağız.

Muhterem Cumhurbaşkanım, değerli milletvekilleri; 23 Nisanın “millî egemenlik” kavramına vurgusu yanında bir diğer özelliği de 23 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Atatürk tarafından bu bayramın çocuklarımıza armağan edilmiş olmasıdır. İstikbalimizin güneşi olan çocuklarımız geleceğimizin teminatıdır. Onlara temiz, güvenilir, emniyet içinde, yaşanılır ve adil bir dünya bırakmak bizim vazifemizdir. Çocuklar, üstüne çizgi çekilmemiş defter yaprakları gibi bembeyazdır, saftır ve masumdur. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, çocuklarımızın, tarih şuuruna sahip, manevi ve millî değerlere saygılı, şahsiyetli kişiler olarak hayata hazırlanmalarını temin edecek kararları ve tedbirleri almak mecburiyetindeyiz. Çocuklarımıza yapacağımız her yatırım yarınlarımızı teminat altına almak demektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, çocuklarımızı manen ve maddeten korumak, bedenen, ruhen ve zihnen sağlıklı nesiller yetiştirmek için her türlü tedbiri almak kararlılığı içindedir. Çocuklarımızın korunması hususu devlet olarak en çok önem verdiğimiz ve üzerinde hassasiyetle durduğumuz konulardan biridir. 23 Nisan gününü Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlamakla, istikbalimiz demek olan çocuklarımıza “millî hâkimiyet” gibi en temel bir değerimiz kadar önem vermekte olduğumuzu göstermekteyiz.

Muhterem Cumhurbaşkanım, değerli milletvekilleri; bu anlamlı gün vesilesiyle, Birinci Meclisten günümüze kadar hizmetleri geçmiş bütün tarihî şahsiyetleri bir kez daha minnet ve şükran duygularımla anıyorum. Devletimiz ve milletimiz için canlarını seve seve veren, bir gül bahçesine girercesine kara toprağa giren, şehadet şerbeti içen ve mekânları cennet olan bütün şehitlerimize ve 15 Temmuzda şehit olan asil evlatlarımıza Cenab-ı Hak’tan rahmetler niyaz ediyorum.

Sizlere sağlık, sıhhat ve afiyetler içinde hayırlı çalışmalar diliyor, nice bayramlara kavuşmamız temennisiyle saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, bu Meclisin kurucusunun adını hatırlayamadınız ya da unuttunuz!

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Levent Bey, buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, çok tarihî ve özel bir günde, elbette bu Meclisin açılmasında, cumhuriyetimizin kuruluşunda, Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanımız ve ilk Cumhurbaşkanımız, liderimiz Sayın Mustafa Kemal Atatürk ve bütün silah arkadaşlarını da ismen belirtmek suretiyle anmanızın yararlı ve yerinde olacağını düşünüyoruz.

Bundan çekinmenizi gerektiren bir durum olduğunu düşünmüyorum. Mustafa Kemal Atatürk, hepimizi birleştiren bir liderdir ve sonucunda Mustafa Kemal Atatürk’ü de bir saygıyla andığınızı duymak hepimizi mutlu edecektir, bütün Türkiye’yi mutlu edecektir.

Bundan çekinmenizi anlamıyoruz ve en azından Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla andığınızı ifade etmenizi bekliyoruz efendim sizden. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Levent Bey, herhâlde dikkatle dinlediniz, bendeniz bu görevi yerine getirdim efendim.

Biz bütün tarihî şahsiyetlere saygı duyuyoruz ve bütün emek verenlere saygı duyuyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)

Çok teşekkür ediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ayıp, ayıp!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Tarihi şahsiyet değil, bu Meclisin kurucusunu anıyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ayıp! Yazıklar olsun!

BAŞKAN – Bir diğer mevzu da, değerli bir milletvekilimizin talebi oldu; “Saygı duruşu” dediler. Bugüne kadar teamüllerimizde böyle bir durum mevzubahis olmadığı için bunu yapmadık. İstiklal Marşı var efendim.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Yazıklar olsun! Yakışmadı, yakışmadı bu.

BAŞKAN - Alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Meclisinde temsil edilen siyasi parti gruplarının grup başkanlarına onar dakika süreyle söz vereceğim.

Söz sırasını okuyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı, Başbakan, İzmir Milletvekili Sayın Binali Yıldırım; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; Halkların Demokratik Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Selahattin Demirtaş’ın yerine…

PERVİN BULDAN (İstanbul) – Cezaevinde Başkanım.

BAŞKAN - …Grup Başkan Vekili ve Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım; Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı, Osmaniye Milletvekili Sayın Devlet Bahçeli.

Efendim, ilk söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, Meclis Grubu Başkanı, Başbakan, İzmir Milletvekili Sayın Binali Yıldırım’a aittir.

Buyurunuz Sayın Başbakan. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta alkışlar)

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Sayın Cumhurbaşkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Değerli Başkanı, sayın milletvekilleri, değerli misafirler; millî iradenin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 97’nci yıl dönümü vesilesiyle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Aziz milletimizin Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bütün kalbimle kutluyorum. Bu güzel günün mübarek Miraç Gecesi’ne denk gelmesi bizi ayrıca mutlu etmiştir. Sizlerin ve aziz milletimizin mübarek Miraç Gecesi’ni de tebrik ediyorum.

Millî iradeyi hâkim kılarak ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi açılışından bugüne kadar, başta ilk Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları olmak üzere, Meclis çatısı altında çalışan, bütün milletimizin vekillerinden vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Hayatta olanlara ülkemiz adına teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Meclisimizin açılışının 97’nci yıl dönümünü kutlarken bu günü çocuklara bayram olarak armağan eden bir ülke olmanın aynı zamanda gururunu yaşıyoruz. Çocuklarımızın milletimizin değerlerine sahip çıkarak fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür olarak ve öz güvenleri yüksek bir şekilde yetişmesini arzu ediyoruz. Onların millî iradeye her şartta sahip çıkmalarını, daha demokratik, daha özgür yarınları inşa etmelerini ümit ediyoruz. Bu yolda önemli mesafe aldığımızı da ifade etmek isterim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti’nin bu günlerini hakkıyla anlayabilmek için doksan yedi yıl önceki zor şartları hatırlamamız gerekiyor. Unutmayalım ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulduğu o günlerde yurdumuzun birçok yeri işgal edilmiş, orduları dağıtılmış, ülke fakruzaruret içerisindeydi. Bu şartlar içerisinde tek umut veren şey, milletimizin gönlünde canlı ve dipdiri olan bağımsızlık aşkı ve vatan sevgisiydi. Bu aşk ve sevgiyle vatanın dört bir yanından gelen milletvekillerinin katılımıyla 23 Nisan 1920’de Meclisimiz heyecanla, umutla ve dualarla açıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı egemenliğin millete ait olduğunun ve millî iradenin üstünlüğünün ifadesiydi.

Millî Mücadele’miz Meclis öncülüğünde, Gazi Mustafa Kemal liderliğinde bir halk mücadelesidir. Meclisimiz bu mücadeleyi başarıyla yürüterek cumhuriyeti kurmuştur. Devlet kuran Meclisimiz dünyadaki tek Gazi Meclistir. Meclis, doksan yedi yıl önce olduğu gibi bugün de tam istiklalimizin, aydınlık geleceğimizin ve millet olarak bir arada yaşama azim ve kararlılığımızın teminatı olmaya devam ediyor.

Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Meclis Başkanım, değerli milletvekilleri; millî egemenlik demokrasiyle anlamlıdır. Millî iradeyi zayıflatmaya yönelik bütün girişimler gayrimeşrudur. Halk iradesinin yok sayılarak demokratik rejimin kesintiye uğratılması maalesef milletimize acı bedeller ödetmiştir. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan gibi açık ve örtülü müdahalelerin yaşattığı acılar hâlâ zihinlerimizdedir. Millî egemenliği çiğnetmemek, Meclisin hukukunu ve milletin egemenliğini korumak bu yüce Meclisin görevidir, hepimizin görevidir. Bu görev anlayışıyla aziz milletimizin temsilcisi olan yüce Meclisimiz 15 Temmuzda millî iradeye karşı kalkışılan FETÖ ihanet şebekesinin darbe girişiminde dimdik durmuş ve millî iradeyi alçaklara teslim etmeyeceğini bir kez daha göstermiştir. Gazi Meclisin “gazi” sıfatını hakkıyla kazandığını o gece, 15 Temmuz gecesi dost düşman bütün dünyaya bir kez daha göstermiştir. Bundan sonra da bu tür girişimlere karşı tek yürek olarak karşı koymak, millî iradeyi korumak, demokrasimizi geliştirmek hepimizin ortak sorumluluğudur. O gece ülkemize, istiklalimize, istikbalimize sahip çıkan başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Hükûmetimiz ve Mecliste grubu bulunan bütün partilerin üyelerine milletim huzurunda tekrar şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu darbenin önlenmesinde şüphesiz en büyük katkı yüce Türk milletinindir. Milletin kararlılığı ve cesareti darbecilere darbe indirmiştir. Yüksek ve hızlı bir değişim sürecinde, birlik ve beraberlik içinde, ülkemizin ve milletimizin beklentisi doğrultusunda demokrasimizi daha da geliştireceğiz. Bu konuda iktidarıyla muhalefetiyle hepimize, bu çatı altında görev yapan hepimize büyük sorumluluklar düşüyor. Hepimiz işimizi daha iyi yapmaya ve daha sorumlu davranmaya mecburuz. Toplumsal sorunlar değişerek halkın gündeminde her zaman yer alır. Bilim, akıl ve uzlaşmayla sorunların çözüm yeri milletin evidir, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bunun gereğini yerine getirmek de bu Mecliste yer alan bütün hepimizin görevidir. Bu Meclis Gazi Meclistir, bu Meclis aynı zamanda kahraman bir Meclistir. Böyle bir Meclisin üyesi olarak bu millete hizmet etmek bizim için şereflerin en büyüğüdür. Bu anlayışla Türkiye'nin çocuklarına daha güvenli, demokrasisi daha gelişmiş, hukuk düzeni sağlam temeller üzerine oturmuş bir ülke devretmek için çalışıyoruz. Bu yolda önemli mesafeler aldık, almaya devam ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini ve hangi badirelerden geçtiğini unutmamak durumundayız. Çok partili hayata girdiğimiz 1950’den sonra demokrasiye ilk darbe 1960’ta olmuştur. 1960’tan bugüne millî iradeye müdahale anlayışı sürekli tehdit olarak hep var olmuştur. 27 Mayıs darbelerin anasıdır ve onun getirdiği düzen içerisinde âdeta darbeler süreklilik kazanmıştır. Her on yılda bir demokrasimizle birlikte yüce Meclis de saldırıya uğramış yer yer kapatılmıştır. Darbe sonrası hazırlanan anayasaların demokrasi dışı müdahaleleri önlemediği de tecrübeyle sabit olmuştur. Bunun temel nedeni, Anayasa’nın millet iradesi dışında vesayetçi bir anlayışla hazırlanmış olmasıdır. Bu muhtıra, bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanı seçilme tartışmalarıyla birlikte yine gündeme gelmiştir ve maalesef 2007’de Cumhurbaşkanının seçilememesiyle başlayan yeni bir sürece bu Meclis şahit olmuştur. O gün Meclis Cumhurbaşkanını seçemediği için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, açtım efendim, devam edin.

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – ...bir Anayasa değişikliği zorunlu hâle gelmiş ve Cumhurbaşkanının millet tarafından doğrudan seçilmesi gerçekleşmiştir, yapılan halk oylamasında milletimiz bu değişikliği onaylamıştır. Ondan sonra devam eden süreç artık, milletin iradesine dışarıdan müdahaleleri önleyecek şekilde bu Meclisin gereken adımları atması olmuştur. En son gerçekleştirilen Anayasa değişikliği yüce Meclisimizde milletin vekilleri tarafından, millet iradesini elinde tutan bu Meclis tarafından görüşülmüş ve nihayet halk oylamasıyla millete götürülmüştür. Milletimiz bu değişiklik yönünde kararını vermiş ve böylece Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin önümüzdeki genel seçimden itibaren devreye girmesi benimsenmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu sistemle beraber artık sürekli istikrar ve güçlü iktidar dönemi başlamış, milletin doğrudan yetkilendirdiği bir yürütme tesis edilmiştir. Aynı zamanda yeni değişiklikle birlikte yüce Meclis daha da güçlenmiş ve asli işleri yasama ve denetleme konusundaki görevleri artarak devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yapılan değişikliğin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını dilerken, cumhuriyeti bize emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ve cumhuriyetimiz için, bağımsızlığımız için hayatını seve seve veren bütün şehitlerimizi şükranla, rahmetle, minnetle anıyoruz.

Şunu ifade etmek isterim ki hedefimiz muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu da bugün 97’nci yıl dönümünü kutladığımız Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz çocuklara gösterdiğimiz, verdiğimiz önemin bir göstergesi olarak ifade etmek istiyor ve yüce Meclisimizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta alkışlar, MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum. AK PARTİ Genel Başkanı, Meclis Grubu Başkanı, Başbakan Sayın Binali Yıldırım’a teşekkür ediyorum.

Efendim, şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Beyefendi’de.

Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izlemekte olan değerli yurttaşlarım, sevgili çocuklar; hepinizi saygıyla selamlıyor, Miraç Kandili’nizi ve bayramınızı içtenlikle kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 23 Nisan 1920’de, 97 yıl önce bugün bu saatlerde Türkiye Büyük Millet Meclisimizin Ulus’taki ilk binasına adımını attığı anda hissettiklerini şöyle anlatır: “23 Nisan cuma günü, öğleden sonra, takriben saat ikide, Meclis binasının kapısından girerken günlerden ve gecelerden beri bütün mevcudiyetimi işgal eden efkâr ve duygusallık içinde bulunuyordum. Ancak içeriye gelip Meclis salonunu dolduran milletvekillerinin emniyet ve itimat eden bakışlarıyla bana yönelmiş olduklarını gördüğüm zaman, teşebbüsümüzün milletin amaçlarına tamamen uygun olduğunu bir kere daha idrak ettim ve artık, fikir ve amaçta ortak milletimizi temsil eden bu kader arkadaşlarımla beraber çalışacağımdan ötürü bahtiyarım.” diyor. Çünkü, Mustafa Kemal Atatürk için 23 Nisan -yine onun deyimiyle- Türkiye millî tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktası; bütün bir cihanı husumete karşı kıyam eden Türkiye halkının Türkiye Büyük Millet Meclisini vücuda getirmek hususunda gösterdiği harikadır.

Evet, hepimizi çatısı altında toplayan bu Gazi Meclis Türkiye millî tarihinin başlangıcı ve bizzat Türkiye halkının vücuda getirdiği bir harikadır. Ayrıca, 23 Nisan 1920’nin Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklarımıza armağan edilmesi, aynı zamanda cumhuriyetimizin de her zaman bir çocuk kadar saf, temiz ve yalın kalacağına duyulan inancı ifade eder. Milletimizin Türkiye Cumhuriyeti’ne duyduğu sevgi ve bağlılığın kaynağında da bu inanç vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Mücadele’yi yönetmesi nedeniyle dünyada “gazi meclis” unvanına sahip tek parlamento olan Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğu ilk günden itibaren hükûmetin denetlenmesi görevini kararlılıkla sürdürdü. Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri Kurtuluş Savaşı’nın en kritik dönemlerinde dahi, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik dönemlerinde dahi denetim sorumluluklarından ödün vermediler. Örneğin, Sinop Mebusu Şerif Bey’in bakanlıklardaki bazı memurların görevlerinden azledilmesi hakkında verdiği istizah takriri yani gensoru önergesinin 5 Temmuz 1920 tarihindeki görüşmelerinde bazı iç Ege kasabaları Yunanlılar tarafından işgal ediliyordu. Şerif Bey en yaşlı üye sıfatıyla 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış konuşmasını yapan kişidir; bu Gazi Meclisin kutsal çatısının altında yankılanan ilk nutuk, Sinop Mebusu Şerif Bey'in nutkudur. Haziran 1920’de Saruhan Mebusu Refik Şevket Bey, Ankara Erkek Öğretmen Okulunun başka bir yere nakledilmesiyle ilgili sözlü soru önergesini dönemin Millî Eğitim Bakanına yönelttiğinde aralarında İsmet İnönü’nün de bulunduğu bazı Millî Mücadele kahramanları hakkında İstanbul’da kurulan harp mahkemesi idam kararı almaya hazırlanıyordu.

Değerli milletvekilleri, bu örnekleri şunun için veriyorum: En zor koşullarda bile Türkiye Büyük Millet Meclisi, hükûmeti denetleme görevini yapmış ve hiç kimse kürsüye çıkıp “Memleket savaş hâlinde, siz soruları niçin soruyorsunuz?” ya da “Bu gensoruyu niçin veriyorsunuz?” diye sormamıştır. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü bu onurlu milletvekilleri hükûmet üzerinde denetim görevlerini yaparak Parlamentoya saygınlık kazandırmışlardır. Milletvekillerinin sözlü ve yazılı soru önergeleri ile gensoru önergeleri yoluyla denetim yetkilerini kullanmaları bazı küçük tartışmalar dışında sorun edilmemiş, asla ayak bağı olarak nitelendirilmemiştir.

Bugün gelinen noktaya bakalım sayın milletvekilleri: Yüksek Seçim Kurulu tarafından meşruiyeti tartışılır hâle getirilen mühürsüz seçimle bizler yani biz milletvekilleri bu kürsüye çıkıp bir bakana bir sözlü soru dahi soramayacağız. Soruyu sorsak dahi sayın bakan bu kürsüye çıkıp bizlerin sorularına cevap verme tenezzülünde dahi bulunmayacaktır. Yaratılan bu acı tabloyu vicdanı sızlayan herkesin iyi duymasını isterim. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu bağlamda Millî Mücadele’nin hemen sonrasında müzakerelerine başlanan yeni Anayasa tartışmalarını da hatırlatmakta fayda görüyorum. Tarihimizi iyi bileceğiz. Tarihimizi iyi bileceğiz ki geleceği iyi inşa edelim.

23 Mart 1924, 1924 Anayasası görüşülür ve Anayasa’nın 25’inci maddesi, öneri şöyledir: “Meclisin kendiliğinden seçimlerin yenilenmesine karar verebileceği gibi Cumhurbaşkanı da Hükûmetin değerlendirmesini aldıktan sonra gerekçesini Meclise ve millete bildirmek şartıyla seçime karar verebilir.” Dönemin milletvekilleri, bu görüşülürken, Hükûmetin değerlendirmesini almak ve gerekçesini Meclise ve millete açıklama zorunluluğuna rağmen fesih yetkisine karşı çıkmışlardır. Örneğin Saruhan Mebusu Reşat Bey kürsüye çıkıp şunları söylemiştir, 1924’te: “Gazi Paşa hazretleri katiyen emin olsunlar ki millet, yine kendi tabir ve tavsiyeleri veçhile hâkimiyetlerinden bir zerresini ismi ve makamı ne olursa olsun ve kim olursa olsun hiçbir makama, ferde tevdi ve teslim etmeyecektir.” (CHP sıralarından alkışlar) Mahmut Esat Bey yine kürsüye çıkar “Dünyanın hangi köşesinde, hangi devlet teşkilatında hâkimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu anlayışının tecellisi Meclisi feshedilebilmektedir? ‘Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.’ diyoruz, sonra bu kadar büyük bir kuvveti Cumhurbaşkanı feshedebilmektedir. Bunu doğru bulmuyoruz.” diye itiraz eder. Saraçoğlu Şükrü Bey bize…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Verilen fesih değil yalnız. Verilen fesih yetkisi değil.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Rahatsız olduğunuzu biliyorum, vicdan azabı çektiğinizi de biliyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Millî iradeye saygı göstermediğinizi de biliyorum ama beni dinlemek zorundasınız. Beni dinlemek zorundasınız. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen…

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – “Millî irade, millî irade” diyorsunuz, millî iradeyi satıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Fesih yetkisi değil.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…

Bir dakika Sayın Kemal Bey. Sayın Genel Başkan…

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Millî irade varsa millî irade burada tecelli etmiştir. Hiçbir makam, hiçbir mevki, hiçbir kişi, hiçbir sınıf bu Türkiye Büyük Millet Meclisini feshedemez. Nokta. Bu kadar. Feshedemez. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genel Başkan, Kemal Bey, affedersiniz...

Efendim, lütfen müdahale etmeyiniz.

Hatibin insicamını bozmayalım. Herkes kendi görüş ve kanaatlerini serdetmekte tabii ki serbesttir.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genel Başkan.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Ben bu Meclisin itibarını korumak zorundayım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ben aldığım her oyun hakkını vermek zorundayım. Ben millî iradeye saygı göstermek zorundayım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

Buyurun efendim.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Saraçoğlu Şükrü Bey çıkar kürsüye, “Bize, tarih, hukuk, ihtilal açıkça gösteriyor ki bugün Millet Meclisinin kişiliğinde toplanmış haklarından hiçbir şey geriye doğru döndürülemez.” der ve 25’inci madde oylanırken reddedilir.

Tarih böyleyken Türkiye Büyük Millet Meclisi, köklü geçmişine, kurucu değerlerine sahip çıkmak yerine, Meclisin fesih yetkisini bir kişiye, üstelik hiçbir gerekçe göstermeden verilmesini istemiştir.

BENNUR KARABURUN (Bursa) – Yalan söylemeyin lütfen.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bu anlayış millî irade üzerine düşen en büyük gölgedir ve millî iradenin reddidir. Tarih, milletin egemenliğini bir şahsa teslim etmenin yolunu açan milletvekillerini elbette ve asla unutmayacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı yurt dışına çıktığında veya görevinden geçici olarak ayrıldığında ona zatıaliniz vekâlet ediyordu çünkü siz seçimle gelen bir milletvekilisiniz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu gündem bitti ama artık.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Ayrıca…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam ediniz efendim.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – …Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına da seçimle geliyorsunuz. Millî iradenin kalbi olan Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil ediyorsunuz. Aynı zamanda, tüm parti gruplarına karşı da tarafsızlığınızı korumak zorundasınız. Üzülerek ifade edeyim ki: Yeni tek adam rejiminde siz, Sayın Cumhurbaşkanına vekâlet edemeyeceksiniz. Daha acı olanı ise, Sayın Cumhurbaşkanına vekâleti seçimle gelen bir kişi değil, atamayla gelen bir başkan yardımcısı yapacaktır. Bizim tarihimizde bu durum, darbe dönemlerine uygun bir uygulamadır. Bu acı gerçeğin, bu geriye gidişin de unutulmaması gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu Meclis kuruluşunda liyakate dayalı bir devlet yönetiminin Türkiye'nin bekası açısından ne kadar önemli olduğunu bilen bir Meclistir. Yani ülkeyi yönetenlerin işi ehline vermeleri kuralını öngörmüştür. Devlette liyakat sisteminin kurallarını keyfî uygulamalara yol açmaması açısından hep bu Meclis belirlemiştir. Yürütme organı da bugüne kadar bu kuralları esas alarak atama yapmıştır. Şimdi, üzerine YSK tarafından şaibe düşürülen mühürsüz seçimle bu yetki de Türkiye Büyük Millet Meclisinin elinden alınmıştır. Böylece, devlet yönetiminde liyakat değil keyfî yönetim anlayışının egemen olmasının yolu açılmıştır. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, üzülerek ifade edeyim ki bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi büyük bir itibar kaybına uğramıştır, yetkileri alınmıştır. O kadarki Yüksek Seçim Kurulu dahi Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı kanuna uymamayı kural edinmekte, kanunsuzluğu meşru hâle getirmektedir. Bir Parlamentonun bu duruma düşmesi gerçekten de çok dramatik bir tablodur. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu Meclisi yaralayan, millî iradeyi sakatlayan bir başka gerçek de uygulanan yüzde 10 seçim barajıdır. Yüzde 10 seçim barajı millî egemenliği hiçe sayan, yurttaşlarımızın tercihlerini görmezden gelerek temsiliyet haklarını çalan ve iktidarda kalmak için her şeyi reva gören çarpık bir zihniyetin ürünüdür. Darbecilerin getirdiği bu düzenlemeyi savunanların darbecilerle aynı paralelde olduklarını da unutmamak gerekir.

Hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum değerli milletvekilleri. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, ayakta alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Beyefendi’ye teşekkür ediyorum.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın Genel Başkan, müsaade ederseniz, bana hitaben söylediğiniz birkaç cümle var, onlara kısa da olsa dokunmak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Cevap hakkınızı mı…

BAŞKAN – Nasıl?

ATİLA SERTEL (İzmir) – Karşılıklı cevap konuşması mı bu?

BAŞKAN – Bir açıklama getireceğim. Sayın Genel Başkan, Beyefendi bana bir sualde tevcih buyurdular.

Efendim, malumualiniz, kuvvetler ayrılığı; yasama, yürütme, yargı. Bunların birbirine karışmaması demokrasinin ideal şeklidir ve esaslarındandır kuvvetler ayrılığının.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (İzmir) – Size göre…

BAŞKAN – Bendeniz Meclis Başkanı olarak yani yasamanın başında bir kişi olarak yürütmenin de içinde olmuş olmanın verdiği sıkıntıyı bilenlerdenim. Bir gün burada toplantıyı idare ederken bir not geldi: “Şu anda Cumhurbaşkanımız yurt dışına çıktılar, siz Cumhurbaşkanına vekâlet ediyorsunuz, Başkanlığı bir başka arkadaşa devredin.” Devrettik. (CHP sıralarından gürültüler) Oysa ben yasamanın başındayım, yürütmenin değil. Yani bu Anayasa hakkındaki tartışmalara girmiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Siz millî iradenin temsilcisisiniz.

BAŞKAN – Girmiyorum, buna girmiyorum. Ne durumum icabı ne zaman itibarıyla ne de gündem itibarıyla girmiyorum ama sadece bu noktadaki arzımı ifade ettim.

Buyurun Kemal Bey.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (İzmir) – İzin verirseniz kürsüde, beş dakikayı aşmamak üzere…

BAŞKAN – Nasıl isterseniz efendim.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Oturum Başkanı TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, duyarlılığınız için teşekkür ederim.

Ben Türkiye’yi seçimle gelenlerin yani millî iradeyle gelenlerin yönetmesini isterim. Sayın Cumhurbaşkanı seçimle gelmiştir. Seçimle gelen bir yurttaşın, bir vatandaşın, bir cumhurbaşkanının yerine vekâlet edecek kişinin de seçimle gelmesi lazım. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer seçimle gelmiyorsa millî iradenin saygınlığına gölge düşmüş olur. Seçimle geliyor Sayın Başkan, milletvekili; Sayın Başkan tarafsız, cumhurbaşkanının da tarafsız olması lazım. Ancak ve ancak darbe dönemlerinde seçimle gelmeyenler Türkiye’yi yönetmiştir. Seçimle gelmeyenlerin Türkiye’yi yönetmesi, bir gün bile olsa, bir saat bile olsa, bir dakika bile olsa, bir saniye bile olsa bizim kabul edeceğimiz bir demokratik anlayış değildir. Nokta. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, özel gündem ve Danışma Kurulunun aldığı bir çerçeve karar var, dışına çıkmak ve Sayın Genel Başkanla da ikili bir müzakere tarzına dökmek istemem.

Ben kuvvetler ayrılığı prensibinin demokrasinin ana ve temel esası olduğuna inanan bir insanım. Türkiye kuvvetler birliğini tatbik etti 1950’ye kadar, şimdi, kuvvetler ayrılığına geçtik. İnşallah hayırlı olacak ve güzel olacak.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Kuvvetler ayrılığını, demokrasiyi yok eden…

BAŞKAN – Şunu hatırlatmak isterim: Bu sıralarda bakanlarımız oturuyor. Peki, hepsi seçimle mi geliyor? Dışarıdan seçilen, getirilen yok mu? Yani sistemin müzakeresine girmeyelim zira bir açık oturuma döner. Benim naçiz kanaatim bu, zatıalinizin bu efendim.

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Sayın Başkan, millet kararını vermiştir.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Levent Bey, buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, biz demokratik bir parlamenter sistemi savunuyoruz ve her şeyin de seçimle gelindiğinde meşru olacağını kabul ediyoruz. Bu, herkes için böyle, Cumhurbaşkanı için de böyle, diğer seçilenler için de öyle olmak durumunda.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Sandıktan karar çıktı, iş bitti, millet kararını verdi.

LEVENT GÖK (Ankara) – Genel Başkanımızın ifade ettiği konuyu herhâlde yeteri kadar değerlendiremediniz ama siz zaten değerlendirme makamında olacak durumda değilsiniz bugün. Siz Meclisi yönetiyorsunuz, İç Tüzük’e göre tartışmalara katılamazsınız.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Milletin kararına saygı duyacaksın.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yani İç Tüzük size bu hakkı vermiyor, İç Tüzük size toplantıyı yönetme hakkı veriyor.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – 16 Nisanda karar verilmiş. Kararı millet verdi.

LEVENT GÖK (Ankara) – Genel Başkanımızın sözlerine karşı cevap vermesi gereken muhataplar orada, bundan rahatsızlık duyuyorlarsa kendileri cevap verirler. Siz niye rahatsızlık duyuyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Levent Bey, zatıaliniz de yakinen biliyorsunuz ki Meclisi idare eden başkan müzakerelere katılmaz, ne var ki kendinden bizzat bahsediliyorsa, muhatap alınıyorsa o da söz hakkını kullanır; İç Tüzük böyle, biraz daha tetkik buyurun efendim.

Sayın Başbakan söz istiyorlar.

Şimdi mi istiyorsunuz efendim, hitamda mı vereyim?

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Evet, şimdi.

BAŞKAN – Peki, buyurun. (AK PARTİ sıralarından ayakta alkışlar)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Binali Yıldırım’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 97’nci yıl dönümünü idrak ederken böyle bir tartışmanın içinde olmayı arzu etmezdik. Ancak bazı doğruların bilinmesi adına söz aldım.

Bir kere, Sayın Genel Başkan, Cumhurbaşkanına Cumhurbaşkanı yardımcısının vekâlet etmesini demokratik bulmadığını ifade ediyor.

LEVENT GÖK (Ankara) – Atamayla gelmesini, atamayla gelmesini Sayın Başbakan.

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Arkadaşlar, bu, hâlihazırdaki bizim Anayasa’mızda da mevcuttur. Şöyle, canlı örneğini söylüyorum: Sayın Numan Kurtulmuş Başbakan Yardımcısı olarak tayin edildiğinde milletvekili değildi ve Başbakana vekâlet etti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Biz Cumhurbaşkanından bahsediyoruz Sayın Başbakan.

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Başbakana vekâlet etti, seçilmemişti, milletvekili değildi, vekâlet etti.

NECATİ YILMAZ (Ankara) – Meclisten güvenoyu aldı.

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bizim Anayasa’mızda, bakanların Meclis dışından olabileceği gibi Meclisten de atanacağına dair açık hüküm vardır.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Siz yürütmenin başı mısınız tek başınıza?

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Vekâlet, meşruiyet aslında Cumhurbaşkanının seçilmesiyle oluşmuştur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – O güvenoyuyla geldi, güvenoyuyla.

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Yürütme görevini yapan Cumhurbaşkanı, vekâletini istediği çalışma arkadaşlarından birine verebilir. Yeni değişiklikte bu da Cumhurbaşkanı yardımcısıdır.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Arkanızda ne yazıyor bakın Sayın Başbakan.

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – O, “Millî egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”, Cumhurbaşkanını seçen de millettir, millet. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

İkinci düzeltmek istediğim husus, Meclisin feshedilmesi meselesidir. Dilimizde tüy bitti, kampanya boyunca, böyle bir şeyin olmadığını, karşılıklı Meclis seçimlerini ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yenilemek meselesi olduğunu anlattık. Bu, bu kadar açıktır. Bu Meclis iki sefer feshedilmiştir; bir, 1960’ta, bir de 1980’de. 15 Temmuzda da feshetmeye çalıştılar, derslerini aldılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü millî irade onlara geçit vermedi.

Şimdi, mesele bu kadar açıkken görüyorum ki Sayın Genel Başkan hâlâ 16 Nisanın öncesinde. 16 Nisan oldu, halk oylaması yapıldı ve milletimiz yeni sistem değişikliğini kabul etti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bundan sonra önümüze bakmamız lazım, geleceğe bakmamız lazım; ülkemizi, milletimizi muasır medeniyetler seviyesinin ötesine taşıyacak düzenlemeleri ve çalışmaları bu yüce çatı altında hep beraber gerçekleştirmemiz lazım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından ayakta alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başbakan.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Kemal Bey, neydi efendim?

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (İzmir) – Sayın Başbakan benimle ilgili bir açıklama yaptı, doğru olmadığını söyledi. Ben cevap vermek isterim efendim.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Yalnız bunu uzatmayalım.

Zatıalinize bir genel başkan olarak veriyorum.

3.- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Binali Yıldırım’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (İzmir) – Sizi üzmeyeceğim Sayın Başkan.

Başbakanın yaptığı açıklamayı dikkatle dinledim. Sayın Numan Kurtulmuş’un vekâlet etmesi bizim reddettiğimiz bir olay değil. Neden? Çünkü Hükûmet Parlamentoya geldi ve Parlamentodan güvenoyu aldı. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sonradan geldi, sonradan.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Hükûmetin Parlamentodan güvenoyu almasında bir sorun yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen müdahale etmeyin sayın milletvekilleri.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – İki: Kim olursa olsun -ister muhtar ister belediye başkanı ister milletvekili ister başbakan ister cumhurbaşkanı- gücünü millî iradeden almıyorsa reddediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Üç: Meclisin feshi… Değerli arkadaşlarım, Adalet Bakanı burada mı bilmiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Güzel.

9 Ocakta bu kürsüde bir açıklama yaptı. Niye Meclisin tutanaklarına bakmıyorsunuz? “Meclisi fesih yetkisi vardır bugünkü Anayasa’da da.” diyor. Ben mi söylüyorum? Sizin Bakanınız söylüyor. Kim söylüyor? Adalet Bakanı söylüyor. Fesih yetkisi var, evet, var, bugünkü Anayasa’da da var ama gerekçe lazım. Hükûmet hangi koşullarda kurulacaksa onunla ilgili düzenlemeler var. Şimdi, siz kalkıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Fesih yetkisi yok.” Çocuk mu kandırıyorsunuz Allah aşkına? Bal gibi fesih yetkisi var ve biz buna karşıyız. (CHP sıralarından ayakta alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genel Başkan, teşekkür ediyorum.

Efendim, biraz ara gibi mi olur…

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Biraz müsaade edin.

Efendim, bir ara gibi saymayın da çok değerli bir hanımefendi vardı, Samiha Ayverdi. Bir gün motorla üniversiteden çıktık, Kadıköy’ü geçiyoruz, vatanı kurtarıyoruz, iki arkadaşız. “Gençler, sözlerinizi duydum, dinlemek için değil ama kulaklarım duyuyor ne yapayım.” dedi. Biz de tenkit ediyoruz “Şöyle olmaz, böyle olur.” diye, gençlik, hepimizin yaşadığı dönem. Bakın, iki müzisyen, birisi piyanist, birisi akordist. Ziyaretine gidiyor piyanistin arkadaşı, en iyi ikramı en son hazırladığı parça. Parçaya başlıyor, öbürünün elinde solfej metin. “Ne yaptın? Ne biçim piyano bu? Ne do do, ne la la, ne si si; bozuk senin piyano. Bu sahada otorite sensin, geç, akordu yap.” diyor. Uğraşıyor yarım saat “Şimdi akort tamam, geç, sesler yerini buldu.” diyor. Başlıyor çalmaya “Eyvah, ne yaptın, piyanomu katlettin. Ben o eski seslere öyle alışmıştım ki.” diyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Demokrasi çareler, tükenmeyen bir rejim. Yürüyeceğiz, millet tarafından kabul edilen, Meclisin kabul ettiği, prosedürü yerine getirilmiş bir hadise var. Hep beraber el ele olacağız, çok iyi günlere geleceğiz. Çetin Altan’ı hatırlıyorum, enseyi karartmaya gerek yok, lütfen enseyi karartmayalım.

Teşekkür ediyorum.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, Sayın Genel Başkanın beni işaret ederek yaptığı açıklamalar üzerine sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Değerli Bakanım.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri, çok kıymetli Cumhurbaşkanım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tartışmaları hep beraber izledik, Sayın Genel Başkan, benim Genel Kurulda yaptığım bir değerlendirmeyi kürsüye getirerek açıklamada bulundu. Ben onun üzerinde açıklık getirmek maksadıyla söz aldım.

Parlamento görüşmeleri sırasında sorulan sorularda, Cumhurbaşkanının Parlamento seçimlerini yenileme yetkisi hususunda tartışmalar var ve fesih üzerinden sorular soruldu. Cevap verirken de ben şunu açıklıkla söyledim: Eğer seçimlerin yenilenmesi bundan kasıtsa, çok açık, zaten var ve Cumhurbaşkanı, 7 Haziran seçimleri sonrası oluşan Parlamento seçimlerini yenileme kararını uyguladı, aldı ve bu karar uygulandı; bu Parlamento da bunun üzerine oluşan bir Parlamentodur ama daha sonra geçen zaman içerisinde bu tartışma farklı bir boyuta gitti; sanki Cumhurbaşkanı Parlamentoyu feshedecekmiş, ben de bu fesih yetkisi var, bunu doğruluyormuşum gibi bir noktaya getirildi.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yani söylediniz değil mi?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hâlbuki, bakın, benim söylediğim çok açık, çok net; çarpıtmayın, farklı bir noktaya getirmeyin.

Türk Dil Kurumu da kullanıyor. Fesih yetkisi, kapatma, kapatılma, dağıtma, dağıtılma...

LEVENT GÖK (Ankara) – Siz kullandınız mı, kullanmadınız mı?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Evet, ben kullandım; ne anlamda kullandığım belli, çok açık.

LEVENT GÖK (Ankara) – Kullandınız mı, kullanmadınız mı?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “Fesih” dediğinizde, bu kararı aldığında Parlamento kapatılır, milletvekillerinin görevi sona erer. Bizim Anayasa'mızda fesih kavramı yok. Parlamento, Cumhurbaşkanı... Seçimleri yenileme kararı alınınca kapatılmadı, milletvekillerinin görevi de sona ermedi. Anayasa, aksine, devlette devamlılık ilkesi gereği yenileri seçilinceye kadar eskisinin görevine devam edeceğini de açıkça ortaya koyuyor.

Ben orada şunu da söyledim...

LEVENT GÖK (Ankara) – “Fesih” dedin mi, demedin mi Sayın Bakan?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Yeni olan nedir? Yeni olan şu... Cumhurbaşkanı seçimleri yenileme kararı aldı ama kendi seçime gitmedi, yerinde oturdu. Yeni getirilen şey nedir? Cumhurbaşkanı seçim kararı aldığı zaman bundan sonra kendi seçimini de yenileyecek. Bu büyük bir müeyyidedir. Neden müeyyide getiriliyor? Çünkü önceden, Parlamentodan Hükûmetin çıkmaması ve belli bir sürenin geçmesi şartına bağlıydı. Yeni sistemde, Hükûmet Parlamentodan çıkmayacağı, güvenoyunu Parlamentodan değil, sandıkta halktan alacağı için Hükûmetin kurulamaması diye bir sorun yok. Eski sisteme göre bakıp yeni sistem değerlendirilemez. Birinci turda, olmadı ikinci turda mutlaka sandıktan yetkiyi alıyor Cumhurbaşkanı ve Hükûmeti kuruyor.

LEVENT GÖK (Ankara) – “Fesih” lafını kullandın mı, kullanmadın mı?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi, yeni dönemde hem Parlamentoya hem Cumhurbaşkanına seçimleri karşılıklı yenileme yetkisi verilirken ikisine de müeyyide getiriliyor. Kendi seçimini de yenileyeceksin keyfî kullanılmasın, kötüye kullanılmasın diye. Parlamentoya da ilk defa Cumhurbaşkanı seçimlerini, kendi seçimlerini yenilemek suretiyle yenileme hakkı veriliyor. Dolaylı bir surette Parlamentoya Cumhurbaşkanının görevine son verme yetkisi veriliyor. Şimdiye kadar bu Parlamentonun böyle bir yetkisi var mıydı?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Yoktu, ilk defa verildi ve Parlamento güçlendirildi. Karşılıklı seçimleri yenileme var ve yenilendiğinde de karşılıklı müeyyide var keyfîliği önlemek için. Her ikisi de Parlamentoyu daha güçlü yapmaktadır.

Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Levent Bey, bu böyle sürecek mi?

LEVENT GÖK (Ankara) – Hayır efendim, tutanaklara geçsin diye söylüyorum.

BAŞKAN – Sürdürmeyelim, lütfen.

Buyurun, ben açıyorum mikrofonunuzu.

LEVENT GÖK (Ankara) – Hayır, hayır, şuradan…

BAŞKAN – Peki, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Anlayış gösteriyoruz Sayın Başkan, çok gerginler.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, Genel Başkanımız Sayın Adalet Bakanının -tarih vererek- 9 Ocak 2017 tarihinde bu kürsüde “Bu Anayasa değişikliğinde, bu Anayasa’da fesih yetkisi var.” dediğini ifade etmiştir, Sayın Bakan da zaten bunu doğrulamaktadır. Bizim açımızdan maksat hasıl olmuştur. Zaten Sayın Adalet Bakanının bir konuyu bir gün… Bir başka gün farklı şekilde anlatmasına biz alışkınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama söyledikleri doğrudur, bu bir fesih yetkisidir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz hukukçu olarak böyle söylemeyin Levent Bey.

LEVENT GÖK (Ankara) – Bizzat Adalet Bakanının söylediği sözler olarak geçmiştir zabıtlara, Genel Başkanımız da onu söylemiştir. Bizim açımızdan maksat hasıl olmuştur Sayın Başkanım.

Sağ olun.

BAŞKAN – Efendim, görüşler serdedildi ve tutanaklara geçti, teşekkür ediyorum.

Bir açıklamada bulunmak durumundayım. (CHP sıralarından gürültüler) Bazı milletvekilleri yerlerinden söz talebinde bulunuyorlar. Efendim, Danışma Kurulunun kabul ettiği öneriye göre bu bir özel gündemli toplantıdır ve teamüller de herhangi bir söz verme durumuna imkân vermemektedir, bunu ifade etmek isterim.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Bakana niye verdiniz Sayın Başkan?

III.- ÖZEL GÜNDEM (Devam)

A) 23 Nisan Görüşmeleri (Devam)

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 97’nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri (Devam)

BAŞKAN – Şu anda söz sırası Halkların Demokratik Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Selahattin Demirtaş’ın yerine Grup Başkan Vekili ve Muş Milletvekili Sayın Doçent Ahmet Yıldırım Bey’e aittir.

Beyefendi buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – YSK Başkanı, çık dışarı! Meclisten çık YSK Başkanı! Orada keyifle oturuyor YSK Başkanı.

HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başkan, Edirne Kandıra, Silivri Cezaevlerinde bulunan sayın eş genel başkanlarım, değerli milletvekili arkadaşlarım ve Genel Kurulda hazır bulunan değerli milletvekilleri, değerli konuklar ve sevgili çocuklar; hepinizi Halkların Demokratik Partisi ve şahsım adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Geleceğimiz, saflığın nişanesi, sevgi yumakları tüm dünya çocuklarının Çocuk Bayramı’nı içtenlikle kutluyorum. Tüm dünya çocuklarına savaşsız, sömürüsüz, kansız, gözyaşı olmaksızın, çocuk işçiliği ve istismarının olmadığı, özgür, mutlu bir yaşam diliyorum. Ayrıca tüm halkımızın ve İslam âleminin mübarek Miraç Kandili’ni kutluyor ve bu kandilin toplumsal barışa, hoşgörüye ve kardeşliğe vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmamı Anayasa, parlamenter sistem ve çocuk hakları olmak üzere iki ayrı kısımdan oluşturacağım. 23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, kurulduğu dönemde ülkedeki etnik, inanç çeşitliliğinin önemi açısından bazı noktalardan eleştirilse de bugünden çok daha iyi olduğu muhakkaktır. Çünkü ilk Meclise, kurucu Meclise herkes kendi rengi, kimliği, kültürüyle yani Türk Türklüğüyle, Kürt Kürtlüğüyle, Laz, Arap, Çerkez ve o gün Osmanlı bakiyesini oluşturan topraklardan seçilip gelen bütün milletvekilleri kendi kimlikleri, hatta kıyafetleriyle geldiler. Arzu edilen düzeyde olmasa da 1921 Anayasası etnik kimliklere vurgu yapmadan, ülkedeki çeşitlilikleri mozaik gibi görerek ülkedeki kimliklerin temsilini Meclise taşıyabilmişti.

Sonraki dönemlerde Anayasa’nın geliştirilmesi, kapsayıcılığının genişlemesi, devleti merkezîleşmeden yerelliğe taşıması beklenirken 1924 Anayasası’yla tekliğin inşa edildiği, çoğulculuğu reddeden, yerelleşme yerine merkezîleşen, toplumun huzuru yerine iktidarların kalıcılığını esas alan, insan merkezli olmak yerine kurumları merkezine alan bir yapıya geçilmiştir. Geliştirilen ve değiştirilen 1924 Anayasası maalesef sadece bir metin değildi, ülkenin aydınlık geleceğiydi.

Sonraki dönemler, bu tekçi ruh sayesinde ülke askerî darbelerle karşılaştı. 27 Mayıs 1960, 22 Şubat 1962, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbesiyle ülkede siyaset sahnesinde on yıllar ve nesiller heba oldu.

1980 darbesi sonrası referanduma giden ve hiçbir zaman meşruiyet kazanamayan bir anayasa yapıldı. 82 Anayasası, oranlar üzerinden eğer tartışılacaksa, bu ülkede yüzde 91,4 gibi yüksek bir oranla geçmiş olmasına rağmen bu ülkeye hiçbir zaman huzur, mutluluk, toplumsal barış ve kardeşlik getiremedi; bilakis yüzde 91,4’le geçmiş olmasına rağmen otuz beş yıldır yaşamış olduğumuz huzursuzluğun, mutsuzluğun, kaosun, toplumsal kamplaşmanın bizatihi nedeni bir anayasadır.

En son “çözüm süreci” olarak adlandırılan, devletin Kürt halkıyla yüz yıla sâri sorununu çözmesi ve bir barış ikliminde bütün sorunları tartışması ise 30 Ekim 2014 MGK’sıyla maalesef bozuldu ve AKP Hükûmeti çözüm sürecine son noktayı koydu. O günden beri şehirlerin maalesef yıkıldığı, binlerce insanımızın yaşamını yitirdiği ve yaralandığı, yine on binlercesinin tutuklandığı bir karanlık döneme girmiş olduk. Bu karanlık dönem 15 Temmuz darbe girişimine giden yolu bizzat açmanın temel sebebidir. Kürtlerin şehirlerinin özellikle yıkıldığı, katliamların gerçekleştirildiği, darbelerin… 15 Temmuz darbesinin yapılmasından tam kırk gün önce söz konusu talanı yapan generallere bizatihi dokunulmazlık zırhı getirildi çünkü bugün, Sur’un, Cizre’nin, Nusaybin’in, Şırnak’ın ve Yüksekova’nın sokağa çıkma yasakları döneminde operasyonları yöneten komutanların tamamı bir terör örgütü üyesi ve yöneticisi olmaktan içerideler. Tabii, suç sadece üniformalarla, atlaslarla, libaslarla sınırlı değildir çünkü sivil siyaset de darbelerden beslenmeyi bildi maalesef.

15 Temmuz darbesinden sonra darbeler olmaya devam etmiştir. 4 Kasımda milletvekillerinin tutuklanmasına yol açan bir yargı darbesine ve 16 Nisanda referandumu yani halkın oylarını sabote eden YSK darbesine bu ülke maalesef tanıklık etmiştir. Bu anlamıyla, sivil siyaset de darbecilerin zihniyetiyle hareket etmiş ve 4 Kasım 2016’da bu Parlamentonun 3’üncü büyük grubunun 2 eş genel başkanı ve 12 milletvekilini tutuklamıştır. O günden beri ülke içte ve dışta önemli ölçüde itibar kaybına uğramış; siyasi, ekonomik, sosyal ve uluslararası alanda ülkemiz ciddi zararlar görmüştür. Bu topraklarda halk iradesinin bu çatı altında vücut bulduğu bu önemli günün yıl dönümünde ifade etmek isterim ki bu hukuksuzluğun bir an önce son bulması ülkemizin imajı ve geleceği açısından oldukça önemlidir. Siyasi saiklerle yapılan tutuklamalar bu ülkeye içte ve dışta nasıl kaybettirdiyse, bu hukuksuzluğun sona erdirilmesi ve siyaset alanında özgürlüklerin genişletilmesi ülkemizin içte ve dışta birçok açıdan önünün açılmasına, ülkemizin normalleşmesine, kardeşliğe, toplumsal barışa hizmet edecektir. Bu ülkenin daha fazla bu kaotik ortamı hak etmediğini özellikle ifade etmek isterim.

Son anayasa taslağı, basın özgürlüğü önündeki engellerin kalkacağına dair hiçbir somut verinin olmadığını; sansürlerin, yasakların devletin bekası adına devam edeceğini, farklı inanç ve kültürlerin yok sayılacağını, kadının eşit yurttaşlık haklarının tanınmayacağını; işçinin, emekçinin hakkının gasbedileceğini ve tüm bu sorunların çocuklarımızın geleceğini doğrudan etkileyeceğini ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz maalesef eril ve militarist bakış açısını çocuklarımızın üzerinden devam ettirmektedir. Çocuk dünyanın her yerinde çocuktur ve haklarının korunması tüm insanlığın görevidir. Devletler ise bunun gerekliliklerini yerine getirmekle mükelleftir. Bir çocuğun ilk hakkı yaşam, beslenme ve güvenlik ise ikinci hakkı dünyaya geldiği ana dilini öğrenme ve eğitimini bu dil üzerinden sürdürmesi hakkıdır ancak Türkiye’de Türkçe dışında tüm diller baskı ve asimilasyon politikalarına maalesef maruz bırakılmaya devam etmektedir. Devlet, yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi, yerel yönetimlerin ve özel kurumların ana dilde eğitim konusundaki girişimlerini bazen yönetmelikler, bazen KHK’lar, cezalar ve bugünlerde de kayyumlar eliyle engellemektedir.

Geçtiğimiz bir buçuk yıl içinde maalesef çatışmalı ortamdan dolayı yerinden edilmek zorunda kalan, sağlık haklarına ulaşamayan binlerce Kürt çocuğunun bu ülkede hâlâ yaşamını sürdürdüğünü üzülerek ifade etmek isterim. Sadece AKP hükûmetleri döneminde bu ülkede 600’e yakın çocuğun kolluk güçlerinin ateşiyle öldürüldüğünü göz önünde bulunduracak olursak ve bunların büyük bir çoğunluğunun da uluslararası yargı temelinde de cezalandırıldığını yine göz önünde bulunduracak olursak bu konunun hangi boyutlarda olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bu konuda siyasi partilerin, STK’ların söylemleri, raporları ve tespitleri mevcut olmakla birlikte, bunun yanı sıra uluslararası kurumların da geniş kapsamlı raporları mevcuttur.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Dağa kaçırılan çocuklar…

HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ AHMET YILDIRIM (Devamla) – Gelecekte detayları ortaya çıktıkça herkesin birey olarak “Tüm bu yaşananlar olurken sessiz kaldık.” diye yüzleri kızaracak ama bu ülkenin geleceği açısından iş işten geçmiş olacaktır.

Oldukça can alıcı bir noktayı da sizlerle paylaşmak isterim. Şu gün, şu saatte cezaevinde olan annelerin 1 yaşından küçük çocuklarıyla birlikte cezaevi koşullarını sürdürdüğü bir ülke gerçekliğine sahibiz. Bu konuda kamuoyunda çokça tartışıldığı için bilinen 8 aylık Miraz bebek, 13 aylık Roza Diner, 10 aylık Roza Yakutlu ve daha 550 çocuk bugün annelerinin yanında cezaevlerinde bulunuyor. Devlet, çocukların geleceğine yatırım yapacağına çocukların kalacağı cezaevlerine yatırım yapar hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, çocukları birer istatistiksel veri olmaktan çıkarıp bizim geleceğimiz olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir. Bu ülkenin ve tüm dünyanın geleceği bizlerin yapacağı planlamalarda değildir. Bu ülkenin geleceğinin hükûmetlerin ve siyasilerin yaptığı planlamalardan ziyade çocuklarımızın barış, özgürlük ve bilimsel hayal güçlerinde olduğunu hepimiz kabul etmeliyiz. Bu bir sorumluluk olduğu kadar her birimiz için aynı zamanda zorunluluktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam ediniz Ahmet Bey.

HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ AHMET YILDIRIM (Devamla) – Çocuklara yazılmış güzel şiirler okumak şüphesiz önemlidir ama sorumluluklarımızı yerine getirmek çok daha önemlidir. Bu nedenle yapmamız gerekenleri kısaca özetleyecek olursak: Türkiye imzaladığı uluslararası sözleşmelere uymalı, sözleşmelerin uygulanması için gerekli düzenlemeleri yapmalı ve denetimleri sağlamalıdır. Çocuk işçiliğini önlemede en temel alan eğitim politikalarıdır. Ancak ne yazık ki ülkemizde 4+4+4 eğitim sistemi çocuk işçiliğinin azalmasına değil, istatistiksel verilerde de görüleceği üzere, artmasına sebep olmuştur. Bu nedenle, eğitim sisteminde kesintisiz eğitim sistemi esas alınmalı ve denetimleri artırılmalıdır. Ücretsiz ve ana dilde eğitim hakkı sosyal devlet ilkesi olmanın yanında tartışma götürmez bir evrensel haktır. Savaştan kaçan, Türkiye’de bulunan, ağırlıklı olarak Suriyeli olan ve tüm göçmen çocuklar için rehabilitasyon çalışmaları yapılmalı, eşit ve ulaşılabilir sağlık, eğitim, barınma haklarından faydalanmaları için çalışmalar yapılmalıdır.

Son olarak ifade etmek isterim ki ülkemizin bugün içerisinde bulunduğu, içte ve dışta imajının zedelenmesine sebep olan bu çatışmalı ortamın bir an önce son bulması için ülkemizin tüm farklılıkları kapsayan ve bir zenginlik olarak gören yeni bir kurucu ruh ve felsefeye ihtiyaç duyduğu çok açıkça ortadadır. Son iki yılda yaşananları göz önünde bulundurduğumuzda iki yıl öncesine göre ülkemizin içte ve dışta gücü ekonomik, sosyal, toplumsal ve siyasal olarak çok daha üst noktada değil maalesef iki yıl öncesine göre çok daha kötü bir noktadır.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sizin bakış açınız o, sizin.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Ben tüm bu duygu ve düşüncelerimle partim adına tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bir kez daha bütün dünya çocuklarının bayramını içtenlikle kutluyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Osmaniye Milletvekili Sayın Devlet Bahçeli Beyefendiye aittir.

Buyurun efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ (Osmaniye) – Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Başkan, Gazi Meclisin muhterem üyeleri; çatısı altında görev yapmaktan onur duyduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci kuruluş yıl dönümünü hürmet ve hayranlıkla anmak amacıyla bu özel birleşimde bir araya gelmiş bulunuyoruz. Sözlerimin başında yüksek heyetinizi şahsım ve parti grubum adına sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ekranları başında bizi izleyen aziz vatandaşlarımıza şükranlarımla birlikte en iyi dileklerimi sunuyorum.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle tüm çocuklarımızı, tüm yavrularımızı bağrıma basıyor, bayramlarını tebrik ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih, bir yönüyle insanlığın egemenlik mücadelesi, diğer yanıyla egemenlerin kanlı ve karmaşık ilişki ağlarının sahnelenmesidir. Doğası gereği egemenlik, parçalanması, paylaşılması mümkün olmayan bir bütündür ki aksi hâlde kaos ve kargaşa kaçınılmaz olacaktır. Egemen olan, hiç kuşku yok ki söz söyleyen, karar veren, hüküm koyan, irade gösteren, geleceği belirleyendir. Aynı zamanda, egemenlik, mukadderata yön vermek, varoluşa istikamet çizmektir.

Türk milleti, tam doksan yedi yıl önce egemenliği alenen eline almış, kaderi üzerinde tek söz ve yetkiye sahip olduğunu göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin temelleri atılırken “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” kabul ve kararı idare şeklimizi millî iradeye dayandırmıştı. Bu itibarla, 23 Nisan 1920, Türk tarihinin nirengi noktası, kritik ve stratejik bir dönümü, olağanüstü dönemidir. Ankara’da açılan ilk meclis son yurdumuzun üzerindeki karanlık bulutları dağıtmış, katılaşan umutsuzluğu, kemikleşen kötümserliği silip atmıştır. İlk Meclisin emsalsiz mücadelesi sayesinde “Ya manda ya himaye.” diyenler “Ya istiklal ya ölüm.” seslenişiyle kenara itilmişler, bir daha da seslerini çıkaramamışlardır.

Güneşli bir cuma günü Hacı Bayram Camisi’nde kılınan cuma namazının ardında dualarla, Kur’an-ı Kerim tilavetleriyle Büyük Millet Meclisinin ilanı yapılmıştır. Bu Meclis öyle maneviyata sahiptir ki, kurbanlarla, tekbirlerle, inanmış yüreklerin mecmuuyla çalışmaya başlamış, istikbal aşkı, ikbal arayışlarını hamdolsun gölgede bırakmıştır. Türk milleti, mukaddesatı ve muhteşem varlığı üzerinde hesap yapan müstevlilere karşı kenetlenmiş, mücadele ruhunu kökleştirmiştir. Mekteplerden getirilen sıralar üzerinde bir mahalle kahvesinden alınan 2 asma lamba altında nice imkânsızlık ve ümitsizlik sisi içinde egemenlik asli ve asil sahibine geçmiştir.

Bilinmelidir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi yeniden doğuşun mükâfatı, yeni bir dirilişin müjdecisidir. Büyük Millet Meclisi Türk milletinin asırlar süren arayışlarının özü ve onun bizzat kendisini idare etme şuurunun canlı bir timsalidir. Aziz milletimiz, 23 Nisan 1920 tarihiyle birlikte, üzerine çöreklenen ağırlıkları teker teker kaldırırken ümitleri boğan felaketlerden gözleri kamaştıran zaferler çıkarmayı bilmiştir. Gazi Mustafa Kemal ve kurucu kahramanlar, Kurtuluş Savaşı gibi zor ve çetin bir mücadelenin ancak milletin temsilcilerinden destek aldığı takdirde başarıya ulaşacağına inanmışlardı.

Millete en iyi hizmetin verilebilmesinin, devlet idaresinde milletin en iyi şekilde temsil edilebilmesinin ancak millî hâkimiyetin kurulmasıyla mümkün olduğu anlaşılmıştı. İstiklal Savaşı’mız Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği yetki ve dayandığı güçle yapılmıştı. Meclisimiz ordular yönetmiştir, ölüm kalım savaşlarından çıkmıştır. Bu nedenle de Türkiye Büyük Millet Meclisi gazidir, millî hak ve şerefin temsil mekânıdır. Polatlı’dan duyulan top seslerine rağmen bu soylu Meclis, tıpkı 15 Temmuz gecesinde yaşandığı gibi, zalime, haine, istila heveslisi canilere karşı bir adım geri atmaksızın meydan okumuştur. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çok şükür ki hak kazanmış, batıl mağlup olmuştur; millî namus ayağa kalkmış, düşmanları defetmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi dün millî mücadelenin ana karargâhıydı, bugün aynıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı ilk andan itibaren millî irade ve demokrasinin kalpgâhıydı, bugün de aynı tarihî vasfını ve vakur özelliğini muhafaza etmektedir. 16 Nisan halk oylamasından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi daha da güçlenmiştir, değişen hükûmet etme sistemiyle birlikte 23 Nisan 1920 ruhu perçinleşmiş, millî egemenlik pekişmiştir. Hiç kimse kriz çığırtkanlığı yapmamalıdır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hiç kimse sokaklardan medet ummamalı, karışıklıktan ve dış tazyikli kışkırtmalardan istifadeyi düşünmemeli, bunu aklına dahi getirmemelidir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti sokakta bulunmadı, sokakta kurulmadı, sokağa da bırakılmayacaktır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tarih boyunca varlığımıza diş bileyip göz koyan zalimleri açtıkları nifak ve ateş çukuruna gömen milletimiz, tahriki ve tertibi dışarıdan yapılan sinsi ve alçak operasyonlara elbette teslim olmayacaktır. Türk milleti 16 Nisanda sandık başına giderek meşru irade ve seçimiyle hükûmet etme sistemini değiştirmiştir; bu, bir milattır, herkes için bağlayıcıdır, hukuk ve demokrasi açısından da mühürdür. Böylelikle, kuvvetler ayrımı netleşmiş, bayat iddia ve ithamların aksine Meclisimizin fonksiyonel ve tarihsel tesir alanı genişlemiş, kuvvet kazanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23 Nisan 1920’nin ilke ve hatıraları bizimledir. 23 Nisan 1920’nin hedefleri, gıpta edilecek birlik ve beraberlik şuuru dayanağımızdır, amacımızdır. 15 Temmuz hain FETÖ darbe teşebbüsünde Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalanmıştı ve tarihte bir ilk yaşanmıştı. Kurşunlar millet varlığına, demokrasiye, tarihsel haklarımıza isabet etmişti. Yine de bu Gazi Meclis korkmadı, taviz vermedi, pusmadı, buradan yükselen millî birlik ve dayanışma ruhu, teröristlerin onlara kumanda eden efendilerinin oyunlarını bozdu, saldırılarını bozguna uğrattı. İlk Meclisin muhterem mensupları ne yaptıysa bu kutlu çatı altında 15 Temmuz gecesi aynısı yapılmış ve bir destan yazılmıştır. Milletimizin tüm hassasiyet ve haysiyetinin temsil ve ifade mekânı olan Meclis dün vatana sahip çıkmıştı, yine çıkmaktadır, bundan da asla ödün vermeyecektir.

İşgallerin önü kesilmişse, esaret zincirleri kırılıp atılmışsa bunun iftihar ve itibarı öncelikle millî faziletin övünç madalyası, millî ahlak ve onurun iftihar vesikası olan Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. 97 yıl evvel beka mücadelemizi veren Gazi Meclis yine aynı ruh ve iradeyle varlığını korumaktadır. Nitekim Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu, Türk milletinin tarih sahnesinden silinmek istendiği bir dönemde bekasının muhafaza edileceğinin tüm dünyaya ilanıdır. Meclis milletin sesidir, millet için vardır. Unutulmasın ki 23 Nisan 1920 hiçbir zaman ihmal ve inkâr edilemeyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi gücünü ve meşruiyetini Türk milletinden alarak ebediyen var olacaktır.

Millî egemenlik ilkesi, kaynağını ilk Meclisin olağanüstü nitelikteki bağımsız karakterinden almıştı. Bu karakter, bu tarihî haslet, her zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin namusu, müdafaa edeceği parlak ülküsü olacaktır. Tarihî bir gerçektir ki Türk milleti birlik ve beraberliğini koruduğu sürece daima muzaffer olmuş, kutlu mazisine altın sayfalar eklemiştir. Bir olalım, herkes eşittir Türkiye gerçeğinden birleşip millî bekamızı sonuna kadar koruyalım.

Başta Türkiye Cumhuriyetinin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ilk Meclisin bütün üyelerine, kurucu kahramanlara ve şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, aziz hatıralarını tazimle yâd ediyorum. Siz muhterem milletvekili arkadaşlarımın, bütün vatandaşlarımızın, Türk İslam âleminin idrak ettiğimiz mübarek Miraç Kandili’ni tebrik ediyor, Cenab-ı Allah’tan sağlık, huzur, barış ve esenlikler temenni ediyorum.

Konuşmamı noktalarken hepinizi saygılarımla selamlıyor, Gazi Meclisimizin 97’nci yıl dönümünün hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Grup Başkanı Sayın Devlet Bahçeli Beyefendiye teşekkürlerimizi sunuyorum.

Değerli Genel Kurul, konuşmalar tamamlandı. Yeni bir dönemin ilk başlangıcı gibi bir toplantı oldu. Hayırlı olsun, uğurlu olsun.

7’nci referandumu, halk oylamasını geçirdik. İki tanesinde daha yüksek bir rakam var, onlar darbe dönemine ait yapılmış zamanlarda idi. Diğerlerinin içinde en yüksek katılım oranı olan bir referandum yaşadık. Milletimiz büyük hassasiyet gösterdi ve katılım oranı yüzde 85,46 oldu. Evet 51,41; hayır 48,59; katılım 48 milyon 867 bin. “Evet” ve “hayır” arasındaki fark 1 milyon 380 bin. Bunlar geçici rakamlar tabii, kesin rakamları Yüksek Seçim Kurulu açıklayacak.

Ülke hepimizin, hepimizin hassasiyeti sonsuz, kimse kimseden daha çok vatanı sevmiyor. Görüşler farklı olabilir ama bayrağımıza, vatanımıza, milletimize yani bu noktalardaki hassasiyetimize hiç kimse bir şey diyemez. İnşallah çok iyi günlere gideceğiz. Hayırlı ve uğurlu olsun, nice başarılar nasip olsun.

Tekraren teşekkürlerimi arz ediyorum, sunuyorum. Şehitlerimizi tekrar rahmet ve minnetle anıyorum.

Değerli hatipler Miraç Gecesi’nin tebrikinde bulundular. Mukaddes bir gecemizdir. Geçen bir toplantıda arz etmiştim, “kandil” ışık veren alete denir yani “Lambanız, floresanınız, ampulünüz hayırlı olsun.” denmez; “Mübarek Miraç Geceniz hayırlı olsun.” denir. Bu hassasiyet neden kayboldu? Galatımeşhur, lügatifasih oldu da ondan. Mukaddes gecelerde camilerdeki ışıkların çokluğu görülünce “Aa, bu gece kandil.” dediler, adı “kandil” kaldı. Hayır, Miraç Gecesi, Regaip Gecesi, Kadir Gecesi gibidir. Efendim, mübarek olsun, nice mübarek gün ve gecelere kavuşalım.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmek için, 2 Mayıs 2017 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

Kapanma Saati: 15.32