TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                74’üncü Birleşim

                                                                                         23 Şubat 2017 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muş Milletvekili Burcu Çelik’in, cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, 24 Şubat Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 24 Şubat Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Kâtip Üye olarak göreve başlayan Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’e başarılar dilediğine ilişkin konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın, Mescidi Aksa’da gürültü kirliliği bahanesiyle ezanın yasaklanmasını kınadığına ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, İstanbul’a gelen turist sayısının 2016 yılında yüzde 26 azaldığına, 2017 Ocak ayında ise yüzde 19 gerilediğine ilişkin açıklaması

3.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, Erzurumlu zihin adamı Yunus Kaya’nın ölümünün 2’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Hâkim Ayşe Sarısu Pehlivan yargı bağımsızlığını ve devletin düzenini ilgilendiren bir konuda muhalif bilinen bir gazeteye demeç verdi diye HSYK tarafından hakkında inceleme başlatılmasına ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Hükûmetin tutuklu erlerle ilgili bir girişimde bulunmadığına ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Mescidi Aksa’da ezanın susturulmasının inanç ve ibadet özgürlüğüne aykırı olduğuna ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu uygulamayı şiddetle kınadıklarına ilişkin açıklaması

7.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, toplumun sorunlarını çözecek yasaların çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, 1993’te Madımak’ta aydınları, yazar ve sanatçıları yakan zihniyetin o günden bugüne aydınları yakmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, genel sağlık sigortası borçlarının silindiğine, borcunu zamanında ve düzenli ödeyen vatandaşlar için ileriye dönük düşük prim gibi herhangi bir uygulamanın düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

10.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, emeklilere promosyon ödemelerinde büyük sorunlar yaşandığına ilişkin açıklaması

11.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Mescidi Aksa’daki ezan yasağını ve 25’inci yıl dönümünde Hocalı’da yapılan katliamı kınadığına ve istişarenin önemli olduğuna ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, referandum ekonomisini hayata geçirmekle ülkenin ekonomik sorunlarının çözülemeyeceğine ilişkin açıklaması

13.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke’ye yapılan tehdidi şiddetle kınadığına ve Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Koruköy’de yaşanan işkencelere ilişkin açıklaması

14.- Iğdır Milletvekili Nurettin Aras’ın, 17 Şubat 1992 tarihinde Karadağlı köyünde yapılan soykırıma ilişkin açıklaması

15.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, 26 Şubat Hocalı katliamının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mescidi Aksa’da ezanın yasaklanmasının kabul edilemez olduğuna, memurluk güvencesinin kaldırılacağı ve performansa dayalı bir sistem getirileceği söylentilerine ilişkin açıklaması

 

 

17.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 24 Şubat Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu ve 26 Şubat Hocalı katliamının 25’inci yıl dönümlerine, OHAL’in bir fırsata dönüştürülerek KESK’e bağlı çok sayıda öğretmenin görevlerinden ihraç edilmesiyle yaşanan adaletsizliğin bir an önce giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Mescidi Aksa’da ezanın yasaklanmasını şiddetle kınadıklarına, Nusaybin’in 3 köyünde sürdürülen operasyonlara ve bu konuda Hükûmetin açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, 24 Şubat Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu ve 26 Şubat Hocalı katliamının 25’inci yıl dönümlerine, Mescidi Aksa’da ezanın yasaklanmasının kabul edilemez olduğuna ve Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı 3 köyde terör örgütüne yönelik operasyonlara ve terörist unsurların ülkenin gündeminden çıkarılması sürecinin devam ettiğine ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın, vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası yazılı nüfus cüzdanı, ehliyet, evlenme gibi belgelerle oy kullanabileceklerine ilişkin açıklaması

21.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin gerekçesinde geçen “Türk soylu” ifadelerini doğru bulmadığına ilişkin açıklaması

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, “Türk soylu” kavramının Anayasa’nın 66’ncı maddesindeki vatandaşlık tanımına uygun olduğuna ilişkin açıklaması

24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, MHP Grubu olarak 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kabul oyu vereceklerine ve kanunun tüm vatandaşlara hayırlı uğurlu olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 29 milletvekilinin, dinî eğitimle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/477)

2.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ve 21 milletvekilinin, çocuk işçiliği sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/478)

 

3.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 28 milletvekilinin, vatandaşların Cumhurbaşkanına yönelik hakaretlerinin neler olduğunun, hakaretlerin içeriklerinin ve hakaret etme nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/479)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 4/11/2016 tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına alınıp tutuklanan HDP eş başkanları ve 11 milletvekilinin maruz kaldığı hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 22/2/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Şubat 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Ankara Milletvekili Murat Alparslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine ve HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 456)

2.- Türkiye Cumhuriyetinin Orta Amerika Entegrasyon Sistemine Bölge Dışı Gözlemci Olarak Katılımı Konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile Orta Amerika Entegrasyon Sistemi Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/640) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 260)

3.- Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/794) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 451)

 

X.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 456) Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 260) Türkiye Cumhuriyetinin Orta Amerika Entegrasyon Sistemine Bölge Dışı Gözlemci Olarak Katılımı Konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile Orta Amerika Entegrasyon Sistemi Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

3.- (S. Sayısı: 451) Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

23 Şubat 2017 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin söz isteyen Muş Milletvekili Burcu Çelik’e aittir.

Buyurun Sayın Çelik.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muş Milletvekili Burcu Çelik’in, cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması

BURCU ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle ekranları başında bizleri seyreden halkımıza, genel başkanlarımıza, milletvekili arkadaşlarımıza, seçilmiş belediye başkanlarımıza ve tüm siyasi tutsaklara selamlarımı iletiyorum.

Bu kürsüden sayısız kez cezaevleriyle ilgili, cezaevlerinde yaşanan ihlallerle ilgili konuşmalar yaptık ve cezaevlerinde yaşanan ihlallerin iyileştirilmesi için bu Parlamento çatısı altında çözümler bulunması gerektiğine dair de defalarca burada konuşmalar yaptık fakat bir gün olsun, bir kez dahi, özellikle iktidar partisinden bu yönde herhangi bir çalışma, çözüm önerisi henüz gelmedi, bundan sonra da herhâlde gelmeyecek diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz öncesinde yaşanan ağır ihlaller 15 Temmuz sonrasında sistematik olarak artmaya devam etmiş ve bugün cezaevleri yaşanabilir bir hâlde değildir ne yazık ki. 15 Temmuz sonrası KHK’larla yürütülmeye başlanan ülkemizde bu OHAL’in yansımasını bulduğu ilk alan ne yazık ki cezaevleri olmuştur. İlk kanun hükmünde kararnameyle birlikte tutsakların avukatlarıyla görüşmeleri, aileleriyle görüşmeleri yasaklanmış, kısıtlanmış, bunun yanı sıra çıplak aramadan tutun sağlık haklarına erişime kadar, bunun yanı sıra kitapların cezaevlerine girişinden bazı televizyonların yasaklanmasına kadar birçok ihlalin ne yazık ki yaşandığını bizler biliyoruz. Bize gelen mektuplardan biliyoruz örneğin, bize gelen başvurulardan biliyoruz. Bunun yanı sıra, yaptığımız cezaevi ziyaretlerinden de bire bir tanık olduğumuz sayısız örnek, sayısız vaka var. Burada hiçbir parti ayrımı yapmıyorum, bütün parti gruplarının birlikte ziyaretlerini gerçekleştirdiği bu komisyon ziyaretlerinde bire bir aldığımız ne yazık ki birçok başvuru var fakat iyileştirmeyle ilgili bu Parlamentonun bir refleksi, bir çözümü olacak mı, gerçekten bizler de merakla bekliyoruz.

Bunun yanı sıra, değerli arkadaşlar, Parlamentoda, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında İnsan Hakları Komisyonu ve İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde çalışmasına devam eden Cezaevi Alt Komisyonu var. Bu komisyonlar gerçekten ne işe yarar, ne iş yaparlar, hangi saikle hareket ederler, hangi prensiplere sahiptirler, bir kere bunu da buradan kamuoyuna aslında açıklamak gerekir.

Düşünün, Parlamento üyesi 13 milletvekili bugün tutsak ve bizler sayısız kez başvuru yapmamıza rağmen, İnsan Hakları Komisyonuna başvuru yapmamıza rağmen, milletvekillerimiz başta olmak üzere, seçilmiş bütün tutsakları ziyaret etme noktasında dilekçe vermemize rağmen, bugün şu saate kadar hâlen olumlu ya da olumsuz, tarafımıza, partimize herhangi bir dönüş yapılmamıştır. Bir kere saygınlık açısından, bir kere tarihe yazılması açısından buna yönelik bir kararı vermeniz gerekir. Şayet baskı altındaysanız, şayet tarafsızlığınızı ve bağımsızlığınızı yitirdiyseniz de bunu kamuoyuyla paylaşmanız bize kalırsa yapmanız gereken ilk iştir. Aksi takdirde, bugün, hemen, neden bu ziyaretlerin gerçekleştirilmediğine dair bizlere yazılı olarak cevap vermenizi bekliyoruz değerli arkadaşlar.

Bunun yanı sıra, bir de Cezaevi Alt Komisyonumuz var. Bu Cezaevi Alt Komisyonunda yapmamız gereken bazı ziyaretleri evet yapıyoruz ama özellikle çok şikâyet aldığımız, gerçekten acil gitmemiz gereken birçok cezaevine ziyaret gerçekleştirmiş değiliz.

Yaptığımız ziyaretlerde, bütün ihlalleri -gözlerimizle- aslında birebir yaptığımız görüşmelerden raporlaştırdık, sunduk; kamuoyuna da sunduk, İnsan Hakları Komisyonuna da sunduk, Parlamentoya da sunduk. Peki, bu komisyonların görevi sadece tespit midir yoksa iyileştirme için de bir çözüm bulmak gerekir mi gerekmez mi, öncelikle Komisyon üyesi arkadaşlarımıza ve Parlamentonun dikkatine de sunmak istiyorum değerli arkadaşlar.

Özellikle cezaevlerinde yaşanan ağır ihlallerin arttığı bu dönemde elime gelen bu mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum. Seçim bölgem olan Muş Cezaevinden gelen bu mektupta kadın tutsaklara yönelik ağır darp, işkence vakası çok açık kaleme dökülmüştür ve eğer biz başta kadınlar, gençler, çocuklar olmak üzere bütün tutsaklara yönelik cezaevlerindeki ihlallerin, cezaevi koşullarının iyileştirilmesi için hâlen bir çözüm bulamıyorsak ve hâlen bir refleks veremiyorsak insanlığımızı yitirmişizdir, bunun bundan başka açıklaması yoktur değerli arkadaşlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Gündem dışı ikinci söz, Artvin’in sorunları hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a aittir.

Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, dün bulunduğum Sakarya Taraklı Aksu köyündeki, Aksu Mahallesi’ndeki, ve Hacıyakup Paşalar köyündeki yurttaşlarımı da Mustafa Kemal’in Parlamentosundan saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; bakın, geçen yıl 2016’da, 19 Eylülde Artvin’de -Artvin’in en büyük sorunu Cerattepe; Cerattepe’yi, Parlamentoya, Türkiye’ye ezberlettirdik ama ne yazık ki bazen, sağır olanlar duymuyorlar bunu- Cerattepe duruşması vardı. Duruşmadan bir gün evvel, Artvin Valiliği, Artvin’e ilişkin olarak bütün eylemleri yasakladı değerli arkadaşlarım. Şu anda Artvin’de gösteri yapmak yasak, toplantı gösterileri yapmak yasak, basın açıklaması yapmak yasak, bildiri dağıtmak yasak, pankart asmak yasak, basın açıklaması tamamıyla yasak; bir fiilî durum yarattılar.

Ama niye yasakladılar, onu paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Artvin, TÜİK verilerine göre Türkiye'nin en huzurlu ili. 2015 TÜİK verilerine göre, Türkiye’de Artvin’den daha huzurlu olan il yok. Artvin’de cezaevleri kapatıldı. Yusufeli’nde cezaevimiz vardı, kimse olmadığı için kapatıldı, Borçka’da kapatıldı. Suç olayının en az olduğu illerden bir tanesi, suç işlemiyor Artvinli ama bir fiilî durum yaratılıyor, Artvin’de toplantı ve gösteri yürüyüşü yasak. Neden? Neden olduğunu söyleyeyim değerli arkadaşlarım: Artvin Cerattepe’de çıkarılmak istenen maden girişimiyle alakalı olarak bir iş adamı bir kenti kurban alıyor değerli arkadaşlarım.

Artvin’de fiilî olarak vali kim biliyor musunuz? Kim Artvin’de vali? Mehmet Cengiz. Mehmet Cengiz Artvin’de valilik yapıyor değerli arkadaşlarım. Çıkaracağı maden girişimiyle alakalı olarak yasaklar koyuyor. Valinin hiçbir iradesi yok. Valiye bir kâğıt gönderiyorlar, birer ay arayla Artvin’de toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklıyor. Niye? Çünkü Cerattepe’de çıkarılmak istenen madenine ilişkin olarak herhangi bir infial olursa, toplumdan bir gösteri olursa bunu engellemeye çalışıyor Sayın Vali.

Ben buradan Sayın Valiye sesleniyorum: Artvin babanın çiftliği değil ki. Artvin cumhuriyetin kenti, hukuka saygılı olan insanların kenti, herhangi bir problemi olmayan, insanların kardeşçe yaşamış olduğu bir kent. (CHP sıralarından alkışlar) E bu kentte niye sokağa çıkma yasağı uyguluyorsun Sayın Vali? Bunu sormak bir il milletvekili olarak benim hakkım değil midir? Bu yanlış karardan bir an evvel dönülmesini istiyorum.

Bakın, Anayasa çalışmalarıyla alakalı propaganda dönemi başlayacak, Artvin’de biz basın açıklaması yapamayacağız. Böyle bir hilkat garibesi olur mu değerli arkadaşlarım? Bu nedenle, valinin, bu yanlış kararını geri almasını ummaya çalışıyorum değerli arkadaşlarım.

Artvin’de başka bir şey daha var. Bakın, Artvin ilinin, Borçka’nın yetiştirmiş olduğu önemli bir anayasa hukukçusu olan İbrahim Kaboğlu’nu bu Anayasa oylamasında “hayır” dedi diye kenara koydunuz değerli arkadaşlarım, “hayır” oyu kullandı diye. Ben Parlamentodan İbrahim Kaboğlu’nu saygıyla selamlıyorum.

Ama aynı Borçka’da, Borçka’nın bir kaymakamı, Ertuğrul Örnek, -buradan adını da veriyorum- “evet” kampanyasıyla alakalı sosyal medyada paylaşımlar yapıyor. Sayın Kaymakama diyorum ki: O “Örnek” olan soy ismini bir değiştir. Eğer senin siyasi bir kaygın varsa, “evet”le alakalı mücadele etmek istiyorsan o arabadan in, kamu arabasından, gel bir alanlara, bir boyunun ölçüsünü alalım; Borçka Kaymakamının, gelsin bir boyunun ölçüsünü alalım bakalım değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) O nedenle bu yanlışlıkların düzeltilmesi lazım.

Bakın, 22 hektarla alakalı olarak bir ÇED raporu var, Cerattepe’de maden çıkarılmak istenen 22 hektarla alakalı. Şimdi diyoruz ki: ÇED’le alakalı herhangi bir düzenleme yapılmadan, buna ilişkin bir revize planı olmadan 240 hektar civarındaki yerle alakalı olarak, Cerattepe’de maden çıkarılmasıyla alakalı bir fiilî durum yaratmaya çalışıyor ilgili şirket. Bu şirketin kim olduğunu biliyoruz, bu şirketin sahibinin halka olan ilgisini de biliyoruz değerli arkadaşlarım. Ama şunu iyi bilin, koşullar ne olursa olsun, Sayın Valiye de buradan sesleniyorum, ona talimat veren siyasi iradeye de sesleniyorum: Artvinliler en son Artvinli hayatta kaldığı sürece Cerattepe’de o madeni size çıkarttırmayacak bize bedeli ne olursa olsun. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bakın, bunu iyi bilin. Sanmayın ki bu olağanüstü koşullarda Artvinlinin sessiz duruşu, bunu kabul ettiğinden, bir teslimiyetin simgesi değildir, bunu açıkça söylüyoruz, fırtına öncesi sessizliktir. O nedenle “hayır” diyorken aynı zamanda Cerattepe’ye de “hayır” diyoruz değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Önceki konuşmamda söylemiştim, “Memleketimiz bayırdır ama Artvin’in kararı ‘hayır’dır.” demiştim. Bunu Parlamentoya 16 Nisandan sonra yapacağım konuşmada inşallah bu kürsüden anlatacağım değerli arkadaşlarım.

Başka bir şey daha paylaşmak istiyorum: Bakın, bugün Artvin Arhavi’de çayla alakalı olarak, organik gübreyle alakalı olarak bir toplantı düzenleniyor. Değerli arkadaşlarım, ÇAYKUR Genel Müdürü, Tarım Bakanlığının yetkilileri, Sayın Bakan, Değerli Vali herkesi çağırıyor, Artvin’in milletvekili yok. Ben Ermenistan’ın milletvekili miyim değerli arkadaşlarım, ben başka bir ülkeden mi geldim buraya? (CHP sıralarından alkışlar) Artvin’in çay sorunu görüşülüyor ve bize vebalı muamelesi yapıyorlar. Orada daha ilginç olan bir durum var. Organik tarımla alakalı olarak bir sınır belirlemişler, Pazar’dan bizim tarafa doğru organik tarım var, iyi, bir şey demiyorum ama bir üretim kaybıyla yaşanacak mağduriyetlerde çay üreticisi zaten kan ağlıyor… Bununla alakalı olarak, Pazar’dan bu tarafa var da Pazar’dan Rize’ye doğru niye yok, bunu bir sormamız gerekmiyor mu değerli arkadaşlarım? Bu Anayasa’daki eşitlik ilkesi nerede duruyor değerli arkadaşlarım, bunu anlatmak istiyoruz.

Bu vesileyle bir kere daha size sesleniyorum ki Cerattepe olduğu müddetçe Artvin halkı onurlu ve dik duruşunu sergileyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Artvin halkı yeri gelirse kırılacaktır ama asla eğilmeyecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN HABERAL (Ankara) – Karadeniz seninle.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.

Gündem dışı üçüncü söz, 24 Şubat Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Trabzon Milletvekili Salih Cora’ya aittir.

Buyurun Sayın Cora. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- AÇIKLAMALAR

3.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, 24 Şubat Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Trabzon’umuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu yılı münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizin siz kıymetli üyelerini ve televizyonları başında bizleri izleyen milletimizi ve hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Tarih Trabzon’umuzun jeopolitik ve jeostratejik konumu nedeniyle her dönem önemli bir kent olduğunu vazıh bir biçimde ortaya koymuştur. Geçmişi milattan önce 2000’li yıllara kadar uzanan Trabzon nice uygarlıklara yurt olmuş, sinesinden çağlara damga vuracak büyük medeniyetler çıkarmıştır. Fatih’in fethettiği, Kanuni’nin doğduğu, Yavuz’un şehzadelik yaptığı şehir Trabzon, işte bu biçilmez pahanın bir neticesi olarak da birçok saldırı ve işgal girişimine de maalesef maruz kalmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı yıllarda Osmanlı ordusu dört kıtada yedi düvele karşı hürriyet, istiklal ve istikbal mücadelesi verirken Trabzon da o yıllarda, 18 Nisan 1916 tarihinde Rus ordusunun işgaline maruz kalmıştır. İşgalle birlikte, yerleşik halkın huzuru kaçmış, düzeni bozulmuştu. Trabzon’da yaşayan ve o tarihlerde savaşamayacak hâlde olanlar bu işgal girişiminde esir düşmektense ait oldukları topraklardan göç etmek zorunda kalmıştı. Ana yurtlarından, ata yurtlarından göç ettirilmek suretiyle muhacirliğe icbar edilen Müslüman Türkler yaklaşık iki yıl boyunca açlık, sefalet ve salgın hastalıkla mücadele etmiştir.

Sayın milletvekilleri, muhacirlik tarifi kabil olmayacak raddede zor bir hâldir. Asırlardır yaşadıkları topraklardan ve sıcak yuvalarından ayrı kalmaktır; hastalanan ve çare bulunamayan bebekler, çocuklar; ayakları çıplak yollara düşen ihtiyarlar; eşini cephede bırakıp onun yadigârına sahip çıkan kadınlar demektir. Hamdolsun ki namusuna kamusuna, bayrağına vatanına, ezanına Kur’an’ına sahip çıkan atalarımızın bizler ana kucağında yurt aramayalım diye inançlı ve kararlı mücadeleleri zaferle sonuçlanmış ve nihayetinde 24 Şubat 1918’de yeniden Trabzon’a geri dönmüşlerdir.

Değerli milletvekilleri, bu coğrafyanın insanları çok ağır bedeller ödemiştir, birçok ihaneti görmüş ama asla esarete teslim olmamıştır. Yaklaşık 350 bin Trabzonlu muhacirlik yıllarında göç ettiği topraklardan geri dönememiştir. Geri dönenlerse döndüklerinde yakılıp yıkılan, yağmalanan bir şehir buldular. Tarihleri yakılmış, hafızaları kaybolmuş, hatıraları âdeta yerle yeksan olmuştu. Tarihimizin her döneminde vatanseverlikleriyle ün salan Trabzonlular bu zorlu şartlar altında dahi oluşturdukları gönüllü birliklerle yurdun her sathında istiklal mücadelesine fiilen iştirak etmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı’nda Yemen, Kanal, Hicaz, Çanakkale ve Kafkasya’da kan vermiş, can vermiş ama düşmana asla mahal vermemiştir.

Sayın milletvekillerim, bu vesileyle, bu anlamlı gün nedeniyle sizlerle bir hassasiyetimi de paylaşmak istiyorum. Bizlerin her yıl bu işgal günlerinden kurtuluş günlerini hatırlamamız ve hatırlatmamızdan gayemiz başka milletlere düşmanlık yapmak, yeni düşmanlık türetmek, başka milletlere kin beslemek asla değildir, tarihte yaşanmış hadiselerden ders çıkararak hataların tekerrür etmesini önlemektir ve elbette pek çoğu ebediyete intikal etmiş ecdadımızın aziz hatırasını yâd etmektir.

Bu vesileyle, milletimizin, memleketimizin ulusal kurtuluş mücadelesinde eşi görülmemiş bir azim, inanç ve kararlılıkla hareket ederek bu güzel toprakları bize ebedî vatan kılan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşları olmak üzere, yine bu uğurda canlarını feda eden nice isimsiz kahramanımızı şükranla, minnetle yâd ediyoruz. Bir kez daha Trabzon’un işgalden kurtuluşunun 99’uncu yıl dönümü kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cora.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 24 Şubat Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

BAŞKAN – Ben de memleketim Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu yıl dönümünü kutluyorum. Trabzonlu hemşehrilerimi buradan sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – İnşallah 100’üncü yıl dönümünde görkemli bir tören olsun Sayın Başkanım.

BAŞKAN – 100’üncü yılda görkemli bir tören yapalım Trabzonlular olarak.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – 100’üncü yıl dönümünde görkemli bir tören yapalım, bizi de davet edin inşallah.

BAŞKAN – Tamam, peki.

Şimdi, sisteme giren ve söz talebinde bulunan sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakikalık söz vereceğim.

Söz talebinde bulunan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum. Çok büyük bir değişiklik var, bugün 1’inci sırada Sayın Dalkılıç bulunmakta. Sayın Engin, Sayın Aydemir, Sayın Özdiş, Sayın Şimşek, Sayın Tanal, Sayın Kayışoğlu, Sayın Bakan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Tümer, Sayın Kılıç, Sayın Özdemir, Sayın Sarıhan, Sayın Aras ve Sayın Bektaşoğlu da söz vereceğim diğer sayın milletvekillerini teşkil etmektedirler.

Sayın Dalkılıç, buyurun, sizden başlıyoruz.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın, Mescidi Aksa’da gürültü kirliliği bahanesiyle ezanın yasaklanmasını kınadığına ilişkin açıklaması

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Müslümanların ilk kıblegâhı olan Mescidi Aksa’da gürültü kirliliği bahanesiyle ezanı Muhammedî’yi yasaklamışlar.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hele şükür bu konuda bir laf ettiniz be.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Ezanı Muhammedî’yi yasaklayan zihniyeti kınıyorum, İsrail kabinesinin bu konudaki kararını ciddi manada eleştiriyorum ve gözden geçirmeleri gerektiğini buradan kamuoyuyla paylaşıyorum. Bütün coğrafyalarda ve bütün ülkelerde özgürlüklerin ve inanca saygının esas alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda inanca ve özgürlüklere yapılan baskıyı, baskıyı yapanları tekrar kınıyorum.

Bir an önce bu anlamsız yasağın kaldırılması ve Müslümanların ilk kıblegâhı olan Mescidi Aksa’da ezanı Muhammedî’nin okunması ve ibadetlerin özgürce yapılabilmesi temennisiyle saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Engin…

2.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, İstanbul’a gelen turist sayısının 2016 yılında yüzde 26 azaldığına, 2017 Ocak ayında ise yüzde 19 gerilediğine ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – İstanbul’a gelen turist sayısı 2016 yılında yüzde 26 azaldı, 2017 yılı Ocak ayında ise yüzde 19 geriledi. Dünyanın en güzel şehri olan İstanbul, gerek tarihî kimliği gerekse doğal güzellikleriyle benzersiz bir turizm potansiyeline sahipken ne yazık ki AKP hükûmetlerinin basiretsiz politikaları sonucunda bugün hak etmediği bir turizm kriziyle karşı karşıya bırakıldı. Kapalıçarşı’da dükkânlar ardı ardına kapanıyor, Sultanahmet, İstiklal Caddesi esnafı eski canlı günlerini arıyor. 2017 ve 2018 turizmin kayıp yılları olmasın diye geçen yıl Meclise sunduğum araştırma önergesi hâlâ gündeme alınmadı. Kapalıçarşı esnafımızın sorunlarıyla ilgili yazılı soru önergeme gelen yanıtta ise “Kapalıçarşı” kelimesi bir tek kez bile geçmiyor.

Talepleri bugüne kadar reddedilen Türkiye'nin her yerindeki turizm esnafımıza sesleniyorum: Şimdi, 16 Nisanda, referandumda “hayır” deme sırası sizde.

BAŞKAN – Sayın Aydemir…

3.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, Erzurumlu zihin adamı Yunus Kaya’nın ölümünün 2’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım, Erzurum, kendi ruh, gönül ve vicdanını seslendiren şahane bir zihin adamını, Yunus Kaya Hocamızı bundan iki sene evvel darı bekaya uğurladı. Erol Güngör Hocamızın bir mütefekkir için “Onda bir âlimin dikkat ve titizliği, bir sanatkârın zarafeti ve bir velinin ızdırabını görürdük.” tarifine teslimiz. Bu satırlar merhum Yunus Kaya için söylenmiş gibi, Alvarlı Efe Hazretlerinin meşrep ve üslubunun son temsilcisi. İman ve hakikat adamı olarak tanım bulan “dadaşlık” lafzının son ifadesiydi. Akif diyor ya: “Kimdi kürsüdeki? Bir bilmediğim pir amma / Hiç de bigâne değil kalbe o cazip sima.” Tam da böyleydi. Bir dadaşça meşrepti, dadaşça üslup ve dadaşça bir vicdandı o. Kürsüler şahittir, minberler delil, elifçe yaşadı ve elifçe veda etti bize.

Aziz ruhuna binlerce Fatiha gönderip tazimle anıyorum, sizleri de saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Özdiş.

4.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Hâkim Ayşe Sarısu Pehlivan yargı bağımsızlığını ve devletin düzenini ilgilendiren bir konuda muhalif bilinen bir gazeteye demeç verdi diye HSYK tarafından hakkında inceleme başlatılmasına ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Sayın Adalet Bakanına: Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri ve Karşıyaka Hâkimi Sayın Ayşe Sarısu Pehlivan yargı bağımsızlığını ve devletin düzenini ilgilendiren bir konuda muhalif bilinen bir gazeteye demeç verdi diye HSYK tarafından hakkında inceleme başlatılmış. Sayın Pehlivan’ın yaptığı açıklamaya baktığımızda, sendikayı temsilen söylenmiş sözler, açıklanmış düşünceler görüyoruz. Sayın Pehlivan’ın hiçbir kesimi tehdit etmeden, ötekileştirmeden düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında yaptığı açıklamadan dolayı başına gelenler kabul edilemez. Antalya’daki başsavcı vekili olayının rövanşı mı alınmak istenmektedir?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Şimşek…

5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Hükûmetin tutuklu erlerle ilgili bir girişimde bulunmadığına ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, tutuklu erlerin ailelerinin feryatları artık her gün Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında dile getirilmektedir ama ne yazık ki Hükûmetimiz tutuklu erlerle ilgili bir girişimde bulunmamaktadır. Bu erlerin tamamı fakir fukara çocuklarıdır. Bunları, anaları babaları vatana, millete, toprağa, bayrağa sahip çıksınlar diye askere göndermişlerdir. İçlerinde okuryazarlığı olmayanlar bile vardır.

Meclis Başkan Vekili olarak bu konuyu ivedilikle Adalet Bakanına ve Millî Savunma Bakanına aktarmanızı, bunu yapmadığınız takdirde her gün protesto amaçlı aynı soruyu bu Meclisin kürsüsünden haykıracağımı belirtiyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tanal…

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Mescidi Aksa’da ezanın susturulmasının inanç ve ibadet özgürlüğüne aykırı olduğuna ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu uygulamayı şiddetle kınadıklarına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mescidi Aksa’da ezanın susturulması inanç ve ibadet özgürlüğüne aykırıdır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu uygulamayı şiddetle kınıyoruz. Siyasi iktidarın İsrail’e karşı derhâl tavır almasını, İsrail’in bu tavırlarının devam ettiği müddetçe ambargo koymasını talep ediyoruz.

Selam ve saygılarımı iletiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

Sayın Kayışoğlu…

7.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, toplumun sorunlarını çözecek yasaların çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler.

26’ncı Dönemin başından beri kanun fabrikası gibi çalıştık ama maalesef vatandaşın gerçek problemlerini çözen kanunlar çıkarmadık; göstermelik çıkarılan bazı kanunlar da vatandaşın problemlerini çözemedi. Şimdi, 16 Nisanda bir halk oylaması yapılacak. Hazır seçim sürecine girmişken, en azından seçim yatırımı olarak torba yasalara el atılmışken vatandaşın problemlerini çözelim diyorum. Örneğin sigortalılıktan önce doğum yapan kadınlarımıza doğum borçlanması hakkı tanınması, emeklilikte yaşa takılanlar, yine, yaşını doldurup prim gününü dolduramayan vatandaşlarımıza borçlanma hakkı tanınması, taşeron işçilere verilen sözün tutularak kadroya geçirilmesi, gazi ve şehit yakınlarıyla ilgili yasalardaki adaletsizliklerin giderilmesi ve ruhsatsız yapılara elektrik, su bağlanmasıyla ilgili seçimlerde ilk yüz günde çözülmesi sözü verilen toplumun sorunlarını çözecek yasaları getirin birlikte çözelim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

8.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, 1993’te Madımak’ta aydınları, yazar ve sanatçıları yakan zihniyetin o günden bugüne aydınları yakmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması

MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, 1993 Sivas Madımak’ta “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak.” sloganlarıyla aydınımızı, yazarımızı, sanatçımızı yakan zihniyet o günden bugüne devam ediyor aydınını yakmaya. Yüzlerce olay yaşadık o günden bugüne. Aynı zihniyet dün Gezi’de gençlerimizin çadırlarını ateşe verdi, bugün de İstanbul’un göbeğinde cumhuriyetin kalesi Müjdat Gezen Sanat Merkezini ateşe verdi. Hükûmete sesleniyorum: Siz aydınlarımızı KHK’larla üniversiteden attığınız, piyanoya kelepçe vurduğunuz bugünlerde yobazlar cesaret alıyor ama biz güzel ülkemiz Madımak olmasın diye tiyatro yapmaya, dans etmeye, türkü söylemeye, piyano çalmaya ve “hayır” demeye devam ediyoruz. Müjdat Gezen üstadın koca yüreğine de buradan selam gönderiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

9.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, genel sağlık sigortası borçlarının silindiğine, borcunu zamanında ve düzenli ödeyen vatandaşlar için ileriye dönük düşük prim gibi herhangi bir uygulamanın düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel sağlık sigortasına birikmiş borcu olan vatandaşın tüm borçları yeni yasayla siliniyor ancak borcunu zamanında ve düzenli ödeyen vatandaşlarımız da bu aftan yararlanmak istiyorlar. Borcunu düzenli ödeyen vatandaşlarımız için ileriye dönük düşük prim gibi herhangi bir uygulama düşünülmekte midir?

Sağlık anayasal bir hak iken anayasal olarak görevlerini yerine getiremeyenlerin anayasal hakkı vatandaşa satması, işsiz adamdan prim istemesi sizce doğru mudur?

BAŞKAN – Sayın Tümer…

10.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, emeklilere promosyon ödemelerinde büyük sorunlar yaşandığına ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, yaklaşık 12 milyon emekli vatandaşın büyük bir umutla beklediği promosyon ödemelerinde büyük sorunlar yaşanıyor. Emeklilik promosyonu veren bankalar, emeklilerimizden üç yıl boyunca kendi bankalarından maaşlarını alma şartının yanı sıra, en az iki otomatik ödeme faturası ibraz edilmesini ve ayrıca ilgili bankanın kredi kartını veya kredi kullanma şartını arıyor. Emekliler, bu şartlarda promosyon parasını bankada bırakmak zorunda kalıyor, zira otomatik ödeme fatura talimatı bile tek başına paranın bankada kalmasına yeterli oluyor. En fazla 350 ile 450 lira arasında promosyon alabilen emeklilerimiz, gittikleri bankalardan eli boş dönüyor. Durumu acilen Hükûmetin takdirine sunuyor ve çözüm üretilmesini talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tümer.

Sayın Kılıç…

11.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Mescidi Aksa’daki ezan yasağını ve 25’inci yıl dönümünde Hocalı’da yapılan katliamı kınadığına ve istişarenin önemli olduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Mescidi Aksa’daki ezan yasağını da, 25’inci yıl dönümünde Hocalı’da yapılan katliamı, soykırımı da ve soykırımcıları da kınıyorum.

“İşlerini istişareyle yapanlar idarelerinde en doğru yolu bulmuştur.”, “Bin bilsen de bir bilene danış.”, “Danışan dağları aşar.” demişler. Hükema “Bir senden büyüğü, bir de senden küçüğü dinle.” buyurmuştur. “Akıllıya danışırsan onun aklı senin olur.” “Sorucu ol ki bilici olasın.” “İstişareden daha sağlam dayanacak, güvenecek bir yer yoktur.” “Meşveretsiz kim bir iş işleye, şol nedamet parmağın çok dişleye.” “Gençlerle müşavere ediniz, onlarda yaşlıların bile kavuşamadığı yepyeni fikirler bulabilirsiniz.” “İşlerde tecrübe sahibi olanların, kararlı kişilerin ve güngörmüş yaşlıların görüşlerini alın.” “İstişareyi herkesle değil, ehliyle yapmalıyız.” “Danışan dağ aşmış, danışmayan yol şaşmış.” “Danışan zarar etmez.”…

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özdemir…

12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, referandum ekonomisini hayata geçirmekle ülkenin ekonomik sorunlarının çözülemeyeceğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adalet ve Kalkınma Partisinin on dört yıllık iktidarı boyunca ekonomik büyüme ortalamamız yüzde 4,6’ydı. Oysa 2002 yılına kadarki ortalama büyüme hızımız yüzde 5,1’di. Son on yılın büyüme ortalaması sadece yüzde 3,3. İşsizlik yüzde 12,1’e yükseldi. 4 gençten biri hâlâ işsiz. 2008’de 10.444 dolar olan kişi başına düşen millî gelirimiz, 2016’da 9.200 dolara düştü. Tablo bu durumdayken ve ekonomideki sorunlara el birliği içinde çözüm bulmak gerekirken başkanlık uğruna, sırf referandumda “evet” çıkması için, bu hafta da görüştüğümüz gibi torba yasalarla geçici teşvikler veriliyor, vergiler kaldırılıyor. Referandum ekonomisini hayata geçirmekle ülkemizin ekonomik sorunları çözülemeyecektir, iktidarınız döneminde fakirleşen halkımızın derdine derman olmayacaktır, bu 16 Nisanda “hayır” diyecektir.

BAŞKAN – Sayın Sarıhan…

13.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke’ye yapılan tehdidi şiddetle kınadığına ve Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Koruköy’de yaşanan işkencelere ilişkin açıklaması

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – 21 Şubat 2017 gecesi Genel Başkan Yardımcımız Sayın Selin Sayek Böke’ye bir tehdit gönderildi. Bunu şiddetle kınadığımızı ifade etmek isteriz. Bu tür olguların herhangi bir biçimde arkadaşlarımızı da, hepimizi de vazgeçirmeyeceğini de buradan duyurmak isterim.

Ayrıca, çok önemli gördüğüm Mardin Nusaybin Koruköy’de yaşanan işkencelere ilişkin olarak, bu işkencelerin sonlandırılması konusunda mutlaka yetkililerin müdahalede bulunması ve bir insanlık suçunun, doğrudan doğruya devletin ajanları tarafından işleniyor ise iddia edildiği gibi, hızla engellenmesi konusunda işlem yapılmasını sizinle paylaşmak isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıhan.

Sayın Aras…

14.- Iğdır Milletvekili Nurettin Aras’ın, 17 Şubat 1992 tarihinde Karadağlı köyünde yapılan soykırıma ilişkin açıklaması

NURETTİN ARAS (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hankendi Dağlık Karabağ’da kurulu çok güzel bir şehir. 366’ncı Rus Zırhlı Alayı burada konuşlu ve Komutanı da Yuri Zarvigarov. 2’nci Tabur Komutanı da şu andaki Ermenistan’ın Millî Savunma Bakanı Seyran Ohanyan’dır ve bu tarihlerde maalesef Dağlık Karabağ, bu kontrol edilemeyen Rus zırhlı birliğinin insafına terk edildi. 17 Şubat günü bu zırhlı alay 2 bin kadar Ermeni kuldurlarıyla beraber Hocalı’nın önünde bulunan Karadağlı köyüne saldırmıştır. Muhasara altına alınan Karadağlı köyü çok çabuk bir şekilde düşürülmüş, orada öz güvenlik kuvvetlerine ait 54 kişi şehit edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aras.

Sayın Bektaşoğlu…

15.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, 26 Şubat Hocalı katliamının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bundan yirmi beş yıl önce Azerbaycan’da yüzyılın en büyük soykırımı yaşandı. 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gecede Rus birliklerinin desteğiyle Hocalı kasabasına giren silahlı Ermeni teröristler 83’ü çocuk, aralarında hamilelerin de bulunduğu 106 kadın ve 70’ten fazla yaşlı olmak üzere toplam 613 kişiyi katlettiler; kafalarını kestiler, gözlerini oydular, acımasızca, insanlık dışı, canavarca yöntemlerle katlettiler. Bu saldırıda 487 kişi ağır olmak üzere 1.275 kişi rehin alındı, 150 kişi de kayboldu, 1 milyonu aşkın Karabağlı o bölgeden göç etmek zorunda kaldı. Dramları hâlâ sürüyor, doğdukları yerlere gidemiyorlar, yakınlarının mezarlarında dua edemiyorlar. Kardeşlerimizin tek suçu Türk ve Müslüman olmaktı. Onlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Ancak, Türkiye Cumhuriyeti olarak bugüne kadar katliamı kınamak, acılarını paylaşmak ve iyi dileklerimizi bildirmekten başka şey yapamadık ama hâlâ geç değil. Hocalı’nın 25’inci yıl dönümünde Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak orada yaşananları bir soykırım ve insanlık suçu olarak kabul edip inkâr edilmeyen bilgi ve belgelerle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - …bütün dünyaya duyurmalıyız. Hocalı’ya adalet, soykırıma lanet!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bektaşoğlu.

Şimdi, söz talebinde bulunan grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Sayın Akçay, sizinle başlayalım.

Buyurun.

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mescidi Aksa’da ezanın yasaklanmasının kabul edilemez olduğuna, memurluk güvencesinin kaldırılacağı ve performansa dayalı bir sistem getirileceği söylentilerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu Mescidi Aksa’da ezanın yasaklanması, kabul edilemez bir karardır ve ağır bir tahrik içermektedir. Öncelikle bu kararı şiddetle kınıyorum ve Hükûmeti de bu konuda İsrail nezdinde girişimlerde bulunmaya davet ediyorum. Ezanımuhammediye’yi yasaklamaya dünyada hiçbir gücün gücü yetmeyecektir. Umarım ki bu geçici olur ve bunun karar alıcıları ve uygulayıcıları bu yanlışlarından bir an evvel dönerler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; basına yansıdığı kadarıyla, memurluk güvencesinin kaldırılacağı, memurluk güvencesinin terör örgütlerini besleyen bir yapı arz ettiği ve yirmi yıl sonrasını gören memurların darbe yaptıkları veya yapabilecekleri, bu nedenle performansa dayalı bir sistem getirileceği söylentileri kamuoyuna yansımaktadır. Buna ilişkin şunları söylemek ve hatırlatmak isterim: Memurları böyle bir toptancılıkla hedef almak kesinlikle doğru değildir çünkü darbeye kalkışanlar, vasıfları ne olursa olsun, memurlar değil, eli silahlı teröristlerdir. İş güvencesi ise aslında memurun şahsına yönelik olmaktan ziyade… Çünkü, bu güvence, memur güvencesi memurun şahsına yönelik bir güvence değildir, devletin ve kamu hizmetlerinin tarafsızlığını ve devamlılığını sağlamak adına oluşturulmuş ve bütün dünyada bütün devletler tarafından uygulanan bir sistemdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Memurun memur güvencesini sadece bir iş güvencesi olarak ele almak meseleye yanlış bakmak olacaktır. Memurun iş güvencesinin, darbeye sebep olan değil, bilakis, aksine, devleti darbeden koruyan bir unsur olarak görülmesinde fayda vardır. Eğer memurluk güvencesi olmasaydı, kamuda “performans” adı altında, bu kritere dayalı güvencesiz bir sistem uygulansaydı, FETÖ’nün kamuda etkin olduğu dönemlerde devletine bağlı, vatanını, milletini seven bir tek kamu görevlisinin neredeyse kalmayacağı, tamamının performans ya da başka nedenlerle işten çıkarılabileceği, yerlerine terör örgütlerinin getirilebileceği bir ortam yaratılmış olabileceğini de gözden ırak tutmamak gerekir. Gerek yaşadığımız acı tecrübeler gerekse bilimsel bütün çalışmalar, kamu hizmetlerinin tarafsızlığı ve sürekliliği…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ek süre veriyorum bir dakika, tamamlayın lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …devletin dönemsel olarak kişilerin veya grupların veya informel, illegal yapıların etkisinde kalmaması ve devamlılığı amacıyla memur güvencesini zorunlu kılmaktadır.

Şu düşünülebilir, değerlendirilebilir: Öncelikle “memur” tanımının yeniden bir tanıma kavuşturulması gerekir. Bu tanımın özü de şu olabilir: Memur kimdir? Memur, devletin devlet olma fonksiyonlarını yürüten kamu görevlileridir. Kriter bu olursa sanırım mesele daha iyi anlaşılır. Aslolan, kamuda görev alan memurların yani devletin devlet olma fonksiyonlarını yürüten görevlilerin ehliyet, liyakat ve kariyerlerine de dikkat edilmesi gerekir. Bugün, mesela bir vergi memurunun performansını neyle ölçeceksiniz?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay, buyurun.

17.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 24 Şubat Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu ve 26 Şubat Hocalı katliamının 25’inci yıl dönümlerine, OHAL’in bir fırsata dönüştürülerek KESK’e bağlı çok sayıda öğretmenin görevlerinden ihraç edilmesiyle yaşanan adaletsizliğin bir an önce giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Güzide ilimiz Trabzon’umuzun düşman işgalinden kurtuluşu yarın Trabzon’da kutlanacak, kutlayacağız, milletçe bu coşkuyu yaşayacağız. Bu işgalden kurtulma mücadelesi verirken şehit olan, gazi olan bütün Trabzonlulara Tanrı’dan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun inşallah. Bu vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bütün Trabzonlu hemşehrilerimizin bu kurtuluş gününü, yarın kutlanacak olan kurtuluş gününü tebrik ediyoruz. Gönlümüzün Trabzon’da olduğunun bilinmesini isteriz.

Sayın Başkan, öte yandan, unutulmaması ve unutturulmaması gereken diğer bir konu da 26 Şubat 1992 tarihinde gerçekleşen Hocalı katliamıdır. Hocalı katliamında 613 insanımız öldürüldü, 487 insanımız çok ağır yaralandı, 150 insanımız, soydaşımız kayboldu. Bu katliamı da şiddetle ve nefretle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak kınadığımızın altını özenle ve özetle çizmek istiyorum. Gönlümüzün ve kalbimizin Azerbaycan’daki soydaşlarımızla birlikte olduğunun unutulmaması temennisiyle, bu katliamda hayatını kaybedenlere de Allah’ımdan rahmet diliyorum.

Gene, Sayın Başkan, öte yandan, Türkiye’de OHAL imkânları kullanılarak, OHAL bir fırsata dönüştürülerek, FETÖ’yle mücadelede başından beri etkili, keskin bir hesaplaşma yapılması gereğine işaret etmiş bir parti olarak, bunu fırsat bilmek suretiyle KESK’e bağlı çok sayıda öğretmen arkadaşımızın kamudaki görevlerinden ihraç edilmesinin anlamsızlığını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - …ve bu adaletsizliğin bir an önce giderilmesi noktasında Hükûmete çağrımızı yineliyoruz. Öğretmenlerimize ve dolayısıyla sevgili öğrencilerimize Hükûmetin daha fazla zulmetmemesini talep etmekteyiz.

Gene bu vesileyle söylemek isterim ki il valileri ve ilçe kaymakamları devlete sadık olmak, devletin valisi ve kaymakamı olmak durumundadırlar. İl valilerinin, ilçe kaymakamlarının Başbakandan önce “evet” kampanyasına başlamalarını da ibretle ve hayretle görüyoruz. Valiler ve kaymakamlar devletin memuru olduklarını unutmasınlar lütfen.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Altay.

Sayın Yıldırım, buyurun.

18.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Mescidi Aksa’da ezanın yasaklanmasını şiddetle kınadıklarına, Nusaybin’in 3 köyünde sürdürülen operasyonlara ve bu konuda Hükûmetin açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Müslümanların ilk kıblegâhı olan Mescidi Aksa’da İsrail devleti tarafından ezanın yasaklanmasını ve bu sabah itibarıyla da ezanın okunmamış olmasını biz de şiddetle kınıyoruz ve Hükûmetin bu konuda bir an önce ciddi bir biçimde İsrail Hükûmetini uyarmasını ve bu ucube durumun ortadan kaldırılmasını, Müslümanların kutsallarına dönük olan bu saldırıya karşı bir tedbir geliştirmesi hususunda çaba harcamasını talep ediyoruz.

Sayın Başkan, dört beş günden beri ifade ediyoruz, yine ifade edeceğiz: Nusaybin’in Herabe Bava yani Koruköy dışında, dünden beri, bitişik köyler olan Talate ve Cibilgirav yani Doğanlı ve Kuyular köyünde de operasyonlar meskûn mahalde, köylerde şimdiye kadar 5 evin yıkılmasıyla neticelenen ve 9 sivil yurttaşın gözaltına alınması… Diğerleriyle ilgili olarak adli makamlardan edinilen bu bilgiler dışında herhangi bir bilgiye ulaşamıyoruz. Özellikle ifade ediyoruz: Koruköy dışında, Doğanlı ve Kuyular’da neler oluyor? Orada insan hakları kurumlarının, bölge barolarının ve insan hakları heyetinin, bizim parti milletvekili heyetlerimiz dışında bu tarafsız kurumların, sivil toplum örgütünün oraya gidişinin… Köyün meskûn mahallini söylüyoruz Sayın Başkan, ya değilse kırsalda yürütülen herhangi bir operasyondan falan söz etmiyoruz. Neden giriş ve çıkışlar yasak? Neden dış dünyayla bağlantıları yok? Bu 3 köyde ne oluyor? Dün hiçbir açıklamanın Hükûmet tarafından yapılmamış olması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Muş) - İktidar partisinin grup başkan vekilinin, bizim açımızdan, yaptığı açıklamaların hiçbir resmiyeti ve bağlayıcılığı yok. Kaldı ki sayın grup başkan vekilinin açıklaması da Mardin Valiliğinin resmî web sitesindeki açıklamalarla hiçbir ilgi bağı taşımıyor. Mardin Valiliği yardım yataklık yapanlara dönük bir operasyon yapıldığını söylüyor, sayın grup başkan vekili ise örgütün bölge bilmem eyalet sorumlusundan, bizim bilmediğimiz kod isimlerden ve kaynağını kendisinin de nereden getirdiğini bilmediğimiz isimlerden söz ediyor. Bizim derdimiz sivil yurttaşlarımız, bizim derdimiz sivil yerleşim alanları ve buralarda nelerin olduğuyla alakalı. Bu konuda ivedi olarak Hükûmetten açıklama bekliyor ve buranın tarafsız gözlemci heyetlerin ziyaretine açılmasını, yerinde incelemelerin yapılmasının altyapısının hazırlanmasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Sayın Muş…

19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, 24 Şubat Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu ve 26 Şubat Hocalı katliamının 25’inci yıl dönümlerine, Mescidi Aksa’da ezanın yasaklanmasının kabul edilemez olduğuna ve Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı 3 köyde terör örgütüne yönelik operasyonlara ve terörist unsurların ülkenin gündeminden çıkarılması sürecinin devam ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu yılını tebrik ediyorum ve inşallah Cenab-ı Hak bir daha ülkemize böyle olaylar yaşatmaz.

Aynı şekilde, Hocalı’da bundan yıllar önce çok büyük katliam yaşandı. Bu katliamı yapanları lanetliyorum, kınıyoruz. Orada hayatını kaybedenlere Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum.

Mescidi Aksa’da Ezanımuhammedî’nin yasaklanması kabul edilebilir bir şey değildir. Bunu kınadığımızı ifade etmek isterim. Mescidi Aksa’da İsrail bu tip uygulamalarla bir yere ulaşmayı düşünüyorsa ulaşamayacağını da bilmesi lazım. Orada yeni yerleşimler açmak suretiyle Filistinlileri orada yok saymaya çalışmasının hiçbir anlamı olmayacaktır.

Dün, benim, burada yaptığım bir açıklamam var ve benim, bu açıklamada, bölgede yürütülen operasyonların... Terör örgütünün özellikle Akdeniz illerine ve diğer batı illerine yönelik buradan bombalı saldırılar planladığı, yaptığı ve burayı âdeta bir üs olarak kullandığı, burada bazı terörist unsurların olduğu ve güvenlik birimlerinin bunların temizlenmesine yönelik, buradaki teröristlerin etkisiz hâle getirilmesine yönelik bir operasyonu söz konusudur. Burada vatandaşlarımızın, özellikle de Kürt kökenli vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin de tesis edilmesi amaçlanmaktadır. Yaptığım açıklama, burada kullandığım ifadeler -aldığım yeri de burada ifade etmek istiyorum- İçişleri Bakanlığındandır. Birileri için bunlar belki bir şey ifade etmez ama ben bu açıklamayı birileri tatmin olsun diye yapmıyorum. Bu açıklamayı, bir milletvekili olarak almış olduğum bilgileri kamuoyu, Meclis ve Genel Kurulla paylaşmak için yaptım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şunu da belirtmek isterim: Ülkemizin, 80 milyon vatandaşımızın can ve mal güvenliğinin tesis edilmesi noktasında onları rahatsız eden, ülkenin varlığına, birliğine tehdit oluşturan terörist unsurların devlet refleksiyle hukuk içerisinde mücadele etmek suretiyle bertaraf edileceğini buradan ifade etmek isterim. Buradan bir geri dönüş olmayacaktır çünkü Anayasa’nın amir hükümleri bu sorumluluğu -bizler milletvekilleriyiz, biz iktidar milletvekiliyiz, muhalefet milletvekilleri vardır burada- bize vermiştir. Vatandaşın can ve mal güvenliğini tesis etmek bizim önemli görevlerimizdendir. Tabii ki yürütme yapacaktır ama biz de yasama organının üyeleriyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen siz de.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bu açıdan, Anayasa’nın da bu açık amir hükmü ortadadır ve bu terör örgütlerinin -bu sadece PKK da değildir, DHKP-C’sinden tutun da FETÖ’süne kadar, diğer terörist unsurların temizlenmesine kadar- vatandaşımızın can ve mal güvenliğini bir daha rahatsız edemeyecek şekilde ülkenin gündeminden çıkarılması sürecidir ve bu devam edecektir.

Genel Kurulu selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ben özellikle kayıtlara girmesi açısından söylüyorum: Bakın, “geri dönüşü olmayan operasyonlar” diye söz ediyor sayın grup başkan vekili, bu benim sorduğum çok başka bir şey. Az önce, konuşmamın başında, diğer grup başkan vekilleri gibi, Müslümanların ilk kıblegâhı olan Mescidi Aksa’da ezanın okunamayışından söz ettik. On üç gündür Koruköy’de ezan okunmuyor, on üç gündür Koruköy’ün camisinde namaz kılınamıyor. Ben, sivil bir yerleşim biriminde yaşamın durdurulmasından söz ediyorum. O, işte bugün Doğanlı ve Kuyular köyüne sıçradı. Biz “Orada operasyon niye yapılıyor, kime karşı yapılıyor?”u değil, “Sivil yerleşim biriminin dünyayla bağı neden kesilir?”, bunu çok basit soruyoruz. İçişleri Bakanı bilgilendirmiş mi, amenna. İçişleri Bakanı kamuoyunu bilgilendirir; İçişleri Bakanı bir parti yetkilisini değil, Meclisi bilgilendirir. Beş gündür soruyoruz, burada sorduk.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Talep edin, siz de alın bilgiyi.

AHMET YILDIRIM (Muş) – “Talep edin.” değil, dün Sayın Bakan buradayken de sorduk, resmî Hükûmet görevlisi buradayken de sorduk.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Yıldırım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bakın, bütün bunlardan hareketle, söylediğim çok net: Sivil toplum örgütlerinin -partileri, siyasi partileri bir yana bıraktık- bu köylere girişi neden yasak? Her gün kaygı verici haberler geliyor. Basit bir şey soruyorum: 60 yaşındaki Abdi Aykut nerede? İşkence edilip hastaneye kaldırıldı, daha sonra hastaneye kaldırılma kaydı silindi, “Gözaltına alınıyor.” diye söylendi, bilgi yok. Daha ne soralım size? Açık bir şey soruyorum, somut isim veriyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hükûmet ivedi olarak bu konuda resmî açıklama yapmak zorunda. Bu konuda kamu güvenliğiyle ilgili mücadelesini sivil yerleşim birimlerini ve buraları koruyarak sürdürme yükümlülüğüne sahiptir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

Eğer terörist sivil merkeze girmişse güvenlik birimleri oraya girmek suretiyle o teröristi oradan alacaktır.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Bakın, İsrail de diyor ki: “Terörist Mescidi Aksa’ya girmiş.” İsrail’e göre de terörist Mescidi Aksa’da.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada sokağa çıkma yasağı diye bir uygulama vatandaşın can güvenliğine, vatandaşın canına herhangi bir zarar gelmesin diye vardır.

BURCU ÇELİK (Muş) – Operasyonun başına geçin o zaman Sayın Muş!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bütün hassasiyetler bundan dolayıdır, vatandaşın canına zarar gelmesin diye bu sokağa çıkma yasakları uygulanmaktadır. Maksat budur, başka bir şey yoktur.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, iyi çalışmalar dileklerimle gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 29 milletvekilinin, dinî eğitimle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/477)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çeşitli adli olaylarla gündeme gelen imam-hatip liselerindeki öğretmenlerin ve kimi cami hocalarının basına yansıyan olumsuz tavır ve açıklamaları ve son olarak, Diyanet İşleri Başkanlığının internet sitesinde "baba ve kız evlat arasında kurulması muhtemel ilişkinin şehvet içerikli olabileceği” gibi vahim bir açıklamanın yer almış olması, ülkemizde bulunan imam-hatip liseleri ve devlet tekelinde olan diğer tüm dinî eğitim veren kurumların eğitim kalitesinin ve müfredatının sorgulanmasına neden olmaktadır. Bu ve benzeri durumlar devlet tekelindeki dinî eğitimin ve kurumların yeni bir anlayışla tekrar dizayn edilmesi gerektiğine işaret etmektedir. Hem ülkemizde toplum nazarında önemli bir değere sahip olan dinî eğitim almış kişilerin olumsuz tavır ve davranışlar sergiler bir nitelikten uzak kalması ve hem de eğitimin her alanında olduğu gibi dinî eğitim alanında da kalitenin artırılması ve batıl olarak adlandırabileceğimiz kimi hurafelerden halkımızı kurtarmak adına elzem olan, devlet tekelindeki dinî eğitimin kalitesini artırmak amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 8/2/2016

1) Metin Lütfi Baydar                          (Aydın)

2) Kadim Durmaz                               (Tokat)

3) Orhan Sarıbal                                (Bursa)

4) Veli Ağbaba                                   (Malatya)

5) Nihat Yeşil                                     (Ankara)

6) Hüseyin Çamak                              (Mersin)

7) Vecdi Gündoğdu                             (Kırklareli)

8) Ünal Demirtaş                                (Zonguldak)

9) Candan Yüceer                              (Tekirdağ)

10) İrfan Bakır                                   (Isparta)

11) Bülent Öz                                     (Çanakkale)

12) Mahmut Tanal                              (İstanbul)

13) Kemal Zeybek                              (Samsun)

14) Mehmet Göker                              (Burdur)

15) Tur Yıldız Biçer                            (Manisa)

16) Muharrem Erkek                           (Çanakkale)

17) Mevlüt Dudu                                 (Hatay)

18) Yakup Akkaya                               (İstanbul)

19) Elif Doğan Türkmen                      (Adana)

20) Nurhayat Altaca Kayışoğlu            (Bursa)

21) Kazım Arslan                               (Denizli)

22) Barış Yarkadaş                             (İstanbul)

23) Murat Emir                                   (Ankara)

24) Okan Gaytancıoğlu                       (Edirne)

25) Nurettin Demir                             (Muğla)

26) Niyazi Nefi Kara                           (Antalya)

27) Çetin Arık                                    (Kayseri)

28) Zeynel Emre                                (İstanbul)

29) Mehmet Gökdağ                           (Gaziantep)

30) Erkan Aydın                                 (Bursa)

Gerekçe:

Din, toplumların gelişimlerini belirleyen dinamiklerin en önemli olanlarından biridir. Bu anlamıyla din, toplumun gelişim seyri için göz ardı edilemez bir öneme sahiptir. Toplumların gelişimleri, yine, din olgusuyla kurdukları ilişkinin maddi belirleyiciliğine bağımlıdır. İnsanlık, bu bağımlılığın diyalektik yasalarına tabi olduğu için ve olduğu sürece, dinle kurduğu ilişkinin seyrine bağlı olarak gelişir ya da geriler.

Nitekim toplumlar tarihi detaylı bir incelemeden geçirilecek olursa dini kaliteli bir eğitim alanı içerisine alan sosyal formasyonların tarih sahnesinde görece daha iyi bir noktada olduğu görülecektir. Bu eğitim kalitesinden yoksun toplumların ise çeşitli hurafe ve dogmalarla gittikçe gerilediği rahatlıkla gözlemlenebilecek bir olgudur.

Din eğitiminde kaliteye önem veren toplumlar ile bu önemden yoksun olarak dine âdeta bir dogma gibi sarılan toplumlar arasındaki kıyasta açığa çıkan bu kontrast bizi kaçınılmaz olarak dinî eğitimde kaliteye önem vermeye itecektir. Bu eğitim kalitesine sahip toplumlara bakıldığında görülecektir ki dinî eğitim alan bireyler dünyanın hemen her yerinde ortalamanın üstünde sayılacak bir entelektüel seviyeye sahiptirler. Bu seviye kendisini hem dünya ve dinler tarihi konusunda ve hem de çok farklı lisanları biliyor olma noktasında göstermektedir. Bu entelektüel birikim, ufku geniş, yüzü aydınlanmaya dönük din âlimleri yetiştiren bir dinî eğitimin ürünüdür. Başta Avrupa olmak üzere bu konuda eğitim kalitesini arttırmış toplumların tamamı sosyal hayatın da daha iyi organize edilmiş olduğu alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemizde ise din alanında verildiğini gördüğümüz eğitim, bu eğitimi alan kişiden ortalamanın üstünde bir entelektüel birey yaratmak şöyle dursun, tam aksi bir sonuç doğurmaktadır. Bu tedrisat, kafası ve ufku dar, dogmalara saplanmış, Arapça dışında hiçbir yabancı dil bilmeyen, dünya ve dinler tarihine dair ortalama bir bilginin bile altında bir birikme sahip birey yaratmaktadır.

Semavi dinler arasında son din olarak ortaya çıkan İslam dini diğer dinler kadar kaliteli bir eğitimi hak etmiyor olamaz.

Bundan dolayı, bu alanda verilecek eğitimin ülkemizde entelektüel birikime sahip din âlimleri ve kadrolar yetiştirmek amacı gütmesi gerekmektedir. Hem İslam dininin dünyadaki itibarını ve hem de ülkemizin sosyal barış ve gelişkinliğini sağlaması açısından elzem olan bu eğitiminin başta imam-hatip liseleri olmak üzere devlet tekelindeki tüm dinî eğitim kurumlarında verilmesi için TBMM tarafından bir Meclis araştırması komisyonu oluşturulmasının gerekli olduğu inancını taşıyoruz.

2.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel ve 21 milletvekilinin, çocuk işçiliği sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/478)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de hâlâ ciddi bir sorun olmaya devam eden çocuk işçiliğinin araştırılması için Anayasa'mızın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri kapsamında Meclis araştırması açılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim.

1) Onursal Adıgüzel                                            (İstanbul)

2) Kadim Durmaz                                                (Tokat)

3) Mahmut Tanal                                                 (İstanbul)

4) İrfan Bakır                                                      (Isparta)

5) Hüseyin Çamak                                               (Mersin)

6) Bülent Öz                                                       (Çanakkale)

7) Yakup Akkaya                                                 (İstanbul)

8) Kemal Zeybek                                                 (Samsun)

9) Kazım Arslan                                                  (Denizli)

10) Elif Doğan Türkmen                                       (Adana)

11) Nurhayat Altaca Kayışoğlu                             (Bursa)

12) Barış Yarkadaş                                              (İstanbul)

13) Okan Gaytancıoğlu                                        (Edirne)

14) Erkan Aydın                                                  (Bursa)

15) Nurettin Demir                                              (Muğla)

16) Tur Yıldız Biçer                                             (Manisa)

17) Muharrem Erkek                                            (Çanakkale)

18) Mevlüt Dudu                                                  (Hatay)

19) Murat Emir                                                    (Ankara)

20) Niyazi Nefi Kara                                            (Antalya)

21) Çetin Arık                                                     (Kayseri)

22) Mehmet Gökdağ                                            (Gaziantep)

Gerekçe:

Türkiye’de çocuk işçiliği hâlen ciddi bir sorun olarak geçerliliğini korumaktadır. 2015 Avrupa Birliği Türkiye İlerleme Raporu’nun “Yargı ve Temel Haklar” başlıklı 23'üncü faslında da belirtildiği üzere, Türkiye’de çocuk işçiliği konusu öncelikli olarak ele alınması gereken konuların başında gelmektedir.

Çocuk işçiliği olgusunun önlenmesi 2014 Ulusal İstihdam Stratejisi’nin öncelikli hedeflerinden biri olarak belirlenmesine rağmen, stratejinin uygulanması 2015 yılında oldukça sınırlı kalmış, çocuk işçileri ölümcül kazaların kurbanı olmaya devam etmiştir. DİSK/GENEL-İŞ Araştırma Dairesinin hazırladığı “Türkiye’de Çocuk İşçiliği Gerçeği 2015 Raporu”na göre Türkiye istihdamdaki çocuk işçiliğiyle mücadelesinde ivme kaybetmiştir. Rapora göre, 2006-2012 yılları çocuk işçiliğinde azalma eğiliminin durduğu ve tarım kesimindeki artışla birlikte çocuk işçi sayısının tekrar arttığı bir dönem olmuştur. 2012 yılında çocuk işçi sayısı 893 bine ulaşmıştır. 2014 yılı için her 100 iş cinayetinden 3’ü çocuk işçileri bulmuştur.

Aynı rapora göre, okula devam edemeyip ekonomik işlerde çalışan çocuk işçi oranı da 2006'da yüzde 27 iken, 2012'de yüzde 35'e yükselmiştir. Öte yandan DİSK-AR'ın raporunda vurgulandığı üzere, Türkiye'de 4857 sayılı İş Kanunu'nun 71’inci maddesine göre 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasak olmasına rağmen, 2012 yılında yasalaşan 4+4+4 yasasıyla zorunlu eğitimin 6-13 yaş aralığına çekilmesi çocuk işçiliğinin yaygınlaşma yaşını fiilen 13'e düşürmüştür.

DİSK-AR'ın raporunda Türkiye genelinde ekonomik işlerde çalışan çocukların haftalık ortalama fiilî çalışma sürelerinin son derece yüksek olduğuna dikkat çekilmiştir. TÜİK verilerine göre, 6-17 yaş grubundaki çocukların haftalık ortalama fiilî çalışma süresi 40 saati bulurken, bu süre 15-17 yaş grubundaki çocuklar için 45,8 saattir. Erkek çocuklar haftada ortalama 43,2 saat çalışırken, kız çocuklar 33 saat çalışmaktadır. Haftalık ortalama fiilî çalışma süresi okula devam etmeyen çocuklar için haftalık 54,3 saatle Türkiye ortalamasının üstündedir. Yine aynı rapora göre, ücretli ya da yevmiyeli olarak çalışan çocukların yüzde 3,4'ü yaralanmış ya da sakatlanmıştır.

Bununla birlikte Save the Children ve UNICEF tarafından yayımlanan son rapor, Suriye'de yaşanan çatışmalar ve insani kriz nedeniyle işçi olarak çalıştırılarak istismar edilen çocuk sayısının her geçen gün arttığını ve çocuk işçiliğiyle mücadelenin zorlaştığını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, Türkiye'de bugün sayıları 2 milyonu aşan Suriyeli mülteci ve diğer yabancı uyruklu çocuklar işin başka vahim bir boyutunu oluşturmaktadır. Son günlerde medyaya da yansıdığı üzere, uluslararası tekstil firmalarının Türkiye'deki tedarikçi zincirlerinde Suriyeli çocukların çalıştırıldığına yönelik iddialar, sadece aralık ayında bir Suriyeli çocuk işçinin hayatını kaybetmesi, konunun ivedilikle araştırılmasını gerekli kılmaktadır.

Türkiye'de çocuk işçilerin sayılarının belirlenmesi, çalışma koşullarının araştırılması, çocuk işçiliğine neden olan sebeplerin araştırılıp gerekli çözüm önerilerinin ortaya konulması, kuralsız ve güvencesiz çalışma koşullarının tespit edilip gerekli tedbirlerin alınmasının sağlanması, çocuk işçiliğiyle mücadele stratejisinin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederim.

3.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 28 milletvekilinin, vatandaşların Cumhurbaşkanına yönelik hakaretlerinin neler olduğunun, hakaretlerin içeriklerinin ve hakaret etme nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/479)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Cumhurbaşkanlığı makamı hepimizin ortak değeridir, halkın makamıdır. Bu makamda oturan Cumhurbaşkanı da devleti temsil etmektedir. 28 Ağustos 2014'ten beri Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak devleti temsil etmektedir ve bugüne dek Cumhurbaşkanına hakaretten pek çok vatandaş hakkında adli ve idari soruşturma açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olanların devleti temsil eden ve devletin başı olarak tanımlanan Cumhurbaşkanına hakaret ediyor olmaları hukuksal olduğu kadar sosyolojik ve psikolojik öneme sahiptir, toplumsal bir travmanın da göstergesidir.

Bu bağlamda, vatandaşların Cumhurbaşkanına yönelik hakaretlerinin neler olduğunun ve hakaretlerin içeriklerinin ortaya konulabilmesi, hakaret etme nedenleri ve bu nedenleri yaratan unsurların belirlenebilmesi ve bu nedenlerin nasıl giderilebileceğinin tespit edilebilmesi için, Türkiye Cumhuriyeti devletinin saygınlığını korumak adına Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.

1)    Ceyhun İrgil                                                  (Bursa)

2)    Kadim Durmaz                        (Tokat)

3)    Mehmet Gökdağ                                            (Gaziantep)

4)    Mahmut Tanal                         (İstanbul)

5)    Kemal Zeybek                         (Samsun)

6)    Hüseyin Çamak                                             (Mersin)

7)    Elif Doğan Türkmen                                       (Adana)

8)    Nurhayat Altaca Kayışoğlu      (Bursa)

9)    Musa Çam                                                     (İzmir)

10)Kazım Arslan                           (Denizli)

11) Barış Yarkadaş                       (İstanbul)

12) Okan Gaytancıoğlu                                        (Edirne)

13) Nurettin Demir                       (Muğla)

14) Nihat Yeşil                                                    (Ankara)

15) Gülay Yedekci                        (İstanbul)

16) Onursal Adıgüzel                                          (İstanbul)

17) Vecdi Gündoğdu                                            (Kırklareli)

18) Ünal Demirtaş                        (Zonguldak)

19 Mehmet Göker                         (Burdur)

20) Candan Yüceer                                             (Tekirdağ)

21) Tur Yıldız Biçer                                             (Manisa)

22) Muharrem Erkek                                            (Çanakkale)

23) Mevlüt Dudu                           (Hatay)

24) Yakup Akkaya                         (İstanbul)

25) Bülent Öz                                                     (Çanakkale)

26) Murat Emir                                                    (Ankara)

27) Erkan Aydın                           (Bursa)

28) Niyazi Nefi Kara                                           (Antalya)

29) Çetin Arık                                                     (Kayseri)

Gerekçe:

Cumhurbaşkanlığı makamı hepimizin ortak değeridir, halkın makamıdır, toplumsal uzlaşma ve demokratik meşruiyeti gözeten bir makamdır. Bu makamda oturan Cumhurbaşkanı da Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder, Anayasa'nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. 28 Ağustos 2014'ten bu yana 12’nci Cumhurbaşkanı olarak bu görevde bulunan Recep Tayyip Erdoğan'dır.

Bugüne dek yargıya taşınan davalara, basına yansıyan iddialara göre Cumhurbaşkanına hakaretten pek çok vatandaş hakkında soruşturma ve mahkeme dosyası açıldı. Örneğin, 1/2/2016 günü 20 ili kapsayan bir operasyonla 53 kişi hakkında Cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma açıldı. Isparta, İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Aydın, Afyonkarahisar, Ağrı, Balıkesir, Çanakkale, Denizli, Hatay, Kahramanmaraş, Manisa, Muğla, Ordu, Sivas ve Van'da yürütülen operasyonlarda, hakkında soruşturma açılanlar arasında öğretmenler, okul yöneticileri ve memurlar bulunuyor. Bu kişiler hakkında Cumhurbaşkanına hakaret, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçlarından adli ve idari soruşturma açıldı.

Teröre ve paralel devlet yapılanmasına destek veren kamu görevlilerinin hemen adalete teslim edilmesi gerektiğini sık sık dile getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sahip olduğu sıfata hakaret edilmesi ciddiye alınması gereken bir suçlamadır.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olanların devleti temsil eden ve devletin başı olarak tanımlanan Cumhurbaşkanına hakaret ediyor olmaları hukuksal olduğu kadar sosyolojik ve psikolojik öneme sahiptir, toplumsal bir travmanın da göstergesidir.

Önceki yıllarda vatandaşların hangi cumhurbaşkanlarına hakaret ettiğinin ortaya konularak, şu andaki Cumhurbaşkanına hakaretlerin sadece varsayımsal olarak mı arttığını belirlemek için bugüne dek hakkında adli ve idari soruşturma açılanların dosyalarının incelenmesi toplumsal olarak bir travmanın içinde olup olmadığının anlaşılmasına olanak sağlayacaktır.

Bu bağlamda, vatandaşların Cumhurbaşkanına yönelik hakaretlerinin neler olduğunun ve hakaretlerin içeriklerinin ortaya konulabilmesi, hakaret etme nedenleri ve bu nedenleri yaratan unsurların belirlenebilmesi ve bu nedenlerin nasıl giderilebileceğinin tespit edilebilmesi için Türkiye Cumhuriyeti devletinin saygınlığını korumak adına araştırılmalıdır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 4/11/2016 tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına alınıp tutuklanan HDP eş başkanları ve 11 milletvekilinin maruz kaldığı hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 22/2/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Şubat 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

23/2/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 23/2/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Ahmet Yıldırım

Muş

           Grup Başkan Vekili

Öneri:

22 Şubat 2017 tarihinde Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından, (3942 sıra numaralı) 4/11/2016 tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına alınıp tutuklanan HDP eş başkanları ve 11 milletvekilinin maruz kaldığı hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 23/2/2017 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk olarak Mardin Milletvekili Sayın Mithat Sancar konuşacak.

Buyurun Sayın Sancar. (HDP sıralarından alkışlar)

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dokunulmazlıkların kaldırılmasından bu yana bir siyasi darbe planının uygulandığını hep dile getirdik ve bunun çeşitli etapları olduğunu da belirttik. Bundan önceki etap, eş başkanlarımızın ve milletvekillerimizin gözaltına alınması, ardından tutuklanmasıydı. Belli ki şimdi yeni bir etaba geçmeye karar vermiş siyasi iktidar, Cumhurbaşkanı ve Hükûmet; o da, milletvekillerimizin vekilliklerinin düşürülmesi uygulamasıdır. Bu, darbe sürecinde yeni bir dönemeçtir.

Şimdi, geçen gün burada Eş Genel Başkanımız Sayın Yüksekdağ hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararı okundu ve vekilliğinin düştüğü ilan edildi, zaten Meclis Başkanlığının internet sitesinde de bu bilgi yer aldı.

Şimdi, neresinden başlayalım? Bu uygulamanın, bu siyasi darbe planının bugün bu aşamaya gelmiş olmasının çok önemli bir nedeni olduğunu belirterek başlayalım. Referandum sürecinde iki yönlü bir fayda umuyor anlaşılan iktidar bloku; birinci fayda, bizim çalıştırılmamamız dolayısıyla “hayır” oylarını düşürmek. Zannediyorlar ki HDP çalıştırılmazsa, bu şekilde işlevsizleştirilirse “hayır” oyları da düşecektir. Haklılar, eğer biz çalışmazsak “hayır” oylarının düşeceğini biliyoruz ama bu uygulamaların bizi çalışmalarımızdan alıkoyması söz konusu olmayacaktır; onu hatırlatayım.

İkinci umdukları fayda, bizi günah keçisi yaparak milliyetçi duyguları yükseltip milliyetçi oyları “evet”e tahvil etmek yani bütün amaç referandumda “evet” oylarını yükseltmek, “hayır” oylarını düşürmek. Buldukları hedef, saldırmak için uygun buldukları hedef de Halkların Demokratik Partisi. Burada defalarca söylediğim bir sözü tekrar edeceğim, bir intikam operasyonudur aynı zamanda bu, 7 Haziranın intikamı 8 Hazirandan itibaren alınmak isteniyor ve bu amaçla pek çok şey yapıldı. Şimdi de hem aktüel referandumda bu faydaları sağlamak hem de intikam planını daha da derinleştirmek için milletvekillerimizin vekilliklerinin düşürülmesi gündeme getirildi. Ne diyor iktidar partisi sözcüleri? “Efendim, ortada bir yargı kararı var Yüksekdağ hakkında. Bu yargı kararını Meclis Başkanlığı burada okutmak zorundaydı. Dolayısıyla, bizim yaptığımız rutin bir işlemdir.”

Sayın milletvekilleri… Gerçi burada fazla milletvekili yok, hele 316 kişilik iktidar grubunun sanırım en fazla 10 vekili burada. O zaman, biz, doğal olarak halkımıza hitap etmeyi tercih ederiz.

Değerli halkımız, “bağımsız” dedikleri yargının ne olduğunu sadece bu kararda gözlerinizin önüne sermek istiyorum. Şu iktidar partisinin tarihin en kanlı, en hain terör örgütü ilan ettiği ve “FETÖ” dediği yapılanma çerçevesinde 3 hâkim de, savcı da açığa alınmış, bunların 2’si tutuklanmıştır. Hangi hâkim ve savcılar? Sayın Yüksekdağ hakkında mahkûmiyet kararı veren mahkeme heyetinin 3 üyesi ve savcısı ihraç edilmiştir. Sizin “FETÖ” dediğiniz, azgın terör örgütü diye nitelediğiniz yapıya üye oldukları için. Peki, madem bunlar böyle bir örgütün üyeleri, madem bu kadar hainler, bunların verdikleri karara dayanarak burada bu düşme sonucunu doğuran işlemi yapmanızın mantığı ne? Sadece sizin işlerinizi aksattığı, size karşı harekete geçtiği zaman mı tehlikeli oluyor FETÖ? Eğer gerçekten teröristse bunlar, en azılı terör örgütü ise bunların mensuplarının hâkim ve savcı olarak verdikleri kararları nasıl içinize sindiriyorsunuz?

Devam edelim. Verilen hüküm on aylık bir mahkûmiyet kararı. Neden verilmiş? Propagandadan, terör örgütü propagandası yapmaktan. Şimdi 76’ncı maddeyi uygularsanız -ki Anayasa’nın 76’ncı maddesini uygulamak zorundasınız bu olayda- sadece iki grup suçtan dolayı burada vekilliğin düşmesi sonucunu doğuracak bir işlem yapılabilir. Biri terör eylemlerine katılmak veya terör eylemlerine tahrik ve teşvik, diğeri de bir yıl veya daha fazla mahkûmiyet almış olmak. Bu ikisi de burada yok, bunu size defalarca söyledik. Propaganda ayrı suçtur, terör eylemlerine tahrik ve teşvik ayrı suçtur. Ha, mahkemenin mahkûmiyet verdiği olay nedir? Sayın Yüksekdağ’ın bir tek sözü yok orada, bir konuşması yok; bir anmaya katılmış, orada bulunduğu için de terör propagandası yaptığı kabul edilmiş. Şimdi, elbette bir tutarlılık arıyoruz. İnsanlığın ortak etiğinin çok asgari gerekleri var; tutarlılık, hicap. Mesela, 1998’de Sayın Recep Tayyip Erdoğan halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten dolayı mahkûm edildi, değil mi? Neydi yaptığı şey? Bir şiir okumaktı. Peki, bu adaletsiz bir durum olarak kabul edildi, bence de adaletsiz bir durumdu. O karar adil bir karar değildi. “Yargı var, o nedenle adildir.” diyenlere sizler o zaman nasıl bağırdınız, çağırdınız, karşı çıktınız? Doğru da yaptınız, adil bir karar değildi.

Peki, Sayın Erdoğan’ın siyasete devam edebilmesi için neler yapıldı? Anayasa değiştirildi. O zaman bana göre de doğru bir şey yapıldı. Siyaset yapma hakkının engellenmesi sonucunu doğuran bu tür adaletsiz kararlara karşı demokratik siyaseti savunanların yapması gereken şey, bu konudaki engelleri ortadan kaldırmaktır. Bu Meclis, o dönemde, 2002’de Anayasa’nın çeşitli maddelerini değiştirdi ve Sayın Erdoğan’ın siyaset yapma hakkını tanıdı, Cumhurbaşkanlığına giden yol açıldı.

Bakın, ben burada şu an en net şekilde politikalarına karşı çıktığım hâlde “Keşke yapılmasaydı.” demiyorum, doğru yapıldı. Söylediğim, söylemek istediğim tek şey var: Siz, o gün işinize gelen, alkışladığınız, yapılması için elinizden geleni yaptığınız o değişiklikler doğrultusunda davranın bugün. Etik bunu gerektirir, vicdan bunu gerektirir. Eğer buna aykırı davranıyorsanız, yaptığınız şey etik dışıdır her şeyden önce, hukuk dışı olduğu kesindir ama aynı zamanda etik dışıdır. Beklediğimiz şey basit bir tutarlılıktır, beklediğimiz şey birazcık vicdandır ve en çok da hicaptır. Yaptıklarına bakıp da hicap duymamak hâlinde insanın vicdanı da, tutarlılığı da, etiği de çok büyük bir darbe almış olur.

Şimdi, bütün bunların bir amacı var, onu biliyoruz: Partimizi fiilen kapatmak. Ya, eğer illa bizi kapatmak istiyorsanız, çalışmamızı engellemek istiyorsanız, zaten yargı emrinizde, Cumhuriyet Başsavcısına talimat verin, kapatma davası açsın, orada hesaplaşalım. Yok, böyle, hileli yöntemlerle partiyi fiilen kapatma da çok basit bir kurnazlıktır.

Buna rağmen biz çalışmalarımızı son noktaya kadar sürdüreceğiz, o konuda kimsenin şüphesi olmasın. Bu yöntemlerin hepsini boşa çıkaracak inancımız, kararlılığımız ve halk desteğimiz vardır, bundan kimsenin tereddüdü olmasın ama sizden de beklentimiz vicdandır arkadaşlar, tutarlılıktır, etiktir.

Sayın Başkan, size de bir sözüm var; şunun için söylüyorum: Adalet ve hukuk mücadelesinde önemli roller aldığınız bir geçmişiniz var, buna bizzat tanık bir insanım. Acaba, bu tür ağır adaletsizlik uygulamaları bilerek mi sizin oturumu yönettiğiniz birleşimlere denk getiriliyor? Acaba, siz itiraz etmediniz mi? Neden o ağır hukuksuzluk içeren kararı burada okumayı reddetmediniz? Sizin geçmişteki adalet ve hukuk mücadeleniz bunu gerektirirdi, ben böyle beklerdim.

Danışma Kurulu toplanmıyor, partiye bilgi verilmiyor. Çok şaibeli bir karar; şaibesi zaten heyetten belli, kararı veren mahkeme heyetinden belli, Anayasa hükümleri ortada. Ben sizden bunu okumayı reddetmenizi beklerdim.

Saygılarımla efendim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Sancar, iki gündür bu konuyu konuşuyoruz. Siz Mecliste yoktunuz ama gündemi reddetmek gibi bir yetkim yok, bunu sizin bilmenizi isterim.

Teşekkür ederim.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, müsaadeniz olursa çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Dün söyledim, tekrar söylüyorum: Adınızın bu konuşmalarımıza dâhil olması iki gün değil… Bakın, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kararı üzerinden on dokuz yıl geçmiş hâlâ konuşulur ve önceki gün burada okunan karar yıllarca, on yıllarca şu Meclisin alnına çalınmış bir kara leke olarak kalmaya devam edecek. Bu, iki gün, iki ay meselesi değil ve sizden özellikle istirham ediyorum, bu kararın hukuksuzluğu tekrar irdelenmeli ve geri alınmalıdır; ya değilse Anayasa’ya, İç Tüzük’e… Fiilî İç Tüzük ihlali var burada.

Bakın, şu olmalı mıydı, değil miydi; Başkanlık Divanı toplanmalı mıydı, toplanmamalı mıydı Sayın Başkan? Bunların hiçbiri, ne usul ne esas, hiçbir şey gözetilmemiş. Buradan hareketle, bırakın iki günü, inanın yirmi yıl sonra yine bu karar, Yüksekdağ kararı içtihat olacak. Böyle bir kararın altına imza atmış oldunuz veya imza atmaktan kastım, sizin oturumunuza denk geldi. Böyle söyleyeyim.

Bakın, niye olumlu yâd ediliyor? Cemil Çiçek altmış yıl geçse yine olumlu yâd edilecek; doğru olanı yaptı, ahlaki, vicdani olanı yaptı, onun için. Sayın Aktaş, Sayın Alan, Sayın Tuncel kararlarını okutmayarak demokrasi tarihinin ak sayfasına kendi adını yazdırdı diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sizi çok iyi anlıyorum ama benim konumumun da Sayın Cemil Çiçek olmadığını vurgulamak istiyorum. Benim derdim de problemim de bu, bunu vurguluyorum iki üç günden beri. Diğer şekilde, gündem edip etmemeniz elbette ki sizin takdirinizdedir.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk olarak Ankara Milletvekili Sayın Murat Alparslan konuşacak.

Buyurun Sayın Alparslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MURAT ALPARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

HDP’nin grup önerisinde birtakım tutuklamaların haksızlığından, usulsüzlüğünden bahsedilerek belli isimler ve nihayetinde tamamı üzerinde bir Meclis araştırması istenmektedir.

İşin doğrusu, tatsız bir konuyu konuştuğumuz muhakkak. Milletin iradesinin tecelligâhı olan Mecliste milletvekillerinin bir şekilde terörle iltisakının, terörle itham edilmesinin, belki bu anlamda gözaltına alınmasının ve tutuklanmasının bir şekilde, bu çatı altında bulunan, tüm milletin iradesini temsil ettiğine inanan vekilleri rahatsız ettiği muhakkak bir gerçek. Gönül arzu ederdi ki milletin temsilcileri olan ve onların iradesinin asli savunucuları olarak Mecliste bulunan her bir arkadaşımız demokratik hukuk çerçevesi içerisinde yasama faaliyetlerini yapabilsin. Ancak, maalesef, içimizi acıtan, canımızı yakan pek çok hadise karşısında tüm yaşananlar kamuoyunun gözleri önünde cereyan etmiştir.

Bu süreç, bu safahat, aylar önce belki de her birimizin işte “Dokunulmazlıklar kaldırılsın.” demesiyle başlayan ve “hodri meydan”lara dönüşen bir adımdan sonra, usulüne uygun olarak devam etmiş, fezlekelerin Meclis Başkanlığına gelmesi, sonrasında Anayasa Komisyonu ve nihayetinde Genel Kurul safahatından sonra tamamlanmıştır. Güçler ayrılığını ifade ettiğimiz ve bunu her fırsatta dillendirdiğimiz bir düzende yargının dokunulmazlıkları kalkan vekillerle ilgili tasarrufu da kendi bağımsız ve tarafsız yetkisi ve hakkı çerçevesinde gerçekleşmiştir. Bu anlamda, mahkûmiyet sonrası kesinleşen kararın yine Anayasa’nın 76, 83 ve 84’üncü maddeleri gereğince Meclis Genel Kurulunda oluşturulan, önceden belirlenen gündeme uygun olarak Meclis Başkan Vekilliğince okunması suretiyle de bu süreç tamamlanmıştır. Yapılan tüm işlemlerin belirtilen çerçevede ve demokratik hukuk çerçevesinin kuralları mucibince Anayasa’ya, yasalara, usule uygun olarak yapıldığı herkesçe malumdur.

Nihayetinde, bu yapılanların hukuk çerçevesinden alınarak bir başka noktaya, özellikle bir darbe planına evrilmesi ve bu anlamda iktidar partisinin, partimizin darbe yapmak gibi bir zihniyetle bu hukuk sürecini işlettiği konusundaki iddiaların kabulü de mümkün değildir. Kurulduğundan itibaren millet iradesini, millet egemenliğini her şeyin üzerinde gören ve bu anlamda millet iradesine ve egemenliğine musallat olan her türlü vesayetle mücadele ederek bir bir onları kaldıran bir siyasi iradenin hem kendisinden evvelki darbelere karşı tutumu hem de kendi döneminde darbelerle yaptığı mücadele çok açık, nettir. O sebeple, bir siyasi mühendislik olarak bu sürecin kullanıldığı kabul edilemez. AK PARTİ, her daim darbelerle olan mücadelesini yapmış ve yapmaya da devam edecektir.

Bu toprakların, bu coğrafyanın yaşadığı belki de en kanlı, en vahşi, en kalleş bir darbe teşebbüsüne, bir işgal teşebbüsüne de bu millet, maalesef, 15 Temmuzda şahit olmuş ve yine, bu millet kendi iradesini, egemenliğini bu vesayete bırakmayarak bu taarruzu da tarumar etmiş ve engellemiştir. Önümüzdeki süreçte, inşallah millet iradesini ve egemenliğini daha da tescillemek, tahkim etmek ve kuvvetlendirmek anlamında bir Anayasa değişikliği süreci devam etmektedir. Temennimiz, bu sürecin de bu iradenin güçlenmesine katkı sağlayacak bir şekilde kabulle nihayetleneceği şeklindedir. Biz bu temennilerimizi her fırsatta dillendiriyoruz ve bu konudaki gayretlerimizi ortaya koyuyoruz.

Bu sebeple, HDP’nin bu konudaki iddialarını kabul etmediğimizi beyan ederek aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Alparslan.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Şimdi, iki açıdan sayın hatip bize sataştı; birincisi, verdiğimiz önergenin tatsız bir konuyu içerdiği, ikincisi ise daha ağır bir sataşma. Eş Genel Başkanımızın o Gülen Cemaati’ne mensup hâkimler tarafından verilen cezası bile propagandadır. Oysa ne dedi? Gözaltına alınma, tutuklanma, dokunulmazlığımızın kaldırılmasının terörle iltisaklı dosyalar üzerinden olduğunu söyledi. Böyle bir yargı kararı yok orta yerde. Ağır sataştı. İç Tüzük 69’a göre Sayın Sancar konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Sancar, buyurun.

İki dakika…

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Ankara Milletvekili Murat Alparslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine ve HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Alparslan, biraz önceki konuşmamda çok sade birkaç şey talep ettim; tutarlılık, vicdan, hicap. Bakın, bugüne kadar Sayın Erdoğan’ın ve parti sözcülerinizin hoşuna gitmeyen kaç tane karara “Yargı bağımsız değildir, tarafsız değildir.” diye itiraz ettiniz, “Bunlar yargı kararı olamaz.” dediniz? Sayın Erdoğan’ın ömür boyu siyasetten yasaklanması sonucunu doğuracak bir karardı o 1998’de verilen karar. Adil miydi? Her şey adil yargı mıydı? O zaman da iktidar sahipleri diyorlardı ki: “Ortada adil yargı var, bir yargı kararıdır, biz ne yapalım?” Şimdi, buraya sığınmayın.

İkincisi, dokunulmazlıklar sürecinde “hodri meydan” dediğimizde bir gecede Anayasa’ya aykırı olarak toptan dokunulmazlıkların kaldırılması gibi bir ucube uygulamayı kastetmemiştik. Herkesin bu Mecliste dokunulmazlığının kaldırılması sürecinde savunma hakkı var, usul var, İç Tüzük var. Bunlara uyulsun, gelsin kaldırılsın. Biz dilekçe verdik, “Kaldırmak istiyorsanız, bu usulü işletin, kaldırın.” dedik. Ama, Anayasa’ya aykırı, savunma almadan, İç Tüzük’ün gerekleri yerine getirilmeden, bir ucube Anayasa değişikliğiyle kaldırın demedik. O zaman da buna rağmen bir Anayasa değişikliği önerisi sunduk. Gelin bunu kabul edin, hepimizinki birden kalkacak gene, onu da kabul etmediniz.

Diğer meseleye gelince: İşgal girişimi olarak yorumluyorsunuz 15 Temmuzu. Kabul edebilirim, bir şey demem yani darbe olduğu, ağır, kanlı, hain bir darbe girişimi olduğu benim için açık. Ama, Figen Yüksekdağ hakkında bu kararı veren mahkeme heyetinin 4 elemanı da işte, işgal güçleridir o zaman. İşgal güçlerinin verdiği karara dayanarak eş başkanımızın milletvekilliğini mi düşürüyorsunuz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yüksek mahkeme verdi.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Buna cevap verin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Sancar, Yargıtay onaması…

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Burada verin, burada verin!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sancar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yargıtay onaması, onu da konuşun.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Gelin, burada verin!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz hukukçusunuz, Yargıtay kararını da okuyun.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Eğer o da öyleyse o da öyledir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yargıtay onamış, onamadan olur mu?

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Araştırın… Gelin, bir araştırma komisyonu kuralım yargıyla ilgili, defalarca önerge verdik, kuralım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, 4/11/2016 tarihinde yasal mevzuata aykırı şekilde gözaltına alınıp tutuklanan HDP eş başkanları ve 11 milletvekilinin maruz kaldığı hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 22/2/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 23 Şubat 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde son olarak İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbay konuşacaktır.

Sayın Balbay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın iktidar partisinin milletvekilleri, iktidara geldiğinizde, 2002 yılında cezaevlerinde 50 bin kişi vardı. İktidarınızın sekizinci yılında -yarısında diyelim- 2010 yılında 119 bin kişi oldu, bugün cezaevlerinde 197 bin kişi var. Bernard Shaw'un güzel bir sözü var, diyor ki: “Bir ülkede cezaevi varsa içinde kimin olduğu önemli değildir; mutlaka hiç ummadığınız bir kişi bile içine girebilir.” Yakın geçmişte bunun pek çok örneğini gördük, bugün de gerçekten, cezaevlerindeki doluluk oranı yüzde 100’ü geçmiş durumda. Eskiden doluluk oranı turizm için kullanılırdı, şimdi artık cezaevleri için kullanılıyor, hatta kimi cezaevlerinde yüzde 200 doluluk var sayın milletvekilleri. Diyebilirsiniz ki: “Bunlar işte teröristti, suçluydu, yakaladık, içeri attık.” Son dönemde tutukladığınız 42 bin kişinin yüzde 90’ı iddianame bekliyor sayın milletvekilleri, iddianamesi yok. Cumhuriyet gazetesinin yazarları ve yöneticileri iddianame bekliyor. HDP milletvekilleri şu anda öyle bir tabloyla karşı karşıya ki 2’sini tutukluyorsunuz, 1’ini serbest bırakıyorsunuz, serbest bıraktığınızı tekrar alıyorsunuz. Bu tablo şunu çağrıştırıyor: Sindirebildiğimiz kadar sindirelim ve onları bir noktaya çekelim, en azından referandumda güçlü bir “hayır” dememeye itelim arayışı ve dayatması içinde görünüyorsunuz. Benzer durum FETÖ operasyonunda da görünüyor. Siz bu -sizin tanımınızla- gruba “Altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet.” demiştiniz. Ama, şu andaki tutuklamalarınız tamamen alta, en tabana da inmiş durumda. Onlara da “Önce dize geleceksin, sonra bize geleceksin.” diyorsunuz. Tablo bunu gösteriyor.

Sayın milletvekilleri, birkaç yazardan alıntı aktaracaktım ama bir umut, Nizamülmülk’ü bir ölçüde kabul edebilirsiniz diye düşündüm, onun bir sözünü size anımsatacağım. Nizamülmülk diyor ki: “Güçlü devlet, güçlü adaletle olur. Devleti güçlü adaletten başka hiçbir şey koruyamaz. Adalet en güçlü silahlardan, en yüksek kalelerden daha etkilidir.” Siz, adalet kalesini yıktınız ve daha kötüsü, adaleti bir silah hâline getirdiniz. Bu tutuklamalar… Cezaevindeki insanlar, her şey bir yana, suçunu öğrenmek istiyorlar, suçunu öğrenmek istiyorlar.

Üç gün önce tutuklanan piyanist Dengin Ceyhan Cumhurbaşkanına hakaret etti deniyor. Arkadaşlar, 3 gazeteci oturmuşlar, hangi sözüyle hakaret etti diye aramışlar, 3 gündür bulamıyorlar. Böylesine bir vahşet olur mu? Bir ülkede bir piyanist tutuklanıyor, suçu neydi diye gazeteciler arıyor ve bulamıyorlar.

Yine, CHP Maltepe Gençlik Kollarından arkadaşımız Samet Burak Sarı yine Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklandı. O da “tweet”lerin kendisine ait olmadığını kanıtladığı hâlde “Duruşmada bakarsın.” deyip gönderildi.

Sayın milletvekilleri, bu tablo, ileride göreceksiniz, nasıl 12 Eylül adil olmayan yargılamalarıyla anıldıysa ve yıllar sonra hâlâ o dönemin uygulamaları konuşuluyorsa bu tablo oraya gidiyor. Hayırla anılmayacaksınız çünkü Türkiye’de şu anda cezaevlerini o kadar doldurdunuz ki bugün, son haberler doğruysa “100 bin kişiyi açığa alalım, cezaevleri biraz boşalsın, yeni insanları tutuklayalım.” arayışı içine girmiş durumdasınız. Ve yine, Ankara’daki gelinen tablo gösteriyor ki kimi operasyonlar cezaevleri dolu diye ertelenmiş. Şimdi, böyle bir ortamda siz nasıl bu ülkeyi daha demokratik yapacağız deyip referandumla birlikte bu ülkenin geleceğinde demokrasinin güçleneceğini iddia edebilirsiniz?

Şimdi, burada Nizamülmülk’ten söz ettim. Sayın milletvekilleri, Nizamülmülk önümüzdeki yıl bin yaşına basacak, 1018 doğumlu; unvanı başvezirdi. Tek vezir vardı Selçuklu’da, bugünkü Başbakana karşılık geliyordu. Eğer sizin mantığınızla düşünselerdi, Nizamülmülk bugün olmayacaktı. Ve Nizamülmülk, o bugün dahi etkili olan Siyasetname’sinde, biraz önce söylediğim, alıntıyı yaptığım kitabında devletin, her seferinde adaletin üzerine o kadar ileri değerlendirmeler yapıyor ki en azından bir göz atmanızı öneriyorum.

Şimdi, Nizamülmülk’ün o dönem devlet düzenini kurarken… Bakın, önce Alparslan’ın veziri olmuş, sonra Melikşah’ın da veziri olmuş. Melikşah, Nizamülmülk böyle devlet düzeniyle ilgili ileri değerlendirmeler yapınca dedikoducular “Nizamülmülk senin makamına göz koydu, gücüne ortak.” dediğinde çağırmış Nizamülmülk’ü doğru mu diye. Nizamülmülk şu cevabı vermiş: “Başındaki kavuk benim divitimle ayakta duruyor. Diviti kapattığında sen de bitersin.”

Bugünkü tutuklamalarınız, gazeteleri susturmanız, gazetecilere yönelik tutuklama, korkutma ve tehditleriniz, siyasetçilere yönelik tehditleriniz, en son Selin Sayek Böke arkadaşımızın, Genel Başkan Yardımcımızın canlı yayında tehdit edilmesi ve evine özel korumayla gitmek durumunda kalması, bütün bunlar, sayın milletvekilleri, sizi ayakta tutacak devlet gücünün yıkılmakta olduğunu, yok edilmekte olduğunu gösteriyor.

Bu yargılamaların bir başka yansıması da Orta Çağ’da şu cümleye karşılık geliyor; Orta Çağ’da insanları şöyle tutukluyorlarmış, diyorlarmış ki: “Şahsın tutuklanmasına, yargılama yapılıp yapılmama kararının sonra verilmesine…” Bugün aynen bu tabloyu yapmaktasınız ve bu hâle getirdiğiniz yargıyı -16 Nisandaki referandumda eğer kafanızdaki tabloyu gerçekleştirebilirseniz- tümüyle değiştirmek, bu mevcut hâlini bile değiştirmek üzere Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını değiştireceksiniz. Orada -sayın milletvekilleri, sadece bu örneği bile paylaşmadan geçemeyeceğim- düşünün, HSYK üye sayısını 22’ye siz çıkardınız, 13’e siz indirdiniz. 13 üyenin 4’ünü devletin en üst makamındaki Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan atayacak. 2’sini yürütmenin başı olarak Erdoğan atayacak, Adalet Bakanını ve müsteşarını. 7’sini de Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olarak Erdoğan Meclisten seçtirecek. Yani, tümünü kendinizin biçimlendireceği bir yargıyla bugün bu şekilde kullandığınız yargının 16 Nisan sonrasında nasıl bir sonuç doğuracağını şu anda öngörmek bile istemiyorum.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Olmayacak o.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Tabii ki olmayacak, yürekten inancımız o. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, eğer bu dönemin birazcık hayırla anılmasını istiyorsanız… 16 Nisan referandumu, gerçekten, en çok Adalet ve Kalkınma Partisinin hayrına olacak. (CHP sıralarından alkışlar) O dönemde “hayır” çıktıktan sonra Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı bu hukuksuzluk, bu adaletin bir silah olarak kullanılması yeniden sorgulanacak ve Türkiye rahat bir nefes alacak.

Bugün belki kendi gücünüzün sarhoşluğu içinde… Bütün bu yargılamaları biraz önce iktidar partisinin milletvekili anlatmaya çalıştı ama ileriye bunların hiçbiri kalmayacak arkadaşlar. Nasıl Sokrates’i yargılayanlar bugün hiç akılda yoksa ama Sokrates bugün hâlâ ayaktaysa ve iki bin beş yüz yıldır Sokrates’in savunması adaletin temeliyse bugün hain ilan ettiklerinizin, yargıladıklarınızın çoğu, yakın gelecekte göreceksiniz, bu ülkenin geleceğini inşa edecek diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Balbay.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde son olarak İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca konuşacak.

Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

“HDP grup önerisi aleyhine” dedim çünkü gündemimiz salı gününden itibaren Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı’nı görüşmeyle devam ediyor. Birinci bölümü tamamladık. Bugün, inşallah, ikinci bölümün görüşmelerinin tamamlanmasını öngörüyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle yeni kanun tasarımızın hayırlı olmasını diliyor ve az önceki konuşmacının aksine 16 Nisanın “evet”le sonuçlanacağına...

MUSA ÇAM (İzmir) – “Hayır”la, “hayır”la. Hayırlı olacak.

TÜLAY KAYNARCA (Devamla) – …ve ülkemiz için çok değerli, çok bereketli bir sürecin başlayacağına ve gerçekten inşallah bu değerli zaman diliminde de halkımızın, millî iradenin de her zaman olduğu gibi gereğini yapacağına yürekten inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BURCU ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.36

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

--------------------------------------------2. Oturum-----------------Aysel/1

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 456) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 12 ila 26’ncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor konuşacak.

Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 456 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1/1/2012 tarihinden itibaren uygulamaya konulan genel sağlık sigortası sisteminden maalesef beklenen netice elde edilememiştir. Aradan altı yıl geçtikten sonra sistemin revize edilmesi ihtiyacı doğmuştur. Beklenen netice elde edilemediği için bugün sistemi basitleştirmek ve tarifeyi düşürmek için gayret gösteriyoruz. Özellikle belirtmek gerekir ki genel sağlık sigortası primleri devlet tarafından ödenenler hariç -genel gerekçede de belirtildiği üzere- diğer mükelleflerin primlerinin tahsilinde sistemin karmaşıklığından kaynaklanan, sağlık primi ödeme alışkanlığının olmaması gibi sebeplerle önemli güçlüklerle karşılaşılmış, prim tahsilatı çok düşük oranlarda gerçekleşmiştir. Sistemin basit, uygulanabilir olması amacıyla yapılmak istenen düzenlemeyi olumlu karşılıyoruz.

Değerli milletvekilleri, genel sağlık sigortasındaki başarısızlığı, salt sistemin karmaşıklığına, sağlık primi ödeme alışkanlığının olmamasına bağlamak olayı tam doğru olarak teşhis edememektir. Sorun, ekonomiktir.

Bakınız, 2015 yılının Aralık ayı itibarıyla 4/A kapsamındaki zorunlu sigortalı sayısı 19 milyon 53 bin iken tam bir yıl sonra yani Kasım 2016 itibarıyla bu sayı 18 milyon 856 bine düşmüştür. Bir yılda zorunlu sigortalı sayısındaki azalma tamı tamına 197.248’dir. Bunun anlamı, yılda 200 bin kişinin muhtaç hâle geldiğidir. Yılda ortalama 700 bin kişiye istihdam sağlaması hâlinde işsizliğin artmayacağı bir ekonomide, ilave 200 bine yakın kişinin istihdamdan düşmesi, üzerinde önemle durulması gereken ciddi bir ekonomik problemdir.

Nüfusumuz 2016 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1,6 oranında artmıştır. Bu artış, aktif nüfusun 300 binden fazla artması demektir. Normal şartlarda 700 bin kişiye istihdam yaratması hâlinde işsizliğin artmayacağı varsayıldığında, istihdamdaki azalma ve aktif nüfusun artması birlikte değerlendirildiğinde, istihdam bakımından ekonominin ciddi sıkıntı içinde olduğu açıktır. Nitekim, bu sıkıntının bir neticesi olarak, işsizlik tarihî rekor kırarak Kasım 2016 itibarıyla yüzde 12,1 oranına yükselmiştir. Genç nüfusun işsizlik oranı ise 3,5 puan artarak yüzde 22,6’ya yükselmiştir. Vergi borçlarını, prim borçlarını ne kadar yapılandırırsak yapılandıralım, varlık barışı yasası çıkaralım, ekonomi canlanmadığı sürece, işsizliği azaltmadığımız müddetçe, yapılacak düzenlemelerin bir anlamı olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, 4/B kapsamında yani esnaf ve sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar, tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar bakımından olaya baktığımızda, Aralık 2015 tarihi itibarıyla sayısı 2 milyon 833 bin iken, on iki ay yani bir tam yıl sonra, Kasım 2016 itibarıyla bu sayı 2 milyon 706 bine düşmüştür. Yani 2016 yılının başından Kasım 2016 ayına kadar geçen on iki aylık süre içerisinde 126.426 kişi, esnaf ve sanatkâr olarak, çiftçi olarak sistemden çıkmıştır. Bugün mazotun litre fiyatı 4,5 TL’nin üzerindedir, böyle bir ortamda çiftçilik yapmak kolay değildir. Hiç kimsenin, asgari şartlarda gelir elde etmesi hâlinde dahi, esnaflığı, sanatkârlığı, çiftçiliği bırakmayacağı açıktır. Geçen bir yıl içerisinde kendi adına çalışan tam 126 bin küsur kişinin işini bırakması demek, her bir esnaf, her bir sanatkâr, her bir çiftçi ailesi -eşi ve çocukları hesabıyla ortalama 4’le çarparsak toplam 500 binin üzerinde kişi yani yarım milyon kişi- gelirden, geçimden yoksun hâle gelmiştir.

Tabii ki esnafın, sanatkârın, çiftçinin işini bırakmasının sebepleri vardır. Bugün itibarıyla dolar 3,62 TL’dir, avro 3,84 TL’dir. Kasım 2016 itibarıyla işsizlik yüzde 12,1’dir, enflasyon yüzde 10’lara yaklaşmıştır. Mazot, benzin, gaz, gübre, yem fiyatları fevkalade yükselmiştir. Böyle bir ortamda esnafın iş yapması, sanatkârın, çiftçinin işini devam ettirmesi mümkün olamamıştır. AKP kabul eder etmez, acı da olsa bir gerçek var ki esnaf, çiftçi güç durumdadır. Bir yıllık süre içerisinde tam 1 milyon kişinin işini terk etmesi de bunun göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, bugün BAĞ-KUR’lunun en düşük aylık prim miktarı 613 lira 23 kuruştur. Çiftçi BAĞ-KUR’lunun en düşük aylık prim miktarı 490 lira 59 kuruştur. BAĞ-KUR’lunun büyük bir kesimi 5 puanlık prim indirimden yararlanamamaktadır, zira yararlanma şartları ağırdır. Ortalama olarak üç beş ay önceki prim tahsilatı yüzde 50’ler mertebesindeyken bugün bu oran 10-15 puan gerilemiştir. Böyle olunca da, kepenk kapatma, işini terk etme devam etmektedir. Artan girdi fiyatları nedeniyle çiftçi tarlasını süremez hâle gelmiştir. Böyle olunca kepenk kapatan, işini terk edenler bakımından Ahilik Sandığı da bir huzur getirmeyecektir. İflas ettikten sonra üç beş kuruş yardım yapmak değil, maharet, iflas etmeden, kepenk kapatmadan önce esnafın, çiftçinin, sanatkârın yaşamasını sağlamaktır.

Değerli milletvekilleri, bir başka konu 4/C kapsamında sayılan kamu görevlisi sayısıdır. 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde Haziran 2016’da 3 milyon 83 bin civarındayken Kasım 2016‘da bu sayı 2 milyon 985 bin civarına gerilemiştir. Azalma 97.766’dır. Bunlara son kararlarla atılanlar da dâhil edildiğinde azalma kamu görevlilerinde 100 bini geçmiştir. 100 bin kamu görevlisinin azalması ortalama 300-400 bin nüfus demektir.

AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılından sonra 2007 yılına kadar geçen süre içerisinde, özellikle de özel hastanelerin vatandaşın hizmetine sunulması, isteyenin istediği -kamu, özel- hastanede tedavi olabilmesinin yolunun açılması ve ilk başta vatandaşın ilave ücret ödememesi sağlık hizmetlerine ulaşımda bir rahatlama sağlanmıştır. Nitekim, bu rahatlamanın bir neticesi de 2007 seçimlerinde seçim sandığına AKP açısından müspet yansımıştır.

2007 yılından sonraki süreçte özel hastanelere ilave ücret uygulamasına geçilmiştir. 2008 yılında yüzde 30 oranında ilave ücret alan özel hastanelerin ilave ücret oranı 2009 yılında yüzde 70’e, 2012 başlarında yüzde 90’a çıkarılmıştır. Mayıs 2013 tarihinden itibaren de özel hastanelerde yüzde 200 oranında ilave ücret alınabilmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, özel hastanede paket veya diğer şekilde muayene ve tedavi masrafı toplamı 100 TL tutan bir hasta 200 TL ilave ücret verecektir. Bunlardan vatandaşın reçeteden kaynaklanan katkı payları ve ilave ödemeleri müstesnadır. Özel hastanelerde dar gelirlinin muayene olması ortadan kalkmıştır. Genel sağlık sigortası priminin 53 TL’ye düşmesi ilave ücret ödenmesini engellemeyecektir. Bu sebeple, primin azalması vatandaşın derdine yeterince çare olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, bir başka konu: Tıp fakültesinde döner sermaye ve tam gün uygulamalarının bir neticesi olarak, birçok yetişmiş öğretim üyesi istifa etmek, emekli olmak zorunda kalmıştır. Bugün, yetişmiş birçok öğretim üyesi açtıkları muayenehanelerde hasta muayene etmekle beraber, özellikle de cerrahi müdahaleyi gerektiren durumlarda parça başı anlaştıkları özel hastanelerde yaptıkları cerrahi müdahaleler nedeniyle önemli miktarlarda ücret talep ettikleri de bir başka gerçektir.

Burada özel hastane ve öğretim üyelerini suçlamak gibi bir kastım asla yoktur. Zira, bir doktorun, özellikle de uzmanlığa, öğretim üyeliğine yükselmesinde geçirdiği zor aşamaları bilen bir kişi olarak, kolay yetişmediğini biliyorum. Olay, sorun, kolay yetişmeyen bu meslek grubunun ayda 3-5 bin lira döner sermayeye mahkûm edilmesindedir. Gerek sigortalı olarak gerek BAĞ-KUR’lu ve çiftçi olarak gerek kamu görevlisi olarak gerekse nüfustaki artış nedeniyle bir yılda istihdamdaki azalma 500 bine yakındır. Aktif nüfustaki artış 320 bindir. Böyle bir ekonomik tablo karşısında genel sağlık sigortası primini ne kadar düşürürseniz düşürün beklenen başarı sağlanamayacaktır.

Çözüm ekonominin canlandırılmasındadır; çözüm çok çalışmadadır; çözüm israfı önlemededir; her şeyden önce de haktan, hukuktan ve adaletten yana olmaktır; çözüm sigortalının, BAĞ-KUR’lunun işini kaybetmesinin önlenmesindedir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan konuşacak.

Buyurun Sayın Paylan.

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aylardır Plan ve Bütçe Komisyonu olarak ve Genel Kurul olarak arkadaşlar, büyük oranda ne yapıyoruz? Ekonomiyi canlandırma tedbirlerini konuşuyoruz. Ne yapıyoruz? Vergi yapılandırmasını konuşuyoruz. Defalarca vergi yapılandırmasını konuştuk. Çiftçinin, esnafın borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili önerileri konuşuyoruz. Kredi yapılandırmasını konuşuyoruz ve yeni kredileri teminatsız açmayı öneriyoruz; esnafa, zanaatkâra faizsiz kredi vermeyi öneriyoruz.

Bütün bunları yapıyoruz, yapıyoruz da ne oluyor? Bakın, yaklaşık sekiz aydır hep “yapılandırma”, “Kredi vereceğiz.” diyoruz, “Ekonomiye can vermeye çalışıyoruz.” diyoruz; sonucu ne? Ekonomi canlanmıyor.

Bakın, ben hafta sonu -ciddi- pek çok bölgede esnafları gezdim. Esnaflar diyor ki: “İş yapamıyoruz, benim borcumu yapılandırsan ne olacak; bugün borcumu sileceksin, yarın gine o borç çıkacak karşıma. ‘Sıfır faiz’ desen ne olacak; borcun anasını ödeyemiyorum ki danasını ödeyeyim.” O çerçevede arkadaşlar, bütün bunlar sonuç vermiyor.

Bakın, sanayicilere gittik. Sanayiciler “Kapasite kullanım oranlarımız son derece düşük.” diyor, “Bize ‘İşçi alın.’ diyorlar, biz mevcut işçiyi çalıştıramıyoruz.” diyor, “Geçmişte mesai yaptırıyorduk işçiye, işçi alıyorduk; şimdi mevcut işçiye iş veremiyoruz, kapasite kullanım oranlarımız düşük.” diyor. Şimdi, demek ki bu yöntem işe yaramıyor arkadaşlar yani esnafın borcunu silme meselesi işe yaramıyor çünkü bakın -ben de esnaflık yaptım- esnaf vergisini ne zaman düzenli öder? Çalıştığı zaman. Piyasa çalışıyorsa, dükkânı çalışıyorsa öder, hiç gözüne gelmez vergisi, borcu, öder çünkü iş dönüyordur, çarklar dönüyordur. Çark durunca kira da gözüne gelir, işçi parası da gözüne gelir, vergi de gözüne gelir ve ödeyemez. Önemli olan çarkları çevirmek. Siz çarkları çevirmek için ne düşünüyorsunuz? “Niye bu çarklar dönmüyor?” diye düşünüyor musunuz? Çarklar niye dönmüyor, biliyor musunuz arkadaşlar? Bakın, şubat ayı Tüketici Güven Endeksi açıklandı. Şubat ayı Tüketici Güven Endeksi 65’i gösteriyor. Yani 2009’dan beri en düşük seviyeyi gösteriyor, 2009’un bile altında. Bu ne demek? Tüketici güvenmiyor. Tüketici güvenmezse harcama yapmaz, esnafın çarkı dönmez, sanayici, esnaf talep etmediği için üretemez.

Demek ki bu yolla çarklar dönmüyor, dönmeyecek. Ne yapacağız? Sosyal politikalara bakacağız ve sosyal psikolojiye yani bu işin psikolojik boyutuna, sosyolojik boyutuna bakacağız. Bunda da ne görüyoruz arkadaşlar? Bakın, ekonomi ne ister? Güven ister. Yerli, bir sefer, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları güven ister, ekonomiye güvenecek. Bu güven yerlerde sürünüyor. Yabancı yatırımcı için de siz KDV’yi sıfıra indirdiniz ama yabancı da güvenli ülke ister, demokratik bir ülke ister, demokrasi yolunda olan bir ülke ister ve bu yolda olan bir ülkeye de yatırım yapıyordu; KDV’yi sıfırlamanıza gerek yoktu, KDV’yi sıfırlamadan da gelip ev alıyordu, yatırım yapıyordu. Oysa, bugün Batılı yatırımcılar arkasına bakmadan gidiyorlar.

İhtiyacımız olan şey, arkadaşlar, olağanüstü hâlin kaldırılmasıdır. Olağanüstü hâli kaldırmaya var mısınız? Ekonominin canlanması için olağanüstü hâli kaldırmamız gerekiyor. Basının özgürlüğüdür. Bakın, basının özgür olduğu bir ülkede insanlar da özgürdür. Basını özgürleştirirsek hiç merak etmeyin, ekonomi canlanır çünkü insanlar kendilerinin ifade edilmiş olduğunu görür, derdinin basına yansıdığını görür.

Değerli arkadaşlar, aynı zamanda demokratik bir iklimi geliştirmekle ekonomi canlanır çünkü demokratik bir iklim gelişirse herkesin ekonomiye karşı güveni olur. İhtiyacımız olan, çoğulcu bir anayasayı tartışmaktır, böyle, tek adamın anayasalarını değil. Bütün bu yollara girersek ekonomi canlanır. Ama, maalesef, Hükûmet bu yolda değil; yalnızca yapılandırmayla, esnafın borcunu ertelemeyle ekonominin canlanacağını düşünüyor ama olmuyor.

Sayın Bakan, pek çok tedbir aldınız. Size Plan Bütçe Komisyonunda da rica ettim. Kanun hükmünde kararnameyle, 300 maddeyle yaklaşık, pek çok maddeyle tedbirler aldınız. Plan Bütçe Komisyonunda yapılandırmalar yaptık. Dedim ki: “Bir brifing verin.” Plan Bütçe Komisyonunda bunu yapmadınız, programınız varmış Avrupa’da; bari şu Meclis Genel Kuruluna bir yapın. Ya, bu kadar madde yaptınız, bu kadar yapılandırma yaptınız, borçları ertelediniz, borçları sildiniz; ya, bu bütçe ne olacak? Tek bir çıpamız kaldı. Mali disiplin, değil mi? Tek bir çıpa kaldı. Bence 10 milyarlarca liralık bir delik gözüküyor. Bu delik ne kadar olacak? Bir bilgilendirin. Bu kadar kanun hükmünde kararname çıktı, bunların etkileri ne olacak, etki analizleri ne olacak? Siz gittikten sonra Plan Bütçe Komisyonu çok daha kötü hâle gitti, bakanlarımız geldi “Ya, orada yazıyor, baksanıza.” dedi. Vallahi siz kalın Plan Bütçe Komisyonunda ama buraya da bilgi verin bence.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bana mı söylüyorsun?

GARO PAYLAN (Devamla) – Ben Sayın Bakana söylüyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ha, Sayın Bakan.

GARO PAYLAN (Devamla) – Sayın Bakanın kalmasıyla biraz daha tartışabiliyorduk ama daha sonra çok daha kötü oldu, bakanlarımız hiçbir bilgi vermeden ve Sayın Başkanımız orada maalesef inisiyatif almayarak çok kötü şartlarda bu maddeler geçti ve yasama kalitesi yok Sayın Bakan. Bir brifing vermenizi bekliyoruz bu anlamda.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ben mi inisiyatif almadım?

GARO PAYLAN (Devamla) – Evet, siz de inisiyatif almadınız.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, sataşma var.

BAŞKAN – Sataşmadan söz istersiniz, ben size veririm sözü, konuşursunuz.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ekonomi güven ister, yabancı için de güvenli ülke olmasını ister. Bakın, ülkemiz şu anda savaş hâlindedir yani Türk Silahlı Kuvvetleri şu anda Suriye’de El Bab’da savaş hâlindedir. Askerlerimizi kaybediyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı El Bab’dan daha aşağıya gitmeyeceğimizi söylemişti yaklaşık bir ay önce. İyi, hiç yoksa, herhâlde, bir aklıselime geldi nihayet demiştik. Bundan bir hafta sonra hemen “Hayır, biz Rakka’ya yürüyeceğiz.” dedi. Acaba o bir hafta içinde onu Rakka’ya yürümeye kim ikna etti, hangi şartlar ikna etti?

Bakın, Amerika Birleşik Devletleri-Rusya denkleminde, ki ikisi de orada aktörler, iki büyük güç, savaşacak asker arıyorlar; tıpkı Kore’de olduğu gibi, tıpkı başka savaşlarda gariban halkların askerlerinin öldürüldüğü gibi burada da savaşacak asker arıyorlar. IŞİD’in Rakka’daki merkezine Türk Silahlı Kuvvetlerinin gitmesi konusunda pazarlıklar yürüyor. Türkiye ne zaman Rusya’ya yanaşsa Amerika itiraz ediyor ve tersinden, Türkiye Amerika’ya yanaşsa Rusya itiraz ediyor ve –tırnak içinde- Kürt kartını kullanmaya çalışıyor. Bütün bu iki süper gücün de bu kartı -tırnak içinde söylüyorum- kullanmaması için, Türkiye “Sizler ne istiyorsanız ben o tavizi vermeye hazırım.” diyor; “İncirlik’i mi kullanmak istiyorsun? Hazır. On binlerce Türk Silahlı Kuvvetleri askeri savaşacak mı? Hazır. Bütün Türk Silahlı Kuvvetleri birlikleri, uçakları, tankları hazır mı? Hazır.” Bütün bu tavizleri vermeye hazırız. Ne için? Kürt halkı, diğer halklarla birlikte özerk bir yapılanma içinde, demokratik bir Suriye içinde yaşamasın diye. Çünkü, Suriye demokratik olursa, Suriye’de özerk yapılanmalar olursa, Suriye demokratik bir federasyon olursa bunun Türkiye’ye de yansıyacağını biliyor; çünkü, çoğulcu, demokratik bir Suriye’nin yanında böyle tekçi bir Türkiye'nin kalamayacağını çok iyi biliyor. Bu anlamda Suriye’deki bu demokrasi yolunda yürüme isteğinde olanları boğmaya çalışıyor. Bunun için ne yapıyor? Üç yıl önce rejimi boğmak için Suriye’deki yangına benzin döken anlayış, mezhepçi anlayış duvara çarpmıştı; şimdi, milliyetçi bir koalisyonla oraya dalıyor ve diyor ki: “Ben Kürt’e orada bir çadır bile kurdurmam.” Bunun için de üç yıl önce kanlı bıçaklı olduğu, daha geçen yıla kadar kanlı bıçaklı olduğu rejimle bile arka kapılar ardında -aldığımız haberlere göre- iş birliği yapma arayışlarına girişiyor, Rusya’yla iş birliği yapma arayışlarına girişiyor, Trump yönetimiyle iş birliği yapma arayışına girişiyor. Ne için? Bakın, on binlerce askerimizi Rakka çöllerine sürmeye kalkacaksınız. Bunun riskleri nelerdir arkadaşlar? Binlerce askerimizi kaybedebiliriz. Bunun riskleri nelerdir? IŞİD, köşeye sıkıştığını anlayınca Türkiye'de pek çok provokasyonlar ve terör eylemleri yapabilir, Rakka bataklığına saplanabiliriz ve bununla beraber pek çok iç provokasyonla ve Amerika’nın, Rusya’nın ve rejimin pek çok provokasyonuyla karşı karşıya kalabiliriz, hatta İran’ın pek çok provokasyonuyla karşı karşıya kalabiliriz. Peki, bütün bu riskler varken Türkiye Büyük Millet Meclisi ne yapıyor? Hiçbir şey yapmıyor çünkü neden? AKP, CHP, MHP bir fezlekeye “evet” oyu verdi, “Ey Recep Tayyip Erdoğan, sen Suriye’ye ne operasyon yaparsan yap biz sana yetki veriyoruz.” dedi.

Bakın, eski Genelkurmay Başkanı çok önemli bir laf etmişti: “Yüz yıl önce de Enver Paşa’ya böyle yetkiler vermiştik, ülkeyi duman etti. Tek adama bu yetkiler verilmez.” demişti. Şimdi, yine tek adama bu yetkiyi veriyoruz ama Meclis hiçbir şey yapmıyor. Gelin, bu konuyu ele alalım arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paylan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 456 sıra sayılı torba Yasa Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde grubum adına konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu bölümde değişik kanunlarla ilgili düzenlemeler yapılıyor: İşsizlik ödeneği alan esnafa genel sağlık sigortası veriliyor, Türk vatandaşlarının Türk vatandaşı olmayan Türk soylu aile fertlerine genel sağlık sigortası, kayıt dışı işçi çalıştıranlara “Teşviklerden yararlanılamayacak.” hükmü; SGK kira alacaklarını gayrimenkullerle tahsil edebilecek, genel sağlık sigortası borçları yeniden hesaplanarak azaltılacak, ceza faizleri silinecek vesair; böyle giden maddeler var.

Değerli arkadaşlarım, bu bir torba yasa. Gerçekten, “torba” kelimesi yeni icat edildi, birkaç senelik bir iş. Bu yasayı, bu düzenlemeyi bu kelimeye uygun bir şekilde yaptık. Arkadaşlarımız ifade ettiler; Sayın Bakan, önce grup başkan vekilinin bir teklifi şeklinde geldi, sonra tasarı oldu, sonra ikisi çekildi, başka bir şey yapıldı, sonra Sayın Maliye Bakanı terk etti Komisyonu, başka bakanlar geldiler; ne etki değerlendirmesi ne cümlelerin düzeltilmesi ne milletvekillerine bunların ne anlama geldiğine dair bir bilgi verildi. Böyle yasa yapılmaz değerli arkadaşlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasa yapacaksa, bir ihtiyaç varsa, Hükûmet de teklif etse ilgili sivil toplum örgütleriyle oturulur, konuşulur, komisyona gelene kadar olgunlaştırılır, komisyonda ilgili siyasi partiler gerekli katkıları sağlarlar ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ciddi bir şekilde bu konular konuşularak, tartışılarak yasa çıkarılır; maalesef bunu yapmıyoruz. Bunun yerine ne yapıyoruz? Bir panik havası şeklinde, özellikle 1 Kasım seçimlerinden sonra ekonominin ve her şeyin ters gitmesi üzerine bir panik havasıyla, gelişigüzel, “Şunu yapsak acaba bohça yama tutar mı, bunu yapsak acaba bohça yama tutar mı?” tarzında teklifler geliyor ve bunları konuşuyoruz ama her yamadan sonra bohça yine lime lime dökülüyor. Değerli arkadaşlarım, şimdi gelen ve daha evvel konuştuğumuz özellikle bu borçların silinmesi, tekrar tekrar silinmesi, tekrar yapılandırmalar, aflar, geniş şekildeki teşvikler, bütün bunlara baktığımızda görülen şey bu.

Adalet ve Kalkınma Partisi uygulamış olduğu ekonomik politikalar sonucunda toplumun bütün kesimleri; işçisi, memuru, esnafı, iş adamları, kim aklınıza gelebiliyorsa, toplumun bütün kesimleri sıkıntı hâlinde ve haklı olarak bu gelen maddelerde bu sıkıntıları azaltacak birtakım tedbirler alıyoruz. Bakın, 11 defa borç alacakları yapılandırıldı; şu anda, daha önce yapılandırılan bir konuda yeniden yapılandırma yapılıyor. Bunun anlamı değerli arkadaşlarım, bu Hükûmet ekonomiyi yönetemiyor; aslında, elimizdeki rakamlar da bunu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor değerli arkadaşlar. Bunun temel sebebi sadece ekonomik de değil, demokrasiyle ilgili, hukuk devletiyle ilgili açıklarımız da önemlidir ama şu 3 rakam bile bu Hükûmetin uygulamış olduğu ekonomik politikaların çöktüğünü gösteriyor.

Sayın Bakanım, rakamlarla ilgili konuşurken gerçekten tereddüt içindeyiz çünkü bu rakamları defalarca, tekrar tekrar yenilediniz. “Şu şekildeydi, doğru değildi; tasarruflarımız şöyleydi, şimdi böyledir; millî gelirimiz şu kadardı, şimdi böyledir.” diye. O nedenle, verdiğimiz rakamlar konusunda tereddütler olursa bu bizim suçumuz değil, Sayın Hükûmetin suçudur.

Siz Hükûmete geldiğinizden bugüne 2,5 trilyon doların üzerinde kaynak kullandınız yani vergi topladınız, borç aldınız, özelleştirme yaptınız on beş senede. Ne oldu ondan sonra değerli arkadaşlarım çok övündüğünüz ekonomi sonucunda? Faizleri ödediniz işte 700 milyar ve 386 milyarlık da bir yatırım gözüküyor değerli arkadaşlarım. Yani, bu kadar övündüğünüz, ettiğiniz şeyin sonucunda geldiğimiz nokta bu değerli arkadaşlarım. Aslında, işte, sicil affıyla, vergi affıyla, prim affıyla, kredi affıyla, affın affıyla, diğer konuların affıyla yapmaya çalıştığınız ya da bunların gösterdiği tablo bu maalesef.

Bu tablodan nasıl çıkılır değerli arkadaşlarım? Niye bu noktaya geldik? Bu soruyu hiçbir şekilde Hükûmet sormuyor. Şu anda zaten Hükûmetin yönelimi bunlarla ilgili değil, varsa yoksa Türk tipi başkanlıkla ilgileniyoruz.

Değerli arkadaşlarımız, paramız yok diyoruz, tasarrufumuz yok. Zenginleşmemiz gerekiyor bütün bunların düzelebilmesi için. Nasıl zenginleşeceğiz? Ne yapacağız da zenginleşeceğiz? Üreteceğiz ve satacağız. Bakıyoruz ürettiklerimize, sattıklarımıza, aldıklarımıza, arada müthiş bir dış ticaret açığımız var, müthiş bir cari açık var; rakamlara girmiyorum. Maalesef rekabet edebilen, ürettiğinin katma değeri olan, bunları pazarlayabilen bir ülke olmaktan çok çok uzağız ve giderek de uzaklaşıyoruz.

Diğer politikalar da tabii… Yatırım yapılacak, bu yatırımın ortamı sağlanacak. Biraz evvel konuşan arkadaşımız psikolojiden söz etti. Evet, psikoloji de son derece önemli. Bunun için ülkede gerçekten tartışılmayacak bir demokrasiniz olacak, tartışılmayacak bir hukuk devletiniz olacak. Bir iş olduğu zaman, başına bir iş geldiğinde insanlar öngörebilmeli, “Ne olacak, bunun sonucunda ben neyle karşı karşıya kalacağım?” bunu öngörebilmeli. Şöyle bir şey öngörüyorlar tüccarlarımız, esnaflarımız: “Ya, ödemeyeyim bu vergiyi, zaten sıkıntıdayım, nasıl olsa bir af çıkacak.” Hükûmet de hiç onları mahcup etmiyor değerli arkadaşlarım.

Bunun sonucunda aslında 2017 yılı bütçesini çoktan deldik, “mali disiplin” dediğimiz çıpa çoktan ortadan kalktı değerli arkadaşlarım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, genel ekonomik tablo bu ama Hükûmetin şu andaki meşgul olduğu konu bunlar değil. “Evet, ekonomi iyi gitmiyor, savaştayız, sıkıntılar var, demokrasimiz problem, darbeyle karşı karşıya kaldık ama merak etmeyin, başkanlık sistemi gelecek, bütün bunlar bitecek.” deniliyor değerli arkadaşlar.

Peki, biz de soruyoruz: Aslında fiilî bir başkanlık sistemi uyguluyorsunuz Anayasa’ya rağmen. Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Erdoğan’ın 2014’te Cumhurbaşkanı seçildiği bugünden -özellikle bugünden- itibaren, özellikle de 15 Temmuzdan sonra, OHAL ilan edildikten sonra, zaten siz fiilî bir başkanlık sistemini uyguluyorsunuz. OHAL’le ilgili olmamasına rağmen, çok sayıda düzenlemeyi, zaten Meclisi devre dışı bırakarak kanun hükmündeki kararnamelerle yaptınız değerli arkadaşlarım. Zaten Türkiye Büyük Millet Meclisi büyük ölçüde devre dışı bırakılmış durumdadır.

Peki, şimdi size soruyorum ve vatandaş da soruyor: Eğer başkanlık sistemi gelirse, “evet” denilirse bugün yapamadığınız ne var da yapacaksınız ya da yaptığınız ne var da yapmayacaksınız da Türkiye'nin ekonomisi düzelecek? Bu konuyla ilgili bugüne kadar açıklanmış bir şey yok. Bunun yerine, toplumu gererek, kutuplaştırarak, “hayır” diyecek olan vatandaşları terörle ilişkilendirerek bir kampanya yürütülmeye başlandı.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanının kampanyaya başlarken söylemiş olduğu cümle şuydu: “‘Hayır” diyenler 15 Temmuzun yanındadır.” Sayın Başbakan, buna benzer belki de 10 defa konuşma yaptı. Bu Hükûmetin bakanları, Türkiye’yi, “evet” ya da “hayır” oyu kullanacakları, halkımızı tehdit edecek şekilde “‘Evet’ çıkarsa terör bitecek.” diye laflar edebildiler.

Yanlış yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Aslında, oy kullanacak olan insanlar, bu iki seneden beri uygulanan fiilî durumun eğer “evet” çıkarsa resmîleşeceğini biliyor ama siz, insanların bunları bilmesini istemiyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, ben epey zamandan beri siyaset yapıyorum, ilk bu Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğimde bu kürsülerde siyasetçiler birbirlerini “Yalan söylüyorsun.” falan diye suçlamazlardı, daha çok “Doğru değil, doğru söylemiyorsun.” diye birbirlerine laf atarlardı ama şu anda yalan söylemek, herhâlde “Yalan söylüyorsun.” diye ben birisini itham etsem burada, mahkemeye verse “Bunlar siyasette olur.” noktaya gelmiş. Yalan söylüyoruz değerli arkadaşlarım, yalan söylüyorsunuz, Hükûmet yalan söylüyor, yalan söylemeye de devam ediyoruz maalesef.

Şimdi, diyorsunuz ki: “‘Hayır’ oyu verenler, ‘hayır’ diyenler 15 Temmuzun yanında.” Değil değerli arkadaşlarım, aslında 15 Temmuz sizin eserinizdir, bu cemaat sizin eserinizdir. Bu cemaat sizin yanlışlarınızdan dolayı 15 Temmuza Türkiye’yi taşıdı ve bütün bunlar oldu. Bakın, bu olduktan sonra OHAL istediniz, OHAL ilan edildi ve Türkiye’yi OHAL’le beraber yönetiyorsunuz. 100 binin üzerinde insan görevinden alındı, ihraç edildi; 30 binin üzerinde insan şu anda tutuklu ama dün Sayın Başbakanın ifade ettiği gibi, hangisi kuru, hangisi yaş belli değil. Ve en önemlisi, değerli arkadaşlarım, bu 15 Temmuzun siyasi ayağı yok. Bu siyasi ayak burada değerli arkadaşlarım; Bakanlar Kurulunda, belediyelerde bu siyasi ayak değerli arkadaşlarım. 15 Temmuz aslında sizsiniz yani sizsiniz 15 Temmuz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – CHP, CHP.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Eğer 15 Temmuz soruşturmaları siyasi ayağa gelmezse, AKP’ye gelmezse yaptığınız her şey yalan olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bekaroğlu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Siz “Yalan söylemeyin.” dediniz, kendiniz söylediniz.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Sizsiniz.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Çelişkiye düştünüz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Kaç tane var, gelin anlatın.

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu…

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Kaç tane var, gelin anlatın.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Eleştirdiğiniz şeyi yaptınız, olmadı Sayın Vekil.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Gelin buraya, kaç tane milletvekiliniz bunlarla konuştu…

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu…

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - …kaç tane bakanınız bunlarla konuştu…

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu, süreniz bitti, lütfen…

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - …kaç tane belediye başkanınız bunlara arsaları dağıttı, gelin burada anlatın.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Eleştirdiğiniz şeyi yaptınız.

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu, lütfen yerinize geçer misiniz?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Yalan söylemiyorum, doğrunun ta kendisini söylüyorum ve bu doğru sizi rahatsız ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Muş, sizi dinliyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bekaroğlu’nun bize yönelttiği iddiaların hiçbirini kabul etmiyoruz. Kendisi yalan söylüyor olabilir ama biz yalan söylemiyoruz. Ben burada Türkiye’de yapılan bütün her şeyin meşru ve anayasal sınırlar içerisinde yapıldığını ifade etmek durumundayım. Kendisi iddialarını çıkıp anlatabilir, millete bunları anlatabilir. Nihayetinde kararı verecek olan millettir. Elinden tutan yok kendisinin.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Çam…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Grup başkan vekili mi Sayın Çam?

BAŞKAN – Vekâleti var.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın grup başkan vekili, konuşmacımız Sayın Bekaroğlu’nu açık ve aleni bir şekilde yalancılıkla suçlamıştır.

BAŞKAN – Ama Bekaroğlu da onlara “Yalan söylüyorsunuz.” dedi.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, görüşlere katılmayabilir, bunu dile getirebilir ama Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi bir milletvekili arkadaşımızı yalancılıkla suçlamak hiç kimsenin haddi değildir.

BAŞKAN – Sayın Çam, aynı şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olan ve grubunuzun üyesi olan bir milletvekili de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna “Yalan söylüyorsunuz.” dedi. Bunlar karşılıklı oldu, lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kendisi “Yalan söylüyor.” dedi.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Bir kişiyi itham etmedim ben.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, direkt milletvekilimizi hedef almış bir konuşmadır. Lütfen, sataşmadan dolayı söz istiyoruz.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı size söz veremeyeceğim çünkü aynı şekilde karşılıklı ithamlar oldu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Bir kişi itham edilmedi Sayın Başkan.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – “Hükûmet” dedi.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, sizin bu konuda…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kendisi söyledi yalan söylüyoruz diye.

BAŞKAN – Grup olarak itham edildiyse grup başkan vekili olarak cevap verdi Sayın Bekaroğlu.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, milletvekilimizi açıkça yalancılıkla suçladı, nasıl siz…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Musa Çam grup başkan vekili mi? Sayın Bekaroğlu hakkını savunamıyor mu?

BAŞKAN – E, aynı şekilde Bekaroğlu da Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna “Yalan söylüyorsunuz.” dedi Sayın Çam.

MUSA ÇAM (İzmir) – Olabilirdi, bunu söyleyebilirdi. Sayın Başkan, fikirlerine katılmayabilir, görüşlerine katılmayabilir, çıkıp orada konuşur ama milletvekilimizi yalancılıkla suçlayamaz. Siz Meclis Başkan Vekili olarak buna göz yumamazsınız.

BAŞKAN – Sayın Çam, aynı şekilde Sayın Bekaroğlu da “Görüşlerinize katılmayabilirim ama siz yalan söylediniz, yalancısınız.” dedi, lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Ben “Yalancısınız.” diye bir şey söylemedim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Dediniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Öyle bir şey yok.

MUSA ÇAM (İzmir) – Böyle bir şey söylemedi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – “Yalan söylüyorsun.” dedi.

BAŞKAN – Bakacağım tutanaklara, eğer yoksa size söz vereceğim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bekaroğlu kendisi “Yalan söylüyorsunuz.” dedi.

BAŞKAN – Tamam Sayın Muş, tutanaklara bakacağım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ben de “Kendisi söyleyebilir, biz söylemiyoruz.” dedim.

BAŞKAN – Tamam, tutanaklara bakacağım, ona göre değerlendirme yapacağım.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık konuşacak.

Buyurun Sayın Çalık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde grubum adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz evvel doğrulardan, gerçeklerden ve yalanlardan bahsedildi. 2002 öncesi Türkiye’den biraz bahsedeceğim, o zaman hangi yalanlarla karşı karşıya kalındığını herhâlde herkes çok daha net görecektir.

Anayasa’mıza göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. “Sosyal devlet” ibaresi 1961’de Anayasa’mıza girmiş ve 1961’den bugüne kadar da “sosyal devlet” ibaresi Anayasa’mızın içerisine dercedilmiştir fakat 2002 öncesine kadar sosyal devletin esamesi asla okunmamıştır. Ne zaman? 3 Kasım 2002’den sonra AK PARTİ iktidara gelene kadar sosyal devletten bahsetmemiz asla söz konusu değildi. Popülist yaklaşımlarla, süper emeklilik gibi temelsiz vaatlerle, köhnemiş SSK hastaneleriyle ve maalesef, kötü idarecilikle zayıflatılmıştı.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – O günün koşullarında onlar da en lüks binalardı. Sanki doktorsuz bir memlekette doğdunuz.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – 2002 yılından önceki eski Türkiye’ye baktığınızda, insanlarımızın hastane kuyruklarında çile çektiği, rehin kaldığı; yaşlılarımızın emekli maaşı kuyruklarından vefat ettiği ve ambulansların saatler sonra geldiği; finansal ve idari açıdan sürdürülemez ve batmış bir sosyal güvenlik bütçesi vardı.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Siz başka bir ülkede mi yaşıyordunuz o zaman?

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Siz oraları hatırlarsınız, biraz sonra geleceğim, merak etmeyin.

Çürümüş bir yeşil kart sistemi vardı; engellilerin, yaşlıların evlere hapsolduğu bir Türkiye vardı; engelli hakkından, yaşlı hakkından, gençlerimizin hakkından bahsetmek imkânsızdı. Özetle, Türkiye’de sosyal devlet anlayışı asla yoktu.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Şimdi evde kuyruk bekliyorlar, evde; beş ay sonraya…

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde 2002’den itibaren sosyal devleti inşa etmeye başladık ve uygulamış olduğumuz sosyal politikalarla da şu ana kadar çok önemli adımlar attık arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Herhâlde kadınlara haklar da 2002’den sonra mı geldi?

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Hatırlar mısınız -biraz evvel yalanları gündeme getiren milletvekilleri de iyi baksın- bu, eski Türkiye’nin fotoğrafıdır. Burası Okmeydanı SSK Hastanesi ve o dönemin SSK Genel Müdürü aynen şöyle söylüyordu: “İşçilerin olduğu yerlere hastane yaparsanız, nüfus artışı…”

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şimdi gidin, aynı durumda, acilde 400 kişi var.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Şimdi de aynı durumda, aynı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Çalık…

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Arkadaşlar, sakin olun!

BAŞKAN – Sayın Çalık, bir dakikanızı rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, bir milletvekili konuşuyor, bunu dinlemeniz gerekmiyor mu acaba?

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İlaç almak için kuyruğa bile giremiyorlar çünkü ilaçları SGK ödemiyor.

BAŞKAN - Söyleyecek sözünüz varsa söz istersiniz, uygunsa söz veririm. Lütfen, duyamıyorum sayın milletvekilinin söylediği şeyleri.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Doğruları söylemiyor da ondan.

BAŞKAN - Daha sonraki taleplerle ilgili bir değerlendirme yapmam gerekecek. Lütfen…

Buyurun Sayın Çalık.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Arkadaşlar, bu sadece bir tanesi ve o dönemin SSK Genel Müdürü şöyle söylüyordu: “Nüfus artış hızının fazla olduğu yerde tabii ki hastanelerde kuyruklar olacak.” “İşçilerin olduğu yere hastane yaparsanız vaziyet bu olacak.” diyen SSK Genel Müdürünün, isterseniz, internetten ATV’de Savaş Ay’la yaptığı programları izleyebilirsiniz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – En son ne zaman acile gittiniz?

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Ben kim olduğunu söylemiyorum, siz üstünüze alınabilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – En son acile ne zaman gittiniz?

MUSA ÇAM (İzmir) – Hiç alınmıyoruz, hiç alınmıyoruz, hiç.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Eski Türkiye’de özel hastanelere, devlet hastanelerine, üniversite hastanelerine gidemeyen yeşil kartlı vatandaşlarımızın hâli ortaydaydı. Sosyal güvenlik kapsamına dönüp baktığımızda, arkadaşlar, o gün 65 milyon nüfusumuz vardı ve 65 milyon nüfusun içerisinde sosyal güvenlik kapsamındaki insanımız sadece 45 milyondu ve 20 milyon vatandaşımız sosyal güvenlik sisteminden istifade edemiyordu. Yeşil kartlı vatandaşlarımızı buraya koyuyorlar ve onlar bırakın hastaneye, özel hastaneye, üniversite hastanesine, tedavi olamıyorlardı.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Üniversite öğrencilerini SGK’lı yaptınız.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Ben eczacıyım, o dönemi canlı yaşayan insanlardan biriyim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Bugün eczacılar ne yapıyor?

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Sosyal güvenlik kapsamı oranı sadece 69’du arkadaşlar.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Üniversite hastaneleri gecelik 100 lira yatak parası alıyor, yatak parası.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Merak etmeyin, geleceğim.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Üniversite öğrencilerini SGK’lı yaptınız.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Şahısların isimlerini vereyim, yatak paralarını ödeyin.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Arkadaşlar, şimdi, geldiğimiz doğrular ve gerçek Türkiye burası.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – 18 yaşını doldurmamış çocuklardan yatak parası alıyorsunuz, isim vereyim, yatak parasını ödeyin.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Arkadaşlar, şu an nüfusumuz 80 milyona ulaştı ve bu 80 milyonluk nüfusun yüzde 97,5’uğunu biz sosyal güvenlik kapsamı içerisine aldık.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ya yüzde 12 işsiz var, yüzde 12 işsiz, nasıl oluyor bu?

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Yüzde 97’5’uğunu alırken bir tek vatandaşımızın dahi dışarıda kalmaması için elimizden gelen tüm çabayı sarf ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Parayla aldınız, parayla.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Yüzde 12 işsiz var, kalkmış “Yüzde 97 sigortalı.” diyor ya.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bravo Başkanım, sen bize anlat, millete anlat, millet biliyor.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Parayı ödemeden, yatak parası ödemeden muayene olamıyorlar.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, bu, şu an Türkiye’de sosyal güvenlik kapsamındaki insanlarımızın oranları. Evet, aktif çalışan olarak 21,5 milyon aktif çalışanımız var, emeklilerimiz 12 milyon, bakmakla mükellef olduklarımız 35 milyon.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - İşsiz?

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Toplam 68 milyon vatandaşımızın sosyal güvenlik kapsamı altında olduğunu bilin.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – İşsiz kaç kişi?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Niye ikide bir af çıkarıyorsunuz, ikide bir af?

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Geriye kalan, genel sağlık sigortası kapsamında 11 milyon vatandaşımız var ve bunun için, çökmüş olan yeşil kart sistemini ayağa kaldırdık ve genel sağlık sigortasını ilan ettik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ne kadar işsiz var, onu da söyle?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – İşsizlik rakamı kaç oldu, işsizlik? Bir de işsizliği anlat.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Arkadaşlar, genel sağlık sigortasıyla birlikte, şu anda, geliri 590 TL’nin altında olan 7,4 milyon vatandaşımızın genel sağlık sigortasından istifade etmesi için, özel hastaneden üniversiteye gitmesi için primlerini biz yatırıyoruz. Toplam 7,4 milyon vatandaşımızın genel sağlık sigortasından istifade etmeleri için primlerini biz yatırıyoruz. Bugün çıkaracağımız yasa tam da burada 2,7 milyon vatandaşımızı ilgilendiriyor. Bu vatandaşlarımızı direkt olarak ilgilendiren bu yasayla birlikte genel sağlık sigortasıyla istedikleri hastanelerden hizmet almalarını sağlayacağız.

Yapmış olduğumuz genel sağlık sigortasında gelir tespiti istiyorduk, artık gelir tespiti yapmadan, geliri 590 TL’nin üzerinde olan vatandaşlarımızın primlerini tek bir rakama bağlıyoruz; 53,9; bundan sonra 2,7 milyon vatandaşımız 54 TL prim ödeyerek istedikleri hastaneye gidecek ve 71 TL, 213 TL, 426 TL prim ödemeyecek, sadece 54 TL primle istedikleri hastaneye gidecek.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – 10 bin lira geliri olan da 54 TL ödeyecek; hiç geliri olmayan da 10 bin lira geliri olan da.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Öyle değil. Doğruyu söyle.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Aynen öyle.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Arkadaşlar, sosyal devlet olma anlayışı budur, hastaları hastane kuyruklarında bekletmek değildir.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sosyal devlet katkı parası almaz vatandaşından, eczaneden katkı payı almaz, yatak parası almaz.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Arkadaşlar, şu anda sağlığa yapmış olduğumuz yatırımlar 7 kat artmış ve 111 milyar, hastanelerimizin, Sağlık Bakanlığımızın bütçesini artırmış vaziyetteyiz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Lüks oteller yapıyorsunuz, doktorsuz oteller.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Arkadaşlar, biraz evvelki Okmeydanı’ndan sonra doğru budur, gerçek budur, hastane kuyruklarından geldiğimiz Türkiye fotoğrafı da burasıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ne kadar sağlıkçı açığı var?

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunlar sosyal güvenlikte yapmış olduğumuz reformlar, daha yapmaya devam edeceğiz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – En son ne zaman acile gittin? Dört gün önce acile gittim ben.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Bugünkü yasada esnaflarımız için çok önemli düzenlemeler yapıyoruz.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Yoğun bakım yok, yoğun bakım.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Yapmış olduğumuz bu düzenlemelerde, ilk günden itibaren, onlara can suyu ve kredi kefalet kooperatifleri aracılığıyla vermiş olduğumuz destek tam 19 milyara yükselmiş vaziyette ve bunların faizlerini biz sübvanse ediyoruz. Bütçeden 1,3 milyonluk sübvansiyonu yapıyoruz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Suriyelilere verdiğinizi Türk vatandaşlarına niye vermiyorsunuz, onu anlatın.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Ama eski Türkiye'de doğru olan bir şey vardı, hatırlar mısınız bu fotoğrafı: Esnafın, Başbakanlığın önünde, Başbakanının önüne kasayı fırlattığı tarih. Ve o günden bugüne eski Türkiye'den…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Şimdi daha kötü esnaf, daha kötü.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Daha kötü, daha kötü; yazar kasası kalmadı esnafın.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Yazar kasa kalmadı, doğru söylüyorsunuz.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Atacak yazar kasası yok.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Ve Başbakan bu esnafın attığı kasadan sonra çekip gidiyordu. Biz esnafın bütün sorunlarına kulak veriyoruz arkadaşlar, siz hiç merak etmeyin, her türlü derdine ilaç oluyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Dükkânını kapatana para veriyorsunuz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Parayı siz vermiyorsunuz, esnaf veriyor primi.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Ve Ahilik Sandığı kuruyoruz. Kurduğumuz fonla da, problem yaşayan BAĞ-KUR’lu esnaflarımız -bütün esnaflarımızla ilgili çıkaracağımız Ahilik Sandığıyla birlikte oluşan fondan- işsiz kaldıkları anda, sekiz aydan on aya kadar işsizlik maaşını biz ödeyeceğiz. Ve sadece yüzde 2’lik ödeyecekleri primle biz işsizlik maaşlarını karşılayacağız. Biz esnafımızı desteklemeye devam ediyoruz.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Süre bitti, süre.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – “Sandık” deme Başkanım, bunlar sandıktan korkar, 11 seçimdir kaybediyorlar, “sandık” deme.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Ve sosyal devlet olma anlayışıyla birlikte sosyal yardımlarımızı tam 1,6 milyardan 45 milyara çıkardık değerli arkadaşlar, sosyal devlet olma anlayışı budur.

Ve Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde orta gelişmişlik insani seviyesinden, yüksek gelişmişlik insani seviyesine çıktık. Bu, neyle oldu arkadaşlar? Güçlü ekonomiyle oldu, uygulanan güçlü sosyal politikalarla oldu.

Ve güçlü Türkiye için biz diyoruz ki: Tek millet için, tek bayrak için, tek vatan için, kararımız evet diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Tek adam için…

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine sonuna kadar devam edeceğiz ve bilin ki, bu yapılan çalışmaların tamamı milletimiz içindir.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet, bravo Başkanım! Görsünler, görsünler!

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Bu cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi…

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Evet, tek adam…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Azerbaycan’a, Azerbaycan’a…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Evet, tabii ki evet.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Tabii ki “Evet.” diyoruz. Bundan sonra herkes için “Evet.” diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Engelli kardeşlerimiz için de tabii ki “Evet.” diyoruz, tabii ki “Evet.” diyoruz, sonuna kadar “Evet.” diyoruz, tüm kalbimizle “Evet.” diyoruz.

Teklifin milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalık.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Başkanım, sandıktan da korkuyorlar, sandıktan.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çam.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Çalık konuşmasında “SSK Genel Müdürü”, “Ben söylemeyeceğim ama siz bilirsiniz.” gibi direkt ima ederek Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımızı ima etmiştir. Dolayısıyla, Sayın Genel Başkanımıza bir milletvekili arkadaşımızın bu kadar özensiz, bu kadar dikkatsiz bir şekilde gelecek bir konuşmasını, bir üslubunu kabul etmiyorum. Burada Sayın Genel Başkanımıza karşı direkt bir sataşma var, bu konuda söz istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurun iki dakika.

MUSA ÇAM (İzmir) – Bülent Kuşoğlu…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Çalık neden böyle bir konuşma yaptı bilemiyorum.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Biz de anlamadık!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Yani yirmi yıl önce, yirmi beş yıl önce ile bugünü neden karşılaştırdı anlayamadım. Ben o dönemde Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdür Yardımcısıydım ve Yönetim Kurulu üyesiydim. Biz göreve başladığımızda Sayın Genel Başkanımla birlikte, Türkiye, sosyal güvenliğin ne olduğunun bile farkında değildi, böyle bir bilinç yoktu, büyük sıkıntılar vardı; biz bürokrat olarak büyük mücadele verdik. Bakın, hâlâ siyasiler o günün siyasilerini değil de o günün bürokratlarını suçlayabiliyorlar, öyle bir mücadele verdik. (CHP sıralarından alkışlar) Gerçekten bununla gurur duyuyorum, övünüyorum. Türk sosyal güvenliğine önemli katkılarımız oldu bürokratlar olarak. Siyasileri de bir kenara bıraktık, bağımsız, gerçekten siyasilerden daha bağımsız önemli çalışmalar yaptık.

Bugünle mukayese edersek o günlerde Sosyal Sigortalar Kurumunun gayrisafi millî hasılaya göre yüzde 1’lerin altında olan açığı, en fazla yüzde 1’lerde olan açığı bugün, devlet katkısına bakın, yüzde 5’lere çıkmıştır, çok daha fazladır. Bu sene, 2017 için 116 milyar lira devlet katkısı söz konusu olacaktır. Bu, o günlerde söylenen kara deliğin çok çok üzerinde, 5 katı üzerinde bir açıktır, 5 katı üzerinde.

Onun için, böyle bir konunun dile getirilmesi… Aslında, AKP iktidarının en zayıf olduğu yer de sosyal güvenlik, sosyal sigortalar konusudur.

Bakın, sosyal yardımlar ayrıdır. Bilmezsiniz, sosyal yardımlar ayrı, sosyal güvenlik, sosyal sigortalar ayrı.

Sosyal yardımlar konusunda iktidarın başarılı olduğu bazı çalışmalar yaptığını biliyoruz ama Sayın Çalık onları değil de sosyal güvenliği dile getirdi, başarısız oldukları tarafı dile getirdi, çok büyük bir yanlışlık yaptı.

Sosyal yardımlar konusunda da söyleyeyim, son iki seneden beri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesi gerilemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Evet, geriliyor, onlarda da geriye gidiş söz konusu, bunların bilinmesi gerekir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Bir sataşmada bulunmadım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bırakın onu ben değerlendireyim.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 456) (Devam)

BAŞKAN - Evet, şahsı adına Kars Milletvekili Sayın Yusuf Selahattin Beyribey konuşacak.

Buyurun Sayın Beyribey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 456 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde görüşlerimi belirtmek istiyorum.

Özellikle, ben, 24’üncü madde üzerine dikkatlerinizi çekmek istiyorum. 1990’lı yıllardan itibaren, çiftçilerimizin tarım kredi kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçları çok büyük sıkıntılar yaratmıştır köylülerimizde. Oysaki köylülerimiz bu vatanın ana unsurlarıdır, üretimin kaynağıdır, toprağın sahibidir, diğer bir anlamıyla vatanın öz sahipleridir; onları oralarda tutmak, üretimlerini kolaylaştırmak, onların orada yaşamlarını kolaylaştırmak adına gayret göstermemiz gerektiği kanaatini taşıyorum. Özellikle 1990’lardan itibaren başlayan, 2002 yılında Ziraat Bankası müteselsil kefilliklerinin sona erdiği, daha sonra 2004 yılında ise tarım kredi kooperatiflerinin müteselsil kefilliklerinden dolayı birçok insan mağdur oldu. Bunun için 2017 yılında bir kanun çıktı; “Müteselsil kefillik” dediğimiz kefilliğin şahıslara dönmesi doğrultusunda bir kanun çıktı. Süreli olduğu için -2007 yılının sonuna kadardı- ondan sonra müteselsil kefillik için müracaat etmeyenler müteselsil kefilliği olduğu için ne borçlarını ödediler… Bundan dolayı arazileri, arsaları, üzerlerinde mevcut olan bütün her şeye haciz konuldu ve borcunu ödese bile kişi -diğer borçlardan ve kendi borcundan dolayı- diğer borçlarına icralar geldiğinden dolayı borçlarını ödemediler.

Şimdi, o günden bugüne kadar sadece benim ilim Kars’ta, Kars merkez ve köylerinde -sadece merkezde bu şekilde mağdur 3 bin vatandaşımız var- köyleri toplarsak köylerle beraber bu sayı 7 bin civarındadır. Bu sadece Kars’ta değil; bu, Bolu’da var; bu, Erzurum’da var; bu, Sivas’ta var, Türkiye’de çiftçilikle uğraşan herkeste var. Çiftçiler kendi borçlarını ödeseler bile müteselsil borçluluklarından dolayı mağduriyetleri vardı. Şu anda birçok çiftçi mal sahibi olamıyor, mal sahibi olursa hemen malına haciz konuluyor.

AK PARTİ her zaman çiftçisinin yanında olmuştur. Çiftçisinin yanında olduğu için de bugün, zamanında gidip müracaat edemeyen, mağdur olan ve borçlarını ödeyemeyen bu vatandaşlarımızla ilgili yeniden Başbakanımıza teşekkürlerimizi arz ediyorum, himmet etti. Grup Başkanımıza, komisyon başkanımıza, bakanımıza ve bu konuda emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkürlerimi arz ediyorum.

Ayrıca, şimdi “evet” oylarıyla destek verecek bütün milletvekillerimize ve Meclisimize teşekkür ediyorum. Gerçekten, çok önemli, kanayan bir yaraya parmak basmış olacağız ve orayı tedavi etmiş olacağız. Bu konuda ben inanıyorum ki borcunu ödemek isteyenler -tarihi özellikle vurgulamak istiyorum- 2017 yılının sonuna kadar “Ben borcumu ödüyorum, müteselsil kefillikten çıkıyorum.” derse vatandaşımız, köylümüz, müteselsil kefilliği kaybolacaktır.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Para bulursa.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) – Parasıyla ilgili problem yoktur, siz müsterih olun. Köylülerin malı da para ediyor, ineği de -ben çiftçiyim, köylü çocuğuyum- para ediyor. [CHP sıralarından alkışlar(!)]

Tasdik ettiğiniz için de teşekkür ediyorum. Ürettiği mallar gayet güzel para ediyor. Ben köylülerin nasıl yaşadığını, nasıl yaşamaları gerektiğini biliyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Köyler niye boşalıyor?

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) – Onlar için mücadele veriyoruz. AK PARTİ onların yollarını yapıyor, okullarını yapıyor, sağlık hizmetlerini veriyor, her türlü hizmetini veriyor, vermeye de devam edeceğiz.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Yalan söylüyorsunuz… Hayır, hayır, yanlış… Pardon, düzeltiyorum, yanlış…

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) – Benim amacım şudur: Köylü üretimini yapsın, yaptığı üretim de köyünde kalsın. Çocukları tabii ki eğitilsin ama üretimde, katkıda onların üstüne yoktur. Köylü çok önemlidir. Köylü 1 metrekare toprak için canını verir. Onun için, biraz evvel sözümü söylerken de bu vatanın ana unsurudur, bu toprağın ana sahibidir dedim, bundan dolayıdır.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sahip çıkın, sahip çıkın.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) – Ben köylülerimize her zaman sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum. Partimiz ve Meclisteki bütün grupların da köylülere sahip çıktığına inanıyorum.

Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bu 24’üncü maddeyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) – Heyecanımı sizlerle paylaşmak istedim.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Beyribey.

Şahsı adına son olarak İstanbul Milletvekili Sayın Gülay Yedekci konuşacak.

Bütün konuşmacılar bugün görsellerle kürsüye geliyor ama ne yazık ki biz hiçbirini göremiyoruz.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok güzel şeyler var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yedekci. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi, bu torba yasayla, yabancılar emlak aldığında KDV kaldırılırken ve müteahhitlere çeşitli imtiyazlar sağlanırken ben size bir belediye başkanı ile müteahhit arasındaki kirli ilişki çarkını göstereceğim. Bu belge çok önemli bir belgedir, Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak geçmiş olan bir belgedir. Bu belge, bir rüşvetin, bir itirafın, bir yolsuzluğun belgesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Konuyu açıklıyorum: Bir iş adamı, bir müteahhit Maslak’ta bir bina yapıyor, yedi sene boyunca inşaatı durduruluyor, sonra İstanbul Belediye Başkanının Güzelce’deki villasının etrafında 3 tane arsa aldırtılıyor. Daha sonra imar planlarıyla bu 3 arsanın gerekli değişikliği de yapılıyor ve burası peyzaj donatı alanı olarak Belediye Başkanı için hazırlanıyor. Ön taraftaki arsanın da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına ait olduğunu, yan taraftaki arsanın da Büyükşehir Belediye Başkanının eşine ait olduğunu ayrıca görünüz. Belediye Başkanı o iş adamıyla bir protokol imzalıyor ve bu protokolde açıkça yazıyor, milyonlarca liraya evinin etrafındaki arsaları zorla aldırtıyor. Aralarında bir husumet çıkıyor ve bu iş adamı belediyeye gidiyor ve bu itiraf dolu, rüşveti, ahlaksızlığı belgeleyen, Türk siyasi tarihinde böylesi görülmemiş bir evrakı bırakıyor. Mektuptan açıkça okuyorum, diyor ki: “Yarın sormayacaklar mı ‘Yedi sene bu inşaata yapılaşma izni vermeyip mühürlü tuttun da Sayın Başkanım, evinin yanındaki arsaları ve diğer gayrimenkulleri aldıktan sonra mı avan projeyi tasdik ettin?’ diye.” Soruyoruz: Neden bu avan projeyi tasdik ettin? Kaç para aldın? Bu arsalar size nasıl bir rant sağladı? Bu iş adamından ayrıca açıktan para aldınız mı? Önce inşaatı durduruyorsunuz, iş adamını, müteahhidi kendinize mahkûm ediyorsunuz… Bu arada inşaat da çok tuhaf, kaldırım payı bile yok, yüzde 15 emsali var ve 190 bin metrekarenin üstünde bir inşaat alanı var.

Sayın Cumhurbaşkanı İstanbul’daki dikey yapılaşmaya karşı olduğunu söylemişti, İstanbul’da yeşil alan kalmadığını söylemişti. Biz de soruyoruz: Son yirmi iki yıldır bu dikey yapılaşmalara kim izin verdi? Siz izin vermediniz mi? Bunlar sizin iktidarınızda yapılmadı mı? Son yirmi iki yıldır İstanbul’u vahşi kapitalizmin kucağına iten siz değil misiniz? Bu alışveriş merkezlerini yaptırıp Avrupa’nın alışveriş merkezi cehennemi şekline çeviren siz değil misiniz? Biz bu belgelerin çok önemli olduğuna ve AKP’li dürüst, namuslu milletvekillerinin de en az bizim kadar konunun takipçisi olacağına inanıyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Neresi Hanımefendi?

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Hattatların binası.

Evet, son olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin her zaman için bu tür olaylara, rüşvete, haksız kazanca karşı durduğunu ve bu haksız kazanç yapanların karşısında da her zaman mücadele edeceğini ayrıca söylemek istiyorum.

Şunu da söylemek istiyorum değerli vatandaşlarımıza: Bu, her tür teklife açık bir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyla karşı karşıya olduğumuz gerçeğini de koyuyor önümüze. Ayrıca, sadece bununla da yetinmiyor Sayın Belediye Başkanı, villasını küçük saraya çevirmek için… Saray merakınızı hepimiz biliyoruz, yere batsın saraylarınız da diyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Çok ayıp!

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Bu saraya çevirmek için ayrıca imar planlarında değişiklik yapıyor. Bu imar planlarındaki değişikliği yöre halkı duyuyor. Belediye Başkanı villasını denetlemeye gittiğinde, halk gidiyor “Kendine yaptığın değişikliği bize de yapacaksın.” diyor. Mecbur kalıyor ve bir başka illegal duruma imza atıyor, askıdaki planları değiştiriyor, illegal bir şekilde, yasal olmayan bir şekilde askıdaki planları değiştiriyor. Bu, sözün bittiği yerdir; bu, rüşvetin, yolsuzluğun, dolandırıcılığın açık bir resmidir. Bunun takipçisi olacağımıza emin olun.

Ama, şunu da açıkça söyleyelim, bir İstanbul sevdalısı olarak, bir Türkiye sevdalısı olarak sevgili vatandaşlarıma seslenmek istiyorum: Üzülmeyin, az kaldı, 16 Nisandan sonra haramilerin saltanatını yıkacağız, bir başka Türkiye’yi, bir başka İstanbul’u, yaşanabilir İstanbul’u mümkün kılacağız.

Yüce heyetinizi buna olan inancımla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Muharrem İnce’nin videosunu izle, bak, ne diyor orada? “İki yüz elli yıl iktidar olamaz.” diyor.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Belgelerle konuşuyoruz, boş konuşmaya karnımız tok.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Muharrem İnce’nin videosunu izle.

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hatip, renkli, yüksek tonda konuşma yapmıştır. Hemen kendisine bir çağrıda bulunuyorum: Elinde ne var ne yok hemen savcılığa iletsin, hemen, hiç vakit kaybetmesin.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Savcılığa ilettik, sorun yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Buradaki beyanlar bir savcılıktır işte, savcılık harekete geçsin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hiç vakit kaybetmesin. Bu anlattığı işlerden biz anlamayız. Ama geçmiş dönem Çankaya Belediye Başkanı “Yamyamları doyuramıyorum.” diyordu. O Çankaya Belediye Başkanına göstersin bunları veya bizde rezidans yok, rezidansçılara göstersin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Şişli’ye gel, Şişli’ye! Şişli’ye de gel, Beşiktaş’a gel!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Şişik fatura da yok. Yani böyle, Meclisin faturasını aylık 800 bin lira limitle kullanan da yok çok şükür.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, grup başkan vekili, Çankaya Belediye Başkanı hangi belediye başkanıdır, kim söylemiş, bunu açık ve net bir şekilde söylemelidir.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Şişli, Beşiktaş dolmuşu var. Şişli-Beşiktaş dolmuşları kalkıyor.

MUSA ÇAM (İzmir) – Dolayısıyla, partimizin belediye başkanına yapılan direkt bir husumettir ve bunu mutlaka cevaplaması gerekir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Geçmiş dönem başkanınıza sorun, Çankaya Belediye Başkanına.

BAŞKAN - Çankaya Belediye Başkanının söylediği bir sözü tekrar etti, söylediği bir cümleyi tekrar etti.

MUSA ÇAM (İzmir) – Ne söylemiş?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Yamyamları doyuramıyorum.”

MUSA ÇAM (İzmir) – Kimmiş o yamyamlar? Burada çıksın kürsüde söylesin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Onu Çankaya Belediye Başkanınıza sorun. Kimdi? Sizin Çankaya Belediye Başkanınızdı.

MUSA ÇAM (İzmir) – Yamyamları Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde bulmak mümkün değil ama on beş yıllık AKP Hükûmeti döneminde her şey ortada.

BAŞKAN – Sayın Çam, söz verebilirim, iki dakikadan bir şey çıkmaz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Yamyamları doyuramıyorum” diyen eski Çankaya Belediye Başkanına sorun onu ya da rezidansçılara.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sarıyer’de geçen gün ne oldu? Sarıyer Belediye Meclisinde ne oldu? Sarıyer Belediye Meclisinde ne oldu iki hafta önce?

BAŞKAN – Ama Sayın Muş kendi düşüncesi olarak değil -ki hiç tasvip etmiyorum, burada olmayan kişilerin arkasından konuşulması hiç tasvip ettiğim bir şey değildir, onu da belirteyim- Sayın Belediye Başkanının söylediği bir cümleyi tekrar etti.

MUSA ÇAM (İzmir) – Nerede söylemiş, ne zaman söylemiş?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ulu orta bütün milletin dilinde. Nerede söylediğini onlar iyi biliyor.

MUSA ÇAM (İzmir) – Burada olmayan biriyle ilgili bu kadar konuşulabilir mi? Çok ayıp bir şey bu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hanımefendiye, sayın vekile buradan çağrıda bulunuyorum: Elindeki bütün belgeleri hemen savcılığa iletsin, suç duyurusunda bulunsun, hemen. Hemen mahkemeye gitsin.

BAŞKAN – Sayın Çam’la muhatabım şu anda.

MUSA ÇAM (İzmir) - Ayrıca Milletvekilimiz Sayın Gülay Yedekci’ye da sataşma var.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bana sataşmada bulundu, söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Çam’la muhatabım. Grup başkan vekili vekâleti onda, o yüzden onunla görüşmek durumundayım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ya da rezidansçılara sorsunlar, rezidansçılara.

BAŞKAN - Sizin grubunuza bir sataşma yok çünkü dediğim gibi, tekrar ediyorum: Bir belediye başkanının söylemiş olduğu bir cümleyi tekrar etti.

MUSA ÇAM (İzmir) – Burada olmayanlar hakkında Sayın Başkan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hanımefendi de söyledi burada olmayanlar hakkında.

BAŞKAN - Eğer belediye başkanı böyle bir cümleyi sarf etmediyse elbette hakaretten dolayı size söz verebilirim ama söylenen bir cümlenin tekrarı olduğu için size bu konuda söz hakkı veremeyeceğim.

MUSA ÇAM (İzmir) – Hakaretten dolayı sayın konuşmacımıza, milletvekilimize bu konuda sataşma oldu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hakareti ben yapmadım ki. Eski Çankaya Belediye Başkanları söyledi.

BAŞKAN – Sayın konuşmacıya da hakaret etmedi, sadece çok net olarak dedi ki: “Elinde ne kadar belge varsa savcılığa teslim etmesini rica ediyorum.”

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Açık sataşma var Sayın Başkan.

MUSA ÇAM (İzmir) – Açıktan sataşma var yani yalancılıkla suçluyor.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Böyle bir evrak yok ki; evrak açık.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Götürmezse müfteri ilan ederiz. Savcılığa götürecek hepsini.

MUSA ÇAM (İzmir) – Yalancılıkla suçluyor. Böyle bir şey olabilir mi?

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkanım, ben söz istiyorum.

BAŞKAN – “Yalancı” demedi Sayın Çam. Bakın, çözelim. Mesele yok, iki dakika konuştuğumuz kadar zaten geçerdi mesele ama usule uygun olarak bu konuşmayı yapıyorum.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Çankaya Belediye Başkanına laf attı.

BAŞKAN - “Yalancı” demedi, “Elindeki belgeleri savcılığa müracaatta bulunsun, versin.” dedi.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hemen, hiç vakit kaybetmeden.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bir şey yok ya; sataşma.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bunu talep ediyorum.

BAŞKAN - İki: Bir belediye başkanının söylediği bir cümleyi tekrar etti. Neresinde sataşma var bunun?

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz açıklayayım.

MUSA ÇAM (İzmir) – Ama, gerçek dışı konuşmayla itham etti Sayın Başkan.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Daha ne yapsın?

MUSA ÇAM (İzmir) – Daha ne yapsın yani?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır, canım nerede ya?

BAŞKAN – “Gerçek dışı bir konuşma” demedi ama bunu çözemeyeceğiz böyle, buyurun iki dakika…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – “Savcılığa verin.” dedi ya.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Renkli bir konuşma, cafcaflı bir konuşma dedim.

BAŞKAN – Yani, konuşmaları biraz iyi dinleyip ona göre talepte bulunursak bize de rahat çalışma olanağı sağlarsınız.

Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz yaptığımız bütün çalışmaları evraklarla yapıyoruz. Bu konuştuğum her şey, burada konuşulan her şey Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına Belediye Meclis grubunda soruluyor, Belediye Başkanı bunu kabul ediyor ve bu, tutanaklara geçiyor. O üç arsayı da soruyorlar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Tamam, yasa dışıysa hemen savcılığa götürün, hemen, bekliyorum.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Bir müsaade edin. Bir şey söyleyecekseniz çıkın kürsüye söyleyin, orada laf söylemeyin bana.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Takip edeceğim verip vermediğinizi.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Ama, bu da bizim elimizde…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Savcılığa verip vermediğinizi takip edeceğim.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Ben de sizi takip edeceğim. Hükûmet sizsiniz, bu yolsuzluğun, bu rüşvetin, Türkiye’yi bu yoksulluğa ve pis hırsızlığa mahkûm etme anlayışının hesabını siz soracaksınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Savcılığa vermezseniz takip edeceğim bunu. Bakacağım veriyor musunuz, vermiyor musunuz. Savcılığa vereceksiniz.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Hükûmet sizsiniz. Ben sizin takipçiniz olacağım. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Biz yargıç değiliz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hakaret ettiğiniz, suçladığınız belediye başkanı da sizi verir mahkemeye merak etmeyin.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Evet, şimdi, bu elimizdeki evrak da bizim savcılığa…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Mesnetsiz ithamlarda bulunuyorsunuz burada.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis grubu bu konuyu mahkemeye taşımıştır ve hangi suçlamayla mahkemeye taşımıştır?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Mesnetsiz ithamlarda bulunuyorsunuz.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – TCK’nın 257’nci maddesinde düzenlenmiş olan görevi kötüye kullanma, 184’üncü maddesinde düzenlenmiş olan imar kirliliğine neden olma, TCK’nın 279’uncu maddesi kamu görevlisinin suçu bildirmemesi, suçu işleyen şüpheliler hakkında gerekli soruşturma, 250’nci maddesi düzenlenmiş olan irtikap, 255’inci maddesi nüfuz ticareti, 247’nci maddesi zimmetle ilgili. Büyükşehir Belediye Meclisimiz bu dilekçeyi hazırlamıştır, bütün Belediye Meclis üyelerimizin tamamı imzalamıştır ve biz bu durumu zaten yargıya taşıyacağız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hemen…

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Ama, asıl önemli olan Türkiye’yi on beş yıldır, İstanbul’u da yirmi iki yıldır yöneten zihniyetin artık bu hırsızlığa, rüşvete, irtikaba “Dur.” demesidir.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Şişli’yi de söyle, Şişli’yi de, Beşiktaş’ı da söyle, Sarıyer’i de söyle bakalım, kendi partini söyle.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Ben bütün namuslu AKP milletvekillerini ve namuslu AKP bakanlarını bu konuyu takipçi olmaya davet ediyorum. Bunu çözecek ve mahkemeleri bu anlamda denetleyecek olan sizsiniz...

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bankalar İstanbul Belediyesine 1994’te çek karnesi vermiyordu, bankalar.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – ...mahkemelere emir verenler sizlersiniz, bunlara dikkat edip bunları önleyecek olan sizlersiniz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Çek karnesi vermiyordu, çek karnesi.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Boş konuşmayacaksınız, evrakla geleceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Bu bir itiraf, bu bir rüşvet belgesidir, rüşvet, rüşvet. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yedekci, teşekkür ederim.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Bankalar kime çek karnesi vermiyordu?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bütün milletvekillerinden özellikle rica ediyorum: Herhangi bir şikâyet olabilir, savcılığa ilgili herhangi bir suç duyurusunda bulunulabilir, mahkemeden karar alınmadıkça lütfen bu kürsüden kişilerin –kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun- haklarını ihlal etmeyiniz. Lütfen, hangi partiden olursa olsun, mahkemeden bir karar gelmediği müddetçe bu kürsüden bazı kişileri karalama kampanyasını sürdürmeyiniz, bu kürsüyü de buna alet etmeyiniz lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada bize atfen söylediği hırsızlıktır, rüşvettir vesaire gibi ifadeleri kendilerine iade ediyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada bir kez daha söylüyorum: Behemehâl bu konuyu savcılığa intikal ettirin. Efendim, dilekçe yazmışlar da şöyle olmuş da, hemen savcılığa götürsünler.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sizin işiniz ne Beyefendi, siz niye savcılığa intikal ettirmiyorsunuz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Milletvekilisiniz.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Hani Türkiye’yi yönetiyordunuz!

BAŞKAN – Sayın Yedekci, lütfen laf atmayın.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – O da bana laf atıyordu sabahtan beri, niye “lütfen” demediniz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ben yargıç değilim, ben savcı da değilim.

BAŞKAN – Ben, şimdi Sayın Muş’la konuşuyorum, sizi dinlemiyorum.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Ben de sizi dinlemiyorum. Bu nasıl iş ya!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben yargıç veya hâkim değilim. Madem yasa dışı bir şeyler var, bunları da kendileri yakalamışlar, bu kadar açık, kendileri de böyle bir karar veriyorlar, behemehâl çağrıda bulunuyorum hemen savcılığa götürsünler, soruşturma açsın savcılar.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Evraklar gazetelerde çarşaf çarşaf.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Daha ne diyeceğim!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bakın, tekrar ediyorum: Bu kürsü, hakkında, aleyhinde bir karar olmadıkça kişilerin haklarını ve hukuklarını ihlal etme kürsüsü değildir, bu kürsüyü de o anlamda araç olarak kullanmayalım, kim, hangi partiden olursanız olun.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, adam itiraf ediyor, “Rüşvet verdim.” diyor, mektup yazmış.

BAŞKAN - Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.59

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 456) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Şimdi, teklifin ikinci bölümü üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Bu sürenin yarısı sorular, yarısı da cevaplar içindir.

Sisteme giren sayın milletvekillerinden başlıyorum.

Sayın Bektaşoğlu, buyurun.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çıkarılan yasalarla, yönetmelik değişiklikleriyle KOBİ türü esnaflara vergi, sigorta indirimi muafiyeti, hazine arazilerinin bedelsiz tahsisi, uzun vadeli geri ödemeler, faizsiz kredi gibi imkânlar sağlanıyor. Ancak, bu düzenlemenin ilgili maddelerinde mutlaka “borçsuz”, “vergisini, sigorta primini düzenli ödeyen”, “icra takibine uğramamış” gibi cümlelerle bambaşka bir esnaf tipi tanımlanıyor. Getirilen imkânlar ve kolaylıklardan ancak işleri tıkırında giden esnafların yararlanacağı şart koşuluyor.

Türkiye'nin diğer illerinde var mı bilemem ama kendi memleketim olan Giresun’da bu tanıma uyan tek bir esnaf bile olduğunu zannetmiyorum. Cemal kardeşim orada, Bakana söyler.

Uyguladığınız ekonomi programlarında özellikle Türk parasının dolar, euro karşısında yüzde 15’lere varan değer kaybından en çok da esnaf kesimi mağdur edildi, “esnaf” diye bir kesim kalmadı. Sadece bir yılda 700 esnafın kepenk kapattığı Giresun’da, 33 bin icra dosyası, 7 bin dolayında da takibe hazır dosya var.

Sayın Maliye Bakanımıza soruyorum: Bu durumdaki esnaflar için en azından bir kereye mahsus af veya ödeme kolaylığına dayalı bir uzlaşma arayışı düşünceniz var mıdır? İnşallah vardır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Üstündağ…

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, Tarım Bakanımız burada değil ama Maliye Bakanımızla ilgili olduğu için soruyorum: Her yılın sonuna doğru ödenen zeytinyağı primleri şu ana kadar ödenmemiştir. Bu yılın ilk iki ayı geçmesine rağmen, zeytinyağı primlerinin hâlâ ödenmemesinin nedeni nedir? Zeytinyağı primleri üreticiye ne zaman ödenecektir?

Ayrıca, her yılın ocak ayı içerisinde bal üreticisine kovan başı 10 TL olarak ödenen prim hâlâ bal üreticisine ödenmemiştir. Bu primleri hâlâ neden ödemiyorsunuz?

Referandumu fırsata çevirmek için yatçıların vergilerini sıfırlayan Hükûmet, çiftçilerin alın terinin karşılığını neden vermiyor? Çiftçilerin alın teri, yabancıların yatlarının yüzdüğü denizin tuzlu suyundan daha mı değersizdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Maliye Bakanına olacak sorum: Biliyorsunuz, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz Suriye’de çok önemli operasyonlar yapıyor ve bir kanun hükmünde kararnameyle de Suriye’de görevli olan bu askerlerimize bir tazminat ödemesi öngörülmüştü. Tabii, bu ödemenin yapılabilmesi için de Bakanlar Kurulunun ödemenin usul ve esaslarını belirlemesi gerekiyor. Bu çalışmalar hangi aşamadadır? Bu Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları bu tazminat ödemesinin ne zaman yapılacağını merak etmektedirler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Sarıhan…

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Sayın Bakana benim de sorum: Esnaf Ahilik Sandığı, İşsizlik Sigortası Fonuna paralel bir fon olarak kuruluyor. İşsizlik Sigortası Fonu bugüne kadar işçilerden çok işveren yararına kullanıldı. Bu nedenle, bugün yapılan bu işlem acaba Varlık Fonuna bir ek kasa oluşturma anlamına mı geliyor? Ayrıca, yararlanma koşulları yönünden de son derece sıkıntılı düzenlemeler var.

Bir başka sorum da: Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun görüşünün alınmama nedeni ya da onların görüşlerine itibar edilmeme nedeni nedir? Bugün işsizlik oranının bu denli yükseldiği dönemde acaba kepenk kapatma olaylarına bir katkı gibi düşünülen bu durum daha büyük bir zarara mı neden olacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Altay, sistemdesiniz, soru mu soracaksınız?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Arkadaşların hakkına hiç tecavüz etmeyeyim ben yani sonra da sorabilirim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki.

Grup Başkan Vekili olunca biliyorsunuz, daha öncelik tanıyorum size.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, KPSS sınavını kazanmış binlerce gencimiz var; işe giremezken, işe alınamazken, sokaklarda işsizler ordusu dolaşırken, 4 gencimizden biri işsizken size bağlı Sümer Holdingin Genel Müdürü kendi kurumunda genel müdür yardımcıları, daire başkanları, doktorlar başta olmak üzere bütün personele emekli ol baskısını yaparken, havuza bildirirken, hiç vasfı ve özelliği bulunmayan, kamuda tek gün hizmeti olmayan eşini Balıkesir Belediyesine istisnai kadrodan yani torba kanundan yararlanarak işe aldırtıp bir hafta sonra Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna jet hızıyla Ankara’ya alındığı iddiası doğru mudur? Eğer bu doğruysa bu etik midir? Bu, kanuna karşı hile değil midir? Bu olaylar karşısında, doğruysa, ne tür işlem yapacaksınız?

Teşekkür ederim, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler.

Sayın Bakan, SMA hastası çocuğu olan anneler gözlerinin önünde eriyip giden evlatlarına ilaç alamıyorlar ve bunun acısını her gün yaşıyorlar, her gün bize mailler atıyorlar, ulaşıyorlar. Bu çocuklara ilaç alınmasıyla ilgili çözüm konusunda bir çalışmanız var mı?

Yine, biraz önce Sayın Çalık dedi ki: “İşte birçok kişiyi SGK kapsamına aldık.” Ama örneğin 18 yaşından küçük bir çocuk Uludağ Üniversitesinde yatıyor fakat yatak parası alınıyor gecelik 100 lira yani bütün sağlık hizmetleri neredeyse paralı hâle gelmiş durumda.

Yine, örneğin Bursa’da yoğun bakım ünitesi yok. En yakın şehirde bulunmaya çalışılıyor ve bulunan en yakın ile gönderiliyor, aileler perişan oluyorlar yoğun bakımlarda yer olmadığı için. Sağlık konusunda birçok sorun var, gerçekten yetiştiremiyorum bunlarla ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son olarak Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Niğde ili, Orta Anadolu’da Osmanlı döneminde sancak olan, bir dönem Kayseri’ye bağlanan Yahyalı ile Nevşehir ve Aksaray’ın da bağlı olduğu merkezdi. Orta Anadolu’nun ilk yerleşim yerlerinden olan tarih ve kültür zenginlikleriyle dolu Niğde, aynı zamanda önemli bir tarım ve hayvancılık bölgesidir. 1984 yılında başlayan büyükşehir uygulamasıyla İçişleri Bakanlığının 30 olan büyükşehir sayısını 51’e çıkaracağı, bu yönde çalışmaların yapıldığı kamuoyuna yansımıştır. Yeni belirlenen değerlendirmede büyükşehir olmak için gerekli nüfus kriterinin 700 binden 400 bine düşürüleceği belirtilmektedir. Yeni kurulacak büyükşehirler arasında Niğde’nin adının olmadığı ifade edilmektedir. Niğde ili neden bu değerlendirmeye alınmamaktadır. Çevre illerin Niğde’nin dışında böyle bir uygulamadan yararlanması Niğde’nin daha da geri kalmasına neden olacaktır. Niğde aynı zamanda Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma Projesine de alınmamış, çevre iller içinde tarımsal anlamda da bu konuda kendisine destek sağlanmadığı için en geride kalan il durumuna düşmüştür.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan buyurun, süreniz yedi buçuk dakika.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Sayın Bektaşoğlu “Esnaflarımıza dönük olarak bir ödeme kolaylığı olacak mı?” şeklinde bir soru sordular. Şunu söylememe müsaade edin: Biliyorsunuz, özellikle geçmişe dönük olarak geçen sene, ağustos ayında bir yasal düzenleme yaptık, vergi ve sigorta primi borcu olan esnafımız için otuz altı aya kadar bir taksitlendirme imkânı getirdik. Yine, ocak başı itibarıyla da bu yeniden yapılandırmada yapılan ödemeleri de dört ay süreyle, mayısa kadar erteledik. Ayrıca -yine esnafımız açısından son derece doğru bir karar olduğunu tekrar söyleyeyim- ocak, şubat ve mart aylarında sigorta primi ödemelerini de dokuz ay süreyle faizsiz olarak erteledik.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Referandum olmasaydı erteleyecek miydiniz Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Nasıl?

DİDEM ENGİN (İstanbul) – 16 Nisanda referandum olmasa erteleyecek miydiniz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Evet. Referandumla ne ilgisi var?

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Nasıl denk geldi o zaman? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yok, alkışlamayın, bence çok garip bir soru. Yani ekonomiyle ilgili...

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Çok garip değil, çok yerinde bir soru.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bakın, siz her şeyi referandum cephesinden okursanız büyük bir hata içerisine girersiniz. Biz 2016 Ağustos ayından bu yana...

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Onu biz değil, seçmenler düşünüyor.

BAŞKAN – Sayın Engin...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – ...arka arkaya, ekonomide canlılık meydana getirmek, bir taraftan talebi canlandırmak, bir taraftan işletmelerimize finansal kolaylıklar getirmek için çok sayıda karar aldık. Yani, bu düzenlemeyi, aynı düzenlemeleri esnafımız için de yaptık. Onun için lütfen buradaki düzenlemelerimizi... Hiç aklımızın ucundan böyle bir şey geçmedi, onu özellikle ifade edeyim.

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Keşke araştırma önergelerimizi de reddetmeseydiniz.

BAŞKAN – Sayın Engin, lütfen müdahale etmeyin.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yine, esnafımıza dönük olmak üzere, biliyorsunuz, KOSGEB üzerinden 50 bin liraya kadar üç yıl vadeli faizsiz bir kredi imkânı getirdik. Dolayısıyla -Sayın Bektaşoğlu, sizin de takip ettiğinizi tahmin ediyorum- inşallah esnafımıza bu finansal kolaylıkları, mali kolaylıkları sağlamak suretiyle şu içinde bulunduğumuz dönem itibarıyla bir miktar daha rahatlamalarına katkı sağlayacağız, buna da devam edeceğiz, teşekkür ediyorum.

Sayın Üstündağ, bu zeytinyağı primi ve bal üretimine ilişkin primler konusunda detaylı bilgiler yok, bana müsaade ederseniz, onu arkadaşlardan temin edince size bilgi olarak vereyim. Ama, çiftçilerimizin alın terini gerçekten ödüyoruz. Yani, en son 2017 yılında, tarımsal destekleme bütçesine bakıyorum, 18 milyar lira çiftçimize farklı adlarla, farklı üretim yapan kesimlere bu ödemeleri yapıyoruz. Helal olsun yani çiftçimiz gerçekten bunların hepsini hak ediyor. En son, biliyorsunuz, yemde, gübrede KDV’yi kaldırdık. En son yine bu paketin içerisinde çiftçi kardeşlerimizin borçlarını yeniden yapılandırdık. Hep beraber, sizlerin de desteğiyle, inşallah çiftçilerimizin refahının artırılması için birlikte güzel çalışmalar yapacağız.

Sayın Akçay, müsaade ederseniz, bunu Millî Savunma Bakanlığından soruyorum yani bu konu hassas bir konu, çok önem veriyoruz, oradaki yürütülen mücadele ülkemizin güvenliği için son derece hassas ve oradaki çalışmaları yürüten personele ilişkin gerekli çalışmaları yapıyoruz derken arkadaşlar bana şöyle bir not gönderdiler: Suriye’deki görevli askerî personele tazminat ödenmesine ilişkin usul ve esaslar şu anda Bakanlığımız tarafından Başbakanlığa gönderilmiş durumda; takip ediyoruz, en yakın zamanda bununla ilgili gerekli düzenlemeyi de çıkaracağız. Ben de bu arada teşekkür ediyorum, bu bilgi de bana gelmiş oldu, paylaşmış olduk onları.

Sayın Sarıhan İşsizlik Sigortası Fonu ve Ahilik Fonu’yla ilgili bir değerlendirmede bulundular. Yani, İşsizlik Sigortası Fonu’nun tabii temel varlık nedeni, çalışanlarımızın herhangi bir şekilde işsiz kaldıkları durumda bu döneme ilişkin bir sigorta sistemi oluşturmaktadır. Aynı şekilde, Ahilik Fonu’nun da amacı esnafımızdan herhangi bir nedenle iş yeri kapanan esnaflarımıza bu dönemde bir gelir desteği sağlamak amacıyla kurulmuştur. Dolayısıyla burada şunu da açıkça ifade edeyim ki bütün bu Ahilik Fonu çalışması yapılırken Esnaf Sanatkârlar Birliği başta olmak üzere meslek örgütlerimizle çok güzel istişareler yapıldı, kendileriyle görüş alışverişinde bulunuldu, tasarının oluşmasında da kendilerinin katkıları var. Ben kendilerine teşekkür ediyorum. Burada gerçekten isminin dahi belirlenmesinde esnaf odalarımızın talebi vardır, katkısı vardır, tasarının oluşmasında da çok güzel bir çalışma yapıldı. Burada hani, iyi gün var kötü var, kötü günde esnafımıza mutlaka böyle bir sigorta sisteminin kurulması başta esnafımızın talebidir; biz de onu, bu şekilde yerine getirmiş oluyoruz.

Sayın Tanal, Sümer Holding’deki bir kamu görevlisinin yakınına ilişkin bir atama bilgisini ifade ettiler. Buradaki yapılan tayinlerden bilgim vardır, onayım da vardır. Buradaki yapılan atamalarda yani ilk atandığı yer konusunda bilgim ilk başta yoktur, daha sonra bu kişinin diğer kuruma geçişi aşamasında bilgi sahibi olmuşumdur. Burada bana yapılan açıklamalar hem ilk atamada hem de tayinde kişiyle ilgili bir ihtiyaç ve liyakat olduğu bilgisidir. Biz buna itibar ederek bu onayı verdik. Ama bu ne kadar doğrudur hepimizin vicdanlarında tartılması gereken bir konudur; onu da ifade etmek gerekiyor.

Sayın Kayışoğlu, Bursa özelinde ilaç ve sağlık hizmetlerinin sunumuna ilişkin birtakım tedirginlikler ifade etti ama onlara tek tek bakmak lazım. Normalde, Hükûmet olarak gerçekten hizmet bakımından en iyi olduğumuz alanların başında sağlık geliyor. Dolayısıyla münferit hadiseler olduğunu belki değerlendirmek lazım…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Münferit değil bu söylediklerim Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – …veya o bilgileri tekrar bir kontrol etmek lazım. Eğer o bilgileri bizimle paylaşırsanız…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Bakanım, gece acile saat on birde bir gidin, duruma bir bakın.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yok, yok, siz…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bakan olarak değil.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ben, Bayburt’a ne zaman gitsem acile gidiyorum, diyorum ki: “Gelin bakalım, bir hastanenin iyi olup olmadığı acil servisinden belli olur.” Bunu da biliyorlar; ben, Bayburt’a gittiğimde mutlaka acil servise uğruyorum. Ama rica ediyorum, burada bir şey yok yani… Herhangi bir yerde bir aksama olabilir Hükûmet olarak bizim görevimiz, bu aksaklıkların üzerine gitmek ama sağlık sisteminde ilaca erişimde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bir gün canlı yayın yapalım size Sayın Bakan, telefonunuzu alalım da.

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika daha ek süre veriyorum size.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Teşekkür ediyorum.

Yani sağlık hizmeti sunumunda ve ilaca erişimde hani gerçekten son on dört yılda olağanüstü gelişmeler oldu; vatandaşımız, ilacını eczaneden de alabiliyor, hastanede de bulabiliyor.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İlaçlar SGK kapsamından çıkarıldı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yatak noktasında çok nitelikli hastaneler bu dönemde hizmete girdi ama lütfen, rica ediyorum, ben de Sağlık Bakanımızla paylaşayım, herhangi bir hadiseyle karşılaştıysanız onun da üzerine gideriz. Çok güzel hastanelerimiz var, çok güzel doktorlarımız var, hemşirelerimiz çok güzel hizmetler yapıyorlar. Ben, kendilerine de bu arada teşekkür ediyorum, şükranlarımı arz ediyorum.

Niğde konusunda ise büyükşehir belediyelerine ilişkin olarak sayın vekilimiz bir tahminde veya bir düğümden bahsetti. Bende böyle bir bilgi yok. Dolayısıyla bu konuda bir çalışma yürütülüyorsa bile Hükûmet olarak bu çalışmalar neticelendiğinde zaten gerekli açıklamaları yapıyoruz.

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, malum, referandum takvimi başladı. Biraz önce de İstanbul’dan, Ataşehir’den vatandaşlar arıyor. Ben, kendi seçmen kaydımı naklederken de Küçükçekmece’de gördüm, nüfus müdürlüklerinde büyük bir yoğunluk var. Tabii, nüfus müdürlüğü personeli, müdürler, çalışanlar, büyük bir özveriyle çalışıyorlar, bir tereddüt yok ancak büyük sıkışma, yığılma var. YSK da takvimi değiştiremeyeceğine göre yani belki bir vardiya, gece çalışmak şeklinde olabilir.

Şimdi, bir vatandaş aradı, diyor ki: “Bana dediler ki biz günde 300 kişiye işlem yapıyoruz, sabah beşte gel, sıraya gir, fiş al.” Vatandaş ona da razı ama belli ki bu yığılma çözülmeyecek. Bu konuda bir tasarrufunuz var mıdır, bilginiz var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Şimdi, biliyorsunuz biz kimlik kartlarını değiştiriyoruz. Hükûmet olarak eski nüfus cüzdanları yerine yeni kimlik kartları veriyoruz ve vatandaşlarımız da bu yeni kimlik kartlarını almak için gerçekten yoğun bir müracaat yapıyor. Yani bunun referandum süreciyle bir ilgisi olmadığını ifade edeyim.

Burada İçişleri Bakanımız özellikle bu artan yoğun talep karşısında ilave personel talep ettiler ve Maliye Bakanlığı olarak da bu artan talep karşısında İçişleri Bakanlığımıza -yanlış hatırlamıyorsam- 1.500 kadar sözleşmeli personel konusunda gerekli kararı aldık.

İkinci olarak: Yine, buradaki hâlihazırda çalışan personelimizin tabii ki yoğun talep nedeniyle fazla mesai yapma ihtiyacı ortaya çıktı. Burada da çalışan personelimizin fazla çalışma yapmasını da sağlamak üzere fazla mesai ücreti ödenmesine ilişkin olarak da bir Bakanlar Kurulu kararı çalışması yaptık. En son burada yine hizmet sunumunda kaliteyi artırmak ve hizmet sunumunu hızlandırmak amacıyla hizmet alımı şeklinde talepleri oldu İçişleri Bakanlığının ve o konuyla ilgili de ben Bakanlık olarak gereğini yaptım.

Dolayısıyla söyledikleriniz doğru, gerçekten büyük bir yoğunluk var. İçişleri Bakanımız, bizler hep birlikte gerçekten bu konudaki talebi karşılamak için var gücümüzle çalışıyoruz ama sorunların da yaşandığını biliyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, affınıza sığınarak…

BAŞKAN – Estağfurullah.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yani bence şunun yapılması lazım: Bu nüfus cüzdanı yenilemesi işine nüfus müdürlüğü üç gün ara vermeli, neticede eskisi de geçerli, seçmen kayıtlarıyla ilgili iş ve işlemler yürümeli. Sayın Bakanım, bunu takdirinize sunuyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Olur, ben bunu bilgilerine sunarım İçişleri Bakanının.

BAŞKAN – Evet, ben de katılıyorum Sayın Altay’ın bu söylediğine. Çünkü her iki işlem de birbirine karıştı, herhâlde “Eski nüfus kâğıtlarıyla oy kullanılmayacak.” diye de bir kaygı var. Bu konularda da bir açıklama yapılırsa Sayın Bakan, sanıyorum bir netleşmeye varırız.

İkinci bölüm üzerindeki…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’a göre söz rica edebilir miyim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kubat.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın, vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası yazılı nüfus cüzdanı, ehliyet, evlenme gibi belgelerle oy kullanabileceklerine ilişkin açıklaması

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Konu çok önemli olduğu için bir açıklama gereği hissettim: Biraz önce bahsettiğiniz gibi, Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartlarının değiştirilme süreci başladı ve şu anda da devam ediyor, nüfus müdürlüklerimizde de bu yönde bir yoğunluk var. Ancak, eski nüfus kâğıtları olan vatandaşlarımızın, bu halk oylamasında oy kullanamayacağına dair tereddütler olduğu biraz önce ifade edildi, bu kesinlikle doğru değil. Şu anlamda: 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un ilgili maddesinde vatandaşların seçimler ve halk oylamasında oy kullanırken hangi kimlik belgeleriyle oy kullanabileceği yazar, Yüksek Seçim Kurulunun genelgesinde de buna açıklık getirilmiştir. Sadece burada üzerinde durulması gereken: Üzerinde Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası olan nüfus cüzdanı, ehliyet, evlenme gibi belgelerle vatandaşlarımız oylamada iradesini ortaya koyabilir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Yani eski nüfus kâğıtlarıyla, üzerinde TC kimlik numarası olan eski nüfus kâğıtlarıyla da oy kullanılabilecek olunduğunu bir kez daha buradan açıklamış olalım.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 456) (Devam)

BAŞKAN – Evet, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Sayın milletvekilleri, 12’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 12’nci maddesinde geçen “bendine” ibaresinin “bendinde geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

   Mustafa Kalaycı                        Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                       İsmail Faruk Aksu

          Konya                                                Hatay                                               İstanbul

      Arzu Erdem                                       Kamil Aydın                                     Muharrem Varlı

        İstanbul                                             Erzurum                                               Adana

                             Fahrettin Oğuz Tor                                  Mustafa Mit

                                Kahramanmaraş                                         Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 12’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

             Bülent Kuşoğlu                          Utku Çakırözer                                    Kadim Durmaz

                   Ankara                                    Eskişehir                                              Tokat

 

             Lale Karabıyık                        Mehmet Bekaroğlu                                Zekeriya Temizel

                    Bursa                                     İstanbul                                                İzmir

 

                Musa Çam

                    İzmir

MADDE 12 - 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine "işsizlik ödeneği" ibaresinden sonra gelmek üzere "Esnaf Ahilik Sandığı ödeneği" ibaresi ilave edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

             Ahmet Yıldırım                           Garo Paylan                                       İmam Taşçıer

                     Muş                                      İstanbul                                            Diyarbakır

 

            Osman Baydemir                  Mehmet Emin Adıyaman                              Sibel Yiğitalp

                 Şanlıurfa                                     Iğdır                                              Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon okunan son önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir konuşacak.

Buyurun Sayın Baydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yasama organı, çağdaş toplumlarda, medeniyetlerde niçin vardır, niçin yasama faaliyeti yürütülür? Bana sorarsanız, her şeyden önce insan onuru, insan haysiyetini güvence altına almak için bu faaliyetler yürütülür çünkü insanı insan yapan bütün değerler, bir bütündür, birbirinden ayrık ele alınamazlar.

1978’li yıllara müsaadenizle dikkatinizi çekmek istiyorum. Ben, ilkokul çağlarında bir çocuktum. Doğduğum ve büyüdüğüm köy olan Şeyhkent köyüne jandarmalar bir operasyon düzenledi; istihbarat alınmış, köyde silah var. O silahların toplanması amacıyla bütün köy halkı, köy meydanında, “bender” dediğimiz köy meydanında toplatıldı. Kadınlar, çocuklar bir tarafa ayrıldı, erkekler bir başka tarafa ayrıldı ve saatler boyunca kadınların ve çocukların gözleri önünde, yani hepimizin gözleri önünde babalarımıza, dedelerimize akla hayale gelmeyecek işkenceler, gayriinsani muameleler yapıldı. Amaç ne? Köyde var olan bir silahı ele geçirmek.

Gel zaman git zaman cunta gerçekleşti, cuntadan sonra kürdistan köylerindeki bu uygulama değişmedi.

Gel zaman git zaman 1990’lı yıllar gerçekleşti, 4 bin tane köyümüz, yerleşim birimimiz yakıldı; bu uygulamalar değişmedi.

Gel zaman git zaman bir başka darbe gerçekleşti 2015 yılının Haziran ayında, milletin iradesi tanınmamak suretiyle bir darbe gerçekleşti; şehirler, kasabalar yıkıldı.

Şimdi aynı uygulama, 1970’li yılların aynı uygulaması, Nusaybin’in 3 köyünde uygulanıyor. Tamı tamına on üç gündür bir köy abluka altına alınmış, giriş çıkışlar yasaklanmış, bir istihbarati bilgiye dayalı olarak köyde yaşayan bütün canlılara eziyet ediliyor. İnfaz, yargısız infaz iddiaları var, ağır işkence iddiaları var. Bütün samimiyetimle söylüyorum, dilim demeye varmıyor, insan onurunu, haysiyetini kırıcı uygulamalar ve onların feryatları, çığlıkları kulağımıza geliyor. On üç gündür o köye insan hakları heyetlerinin girişine izin verilmiyor.

Sayın Başkan, demin, benden önceki hatipler fotoğraflar gösterdiğinde “Bunları ben görmüyorum.” demiştiniz. Müsaadenizle, önce siz görün Sayın Başkan. Bu fotoğraf, Koruköy’de -yani Herabe Bava köyü- Abdi Aykut’a ait, işkence gördüğüne dair bir fotoğraftır.

Şimdi ben sorarım size: Hangi istihbarati bilgi, hangi neden, ne olursa olsun, insanlık ailesinin suç saymış olduğu işkence etme alçaklığını meşrulaştırabilir? Bu uygulamanın sahipleri -çok açık ve net söylüyorum- alçaktırlar. Bu dünyanın neresinde olursa olsun hiçbir hukuk, hiçbir nizam, hiçbir düzen, bir başka insana işkence yapma hakkını vermez. Hiçbir düzen, hiçbir rejim, Gazze’de yapılanı meşru görmez. Gazze’de yapılan neyse, bugün Nusaybin’de yapılan odur. Ben kendim Mescidi Aksa’da bulundum, o maneviyatı hissettim. Bugün Mescidi Aksa’ya uygulanan uygulama neyse Herabe Bava’daki uygulama aynı uygulamadır.

Şimdi, ben hepinize, vicdanınız demiyorum çünkü artık vicdan maalesef kalmadı. Birazcık onuru olan, “Ben işkenceye karşıyım, ben reddediyorum zulmü.” diyen AKP Grubundan bir vekil istiyorum, CHP Grubundan bir vekil istiyorum, MHP Grubundan bir vekil istiyorum. Gelin, bu akşam Nusaybin’e gidelim, gelin yarın sabah Herabe Reş köyüne gidelim. Gelin oradaki yurttaşlara diyelim ki “Burada ne oldu?”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Eğer ki hukuka uygun işliyorsa çıkıp kamuoyuna diyelim ki “Bunlar yalandır.” Eğer hukuksuzluk varsa o hukuksuzluğu gerçekleştirenlerin hep beraber yakasına yapışalım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baydemir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı "Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 12’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Mehmet Bekaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları

MADDE 12- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine "işsizlik ödeneği" ibaresinden sonra gelmek üzere "Esnaf Ahilik Sandığı ödeneği" ibaresi ilave edilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon okunan önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Yalan söyleme” şeyini çıkardım ama Sayın Bakan doğru söylemiyor. Bu, suç değil herhâlde, değil mi? Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Genel Sekreteri Naci Sulkalar’ın söylediği söz burada.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Bekaroğlu, bir bakan olarak yani boşa laf söyleyeceğime inanıyor musun?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – “Bu, gündeme geldi. Bunun için konfederasyonum adına teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum fakat…”

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Bekaroğlu, inanıyor musun şu söylediğine, inanıyor musun yani?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Tutanaktan okuyorum. “…içeriğine hiçbir şekilde dâhil edilmedik, madde kaleme alınırken bizim fikrimiz sorulmadı.”

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Söylediğine inanıyor musun? Söylediğine inanıyor musun?

BAŞKAN – Sayın Bakan, cevap verirsiniz sonra.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – “Dolayısıyla fonun ilgili hükümleri bize ağır geldi.” Ben sadece tutanaklardan aktarıyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bir bakan olarak ağzımdan boş laf çıkacağına, boşa konuşacağıma inanıyor musun?

BAŞKAN – Sayın Bakan, size söz vereceğim.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, siz şöyle bir şeyi âdet hâline getirdiniz: Size bir yanlışlık söylendiği zaman, size bir kötülük söylendiği zaman başkalarının yaptığı yanlışlık ya da kötülükle veya sizin kurguladığınız bir şekilde ifade edip kendi yanlışlıklarınızı, kötülüklerinizi meşrulaştırıyorsunuz. Bu, gerçekten çok acıklı bir durumdur değerli arkadaşlarım.

Burada Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüsü, yıllar öncesine gönderme yaptı, yazar kasa gösterdi. Evet, o dönem bir ekonomik kriz yaşandı ve insanlar kendi protesto etme haklarını kullandılar, Başbakanlığın önüne kadar geldiler ve yazar kasayı attılar. Siz, düşünce ve ifade özgürlüğünü bütünüyle ortadan kaldırdınız. Aylarca insanların basın açıklaması yapmasını bile yasaklıyorsunuz. O gün ile bugünün arasındaki farklardan bir tanesi budur ama sadece bu değil, çok sayıda fark var.

Değerli arkadaşlarım, esnaflarla ilgili, İşsizlik Fonu’nda olduğu gibi bir rahatlatma getiriliyor, işsiz kalan, iflas eden esnaflara 700 lira maaş ödenecek eğer şeyleri yerine getiriyorlarsa. Önce siz gelin, burada bir İşsizlik Fonu’nun hesabını verin. İşsizlik Fonu’nda 116 milyar TL -tam rakamı bilemiyorum çünkü rakamlar sürekli değişiyor- para toplanmış, bugüne kadar işsizlere sadece 11 milyar TL para ödenmiş. Bu, nasıl İşsizlik Fonu değerli arkadaşlarım? Kurduğunuz esnaf fonu da bundan farklı olmayacaktır.

Sürekli olarak 2002 ile 2016’yı karşılaştırıyorsunuz. Bir karşılaştırma da ben yapacağım. Buyurun rakamlar: 2002’de merkezî yönetim borç stoku 242,7 milyar, 2016’da 751,8 milyar TL; özel sektör dış kredi borcu 2002’de 41 milyar dolar, 2016’da 293 milyar dolar; özel sektörün finansal kuruluşlara dış borcu 2002’de 12 milyar dolar, 2016’da 155 milyar dolar; reel sektörün dış borcu 2002’de 30 milyar dolar, 2016’da 138 milyar dolar; şirketlerin bankalara finansal kiralama ve faktöring şirketlerine kredi borcu 2002’de 56 milyar TL, 2016’da 1 trilyon 534 milyar TL; bankalar dışındaki şirketlerin döviz yükümlülükleri 2002’de 32 milyar dolar, 2016’da 311 milyar dolar.

Değerli arkadaşlarım, bu rakamlar sizin rakamlarınızdır. Size sorarlar, bu kadar para kullandınız, şu anda bu kadar borç var, yaptığınız işler de bellidir ve size sorarlar: Bu kediyse, et nerede, etse, kedi nerede değerli arkadaşlarım?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, o, ciğerdir.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Ciğer midir? Ciğer olsun, her neyse.

Bakın, demin bir şey söyledim, arkadaşlarım öfkelendiler, kızdılar. Şunu haber yaptınız ve kullandınız, milletvekilleri de kullandı: “Kılıçdaroğlu’nun koruması, FETÖ’cülükten içeri alındı.” Bir koruma memuru gerçekten gözaltına alındı, sonra bırakıldı. Utanmadan bu, manşete atıldı yandaş gazetelerde, daha sonra siyasetçiler bunu paylaştı. Peki, ben size soruyorum, Kılıçdaroğlu’nun korumasını haber yapanlar, dert yapanlar: Sizin içinizde, yıllardır beraber olduğunuz bu insanlara bulaşan hiç kimse yok mudur? Bu, vicdanları kanatıyor.

Bakın, bu yapının alt tarafı cemaatti, üst tarafı örgüttü ve o zaman size söylüyorduk. Bu örgütle iltisakı olanlar en çok sizin içinizdedir. Niçin bunları ayıklamıyorsunuz? Niye bir tane haber yapmıyorsunuz? “Adalet ve Kalkınma Partisinin içinde de şunlar şunlar var.” Ben bile sayabilirim belediye başkanlarını, milletvekillerini ama benim işim değil bu, sizin işinizdir. Niye saymıyorsunuz? Niye garibanın… Adam bağlı da olabilir, birtakım yardımlar da yapmış olabilir ama hiçbir iddianame hazırlamadan adam aylarca içeride, mal varlığına el koymuşsunuz, çoluk çocuğu aç, perişan vaziyette. Peki, size soruyorum: Genel başkan yardımcınızın kardeşi, ağabeyi her neyse bir numara olarak yakalandı. Ne yaptınız genel başkan yardımcınıza? Bu millete neyi anlatacaksınız, hangi yalanlarını söyleyeceksiniz? Aha bir daha “yalan” dedim size.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 12’nci maddesinde geçen "bendine" ibaresinin "bendinde geçen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Arzu Erdem (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon okunan önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem konuşacak.

Buyurun Sayın Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yine, bir torba kanunla karşı karşıyayız. Tasarıda, aralarında bağlantıları bulunmayan yine farklı farklı konu ve amaç bütünlüğü bulunmayan birden fazla mevzuatta değişiklik söz konusudur.

Teklifle, çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifince kullandırılan ve 31/12/2016 tarihi itibarıyla takibe düşen tarımsal kredi borçları yapılandırılacaktır. Teklifle, TEDAŞ’ın elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından vadesi geldiği hâlde ödenmemiş olanların yeniden yapılandırılması söz konusudur. Teklifle, vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi yapılması düzenlenmektedir. Ancak, vergi indiriminden tüm vergiye uyumlu vergi mükellefleri faydalanamayacaktır. Bu anlamda da bir eşitsizlik oluşacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, bu hususları uzun zamandır dile getirmekteyiz ve getirmeye de devam edeceğiz, aynı zamanda seçim beyannamemizde de yer almaktadır.

Bu düzenleme ise ne yazık ki yetersizdir, eksiktir ve aynı zamanda da gecikmiştir.

Söz aldığım teklifin 12’nci maddesinde kurulması öngörülen Esnaf Ahilik Sandığı’ndan ödenek alacakların genel sağlık sigortalısı sayılması düzenlenmektedir. Söz konusu düzenlemeyle, esnaf için devletin belli oranda katkı sağlayacağı İşsizlik Fonu benzeri bir fon kurulacaktır. İflas eden veya iş yerini kapatmak zorunda kalan esnafın ekonomik durumunu düzeltip yeni bir iş kurana kadar buradan faydalanması söz konusu olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, esnaf işsizlik fonu kurulması konusunda yıllarca bu hususu işlemiştir ve dile getirmiştir. Sigortalı çalışanların işsiz kaldıktan sonra işsizlik maaşı almaları konusunu da dile getirmiştir ve bu konuda bir düzenleme yapılmıştır. Ancak, burada, bir işsizlik maaşı alan sigortalı çalışanlar, işsiz kaldıktan sonra almasına rağmen işini kaybedenlerin bir fona bağlanması elbette ki aslında umut verici, buna ihtiyaç vardır, biz bunu desteklemekteyiz de ama burada aslında konuşulması gereken, Sayın Bakan, özellikle neden bu duruma geldiğimiz, neden iş yerlerinin kapandığı, neden bu konuda elektrikleri kesilene kadar insanların elektrik faturalarını ödemediği.

Dün bu kürsüden yine Milliyetçi Hareket Partisi adına dedim ki: “Gelin, turizmin canlandırılması için, yine terörden etkilenmiş olan tüm esnafın canlandırılması için somut adımlar atalım.” Evet, bu kanun tasarısıyla umutvar bir durum söz konusu olacak. İnsanlar, yine bununla ilgili en azından “İş yerimi kapattım, gideyim oradan bir parça destek alayım.” diye düşünecekler ama bir kısmı yine buradan faydalanamayacağı için sıkıntılar çıkacak.

Sicil affı getiriliyor, sicil affı getirildikten sonra bugün şikâyetler… Sayın Maliye Bakanı buradaydı, kendisine de söyledim, dedim ki: “Bakın, sicil affı gelecek ancak bankalara gidenler şu cümleyle karşılaşacak: ‘Kusura bakmayın, size kredi veremiyoruz çünkü şu an sizin bu anlamda sicil affına girmiş olsanız da bir faaliyetiniz yok, belgeleyeceğiniz hiçbir geliriniz yok.’” Bırakın bunların hepsini, dedim ki: “Elektrik faturaları el yakıyor. Gelin, bir süre için esnafı rahatlatmak adına 1’e 3 katında elektrik faturası ödeyenlerin şu dağıtım bedellerini silelim, bunu kanunlaştıralım. Torba kanun getiriyorsak somut olarak esnafı rahatlatacak adımları birlikte atalım.” Yine, Sayın Maliye Bakanı burada oturuyordu ve dedim ki: “Kapalıçarşı esnafı -dün de burada söyledim- işgaliye parasıyla yanıyor ve bu konuyla ilgili ‘Biz sabah açarken, acaba akşam zabıta gelip işgaliyemizi ödemediğimiz için bu konuyla ilgili sıkıntıya düşürecek mi bizi?’ diye düşünüyor. Ne olur, gelin, bu konuyla ilgili somut adımları hep birlikte atalım.”

Yine, vergi düzenlemelerini yaparken somut olarak ceplerine girecek olan faydalar sağlayalım. Nedir bunlar? Yine, aynı şekilde, doğal gaz faturasını, su faturasını… Çünkü, iş yerinin yaşaması gerekiyor. İş yeri kapandıktan sonra o güne kadar bir işveren olarak faaliyet göstermiş olan kişinin -düşünün ki psikolojik olarak o kadar ağır bir yüktür ki o- ticaret yapan birinin gidip devletin kapısına “Ben artık buradan aylık maaş alayım.” Çünkü, psikolojik olarak da toparlanması mümkün değil. Ne olur? Aslında, esnafın yaşatılması için gereğinin yapılması, iş yerlerinin kapatılmayacak duruma gelmesi için o ana kadar adımların atılması gerekiyor. Hani, kapandıktan sonra verilecek olan destekler, evet, tabii ki yaraya belki bir merhemdir ama ülke ekonomisine hem zarardır, hem yine aynı şekilde, esnafın rahatlatılması açısından da yeterli değildir.

Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdem.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

13’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 13’üncü maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mustafa Kalaycı                        Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                           Mustafa Mit

          Konya                                                Hatay                                                Ankara

İsmail Faruk Aksu                                Muharrem Varlı                                     Kamil Aydın

        İstanbul                                               Adana                                               Erzurum

                                                         Fahrettin Oğuz Tor

                                                            Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı “Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

   Utku Çakırözer                                   Kadim Durmaz                                    Lale Karabıyık

        Eskişehir                                              Tokat                                                 Bursa

  Ömer Fethi Gürer                                 Bülent Kuşoğlu                                       Musa Çam

          Niğde                                                Ankara                                                İzmir

Mehmet Bekaroğlu                               Zekeriya Temizel

        İstanbul                                               İzmir

MADDE 13- 5510 sayılı Kanunun 61’inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "işsizlik veya" ifadesi “işsizlik, Esnaf Ahilik Sandığı veya" şeklinde ve “işsizlik ödeneğinin" ifadesi “işsizlik veya Esnaf Ahilik Sandığı ödeneğinin" şeklinde değiştirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Ahmet Yıldırım                                     Garo Paylan                                       İmam Taşçıer

           Muş                                                İstanbul                                            Diyarbakır

    Sibel Yiğitalp                              Mehmet Emin Adıyaman                               Burcu Çelik

       Diyarbakır                                              Iğdır                                                   Muş

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Muş Milletvekili Sayın Burcu Çelik konuşacak.

Buyurun Sayın Çelik. (HDP sıralarından alkışlar)

BURCU ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık bir yıl önce bu kürsüden tüm milletvekillerimizle Cizre, Sur, Nusaybin’de yaşanan katliamları anlattık. İktidarın bu katliamlara engel olması için sayısız çağrı yaptık. O gün bu Parlamento, sağır ve dilsizi oynadı ve bu sessizlik yüzlerce insanımızın hayatını kaybetmesine, bir şehrin yok olmasına sebebiyet verdi.

Şimdi, bugün yine Herabe Bava köyünde aynı durumla karşı karşıyayız. On üç gündür abluka altında olan bölgede insanlarımıza işkence yapılıyor. Bölgede yaşayan insanlarımız, günlerdir aç ve susuz. Bölgede telefon hatları kesilmiş durumda. Örneğin, bazı evlerin asker ve özel harekâtçılar tarafından karargâh olarak kullanıldığı iddiası var. Hükûmet bu konuda açıklama yapacak mı? Bu iddiaya gerçekten cevabınız ne olacak merakla bekliyoruz.

Görgü tanıklarının anlattıkları ise kan dondurucu; halkın ölümle tehdit edildiği, halka işkence yapıldığı ve özellikle çocukların günlerdir aç ve susuz olduğu söyleniyor.

Günlerdir abluka altında olan bölgeden tek fotoğraf çıktı ortaya: Bu resmi kim paylaştı? Bu resim nerede çekildi? İlk önce bunu açıklayın. Öte yandan, fotoğrafta gördüğümüz Abdi Aykut’un durumuna ilişkin açıklama yapamadığınızı fark ediyor musunuz? Tek yapabildiğiniz, daha önceden ezberlemiş olduğunuz cümleleri burada sarf etmek. İçişleri Bakanlığı ile yerel kaynakların birbiriyle bu kadar çelişen açıklamalarını Hükûmet nasıl açıklayacak?

Aldığımız son bilgiler, ablukanın yakındaki iki köye de ne yazık ki sıçradığı, bu bölgelerde de ablukanın başladığı. Siz gerçekten son bir yılda yaşadıklarımızdan da mı ders almadınız? Cizre, Sur, Nusaybin’de yaşananlar Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçti. Hiçbir şeyden korkmuyorsanız bile anaların gözyaşlarından korkun. Çok açık söylüyoruz: Bugün bu konuda sessiz kalanlar bu vebal altında vicdanlarda boğulmaya mahkûmdurlar.

Yapılması gereken en temel şey, değerli arkadaşlar, insan yaşamını koruyabilmektir. Eğer gerçekten sosyal devlet ve hukuk devletiysek ilk önce insan yaşamını koruyabilmektir temel görevimiz. Yaşam hakkı en temel insan hakkıdır. Diğer tüm hakların varlığı ve kullanımı insan yaşamına bağlıdır. Bu bakımdan bu hakkın korunması tabii ki gayet çok açık, öncelikli sorumluluğumuzdur. En temel sorumluluğumuz olan bu hakkın korunmasını eğer gerçekten bu topraklarda sağlayamıyorsanız, yani insanların yaşam hakkını bu topraklarda sağlayamıyorsanız kamuoyuna bu konuda açıklama yapmak zorundasınız değerli arkadaşlar.

Evet, bugün yapılması gereken nedir peki bölgede? Başta insanı, yaşam hakkı başta olmak üzere tüm hakları ve özgürlükleriyle birlikte yok etmeye çalışan bu tutumdan derhâl vazgeçilmeli; bölgede var olan sokağa çıkma yasağı hemen kaldırılmalı; milletvekillerimiz, sivil toplum örgütleri, gerekirse, talep olursa buradaki bütün parti gruplarından birer temsilciyle birlikte bölgeye gidilmeli ve halkla, vatandaşla derhâl, hemen bir araya gelinmeli ve ne olduğu gerçekten bire bir vatandaştan, halktan dinlenilmelidir.

Evet, değerli arkadaşlar, bizim önerimiz şudur: Çok net söylüyoruz bugün burada. Suni gündemlerden artık çıkmanın vaktidir. Düşünebiliyor musunuz... Burada gerçekten yasa yaptığını zanneden bir iktidar ve elinden geldiğince muhalefet yapmaya çalışan partilerin yanı sıra bir tarafta yaşamı tehlike altında olan insanlarımız, sokağa çıkma yasaklarının, ablukaların olduğu bölgelerimiz hâlen mevcutken, burada, hukuki ve sosyal devlet olduğunu söyleyen bir devletin Parlamentosunda gerçekten yasa yaptığınızı mı zannediyorsunuz değerli arkadaşlar?

Sürem yetmiyor ama sadece şu raporu göstermek istiyorum sizlere. İdris Baluken’in raporudur bu. Gözaltına alınıp, ikinci defa gözaltına alınıp tutsak edilen Grup Başkan Vekilimizin resmî raporudur. Tedavisi yatakta yapılmalıdır ve bu resmî raporu başta İnsan Hakları Komisyonunun ve Parlamentonun, bütün değerli arkadaşların dikkatine sunuyorum.

Hepinizi tekrardan selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Ömer Fethi Gürer (Niğde) ve arkadaşları

“MADDE 13- 5510 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "işsizlik veya" ifadesi "işsizlik, Esnaf Ahilik Sandığı veya" şeklinde ve "işsizlik ödeneğinin" ifadesi "işsizlik veya Esnaf Ahilik Sandığı ödeneğinin" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer konuşacak.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 456 olan yasa tasarısının 13’üncü maddesi üzerinde söz aldım.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde esnafın, çiftçinin, çalışanların, emekçilerin sorunları giderek katlanıyor. Hükûmet de bunun farkında olacak ki bugün “Esnaf Ahilik Sandığı” adı altında bu yasada bir düzenleme içinde. Ancak, ne yazık ki, esnaf örgütleriyle bu konuda yeterince istişarede bulunulmadan hazırlandığı için esnafın sorunlarına çözüm olacak bir düzenleme değil.

Biraz evvel Maliye Bakanımız buradaydı. KOSGEB’le ilgili dedi ki: “Biz KOSGEB’le ilgili 50 bin liralık kredi veriyoruz.” Bununla ilgili, Sayın Başbakan geçtiğimiz günlerde esnaf toplantılarının birinde, başvuran herkese bu konuda destek olunacağını söyledi. Şu anda elimde Bakandan istediğim ve birkaç gün önce elime ulaşan yazılı dokümana göre, Sayın Bakanın ifadesiyle, Niğde ilinde 1.600 KOBİ’den 1.400’ünün yaptığı başvurunun 55’i karşılanabiliyor. Bunun yanında, son üç yılda, Niğde’ye komşu sayılabilecek illerden Yozgat, Nevşehir, Kırşehir’de 13.082 yer kapanmış. Acaba, buralardaki başvurularda kaç kişiye yardımcı olunacak, KOBİ desteği sağlanacak diye baktım; Aksaray’da 66, Nevşehir’de 64, Yozgat’ta da 69 destek sağlanıyor. Toplamda yalnızca Niğde ilinde üç yılda kapanan iş yeri sayısı 4.663.

Esnafların sorunlarını bertaraf etmek için AVM’lerle ilgili ve buna benzer düzenlemeler yapılacağı yerde esnaflar için şimdi bir sandık düzenlemesi yapılıyor; primini ödeyen esnaftan yüzde 2 oranında prim kesilecek, bunun yanında, devlet de yüzde 1 oranında verecek ve bir fon oluşacak. Bu fonda işini yitiren esnafa destek olunacak ama bunun da şartları var: Son yüz yirmi günde primini ödeyecek. Düzenli primini ödeyen bir kişinin o tür bir mağduriyet yaşaması beklenebilecek bir durum da değil ama görünen o ki Hükûmet kendi getirdikleriyle esnafların sorunlarının çözülemediğinin farkına vardı, esnafa esnafı destekletmek üzere bir fon oluşturmaya kalktı.

Esnafa 30 bin lira kredi verileceğini belirttiklerinde, geçtiğimiz yıl, getirdikleri ipotekti, kefildi ve bunun yanında banka borcu olmaması uygulamasıyla 1 milyon 750 bin esnaftan ne yazık ki 43 binine o desteği sağladılar. Buraya gelindiğinde esnafın sorunu çözülecek gibi yansıtılanlar alana gittiğinizde esnafın sorunu olarak karşınıza çıkıyor. Demirciler odamızla görüştüm, kahveciler odamızla görüştüm. Bunlar tamamen destek dışındılar. Bunlar da bu yardımlardan faydalanmak istediğini belirtiyorlar. Bu bağlamda, Hükûmetin oluşturmaya çalıştığı ahilik adı altında Esnaf Ahilik Sandığı’nın yine sorunları çözecek bir çalışma olmadığını belirtmek istiyorum. Bu daha düzenli kılınabilir, esnafın sorunlarını aşmada faydalı bir hâle getirilebilirdi.

Keza, burada TEDAŞ’a olan borçların ödenmesiyle ilgili bir düzenleme var. Artık bizim oralarda TEDAŞ yok. Geçmişe dönük borçlarla ilgili bir düzenleme yapılıyor. Bizim orada özel şirketlerin enerji verdiği çiftçiler var. Enerjiyi verdiği çiftçiden on beş gün içinde ödemesini alamadı mı ya haciz yoluyla ya da çiftçiye icra yoluyla enerji firması alacağını tahsil ediyor. Ha, bunu alamayanların kuyusu kapatılıyor. Şu anda bizim orada çiftçilikle uğraşanların önemli sorunlarından biri enerjiyle çıkardıkları suyun maliyetinin yüksekliği. Bu anlamda bir iyileştirme var mı? Çiftçiler için de bir iyileştirme yok. Ürün üreten çiftçi ürününü satamıyor. Biz burada söylediğimiz zaman patatesi çok dile getiriyoruz gibi varsayılıyor ama şu anda 400 bin ton patates Niğde’de depoda bekliyor. Bu bir millî servet. Bunu burada dillendiriyoruz, ifade ediyoruz, Hükûmet çözüm üretsin istiyoruz. Esnafın, çiftçinin, işçinin, emeklinin, engellinin sorunlarına çözüm bulma yerine, yapıyormuş gibi davranarak günü ertelemek bu ülkenin yararına olmuyor. Esnaf iş yerini kaybediyor, işçi işini kaybediyor ve yaşanan sorunlar katlanıyor. Alana gittiğimizde de bize bunlar anlatıldığında buraya gelip komisyonlarda olan arkadaşlarımız eliyle katkı vermeye çalıştığımızda ne yazık ki Hükûmet bildiğini okuyor, yanlış yaptığını gördükten sonra tekrar tekrar birden fazla da bunların üzerinde çalışma yürütüyor. Şu anda çiftçinin ve esnafın sorunları, sıkıntıları gerçekten artık dayanılmaz boyutlara erişti. Bizim oralarda köylerden göçler yoğunlaştı çünkü ürettiği para etmeyince şehirde iş aramaya gidiyor ama şehirde de iş yok.

Bu nedenle, işsizimizin sorunlarının arttığı süreçte Hükûmetin daha ciddi önlemlere yönelmesini öneriyor, tavsiye ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 13’üncü maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Mit (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Mit konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA MİT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifi Meclise 16 madde olarak gelmiştir. Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin adı bile Komisyonda değiştirilmiştir. Yapılan ekleme ve çıkarmalar sonucunda 26 madde olarak Genel Kurula gelmiştir. Buradan anlaşılan, teklif aceleye getirilerek hazırlanmıştır. Komisyon tutanaklarını incelediğimizde teklif sahibinin toplantılara hiç katılmadığı anlaşılmaktadır. Komisyon üyelerinin sorularına teklif sahibi değil, Sayın Bakan cevap vermiştir. Bu hâliyle Genel Kurula gelen düzenleme, tasarı görünümlü teklif olarak kayıtlara geçmiştir.

Kanun teklifi aralarında hiçbir bağlantı bulunmayan birden fazla kanunu ilgilendirmektedir. İlk geldiği hâliyle 9 ayrı kanunu ilgilendirirken, teklif Komisyon çalışmaları sonucunda 13 ayrı kanunu ilgilendirir hâle getirilmiştir. Torba kanun usulüyle nitelenen bu uygulamanın mahzurlarını daha önce de Genel Kurulda yaptığım konuşmalarda detaylarıyla açıklamıştım. Bu usulle yaptığınız kanunları en erken altı ay, en geç iki yılda tekrar Genel Kurula getirmektesiniz. Kanun yapma tekniği ve usulü açısından uyulması zorunlu olan şartlara uyulmamaktadır. Teklif olarak gelen düzenleme, toplantı günü Komisyona gelen, aynı mahiyette, Başbakanın imzasını taşıyan tasarı dikkate alınmadan görüşülmüştür. Her ne kadar teklif olsa da Hükûmetin tasarısıyla aynı mahiyettedir. Zaten Sayın Başbakan günler öncesinden böyle bir çalışmaları olduğunu açıklamıştır.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmelik yürürlüktedir. Kanun hazırlamada amir ve yönlendirici olan bu 2 mevzuata göre düzenleyici etki analizi yapılması zorunludur. Getirilen düzenlemeyle ilgili sağlıklı bir analiz yapabilmek ve katkı verebilmek için getirdikleri veya götürdüklerinin mukayese edilme imkânı bulunmamaktadır. 2016 yılında bazı alacakların yapılandırılmasıyla ilgili bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme üzerinden 2016 yılında tekrar düzeltmeler yapılmıştır. Şimdi o düzenlemede unuttuklarımızı bu teklifle yapılandırma kapsamına almaktayız. Başka unuttuklarımız da var mıdır? Hükûmetin bu konuya ciddiyetle eğilmesini talep etmekteyiz. Siyaset kurumunun bu dağınıklığı izah etmesi ve en kısa zamanda ortadan kaldırması gerekmektedir. Benimsenen kanun yapma usulü olan torba kanun tercihinin bunda etkili olduğunu düşünmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, yapılandırma kapsamına bu teklifle alınan sektörler de dâhil edildiğinde, Türkiye'de neredeyse bütün sektörlerde ödeme sıkıntısı olduğu anlaşılmaktadır. Teklifin 13’üncü maddesiyle 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 61’inci maddesinde, esnaf ve sanatkârlardan işsizlik ödeneği alacak olanların genel sağlık sigortasının başlangıç tarihi düzenlenmektedir.

Bu teklifle kurulması öngörülen Esnaf Ahilik Sandığı’nı esas olarak olumlu karşılamaktayız ve destekliyoruz. Ancak içinde bulunduğumuz durum itibarıyla vergisini, sigortasını, kirasını ödemekte zorlanan esnaf ve sanatkâra yeni bir yük getirmektedir.

Bir diğer husus, bağlanacak işsizlik ödeneklerinin yetersizliğidir. İşsizlik ödeneğine muhtaç hâle gelen esnaf ve sanatkârın işini tekrar düzeltmesi, yeni bir iş bulması yetişme tarzı itibarıyla hayli güç olacaktır. Esnaf Ahilik Sandığı’nın bir önceki yıl primlerinin yüzde 15’inin Türkiye İş Kurumuna aktarılması da doğru değildir. Kurulacak sandığın personel ve kira giderleri sandıktan karşılanmalı, genel bütçeyi alakadar eden birimlere sandıktan transfer yapılmamalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mit.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

14’üncü maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 14’üncü maddesinde geçen "bir ay" ibaresinin "üç ay" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mustafa Kalaycı                        Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                        Mehmet Erdoğan

          Konya                                                Hatay                                                Muğla

İsmail Faruk Aksu                                Muharrem Varlı                                     Kamil Aydın

        İstanbul                                               Adana                                               Erzurum

                                                         Fahrettin Oğuz Tor

                                                            Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Ahmet Yıldırım                                     Garo Paylan                                       İmam Taşçıer

           Muş                                                İstanbul                                            Diyarbakır

    Sibel Yiğitalp                              Mehmet Emin Adıyaman                               Burcu Çelik

       Diyarbakır                                              Iğdır                                                   Muş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 14’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

   Utku Çakırözer                                   Kadim Durmaz                                    Lale Karabıyık

        Eskişehir                                              Tokat                                                 Bursa

  Zekeriya Temizel                                  Bülent Kuşoğlu                                       Musa Çam

          İzmir                                                Ankara                                                İzmir

Mehmet Bekaroğlu                                          

        İstanbul                                                  

MADDE 14- 5510 sayılı Kanunun 80 inci maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkranın dördüncü cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.

"60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendi içeriğinde genel sağlık sigortalısı sayılanlar için 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutarı, prime esas kazanç tutarı olarak esas alınır. Ancak, tescil tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde gelir testi talebinde bulunanlardan gelir testi sonucuna göre aile içindeki gelirleri brüt asgari ücretin üçte birinin altında tespit edilenlerin bu sürelerde yaptıkları ödemeler herhangi bir faiz uygulanmaksızın iade veya mahsup edilir."

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel konuşacak.

Buyurun Sayın Temizel. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak daha önceden de belirttik; bu tasarı içerisinde katıldığımız, gerçekleştirilmesi için çaba gösterdiğimiz çok önemli düzenlemeler de var. Bu düzenlemelerden bir tanesi de genel sağlık sigortasıyla ilgili düzenleme. Şu anda genel sağlık sigortasıyla ilgili düzenlemenin artık gelir tespiti açısından uygulanamaz olduğunu, hatta bundan yararlanmak isteyenler açısından ciddi anlamda bürokratik zorluklara, hatta işkenceye dönüştüğünü kabul etmemiz gerekiyor. Bununla ilgili bir değişiklik yapma gereği duyuluyor. Bunu normal karşılamak gerekiyor. Ancak yapılan düzenleme bu gereksinimi tam olarak karşılamadığı gibi, adalet ve eşitlik ilkeleri açısından hem Anayasa’nın 10’uncu maddesine hem de 73’üncü maddesine aykırılık oluşturan bir düzenlemeye dönüşüyor.

Olayımız şu: Biz genel sağlık sigortasını bütün yurttaşlar için uygulayan, gelir almayan bir ülke değiliz. Herkes geliri oranında bu sisteme katılmak zorunda. Bu sisteme katılırken de burada eşitlik ilkesini ve ödeme gücü ilkesini beraberce uygulamak zorunda. Çünkü bu katılım sadece bir gönüllülük esasına dayanmıyor, zor alıma dayanıyor. Zor alıma dayandığı andan itibaren de vergide nasıl hakkaniyet, adalet ve eşitlik ilkelerine uyuluyor ise vergi benzeri bir yükümlülük olan sosyal sigorta primlerine katılma paylarını da aynı ilkeler çerçevesinde almak gerekiyor.

Daha önceki uygulamalarımızda bunu kademeli olarak uyguladığımızı biliyoruz. Gelirlerine göre insanlar bu sisteme belirli katkılarda bulunuyorlar idi. Ancak insanların gelirlerinin tespitiyle ilgili çalışmalar bir türlü yapılmadı, gerçekleştirilemedi ya da insanlar buna direndiler ya da yapılan uygulamayı kendileri açısından uygun bulmadılar; artık durum ne ise. Bu durumda, yeni yapılan düzenlemeyle ikili bir kademelendirmeye girildi. Geliri asgari ücretin üçte 1’inin altında olan yani 590 liranın altında olan insanlar herhangi bir şekilde gelir tespiti yaptırdıktan sonra ödemede bulunmayacaklar. Bunun üstünde geliri olanların hepsi de istisnasız olarak 53 lira ödeyecek. İşte burada adalet yok, geliri 10 bin lira olan da geliri 591 lira olan da aynı primi ödeyecek. Böyle bir olayın anlatılması mümkün değil, açıklanması da mümkün değil, adaletli olduğunu savunmak da mümkün değil. Bununla ilgili olarak yapılması gereken çalışmalar konusunda iktidar yetkililerinin de yaklaşımlarının olumlu olduğunu gördük. Evet, “Bu konuda hakkaniyete uygun, adalet sağlayan, insanların gelirleri ölçüsünde artarak katıldıkları bir prim sisteminin kurulması gerekir.” denildi. Bu sistem üzerinde çalışılması gerekiyor.

Devletin özellikle sosyal güvenlik kurumlarının şu andaki olanakları itibarıyla bu gelir tespitiyle ilgili çalışmaları yapamayabilirler. Daha önce gelir tespitini biliyorsunuz bu kurumun dışında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yürütüyordu, sosyal işlerle sorumlu olan bakanlık yürütüyordu. Bu saatten itibaren başka bir kurum yürütecek. Belki bu kurumun olanakları da dikkate alınarak, yeniden gelir tespitine dayalı ve belirli gelirin altında olanların da bundan muaf oldukları bir sistemin kurulması mümkün olabilir. En azından sistemle ilgilenildiğini, insanların, şu anda sorun olan, gelir tespitiyle ilgili sorunlarının giderileceğini çok net olarak ortaya koyan bir uygulama ise önümüzdeki süreç içerisinde… Zaten kanun çıkartmakta Allah’a şükür herhangi bir sıkıntımız yok, istediğimiz kadar torba hazırlayabiliyoruz. Herhangi bir torbanın içinde değil de bunu kod kanun olarak getirip, düzenleyip çıkartırsak, sanıyorum, bu sistemden yararlanacak olanlara da Türkiye'nin gelecekteki sosyal güvenlik sisteminin ayakta kalmasına da ciddi anlamda katkımız olur. Olayın bu açıdan değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sistem olarak karşı olmadığımız, ancak uygulama olarak böyle devam ederse Anayasa’ya aykırı olarak sürdürülecek bir uygulamaya sahip olacağından yüce Meclisin bilgi sahibi olmasını istediğimiz için de bu açıklamayı yapmak zorunda kaldık.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Temizel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Garo Paylan (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan konuşacak.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; genel sağlık sigortasından faydalanmak için gelir testi yapma yasası 1 Ocak 2012’de yürürlüğe girdi. Bakın, 1 Ocak 2012’de AKP iktidarında yürürlüğe girdi ve kanunun sonuçlarına bakalım: Kanunun sonuçlarına göre bugüne kadar bu sisteme katılan, gelir testini yapan ve ödemesini düzenli yapan yalnızca yüzde 8,9 yani yüzde 91 “Ben bu kanunla ilgilenmiyorum.” demiş, bakmamış, bakamamış; geliri olmadığı için, darda olduğu için bakmamış veya “Nasıl olsa kapıma gelen yok, zorlayan yok.” diye bakmamış.

Bakın, sonuçlarını size söylüyorum: 7 milyon 200 bin kişi borçlu, büyük oranda gençlerden oluşuyor. 7 milyon 200 bin kişi borçlu yani neredeyse her haneden en az 1 kişi borçlu. 11,7 milyar TL de -12 milyar TL’ye yakın- borçları var.

Şimdi, büyük bir başarısızlık sonrası, bu kanundan beş yıl sonra AKP iktidarı tekrar bir yasa getiriyor, diyor ki: “Biz başarısız olduk, bu kanunu getirdik ama kimse gelmiyor gitmiyor, gelir testi yaptırmıyor. E, ne yapacağız? Biz geçmişe dönük olan borçların faizlerini silelim, aylık 53 TL’yle yapılandıralım. Bunları da, bu kişileri de almaya çalışalım. Yeni dönemde de kim olursa olsun, geliri kaç para olursa olsun 53 TL yatırdığında genel sağlık sigortasından faydalansın.” diyor. Büyük bir haksızlık ve adaletsizlik arkadaşlar.

Bakın, bir devlete vergi ödeme, sosyal sigorta ödeme yükümlülüğü ve alışkanlığı gençken başlatılır, ağaç yaşken eğilir. Siz eğer ki gençleri bu anlamda motive edemiyorsanız, gerçekten gelirine göre primlerini ödeme ahlakını geliştiremiyorsanız, gençler primleri anlamında devlete başvurmazlar, ileride de vergi ahlakını geliştiremezsiniz, vergilerini ödemezler; siz de bu prim yapılandırmasını yaparsınız defalarca, bu kanunları üst üste getirirsiniz, gene gelmez gençler, ileride de vergilerini düzenli ödemezler, vergi yapılandırması yaparsınız sürekli AKP iktidarında olduğu gibi.

Değerli arkadaşlar, devletin sağlık hizmetini -bizim partimizin görüşüne göre- ücretsiz olarak verme yükümlülüğü vardır, sağlık hizmetleri ücretsiz olmalıdır ama herkes de gelirine göre bir prim ödemelidir ve asgari olarak da gelir testinden geçenler belli bir gelire kadar, ciddi bir gelire kadar da ücretsiz sağlık hizmetinden faydalanmalılar. Bakın, bu sistem başarısız. Siz bu yasayı geçirdiniz, bakın görün sistem gene başarısız olacak, kimse gelip o 53 TL’yi bile ödemeyecek çünkü insanlar dardalar. Gelin, bu yasayı geliri asgari ücretin 2 katı oluncaya kadar, özellikle gençlerde ve belli bir yaşa kadar -ya, diyelim ki 28-30 yaşına kadar- ücretsiz yapalım. Daha sonra, geliri yüksek olanlardan prim almaya bakalım ve daha ciddi bir prim alınsın, 53 TL değil. Bakın, kira geliri 100 bin TL olan ama herhangi bir ticari faaliyette olmayan -aylık kira geliri 100 bin lira olsun- kişi 53 TL ödeyip bu primden faydalanacak, geliri 592 TL olan da 53 TL ödeyecek. Bunda bir hak, bunda bir adalet var mı? Yok. Gelin, bu sistemi, gerçekten devlete olan bağımlılığı, bir şekilde primlere olan bağımlılığı gelire göre sağlayabilecek hâle getirelim, geliri belli bir rakama kadar olanlardan prim almayalım ama yüksek geliri olanlardan da yüksek prim alarak bu toplumsal adaleti, sosyal adaleti sağlayalım.

Değerli arkadaşlar -dediğim gibi- son olarak vergi ahlakını, devlete prim ödeme ahlakını buralarda bir yerde geliştirebiliriz. Bu yasa çok yanlış bir yasa. Gelin, el birliğiyle bu yasayı geri çekelim, Plan Bütçe Komisyonuna tekrar gitsin, üzerinde bir kez daha çalışalım, sosyal güvenlik sistemini bir kod yasa çerçevesinde hep beraber, bütün partiler, ortak çalışmamızla yürütelim diyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 14’üncü maddesinde geçen "bir ay" ibaresinin "üç ay" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ (Ordu) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan konuşacak.

Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle herhangi bir sosyal güvenlik kapsamında çalışmayan vatandaşlarımızın genel sağlık sigortasından yararlanma şartları yeniden düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye göre, gelirleri asgari ücretin üçte 1’inden az olanlar artık herhangi bir sağlık primi ödemeden genel sağlık sigortası kapsamına alınacak ancak asgari ücretin üçte 1’inden fazla geliri olan vatandaşlarımız ise belli bir ödemeyle bu hizmetten faydalanabileceklerdir. Tabii ki bu düzenlemenin önceki gibi kademeli olmasının sosyal adalet bakımından daha uygun olacağı kanaatindeyim.

Vicdanları rahatsız eden durumlar da tabii ki bu düzenlemede bulunmakta. Bugün ülkemizde 3 milyondan fazla Suriyeli mülteci ağırlıyoruz. Bu mültecilere sınırsız sağlık hizmeti sunulurken vergi ödeyen kendi vatandaşlarımıza bu gibi sınırlamalar getirilmesinin de aslında üzerinde bir düşünülmesi gerektiği kanaatindeyim. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının her biri eşit şekilde sağlık hizmetlerinden faydalanabilmelidir.

Suriyeli mülteciler konusu ülkemiz gündeminde önemli bir yer işgal etmektedir. Suriye’de koalisyon güçlerinin kontrol altına aldığı alanların sürekli gerekli hazırlıklar yapılarak iskâna açılması ve Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin geriye dönmesi konusunun da artık gündeme alınması gerektiği kanaatindeyim.

Bugün, seçim bölgem Muğla’da hem turizm hem de tarım sektörü zor durumdadır. 2016 yılının, turizm sektörü açısından çok kötü geçtiğini hepimiz biliyoruz. Yine, tarım sektörü de sıkıntılı günler geçirmektedir.

Bu minvalde daha önce tespitlerimizi ve çözüm önerilerimizi bu kürsüden defalarca sizlerle paylaştım, bugün de vatandaşlarımızın durumunun zor olduğunu tekrar ifade ediyorum. Tarımdan, turizmden ekmek parasını kazanan binlerce gencimiz bu sezon işe çağrılmamış durumda veya çağrılma konusunda umutsuzluk içerisindedir. Gerek esnafımızın gerekse çiftçimizin, bu sektörlerden ekmek parasını kazanan vatandaşlarımızın Sosyal Güvenlik Kurumu primlerini ödemesi her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Mevcut durum da göz önüne alındığında, bu insanların primlerinin tahsilatı bundan sonrası için de kolay olmayacaktır.

Bu vatandaşlarımızın işsiz kalmaması için, aşsız kalmaması için, mağduriyetlerinin kar topu misali büyüyerek artmaması için, bugünden, bu insanların ödeyecekleri primlerinin azaltılması ya da bir kısmının devlet tarafından karşılanması konusunda bir çalışma yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, bu kanunla, yabancılara belli istisnalarla mülk satışına dair de düzenlemeler yapılmaktadır. Yaptığınız bu düzenlemenin hayırlı bir iş olduğunu varsaysak bile, durum, sanılanın aksine daha derin ve daha düşündürücüdür. Bugün Muğla’da yabancı mülk sahipleri mülklerini satılığa çıkarmaktadır, hiç olmadığı kadar satılık konut bulunmaktadır. Diğer Muğla milletvekili arkadaşlarımız da bunu bilmektedir. Uluslararası camiadaki görüntümüzü düzeltmemiz gerektiği de açıktır.

Turizm sektörünün başladığı bugünlerde topyekûn bir seferberlik ruhuyla kültür ve turizm değerlerimizin tanıtımına yönelik faaliyetlerin yapılması kaçınılmazdır.

Yeri gelmişken, bu hususta bazı önerilerimizi de eklemek isterim. Yapılan tanıtım organizasyonları elbette faydalıdır ancak yeterli değildir. Bunların yeterli hâle gelmesi lazım.

Biz, turizm sektörüyle ilgili, sektör için otelciye, tur operatörüne işte böyle palyatif tedbirler, destekler istemiyoruz; bizim derdimiz, talebimiz, sektörün çalışmasının sağlanmasıdır. Bunun için de somut önerilerimiz var, bunları Hükûmetimizin dikkate almasını umut ediyorum.

Öncelikle kampanyaya, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarımızın tatillerini Türkiye’de geçirmesi konusundan başlamak lazım; tüm dünyada etkin, sosyal medya üzerinden, internet üzerinden bir tanıtım kampanyası yürütmek lazım. Terörle mücadelede görev alan kamu personeline 2017 yılında bir haftalık turizm paketi hediye etmek lazım. İç turizmin canlandırılması gerektiğini daha önce söyledik, yine söylüyoruz. Bu manada da örneğin, Muğla’da iki tane havalimanımız var, Ankara, İstanbul dışında hiçbir havalimanımıza uçuş yok. Dünyanın her yerine uçan Türk Hava Yollarının bu konuda da inisiyatif almasını ve yaz sezonunda bölgeye uçuşlar planlamasını planlıyoruz. Vatandaşımızın turizm yerlerine gelmesi için ulaşım engelini ortadan kaldıralım diyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, tarım sektörü de kötü bir dönem geçirmektedir. Bu sebeple tarım ve turizm kesimindeki ecrimisillerin 2017 yılında alınmamasını Hükûmetten istirham ediyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BURCU ÇELİK (Muş) – Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.33

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesi üzerinde Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

15’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 15’inci maddesinde geçen "bu oranı" ibaresinden sonra gelmek üzere "sıfıra kadar indirmeye ve" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   Mustafa Kalaycı                         İsmail Faruk Aksu                         Fahrettin Oğuz Tor

                          Konya                                       İstanbul                                   Kahramanmaraş

Mehmet NecmettinAhrazoğlu                            Muharrem Varlı                                Kamil Aydın

                           Hatay                                         Adana                                          Erzurum

               Ahmet Selim Yurdakul

                         Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı “Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin 15’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                  Kadim Durmaz                        Mehmet Bekaroğlu                           Zekeriya Temizel

                        Tokat                                      İstanbul                                           İzmir

                  Lale Karabıyık                          Utku Çakırözer                              Bülent Kuşoğlu

                        Bursa                                     Eskişehir                                         Ankara

                     Musa Çam

                         İzmir

MADDE 15- 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendine tabi olanlar için genel sağlık sigortası primi, prime esas kazancın %3'ü olup, bu oranı %6'ya kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Ahmet Yıldırım                             Sibel Yiğitalp                              Mehmet Emin Adıyaman

                  Muş                                       Diyarbakır                                              Iğdır

             Garo Paylan                               İmam Taşçıer                                         Erol Dora

                İstanbul                                    Diyarbakır                                            Mardin

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım konuşacak.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM         (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki gündür söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz çünkü yıllar sonra bile şu Parlamentonun utanç duyacağı bir karara iki gün önce bir kâğıt parçasındaki metin okunarak imza atıldı. Sayın Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin hukuka, İç Tüzük’e, Anayasa’ya göre düşürülmesi, göreceğiz, önümüzdeki dönemlerde hem Türkiye’de hukuk kitaplarına bir garabet örneği olarak sunulacak hem de uluslararası hukukta böyle bir kararın nasıl akıllara zarar bir şekilde alındığını hukuk kitapları “kötü örnek” diye hukuk öğrencilerine anlatacaktır. Bu yönüyle, hâlâ çağrımızdır: Başkanlık Divanı toplanmadan ve son bir hafta içerisinde toplanmamış Başkanlık Divanının bu kararı ilgili partiye bildirmeden, Başkanlık Divanının diğer üyelerini haberdar etmeden, yangından mal kaçırırcasına, siyasi saikle -ki, dün, Başbakan bizim bunun siyasi saikle alındığı yönündeki iddiamızı doğrulamıştır- okunması bu ülkenin, bu Parlamentonun bir ayıbı olarak burada duruyor; kaldırılmasını, yeniden gözden geçirilmesini ısrarla talep ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, bir iktidarın ömrü iki şekilde sonlanır. Bir, seçimle sonlanır; iki, seçimden, halktan almış olduğu yetkiyi, halka karşı verdiği sözleri çiğneyerek, o halkın aleyhine kullanmasıyla sonlanır. Göreceğiz, bu halkın aleyhine son bir buçuk yıldır alınmış kararlar ve geliştirilen uygulamalar neticesinde bu izlenen politikaların cevabını 16 Nisanda bu halk verecektir çünkü hazırlanan bu ucube paketi savunamıyor. Biz isterdik ki aylardır iktidar tarafından hazırlanmış olan bu paketin tek tek maddelerinin bu ülke insanlarına hangi faydayı sağlayacağı anlatılsaydı; mesela Başbakan çıkıp bizim partimiz “hayır” dediği için “evet” dediğini söylemek yerine keşke şunu söyleseydi: “4’üncü madde bu ülke insanlarına şu huzuru getirecek, 7’nci madde bu ülkede ekonominin önünü şöyle açacak, 11’inci madde bu ülkede istikrarı böyle sağlayacak.” Bunların hiçbirine girebiliyor mu? Giremiyor çünkü 18 maddenin bir tanesinde bile bu ülke insanlarına siyasal, toplumsal, sosyal, ekonomik, kültürel bir katkı, bir rahatlama, bir fayda var mı? Yok. Olsaydı bizim partimizin negatif meşruiyeti üzerinden değil kendi doğruları üzerinden bir siyasi hat izlerlerdi.

Şimdi, buradan hareketle, siyasi iktidarın yürüttüğü kampanya “evet” mevet kampanyası değil “‘Hayır’a hayır” kampanyası, “‘Hayır’a hayır” kampanyası yürütüyor siyasi iktidar. Bir maddesinin bu ülke insanlarına, onun demokrasisine, özgürlüğüne, toplumsal barışına, ekonomik refahına nasıl bir katkı sağlayacağını bir cümleyle anlatan çıkmadı, ne Cumhurbaşkanı ne Başbakan ne bir bakan; maddeleri anlatın maddeleri, maddelerin bu ülke insanına ne getirdiğini anlatın. Maddeler üzerinden tartışmadığınız bir pakete kimin “hayır” dediği üzerinden bir kampanya yürütmek “evet” kampanyası değil “‘Hayır’a hayır” kampanyasıdır ve bu anlamda, içinde kendisini görmeyen halkımız bu pakete karşı duruşunu ortaya koyacaktır. Bu paketin içinde Türk de yoktur, Kürt de yoktur; Alevi de yoktur, Sünni de yoktur; emekçi de yoktur, işveren de yoktur. Bu toplumun büyük bir çoğunluğu, bu ülkeye dair aidiyet ve sahiplenme duygusunu artıran bir maddede kendisini bulamıyor. Bu yönüyle, bundan sonra eğer paketlerine güveniyorlarsa tek tek maddeler üzerinden bu maddelerin ve totalde bu paketin bu ülkeye nasıl bir fayda getireceğini çıkıp anlatsınlar, bıraksınlar kimin “hayır” dediğinin peşine düşmeyi. Kim “hayır” diyecekse der. Hazırlayan biz değiliz ki niye bizim üzerimizden bir kampanya yürütüyorsunuz? Tek tek maddeleri siz hazırlamadınız mı? Komisyonda tartışmadınız mı, Genel Kurulda bunu savunmadınız mı? Ve bunları yaparken televizyonlardan kaçırmadınız mı? Halkın bunları sağlıklı bir şekilde izlemesine engel olmadınız mı? Canlı yayın taleplerini reddetmediniz mi?

Ee, o zaman yürütülen kampanya evet mevet kampanyası değil, savunulamayacak bir pakete bir kılıf bulma, kimin “hayır” dediği üzerinden “‘Hayır’a hayır” kampanyası yürütmektir. Kendisini bu paketin içerisinde göremeyen halkımız, 16 Nisanda siyasi iktidara bu paketle ilgili olan duygusunu güçlü bir “hayır”la bu ülkenin hayırlı geleceği için beyan edecektir diyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, 456 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahmut Tanal (İstanbul) ve arkadaşları

MADDE 15- 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak, 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendine tabi olanlar için genel sağlık sigortası primi, prime esas kazancın %3'ü olup, bu oranı % 6'ya kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."

BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal konuşacak.

Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Değerli Maliye Bakanının burada olmasına, eğer arkadaşlar da meşgul etmeseler sevineceğim ben, çünkü Üsküdar ilçemizin vergi dairesiyle ilgili bir sorunu var.

Üsküdar’da…

BAŞKAN – Sayın milletvekili, Sayın Tanal bakana hitap ederek bir soru sormak istedi. Müsaade ederseniz…

Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Bakanım, Üsküdar ilçesinde 40 bine yakın mükellef var. Üsküdar ilçesindeki vergi dairesi Üsküdar’dan Ümraniye Toya Sokağı’na taşındı. Vergi dairelerinin kurulmasına ilişkin yönetmeliğin 8’inci maddesi der ki: Vergi dairesi bulunduğu ilçenin sınırları içerisinde kurulmak zorunda. Bunun herhangi bir istisnasını ben bulamadım. Eğer varsa böyle bir istisna, sizden öğrenmek isterim. Mevcut olan vergi dairelerinin kurulmasına ilişkin kanun ve yönetmelik o sınırların içerisinde bulunmasını emrettiği hâlde, 40 bin mükellefi olan Üsküdar ilçesinin vergi dairesinin bir başka ilçenin, Ümraniye sınırları içerisine taşınması vergi mükellefleri açısından gerçekten bir sıkıntı yaratmakta. Hatta vergi dairesi tarafından mükelleflere gönderilebilecek olan mektuplarla ilgili, tebligatlarla ilgili ayrı bir sıkıntı. Vatandaşımız vergisini vermek için aşağı yukarı çok uzun bir yol katetmek zorunda. Bu da vergi adaleti açısından, Üsküdarlı mükellefler açısından büyük bir sıkıntı yaratmakta. Bu hukuksuz durumun bir an önce eski hâline getirilmesini istirham ediyorum.

Mevcut teklifimizin 17’nci maddesi üzerine aslında ben söz almıştım. 17’nci maddesiyle ilgili kayıt dışı istihdam eden veya sahte sigortalı tespiti yapılması hâlinde işverenlerin istihdam teşviklerinden yararlanamayacağına ilişkin düzenlemeye bir genişleme getirilmiş durumda. Yani bu ilk tespit edildiği zaman bir ay içerisinde istihdam ve teşvikten yararlanamayacak ancak bu bir aydan sonra eğer tekrar, yine bunu yaparsa üç yıl içerisinde, bir yıl yararlanamayacak. Bu ne demek? Bu, aslında sigortasız işçi çalıştırmayı, kayıt dışı çalıştırmayı teşvik eden bir husus. Bu, aynı zamanda, etkisi açısından, devletin gelirlerinden mahrum olmasını teşvik eden bir husus. Bu, sigortasız çalışan personelin çalıştırılmasını teşvik eden husus. Bu, sosyal güvenlik ilkesine de aykırı bir husus. Bu, aynı zamanda, vergi hukukunun temel ilkeleri olan adalet, eşitlik ve özgürlük ilkelerine de aykırı olan bir durum.

Şimdi, burada gerekçeye baktığımız zaman diyor ki: “Herhangi bir sebepten dolayı sigortasız çalıştıran...” Yani, burada kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. Aslında akla, mantığa uygun olan şeyin hukuka da uygun olması lazım. Burada, kaçak personel, işçi çalıştıran kişi, şirket mevcut olan istihdam teşviklerinden yararlanacak ancak kaçak işçi çalıştırıldığı için İş Kanunu hükümleri uyarınca para cezası kesildiği zaman bu para da tahsil edilmiş olacak. Bu nedir? Bu, aslında hukuk içerisinde uyumlu olan bir düzenleme değil. Burada düzenlemeyi yaparken “Kasıt olmaksızın hataen bunu göstermemişse.” diyorsak, idari para cezası da aynı zamanda kastı gerektiren bir husustur, kasıt hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir husustur. İçimizde hukukçu olan arkadaşlarımız var. Yani eğer gerçekten bir hukuka aykırılık varsa, hukuka aykırılık, kastı ortadan kaldırıyor. Mademki kasıt hukuka aykırılığı ortadan kaldırıp burada sigortalı gösterilmesi gerekirken hataen gösterilmemiş ise ve bu teşvikten, istihdamdan yararlanıyorsa o zaman kasıt, bu idari para cezalarının da ortadan kaldırılması lazım, düzenlemenin daha fazla genişletilmesine ihtiyaç var.

Ben teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum.

Bakandan da istirhamım şu: Üsküdar esnafı gerçekten mağdur. Yani, Üsküdar’da eğer kiralanacak bir yeriniz yoksa Üsküdar’daki esnaf için ben evimi Bakanlığınıza ücretsiz olarak kiraya vereyim, ücretini almayacağım Bakanlığınızdan. Gelin, evimde esnafımıza, vatandaşımıza bu hizmeti verin.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Allah’a şükürler olsun, devletimizin her türlü imkânı vardır. Vatandaşlarımıza vergi dairelerimizde her türlü hizmeti de veririz Sayın Tanal. Siz, inşallah, bize taahhüt ettiğiniz bu vaadi bir fakir fukaraya bağışlama sözünü de burada verin, biz de hepimiz alkışlayalım sizi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Veriyor musunuz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Siz bana cevap verin, esnaf vergi…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Vereceğim, ben cevabı vereceğim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben cevabı vereyim. Başkan söz veriyor mu bana? Bir açar mı Başkan buradan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hayır, ben bir cevabımı tamamlayayım.

Arkadaşlar bana şunu söylüyorlar: Bu Üsküdar’daki binayla ilgili galiba deprem riski bakımından sıkıntı olduğu için geçici süreyle bir başka yerde kiralama yapmışlar. Bu arada Üsküdar bölgesinde bir yer arayışı konusunda da çalışmalarını sürdürüyorlar. Bu geçici bir durum. Biz vatandaşlarımızın vergi dairesinden hizmet almaları için son derece hassasız. En yakın noktada hizmeti sunmak için bir çalışma gayretimiz var. Geçici bir durum olduğunu ifade ettiler. Ben de konuyla yakından ilgileneceğim.

Siz de bu ev verme sözünüzü Üsküdar’da bir kardeşimize, bir fakir fukara kardeşimize yaparsınız inşallah.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bana sataştı şimdi Sayın Başkan.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sataşmadı, yok bir şey.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 456) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 15’inci maddesinde geçen "bu oranı" ibaresinden sonra gelmek üzere "sıfıra kadar indirmeye ve" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ahmet Selim Yurdakul (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul konuşacak.

Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bugün, Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılacak değişiklikleri görüşüyoruz.

Esasen, vergi teşvikleri ve ticaret hayatının önündeki engellere yönelik birkaç kelam etmeyi planlamıştım ancak kanun teklifini Meclise sunan AKP milletvekili kanun teklifinin gerekçesinde şu ifadeyi kaleme almış, daha doğrusu şu itirafta bulunuyor, kendisinin ifadesini okuyorum: “1 Ocak 2012 tarihinden itibaren herhangi bir kapsamda sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımız, 5510 sayılı Kanun gereği zorunlu olarak genel sağlık sigortası kapsamında tescil edilmektedir.” Yani, diyor ki: “Her vatandaşımızın sırtına bir çuval yükledik. Beğensin veya beğenmesin, sağlık hizmetlerinden faydalansın ya da faydalanmasın, genel sağlık sigortasını her vatandaş ödemek zorunda.” AKP Hükûmetinin bu konuya, bu noktaya nasıl geldiğini defalarca anlattık. Biz kalkınma dedikçe “Yarın ne olacağını boş ver, bugüne bakalım.” dediler; üretime odaklanmak zorundayız dedik, betona olan açlıklarına yenik düştüler. Nihayet, yanlış ekonomi politikalarının bedelini ödetmek için vatandaşı bir kıskacın içine hapsederek, genel sağlık sigortasıyla, cebindeki son paralara da göz diktiler.

Sevgili milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; yakinen biliyorum ki ne malınız kaldı ne sermayeniz, lakin Hükûmet her gün sizin hesabınıza borç yazmaya maalesef devam ediyor. Ancak, Hükûmet bu primleri ödeyemediğinizin de farkında.

Bakın, iktidar partisinin milletvekili bu durumu nasıl itiraf ediyor: “2012 yılından günümüze kadar uygulanan ve sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımıza da sağlık imkânı sunan söz konusu sistemin bazı aksaklıkları içinde barındırdığı görülmüştür. Bu aksaklıkların başında, bu kapsamdaki vatandaşlarımızın genel sağlık sigortası prim borçlarını ödeme alışkanlığının bulunmaması ve sistemin sade olmaması gelmektedir.” Yani, diyor ki: “Vatandaş ödeme alışkanlığını edinemedi.” Vatandaş ekmeğinden aşından artırıp sizin deneme-yanılma politikalarınızı mı besleyecekti? Diyor ki: “Sistemin bazı aksaklıklar barındırdığı görülmüştür.” Bunu görmek için illa denemeniz mi lazımdı? Hiç mi bu konuda uzman ve liyakat sahibi insan yok etrafınızda?

Bakın, ben bir tıpçıyım. Sorsaydınız, bu sistemin yürümeyeceğini, temel insan haklarına aykırı olduğunu size söylerdim. Demek ki “Hükûmet oldum, her şeyi ben bilirim.” demenin sakıncaları da böyle oluyormuş. Cumhuriyetimizin son on beş yılında bocaladığı kadar, hiçbir dönem, maalesef, bu kadar belirsizlik yaşamadı.

Kanun teklifinin genel gerekçesi üzerinden devam ediyorum. İktidar partisi vekili, inşaat maliyetlerini azaltmak amacıyla çeşitli vergi ve benzeri masrafları indirmekten dem vurmuş. Doğrusu, vatandaş çarşıda karşılaştığı 5 liralık domatesin etiketini hazmedemiyorken iktidar müteahhitleri ellerinde kalan apartman dairelerini pazarlamanın derdine düşmüş. Saygıdeğer milletvekilleri, vatandaşın cebine ve dişine dokunacak politikalar geliştirmekte yaşadığınız sıkıntıları aşmak istiyorsanız lütfen vatandaşın sesine kulak veriniz.

Bu maddeyle, genel sağlık sigortası primi için daha önce kazancına göre prim aldığınız vatandaşları şimdi 53 lira ödemekle yükümlü tutuyorsunuz. Bu sayede vatandaşlarımızın yani yaklaşık 7 milyon vatandaşımızın birikmiş borcunu ödemesini istiyorsunuz ama mümkün olmadığını daha önceki af denemelerinde de gördünüz, şimdi de göreceksiniz. Şimdi borçlu olan vatandaşlarımızın bu parayı dahi ödeme imkânı yoktur, zaten geçimlerini zor sağlamaktadırlar, çözüm bu değildir. Vatandaşlara nefes aldırmak ve ticaret hayatını zenginleştirmek istiyorsanız önce ulaşım ve iletişim üzerindeki vergileri geri çekiniz ve vatandaşlarımıza insanca yaşayacakları bir gelir düzeyini sağlayınız. Örneğin, bu akaryakıt fiyatlarıyla ülkemizi içinden çıkılmaz bir cendere içine hapsetmiş durumdasınız. Şu gemilere sunduğunuz akaryakıt vergi avantajını Türk milletinden esirgemenizin sebebini lütfen gelip buradan açıklamanızı istiyorum.

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 16’ncı maddede dört adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 16’ncı maddesiyle 5510 sayılı Kanun’a eklenen ek 13’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "bakmakla yükümlü oldukları" ibaresi ile dördüncü fıkrasında yer alan "ve hak sahipleri" ibarelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Aydın Ünal                                 Mehmet Doğan Kubat                                Necip Kalkan

         Ankara                                              İstanbul                                                İzmir

     Mehmet Muş                                   Haydar Ali Yıldız                                Osman Aşkın Bak

        İstanbul                                             İstanbul                                                Rize

  Hakan Çavuşoğlu                                           

          Bursa                                                    

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 16’ncı maddesinde geçen “ikamet şartı" ibaresinin "ikamet etme şartı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mustafa Kalaycı                                İsmail Faruk Aksu                              Fahrettin Oğuz Tor

Konya                                                        İstanbul                                        Kahramanmaraş

Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                  Muharrem Varlı                                     Kamil Aydın

Hatay                                                          Adana                                               Erzurum

       Ruhi Ersoy

        Osmaniye

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 16’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

    Lale Karabıyık                                     Haluk Pekşen                                   Zekeriya Temizel

          Bursa                                               Trabzon                                                İzmir

Mehmet Bekaroğlu                                Bülent Kuşoğlu                                   Utku Çakırözer

        İstanbul                                              Ankara                                             Eskişehir

    Kadim Durmaz                                       Musa Çam

          Tokat                                                 İzmir

MADDE 16- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"EK MADDE 13- a) Türkiye'de ikamet eden Türk vatandaşlarının Türkiye'de ikamet etmeyen ve 28/7/2016 tarihli ve 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilenlerin ana, baba, eş ve çocukları,

b) 6735 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilenlerden aynı Kanunun 13 üncü maddesi kapsamında olanlar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları ana, baba, eş ve çocukları,

talep etmeleri hâlinde, talep tarihini takip eden günden itibaren bu Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında ikamet şartı aranmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılır.

Bu madde kapsamındaki genel sağlık sigortalıları hakkında 3 üncü maddenin birinci fıkrasının (10) numaralı bendi uygulanmaz.

Bu madde kapsamındaki genel sağlık sigortalılarının sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri için, sağlık hizmet sunucusuna başvurdukları tarihte 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendirerek tecil ve taksitlendirmeleri devam edenler hariç prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması şarttır.

Birinci fıkranın (b) bendinde belirtilenler ve hak sahipleri için 67 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen 30 gün prim ödeme şartı 120 gün olarak uygulanır.

Bu madde kapsamındaki genel sağlık sigortalıları ile ilgili olarak, bu maddede aksine hüküm bulunmaması kaydıyla bu Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından belirlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Ahmet Yıldırım                                    Sibel Yiğitalp                              Mehmet Emin Adıyaman

           Muş                                              Diyarbakır                                              Iğdır

     Garo Paylan                                       İmam Taşçıer                                         Erol Dora

        İstanbul                                            Diyarbakır                                            Mardin

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacak.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, iki gün önce Halkların Demokratik Partisi Eş Başkanı Sayın Figen Yüksekdağ’ın vekilliği düşürüldü. Şimdi, bu konuları böyle kısaca es geçemeyeceğimize inanıyorum. Bakın, biz seçildiğimizde Anayasa’nın 83’üncü maddesine göre dokunulmazlığımız vardı ve dolayısıyla bu, bizim kazanılmış olan bir hakkımızdı. Yani bütün seçilen vekiller dokunulmazlıkları olduğundan dolayı seçimlere girdiler ve aynı zamanda 83’üncü maddenin üçüncü fıkrasında “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez.” diye bir amir hüküm vardır. Buradaki amaç nedir, murat nedir? Bütün milletvekillerinin halkı, kendi seçmenlerini özgürce temsil etmeleri, kürsü dokunulmazlığı başta olmak üzere bütün düşüncelerini ifade etmeleri; bu anlamda da, milletvekillerinin özgür olması, çekinmeden görüşlerini ifade etmeleri bağlamında, bütün ülkelerde, hemen hemen demokratik bütün ülkelerde, Avrupa ülkelerinde dokunulmazlık statüsü, müessesesi mevcuttur. Ama, bizim bu kazanılmış hakkımıza karşın, biliyorsunuz, yasal bir düzenlemeyle, Anayasa’mıza aykırı olarak, uluslararası sözleşmelere ve Venedik Komisyonunun raporlarına aykırı olarak dokunulmazlığımız kaldırıldı.

Tabii, AKP tek başına bizim milletvekillerimizin dokunulmazlığını İç Tüzük’e ve Anayasa’nın ilgili maddelerine göre kaldırabilirdi ancak bu yola gitmedi, yasal bir düzenleme yaparak, CHP’yi de, MHP’yi de ortaklaştırarak bizim milletvekilliği dokunulmazlığımızı kaldırdı. Bu da tamamen aslında Anayasa’ya aykırı bir düzenlemeydi. Bu, tarihe not olarak düşülecektir. Bizim milletvekilliği dokunulmazlığımız Anayasa’mıza, İç Tüzük’ümüze ve uluslararası sözleşmelere aykırı olarak kaldırılmış oldu -tarihe bir not olarak düşmüştür- çünkü Anayasa ve İç Tüzük’e göre yani Karma Komisyonda, Anayasa Komisyonunda bütün vekillerin birer birer kendi savunmalarını yapabileceklerine ilişkin olarak ve Genel Kurulda da savunmalarını yaptıktan sonra Genel Kurulda yapılacak oylamalarla ancak dokunulmazlıkları kaldırılabilirdi. Bu anlamda da biliyorsunuz, aynı zamanda Anayasa Mahkemesine gitme hakları da mevcuttu.

Bunları niçin vurguluyorum? Şimdi, bu yetmezmiş gibi, biliyorsunuz, Eş Başkanımız Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliği 84’üncü maddenin ilgili fıkrasına göre kaldırıldı. Aslında, bakarsanız, Anayasa’mızın 76’ncı maddesinde şartlar, bu anlamda hangi suçlardan milletvekilliğinin düşürüleceğine ilişkin olarak amir hükümler mevcuttur ve sayılan bu suçlar içerisinde de milletvekilimize isnat edilen suç mevcut değildir ve on aylık bir ceza almasına karşın Eş Genel Başkanımızın milletvekilliği düşürülmüştür.

Bakın, 24’üncü Dönemde yine partimizin milletvekillerinden biri olan, o zaman Barış ve Demokrasi Partisi Van Milletvekili olan Kemal Aktaş’ın altı buçuk senelik bir cezası olmasına karşın Meclis Başkanlığı bunu Genel Kurulda okutmadı ve bu da bir teamül olarak yerleşti. Şimdi, bütün bunlara karşın böyle bir referanduma gidildiği bir süreçte 13 milletvekilimiz şu anda cezaevinde tutuklu bulunmaktadır ve Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliği düşürülmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL DORA (Devamla) – Bu asla kabul edilemez. Bu siyasi bir karardır, hukukla hiçbir ilgisi yoktur.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

EROL DORA (Devamla) – Bu, tarihe not düşecektir ve aynı zamanda yapılacak bu referandumun da şaibeli olması yönünde tarihe bir leke olarak düşecektir.

BAŞKAN – Sayın Dora, teşekkür ederim.

EROL DORA (Devamla) – Son sözlerimi belirterek tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 16’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Haluk Pekşen (Trabzon) ve arkadaşları

MADDE 16- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"EK MADDE 13- a) Türkiye'de ikamet eden Türk vatandaşlarının Türkiye'de ikamet etmeyen ve 28/7/2016 tarihli ve 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilenlerin ana, baba, eş ve çocukları,

b) 6735 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilenlerden aynı Kanunun 13 üncü maddesi kapsamında olanlar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları ana, baba, eş ve çocukları,

talep etmeleri halinde, talep tarihini takip eden günden itibaren bu Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında ikamet şartı aranmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılır.

Bu madde kapsamındaki genel sağlık sigortalıları hakkında 3 üncü maddenin birinci fıkrasının (10) numaralı bendi uygulanmaz.

Bu madde kapsamındaki genel sağlık sigortalılarının sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri için, sağlık hizmet sunucusuna başvurdukları tarihte 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendirerek tecil ve taksitlendirmeleri devam edenler hariç prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması şarttır.

Birinci fıkranın (b) bendinde belirtilenler ve hak sahipleri için 67 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen 30 gün prim ödeme şartı 120 gün olarak uygulanır.

Bu madde kapsamındaki genel sağlık sigortalıları ile ilgili olarak, bu maddede aksine hüküm bulunmaması kaydıyla bu Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen konuşacak.

Buyurun Sayın Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Trabzon’un kurtuluş gününü büyük bir coşkuyla kutlayacağız. Bizim Anadolu’nun yiğit insanlarının yetiştiği, Karadeniz’in yiğit insanlarının yetiştiği Trabzon’umuz ve bir Trabzon Milletvekili olarak Genel Kurulumuzu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Tıpkı Nazım’ın şiirinde söylediği gibi: “Dümende ve başaltlarında insanları vardı ki/ Bunlar uzun eğri burunlu insanlardı ki/ Ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki/ Sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için/ Hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin/ Bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler.”

Evet, benim memleketimin bu yiğit ve yurtsever insanları ne yazık ki son on beş yıl içerisinde AKP iktidarı tarafından bir hayli üzüldüler. Mesela, içme suları kanserojen madde taşıyor; mesela, söz verildiği hâlde Beşikdüzü’nde sele tutulan esnafların zararları karşılanmadı; mesela, Vakfıkebir’de on beş yıldır bir adım atılmayan bir organize sanayi bölgesi hâlâ yerinde duruyor. Trabzon’a söz verildiği hâlde bir yatırım adasının hiçbir planlaması yapılmadı, hiçbir adım atılmadı. Dereleri yağmalandı, kıyıları yağmalandı, yolları yapılmadı, Karadeniz’in insanı yokluğa ve yoksulluğa mahkûm oldu.

Bakın, iktidara geldikleri gün AKP iktidara geldiği gün şehrin nüfusu, Trabzon’un il nüfusu 1 milyon 50 bin, şu anda 760 bin yani artan nüfusla, çoğalan nüfusla birlikte tam 400 bin insan Trabzon’dan göçtü, çekti gittiler. Niye? Çünkü müthiş bir yoksullaşma var. Bu yoksullaşma hâlâ devam ediyor, şehrin 456 bin insanı yoksulluk sınırında yaşıyor. Bu, Trabzon Valiliğinin resmî istatistik rakamları. Yine, Trabzon’da 73 bin emeklimiz var ve bu emeklilerimizin ciddi bir sayısı da açlık sınırında hayatını devam ettirmeye çalışıyor. Karadeniz’in insanına reva görülen, gerçekten, AKP’nin yapmış olduğu hizmet modeli bu. Hangi alanda isterseniz, istediğiniz yerde, hatta yandaş bir televizyonunuzda, yandaş bir “anchorman”inizle de Karadeniz’i sizinle konuşmaya varım ve hazırım. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir tek önerim var size. Bakın, bugüne kadar Türkiye’de çok iktidarlar geldi geçti, AKP iktidarına günlerdir sesleniyorum, yıllardır da söylüyorum, bari bu ülkede bir tane sektöre bir hizmetiniz olsun. Yani hani rahmetli Özal bu ülkeye turizmi kurdu; işte, Demireller, diğer hükûmetler, koalisyonlar tekstil yatırımlarını yaptılar, müteahhitlik hizmetlerini kurdular. Gelin, şu ülkede fındık ve çikolata sanayisini teşvik edin. Dünyanın en büyük fındık üreticisi Karadeniz Bölgesi’nde niçin fındık ve çikolata sanayisini yatırım teşvik kapsamına almazsınız, niye bunu İtalyanlara, Hollandalılara, İsviçrelilere, Almanlara teslim edersiniz, ben bunu bir türlü anlayamıyorum. Gerçekten, Karadeniz’den inanılmaz oy alıyorsunuz ama bunun karşılığında Karadeniz’e verdiğiniz hiçbir şey yok.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Karadeniz’e verdiğimiz hizmetlerin karşılığını alıyoruz.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Bakın, fındık fiyatı bile perişan hâlde, insanlar yoksul, insanlar sefalet içerisinde.

Üniversiteler var Karadeniz’de. Soruyorum ya, bir anket yapın Allah aşkına, Karadeniz’deki gençlere bir sorun, acaba herhangi bir Karadenizli genç üniversiteden mezun olduğunda Karadeniz’in herhangi bir ilinde kendisine gelecek, hayat kurabilecek bir plan yapıyor mu? Yapmıyor. Niye? Herkes göçe alıştırıldı, Karadeniz insanı geleceğini göçle el kapılarında kurabiliyor. Bu, sizin iktidarınızın modeli.

Bakın, size bir şey anlatayım. Bizim Temel paraşütçüye gidiyor, diyor ki: “Ben bir paraşüt almak istiyorum, bana en iyisinden bir tane paraşüt verir misiniz.” Paraşütçü, en iyi paraşütü çıkarıyor, en kaliteli olanı önüne koyuyor. “Peki, bana şimdi bunu bir anlat, ben bir öğreneyim.” diyor. Diyor ki: “Bak, bu, paraşütün ipi, bunu çektiğinde paraşüt açılır.” “İyi, peki, açılmazsa ne olacak?” diyor. “O zaman yedeği var, yedeği çektiğinde, ikincisi banko açılır.” diyor. “Peki, o da açılmazsa ne yapacağım?” diyor. Diyor ki: “Rahat ol, hiç merak etme, iki yıl garantisi var, getirirsin değiştiririz.” Tıpkı AKP iktidarı gibi. (CHP sıralarından alkışlar)

Her seçim döneminde bir sonraki seçime ötelenecek bir proje anlattınız Karadeniz’e. Ya, şu Erzincan’dan Trabzon’a bir tren hikayesi anlattılar, hakikaten Temel fıkrasından daha öte. Sayın Grup Başkan Vekilim, hani uçan tren var ya, Trabzon’a bir tek uçan treni vadetmediler, vadederlerse de hiç şaşırmayacağım.

Genel Kurulu ve Trabzon’umu saygıyla selamlıyorum. Benim Karadeniz’imin o yiğit, yurtsever insanlarının yetiştiği o güzel şehrimin kurtuluşunu bir kez daha kutluyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pekşen.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 16’ncı maddesinde geçen “ikamet şartı” ibaresinin “ikamet etme şartı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ruhi Ersoy (Osmaniye) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Osmaniye Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy konuşacak.

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 16’ncı maddesi Türkiye’de ikamet eden Türk vatandaşlarının Türk soylu olmakla birlikte yurt dışında ikamet eden ve Türk vatandaşı olmayan ana, baba, eş ve çocukları ile bunların bakmakla yükümlü oldukları ana, baba, eş ve çocuklarının talep etmeleri hâlinde genel sağlık sigortalı sayılmalarının düzenlemesiyle ilgili. Bundan doğal, bundan insani, bundan uygar bir talep olamaz. Bu düzenlemeyi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olumlu buluyor ve sonuna kadar destekliyor.

Burada bu işi uygar bulan, olumlu bulan temel çıkış noktası, aile bütünlüğü ve aile birliğinin, anne, babanın, evladın, dede torunun bir arada olmasıyla ilgili bir husustur ve genel sağlık sigortası hastaneyle, sağlıkla ilgili olabilir ama biz biliyoruz ki en büyük sosyal güvenlik ve genel sigorta Türk toplumunda aile kurumudur. Aile kurumunun önemini tartışmak bile yersizdir. Bununla ilgili, Türkiye Cumhuriyeti devletinin hükûmetinde bir bakanlık vardır ve bir sürü alt kurumlar vardır ama aile kurumunun yeteri kadar korunup güçlendirilmesiyle ilgili yapılan çalışmalar her ne kadar iyi niyetli olsa da yeterli değil, daha da güçlendirilmelidir.

Bu kapsamda, bir taraftan yaparken diğer taraftan aile kurumunu yıkan ve tartışmalara sebebiyet veren konuları da biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak sıklıkla gündeme taşıyoruz. Geçen hafta da grubumuzun vermiş olduğu önergenin bir tanesi bu kapsamda “kadın kuşağı programları” adı altındaki, aile programları görünümündeki, “izdivaç programları” adı altındaki o rezalete “dur” denilmesi hususundaydı. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisinin konuyu gündeme taşımasından sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının harekete geçtiği bilgisi ulaştı bize; çeşitli medya yapımcılarıyla görüşmeler yapıldığı bilgisi ulaştı, RTÜK Başkanının Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekilliğini ziyaret ederek bilgi verdiği ve daha sonra bu konuda Meclis bünyesinde var olan diğer komisyonların harekete geçmesiyle Dilekçe Komisyonu altında bir alt komisyonun kurulması kararını üye arkadaşlar bizlerle paylaştılar. Bu gelişmeleri biz olumlu buluyoruz. Bu birlikteliklerin ve tartışma zemininin, bu rezaletten Türkiye’nin kurtulması ve ekranların temizlenmesi ve bunun yerine, geleneğin güncelleştiği ve kültürün ince işçiliğinin yapıldığı değerlerle o kuşaktaki programların daha vasıflı bir şekilde doldurulması gerektiğini düşünüyoruz.

Gerek RTÜK’ten gerekse TRT’den sorumlu Bakanımız -az önce buradaydı, aramızdaydı- Sayın Numan Kurtulmuş Bey’e buradan seslenmek istiyorum, bu konuda TRT Genel Müdürü Şenol Göka Bey’e seslenmek istiyorum, RTÜK Başkanı ve Başkan Yardımcısına seslenmek istiyorum: Başbakan Yardımcısı Sayın Kurtulmuş’un nezaretinde, TRT Genel Müdürü, RTÜK Başkanı ve konuyla ilgili komisyon üyelerinin derhâl bir araya gelmesi ve tüm siyasi partilerden bu konuda uzmanlık alanı olan değerli milletvekillerinin de görüşleriyle, daha iyiyi nasıl yapabiliriz diye bir ortak akıl toplantısı yapmaya davet ediyoruz.

Buraya gelmeden önce TRT Genel Müdürü Şenol Göka’yı bir vesileyle aradım, kurumunda iyi niyetle yaptığı işler için teşekkür ettim ama bazı konularda adil ve adaletli olmaları konusunda yorumlarda bulundum. Fakat bu kürsüden, yine, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Bey’e ve ilgili komisyona ve ilgili bakanlığa ve ilgili bürokratlara, Mecliste her şey komisyon üzerinden çözülüyor gözükse de, bir yuvarlak masa toplantısıyla görüş ve düşüncelerini ortaya koyabilecek konunun uzmanı milletvekili arkadaşlarla, partilerinden alınacak müsaade ve grup başkan vekilliklerinin oluruyla, böyle bir toplantının çok faydalı olacağını düşünüyor, buradan bu teklifi dillendirmiş oluyorum.

Ve bu düşünceyle, ilgili kanun düzenlenmesinin, aile birliğine, Türk soylu ailelerin, Türkiye’de yaşayıp da aile bütünlüğünü sağlayamayan ve yurt dışında kalan aileleriyle sosyal bağlarının da güçlenmesi açısından önemli olduğunu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, yerimden çok kısa bir söz almak istiyorum 60’a göre.

BAŞKAN - Önerge kabul edilmiştir. (AK PARTİ sıralarından “Edilmemiştir.” sesleri)

Edilmemiştir. Özür dilerim.

GARO PAYLAN (İstanbul) – 60’a göre bir söz rica ediyorum.

BAŞKAN – Bir işlem yaparken başka bir talep gelince biraz karışıyor.

Önerge kabul edilmemiştir. Onu netleştirelim.

Buyurun, bir dakika, Sayın Paylan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin gerekçesinde geçen “Türk soylu” ifadelerini doğru bulmadığına ilişkin açıklaması

GARO PAYLAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Komisyonda da söyledim, maddenin gerekçesinde, Türk soylu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının faydalanması için, akrabalarının faydalanması için bir madde, önemli ama gerekçede “Türk soylu” yazmasını doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum çünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı esastır. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları vardır ve bunların pek çok soydan gelen vatandaşları vardır. Bu ifadelerin kanunlarımıza “Türk soylu” olarak geçmeyip “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının akrabaları” olarak geçmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Bunu Komisyon Başkanımıza da söyledim ama kendisi gerekçelerde düzenleme yapamayacağını iletti. Bundan sonra, bürokrasinin bu tip maddelerde bu tip ifadeleri daha çoğulcu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çerçevesinde kurmasının daha doğru olacağını söylemek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 456) (Devam)

BAŞKAN – Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 16’ncı maddesiyle 5510 sayılı Kanuna eklenen ek 13’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "bakmakla yükümlü oldukları" ibaresi ile dördüncü fıkrasında yer alan "ve hak sahipleri" ibarelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Muş (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Uygulamada yaşanabilecek tereddütleri gidermek için teknik düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.32

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, sizi dinliyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, “Türk soylu” kavramının Anayasa’nın 66’ncı maddesindeki vatandaşlık tanımına uygun olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önceki maddeyle ilgili olarak ifade etmek isterim ki “Türk soylu” kavramı Anayasa’mızın 66’ncı maddesindeki vatandaşlık tanımına uygundur, herhangi bir ayrım içermemektedir ve tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını, Anayasa’mızın 66’ncı maddesinde düzenlenen Türk vatandaşlığı düzenlemesine göre anlamak lazım. Bunu ifade etmeyi yararlı gördüm.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Akçay.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 456) (Devam)

BAŞKAN – 17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinde yer alan “birinci fıkrasına” ibaresinin, “birinci fıkrasının sonuna gelmek üzere” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Ahmet Yıldırım                                    Sibel Yiğitalp                              Mehmet Emin Adıyaman

           Muş                                              Diyarbakır                                              Iğdır

     Garo Paylan                                       İmam Taşçıer

        İstanbul                                            Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 19’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

   Bülent Kuşoğlu                                 Mehmet Bekaroğlu                                Zekeriya Temizel

         Ankara                                              İstanbul                                                İzmir

       Musa Çam                                       Kadim Durmaz                                    Utku Çakırözer

          İzmir                                                 Tokat                                               Eskişehir

MADDE 19- 5510 sayılı Kanunun geçici 71 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle ilave edilmiştir.

"Ancak (a) bendinin uygulanmasında Bakanlar Kurulunca belirlenecek prime esas günlük kazancı 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu hükümleri uyarınca toplu iş sözleşmesi uygulanan özel sektör işverenlerine ait işyerleri için ayrıca tespit edilebilir.”

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MUSA ÇAM (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metninin daha iyi anlaşılması için söz konusu değişiklik yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önerge işlemden kalktığı için maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 21’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

       

     Bülent Kuşoğlu                     Mehmet Bekaroğlu                    Zekeriya Temizel

          Ankara                                 İstanbul                                   İzmir

     Kadim Durmaz                        Utku Çakırözer                        Lale Karabıyık

           Tokat                                  Eskişehir                                  Bursa

        Musa Çam                           Gülay Yedekci

            İzmir                                   İstanbul

MADDE 21- 19/9/2006 tarihli ve 5543 sayılı İskân Kanununa aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"EK MADDE 2- (1) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmakta ve yapılacak olan baraj ile baraj mücavir alanında kalan taşınmazların kısmen veya tamamen kamulaştırılması sonucunda yerlerini terk etmek zorunda kalanların iskânına ilişkin olarak bu Kanunla ve diğer ilgili mevzuatla Bakanlığa verilen her türlü hak, görev ve yetkiler, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilir. Bu madde kapsamında yapılacak iskân ile ilgili usul ve esaslar Orman ve Su İşleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenir.

(2) Birinci fıkra kapsamındaki hak, yetki ve görevlerin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilebilmesi maksadıyla, bu Kanunun hükümlerine göre kullanılabilecek arazi ve arsalardan gerekli olanlar birinci fıkra kapsamında kalan iskân faaliyetleri maksadıyla kullanılmak üzere tapuda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına tescil edilir. Aynı maksatla kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan ve talep edilen Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlardan Maliye Bakanlığınca uygun görülenler tapuda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına bedelsiz olarak devren tescil edilir, ancak bunlardan iskân faaliyetleri için ihtiyaç duyulmayan veya kullanılmayanlar Maliye Bakanlığının talebi üzerine tapuda yeniden bedelsiz olarak devren Hazine adına tescil edilir. Bu fıkra kapsamında yapılacak her türlü devir, temlik, tevhid, ifraz, tescil, terkin ve sair işlemleri tapu sicilinde yapmaya Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yetkilidir. Bu madde kapsamında iskân faaliyetinde kullanılmak üzere 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılacak alanlar tapuda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına resen tescil edilerek devredilir.

(3) Bu maddenin yürürlük tarihinden önce bu Kanuna göre iskân duyurusu yapılmış projeler Bakanlıkça yürütülür."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Gülay Yedekci konuşacak.

Buyurun Sayın Yedekci. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi sevgiyle selamlarım.

456 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.

Yine bir torba kanunla karşı karşıyayız. Geçen yıl, Sayın Başbakan “Bir daha torba kanun getirmeyeceğim.” demişti ama yine bir torba kanun getirildi.

Öncelikle şundan bahsetmek isterim: Parlamentolar her zaman için toplumun daha iyi yaşayabilmesi için, toplumun kanunlarla daha mutlu ve huzurlu olabilmesi için vardır ama burada, özellikle son dönemlerde torba yasa sadece Plan ve Bütçe Komisyonuna gitmekte, ilgili hiçbir komisyonda görüşülmemektedir. Şimdi, bu torba yasada Plan ve Bütçe Komisyonunda da yeteri kadar görüşme olmamıştır. Bu da Komisyonun tutanaklarında mevcuttur.

Bu torba yasada Anayasa’ya açıkça aykırılıklar mevcuttur ve bu da sıkıntılı bir durumdur. 21’inci maddede de Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne yapılmakta ve yapılacak olan baraj projeleri için kamulaştırma ve iskân çalışmalarının tamamının yetkisi verilmek istenmektedir. Bu yanlıştır. Neden yanlıştır? Çünkü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde bu işleri yapabilecek olan herhangi bir uzman ekip yoktur. Bu çalışmaları nasıl yapacaksınız? Zaten, devletin temelini liyakatin olmaması çökertmiştir. Ayrıca, şimdiye kadar yaptığınız barajlara baktığımızda, örneğin İstanbul’da yaptığınız barajlara baktığımızda, etrafının yapılaşmaya açıldığını ve İstanbul’un ciddi bir su, içme suyu problemi ve kullanma suyu problemi olduğu da açıktır.

Ayrıca, bu madde kapsamında çok ciddi bir tehlikeden de bahsetmek mümkündür. Bu madde kapsamında, iskân faaliyetinde kullanılmak üzere, altını çiziyorum, iskân faaliyetinde kullanılmak üzere 19/4/2012 tarihli 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılacak alanlar tapuda DSİ Müdürlüğü adına resen tescil edilecek. Şimdiye kadar DSİ’nin bu alanları yapılaşmada ne kadar yanlış bir şekilde kullandığı da ortada.

Burada yapılması gereken nedir? Burada yapılması gereken, yine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının uhdesinde, oradaki yerel yönetimlerle, belediyelerle, oradaki vatandaşın ihtiyaçları göz önüne alınarak gerekli çalışmaların yapılması; mühendislerin, mimarların, şehir plancılarının ve meslek odalarının görüşünün alınması şarttır. Hiçbir çalışmanızda üniversitelerin ilgili disiplinlerinin ve meslek odalarının hiçbir şekilde görüşünü almıyorsunuz, hatta meslek odalarını işlevsiz kılmaya çalışıyorsunuz.

Burada DSİ’nin yapması gereken onca şey varken, DSİ bir sürü alanda, tarımda, sulamada yetersiz kalmaktayken DSİ’ye bu ve benzer konuları niye yüklemek istiyorsunuz, onu bilmiyoruz. Ama bunu biz AKP’nin tekelci zihniyetine bağlıyoruz. AKP her şeyi merkezden yönetmek istiyor. Burada da DSİ’ye bağlayarak bütün bu işleri tek elden yönetebileceğini zannediyor. Ama biliyorsunuz ki kurumlar önemlidir, cumhuriyetin kurumlarından bir tanesi de DSİ’dir. Bunun içinin boşaltılmasına izin vermemelisiniz ve insanlarımızın DSİ’nin hizmetlerini almasına imkân kılmalısınız ve DSİ’nin baraj ve etrafının imara açılması, meraların, otlakların, ormanların imara açılmasıyla ilgili bir çalışmada bulunmaması gerekmektedir. Bu anlamda, yeterli duyarlılığı göstermediğinizi açıklıkla görüyoruz. Burada bütün maddeleri “Kabul edenler… Etmeyenler…” şeklinde geçirdiğinizi de yüreğimiz sızlayarak görüyoruz. Umuyorum ve diliyorum ki bu tavrınızdan vazgeçersiniz ve DSİ de kendi öz işlerine geri döner ve imar ve planlama işlerini de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapar.

Hepinizi içtenlikle selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

22’nci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 22’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

    Lale Karabıyık                                       Musa Çam                                      Zekeriya Temizel

          Bursa                                                 İzmir                                                  İzmir

Mehmet Bekaroğlu                                Bülent Kuşoğlu                                   Utku Çakırözer

        İstanbul                                              Ankara                                             Eskişehir

                                                            Kadim Durmaz                                              

                                                                   Tokat                                                    

MADDE 22- 15/05/2007 tarihli ve 5661 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Kullandırılan Toplu Köy İkrazatı/Grup Kredilerinden Doğan Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun’a aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE - 1 (1) Bu Kanunun 1 inci maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları kapsamında borçlarını tasfiye etmemiş olan borçlular için, anılan fıkralardaki mevcut düzenlemeler de geçerli olmak kaydıyla, ödeme veya yeniden yapılandırma tarihi 31/12/2018 olarak uygulanır. Bu düzenleme tahsilat yapılan borçlarla ilgili olarak iade isteme hakkı doğurmaz."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz konuşacak.

Buyurun Sayın Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, aziz milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP Hükûmeti on beş yılda yakınlarını ve yandaşlarını zenginleştirmede rekor kırarken birçok değerlerimizi de bir bir bu ülkede kaybettik. TEKEL, TELEKOM, SEKA, Sümerbank, elektrik santrallerini çarpık özelleştirmelerle bir bir satıp yok ettiniz. Hep günü kurtarma telaşınız sürdü gitti ama günü de kurtaramadınız. İş kazalarında yüzlerce insan ölürken siz “fıtrat”, “kader” dediniz. 12 Eylülün dahi yapamadığını AKP iktidarıyla gerçekleştirdiniz. 12 Eylülde 127 akademisyen ihraç edilirken siz bugün 4.811 akademisyenin üniversiteyle bağını kopardınız. 150’den fazla gazeteciyi hapse attınız. “Hayır.” diyeni terörist ilan ettiniz, ötekileştirdiniz. Oysa, teröristlerle aynı masaya oturup pazarlık yapanlar sizlerdiniz. Yine, şehit polislerin çocuklarının tüm eğitim masraflarını karşılayan, Atatürk ve cumhuriyet sevdalısı Müjdat Gezen Sanat Merkezi kundaklandı ama siz bir “Geçmiş olsun.” dahi diyemediniz.

Gelinen noktada, köylüyü, küçük esnafı, sanatkârı borçlarını ödeyemez hâle getirdiniz, sonra borç yapılandırdınız. İktidarınızla en çok değer kaybettirdiğiniz Türk lirasının itibarını dolar karşısında koruyamadınız. Kepenk kapatan esnafı, işsizi, traktörüne mazot alamayan çiftçiyi, emekliyi yok sayıp iktidarınıza yakın iş çevrelerinin borçlarını sıfırladınız.

Dünya biliyor ki yolsuzluk dünyalığınız ama yoksulluğu ve pahalılığı bir türlü gündeme almıyorsunuz. Kendi yarattığınız yoksullara yaptığınız sosyal yardımlarla övünme aymazlığından da geri durmuyorsunuz.

Yat sahibine ÖTV’siz mazot, yabancıya KDV’siz iş yeri ve konut verirken çiftçiye, üreticiye ÖTV’siz, KDV’siz mazotu çok gördünüz. Türk tarımına ve çiftçisine yüz elli dört yıldır hizmet eden, tabelasında “Türkiye Cumhuriyeti” ibaresi bulunan Ziraat Bankasını, yüz yetmiş yedi yıldır Türkiye'nin haberleşme merkezi PTT’yi, Eti Madeni, ÇAYKUR’u ve daha birçok önemli değerimizi, cumhuriyetin kazanımı kurumları aziz milletimize sormadan Varlık Fonu’na devrettiniz.

Torba yasaları, göstermelik hukuksuz düzenlemelerle emekliye, çiftçiye, esnafa süslü laflarla tanıttınız. Gazi Meclisi itibarsızlaştırmak için her türlü yolu denediniz. Sivil toplum örgütlerini yok sayıp görüş almadan, halkı boş, reform niteliği taşımayan düzenlemelerle kandırıyorsunuz. “İstisna”, “destek”, “vergi indirimi”, “kolaylık” diyor, bu halkı hâlâ kandırmaya devam ediyorsunuz, karşılığında başkanlık istiyorsunuz; biz de halkımız da “Hayır.” diyoruz.

“Türkiye'de her şey millî ve her şey yerli olacak.” diyordunuz. Sayın milletvekilleri, ekonomide yaşananlar ise bambaşka şeyler söylüyor. Ne millîliğimiz ne de yerliliğimiz kaldı. Türkiye Cumhuriyeti pazarlıklar ülkesi değildir. Bu halk, köylüsünün 95 kuruşa sattığı buğdayın ekmek olarak karşısına 5 liraya çıktığını unutmuyor ve biliyor. Ülkemizde yok ettiğiniz değerleri de unutmuyor; millî değerlerini biliyor, birlikte yaşama kültürünü biliyor, cumhuriyeti ve kazanımlarını biliyor, size de gereken cevabı “hayır”la veriyor.

Değerli milletvekilleri, on beş senedir istikrar arayan AKP iktidarı deyince aklımıza gelen, atanamayan öğretmenler, ziraat mühendisleri ve çeşitli branştaki mühendisler, veteriner hekimler, sağlık çalışanları, kadro bekleyen taşeron işçiler; Hükûmete güvenip, istifa edip atanmayan astsubaylar, uzman erbaşlar on beş yılda AKP Hükûmetinin yarattığı işsizler ordusundan bir bölümü. Ne yazık ki hep yapmadıklarınızı, mağdur ettiklerinizi konuşuyoruz. Eğitim sistemi denince akla gelen atanmayan 450 bin öğretmen varken, Sayın Bakan “Yirmi yıl boyunca hiç atama yapılmayacak bölümler var.” diyor. Peki, bu bölümlerde okuyanlar ne olacak? Akılcı düşünmeye, sorgulamaya karşısınız, felsefe öğretmenlerinin atamasını da yapmıyorsunuz, oysa ihtiyaç duymadığınız felsefenin ta kendisi budur.

Bu yok saydığınız tüm kesimler ülkemizi normalleştirme adına size ve haksız uygulamalarınıza “Hayır.” diyor ve “Hayır.” diyecektir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 23’üncü maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 23’üncü maddesinde geçen “şartıyla” ibaresinin “kaydıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mustafa Kalaycı                                İsmail Faruk Aksu                              Fahrettin Oğuz Tor

          Konya                                               İstanbul                                        Kahramanmaraş

Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                 Muharrem Varlı                                     Kamil Aydın

          Hatay                                                Adana                                               Erzurum

                                                           Deniz Depboylu

                                                                   Aydın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

   Bülent Kuşoğlu                                 Mehmet Bekaroğlu                                Zekeriya Temizel

         Ankara                                              İstanbul                                                İzmir

       Musa Çam                                       Kadim Durmaz                                    Yakup Akkaya

          İzmir                                                 Tokat                                               İstanbul

   Utku Çakırözer                                    Lale Karabıyık

        Eskişehir                                              Bursa

MADDE 23- 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 28 inci maddesinin yedinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“c) Bakanlıkla yapılacak işbirliği protokolü çerçevesinde, kadın istihdamını arttırıcı, destekleyici faaliyetler kapsamında kullanılması şartıyla Bakanlığa,”

BAŞKAN – Komisyon okunan son önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Yakup Akkaya konuşacak.

Buyurun Sayın Akkaya.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Meclisi, milletvekili arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi adrese teslim bir kanun teklifidir çünkü bu kanun teklifiyle sendikaların gelirlerinin yüzde 10’una kadar olan kısmı Çalışma Bakanlığının Kadın İstihdamını Geliştirme Projesi’ne katkı sağlamak üzere düzenlenmiştir. Niçin bu teklif gelmiştir? Bu teklifle yeni bir vesayet ortamı yaratılmak istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, çünkü sendikaların baraj yani yetkilerini belirleyen, işlemlerini yapan Çalışma Bakanlığıdır. Ayrıca, sendikaların toplu iş sözleşme prosedürünü de uygulayan Çalışma Bakanlığıdır. Bunun yanında, Çalışma Bakanlığı sendikaların tüzüklerini de incelemektedir.

Şimdi, bu düzenlemeyle -Çalışma Bakanlığı ile sendikalar arasında bir ekonomik iş birliği söz konusudur ve dolayısıyla- sendikalara zorunlu bağış yapma yolu açılmaktadır. Her ne kadar yasada “yapabilir” ifadesi olsa bile, sonuçta, Çalışma Bakanlığıyla sürekli işleri olduğu için sendikaların, bu anlamda sendikaları baskı altına alacak bir uygulamadır. Dolayısıyla, sendikalar arasında da “bağış yapan” ya da “bağış yapmayan sendikalar” ya da “iktidar partisine yakın” ya da “uzak sendikalar” olarak adlandırılacak, sendikalar arasındaki bir ayrışma böylelikle ortaya çıkacaktır. Ayrıca, bu düzenleme, sendikaların bağımsızlığına karşı da vurulmuş bir darbedir.

Değerli milletvekilleri, ayrıca 6356 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 28’inci maddesinin (6)’ncı fıkrası, sendikaların, üyelerine yardım ya da bağışta bulunmasını yasaklamaktadır. Bu madde, 12 Eylül 1980 darbesinin bir maddesidir. 6356 sayılı Sendikalar Kanunu bu Mecliste geçtiğimiz dönem tartışılırken, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu maddenin değiştirilmesini istemiştik çünkü ILO normlarına göre bu madde, sendikal örgütlenmeye ve sendikal özgürlüğe aykırı bir maddeydi ama Adalet ve Kalkınma Partisi, AKP bunu reddetti, gerekçe olarak da “Burası Türkiye, bu bizi ilgilendirmez.” dedi.

Şimdi, buradan soruyorum: Üyesine, bırakın bağışı, borç bile veremeyen bir sendikaya “Devlete bağış yap.” demeniz hiç adil değildir. Ayrıca, Çalışma Bakanlığının görevlerinden birisi, istihdamın arttırılmasıdır, bu doğru; bununla ilgili kaynağı işçinin parasından istemek doğru değildir.

Ayrıca, Türkiye İş Kurumuna, istihdamı artırmak için özel görev de verilmiştir. Bu faaliyetler için İşsizlik Sigortası Fonu’ndan bu alana kaynak aktarılabileceğine ilişkin düzenlemeler de geçtiğimiz dönemde yapılmıştır.

Değerli arkadaşlar, İşsizlik Fonu’nda biriken 104 milyar TL’dir. Peki, işçilere ne kadar aktarılmıştır? Yaklaşık 14,3 milyardır. Bu fondan yani İşsizlik Sigortası Fonu’ndan, GAP dâhil, istihdamla, işsizlerle ilgisi olmayan birçok harcama yapılmıştır, işverenlere teşvik bu kaynaktan sağlanmıştır. Ayrıca, Toplum Yararına Çalışma Programı’na, İŞKUR İşbaşı Eğitim Programı’na yine İşsizlik Sigortası Fonu’ndan kaynak aktarılmıştır. Peki, buradan bir kez daha soruyorum: İşverene teşvik, devletin altyapı yatırımları ile harcamaları gündeme gelince hemen akla gelen İşsizlik Fonu neden kadın istihdamını artırıcı faaliyetler için akla getirilmemekte, işçinin sendikasına verdiği aidata göz dikilmektedir? Ayrıca, birçok sendika -bildiğiniz gibi- zor durumdadır, ayakta zor durmaktadır. Örgütlenmenin önünde birçok engel vardır, bu kaldırılmamıştır. Toplu iş sözleşmesi yapma süreci prosedürü kısaltılmamıştır. Millî güvenlik gerekçesiyle grevler ortadan kaldırılmıştır, ki bir Cam grevi bile millî güvenlik gerekçesiyle ertelenmiştir. Bunun nerede bir millî güvenlikle alakası var anlaşılabilmiş değildir. Ayrıca, daha bundan bir ay-bir buçuk ay önce bu olağanüstü hâl uygulamalarına dayanarak kanun üstünde kararnameyle, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen, ulaştırma ve bankacılık hizmetleri de grev yasağı kapsamına alınmıştır. Yani, Allah muhafaza, 16 Nisanda bir “evet” çıkması durumunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP AKKAYA (Devamla) - …bir kararnameyle bütün grevlerin ortadan kaldırılacağı da açıktır. İşçiler buna elbette ki “Hayır.” diyecektir.

Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sendikayı da kaldırır, kapatır kararnameyle.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkaya.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 23’üncü maddesinde geçen “şartıyla” ibaresinin “kaydıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Deniz Depboylu (Aydın) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Aydın Milletvekili Sayın Deniz Depboylu konuşacak.

Buyurun Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesi üzerindeki Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülen kanun maddesinde belirtildiği üzere, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda belirtilen “ayni ve nakdi yardım alabilir” kapsamına, kadın istihdamını destekleyici faaliyetler kapsamında “Protokolün yapıldığı bakanlığa yardım yapılabilir.” denmektedir. Kadın istihdamının artırılması ve kadınlarımıza iş dünyasında daha fazla yer verebilmek adına yapılacak her proje bizim nazarımızda çok değerlidir. Zira kadınlarımızın iş hayatındaki istihdam problemleri de oldukça fazladır. Kadın istihdamında yaşanılan sorunlara yönelik yapılan araştırmaların sonuçlarına göre, kadınların yüzde 60’ının, kreş ve anaokullarının pahalı olması ve buna paralel olarak çocuklarını bırakabileceği ücretsiz merkezlerin yokluğu, çocuk bakımında yalnız kalmaları sebebiyle çalışma hayatına katılamadıkları ortaya çıkmıştır. Bu sebeple, sendikalardan destek alarak güçlendirdiğiniz Büyükanne Projesi’nin bu sorunu çözmesini inşallah umut ediyorum ancak sendikalardan destek talep ederken onların da sizlerden talep ettiği haklar konusunda da adil davranmanızı bekliyoruz. Özellikle, sendikalarını değiştirmedikleri için görevlerinden alınan okullardaki idareci arkadaşlarımız açtıkları davalarda kazanmış olmalarına rağmen hâlâ görevlerine iade edilmemiştir. Bunu da hatırlatarak gereğinin yapılmasını istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, kadın istihdamıyla ilgili olarak yapılan araştırmalar sonucunda TÜİK’in paylaştığı istatistikleri zaten hepimiz biliyoruz. OECD’nin verilerine de baktığımız zaman, kadınların iş gücüne katılım oranında Türkiye’nin sonuncu olduğunu görüyoruz tüm ülkeler içerisinde. Güney Afrika ülkesi bile bizden daha iyi durumda. Türkiye’de iş gücüne katılmayan 8 milyon erkek nüfusa karşılık, iş gücü dışında kalan kadın sayısı 20 milyon civarında. 15-24 yaş arasında her 100 genç kızımızdan 33’ü ne okuyor ne de çalışıyor. Kadınların ezici çoğunluğunun çalışma hayatına katılmıyor ya da katılamıyor olması hem büyük bir üretim kaybıdır hem de kadınlarımızın ekonomik açıdan güçsüz olduğunu göstermektedir.

Önemli bir sorun da kadınlarımızın kayıt dışı çalışmasıdır. Kayıt dışı çalışan kadınlar, bütün diğer kayıt dışı çalışanlar gibi sosyal güvenlik hukukunun kendilerine sağlayacağı güvenceden yoksun kalmaktadırlar. Kayıt dışında çalışmalarına bağlı olarak iş kazalarına karşı korunmaları da bulunmamaktadır, çalışma süreleri uzundur, ücretleri de düşüktür, bu sorunların da çözülmesi gerekiyor. Kadınlarımıza ve gençlerimize istihdam kapısı açacak her proje de bu istatistiklerin inşallah daha iyiye doğru gitmesini sağlayacaktır diye umuyoruz.

İstihdam alanlarının genişletilmesi noktasında sadece kadınlarımız değil, pek çok yeni mezun atama ve istihdam beklemektedir. Özellikle öğretmen atamalarında mülakata dayalı atama sisteminden vazgeçilmesi ve liyakata dayalı sisteme dönülmesi noktasında ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Mülakat yerine KPSS puanlarının dikkate alınması ve güvenlik soruşturmalarının yapılması bizce çok daha yerinde bir uygulamadır. Öğretmenlerin yanı sıra Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının projelerine bağlı olarak istihdam bekleyen ziraat fakültesi, veterinerlik fakültesi, su ürünleri fakültesi mezunları Bakanlıktan gelecek müjdeli haberleri beklemektedir. Yine -daha birçok alan sayabiliriz buraya- sosyal hizmetler uzmanları, iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunları, birçok alandan mezun gençlerimiz atama, istihdam peşinde.

Yine, sağlık personelinin de sıkıntıları var, bunları da biliyoruz. Daha önce temizlik ve benzeri işler için taşeron alımı yapılırken maalesef son zamanlarda hemşirelik, tıbbi sekreterlik, acil tıp teknisyenliği, radyoloji, laboratuvar teknisyenliği gibi eğitim ve tecrübe gerektiren işleri de taşeronlaştırmayı hedeflemekte Bakanlık, bu da bizde üzüntü ve kaygı yaratmaktadır. Alımların taşeron veya sözleşmeli olarak yapılması devlet hizmeti kapsamında ikiliğe yol açacaktır. Bu durum Anayasa’daki eşitlik ilkesine de aykırıdır.

Bu konunun da dikkate alınmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Depboylu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

24’üncü maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

   Bülent Kuşoğlu                                 Mehmet Bekaroğlu                                Zekeriya Temizel

         Ankara                                              İstanbul                                                İzmir

    Kadim Durmaz                                       Musa Çam                                       Utku Çakırözer

          Tokat                                                 İzmir                                               Eskişehir

    Lale Karabıyık

          Bursa

MADDE 24- 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 21 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Yıllık izinler, teşebbüs veya bağlı ortaklığın uygun bulacağı zamanlarda kullanıcının gereksinimleri dikkate alınarak toptan veya ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilir. Bir sözleşme döneminde kullanılmayan izinler müteakip sözleşme döneminde kullanılabilir. Cari sözleşme dönemi ile bir önceki sözleşme dönemi hariç, önceki sözleşme dönemlerine ait kullanılamayan izin hakları düşer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam konuşacak.

Buyurun Sayın Çam. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bir torba kanunun son maddelerini görüşüyoruz.

Bu, özellikle sözleşmeli personelin yıllık izinlerinin kullanılıp kullanılmamasıyla ilgili ve ne şekilde kullanılacağıyla ilgili bir düzenlemedir. Öncelikle belirtmek isterim ki Komisyonda eklenen bu madde oldukça sıkıntılı, oldubittiye getirilip kamu personel rejimiyle ilgili bu durum torba kanuna eklenmiş, kanun yapma tekniği açısından son derece yanlış bir düzenlemedir. Bu düzenleme, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna ayrı bir düzenleme olarak sevk edilmeliydi ve o komisyonda görüşülmeliydi ama bir önergeyle Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Bu nedenle, eksik ve olumsuz olduğunu düşünüyorum.

“Hata yapmak” kelimesini özel olarak kullanacağım çünkü bu düzenleme hatalarla dolu. 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 21’inci maddesinin ikinci fıkrasında yaptığınız değişiklikle KİT’lerde çalışan sözleşmeli personelin yıllık izin haklarını, eğer hak ettikleri yıldan sonra yıl içerisinde kullanamazlarsa ortadan kaldırıyorsunuz. Hemen “Biz olmayan bir hakkı veriyoruz.” diyebilirsiniz. Evet, mevcut durumda, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede “Bir sözleşme döneminde kullanılmayan izinlerin müteakip sözleşme döneminde kullanılması mümkün değildir.” hükmünü değiştiriyor. “Kazanılmış izinlerin bir sonraki yıl kullanılabilmesine olanak sağlıyor.” diyebilirsiniz. Ama yanlışlık tam da burada zaten; yanlışlık, kazanılmış izin haklarının kullanılmaması hâlinde ortadan kaldırılmasındandır. Bunun üzerine hemen “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun memurların izninin kullanımına ilişkin 103’üncü maddesinde bu yönde bir düzenleme bulunuyor. Biz, aksine birbiriyle uyumlaştırıyoruz.” diyebilirsiniz. Ancak sorun tam da burada yatmakta. Gerek 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 103’üncü maddesi, gerekse 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 21’inci maddesinde düzenlenen bu hükümler hukuka aykırıdır, yapılan bu değişiklik de aynı şekilde hukuka aykırı bir düzenleme olacaktır.

Şöyle ki: Getirdiğiniz düzenlemede de, mevcut durumda da kamuda çalışan memurlar ve sözleşmeli personel yıllık izinlerini amirlerinin belirlediği tarihlerde kullanabilmektedir. Amir veya kurum, memurun yıllık izin kullanımı talebini kabul etmezse, memur veya sözleşmeli personel bu izni kullanamayacaktır. Bu nedenle, birçok memurun veya sözleşmeli personelin geçmiş yıldan gelen izin hakları yanmakta, kullanılamamaktadır. Şimdi getirdiğiniz bu düzenlemeyle de -bu sistemde esaslı olan- Anayasa'nın 50’nci maddesine uygun bir düzenleme yapmıyorsunuz. Sözleşmeli personelin hak ettiği, kullanması anayasal güvenceye alınmış bir hakkını yasa eliyle ortadan kaldırıyorsunuz.

Bu hak nedir, söylemek isterim: Çalışanların dinlenme hakkıdır. Anayasa'nın 50’nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında dinlenme hakkı açıkça düzenlenmiştir, buna göre, çalışanların ücretli izin hakkı bulunmaktadır. Bunun ne şekilde kullanılabileceğine ilişkin hususların da yasalarda düzenleneceği belirtilmiştir. Dikkatinizi çekerim, bu hakkın yasalarla ortadan kaldırılabileceği düzenlenmemiştir. O yüzden, bu düzenleme Anayasa'mızın 50’nci maddesine aykırılık taşımaktadır.

Yine bu düzenleme, aynı zamanda Anayasa'mızın 18’inci maddesinde düzenlenen angarya yasağına da aykırıdır. Eğer bir kamu görevlisi ücretli yıllık izin hakkını kullanamazsa, bu durumda çalıştığı her bir yıl için yıllık izin hakkı kadar bir süre, ücreti ödenmeyen bir fazla çalışma yapmış olmaktadır.

Kaldı ki, bu düzenleme sadece bu 2 maddeye aykırı değildir, aynı zamanda Anayasa'mızın 90’ıncı maddesine göre imzalamış olduğumuz çeşitli uluslararası sözleşmelere de açıkça aykırılık taşımaktadır. Yapılması gereken açık ve nettir; Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı olan bu düzenlemelerin Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere uygun hâle getirilmesidir; kamuda çalışan memurlar ve sözleşmeli personel için de tıpkı işçilerde olduğu gibi bu izin hakkının mutlak olarak korunması, tam ve eksiksiz olarak kullandırılmasının sağlanmasıdır; yüce Meclisin görevi de budur.

Değerli milletvekilleri, gerek 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin kendisi gerekse Devlet Memurları Kanunu’nun 103’üncü maddesini değiştiren 562 sayılı Kanun Hükmünde Kararname bize bir aksaklık daha göstermektedir; Anayasa’mızın 91’inci maddesine göre çıkarılan bu kararnamenin de üzerinden neredeyse otuz yedi yıl geçmiş bulunmaktadır, bu kanun hükmünde kararname sistemi birçok sorun yaratmıştır. Bakın, 4/C’liler sorunu, geçici personel sorunu, sözleşmeli personel sorunu, kamu taşeronlarının kadroya alınması gibi birçok büyük sorun bulunmaktadır. Bu yüce Meclis tarafından yapılması gereken şey ise çok açıktır ancak yamalı bir bohçaya dönmüş bulunan kamu personel rejimini günümüz koşullarına göre yeniden ele almak, objektif, anayasal haklara uygun, evrensel hukuk kurallarına uygun geniş kapsamlı bir düzenleme yapmak zorundayız. Gelin, bu yanlışı başka bir yanlışla düzeltmeyin. Dinlenme hakkının evrensel bir hak olduğu, dinlenmenin sağlığı korumanın koşullarından biri olduğu, yıllık izinlerin yanmaması ve kullanımının temininde idarenin sorumluluğu olduğu, dinlenen memurun çalışmaktan doğan yorgunluğu ve yıpranmayı gidermiş olmaktan dolayı iş hayatında daha verimli olacağı gerçeklerinden yola çıkarak daha doğru ve çalışanların haklarını koruyan bir düzenleme yapalım.

Sonuç: Bu düzenleme yıllık iznin bölünemeyeceği ilkelerine aykırıdır. O nedenle, ilk cümleye en az kaç gün verileceği yazılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA ÇAM (Devamla) - İkinci olarak da son cümlesi olan kullanılmayan yıllık iznin düşmesi uluslararası sözleşmelere aykırıdır, bu cümle mutlaka kaldırılmalıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

25’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinin (c) bendinde geçen “1/7/2017” ibaresinin “1/1/2018” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Mehmet Muş                                Mehmet Doğan Kubat                             Osman Aşkın Bak

        İstanbul                                             İstanbul                                                Rize

  Hakan Çavuşoğlu                                Hüseyin Özbakır

          Bursa                                             Zonguldak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Esnaf Ahilik Sandığı’nın kurulmasıyla ilgili düzenlemenin yürürlük tarihi yeniden belirlenmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, teklifin tümü oylanmadan önce, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere, aleyhte İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay’ı kürsüye davet ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Aleyhte değil efendim, lehte.

BAŞKAN – Öyle yazıyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yanlış efendim, düzeltin lütfen.

BAŞKAN – Düzeltiyorum, lehte konuşmak üzere Sayın Engin Altay’ı kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Altay. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Her vesileyle söylediğim gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlar milletin menfaatine ise, vatandaşlarımızın günlük, aylık ya da yıllık, hiç fark etmez, yaşadığı sorunlara bir parça derman oluyorsa Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bunların tümüne, bugüne kadar olduğu gibi ve şimdi görüştüğümüz teklifte olduğu gibi, müspet oy kullanıyoruz, kullanacağız; peşinen bunun söylemek istiyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu vesileyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin varlık sebebinin ortadan kaldırılmasına vesile olacak bu referandumun, Anayasa teklifinin ne kadar anlamsız olduğunu, burada dört siyasi parti grubu olarak bir kere daha ortaya koyduk.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – O doğru değil.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Meclis milletin Meclisidir. Bu Mecliste milletin yararına, milletin menfaatine her şeyde, her konuda iş birliği ve uzlaşmanın sağlanabileceğinin çok güzel bir örneğini de iki gün gibi kısa bir sürede 26 maddelik temel bir kanunda eksiğini gediğini, yetersizliğini yapıcı uyarılarımızla ortaya koymakla birlikte, netice itibarıyla çiftçimizin, esnafımızın, vergi mükellefimizin, çalışanların yaşadığı kimi sorunların kısmi de olsa çözümüne bir katkı sağlayacağı anlayışı içinde kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. Çok hayırlı bir kanun oldu diye umut ediyorum. Biz bu kanuna “kabul” oyu kullanacağız. Hayırlı bir kanun olduğunu düşünüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Yalnız, bu vesileyle, değerli milletvekilleri, bir konuya çok kısa dikkat çekmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde Müjdat Gezen Sanat Merkezine bir saldırıda bulunuldu, kundaklama olayı yapıldı ve saldırgan yakalandı. Savcı tutuklama talebiyle mahkemeye, hâkim karşısına gönderdi. Hâkim, suç çok somut…

Sayın Kuzu, bakma öyle.

BURHAN KUZU (İstanbul) – Baktığım filan yok ya.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu adamı serbest bırakan hâkime “hâkim” denir mi ya? 18 yaşındaki bir çocuk bir “tweet” atıyor, Cumhurbaşkanını eleştiriyor -belki gençliğine verelim- hakaret ediyor, cezaevinde yatıyor; bir sanat merkezini kundaklayan insanı hâkim serbest bırakıyor. Daha vahimi de şu: Daha sonra, birkaç saat sonra da aynı sanık için tekrar yakalama kararı çıkarılıyor. Şu Hükûmet var ya şu Hükûmet, şu Hükûmetin şu yargıyı düşürdüğü duruma bir bakın. Bundan, yasama organının birer üyesi olarak, öncelikle AK PARTİ’li milletvekillerinin utanması lazım.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ne alakası var?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet.

BURHAN KUZU (İstanbul) – Milletvekilleriyle ne alakası var?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ya, siz bundan utanmıyor musunuz?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Hayır, mahkeme kararı.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ne demek “mahkeme kararı”?

BURHAN KUZU (İstanbul) – Ya niye utanacağız?

ENGİN ALTAY (Devamla) – “Mahkeme kararı…” Dalga mı geçiyor bu hâkimler milletle? Ne ayıp şey! Ne ayıp şey! Valla ben utanıyorum Belma Hanım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ben utanıyorum, ben utanıyorum. Utanmıyorsanız o sizin takdiriniz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Size yakışıyor mu bu üslup? Bu üslubu size iade ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Yargı bağımsızdır.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ama bir ülkede yargının içine düştüğü şu hâlden utanmayan bir yasama organı üyesi ben tasavvur edemiyorum. Eğer mahkeme kararı doğruysa adamı bir daha niye yakalama kararı çıkıyor o zaman?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – İtiraz hakkı niye kullanıyor?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu yargı milletle dalga mı geçiyor?

Hep söylediğim bir şey var: Mahkeme kararlarının meşruluğu, hâkimin verdiği kararla bitmez; kamu vicdanında karşılığı varsa, olumlu karşılığı varsa karar meşrudur. Ama yani milletle dalga geçer gibi, suçunu itiraf eden, kundaklamayı itiraf eden bir sanığı serbest bırakan hâkime ben hâkim demem, demeyeceğim de. Yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

Genel Kurulu ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ayıp ya, ayıp ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yargı bağımsız Engin ağabey.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, MHP Grubu olarak 456 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kabul oyu vereceklerine ve kanunun tüm vatandaşlara hayırlı uğurlu olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bizim Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu görüşmüş olduğumuz ve Genel Kurulca maddeleri kabul edilen teklifin tümünün oylamasında “kabul” oyu vereceğimizi öncelikle belirtiyorum.

(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın Akçay konuşuyor.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu teklifin, bu düzenlemenin yakinen ilgilendirdiği vatandaşlarımıza, ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum, iyilikler getirmesini diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 456) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir..

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucunu okuyorum:

“Kullanılan oy sayısı:   230

 Kabul:                                              230(x)

 

               Kâtip Üye                                          Kâtip Üye

             Fehmi Küpçü                               Fatma Kaplan Hürriyet

                   Bolu                                              Kocaeli”

Böylelikle teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlısı olsun.

Sayın milletvekilleri, 2’nci sırada bulunan, Türkiye Cumhuriyetinin Orta Amerika Entegrasyon Sistemine Bölge Dışı Gözlemci Olarak Katılımı Konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile Orta Amerika Entegrasyon Sistemi Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/640) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Cumhuriyetinin Orta Amerika Entegrasyon Sistemine Bölge Dışı Gözlemci Olarak Katılımı Konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile Orta Amerika Entegrasyon Sistemi Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/640) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 260) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon Raporu 260 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN ORTA AMERİKA ENTEGRASYON SİSTEMİNE BÖLGE DIŞI GÖZLEMCİ OLARAK KATILIMI KONUSUNDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE ORTA AMERİKA ENTEGRASYON SİSTEMİ ARASINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) 13 Şubat 2015 tarihinde Guatemala’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Amerika Entegrasyon Sistemi’ne Bölge Dışı Gözlemci Olarak Katılımı Konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile Orta Amerika Entegrasyon Sistemi Arasında Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyetinin Orta Amerika Entegrasyon Sistemine Bölge Dışı Gözlemci Olarak Katılımı Konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile Orta Amerika Entegrasyon Sistemi Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu okuyorum:

“Kullanılan oy sayısı         : 218

 Kabul                              : 218(x)

 

               Kâtip Üye                                               Kâtip Üye

             Fehmi Küpçü                                     Fatma Kaplan Hürriyet

                   Bolu                                                    Kocaeli”

Böylelikle tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, 3’üncü sırada bulunan Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

3.- Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/794) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 451) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon Raporu 451 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

 

ULUSLARARASI ZEYTİNYAĞI VE SOFRALIK ZEYTİN ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1- (1) Hükümetimiz adına 14 Eylül 2016 tarihinde imzalanan “Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması (2015)”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Kâtip Üye olarak göreve başlayan Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’e başarılar dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu arada Kocaeli Milletvekilimiz Fatma Kaplan Hürriyet ilk defa kürsüye çıktı, ona da huzurunuzda başarılar diliyorum. (Alkışlar)

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/794) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 451) (Devam)

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu okuyorum:

“Kullanılan oy sayısı         : 216

 Kabul                              : 216(x)

 

               Kâtip Üye                                               Kâtip Üye

             Fehmi Küpçü                                     Fatma Kaplan Hürriyet

                   Bolu                                                    Kocaeli”

Böylelikle tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 28 Şubat 2017 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

İyi geceler, iyi tatiller diliyorum.

Kapanma Saati: 20.49



(x) 456 S. Sayılı Basmayazı 21/2/2017 tarihli 72’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x)  Açık oylama kesin sonucunu gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 260 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 451 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.