TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                 71’inci Birleşim

                                                                                         16 Şubat 2017 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Erzurum EYOF 2017 Avrupa Gençlik Olimpik Kış Festivali’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Türkiye’de temel haklar ve özgürlüklere ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylu’nun, Aydın ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, kalkınmış ülkelerin ortak yapısının erkler ayrılığı, az gelişmiş ülkelerin ortak yapısının ise yetkinin tek kişide toplanması olduğuna ilişkin açıklaması

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, şoför ve nakliyatçıların sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, örtülü ödenekten sadece ocak ayında 163 milyon TL harcandığına ve Başbakanın bu harcamaları etik bulup bulmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, AKP hükûmetleri döneminde korkunç boyutlara ulaşan kadın cinayetleriyle etkin mücadele için harekete geçilmesi çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması

5.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Başbakanın Anayasa’da yapılmak istenen değişiklikleri vicdanen ve ahlaken kabul edip etmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Hasan Turan’ın, dinin temeli olan ezanı susturmaya yeltenen İsrail yönetimini şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir’deki devlet hastaneleri ve hekimlerin sorunlarına ilişkin açıklaması

8.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak’ın Eşme ilçesinin Güllü köyünde yaşanan elektrik sıkıntısının çözülmesini talep ettiğine, işsizlik oranlarında son on yılın zirvesine ulaşıldığına ve Hükûmetin işsizliği azaltmak adına hiçbir şey yapmadığına ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, tutuklu er ve erbaşların bir an önce tahliye edilmesi için gereken işlemlerin başlatılmasının beklendiğine, pek çok devlet memurunun ihraç gerekçesinin açıklanmadığına ve göreve iade edilmesi gerekenlerle ilgili komisyonların sayısının artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine bağlı imamlarla ilgili casusluk iddialarına, DİTİB ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında statüsel bir bağ olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

11.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa İl Başkan Yardımcısının Soma’da bir toplantıda sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

12.- Mardin Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’nın, Mardin’in trafik sorununu kökten çözecek projelerin hayata geçişinin müjdesini almanın mutluluğunu yaşadıklarına ve desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen Başbakan ile Ulaştırma Bakanına hemşehrileri adına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

13.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, tenkitlerin haklı ve dozunda olması gerektiğine, her şeyi tenkit ve itiraz etmenin bir yıkma hamlesi olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, Hükûmetin sosyal hizmet politikaları nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

15.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Avrupa Konseyi’nin açıkladığı raporda basın özgürlüğü konusunda Türkiye’ye ağır eleştiriler yapıldığına ve Başbakan Binali Yıldırım’ın Tatarlarla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

16.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri’nin Sarıoğlan ilçesinin Palas kasabasında yaşanan bir trafik kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

17.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 16 Şubat, Türk Hava Kurumunun kuruluşunun 92’nci, Akşemseddin’in ölümünün 558’inci, tiyatro oyuncusu Gazanfer Özcan’ın ölümünün 8’inci yıl dönümlerine, eğitim-istihdam planlamasının olmamasının ülkenin en önemli sorunlarından biri olduğuna, sağlıkta yardımcı personel sorununa ve 15 Temmuz hain darbe girişiminde ölen erlerin iadeiitibarı konusunda devletin hemen bir şey yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Şırnak Milletvekili Ferhat Encu’nun tahliye haberine, Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in tutukluluğunun devamına karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğuna, bir operasyon geçiren Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’e geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa İl Başkan Yardımcısının Soma’da bir toplantıda sarf ettiği bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanının El-Bab’la ilgili bazı ifadelerine ve on üç gün bir kuyuda kalan köpeği kurtaran Beykoz itfaiyecileri ile HayKonfed’e teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

19.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’e geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, on üç gün bir kuyuda kalan köpeğin hayata döndürülmesinin herkeste bir sevinç uyandırdığına, 16 Şubat Türk Hava Kurumunun kuruluşunun 92’nci yıl dönümüne ve Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa İl Başkan Yardımcısının Soma’da bir toplantıda sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

20.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa İl Başkan Yardımcısının Soma’da bir toplantıda sarf ettiği bazı ifadelerini doğru bulmadıklarına ve bu kişinin istifasının istendiğine, referandum sürecinde herkesi sorumlu davranmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’e geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa İl Başkan Yardımcısının Soma’da bir toplantıda sarf ettiği bazı ifadelerine, referandum sürecinde bütün siyasi tarafların üslubuna çok dikkat etmesini salık verdiğine ilişkin açıklaması

22.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, TBMM Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı personeli Birol Taştan’ın CHP Genel Başkanına hakaret içeren sosyal medya paylaşımları nedeniyle her türlü yasal ve idari yaptırımın uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Anayasa referandumuna gidilirken HDP milletvekillerinin tutuklu olmalarına rağmen Meclisin her şey olağanmış gibi davranmasını asla kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

24.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, bu yasama haftasında toplam 51 sözleşmenin yasalaştırıldığına ve emeği geçen herkese teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’e geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve on üç gün bir kuyuda kalan köpeği kurtaran Beykoz İtfaiyesine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, TBMM Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı personeli Birol Taştan hakkında disiplin cezası uygulandığına ve sosyal medya paylaşımları suç teşkil ediyorsa hakkında takibat başlatılmasının mümkün olduğuna ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen ve 27 milletvekilinin, ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizin turizm sektörüne etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/468)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, Ankara ilinde toplu taşımada yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/469)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin, Türkiye’de artan terör saldırıları, Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde yaşanan olaylar ve Rusya’yla yaşanan uçak krizinin turizm sektörüne, ekonomiye ve istihdama olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/470)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve arkadaşları tarafından, yaşanan işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılması ve engellenmesi amacıyla 18/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Şubat 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SEÇİMLER

A) TBMM Başkanlık Divanında Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Başkanlık Divanında boş bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi Kâtip Üyeliğine seçim

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/454) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 116)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/691) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/398) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Askeri İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/509) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 142)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/629) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 352)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Norveç Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/626) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194)

9.- Türkiye Cumhuriyeti ile Nijer Cumhuriyeti Arasında Madenler Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/545) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 189)

10.- Türkiye Cumhuriyeti ile Nijer Cumhuriyeti Arasında Enerji ve Hidrokarbonlar Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/616) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191)

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/369) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 50)

12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/358) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 46)

13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/359) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 47)

14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/365) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 49)

15.- Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan Cumhuriyeti ve İtalya Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan-İtalya Gaz Nakil Koridorunun Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/615) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 190)

16.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/374) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 74)

17.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına Yönelik Anlaşmaya İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/298) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 75)

18.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/680) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 339)

19.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/388) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 163)

20.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/428) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 167)

21.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Kalkınma Bankası Grubu Arasında Türkiye ve İKB Üye Ülkeleri Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Teşviki İçin İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/535) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216)

22.- Gelişen Sekiz Ülke Ekonomik İşbirliği Örgütü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/534) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215)

23.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sierra Leone Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/670) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 338)

24.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/384) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 79)

25.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın 9/7 nci Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/706) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 363)

26.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/426) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 166)

27.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Honduras Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/390) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 162)

28.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nikaragua Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/391) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 164)

29.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Konseyi Kurulmasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/425) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 165)

30.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/544) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 201)

31.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/546) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 202)

32.- 3 Mart 2005 Tarihinde Pretoriada İmzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/363) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 236)

33.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/429) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 237)

34.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/539) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 240)

35.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/491) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 130)

36.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/495) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 155)

37.- Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Karadağ Dışişleri Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/512) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 135)

 

X.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 194) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Norveç Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- (S. Sayısı: 46)  Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

3.- (S. Sayısı: 47)  Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

4.- (S. Sayısı: 49) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

5.- (S. Sayısı: 339) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

6.- (S. Sayısı: 163) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

7.- (S. Sayısı: 216) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Kalkınma Bankası Grubu Arasında Türkiye ve İKB Üye Ülkeleri Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Teşviki İçin İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

8.- (S. Sayısı: 215) Gelişen Sekiz Ülke Ekonomik İşbirliği Örgütü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

9.- (S. Sayısı: 338) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sierra Leone Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

10.- (S. Sayısı: 79) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

11.- (S. Sayısı: 166) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

12.- (S. Sayısı: 162) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Honduras Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

13.- (S. Sayısı: 164) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nikaragua Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

14.- (S. Sayısı: 165) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Konseyi Kurulmasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

15.- (S. Sayısı: 201) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

16.- (S. Sayısı: 202) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

17.- (S. Sayısı: 236) 3 Mart 2005 Tarihinde Pretoriada İmzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

18.- (S. Sayısı: 237) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

19.- (S. Sayısı: 240) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

20.- (S. Sayısı: 130) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, Trabzon’da bulunan Çamburnu Tabiat Parkı’ndaki orman yangınına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/10810)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, sosyal medya paylaşımları sebebiyle hakkında işlem yapılan kurum personeline ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/10814)

3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Trabzon’un Sürmene ilçesi Çamburnu mevkiinde yaşanan orman yangınına ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/10830)

4.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, Trabzon’un Sürmene ilçesi Çamburnu mevkiinde yaşanan orman yangınına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/10876)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarca Adıyaman’a yönelik hizmetler için ayrılan ödeneklere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/10878)

6.- Mersin Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar’ın, Trabzon Sürmene’de çıkan orman yangınıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11046)

7.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Trabzon’un Sürmene ilçesi Çamburnu mevkiinde yaşanan orman yangınına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11082)

8.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık’ta görev yapan özel kalem müdürlerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11172)

9.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ve ilçelerinde maden için tahsis edilen orman arazilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11184)

10.- İstanbul Milletvekili Erdal Ataş’ın, Trabzon’un Sürmene ilçesinde çıkan orman yangınıyla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11219)

16 Şubat 2017 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Ömer SERDAR (Elazığ)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Erzurum EYOF 2017 Avrupa Gençlik Olimpik Kış Festivali hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Ilıcalı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Erzurum EYOF 2017 Avrupa Gençlik Olimpik Kış Festivali’ne ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen dadaşlar ve değerli vatandaşlarım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Önce bir kere, başlangıçta, benim bugün konuşmam yoktu, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç Bey bana verdi hakkını. Değerli Vekilime ve bu hakkı onaylayan Meclis Başkan Vekilimiz Akif Hamzaçebi’ye teşekkür ediyorum.

NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – Biz de sizi dinliyoruz, bize de teşekkür edin.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – Sizlere de çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

O zaman herkesi ilgilendiren bir şeyle başlayalım. Ben konuşmamda neye ve ne için “evet” diyeceğimi söyleyeceğim.

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Onu biliyoruz Hocam.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – Ama iktidarıyla muhalefetiyle hepinizin “evet” demesini bekleyeceğim. Neye “evet” onu açıklıyorum: 2026 Kış Olimpiyatları’na Erzurum-Erzincan-Sarıkamış da aday olsun. Bu olimpiyatlarda acayip bir potansiyelimiz var. Türkiye Büyük Millet Meclisimiz hep beraber önce bir desteği versin, Hükûmetimiz destek versin, o bölgenin kalkınmasına acayip bir avantaj sağlasın. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Şimdi bakıyoruz, muhalefetin tamamı olmasa da ana muhalefet destek verdi, Milliyetçi Hareket Partisi ve HDP’nin de destek vereceğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, peki, Erzurum veya Sarıkamış neden Kış Olimpiyatları’na aday olabilir bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Şu anda Erzurum’da EYOF diye Kış Olimpiyatları, Avrupa Gençlik Kış Olimpiyatları yapılıyor. 14 ve 18 yaşındaki gençler katılıyor ve 34 Avrupa ülkesinden yaklaşık 680 sporcu katılıyor, Türkiye’den 70’e yakın sporcumuz var ve bu oyunlardan önce de Erzurum, 2011 Universiade Oyunları’nı almıştı, başarıyla yapmıştı ve bundan önce de yine uluslararası 2 oyuna daha ev sahipliği yapmıştı. Hepsini başarıyla yaptığı için, bu manada bunlar büyük bir altlık oluşturuyor.

Pazar günü işte, EYOF’un açılışında Sayın Sağlık Bakanımız Recep Akdağ, Spor Bakanımız Akif Çağatay Kılıç Bey, İçişleri eski Bakanımız Efkan Ala, valimiz, belediye başkanımız, rektörümüzle çok muazzam, muhteşem bir açılış oldu Erzurum’da, Erzurum Kazım Karabekir Stadı’nda. Burada 34 ülkenin parlayan yıldızları var, ülkemizin parlayan yıldızları var. Daha işin başında “snowboard”da 3’üncülük aldık, atlamada 4’üncülük aldık -birçok dalda, 9 dalda yarışma var- kış sporlarıyla ilgili, buz pateniyle ilgili birçok alanda da derecelere girdik.

Bu arada, yani niye ben bugün bu konuşmayı yapıyorum: Değerli Meclisimizden, milletvekillerimizden iki isteğim var; Kış Olimpiyatları’na aday olabilmemiz, bir de bu hafta sonu en kalbî duygularımla sizi Erzurum’a davet ediyorum. Çok önemli bir etkinlik var, EYOF belki 18’inde bitecek ama burada bir sanatın hakkını vermemiz lazım. Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, EYOF Kültür Sokağı açtı. Muazzam bir şey, ben çok etkilendim ve gelen birçok misafirimiz de etkilendi. Buradan ne kadar gösterebilirim… Erzurum’un tarihi eserlerini, işte, Erzurum’un Çifte Minareli Medresesi’ni, Erzurum evlerini, Bakırcı Camisi’ni, Saat Kulesi’ni sembolize eden buzdan yapılmış bir sokak; 100 ton kar ve buzdan değerli vekillerim. Dekan Mustafa Bey’e, Rektör Ömer Bey’e sonsuz teşekkürler. Hocalar bir ay çalıştılar ve 100 tonla bu sokağı yaptılar. Şimdi, bu sokak bir ay hizmet verecek. Ne olur bu hafta sonu gidin, Erzurum’un Palandöken’ini görmeyenler için, Konaklı’yı görün, buradaki kar pistlerini görün, kayak şeyiniz varsa burada bir kayak yapın ve bu sokağı mutlaka görün.

Buradan birkaç tane daha görsel gösteriyorum. Bunların haricinde, muazzam bir sokak ve Erzurum’a ait figürlerin buz heykellerini yapmış hocalar, öğrenciler; müthiş bir şey. Erzurum çayı çok sever; Erzurum’un semaverini, çay bardağını, şekersiz, limonlu çay bardağını simgeleyen şeyler. Bunun haricinde, bir de el sanatlarıyla ilgili Erzurum’da bu sokağın içerisinde görebileceğiniz ebruydu, ihramdı, halıydı, kilimdi, Oltu taşıydı, yemek kültürüne yönelik kadayıf dolmasıydı, cağ kebabıydı… Yani, burada, bu kültürel etkinlikte Erzurum’un geçmişini gösteren, geleceğini de sizlerin bu geçmişi görüp, etkilenip “Ya, Erzurum Sarıkamış’la, Kars’la beraber niye 2026’ya daha müracaat edilmemiş? Niye alınmasın?”

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) - Komisyon olarak gidelim.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Bu arada, Olimpiyat Komitesi Başkanımız Uğur Bey’e de çok teşekkür ediyoruz. Onların da mutlak suretle desteğini bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Bir dakika… Toparlayayım.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Ilıcalı.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Ben değerli, nazik Başkanıma çok çok teşekkür ediyorum.

Bu arada, bu olimpiyatlarda en önemli şey: Sporcu kapasitesi.

Ben bir şeyden daha etkilendim değerli vekillerim, paylaşacağım: 18 yaşını aşmış Menderes Eren diye bir kardeşim -18 yaşının üstünde, çoban, babası çoban- buz sürat pateninde şu anda dünya kategorisinde ilk 20’de. 2018’de, gelecek yıl Kore’deki Kış Olimpiyatları’nda yarışacak. Yani, bizim biraz daha sporcu kapasitesini artırmamız lazım. Bu yanda yetenekler var.

Hırvatistan Cumhurbaşkanının eşi gelmişti, ona sordum orada, ulusal televizyonların yanında: “Erzurum bu olimpiyatları alabilir mi?” “Neden almasın?” dedi. Gelen birçok ulusal kanal çekim yaptı.

Ben burada daha fazla zorlamadan, önceki konuşmalarımda olduğu gibi zorlamadan diyorum ki: Değerli milletvekillerim, gelin, bu Kış Olimpiyatları için destek verin.

LEVENT GÖK (Ankara) - Veriyoruz.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Bir de, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinin bir önemli isteği var, buradan Hükûmetime sesleniyorum: Bir buz müzesi kuralım, bu daha uzun süreli hizmet versin. Gelsin, görsünler; bu, dünyanın birçok yerinde yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Bu manada desteklerinizi bekliyoruz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Bravo! Destek veriyoruz, destek veriyoruz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Dadaşları destekliyoruz, dadaşları.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) - Sizlere teşekkürler ediyorum, güzel bir geleceğimiz olsun diyorum.

Sağ olun, var olun. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ilıcalı.

Gündem dışı ikinci söz, demokrasi ve insan hakları konusunda söz isteyen İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’ye aittir.

Buyurunuz Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Türkiye’de temel haklar ve özgürlüklere ilişkin gündem dışı konuşması

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'deki temel hak ve özgürlükler hakkında söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz hafta Amerika Birleşik Devletleri’nde, Dünyada Özgürlükler 2017 Raporu açıklandı. Son on yılda özgürlüklerin en fazla gerilediği ülkeler kategorisinde Orta Afrika Cumhuriyeti’yle yarışıyorduk, geçmek kısmet olmadı fakat lideri ülkesinden kaçan Gambiya’yı geçerek 2’nci sıraya yerleştik. Ne yazık ki böylece kısmen özgür ülkeler içerisinde yer alan ülkemiz, son bir yıl içinde özgürlüklerin en fazla kötüye gittiği ülke nişanına nail oldu. Kısacası Güney Sudan, Libya ve Nikaragua gibi üçüncü dünya ülkeleriyle aynı kategoride yer aldık, istikrarlı bir biçimde gerilemeye devam ettik.

Diğer taraftan, Türk tipi ileri demokrasinin bir başka gurur vesilesi olarak basın ve internet özgürlüğü alanında da ülkemiz “özgür değil” kategorisinde yer aldı. Dün yayınlayan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu raporunda da aynı açıklamalar yer alıyordu. Türkiye'de demokratik alanın alarm verici düzeyde küçüldüğü vurgulandı. O hâlde soruyorum: Mali, Bahreyn, Etiyopya, Yemen ve Tacikistan gibi baskıcı rejimlerin özgürlük karnesinin bizden daha iyi durumda olması sizleri rahatsız etmiyor mu?

Değerli milletvekilleri, özgürlükler alanında sınıfta kaldığımızı ortaya koyan uluslararası raporlara Hükûmet “Duymadım, görmedim, bilmiyorum.” diyor. Gazi Meclisin üyeleri olarak bizler bu tabloyu, bu suskunluğu ülkemize layık görebilir miyiz? Oysa, referandum öncesinde bu raporların çok iyi tartışılması gerekiyordu. Görünen o ki referandum özgürlüklere sahip çıkmamız açısından son fırsatımız artık bu süreçte.

Bakın, Türkiye'de aylardır kanun hükmünde kararnamelerle düzenlemeler yapılıyor. Herkesin her an “terörist” olarak damgalanabileceği bu düzende Türkiye’nin tarihî ve toplumsal belleği siliniyor.

Bugüne kadar 60 bin öğretmen görevden alındı. Laik karakteri zaten yok edilen millî eğitim sisteminde ne eğitim ne de sistem kaldı.

Anayasa Mahkemesi “OHAL kararnameleri benim alanım değil.” dedi, Anayasa’yı fiilen kendisi çiğnedi. Böylece ne tarafsız ne de bağımsız yargı kaldı.

Muhalif görüşleri nedeniyle on binlerce insan gerekçe gösterilmeden bir gecede devlet memurluğundan çıkarıldılar, açlık ve sefalete mahkûm edildiler.

Türkiye, haberciler için dünyanın en büyük açık hava hapishanesi hâline getirildi. Basında çok seslilik ortadan kaldırıldı.

4 binden fazla akademisyen üniversitelerden atıldı. İkinci bir emre kadar bilimsel eğitim yasaklandı. Üniversiteler kayyum rektörlerin insafına kaldı.

Hapishanelerde adım atacak yer kalmadı. Tutuklu ve hükümlü sayısı 197 bini aştı. Ülke nüfusu yaşlanırken hapishanelerdeki genç nüfus her geçen gün arttı.

Değerli vekiller, önümüzde duran bu tabloyu kabul etmemizi bizden kimse beklemesin çünkü özgürlük hayata, uygarlığa ve insanca bir yaşama yönelik mücadelenin bütünüdür; eşitsizliğe, baskıya, sansüre, sömürüye, ayrımcılığa, her türlü şiddete, istismara, hak ihlallerine ve doğanın talan edilişine karşı bir duruştur; sokaklarda, fabrikalarda, meydanlarda insanın her an kendisini yeniden ve yeniden yaratabilmesidir; insanoğlunun milyonlarca yıllık yaşam serüveninin özüdür. Yani aldığımız nefestir özgürlük. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk bakın ne diyor: “Her türlü ilerleyişin ve çözümün yolu özgürlüktür. Özgürlüğün olmadığı yerde ölüm ve yıkım vardır.”

Değerli vekiller, o yüzden uyarıyoruz; demokrasiyi oy pusulasından, özgürlükleri oy oranından ibaret görürseniz ülkeyi büyük bir felakete sürüklersiniz. “Biz yoksak istikrar da yok.” demekte ısrar ederseniz, “Buyurun size ölüm, gelin, sıtmaya razı olun.” derseniz toplumu bölerseniz. Önce insan onuruyla oynayıp ardından “Yanlışlık varsa düzeltiriz, haksızlık varsa gideririz.” diyerek mağduriyetleri basite indirgerseniz kul hakkı yersiniz. “Evet.” deme özgürlüğünü kullananlara sahip çıkarken “hayır” deme özgürlüğünü kullananları ötekileştirirseniz, kaybedersiniz.

Değerli vekiller, bugün geldiğimiz noktada “hayır” deme hakkına darbe yapıldığını görüyoruz. “hayır” diyenlerin “vatan haini”, “terörist” denilerek fişlendiğini, kolluk kuvvetleri aracılığıyla baskı altına alındığını, mahkemeler yoluyla sindirildiğini görüyoruz. Oysa, bu topraklarda yetişen nice ulu kişiler bize adil olmayı tembihlerken adaletin öneminden asla vazgeçmemişlerdir. Bakın, hoşgörünün sembolü olan Mevlâna “Adil olmayan iktidarın hiçbir gücü olmadığını gör.” diyor.

Unutulmasın diye tarihe not düşüyorum. İstibdat dönemini aratmayan uygulamalarla özgür insana karşı çıkanlara “hayır” diyoruz. “Kalıcı istikrar.” diyerek kalıcı iktidar isteyenlere “hayır” diyoruz. “Güçlü Türkiye.” diyerek tek adam rejimi isteyenlere “hayır” diyoruz. Meclisi tasfiye ederek parti devleti inşa etmek isteyenlere “hayır” diyoruz. Camiye, kışlaya, adliyeye siyaset sokarak ortak değerlerin tahrip edilmesine “hayır” diyoruz. Çocuklarımızın sevgiyle değil, kinle yetiştirilmesine, geleceklerinin yok edilmesine “hayır” diyoruz.

Sözlerimi sonlandırırken halk dilinde bir deyim vardır, hatırlatmak isterim: “Hayır dile komşuna hayır gele başına.” Ben de buradan aynı temenniyle, hayır diliyorum iktidara hayır gele başlarına.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Evet, evet.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş İlgezdi.

Gündem dışı üçüncü söz, Aydın’ın sorunları hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Deniz Depboylu’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylu’nun, Aydın ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aydın ilimizin yaşadığı sorunları gündeme getirmek ve bu sorunların çözülmesinin sağlanması amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce aziz Türk milletini ve Gazi Meclisini saygıyla selamlıyorum.

“Dağlarından yağ ovalarından bal akan şehir” olarak tanımlanan, tarım, turizm ve tarihî kültürün merkezi olan Aydın’ımızın gittikçe büyüyen sorunları maalesef bizi üzmekte ve kaygılandırmaktadır. Aydın’ımızın en önemli geçim kaynaklarından biri biliyorsunuz, turizmdir. Maalesef, 2016 yılında yaşanan gelişmelerin neticesinde turizmdeki kriz tüm sektörlerin gelirini düşürmüştür. Bu durum ciddi krizlere yol açmaktadır. Kuşadası TÜRSAB Başkanıyla yaptığımız görüşme sonucunda aldığımız bilgiler maalesef kaygılandırıcıdır. Kuşadası’na gelen, yıllara göre gemi sayısı 2015 yılında 900’e yakın, 2016 yılında 500 civarı, 2017 rezervasyon sayısı ise 175 ve ne yazık ki gittikçe de sayı düşmekte.

En büyük acentelerden biri olan TUI rakamlarına göre dünyada gezmeye çıkan insanların sayısı artıyor, azalmıyor. Komşu Yunanistan içinde bulunduğumuz durumu bir fırsata dönüştürerek turizm rezervasyonlarını yüzde 40 oranında artırmış durumda, Mısır’da dahi yüzde 5 oranında artış var. Acentelere rezervasyon yaptıran Alman vatandaşları sayısındaki artışa rağmen, Türkiye’de yüzde 80-85 civarında bir düşüş söz konusu Alman turistler açısından. Diğer ülkeler açısından da farklı değil, sayı gittikçe düşüyor. 2015 ve 2016 yıllarında yaşanan birçok negatif olay Avrupa, İran, Rusya pazarı gibi ülkelerden ülkemize gelen turist sayısında ciddi azalmaya yol açmıştır. Bu negatif durumun 2016 yılında turizm sektörüne ve sektördeki işletmelere verdiği zarar yüzde 70 oranına ulaşmıştır. Didim ilçemizde de durum farklı değil. Bu durum turizmcilerimizin yanı sıra, geçimini bu yolla sağlayan yöre halkını da olumsuz etkilemektedir. Kuşadası Limanı’na gelen gemilerin azalması demek, sadece Kuşadası’na gelecek olan turistin azalması demek değildir; Denizli Pamukkale, Karacasu Afrodisias, İzmir Selçuk Efes’e gelecek olan turist sayısının da azalması demektir.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak turizmde yaşanan sorunların çözümünün sağlanması amacıyla birçok kez Meclis araştırma önergesi verdik. Turizm sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin mali büyüklüklerine göre değerlendirilerek borçlarının ertelenmesi, teşvik ve sübvanse edilmesi gerekiyor; yöre halkının borçlarının tekrar yapılandırılması gerekiyor. Yine, yurt içi, yurt dışı tanıtım önemli, birçok çare var ama tabii ki zamanımız kısıtlı, çareleri daha farklı bir boyutta da ele alıp çözüme ulaştırabiliriz.

Yine, değerli milletvekilleri, Aydın’ımız turizmin yanı sıra asıl tarım ürünleriyle öne çıkan; inciri, pamuğu, zeytini, kestanesi gibi ürünleriyle sadece iç piyasada değil, dünya piyasasında da önemli bir yere sahip. Yöredeki üreticilerimizin sıkıntıları ise çok büyük. Söz verilip de yerine getirilmeyen ve çiftçilerimizin hâlâ beklentide olduğu zeytin ve zeytinyağına destek henüz zeytincilerimize verilmemiştir. İncire verilen destek sadece Hükûmet yandaşlarına değil, tüm yöre halkına, çiftçilere verilmelidir; devletin görevi, vatandaşlarımıza, Türk milletinin, aziz Türk milletinin her ferdine eşit haklar sunmaktır.

Büyükbaş ve küçükbaş hayvan bakımıyla geçinenlerin en büyük sıkıntısı yem fiyatlarının yüksekliği, süt ürünlerinin düşük fiyata satılması. Özellikle Çine yöremizdeki hayvan hırsızlığına da artık bir çözüm bulunması gerekiyor, bu konuda kanuni düzenlemelerin tekrar ele alınması gerekiyor. Çiftçilerimiz bankaya kefilsiz gidemiyor, bütün çiftçiler birbirine neredeyse kefil olmuş durumda. Çiftçi borcunu ödemeye çalıştıkça temerrüt faizleri kendisini zorluyor. Çiftçinin borçlarının tekrar yapılandırılması gerekiyor.

Çiftçinin ödediği mazot bedeli 4,70 TL, yatçının aldığı 2 TL civarında; biraz vicdan diyorum. Hükûmet olarak seçim zamanında verdiğiniz sözleri yerine getirmeniz gerekiyor.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – O zaman niye referanduma gidiyorsunuz? Allah Allah! Hem bu sıkıntıları anlatıyor, ondan sonra da referanduma gidiyor.

DENİZ DEPBOYLU (Devamla) – Aydın-Denizli otoban hattının hızla bitirilmesi gerekiyor. Çıldır Havaalanı’mız hiç olmazsa ticari uçuşlara açık hâle getirilmeli, bu düzenlemenin yapılması gerekiyor. Bugüne kadar verdiğiniz sözleri tutmanız gerekiyor, bunu özellikle rica ediyoruz.

Ama, bu arada güzel bir gelişme var. 49 ilde 141 ova, büyük ova kapsamına alınmış. Aydın bunların dışında bırakılmıştı, öğrendiğime göre Aydın, Karpuzlu ve Davutlar Ovaları bu kapsama alınmış, bu memnuniyet verici.

Verdiğiniz tüm sözleri tutmanızı rica ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Depboylu.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 59’uncu maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar sona ermiştir.

Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep eden milletvekillerine sırayla söz vereceğim.

Söz verme işlemini başlatıyorum.

Sayın Gündoğdu…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, kalkınmış ülkelerin ortak yapısının erkler ayrılığı, az gelişmiş ülkelerin ortak yapısının ise yetkinin tek kişide toplanması olduğuna ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Sayın Başbakana: Sistemin adı her ne olursa olsun, ister başkanlık ister krallık ister parlamenter sistem olsun; demokratik, çağdaş ülkelerde olmazsa olmazımız, erkler ayrılığının güçlendirilmesidir, yetkinin erklere dağıtılmasıdır. Kalkınmış ülkelerin ortak yapısı, erkler ayrılığı ilkesinin de işletilmesidir. Az gelişmiş ülkelerin ortak yapısı ise yetkinin tek kişide toplanmasıdır.

Sayın Başbakan, Bahçeli ve Erdoğan’ın uzlaşarak getirdiği sistemle Parlamento gücü arkasında olan bir Başbakan olarak “Ben arkadaşlarımla yönetemiyorum, tek kişi yönetsin.” diyen cumhuriyet döneminin son Başbakanı olarak tarihe geçmeyi nasıl içinize sindireceksiniz? Ama, merak etmeyin, hayırlı sonuç sizin hayrınıza olacaktır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Gürer…

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, şoför ve nakliyatçıların sorunlarına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde binlerce şoför ve nakliyatçı zor günler geçiriyor. Mazotta fiyat artışının yanında, köprü ve yolların ücretli olanlarını kullandıklarında kazançlarını bu yolla tüketmiş oluyorlar. Kamyoncu esnafı geçim sıkıntısına düşmüş durumda. Niğde Obruk köyü gibi neredeyse geçiminin tamamını bu yolla kazanan köylerimizde ne iş yapacaklarını düşünen araç sahipleri dertli mi dertli. “Hükûmet sorunlarımıza çözüm üretmiyor.” diyorlar. Araç sahibi olabilmek için kredi kullanmışlar, işleri düşmüş, ödemede zorlanıyorlar. Yedek parça ve serviste artışlar kadar kazançlarının artmadığını, azaldığını belirtiyorlar. Kazançları çalışma saatleriyle orantılı olmadığı gibi, kendisini ve ailesini geçindirecek gelir sağlayamaz durumdalar. Şoförler mazotta ve ulaşım geçişlerinde indirim yapılmasını istiyorlar.

Yapacak bir işi olmayan, sağlık raporu bulunan 65 yaşını dolduranlara da taşıma araçlarında şoförlük yaptırılmıyor. “Elim ayağım sağlam, tecrübem de var, sağlık raporum da var, neden en iyi bildiğim işi yapmam engelleniyor?” diye soruyorlar. Hükûmetin, sorunlarına duyarlı olmasını istiyorlar.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özdiş…

3.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, örtülü ödenekten sadece ocak ayında 163 milyon TL harcandığına ve Başbakanın bu harcamaları etik bulup bulmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Sayın Başbakana: Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte kullandığınız örtülü ödenekten sadece ocak ayında 163 milyon TL harcandığını öğrenmiş bulunuyoruz. İşsizliğin rekor kırdığı, resmî rakamlara göre 3 milyon 750 bin işsizin bulunduğu, 5 milyon asgari ücretli çalışan ve aileleriyle beraber 21 milyon kişinin asgari ücretle geçindiği günümüz Türkiyesi’nde 163 milyon TL’yi sadece bir ayda nasıl harcadınız, nereye harcadınız? Bu harcama istikrarınızı sürdürürseniz referandumda “evet” propagandası boyunca milyarlarca, eski parayla katrilyonlarca lira harcayacaksınız demektir. Bu harcamalarınızı etik buluyor musunuz?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sibel Özdemir…

4.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, AKP hükûmetleri döneminde korkunç boyutlara ulaşan kadın cinayetleriyle etkin mücadele için harekete geçilmesi çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

AKP hükûmetleri dönemi en çok da kadın cinayetleriyle anılacaktır. 2002-2017 Ocak ayında 14.293 kadın cinayeti işlendi. Hükûmet 2016 yılında 328 kadın vatandaşımızın yaşam hakkını koruyamadı ve sadece geçtiğimiz ocak ayında 37 kadın cinayeti daha işlendi. Boşanmak istediği kocası tarafından 1 Şubatta öldürülen Sinem Metin’in ailesine hafta sonu ziyaretimizde Hükûmetin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının sorumluluğunu yapmadığına bizzat şahit olduk. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına çağrıda bulunuyorum: İktidarınız döneminde korkunç boyutlara ulaşan kadın cinayetleriyle etkin mücadelede artık harekete geçin. Cinayetlere ilişkin istatistiki bilgileri gizlemeye son vererek sorumsuz politikalarınızla kaderlerine terk edilen mağdur ailelerine destek olun.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kazım Arslan…

5.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Başbakanın Anayasa’da yapılmak istenen değişiklikleri vicdanen ve ahlaken kabul edip etmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, Başbakana soruyorum: Anayasa’mızda yapmak istediğiniz değişiklikler sıradan bir değişiklik değildir, bir rejim değişikliğidir, başkanlık sisteminin kurulmasına yöneliktir. Ayrıca, bu istek tamamen Cumhurbaşkanının ihtiyacına yöneliktir. Hâlbuki şimdiye kadar yapılan bütün Anayasa değişiklikleri ülkemizin ihtiyacına yönelik olarak yapıldığı hâlde bu değişikliği neden kişiye bağlı olarak yapıyorsunuz? Yapılmak istenen bu değişiklikleri laik cumhuriyetle hesaplaşmak, adım adım demokrasiyi askıya almak için yapıyorsunuz. Başta Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar ve milletvekilleri olarak bizler hepimiz cumhuriyet rejiminin ve demokrasinin sayesinde buralara geldik. Geçmişi inkâr etmeye yönelik olarak yapmak istediğiniz bu değişiklikler girişimini vicdanen ve ahlaken kabul ediyor musunuz?

Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Turan…

6.- İstanbul Milletvekili Hasan Turan’ın, dinin temeli olan ezanı susturmaya yeltenen İsrail yönetimini şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

HASAN TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz ki son günlerde İsrail yönetimi Müslümanların ilk kıblesi ve Resulüekrem Efendimiz, Peygamber’imizin miraca çıktığı kutlu beldede uluslararası hukuku, temel insan haklarını ve inanç özgürlüğünü bir kez daha hiçe sayarak siyonist düşüncenin tezahürü olarak ezana yasak koymaya çalışmaktadır. Tarihî yaşanmışlıklar göstermiştir ki ezana getirilmek istenen her türlü yasak Müslümanlar nezdinde büyük tepkilere yol açmıştır. Bundan dolayı, inanıyorum ki, Filistin topraklarında yaşayan mazlum Müslüman kardeşlerimizin her biri çatılarına, balkonlarına çıkıp tekbirlerini getirerek Ezanımuhammediye’yi okumaya devam edecek; her evi bir cami, her çatıyı bir minare hâline getireceklerdir. Siyonizm başta olmak üzere dünyada hiçbir şer odağının nefesi Allah'ın nurunu söndürmeye yetemeyecek ve Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.

Bu vesileyle, şehadetleri dinin temeli olan ezanı susturmaya yeltenen İsrail yönetimini şiddetle kınıyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN TURAN (İstanbul) - …bu uygulamanın dünyanın bütün Müslümanları nezdinde yok hükmünde olduğuna inanıyorum.

BAŞKAN – Sayın Akın…

7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir’deki devlet hastaneleri ve hekimlerin sorunlarına ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, buradan daha önce defalarca Balıkesir’deki devlet hastaneleri ve hekim sorununu dile getirmiştim. Bu konularla alakalı Sağlık Bakanlığını da göreve çağırmıştım fakat şu geldiğimiz noktada hâlâ Balıkesir genelinde hastanelerimizde hem hekim sorunu var hem de büyük oranda hastanelerin kendi yerel sorunları var. Özellikle Dursunbey ilçemizdeki -AKP’nin yüzde 80 oy aldığı bir bölgede- devlet hastanesinde kadın doğum doktoru yok, kulak burun boğaz doktoru yok, personel yok. Sağlık Bakanlığını Dursunbey için göreve çağırıyorum. Hem oyu alıyorsunuz hem görevinizi yapmıyorsunuz.

Aynı zamanda Sındırgı ilçemizde de aynı şekilde göz doktorumuz yok, yine personel eksikliğimiz var. Bir an evvel Balıkesir’i artık bu mahrumiyet ortamından kurtarın. Sağlık Bakanlığına buradan tekrar tekrar sesleniyorum: Sağlığa dikkat edelim. Balıkesir’e elinizi uzatın ve sağlığa dikkat edelim.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

8.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak’ın Eşme ilçesinin Güllü köyünde yaşanan elektrik sıkıntısının çözülmesini talep ettiğine, işsizlik oranlarında son on yılın zirvesine ulaşıldığına ve Hükûmetin işsizliği azaltmak adına hiçbir şey yapmadığına ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Uşak Eşme ilçesi Güllü köyünde, 1.900 nüfuslu köyde maalesef sık sık elektrik kesintileri -sadece bu köyde- olmaktadır çünkü sıkıntı trafolardan meydana gelmektedir. Trafolar çok eski olduğundan dolayı, dağıtıcı firma yatırım yapmadığından dolayı köyde elektrik sıkıntısı maalesef had safhadadır. Bununla ilgili, buradan Enerji Bakanlığına sesleniyorum: Gereğinin bir an önce yapılıp Güllü köyünün elektrik sıkıntısının çözülmesini talep ediyoruz.

Diğer taraftan, bugün itibarıyla işsizlik verileri açıklandı, son on yılın zirvesine ulaşıldı. Yani işsizlik bugün itibarıyla 12,1 oldu. Hükûmet işsizliği azaltmak adına hiçbir şey yapmamaktadır. Ekonomi bitmiştir, firmalar batıyor, esnaf batıyor, çiftçi, köylü çok fena mağdur durumda. Bu kadar problem varken AKP’nin tek derdi “referandum” oldu. Onun için bu haksızlığa hayır diyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Baki Şimşek.

9.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, tutuklu er ve erbaşların bir an önce tahliye edilmesi için gereken işlemlerin başlatılmasının beklendiğine, pek çok devlet memurunun ihraç gerekçesinin açıklanmadığına ve göreve iade edilmesi gerekenlerle ilgili komisyonların sayısının artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tutuklu er ve erbaşların aileleri artık feryat figan etmektedirler. Yaklaşık altı aydır, anne babasının askerlik yapması için gönderdiği çocuklar Sarıkamış’ta, Silivri’de, Mamak’ta tutukludur. Sayın Millî Savunma Bakanından ve Adalet Bakanından bu er ve erbaşların bir an önce tahliye edilmesi için gereken işlemleri başlatmasını bekliyoruz.

Devlet memurlarının 100 bine yakını ihraç edilmiştir. Yalnız birçoğuna ihraç gerekçeleri açıklanmamıştır. Bir hukuk devletinde -yirmi-yirmi beş yıl devlete hizmet eden- eğer bir suçu varsa, bir suçtan dolayı memuriyetten ihraç oluyorsa bunun gerekçelerinin mutlaka açıklanması lazımdır.

Göreve iade edilmesi gerekenlerle ilgili 7 kişilik bir komisyon kurulduğu söyleniyor. 100 bin ihracın olduğu bir yerde 7 kişilik komisyon, benim hesaplamalarıma göre, her dosyaya on dakika bakarsa yaklaşık sekiz yılda bu dosyalara cevap verebilecektir. Bu komisyonların sayısının artırılması, gerekirse valiliklere de yetki verilmesi için gereğinin yapılmasını bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan…

10.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine bağlı imamlarla ilgili casusluk iddialarına, DİTİB ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında statüsel bir bağ olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, Avrupa, bilhassa Almanya üç aydır Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine bağlı imamların casusluk iddialarıyla çalkalanıyor. Ben bu iddiaları daha önce yazılı soru önergesiyle Sayın Başbakana sormuştum, Almanya Başbakanı Sayın Merkel de Cumhurbaşkanını ziyaretinde dile getirmişti. Şimdi ise 4 Türk imamının evine casusluk gerekçesiyle baskın yapıldığını öğreniyoruz.

Sayın Başbakana soruyorum: DİTİB ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında statüsel bir bağ var mıdır? Ülkemiz ile Almanya arasında barış köprüsü olması gereken, Yunus’u, Hacı Bektaş Veli’yi, Mevlâna’yı, Anadolu hümanizmasını anlatması gereken ve oradaki Türklerin entegrasyonuna katkıda bulunması gereken imamlarımıza herhangi bir devlet kurumundan bu yönde bir çağrı olmuş mudur? Eğer böyle bir çağrı olmuş ise, Almanya’da devletimiz ve milletimiz aleyhine birtakım faaliyetler var ise bunun muhatabı olan Alman makamları yerine, dinî değerlerimizi anlatmak ve korumakla yükümlü imamlarımıza niye çağrı yapılmış ve onlar töhmet altında bırakılmıştır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız Biçer…

11.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa İl Başkan Yardımcısının Soma’da bir toplantıda sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) – Sayın Başkan, Manisa AKP İl Başkan Yardımcısının Soma’da bir toplantıda kullandığı “Bu referandum oylamasında başarısız olursak içi savaşa hazırlanın.” ifadeleri şantaj ve tehdit içermektedir ve alenen suç teşkil etmektedir. Referandumda başarısız olmanız halkın iradesidir, halkın iradesine saygı göstereceksiniz. Kimseyi tehdit edemezsiniz. Bu söylem, AKP’nin referandumda izleyeceği söylemin ve yöntemin de ne olacağını gösteriyor aslında. İşte, bizim ısrarla “hayır” deme gerekçemiz tam da budur. Halkın iradesi üzerinde baskı kuran, halkı yıldırmaya ve korkutmaya dayalı otoriter rejime “hayır” diyoruz. Soma’da madenci tekmeleyeni saraya aldınız; çama çıkan keçinin dala bakan oğlağı gibi halkı terörle, suikastle, iç savaşla ve kaosla tehdit eden, büyüklerinin izinden giden bu kişiyi de danışman mı yapacaksınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Çankırı…

12.- Mardin Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’nın, Mardin’in trafik sorununu kökten çözecek projelerin hayata geçişinin müjdesini almanın mutluluğunu yaşadıklarına ve desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen Başbakan ile Ulaştırma Bakanına hemşehrileri adına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millete hizmet yolunda on beş yılını geride bırakan partimiz, her geçen gün eserlerine eser katmaya devam etmektedir. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın yoğun mesai, gayret ve çalışmalarıyla, dillerin ve dinlerin şehri kadim Mardin’imizin trafik sorununu kökten çözecek projelerin hayata geçişinin müjdesini almanın mutluluğunu yaşıyoruz.

Yapımı tamamlanan ve halkımızın hizmetine sunulan üniversite köprülü kavşağı, zemin etütleriyle başlanılan ve yakın zamanda yapımına başlanılacak olan TOKİ devlet hastanesi, Kızıltepe yol ayrımı ve tarihî Mardin-Midyat yol ayrımı köprülü kavşaklarının, kuzey ve güney çevre yollarının tamamlanmasıyla Mardin’imiz âdeta nefes alacak, hemşehrilerimizin yaşadığı trafik çilesi son bulacaktır.

Kadim şehrimize değer katan projeleriyle desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen başta Sayın Başbakanımıza ve Ulaştırma Bakanımıza hemşehrilerim adına teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın İmran Kılıç…

13.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, tenkitlerin haklı ve dozunda olması gerektiğine, her şeyi tenkit ve itiraz etmenin bir yıkma hamlesi olduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tenkitler haklı ve dozunda olmalıdır. Her şeye tenkit, her şeye itiraz bir yıkma hamlesidir. İnsan bir şeyi beğenmiyorsa daha iyisini yapmaya çalışmalıdır. Yıkmaktan harabeler, yapmaktan da mamureler meydana gelir. Oymacılıktaki kural eleştirilerde de geçerlidir: Oyulacak yer kesilmez. Vakitlerimizi hep şuna buna cevap yetiştirmekle harcamamalı, iş yapıp hizmet etmeliyiz. En iyi cevap budur, aksi takdirde hedefimize ulaşamayız ve yolumuzdan geri kalırız. Hemfikir olmadığımız şeyi kavga etmeden söylemeliyiz. Öz eleştirinin olmadığı yerde gelişme de olmaz ama bilelim ki çözüm önermeyen tenkitçinin tenkide hakkı yoktur, onu kimse kale almaz. Bir şeyi eleştirmeden önce o işi nasıl çözeceğimizi önermeliyiz. İğneyi kendimize batırmadan çuvaldızı başkasına batırmamalıyız. Eleştirmek kolay, yapmak zordur…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çamak…

14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, Hükûmetin sosyal hizmet politikaları nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İktidarın sosyal hizmete dair politikaları nedeniyle, bir bilim olan sosyal hizmet, son on dört yılda maalesef salt bir hayırseverlik uğraşına indirgenmiştir. Bu nedenle, âdeta bir zekât memurluğuna dönüştürülen sosyal hizmet kadrolarının atamaları liyakate bakılmadan, yerlerine farklı branşlardan kişilerin atanmasıyla gerçekleşmektedir. Oysa klinik bir alan olan sosyal hizmet eğitiminin önemli bir kısmı çeşitli stajlardan oluşan zorunlu uygulamalı derslerle, yerini asla başka bir branşın dolduramayacağı bir yetkinlikle gerçekleşmektedir. Şu an binlerce işsiz sosyal hizmet mezununun gözü Aile Destek Projesi kapsamındaki ASDEP atamalarında. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının hakkaniyetli davranıp sosyal çalışmacılara hak ettikleri kadroları vermeleri bir haksızlığı gidermiş olacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çakırözer…

15.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Avrupa Konseyi’nin açıkladığı raporda basın özgürlüğü konusunda Türkiye’ye ağır eleştiriler yapıldığına ve Başbakan Binali Yıldırım’ın Tatarlarla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinin İnsan Hakları Raportörü dün açıkladığı raporda basın özgürlüğü konusunda ağır eleştiriler yapıp ülkemizin alarm verdiğini açıkladı. Aylardır tutuklu bulunan Cumhuriyet çalışanları ve diğer gazetecilerin iddianameleri ne zaman hazırlanacaktır? Bu gazeteciler hâkim karşısına ne zaman çıkacaktır?

Başbakan Binali Yıldırım’ın üst üste kullandığı “Tatar’ı gitti, beteri geldi.” sözleri, ana vatanlarından çıkmak zorunda kalıp Türkiye’ye yerleştikleri günden bu yana devletimize bağlı olan, Çanakkale’de, Millî Mücadele’de, güneydoğuda şehitler vermiş yüz binlerce Kırım Tatarı soydaşımızı ve Eskişehirlilerimizi derinden yaralamıştır. Sayın Başbakan bu sözleri düzeltip Kırım Tatarlarından özür dileyecek midir?

Hayırlı günler dilerim.

BAŞKAN – Sayın Arık…

16.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri’nin Sarıoğlan ilçesinin Palas kasabasında yaşanan bir trafik kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün seçim bölgem Kayseri’nin Sarıoğlan ilçesinin Palas kasabasında elim bir trafik kazası yaşandı. Bu kazada 5 vatandaşımız hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenler arasında beş yıl önce dünyaya gözlerini ellerimde açan minik yavrumuz Asya Göktürk’ün de olduğunu öğrendim. Bu benim üzüntümü bir kat daha artırdı. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve Palas halkımıza başsağlığı diliyorum.

Dün oradaki acılı bir aile “AKP her dönem ‘millet’ diye, ‘Milletin adamıyız.’ diye bizlerin oyunu alır, gider. Bugün bizim en acılı günümüz, 1 AKP yetkilisi yok; 7 milletvekili var, 1’i burada yok.” diye haykırdı, “Artık bizi ‘Milletin adamıyız.’ diye kandıramayacaklar.” dedi.

Hayırlı günler diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arık.

Şimdi, söz talep eden sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

İlk söz Sayın Usta’nın.

Buyurunuz Sayın Usta.

17.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 16 Şubat, Türk Hava Kurumunun kuruluşunun 92’nci, Akşemseddin’in ölümünün 558’inci, tiyatro oyuncusu Gazanfer Özcan’ın ölümünün 8’inci yıl dönümlerine, eğitim-istihdam planlamasının olmamasının ülkenin en önemli sorunlarından biri olduğuna, sağlıkta yardımcı personel sorununa ve 15 Temmuz hain darbe girişiminde ölen erlerin iadeiitibarı konusunda devletin hemen bir şey yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Doksan iki yıl önce bugün sivil ve askerî havacılığı desteklemek amacıyla Türk Tayyare Cemiyeti kuruluyor. Şu andaki ismi: Türk Hava Kurumu. Kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.

Aynı zamanda, yine bugün İstanbul’un manevi fatihi Akşemseddin Hazretlerinin ölümünün 558’inci yıl dönümü; onun da ruhu şad olsun. Onun ilminin ve maneviyatının, ışığının, aydınlığının her zaman ülkemizin üzerinde olmasını temenni ediyorum.

Ayrıca yine bugün devlet sanatçısı, “aile babası” rolünün unutulmaz ismi, tiyatro oyuncusu Gazanfer Özcan’ın da aramızdan ayrılışının yıl dönümü; ona da Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın Başkan, konuşmalarımızda sık sık gündeme getiriyoruz. Ülkemizdeki en önemli sorunlardan bir tanesi eğitim-istihdam planlamasının maalesef ülkemizde olmaması. Hatta yeni kurulan üniversitelerle zaten olmayan bu planlama tamamen altüst oldu. İşte, zaman zaman konuşuyoruz, “450 bin atanamayan öğretmenimiz var.” diyoruz -bunlar iş bekliyorlar, başka iş de yapamıyorlar- veya belli bölümlerden yakında hiçbir atama olmayacak diye kurumlardan açıklamalar geliyor ama orada okuyan öğrenciler var.

Bugün de bizi, grubumuzu sağlıkta atanamayan yardımcı personel ziyaret etti. Yaklaşık 400 bin bu şekilde personel var. Yani biz bu çocukları bir şekilde ya meslek yüksekokulundan ya lisanstan ya lise seviyesinden “sağlıkçı” olarak mezun etmişiz ancak bunlara hiçbir şekilde iş verme imkânı yok. Ekonominin iyi gitmemesi bir yandan, bir yandan da sistemsizlik… Esas problem o tabii, Hükûmetin yapması gereken şey. Niye? Çünkü bir yerde -işte 36 tane branş var burada- bu branştan birisinin çalışması gerekirken, “sertifika” adı altında uydurma yöntemlerle mesela insanlar çalıştırılıyor ama o branşın mezunu iş bulamıyor. Yönetimden kaynaklanan bu tür sorunlar nedeniyle de bir mağduriyet var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek sürenizi veriyorum Sayın Usta.

Buyurunuz.

ERHAN USTA (Samsun) – Taşeronlaşma bunların büyük problemi. Ben burada daha fazla vakit kaybetmek de istemiyorum. Bu konuyu bugün Sağlık Komisyonu üyemiz Ahmet Selim Yurdakul Hoca detaylı bir şekilde ifade edecek.

Diğer bir husus da –dün gündeme getirmiştim- bu 15 Temmuz hain darbe girişimi esnasında o gece veya ertesi sabah ölen erlerimiz vardı. Ben bunu siyasi bir konu olarak gündeme getirmiyorum. Bakın, bunları saysanız hepsi 50-100 kişidir; bu, oy kaygısıyla veya siyasi amaçla söylenmiş bir şey değil ama bir tane insanımız bile mağdur oluyorsa… Şimdi, aileler bizi arıyor, “Bizim çocuğumuz ‘Hain.’ damgası yedi.” diyor. Daha sonra bunların hain olmadığı, ateş etmediği ortaya çıkmış. Mesela dün bir tanesi aradı, Kars’tan Er Nuh Duygun’un annesi arıyor, iki gözü iki çeşme, “Yedi aydır babası dışarı çıkamıyor.” diyor. Avuç içinde 11 tane kurşun var bu çocuğun yani elini kaldırmış, olayın ne olduğunu anlamış ama avuç içinde 11 tane kurşun var; buna devlet hain muamelesi yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz, son cümlelerinizi alayım.

ERHAN USTA (Samsun) – Yine, Sivas’tan Burak Dinler aynı durumda; balistik muayenesi gelmiş, silahından ateş edilmemiş.

Yine, Maraş’tan Osman Küçük…

Bakın, bunların iadeiitibarı konusunda devletimizin hemen bir şey yapması lazım. Aileler perişan, bunu görmek lazım.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usta.

Sayın Kerestecioğlu…

18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Şırnak Milletvekili Ferhat Encu’nun tahliye haberine, Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in tutukluluğunun devamına karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğuna, bir operasyon geçiren Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’e geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa İl Başkan Yardımcısının Soma’da bir toplantıda sarf ettiği bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanının El-Bab’la ilgili bazı ifadelerine ve on üç gün bir kuyuda kalan köpeği kurtaran Beykoz itfaiyecileri ile HayKonfed’e teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Dün Şırnak Vekilimiz Ferhat Encu’nun tahliye haberini almak bizi ne kadar sevindirdiyse de bugün Grup Başkan Vekilimiz Çağlar Demirel’in maalesef tutukluluğunun devamına karar verilmiş olması hukuka aykırı bir durumdur. Bütün vekillerimizin aslında hukuki durumları aynıdır ve bir an önce her birinin tahliye olmasını ve bu Meclise dönmelerini temenni ediyoruz.

Önceki Grup Başkan Vekilimiz Sayın İdris Baluken de cezaevinden çıktıktan sonra bugün ciddi bir operasyon geçirmiştir, sağlık durumu iyidir. Bir an önce aramıza gelmesi ve geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz kendisine.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Manisa İl Başkan Yardımcısı Ozan Erdem isimli bir şahıs, AKP’nin Soma il gençlik kollarının düzenlediği bir etkinlikte yani gençlere yaptığı konuşmada çok tehlikeli sözler sarf etti. Erdem “Eğer yüzde 50’yi geçemezsek ve bu referandum oylamasında başarısız olursak iç savaşa hazır olun.” diyor. Bu ülkeyi gerçekten iç savaşa sürüklemek isteyenler varsa bilsinler ki bir daha hiçbirimiz bu ülkeyi eskisi gibi göremeyiz. Herkesin ettiği sözlere, bir topluma ektiği tohumlara dönüp bakması gerekir. Özellikle, gençler “delikanlı” diye anılırlar; bu sözün kadını, erkeği yoktur. Onların inancını, heyecanını kendi politik ikballeri için kullanmak, hele hele onları ölüme, savaşa, düşmanlığa, iç savaşa motive etmek en büyük suçtur.

Bir başka önemli konu: Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanının açıklamaları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Kerestecioğlu.

Buyurunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler.

Genelkurmay Başkanı “El Bab bitti, gözümüz aydın.” derken Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yakında hayırlı sonuçlar verecek, El Bab hallolmak üzere.” diyor. Bu operasyon başlayalı 177 gün oldu ve 70’e yakın Türkiye vatandaşı askerimiz hayatını kaybetti. Bu gencecik insanların ölümüne neden olan savaşın nesi hayırlı, nesi gözümüz aydın, kamuoyunun değerlendirmesine bırakıyorum.

Son olarak bizim iyiliğe olan inancımızı artıran bir olaydan söz etmek istiyorum. Kendisinin fotoğrafı da burada, “Kuyu” adı verilen ve on üç gün kuyuda kaldıktan sonra çok ciddi çabalarla kurtarılan bir köpek kendisi ve onu kurtarmak için günlerdir çaba sarf eden Beykoz itfaiyecilerine, aslında herkese ama özellikle onlara ve HayKonfed’e sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen, açıyorum mikrofonunuzu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamam.

İyiliğe, barışa özellikle çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde değerli şair Hasan Hüseyin’in dizelerini hatırlamamak mümkün değil, onunla sözlerime son vermek istiyorum:

“Damda birlikte yatmışız,

Öküzü hoşça tutmuşuz;

Koyun değil şu dağlarda,

San kendimizi gütmüşüz.

Hor baktık mı karıncaya,

Kırdık mı kanadını serçenin,

Vurduk mu karacanın yavrulusunu,

Ya nasıl kıyarız insana.”

Evet, insanlara da hayvanlara da kıymayalım. Yaşam hakkı herkes için çok değerlidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’e geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve on üç gün bir kuyuda kalan köpeği kurtaran Beykoz İtfaiyesine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

BAŞKAN – Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken’in ameliyat olduğunu sizin konuşmanızdan öğrendim. Kendisine şifa diliyorum, sağlık diliyorum. En kısa zamanda aramızda olmasını temenni ediyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu’nun da ifade ettiği, Beykoz’da on üç gün süreyle bir sondaj kuyusunda kaldıktan sonra, itfaiye ekiplerinin yoğun çabalarıyla kuyudan kurtarılan ve kuyuda kalmış olması nedeniyle “Kuyu” ismini alan sevimli kangal köpeğinin kurtarılmış olması, yeniden yaşama dönmüş olması gerçekten hepimizi mutlu etmiştir.

Sevgiye çok ihtiyacımız olan bir dönemde, hele “hayvan” dediğimiz zaman, zaman zaman farklı anlamlarda maalesef konuşma dilinde kullanılmaya çalışılan, gerçekte bir sevginin örneği, sevginin sembolü olan bu varlığın, bu küçük varlığın aramıza dönmüş olmasından, bizi sevgi kavramı üzerinden birleştirmiş olmasından ben çok mutlu oldum. Onu kurtaran Beykoz İtfaiyesine çok teşekkür ediyorum. Bu vesileyle bir kez daha sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi söz sırası Sayın Gök’te.

Buyurunuz Sayın Gök.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

19.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’e geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, on üç gün bir kuyuda kalan köpeğin hayata döndürülmesinin herkeste bir sevinç uyandırdığına, 16 Şubat Türk Hava Kurumunun kuruluşunun 92’nci yıl dönümüne ve Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa İl Başkan Yardımcısının Soma’da bir toplantıda sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, ben de HDP Grup Başkan Vekili Sayın İdris Baluken’in geçirmiş olduğu ameliyat nedeniyle kendisine acil şifalar dilediğimizi ifade etmek istiyorum.

İfade edildiği üzere, Kuyu köpeğin hayata döndürülmesi, yaşama kazandırılması Türkiye'de hepimizde bir tebessüm uyandırdı, bir sevinç uyandırdı. Hayvan haklarına ve yaşayan her canlıya olan duyarlılığımızın bundan sonra da bir simgesi olacak gibi gözüküyor Kuyu köpek.

Sayın Başkan, bundan tam doksan iki yıl önce cumhuriyeti kuranlar, çok ileri bir görüşle, “İstikbal göklerdedir.” diyerek Türkiye’de sivil ve askerî havacılığı desteklemek amacıyla, adı önce “Türk Tayyare Cemiyeti”, sonra da “Türk Hava Kurumu” olarak nitelendirilen kurumu kurdular. Bundan tam doksan iki yıl önce kurulan Türk Hava Kurumunun ne denli büyük bir öngörüyle kurulmuş olduğunun altını çizerek kendilerine bundan sonraki dönemlerde başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, Manisa’da İl Başkan Yardımcısının söylediği sözler sıradan sözler değildir. Her ne kadar AKP Genel Merkezinin istifasını istediği duyurulmuş ise de bu sözü söyleyen İl Başkan Yardımcısının bir yerden güç aldığı ve bu gücün kendisine verdiği güçle bu sözleri sarf ettiği tartışmasızdır. Bunun azmettiricileri var yani Türkiye’de referandum sürecine giderken ortalıkta söylenen sözlere bakıldığında, aslında bu sözleri söyleyen İl Başkan Yardımcısından daha çok, örneğin Cumhurbaşkanının, Başbakanın Türkiye’de, referandumda “hayır” kullananları kategorize ederek, kutuplaştırarak onlar üzerinde bir algı operasyonu yönetecek tarzda sözler söylenmesini nereye sığdıracağız? Bakın, olaylar nereden nereye geliyor. Olayları bu şekilde tutamazlar. Bu konuda net tavır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Gök, tamamlayınız lütfen.

LEVENT GÖK (Ankara) – Bu konuda ülkeyi yönetenlerin net tavır sergilemeleri şarttır. Türkiye’yi kutuplaştıran dillerden son derece uzak durulmalı ve eğer bu dillerde devam edilirse, bugün Manisa İl Başkan Yardımcısında ortaya çıkan ama daha bilemediğimiz başka insanların zihinsel dünyasında yer almış bu düşüncelerin nasıl önlenebileceği konusunda bunun hesabını kimse veremez, herkes dikkatli olmalıdır ve Türkiye’yi kutuplaştırmaktan uzak durmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Sayın Turan…

20.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa İl Başkan Yardımcısının Soma’da bir toplantıda sarf ettiği bazı ifadelerini doğru bulmadıklarına ve bu kişinin istifasının istendiğine, referandum sürecinde herkesi sorumlu davranmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce grup başkan vekillerinin ifade etmiş olduğu, Manisa’da görevli bir üyemizin basına yansıyan ifadesini kesinlikle doğru bulmadığımızı, net ifadeyle reddettiğimizi ifade etmek isterim. Bununla ilgili Genel Merkezimiz gerekli adımları atmışlardır, kişinin istifası istenmiş ve açığa alınmıştır. Dolayısıyla, bu konu bizim açımızdan artık gündemden düşmüştür.

“Başkanlık geçerse kan dökülür.” tarzı dil ne kadar tehlikeliyse, yanlışsa dün basına yansıyan Manisa’daki konuşma da o kadar tehlikeli ve yanlıştır. Ben herkesi bu konuda tekrar sorumlu davranmaya, doğru ifadelerde bulunmaya davet ediyorum. Huzur ve güven içerisinde milletimizin iradesini sandığa yansıtmak hepimizin görevidir.

Tekrar teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Turan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurunuz.

21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’e geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, Adalet ve Kalkınma Partisi Manisa İl Başkan Yardımcısının Soma’da bir toplantıda sarf ettiği bazı ifadelerine, referandum sürecinde bütün siyasi tarafların üslubuna çok dikkat etmesini salık verdiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de HDP Grup Başkan Vekili Sayın İdris Baluken’e geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve şifa diliyorum. Bir an önce sağlığına kavuşarak aramıza katılmasını bekliyorum.

Şimdi, Sayın Turan ve diğer grup başkan vekili arkadaşlarımız da ifade ettiler; bir ilimizin Adalet ve Kalkınma Partisi il başkan yardımcısının talihsiz sözlerini kabul etmek gerçekten mümkün değil. Bunun sevindirici tarafı, bu kişinin görevinden alınmış olmasıdır.

Bu referandum sürecinde bütün siyasilerin, sözcülerin, söz söyleyenlerin ve görüş dile getirenlerin çok büyük bir sorumluluğu vardır. Burada dikkat etmemiz gereken, toplumu kamplaşmalardan ve gerilimlerden uzak tutacak bir dil kullanma mecburiyetidir. O bakımdan, bu talihsiz sözlerin ve konunun bundan sonra bir uyarı görevi görmesini ben diliyorum ve bütün siyasi tarafların da üslubuna çok dikkat etmesini salık veriyorum. Bizlerin de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda gereken özeni göstereceğimizi ifade ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutacağım.

İlk sırada okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde yer alacaktır.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen ve 27 milletvekilinin, ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizin turizm sektörüne etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/468) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin içinde bulunduğu terör, güvenlik, ekonomik istikrarsızlık, siyasi belirsizlik, dış politika sorunları, komşularıyla iyi geçinmeme ve toplumsal huzurun olmayışı gibi çok önemli sorunları doğrudan turizm sektörüne de çok olumsuz etki yapmaktadır. Şu anki verilere göre ortalama yüzde 38'lik bir rezervasyon kaybı yaşanmaktadır ki bu rakamın daha da artabileceği endişesi bulunmaktadır. Bu durumda Türkiye'nin yalnızca turizm sektöründeki kaybı en az 10 milyar dolar olacaktır ki bu da ülke turizminin çökmesi demektir. Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliğinin (TUROB) açıklamasına göre, Türkiye'nin Eylül 2015'te otel doluluğu, 2014 yılının aynı dönemine oranla yüzde 12,4'lük bir düşüşle, yüzde 65,3'e gerilemiştir. Ülkemize en fazla turistin geldiği ikinci ülke olan Rusya'dan gelen ziyaretçi sayısı 2014 yılında 4 milyon 482 bin 388 kişi iken 2015 yılında 3 milyon 652 bin 430 kişiye düşmüştür. Rusya’yla yaşanan krizin etkileri daha net olarak ortaya çıkmadan 2015 yılında Rusya'dan gelen turist sayısı yüzde 18,5 azalmıştır. Ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizin turizm sektörüne etkilerinin incelenip, turizm sektöründe meydana gelen gerileme ve gelir kayıplarının araştırılıp, sektörün gerilememesi ve olumsuz etkilerin giderilmesi ve turizm sektörünün canlanıp, dünya turizm pastasından aldığı payın azalmayıp artması için gerekli politikaların üretilmesi amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereği Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1) Haluk Pekşen                                        (Trabzon)

2) Kadim Durmaz                                       (Tokat)

3) Ünal Demirtaş                                       (Zonguldak)

4) Mehmet Gökdağ                                     (Gaziantep)

5) Mehmet Göker                                       (Burdur)

6) Bülent Öz                                              (Çanakkale)

7) Kemal Zeybek                                        (Samsun)

8) Candan Yüceer                                      (Tekirdağ)

9) İrfan Bakır                                             (Isparta)

10) Mahmut Tanal                                      (İstanbul)

11) Tur Yıldız Biçer                                    (Manisa)

12) Muharrem Erkek                                   (Çanakkale)

13) Hüseyin Çamak                                    (Mersin)

14) Barış Yarkadaş                                    (İstanbul)

15) Nihat Yeşil                                          (Ankara)

16) Gülay Yedekci                                      (İstanbul)

17) Ceyhun İrgil                                        (Bursa)

18) Vecdi Gündoğdu                                  (Kırklareli)

19) Mevlüt Dudu                                        (Hatay)

20) Yakup Akkaya                                      (İstanbul)

21) Elif Doğan Türkmen                             (Adana)

22) Nurhayat Altaca Kayışoğlu                    (Bursa)

23) Kazım Arslan                                       (Denizli)

24) Murat Emir                                          (Ankara)

25) Okan Gaytancıoğlu                               (Edirne)

26) Erkan Aydın                                         (Bursa)

27) Nurettin Demir                                     (Muğla)

28) Çetin Arık                                            (Kayseri)

Gerekçe Özeti:

Doğal, tarihî ve kültürel varlıklar bakımından büyük çeşitliliğe sahip bir ülke olan Türkiye, turizmin bütün çeşitlerini barındıran çok önemli bir potansiyele sahiptir. Siyasi ve ekonomik krizlerden çok etkilenen turizm sektörü, son dönemde siyasi gelişmelerden en çok etkilenen sektör olmuştur. Dünya turizm potansiyelinin değeri göz önüne alındığında, yılların birikimiyle bugünkü noktaya gelmiş Türk turizm sektörünün daha da gelişmesi beklenirken krize girmesi, diğer sektörleri de olumsuz etkileyeceği gibi, yerinde ve zamanında alınmayan önlemler ve desteklerin ileride hiçbir etkisi olmayabilir.

Türkiye'nin turizm gelirleri, ziyaretçi sayısı yıllar itibarıyla artmasına rağmen, kişi başına ortalama harcama ve ortalama geceleme sayısında bir artış yoktur. Üstelik kişi başına ortalama harcama sayısı inişli çıkışlı bir trend göstermektedir. Çıkış Yapan Ziyaretçiler Anketi’ne göre, Türkiye’nin 2014 yılı itibarıyla turizm geliri 34 milyar 305 milyon 904 bin dolar, ziyaretçi sayısı 41 milyon 415 bin 70 kişi iken kişi başı ortalama harcama 828 dolar, ortalama geceleme sayısı 10’dur. Türkiye’nin 2015 yılı itibarıyla turizm geliri 31 milyar 464 milyon 777 bin dolar, ziyaretçi sayısı 41 milyon 617 bin 350 kişi iken kişi başı ortalama harcama 756 dolara düşmüştür. Türkiye’nin turizm geliri 2014 yılına göre 2015 yılında yüzde 8,3 oranında azalmıştır.

Ülkemizden çıkış yapan yabancı sayısı 2014 yılında 36 milyon 507 bin 184 iken 2015 yılında 35 milyon 903 bin 327 kişiye gerilemiştir. Ülkemize en fazla turistin geldiği 2’nci ülke olan Rusya’dan gelen ziyaretçi sayısı 2014 yılında 4 milyon 482 bin 388 kişi iken 2015 yılında 3 milyon 652 bin 430 kişiye düşmüştür. Rusya’yla yaşanan krizin etkileri daha net olarak ortaya çıkmadan 2015 yılında Rusya’dan gelen turist sayısı yüzde 18,5 azalmıştır.

Ülkemizin içinde bulunduğu terör, güvenlik, ekonomik istikrarsızlık, siyasi belirsizlik, dış politika sorunları, komşularıyla iyi geçinmeme ve toplumsal huzurun olmayışı gibi çok önemli sorunları doğrudan turizm sektörüne çok olumsuz etki yapmaktadır. Şu anki verilere göre ortalama yüzde 38’lik bir rezervasyon kaybı yaşanmaktadır ki bu rakamın daha da artabileceği endişesi bulunmaktadır. Bu durumda Türkiye’nin yalnızca turizm sektöründeki kaybı en az 10 milyar dolar olacaktır ki bu da ülke turizminin çökmesi demektir.

Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliğinin (TUROB) açıklamasına göre, Türkiye’nin Eylül 2015’te otel doluluğu 2014 yılının aynı dönemine oranla yüzde 12,4’lük bir düşüşle yüzde 65,3’e gerilemiştir.

1999 yılında yaşanan siyasi krizde yeni satışlar yapılmadığı gibi, eski satışların da iptal edilmesiyle turizm bir anda çökmüştü. O zamanki koalisyon hükûmeti çok ciddi tedbirler alarak Türk turizminin yaşadığı büyük krizden çıkmasına katkı sağlamıştı. O dönemde uçaklara yakıt desteği; turizm firmalarına aktif büyüklükleriyle orantılı ucuz ve uzun vadeli kredi desteği (iki yıl ödemesiz dört yıl vadeli); yurt dışında birçok ülkede yazılı ve görsel basında yoğun Türkiye tanıtım reklamları; Türkiye’ye getirilen her turist için kişi başına 25 dolar pirim; tur operatörü, hava yolu şirketi, acente, otel gibi turizm şirketlerine vergi ve SSK borçlarını faizsiz vadelendirme ve yapılandırma olanağı tanınması turizm sektörünün krizden çıkmasını sağlamıştı. Bugün ülkemiz turizm sektörü tarihinin en büyük ekonomik krizine girmiş olmasına rağmen Hükûmetin aldığı tek destek, uçaklara yakıt desteğidir. Bu desteğin de yetersiz kaldığı ortaya çıkan sonuçlardan kolaylıkla anlaşılmaktadır.

Ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizin turizm sektörüne etkilerinin incelenip, turizm sektöründe meydana gelen gerileme ve gelir kayıplarının araştırılıp sektörün gerilememesi, olumsuz etkilerinin giderilmesi ve turizm sektörünün canlanıp, dünya turizm pastasından aldığı payın azalmayıp artması için gerekli politikaların üretilmesi amacıyla bir Meclis araştırmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, Ankara ilinde toplu taşımada yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/469)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ankara ilimizdeki toplu taşımada yaşanan sorunların araştırılması ve yaşanan sorunlara etkili ve sürekli çözüm önerilerinin bulunması amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

1)      Mustafa Sezgin Tanrıkulu                   (İstanbul)

2)      Kadim Durmaz                                   (Tokat)

3)      Candan Yüceer                                  (Tekirdağ)

4)      Mahmut Tanal                                    (İstanbul)

5)      Muharrem Erkek                                 (Çanakkale)

6)      Tur Yıldız Biçer                                  (Manisa)

7)      Mehmet Gökdağ                                 (Gaziantep)

8)      Hüseyin Çamak                                  (Mersin)

9)      Mevlüt Dudu                                      (Hatay)

10)    Yakup Akkaya                                    (İstanbul)

11)    Kazım Arslan                                     (Denizli)

12)    Kemal Zeybek                                    (Samsun)

13)    Nurettin Demir                                   (Muğla)

14)    Elif Doğan Türkmen                           (Adana)

15)    Nurhayat Altaca Kayışoğlu                  (Bursa)

16)    Musa Çam                                         (İzmir)

17)    Barış Yarkadaş                                   (İstanbul)

18)    Murat Emir                                         (Ankara)

19)    Okan Gaytancıoğlu                             (Edirne)

20)    Erkan Aydın                                       (Bursa)

21)    Niyazi Nefi Kara                                (Antalya)

22)    Çetin Arık                                          (Kayseri)

23)    Bülent Öz                                          (Çanakkale)

Gerekçe:

Cumhuriyetin başkenti Ankara'da vatandaşlar saat 22.00'den sonra toplu taşımada hiçbir vasıta bulamamaktadır. Üniversitelerin semt servislerinin kaldırılması sebebiyle, öğrenciler 4 araçla okula gidip gelmek zorunda kalmaktadır. Toplu taşımada görülen bu çağ dışı uygulamalar cumhuriyetin başkenti Ankara'ya yakışmamaktadır.

Ankara gibi büyükşehirlerde ulaşımın yirmi dört saat olması gerekirken metro seferleri dahi 22.00'de sona ermektedir. 22.00'de biten metro için gece boyu ring konularak bir imkânsız denenmek istenmiş, bunun neticesinde gece seferleri yolcu yetersizliği gerekçesiyle kaldırılmıştır.

Ankara'da metro seferleri ve otobüs seferleri gece yarısı olmadan sona ermektedir. Şehrin bir ucundan diğer bir ucuna gitmek isteyen yurttaşların birçoğu Kızılay'a uğramak zorunda kalmaktadır. Vatandaşlar Kızılay trafiğine mahkûm edilmekte ve birden fazla araç kullanarak seyahat edilmeye zorlanmaktadır.

Metronun sinyalizasyon çalışması 12 Mayıs 2014'te başlamış olup bir yıl içerisinde tamamlanması gerekirken hâlâ tamamlanmamış ve ayrıca Çayyolu metrosu olarak bilinen Koru-Kızılay güzergâhında çalışan metroda yağmur ve kar yağınca arıza oluşmakta ve durakları su basmaktadır. Bu metronun duraklarının altyapı çalışmaları yeterince yapılmadığından yurttaşların can güvenliği tehlikededir.

Raylı ulaşım araçlarının seferleri erken saatlerde bittiği gibi, sefer sayıları da yetersiz durumdadır. Özellikle işe gidiş ve işten dönüş saatlerinde insanlar bu araçları etkin olarak kullanamamaktadır. Sefer sayıları artırılmalıdır. STK'lar ve EGO yetkileri bir araya gelerek Ankara için yeniden ulaşım haritası belirlemelidir. STK'ların ve EGO yetkililerinin açıklayacağı yol haritası neticesinde yeniden yapılandırılmaya gidilmelidir.

Raylı ulaşım araçlarına ve otobüslere gece seferleri eklenmeli ve Ankaralıların ulaşım çilesi sona ermelidir. Kızılay tüm araçların ortak güzergâhı olmaktan çıkarılmalı ve Kızılay trafiği rahatlatılmalıdır.

Ankara'da toplu taşımada yaşanan sorunlar ve aksaklıklar araştırılarak yaşanan sorunlara etkili ve sürekli çözüm önerilerinin bulunması amacıyla Meclis araştırması açılması elzemdir.

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 milletvekilinin, Türkiye’de artan terör saldırıları, Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde yaşanan olaylar ve Rusya’yla yaşanan uçak krizinin turizm sektörüne, ekonomiye ve istihdama olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/470)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de artan terör saldırıları, Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde yaşanan olaylar ve Rusya’yla yaşanan uçak krizinin turizm sektöründe yarattığı ekonomik kayıpların tespit edilerek turizm sektöründe yaşanan krizin daha da derinleşmesinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması, turizm işletmecilerinin ve çalışanlarının sorunlarının araştırılarak etkili ve sürekli çözüm önerilerinin getirilmesi amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                       (İstanbul)

2) Mahmut Tanal                                        (İstanbul)

3) Yakup Akkaya                                        (İstanbul)

4) Hüseyin Çamak                                     (Mersin)

5) Bülent Öz                                              (Çanakkale)

6) Kazım Arslan                                         (Denizli)

7) Kemal Zeybek                                        (Samsun)

8) Elif Doğan Türkmen                               (Adana)

9) Nurhayat Altaca Kayışoğlu                     (Bursa)

10) Mehmet Gökdağ                                   (Gaziantep)

11) Murat Emir                                          (Ankara)

12) Barış Yarkadaş                                    (İstanbul)

13) Okan Gaytancıoglu                               (Edirne)

14) Nurettin Demir                                     (Muğla)

15) Erkan Aydın                                         (Bursa)

16) Kadim Durmaz                                     (Tokat)

17) Tur Yıldız Biçer                                    (Manisa)

18) Muharrem Erkek                                   (Çanakkale)

19) Mevlüt Dudu                                        (Hatay)

20) Niyazi Nefi Kara                                  (Antalya)

21) Çetin Arık                                            (Kayseri)

Gerekçe:

Ekonomideki durgunluk, turist sayısının azalması ve artan terör olaylarının yarattığı güvenlik tehdidi nedeniyle zor günler geçiren turizm sektörü 24 Kasım 2015 tarihinde Rus uçağının düşürülmesinden sonra büyük bir kriz yaşamaktadır. Avrupa'da güvenlik nedeniyle rezervasyonların iptallerinin artması, Rus pazarının kapanması turizmciyi iflasın eşiğine getirmiştir. Özellikle Antalya'da otellerin dört aydır kapalı olduğu ve bankalara yüklü miktarda borcu olan turizmcilerin tesislerini satışa çıkardığı belirtilmektedir. Turizm sektöründe giderek derinleşen kriz nedeniyle Ege ve Akdeniz sahillerinde 1.300 otel satışa çıkarılmıştır. Bu oteller için istenen toplam tutarın 30 milyar TL'yi bulduğu ifade edilmektedir.

Turizm sektörü, Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan olaylar ve ülkenin bütününü saran gerginlik sebebiyle zor günler geçirirken Rusya’yla yaşanan uçak krizi Türkiye'de turizm işletmeciliğini yapılamaz hâle getirmiştir. Hükümetin "B planı" olarak sunduğu 12 ülkeye yakıt desteği, Orta Doğu pazarına açılma stratejisi sektörün yaşadığı ağır kriz karşısında yetersiz kalmıştır.

2016 yılında turist sayısı ve turizm gelirlerinde yüzde 35'lik bir daralma öngörülmektedir. Turizmde öngörülen bu daralma iş yerlerinin kapanması ve işsizlik anlamına gelmektedir. AKP Hükümeti, öncelikle, ağır darbe alan turizm sektöründe kurtarılabilecek işletmelerin mali yapılarını ve yarattıkları istihdamı destekleyecek politikayı göz önüne almalıdır. Turizm işletmelerinin fiyat düşürerek, tanıtım ve pazar araştırması yaparak kendi imkânlarıyla bu krizin altından kalkması zor gözükmektedir. 2016 yılının ilk aylarında Ege ve Akdeniz sahillerinde 1.300 otelin satılığa çıkarılması durumun ciddiyetini göstermektedir. Turizm işletmelerinin kapanması ciddi bir işsizlik oranı ve istihdam sorununu da beraberinde getirecektir.

Hükûmetin turizme destek stratejisinde pazarı genişletmek ve turist sayısını arttırmak hedefleri önceliklidir. Ancak turizm işletmelerinin kârlılık oranlarının düşmesi, girdi maliyetlerinin ve borçluluk oranlarının artmasıyla bozulan mali dengeleri, pazarın genişletilmesi ve turist sayısının arttırılmasıyla düzeltilebilir olmaktan uzaktır.

Turizm işletmelerinin mali yapılarının desteklenmesi için vergi, SGK ve banka kredi borçlarının yapılandırılmasına, girdi maliyetlerinin düşürülmesine yönelik teşvik ve destekle ilgili yasal düzenlemelerin yapılması gereklidir.

Turizm iç pazarının piyasa ekonomisi şartlarında kendiliğinden canlanmasını beklemek yerine kamu kaynaklarını da kullanarak etkili bir iç pazar oluşturma stratejisi düşünülmelidir. Kamu kaynaklarının kullanılması, kamu kurumlarının seminer, eğitim, kongre planlamaları, turizm sektörünün ihtiyaçlarına göre düzenlenmesiyle mümkün olabilecektir. Kamu personeline de turizm için ek teşviklerin sunulması faydalı olabilecektir.

Hükûmetin 12 ülkeye yakıt desteği ve yeni pazarlara açılım stratejisi, yurt dışında, Türkiye'de turizm bölgelerinin güvenli olduğu algısını oluşturmakla desteklenmelidir. Bu bağlamda ek güvenlik tedbirlerinin alınması gerekmektedir.

Türkiye'de artan terör saldırıları, Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde yaşanan olaylar ve Rusya’yla yaşanan uçak krizinin turizm sektörüne, ekonomiye ve istihdama olumsuz etkilerinin araştırılarak turizm işletmecilerinin ve çalışanlarının sorunlarına etkili ve sürekli çözüm önerileri getirilmesi amacıyla Meclis araştırması açılması elzemdir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve arkadaşları tarafından, yaşanan işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılması ve engellenmesi amacıyla 18/1/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Şubat 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

16/2/2017

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 16/2/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                   Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

18 Ocak 2017 tarihinde Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve arkadaşları tarafından (3642 sıra numaralı) yaşanan işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılması ve engellenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 16/2/2017 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grubu önerisi üzerinde ilk konuşmacı, lehte olmak üzere, Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Memleketimde maalesef ölümlerin sıradanlaştığı, doğallaştığı günler yaşıyoruz. Oysa, demokratik ülkelerde her bir ölüm bir felakettir ve ölümler o kadar azdır ki bir ölüm olduğunda, tek bir ölüm olduğunda haftalarca o memleketin gündemini oluşturur ve o ölümün bir daha olmaması için her türlü tedbir konuşulur. Oysa, memleketimde maalesef ölümler tekrar, sıradan ve ölümlerin olması sıradan, doğal olaylar olarak gösterilmeye çalışılıyor. “Fıtratında var.” denilebiliyor, “kader” denilebiliyor, ”kısmet” denilebiliyor maalesef. Oysa, hayatın her alanında olduğu gibi, siyaset kurumu bu ölümleri durdurmak ve olan ölümlerin bir daha olmaması için gereken tedbirleri almak için var mesela emek alanında olduğu gibi, çalışma yaşamında olduğu gibi.

Rakamlarla sunacağım arkadaşlar: Maalesef şu anda iş cinayetlerinde -bu, AKP iktidarının on yedi yıllık karnesidir, maalesef çok acı bir karne- on yedi yılda 18.604 iş cinayetiyle karşı karşıyayız. 2016 yılında, önceki yıllardan çok daha fazla ve AKP iktidarının en yüksek rakamına maalesef ulaştı iş cinayetleri, 1.970 cinayetle karşı karşıyayız. Bunun sektörlere göre dağılımları var ve ölümler sürekli kendilerini tekrar ederek devam ediyor. Siyaset kurumu olarak da buna etkin bir tedbir almıyoruz, mevzuatta olan uygulamalar dahi etkin bir şekilde devreye sokulup bununla ilgili gerekli denetlemeler ve düzenlemeler yapılmıyor.

Değerli arkadaşlar, emek kutsaldır, emeğin hakları kutsaldır ve emeğin çaresiz bırakıldığı bir dönemde çalışanlar hem canıyla bunu ödüyor hem de çok daha zor şartlarda çalışmak zorunda bırakılıyor. Bakın, bu rakamlarla, değerli arkadaşlar, Avrupa’da 1’inci, dünyada 3’üncü sıradayız. “Bunlar sürekli olan şeyler, fıtratında var.” demişti Sayın Cumhurbaşkanı. Oysa bakın, yalnızca Almanya’yla karşılaştırsak gayrisafi yurt içi hasılası bizim 3 katımız, tam 3 katımız yani 3 kat daha fazla üreten bir ülke, oysa iş cinayetlerinde, iş kazalarında bizim onda 1’imiz, on beşte 1’imiz kadar işçi hayatını kaybediyor ve her iş kaybında gerekli tedbirler alınıp her yıl bu iş kazaları, iş cinayetleri düşürülüyor, oysa ülkemde bunlar artmaya devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, adalet arayan işçi ailelerimiz var, bunlar inisiyatifler kurdular ve her ayın ilk pazarı Galatasaray Meydanı’na çıkıp seslerini duyurmaya çalışıyorlar, maalesef, sesleri buradan yeterince duyulmuyor. Bugün umarım ki onların seslerini duyduğumuzu gösterebiliriz adalet arayan işçi ailelerine. Aynı şekilde, Bir Umut Derneği de her yıl bir almanak yayınlıyor. Ben bu almanağı inceledim ve utandım bir milletvekili olarak. Bakın, şöyle yandan göstereyim, kalınlığına bakın, 2016 yılının almanağı yalnızca bu; bu kalınlıkta bir almanakla karşı karşıyayız iş cinayetleriyle ilgili. Değerli arkadaşlar, tek tek bakın, işçilerimizin fotoğraflarına bakın, yüzlerine bakın, nasıl öldüklerine, öldürüldüklerine bakın; hepsi birbirini tekrarlayan cinayetler. Her biriyle ilgili tedbirler alınsaydı, gerekli iş güvenliği tedbirleri alınsaydı pek çoğu hayatta olacaktı bugün, oysa iktidarınız, maalesef, bununla ilgili gerekli tedbirleri almadığı için cinayetler devam ediyor ve bu kalın almanaklar yayımlanmaya devam ediyor. Ben Bir Umut Derneğini bu anlamdaki çabalarından dolayı kutluyorum ve adalet arayan işçi ailelerinin de yanında olduğumuzu söylemek istiyorum.

Peki, bu artış neden arkadaşlar? Bakın, orta gelir tuzağına çakılmış bir ülkedeyiz, orta gelir tuzağındayız ve işsizlik rakamları açıklandı biliyorsunuz. Kasım ayı işsizlik rakamları yüzde 12,1’e çıktı. Peki, genç işsizliğimiz kaç? Yüzde 23. Yani yüzde 17’lerden bir yıl içinde yüzde 23’lere çıktı, işsizlik rakamları yüzde 9’dan yüzde 12,1’e çıktı.

Böyle iklimlerde sermaye homurdanır. Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim. “Aman, sermaye büyük kriz var diyor, bu sermayeye nasıl destek olalım, nasıl daha fazla taviz verelim? Vergileri almayalım, kaynak sunalım, kredi verelim.” diye, bütün yasaları, bütün tedbirleri bunun üzerine konuşuyoruz. Oysa, emeğin hakları konusunda tek bir madde görüşmüyoruz arkadaşlar ve Türkiye Cumhuriyeti’nde her gün ortalama 5 veya 6 kişi iş cinayetleriyle karşı karşıya kalıyor.

Peki, arkadaşlar, neden böyle oluyor? Dediğim gibi orta gelir tuzağı olan ülkelerde hep emeğin sırtına binilir. Emek sömürüsüdür esas olan. “Benim burada ucuz iş gücüm var.” denilir, “Gel sermaye, bende ucuz iş gücü var.” denilir. Bende katma değer yaratan ürün yok, ben bunu üretemiyorum. Üniversitelerim özgür değil, yaratıcılık geliştiremiyorum. Ne var bende? Ucuz iş gücü var.

Peki, sendika var mı? Hak getire. Sendika yalnızca sarı sendika, Hükûmetin yanında olan sendikalar var. Bunun yanında, tabii ki mücadele veren elli yıllık DİSK gibi pek çok devrimci sendika var, mücadelesini veriyor ama o sendikaları geriletmek, sarı sendikaları büyütmek için Hükûmet elinden gelen her şeyi yapıyor. Sendika da yok. “Vergi de almayacağım ben senden, gel, yatırımını yap.” İş güvenliği mi? Yok. İş güvenliği mevzuatta var kısmen ama biz denetlemiyoruz, bununla ilgili tedbirler de alınmıyor.

Peki, ya işçi ölürse? “Merak etme, ufak para cezalarıyla kurtarırsın.” deniliyor sermayeye. Böyle olduğu sürece de maalesef, cinayetler devam ediyor arkadaşlar.

Ekonomi kötü gittiğinde işveren işçinin çalışma şartlarını zorlaştırır. Ben de iş hayatından gelen bir insanım, bunu iyi bilirim ve özellikle de işçiye hep şu denilir: “Bak, kapıda milyonlarca işçi bekliyor, sakın benden fazlasını bekleme. Zam mı? Aman ağzını açma. Buna razı ol, buna şükret. İş güvenliği mi? Asla!” Onlar çünkü maliyettir ve bu çerçevede, hepsi, maalesef, arkadaşlar, cinayetlere dönüşüyor. İş güvenliği ilk taviz verilen alan oluyor, arkadaşlar, krizlerde. Bir ekonomik krizin içindeyiz, ilk taviz verilen konu odur.

Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde dahi -biliyorsunuz, tamirat çalışmaları var- çalışan işçileri defalarca gördüm, iskeleye çıkarılıyor mesela -taşeron işçiler onlar da- baktım ki emniyet kemeri yok işçinin. Şurada iskeleye çıkarılmış, bareti de yok. Dedim “Hemen aşağıya in.” İndi. “Sen necisin?” dedim. “Ağabey, ben taşeron işçiyim, burada ne iş verirlerse onu yapıyorum.” “Niye takmıyorsun baret, kemer?” “Beni zorla çıkardılar, benim yükseklik korkum var ağabey.” dedi. Hayatında hiç iskeleye çıkmamış birisini, o işin sorumluluğunda olmayan bir kişiyi Türkiye Büyük Millet Meclisinde baretsiz, emniyet kemersiz, iskeleye çıkarıyorsunuz; düştüğünde de “Fıtratında var.” diyeceğiz, öyle mi? Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu oluyorsa arkadaşlar, maalesef her yerde olur.

Aynı şekilde, kriz dönemlerinde denetimler de zayıflar çünkü “İşveren burnundan soluyor, sermayeci burnundan soluyor, aman dokunmayalım.” denir, “Çünkü müfettişlerimiz dayak yedi, dövüldü.” diye söylentiler çıkarılır, müfettişler geri çekilir ve denetimin olmadığı yerde de, etkin denetimin olmadığı yerde ve cezasızlığın olduğu yerde de cinayetler, maalesef, devam eder arkadaşlar.

Bu bağlamda, iş güvenliği bağlamında, arkadaşlar, eğer ki bu araştırma önergemiz kabul edilirse, bir komisyonda hem bu kriz şartlarını konuşalım hem de bu noktada, emeğin sömürüsü ve iş cinayetlerinin devam etmemesi anlamında ne tip tedbirler alabileceğimizi konuşalım.

Dün Plan ve Bütçe Komisyonunda, arkadaşlar, Sayın Maliye Bakanından rica ettik: “Bakın, yüzlerce kanun hükmünde kararname çıkardınız, pek çok kanun hükmünde kararname çıkardınız -maddeler anlamında söylüyorum- 285 madde ekonomiyle ilgili ve pek çoğu da sermayeye çıkar sağlamak için kullanılan maddeler. Gelin, bunlarla ilgili bir brifing verin.”

Mesela işçiye, emek alanına yapılan saldırılardan bir tanesi de işsizlik sigortası arkadaşlar. Biliyorsunuz, yıllardır 112 milyar lira toplandı işsizlik sigortasında, bunun yalnızca 12 milyar TL’si işçiye ödendi, işsiz işçiye. Geri kalan 100 milyar TL’si de alakasız yerlere harcanmaya başlandı. Bakın, kanun hükmünde kararname şunu söylüyor -o kadar ilginç ki- diyor ki sermayeye, işverene: “Sen işçiyi çalıştır, ben maaşının bir bölümünü işsizlik sigortasından vereceğim.” Ya, biz o kaynağı işsizler için, işçiler için toplamadık mı arkadaşlar? Ne haddinize, ne hakkınıza ki o parayla -işçinin emeği karşılığında- işçinin parasıyla işçinin emeğini ödetiyorsunuz? Böyle bir hakkınız ve böyle bir haddiniz yok.

O anlamda, bütün bunları konuşmak üzere arkadaşlar, bu araştırma önergemize destek vermenizi bekliyoruz. Komisyonda bunun detaylarını konuşalım, gerekli yasal tedbirleri hep beraber alalım diyorum.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paylan.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhte Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşanan işçi ölümlerinin nedenleri konusunda verilen grup önerisi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Genel Kurulu saygılarımla selamlamaktayım.

Değerli milletvekilleri, iş kazası, mevzuata göre, çalışan sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla görevli olarak iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, emziren kadın sigortalının iş mevzuatına tabi olup olmadığına bakılmaksızın yine bu mevzuatta belirtilen sürelerde çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, yürütülmekte olan iş nedeniyle iş yeri dışında sayılan zaman ve mekân dilimlerinin birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır. İş kazası, iş kazasına uğrayan açısından sigortalının bedenen veya ruhen özre uğraması, iş kazası sonucunda ölüm veya sürekli iş göremezlik durumuna göre geride kalan aile fertleri bakımından, bir de iş kazası sonucunda ölüm veya sürekli iş göremezlik durumuna göre bağlanan kısmi ve tam aylık bakımından maddi ve manevi ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Özellikle ölüm veya sakatlık hâlinde eş ve çocuklar çok ciddi sıkıntılara düşmektedirler.

Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayımlanan iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin 2010 yılı istatistiklerine göre, 2010 yılında toplam 62.903 iş kazası yaşanmıştır. Konumuzla ilgili olması bakımından belirtmek gerekir ki iş yeri kaynaklı olarak 553 meslek hastalığı da tespit edilmiştir. Bunların 1.454’ü ölümle sonuçlanmıştır.

Verilere göre faaliyet grupları bazında sıralama yapıldığında, 2010 yılında en fazla iş kazasının 8.150 kazayla kömür ve linyit çıkarılması faaliyetinde yaşandığı görülmüştür. Bunu, 6.918 kazayla makine ve teçhizatı hariç fabrikasyon metal ürünleri imalatı, 4.621 kazayla ana metal sanayisi izledi. Meydana gelen iş kazalarının sayısı ile sektörde istihdam edilenlerin sayısının bir arada değerlendirildiği standardize iş kazası oranına göre de en sık kazanın kömür ve linyit çıkarılması faaliyetinde meydana geldiği anlaşılmaktadır.

En fazla iş kazasının yaşandığı iller sıralamasında ilk 3 sırayı İstanbul, İzmir ve Bursa almaktadır. İstanbul’da 8 bine yakın, İzmir’de -hemen hemen eşit- 7.900 civarında ve Bursa’da 7.500 civarında iş kazası meydana gelmiştir.

Yaşanan iş kazalarının en önemli nedenleri, bir veya birden fazla cismin sıkıştırması, ezmesi, batması veya kesmesi, düşen cisimlerin çarpıp devrilmesi, kişilerin düşmesi, makinelerin sebep olduğu kazalar şeklinde sıralanmıştır. Bu nedenlerle yaşanan kazalar toplam kazaların yüzde 82’sini oluşturmaktadır.

2010 yılında iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu kaybedilen iş gücü sayısı 1 milyon 516 bin 24 olarak belirlenmiştir gün bazında. Bunun 50 bin günü hastanede yatarak geçirilmiştir. Verilere göre en çok iş kazası, yaş gruplarına göre dağılımında 25-29 yaş grubundakilerde görülmüştür. 25-29 yaş grubu en verimli, en genç yaş grubudur. İş yerinde çalışan sigortalı sayılarına göre yine en çok 1-3 arası işçi çalıştıran iş yerlerinde görülmüştür. İşçinin son işveren nezdinde çalışma süresine göre üç ay ile bir yıl arası kıdemlerde rastlanmıştır. İş kazalarının en çok öğleden sonra saat 15.00 ila 16.00 saatlerinde yaşandığı tespit edilmiştir. Meydana gelen iş kazaları sonucu yaşanan geçici iş göremezlik süreleri kişi başına ortalama yirmi dört gündür. Bu oran erkeklerde yirmi dört, kadınlarda on sekiz gün olarak hesaplanmıştır.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü üzere, sadece iş kazası olarak 2010 yılında 1.454 ölüm vakası yaşandığı hâlde, bunun sonucunda da binlerce kişi eşsiz, çocuksuz, babasız, anasız kalmıştır. Toplam, ayaktan 1 milyon 555 bin gün iş gücü kaybı yaşanmıştır, yatarak tedavide kaybedilen iş gücü kaybı gün bazında 47.316’dır. Bunlar ciddi rakamlardır. Bunların üretim değeri tespit edilememekle beraber, belirtmek gerekir ki iş gücü kaybı üretimde de ciddi kayıplara sebep olmuştur.

İş kazası sonucu ölüm nedenleriyle geride kalanlara aylık bağlanmaktadır. Sürekli iş göremezlik oranı yüzde 10’un üzerinde ise kısmi aylık bağlanmaktadır. Binlerce kişiye kısmi-sürekli iş göremezlik geliri bağlandığı göz önüne alındığında -zaman darlığı nedeniyle buraya getiremedim ki bunlar maddi olarak önemli rakamlardır- her ay hazineden trilyonlarca lira yardım alan Sosyal Güvenlik Kurumu için bu tür giderler önemli miktarlara ulaşacaktır. Önlenecek her bir iş kazası tabii ki en başta aile açısından fevkalade önemlidir. Sonuçları itibarıyla ciddi sosyal problemlere de sebep olmaktadır. Bununla beraber, maddi açıdan da, SGK açısından da ciddi miktarlarda gider önlenmiş, hazineden alınan yardımlar da azalmış olacaktır.

Bir başka konu: Eğitim durumuna göre 2013 yılında iş kazası geçirenlerin oranları incelendiğinde, son on iki ay içinde istihdam edilen lise altı eğitimlilerin yüzde 2,8’i iş kazası geçirirken genel lise mezunlarında bu oran 1,7’dir, lise dengi meslek okulu mezunlarında 2,4’tür, yükseköğretim mezunlarında ise yüzde 1 olarak tahmin edilmiştir. Burada lise dengi meslek okulu mezunlarında yüzde 2,4 olmasının sebebi mesleki ve teknik eğitimdir. Eğitim seviyesi arttıkça kaza, iş kazası azalmaktadır. Bu göstermektedir ki yapılması gereken tek şey eğitimdir.

İşteki duruma göre iş kazası geçirenlerde en yüksek oran 2,6’yla kendi hesabına çalışanlarda gerçekleşirken bunu yüzde 2,5’le ücretli veya yevmiyeli çalışanlar, yüzde 1,6’yla işveren olarak çalışanların izlediği görülmüştür. Ücretsiz aile işçisi olarak çalışanlarda iş kazası geçirme oranı ise 1,4 olarak tahmin edilmektedir. Meslek grubu itibarıyla sanatkârlar ve ilgili işlerde çalışanlarda iş kazası geçirenlerin oranı yüzde 4,8’le ortalamanın -ortalama 2,3’tür- üzerinde gerçekleşmiştir. İş kazalarının en düşük gözlendiği grup ise binde 8’le büro ve müşteri hizmetleri sektörüdür.

Değerli milletvekilleri, 2004-2014 verilerine göre dünyada her yıl ortalama 270 milyon iş kazası meydana gelmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre her gün ortalama 5 bin, yılda ise 2 milyon işçi ölüyor veya 160 milyon işçi meslek hastalığına yakalanıyor. Türkiye’de ise iş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölümlere yönelik veriler üzerinde tartışma sürmekle birlikte, SGK verilerine göre 2014 yılında iş kazası sonucu ölen sigortalı sayısı 1.626’dır.

Kıymetli milletvekilleri, belirtmek gerekir ki Avrupa’da Türkiye 1’inci sıradadır iş kazaları yönünden, acınacak bir durumdayız. 2014 yılına gelindiğinde, alınan her türlü yasal tedbire rağmen iş kazaları azalmamış bilakis artmıştır, az sonra vereceğim 2016 yılında da durum farklı değildir. Bütün bunlar çok ciddi mağduriyetlere ve giderlere sebep olmaktadır.

İş kazasına yönelik değerlendirmelerde kullanılan kavramlardan birisi olan iş kazası sıklık hızı, her 1 milyon çalışma saatinde meydana gelen iş kazası sayısını vermektedir. SGK istatistiklerine göre 2013 yılında çalışan her 100 kişiden 1,32’si iş kazası geçirirken 2014 yılında, bu, her 100 kişiden 1,47 olarak gerçekleşmiştir, yıllar itibarıyla artmaktadır.

Değerli milletvekilleri, SGK’nın en son yayımlanan sigortalı istatistikleri Kasım 2016 tarihini taşımaktadır. 2015 yılında 65.361 kişiye sürekli iş göremezlik geliri bağlanmış iken 2016 Kasım itibarıyla kümülatif rakam 69.630 olmuştur, bir önceki yıla göre on bir aydaki artış 5,26’dır.

Konuyla ilgili ciddi istatistikler var ama ben son olarak şunu söylemek istiyorum: 2005 yılında sürekli iş göremezlik ölüm geliri alan toplam hak sahibi 73.428 iken 2016 yılında yaklaşık 20 bin kişi artarak, bu, 94 bin-95 binleri bulmuştur. İş kazalarını önlemede, maalesef, Türkiye başarısız olmuştur, ölümler artmıştır, sakatlananlar artmıştır, ciddi ekonomik ve manevi kayıplar meydana gelmiştir. Bunu önlemenin tek yolu da eğitim diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi lehinde Yakup Akkaya, İstanbul Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Akkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu Mecliste, yaklaşık on beş yıldır belki onlarca kez araştırılması ve bu sorunun çözülmesi için bu Meclise gelen, işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılmasıyla ilgili yeni bir teklifi görüşüyoruz. Keşke bundan önce getirilenler, getirilen önergeler bu Mecliste desteklenseydi ve dünyada sabıkalı bir ülke hâline gelen Türkiye'nin kanayan yarası olan bu iş cinayetlerinin nedenlerini araştırmak ve onların önüne geçmek için burada bir çaba harcasaydık. AKP iktidarı döneminden günümüze kadar iş cinayetlerinde ölen işçi sayısı 18.643 kişi değerli arkadaşlar. Bunlar iş cinayetleri sonucunda hayatlarını kaybettiler. Niye iş cinayeti diyoruz? Çünkü yapılan araştırmalara göre, şayet önlem alınmış olsaydı bu kazaların yaklaşık yüzde 95’i önlenmiş olacaktı, çok küçük tedbirler alınmış olsaydı birçok iş cinayeti önlenmiş olacaktı; ne yazık ki önlenmedi. Dile kolay, 18 binden fazla işçi yani Rize’nin Fındıklı ilçesinin nüfusundan fazla, benim Ordu Mesudiye ilçemin nüfusundan fazla işçi iş cinayetlerine kurban gitti, terörden beter. Bugün 2002’den günümüze kadar baktığımız zaman, terörde kaybettiğimiz bu kadar insan yok ama umursamıyoruz, işte dünyada 3’üncü, Avrupa’da 1’inci konumdayız.

Peki, bu konuyla ilgili bu kadar konuşmamıza rağmen ne yapıyoruz? Yasa çıkarıyoruz. Evet, çıkardığımız yasalarda eksiklikler var mı? Olabilir ama ileri düzenlemelerde çıkardığımız yasalar da var. Peki, bu yasayı çıkarıyoruz ama çıkarılan yasaları uyguluyor muyuz? Ne yazık ki uygulayamıyoruz. 2012 yılında bunun önlenmesi için 6331 sayılı Yasa çıktı, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu. E, peki, bu kanunda ne yazıyordu? Başta kamu binaları olmak üzere, iş güvenliği risk değerlendirmeleri yapılacak ve buna göre önlemler alınacaktı.

Değerli arkadaşlar, 2012 yılında çıkan bu kanun, aradan beş yıl geçmesine rağmen hâlâ uygulanmadı. Neden? Üstelik bunu kamu binalarında yapamıyorsak özel sektörden nasıl bekleyebiliriz? Kamu binalarındaki bu denetimi gerçekleştiremiyorsak, bu yasal düzenlemelerin hayata sağlıklı olarak geçmesini nasıl bekleyebiliriz? Peki, buradaki ihmal kimdedir? Buradaki ihmal, tabii ki bu ülkeyi yönetme iddiasında bulunanlardadır çünkü çıkartılan yasaları denetlemek ve uygulamak da bu yasaları çıkartan iktidarın başlıca görevlerindendir.

Yine, bakın, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın 8’inci maddesinde önemli bir değişiklik yapıldı, itirazlarımız oldu. Neydi o? O da iş yerlerinde denetim yapacak denetim elemanlarının sertifikasyon işlemleriydi. “A”, “B”, “C” diye bunları ayırmıştık, iş güvenliğinin risklerine göre “çok tehlikeli”, “tehlikeli”, “az tehlikeli” sınıflarına ayırmıştık ve bu iş sağlığı ve güvenliği elemanları buna göre eğitilecek, sertifika alacak ve iş yerlerini denetleyecekti. Peki, ne yaptık bunu? 2016’nın sonunda bu bitmiş olacaktı. Türkiye’deki yaklaşık 1 milyon 950 bin işletmenin yaklaşık 450-500 bine yakını tehlikeli ve çok tehlikeli işler sınıfında yer alan işletmeler ve bu sertifikayı alan iş güvenliği uzmanları çıkıp bu iş yerlerini denetleyecekti. Ne oldu? Ocak ayında hemen bir kanun düzenlemesi yaptık ve bunu 2019 yılına erteledik. Görüldüğü üzere, bu kadar acıya rağmen önlemler kâğıt üzerinde kalıyor. Uygulamaya gelince bahane çok ancak işverenin taleplerine gelince bahane yok; üstelik, işçinin parasından işverene destek çok. Elbette üreten işverenler desteklenmeli, buna hiçbir itirazımız yok ama bu, işçinin alın terinden yapılmamalı.

Bakın, işsizlik verileri açıklandı. Yüzde 12’yi geçen işsizlik rakamlarıyla bugün sabahleyin evinden çıkıp “Ben işe gidiyorum.” demenin lüks hâline geldiği bir dönemi yaşıyoruz ama İşsizlik Sigortası Fonu’ndan bu işsizler yeterince faydalanamıyor. Peki, kimler faydalanıyor? İşte, işverenler. Gene bir olağanüstü hâlin getirdiği KHK’yla bir gecede 13 milyar TL İşsizlik Fonu’ndan işverenlere aktarıldı. Peki, değerli arkadaşlar, olağanüstü hâlin İşsizlik Fonu’yla ne alakası var? Yani, gelin, bunu İşsizlik Fonu’ndan yararlanamayan işçilere siz anlatın. Şimdiye kadar 103 milyar lira para toplandı İşsizlik Fonu’nda, ama 2002’den günümüze kadar… Ben rahmetle anıyorum bir kez daha rahmetli Bülent Ecevit’i, 3’üncü Genel Başkanımızı ve Türkiye işçi sınıfına yaptığı en büyük hizmetlerden bir tanesi de İşsizlik Fonu’nu çıkartmasıydı ve onun getirdiği şey bu toplanan paraların sadece işsizlere ödenmesiyle ilgili bir düzenlemeydi ama 2002’de AKP iktidarının getirdiği düzenlemelerle ne yazık ki o İşsizlik Fonu’ndan birçok miktar, işçiye ödenen paradan daha fazla para başka amaçlar için kullanıldı. En sonunda, gene, 13 milyar TL işverenlere kullanılmak üzere İşsizlik Fonu’ndan o tarafa aktarıldı yani 9 Şubatta çıkmıştı bu kanun hükmünde kararnameyle.

Şimdi, işsizliğin bu kadar yoğun olduğu günümüzde, işçinin parası, tüm işsizlere günün şartlarına göre ödenmesi gerekmiyor mu? Yani, siz işverenler istedi diye dün Plan ve Bütçe Komisyonunda yüzde 5 vergi indirimi yaptınız. Değerli milletvekilleri, orada işçi temsilcileri de vardı; o işçi temsilcileri de o yüzde 5 vergi indiriminin işçi bordrolarından, işçilerden de kesilmesini talep ettiler ama Maliye Bakanı Naci Ağbal dedi ki: “Bütçe kısıtlaması var, bunu yapamayız.” Yani, burada işverene gelince her şey normal, işverene “Buyurun.” ama işçi istediği zaman işçiyi görmezden geliyorsunuz.

Ben şuradan soruyorum: Allah aşkına, bana AKP’nin yetkilileri çıksın şurada söylesin, desin ki: “Ya, haksızlık ediyorsunuz, biz işçi ve memur için 2002’den günümüze kadar şu yasal düzenlemeleri yaptık, onlar da faydalandı.” diye. Bir tane burada örnek veremezsiniz. Hem taşeronlaşma hem İşsizlik Sigortası Fonu hem de bireysel emeklilik sistemiyle ilgili işsizin cebindeki 3 kuruşa göz diken bir anlayış artarak sürüyor.

Bakın, dün gene, Sayın Çalışma Bakanı bir radyo programında uzun yıllardır gündemden gitmeyen taşeronla ilgili dedi ki: “Bir yıl daha sabredin, bu yıl içinde taşeron sistemimizi çözeceğiz.”

Bakın, ben, çok değil bu ocak ayında, bu Mecliste bir konuşma yapmıştım taşeronla ilgili, tutanaklardan okuyacağım izninizle, diyorum ki: “Sayın Başkan, 3 Mart 2014, dönemin Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelik ‘Taşerona kadro kanun taslağı Başbakanlıkta.’ diyor. Tarih 6/10/2015, 1 Kasım seçimleri öncesi Sayın Faruk Çelik taşeronla ilgili, ‘1 Kasımda iktidar olursak problem biter.’ diyor. Tarih 12 Kasım 2015, Sayın Faruk Çelik ‘Taşerona kadro altı ay içinde netlik kazanacak.’ diyor. Tarih 30 Ocak 2016 Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal ‘Taşeronla ilgili düzenlemeyi 21 Marttan önce Meclise sevk etmiş oluruz.’ diyor.” Dün de Çalışma Bakanı “Bu yıl içinde taşerona kadro vereceğiz.” diyor. Ne zaman açıklama yapıyor? 16 Nisan referandumu öncesinde, yine, taşeron kadrosunu oya tahvil etmek için yapıyor. Bu, ahlaki değildir. Yani, siz on dört senedir iktidardasınız, iktidara geldiğiniz zaman 35-40 bin olan taşeron sayısı bugün milyonu aşmış durumda ve her seçim öncesinde söz veriyorsunuz ve sözünüzde durmuyorsunuz. Bunu ben, bizi dinleyen işçi kardeşlerimizin takdirlerine bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, bizi dinleyen değerli vatandaşlarımız; şimdi, 1 Ocaktan itibaren zorunlu bireysel emeklilik sistemi yürürlüğe girdi. Yani, 45 yaşın altında olan işçi ve memur, 1 Ocaktan itibaren zorunlu olarak bireysel emeklilik sisteminde fona para ödeyecek. Bunun uygulanmasıyla ilgili yönetmelik çıkacaktı, aralık ayında yönetmelik çıktı. Bu yönetmelikle istisna getirildi. Kimlere biliyor musunuz değerli milletvekilleri, değerli yurttaşlarımız? İşte, bu Mecliste olan, 45 yaşın altındaki milletvekillerine yönetmelikle istisna getirildi, zorunlu bireysel emeklilik fonu için 45 yaşın altındaki milletvekillerinden kesilmeyecek. Bu, hem yasaya uygun değil hem de ahlaki değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP AKKAYA (Devamla) – Başta söylediğim gibi, 2002’den günümüze kadar AKP iktidarının işçiye, emekçiye vermiş olduğu bir şey yok. (CHP sıralarından alkışlar)

HDP’nin vermiş olduğu araştırma önergesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak desteklediğimizi buradan bir kez daha ifade ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkaya.

Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhinde Mahmut Kaçar, Şanlıurfa Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Kaçar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; HDP Grubunun iş sağlığı ve güvenliği hakkında vermiş olduğu araştırma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, çalışma hayatı istihdamdan çalışma şartlarına, sosyal güvenlikten mesleki eğitime, iş sağlığı ve güvenliğinden yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın haklarının korunmasına kadar çok geniş bir alanı ve toplumun büyük bir kesimini kapsamaktadır. İş sağlığı ve güvenliği konusu ise sadece iş yeri ve çalışan düzeyinde değil, toplumun genelini doğrudan ilgilendiren ve aynı zamanda ulusal ve uluslararası düzeyde alınması gereken siyaset üstü bir konudur. Sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma tüm çalışanlarımız için en temel insan haklarından biridir. İş sağlığı ve güvenliğinin sağlanamamasıyla bağlantılı sorunlardan kaynaklanan insani ve ekonomik kayıplar tüm ülkeleri olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, çalışanların hayat seviyesini yükseltecek istihdamı, insana yaraşır işi ve verimli çalışmayı destekleyecek tedbirleri almak ve çalışma barışını sağlamak tüm hükûmetlerimizin öncelikleri arasında yer almıştır. Türkiye bu konuda gerek ulusal mevzuatını ve gerekse de uluslararası anlamdaki sorumluluklarını yerine getirme noktasında özellikle son yıllarda son derece önemli adımlar atan ve yasal düzenlemeler yapan bir ülke. Uluslararası anlamda bizi bağlayan ve adım atmamız gereken uluslararası sözleşmeler var. Bu konuda Uluslararası Çalışma Örgütünün İş Sağlığı ve Güvenliği ile Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşme’si, yine aynı şekilde ILO’nun 161 no.lu Sözleşme’si AK PARTİ hükûmetleri zamanında onaylanan uluslararası sözleşmeler. 155 sayılı Sözleşme 5038 sayılı Kanun’la, 161 sayılı Sözleşme ise 5039 sayılı Kanun’la onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir. Özellikle 155 sayılı Sözleşme’nin bütün ekonomik faaliyet kollarına uygulanacağı, “ekonomik faaliyet kolları” teriminin kamu hizmetleri de dâhil olmak üzere çalışanların bulunduğu bütün kolları kapsadığı, kamu çalışanlarını da dâhil etmek üzere istihdam edilen bütün herkesin iş sağlığı ve güvenliği kapsamına alınması gerektiğine vurgu yapan uluslararası bir sözleşme. Elbette bu 155 ve 161 no.lu sözleşmenin yanında Türkiye’nin 2013 yılında imzalamış olduğu 187 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi ve yine hemen akabinde, 2014 yılında Türkiye’nin 176 sayılı Madenlerde Güvenlik ve Sağlık hakkındaki ILO Sözleşmesi kabul edilen ve onaylanan sözleşme. Yani iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili Türkiye’nin uluslararası anlamdaki yükümlülükleri noktasındaki bütün sözleşmeler son yıllarda AK PARTİ hükûmetleri döneminde onaylanan sözleşmeler.

Kendi mevzuatımızda da bu anlamda -bizden önceki değerli hatip arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi- çok önemli bir yasal düzenleme yapıldı aslında iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili, o da 26 Haziran 2012’de yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası. Türkiye, 2012 yılına kadar kendine ait özel iş sağlığı ve güvenliği yasası olmayan bir ülkeydi. Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bütün tedbirler 4857 sayılı İş Kanunu çerçevesinde yürütülmeye çalışılan bir durumdayken 2012’de yapılan yasal düzenlemeyle birlikte Türkiye’de bütün çalışanların iş sağlığı ve güvenliği kapsamına alındığı, iş yerlerine çok önemli sorumluluklar yüklendiği, bütün iş yerlerinin bu anlamda risk analizi yapmak zorunda olduğu ve alacağı tedbirlerde de mutlaka ve mutlaka çalışanların paydaş olmasını zorunlu hâle getiren bir İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası yürürlüğe girdi. Türkiye 2012’den önce, bu İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’ndan önce 4857 sayılı İş Kanunu kapsamındaki çalışan sayısı son derece sınırlıydı. Hepinizin malumu olduğu üzere, 2012’den önce 50 ve üzeri çalışanlar dışındaki hiçbir çalışan iş sağlığı ve güvenliği kapsamında değildi, kamu kurumları iş sağlığı ve güvenliği kapsamında değildi ki Türkiye’de 50’den aşağı iş yerlerinin sayısı neredeyse toplam iş yerlerimizin yüzde 75’i yani Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıkmadan önce iş yerlerinin neredeyse yüzde 75’i bu kanun dışındaydı. Şimdi, gerek bütün çalışanları kapsaması, 10 ve daha aşağı çalışan yerlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın uygulanmasından dolayı iş yerlerine yeni bir yük gelmemesi noktasında bu konudaki bütün ödenecek olan ücretlerin Sosyal Güvenlik tarafından ödenmesi bu anlamda kamunun, devletin iş sağlığı güvenliği uygulamalarının hayata geçmesi noktasında ortaya koyduğu irade açısından son derece önemli.

Şimdi, bu kadar düzenleme yapıldı, gerek uluslararası sözleşmelerin imzalanması gerek 6331 sayılı Yasa. Bunun uygulama sonuçları ne? Maalesef, uygulama sonuçları istediğimiz noktada değil. Yani, bu kadar önemli düzenlemeler yapıldı, gerek kendi mevzuatında gerek uluslararası sözleşmede çok daha ileri bir noktada olmamız gerektiği noktasındaki yaklaşımı kabul ediyoruz ancak 2012 ve bugün gelinen noktadaki gelişmelere dikkat ettiğinizde aslında çok önemli mesafeler aldığımızı ama istenilen noktada olmadığımız gibi bir tespitin çok daha doğru ve hakkaniyetli olduğunu düşünüyorum. Bunu neye göre söylüyorum? Türkiye’de 2002 yılında 727 bin iş yeri var, 2015 yılı sonunda iş yeri sayısı 1 milyon 740 bin; toplam artış yüzde 139. Çalışan sayısı 2002 yılında –ya bu eski SSK’lı olarak tabir edilen işçi sayısı itibarıyla söylüyorum- 5 milyon 223 bin, 2015 sonu rakamlar 14 milyon. Eğer biz iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınan tedbirlerin sonuçlarını, iş kazalarının sayısı veya ölümlü iş kazaları üzerinden değerlendirirsek doğru bir istatistik yakalayamayız. Toplam çalışan içerisindeki bir yaklaşıma bakıldığı zaman çok daha doğru bir neticeye varma imkânımız olur. Bununla ilgili uluslararası standartlar var, o da nedir? 100 bin çalışandaki kaza sayısı veya ölüm sayısı. Bu anlamda, Türkiye’de 2002 yılında her 100 binde ölümlü iş kazası oranı yüzde 16,8; 2002 rakamları. 1990’lı yıllarda bu rakam yüzde 40’ın üstünde; hepimizin elinde veriler var. 2015 rakamı 100 binde yüzde 8,9. Ciddi anlamda düşüş var mı? Var. Ama olması gereken rakam mı? Kesinlikle değil. Bu kadar tedbire rağmen, bu kadar yasal düzenlemelere rağmen hâlâ bu rakamlar çok yüksek. O zaman ne yapmamız gerekiyor? Demek ki yasal mevzuat tek başına yeterli değil, mutlaka bu konuda denetim sistemi üzerinden iş sağlığı ve güvenliği koşullarının iyileştirilmesinin yanında güvenlik kültürünün yaygınlaştırılması son derece önemli. Güvenli davranışın hem işverende hem de tüm çalışanlar için bir refleks hâline gelmesi bu manada son derece önemli.

İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının etkin şekilde uygulanmasının en önemli faktörlerinin başında kişisel düzeyde kendi sağlığını koruma ve güvenli davranış biliminin geliştirilmesi, bir başka ifadeyle toplumun güvenlik kültürüne erişmesi önemli. Son yıllarda, özellikle güvenlik kültürünün oluşması noktasında son derece önemli faaliyetler yapılıyor gerek sanayi ve ticaret odalarımız eliyle gerek Sosyal Güvenlik Kurumu ve gerekse millî eğitim sisteminde; ilkokuldan lise sonuna kadar iş güvenliğinin uygulanması konusunda özellikle çalışanlarımızda bir güvenlik bilinci geliştirilmesi ve her şeyden önce çalışanlarımızın kendi sağlıklarını ön plana alan bir yaklaşım içerisinde hareket etmesi bu manada son derece önemli. Son derece önemli yasal düzenlemeler yapıldı, Türkiye ILO’nun birçok sözleşmesini son üç dört yıl içerisinde yaptığı yasal düzenlemelerle onayladı. Kendine müstakil İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nı çıkardı, önemli yükümlülükler getirdi. Yükümlülükler noktasında, Sosyal Güvenlik Kurumunun ekonomik anlamda elini taşın altına koyması noktasında önemli düzenlemeler yapıldı ama bunun yanında toplumun güvenlik bilincinin artırılmasının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT KAÇAR (Devamla) – …zannediyorum bu sorunun önümüzdeki birkaç yıl içerisinde gündemden kalkması noktasında önemli bir adım olduğunu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaçar.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Evet, öneriyi oylarınıza sunacağım ancak sunmadan önce bir karar yeter sayısı talebi vardır. Karar yeter sayısını arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 15.46

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VIII.- SEÇİMLER

A) TBMM Başkanlık Divanında Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Başkanlık Divanında boş bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi Kâtip Üyeliğine seçim

BAŞKAN – Başkanlık Divanında boşalan Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen Türkiye Büyük Millet Meclisi Kâtip Üyeliği için Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Kaplan Hürriyet’e yeni görevinde başarılar diliyoruz.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/454) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 116)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Habibe Kadiri Kız Okullarının Kuruluşu ve Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/415) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 390)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/691) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/398) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Askeri İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Askeri İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/509) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 142)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

7’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/629) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 352)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

8’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Norveç Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Norveç Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/626) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 194 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE NORVEÇ KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 5 Kasım 2013 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Norveç Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nın Notalarla birlikte onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Gaydalı konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Mahmut Celadet Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan uluslararası anlaşmalar hakkında söz almış bulunmaktayım. Sizleri, kamuoyunu, tutuklu, hükümlü ve rehin alınmış bütün vatandaşlarımızı ve ailelerini saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, uluslararası anlaşmalara karşı değiliz fakat bugünün gündemini dolduracak öncelikli işler sıralamasında ön sıralara gelecek işlerden olmadığına inanıyoruz. Sosyal eşitsizlikler, etnik çatışmalar, üretim, tüketim ve dağıtım sorunları kadar, gıda, işsizlik, iş güvenliği, trafik güvenliği, sosyal yaşam güvenliği gibi birçok yaşamsal sorunlarımız var ama gündem olamıyor. Türkiye siyaseti dünyanın genel gündemini sahiplenecek bir durumda değil. Toplumun üretimle, tüketimle ilgili sorunları var ve Türkiye siyasetinin bunların hepsini üstlenmesi lazım.

Kurumlarımız yurttaşlık ve haklar rejimine göre işletilmemektedir. İktidar yanlısı gösteriler her yerde serbest olmasına rağmen iktidar karşıtı gösterilerin nasıl bastırıldığı ve baskı altına alındığı gözler önündedir. Bu koşullarda devlet yönetmek devleti yönetenler için de büyük risktir.

Getirilen başkanlık taslağıyla oluşacak sistem, başına oturacak kişiyi ülkeyi istediği gibi şekillendirme yetkisiyle donatmaktadır. Yapılacak olan değişiklik, birinin eline yıkıcı bir balyoz verilmesi gibidir. Bu durum ileride başkan olacak kişinin ideolojik angajmanı ve ilişkili olduğu gruba, partiye göre hareket etmesini ve bütün yapıların buna göre şekillendirilmesine neden olacaktır. İleride farklı karakter ve düşünceye sahip başkanlar devleti bir yapboz tahtasına çevirebilir.

Güvensizliğin dibe vurduğu bir ortamdayız. Güven kaybolmuşsa hiçbir şey kuramazsınız, devlet olamazsınız, hukuk kuramazsınız, yargı faaliyetleri gerçekleştiremezsiniz. Bu krizi ancak ve ancak ortak hakikat alanı yaratarak çözebiliriz. Herkesin birbirine güvenebileceği ve asgari bir demokrasi programı etrafında yeni bir bir arada yaşama zemini inşa edebileceğimize inanıyoruz.

Sosyal yaşamda bir ürkeklik ve korku var. Geleneksel kavgaları terk edip, bir araya gelip Anadolucu, Türk’ü, Kürt’ü, bütün yoksulların, farklı toplulukların bir araya gelip korkulara karşı yeni bir politik dilin söyleminin geliştirilmesi gerekiyor.

Bugün darbe bahanesiyle ilan edilmiş OHAL uygulamasıyla kanun hükmünde kararnamelerle yönetilen bir Türkiye yaratıldı. Hukuk, demokrasi, insan hakları askıya alındı; özgürlük ve barış istemek potansiyel bir suçlunun talepleri hâline geldi. Barış için akademisyen olmak ya da özgür gazetecilik yapmak cezalandırıldı. Şu ana kadar 312 akademisyen ihraç edilirken 156 gazeteci de cezaevine gönderildi.

Gazeteciler, milletvekilleri, akademisyenler ve sıradan vatandaşların da dâhil olduğu toplumun geniş bir kesimine yönelik artan yargı tacizi ve Hükûmetin çoğulculuğu azaltan ve otosansürü artıran eylemleri sebebiyle Türkiye’de demokratik tartışma alanı endişe verici bir biçimde daraltılmıştır. İktidar yanlısı bir siyasi söylem geliştirmeyen her parti kriminalize edilerek, tamamen hukuksuz isnatlarla örgüt üyelikleriyle suçlanıyor. Hükûmet için kendisinden olmayan herkes bir şekilde ya bir terör örgütünün üyesi ya da bunlara hizmet eden bir zanlı. Size soruyorum, bu mantıkla Türkiye daha nereye kadar yol alabilir? Bu mantıkla onlarca belediye başkanımız tutuklandı, eş genel başkanlarımız ve milletvekili arkadaşlarımız, önce cezaevindeki odaları hazırlanıp sonra hâkim karşısına çıkarıldı; halkın iradesi mahkûm edildi, cezaevleri toplumsal iradenin meclisleri hâline geldi. Bu ortamda yargıya güven tabii ki dibe vurur. Bırakın toplumun yargıya güvensizliğini, artık yargı mensupları bile kendi içinde birbirine güvenemez hâldeler.

Değerli milletvekilleri, bir siyasi partinin en meşru, en doğal görevlerinden biri de siyasi düşüncelerini halka aktarmaktır. Fakat sokağa “hayır” diye çıkan herkes kolluk kuvvetlerinin engellemesiyle, gazla, copla, ters kelepçeyle karşılaşıyor. Tamamen bir korku imparatorluğu yaratılmaya çalışılıyor. Birey, iktidar karşısında tamamen savunmasız bir durumda. Bireyi koruması gereken hukuk sistemi ise tamamen askıya alınmıştır. Cumhurbaşkanı OHAL ilanında güvence olarak “Vatandaşın normal hayatı etkilenmeyecek.” demişti. Sokağa çıkıp bir bakın, “normal” olarak adlandırılacak bir ortam var mı?

İki gün önce, vekili olduğum Bitlis’te 11 DBP’li siyasetçi gözaltına alındı. “Hayır” diyenler, özellikle Kürt illerinde yaşayanlar bu baskıyı her gün ve her saniye hissetmektedir. “Hayır” diyen kimseye tahammülü olmayan bir yapı var şu anda. Eğer iktidar olarak adaletten bahsedecekseniz “evet” diyenlerin hakkını savunduğunuz kadar “hayır” diyenlerin de hakkını savunmanız gerekmektedir. “Hayır” diyenler işlerinden olurken, “hayır” diyenler gözaltına alınırken, “hayır” diyenler tutuklanırken, “hayır” diyenler kriminalize ederken adaletten söz etmeniz mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, Başbakan Yardımcısı şenlik içinde kampanya yapacağından bahsediyor. Bir söz vardır: “Düğün evinde çok oynayandan, cenaze evinde çok ağlayandan korkmak lazım.” Asıl mesele şu ki: “Evet”çilerde ne heves kalmış ne heyecan çünkü anlatmaya değer bir hikâye yok.

Son olarak da, Başbakan Sayın Binali Yıldırım’ın şu ifadelerine yer vermek istiyorum: Ana muhalefet partisinin HDP’nin kayığına bindiğini söylüyor. Önce şunu bir belirtelim: Bahsettiğiniz kayık değil, filikadır. Titanik bile muhteşem bir dizayn olmasına rağmen bir aysberge çarpıp battı, kurtulanlar filikalar sayesinde kurtuldu. Bizim filikalarımızın 6 milyon gönüllü kürekçisi var ve tamamı emek ve insan gücüne dayanıyor. Hatta daha ileri giderek bizimkinin Nuh'un gemisi olduğunu da söyleyebiliriz. Sizin gemicikleriniz ise ithal yakıtla çalışıyor. Yakıtınız tükenince tezekle yolunuza devam edebilecek misiniz? Gemiciğiniz su alıyor farkında değilsiniz. Siz hâlâ tek kaptan başkanla kurtulma hesabı yapıyorsunuz. Bizim ise daha güçlü ve hızlı yol almamız için bir başkana değil, kürekçilerimizin daha ritmik ve efektif kürek çekmesi için ritim davuluna ihtiyacımız var. Bunun da teknolojik iş birliği yaptığınız Afrika kabilelerinden temini mümkün. Yalnız bir şartla; ihale şartnamesini ve ihale prosedürlerini bizim belirlememiz gerekiyor. Bizler ithal malına çok meraklı değiliz. Yalnız bizim yerli davulların sesi iyi çıkmıyor da.

Sizlerle bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Askerî bir tatbikat sırasında askerî alanda askerî araçla bir şoför ve komutanı hızla yol almaktadır. Yolda trafik ve levhalar olmadığı için de şoför tam gaz gider. Birden bir uçurumun kenarına geldiklerinde sert virajı fark edemeyen şoför aracı uçurumdan aşağı uçurur. Komutan “Ne oldu evladım?” deyince “Yol bitti komutanım.” der. Her ne kadar direksiyon başında olsanız da ve yanınızda gözlerinin flu gördüğünü iddia eden, bizce hiç görmeyen muavininiz olsa da halkımızın inisiyatifini kullanarak 16 Nisanda hep bir ağızdan “hayır” diyerek, arka koltuktan hamle yapıp el frenini çekerek aracı durduracağına ve böylece araçla uçurumdan uçmasına mani olacağına inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, dünya örnekleri iyi incelendiği zaman ekonomik anlamda da güçlü olmanın şartı parlamenter sistemdir yani halk iradesinin hesap sorabildiği bu çatının altı. Dünya ekonomisinde güçlü ülkeler parlamenter sistemlerle yönetilmektedir. Bu sistemi daha güçlü kılmaktansa tamamen ortadan kaldırmayı, Parlamentoyu sıradan bir komisyona çevirmeyi düşünüyorsunuz. Bunu kabul etmek mümkün değildir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.

1’inci madde üzerinde ikinci konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Muharrem Varlı.

Buyurunuz Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmalarla ilgili grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde Norveç’le yapılan enerji anlaşması üzerine. Tabii, enerji denilince aklımıza Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan, ülkemizin en çok ihtiyacı olan elektrik, doğal gaz, petrol gibi ihtiyaçlar geliyor ve bunların en başında da tabii ki, elektrik üretebilmek için barajlar ve HES’ler gündeme geliyor. Hazır Sayın Kalkınma Bakanı da buradayken GAP projesinin hangi boyutta olduğunu, GAP projesinin ne zaman bitirileceğini ve bu ülkenin ekonomisine hem tarımsal sulama açısından hem de enerji açısından ne zaman en büyük katkıyı sağlayacağını da sormak istiyoruz çünkü GAP bir türlü bitmek bilmedi. Aktarılan paralar da GAP’tan ziyade başka yerlerde kullanıldı. Hâlbuki GAP bitmiş olsa bugün ülkenin ihtiyaçlarına en çok karşılık verebilecek bir proje olacak. Çünkü o bölgede pamukçuluk yaygın. Türkiye yılda 2,5 milyar dolar dışarıdan lif pamuk ithal ediyor. Bu, Türkiye için önemli bir kayıp. GAP projesi tamamlanmış olsa, Adana’daki sulanamayan araziler tamamlanmış olsa, barajlar yapılmış ve bitirilmiş olsa Türkiye 2 milyar dolar parasını başka ülkelerin çiftçilerinin cebine aktarmamış olacak, kendi çiftçisinin cebinde kalmış olacak bu para. Onun için barajlar ve HES’ler bizim için önemli ama HES’leri yaparken de tabii ki tabiatı da korumak, tabiatın genel işlevini de bozmadan hareket etmek lazım. Karadeniz’de yapılan birçok HES’lerle derelerin kuruduğunu, ormanlık alanların bu alanda bozulduğunu da biliyoruz. Yine, birçok alanda kurulan termik santrallerle, özellikle kömürle çalışan termik santrallerle birinci kalite içme sularının bozulduğunu, birinci kalite tarım arazilerinin bozulmaya yüz tuttuğunu, orada üretilen, üretimi yapılan bitkilerin çok etkilendiğini biliyoruz. Onun için bunlara da dikkat ederek yatırımlarımızı ona göre yapmamız lazım.

Değerli arkadaşlarım, Seyhan Baraj Gölü aşağı yukarı Çukurova’nın tamamını sulayan büyük bir baraj yani büyük oranda, yüzde 70 oranında sulayan büyük bir baraj. Buranın enerji kısmının ihale edileceği, özelleştirileceğiyle ilgili bazı duyumlar aldık. Bu, son derece yanlış bir uygulama olur. Kesinlikle böyle bir özelleştirmenin Hükûmetin gündeminden çıkarılması ve bu özelleştirmenin yapılmaması lazım. Neden yapılmaması lazım? Eğer bu özelleştirme yapılırsa orayı alacak şahıs kendi şahsi menfaatini, kendi kazanacağı parayı hesaba katarak su akışını ona göre şekillendirecektir. Buradan akan suyla, oradan gelen suyla bütün ovanın sulaması temin edilmektedir. Onun için Seyhan Baraj Gölü’ndeki enerji kısmının özelleştirilmesini Hükûmetin tekrar gözden geçirmesini ve bunu kesinlikle gündemden düşürmesini tavsiye ediyorum çünkü demin de söylediğim gibi Seyhan Baraj Gölü aşağı yukarı Çukurova’nın yüzde 70’ini sulayan bir baraj gölüdür. Bundan dolayı da insanlarımızı ve çiftçilerimizi mağdur etmemek adına böyle bir özelleştirmenin yapılmaması gerekir.

Yine Yüreğir bölgesinde Lokman Hekim Sulama Birliği alanına dâhil olan köylerimizde narenciye bahçelerinin dönümü -eski parayla- aşağı yukarı 350 bin lira gibi büyük maliyetlerle sulanıyor. Şimdi, orada ırmaktan, Ceyhan Nehri’nden su elektrikli pompalarla veya dizel motorlarla alınmasına rağmen ona da aynı uygulama yapılıyor. Bundan da bir an önce vazgeçilmesi, DSİ’nin de bunu yeniden gözden geçirmesi gerekir yoksa oradaki çiftçilerimiz çok mağdurlar, bu konuda da üzerlerine çok önemli bir yük binmiş durumda.

Torba yasa Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor. Torba yasada, bildiğimiz kadarıyla, Ziraat Bankasındaki borçların ertelenmesi de var ama temerrüde düşen borçlar gibi bir konu gündeme geldi. Eğer böyle bir uygulama yapılırsa çok sakıncalı bir uygulama olur. Temerrüde düşmek demek bütün bankaların artık kredi vermeyeceği bir insan ve kurum hâline gelmek demektir ki bu, çiftçimizi mağdur eder. Ödeme güçlüğü çekiyorsa, ödemekte sıkıntı yaşıyorsa bütün çiftçilerin borçlarını Ziraat Bankasının düşük faizlerle ertelemesi lazım. Faiz oranlarını da Ziraat Bankasının… Tabii, burada bunu söylerken biz bürokratları, Ziraat Bankası çalışanlarını kastetmiyoruz, buradan çıkacak yasanın nasıl düzenlemesi gerektiğini anlatıyoruz yani bürokratlar bundan alınganlık göstermesinler.

Şimdi, faiz oranlarını da iyi belirlemek lazım. Şu anda yüzde 16’lar veya yüzde 14’lerle taksitlendiriliyor, bunların yüzde 3’ler gibi bir rakamlara çekilmesi lazım yani eğer bunu yapamazsak çiftçinin sırtına çok önemli yük bindirmiş oluruz. Bu yükü çiftçinin kaldırması da söz konusu değil, zaten çiftçi sıkıntı içerisinde, zaten çiftçi kendi tarlasını ekip dikmekten aciz hâle gelmiş durumda.

Mazot yükü, gübre yükü her geçen gün çiftçinin üzerine çok ağır bir şekilde biniyor. İşte, üre gübresi, şu anda lazım -eski rakamla söylüyorum- 1 milyon 200 bin lira. Bundan üç ay önce gidip peşin para verip aldığınız zaman -eski rakamla- 740 bin liraydı üre gübresi, şu anda 1 milyon 200 bin lira. Yani, 740 bin liraya üre gübresi kurtarıyorsa şu anda neden 1 milyon 200 bin lira? Bunu da ben defalarca burada söyledim ama Hükûmetin bu kulağından girdi, bu kulağından çıktı. Hiç bunu duyan yok, bunu dikkate alan yok, “Neden bu böyle oluyor, serbest piyasayı nasıl regüle ederiz?” diye akıllarından geçiren yok. Hâlbuki Tarım Kredi Kurumunu bu manada devreye sokmuş olsak, Tarım Kredi Kurumu çiftçinin gübre ihtiyacını regüle etmiş olsa serbest piyasadaki tüccar bu rakamlara gübre satamaz. Ama, tabii, biz ne söylersek söyleyelim Hükûmetin gündemi farklı, Hükûmetin “çiftçi” diye, “üreten insan” diye bir gündemi yok ne yazık ki. Onun için de bunu da üzüntüyle belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Plan ve Bütçede görev yapan arkadaşlarımıza da söylüyorum, Bakanlığa da söylüyorum, Tarım Bakanlığına da söylüyorum, Ziraat Bankasının borçları ertelenecekse eğer, bütün üreticilerin, ödeme güçlüğü çeken bütün üreticilerin borçlarının yüzde 3 faizle ertelenmesi lazım. Bunun üstündeki bir faiz çiftçiye çok yüksek bir maliyet getirir, çiftçinin bu yükü kaldırması da mümkün olmaz. Onun için, lütfen, bu yasayı çıkaracak arkadaşlarımızın bunu yeniden gözden geçirmesini istiyoruz.

Yine, burada Tarım Bakanı da daha önce söylemişti, ben de birçok defa gündeme getirdim, “Çukurova’ya pamuk ektirelim. Çukurova’nın pamuk ekmesi lazım, Ege’nin pamuk ekmesi lazım, Urfa bölgesinin pamuk ekmesi lazım.” diye birçok defa gündeme getirdim. Tarım Bakanı da bu söylediklerimizi her defasında doğru buldu, kendisinin de bu manada desteklerinin olacağını söyledi. Ancak, şimdi, şu anda pamuk destekleme priminin 75 kuruş, eski rakamla 750 bin lira olarak açıklandığını öğreniyoruz yani geçen yılki rakamın aynısı. Mısırın yerine ekilecek pamuğa uygulanacak rakamın daha yüksek olacağını söylemişlerdi, onunla ilgili de bir çalışma yok. Yani, siz çiftçiye Çukurova’da pamuk ektirmek istiyorsanız, 2 milyar dolar paranız başka ülkenin çiftçilerinin cebine gitmesin de Türk çiftçisinin cebinde kalsın istiyorsanız 75-80 milyon dolar bir parayla bunu yapmanız mümkün. Ama, siz bunu yapmak istemiyorsunuz herhâlde. Bunu gerçekleştirmek istemediğiniz için, bu manada gayret sarf etmek, bu manada bu işi çözmek istemediğiniz için de ne yazık ki çok önemsemeden bir önceki yılın fiyatıyla çiftçiyi geçiştirmeye çalışıyorsunuz. Mazot desteği, gübre desteği daha şu ana kadar verilmedi. Çiftçi ekim yapıyor, mısır ekimine başlandı, birkaç gün sonra pamuk ekimi başlayacak ama çiftçinin cebinde para yok. Gelin, verin işte bu parayı. Çıktı askıya, askıdan indi, şu anda sizde. Bir an önce bu parayı ödeyin de çiftçi tohumunu alsın, gübresini alsın, gidip faizciye boğulmasın.

Ama, dediğim gibi, sizin gündeminizde çiftçiyi korumak, üreten insanı korumak yok ne yazık ki. Benim burada söyleye söyleye dilimde tüy bitti. Siz dinlemekten usanmadınız ama ben de söylemekten usanmayacağım, her defasında çıkacağım buraya, her defasında kulağınızı doldura doldura söylemeye devam edeceğim. Anlamıyorsunuz yani başka türlü. Sayın Kubat gülüyor oradan. Bu işe çözüm bulmanız lazım Sayın Kubat.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Dinliyoruz, dinliyoruz, can kulağıyla dinliyoruz.

MUHARREM VARLI (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Bunların bir kulağından giriyor, bir kulağından çıkıyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Varlı.

1’inci madde üzerinde üçüncü konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ömer Fethi Gürer, Niğde Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194 sıra sayılı Anlaşma’nın 1’inci maddesi üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Meclisimizin esas gündeminin terör ve ekonomik sorunlar olması gerektiğine inanıyorum. Çiftçinin, işçinin, köylünün sorunları giderek yoğunlaşıyor ve artıyor.

Ülkemizde, TÜİK verilerine göre açıklanan işsizlik rakamının 3 milyon 700 bin kişiye yükseldiği belirlendi. Beş yılda işini yitiren sayısı 1 milyon 400 bin kişi. 2016 yılında 590 bin kişi daha işsiz kaldı. Resmî rakamların ötesinde, iş umudunu yitirenler ve iş bulursa çalışacak olanlarla işsiz sayısı 6,5 milyona ulaştı.

CHP Emek Büroları adına 16 ile gittim, ildeki sorunları yerinde gördüm. Durum vahim. Bu bağlamda, yaptığımız çalışmaların ardından, Orta Anadolu’da kapanan iş yerlerini ve işsiz kalanları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına sordum. Yazılı olarak verdiği yanıtta: Üç yılda Nevşehir ilinde 2.696 iş yeri kapanmış, 12.838 sigortalı işsiz kalmış. Yozgat ilinde üç yılda 3.663 iş yeri kapanmış, 17.058 kişi işsiz kalmış. Kırşehir ilinde üç yılda 2.060 iş yeri kapanmış, 8.784 kişi işsiz kalmış. Niğde ilinde ise üç yılda 4.663 iş yeri kapanmış, 17.857 kişi işsiz kalmış. Niğde, hizmet almak, Hükûmetin desteklerinden yararlanmak şöyle dursun, iş yeri kapatmada ve işten çıkarılmada da bölgedeki iller içinde ilk sıraya yükselmiş durumda. Bu 4 ilde toplam 13.082 iş yeri kapanmış, 56.537 kişi de işsiz kalmış.

Değerli milletvekilleri, bu 4 il, ülkemizde yalnızca iş yeri kapanan iller değil. Adana'da uzun yıllar sendikacılık görevinde bulundum. ÇUKOBİRLİK, PAKTAŞ, Özbucak, Güney Mensucat Sanayi, Akdeniz, Bossa, Sümerbank gibi tekstil fabrikaları ile TEKEL’den çıkan işçilerin vardiyalarında trafik kilitlenirdi. Ne yazık ki o fabrikaların yerini AVM'ler aldı; üretim yok, çalışacak iş yeri yok, iş arayanlar belediyelerin kapısında bekliyor. Özelleştirmeyle üreten fabrikalar kapandı, işsizlik arttı. Bu anlamda kapanan iş yerlerinin yerine yenileri açılmadığı gibi, dışa bağımlılık ülkemizdeki işsizliğin de artışında önemli bir faktör oldu.

Şu anda Varlık Fonu’na devredilen ve yurt dışından kredi almak için rehin olma ihtimali bulunan iş yerlerini de KİT Komisyonu üyesi olarak irdeleyip incelediğimde gördüm ki burada da büyük bir risk var. Türkiye'nin elde kalan en önemli son kuruluşları da ne yazık ki Varlık Fonu eliyle ne olacağı belirsiz bir sürece sürükleniyor. Buradaki çalışanların da ne olacağı konusunu Bakana sordum. Umarım ve dilerim ki bu konuda da bir bildirimde bulunurlar.

Anadolu’da olan bitenler böyle de diğer yerlerde farklı mı? İstanbul’da dahi gezdiğiniz zaman kapanan iş yerlerini ya da benzer durumlardan mağduriyet yaşayan esnafı, sanayiciyi görmeniz ve dertlerini dinlemeniz olası.

İŞKUR’a iş aradığı için başvuran üniversite mezunu sayısı 509.536’ya yükselmiş. Sayın Bakandan yazılı aldığım bu yanıtta da altı ayda üniversite mezunlarından 72 bin kişi daha işsiz kalmış. İş umudu olmadığı için başvurmayanlar ile üniversite mezunu 1 milyona yakın kişi de işsiz durumda. Taşeron işçilere verilen kadro sözü ne yazık ki “Üç ayda gerçekleşecek.” denirken bir yılda gerçekleşmedi. Onların beklentisi sürerken Sayın Bakan “Bu yıl içinde olmayacak.” dedi. Acaba hangi yıl içinde olacak? Taşeron işçiler de bunu merakla bekliyorlar.

Atanamayan öğretmenler hâlen sorun. 20 bin kişiye şubatta öğretmenlik için atama yapılacağı belirtildi ama 60 bin öğretmen açığı karşılığında 100 bin öğretmen alımı yapılabileceği hâlde Millî Eğitim Bakanlığının bu yönde bir çalışması da yok.

Atama bekleyen sağlıkçılar dernek kurdu. 300 bin atanamayan sağlıkçının 60 binine bu yıl için “Sizi alacağız.” denmiş, sağlıkçılar hastanelerde işbaşı yapmak için umutla bekliyor. Umarım, dilerim ki bunlar da taşeronun durumuna dönmez.

Sanat tarihi eğitim alanların platformu ziyaretime geldi. Öyle bir ülke olduk ki iş arayanlar artık ya platform oluşturuyor ya da dernekler kuruyor. Bu bağlamda sanat tarihi mezunları, vakıf ve kültür üzerinde onlarca eser yok olurken kendilerine yeterince iş olanağı yaratılmadığını belirtiyorlar. Ayrıca, kendilerinin vermesi gereken eğitimle ilgili farklı branşlardan eğitim verdirildiği ya da iş yerlerine alınarak olanaklarının önünün kesildiğini belirtiyorlar. Maliye Bakanı, Adalet Bakanı açıklamalar yapıyor, alımlardan söz ediyor, insanların umutlarıyla oynanıyor, ne yazık ki hiçbiri de gerçekleşmiyor ya da çok cüzi miktarda alımlar yapılıyor.

İşçilerin yaşadığı sorunların yanında mühendislerin durumu, çalışan mühendislerin durumu dahi vahim. Neredeyse asgari ücret koşullarında çalışmak zorunda kalan üniversite mezunu mühendislerimiz var. 4/C’liler ve 4/B’liler gibi mağdur olan kesim için Bakana sorular yönelttim, geçmişte yapılanları anlattı. Oysa 4/C ve 4/B’lilerin eşit işe eşit haklar sağlanması, kadro sorunlarının giderilmesi ya da onların özlük haklarında iyileştirme yapılması için onlar beklenti hâlinde. Bakana sorduğum sorularda ne yazık ki bunlar konusunda da olumlu yanıt alamadım.

Emeklilerle ilgili de söylenen çok şey var. Ne yazık ki emekliler için de verilen sözler tutulmuyor. İntibak yasasıyla ilgili, Bakan, düzenleme yapılmayacağını yine yazılı sorum üzerine belirtti. Ayrıca, emekliler için yaşa takılanların durumuyla ilgili bir düzenleme olup olmadığını sorduk. Bu konuda da Hükûmetin bir iyileştirme düşünmediği belirtildi. Emeklilere ucuz konut sözü verilmişti, bu söz de ne yazık ki gerçekleşmedi. Emeklilerin ilaçta katkı payıyla ilgili bir düzenleme de bu aşamada gerçekleşmedi. Emeklilerin promosyonuyla ilgili, arkası yarın dizisi gibi her gün yapılan açıklamalara rağmen bankaların yapacağı ödemelerle ilgili de şu ana kadar gerçekleşen bir durum olmadı.

Bunun yanında ülkemizde ne yazık ki iş cinayetleri de giderek artıyor. 18 bin kişi, AKP iktidarları zamanında iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. İş cinayetlerinin yanı sıra ülkemizde bir artış görülen kesim de meslek hastalıkları. Çalışma koşullarının giderek olumsuzlaşması nedeniyle meslek hastalıklarında da yüzde 60’ın üzerinde çalışamaz duruma gelenlerin, yüzde 60 kurum sağlık raporuna göre çalışma şartlarını yitirenlerin sayısı 2015 yılında 312 iken 2016 yılında 355 kişiye ulaşmış. Bu tür hasta olanların bir kısmı ise işini yitirmemek için ne yazık ki çalışmak zorunda. Akciğer hastalıkları, el ve kollarında meydana gelen rahatsızlıklar gibi, kulak sorunlarında yaşanan olumsuzluklar gibi meslek hastalıkları da ne yazık ki ülkemizde artmaya devam ediyor.

Ülkemizde çalışanların sorunlarındaki bu artışın yanında ne yazık ki gündem Anayasa referandumuna bağlandı. Anayasa referandumu için gittiğimiz zaman yurttaşlarımız 18 maddeyle ilgili sorduklarında ben Meclisin işleviyle ilgili daha çok bilgi veriyorum. Başbakanın olmadığı, Bakanlar Kurulunun olmadığı, güvenoyunun olmadığı, gensorunun olmadığı, sözlü soru önergesinin olmadığı Mecliste 550 milletvekilinin 600’e niye çıkarıldığını vatandaş merak ediyor, biz de merak ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bunun yanında, partili cumhurbaşkanının nasıl tarafsız olacağını halkımız soruyor, “Eğer bir partinin genel başkanıysa, sabah il başkanlarına talimat vermesi, öğleyin de valiyi arayıp talimat vermesi nasıl olacak?” diyor. Ayrıca, parti devletine dönecek bu sürecin ülkemizin yüz kırk yılda kazandığı deneyimlerini yok edecek, parlamenter sistemi dışlayarak tek adam rejimine dönüşmesinin ülkemizin hayrına olmadığını belirtiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Yurttaşlarımızın yaşamlarını ilgilendiren yoksulluk, işsizlik, iş cinayetleri, emeklinin sorunlarına yönelik dönüşümler yapmak, parlamenter sistemi güçlendirmek gerekirken, halkın sorunları yerine, Anayasa değişikliğiyle tek bir kişi için ülkenin rejiminin değiştirilmesini halkımız içine sindiremiyor ve bu nedenle “hayır” diyor.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürer.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde gruplar adına ilk söz hakkı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Kamil Aydın’a aittir.

Buyurunuz Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu ikili anlaşma üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım, yüce Meclisi, Gazi Meclisi tekrar saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz uluslararası anlaşmaların sağlanmasına zemin hazırlayan en önemli siyasi çıkış noktası dış politikalardır. Nedir dış politika? Kısaca ifade etmek gerekirse, bir devletin “ulusal çıkar” şeklinde tanımlanan hedef ve ideallerini korumak ve geliştirmek maksadıyla kendi dışındaki dünyaya yani uluslararası sisteme dönük olan sahip olduğu politikanın adıdır. Diğer bir ifadeyle, bir ülkede yaşayan toplumun ve devletin, kendisi dışındaki toplumlara ve devletlere yönelik planlı-plansız, doğrudan-dolaylı hedefleri, bakışı, tavrı, davranışları ve ilişkilerinin tamamı yani politikasıdır. Dolayısıyla, milletlerin veya devletlerin dış politikalarını belirlerken hem dışarıdaki gelişmelere hem de içerideki gelişmelere dikkat etmeleri gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, yukarıdaki tanımda kısaca, kısmen ifade ettiğim gibi, dış politikanın belirlenmesinde iki önemli husus vardır; bunlardan ilki dış politikanın temel kriteri olan ulusal çıkarın belirlenmesi hususu, ikincisi ise politikanın nasıl ve hangi yöntemlerle oluşturulacağıdır. Genel kabul gören içerik tanımlamasına bakıldığında, siyasi güvenlik yani egemenliği korumak, hayatta kalmak ve dış saldırılardan ve tehditlerden uzak olmak, ekonomik yani ulusal refah seviyesini artırmak ve nihayet sosyokültürel değerleri korumak şeklinde üç boyutlu bir ulusal çıkar tanımı öne çıkmaktadır. Sorunlar yumağının her daim etkin olduğu medeniyetler kavşağının ortasında bulunan Türkiye'nin uluslararası sorumluluğu çok ağırdır. Bir taraftan bu üç boyutlu ulusal çıkarlar dengesine bağlı kalmak, öte yandan Kafkaslar ve Orta Asya, Orta Doğu ve Balkanlar, AB eksenli Avrupa ve NATO bağlamlı ABD’yle hassas dengeleri sağlamak çok dikkatli olmayı gerektirir bölgemizde.

Bunu, malum, Türkiye'nin siyasi konjonktürünü birkaç somut örnekle açıklayarak daha anlaşılır kılmak mümkündür. Hepinizin malumu, bir taraftan, maalesef, bu dış politika hedeflerimizden, biraz önce içerik noktasında belirttiğim hususlardan uzaklaştığımız anlarda meydana gelen boşluk, dışarıda ateş bulan ve içeriye de yansıyan bir terör sarmalına neden olmuştur. Bu, Irak’la başlayan, komşumuzdaki terör sarmalı daha sonra Suriye’ye de sıçrayarak bir taraftan da bizim içerideki huzurumuzun da kaçmasına vesileler sağlamıştır.

Öte yandan, çoğu NATO müttefikimiz olan Avrupa Birliği üyesi ülkelerin son zamanlardaki tavırları da bunu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Nedir bu? En somut örneğiyle, mülteci krizi, yaşadıklarımız ve özellikle verilen sözlerin, yani vize muafiyeti sözünün rafa kaldırılmasıyla çok açık bir şekilde görülmüştür. Biz bu tavrı daha önce de yapay, suni, mesnetsiz, sözde soykırım iddialarındaki tavırlarında da görmüştük. Öte yandan, ABD’nin özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası daha da belirginleşen, Türkiye’yi bölgede yalnızlaştırma politikası da çok nettir. Diğer taraftan, İsrail’in son günlerde Batı Şeria’da, Filistin topraklarında 4 binin üzerinde izinsiz bir konut yapma teklifini meclisine getirip 52 redde karşı 60 oyla kabul etmesi de yine bizim dış politikada önümüzde olan sorunlardan bir tanesidir.

Fakat bunların hepsi bir tarafa, son günlerde yine sıcaklığını koruyan diğer bir uluslararası sıkıntıyla baş başayız. Yine, içerik olarak bu ulusal çıkarlar ekseninden uzaklaşılarak meydana gelen olaylara binaen Rusya’yla yaşanan birtakım sorunlar ve sıkıntılar ifade edilmektedir. Bunun en son örneği, Ukrayna içerisindeki Kırım Özerk Bölgesi konusundaki Rusya’nın taraflı, tarafgir tutumudur. Nedir? Talep edilmesine rağmen buraların terk edilmesi… Gerçekten, bu özerk bölgeye müdahale edilmemesi noktasındaki talepleri reddederek, kendileri “Orası bizim toprağımızdır, vazgeçemeyiz.” şeklinde ifade etmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Kırım, malumunuz, 18 Mayıs 1944’te, özellikle Stalin döneminde İkinci Dünya Harbi’nde Almanlara yardım ettiği bahanesinden yola çıkarak Sovyetlerin büyük bir zulmüne uğrayan bir coğrafyadır, bir coğrafyanın adıdır. Oradaki soydaşlarımız, Kırım Türkleri… Özellikle bunu vurgulamak istiyorum çünkü “Tatarsınız.” diye rahmetli hocamız Halil İnalcık’a sorduklarında, bir kitap için röportaj yaptıklarında “Hocam, siz de bir Tatar olarak bu konuda ne diyorsunuz?” dediklerinde o “Hayır, Tatar değil, biz Kırım Kıpçak Türkü’yüz.” demişti. O düzeltmeden hareketle şunu vurgulamakta yarar var: O kardeşlerimiz, o soydaşlarımız 1944’te ilkel şartlarda tren vagonlarına bindirilip soğuk bölgelere, Rusya’nın çok ücra yerlerine, hatta Özbekistan’a kadar gönderilmiştir; 300 bin civarındaki kardeşimizin maalesef neredeyse 200 bini rahmetli olmuştur, bir kısmı da Türkiye'ye gelmek üzere Karadeniz’in soğuk sularında yok olmuşlardır. Bugün onlarla ilgili uluslararası her türlü platformda gerekenleri söylüyoruz ama maalesef yaptırım gücümüz etkin değil. Bu noktada gerçekten tekrar gözden geçirmeliyiz dış politikamızı.

Bu noktada yapılacak şey saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce saydığım iki eksenli ilkelere bağlı kalmak. Bir: Ulusal çıkarlardı. Neydi bunlar da? Güvenlikti, refahtı ve sosyokültürel değerlerimizin taşınması noktasıydı. Bir de bunu nasıl yapacağımızın yöntemini belirlemekti. Bunlar aslında bugüne kadar çoğunlukla belirlendi çünkü bizim çok güçlü bir devlet geleneğimiz var. Yani ta Hun İmparatorluğu’ndan hedefini Avrupa, Batı gören Attila’dan başlayan bir süreçten başladığımızda Mustafa Kemal’e kadar bu çok net bir şekilde kendini göstermiştir. Bugün de aynı ilkeler doğrultusunda aynı hedeflere kilitlenerek bazı uluslararası sıkıntıları aşmak mümkündür. Yapılacak şey, ulusal çıkar merkezli bir kararlılık, birlik ve beraberlik hukukuna bağlı iç siyasi uygulamalar ve doğu-batı, kuzey-güney ayrımı yapmadan dış dünya ve komşularla iyi ilişkiler öncelemekten geçer.

Bunun örneklerini gerçekten tarihimizde görmekteyiz. Daha önceleri Gökalp’in, İsmail Gaspıralı’nın ortaya koyduğu ve Mustafa Kemal’in uyguladığı Doğu-Batı ilişkiler manzumesi bugün de aynı şekilde Genel Başkanımızın çift başla Selçuklu kartalıyla somutlaştırdığı duruşun adıdır yani bir ayağı Batı’da, bir ayağı Doğu’da; bir başı Batı’ya dönük, diğer başı Doğu’ya çevrili. Çift başlı kartalın ecdadımızın güç ve kudretinin simgesi olduğunun farkında olmamız gerekir. Bu, aynı zamanda bizim stratejik irademizin de ifadesidir. Dolayısıyla, sözün özü, dış politikada hareket noktamız şu olmalıdır: Batı’dan kopmayalım, Doğu’ya sırt çevirmeyelim diyoruz. İnşallah, Mustafa Kemal’in de “Muasır medeniyetler seviyesi üzerine çıkmak.” olarak ifade ettiği sözün bir başka ifadesidir bu, bir başımızla Batı, bir başımızla Doğu’yu selamlamaktır diyorum.

Ben de aynı duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

2’nci madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Müslüm Doğan, İzmir Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmaların onayına ilişkin kanun teklifiyle ilgili olarak Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, değerli milletvekilleri, Manisa’daki bir olayla ilgili sizi bilgilendirmek isterim. Adalet Bakanlığına, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna ve Meclis İnsan Hakları Komisyonuna bir mektup yazdım, mektubun konusu şu değerli milletvekilleri: 14 aydır tutuklu bulunan 73 insanın yargı önüne çıkartılmaması meselesi. Bu 73 insanın ailesini, etrafını, işini düşündüğünüzde orada özel yetkili mahkemenin savcısı bu süreci uzatmak için on dört aydır elinden geleni yapıyor ve bu insanları yargı önüne çıkarmıyor. Gerçekten, orada toplumsal barışa da zarar veriyor. Bu konuyu ilgilerinize sunuyorum. Söz konusu memur hakkında, savcı hakkında gereğinin de yapılmasını istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz insanlarının tamamına yakını bu ülkedeki insan hakları ve demokrasi konusunda bir kanıya varmışlar, bir ortak görüş oluşturmuşlar. Yani bu ülkenin temel sorunu nedir, hangi sorunlar ülkemizin esas sorunudur, bunları nasıl çözeriz diye toplumsal bir uzlaşma da var, bu konuda da tespitler var. Bu ülkenin bir Kürt sorununun olduğu konusunda kimsenin şüphesi yok artık. Bu sorunun barışçıl, demokratik bir yolla çözülebileceği konusunda da aslında tam bir fikir birliği vardır. Herkes, bu ülkede yaşayan tüm insanlarımız bu sorunun barışçıl, demokratik bir zeminde çözülmesini istiyor.

Aleviler ve diğer inanç gruplarının inanç ve öğretilerinin özgürleşmesi ve hukuk düzlemine oturtulması konusunda hemen hemen yine hemfikirlik var. Bu sorunların çözümü bence artık kolay olmalıdır. Çünkü toplum eğer bu sorunları tespit etmişse, bu sorunlar insan hakları ve demokrasi anlamında ülkenin önünü açacaksa, insan hakları ve demokrasi anlamında ileriye gideceksek, bu konuda da bir görüş oluşmuşsa bu konuların çözümünün kolay olması gerekir diye düşünüyorum. Sorun tespit edilmiş, çözüm yolu yöntemi konusunda toplumsal bir mutabakat söz konusudur. Bu sorunları çözmezsek halklarımız, inançlarımız birbirinden uzaklaşacak, tarihsel süreçlerdeki kazanımlar maalesef boşa çıkacaktır. Nitekim, Türkiye’de 2015 Temmuzunda şiddet politikalarına yeniden dönülmesiyle birlikte, çözüm sürecinin yol açmış olduğu insan hakları açısından toplumsal barış ve uzlaşmanın yerini, maalesef, kaos ve ağır hak ihlalleri tekrar sürece hâkim olmuştur.

Değerli milletvekilleri, uluslararası dış politikadaki tutarsızlık, sürdürülen savaş politikalarının da etkisiyle ülkenin temel sorunları ağırlaşmış, siyasal otoriteleşme üst noktaya ulaşmış, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ortadan kalkmış, siyasal gücün tek elde toplandığı fiilî bir başkanlık sistemi maalesef ülkemizde yaşanmaya başlanmıştır.

Tüm bunların yanında, darbe girişiminden sonra devreye sokulan OHAL ve uygulamaları, çıkarılan kanun hükmünde kararnameler sonucu her boyutta yaşanan yeni hak ihlalleri artık kabul edilemez bir düzeye ulaşmıştır ve bu konu aslında toplumsal barışı da artık tehdit etmektedir.

Kanun hükmünde kararnamelerle işinden atılan, hiçbir yerde çalışma hakkı tanınmayan, sosyal haklarına ve malına mülküne el konulan, keyfî gerekçelerle gözaltına alınan, işkence gören, sonu belirsiz sürelerce tutuklu kalan, her türlü hukuki koruma ve savunma haklarından yoksun bırakılan, ne Anayasa yargısından ne de idari yargıdan cevap alamayan yüz binlerce bir toplum kesimini yaratmış durumdayız. Bu süreçte elbette ki partimiz için de gereken şey yapılmış, bu süreçte partimiz resmen bir kuşatmayla karşı karşıya kalmıştır; siyasi çalışmaları askıya alınmak istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, partimiz bileşenlerine ve demokratik bölge partilerine yönelik operasyonlarda son iki günde tam 519 kişi gözaltına alınmıştır. Bu durumu, aslında yeni bir devlet düzenini öngören Anayasa değişikliğinin referandumunda “hayır” demeyi engelleme çalışması olarak görüyoruz yani bu “hayır” çalışmasını engellemek için ortaya konan gözaltılar ve tutuklamalar maalesef “hayır”ı engellemek için ortaya konmuştur.

Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakanın “hayır” oyu kullanacaklarını açıklayan partimiz ve demokrasi güçleri için yaptıkları “terörist” suçlamasının -tırnak içinde söylüyorum- içinde bulundukları ruhsal duruma işaret ettiğini de burada ifade etmek istiyorum. Bu ruh hâli bozuk bir ruh hâlidir, aslında bundan hızlıca çıkmak gerekiyor. Halkımızı ötekileştirerek, hedef göstererek bir yere gidilemeyeceğinin farkında olmayanlara halkımız 16 Nisanda gerekli cevabı verecektir.

Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’la birlikte 9 milletvekili tutuklanmış, 81 belediye eş başkanı da şu anda tutuklu durumdadır.

Değerli milletvekilleri, siyaset üretimi engellenmiş, demokratik siyaset alanları yok edilmiş bir parti olarak, bu baskı ve şiddet atmosferini bertaraf ederek 16 Nisan referandumunda gerekli dersi vereceğiz. Partimizin demokratik siyaset üretiminde, demokratik mücadele alanında ne kadar yetenekli olduğunu herkes bilir ve o süreçleri siyasiler olarak sizin de bilmenizde yarar var.

Basın-yayın üzerindeki tarihimizin hiçbir kesitinde yer almayan baskılar nedeniyle halkın büyük çoğunluğunun sorunlarıyla ilgilenen gazeteler, TV’ler, dergiler kapatılmış, yayınlarına son verilmiştir. Cumhuriyet gazetesi üzerindeki tutuklamalar ve dava baskısıyla büyük bir baskı oluşturulmuştur, hâlen Cumhuriyet gazetesinden yazarların tutukluluğu devam etmektedir. Yine, Türkiye demokrasi ve insan hakları sorununa duyarlı, ortak vatanı, birlikte yaşamı savunan, Kürtçe yayın yapan, Alevi inancı ve öğretisi konusunda yayın yapan çok sayıda TV kapatılmıştır. Türkiye’de işçi ve emekçilerin sorunlarına yer veren ve doğrudan doğruya iş yerlerinden haberler veren, sol çizgide yayın yapan TV’ler maalesef yine kapatıldı.

Ülkemizde, 2016 yılında düşünce ve ifade özgürlüğü alanında çok ciddi ihlaller olmuş, özellikle siyasal iktidarın basın üzerindeki baskı ve kontrolü kaygı verici bir boyuta ulaşmıştır. OHAL ilanıyla çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle neredeyse ifade özgürlüğü iktidarın iki dudağı arasına sıkışmış durumdadır. Bu yıl içinde gazeteci, yazar, insan hakları savunucusu, buna benzer birçok sayıda kişiye davalar açılmış, tutuklamalar olmuş, dergi ve kitaplar toplatılmış, gazeteler kapatılmış, muhalif gazete binalarına ve gazetecilere fiilî saldırılar gerçekleşmiştir.

Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı talepleri 2016 yılında da karşılığını bulamamıştır. AİHM’in zorunlu din derslerinin kaldırılması ve cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesiyle ilgili kararlarının gereği yerine getirilmemiştir.

Türkiye, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından bir bütün olarak olağanüstü yönetim usullerinin yürürlüğe girdiği bir dönemi yaşamaktadır. Darbeler ve darbe teşebbüsleri, geçmişle yüzleşememenin, hesaplaşamamanın ve dolayısıyla sistemin demokratikleşememesinin bir sonucudur.

Değerli milletvekilleri, tekçi, egemen ulus ve egemen inanç sistemi terk edilmediği sürece sorunlar ağırlaşarak devam edecektir, durumun faturası ise maalesef yine emekçi halkımıza kesilecektir.

Kanun hükmünde kararnameler ve uygulamalardaki keyfîlik, işkence ve kötü muamelenin yanında, hukukun tamamen dışına çıkan uygulamalar derhâl terk edilmelidir. 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle akademisyenlerin görevlerinden el çektirilmesi artık bu işin nereye kadar savrulacağına önemli bir işarettir.

Darbe teşebbüsü sonrasında Türkiye’de ilan edilen OHAL ve OHAL’in gerekçesi darbe teşebbüsüyle mücadele iken, çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle toplumsal muhalefet üzerinde ağır baskı kurulmuştur. Söz gelimi, 12 Eylül askerî darbe döneminde aralarında akademisyenler ve öğretmenlerin bulunduğu 8.500 kamu görevlisi sıkıyönetim komutanlarının emriyle ihraç edilmiştir. 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle 100 binden fazla kamu görevlisi açığa alınmış, 80 bine yakın kamu görevlisi ihraç edilmiştir.

OHAL uygulamalarının Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 4’üncü maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15’inci maddesi ve Anayasa’nın 15’inci maddesindeki sınırlamalar arasında kalması ve yükümlülükleri bu sınırlamalarla azaltması gerekirken, OHAL uygulamaları gözaltı süresi, yaşam hakkı ve işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, seyahat özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, ifade özgürlüğü, çalışma hakkı, mülkiyet hakkı ve ayrımcılık yasağı konularında insan hakları hukukuna aykırı, sorunlu düzenlemeler de içermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum, tamamlayınız Sayın Doğan.

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Sağ olun Başkan.

OHAL ilanıyla çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle 19 sendikanın kapatılması, 1.600 civarında dernek ve vakfın kapatılması örgütlenme özgürlüğünün çok ciddi olarak siyasal iktidarın baskısı altında olduğunu göstermektedir.

OHAL kararnameleriyle insan hakları örgütlerinden bazıları hedef alınmış ve temelli de kapatılmışlardır. Bunlar arasında çok yakından çalışmalarını bildiğimiz örneğin ÇHD, ÖHD, MHD, Gündem Çocuk, İHAD, Sarmaşık Derneği, VAKAD, Kürt-Der, Rojava Derneği gibi dernekler bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, demokrasinin ön şartı ifade özgürlüğüdür. Şu anda Türkiye’de ifade özgürlüğü askıya alınmış, yargı baskı altındadır. Dolayısıyla, Türkiye’de asgari standartlarda dahi demokrasiden söz edilemez. OHAL ve KHK rejimi, bir karşı darbe rejimidir, bundan derhâl vazgeçilmelidir. Devam eden hak ihlalleri durdurulmalı, sorumlular hakkında etkin soruşturma yürütülmeli, cezasızlık derhâl terk edilmelidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Madde üzerinde üçüncü konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bülent Öz, Çanakkale Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Öz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, uluslararası anlaşmalarda ülkemiz yararına olacak girişimleri elbette destekliyoruz ancak uluslararası ilişkilerin sağlam zemine oturmasının temeli, ülkemizin demokrasi inşasını tamamlamış, hukukun üstünlüğünü benimsemiş, hak ve özgürlükleri tesis etmiş bir ülke görünümünde olmaktan geçmektedir. Yapılmak istenen bu Anayasa değişikliği, ülkemizi sosyal ve ekonomik anlamda güven duyulan bir ülke olmaktan uzaklaştıracaktır, özgürlükler ve demokrasi yolculuğunda bizi alıkoyacaktır. Her seferinde millî iradeyi ağızlarından düşürmeyenler, bu değişikle, millî egemenliği yok sayacak bir tasarıya imza atmışlardır.

Değerli milletvekilleri, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası, millî iradenin kararıyla hiçbir parti tek başına iktidara gelememişti, milletimiz “Milletin iradesi gereği koalisyon kurun, anlaşın, uzlaşın.” demişti. Maalesef AKP, 7 Haziranda milletin iradesine saygı duymadı. AKP, 7 Haziran sonrası koalisyon oluşmasına yanaşmadığı gibi “AKP’yi iktidardan indirirseniz beyaz Toroslar kol gezmeye başlar.”, “400 milletvekili verin, bu iş huzur içinde çözülsün.”, “Siz, Cumhurbaşkanı yerine başkan seçseydiniz bu terör olayları olmazdı.” diye millete âdeta gözdağı verdi. Bu atmosferde gidilen Kasım 2015 seçimlerinde yeniden iktidar oldunuz. Sonrasında “İstikrar sürsün.” anlayışınızın aksine maalesef terör olayları devam etti.

Bugün de milletimize gözdağı vermeye devam ediyorsunuz, “Başkanlığa geçmezsek terör olayları devam eder, ülke bölünür.” şeklinde milletimizi tehdit etmeye devam ediyorsunuz. Yöneticileriniz çıkıp “Referandumdan ‘evet’ çıkmazsa ülkede iç savaş çıkar.” diyor ve yine milleti tehdit ediyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan çıkıp “FETÖ, PKK ‘hayır’ veriyor.” diyor ve âdeta “hayır” verecekleri tahakküm altında bırakıyor. On beş yıldır milletin iradesini ağzından düşürmeyen sizler, ne oldu millî iradeye, sormak gerekiyor. Halk sizi seçerse iyi, seçmezse terörist, öyle mi? Neden bunu yapıyorsunuz, toplumu kutuplaştırıyorsunuz?

Peki, siz terör örgütlerinin “hayır” vereceğini nereden biliyorsunuz? Acaba “PKK ‘hayır’ veriyor.” algısını yaratıp başka işler mi dönüyor sormak gerekiyor çünkü Öcalan’ın İmralı tutanaklarında “Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz.” dediği biliniyor. Kaldı ki bu Anayasa değişikliğinde idarenin bütünlüğü maddesinde kamu tüzel kişiliği kurulması yetkisi kararnameyle Cumhurbaşkanına veriliyor. Özerklik isteyen bölücü unsurların bu Anayasa değişikliğinde neden “hayır”ı destekleyeceği benim aklıma yatmıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

On dört yıldır tek başınıza iktidarda olmanıza ve dilediğiniz her türlü yasayı Parlamentodan geçirecek çoğunluğa sahip olmanıza rağmen neden bu başkanlık ısrarı, perde arkasında siyasi planınız nedir, merak ediyoruz doğrusu. Anayasa değişikliğine “Rejim değişikliği değil, sistem değişikliği.” diyorsunuz ama yine yöneticileriniz çıkıp “Ya masaya elimizi vuracağız ya da bir doksan yıl daha sürünmeye devam edeceğiz.” deyiveriyor. Bir milletvekiliniz çıkıyor cumhuriyet rejimi için “Doksan yıllık reklam arası.” diyor. Yine bir milletvekiliniz “Anayasa’nın ilk 4 maddesi değişebilir.” diyor. Gerçekten aklınızdan ne geçiyor, milletten sakladığınız nedir, 80 milyon bunu merak ediyor.

Başkanlık sistemi “Ya hep ya hiç.” kuralına dayanan, yüzde 51’in her şeyi kazandığı, yüzde 49’un hiçe sayıldığı bir sistemdir. Bu Anayasa önerisi başkanlık ya da yarı başkanlık sistemleriyle bağdaşmayan, kişisel iktidar projesidir. Bu taslak toplumda demokratikleşme özlemlerinin yükseldiği ve yeni anayasa sürecinden toplumun büyük beklentilerinin olduğu bir dönemde gündeme geldi ancak beklenenin aksine, ortaya çıkan taslak demokratikleşme özlemlerine ters düşmüştür. Bu taslak hukuk devleti ilkesi çerçevesinde, bireysel hak ve özgürlüklere ağır darbe vuracaktır. İstikrar adına demokrasiyi öteleyen bu anlayışın, Türkiye’nin asıl ihtiyacının toplumda demokratik bir uzlaşma ve iş barışımızın sağlanması olduğunu gözlerden kaçırmaması gerekir. Türkiye gibi kültürel, etnik, dinsel, ideolojik bakımlardan çeşitliliğin olduğu bir ülkede, farklı değerlere, inançlara sahip yurttaşlara özgürlük, hoşgörü ve uzlaşma gibi demokratik değerler çerçevesinde bir arada yaşayabilme koşullarının yaratılması gerekmektedir. Çoğunluğun hâkimiyetini sağlamayı amaçlayan bir anlayışın toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilmesi mümkün değildir. Bu doğrultuda, demokratikleşme yolunda bir zümrenin yöneteceği devlet anlayışının yerine, özgürlükçü ve katılımcı parlamenter sistemin güçlendirilmesi gerekmektedir.

“Cumhuriyet Halk Partisinin alternatif bir anayasa çalışması yok.” denmesi de büyük bir yalandır. Topluma her zaman olduğu gibi, algı yönetimiyle yalan söylenmektedir. Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgelerinde ve verdiği tekliflerde olduğu gibi, Siyasi Partiler Kanunu’nun değişmesi, seçim barajının düşmesi, milletvekillerinin halk tarafından seçilmesi gibi daha özgürlükçü, daha demokratik bir anayasa hazırlanması gerektiği hep vurgulanmaktadır. Siyasal kültürümüze ve parti sistemimize daha uygun olan parlamenter sistemi işletmenin yollarını aramak daha makul bir yol olarak görünmektedir. Bu paketin içerisinde demokrasi adına, memleket yararına, milletin yararına bir tane madde yoktur. Özgür basın, özgür bir toplum, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, sendikaların özgürce çalışabilmeleriyle ilgili bir madde yoktur; esnaf, çiftçi, emekli, sanayici yoktur; bütün düzenlemeler milletin yararına değil, sadece bir kişinin yararına düzenlenmiştir. Toplumumuzun birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır. Başkanlık ısrarı yüzünden toplum demokrasiden uzaklaşmaktadır. Bu durum, umulanın aksine, siyasal krizlere yol açacaktır. Oysa, bu toplum yüz yıllardır bu coğrafyada kardeşçe yaşamıştır. Milletimizin özünde birlik ve beraberlik vardır.

İşte bu anlayışla, Çanakkale’de işgal kuvvetlerine karşı bu millet tek vücut olmuş, hangi etnik kökenden olursa olsun Anadolu’nun her yerinden ve toplumun tüm kesimlerinden Çanakkale’ye gelen kınalı kuzuların, kadınların, çocukların oluşturduğu birlik ve beraberlikle düşman kuvvetlerine “Dur!” denmiştir. İşte bu toplumsal uzlaşmanın adı Çanakkale ruhudur. (CHP sıralarından alkışlar) Her yıl binlerce otobüsle milletimizin cumhuriyetin temellerinin atıldığı, birlik ve beraberliğin simgesi olan Çanakkale’ye gittiğini, o ruhu yaşadığını unutmayın. Bugün biz bu Meclis çatısı altında 550 saygın milletvekili ve Türkiye’de 80 milyon vatandaşımız Çanakkale ruhundan doğduk ve bu ruh atalarımızın emriyle Çanakkale’de doğmuştur. Bugün biz millet olarak adı Ankara olan resmî başkentin çatısı altında, atalarımız ise o gün adı Çanakkale olan manevi başkentte buluşmuştur.

Değerli milletvekilleri, Çanakkale ruhundan bir ulus doğmuştur, bir millet doğmuştur. O ruh sayesinde milletin egemenliği saraydan alınıp milletin kendisine verilmiştir. Milletimiz, cumhuriyetin ön sözünün yazıldığı Türkiye Büyük Millet Meclisinin yani millî egemenliğin ilk temellerinin atıldığı Çanakkale ruhuna sahip çıkacaktır. O yüzdendir ki bugün bir zümrenin iradesine değil, milletimiz kendi iradesine sahip çıkacaktır. Atalarımızın yaptığı gibi, bu toprak için toprak olanlara, düşmana karşı birlik olanlara, milletin iradesine bağlı kalacaktır. Çanakkale’deki alnı ak dedelerimizi düşünmek zorundayız. Ak kefenlere sarılamadan toprağa düşenleri ve akan kanları düşünmek zorundayız. Çanakkale’deki milletin yarattığı harikalar destanını, düşmeyen bayrağı, 253 bin şehidi, bir hilal uğruna bir güneş gibi batanları düşünmek zorundayız. Çanakkale’de aynı siperde savaşıp nice halkın aynı toprak altında kardeşçe yan yana yattığını unutmamak zorundayız. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyetin, millî egemenliğin ön sözünün yazıldığı Çanakkale’yi düşünmek, Çanakkale ruhuna bağlı kalmak, bizlerin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde kurmuş olduğumuz birlikteliği, tek vücut olmuş ve bir ulusu yaratan atalarımıza bağlı kalmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum Sayın Öz, tamamlayınız.

BÜLENT ÖZ (Devamla) - Millî Mücadele yıllarında Çanakkale’de ve tüm cephelerde hiçbir Mehmetçik’imizin kişisel çıkarları yoktu; tek çıkarları vardı, milletin ve ülkelerinin geleceğiydi. Yüz iki yıl önce nasıl hep birlikte, ayrım yapmadan, istiklal mücadelesi verdiysek bugün de hangi partili olursak olalım istikbal mücadelesi için, Türkiye’nin geleceği için birlik olmak zorundayız. 15 Temmuz akşamı Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında parlamenter sisteme, demokrasiye, millî egemenliğe ve milletin iradesine vurgu yaptığınız sözleri, imzanızı sizler unutmuş olsanız da milletimiz unutmadı.

Aziz milletimize seslenmek istiyorum: Bu bir siyasi parti seçimi değildir. 16 Nisanda atacağımız oylarla ne Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı seçeceksiniz ne de Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu; ne AKP’ye oy atmış olacaksınız ne de Cumhuriyet Halk Partisine. Ülkemizin kaderini oylayacağız. Ülkenin idaresi milletin kendisi tarafından mı yönetilecek yoksa bir zümre tarafından mı yönetilecek, bunu oylayacağız. Millî iradeyi, parlamenter sistemi oylayacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT ÖZ (Devamla) - Milletimiz ülkemizin bekasını bir kişinin eline bırakmayacak ve milletimiz kendi iradesine sahip çıkacaktır.

Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bundan sonraki uluslararası anlaşmaların oylamalarının tamamının da ayrı ayrı elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Açık oylamaya ilişkin kuralları her seferinde tekrar etmeyeceğim. Şu anda bilginize sunacağım kurallar bütün açık oylamalar için geçerlidir. Her oylama için bir süre verilecektir. Oylama için verilen süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oy pusulasıyla oy kullanan milletvekillerimizin Genel Kuruldan ayrılmamalarını hatırlatıyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Şimdi, bu anlaşmanın oylaması için üç dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.17

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

194 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün açık oylamasında toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tasarının tümünü tekrar açık oylamaya sunuyorum.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Norveç Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Kullanılan oy sayısı        :       200

Kabul                             :       200  (x)

                Kâtip Üye                           Kâtip Üye

               Sema Kırcı                      Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                            Nevşehir”

Tasarı kabul edilip kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.

9’uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Nijer Cumhuriyeti Arasında Madenler Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

9.- Türkiye Cumhuriyeti ile Nijer Cumhuriyeti Arasında Madenler Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/545) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 189)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

10’uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Nijer Cumhuriyeti Arasında Enerji ve Hidrokarbonlar Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Türkiye Cumhuriyeti ile Nijer Cumhuriyeti Arasında Enerji ve Hidrokarbonlar Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/616) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 191)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

11’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/369) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 50)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

12’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/358) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 46) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 46 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE SUDAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HİDROKARBON ALANINDA İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 26 Mayıs 2013 tarihinde Hartum’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeye ilişkin söz taleplerini karşılayacağım.

Gruplar adına ilk konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul.

Buyurunuz Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; sözlerime başlamadan önce, terör örgütünün kahpe saldırılarında şehit olan, her biri fidan gibi olan ve birbirinden kahraman Türk evlatlarını rahmetle ve şükranla anıyorum.

Bugün, Türkiye’mizin dört bir yanından gelen 100’e yakın genç arkadaşımızla birlikteydik. Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grup Başkan Vekilimiz Sayın Erhan Usta’yla birlikte Milliyetçi Hareket Partisi olarak -ülkemizin doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine- Meclisimizi ziyaret eden pırlanta gibi genç kardeşlerimizi ağırladık. Bu gençlerin gözlerinde ülkemizin geleceğini gördüm, bu gençlerin gözlerinde büyük Türk milletinin ufuklarına baktım. Tamamı, ülkemizin gündemini özümseyerek ülkesini seven bu kardeşlerimiz bizlere hem şahsi hem millî kaygılarını aktardılar. Yaşıtlarının ülkesi ve Türk Bayrağı için gerek sınır içinde gerek sınır ötesinde mücadelesine şahit olan Türk gençleri artık uyanıyor. Türk gençleri, atalarımız gibi, dünya bir olup kuyumuzu kazsa dahi milletini ve devletini korumak için bir dakika bile oyalanmadan sorumluluk almaya hazır. Vatanını seven Türk gençleri en iyi bildikleri işi en iyi şekilde yaparak yüce Türk milletinin varlığına hizmet ediyor.

Muhterem vatandaşlar, Türk milleti olarak, karşımıza geçecek yüreği bile olmayan kahpe terör örgütlerini lanetliyoruz. Kim ki bu necip milletin evlatlarını üzüyorsa hem bu dünyada hem de ahirette iki elimiz de yakasında olacaktır, buna herkes emin olsun. Bizler “Bir ölür bin diriliriz.” diyen gururlu bir milletin fertleriyiz. Allah’ın izniyle, fırtınalar dolu bu deryadan çıkacak ve sakin limanlara varacağız. İşte bu yolculukta, içinde bulunduğumuz gemide hepimiz biriz, hepimiz aynı hedefe kürek çeken Türk milletinin gururlu üyeleriyiz. Bizim bu birlik ve beraberliğimize kastedenler kaybedecekler. Dost gibi görünüp bizi sırtımızdan vuranlar kendi tuzaklarında can verecekler. Bu toprakların tek hâkimi vardır, o da yüce Türk milletidir.

Bu vesileyle, sınır ötesini düşmana dar eden, düşmanı girdikleri inlerde yok eden Türk piyadesine, Türk topçusuna, Türk tankçısına, Türk Özel Kuvvetlerine, Türk komandolarına, 7 denizi yurt yapan Türk Deniz Kuvvetlerinin seçkin birliklerine, Türk Hava Kuvvetlerine ve bayrağımızı her diyarda dalgalandıran doğuştan asker Türk evlatlarına selam olsun.

Gece gündüz ikmal yollarında askerlerimizi ve masum sivilleri destekleyen kardeşlerimize, düşmana ölüm saçan askerlerimize, kahpe ve korkak düşmanın bombalı tuzaklarını başlarına yıkan Sualtı Savunma Grup Komutanlığının seçkin askerlerine tek tek teşekkür ediyorum, Allah yollarını açık etsin; kılıcınız keskin, gazanız mübarek olsun.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugün pırıl pırıl gençlerden oluşan sağlıkçı kardeşlerimizle görüştüğümüzü ifade ettim. Allah’ın izniyle onlar da bu güzel millete sağlık hizmeti verecekler. İnsan hayatını koruyan ve kurtaran kutsal mesleklerini yaparak büyük Türk milletinin bu coğrafyada ilelebet payidar kalması için mücadele edecekler. Tüm beklentileri, adil ve liyakatli bir kamu sisteminde Türk milletine sağlık hizmetlerini götürebilmektir. Ancak, gelin şimdi AKP Hükûmetinin sağlık personel politikasını birlikte inceleyelim.

Sevgili vatandaşlar, hepinizin bildiği gibi doktorlar tıp fakültelerinden, hemşire, ebe, tıbbi sekreter, fizyoterapist, paramedik gibi yardımcı sağlık personeli ise sağlık meslek liseleri ya da başta sağlık hizmetleri meslek yüksekokulları olmak üzere üniversitelerimizden mezun olmaktadır. Ülkemizde şu an 385’i devlet okulu olmak üzere, diğerleri özel okul olmak üzere 500’ün üzerinde sağlık meslek lisesi vardır ve yılda ortalama 75 bin öğrenciyi mezun etmektedir. Bununla birlikte, sağlık alanında ön lisans programları da dâhil olmak üzere, sağlık meslek yüksekokullarında ise 2015-2016 yılında toplam öğrenci sayısı yaklaşık 264 bin civarındadır. Yani ülkemizde bir yıl içerisinde bu okullardan sağlık alanında mezun olan öğrenci sayısı bu kadardır. Şimdi, bu kadar öğrenci arkadaşımız mezun olduktan sonra maalesef açıkta kalmaktadır çünkü AKP Hükûmeti sağlık personeli alımında taşeron sistemini kullanmaktadır. Hâlbuki kaliteli ve hakkaniyetli bir sağlık sistemi için, Türk milletine daha kaliteli bir sağlık hizmeti verilebilmesi için ilk koşul sağlık hizmetlerinin eğitimli, donanımlı ve likayatli kişiler tarafından sunulması gereğidir. Bizim AKP Hükûmetinden, Sayın Sağlık Bakanından ve Sayın Maliye Bakanından Türk gençleri adına Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir isteğimiz vardır: Lütfen, sağlık personeli atamalarında taşeron sisteminden vazgeçelim. Şu anda yaklaşık 400 bin atanamayan yardımcı sağlık personeli gencimiz var. Bunlar zorluklar içerisinde okumuş, eğitim almış ve donanımlı gençlerimizdir. Bu gençlerimizin, özellikle sizin kamu-özel ortaklığıyla 2017 yılından itibaren yapmış olduğunuz şehir hastanelerine, yaşam merkezlerine, aile sağlığı merkezlerine ve taşra sağlık müdürlüklerine atamalarını yapalım. Gelin, buradan bu gençlerimize ve ailelerine bir müjde verelim. Aynı atanamayan öğretmenlerde olduğu gibi 40 bin, 60 bin atama yapalım.

İkinci önemli konusu ise, sağlık personeli alımı yaptınız ancak bu alımı 2016’da yapmanıza rağmen şu ana kadar güvenlik soruşturmalarını tamamlamadınız. Bu gençler, sabırla bu soruşturmanın sonuçlarını beklerken atamalarını istemektedirler. Burada da bu işin bir an önce çabuklaştırılmasını talep ediyoruz.

Sağlık personelimiz, ülkemizin her köşesinde büyük fedakârlıklar içinde hizmet vermeye devam etmektedir. Ancak bu sağlık personelimizin özlük hakları konusunda, özellikle emekli maaşları ve çalışırken aldıkları maaşlar konusunda artışlar yapılmamaktadır ve çalıştıkları anda aldıkları döner sermayeler emekliliklerine sayılmamaktadır. İşte, gelin, Milliyetçi Hareket Partisinin bu konuda vermiş olduğu kanun teklifini hep birlikte geçirerek bu sağlık personelimize de bu müjdeli haberi birlikte verelim.

Bir diğer konu ise geçen hafta da Sayın Sağlık Bakanının söylediği yıpranma payı. Sayın Sağlık Bakanı diyor ki: “Yıpranma payı hazır.” Bu, bakın, geçen yıldan beri devamlı gündeme getirilen konu. Madem hazırsa Sayın Başbakan, gelin, bu yıpranma payını artık geçirelim. Sizin yıpranma payı konusunu yıllardır sürüncemede bıraktığınızı biliyoruz ama -dört yıldır- artık bu yıpranma payı müjdesini lütfen sağlık personeline verelim.

Peki, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sağlık konusunda neler öneriyoruz? Sadece muhalefet yapmıyoruz. Bakın, buradan Milliyetçi Hareket Partisi olarak neler yapılması gerektiğini bütün vatandaşlarımızla birlikte sizlerle de paylaşmak istiyoruz.

Birincisi: Tedavi edici hizmetlerden ziyade koruyucu sağlık hizmetlerine önem verelim. Böylelikle tedavi edici hizmetlerin önündeki tıkanma azalır yani hastanelerdeki yığılmalar azalır ve bunun sayesinde yapmış olduğunuz sağlık harcamaları da azalır.

İkincisi: Birinci basamak sağlık hizmetlerini yeniden yapılandırmamız lazım yani kalite, koordinasyon ve hasta mutluluğunun sağlandığı multidisipliner sağlık merkezleri kuralım. Yani burada içinde laboratuvar ve röntgen hizmetlerinin de bulunduğu, içinde, işte yardımcı sağlık personellerinin bulunduğu, diyetisyenin, psikoloğun olduğu bir sağlık merkezi yapalım ve vatandaşlarımız burada sorunlarına çözüm bulsun.

Üçüncüsü: Kültür değişimi yani yüksek performanslı sağlık hizmetlerine geçelim. Sağlık çalışanlarını değersizleştirme politikalarından artık uzaklaşalım, hem hastalarımızı hem de sağlık çalışanlarımızı mutlu eden bir sağlık sistemine hep birlikte geçelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) – Son birkaç şey kaldı.

BAŞKAN – Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum Sayın Yurdakul.

AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dördüncüsü: Israrla getirdiğiniz performans sistemi var, eğer performans sisteminde ısrar edecek iseniz hacimden yani nicelikten ziyade değere yani niteliğe önem verirsek o zaman bu performans sistemindeki adaletsizlik de sona erer.

Beşincisi: Hesap verilebilir sağlık kurumlarını birlikte yaratalım.

Altıncısı: Eğitim, AR-GE çalışmaları ve enformasyon teknolojilerine önem veren bir Türk sağlık sistemini birlikte meydana getirelim. İşte, bakın, o zaman hem sağlıkta kalite artar hem de hem hastalarımız hem de sağlık çalışanlarımız birlikte memnun olduğu için bütün sorunlara hep birlikte çözüm bulmuş oluruz.

Beni dikkatle dinlediğiniz için hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yurdakul.

1’inci madde üzerinde…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurunuz.

Mikrofonunuzu açıyorum.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, TBMM Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı personeli Birol Taştan’ın CHP Genel Başkanına hakaret içeren sosyal medya paylaşımları nedeniyle her türlü yasal ve idari yaptırımın uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, bundan bir müddet önce Kanunlar ve Kararlar Başkanlığında görev yapan “Birol Taştan” isimli bir memurun Genel Başkanımıza dönük hakaret içeren “tweet”leri ve paylaşımları bu Mecliste tartışıldı ve sonuçta bu anılan kişi bir başka yere gönderildi. Biz zannediyorduk ki Genel Başkanımıza dönük bu hakaretleri ve partimize yönelik bu hakaret içerikli paylaşımları yapan bu kişinin hakkında bir ceza verildi, bir yaptırım uygulandı. Meğer bu kişi korunuyor Sayın Başkanım, bu kişi Meclis Başkanlığı personeli olarak yine görevine devam ediyor, kendisine bir başka yerde görev tahsis edilmiş. Bu kişinin dün atmış olduğu “tweet”le yine Genel Başkanımıza dönük çok ağır hakaret içeren bir “tweet”ini öğrenmiş bulunuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum, devam ediniz Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Kabul edilebilir bir tablo değil. Yani, yurttaşlara, vatandaşlara yönelik, başta Recep Tayyip Erdoğan’ın bir resminin altında, “evet” denildiğinde Genel Başkanımıza ne yapılması gerektiğini içeren bir “tweet”i paylaşan bu kişinin Meclis tarafından himaye edilmesi, bu kişinin korunup kollanması tam anlamıyla vurdumduymaz bir anlayışın ötesinde Cumhuriyet Halk Partisine dönük ağır bir saldırıdır. Bunu kabullenmemiz mümkün değildir.

Az önce Meclis Genel Sekreteriyle görüştüm. Bu kişi derhâl Meclis personelliğinden ihraç edilmelidir. Sayın Başkan Vekili olarak görevde bulunduğunuz şu saatte bu konuyu sizin aracılığınızla Meclis Başkanına da bildirmek üzere söz aldım. Böyle bir tablo içerisinde bu personelin Meclis çatısı altında himaye edilmesine, korunmasına izin verilmemelidir. Bu kişiyle ilgili derhâl her türlü yasal, idari yaptırım uygulanmalıdır. Bu alçaklığı kabul edemeyiz, bu şerefsizliği kabul edemeyiz, bunu himaye eden anlayışı da kabul edemeyiz. Bunu bildirmeyi uygun gördüm.

Saygılar sunarım Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, TBMM Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı personeli Birol Taştan hakkında disiplin cezası uygulandığına ve sosyal medya paylaşımları suç teşkil ediyorsa hakkında takibat başlatılmasının mümkün olduğuna ilişkin açıklaması

BAŞKAN – İsmini belirttiğiniz personelin daha önce Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki sosyal medya paylaşımlarının bir devlet memuruna yakışmayacak ölçüde hakaret içerecek şekilde paylaşımlar olduğu burada, Genel Kurulda konuşuldu ve Genel Kurulda bu konuda tüm siyasi partiler hassasiyet gösterdi; bu son derece mutluluk verici bir olaydı. Ancak, şu an yapmış olduğunuz açıklamadan, bu personel hakkında bir disiplin cezası işlemi uygulanmadığını, onun yerine görev yeri değişikliği yönünde idari bir önlem uygulandığını anlıyorum. Eğer bu kişi hakkında yasaların öngördüğü disiplin cezası uygulanmamış ise işlem yanlıştır, bu kişi korunmuştur.

Bir saniye, şu an bilgi alıyorum...

Evet, kendisi hakkında şu an Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı personelimizin verdiği bilgiye göre, kademe ilerlemesi cezasının uygulanması kararı alınmış ve bu disiplin cezası uygulanmıştır. Yani, disiplin cezası uygulanmış ve sizin anlatımınızdan anladığım kadarıyla, görev yeri de değiştirilmiştir. Sanıyorum, disiplin yönüyle gerekli işlemler yapılmıştır ancak elbette, bu kişinin bu paylaşımları bir suç teşkil ediyorsa Türk Ceza Kanunu’na göre bu konuda ayrıca cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmak suretiyle bir takibatın başlatılması mümkündür. Hukuk çerçevesinde bu takibat, bu şikâyet kim tarafından yapılacaktır, bunu en iyi sizler değerlendireceksiniz.

Yine de bakınız, bugün yapmış olduğu o sosyal medya paylaşımı da -bilemiyorum, içeriği nedir, şu an sizin söyleminizden öğreniyorum- bir suç ise, disiplin cezası gerektiren bir fiil ise o fiil hakkında da gerekli işlem yapılacaktır, hiç kuşkunuz olmasın.

Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/358) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 46) (Devam)

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde gruplar adına ikinci konuşmacı, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mehmet Emin Adıyaman, Iğdır Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün tutuklu iki milletvekili arkadaşımızın yargılamaları yapıldı. Biri, belki bu Mecliste en çok söz alan, en çok konuşan, halkımızın sorunlarını en çok dile getiren Grup Başkan Vekilimiz Sayın Çağlar Demirel. Diğeri ise yine, Türkiye’de 6,5 milyon oy almış ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin üçüncü büyük partisi olan Halkların Demokratik Partisi Eş Başkanı Sayın Figen Yüksekdağ. Her iki milletvekili arkadaşımız hakkında bugün gerçekleşen yargılamada tutukluluk hâllerinin devamına karar verildi.

Tabii, biz başından beri, milletvekillerimize ve partimize yönelik uygulamaların aslında hem Anayasa’ya hem mevcut hukuk düzenine aykırı olduğunu birçok kez bu kürsüde dile getirdik. Hukuk sistemi ciddi bir şekilde, henüz Anayasa değişikliği gerçekleşmediği hâlde, fiilen yürütmenin, siyasal iktidarın vesayeti altına girmiş bulunuyor ve bunu her seferinde de dile getirdik. Öyle ki yine bu kürsüden defalarca, Anayasa Mahkemesinin tutuklu milletvekillerine ilişkin geçmişte vermiş olduğu, yasama faaliyetinin tutuklamayla engellenemeyeceğine dair içtihadı olmasına rağmen bu içtihat ve Anayasa Mahkemesinin bu net, bağlayıcı kararı, âdeta kanun hükmünde olan bir kararı, maalesef, Halkların Demokratik Partisine yönelik uygulamalarda uygulanan hukuk anlayışında görmezden geliniyor, uygulamadan alıkonuluyor ve keyfî kararlar veriliyor. Öyle ki bakın, yine dün -bizi sevindiren- tutuklu milletvekillerimizden Sayın Ferhat Encu tahliye oldu. Şimdi, Sayın Ferhat Encu’ya ilişkin yerel mahkemenin vermiş olduğu utangaç kararda Anayasa Mahkemesinin bu içtihadına yer vermemesine rağmen, yine de bu kürsüde -özellikle 34 yakınını Roboski’de kaybetmiş olan- Ferhat Encu hukuksuz, bölgede şehir yıkımlarına, sivil katliamlara yönelik uygulamaları dile getirirken iktidar tarafından âdeta linç girişimine tabi tutulup “hain”, “terörist” gibi akla hayale gelmeyen en ağır suçlamalarla saldırıya uğradı. Ferhat Encu arkadaşımız dün tahliye oldu ve umarım, umut ediyorum o dönemde o çirkin sözleri sarf eden, o utanmazca, o çirkince ve yüzü kızarmadan, ar etmeden bu Meclisin, bu kürsünün adabına uymayan o saldırganlığı yapan şahıslar dün bu yerel mahkemenin vermiş olduğu karar karşısında azıcık vicdan, azıcık onur varsa utanç duyarlar.

Bakın, vesayet altında olan ve her gün çifte standart uygulayan mahkemelerin tutumu bir yana, dün bu utangaç kararı veren mahkeme dahi Ferhat Encu hakkında tahliye kararı verirken gerekçesinde şunu söylüyor: “Sanığın tutuklulukta geçirdiği süre…” Yani “Biz yeteri kadar tutukladık, yeteri kadar yattı, dört ay.” Başka? İkinci gerekçesi: “Mevcut delil durumu...” Yani bu arkadaşımız dört ay tutuklu kalmış, dosyasında tutuklandığı günden bugüne tek bir delil değişikliği olmamasına rağmen, “Mevcut delil durumu…” diyor. Yani mevcut delil durumuna göre tutukluluğu gerektiren bir durum yok. Peki, yoksa dört aydır niye tutuklu? Yine, sanığa isnat edilen suçun vasıf ve mahiyetinin değişme ihtimali. Peki, arkadaşımıza yöneltilen, isnat edilen suçun vasıf ve mahiyetinde bir değişiklik olma ihtimali varsa mahkeme dört ay sonra mı bunu görebiliyor? Dört ay boyunca yargı bu durumu değerlendiremiyor mu? En vahimi de şu: “Tutuklulukta umulan yani istenilen sonuç elde edildiğinden adli kontrolle bu sonucun devam edebileceği”, adli kontrolle de istenilen amacın, istenilen sonucun elde edileceğini kararında belirtiyor ve arkadaşımızı tahliye ediyor.

Peki, soruyorum buradan: Ferhat Encu, konuşmalarından yani yasama faaliyetleri içerisindeki konuşmalarının ötesinde hangi suçu işlemiştir, söz söylemekten öte hangisini işlemiştir? Keza eş genel başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve tutuklu milletvekili arkadaşlarımızın söyledikleri sözden öteye dosyalarında hangi delil vardır ve Ferhat Encu hakkında verilen bu karardan farklı onların hukuki durumu nedir? Hiçbir fark yok ama Ferhat Encu tahliye edilir, bir iki arkadaşımız tahliye edilir.

Öte taraftan, yine siyasi saiklerle, siyasi kin ve nefretle anayasa değişikliğinin Komisyondaki görüşme sürecinde belki en çok konuşan, anayasa üzerinde fikrini, halkımızın duygularını özgürlük adına, demokrasi adına, demokratik bir anayasa adına en çok söz alan arkadaşımız Meral Danış Beştaş bu referandum sürecinde susturulmak adına, bir milletvekilimiz tahliye edilirken yerine herhâlde en çok konuşan bir başka milletvekilimizi alınıyor, eş başkanlarımız alınıyor. Halkların Demokratik Partisinin susabileceği, ketum kalabileceği düşünülüyor ama partimizin sözcüsü Sayın Ayhan Bilgen, bir ikinci Selahattin Demirtaş, bir ikinci Figen Yüksekdağ gibi hiçbir boşluk bırakmadan partimizin görüşünü, felsefesini; demokrasi, barış, özgürlük adına çabalarını dile getiriyor, susturmak adına bu sefer siyasi saiklerle tutuklanıyor.

Bakın, Figen Yüksekdağ Eş Başkanımızın bugün yargılandığı davanın iddianamesi ve konusu nedir biliyor musunuz? Sayın Yüksekdağ bir konuşmasında “Barış ve demokrasi şehitlerini saygıyla anıyorum…” Cümle bu, barış ve demokrasi şehitlerini saygıyla anmak. Siyasal iktidarın tetikçisi olan, onun âdeta emir kulluğunu yapan cumhuriyet savcısının hazırladığı iddianamede barış ve demokrasi uğruna şehit düşenler, özgürlük uğruna şehit düşenler, hak, adalet adına şehit düşenleri anmak örgüt propagandası sayılıyormuş. Evet, Sayın Figen Yüksekdağ bugün Van 2. Ağır Ceza Mahkemesinde bu sözünden dolayı yargılanıyor. Biz, bu kürsüde her alanda; sokakta, caddede, dünyanın neresinde olursa olsun zulüm olduğu sürece, diktatörlük olduğu sürece, faşizm olduğu sürece ve buna karşı direnen barışseverler, demokratlar, özgürlük sevdalıları olduğu sürece, bu uğurda şehit düşenler olduğu sürece biz bir kere değil, bin kere, yüz bin kere onların önünde saygıyla eğileceğiz, onları saygıyla anacağız. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın neresinde olursa olsun özgürlük, barış ve kardeşlik isteyenlerin önünde elbette saygıyla eğileceğiz, onları anacağız.

Değerli arkadaşlar, açık bir şekilde görünen o ki AKP kendisinden olmayan herkesi düşman görüyor. Bakın, kendi bölgemden özellikle Caferi yurttaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı Iğdır ve Kars yöresinden yurttaşlarımızla -ki benim yaşayıp büyüdüğüm köyün yarısı Caferi’ydi- bir arada yaşadık, kardeşçe yaşadık; babalarımız, dedelerimiz Caferi yurttaşlarımızla aynı camide namaz kıldılar ve Caferi yurttaşlarımızın inancına yönelik, iki televizyon kanalı yayın yapıyor -yapıyordu daha doğrusu- 14 TV ve Kanal 12. Siyasi hiçbir faaliyetleri yok, siyasi hiçbir çizgileri yok, yaptıkları tek şey Caferi yurttaşlarımızın inançlarına yönelik yayınlar yapmak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum, tamamlayınız Sayın Adıyaman.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Caferi yurttaşlarımızın salt inançlarını öğrenebilmeleri, kendi inançları içerisinde âlimlerinin, hocalarının çıkıp konuştuğu, siyasetle, herhangi bir partiyle, herhangi bir örgütle hiçbir bağı olmayan iki kanal, salt Şiâlığa yönelik, Caferiliğe yönelik yapın yapıyor diye 683 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kapatıldı ve gerekçesi şu: “Devletin güvenliği ve örgütsel ilişki.” Hükûmet çıkıp buradan açıkça ortaya koymalı; TV 14 ve Kanal 12’nin hangi terör örgütüyle ilişkisi vardır, ortaya koymalı, dürüst davranmalı. Aksi hâlde Caferi yurttaşlarımızdan özür dileyerek her iki kanalın bir an önce açılmasına izin vermelidir. Bu bir zulümdür. Bu bir diktatörlüktür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Bu bir mezhepçi anlayıştır. Bunun halklarımıza hiçbir faydası yoktur diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.

1’inci madde üzerinde üçüncü konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muharrem Erkek, Çanakkale Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Erkek. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 46 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidar, maalesef, OHAL’i ve darbe hukukunu çok sevdi. Biliyorsunuz, Anayasa’mızın 15’inci maddesinde yer alan OHAL düzenlemesi ve yine, Anayasa’mızın 148’inci maddesinde yer alan OHAL kanun hükmünde kararnamelerinin yargı denetiminden muaf tutulacağına ilişkin düzenlemeler 12 Eylül darbe hukukunun yani 12 Eylül Anayasası’nın tipik bir uygulaması. Yani önceki anayasalarımızda yoktu. Siz başlangıçta hep 12 Eylül Anayasası’nı ve darbe hukukunu eleştirdiniz ama bugün geldiğiniz noktada darbe hukukuna, maalesef, sıkı sıkıya sarılmış durumdasınız.

“OHAL devlete uygulanacak, millete değil.” dediniz ama, maalesef, bugün millete OHAL’i hukuksuz, keyfî bir şekilde uyguluyorsunuz. Gazeteciler cezaevinde, bilim adamları, akademisyenler ihraç ediliyor ve muhalefet boğulmak isteniyor. Evet, düşünce ve ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü de bu süreçte yok ettiniz.

Değerli milletvekilleri, Ahmet Şık niçin cezaevinde, niçin tutuklu? Ahmet Şık’ı FETÖ ve diğer tüm terör örgütleriyle ilişkilendirerek tutuklattınız. 15 Temmuz kanlı darbe girişimi eğer başarıya ulaşmış olsaydı darbecilerin ilk yapacağı iş Ahmet Şık’ı tutuklamak olacaktı ve maalesef, Ahmet Şık bugün de tutuklu ve cezaevinde.

Biliyor musunuz, Ahmet Şık cezaevinde mektup dahi yazamıyor. Evet, mektup dahi kaleme alamıyor, sevdiklerine mektup dahi yazamıyor ve dışarıdan kendisine mektup dahi ulaştırılamıyor. Bu, ne olağanüstü hâlle bağdaşır ne insan haklarıyla bağdaşır ne vicdanla, adaletle bağdaşır. Her zaman söylediğimiz gibi, insanları hapsedebilirsiniz ama düşünceleri, fikirleri asla hapsedemezsiniz.

Değerli milletvekilleri, dün, 15 Şubat tarihinde Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği bir rapor, bir memorandum yayınladı ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü ve basın özgürlüğüyle ilgili. Yine, maalesef, ağır eleştirilere muhatap olduk. Ve Türkiye Cumhuriyeti devleti dünyada saygınlığını hızla kaybediyor ve bu tabloyu kesinlikle hak etmiyoruz.

Siz “OHAL’i kırk beş gün içinde gereğini yapacağız ve kaldıracağız.” dediniz. Yine, Meclise ve millete “Eğer Anayasa değişikliği referanduma giderse OHAL’i mutlaka kaldıracağız.” dediniz ama bu sözlerinizi unuttunuz. OHAL sürecinde Anayasa değişikliği yapmak ciddi bir hatadır. Bugün, gelişmiş demokrasilere bakın, Avrupa’da birçok anayasada, OHAL sürecinde anayasa değişikliği yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Siyaset kurumunun temel görevi, vatandaşların ağır sorunlarını çözmektir. Bakalım bugün tabloya: Bugün vatandaşlarımızın bankalara kredi kartı ve tüketici kredisi borcu toplam 424 milyar lira, eski parayla 424 katrilyon. Ve yine vatandaşlarımızın bankalara ödediği -ki bunların birçoğu dar gelirli vatandaşımız- faize bakalım: Geçen yıl vatandaşın ödediği faiz, yalnızca geçen yıl 48 milyar lira, eski parayla 48 trilyon. İktidar güya faiz lobisiyle ciddi mücadele ediyor. 26 milyon icra dosyası derdest vaziyette şu anda. Vatandaşımızın yaşadığı sorunlar bu. Her 4 üniversite öğrencisinden 1’i işsiz. Genç işsizlik oranı son resmî rakamlara göre 3,5 puan arttı ve şu anda yüzde 22,6 civarında. Vatandaşımızın bu kadar temel ağır sorunları varken, barış ve huzurumuz hiçbir dönemde olmadığı kadar bu kadar ciddi tehdit altındayken sizlerin tek derdi var, patronlu hiper başkanlık sistemi. Dünyada hiçbir demokratik sistemde görülmeyen bir teklifle milletin huzuruna, milletin takdirine gidiyoruz.

1 Kasımdan önce millete döndünüz “Bize tek başına iktidarı yeniden verin.” dediniz, istikrarı hep tek başına iktidar olarak millete söylediniz ve millet de size güvendi, tek başına iktidarı verdi. Ne oldu 1 Kasımdan sonra? Terör, şiddet, kaos hızla daha da arttı; ekonomi daha da hızlı çökmeye başladı. Demek ki tek başına iktidar, sorunları çözmeye tek başına maalesef yetmiyormuş. Ondan sonraki süreçte bir siyasi partinin mutfağında, daha doğrusu Saray’ın mutfağında bir Anayasa değişikliği teklifi hazırladınız ve “Millete gidiyoruz.” dediniz, “Millet karar verecek.” dediniz, “Millet ‘evet’ ya da ‘hayır’ diyecek, korkmayın.” dediniz, ondan sonra da “hayır” diyenleri terörle ilişkilendirmeye başladınız, milleti tehdit ettiniz. Bunları Türkiye hak etmiyor değerli milletvekilleri. Bizim barışa, kardeşliğe, adalete, huzura ihtiyacımız var ve bunu siz sağlayamadınız ama milletimiz, eminim, 16 Nisanda sağlayacak.

2010 referandumunda da millet size güvendi, “evet” dedi ama siz milletten aldığınız o güveni, yetkiyi kötüye kullanarak ülkeyi bir felakete sürüklediniz; devletin bütün kurumlarını, yargıyı bir cemaate yani çeteye teslim ettiniz ve 15 Temmuz darbe girişimini hazırladınız. Evet, 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu, maalesef, geçmişteki iktidar-FETÖ ilişkisidir, bu çok açık. Anayasa’da güvence altına alınan din ve vicdan özgürlüğünü istismar ettiniz, kutsal din duygularını devlet ve politika işlerine karıştırdınız. Yine, Anayasa’da güvence altına alınan liyakati yani kamu görevlilerindeki niteliği yok saydınız, devleti liyakatsiz ellere teslim ettiniz; aynı hataları da maalesef yapmaya devam ediyorsunuz.

Bakın, diyorsunuz ki: “Başkanlık bizi daha iyi yerlere götürecek.” Şimdi size bazı veriler sunmak istiyorum. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksi’ne göre ülkelere bir bakalım. İlk 10 ülkeyi sayacağım sizlere. Norveç, parlamenter sistem, kişi başına düşen millî gelir 74 bin dolar; 2’nci sırada Avustralya, parlamenter sistem, kişi başına düşen millî gelir 58 bin dolar; 3’üncü sırada İsviçre, parlamenter sistem, 80 bin dolar; Danimarka, parlamenter sistem, 51 bin dolar; Hollanda, Almanya, İrlanda, ABD, Kanada ve Yeni Zelanda; ilk 10 ülke. Bakın, dünyanın en gelişmiş 10 ülkesinden 9’u parlamenter sistemle yönetiliyor, başkanlık sistemiyle yönetilen de ABD ki o da eyalet sistemi ve kendi kuruluş felsefesi var.

Peki, son 10 ülkeye bakalım: Dünyada en az gelişmiş 10 ülke Mali, Mozambik, Gine, Burkina Faso, Burundi, Çad ve bunların bir tanesi bile parlamenter sistemle yönetilmiyor. Dünyanın en az gelişmiş 10 ülkesinin 6’sı başkanlıkla 4’ü de yarı başkanlıkla yönetiliyor.

Değerli milletvekilleri, dünyada parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçen bir tek demokratik ülke dahi yok. Geçenleri ben size sayayım, onlar zaten otoriter sistemle yönetiliyorlar. Dünyada parlamenter sistemden başkanlığa geçiş yapmış ülkeler: Burundi, Gana, Afganistan, Malavi, Nijerya, Sierra Leone, Sudan, Zimbabve. Evet, siz Türkiye'yi işte bunlara eklemek istiyorsunuz maalesef. 8 ülke var dünyada parlamenter sistemden başkanlığa geçmiş ve hepsi de çöküşe gitmiş ülkeler; 7’si Afrika ülkesi, 1’i de Afganistan. Türkiye'yi bu ülkeler arasına sokmanıza millet asla ve asla izin vermeyecek, biz milletimize güveniyoruz.

Bakın, bütün veriler, dünyadaki bütün demokratik gelişmeler, bizim siyasi tarihimiz de aslında parlamenter sistemi geliştirerek, güçlendirerek yürümemiz gerektiğini bize söylüyor ama siz bunu dayattınız ve milletimize gidiyoruz. 15 Temmuz kanlı darbesinden sonra 20 Temmuzda OHAL ilan edilerek yine demokrasiye ağır bir darbe vuruldu ve Saray’ın, Beştepe’deki Külliye’nin mutfağında bir Anayasa değişikliği hazırlandı. Evet, acaba bu da bir darbe anayasası mı?

Millet, egemenliğinin, istiklalinin Saray’a devredilmesine asla müsaade etmeyecektir; milletin istiklalini, egemenliğini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır diyorum.

Bütün Türkiye'ye hayırlı, güzel, iyi günler diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erkek.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz talep eden Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Necmettin Ahrazoğlu, Hatay Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; onaylanmasının uygun bulunduğu kanun tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken, geçtiğimiz günlerde Hatay Amanos Dağları’nda PKK terör örgütüne yönelik yapılan operasyonlarda çıkan çatışmalarda şehit olan askerimize Allah’tan rahmet, şehidimizin değerli ailesine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile yüce Türk milletine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ikili sözleşmelere baktığımızda gündemdeki konuların bir kısmının enerji anlaşmaları olduğunu görmekteyiz. Dünyada söz sahibi bir ülke olabilmenin öncelikli şartlarından birisi de hiç şüphesiz ki yeterli enerji kaynaklarına sahip olmak ve bu kaynakları doğru kullanabilmektir. Enerji politikalarını doğru belirleyerek uygulayan ülkeler uluslararası rekabet gücünde öne çıkarken enerjide dışa bağımlı ülkeler gerek ekonomik gerekse siyasi politikalarda dışa bağımlı olmak zorunda kalmaktadırlar.

Ülkemizde son yıllarda AKP hükûmetleri tarafından uygulanan, doğal gaz ve petrol ithalatına dayalı yanlış enerji politikaları sonucunda ne yazık ki enerjide dışa bağımlılık giderek artmış, üretimin tüketimi karşılama oranı düşmüş, yüksek kaçak ve kayıp oranları bir türlü kabul edilebilir sınırlara çekilememiştir, nükleer güç santrallerinin yapımı bir türlü başlatılamamıştır. Ancak son yıllarda ülkemizdeki petrol ve doğal gaz lobilerinin etkinliğinin artmasıyla yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları yeterince değerlendirilememiştir. Bu amaçla ülke kaynaklarının üretime sokulmasına yönelik tedbirler alınamamış, alternatif enerji kaynakları alanında AR-GE çalışmaları, yatırımlar özendirilememiş, termik kaynaklı enerji üretim santralleri yenilenememiş, doğal gaza bağımlılık artmış, hidroelektrik üretimindeki su kaynaklarımız yeterince kullanılamamıştır. Ayrıca, ülkemizde enerji verimliliği de beklenen düzeyde artırılamamıştır. Elektrik enerjisi dağıtım ve kullanımında kayıp ve kaçakların önlenmesi, kullanılan teknolojinin geliştirilmesi ve enerji tasarrufu konusunda tüketici bilinçlendirilmesi maalesef oluşturulamamıştır.

Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinin ardından bazı dağıtım bölgelerinde ve illerde kaçak elektrik kullanımları engellenememiş, elektrik fiyatlarında bir ucuzlama sağlanamadığı gibi bazı illerde kullanılan kaçak elektrik bedeli, tüm vatandaşlarımızın sırtına yük olarak dürüst vatandaşlarımıza yüklenmiştir ve bir ceza olarak uygulanmaktadır. Gelecekte enerji ihtiyacı daha da artacak olan ülkemizde enerji üretiminin ve verimliliğinin artırılması, enerji arz güvenliğinin sağlanması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımların teşvik edilerek hızlandırılması kaçınılmaz olacaktır. Ülke olarak, uzun vadeli enerji stratejisi çerçevesinde millî enerji politikası oluşturarak aşağıdaki hedeflere ulaşılması gerekmektedir: Enerji ham maddelerinde dışa bağımlılığın azalması, bunun için kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının azami seviyede değerlendirilmesi, enerji ithalatında kaynak ve kaynak ülke çeşitliliğinin artırılması, etkin bir talep yöntemiyle enerji arzının kesintisiz ve yeterli bir şekilde gerçekleştirilmesi gibi çalışmaların yapılması gerekmektedir. Enerji arz güvenliğini sağlamlaştırmaya yönelik somut adımlar atılması muhakkak gerekiyor. Enerji planlamasında ve yapılacak uluslararası anlaşmalarda kaynak ve ülke çeşitliliğine gidilerek arz güvenliği güçlendirilmelidir. Doğal gaz depolama alanlarının sayısı, depolama ve günlük enjeksiyon kapasiteleri artırılmalı, olağanüstü durumlar ve mevsimsel dalgalanmalara karşı yüksek yedekleme imkânları oluşturulmalıdır. Doğal gazın elektrik üretimindeki payının makul bir orana düşürülmesi için uygun ve acil tedbirler alınmalıdır. Enerji üretimindeki payın artırılması için kapsamlı bir yenilenebilir enerji stratejisi oluşturulmalı, elektrik üretiminde rüzgâr, güneş ve jeotermal kaynakların daha fazla değerlendirilmesi için etkili teşvik ve düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. Hidroelektrik santral yapımında toplumda oluşan duyarlılığı gözeten yeni bir yaklaşıma gidilmelidir. Havza planlaması çerçevesinde, ekosistemi tahrip etme riski bulunan projelerin projelendirme safhasında takibi yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, 2005 yılında Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu’nu çıkarmış ve bu noktada yatırımların önünü açmak için oldukça yol almıştır. Özellikle son yıllarda rüzgâr türbininde özel sektör yatırımı artmıştır. Jeotermalde çalışmalar devam etmektedir. Türkiye çevre konusunda yolun henüz başındadır. Kyoto Sözleşmesi’ne yeni üye olan ülkemizin AB’nin taahhüt ettiği kriterlere ulaşması güç görünmektedir. Türkiye'nin bu taahhütleri yerine getirebilmesi için birincisi, mevcut kömür santrallerinin rehabilitasyonunu gerçekleştirerek daha az emisyona sebep olması; ikincisi de, hidrojen, jeotermal, rüzgâr ve güneş zengini olan ülkemizin bu alanlardan daha fazla yararlanabilir şekilde politikasını gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Türkiye, Mayıs 2007’de Enerji Verimliliği Kanunu’nu kabul etmiştir. Bu kanunla, enerji kaynaklarının üretiminden tüketimine kadar verimli kullanılması amaçlanmış, ne yazık ki bu, uygulamaya çok yansımamıştır. Hele elektrik santrallerinin çoğu minimum verimde çalıştırılmakta, aynı şekilde, Rusya’ya doğal gazda yüzde 65 bağımlı olan ülkemiz de alternatif tedarikçiler aramaktadır. Dışa bağımlılıkta Avrupa Birliğiyle aynı kaderi paylaşmamız, enerji arz güvenliği politikalarımızı birbirine yaklaştıran unsurlar olmuştur. Ülkemizde, kayıp kaçak oranının hâlâ çok yüksek olduğu, hükûmetlerin enerji verimliliği ve yenilenebilir kaynaklar için çıkardığı yasaların içeriğinin Avrupa Birliği topluluk müktesebatına kısmen uyum sağlayabildiği ve nükleer enerji konusunda yasal çerçevenin tam olarak yeterli olmadığı gibi noktalar göze çarpmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz da ülkemizdeki çiftçiler ve özellikle de Hatay çiftçisinin, bereketli Amik Ovası’nda geçimini emek ve alın teriyle karşılayanların durumundan bahsetmek istiyorum. Basına yansıdığı kadarıyla, çiftçi borçlarının erteleneceğinden bahsedilmektedir. Kapsamı ne olursa olsun, borç ertelemesine sulama ve elektrik borçlarının da ilave edilmesi gerekmektedir. Tarım kredi kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçların haricinde, muhakkak, Devlet Su İşlerine veyahut da sulama birliklerine olan borçlar ve TEDAŞ’a olan elektrik borçlarının da ertelenmesi elzem olmuştur. Hataylı çiftçiler bu konuda Hükûmetten haber beklemektedir. Bunun için, çiftçinin temel girdileri olan mazot, gübre, tohum ve ilaçların fiyatlarındaki artışı çiftçi karşılayamaz durumdadır. Bugün mazot 4,60 lira, üre yılbaşından önce 900 liradan 1.300 liraya çıkmıştır; 18-46 DAP gübresi 1.100 Türk lirasından 1.600 Türk lirasına, üç 15 dediğimiz toprak gübresi ise 850 Türk lirasından 1.300 Türk lirasına yükselmiştir. Yani, yılbaşından önceki aralık ayındaki fiyatlar ile bugünkü fiyatlar arasında yüzde 30, yüzde 40’lar mertebesinde bir artış olmuştur. Hatay’da genellikle ekilen mısır, pamuk, havuç gibi şeylere baktığımızda; dönüm başı masraflar buğdayda 300-400 lira arasında, pamukta 500-600, kavunda 1.500, mısırda ise 400-500 lira arasında dönüme yapılan masraf. Bu şartlarda çiftçi emeğinin karşılığını alamamaktadır. Tüketen Türkiye’den üreten Türkiye’ye geçmezsek, yeni bir üretim reformu hazırlamazsak istikrar ve ekonomik büyümeyi sağlamak mümkün olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, ayrıca 15 Temmuz sonucu değerlendirildiğinde Türk milletinin istiklaline ve istikbaline kasteden tüm hainlerin temizlenmesi gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak buna desteğimiz tamdır ancak bu kapsamda suçlu ile suçsuzun ayrılması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Ahrazoğlu, tamamlayınız lütfen.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Suçlu ile suçsuzun birbirine karıştığına yönelik yoğun rahatsızlık ve çağrılara iktidarın kulak vermesi, dikkate alması ve bunlara muhakkak bir çözüm vermesi gerekmektedir. Aslı astarı belli olmayan, somut delillerle belirtilmeyen iftiralar ve gizli tanıklarla mağduriyet yaratılmamalı, toplumda yeni bir küskünlüğe ve Türk düşmanlığına fırsat verilmemelidir.

Mazlumun ahını almadan, mağduriyetlere ve adaletsizliğe meydan vermeden, Anayasa ve yasalara aykırı davranmadan, adaleti geciktirmeden ülkemizin bir an önce bu belayı atlatması bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak da arzumuzdur. Ancak, suçlu var ise neyle suçlandığı da açıkça belirtilmelidir. Özellikle yurtta sulh konseyi üyeleri konusunda kamuoyu açık cevap beklemektedir. Suçlu, suçunu bilmek ve ona göre de savunmak durumundadır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.

Madde üzerinde ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tufan Köse, Çorum Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmanın onaylanması hakkında kanun tasarısı üzerinde konuşacağım. Tabii, biraz uluslararası anlaşmalardan bahsetmek gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bizim en büyük şikâyetlerimizden birisi, özellikle de Anayasa konusunda tek adamlığa yönelten bir Anayasa Değişiklik Teklifi kabul edildi.

Bunun uluslararası yansımaları nasıl, şöyle kısaca geçmişteki bir tarihimize bakabilirsek eğer. Örnek olsun, İsrail’le ilişkilerimize bakalım. İsrail’le ilişkilerimiz, “one minute” hadisesi ve Mavi Marmara gemisi olayıyla beraber bir çıkmaz hâl almıştı. O dönemde, dönemin Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Mavi Marmara’yla ilgili açıklamalar yapmıştı. İlk açıklamaları şöyle; mesela, 16 Temmuz 2014’te bir şeyler söylemiş, ne demiş? “Hınçlarını bir insani yardım kuruluşundan alıyorlar. Mavi Marmara ile Gazzeli bebeklere mama götüren, ilaç götüren, bunun için ölümü göze alan bir yardım kuruluşu. Ne istiyorsunuz bundan?” demiş 16 Temmuz 2014 tarihinde.

Devamında, yine bir gün sonra, 17 Temmuz 2014 gününde de “İsrail’in, Mavi Marmara’dan dolayı bu insani yardım kuruluşuna kini var. Pensilvanya’nın da bu insani yardım kuruluşuna kini var.” demiş o dönemde, 2014’te.

Gelmişiz 2016’ya, İsrail’le ilişkileri yumuşatmak gereği duymuş. Tek adam ya, önce geriyor, sertleştiriyor, Mavi Marmara içerisinde bulunan, insani yardım kuruluşunun 10 üyesi ölüyor. “Otoriteden izin almaksa, biz otoriteyiz ve izin verdik.” İlk, yine 2014’teki konuşması.

Onun bu açıklamasından, 2014’ten iki sene sonra tekrardan bir açıklama yapıyor 2016’ya gelince “Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün Başbakanından izin mi aldınız?” diye gürlüyor Sayın Cumhurbaşkanı.

LEVENT GÖK (Ankara) – Evet, aynen öyle oldu.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Dönemin Başbakanı, bu açıklamayı yaptığı zaman da Cumhurbaşkanı.

Peki, 20 milyon dolarlık bir anlaşma imzaladılar Mavi Marmara dolayısıyla. Bu 20 milyon dolarla, “İsrail’e diz çöktürdük biz.” diye, Türkiye’deki bizim 80 milyon mazlum insanımızı inandırmaya gayret ettiler.

Peki, bu bir tazminat mıydı, diz mi çöktürülmüştü İsrail? Anlaşmanın bu maddesine baktığımızda, 20 milyon dolarlık tazminatla ilgili maddesine baktığımızda “ex gratia” yani tazminat değil lütuf, yani borcu olmadığı hâlde ödenen bir para, mecburiyeti olmadığı hâlde ödenen bir para.

Bakın, Anayasa değişikliğiyle gelmek istediğimiz, tek adamın daha değiştirmeden yaptıklarına bir bakarsak her şeyi daha iyi göreceğiz.

Değerli arkadaşlarım, yine, dış ilişkilerden devam edelim, Suriye. Şimdi, Suriye’de bizim isteğimiz neydi? İşte, Suriye’de diktatörlük vardı, Esad rejimi vardı. Esad rejimi dünyanın en diktatör, en pis rejimi de olabilir ama bağımsız bir ülke. Bağımsız bir ülkenin içişlerine böyle tankla, topla, tüfekle ya da onları göndererek, oradaki bir kısım mezhepçi terör örgütlerine, bir kısım İslami terör örgütlerine bu yardımları, lojistik destekleri yaparak iç işlerini böyle karıştırmak mıydı yapılması gereken?

Örnek olsun, şimdi, yine, Sayın Cumhurbaşkanının Başdanışmanı İlnur Çevik var. Bunu özellikle ülkücü vatandaşlarımıza ve Milliyetçi Hareket Partililere de söylemek istiyorum, İlnur Çevik bir açıklama yapmış birkaç gün önce New York Times gazetesine. Ne demiş Başdanışman? “Türkiye, Suriye’nin kuzeydoğusunda bir Kürt kantonunu tolere edebilir.” Ben özellikle ülkücü vatandaşlarımıza, Milliyetçi Hareket Partili yurttaşlarımıza seslenmek istiyorum, tabii, Türkiye’de duyarlı, bütün 80 milyon insanımıza da seslenmek istiyorum. Yine, devam etmiş, bununla da kalmamış: “PYD de bir Barzani olamaz mı? Barzani’nin Türkiye’yle ilişkileriyle muhteşem.” Bakın, böyle bir açıklamayı -ki Başdanışman bu İlnur Çevik- Sayın Cumhurbaşkanının izni, en azından haberi, muvafakati olmadan yapabilir mi? Madem bu noktalara gelecektiniz -ben bu açıklamanın doğruluğunu, yanlışlığını ya da PYD’yle ya da oradaki kantonunu tolere etmeyle ilgili işin doğruluğunu, yanlışlığını tartışmıyorum, bu konuşmanın içeriğine de dâhil değil ama- madem böyle bir noktaya gelecekti tek adamımız, niye peki, orada onlarca, milyonlarca insanın evlerinden olmasına, on binlerce, yüz binlerce insanın ölmesine ve yüzlerce yoksul Türk halkının evlatlarının da orada ölmesine, şehit düşmesine yol açmadan yapabilseydiniz keşke, böyle bir barışçıl yol vardı da. Taktınız kafayı “Cuma namazını Emevi Camisi’nde kılacağım.” Cuma namazını şimdi Şam fatihi, Suriye fatihi olarak kılamayacaksın ama zorunlu olarak, Esad’ın yeniden dostu bir Cumhurbaşkanı olarak belki orada kılabilirsin yani zorunlu komşuluk artık. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bakın, uluslararası ilişkilerde tek adamın bizi getirdiği noktalar: Bugün, Türk Hava Yolları, geçtiğimiz gün 6,5 milyar dolar zarar açıkladı, bir önceki yıldaki kârı yaklaşık 1 milyar dolar yani bugünün parasıyla 4 milyara yakın bir para. Bir yıl geçmiş, on iki aylık sonucu, bilançoyu vermiş; 6,5 milyar zarar. Bunun sebebi ne? Bunun bir tek sebebi var: Suriye’de uyguladığın dış politikanın Türkiye’de terörü azdırması; bir, Rus uçağının düşürülmesi. Bakın, Rus uçağı düşürülebilir, hata da yapılmış olabilir, Rus uçağının düşmesi değil mesele. Mesele, Rus uçağının düşmesinden sonra yaptığınız aymazca açıklamalar ve Rusya’dan 4,5 milyon turist gelmediği için bugün Türk Hava Yolları 6,5 milyar zarar açıklamak zorunda kalmış. Yani, tek adamın ülkemize verdiği zararlar öyle saymakla bitmiyor.

Şimdi, işin esasında konuşulacak çok konu var. Basın özgürlüğünde son sıralara düşmüşüz, işte, gelir dağılımı bozuk, eğitimin geldiği nokta belli fakat daha önemlisi, bizim bugün görüşmemiz gereken, 16 Nisanda yapılacak halk oylamasıyla ilgili. Komisyonlara televizyonu sokmayarak vatandaşın bilgisinden kaçırdığınız, Genel Kurulda da saat yediden sonra televizyon kameralarını kapatarak vatandaştan kaçırdığınız ve sadece vatandaşa “Kardeşim; teröristler, FETÖ’cüler, FETÖ ‘hayır’ diyor, PKK ‘Hayır’ diyor. E, onlar ‘hayır’ diyorsa biz ‘evet’ diyoruz…” Ya, nereden biliyorsunuz siz FETÖ’nün ‘hayır’ dediğini, hâlâ görüşmeleriniz devam mı ediyor, ilişkiler devam mı ediyor FETÖ’yle? Yani, PKK’yla çözüm süreci hâlâ devam mı ediyor. (CHP sıralarından alkışlar) Vallahi, biz bilmiyoruz, ben FETÖ ne diyor bilmiyorum yani ‘hayır’ mı diyor, ‘evet’ mi diyor? Kaldı ki şimdi FETÖ “Allah bir.” dese haşa biz “Allah bir değil.” mi diyeceğiz yani böyle bir açıklama, böyle bir propaganda olabilir mi, insanların aklıyla böyle alay edilebilir mi? Niye içeriğini saklıyorsunuz? Ben onu da söyleyeyim, niye içeriğini sakladığınızı: Dünyada örneği yok, başarılı örneği de yok.

Bakın arkadaşlar, ülkemizi bir maceraya sürüklüyorsunuz, sürüklediniz bu değişiklikle. İnşallah, 16 Nisanda sağduyulu yurttaşımız, sağduyulu milletimiz buna izin vermeyecek, bundan da adımın Tufan Köse olduğu kadar eminim. Ülkemizi bilinmezliğe, bir maceraya sürüklüyorsunuz.

Şimdi, başkanlık sisteminin ana ekseni ne? Kuvvetlerin kesin çizgilerle birbirinden ayrıldığı bir sistem. Kuvvetler kesin çizgilerle birbirinden ayrılacak. Var mı bizde böyle bir şey? Cumhurbaşkanı tek başına Meclisi feshedebilecek. Diyorsunuz ki: “Meclis de seçimleri yenileyebiliyor.” Kardeşim, bir tarafta 400 milletvekillinin iradesi, bir tarafta bir kişinin iradesi. İşin esasında, ikisi de meşruiyetini halktan aldığına, hatta Meclisin halktan aldığı oy oranının çok daha yüksek olmasına karşın… Cumhurbaşkanı yüzde 35-40 oyla da seçilebilir ama Meclis aşağı yukarı milletin tamamının temsil edildiği bir yer olacak. E, şimdi ikisi de meşruiyetini, gücünü halktan aldığına göre niye bir tarafta 400 kişi, niye bir tarafta 1 kişi? Bu, bunun karşılığı mıdır?

Değerli arkadaşlarım, yine, Cumhurbaşkanı seçiliyor, 1 kişiyi seçiyoruz. Hani diyordunuz ya “Seçilmişler, atanmışlar.”, “Anayasa Mahkemesi çıkar cübbeni gel.” İmamlara da deyin, cübbeleriyle propaganda yapıyorlar gerçi de… “Yargıtay üyeleri, üniversite rektörleri; gelin siyaset yapın.” Şimdi, seçilmişleri kutsuyordunuz böyle, doğrudur da. Peki, Cumhurbaşkanını seçtik biz. Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanların hepsini kim seçiyor, kim atıyor daha doğrusu? Cumhurbaşkanı atıyor. Tamamı kamu görevlisi olacak.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Bütün kamu görevlilerini.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Nerede kaldı sizin seçilmişleri kutsayan, seçilmişleri öne çıkaran tavrınız?

Peki, Cumhurbaşkanı gitti bir yere, kim vekâlet edecek? Yardımcısı. Yardımcısı damat olabilir mi? Bakın, ben bu Cumhurbaşkanımız damadını Cumhurbaşkanı yardımcısı yapacak filan demiyorum, bundan sonra seçilebilecek bir cumhurbaşkanı damadını, oğlunu başkan yardımcısı yapabilir mi? Yapabilir.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Bacanağını yapabilir.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Yaptığında babadan oğula geçer mi Cumhurbaşkanlığı? Geçer.

Bakın arkadaşlar, önümüzdeki on yıllara sirayet edecek değişikliği buradan hepinizin oyuyla kabul ettik. Millet buna izin vermeyecektir ama bu noktalarda da milletin aydınlatılması gerekiyor.

Yine, yargı… Bakın, Anayasa Mahkemesi üyelerini Cumhurbaşkanı seçiyor, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin tamamını da Cumhurbaşkanı seçiyor.

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Hadi be!

TUFAN KÖSE (Devamla) – İtiraz edeceğinizi biliyorum, itiraz edeceksiniz. Doğru, hepsini seçmiyor, yarısını seçiyor, yarısını da tamamını seçtiği milletvekilleri seçiyor çünkü aynı günde seçim yapılıyor. Bakın, bu Cumhurbaşkanıyla alakası yok bunun. Aynı günde yapılan seçim hiçbir başkanlık sisteminde yok. Her birinin arasında iki yıl vardır. Senatonun seçimleri her iki yılda bir ayrıca yenilenir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, böyle bir yargıdan bağımsız bir tavır beklemek mümkün mü? Bakın, 2010 Anayasa değişikliğinde de “Bağımsız, yansız, adil karar verecek yargı getireceğiz.” diyordunuz, ne oldu? Başınıza bela oldu Fetullah Gülen yargısı.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Tufan Bey, o cübbeliler fermuar taksın.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Bundan sonra da eğer bu yargı, bu sistem…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Köse, tamamlayınız.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Türk milletinin sağduyusuna yürekten inanıyorum, güveniyorum. Bu Anayasa değişikliğinde öyle yüzde 51’le, 52’le, 55’le de “hayır” çıkmayacak, en az yüzde 70’lerle “hayır” çıkacak, bundan da zerre kadar tereddüdüm yok. (CHP sıralarından alkışlar) Türk milleti, böyle bir bürokratik yönetime, böyle bir Cumhurbaşkanı vesayeti yönetimine -her ne olursa olsun adı, siz “cumhurbaşkanlığı” diyorsunuz bunun adına ama ne başkanlık ne Cumhurbaşkanlığı ne parlamenter demokrasi, ne idiği belirsiz, Türk tipi de değil bu iş esasında, Türk tipinde de sadrazamlık falan var geçmişe baktığımızda- bu Anayasa değişikliğine izin vermeyecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Sayın Kerestecioğlu, 60’a göre söz talebiniz var sanıyorum.

Mikrofonunuzu açıyorum.

Buyurunuz.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Anayasa referandumuna gidilirken HDP milletvekillerinin tutuklu olmalarına rağmen Meclisin her şey olağanmış gibi davranmasını asla kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sabahleyin de ifade etmiştim ama karar elimde yoktu, şu anda Sayın Çağlar Demirel’in kararı elimde ve biliyorsunuz, tutukluluğunun devamına karar verildi diye ifade etmiştim. Gerçekten, yine hukuk tarihine geçecek günler yaşıyoruz, aynı zamanda Meclis tarihine de geçecek günler yaşıyoruz tabii. “Tutuklama kararı verildikten sonraki geçen süre göz önünde bulundurulduğunda, adil yargılanma hakkının ihlal edilmesinin yahut uzun tutukluluk durumunun söz konusu olmaması, bu nedenle sanığın Meclis çalışmalarından uzun süre mahrum bırakılmak suretiyle yasama faaliyetinden alıkonulmuş olmaması…” deniyor kararda. Bu gerçekten bir hukuk garabeti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler.

Ben, aynı şekilde, Sayın İdris Baluken’in kararından okumak istiyorum: “Sanığın savunmasının alınmış olması, toplanması gereken ve sanığın etki edebileceği delil bulunmaması, sanığın milletvekili olması ve Anayasa Mahkemesinin 4/12/2013 tarih, 2013/1272 başvuru sayılı Karar’ında milletvekillerinin tutukluluk hâllerinin incelenmesinde gözetilmesi gerektiğini ortaya koyduğu kriterler birlikte değerlendirildiğinde tutuklama tedbirinden elde edilmek istenen sonucun adli kontrolle de elde edebileceği…”

Bugün, bu Mecliste aslında ciddi bir utanç yaşanması gerektiğini düşünüyorum. Dün, Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaş Meclis Başkanlığına bir önerge, soru önergesi sundu ve kendisi şunu sordu Meclis Başkanlığına: “Anayasa referandumuna gidilirken Anayasa Komisyonu üyesi olan bir vekilin tutuklu olması hakkında ne düşünüyorsunuz?” Kendisi, biliyorsunuz, Anayasa Komisyonunda sabahtan akşama, akşamdan sabaha sürekli bulunan bir vekilimizdi. Ben isimlerini saymak istiyorum, siz de süremi uzatırsanız memnun olacağım.

BAŞKAN – Tabii ki, mikrofonunuzu açacağım, devam ediniz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Ayhan Bilgen, Çağlar Demirel, Abdullah Zeydan, Selma Irmak, Nursel Aydoğan, Meral Danış Beştaş, Gülser Yıldırım, Besime Konca ve Nihat Akdoğan. Evet, Anayasa referandumuna gidilirken bu arkadaşlarımız tutuklular ve bunun meşruiyetini ben artık sormak dahi istemiyorum ama hakikaten eğer birazcık vicdanımız ve meslek duygumuz varsa bununla ilgili bu Meclisin, her şey olağan devam ediyormuş gibi davranmasını da asla kabul etmediğimizi bir kez daha sizlere sunmak istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/358) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 46) (Devam)

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ertuğrul Kürkcü, İzmir Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; Sudan ve Türkiye arasında hidrokarbon alanında iş birliğini öngören bir anlaşma için Meclis onayı aranıyor. Ben de partimiz adına söz aldım.

Çok basit iki cümleyle söylemek istersem: Hidrokarbon alanında hiçbir ülke ile hiçbir ülke arasında iş birliği yapılmamalıdır çünkü hidrokarbonların tüketimi esasen, çevre çöküntüsüne, ekosistemlerin iflasına, ozon tabakasının parçalanmasına, delinmesine, suların, denizlerin, toprakların kirlenmesine, yaşanabilir bir dünyadan bütün canlıların mahrum kılınmasına yol açıyor. İnsanlığın doğaya karşı yaptığı kötülüklerin en önemlilerinden birisi hidrokarbonları oburca kullanarak, aslında, doğaya, doğadan aldıklarıyla ihanet etmesi. Bu ihanete ortak olunması için makul hiçbir sebep yok ama, sadece insanlığın artık geride bırakmakta olduğu bu oburluğun Türkiye'de son yıllarda yeniden böylesine coşmuş olmasına bakarak, aslında, bu insanlığa karşı suçun işlenmeye devam etmesinin bir Hükûmet politikası olduğunu görerek, doğaya karşı suçun bir Hükûmet politikası olduğunu görerek, buna onay vermeyeceğimizi söylemek istiyorum. Böyle bir anlaşma yapılmasın.

Eğer Türkiye akademisi bugün özgür ve özerk bir biçimde sözünü söylemeye devam ediyor olsaydı, mutlaka bunun hakkında diyecek sözü olurdu, ama ne yazık ki olağanüstü hâlin ilanından bu yana, kanun hükmündeki kararnamelerle birlikte üniversitenin üzerine çökmüş olan kâbus, bilim insanlarını toplumsal alanda sorumluluk yüklenmekten kendi kendilerini korumaya doğru iteliyor. Buna rağmen, binlerce akademisyenin ne kadar büyük bir özveriyle, bilim insanı olmaktan doğan haklarını kullanmaya çaba gösterdiklerini hep birlikte görüyoruz. Bunun sonucu, 4.478 akademisyenin olağanüstü hâlin ilanından bu yana akademiden kovulmuş olmalarıdır.

Esasında, Türkiye, böylelikle kendi beynini çekiçle dövmektedir. Bu insanların Türkiye'nin entelektüel ortamına, bilimsel gelişmesine, genel olarak fikrî dünyanın ve akademik dünyanın gelişmesine yaptıkları katkı sadece eksilmekle kalmıyor, onlardan beslenebilecek olan bütün diğer bilgi arayanlar da bundan mahrum bırakılıyor, Türkiye bu manada çoraklaşıyor ve çölleşiyor. Ancak esen bu havanın sadece 4.478 akademisyenle sınırlı olduğunu düşünmemek gerekir. Sayıların büyüsüne kapılmış olanlar şöyle diyebilirler: “80 milyonluk bir ülkede 4.478 akademisyen ha olmuş, ha olmamış.” Ama böyle değil. 1 akademisyen bile olsaydı böyle dememek gerekirdi ama esasen sadece akademisyenler değil, Türkiye’de kendilerinin artık bu ülkede yaşamalarına tahammül edilmeyeceğini varsayan, devletle aralarında hiçbir yasal ihtilaf ortaya çıkmamış olan binlerce insanın Türkiye’yi terk etmekte olduklarından acaba Meclisimizin haberi var mı?

Bakın, Türkiye’den göç, 2000’lerin başına kadar, ortasına kadar yılda 30 bin civarındaydı. Çoğunlukla siyasi sebeplerle ve çoğunlukla kimlik sebepleri ve ideolojik sebeplerleydi. Ancak, bu, 2000’lerin başından itibaren, 2016’ya kadar nispeten duruldu. Türkiye’den yıllık ortalama göç oranı 6.640’a düştü. Bu çok önemli bir düşüş. Türkiye’de kör topal da olsa bir düşünce evreninin şu ya da bu şekilde, reformlarla, ceza yasasındaki değişikliklerle şöyle ya da böyle garantiye alınmaya başlaması, yurt dışından içeriye doğru insanların kesin dönüşler yapmaları bunda etkiliydi ancak 2016’nın ilk on ayında bu yüzde 50 oranında artarak 9.600’e çıktı. Türkiye’den sadece 2016’nın ilk on ayında 9.600 insan göç etti, 15 Temmuzdan sonra da bunun 3-4 katına çıktığını bu konuları araştıran bütün bilim insanları ortaya koyuyor. Sadece Avrupa’ya değil, Amerika Birleşik Devletleri’ne de; sadece bilim insanları değil, beyaz yakalılar, profesyoneller, meslek sahipleri de kitleler hâlinde Türkiye’den ayrılıyorlar. Bu, Türkiye’yi yönetenler için hiç dert değil mi acaba? Sadece Amerika Birleşik Devletleri’ne göç edenlerin sayısı 500 bindir. İngiltere’nin ve Amerika Birleşik Devletlerinin akademisyen koruma programlarına başvuranların sayısında 3-4 kat artış olmuştur sadece altı ay içerisinde ve bu insanlar, şimdi Türkiye’de bulamadıkları bilimsel ifade özgürlüğünü oralarda elde etmeye çalışmaktadırlar. Ama, kendi ülkesinde, kendi toprağında, kendi yaşadığı yerde, kendi dilini konuşanlarla birlikte bilim yapmak nasıl olabilir ya da sizin geleceğinizin hiçbir şekilde belirli olmadığı ülkelerde, sığındığınız yerlerde bilim yapmak nasıl olabilir, siyaset yapmak nasıl olabilir, hayat nasıl kurulabilir? Türkiye, yurttaşlarını âdeta cebrî bir biçimde ülkeden çıkmaya zorlamaktadır.

Olağanüstü hâlin bir an önce sona erdirilmesi bu bakımdan temel bir zorunluluktur çünkü Türkiye beynini çekiçlemekte, kendi beynini örselemekte, kendisini cahil, bilgisiz, ebleh kılmak için elinden geleni ardına koymamaktadır. Aslında devlet kendini kurtarmaya çalıştığını sanırken intihar etmektedir ama bundan haberi yoktur. Bütün bu basınçlar, baskılar altında, hiç değilse bilim yapabilmek, hiç değilse yaşama tarzını sürdürebilmek için dışarıya gitmeyi tercih edenler de arkalarından teneke çalınarak suçlanmaktadır.

Doğrusu, Türkiye’de kalmak ya da Türkiye’de kalmamak konusunda her türlü kararı vermekte insanlar ahlaken özgürdürler, birisi ötekinden daha iyi ya da daha kötü değildir benim kanımca. Sürgünler olmadan, sürgünlük olmadan bir siyasi özgürlük hikâyesi dünyanın hiçbir yerinde yazılmamıştır. Fidel Castro sürgünden gelmişti Küba’da devrimi başlatmaya, Lenin sürgünden gelmişti Rusya’da devrimi başlatmaya, Gandi sürgünde hapis yatmıştı İngiliz emperyalizminin baskısı altında. Dolayısıyla, sürgün, siyasetin; sürgün, kurtuluş ve özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır; bunu seçip seçmemek siyasi mücadele sürdürenlerin bir konusu olabilir ama yurttaşları, entelektüelleri, profesyonelleri, düşünce, meslek sahiplerini bu seçimlerle karşı karşıya bıraktığını hiçbir zaman düşünmeyen bir Hükûmetin şimdi kendi kendisini aslında katletmekte olduğuna dair ben buradan onlara bir ayna tutmak istiyorum. Yurt dışında gittiğimiz her kentte, her toplantıda, her uluslararası kuruluşta orada yaşamak için kendilerine yaşam alanı arayan bilim insanları, aydınlarla bir araya geliyoruz ve hepsinden duyduğumuz ses, bir an önce Türkiye'nin özgürlüğüne kavuşması, kendilerinin de Türkiye’ye geri dönerek bu ülkenin özgürleşmesi, bu ülkenin gelişmesi, bu ülkede halkların eşit ve kardeşçe yaşaması için çaba göstermeye devam etmeleridir.

Bütün bu nedenlerle, Hükûmeti bu meseleyi son derece ciddi bir mesele olarak ele almaya davet ediyorum, yaptıklarıyla yüzleşmeye, hesaplaşmaya davet ediyorum ancak bu hesaplaşmayı kısa vadede yapmayacaklarını biliyorum. Bu yüzleşmeyi en iyi biçimde 16 Nisanda sağlayabileceğimizden eminim. Bütün yurttaşlarımıza, buradan beni duyanlara söylüyorum ki: Sesinizi yükseltin, buna “hayır” deyin, “hayır” deyin, “hayır” deyin. Ancak o zaman hep birlikte özgürleşmenin bir adım daha yakınına geleceğiz.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.56

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

46 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün açık oylamasında toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tasarının tümünü tekrar açık oylamaya sunuyorum.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hidrokarbon Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :       217

Kabul                                 :       214

Ret                                     :          3  (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

13’üncü sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/359) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 47) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu, 47 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SUDAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ELEKTRİK ALANINDA İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 26 Mayıs 2013 tarihinde Hartum’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Elektrik Alanında İş Birliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :     208

Kabul                                 :     206

Ret                                     :        1

Çekimser                            :        1    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

14’üncü sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/365) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 49) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu, 49 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE CİBUTİ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 6/12/2012 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :     213

Kabul                                 :     209

Çekimser                            :        4    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.

15’inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan Cumhuriyeti ve İtalya Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan-İtalya Gaz Nakil Koridorunun Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

15.- Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan Cumhuriyeti ve İtalya Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan-İtalya Gaz Nakil Koridorunun Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/615) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 190)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

16’ncı sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

16.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/374) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 74)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

17’nci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına Yönelik Anlaşmaya İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

17.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına Yönelik Anlaşmaya İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/298) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 75)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

18’inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

18.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/680) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 339) (X)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu, 339 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KENYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 8 Nisan 2014 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Oy sayısı                           :     215

Kabul                                 :     214

Çekimser                            :1      (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

19’uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/388) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

19.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/388) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 163) (xx)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu, 163 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞİK MEKSİKA DEVLETLERİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 17 Aralık 2013 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma’nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Oy sayısı                           :     215

Kabul                                 :     215    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

20’nci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

20.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/428) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 167)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

21’inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Kalkınma Bankası Grubu Arasında Türkiye ve İKB Üye Ülkeleri Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Teşviki İçin İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/535) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

21.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Kalkınma Bankası Grubu Arasında Türkiye ve İKB Üye Ülkeleri Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Teşviki İçin İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/535) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu, 216 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İSLAM KALKINMA BANKASI GRUBU ARASINDA TÜRKİYE VE İKB ÜYE ÜLKELERİ ARASINDAKİ TİCARET VE YATIRIMLARIN TEŞVİKİ İÇİN İŞBİRLİĞİNE DAİR MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 2/3/2013 tarihinde Cidde’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Kalkınma Bankası Grubu Arasında Türkiye ve İKB Üye Ülkeleri Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Teşviki İçin İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırası”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Kalkınma Bankası Grubu Arasında Türkiye ve İKB Üye Ülkeleri Arasındaki Ticaret ve Yatırımların Teşviki İçin İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :     215

Kabul                                 :     215    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.

22’nci sırada yer alan Gelişen Sekiz Ülke Ekonomik İşbirliği Örgütü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

22.- Gelişen Sekiz Ülke Ekonomik İşbirliği Örgütü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/534) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 215) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu, 215 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

GELİŞEN SEKİZ ÜLKE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ ŞARTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 22 Kasım 2012 tarihinde İslamabad’da imzalanan “Gelişen Sekiz Ülke Ekonomik İşbirliği Örgütü Şartı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Gelişen Sekiz Ülke Ekonomik İşbirliği Örgütü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :     214

Kabul                                 :     214    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

23’üncü sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sierra Leone Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

23.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sierra Leone Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/670) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 338) (xx)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu, 338 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SİERRA LEONE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARİ VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 9 Ekim 2012 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sierra Leone Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sierra Leone Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Oy sayısı                           :     217

Kabul                                 :     217    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Hayırlı olsun.

24’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

24.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/384) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 79) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 79 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KOLOMBİYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 28 Temmuz 2014 tarihinde Bogota’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma’nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :     217

Kabul                                 :     217    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.

25’inci sırada yer alan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın 9/7 nci Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

25.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın 9/7 nci Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/706) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 363)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

26’ncı sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/426) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

26.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/426) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 166) (X)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 166 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE VİETNAM SOSYALİST CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 15 Ocak 2014 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Oy sayısı                           :     216

Kabul                                 :     215

Çekimser                            :        1    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

27’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Honduras Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

27.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Honduras Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/390) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 162) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 162 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE HONDURAS CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARET VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 13/2/2015 tarihinde Guatemala’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Honduras Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Honduras Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Oy sayısı                           :     217

Kabul                                 :     215

Çekimser                            :        2    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

28’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nikaragua Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

28.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nikaragua Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/391) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 164) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 164 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE NİKARAGUA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARET VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 13 Şubat 2015 tarihinde Guatemala’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nikaragua Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nikaragua Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :     217

Kabul                                 :     215

Ret                                     :        2    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

29’uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Konseyi Kurulmasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

29.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Konseyi Kurulmasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/425) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 165) (xx)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 165 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE FİLİSTİN DEVLETİ HÜKÜMETİ ARASINDA EKONOMİK İŞBİRLİĞİ KONSEYİ KURULMASINA DAİR PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 24 Ekim 2013 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Konseyi Kurulmasına Dair Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliği Konseyi Kurulmasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Oy sayısı                           :     214

Kabul                                 :     212

Ret                                     :        1

Çekimser                            :        1    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

30’uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

30.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/544) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 201) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 201 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GİNE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 18 Haziran 2013 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylama tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Oy sayısı                           :     216

Kabul                                 :     216    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Hayırlı olsun.

31’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

31.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/546) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 202) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 202 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GAMBİYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 12 Mart 2013 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Oy sayısı                           :     215

Kabul                                 :     214

Ret                                     :        1    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

32’nci sırada yer alan 3 Mart 2005 Tarihinde Pretoriada İmzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/363) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

32.- 3 Mart 2005 Tarihinde Pretoriada İmzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/363) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 236) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 236 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

3 MART 2005 TARİHİNDE PRETORİADA İMZALANAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASINI DEĞİŞTİREN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) “3 Mart 2005 Tarihinde Pretoriada İmzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 3 Mart 2005 Tarihinde Pretoriada İmzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :     212

Kabul                                 :     212    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

33’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

33.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/429) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 237) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 237 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE VİETNAM SOSYALİST CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 8 Temmuz 2014 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması” ve eki “Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :     211

Kabul                                 :     211    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.

34’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

34.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/539) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 240) (XX)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 240 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GAMBİYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 11 Şubat 2014 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :     212

Kabul                                 :     212    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

35’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

35.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/491) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 130) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 130 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KARADAĞ HÜKÜMETİ ARASINDA KONSOLOSLUK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 18 Nisan 2013 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Konsolosluk Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu bilgilerinize sunuyorum.

“Oy sayısı                           :     211

Kabul                                 :     211    (x)

                Kâtip Üye                               Kâtip Üye

               Sema Kırcı                         Mustafa Açıkgöz

                Balıkesir                                Nevşehir”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

Sayın Turan, 60’ıncı maddeye göre söz talebiniz olduğunu görüyorum, buyurunuz.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, bu yasama haftasında toplam 51 sözleşmenin yasalaştırıldığına ve emeği geçen herkese teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu yasama haftasında yani üç günde toplam 51 sözleşme yasalaştırılmış durumda. Bu kıymetli çalışmada, ortak iradede emeği geçen tüm partilerimizi, gruplarımızı, tüm milletvekillerimizi, Komisyonumuzu ve siz Değerli Başkan ve Divan üyesi arkadaşlarımızı ve tabii ki tüm Meclis çalışanlarımızı canıgönülden tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum.

Yasalaşan tüm bu sözleşmelerin milletimiz için, devletimiz için hayırlı olmasını ümit ediyor, hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Turan.

36’ncı sırada bulunan 155 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

36.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/495) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 155)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

37’nci sırada bulunan 135 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

37.- Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Karadağ Dışişleri Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/512) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 135)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 21 Şubat 2017 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 20.08



(x) (10/468) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.

(x) 194 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 46 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 47 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 49 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(X) 339 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 163 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 216 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 215 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 338 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 79 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(X) 166 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 162 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 164 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 165 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 201 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 202 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 236 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 237 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(XX) 240 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 130 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.