TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

35’inci Birleşim

9 Aralık 2016 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge yazısı (4/72)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434)

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

G) ADALET BAKANLIĞI

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Malatya Belediyesinde toplu ulaşım araçlarında kadın-erkek ayrımı uygulaması başlatıldığına dair haberlere ilişkin açıklaması

2.- Şırnak Milletvekili Aycan İrmez’in, Şırnak’ta kent soykırımıyla karşı karşıya kalındığına ilişkin açıklaması

3.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, tutuklu HDP milletvekillerinin siyasi faaliyetleri ve yasama faaliyetleri için gönderdikleri belgelere el konulduğuna ilişkin açıklaması

4.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, kürsüden birtakım ses kayıtlarının dinletilmemesi konusunda ilkesel bir tutum yerleştirilmesinde fayda olduğuna ilişkin açıklaması

5.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, kim olduğuna ve içeriğine bakılmaksızın Genel Kurulda ses kaydı dinletilmesi ya da görüntü gösterilmesine müsaade edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, dinletilen ses kaydının HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in Parlamentoda daha önce yaptığı konuşma olduğuna ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, tutuklu milletvekillerinin sözlerinin kürsüden dinletilmesinde Cumhuriyet Halk Partisi bakımından hiçbir sakınca olmadığına ilişkin açıklaması

8.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, görsel ve işitsel sunumlarla kürsünün mehabetine aykırı bir durum olmasını istemediklerine ilişkin açıklaması

9.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün dünkü birleşimde görsel, işitsel materyallerin suistimale açık olduğunu, bu konuda bir prensip karar alınabileceğini ancak milletvekillerinin seslerinin kürsüden dinletilmesinin makul karşılanacağını belirttiğine ilişkin açıklaması

11.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Genel Kuruldaki kürsü konuşmaları sırasında görsel ve işitsel materyallerin kullanılmasıyla ilgili bir uygulama birliği sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, Yeniçağ gazetesinin İstanbul’daki bürosunun basılmasına ve Kayseri’de günlük olarak yayınlanan Deniz Postası gazetesinin toplatılmasına ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında ifade ettiği bazı konularla ilgili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını sosyal medya hesabında paylaştığına ilişkin açıklaması

14.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

15.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

16.- Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy’un, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

17.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

18.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı konusunda değerlendirmede bulunmamasına, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu konuya değinmesine ve TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya’da yapılan muameleyi protesto etmek için Mercedes marka makam araçlarına binilmemesi çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması

19.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

20.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Atatürk Kültür Merkezi’nde devam eden Erzurum Tanıtım Günlerine tüm milletvekillerini davet ettiğine ilişkin açıklaması

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, tutuklu HDP milletvekillerinin birer dakikalık sözlerinin kürsüden dinletilmesinde hiçbir mahzur olmadığına ilişkin konuşması

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

9.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

10.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

 

11.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

12.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, Denizli İli’nde bulunan Işıklı Gölü’nü kirleten işletmelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin cevabı (7/8933)

2.- Edirne Milletvekili Erdin Bircan’ın, Edirne’nin Keşan ilçesinde dağıtılan kömürlerin hava kirliliğine sebep olduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin cevabı (7/8934)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, Şanlıurfa’nın Karaköprü ilçesinde yapılacak olan killi kireçtaşı ocağı ve marn ocağı projelerinin mera alanlarına ve köylülere etkilerine ve projelere olumlu ÇED raporu verilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin cevabı (7/8997)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 16 Temmuz - 7 Kasım 2016 tarihleri arasında sorumluluk alanındaki kurum ve kuruluşlarda hakkında işlem yapılan personele,

Sorumluluk alanındaki kurum ve kuruluşlarda görev yapan personelden maaşında icra takibi bulunanlara ilişkin soruları ve Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in cevabı (7/9087), (7/9088)

5.- Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu’nun, Zonguldak’taki hava kalitesi izleme istasyonlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin cevabı (7/9121)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan personelden maaşında icra takibi bulunanlara,

16 Temmuz - 7 Kasım 2016 tarihleri arasında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlarda hakkında işlem yapılan personele ilişkin soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/9151), (7/9152)

9 Aralık 2016 Cuma

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35’inci Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 11.01

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge yazısı (4/72)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal’ın Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 8/12/2016 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemimize göre, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca bugün dördüncü tur görüşmelerini yapacağız.

Dördüncü turda Dışişleri Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (x)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 434) (x)

 

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme girmeleri gerekmektedir.

Dördüncü turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına: Sayın Hişyar Özsoy, Sayın Altan Tan, Sayın Mizgin Irgat, Sayın Bedia Özgökçe Ertan, Sayın Aycan İrmez, Sayın Ayşe Acar Başaran, Sayın Meral Danış Beştaş.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına: Sayın Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu, Sayın Erhan Usta, Sayın Mustafa Kalaycı, Sayın Celal Adan, Sayın Mehmet Parsak.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: Sayın Öztürk Yılmaz, Sayın Selin Sayek Böke, Sayın Akif Ekici, Sayın Ali Akyıldız, Sayın Okan Gaytancıoğlu, Sayın Uğur Bayraktutan, Sayın Necati Yılmaz, Sayın Ali Haydar Hakverdi, Sayın Mehmet Gökdağ, Sayın İlhan Cihaner.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına: Sayın Sabri Öztürk, Sayın Azmi Ekinci, Sayın Ahmet Demircan, Sayın Zehra Taşkesenlioğlu, Sayın Mustafa Şükrü Nazlı, Sayın İbrahim Halil Yıldız, Sayın Mehmet Ali Cevheri, Sayın Tahir Öztürk, Sayın Mehmet Babaoğlu, Sayın Cemal Öztürk, Sayın Mürteza Zengin, Sayın Hülya Nergis, Sayın Cahit Özkan, Sayın Yıldız Seferinoğlu, Sayın Ceyda Bölünmez Çankırı ve Sayın Zekeriya Birkan.

Şahıslar adına: Lehte, Sayın Fevzi Şanverdi; aleyhte, Sayın Dilek Öcalan.

Şimdi söz verme işlemini sırasıyla başlatıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Sayın Hişyar Özsoy.

Buyurun Sayın Özsoy. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Grubum adına Dışişleri Bakanlığının bütçesini tartışmak üzere söz almış bulunuyorum.

Konuşmama başlamadan önce, tabii, burada fotoğrafları bulunan eş başkanlarımın ve çok kıymetli vekil arkadaşlarımın da önünde saygıyla eğiliyorum.

Tabii, bütçenin teknik ve siyasi olarak eleştirilmesi gereken birçok boyutu var. Teknik kısmına bugün çok kısaca değineceğim, bir iki örnekle değineceğim.

Tabii, bu teknik ve siyasi anlamdaki değerlendirmelerden önce bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Bu Meclis kürsüsünde konuşan arkadaşlardan yoğunlukla şöyle birtakım argümanlar duyuyoruz: İşte “HDP dış ilişkilerde bir ihanet içerisinde, sürekli olarak Türkiye'ye ihanet ediyor, yurt dışında olan vekilleri ihanet ediyorlar.” gibi, gerçekten -özür dileyerek söylüyorum- saçma sapan birtakım argümanlar ortaya koyuyorlar. Bunun gerçeklikle hiçbir alakası şu açıdan yoktur: Doğrudur, HDP olarak biz dışarıda şu an Türkiye Cumhuriyeti devletine hükûmet eden AKP’nin ve Dışişleri Bakanlığının politikalarını eleştiriyoruz, sonuna kadar da eleştireceğiz yanlış gördüğümüz şeyleri. Fakat HDP şu ayrımı yapabilecek kadar büyük bir basirete sahiptir: Türkiye ile AKP Hükûmetini tabii ki eş tutmuyoruz. Türkiye, bu ülke, AK PARTİ Hükûmetinden daha büyüktür diyoruz. Dolayısıyla, Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ayrıştırarak kendi dış politika söylemimizi oluşturuyoruz.

Bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’ye yaptırımların uygulanması konusunda HDP’nin tavrı şudur: Biz Türkiye’ye total anlamda yaptırım uygulanmasını doğru bulmuyoruz. Ancak Türkiye’de bazı Hükûmet kurumlarına yaptırım uygulanması gerektiğini düşünüyoruz. Bir örnek vereyim: Adalet Bakanlığına Avrupa Birliğinin fonlarından gelen katılım öncesi paylar var, biliyorsunuz, fonlar var. Bunlar, Türkiye’deki yargı kurumlarının transparan, demokratik, adil bir şekilde düzenlenmesi ve Avrupa Birliğinin hukuk kurumlarıyla uyumlu hâle getirilmesi için ayrılmış olan fonlar. Fakat bu fonlar amacına uygun olarak kullanılmıyor, ortada bir adalet sistemi kalmamış durumda. Dolayısıyla, mesela, Avrupa Birliğiyle yaptığımız görüşmelerde, Adalet Bakanlığına verilen bu katılım öncesi fonlarının amaçlarına uygun kullanılmadığı için dondurulması gerektiğini, Adalet Bakanlığı ne zaman ki Avrupa Birliğinin belirlenmiş kriterlerine uyarsa o zaman bu payların kendilerine tekrar verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Sadece bir örnek verdim bir duruma açıklık getirmek için.

Teknik olarak bütçeye baktığımız zaman, aslında Sayıştay raporları var, birçok şeyi gösteriyor. Şu kadarını söyleyeyim -tek bir örnekle bunu geçmek istiyorum çünkü daha genel, daha siyasi bir çerçevede bir bütçe tartışması yapmak istiyorum- Sayıştay raporlarına göre, her yıl, eski parayla trilyonlarca lira, hiç işi gücü olmayan, dışarıda herhangi bir görevi olmayan bazı çalışanlara, Dışişleri Bakanlığının çalışanlarına veriliyor. Bu, Sayıştay raporlarında mevcut, 2013, 2014, 2015 yıllarında bunu ifade etmişler. Yani öyle görünüyor ki halkın parası bazı çalışanlara tatil veyahut da ekonomik kazanç olarak veriliyor. Bu arkadaşlar dışarıya gidiyorlar, tatil yapıyorlar halkın parasıyla, üstüne üstlük bir de yolluk alıyorlar, masraf alıyorlar bunun için. Halkın parası bu en nihayetinde, vergiyle elde edilmiş bir meblağdan bahsediyoruz. Dolayısıyla, devletin parası değil bu. Devletin parası olmaz zaten, saçma sapan bir şeydir; halkın parasıdır, halkın parasını devlet birtakım kurallar çerçevesinde harcamak durumundadır.

2015 yılında, takribi olarak 2 milyar lira eski parayla 2 katrilyon; 2016 yılında 600 milyon bir ek bütçe alınmış, 2 milyar 687 milyonluk bir bütçeyle çalışmış Dışişleri Bakanlığımız. 2017 yılında bu bütçeye bir 300 trilyon daha eklenmiş. Şimdi, bizce yetmez diyoruz. Yani bu, eski parayla 3 katrilyon, yeni parayla 3 milyar, gerçekten, bakın, Sayın Bakanımız burada, kendilerine yetmez diyoruz. 3 milyar çok düşük bir paradır. Belki 30 milyar verseniz, 30 milyar, eski parayla 30 katrilyon, Türkiye’nin dışarıda sarsılan imajını, prestijini düzeltmek için kısmi bir fayda sağlayabilir. Bunu niye söylüyoruz değerli arkadaşlar? Bütçeyi Dışişleri Bakanlığına verdiğiniz zaman şunu da sormak lazım: Türkiye’nin dışişleri politikası gerçekten nedir? Belli bir stratejisi var mıdır?

Evet, çok ciddiye almıyor Hanımefendi beni ama…

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Alıyorum, estağfurullah.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Şu an için Türkiye’nin şöyle bir sıkıntısı var: Biliyorsunuz, Sayın Ahmet Davutoğlu gitti, dört beş yıl uygulanan dışişleri politikalarının hepsinin faturası Sayın Davutoğlu’na kesildi. Şimdi herkes, işte, “Sayın Davutoğlu doktrinerdi, katıydı, ideolojikti. Dolayısıyla, Binali Bey’le birlikte, biz daha pragmatist, daha enstrümantal bir şekilde, daha realist bir şekilde dış politikamızı düzenliyoruz.” Günah keçisi belli, Sayın Davutoğlu gitti oradan. Fakat Binali Bey geldikten sonra, evet, birtakım taktik ittifakların geliştiğini de görüyoruz. Özellikle, kendisinden daha önce başlamıştı ama kendisi döneminde vücut bulan İsrail’le ilişkiler ve Rusya’yla ilişkiler, bu iki konuda birtakım yumuşamaların olduğunu, birtakım ittifakların kurulduğunu biz gözlemleyebiliyoruz. Yalnız, burada belli, planlı bir konsept dâhilinde bu dış politikalar uygulanmıyor, daha çok ideolojik bir noktadan pragmatik bir noktaya savrulan ve can havliyle bölgede ve dışarıdaki izolasyonunu kırmak için ilişki kurmaya çalışan, ittifak kurmaya çalışan bir dış politika görüyoruz. Bizim temel eleştirimiz şudur, biz diyoruz ki: Yanlış bir stratejiniz olursa birtakım taktiklerle siz sonuca gidemezsiniz. O yanlış stratejileri de birazdan detaylı bir şekilde vereceğim. Mevcut durumda, bölgede ve dışarıda önemli oranda izole olmuş, Avrupa Birliğiyle ilişkileri kriz durumuna girmiş, bölgesel gelişmelere kesinlikle yön veremeyen ama bölgesel gelişmelerin etkisinde kalan, uzun erimli bir stratejisi olmayan, iç çelişkilerle dolu, neredeyse herkesle çatışmalı, belki burada İsrail ve Rusya’yı kısmi parantez içine almak mümkün, ötesi tuhaf, böyle neoemperyal, neoosmanlıcı birtakım argümanlarla bezenmiş -son dönemdeki bu Lozan tartışmalarına referans veriyorum burada- büyük bir bölgesel, küresel türbülans içerisinde sağa sola savrulan, sağa sola çarpan bir dış politika makinesiyle karşı karşıyayız.

Arkadaşlar, biraz daha detayına girmeden şu konuda da bir şey söyleyeyim: Bu son dönemlerde özellikle yeni Osmanlıcılık yeniden böyle bir hortlamaya başladı. Ya, bu da bir şey olabilir yani daha önce, biliyorsunuz, “stratejik derinlik” olarak kavramsallaştırılmıştı, “Türkiye’nin tarihsel anlamda mirasının olduğu Orta Doğu coğrafyasına şöyle daha yaygın, daha geniş bir şekilde girelim, ilişkilerimizi kullanalım, ticaretimizi artıralım, kültürel ilişkilerimizi artıralım.” gibi bir çerçevede bir dış politika düşünülüyor. Fakat arkadaşlar, yeni Osmanlıcılık yapacaksanız onu da bari tutarlı bir şekilde yapmak lazım. Şöyle ki: Yeni Osmanlıcılık yapıyorsanız, bunu ırkçı, milliyetçi birtakım saiklerle yapamazsınız. Osmanlıcılık farklı bir tahayyüldür, millet üzerinden işlemez. Osmanlıcılık üzerinden işler ve onun içerisinde Kürtlerin de… O Osmanlıcılık tahayyülü içerisinde aslında en önemli olan Kürtlerin durumudur biliyorsunuz. Eğer Osmanlıcılık yapacaksanız Kürtlerle şu an Suriye’de ve Türkiye’de ilişkilendiğiniz gibi ilişkilenmememiz gerekiyor, hem mekânsal olarak hem de tarihsel bağları itibarıyla Kürtlerle daha dostane, daha yapıcı ilişkiler kurulması gerekiyor. Demek istediğim, bu yeni Osmanlıcılığı bile son derece katı, milliyetçi birtakım saiklerle yapıyorsunuz hem anakronik oluyor hem de çok gerçekçi olmuyor.

Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı, zaten dış politikaya kendisi yön veriyor. Şahsınızla kesinlikle ilgili bir durum değil ama belli ki bu dış ilişkilere dair bütün bu politikalar, tabii ki Bakanlığın fikri alınarak ama bizim görebildiğimiz kadarıyla daha başka yerlerde dizayn ediliyor. Şimdi, biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanının bugünlerde popüler olan bir söylemi var, neredeyse her yaptığı konuşmada -muhtarlarla olur, başkalarıyla olur- seçim meydanlarındaki gibi “Biz Hans’ın ve George’un ne dediğine bakmayız.” diyor. Yerli ve millî dış politika olarak bunu insanların önüne koyuyor. Değerli arkadaşlar, bu tür söylemler biraz toplumun gazını alma, topluma biraz gaz verme gibi bir işlev görebilir ama bunun, Sayın Bakanım çok iyi bilir ki gerçeklikle uzaktan yakından bir alakası yoktur. Hans’ın da George’un da ne dediğine bakacaksınız. Daha önceki on yıllarda olduğu gibi bakmak durumundasınız. Bu bir tercih meselesi filan değil, Türkiye’nin siyaseti, ekonomisi, önemli oranda, özellikle küreselleşmeyle birlikte entegre olmuş durumda. Türkiye’nin yaptığı ihracatın yarısı Avrupa’ya gidiyor. Avrupa’dan Türkiye’ye gelen direkt yabancı sermaye yatırım, Türkiye’deki yatırımların yüzde 70-75’ini oluşturuyor. Ciddi anlamda entegre olmuş, Hans’larla ve George’larla entegre olmuş bir siyasal, kültürel ve ekonomik yapıdan bahsediyoruz yani bağırıp çağırarak, “Hans’a, George’a biz prim vermeyiz.” diyerek dış politika yapılmıyor; niye? Çünkü, Hans ile George kızdığı zaman, bakın, dolar ve euro yükseliyor, görüyorsunuz. Bunun faturasını kim çekiyor, kim ödüyor bunun faturasını? İşte, mesela, demiri dolarla almak zorunda olan inşaatçı çekiyor; mesela, turizm sektörü; mesela, ihracata yönelik olarak üretim yapan tarım sektörü, sanayiciler, herkes bir şekilde, bu, Sayın Cumhurbaşkanının Hans’larla ve George’larla yaşadığı sıkıntıların faturasını ödemek zorunda kalıyor. Öyle babalanmalarla, bağırmalarla çağırmalarla gitmiyor. Dolayısıyla, biz şunu da söylemiyoruz tabii ki, onun da altını çizelim: Gidip Hans’lara, George’lara teslim olma... Onların tabiriyle söylüyorum; çok doğru da değildir, aslında çok da yabancı düşmanlığı içeren bir kavramdır bu, onu da çok doğru bulmuyoruz. E, tabii ki onlarla oturacaksınız çünkü Hans’ı, George’u... Hans genelde Almanları, George genelde İngiliz, Amerikalıları temsilen kullanılan bir isim. E, gidip İgor’la, Moşe’yle yapıyorsunuz mesela; yani Rusya’yla, yani İsrail’le pekâlâ güzel güzel iş tutabiliyorsunuz yani Hans ile George’un günahı ne? E, on yıl, 2002’den sonra AKP’ye en fazla desteği vermiş çevreler bunlar ama ne olmuş? On-on beş yıl içerisinde kendilerine verilen kredi tüketilmiş. Mevcut durumda, son dönemde Avrupa Parlamentosunun aldığı kararla birlikte, bir şekilde Türkiye'yi içine sindiren, Türkiye'yi isteyen Batılıların sayısı neredeyse yüzde 10’ların, yüzde 5’lerin altına düşmüş. Tam anlamıyla Batı’yla olan ilişkilerde bir iflasın dışa vurumudur bu.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Avrupa Parlamentosunun bir kararı oldu Türkiye’yle müzakerelerin geçici olarak dondurulmasına yönelik. Daha önce bu kürsüde söyledik. Hükûmet, tabii ki bunun sembolik bir karar olduğu, bağlayıcı olmadığı konusunda bir argüman üretiyor, yalnız şunu da biliyoruz: Evet, bu bir öneridir. Bu Aralığın 15-16’sında liderler toplantısında bu konu gündeme gelecek. Bizim de öngörebildiğimiz, büyük bir ihtimalle, özellikle mülteci krizi ve birtakım ekonomik kaygılar yüzünden Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin dondurulması çok gerçekçi görünmüyor yani kimse çok fazla öyle bir beklenti içerisinde değil. Artı, bir de Kıbrıs meselesi var. Türkiye ile AB ilişkileri donarsa, belki, Hükûmetin hani kısmen adım atmaya çalıştığı Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda da ciddi bir krizle karşı karşıya kalacağız.

Mesele burada, Avrupa Birliğiyle ilişkilerin formel bir şekilde askıya alınması meselesi değil arkadaşlar, Avrupa’yla, Batı’yla gerilen bu ilişkilerin Türkiye’deki toplumsal, siyasal, ekonomik, istikrar üzerindeki olumsuz etkileridir ve biz bunları iliklerimize kadar hissediyoruz. Bugün bir haber geldi, Avrupa Yargı Konseyleri Ağı kendisine üye olan, daha doğrusu gözlemci statüsünde bulunan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu gözlemci sıfatından çıkarmış. Bir işarettir, sadece bir işarettir. Gerekçe: Yargı kurumları Türkiye’de bağımsız değil. Ya, buraya normalde Avrupa Birliğine üye olan ülkelerin tabii hâkim, savcı yüksek kurulları giriyor; üyelik aşamasında olanlar ise yani o süreçte olanlar, giriş sürecinde olanlar ise gözlemci statüsüyle orada bulunuyorlar. Bunu yedik yani Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu artık o gözlemci statüsünü kaybetmiş durumda. Daha önce -biliyorsunuz- askerî ambargolar geldi, Avusturya’dan, yine Almanya’dan bazı şirketlerden askerî ambargoların geldiğini görüyoruz. Bunun dışında, ismi konulmamış olsa da Türkiye’ye yönelik ekonomik birtakım yaptırımların zaten işlediğini, birkaç aydır işlediğini pratik etkileri itibarıyla da biz görüyoruz.

Şimdi, biraz toparlamaya çalışayım, dört dakikam kaldı. Şimdi, bizim şöyle bir önerimiz var, biraz latifeyle karışık ama biraz da gerçek, biz diyoruz ki değerli arkadaşlar: Dışarıda, özellikle Avrupa’da, Batı’da dış politikanın içerisine girdiği krizin temel sebebi içte yaşanan sorunlardır, özellikle de İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ’ın yaptığı yanlış uygulamalardır.

Şimdi, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı ortalığı toz dumana katmış, binlerce, yüz binlerce insanı işten çıkarmış. Bizim eş başkanlar ve vekillerimizi hapse atmış, belediye başkanlarımızı hapse atmış. Sayısız gazeteci, akademisyen içeride, yargı kurumunu temsil eden birçok kesim içeride, şu an cezaevinde. 75 yaşındaki Ahmet Türk’ü -kalbinde pili var- “terörist” diye götürüp içeri atmışlar.

Sayın grup başkan vekilleri, AK PARTİ’li arkadaşlar; İdris Bey’i de müebbetle yargılıyorlar, siz birlikte çalıştınız burada kendisiyle. Bütün bunlar oluyor. Yani, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı yaptığı uygulamalarla Türkiye’nin imajını dışarıda yerle bir ediyor, sonra da Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Bey’e diyorlar ki: “Ya, Mevlüt Bey, gidin dışarıda hadi bizim imajımızı toparlayın.”

Şimdi, Mevlüt Bey ne yapsın? Çalışıyor vallahi, biz görüyoruz. Ben de o alandayım, dış ilişkilerden sorumluyum; gece gündüz Mevlüt Bey çalışıyor ama dışarıda Hükûmetin argümanlarına zerre kadar prim vermiyorlar ve hiç kimse inanmıyor.

Bakın, parlamentolar üzerinden yapılan bu ziyaretlerde, darbeyi anlatma ziyaretlerinde bütün arkadaşların hâli, pozisyonu şuydu -siz de gidip gördünüz, değil mi Öztürk Bey?- diyorlar ki: “Ya, biz dünyaya anlatıyoruz, hiç kimse bize inanmıyor.” Size inanmaları için bir sebep söyleyin. Darbeyle mücadele ediyoruz diyorsunuz, Ahmet Türk’ü içeri atıyorsunuz. Darbeyle mücadele ediyoruz diyorsunuz, 12 yaşında 13 devlet kurşunuyla öldürülen Uğur Kaymaz’ın annesini bir kanun hükmünde kararnameyle işten çıkarıyorsunuz. Darbeyle mücadele, terörle mücadele ediyoruz diyorsunuz, Zarok TV’yi, Kürtçe birtakım çizgi filmleri çevirip yayınlayan böyle bir televizyon kanalını kapatıyorsunuz. Darbeyle mücadele yapıyoruz diyorsunuz… Yaptıklarınızın haddi hesabı yok ki, hangi birisini söyleyeyim?

Belediye başkanlarını hapse atıp yerlerine kayyum atıyorsunuz, sonra da “Hendekler vardı.” diyorsunuz. Sayın Bakan, Dersim’de hendek mi vardı ya? Ağrı’da hendek mi vardı? Erzurum’da hendek mi vardı?

Yani, böyle “Biz terörle, darbeyle mücadele ediyoruz.” söylemi içerisinde geniş bir alan yaratmışsınız ve darbe girişiminden sonraki durumu da bir fırsat olarak değerlendirip Türkiye’deki bütün muhalif sesleri susturmaya yönelik birtakım uygulamalar yapıyorsunuz. Mevlüt Bey bunların hangi birisini dışarıda temizlesin? Yani işi zor, gerçekten öyle düşünüyorum. Yani gidip kime anlatacak? Mesela her gün burada Cumhurbaşkanı bas bas bağırıyor “İdam cezasını istiyorum.” diye. Biz, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplantısındaydık, Mevlüt Bey idam cezasının nasıl doğru olmadığını anlatmaya çalışıyordu, en azından şahsi görüşü olarak.

MUSA ÇAM (İzmir) – Mevlüt Bey de idama karşı zaten.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Arkadaşlar, dış politika böyle yapılmaz. Bağırarak, çağırarak dış politika yapılmaz. Biz şunu söylemek istiyoruz: Eğer siz, dış politikadaki bu içine girilmiş sıkıntılı durumu aşmak istiyorsanız, ekonomiyi biraz istikrarlı hâle getirmek istiyorsanız çok kolay, biz reçete veriyoruz: Vekillerimiz, eş başkanlarımız, belediye başkanlarımız tutuklu, akademisyenler, gazeteciler, sivil toplum temsilcileri, bunları bırakın, hukukun üstünlüğünü tesis edin, devletin yönetiminde şu an benim çete olarak gördüğüm pratiklere bir son verin içeride; dışarıda 3-5 katrilyon harcamanıza hiç gerek yok, son derece rahat bir şekilde, siz dışarıda çok kolay bir şekilde toparlarsınız değerli arkadaşlar.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özsoy.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan.

Sayın Tan, sizin süreniz on dakika.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yine, her yıl bütçe görüşmelerinde mutat olduğu üzere GAP’la ilgili huzurlarınızdayım.

İnan edin, aynı şeyleri söylemekten bıktım desem, bıkmadım ama neden bıktım? Bir karşılık alamamaktan ciddi şekilde bıktım ve usandım.

Değerli arkadaşlar, her bütçe görüşmelerinde bu GAP’a bir girizgâhta bulundum, devletin kendi raporlarında açıkladığı rakamları önünüze koydum. GAP bittiği zaman bölgenin makûs talihi yenilecek, 3 milyon 800 bin kişiye, Suruç Projesi de ilave edildiği vakit 4 milyon kişiye iş imkânı bulunacak, ortalama bir aile nüfus katsayısıyla çarpıldığı zaman da yaklaşık 20 milyon kişilik bir nüfusa hitap edecek. Şu an bölgenin nüfusu yani bu proje kapsamında olan illerin toplam nüfusu 8,5 milyon, Gaziantep dâhil.

Peki, şimdi dönüp Sayın Bakanlara soruyorum daha fazla rakam vermeden: Allah’ınızı severseniz bu GAP niye bitmiyor? Çarşı pazar üslubuyla konuşuyorum ve et-tekrârü ahsen velev kâne yüz seksen tabiriyle bu niye bitmiyor? İki buçuk senede üçüncü köprü bitiyor, Osman Gazi Köprüsü bitiyor, Marmaray bitiyor, bu niye bitmiyor?

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Orası para getirmiyor.

ALTAN TAN (Devamla) - Eğer bu devletin parası yoksa bu para bu yerlere nasıl bulunuyor? Ama 8,5 milyon nüfusu 20 milyon nüfusa çıkaracak ve belki bütün Orta Doğu’nun ekonomisini, sosyal yapısını, makûs talihini değiştirecek bu proje niye bitmiyor?

Bazı arkadaşlar polemik yapıyorlar, “Efendim, Silvan Barajı’nı PKK bırakmıyor ki yapalım. İşte, araçlar yakılıyor, bombalamalar oluyor.” Bingöl yolu için de aynı şeyler söyleniyor, “İşte, araçlar yakılıyor, bombalamalar oluyor, insanlar kaçırılıyor.” Oluyor mu? Evet, oluyor. Şimdi, ikinci soru: Peki, Allah’ınızı severseniz Silopi’deki, Şırnak’taki termik santrallere niye bir şey olmuyor? Pervari’de Limak İnşaatın yaptığı HES’lere niye kimse müdahale etmiyor? Geçen hafta Şirvan’da 16 kardeşimizin hayatını kaybettiği, baktığınız vakit, gördüğünüz vakit televizyonda görüntülerinden ürktüğünüz dağlarda niye kimseye karışılmıyor? Ve yine aynı şekilde, olayların en yoğun olduğu dönemde Kerboran’daki, Dargeçit’teki, Botan ile Turabdin arasındaki devasa bir baraj, Ilısu Barajı’nın ana gövdesi nasıl bitiriliyor, elektrik amaçlı? Şimdi arkadaşlar, tabii, bu soru biraz karışık bir soru oldu. Ne söylediğimin de farkındayım kelime kelime, cümle cümle. Biri gelsin bunları izah etsin. Para yoksa bu para diğer bütün dev yatırımlara nasıl bulunuyor ve 20 milyon nüfusa hitap edecek böylesine bir proje kırk senedir neden ağır aksak gidiyor? Hükûmet 4 sefer, 5 sefer bu hedeflerini revize etti ve bu revizelerden sonra en son 2014’ü hedef koydu. 2017’ye geldik ve bu hızla giderse daha beş yıl, altı yıl daha en azından bu işler devam edecek. Güvenlik ise sorun -işte, bu soru, o sorduğum sorular ortaya bir soruydu- neler oluyor? Hangi projelere niye müdahale ediyor, hangi el müdahale ediyor, hangisine etmiyor? Elektrik amaçlı barajda işler tıkır tıkır yürüyor ama sulama amaçlı Silvan Barajı’nda işler duruyor. Ne oluyor?

Değerli arkadaşlar, bu sorulara karşılık doğru düzgün bir cevap maalesef bulamıyoruz ama yıllardır şunu söyledik: Bir derin el bölgenin kalkınmasını, ilerlemesini istemiyor. Bu derin el Ankara’da da var yani Tahran’da, Şam’da, Moskova’da, Washington’da, Berlin’de, Londra’daki ellerden bahsetmiyoruz; bizi ilgilendiren şu an Ankara’daki eller ve yine aynı şekilde, oradaki göçün batıya doğru devamı isteniyor. Tersine göç istenmiyor, istihdam istenmiyor, asimile devam etsin isteniyor. Eğer böyle değilse o zaman biri çıksın desin ki “Hayır, senin bu dediklerinin hiçbirisinin gerçekle alakası yok. Esas tablo bu.” biz de öğrenelim bunları yani olan biteni öğrenelim. Hâlâ bu kadar kalkınmaya ve ilerlemeye rağmen Urfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak; bunların tamamı eksi göç veriyor, eksi göç. Eksi göç ne demek? Bir ile o sene gelen var, giden var; giden fazlaysa eksi göç. Urfa’nın vilayet nüfusu yılda ortalama 45 bin artıyor, 1 milyon 892 bin, 31/12/2015 itibarıyla; 2016 rakamları işte, on beş yirmi gün sonra belli olacak, bir ay sonra açıklanacak. Antep yine aynı şekilde yani nüfus artıyor ama göç tablosuna baktığınız vakit hâlâ eksi göç var. Diyarbakır 1 milyon 654 bin, nüfus 19 bin artmış ama eksi göç 20 bin yani bu, sadece doğumdan gelen bir artış, gerçek, reel bir artış değil; Urfa’nın da öyle.

Değerli arkadaşlar, bir diğer sorun, bu Sur’daki, Cizre’deki, Yüksekova’daki olaylar olduğu vakit Cevdet Bey’le bir görüşmem oldu benim, o zaman buraların sorumluluğu kendisine verilmişti. İşte, “Şuraya şu kadar konut yapacağız, buraya bu kadar konut yapacağız.” Ve şu an Diyarbakır’da -ben Diyarbakır ölçeğinde konuşayım, az bir zaman kaldı- 3.700 konutun inşaatı devam ediyor; en erken bitecek olan yedi sekiz ay sonra bitecek, en erken bitecek olan; tabii, bu termin, yani uyulur, uyulmaz, daha da sarkar. Ben Bakana şöyle bir teklifte bulundum: “Siz bunu kaça mal ediyorsunuz?” dedim. Ben inşaat mühendisiyim ve müteahhidim, şu anda da şantiyelerim var yani iddia edenle bu rakamlar üzerinde tartışmaya hazırım, bütün bu rakamlarla ilgili. Kaça mal olacak bir toplu konut? İşte, 120 metrekare, bunun arsası, sosyal donatıları, okulları yani sadece binanın metrekare maliyeti değil, bunları üst üste koyduğunuz vakit 120-130 milyardan, 140 milyardan aşağı bir rakam çıkmıyor, 120 metrekare, 130 metrekare için konuşuyorum. “Peki, siz ne yapmak istiyorsunuz yani vatandaşa ev mi vermek istiyorsunuz?” dedim, “Evet.” “Ekonomiye bir katkı mı sunmak istiyorsunuz?” “Evet.” Şu an Diyarbakır’da satışa hazır, bu evsafta 7 bin-8 bin daire var. 2 bin tane daireyi bir seferde alın ve 140 milyara, 150 milyara bütün bu sizin yapacağınızdan daha güzel daireler; beraber gezelim. 1,25; 1,40 emsal üzerine yapılmış, otoparkları olan, çocuk bahçeleri olan sitelerden bahsediyorum. Bir anda Diyarbakır ekonomisine 300 trilyon, 400 trilyon bir para girsin.

Peki toplu konutta ne oluyor? Geliyor müteahhit, bütün ekibi, tünel kalıplarına kadar, kendi teknik, profesyonel ekibine kadar dışarıdan getiriyor, parayı da alıyor, götürüyor. Nereye götürdüğü de belli değil. Bırak, bu, memlekete girsin; hazır, hemen ertesi gün, on beş gün sonra bu vatandaş evine girsin.

Değerli arkadaşlar, maalesef bunların hiçbirisi dikkate alınmadı ve şu an bölge ekonomik yönden -Türkiye’nin, diğer, tabii, batısı da aşağı yukarı aynı duruma geldi- çökme durumunda. Bankalar bin bir ricadan sonra sadece kredi ertelemesine gitmek istiyorlar. Bir banka müdürü, gerekirse isim de verebilirim, polemik de yapmak istiyorum, bir finans kuruluşunun il müdürü diyor ki: “Ben vefa hakkını yeni öğrendim, burada, bu sene yeni öğrendim.”; on beş gün evvel. Vefa hakkını bile kullandırmıyor doğru düzgün son noktaya gelmeyene kadar. Genel müdürler, genel müdür yardımcıları randevu vermiyor.

Bunları da bilgilerinize sunuyorum. GAP’la ilgili cevabı bekliyorum.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tan.

Şimdi, üçüncü konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Önder, buyurun.

HDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sizi ve değerli arkadaşları saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum.

Şimdi, gerek bu siyasi tutsak alma operasyonuyla rehin tutulan arkadaşlarımızın gerek partimizin gerek sivil seçilmişlerimizin gözaltına alındığı bu operasyonların bir tek gerekçesi var, oradan başlamak istiyorum.

“HDP -kendi ifadeleriyle- terör örgütüne yardım ediyor.” Bu en fütursuz olanı; biraz daha ortadan konuşanı: “Arasına mesafe koymuyor.” Şimdi, giderek bir şey çok sık tekrarlanınca sanki gerçekmiş gibi kulaklarda çınlamaya başlıyor. Buna dair, üç sene bu operasyonu, bu süreci yürüten; devletle, Hükûmetle, İmralı’yla, Kandil’le yürüten bir arkadaşınız olarak bazı şeyleri bir daha söylemek gerekiyor diye düşünüyorum, o da şu: Teröre karşı çıkmaktan ya da terör meselesini -bunu hep tırnak içinde kullandığımı bir daha belirteyim, çok boyutlu bir meseleyle karşı karşıyayız- bunu lanetleyerek, bunu da bir çok defa yaparak bununla mücadele edilmiş olunmuyor. Bizatihi Hükûmetin en yetkili ağızlarının; Cumhurbaşkanından Başbakana, ilgili bakanlarından parti sözcülerine varana değin defalarca dile getirdikleri gibi, arkasında çok boyutlu; sosyal, kültürel, ekonomik, tarihî boyutları olan bir meseleden bahsediyoruz.

Bu devlet, önce bir Oslo süreci yaşadı. Onun özelliği neydi? Kimse onunla anmıyor. Onun özelliği, sivil siyasetin bu sürecin dışında tutulmasıydı arkadaşlar. Devlet ve Hükûmet, PKK’nin yöneticileriyle, KCK’nin yöneticileriyle doğrudan bir müzakere yürüttüler ve kamuoyuna yansıyan kısmından çok önce başladı, kamuoyuna yansıyan kısmından çok sonraya kadar da devam etti. Malum sebeplerle bu görüşme akamete uğradı -bununla süreyi kullanmak istemiyorum- sonra şöyle bir yönelim ortaya çıktı: “Sivil siyaset devrede olmazsa Oslo sürecinde yaşadığımız sıkıntıları yaşamamız mukadderdir.” dendi ve sivil siyaset temsilcileri inisiyatif almaya zorlandı.

Barış terörü lanetlemekle ya da her gün beddua etmekle gelmez, inisiyatif ve risk almak gerekiyor. Sayın Bozdağ gitmiş. Bütün Meclisin bilmesi gereken şey şu: Biz Sayın Öcalan’ı ilk ziyarete gittiğimizde, süreç ilk başladığı zaman şu söylendi bize: “Dünyanın her yerinde güven adımları, güven artırıcı adımlar ve jestlerle başlar bu iş. PKK’nin elinde rehin kamu görevlileri ve askerler var. Bu siyasi heyet bir an önce -şu anda da var ve aileleri her gün bizi arıyorlar- bunları serbest bıraktırsın.” Karşılığında devlet ve hükûmet şu sözü verdi arkadaşlar: “Biz de hukuken -burası çok önemli- tahliye hakkı kazanmış bütün hasta tutsakları bir an önce salıvereceğiz.” Şu soru gelebilir akla: Hukuken kazanmışsa kim bunları tutuyor? Daima bu ülkede kanunlara bir hak tanımı yapıldığı zaman 50 bin tane de engel önlemi alınır, ondan dolayı. Doktor raporu, adli tıp raporu vesairesi bütün süreci tamamlamış, iki eli, iki ayağı olmayan mahkûm -öyle bir örnek vereyim- cezaevinde tek başına yaşamını idame ettiremeyecek bir mahkûm; en son bir madde koymuşlar “Kolluktan bir görüş alınır, bunun dışarı çıkması kamu güvenliğini bozar mı bozmaz mı?” araya böyle bir şey koymuşlar. Bu hak… Bu prosedürünü tamamlayan 60’ın üzerinde hasta tutsak hep bu kolluğun verdiği raporlarla bırakılamıyordu, bir kısmına adli tıp engel oluyordu.

Şöyle söyleyeyim: Biz o askerleri ve kamu görevlilerini -içerisinde bir kaymakam da vardı- on üçüncü gün özgürlüklerine kavuşturduk. Devlet ve hükûmet verdiği bu sözün gereğini bir tek mahkûmda yapmadı. Gerekçeler şunlardı… Bunun bir kısmını Sadullah Bey’le yürüttük, bir kısmını Sayın Bozdağ’la yürüttük. Gerekçe şuydu: Adli Tıp Başkanı cemaatçi, onu alalım; aman hani biz sözümüzdeyiz, onu alalım, bu mesele çözülecek. Adli Tıp Başkanı görevden alınıyor, yerine yenisi geliyor, aynen Hükûmet yetkilisinin söylediği şuydu: “Yorulmuşları gitmiş, dinlenmişleri geliyor.” Gelen de cemaatçi çıktı. Onu da aldılar. Ondan sonra “Üçüncü daire başkanı -ya da kaçıncı daire başkanı- bu işe engel koyuyor, yeni gelene de söyledik, o da onu görevden alacak.” dediler ve sadece 2 mahkûm -belki bir iki tane daha vardır; o kadar, yani bir iki kişi üzerinden yürütmeyelim 100’ün üzerinde, bu hakkı kazanmış sadece 2 mahkûm- ölümlerinden bir gün önce, neredeyse canlı cenaze olarak aileleriyle bir vedalaşma hakkı kazandılar.

HDP, HDP’nin siyasi temsilcileri, barış için, devletin, Hükûmetin ve ilgili bütün kurumların bilgisi, önerisi ve talebi dâhilinde, PKK yöneticileriyle 117 kere toplantı yaptı. Üç sene de bu memlekette, evlatlarımızın hayatından emin olarak yaşadık.

İkinci çiğnenen sakız hendek, barikat, vesaire. Onunla ilgili de bir şey anlatacağım. Bütçe konuşması boyunca, bu süreçte neler olduğunu… Bunların birçoğu kamusallaştı ama kimsenin küfür etmekten, hakaret etmekten, “Yahu, neydi bu işlerin aslı?” diye sormaya üşendiği şeyler bunlar. Yani bir gerçeği ilk defa ifşa ediyor değilim. İlk hendek, arkadaşlar, Lice’de kazıldı ve 2 uzman çavuş oradaki halk tarafından rehin alındı. Sebebi neydi biliyor musunuz? Lice depremini hatırlayanlarınız vardır. Lice depreminde, bu devlet, oradaki köylülere “Size, deprem evleri, afet evleri yapacağım.” demiş. 1970’li yıllarda olan bir depremdi. O afet evleri hâlen bitirilmiş değil, hâlen inşaatından vazgeçilmiş de değil fakat barış süreci başlar başlamaz Lice’ye 6 trilyon bütçeli bir kalekol yapılmaya başlandı. Bölge vekilleri bilir, 1990’lı yıllarda Lice halkının sosyal hafızasında “karakol” demek “kabristanın kapısı” demekti. Sağ girer, ölü çıkardınız; bunun istisnası yoktu. Halk buna isyan etti: “Ya, deprem konutlarımız duruyor -biraz önce Altan Vekilimiz bahsetti- orada bir sürü akim yatırım var, barışacaksak bölge halkının refahına dönük bu işlere şey ederken siz bize bir kalekol yapıyorsunuz.”

Vaktim fazla kalmadı. Şöyle söyleyeyim: İş içinden çıkılamaz duruma geldi. Hükûmet, Sayın Öcalan’dan yardım istedi; dedi ki: “Bunu toparlayın.” Sayın Öcalan bize iletti. Hükûmetten 2 bakanın koordinasyonuyla, heyet üyesi, birisi Sayın Başkan Vekilimiz olmak üzere, birisi da şu anda tutsak olan İdris Baluken Vekilimiz olmak üzere biz 3’ümüz gittik, bölge halkıyla görüştük, o 2 uzman çavuşumuzu aldık -ikisinin de bir hafta sonra nişanı vardı, biri Kilisli, birisi Nurdağılı’ydı- getirdik, ailelerine teslim ettik. “Sivil siyaset ne yaptı?” sorusunun cevabı bu ve benzeri, bildiğiniz, bilmediğiniz binlerce olayda saklıdır. Hendeğin kapatılması konusunda, kalekol inşaatının durdurulması şartıyla burada bu tarz eylem ve etkinliklerin yapılmayacağı, itirazların yapılmayacağı sözünü aldık. O gece Hükûmet oraya bir tır gönderdi, o inşaatın bütün malzemeleri o tıra yüklendi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – …ertesi gün halk açtığı hendekleri kendisi kapattı, askerleri de bize teslim etti ve yeniden bir kalekol inşaatı başlayana kadar da orada hiçbir -tırnak içinde- asayişe mebni herhangi bir olay yaşamadık.

Özür dilerim Sayın Başkan.

Son sözüm: Buradan çıkıp eş genel başkanları, değerli vekilleri ve seçilmiş belediye başkanları, meclis üyeleri tutsak alınmış, daha önce bunu yapan hükûmetler yüzlerce kere lanetlenmişken “Efendim, terörle şununla bununla mesafe koymadılar ya da destek oldular.” sözü yalan.

BAŞKAN – Sayın Önder, Sayın Irgat’ın bir dakikasını size ekliyorum; tamamlayın lütfen.

Buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Teşekkür ederim.

İkinci büyük yalan da şu: Kaçma şüpheleri var diye Sayın Selahattin Demirtaş, Sayın Figen Yüksekdağ, bu siyasal partiye o yüzde 40 kâbusunu yaşattıkları için içerideler. Bu birinci sebep.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hadi canım!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Tabii, bir yüzde 40 aldık, bir yüzde 40 daha alabiliriz kâbusu uykularınıza giriyor.

İkincisi: Kaçma şüphesinden dolayı değil, bu topraklarda yaşama ısrarlarından, bu toprakları bir gülistana çevirme iradelerinden dolayı içerideler.

Buradan eş genel başkanlarımız başta olmak üzere bütün vekillerimize, onları bu gasbedilmiş hukuksuzluktan beri tutacağımız, özgürlüklerini iade edeceğimiz, bu memlekette sivil siyaset olarak demokratik siyaset konusunda mücadelemizi hayatın her alanında yükselteceğimiz sözünü vererek bitiriyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Önder.

4’üncü konuşmacı Bitlis Milletvekili Sayın Mizgin Irgat.

Sayın Irgat, sizin bir dakikanızı Sayın Önder’e verdim. Süreniz dokuz dakika.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zindanlarda bizi izleyen tutsak arkadaşlar ve tüm izleyicileri saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Evet, Adalet Bakanlığı bütçesini görüşürken Bakanlığın olmadığı bir Meclisten sizlere sesleneceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün Adana’daydım. Haksız hukuksuz bir şekilde… Bu Meclisin ve Türkiye'nin tek kadın eş başkanı Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ’ın duruşmasını izledik. Kendisinin tek cümleyle selamları ve bu ayıptan bir an önce Türkiye'nin kurtulması gerektiği yönündeki sözleriyle başlamak istiyorum.

Yarın 10 Aralık yani İnsan Hakları Haftası’na girmiş oluyoruz aslında. Ama ne yazık ki, geçen yılki bütçe görüşmelerinden bugüne değin bir yıl içerisinde yaşadıklarımızı özetlersek, bütçeden fazla Adalet Bakanlığının ve bu ülkede insan haklarının, hak ve hukukun, adaletin gelmiş olduğu noktayı konuşursak sıra bütçeye sanırım gelmeyecektir.

Evet, ben eş genel başkanları ve milletvekili arkadaşları tutuklu olan, 50’yi aşkın seçilmişin, belediye başkanının tutuklu olduğu bir grubun üyesi olarak sizlere sesleniyorum. Evet, bizim milletvekillerimiz, eş genel başkanlarımız ve seçilmişlerimizin bugün zindanlarda, hapishanelerde olmasının tek bir gerekçesi vardır. 7 Haziranda bu ülkeye bir umut, bir ışık, belki de özgürlük ve barışı dileyenler adına bir ışığın açılmasının, bir yolun açılmasının halklar nezdinde tekrar kapatılması isteği, kapatılması pratiğiyle karşı karşıya kaldık ve en son vekillerimizin tutukluluğuna, belediye başkanlarımızın tutukluluğuna vardıracak düzeyde yaşanan hukuksuzlukları yaşadık.

Elimde fotoğraflar var. Önümüzde duran vekillerimizden önce 1994’te Sayın Orhan Doğan’ı bu şekilde alanlarla 2009’da bu fotoğrafı çektirmek zorunda kalanlarla ve 2016’da bu fotoğrafı çektirmek zorunda kalanlar arasındaki farkı sizlere sormak istiyorum. Aralarında zerre kadar bir fark yok. Bunlara “cemaatçi” dediniz, şu an onları da içeri attınız. Bunlara ne diyeceksiniz? Emin olun, yarın öbür gün de bunları başka bir isim, ad altında aranızdan atacak… Başkanlık sistemine doğru gittiğiniz diktatöryal rejimde, yarın öbür gün, aramızda olanlar da bu sıralarda maalesef olmayacaklardır.

Buradan, Türkiye adalet sistemini tartışırken bir tek şeyi dile getirmek istiyorum. Bunu yapmakla yani milletvekillerimizi, seçilmişlerimizi tutuklamakla, bence yapılan tek bir şey var. Sonuçta olan tek şey kendilerinin efsaneleştirilmesidir. Belki bugüne kadar kendilerini bilmeyen, dinlemeyen, tanımayan kamuoyu şu dakikadan itibaren haksız hukuksuz bir şekilde tutuklandıktan sonra her biri halkımızın gönlünde birer kahraman, birer efsane, birer devrimci, birer barış arayıcısıdır. Dolayısıyla bizler ne tutuklanmakla ne gözaltılarla ne inkâr edilmekle bitmeyiz.

Evet, konuşmamın başında da dile getirdiğim gibi, bütün vekillerimizin tek tek konuşmalarına baktığımızda aslında tüm konuşmaların özetinde şunu görebiliriz: Türkiye'nin yaşadığı kaostan, yaşadığı hukuksuzluktan çıkmak üzere öneriler, barış çağrıları ve bu ülkenin kanayan yarası Kürt meselesinin çözülmesi, bu ülkede inkâr edilen tüm halkların, kadınların, gençlerin ve tüm temsilcilerin belki de gerçek anlamda temsil edilmesi üzerine yapılan konuşmalardır. Evet, bu konuşmalarından dolayı şu an vekillerimiz cezaevlerinde.

Bugün Türkiye'nin gelmiş olduğu noktaya baktığımızda, bir anayasa çalışması, yeni bir anayasa arayışı içerisinde olduklarını görüyoruz. Halktan, partilerden, vekillerden gizlice, kapı arkalarında yapılan uzlaşılarla yeni bir sistemi inşa etmeye çalışıyorlar. Yani, bu sistemin adı ne başkanlık ne yarı başkanlık ne monarşi ne parlamenter sistem. Kendine göre, yani saraydan aldıkları talimata göre Türkiye usulü, Türk tipi bir diktatöryal rejimi inşa etmeye çalışıyorlar. Oysaki anayasa yapım çalışmaları, anayasa yapım tekniğine baktığımızda, tüm dünya örneklerini incelediğimizde böylesi bir sistem olamaz. Hangi sistemi istiyorsanız yani cumhurbaşkanlığını yarı başkanlık mı yapmak istiyorsunuz ya da yeni bir diktatörlük mü inşa etmeye çalışıyorsunuz, buyurun, açık açık bunu tartışalım. Ama böyle, toplumun her kesiminden uzakta, hiçbir tartışmaya girmeksizin, kanaat önderlerinin, toplumun, hukukçuların görüşlerini almaksızın gizli gizli anayasa çalışması yapılamaz.

Peki, bunu yaptınız, bunu nasıl tartışacaksınız? Bu Meclisin 10 üyesi eksik. Yerellere gittiğimizde sadece 50’yi aşkın belediye başkanımız şu an iş başında değil. Siyaset heveslisi, atanmış kayyumlar bu işi götüremez. Norşin Belediyesine baktığımızda, dün okudum, gerçekten, belediye binasında değil, kaymakamlık binasında marşlı bir toplantı yapmış sevgili yeni Başkanımız. Buradan sormak isterim: Bu kadar siyaset yapmak istiyor idiyseniz gelip seçime girseydiniz. Bir gecede atanmak yerine, gaspçı bir yöntemle halkın emeklerini ve partimizin seçilmişlerini cezaevine atarak yani rehine alarak bunu yapmak yerine, çok istiyorsanız bir seçime girip seçilmiş gibi, siyaset meraklısıysanız bir siyasetçi gibi siyaset yarışına girerdiniz ve kim kazansaydı o belediye binasına gidip alnının akıyla bu işi yürütecek olacaktı. Ama bunu yapmadınız. Bir gecede, hatta hafta sonu dahi belediyelerimizin yerine, belediye başkanlarımızın yerine atanmışlarınızı, memurlarınızı, o halkın sorunlarına zerre kadar hâkim olmayan, emek harcamayan, emek ödemeyen bir memuru kalkıp belediyenin vekili diye o binalara yerleştirdiniz. Emin olun, tüm bu hukuksuzlukları halkımız unutmayacaktır. Şu an sadece hapishanelerde olan vekillerimiz, belediye başkanlarımız değil, fikirleri adına politik tutsaklarımız ve orada şu anda hayatını idame edemeyen tüm hasta tutsaklarımızın da bir an evvel özgürlüklerine kavuşması gerektiğini buradan bir kez daha dile getirmek istiyorum.

HDP vekillerini bilerek ve isteyerek, aslında suç işleyerek cezaevlerine göndermeyen Adalet Bakanının bu konudaki ayıbından bir an önce vazgeçerek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİZGİN IRGAT (Devamla) - …bizlerin vekillerle görüşmesine izin vermesi gerektiğini dile getiriyorum.

Ne yarı başkanlık ne başkanlık, biz bu yemeği yemeyiz. Halkla birlikte Mecliste hep beraber tartıştığımız, özgürlükçü, yeni bir anayasa için çalışmaya başlayalım diyoruz ve tüm tutukluları…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Siz yemeyin, biz halkımızla baklavayı böreği beraber yiyeceğiz, hiç merak etmeyin. Halkımızla birlikte yiyeceğiz o baklavayı böreği.

MİZGİN IRGAT (Devamla) – Hayır, halkla beraber yapmıyorsunuz, siz kendi kendinize kendi rejiminizi yapıyorsunuz.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Siz kendi kendinizi zehirliyorsunuz, biz beraber yiyeceğiz ama her yemeği.

MİZGİN IRGAT (Devamla) – Herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Irgat.

Şimdi, beşinci konuşmacı Van Milletvekili Sayın Bedia Özgökçe Ertan.

Süreniz on dakika.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımız; Adalet Bakanlığının 2017 yılı bütçesini tartışıyoruz. Halkımızın emeğiyle, emanet ettiği yetkisiyle, yine halk adına yapılan bütçenin sadece bir gelir-gider tablosu olmadığını, bir ahlak belgesi ve sözü olduğunu, bütçenin de bu ahlaka uygun yapılması gerektiğini belirterek başlamak istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Bir yılı aşkın bir süredir iktidarın elinde tuttuğu yetkileri kullanış biçimi ve özü bakımından izlediği yanlış politika sebebiyle gelinen aşama tam bir kriz ve yönetemezlik hâlidir. 7 Haziran gecesinde tek başına iktidar olmayı kaybeden AKP Hükûmeti ülkeyi kaosla tehdit etti ve o günden beri bizzat AKP iktidarının tercih ettiği yöntem olan kaos hâli yaşatılıyor. Bu sebeple, iktidarınızın demokratik değerler adına savunabileceğiniz hiçbir tarafı kalmamıştır.

Üzerinde tartıştığımız bütçe tasarı belgesi koca bir eksiklik yaşıyor. HDP’ye oy verenler, vekillerini Meclise gönderenler, HDP bileşeni olan DBP’yi destekleyenler, belediyecilik anlayışını ve politikasını tercih edenler bu belgede yoktur. İlk günden beri “Ama ifadeye gitmediniz, devlete kafa tuttunuz. Ama şunu dediniz, bunu yaptınız.” gibi hasmane söylemlerle bir bellek yaratma gayreti içerisindesiniz. Bize karşı bir düşmanlık yaratmaya çalıştınız, hedef gösterdiniz. Oysa esas meseleyi çok iyi biliyorsunuz; planlı, en tepeden onaylı bir süreci işlettiniz ve işletiyorsunuz.

HDP, Türkiye’nin gerçeğini ortaya çıkardı, tartıştı, tartıştırdı. Bu koca ülkenin bütün renkleriyle, farklılıkları ve çoğulcu yapısıyla, yönetime etkin, şeffaf katılımıyla, kendine özgü kimlikleriyle katılımının en doğru yol olacağını, Kürt sorununun da böylece çözülebileceğini söyledi HDP, tek kelimeyle “Barış.” dedi. İşte, bu söylemin içinde kendisini bulanlar tercih etti bizleri, sözlerimi söyleyelim diye Meclise gönderdi.

HDP’nin sözünü kestiğiniz, engellediğiniz ölçüde kriz var bu ülkede. Tamamen siyasi saiklerle hâlâ dokunulmazlığı olan 10 parlamenteri, Meclisin üçüncü büyük partisinin liderlerini rehin almanız karşısında bu iradenin esas sahibi olan milyonlara verebilecek cevabınız yoktur. Bu hâliyle yasama organının büyük bir eksiği var ve bu eksik tamamlanmadığı sürece de yönetimde tercih ettiğiniz model, iktidarınız, anlayışınız hep tartışmalı olacak, hep kabul edilemez olacak, hep gerilim olacak ve hep size karşı güvensizlik olacak.

Değerli milletvekilleri, ülkede açık bir yönetim krizi vardır. Kimin yasama faaliyeti yürüttüğü, kimin Hükûmete başkanlık ettiği belli değil. Bu Hükûmet, bu gerçeğin üzerini kapatamayacak hâle gelmiştir. Bu krizden dolayı ekonomik kriz ayyuka çıktı. Yine, bu krizden dolayı Türk lirası dolar karşısında değer kaybediyor. Dolar yükselmiyor, Türk lirası değer kaybediyor. Bulduğunuz çözüm ise, yastıkaltı birikimlerin bozdurulması gibi suni, ekonomi biliminin temel argümanlarından uzak salt bir algı yönetimine hizmet eden söylemler. Oysa, çok yönlü ve çok katmanlı bir krizden çıkmanın formülü bellidir ve aslında çok basittir. Söylenebilecek tek söz ve tek çözüm var aslında: Barış, sadece barış. Devlet, kendi vatandaşıyla barışı konuşabilmeli, bunun kanallarını ve imkânlarını yaratabilmelidir. Politik saiklerle 4 Kasımdan bu yana esir tutulan milletvekili arkadaşlarımızın, belediye başkanlarımızın özgürce siyaset yapabilmelerinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Gasbedilen belediyeler yine halka teslim edilmelidir ve bütün Türkiye halklarının görmek istediği şey aslında bu adımların samimiyetle atıldığını görmektir.

Geçmişte, çözüm süreci görüşmeleri bu umudu doğurmuştu. Çatışmasızlık sürecinde neredeyse hiç ölüm yoktu. Çözüm sürecini buzdolabına kaldırdığınızdan beri her gün bu ülkede 20 ya da 30 genç insan hayatını kaybediyor. Oysa, ölümleri durduracak bir yol da var. Sayın Öcalan, son gönderdiği mesajında “Samimi olunursa altı ay içinde çözüm mümkün.” dedi. Bu mesajı örneğin, Hükûmet duymadı, devlet duymadı. Bunu şuradan çıkarıyoruz, aynı gün, seçilmiş halk belediyelerine eş zamanlı kayyum ataması yapılarak karşı bir mesaj vermişti Hükûmet. Halk da bizler de Hükûmetin mesajını böyle anladık. Ama bu mesajla öncelikle ilgilenen milyonlarca asker, polis, gerilla ailesi var. Devlet, böyle bir çözüm imkânı ya da ihtimali bile varsa en azından neden bunu öncelemiyor? Sayın Öcalan’ın mesajıyla Türkiye halkları, dış dünya ve demokratik değerleri savunan aslında herkes ilgilendi; sadece siz ilgilenmediniz. Ve iktidar olarak siz, barışa giden tek bir samimi adım atın, bakalım hep birlikte, izleyelim; ülkede toplumsal, siyasal, ekonomik gerilim düşüyor mu düşmüyor mu?

Uzun süredir cezaevleri yönetiminiz de insan odaklı değil. Herkesin üzerinde ortak akılla uzlaştığı, insan onurunu koruyan, ceza adaletini sağlayan bir programınız bulunmamaktadır. Aksine, her idarenin kendi cumhuriyetini ilan ettiği cezaevleri, artık tüm dünyanın lanetlediği işkence uygulamalarıyla yönetilir hâle geldi.

Sayın milletvekilleri, eş başkanlarımızın, milletvekillerimizin tecrit altında tutulması meşru görülemez. Kime uygulanırsa uygulansın, tecrit bir insanlık suçudur. Hâlihazırda cezaevlerinin kapasitesi 183 bin iken, şu an içeride tam 198 bin insan tutuklu veya hükümlü olarak tutuluyor. Doluluk oranının kapasitenin üzerinde olmasının zaten kendisi işkencedir.

Bu tabloda yıllara göre değişen doluluk oranları görülüyor. 2002’de doluluk oranı şu iken, 2016 yılında bu seviyeye gelmiştir. Aslında, bu tablo bile izlediğiniz tutuklama politikasının ne olduğunu çok iyi anlatır durumdadır; bu başarı AKP’nindir!

Öte yandan, cezaevlerinden sürekli şüpheli ölüm, şüpheli intihar haberleri geliyor. Adalet Bakanlığı bu hususa ilişkin 2016 yılına kadar veri sunabilirken artık veri sunamaz hâle gelmiştir fakat biliyoruz ki, 2016’da en az 367 mahpus yaşamını yitirdi. Özellikle darbe girişimi sonrasında cezaevleri işkencehanelere dönüştü, bunu herkes biliyor. İşkenceye sıfır tolerans politikasından işkenceyi kabul eden, itiraf eden üst düzey bürokratların olduğu günlere geldik. Bunun yanı sıra, OHAL süreciyle beraber, kimsenin sağlıklı haber alamadığı birer kapalı kutu hâline geldiler. Şeffaflıktan uzak, işkence had safhada, sivil kurumların denetim yapmalarına dahi izin verilmiyor. Her gün ölüm haberleri artıyor. Hatta, bırakın sivil denetime izin verilmesini, bunu dillendiren kişi ya tutuklanıyor ya gözaltına alınıyor, dernekler kapatılıyor. Hatta, bizzat Bakanlığa bağlı Cezaevleri Denetim Kurulunu dahi gece yarısı kanun hükmünde kararnameyle kapattınız. Kendi güdümünüzdeki, kendi memurlarınızdan oluşan denetime bile tahammülünüz yok. HDP’li milletvekillerinin yasama faaliyeti kapsamında gerçekleştirmek istediği cezaevi ziyaretleri ise bizzat Adalet Bakanının keyfî uygulaması sebebiyle engelleniyor.

Değerli milletvekilleri, tüm bunlar olurken Adalet Bakanı ısrarla “Cezaevlerinde işkence yoktur.” diyor. Çıplak arama, tecrit, hasta tutsakların hücrelerde tutulması, haberleşmeyi engelleme, savunma hakkının engellenmesi, avukat görüşünü kayda alma gibi birçok yöntem sayabiliriz, daha da çoğaltabiliriz. Bunlar işkence değil de nedir? Adalet Bakanı, devletin resmî haber ajansının işkence görüntülerini servis etmesine rağmen, onca tanıklıklara, delillere rağmen ısrarla “İşkence yok.” diyorsa, savcılıklarda bekleyen suç duyurularına rağmen bunu söylüyorsa ve açıkça gerçeğe aykırı beyanda bulunmak pahasına bunu söylüyorsa aklımıza tek bir ihtimal geliyor, işkence onaylanıyor, rıza gösteriliyor ve bu ülkenin Adalet Bakanı da açıkça işkencecileri cesaretlendiriyor, hatta önünü açıyor anlamına gelir.

Türkiye cezaevleri 330’u ağır, binden fazla hasta tutsağın bulunduğu alanlar hâline gelmiştir. Çok insani ve vicdani olan bu konuda bile devlet üzerine düşeni yapmıyor ve ağır hasta mahpusların aileleriyle belki de son günlerini geçirmelerine dahi izin verilmiyor. Oysa, bu meseleye devletin yaklaşımı insanlık onurunu da korumakla doğrudan ilgilidir. Bu aileler, her gün cezaevlerinden çıkan tabutların bir gün kendi adreslerine geleceği endişesiyle yaşamamalıdır.

Sayın milletvekilleri, dünya, tutukluluk hâlini bir infaz rejimi olmaktan çıkarmayı tartışırken, biz hâlâ çocukların tutuklu olmasını konuşuyoruz. Bu konu, herkes için can yakıcı olmalıdır çünkü Pozantı’da çocuk mahpuslar tecavüze uğrarken, Sincan’da çocuklar kamera önünde işkence görürken bu iktidar adaletten de, çocuk haklarından da bahsedemez. Çocukları ve gençleri cezalandırmak yerine onları koruyacak bir adalet sistemi inşası elzemdir. Çocukların tutuklanması ve cezalandırılmasına alternatif kurumların yeterli düzeyde ve tüm illeri kapsayacak şekilde oluşturulması için yeterli kaynak ayrılmalıdır. Örneğin, bu sene 64 yeni cezaevi yapmak yerine beğenmediğiniz herkesi tutuklamaktan vazgeçerek çocuklar için kaynak ayırın. İktidar, cezaevlerindeki yüz binlerce insanın hâlâ bu ülkenin yurttaşı olduğunun farkına varmalı ve o insanların da insan onuruna yaraşır beden ve ruh sağlığına uygun yaşamalarını sağlayacak politikalar geliştirmelidir. Kaldı ki bu, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden de doğan bir yükümlülüğüdür diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ertan.

Sayın Tanal’ın 60’a göre bir söz talebi var.

Buyurun Sayın Tanal.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Malatya Belediyesinde toplu ulaşım araçlarında kadın-erkek ayrımı uygulaması başlatıldığına dair haberlere ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün “Malatya Belediyesinin belediye otobüslerinde, toplu ulaşım araçlarında kadın-erkek uygulaması başlamış.” şeklinde haberleri basında biz görüyoruz.

Bu uygulama, eğer gerçekten ciddiyse, çok kötü sonuçlara götürecek, iş yerlerinde kadınlar dışlanacak ve okullarda kız-erkek ayrımı yapılmış olacak.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne alakası var ya?

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Ya, ne alakası var ya?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Niye ayrı gönderiyorsunuz? Niye ayırıyorsunuz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Parlamentoda belki kadınlar ayrı yerde, erkekler ayrı yerde olacak ve gerçekten kadınların işveren olduğu yerlerde erkek şoförü olmayacak.

Bu uygulama, bu harem ve selamlık uygulama ülkemizi çağ dışı bir uygulamaya götürür. Bu aynı zamanda ayrıştırmayı da…

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Tanal, yanlış bilgilenmişsiniz, yok öyle bir şey.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - …ötekileştirmeyi de, ayrımcılığı da teşvik eder.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Daha ciddi şeyler var Sayın Başkanım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Adalet Bakanı da buradayken… Bu, Ceza Kanunu’na göre suç, Anayasa’mızın 10’uncu maddesine göre eşitlik ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu anlamda gereken işlem yapılacak mı bu belediye hakkında?

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

Sayın milletvekilleri, birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati:12.41

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 13.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

GARO PAYLAN (İstanbul) – AKP yok.

BAŞKAN – Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına altıncı konuşmacı Şırnak Milletvekili Sayın Aycan İrmez. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

Buyurun.

HDP GRUBU ADINA AYCAN İRMEZ (Şırnak) – Teşekkür ederim Başkan.

Gerçi birçok konuşmamız iktidara yönelik ama maalesef şu an görüyoruz ki kimse duyarlılık gösterip de gelmemiş.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye Adalet Akademisi bütçesi hakkında partim adına söz almış bulunuyorum.

Adında “adalet” olan ve 80 milyonluk bir ülkeye eşit ve adil bir adalet sağlaması için insan yetiştirmekle görevli olan bu kurumdan çıkan hâkim ve savcıların adalet terazisi, ülkenin ötekileri söz konusu olduğunda sürekli şaşmaktadır. Hatta, terazi şaşkın olmaktan çıkmakta, adil olmanın penceresi, siyasi iktidarın gündeminin işlediği bahçeye açılmaktadır.

Türkiye’de adaleti sağlamakla yükümlü olan hukuki mekanizmanın, siyasi egemenlerin ve iktidarın angajmanında olduğu herkesin ve hatta bütün dünyanın malumudur. Dolayısıyla, bu kurumların verdikleri kararlar hukuki olmaktan ziyade bütünüyle siyasidir. Aksi takdirde, bugün tamamen Hükûmetin ölümü ve çatışmayı çağıran paradigmasının panzehri olarak barışı ve demokrasiyi ifade özgürlüğü dairesinde biçimlendiren düşüncelerinden dolayı rehin alınan eş genel başkanlarımızın da içinde olduğu 10 milletvekili arkadaşımız ve belediye başkanlarımız tecrit edilmezdi. Terazisi muktedirden yana olan ve adına sırf ironi olsun diye “adalet” denen bu orta oyununun ne ülkeye ne de insanlığa fayda getirmeyeceği açıktır. Hukukun arayışı adalettir ve bu arayış hâlihazırda mevtadır. Adının ne olduğuna bakılmaksızın devreye konan siyaseti boğma girişiminin adı ise orta oyunudur ve sevabıyla günahıyla Hükûmete aittir. Milletvekilleri ve belediye başkanlarının şahsında binlerce siyasetçiyi yargı eliyle esir alanlar şunu iyi bilmelidir ki bugün mevta ettiğiniz adalet bir gün sizin için yaşamsal bir gereklilik olma potansiyeline sahiptir.

Değerli milletvekilleri, partimize dönük yapılan siyasi soykırım operasyonları kapsamında tutuklanan vekillerimiz Kürt halkına karşı şantaj olarak kullanılmaktadır. Kürt halkı kazanımlar elde ettikçe seçilmiş siyasi iradeye dönük operasyonların startı veriliyor. Rojava’da Gire Spi, diğer adıyla Tel Abyad düştüğünde Erdoğan “Dolmabahçe mutabakatını tanımıyorum.” dedi. Bugün içinden geçtiğimiz siyasi, ekonomik ve insani felaket Erdoğan’ın iki dudağının arasından geçen bu cümleyle başladı. 7 Haziranda Türkiye halkı totaliter siyasetin adı olan Erdoğan tipi başkanlığa karşı HDP’yi demokrasinin güvencesi olarak gördüğü için büyük destek verdi. Özellikle, Eş Genel Başkanımız Sayın Demirtaş’a uygulanan tecrit ve yıpratma 7 Haziranın intikamıdır, saz çalamadıkları için hakkı ve hukuku çaldıkları bir rehin alma operasyonudur. Menbic’in IŞİD’in elinden alınmasının akabinde belediyelerimize kayyumların atanması ve belediye başkanlarının tutuklanması süreci başlatıldı çünkü Türkiye’de adalet Kürtler, diğer ezilen halklar, inançlar, yoksullar, emekçilerin düşmanlığı üzerine kurulmuştur. İstiklal mahkemelerinden sıkıyönetim mahkemelerine, DGM’lerden özel yetkili mahkemelere kadar böyle olmuştur. Dokunulmazlıkların kaldırılması ve vekillerimizin tutuklanması sürecine de uygulanan düşman hukuku bunun en somut örneğidir. Açıktır ki Türkiye’de yönetme bilimi olarak politika lağvedilmiş, teslim alma tekniği olarak düşman hukuku AKP tarafından tedavüle konmuştur.

Fezlekeleri olan AKP’li milletvekillerinin kaç tanesinin ifadeye çağrıldığı, bunun dışında bu fezlekelerin içeriğinin ne olduğuna dair kamuoyuna neden bilgi vermediniz? Neden AKP’li vekillerin fezlekeleri köşe bucak kamu vicdanından saklanır? Ama hatırlatmak isteriz ki gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır. Bu gerçeklerin ağır yükümlülüğünün ne kadar fazla olduğunu en iyi bilen Hükûmettir. Yoksa bu yüzden mi canhıraş bir şekilde başkanlık sistemine ve rejim değişikliğine sarılıyor? Anlaşılıyor ki Hükûmete Kürt sorunu konusunda “Çözüm mözüm yok.” dedirten, oradan alıp Suriye’ye savaş tantanalarıyla sokan akıl, Hükûmete “Eğer başkanlık gelirse ve rejim değişirse AKP’nin karıştığı hiçbir hukuksuzluk cezalandırılamaz.” diye telkinde bulunuyor ama şu sıralarda oturan her bir AKP’li bilmelidir ki ömür boyu süren saltanat imparatorluklar dönemiyle birlikte bitti ve bu döneme duyulan halüsinasyonlu arzu asla gerçeği değiştirmeyecektir. Bu bağlamda, 2017 yılının hem genel hem de Adalet Bakanlığı bütçesi de göstermektedir ki AKP faşizme varan otoriter uygulamalarına 2017’de de devam edecektir.

Kolluk kuvvetlerine 2016 yılında yapılan yasal değişiklikle, terörle mücadele eden askerî personelin işledikleri suçlar bakımından soruşturulmaları Millî Savunma Bakanlığı iznine tabi tutulmuştur. Böylelikle, kolluk kuvvetlerine verilen, evrensel insan hakları değerlerine aykırı yetkilerle âdeta adaletin ve insan onurunun katledildiği görülmektedir. Aynı zamanda, verilen bu sınırsız yetkilerle toplumsal reflekslerin önüne geçilmeye çalışılmakta ve toplum ebedi bir sessizliğe mahkûm edilmek istenmektedir. AKP iktidarı, kolluk güçlerinin, özellikle kürdistanda insanlığa karşı işlenen suçların üstünü örtmüş ve bundan sonrası için de önlerini açarak cesaret vermiştir. 1990’larda yasanın yetmediği yerde yasa dışı bir örgütlenmeyi devreye sokarak yapılan insanlık suçları ve insanlık dışı yöntemler bugün yasal kılıfına uydurularak yapılmaktadır. Keza, son bir yıldır devletin denetiminde her türlü ölüm, işkence ve insan hakkı ihlalleri suçları ayyuka çıkmıştır. Getirdiğiniz cezasızlık zırhıyla, vekil olduğum ilin adı var ve maalesef kendisi şu an şu şekilde, özellikle sizlere göstermek istiyorum. Bu, Şırnak; bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin 81 ilinden olan Şırnak ili…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Neden?

AYCAN İRMEZ (Devamla) - …ama şu an maalesef haritalarda sadece ismi var ve burası da aynı şekilde Şırnak, Şırnak ilimiz. Burası Halep değil, Suriye’nin Halep ili değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin 81 ilinden olan Şırnak.

Şırnak kent merkezi operasyonlar bahane edilerek yakılmış, yıkılmış, yağmalanmış, maalesef talan edilmiştir. Şehrimizin tarihini yok ettiniz, oradaki anılarımızı, çocukluk ve gençlik anılarımızı yok ettiniz. Şehrimizdeki mevcut yıkımın görüntüsü âdeta maalesef bir işgali andırmaktadır. Şırnak’ta yaşananlar Hükûmet eliyle gerçekleştirilen resmen bir kent soykırımıdır. Bu kent soykırımı Şırnak’ın sosyopolitik yapısını değiştirmek üzere hayata geçirilmiştir. Adaletten bahseden bu Meclis öncelikle kendi halkının şehrinin yok edilmesini durdurmalıdır ve bir an evvel o halka sahip çıkmalıdır. Halka yönelik bu cezalandırma politikası yetmezmiş gibi, vekili olduğum kentin 2 vekili hukuk hiçe sayılarak rehin alınmış, belediyelerine kayyum atanmış, partimiz yöneticileri tutuklanmıştır.

Diğer bir konu ise, maalesef şunu gördük ki, Türkiye Cumhuriyeti başka bir cumhuriyet kurmuş, onun adı da Şırnak cumhuriyeti. Nasıl ki 90’lı yıllarda uygulanan yöntemlerle insan haklarına yönelik ve hak ihlallerine yönelik yapılan uygulamaların şu an katbekat daha fazlası uygulattırılarak Şırnak resmen başka bir ülke hâline getirilmiş; oraya girişler dahi maalesef çok sıkı bir hâle getirilmiş ve şu an burası başka bir sınır kapısı değil, burası Şırnak şehrinin giriş kapısı. Orada uygulanan yöntemler, kolluk kuvvetleri olsun, jandarma kuvvetleri olsun, sanki orası başka bir cumhuriyetmiş gibi insan hakları ihlalleri başta olmak üzere birçok hakkı maalesef halkımızın elinden alınmış ve hak mağduriyeti son dönemlerde maalesef yüksek bir seviyeye yükselmiştir. Orada giriş esnasında 5 peron bulunmaktadır. Muhakkak yurt dışına çıkan vekillerimiz bunları çok iyi bilmektedirler. Orada 4 peron araçlar için ayarlanmış, 1 peron da insanların yaya olarak şehirlerine girmesi hususunda ayarlanmış bir durum söz konusudur. Şunu da özellikle belirtmek istiyorum: Orada saatlerce insan bekletilmekte ve insanlar sabah altı gibi giriş yapmaya çalışırken maalesef öğle saatlerini, iki ve üçü dahi bulmaktadır.

Diğer bir husus, her ilin bir merkezi vardır ama maalesef şu an Şırnak bir il olmasına rağmen ne bir çarşı merkezi ne de bir merkezi vardır. Oraya gelip muhakkak görmenizi istiyorum. Orada AKP Hükûmetinin utancını görmenizi istiyorum ve orada uyguladıkları barbarlığı ve zorbalığı görmenizi istiyorum. Şu an halkının yüzde 50’si şehirlerine dönmüş değiller çünkü geldikleri gibi geri dönüyorlar çünkü orada doğru düzgün bir ev maalesef bulunamadığı için ve yerleşim alanları kısıtlaması olduğu için maalesef şu an oraya girmekte zorluk çekiyorlar.

Diğer bir konumuz ise 2016 yılının Eylül ayından itibaren DBP’li belediyeler AKP iktidarının hedefi hâline gelmiş ve sayısız defa gönderilen müfettişlerin raporlarında da yolsuzluk kaydına rastlanılmamasına rağmen belediyelere el konmuş, belediye eş başkanları tutuklanmıştır ve Şırnak Belediyesi Eş Başkanı da bunlardan bir tanesidir. Daha şehrin yasağı kaldırılmadan maalesef sırf belediye başkanımızın yerine kayyum atanması için hemen bir soruşturma açılıp ve onun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYCAN İRMEZ (Devamla) – Zamanımız bitti mi Sayın Başkan?

Ve bizler de burada son defa şunu özellikle belirtmek istiyoruz: Her birimiz kadar burada olmayı hak eden ve buna demokratik meşruiyeti olan Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken’in tutuklanmadan önceki bir sözüyle bitirmek istiyorum. “Zulmünüz karşısında asla ve asla dizlerimizin toprağa değdiğini siz zalimler görmeyeceksiniz.”

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İrmez.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bütçenin kendi teamülü olduğu için kürsüye çıkmayı doğru bulmuyorum ancak zabıtlara geçmesi için söyleyeceğim: Bu Mecliste, bu kürsüde, milletin kürsüsünde defaatle “soykırım” ifadesi kullanıldı. Bunun doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. Orada gösterilen fotoğraflar olsun, diğer iddialar olsun, soykırımla ilgili değil…

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Siyasi soykırım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – …tamamen, kamuoyunun bildiği gibi, terörle mücadeleden ibarettir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına yedinci…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım, benim kafam karıştı. Özür dilerim, çok özür dilerim, sözünüzü kestim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben mi yanlış anladım, Bülent Bey mi yanlış anladı bilmiyorum. Bu, “soykırım”sa kötü bir şey tabii ama HDP’nin kastettiğinin ben o anlamda bir soykırım olduğunu da düşünmedim. Bunu sanki düzeltmek lazım diye düşünüyorum ben. Bu, soykırım, tabii, kabul edilemez.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O zaman sayın hatip açıklasın, anlayalım Sayın Başkan. Biz şöyle anladık: “Şırnak’ta devlet soykırım yapıyor.” dedi, ifade aynen buydu. Bunu doğru bulmuyoruz. Açıklasın, anlayalım o zaman.

AYCAN İRMEZ (Şırnak) – Kent soykırımı.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – “Kent soykırımı” dedi, kent.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Kent soykırımı, tutanaklarda “kent soykırımı…”

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel, buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, çok açık ifade etti aslında hatip. Tekrar kendisine söz hakkı verebiliriz. Şu anda kentte bir soykırım söz konusu, kentin soykırımı söz konusu.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Kent soykırımı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne demek Sayın Başkan?

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Kent soykırımı.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Duvarlar, betonlar yıkılıyor, evler yıkılıyor.

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Fotoğraflardan görünmüyor mu ne demek olduğu?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bu da milletvekillerinin, tüm siyasi seçilmişlerin, belediye başkanlarının ve halkın iradesiyle seçilmişlerin oradan alınması ve yerine kayyum atanması; bir.

İkincisini de kentin gerçekten ortadan kalkacak bir Şırnak hâline gelmesi itibarıyla ifade etti. Yani, kendisi de ifade edebilir tekrar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demirel.

AYCAN İRMEZ (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın İrmez, size yerinizden bir dakika söz vereyim.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Şırnak Milletvekili Aycan İrmez’in, Şırnak’ta kent soykırımıyla karşı karşıya kalındığına ilişkin açıklaması

AYCAN İRMEZ (Şırnak) – Efendim, şimdi, şöyle: Evet, özellikle bir kent soykırımıyla karşı karşıya kaldığımızı söylemek istiyorum çünkü…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne demek Sayın Başkan?

AYCAN İRMEZ (Şırnak) – Şimdi, şöyle... Bir izin verin, izah edeyim durumu: Şırnak’ın 12 mahallesi var. Bu 12 mahallesinden 8’i şu an tamamen yıkılmış ve hiçbir şekilde tek bir insan dahi bulunmamaktadır. Bu yıkımlar halkın isteği ya da arzusuyla ya da rızasıyla yapılmış değildir. Bu, kent soykırımı değil de nedir?

Ve Valilik “3 Haziran itibarıyla operasyonlar bitti.” açıklamasını yaptı. 3 Hazirandan 14 Kasıma kadar sadece şehir bu hâle getirildi, bu hâle getirildi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Kentsel dönüşüm” demek istiyor galiba Sayın Başkan.

AYCAN İRMEZ (Şırnak) – Bir şehrin kültürüyle, kimliğiyle oynamak ya da bu şekilde yıkmak kent soykırımı değil de nedir, özellikle sizlere sormak istiyorum? Tamamen o şehri tarihsiz bırakarak, kimliksiz, hafızasız bırakarak bu hâle soktunuz.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – “Kentsel dönüşüm” diyoruz biz ona.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – “Kentsel dönüşüm”dür onun adı.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Öyle mi diyorsunuz?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Evet, öyle diyoruz.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Evet, öyle diyoruz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – O ayıp size yeter!

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Yerine yepyeni, insanın insanca yaşayabileceği binalar yapılmaktadır.

BAŞKAN – Peki, Sayın İrmez, teşekkür ederiz açıklamanız için.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434) (Devam)

 

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına 7’nci ve son konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Beştaş.

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde ben de grubum adına söz almış bulunuyorum.

Doğrusu, benden önceki arkadaşlar Adalet Bakanlığına dair birçok şeyi ifade ettiler, ben tekrara girmemeye çalışacağım. Başlıklarla şu anda bir resim çizmek istiyorum, gerçekten, Türkiye’de adalet panoraması nedir, yargı ne durumda, Adalet Bakanlığımız bu konularda nasıl bir pratik içinde, bunlara ilişkin birkaç hususu paylaşacağım.

Değerli arkadaşlar, şu anda yapılan araştırmalarda vatandaşın yüzde 97’si adalete güvenmediğini zaten yüksek sesle söylüyor, Türkiye’de adalet duygusu, kamu vicdanı duygusu yerle bir olmuş vaziyette. Hiçbir vatandaş, çok çok istisnalar hariç, yargıya gittiğinde, ister şikâyetçi ister davacı ister sanık ister müşteki, ne sıfatla olursa olsun “Bu adalete güvenmiyorum.” diyor, “Adalete güvenmem için bir sebep yok.” diyebiliyor. Bu, adalet panoraması açısından çok önemli bir husus.

Yine değerli arkadaşlar, Almanya’da aslında gündeme gelen -bir gün fırsat olursa bunu ayrıntılı anlatacağız inşallah- “düşman ceza hukuku” diye bir kavram var. Şu anda yargılamalarda, özellikle, iktidar partisine karşı olan, eleştiren, biat etmeyen herkese yönelik, toplumun bütün dinamiklerine yönelik, düşman ceza hukukunu aşan, aslında düşmanlığı bile aşan uygulamalarla karşı karşıyayız. Yargılamaların nasıl yapıldığını, nerede yapılacağını, hangi seyirde izleneceğini bile şu anda vatandaş sorduğunda yanıt alamıyor ve buna ilişkin her gün yeni belediye başkanları önce gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, sonra kayyum atanıyor, kayyum atamak için bir gerekçe oluşturuluyor.

Değerli arkadaşlar, bütün milletvekillerine sesleniyorum: Lütfen, Diyarbakır’a, Mardin’e, Siirt’e, Urfa’ya ya da benzeri bir bölge iline, Kürt iline gittiğinizde belediyelere bir gidin, orası karakol mu belediye mi, karar verin. Ben size net bir şekilde söylüyorum, şu anda kayyum atanan belediyelerin tümü karakola dönüştürülmüş durumdadır. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin etrafı büyük zırhlı araçlarla, yüzlerce, binlerce polisle kuşatılmış ve her daire müdürünün yanında güvenlik personeli bulunmaktadır. Orada bir yerel yönetim, halka hizmet eden bir yönetim değil, bir karakol vazifesini görmektedir.

Sayın Adalet Bakanı, sorduğumuz soruda, maalesef gazeteci sayısını da bilmiyormuş, “3” diye açıkladı, fakat gazetecilerin sarı basın kartını daha önceden aldığı için, bunu düşürmek için eski tarihli bir cevapla “3” diye açıkladı, bu kamuoyuna da çok yansıdı. Gerçekten, Sayın Adalet Bakanının, gazeteci sayısını, kesin ve net bir dille cevaplamasını istiyoruz.

Yine, değerli arkadaşlar, bu dönem -çok çok önemli bir şey, üstünde duramıyoruz- Anayasa’nın durduğu yerde genelgeler, yönetmelikler ve KHK’larla ülke yönetiliyor. Yani, gidip, bir kolluk mensubuyla muhatap olduğumuzda elimize bir tane İçişleri Bakanlığı genelgesi veriyor. Diyoruz ki: “Ya, bu genelge, Anayasa’nın yanında hiçbir işe yaramaz, bu yönetmelik yaramaz. Bu karar Anayasa’ya aykırıdır, yasaya.” “Hayır, ben, Bakanımın talimatımı bilirim.” diyor ve böylece uygulamalar almış başını gidiyor ve KHK’lar, maalesef, hukuksuzluklar için âdeta bir can simidi olurcasına, bir can simidi olarak yürürlüğünü koruyor.

Şimdi, mesela, geçen Adana’da bir espriye tanık oldum, çok canım yandı bir hukukçu olarak. Bir hâkim, üç ay boyunca, Fetullahçıları -“FETÖ” dediği iktidar partisinin- tutuklamış, yüzlerce tutuklama yapmış. Sonra, gittiğim gün o tutuklanmıştı ve salonda şu espriler yapılıyormuş, bir hâkim diğerine “Seni tutuklarım ha, bak, ona göre.” Yani, hâkimler arasında, arkadaşlar arasında bu espri yapılıyor ve şu anda duruşma salonlarından hâkimler apar topar alınıp tutuklanabiliyor. Şimdi, bütün vatandaşın böyle bir yargı ve adalet panoramasını gerçekten gözünde canlandırmasını istiyorum. Bu kürsüden söylediğim her şeyi, tanıklığım varsa, yüzde 100 objektif olarak aktardığıma da emin olabilirsiniz değerli arkadaşlar.

Yine bu yıl adli yıl açılışı Beştepe’de yapıldı. Yine genç hâkim ve savcıların kura törenleri Beştepe’de yapıldı. Sayın Cumhurbaşkanı yeni hâkim ve savcılara brifingler verdi ve nasıl görev yapacaklarını anlattı. Sayın Adalet Bakanı değil, dikkatinizi çekerim. Cumhurbaşkanı, yargı yılı açılışı yetmezmiş gibi, bir de yargıda yeni atananların kura törenlerini yaptırdı. Bu da adaletin ve adalet sistemimizin geldiği aşamayı açıkça gösteriyor.

Değerli arkadaşlar, şöyle bir husus da var: Şimdi, mahkûmların, tutuklu ve hükümlülerin can güvenliği ve vücut bütünlüğü Adalet Bakanlığının sorumluluğundadır ve Sayın Adalet Bakanı da bundan sorumludur. İşkence var mı yok mu, hastalık tedavi ediliyor mu edilmiyor mu, asgari yaşam standartları var mı yok mu? Ama, şu anda biz bir cezaevini aradığımızda “Ya, bu, devletin birliğine karşı suç işlemiş.” diyebiliyor. Ben geçen Zonguldak’taki bir tutuklu için aradım, direkt cezaevi müdürü bunu diyebiliyor. Ayrımcı uygulama âdeta Orta Çağ karanlığını andırıyor ve bu konu da çok çok önemli bir meseledir.

Yine, burada, özellikle Adalet Bakanlığına ilerleme raporunda da birçok atıf var. Buna değinecek zamanım yok ama bütçeyle ilgili konuştuğumuz için atıf yapmak isterim. Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde adalet sistemine ayrılan ortalama bütçe yüzde 9, bizde yüzde 1,5 bütçe olarak. Bu da adaletle orantılı yani adaletin ne kadar gerçekleştiği açıkça aslında ortaya çıkıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir de şuna değinmek isterim: Tecrit işkencedir, işkence insanlığa karşı bir suçtur. İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı yoktur. Talimatı verenler, uygulatanlar, karar alanlar işkenceden dolayı er geç sanık sandalyesine oturup hesap vereceklerdir. Şu anda belediye başkanları, milletvekilleri ve birçok tutuklu, hükümlü tek başına tecrit altında yaşıyorlar.

Sayın Adalet Bakanı buradayken doğrudan kendisine sormak istiyorum: Şu anda Sayın Yüksekdağ’ın, Demirtaş’ın ve diğer bütün tek başına kalan milletvekili ve belediye başkanlarının tek başına tutulmalarının talimatını siz mi verdiniz? Bunu gerçekten soruyoruz. Çünkü şu anda açıkça halkın iradesine işkence yapılmaktadır. Siz verdiyseniz bunu açıklamanızı bekliyoruz, vermediyseniz de açıklamanızı bekliyoruz. Verdiyseniz, tarihte işkenceyi koruyan, kollayan ve karar veren Bakan olarak yerinizi alacaksınız ve bununla ilgili hesap verme konusunda da tarih, zaman aşımının olmadığı bir suçta gerçekten bunun gereğini yapacaktır diyorum. Yani ilahi adalette zaman aşımı yoktur Sayın Bakan. Şu anda tecrit ve işkence altında binlerce tutuklu ve eş başkanlarımız kesinlikle işkenceye muhatap bırakılıyor ve bu uygulanıyor.

Değerli arkadaşlar, geçen yıl bütçe görüşmelerinde sayın grup başkan vekilimizin bir sorusu vardı. Bütçe görüşmelerinde grup başkan vekiline, iktidar partisine “Terör örgütü dediğiniz IŞİD’le Akçakale’den 7 milyon dolarlık alışveriş nedir?” diye sormuştu ve o dönem kabul edilmişti. Hâlâ o kabulün arkasında mısınız? Bunu Sayın İdris Baluken’in sesinden dinleyelim.

(Hatibin tablet bilgisayardan bir ses kaydı dinletmeye başlaması)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, böyle bir usulümüz yok.

(Hatibin tablet bilgisayardan bir ses kaydı dinletmeye devam etmesi)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, kürsüde hatibin konuşması gerekiyor.

(Hatibin tablet bilgisayardan bir ses kaydı dinletmeye devam etmesi)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, izin verecek misiniz hâlâ? O zaman kürsüye bıraksın Hanımefendi, otursun.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, hatibi konuşmaya davet ediyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, grup başkan vekili ve burada konuşma hakkı olduğu hâlde şu anda cezaevinde zorunlu bir şekilde rehin alınmış durumda.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Cezaevindeki kürsü değil o. Sizin kürsünüz o.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ve dün Sayın İdris Baluken’in yargılamasına gittim.

Şunu söyleyeyim, yani bunu başka bir gün özellikle açıklayacağım…

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Şimdi açıklayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Dün benim Mardin 2. Asliye Ceza Mahkemesinde gördüğüm yargı Türkiye Büyük Millet Meclisini, üyelerini alenen aşağılamaktadır değerli arkadaşlar. Şu anda dokunulmazlıkların kaldırılması suretiyle dün Sayın İdris Baluken’e verilen para cezası yüzde yüz Meclis kürsüsündeki konuşmalarındandır ve avukatların “Bu, sorumsuzluk ve mutlak dokunulmazlıktır.” kapsamında itirazlarına, bir saniye bile düşünmeden ret kararı verilmiştir. Yargı vesayeti artık Türkiye’de Meclisin üzerinde kurulmuştur ve bunun sorumlusu dokunulmazlığa parmak kaldıranlardır diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Beştaş.

Sayın Demirel, sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, tutuklu HDP milletvekillerinin siyasi faaliyetleri ve yasama faaliyetleri için gönderdikleri belgelere el konulduğuna ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adalet Bakanımız buradayken ben bir şeye dikkat çekmek istiyorum, o yüzden söz aldım. Daha önce kürsüden birkaç defa ifade ettik ama Adalet Bakanımız burada olmadığı için belki kendisi duymamıştır veya iletilmemiştir. O yüzden bir konuya dikkat çekmek istiyorum.

Şu anda eş başkanlarımız ve milletvekillerimiz hâlâ yasama faaliyetlerini sürdüren milletvekilleridir ve bu Parlamentonun birer üyeleridir ama bize siyasi faaliyetleri ve yasama faaliyetleri için gönderdikleri belgelere el konuluyor. Ve el konulmakla yetinilmiyor -bir kısmı hâlâ verilemedi- bir kısmı da sansürlenerek kendisine geri iade ediliyor, esas hâliyle değil sansürlenmiş şekliyle kendisine iade ediliyor. Sayın Bakanın bu konuda bilgisi var mı? Sayın Bakanın bu konuya ilişkin herhangi bir duruma açıklık getirmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bu gösterdiğim Sayın Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın göndermiş olduğu belge. Ama onun dışında, yasama faaliyetlerini de ilgilendiren herhangi bir savunmaya izin vermeyen Eş Başkanımız Figen Yüksekdağ’ın belgeleri hâlâ elimize ulaşmış değil. Onu bırakın, faks numarasına bile -iletildiğinde- ona bile el konulmuş, şu anda bize göndereceği faks numarası bile kendisine verilmemiş durumda. O yüzden, Sayın Bakanı burada görmüşken -belki bilgisi dâhilinde değildir, daha önce de kaçırmış olabilir- bir kez daha göstermek istedim ve eğer isterse kendisine verebilirim de.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demirel.

Sayın Usta, buyurun.

4.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, kürsüden birtakım ses kayıtlarının dinletilmemesi konusunda ilkesel bir tutum yerleştirilmesinde fayda olduğuna ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, dünkü görüşmelerde de 2 defa kürsüden iPad üzerinden bir ses dinletme oldu. Biz buna itirazımızı dün de ifade ettik. Kürsü hatibindir. Burada, hatip, kendisi kendi fikirlerini veya bir başkasına ait fikirleri de söyleyebilir ancak kendisinin konuşması esastır. Dün, mesela, tutanaklara bakıldı, orada söylenen şeyi hiçbir şekilde zaten tutanaklar da almıyor, sadece “Bir ses dinletilmiştir.” diye… Dolayısıyla, bu anlamda bir anlamı da olmuyor.

Şimdi, diğer taraftan da baktığımızda, tabii, burada bir ilkesel karar vermemiz lazım. İçeriği önemli değil yani eş başkanların sesinin olması veya işte, efendim, tutuklu grup başkan vekilinin olması değil, yarın hepimizi rahatsız edecek, hiçbirimizin istemediği birtakım sesleri birisi oradan bize dinletebilir; böyle bir teamülü, böyle bir uygulamayı oturtmamak lazım. Bu konuda Başkanlık Divanının hassas olması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla, yani burada bir ilkesel tutum yerleştirmekte fayda var diye de düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Aynı kanaatteyiz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usta.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, tutuklu HDP milletvekillerinin birer dakikalık sözlerinin kürsüden dinletilmesinde hiçbir mahzur olmadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN - AKP Grubundan da özellikle böyle bir itiraz geldi. Ancak, şunu ifade etmek isterim: Bugün burada ya da dün bu salonda, Genel Kurulda sesi dinletilenler bu Parlamentonun üyeleri, dışarıdan herhangi bir insan değiller. Sayın Selahattin Demirtaş, Sayın Figen Yüksekdağ, bugün dinletilen Sayın İdris Baluken hâlâ milletvekili, şu anda tutuklular ama bu Parlamentonun birer üyesiler. Dolayısıyla, elbette ki başkalarının, milletvekili olmayan insanların burada yapacakları konuşmalara itiraz edilebilir, ancak bu Parlamentonun üyelerine itirazı ben doğru bulmuyorum. Şu anda tutuklu olmalarından kaynaklı, birer dakikalık sözlerinin buradan dinletilmesinin hiçbir mahzuru olmadığını özellikle belirtmek istiyorum.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, kim olduğuna ve içeriğine bakılmaksızın Genel Kurulda ses kaydı dinletilmesi ya da görüntü gösterilmesine müsaade edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, sözlerinizi anlıyorum. Ancak, şimdi, bunun bir dakika olmasının bir önemi yok; bugün bir dakika olur, yarın kırk dakika olur, ona herhangi bir şey diyemeyiz bugün bir dakikayı kabul ettiğimiz zaman. Bunun, aslında -ilkesel dediğim oydu- kimin sesinin olduğunun bana göre bir önemi yok. Yani yarın bir gün burada IŞİD’in, o terörist örgütün liderinin sesini bir milletvekili bize dinletmek isteyebilir.

BAŞKAN – Ona kimse izin vermez Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Hayır, ama “Böyle bir teamül var efendim, daha önce niye müsaade ettiniz?” diyecek.

BAŞKAN - Öyle bir şeye kimse izin vermez. Dün ve bugün burada sesleri dinletilenler bu Parlamentonun üyeleri olduğu için buna izin veriliyor.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, sayın milletvekillerinin tutukluluk durumu ayrı bir şey yani o tartışılır, haklıdır haksızdır, ben o konuya girmek istemiyorum. Yani burada o yüzden ben ilkesel bir tutumunuzun olması gerektiğini düşünüyorum. Yani kimin konuştuğunun, içeriğinin ne olduğundan ayrı tutulmak kaydıyla… Burada ses dinletilmesi, görüntü gösterilmesine müsaade edilmemesi lazım. Bunun önünü alamayız. Yani bu çok ileriki yıllarda…

BAŞKAN - Ben de bu sesi dinletilenlerin özellikle parlamenter olmaları açısından itiraz etmediğimi de belirtmek istiyorum Sayın Usta.

Teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Altay, size de söz vereceğim.

Buyurun Sayın Demirel.

6.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, dinletilen ses kaydının HDP Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in Parlamentoda daha önce yaptığı konuşma olduğuna ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bugün burada sesini dinlettiğimiz Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken ve bu Parlamentoda en fazla grubumuz adına söz alan ve konuşan, düşüncelerimizi ifade eden bir grup başkan vekilimiz ve yine bu Parlamento içerisinde yapmış olduğu bir konuşma, yine aynı bu kürsüde bu Parlamentoda yapmış olduğu bir konuşma tekrar gündeme geldi. Bunu farklı yönlere çekmenin gerçekten bir mantığı yok. Biz de bu konuda hassasız. Yani başkalarının görüntülerini, sesini dinletmeyi tabii ki doğru bulmayız ama bugünkü konuşma, bu Parlamentoda daha önce ifade ettiği konuşma ve grup başkan vekillerimiz de bunu biliyor ve daha önce söylemiş olduğu sözü İdris Baluken şahsında bugün tekrar burada ifade etmek istedik.

Kendisine buradan saygılarımızı, sevgilerimizi yolluyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demirel.

Sayın Altay, buyurun.

7.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, tutuklu milletvekillerinin sözlerinin kürsüden dinletilmesinde Cumhuriyet Halk Partisi bakımından hiçbir sakınca olmadığına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, esasen bu bir usul tartışmasına muhtaç bir konu ama zaman tasarrufu da olsun, öyle bir talebim yok bu yüzden.

Şimdi, ben müteaddit defalar şunu söyledim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu İç Tüzük’e uygun şekilde sevk ve idare edilir. Başkanlığın, oturumu yöneten başkan vekillerinin aynı konularda değişik tavır içinde olduklarını çok eleştirdim. Geçen yıl bir toplantı yapıldı, belli konularda kısmen bir mutabakat sağlandı, o çerçevede gidiyor.

Şimdi, burada bütün mesele, bir hakkın suistimali durumudur. Her madde, İç Tüzük’ün her maddesi suistimale açıktır. Öyle baktığınız zaman, kürsüde görsel kullanılırsa işitsel de kullanılabilir bir yerden baktığınızda, ama nedir? Suistimale fevkalade açıktır işitsel kullanma konusu ama görsel de açıktır. Şimdi, görsellere izin veriyoruz ama çok absürt, çok kırıcı, incitici, özel hayata müdahale edici veya kabul edilemez; geleneklerimize, teamüllerimize aykırı, örf âdetimize aykırı görsellerle de buraya çıkılabilir. Yani burada bütün mesele iyi niyetli olmaktır.

Ancak, biraz önce tartışılan konuyu yadırgadığımı belirtmek isterim. Sesi dinletilen, alelade birisi değildir, sade, yalın bir milletvekili de değildir; Mecliste grubu bulunan bir siyasi partinin, şu anda Anayasa’nın 15’inci maddesine de aykırı olarak, suçu sabitlenmediği hâlde cezaevinde tutulan bir sayın grup başkan vekilidir. Her iki partinin de, iktidar partisinin de diğer muhalefet partimizin de bu konuda özellikle daha toleranslı, daha demokratik, daha hoşgörülü bir tutum içinde olmalarının ülkemiz demokrasisine katkı yapacağını ummuş idim. Bundan dolayı, ben MHP ve AKP gibi düşünmediğimizin altını çiziyorum ve siyaset bir tahammül işidir, bir nezaket işidir -kimseye siyaseti öğretiyor değilim- bir vicdan işidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açıyorum Sayın Altay, tamamlayın lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın milletvekillerinin sözlerinin kürsüden dinletilmesinde Cumhuriyet Halk Partisi bakımından hiçbir sakınca yoktur, bilakis fayda vardır diye değerlendirmekteyiz.

Genel Kurula arz ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

Sayın Turan, sisteme girdiniz.

Buyurun.

8.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, görsel ve işitsel sunumlarla kürsünün mehabetine aykırı bir durum olmasını istemediklerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Konunun uzaması taraftarı değilim. Ancak, Sayın Altay’ın ifade ettiği gibi, nezaketten uzak tavırlarda da değiliz. İfade ettiğimiz, konuşmacının ne söylediği, kim olduğu meselesi değil. Burası kürsü; kürsünün bir duruşu var, görseli var, adabı var; buna mugayir olacak tavırlardan bahsediyoruz. Yoksa içerik olarak, “Şu konuştu, kişinin söyledikleri bunlardı.”, tabii ki bunlar gibi bir ifadede bulunmadık. Kaldı ki zabıtlara geçerken sesin anlaşılmaması problem, televizyondan izleyenler için bir problem. O yüzden kürsünün daha yakışır kullanılması talebinde bulunuyoruz. Hem görsel hem dinletilerle ilgili, sadece, kürsünün mehabetine aykırı davranış olmasın istiyoruz. O yüzden, yarın bize burada bir başka konuşmacı bir başka hatibi dinletecektir, müzik dinletecektir; bu kapıyı açmamak gerektiğini düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Turan.

Sayın Usta, buyurun.

9.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Engin Altay’ın konuşmasını yadırgadığımı ben de ifade edeyim. Öncelikle, bir defa, CHP’nin dünkü politikası bu değildi. Yani “Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak…” filan diyorsunuz da CHP bir karar versin bu konudaki tutumuna.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Beraber karar verdik.

ERHAN USTA (Samsun) – Tabii kendi bileceği iş, verir, vermez, onu bilmem. Bu işin nezaketsizlikle alakası yok, bu işin toleransla da alakası yok. Biz bir ilkeden, bir prensipten bahsediyoruz, içeriğin hiçbir önemi yok burada. Yani burada yarın bir gün bir başkası da hiç istemediğimiz bir şeyi getirip dinlettiği zaman biz ne yapacağız? Bize bunu kıyas gösterecek, diyecek ki: “İşte filanca tarihte, yirmi yıl önceki…” Burada, bakın, yirmi yıl önce bir şey yapılıyor, o burada örnek gösteriliyor; hiç kimse tartışmaya bakmıyor, nihayetinde, olan olaya bakıyor. Yirmi yıl sonra bir tanesi hiçbirimizin arzu etmediği bir şeyi dahi burada gösterebilir Sayın Başkan. Yoksa, bugünkü 3 tane konuşmanın içeriğiyle alakalı değil bizim bu söylediğimiz. Yani bunu bir teamüle doğru, bir uygulamaya doğru götürürsek buradan Türk Parlamentosu, Türk siyaseti zarar görür.

Kaldı ki Sayın Demirtaş’ın, ben milletvekili olduğum süre içerisinde kürsüden daha hiç, bir defa konuştuğunu görmedim. Yani, bugüne kadar tutuklu olmadığı zaman konuşmayan milletvekilinin niye şimdi gelip gelip sesini dinletiyoruz. Ben böyle bir eleştiri getirebilirim, bu eleştiriyi getirmek istemiyorum. Veya ben diyebilirim ki: “Efendim, o zaman, bizim bir tane arkadaş da İngiltere’de, oradan sesiyle buraya katılsın.” Bu işin sonu yok.

Yani milletvekili olması, grup başkan vekili olması, çok iyi bir insan olması, çok iyi bir hatip olması, çok kötü bir insan olması bir şeyi değiştirmiyor; ilkesel bir tutumumuz olsun istiyorum. Sayın Engin Altay’ın da bunu anlamasını bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Usta söylediklerimin parti politikasıyla çeliştiğini iddia ederek 69’a göre sataşmada bulunmuştur, söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay, size iki dakika söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Grup Başkan Vekilim, selefinizin bu kürsüden, müteaddit defalar iPad’den çok ses dinlettiğine şahidiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, bu konuda alınmış bir karar yok. Ben söylediğimin arkasındayım ve benim söylediğim partimi bağlar. Dün burada ne yapıldı bilmiyorum. Oturumu yöneten Meclis başkan vekilinin tutumu, o, bizim, Parlamentoya saygımızın gereği, oraya oturduğu anda tarafsızdır, kendi görüşüdür.

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Levent Bey’in söylediğinden bahsediyoruz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Arkadaşlara sordum, Levent Bey’in de bu konuda bir tasarrufu, bir sözü olmamış.

ERHAN USTA (Samsun) – Tutanaklara bakın.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bakarız efendim, bakarız.

ERHAN USTA (Samsun) – Bakarız efendim diye bir şey yok.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Efendim, ben doğruyu söylüyorum, “Levent Bey yanlış söyledi.” demiyorum. Getirin bana tutanakları, biz durumu yeniden değerlendiririz.

ERHAN USTA (Samsun) – Siz getirin. Kendin gidip al.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki: Bu Parlamentonun üyelerinin -Anayasa’ya aykırı olarak cezaevinde bulunan- yargılanmaları gerekir, hiç tereddüdüm yok, hepimiz yargılanalım ama masumiyet karinesi orta yerdeyken, yasama hakkı orta yerdeyken, Anayasa Mahkemesi kararları orta yerdeyken cezaevinde tutulan milletvekillerinin, hâlen bu Parlamentonun üyesi olarak özlük hakları çalışan, maaş alan milletvekillerinin şuradan bir dakikalık konuşmasına bütün siyasi parti gruplarının tahammül etmesi gerekir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ya, bu tahammülsüzlük değil.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ben bunu söyledim. Kimseyi nezaketsizlikle itham etmedim. MHP’den beklerdim ki… Selefiniz Sayın Vural buradan bir sürü ses dinletirken niye bu tasarrufunuz yoktu, merak ediyorum doğrusu.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – O zaman öyle bir konuşma yapılmamıştı yani.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Yani, düşünceye saygı bu Parlamentonun varlık sebebidir. Düşüncelerini kabul etmeyebilirsiniz, birçoğunu ben de kabul etmiyorum ama bu ülkeye demokrasi gelecekse düşünceyi ifade özgürlüğü olarak gelecek. Düşünceyi ifade özgürlüğü olmayan yerde demokrasi yoktur, demokrasi masalı vardır, demokrasi hikâyesi vardır, sahte demokrasi vardır, vesayetli demokrasi vardır. Bunu söylüyoruz.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Levent Gök’e söyle.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bizim varlık sebebimiz demokrasidir, demokrasi kavgasıdır, demokrasi davasıdır. Tavrımız budur.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ben de sataşmadan dolayı iki dakika söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, iki dakika size de.

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konuyu mecrasından taşırmamakta büyük fayda var. Konunun içeriği, mağduriyet, tolerans, onunla ilgili değil; sadece, bu, iPad’den ses dinletmeye yönelik, kim olursa olsun, mahiyeti ne olursa olsun bunun bir uygulama birliğine kavuşması gerektiğinden bahsediyoruz.

Dün itibarıyla, grup başkan vekillerinin ve Sayın Erhan Usta’nın da bulunduğu toplantıda Levent Bey de vardı. Benzeri bir ortak anlayışta buluşulduğu konusu gündeme geldiği için tutanaklara, elbette, bakmanızda fayda var. Yoksa ben özellikle, hassaten istirham ediyorum; kesinlikle konuyu gerçek özü ve bağlamından koparmadan, usule, yönteme ve uygulama birliğine yöneliktir. Burada kimin sesi olduğundan veya ne konuşulduğundan bağımsız olarak bu konuyu ele almakta fayda var. Kesinlikle bunun toleransla, hoşgörü… Tolerans filan söz konusu değil, bu kimsenin lutfukeremine tabi bir şey değildir ki; uygulamamız gereken bir uygulama birliğinden bahsediyoruz. Lütfen… Konuyu bağlamından koparmamakta büyük fayda var.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Sayın Demirel…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, MHP grup başkan vekili konuşmasında Sayın Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın hiç burada konuşmadığına dair bir ibarede bulundu ve bir sataşma söz konusu. Bu sataşmadan kaynaklı söz talep ediyoruz.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Beştaş, buyurun.

İki dakika.

ERHAN USTA (Samsun) – Hayır, bu doğru bir tespit. Bunun neresinde sataşma var Sayın Başkan?

BAŞKAN – Açıklar şimdi.

ERHAN USTA (Samsun) – Açıklar da yani o zaman biz de başka bir şey söyleyelim, çıkalım oraya.

3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Eş Genel Başkanımız Sayın Demirtaş’ın sesini duyup duymamak ya da Figen Yüksekdağ’ın sesini duyup duymamak bu tartışmanın konusu değil. Onlar partimizin resmî olarak eş genel başkanıdırlar, şu anda da eş genel başkanlık görevleri devam ediyor, dokunulmazlıkları devam ediyor. İstedikleri zaman gelirler, istemezlerse gelmezler. Böyle bir ses tartışmasını Türkiye Büyük Millet Meclisine yakıştıramadığımızı özellikle ifade etmek istiyorum.

Ben Sayın Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken’in konuşmasını dinlettim çünkü o bu Parlamentonun bir üyesi, dokunulmazlığı var ve şu anda hukuk dışı bir şekilde hem de tecrit altında Kandıra Cezaevinde tutuluyor. Bu, milletvekillerinin bu şekilde tutulmaları her şeyden önce -parti ayrımı söylemeksizin ifade etmek istiyorum- bu Meclisin sorunudur. Bu Parlamentonun kimliğine, çalışmalarına, halkın iradesine yapılan bir müdahaledir bu. Ben dünkü duruşmayı söyledim, orada bir yargıç şu şekilde, bir saat boyunca duruşma salonunda tur attı arkadaşlar ve Meclis konuşmalarından yüzde 100 ceza verdi. Bu, hepinize yapılan bir şey, sadece bize, HDP’ye değil, buna sizin de sahip çıkmanız lazım. Ayrıca, bu böyle devam etmez. Yarın öbür gün Sayın Baluken gelip koltuğunda oturacak, Sayın Demirtaş gelip bütçe açılış konuşmasını yapacak, Sayın Yüksekdağ belki kapanışı yapacak, hanginiz hangi yüzle bakacaksınız merak ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çok ayıp, çok ayıp!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Kendi hukukumuzu, kendi konumumuzu kendimiz savunmazsak yargı işte bu şekilde Meclisi aşağılar, tahkir eder ve Meclis kürsüsündeki konuşmaları bile yargılama konusu yapar. Burada hiçbir usulsüzlük yoktur. Herhangi bir vatandaşın sesini dinletmedik, bu Parlamentonun Grup Başkan Vekilinin, her gün gördüğünüz Sayın Baluken’in sesini dinlettik, bir daha olsa bir daha dinletiriz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, Sayın Altay daha önce söz istedi.

Buyurun Sayın Altay.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün dünkü birleşimde görsel, işitsel materyallerin suistimale açık olduğunu, bu konuda bir prensip karar alınabileceğini ancak milletvekillerinin seslerinin kürsüden dinletilmesinin makul karşılanacağını belirttiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve sizi bilgilendirmek adına söylüyorum. Dünkü nöbetçi arkadaşımız Sayın Levent Gök’ü aradım böyle bir mutabakatınız var mı diye. Kendisi görsel, işitsel materyallerin suistimale -aynı bugün biraz önce benim söylediğim gibi- açık olduğunu, bu konuda bir prensip karar alınabileceğini ancak milletvekillerinin işitsel bir şekilde önceki seslerinin kürsüden dinletilmesinin makul karşılanacağını 3 siyasi parti grup başkan vekiline söylediğini beyan etti.

Arz ederim efendim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Altay.

Sayın Akçay, buyurun.

11.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Genel Kuruldaki kürsü konuşmaları sırasında görsel ve işitsel materyallerin kullanılmasıyla ilgili bir uygulama birliği sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu tartışmayı ısrarla bağlamından koparmaya çalışarak devam ettirmeyi yersiz buluyorum ve inşallah burada da kapatırız, gruplar görüşlerini de ifade etmiştir. Fakat, tekrar etmek istediğim husus, bizim burada Genel Kurul kürsü konuşmaları sırasında yapılan konuşmalar ve o materyallerin kullanılmasıyla ilgili bir uygulama birliği sağlanması hususunda. Yoksa, burada bu sayın milletvekillerinin seslerinin yayınlanması veya bunların mahiyeti ve şu anda muhatap oldukları sürecin içeriğiyle ilgili bir değerlendirme yapmadığımızı ifade ediyoruz. Ve sayın konuşmacının kabul edemeyeceğimiz sözlerini de aynen iade ettiğimizi de ifade ederiz. Lütfen, bağlamından koparılmasın, sadece usule yönelik ve ısrarla bu konunun bir kişiselleştirilip siyasi bir çekişmeye ve tartışmaya doğru yönlendirilmemesinde büyük fayda görüyorum.

Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Akçay.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın grup başkan vekilinin aynen iade ettiği meseleye ilişkin yani sataştı oradan zaten, ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Siz de yerinizden çünkü Sayın Akçay kürsüyü kullanmadı Sayın Beştaş.

ERHAN USTA (Samsun) – İade etmede bir sataşma var mı Sayın Başkan, nasıl bir sataşma bu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani siyasi çekişme konusu yaptığımızı söyledi, o açıdan.

BAŞKAN – Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, bu bizim açımızdan bir siyasi çekişme konusu değil, konuşmamı da bütün arkadaşların bilgisine bir daha sunmak istiyorum.

Buradaki her milletvekilinin, diğer milletvekilinin haklarına ve sorumluluklarına, yetkilerine saygı duyması gerektiğini ifade ettim. Ve hepimiz, parti ayrımı gözetmeksizin, şu anda -dokunulmazlıkların kaldırılması sürecinden sonra- milletvekillerine açıkça işkence yapılması bile bu Parlamentonun bir sorunudur. Mutlak dokunulmazlığın ihlal edilmesi, bu Parlamentonun sorunudur. Bir partinin üyesi milletvekili, diğer partinin üyesi milletvekilini farklı ve ayrımcı bir yaklaşımla değerlendiremez; düşüncelerine katılmayabilir, farklı siyasette olabilirler ama aynı süreçlerde sandıktan çıktıkları için halk iradesine saygının gereğidir. Ben bunu ifade etmek istedim. Bizim de kesinlikle siyasi çekişme gibi bir düşüncemiz yoktur.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Beştaş.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hem halk iradesine hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine, her şeye saygı gösterilmesi gerekir.

Tutanağa geçmesi açısından, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akçay, tamam, anlaşılmıştır.

Teşekkür ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi konuşma sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna geçmiştir.

İlk konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu.

Sayın İhsanoğlu, süreniz yirmi dakika.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan söz verdiğiniz için.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 mali yılı Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözümün başında, yüce Meclisi, aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Dışişleri Bakanına ve Bakanlığın güzide temsilcilerine hoş geldiniz diyorum.

Değerli arkadaşlar, 65’inci Hükûmet göreve gelirken Sayın Başbakan Binali Yıldırım şu beyanda bulundular, Türkiye'nin yeni dış politikası hedefini şu şekilde ifade ettiler, iktibas ediyorum: “Bölgede ve dünyada dostlarını artıran, düşmanlarını azaltan bir dış politika anlayışıyla bölgesel iş birliğini güçlendireceğiz ve bölgesel kalkınmayı komşularımızla birlikte gerçekleştireceğiz.” Bu doğru hedefe kim ne diyebilir? Buna herkes katılır, burada buna katılmayacak hiç kimse yoktur ve biz bunu elbette canıgönülden destekliyoruz fakat bunun, bu hedefin gerçekleşmesi için dayalı olduğu doğru bir strateji, bir dış politika anlayışının bulunması lazım; bu strateji de cumhuriyetin kuruluşundan itibaren benimsenen ve temelleri atılan dış politika prensiplerine uygun olmalı.

Peki, bu cumhuriyetin kuruluşu sırasında atılan temeller neydi, dış politika prensipleri? Burada, cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün dış politika temel fikirleri Bakanlığın Müsteşarına verdiği şu direktiflerle özetlenebilir; Atatürk Bakanlığın Müsteşarına diyor ki: “Bir: Arap dünyasına karışmayacaksınız. İki: Emperyalist ve kolonyalist devletlerin ardında görünmeyeceksiniz. Üç: Rusları tahrik etmeyeceksiniz.” 3 temel direktif ve unsur… Bunlar, tabii, o gün için olan Türkiye’nin ve dünyanın sınırları içerisinde çizilmiştir. O gün Çin yok, Latin Amerika yok, Afrika yok ama o günkü dünya için ve Türkiye’nin yakın komşuları için ve muhatap olduğu, iş birliği yaptığı veyahut yapmak durumunda olduğu ülkelerle ilgili olarak çok sağlam temel taşlarıdır. Bugün için belki az görünür ama doğrudur. Bunu, elbette Türkiye o günden bugüne genişletmiştir.

Şimdi, Türkiye, 1920’li yıllarda -yani 20’nci yüzyılda- veya 1930’lu yıllarda Atatürk’ün bu 3 hedefine uygun olarak dış politikasını yürütmüştür. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye Batı ittifakına katılmıştır fakat bu ittifaka katılırken dış politikasındaki bu prensiplerin bazılarından tavizde bulunmuştur. Mesela, Türkiye 1950’li yılların ortasında Cezayir’in bağımsızlığının aleyhine oy kullanmıştır. Yani, bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel prensiplerine aykırı bir şeydir ve bunun ortadan kaldırılması, rahmetli Özal zamanında, Başbakanlığında Cezayir’e gidip özür dilemesiyle olmuştur. Fakat, Türkiye Cumhuriyeti bu Batı ittifakına olan fazla bağımlılığının ceremelerini görmeye başlamıştır. Nitekim, 1960’lı yılların sonunda Türkiye, Demokrat Parti zamanında bile bu politikayı değiştirme yoluna gitmiştir, çeşitleme yoluna gitmiştir, zenginleştirme… 1960’tan sonra gelen bütün hükûmetler, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün hükûmetleri, sağcısı olsun solcusu olsun, herkes Türk dış politikasının zenginliği yönüne akmıştır. 57’nci Hükûmet geldiği zaman yani Sayın Bahçeli’nin Başbakan Yardımcısı olduğu Hükûmette, Türkiye ilk defa Afrika’ya Açılım Eylem Planı’nı kabul etmiştir. Yani, artık Afrika bir hedef olarak Türkiye’ye göründü 1989’da vesaire. Türkiye’nin bu dış politika anlayışında şu benzetmeyi yapabiliriz Sayın Bahçeli’nin şu güzel ifadesiyle: Çift başlı Selçuklu kartalı sembolü; ruh ve anlam olarak iki ayağını -birisi doğuda, birisi batıda- sağlam basıyor ve iki başı da geniş doğu ve batı ufkuna bakıyor.

Şimdi, dış politika Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarıyla aynı çizgide devam etmiştir ve çok başarılı açılımlar olmuştur ve bu 2009’a kadar devam etmiştir. 2004’te Türkiye iki büyük zafer kazanmıştır dış politika konusunda: Birisi, Avrupa Birliği müzakereleri başlatmıştır; birisi de Türkiye, İslam İşbirliği Teşkilatının Genel Sekreterliğini kazanmıştır. Ve ben o günlerin şahidi olarak şunu diyorum ki: Türkiye İslam dünyasındaki gücünü artırırken Batı dünyasındaki gücü artar, Batı dünyasındaki münasebetleri geliştikçe İslam dünyasındaki itibarı artar. Bunun canlı şahidi olarak burada bunu memnuniyetle söylemek istiyorum.

Bu başarılı siyasetin mesela bir örneğini 2008’de görebiliriz. 2008’de Türkiye, kırk sekiz yıl sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine talip olmuştur ve Türkiye ilk oylamada 151 oyla Güvenlik Konseyi üyesi olmuştur Avrupalı rakiplerini geride bırakarak. Mesela, Avusturya’yı geride bırakarak Türkiye üye olmuştur. Bu, 2008’e kadar doğru olanın başarılarıdır.

Fakat, ne ,yazık ki Türk dış politikası farklı mecralara dökülmüştür ve 2009’dan itibaren, Sayın Numan Kurtulmuş’un meşhur ifadesiyle “real politics” yerine “dream politics” yani gerçeklere dayalı dış politika yerine hayallere, hevâ ve heveslere, nostaljilere, ideolojilere dayalı bir dış politika takip etmeye başlamıştır ve işte, bugün elde ettiğimiz netice budur. Yani, 2004’te Türkiye’ye Avrupa Parlamentosunda 2004’te 407 “evet” oyu çıkarken birkaç hafta önce Türkiye’ye 479 “hayır” oyu çıkmıştır.

Değerli milletvekilleri, biz bu tespit ve eleştirileri sunarken maksadımız, tecrübe ve iyi niyeti ortaya koyarak hemdert olmaktır. Yani Fuzulî’nin dediği gibi “Dert çok, hemdert yok.” Biz işte hemdert olmaya çalışıyoruz ve Türkiye’nin bu sıkıntılardan bir an evvel kurtulması için birikimlerimizi arz ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, 65’inci Hükûmetin “Dostları artırmak, düşmanları azaltmak.” hedefine ulaşmak için her şeyden önce nerede hata yaptığını ve hangi stratejilerin değişmesi lazım geldiğini iyi anlamak lazım. Ben burada, örnek olarak Suriye meselesinden başlayarak analitik bir şekilde arz etmeye çalışacağım.

Şimdi, Suriye rejimiyle olan münasebetimizi ele alırsak -yani Hükûmetle- Türkiye Suriye’yle çok engebeli bir yoldan gelmiştir ine çıka, ine çıka fakat 2000’li yılların başından itibaren ve daha sonra, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara gelmesinden sonra bu münasebetler bal kaymak noktasına gelmiştir ve sınırlar kalktı, bariyerler kalktı, vizeler kalktı ve o muhteşem yakınlık oldu. Hatta, o kadar oldu ki Suriye bize kendi pazarlarını değil, bütün Orta Doğu pazarlarını da açtı ve Türkiye bundan çok büyük yararlar sağladı.

Burada herkesin bilmediği bir şey vardır veyahut çok az kişinin bildiği bir şey vardır, Suriye, Kuzey Kıbrıs için Lazkiye’den Mağusa’ya direkt seferler başlatmıştır. Yani, bütün dünyada Türkiye’den başka kimse Kıbrıs sularına, Kıbrıs havaalanına direkt sefer yapamıyordu, bir tek Türkiye yapıyor bunu çünkü başka tanıyan yok. Suriye bu hattı açtı ve bunun ekonomik katkılarının ötesinde siyasi bir anlamı vardı. Böyle bir Suriye’den başlayarak 2011’de Dera’da başlayan ufak tefek öğrenci hadiselerinin karşısında Suriye rejiminin gayet zalim ve gaddar bir şekilde davranması işin şirazesinden çıkmasına yol açmıştır.

Şimdi, peki, bizim, orada ne yapmamız lazım? Biz ne yaptık? Biz dedik ki: “Bu rejimi düşüreceğiz.” Peki, olur, düşürebilirsen düşür ama orada Baas Partisinin rejiminin ne kadar güçlü olduğunu bilmeden, uluslararası aktörlerin Baas rejiminden ve Beşşar Esad’dan neyi bekleyip beklemediklerini ve kimin nerede duracağını fazla kestirmeden birdenbire gittik. Sonunda ne oldu? Ateş bütün Suriye’yi sardı ve ateş bize intikal etti. Birinci durum bu, Suriye rejimi.

İkinci mesele nedir? İkinci mesele: Rusya, aktör olarak, büyük bir aktör olarak müdahil olan dostumuz Rusya, Suriye rejiminin dışarıdan veya içeriden yapılacak baskıyla düşürülmesini kendisi için kırmızı çizgi kabul etti ve bize de bunu anlattı, biz “Hayır.” dedik, biz onları vazgeçirmeye çalıştık. Tabii, kimin kazanıp kimin kaybettiğini görmüş oluyoruz. Batılı müttefiklerimize baktığımız zaman yani Amerika’ya, Avrupa’ya, onlar bizimle beraber ilk başta “Beşşar’ı düşüreceğiz, rejimi düşüreceğiz.” dediler. O zaman bize “Buyurun.” dediler, biz “Siz önce buyurun.” dedik, olmadı. Daha sonra onlar vazgeçtiler ve Kaddafi’nin öldürülmesinden sonra Libya’nın düçar olduğu kaotik durum burada olmasın, İsrail gibi, onlar için, herkes için lazım olan bir ülkenin varlığı muhataraya maruz kalmasın diye hepsi rejimin saklanmasını, korunmasını istediler; biz bunu kabul etmedik. Şimdi, Amerika bu şekilde, Rusya bu şekilde, Avrupa bu şekilde ve yeni seçilen Amerika Başkanı Sayın Trump da Suriye’nin Cumhurbaşkanını düşürmek veya Suriye’ye müdahale etmek gibi bir derdinin olmadığını, onların esas meselesinin terörizmle mücadele olduğunu ifade etmiştir.

Son olarak, Suriye’deki bu örneği tartışırken Suriye’deki iç dinamikler açısından bir örnek daha alalım. Nerede yanlış yaptık? Suriye kuzeyinde ayrımcı niyetler belirmeye başlayınca bunu Şam rejimine karşı koz olarak kullanmak istedik. Bu ayrımcı hareketin liderini kırmızı halıyla karşılayıp şimdi kırmızı bültenle yakalatmaya çalışıyoruz.

Sayın milletvekilleri, El Bab harekâtına gelince yani Fırat Kalkanı harekâtına baktığımız zaman, biz parti olarak bunun gerekli olduğuna inanıyoruz ama çok gecikmiş olduğuna inanıyoruz ve bunun 2016’da değil, 2012’de, 2013’te olması… Çünkü, aynı meşruiyet gerekçeleri dün de vardı, bugün de var. Bugün gecikmiş olarak biz çok pahalı bedel ödüyoruz ve 18 vatan evladı şehit oldu, 3 askerimiz de kayboldu.

Şimdi, El Bab’daki durumun ne olacağını hiç kimse bilmiyor. Suriye rejimi Rusya’nın desteğiyle bizim için kırmızı çizgi olan Halep’i bitirmek üzere ve orada tarihte görülmeyen bir dram yaşanıyor, bir trajedi yaşanıyor. Biz onlara dua etmenin ötesinde bir şey yapacak durumda değiliz çünkü bizim birçok kırmızı çizgimiz kaybolmuştur ve kala kala 98 kilometrelik çizgimiz kalmıştır. Şimdi, El Bab’tan sonra herhâlde bize bir yeşil ışık yanmıyor, sarı ışık da yok herhâlde, kırmızı ışık yanıyor fakat burada tehlikeli bir şey var. Bütün Halep’i düşüren rejim güçleri yani Suriye ordusu ilerlediği zaman, Türk ordusuyla karşı karşıya gelecek mi? Bu çok vahim bir durum. Bunu düşünmek lazım. El Bab demek “kapı” demektir. Kapının tek yönlü olmasını temenni ederiz ama kapı çift yönlü de olabilir, döner kapı da olabilir. Bunu yapmak, yaptırmamak Türkiye devletinin gücü içerisinde olmalıdır, hem yumuşak gücü hem sert gücü. Fakat, bunu nereye kadar yapacağız?

Şimdi, Suriye’de biz eğer… Özetleyecek olursak, hatalarımız nerede? Suriye’de iki hatamız var, temel hata olarak, bir: Ateş başladığı anda, küçük kıvılcımlar varken oraya su serpecektik. Biz ise su serpmedik ve bu ateş bütün Suriye’yi sardı. Suriye’den de bize intikal etti. Durum, birinci mesele bu. İkinci mesele: Çok büyük bir hata, biz rejimi düşürmeye çalıştık ama o rejimi düşürmek bizim millî menfaatimize hizmet etmez. Onu düşürmek bizim millî menfaatlerimizi haleldar eder. Bizim, komşularımızın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumamız lazım çünkü bizimkinin de garantisi odur ama biz bunları yapmadık.

Şimdi, Sayın Bakanım, Musul-Telafer meselesine dönmek istiyorum. Hatırlatmak istiyorum, Musul’a askerî harekât yaparken ve bize “Hayır, giremezsiniz, yapamazsınız.” dedikleri zaman, biz “B planımız, C planımız var.” dedik. Bizim Genelkurmay Başkanımız Washington’u ziyaret etti ve ziyaretinden sonra dedi ki “Biz orada hava harekâtı yapacağız.” ama biz hava harekâtının yapıldığını bilmiyoruz. Şimdi, oradaki Türkmen kardeşlerimizin durumu perişandır ve burada bize, partimize büyük sıkıntılar doğuyor. Bize bilgiler geliyor, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Fakat, mesela, Ninova İl Meclisi Başkan Yardımcısı Nurettin Kaplan Bey “Telafer büyük bir dram yaşıyor.” diye açıklama yapmıştır. Telafer’den kaçarak Kilis ili karşısında yer alan Azez’e ulaşan Türkmen sayısı bugün 10 bini geçmiştir. Biz ne yapacağız ve bu C planı, B planı nedir?

Gelelim, Türkiye’nin hayati meselesi olan Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz ve bunların alternatifinin olup olmadığı meselesine: Yani, burada, Sayın Başbakanın son beyanatını çok doğru buluyoruz, keşke böyle bir tartışma olmasaydı. Türkiye’nin elbette Şanghay teşkilatıyla münasebetleri olması başka, Latin Amerika’yla münasebetleri olması başka, İslam dünyasıyla münasebetleri olması başka ama bu münasebetler başkalarının alternatifi, “Biz burasını bırakacağız, buraya gideceğiz.” manasında olursa, biz eski müttefiklerimizin güvenini kaybedersek yeni müttefikler bize güvenmez. Bunun altını çizmek lazım. Her şeyden önce öngörülülük ve güvenilebilirlik olması lazım.

Sayın Bakanım, Kıbrıs konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin tavrı çok açık ve nettir. İki kesim esasına dayalı olarak adada yaşayan Türklerin tarihî ve ahdî müktesebatının korunması ve Türkiye’nin garantörlüğünün -emniyet supabının- korunması noktasındadır.

Ege adaları konusundaysa, zatıaliniz ile biz Dışişleri Komisyonunda konuştuk ve siz dediniz ki: “Adaların hukuki ya da fiziki şartlarında herhangi bir değişiklik olmamıştır.” Sayın Bozdağ, benim aziz hemşehrim de aynı ifadeyi burada tekrar ettiler. Fakat, özellikle, basında çıkan Aydın’a bağlı Marathi Adası’yla ilgili resimler, oradaki Yunan yapıları, polis karakolu, Yunan bayrağı bu meselenin bu kadar basit olmadığını gösteriyor. Biz sizlerden şunu rica ediyoruz: Bizi aydınlatınız, bu yüce Meclise anlatınız. Tabii, dış politikayla ilgili dosyada da çok hassas meselelerin olduğu her zaman farz edilen bir şeydir, belki burada da bazı hassas şeyler olabilir. Bunu siz takdir buyurursunuz ve bu Meclis veya bu Meclisin Dışişleri Komisyonu, Millî Savunma Komisyonu sizi dinleyebilir. Bunun takdirini size bırakıyoruz.

Ben sözüme son verirken Mavi Marmara konusunda bir şey söylemek istiyorum. Bugün, elan, İstanbul’da 1. Ağır Ceza Mahkemesinde bu dava görülüyor. Şimdi, anlaşmada, 4’üncü maddede Türk vatandaşlarının bu haklarından vazgeçilmesi… Bu arada, Adalet Bakanlığından mahkemeye giden talimat da “davanın düşürülmesine…” Anlaşmanın 5’inci maddesine göre de yurt dışında Türk vatandaşlarının açacağı davaların da tazminatını Türk devleti, Türk Hükûmeti ödeyecektir. Şimdi, biz bunu nasıl kabul edebiliriz? Yani, bu mesele 20 milyon doları almak, dağıtmak meselesi değil ki.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (Devamla) – Son cümlelerimi söylüyorum.

Bu kadar insan, 10 kişi şehit edildi ve Türkiye o süre içerisinde çok önemli şeyler yaptı. Sonunda, 20 milyona ve tazminat olarak değil, telafi parası “compensation” diye İngilizce metindeki… İngilizce metinde “tazminat” kelimesi yok. O bakımdan, bu hususta Türk kamuoyu tatmin olmuş değildir Sayın Bakan.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin hatalardan arınmış bir stratejiyi yeniden önemsemesi, yeni pozisyonlar alması…

BAŞKAN – Sayın Usta, bir dakikanızı verelim mi Sayın İhsanoğlu’na?

ERHAN USTA (Samsun) – Tabi, tabii, buyurun.

BAŞKAN – Sayın İhsanoğlu, bir dakika Sayın Usta’nın süresinden ekliyorum.

Tamamlayın lütfen.

Buyurun.

EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Türkiye'nin, hatalardan arınmış bir stratejik plana ihtiyacı vardır ve bunun yeniden benimsenmesi lazım, yeni pozisyonlar alması gereğini bir daha hatırlatarak burada bir cümleyle kapatmak istiyorum.

Sayın Bakan, sizin ve yanınızdaki değerli arkadaşların, bilhassa yeni göreve gelen değerli yardımcılarınızın ne kadar tecrübeli olduğunu biliyoruz ve biz biliyoruz ki bugün karşı karşıya geldiğimiz bu sıkıntıların bir kısmı sizin döneminizden önce başlamıştır. Siz masumsunuz ama siz müteselsilen kefilsiniz ve sorumlusunuz; masumsunuz ama sorumlusunuz. Biz diyoruz ki: Dış siyaset nostaljiyle, hevesle, hevâyla olmaz, dış politika ideolojik bağımlılıkla, hayallerle olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (Devamla) – Türkiye’nin artık bu şeylerden, bu heveslerden kurtulması lazım, millî menfaatlerini yeniden hesaplaması lazım. Bu temennilerle, tekrar güvenirlilik ve öngörülebilirlik prensiplerine riayet edilmesi ve bence üslup meselesinde çok hassas bir şekilde davranılması lazım. Bunları söylerken bu bütçenin hayırlı olmasını dilerim, saygılarımı sunarım.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın İhsanoğlu.

İkinci konuşmacı, Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Usta, süreniz on altı dakika.

MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizi izleyen yüce Türk milleti; Kalkınma Bakanlığı ve TÜİK bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, efendim, ilk günkü tümü üzerine olan konuşmamda Türkiye ekonomisinin bugünlere nasıl geldiğini, yapılan hataların neler olduğunu, niye şu anda ekonominin bir bunalımda olduğunu, bir tıkanmada olduğunu izah etmeye çalışmıştım. Hem konjonktürel sorunlar bağlamında hem de Türkiye'nin yapısal, eskiden beri gelen sorunlarını, bu hükûmetler döneminde de yapısallaşan ilave sorunlarını anlattıktan sonra, Türkiye'nin yeni bir büyüme modeline ihtiyacı var diye sözlerimi tamamlamıştım.

Şimdi, tabii, bakanlık bütçeleri olunca biraz kurumsal konularla girip ondan sonra, yine Türkiye ekonomisi konusuna vaktim elverdiği süre içerisinde değineceğim.

Bir defa, önce, Kalkınma Bakanlığına bir bakacak olursak, Kalkınma Bakanlığıyla ilgili olarak AKP hükûmetleri 2011 yılında vahim bir hata yaptı ve Devlet Planlama Teşkilatını kapatıp, onu lağvedip yerine “Kalkınma Bakanlığı” diye, onun mirası üzerine bir bakanlık kurdu. Bu, çok uzun konuşulacak bir konudur. Ben, bakanlık mensuplarının, muhtemelen şu andaki Sayın Bakanın da veya AKP’den bu konuyu bilen birçok insanın da bundan rahatsız olduğunu ve bu işin yanlış gittiğine inandıklarını düşünüyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Bakan da oradan geliyor değil mi?

ERHAN USTA (Devamla) – Tabii, o benim düşüncem, kendileri inanmıyorlarsa bunu söyleyebilirler, hatta onu da duymak isteriz. Eğer bu yapı hakikaten DPT yapısından daha iyiyse onu da Sayın Bakanın ağzından bir duymak isteriz.

Bu vahim hatadan sonra, Türkiye’de şu anda eski geleneklerle giden, eski ilişkilerle giden bir şey var ama bundan sonra Türkiye'de resmin tamamını görecek bir kurum aslında kalmadı, nereden bakarsanız bakın. Mesela, ben Sayın Bakana bir sormak istiyorum: Ekonomi yönetimiyle ilgili olarak özellikle sektörel konularda biraz daha planlama daha fonksiyonel olabilir belli ölçüde ama makroekonomiyle ilgili olarak kendisini ekonominin neresinde görüyor Kalkınma Bakanlığı olarak kendilerini neresinde görüyorlar? Onu bir söylemelerini isterim. Bu vahim hatadan bir an evvel dönülmesi lazım.

Şimdi, Türkiye’nin… Tabii, Devlet Planlama Teşkilatı ekonomik ve sosyal bütün alanlarla ilgilendiği için ben de böyle değişik alanlardan birkaç… Türkiye’nin küresel ölçekte sıralamaları nasıl gerçekleşti onları ifade etmeye çalışacağım. Bunların bir kısmını daha önceden kullandım tümü üzerinde konuşmamda ama orada bağlamı farklıydı, burada şimdi art arda sıralayarak…

Örneğin Sayın Bakan, Küresel Rekabet Endeksi’nde Türkiye son yılda 4 basamak, ondan önceki yılda 6 basamak kötüleşiyor yani iki yılda Küresel Rekabet Endeksi’nde 10 basamak kötüleşiyor. Zaten yerimiz çok iyi değildi, şimdi yerimiz daha da kötü oldu.

İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde, kabul etmek lazım, son dönemde bir iyileşme vardı ancak son yılda… Tabii, AKP’yi aslında üç döneme ayırmak lazım. Bir, o 2002’de aldığı o güçlü miras üzerine giden bir AKP var ve küresel konjonktür olumlu, 2007’ye kadar gelen dönem. 2007’den sonra da bir dağılma dönemi. Fakat son dönemde de aşırı bir dağılma, artık hiçbir şey kalmadı. Yani böyle üç dönemde, üç evrede incelemek lazım. Bu son dönem, bütün göstergelerin -bir tane bana gösterge gösterin ki “Şu iyi oldu.” diye- kötüleştiği dönemdir özellikle son iki yıl ama kötüleşme 2007’de başlamıştır; ben bunu buralarda defaatle izah ettim. Şimdi, İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde, 2014, son data, 3 basamak kötüleşme var.

Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde -işin en temelidir, hukuk olmadığı zaman hiçbir şey olmaz- son yılda 8 basamak kötüleşme, ondan önceki yılda 19 basamak kötüleşme. Bakın, çıplak baktığınız zaman 59’dan 99’a düşüyor, 40 basamak görünüyor ama burada yeni giren ülkeleri dışarıya alıyorum dürüstlük adına, dolayısıyla, 27 basamak kötüleşme var. İki yılda Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde Türkiye 27 basamak kötüleşiyor. Bunu kabul etmek mümkün değil.

Bunun altına bakıyorsunuz, Hükûmetin Açıklığı Endeksi, Şeffaflık Endeksi var. Oraya baktığınızda, 113 ülkeden 96’ncı sıradayız ve yerimiz kötüleşiyor yani dünyanın en kötülerindeniz.

Hükûmetin Gücünün Sınırlandırılması Endeksi, bakın, bu çok önemlidir demokrasiler açısından, bunun altında bir sürü unsur var; Hükûmetin Gücünün Sınırlandırılması Endeksi, 113 ülkeden 108’inci sıradayız. Böyle bir Türkiye manzarası var. Ondan sonra “Niye ekonomi kötü?” diyoruz.

İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde 2017 raporu, 6 basamak birden kötüleşiyoruz son endekste. Bunun altında hele bir elektriğe erişim var -bunu, dün Enerji Bakanına söylememiz lazımdı ama onu atladık biz- orada da bir kötüleşme var.

Yolsuzluk Algı Endeksi: İki yılda 20 basamak kötüleşiyor, Türkiye'nin yeri düşüyor; zaten kötüydü, çok daha kötü. Avrupa Birliği ülkelerinin en kötüsü durumundayız, Bulgaristan’la birlikte paylaşıyoruz. 19 Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde yolsuzluğu en fazla olan 3’üncü ülkeyiz, son dört yılda performansı en kötü olan 5 ülke var, onlardan bir tanesiyiz.

PISA sonuçlarını zaten söylemeye gerek yok, çok sıcak, hem puanımız düşüyor hem sıralamamız düşüyor. Dolayısıyla, Türkiye hakikaten çok kötü bir performans gösteriyor sayenizde sayın AKP yetkilileri.

Şimdi, peki, her şey böyle kötü olunca, ülkenin Devlet Planlama Teşkilatı ne yapıyor? Tabii, plan ve programları, bunların içerisindeki politika ve hedefleri Hükûmete hazırlayan, koordine eden kurum Kalkınma Bakanlığı. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda, Sayın Bakan, biliyorsunuz, performans yüzde 7’lik büyüme hedefine karşılık yüzde 3,4; yüzde 50’nin altında bir performans.

Onuncu Kalkınma Planı’nda daha da kötü neredeyse, 1,3 trilyon. Diğerinde gayrisafi yurt içi hasılayı dolarlarla filan veremiyorum, çünkü seri değişikliği olduğu için, millî gelir serisi altüst olduğu için orada büyüme rakamı üzerinden gidiyoruz, onu uyumlaştıran bir seri de yok, ama Onuncu Kalkınma Planı, şimdi bak üç yılı bitti, iki yılı kaldı, planın, hedeflerin olağanüstü altındayız. “1,3 trilyon dolar hedef” demişsiniz. 815 milyar doları şimdi buna göre söylüyorsunuz, burada da kur bugünkü kurlar gibi değil, yani bugünkü kurlar, bu seviyeler gidecek olursa, 815 milyar dolar da herhâlde 600 milyar dolara düşer, yani yüzde 50’nin dahi altına düşer, ama ben, yine, sizin kendi tahminlerinizle alıyorum.

“16 bin dolar kişi başı gelir.” derken, “10 bin dolar” olacağını söylüyorsunuz, burada yine çok iyimser kurlarla. Yani burada 2017’nin ortalama kuru, şu dokümanda 3,17 arkadaşlar, bugün kur 3,50.

İhracat “277 milyar dolar” diyorsunuz planda, burada 170 milyar dolar, 107 milyar dolar altında.

Dolayısıyla, hele hele bir de en önemli konu, benim çok üzerinde durduğum bir konu, yurt içi tasarruf, planda “19”, diyorsunuz, bu orta vadeli programda 15,5, daha onun da ne olacağını kimse bilmiyor.

Şimdi, dolayısıyla, bu şartlar altında 2023… Bakın, artık ben Kalkınma Bakanlığının, lütfen, şu konuda bir inisiyatif almasını istiyorum.

Sayın Bakan bu arada gitti herhâlde. Neyse, önemli değil.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Biz dinliyoruz, biz dinliyoruz.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Hükûmetten kimse kalmadı.

ERHAN USTA (Devamla) – Hayır, Hükûmet olmadan bu görüşmeyi sürdürebiliyor muyuz? Herhâlde… Ara verelim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Görüşmeler sürdürülemez Sayın Başkan.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sürdürülemez.

BAŞKAN – Evet, Sayın Usta…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bir dakika için izin istedi Sayın Bakan, o yüzden. İnsani bir durum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – O zaman ara verelim Sayın Başkan.

MUSA ÇAM (İzmir) – Üçü de yok yani, üçü de yok.

BAŞKAN - Sayın Turan, sayın milletvekilleri haklı. Şu anda üç bakanlığın bütçesi görüşülüyor ve hiçbir bakan burada yok.

ERHAN USTA (Devamla) – Hayır, milletvekillerinin olmamasına çok alıştık. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 tane sayın milletvekilimiz var. Kendilerine teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan geldi.

Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) – Ama süreme herhâlde eklersiniz bir üç dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben yarım dakika daha ekleyeceğim.

ERHAN USTA (Devamla) – Peki, bu durumda 2023 hedefleri, hakikaten… Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanının ben bilgilendirilmediğini düşünüyorum. Hâlâ Sayın Cumhurbaşkanı “2023 hedefleri” diyor, hâlâ artık olması hayal bile edilemeyecek hedefler konuşuluyor. Bakın, sizin şu dokümanınızdaki aynı trendlerle devam ettirdiğimizde sadece iki tane göstergeyi söyleyeyim: “25 bin dolar” denilen kişi başı gelir maksimum 12.500-12.800 dolar civarında olabiliyor. “2 trilyon dolar” dediğiniz gayrisafi yurt içi hasıla da -1,050 trilyon- 1 trilyon dolar maksimum. Yani bugünkü kurları almıyorum bakın, bugünkü kurlar, bu hava giderse zaten bunların hiçbirisinin olmayacağı belli. Dolayısıyla, Sayın Bakan, 2023 hedefleri geçerli mi, buna lütfen bir açıklama yapın.

Şimdi, basitleştirme yaparak şöyle bir tablo yaptım. Bana göre Türkiye ekonomisini şu tablo anlatıyor. Şimdi, burada, Sayın Bakanın da görmesi açısından, önce şöyle bir gösterelim, ondan sonra ekranların görmesi faydalı olur. Burada yaptığımız şey şu: Bu sütunlar Türkiye’de toplam yatırımları gösteriyor. Yani şurası, AKP öncesi on üç yıl, birinci bar grafik, ikincisi de AKP’li on üç yıl. Burada grafiğe baktığımızda, yıllık ortalama olarak, tabii, on üç yılların ortalamasından -yani önceki on üç yıl ve sonraki on üç yılın yıllık ortalamasını aldım- yatırımların düştüğünü burada görüyoruz zaten. Nereden nereye düşmüş? Toplam yatırımlar 21,6’dan 20,4’e düşmüş. Bakmayın siz böyle bir kısım şeylerin 30 defa töreninin yapıldığına, böyle PR’ların yapıldığına filan. Yatırım bu. Bu, TÜİK ve Kalkınma Bakanlığı yatırımıdır. Eğer bir yanlışlığı varsa Sayın Bakan söylesin “Bu rakamlar yanlış.” diye, kendi rakamlarını ortaya koyuyorum, tamam mı? Kendilerinden önceki 13 döneme göre, Türkiye’de sabit sermaye yatırımları yıllık ortalamada 1,2 puan düşmüştür arkadaşlar.

Daha kötüsünü söyleyeyim mi size? Bakın, Türkiye önceki on üç yılda… Şu aşağıda bir çizgi var, mavi -küçücük değil mi, görünmüyor- orası Türkiye’nin AKP’den önce on üç yılda verdiği cari açık, yıllık ortalama 0,6 puan. Yani, cari açığın tanımı neydi? Tasarruf-yatırım farkı yani tasarruflarınız ve yatırımlarınız; yurt içi tasarruflar yetmediği zaman -cari açık- dış tasarruf kullanıyorsunuz. Küçücük cari açıklarla yani küçücük dış kaynaklarla bu kadar büyük yatırım yapmayı Türkiye başarmış? AKP döneminde cari açık büyümüş. Bakın, maviyi görüyorsunuz; ortalama yüzde 5,3’e çıkmış. Yüzde 5,3’e çıkartıyorsun, dışarıdan o kadar kaynak kullanıyorsun, yine de yatırımları Türkiye’de düşürüyorsun. Bu hakikaten büyük bir başarı yani bu nasıl bir başarıdır, buna bakılması lazım arkadaşlar. Bunu eleştiri olsun, muhalefet olsun diye söylemiyorum ama şu tablonun sorununu çözmediğiniz zaman Türkiye’de hiçbir iktisadi sorunu çözemezsiniz.

Dolayısıyla, mavi alanlar da Türkiye’nin kendi kaynaklarıyla yaptığı yatırımları gösteriyor. Sizden önceki on üç yılda yüzde 21’lik yatırım yapmış bu Türkiye, o beğenmediğiniz Türkiye; şimdi o kadar reklamını yaptığınız yatırımlar yüzde 15,1. Bu sadece kamu değil; kamu artı özel, Türkiye’de yapılan toplam yatırımlardır. Dolayısıyla, bu sorunun çözülmesi lazım. Bunlara lütfen bir cevap veriniz.

Şimdi, iktisadi konulara biraz ara vereceğim, kurumsal olarak TÜİK meselesi var. Şimdi, TÜİK özerk bir kurum. TÜİK Başkanlığı uzun süredir vekâleten yürütülüyor, alt kadroların da önemli bir kısmı vekâleten yürütülüyor. Şimdi, TÜİK’in özerkliği şu? TÜİK Başkanı, Bakanlar Kurulu kararıyla atanır ve hiçbir şekilde görevden alınamaz yani bir kısım, hani, çok arızi durumlar, ayıplı durumların dışında. Yani, orada bir özerklik veriyorsunuz, bir güç veriyorsunuz. Çünkü, verdiği rakamlar, konuştuğu rakamlar çok önemli. Böyle bir kurumu neredeyse tepeden tırnağa vekâletle yürütüyoruz. Bu çok yanlıştır.

İkincisi: Bakanlıkta… Tabii, bu, vekâletle yürüttüğü zaman -işte az önce endeksleri verdim- o Kurumsal Yapılanma Endeksi’nde 10 basamak birden düşüyorsunuz tabii. Niye düşüyorsunuz? Özerk bir kurumu vekâletle yürütürseniz… Bunun gibi başka bir sürü meseleler var.

Mesela KHK’lar, bu 2011’de çıkan KHK’lar, kurumların yıpranmasında çok önemli faktör olmuştur. Arkadaşlar, bürokratlar bugün bir partili gibi davranıyor, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bürokratları partili gibi davranıyor. Ben bunu Meclise geldiğimde çok net bir şekilde gördüm. Bürokrasideyken bu kadar göremiyorduk çünkü bize davranışlarınız farklıydı. Ama, burada, hele hele bir muhalefet partisi milletvekiliyseniz karşınızda, tamamen, şuradaki siyasetçilerden daha güçlü siyaset yapan bir bürokratik yapıyla karşılaşıyorsunuz. Bu, Türkiye’yi hiçbir yere götürmez Sayın Bakan.

Düzenleyici otoriteler… Bağımsızlık falan kalmadı. Eğer bunları bu hâlde sürdürecekseniz çekin eski hâllerine, bakanlık bünyelerine alın, hiç olmazsa muhatabımızı bilelim. Şimdi “bağımsız otorite” diyorsunuz, sürekli müdahale ediyorsunuz, üzerinden siyaset yapılıyor.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Adı bağımsız.

ERHAN USTA (Devamla) – Kamu tecrübesi olmayan üst düzey atamaların da Türkiye’yi nereye getirdiğini zaten gördük.

Şimdi, 2009 yılında OECD’de bir toplantıya katılmıştım. Küresel krizin etkileri sürüyordu. O zaman Dışişleri Bakanı Bayan Clinton şöyle bir şey söyledi: “Biz bu krizi aşarız çünkü güçlü kurumlarımız var.” Yani, bu kadar önemlidir kurum meselesi. Dolayısıyla, bu kurumları çok yıprattınız, bunların lütfen biraz daha fazla üzerine düşün.

Şimdi TÜİK meselesine devam edecek olursak: 4/C mağduriyeti var TÜİK’te. Yazık günah, bu çocuklar gece yarılarına kadar çalışıyorlar. Polisin giremediği yere gidip anket dolduruyor bu çocuklar ve bunların hiçbir hakkı, hukuku yok. Sayın Bakanım, bunlara kadro verilmesi lazım, bunların ücret ve çalışma şartlarının düzeltilmesi lazım. Bakın, bunlar hakikaten çok emek vererek çalışan insanlar ve çok açık söylüyorum, o bayan elemanlar, kadın elemanlar, polisin giremediği yerlere girip, evlere girip, oralara girip oradan anket topluyorlar, bilgi topluyorlar, görüşme yapıyorlar.

Bu, 666’nın Türkiye’ye hediyesi, o KHK’ların; kurumunuzda da var. Bunu düzeltmek bence Sayın Bakanın boynunun borcudur. İstatistikçiler var, aynı odanın içerisinde çalışıyor, birisi daha kıdemli, birisi daha kıdemsiz de olabilir. Yani, eğer kıdemli olan hele TÜİK’e sonradan geldiyse, aralarında, istatistikçiler arasında bin lira ücret farkı var. Aynı kurum içerisinde aynı pozisyonda çalışan, daha doğrusu aynı işi yapan 2 insanın arasında bin liranın üzerinde ücret farkı var.

TÜİK’in işlerini iyi önceliklendirmesi lazım. TÜİK işlerini iyi önceliklendirmediği için bugün çok önemli bir kısım bilgiler üretilemiyor. Nedir mesela bunlar? Gelir yönüyle millî gelir; 2006’da çıktı en son. 2006 yılına kadar çıkan şey 2006’dan sonra ortadan kayboldu. Şimdi, geçen, Millî Eğitim Bakanıyla burada bir tartışma yaşadık. Millî Eğitim Bakanı öğretmenlerin durumunun ne kadar iyi olduğunu göstermek için bize dedi ki: “Bakın, öğretmen 2002’de şu kadar süt alıyordu, şimdi bu kadar süt alıyor.” Bir de ekmeği söyledi. Ekmekte başa baş, sütte biraz kötü durum. Yani, eğer öğretmenler hep süt içecek olsa, başka hiçbir ihtiyaçları olmasa, hakikaten öğretmenlerin refahında bir artış varmış gibi görünüyor. Zaten bu analizin yanlış olduğunu falan her şeyleri izah ettik ama başka mallardan baktığımızda öğretmenlerin… Mesela, işte, öğretmen bir çay içtiği zaman, refahında yüzde 30 bir azalma var. Her birinde, hangi mala bakarsanız bakın, alım gücü azalmış. Şimdi, bu marifet değil, isterse azalmasın yani bir mal cinsinden, bir öğretmenin -öğretmeni emsal olsun diye söylüyoruz- bir memurun alım gücünün azalmamış olması neyi ifade eder? Madem büyüyoruz, kalkınıyoruz, refahtan ne verdiniz, ben buna bakarım.

Burada daha kompleks bir çalışma yaptım, bunu Kalkınma Bakanlığı uzmanları incelesin, Sayın Bakanım bir cevap yetiştirir buna herhâlde. Yüzde 30,1; eğer refah satın alacak olsa bir öğretmen, millî gelir satın alacak olsa refahındaki azalma yüzde 30’dur. Ben o zaman soruyorum, gelir dağılımını da çıkarmadığınız için birlikte soruyorum: Öğretmene vermediğiniz, memura vermediğiniz refahı kime verdiniz? Yoksa bunun için mi açıklamıyorsunuz, korkuyor musunuz? Orada ücret gelirlerinin düşeceğinden, bir kısım rant gelirinin artmasından mı korkuyorsunuz diye bir soru sormak istiyorum. Dolayısıyla, bu konu son derece önemli bir konudur.

Şimdi, bütçe ve makro, tek kelimeyle söyleyeyim, çok detayını zaten Komisyonda konuştuk. Yani, 2016’da her şey zaten öncekine göre kötüleştiriliyor, 2017’de her şey… 2016’ya göre de, 2017’ye göre de bütün makrolar ve bütçe sistemleri kötüleştiriliyor “Bütçe yatırım bütçesi” deniyor. Bunun yatırım bütçesi olduğunu lütfen burada Bakan gelsin bize söylesin. Bu yatırım bütçesi filan değil. Yatırımların millî gelire oranında bir artış filan yok. Bu tüketim bütçesi, bu tüketim bütçesi. Söylemler ile yapılanlar hep farklı olduğu için işte güven yok, bugün ekonomi bunalımda.

Sayın Başbakan dün açıklama yapıyor, Sayın Başbakanın açıklamasından sonra dolar fırlıyor ülkede. Böyle bir şey olabilir mi? Niye? Çünkü, güven yok, güven vermiyor. Buna bakmamız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Usta, bir dakika daha size ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ERHAN USTA (Devamla) – Peki, teşekkür ederim.

Dolayısıyla, bunun bir yatırım bütçesi olmadığını çok net bir şekilde görüyoruz, zaten rakamlar var, burada rakamları söylemeye de gerek yok, 4,9, 5,1 şeklinde gidiyor. Bu bir tüketim bütçesidir.

Bugün mesela, ilginç bir örnek, Aile Bakanlığı… Dün yapılmıştı, televizyonda gördüm; 52 ilde şehit çocuklarına tablet veriliyor, 750 tane tablet veriliyor. 750 tane tablet için koskoca tören yapılmış arkadaşlar. Yani, 750 tabletin, eminim ben, parasından daha fazla organizasyon için para harcanıyor. O yüzden kamu tüketimi bu ekonomide sizin zamanınızda millî gelire oran olarak 3 puan arttı, o yüzden 9,5 milyar TL’den aldığınız şeyler, mal ve hizmet giderleri bugün 50-60 milyar TL’ye geldi. Yani, şimdi bir şey için bir defa da tören yapılmıyor, her evresinde bir tören, 30 defa tören yapıyorsunuz bir tane olay için. Ben arkadaşlara baktırdım, Atatürk Barajı’nın açılışında, bu 750 tane tablet için yapıldığı kadar büyük tören yapılmamış koskoca Atatürk Barajı’nda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) – Böyle bir şey olabilir mi? Ondan sonra diyorsunuz ki: “Tüketim olmayacak, tüketimi kısmamız lazım.” Bütün uygulamalarınız tüketimi artırmaya yönelik. Tüketimi kısmanın, bu işlerin sözle olmadığını herhâlde artık anlamışsınızdır diye düşünüyorum.

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Usta.

Üçüncü konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Kalaycı.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölge kalkınma idarelerinin bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle sizleri ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.

Pazar günü Mevlit Kandili’ni idrak edeceğiz. Mevlit Kandili’nizi bugünden tebrik ediyor, nuruyla dünyayı şereflendiren Peygamber Efendimiz (SAV)’in şefaatine nail olmamızı Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.

Ayrıca bir davette bulunmak istiyorum. 7-17 Aralık tarihleri arasında Konya’da Hazreti Mevlâna’nın 743’üncü Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri yapılmaktadır. Herkesi Mevlâna diyarı Konya’ya bekliyoruz.

Aradığımız ve ihtiyacını derinden hissettiğimiz sevgi, hoşgörü, birlik ve kardeşlik Hazreti Mevlâna’nın ulvi mesajlarında çıkarılmak üzere saklı durmaktadır, adres de Konya’dır. Yüce Yaradan’a vuslatının seneidevriyesinde Hazreti Mevlâna’yı rahmetle, minnetle ve şükranla yâd ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisinin yaşadığı en temel sorunların başında bölgeler arası gelişmişlik farkları gelmektedir. Ülkemizde 1960’lı yıllardan bu yana bölgeler arası farklılıkları azaltmak amacıyla proje, plan ve programlar hazırlanmış, ayrıca bölge kalkınma idareleri kurulmuştur.

1989 yılında kurulan GAP Bölge Kalkınma İdaresi yirmi yedi yıldır önemli bir görev yapmakla birlikte, GAP projesi bitirilemediğinden idarenin görev süresi sürekli uzatılmaktadır. KOP, DAP ve DOKAP Bölge Kalkınma İdareleri ise 2011 yılında çok sınırlı görev ve yetkiler verilerek kurulmuş ve aradan beş buçuk yıl geçmesine rağmen henüz kurumsallaşamadığından süreleri 2019 yılı sonuna kadar uzatılmak zorunda kalınmıştır. 64’üncü Hükûmet Eylem Planı’nda 2016 yılının ilk altı ayı içinde bölge kalkınma idarelerinin kurumsal yapısının iyileştirileceği, yönetim süreçlerinin ve personel yapısının geliştirilmesine dönük düzenlemeler yapılacağı vadedilmekle birlikte hiçbir şey yapılmamıştır. Sayın Bakan, vaadinizi neden yerine getirmediniz, personel ihtiyaçları neden giderilmiyor, lütfen açıklayın. Bu idarelerin etkin bir şekilde koordinasyon görevlerini yerine getirebilmeleri mutlaka sağlanmalıdır.

2008 ve 2009 yıllarında kabul edilen 5763 ve 5921 sayılı Kanunlarla İşsizlik Sigortası Fonu’dan ve özelleştirme gelirlerinden ayrılan kaynakların münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlara tahsisi öngörülmüştür. Hükûmet 2008-2012 dönemine dair GAP Eylem Planı’nı hemen uygulamaya koymuştur. Bölge ve Konya için hayati önem taşıyan KOP Eylem Planı’nın bir an önce kabulü, Mecliste yaptığım konuşmalar, verdiğim soru önergeleri ve basın toplantılarıyla her yıl sürekli gündeme taşınmıştır. Nihayet aradan sekiz yıl geçtikten sonra geçen yıl 2014-2018 dönemini kapsayan KOP, DAP, DOKAP ve 2’nci GAP Eylem Planları açıklanmıştır. Hükûmet, 9,9 milyar lirayla en az kaynağı KOP bölgesine tahsis etmiştir. Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde’den oluşan bölge kapsamına bu yıl Nevşehir, Yozgat, Kırşehir ve Kırıkkale eklenmiştir. Bu itibarla KOP’a tahsis edilen kaynakların artırılması, özellikle ilçelerimizin kalkınmasına yönelik projelerin KOP proje stokuna eklenmesi gerekmektedir. Sadece Konya’nın yüz ölçümü neredeyse Hollanda kadardır. Peki, Hollanda 90 milyar dolar gıda ve tarım ihracatı yaparken Konya niye yapamasın? Ama Hükûmetin böyle bir vizyonu yoktur. Zira, Hükûmet birçok ilde tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri kurmuş ama “tarımın başkenti” diye anılan Konya’da yoktur. Birçok ilde lojistik merkezler faaliyete geçmiş ama Konya’da on yıldır bir santim mesafe alınmamıştır.

Ayrıca, Konya Ovası’nın sorunu sudur. Mutlaka KOP proje stokuna havza dışından yeni su temini projeleri dâhil edilmeli, yeni Mavi Tüneller yapılmalıdır. Gereken yatırımların yapılması sadece Konya’nın, sadece İç Anadolu Bölgesi’nin değil, bütün Türkiye'nin tarım ve gıda yönünden geleceğini güvenceye alacaktır. Konya’daki birçok tarihî ve kültürel değerimiz UNESCO Dünya Mirası Listelerine girmiş ama Hükûmetin listesine girememiştir. 20 ilde ilan edilen toplam 28 kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesinin planları hazırlanmış ama bu iller arasında maalesef Konya bulunmamaktadır. Sadece Mevlâna Türbesi bu yıl en çok ziyaretçi alan müzedir. Buna rağmen niye Konya’da hiçbir yer dikkate alınmıyor, anlamak mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, KOP illerinin bölge içi gelişmişlik farkları her geçen yıl daha da büyümüş, özellikle belde ve köyler göç nedeniyle boşalmış, insanımız şehirlere akın etmiştir. Adrese dayalı nüfus sayımının yapıldığı 2015-2017 döneminde nüfusu yüzde 30’dan fazla azalan ilçelerimiz vardır. Konya’nın merkez dışındaki 28 ilçesinin toplam nüfusu 2007 yılında 939 bin iken sekiz yılda yüzde 6,3 azalarak 2015 yılında 880 bine gerilemiştir. Bütünşehir Yasası, iddia edilenin aksine göçü daha da hızlandırmıştır. İlçelerimizin nüfusu geçen yıl da azalmış olup nüfusu bir yılda yüzde 9’dan fazla azalan ilçeler bulunmaktadır. Hükûmetin uygulamaya koyduğu teşvikler gelişmişlik farklarını gidermek şöyle dursun, daha da körüklemiştir. Mevcut teşvik sistemi bölgeler arasında dengesizlik yaratarak komşu iller arasında haksız rekabet oluşturmaktadır. Mesela, teşvik sistemi, Konya’da yapılacak özel sektör yatırımlarını frenlemektedir. Bir yatırımcı, hemen yanında daha fazla teşvik alacağı iller varken Konya’yı, hele ki ilçelerini niye seçsin? Dolayısıyla, ilçelerimizin gelişmesinin önünü tıkayan, köylerin ve beldelerin göç nedeniyle boşalmasına yol açan AKP hükûmetleri ve uyguladıkları yanlış politikalardır. İddia ediyorum, Türkiye'nin en geri kalmış yerleri İç Anadolu’dadır, Toroslardadır. Ermenek kömür faciasındaki bir maden şehidinin babası Recep amcanın yırtık lastiği ve 2 odalı evinin hâli bölgenin gelişmişlik durumunu gözler önüne sermiştir. Sadece il merkezlerine bakarak değerlendirme yapılmamalıdır. Bugün, güzelim köylerin ve beldelerin durumu içler açısı olup giderek viraneye dönmektedir.

Gelişme için tek başına kamu yatırımları da yeterli değildir, özel sektörün ve toplumun mutlaka katılımı sağlanmalıdır. Kalkınmayı sağlamak ve göçü durdurmak için her bir yerleşim biriminin potansiyeli değerlendirilerek odak, öncü ve destek sektörler belirlenmeli, sektörel ve dar bölge teşvik sistemine geçilmelidir. Diğer taraftan, Marmara havzası ağır sanayi yatırımlarından dolayı sıkışmıştır. Sürdürülebilir kalkınma için sanayinin, Konya gibi, Anadolu’daki yeni merkezlere doğru kaydırılması gerektiği açıktır. Kalkınma Bakanına sormak istiyorum: Sürdürülebilir kalkınma için bu yönde yapılan bir planınız, bir çalışmanız var mıdır? İnanıyorum ki bu kapsamda uygulanacak politikalar ve tedbirler bölgelerin ve ülkenin kalkınmasına ve bölgeler arası gelişmişlik farklarının giderilmesine önemli katkı sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Sayın Başbakan, 2 Eylül 2016 tarihinde “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Cazibe Merkezleri Programı ve Yatırım Destek Hamlesi” adı altında yeni bir program açıklamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetin bu yöndeki girişiminin bölgenin bölücü terör örgütünden temizlenerek aynı zamanda ekonomik ve sosyal kalkınma için gerçek bir fırsata dönüştürülmesini ümit ediyoruz. Bu konunun 30 Eylül 2016 günü Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli tarafından basın toplantısıyla kamuoyuna sunulan “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu Kalkındırma Programı ve Kırsal Kalkınma Merkezleri Modeli” kapsamında ele alınmasını samimiyetle öneriyoruz. Kırsal kalkınma merkezleri modeli, tarım kentleri veya merkez köyler olarak adlandırdığımız projelerin ülkemizin bugünkü şartlarına uyarlanmış hâlidir. “Kırsal Kalkınma Merkezleri” adıyla projelendirdiğimiz model aslında ekonomik büyüme, sosyal gelişme, toplumsal uzlaşma ve millî birlik ve bütünleşmeyi hedefleyen entegre programın bir alt programıdır.

Ben bütçelerimizin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kalaycı.

Dördüncü konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Celal Adan.

Sayın Adan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on yedi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi, televizyonları başında bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Adaletin olmadığı yerde insan haysiyeti, insan şerefi yoktur; adaletin olmadığı yerde bayrak yoktur, vatan yoktur. Adalet konusu insanlık tarihinin en önemli, en değerli ve ilahi iradenin yeryüzündeki en büyük tecellilerinden biridir. Rahmetli Cemil Meriç “Adalet yoksa, devleti ayakta tutan sütunlar ya çürümüş ya da çökmüştür.” ifadesini kullanmaktadır. Çağlar boyunca en büyük yaptırım gücü, merhum hocamız Profesör Doktor Erol Güngör’ün vurguladığı gibi, insanlık vicdanıdır adalet.

Rivayet odur ki cihan Padişahımız Fatih Sultan Mehmet, büyük hakanımız, kadıya elindeki demir sopayı gösterip “Eğer sen Allah’ın huzurunda hükmünü uygulamayıp elimi kesmeye beni mahkûm etmeseydin bununla senin kafanı parçalardım.” ifadesini kullanıyor. Türk devlet geleneğinde rüşvet, kişiliği onursuzca satmak olarak değerlendiriliyor. Ayrıca, büyük İslam filozofu İbni Haldun, 14’üncü yüzyılda “Bir millet psikolojik bir yenilginin mağduru olmuşsa o milletin sonu gelmiş demektir.” sözleriyle aslında çok isabetli bir yorum yapıyor. İşte, bu psikolojik üstünlüğü bize sağlayacak olan temel değer adalet konusudur.

Adalet tarih boyunca insanlığın sürekli gerçekleştirmeye çalıştığı bir hayat nizamı olmuştur. Sosyal düzenin kurulması ve devamı açısından gerekli olan adalet, kurumsal olarak en üst düzeyde uygulama alanını şüphesiz ki devlet teşkilatlarında bulmaktadır.

Türkiye’nin tarihimizin en kritik, en ağır, en tehlikeli krizlerinden birinin içinde bulunduğu zaman zaman Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından ifade edilmekte, bize göre de doğrudur. Böyle durumlarda ülkenin kamu kurumlarının, özellikle de adaletin tarafsız ve etkin olduğuna güvenilmesi çok önemlidir. İkinci Dünya Savaşı’nda demokratik ülkeler, iktidarda koalisyonlar olsa bile, başta yargı olmak üzere kamu kurumlarının sağlamlığıyla ayakta kaldılar, sonunda Hitler’i mağlup ettiler.

Şayet adalet bilinci ve hukuk anlayışı gerçek mecrasından uzaklaştırılacak olursa ruhunu ve yaptırım gücünü kaybeder, haksızlıkların, usulsüzlüklerin artmasını teşvik eder. Yapılan her yanlışa hukuki kılıf bulunur, adalet eğilip bükülerek güçlünün meşru, haklı olduğu; zayıfın korunaksız ve çaresiz olduğu bir düzen ortaya çıkar. Eğer adalet kurumunun çökmesini istemiyorsak, verilen kararların vicdanlarda karşılık bulmasını istiyorsak öncelikle, yürütmenin tüm icraatlarında yargı kurumlarının ve burada görev alan tüm hukukçuların da hukuk ve adalet çerçevesinin dışına çıkmamaları mecburidir.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak siyasi sorumluluğun bilincinde hareket ederek bugüne kadar Hükûmetin yanlış, kusurlu, yanlı ve keyfî telakki ettiğimiz her uygulamasında kendilerini uyardık. Adaletli ve adil olduğu iddiasında ve makamında olanların haksızlık ve keyfîlik yapmayacağını, bu münasebetle kendilerini gözden geçirip bir öz eleştiri yapmalarında nice yararlar olacağını defalarca işaret ettik. Zira, bir ülkede, o ülkeyi sevk ve idare edenler ile yargının tüm kurumları adaletten uzaklaşırsa o zaman sonu belirsiz, meçhul ve tehlikeli sulara doğru yelken açmış oluruz.

Değerli milletvekilleri, Türk devlet geleneğinde hükümdarın şahsında temsil edilen hâkimiyetin töreyle sınırlandırılması, devletin içeriğinin adalet olarak algılanmasının bir sonucudur. “Devlet” kavramına atfedilen bu içerik onun ahlaki bir kavram olarak görüldüğünün de göstergesidir. Devletin özü adalettir. Bir devlet ancak böyle bir öze sahip olmakla ahlaki meşruiyet kazanabilir, sosyal devlet anlayışı da ancak adalet gibi bir ilkeden kalkılarak hayata geçirilebilir. Selçuklu Veziri Nizamülmülk yaklaşık bin yıl önce kaleme aldığı Siyasetname’de gelenekselleşmiş bir zihniyetin mirası olarak “Bir ülke küfürle yıkılmaz ama zulümle yıkılır.” sözünü aktarır. Türklerde adalet hükümdarın halka bir lütfu değil, halkına karşı bir sorumluluğudur; adalet daima her varlığın üstünde sayılmış ve temelinde görülmüştür. Bu durumun ifadesi söylediğim özdeyişle birlikte leyk şahikasına erişmiştir.

Yüce dinimiz İslam’ın da toplumsal hayatı düzenlemek için buyurduğu en temel hareket ilkesi adalettir. Dinimizdeki en temel kategorik ayrım da adalet ve zulüm ayrımıdır. Peygamberimiz Hazreti Muhammed “Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır.” demiştir ve çok yakından bildiğimiz “Adalet mülkün temelidir.” deyişi Hazreti Ömer’e aittir.

Diğer taraftan, demokrasinin sunduğu imkânların arkasına gizlenerek yandaşlara farklı imkânlar sağlanması toplumsal sarsıntıya, itiraz ve hoşnutsuzluklara, akabinde devlete olan güvenin yok olmasına zemin hazırlar. Kuşkusuz ki hangi makam ve görevde olunursa olunsun kendilerini rahata erdirecek ve koruyacak hukuk normlarını ve kılıflarını hazırlayanların millet nezdinde karşılığı ise insaf, izan ve utanma duygusundan uzak, merhametsiz, adaletsiz yöneticiler olarak damgalanmalarıdır. Doğaldır ki bahsedegeldiğimiz bu hukuksuzluk, yandaşlık ve keyfîlik arttıkça iyi ve dürüst vatandaş olmak da artık neredeyse külfet olarak görülmeye yüz tutar ki bu da toplumsal çöküşün en önemli nedenlerinden biridir. Zira hatırlı olanların suçunu affetmek ama sıra haklı ama zayıf vatandaşlarımızın haklarının almasına gelince yıllarca mahkeme kapılarında sürünmesine göz yummak hukuk sisteminin çökmesine, iktidarın hak, hukuk noktasında samimi olmadığına delalet eder. Vatandaşlarımız açısından bu yaygın bir kanaati huzurlarınızda dillendirmek boynumuzun borcudur. Vatandaşlarımız mahkemelerde adil bir uygulamanın olmadığına inanmakta, güçlünün ve tanıdığı olanın her işini yürüteceğine kanaat etmektedir. Türkiye çok tehlikeli bir krizin içinden geçerken, terör örgütleriyle mücadele ederken Türkiye’de özellikle son yıllarda yargının ve kamu kurumlarının güven kaybetmiş olmasının da tehlikeli sorunlar yaratacağından hiç endişeniz olmasın.

Ülkede para, kredi, faiz, enflasyon politikalarında Merkez Bankasının rolü nedir? Bunu Adalet Bakanı izah etmeli bize. Merkez Bankası bir karar açıklıyor, aynı gün akşam veya ertesi gün Cumhurbaşkanı, Başbakan konuşmalarıyla bu kararın etkisini ortadan kaldırıyorlar. Bağımsız Merkez Bankasının güvenilirliğini siyasi iktidar tahrip ediyor. Dikkatinizi çekmek istiyorum, hukuksuzluğun bir eşkıya gibi kol gezdiği, adaletsizliğin ahtapot gibi milletimizi sardığı bir ülkede birlikten ve bütünlükten, devlet düzeninin sağlanmasından bahsetmek bu manada hayli güçtür. Takdir edersiniz ki hukuka güvenin sarsıldığı bir ülkede, hukuksuzluk bahanesinin arkasına saklanan art niyetli kişi, örgüt ve çeteler için de âdeta gün doğmuş olur. Zira fırsat kollayan bu istismar grupları farklı yapılanmalar içine girerler, sinsi planlar yaparak toplumsal karışıklık ve kriz yaratacak eylemlerde bulunurlar. Yani, adalet, hak ve hukukun yerli yerince gerçekleştirilmesidir esasında. Özellikle iktidarda olanların hak ve adalet ilişkisine çok dikkat etmeleri gerekir. Eğer bir toplumda sıkça ve sürekli bir adalet arayışı ve adalet talebi dillendiriliyorsa o toplumda bir hak ihlali vardır ki bunu da göz ardı edemeyiz.

Tam sırası gelmişken büyük Türk düşünürü Yusuf Has Hacib tarafından kaleme alınan Kutadgu Bilig’deki Hükümdar Küntoğdı’nın adalet anlayışını örnek olarak vermek istiyorum. Yusuf Has Hacib der ki: “Yönetimin sürekliliği için olmazsa olmaz kural adalettir. Adaletin hedefi de iyiliğin hakimiyeti, kötülüğün ise yok edilmesidir. Bunun için de iyilerin itibar kazanması, kötülerin ise cezalandırılması gerekir.”

Sayın milletvekilleri, adalet, bir şeyi yerli yerine koymak, her hukuki hakkı hak sahibine vermektir. Adaletli olmak, hüküm ve davranışlarında tarafsız ve ilkeli olmak, eşitliği gözetmektir; menfaat, yakınlık, düşmanlık, ön yargı gibi nedenlerin etkisinden uzak, doğru ve dürüstçe iş yapmaktır. Bu sebepten de hukuk ve ahlakın en geniş kapsamlı iki kavramı olan “emanet” ve “adalet” kavramlarını birlikte değerlendirmek gerekmektedir çünkü bu ilkeler insanların günlük davranışlarında söz konusu olduğu gibi devlet yönetimi için de temel kurallardır:

Tam da bu sırada, Sayın Bakana yazılı cevap vermesi ve böylece olayların vahametinin tutanaklara geçmesi için sorularımız vardır:

1)           Ceza Muhakemesi Kanunu’nda son üç yılda kaç değişiklik yaptınız? Bunların içindekilerin içerikleri nelerdir? Hangi zaman dilimlerinde soruşturmalar bu kanun değişiklikleriyle engellenmiş, hangi zaman diliminde soruşturmalar alabildiğince kolaylaştırılırken savunma hakları kısıtlanmıştır?

2)           Hâkim ve savcı atamalarında sınav ve mülakat usullerinde hangi tarihlerde hangi değişiklikler yapılmıştır?

3)           Avukatların hâkimlik mesleğine geçmesinin şartları ve sınav usulleri hangi tarihlerde nasıl değiştirilmiştir?

4)           Kayyum atama usulleri ve şartları hangi tarihlerde nasıl değiştirilmiştir?

Bu soruların cevaplarını biz ana hatlarıyla biliyoruz. Bütün bunlar iktidarın yargıyı siyasallaştırma operasyonlarıdır. Teknik ayrıntıları Sayın Bakan yazılı olarak cevaplandırsın, tutanaklara geçsin diye soruyorum.

Yöneticilik, insanların ihtiyaçlarını görme, haklarını koruma, güvenliklerini sağlama, aralarında adaletle karar verme, din ve vicdan hürriyetlerini sağlama açısından bir emanettir. Devlet yöneticileri bu gibi emanetleri korudukları gibi, iş başına getirecekleri yetkililerde de bu özelliklerin olması, bu ahlakı taşımaları gerekir. Yönetimin hak etmeyene ya da görevini kişisel çıkarlara alet edene veya emaneti nasıl yerine getireceğini bilmeyene verilmesi, maalesef, zulme, adaletsizliğe ve huzursuzluğa sebep olur. Bu anlamda, Yüce Rabb’imiz Kur’an-ı Kerim’de Nisa suresi 58’inci ayette diyor ki: “Hiç şüphe yok ki Allah, size, emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size öğüt veriyor. Doğrusu, Allah, işitendir, görendir.” Unutmayınız, devlet ve iktidar aynı zamanda bir emanettir. Ey iktidar mensupları, bu emaneti hakkıyla yerine getirip getirmediğiniz hususunda bir öz eleştiri yapmanız aynı zamanda bir ilahi sorumluluktur!

Şimdi, bu ayeti okurken ister istemez bir şeye Türkiye Büyük Millet Meclisinde şahitlik yapmak istiyorum. Şimdi, bakınız, içimizi yakan, doğu ve güneydoğuda cereyan eden hadiseler var. Bu içimizi yakan güneydoğudaki hadiselerle ilgili 24’üncü Dönem Parlamentosunda bulunan bir arkadaşınız olarak çıktık, devlet görevlilerinin yani valilerin, emniyet müdürlerinin, askerî görevlilerinin zaman zaman bizi aradıklarını; şu anda Silopi’de, Cizre’de, Diyarbakır’ın ana merkezlerinde hendekler kazıldığını, silahların oraya yerleştirildiğini; hatta bir ifadeyle kendilerine “Bu silahları indirenler kim?” diye sorduğumda, PKK paçavralarıyla askerî üniformaları olduklarını iddia eden bir grup insanın bunu tanzim ettiğini; “Siz ne biçim devletsiniz?” diye sorduğumda, “Niye müdahale etmiyorsunuz?” diye sorduğumda, siyasi iradenin bu konuda müsamahalı davranılmasını söylediğini; zaman içerisinde de bu müsamahayı yani o görevlilerin bize söylediğini bizatihi devleti yönetenler kamuoyuyla paylaştıklarından da ortaya çıktığına şahit olduğumuz o sürecin bize maliyeti, binin üzerinde vatan evladının şehadetidir.

Şimdi, ben soruyorum Adalet Bakanımıza, Türkiye Büyük Millet Meclisine: O gün bizim uyarılarımızı dikkate almadan silahların, bir tankı delecek kadar etkili silahların; 5 ton, 10 ton, 20 ton ağırlığında bombaların güneydoğunun hendeklerine sokulurken göz yumanların yargılanmadığı bir Türkiye’de adaletten bahsedebilir misiniz? (MHP sıralarından alkışlar) Nasıl bahsedeceğiz adaletten, nasıl “Adalet var.” diyeceğiz?

Dolayısıyla, Türkiye'nin bugün içerisinde bulunduğu sıkıntılarla ilgili her zaman ana felsefesini milletin birliği, istikrarı ve bu coğrafyada güçlü bir devletle ayakta kalma noktasındaki hassasiyetleriyle Milliyetçi Hareket Partisi, kendine düşen tarihî sorumluluk bilinciyle elbette bugün güneydoğuda cereyan eden bu operasyonlara karşı Türk devletinin yanındadır, Suriye’de Türkmenleri koruma iradesinin yanındadır, devletin birliğinden yanadır ama eğer adaleti konuşuyorsak ve Peygamber Efendimiz’in ifadeleriyle, Cenab-ı Hakk’ın ayetleriyle birtakım meseleleri dile getiriyorsak bu güneydoğuda cereyan eden hadiselerle ilgili bu ifadeyi burada söylemeyi bir borç biliyorum ve diyorum ki, o dönemin sorumluları adalet önünde hesap vermeden bu meselede biz adaleti uyguladığımız noktasında hiçbir iddianın sahibi olamayız.

Gerçekten de adalet, aynı zamanda kişinin, yöneticinin özü ile sözünün bir olmasıdır. “Kişinin düşündüğü ile söylediği bir olursa, işte doğru insan odur." uyarısının ardından şu gerçekle karşılaşmak kaçınılmazdır: Yöneticiler yalana başvurdu mu sonrasında zulüm gelir.

Muhterem milletvekilleri, biz bugünkü bütçe konuşmamızda binlerce yıllık Türk devlet anlayışının ve terbiyesinin hangi değerler üzerinde inşa edildiğini anlatmaya çalıştık ve bizim söylediklerimizi özellikle iktidar partisinin ciddiye alması gerekmektedir. Adaletten uzaklaştığımız zaman bunun zıttı olan zulmün gelmesine yol açarsınız. Bunu önlemenin yolu da idarecilerin ihmalkâr olmaması, kurumların başına yerleştirdiklerinin ehil olması, özellikle zayıf karakterli ve tamahkâr olmamasıdır. Adaletten uzaklaşmayınız ve bu Gazi Meclis çatısı altında istişareden kaçmayınız, yüce buyruğu terk etmeyiniz. Zira, ne diyor hem ayet hem de hadisler: "İstişare eden yanılmaz." Demek ki adâlet ile istişare arasında önemli bir bağ vardır.

Bir diğer mühim konu, adaletin tesisi, asayişin ve kamu düzeninin muhafazası için kanun hâkimiyetinin sağlanmasıdır. Türk devlet felsefesinin şah damarı olan adalet konusunda Kutadgu Bilig’de yine denir ki: "Adalete dayanan kanun, bu göğün direğidir, kanun bozulursa gök yerinde duramaz." Bu yüzdendir ki sokakta, caddede, şehirde güven içinde dolaşamayan, hatta şehirlerarası seyahatte bile yol, can, mal ve namus güvencesinin olmadığı, asayişsizliğin kol gezdiği bir korku ve suikast ortamının varlığı milletimizi tedirgin etmekte, ülkemizin de istikrarını ve istikametini kaybettiğine şahit olmaktayız

Değerli milletvekilleri, tüm dünya şahit oldu ki 15 Temmuz, Türk siyasi hayatının, Türk tarihinin en kahpe, en vatansız, en şerefsiz bir kalkışmasıdır. Bunlar doğru fakat adaleti konuştuğumuz bu süreçte, 15 Temmuzu yapabilecek güce gelmesine göz yummanlar, bu 15 Temmuzu organize eden siyasi güç ve Türkiye’ye darbe yapabilecek kadar kendisini gizlemeye yol veren zemini hazırlayanlar da adalet konusunda, adaletin önünde hesap vermeden Türkiye’de adaletten bahsetmek mümkün değildir.

Bu kapsam içerisinde Adalet Bakanlığı her zaman şu hususlara dikkat etmelidir: Yargının yılların ihmaliyle birikmiş olan kronik sorunlarının düzeltilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL ADAN (Devamla) – Bir dakikada toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Adan, Sayın Parsak’tan izin alıp ancak size bir dakika verebilirim.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Tamam Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Parsak’ın bir dakikasını size ekliyoruz; buyurun, tamamlayın lütfen.

CELAL ADAN (Devamla) – Bir: Yargının yılların ihmaliyle birikmiş olan kronik sorunları düzeltilmeli, çalışanların yetersiz olan maddi konumları düzeltilmelidir.

İki: Yargıya olan güvensizlik duygusu ve yargının bir tehdit olarak algılanması hususunda iyileştirici çalışmalar yapılmalıdır.

Üç: Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı korunmalı, siyasallaştırılmasına rıza gösterilmemelidir.

Dört: Kamu düzenini bozucu, devlet, vatan ve millet için tehdit oluşturan tüm yapı ve girişimlere kanunlar çerçevesinde hayat hakkı tanınmamalıdır.

Baştan söylediğim gibi, adalet, ilahi iradenin yeryüzündeki en büyük tecellisidir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Adan.

Beşinci ve son konuşmacı Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak.

Süreniz on beş dakika.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Türkiye Adalet Akademisi, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, hukukçu bir milletvekili olarak Türkiye’nin dört bir yanında adaleti tesis etmek üzere görev yapan hâkimlerimizi, cumhuriyet savcılarımızı, avukatlarımızı, bürokratlarımızı, memurlarımızı, kâtiplerimizi, mübaşirlerimizi, gardiyanlarımızı velhasıl adalet ordusunun tüm neferlerini de saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçeler yasama organımız olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmet üzerindeki siyasi denetim araçlarından biridir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkı kamu kaynaklarının elde edilmesi ve kullanılması noktasında kullanılan yetkinin yegâne meşruiyet kaynağıdır. Parlamento, bütçe hakkını kullanarak milletin kazanacağının yine millet için sağlıklı bir şekilde kullanılmasını sağlar. Böylelikle, bütçeyle kamunun tüm gelir ve giderleri Meclis denetimine yani Türk milletinin temsilcilerinin denetimine açılır, ihtiyaçlar ve yatırımlar bu yolla belirlenir, yapılan harcamaların denetimi ise yine bu yolla sağlanır. Bütçelerdeki temel amaç, kamu kaynaklarının sağlanmasında ve harcanmasında etkinliğin, verimliliğin ve hesap verilebilirliğin sağlanmasıdır. Dolayısıyla, bütçe, sadece hangi kuruma, ne kadar para verileceğinden çok daha öte bir şeydir. Bu hâliyle bütçe, sadece Hükûmetin değil yüce Türk milletini temsil eden Parlamentonun önemli bir görevidir. Bu yüzden de alınacak kararlarda sadece Hükûmetin değil tüm Meclisin yaklaşım ve eğilimlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Ancak uygulamaya gelindiğinde, bütçe, sabahlara kadar süren Meclis çalışmalarının ötesinde çok da bir anlam ifade etmemektedir. AKP iktidarları döneminde, bütçe, anlamsız ve çoğu zaman birbirleriyle çelişen tabloların onaylanmasına indirgenmiş, Meclis ve Sayıştay çeşitli yollarla etkisizleştirilmiştir.

Kamu kaynaklarıyla kurulan belediye iktisadi teşekkülleri ve kamu sağlık sektöründeki döner sermaye gibi birçok durum Meclis ve Sayıştaydan ısrarla kaçırılan ve ne yazık ki şu anda görüşülmekte olan merkezî yönetim bütçesinin dışında bırakılan kamu kaynaklarına önemli örneklerdir. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele adına özel sektöre yapmadığını bırakmayan Hükûmet, iş kendi yönetimindeki kamu kaynaklarını nasıl topladığı ve nereye harcadığı konusuna gelince yan çizmekte, birçok harcamasını bütçede yer almayan ve dolayısıyla zayıf denetlenen kamu kaynakları üzerinden yaparak Meclis ve Sayıştay denetiminden kaçmakta, bu rahatlığına rağmen, bütçesinde yer alan harcamaları denetleyen yapıları da âdeta etkisizleştirerek ülkenin tüm kaynaklarını hiç hesap vermeden kullanmaya teşebbüs etmektedir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, 2014 ve 2015 yıllarında ikişer adet olmak üzere toplam dört seçim atlatmış, 2016 yılının ilk üç ayını geçici bütçeyle geçirmiş, dokuz aylık hazırlanan 2016 bütçesi ise 1 Nisan 2016 tarihinde ancak yürürlüğe girebilmiştir. 2016 yılı bütçesinin yürürlüğe girmesinden üç buçuk ay sonra ise ülkemiz büyük bir ihanetle sarsılmış; Hükûmetin “çözüm” adı altında yürüttüğü ihanet sürecinin bir sonucu olarak Temmuz 2015’ten itibaren artarak devam eden PKK terörüne, yine Hükûmetin gaflet ve dalaletiyle, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk adaleti başta olmak üzere, Türk devletinin en hayati noktalarını ele geçiren FETÖ terörü eklenmiştir.

15 Temmuz hain darbe girişiminde yüce Türk milletinin iradesinin yegâne tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalanmış, bedenini FETÖ terörüne siper eden 241 vatandaşımız şehit düşmüştür. Şehitlerimize yüce Allah’tan bir kere daha rahmet diliyor, gazilerimize minnet ve şükranlarımı sunuyorum.

15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte vatan hainlerinin Türk devleti içerisinde nedenli etkin noktalara ulaştıkları ortaya serilmiş, “önce ülkem ve milletim” düsturuyla siyaset yapan milliyetçi ülkücü hareket ile lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin testi kırılmadan çok önce yaptığı uyarıların dinlenmemesinin sonucu ağır bir şekilde yaşanmıştır.

2017 yılı bütçe görüşmeleri işte böylesine kritik bir ortamda yapılmaktadır. Memleketin sorunları üst üste binmiş beklemekte, AKP’nin on dört yıldır sorumsuzca yürüttüğü siyasi ve mali politikaların bedeli Türk milleti tarafından ağır bir şekilde ödenmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, adalet mülkün yani devletin temelidir. Bu yönüyle, adalet, her şeyden kıymetli ve bir devlette her şeyden önce var olması lazım gelen devletin en temel unsurudur. Türk milleti on dört yıllık AKP iktidarları döneminde adalete olan güvenini yitirmiş; Hükûmet, yıllarca, “Güven ve memnuniyet farklı şeylerdir.” savıyla hareket ederek sorumsuzluğun üzerini kapatmaya çalışmıştır. Her bakanlığın bir cemaatin adıyla anıldığı AKP hükûmetleri döneminde, adaleti hizmet maskeli hainlere âdeta taşere eden Hükûmet, adaletsizliğin ucu kendisine dokunana kadar ne yazık ki olayları seyretmiştir. Adalete güven endeksinin yerlerde sürünmesi yetmezmiş gibi bu duruma bir de 3 bin hâkim ve savcının ihracı eklenmiş, FETÖ terörünün Türk yargısını ne hâle getirdiği Hükûmet tarafından da tüm çıplaklığıyla kabul edilmek zorunda kalınmıştır.

Adalete olan güveni zaten iyice zayıflamış olan milletimiz, FETÖ’cü olduğu devlet tarafından tescillenen bu hâkim ve savcıların baktığı on binlerce, yüz binlerce davanın kararlarını sorgulamakta, Hükûmet kanadında ise bu konuda yaprak bile kıpırdamamaktadır.

Doğum kontrolünden kürtaja, futboldaki şikeden tütün kullanımına, fıkıhtan inşaat ve çevre mühendisliğine kadar hemen her konuda verilen mahkeme kararlarına dil uzatmayı âdet hâline getiren Hükûmet yetkilileri, yargıyı yürütmenin bir parçası olarak görmenin sonucunu Türk milletine yüklemeye çalışmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisinin “Ya tuz da kokarsa.” şeklindeki eleştiri ve uyarılarını kulak arkası ederek kendi yargısını oluşturma çabasındaki AKP hükûmetleri, süreç içerisindeki vahim gelişmeler karşısında, referans noktası olan hukuku kaybetmiş, âdeta pusulası olmayan bir gemi gibi savrulmaya başlamıştır. Gelinen noktada, vatan hainlerinin, ülke güvenliğinden doğrudan sorumlu olan silahlı kuvvetler, emniyet ve adalete yerleştikleri anlaşılmış; bu üç hayati kurumdan ihraç edilenlerin sayısı göz önüne alındığında, ülke savunmasının ve adalet mekanizmasının en iyi ihtimalle üçte 1’inin bu hain yapının eline geçtiği ortaya çıkmıştır.

Buradaki temel sorun, AKP’nin hukuka yanlış taraftan bakması, adaleti kendince başka yerlerde aramasıdır. Adalet, alışkanlık hâline gelmiş suçları kitabına uydurmak değildir. AKP hükûmetleri döneminde, 6183 sayılı Kamu İhale Kanunu, hukuk ve ceza muhakemesi usul kanunları başta olmak üzere yapılan ve miktarı üç basamaklı sayılarla ifade edilen değişiklikler, ortalama iki yılda bir çıkarılan vergi afları ve Ceza İnfaz Kanunu’nda denetimli serbestliğin sınırlarının genişletilmesi suretiyle “genel af” anlamına gelebilecek serbest bırakmalar, yakın zamanda ülke gündeminde olan ve kamuoyunda “çocuk tacizlerine af” olarak algılanan kanun teklifiyle birleşerek AKP’nin adalet ve hukuk kavramlarına bakışını ortaya koymuştur.

Saygıdeğer milletvekilleri, yüce Türk milleti adına sav oluşturan ve karar veren hâkim ve savcıları doğrudan ilgilendiren HSYK, bu görev ve yetkileri bakımından üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir yapıdır. En son 2010’da gerçekleştirilen Anayasa değişikliğinde, Milliyetçi Hareket Partisinin tüm uyarılarına rağmen, kurulun yapısıyla oynanmış; yürütmenin uzantısı olan bir Anayasa Mahkemesi, HSYK hedeflenmiştir. Söz konusu Anayasa değişikliğinden hemen sonra AKP’nin âdeta ava giderken avlandığını anlaması oluşan tahribatı gidermemiş, AKP 2011 yılında kurulan 24’üncü Dönem Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasında daha önce hain yapıyla birlikte savunduğu 2010 değişikliğinin hatalı olduğunu kabul etmesine rağmen sonuç değişmemiştir.

15 Temmuz hain darbe girişiminin temelleri HSYK değişikliğiyle atılmış, HSYK üzerinden dizayn edilen yargı “Askerî casusluk, Ergenekon ve Balyoz” gibi kumpas içerikli davalarla Türkiye Cumhuriyeti’ne gönülden bağlı subay ve generalleri tasfiye ederek yerlerine ihanet şebekesi mensuplarının gelmesini sağlamıştır. Nitekim, 15 Temmuz sabahı, ilk iş olarak bu darbe teşebbüsünün başlangıç noktaları olan HSYK ve yargının temizliğine girişilmiştir. Bugün gelinen noktada HSYK’da belirli bir rahatlama sağlanmış olmakla birlikte, uygulamadaki sistem HSYK’nın tekrar kirlenmesine neden olabilecek niteliktedir. 22 üyesi bulunan HSYK’nın 10 üyesi hâlen hâkim ve savcılar tarafından seçimle belirlenmekte, adalet dağıtması beklenen hâkim ve savcılar arasındaki bu durum açık kamplaşmalara neden olma potansiyelini de beraberinde getirmektedir.

Diğer yandan, hâkim ve savcılar ile HSYK üyeleri arasında oluşan seçmen seçilen ilişkisi HSYK üyelerinin kendilerini seçen hâkim ve savcılar hakkında özellikle özlük, terfi, tayin ve disiplin işlemlerinde vereceği kararların tarafsızlığını tartışılır hâle getirmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Hükûmetin adalete bakışı sadece HSYK’da değil Adalet Akademisinde de kendisini göstermektedir. Adalet Akademisinin yatak sayısı üzerinden değerlendirilmesine ve başarılı bulunmasına dair eleştirilerimiz hafızalardaki yerini korumaktadır. 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaklaşık 3 bin hâkim ve savcının ihraç edilmesiyle Adalet Akademisinde stajı devam eden hâkim ve savcı adaylarının apar topar göreve atanması Adalet Akademisinin hayati önemini bir kez daha ortaya koymuştur.

Saygıdeğer milletvekilleri, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumunda da sadece adaletsizlik değil, bunun yanı sıra ne yazık ki âdeta beceriksizlik de söz konusudur. Ülkemizde ceza infaz kurumlarının üçte 1’inde hâlen iş yurdu bulunmamakta, iş yurdu bulunan ceza infaz kurumlarında ise büyük yapısal sorunlar ve personel eksiklikleri gözlemlenmektedir. Hükümlü ve tutukluların meslek ve sanat öğrenmeleri konusu önemsenmemekte, Hükûmetin “mış” gibi yaptığı bir başka alan daha karşımıza çıkmaktadır.

Diğer yandan, geride bıraktığımız dönemde sık sık eleştirdiğimiz cezaevlerinin doluluk oranları 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında had safhaya ulaşmış, denetimli serbestliğin sınırlarının genişletilmesi suretiyle çıkartılan gizli aflar bile cezaevlerindeki doluluğu düşürememiştir. Tutuklu ve hükümlüler cezaevlerinde hâlen nöbetleşe uyumaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti’nde adaletin sağlanması için öncelikle adaleti sağlayan personelin hukukunun korunması önemli bir zorunluluktur. Yapılan bazı iyileştirmelere rağmen hâlen yoksulluk sınırının altında maaş alan hâkim ve savcıların özlük hakları iyileştirilmelidir. Benzer şekilde, adaletin sağlanması için ağır iş yükünün altında ezilen adliye personelinin de özlük hakları iyileştirilmeli, yaptıkları işin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak ayrı bir hizmet sınıfında değerlendirilmelidir. Devlet Memurları Kanunu’na “adalet hizmetleri” sınıfı eklenmeli, bu şekilde, Adalet Bakanlığı bünyesinde görev yapan ve toplamda 120 bin personeli ilgilendiren büyük bir sorun çözülmelidir. Bu noktada, en azından mübaşirlerimizin “genel idare hizmetleri” sınıfında değerlendirilmesine dair kanun teklifimiz gündeme alınmalıdır. Adliye personelinin iş yükü ve yaptıkları işin niteliği gözetilerek fazla mesai ücretleri yeniden düzenlenmeli, adliye harçlarının belirli bir tutarının adliye personeline dağıtılması gündeme alınmalıdır.

Diğer yandan, infaz koruma memurlarının sıkıntıları giderilmeli, çalışma saatleri ve fazla mesai ücretleri başta olmak üzere, yeni bir düzenlemeyle insani çalışma koşullarına kavuşturulmaları sağlanmalıdır. Adliye binaları başta olmak üzere, fiziksel çalışma koşullarının iyileştirilmesine öncelik sağlanmalı; adalet, herkesten önce onu sağlamakla görevli kişilere uygulanmalıdır.

Türk yargısını ayakta tutmak ve hak ettiği konuma yükseltmek noktasında çok kritik görevler icra eden HSYK müfettişlerinin teftiş tazminatları artırılmalı, yaptıkları işin yoğunluğu ve mahremiyetiyle mütenasip çalışma koşullarına kavuşturulmalıdır.

Hâkim ve savcılarımızın sayılarının artırılarak iş yüklerinin azaltılması, adaletin sağlanmasına doğrudan etki eden ve 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte hayati önem kazanan önemli bir diğer meseledir. 15 Temmuz sonrasında ataması yapılan hâkim ve savcıların içinde dahi FETÖ bağlantılı hâkim ve savcıların bulunduğunun tespit edilmesi, bu konuda gösterilmesi gereken hassasiyeti bir kez daha ortaya koymaktadır. Hemen her ile açılan hukuk fakültelerindeki muhtemel FETÖ etkinliği belirlenmeli, hâkim ve savcı alımlarının bazı baskı gruplarına ve yapılanmalarına taşere edilmesi alışkanlığından kesinlikle vazgeçilmelidir.

Ara buluculuk, uzlaşma ve bilirkişilik gibi yargı kararlarının doğru bir şekilde oluşması ve adaletin zamanında sağlanması noktasında büyük öneme sahip müesseseler ile gerekli düzenlemeler hayata geçirilmeli, bu müesseselerin etkin bir şekilde kullanılmasının önündeki engeller ivedilikle kaldırılmalıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, adalet, bir toplum içinde herkese eşit şekilde davranılması, tüm kuralların herkes için aynı şekilde işlemesiyle sağlanır. Adaletin hâkim olduğu toplumlarda bireyler her zaman mutludur ve kendilerini güvende hisseder. Adalet, vatandaşın devletiyle barışık olması noktasında da önemli bir yere sahiptir. 15 Temmuz hain darbe girişimiyle mücadele edilirken Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından alınan ve partimiz tarafından da desteklenen olağanüstü hâl kararının sağladığı yetkilerin kullanılması sırasında özenli davranılmalı, adaletsizlikle mücadelede adaletli olunmasının önemi asla ama asla gözden kaçırılmamalıdır. FETÖ’yle mücadelede özellikle kişileri haksız zan altında bırakabilecek değerlendirmelerden kaçınılmalı, yapılan iş ve işlemlerde hukuka uygun hareket edilmelidir. Bu süreçte yapılacak her adaletsizliğin Türk milletinin FETÖ’yle mücadeleye olan inancını azaltabileceği asla göz ardı edilmemelidir. Bu çerçevede yapılan haksızlıklar ivedilikle giderilmeli; zamanında FETÖ tarafından kandırılan iktidara gösterilen hoşgörü, AKP iktidarları döneminde FETÖ’nün kucağına âdeta itilen kamu çalışanlarından veya herhangi bir mahalle esnafından esirgenmemeli ya da aynı şiddetli cezalar iktidardaki sorumlulara da aynı şekilde uygulanmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, başta Adalet Bakanlığımızın bütçesi olmak üzere, bu yılın bütçesinin de aziz Türk milletine hayırlı olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisi ve siz saygıdeğer milletvekillerini bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Parsak.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.29

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi sıra Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılacak olan konuşmalarda. İlk konuşmacı Ardahan Milletvekili Sayın Öztürk Yılmaz.

Süreniz on altı dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığımız bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Dünyanın dört bir köşesinde cefakâr bir şekilde çalışan Dışişleri mensuplarımıza da ülkemiz adına teşekkür ediyoruz.

Dışişleri bütçemizin görüşülmesi münasebetiyle dış konular üzerinde görüşlerimi açıklamak istiyorum.

Bir kere, her şeyden önce bazı kavramlar artık kullanılmıyor; “stratejik derinlik” herkesin bildiği gibi stratejik körlüğe dönüştü; “komşularla sıfır sorun” herkesle sorun hâline dönüştü; “çok boyutlu dış politika” ise hiçbir boyutu olmayan dış politikaya dönüştü. Dolayısıyla bu kavramlar çöpe atıldı. Yeni şeylerden konuşmak lazım ama onlar da henüz yerinde değil.

Bir zamanlar çok kullanılıyordu, vicdani ve insani dış politika. Suriye’deki savaş bu politikaların ne kadar vicdansız ve insafsız olduğunu da ortaya koydu.

“Avrupa Birliği medeniyet projemizdir.”, “Avrupa Birliği stratejik ortağımızdır.”; daha sonra “AB de kim oluyor.” “Müzakereleri durdurmak için gerekirse referanduma gideriz.” noktasına gelindi. “Bizi esasen ŞİÖ rahatlatır.” şeklindeki ifadelerle yeni bir açılıma doğru gidiyoruz.

“Kardeşim Esad” sonra “katil Esed” belki daha sonra tekrar “dostum Esad”a dönüşebilir çünkü gelişmeler hızlı gidiyor. Biliyorsunuz, bizim dış politikamızda gerçekten en önemli konuların başında Avrupa Birliğiyle ilişkiler geliyor. Öncelikle Avrupa Birliğiyle ilişkileri başlatabilmek için çok yoğun çaba sarf edildi. 2005 yılında Müzakere Çerçeve Belgesi imzalandığında o dönemde “Müzakerelerin ucu açık olacak.” deniyordu. Yani bu on yıl da sürebilir, on beş yılda sürebilir, yirmi yıl da sürebilir deniyordu. Müzakere Çerçeve Belgesi’nde ikinci bir kritik konu vardı, o da “Sonuç daha önceden belli olamaz.” deniyordu. Yani siz bütün müzakereleri yapsanız bile sonucu kestiremezsiniz, üye olmayabilirsiniz demekti. Esasen bu Müzakere Çerçeve Belgesi o zaman iyi bir belge değildi, eleştirdik çünkü müzakere eden diğer ülkelere baktığımız zaman gerçekten zorlukları olan bir belgeydi. Türkiye'yi üye yapmak için değil, âdeta Türkiye'nin üyeliğini zorlaştırmak için sanki tasarlanmıştı ama o zaman Ankara’nın göbeğinde, gündüz, hava fişeklerle bu kutlandı. Sanki büyük bir başarıymış gibi takdim edildi.

Biz, bundan yirmi yıl önce, Orta Asya’daki kardeş cumhuriyetlerin Avrupa Atlantik kurumlarına entegre olabilmeleri için çalışıyorduk. Şimdi, onlara gidiyoruz ve “Bizi, siz ŞİÖ’ya üye yapın.” diye uğraşıyoruz. Ayrıca, Şanghay İşbirliği Örgütü konusunda da büyük bir kafa karışıklığı var. Bu örgütün ne olduğunu tam bilmiyorlar. Bu örgüt, vaktinde Çin’in Uygur Türklerini baskı altına alabilmek için, Rusya’nın ise o zaman aktif olan Çeçen diasporasını baskı altına alabilmek için -tırnak içinde- terörizme bölgeyi kapama girişimiydi ve sonra buna kılıflar uyduruldu. Biz şimdi o örgüte üye olmaya çalışıyoruz. Örgütün içerisinde hiçbir tane demokratik ülke yok. Avrupa Birliğine, Brüksel’e küsüyoruz, Şanghay’a demir atmaya çalışıyoruz.

Bu, bir kere, İsrail’le ilişkiler konusunda da keza öyle. “Ben bu görevde olduğum sürece İsrail için asla iyi bir şey düşünemem.”,“…” (x) arkasından “Katil İsrail.” Sonra ne oldu? Hükûmet bütün bunları, bu sözleri çöpe attı. Neden? Çünkü, getirdiği anlaşmayla İsrail askerlerinin yargısal denetimden muaf tutulmasına ilişkin affı AKP Grubu önünde onaylattı. Dolayısıyla, İsrail’le ilgili bütün söylemler çöpe gitti.

Bakıyorsunuz, kırmızı çizgi edebiyatı vardı bir zamanlar, 2003’te, 2004’te, 2006’da, 2008’de, 2010’da hep kırmızı çizgi, hatta 2015’te bile kırmızı çizgi vardı. “Kerkük bizim kırmızı çizgimizdir.” Kerkük nerede? Kim kontrol ediyor? Hiç duyan var mı Kerkük’ün nasıl olduğunu? Hep kırmızı çizgi başka çizgilere dönüştü.

İki: Daha 2014 ve 2015 yılında “Fırat’ın batısına geçilirse bu bizim kırmızı çizgimizdir.” dendi. Evet, Menbic gerçeği sizin kırmızı çizginizin üzerine sarı çizgi gölgesini düşürdü. “Afrin’in doğusuna geçilirse kırmızı çizgimizdir.” dendi. Ne oldu? Keza, Minak Havaalanı’nı da, sizin kırmızı çizginizi aldı, çöpe attı. Çok büyük laflar konuşuldu ama bunun hiçbirinin gereği yapılmadı.

Şimdi, efendim, şu anda bütün bu hengâmenin içerisinde İsrail’e ve Rusya’ya bir yanaşma ihtiyacı hissediliyor çünkü sıkışıklık var dışarıda. Bu yanaşma ihtiyacı keşke bir rasyonel temelde yürüse belki Türkiye bundan fayda sağlayabilir ama o da yürümüyor. Biz Suriye’de, Rusya hava sahasını kapadı diye bir süre, uzunca bir süre uçak uçuramadık, daha onunla ilgili bir mutabakata varmadan gece saat ikide TürkAkım Projesi’ni getirip buradan geçirttik. Esasen, elimizdeki olabilecek bütün avantajların karşılığını almadan devretmiş olduk.

Şimdi yeni bir oyun kurmaya çalışıyor Türkiye. Daha önce bu kürsüden açıkladık, biz Fırat Kalkanı operasyonunun başarılı olduğunu biliyoruz. Ama, hep söyledik, bu askerî başarı siyasi bir zemine oturtulup Suriye’nin bütünlüğüyle ilgili bir konuda, o çerçevede eğer ele alınamazsa, bu esasen sadece askerî bir başarı olarak kalır, siyasi bir getirisi olmaz dedik.

Bakınız, El Bab konusuna değinmek istiyorum. Daha önce uyardık, El Bab’a çok gittiğiniz zaman hazırlıklı gitmeniz lazımdı. Görüyorsunuz, askerlerimiz şehit oluyor. Neden? Çünkü sizin El Bab’a gönderdiğiniz Özgür Suriye Ordusu, esasen, uzunca bir süre Esad’ı devirmek için kuruldu, kurgulandı ve yaklaştığı zaman da tepki alıyor.

Ayrıca, diğer taraftan, dedik ki başka bir alana geçerseniz orada PYD’yle karşılaşıyorsunuz ve maalesef Amerika’nın korumacılığıyla karşılaşıyorsunuz. Bu konular çok gözetilmedi, esasen, bizim burada yaptığımız uyarılara da çok fazla dikkat edilmediğini görüyoruz.

Şimdi, şunu belirtmek isterim: Bütün bu hengamenin içerisinde bizim en fazla dikkat etmemiz gereken konu Kıbrıs’tır. Kıbrıs konusu sessiz, sedasız gidiyor; sanki her şey normalmiş, sütlimanmış gibi gidiyor. Ama, size bazı şeyler açıklamak istiyorum: Her şeyden önce, biz 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı dediğimiz zaman bir zaferi kutlamıştık. Şimdi, biz bu zaferin 2016 yılında masada kaybedilmesini istemiyoruz. Bu konuda bazı uyarılarımız olacak, dinlersiniz, dinlemezsiniz. Bir: Biz, kapsamlı çözüme, iki kesimin eşit bir şekilde, siyasi eşitliğe dayanan, iki toplumlu, kapsamlı bir çözüme elbette destek veriyoruz, Türkiye’nin etkin ve fiilî garantisinin yer almasını elbette destekliyoruz, burada hiçbir şüpheniz olmasın ama bakıyoruz, Mont Pelerin’deki en son görüşmelerin sonucunda yapılan açıklamalara bakıyoruz, daha müzakereler bitmeden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarını yüzde 29,2’ye indirmiş oldu. Daha müzakere bitmedi, yarın Rumlar oradan kalktığı zaman akılda kalacak tek şey 29,2 ve hâlâ inmesi için de baskı uygulanıyor. Nereler veriliyor? Bütün ara bölgeyi veriyorlar eğer bu olursa; sonra kapalı Maraş bölgesi gidiyor, Güzelyurt’un yönetimi kalsa bile topraklara, oraya büyük bir Rum nüfusu yerleşiyor ama bir kısmı gidiyor, Lefkoşa arazisinin önemli bir kısmı gidiyor ve Dipkarpaz’a göz koymuş Rumlar. Orayı da gerekirse millî park adı altında -KKTC içerisindeki mutlak egemenliğini alıp- ortak devlete vermek istiyorlar yani KKTC’nin orada mutlak egemen olmasını istemiyorlar. Şimdi, bu da yetmiyor, diyorlar ki: “Bizim nüfusumuz 850 bin, sizin nüfusunuz 220 bin bize verdiğiniz vatandaşlık için.” Bu arada, vatandaşlık için niye 220 bin veriyorsunuz, niye 500 bin vermiyorsunuz, niye 500 bin vermiyorsunuz? Bu bir müzakere, 220 bini teslim etmişsiniz, o da memnuniyetle alıp cebine koymuş 220 bini. Ta kırk yılda bizim nüfusumuz 220 bin olmuş. Diyor ki açık açık, bunlarla ilgili bütün müzakerelerde: “Sizin nüfusunuz 220 bin, bizim 800 bin. Kıyı şeridinin siz yüzde 54’ünü kontrol etmek istiyorsunuz. Kıyı şeridini nüfusunuza göre indireceksiniz.” Yani bu ne demek? Dipkarpaz bölgesinin bulunduğu stratejik konum düşünüldüğü zaman bizim önemli bir deniz alanımız, kıyı alanımız, Türkiye’yle olan bağlantı önemli ölçüde çökmüş oluyor. Sonra ne oluyor? Bu da yetmiyor “Toprak vermeniz yetmiyor. Ben aynı zamanda güneyden kuzeye 90 bin kadar Kıbrıs Rumu’nu yerleştirmek istiyorum.” diyor, 90 bin yani neredeyse yüzde 35-36’sına kadar nüfusu güneyden getirip oraya yerleştiriyor. O da yetmiyor, bir de “Benim mülkler, mallar var.” diyor. E, onları ne yapacağız? Onları da toplamışlar, 18 milyar dolar para yapıyor. “Onları da siz ödeyeceksiniz. Gerekirse uluslararası konferans yapacağız, onu da hallederiz bir şekilde.” diyor. Peki, İttifak ve Garanti Anlaşması ne oluyor? Açık açık söylüyorlar. Bakınız, burada da bir hinlik var, onu açıklamak istiyorum. İttifak ve Garanti Anlaşması… Biz diyoruz ki: “Şu müzakerelerde, bu kapsamlı müzakerelerde şu Garanti ve İttifak Anlaşması kısmını en sona bırakmayın. Çünkü, siz haritayı öne koyduğunuz zaman harita konusunda bütün kozlarınız ortaya çıkıyor. Daha sonra, Garanti ve İttifak Anlaşması bölümüne gelindiği zaman, masadan kalkıldığı zaman sizin elinizde kalan ve Rum’un elinde kalan o harita olacak. Bunu yapmayın.” Ama, maalesef, bakıyoruz, ocak ayında yapılacak görüşmelerde de en son bu konuya değiniliyor, hâlbuki önemli.

Burada da “Vay efendim, Türkiye'nin etkin ve fiilî garantisini nasıl sulandırırız?” noktasına geliyorlar. “Türkiye, bütün adanın etkin ve fiilî garantisi olamaz artık çünkü bakınız, Yunanistan istemiyor.” diyorlar. Zaten Yunanistan istemez Türkiye'yi atmak için. “E, bakınız, İngiltere de istemiyor.” İngiltere’nin zaten hesabı başka. İngiltere’nin adada hem egemen üsleri var hem ayrıca İngiltere’nin orada neyi var? Garanti Anlaşması’nın bir tarafı. Garanti Anlaşması’ndan vazgeçiyor ama egemen üslerini garanti altına alıyor. Peki, bizim neyimiz var Garanti Anlaşması dışında? Biz bu iki tarafa güvenip de Garanti Anlaşması’nı nasıl müzakere edebiliriz? Bunlara nasıl güvenebiliriz? Bunu nasıl son bölüme bırakabiliriz?

KKTC’deki bazı kesimler “Efendim, biz yıllardır çözüm, çözüm, çözüm, bıktık.” diyor. Neredeyse bir kısım, Türkiye'yi de düşman görme noktasına gelmiş. Ben söylüyorum: Görürseniz görün kardeşim. Sizin gül hatırınız için biz hiçbir şeyi teslim etmek zorunda değiliz. Adam gibi bir çözüm olacaksa oradayız. Yoksa, siz bunu beğenmiyorsunuz diye biz burada sessiz mi kalacağız? Bu konuda da Hükûmetin gerçekten dikkatli bir şekilde bu konuyu götürmesi lazım. Bu giden geri gelmiyor. Verdiğinizi alamıyorsunuz. Karşı taraftaki iyi niyetli değil. İyi niyetli olsa bu kadar zamandır çözüm olmadığı zaman… Ya, 259 milyon euroluk mali yardımı KKTC’ye vermemek için kırk dereden su getirdi bunlar. Neresi iyi niyetli bunların? Neyine güveniyorsunuz? Bunları kesinlikle reddetmek lazım, bu aşırı talepleri. Bir de bütün çatışma konularına bakıyoruz, bütün çatışma konularının halli konusunda bakıyorsunuz ya toprak veriyor kurtuluyor, mülkiyete karışmıyor veya nüfus almıyor veya mülkiyet veriyor ama toprak vermiyor veya nüfus alıyor bunların hiçbirini vermiyor. Biz hem toprak veriyoruz hem nüfus alıyoruz hem de mülkiyet konusunda geri adım atıyoruz. Biz gerçekten 1974 yılında yenildik mi, zaferle mi çıktık onu anlamak istiyoruz. Rum konusunda açık açık söylüyorum: Bu konu hassastır, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu takip edeceğiz. Sakın kimse bizi “Yok çözümü istemiyor, yok bilmem falan.” diye sakın takdim etmeye kalkışmasın. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, millî hassasiyeti yüksek bir konudur ve açıkça söylüyorum: Burada başka hesaplar vardır: Avrupa Birliğine girmek istemiyoruz diye tehdit ediyoruz, güzel. Amerika’yı tehdit ediyoruz. Peki, bu çözüm aceleciliği ve bu kadar baskının gerekçesi nedir, nereden çıkıyor bu acelecilik? Niye bu kadar gidiyoruz? Biz bir adım önde olmak zorundaymışız. Niye önde oluyorsunuz? Neyi ispat edeceğiz? İspat etmedik mi Annan Planı’nda? Onlar yüzde 76’yla reddetti, biz yüzde 65’le kabul ettik. Onu görmeyen bunu mu görecek? Neyi ispat edeceğiz? Madem “millî politika” diyoruz, biz artık millîleştik, o zaman hep birlikte millîleşeceğiz. Kimse kimseyi kandırmayacak. KKTC’deki kardeşlerimize de sesleniyoruz: Biz sizin yanınızdayız ama şunu bilin, bazı çevrelerin yok bilmem çözüm istemiyormuş gibi takdim etmesini de biz onu hiçbir zaman kale almayız. Biz devlet yönetiminin nasıl olduğunu onlardan öğrenecek değiliz. Onlar bazen şahsiyetlerini ve millî hassasiyetlerini teslim etmiş kimseler. Biz bunu teslim etmeyiz. Kusura bakmasınlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sayın Yarkadaş’ın 60’a göre yerinden bir söz talebi var.

Sayın Yarkadaş, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, Yeniçağ gazetesinin İstanbul’daki bürosunun basılmasına ve Kayseri’de günlük olarak yayınlanan Deniz Postası gazetesinin toplatılmasına ilişkin açıklaması

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Sayın Bozdağ, dün gece geç saatlerde Yeniçağ gazetesinin İstanbul’daki bürosu 25-30 kişi tarafından basılmıştır. Şu ana kadar bu saldırgan ekipten hiç kimse yakalanamamıştır. Bir gazeteci ve bir milletvekili olarak, bu konuda hassasiyet göstermenizi rica ediyorum.

Diğer yandan, Kayseri’de günlük olarak yayınlanan Deniz Postası gazetesi de Çevre Bakanı Özhaseki hakkında bir haber yaptığı için Sayın Bakan tarafından baskına uğratılmış, gazete hukuksuzca toplatılmıştır. Bu gazetenin toplatılması neye dayandırılmıştır? Bu konuda da hassasiyet göstermenizi rica ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yarkadaş.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.

Sayın Erdoğdu sizin de süreniz on altı dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Planlama Teşkilatı ve Türkiye İstatistik Kurumu bütçeleri üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin en iyi kurumlarından, Türkiye Cumhuriyeti’nin en iyi bürokratlarını yetiştiren kurumlarından biri olan Devlet Planlama Teşkilatı, AKP Hükûmeti tarafından kapatılarak Kalkınma Bakanlığına çevrildi ve o kurumun bütün birikimi de ne yazık ki bu şekilde erozyona uğradı. Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye’deki kalkınma planlarını, orta vadeli planları, yıllık programları, iktisadi ve sosyal sektörleri planlaması gereken bir kurum.

Şimdi, gelin, Türkiye’deki iktisadi sektörlere bir bakalım. Türkiye’deki iktisadi sektörlerin durumu nedir? Mesela enerjiye bakalım. Enerjinin en önemli maddesi ne? Doğal gaz. Ekonomimizin en önemli girdilerinden biri doğal gaz. Doğal gazı başka ülkelerden alıyoruz. İki temel konu var, biri fiyat, diğeri miktar. Bu AKP Hükûmeti iki tane anlaşmada, Rusya ve Azerbaycan’da yapılan iki tane anlaşmada değişiklik yaptı ve doğal gaz fiyatları, Türkiye aleyhine, neredeyse 2 katına çıktı. Bu iki anlaşma, Rusya ve Azerbaycan’la yapılan bu iki anlaşmanın Türkiye Cumhuriyeti’ne maliyeti yaklaşık 25 milyar dolar arkadaşlar, 25 milyar dolar ek fatura ödemek zorunda kaldık.

Doğal gazdaki bu bedbahtlık, bu kötülük sadece fiyat değil, bir de miktar meseli var. Biz başka ülkelere ne kadar doğal gaz alacağımız konusunda taahhütlerde bulunduk. Bu taahhütler AKP öncesinde de kötüydü ama bunlar o kadar kötü hâle getirdi ki biz alamadığımız doğal gazın parasını ödemeye başladık çünkü taahhüt vermişler. Alamıyoruz doğal gazı, parasını ödüyoruz ve 4-5 milyar dolara gelince ne yaptılar? Bu sefer döndüler doğal gaz santrallerinden elektrik üretmeye başladılar bu doğal gazı çekebilmek için. Bugün de 20-22 kuruşa doğal gazdan elektrik üretiyoruz ve döndüler termik santrallerden, kamuya ait termik santrallerden şalter indirdiler ve doğal gazdan üretilen elektrik fiyatları ve doğal gaz fiyatları hızla yukarı gitti.

Enerjide bir diğer yaralandığımız alan, kömür. Aylarca burada anlattım, reddedilemez yolsuzlukları anlattım. Sadece ben anlatmadım. İşte, bu, bakın, Türkiye Taşkömürü Kurumunun Sayıştay raporu. Bunlar, Türkiye Kömür İşletmelerinin Sayıştay raporları. Sayıştay bunları anlatmış, üstelik korkarak anlatmış, raporları kuşa çevirerek anlatmış. Kuşa çevirdiği raporlardaki tespitler vicdan kanatıyor.

Bakın, 30-40 liraya üretilen kömürü 200-250 liraya devlete satıyorlar. Kömür kimin? Devletin. Devletten nasıl almışlar? Yolsuzlukla. İhale yapmadan. İhale yaptıklarında da yolsuz ihaleler yaparak yandaşlara devretmişler kömür madenlerimizi. Sonra devletin devrettiği kömür madenlerinden yine ihalesiz olarak, yine ihale yapıldığında yolsuzluk yapılarak fahiş fiyatlarla kömürler alınmış ve bu yolsuz kömürleri de tutmuşlar “Fakir ailelere dağıtıyoruz.” demişler. Fakir ailelere kömür dağıtılırken bu ülkede yolsuzluk yapıldı -onlarca defa anlattık- yapılmaya devam ediyor. Çünkü kömür mafyasını kıramıyorlar değerli arkadaşlar. Sonra o kömür mafyası ne oluyor? Dönüyor, işçi katili oluyor. Soma’da, Zonguldak’ta, Ermenek’te, Şırnak’ta kömür mafyaları, yarattıkları kömür mafyaları gözümüzün önünde işçi katlediyor, işçi katleden şirkete tutup yine para aktarıyorlar değerli arkadaşlar. Çürümüşlük bu boyutlara gelmiş durumda.

Toplu konut ve imar alanı çok önemli bir sektör. Bir Toplu Konut İdaresi var, yolsuzluğun kalesi hâline getirildi değerli arkadaşlar. İki yöntemleri var, ya 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre ihale yapacaklar ya hasılat paylaşımı. 4734 sayılı İhale Kanunu’yla ihale yaptıklarında şartname yazıyorlar. Yandaş mı? İstediği gibi yapıyor, fahiş kârlar elde ediyor. Muhalif bir iş adamı mı aldı? “Sen bu şartnameye göre nasıl bunu yapmazsın?” diyor. Bu muhalif iş adamlarını çökertiyorlar, sonra yarım kalmış projeyi tekrar ihaleye çıkarıyorlar. İşin diyelim yüzde 70’i bitmiş, rapor tutuyorlar “Yüzde 20’si bitmiş.” diye, onun üzerinden fahiş kârları yandaşlarına aktarıyorlar.

Bir de hasılat paylaşımı modeli buldular, sanırsınız bunların hepsi mucit. Ya, bildiğiniz kat karşılığı inşaat sözleşmesi. Hasılat paylaşımında arsa kimin? Devletin. Binayı kim yapacak? Yandaş. Devletin payını düşürmek için kamuya ait en kıymetli arsaların fiyatlarını dörtte 1 oranına düşürüyorlar, inşaat maliyetlerini 2 katına çıkarıyorlar, sonra bir bakıyorsunuz Ataşehir’de arsa yüzde 30’la gitmiş, Ataköy’de yüzde 35’le gitmiş; bunların hepsi yüzde 70’le gitmesi gereken arsalar. Yani buradan 100 konut çıkacaksa 70’i arsa sahibine, 30’u inşaatçıya gitmesi gerekirken yandaş işlerinde nasıl oluyor? 100 daire çıkıyor 70’i yandaşa, 30’u devlete gidiyor. O 30’u da kırpıyorlar, yontuyorlar, bilmem ne yapıyorlar… TOKİ nereye geldi bugün? TOKİ batma noktasına geldi. Hakkında açılan davalar gırtlağına geldi. İnşaat maliyeti yok, vergi ödemiyor, arsa maliyeti yok, her şeyden düşürülmüş; TOKİ bugün batma noktasına geldi.

Belediyelerdeki imar uygulamaları rezalet. İstanbul’a bir bakıyorsunuz, Ankara’ya bir bakıyorsunuz rezalet; trafiğin içerisinden çıkamıyoruz. Yeşil alanların konut imarına açılması, 5 katlık yerlere yandaşsa 35 kat hak verilmesi, bunların üzerinden zengin edilmesi, sonra o yandaşların asansörlerde işçileri katlederken bunların sessiz kalması… Rezaletin bini bir paraya gelmiş. Bir kentsel dönüşüm yasası çıkardılar. Bu, yandaş adına, gariban gecekonducunun kentsel gasp yasasına döndü. Bugün İstanbul’da aynen bu şekilde uygulanıyor.

Gelelim özelleştirmeye; mafya tipi, yağma tipi, hırsız tipi özelleştirmelere. Özelleştirirken bize ne dediler? Biz dedik ki: Yapmayın, temel kamu hizmetlerini özelleştirmeyin. “Arkaik kafalar sizi, liberalizm bunu gerektiriyor.” Ne diyorlardı özelleştirirken? “Hizmet kalitesi artacak, istihdam artacak, fiyatlar düşecek, rekabet artacak, dünya cennet olacak, Türkiye zengin olacak…” Hangisi oldu? Hizmet kalitesi yükseldi mi? Elektriğe, TELEKOM’a, doğal gaza bakın, elektrik arızası oluyor, üç güne gelmiyorlar. Fiyatlar düştü mü? Dünyanın en yüksek temel kamu hizmetleri fiyatlarını gelirimize göre kullanıyoruz. İstihdam arttı mı? Bakın TELEKOM’a, özelleştirilmeden önce 60-70 bin kişiyle çalışıyorlardı, bugün inmişler 25 bin kişiye. Fiyatlar düştü mü? Hangisi gerçekleşti? Siz bu ülkeyi kandırmadınız mı? Bu ülkenin millî servetini bir de yabancılara satarken bu ülkeyi dolandırmadınız mı?

Özelleştirme Kanunu diyor ki: “Bir şey özelleştirildiğinde değerleme raporunu açıklamak zorundasın. Burada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var, değerini bil, ona göre sat.” Hangisinin değerleme raporu açıklandı sayın bakanlar? TELEKOM’un değerleme raporu açıklandı mı? TEKEL’in değerleme raporu açıklandı mı? TEKEL ne kadar ediyor? Bak, TEKEL ne kadar ediyor? Bir tane alkol fabrikamız vardı. 285 milyon dolara yandaş iş adamına sattılar. Yandaş iş adamı 285 milyon dolara aldığı fabrikayı dokuz ay sonra kaça sattı? 1 milyar dolara sattı, 1 milyar dolara. Hangi ticari işte dokuz ayda 300 milyon dolar koyup 1 milyar dolar kazanıyorsunuz? Bu, devleti kazıklamaktır; bu, halkı kazıklamaktır; bu, halkı soymaktır. İhanet arıyorsanız buralarda arayın. Ondan sonra o yandaştan alan da bir buçuk yıl sonra bir yabancıya 2,5 milyar dolara sattı. Madem bu fabrika 2,5 milyar dolar ediyordu niye 300 milyon dolara sattınız? Yazık günah değil mi bu insanlara? Şimdi “Döviz bozdur.” diyorsunuz. O soyan iş adamlarınız bozsun, o çalan iş adamlarınız bozsun. Gariban halk niye bozuyor?

Şimdi, TELEKOM’u sattılar. TELEKOM Türkiye'nin en yüksek vergi ödeyen kurumu. 4 milyar lira -eski parayla 4 katrilyon- brüt kârı var. TELEKOM satılırken vergi oranı neydi? Yüzde 30. 4 milyar liradan 1,2 milyar lira vergi ödemesi gerekiyordu bu TELEKOM’un. Sattılar, altı ay sonra vergi düştü yüzde 20’ye. Ya, bir senede zararı 400 trilyon maliyenin. Madem satıyorsun, ya “Vergisi aynı kalacak.” de ya yüzde 20’ye düştüğünde sat. Yirmi beş yıllık gelirine sattınız bunu. 10 katrilyon para, 10 milyar zarar bu ülkeye. Yazık günah değil mi, Hariri ailesine bu gariban halkın 10 katrilyon parasını veriyorsunuz? Yazık günah değil mi? Bu TELEKOM’u satıyorsunuz, satarken dediniz mi her abone başına 20 lira sabit ücret koyacağız? 20 milyon abonesi var, 20 lira sabit ücret koyduğunuzda 400 trilyon eder; yazık günah değil mi? Böyle bir soygun yapmaya hakkınız var mı? Bunları size kimse söylemeyecek mi?

TELEKOM’u satamazdınız zaten, Anayasa’ya göre satamayacağınız için kiraladınız. Kiralanmış TELEKOM’un gayrimenkulleri gözünüzün önünde satılıyor. Nasıl sessiz kalırsınız, nasıl vicdandır bu! O, kiralanmış bir gayrimenkul. Kiralık bir evi satabiliyor musunuz ki bu TELEKOM’u alanlar getirdi arsalarını gözünüzün önünde satıyor, uyuyor mu Hazine? (CHP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, Devlet Demiryolları… Öyle rezil bir şey yapıyorlar ki Devlet Demiryollarında. İhale yapıyorlar mesela 1 katrilyonluk; 20 iş kalemine 10 kat fiyat, 20 iş kalemine onda 1 fiyat. O 10 kat fiyatlı işleri bitiriyorlar, sonra “Ben yapamadım.” diyor. 10 kat kâr etmiş, onda 1’e gelince yapamıyorlar; hadi bakalım ikmal ihalesine. Bir proje, 1 milyarlık proje 4 milyar liraya çıkıyor, bu yandaş iş adamlarına gidiyor. Yandaş iş adamı kim? Ankara’nın 8. Ağır Ceza Mahkemesi ve 11. Ağır Ceza Mahkemesinin Yargıtayda kesinleşmiş kararı var. “Muhafazakârım.” diyorlar ya, o muhafazakâr iş adamları rüşvet olarak hayat kadınlarını bürokratlara vermiş. Ben demiyorum, mahkeme kararı diyor. Bu kadar iğrenç, bu kadar mide bulandırıcı, bu kadar yüz kızartıcı suçlar mahkeme kararına bağlanmış. O yandaş iş adamları nerede? Hâlâ kamu ihaleleri pazarlıyorlar, hâlâ kamu ihalelerini alıyorlar. Hayat kadınlarını, bu “Muhafazakârım.” diyen, sadece kârını bilen bu iş adamları, muhafazakâr bürokratlara hayat kadınlarını rüşvet verecek, sonra kamu ihalelerini alacak. Ayıptır yahu! Ayıptır, günahtır, yazıktır! (CHP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) – Delilin var mı, bunları bu kadar…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Yazıktır! Ayıptır! Mahkeme kararı var, hiç itiraz etmeyin.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Bir dakika…

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Mahkeme kararı var; sorumluluk sizin, bakarsınız, öğrenirsiniz.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Bu kadar bağırırken senin delilin var mı, baksana bir önce!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Mahkeme kararı var, Yargıtaydan kesinleşmiş, otelde görüntüleri var.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Bence iftira atıyorsun, iftira!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Hiç boşuna itiraz etmeyin.

ŞAHİN TİN (Denizli) – İftira atıyorsun!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Açın mahkeme kararlarına bakın. Elbette ki…

ŞAHİN TİN (Denizli) – Bak bak buraya. İftira atıyorsun, bu kadar da olmaz yani!

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Bak kardeşim, “İftira atıyorsun.” diyenin son hâlini gördük, bence hiç girme o işlere. “Mahkeme kararı var.” diyoruz, tamam mı?

ŞAHİN TİN (Denizli) – Tamam, çıkar.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Hah, mahkeme kararı var, hiç boşuna partizanlık yapma.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Mahkeme gereğini yapmış o zaman. Bunları konuşup, bir de bağıra bağıra dillendirmenin bir anlamı yok.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Geldik bunların mega projelerine. Mega proje yapıyorlar. Yahu, mega proje batık devlet projesidir normalde. Bir devlet vergi toplar, alır vergisini, gider, aslan gibi yatırımını yapar, tesisini açar, satar veya beleş verir halkına. "Mega proje” dedikleri ne? Yap-işlet-devret projesi. Parayı kendi ödemeyecek, kurdelesini kesecek, gelecek hükûmetlere çakacak maliyetini. Ne yapıyor yap-işlet-devretleriyle? Üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, üçüncü bilmem ne…

ŞAHİN TİN (Denizli) – Karşı mısın yapılmasına, onu söyle.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Kim yapıyor? Sen yapmıyorsun, onu gelecek nesiller yapıyor. Sen kim, üçüncü havalimanı yapmak kim! Yaptığın da ortada zaten. Kot farkını indirmiş, 2 milyar doları koymuşsun. Aç Sayıştay raporuna bak, sen de milletvekilisin, ben de; yalan mı söylüyorum?

ŞAHİN TİN (Denizli) – Hayır “Karşı mısın?” diyorum, onu söyle.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – İndirmediniz mi kot farkını? Kot farkını indiriyorlar. İhaleye çıkmışlar 90 metreden, kot farkı inmiş ihaleden sonra 60 metreye. 2 milyar dolar kimin yanında, kimin cebinde? Havuzcuların cebinde. Havuzcular ne yapıyor? Oradan hakaret et muhalefete, iftira at muhalefete. Hangileri yapıyor? O sütunların, o kolonların hepsinin altında rüşvet parası var. Hani yirmi beş yıllığına kiralanacaktı bu üçüncü havalimanı? Yirmi beş yıllığına kiralanacak, yirmi beş yıl süre başlamasın diye yeri teslim etmiyorlar. Yeri teslim edilmeyen yere Sayın Tayyip Erdoğan gidiyor, temel atıyor. Yahu, yer teslimi yok. Ayıp değil mi ya? Yer teslimi yapılmayan bir projenin temeli atılır mı arkadaşlar? Temeli atılır mı? Halk bunları bilmiyor. Niye? Çünkü rüşvetçilerin eline geçmiş televizyonlar, gazeteler. Anlatamıyoruz ki. Kürsüde anlattığımız zaman bile, artık kürsüyü bile Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonunu bile kapattılar.

Peki, bu ekonomik durum nereye geldi değerli arkadaşlar? Türkiye Cumhuriyeti çökertilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti sömürgeleştirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti yabancıların işgali altındadır. En stratejik sektörlerimiz, TELEKOM’dan tutun, bankalara kadar yabancılara geçmiş ve borç batağı altındayız. Al işte Kalkınma Bakanlığının rakamı, 422 milyar dolar borcumuz var. Nasıl ödeyeceğiz? Normalde TELEKOM ödeyecekti. Hani o beğenmediğiniz seksen yıllık cumhuriyet hükûmetlerinin satmadığı TELEKOM’un paralarıyla biz hazineden ödüyorduk. TELEKOM kimde? Hariri’de. Üstelik Hariri bu TELEKOM’u batırdı mı, yarın gelecek TELEKOM bunların önlerine, borçla TELEKOM’u geri almak zorunda kalacaklar; buradan uyarıyorum. 422 milyar doları nasıl ödeyecektik? TEKEL’le. Kimde? Texaco diye bir şirkete geçmiş. Bankalar kimde? Amerikan, Japon, İngilizlerde, borsanın yüzde 63’ü yabancılarda, gariban kasaplarla berberlerin dişinden tırnağından artırılanla mı 422 milyar dolar ödeyeceksiniz? Dünyada bütün fonlar geri çağırılıyor. Geçti o beleş günler. Dolar geldi 3,5 liraya; 4,5’a da gidecek, 5’e de gidecek sizin yüzünüzden. Siz Türkiye Cumhuriyeti’ni tabutlamaya çalışın. Nasıl tabutluyorsunuz? Sanki on üç yıldır çok iyi iş yaptınız, on üç yıldan sonra bir de tek başına çok iyi iş yapmaya çalışıyorsunuz. Anayasa’yı getireceksiniz de…

Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti tabutlanıyor. Türkiye Cumhuriyeti’ndeki eğitimin sonuçları, bu ekonomik sonuçlardan daha tehlikeli; bu kadar geriye gittik. Ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Siz bir milletin kaderini -sizi milletvekili olarak kimin yazdığını bilmiyorum, tahmin ediyorum, girmeyeceğim- buna mı vereceksiniz; yasamanın, yürütmenin, yargının yetkisini? Hangisinde iyisiniz? Yargıda dökülmüşsünüz, yürütmede boğazınıza kadar yolsuzluktasınız, yasamada bütçe görüşmesi var, 10 tane milletvekili yok. Bütün bu halkın iki bin yıllık, üç bin yıllık birikimini alacağız, bir Anayasa düzenlemesiyle bir kişiye vereceğiz, öyle mi? Sanki çok iyi iş yaptınız, bir kişiye vereceğiz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tabutlanmasına izin vermeyeceğiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatanının bölünmesine izin vermeyeceğiz, kardeşliğimizin zarar görmesine izin vermeyeceğiz. Bu memleketi size böldürmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) İlla eşit, özgür, kardeşçe, birlikte bu vatanda yaşamayı isteyeceğiz. Yazıktır, bu memlekete bunu yapamazsınız. Şimdiye kadar yaptığınız bütün işlerde ortak duygularımızı referans gösterdiniz. Arkadaşlar, İslam dini zarar gördü, İslam dini. Şu konuşmalarıma bakın. Bakın, kimler nasıl zarar veriyorlar. Var mıdır İslam’da haram yemek, var mıdır hak yemek, var mıdır kul hakkı yemek, ayrımcılık yapmak, kem gözle bakmak, iftira atmak, haram parayla medya kurmak, muhaliflerini susturmak? Eğer kendinize çok inanıyorsanız, bırakın, eşit rekabet edelim.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin durumu çok ağırdır. Hepimiz bu milletin milletvekiliyiz. Anlıyorum, parti disiplinimiz vardır ama sizlerden ricam şu: Türkiye Cumhuriyeti iyiye gitmiyor. Ne olur, bu halkın, bu ülkenin geleceği için, hiç kimse vicdanını bir yere emanet etmesin, vicdanlarımızla ülkeyi kurtaralım.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, az evvel hatip, konuşması içerisinde çok ilzam ve itham edici beyanlarda bulunmuştur. Bunlara karşı cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz, size sataşmadan iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az evvel hatibi dinlerken, gerçekten, hangi ülkeyi, hangi tabloyu çizdiğini… Gerçekten yani inanamadım bu sözlerine. Öncelikle şunu tavsiye etmek istiyorum: Burada çok ilzam ve itham edici ve kendisini de müfteri konuma düşürücü şekilde birçok iddiada bulundu.

Şunu özellikle söylüyorum: Varsa bildikleriniz, varsa belgelendirici, belgeler, bilgiler, neyse; bunlarla ilgili öncelikle şunu tavsiye ediyorum: Savcılığa suç duyurusunda bulunun bu konuda somut şeyler varsa.

ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Rüşvetin de belgesi yok, sizin yaptıklarınızın da belgesi yok.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Ama çıkıp da burada bütün bunlarla ilgili, yapılan işlerle ilgili; bugüne kadar Hükûmete karşı yolsuzluk vesaire gibi ithamlarınız, yapılan ihaleler, özelleştirme süreçleri; bunlarla ilgili böyle iddiaları buradan değil, varsa bildiğiniz belgeleri, savcılığa suç… Kendinizi savcının yerine ve yargılamaları yapmış gibi, kararı vermiş gibi… Burada, böyle, Türkiye’nin genelinde bütün yapılan işlere karşı bu olumsuz yaklaşımınız, böyle bir algı oluşturmanızı özellikle, kabul etmemiz mümkün değildir. Bütün iddialarınızı ispatlayın, aksi takdirde kendiniz bu konuda müfteri duruma düşeceksiniz.

Biraz evvel söylediğiniz gayriahlaki beyanları, öyle bile olsa, velev ki dosya içerisinde, münderecatında bunlar geçmiş dahi olsa, bunu, özellikle sizin ağzınızdan, burada, bu kürsüde, milletin kürsüsünde dillendirmenizi yakıştırmadığımı özellikle belirtmek istiyorum.

Türkiye’yi tabutlamak, tabuta koymaktan bahsettiniz ve Türkiye’yi böldürmemekten bahsettiniz. Bugün Kurucu Genel Başkanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız ve bizlerin de söyleminde her gün şunu söylüyoruz: Tek millet, tek bayrak, tek vatan. Bütün bu vurguları yaparken Türkiye’yi neye karşı nasıl bir böldürtmeden, her gün bu teklikten, birlikten beraberlikten bahsederken… Ayrıca bunun da aziz milletimize, 79 milyonu bir ve beraber ortak yaşamayı kader edinmiş milletimize karşı ve bizlerin söylemine karşı da çok büyük bir haksızlık olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İnceöz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu, buyurun.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın konuşmacı konuşmasında müfterilikle beni itham etmiş ve şahsıma sataşmıştır.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – “Müfteri olursunuz.” dedim, “İspat edin.” dedim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – 69’uncu maddeye göre cevap vermek istiyorum.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Efendim, bu beyana açıklık getirmem gerekmektedir. Dedim ki: Bunu ispat etmeniz gerekir, aksi takdirde müfteri buradaki beyanlarınızla böyle bir algı oluşturmanız bir haksızlıktır bu insanlara karşı. Varsa bilgi ve belgeleriyle savcılığa suç duyurusunda bulunun dedim, bu da sataşmayı gerektirecek ya da açıklamayı gerektirecek bir durum değildir.

Takdirlerinize arz ederim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Efendim, birine “Müfteri.” demek açık sataşmadır, Tüzük hükmü açıktır.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ağır hakaret bütün konuşmalarda, beyanlarda saklı.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Bu, ağır hakaret, bunun sözleri hakaret değil, öyle mi?

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu, buyurun.

İki dakika size söz vereceğim ama yeni bir sataşmaya mahal vermeyin. Son söz sizin.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Ya, biraz adaletli davranın ya, bu kadar olmaz ya.

BAŞKAN - Buyurun.

6.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, olan bir şeyi söylemek müfterilik değildir.

Sayın İlknur Hanım -nezaketsizlik etmem istemem bir kadın milletvekiline- Ankara’daki ağır ceza mahkemelerinin kararlarını size göndereceğim. Tavsiyem de şudur: Bana çok “Müfteri.” diyen oldu, hepsine de belgeleriyle cevap verdim.

İkinci mesele: “Madem böyle iddialarınız var, adalete gidin.” diyorlar. Kömür raporunu götürdüm, adalete verdim. O kadar açık yolsuzluk olmasına rağmen dava bile açtırılmadı, sonra dava açtırmayanı tutukladılar FETÖ’cü diye, o hâkimi tutukladılar FETÖ’cü diye ama o hâkim, o savcı tutuklanmadan önce HSYK’ya ve Yargıtaya gönderildi ödül olarak kömür yolsuzluğunda. “Adalete gidin.” diyorsunuz, değil mi? Evet, haklısınız, adalete gidelim. Siz 4 bakanınızı adalete gönderdiniz mi, gittiler mi adalete? (CHP sıralarından alkışlar)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Biraz evvelki beyanlarınızla hiçbir ilgisi yok.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Gitti mi? İlknur Hanım, rica ediyorum, “Adalete gidin.” diyorsunuz ya -pratiğini sizde gördük- 4 bakanı adalete gönderdiniz mi, madem adalete bu kadar güveniyorsunuz?

Ayrıca gidecek bir adalet bıraktığınızı düşünüyor musunuz? Niye biliyor musunuz? Bu, sizin kötülüğünüze. Gidilecek bir adalet kalmış olsaydı bu anlattığım rezil yolsuzluklar bu kadar üst üste gelmezdi ve “Bunu adalete götürün.” diyorsunuz ya, bu anlattığım o hayat kadınlarının rüşvet edildiği, verildiği operasyonu kim yaptı biliyor musunuz? Hanefi Avcı yaptı. Hanefi Avcı bu operasyonu yaptıktan sonra ne oldu? Hanefi Avcı gibi sağcı bir Polis Müdürünü aldınız, “Devrimci Karargâh” diye bir devrimci örgüte montelediniz, adamı içeri attınız. Kim attı? Eski ortaklarınız attı. Onun için adaletten konuşması gereken, haktan konuşması gereken son partisiniz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erdoğdu.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Şimdi, üçüncü konuşmacı Gaziantep Milletvekili Sayın Akif Ekici.

Süreniz altı dakika Sayın Ekici, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, GAP İdaresi bütçesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu ve bizleri televizyonları başında izleyen halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Biraz önceki konuşmacı arkadaşım sizleri çok iyi şekilde özetledi, izah etti. AKP Grup Başkan Vekili Hanımefendi “Yargıya gidin.” dedi. Bu konuyla ilgili, kömür dosyasıyla ilgili 2010 yılında ben de gittim yargıya, KİT Komisyonu üyesiydim. 2010-2016 çıt yok. Yani klasik bir söylem, iki şey biliyorsunuz, biri şu: “Yargıya gidin, savcıya gidin.” İkincisi: “Yüzde 50 oy almadık mı?” Başka bir bildiğiniz yok zaten, bunları söyleyip geçiştiriyorsunuz.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Siz alın siz de söyleyin.

AKİF EKİCİ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; GAP, yirmi yedi yıldır bu ülkenin hayali şeklinde gelişiyor ama sulama alanı olarak 1 milyon 800 bin hektarın açılması gerekiyor, bu sayıya bir türlü yaklaşamadık. Bırakın bu sayıyı yakalamayı, bu sayıya yaklaşamadık bile. 2003’ten 2015’e kadar 259 bin hektar sulama alanı açılmış. Yani on üç yıldan beri sizin döneminizde hiçbir şey yapılmamış. “GAP bütçesini artırdık.” diyorsunuz, doğru, artırmaya çalışıyorsunuz ama işçilerin, işsizlik sigortası tasarrufundaki parayı GAP’a aktarıyorsunuz ama bir türlü GAP’a harcamıyorsunuz. Neye harcıyorsunuz? İnşaat, duble yol gibi rant getiren, içinde vurgun olan işlere harcıyorsunuz. Çünkü genel yapınız bu.

Değerli arkadaşlar, işlerin doğru gitmediği tek GAP da değil, ülkemizde de iyi gitmiyor. Ben şu Hükûmete soruyorum, Hükûmetten kimse var mı bilmiyorum, devamlı boş duruyor bu salonlar da: Cumhurbaşkanınıza, Başbakanınıza, ey değerli bakanlar demiyor musunuz “Bu ülkeyi nereye götürüyoruz? Neden ateş çemberinin içerisine atıyoruz? Bu insanlar buna layık mı?” “Neden reva görüyorsunuz?” demiyorsunuz o size talimat veren yukarıdaki reisinize? Değerli arkadaşlar, bu işler biter, bakanlık biter, milletvekilliği biter. Bu ülkede yaşayacağız. Yarın torunlarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız? Bunları niçin söylüyorum? İzah edeceğim birazdan. Neden söylüyorum, neden bu kadar içim dolu?

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Genel Kurul bu tarafta, Genel Kurul.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Bir Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı olarak, bırakınız milletvekilliğini, bir Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı olarak içim dolu.

SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) – Hizmetlerimiz oldu.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Boş konuşma, boş konuşma oradan. Ben boş konuşan insanı konuşturmam.

SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) – Sen boş konuşuyorsun. Genel Kurula hitap et.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Hadi oradan!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, barış süreci, çözüm süreci diye çıktınız ortaya; PKK’yı palazlandırdınız, seyyar mahkemeler kurdunuz, Habur şovlarını sahiplendiniz, operasyon yetkisini askerden aldınız, valilere “Terörist faaliyetleri görmezden gelin.” dediniz. Bu süreçte şehirlere hendekler kazıldı, bombalar, mayınlar döşendi; sonra, güneydoğunun hâlini gördük.

IŞİD’e “Öfkeli gençler.” dediniz, kanlı eylemlerine “İsyankârlık.” dediniz, tedavilerini Türkiye'de yaptırdınız, lojistik ve mühimmat desteklerini verdiniz.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Kim verdi o elindeki kâğıdı?

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Yalan yanlış şeyler söyleme.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Benim şehrim Gaziantep’te de kanlı eyleme katılan teröristleri tedavi ettirdiniz, tekrar savaşmak için gönderdiniz.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – İyi çeviri yapamamışsın.

AKİF EKİCİ (Devamla) – 15 Temmuzda FETÖ Meclise bomba attı, halkına kurşun yağdırdı; siz de pişkin bir şekilde “Ne istediyse verdiğimiz cemaat bizi kandırdı.” dediniz, “Cemaat devlete sızmış.” dediniz. Ne cemaat sizi kandırdı ne de devlet size sızdı. Devlete cemaati siz yerleştirdiniz, siz, siz yerleştirdiniz. Cemaati devlete siz yerleştirdiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Cemaat sizin içinizde.

AKİF EKİCİ (Devamla) – FETÖ/PDY çatı iddianamesinde, bakın, Cumhurbaşkanı -o zaman Başbakan- ne diyor; okyanus ötesine teşekkür gönderiyor, 2010 referandumu için “Örgüt devlet içinde çok ileriye taşındı.” diyor. Yani, 2010’da devleti altın tepsiyle örgüte verip üstüne de teşekkür ettiniz. Bu ne aymazlıktır değerli arkadaşlarım? Bunları göremiyorsanız ben size daha ne söyleyeyim?

SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) – FETÖ’den tutukluları niye alkışlıyorsunuz o zaman?

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Siz hâlâ destekliyorsunuz, hâlâ.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Yaverleriniz, belediye başkanlarınız, atadığınız valiler, milletvekilleriniz FETÖ’cü çıktı; byLock’cu bakanlarınızın olduğu söyleniyor.

SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) – Başdanışmanı söyle.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Bir CHP’li danışman FETÖ’cü oldu diye, FETÖ’den tutuklandı diye kıyamet koparıyorsunuz. Utanmasanız CHP’ye “FETÖ’cü.” diyeceksiniz. Bu kadar aymazlık olur mu değerli arkadaşlar?

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Papağan gibi aynı şeyleri söylüyorsunuz.

SALİH CORA (Trabzon) – FETÖ’yü eleştirirken Genel Başkanınız...

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Yeni şeyler söyleyin, papağan gibi orada ezbere hep aynı şeyleri söylüyorsunuz.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Cumhurbaşkanı, aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğünüz bu yapı için diyor ki… “Aynı menzil” nedir değerli arkadaşlarım? “Aynı menzil” nedir? Nedir “aynı menzil”? İzah edin, biri çıksın, izah etsin. “Aynı menzile gidiyoruz, aynı menzile gidiyoruz.” diyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Parti meclisi üyelerini niye atmadınız partiden? FETÖ’cü çıkan parti meclisi üyelerini niye atmadınız?

AKİF EKİCİ (Devamla) – AKP’nin de, FETÖ’nün de menzili budur değerli arkadaşlarım. Ama, CHP var olduğu sürece bu ülkeyi bölmekle ilgili hiçbir adım atamayacaksınız, hiçbir hayaliniz gerçekleşmeyecek. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Cumhuriyeti yok etmek için ortaya çıkmışsınız, bu hayaliniz gerçekleşmeyecek, bunu burada bilesiniz, bunu burada bilesiniz.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – CHP var olduğu müddetçe muhalefette devam edecek böyle. Siz bu zihniyette olduğunuz müddetçe böyle devam edersiniz.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, niye “17-25 milat” diyorsunuz? Nedir “17-25 milat”? Neydiniz, “17-25 milat”tan önce hepiniz FETÖ’cü müydünüz? Bunu mu kabulleniyorsunuz yani? (CHP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) – Hayır, öyle bir şey yok.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Ne diyorsunuz yani “17-25 Aralık” nedir? Nedir “17-25 Aralık”, halkımıza izah edin, bize izah edin. Nedir “17-25 Aralık” değerli arkadaşlarım?

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Hâlâ öğrenemediysen izah edecek bir şey yok. Hâlâ öğrenemedin mi sen? Ne olduğunu görmedin mi? Hâlâ görmedin mi?

AKİF EKİCİ (Devamla) – Buna cevap verin, buna cevap verin, veremezsiniz. 17-25 Aralık tarihine kadar neden iç içeydiniz? Ne zaman yolsuzluğunuzu meydana çıkardılar, ne zaman yolsuzluğunuzu meydana çıkardılar, koltuğunuzu irdelemeye başladılar…

İSMAİL AYDIN (Bursa) – FETÖ’cüler senin söylediğini söylüyor. FETÖ’cü söylüyor onu.

AKİF EKİCİ (Devamla) – …o zaman çıktınız ortaya, o zaman çıktınız ortaya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL AYDIN (Bursa) – FETÖ’cüler söylüyor onu.

AKİF EKİCİ (Devamla) – …”FETÖ hareketi” diye gittiniz. Şimdi de bu ülkeyi başka tarikatlara teslim etmek istiyorsunuz.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – FETÖ’cülerle kol kolasın işte, aynı şeyleri söylüyorsun.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu ülkeyi Cumhuriyet Halk Partisi olduğu sürece ne bölebileceksiniz ne bir başka tarikata teslim edeceksiniz. Başka tarikatların bu ülkede yaşama şansı yoktur değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ekici, teşekkür ederiz.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Haddinizi bileceksiniz, haddinizi bileceksiniz.

SALİH CORA (Trabzon) – Sen haddini bil.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Öncelikle bakanlara söylüyorum, haddinizi bilip davranacaksınız.

SALİH CORA (Trabzon) – Kürsüde konuşmasını öğren.

AKİF EKİCİ (Devamla) – FETÖ’nün paraları dolaşıyor piyasada, FETÖ’nün. “FETÖ” amblemli paralar dolaşıyor, şu anda alışveriş yapılıyor o paralarla. Kimin adına bastınız? FETÖ’nün adına bastınız, FETÖ’nün.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Parti meclisi üyene sor bakalım onların hepsini. Parti meclisi üyene sor.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Bak, burada yazıyor, yazıyor. “FETÖ” yazıyor burada, bak.

BAŞKAN – Sayın Ekici…

AKİF EKİCİ (Devamla) – “FETÖ” yazıyor, FETÖ’nün paraları piyasada dolaşıyor değerli arkadaşlarım. Haddinizi bileceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ekici.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Genel Başkanın danışmanına sor sen onu.

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, kayıtlara girmesi adına söylüyorum. Az evvel hatip, çok kışkırtıcı bir konuşma gerçekleştirdi, özellikle cumhuriyetle ilgili bir problemimiz olduğu söyleminde bulundu. Biz, AK PARTİ’nin cumhuriyetle, rejimle ilgili hiçbir problemimizin olmadığını, rejimin adının cumhuriyet olduğunu, sistemle ilgili bir tartışmanın olması gerektiğini her fırsatta söyledik. Sanki bu ülkenin birliğine, beraberliğine, bölünmez bütünlüğüne karşı bir tavır içerisindeymişiz gibi gösterilmeye çalışılıyor; bu algı, bile isteye gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bunları topyekûn reddettiğimizi özellikle belirtmek istiyorum.

Rejimin adı cumhuriyettir; bir sistem tartışmasıdır. “Tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet” söylemini de biz boşuna söylemiyoruz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Orada bir de “tek dil” var Sayın İnceöz, “tek dil”, onu da atlamayın. “Dil”i niye atlıyorsunuz?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bugün bu söylemin önemi şuradadır…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – O, dört değil sizin bildiğiniz orada, beş o; orada “dil” de var. “Dil”i niye atlıyorsunuz?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Türkiye’yi böldürmeye çalışanlara karşı bu söylemi biz uzun süredir söylüyoruz. Bu Parlamentonun temsilcilerinin de bu söylemin arkasında duracak şekilde eylem ve sözlere hâkim olacak dili kullanması gerekmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İnceöz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben bizim hatibimizin yaptığı konuşmadan, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup sayın milletvekillerine cumhuriyet düşmanı olmakla ilgili bir itham anlamadım. Zira, cumhuriyet her yerde var. Cumhuriyet İran’da da var, Libya’da da var, her yerde var.

Hatibimizin kastettiği olsa olsa şudur: Bizim için cumhuriyeti anlamlı kılan onun laik niteliği ve hukuk devleti olma özelliğidir. Böyle baktığımız zaman da Adalet ve Kalkınma Partisinin kimi kurucularının laiklikle, cumhuriyetin niteliğiyle ilgili ettiği lafları burada söylemeye kalksak sabahı buluruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Şimdi dördüncü konuşmacı Sivas Milletvekili Sayın Ali Akyıldız.

Süreniz altı dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, basınımızın ve Meclisimizin çok kıymetli emekçileri ve ekranları başında bizleri izleyen çok değerli yurttaşlarım; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.

Ben konuşmama başlamadan önce, geçen yıl yine burada, bütçe görüşmelerinde DAP projesiyle ilgili konuştuğumda, Sayın Kalkınma Bakanına, 2011 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin Sivas’ı DAP projesinden çıkarmasının doğru olmadığını ve Sivas’ın tekrar DAP projesine alınması gerektiğini söyledim. Bu yapıcı muhalefetimizi dikkate alarak Sivas’ı tekrar DAP projesine almış olmalarından dolayı, Sivas’ın, halkın bir vekili olarak Sivas halkı adına teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanımızın burada yapmış olduğu bütçe sunuş konuşmasında “Hükûmet olarak 23 ili kapsayan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Cazibe Merkezleri Programı’nı başlattık. 12 milyar kaynak ayırdık. Bu kaynağın 10 milyarını doğrudan yatırımlara ve 2 milyar lirasını da cazibe merkezleri programı kapsamında, tarım dâhil reel sektöre verecek şekilde kaynak ayırdık.” demişti.

Hükûmetin bu 23 ili cazibe merkezi olarak ayırmasını ve teşvik programına almasını ben de önemsiyorum ve katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Bu bağlamda, Sivas’ımızın, verdiği göç ve ekonomik göstergeler itibarıyla 23 ile benzerlik gösterdiği, hatta bazılarından da daha geride olduğu gerçeğinden hareketle, Sivas’ımızın da bu teşvik programı kapsamına dâhil edilmesi, şayet Sivas’ı tamamen dâhil edemiyorsanız, en azından, yeni kurmuş olduğumuz Sivas Demirağ Organize Sanayi Bölgesine yapılacak yatırımların ve teknolojik yatırımların bu kapsama alınması son derece önemlidir.

Tekrar söylüyorum: Sivas’ımızın da teşvik kapsamına alınmasını Hükûmete buradan öneriyorum.

Yine, Sayın Maliye Bakanımızın burada yapmış olduğu konuşmasını da aynen buradan okuyorum: “Hükûmetlerimiz döneminde köylerimizin yol, altyapı ve kanalizasyon yatırımlarına özel bir önem verdik. Daha önceki dönemlerde ihmal edilmiş köylerimiz, bu dönemde ilk defa kapsamlı bir yatırım hamlesiyle karşılaşmıştır.” diyor.

Şimdi, bu konuşmayı dinleyince ben biraz hayal kırıklığı yaşadım. Acaba hangi ülkeden bahsediyor? Türkiye Cumhuriyeti’nden bahsediyor gibi geldi bana ama ya da bu bahsettiği ülke içerisinde Sivas var mıdır, onu da merak ettim işin doğrusu.

Şimdi, Sivas’ın nüfusu -hep 2002’yi baz alıyorsunuz ya- 2000 yılında 755 bin iken, on dört yıl sonra geldiğimiz noktada Sivas’ın nüfusu 600 binlere düşmüştür. Bu göçün çok büyük bir kısmı da kırsalda yaşanmıştır. Hani ozanımız diyor ya: “Yolu yoktur, suyu yoktur/ Yolu çamur, gelmez doktor/ Cahil isem bana haktır/ Ben köyümün delisiyim.”

Şimdi, ozanın söylediği gibi Sivas’ın köylerinde yaşayanlara neredeyse “deli” gözüyle bakılmaya başlandı. Niye? Ya, yolu yok, suyu yok… Yaşanacak ortam bırakmadığınız için Sivas göç vermeye devam ediyor.

Şimdi, bakın, buradan resmî rakamlar okuyacağım, resmî rakamlarla söyleyeceğim bu söylediklerimin doğruluğunu: Sivas 1.233 köy merkezi ve 613 mezrasıyla tam 1.846 yerleşim yeri olarak Türkiye’de 1’inci sıradadır. Şimdi, Sivas’ın bu yerleşim yerlerinden sadece 705 köyünde asfalt vardır yani geri kalanlarda asfalt yok; ha, yolu da var dersek bin şahit ister, yolu da yok. Diğer bir rakam vereyim, bunlar resmî rakamlar, sizin rakamlarınız: Sivas’ın toplam yol ağı, asfalt değil, toplam yolu 7.660 kilometredir; Sivas’ın asfalt olmayan yolu 4.330 kilometredir. Yani hep “Yol yaptık.” diye övünüyorsunuz, daha Sivas’ın yüzde 60’ının yolu yok, asfalttan vazgeçtik, yolu yok. Bu mu yaptığınız yollar, övündüğünüz yollar?

Şimdi, bu sene Sivas İl Özel İdaresine gönderdiğiniz toplam para 135 milyar. Şimdi, bu 135 milyarın sadece 28 milyon 500 bin lirasını kırsala ayırmışsınız. Bu kırsala ayırdığınız parayla ne yapacağız diyorsunuz? “İçme suyu, asfalt, kanalizasyon, tarımsal sulama, kilit parke taşı, sanat yapıları, iyileştirme ve onarım yapacağız.” diyorsunuz. Şimdi, ben bütün bunların hepsinden vazgeçtim, bu 28 milyon 500 bin lirayla sadece asfalt yapmaya kalkarsanız yapacağınız yol 400 kilometre. Elinizi vicdanınıza koyun, böyle bir Sivas, Türkiye’de yerleşim yeri bakımından 1’inci ve on dört yıldır AKP iktidarları döneminde yok sayılan, göç vermeye zorlanan ve köyleri hizmet verilmediği için boşaltılan bir Sivas bunu hak ediyor mu?

Sürem bitti, konuşacak çok şey var ama yetmiyor altı dakika. Buradan Hükûmete öneriyorum: Bu gönderdiğiniz 135 milyar liranın yanına hiç olmazsa bir 135 milyar daha koyun da vicdan edin, Sivas’a birazcık daha yol yapalım. Ondan sonra kalkın “Yol yaptık.” diye övünün.

Değerli milletvekilleri, siz de haklısınız. Niye? Sivas’a hizmet vermeseniz de Sivas size yüzde 70 oy veriyor. Nasıl olsa Sivas’ın oyu çantada keklik, biz oy alır, hizmet vermeyiz diye bakıyorsanız yanılıyorsunuz. Sivas’ın 600 bin nüfusuna bakmayın, Sivas’ın Türkiye’de yaşayan nüfusu 7 milyonun üzerinde. O yüzden eğer Sivas’ı haritadan silerseniz Sivas da en kısa zamanda sizi sandıkta silecektir diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akyıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, beşinci konuşmacı, Edirne Milletvekili Sayın Okan Gaytancıoğlu.

Sizin de süreniz altı dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’nin GAP’tan sonra en büyük sulama yatırımı olan Konya Ovası Kalkınma İdaresi Başkanlığının bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım.

Çok merak ediyorum, Konya’nın 12 tane milletvekili var AKP’den, kaç tanesi burada. “Parmak kaldırın.” diyeceğim ama öğretmen değiliz. Peki, Niğde’den kimse var mı, Nevşehir’den, Karaman’dan, Yozgat’tan?

MUSA ÇAM (İzmir) – Karaman’dan Sayın Bakan var.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Bakan Mersin Milletvekili, Bakan bizim, Karaman’la falan ilgisi yok.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Çünkü 8 tane ili kapsıyor. Nerede o milletvekilleri? Onlarla ilgili konuşma yapıyoruz burada, burada kimse yok. Kaç kişisiniz? 316. Kaç kişisiniz şu anda? 20 kişi yoksunuz. Önemli bir sulama yatırımından bahsediyoruz, neredesiniz? Neyse…

Az önce sevgili İstanbul Milletvekili arkadaşım Aykut Erdoğdu TEKEL’in nasıl peşkeş çekildiğini anlatmıştı. Bir konu eklemek istiyorum onunla ilgili. TEKEL üç kuruşa satılırken, üç kuruşa peşkeş çekilirken stoklarında tam 100 milyon dolarlık da üzüm vardı. Bunu da söylemeden geçemeyeceğim.

Şimdi, bu sulama projesi çok önemli. Neden? Tarım için su çok önemli, bölgenin çehresini değiştirmek istiyoruz. Evet, Türkiye için su çok önemli. Burada, Akdeniz’e dökülen suların Konya Ovası’nda birleştirilmesi söz konusu ve Mavi Tünel’le, boşa akan 700 milyon metreküp suyun Konya Ovası’na akması söz konusu. Gerçi, daha akan bir şey yok. Paralar nereye gidiyor? Paraların nereye gittiğini hepimiz biliyoruz, dünya kadar faize gidiyor.

Güzel bir proje, tabii ki destekliyoruz çünkü sulu tarım çok önemli. Bakın, çiftçimiz ne yapıyor? Suyu çıkartabilmek için tam 36 bin tane kaçak kuyu açıyor bölgede. Bu resmî rakam ama bize gelen bilgilere göre tam 50-55 bin tane kaçak kuyu var. Demek ki suyu çekmek istiyor vatandaş, bu yatırımı bir an önce bitirmek zorundayız. Bunun dışında, ben araştırdım, eskiden, 15-20 sene önce 15 metreden, 20 metreden su çıkarken artık 200 metreden su çıkıyor. Demek ki bölge için su önemli. Üretici üretmek istiyor ama siz bir türlü suyu götüremiyorsunuz, yatırım yapmıyorsunuz. Lafa gelince “On dört seneden beri çağ atlattık.” diyorsunuz ama çiftçimiz, işçimiz, emeklimiz, herkes kırsalı terk ediyor, kırsal boş kalıyor.

Ne yapmak istiyor peki çiftçi? Çiftçinin istediği şey şu: Şeker pancarı tarımı yapmak istiyor. Çünkü, şeker pancarı tarımı, Türkiye için çok önemli, bölge için çok önemli. Bölgedeki “polar şeker oranı” dediğimiz pancardan çıkan şeker miktarı yüksek. E, üretici para kazansın, bırakın. Güzel kurumlarımız var ama siz ne yapıyorsunuz? Kendi çiftçimize kota koyuyorsunuz. İhtiyacımız olan beyaz şekeri bu sene şubat ayında dışarıdan 80 bin ton olarak ithal ettik, sıfır gümrükle ithal ettik hem de.

Özellikle, benim bölgemde cumhuriyetin ilk fabrikalarından biri olan Alpullu Şeker Fabrikası var, kapalı. Nasıl kapalı olabilir, neden üretmiyorsunuz? Çünkü, bir şeker politikanız yok. 2006 yılında bu Hükûmet, şeker pancarında fiyat bile açıklamadı. Şimdi diyeceksiniz ki “Açıkladık.” Bakın bakalım hangi yılın fiyatını açıkladınız, daha bunu bile bilmiyorsunuz. 2017’nin fiyatını açıkladınız, 2016’da fiyat yok. Kadim ağabey bunu biraz sonra söyleyecek.

Evet, bir şeker politikanız yok. Şeker politikanızda ne var? Nişasta bazlı şeker var. Daha Hükûmet olmadan, 2002 yılında hemen görüşmelere başladınız ve Türkiye’de şeker kotasını yüzde 10 olarak nişasta bazlı şekere verdiniz. Sonra bunu Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 50 artırarak yüzde 15’e çıkarttınız. Yani, nedir bu? Türkiye’de tüketilen her şekerin yüzde 15’i nişasta bazlı şeker olacak. Ya, bakın, vatandaşımız, çiftçimiz alın terinin karşılığını almak istiyor, şeker pancarı üretmek istiyor.

Dün Tarım Bakanlığının bütçesini konuştuk. Neden biz hayvan ithal ediyoruz? İşte, meralarımız verimsiz. Meralarımızı TOKİ’lere bıraktınız, hadi neyse. Peki, yem nasıl ucuzlar? Bırakın melas yesin hayvanlar, bırakın pancar küspesi yesin, bırakın şeker fabrikaları çalışsın. Bu fabrikaları çalıştıralım, kapatmayalım. Alpullu’yu açalım, Alpullu’yu ciddi anlamda çalıştıralım. Diğer şeker fabrikalarımızı yüksek kapasitelere ulaştıralım. Bu ülke üretsin, ürettiği zaman istihdam yaratsın. İşte, bu projenin amacı bölgeye istihdamsa bu projeyi biz destekliyoruz ama siz de biraz kesenin ağzını bu projeye açın. Artık bırakın yandaşları zengin etmeyi. Hep büyük işletmelere destek veriyorsunuz.

Dün -tabii, zaman yetmedi, sorularımıza da cevap verilmedi- diyorsunuz ki: “Biz hayvancılığa çağ atlatacağız, 500 büyükbaşın üzerindeki işletmelere destek vereceğiz.” Küçük işletmeler ne olsun, kapatıp gitsinler mi? Hepsi köyden kente göç mü etsinler? İstanbul’a mı gelsinler? Ankara’ya mı gelsinler? İzmir’e mi gelsinler?

Bakın, bir şey daha söylemek istiyorum: Karaman’da bisküvi fabrikaları var ama buğdayı nereden getiriyorlar? Karaman’da buğday tarımı bile yeterince yapılmıyor, hep başka yerlerden yapılıyor. İşte, hep plansızsınız. Bunu söyleyince de bize kızıyorsunuz.

Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gaytancıoğlu.

Altıncı konuşmacı, Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz altı dakika.

CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerimin başında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi bir kere daha saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan eğer telefonu bırakır da bizi dinlerse bazı ilginç şeyler bahsedeceğim.

Bakın, DOKAP’la alakalı Sayıştay raporunun bir iki cümlesini paylaşmak istiyorum, diyor ki: “Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının 2015 yılına ilişkin bir stratejik planının bulunmadığı…” Bakın, ne kadar ilginç: “…dolayısıyla performans bilgisine ilişkin performans programının da mevcut olmadığı görülmüştür. 2015 yılı idari faaliyet raporuysa henüz yayımlanmamıştır.” Başka bir şey anlatmaya gerek var mı değerli arkadaşlarım?

MUSA ÇAM (İzmir) – Her şey açık.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Her şey ortada, gayet, yalın, açık. O nedenle de yolsuzluğun olması mümkün değil.

Ben, DOKAP’ta 7 ili aldım, hepsini değil, bunların içerisine Tokat da dâhil olmuştu, biraz önce milletvekilimizle de konuştum. Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu ve Gümüşhane’yle alakalı rakamları aldım.

Değerli arkadaşlarım, bundan on beş yıl evvel bu illerdeki nüfus sayısı 3 milyon 150 bin civarında yani siz iktidara geldiğiniz zaman bu coğrafyada 3 milyon 150 bin kişi yaşıyordu Sayın Bakan, şu anda 700 bine yakın kişiyi kaybetmişiz. Kim çaldı bunları? Birisi almış götürmüş. Bir de illerin milletvekilleriyle de alakalı problem var. Bu nedir? Bakın, Trabzon’un daha önce, 2002 seçimlerinde 8 milletvekili var -burada Trabzon Milletvekili arkadaşlarım var- 2 tanesi gitmiş arkadaşlar, yok. Ordu’nun 7 milletvekili var, 5’e inmiş, oradan da 2 tane gitmiş. Sevgili Bektaşoğlu burada, Giresun’un da 5 milletvekili vardı, 4’e indi. Tokat’ın 7 milletvekili vardı, 5’e indi değerli arkadaşlarım. Bunları kim götürmüş, merak ediyoruz. Demek ki Karadeniz’de her şey yolunda ilerlese, muhteşem olsa, Sayın Bakan, herhâlde böyle bir durumla karşı karşıya kalmayız. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben, dün akşam burada Cankurtaran Tüneli’ne ilişkin bir şey söyledim değerli arkadaşlar, Bakan ilginç bir cevap verdi. 29 Ekim 2010’da ben partimin il başkanıyım, şimdiki Başbakanımız Ulaştırma Bakanı, geldi dedi ki: “Ey Artvinliler, Ferhat ile Şirin’i buluşturacağız.” Biz de Borçka’yla Hopa’yı buluşturacaklar diye sevindik. Çağırdı müteahhit firmayı “Ne zaman buluşacak?” dedi, müteahhit firma dedi ki: “30 ay, yani 910 günde.” “Olmaz, böyle pazarlık olmaz, ver bakalım elini” dedi, kurban pazarlığı yaptılar. “Altı ay indiriyorum.” dedi. Nereye indirdi biliyor musunuz Sayın Bakan? Yirmi altı aya. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Aradan geçti yetmiş iki ay. Biz hâlâ buluşmadık. Ferhat’la Şirin eğer tarihte böyle buluşsaydı vay bunların hâline! Vay bunların hâline! Böyle bir şey yok. (CHP sıralarından alkışlar) Onu buluşturamadık.

Sayın Bakan, biliyorsunuz, bakın, Karadeniz’in en çok beklediği şeylerden bir tanesi demir yolu, demir yolunu bekliyoruz. Gürcistan’ın Anaklia Limanı var; Çin, serbest ticarette bu limanı çok önemsiyor. Çin, iki ayrı yerden Avrupa’yla entegrasyona giriyor; bir tanesi, Rum kesimi üzerinden deniz yoluyla, bir tanesi, Kazakistan-Gürcistan üzerinden demir yoluyla girmeye çalışıyor, yeni bir İpek Yolu projesi yaratmaya çalışıyor ve bu projenin içerisinde Doğu Karadeniz yok. Bunu lütfen bürokratlarınız not alsınlar. Bakın, Karadeniz’de demir yolu yok, böyle bir sıkıntı var. İnanıyorum ki Sayın Bakan bununla alakalı bir değerlendirme yapacak.

Değerli arkadaşlar, Ordu ile Giresun arasında bir havalimanı var. Teşekkür ediyorum. Artvin-Rize havalimanını da yapıyorsunuz, bakın, yöre milletvekili olarak iyi şeylere bir şey demiyorum, teşekkür ediyorum. Ama Giresun ve Ordu arasındaki havaalanı Giresun ve Ordu’nun arasında. Birinden otuz bir dakikada birinden yirmi dokuz dakikada ulaşıyorsunuz. Kilometrelerini de söyleyeyim: Birisi 19,5 kilometre, birisi 29,2 kilometre..

Peki, Artvin’le Rize arasında bir havaalanı yapılıyor. Artvin Belediyesinden Rize Havaalanına olan uzaklık 127 kilometre…

SALİH CORA (Trabzon) – Hopa’ya ne kadar? Hopa’ya kaç kilometre?

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - …Rize’den olan uzaklık 35 kilometre.

SALİH CORA (Trabzon) – Hopa’dan kaç kilometre?

YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul) - Arhavi’ye bak sen.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Artvin başka mı? Gürcistan ili midir? Artvin Gürcistan ili midir?

Bakın, birinden 127 kilometre, Artvin Belediyesinden; Rize’den 39 kilometre, havaalanına olan uzaklık.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - Nereye yapalım?

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Ben size bir öneride bulunayım mı? Havaalanını oraya yapmayın, nereye yapın biliyor musunuz? Güneysu’ya yapın. Güneysu’ya yapın herkes rahatlasın, adını “Artvin” koymayın değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Rize Güneysu’ya… Bak, bak, Cumhurbaşkanına kıyak yapıyor.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Şimdi, gelinen noktada Yeşil Yol Projesi var, gerçekten ciddi anlamda bir sıkıntı var, Yeşil Yol’la alakalı, ormanlarla alakalı ciddi bir problem var.

Bakın, orada bir ekosistem var, ormanlar var, ağaçlar var, bunu yok eden bir proje var. Halka sormuyorsunuz, ormanları yok ediyorsunuz, Cerattepe’de de aynı şeyi yaptınız, halk yok bu işte. Kendi başınıza diyorsunuz ki: “Ben yeni bir turizm projesi yaratacağım.” Doğayı ve ormanları halka açıyorsunuz. Ben önce buna şaşırıyordum niye böyle yapıyorlar diye. Ama şimdi öyle bir Orman Bakanı var ki, yani bir Orman Bakanı, inşaat mühendisi, ormanları yok etmek için elinden geleni yapıyor.

Sayın Bakan, bu topraklar Âşık Veysel’i yetiştirdi biliyorsunuz değil mi? Âşık Veysel ne diyordu: “Dost dost diye nicesine sarıldım / Benim sadık yârim kara topraktır.” Aradan yıllar geçti, bu topraklar başka bir Veysel’i yetiştirdi, o da diyor ki: “Dost dost diye nicesine sarıldım, benim sadık yârim maden şirketleridir.” Olamaz böyle bir şey. Bunu şiddetle reddediyoruz, kabul etmiyoruz böyle bir gerçeği. (CHP sıralarından alkışlar)

O nedenle, bakın, bir başka problem daha var: Sarp Sınır Kapısı’yla alakalı bir problem daha var Sayın Bakan. Bakın -dün Gürcistan Büyükelçiliğindeydim- on gündür Sarp Sınır Kapısı’nda ciddi bir tıkanma yaşıyoruz, bilginiz var mı bilmiyorum. Bizim tarafta Rize sınırına dayanan 2.500’e yakın bir tır kuyruğu var. Gürcistan Büyükelçisine sordum, dedi ki: “Bizde de Kutaisi’ye kadar yaklaşan bir tır kuyruğu var.” Niye var? Biliyorsunuz, değil mi? Diyeceksiniz ki: “Efendim, biz Sarp’ta gümrük binasını yeniliyoruz.” Yok öyle bir şey. Onun zamanlaması var.

Bakın, şu anda Gürcistan’la Türkiye arasındaki kara sınır kapısıyla alakalı trafik durmuş vaziyette Sayın Bakan. O nedenle, demek ki, bu verilerle alakalı bu mantıkla bu işi götürmemiz mümkün değil.

Bizim sizden ricamız şu: Karadenizliyi şurada hatırlamayın. Karadenizliyi nerede hatırladığınızı biliyorsunuz. Bakın, Karadenizli, cumhuriyetin değerlerini tartışmıyor, bayrağı tartışmıyoruz; hani deminden beri Sayın Başkan diyor ya “Tek bayrak, tek devlet, tek millet.” diye. Karadenizli, ülkenin her tarafındaki insanlar gibi, cumhuriyeti ve onun değerlerini tartışmıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bizi ne zaman hatırlıyorsunuz biliyor musunuz? Karadeniz’e hiç kara yoluyla geldiniz mi? Üst geçitlere bakın, o şehit çocuklarının adını üst geçitlere verdiğiniz zaman hatırlıyorsunuz, başka zaman hatırlamıyorsunuz. O nedenle, Karadeniz’e ve Karadenizliye gerçek değeri verin diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bayraktutan.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.53

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Erdoğdu, buyurun.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önceki tartışmayla ilgili, 60’ıncı maddeye göre yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Biraz önceki tartışma derken…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Biraz önceki belge tartışması, iftira ve müfteri tartışmasıyla ilgili olarak efendim.

BAŞKAN – Peki.

Oturun yerinize Sayın Erdoğdu, 60’a göre size yerinizden açıklama yapmak üzere söz vereceğim bir dakika.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

13.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında ifade ettiği bazı konularla ilgili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını sosyal medya hesabında paylaştığına ilişkin açıklaması

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önceki konuşmamda, yargı belgelerine dair olarak, kürsüde ne yazık ki bu iktidar döneminde hayat kadınlarının rüşvet olduğunu anlatmak durumunda kaldım ve benim bu sözlerim karşılığında da iktidar partisi sözcüsü ve milletvekilleri “iftira” demişti.

Türkiye Cumhuriyeti Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/113 dosya no.lu, 2013/157 karar no.lu belgesini az evvel sosyal medya hesabına koydum. Ben, bu milletvekillerinin bu karara bakmasını ve bundan sonra da bilmedikleri konularda başka insanlara “müfteri” dememelerini rica ediyorum.

Saygılarımla arz ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.

Sayın İnceöz…

14.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, az evvelki açıklamaya bir diyeceğimiz yok. Zaten, biz o konuşmanın arkasından, hatibin konuşmasından sonra, onunla ilgili özellikle de şu açıklamayı yaptık: Velev ki bunlar mahkeme kararında mevcutsa dahi, sayın milletvekilinin o üslubu, o gayriahlaki beyanatları burada söylemesinin Meclisin mehabeti açısından uygun olmadığını söyledik.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – “Gayriahlaki beyanat” nedir? Rica ederim İlknur Hanım ya!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yoksa onu ayırdık, onu özellikle belirtiyorum. Mahkeme kararlarında olabilir, bu ayrı bir şey.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Efendim, rica ederim, “gayriahlaki” ne demek?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bilgi, belge vesaire, yani o mahkeme kararı içerisinde olabilir, ona hiçbir diyeceğimiz yok ama onu burada bu şekilde dile getirmenin, bu üslupla dile getirmenin doğru olmayacağına itiraz ettik. Diğer konularla ilgili de varsa bilgiler ve belgeler, savcılıklara bu konuda suç duyurusunda bulunabilir. Bunun dışında da bizim tavsiye edebileceğimiz herhangi bir şey yoktur.

Kendisine teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.

Sayın Erdoğdu…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkanım, bakın, ben İlknur Hanımefendi’ye bir hanımefendi olarak da nezaket… Ama “gayriahlaki beyan” denir mi? Rica ederim ya! Şahsıma sataşma var, söz istiyorum.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Hayır, hayır, bakın, oradaki gayriahlaki olayı burada söylemenin uygun olmayacağını…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Hah, olay gayriahlaki.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Özellikle düzeltiyoruz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ben şunu söylüyorum…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Hayır, hayır, oradaki gayriahlaki olayı burada anlatmanın doğru olmayacağını… Velev ki dosyada mevcut olabilir dedik. Onu düzeltiyoruz, eğer öyle anlaşıldıysa.

BAŞKAN – Anlaşıldı sanırım.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Efendim, o zaman şunu söyleyeyim, İlknur Hanım da niye anlattığımı…

BAŞKAN – Buyurun, kayıtlara geçsin.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – O gayriahlaki olayın failleri daha sonra kamu ihalelerini almaya devam ediyorsa ve Kamu İhale Kanunu’na ve Türk Ceza Kanunu’na aykırı olarak devriiktidarınızda devam ediyorsa bu anlatılmak zorundadır; bu, bitirilmesi için anlatılmak zorundadır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yedinci konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Necati Yılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz altı dakika, buyurun.

CHP GRUBU ADINA NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Divan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün hatipler burada hep ozanları konuşturdu. Konuya ilişkin ben de ozanların görüşleriyle başlamak isterim. Sivas’tan Serdarî şöyle diyor:

“Nesini söyleyeyim canım efendim,

Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim.

Arzuhâl eylesem deftere sığmaz,

Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim.”

AKP iktidarının vicdanı körelmiş, tarafsızlığını yitirmiş, bacağı kopmuş, sefil hâldeki adaletini düşününce Serdarî’nin bu dizeleri de benim aklıma geldi; yargının ve adaletin hangi problemini konuşayım deyince Serdarî aklıma geldi.

Sayın milletvekilleri, “Bu bütçeyle adalet gerçekleşir mi?” sorusu artık önemini yitirmiştir. On dört yılda gördük, anladık ki AKP’nin adaletle ilişkisi, adaleti tesis etmek değil, adaleti çürütmek olmuştur.

Rakamsal veriler, adaletin ve yargının içinde bulunduğu durumu gözler önüne seriyor. Mahkemeler devlete gelir kapısı olmuş, mahkeme işletim masraflarının yüzde 51’i mahkeme harçlarıyla vatandaştan alınıyor. Avrupa’da adalet sisteminde kişi başına ayrılan ortalama pay 60 euro iken Türkiye’de sadece 21 euro. AKP’nin yönetim anlayışı, suç, suçlu ve ihtilaf üretiyor sayın milletvekilleri. Dava sayısı nüfus artışının üzerinde bir oranla artıyor, yargılama süreleri uzuyor, iş yükünün altında mahkemeler eziliyor. Sayısı artan cezaevlerinde, kapasitenin 3 katı, 114 bin mahkûm, 86 bin tutuklu gayriinsani koşullarda yaşıyor ve kalıyor.

Darbe soruşturmalarında 4 hakimden 1’i görevinden alındı, 2.544 hâkim ve savcı tutuklu. Hiç kimsenin güvenliği yok; her an herkes bir suçla itham edilebilir, işinden edilebilir ve tutuklanabilir. Boyun eğmeyen sendikalar, dernekler, gazeteler, televizyonlar kapatılıyor. Hâkim ve savcılar bugün karar verdikleri dosyadan yarın sanık olabiliyor ya da bu tehdit altında çalışıyor. Daha dün “siyasal iktidarın kamçısı” diye eleştirdiğimiz yargı, artık bu gerçeklikle iktidarın bir demir yumruğuna dönüşmüş durumda sayın milletvekilleri.

Gelin, resme bir de Ankara’dan bakalım, benim seçim bölgemden, başkentimizden. Adına “adalet sarayı” denilen, hangarlardan dönüşen, yandaşlardan kiralanan, plazalardan bozma, yangın merdiveni, otoparkı, ulaşım imkânı olmayan binalarda adalet değil, çokça sorun üretiliyor. AKP iktidar olmadan, Ankara’daki adliye mahkemelerinin tamamı sadece bir binada kalıyordu. Bugün mahkemeler Ankara’nın 4 ayrı semtine dağılmış, “5’inci de sırada.” diyorlar. El insaf diyorum ben de. Avukatların mesleklerini ifa etmeleri için kanat takıp bir adliyeden diğerine uçması mı gerekiyor sayın milletvekilleri? AKP, birikmiş sorunları çözmek yerine, kendi döneminde ortaya çıkan sorunları dahi çözmekten âciz durumda sevgili arkadaşlar.

Sayın milletvekilleri, aslında yargının geldiği yeri en güzel Yargıtay Başkanı özetledi, “Yargıya güven yüzde 70’ten yüzde 30’lara indi.” dedi. Bu söze ne denir? Ört ki ölem denir herhâlde.

Sayın milletvekilleri, iktidar, Kopenhag Kriterlerini çoktan unuttu, demokrasi treninden indi, şimdi Afrikalı diktatörün ikinci el uçağıyla uçma hevesinde. Bu vizyonla hukuksuz uygulamalarına despotik rejimlerden ve yüzyıllar ötesinden emsaller getiriyor. Artık geleceği AB’de değil, Şanghay Beşlisinin despotik başkanlık sistemlerinde arıyor, pusulasını şaşırmış bir durumda. Biz bu anlayıştan adalet bekleyemeyiz, onaylayamayız.

Biz bu anlayışı korsan yasa tasarılarında gördük. Akademisyen milletvekillerine kıyak emeklilik, çocuğa tecavüzcüsüyle evlilik, kişiye özel, adrese teslim yasa tasarıları buraya geldi. Ahlaki ve moral değerleri örseleyen bu fütursuz anlayıştan biz adalet bekleyemeyiz sevgili milletvekilleri.

İsrail’den alınan rüşvet karşılığında Mavi Marmara katliamına ilişkin yargılama yetkisini ve egemenlik hakkını terk eden anlayıştan adalet bekleyenler de yanıldı zaten, beklentileri boşa çıktı.

Yüzyılın en büyük yolsuzlukları Deniz Feneri, 17-25 Aralık soruşturmalarında yolsuzlukların üstünü örten, suç ortağı İran’da idama mahkûm olmuş olan Zarrab’ı kurtarmak için çırpınan, pusulasını şaşırmış bir anlayıştan biz adalet bekleyemeyiz.

HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya’nın evinde yargı üzerinde yapılan kirli pazarlıklarla Yargıtay ve Danıştay üyeliklerini cemaate teslim eden ve kumpas davalarının o zamanki savcısı, şimdiki zanlısı bu karanlık zihniyetten biz adalet bekleyemeyiz.

Sayın milletvekilleri, adaleti ve devleti FETÖ’yle ortaklaşa yönetip yanında çıraklık eğitimi aldığı dönemde ayrı, kavgaya tutuşup ortak menzillere tek başına yürüdüğü dönemde ayrı, darbe fırsatçılığıyla devleti işgal ettiği ustalık döneminde ayrı referanslar kullanan bu çok yüzlü ve ilkesiz anlayıştan biz siyaset bekleyemeyiz.

AKP’nin uygulamaları, gittikçe çürüyen adaleti sadece Bakanlığın isminde bıraktı. Artık bu Bakanlığın uygulamalarında adalet değil, keyfîlik var, baskı var, zulüm var. Baskıya da, zulme de, onun bütçesine de “hayır” diyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum sevgili arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.

Sekizinci konuşmacı, Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.

Süreniz altı dakika Sayın Hakverdi.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Divan Üyesi arkadaşlarım, sayın milletvekilleri ve Meclisimizin çalışan emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçeyi görüşüyoruz yani vatandaşımızdan topladığımız gelirleri, vergileri kime ne kadar dağıtacağız, kime ne kadar pay edeceğiz, onlara burada karar veriyoruz. Aslında, işin esası, nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz, vatandaşımıza neyi reva görüyoruz, bütçede karar veriyoruz. İşin esası ve özü aslında burası ama bakıyorum ki ilgi, gerçekten özellikle iktidar tarafından çok az ve buna gerçekten canıgönülden üzülüyorum.

Şimdi, 2002’de AKP iktidara geldiğinde cezaevlerinde 59.429 hükümlü ve tutuklu vardı, bugün bu sayı 199.251. 10 Ekimde 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle de 44.800 kişiyi saldık aslında. Yani, demek istediğim şu: On dört yıllık AKP Hükûmetinde tutuklu ve hükümlü sayısı yüzde 400 arttı. Tabii nüfus da arttı ama nüfus yüzde 20 arttı. Ben yüzde 400’den bahsediyorum. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu, AKP Hükûmeti döneminde suç ve suçlu sayısının, suçlu oranının artması demek, her geçen gün toplumun huzurunun daha da bozulması, toplumsal barışın daha da gerilemesi demek. Bu rakamlar bunu gösteriyor somut olarak.

Şimdi, ülkemizde 362 hapishane var. Bu hapishanelerin kapasitesi 200.345 yani cezaevleri ağzına kadar dolu. Maalesef, 2.410 çocuk hükümlü ve tutuklu var. Bir de bunların dışında 522 çocuk var hiçbir suçu günahı yok ama anneleri cezaevinde diye onlarla birlikte kalan.

Şimdi, şu önümde duran mektuplar, Sayın Bakanım, tarafıma cezaevlerinden son birkaç ay içerisinde gönderilen hükümlü mektupları. Bunlardan sadece bir iki tane örnek vereceğim.

Mahkûm T.Ş. cezaevi müdürünün önünde yerlere su dökülmüş ve paspas olarak kullanılmış, aynı zamanda paspas olarak kullanıldığı sırada da darp edilmiş, dövülmüş bir mahkûm.

Bu, cezaevi müdürünün önünde gerçekleştiriliyor. Yine 17 Ağustos 2016, hemen Kırıkkale F Tipi Cezaevinde, burada yüzde 90 görme engelli bir mahkûm H.B çırılçıplak soyuluyor, çırılçıplak arama yapılıyor ve falakaya yatırılıyor. Bunların hepsi iddia, bu mektuplarda benzer şeyler var, birbirine o kadar çok benzer olaylar var ki.

Sayın Bakanım, bir şey hatırlatacağım: Bir ay önce buradan yani bu kürsüden 1 Kasım Salı günü aynen şunu dediniz: “İşkence iddialarını bana yazın, bizzat ben araştıracağım ve kim olursa olsun gözünün yaşına bakmayacağız, üzerine gideceğiz.” ve dediniz ki: “Cezaevlerindeki herkes bize emanet, ailesinin bize emanetidir.” Hemen bu konuşmanız akabinde ben size bir rapor hazırladım; gün gün, olay olay, saat saat tarafınıza sundum. Herhangi bir işlem yaptınız mı bunlara ilişkin? İddia ama bir işlem, bir takip yaptınız mı? Bunların hepsi size emanet, siz emanetinize böyle mi sahip çıkıyorsunuz Sayın Bakanım? (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, beş yılda 174 tane hapishane yapacağınızı söylüyorsunuz. O zaman, ben buradan şunu anlıyorum, diyorum ki bu ülkede suç ve suçlu oranı artacak, bu ülkede toplumsal barış beş yıl içerisinde daha da gerileyecek ve bu ülkenin büyük bir kısmı yarı kapalı cezaevine çevrilecek. Ben bundan bunu anlıyorum ve yanlış yolda olduğunuzu düşünüyorum, yanlış hedefler koyduğunuzu düşünüyorum.

Biz biliyoruz, vatandaşımız da bilsin, halkımız da bilsin: Bütçede neye ne kadar pay ayırıyorsanız, bütçede neye ne kadar para harcıyorsanız onu hedefliyorsunuz, onu öngörüyorsunuz demektir. Ben o zaman şunu söylüyorum: Gelin bu yanlıştan dönün, gelin biz eğitime bütçe ayıralım, gelin toplumsal barışı birlikte örelim, gelin biz yoksulu doyuralım. O zaman ne suç kalacaktır ne suçlu ne de yeni cezaevleri yapmaya ihtiyaç.

Benim güzel yurdumda, cemaat yurtlarında çocuklara tecavüz edildi. Benim güzel yurdumda, cemaat yurtlarında bizim evlatlarımız yanarak öldüler. Gelin biz eğitime bütçe ayıralım. Gelin biz eğitime yatırım yapalım, bilimin ışığında devlet okullarında parasız eğitim alsın yavrularımız; tertemiz, pırıl pırıl, güvenli yurtlarda devlet baba gariban evlatlarımıza baksın, onları okutsun. Gelin yeni cezaevleri yapmayalım, eğitime bütçe ayıralım.

Son olarak diyorum ki bu cemaat yurtlarında kendilerine tecavüz edilen çocukların, yanarak ölen çocukların hepsinin vebali bu Meclisin üzerindedir.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Hükûmetin üzerindedir.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Bu Meclisin üzerindedir, en çok da Hükûmetin üzerindedir.

Ben unutmuyorum, ben utanıyorum, sayın milletvekilleri sizler de utanın, Sayın Bakan siz de utanın.

Genel Kurulunuzu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hakverdi.

Dokuzuncu konuşmacı Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Gökdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz altı dakika.

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Adalet Akademisi bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Adalet Akademisi, Avrupa Birliği mevzuatına ve uygulamalarına uyum sağlamak ve adalet alanında eğitim ihtiyacımızı karşılamak üzere 2003 yılında kurulmuştur. Daha önce Bakanlığın eğitim ihtiyacını karşılayan Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi de Akademi bünyesinde eğitim merkezine dönüştürülmüştür.

Sayın milletvekilleri, Akademinin temel amacı, ülkenin her bir noktasına adalet dağıtacak olan hâkim ve savcıların eğitilmesi ve yetiştirilmesini sağlamaktır. Hâkim ve savcıların bu görevlerini tarafsız, hukuk devleti anlayışına göre yerine getirmeleri için öncelikle kendilerini güvencede hissetmeleri gerekir, Anayasa’mızın 139’uncu maddesinde düzenlenen hâkimlik ve savcılık teminatının koruması altında olduklarına inanmaları gerekir, siyasi gücün etkisinden uzak, verdikleri karar nedeniyle iktidarın hışmına uğramayacakları bağımsızlıkta olduklarını içselleştirmeleri gerekir.

Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerinde önemle durduğu ve her fırsatta dile getirdiği gibi üç yere siyaset girmemeli; camiye siyaset girmemeli, kışlaya siyaset girmemeli, yargıya siyaset girmemeli. Eğer yargı siyasallaşırsa, değerli arkadaşlar, hâkim ve savcının bağımsız, tarafsız, vicdanına göre karar verme düşüncesinden, dolayısıyla hukuka uygun karar verme sürecinden çıkıp iktidarın isteğine göre karar verme eğiliminde olacağı çok açık bir gerçektir. Dolayısıyla adaleti sağlama anlayışından uzaklaşıp bunun yerine iktidara nasıl yaranırım, taşradan merkeze en kestirme yoldan nasıl gelirim anlayışını meslek yaşamının en ön sırasına koyacaktır.

Sayın milletvekilleri, adaletin gerçekleştiğine olan inancın sağlanması için yukarıda bahsettiğimiz bağımsız ve tarafsız yargının oluşması yanında bununla ilgili yani yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına ilişkin görüntünün de toplum tarafından açık ve net olarak görülmesi gerekir. Toplumu oluşturan bireyler bilmelidir ki haksızlığa uğradıklarında gidecekleri en son yer olan yargıya hiç kimsenin müdahelesi olmaz, hukuk ne diyorsa o olur ve hâkim kendi vicdanına göre haksızlığı giderecek kararı verir. Bu düşünceyi bozacak en ufak bir müdahale dahi, verilen kararın adil olmadığına, hukuka uygun olmadığına ilişkin inancı artırır. Üzerinde siyasal baskı olduğu düşünülen bir yargının verdiği karar hukuken doğru olsa bile toplum tarafından adil bir karar olarak algılanmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, 2011’den bu yana AKP iktidarı döneminde Yargıtay ve Danıştay Kanunlarında tam 4 defa değişiklik yapılmıştır. Bütün bu değişikliklerin tamamı siyasal iktidarın ihtiyacına göre, kendisine uygun bir yüksek yargı dizayn etme anlayışıyla yapılmıştır. Böyle bir yargıya güven olabilir mi değerli arkadaşlar?

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Moğultay’ın da bir sözü vardır hemşehrim unutma, Moğultay’ın.

MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Öte yandan görülmekte olan kritik davalarda mahkeme hâkim ve savcısının ani kararlarla değiştirildiğine ve siyasal iktidarın isteğine uygun karar verecek olanların atandığına defalarca şahit olduk.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Moğultay’ın sözüne imza atanı unutmayalım.

MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Böyle bir yargıya güven olabilir mi arkadaşlar? Bütün bu nedenlerle yargıya güven yüzde 30’a düşmüştür. Aslında daha mesleğe başlarken siyasal iktidarın kendisine uygun bir yargı oluşturma düşüncesini yasal bir zemine taşıdığı da çok açıktır. Uzun bir emekten sonra hukuk fakültesini bitirenler idealleri olan hâkimlik sınavına giriyorlar, bu sınav için yoğun bir emek harcıyorlar, yazılı sınavı kazanmanın sevincini henüz yaşamadan emeklerinin acımasızca harcandığı sözlü sınavla karşı karşıya kalıyorlar. Yani, iktidarın istediği kişiler hâkim ve savcı olacak. Böyle bir yargıya güven olabilir mi arkadaşlar? Böyle bir yargının sonucunda adaletin sağlanmış olacağı düşünülebilir mi?

Değerli milletvekilleri, toplumun adalet duygusu içerisinde olabilmesi için hak arama özgürlüklerinin önünde hiçbir engelin olmaması gerekir. Eğer yurttaşların hak arama özgürlüklerinin önüne engel koyuluyorsa orada adaletten söz etmek mümkün değildir. 15 Temmuz darbe girişimini bahane ederek, devleti kendi anlayışınıza göre dizayn etmek amacıyla, Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı OHAL kararnameleriyle, hukuksuz bir şekilde, haksızlığa uğrayanların hak arama hürriyetleri ellerinden alınmıştır. Yargının üç ayağından biri olan ve olmadığı takdirde adil bir yargılamadan söz edilmeyecek olan savunmanın önüne ciddi engeller ve sınırlamalar getirilmiştir. Çok yakın zamanda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda ve diğer kanunlarda değişiklik içeren bir tasarıyı karşı çıkmamıza rağmen yasalaştırdınız. Buna göre, 40 bin TL’nin altında olan davaları Yargıtaya götürme yasağı getirdiniz yani değeri 40 bin TL’nin altında olan davalarda vatandaş yargıya başvuramayacak. Bu miktarı değersiz ve önemsiz gördüğünüz için böyle bir düzenleme yapıyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde gelir dağılımının ne kadar adaletsiz olduğu açık bir gerçek. Milyonlarca işsizin olduğu, açlık sınırının altında asgari ücretle yaşamını sürdüren milyonlarca işçinin olduğu, yaşamını yapılan yardımlarla sürdüren milyonlarca yoksulun olduğu ülkemizde 40 bin TL bu büyük kesim için çok büyük bir rakamdır ve bir servettir. Adalet herkese gerek ama en çok da yoksullara gerek, güçsüzlere gerek. Hukuk herkesi korumalı ancak güçlünün her şartta kendini koruyabildiği ortamda en çok güçsüzü korumalı.

Değerli arkadaşlar, Montesque’nun bir sözüyle konuşmamı bitirmek istiyorum: “Bir yönetimde halk adalete inanmaz hâle geldiyse o yönetim mahkûm olmuştur.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gökdağ.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına onuncu ve son konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın İlhan Cihaner.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Çok alkış aldınız Sayın Cihaner.

Süreniz altı dakikadır.

CHP GRUBU ADINA İLHAN CİHANER (İstanbul) – Umarım hak ederim alkışları.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bütçenin etkilediği tüm yargı emekçilerini saygıyla selamlıyorum.

Sanırım, HSYK yaşadığımız sürecin en kritik kurumu. Yani, o kadar ki şu anda iktidarı gerçek gücüyle gerçekten kullanan asıl kurum HSYK desek yeridir. Eğer biz bu konuşmayı 2010 yılı öncesinde yapıyor olsaydık muhtemeldir ki HSYK’daki bakanın ve müsteşarın varlığının yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını nasıl etkilediğini falan konuşuyor olacaktık ya da hâkim, savcıların HSYK’yı seçme haklarının bulunup bulunmadığını nasıl etkilediğini konuşacaktık. Ancak, Türkiye’de başka bir şeyler oldu, başka bir şeyler yaşandı. HSYK’nın bu yapısal, tarihsel ve geleneksel sorunlarıyla ilgili olarak sadece şunu söylemek istiyorum: Her ülkenin deneyimleri tarihsel biricikliğe sahiptir. Her ülke o tarihsel yaşanmışlıklar üzerine çözüm üretmek zorundadır. HSYK’nın bu hâliyle, mevcut yöntemle seçilmesi yönteminden süratle vazgeçilmesi gerekir. Aksi takdirde, yargı iktidarının bu şekilde kullanılması ülkeyi topyekûn bir yıkıma götürecektir.

Bugün sürekli dillendirildi, yargıya olan güvenin neredeyse tek rakamlara inmiş olması bunun zaten en büyük göstergelerinden biridir. Hele hele HSYK’nın evrensel yargıçlık kriterleri dışında etnisite, dünya görüşü ve siyasi görüş gibi kriterlere göre Adalet Bakanlığının da bileşenlerinden biri olduğu bir dernek tarafından yönetilmesi, oluşturulması ve tüm yargı sisteminin bunlar tarafından domine edilmesi sürdürülebilir bir durum değildir. Belki de 15 Temmuz öncesinde yaşanan hukuk cehennemi sürecinde kısa süreli olarak anlaşılabilir olarak görülse de sürdürülebilir bir yapı değildir. Nitekim, HSYK’nın Avrupa yargı kurulları ağındaki gözlemci statüsünün askıya alınmasının da tam da bu konuda uyarıcı bir ön işaret olarak ele alınması gerekir. Bu kısa sürede, yapısal ve geleneksel sorunları sadece HSYK üyelerinin seçilme yöntemine değinerek kapatmak istiyorum.

Bunun dışında, asıl önemli sorun, Türkiye'nin 15 Temmuz öncesinde yargıdaki Fetullahçı yapılanma tarafından yaşatılan hukuk cehennemi ve 15 Temmuz sonrasında, “Bununla mücadele ediliyor.” iddiasıyla yaşananlar. 2014 HSYK seçimleri sonrasında oluşan HSYK, önceliği yargıdaki bu Fetullahçı yapılanmayla mücadeleye verdi. Bu, stratejik olarak doğru ve anlaşılabilir bir karardı. Ancak, hemen sonrasında, özellikle 15 Temmuz sonrasında ilan edilen olağanüstü hâl ve bu tarz bir mücadeleye -zorunlu olarak destek olması gereken- siyasi desteğin iktidar tarafından sunulmuş olmasının bir yan etkisi ya da doğrudan doğruya, AKP’nin bunu bir olağanüstü hâl fırsatçılığına çevirmesi nedeniyle son zamanlarda çok ciddi sorunlar yaşadık. Bu sorunların en büyüğü, yargının gündeminin, yargının pratiğinin doğrudan doğruya, iktidarın gündemiyle, pratiğiyle örtüşmüş olması. Bunun en çarpıcı örneği de yargı bileşenlerinin daha önceden iktidar tarafından hedef gösterilen kişilere, gruplara yönelik uygulamalarıdır. Birisi, biliyorsunuz, milletvekillerinin ve parti eş genel başkanlarının tutuklanması. Bu, daha önceden işaret edilmişti ve yargı bunu neredeyse bir emir telakki etti. Benzer şekilde, bazı gazeteci ve aydınların, düşünürlerin de tutuklanması bu çerçevede değerlendirilebilir. Bu hukuksuzluğa derhâl son verilmesi gerekir.

Buna karşın, yargının, özellikle ceza yargısının zorunlu olarak soruşturması gereken, örneğin, Babek Zencani’nin “Türkiye’de 8,5 milyar dolar rüşvet dağıttım.” şeklindeki açıklamasının bugüne kadar yargı tarafından ciddiye alınıp soruşturma konusu edilmemiş olması da bu iktidar ile yargının gündeminin bir şekilde örtüştüğünün çok net bir göstergesidir. Bugüne kadar açığa alınan hâkim, savcı, ihraç edilen hâkim, savcı 4 bine yaklaştı. Bu açığa alınmalar ve ihraçlardaki kriterlerin en önemli sorunlu tarafı, genellikle 2014 seçimleri sırasındaki tutumların belirleyici olmuş olması.

Bunun dışında, idari tedbirler ile kriminal tedbirlerin yani ihraç, açığa alma gibi tedbirler ile tutuklama, el koyma gibi tedbirlerin birbirlerinden ayırt edilmemiş olması da çok büyük haksızlıklara, hukuksuzluklara yol açabiliyor.

Gene, bu süreçte yargının üzerindeki yükün azaltılması tartışılıyorken -belki de yük getirecek ama- olmazsa olmaz bir durum da Fetullahçı yapılanmanın yargı pratiği sırasında yaşanan haksızlıkları giderecek bir komisyonun mutlaka hayata geçirilmesi gerekir. Popüler davalarda seslerini duyuranlar bu telafi mekanizmasıyla bu haklarını elde edebiliyorken seslerini duyuramayan yurttaşların bu haksızlıklara hâlâ maruz kaldıkları bir gerçektir. Gene, Fetullahçı yargı sürecinin yaşattığı birtakım gölge düşmüş olguların da bir an önce açıklığa kavuşturulması gerekir, işte, Suruç’taki polis memurlarının katledilmesi, Paris cinayetleri gibi. Bunların en önemlisi de genel siyasi yaklaşıma olan etkilerinin de değerlendirilmesi gerekir.

Ben buradan bir dönem büyük bir onurla taşıdığım eski bir Cumhuriyet Savcısı sıfatımla bir çağrı yapmak istiyorum. Hâkimlerin, savcıların cesaretle hareket etmeleri gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAN CİHANER (Devamla) – Özellikle olağanüstü hâl dönemlerinde hâkimlerin, savcıların pratiği insanların onuru demektir, yaşam hakkı demektir, insanların vicdanı demektir. Eğer, cesaret sadece büyük isimlerin tutuklanmasına indirgenirse buradan tam tersi, bir haksızlık, hukuksuzluk ortaya çıkar. Unutmayalım ki Türkiye’yi 15 Temmuza getiren süreçte asıl sorun yargının yapması gereken referans rolünü yerine getirememesinden kaynaklanmıştır, bugün de benzer bir süreç yaşıyoruz.

Sürem doldu ama çok önemli gördüğüm bir sorunu buradan Bakana hatırlatmak istiyorum.

Sayın Bakan, Ankara’da Müjgan Ekin, kırk sekiz gündür kendisinden haber alınamıyor, Diyarbakır’da da Taşkın Yasak isimli bir yurttaşımız, bir haftadır kendisinden haber alınamıyor. Gözaltında olmadıkları yolunda bilgi verdi Emniyet mensupları ve yargı mensupları. Bu yurttaşlarımızın akıbetinin bir an önce bulunması için sizi de göreve davet ediyorum.

Teşekkür ederim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Cihaner.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmacılar tamamlanmıştır.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına sırasıyla konuşmacıları davet edeceğim.

İlk konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Zekeriya Birkan.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 2017 bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi FETÖ’nün emir ve talimatlarını uygulayan asker kıyafeti giymiş teröristler 15 Temmuzda ülkemizi, ülkemiz demokrasisini yıkma ve bağımsızlığımıza karşı işgal girişimi teşebbüsünde bulunmuşlardır. Ancak milletimiz büyük bir kahramanlıkla bu fitneyi şehit olarak, gazi olarak söndürmüştür. Bu vesileyle başta 15 Temmuz gecesi hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmet ve şükranla yâd ediyor, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmeti olarak iktidarımız süresince hayata geçirdiğimiz her reformla demokrasinin ve hukukun standartlarının yükseltilmesi gayreti içerisinde olduk. Temel hak ve hürriyetlerin geliştirilmesi ve korunması konusunda yapılan düzenlemelerin yanında özellikle ortaöğretim müfredatına hukuk, insan hakları gibi derslerin koyulmuş olması, demokrasimizin geleceği ve darbelere karşı halkımızın bilinçlendirilmesi de önemlidir. Bu uygulamada emeği geçen Adalet Bakanımıza ve Millî Eğitim Bakanımıza da teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, malumunuz HSYK gerek seçim usulü gerek yapısı noktasında gündemde çokça, sıkça tartışılan bir kurumumuzdur. Kabul etmeliyiz ki HSYK’nın yapısı ve üyelerinin seçimi hakkında bir yeni düzenlemeye de ihtiyaç vardır, ancak HSYK üzerindeki tüm bu tartışmalara rağmen 15 Temmuz darbe teşebbüsüne karşı aldığı net tavır ve duruş takdire şayandır. HSYK üyeleri bu süreçte hiçbir siyasi ve ideolojik bağnazlığa kapılmadan Türkiye, vatanseverlik ve hukuk paydasında birleşmiş, darbe girişimini gerçekleştiren terör örgütü mensuplarına karşı hukuktan ve demokrasiden yana güçlü ve kararlı bir duruş sergilemiştir. Bugün alçak darbe girişimi püskürtülmüşse ve gelecekte olabilecek darbe girişimlerine karşı etkin önlemler alınmışsa bu konuda HSYK’nın çalışmaları önemlidir. Bu vesileyle, tüm HSYK üyelerine darbeye karşı tutumlarından ve millî iradeye sahip çıkan duruşlarından dolayı huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Ayrıca, 15 Temmuz gecesi, daha darbe girişiminin ilk saatlerinde kararlı bir şekilde ilk tutuklamayı gerçekleştiren Bursa Cumhuriyet Başsavcımıza ve başsavcı vekillerimize de teşekkür ediyorum çünkü Bursa’da ilk gözaltına alınan darbeci üzerinden darbe planları çıkmış ve darbenin bastırılmasında önemli bir etken olmuştur.

Değerli milletvekilleri, hâkim ve savcı açığının giderilmesi konusunda Adalet Bakanlığımız ve HSYK’nın önemli çalışmaları olmuştur. Mesleğe kabul edilen hâkim ve savcıların çoğunluğunun avukatlık yapmış olan meslektaşlarımızdan olması olumlu bir adımdır. Deneyimi olan, avukatlık mesleğinden gelen hâkim ve savcıların adaletin tecellisi noktasında ciddi katkı sağlayacakları düşüncesindeyim. Bu vesileyle, hâkim ve savcı olarak mesleğe kabul edilen tüm avukat meslektaşlarımızı tebrik ediyor, başarılar diliyorum.

Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; hâkim ve savcılarımızın eğitim, mesleki tecrübesi ve kültür düzeyinin yükseltilmesi, üzerinde durulması gereken bir husustur. Okul bilgileriyle meslekte gereken başarı sağlanamayacağı gibi sadece mesleki konularda bilgi sahibi olmak da yeterli olmayacaktır. Adalet Bakanlığımızın ve HSYK’nın, hâkim ve savcılarımızın eğitimi noktasında Adalet Akademisinde mesleki bilgileri sürekli olarak güncellemelerinin yanında özellikle sosyoloji, psikoloji ve antropoloji gibi alanlarda da dersler verilmesi hukuk mesleğinin uygulanması açısından aydınlatıcı olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığı ve HSYK’nın eğitim çalışmalarının yanında, başta yüksek yargı mensuplarımız olmak üzere hâkim ve savcılarımızın, mesleklerinin belli bir döneminde, demokratik sistemi oturtulmuş ülkelerdeki hukuk mekanizmasının işleyişi, hâkimlik, savcılık ve avukatlık mesleğinin uygulanmasının, incelenmesinin sağlanması, ayrıca uluslararası hukuk kuruluşları ve mahkemelerde de gözlemlerde bulunmaları için yurt dışına gönderilmesinin de faydalı olacağı kanaatindeyim.

Bu duygu ve düşüncelerle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 2017 bütçesinin başta tüm hâkim ve savcılar olmak üzere Adalet Bakanlığımıza, bütün kurumlarımıza ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Gazi Meclisimize ve aziz milletimize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Birkan.

İkinci konuşmacı Giresun Milletvekili Sayın Sabri Öztürk.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığının 2017 yılı bütçe tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ hükûmetlerinin göreve başladığı 2002 yılından itibaren Türkiye’nin dış politikada bakış açısı geçmiş yıllara göre değişmiş, giderek daha yerli ve daha millî bir çizgiye yönelmiştir. Son yıllarda yürütülmekte olan etkin dış politikamızla eş zamanlı olarak Dışişleri Bakanlığının bütçesi de artış göstermektedir. Bu hususun bir göstergesi olarak her yıl dünyanın çeşitli bölgelerinde yeni temsilciliklerimiz açılmaktadır. 2010 yılında 198 olan yurt dışındaki temsilciliklerimizin sayısı 2016 yılı sonu itibarıyla 234’e yükselmiştir. Önümüzdeki iki yıl içinde yeni açılması düşünülen temsilciliklerimizle birlikte bu sayının 257’ye ulaştırılması hedeflenmektedir.

Sayın milletvekilleri, Dışişlerimizde bu bakış açısı değişimiyle dünyanın hemen hemen her yerinde açılan bu temsilciliklerimiz Türkiye’ye sadece dış politikada değil, ekonomiden turizme birçok alanda ülkemiz için kazanımlar doğurmuştur. Bakanlığımızın takip etmekte olduğu aktif ve çok boyutlu dış politika sonucu artan yurt dışı temsilcilik sayısıyla birlikte Bakanlık bütçe teklifinin karşılanma oranı da yıllar içinde artış göstermektedir. Nitekim, 2010 mali yılında Bakanlık bütçe teklifinin karşılanma oranı yüzde 52 iken bu rakam yıllar içinde artış göstererek 2017 mali yılında yüzde 73’e yükselmiştir. 2010 yılında 920 milyon 137 bin TL olarak belirlenen Dışişleri Bakanlığı bütçesinin, 2017 yılında 3 kat artarak 2 milyar 963 milyon 645 bin TL olması beklenmektedir. 2010 yılı ile 2017 yılı arasında Bakanlık bütçesinde bir önceki yıla kıyasla gerçekleşen artış oranı ortalaması yüzde 16,54’tür.

Değerli milletvekilleri, buraya kadar ifade ettiğimiz Dışişleri Bakanlığının bütçesine ilişkin rakamlar teknik konulardır. Elbette ihtiyaçlar oranında her bakanlığın her kurumun biraz az, biraz fazla bir bütçesi olacaktır. Ancak dışişlerini konuştuğumuz bir ortamda rakamlardan çok daha fazla önemsediğimiz bir konu var, o da şudur: Türkiye'nin yetiştirdiği önemli diplomatlardan olan eski bakanlardan rahmetli Kâmran İnan’ı herkes bilir. 1990’lı yıllarda yazdığı “Hayır Diyebilen Türkiye” adlı bir kitabı var, bunu umarım herkes okumuştur. Bu kitapta Kâmran İnan, gerçekten ibretlik şeyler söylemektedir. Onlardan bir tanesi, “Türk diplomasi lügatinde maalesef ‘Hayır’ kelimesi yoktur -1990’lı yıllardan bahsediyor- karşı taraftan gelen talep ne derece acı, pahalı, hatta onuru rahatsız edici olursa olsun, cevap değişmez şekilde 'Evet’tir. İnsanımız, Türkiye'nin gür sesini duymaya hasret kaldı. Ben yıllar boyu acısını yaşadım. Dış güçler bu cesareti Ankara’nın teslimiyetinden, ‘Evet Efendim’ciliğinden almaktadır. Gençlerimizi, gereken hâllerde içeride ve dışarıda yüksek sesle “Hayır” demeye davet ediyorum. İnsanlarımız buna susamıştır. ‘Hayır’ diyebilmek gücü Türk milletinde mevcuttur.” diyor Kâmran İnan.

İşte, geçmiş yıllarda Türk diplomasisinin içler acısı hâlini yansıtan bu kitap, milletimizin özlemini de ismiyle yani “Hayır Diyebilen Türkiye” ismiyle dile getirmişti. Ancak AK PARTİ hükûmetlerinin yürüttüğü etkin ve öz güveni yüksek millî ve yerli dış politika yaklaşımı, milletimizin bu özlemini gidermeye başlamıştır. Türkiye ittifaklar içinde kalarak kendi pozisyonunu inşa etmiş, geçmişte başka aktörlerin yönlendirmesiyle oluşan tercihleri yerine dış politikada oyun kurucu olarak kendi yolunu çizmeye başlamıştır. Türkiye’nin öz güven sahibi, ayakları yere basan bu politikaları milletimizi memnun ettiği kadar, tüm dünyada ezilmiş, haksızlığa uğramış ülkelerin de umudu olmuştur.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda “Dünya 5’ten büyüktür.” diyerek yaptığı konuşma, işte bu özlenen dış politika yaklaşımının en güzel örneğidir. Özetle, Türk siyasetinde geçmişte solun “Tam bağımsız Türkiye”, muhafazakâr siyasetçilerin “Şahsiyetli dış politika” sloganlarıyla ifade ettiklerini, tüm siyasi akımların özlemlerini AK PARTİ hükûmetleri gerçekleştirmiştir.

2017 yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

Üçüncü konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Azmi Ekinci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA AZMİ EKİNCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Dışişleri Bakanlığı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

20’nci yüzyılın son çeyreğinden itibaren ABD merkezli Batı, “Tarihin Sonu”, “Yeni Dünya Düzeni” ve “Medeniyetler Çatışması” tezleri üzerinden, dünyanın müesses yapısını değiştirmeye, yeniden dizayn etmeye karar vermiştir. Sovyetlerin dağılışından sonra önlerinde en büyük engel olarak İslam ve Müslümanları gören Batı, bu engeli aşmak için İslam coğrafyasında çok yönlü bir savaş planını devreye sokmuştur. Oryantalist mutfaklarda pişirip ihraç ettikleri mezhepçilik, kökten dincilik, radikal İslam, ılımlı İslam, siyasal İslam ve İslamcılık gibi kavram ve ideolojilerle İslam'ı İslam'a vurdururken Afganistan'da kullandıkları El Kaide tecrübesinden hareketle, FETÖ, DEAŞ, Boko Haram, El Şebab ve son günlerde devreye soktukları Haşdi Şabi gibi terör örgütleriyle de Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmışlardır. lrkçı ve faşist ideolojilerden devşirdikleri PKK, YPG ve PJAK gibi terör örgütleriyle de etnik ve ideolojik düşmanlıkların tohumlarını atmışlardır. Kendileri dâhil birçok ülkeden bu örgütlere savaşçı gönderip, havadan ve karadan verdikleri destekle eş zamanlı olarak Batı’da da İslamofobiyi yükseltmişlerdir. Böylece ülkelerini temizlerken diğer taraftan da bölgedeki potansiyel dirençleri yok ederek Batı müdahalesine hazır hâle getirmişlerdir.

Batı, mikro planda etnik ve ideolojik çatışmalar yaratarak makro planda İslam coğrafyasında bir Şii ve Sünni savaşı çıkarmayı hedeflemektedir. 1980’lerde İran-Irak savaşını başlatırken Türkiye'de 12 Eylül darbesini yaptırmış ve PKK'yı tedavüle sokmuştur. 1990’larda, ikinci Körfez Savaşı’nı yaparken/yaptırırken Türkiye'de Musul'a girmek isteyen Özal ve ekibini derdest etmiş, laiklik ve antilaikliği kışkırtmış, suikastlar, faili meçhuller, Sivas, Gazi olayları ve 28 Şubatı yaptırmış, Apo'yu verip FETÖ'yü almıştır. 2000’lerde ikinci Körfez Savaşı’nı yaparken Türkiye'de darbe hazırlıkları, Danıştay saldırısı, Cumhuriyet mitingleri, 367 garabeti, 27 Nisan Muhtırası ve kapatma davasını yaptırmışlardır. 2010’larda başlayan Arap Baharı’nı bölgeyi istikrarsızlaştırmada kullanan Batı ve iş birlikçileri Türkiye'de MİT operasyonları, Gezi kalkışması, 17-25 Aralık darbesi, Kobani tuzağı, ittifaklar, koalisyon dayatması, çukur siyaseti, not kırma ve faiz yükseltme entrikalarını yapmış ve yapmaya da devam etmektedirler. Bu örtülü ve açık savaş, tuzak ve dayatmalara karşı dik duran ve Batı’nın yeni dünya düzeni hedefini geciktirmekle kalmayıp geçersiz kılacak açılımlara imza atan tek ülke Türkiye’dir. Milletin demokratik dersler niteliğinde 11 seçimle verdiği cevaplardan gerekli dersi almayan Batı ve iş birlikçileri son çareyi 15 Temmuz alçak darbe girişiminde aramışlardır. Ancak liderinin çağrısına icabet edip demokrasi ve millî iradeye sahip çıkma adına gerekirse canını feda ederek bu millet bu sefer darbeye karşı devrim gerçekleştirmiştir. Kefenini giyip halkın önüne geçen Recep Tayip Erdoğan sivil iradenin, millî devrimin, yerli ve onurlu lideri ve sembolü olduğunu bir kez daha tarihe yazdırmıştır. Millet, vatan, devlet ve Bayrak Rabiası’nı vesayetlerden, hainlerden ve sahte kurtarıcılardan kurtarmıştır. Dost gibi görünenlerin önündeki perdeler çekilmiş, suçüstü yapılmış ve tümüne karşı savunmadan taarruza geçilmiştir. Şuraya buraya dayanıp çukur siyaseti yapanları, din, hizmet ve asker kılıfına girip ihanet edenleri bu millet nasıl tuzaklarına mahkûm etmişse bilerek ya da bilmeyerek eşitlik, adalet, özgürlük ve demokrasi havarisi kılıfına bürünüp “ama”lı, “fakat”li yaklaşımlarla süreci sokak ve kanla tehdit eden indirekt iş birlikçileri de yalnızlığa mahkûm edecektir.

Geleceğimize uzanan her haçlı ruhlu yerli ve yabancı el ve maşaları kıran bu milletin bileğini bükemeyenler bu topraklardaki euro ve dolar imparatorluğunun çöküşüne de pek yakında şahit olacaklardır. Millet, yapacağı ve adını “Ankara kriterleri” koyacağı sivil anayasa ve Cumhurbaşkanlığı sistemiyle, bölgede ve dünyada rol model bir Türkiye inşa etmeye karar vermiştir. 15 Temmuzu, bundan böyle ülkede ve dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının miladı yapan bu millet, Türkiye'yi, iç ve dış politikası belirlenen değil, belirleyen bir devlet yapmaya kararlıdır. Milletin verdiği bu kararları hayata geçirecek olan Dışişlerimizin 2017 bütçesinin şimdiden hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ekinci.

Dördüncü konuşmacı, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Demircan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Demircan.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Kalkınma Bakanlığı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kalkınmayı, insanın mutlu ve müreffeh yaşaması için yapılan faaliyetlerin tümü diye tanımlamak mümkün ve ülkemizin toplumsal ve ekonomik yapısını geliştirmek, gelişmiş, çağdaş ülkelerin üzerine çıkarmak çalışmalarıdır.

Ülkemiz, geçmiş yıllarda, diğer ülkelerle arasındaki mesafeyi kapatmaya ve bu alanda var olan problemini çözmeye cumhuriyetten önce de çalışmış, ancak, cumhuriyetle birlikte, uzun süren savaşların yorgunluğuna rağmen, önemli adımları atma imkânı bulmuştur.

Cumhuriyetin ilk yıllarında (1923-1933) özel teşebbüse dayalı liberal bir ekonomik politika izlenmiştir. 1933 yılında devletçilik yoluyla sanayileşme politikasına geçilmiş, 1950’lerde dışa açılma ve karma ekonomik model uygulanmış, 1960 yılında kurulan Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığıyla, planlı kalkınma, beş yıllık kalkınma planlarına geçilmiştir. 2011 yılında çıkarılan 641 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Kalkınma Bakanlığı olarak yeniden yapılandırılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; niçin kalkınmalıyız? Mutlu, müreffeh bir toplum olarak yaşamak, diğer insanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek, özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı korumak, kısacası, insan onuruna yaraşır bir şekilde bu ülkede, bu coğrafyada hayatımızı sürdürmek için kalkınmalıyız.

Değerli milletvekilleri, kalkınmaya etki eden faktörler vardır. Bu faktörler, kısaca sıralamak mümkünse; başta coğrafyamızdır. Coğrafyamızın dayattığı olumsuz şartlar ortada. Bölgemizde yaşanan işgaller, savaşlar, iç ve dışta saldıran terör örgütleri elbette ki kalkınma serüvenimiz üzerinde olumsuz yükler oluşturuyor. Sadece PKK bölücü terörünün ülkemize maliyeti yüzlerce milyar lira, Suriyeli kardeşlerimizin göçü, bütün bunlar kalkınmamız üzerinde ağır yük.

İkinci etken, doğal kaynaklarımız. Elbette ülkemizin çok kolay üretilebilecek petrol gibi, doğal gaz gibi zengin kaynakları yok. Yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz var ama gayret istiyor ve çalışmak istiyor. AK PARTİ iktidarında yerli kaynaklara ulaşma gayretlerimiz başarılı bir şekilde devam etti ve devam edecek.

Üçüncü değerimiz ise kalkınma üzerinde etkili olan, insan kaynağımız, aslında en baştaki değerimiz. Hamdolsun, 80 milyona ulaşan nüfusumuz var ve nüfusumuz önemli oranda gençlerden oluşmaktadır. Eğitim sistemimiz bilgi üreten, teknoloji üreten insanlar yetiştirmeye uygun hâle gelmeli ve gelmesi için gereken her şeyi yapmalıyız ve yapıyoruz. Eğitimin bütçedeki payı bunun en güçlü delilidir.

Sayın milletvekilleri, kalkınmayı etkileyen dördüncü önemli husus ise yönetim sistemimizdir. Maalesef, darbelerle sürekli kesintiye uğrayan bir demokrasi, vesayet sistemi, altmış yılda 7 darbe ve 1 darbe teşebbüsü... Elhamdülillah, milletimiz, lideri önderliğinde, bütün siyasi partileriyle, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde, bu hain FETÖ darbe teşebbüsünü akamete uğrattı. Elbette her darbe ülkenin kalkınmasına büyük bir engel oluşturmuş, bulunduğu yerden geriye doğru itmiştir. Ama şimdi bunu ortadan kaldırma imkânı doğmuştur. Darbe dönemlerinin hibrit sistemi şimdi kalkacak, mevcut bozuk düzen, bozuk sistem milletimizin özgür iradesiyle başkanlık, cumhurbaşkanlığı sistemine dönüşecek ve milletimizin gerçeklerine, ihtiyacına en uygun şekilde yeni yasal duruma kavuşacaktır. Bu sistem değişikliği ülkenin kalkınmasında arzulanan ivmeyi kazandıracak.

Değerli milletvekilleri, kalkınma, sadece ekonomi değildir, çevre boyutu, sosyal boyutu vardır ve insan odaklı olmak durumundadır. AK PARTİ iktidarı daha yola çıkarken “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışıyla yola çıkmıştır ve bizim kalkınmamız insan odaklıdır. Bölgesel dengeler arasındaki farklılığı da ortadan kaldıracak hamlelerimiz devam ediyor.

Bütçemiz milletimize, ülkemize hayırlı olsun. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demircan.

Beşinci konuşmacı, Erzurum Milletvekili Sayın Zehra Taşkesenlioğlu.

Sayın Taşkesenlioğlu, süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığının 2017 yılı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Hükûmetimizin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” felsefesiyle ve yine devletin memur, milletin amir olduğu yönetim anlayışı çerçevesi içerisinde, uzun vadeli sürdürülebilir büyümeyi ve dengeli bir şekilde büyümeyi tüm sektörler ve tüm bölgeler arasında yayma anlayışıyla kırsaldan metropole kadar sürekli kaynak aktarımı gerçekleştirilmiş, beşerî sermayeden altyapıya varıncaya kadar tüm bileşenler desteklenmiştir.

2016 yılı dünya genelinde yaşanan ekonomik durgunluk ve büyümedeki daralmalara rağmen ülkemiz, ilk çeyrekte 4,7, ikinci çeyrekte ise 3,1’lik büyüme gerçekleştirerek hem bölgesinde hem dünyada gelişmiş ve büyüme içinde olan bir ülkenin vizyonunu ve durumunu sergilemiştir. 2008 ekonomik krizin yansıması sonucu olarak 2009’da yaşanan küçülme haricinde Türkiye, AK PARTİ iktidarları döneminde 54 çeyrektir büyümeyi gerçekleştiren ve kalkınma hamlesine devam eden tek iktidar dönemidir seksen beş yıllık Cumhuriyet Dönemi içerisinde. Başkalarının gölgelerine sığınıp bazı odakların sözcülüğünü yapan Moody’s ve diğer derecelendirme kuruluşlarına rağmen 27 Ekim 2016 tarihinde yapılan Hazine tahvillerine talep beklentilerinin 4 katı üzerinde gerçekleşmiş ve Türkiye, bütün olumsuz senaryolara rağmen, 10 milyar 483 milyon TL’lik bir borçlanma gerçekleştirmiş, bu da Türkiye ekonomisine dünya genelinde gösterilen güvenin bir sonucu olmuştur.

Sayın milletvekilleri, dövizde yine küresel birtakım oyunların sonucu olarak, maalesef, birtakım artışları hep beraber günbegün izliyoruz. Ancak başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve sonra Hükûmetimiz tarafından yapılan açıklamalar halkımız tarafından içselleştirilip kabul görerek hem TL bazlı işlemlere daha fazlasıyla rağbet edilmiş hem de “Dövizi boz, oyunu boz.” kampanyasına destek verilerek bu, ülkemiz aleyhine yapılan ekonomik hamlenin karşısına millet olarak, tıpkı 15 Temmuz akşamı gibi, sert, diri ama büyük olarak durmanın gururunu hep beraber, bugünlerde yaşıyoruz.

Pek tabii ki uluslararası açık entegrasyona sahip bir ülke olarak birtakım işlemlerimizi yabancı para cinsinden borçlanarak gerçekleştiriyoruz ancak yabancı para kapsamında yaptığımız borçlanmaya baktığımızda, firmalarımızın sadece yüzde 23’ü -ki bu firmalarımızın kahir ekseriyeti ihracat, ithalat yapan firmalar- yine yabancı para cinsi bakımından borçlanmış olan firmalarımızın sadece yüzde 13’ü, bu anlamda, borçlanmalarını gerçekleştirmiştir.

Ülke olarak, bizim AK PARTİ iktidarı olarak bugüne kadar yapmış olduğumuz kalkınmalar sadece genel kalkınma olarak değil, aynı zamanda bölgesel kalkınma olarak da gerçekleştirilmiştir. 2008 yılında, birtakım tartışmalara rağmen, ortaya koyduğumuz kalkınma ajanslarıyla beraber 15 bin onaylanmış proje gerçekleştirilmiş ve 3 milyar TL’lik kaynak kullanımı sağlanmıştır. Bunun haricinde, DAP, GAP, KOP gibi birtakım bölgesel kalkınma ajansları idareleriyle beraber yine bölgesel kalkınma hedeflenmiştir.

Yakın zamanda Sayın Başbakanımız tarafından açıklanan ve 23 ili kapsayan Cazibe Merkezleri Programı’yla 12 milyarlık yatırım bütçesi sadece bu 23 ile aktarılarak sözde değil gerçek anlamda bölgesel kalkınmanın ne olduğu göstermek istenmiştir. Bu büyümenin sadece belirli bir sektörde değil, sektörler arası entegrasyona sahip olması hedeflenmiş, yatırım ortamının iyileştirilmesi, istihdamın artırılması, yenilikçi alanlara yönlendirme, AR-GE çalışmalarına ağırlık verme gibi birtakım sektörlere ve birtakım amaçları haiz olarak yapılması sağlanacaktır.

Sayın milletvekilleri, ülke olarak tüm başarımızı milletle beraber ve millet için yapıyoruz. AK PARTİ iktidarları bugüne kadar tüm sorunların üstesinden gelmiş, her sorunu bir fırsata çevirerek ülkeyi daha ileriye götürmeye gayret etmiştir. Şüphesiz ki bu başarının tamamı milletimize aittir ve bizler ancak milletimizin hizmetkârlarıyız. Ülkenin kalkınma hamlesini başlatarak bugüne kadar gelmemizi sağlayan Sayın Cumhurbaşkanımıza ve bütün AK PARTİ iktidarlarına en derin şükranlarımı iletir, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Taşkesenlioğlu.

Altıncı konuşmacı, Kütahya Milletvekili Sayın Mustafa Şükrü Nazlı.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İstatistik Kurumu bütçesiyle ilgili AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye İstatistik Kurumu bütçesiyle ilgili konuya geçmeden önce sözlerime, günlerdir yüreğimizi dağlayan Halep’le başlamak istiyorum. Medeniyetimizin kadim şehirlerinden Halep hayalet şehre dönüyor. Halep’te masum çocuklar, kadınlar ölüyor. Artık Halep’te insanlar “Dünyada insanlık ölmesin…” Yarın 10 Aralık Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen İnsan Hakları Haftası’nın başlangıcı. Buradan soruyorum: Bugüne kadar Bosna’ya, Gazze’ye, Musul’a olduğu gibi, Halep’e de duyarsız kalan Birleşmiş Milletlere göre acaba Halep’te yaşayanlar insan değil mi; onların bu dünyada hakları yok mu, yoksa sadece Müslüman olmak mı onların tek suçu?

Türkiye İstatistik Kurumu bütçesi üzerine görüşlerime gelince: Bir ülkenin gelişmesine yönelik doğru politikaların belirlenmesi için en önemli unsurlardan biri doğru ve zamanlı bilgiye sahip olmaktır. Bilimsel metotlarla elde edilmiş, güvenilir istatistikler olmaksızın doğru kararlar alınması, kısa veya uzun vadeli planlar yapılması düşünülemez. Toplumsal ve ekonomik konularla ilgili alınacak her karar ve yapılacak her yatırımda istatistiksel bilgilerin önemi yadsınamaz bir gerçektir. Doğru ve çabuk karar almada gerekli bilgiyi sağlamak ve bilgi çağının gereği olan yenileşmeye ve gelişmeye açık olmak, güçlü bir istatistik ve bilgi sistemi altyapısını oluşturmak ülkemizin bugünü ve geleceği için önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istatistik üretimi planlı bir çalışmayı gerektiren, bilgi ve deneyim isteyen kapsamlı bir süreçtir. İhtiyaç belirlemeyle başlamakta ve ürünlerin son kullanıcının eline geçen süreye kadar bu süreçlerin bütününden oluşmaktadır. Bu bağlamda, uluslararası standartlarda kullanıcı odaklı ve sürdürülebilir bir istatistik sistemi kurmak vizyonuyla hareket eden TÜİK, istatistik sistemimizin güçlendirilmesi ve entegrasyonu çerçevesinde planlı istatistik üretim sürecine yönelik olarak çok yıllı programlama dönemine geçmiştir. 2017-2021 yıllarını kapsayan 3’üncü beş yıllık Resmî İstatistik Programı hazırlanmıştır. Avrupa Birliği istatistik sistemine uyum çalışmaları kapsamında Türk istatistik sistemi yenilenmiş, 2015 yılında çıkarılan Türkiye İstatistik Kanunu bu kapsamda birçok yeniliği de beraberinde getirmiştir. Türkiye İstatistik Kanunu’nun öngördüğü şekilde planlı istatistik üretim süreci başlamış, diğer kurumların istatistik üretim sürecindeki yeri tanımlanarak bu kurumların tek bir merkezden koordinasyonu sağlanmıştır. Ayrıca istatistiki verilerin zamanlılığı ve kalitesi yükselmiş, mükerrer veri üretimi engellenmeye çalışılmıştır. Bugün istatistik üretiminde uluslararası, mesleki ve etik kurullar ülkemizde de geçerlidir ve uygulanmaktadır. TÜİK uluslararası organizasyonlara tecrübe ve bilgi birikimi aktarmak üzere davet edilmekte, üçüncü ülkelere yönelik uluslararası teknik destek projelerine katkı sağlamaktadır. TÜİK uzmanları özellikle Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar ve Kuzey Afrika ülkelerinin istatistik ofislerinde danışman olarak görevlendirilmekte, bu ülkelerin uzmanlarına resmî istatistiklerin hemen hemen her alanında eğitim vermektedir. Ülkemizin resmî istatistiklerinin üreticisi ve koordinatörü olan TÜİK, ulusal ve uluslararası kullanıcıların ihtiyaç ve önceliklerini dikkate alarak kaliteli, güncel, güvenilir, tutarlı, tarafsız, uluslararası standartlara uygun istatistikleri üretmek, kullanıma sunmak ve resmî istatistik üretim sürecinde yer alan kurumlar arasında eş güdümü sağlamak misyonu doğrultusunda çalışmalarına devam etmektedir.

TÜİK verileri ışığında Kalkınma Bakanlığımızın destekleriyle 2017 yılına, kalkınan, refah seviyesini artıran, Anadolu’nun temellerini oluşturan değerleri gün yüzüne çıkaran bir Kütahya’yla giriyoruz. Yedi bin yıllık tarihiyle, sanat, kültür, maden ve termal şehri Kütahya, Murat Dağı Termal ve Kayak Merkezi, Aizanoi Antik Kenti’nin turizme kazandırılması, zafer organize sanayi bölgesinin kurulması ve şehir hastanesi projeleriyle bir büyük şehir olma yolunda ivme kazanacak.

2017 yılı bütçesinin başta Kütahya’mıza ve ülkemize hayırlar getirmesini diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Nazlı.

Yedinci konuşmacı, Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Halil Yıldız.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı Bütçe Tasarısı’nın GAP Bölge Kalkınma İdaresi bütçesiyle ilgili grubum adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi, bölgenin potansiyelini refaha dönüştürerek ülkemiz ekonomisine ve bölgede yaşayan insanlarımızın yaşam koşullarına somut katkı sağlayan kapsamlı bir bölgesel gelişme programıdır. Entegre niteliğiyle GAP sadece barajları, hidroelektrik santralleri, sulama yapıları gibi fiziksel yatırımlarla sınırlı kalmayıp bunların yanında tarımsal gelişme, sanayi, kentsel ve kırsal altyapı, haberleşme, eğitim, sağlık, kültür, turizm ve diğer sosyal hizmetler gibi sosyoekonomik sektörlerin geliştirilmesine yönelik yatırım ve etkinlikleri de içermektedir. Sulama, arazi toplulaştırması, enerji üretimi ve temel altyapı yatırımlarında çok büyük ilerlemeler kaydedilmiş, bölgenin kalkınma hamlesine temel teşkil edecek gelişmeler yaşanmıştır. Yeni GAP Eylem Planı’yla ekonomik kalkınmanın olduğu, sosyal gelişmenin güçlendiği, şehirlerde yaşanabilirliğin arttığı, altyapı ve kurumsal kapasitenin geliştiği görülmektedir. GAP’taki sulanabilir arazi miktarımız -yaklaşık 18 milyon dönüm arazi- 1 milyon 800 bin hektardır. Şanlıurfa ilimize baktığımızda, Şanlıurfa’da GAP Eylem Planı’yla birlikte 7 milyon 640 bin dönüm arazi sulamaya hazır hâle getirilmeye çalışılmaktadır. Şu anda Şanlıurfa ilimizde yaklaşık 3,5 milyon dönüm arazi sulanmaktadır. 2017 ile 2019 yılları arasında 1 milyon 800 bin dönüm arazi sulamaya açılacaktır.

Suruç Ovası 1970’li, 1980’li yıllara kadar Türkiye’nin en iyi pamuğunu üreten ovamızdı. Ne yazık ki 1980’li yıllardan sonra yer altı sularının çekilmesiyle birlikte Suruç Ovası susuz kaldı. Suruç Ovası, burnunun dibinde Atatürk Barajı olmasına rağmen -susuzluktan kıvranarak- bırakın sulama suyunu bulmayı, içecek su bulamıyordu. Dönemin siyasi partileri Urfa’ya veya Suruç’a her geldiğinde Suruçlular toplanır, siyasi partilerden Suruç Sulama Projesi için yardım isterlerdi. Siyasi partiler, her dönem, Suruç’a su getireceklerini vadedip gittikten sonra bir daha -Suruç’u hatırlamamak üzere- arkalarını dönmediler. Hatta, bir seçim öncesi Suruç’un girişine su boruları kondu ve seçimden sonra su borularını alıp götürdüler. Hâlbuki insanlar artık inanmak istiyorlardı. O su borularıyla suyun gelemeyeceğini bilmelerine rağmen, bir umut ışığı bekliyorlardı. Seçimler bittikten sonra Suruçlu kardeşlerimiz mevsimlik işçi olarak ya Suruç’tan göç ediyordu ya da Çukurova’ya, Anadolu’ya, Karadeniz’e, Ege’ye mevsimlik işçi olarak kamyon arkalarında bir umut yolculuğu başlıyordu; bazıları Suruç’a geri dönebiliyordu mevsimlik işçilik bittikten sonra, bazıları yollarda hayatını kaybediyordu. Bu, Suruç’un kaderi değildi, elbet bir gün bir lider bu ülkeye gelecekti, Suruçluların sesine kulak verecekti. İmanlı, dürüst, liyakatli bir lider Türkiye’ye, bu ülkeye geldi. Bu lider Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sayın Cumhurbaşkanımızın Şanlıurfa ziyaretinde Suruçlular yolu kapattılar. Cumhurbaşkanımız, liderimiz bez parçaya yazılı “su” yazısını gördüğünde otobüsü durduruyor ve Suruçluları orda dinliyor. Suruçluların su isteğini Cumhurbaşkanımız hayretler içerisinde “Burnunuzun dibinde su olmasına rağmen nasıl buraya su gelmez!” deyip, “Siz merak etmeyin, ben Ankara’ya döndüğümde ilk işim Suruç’a su getirmektir.” deyip, Ankara’ya geldiğinde derhâl Suruç Sulama Projesi’nin dosyasını isteyip, talimat veriyor.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Süleyman Demirel’i de rahmetle an, onun da emeği var o suya.

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla) – Bu bizim eserimizdir. Yıllarca suya hasret olan topraklar suyla buluşuyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Devasa, dünyanın 5’inci, ülkemizin en büyük sulama tüneli yapıldı Suruç için.

ATİLA SERTEL (İzmir) – GAP’ı unutma, GAP’ı.

MUSA ÇAM (İzmir) – Biz Cevheri’yi biliriz, başka bilmeyiz; biz Cevheri’yi tanırız.

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla) – Suruçlu kardeşlerimiz artık kendi topraklarını ekmeye başladılar.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Barajı kim yaptı barajı, onu da söyle?

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla) – Bu insanların gözlerindeki mutluluğu, sanırım, siz göremiyorsunuz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Barajı kimin yaptığını da söyle.

MUSA ÇAM (İzmir) – Biz Cevheri’yi tanırız, başka birini tanımayız, Cevheri’yi tanırız biz.

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla) – Suruç’ta suya hasret topraklar suyla buluştu ve Suruçlular beyaz altını artık kendisi üretiyor, bu ülkeye katkı sağlıyorlar.

MUSA ÇAM (İzmir) – Urfa’da Necmettin Cevheri’yi biliriz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Barajı kim yaptı barajı, onu da söylesene? Niye söylemiyorsun barajı kimin yaptığını?

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla) – Yaklaşık 190 bin insana istihdam sağlayan bu proje, hayata geçirilmiştir.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – O barajı kim yaptı, onu da mı Cumhurbaşkanı yaptı?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sen emek veren herkese teşekkür et.

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla) – Bütçeye ayırdığınız her kuruşun hayat olarak insanlara döneceğini bilmenizi isterim.

MUSA ÇAM (İzmir) – Onda Necmettin Cevheri’nin imzası var, başka kimsenin yok.

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Devamla) – Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sen eskilere de teşekkür et, eskilere.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Demirel’e teşekkür et, Demirel’e.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın hatibin partisinin kurucu liderini övmesini saygı ve anlayışla karşılıyorum. Ancak, Türkiye’yi yöneten geçmiş Başbakanların ve Cumhurbaşkanlarının imanını, dürüstlüğünü ve liyakatini sorgulayacak tarzdaki bir konuşma kendi takdiridir. Bütün geçmiş liderlerin imanı, dürüstlüğü ve liyakati tartışma konusu yapılmamalıdır diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Altay.

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, bir düzeltme yapması gerekiyor bu konuda.

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Yıldız, bir açıklama yapma gereği duyuyorsunuz. Oturun isterseniz, yerinizden, açıyoruz mikrofonunuzu Sayın Yıldız.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

15.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, ben burada kimseyi kastetmek istemedim. Hizmeti geçen herkese teşekkür ederim. Fakat, Suruç ilçemiz yıllarca kıvranmasına rağmen hiç kimse Suruç’a dönüp bakmadı, yani bu gerçeği de burada söylemek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Suruç’a su geldi, artık Suruç’ta yaklaşık 550 bin dönüm arazi şu anda sulanmakta.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Süleyman Demirel’e de teşekkür et, Süleyman Demirel’e de.

İBRAHİM HALİL YILDIZ (Şanlıurfa) - Önümüzdeki yıl içerisinde inanıyorum ki bu 900 bin dönümü bulacaktır. Kimlerin emeği bu projede geçmişse herkese teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Sekizinci konuşmacı yine Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Ali Cevheri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ CEVHERİ (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benden önceki değerli hemşehrim, hatip çok güzel bir şekilde ifade etti. Tabii, 3 Nisan 1977’de GAP’ın temeli atıldı. Bizim hayalimizdi. Biz ona “Yedi küpeli gelin.” diyorduk. Harran ile Fırat’ı birleştirdik, Dicle ovalarını birleştirdik. Ben 3 Nisan 1977’den bugüne kadar emeği geçmiş bütün değerli devlet adamlarına, inşaat işçisinden devlet adamlarına kadar hepsine şükranlarımı bir Şanlıurfalı olarak arz ediyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Arkadaş o tarihte doğmadığı için onu şey yapamadı.

MUHARREM VARLI (Adana) – Seni tebrik ediyoruz Sayın Cevheri.

MEHMET ALİ CEVHERİ (Devamla) – Evet, Kalkınma Bakanlığına bağlı GAP Bölge İdaresi Başkanlığının 2017 yılı bütçesinin görüşülmesi vesilesiyle AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Ülkemizin ilk millî bölgesel projesi olan GAP ülkemizin diğer bölgeleri için de model bir proje olup KOP, DAP, DOKAP gibi projelerin doğmasına önayak olmuştur. GAP projesi Kuzey Mezopotamya’da bereketli hilalin kollarında yer alan bölge illerini kapsamaktır. İlk tarım bu bölgede yapılmış, üç semavi din bu bölgede nüzul etmiş, birçok kavim bu bölgede kardeşçe yaşamıştır.

GAP, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sahip olduğu beşerî ve doğal kaynakları değerlendirerek insanımızın gelir seviyesini ve refah düzeyini artırarak yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlamaktadır. GAP, iktisadi amaçları yanında sosyal barışa, huzura katkıda bulunan, siyasal istikrarı ve birliği sağlayan bir projedir. Kısacası GAP, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sigortasıdır. GAP, aynı zamanda, ülkemizi uluslararası arenada markalaştıran, sadece bölgesel değil, ulusal bir projedir. Bu proje, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şırnak ve Şanlıurfa illerini kapsamaktadır. Projeye bağlı olan 9 il, coğrafi alan ve nüfus açısından ülkemizin yaklaşık yüzde 10’luk bölümünü oluşturmaktadır.

1989’da yapılan GAP Master Planı’yla bölgede 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ve sulama şebekelerinin yapımı tasarlanmıştır. GAP’ın tamamlanmasıyla yılda 27 milyar kilovatsaat hidroelektrik enerji üretimiyle ülke enerji ihtiyacının büyük bir bölümünün karşılanması öngörülmüştür. GAP kapsamında bugüne kadar 13 hidroelektrik santrali tamamlanmıştır. Bitirilen 13 HES’in işletmeye alınışından 2015 sonuna kadar 416,2 milyar kilovatsaat elektrik enerjisi üretilmiş olup üretilen bu enerjinin parasal değeri 25 milyar doları bulmuştur.

GAP projesini sulama açısından değerlendirdiğimizde, bölgeden geçen Fırat ve Dicle’nin su potansiyeli Türkiye'nin yüzde 28’ini oluşturmaktadır. Ayrıca, Türkiye'de sulanabilir arazilerin yüzde 20’si GAP bölgesinde bulunmaktadır. GAP’ın tamamlanmasıyla 1 milyon 822 bin hektar arazi sulamaya açılacaktır. 2002 yılında sulamaya açılan alan 198.854 hektar iken bugün 2016 yılı itibarıyla 488.160 hektara ulaşmıştır. Sulamaya açılan alanların yaklaşık yüzde 71’i Şanlıurfa’da olup Şanlıurfa’da 345.675 hektar alan sulamaya açılmıştır. 2014-2018 dönemi sonuna kadar 170.051 hektar alanın daha sulamaya açılması planlanmaktadır.

Bölgede yapılan yatırımlar ve buna bağlı özel sektör sayesinde GAP bölgesinde tarım ve tarıma dayalı sanayi gelişmiş ve bunun ihracata yansıması da çok olumlu olmuştur. GAP bölgesinde 2000 yılında 503 milyon dolar olan ihracat, 2015 yılında 8,8 milyar dolara ulaşmıştır. GAP bölgesinde yapılan ihracatın toplam ihracat içindeki payı 2000 yılında yüzde 1,8 iken, 2015 yılında yüzde 6,1’e yükselmiştir. Kişi başına ihracat değeri 2000 yılında 76,2 dolardan 2014 yılında 1.117 dolara yükselmiştir. Bölge, ihracat açısından aldığı payla İstanbul, Doğu Marmara ve Batı Anadolu’dan sonra 4’üncü sırada yer almaktadır.

GAP bölgesinde ulaştırma altyapısında da önemli gelişmeler olmuştur. 2015 yılı itibarıyla bölgedeki kara yolu ağı 6.350 kilometreye, otoyol ağı 294 kilometreye, bölünmüş yol ağı ise 2.183 kilometreye ulaşmıştır. Yapılan 8 havaalanıyla tüm illerin hava yolu ulaşımı sağlanmıştır. Ayrıca, tüm illerimizde üniversite kurulmuştur. Bölgedeki organize sanayi bölgesi sayısı 17’ye, küçük organize sanayi ise 36’ya yükselmiştir.

Ayrıca, GAP’ın faydalarına baktığımızda; sulama faydası yılda 2,1 milyar dolar, enerji faydası 2,2 milyar dolar, ulusal ekonomiye katkısı yılda 17,1 milyar dolar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ CEVHERİ (Devamla) – …istihdam olanağı 3,8 milyon, kişi başı gelirdeki artış yüzde 209 olacaktır.

Sözlerime son verirken GAP idaresine, Bakanlığımıza, Hükûmetimize, bütün herkese, tüm insanlara şükranlarımı arz ediyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Cevheri.

Dokuzuncu konuşmacı Elâzığ Milletvekili Sayın Tahir Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinde Doğu Anadolu Projesi hakkında düşüncelerimi anlatmak üzere AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Doğu Anadolu Bölgesi Kalkınma İdaresi Başkanlığı 8 Haziran 2011 yılında ve Resmî Gazetede yayınlanan kanun hükmünde kararnameyle yürürlüğe girmiştir. 17 Ağustosta da eylem planıyla ilgili esaslar yeniden düzenlenmiştir.

Merkezî bir teşkilat olan Doğu Anadolu İdaresinin görev alanı Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Elâzığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli ve Van’dır. Merkezi ise Erzurum'dur.

DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı hâlihazırda 1 Başkan, 2 Başkan Yardımcısı, 56 personelle faaliyetine devam etmektedir.

DAP İdaresinin görevleri şunlardır:

1) Bölgenin kalkınmasının hızlandırılması amacıyla eylem planları hazırlamak, bunların uygulanmasını koordine etmek, izlemek ve değerlendirmek.

2) Eylem planlarının gerektirdiği yatırımlara ilişkin teklifleri ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği içinde hazırlamak, öncelikli hâle getirmek ve ilgili kurum, kuruluşlarla ilgili Kalkınma Bakanlığına göndermek.

3) Bölgedeki yatırım projelerini izlemek ve değerlendirmek.

4) Bölgenin gelişim potansiyeline, sorunlarına, imkânlarına dair araştırma, etüt, proje ve inceleme yapmak ve yaptırmak.

DAP İdaresinin temel ilkeleri öncelikle şunlardır: Yenilikçilik, iş birliğine açıklık, katılımcılık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik, güvenilirlik, insan odaklılık, sürdürülebilirlik, hizmet odaklılık, değişime açıklık, kültürel değerlere duyarlılık.

DAP Eylem Planı: DAP İdaresi koordinasyonunda hazırlanan 2014-2018 DAP Eylem Planı 30 Aralık 2014 tarihinde Bölge Gelişme Yüksek Kurulu tarafından onaylanmış ve 25 Haziran 2015 tarihinde kamuoyuna açıklanmıştır.

DAP Eylem Planı’nda Doğu Anadolu Bölgesi’nin yüksek katma değerli tarım ve hayvancılık merkezi hâline getirilmesi vizyonu benimsenmiştir. Bu çerçevede 5 ana gelişme ekseni tanımlanmıştır:

1) Gıda, tarım sektörlerinde verimlilik ve katma değerin artırılması;

2) Sanayi ve hizmetler sektöründe güçlendirilmesi;

3) Altyapı, kentleşme ve çevre koruma;

4) Beşerî-sosyal sermaye ve sosyal altyapının güçlendirilmesi;

5) Kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi.

DAP Eylem Planı kapsamında toplam 52 sorumlu kuruluşla yürütülen planda 126 eylem için yaklaşık 21 milyar tutarında bir kaynak kullanılması öngörülmektedir.

Şubat 2016 tarihi itibarıyla gerçekleştirilen temel faaliyetler şunlardır: 2013 yılında başlayan DAP Küçük Ölçekli Tarımsal Sulama Programı kapsamında 2013-2016 yılları arasında kamu idarelerinin küçük ölçekli tarımsal sulama projeleri için 208 milyon ödenek tahsis edilmiştir.

Projenin amacı, gelir seviyesi düşük olan bölge üreticisi için sulama altyapılarını yapmak, onların tarımsal üretime yeniden dönmelerini sağlamak, tarımda verimliliği artırmak. Proje 2018 yılına kadar devam edecektir. DAP bölgesinde hayvancılık altyapısının geliştirilmesi projeleri kapsamında, hayvan içme suyu göletleri, sıvat imalatı, ruhsatlı hayvan pazarı borsaları kurulması ve koyunculuğun geliştirilmesidir.

Üniversitelerin araştırma ve uygulama birimlerinin desteklenmesi için 65 milyon TL ödenek tahsis edilmiştir. Bu yolla 2016 yılında 16 adet yeni hayvan pazarı kurulmuştur. DAP İdaresinin Elâzığ için desteklediği proje sayısı 80 tane olup sözleşmeye bağlanan 50 tanedir. Bu projeler için de tahsis edilen ödenek 32 milyondur. Bu zamana kadar da 20 milyon TL harcanmıştır.

Örnek projeler Elâzığ’la ilgili: Küçük Ölçekli Tarımsal Sulama Projesi, Hayvan İçme Suyu Projeleri, Hayvancılık Alt Yapısının Geliştirilmesi Projesi, Enerji Sektörü Muhtelif Etüt Projeleridir. Önümüzdeki yıl da, 2017’de de, inşallah, Elâzığ güneş enerji veriminde en önemli illerimizden biri olması hasebiyle GES’le ilgili yatırımı da devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DAP bölgesinin sahip olduğu yenilenebilir enerji potansiyelinin ortaya çıkarılması amacıyla güneş enerjisi sistemi için 6 milyon ödenek ayrılmıştır.

Sınırda yer alan ilçelerin sosyal, kültürel problemlerini gidermek için 2016 yılı programıyla 18 milyon para harcanmıştır. 2012-2016 yıllarında 317 milyon para harcanmış, bugüne kadar da 265 milyon harcanmıştır. 2017’de 162 milyon para harcanacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma Bakanımız Lütfi Elvan’a saygılarımı sunarken DAP İdaresi Başkanlığını başarılı çalışmalarından dolayı tebrik eder, 2017 bütçesinin hayırlara vesile olmasını dilerim.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

Onuncu konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Mehmet Babaoğlu.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

KOP İdaresi görev sahası kuruluşunda Aksaray, Karaman, Konya ve Niğde illerini kapsamaktaydı. Hükûmetimiz bu yıl Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir ve Yozgat illerimizi de dâhil ederek KOP’u genişletti. Böylelikle alan olarak Türkiye’nin yüzde 12,2’sine ulaşan yeni bir KOP bölgesi ortaya çıktı. Bu genişlemenin yeni illerimize, bölgemize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Böylelikle çoğu Selçuklu Dönemi’nde yaşamış ve hâlâ evrensel niteliklerini koruyan Hazreti Mevlâna, Nasreddin Hoca, Sadreddin Konevi, Somuncu Baba, Karamanoğlu Mehmet Bey gibi değerlerimize Hacı Bektaş Veli, Ahi Evran gibi değerlerimizin de eklenmesiyle KOP aynı zamanda bir kültür havzasına dönüştü.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığımızın koordinasyonunda KOP İdaremiz 2014 yılında toplam 9,9 milyar lira tutarında beş yıllık bir KOP Eylem Planı’nı hayata geçirmiştir. Planda bakanlıklarımıza dağıtılmış olarak 92 eylemde 243 proje yer almaktadır. 2017 yılı KOP yatırımlarına 2,4 milyar liralık tahsisat öngörülmüştür. KOP Eylem Planı’nda öncelikle tarım alt yapısı modernize edilmekte, sulama projeleri hayata geçirilmektedir. Bunun yanında, diğer sektörler için de bir dizi projeler uygulanmaktadır. Yeni illerimizin katılması nedeniyle KOP yatırımları bütçesinin daha da artması beklenmektedir.

KOP İdaresinin kurumsal bütçesi ile KOP Eylem Planı kapsamında bölgeye yapılan yıllık yatırımlar birbirine karıştırılmamalıdır. Burada görüştüğümüz idarenin kurumsal bütçesidir. KOP İdaresinin kendi kurumsal bütçesi 2016 yılında 133 milyon liraya ulaşmış, 2017 yılı bütçesi ise yüzde 72 artışla 184,7 milyon lira olarak teklif edilmiştir. Tabii, burada, yeni illerimizin katılması da etkili olmuştur.

KOP Eylem Planı kapsamında bakanlıklarımızın yürüttüğü KOP projeleri yanında KOP İdaremiz kendi bütçesiyle birçok projeyi hayata geçirmektedir. Kırsal dağlık alanlarda küçük çiftçilerin gelir seviyelerini artırarak âdeta göçü durduran, Niğde ilinde de çok başarıyla uygulanan Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı buna iyi bir örnektir. Bu kapsamda şu ana kadar 448 milyon TL ödenek kullanılarak 550 adet gölet ve kapalı sulama sistemi ve çiftçilerimizin de çilek, kiraz gibi katma değeri yüksek ürünlere yönlendirilerek gelir seviyeleri 5-6 kat artmış, bu projenin uygulandığı köylerde göç âdeta durmuştur. Bu yolla 95 bin hektar alan sulamaya açılmıştır.

KOP İdaresi KOP Eylem Planı koordinasyonu görevi yanında kendi bütçesiyle ayrıca dünya bilişim firmalarının dikkatini çeken Konya Uluslararası Veri Merkezleri Uygunluk Araştırma Projesi’ni tamamlamıştır. Bölgeyi Akdeniz’e açacak, Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde illerini kapsayan bir sanayi ve ticaret koridoru projesini, KOP gençlik çalışmalarını, güneş pillerinin ülkemizde üretilebilmesine yönelik etüt çalışmalarını -ki bu Niğde’de özellikle yoğunlaşmış durumda- yine, KOP Sosyal Gelişim Programı gibi bir dizi projeleri de bu arada yürütmeye devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ olarak bölgesel kalkınma eylem planlarını ve Büyükşehir Kanunu gibi kırsal kesimi güçlendirecek reform niteliğinde çalışmaları hayata geçirdik. Tabii, bu eylem planlarını takviye etmeli, Büyükşehir Kanunu’nu daha da güçlendirmeliyiz. Marmara Bölgesi’nin yükünü hafifletmeli, yeni Marmaralar yapmalıyız. Bu manada Konya merkezli bir yeni güç merkezine ihtiyaç olduğu açıktır çünkü doğu ve güneydoğunun güçlenmesi Orta Anadolu’nun güçlenmesinden geçmektedir. Ayrıca, KOP bölgesine yeni su temini projeleri aciliyetle hayata geçirilmeli. Demir yolu enerji projelerine ilaveten Konya iline bir teknik üniversite kazandırılması bölgenin bir teknik üniversiteye sahip olması açısından önem arz etmektedir.

Son olarak, 2017 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyor; Şeb-i Arus törenleri için -bütçe nedeniyle gidemeyebiliriz- bütçe sonrası ayın 17’sinde hepinizi bekliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Babaoğlu.

On birinci konuşmacı Giresun Milletvekili Sayın Cemal Öztürk.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının 2017 yılı bütçesi üzerine, AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz vatandaşlarımı saygıyla selamlarım.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nin sahip olduğu potansiyelin hayata geçirilmesi amacıyla merkezi Giresun ili olan DOKAP, Haziran 2011’de kurulmuş, Nisan 2012’de de faaliyete başlamıştır. Hizmet alanı başlangıçta Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Samsun ve Trabzon olarak tespit edilen DOKAP, Eylül 2016’da Tokat ilimizin de dâhil edilmesiyle 9 ile çıkarılmıştır. DOKAP, Doğu Karadeniz Projesi’nin uygulamalarını koordine etmek ve bu kalkınma projesinin uygulandığı illerdeki yatırımların gerektirdiği hizmetlerin yerine getirilmesini sağlayarak bölgenin kalkınmasını hızlandırmayı amaçlamaktadır.

Başkanlık, ilk olarak 10 milyar 400 milyon Türk liralık bütçeli DOKAP Eylem Planı’nı hazırlayarak yürürlüğe koymuştur. Plan, turizm ve çevresel sürdürülebilirlik, ekonomik kalkınma, altyapı ve kentsel gelişme, sosyal gelişme, yerel düzeyde kurumsal kapasitelerin geliştirilmesi olmak üzere 5 temel eksen üzerine inşa edilmiştir.

Plan dâhilinde, Yeşil Yol kapsamında yol iyileştirme ve yol yapım çalışmaları, turizm merkezlerinde imar planlamaları, çay ve fındığın ürün kalitesinin artırılması, arıcılığın geliştirilmesi, Yatırım Adası Projesi’nin geliştirilmesi, bölge tersanelerinin desteklenmesi, bölgede bulunan limanların etkin kullanım stratejilerinin geliştirilmesi, KÖYDES projeleri kapsamındaki kırsal altyapı sorunlarının giderilmesi, şehirlerdeki rekreasyon alanlarının artırılması, entegre katı atık yönetimi projelerinin tamamlanması, okulların altyapı eksiklerinin giderilmesi, yurt sayısı ve kapasitelerinin artırılması gibi daha birçok alanda önemli ve vizyoner tedbirler tasarlanmıştır.

Plan kapsamında bahse konu alanların çoğunda çalışmalar tamamlanmış ve 2016 yılı üçüncü çeyrek itibarıyla 7,4 milyar Türk liralık kamu yatırımı gerçekleştirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DOKAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının yürüttüğü ve kamuoyunun yakından takip ettiği projelerden biri de Yeşil Yol Projesi’dir. Bölgenin turizm alanında gelişmesine vesile olacak Yeşil Yol Projesi, doğayı koruyarak gelişmeyi hedefleyen bir projedir. Yeşil Yol Projesi’nin ana teması mevcut yayla yollarının iyileştirilmesidir. Bu kapsamda, “birinci öncelikli yeşil yol” olarak nitelendirilen 2.600 kilometrelik mesafenin yaklaşık bin kilometrelik kısmı Karayolları Genel Müdürlüğünün uhdesinde bulunan mevcut yollardır. Geriye kalan 1.600 kilometrelik kısım ise vatandaşlarımızın yerel ölçekte kullandığı mevcut yayla yollarıdır. Projeyle 1.600 kilometrelik kısımda doğayla uyumlu, turizm niteliği taşıyan yaylalarımızın güzelliğine yaraşır yolların imar edilmesi hedeflenmektedir. Yeşil Yol Projesi için il özel idareleri ve büyükşehir belediyeleri tarafından kullanılmak üzere 2013-2016 yıllarında DOKAP tarafından 176 milyon Türk liralık ödenek tahsis edilmiştir. Projenin büyük kısmı 2018 yılı sonu itibarıyla tamamlanmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “kalkınma” çok kapsamlı bir kavram olup seçtiğiniz herhangi bir sektörde ortaya koyduğunuz çalışmalar birçok sektörle entegre hâlde ele alınmazsa arzu edilen sonuca ulaşamamaktadır. Bu nedenledir ki DOKAP Yeşil Yol Projesi dışında gerek turizm sektörüne altyapı oluşturacak gerekse diğer sektörlerle entegrasyonu sağlayacak birçok alanda proje ve faaliyetler uygulamış ve uygulamaya devam etmektedir. Yeni kurulmasına rağmen DOKAP’ın bölgede önemli çalışmalar yürüttüğünü büyük bir memnuniyetle görüyoruz.

DOKAP’ın bölgeye kazandırılmasına vesile olan başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Başbakanımıza, Kalkınma Bakanımıza ve ilgili tüm taraflara şükranlarımızı arz ederim. Ayrıca kıymetli çalışmalarından dolayı DOKAP Başkanımızı ve tüm çalışanlarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – …tebrik eder, bütçemizin hayırlara vesile olmasını dilerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.

On ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Mürteza Zengin.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MÜRTEZA ZENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle geçmişte olduğu gibi bugün de Kuvayımilliye’yi amil, iradeimilliyeyi hâkim kılacak olan yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Cenab-ı Allah insanlığı doğru yola iletmek için gönderdiği Kur’an’ı Kerim’de “Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabayı yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” diye buyurmaktadır.

Değerli milletvekilleri, adaletin hâkim olduğu yerde silahın yeri yoktur. Bugün dünyanın her yerinde silahlar ölüm kusuyorsa adalet ayaklar altında demektir. Timurlenk bile “Ülkeler kılıçla alınır ancak adaletle korunur.” diyerek çıkış yolunu göstermiştir. Bu yol, Kanuni Sultan Süleyman’ın söylediği gibi “Kılıcın yapamadığını adalet yapar.” anlayışını tekrar hâkim kılmaktır. Artık dünyadaki bu adaletsizliği adaletle yıkmak gerekir. “Kenâr-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu/ Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer'den onu!” diyerek Hazreti Ömer’i konuşturan İstiklal Şairimiz bugün Halep’te yaşanan zalimlikleri duysa acaba nasıl isyan ederdi?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı yalnızca bina yapan, personelin özlük işlemlerini yürüten bir kuruluş değildir. FETÖ terör örgütünün adalet camiası içindeki örgütlenmesi göstermiştir ki toplumdaki ihtilafları adaletle çözmesi gereken kurumun bizatihi kendisi sorunların kaynağı hâline dönüşmüştür. Bu durum adalete olan güveni sarsmıştır. Yargı bağımsızlığının bulunmadığı, mülkiyet hakkının tehlikede olduğu rejimler istikrar ve güven sağlayamaz. Ayrıca belirtmeliyim ki tutuklu sanıklara iddianame verilmemesi uygulaması yeniden gözden geçirilmelidir.

Bilindiği gibi adalet, hâkim, savcı ve avukat içinde dağıtılan en önemli toplumsal hizmetlerden biridir. Maalesef ülkemizde avukatlık kurumu yeterince etkin hâle getirilmediği için erken uyarı sistemi çalışmamıştır. Ancak bugün yeni anayasa çalışmaları nedeniyle olumsuzluğu gidermek için büyük bir fırsat doğmuştur. Adalet Bakanlığı kendi müktesebatı nedeniyle en çok katkı sunacak durumdadır. Zaten milletimiz 15 Temmuz gecesi canıyla, kanıyla demokrasiye sahip çıkarak Anayasa’nın yazılı olmayan 1’inci maddesini kendi elleriyle yazmıştır. Esasen, anayasalar tarihsel süreç içinde âdeta insan derisi üzerine yazılmış metinler değil midir?

Değerli milletvekilleri, yeri gelmişken, en büyük özgürlük mücadelesinin kral, kraliçe, hükümdar, padişah, cumhurbaşkanı gibi değişik adlar altında anılan ve kısaca devlet başkanı dediğimiz kuruma karşı verildiğini belirtmek zorundayım. Bunun nedeni şudur: Bilindiği gibi, başlangıçta yasama, yürütme ve yargı diye ifade edilen bütün kuvvetler, devlet başkanının şahsında toplanmıştı. İlk önce yargı, sonra yasama ve nihayet yürütme kuvveti, hükümdarın kudretinden koparılmış birer parçalardır. Siyasetin fizik kanunu, bu durumu şöyle ifade etmiştir: Ezelî tecrübeyle sabittir ki kuvvet sahibi herkes bunu kötüye kullanmaya eğilimlidir ve bir sınırla karşılaşıncaya kadar kötüye kullanmaya devam eder. Fazilet bile sınırlanmaya muhtaçtır. Kuvvet, kuvvetin kötüye kullanılmaması için o şekilde düzenlenmelidir ki kuvvet, kuvveti durdursun. Montesquieu’nun hiç adını duymaksızın, ona benzer ifadelerle bu temel prensibi 1919’da ortaya koyan Salihli Delegesi Zâhid Molla’yı da anmak isterim. Alaşehir Kongresi’nde aynen şöyle demiştir: “Dünyada her şey muvazene, denge kanunu tesirindedir. Bu kayıttan maksat, heyet-i umumiye kumandanlar üzerinde bir murakabe, muvazene tesisidir. Her kim ki kuvvet alırsa hasbelbeşer yani insanlık gereği bunu suistimal eder, şahıs devam etmez, usul payidar olur.”

Değerli milletvekilleri, klasik anlamda kuvvetler ayrılığı ilkesi olarak anılan bu durum, siyasal parti gerçeği karşısında fiilen uygulanamaz hâle gelmiştir. Bu cümleden olarak, ülkemizde tek kişiden oluşan bir anayasal organ görünümündeki cumhurbaşkanına, 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’yla yeni bir konum ve fonksiyonlar kazandırılmış. Cumhurbaşkanı hem devletin ve hem de yürütmenin başı olarak kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanına pozitif anayasa tarafından yüklenilen manevi rol, devlet kurumlarının en üstüne yerleştirilmesi ve partiler iktidarının devlet iktidarıyla sınırlandırılmak tercihi bu makamın önemini büsbütün artırmıştır. Temel hak ve özgürlükler bakımından, devlet başkanlığının yeni yetkilerle donatılması, toplum yönünden kazanılmış hakların kaybedilmesi anlamına gelmektedir. Ancak, dünya ve siyasal parti gerçeği dikkate alındığında daha etkin yönetimlerin oluşturulması zarureti doğmuştur.

Sonuç olarak, Batılılar “Türkler inşa eder ancak tamir edemez.” hükmünü Anayasa değişikliği noktasında ilk defa geçersiz kılabilir mi? Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisinin Değerli Genel Başkanı Sayın Doktor Devlet Bahçeli’nin de olumlu katkı ve yol gösterici uyarılarıyla birlikte Anayasa geleneğimiz bakımından tarihî bir uzlaşma ortamı doğmuştur.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zengin.

On üçüncü konuşmacı Kayseri Milletvekili Sayın Hülya Nergis.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜLYA NERGİS (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ döneminde, diğer alanlarda olduğu gibi yargı alanında da reformlar ve köklü değişikliklere imza atılmıştır; hak arama yolları çoğaltılmıştır, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu açılmıştır, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı getirilmiştir. Yargı alanında en önemli tarihî reformlardan bir tanesi olan istinaf kanun yolu da 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçirilmiştir. Yıllardır dile getirilen istinaf mahkemelerinin kurulması ihtiyacı, 9 defa kanun tasarısı düzenlenmiş olmasına rağmen kanunlaşamamıştır; bu tarihî adımı atmak yine bize nasip olmuştur. Adli yargıda istinaf 2004’te, idari yargıda istinaf ise 2014 yılında yasallaşmıştır, 20 Temmuz 2016’da ise fiilen faaliyete geçirilmiştir.

İstinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesiyle iki dereceli yargılama sistemine geçilmiş, hak arama yolları çoğaltılmış, bireylerin hukuki güvenceleri artmış, delillerin yeniden değerlendirilmesi imkânı getirilmiş, gerekirse yargılamanın tekrar yapılması sağlanmıştır; vatandaşlarımızın temyiz incelemesi için artık Ankara’ya gelmek yerine sorunu yerel düzeyde çözme imkânı getirilmiştir. Yargıtay ve Danıştayın iş yükü azaltılarak gerçek bir içtihat mahkemesi olmanın yolu açılmıştır. Uygulama birliğinin temini ile ihtisaslaşmada verimlilik ve etkinliğin sağlanabilmesi amacıyla ilk etapta 7 ayrı bölgede istinaf mahkemeleri faaliyete geçirilmiştir. İstinaf mahkemeleri dört aydır görev yapmasına rağmen, 6.924 ceza ve 4.138 hukuk olmak üzere toplam 11.062 dosya görülmüştür. Ceza dairelerinin toplam iş bitirme oranı yüzde 72, hukuk dairelerinin ise yüzde 74 olarak gerçekleşmiştir.

Yargının yükünü oldukça hafifleteceğine inandığımız başka bir düzenleme de ara buluculuk kurumudur. Ara buluculuk kurumu 6325 sayılı Kanun’la AK PARTİ iktidarında bir hukuk reformu olarak ülkemize kazandırılmıştır. Ara bulucular fiilen görev yapmaya başlamıştır. Şu an itibarıyla sicile kayıtlı 3.314’ü aşkın ara bulucu bulunmaktadır. Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Adalet Akademisinin de aralarında bulunduğu 31 eğitim kuruluşuna ara buluculuk eğitim izni verilmiştir, ara buluculuk eğitimleri de devam etmektedir. Ara buluculuğa başvurmuş olan 5.201 uyuşmazlıktan 4.967’sinde anlaşma sağlanmıştır, bu rakam yüzde 96’ya tekabül etmektedir.

Ara buluculuk uygulamalarının konu bazında dağılımında ilk sırada işçi-işveren uyuşmazlıkları yer almaktadır. İşçi-işveren uyuşmazlıklarında dava açılmadan önce ara bulucuya başvuru şartı getiren İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı Taslağı 23/3/2016 tarihinde ilgili kurumların görüşüne sunulmuştur. Böylelikle, iş mahkemelerinin görev alanına giren yaklaşık 400 bin uyuşmazlığın ara buluculuk yoluyla çözümlenmesine imkân sağlanacaktır.

Adalet Bakanlığınca koordinasyonun sağlanması ve ara buluculuğun daha kolay ulaşılabilir olması amacıyla 59 adliyemizde ara buluculuk büroları kurulmuş ve faaliyete geçirilmiştir. Beşiktaş Belediyesi, Ankara Sanayi Odası, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası kendi bünyelerinde ara buluculuk merkezleri kurmuşlardır.

Adalet Bakanlığınca yapılan bütün bu çalışmalar ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacak, aynı zamanda adli uyuşmazlıkların erken çözüme kavuşması suretiyle adaletin temininde etkili olacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlar, 2017 yılı bütçesinin aziz milletimize hayırlara vesile olmasını dilerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Nergis.

On dördüncü konuşmacı, Denizli Milletvekili Sayın Cahit Özkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı bütçesi içerisinde yer alan, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu 2017 bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Adalet Bakanlığımız, bugün, yaklaşık 200 bin hükümlü ve tutuklu, 395 bin denetimli serbestlik yükümlüsü ve 52 bin ceza infaz koruma personeli olmak üzere, 100 binlerce kişiye doğrudan etki eden ceza infaz kurumu alanında hizmet vermektedir.

AK PARTİ olarak, ceza infaz kurumlarını başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere, uluslararası sözleşmelerin belirttiği standartlara uygun hâle getirdik. Ceza infaz sisteminde tutuklu ve hükümlülerin haklarını koruyacak gerekli tüm tedbirleri aldık. Bu sayededir ki geçmişte ülkemizi mahcup eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları artık tarihe karıştı.

Bu çerçevede, standartları karşılamayan 276 ceza infaz kurumunu kapattık. Yerlerine, çağdaş ceza infaz usullerine uygun 149 yeni ceza infaz kurumunu faaliyete geçirdik. 2002’de 20 bin olan personel sayısını, ihtiyaç çerçevesinde 52 bine çıkardık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu ceza yargılaması ve ceza infaz hukukuna uygun olarak hükümlü ve tutukluların meslek ve sanatlarının korunup geliştirilmesi, meslek sahibi olmayanlara bir meslek öğretilmesi, vakitlerinin değerlendirilerek ekonomiye faydalı hâle getirilmesi, topluma kazandırılan bireylerin yeniden suça karışmasının önlenmesi, edindikleri mesleği icra ederek ekonomik özgürlüklerinin kazandırılması amacıyla kurulan 277 iş yurdu çalışmalarını başarıyla sürdürmektedir.

Bu kurumlarda 50 bin hükümlü ve tutuklu çalışmış, kanunun belirttiği şekilde bu hükümlü ve tutuklular meslek ve sanat öğrenmişler, sigortalı olarak kazanç elde etmişler ve elde edilen kârdan pay almışlardır. Diğer yandan iş yurtları, öğrettikleri meslek ve sanatla, geleneksel el sanatlarının nesilden nesile aktarılmasına hizmet etmektedir. Tarım ve hayvancılık alanlarına yaptıkları yatırımlarla da ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadırlar. Mesleki faaliyet ve sanat ürünleri yurt dışı veya yurt içi fuarlarda büyük bir beğeni toplamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu faaliyetlerin yanı sıra, Hükûmetimiz, gelişen modern infaz yöntemlerine uygun olarak 2012 yılında denetimli serbestlik müessesesini infaz sistemimize kazandırmıştır. Getirilen denetimli serbestlik müessesesiyle, hükümlüler, şartlı salıverilmelerine iki yıl kala belirli denetim şartlarıyla tahliye olabilmektedirler.

671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle, 1 Temmuz 2016 tarihine kadar işlenen bazı suçlar nedeniyle hükümlü olanlar bakımından iki önemli düzenleme getirilmiştir. Birincisi, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da koşullu salıverilmeye dair bir yıl olan süre, bazı suçlar açısından iki yıla çıkarılmıştır. Buna göre, şartlı salıverilmelerine iki yıl kalan iyi hâlli hükümlüler, denetimli serbestlik hükümlerinden yararlanabilmektedir.

İkinci düzenleme ise Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da düzenlenen koşullu salıverilmeye ilişkindir. Önceki düzenlemede, süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar, cezalarının üçte 2’sini infaz kurumlarında çekmeleri hâlinde koşullu salıverilmeden yararlanabilmekteydi. Düzenlemeyle, bazı suçlar için üçte 2’lik oran yarıya indirilmiştir. 10 Ekim 2016 tarihi itibarıyla 44.800 kişi bu düzenlemelerden faydalanarak tahliye edilmiştir.

671 sayılı KHK’yla bir taraftan cezaevlerinde rahatlama sağlanırken diğer yandan da hükümlülerin kademeli infaz ve tahliye süreciyle topluma kazandırılmaları amaçlanmıştır.

Ülkemizde ceza infaz kurumlarının yoğunluğu Avrupa ortalamasının çok altındadır. Ceza infaz kurumlarında kapasiteye göre doluluk oranları Fransa’da yüzde 114, İngiltere’de yüzde 111, Macaristan’da da yüzde 130 iken Türkiye’de sadece yüzde 104’tür. 2020 sonuna kadar 143 ceza infaz kurumu açılması, 131 ceza infaz kurumunun da kapatılması planlanmıştır. Böylece doluluk oranı daha da aşağıya düşecektir.

Yine, herkesin malumudur ki infazlara ve mahkûm isyanlarına tanıklık eden, o darbe yıllarının acılarının yaşandığı cezaevleri de AK PARTİ dönemlerinde müzeye dönüştürülmüştür.

Bu düşüncelerle 2017 bütçemizin tüm ülkemize hayırlı olmasını, hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özkan.

On beşinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Yıldız Seferinoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığımıza bağlı Türkiye Adalet Akademisi bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Adalet Akademisi 2003 yılında kurulmuş, tüzel kişiliği olan, bilimsel, idari ve mali özerkliğe sahip özel bütçeli bir kamu kurumudur. Eğitim merkezi 2016 yılında 3.772 hâkim ve savcı adayına yönelik eğitim çalışmasını gerçekleştirmiştir. Bu hâliyle Avrupa’nın en büyük yargı akademisi olduğu söylenebilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adaleti sağlamak devletin temel görevlerinden birisidir. Dolayısıyla, bu alandaki hizmetlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, hızlı ve doğru yürütülmesi adaleti sağlayan hâkim ve savcılarımızın mesleki yeterlilikleriyle doğru orantılıdır. Hâkim, savcıların ve adayların eğitimi bu bağlamda oldukça önemlidir. Misyonu, adalet ve hukuk alanında evrensel standartlarda mesleki eğitim, danışma, inceleme, araştırma ve yayın faaliyetleriyle ulusal ve uluslararası alanda projeler yaparak çözüm önerilerini bilimsel yöntemlerle sunmak olan Türkiye Adalet Akademisi ülkemizde ve uluslararası alanda gerçekleşen güncel hukuki gelişmeleri takip ederek hâkim ve savcıların meslek öncesi ve meslek içi eğitimlerini planlamaktadır. Eğitimleri de uygulamanın içinden gelen, mesleki tecrübeleri bulunan eğitim ve öğretim görevlileriyle yürütmektedir.

Eğitim konusunda yabancı dili de kapsayacak şekilde geniş bir bakış açısı yakalanmış, yargı mensuplarımıza yabancı dil dâhil, akademik kariyer yapma fırsatı verilmiştir. Bunların sonucunda, yargı mensuplarımızın uluslararası kurumlarda görev alması bu vesileyle sağlanmış olmuştur. Bu şekilde görev alanların sayısı sürekli artmaktadır. Bugün itibarıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi daimi temsilciliği ve diğer uluslararası kuruluşlar nezdinde görev yapan hâkim ve savcılarımız bulunmaktadır. Bu bağlamda, 2016 yılı eğitim döneminde Adalet Akademisinde 3.772 hâkim, savcı adayına meslek öncesi, 2.854 hâkim, savcıya meslek içi ve 3.934 kişiye ise hizmet içi eğitim verilmiştir. Meslek içi eğitim faaliyetlerinde örgütlü suçlarla mücadele, kadastro hukuku uygulamaları, hayata karşı ve vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlar, gümrük ve mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklar, istinaf temel eğitimi, sahtecilik ve dolandırıcılık, mal varlığına karşı işlenen suçlar, uzlaşma kurumunun etkinliğinin artırılması, ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi, ara buluculuk konularında eğitim verilerek uygulamada yaşanan sorunlara çözüm üretilmiştir. Burada hemen ifade etmek isterim ki akademinin verilen eğitimlerde çağın gereklerine uygun, etkin ve verimli öğretim metotları kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra, eğitim müfredatının geliştirilmesi için yerli ve yabancı uzmanlarla çalışılmakta, projeler geliştirilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile akademi arasında kurulan video konferans sistemiyle doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uzmanları tarafından adaylara insan hakları ve mahkeme uygulamaları konusunda ders verilmeye başlanmıştır. Türkiye Adalet Akademisinde, hâkim ve savcılar dışında, avukat, noter, mahkeme personeli ve diğer kurumların hukuk müşavirleri, müfettişler ve denetçilerin eğitimleri de ayrıca verilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Adalet Akademisi bilimsel çalışmalar ve etkinlikler çerçevesinde düzenlediği ulusal ve uluslararası sempozyum ve çalıştaylarla hukuk ve yargı sistemimizin işleyişiyle ilgili çeşitli aktüel sorunlara çözüm üretme çabası içerisindedir. Bu amaçla, 2015-2016 yıllarında ulusal ve uluslararası 15 ayrı program gerçekleştirmiştir. Programlara yurt dışından hâkim, savcı, uzman, sivil toplum kuruluşları temsilcileri; Türkiye’den de hâkim, savcı, avukat ve sivil toplum kuruluşu üyeleri katılmışlardır.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Seferinoğlu.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on altıncı ve son konuşmacı Mardin Milletvekili Sayın Ceyda Bölünmez Çankırı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan Türkiye Adalet Akademisi bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları karşısında bizleri takip eden aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Kuruluşundan bugüne kadar geçen kısa sürede birçok başarıya imza atmış olan Türkiye Adalet Akademisi hâkim ve savcı adayları, avukatlar, noterler, mahkeme personelleri ve diğer kurumların hukuk müşavirleri, müfettiş ve denetçilere de eğitim hizmeti vermektedir. Türkiye Adalet Akademisinde eğitim faaliyetlerinin yanı sıra adayların sosyal ve kültürel değerlerinin geliştirilmesi için de çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda, sinema, tiyatro, müzik, edebiyat, tarih gibi alanlarda Türkiye’nin seçkin aydınlarıyla söyleşi ve konferanslar düzenlemektedirler. Benzer şekilde sanat, hobi ve spor faaliyeti kapsamında ebru, bağlama, fotoğrafçılık, ney, drama, diksiyon, Osmanlıca, Kur’an ve tecvit kursları da düzenlemektedirler.

Türkiye Adalet Akademisi yayın ve dokümantasyon alanında da iddialı bir kurumumuzdur. Hukuk ve adalet alanında bilgi ihtiyacının karşılanmasına katkıda bulunmak amacıyla hakemli ve uluslararası indekslerde taranan çok sayıda süreli yayın çıkarmaktadır. Akademinin çıkardığı süreli yayınlar şunlardır: Yılda 4 kez Türkçe olarak çıkarılan ulusal hakemli Türkiye Adalet Akademisi Dergisi; yılda 2 kez İngilizce, Fransızca, Almanca olmak üzere uluslararası hakemli Law and Justice Review; insan hakları alanında yılda 2 kez İngilizce, Fransızca, Almanca olarak çıkarılan uluslararası hakemli Human Rights Review; yabancı dillerden Türkçeye çevrilen makalelerin yer aldığı Küresel Bakış Çeviri Hukuk Dergisi; hâkim ve savcı adaylarının kültür, edebiyat, sanat ve sosyal yaşamlarına dair değişik konularda kendilerini ifade edebilecekleri, altı ayda bir yayınlanan Akademi ve Yaşam Dergisi; kürsüdeki hâkim ve savcılara yönelik kültür ve edebiyat alanında altı ayda bir yayınlanan Akademi ve Kürsü dergileri çıkardıkları yayınlar arasındadır. Bunlara ek olarak, Türkiye Adalet Akademisi hukuk ve adalet alanında 28 binden fazla kaynağın bulunduğu güncel kütüphanesiyle hizmet vermektedir. Bu bilgi hazinesini Türkiye’nin büyük ve etkin kütüphanelerinden biri hâline getirmek için arşiv ve kaynak çalışmalarını ara vermeksizin sürdürmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Adalet Akademisi, uluslararası ilişkiler ekseninde Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi uluslararası saygınlığı olan kurumlar başta olmak üzere hukuk ve adalet alanında 97 ülke, 21 uluslararası kamu kuruluşuyla iş birliği yapmaktadır. Bu bağlamda, Avrupa Birliği ülkeleri dâhil olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’nden Afganistan’a, Azerbaycan’dan Endonezya’ya, Güney Kore’den Suudi Arabistan’a kadar dünyanın dört bir yanından onlarca ülkenin hâkim ve savcıları için akademi bünyesinde eğitim programları düzenlemektedir.

Türkiye Adalet Akademisi, yaklaşık 3 bin civarında hâkim ve cumhuriyet savcısına 2016 yılı içerisinde meslek içi eğitim vermiştir. Bunun yanı sıra, 2 bin yabancı hâkim ve savcı da akademi bünyesinde eğitim görmüştür. Yine, diğer ülkelerle birlikte, ulusal ve uluslararası hukuk alanında seminer, sempozyum ve çalıştaylar düzenleyerek karşılıklı olarak bilgi ve tecrübe paylaşımı gerçekleştirilmiştir.

Türkiye Adalet Akademisi, hâlihazırda, ifade özgürlüğü kapsamında bir Avrupa Birliği projesi yürütmekte ve ilgi alanlarında yürütülen 4 projeye de destek vermektedir. Önümüzdeki birkaç yıl içinde programlanmış ve uluslararası finansman anlaşması imzalanmış olan pek çok projede doğrudan faydalanıcı veya destekleyici kurum niteliğinde yer almaktadır. Bu vesileyle de teknik ve idari akademik kapasitesini sürekli olarak güçlendirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası toplumun onurlu, saygın bir üyesi olan ülkemizde özgürlükçü demokrasinin geliştirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi, hukukun evrensel değerlerinin hâkim kılınması yolunda Türkiye Adalet Akademisi görev ve sorumluluklarını yerine getirmek amacıyla çalışmalarını kararlılıkla sürdürmektedir.

Bu düşüncelerle, yargı alanında kilit kurumlarımızdan olan Türkiye Adalet Akademisinin 2017 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çankırı.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, şahıslar adına lehte olmak üzere Hatay Milletvekili Sayın Fevzi Şanverdi konuşacak.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Uluslararası sistemde kapsamlı siyasi, ekonomik, toplumsal değişimlerin yaşandığı bir döneme şahitlik ediyoruz. Bölgesel ve küresel düzeyde her bakımdan dengelerin değişmesine yol açacak olan bu gelişmeler bir parçası olduğumuz coğrafyamızda yaşanmaktadır. Bu sürecin yol açtığı risk ve sınamalar son yıllarda daha da belirginleşmiş, sınıraşan nitelikte krizler âdeta günlük hayatın bir parçası hâline gelmiştir. Şüphesiz, Suriye bu krizleri her boyutuyla yaşamaktadır. Son altı yıldır Suriye’de yaşanan kriz, siyasi boyutu bir yana bıraksak bile insani, ekonomik, hatta kültürel alanda çok büyük yaralar açmıştır. Suriye halkının yaşadığı bu insani durumun yaşanan iç savaş bitse de bir süre devam edeceği aşikârdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, coğrafyamızın yaşadığı buhranı anlamak için Halep’e bakmak yeterlidir. Bugün Halep’teki durumu açıklamak için kelime bulmak mümkün değildir. Rejim ve destekçileri Halep’te halka karşı âdeta bir insanlık suçu işlemektedir. Halep’te çalışır durumda tek bir hastane kalmadı. Hâlihazırda ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin yaşadığı insani dram yetmezmiş gibi bugün Doğu Halep’te 300 bin civarındaki kardeşimiz acil insani yardım ihtiyacı içindedir. Bir halk tüm dünyanın gözleri önünde kitlesel ölümle zorlanmaktadır. Ancak rejim uluslararası toplumun sessizliğinden ve harekete geçmemesinden cesaret bulmaktadır, masum sivillerin hayatını hiçe sayarak saldırılarına devam etmektedir. Birleşmiş Milletler, istatistiksel verileri toplamanın ötesine geçmemektedir. İnsanlık, Suriye’de âdeta dilsiz ve âciz kalmıştır. Suriye’de masum insanlara atılan her bomba, sıkılan her kurşun vicdanlarımıza, insanlığımıza sıkılmaktadır. Dünyanın bu dramı daha kaldıracak mecali de kalmamıştır.

Sayın milletvekilleri, görülüyor ki Halep’in düşmesi de Suriye’nin ihtilafını sona erdirmeyecektir. Burada terörizm ve aşırıcılık dâhil ortaya çıkabilecek riskler sadece bizim için değil, uluslararası güvenlik için de tehdit arz etmektedir. AK PARTİ hükûmetleri olarak tutumumuz sürecin başından beri açık ve nettir. Halep’te önce bombardımanların durdurulması ve insani erişimin sağlanması gerekmektedir. Ancak, ne yazık ki en son bu konuda yapılan çağrıyı Rusya ve Çin bir kez daha veto etmiştir. Suriye konusunda verilen her veto aslında sivil ve masum insanlara verilen bir ölüm kararıdır. İşte bunun için Sayın Cumhurbaşkanımız âdeta haykırırcasına “Dünya 5’ten büyüktür.” demekte ısrar etmektedir. Zira, dünya 5 ülke tarafından yönetildikçe acılar, ölümler devam edecektir. Bu noktaya gelinmemesi için Türkiye elinden gelen çabayı göstermiştir. Lozan’da insani erişim ve siyasi çözüm süreci bağlamında yapıcı önerilerde bulunduk ancak rejimin bu insani yaklaşıma bile tahammülü olmadığını gördük. Muhalefete acımasızca saldırmaya devam ediyor, bu saldırılar yalnızca sivilleri değil, sivillerin hayatlarını idame ettirdikleri altyapıyı da hedef alıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye’de ihtilafın siyasi çözümle sonlandırılması, bu ülkede gerek istikrarın yeniden tesisi gerek DAEŞ ve diğer terör örgütleriyle etkili mücadele için esastır. Üzülerek görüyoruz ki gerçekler bazı çevrelerce çarpıtılmaktadır. Yine, üzülerek söylüyorum ki bu yüce Meclis çatısı altında bizimle birlikte çalışan arkadaşlarımızın bir kısmı söz konusu çarpıtmalara da alet olmaktadırlar. Oysa, Suriye krizi küresel çapta bir insani krize dönüşmemişse, eğer çatışma Suriye dışına taşınmamışsa bunun en büyük paylarından biri ülkemizin izlediği dikkatli dış politikanındır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye olarak bölgemizde ve ötesinde kalıcı barışın ve istikrarın yerleşmesini, refahın yayılmasını amaçlıyoruz. Zira, AK PARTİ hükûmetlerinin dış politikadaki temel yaklaşımı sorunların diyalog yoluyla çözülmesidir. Kim ne derse dersin, hangi kara propagandayı yaparsa yapsın ve kim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FEVZİ ŞANVERDİ (Devamla) - …ülkemiz aleyhinde yapılan düşmanca siyasetlere alet olursa olsun biz AK PARTİ olarak mazlumun yanında durmaya devam edeceğiz.

Bu duygu ve düşüncelerle bütçe görüşmelerimizin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şanverdi.

Sayın milletvekilleri, birleşime kırk dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.26

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, Hükûmet adına ilk olarak Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu konuşacaktır.

Sayın Bakan, süreniz yirmi beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bakanlığımın 2017 mali bütçesinin yüce Meclisimizde görüşülmesi vesilesiyle huzurlarınızdayım.

Daha önceki konuşmacıların, gruplar adına konuşan arkadaşlarımızın değerli görüşlerini dikkatlice dinledim, not da aldık, çok yapıcı eleştiriler de geldi, uyarılar da geldi. Tüm arkadaşlarımıza gönülden çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, izninizle, daha önce komisyondaki görüşmelerde de anlatmaya çalıştığım gibi, dış politikamızın prensiplerini, önceliklerini sizlerle paylaşmak isterim. Elbette soru-cevap bölümünde de arkadaşlarımızın soruları varsa bunları da cevaplamaktan büyük bir mutluluk duyacağım.

Elbette dış politikamızın özellikle 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra önceliklerinden bir tanesi de FETÖ’yle içeride olduğu gibi dışarıda da mücadele etmek olmuştur ve FETÖ’yle mücadelede Bakanlığımız âdeta seferberlik ilan etmiştir. Yurt dışındaki tüm temaslarımızda, çalışmalarımızda FETÖ terör örgütünün Türkiye’de yaptığı hain darbe girişimini anlatırken bu örgütün o ülkeler için de ne kadar tehlikeli olduğunu anlattık.

Esasen, Gazi Meclisimiz de FETÖ’nün hedefi olan Gazi Meclisimiz de bizim bu çabalarımıza büyük bir destek vermiştir. Çok Değerli Meclis Başkanımızın Demokrasi ve Dayanışma Zirvesi’ne katılan uluslararası meclislerin, parlamentoların başkanları, temsilcileri Ankara’ya gelerek dayanışma göstermiştir. Esasen Ankara’ya gelen dışişleri bakanları, uluslararası örgütlerin genel sekreterleri ve tüm temsilciler yüce Meclisimizi ziyaret etmiştir, 15 Temmuz darbe gecesinde hainlerin Gazi Meclisimizi nasıl bombaladığını kendi gözleriyle görmüştür. Ayrıca, milletvekili arkadaşlarımız farklı partilerden heyetler oluşturarak, değişik ülkelere giderek FETÖ örgütünü ve o gece yaşananları muhataplarına anlatmışlardır, bilgilendirmişlerdir.

Biz de tüm ikili görüşmelerimizde arkadaşlarımızla beraber uluslararası platformlardaki toplantılarda bunu anlatıyoruz. Dış temsilciliklerimiz bugüne kadar Cumhurbaşkanı düzeyinde 74, Başbakan seviyesinde 101, bakan seviyesinde 729, milletvekili düzeyinde 1.568 resmî girişim yaptılar ve diğer sivil toplum örgütlerini de sayarsak bu rakamın toplamı 9.009 oluyor. Arkadaşlarımızdan haftalık raporlar alıyoruz ve bu çalışmalarımızı hiç ara vermeden sürdüreceğiz. Girişimlerimizden sonuç almaya başladık. Önce, Körfez İşbirliği Konseyi dışişleri bakanları FETÖ’yü terör örgütü ilan etti Riyad’da. Hemen arkasından, 56 ülkenin üye olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı 57 üyesi var şu anda, Suriye’nin üyeliği askıda- dışişleri bakanları yine FETÖ’yü terör örgütü ilan ettiler. Daha geçen hafta içinde Asya Parlamenter Asamblesi de FETÖ’yü terör örgütü ilan etti. Özellikle burada Asya Parlamenter Asamblesi Türk delegasyonu üyesi arkadaşlarıma ve Meclis Başkan Vekilimiz Ahmet Aydın Bey’e çok teşekkür ediyorum gayretlerinden dolayı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ve bugüne kadar yine Azerbaycan’dan Pakistan’a, Senegal’a, Afrika’dan Avrupa’ya kadar, Balkanlara kadar birçok ülkede 69 FETÖ kuruluşunu ya kapattırdık ya da devrini sağladık. Şu anda Maarif Vakfımız devrede ve birçok ülkede Maarif Vakfımız FETÖ’ye ait okulları devralıyor. Kendisi yönetmek istiyorsa o ülkelere de her türlü desteği veriyoruz.

Yine çabalarımız çerçevesinde, bazı FETÖ üyelerini değişik ülkelerden geri aldık. Ülkelerle yaptığımız anlaşmalar gereği hepsini açıklamayabiliriz ama önemli sayıda FETÖ mensubunu bugüne kadar ülkemize de aldık. Devam edeceğiz, takip ediyoruz, Türkiye’de nasıl peşindeysek yurt dışında da peşlerini bırakmayacağız ve halkımıza, milletimize sözümüz var, sonuna kadar, her yerde bunlardan hesap sormaya devam edeceğiz.

Yine, hain FETÖ liderini de Türkiye’ye getirmek için Adalet Bakanımızla birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Takip edeceğiz, yeni yönetimin de bizim hassasiyetimizi daha iyi anlayacağını umut ediyoruz ve beklentimizi kendilerine iletiyoruz.

Elbette, her kuruma olduğu gibi, benim Bakanlığıma da FETÖ sızmış ve bugüne kadar 440 kişinin Bakanlığımızla ilişiğini kestik, bazı soruşturmalarımız devam ediyor. Her itirazı da hata yapmamak için dikkatli bir şekilde değerlendiriyoruz.

Yalnız, mücadele ettiğimiz tek terör örgütü FETÖ terör örgütü değil. Yine, yurt dışında PKK, DHKP-C gibi terör örgütleriyle de mücadele ediyoruz. Özellikle yurt dışındaki faaliyetlerini engellemek için tüm arkadaşlarımızla o ülkeler nezdinde girişimlerde bulunuyoruz, taleplerimizi iletiyoruz ve takip etmeye devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, tabii, FETÖ’yle, diğer terör örgütleriyle mücadele ederken dış politikamızın temel anlayışı olan… Yani, komşusu aç yatarken kendisi tok yatmayı içine sindiremeyen bir millet olarak, ülke olarak, insani dış politikamızı da çok başarılı bir şekilde uygulamaya devam ediyoruz. Sizlerle daha önceki görüşmelerimizde insani yardım ve kalkınma yardım miktarlarımızı paylaşmıştık. Bu rakamlar her geçen gün artıyor. Geçen yıl yaptığımız insani yardım miktarı 3,2 milyar dolardır. Yine, kalkınma yardımımızın toplamı ise 3,9 milyar dolar düzeyindedir. Yani bunları topladığımız zaman insani yardımda şu anda çok şükür dünyada 1’inci ülke olmayı sürdürüyoruz ve bu yardımlarımız ekonomimiz büyüdükçe artarak devam edecektir.

Yine, insan odaklı dış politikamız çerçevesinde, ezilenlerin, mazlumların sorunlarını da uluslararası gündeme taşıyoruz ve bu sebeple geçen sene ve bu sene Türkiye’de önemli toplantılar gerçekleştirdik. Bu sene mayıs ayında çok önemli 2 toplantı yaptık; dünyada ilk defa düzenlenen Birleşmiş Milletler Dünya İnsani Zirvesi’ne de ev sahipliği yaptık, bir hafta sonrasında da En Az Gelişmiş Ülkeler toplantısını yine ülkemizde gerçekleştirdik. G20’yle başlayan, NATO’yla başlayan bir yıl içinde düzenlediğimiz zirve sayısı, gerçekten İslam Zirvesi ve Dünya Enerji Kongresi’yle birlikte, 10 sayısına ulaşıyor.

Diğer yandan, mücadele etmemiz gereken başka konular da var. Özellikle, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı ilgilendiren, Müslümanları yakından ilgilendiren, esasen bugün Avrupa’nın temel sorunu olan, Batı’nın ve Avrupa’nın temel sorunu olan hoşgörüsüzlük, yabancı düşmanlığı, İslamofobi gibi problemlerle mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Özellikle, Batı Avrupa’da ciddi bir düzeye gelen bu aşırılıkla, aşırıcılıkla mücadele etmek bizim de sorumluluğumuzdur ve Avrupa’daki siyasetçilere de bunu hatırlatıyoruz. Sadece hedef göçmenler değil, Müslümanlar değil, Avrupa’nın ortak değerleri de yıpranmaya başladı ve daha önce de söylediğim gibi Avrupa’daki şu andaki tablo, bize İkinci Dünya Savaşı öncesi tabloyu hatırlatıyor. Korkarım, tedbirler alınmazsa maalesef o günlere dönme riskimiz var.

Yine, Avrupalılara verdiğimiz başka bir mesaj da Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimiz. Bugün maalesef Avrupa Birliği, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine kendi iç politika çerçevesinden kısır bir açıdan bakıyor, döngüden bakıyor. Bu, son derece sağlıksızdır, yanlıştır ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine yakışan bir yaklaşım da değildir. En son Brüksel’de, NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı için gittiğim Brüksel’de Avrupa Birliğinden Mogherini, Timmermans ve Avramopoulos’la görüşmelerimizde de bunu söyledik. Fakat son zamanlarda bir yumuşama görüyoruz; Türkiye gerçeğini tekrar anlamaya başlayan bir Avrupa’yı görüyoruz. Bu da esasen, iyidir; bizim de arzu ettiğimiz budur. Biz onlardan ayrıcalık istemiyoruz ama Türkiye’yi de eşit bir ortak olarak görmek durumundadırlar; üye olalım, olmayalım. Onlar 1’inci sınıf, biz 2’nci sınıf değiliz; bunu hatırlatıyoruz. Türkiye’yle ilişkileri sağlıklı götürebilmek için bizi eşit bir ortak olarak görmek durumundadırlar. Standartları da ileri olabilir, geri olabilir; Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında da farklılıklar var ama bunların hiç biri bir ülkenin üst, bir ülkenin alt olmasını gerektirmez. Bizim milletimiz de böyle bir anlayışı zaten kökten reddediyor.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Bakan, idamı ne yapacağız?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, Avrupa Birliğiyle, önümüzdeki süreçte de ilişkileri sağlıklı bir şekilde götürmek istiyorsak bu anlayış olmalı. Avrupa Birliği Bakanımız da mutlaka bütçe görüşmesinde sizlere anlatacaktır. Biz herhangi bir faslı açmaya hazırız, o fasıl bu fasıl fark etmez -Volkan Bey de aramızda, kendisi de her zaman söylüyordu- hemen bir kurayla istediğimiz faslı çekelim, açılış ve kapanış kriterlerini yerine getirmeye de hazırız, yeter ki siyasi engeller olmasın.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Bakan, idamı ne yapacağız, idamı? İdamı ne yapacağız Sayın Bakanım?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - İdamı Meclis değerlendirecek, sizler değerlendireceksiniz.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Tabii canım, tabii ki yani.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan idama karşı.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Halkın temsilcisi burasıdır.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Tabii tabii.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Burası idam konusunda değerlendirir, kararını verir.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Ben sizin “tapu sicil müdürlüğü” diyeceğinizi zannetmiştim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Halkın iradesinin temsil edildiği yer buradır.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan idama karşı.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Tabii. “Tapu sicil müdürlüğü” dersiniz diyordum, zannediyordum.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Şimdi, tabii, dış politikamızda gündemde olan konulardan bir tanesi de Kıbrıs konusudur. Bugün CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz Bey de Kıbrıs konusuna uzun uzun değindi. Esasen, müzakerelerin yoğunlaştığı ve sona doğru geldiğimiz bir dönemde Kıbrıs konusundaki gelişmeler de sessiz sedasız yürümüyor; gayet şeffaf bir şekilde, KKTC yönetimiyle de sürekli temas hâlindeyiz. Yine, en son ziyaretimde sadece Cumhurbaşkanı ve müzakereci değil, yine Hükûmetin 2 ortağıyla toplantı yaptık; daha sonra, muhalefetteki 2 parti de katıldı. Türk tarafında müzakerenin çerçevesi ve takvime bağlanması konusunda bir konsensüs var, bu konuda sıkıntı yok. Müzakerenin içeriği belli, 11 Şubat 2014’te açıklanan ortak açıklama çerçevesinde müzakereler devam ediyor. Yine, sayın genel başkan yardımcımızın da söylediği gibi, siyasi eşitliğe dayalı, kapsamlı bir çözüm öngörülüyor fakat “siyasi eşitliğe dayalı, kapsamlı” bir çözüm demek Türkiye'nin ya da KKTC’nin ilkelerinden taviz vermesi anlamına gelmez. Haklı olarak bazı uyarılarda bulundunuz; doğru, biz de bu uyarılar konusunda hassasız ve bu söylediklerinizin bir kısmı karşı tarafın niyetini gösteren, bir kısmı esasen bunların talepleridir fakat bu taleplere Türk tarafı “Evet.” dememiştir. Türk tarafı “Evet.” demediği için -2 kere- Mont Pelerin’de Rum tarafı 1 defasında ara istemiştir, 2’ncisinde de masadan kalkmıştır. Türk tarafının kararlılığını gördükten sonra tekrar masaya dönme konusunda olumlu yaklaşılmıştır ve burada Türk tarafının, gerçekten, özellikle Mont Pelerin’deki tutumu da nettir. Biz de telefonda o süreçte de sürekli istişarelerde bulunduk. Ama sizin hassasiyet gösterdiğiniz konuların hepsinde biz de hassasız, bunu bilmenizi isteriz. Rum tarafı Karpaz’la ilgili bir şey isteyebilir ya da “Burası federal devletin olsun.” diyebilir ama bu, bizim kabul ettiğimiz anlamına gelmez ya da Türk tarafının kabul ettiği anlamına gelmez.

Şimdi, takvime bağlanması da önemlidir. Niye önemlidir takvime bağlanması? İlelebet bu çerçevede müzakere yapılmaz. Başlatıldı, zamanı belli ama bir takvime bağlanacak; olacaksa da olmayacaksa da herkesin önünü görmesi gerekiyor. Yani bu bir acelecilik değildir ama ucu açık bir şekilde müzakerelerin devam etmesi de mümkün değildir. Ondan sonra, Rum tarafında seçim atmosferi var; diğer konular ortaya çıkar, tekrar bu iş sürüncemede kalır. O yüzden, Beşli Konferans’ın tarihinin belirlenmesi önemli, 12 Ocakta başlayacak. 12 Ocağa kadar iki taraf görüşmelerine devam edecek. Açıkta kalan konular var, hassas olan konular var. Yine, Beşli Konferans’tan önce de üç gün, 9-11 Ocak tarihlerinde de kendi aralarında yoğun görüşmeler gerçekleştirecekler. Burada özellikle güvenlik ve garanti konusunda herhangi bir taviz verilmiş değildir. Başkaları bir şey söyleyebilir, talep edebilir, hayal de kurabilir ama bugünkü şartlarda bugün Doğu Akdeniz’deki tehditlerin boyutunu siz çok iyi biliyorsunuz. Bugün özellikle sadece gaz ve petrol rezervleri için herkes gözünü oraya dikmedi ama tüm büyük güçler orada. Suriye’deki durum ortada, Orta Doğu sorunu ortada; DAEŞ var, El Nusra var, diğer terör örgütleri var; göç akım tehlikesi var. Yani Kıbrıs’a yönelik tehdit sadece birbirlerinden kaynaklanan sorundan değil, etraftaki gelişmelerden dolayı da ciddi tehdit var. Böyle bir durumda Kıbrıs Türk halkının garantisi kim olacak? Elbette Türkiye Cumhuriyeti olacak. Dolayısıyla, biz tüm muhataplarımıza bu tehdidin boyutlarını da anlatarak garanti konusunda… Evet, her iki tarafın da endişeleri karşılanmalı ama Kıbrıs Türk halkının endişeleri ve talepleri bizim için kriterdir. Yani bu konularda son konferans da olsa öncesinde de olsa, herhangi bir taviz vermemiz de söz konusu değildir. Ve bu sürecin de tabii, dediğiniz gibi, samimi bir ortamda… Karşı tarafın da samimi olması lazım sonuç almak için. Biz, samimi bir şekilde Kıbrıs’ta bir netice almak için, evet, sürece destek veriyoruz ama ilkeler çerçevesinde, müzakere çerçevesinde ve Kıbrıs Türk halkının haklı talepleri çerçevesinde biz Kıbrıs’ta bir çözüme ulaşmak istiyoruz ama karşı taraf da bunu isterse. Uyarılarınız için de, görüşleriniz için de tekrar çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, terörün her türlüsüyle mücadele ediyoruz dedik, sadece içeride değil. Fırat Kalkanı operasyonunun da amacı esasen sınırımızın diğer tarafındaki DAEŞ terör örgütüyle mücadele etmektir. Bunu da başarılı bir şekilde yürütüyoruz. Şu anda Özgür Suriye Ordusu bizim de desteğimizle El Bab’a yanaşmış durumdadır ve kısa süre içinde buradaki operasyonun da tamamlanması öngörülüyor.

MUSA ÇAM (İzmir) – Alacak mı orayı?

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Ve El Bab’dan sonra nereye gidecek, nasıl olacak? Doğuya doğru, Menbic’e doğru gidilecek. Menbic’e de Amerikan askerleri ve uzmanları ile bizim uzmanlarımızdan oluşan bir ekip gönderdik, uzmanlardan oluşan bir ekip ve burada incelemelerde bulunuyor. YPG’nin Fırat’ın doğusuna geçtiğinden emin oluncaya kadar bu çabalarımız devam edecek ve önümüzdeki günlerde o “sarı” dediğiniz yer de inşallah yeşile dönüşecek ve bu konudaki kararlılığımız da tamdır. Bu bölgeyi, inşallah, Suriyeliler için bir güvenli bölge oluşturabilirsek, özellikle Suriye içinde zor şartlarda yaşayan kardeşlerimizin de buralarda yerleşimini sağlayabiliriz diye düşünüyoruz. Ama -bu, sadece teröre karşı yapılan bir operasyon- Suriye’nin sorunu sadece bu operasyonla çözülmez, DAİŞ’i sadece bu bölgede yenmekle de çözülmez, kapsamlı bir çözüm için, kalıcı bir çözüm için siyasi çözüm önemli. En iyi çözüm, siyasi çözümdür. O nedenle siyasi çözüm konusunda bizim kararlılığımız nettir. Bugüne kadar DEAŞ’la mücadele konusunda da, siyasi çözüm konusunda da -üç yıldır, dört yıldır değişik formatlarda görüşüyoruz; yarın sabah da Paris’te fikirdaş ülkeler olarak görüşeceğiz- bizim kadar somut öneri getiren başka bir ülke olmamıştır, net söylüyorum. Siyasi çözüm konusunda da, ateşkes konusunda da, insani yardımlar konusunda da, siyasi geçiş konusunda da nasıl bir Suriye görmek istiyoruz? Başkalarının farklı ajandaları olabilir, bölünmesini isteyebilirler ama biz Suriye’nin sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Yeni rejimin de kapsayıcı bir rejim olması gerekiyor. Herkesin inancının ve düşünce tarzının korunması gerekiyor çünkü Suriye de bizim gibi çok etnikli, çok dinli bir ülkedir. Bizim düşüncemiz budur. Bunun tüm detaylarını uluslararası platformlarda da görüşüyoruz ama ikili düzeyde de çabalarımız var. İran’la 4 defa görüştük, daha on gün önce Tahran’daydım. Rusya’yla her düzeyde görüşüyoruz. Cumhurbaşkanımız sürekli Putin’le görüşüyor ve uzmanlarımız görüşüyor. Başbakanımız daha yeni Rusya’daydı. Alanya’da Lavrov’u ağırladık ve buralarda ikili düzeyde de, ateşkes nasıl sağlanabilir, Halep’te gözyaşı nasıl durdurulabilir, bunlar için kafa yoruyoruz. Bizim başka bir ajandamız yok. Başkaları gibi burada farklı düşüncelerimiz, planlarımız da yok. Elbette, burada bize karşı oluşacak tehditlerin de önüne geçmek durumundayız. Biz burada bir terör kantonunun oluşmasını da istemiyoruz. Bizim Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok; Türkiye’de de yok, Irak’ta da yok. Bugün Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ni en çok destekleyen biziz. Suriye’de de yok. Suriye’de YPG’nin -YGP ve PKK aynıdır- zulmünden kaçan Kürtlere de biz kucak açıyoruz. Avrupa’ya gidenler de geri dönüp bizden yardım istiyor. Bizim Kürt vatandaşlarımızla problemimiz yok. Bizim terörle ve teröristlerle problemimiz var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O nedenle, burada, bizim aleyhimize oluşacak bir tehdide de, oluşuma da biz izin vermeyiz. Aynı düşüncelerimiz kardeş Irak için de geçerlidir. Irak’ın güvenliği, istikrarı, bizim güvenliğimiz, istikrarımızdır. Irak’ın sorunlarını çözmek bizim de görevimizdir, onlara da yardımcı olmamız lazım. Ve Musul operasyonu planlandığı gibi gidiyor ama yavaşladı. Niye? Henüz Musul halkının güveni kazanılamadı. Yok Haşdi Şabi girer, yok öteki girer, yok bu girer ve Musul halkı bir panik içinde. O yüzden, burada Musul halkına da garanti verilmesi gerekiyor. Bizim buradaki düşüncemiz nettir ve burada yaşayan, Telafer’i terk etmek zorunda kalan Türkmen kardeşlerimize de duyarsız değiliz. Onlara her türlü yardımı ulaştırıyoruz ve Telafer’den ayrılmak durumunda kalan Türkmenlerin durumunu da AFAD’ımızla birlikte çok yakından takip ediyoruz ve Türkmen kardeşlerimizle -tüm dernekleri dâhil- Türkiye, Suriye ve Irak’ta hepsiyle yakın iş birliğimiz var, iş birliğimiz de elbette devam edecektir.

Elbette sorunları çözmek, ilişkileri geliştirmek bizim asli görevimizdir. Başbakanımız da böyle düşünüyor, Cumhurbaşkanımız da böyle düşünüyor. Biraz önce Hişyar Bey “Cumhurbaşkanı dış politikayı belirliyor." dedi. Elbette belirleyecek. Cumhurbaşkanı halkın oylarıyla seçildi ve Cumhurbaşkanı bizim liderimiz, Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin lideri. Türkiye’nin lideri her konuda söz sahibi olduğu kadar dış politikada da söz sahibi olacaktır. Kendisinin liderliğinde dış politikamızı da başarılı bir şekilde yürütmek için gece gündüz çalışıyoruz, çaba sarf ediyoruz.

İsrail’le ilişkilerimizi normalleştirdik; onlar büyükelçisini gönderdi, biz de gönderiyoruz.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Katildiler.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Yine, Rusya’yla ilişkilerimizi normalleştirdik. Ama, ne İsrail’le ne Rusya’yla ilişkilerimizi düzeltmemiz bizim prensiplerimizden vazgeçmemiz anlamına gelmez. Kırım konusunda tutumumuz bellidir, Esad konusunda tutumumuz bellidir, Gazze ve Filistin halkı konusunda bizim tutumumuz bellidir ve hiçbir zaman da değişmeyecektir, bunu kendileri de çok iyi biliyor ve ilkeli dış politikamızı bu şekilde bu konularda da sürdürmek durumundayız.

Elbette komşular önemli ama sadece komşularla ilişkiler yetmez, vizyonla tüm dünyaya açılmamız lazım. İşte, Afrika açılımından bahsetti MHP adına konuşan arkadaşımız, Ekmeleddin Bey, gayet güzel ve biz de bunu devam ettirdik. 12 olan büyükelçiliğimiz 39’a çıktı. 2,9 milyar olan dış ticaret hacmimiz 30 milyar dolara çıktı, daha da artması gerekiyor. Esasen, 2050 yılını hesaplarsak, Afrika’nın dünya ekonomisine sağlayabileceği katma değer aşağı yukarı 49 katrilyon dolardır. O yüzden, bu açılımlarımızı sürdürürken “kazan kazan” formülüyle ikili ticaret hacmimizi de mutlaka geliştirmemizde fayda var.

İkili ilişkilerimizi geliştirirken ekonomik ağırlıklı dış politikayı arkadaşlarımızla beraber uyguluyoruz. Ekonomi müşavirlerimiz var ama benim her büyükelçim de ekonomi müşaviri gibi çalışıyor, turizm müşaviri gibi çalışıyor, çalışmak da durumundadır çünkü ülkemizin menfaatlerini hep birlikte iş birliği içinde savunacağız.

Yurt dışındaki vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu savunmak da bizim asli görevimizdir, bunu da çok şükür çok iyi yapıyoruz. Sadece vatandaşlarımız değil; soydaşlarımız ve akraba topluluklarımız da artık kendisini güçlü Türkiye sayesinde yalnız hissetmiyor. Sadece çağrı merkezimiz yedi gün yirmi dört saat 5 dilde hizmet veriyor. Avustralya’dan ta ABD’ye kadar vatandaşlarımıza yirmi dört saat hizmet veriyoruz, tüm sorunlarına karşı duyarlıyız ve vatandaşlarımızı hiçbir yerde yalnız bırakmayacağız.

Tabii, çok konular var, vaktimiz de azaldı. Dış politikamızı daha etkin bir şekilde sürdürmek için bütçe de lazım. Evet, 2,9 milyar civarından bir bütçemiz var. Bizim beklentimizin yüzde 73’ünü kapsıyor. Ben inanıyorum ki ekonomimiz büyüdükçe bu da artacak. Dün Almanya’daydım, sordum “Alman Dışişleri Bakanlığının bütçesi ne kadar?” diye, 5 milyar avro yani 18 milyar TL civarında ama biz çok şükür 2,9 milyarla da 18 milyar TL’lik iş yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben o yüzden personelime çok teşekkür ediyorum, fedakârca çalışan personelime çok teşekkür ediyorum.

Şehitlerimiz var, diplomasi şehitlerimiz, Bakanlığımızda şehit olan -ASALA’nın saldırısı sonucunda- personelimize ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Hepinize destekleriniz için çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çavuşoğlu.

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özsoy…

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) – 60’a göre kısa bir açıklama yapmak istiyorum, sataşma değil ama kısa bir açıklama.

BAŞKAN – Tabii ki. Buyurun, yerinize oturun, ben mikrofonunuzu açacağım. İsminiz geçti konuşmada.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

16.- Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy’un, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, hani ismime referansla Cumhurbaşkanına dair düşüncelerim konusunda açıklama zorunluluğu hissettirdi bende.

Söylediğim sadece şuydu: Cumhurbaşkanı bu ülkenin dış politikasında tabii ki belirleyen bir noktadadır da Sayın Cumhurbaşkanının söylemleri ile Sayın Bakanımızın özellikle Avrupa’da şahit olduğumuz çalışmaları arasında ciddi anlamda gerilimler olabiliyor. İki örneğe dikkat çekmiştim, birisi idam cezası. Ben sizin idam cezasına karşı olduğunuzu da biliyorum ama böyle bir tartışma var. İkincisi: Bu Hans-George meselesi. Belki Sayın Cumhurbaşkanı onlarla çok fazla ilgilenmek durumunda kalmıyor ama sizin temel olarak işiniz onlarla da konuşmak, onlarla da görüşmek. Bu anlamda yaptığım eleştiri buna yönelikti, bu konuda bir açıklama yapmak zorunda hissettim. Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki yetkisini, sorumluluğunu yadsımak için değil ama kendisini çok daha katı, çok daha popülist, çok daha reaksiyoner gördüğümü söylemek için o açıklamayı yapmıştım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özsoy.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Hükûmet adına ikinci konuşmacı Kalkınma Bakanı Sayın Lütfi Elvan.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi beş dakika.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyor, bütçe görüşmelerinin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Kalkınma Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, GAP, DAP, KOP, DOKAP bölge kalkınma idarelerinin 2017 yıl bütçe görüşmeleri vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Tüm kurumlarımızın bütçelerinin hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Bugün burada özellikle Kalkınma Bakanlığımıza yönelik olarak bazı görüş ve eleştiriler dile getirildi. Elbette eleştiri oranı daha fazla idi. Ancak, buradan şunu ifade edeyim: Kalkınma Bakanlığı olarak 2023 yılı vizyonumuzu 2035’e taşıyan bir çalışmayı başlatmış bulunuyoruz. Diğer taraftan, 2017 yılı başından itibaren on birinci kalkınma planı çalışmalarına da başlayacağız. Özellikle, eleştiride bulunan arkadaşların görüş ve önerilerini ciddi bir şekilde dikkate alacağımızı buradan ifade etmek istiyorum.

Bir diğer önemli husus, değerli arkadaşlar, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının Kalkınma Bakanlığına dönüştürülmesi. Bu sık sık dile getiriliyor; geçen yıl dile getirildi, bu yıl Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Meclis Genel Kurulumuzda da gündeme getirildi. Bu konuya açıklık getirmek istiyorum.

Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının görevi ne idi? Birincisi: Hükûmete müşavirlik yapmak. Bir diğer görevi: Uzun vadeli planlar, programlar hazırlamak, sektörel bazda stratejiler hazırlamak ve bunların ilgili kamu kurum ve kuruluşlar tarafından uygulanmasını sağlamak idi. Peki, bugün Kalkınma Bakanlığının görevi nedir diye sorduğumuzda, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının görevleri ne ise harfiyen Kalkınma Bakanlığının görevi de odur. Bilakis, müsteşarlık pozisyonundan Kalkınma Bakanlığına yükseltilmiştir. Aslında hem Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının hem de Kalkınma Bakanlığının temel görevi kalkınmadır. Bizim belki diğer bakanlıklardan farkımız, tüm bakanlıkları kesen bir misyona sahibiz. Yani hangi bakanlığın misyonuna bakarsanız bakın Kalkınma Bakanlığının misyonuyla örtüşen bir yapıya sahiptir. O açıdan isminin Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı olması ile Kalkınma Bakanlığı olması arasında önemli bir fark olduğunu düşünmediğimi açıklıkla ifade etmek istiyorum. Bilakis, asıl işi olan kalkınma işinin kendisine bakanlık olarak verilmesinin, Kalkınma Bakanlığı adıyla verilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Çok değerli milletvekillerimiz, şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Özellikle AK PARTİ hükûmetleri döneminde kalkınma yaklaşımımızda çok önemli değişiklikler oldu. Aslında bu, detaylı bir şekilde ne kamuoyu tarafından ne de milletvekillerimiz tarafından tartışılmadı. Peki, neydi bu değişim? Nasıl bir değişim sürecine girildi kalkınma alanında. Aslında şu soruyu da muhalefetin sorması gerekir diye düşünüyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin bu kadar yüksek oranda destek almasının, bu kadar güçlü bir şekilde desteklenmesinin temel nedeni nedir diye bir soru sormaları gerektiğini düşünüyorum. İşte, bunun altında yatan en önemli nedenlerden bir tanesi -ki şimdi açıklayacağım- bizim kalkınma yaklaşımında yapmış olduğumuz değişimdir. Nedir bu değişim? AK PARTİ hükûmetleri öncesinde şöyle bir yaklaşım vardı: Merkezî hükûmet planları ve programları hazırlar ve bunlar ilgili bakanlıklar tarafından uygulanırdı. Peki, biz neyi getirdik? Biz devreye yereli soktuk, illerimizi soktuk, sivil toplum kuruluşlarımızı devreye soktuk. Bakınız, Onuncu Kalkınma Planı’nda yerel kuruluşlardan ve illerimizden 7 binin üzerinde katılımcı sağlandı. Bizatihi yerelin görüş ve düşüncelerini merkezî yönetime aktaran bir mekanizma oluşturuldu.

Peki, yerelde ne tür sorunlar vardı? AK PARTİ öncesi dönemi soruyorum: Ne tür sorunlarımız vardı? Birincisi, kurumsal kapasite yeterli düzeyde değildi. İnsan altyapısı oldukça zayıftı. Proje üreten iller yoktu, illerin bir vizyonu yoktu. Siz herhangi bir ile gittiğiniz zaman “Bu ilin nasıl ve ne şekilde kalkınmasını istiyorsunuz?” diye sorulduğunda bu sorunun cevabını alamıyordunuz. Peki, Kalkınma Bakanlığı ne yaptı? Evet, biz Kalkınma Bakanlığı olarak, kalkınma ajanslarını kurduk, bölge kalkınma idarelerini kurduk; SODES gibi, SUKAP gibi, KÖYDES gibi, bizatihi yerelin işin içerisinde olduğu plan ve programları başlattık.

MUSA ÇAM (İzmir) – Bütün illerle ilgili var mı?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Bu neyi sağladı? Birincisi, yerelde güçlü bir kapasite oluşturulmasını sağladı. Kurumlarımız güçlendi. Sivil toplum kuruluşlarımız güçlendi. Lütfen kıyaslayınız. On dört, on beş yıl önceki sivil toplum kuruluşlarının yapısı ile bugünkü sivil toplum kuruluşlarının yapısı aynı mı?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kalmadı ki zaten. Sivil toplum örgütlerinin yarısı kalmadı.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Sivil toplum kuruluşlarımız çok daha güçlenmiş durumda. Bakınız, özel kesimi bir yana bırakıyorum, kamu için söylüyorum. AK PARTİ hükûmetleri öncesinde il müdürlüklerinden bakanlıklara, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz Bölgemiz başta olmak üzere proje teklifi bile gelmiyordu değerli arkadaşlar. Merkezî hükûmet ne yapıyordu o dönemlerde? Merkezde neyin kararını verirse o projeler uygulamaya konuluyordu. Ama şimdi yöntem öyle mi? Öyle değil. Bizatihi yerelin proje hazırlamada, proje izlemede, proje değerlendirmede işin içerisinde olduğunu görüyoruz.

Bakınız, son on yıl içerisinde yine yerelden kalkınma ajanslarımıza 50 binin üzerinde proje teklifi gelmiştir, 55 bin proje teklifi gelmiştir. Geçmişte böyle bir sivil toplum altyapısı var mıydı? Bunları sunanlar kimler? Ağırlıklı olarak sivil toplum kuruluşları. Yerelde ciddi bir kapasite oluştu. Sadece merkezî idarenin vermiş olduğu kaynaklar da değil, Avrupa Birliğinin vermiş olduğu kaynaklar. Biliyorsunuz, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Merkezi’ni kurduk ve bu çerçevede çok değişik programlar başlatıldı ve bu programlar çerçevesinde yerele ciddi kaynak aktarımı söz konusu oldu.

Herhangi bir ile gittiğinizde şu farkı gördünüz, o ildeki sanayicilerle, iş adamlarıyla bir araya geldiğinizde size şunu söylediler: “Bizim ihracat için 2023 yılı hedefimiz şudur.” Ama AK PARTİ hükûmetleri öncesi böyle bir yaklaşım söz konusu değildi. Hangi ile giderseniz gidin, o ildeki sivil toplum kuruluşları, kamu kurum ve kuruluşları kendilerine bir hedef belirlemişlerdir.

İşte, biz, AK PARTİ hükûmetleri olarak bu on dört, on beş yıllık süreçte tek bir hedefe odaklandık, o da 2023 yılı vizyonu. Ve tüm milletimiz de bu hedefe odaklandı. Bu hedefe yönelik de çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz.

Bakınız, değerli arkadaşlar, AK PARTİ hükûmetleri öncesi bu ülkenin bölgesel düzeyde bir stratejisi yoktu. Yerel ve bölgesel kalkınmanın nasıl ve ne şekilde yapılacağına dair en ufak bir strateji dokümanımız yoktu. Bugün bölgesel düzeyde ulusal stratejimizi hazırlamış durumdayız. Bunu bir tarafa bırakalım, yerel düzeyde her bir bölgede bölge planları hazırlanmış durumda.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Bakan, hatta Ankara’da havaalanı bile yoktu (!)

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Bu bölgenin on yıl sonra, yirmi yıl sonra nasıl ve nereye gideceği net olarak ortaya konulmuş durumda.

Evet, Artvin’e bakınız. O gittiğiniz yollara bakınız, o çukurlu yollardan geçiyordunuz. Şimdi vatandaş diyor ki: “Ben kaymak gibi yollardan geçiyorum.” Bunu siz de söylüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama buraya geldiğinizde söylemiyorsunuz. Kendi aranızda konuşurken diyorsunuz ki: “Helal olsun şu AK PARTİ’ye, kaymak gibi yolları yaptı.” Ama buraya geldiğiniz zaman bunlardan bahsetmiyorsunuz.

Bakınız, sadece…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Fabrikalar kapanıyor Sayın Bakan, fabrikalar kapanıyor, bırakın yolu.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Bakan, siz gelene kadar Ankara’da havaalanı yoktu (!)

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Onu da söyleyeceğim… Onu da söyleyeceğim, müsaade edin. Müsaade edin, onlara da geleceğim değerli arkadaşlar.

Bakınız, Güneydoğu Anadolu Projesi’nden bahsedildi; yatırım yapılmadığından, yeterli miktarda ödenek tahsis edilmediğinden bahsedildi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kaymaklı ihalelerden bahset.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Kaç tane fabrika yaptınız Sayın Bakan?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Onu da söyleyeceğim.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Hep sattınız ama hiç yapmadınız.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Son on dört yılda bölünmüş yol miktarı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde tam 10 kat artmıştır değerli arkadaşlar, hem de o sathi kaplama türü yollar değil, bizatihi bitümlü sıcak karışım olan kaliteli, o vatandaşımızın “kaymak gibi” dediği yollardan yaptık. Bunları görmezden gelmeyin lütfen.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sayın Bakan, yollar 1963 ya!

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Yine söyleyeyim, yine söyleyeceğim değerli arkadaşlar, bakınız, yine o bölgeye yönelik ifade edeceğim sizlere.

AK PARTİ hükûmetleri öncesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde organize sanayi bölgeleri boştu arkadaşlar. Lütfen geçmiş dönemdeki rakamlara bakınız, 2002 yılı rakamlarına, 2000’li yılların başlarındaki rakamlara, 1990’lı yılların başlarındaki rakamlara bakınız, o bölgelerde yapılmış olan organize sanayi bölgeleri boştu ama bugün…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Üretim niye düşüyor, yatırım niye düşüyor, onun cevabını ver?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Bakın, size oranları söylüyorum, oranları. Bakın, Adıyaman’da organize sanayi bölgesinde doluluk oranı yüzde 100. Yine devam ediyorum, Batman’da organize sanayi bölgesi doluluk oranı yüzde 97. Yine devam ediyorum, Bingöl Organize Sanayi Bölgesi’nde doluluk oranı yüzde 91.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Üretim fışkırmış (!)

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Elâzığ Organize Sanayi Bölgesi’nde doluluk oranı yüzde 92 ve bu devam ediyor. Evet, doluluk oranı düşük olan illerimiz var mı? Var. Nereler?

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Kapanan fabrikaları da söyle Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Ağrı, Ardahan, Iğdır gibi illerimizde nispeten doluluk oranımız düşük.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – İflas eden, kapanan fabrikaları da söyle Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Ama şunu ifade edeyim: Özellikle bu bölgelerimizin daha hızlı kalkınması için, potansiyelinin harekete geçirilmesi için Sayın Başbakanımız eylül ayında bir program açıkladı, Cazibe Merkezleri Programı’nı açıkladı. Şu anda, ilan etmememize rağmen Cazibe Merkezleri Programı için başvuru miktarı ne kadar biliyor musunuz? Henüz ilan etmedik, sadece ve sadece bölgelerimize gidip Cazibe Merkezleri Programı’nın kapsamını anlattık, ne tür destekler vereceğimizi anlattık, o kadar.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Herkes kuyruğa mı girdi?

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Sayın Bakan, Sivas’ı da alacak mısınız içine?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Söyleyeceğim.

Ve bugün itibarıyla 4,8 milyar liralık yatırım projesi teklifi geldi değerli arkadaşlar, 4,8 milyar liralık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve tam 25 bin kişiye istihdam sağlayabilecek bir teklif geldi, 25 bin kişiye istihdam sağlayacak bir teklif. Henüz biz açıklamadan geldi bunlar.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Demek ki bir şey yapmamışsınız ki herkes istiyor. On dört yılda bir şey yapsanız istemezlerdi Sayın Bakan, yapmamışsınız ki…

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Büyüyoruz, büyüyoruz.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bir başka önemli alan: Gerçekten, yerel ve bölgesel düzeyde kalkınmada bizatihi kalkınmanın içine insanımızı, milletimizi alıp kalkınmayı birlikte gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. İşte, AK PARTİ’ye verilen desteğin arkasında yatan en önemli nedenlerden biri budur değerli arkadaşlar. Eğer siz vatandaştan kopuksanız, milletle bütünleşmemişseniz, sizin iktidara gelmeniz mümkün değil ki zaten; ki gelemiyorsunuz da. Genel yaklaşımınız bu; gelemiyorsunuz da. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir diğer önemli alan, özellikle AK PARTİ hükûmetleri öncesi eksikliğini gördüğümüz bir diğer alan ise: Mesleki eğitimde inanın tıkanmış durumdaydık, hepiniz hatırlıyorsunuz. KOBİ’lere baktığımızda, Türkiye'de “KOBİ” denilebilecek işletme yoktu arkadaşlar, 2002 öncesine bakınız. KOBİ kredilerinin toplam krediler içerisindeki payı sadece ve sadece yüzde 6’ydı. 2002 yılını söylüyorum. Bugün, KOBİ kredilerinin toplam krediler içerisindeki payı yüzde 30’a yaklaşmış durumda.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Bakan, Anadolu’ya git de biraz, vatandaş cevabını versin bunların.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Diğer taraftan, AR-GE yatırımları hemen hemen yok düzeydeydi, hatırlayın o günleri. Ve ne yaptık, peki, AK PARTİ hükûmetleri olarak neleri gerçekleştirdik? Bir, mesleki eğitimi ön plana çıkardık. Bugün, ortaöğretimdeki okulların aşağı yukarı yüzde 50’si mesleki eğitim okullarına dönüştü.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – İmam-hatip 3 misli artmış zamanınızda, mesleki okullar yerinde saymış, bunu söyle Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – İkincisi, KOBİ’lere inanılmaz bir destek sağladık. Aktif iş gücü programlarını başlattık ki özellikle iş gücünün niteliği en önemli problemlerimizden biriydi. Aktif iş gücü programlarıyla ki 2017 yılında aktif iş gücü programı çerçevesinde tam 500 bin kardeşimizi eğiteceğiz, mesleki eğitim vereceğiz ve bu kardeşlerimizi istihdam edeceğiz, tam 500 bin kişi. İşte bu programları başlattık. Bizden önceki dönemlerde, sorarım sizlere, “aktif iş gücü programı” dediğinizde bilen var mıydı? Kim getirdi bu programları? AK PARTİ hükûmetleri getirdi.

AR-GE yatırımları, AR-GE yatırımlarına bakalım: Araştırma ve geliştirme alanında şu anda bizim ayırmış olduğumuz kaynak, gayrisafi yurt içi hasılamızın yüzde 1’ini geçmiş durumda.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Eti Madene de ayırın biraz Sayın Bakan, Eti Madene.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, peki, önümüzdeki dönemde, yeni dönemde nasıl bir yaklaşım içerisinde olacağız? Siz herhangi bir şekilde öneri getirmediniz ama biz yine sizlere anlatalım neler yapacağımızı.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Çok önerge getirdik de siz dinlemediniz.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Şimdi, şunu ifade edeyim: Özellikle nanoteknoloji, biyoteknoloji, bilgi ve iletişim teknolojileri gibi alanlara yoğunlaşacağız ve yoğunlaşmaya başladık. Ülke genelinde, üniversitelerimizde büyük araştırma merkezleri kuruyoruz. Çok sayıda insanın istihdam edildiği, çok sayıda araştırmacının istihdam edildiği yeni merkezler kuruyoruz. Bunlar sağlık, otomotiv, enerji, uzay, malzeme bilimleri, gıda, savunma gibi alanlarda uzmanlaşacaklar. Her bir merkezimiz sadece ve sadece bir alana yoğunlaşacak, başka bir alana yoğunlaşmayacak ve o alanda uzmanlaşma sağlayacak. Ve biz bu merkezlere tüzel kişilik vereceğiz. Anlamı nedir? Anlamı şudur: Karar alma süreçleri tamamıyla bağımsız olacak, istedikleri gibi personel alabilecekler. Gerekirse yurt dışından öğretim üyesi, araştırmacı getirebilecekler. Bu tür merkezler oluşturuyoruz.

Neden bu merkezleri oluşturuyoruz? Bu merkezleri oluşturmamızın en temel nedenlerinden bir tanesi, değerli arkadaşlar, ihracat içerisindeki yüksek teknoloji içeren, katma değeri yüksek ürünlerin oranının az olması. Evet, bu, gerçekten, zayıf olan alanlarımızdan bir tanesi. İşte, biz de bu nedenle, özellikle katma değeri yüksek alanların ihracatını artırmak, üretimini artırmak amacıyla bu merkezlere daha fazla yatırım yapmaya başladık. Ve önümüzdeki günlerde bu üniversitelerden 5 tanesinin akreditasyonunu sağlayacağız ve tüzel kişiliği haiz bir yapıya dönüştüreceğiz.

Biz, değerli arkadaşlar, sorun neyse o sorunun üzerine bizatihi giden ve bu sorunu çözen bir hükûmetiz. Türkiye çok önemli bir süreçten geçiyor. Küresel düzeyde, baktığımızda, ciddi sıkıntıların yaşandığını biliyoruz, finansal piyasalarda yaşandığını biliyoruz. Artık, fonların, yavaş yavaş, gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ekonomilere doğru kaymaya başladığını görüyoruz. Faiz oranlarında, yine, bu gelişmiş ülkelerde ciddi ölçüde artışlar olduğunu biliyoruz. İşte, biz de bunun önlemlerini bir an evvel almak için… Dün Sayın Başbakanımız bir program açıkladı, özellikle reel sektörü destekleyen bir program açıkladı ve biz şunu söylüyoruz, diyoruz ki: 2017 yılı Türkiye için bir yatırım yılı olacaktır, 2017 yılı Türkiye için bir reform yılı olacaktır. Reformlarımızı takvimlendirdik, hangi reformlarımızı hangi aralıkta ne zaman yapacağımızı net olarak ortaya koyduk. Bu reformlarımızı Meclisimizin de desteğiyle güçlü bir şekilde gerçekleştireceğiz.

Diğer taraftan, 2017 yılında özellikle iş dünyasının yatırım yapmasını teşvik edici yeni düzenlemeler yaptık. Bu düzenlemeleri dün Sayın Başbakanımız açıkladı. Bunların detayına girmek istemiyorum ama sadece bir tanesini vurgulamak istiyorum. 2017 yılında imalat sanayisinde… İmalat sanayisine özel bir önem veriyoruz. Biz hep şunu söyledik: Üretimden yanayız, ihracattan yanayız, katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesinden yanayız. İmalat sanayisine yönelik olarak yeni bir teşvik mekanizmasını ortaya koyduk. Nedir bu? Yatırımlarda katkı oranını 15 puan artırıyoruz imalat sanayisinde, kurumlar vergisi indirimini tam olarak uygulayacağız, teşvikin tamamını diğer kazançlara uygulama imkânı getiriyoruz, yine, yatırıma ilişkin inşaat işlerinde KDV iadesini o yıl içerisinde vereceğiz ki iş dünyamız 2017 yılında yatırım yapsın düşüncesiyle. Biz gerçekten 2017 yılının reel sektör için canlı bir yıl olacağına ve Türkiye’nin büyümesine, güçlenmesine önemli katkı sağlayacak yatırımların yapılacağına inanıyoruz.

Reformlarımıza teker teker girmek istemiyorum ama yine, burada gündeme getirilen bazı hususlar var, kısaca onlara da değinmek istiyorum. Özellikle tasarruflara yönelik yine sizlerle paylaşmak istediğim bir husus var. Merkez Bankamızın finansal istikrar raporunda da bu açıklandı, hane halkı tasarruf oranımız 2015 yılında yaklaşık yüzde 10’luk bir artışla sekiz yılın en yüksek düzeyine ulaştı. Burada şu da soruldu: “Olumlu bir şey var mı? Lütfen bize söyleyin.” şeklinde. Bunları kısaca özetlemek istiyorum, aslında saatler alır tabii bunları anlatmak ama en azından birkaç tanesini sizinle paylaşmak istiyorum.

Bir başka önemli husus, Onuncu Kalkınma Planı’nın hedefine ulaşmadığı ifade edildi. Onuncu Kalkınma Planı’nda 2014 ve 2015 yılları tamamlandı, 2016 yılını bitirmek üzereyiz. 2014 ve 2015 yılı için söylüyorum, daha evet üçüncü yıl bitmek üzere iki yılımız daha var. Büyümede yüzde 70’lik bir performansımız var, bunu da paylaşmaktan çekinmiyoruz. Gayri safi yurt içi hasılamızda cari -milyar dolar olarak- yüzde 72,3’lük bir performansımız var ki bunlar küçümsenecek performans değil. Kişi başına gelirde yine yüzde 72. İşsizlik oranında yüzde 80’lik bir performansımız var. Yurt içi tasarruflarda yüzde 98. Cari işlemler dengesinde yüzde 126, hedefin oldukça üzerinde bir performansa sahibiz. İhracatımızda yüzde 81,3; ithalatımızda ise yüzde 75,5 oranında bir performansa sahibiz.

Yine, şu ifade edildi, dendi ki: “2017 yılı bütçesi yatırım bütçesi değildir.” Değerli arkadaşlar, rakamlar burada, söyleyeyim sizlere: Cari fiyatlarla 2017 yılı yatırımları yüzde 21,1 artırılmıştır, cari fiyatlarla. Sabit fiyatlarla 2017 yılı yatırım bütçemiz yüzde 13 artmıştır, sabit fiyatlarla. Reel olarak artış yüzde 13’tür. Dolayısıyla, bunun bir yatırım bütçesi olmadığını söylemenin doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum ki biz bütçe açığını 1,9 olarak koyduk. Biz şunu yapabilirdik: Bütçe açığını 1,4-1,5 olarak koyabilirdik ama bunu yapmadık. Dedik ki: 2017 yılı yatırım yılı olacak, kamu için de yatırım yılı olacak, özel sektör için de yatırım yılı olacak. Dolayısıyla, “Kamuya daha fazla yatırım tahsisi yapılmalıdır.” dedik ve bu çerçevede bir politika belirledik ve bu politikamızı da inşallah uygulayacağız.

Değerli arkadaşlar, yatırımlara yönelik olarak bir başka önemli husus: Yatırım yapılmadığı ifade ediliyor veya düşük olduğu ifade ediliyor. Şöyle ifade edeyim, 2002-2015 yılı ortalamasını söylüyorum: Yıllık ortalama 131 milyar dolarlık kamu artı özel sabit sermaye yatırımlarımız var, yıllık ortalama 131 milyar dolar. Peki, bizden önceki dönemde neymiş, ona bakalım: 43,9 milyar dolar. İşte aradaki fark, AK PARTİ'nin diğer partilerden farkı da bu değerli arkadaşlar, bu kadar net. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Tamamlıyorum, sadece teşekkür edeceğim.

BAŞKAN – Tabii ki buyurun Sayın Bakan, teşekkür için size süre veriyorum.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Peki, Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Bakanlığım ve bağlı kuruluşlarının 2017 yılında yapacağı çalışmaların ülkemize ve milletimize refah ve esenlik getirmesini temenni ediyor, bütçemizin ülkemize 2017 yılında bereket getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Usta...

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Bakan konuşmasında geçmişle ilgili birçok mukayese yaparak işte “Geçmişte şunlar yoktu, bunlar yoktu.” şeklinde değerlendirmeleri oldu; bu açık bir sataşma. En son, aleyhte Milliyetçi Hareket Partisi...

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Usta.

İki dakika sataşmadan size söz veriyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERHAN USTA (Samsun) – Şimdi, Sayın Bakan, hakikaten düzeltilmesi o kadar fazla şey var ki, burada iki dakikada nasıl sığdıracağım ben bilmiyorum ancak şunu söyleyeyim: Bakın, yirmi beş dakika konuşma yaptı, bir dakika makroekonomi var mı konuşmanın içerisinde? Tam da dediğim buydu işte. Devlet Planlama Teşkilatından sorumlu Bakan çıkar burada, önce çatır çatır makroekonomi konuşur. O yüzden diyorum, Kalkınma Bakanlığı bölgesel Kalkınma Bakanlığı oldu, on beş dakikadan fazla bölgesel konular konuştu.

Şimdi “Onuncu Plan tutuyor.” diyorsunuz. Tutmamasına ilişkin hedefler... Sayın Bakan, siz herhâlde kendi yayınladığınız orta vadeli programa inanmıyorsunuz. Bu orta vadeli programda siz söylüyorsunuz Onuncu Kalkınma Planı’nda 1,3 trilyon dolar olarak hedeflediğiniz millî gelirin 815 milyar dolar olduğunu. Ben bunları uydurmuyorum, 2018 tahminleri şurada var, bilmeyen arkadaşlar için söyleyeyim, bu rakamı veriyorum. Bu rakamın tutması da imkânsız neredeyse, onu söyleyeyim; çünkü burada, örneğin 3,17 2017 yılı ortalama dolar kuru, ki gelecek yılın ortalaması 3,17. Yani, şimdiki 3,50’lik kurları falan alırsak 815 milyar dolar muhtemelen 600 milyar dolara düşecek. Anlatabiliyor muyum?

Yani, ben şimdi hangi birini söyleyeyim? Burada yatırım bütçesi diyorsunuz; 2015 yılında -yine sizin dokümanınızdan söylüyorum, lütfen bu dokümanın itibarı yoksa piyasalara söyleyin, piyasalar bilsin bunu- millî gelire oranı kamu yatırımlarının 5 diyorsunuz, 2017 yılında 5,1. Artış dediğiniz bu mu sizin? Geçmişini söyleyelim bunların size. Bakın, sizden önceki hükûmetler döneminde kamu yatırımlarının -on üç yıl mukayesesi- millî gelire oranı 4,7’ydi, AKP hükûmetleri döneminde 4,1’e düştü. 3,8’lik rakamları biz sizin döneminizde gördük kamu yatırımlarında. Şimdi, bunları nasıl söyleyebilirsiniz yatırım bütçesi diye?

Şimdi, gelelim şu toplam yatırımlar meselesine. Asla öyle bir şey yok. Şimdi, iktisat… Yani, ben şimdi buna hakikaten cevap vermek istemiyorum. Temel iktisat kuralıdır, millî gelirin en önemli “component”i yatırımdır. Yatırım, millî gelir oranı üzerinden konuşulur yani bu, iktisat kitaplarının ilk şeyidir, “Y=C+I”daki I’dır. Şimdi, bunu tutup böyle mutlak rakamlar üzerinden şöyle, böyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) – Siz hiç duydunuz mu Çin’in yatırımı şu kadar filan diye? Çin’in yatırımı, Amerika’nın yatırımı, Türkiye’nin yatırımı…

Çok kısa bir imkân olur mu Sayın Başkan? Hakikaten bunlar çok önemli.

BAŞKAN – Sayın Usta, lütfen tamamlayınız.

ERHAN USTA (Devamla) – Ya, bir münazara filan yapmıyoruz, kim fazla konuşursa o filan değil. Bakın, Türkiye yatırım yapmıyor, bunu açık açık az önce on dakika anlattık. Yani, hiç duymadım ben, hiç duymadım böyle on beş yirmi yılın rakamsal analizini. Bir projeyi yatırım büyüklüğüyle konuşabiliriz ama bir ülkenin yatırımı, gerek ülkeler arasında dönemsel mukayeseler gerekse ülkeler arası mukayeseler tamamen millî gelir oranı üzerinden konuşulur. Yoksa, o zaman siz şunu da söyleyebilirsiniz: Tasarruf-yatırım denkliği vardır. Niye o zaman “Tasarruflar düşüyor.” diyorsunuz? Tasarrufun rakamlarına bakın, bir önceki yıla göre tasarruf, mesela 2016 yılında toplam tasarruf 288 milyar TL, 2015’te 279’muş. O zaman tasarruflarımız da artıyor. Ama, hepimiz diyoruz ki, Başbakan da diyor, bütün bakanlarınız da diyor, siz de diyorsunuz ki: “Tasarruf düşüyor.” Bu rakamlar konuşulmaz. Yani, hakikaten ben buna cevap vermekten biraz artık hayâ ediyorum, böyle bir şey olmaz. Asla böyle bir şey yok, iktisadın temelinde böyle bir şey yok.

Şimdi, diyorsunuz ki: “Efendim, Merkez Bankası hane halkı tasarruf oranları, işte, sekiz yılda…” Mukayese ettiğiniz dönem, kendi döneminiz; bir. İkincisi: Niye o zaman “13,5’e düştü Türkiye’deki toplam tasarruflar.” diyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) – Türkiye’de tasarruflar düşüyor. Tasarruflar düşmüyor gibi burada bir çıkarsama yapmak son derece yanlış.

Daha diğerleri kaldı ama eğer imkân olursa onları da daha sonra söylerim.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Usta.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bakan, siz de mi sataşmadan söz istiyorsunuz?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika da size söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Uğur Bayraktutan’a da sataşma olmuştu.

BAŞKAN – Ona daha sonra vereceğim, unutmadım, merak etmeyin.

8.- Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Arkadaşlarımızın, özellikle biraz önce söz alan arkadaşımızın bizden önceki dönemde yatırımların büyümeye katkısı ile bizim dönemimizdeki yatırımların büyümeye katkısına bir bakmasını tavsiye ederim, birinci husus bu.

ERHAN USTA (Samsun) – Onları hep yapıyor arkadaşlar.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – İkinci husus şu: Şimdi, 2002 yılı dönemini hatırlayınız -şöyle bir benzetme yapayım, belki uygun olmayabilir- orta ölçekli bir bakkal dükkânı düşünün ve bunun alışverişini düşünün; bugünkü Türkiye’yi bir AVM’de çalışan büyük bir hipermarketin çalışması gibi düşünün.

ERHAN USTA (Samsun) – Hakikaten güzel örnek oldu.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Aradaki fark budur değerli arkadaşlar, aradaki fark budur.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tam oturdu Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Ben o rakamlara girmek istemiyorum.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – İşine geldi mi oransal, işine geldi mi…

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Tüm rakamlar burada var ama şu bile ifade edildi, öğretmenin maaşından bahsedildi ve yeterli düzeyde kaynak aktarılmadığından memura maaş sağlanmadığından bahsedildi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Bakan, buraya anlat, buraya anlat.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Soruyorum size: Net asgari ücreti yüzde 120’nin üzerinde artıran başka bir ülke var mı Türkiye dışında?

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Biz demeseydik onu da yapmayacaktınız.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Ya, yapma ya! Sayın Bakan, yapma Allah aşkına bunu ya!

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Cumhuriyet Halk Partisinin sayesinde oldu, biliyor musun Sayın Bakan?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Yine soruyorum size: Net memur maaşını…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Ya, yapma ya! Günah yani günah, vallahi günah.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – …net reel memur maaşını yüzde 61 reel olarak artıran başka bir ülke var mı Türkiye dışında?

ATİLA SERTEL (İzmir) – Günah ya.

MUSA ÇAM (İzmir) – Biz 1.500 lira demeseydik yapmayacaktınız. 1.500 lira dedik de yaptınız.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Bunları görmezden gelmek son derece yanlış diye düşünüyorum ve ben şunu ifade ediyorum…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Yazık günah ya. Bu asgari ücret geçindirir mi aileyi Sayın Bakan?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Özellikle Kalkınma Bakanlığının makro düzeyde ne tür çalışmalar yaptığını Sayın Usta bizatihi kendisi çok iyi bilir.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Bu asgari ücret bir aileyi geçindirir mi Sayın Bakan?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Makro düzeyde de bu çalışmaları yürüttüğümüzü bilir. Onun için, bunlara teker teker girmek istemedim…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Girsen çıkamazsın Sayın Bakan.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) - …ama isterse tabii ki bunları, neler yaptığımızı kendisine de aktarabiliriz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Sayın Başkan…

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Usta…

ERHAN USTA (Samsun) – Düzeltmeye gerek var mı, çok açık bir sataşma var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sataşma yok ama…

ERHAN USTA (Samsun) – Hayır, var.

BAŞKAN - Sayın Usta, grup başkan vekili olarak size yerinizden söz vereyim.

ERHAN USTA (Samsun) – Olur, o da olur ama yani…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Adıyaman’la ilgili…

BAŞKAN – Lütfen, yerinizden açıklama yapın.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

17.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Hakikaten, “AVM” benzetmesi güzeldi, zaten dediğimiz bu. Yani “Türkiye betonlaştırıldı.” diyoruz. Türkiye'nin zaten yatırımları az yapıldı, onun rakamlarını verdik; 21,6’dan 20,4’e düştü -dönemlerinde- Türkiye'nin toplam yatırımları. Daha onun niteliğini de konuşmaya vakit gelmemişti. Niteliğine bakarsak da imalat sanayisi yok bunun içerisinde. O yüzden, imalat sanayisinin millî gelir içerisindeki payı yüzde 14’e düştü. Sayın Bakan, yani bunu görmemiz lazım. Yatırım yapılsa düşer mi bu? Türkiye'nin potansiyel büyümesi düştü.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Türkiye neyle büyüdü sorar mısınız? Yatırım yaparak büyüdü.

ERHAN USTA (Samsun) – TÜİK rakamlarını söylüyorum.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Yatırımların büyümeye katkısı 1,6; sizin döneminizde 0,8’di. Bunu bile söylemedim ben. Tam 2 katı arttı, lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – Hayır…

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Usta, lütfen…

ERHAN USTA (Samsun) – Hayır yani Sayın Bakan, bildiğiniz ne varsa söyleyin. Eğer bu TÜİK rakamları ve Kalkınma Bakanlığı rakamları yanlışsa onları söylesin, biz onları kullanmayalım bir başka rakam kullanıyorsa Sayın Bakan.

Şimdi, ben, şu “50 serisi” dediğimiz bir seriydi, bu kitabı kullanıyorum, bunun güncelleşmiş son yıllarını da kendim ekliyorum. Aldığım bütün rakamlar burada. Yani bakış açımız bu. Türkiye'nin şuradaki yatırımlarını söylüyoruz. Şimdi, daha çok teknik yanları var.

Sayın Bakan, o rakamları, az önceki rakamları, mutlak rakamları söylerken millî gelir serisi değişti burada. Eğer burada bu rakamlar kullanılmış olsaydı… Bakın Tablo 2-6, sayfa 86’ya bakmalarını tavsiye ederim. Uyumlaştırılmış seri vardır 1950’den itibaren. Orada mesela rakam bazında bir şey yapılmaz yani mutlak rakam olarak yapılmaz çünkü millî gelir oranlarıdır esas olan yani performansı ölçen. Bir ülkede yatırım yapılıyor, yapılmıyor kararını vereceğimiz şey, millî gelir oranlarına bakmaktır. Bu, çok net bir şeydir. Yani bunu şimdi bir kenara bırakıp, bunu yok sayıp bir başka şekilde burada açıklama yapmak yani bence hiçbir şekilde kabul edilemez, zaten o iş de ortada.

Ha, büyüme performansı diyorsanız o zaman şuna bakacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Çok affederseniz, bir dakika daha alabilir miyim? Bitiriyorum.

BAŞKAN – Sayın Usta, lütfen tamamlayın.

ERHAN USTA (Samsun) – Eğer büyüme performansına bakacaksak o zaman gideceğimiz yer neresidir biliyor musunuz? Gideceğimiz yer emsal ülkelerle aramızdaki büyüme farkıdır. Onu da ben burada defaatle söyledim, 1990-2002 dönemi. Niye ona bakıyoruz? AKP’den önceki on üç yıl. Bakın, oradan buradan tek yıl alıp mesela şunu demiyorum ben: “Biz size 2002 yılında 6,2 büyüyen bir ekonomi devrettik, şimdi büyüme yüzde 2,5’a düştü.” demiyorum. Tek yıl yanıltıcı olur, on üç yıl alıyorum, on üç yıl orada, on üç yıl burada. Emsal ülkelerde sadece 0,3; yıllık ortalamada az büyüyoruz. Şu anda büyüme farkı 1,5’a çıktı AKP döneminde ve IMF tahminlerine göre önümüzdeki dönemde de 1,5-1,6’lık fark devam edecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Eğer büyüme diyorsak performansa buradan bakmalıyız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Usta, teşekkür ederiz.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sadece bir cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan, sadece şu kadarını söyleyeyim, başka herhangi bir şey söylemeyeceğim: 1999-2002 döneminde büyüme hızımız 0,8 arkadaşlar, bizim dönemimizde yüzde 4’ün üzerinde büyüdük, hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın milletvekilleri…

ERHAN USTA (Samsun) – İşte, Sayın Bakanın iktisatçılığı da bu kadar, ben de onu söyleyeyim yani bu kadar işte. O zaman 2002 yılında…

Sayın Başkan, bunun kayıtlara geçmesi lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Kayıtlara geçsin, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – O zaman ben de şunu söylerim: 2002 yılında 6,2 büyüyen bir ekonomi aldınız. Şimdi, orada sen bir tane 2001 krizinin olduğu yılı alacaksın!

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Dört yılı al, dört yıl, dört yıl.

ERHAN USTA (Samsun) – O zaman 2009 büyümesine baksın. Biraz ileri geliyor tabii bizim analizlerimiz. Emsal ülkelerle büyüme farkına bakmak lazım. Büyüme performansı böyle ölçülür. Onun için o rakamları veriyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Usta.

Sayın Bayraktutan, 60’a göre söz talebiniz var.

Buyurun.

18.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı konusunda değerlendirmede bulunmamasına, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu konuya değinmesine ve TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya’da yapılan muameleyi protesto etmek için Mercedes marka makam araçlarına binilmemesi çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana bir şey söyleyeyim: Konuşması boyunca Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı konusuna hiç girmeyen Sayın Kalkınma Bakanımıza çok teşekkür ediyorum. Bu konuyu konuşması boyunca değerlendiren Dışişleri Bakanımıza -muhtemelen yurt dışında zannetti Doğu Karadeniz’i- içtenlikle teşekkür ediyorum. Adalet Bakanımızın konuşmasında buna değineceğini umuyorum, ona da şimdiden teşekkür ediyorum.

Bir değerlendirmem var. Ayşe Nur Bahçekapılı’yla alakalı Almanya’da meydana gelen olay çok üzücü bir olaydır. Sayın Cumhurbaşkanı da gerekli tepkiyi gösterdi, ona da çok teşekkür ediyorum. Muhtemelen sizin daha ağır bir tepki göstermenizi bekliyorum. Biraz sonra Meclis oturumu bitince Meclisin dışına çıkıp muhtemelen Alman Mercedeslerinize binerek evinize gideceksiniz. Gelin, bir kahramanlık yapın Sayın Bakan, önce siz konuşun. “Bu Alman Mercedeslerine binmeyeceğiz” deyin, hepimiz sizi alkışlayalım diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bayraktutan.

Sayın Yıldırım Adıyaman’la ilgili bir açıklama yapmak istediğinizi söylediniz.

19.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Bakanım, sizi yalanlamak için söz almadım, bir düzeltme yapacağım.

Evet, sizden yer istenmiş. Niye istenmiş? Organizelerimiz çok küçük olduğu için istenmiş sizden. Yoksa, “Yüzde yüz doludur.” lafı külliyen yalan, külliyen yanlış. “Yalan” demeyeyim de yanlış, yanlış bilgi aktarılmış çünkü ben orayla görüştüm. Adıyaman’a yatırım son zamanlarda yapılmıyor 5’inci ve 6’ncı teşvik yasasından dolayı. Bu konuda da Hükûmetimizin çalışmalarının olduğunu da biliyorum, arkadaşlar bu bilgiyi de verdi. Adıyaman’da şu anda boş yer çok, organize sanayi bölgesinde boş yer çok. Yüzde yüz dolu olduğu yanlış. Dolu olan yerler de depo olarak kullanılıyor. Adıyaman’da şu an ne fazla, biliyor musunuz? Tefeciler fazla, sokaklarda tefeci terörü var. Bunun da bir an önce çözülmesi gerektiği kanısındayım. Özellikle bu iktidarın Suriye’deki yanlış politikalarından dolayı –Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu da burada- Adıyaman’da sanayide bir gerileme var, turizmde bir gerileme var. Bunu da takdirlerinize sunuyorum.

(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Hükûmet adına üçüncü ve son konuşmacı, Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ.

Süreniz otuz dakika Sayın Bakan.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2015 kesin hesabı ve 2017 Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2017 bütçesi ülkemize hayırlı uğurlu olsun, bereketli olsun ve 2017, bütçedeki bütün hedeflerin gerçekleştirildiği başarılı bir yıl olarak geçsin temennisinde bulunuyorum. Bu vesileyle de bütçede emeği geçen Komisyona, Genel Kurula ve herkese ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye demokratik bir hukuk devletidir. Şu anda, Cumhuriyet Dönemi’nde 4’ü, 1’i de Osmanlı Dönemi’nde olmak üzere 5 anayasayla yönetilmiş bir ülkeyiz ve anayasalarımıza baktığımız zaman, yürürlüğe giren anayasalarımızın neredeyse tamamı olağanüstü şartlarda hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Şimdi?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bugüne kadar Türkiye’de olağan şartlarda, herkesin kendini hür hissettiği bir ortamda yeni bir anayasa yapma imkânı maalesef bulunamamıştır. 1982 Anayasası şu anda uyguladığımız Anayasa ve bir darbe Anayasası’dır; yürürlüğe girdiği günden bugüne geçen otuz dört yıl içerisinde 17 defada 112 değişikliğe uğramıştır. Türkiye mevcut Anayasası’nı değiştire değiştire Türkiye’yi demokratik bir hukuk devletine dönüştürmeyi başaramaz. Anayasa’mızı değiştire değiştire insan haklarına saygılı olan bir ülkeyi insan haklarına dayanan bir ülke hâline getiremeyiz.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Uygulamadan kaynaklanıyor Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Türkiye değiştire değiştire bu Anayasa’yı yasama, yürütme, yargıya ve dahası millete güvenen bir anayasa hâline getirmeyi başaramaz.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Anayasa’da mı diyor “Gazetecileri tutuklayın.” diye?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Türkiye değiştire değiştire bu Anayasa’yı darbe ruhunu Anayasa’dan çıkaramaz çünkü Anayasa’nın başlangıcında “sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere” diyor; hem ruhuna sadakati hem de sözüne sadakati esas alıyor. Onun için bu ruhu tamamen yok etmek lazım. Peki çare nedir? Çare yeni anayasa yapmaktır. Yeni anayasa yapmadan yeni Türkiye olmaz. Yeni anayasa, esasında, yeni Türkiye’nin kapısıdır. Yeni Türkiye’yi yeni Anayasa’yla ancak inşa edebiliriz.

Türkiye’de anayasa ihtiyacını vurgulamayan kimse kalmadı. Parlamento 1993 yılında bütün partilerin sunduğu öneriler, daha sonra kurulan uzlaşma komisyonlarıyla bu konuda bir irade ortaya koydu. Üniversiteler, sivil toplum örgütleri, sendikalar, pek çok kişi somut yeni anayasa önerilerini ortaya koydu ancak buna rağmen yeni anayasa yapılamadı. Yeni anayasa yapmak için esasında her şey hazır, millet hazır, üniversiteler hazır, sivil toplum hazır, herkes ve her kesim hazır. Hazır olmayan, sadece, yeni anayasa yapma iradesiyle milletin yetkilendirdiği ve görevlendirdiği temsilcileridir. Milletin iradesine uygun hareket ederek biz milletin emri gereği yeni anayasa yapmayı başarabiliriz. Bizim tecrübemiz buna müsaittir. Eğer yeni anayasayı normal bir ortamda başaramazsak Türkiye’ye de, Parlamentoya da, aziz milletimize de büyük bir haksızlık yapmış oluruz. “Yeni anayasa yapmayı ancak darbeciler başarabilir ya da darbelerden sonra yeni anayasa yapılabilir.” efsanesini yıkmak hepimizin elindedir. Biz istersek bunu yıkar, milletin hür temsilcileri olarak, milletimizin iradesine uygun yepyeni bir anayasayı milletimize, ülkemize kazandırabiliriz. Gelin bu imzayı birlikte atalım diyorum. Türkiye’yi darbe anayasalarıyla yaşama ve yönetilme ayıbına, utancına daha fazla katlanmaya mecbur etmeyelim.

Yeni anayasa yapılamasa bile Anayasa’da yapılacak bazı değişiklikler olabilir. Özellikle HSYK üzerinden burada vurgu yapmak isterim ki HSYK’nın bugünkü seçim usulüyle 3’üncü bir seçime gitmesi, Türkiye için büyük bir felaket olur. Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum: HSYK seçim usulünü Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerimizin büyük bir uzlaşmayı gerçekleştirerek değiştirmesinde büyük bir fayda mülahaza ediyoruz. Eğer Türkiye 3’üncü kez bir seçim yaşarsa hem hukuk devleti hem yargı hem de yargı görevi yapanlar bundan büyük bir zarar göreceklerdir. Umarım ki Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni anayasa yapma konusundaki iradeyi hayata öncelikle geçirir. Eğer bunu başaramazsak bile hiç olmazsa acil olan bazı konuları hayata geçirebiliriz diyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de sistem tartışmaları hiç eksik olmadı, her dönemde tartışıldı. Rahmetli Özal, rahmetli Türkeş, rahmetli Erbakan ve Demirel, Türkiye için hükûmet sistemi tartışmalarını yaptı, yaptırdı ve bu sistemin Türkiye’ye dar geldiğinin, yeni bir sisteme, başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Türkiye’de 2007’de Cumhurbaşkanının halk tarafından seçimine dair Anayasa değişikliğinin yapılmasıyla, 10 Ağustos 2014’te halkın tarihinde ilk defa doğrudan Cumhurbaşkanı seçmesiyle, esasında yepyeni bir dönem başlamıştır. Bir yandan seçilmiş Cumhurbaşkanı, bir yandan seçilmiş Hükûmet ve yetkilere baktığımız zaman bunun sürdürülebilir olmadığı da çok açıktır. Onun için, bu tartışmayı ve bundan doğabilecek, oluşabilecek muhtemel sonuçları şimdiden görerek çözüm üretmek hepimizin vazifesidir.

O nedenle, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin çağrısını tarihî önemde bir çağrı olarak görüyoruz çünkü gelinen noktada Türkiye, bu çağrı sonucunda büyük bir dönüşüme imza atarsa cumhuriyet tarihindeki en büyük sistem değişikliğini ve anayasa reformunu gerçekleştirmiş olacaktır.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Yapma Bakanım, yapma!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün siyasi partiler olarak bu sürece birlikte destek olalım. Konuyu milletin hakemliğine götürelim. Milletimizin kararına hep beraber uyalım ve milletimizin verdiği kararla bu tartışmalara son noktayı birlikte koyalım, koyduralım diyorum.

Sistem tartışmaları üzerinde konu yoğunlaşınca bir iki hususu da başkanlık, cumhurbaşkanlığı sistemi üzerinden ifade etmek isterim. Hepimiz ne söylüyoruz? Yasamanın tam bağımsız olması, yürütmenin tam bağımsız olması ve birbirinden de tam ayrı olmasını arzu ediyoruz.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Yargı ne olacak, yargı?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Gerçek anlamda kuvvetler ayrılığının olduğu sistemin adı başkanlık sistemidir. Yasama yürütme birbirinden tam ayrı, birbirine karşı tam da bağımsızdır. Güçlü bir yasama var, etkin bir yasama denetimi var, ayrıca güçlü milletvekilleri var, aynı şekilde güçlü yürütme var, siyasi istikrar var. Başkanlık sistemi esasında siyasetimize büyük bir dinamizm de getirecektir çünkü başarısız olan beş yıl sonra siyaset sahnesinin dışına çıkacaktır, başarılı olan da azami on sene sonra siyasetin dışına çıkacaktır ve Türkiye her on yılda, çok başarılı bir başkanla yönetilse dahi yeni bir başkanla yönetilme fırsatı bulacaktır. Siyasette değişimi dönüşümü, yönetimde değişimi dönüşümü de, dinamizmi de beraberinde getirecektir. Ben bu sistemin Türkiye’nin güçlenmesine, hızlı ve etkin karar almasına ve Türkiye’nin yeni bir yükselişe geçmesine katkı sağlayacağına yürekten inanıyorum.

Hükûmet sistemi tartışması rejim tartışması da değildir.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Rejim, rejim!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hükûmet sistemi değişikliği de rejim değişikliği kesinlikle değildir. Türkiye, yönetim şeklinin cumhuriyet olduğunu 29 Ekim 1923’te kabul ve ilan etmiş ve yönetim şekli tartışmalarına son noktayı koymuştur. O günden bugüne de Türkiye’nin yönetim şeklinin değiştirilmesi yönünde halkımızın da, siyasetimizin de, Parlamentomuzun da bir gündemi olmamıştır, olacağını da zannetmiyorum. Esasında, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sırasında Türk milletinin ortaya koyduğu irade, Türkiye’nin yönetim şeklinin cumhuriyet olduğunun bir kez daha şehit kanlarıyla imzalanmış olmasıdır, tıpkı başlangıçta olduğu gibi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hukuk devletinin olmazsa olmaz şartlarından biridir. Eğer bir hukuk devletinde yargı, bağımsız ve tarafsız olmazsa, ihtilafa düşen vatandaş, yargıya gittiği zaman ihtilafın adil bir şekilde çözüleceğine dair inancını kaybederse orada hukuk devletinin güçlü bir şekilde var olduğunu söylemek mümkün değildir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargı görevi yapanların Anayasa, kanun, hukuk ve vicdani kanaatlerine uygun bir şekilde karar vermeleriyle mümkündür. Anayasa’mızda yer alan teminat, esasında hâkim ve savcılarımızın her türlü korku, baskı, endişeden uzak bir biçimde cesaretle ve hukukun gerektirdiği tarzda karar vermesi için Anayasa’ya konulmuş önemli bir sigortadır.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Hâkimler, tutuklanmamak için tutuklama kararı veriyorlar.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ancak, hâkimlik ve savcılık teminatı, hâkimlik ve savcılık görevi yapanların Anayasa ve yasaları çiğnemelerinin teminatı değildir; herhangi bir terör örgütüne üye olarak veya iltisaklı, irtibatlı olarak terör örgütünün emirleri doğrultusunda adli süreçleri yönetmesi ve adli süreçlerde karar vermesi değildir, bunun zırhı olarak da kullanılamaz.

Fetullahçı terör örgütü, devlete, millete, yasamaya, yürütmeye, orduya, emniyete ve kamunun bütün alanlarına büyük zararlar vermiştir, en büyük zararı da yargıya vermiş, en büyük tahribatı da yargı alanında yapmıştır.

Mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esasına göre kurulup görev yapan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, bağımsızlığını, tarafsızlığını yitirdiğini değerlendirdiği bazı hâkim ve savcıların meslekten uzaklaştırılmalarına karar vermiştir. Eğer bir hâkim ve savcı, Anayasa, hukuk, kanun ve bunlara uygun vicdani kanaatle karar verme yerine, üyelik, iltisak ya da irtibatla bulunduğu örgütün emir ve talimatlarına göre karar vermeye başlamış veya karar veriyorsa o zaman tarafsızlık ve bağımsızlık vasfını kaybetmiş demektir; bu vasfı taşıyanların giydiği cüppeyi taşıma hakkını da yitirmiş demektir.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulumuz, esasında, hukuk devletinin gereği olan yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını korumak bakımından önemli adımlar atmıştır. Yaptığı değerlendirmeler sonucunda bazı hâkim ve savcıların meslekten uzaklaştırılmasına karar vermiştir. Burada şunun altını özellikle çizmek isterim, HSYK’da şu anda bakan dışında görev yapan 18 üye var ve meslekten uzaklaştırma kararlarının tamamı bu 18 üye tarafından oy birliğiyle alınmış kararlardır. 1 tane üyenin itiraz ettiği bir hâkim veya savcının meslekten uzaklaştırması yapılmamıştır. Bu, son derece önemli bir adımdır. HSYK’nın yaptığı, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını korumaktır, hukuk devletini korumaktır, Fetullahçı terör örgütünün Türk yargısını rehin almasını önlemektir, yargının milletin yargısı olma vasfını korumaktır, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını korumak ve yargıya olan güveni yeniden inşa etmek adımıdır. Bu açıdan son derece önemli ve tarihî kararlar almıştır. Ben buradan HSYK üyelerimizi, hukuk devletine, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına sadakatle sahip çıkmalarından dolayı tebrik ediyor, teşekkürlerimi sunuyorum.

Türkiye’nin Avrupa Yargı Kurulları Ağı’yla ilgili ilişkileri hakkında AYKA olumsuz bir karar verdi. Neden? Bu hâkim ve savcıların meslekten uzaklaştırılmaları gerekçesiyle. Ama çok net söylüyorum, yargısız bir infaz yapılıyor Türkiye’ye karşı; kimse dinlenmeden, söylenenlerin aslı astarı nedir, buna dair bir değerlendirme yapılmadan, Fetullahçı terör örgütünün gözüyle Türkiye’yi görerek, Fetullahçı terör örgütünün diliyle Türkiye’yi konuşarak, Fetullahçı terör örgütünün kulağıyla Türkiye’yi dinleyerek karar verenler, bağımsız ve tarafsız bir karar vermiş değillerdir. Türkiye’yle ilişki kuranların bu ilişkilerini terör örgütlerinin zehirlemesine asla rızamız yoktur. Onlar ne karar verirlerse versinler, onları bağlar o ama Türkiye, hukuk devletini güçlendirerek yoluna devam edecektir. Terör örgütünün ağzıyla Türkiye’ye konuşanların, Türkiye hakkında karar verenlerin kararlarının bizim yanımızda bir itibarı olmadığını buradan bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada yargıya özel bir teşekkürüm var; o da şundan: 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sırasında, darbenin daha başarılı olup olmayacağının belli olmadığı ilk saatlerde hukuk devletine ölümüne sahip çıktılar; soruşturmaları başlatarak, gözaltı ve yakalama kararları vermek suretiyle hukuk devletine, Anayasa’mıza, demokrasimize, millî iradeye ölümüne sahip çıktılar. Daha önceki darbe teşebbüsleri sırasında darbecilere mihmandarlık yapan ya da darbe teşebbüsünün daha başında biat eden Türk yargısı yerine, bu sefer darbeye Türkiye’yi dar eden bir Türk yargısı vardı, hukukumuza, Anayasa’mıza, demokrasimize sahip çıktılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben, bu nedenle, ölümüne demokrasimize, hukuk devletimize, Anayasa’mıza sahip çıkan cumhuriyet başsavcılarımıza, savcılarımıza, başsavcı vekillerimize, hâkimlerimize hepsine ayrı ayrı buradan şükranlarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türk yargısı hukukuna böyle sahip çıktığı sürece hiçbir olumsuzluk Türkiye’de güç bulamayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden sonra cezaevlerinde kötü muamele ve işkence yapıldığına dair iddialar ve iftiralarda büyük bir yükselme oldu. 15 Temmuzun hemen arkasından Amerika’da, Avrupa’da, uluslararası yayınlarda ve uluslararası örgütlerde 14 Temmuzda olmayan şey, 15 Temmuzda birdenbire büyüdü, Türkiye’nin bütün cezaevlerini töhmet altında bırakır hâle geldi. Ya, nasıl oluyor, 14 Temmuz da yok da 15 Temmuzdan sonra Türkiye’nin cezaevleri işkence ve kötü muamele adresi olarak gösterildi?

Bakın çok net söylüyorum. Türkiye cezaevleri ve gözaltı yerlerinin tamamı, büyük bir denetim altındadır, hepsi denetim altında, her türlü denetime de açık. Cezaevlerine baktığınız zaman cezaevlerinin denetimi bir yandan Adalet Bakanlığı müfettişleri, öbür yandan Ceza ve Tevkifevleri kontrolörleri, öte yandan ilin cumhuriyet başsavcıları, oradaki cezaevinden sorumlu infaz savcıları ve infaz hâkimlikleri tarafından denetleniyor. Ayrıca il, ilçe insan hakları kurulları denetliyor. Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları Kurumu denetliyor, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu denetliyor, ayrıca sivil izleme kurumları da bunun denetimini yapıyor. Öte yandan uluslararası, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), Birleşmiş Milletler İşkencenin Önlenmesi Alt Komitesinin tarafından da incelemeye tabi tutuluyor. Bizim bu konuda bir sıkıntımız yok.

Sıkıntı şuradan: Türkiye’yi suçluyorlar. “Şunlar şunlar yapıldı, bunlar oldu.” Ben de diyorum ki, bir kez daha söylüyorum: Bunlarla ilgili bize yer verin, isim verin, adres verin, zaman verin; biz gereğini yapmaz, yaptırmazsak o zaman bize söyleyin.” Deyin ki: “Biz verdik size.”

Şu anda biz bunlarla ilgili Türkiye’nin neresinde bir şey varsa onun üzerine gidiyor ve gerekeni yapıyoruz. Bakın, şu anda bu konularla alakalı soruşturma aşamasında olan 231 tane dosya var, soruşturmaları sürüyor. Çok net söylüyorum: Hiçbir tane kötü muamele iddiasının üzerini örtmeyiz, örttürmeyiz; bir tane işkence iddiasının üzerini örtmeyiz, örttürmeyiz; üzerine gideriz, hak ettiği ceza neyse, onu da tereddütsüz veririz. Bizim bu noktada hiçbir sıkıntımız yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama Türkiye’nin de birtakım aslı astarı olmayan iddialarla, iftiralarla suçlanmasına rıza göstermeyiz. Böyle bir şey olmaz. Her konuyu inceliyoruz, inceletiyoruz.

Mesela, demin burada değerli bir milletvekilimiz konuştu, bir isim verdi “Bununla ilgili şunlar, şunlar var.” diye. Yaptıklarımız burada. Onunla ilgili de inceleme yaptırmışız, bir soru sorulmuş, o soruya da cevap vermişiz, diğer konu da bize gelmiş ama ilgili yerlere intikali yapılıyor, onunla ilgili de cevap verilecek. Şimdi, bir terör örgütüyle ilgili bazı kişiler orada oturma eylemi yapıyorlar, bahsettiğiniz yerde. O oturma eylemi yaptıkları yerden de kalkmıyorlar. Şimdi, bir yerde eylem yapılıyor, eylem yapıldı, kalkmadılar, ne yapacaklar? Eylem yaptılar, kalkmadılar, bunları kaldırıp infaz koruma memurları yerine götürecek mi, götürmeyecek mi? Yaptıkları iş bu. Burada eylem yapıldığı zaman onun koluna giriyorlar, alıp götürüyorlar, başka yere götürüyorlar, dışarıda “Bize şöyle, şöyle yaptılar.” Bakın, sizin dediğiniz gibiyse, ben sizinle beraber olup üzerine beraber giderim. Ama işin aslı öyle değil. Dışarıya sürekli şey yapıyorlar. Ben de diyorum: Bakın, savcılıklarımız burada, Meclis burada, her yer açık, herkes dilekçesini oraya versin. O dilekçeler oradan nasıl geliyor? Cezaevinden geliyor. Oraya gelen dilekçe başka yerlere gitmez mi? Oralara da gider ve biz bu konuların üzerine kesinlikle ve kararlı bir şekilde bugüne kadar gittik, bundan sonra da gideceğiz.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Bakan, kamera kayıtları var mı, yok mu? İnanın “Yok” diyecekler.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir şey daha söyleyeceğim: Bakın, işkence suçları ve kötü muamele suçlarıyla ilgili zaman aşımını biz kaldırdık, biz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz kaldırdık. Kendimize güvendiğimiz için biz kaldırdık. Bunun anlamı ne? Bugün AK PARTİ iktidarda, biz gittikten sonra başka bir iktidar geldi, Türkiye’de başka şey oldu; bugün öyle bir yanlışı biri yaparsa 70 yaşında da, 80 yaşında da, 90 yaşında da yaptığı yanlışın hesabı ondan sorulsun diye yaptık biz bunu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olabilir mi? Biz kendimize güveniyoruz ve bu konuların üzerine kararlı bir şekilde gideriz, bundan sonra da gitmeye devam ederiz; yeter ki bizim elimize bunlar verilsin. Uluslararası örgütlerden, geçen Birleşmiş Milletlerin temsilcisi geldi birtakım değerlendirmeler yaptı. “Biz izlenim edindik.” diyor. Ya, ne izlenimi edindin? O zaman söyle; nerede ne var onu söyle. “Böyle bir izlenim edindik.” diyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Göstermiyorsunuz ki…

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ya, kusura bakmayın. Her yeri gezdi, isteyip de gezemediği tek yer yok. Nereyi istediyse oranın kapısını açtık, kiminle görüşmek istiyorsa onu görüştürdük.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Türkiye raportörü Kati Piri’yi neden engellediniz Sayın Bakan?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Kendilerine sorun “Görüşmek isteyip de görüştürmediğim bir kişi var mı?” diye. Raporunda onu da yazıyor zaten, kimlerle görüştüğünü de açık şekilde yazıyor. Bu noktada bizim alnımız ak ama şunu da söylüyoruz: Yanlış yapanların üzerine gitmek de bizim vazifemiz, onların yüzünü falan da yıkamayız ama iftiralara da, terör örgütlerinin söylemlerini, iftiralarını hakikat gibi dillendirmeye de pabuç bırakmayız, onu da ifade edeyim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de önemli bir reform da 20 Temmuz 2016’da faaliyete geçti, istinaf mahkemelerinin kurulması. Gerçekten büyük bir reform. Cumhuriyet Dönemi’nde yargı alanında en büyük reformlar şüphesiz cumhuriyetin kuruluş yıllarında Atatürk döneminde oldu ama ondan sonra “En büyük yargı reformu nedir?” derseniz, ben tereddütsüz “20 Temmuz 2016’da faaliyete geçen istinaf uygulamasıdır, istinaf yargılamasıdır.” derim ve Türk hukuk tarihi bakımından önemli bir milat oldu, önemli bir adım attık ve yargıda iki dereceli yargılamaya geçtik, yargılamaların zamanında, makul süre içerisinde sonuçlandırılmasının önünü açtık. Tarihî bir reformu bu dönemde hep beraber hayata geçirdik; hayırlı olsun, uğurlu olsun diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargı alanında başka önemli adımlar da attık. Onları da anlattığım zaman çok vakit alacak ama eleştiriler üzerinde birkaç konuda da durmak istiyorum.

Birisi: Yargıda memnuniyet konusu. Tabii, yargıda memnuniyeti biz herkes gibi önemsiyor, daha yüksek noktalara çekmek için gayret sarf ediyoruz ama yargıya işi düşen vatandaşlardan yarısı kaybediyor, yarısı kazanıyor. Yarısının kaybettiği, yarısının kazandığı yerdeki memnuniyeti yüzde 100 yapma imkânınız var mı? Kazanan da istediği gibi kazanamıyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Güven, güven.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - 100 lira istemiş, 50 lira verince itiraz ediyor. Çok yüksek hapis cezası istemiş, az alınca ondan da rahatsız oluyor. Ama, buna rağmen, 2015 rakamlarına baktığınızda, yargı hizmetlerine memnuniyetin yüzde 50’nin üzerinde olduğunu görüyoruz; bunu büyük bir başarı olarak görüyorum. Ama yargıda memnuniyete gelince, orada sıkıntımız var, onun üzerine gidiyoruz. İşte, Fetullahçı terör örgütünün Türk yargısını rehin almak suretiyle ortaya çıkardığı güvensiz ortamların tamamını yok etmek, yargıya güveni yeniden inşa etmek, yargıyı terör örgütlerinin veya değişik ideolojik grupların yargısı değil, gerçek anlamda Türk milletinin yargısı ve millet adına yargılama yapan ve karar veren bir yargı hâline getirmek için de büyük gayret sarf ediyoruz. İnanıyorum ki önümüzdeki süreçlerde bu alandaki güven endeksi de yukarılara doğru çekilecektir, bunun üzerinde de gayretle duracağız.

Yargıda zaman yönetimi diye bildiğimiz bir projeyi 1 Ocak 2017’de yürürlüğe koyuyoruz. Bunun anlamı ne? Anlamı şu: Vatandaş, savcıya şikâyette bulundu veya herhangi bir mahkemeye dava açtı; şikâyetinin ne kadar sürede savcılıkça sonuçlandırılacağı, davasının ne kadar sürede mahkemece bitirileceği, dilekçesini verdiği an kendisine bir belgeyle takdim edilecek. Yargıyı böylelikle halkında da denetimine açmış oluyoruz. Halk, davasının zamanında görülmesini, bitirilmesini takip edecek, elindeki belgeyle bunu gösterecektir. Bu da yargıya güveni güçlendirecektir.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Bütün davalarda ne zaman yapacaksınız Sayın Bakan?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ayrıca, ilk derece mahkemelerinin, Yargıtayın, Danıştayın, bütün yargı çevrelerinin her yıl faaliyet raporu hazırlayıp bunu kamuya ilan etmelerini de getirdik, 1 Ocak 2017’den itibaren bu da yürürlüğe girecektir. Bu da, yine, yargının kamuoyu tarafından ayrıca denetimine, yargıya güveninin de üst noktaya taşınmasına katkı sağlayacaktır.

Öte yandan, hâkim ve savcılara istinaf ve Danıştayın not verme uygulamasını da getirdik. Böylelikle yanlış kararlar verip, “Bir de Yargıtay görsün, Danıştay görsün.” mantığını bir tarafa bırakıp doğru karar neyse onu verecek, yanlış karar verenler alınan notlarla daha iyi karar vermeye mecbur edilecek, yöneltilecek. Bu da yargıya güveni tesis bakımından son derece önemli başka bir adım olmuştur.

Öte yandan, Adli Veri Bankası diye bir banka kuruyoruz. İnşallah, 1 Ocak 2017’den itibaren bu da başlayacak. 1 Ocaktan sonra bu veri bankası, “adli Google” gibi olacaktır. Vatandaşlarımız -tabii, oraya herkes giremeyecek, belli şartları olanlar girecek- Türkiye'de adli verilerin tamamını bulma, bu veriler üzerinden değerlendirme yapma imkânı elde edecektir. Bu da yargının ayrıca bir tomografisinin sürekli çekilmesini, bütün kamuoyu tarafından yargının etkin denetlenmesini sağlayacak ve bütün bunlar yargıya olan güvenin artmasına, yargı görevi yapanların daha titiz ve dikkatli çalışmasına elbette büyük katkı sağlayacaktır. Ama şu kadarını ifade edeyim ki Türkiye'de bütün eleştirilere rağmen yargıda görev yapan hâkim ve savcılar, hukuk devletinin gereklerine uygun bir şekilde karar vermek için gerçekten cansiparane gayretle çalışıyorlar. Çok eleştiri alınıyor. Yargı kadar eleştirilen yok ama onların kendini savunma imkânları da yok. Gazeteler, televizyonlar, siyasetçiler, vatandaşımız, sivil toplum örgütleri, herkes onları eleştiriyor, bir kötü örnekten…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Bakan, 4 bin tane kötü örnek var, 4 bin tane; 1 tane, 2 tane değil ki.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …sanki hepsi öyleymiş gibi algılar oluşturuluyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkan, bir dakika…

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın Sayın Bakan.

Buyurun.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bütün bunlara rağmen, dediğim gibi, büyük bir özveriyle görev yapıyorlar. Ben hâkim ve savcılarımıza, onlara yardımcı olan kalem personeline ve diğer çalışanlarımıza, cezaevlerinde görev yapan infaz koruma memurlarımıza, hasılı yargıda görev yapan hem hâkim, savcı hem yardımcı görevli olarak çalışan herkese gönülden teşekkür ediyorum.

Bütçemizin hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, herkesi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, Sayın Hakverdi, Sayın Altay, Sayın Kerestecioğlu, herkes söz istiyor, sırayla başlayalım.

Sayın Beştaş, buyurun…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, soru-cevap diye faslımız var bizim, ona uymamız lazım.

BAŞKAN – Sayın Turan, sayın milletvekilleri söz hakkı istiyorlar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz de isteyelim o zaman hep beraber.

BAŞKAN – Tabii ki, buyurun. Tabii, isteyebilirsiniz Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Olur mu öyle Sayın Başkan? Soru cevap diye bir şey var, yarım saat, Hükûmetten sonra.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Böyle bir usul yok ama soru-cevap var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Adalet Bakanı konuşmasında işkence iddialarına ilişkin, oldukça sert, benim de konuşmamın içeriğinde olan iddialara dair defalarca “Yalan” ve “İftira” dedi. Buna ilişkin sataşma hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – İsim vermedi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hangi sıfatla veriyorsunuz Sayın Başkan? Her vekil isteyemez; grup başkan vekili var, sözcü var…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Benim konuşmama, benim konuşmama…

BAŞKAN – Konuşma yaptı Sayın Turan, Sayın Beştaş konuşma yaptı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İsim vermedi Sayın Başkan, lütfen... Biz de yaptık konuşma sabahleyin.

BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen…

Buyurun Sayın Beştaş.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Adalet Bakanı ısrarla yalan ve iftirada bulunduğumuzu iddia etti. Bizce işkence iddialarına “yalan ve iftira” demek, asıl büyük suçu oluşturuyor çünkü şu anda Türkiye’nin bütün cezaevlerinde, gözaltında tutulma merkezlerinde sistematik bir şekilde işkence yapılmaya devam ediliyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Onların hepsi yalan! Hepsi yalan!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Somut örnek mi istiyorsunuz? Manisa Cezaevinde Semih Elitaş. Ve size soruyoruz; Birleşmiş Milletler İşkence Raportörü geçen hafta geldi, Nils Melzer, çok ciddi bir rapor hazırladı ve darbeden sonra Türkiye'de işkencenin ciddi bir şekilde arttığını gösterdi. Kati Piri, Türkiye cezaevlerinde inceleme yapmak için geldiğinde engellendi.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kati Piri kim? Örgütün elemanı mı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Human Rights Watch’un tutulma yerlerinde işkence yapıldığına dair ciddi bir raporu mevcut ve kamuoyuna yansıdı. Yine, Uluslararası Af Örgütü “Amnesty International” işkence konusunda rapor yayınladı. Günay Dağ, bizim meslektaşımız…

Komik bir şey söylemiyorum Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerçekleri söylemiyor, onlar gerçekleri söylemiyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …avukat olarak gittiğinde Maltepe Cezaevinde işkenceye maruz kaldı ve kafası kırıldı.

SALİH CORA (Trabzon) – Provokatif konuşuyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ayrıca, ben burada söz aldığımda açıkça söyledim. Şu anda 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kaç tane cezaevi personeli görevden alındı, kaç müdür tutuklandı, kaçının işine son verildi? Bunun yanıtını da öğrenmek istiyoruz. Ayrıca, uluslararası mahkemelere göre tecrit de, yani bütün bu işkencelerin yanında, bir işkencedir.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Tecrit yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şu anda bizim eş başkanlarımız dâhil tecritte tutuluyor. “Bunun talimatını verdiniz mi?” diye sormuştuk. Eğer verdiyseniz bu suçu siz işliyorsunuz, vermediyseniz buradan düzeltmenizi bekliyoruz.

Hasta tutsakların orada ölüme terk edilmeleri meselesi de hâlâ çözülebilmiş bir mesele değil. “Türkiye'de işkence yoktur.” demekle işkence ortadan kalkmıyor. Neredeyse uluslararası örgütlerini de terör örgütü ilan edeceksiniz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yalan söylemekle işkence olmuyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sınır ötesi terör örgütleri icat ediyorsunuz. Gerçekten bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

Sayın Hakverdi…

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Adalet Bakanımız benim konuşmamla ilgili olarak olayı farklı bir şekilde anlattıktan sonra şu ifadeyi kullandı: “Terör örgütünün söylemlerini dile getirenlere burada pabuç bırakmayız.” şeklinde bir ifade kullandı.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben onu sana söylemedim, oradan nasıl bunu anlıyorsun?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Sataşmadan söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun size de iki dakika söz veriyorum.

10.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Şimdi, Sayın Bakanım, ben sizin konuşmanızdan hemen sonra olayları, tarihleri, cezaevlerini belirterek size bir önergeyle sundum. Bunun akabinde benim tarafıma herhangi bir cevap gelmediği gibi, ben o örneklerden ikisini anlattığımda siz şöyle dediniz: “Oturma eylemi yapıyorlardı, gardiyanlar ya da ceza infaz koruma memurları ne yapsın?” Şimdi, bununla ilgili kamera görüntüleri var. Cezaevlerinde her yer kamerayla kayıt altında.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Tabii, tabii, öyle.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Bakın, lütfen, oturma eylemi yapıyor olabilirler, onlar mahkûm, belki farklı düşünüyorlar ama ceza infaz koruma memurları buna dair uygun koşullarda önlem alabilir. Ama “Yerlere su dökelim.”, “Hadi şunları paspas yapın.” ses kaydı yapıyorsa dinleyin. Ama ben on beş yıl avukatlık yaptım, hep bu olaylarda -bu olaylar mahkeme aşamasına çok zor gelir ama- mahkeme aşamasına geldiğinde ve mahkeme istettiğinde her ne hikmetse her defasında o kamera kayıtları bozuk oluyor. Lütfen bunun takipçisi olun, olayın gerçeğini öğrenin.

Olayın gerçeğini öğrenin ki bu bizim devletimizi kötü bir yüzle oradaki “Bize emanet.” dediğiniz insanlara yansıtan devletin kötü uygulayıcıları varsa devletimizi aklayalım, temize çıkaralım. Bu kötü uygulayıcılara izin vermeyin, bunun doğru düzgün takipçisi olun. Hani onlar size emanetti ya, bu emanetlere iyi bakın. Bakın, neden yargılandıkları hiç önemli değil; terör örgütünden olur, hırsızlıktan olur, başka şeyden olur. Zaten bizim niyetimiz, cezaevine koyarken onları ıslah etmek, onları devlete karşı daha da düşmanlaştırmak yerine, onları ıslah etmek. Lütfen, düzgün bir devlet uygulayıcısı olarak düzgün takibini yapın. Bu iş sizin sorumluluğunuzdadır Sayın Bakan, lütfen üzerinde durun, lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hakverdi.

Sayın Altay, sisteme girmişsiniz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde uzun zamandır anayasa tartışmaları var kamuoyunda, kamu vicdanında, Parlamentoda. Mevcut orta yerdeki Anayasa’nın bir darbe anayasası olduğu vakıa. Bu konuda biz de parti olarak hak ve özgürlük temelli bir anayasanın ülkenin temel ihtiyacı olduğunu en üst düzeyden en yalın üyemize kadar defaatle serdettik. Ancak, istedim tutanağı şimdi geldi ama Sayın Bakan konuşmasında şöyle bir söz söyledi: “Yeni anayasa için herkes hazır, hazır olmayan burası.”

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Doğru. Herkese aynı şeyi söylüyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, burada 4 siyasi parti grubu var. Diğer grupları bilmem, bu kamuoyundaki hak ve özgürlük temelli anayasaya bakışımız açısından bize bir sataşmadır. Yani, çok net diğer partilere de bir sataşmadır Sayın Başkan. Bu Parlamento 4 gruptan oluşuyor. Dolayısıyla, hazır olmayan iktidar partisidir, diğer muhalefet partileridir. Bu bakımdan, bu sataşmadan dolayı grubumuz adına söz talep ediyorum.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kerestecioğlu, daha sonra sizi dinleyeceğim.

Sayın Ilıcalı, size de duyuru yapmanız için söz hakkı vereceğim.

11.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Bu saatte Genel Kurulun zamanını almak istemem.

Esasen, Sayın Bakanın söylediği başka bir konu, belki ben yanlış anladım, tutanakları istedim ama şimdi geldi, okuyamadım.

Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan şöyle bir söz de söyledi, orta yerdeki Anayasa’dan bahisle başlangıca atıfta bulunarak “sözüne ve ruhuna sadakat” dedi ve “Ruhu yok etmemiz lazım.” dedi.

Şimdi, belki gözden kaçmış olabilir. Sayın Bakanım, siz…

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben “darbenin ruhu” dedim, açıkladım da ayrıca.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Eyvallah, ama bu, 1982 Anayasası, bizim bunu tasvip etmemiz mümkün değil. Ama, gerek 1982 -ki 1961 de darbedir, hiç itirazım yok, 1961 ile 1980’in hiçbir farkı yoktur- gerek 1961 darbe sonrası yapılan anayasalar olmakla beraber, lütfedip kurucu felsefenin izlerini bu anayasalara koymuşlar. Ben eminim, sizin kastınız burada, kurucumuz ve kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimleri değildir, “yok edelim”den kastınız. Size de bir fırsat olsun diye bunu söylüyorum. Zira, temel hak ve özgürlük temelli bir anayasanın önündeki engel de anayasanın laik niteliği ya da devletin laik niteliği ve hukuk devleti olma özelliği değildir. Bilakis, devletin laik niteliği ve hukuk devleti olma özelliği, hak ve özgürlük temelli, bu milletin gerçekten hak ettiği, sivil, özgürlükçü bir anayasanın ön açıcısıdır, yol açıcısıdır.

İlaveten, daha önce söylediğim bir şeyi söyleyeyim sürem bitmeden: Size oy veren -23 milyon muydu?- 23 milyon seçmenin, inanarak söylüyorum, çok büyük bir kısmının devletin laik niteliğiyle, hukuk devleti olma özelliğiyle ve kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le de bir sorunu zaten yok. Sizin hak ve özgürlük temelli, samimi, sahici bir öneriniz oldu da biz “hayır” mı dedik? Hayır, siz, tek adam yönetimi olsun diyorsunuz; biz, bunun demokrasiyi ortadan kaldıracağını düşünüyoruz, bunun için “hayır” diyoruz. Ama, bu ruhtan kastın, darbe ruhu olduğunu açıklamanız, aslında beni de rahatlattı, bence sizin için de iyi oldu.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun, size de iki dakika grup adına söz vereceğim.

12.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, yeni bir anayasa nasıl yapılır biliyor musunuz? Öncelikle, hani o vekiller, “Hazır değil.” dediğiniz vekiller tutuklu olmadığında, halkın iradesine saygı gösterildiğinde, o vekiller bu Mecliste yerini aldığında ve halkın iradesini temsil ettiğinde yapılır.

İkinci olarak yine, nasıl yapılır biliyor musunuz? Birisini başkan yapalım diye yeni anayasa yapılmaz; gerçekten haklar ve özgürlükler için yeni anayasa yapılır. Halkla tartışılır, sivil toplum örgütlerinin görüşü alınır, onların iradesine saygı duyulur, o zaman yeni anayasa yapılır.

Yine, nasıl yapılır anayasa biliyor musunuz? OHAL şartlarında yapılmaz, kanun hükmünde kararnamelerle yaşanırken yapılmaz; OHAL kaldırılır, toplantı, gösteri hakkı güvence altına alınır, düşünce, ifade özgürlüğü güvence altına alınır, insanlar kendilerini özgürce ifade edebileceklerine inanırlar, bunun üzerinde tartışabilirler, bu ortam sağlanır, yeni anayasa öyle yapılır.

Yine, nasıl yapılır biliyor musunuz? İşkence iddiaları olmaz, yeni yeni cezaevleri açılmaz, aksine, başta hasta tutsaklar olmak üzere cezaevleri boşaltılır ve öyle yeni anayasa yapılır.

Yine, yeni anayasa nasıl yapılır? Milletvekillerine dahi uygulanan tecrit kaldırılır, kartpostallara dahi engelleme yapılması ortadan kaldırılır, güven duyulacak ve uluslararası yargı mekanizmalarından dışlanmayan bir yargı sistemi olur, yeni anayasa öyle yapılır. Yani, kısacası, tek adam için anayasa yapılmaz Sayın Bakan, halk için anayasa yapılır, özgürlükler için anayasa yapılır; o zaman hepimiz böyle bir anayasa yapımına canıgönülden “varız” deriz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Ilıcalı, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

20.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Atatürk Kültür Merkezi’nde devam eden Erzurum Tanıtım Günlerine tüm milletvekillerini davet ettiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.

79 milyonu temsil eden iktidar muhalefet olarak en önemli görüşmeleri, bütçe görüşmelerini yaparken bazen hiç istemediğimiz durumlar oluyor. Farklı bir pencere açmama fırsat verdiniz.

Dün Ankara Atatürk Kültür Merkezi’nde açılışını yaptığımız Erzurum Tanıtım Günleri devam ediyor. Ben de tüm milletvekillerimizi, bakanlarımızı, başkanlarımızı yarın bu kültür merkezine davet ediyorum ve cağ kebabı, kadayıf dolması ikramımız olacak. Gelirseniz bizi, orada bulunan Erzurumluları ziyadesiyle memnun edersiniz.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ilıcalı.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.03

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi söz sırası, şahsı adına aleyhte olmak üzere Şanlıurfa Milletvekili Sayın Dilek Öcalan’a aittir.

Sayın Öcalan, süreniz beş dakika.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

DİLEK ÖCALAN (Şanlıurfa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe ve bütçeleme süreci, teknik bir konu olmanın ötesinde, toplumsal ilişkileri ekonomi üzerinden şekillendirecek politik bir süreçtir. Türkiye'de yaşayan 79 milyon insana ait gelirin nasıl, nerelere ve hangi yöntemle kullanılacağı bu Meclisin temsiliyetiyle doğrudan ilişkilidir. Öncelikle, görüşülmekte olan bu bütçe ,emekçilerin, yoksul halkların bütçesi değildir; sağlığa, eğitime, tarıma hizmet eden bir bütçe değildir; kadınların bütçesi ve kadınlara dair bir bütçe hiç değildir.

Değerli milletvekilleri, 5 Aralık Türkiye'de kadınların seçme ve seçilme hakkının elde edilişinin yıl dönümüdür. Toplumsal olarak eşitliğin ve adaletin sağlanmasında toplumun nüfusunun yarısını oluşturan kadınların eşit bir temsiliyetle siyasette yer alabilmeleri oldukça önemlidir. Ancak, bugün görüyoruz ki bu Parlamentoda 550 milletvekilinin sadece 81’i kadın yani 194 kadın milletvekilinin yeri erkek vekillerce gasbedilmektedir. Dolayısıyla, toplumsal olarak emeğiyle yaşamı üreten kadınların temsiliyetinin sağlanmamış olması, bütçenin kadınları görmeyen bir yaklaşımla hazırlanmasının en temel nedenlerinden biridir. Kadınların kendi öz güçleriyle karar alma mekanizmalarında yer almasını engelleyen erkek egemen zihniyetin başka türlü davranması da beklenemez. Bu zihniyet, şu an burada, HDP sıralarında olması gereken, başta kadınlar olmak üzere, halkların oylarıyla seçilmiş, kadın iradesini temsil eden 5 kadın vekilimizle birlikte belediye eş başkanlarımızın temsiliyet hakkını gasbetmiştir. Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı’ya uygulanan durum bizleri üzmüştür. Görünen o ki, Almanya, bu noktada, Türkiye’de seçilmişlere yönelik uygulamaları referans almıştır.

Değerli milletvekilleri, kadınların siyasette kurucu özne olmasını engellemeye, kadınların söylemini ve mücadele birikimini dışlamaya yönelik bu uygulamalar, kadını evine hapsetme yöntemine yönelik girişimlerdir. Bu bağlamda, kadınların tarihsel bir kazanımı olan eş başkanlık sisteminin hedef alınması, Türkiye’de toplumsal eşitliğin ve özgürlüğün yok edilmesine yönelik bir tutumdur çünkü biliniyor ki eş başkanlık, bir iktidarı, rantı paylaşmak değildir; rant ve iktidar ilişkilerine ve açığa çıkardığı sorunlara çözümdür. Yani demokrasidir, eşitliktir, adalettir, barıştır, özgürlüktür, tek kelimeyle, onurlu yaşama giden yolun mihengidir.

Bilindiği üzere eş başkanlık, Türkiye’de 2007 yılında Demokratik Toplum Partisinde fiilî olarak uygulanmıştır. O dönem erkeklerin erki, yani iktidarı paylaşımındaki direncine rağmen kadınların ısrarlı mücadelesinin sonucu yasal bir kazanıma bürünmüş ve kurumsallaşmıştır. Dünyada bir ilk olan yerel yönetimlerdeyse DBP’li belediyelerde uygulandı. Kadınların bu kazanımı sadece siyasi partilerle sınırlı kalmayıp diğer karma örgütlerce de benimsendi. Bu uygulama, birçok yerde referans alınırken erkeklerin küflü kasırlarında, korunaklarında hedefe kondu. Çünkü hedefe koyanlar, bu anlayışın egemen, sömürgen, köleci zihniyete ve ilişkilerine bir müdahale olduğunu görecek birikmiş bir kurnazlığa sahiptirler. Göremedikleri ise bu anlayışın onları da kölelikten kurtarıp özgürleştirecek olmasıdır.

Değerli milletvekilleri, eşit temsiliyet -eş başkanlık sistemi- bir kurumda kadın ve erkek temsiliyetinin sağlanmasının ötesinde bir anlama sahiptir. Bin yıllardır kapitalist modernitenin kadın emeğini sömürerek var ettiği rant ekonomisini kuran kadın düşmanı zihniyeti dönüştürmeye yönelik bir adımdır.

Tarihsel olarak dünyada bütün eşitsizliklerin ilk olarak üretildiği kadın-erkek arasındaki eşitsizliklere karşı eş başkanlık kurumu, biz kadınlar için elbette önemli bir kazanımdır.

Sonuç olarak; bu bütçe, erkek militarist bir sermayeden yana bir bütçedir. Bugün ekonomik çöküşü yaşatan bu anlayışın “yastıkaltı dolarlar” tartışması yerine, yastık üstü kafaların ahlaki ve vicdani bir düşünüşe, akla geçmesi gerektiğidir. Dertlere deva bir ekonomi yaklaşımı, adaletli bir paylaşım, kadınların karar alma mekanizmalarında iradeleşmesiyle mümkündür, iradelerinin gasbı ya da hapsiyle değil. Yani kadın aklı, bilinci ve birikiminin esas alınmasına ihtiyaç vardır. Bu bilinç mutlaka kazanacak ve kazandıracaktır.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öcalan.

Sayın milletvekilleri, dördüncü turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

İlk on dakika sayın milletvekillerine aittir, sorularını soracaklar. Geri kalan on dakika ise Hükûmete aittir.

Şimdi sırasıyla başlıyorum.

Sayın Bektaşoğlu…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum, Adalet Bakanına. Adli yargıda yürütülen soruşturmalarda tutuklanan, gözaltına alınan ve soruşturma geçiren, meslekten çıkarılan hâkim ve savcı sayısının Türkiye’de ve ilim Giresun’da son durumu nedir? Bu hâkim ve savcıların görevlerini sürdürürken yürüttükleri önemli soruşturmalar ve davalarda verdikleri kararlarla ilgili şüphe uyandıracak bilgiler mevcut mudur? Bu konuda Bakanlık olarak tüm adliyeleri kapsayacak şekilde geriye dönük bir çalışma yapmakta mısınız? Bir talimat ile genelgeniz var mıdır? Bu davalarda yargılama esas ve usullerine uygun olmayan tespitlerin ortaya çıkması hâlinde yeniden yargılamalar gündeme gelecek midir? Hâkim, savcı, avukatlar üçgeninde kurulan bir örgütlenmeyle bazı davalarda adil davranılmadığı, suçluların aklandığı, suçsuzların cezalandırıldığına yönelik şikâyetler size ulaşmakta mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Adalet Bakanına iki sorum var.

Birinci sorum: Denizli Bozkurt, Bekilli, Beyağaç, Serinhisar, Güney, Babadağ, Honaz ilçelerimizdeki adliyeler kapatılmıştır. Bu ilçelerde oturan vatandaşlarımız çok büyük zorluk çekiyorlar, haklarını arayamıyorlar. Önceden kapatılmış bulunan Bozkurt, Bekilli, Beyağaç, Serinhisar, Güney, Babadağ, Honaz ilçelerimizin adliyelerini ne zaman açacaksınız?

İkinci sorum: Adliyelerde işler çok yavaş yürüyor, adalet geç tecelli ediyor. Bunun hızlandırılması için adliye personelinin sayısının artırılmasını, durumlarının iyileştirilmesini düşünüyor musunuz?

Üçüncü sorum Kalkınma Bakanına: On dört yıllık iktidarınız döneminde kaç adet fabrika sattınız? Bütün fabrikaları sattığınız hâlde kaç adet yeni fabrika yaptınız? Bunun sayılarını açıklar mısınız. Kalkınmanın iyi olduğunu söylediniz. Peki, yatırım durmuş, üretim ve ihracat azalmış, işsizlik artmış. Bu, sizin söylediğiniz kalkınmanın sonucu mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çam…

MUSA ÇAM (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adalet Bakanımıza soruyorum ilk sorumu: Urla Cezaevinde geçen yıl yangın çıktı, tadilat yapıldı, açık kadın cezaevi olarak hizmete girdi şimdi. Fakat orada yatan kadın ve çocukların beslenmeyle ilgili ciddi sorunlarının olduğuna dair bilgiler gelmektedir. Bu konuda bir iyileştirmenin yapılmasını istiyoruz.

Yine, cezaevlerini ziyaret ettiğimde, üç öğünün 5 lira olduğu ve bunun yetmediği, mutlaka bu öğün ücretinin artırılması gerektiğinin talepleri var.

Sayın Dışişleri Bakanımıza sormak istiyorum: Kardak krizinden bugüne kadar geçen süre içerisinde Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki statükoyu bozmaya yönelik bir girişimi tespit edilmiş midir?

İkinci sorum: Rusya’yla imzaladığımız TürkAkımı Doğalgaz Boru Hattı Anlaşması kapsamında Rusya’dan alacağımız doğal gazdan indirim yapılacağı açıklanmıştı fakat anlaşma metninde böyle bir indirim görülmüyor; acaba neden, öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye’de sayıları 40 bini bulan ceza infaz koruma memurları maddi ve manevi birçok sıkıntı içerisindedir. Bir insan hakları ihlali olarak, ceza infaz koruma memurlarının sendika kurma hakkı yoktur. Bunun yanında, yirmi dört saat çalıştıkları hâlde mesai ücreti almamakta, tatillerde ve bayramlarda çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Ceza infaz memurlarının haklarının iyileştirilmesine yönelik bir çalışmanız var mıdır?

2002 yılından bu yana cezaevlerinde kaç intihar vakası yaşanmıştır? Bunların kaçı ölümle sonuçlanmıştır?

Kalkınma Bakanına soruyorum: Kalkınma ajansları aracılığıyla yapılan destek ve yardımların FETÖ’cülere yapıldığı, terör örgütüne yakın isimlerin, işletmelerin kalkınma ajansları tarafından verilen yardımlardan nemalandığı tespit edilmiştir. Söz konusu kalkınma ajanslarının rehabilite edilmesiyle ilgili hangi çalışmalar yapılmıştır?

Bir de TÜİK’le ilgili bir soru: TÜİK anketlerine katılmayan kişi ya da kurumlara bugüne kadar ne kadar ceza kesilmiştir?

BAŞKAN – Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Başkan.

Sorum Kalkınma Bakanına: Niğde’de 1974 yılından bu yana faaliyette olan, ülke ekonomisine ve istihdamına katkı sağlayan BİRKO şirketi çok zor bir süreçten geçmektedir. Sektörel sıkıntı yanında, finans sektörünün de kredi kullandırmakta sıkıntı yaratması iplik tesisini kapatma kararı aldırmıştır. Geçen yıl 300’e yakın işçi çıkışı yapan şirket, yine 200 civarında işçi çıkaracağını duyurmuştur. İşçilerin işsiz kalması önlenmelidir. Kredi olanağı sağlanırsa şirket çalışmasını sürdüreceğini belirtmektedir. Hükûmetten randevu talepleri karşılanmadığı gibi, bankalar tarafından kredi konusunda destek alamaz bir durumdadır. BİRKO Niğde için lokomotif kuruluşlardandır. BİRKO gibi kuruluşlara destek sağlanması konusunda bir çalışmanız var mıdır?

İkinci sorum: Niğde ili Ulukışla ilçesi Şekerpınarı su kaynağı, Ulukışla ilçesine 2017 yılında getirilmesi yönünde programa alınmış mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bozdağ, OHAL süresince 3.500 civarı hâkim, savcıyı ihraç ettiniz bildiğim kadarıyla. Bu boşluğu doldurmak için alınacak hâkim, savcılarla ilgili mülakat yaparken yine eskiden olduğu gibi belli tarikat, cemaat veya siyasi partinizden gelen isimleri mi alacaksınız, yoksa gerçekten objektif bir şekilde, liyakat esasına göre mi hâkim, savcı alacaksınız?

İkincisi: Sadece kadın olduğu için ve sadece sokağa çıktığı için saldırıya uğrayan Ebru Tireli’nin son mağdur olmadığını biliyoruz. Bu ülkede kadınların, çocukların sokağa çıkma özgürlüğünü tesis etmek için, cezai anlamda ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

Üçüncü olarak da: Mavi Marmara davasını düşüren mahkemenin gerçekten vicdani kanaatine göre bağımsız, tarafsız bir şekilde mi karar verdiğini, yoksa talimatla mı karar verdiğini soruyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Birinci sorum Adalet Bakanına olacak: Sayın Bakanım, Mersin Tarsus’ta Ankara’dan gelen 20 kişilik özel bir ekip, yirmi gündür bir sokağın girişini çıkışını kapatarak yemeklerini dahi orada yemek kaydıyla definecilere ait olduğu söylenen bir binada kazı yapıyor. Bunun esrarengiz bir cinayetle ilgili olduğu söyleniyor ama burası sit bölgesi, ne müzeden ne belediyeden hiçbir yetkili yok. Polisler yirmi dört saat esasına göre çalışıyor. Bugün ulusal medyaya da düştü bu haber. Bu konuda bir açıklama yapmanızı bekliyorum.

İkinci sorum Dışişleri Bakanımıza olacak: Ahıska Türklerini ne zaman vatandaş yapacağız? Binlerce Ahıska Türkü vatandaşlık bekliyor.

Cerablus’a, Suriye’ye operasyonlar yapıyoruz. Türk halkı Kandil’in yerle bir edilmesini bekliyor, buranın lojistiğinin kesilmesini bekliyor. Bunu ne zaman yapacağız?

Diğer sorularım Kalkınma Bakanımıza olacak: Tarım Bakanlığımızın hazırladığı havza bazlı desteklemede maalesef narenciye yok. Bir Mersin milletvekili olarak narenciyenin havza bazlı desteklemeye alınmasıyla ilgili bir çalışmanız var mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – DFİF ödemelerinde yine gecikmeler yaşanıyor. Bununla ilgili bir çözüm üretecek misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Haksız yere, siyasi bir operasyonla gözaltına alınıp tutuklanan ve tecrit altında tutulan, başta eş genel başkanlarımız olmak üzere 10 vekil arkadaşımızla görüşmek istedik, tüm müracaatlarımız hep reddedildi. Yargıya güvensizliğin yüzde 97’lere vardığı ülkemizde, adaletsizliğin hüküm sürdüğü bu ortamda sesimizi ancak bu şekilde vekil arkadaşlarımıza iletebiliyoruz. Buradan, başta barış çınarı Ahmet Türk olmak üzere tüm siyasi tutsakları selamlıyorum. “Adil yargılanırsanız…” diyorum o arkadaşlara, ilk duruşmada özgürlüklerine kavuşacaklarına eminim. Benim halkımın gözünde sizler birer kahramansınız, tarih sizleri aklayacaktır.

Adalet Bakanına soruyorum: Yaşlılık, hastalık gibi nedenlerle tahliye edilmeyi bekleyen kaç mahkûm var? Bunlarla ilgili bir çalışmanız var mı?

BAŞKAN – Sayın Balbay…

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Başkan.

Sorum Adalet Bakanına: Sayın Bakan, konuşmanızda sıklıkla “Somut örnek getirin, gösterin, araştırırız.” demiştiniz. Behçet Aysan Sivas yangınında yaşamını yitiren şairlerimizden ve şu anda kızı Eren Aysan Kültür Bakanlığında çalışırken hiçbir gerekçe gösterilmeksizin açığa alındı, sonra da meslekten ihraç edildi. İki gündür yanıt arıyor, hiçbir makam cevap vermiyor. Behçet Aysan gibi bir kişinin kızı, bir barış elçisi olarak, daha doğrusu bu cinayetlerin ortaya çıkması için mücadele etmiş bir kişi, şu anda, bir terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle açığa alınmış durumda. Bu konuda bir değerlendirmeniz var mı?

Bir diğer sorum: Şu anda cezaevlerinde avukatlarla görüşmek hem kısıtlandı hem de kontrol altında, denetim altında. Bu, savunmanın kısıtlanması değil mi? Bunu Birleşmiş Milletlere, örneğin, nasıl anlatacaksınız?

Bir başka sorum: Şu anda yargılamayı bekleyen insanlar en azından bir iddianame bekliyorlar. Bir yargılama takviminiz var mı önümüzdeki dönem için?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Bir de, Sayın Dışişleri Bakanı Fetullah Gülen’in iadesiyle ilgili…

BAŞKAN – Sayın Sertel’e söz vereceğim Sayın Balbay.

Süre gidiyor, o yüzden. Kimsenin hakkını yemeyelim.

Buyurun Sayın Sertel.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Bakanlar, siz çok etkili ve yetkili makamlardasınız ve isterseniz bu sorunu hemen yarın ve yarından sonra çözebilirsiniz. Sorun şu, suçlamak için söylemiyorum: Beraber kurdele kestiğiniz ve açtığınız ve sonra FETÖ gerekçesiyse kapatılan ve belki de haklı kapatılan 15 üniversite var. Ben, üniversitelerin kapatılması yerine devletleştirilmesini önermiştim; 2’sinde başarılı oldunuz, İzmir’de açılacak.

Yalnız, bu kapatılan üniversitelerin öğretim üyeleri hâlâ suçsuz fakat işsiz ve çoluk çocuğuna ekmek götüremiyor ve çaresizler. Gerçekten, bu konuda ivedilikle, hemen karar almanız lazım. Eğer bu insanlar suçluysa yargı önüne çıkarın, eğer suçsuzsa bu insanların işlerinin geriye teslimi konusunda önlemleri almanız gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Bu konuda öğretim üyeleri için sizden rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.

Şimdi sıra Sayın Bakanlarda.

Buyurunuz, kim istiyorsa o başlasın.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Öncelikle Hişyar Bey’in, bu, George, Hans meselesine cevap vermek istiyorum, 2 defa gündeme geldi. Biz insan ve adam olan herkesle çalışırız, iş birliği de yaparız; yeter ki insan olsun, adam olsun. Ama artık Türkiye’yle ilgili kararları, dışarıdan Hans’ın ve George’un talebine göre değil, milletimizin isteğine göre alıyoruz, milletimiz ne derse onu yapıyoruz.

Şimdi, Sayın Musa Çam, Kardak’tan sonra Ege adalarıyla ilgili bir soru sordu. Bu, son zamanlarda suistimal edilen bir konu. Burada bir kere daha söylemek istiyorum: Sadece bizim dönemimizde değil, Kardak krizinden sonra, özellikle 1996 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin yazılı bir şekilde Yunanistan’a bildirdiği günden bu yana o bahsettiğiniz adaların hukuki ve fiilî durumunda herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bizim dönemimizde de olmamıştır, bu doğru değildir. Bir şey söyleyeceğim, Yunanistan’la istikşafi görüşmeler ne zaman başladı? Ecevit Hükûmeti döneminde ve o dönemde 7 tur görüşmeler oldu. Biz de iktidara geldikten sonra istikşafi görüşmeleri Yunanistan’la devam ettiriyoruz. Dolayısıyla, tekrar ediyorum, 1996’dan bu yana adaların fiilî ve hukuki durumunda hiçbir değişiklik olmamıştır, söylenenlerin hepsi de maalesef, güya AK PARTİ iktidarını zor duruma düşürmeye çalışmayı güdüyor, bunlara da prim vermeyiz. Bu konuda grupları da daha sonra, ileriki zamanlarda bilgilendirmek istiyorum, tüm gerçekleri de kendi aramızda konuşalım.

Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Şimşek, çok teşekkür ediyorum. İnşallah, Türkiye’deki 21 binden fazla Ahıska Türkü’ne vatandaşlık vereceğiz, hazırlığını İçişleri Bakanlığımız yapıyor. Ayrıca, Ukrayna’dan Erzincan ve o bölgeye getirdiğimiz Ahıskalı kardeşlerimize de vatandaşlık vereceğiz. Sanırım Ahıska Türklerini yakından takip ediyorsunuz. Ben de aktif siyasete girdiğim günden bu yana âdeta kendimi Ahıska Türklerine adadım çünkü onların dramını biliyorum. İnşallah, hep birlikte onlara daha fazla sahip çıkmamız lazım.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Sadece Kandil’de değil, Türkiye’deki dağlarda da Sincar’da da PKK’yı -nerede olursa olsun- inlerinde yok etmeye devam edeceğiz, etkisiz hâle getirmeye devam edeceğiz. Türkiye’deki dağları da başlarına yıkacağız, Kandil’i de başlarına yıkıyoruz, Sincar’ı da yakından takip ediyoruz, orada da gerektiği durumda gerekeni yapacağız.

Teşekkür ediyorum.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

“Kaç adet fabrika yaptınız?” şeklinde bir soru yöneltildi. Kamu olarak biz fabrika yapmıyoruz ama özel kesimi destekliyoruz.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Kaç tane sattınız?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – 2015 yılında özel kesimin 114 milyar dolarlık bir yatırımı söz konusu; bu yıl içinse aşağı yukarı 100 milyar dolar civarında bir özel kesim yatırımı bekliyoruz. Tabii, aşağı yukarı 35 milyar dolar civarında da bizim kamu yatırımımız söz konusu.

İkinci husus, bu kalkınma ajanslarına yönelik. Biliyorsunuz, 26 kalkınma ajansımız var. Bu 26 kalkınma ajansından 11 kalkınma ajansının genel sekreteri görevlerinden alınmıştır ve bunlardan 10 tanesi atılmıştır, görevden tamamıyla uzaklaştırılmıştır. Personel olaraksa 168 personelin görevine son verilmiş, 7 personel ise açığa alınmıştır. Kalkınma ajanslarıyla ilgili olarak bugüne kadar vermiş olduğu desteklere yönelik olaraksa İçişleri Bakanlığı müfettişlerimiz, bugüne kadar verilen tüm destekleri kapsayacak şekilde bütün kalkınma ajanslarımızın denetimine başlamıştır. Bu denetim sonucunda daha net bir resim ortaya çıkacaktır. Eğer usulsüz destek sağlayanlar varsa elbette, yargı önünde bunların her birisi teker teker hesap vermek zorunda olacaklardır.

Niğde’de bir şirketin zor durumda olduğu ifade edildi. Dün Sayın Başbakanımızın açıklamış olduğu 250 milyarlık yeni kredi hacmi yaratılacağı ifade edildi biliyorsunuz. Özellikle, bankaların kredi vermesinde Kredi Garanti Fonu mekanizması kullanılacak. Bu çerçevede tekrar başvuru yapabilir bankalarımıza. Çünkü, bankalarımızın vermiş olduğu kredilere belirli bir orana kadar Kredi Garanti Fonu’muz destek sağlayacak.

Bir başka soru, Ulukışla içme suyuna yönelik olarak. Bununla ilgili iki gün önce Orman ve Su İşleri Bakanımızla birlikte bir toplantı gerçekleştirdik. Ulukışla’nın içme suyunu sağlayacağız, bu konuda herhangi bir tereddüt hasıl olmasın. Ancak, tabii Şekerpınar’a 60 kilometre, daha kolay yoldan yapılabilir mi, buna bakıyor arkadaşlarımız, çalışıyorlar. Eğer mümkün olmazsa 60 kilometre mesafeden suyu getireceğiz.

Bir başka soru, bu havza bazlı destekler konusu. Bildiğiniz gibi bu havzalar oluşturulurken hububata yönelik bir destek mekanizması oluşturuldu. Narenciye DFİF kapsamında desteklenmektedir. Yine, 2017 yılında da bu çerçevede bir destek mekanizması oluşturulacaktır.

Bir başka önemli husus, özellikle narenciye ihracatçılarının alacağına yönelik. Evet, Akdeniz İhracatçılar Birliğinin 91 milyon liralık bir alacağı var, önümüzdeki hafta bu alacak da tamamıyla ödenmiş olacak. Dolayısıyla, ihracatçımıza yönelik herhangi bir borç da söz konusu olmayacak.

Teşekkür ediyorum.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Bektaşoğlu’nun sorusu: “Adli yargıda gözaltı, tutuklama, adli işlem yapılan kaç kişi var?” Şu ana kadar 3.820 hâkim ve savcı hakkında adli işlem yapılmış, 2.430 kişi tutuklu durumda. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, HSYK, ilk derece mahkemeleri ve istinaf dâhil adli idari yargının tamamında böyle bir durum söz konusu.

Tabii, örgüt üyesi oldukları nedeniyle meslekten uzaklaştırılanların verdikleri kararlarla ilgili kamuoyunda -sizin de dediğiniz gibi- talepler var, beklentiler var, eleştiriler var. Bizim, şu anda, esasında Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Ceza Muhakemesi Kanunu’muzda yargılamanın yenilenmesine ilişkin düzenlemeler var. İç hukukumuzda da bireysel başvuru yoluyla da yargılama yenilenebiliyor, AİHM’e gittiğinde de aynı imkân var yani yargılamanın yenilenmesine ilişkin şu anda mekanizmalar var, vatandaşlarımız bu mekanizmaları kullanabilir, onlardan bir tanesini vereyim; 311’inci maddenin -bu CMK 311 zannedersem- (1)’inci fıkrasının (c) bendinde diyor ki: “Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.” Bu imkânı veriyor. Bunu kim değerlendirecek? Mahkeme değerlendirecek. Öte yandan, yine (e) bendinde: “Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya hafif cezayı almasını gerektiren durum ortaya çıkıyorsa…” Daha başka burada şartlar da var. Esasında, burada böyle bir ihtimal varsa Ceza Muhakemesi Kanunu’nda da, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda da buna imkân veren düzenleme var, bunun için ayrıca bir yasal düzenlemeye gerek yok. Yasal düzenleme yapıldığında da büyük bir hukuk kaosu ortaya çıkar yani şu anda bütün davaların hepsinin üzerinde şaibe varmış gibi -kararların üzerine- değerlendirmek de fevkalade yanlış olur.

Türkiye’de yılda yaklaşık 7 milyon civarında savcılıklara gelen şikâyet var, yılda, fazlası var eksiği yok. Bunların yaklaşık 3 milyon civarındaki kısmı davaya veya bir işleme dönüyor. Geriye dönük buna bir baktığınızda on yıl mı gideceğiz, beş yıl mı gideceğiz, bunun tayini de zor. Bir de bugün yeni şikâyetler var, yeni olaylar var, mevcut, elde bu kadar davalar var. Eğer bir yasal düzenleme yapılırsa, bu, Türkiye’de büyük bir hukuk kaosuna yol açar, milletin adalete güvenini de zedeler. Şu anda bizim sistemimizde esasında bu konudaki sorunları çözecek düzenlemeler var, yeteri kadar hüküm var, bu nedenle bunlar işletilebilir. Bunu ifade etmek isterim.

Sayın Arslan “Adliyeler kapandı Denizli’de…” Sadece Denizli’de değil, başka illerde de kapattığımız adliyeler var. Tabii, dosya sayısı, yakınlık, uzaklık gibi gerekçelerle kapattık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen tamamlayınız.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Tamamlayayım.

Kapanan adliyeleri yeniden açma gibi bir düşüncemiz şu anda yok, böyle bir beklenti içerisinde de olmamalarını tavsiye ediyorum.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Ama vatandaşa lazım Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - İleride, tabii, şartlar değiştiğinde ne olur, onu şimdiden ifade etme imkânı yok ama kapanan adliyeler için geri açma gibi bir kararımız ve çalışmamız yok.

Teşekkür ediyorum.

Diğer sorulara zaman yetmediği için artık onları…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Öğretim üyeleri Sayın Bakan… Öğretim üyeleriyle ilgili…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.

Şimdi sırasıyla dördüncü turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Dışişleri Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

11) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

       01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                               2.680.934.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       02                                     Savunma Hizmetleri                                                                                                              131.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                             18.870.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       08                                     Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                                                              107.485.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       09                                     Eğitim Hizmetleri                                                                                                           143.535.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       10                                     Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                                                                12.690.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                            2.963.645.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Dışişleri Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Dışişleri Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                  2.686.218.060,46

Bütçe Gideri                                                                                                                                                       2.573.328.933,25

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                 78.916.225,09

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                                33.972.902,12

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Dışişleri Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kalkınma Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

32) KALKINMA BAKANLIĞI

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

       01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                               2.760.143.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                               1.130.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       09                                     Eğitim Hizmetleri                                                                                                             58.520.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                            2.819.793.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kalkınma Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Kalkınma Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A)                                                     CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                  1.179.748.085,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                       1.003.295.526,70

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                               176.452.558,30

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kalkınma Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

32.75) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

       01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                  386.725.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                               1.381.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                               388.106.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A)                                                      CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                     285.352.100,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                          217.058.206,78

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                 68.293.893,22

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.34) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

       01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                      4.551.400

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                               1.650.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       06                                     İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri                                                                               132.373.600

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                               138.575.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

       03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                                 1.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                  137.608.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                        966.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          138.575.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A)                                                      CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                       72.974.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                            63.923.575,40

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                   9.050.424,60

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  72.974.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                       67.611.443,31

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.54) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

       03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  280.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       06                                     İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri                                                                               162.267.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          162.547.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

       03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                                 1.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                  160.506.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                     2.040.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          162.547.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A)                                                      CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                     179.974.621,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                          160.417.860,99

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                 19.556.760,01

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  87.356.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                     155.218.789,59

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.55) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

       03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  250.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       06                                     İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri                                                                               184.498.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                               184.748.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

       03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                               29.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                  183.695.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                     1.024.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          184.748.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                     129.504.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                          107.639.567,41

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                 21.864.432,59

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  93.747.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                     127.608.986,64

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.56) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

       03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  540.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       06                                     İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri                                                                               131.160.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                               131.700.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

       03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                                 5.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                  131.085.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                        610.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          131.700.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                       70.011.383,54

Bütçe Gideri                                                                                                                                                            65.037.663,25

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                   4.973.720,29

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  67.694.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                       66.063.847,32

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Adalet Bakanlığı 2017 yılı…

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var, Adalet Bakanlığı olduğu için. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Yoklama işlemini gerçekleştireceğim. İsmini okuyacağım sayın milletvekilleri lütfen yerlerine otursunlar.

Sayın Önder, Sayın Demirel, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Çelik, Sayın Yıldırım, Sayın Adıyaman, Sayın Beştaş, Sayın Ertan, Sayın Doğan, Sayın Öcalan, Sayın Atalan, Sayın Ataş, Sayın Önlü, Sayın Yiğitalp, Sayın İrmez, Sayın Aslan, Sayın Irgat, Sayın Becerekli, Sayın Dora, Sayın Geveri.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Dışişleri Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Dışişleri Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ADALET BAKANLIĞI (Devam)

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ (Devam)

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU (Devam)

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Adalet Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

08) ADALET BAKANLIĞI

1) Adalet Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

       01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                               2.011.897.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       02                                     Savunma Hizmetleri                                                                                                              224.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

       03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                      10.292.244.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                          12.304.365.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Adalet Bakanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Adalet Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Adalet Bakanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                  8.467.458.567,44

Bütçe Gideri                                                                                                                                                       9.846.934.125,73

Ödenek Üstü Gider                                                                                                                                            1.430.630.942,33

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                 51.155.384,04

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Adalet Bakanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.41) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU

1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

       03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                        1.075.795.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                            1.075.795.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

       01                                     Vergi Gelirleri                                                                                                                       500.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                        61.432.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                  992.797.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                   21.555.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       06                                     Sermaye Gelirleri                                                                                                                    11.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       09                                     Ret ve İadeler                                                                                                                       -500.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                       1.075.795.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A)                                     CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                  2.498.778.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                       2.257.008.231,15

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                               241.769.768,85

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B)                                     CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                905.250.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                  2.438.764.950,92

Ret ve İadeler                                                                                                                                                               1.599.146,09

Net Tahsilat                                                                                                                                                           2.437.165.804,83

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Adalet Akademisi 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.10) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ

1) Türkiye Adalet Akademisi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

       03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                             22.244.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 22.244.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

       03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                             787.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                    21.170.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

       05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                        287.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                            22.244.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Adalet Akademisi 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye Adalet Akademisi 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türkiye Adalet Akademisi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A)                                     CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                       21.533.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                            19.111.289,80

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                   2.421.710,20

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B)                                     CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  18.938.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                       19.751.206,21

Ret ve İadeler                                                                                                                                                                           80,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                                19.751.126,21

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye Adalet Akademisi 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

23) HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

1) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

       03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                             61.236.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 61.236.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A)                                CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                       44.451.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                            43.498.403,50

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                      952.596,50

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece dördüncü turda yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ediyorum.

Dördüncü tur görüşmeleri tamamlanmıştır.

Programa göre kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 10 Aralık 2016 Cumartesi günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.16



(x) 433, 434 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 05.12.2016 tarihli 31’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.