TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                33’üncü Birleşim

                                                                                        7 Aralık 2016 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı 433)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 434)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya ziyareti sırasında yapılan muameleye, milletvekilleri ile Başkanlık Divanı temsilcilerinin diplomatik nezaketten mahrum bırakılmasının kabul edilemez olduğuna ve Türkiye’nin KEİPA dönem başkanlığı görevini üstlenmesine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Meclis Kütüphanesinde okuma alanlarının durumuna ilişkin açıklaması

3.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Europe Online haber sitesinin Suriye’den Türkiye’ye geçmek isteyen sivillerin öldürüldüğü haberleriyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında El Bab’da Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik bir saldırı gerçekleştirildiğine ve 2 askerin şehit olduğuna, Hükûmetin gelişmeler konusunda Meclisi bilgilendirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, El Bab’da şehit olan askere Allah’tan rahmet, yaralı askere acil şifalar dilediğine, Hükûmetin Suriye’deki gelişmeler ve Fırat Kalkanı operasyonu hakkında Meclise bilgi vermesi gerektiğine ve MHP Grubu olarak TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya’da saygısızca davranışta bulunan yetkilileri kınadıklarına ilişkin açıklaması

6.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, El Bab’da şehit olan askere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

7.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, El Bab’da şehit olan askere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya’da yapılan muameleyi kabul etmenin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, iş cinayetleri ve iş kazalarını önleyecek tedbirlerin en kısa sürede geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya’da yapılan muameleyi ve HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ı ziyaret etmek isteyen İsveç Sol Partisi milletvekillerine havaalanında GBT uygulaması yapılmasını kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya’nın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

14.- Ankara Milletvekili Nihat Yeşil’in, Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

15.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

16.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, bütçe görüşmeleri sırasında AK PARTİ milletvekillerinin Genel Kurulda bulunmadıklarına ve 24 Ekimden beri kendisinden haber alınamayan Sur Belediye Meclis üyesi Müjgan Ekin’in durumu hakkında bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

17.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, engelli vatandaşların sosyal yardım ödentilerinin ismen şubeye yollanmasının yarattığı sorunlara ilişkin açıklaması

18.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve sel felaketine uğrayan esnafın zararlarının karşılanması noktasında mağduriyet yaşadıklarına ilişkin açıklaması

19.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan’ın, Van depreminden sonra AFAD’ın çok geç geldiğine ve yapılan konutların vatandaşlara borçlandırılarak teslim edildiğine ilişkin açıklaması

20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

21.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, dolar kullanımının azaltılması kampanyasının son derece yerinde olduğuna ve dövizle olan sözleşmelerin Türk lirasına çevrilmesinde harçların azaltılmasına yönelik bir düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’un, Meclis kürsüsünde bu Meclisin üyelerince oy birliğiyle verilen “Atatürk” soyadını telaffuz etmekten imtina etmemek gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, Erzurum Milletvekili Kamil Aydın’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, 15 Temmuz akşamı Meclise gelerek darbeye karşı millî bir duruş sergileyen tüm siyasi parti temsilcilerine teşekkürlerini sunduğuna, bu bütünlük, birlik ve beraberliğin çok önemli olduğuna ve şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

25.- Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, altı yıldır azınlık vakıflarında seçim yapılamadığına ve bir an önce seçim yönetmeliği düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

27.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, hayatını kaybeden Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı İsmet Sezgin’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, MHP Grubu olarak, hayatını kaybeden Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı İsmet Sezgin’e Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

29.- Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulunun çalışmadığına, cezaevleri izleme kurulu oluşturulması talebinde bulunduklarına ve tutuklu HDP milletvekillerinin cezaevinden gönderdikleri belgelere el konulduğuna ilişkin açıklaması

31.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir’in, sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı yerlerde zarar gören konut ve iş yerlerinin sigorta ödemelerinin iptal edildiğine dair haberlerin doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

 

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Türkiye’nin hem KEİPA hem APA’da dönem başkanı seçilmesine ve TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya ziyareti sırasında yapılan muameleyi kınadığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, El Bab’da şehit olan 2 askere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, El Bab’da yaşanan olayla ilgili olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden yapılan açıklamaya göre 1 askerin şehit olduğuna, 1 askerin yaralandığına ve bu olayı şiddetle kınadığına ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı İsmet Sezgin’in hayatını kaybettiğine ve kendisine Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

8.- Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

9.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

10.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

12.- Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, eski Halkla İlişkiler Binası’nın yıkımına ve Ana Bina’da yapılan tamirat ve tadilatlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/8385)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM’de sergilenen Atatürk tablolarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/8786)

3.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, TBMM TV çalışmalarının engellilerin erişimine uygun hale getirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/9210)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir milletvekilinin odasına gizli kamera yerleştirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/9212)

5.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, soru önergelerinin cevaplandırılmasına ve önergelerle ilgili çeşitli verilere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/9213)

6.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, tutuklu milletvekillerinin durumuna ve cezaevi koşullarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/9410)

7 Aralık 2016 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

----0----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca bugün ikinci tur görüşmelerini yapacağız.

İkinci turda Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 433) (x)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (x)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme girmeleri gerekmektedir.

İkinci turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, Bolu Milletvekili Tanju Özcan, Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, Hatay Milletvekili Serkan Topal, Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Ankara Milletvekili Nihat Yeşil, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay, Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu.

AK PARTİ Grubu adına söz alan sayın milletvekilleri: Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, İstanbul Milletvekili Fatma Benli, Burdur Milletvekili Bayram Özçelik, Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir, Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu, Gümüşhane Milletvekili Hacı Osman Akgül, Gaziantep Milletvekili Ahmet Uzer, Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu, Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapı, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, Antalya Milletvekili Sena Nur Çelik, Ankara Milletvekili Ertan Aydın, Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya, Sakarya Milletvekili Mustafa İsen, Kocaeli Milletvekili Sami Çakır, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen sayın milletvekilleri: Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan, Van Milletvekili Nadir Yıldırım, Mardin Milletvekili Erol Dora, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir, Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer ve Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alan sayın milletvekilleri: Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, Erzurum Milletvekili Kamil Aydın.

Lehinde, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu; aleyhinde, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve Hükûmet adına da sayın bakanlar, başbakan yardımcıları konuşacaklardır.

Sayın milletvekilleri…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir kısa söz talebimiz var.

BAŞKAN – İkinci turdaki konuşmalara başlamadan önce Sayın Özel’e bir dakika süreyle, 60’a göre söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya ziyareti sırasında yapılan muameleye, milletvekilleri ile Başkanlık Divanı temsilcilerinin diplomatik nezaketten mahrum bırakılmasının kabul edilemez olduğuna ve Türkiye’nin KEİPA dönem başkanlığı görevini üstlenmesine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Herkese günaydınlar diliyorum, başarılı bir çalışma olmasını diliyorum.

İlk önce, biraz önce bir haber kanalından ve gazeteden öğrendiğimiz bir haberi paylaşmak istiyorum. Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı’nın Almanya ziyareti sırasında pasaportunun çalınması üzerine oradaki makamlar tarafından kendisini son derece üzen, Meclisimizi de rahatsız eden, bizi de son derece rahatsız eden bir haberi öğrendik. Alman polisinin kötü muamelesi ve kırk beş dakika süren bir gözaltıdan bahsediliyor.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, yurt içinde olsun, yurt dışında olsun bu Meclisin tüm üyelerinin, hele hele Başkanlık Divanı temsilcilerinin tüm Meclisi, tüm Türkiye'yi temsil ettiğini, zorla alıkonulmalarını ve bir milletvekilinin dışarıda görmesi gereken diplomatik nezaketten mahrum bırakılmasını kabul edilebilir bulmadığımızı açıkça ifade etmek istiyorum.

Bir diğer husus: Biz dün sizin sunumunuzdan haberdar olduk; KEİPA’da eskiden iki yılda bir seçimle yapılan dönem başkanlığı KEİPA’yı oluşturan Türk Grubunun ortak çabaları ve uzun süren müzakereler sonucunda altı ayda bir dönerli sisteme dönmüş ve bu şekilde de Türkiye KEİPA’da dönem başkanlığı görevini üstlenmiştir. Bu sırada, Türk Grubu Başkanı Sayın Ramazan Can’a ve KEİPA’da Parlamentomuzu temsil eden tüm milletvekillerimize teşekkür ediyoruz, bundan da duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek istiyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Meclis Başkanımız adına da aynı zamanda, o toplantıda, Meclis Başkanlık Divanı Üyemiz, Kâtip Üyemiz Sayın Ömer Serdar temsil etmişti.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle mi? Bilmiyordum.

BAŞKAN – Tüm partilerin saygıdeğer üyelerine bu anlamda teşekkür ediyoruz.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Türkiye’nin hem KEİPA hem APA’da dönem başkanı seçilmesine ve TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya ziyareti sırasında yapılan muameleyi kınadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN - Aynı şekilde, APA’da, Asya Parlamanterler Asamblesinde de iki yıllığına Türkiye dönem başkanı seçildi. Orada da bulunan tüm üyelere gerçekten çok teşekkür ediyoruz. Türkiye, iki yıllığına orada ittifakla dönem başkanlığına seçildi. Bu da son derece önemli çünkü dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 70’ini temsil eden bir bölgede dönem başkanı olmak son derece önemliydi.

Yine, FETÖ’nün terör örgütü olarak ilan edilmesi, Türk Grubunun -bizler de oradaydık, Başkanımız adına ben oradaydım- yoğun gayretleri sonucu sonuç bildirgesinde yer almıştır. Suriye’yle ilgili bizim gene bir teklifimiz vardı, o da ittifakla sonuç bildirgesinde yer aldı. Bunlar, tabii, Türkiye için, Meclisimiz için son derece önemli ve her ikisinde, hem KEİPA’da hem APA’da dönem başkanlığına Meclis Başkanımız ittifakla seçilmiş oldu.

Ben, tüm gruplarda yer alan tüm üyelere çok çok teşekkür ediyorum. APA’da da özellikle Van Milletvekilimiz Burhan Kayatürk Grup Başkanı olarak, yine Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekin, aynı şekilde Karabük Milletvekilimiz Burhanettin Uysal ve Cumhuriyet Halk Partisi Sinop Milletvekili Sayın Barış Karadeniz de orada en güzel şekliyle Türkiye’yi temsil etmişlerdir. Bir haftalık bir süre, çok güzel görüşmeler yaptık hep birlikte, emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.

Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı’yla ilgili haberi ben de az önce tabii ki gazetelerden öğrendim. Kendisiyle daha henüz görüşemedim ama hakikaten, bunu kabul etmek mümkün değil. Özellikle yurt dışında, hatta yurt içinde de aynı şekilde, nerede olursa olsun, bir parlamentere, hele hele ki Meclis Başkan Vekiline, bir Başkanlık Divanı üyesine bu tür muamelelerin yapılmasını kesinlikle şiddetle kınıyoruz ve bundan sonraki süreçte de -dün de konu olmuştu- hem yurt içinde hem de yurt dışındaki itibarımızı parlamenterler olarak, bütün milletvekilleri olarak ortak bir şekilde korumak durumundayız. Ayşe Nur Hanım’a da geçmiş olsun diyoruz ve muameleden dolayı da Alman makamlarını kınıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Tanal…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Meclis Kütüphanesinde okuma alanlarının durumuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, sabahleyin dokuzda Meclise geliyoruz; Türkiye Büyük Millet Meclisinin gazete okuma bölümü ve dergi okuma bölümü, orası kahvehaneye dönüşmüş durumda. Sizden istirham ediyorum: Yani, o Meclis Kütüphanesinin, Meclis dergi okuma alanının ve gazete okuma alanının okuma alanları olduğunu, iş görüşme alanları olmadığını, sohbet alanları olmadığını… Sizden istirham ediyorum, bu konuda hassasiyet göstermenizi bekliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tanal, ilgililere ileteceğiz.

İnşallah, yeni alanda çok daha güzel bir kütüphane ve sosyal alan yapılacaktır diye düşünüyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, buralar sohbet alanı değil ki öyle kullanalım; olur mu öyle?

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Sarıhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakikadır.

Sayın milletvekilleri, süreler dakik olarak belirlendiğinden her bir konuşmacı için o süreye bağlı kalacağız. Lütfen, konuşmalarınızı o şekilde ayarlarsanız memnun oluruz, süreleri uzatmayacağız.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli Başkan, değerli kâtip üyeler, değerli milletvekili arkadaşlarım ve yazman arkadaşlar; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bilindiği gibi, pazartesi gününden bu yana bir hak üzerine konuşuyoruz. O hak hangi hak? Bütçe hakkı. Bütçe hakkı, bildiğiniz gibi, monarşiye karşı Parlamentonun ve halkın egemenliğini sağlamak, halkın vergilerinin doğru bir biçimde, vergilerinden elde edilen gelirin doğru bir biçimde ve yine halka dönük olarak kullanılmasının yolunu açmak üzere sağlanmış olan bir hak. Hak üzerine konuşuyoruz kısaca. Ancak, üç gündür ben, bütçe üzerine yapılan konuşmaların, Komisyonda daha çok teknik ve parasal konuşmalar biçiminde kaldığını, buradaysa haklar temeli üzerinden geliştirildiğini gözlüyorum. Ben de öyle bir çizgi izlemeye çalışacağım konuşmamda.

Bildiğiniz gibi, ulusal insan hakları kurumları yani şu anda üzerinde konuşmakta olduğum Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, 20’nci yüzyılın ikinci yarısında, hakların korunması konusunda devletlere düşen sorumluluğun anımsatılması, bu sorumluluğun yasal ve kurumsal bir korumaya alınması amacıyla gündeme gelmiş olan bir kurum. Biz, buna ne yazık ki ancak 2013 yılında sahip olabildik. Bu yıl, hep birlikte, 2015 ve 2016 yıllarında da İnsan Hakları Kurumunun yetersizliği konusundaki hem kendi gözlemlerimiz hem de uluslararası sistemden gelen eleştirilere bağlı olarak bu kurumun yeniden oluşması konusunda yasal çalışmalar yürüttük.

Bu yasal çalışmalarda temel ne olmalıydı, hangi noktadan hareket etmeliydik? Bildiğiniz gibi, kurum Paris Prensiplerini temel alan bir kurum. Biz, buna da paralel bir çalışma yapmışız bir önceki yasal düzenlemede, şöyle koymuşuz, demişiz ki: “Herkesin onurunun ve haklarının korunduğuna güven duyduğu bir Türkiye yaratacağız.” “Herkesin onurunun ve haklarının korunduğuna güven duyduğu bir Türkiye.” Bunu yaratabilmek için bu kurum nasıl bir çalışma yapacak? İhlal iddialarını inceleyecek, soruşturacak, sonuçlarını izleyecek, düzenli olarak ilgili yerlere haberler verecek, önleyici ve koruyucu görevler yapacak, ziyaretler yapacak, genel ve özel raporlar hazırlayacak, kurumsal eğitim faaliyetlerinde bulunacak, sivil toplumla birlikte ortak bir çalışma yürütecek. Bunu yapabilmek için bağımsız olması şart çünkü insan hakkı ihlallerinin devlet kaynaklı ihlaller olduğu bilinciyle ortaya çıkmış olan bir kurumsal yapı. Kimden bağımsız olacak? Hükûmetten bağımsız olacak. Aynı zamanda, bunları yaparken bir teminat, bağımsızlık teminatı için nasıl davranacak? Çoğulcu olarak davranacak. Çoğulculuğu nerede sağlayacak? Yönetimde sağlayacak. Bir önceki yasanın hazırlanması sırasında da hepiniz anımsayabilirsiniz, çoğulculuğun insan hakları alanında çalışan STK’ların, demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla sağlanabileceği savunulmuştu ve o zaman, sadece YÖK ve barodan temsilci katılabilmişti. Bunun dışındakiler Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından önerilebiliyordu, 11 kişinin katılımı vardı. Bununla da yetinirken eleştirilere de rağmen, çoğulcu olmadığı yolundaki eleştirilere rağmen, yeni düzenlemede tamamen bu seçim görevini Hükûmete, Bakanlar Kuruluna teslim etmiş bulunuyoruz. Bu durum nedir? Bu durum, hani, “Kadı ola davacı ve muhzır dahi şahit,/Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?” olgusunun tam olarak karşımıza çıkmasından başka bir şey değildir.

Nitekim, herhangi bir haksızlık da yapmak istemiyorum, 2015 yılı içinde yapılan çalışmalar… Ki bize bugün bütçede dağıtılan raporun -kaç arkadaşımızın dikkatini çekti bilmiyorum- 2015 yılı raporu olduğunu, 2016 yılına ilişkin bir raporla karşılaşmadığımızı, bu sebeple 2016 yılı çalışmalarına ilişkin söyleyebilecek bir şeyimizin olmadığını görüyoruz. İyi kötü bazı çalışmalar yapmışlar, bazı raporlar hazırlamışlar ancak bu raporların hiçbirinin uygulanıp uygulanmadığı konusunda yani biraz önce okudum size, yasadan okudum üstelik de maddeleri… İzleme nasıl sonuçlanmış? Bir cezaevine gidilmiş, cezaevinde istismar iddiası var, bu iddiaya ilişkin sonuç ne olmuş, istismarcı hakkında bir yakalama olmuş mu, cezalandırma olmuş mu, orada istismardan koruyan bir yapı oluşmuş mu? Ya da kadın cezaevinde birtakım eksiklikler var, bunlar tespit edilmiş, tespit edilmiş, tespit edilmiş, bir kenara konulmuş. Ama, bunların çözümü konusunda… Evet, kadınlarla ilgili tavsiye kararı da verilmiş ancak bu tavsiye kararının sonucunun ne olduğu konusunda herhangi bir önermeyle karşılaşmıyoruz.

Şimdi, size bu çalışmaların durumunu anlatabilmek için, Türkiye'deki insan hakları ihlalleriyle ilgili bizim bu kurumumuzun yaptığı çalışmaları ifade edebilmek için birkaç rakam vereceğim:

Değerli arkadaşlar, en çok ihlalin olduğu iddia edilen yerlerden biri -tutuklu ve hükümlüler tarafından iddialar gündeme gelmiş- cezaevleri; bakıyoruz, 211 başvuru yapılmış ve yüzde 24,5 oranında başvuru görünüyor. Adil yargılanma hakkı; bu konudaki ihlalleri üç gündür birçok arkadaşımız ifade etti -cezaevlerinin durumunu, gözaltı süreçleriyle ilgili sorunları- 77 başvuru var, yüzde 9 oranında başvuru yapılmış. Bugün, işte, en son karşılaştığımız, sözüm ona Millî Eğitimin koruması içinde olan, onun denetimi içinde olan bir yurtta çocuklarımızın yangınıyla içimizin de yandığı sürece ilişkin, çocuk hakkı ihlalleri; 4 başvuru olmuş ve yüzde 5 oranında.

İşkence yasağıyla ilgili 8 başvuru olmuş. Kötü muameleyle ilgili 21 başvuru olmuş. Kadınların uğradığı şiddet hep ailenin korunması diye anılıyor, bu konuda sadece 3 başvuru olmuş.

Şimdi, bu kadar az başvuru, “Başvuru yapılmamış.” denilebilir yani böyle hoş görülebilir ama yasa ne diyor? “Siz kendiliğinizden de araştırma yapmak durumundasınız.” diyor. Bu araştırma, ne yazık ki herhangi bir biçimde yapılmamış.

Yine, nerelerden yapılmış, illere göre dağılımdan söz edeceğim. Ankara’dan 113 başvuru var. Şurada, 10 arkadaşımızın şu anda cezaevinde bulunduğu, HDP’li arkadaşların daha çok seçilerek geldiği Diyarbakır’dan 8 başvuru var. İstanbul’dan 98, Şırnak’tan 7 başvuru var. İzmir’den 24, Mardin’den 2 başvuru var. Balıkesir’den 22, Hakkâri’den 2 başvuru var. Bütün uluslararası sistemin bizi eleştirdiği, uzun sokağa çıkma yasaklarıyla, yaşama hakkı ihlaliyle, kötü muamele ihlaliyle en çok gündeme gelen güneydoğu illeriyle ilgili bu kuruma hiçbir başvuru yapılmamış, kurum bu konuda herhangi bir araştırma yapma gereği duymamış.

Zamanım çok azaldı, aslında, cümlelerimin daha bir paragrafını ifade edebilmiş durumda değilim çünkü ihlaller dağ gibi. Ancak, dün Sayın Adalet Bakanının bir sözü oldu, Sayın Cumhurbaşkanını kastederek dedi ki: “Dokunan yanar.”

Bu mantık, dokunan yanar mantığı ülkeyi yakacak bir mantıktır sevgili arkadaşlar. Eğer temel insan haklarının korunması konusunda, düşünce özgürlüğü konusunda, örgütlenme özgürlüğü konusunda, toplanma özgürlüğü konusunda, basın özgürlüğü konusunda ve hepsinin üzerinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENAL SARIHAN (Devamla) – …yaşama hakkımızın korunması konusunda, biz “Cumhurbaşkanına dokunan yanar.” dersek Türkiye yanar, sizi buradan uyarıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sarıhan.

Söz sırası Bolu Milletvekili Tanju Özcan’a aittir.

Sayın Özcan, sizin süreniz yedi dakikadır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TANJU ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, ben önce -aranızda var böyle arkadaşlarımız- dini bütün, samimi Müslüman AKP milletvekillerine bir soru sorarak başlamak istiyorum. İsraf haram mıdır? Herhâlde buna kimse “Hayır.” demez. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de buyuruyor, “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz.” diyor. İsrafın haram olduğu kesin.

Bakın, bugün bütçeyle ilgili konuşuyoruz. İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu… Bana göre, böyle bir kuruma, tabelası var olan ama içi boş olan bir kuruma bütçe ayırmak tamamen israftır. Körler sağırlar, birbirini ağırlar kurumu gibi. Şimdi insan haklarından bahsedeceğiz. Hükûmetiniz döneminde insan hakları zaten askıya alınmıştı, OHAL’le birlikte bunu hukukileştirdiniz. Şimdi, insan haklarının zaten askıya alındığı bir ortamda böyle bir kurumun bütçesi üzerine konuşmak, böyle bir kuruma bütçe tahsis etmek bana göre israftır; israf da haramdır. Bunu baştan net olarak söylemek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, tabii, insan hakları konusu sizin çok ilginizi çeken -AKP milletvekillerine söylüyorum- bir konu değil, biz bunu biliyoruz. Geçmiş uygulamalar ve söylemlerden dolayı da bunu biliyoruz. Anayasa’da bizce yeterli olmayan bir hüküm var; “insan haklarına saygılı” ibaresi var. Biz “insan haklarına dayalı” olması gerektiğini söylüyoruz. Ancak, siz maalesef, hukuk tanımazlık anlamında Anayasa’nın amir hükmünü de tanımıyorsunuz bu anlamda. Temel insan hakları bile Hükûmetiniz döneminde askıya alındı. “Temel insan hakları” deyince, bakın, yaşam hakkı, kişi dokunulmazlığı, özel yaşamın gizliliği, konut dokunulmazlığı, seçme ve seçilme hakkı… Bunların hiçbirine sizin saygınız olmadığını biz yaşayarak görüyoruz, bu toplum bunları yaşayarak görüyor. Siz bunları ciddiye dahi almıyorsunuz. Bunu sadece ben Meclis kürsüsünden söylemiyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına bir bakın. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına baktığınızda, Hükûmetiniz döneminde insan hakkı ihlali bakımından en çok mahkûm edildiğimiz dönemi yaşıyoruz sayın milletvekilleri. Bu son derece ciddi.

Şimdi, önümüzdeki süreçte daha da sıkıntı yaşayacağız. Niye sıkıntı yaşayacağız? Biz sürekli olarak söylüyoruz, tamam FETÖ’yle mücadele edelim ama mağdurları ayıralım. Bakın, kamudan soruşturma dahi açılmadan ihraç edilen binlerce kamu personeli var, binlerce mağdur var, hepsi mağdur demiyorum, binlerce mağdur var. Bunlar eninde sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kapısını çalacaklar çünkü soruşturma yapılmamış, adil yargılama zaten söz konusu değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin geçmiş içtihatlarına baktığınızda, Türkiye’yi mahkûm edeceği bugünden ortada. Bunu ben yeniden düşünmenizi tavsiye ediyorum. Gerçekten, Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde defalarca mahkûm oldu, önümüzdeki yıl veya sonraki yıl bunda rekor bir artış olacak. Ben bunu bu vesileyle değerlendirmenizi istiyorum.

Siz gerçi Türkiye’deki milyonlarca insanı da görmemezlikten geliyorsunuz. Bakın, biz burada sürekli olarak söylüyoruz, milyonlarca Alevi vatandaşımız var, bunların haklarına saygılı olalım, bunları dinleyelim ama ısrarla, AKP Grubu olarak bu çok önemli konuda bile kulaklarınızı kapatıyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, eşitlikle ilgili de birkaç şey söylemem gerekiyor. Anayasa’nın 10’uncu maddesinde düzenlenmiş eşitlik. Gerçekten Atatürk çok büyük bir lidermiş, Türkiye Cumhuriyeti devletini eşitlik esası üzerine kurmuş ve bu sayede Türkiye Cumhuriyeti’nde başarı öyküleri ortaya çıkmış. Mesela, sizin çok sevdiğiniz Sayın Cumhurbaşkanının hayatı bir başarı öyküsü. Cumhuriyetin kendisine sağladığı eşitlikten faydalanarak kayıkçı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu, delik ayakkabıyla ilkokula giden Tayyip Erdoğan cumhuriyetin imkânlarından, eşitlikten faydalanarak bugün ülkenin Cumhurbaşkanı olabilmiş.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Sayın Tanju, kayıkçı değil. Kayıkçı değil, düzeltiver. Kayıkçı değil. Kayıkçı değil.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bakın, kendimle ilgili de örnek vereyim. Ben orman köylüsü bir dedenin torunuyum.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Küçük görerek “kayıkçı” deme. Kayıkçı değil, düzeltiver.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Yoksul bir ailenin çocuğuyduk. Babamı okutmuş.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Düzeltiver, kayıkçı değil.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Düzeltiriz.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Kayıkçı değil.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Babam da beni okutmuş, ben de milletvekili olarak buraya kadar gelebilmişim. Bu ne kadar önemli. Ama, artık fırsat eşitliği de devriiktidarınızda geri plana atıldı. Artık ben, önümüzdeki yirmi yıl içerisinde sizin ve imtiyazlı grupların çocukları dışında şu Parlamentoda siyaset yapmanın bile mümkün olamayacağını düşünenlerdenim. Bu konuda oldukça karamsarım sayın milletvekilleri.

Tabii, bu konuyla ilgili söz almışken unutulmaya yüz tutmuş, unutturulmaya yüz tutmuş bir konudan da bahsetmek istiyorum. Sayın milletvekilleri, Sayın Başbakan olsun Sayın Cumhurbaşkanı olsun sürekli olarak milliyetçi nutuklar atıyor; Musul’u almaktan, Kerkük’ü almaktan falan bahsediyor, doğru mu?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Değil.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bundan bahsediyor, Suriye’nin nasıl bölüneceğinden bahsediyor, toprak kazanımından bahsediyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Kim bu?

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bu konuda samimi değilsiniz, neden değilsiniz, biliyor musunuz?

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Bu da doğru değil ki. Okumamışsın ki hiçbir şey, hiçbir şeyi dikkatli okumamışsın.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Hemen burnumuzun dibinde 18 tane adamızı Yunanlılara peşkeş çektiniz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Böyle bir şey söyleyen yok Tanju Bey.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Yunanlılara adaları peşkeş çeken senin tarihinde yazıyor, senin tarihinde yatıyor.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bakın, sayın milletvekilleri, bugünlerde gözüm çok karardı. Bakın, eğer gereğini yapmazsanız, o bizim adalarımızdaki…

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – On iki adaların nereden peşkeş çekildiğini… Otur, tarih oku biraz.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Yunan bayrağını Hükûmet olarak kaldırmazsanız, benim gözüm karardı…

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Otur, tarih oku biraz.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - …şu konuda kararlıyım, gideceğim o adalara, Türk Bayrağı’nı o adalara gerekirse tek başıma çekeceğim. Bu konuda, bakın, çok kararlıyım, yapmayın.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Otur, tarih oku biraz.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bir konuda daha son dakikada bir şey söylemek istiyorum. Önümüzdeki günlerde bu başkanlıkla ilgili -adı cumhurbaşkanlığı sistemi olur, ne olursa olsun- bir konu gündeme gelecek. Bizim temel itirazımız şu: Bütün yetkileri, demokratik bir sistemde, bir insan üzerinde toplamayın, bu yanlıştır. Bu insanın kim olduğu da çok önemli değil.

Mesela, sizin grupta benim çok sevdiğim bir arkadaşım var, bizim grup da çok güvenir, Doğan Kubat; ne kadar iyi insandır, kaliteli insandır, değil mi? Ya bu kadar yetki Sayın Kubat’a bile verilmez. Sayın Kubat’a bile verseniz bu kadar yetkiyi o adamı bile yoldan çıkarırsınız.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Tahfif ediyorsunuz. Sayın Özcan, tahfif ediyorsunuz arkadaşlarımızı, olmaz, doğru değil bu.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – O yüzden, ben bu bütçe görüşmesi vesilesiyle…

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Gelsin, vesayet rejimleri yönetsin ülkeyi o zaman, gelsin vesayet rejimleri yönetsin. Bizim derdimiz vesayetle.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - …şu önümüze gelecek olan Anayasa taslağıyla ilgili -AKP milletvekili arkadaşlarım başta olmak üzere- tüm milletvekillerini vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. Milletin menfaatine, kişinin değil, oylarını milletin menfaatine dönük kullanmalarını bekliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

Sayın Cumhurbaşkanımız kayıkçı değil, bunu özellikle düzeltmeni istiyorduk.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – “Kaptan” diyelim.

BAŞKAN – Yani, doğru konuşalım, bu kürsüde lütfen, doğruları konuşalım.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Onu aşağılama anlamında söylemedim, tam tersi övücü bir cümle anlamında kullandım.

BAŞKAN – Doğruları konuşalım. Kaldı ki millî meselelerde hepimizin birlikte hareket etmesi lazım.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Tahkir amaçlı değildi o, değildi.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Ama, olmaz ya!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bütçe görüşmelerinin kendi uhuvveti vardır, kendi usulü vardır; normal, rutin görüşme dışında davranılır kürsüde de, bizim buradaki pozisyonumuzda da. Dolayısıyla, bugünkü görüşmelere cevap verme hakkını, zaten az sonra AK PARTİ Grubu kullanacak, ona bırakıyorum. Ancak, bu adalar meselesi olsun, insan hakları meselesi olsun, tamamen yanlış olduğunu, tamamen gerçeklikten uzak olduğunu ifade etmek istiyorum kayıtlara geçsin diye, az sonra AK PARTİ buna cevap verecektir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi söz sırası Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’e aittir.

Buyurun Sayın Erkek. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yedi dakika.

CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bütçeyi görüşüyoruz. Dün de Cumhurbaşkanlığı bütçesini görüştük ama maalesef, biz Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın maliyetini ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın aylık giderini hâlâ daha öğrenemedik, bütçe görüşmelerinde dahi öğrenemedik.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çanakkale bütçesini biliyor musun gözünü seveyim ya!

MUHARREM ERKEK (Devamla) – Biliyorum, biliyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yapma Allah aşkına ya!

MUHARREM ERKEK (Devamla) – Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı bir evde 2-3 arabanın dahi israf olduğunu söylüyor. Bizim, millet olarak, milletvekili olarak Cumhurbaşkanlığı makamına kaç araç tahsis edildi, kaç uçak tahsis edildi -tabii ki edilecek ama- bunların maliyetlerini ve giderlerini bilme hakkımız var. Çünkü, bu memlekette, bu ülkede devlet yurt yapmadığı için maalesef, küçük çocuklar tarikatların, cemaatlerin yurtlarında yanarak ölüyorlar. Onun için, bunu bilmek bizim hakkımız. Ama, biz bu soruyu soruyoruz, cevap alamıyoruz. Sayın Başbakan Yardımcısı dün “Siz yabancı devletlerin cumhurbaşkanlığından bahsetmiyorsunuz.” dedi. Tabii ki bahsetmiyoruz, bana ne yabancı yabancı devletin cumhurbaşkanlığı bütçesinden. Ama, kendi ülkemin, kendi devletimin Cumhurbaşkanlığının bütçesini ayrıntılarıyla bilmek herhâlde en doğal hakkımız.

Evet, Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine söz aldım. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, maalesef, son dönemde Fetullah Gülen cemaatinin büyümesine, yapılanmasına destek olmuş kurumlardan biri.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – FETÖ terör örgütü…

MUHARREM ERKEK (Devamla) – Önceden öyleydi, “Fetullah Gülen hazretleri” diyordunuz.

Kapatılan vakıflardan bahsediyoruz. Bu FETÖ’ye yasal izinler Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından nasıl verildi? Nasıl Vakıflar Genel Müdürlüğü FETÖ’nün bu kadar büyümesine destek oldu? Bakın, vakıflar yardımlaşmanın, dayanışmanın kurumsallaşmış tüzel kişilikleridir, vakıflar insanların mutluluğunu amaçlayan sistemlerdir ama geldiğimiz noktada nasıl devlet, sosyal devlet görevini bir yana bıraktıysa Vakıflar Genel Müdürlüğünün de birçok görevini başka kurumlara bıraktığını maalesef görüyoruz.

Ülkemizde acı bir tablo var, gerçekleri konuşmaktan kaçınmayacağız değerli milletvekilleri. Bakın, 2006 yılında çocuklara yönelik cinsel istismar ve taciz davalarında -2006 yılında tam 2.414 dava açılmış, 2015 yılında açılan dava sayısı 16.957 yani on yılda- yüzde 700 bir artış var. Bunu nasıl izah edeceğiz? Çocuklara yönelik bu cinsel istismar, taciz iddiaları yoğunluklu olarak nerelerde gündeme geliyor? Bu vakıflar neden kapatılmıyor? Nerelerde gündeme geliyor? Yüzde 700 bir artış nasıl olur? Biz çocuklarımızı dahi koruyamayan bir devlete, bir iktidara mı dönüştük? Bugün 1 milyonun üzerinde çocuk dinî vakıfların elinde, lütfen dikkat edelim, kontrol edelim, denetleyelim ve çocuklarımızı koruyalım. Kutsal din duygularının istismar edilmesine müsaade etmeyelim çünkü dinin temeli de ahlaktır.

Bakın, bu verdiğim istatistik aslında ahlaki bir çöküntüyü de gösteriyor. Ahlak çökmüş, adalet çökmüş, ekonomi çökmüş, 7 milyon işsiz var, milyonlarca insanımız maalesef açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşıyor, dış politikada tarihimizin en hazin tablosunu yaşıyoruz. Bizim derdimiz ne? Bizim derdimiz, başkanlık ambalajı altında suistimal anayasacılığı yaparak otoriter bir tek adama ülkeyi götürmek, anayasal demokrasi yerine anayasal diktatörlüğü tesis etmek.

Bakın, dış politikayla ilgili bir şey söyleyeceğim, dört gün beş gün önce bir Suriye uçağı kalktı Türk birliğini vurdu ve orada Mehmetçikler şehit oldu. Hükûmet de bu uçağın Suriye’ye ait olduğunu doğruladı. Peki, ben özellikle iktidar grubuna sormak istiyorum: Suriye uçağının Rusya’nın onayı olmadan havalanması, bizim birliğimizi vurabilmesi mümkün müdür? Siz buna inanıyor musunuz? Nasıl bir dış politika bu? Nasıl bir vatan sevgisi? Neden bu konuda bir tavır koyulamıyor?

Bakın, şimdi bizim derdimiz bunca sorunumuza rağmen bir anayasal diktatörlük inşa etmek olmamalı. Cumhurbaşkanını halkın seçtiği sistemlerde de parlamenter sistemler vardır; Türkiye gibi, Avusturya gibi, İrlanda gibi, İzlanda gibi, Bulgaristan gibi. Buralarda da cumhurbaşkanını halk seçer ama sistem parlamenterdir. Neden buralarda cumhurbaşkanını halk seçer? Çünkü, cumhurbaşkanı ulusal birliği temsil etsin diye, siyasal güç kullansın diye değil. Çünkü, siyasal güç merkezi parlamentodur ve parlamentonun çoğunluğundan çıkmış hükûmettir, sorumluluk da ona aittir. Bizim Anayasa’mız da bunu öngörür; Anayasa madde 103, 104, 112’de cumhurbaşkanının konumu da, hükûmetin, başbakanın konumu da belirlenmiştir. Cumhurbaşkanını halkın seçtiği parlamenter sistemlerde Cumhurbaşkanı parlamenter sistemin ruhuna uygun hareket eder, siyasi tercih kullanmaz hükûmetin önerisi olmadan, yürütme yetkisini de tek başına kullanmaz. Bu ülkelerde cumhurbaşkanının, halkın seçtiği cumhurbaşkanının tek başına kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi yoktur.

Bakın, getirdiğiniz teklifle ilgili bir şeyi vurgulamak istiyorum özellikle. Hani diyorsunuz ya “İlk 4 madde değiştirilemez ve ilk 4 madde değişmeyecek.” Aslında getirdiğiniz teklifle ilk 4 maddenin de özüne dokunuyorsunuz çünkü sizin getirdiğiniz teklif Anayasa’nın 2’nci maddesinde yer alan demokratik devlet düzenini de maalesef derinden zedeleyen bir teklif. Çünkü, siz Meclisi, Parlamentoyu, demokrasiyi değil, yalnızca bir kişiyi güçlendiriyorsunuz. Biz 1920 yılında Meclisi kurduk ve bu cumhuriyet iktidarı saraydan aldı, Meclise yani millete verdi. Siz, bugün, tekrar Meclisten, milletten alıp iktidarı saraya vermek istiyorsunuz ama buna asla müsaade etmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu mücadelede Parlamentoda da, referandum gerçekleşirse referandumda da iktidarseverler değil, vatanseverler kazanacaktır bu mücadeleyi diyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi söz sırası Hatay Milletvekili Serkan Topal’a aittir.

Buyurun Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yedi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gönül isterdi ki Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yani AFAD’ın bütçesi üzerine konuşma yaparken yüzlerce arama kurtarma operasyonunda gösterdiği başarılardan, sel, yangın ve afetlerde kurtardığı canlardan bahsedebilelim ama maalesef, Türkiye’de toplanan yardımlar ne Yardım Toplama Kanunu’na uygun ne de amacına uygun harcanmaktadır. Biz bunu maalesef görebildik.

Şimdi, Başbakan Yardımcısı “2016 yılında sosyal yardımlar 41,6 milyar lira olacak.” demişti ama bu milyarlarca liranın nasıl harcandığı, nereye harcandığı, AFAD’ın bu paranın ne kadarını harcadığı ve hangi denetime tabi olduğuyla ilgili bilgi sahibi olan bir iktidarısiyasi var mı aramızda? Yok. TOKİ eliyle dere yatağına Samsun’da Kuzey Yıldızı konutları yapılıyor, sel baskını oluyor, 4’ü çocuk 8 kişi hayatını kaybediyor. Kayıp ve zarar azaltma, hazırlık, tahmin ve erken uyarı, afetler ve etki analizi gibi afet öncesi korumaya yönelik çalışmalara öncelik vermesi gereken AFAD’ı orada göreniniz oldu mu arkadaşlar? Yok.

Bugüne kadar geçici barınma merkezlerine 548 bin Suriyeli giriş yapmış, 260 bin Suriyeli kamplarda misafir edilmektedir. Ayrıca, geçici barınma merkezleri dışında ülkemizde 3 milyonu aşkın Suriyeli bulunmaktadır. Bizim, savaş mağduru olarak evinden barkından uzaklaşmak zorunda kalan mültecilere, sığınmacılara bir itirazımız yok, kapımız açık ancak can güvenliği kalmamış bir hâl alan ülkemizin kimin eserinin olduğunu farkındasınız herhâlde.

Bakın, daha dört ay önce Reyhanlı’daki evde bomba yapılırken gerçekleşen patlamada ölen 2 Suriyelinin cebinden AFAD kartı çıktı ve uzun namlulu silah, 2 tabanca ve daha neler. Bu 2 terörist acaba Hatay’da hangi ilçede bomba patlatacaklardı? AFAD acaba bunu araştırdı mı?

2016 Ocak ayına kadar AFAD eliyle Suriyelilere harcanan toplam 8 milyar dolar. Bugün itibarıyla verilen rakamlara göre 12 milyar dolar yani sadece bu sene içerisinde 4 milyar dolar. Körüklenen bu savaş olmasaydı 4 milyar dolarla 8 derslikli 3.975 tane okul yapılabilirdi. 4 milyar dolarla tüm tıbbi ekipmanların bulunduğu 728 tane hastane yapılabilirdi. 4 milyar dolarla odaları 4 yataklı, çocukların yanarak ölmediği, tüm ihtiyaçlarının karşılandığı 9.334 tane öğrenci yurdu yapılabilirdi. Ancak, bu 4 milyar dolar denetime kapalı, AFAD eliyle ne şekilde harcandığını maalesef bilemiyoruz, Sayıştay raporlarında da var.

İhtiyacı olana yardım yapmak sosyal devlet ilkesinin gereğidir fakat bu sosyal yardımın insan onurunu koruması ve toplumsal işlevselliğini artırması gerekir. Bu insanları bağımlı hâle getirmek dışında şeffaf ve sistematik bir proje var mı? Yok. Bu savaş daha ne kadar sürecek, öngören var mı? O da yok. Yardım yapmayın demiyoruz ama Suriyeli mültecilere milyarlarca dolar yardım yapıp maaş bağlarken protez bacağına banka haczi gelen gazimizi unutursanız, banka kredisini ödeyemediği için evine ipotek konulan şehit babasını unutursanız…

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Çok kışkırtıcı bir dil bu ya.

SERKAN TOPAL (Devamla) – …yaşadığı gecekondunun kırık camı değiştirilmediği için soğuktan ölen 40 günlük Ayaz bebeği unutursanız maalesef adaleti sağlayamazsınız. Hatay’da Suriyelilere danışma ofisi açıp kendi vatandaşınızı unutursanız huzuru sağlayamazsınız. Aynı sorunları yaşayan vatandaşlarımız AFAD’ın sağladığı imkânlardan yararlanamıyorsa bu topraklarda kim sığınmacı, kim vatandaş, ben bunu sormak isterim.

Suriyeli çocuklara verilen eğitimle övünürken Adana’da doğru düzgün bir yurt yapamayıp 11 çocuğumuzun ölmesine neden olan kimler acaba? Bunun araştırılması gerekiyor. Güzel memleketimde her sabah on binlerce insan sırf 30 kuruş daha ucuz diye saatlerce Halk Ekmek kuyruklarında bekliyorsa eğer, medeniyetin beşiği olan Anadolu’nun insanını cenazede bile birbirlerini yuhalatacak hâle getirmişseniz eğer, şehit yakını acısını haykırdı diye korumalardan dayak yiyorsa eğer, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı artık kendi ülkesinde bir sığınmacı kadar değer görmüyorsa eğer, 2017 bütçesi hayırlı olsun diyorum ama ne kadar hayırlı olur bilemem. Ama, paraları sıfırlanan vatandaşın, annesi yuhalatılan Berkin’in, açılım süreciyle evlatlarından olmuş gözü yaşlı anaların, bir sığınmacı kadar değer verilmeyen vatandaşın, kaçak yurtlarda yanarak ölen çocukların, isyan çığlıkları duyulmayan mağdurların vebali tez zamanda gerçekleşecektir değerli arkadaşlar.

Gerçi, nerede bir mağdur varsa en iyi mağduru maalesef çok iyi oynadığınızı görebiliyoruz. Tam bu kürsüde, hatırlıyorsanız, rahmetli Kamer Genç “Bu Fetullah Gülen sizin başınıza bela olacak.” demişti ama tam bu kürsüde sizler de onun üzerine yürümüştünüz. PKK’yla masaya oturuyorsunuz, işler sarpa sarınca “Kandırıldık.” diyorsunuz; FETÖ’yle kol kola iktidarı yönetiyorsunuz, işler sarpa sarınca “Kandırıldık.” diyorsunuz; Suriye politikasında “Kardeşim Esad” diyordunuz, işler sarpa sarınca “Kandırıldık.” diyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, AKP’nin açılımını biz başka biliyorduk, meğerse aldatılanlar ve kandırılanlar partisi olmuş. Bu anlayışla maalesef, FETÖ’yle, terörle mücadele edemeyeceğinizi düşünüyoruz. Bu yüzden, OHAL’le sizin amacınızın muhalifler olduğunu düşünüyoruz.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bir de Esed’e laf etseydin, Suriye’den tepelerine bomba atan Esed’e laf etseydin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan, sizin söz hakkınız olacak o zaman giydireceksiniz, seksen dakikanız var, seksen.

BAŞKAN – Şimdi söz sırası Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’ya aittir.

Süreniz yedi dakikadır.

Buyurun Sayın Dudu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEVLÜT DUDU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nda Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlarım, Plan Bütçe Komisyonunda Dışişleri Bakanlığının bütçesini baştan sona takip ettim. Sayın Dışişleri Bakanı, konuşmasında ve sunumunda uzun uzun Suudi Arabistan, Katar ve diğer Körfez ülkelerine değindi ancak ne Türki cumhuriyetlerle ilgili ne de yurt dışında yaşayan Türklerle ilgili tek bir kelime dahi etmedi. Türki cumhuriyetlerle ve yurt dışı Türklerle güçlü bir iş birliğinin geliştirilmesine yönelik bir vizyon ve strateji ortaya konmamıştır bu bütçede. Ayrıca, Türkiye’de yaptığınız, AKP’nin Türkiye’de yaptığı kutuplaştırma ne yazık ki özellikle Suriye’deki ve Irak’taki Türkmen kardeşlerimiz üzerinde de uygulanmaktadır. Öyle ki hani o Musul’da “Masada mutlaka olacağız.” diyordunuz ama masada yokuz. Peki, niye yokuz, bunu hiç merak ettiniz mi, hiç düşündünüz mü? Bugün Musul’daki ve Irak’taki Türkmen komutanlar bile “Biz Türkiye’yi istemiyoruz, Türkiye buraya gelmesin, Musul’a karışmasın.” diyorsa, e güzel kardeşim, Amerika seni orada kale alır mı? Musul Valisi Nuceyfi’nin izniyle kurduğun Başika kampında Irak yönetimini tanımazken bugün Irak yönetimi seni Musul’da ister mi? Tabii ki istemez.

Değerli milletvekilleri, dış politika gerçekler üzerine inşa edilir, maceraperest duygularla, külhanbeylikle dış politika yapılmaz. Siz içeride algı operasyonlarıyla bir süre yanlışı doğru gibi gösterebilirsiniz ama dış politikada, uluslararası politikada böyle bir şansınız yoktur, çok geçmeden gerçeklerin duvarına toslarsınız, aynen Suriye’de olduğu gibi. Bakın, Suriye’de, baştan beri, AKP bizi şucu, bucu olmakla suçladı. Ama biz hep ilk günden beri Türkiye'nin ulusal güvenliğine dikkat çektik, “Buradaki ateş eninde sonunda Türkiye'ye sıçrayacak.” dedik. Ne yazık ki öyle oldu. Olanları tek tek anlatmak istemiyorum, zaman uygun değil. Ama 18 Ağustosta, Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş, şu cümleyle, aynen çözüm süreci ve FETÖ konusundaki itiraflar gibi, yeni bir itiraf ekledi itiraflar kervanına ve dedi ki: “Bugün ülkemizde yaşadıklarımız Suriye’deki hatalarımızın, yanlışlarımızın sonucudur.” Evet, gerçekten de öyledir. Bugün, ortada çok ciddi bir fatura vardır Suriye politikasından kaynaklanan, bir insanlık dramı; vatanından olan milyonlarca insan, bugün, başta Türkiye ama sonuçta bütün dünya için çok büyük bir sosyolojik problemdir.

Değerli arkadaşlarım, Suriye’yle ilgili şu anda yapılan Fırat Kalkanı operasyonunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz destekliyoruz ama nereye kadar? Şu anda bulunduğumuz yere kadar. Buradan bir adım bile ileriye gitmek Suriye’deki ve Orta Doğu’daki o cadı kazanının tamamen içine düşmek anlamına gelir. Bu nedenle, asla bu yanlış yapılmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, bir de son günlerde bir “Lozan” polemiği gidiyor, Lozan; Lozan eleştirileri, devletin en üst makamlarından, Hükûmet yetkililerinden. Lozan, açık söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük diplomatik zaferidir, başarısıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Lozan, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın diplomasi alanında devamıdır, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir. Dolayısıyla, Lozan’a karşı çıkmak, Lozan’ı eleştirmek, açık ve net söylüyorum, bu vatanın varlığını, mevcudiyetini sorgulamaktır, eleştirmektir.

Sonra, Lozan’da On İki Ada’nın kaybedildiği söyleniyor. Değerli arkadaşlarım, siz ne konuşuyorsunuz? Ege’deki, burnumuzun dibindeki 18 ada orada duruyor, 18 ada.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yapmayın şunu ya!

MEVLÜT DUDU (Devamla) – Hâlâ bu konuda Hükümetten ciddi bir açıklama yok. Bize ait 18 tane adaya Yunan bayrakları dikiliyor, Yunanistan asker indiriyor, belediye kuruyor ama bu Hükûmetten tek bir ses yok. Bunu da yüce Meclisin ve vatandaşlarımın takdirine bırakıyorum.

Tabii, 18 ada diyoruz ama yine çok ciddi, adalarla ilgili bir sorunumuz var; Kıbrıs. Kıbrıs’ta bir şeyler oluyor. Kıbrıs’ta müzakereler sona erdi ama 9 Ocakta Akıncı ve Anastasiadis İsviçre’de bir daha buluşacaklar. Değerli milletvekilleri, bu konuda gerçekten hepimizin çok duyarlı olmamız gerekiyor çok ciddi anlamda. Çünkü Kıbrıs’taki müzakereleri biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak takip ettik; Türkiye'nin garantörlüğü istenmiyor, toprak isteniyor, iki toplumlu bir eşitlik istenmiyor, tamamen orada Türkleri azınlık hâline getirecek, Kıbrıs Türklerini azınlık hâline getirecek bir yönetim hedefleniyor.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğiyle de ilgili Hükûmetin politikasını asla kabul etmiyoruz. Avrupa Birliği Türkiye'nin altmış yıllık rüyasıdır, bu rüyayı hiç kimse bir çırpıda silip atamaz. Bunun bedelleri herkes için, başta bu ülke için çok ağır olur. Bu konuda da Hükûmeti uyarıyorum.

Sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Söz sırası Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’ye aittir.

Buyurun Sayın Köprülü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde her kamu kurumunun olduğu gibi Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığının da bir kuruluş gayesi var. Bu kurumun varlığındaki kamusal fayda da yurt dışındaki vatandaşlarımız, soydaşlarımız ve akraba topluluklarımıza dönük çalışmaları tek merkezde toplamak, geliştirmek, koordine etmek ve sorunları gidermek; amaç bu.

Bilindiği üzere de bu amaçla, daha 1990’lı yılların başında, yıllar öncesinde TİKA kurulmuş, ancak koordinasyon eksiklikleri ve TİKA’nın belli noktalarda teknik ve kalkınma işleriyle fazlaca ilgilenmesi gerekçe gösterilerek de 2010 yılında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ihdas edilmişti. Gerçekten, kurumun kuruluş gerekçesine baktığımız zaman, TİKA’nın teknik işlerle fazlaca uğraşması, diğer sorunlarla ilgili çözüm üretememesi, üretmek istese de faaliyetlerinin aksayacağı ve saygınlığının zedeleneceği gerekçesiyle söz konusu kurum kurulmuş,

Şimdi, burada vurgulanan, altı çizilen çözüm üretilecek sorunlar neler? Bu konuda Sayın Başbakan Yardımcısının da Komisyonda tespitleri var, bizim de tespitlerimiz var; çoğu da ortak. Yani yurt dışındaki vatandaşlarımızın ve akrabalarımızın karşı karşıya kaldığı sorunlar, yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, İslamofobi, eğitim hakkının kullandırılmaması, özellikle Yunanistan’da uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerin bulunulan devlet tarafından yerine getirilmemesi, fırsat eşitliği ve sosyal hayata dair binbir türlü problem bu kapsam içerisinde. Yani kurum milyonlarca soydaşın sorununa çözüm üretecek ve çareler arayacak bir kurum; amacı bu, gayesi bu.

Şimdi, sayın milletvekilleri, adı üzerinde, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı. Kapsadığı alanı ikiye ayırmak gerekiyor. Birincisi: Sayıları 6 milyonu aşan, yurt dışındaki vatandaşlar. İkincisi: Vatandaş kavramının da dışında daha geniş bir alanı ve nüfusu kapsayan soydaşlar ve akrabalar, yani “gurbetçi” diye tabir ettiğimiz, çoğunluğu Avrupa’da yaşayan yurttaşlarımız ve tarihî ve kültürel bağımız bulunan, Rusya’dan Çin’e, Irak’a, Bulgaristan ve Yunanistan dâhil Balkan ülkelerine kadar geniş bir coğrafyadaki soydaş ve akrabalarımız.

Belirtmek gerekiyor ki, burada kuruluşundaki amaç kutsal bir amaç, sorunlar da gerçek. Yani, Çin’in Sincan bölgesini, Musul’u, Kerkük’ü, Rusya’nın Kafkaslarını, Balkanları düşündüğümüzde, bu bölgedeki soydaşlarımızı, akrabalarımızı sahipsiz bırakmamız beklenemez. Bunların sorunlarına kayıtsız kalamayız. Buraya kadarki bölümde her şey tamam. Peki, kurumun bu sorunlara dönük tedavi metotları neler, faaliyet alanları neler? İşte, tam burada büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Bütçeden ciddi bir pay alan bu kurumun personel giderleri çıktıktan sonra tek faaliyet alanı, maalesef ki, üzülerek görüyoruz ki uluslararası öğrencilere burs vermenin ötesine geçmemiş.

Şimdi, yaptığı birkaç konferansın dışında, burs organizasyonu dışında kurumun yaptığı başkaca hiçbir iş yok. Şüphesiz bu da önemli, bu da kutsal bir görev, bu da önemli bir faaliyet ama kurumun kuruluş gayesinde bunun çok ötesinde amaçlar var, çok ötesinde ihtiyaçlar var. Belirtilen ayrımcılıkla mücadele, yabancı düşmanlığıyla mücadele, İslamofobiyle mücadele gibi sorunlarla sadece uluslararası öğrencilere burs vererek nasıl mücadele edeceğiz? Bu yolla, amaçlanan hedeflere nasıl ulaşacağız? Strateji geliştirecek, lobi faaliyetleri yürütecek, projeler üretecek olan kurum mutemetlik görevine soyunmuş, buna sıkışmış, yabancı öğrencilere burs vermek ve birkaç projeye nakdî yardımın dışında başka hiçbir iş yapmamış. Şimdi, yabancı öğrencilere gerekiyorsa tabii ki burs verilsin, destekliyoruz, sonuna kadar arkasındayız ama bunu Millî Eğitim Bakanlığı yapsın, bu kurum da asıl amacı olan proje geliştirsin, üretsin. Yani, bu altı yıllık kurum 2010 yılında kurulmuş, daha şimdiden yaşlanmış, üretemeyen, proje geliştiremeyen hantal bir görünüm almış. Kurum derhâl kuruluş gayesine dönük hizmet veren bir yapıya bürünmek zorunda. Amaç neydi? 2010 yılında kanunla kurulan kurumun kuruluş gayesinde de TİKA’nın başaramadıklarını başarmak üzere kurulduğu söylendi kurumun ki doğrudur ama bu tespitlere dikkat edin. Bakın, TİKA’nın başaramadığını başaracak olan kurum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan Yardımcısı; 800 bin Türk’ün yaşadığı Bulgaristan’da -biliyorsunuz herhâlde- TİKA yok. Gümülcine’de, İskeçe’de, İstanköy’de, Rodos’ta, 150 binin üzerinde Türk’ün yaşadığı Yunanistan’da TİKA yok. Milyonlarca soydaşımızın ve akrabamızın bulunduğu Çin’de, Rusya’da, Irak’ta TİKA yok. TİKA’nın olmadığı bu ülkelerde, bakıyoruz, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklarının da hiçbir faaliyeti yok, hiçbir projesi yok. Şimdi, Kamerun’a, Cibuti’ye, Meksika’ya, Senegal’e TİKA’nın şubeler açması, projeler yapması güzel de Bulgaristan’da, Yunanistan’da, Irak’ta, Rusya’da, Çin’de yoksan amaçladığın gayeleri nasıl gerçekleştireceksin? Biz alkışlayalım Meksika’da şube açtınız diye ama Bulgaristan’da yoksan, 800 bin Türk’ün yanında yoksan amaçlarını nasıl gerçekleştireceksin?

İşte, sayın milletvekilleri, maalesef ki hamaset söylemleriyle dış politikadaki uygulamalar bu sonuçları yaratıyor. Dış politikadaki savrulmalar ve tutarsızlıklar, yurt dışındaki soydaşlarımız ve akrabalarımız üzerinde de bilinmeli ki ciddi sonuçlar yaratıyor. Söylemlerimiz sabrımızı taşırmayanın önüne geçecek düzeyde dengeli ve kararlı olmalı. Eylemlerimiz de bugünden yarına değişmeyecek şekilde tutarlı olmadığı sürece bilinmelidir ki bunun ülkemizdeki sonuçları ne kadar fazla hissediliyorsa bundan çok daha, katbekat fazlasını da yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız, soydaşlarımız, akraba topluluklarımız hissetmekte. İşte, tam bu ortamda Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları da o kapsadığı amaçta, gayede, kuruluş felsefesinde yatan milyonlarca insanın yanında olmak zorunda, kuruluş gayesine dönmek zorunda.

Ben bir kez daha hem siyasi iktidarı hem kurumu bu noktada uyarıyor ve bir kez daha yüce Meclisinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Çakırözer, sizin süreniz on altı dakikadır.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Başta bugün görüştüğümüz kurumlarımızın bütçeleri olmak üzere 2017 bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum, emeği geçen bürokratlarımıza ve Komisyon aşamasında katkısı olan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2000’li yılların ilk on yılında Türkiye'nin bir hikâyesi vardı, iktidarıyla muhalefetiyle AB üyesi olmaya kararlı, bunun için çalışan, Anayasa’sını reforme eden bir ülke. İnsan hakları, hukuk devleti ve demokrasisini güçlendirme arzusunda, büyüyen, gelişmekte olan ülkeler arasında yıldızı parlayan bir Türkiye. Bir süreden beri ise Türkiye için artık yeni bir hikâyeden, yeni bir senaryodan bahsediliyor. Özellikle de son günlerde çok duyuyoruz bu yeni hikâyeyi. Nedir bu yeni tahminler? Birkaç yıl düşük ya da negatif büyüme, yüksek işsizlik, giderek artacak olan kamu borcu, artan enflasyon ve maalesef artık bu karamsar tahminlerin ardı arkası kesilmiyor. İşte bu karamsar tabloya bugün -gazetelerde görmüşsünüzdür- eğitimdeki perişan hâlimiz de tuz biber ekmiş durumda. Daha dört yıl öncesine göre, evlatlarımız, eğitimde, eğitim kalitesinde çok daha geriye, çok daha sonlara, sondan 2’nci duruma gitmiş durumda. Bunu bu kürsüde, ben, arkadaşlarım, muhalefet milletvekilleri “Eğitim Türkiye'nin önünü açacak en temel konudur.” diye çok dile getirdik ancak hiç dinlenmedik.

Türkiye'nin hikâyesi nasıl bu noktaya geldi, neden böyle yeni senaryolar konuşulur hâle geldi, üzerinde durmamız gereken bir konudur. Her şeyden önce istikrar ve öngörülebilirlik kalmadı. İkincisi, hukuk devletinden, demokrasiden hızla uzaklaşmaktayız ve üçüncüsü, dış politikada yaptığımız yanlışlar ekonomimizi vurmuş durumda. Evet, on beş yıllık tek parti Hükûmetinin siyasi istikrar anlamına gelmediğini hep birlikte gördük, yaşadık. 15 Temmuz gecesi yaşadığımız darbe girişimiyle bunu bizzat bu yüce Meclisin içinde gördük.

“Türkiye’de bir daha darbe olmaz.” dediğimiz 2016 yılında Parlamentomuzu bombaladılar, tankları, tüfekleri insanlarımızın üzerine çevirdiler. O gece anayasal kurumlarımızla, Meclisimizle, partilerimizle ve en önemlisi halkımızla karşısına geçmeseydik, durmasaydık bugün belki de bizlerin hiçbiri burada olamayacaktı. Bu yüzden, o gece hayatını kaybeden aziz şehitlerimizi bir kez daha minnetle anıyorum, yaralılarımıza şifa diliyorum.

Sayın Hükûmet üyeleri, değerli arkadaşlarım; 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimini dünyaya anlatmakta daha ilk günden beri güçlük çektiniz, hâlâ da çekmektesiniz. Muhalefet partilerinin, biz milletvekillerinin o gece bombalar altında ve sonrasında demokrasiyi koruma yönündeki tüm gayretimize rağmen, bunu dünyaya anlatamıyorsunuz.

İşte, bu noktada ikinci söylediğim husus gündeme geliyor. Konu, demokrasi ve hukuk devleti meselesi. Vatandaşımızın hayatının her alanında adalete, evrensel hukuk devleti ilkelerine güven duymasını sağlamak zorundayız. Bu kanlı darbeyi planlayanlar ve icraya koyanlarla, onların destekçileriyle sonuna kadar mücadele edilmeli, adil biçimde yargılanarak en ağır cezalar verilmeli, bu konuda en ufak bir tereddüt hiçbirimizde bulunmamaktadır ama bunu yaparken en aykırı biçimde de olsa yazan, çizen, düşünen insanları, eleştirilerini beğenmediklerimizi OHAL koşulları altında cezaevlerine tıkarsanız işte o zaman bu mücadeleyi anlatmakta güçlük çekerseniz, güçlük çekeriz. Bizim mücadelemiz, elinde silah olanla, o silahı yurttaşımıza, polisimize, askerimize doğrultanla olmalıdır.

70 yaşındaki dil bilimci Necmiye Alpay’ın ne işi var Bakırköy Cezaevinde? Bakın, 4’üncü ayı bitti. Suçu, bir gazetenin danışma kurulu üyeliği; hiç toplanmayan bir danışma kurulu. Tek isteği bu ülkeye barış, huzur ve kardeşliğin gelmesi, o yüzden sembolik destek verdiğini ifade ediyor. Biz, o gazetenin yayınlarını destekliyor muyuz? Hayır. Ama toplanmayan bir danışma kurulu üyeliği yüzünden böyle bir bilim insanının cezaevine tıkılmasını hiç desteklemiyoruz. İlle yargılayacaksanız bu insanları tutuksuz yargılayın. Karikatürist Musa Kart’ı çizgisinden, yazar Ali Bulaç’ı, yazar Kadri Gürsel’i yazılarından, gazeteci Murat Sabuncu’yu mesleğinden, ailelerinden kopararak aylarca cezaevinde tutmayı dünyaya anlatamazsınız. Türkiye'de kitapseverlerin yakından tanıdığı, ülkemizin en köklü kitap ekinin editörü Turhan Günay’ı hapse atıp üzerine bir de kitap yasağı getirmeyi anlatamazsınız. Türkiye'nin dünyaca tanınan romancısı Aslı Erdoğan’ı sağlık sorunlarına karşın cezaevinde tutmaya devam ederseniz, 72 yaşındaki Şahin Alpay’ı, 11 kronik hastalıkla birlikte 74 yaşında kalp piliyle yaşayan Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’ü cezaevinde tutmaya devam ederseniz kimse inanmaz ne darbeyle ne de terörle mücadelemize.

Anayasa Mahkemesi kararı gereği, haklarındaki karar kesinleşinceye kadar tutuksuz yargılanması gereken milletvekillerini tutuklarsanız ne kendi insanımıza ne de dünyaya anlatamayız terörle mücadelemizi.

Fırsat bu fırsattır diye darbeyle, FETÖ'yle ilgisi olmayan öğretmenleri, akademisyenleri sırf muhalifler diye görevlerinden atarsanız, işinden, aşından ederseniz kimse dinlemez hiçbirimizi.

Suçun kişiselliği ilkesine rağmen, FETÖ’cü iddiasıyla tutuklananların aile bireylerinin, eşlerinin, çocuklarının mağdur edilmesini dünyaya anlatamayız, kamera eşliğinde avukatla görüşmeyi anlatamayız; mektup yazmayı, kitap okumayı yasaklarsanız kimse dinlemez, kimse inanmaz demokrasi konusundaki sözlerimize.

Kadri Gürsel, otuz gündür 9 yaşındaki oğluyla hakkı olan on dakikalık telefon görüşmesini yapabilmiş değil. Ya bürokratik engel çıkıyor ya da avukat, eş görüşü olan güne telefon görüşmesi konuyor. Dün, biz bunu aktardık; Adalet Bakanlığı yetkililerinin girişimleriyle, o da gelecek hafta için on dakikalık görüşme ayarlanabildi. Telefon hakkı verilen günde telefon hakkının kullandırılması lazım.

Ahmet Turan Alkan dört ay önce mektup yazdığını, Silivri’den Üsküdar’a hâlâ o mektubun varamadığını söylüyor.

Değerli arkadaşlarım, arka arkaya raporlar yazılıyor Türkiye'de 15 Temmuz sonrası darbecilere karşı verilen mücadele sırasında gündeme gelen ya da getirilen hak ihlallerine ilişkin. Kimler yapıyor? Uluslararası Af Örgütü. Kim yapıyor? Birleşmiş Milletler İşkence ve Kötü Muameleyle Mücadele Raportörü. Ne diyorlar? “Yaygın işkence ve kötü muamele olduğu izlenimini aldık.” diyorlar.

Bakın, size BM Raportörü Melzer’in yaptığı açıklamalardan, yazdığı ön rapora koyduğu ifadelerden bahsedeceğim. Bir Adli Tıp uzmanıyla birlikte cezaevlerine gidiyor, bakanlıklarla görüşüyor, yargı kurumlarıyla da görüşüyor. Diyor ki: “Hükûmetin 15 Temmuz darbe girişimine karşı aldığı çok kapsamlı önlemler, toplumun geniş kesimlerinde bir korku ve güvensizlik havası yaratarak, sadece tutuklananlar ve aileleri değil, sivil toplum örgütleri, hukukçular ve doktorları bile Hükûmet ve yetkilileri eleştiren süreçler başlatmaktan alıkoyuyor.” Melzer’e göre bazı yeni yasa ve kararnameler de işkence ve kötü muameleye müsait ortam yaratıyor. Bu ihlallerin özellikle gözaltına alınma sırasında ve gözaltında gerçekleştiğini vurguluyor. Birlikte götürdüğü Adli Tıp uzmanının görüşülen kişileri muayene ettiğini ve bazılarında anlatılan olaylarla tutarlı fiziki izlerin tespit edildiğini aktarıyor. Nezarethanelerin, cezaevlerinin durumuna ilişkin gözlemleri var. Kapasitenin yüzde 200’lere varan düzeyde aştığını söylüyor. “Bu yerler yani otuz gün nezarette tutulan yerler insanların kırk sekiz saatten uzun tutulabilmesine uygun değil.” diyor.

Bu konuda, bizim, muhalefet milletvekilleri olarak, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna da çağrımız var gidelim, bu cezaevlerini, bu nezarethaneleri yerinde izleyelim diye. Bugüne kadar sonuç alınabilmiş değil. Bu konuda iktidar partisine çağrıda bulunuyoruz destek olmaları için.

Değerli arkadaşlarım, bizim, bugün, bu insan hakları konusunu konuşurken bütçesini de görüştüğümüz bir kurum var: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu. AB’yle yürütülen vizesiz seyahat müzakereleri nedeniyle bu kurum kurulurken biz de destek verdik, gece yarılarına kadar birlikte çalıştık. Bu iddialara, herkesten önce, ya önceki ya da şimdiki kurumun bakması gerekmez miydi arkadaşlar? Zaten onun için kurduk biz bu kurumu. En temel amaçlarından biri -bugün Sayın Bakan sunuşunda muhtemelen anlatacak çünkü Komisyonda bize anlattı- işkence ve kötü muameleye karşı ulusal önleme mekanizması kurmak. Bu kurum oluşurken sivil toplum çağrıda bulundu, kendilerine danışılmasını istedi, bağımsız çalışacak bir kurum olsun istediler; ana muhalefet olarak biz de söyledik ama yasanın bu hâlinin ne uluslararası yükümlülükleri ne de AB’nin beklentilerini karşılamadığını hep birlikte gördük. Nitekim, Avrupa Birliği de yaptığı açıklamada bu konuyu karşılanmamış konular arasında açıkladı.

Biz, bu kuruma, bir karar organı olarak İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu da oluşturduk ama bağımsız değil; 8 üyeyi Bakanlar Kurulu, 3 üyeyi Cumhurbaşkanı seçecek. Böylesine iktidara bağlı bir kurumdan Türkiye’deki insan hakları ihlallerine müdahale etmesini bekliyoruz yani bu iddialara o yanıt versin, doğru mu yanlış mı, hangi ölçüde doğru diye. Biz bağımsız değil diye eleştiriyoruz ama kurul ortada yok -az sonra Sayın Bakan açıklayacaktır- koskoca bir hiç durumunda, bütçelerini dahi harcamadan oturdukları yerde oturuyorlar. Bu olmaz arkadaşlarım. Bakın, geçtiğimiz yıl bütçesi 4 milyon 833 bin lira, yüzde 75’ini kullanmamış, bütçesini iade etmiş, kullanılan kısmın yarısı personel giderleri. 2016’da 5 milyon 957 bin lira bütçesi var, ağustos sonunda sadece 1 milyon 369 bin lirasını kullanmış. Bugünlerde İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu çalışmayacak da ne zaman çalışacak arkadaşlarım?

Üçüncü husus dış politika demiştim. Türk dış politikasının her daim dikkat edilmesi gereken iki kritik ekseni vardır. Birincisi, Batı değerlerinden, muasır medeniyet hedefimizden kopmamak; ikincisi ise içinde bulunduğumuz bölgede ihtilafların sebebi değil, çözümünü sağlayan, komşularının ve bölgenin istikrarının, barışının, huzurunun güvencesi olan bir ülke konumunda olmak.

İkincisinden başlayayım: Türkiye, bugün, hem komşusu ülkeler hem de bölgesindeki ülkeler tarafından ihtilaf kaynağı bir ülke olarak görülmektedir.

İşte Suriye politikamız: Esad gitsin diye silahlı muhalifleri desteklemek, bizim tarihimizde yoktur bunun örneği.

Müslüman Kardeşler iktidarının bizim de kabul etmediğimiz askerî bir darbeyle düşürülmesi sonrasında Mısır’la ilişkilerimizi kestik, şimdi ilişkileri düzeltmek istiyoruz ama Cumhurbaşkanı izin vermiyor. Mısır’da Mursi’nin idam edilmemesi için moratoryum istiyoruz ama kendi ülkemizde idam cezası gelsin istiyoruz.

İşte Irak: Başika’daki kamp konusunun Bağdat’taki yönetimle çözülmesi gerekirken biz bunu bölgesel Kürdistan yönetimiyle çözmeye çalışıyoruz. Sonra kriz çıkıyor, Dışişleri Müsteşarımızı çözsün diye gönderiyoruz ama aynı zamanda devletin zirvesinden “Ne konuşacağız Bağdat’la?” diyerek ters açıklamalar yapılıyor.

İran’la sıkıntılı bir ilişki.

Rusya’yla, aslında itibarımızı son derece zedeleyen bir özür sürecinin ardından ilişkilerin düzeldiği söylenemez, ilişkiler hâlâ tek taraflı düzelmekte, Rusya’nın lehine düzelmekte. Bakın, hâlâ domates üreticisinin, sebze meyve üreticisinin sorunları çözülmedi.

Biz bugün Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının bütçesini de görüşüyoruz; yirmi beşinci yılı, kutluyorum canıgönülden, başarılı işlere de imza atıyorlar. Bakanlarımız diyecek ki: “TİKA’nın faaliyetleri Türkiye'nin uluslararası konumuna işaret ediyor. Kamu diplomasisi ve tanıtım açısından son derece önemli bir ofis. 60 tane ofisi var, 150 ülkede faaliyetleri, binlerce projeleri var.” Hepsi iyi, güzel ama bunlar Türkiye'nin global itibarına yansıyor mu, nasıl katkı yapıyor? Ben size örnek vereyim: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine 2008 yılında Türkiye aday oldu geçici üye olarak, AKP döneminde. 151 ülkenin oyunu alarak Türkiye üye oldu. Bundan altı yıl sonra, 2014 yılında bir oylama daha yapıldı, bir kez daha aday oldu ülkemiz. Değerli arkadaşlarım, sonucunu açıklıyorum: Türkiye sadece 60 ülkenin desteğini alabildi. Baksak listeye, eminim, TİKA ofisi olan birçok ülke aleyhimizde tavır almıştır. O övündüğümüz projeleri yürüttüğümüz Seyşeller’de, Zimbabve’de, Cibuti’de, Vanuatu’da, Kiribati gibi ülkelerdeki faaliyetlerimiz yeri geldiğinde demek ki kamu diplomasisinde karşılığını bulmamış arkadaşlarım, hem de artan ofis sayısına, projeye harcanan milyarlarca dolar demeyim ama liralık vergilerimize rağmen karşılığını bulmamış. Bunu şunun için söylüyorum: TİKA’nın bazı projeleri, restorasyon vesaire gibi adımları bizi heyecanlandırıyor, özellikle yakın coğrafyalarda. Hatta aramızda suyun öte yanıyla akrabalık bağı bulunanlar, yüz binlerce akrabası orada olanlar niye Bulgaristan’da da yok, niye Batı Trakya’da, niye Yunanistan’da da yok diye hayıflanmıyor da değiliz, olması için size her türlü desteği de vermeye razıyız. Ama şunu söylemek istiyorum: Dünyanın yardımda 2’nci ülkesi, en cömert ülkesi olmak, uzak coğrafyalara yatırım yapmak önemli ama izlediğimiz dış politika dünyaya güven vermiyorsa o aktarılan kaynaklara yazıktır.

Değerli arkadaşlarım, dış politikada ikinci önemli parametre ise Batı kurumlarıyla ilişkilerdir. Geçmişte de bizim Batı’yla ilişkilerimizin kötü olduğu dönemler oldu, Batı’nın bunda payı yok mu? Elbette var. Oradaki ön yargılar, ırkçılığa varan yaklaşımlar tabii ki ilişkileri, halkımızı, sizleri, bizleri etkiliyor ama aynı ön yargıların ve ırkçılığa, İslamofobiye varan yaklaşımların olduğu başka zamanlarda ilişkilerimizin iyi olduğunu da biliyorsunuz. İşte, bakın 11 Eylülün hemen ardından dünyada İslamofobinin zirve yaptığı bir dönemde, biz Avrupa Birliği tam üyelik adaylığını kazandık. Peki, fark nedir değerli arkadaşlarım? Bizim Batı’yla, Avrupa’yla kriz yaşadığımız dönemler demokrasimizin geri gittiği, darbeler, müdahaleler, antidemokratik girişimler dönemidir arkadaşlar. Peki, ne yaptık da düzelttik? Reform yaptık. 2002 öncesinde ve daha sonra siz iktidara geldikten sonra yaptığımız Anayasa ve yasa değişiklikleriyle Avrupa Birliğinin yolunu açtık. Almanya’sında, Fransa’sında o dönemde ön yargılar, o dönemde ön yargılı liderler vardı ama genel eğilim, bizim demokrasimizi, özgürlüklerimizi ileri götürdüğümüz şeklindeydi. İşte, şimdi de bence yolu açacak olan, Avrupa Parlamentosundaki karara rağmen yolu açacak olan yine demokrasidir, hukuk devletidir. O yüzden, 2004 yılında ellerinde “Yes.”, “Evet.” afişleriyle Türkiye’yi istediklerini söyleyen Avrupa halklarının bugünkü uyarısına kulak vermemiz lazım. Kararı beğenmeyebilirsiniz ama bu karar, Avrupa halklarının Türkiye’ye bakışını göstermektedir. Bu bir ırkçı, bu İslamofobik bir yaklaşım değil, Türkiye’nin kendi ülkesine, kendi halkına yaptığı baskıların bir sonucudur değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bugün görüşülecek bir başka anayasal kurumumuz Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumudur. Anayasa’nın 134’üncü maddesi bu kurumun görevini şöyle tarif ediyor: “Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak.” Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını yaymak için 2015’te, 2016’da ne yapılmıştır; Atatürk’le doğrudan bağlantılı sempozyum, panel, bilimsel etkinlik sayısı kaçtır, merak ediyorum. Ben baktım etkinlik takvimlerine; bolca uluslararası kitap fuarları var, bolca -tabii ki saygı duyduğum- bilimsel araştırmalar var ama Atatürk’le doğrudan bağlı, Atatürkçü düşünceyle doğrudan bağlı çok az sayıda, çok ender sayıda toplantı bulunmakta. Yöneticilerine, geçmişlerine, yaptıkları işlere siz de bakın, eminim alanlarında saygın isimlerdir ama baktığınızda Atatürkçü düşünceyle, Atatürk’ün yaptıklarıyla ilgili bir tane dahi araştırma bulunmamaktadır değerli arkadaşlarım.

Atatürk Araştırma Merkezinin misyonu, Atatürk ve eseri hakkında bilimsel araştırmalar yapmak, yaptırmak ve sonuçlarını yaymaktır. Ama, yöneticilerine, yaptıkları çalışmalara bakıyorsunuz, onlarca makale yazmışlar ama hepsi Osmanlı Dönemi, hepsi tarihte daha eski dönemler. Eminim saygın bilim insanları ama Atatürk için neler yapılıyor diye sormadan edemiyorum değerli dostlarım.

Burada bir konuyu daha vurgulayarak konuşmamı bitirmek istiyorum. Atatürk Uluslararası Barış Ödülü verilmekteydi, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde verilmez oldu. “Sadece sıfırlı ve beşli yıllarda verelim.” dendi ama geçen yıl beşli bir yıldı, verilmedi. Türkiye Cumhuriyeti böylesine onurlu bir ödülü verecek kimse bulamamakta mıdır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Neden Nobel Ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar’ı düşünmüyorsunuz? Diyeceksiniz ki: “Onun ödülü daha sonra açıklandı.” Sayın Bakanlar, değerli arkadaşlarım; bu kadar zor mu bir tüzük değişikliği yaparak ödülünü Atatürk’e armağan eden, Anıtkabir’e bağışlayan Sayın Sancar’a Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nü vermek?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çakırözer.

Sayın Yıldırım, sisteme girmişsiniz. 60’a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Europe Online haber sitesinin Suriye’den Türkiye’ye geçmek isteyen sivillerin öldürüldüğü haberleriyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, biliyorsunuz Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun bütçesini görüşüyoruz. Sayın Bakanlar buradayken sorayım. Bugün İngilizce yayın yapan Avrupa merkezli Europe Online haber sitesi İngilizce yayınlamış haberini. Britanya merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne dayanarak söylüyor Sayın Bakan. Son bir yılda Suriye’den Türkiye’ye geçmek isteyen 163 sivilin öldürüldüğünü, en son pazartesi günü 7 sivilin öldürüldüğünü, 3’ünün yaralandığını ifade eden bir haber. Bunu özellikle sormak istiyorum çünkü son on günde gerek Birleşmiş Milletler gerek Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komitesi gerekse en son dün Uluslararası Af Örgütünün Türkiye'nin insan hakları karnesine dönük ciddi iddiaları ve raporları var. Ben, özellikle bu Suriye’de sınırdan geçen ve en son pazartesi günü cereyan ettiği iddia edilen bilgiyi sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Buyurun Sayın Özel.

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında El Bab’da Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik bir saldırı gerçekleştirildiğine ve 2 askerin şehit olduğuna, Hükûmetin gelişmeler konusunda Meclisi bilgilendirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sabah güzel dileklerle başlamıştık ama maalesef biraz önce haber ajanslarında Fırat Kalkanı kapsamında El Bab’ta bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri varlığına yönelik bir saldırı gerçekleştiği, 2 askerimizin şehit olduğu, yaralıların bulunduğu haberi var. Öncelikle, tabii ki askerlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz ama bu konuda Meclis toplantı hâlindeyken bu tip gelişmeler olunca ki özellikle Fırat Kalkanı operasyonunda oradaki askerî varlığımız konusunda... Daha önce de çok kez Hükûmetin gelişmeler hakkında Meclisi bilgilendirmesi gerektiğini söylemiştik.

Sizin ve Sayın Bakanın takdir edeceği uygun bir zaman diliminde bu konuda bir bilgilendirme yapılırsa da çok memnun oluruz.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, El Bab’da şehit olan 2 askere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de El Bab’taki hain olaydan dolayı, son dakika haberlere yansıdığı kadarıyla, 2 askerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Yaralı askerimiz varmış, öğrendiğimiz kadarıyla, ona da Allah’tan şifalar diliyoruz. Bu tür kaza ve belalardan, musibetlerden Rabb’im ülkemizi, askerlerimizi, güvenlik güçlerimizi ve tüm vatandaşlarımızı muhafaza eylesin diyorum.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Söz sırası tekrar sizde Şenal Sarıhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Yoğun istek üzerine 2’ci defa kürsüye çıkıyorsunuz.

Dört dakikalık bir süreniz var.

CHP GRUBU ADINA ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Bu yoğun isteğin daha çok AKP sıralarından olmasını dilerdim ama ne yazık ki yoğunluk bu tarafta görülüyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, dün insan hakları konusunda yine Sayın Adalet Bakanı ile bizim grup başkan vekilimiz arasında bir tartışma geçti ve biraz ortada kaldı diye düşünüyorum. AKP, daha doğrusu düzeltiyorum Hükûmet, hangi konulara çekince koydu ve Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi çerçevesinde ne istedi, nelerin kısıtlanmasını, nelerle ilgili çekince istedi? Ben bunları biraz burada anlatmak istiyorum çünkü Atatürk Kültür Merkezi şu anda konuşulan konu. Bildiğiniz gibi, Anayasa’nın 134’üncü maddesi kapsamında yürürlüğe girmiş olan bir kurum. Bu kurumun amacı bilimsel araştırmalar yapmak, bilimsel üretimde bulunmak. Bilimsel çalışma ve bilim üzerine konuşmanın da esas yerinin Parlamento olduğunu düşünüyorum; yoksa, bizim, havadan sudan konuşarak Türkiye üzerine doğru politikalar üretmemiz mümkün olmayacak ya da sorunları doğru saptamamız mümkün olmayacak.

Bakınız, hangi maddelere çekince koymuşuz, ayrıntılarına girmeyeceğim; atıf yaparak, madde adı söyleyerek… 1’incisi hak arama özgürlüğü, 9’uncu madde özgürlük ve güvenlik hakkı. Neyi kapsar? Gözaltı süreçlerini kapsar, haksız tutuklanmamayı kapsar. 10’uncu madde tutukluların haklarını, 12’nci madde seyahat özgürlüğünü, 13’üncü madde yabancıların sınır dışı edilmelerine ilişkin hakları kapsar. 14’üncü madde adil yargılanma hakkını, 19’uncu madde ifade özgürlüğünü; 17’nci madde mahremiyet hakkını, özel yaşam hakkını; 22’nci madde örgütlenme özgürlüğünü, 25’inci madde siyaset hakkını, 21’inci madde -karışık olarak okudum- toplanma özgürlüğünü, 27’nci madde azınlıkların korunmasını ve 26’ncı madde hukuk önünde eşitliği.

Şimdi, siz bütün bu temel hak ve özgürlüklerle ilgili çekince koyuyorsunuz ve bu çekinceyi bildiriyorsunuz. Bu nedir arkadaşlar? Biraz önce ifade etmeye çalıştım ve cümlem yarım kaldı, dedim ki: Eğer eleştiri hakkını kullanamıyorsak yani siyasi olan -ki dün ifade edildi bir siyasi makam olduğu- Cumhurbaşkanını eleştiremiyorsak, ona dokunan yanıyorsa Türkiye de yanar diye ifade ettim. Şimdi yineliyorum: Şu haklar, şu sıraladığım haklar, bütün bunlara siyaset hakkı da dâhil… O sebeple, HDP’li milletvekillerinin tutuklamış olmasını çok garip karşılamamak gerekiyor çünkü bu konuda bir çekince var, gazeteci arkadaşlarımızın tutuklanmış olmalarını ya da işkence olgusunun alabildiğine yaygınlaşmış olmasını garipsememek gerekiyor. Biz şimdi kalkıyoruz diyoruz ki: Yaşam hakkı var mıydı, yok muydu? Bütün şu temel insan hakları eğer korunmuyorsa orada yaşamaktan söz edilebilir mi arkadaşlar? Dün burada yine ifade edildi, “Nefes alamıyoruz.” denildi; halk nefes alamıyor, biz de nefes alamıyoruz. Hakların bu kadar kısıtlandığı bir süreçteyiz.

Anımsatıyorum arkadaşlar, sözleşmenin 4’üncü maddesi durumun gerektirdiği ölçüde sınırlamayı emreder. Aynı zamanda, bu sınırlama temel haklara ilişkin olarak kesinlikle yapılamaz. Şimdi yaptığımız iş, OHAL’le birlikte yapmış olduğumuz iş temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasıdır ve bu hak çerçevesi içinde nefes alabilme özgürlüğünün ortadan kaldırılmış olmasıdır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sarıhan.

Söz sırası, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’a aittir.

Buyurun Sayın Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sevgili arkadaşlar, Türk Dil Kurumu bütçesi üzerine konuşmamı yapacağım.

Tabii, Türk Dil Kurumu gerçekten Türkçemizi temsil etmesi gereken ve geliştirmesi gereken bir kurum. Türkçemiz dünyada ilk 10 dil arasında. Ancak, sevgili arkadaşlar, Türk Dil Kurumunun temel işlevinin 2011 yılında yapılan değişikliklerle azaltıldığını vurgulamak istiyorum.

Sorumlu Sayın Bakan da buradayken şu konunun altını ısrarla çiziyorum ve Bakanı bu konuda net bir konuşma yapmaya davet ediyorum. Kamuoyunda Türkiye İş Bankasının ortaklarından birinin CHP olduğunu ve buradan kâr payı aldığını sık sık AKP’liler vurgular. Cumhuriyet Halk Partisi, İş Bankasından kâr payı almamaktadır; Atatürk’ün vasiyeti üzerine Cumhuriyet Halk Partisine düşen bütün payın Türk Dil Kurumunun ve Türk Tarih Kurumunun güçlendirilmesine ayrılması gerekmektedir. Bunu açıklamasını ve bu konuda net bir değerlendirme yapmasını talep ediyorum.

Arkadaşlar, tabii, Türkçemiz çok zengin bir dil dedim ve anlatım gücü de yüksek bir dil. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının son on dört yıldaki icraatını herkes affetse Türkçe affetmeyecek ve tarih, bu dönemi çok net ifadelerle yazacak. Ben ana hatlarıyla bunları vurgulamak istiyorum:

Her şeyden önce, Bakanlar Kurulunun adı olmuş “saraya bakanlar kurulu.” Başka hiçbir şeye bakmıyorlar, sadece ve sadece oradan gelen talimata bakıyorlar.

Bakanlıkların tablosu ise… Millî Eğitim Bakanlığı bir yurt yapmaktan dahi âciz; üniversite öğrencilerinin yüzde 10’una, temel eğitimdeki öğrencilerin sadece ve sadece yüzde 1’ine yurt yapabilmektedir. Siz bu öğrencilere yurt yapamazken onları nasıl yurtsever yapacaksınız? Yine, Millî Eğitim Bakanlığı son on dört yılda üniversiteye giriş sınavlarını 11 kez değiştirdi arkadaşlar, 11 kez. Yine, Bakanlık, FATİH Projesi’ni 2010 yılında başlattı, 2014 yılında son şeklini verecek, bitirmiş olacaktı; 2 kez uzattılar, şimdi 2018’e kaldı. Fatih Sultan Mehmet bu zaman dilimi içinde İstanbul’u 3 defa fethederdi, siz daha bir projeyi yapamadınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, bugün, sadece bugünkü gazetelerde, Birgün gazetesi ve Hürriyet manşet yapmış, lütfen okuyun eğitimin içinde bulunduğu durumu. Hürriyet aynen diyor ki: “Maalesef Karne Kötü”, Birgün gazetesi de “Eğitimde gerileme bizden soruluyor!” diyor. Ve tablo şu: Sondan 2’nciyiz arkadaşlar. Bir bakın, bir okuyun çünkü fenden, matematikten sonra okumada da sondan 2’nciyiz. Türkiye’de “okuma” deyince “meydan okuma”, “bildiğini okuma”, “hariçten gazel okuma…” Bıraktınız kitap, defter okumayı, unuttunuz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

AR-GE araştırmalarında bir rakamı vererek devam etmek istiyorum. Bunun reklamı olmaz, sadece Toyota firmasının AR-GE’ye ayırdığı para 10 milyar dolar, bütün Türkiye'nin ayırdığı para 8 milyar dolar. Biz, dar gelirliyle, deyim yerindeyse “dar-ge”yle uğraşmaktan AR-GE’yle uğraşmaya para bulamıyoruz arkadaşlar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Daha iyisini de yapabilirsin.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Tabii, öteki bakanlıkların tablosu da ortada. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı sadece ihalelerin nereye dağıtılması gerektiğiyle, kimlere pay verilmesi gerektiğiyle uğraşıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olmuş “enerjide tatlı kıyaklar bakanlığı.”

İçişleri Bakanlığına bakıyoruz, memleketin her yerinde OHAL nedeniyle ya yasaklar var ya suçlar var. Ya, İçişleri Bakanlığının adını “suç işleri bakanlığı” diye değiştirin, yapamıyorsanız “hiç işleri bakanlığı” deyin arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Kelime oyunu yapma, kelime oyunu.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Bir yeni bakanlık kurdunuz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı diye. Bakanın Kayseri’de gerçekten şehircilik yaptığına ilişkin haberleri duyuyorduk ama o bakanlık da olmuş “beton ve rantiyecilik bakanlığı.”

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ortaokul öğrencisi…

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Ayıptır, gelecek kuşaklara bırakacağımız çevre adına ayıptır!

Arkadaşlar, yine güncel durum, asgari ücret tartışma konusu, Bakan bile “Sıfır zam verelim.” diyor. Emeklilik yaşında Avrupa’yla yarışıyoruz, emekliye ücret ve maaşta Afrika’yla. Ücretliden alınan vergide Avrupa şampiyonuyuz, ücretlinin millî gelirden aldığı payda sonuncuyuz. Yani Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da olmuş “çatışma ve sosyal gerginlik bakanlığı.” (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Daha iyilerini yapabilirseniz… Bunlar iyi değil.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Devam edersek arkadaşlar. Dışişleri Bakanlığında ise güya tabii “sıfır sorun”, bütün onlardan vazgeçtik, Avrupa’ya girecektik neredeyse birbirimize girecek hâldeyiz. “Yurtta barış, dünyada barış.”la başladınız ama ne yazık ki -biraz önce arkadaşlarımız da duyurdular çevremizdeki ülkelerden gelen haberleri- artık “Yurtta savaş, dünyada savaş.”a döndünüz. Dışişleri Bakanlığının adını da “düş işleri bakanlığı” olarak değiştirin diyorum.

Şimdi, tabii, Kıbrıs konusu da gündemde. Sayın Bakanın dinlemesini diliyorum.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Dinliyoruz, dinliyoruz.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Babası mezardan kalksa der ki: “Oğlum Tuğrul, biraz doğrul, bu Kıbrıs’ta ne oluyor?” (CHP sıralarından alkışlar) Kıbrıs’a her yılı çözüm yılı ilan ettiler; 2004’ten beri çözüm yılıydı, 2004’ten beri. 2005 çözüm yılı, 2006 çözüm yılı, 2007 çözüm yılı, 2010 çözüm yılı, 2016’yı da çözüm yılı ilan ettiniz…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Balbay olmuş “Baybay.”

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Türkiye’yi kandırdınız, Kıbrıslıları da kandırıyorsunuz, ada insanlarını umut yorgunu yaptınız.

Tabii, Tarım Bakanlığı… Verecek çok örnek var ama 1980’li yıllarda biz Kanada’ya mercimek ihraç ediyorduk, şimdi Kanada’dan mercimek ithal ediyoruz. Ne olmuş, Tarım Bakanlığı olmuş “yatarım bakanlığı.” (CHP sıralarından alkışlar) Taze durum, pancarda…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu nedir ya Allah aşkına!

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Bakın, bu rakamlara lütfen cevap verin. Pancar üreticisine kota koyuyorsunuz…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Vaybay, Vaybay!

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – …ama pancar üreticisine kota koyarken Amerika’dan şeker ithalatına sıfır vergi yapıyorsunuz, bari bunun hesabını verin çiftçiye.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bu yıl fiyat da vermediler pancara.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Şimdi, tabii, en önemli durum Adalet Bakanlığının içinde bulunduğu tablo. Sayın milletvekilleri, tabii Adalet Bakanlığının da adalet dağıtması gerekirken olmuş “adaleti dağıtma bakanlığı.”

Şu anda sayın milletvekilleri, “FETÖ’yle mücadele” adı altında 40 binden fazla insanı tutukladınız. Dün Sayın Bakan Numan Kurtulmuş itiraf etti: “Daha bitiremedik bu mücadeleyi, henüz daha bütün aşamalarına ulaşamadık.” dedi. Şu anda o darbe gecesinin bildirisini yazanı bulamadınız ama Millî Eğitim Bakanlığının “Üye olun.” dediği sendikalara üye olanları bulup cezaevine attınız arkadaşlar. Bu FETÖ bataklığıyla adam gibi mücadele edin, tasasını bize bırakmayın. O bataklıkla adam gibi mücadele edemiyorsunuz, tasasını da Cumhuriyet Halk Partisine sıçratmaya çalışıyorsunuz; bunu başaramazsınız, o bize sıçramaz arkadaşlar. FETÖ’yle ilgili, sadece benim 1990’lı ve 2000’li yıllar boyunca -şöyle arşive baktım- yazdığım yazı sayısı, sadece benim yazdığım yazı sayısı 40’ı geçmiş; “Gülen imparatorluğu” demişiz, “Gülen’e devlet protokolü” demişiz, hatta, baktım, Gülen’e “paralel devlet” lafını ilk defa biz köşemizde kullanmışız.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hangi yıl?

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Zamanında ortak yaptınız, şimdi de mücadele ederken, her yerinize bulaşmış… Her yere bulaştırabilirsiniz ama bunu bize bulaştıramazsınız sayın milletvekillerim.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Tam içindesiniz zaten.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Tabii, yine, ayrıca vurgulamak istediğim bir başka durum -süremiz daraldı ama- özellikle emekli yurttaşlar bizden cevap bekliyorlar. Yılbaşı itibarıyla, şu anda, emeklilere ne vereceğinizi çok net açıklayın çünkü emeklilik yaşında Avrupa çapında, Avrupa katında ama maaşında, arkadaşlar, Afrika katındayız.

Bütün bu mücadeleye “kurtuluş savaşı” adını vermeye çalışıyorsunuz. Eğer sizin bu mücadelenizi Kurtuluş Savaşı’na benzetmek gerekirse, sayın milletvekillerim, sizin yaptığınız ulusal kurtuluş savaşı değil, ulustan kurtuluş savaşıdır. Bunu başaramayacaksınız diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Bay bay!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Balbay oldu baybay!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Balbay.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son konuşmacı, Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu.

Efendim, yoğun tezahüratla geldiniz.

Süreniz yedi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, El Bab’da şehit düşen 2 askerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Tabii, bunları sadece duyup o anda bir taziye dileğiyle geçiştiriyoruz ama bu şehitlerimizin sorumlusu maalesef bugünkü iktidardır, bunu da net bir şekilde ortaya koymak gerekiyor. Cumhurbaşkanının deyimiyle Esad’ı devirmek için Suriye’ye gidip orada toprağa düşen gencecik fidanlarımızın hesabı da elbet bir gün sorulacaktır.

2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nda Türk Tarih Kurumu bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Türk Tarih Kurumu, 12 Nisan 1931 tarihinde Türk tarihi ve Türkiye tarihinin çağdaş sosyal bilim anlayışıyla araştırılması, desteklenmesi ve tarih bilincinin yaygınlaştırılması amacıyla Mustafa Kemal Atatürk’ün desteğiyle kurulmuştur ve bu kurum, 1935’te ilk arkeolojik kazısını Alacahöyük’te gerçekleştirmiştir o günkü imkânlarla. Bugüne baktığımızda, neredeyse bütün arkeolojik kazıların durmuş olduğunu ve tarihin araştırılmasına gerek duyulmadığını üzüntüyle görüyoruz maalesef.

Biraz önce Sayın Balbay söyledi, ben de tekrar hatırlatmak istiyorum: 1938 yılında, Mustafa Kemal Atatürk, vasiyetnamesinde Türkiye İş Bankası hisselerinin kâr payının yarısını da Türk Tarih Kurumuna bağışlamıştır ve Türk Tarih Kurumu, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasıyla idare edilmektedir. Bu mirasa da uygun bir şekilde yönetilmesini temenni ediyoruz. Aynı zamanda, Uluslararası Akademiler Birliğinin de tek üyesidir Türkiye'den.

Şimdi, “Bu kurum neler yapıyor?” diye sitesine bir girip baktım. 17 Kasımda bir sempozyum düzenlemiş, “Mercidabık Sempozyumu” yani Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferini ve halifeliğin Osmanlı’ya geçişini. Daha sonra bakıyoruz, 15 Aralıkta bir sempozyum daha düzenliyor bu kurum, adı “Yavuz Sultan Selim Han ve 500’üncü Yıl Dönümünde Kudüs Sempozyumu.” Daha sonra bakıyoruz, 29 Aralıkta yine bir sempozyum düzenliyor, “Kanuni Sultan Süleyman’ı Anma Sempozyumu.”

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Kim verdi bunları, Batı Çalışma Grubu mu? Batı Çalışma Grubu mu verdi bunları?

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Evet, görüyoruz ki aslında bugün yaşadığınız dönemle örtüşen bir dönemi, özendiğiniz bir dönemi araştırmayı tercih ediyorsunuz. Bugünkü yönetim anlayışıyla gerçekten örtüşüyor. O günlerde de halk saraya mektup yazıyordu, diyorlardı ki: “Açız, buğday yok, otluyoruz.” Ama, saray zevküsefa içindeydi. Üretim yoktu, savaş ekonomisine muhtaçtı halk. Eğer bir sefere çıkarlarsa elde edecekleri ganimetlerle geçinebiliyorlardı. Bugünden çok farklı değil. Hâlbuki biz ne isterdik? Bu kurumun gerçekten objektif bir şekilde tarihimizi araştırmasını, bu kurumun Lozan’a dil uzatanlara gerçekleri haykırmasını isterdik. (CHP sıralarından alkışlar) Türk Tarih Kurumunun, Mustafa Kemal Atatürk’e “külhanbeyi” diyenlere onun ne kadar beyefendi, diplomatik bir dille dış politikayı yürüttüğünü ve kazanımlar elde ettirdiğini suratlarına çarpmasını isterdik ama maalesef Türk Tarih Kurumu sadece Atatürk’ün mirasını yiyor ve tarihe bu, Türkiye'nin en devrimci, en ilerici, en aydınlanmacı, en kalkınmacı dönemine, tarihine sahip çıkmıyor.

Evet, bu kurum gerçekten görevini yapsa, tarihten ders çıkarmayı da öğreneceğiz. Ne öğreneceğiz mesela? Mesela, tarihte her zaman yürütme ile yasamanın çatıştığını ve genellikle tek adamların, kralların, diktatörlerin yasamanın elindeki yetkileri almaya çalıştığını ve yasamanın buna karşı direndiğini öğreneceğiz ama maalesef Türk Tarih Kurumu görevini yerine getirmiyor. Bir gün tarih bugünleri yazacak, evet, yazacak ve bugünü yaşayanlar tarihe ya altın harflerle ya kanlı harflerle adlarını yazdıracaklar. Bir gün Ahmet Davutoğlu sempozyumu yapılacak belki tarihten ders çıkarmak için ve komşularla sıfır sorun hedefinden sıfır komşu çukuruna nasıl yuvarlandığımızı öğrenecek gelecekteki gençlerimiz. Bir gün Binali Yıldırım sempozyumu yapılacak, denetimli serbestlik altında düşük profilli bir yönetimin nasıl yapılacağını, nasıl yapıldığını öğrenecek gençlerimiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok ayıp bunlar, çok ayıp!

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Bir gün belki Bülent Arınç sempozyumu yapılacak ve o dönemde Türkiye'nin nasıl kumpaslarla örüldüğünü öğrenmiş olacak. Bir gün Recep Tayyip Erdoğan sempozyumu yapılacak…

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Orada dur!

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – …ve bir kişinin hırsları için ülkenin ekonomik olarak, sosyal olarak, eğitim anlamında, ahlaki anlamda ve her anlamda ülkenin nasıl bir karanlığa, nasıl bir uçuruma sürüklendiğini öğrenecek gençlerimiz, geleceğimiz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok teessüf ediyoruz, bu konuşma hiç yakışmadı size.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Evet, “Kandırıldık.” diyerek maalesef kurtulamayacaksınız çünkü öyle deyince tarih bu yaşananları silmiyor. Geçmişte olduğu gibi birileri oturup tarihi yazmıyor; tarihi her gün yaşıyoruz, sosyal medyada yazılıyor, İnternet’te yazılıyor, az da olsa muhalif gazeteler de bugünü yazıyorlar. Dediğim gibi “Kandırıldık.” diyerek bu yaptıklarınızı silemeyeceksiniz ve cumhuriyet tarihine eğer altın harflerle geçmek istiyorsanız, içine sürüklenmeye çalışıldığımız bu karanlık döneme “Dur.” demek sizin elinizde değerli arkadaşlar. Bugüne kadar zaten birikmiş bir kara tablo var. Maalesef, adınız, 301 madencinin kanıyla yazılacak. Maalesef, adınız, Aladağ’da yanarak vefat eden, her hatırladığımızda içimizin cız ettiği 11 küçücük kızımızın kanıyla yazılacak; şehitlerimizle, bombalarla, her gün gelen şehit haberleriyle yazılacak. Ama bunu değiştirmek, bu kara günlerden çıkmak sizin elinizde, hepimizin elinde, bunun için getirilecek anayasa değişikliğine “Hayır.” demeniz yeterlidir diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ilk söz Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Miroğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan tüm konuşmacıların süresi beş dakikayla sınırlıdır.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN MİROĞLU (Mardin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, El Bab’da hayatını kaybeden, şehit olan 2 askerimize Allah’tan rahmet ve yaralı askerimize de Allah’tan şifa diliyorum.

İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun Hükûmetimizce öngörülen bütçesi üzerine konuşmak için söz aldım.

Öncelikle, dünyada ve Türkiye’de insan hakları alanını ve demokrasiyi korumak için zulme, şiddete ve terörizme karşı mücadele ederken hayatını kaybeden, ihlale uğrayan, hakları gasbedilen insanları ve halkları saygıyla anmak istiyorum ve 15 Temmuz şehitlerini elbette ki hatırlamak istiyorum. İnsan haklarının konuşulduğu her platformda onları minnet ve şükranla hatırlayacak ve yâd edeceğiz. Bu vesileyle, dünya demokrasi tarihine altın harflerle geçen tarihin o en uzun gecelerinden birinde, 15 Temmuz darbesine karşı mücadele ederken şehit olan yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, saygıyla anıyorum.

Eğer bugün dünya, insanlık onurunun en zor zamanlarında bile ve hâlâ korunmaya çalışıldığı bir dünyaysa, bunu her şeyden önce hayatlarını bu mücadeleye adamış insanlara, fikir adamlarına ve insan hakları aktivistlerine borçluyuz.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun doğrusu çeşitli sebeplerle tecrübe edemediğimiz, çalışmalarından faydalanamadığımız İnsan Hakları Kurumunun yerine kurulması, Türkiye’nin insan hakları mücadele tarihi ve bu mücadelenin geleceği bakımından son derece önemli bir adımdır.

İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu hem görev alanı tanımı hem belirli bir bütçeye sahip olacak olması hem de insan hakları alanını belirleyen konulardan biri olan ayrımcılık, ihlaller ve ihlallerden doğan hak taleplerinin merkezinde yer alacak bir kurum olarak nihayet toplamda 150 kişi civarında olması düşünülen uzmanlardan oluşacak bir kadroyla çalışacak olması, bir insan hakları müktesebatına sahip olmak ve bu alanda kurumsallaşmak için 2000’li yıllardan bu yana hayata geçirilen reformların sürdürülebilmesi açısından da son derece önemlidir.

Hem kurumun kuruluşuna hem de artık bir bütçeye kavuşacak olmasına bakarak, geçmişte çeşitli hukuksuzluklar yaşamış, ihlale uğramış, Kürtçe konuştuğu için hapis cezası almış, Kürt kimliğinin tanınması ve kültürler arası eşitlik nedeniyle cezaevinde uzun yıllar hapis yatmış, 1980 askerî darbesinden başlayarak hayatının tam yirmi üç yılını siyasi yasaklı olarak yaşamış biri olarak, yıllar sonra, bir gün gelecek de İnsan Hakları Kurumu ve eşitlik üzerine bir milletvekili olarak söz alıp konuşacağımı doğrusunu isterseniz rüyada görsem inanmazdım. Bu, tarihin bir ironisi ve hoş bir sürprizi gibi geliyor bana.

O yıllarda cezaevlerinde tutulan insanlar gözünü koğuşların ve hücrelerin kapısına diker, Avrupalardan filan bir heyetin ziyaret etmesini ve seslerini dünyaya duyurmasını beklerlerdi. Türkiye’den AİHM’e yollanan davalar biriktikçe birikirdi. Hayata geçirdiğimiz reformlardan sonra şimdi cezaevlerinde meydana gelen kötü muamele, işkence ve hak ihlallerini araştırmak için mahkûmların umudu –hepimiz bilmeliyiz ki- elbette Türkiye Büyük Millet Meclisindedir ve bu Mecliste kurulan komisyonlardadır.

Adil yargılanma hakkı için artık adres AİHM değil, büyük ve geniş manada Anayasa Mahkemesidir. Avrupa Birliğinin ve Birleşmiş Milletlerin bağlayıcı birçok kurucu sözleşmesine uygun olarak düzenlenmiş, ulusal hukukumuz ile evrensel hukuk arasındaki farklı uygulamaların tarihe karıştığı bir on beş yıl yaşadık.

Biz, ülke olarak bu alanda reformları sürdürmeye devam ederken maalesef Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde hiç de hoş ve iyi şeyler olmuyor.

Avrupa Birliği hukuku ve insan hakları müktesebatı, bugün ciddi risk ve tehditler altındadır. Yükselen ırkçılık, içine kapanma, İslamofobi ve antisemitizm, terör örgütlerine Birliğin sınırları içinde tanınan tolerans, Avrupa Birliğini ciddi manada tehdit ediyor ve doğrusu, başta Türkiye olmak üzere, çeşitli ülkeler için zaman zaman Avrupa Birliğinde yazılan ve deklare edilen, bugün de burada sözü edilen birtakım raporlara artık kimse tarafından itibar edilmediğine şahit oluyoruz.

Katliam ve soykırım suçlarını sorgulamak, yenilerini önlemek ve bu konuda çifte standartlara dayanmayan bir uluslararası hukuk ve norm oluşturmak için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesinin verdiği kararlarda bile artık çifte standart ve bazı uygulamaları görmezlikten gelme bariz bir şekilde görülebiliyor. Böyle olmasa, halkına karşı Miloseviç’ten 10 kat daha fazla suç işlemiş Esad gibi diktatörler bugün çoktan yargılanmış olurdu.

Değerli milletvekilleri, çivisi çıkmış bir dünyada sarılacağımız tek şey var, o da insan onurunun korunması ve demokrasidir. İnsan onurunu koruyamadan demokrasiyi koruyamayız ama demokrasiyi de koruyamadan insan onurunu koruyamayız.

Fikrî manada insan hakları söz konusu olduğunda durduğumuz yer, çok basit olarak söyleyecek olursak “Dünya beşten büyüktür.” mesajının ifade ettiği ve tanımlandığı yerdir ama lideri ve halkı böyle düşünen bir ülkede ayrımcılığa, eşitsizliğe, her türden ihlale karşı ulusal düzeyde mücadele etmek, bu mücadeleyi kurumsallaştırmak, hukukunu oluşturmak bütün siyasi partilerimizin temel görevi olmalıdır.

Bu çerçevede, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bütçesine “evet” diyeceğimizi bir kez daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Miroğlu.

İstanbul Milletvekili Fatma Benli…

Sayın Benli, buyurun, kürsüye davet ediyorum sizi de. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FATMA BENLİ (İstanbul) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Türkiye İnsan Hakları Kurumunun bütçesi ve kesin hesabı üzerine söz almış bulunmaktayım ama öncelikle El Bab’da kaybettiğimiz şehitlere rahmet diliyorum.

Aslında, sadece El Bab’da değil, Filistin’de, bugün Halep’te, Suriye’de, Irak’ta ya da saldırılar olduğu zaman Belçika’da, İngiltere’de, Fransa’da o patlamalarda kaybettiğimiz her can ama her can bizim canımızı yakıyor. Onlarla karşılaşmamıza ya da herhangi bir ortak noktada bulunmamıza gerek yok, hayatımızın bir noktasında onlarla kesişmemize gerek yok. İnsanlık ailesinin bir ferdi olmaları, onların canı yandığında, onlar hayatlarını kaybettiğinde bizim de canımızın yanmasını gerektiriyor çünkü onlarla beraber aslında bizler de bir parçamızı kaybediyoruz. Ancak bunun çözüm yolu, birileri için birtakım söylemlerde bulunmak değil, bunun çözüm yolu, bunun için beraberce mücadele etmek, bunun için mekanizmalar üretmek, bunun için elimizden gelenin en iyisini yaptığımıza dair içimizde, vicdanımızda bir kanaat oluşana dek sonuna kadar mücadele etmek.

Aslında bugün konuşmakta olduğumuz Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bunun için kurulan bir organizma. Biliyoruz ki “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturundan hareket eden AK PARTİ insan hakları konusunda defalarca değişik yasa düzenlemeleri gerçekleştirdi. Ceza Kanunu’nu değiştirdi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nu değişirdi, pozitif ayrımcılık getirdi, Anayasa’yı düzeltti. Değişik alanlarda yani eşitliğin temel olması gereken İş Kanunu’nda değişiklikler gerçekleştirdi. Uluslararası sözleşmeleri güvence altına aldı ama hakların bir tek yasalarda ya da sözleşmelerde yer alması onların uygulanmasına yetmediğinden fiilî uygulamaların sonuçlanabilmesi için değişik organizasyonlar gerçekleştirdi. Cezaevi izleme kurullarının oluşması, kolluk gözetim komisyonunun oluşması, değişik konularda, örneğin, hasta hakları kurullarının oluşması bununla alakalı bir düzenleme. Bu yetmediği için, özerk ve bağımsız ayrı bir ulusal insan hakları kurumu oluşturuldu. Türkiye İnsan Hakları Kurumunun 2012’de kurulmasına sebebiyet veren ana düşünce buydu. Biz, insanoğlunun onurunu sonuna kadar korumak zorundayız. Eğer bu gerçekleştirilirken devlet en temel görevi olan güvenliği sağlarken, vatandaşlarının yaşam hakkını güvence altına alırken adalet ilkesine uymak zorunda, hukukun üstünlüğü ilkesini yerine getirmek zorunda. Güvenlik ve adalet konusundaki dengenin saptığı durumlarda bu tarz bağımsız ve özerk kuruluşlara müracaat etmek ve keyfîlikleri sonlandırmak mümkün. Aslında AK PARTİ iktidarı zamanında gerçekleştirilen Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun bu kadar önemli olmasının sebebi bu çünkü tanımadığımız, bilmediğimiz insanların onurunu koruyor. Bu demektir ki, yarın bizim başımıza gelebilecek olan hak ihlallerine karşı da bizi güvence altına alıyor.

Ama Türkiye İnsan Hakları Kurumunun bütün Türkiye’de genel insan haklarını geliştirme görevinin olması, daha sonra ulusal önleme mekanizması görevinin kendisine verilmesi, böylelikle iradesi dışında mahpus tutulan herkesin bulunduğu her yeri denetleme görevinin verilmesi kurumun gücünü oldukça artırdı. En son olarak, Anayasa’da yer alan eşitlik ilkesinin tam manasıyla gerçekleştirilmesi, kişilerin hayatının her tarafında karşılaştıkları ayrımcılığa karşı ihlal iddialarında bulunabileceği bir mekanizmanın varlığı, buna dair duyduğumuz gereklilik Türkiye İnsan Hakları Kurumunun lağvedilerek yerine Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun oluşmasına sebebiyet verdi.

Şu an iş yaşamından ev kiralamaya kadar ya da herhangi bir dernek üyeliğine kadar, cins konusunda, engellilik konusunda, yaş konusunda, mezhep konusunda, herhangi bir konuda ayrımcı muameleye maruz kaldığını düşünen bireyler Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna müracaat edebilecekler. Ancak, sadece engellilik türleri bile işitme engellilerden zihinsel engellilere kadar 8 farklı grubu içinde barındırdığından, mobbing gibi, cinsel istismar gibi çok farklı, çok fazla derecede çalışma gerektiren farklı konularda ayrımcılık iddialarına karşı bu kurumun çalışma yapma gerekliliği, kurumun özellikle kapasitesinin artırılması ama özellikle de bu alanda çalışacak uzmanların yetiştirilmesi gerekliliğini ortaya koydu. Bu nedenle, kuruma üye olmak için kişilerin müracaatları alınmış olup, öncelikle kurumda çalışacak uzmanların mesleki yeterliliklerinin sağlanabilmesi için çalışmalar gerçekleştirilmekte. Bu tamamlandığında hayata geçecek olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, sadece Türkiye’de yaşayan bireyler açısından değil, bundan sonra ayrımcılığa uğrama ihtimali olan herkesin haklarını güvence altına alacak ayrı bir kurum olma özelliğine sahip.

Bu vesileyle her birinizi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Benli.

Söz sırası Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’e aittir.

Buyurun Sayın Özçelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihimizin derinliklerine kök salan ve geleceğimize bağ kuracağına inandığımız vakıflarımız, medeniyetimizin yüceleşmesinde çok önemli bir fonksiyon üstlenmektedir, kültür ve medeniyetimizde bir mülkün bütün faydasını insanların yararına bırakarak sonsuza kadar başka birinin mülküne geçmeyecek şekilde kullanılmasının sağlanmasıdır.

Medeniyet tasavvurumuzda, vakıflar eliyle, milletimizin her yönden sürekli olarak yenilenmesini sağlamış, yardımlaşma ve dayanışma duygusunu güçlendirmişizdir. Bugün bizim “empati” dediğimiz, eşsiz bir diğerkâmlık numunesi olarak vakıflarımız önümüzde durmaktadır. Paylaşma duygusunun oluşturduğu yakınlaşma duygusu toplumun harcı olmuş ve ebet müddet bir toplumun oluşmasına hizmet etmiştir. Tahayyül eder misiniz, yaşadığımız ve tarihte hâkim olduğumuz topraklarda vakıf hizmetlerimiz ve vakıf eserlerimizi bir tuğra gibi bırakmamış olsaydık şimdi bizler gururla ecdadımızı yâd ediyor olur muyduk? Vakıflarımız âdeta millî müdafaa teşkilatı olarak o topraklarımızda gururla gezmemize ve konuşmamıza imkân sağlamaktadır.

Vakıflar, bugünkü manada “üçüncü sektör” olarak adlandırılarak kamu ve özel sektörün ardından toplumun her alanında ve hayatın her anında farklı ve kalıcı hizmetler vermektedir. Özellikle hükûmetlerimiz döneminde, Vakıflar Genel Müdürlüğünün yoksullara yardım yapma amacından uzaklaştığını görülerek hemen asli görevine dönmesi için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Vakıf yapılarının korunması dışında vakıfların hayır şartlarının yerine getirilmesi amacıyla da çalışmalar yapılmaktadır.

Anadolu’da, Trakya’da, Osmanlı ve Selçuklu medeniyetinin hayat bulduğu topraklarda vakıf eserlerini restore ederek aslına dönüştürmeye devam ediyoruz. “Her esere ulaştık.” diyemiyoruz, ağlayan eserlerimizin farkındayız ama Allah’ın izniyle, Hükûmetimizin iradesiyle, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün gayretli çalışmalarıyla bu eserleri gülümseyen eserler arasına dâhil edeceğiz. Peki, bu eserler için bütçeyi nereden buluyoruz? Vakıflar Genel Müdürlüğünün öz kaynaklarıyla gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Vakıf akarlarından elde edilen gelirlerle, yıllar boyunca kendi hâline terk edilmiş onlarca vakıf akarına fonksiyon kazandırılmıştır. Bu, AK PARTİ hükûmetlerinin atalet içindeki kurumları kendi özüne döndürme ve icraata geçirme becerisidir.

2003 yılından itibaren günümüze kadar, projelerinin çizilmesine cesaret edilemeyen, neredeyse yok olmaya yüz tutmuş 4.750 adet vakıf eserinin proje ve restorasyon çalışması yapılmıştır. Düşünsenize, on üç senede 3 milyar 300 milyon TL değerinde yatırım yapılmış ve 81.270 kişiye istihdam sağlanmıştır.

Yeni dönemde vakıf depoları kilit altında tutulmamakta, vakıf müzeleri, vakıf üniversiteleri, öğrenci bursları, fakirlere iaşe ve gıda yardımları bir bir devreye sokulmakta, vakıf medeniyetimizin devamına vesile olunmaktadır.

Vakfın ruhunu ve vakfın anlayışını diri tutmak, vakıf insanı olmanın manevi derinliğini insanımıza ve neslimize aktarabilmek ve yaşatabilmekle olur. Ölüm sonrası sonsuz âlem yolculuğunda da kazançlı olmak, bırakılan vakıfların eşrefimahlukat olan insanın hayrında ve hizmetinde kullanılmasıyla mümkündür.

Vakıf hizmetleri toplumumuzu öyle kuşatmalı ve kuşatmasını sağlamalıyız ki bir insan vakıf evde doğar, vakıf bir beşikte büyür, vakıf kitaplardan okur, vakıf bir mektepte hocalık veya hizmet eder, vakıf bir mekânda ölür, vakıf bir tabuta konur ve yine, vakıf mezarlığında dostlarının yanına gömülür. Rabb’imizden duamız, bir vakıf hizmetinde, vakıf insanı olarak son nefesimizi almasıdır.

Bu vesileyle, Saygıdeğer Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Başbakan yardımcılarımıza, sayın genel müdürlerimize ve tüm çalışanlarımıza Türk milleti adına, vakıflara verdikleri bu özverili hizmetlerden dolayı şükranlarımı sunuyorum.

Kıymetli heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özçelik.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, El Bab’da yaşanan olayla ilgili olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden yapılan açıklamaya göre 1 askerin şehit olduğuna, 1 askerin yaralandığına ve bu olayı şiddetle kınadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, az önce, El Bab’daki olayla ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerinden bir açıklama yapılmış, bilginize sunmak istiyorum: “Sabah saatlerinde bombalı araçla yapılan saldırıda 1 kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, 1'i ağır olmak üzere, 6 kahraman silah arkadaşımız yaralanmıştır. Yaralılar hastanede tedavi altına alınmışlardır.”

Bir kez daha, olayı şiddetle kınadığımızı, lanetlediğimizi ve şehit askerimize de Allah’tan rahmet dilediğimizi, yaralılara da şifa dilediğimizi ifade etmek istiyorum.

Sayın Akçay, sisteme girmişsiniz, 60’a göre size bir dakika süreyle söz vereceğim, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, El Bab’da şehit olan askere Allah’tan rahmet, yaralı askere acil şifalar dilediğine, Hükûmetin Suriye’deki gelişmeler ve Fırat Kalkanı operasyonu hakkında Meclise bilgi vermesi gerektiğine ve MHP Grubu olarak TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya’da saygısızca davranışta bulunan yetkilileri kınadıklarına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu, Fırat Kalkanı harekâtının 106’ncı gününde yine bir şehit haberiyle, maalesef, yüreğimiz dağlandı. El Bab’da gerçekleştirilen saldırıda 2 askerimiz şehit olmuş ve 1 askerimiz de yaralanmıştır.

BAŞKAN – 1 askerimiz şehit Sayın Akçay. Son bir açıklama geldi Türk Silahlı Kuvvetlerinden; 1 askerimiz şehit, 6 askerimiz yaralı.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, 1 askerimiz şehit ve 1 askerimiz ise yaralanmıştır çünkü bizdeki bilgi “2” şeklindeydi. Allah hiç şehit vermesin, tabii, temennimiz o.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet ve milletimize başsağlığı diliyorum. Yaralı askerimize de acil şifalar temenni ediyorum.

24 Kasımda da, yine, aynı bölgede 3 askerimiz şehit olmuştu ve 10 askerimiz yaralanmıştı. Henüz bu saldırının failleri hakkında Hükûmetten net bir açıklama gelmemişken, yine, yeni bir saldırıya uğradık.

Sayın Başkan, siz Genelkurmay açıklamasını hatırlattınız, teşekkür ederiz. Yalnız, tabii, Hükûmetin, Suriye’deki bu gelişmeler ve Fırat Kalkanı operasyonuyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine bir bilgi vermesi gerekir.

Aziz milletimizin desteği Silahlı Kuvvetlerimizin arkasındadır. Allah her birinin yar ve yardımcısı olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bağlıyorum, bir konu…

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sayın Ayşenur Bahçekapılı’nın, bu, pasaport işlemleri bahanesiyle Alman polisi ve yetkilileri tarafından Köln şehrinde çirkin muamelelere maruz kaldığını esefle öğrendik. Sayın Bahçekapılı’ya öncelikle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bir Türk milletvekilinin saatlerce havaalanında bekletilmesi, polis karakolunda alıkonulması, tehdide maruz kalması kabul edilebilir bir durum değildir ve uluslararası diplomatik dokunulmazlık kurallarını da hiçe sayan bu davranış tam anlamıyla Alman Hükûmeti tarafından yapılan bir skandaldır. Her fırsatta teröristlere kucak açan ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekiline böyle saygısızca ve hadsizce davranışta bulunanları Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına esefle kınıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Herhâlde bu davranışların Türkiye tarafından bir karşılığı olacaktır veya olmuştur diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

Sayın Turan, size de bir dakika süreyle söz veriyorum.

Buyurun.

6.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, El Bab’da şehit olan askere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Fırat Kalkanı harekâtında şehit olan askerimize biz de Allah’tan rahmet diliyoruz, milletimizin başı sağ olsun. Ayrıca yaralılarımız var, gazilerimize, yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz. Milletimizin desteğinin, duasının askerlerimizle beraber olduğunu ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yıldırım…

7.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, El Bab’da şehit olan askere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya’da yapılan muameleyi kabul etmenin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Suriye El Bab’da hayatını kaybeden güvenlik güçlerine Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifa diliyorum. Ancak üzüntü veren husus şu ki ülkeyi yöneten kişilerin açıklamaları bu operasyonun amacının muğlaklığını veya aynı kişinin, Cumhurbaşkanı ya da Başbakanın farklı günlerde yaptığı açıklamalar da bu operasyondaki amacın çok net olmadığını ifade ediyor ama şunu söyleyelim: Maalesef burada hayatını kaybeden güvenlik güçlerinin oraya girme iradesi ile oradaki amacı belirleme sürecinin dışında olduğunu çok iyi biliyoruz.

Yine, Sayın Meclis Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’yla ilgili olarak Almanya’da karşılaşmış olduğu muameleyi kabul etmek mümkün değil. Bu konuda asla bizim açımızdan bu işin kabul edilebilir bir tarafı yoktur; aynı bizim ülkemizde milletvekillerinin uğramış olduğu uygulamalar ve tutuklamalar gibi diye söylüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Söz sırası, Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Aydemir.

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım teşekkür ediyorum.

Benim konuşmam da vakıflar üzerine. Başlarken, şehitlerimize ben de rahmet diliyorum, Allah gani gani rahmet eylesin.

Vakıflarla ilintili bir selamlama yapmak istiyorum. Başta, Sayın Başkanımız olmak üzere yüreğini Hakk’a ve halka vakfeden bütün milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Bir özel isim, kelamından çokça istifade ettiğimiz bir mütefekkir, vakıfları tarif ederken şöyle bir niteleme yapıyor, diyor ki: “Vakıflar, birleyici ve bütünleştirici gönül adresleridir.” El-Hakk öyledir. Bir başkası ise vakıfları bütünüyle gönül bilgisi olarak tanımlıyor. Biz daha değişik veçheden bakıyoruz ve vakıfları, mübarek coğrafyamızı tarif eden sırrın, millî iradeyi ayakta tutan terkibin ve yüksek terbiyenin ürünü kurumlar olarak niteliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, buna ilave ediyoruz ve diyoruz ki: Vakıf zihniyetimiz, insanlığa Mevlanaca sesleniş, insanlık için Yunusça niyaz, insanlık uğruna Alvarlı Efece duruştur. Zaten, adı üstünde ya vakfetmek, vermek, bağışlamak. Medeniyetimizi bunun üzerine inşa etmişiz şükür ve dimağımızı “Veren el, alan elden üstündür.” diye şekillendirmişiz ki böylesi yüksek anlam ifade eden vakıf kurumunu ihdas etmişiz. Beklentisiz muhabbet, karşılıksız iyilik, millî ve manevi değerlere sadakat, millî iradeye vefa ve elbette bu kültürü yaşatmak adına millî ve manevi hassasiyetlere vukufiyet. Bu hâli en iyi, liderimiz, Sayın Cumhurbaşkanımız ifade ediyor, diyor ki: “Medeniyetimiz bir yönüyle de iyiliğin kurumsallaşmış hâli olarak ifade edebileceğimiz bir vakıf medeniyetidir. Bugün, dünyanın pek çok ülkesinde yaygın şekilde kabul gören vakıf anlayışının kaynağı bu topraklardır. Kendini insanlığa ve hatta tüm mahlukata vakfetme, insanlığın ve mahlukatın yararına çalışma anlayışı, yolda kalmışlardan göçmen kuşlara kadar hayata ve insana dair ne varsa her şeyi içine alan bu muhteşem medeniyet ecdadımızın bize bıraktığı en büyük miraslardan biridir.”

Bir başka tarihî tespit daha yapıyor Sayın Cumhurbaşkanımız: “Herkesin sömürmek için gittiği Orta Doğu’ya biz demir yollarımızla gittik, su kanallarımızla gittik, hanlarımızla gittik, çarşılarımızla gittik, en önemlisi birlikte yaşama kültürümüzle gittik; bizim farkımız bu.” diyor.

Evet, arkadaşlar, farkımız, 3 kıtaya adalet taşıyan, insan sevgisi taşıyan bu yüce milletin farkı budur: Vakıf medeniyeti ve vakıf kültürü. Şükür, bugün AK anlayış tarafından hayata geçirilen ve desteklenen binlerce vakıf, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu mezra mezra, köy köy, ilçe ilçe taşımaktadır. Vakıf çalışmalarımız dünyadaki mazlumların, çaresizlerin de umut ışığı olmuştur. Bosna’dan Türkmenistan’a, Yemen’den Somali’ye, Balkanlardan Asya’ya, Afrika’ya kadar vakıf elimiz mazlumlara uzanmıştır. Hasılı, AK PARTİ hükûmetlerince vakıflar alanında kaydedilen yatırımlar ve kararlılıkla sürdürülen yaptırımlarla yüzlerce yıl bizi dünyaya hükümran kılan ecdadımızın ruhu yeniden uyanmış, yardımlaşma ve dayanışma adına bir diriliş hareketi başlatılmıştır; farkımız budur, bizim millet olarak yeryüzündeki farkımız da zaten budur.

Değerli arkadaşlarım, başlarken bir duruştan bahsettim: “Alvarlı Efece bir duruş.” dedim. “Alvarlı Efece duruşu.” dediğimde aslında orada kalmak durumundaydım, Pasinler’den bahsetmeliydim, Hasankale’de durmalıydım çünkü vakıfların zirve noktası Pasinler’dir, Hasankale’dir. 1048 yılı -Vakıflar Genel Müdürlüğümüz çok iyi bilir- vakıfları ifade eden bir tarihtir. Bundan on asır önce Hasankale’de bir isim, özel bir isim, Halil İbani ilk vakıf senedini imzalamış isimdir, dadaş meşrepli birisi. Elhamdülillah, her güzel girişimde olduğu gibi burada da bir dadaşın imzası var. Plan Bütçe Komisyonunda söyledim, oradaki arkadaşlarımız biliyorlar, tekraren not düşüyorum. Madem ilk vakıf senedi 1048’de Pasinler’de imza edilmiş, o hâlde bu nadide ilçemizde bir de vakıf anıtı inşa edelim diyorum. Burada bir gün sürecek etkinlikler, bilimsel konferanslar tertip edelim. Bu bir zarurettir, Halil İbani’nin ruhunu da tazim etmek için gerekliliktir.

Bu vesileyle, bütçemizin zaten hayırlı olacağını biliyorum, geçmiş 14 bütçemiz öyleydi, bundan sonra da öyle olacak, bereket niyaz ediyor, hepinizi kalbî saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydemir.

Şimdi söz sırası Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Çaturoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 2017 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Ancak, konuşmama başlamadan önce El Bab’daki şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Yine, Meclis Başkan Vekilimiz Ayşe Nur Bahçekapılı’ya yapılmış olan, Almanlar tarafından yapılmış olan muameleyi tasvip etmediğimizi ve şiddetle kınadığımızı ifade etmek istiyorum.

Bir de geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanımız faizle mücadele konusunda yalnız olduğunu ifade etti. Biz diyoruz ki: Sayın Cumhurbaşkanım, yalnız değilsiniz; AK PARTİ Grubu arkanızda, millet arkanızda, ümmet arkanızda, dünyanın bütün mazlumları da arkanızda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bir hatırayla devam etmek istiyorum. 17 Ağustos 1999 depreminde Yalova’nın Çınarcık ilçesindeydim, orada depreme yakalandım. Maalesef dört gün sonra devlet oraya ulaşabildi. Telefon dâhil bütün ulaşım kesildi ama dikkat çekici olarak söylemek istiyorum ki bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin AFAD teşkilatı yirmi iki saat içerisinde Nepal’deki depreme müdahale etmiştir. Türkiye’nin gelmiş olduğu gücü görmemiz açısından bu çok önemli bir örnektir diye düşünüyorum.

Sadece Nepal değil; Afganistan, Arnavutluk, Myanmar, Vanuatu, Malezya, Bosna-Hersek, Sırbistan, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Ukrayna gibi dünyanın birçok ülkesinde de din, dil, ırk gözetmeksizin sosyosiyasal krizler ve doğal afetler sonucu mağdur olan insanlarımıza AFAD koordinasyonunda yardım elini uzattık. Yardım bekleyen değil, yardımı beklenen ülke hâline geldik. Bundan dolayı da başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız olmak üzere, emeği geçen bütün herkese şükranlarımı sunuyorum.

Dünyanın neresinde olursa olsun zor durumda olan insanlara ve insanlığa ümit olan Türkiye, 2016 yılı raporuna göre, 2015 yılında Amerika’dan sonra dünyada en büyük insani yardım yapan ülke hâline gelmiş. Bunu da bir örneklendirmek istiyorum. Biliyorsunuz, vaktizamanında Avrupa’nın en küçük ülkesi olan Lüksemburg’dan 1 milyon dolar yardım alan bir ülkeyken, bugün sadece bir yılda 3,2 milyar dolar insani yardım yapabilen bir ülke hâline gelmemiz Türkiye’nin nereden nereye gelmiş olduğunun da en güzel ifadesidir diyorum. Türkiye, AFAD’la, yardım yapılan ülke konumundan, dünyanın her ülkesine yardım yapan ülke konumuna gelmiştir.

En önemlisi de, değerli arkadaşlar, gittiğimiz ülkelere yardım yapıyoruz, sadece yardım; Batılıların yaptığı gibi onları “yardım” adı altında sömürmek için gitmiyoruz, bu da en önemli farklarımızdan bir tanesidir.

Burada sözü gelmişken, 2015 yılında Zonguldak ilimizin Devrek ilçesi Karşıyaka Mahallesi’nde büyük bir heyelan meydana geldi. 23/10/2016 tarihinde hak sahipliği çalışmaları ilana çıktı. Yakında bu çalışmalar da tamamlanacak ve afetten etkilenenlere de yine devletimizin yüce eli yetişmiş olacak.

2000-2015 yılları arasında, Zonguldak ilimize 628 afet konutu ve 4 adet altyapı projesi ihalesi yapılmış ve bunlar da tamamlanmıştır.

“Afet” deyince, “kurtarma” deyince, Türkiye Taşkömürü İşletmelerinin efsanevi tahlisiye ekibinden bahsetmemek olmaz. 500 kişilik bir kadrosu olan bu kurtarma ekibi, gerek depremlerde gerekse maden kazalarından ve çeşitli zamanlarda -17 Ağustos Gölcük, 12 Kasım Düzce ve 2011 Van depremlerinde- önemli görevler üstlenmişler ve birçok insanı da enkazdan kurtarmışlardır.

Bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyor ve bütçemizde emeği olan başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Başbakanımıza, bakanlarımıza ve bütün emeği geçenlere huzurunuzda teşekkür ediyorum, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

60’a göre söz veriyorum bir dakika süreyle.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce kürsüde konuşan değerli milletvekili arkadaşımız Yalova depremine Yalova’da yakalandığını ve devletin dört gün sonra ulaştığını söyledi. Bu doğru değil. Yani o 1999 yılı şartlarında mümkün olan en kısa süre içerisinde, saatler içerisinde devlet gerekli müdahaleyi yapmıştır. O tarihteki depremin cesameti, büyüklüğü, etki alanı dikkate alındığında bu bir haksızlık olacaktır, doğru değildir.

Fakat biz şunu biliyoruz: 17 Kasımda Siirt’te bir maden kazası meydana geldi, 16 kişi toprak altında kaldı, maalesef 12 işçimizin cenazesi çıkarılabildi günler sonra ve hâlâ toprak altında kalan maden işçileri var.

Bunları söylerken, siyasi birtakım yargılar, çıkarımlar yapmaya çalışırken tabii tutarlı bir şekilde, bütünlüklü bakmak lazım. Geçtiğimiz yıllarda -sanırım beş altı yılı da geçti- Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde meydana gelen yine bir göçükte kalan işçilerin cenazelerinin hâlâ çıkarılamadığını hatırlıyoruz, aradan yıllar geçti. Bu nasıl bir devlet gücü, imkânıdır, başarıdır ki aradan yıllar geçiyor, bunların cenazelerine ulaşılamıyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, bir dakikalık söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çam.

60’a göre bir dakika size de söz veriyorum.

9.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, iş cinayetleri ve iş kazalarını önleyecek tedbirlerin en kısa sürede geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MUSA ÇAM (İzmir) – Teşekkür ederim.

Sayın konuşmacı Plan ve Bütçe Komisyonunda çok değerli bir arkadaşımız. Şimdi, tabii ki maden kazaları… Kendisi de Zonguldak Milletvekili ve geçmişte belediye başkanlığı da yapmış bir arkadaşımız ama Türkiye’deki maden cinayetlerinin büyük bölümünün Zonguldak’ta gerçekleştiği açık ve net. Geçtiğimiz günlerde yine Şirvan’da 16 işçi kardeşimiz göçük altında kaldı, bir cinayete kurban gittiler. On yıldır AKP Hükûmetleri dönemindeki iş cinayetleri gerçekten maksimum düzeydedir. Maraş Afşin’de hâlâ daha 9 işçi kardeşimizin cesedi toprak altında ve bugüne kadar henüz daha kendilerine ulaşılabilmiş değildir.

Dolayısıyla, bu konular bizim Türkiye açısından önemlidir. İş cinayetleri Türkiye’nin önemli ayıplarından biridir. Avrupa 1’incisi ve dünyada 3’üncü durumdayız. Bizim iş cinayetlerini ve iş kazalarını önleyecek tedbirleri ve önlemleri en kısa sürede geliştirmemiz gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bütçe disiplini dışına çıkmayalım. Şimdi, bir milletvekili bir ifade kullandı diye kalkıp herkes o ifadeye ilişkin kendi yorumlarını katmasın lütfen. Bu işi bitirelim.

Buyurun Sayın Çaturoğlu.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Benim amacım devrisabık yaratmak değildi, sadece bir kıyaslama yaparak o gün başımıza gelen bir hadisenin bugün ne durumda olduğunu, bugün ülkemizin hangi kapasiteye ulaştığını anlatmak bakımındandı. Bir polemik yapmak için de bunu söylemedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum Sayın Çaturoğlu.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Söz sırası Gümüşhane Milletvekili Hacı Osman Akgül’e aittir.

Buyurun Sayın Akgül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HACI OSMAN AKGÜL (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının bütçesi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, El Bab’da şehit olan askerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize şifalar diliyorum.

Ülkemiz sahip olduğu coğrafi konumu sebebiyle doğal afetlerle sıklıkla karşılaşan bir konumdadır. Doğal afetlerin doğrudan ya da dolaylı neden olduğu maddi ve manevi kayıplar, afet yönetiminin ve afet sonrasında koordinasyonun ne kadar titizlikle ele alınması gerektiğinin bir kanıtıdır.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde üzerine hassasiyetle eğildiği konulardan birisi de afet yönetimiydi. Bu sebeple, günümüzde önemli çalışmalara imza atan, mazlumlara umut olan AFAD, 2009 yılında yüce Meclisimiz tarafından hazırlanan 5902 sayılı Kanun’la resmen çalışmalarına başlamıştır. Afetlere dirençli toplum oluşturma misyonuyla çalışmalarını sürdüren AFAD, ülkemizin geçmiş deneyimlerini de göz önünde bulundurarak kaynaklarının çoğunu afet anı ve sonrasına harcayan kriz yönetimi anlayışı yerine, kaynaklarını afet öncesine odaklayan yani hazırlık ve risklerin azaltılmasına öncelik veren risk yönetimi anlayışını ön planda tutmuştur.

Ülkemizin deprem bölgesinde olduğunun bilincinde çalışmalarını sürdüren AFAD, şu an itibarıyla 784 adet gözlem istasyonuyla Avrupa’da 2’nci sırada gözlem istasyonu işleten kurum hâlindedir. Bunun yanı sıra, toplumun tüm katmanlarını afet hazırlığı düzeyinin artırılması için başlatılan Afete Hazır Türkiye Projesi’yle 6 buçuk milyonu aşkın vatandaşımız afetlerde doğru davranış şekillerini öğrenmiştir. Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi, Afet Geçici Kent Yönetim Sistemi, Elektronik Yardım Dağıtım Sistemi, Mekânsal Bilgi Sistemi, sıfırıncı dakikadan itibaren tüm müdahale aşamalarının yönetilebileceği Olay Komuta Sistemi gibi hayati derecede öneme sahip projeler geliştirilmiş ve hizmete hazır hâle getirilmiştir.

Yakın dönemde yaşadığımız acı hadiselerden birisi de Van depremidir. Deprem gerçekleşir gerçekleşmez bölgeye intikal eden AFAD ekipleri önemli çalışmalara imza atmış, profesyonel destek sayesinde yaraların kısa sürede sarılmasını sağlamıştır. Deprem sonrasında 200 bin afetzede ağırlanmış, depremin otuz dokuzuncu gününde temeli atılan 17 binden fazla kalıcı konut afetin birinci yıl dönümünde sahiplerine teslim edilmiştir. 1999 Düzce depreminde yıkıntıların altında kalan bir devletten, bugün, ülke içinde ve dünyada yaşanan tüm afetlere, krizlere anında müdahale edebilen bir devlet hâline geldik. Ülkemizin veya dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşanabilecek deprem, sel, çığ, heyelan, yangın veya insani kriz durumlarında süratle harekete geçebilen, sistemli hareket edebilen bir kurumumuzun olması bizlere önce güven, sonra gurur vermektedir.

2011 yılında başlayan bu insanlık dramı nedeniyle Suriye’den Türkiye’ye ve dünyaya yönelik göç hareketleri ülkemizde AFAD’ın koordinasyonunda yürütülmektedir. Türkiye, insanlığın gereği olarak Suriyeli kardeşlerimize açık kapı politikası uygulamış ve geçici koruma sağlamaktadır. Ülkemizde toplam 2 milyon 758 bin 409 Suriyeli mülteci bulunmaktadır. AFAD’ın kurduğu ve yönettiği barınma merkezleri sadece barınmaya değil, insanların tüm fiziksel, sosyal, psikolojik ihtiyaçlarına yönelik dinamik merkezler olarak insanlığa hizmet etmektedir. Mazlumların eli, suskunların dili olan ülkemiz Suriyeli sığınmacıların yaralarının sarılması ve yeniden hayata tutunmaları için 12 milyar doları aşkın bir kaynak harcamıştır.

AFAD, afet dışında kriz dönemlerinde de önemli görevler üstlenmiştir. Libya ve Mısır’da yaşanan iç karışıklık sonucunda bu ülkelerde bulunan vatandaşlarımızın ve mağdurların tahliyesi özel operasyonlarla sağlanmıştır. Libya’da patlak veren iç savaş sonrası 25 bin kişi ülkemize getirilerek tüm dünyanın gıpta ile izlediği bir tahliye operasyonu gerçekleştirilmiştir. Yine, Mısır’da yaşanan iç karışıklıklar sebebiyle 3.295 kişi bölgeden tahliye edilmiştir. Türkiye artık yardım bekleyen, alan el değil; yardımı beklenen, istenen konumuna gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HACI OSMAN AKGÜL (Devamla) - Türkiye’nin ortak gücü AFAD, 5 kıtada deprem, sel, kıtlık, kuraklık, yangın, iç karışıklık ve benzeri nedenlerle hizmetlerini yürütmektedir.

2017 bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akgül.

Söz sırası Gaziantep Milletvekili Ahmet Uzer’e aittir.

Sayın Uzer, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET UZER (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bütçesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce Fırat Kalkanı Operasyonu’nda şehit olan askerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize de başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, afet ve acil durumlarda kamu, sivil toplum ve özel sektör kaynaklarının doğru bir şekilde yönetilmesi, daha fazla canın kurtarılması, daha az zararın oluşması için AFAD çok önemli bir kurumdur. Afetlerin tek elden koordine edilmesi için 2009 yılında Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kuruldu. AFAD, artık felaketler başa geldiğinde müdahalede bulunan afet yönetim politikalarını geride bırakmıştır. Şimdi, afetleri henüz gerçekleşmeden önlemeye çalışan Afet Risk Yönetim Sistemi’ni uygulamakta ve zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamalarından oluşan “Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi” olarak adlandırılan yeni bir modeli benimsemektedir. AFAD kurulduğu günden itibaren sorumlu olduğu her alanda sistem kurmaya, riskleri yönetmeye gayret göstermektedir. Sistematik, sürdürülebilir bilişim teknolojilerini, uydu ve havacılık gibi ileri teknolojileri entegre bir sistem içerisinde kullanan Türkiye Afet Müdahale Planı’na geçmiştir. Bu planla, AFAD koordinasyonunda bakanlıklarımız, merkez ve yereldeki tüm kurum ve kuruluşlarımız, valiliklerimiz, yerel yönetimlerimiz ve STK’larımızla birlikte afetlerin ilk dakikasından Türkiye'nin ortak gücü olarak harekete geçebilecek bir sistem oluşturmuştur. 2011 yılı Ağustos ayında Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu tarafından onaylanan ve 2012 yılında yürürlüğe giren Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı ülkemizin deprem risklerini azaltmada bir yol haritası niteliğindedir.

Afetlerden sonra etkin ve hızlı müdahaleyi sağlayacak şekilde barınma ihtiyaçlarının sağlanması için çadır ve çadır içi malzemelerin depolandığı lojistik depo kurulumu çalışmalarına başlanmış ve 24 tanesi tamamlanmıştır.

Afet riski yüksek olan ülkemizde bireyden başlamak üzere toplumun tüm katmanlarının afet hazırlığı düzeylerinin artırılması için başlatılan Afete Hazır Türkiye Projesi’yle 6,5 milyonu aşkın vatandaşımız afetlerde doğru davranış şekillerini öğrendi ve bilgilendi. Kampanya kapsamında Afete Hazır Aile, Afete Hazır Okul, Afete Hazır İşyeri, Afete Hazır Gençler Projeleri yürütülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, 2016 Küresel İnsani Yardım Raporu’na göre geçtiğimiz yıl Amerika’nın ardından en çok uluslararası yardım yapan ülke konumuna geldi. Türkiye, gayrisafi millî hasılasının yüzde 0,37’sini insani yardımlara ayırması nedeniyle dünyanın en cömert ülkelerinden bir tanesi olmuştur. Türkiye, AK PARTİ hükûmetleriyle, yardım yapılan ülke konumundan dünyanın her ülkesine yardım yapan ülke konumuna gelmiştir. Türkiye'nin gerçekleştirdiği 3,2 milyar dolarlık insani yardım geçen yılda dünyada yapılan yardımın yüzde 11’ini oluşturmaktadır.

Bunların yanında, seçim bölgem olan Gaziantep’te misafir ettiğimiz ve AFAD koordinasyonuna verilen Suriyeli mülteciler konusuna değinmek istiyorum.

Bildiğiniz üzere, 2011 yılı Nisan ayında başlayan Suriye’den ülkemize ve dünyaya yönelik göç hareketleri Türkiye'de AFAD’ın koordinasyonunda yürütülmektedir. Türkiye'nin açık kapı politikası uygulamasıyla ülkemize gelen bu insanlar yeni bir hayata başlamışlardır.

Değerli milletvekilleri, Gaziantep ilimizde, İslahiye’de 2, Nizip’te 2, Karkamış’ta 1 adet olmak üzere 5 adet geçici barınma merkezi hizmet vermektedir. Seçim bölgem olduğu için özellikle son beş yılını çok iyi biliyorum ve bu geçici barınma merkezlerinde Türkiye'den ve dünyadan çok sayıda ziyaretçiyi misafir ettik. Fakat orada gördük ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET UZER (Devamla) - …Türkiye'nin bakış açısıyla dünyadaki insanların bakışı arasında çok fark var. Bizler hiçbir menfaat beklemeden bu insanları misafir ederken özellikle dışarıdan gelen insanların meseleye çok daha farklı baktıklarını gördük ve müşahede ettik. Bu da, bizim bakış açımızın çok önemli olduğunu bizlere göstermektedir.

Bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uzer.

Hatay Milletvekilimiz Hacı Bayram Türkoğlu’nu konuşmalarını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı bütçesi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, El Bab’da şehit düşen askerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum, tüm milletimizin başı sağ olsun diyorum.

Bugün ülkemiz adına yurt dışında önemli işlere imza atan ve faaliyetleriyle bizleri gururlandıran kuruluşumuz TİKA malumunuz soğuk savaş sürecinin sona ermesiyle birlikte Orta Asya’da yeni kurulan Türk cumhuriyetlerinin kalkınmasına destek olmak ve ülkemizin tecrübelerini paylaşmak amacıyla kurulmuştur. 2002 yılı sonrasında dünyadaki gelişmeler, Hükûmetimizin aktif dış politikası ve ekonomik büyümemiz doğrultusunda faaliyet coğrafyası da genişleyerek başta yakın coğrafyamız Balkanlar ve Orta Doğu olmak üzere, Afrika, Güney Asya, Pasifik ve Latin Amerika’ya kadar TİKA dünyanın dört bir yanında faaliyet gösterir hâle gelmiştir. Öyle ki, 2002 yılında 12 olan TİKA’nın yurt dışı ofis sayısı 2016’da 54 ülkeden 56’ya yükselmiş, faaliyette bulunulan ülke sayısı ise 150’nin üzerine çıkmıştır. Ayrıca, 1992-2002 yılları arasında 2.200 civarında proje ve faaliyet gerçekleştirilmiş iken 2003-2015 yılları arasında gerçekleştirilen proje ve faaliyet sayısı 17 bini geçmiştir.

Değerli milletvekilleri, TİKA tarafından hayata geçirilen proje ve faaliyetlerin sektörel dağılımına bakıldığında, sosyal altyapılar ve hizmetlerin ilk sırada olduğunu görüyoruz. Bu durum Hükûmetimizin insan odaklı diplomasi anlayışının da doğrudan bir sonucu ve yansımasıdır. TİKA eliyle dünyanın dört bir yanında açılan okullar, kurulun kütüphaneler, laboratuvarlar, inşa edilen hastaneler, klinikler binlerce insanın sıkıntısına merhem olurken, ülkemizle olan bağların her anlamda güçlenmesine ve milletimizin de hayır duası almasına vesile olmaktadır.

TİKA’nın faaliyetleri eğitim ve sağlıkla sınırlı kalmayıp, son yıllarda birçok alanı kapsayacak şekilde çeşitlenmiştir. Başta Afrika olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde yüzlerce su kuyusu açılarak yüz binlerce insanın temiz suya kavuşması sağlanmıştır. Tarım, hayvancılık, enerji ve birçok ekonomik sektörde projeler gerçekleştirilerek gelişmekte olan ülkelerin istihdamına, üretimine ve gelir seviyesinin artırılmasına katkı sağlanmıştır. Bu açıdan bakıldığında, TİKA, dünyanın farklı coğrafyalarında ülkelerin sahip olduğu refahı, onların kurumsal ve beşerî kapasitesini artırmayı hedeflemektedir. Aslında TİKA, bir insanın doğumundan ölümüne kadar ihtiyaç duyulan her alanda projeler hayata geçirmektedir. TİKA restorasyon çalışmalarıyla da ortak tarihî ve kültürel mirasımıza sahip çıkmaktadır. Yüzlerce yıl önce inşa edilmiş, yok olmaya yüz tutmuş camiler, medreseler, köprüler ve hanlar gibi eserler yeniden toplumumuza ve gelecek nesillere kazandırılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TİKA, gittiği tüm coğrafyalarda faaliyetleriyle yerel sorunların çözümüne somut katkı sağlamaktadır. Örneğin Somali’de gerçekleştirilen bir tarım projesi, istihdamı artırırken, insanların Eş Şebab terör örgütünün eline düşmesini engellemekte, Afganistan’da bir eğitim projesi, genç nesillerin yetişmesine katkı sağlarken, onları bilinçlendirerek El Kaide’nin militanı olmasının önüne geçmektedir. Dolayısıyla, TİKA, basit bir kalkınma yardımı yapmayıp, faaliyetleriyle birçok neticeyi aynı anda elde etmektedir. Unutmamalıyız ki Türkiye'nin TİKA aracılığıyla kalkınma iş birliği alanında gösterdiği bu başarılar, tüm dünyaya bir mesaj niteliğindedir.

Değerli milletvekilleri, TİKA, ülkemizin uluslararası görünürlüğüne ve diğer ülkelerle olan uzun vadeli, ekonomik, toplumsal ve kültürel ilişkilerine, geçtiğimiz çeyrek asırda çok değerli katkılar sağlamıştır. Dolayısıyla, dünyanın farklı coğrafyalarına açılım noktasında, TİKA, devletimiz, Hükûmetimiz ve milletimizin desteğini almaya devam edecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle 2017 yılı bütçesinin memleketimize, TİKA’mıza ve tüm kuruluşlarımıza hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.

Söz sırası, Elâzığ Milletvekilimiz Ejder Açıkkapı’ya aittir.

Buyurun Sayın Açıkkapı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuz adına Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 bütçesi kapsamında söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, El Bab’da Hakk’a yürüyen şehidimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.

TİKA, milletimizin yardımsever ve cömert duygularıyla yola çıkmış, kadim medeniyetimizin köklü değerlerinden beslenerek, 1992 yılından bu yana, çeyrek asırdır yardımlarıyla mazlumların umudu olmaya, kardeş ve dost ülkelerin yanında durmaya devam etmektedir. TİKA, 56 ülke ofisiyle 150’den fazla ülkede faaliyet göstererek ülkemizin bayrağını dalgalandırıyor ve gönüllere milletimizin samimiyetini, sevgisini işliyorsa burada şüphesiz ki başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünyanın her yerine uzanıp nerede boynu bükük ve dertli var ise Türkiye olarak oraya gidip az veya çok yardımda bulunacağız.” düsturu ve Hükûmetimizin TİKA’nın faaliyetlerine sınırsız desteği önemli rol oynamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz son on beş yılda her alanda elde ettiği zenginliği, tecrübe ve birikimi kardeş ve dost ülkelerle paylaşmaktadır. Bu sebepledir ki geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, Türkiye, 2015 yılında da birçok gelişmiş ülkeyi geride bırakarak, dünya ekonomileri arasında 18’inci sırada olmasına rağmen, insani yardımlarda gayrisafi millî hasılaya oranla dünyanın en cömert ülkesi olmuştur; yardım miktarı bakımından da dünyanın en cömert 2’nci ülkesi olmuştur. Uluslararası OECD Kalkınma Yardımları Komitesi DAC’ın 2015 verilerine göre, pek çok ülke yardımlarını kısarken ülkemizin resmî kalkınma yardımları geçen yıla oranla yüzde 9’luk bir artış göstererek 4 milyar dolara yaklaşmıştır. Bu rakamla 2002 yılında 85 milyon dolar seviyesinde olan resmî kalkınma yardımlarımız 2015 yılına gelindiğinde 45 katın üzerinde bir artış göstermiştir. Özel sektörümüz ve STK’larımızın yardımlarıyla beraber Türkiye’nin toplam kalkınma yardımları 2015 yılında 5,1 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Şunu iyi bilmeliyiz ki artık Türkiye alan el değil, veren eldir. Birçok ülke, uygulayıcı kurum olarak TİKA’mızın faaliyetlerini kalkınma iş birliği alanında dikkatle takip etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TİKA’nın faaliyet coğrafyası genişlerken, gerçekleştirilen projeler birçok alanı kapsayacak şekilde çeşitlenmiştir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin istihdamına, üretimine ve gelir seviyesinin artırılmasına katkı amacıyla tarım, hayvancılık, enerji ve farklı nitelikteki ekonomik sektörlerdeki projeler gerçekleştirilmektedir. Örneğin, Gambiya’da 30 bine yakın insanın faydalandığı balıkçılık sektörü geliştirilmiş, Nijer’de diğer köylere de verimli tarım anlamında model olacak tarım köyü kurulmuştur.

Geçen hafta ziyaret etme fırsatı bulduğum ve TİKA tarafından kurulan Sudan-Türk Mesleki Eğitim Merkezi, 10 atölye ve 1 uygulama oteliyle yerel öğrenci ve hocalara eğitim vermektedir. İsrail’in uygulamış olduğu abluka nedeniyle hayat şartlarının günden güne zorlaştığı Gazze şeridinde TİKA tarafından geçtiğimiz ekim ayında kurulan zeytinyağı üretim tesisi, zeytin ülkesi Filistin’de yüz binlerce çiftçiye umut olurken ülkenin ekonomik refahına da katkı sağlamaktadır.

Kendi vilayetim Elâzığ’da Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve TİKA iş birliğinde Gana Cumhuriyeti’nden gelen 27 öğretmen adayı, ülkelerinde alamadıkları pedagojik formasyon eğitimini alıp ülkelerine dönmüş, ülkemizi, Elâzığ’ımızı ve misafirperverliğimizi kendi öğrencilerine sitayişle anlatmaya başlamışlardır.

Diğer taraftan, TİKA, insan kaynakları kapasitesinin geliştirilmesi için de dost ve kardeş ülkelerin öğrencilerini, öğretmenlerini, doktorlarını, polislerini, hâkim ve savcılarını ve diplomatlarını Türkiye’de eğitmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son derece değerli bu faaliyetlerle ülkemiz aynı zamanda dünyada yaşanan krizlere karşı, sorunun değil, çözümün bir parçası olduğunu da tüm dünyaya göstermektedir diyor, TİKA Başkanımıza ve çalışma arkadaşlarına emeklerinden dolayı teşekkür ederken yüce Meclisimizi ve necip milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Açıkkapı.

Şimdi söz sırası, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sakin sakin konuş, bağırma, hiç bağırmadan, tamam mı?

BAŞKAN – Tahrik etmeyin Sayın Sertel, siz de.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – …Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının bütçesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Ben de sözlerimin başında, El Bab’da şehit düşen askerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, AK PARTİ Hükûmetleri döneminde, 2010 yılında kurulmuştur. Kurumun temel görev alanları, bir yandan yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları yerdeki sorunlarına eğilmek ve güçlü bir diasporanın oluşmasını gerçekleştirmek, diğer taraftan ise tarihimizin bir emanetçisi olan soydaş ve akraba topluluklarıyla sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesini sağlamaktır. Bugün, bu kurum, Türkiye’ye gelen her soydaş ve akrabamızın kapısını çaldığı, istek ve taleplerine cevap bulduğu, ülkemizin yüz akı kurumlarından birisi olmuştur.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, asla Türkiye’den ibaret değildir. Fiziki sınırlarımız 786 bin kilometrekare olabilir ancak bizim gönül coğrafyamız bu sınırların çok ötesindedir.

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Bravo!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bugün, Balkanlar başta olmak üzere, birçok bölge, vücudumuzdan koparılmış uzuvlarımız gibidir.

MUSA ÇAM (İzmir) – Gümülcine’de ne var ne yok, Gümülcine’de?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Niye gitmiyorsun, Gümülcine’ye niye gitmiyorsun?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, tıpta “fantom ağrısı” diye bir ağrı vardır. Bu nedir bilir misiniz? (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Fantom ağrısı sende var ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sende karın ağrısı var Hakan, sende karın ağrısı var.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Fantom ağrısı, bir uzvun kesilmesinden sonra, kesilen o uzuv yerinde duruyormuş ve ağrımaya devam ediyormuş gibi ağrı hissedilmesidir. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakan, konuşma Hakan! Sende karın ağrısı var sende.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Yani, kişinin kolu kesilmiştir, vücudunda artık o kol yoktur ancak o kişi, olmayan kolunun acısını hissetmektedir. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakan, ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar. Kimseyi konuşturmuyorsun burada Hakan.

BAŞKAN – Sayın Çavuşoğlu tahriklerinize gelmeyecek sayın milletvekilleri, boşuna kendinizi yormayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakan konuşma! Çavuşoğlu, sen ne konuşuyorsun be!

BAŞKAN – Tahriklere gelmiyorsunuz, teşekkür ediyoruz Sayın Çavuşoğlu.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Fantom ağrısı yaşayan bir kimse, üzerinden uzun yıllar geçse de bu kişi bu ağrıyı hissetmeye devam eder. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çavuşoğlu, ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar. Kimseyi konuşturmuyorsun burada, hep laf atıyorsun.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – İşte, bizim Balkanlarla, gönül coğrafyamızda yaşayan kardeşlerimizle ilgili feryadımız da bu ağrının bir tezahürüdür. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hiç yakışmıyor, lütfen… Sayın Çavuşoğlu tahriklere gelmeyecektir, bunu görüyorsunuz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hep laf atıyorsun Hakan.

BAŞKAN – Tebrik ediyorum Sayın Çavuşoğlu. Siz Genel Kurula hitap edin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çavuşoğlu, en son ne zaman gittin Gümülcine’ye?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, ben onların derdini biliyorum. Birazdan söyleyeceklerimin önünü almaya çalışıyorlar. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konuşma Hakan, konuşma, anlaşılmıyor konuştuğun.

MUSA ÇAM (İzmir) – Gümülcine’de, TİKA’da ne var ne yok?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakan, ektiğini biçiyorsun, ektiğini.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Ama, ne yaparsanız yapın, gerçeklerin açığa çıkmak gibi bir huyu vardır ve bu sizi rahatsız etse de biz bunları söylemeye devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olur mu Hakan?

MUSA ÇAM (İzmir) – Gümülcine’ye ne zaman gittin, Gümülcine’ye?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ektiğini biçiyor, ektiğini.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, burada, iki gün önce, bütçe görüşmelerinin ilk gününde Ege adalarıyla ilgili bir tartışma yaşandı. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen tadını kaçırmayalım, lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne yapıyorsun Hakan, ne yapıyorsun, ne konuşuyorsun sen?

BAŞKAN – Lütfen tadını kaçırmayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olabilir mi? Devamlı oradan laf atıyorsun Hakan. Hatip oradan ne güzel konuştu, ne güzel dinledik; sen dinlemeyi bilmiyorsun.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bugün de CHP’li Tanju Özcan gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayacak şekilde adalar konusunda iktidarımıza ve partimize yönelik suçlamalarda bulundu. (CHP sıralarından gürültüler)

MUSA ÇAM (İzmir) – Gümülcine’de ne var Gümülcine’de? Orada ne yaptın, ne yaptın?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakan, böyle bir şey yok. Dinlemeyi bilmiyorsun, dinlemeyi.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki camdan evde oturuyorsanız başkasının camına taş atmayacaksınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dinlemeyi bilmiyorsun Hakan.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sayın Özcan’a tavsiyem, bu minval üzerine süre bir tartışmada Celal Bayar’ın bir mitingde “Adalara kim mendil salladı?” sorusundan sonra, İsmet İnönü’nün takındığı tavrı takınmasıdır, bunu gözden geçirmesidir. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakan, öyle bir şey yok. Hakan, dinlemeyi bilmiyorsun. Oradan laf atarsan böyle olur. Birazcık TİKA’dan konuş.

MUSA ÇAM (İzmir) – Bulgaristan’da ne oldu, Bulgaristan’da?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, size aynıyla muamele edilirse ne yaparsınız? Lütfen… (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oturduğun yerden laf atmak kolay, ektiğini biçiyorsun, ektiğini.

MUSA ÇAM (İzmir) – Gümülcine’de ne oldu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar. Ektiğini biçiyorsun Hakan. Önce dinlemeyi öğreneceksin, sonra dinleyeceğiz seni.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, peki, nedir bu adalar konusu? Bakınız, burada muradım, devrisabık teşkil etmek değil, İsmet İnönü’yü hedef tahtasına koymak değil ama gerçekleri de açığa çıkarmaktır çünkü siz, bugünü şekillendirmek istiyorsanız, bugünü kurmak istiyorsanız tarihte yaşanan hadiselerin detaylı bir şekilde değerlendirilmesini sağlamanız gerekmektedir. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ektiğini biçiyorsun, seni kimse dinlemez. Böyle bir şey yok.

MUSA ÇAM (İzmir) – Gümülcine’de ne oldu? TİKA’da ne yaptınız? Ne yaptın Gümülcine’de? Gümülcine’de ne yaptın? Gümülcine’ye gittin mi hiç, Gümülcine’ye?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, Ege adaları 1923 yılında Lozan’la bırakılmış değildir, altını çiziyorum, Ege adaları 1947 yılında Paris Anlaşması’yla CHP Hükûmeti döneminde Yunanistan’a bırakılmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çavuşoğlu, sen yürü bakalım.

MUSA ÇAM (İzmir) – Ne yaptın orada?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen ne yapıyorsun? Sen önce bir dinlemeyi öğren. Bir sene boyunca burada laf atacaksın, sonra seni konuşturacağız, öyle mi? Konuşamazsın arkadaş, konuşamazsın!

MUSA ÇAM (İzmir) – Ne yaptı TİKA?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, o tarihte hükûmet, adalar konusunda İngiliz büyükelçisi marifetiyle görüşmelere çağrılmıştır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen, artık tadını kaçırmayın.

MUSA ÇAM (İzmir) – Ne yaptı TİKA, ne yaptı, onu anlat.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Maalesef dönemin hükûmeti bu çağrılara cevap bile vermemiştir sayın milletvekilleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Bakınız, o tarihte Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri olan Feridun Cemal Erkin ne diyor anılarında, söylüyorum: “Konferans münasebetiyle ben Genel Sekreter sıfatıyla Hükûmetten toplantıya katılmak hususunda müttefikler nezdinde teşebbüste bulunulup bulunulmayacağını sordum….”

MUSA ÇAM (İzmir) – Gümülcine’de ne oldu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne yapıyorsun sen, ne yapıyorsun? Görüyor musun yaptığını? Eeey Hakan!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – “…Hükûmet toplandı ve bir karar verdi. Katılınmayacağını söyledi ve ne yazık ki o tarihte Ege adaları elimizden çıktı.” diyor, değerli milletvekilleri, “Elimizden çıktı.” diyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ektiğini biçiyorsun, ektiğini. Utanmalısın oradan konuşmaya

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Ve son olarak şunu söylüyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – …“Hiç şüphesiz bu emre riayet edilecektir. Ancak adaların ani kaderi karşısında bir hüzne kapılmamak da…”

MUSA ÇAM (İzmir) – Sen Gümülcine’yi anlat.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ektiğini biçiyorsun Hakan, ektiğini biçiyorsun, ektiğini biçiyorsun.

MUSA ÇAM (İzmir) - Gümülcine’de oldu, ne oldu?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – “…mümkün değildir.” Bağırmakla, çağırmakla Ege adalarına taarruz etmenin, katkı vermenin suçundan kurtulur muyuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Tarihin gerçekleri bunlar.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çavuşoğlu.

Sayın Çavuşoğlu, bütün tahriklere rağmen son derece nezaketli bir şekilde güzel bir konuşma yaptınız, tebrik ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu Meclis, Gazi Meclis. Bu Mecliste laf atmanın da bir adabı, usulü var.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sürekli laf atıyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir kişi konuşurken konuşmasından men etme tarzı, bir itiraz şekli değildir. Dolayısıyla… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bakın, Sayın Turan’a söz verdim, Sayın Turan konuşuyor.

Dinliyorum, buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, diyorum ki bu Meclisin bir mehabeti var, laf atmanın bir adabı var. Bir grubun komple kürsüdeki konuşmacıya âdeta boğarcasına bağırması, çağırması kabul edilebilir bir tarz değildir, demokratik bir usul değildir. Laf atmanın bir adabı vardır, bunu ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Evet Sayın Turan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, demokrasi, hepimizin içselleştirmesi gereken bir rejim.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Tarih de öyle.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Parlamento konuşulacak bir yer ve burada “Ne ektiysen onu biçersin.”, “Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar.” gibi atasözleri, bugüne kadar -bir yıl boyunca, iki bütçe arasında- kürsüye çıkan her konuşmacımıza, pek çok arkadaşı nezaketle dinlerken tek başına laf atan bir kişiye Cumhuriyet Halk Partisinin haklı ve demokratik tepkisidir. Bundan sonraki süreçte bugün konuşamadığı beş dakikayı bir yıl boyunca bizim arkadaşlarımıza laf atıp onların süresinden almasına saysın, bu bir. Bunun için grubuma teşekkür ediyorum, onları alkışlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

İkincisi, sayın hatibin konuşmasını çok dikkatle dinledim.

BAŞKAN – Tabii, biz de gördük çok dikkatle dinlediğinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konuşması sırasında 1947’de Ege adalarını peşkeş çektiğimizi, bunu CHP’nin yaptığını söyledi.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, sataşmadan söz alamaz, konuşmayı dinlemediler ki.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunun için grubumuza sataşma vardır, cevap hakkımızı kullanacağız.

BAŞKAN – Sayın Özel, ben tutanakları isteyeceğim çünkü uğultunuzdan ben bile dinleyemedim yani siz hiç dinlememişsinizdir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki. Tutanakları getirin, bakın. O ifade karşısında cevap hakkımı kullanayım.

BAŞKAN – Son söz olarak ben de şunu ifade ediyorum, madem atasözü dediniz: Herkes kendine yakışanı yapar; ben o şekilde bağlıyorum bu işi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakan Bey, bütün bir yıl boyunca laf attı.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu, isterseniz bu polemiği kapatalım.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, polemiği kapatacağız elbette. Şunu ifade etmek istiyorum: Ben Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımızın bugünkü bu tavırlarını anlayışla karşılıyorum. Orada da bahsettim, tarihin maalesef açığa çıkma gibi bir huyu var. Şimdi, ben… (CHP sıralarından gürültüler)

MURAT EMİR (Ankara) – Tarihini bilmiyorsun, tarihini.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir dakika, bir dakika… Ne konuşuyorsun sen!

BAŞKAN – Bir saniye, Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne konuşuyorsun oradan, ne konuşuyorsun! Böyle bir şey olur mu?

BAŞKAN - Biraz tahammüllü olun, gerekirse cevabını verirsiniz, söz verdim Sayın Çavuşoğlu’na.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olmaz efendim, hakaret ediyor!

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Dinle ya, dinle! Böyle bir usul yok ya! Dinlemeye tahammülün olsun ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tarihi öğretiriz, tarihi!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çavuşoğlu, sizi dinliyorum.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, biraz evvel Sayın Özel, ayağa kalkıp yerinden konuşmalarıyla direkt şahsımı hedef almış, benim yapmadığım davranışları bana atfetmiştir. Bu vesileyle açık bir sataşma vardır. Bu sataşma nedeniyle söz istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, asla sataşmadım, asla sataşmadım!

BAŞKAN – Sayın Çavuşoğlu, Sayın Özel’in de sataşmadan dolayı bir söz talebi var aynı şekilde, isterseniz ikisini şimdi halledelim, isterseniz tutanakları alalım.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Halledelim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – O zaman, Sayın Özel, önce size söz veriyorum Ege adalarından dolayı.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Emre Köprülü kullanacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köprülü.

İki dakika süreyle söz veriyorum.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, tabii, tarihî gerçekler bu kadar çarpıtılabilir, bu kadar farklı bir şekilde aksettirilebilir ama şunu da söylemek lazım…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Duymadık ki Sayın Köprülü, duymadık ki.

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Tabii, az önce Grup Başkan Vekilimiz de söyledi de uzun zamandır yaşadıklarımız var, bütün parti gruplarının, muhalefet gruplarının yaşadığı var. Söz doğrudur: “Ne ekersen onu biçersin. Ne yapıyorsan sana da aynı şekilde davranılır.” Dolayısıyla, tüm milletvekillerinin de bu konuyu böyle anlamasında da fayda vardır

Şimdi, adalar meselesi konuşuluyor. Adalar meselesini sadece sizin Lozan’la açıklamanız mümkün değil.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Değil tabii, zaten Lozan’dan bahsetmiyoruz ki.

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Adalar meselesini inceleyecekseniz Trablusgarp Savaşı’na gideceksiniz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Zaten Lozan’la açıklanmadı bu iş, Lozan’a gitmedi.

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Adalar meselesini inceleyecekseniz buraların İtalya’ya nasıl bırakıldığını göreceksiniz. Ama, ben şunu söylemek istiyorum…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Lozan’da değildi ki zaten.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – 1947’ye geldi, Lozan’la işi yok onun.

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Hiç alakası yok Lozan’la da. Bu konunun özü şudur: Bu konu, bugün Yunanistan’ın bayrak çektiği, Türkiye'nin sınırları içerisinde kalan ada mevzusunu örtbas etmek amacıyla sizin gündeme getirdiğiniz, tamamen gerçekleri çarpıtmak adına bir çalışmadır. Fakat ben şunu merak ediyorum: Bakın Sayın Milletvekili, Gümülcine doğumlusunuz, Batı Trakya doğumlusunuz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Doğru, evet.

EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) – Yani, Lozan Anlaşması’yla hukuki statüsü tanımlanmış bir azınlığın temsilcisi olarak dünyaya geldiniz ve bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısınız ve milletvekilisiniz. Bugün Gümülcine’de Türk Gençler Birliği adındaki “Türk” kelimesi kullanılamıyor. İskeçe’deki “Türk Öğretmenler Birliği” kelimesini, “Türk Gençler Birliği” kelimesini bu toplum kullanamıyor. Kullanabilmesi için o zaman İsmet İnönü’nün tanıdığı Lozan’la tanınan haklar var. Siz o adalar mevzusunu gerçekleri çarpıtarak gündeme getireceğinize o azınlıkların haklarını bugün onlar adına koruyabilecek Türkiye Cumhuriyeti’nin bir milletvekili olarak keşke gündeme getirseydiniz, keşke onlardan bahsetseydiniz de biz de sizi alkışlayabilseydik. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köprülü.

Buyurun Sayın Çavuşoğlu.

Size de sataşmadan dolayı iki dakika süre veriyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakan Bey söz versin, “Bir daha laf atmayacağım.” diye söz versin.

MUSA ÇAM (İzmir) – Şimdi Hakan, Gümülcine’yle ilgili...

2.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun, Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Laf atmayacağına söz versin önce.

MUSA ÇAM (İzmir) – Adalarla ilgili, adalarla ilgili...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen ama...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Benim bütün müktesebatım Batı Trakya ve Balkanlardır, değerli kardeşlerim.

BAŞKAN – Geçti, geçti, artık geçti, lütfen...

Bundan sonra müsaade etmeyeceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Görsün bakalım. Görelim nasıl oluyormuş.

MUSA ÇAM (İzmir) – Adalarla ilgili, adalarla ilgili...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, yeniden mi...

BAŞKAN - O zaman süreyi yeniden başlatıyorum.

Buyurun Sayın Çavuşoğlu.

MUSA ÇAM (İzmir) – Adalarla ilgili ne diyeceksin, onu söyle.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir görelim bakalım nasıl konuşacaksın, bir görelim.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, Gümülcine Türk Gençler Birliği, İskeçe Türk Birliği konusunda azınlık kurumları dava açmış ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kurumlar lehinde karar vermiştir. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Gümülcine’yle ilgili ne söyleyeceksin?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir şey söyleyeceğim, önce bir söz ver. Önce bir söz ver, laf atmayacağına söz ver önce, söz ver önce.

MUSA ÇAM (İzmir) – Adalarla, Gümülcine’yle ilgili...

BAŞKAN – Sordunuz, cevabını tahammülle dinleyiniz. Demokrasi dediğiniz tahammül rejimidir, niye tahammül etmiyorsunuz? Cevabı hoşunuza gitmiyor mu yoksa?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir sene boyunca laf atıyorsun bize.

MUSA ÇAM (İzmir) – Adalarla ilgili, Gümülcine’yle ilgili ne diyeceksin?

 HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Benim Sayın Köprülü’ye önerim: Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına söylesin, hep Türkiye aleyhindeki Avrupa Birliği kararlarına burada omuz vermek yerine, azınlık konusunda verilen kararlar için de Avrupa Birliğine bir şey söylesin, şu ana kadar söylemiş değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ektiğini biçiyorsun, ektiğini, bugüne kadar ektiğini biçiyorsun.

MUSA ÇAM (İzmir) – Lozan’la ilgili ne diyeceksin?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bir ikincisi: Adalar mevzusu, Lozan’la ilgili bir mevzu değildir. Adalar mevzusu, 1945 tarihinden sonra İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gündeme gelmiş bir konudur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey yok, seni dinlemek zorunda değiliz burada. Bütün bir sene buradan laf atıyorsun.

MUSA ÇAM (İzmir) – Öyle değil, hiç öyle değil! Söylediklerin hiç doğru değil, söylediklerin doğru değil Hakan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir sene boyunca buradan laf atıyorsun. Söylediklerin doğru değil, gerçeği söylemiyorsun, asla ve asla söylemiyorsun, asla ve asla doğruyu söylemiyorsun.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra 1947 tarihinde Paris Konferansı toplanacağı zaman İngiltere, Türk Dışişleri yetkililerinden -ki bunu Feridun Cemal Erkin hatıratında anlatıyor- Türkiye'nin bu müzakerelere bir delegasyon göndermesini istemiştir. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Asla ve asla gerçeği söylemiyorsun. Bize oradan laf atmaktan başka bildiğin hiçbir şey yok, hiçbir şey yok senin başka bildiğin. Sen utanmaz bir adamsın, orada oturup laf atıyorsun! Kimse seni dinlemek zorunda değil.

MUSA ÇAM (İzmir) – Söylediklerin hiç doğru değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz asla asla seni dinlemiyoruz, oradan laf atıyorsun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve sizler millet adına milletin sorunlarını takip ediyorsunuz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bunu kabul etmeyince bu defa İngiltere, büyükelçisi marifetiyle hiç olmazsa bir gözlemci göndermesini istemiştir, bu da kabul edilmemiştir. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

MUSA ÇAM (İzmir) – Hayır, hiç doğru değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Asla ve asla doğru değil.

BAŞKAN - Bağırmakla, çağırmakla...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bakınız, adalar konusu bu şekilde gündeme gelmektedir. Feridun Cemal Erkin ne diyor? (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Hayır, hiç doğru değil!

BAŞKAN – ...sıra kapaklarına vurmakla bu iş olmaz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – “Konferans münasebetiyle, ben Genel Sekreter sıfatıyla…”

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Anlattıkların doğru değil, anlattıkların!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – “…Hükûmetten toplantıya katılmak hususunda veya hiç değilse adalar konusunda müttefikler nezdinde teşebbüste bulunulup bulunulmayacağını sordum…”

MUSA ÇAM (İzmir) – Hakan, söz ver, söz. Hakan, söz ver, bir daha müdahale etmeyeceğine söz ver.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – “…Hükûmet konuyu görüştü ve savaşa katılmadığımız için…”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakan, laf atmayacağına söz ver! Bir daha laf atmayacağına söz ver oradan!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – “…hiçbir istekte bulunulmaması hususunda bana talimat verdi.” (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Asla ve asla olmaz! Böyle bir şey olmaz ya!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – “…Bu arada bu görüşün isabet derecesini tartışma konusu yapmak istemiyorum…” diyor.

MUSA ÇAM (İzmir) – Hakan, laf atmayacağına söz ver.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – “…Hiç şüphesiz bu emre riayet edilecekti ancak…”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Devamlı laf atıyorsun oradan. Biz seni asla dinlemiyoruz bu yüzden! Laf atmayacaksın oradan, laf atmayacaksın.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kimse seni dinlemez.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – “…adaların ani kaderi karşısında bir hüzne kapılmamak da imkân dâhilinde değildir.” diyor.

MUSA ÇAM (İzmir) – Laf atmayacağına söz ver.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, durum bu. Siz, bugün, yerli yersiz, gerçekle ilgisi olmayan bazı hususları burada söylerken camdan evde oturuyorsunuz diyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) – Laf atmayacağına söz ver Hakan!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Başkasının evine taş atmayınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Birleşime otuz dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 13.51

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan Antalya Milletvekili Sena Nur Çelik’te.

Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SENA NUR ÇELİK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının 2017 yılı bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken El Bab’da şehit düşen askerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Ülkemizin sosyal, kültürel ve tarihî etkileşim alanı yani beşerî coğrafyamız siyasi sınırlarımızın çok ötesindedir. Bizler 780 bin kilometrekarelik toprak parçasından çok daha büyük bir gönül coğrafyasına sahibiz. Rahmetli Cumhurbaşkanımız Özal’ın dediği gibi, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar olan coğrafyada ortak tarih, kültür ve dil birliğiyle bağlı olduğumuz soydaşlarımız ve akraba topluluklarımızla beraber yüzyıllardır varız ve var olmaya devam edeceğiz. Bu gerçeklik maalesef yıllar yılı göz ardı edilmiş, bizleri Semerkant’la, Buhara’yla, Saraybosna’yla, Halep’le, Kerkük’le, Prizren’le, Kazan’la birleştiren bağlar yok sayılmış, bin yıllara dayanan geçmişiyle soydaşlarımız ve akrabalarımızla olan ilişkilerimiz ihmal edilmiştir.

Bugün bu anlayış değişmiştir. Aynı tarihi, aynı kaderi, aynı sevinci, aynı kederi paylaşan milyonlarca soydaş ve akrabalarımızla olan ilişkilerimizi geliştirmek, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm üretmek, etkili diplomasi, güçlü diaspora ve etkin lobi faaliyetleri yürütmek amacıyla 2010 yılında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kurulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Başkanlık, yurt dışında yaşayan ve yabancı düşmanlığından İslamofobiye, eğitimden aile birleşimine kadar çeşitli sorunlarla karşılaşan 6 milyon vatandaşımızın bulundukları ülkelerde huzurlu yaşayabilmeleri için ayrımcılıkla mücadele, aktif yurttaşlık ve katılım, yurt dışında oy kullanma, Mavi Kart gibi çeşitli çalışmalar yürütmektedir.

Yine, yurt dışında yaşayan gençlerimizin öz kültürlerine bağlı kalarak bulundukları ülkelerde başarılı bireyler olarak yetişmelerini sağlamak amacıyla Yurtdışı Genç Liderler ve Gençlik Köprüleri Programları, Türkiye Stajları, Yurtdışı Vatandaşlar Araştırma Destek Bursları gibi çalışmalar yapılmaktadır. Soydaş ve akrabalarımızın Türkiye’yle irtibatlarını güçlendirmek, ortak kültürümüzü yeniden canlandırmak, tarihsel mirasımızı korumak, soydaş ve akraba topluluklara mensup gençlerin eğitim seviyelerini yükseltmek amacıyla Başkanlık tarafından eğitim, kültür ve seminer programları düzenlenmekte ve çeşitli STK’ların projelerine destek sağlanmaktadır. 2011 yılından itibaren 70’in üzerinde ülkeden 1.035 proje desteklenerek başvuru sahiplerine yaklaşık 100 milyon lira destek sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin uluslararası öğrenciler için bir eğitim merkezi olması ve bu öğrencilerin ülkeleri ile Türkiye arasında köprü olmaları amacıyla oluşturulan Türkiye Bursları Programı kapsamında ülkemizde 160 ülkeden 16 binden fazla öğrenci öğrenim görmektedir. Bu öğrencilerin Türk kültür ve medeniyeti ile Türkiye'nin küresel vizyonu hakkında bilgilendirilmeleri için Uluslararası Öğrenciler Akademisi Programları düzenlenmekte ve başarı ve destek bursları verilmektedir. Ülkemizin sahip olduğu yumuşak güç unsurları arasında yer alan bu öğrenciler, eğitimlerini başarıyla tamamlayarak ülkelerine döndüklerinde Türkiye ile ülkeleri arasında gönüllü kültür elçileri olacaklardır.

Değerli milletvekilleri, FETÖ terör örgütünün okullarında yetişen uluslararası öğrencilerin, bugün yurt dışında yapılan Türkiye karşıtı propagandada en ön saflarda yer aldığını görüyoruz. Başkanlığın uluslararası öğrencilere yönelik çalışmaları özellikle, FETÖ terör örgütünün etkin olduğu coğrafyalarda bu etkiyi kırmaya katkı sağlayacağından ayrıca önem arz etmektedir ve artırılarak devam ettirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, dünya 21’inci yüzyılla birlikte çok önemli bir krizler silsilesine de girmiş oldu. İnsanlığın sorunlarına ortak çözümler üretemeyen, adaletsizliklerle, savaşlarla, yabancı düşmanlığıyla, ırkçılıkla, İslamofobi’yle dolu yeni bir dünya düzeniyle karşı karşıyayız. Tam burada, Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde “Dünya 5’ten büyüktür.” demeyi seçmiş ve bu söylemi pratiğe dökecek adımları birer birer atmaya başlamıştır. Tek başına Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının AK PARTİ hükûmetleri döneminde kurulmuş olması ve bu kurumun ürettiği hizmetler dahi AK PARTİ olarak bizim dünyanın sorunlarına önerdiğimiz çözümlerin bir özeti gibidir. O çözümlerin anahtar kelimeleri, vicdan, merhamet ve diğerkâmlıktır. Bu anlamda, Başkanlık, bir vicdan ve merhamet hareketinin adıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SENA NUR ÇELİK (Devamla) – Bu vesileyle Başkanlığın kuruluşunda ve faaliyetlerinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özcan…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkanım, benim konuşmama atfen, ben salon dışındayken Sayın Hakan Çavuşoğlu’nun sataşma mahiyetinde sözleri mevcuttur. Ben sizden sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Özcan, malum, ara da verdim, sataşmadan dolayı söz veremiyorum. Ben 60’a göre yerinizden bir dakika süreyle söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, ben konuşmamda hukuken bizim olan adalara Yunan bayrağı çekildiğini ve bu fiilî işgale bir an önce son verilmesi gerektiğini söyledim. Şimdi, benden sonra konuşan hatip şunu söylemiyor: “Hayır, bu 18 ada bizim değil.” demiyor. Hukuken bize ait olduğu belli. Peki, bizim topraklarımızda Yunan bayrağının çekili olması AKP Grubunu rahatsız etmiyor mu, değerli hatibi rahatsız etmiyor mu? Burası bize ait; Edirne gibi, Hakkâri gibi, Van gibi, ülkemize ait, tamamen kara sularımıza ait bir alanda bulunan vatan parçası, toprak parçası bunlar. Ben bunu dile getirmeye çalışmıştım ancak sayın hatibin “Oraya Türk Bayrağı çekeceğiz.” dememin nesinden rahatsız olduğunu ben anlayabilmiş değilim. Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Şimdi söz sırası Ankara Milletvekili Ertan Aydın’a aittir.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ERTAN AYDIN (Ankara) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun 2017 yılı bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, El Bab’da şehit düşen askerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, Yüksek Kurum, Atatürkçü düşünceyi, cumhuriyetin ilke ve inkılaplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak, yaymak ve yayınlar yapmak amacıyla Anayasa’nın 134’üncü maddesi gereği kurulmuştur. Yüksek Kurum, Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezinden oluşmaktadır. 11/10/2011 tarihli ve 664 sayılı KHK ile kurumun kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları bilimsel yöntemlerle dil ve tarih çalışmaları yapabilmesi için AK PARTİ Hükûmeti döneminde yeniden düzenlenmiştir. Yüksek Kurum bünyesindeki kurumlar 2016 yılında 46 uluslararası ve 44 ulusal olmak üzere toplam 90 bilimsel etkinlik gerçekleştirmiş olup yıl sonuna kadar 3 adet bilimsel etkinlik daha gerçekleştirecektir. Yüksek Kurum ve bünyesindeki kurumların fiziksel yapısını güçlendirmek ve tek bir yerleşke içinde hizmet vermesini sağlamak amacıyla 48.725 metrekare kapalı alan olarak proje edilen inşaatın 2017 yılı sonunda başlaması öngörülmektedir.

Yüksek Kurum, bünyesinde yer alan kurumların sosyal ve beşerî bilimler alanında eğitim gören lisans, yüksek lisans, doktora öğrencileri ile doktora sonrası araştırmalarında, 2016 yılında 130 lisans, 120 yüksek lisans, 114 doktora ve 6 doktora sonrası olmak üzere toplam 370 kişiye burs verilmiştir; 2017 yılında da bu burs verme destekleri devam edecektir. 2016 yılında üniversitelere, kütüphanelere ve kamu kurumlarına yurt içi ve yurt dışında toplam 48.503 adet eser, 10.505 adet süreli yayın Yüksek Kurum tarafından ücretsiz dağıtılmıştır; 2017 yılında da ücretsiz eser dağıtımına devam edilecektir. 2000 yılından itibaren yasal boşluk nedeniyle verilemeyen Atatürk Uluslararası Barış Ödülü 2015 yılından itibaren tekrar verilmeye başlanmış ve her yıl olduğu gibi, 10 Kasım Atatürk’ü Anma Toplantısı devlet töreniyle ilgili organizasyon 2017 yılında ve gelecek yıllarda da devam edecektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye’de imparatorluktan ulus devlete geçiş süreci olumlu yönleriyle beraber birtakım olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Özellikle yeni devletin kurucusu olan milletin değerlerinin yok sayılması toplumun kültür dünyasında önemli boşluklar doğurmuştur. Bu boşluğu doldurmak için bilhassa erken cumhuriyet döneminde tek parti tarafından kullanılan yöntem ve uygulamalar bir nevi sosyal mühendislik projelerine dönüştürülmüştür. Kullanılan yöntem açısından ele alındığında bir çeşit kültürel despotizm olarak değerlendirilebilecek bu tepeden inmeci anlayış aynı zamanda milletin hafızasında da derin bir darbe oluşturmuştur.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Ne münasebet!

ERTAN AYDIN (Devamla) – Örneğin, radikal dil devrimleriyle toplum ertesi sabah hafızasını kaybetmiş olarak uyanmış, 1930’lu yıllarda ortaya atılan Güneş Dil Teorisi toplumun gerçeklerinden ziyade o dönemin dünyada moda olan radikal milliyetçi refleksleriyle geliştirilmiş, uluslararası alanda Türkiye’yi âdeta gülünç duruma düşürecek ve Yakup Kadri’nin bir nevi “safsata” olarak değerlendirdiği projeler doğmuştur.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Tamamen iftiradır efendim.

ERTAN AYDIN (Devamla) – Yine bu baskı döneminde, zararlı neşriyat oldukları gerekçesiyle yüzlerce kitabın basılması yasaklanmıştır.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Bilimsel konuşmuyorsunuz.

ERTAN AYDIN (Devamla) – Bu süreç elbette bununla sınırlı kalmamıştır. Örneğin, resmî tarih anlayışıyla binlerce yıllık geçmişi yok sayılan toplum bilimsellikten uzak tarih okumalarına maruz bırakılmıştır.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Tarihin süzülmüş hâli...

ERTAN AYDIN (Devamla) – Alaturka müzik yasaklanmış ve Batı müziğinin dinlenilmesi mecbur kılınmıştır. Tiyatro içerikleri ideolojik propaganda, rejim propagandasına dönüştürülmüştür. Çok çarpıcı bir örnek vardır: Hacivat-Karagöz replikleri değiştirilerek Hacivat ilerici, çağdaş bir figüre dönüştürülmüş; Karagöz ise gericiliğinden, yobazlığından dolayı sürekli Hacivat’tan hakaret işiten bir figüre dönüştürülmüştür.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Sizi yeniden cumhuriyet tarihi okumaya davet ediyorum Sayın Hatip.

ERTAN AYDIN (Devamla) – Bu tek parti kültür politikası çok partili hayata geçişle beraber varlığını sürdürmüş, bilhassa darbe dönemlerinde ideolojik propaganda aracı hâline getirilmiştir. Kısaca, devlet, dar bir elit çevre eliyle toplum için neyin iyi, neyin kötü olduğunu tayin etmiş, “toplumsal yarar” kavramının içeriğini otoriter ve dayatmacı bir şekilde kendi belirlemiştir. AK PARTİ’nin iktidara gelmesiyle beraber devlet eliyle kültür politikası oluşturmak âdeta geçerliliğini yitirmeye başlamış, millî yerel kültürümüz bir taraftan kadim medeniyetimizden beslenirken diğer taraftan evrensel kültürle de etkileşim hâline girmiş yani doğal ve asli olana dönüş başlamıştır. Sonuç olarak, devletin talepleri ve dayatması sonucu değil, toplumsal talepler doğrultusunda şekillenen bir kültür politikasını önemsiyoruz.

Bugüne kadar hep bu ilkeye riayet etmeye çalıştık, bundan sonra da bu anlayışla hareket edeceğimizi belirterek sözlerime son veriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – İyi ki son verdin Hatip.

ERTAN AYDIN (Ankara) – Bunu tartışabiliriz sizinle ayrıca.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Söz sırası Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Çetinkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Atatürk Araştırma Merkezi bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin hemen başında, 15 Temmuz hain FETÖ darbesinde darbeyi bastıran ve darbeye karşı darbe yapan aziz milletime şükranlarımı sunuyorum. Bu darbe girişiminde şehit olan tüm vatan evlatlarına Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize uzun ömürler diliyorum. Bu vesileyle bugün El Bab’da şehit olan askerlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bizim şehitlerimizin yattığı toprak belli, tuttuğu bayrak belli; dolayısıyla, onlar tertemiz ana kuzuları, Anadolu evlatları. Ama, şunu ifade etmek istiyorum: Onları şehit edenler hem bu dünyada hem de ahirette Allah’ın cezasından ve gazabından asla kurtulamayacaklardır.

Darbe girişiminin bastırılmasında dik duran, sinmeyen, başta Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım, bombalamalara rağmen Meclisi canı pahasına açık tutan Meclis Başkanımız ve tüm siyasi partilere şükranlarımı sunuyorum. Rabb’im bir daha 15 Temmuzları bu millete yaşatmasın, bunun için de tüm vatan hainleriyle sonuna kadar mücadele edilmesi gerektiğini tekrar hatırlatmak istiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Atatürk Araştırma Merkezi 1983 yılında 2876 sayılı Kanun’la kurulmuştur. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna bağlı olarak çalışan Atatürk Araştırma Merkezi ulusal ve uluslararası alanda yaptığı bilimsel araştırma ve etkinlikleriyle Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını dünyaya tanıtmayı amaçlamaktadır.

Atatürk Araştırma Merkezi, Ulu Önder Atatürk’ün “En büyük eserimdir.” dediği Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana gelen olayların günümüze etkilerinin anlaşılması için bilimsel araştırmalar yapmakta ve bu araştırmalar sonunda elde ettiği veriler doğrultusunda ulusal politikaların oluşumunda katkı sağlamaya çalışmaktadır; bu anlamda sempozyumlar düzenlemektedir. 2017 yılında da Atatürk Araştırma Merkezi tarafından yapılması planlanan 5 adet uluslararası sempozyum bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, inşallah, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı ve Ahi Evran Üniversitesi Rektörlüğü iş birliğinde 15-17 Kasım 2017 tarihleri arasında -benim de seçim bölgem olan- Kırşehir’de düzenlenecektir ve bunun çok hayırlı neticelerinin olacağını şimdiden düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Merkezin 2017 yılında ekonomik sınıflandırmaya göre bütçesi toplamda, personel gideri, Sosyal Güvenlik Kurumu prim giderleri, mal ve hizmet alım giderleri, cari transferler olmak üzere 5 milyon 113 bin TL’dir; hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen günlerde Kırşehir’i bir CHP’li sayın milletvekili heyeti ziyaret etmiştir. Biz onlara, şehrimizde ağırlamaktan şeref duyduğumuzu ve misafirperverliğimizi gösterdiğimizi düşünüyoruz, her zaman bekleriz. Ama orada bazı yanlış bilgiler var, onları düzeltme fırsatım olmadı. Tabii eleştiriye açığız ama bunları da düzeltmek istiyorum. Eğer doğruyu söylemezsek haksızlık yapmış oluruz.

Şimdi diyor ki CHP milletvekili: “1954 yılında, Demokrat Parti, Kırşehir’de istediği oyu alamayınca şehri cezalandırdı, il iken ilçe yaptı.”

MUSA ÇAM (İzmir) – İlçe yaptı.

SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) – Evet, doğrudur, bu bir tarihî vakıadır arkadaşlar ve bunu yapanlar da zaman içinde hatıratlarında bu işten pişman olduklarını söylemişlerdir ve üç yıl sonra da tekrar bu hatayı düzeltmişlerdir.

MUSA ÇAM (İzmir) – 1957’de il yaptılar.

SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) – Ama tarihî olarak da bu, hukuk derslerinde dahi şu anda okutulmaktadır.

İşte, burada yetki yüce Mecliste. Belki coğrafi sınırlar olarak bunu düzeltmek mümkün olmayacak ama iadeiitibarlar konusunda Meclisimiz takdir ederse biz bu çalışmayı her zaman yapmaya hazırız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) – …ve Kırşehir o günden sonra gerçekten tarihte hak ettiği yerden uzaklaşmıştır. Bu anlamda bu yanlışı düzeltmek istiyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Büyükşehir mi yapalım, ne yapalım?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öneriniz ne, ne yapacağız?

SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) – Yani sonuçta bu bir…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ha, iadeiitibar yasa teklifi getireceksiniz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Biz de destekleriz.

SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) – Yani bu takdir yüce Meclisimize ait.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Büyükşehir yapalım, büyükşehir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çalışalım hep beraber.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

SALİH ÇETİNKAYA (Devamla) – Ben, teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çetinkaya.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, İç Tüzük 60’a göre yerimden söz talebim var.

BAŞKAN – Sayın Demirel 60’a göre söz istedi.

Buyurun, bir dakika süreyle söz veriyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya’da yapılan muameleyi ve HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ı ziyaret etmek isteyen İsveç Sol Partisi milletvekillerine havaalanında GBT uygulaması yapılmasını kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bugün Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı’ya Almanya Havaalanı’nda yapılan uygulamanın doğru olmadığını, bu uygulamayı hiçbir şekilde kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum ve bu tür uygulamalar hangi ülkede gerçekleşirse gerçekleşsin aslında halkın iradesine yönelik bir müdahaledir, o yüzden kabul edilmemesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum. Kendisine de selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum. Ama bu nerede olursa olsun böyle değerlendirmek lazım. Başka bir ülkede bize yapılanı kabul etmiyorsak kendi ülkemizde de başkasına yapılanı kabul etmememiz gerekiyor.

Yine, bugün İsveç Sol Partiden milletvekillerinin Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ’ı ziyarete gitmesi sırasında da havaalanında GBT uygulamalarına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Teşekkürler Başkan.

…ve aynı uygulamalara maruz kaldığını gördük ve bunu da aynı şekilde kabul etmediğimizi, kabul etmememiz gerektiğini ifade etmeliyiz.

Yine, kendi ülkemizde Parlamentonun milletvekili olan ve aynı zamanda üçüncü grubu olan Halkların Demokratik Partisinin sadece tek Eş Genel Başkanı olan Figen Yüksekdağ’ın kapısının kırılarak apar topar gözaltına alınıp rehin tutulmasını da kabul etmemeliyiz çünkü bu, halkın iradesine vurulmuş bir darbe olarak değerlendirilmeli ve böyle ele alınmalıdır. Milletvekilleri yasama organları çerçevesinde halkın iradesiyle seçilmiş oldukları alanlarda görevlerini yerine getirmeli ve bu tür hukuksuz, haksız uygulamaları gerçekleştirenleri de kabul etmememiz gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özel, İç Tüzük 60’a göre size de bir dakika söz veriyorum.

Buyurun.

12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya’nın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sabah erken saatlerde bu konudaki, Ayşenur Hanım’la ilgili hassasiyeti zaten dile getirmiştik. Biraz önce Kırşehir Milletvekilimiz Sayın Çetinkaya, yaptığı konuşmanın son kısmında, milletvekillerimizin yapmış olduğu ziyaretten bahsetti. Tabii, orada milletvekillerimiz Kırşehir’in sahipsiz, ilgisiz ve her gün göç veren bir şehir hâlinde olduğunun vurgusunu yaptılar. Ama Salih Çetinkaya’nın 1954’te Demokrat Parti tarafından demokrasi tarihinde gerçekten çok ayıplı bir şekilde, istediği oyu alamadığı için ilçe yapılıp 1957’de yeniden il yapılmasıyla ilgili konuşmasında şöyle bir ifadeye tanık olduk: Bir iadeiitibardan bahsediyor sanırım. Eğer öyleyse, biz, o gün Kırşehir’de görevlendirdiğimiz 2 milletvekilimiz de başta olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Kırşehir için yapılacak bu tip bir adıma destek verebileceğimizi ifade ediyoruz. Kırşehir’e görevlendirmeyle giden tüm milletvekillerimiz orada Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili olmamasının eksikliğini ortadan kaldırmaya yönelik olumlu katkılar sağlamaya çalışıyorlar.

Bilgilerinize sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) – Söz verir misiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, size de İç Tüzük 60’a göre söz veriyorum.

Buyurun.

13.- Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tabii, o gün sayın CHP milletvekilleri Kırşehir’i ziyaret ettiğinde -tabii, ben onların hepsine giremedim ama- Kırşehir’le ilgili doğru olmayan bazı değerlendirmelerde bulunmuşlar. Mesela diyorlar ki: “Kırşehir organize sanayisinde tam olarak 48 fabrika var, bunun 16’sı kapatılmış.” Ama şu anda 53 tane fabrika var yani bu veri yanlış bir veri, resmî olarak yanlış, onu söylemek istiyorum.

Ayrıca, bu beldeler meselesi var. Şimdi, ben bunu özellikle belirtmek istiyorum. 20 tane belde kapandı ama şu anda biz bu kapanan 20 beldenin 10 tanesinde kanalizasyonu ve altyapıyı özel idare imkânlarıyla gidermiş olduk. Aslında bunun sonuçları hayırlı oldu. Yani, bu bir eleştiri konusu olamaz bence. Yani, eğer Türkiye'nin geleceğinde etkili ve aktif bir irade istiyorsak, bunları bir an önce başka alanlarda da yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Ayrıca, nüfus kaybı, bu nüfus kaybı… Merkez nüfusunda artış görüyoruz 5 bin, nüfusumuz 5 bin daha artmış. Ama, neticesinde, Kırşehir’de gecekondu sorunu yok, ciddi bir altyapı sorunu yok. Bunları da belirtmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri, şimdi söz sırası Sakarya Milletvekili Mustafa İsen’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın İsen.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA İSEN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Kültür Merkezi bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ülke politikaları denince, her türlü siyaset, öncelikle stratejik gerçekler akla gelir. Bu nedenle, ülkemizin genel politikalarını, ulusal güvenliğini ve savunma stratejisini belirlerken küresel sistemi, bölgesel dinamikleri, yeni güvenlik konseptini ve Türkiye'nin uluslararası düzendeki konumunu iyi değerlendirmek gerekir. Küresel sistemde ve güç parametrelerinde köklü değişikliklerin yaşandığı bir tarihî süreçten geçiyoruz. Tek çekim merkezi bulunmayan küresel bir siyasal sistem ve ağırlık merkezleri çeşitlenen ekonomik ve kültürel yeni bir düzen oluşuyor. Bölgemiz, bir taraftan, zengin tabii ve beşeri kaynaklarıyla, çok kadim eski medeniyetleri, kültürleri de içinde barındıran değerli bir coğrafyadır. Öte yandan, bu yörede çok yapılı kimlik siyasetlerinin öne çıktığı bir dönemin de içinden geçiyoruz.

Geleneksel güvenlik anlayışında da köklü değişikliklerin yaşandığı bir ortamdayız. Eskiden toprakların, sınırların, kritik tesislerin ve altyapının korunmasını hedefleyen klasik güvenlik anlayışı, odağına insanı yerleştiren, yeni bir zihniyet içeren bir yapıya dönüştü. Artık, “güvenlik” deyince, savaşlardan çok, terörizm, radikalizm, tabii afetler, yoksulluk, salgın hastalıklar, yasa dışı göç, siber saldırılar, iklim değişikliği ve enerji güvenliği gibi başka konular aklımıza geliyor. Bunlar sadece silahla çözülebilecek sorunlar değil. Acaba bu sorunların çözümünde bölgenin tarihsel arka planını ve kültürel altyapısını da hesaba katarak çözümler üretemez miyiz?

Tüm bu dinamikler karşısında Türkiye’nin uluslararası ve bölgesel konumunu tanımlamak ve bu tanıma uygun bir vizyon geliştirmek durumundayız. Köklü bir devlet geleneğine ve medeniyet mirasına ev sahipliği yapan ülkemizin geleceğini de büyük ufuklarda aramak gerekir. Bu açıdan, öncelikli hususun Türkiye’nin güç parametrelerinin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin, diğer güç parametreleri yanında, çok güçlü kültürel birikimini de bu sistemin içine dâhil etmek gerektiği kanaatindeyim. Sözünü ettiğimiz bu birikimi aktif kullanarak ülkemizi içinde bulunduğumuz geniş coğrafyada kültürel derinliğe sahip bir merkez ülke, örnek alınacak bir ülke yapmak mümkün. Ana hatlarıyla bahsettiğim yeni stratejik iklim ve bölgemizde farklılaşan tehdit algılamaları ışığında, geleneksel güvenlik parametrelerinin ötesinde, yeni perspektifler kullanmak Türkiye için bir tercih değil, kesinlikle bir zarurettir. Esasen Türkiye’nin bu rolü oynamak için gerekli birikimi de mevcuttur. Zira, asırlara dayanan köklü bir devlet geleneğine, stratejik zihniyete ve kültür birikimine sahiptir. Biz elbette bunu bir kültür emperyalizmi çerçevesinde değil, tam tersine, bir anlamda toplumun vicdanı olarak kullanacağız. Bu anlamda, başarılı olmak aynı zamanda “Soft power” ve “Hard power’i birlikte değerlendirmekten geçer. İşte, Atatürk Araştırma Merkezi gibi kurumlar ülkemizin bu yumuşak gücünün temsilcileridir. Ülkemizin millî güvenliği ve menfaatlerine yönelik stratejik planlamalarda ekonomik, sosyal, kültürel ve değerler boyutunda kalpleri ve zihinleri kazanacak yumuşak güç unsurlarını hazırlamak bu gibi kurumlar aracılığıyla oluşturulur.

Türkiye için temel hedef, güvenliğin sadece askerî ve siyasal alanda değil adalet ve beşeri değerler boyutlarına da önem veren erdemli güç anlayışındadır. Bugün bütçesini savunduğumuz Atatürk Kültür Merkezinin 70’inci sayısına ulaşan süreli yayın organının adının da “Erdem” olması bu anlamda tesadüf değildir.

Bu düşüncelerle, 2016 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 2017 yılı bütçesi…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İsen.

Şimdi, Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’a aittir söz sırası.

Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı Bütçe Tasarısı’nın Türk Dil Kurumu bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Dil, milletin birlik ve bütünlüğü için en güçlü bağlardan biridir. Dil, geçmişi bugüne bugünü yarına bağlar. Dil, kendi canlılığı ve sosyal oluşuyla milleti de canlı ve bir arada tutar. Türk Dil Kurumu, Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesi için çalışmak amacıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932’de Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulmuştur. Türk Dil Kurumunun yapısıyla ilgili ilk önemli değişiklik 1951 yılındaki olağanüstü kurultayda yapılmış, Millî Eğitim Bakanının Kurum Başkanı olmasını sağlayan tüzük maddesi değiştirilmiş, böylece kurumun devletle bağlantısı kesilmiştir.

İkinci önemli yapısal değişiklik 1982,1983 yıllarında gerçekleşmiş, 1982 Anayasası’nda 134’üncü maddeyle Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altına alınmış, böylece devletle olan bağı yeniden ve daha güçlü bir hâle getirilmiştir. Türk Dil Kurumu Türkçenin yazılı ve sözlü kaynakları üzerine bilimsel araştırmalar yapmak, Türkçenin bilim, sanat, edebiyat ve öğrenim dili olarak özleşmesini, gelişimini, gelişmesini ve her alanda doğru, güzel, etkili ve estetik kullanılmasını sağlamakla görevlidir.

Türk Dil Kurumu, başlangıçtan beri çalışmalarını iki ana eksen üzerinde yürütmüştür: Türk dili üzerinde araştırmalar yapmak, yaptırmak; Türk dilinin güncel sorunlarıyla ilgilenerek çözüm yolları bulmak. Dil kalıplaşmış, değişmez, durgun bir yapıya sahip değildir; aksine, kendi yapı ve işleyişinin gerektirdiği özelliklere, tarihî, sosyal ve kültürel şekillenmelere bağlıdır. Onun için, bu kurumun özel sektörle, üniversitelerle ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkilerini geliştirmesi Türk dili, tarihi ve kültürüne destek olacağından, bu ilişkinin artarak devam etmesi önemli bir husustur. Kültürümüzü, edebiyatımızı, ortak yaşam anlayışımızı güçlendirmek, güzelleştirmek, zenginleştirmek istiyorsak dil eğitim ve öğretimini hangi ölçüde ve günün şartlarına göre hangi ölçekte geliştirmek mecburiyetinde olduğumuzu da ona göre belirlemek durumundayız. Türk Dil Kurumunun kurulduğu tarihten bu yana birçok faaliyet ve etkinlikte bulunduğunu, kurultay toplantılarında yapılan ve yapılacak faaliyetlerin ana hatlarının tartışılıp üyeler tarafından karara bağlandığını biliyoruz. Her yıl Dil Bayramı’nda, basılı bilim ve sanat eserleri arasından seçilen eserlere çeşitli ödüller verilir. Ödüllerin verilişinde Türkçe’nin sanat ve bilim dalı hâline getirilmesine katkı, Türk Dil Kurumu ilkelerine bağlılık; edebiyat yapıtlarında da sanat değeri gibi ölçüler dikkate alınır. Bunların yanında, çeşitli toplantı, anma günleri, seminer ve forumlar düzenlenmektedir.

Dil, insanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, insanlar arasında karşılıklı haberleşme aracı olarak kullanılan, duygu, düşünce ve isteklerini ses, şekil ve anlam bakımından her toplumun kendi değer yargılarına göre biçimlenmiş, ortak konuların başkalarına aktarılmasını sağlayan, seslerden örülü, gelişmiş, çok yönlü bir sistem olarak tanımlanır.

Bugün dünyada 7 bin civarında dil olduğu söylenmektedir. Kendi doğallığı çerçevesinde bu dillerin yüz yıl sonra yüzde 90’ının yok olacağı düşünülmektedir. İşte, bütçesini görüştüğümüz kurumun az önce çizdiğimiz çerçeve özelinde bu toplum için ne kadar önemi haiz olduğunu özellikle vurgulamak gerekir diye düşünüyorum. Dil, düşünceyle iç içe konuşanların uzlaştığı bir sistemdir. Onun için, Mevlâna’nın sözüyle “Sesini değil, sözünü yükselt çünkü yağmurlardır yaprakları büyüten, gök gürültüsü değil.” ifadesinin önemi burada meydana çıkmaktadır.

Türk Dil Kurumunu değerlendirirken ona verilen bütçenin kullanım şeklini, yerini, bütçenin azlığı veya fazlalığı üzerindeki değerlendirmeleri önemli buluyor, güzel hizmetlerde kullanılacağı inancıyla 2017 yılı bütçesinin ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakır.

Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına son konuşmacı Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ.

Buyurun Sayın Özdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Tarih Kurumu bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

1954 yılında Demokrat Parti bir yanlış yaparak Kırşehir’i ilçe yaptı, ili ilçe yaptı; 1957 yılında ise hatasını tekrar anlayarak hatasından döndü, itibarını iade etti, aynı zamanda hakikat tecelli etti. Tekrar, yeniden bir itibara gerek yoktur, Kırşehir ildir ve kalkınmaya, büyümeye de devam edecektir çünkü benim de babaannem Kırşehirli olduğu için bu açıklamayı yapma lüzumu hissettim.

Değerli milletvekilleri, tarih, toplumun zaman içindeki gelişme yönünü belirleyen, insanın kendi toplumuyla diyalog kurmasını ve bütünleşmesini sağlayan, ondaki toplum şuurunu canlı tutan bir kültür hazinesidir.

Sayın Başkan, 19’uncu asrın devlet adamlarından Cevdet Paşa tarihi gelecekte mümkün olduğunca az hata yapmanın yardımcı unsurlarından biri olarak tarif eder. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal iyi eğitim almış bir Osmanlı subayı olarak kültürün temeli olan tarih ve dil konularına büyük önem vermiştir. Güçlü bir milletin oluşmasının manevi mirasına sahip çıkmasıyla mümkün olduğunun şuurunda olan Gazi Mustafa Kemal, uzak ve yakın maziyi bilmeden hâlihazırın anlaşılamayacağı ve istikbalin inşa edilemeyeceğinin farkında olan bir devlet adamıdır. İşte, bu farkındalık Atatürk’ü tarih ilmiyle ve Türk tarihiyle yakından meşgul olmaya sevk etmiştir. O, büyük devletler kuran atalarımızın, büyük ve kapsamlı uygarlıklara sahip olduğunu, bunları inceleyerek Türklüğe ve dünyaya bildirmenin bizler için borç olduğuna inanıyordu. Bu inançla siyasetin durulduğu ve kültür konularına eğilmek için fırsat bulduğu 1930’lu yıllar kültür alanında birtakım atılımların yapılmasına vesile olmuştur.

Değerli milletvekilleri, 29 Mart 1931 tarihinde Türk Ocaklarının 7’nci kurultayında kapatılma kararı alınınca, bu defa 12 Nisan 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adıyla yeniden teşkilatlanmış ve kurumun adı 1935 yılında Türk Tarihi Araştırma Kurumuna, daha sonra da Türk Tarih Kurumuna çevrilmiştir. Türk Tarih Kurumunu himayesi altına alan Mustafa Kemal hayatının son dönemlerine kadar kurumun çalışmalarıyla yakından ilgilenmiş, birçok defa çalışma planını kendisi tespit etmiş ve çok sayıda toplantıya bizzat katılmıştır. Onun kuruma ve tarihe verdiği önem 5 Eylül 1938’de düzenlediği vasiyetnameyle İş Bankasındaki hisselerinin gelirinin yarısını Türk Tarih Kurumuna bağışlamasından anlaşılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türk Tarih Kurumu, kuruluşundan bugüne kadar Türk ve Türkiye tarihi kaynaklarını araştırıp incelemiş, bunları ve bunlarla ilgili bilimsel değerlerde monografileri, çeşitli eserleri ve dergileri yayımlamıştır; ayrıca Türk ve Türkiye tarihine dair başka dilde kaynakları ve tetkikleri Türkçeye çevirmiştir, yeni buluşları ve bilimsel konuları tartışmak üzere toplantılar yapmış ve kongreler düzenlemiştir. İlki 2-11 Temmuz 1932 tarihlerinde toplanan ve belli aralıklarla günümüze kadar devam eden Türk Tarih Kongrelerinin 17’ncisi 2014 yılında düzenlenmiştir. Bu kongrelerde sunulan bildiriler kitap hâline getirilmiş ve bunlardan 16’ncı kongreye kadar olanlar 48 cilt hâlinde takdim edilmiştir. 1937 yılında yayımlanmaya başlayan Belleten dergisi hâlâ dört ayda bir olmak üzere yayın hayatına devam etmektedir. 1964’te basılmaya başlanan Belgeler ve 1988’de ilki basılan Höyük dergileri yılda bir kez basılmaya devam etmektedir. 1935’te başlayan kazı çalışmaları yurt içi ve yurt dışında devam etmektedir. Bugün her yıl yaklaşık 20-25 kazıya maddi destek vermektedir. Öte yandan Çin İmparator günlükleri getirtilerek Türkçeye çevirisi yapılmaktadır. Bunların yanı sıra Rusya Bilimler Akademisi Tarih Bölümü’yle yapılan protokol çerçevesinde Rusya arşivlerindeki Türk tarihine ait belgelerin kataloğu hazırlanmış ve belgelerin faksimile yayını için çalışmalar başlatılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Türk Tarih Kurumu ayrıca amaçları doğrultusunda Türk tarihinin pek çok meselesine ışık tutmak maksadıyla çeşitli projeleri desteklemektedir. Öte yandan Türk tarih atlasıyla Türk mimari ve sanat eserleri envanter çalışmaları da sürdürülmektedir.

Türk Tarih Kurumunun ilmî çalışmalar için kurduğu kütüphane ise ülkemizin en zengin ihtisas kütüphanelerinden birisidir ve bilgisayarla hizmet vermektedir. Yaklaşık 260 bin cilt kitabın bulunduğu kütüphaneye değişim ve satın alma yoluyla en son yayınlar sağlanmakta, yurt dışında 243, yurt içinde ise 75 kurum ve kuruluşla değişim yapılmaktadır. Bilgisayarda ayrıca Türkiye'nin en büyük kütüphanelerinin bilgi kaynaklarına ait veriler de bulunmaktadır. Bu sayede toplam 519 bin kitap kütüphane kullanıcıları tarafından taranabilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Bir hakikat kalmasın âlemde Allah’ım nihan” düsturu ve bilimsellik şiarıyla çalışma yapması temennisiyle Türk Tarih Kurumu bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdağ.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Böylece Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına sözler tamamlanmıştır.

Sayın Nihat Yeşil sabahki konuşmaya da yetişememişti, galiba bir rahatsızlığından dolayı hastaneye gitmiş, geçmiş olsun diyoruz.

60’a göre yerinden bir dakika söz veriyorum.

Buyurun Sayın Yeşil.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

14.- Ankara Milletvekili Nihat Yeşil’in, Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

NİHAT YEŞİL (Ankara) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, Kırşehir Milletvekilimiz bir konu hakkında bilgi verdi ama oradaki doğru rakamlarla… Sayın Başkanım, 54 tane fabrika doğrudur ama AKP iktidara gelmeden önce 40 tane fabrika vardı, şahıs olarak çalışıyorlardı. Fakat şu an bu 54 tane fabrika gittikçe küçülüyor. Her fabrika ortalama 3 tane iş yeri hâline dönüyor. Oradaki vatandaşlar bize bunu anlattı. Organize sanayi başkanımız: Yollar bozuk, hiçbir noktada çalışma ortamı yok, yatırımcı oraya herhangi bir yatırım yapmıyor, teşvikten herhangi bir nasibini alamıyor, bu konum içerisinde, o sorunları bize dile getirirken… Yani biz burada herhangi bir şeyi çarpıtarak söylemedik. 8 tane fabrikadan bahsetmedik. Doğrudur, 54 fabrika var ama 54 fabrikanın her biri üçer tane iş yeri hâline dönüşmüş ve gün geçtikçe küçülmüş. Bunu dile getirmiştik. Ayrıca organize sanayi… Sayın Vekilime çok teşekkür ediyorum bu duyarlılığı gösterdiği için.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yeşil.

Sayın Özel tamamlayacak herhâlde 60’a göre.

Sayın Özel, buyurun, size de veriyorum bir dakika süre.

15.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Milletvekillerimiz uyardı, Sayın Selçuk Özdağ’ın konuşmasını dinledim, o kısmında söylediğine cevaben değil de sadece bu kısmı dinleyenler şöyle bir yanlış anlaşılmaya kapılıyor… İş Bankasında Atatürk’ün hisseleri var, bu hisselerin yönetimi Cumhuriyet Halk Partisinde; hisselerin geliri, temettü hakkının ise -söylediği gibi- yüzde 50’si Türk Tarih Kurumuna, geri kalan yüzde 50’si de Türk Dil Kurumuna aktarılıyor. Cumhuriyet Halk Partisinin Atatürk’ün mirası olan İş Bankası hisselerinin sadece bankanın yönetiminden sorumlu yönetim kurulunda temsiliyet yetkisi var ancak 1 kuruş dahi Cumhuriyet Halk Partisinin buradan bir geliri yoktur. Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu arasında eşit paylaştırılmaktadır. Bunu ifade etmek istedim. Bir yanlış anlaşılma, bir sataşma değil. Sadece, bu kısmı, sanki kalan kısmı bizdeymiş gibi anlaşılmasın.

BAŞKAN – Kayıtlara geçti, anlaşıldı.

Teşekkür ediyorum.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Böylece söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubuna geldi.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ilk söz, Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan’a aittir.

Buyurun Sayın Çelik Özkan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

HDP GRUBU ADINA BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’deki insan haklarını on dakikada konuşmak elbette ki çok zor olacak ama biz de grubumuz adına bazı değerlendirmelerde bulunacağız.

İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun kuruluşu, bildiğiniz üzere, yoğun tartışmalar içerisinde geçmiştir. Bu kurumun temel kriterlerinin Paris İlkeleri’yle benzeşmesi gerekiyor, hatta ona uyumlu olması gerekiyor. Ancak, bugün Türkiye’ye baktığımız zaman Paris İlkeleri’nin asla yanından bile geçmediğimizi görebilmekteyiz değerli arkadaşlar. Tarafsızlığından üyelerinin seçimlerine kadar pek çok kriter daha önce hataları eksik olan İnsan Hakları Kurumunu aratacak niteliğe getirmiştir.

Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun kuruluş metninin bu kadar kötü olmasının yanında bir başka hayal kırıklığı yaratan durum da kuruluş sürecinde sivil toplum kuruluşlarının uyarılarının göz ardı edilmesidir. Bu kurumun kuruluş aşamasında başta İnsan Hakları Ortak Platformu üyesi olan kuruluşlar olmak üzere, yıllardır sivil alanda insan hakları mücadelesi veren birçok kurumun görüşü görmezden gelinmiştir. Ancak, kuruluşta bu görmezden gelinme hâli, kanun hükmündeki kararnamede gözden kaçmamış ve ilk kararnamede İHOP üyesi, İnsan Hakları Araştırma Derneği ve birçok insan hakları alanında çalışma yapan dernekler kapatılmıştır, kapılarına mühür vurulmuştur. Aylar önce kurulmasına rağmen ve 2 Haziran 2016 tarihinde üyesi olmak için başvurularının son bulmasına rağmen, bugün hâlen kurum çalışır vaziyette değildir. Bu bize, Hükûmetin insan hakları konusunda o kadar tahammülsüz olduğunu göstermektedir ki kendi eliyle kurduğu kuruma bile tahammül gösterememekte, kurum benim aleyhime bir şey söyler mi tedirginliği yaşamaktadır.

Sayın milletvekilleri, bütçede şeffaflık istenilen şekilde olmadığından TİHK’in bütçesiyle ilgili de çok fazla yorum yapamıyoruz ancak birkaç veriyi sizlerle paylaşmak isterim. Türkiye’de 2015 yılında başlayan çatışmalı ortamın ülke tarihinde insan hakları ihlallerinin en yoğun yaşandığı dönem olduğu aşikârdır. Hükûmetin kendi eliyle kurduğu kurumun, özellikle, çözüm sürecinin askıya alınmasıyla birlikte yaşanan insan hakkı ihlallerine bu kadar duyarsız kalması, bu kadar sorumsuz kalması ne yazık ki bu kurumun da bağımsızlığı ve tarafsızlığı hakkında şüphe uyandırmaktadır. Ağır ihlallerin yaşandığı bu dönemde, kurum bütçesine baktığımızda, toplam genel gelirin 2 milyon 353 bin 952 TL olduğunu görmekteyiz. Ancak bu gelirin ülkedeki hak ihlallerinin giderilmesine dair hangi amaçla kullanıldığını gösteren herhangi bir çalışma, herhangi bir belge ve done ne yazık ki raporda gözükmemektedir çünkü Türkiye’de insan haklarına yönelik herhangi bir çalışma yoktur.

Değerli arkadaşlar, ikinci husus da yine kurumun personel geliridir, buraya da kısaca değinmek istiyorum. Sayıştay raporuna göre, sadece 240 bin personel gideri hedeflenmişken kurum 811 bin 138 TL harcama yapmıştır. Kurumun bu gideri tüm ayrıntılarıyla, kalem kalem kamuoyuyla paylaşması kurumun itibarı açısından önemlidir. AKP Hükûmetleri geldikleri dönemden itibaren hak ihlalleri noktasında Türkiye’nin kuruluşundan sonra geçen doksan senede bile eşi görülmemiş hak ihlalleri örneklerini sergilemiştir. 2015 senesinden bugüne kadar Kürt illerinde, ilçelerinde bu ihlaller tavan yapmıştır. İHD’nin raporuna göre sadece 24 Temmuz 2015’ten bugüne kadar 2 bini aşkın insan hayatını kaybetmiştir. Yakılan yıkılan evler, göç etmek zorunda kalan yurttaşlar bir tarafa, Türkiye’de şu anda haritada bir şehir yoktur.

Değerli arkadaşlar, bu süre zarfında tanık olduğumuz çok fazla olay var elbette ancak değinmeden geçemeyeceğimiz ve bize göre zaten iyi olmayan Türkiye’nin insan hakları karnesine kara bir leke olarak geçen Taybet Ana’nın katledilmesini ve cenazesinin sokak ortasında bırakılmasını bir insanlık ayıbı olarak hatırlatmak isterim.

Türkiye’de yaşanan hak ihlallerinin sürekli ve sistematik olarak artması OHAL ilan edilmesiyle tavan yapmıştır. Öyle ki şu günlerde insan hakkı, barış, özgürlük, çözüm gibi kelimeler dahi suç olarak addedilmeye başlanmıştır. Türkiye’deki OHAL’i Fransa’yla karşılaştırmaya çalışanlara da iki cümle etmek isteriz değerli arkadaşlar. Evet, Türkiye’de sözüm ona OHAL’le kısmi olarak özgürlükler hukuksal açıdan kısıtlandı; güya, düşünce, fikir, din özgürlüğü hâlen mevcut ama şunu belirtmek lazım ve kamuoyunun bilmesi gerekiyor: Cumhurbaşkanının Başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu isterse bu özgürlükleri kısıtlayabilecek her türlü kanun hükmünde kararnameyi çıkarabiliyor ve bu kanun hükmünde kararnamelerde Anayasa Mahkemesinin biliyorsunuz ki üzerinde hiçbir şekilde tasarruf hakkı da bulunmuyor ama Fransa’da alınan her karar mutlaka ve mutlaka anayasa mahkemesinin gözetiminden geçebilmekte. Bunun yanı sıra, özellikle idare mahkemelerinin ve yargının şu anda işlevsiz hâle gelmesi de yine OHAL’le birlikte karşımıza çıkan bir durum ama Fransa’da da şu anda bütün alınan kararların idari bir süzgeçten geçirildiğini tekrardan belirtmek lazım.

Türkiye’de OHAL’in getirdiklerini burada anlatmak gerçekten bu beş dakikaya sığmaz arkadaşlar ama şunu söyleyebilirim: Gözaltı süresi otuz güne çıkarıldı, müvekkiller ile avukatlar arasında yapılan görüşmeler kayıt altına alınmaya başlandı, hükümlü ve tutukluların sadece haftada bir yaptıkları telefon konuşması on beş günde bire çıkarıldı. 1.143 özel kurum, kuruluş ve derneğin kapatılması yine bu kararla hayata geçirildi değerli arkadaşlar.

Tabii, bizim bitmek bilmeyen en önemli konularımızdan biri de cezaevleri. Değerli milletvekilleri, vaktimiz sınırlı ancak cezaevleri bizler için çok önemli, hele bu günlerde çok çok daha önemli oldu.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi ve cezaevi alt komisyonu üyesi olarak birçok hak ihlali tarafımıza ulaşıyor ancak şuna eminim ki bu ihlaller sizlere de ulaşıyor. Fakat, Parlamentonun bugüne kadar cezaevlerinde yaşanan ihlallere ilişkin bu kadar sessiz kalmasının başta kabul edilebilir olmadığını söyleyelim. Bunlar, tüm bu ihlaller Türkiye'nin imzalamış olduğu bütün anlaşmalara da açık bir şekilde aykırılık teşkil ediyor. Bunun yanı sıra arkadaşlar, özellikle şunu söyleyelim: Adalet Bakanı çıkıp burada diyor ki “Cezaevlerinde işkence yoktur.”

Değerli arkadaşlar, işkence nedir? İşkence, sadece kişileri, insanları asit kuyularında öldürmek midir ya da Filistin askısında günlerce tutmak mıdır? İşkenceyi muhtemelen Adalet Bakanlığıyla farklı şekilde ele alıyoruz.

Değerli arkadaşlar, işkence, iki kolu olmayan Ergin Aktaş’ın hâlen cezaevinde hücrede kalmasıdır. İşkence, 15 ameliyat geçirmiş Sibel Çapraz’ın hâlen cezaevinde tutuklu bulunmasıdır. İşkence, 300’ü ağır hasta olmak üzere, şu anda tahliye olmayı bekleyen ağır hasta tutsakların tahliye edilmemesidir. İşkence, Bakanlık tarafından gönderilen genelgeyle birlikte idarenin keyfî ve hukuksuz bir şekilde hükümlü ve tutsaklara yönelik darp, işkence yapması; sağlık haklarından mahrum bırakmasıdır. En önemlisi de şudur, şunu söyleyelim: İşkence hâlen yasama faaliyetleri ve milletvekilliği devam eden bir siyasi liderin ilettiği metnin sansürlenerek ifade özgürlüğünün elinden alınmasıdır değerli arkadaşlar. Bu noktada “Türkiye'de işkence var mıdır, yok mudur?” tartışmaları çok açık şekilde ortaya konmaktadır. Kim nasıl isterse buyurun, gelin, beraber cezaevlerine ziyaret gerçekleştirelim; olanları, yaşananları direkt yerinde tespit edelim değerli arkadaşlar.

Bunun yanı sıra, kanun hükmünde kararnameler birçok özgürlüğü elimizden aldı ama özellikle şuna değinmek istiyorum: En son alınan kararda, 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de insan hakkı olan eğitim hakkına da müdahale edilmiş ve yine cezaevlerinde bulunan, cezaevlerinde terör örgütü üyeliği ya da bu örgütlerin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla suçlanan öğrenciler cezaevinde yapılan sınavlara bile giremeyecek şeklinde karar alındı değerli arkadaşlar.

Söylenecek çok şey var: İnsan haklarını gerçekten on dakikaya sığdırmak çok zor ama bugün konuştuğumuz her şey ne yazık ki havada kalıyor çünkü bu Parlamentonun üyesi 10 milletvekili şu anda tutsak, rehin ve bu sürece gelene kadar ucube bir şekilde çıkarılan dokunulmazlık yasasından tutun, Parlamentonun dokunulmazlıklar kaldırılırken bir bütün, tek vücut olarak bu dokunulmazlıklara “evet” dediğinden tutun, bugün demokratik siyasetinin tüm kanallarının açık bir şekilde kapandığından tutun bugüne kadar. Değerli arkadaşlar, “Minareyi çalan kılıfını hazırlar.” diye bir söylem vardır. Siz bunları yaparken çaldığınız minare değil değerli arkadaşlar, çaldığınız halkların birlikte yaşama umududur. Çaldığınız ülkedeki barıştır, kalıcı barışın tesisidir. Çaldığınız özgürlüklerdir. Çaldığınız ifade özgürlükleridir değerli arkadaşlar. Bu noktada ne Hükûmetin ne de buna destek veren muhalefet partilerinin bunlara bir kılıf uydurma, bir çözüm bulma şansı yoktur. Bu anlamda özellikle bir ayıp olarak Türkiye tarihine geçen bu kararın derhâl ve ivedilikle bundan vazgeçilmesini, arkadaşlarımızın –biliyoruz bizleri mutlaka seyrediyorlardır- bu Parlamentoda her milletvekili gibi yasama işlevini, yasama hakkını yerine getirmesi için gereğinin derhâl yapılmasını talep ediyoruz.

Herkese teşekkürler, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi söz sırası Van Milletvekili Nadir Yıldırım’a aittir.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

HDP GRUBU ADINA NADİR YILDIRIM (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nda yer alan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuyla ilgili partimizin görüşlerini ifade etmek için söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

2017 bütçe görüşmelerini savaşın, ekonomik krizin, toplumda oluşan sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel kutuplaşmanın gölgesinde görüşmekteyiz.

Doksan üç yıllık cumhuriyetin bütün boyutlarıyla bir sistem krizi yaşadığı günlerin içinden geçiyoruz. Bu krizin sebeplerini salt günümüzde aramak yanlıştır ve yanıltıcıdır. Türkiye’deki çoğulculuğa, çok kimlikliliğe, çok inançlı toplum yapısına uygun bir şekillenme sağlanmamış, tekçi, ulus-devlet anlayışına dayalı bir sistem inşa edilmiştir. Dünya ve ülke gerçeklikleri ve halkların mücadelesinin geldiği aşamada, ulus-devlet anlayışıyla halkların, inançların yok sayılmasıyla derinleşen yüz yıllık sorunlar çözülmek zorundadır. Bu sadece ülkemiz için bir zorunluluk değil, Orta Doğu için de önü alınmaz bir gerçekliktir.

Orta Doğu coğrafyasının esas çizgilerini oluşturan Sykes-Picot’nun 100’üncü yılında Orta Doğu yeni bir şekillenişin eşiğinde bulunmaktadır. 2010 yılı sonlarında Orta Doğu’da açığa çıkan toplumsal hareketlerin 2011 yılında Suriye’ye ulaşmasıyla başlayan ayaklanmalar ve sonrasında yaşanan çatışmalı süreç 6’ncı yılına ulaşmaktadır. Orta Doğu geçmişinin nasıl şekillendiği, geleceğinin nasıl şekilleneceğine dair de izler taşır. Coğrafyamızda, 20’nci yüzyıl başlarında şekillenişini en geç tamamlayan ülke Suriye’dir. Bu yönüyle de Orta Doğu’da şekillenişi sonrasında oluşumunu gerçekleştiren Suriye, Orta Doğu’nun prototip ülkesidir. Ülkelerin Suriye’deki savaşa vekâleten bu düzeyde katılım göstermesi, bu prototip oluşurken kendi renklerini verme çabasıdır. Bu saiklerle yükseltilen savaşın geçmiştekine benzer sonuçlar ortaya koyup koymayacağını hep birlikte göreceğiz. Ancak yaşayan toplum, teorileştirilmiş planlardan farklı sonuçlar da yaratabilir. Geçmişteki tarihî sıralanışla çıkarılan dersler ve öğretiler, güncel gerçeklikler karşısında eski kalmanın yanında kaosu ve çatışmayı yaygınlaştırmaktadır.

Orta Doğu’da bunlar yaşanırken ülkemizde yüzyıldır yaşananlar da, artık kalıcı çözümlerin gelişmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Başta Kürt halkının özgürlük sorununun çözümü olmak üzere, Alevi toplumunun inanç ve ibadet özgürlüğüne kavuşması, farklı halkların, inançların ve kimliklerin eşit bir hukuka kavuşması bir arada yaşam için elzemdir, ertelenemezdir.

Kürt sorununun Türkiye’nin demokratikleştirilmesi üzerinden çözümü adına 2012 sonunda Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan ile Hükûmet ve devlet heyetleri arasında başlayan görüşmeler doksan üç yıllık cumhuriyet tarihindeki en önemli gelişmedir. Sorunların kalıcı olarak çözülmesi, çatışmaların sonlandırılmasının yolu ve yöntemi, dünyadaki diğer örneklerde de olduğu gibi müzakeredir. Savaş ne kadar şiddetlenirse şiddetlensin bu savaşı bitirmenin yegâne yolu diyalog ve müzakereden geçmektedir. Bizler parti olarak toplumun beklentisi olan barışın kalıcılaşması çabalarını yok saymadığımızı belirtmek isteriz.

Yaklaşık üç yıl boyunca devam eden görüşmeler sürecince çatışmaların durması ve bu süre içerisinde kimsenin yaşamını yitirmemesi barış isteyen herkesin kazanımıydı. Bu görüşmeler sonrasında ortaya çıkan Dolmabahçe mutabakatı ve belirtilen esaslar, sorunların çözüm ilkelerinin ortaya konulması açısından oldukça önemlidir ve hâlen önemini korumaktadır. 5 Nisan 2015’ten bu yana Sayın Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecrit hâlen hukuksuzca devam ettirilmektedir. Bugünlere gelirken darbe mekaniğinin devreye girdiğinin en somut göstergesi tecridin başlamasıdır. 7 Haziran seçimlerine doğru gidilirken bu mutabakatın ve görüşmelerin yok hükmünde sayılması ise çok değil yakın zamanda tarihî bir hata olarak anılacaktır.

Kürt sorunu, bir çatışma sorunu değildir; sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel altyapısı olan ve inşa edilen devlet sisteminde Kürt halkı yok sayıldığı için ortaya çıkan bir sorundur. Çözümü de ancak ret, inkâr ve asimilasyon olarak ifade ettiğimiz politikalardan vazgeçilmesiyle mümkündür. Şimdiye kadar özgürlük mücadelesi yürüten bizler, Kürt sorununun çözümünü asla Türkiye’nin demokratikleştirilmesi sürecinden ayrı düşünmemekteyiz. Sorunun çözüm yolları, başta Alevi toplumu olmak üzere, toplumdaki bütün sorunların kalıcı şekilde çözümünü de kendisiyle getirecektir. Ancak, bu değil çatışma tercih edilmiştir. Basına yansıyan ve henüz daha inkâr edilmeyen, hatta neredeyse bütün aşamaları hayata geçirilen çöktürme planının Ekim 2014 MGK toplantısında karar altına alındığı anlaşılıyor. Henüz diyalog süreci devam ederken alınan bu karar, barışta değil savaşta ısrar edileceğinin de en net göstergesi durumundadır.

7 Haziran seçimlerine doğru giderken yükseltilen linç dalgası nedeniyle birçok il, ilçe binamıza saldırı oldu; Adana ve Mersin il binalarımız bombalandı. 5 Haziranda Diyarbakır’da gerçekleştireceğimiz mitinge bombalı saldırı gerçekleştirildi. Ancak, tüm bu saldırılara rağmen, yüzde 13,1 oy ve 80 milletvekiliyle Parlamentoya geldik. Ancak 7 Haziran Meclisinin iradesi yok sayıldı ve 1 Kasım seçim kararı alındı. 1 Kasım seçimleri öncesinde, Temmuz 2015’te gerçekleşen Suruç katliamında 33 genç sosyalist yoldaşımızı yitirdik. Hemen akabinde Ceylânpınar’da 2 polisin katledilmesiyle de çatışmalı süreç maalesef ki yeniden başladı.

1 Kasım seçim kararı alınmasının hemen akabinde partimize yönelik bir linç kampanyası gerçekleşti. Bir gecede yüzlerce il, ilçe binamız yakıldı, yıkıldı, taşlandı. Genel merkezimize organize şekilde linç örgütlendi ve ateşe verildi. Ancak, bizleri seçim dışında tutmak isteyenlere karşı demokratik siyasette ısrar ettik. Emek, barış ve demokrasi güçlerinin birlikte organize ettiği ve demokratik siyasetin, hakların ve özgürlüklerin öne çıkarılacağı mitinge canlı bomba saldırısı gerçekleşti ve 101 arkadaşımızı yitirdik. 10 Ekim katliamının gerçekleşmesi toplumun yükselen umuduna karşı yapılan en büyük katliamdır ve tarihe böyle geçecektir. Bizler her türlü riske ve seçim çalışmalarımızın engellenmesine rağmen 1 Kasım seçimlerine girdik ve 59 milletvekiliyle Parlamentonun üçüncü büyük grubunu oluşturduk.

Değerli milletvekilleri, çatışmaların başlamasıyla birlikte siyasal çözümün başlamasını zorlamak adına öz yönetim ilanları gerçekleşti. Halkın bu siyasal talebine tutuklama, baskıyla karşılık verilmesi üzerine de şehirlerde çatışmalar başladı. Birçok sivil yurttaş bu çatışmalarda yaşamını yitirdi, onlarcası yaralandı, yüz binlerce insan yerinden göç etmek zorunda bırakıldı. Cizre’de onlarca sivil “vahşet bodrumları” olarak adlandırdığımız bodrumlarda benzin dökülerek diri diri yakıldı.

Çatışmaların başladığı ilk günden itibaren bu çatışmaların diyalogla çözülebilmesi için Hükûmete yaptığımız tüm çağrılar sonuçsuz kaldı. Oysa bunun örneğini diyaloğun devam ettiği süreçte görmüştük. Artan gözaltılara ve polislerin sürekli olarak sokaklarda panzerlerle halkı taciz etmesi üzerine Cizre’de bazı mahallelerde hendek kazılmıştı. Sorunun çözümü adına HDP İmralı heyeti Kürt halk önderinin mesajını o dönem hendek kazan gençlere iletmişti ve bunun üzerine hendekler kapatılmıştı. Heyetimiz Cizre’den çıkar çıkmaz da sokakta oynayan Nihat Kazanhan polis kurşunuyla öldürüldü. O dönem gerçekleşen görüşmelerde, Hükûmetle gerçekleşen görüşmelerde çözüm sürecinden rahatsız olan güçlerin bu cinayeti işleyebileceği hususu konuşulmuştu. Ancak bu sürecin diyalogla çözülmesi konusunda yaptığımız tüm çağrılar ve girişimler sonuçsuz bırakıldı. Diyalogla çözüme dair elimizde örnekler varken savaşta ve çatışmada ısrar eden bir yolun tercih edilmesinin, barıştan vazgeçilmesiyle doğrudan ilişkisi olduğu aşikârdır.

MGK’da alınan kararlarla, siyaset devre dışı bırakıldı ve çatışmalar yükseltildi. Çatışma bölgelerinde dönemin İçişleri Bakanının talimatlarına uymayan, ona rağmen evlerinden çıkarılamayan siviller ve hastalar olduğuna şahitlik ettik. Bakan ve yereldeki güçler arasında bir koordinasyon sonucu böyle de davranılmış olabilir. Ancak böyle bile olsa, bizler seçilmiş halk vekilleri olarak bu durumları da yaşadık. Bunları Hükûmetle gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde de ifade ettik. O dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın bize söylediklerini burada söylemeyelim. Bu çatışmaların hangi güç veya güçlerle yürütüldüğünü kendisi elbette ki bir gün açıklayacaktır.

Ancak, 15 Temmuz darbe girişiminin yaşanmasının en büyük nedeni, çatışmalarla tekrar sokağa inen ordunun darbe yapma kabiliyetine yeniden kavuşmasıdır ve bunun sorumlusu en doğrudan Hükûmettir. Bu darbe zemininin siyasi ayağı da Meclise getirilen ve bizlerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını öngören tasarıdır. Halka rağmen siyaset yapmanın bedeli ağırdır. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına “evet” diyenler, bugün o bedelin ağır sonuçlarıyla karşı karşıyadır.

Hükûmetin bilgisi dâhilinde olup olmamasına bakılmaksızın, 15 Temmuz bir darbe girişimidir. Bu darbe girişiminden Hükûmetin bilgisi olup olmadığına, MİT’in bilgisi olup olmadığına, Genelkurmay Başkanlığında görüşmelerin yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, önlenmeyen bir kalkışma olduğu görülmektedir.

Bu meselenin bütün boyutlarıyla aydınlatılması gerekliliği üzerine kurulan Darbe Komisyonu şimdiden meselenin üstünü örten bir yaklaşımla böylesi bir girişimi bütün yönleriyle açığa çıkarmaktan uzaklaşmış durumdadır.

Darbe girişiminin hemen ardından ilan edilen OHAL ve çıkarılan KHK’lerle, Hükûmet tarafından bir cadı avına dönüştürüldüğü gerçeği net bir şekilde ortadadır. Şimdiye kadar 5 haber ajansı, 16 televizyon, 24 radyo, 62 gazete, 19 dergi ve 29 yayınevi kapatıldı. Yazarlar ve gazeteciler tutuklandı. 15 üniversite, 96 vakıf, 1.325 dernek, 19 sendika ve konfederasyon, 989 özel eğitim kurumu ve kuruluşu ile 34 sağlık kurum ve kuruluşu kapatıldı. 60 bine yakın kişi açığa alındı, 90 bine yakın kişi kamudan ihraç edildi ve 50 bine yakın kişi tutuklandı. Kamudan ihraç edilenlerin yaklaşık 23 bini asker ve polislerden oluşuyor. Bu, toplam ihracın dörtte 1’i demektir. Geri kalan ihraçlar ise sivil bürokrasiden yapılan ihraçlardır. Böylesi bir tablo karşısında darbe girişiminin sivil ayağının daha büyük bir paydaya sahip olduğu görülmektedir. Buna rağmen henüz siyasi ayağı ortaya çıkarılmış değildir; Hükûmet içinden darbeyi destekleyen bakanlar, milletvekilleri, parti örgütleri, belediyelere ilişkin de henüz kapsamlı bir açıklama yapılmış değildir. 50 bine yaklaşan tutukluların yargılamalarının nasıl yapılacağı konusunda kamuoyunda bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak hem darbenin siyasi ayağının ortaya çıkarılmaması hem de yargılamaların nasıl yapılacağının netleşmemesi, Hükûmet ile Gülen Cemaati arasında bir pazarlığa oturulabileceğine dair emareler de ortaya çıkarmaktadır. Bir uzlaşı sağlanıp sağlanmayacağını da önümüzdeki günlerde hep beraber yaşayarak göreceğiz.

15 Temmuzdan sonrasında devlette boşalan kadrolara yapılan atamaları ve yerleştirmeleri de yakinen takip etmekteyiz. Gördüğümüz tablo şöyledir: Bir cemaatten boşaltılan kadrolar başka cemaatlere tahsis edilmektedir. Paralel yapıyla mücadele ettiğini belirtenler, bu fotoğrafta yeni paralel yapılar yarattıklarını bilmeliler. Devleti cemaat yapılarıyla donatmak, paralelin paralelini yaratmaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu uygulamaların ülkemizi siyasi krize sürüklediği açıktır. Bu siyasi kriz, mutlak iktidar arayışından, başkanlık talebinden kaynaklanıyor. Bu siyasi kriz, belediyelere kayyum atanması, belediye eş başkanlarımızın tutuklanması ile eş genel başkanlarımızın ve milletvekillerimizin tutuklanmasıyla daha da derinleşmiş ve ekonomik krizi de kendisiyle birlikte getirmiştir.

Eş genel başkanlarımızın ve milletvekillerimizin tutuklanması halk iradesine darbedir. 4 Kasım 2016 tarihinde gerçekleşen bu siyasi darbe Türkiye siyasi tarihine bir utanç olarak şimdiden geçmiş durumdadır. Seçilmiş halk temsilcileri kendilerinden menkul insanlar değillerdir. Yaşanan bu tutuklamalar toplumdaki kutuplaşmayı daha da fazla derinleştirmektedir. Bugün topluma fatura edilmeye çalışılan bu darbe, bir arada yaşam ilkelerine vurulmuş bir darbedir. HDP’nin siyasal hayatın dışına itilmesi ve yok sayılmasının faturası topluma kesilemez. Siyasi hayatta olmamamızın sonuçlarını kaldırabilecek bir toplum da bulunmamaktadır. Şimdiye kadar partimize yönelik yapılan suçlamalar ve ithamlar, HDP’nin bu toplum için nasıl vazgeçilmez olduğunu görmeyen bir siyasi körlüğün yaptığı açıklamalardır. Varlığımızın gerçek hayata tekabül ettiğini görenler ve bu sözlerimizin ne demek olduğunu iyi bilenler elbette ki vardır. Farklılıkların nasıl bir arada yaşayacağının temsili bugün partimizin bütün kademelerinde karşılığını bulmaktadır.

Emek, demokrasi ve özgürlük için, halklara ve inançlara özgürlük için, özgürlükçü laiklik için, kadın özgürlüğü için, halkların bir arada, eşit, birliği için, yerel demokrasi, her türlü sömürüye karşı emek için, suyun ve doğanın sömürülmesine karşı yeni bir yaşam için, ekolojik bir toplum için, insan onuruna yakışır barınma için, doğal yaşam alanlarının korunması için, kültürel ve tarihî varlıkların korunması için, rant ve rüşvet düzenine karşı adil bir düzen için, işsizliğe ve yoksulluğa karşı gelir dağılımındaki adaletsizliğe son vermek ve adil bölüşüm için, çocuk hakları için, gençler için, askerî sivil bürokratik darbelere ve vesayete karşı demokratik siyaset için, Orta Doğu ve dünya barışı için ve yeni sivil demokratik bir anayasa için HDP bu ülkenin son şansıdır. Bu şansı, gözaltı ve tutuklamalarla, yok saymalarla, görmezden gelmelerle heba edenlerin bu ülkenin çıkarları için hareket ettiklerini söylemek mümkün değildir.

Bir an önce, eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimiz serbest bırakılmalıdır, belediye eş başkanları serbest bırakılmalı ve halkın iradesini yok sayan kayyum anlayışından vazgeçilerek belediye eş başkanları görevlerine iade edilmelidir. Ömrünü bu ülkenin barışına adayan Ahmet Türk’ün tutuklanması ise büyük bir siyasi ayıptır, utançtır. Bu utanç, ayıbın sahipleri tarafından bile taşınamamaktadır, derhâl bırakılmalıdır.

Tüm bu yaşananlardan ortaya çıkan sistem krizinin esas nedeni, merkezî, tekçi ve inkârcı yönetim anlayışıdır. Çözüm ise sistemin ademimerkeziyetçi bir anlayışla yeniden oluşturulmasıdır. Toplumdaki kutuplaşmayı daha da derinleştirecek, erkler arası ayrılığı “kurumlar arası uyum” adı altında silikleştirecek ve demokrasiyi uzun yıllar boyunca rafa kaldıracak bu tasarı, doksan üç yıllık Cumhuriyetin 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra karşı karşıya kaldığı en büyük felakettir.

Orta Doğu’da ve ülkemizde yaşanan sorunlara cevap bulacağımız esas soru birlikte nasıl yaşayacağımız sorusudur. Orta Doğu halklarının barışı, ülkemizdeki toplumsal barışın sağlanması ve kalıcı sorunların çözümü de birlikte yaşayacağımızın yol ve yöntemlerinin bulunmasıyla, buna uygun politikalar üretmekle mümkün olacaktır. Kendi siyasi iktidarlarını ve ikballerini üç beş yıl daha ilerletmek adına bu ülkeden yüz yıl çalanlardan değiliz, asla da olmayacağız. Mücadelemiz, Orta Doğu’nun ve ülkemizin yüz yıllık bir evreden geçtiği bugünlerde, önümüzdeki yüz yılı kazanma mücadelesidir, halklarımıza verdiğimiz söz budur ve bize ödetilmek istenen bedel bunun bedelidir. Bizler bu bedeli halklarımız için ödemeye hazır bir şekilde mücadelemize başladık ve asla bundan geri durmayacağımızı bir kez daha belirtmek istiyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, üçüncü söz Mardin Milletvekili Erol Dora’ya aittir.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

Sizin ve sizden sonra konuşacak olan, grubunuza ait sayın milletvekillerinin konuşma süreleri on dakikayla sınırlandırılmıştır.

HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 yılı Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, elbette “bütçe” dediğimiz olgu 78 milyon yurttaşımızın emeğiyle ortaya çıkan en önemli ortak paydalarımızdan birisidir. Dolayısıyla, bütçe görüşmeleri bu ortak birikimi nasıl harcayacağımızın bir kararlaştırılması niteliğindedir. Tabii, temsili demokrasinin gereği olarak bu kararlaştırma süreçlerini halkın iradesini temsil eden milletvekilleri olarak bizler yürütüyoruz. Bu bağlamda, halkın iradesini temsil yetkisini en güçlü biçimde kullanabilmek demokratik rejimlerin olmazsa olmazıdır.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye Parlamentosunun içerisinde bulunduğu durum ve OHAL uygulamaları değerlendirildiğinde, hukuk devleti ilkesi bakımından, evrensel hukuk normları bakımından ve bir cunta eseri olması vasfıyla sürekli olarak eleştirdiğimiz mevcut Anayasa bakımından kabul edilebilir değildir. Siyasi, ekonomik ve toplumsal faturası son derece kabarık olacak bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu her birimiz çok net olarak görüyor ve yaşıyoruz.

Değerli milletvekilleri, halkın iradesiyle Parlamentoda görev yapan ve Türkiye’nin üçüncü büyük siyasi partisi olma vasfına sahip Halkların Demokratik Partisinin Eş Başkanlarıyla birlikte 10 milletvekili âdeta siyasi rehin pozisyonunda cezaevinde tutulmaktadır ve biz şu anda 78 milyonu ilgilendiren bütçe tasarısını görüşüyoruz. Bu durum görüşmelerin meşruiyetine büyük ve telafisi zor bir gölge düşürmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekillerine gerek evrensel ölçekte gerekse ulusal anayasalarda düzenlenen ifade hürriyeti dokunulmazlığını sağlamak demokratik parlamenter rejimlerin önemli bir geleneğidir. Demokrasi mücadelesinin önemli bir kazanımı olan bu prensip, Venedik Komisyonunun 1996 tarihli yasama bağışıklığı rejimi hakkındaki raporunda belirtildiği gibi, parlamentonun bir kurum olarak kolektif biçimde korunmasına hizmet ederken parlamento üyelerine de yürütme, yasama veya parlamento çoğunluğuna karşı bireysel koruma sağlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15’inci maddesinde ve Anayasa’mızın da 15’inci maddesinde olağanüstü durumlarda dahi korunması zaruri olan çekirdek haklara yer verilmiştir. Bu haklardan birisi de suçluluğu mahkeme kararıyla saptanıncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağına ilişkin yani masumiyet karinesidir. Anayasa’nın 83’üncü maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi dâhi üyelik sıfatının sona ermesine bırakılmaktadır. Yine, Anayasa Mahkemesinin Aralık 2013’te verdiği Mehmet Haberal ve diğer milletvekillerine uygulanan kararları ortadadır. Anayasa Mahkemesi bu kararında, milletvekilinin tutuklanmasıyla seçilme hakkının ihlal edildiğini açıkça belirtmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyinin anayasal konulardaki uzmanlık organı olan Venedik Komisyonu, Türkiye’de milletvekilleri dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin raporunda, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde ifade özgürlüğü ihlali konusunda sicili en kabarık ülkelerden biri olduğunu hatırlatarak; Türkiye’de parlamenterlerin yasama dokunulmazlığı konusunda 2016 Mayıs ayında yapılan Anayasa değişikliğini Avrupa hukuk normlarına aykırı buldu ve geri çekilmesini talep etti.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulmasını öngören tavsiye karar tasarısını onayladı. Ülke ekonomimizin geldiği durum ortada. Her siyasi hamlenin ekonomik bir karşılığı olduğunu, hep birlikte, en yalın hâliyle hissederek yaşıyoruz. Netice itibarıyla her alanda istikrarsızlığa yol açan bu ceberut uygulamalardan ve özellikle OHAL uygulamasından derhâl vazgeçilmeli ve ülke barışına, güçlü demokrasiye, hukukun üstünlüğüne hizmet edecek çağdaş ve makul düzenlemelerin önü açılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, şimdi, Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi bağlamında, azınlık cemaatlerine ait vakıfların karşı karşıya bulunduğu sorunlara değineceğim. Bildiğiniz gibi, azınlık vakıflarına yani Ermeni, Süryani, Keldani, Rum ve Musevi vakıflarına ait taşınmazlara el konulması meselesi uzunca bir süredir Türkiye’nin önünde çözüm bekleyen önemli sorunlardan birisidir. 1936 yılından başlayarak süregelen bu sorunlarla ilgili, AKP hükûmetleri döneminde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların da etkisiyle 2003, 2008 ve 2011 yıllarında bazı olumlu düzenlemelere gidilse de mazbutaya alınmış vakıflar ve el konulmuş taşınmazlar meselesine kapsayıcı çözümler üretilememiştir. El konulmuş taşınmazların sayısı o kadar fazladır ki, iade edilen mülklerin sayısı bunların yanında sembolik düzeyde kalmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, azınlık vakıflarının yaşadığı ve acil çözüm üretilmesi gereken bir sorun vakıfların Seçim Yönetmeliği meselesidir. Azınlık vakıflarının yönetim kurullarının seçimini düzenleyen yönetmeliğin Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaklaşık dört yıldır iptal edilmiş olması nedeniyle vakıflar birçok idari sıkıntı yaşamaktadırlar. Anayasal bir hak olan seçme ve seçilme özgürlüğünün engelleniyor olması azınlık cemaatlerinin örgütlenme özgürlüğünü de kısıtlamaktadır. İlgili vakıf temsilcilerinin bu konuda Hükûmet yetkilileriyle onlarca kez görüşmelerine karşın, yine bu kürsüden defalarca bu konuyu dile getirmemize rağmen, ortada henüz bir yönetmelik yok ve bununla ilgili nasıl bir çalışma yürütüldüğüne dair bir bilgi de maalesef mevcut değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer önemli konu, Süryani halkı için çok önemli ve kutsal olan ve seçim bölgem Mardin Midyat’ta bulunan bin altı yüz yirmi yıllık tarihî Mor Gabriel Manastırı Vakfına ait haksız biçimde el konulan toplam 30 parsel araziden şu ana kadar maalesef sadece 12 parsel arazi Vakfa iade edilmiştir. Geriye kalan arazilerin bir an önce Vakfa iadesini buradan bir kez daha talep ediyoruz. Ayrıca, Mardin’in en ihtişamlı yapılarından birisi olan ve hâlen Kültür Bakanlığı İl Müzesi olarak kullanılan Süryani Katoliklere ait Patrikhane binasının da hak sahiplerine iade edilmesini bekliyoruz.

Diğer taraftan, kadastro çalışmaları süreci ve Büyükşehir Yasası’ndan kaynaklı uygulamalarla, Mardin’in çeşitli köylerinde Süryanilere ait kilise, manastır ve bunlara ait gayrimenkuller hazine mülkü olarak tescil edilmiştir. Bu yanlış uygulamanın ortadan kaldırılması ve bu mağduriyetin acilen giderilmesi gerekmektedir.

Son olarak, geçtiğimiz ay, Urfa’da Süryanilere ait geriye kalan tek ibadethane olan Aziz Petrus ve Aziz Pavlus Kilisesi Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı tarafından idari bina olarak kullanılmaya başlanmıştır; bu haksız uygulamanın da bir an önce sona ermesini beklemekteyiz.

Değerli milletvekilleri, bu bağlamda, azınlık vakıflarının sorunlarının çözümüne ilişkin Meclis Başkanlığına sunmuş bulunduğumuz kanun teklifimizde de belirttiğimiz gibi, azınlık vakıf mülkleriyle ilgili olarak yurttaşlarımızın talebi şudur: 1936 Beyannamesi’nde kayıtlı olup olmamasına bakılmaksızın, 1912 tarihinden itibaren azınlık vakıflarının ellerinden hukuksuzca alınmış bulunan taşınmazlar, mazbutaya alınmış vakıflar ve üçüncü şahıslara satılmış taşınmazlar da dâhil olmak üzere, hiçbir şart ileri sürmeden ilgili vakıflara iade edilmelidir.

Diğer önemli konulardan birisi de 1844 yılında açılan ve daha sonra Lozan Anlaşması kapsamında faaliyetlerine devam eden Heybeliada Ruhban Okulu 1971’de kapatıldı. Lozan Anlaşması’na aykırı olan bu uygulamanın derhâl sona erdirilerek Ruhban Okulunun açılmasını hukuk devleti adına bir kez daha talep ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, son olarak, Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş tarafından sarf edilen ve kamuoyunu ve özellikle de gayrimüslim yurttaşlarımızı derinden inciten ve açıkça nefret söylemi niteliği taşıyan ifadelere dair de belirtmeliyim ki Farsça “gabr” olan, “Müslüman olmayan” sözcüğünün zamanla “kâfir”e, oradan da “gâvur”a dönüşen ifade, aslında kendi dini dışında olanla ilgili ön yargıların bir dışa vurumudur. Osmanlı Dönemi’nde bile padişah fermanıyla yasaklanan bir kavramı kullanarak bunun suç olmadığını, “gâvur” sözcüğünün Müslüman olmayanları kastetmediğini söylemek makul bir izah sayılamaz. Özellikle devleti temsil edenlerin bu kelimeyi kullanmasının Müslüman olmayan kimliklerin kendilerini daha da güvencesiz ve dışlanmış hissetmelerine neden olacağı aşikârdır. Yine, 2015 Yükseköğretim Geçiş Sınavı’nda “gâvur” sözcüğünün geçtiği ve nefret söylemi içeren bir soru önergesi vermiş olmamıza karşın, bugüne değin Millî Eğitim Bakanlığınca bize herhangi bir cevap verilmemiştir.

Bir kez daha hatırlatıyoruz: Türkiye çok kimlikli, çok kültürlü bir toplumsal yapıya sahiptir ve bunu, bu toplumsal yapıyı yönetme görevini üstlenenler en fazla göz önünde bulundurmalıdır diyor, bir kez daha hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dora.

Şimdi söz sırası İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’a aittir.

Buyurun Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle eş genel başkanlarımız olmak üzere, milletvekillerimizin yasama faaliyetlerinden alıkonmasını Sayın Hükûmete sormak istiyorum: Bu, oligarşik bürokrasinin bir tasarrufu mudur yoksa sizin siyasete müdahaleniz midir? Ya da oligarşik bürokrasinin siyasete müdahalesini nasıl engelleyeceksiniz?

Değerli milletvekilleri, Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığının 2017 yılı bütçesi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubunun görüş ve önerilerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Bütçeler yalnızca ekonomik göstergeler değil, aynı zamanda da çok önemli siyasal belgelerdir. Her şeyden önce, bir bütçenin onaylanması demek, bir hükûmetin faaliyetlerinin meşruluğunun da onaylanması anlamına gelmektedir. Ayrıca, bütçeler hükûmetlerin eğitime, kültüre, emek alanına, sosyal hak ve özgürlüklere, kısacası hemen hemen her konuya dair yaklaşımlarının da en önemli göstergeleridir. Bu bütçe dönemi de göstermiştir ki AK PARTİ Hükûmeti iç ve dış siyasette bildiğini okumaktan vazgeçmemekte ve muhalefetten gelen uyarıları dikkate almamaktadır.

Değerli milletvekilleri, biraz önce ifade ettiğim üzere, bütçeler temel insan hakları üzerinde de birtakım verileri ortaya sunmaktadır. Bu konuda, AFAD, temel insan hakkı konusunda nerede olduğumuzu bize çok net bir şekilde göstermektedir. AFAD’ın İnternet sayfasında yer alan bilgilere göre, 5 Aralık 2016 itibarıyla, AFAD’a bağlı barınma merkezlerinde 257.818 mülteci yaşamaktadır. Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’ın da Komisyonda verdiği rakamlara göre de Türkiye’de şu an 2 milyon 758 bin 409 sığınmacı bulunmaktadır.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sadece Suriyeli o.

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Evet.

Türkiye’de bulunan Suriyelilerin yalnızca onda 1’ini mülteci kamplarında barındırabiliyoruz. Geriye kalan 2 milyonun üzerindeki Suriyeli, sert kış koşullarında sokaklarda, insan onuruna yakışmayan bir durumda maalesef yaşamaya zorlanmaktadır. 2 milyon insanın Türkiye’nin neredeyse her kentinde bir şekilde savrulmuş durumda yaşamalarını nasıl kabulleniyoruz, bunu da ayrıca sormak istiyorum. Hükûmetin Suriyelileri Avrupa’ya karşı pazarlık konusu yapması dışında bir planlaması var mıdır, bunu da öğrenmek istiyoruz.

Şehirlerde kayıt altında olmayan sığınmacılar dışında, AFAD kamplarında kalan Suriyelilerin ne durumda olduğunu, kamplarda olan insanlık dışı olaylar dışında bilmemekteyiz.

Değerli milletvekilleri, hepinizin, sabah akşam üstünde kafa yorması gereken konulardan birisi, çocuk istismarı konusudur fakat sadece Nizip Mülteci Kampında 30 erkek çocuğuna tecavüz edilmesi, bu konuda ne kadar başarısız olduğumuzu göstermektedir. Bu devletin bir kurumu olan AFAD’a ait bir kampta, herkesin gözünün önünde, 30 erkek çocuğunu 1,5 ila 5 lira arasında bir ücret karşılığında istismar etmişler. Bunun üzerine daha neyi söyleyebiliriz? Bu dünyada çocuk konusundan daha politik ne olabilir?

İstismara uğrayan çocukların aileleri, kamptan çıkarılmaktan, atılmaktan korktukları için konuşamamaktadırlar. Aileler biliyor, AFAD yetkilileri biliyor, çocuklar biliyor. Üstelik, bu kampı 23 Nisanda Almanya Başbakanı Angela Merkel de ziyaret ediyor ama partimizin bir heyetle kampı ziyaretine izin verilmiyor.

Peki, diğer kamplarda durum farklı mı? Maalesef hayır. Gaziantep’in İslâhiye ilçesinde bulunan 2 no.lu Mülteci Kampında da Suriyeli 5 çocuk istismara uğruyor. Yine aynı ihmaller, yine korunan ve gizlenen failler.

Daha bize sığınan insanların çocuklarını koruyamıyoruz, barınma ve eğitim gibi konulara giremiyoruz bile. Mülteciler için kurulan çadır kentler, görgü tanıklarının beyanlarına ve STK raporlarına göre, mühimmat deposu olarak kullanılıyor. Konuya dair verilen önergeler cevaplandırılmıyor. Sonra, kamp tamamen boşaltılıyor. Hatay, Urfa ve Antep’te bulunan kamplara sivil toplum örgütlerinin, basın mensuplarının ve milletvekillerinin girmelerine müsaade edilmiyor. İçeride ne olduğunu soruyoruz ama cevap alamıyoruz. Sonra da kalkıp uluslararası siyasette mülteciler konusunda dünyanın bizi yalnız bıraktığını söylüyoruz. Uluslararası kurumlar için şeffaflık en büyük ölçüttür bu konuda. Kendi milletvekillerinin denetimini yapamadığı, ziyaret edemediği bir yer için dünya neden yardım yapsın ki? Bu konudaki tutarsızlığımızı da tekrar ortaya koyuyoruz.

Hükûmet bugüne kadar bu hususla ilgili sorularımıza cevap vermemiş olabilir, burada bu soruları cevaplamak zorundalar. AFAD’ın mülteci kamplarının, IŞİD ve El Nusra gibi çeteci yapılanmaların sığınağı hâline geldiği iddiaları doğru mudur? Birçok medya kuruluşu ve uluslararası kurumların iddialarına göre bu kamplar IŞİD’in eğitim ve örgütlenme kampına dönüşmüş müdür? Suriye’de savaştırılan ÖSO üyelerine maaş veriliyor mu? Peki, AFAD kamplarında bulunan sığınmacılara Suriye’de savaşmaları karşılığında vatandaşlık verileceği iddiaları doğru mudur?

Değerli milletvekilleri, mülteci kamplarının kurulacağı alanlar yeni sorunlar doğuruyor. Pazarcık Terolar’da Alevilerden oluşan 16 köyün ortasına Suriyeli mülteciler için 27 bin kişi kapasiteli, 600 konutluk bir konteyner kent inşa etmek bölgenin demografik yapısıyla doğrudan oynamaktır. Karar alma süreçlerine dâhil edilmeyen bölge halkı dava açmak suretiyle hukuki düzeyde hak arayışlarını sürdürürken demokratik ve haklı taleplerini barışçıl, kitlesel protestolarla dile getirmek istediğinde gaz bombası ve tazyikli suyla karşılaşmaktadır. 82 yaşında bir yurttaşımız bu şekilde hayatını kaybetti bu eylemlerde. Yine, Alevi halkının yoğun biçimde yaşadığı Sivas’ın Divriği, İmranlı, Zara, Yıldızeli ve Malatya’nın Akçadağ ilçelerinde benzer AFAD kamplarının yapılmasının planlandığı söyleniyor. Halka soruluyor mu bu durum? Elbette ki hayır. Toplumda yarattığı endişeyi gidermeye yönelik bir açıklama var mı? Elbette ki yok.

Değerli milletvekilleri, acil durumlarda ne yapıyor AFAD, biraz da bu konudan bahsedeyim. Bildiğiniz gibi, 21 Eylül 2016 tarihinde Trabzon Beşikdüzü ilçesi ile Giresun Eynesil ilçesinde şiddetli yağış sel baskınlarına yol açarak 3 yurttaşımızın ölümüne sebep oldu. Yine, 2015 yılının Ağustos ayında Rize’nin Hopa ilçesinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle de 8 yurttaşımız yaşamını yitirmiştir.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Artvin Hopa.

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Gerçekleşen sel felaketiyle, STK’ların uyarılarını dinlemeyen AFAD, ekolojik kıyım ve dere yataklarındaki yapılaşmanın olası bir felaketle bilançosunun ağır olacağı söylenmesine rağmen ne olası riskler ortadan kaldırılmıştır ne de bu sel felaketini yönetebilmiştir. Hatırlarsanız, Kasım 2014’te sel bir kez daha vurmuştu ve 3 vatandaşımız daha hayatını kaybetmişti. AFAD ekiplerinin çalışmaları yalnızca cenazelerin çıkarılması meselesine dönüşmüştür. Hükûmet yetkililerinin sel felaketlerini kot farkıyla açıklamaları hâlâ hafızalardayken uzmanların görüşlerinden yola çıkarak Karadeniz’de meydana gelen sel felaketleri sonrası ortaya çıkan manzaralardan ne AFAD’ın ne de ilgili bakanlıkların duruma ilişkin hiçbir tedbiri yeterince almadığını görmekteyiz. Sel felaketi sonrası erken müdahalenin yapılmadığı bölgede bulunan AFAD ekiplerinin yetersiz kaldığı, sonradan müdahale için gelen ekiplerin geç kaldığı, ekiplerin arasındaki koordinasyon eksikliği, coğrafyayı tanımayan ve afet konusunda yeterli bilgi ve birikime sahip olmayan memurların atanması, il ve ilçe afet planlarının mevcut durumu karşılamaktan uzak ve güncellenmemiş olması, kurumlar arası yetki çatışmasından kaynaklanan sorunların nedeni, AFAD’ın kurumsallığının sorgulanmasına neden olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 17 Kasım 2016 tarihinde Siirt’in Şirvan İlçesi Maden köyünde bulunan bakır madeni sahasında meydana gelen göçük sonucu, 16 işçi madende oluşan göçük sonucu toprak altında kalmıştır. 16 madencinin toprak altında kaldığı faciada arama kurtarma çalışmalarında 10 kişinin cansız bedeni toprak altından çıkarılmıştır. Hâlen göçük altında bulunan 4 işçi için çalışmalar ise devam ediyor. Bilirkişilerin ve teknik disiplinlerden mühendislerin katılımıyla yapılan değerlendirmelerde, olayın bir iş cinayetine dönüşmeden önlenebileceği belirtilmiştir. Maden emekçilerinin her defasında maden kazalarında yaşamlarını yitirmeleri, göçük altında kalmaları ve cenazelerine ulaşılmaması kimin sorumluluğundadır? AFAD, Şirvan’da üzerine getiren sorumluluğu yerine getirmiş midir? AFAD’ın Van depremi sırasında dağıtılan yardımlar konusunda takındığı siyasal tavrı çok iyi biliyoruz. Aynı şeylerin Şirvan’da yaşanmaması adına Hükûmete buradan sorumluluklarını hatırlatmak isteriz.

Değerli milletvekilleri, son olarak Sayıştayın raporu üzerinde birkaç şey söylemek istiyorum. Soma faciası sonrası toplanan yardım paralarından 5 milyon 389 bin 681 TL’nin, bu meblağın nereye harcandığı hâlâ açıklanamamışken şimdi de taşınmazlar konusunda bir sis perdesi oluşturulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bir kurumun taşınmazlarının kayıt altına alınmamasının nedeni nedir, neyi gizliyorsunuz? Ya da bu kurum neden yeterince şeffaf yönetilmiyor, Sayıştay neden sorumluluğunu gerektiği gibi yerine getiremiyor? Denetlenen kamu idaresinin sorumluluğu ve Sayıştayın denetim sorumluluğu karşısında bir sorumsuzluk olarak karşımıza çıkması hususunun burada değerlendirilmesini yüce heyetinizden talep ediyorum.

Sizi tekrar saygıyla selamlıyorum arkadaşlar, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Doğan.

Şimdi söz sırası Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir’e aittir.

Buyurun Sayın Pir. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ZİYA PİR (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkan geçen hafta da olduğu gibi yine benim ismimi eksik zikretti. Ben aynı zamanda Abdullah Zeydan’ım, Nursel Aydoğan’ım ben. Leyla Birlik, Nihat Akdoğan, Selma Irmak, Ferhat Encu, Gürsel Yıldırım, İdris Baluken’im ben. Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Sebahat Tuncel; 12 Eylül cuntasına boyun eğmeyen, size de eğmeyecek olan Gültan Kışanak ve Ahmet Türk’üm ben ve şimdi, yaklaşık otuz altı yıl yurt dışında yaşamış Ziya Pir, Diyarbakır milletvekili olarak yurt dışı Türkleriyle ilgili birkaç kelam etmek istiyorum.

Her şeyden önce Sayın Bakanım, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza değer verin ve onlara destek çıkın. Sadece manevi destek değil. Manevi destek çok çok önemlidir, bunları zaten programınızda sıralamışsınız, iyi de etmişsiniz. Aynı zamanda, orada yaşayan vatandaşlarımızı maddi alanlarda sömürmeyin lütfen. Pasaport masraflarına, yurt dışından getirdikleri telefonlara, arabalarla ilgili triptiklere, askerlik, emeklilik meselelerine vaktim olursa gireceğim, yoksa başka zamana.

Sizin onlara ne kadar değer verdiğinizi birkaç gün önce, İstanbul’da üçüncü havalimanından şehre yapılacak olan metro ihalesinde gördük. TL bazında değil, 1 milyar euroya yaptıracaksınız onu ve birkaç gün içinde euro kurundaki dalgalanmadan onların elde ettiği avantaj onlara ayırdığınız bütçenin yarısı kadar aşağı yukarı. Onlara ne kadar değer verdiğinizi buradan da anlıyoruz.

Niye “yurt dışında yaşayan vatandaşlar” diyorum? Çünkü, sizin hedef kitlenizde yurt dışında yaşayan vatandaşlar, soydaş ve akraba toplulukları ile uluslararası öğrenciler var.

Şimdi, sizin çalışmalarınıza girmeden önce kullanmış olduğunuz dile girmek istiyorum. Kurumun raporlarında oldukça sorunlu bir dil kullanmaktasınız. Örneğin, eğitim ve gençlik çalışmalarında, gençlik çalışmaları bölümünde belirtilen “Soydaş ve akraba topluluklarımızın bulunduğu coğrafyalardaki gençlerin bilgi birikimlerinin artırılması, eğitim seviyelerinin yükseltilmesi…” Bunu tekrar bir söyleyin kendi içinizde bakalım. Arkadaşlar, bu hiyerarşik bir bakış açısıdır, belirtilen kesimi aşağı, muhtaç göstermektedir; bana göre, aşağılamaktadır. Âdeta, hedef gruptan öğrenebileceğimiz sanki hiçbir şey yokmuş gibi, onların bizimle paylaşabileceği hiçbir tecrübeleri yokmuş gibi davranıyorsunuz. Tek tipçi, öğretici bir yaklaşımla kazanılması gereken kesim olarak gençlere bakıyorsunuz.

Burada, bu coğrafyada ne oluyor? Çocuklar ve gençler savaş politikaları yüzünden yaşamlarını yitirirken “soydaş ve akraba olan gençler” olarak yeni tanımlar ve yeni kesimler yaratmak, bir de bunu bursla yapmak Hükûmetin kolonyal ya da sömürgeci politikalarının bir tezahürüdür. Bu konuda kullanılan hiyerarşik dil de bunu göstermektedir. Kullanılan bu dile verilecek en uygun örneklerden biri yine sizin İnternet sitenizde vardır arkadaşlar. Yine “gençlik çalışmaları” bölümünde “eğitim” kısmında kullanılan Afrikalı 2 çocuğun fotoğrafı var. Tam altındaki yazı da eğitim seviyelerinin yükseltilmesi üzerinedir ve oldukça düşündürücüdür. Biraz önce sizin sayın hatibiniz aynı konuda aynı kelimeleri sarf etti. Bu çok tehlikelidir arkadaşlar, bunu tekrar bir gözden geçirin diyorum. Batı’nın sömürgeci mantığı AKP’ye sızmış durumdadır. Sizin içinize daha önce başkaları sızdı, ne hâle geldiğinizi gördük, bu mantık da sızarsa bilmiyorum ne hâle gelirsiniz.

Yaşadığımız coğrafyada yaşanan katliamlardan kaynaklı, gençler -net olarak söylüyorum Kürt ve Türk gençleri- aralarındaki köprüleri birer birer atarken Hükûmet başka hayaller peşindedir. Yine “gençlik çalışmaları”nda, ortak tarih ve kültürel değerlerin paylaşılmasına dair büyük laflar ediyorsunuz. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren özellikle sizlerin, resmî tarihin yani tek tipçi tarihçiliğin eğitim kurumlarında öğretildiği bir ülkede AKP’nin hedef gruba ne tür bir ortak tarih çerçevesi sunacağını doğrusu ben de merak ediyorum. Sizin içinizdeki İslamcılar da eminim bunu merak ediyordur.

Gelelim faaliyetlerinize: YTB faaliyetlerine dair açıklamalarda yurt dışında yaşayan vatandaşlarla ilgili çalışmalar yapmak ve sorunlara çözüm üretmek konusunda net bir çerçeve yok. Mesela, yurt dışında yaşayan vatandaşlar için ne gibi çalışmalar yaptınız, ne gibi araştırmalar yaptınız? Buna ne gibi çözümler buldunuz? Ben bilmiyorum. “Başka bir devlette yaşamına devam eden kişilere veya orada doğup büyümüş kişilere dair faaliyetlerde bulunmak”tan kasıt nedir? Biz, hedef olarak onlara ne sunacağımızı net bir şekilde biliyoruz ama sizden emin değilim çünkü her gün çıkıp “Ey Batı, iç işlerimize karışmayın.”, “Ey Batı, siz dış mihraksınız.” diyorsunuz.

Buradan sormak lazım: Avusturya’da en iyi entegre olan kesim Kürtlerden de önce Türklerdi. Bugün ne duruma geldi? UETD’yle oradaki Türkleri ne hâle getirdiniz? Bunun hesabını verin.

Almanya’da İçişleri Komisyonu kapalı toplantı yapıyor ve sanıyor musunuz orada, sadece Sakine Cansız ve arkadaşlarını öldüren Almanya’daki 6 bin Türk ajanı, MİT ajanı konuşuldu? Hayır, aynı zamanda, oradaki UETD ve DİTİB konuşuldu. Bunları bir düşünün. Ben, bilmiyorum Dışişlerinin bundan haberi var mı.

Ayrıca, yurt dışında yaşayan vatandaşlara yönelik “Vatandaşlık çalışmaları” bölümünde alt başlık olarak belirlenen “Ayrımcılıkla mücadele” kısmı, ötekileştirmeden dışlama temelli hak ve özgürlük ihlalleri gibi Türkiye’de oldukça sorunlu olan alanlarda yurt dışında yaşayan vatandaşların haklarının savunuculuğuna soyunuyorsunuz. Önce burada Sayın Bakan, önce burada. Hatta “Bu kapsamda, kamuoyu duyarlılığının artırılması amacıyla, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, din ve inanç hürriyetine aykırı eylem ve nefret söylemleriyle mücadele alanında faaliyet gösteren kurumların kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılacak.” deniliyor. Ne güzel, destekliyoruz ama önce burada, binden fazla bu konularda çalışan dernekleri, onlarca vakıfları kapattınız, “Yurt dışında bunları yapacağız.” diyorsunuz. Bu ne ikiyüzlülük? Niye kapatıyorsunuz buradaki dernekleri? Bu konularda çalışanları… Aynı çalışmaları, Sayın Bakan, öncelikle Türkiye'de sizden bekliyoruz.

9 başlığınız var, çalışma konuları:

1) Ayrımcılıkla Mücadele Programı.

Destekliyoruz, burada da yapın lütfen.

2) Aktif Yurttaşlık ve Eşitlik Katılım Programı.

Destekliyoruz, burada da istiyoruz.

3) Herkes İçin Adalet.

Şu resme bir bakın, şu resme bir bakın, utanın, önce bu Mecliste adalet, önce burada. Şu üyelerimizi buraya getireceksiniz, onların yeri şu sıralar.

4) Çift Dilli Eğitime Destek Programı.

Günaydın! Biz bunları söylerken Türkiye’de, Türkiye için, bize terörist muamelesi yapıyorsunuz. Ee, bizim programı, HDP programını kopyalamışsınız; ne güzel etmişsiniz, destekliyoruz ama önce burada…

5, 6, 7, 8, 9 diye gidiyor böyle, çok fazla vaktim yok, girmek istemiyorum.

Bu arada, yurt dışında STK’larla yürüttüğünüz programlar, projeler… Hangi kriterlere göre onlara veriyorsunuz? Hangilerini vermiyorsunuz? 2011-2013 Faaliyet Raporu’nuzu İnternetten kaldırdınız sonra Sayın Bakan, siz belki bilmiyorsunuz ama arkanızdakilere, yanınızdakilere bir sorun. Berlin’de UETD gençlikle ilgili bir faaliyet yapmıştı, oraya giden paralar nereye gitti? Örnek proje olarak gösterdiklerini birden İnternetten kaldırdılar. Niye? Çünkü yok ortada, öyle bir proje yoktu. Sonra uyduruk bir şey yaptınız, bunları da saymayalım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, birilerini “bizden” diye kazanmak için, yurt içindekileri, buradaki, ülke içindeki kendi vatandaşlarımızı lütfen ötekileştirmeyelim, onları da kazanalım.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer’e aittir.

Buyurun Sayın Taşçıer. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

4 Kasımdan bu yana, her biri on binlerce oy almış, Eş Genel Başkanımız dâhil olmak üzere, 10 parlamenter arkadaşımız Anayasa ve yasalara aykırı bir şekilde cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. Bu hukuksuzluğa bir an önce söz verilmeli ve parlamenter arkadaşlarımız derhâl serbest bırakılmalıdır. Türkiye’de sivil, demokratik, barışçıl siyaset yoluyla Kürt sorununu Parlamentoda gündeme taşımak isteyen ve çözümü konusunda uğraş veren Kürt siyasetçilerine karşı sergilenen bu tavırdan bir an önce vazgeçilmelidir. Parlamentoda Kürt siyasetçiler dışlanmamalı, seçimle iş başına gelen Kürt illerinin belediye eş başkanları, başta Ahmet Türk olmak üzere, bir an önce cezaevinden çıkarılıp görevine iade edilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP ve MHP ittifakıyla gerçekleşmesi beklenen yeni anayasa üzerine bugünlerde Meclise bir önerge verilecek diye kamuoyunda tartışılıyor. Verilecek mi, verilmeyecek mi, o çok net, belli değil çünkü bu tür durumlarda çoğu zaman gelmemiş olan bu tür yasalar da çok mevcuttur. Türkiye’de sistem değişikliğine yol açacak olan, parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçilecek bir değişik önergesinden bahsediliyor ama içeriğini, kaç madde olduğunu, hatta gelecek sistemin adının ne olacağını bile bilmiyoruz. Oysa, yeni demokratik bir anayasa Türkiye’nin en acil ve temel meselelerinden biridir. Bugün yaşanan ekonomik ve siyasal krizlerin temeli demokratik bir anayasanın yokluğundan kaynaklanmaktadır. Anayasa meselesi yıllarca, on yıllarca tartışıldı, toplumun her kesiminin büyük bir beklentisi olarak Meclisin gündeminden düşmüyor. 2011 seçimleri öncesi ve özellikle sonrası Parlamento bileşiminin değişiklik konusunda hamleleri oldu. Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu; toplumda, akademik kurumlarda, sivil toplum örgütlerinde, medyada geniş tartışmalar yapıldı. Başta AKP olmak üzere, farklı partilerin görevlendirdiği Anayasa uzmanları anayasal taslaklar hazırladılar. Anayasa Komisyonu dört partinin uzlaşmasıyla 60'ı aşkın madde değişikliğini de ortaya koydu.

Bütün bu çaba ve ilerlemeler bir yana atılarak, sadece AKP ve MHP'nin iş birliğiyle Anayasa değişiklikleri yapılmak istenmektedir. En büyük yanlışlık da burada başlıyor. Toplumun büyük kesimleri, onların oy verdikleri partiler dışlanarak Anayasa değişikliğine gidiliyor. Belli ki toplumun önemli kesimlerinin; Kürtlerin, Alevilerin, farklı etnik, dinî, mezhebî kesimlerin büyük ihtiyaçlarına cevap olacak değişiklikler değil, sadece AKP Hükûmetinin ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önümüze koydukları dayatmalardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin herhangi bir anayasaya değil, demokratik bir anayasaya ihtiyacı vardır. Demokratik anayasa demek, bir ülkenin toplum kesimlerinin tümünün değişik düzeydeki temsilcileriyle, bilim insanları, aydınları ve hukukçularıyla katıldığı açık diyalog ve tartışma ortamında, tüm kesimlerin konsensüsüyle biçimlenen bir anayasa demektir.

Demokratik bir anayasa, ne Meclisin salt ya da mutlak çoğunluğuyla ne de halkın yüzde 50-60 oranında “evet” diyeceği bir referandumla olur. Demokratik anayasanın en belirgin özelliği, onun tüm toplum kesimlerinin konsensüsüyle oluşmuş toplumsal bir sözleşme olmasıdır. Bu açıdan, diğer yasalara benzemez. Bir ticaret şirketinin ortaklarının tümünün onayıyla oluşan şirket kuruluş sözleşmesi gibidir.

Demokratik bir anayasa için, ülkenin tüm sahiplerinin, Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Lazların, Çerkezlerin, Sünnilerin, Alevilerin, Müslimlerin, gayrimüslimlerin tümünün “evet” demesi, üzerinde ikna olması gerekir. Böylesi bir konsensüs iradesini ortaya çıkaracak bir süreç ortaya konmadan demokratik bir anayasa yapılamaz.

Demokratik bir anayasa tek bir etnik, dinî ya da mezhebî topluluğa dayandırılamaz; ülkenin bütün etnik -Türk, Kürt, Arap, Laz- dinî -Müslim, gayrimüslim- mezhebî -Alevi, Sünni, Şafii, Hanefi- ve farklı cinsel eğilimleri gözeten çoğulcu bir anayasa olmak zorundadır. Ya “Türk milleti” kavramı Anayasa’dan çıkarılıp anayasal vatandaşlık esasına dayanan ve bireysel olarak her vatandaşı eşit muhatap kabul eden bir anayasa olmalıdır… Ama bu durumda ülkenin bütün etnik, dinî, mezhebî ve cinsel eğilimlerinin varlığını, onların eşit hak ve özgürlüklerini tanıyan yasalar da çıkarılmalıdır. Eğer Anayasa’da “Türk milleti”ne yer verilecekse Türkiye’de yaşayan -20 milyondan fazla- Kürt milletine ve diğer ulusal, etnik toplulukların adlarına da yer verilmelidir.

Bir ülkenin vatandaşı olmak için anayasa herhangi bir ideolojiye bağlı kalmayı dayatamaz. Bu nedenle belli prensiplere bağlılık Anayasa’dan çıkarılmalıdır. Ama kendisini başka bir görüşün temsil etmesini doya doya yaşamak isteyenleri de demokratik anayasa güvence altına almalıdır.

Demokratik anayasa, Türkiye’nin çok resmî dilli olmasının önünde bir engel olmamalıdır. Dünyanın birçok ülkesi kendi vatandaşlarının dillerinin farklılığı sonucu birden fazla resmî dil benimsemiştir. ABD’de İngilizce -Amerikan İngilizcesi- ve İspanyolca; İsviçre’de Almanca, Fransızca, İtalyanca; Rusya’da, Hindistan’da, Güney Afrika’da ve daha pek çok ülkede birden fazla resmî dil bulunmaktadır. Irak’ta dahi iki resmî dil vardır; biri Arapça, öbürü Kürtçe.

Bu ülkelerin çeşitli bölgelerinde ulusal azınlıkların, yöresel toplulukların dilleri eğitim alanında kabul görmekte, hatta bizzat devlet tarafından varlığı korunup geliştirilmektedir. Türkiye’de de bugün olmasa bile yakın zamanda birinci resmî dilin Türkçe, ikinci resmî dilin de Kürtçe olması kaçınılamazdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başkanlık sistemi de tartışılabilir ama başkanlık sistemi sadece merkezde cumhurbaşkanı ve hükûmeti esas alan bir sınırlandırmanın adı değildir. Başkanlık sistemi, ademimerkeziyetçilik, eyalet sistemleri, yerelden yönetim, özerk idarelerin oluşmasıyla yukarıdan aşağıya doğru bir değişimin adıdır. Osmanlı Devleti’nin en güçlü yılları olan yükselme devirlerinde sultanların ülkeyi eyalet sistemiyle yönettiği unutulmamalıdır. Çoğulcu bir yapıya, ademimerkeziyete, eyalet ve yerel yönetim sistemlerine dayanmayan bir başkanlık sistemi tam monopolist, tekçi, despotik bir devlet yapısını getirir. Böylesi bir sistemde, farklı topluluk kesimleri, katılımcı bir anlayışla ülke idaresinde söz ve karar sahibi olma, kendilerini temsil ve idare etme olanaklarından yoksun kalırlar, devletten dışlanırlar, devletin eliyle ezilen mağdurlara dönüşürler. Toplumdaki krizlerin derinleşmesine, Türkiye’nin kendi kendisiyle uğraşmasına ve enerjisini iç kavgalarla tüketmesine devam edilmiş olur.

Demokratik anayasa, vatandaşların hak ve yetki olanaklarını paylaşmada güç, çoğunluk, ulus, din ya da mezhepten olma konumunda değil, bütün vatandaşları eşit ve özgür birey olarak muhatap alma prensibiyle yaklaşmak zorundadır. Bu temelde, Anayasa’da üzerinde mutabık kalınacak esaslara etnik, dinî ve mezhebi olarak “Ben ne kadar çoğum, ben ne kadar eskiyim, ben ne kadar güçlüyüm ve dolayısıyla bana daha fazla hak tanınmalıdır.” konumundan yaklaşılamaz. Evrensel hukuk değerleri, uluslararası anlaşmalar, insan, çocuk, kadın, azınlık, engelli, doğa, çevre ve benzeri tüm kategorilerdeki evrensel değerler göz önünde bulundurularak bir konsensüse varılmalıdır. Bu çerçevede, bütün yurttaşların bireysel ve kolektif hak ve özgürlüklerinin tam olarak sağlanıp güvence altına alınması ve sürekli iyiye doğru iyileştirmelerin yapılması gibi değer ve bakış açıları, asıl konsensüsün üzerinde yükseleceği platformdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Anayasa’da Türklerin olduğu gibi, Kürtlerin, Arapların, Lazların, Çerkezlerin ve tüm etnik grupların; Sünni dindarların, Alevilerin, gayrimüslimlerin her türlü kolektif hakları tanınmalıdır. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taşçıer.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, İç Tüzük 60’a göre söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel, 60’a göre söz veriyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

16.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, bütçe görüşmeleri sırasında AK PARTİ milletvekillerinin Genel Kurulda bulunmadıklarına ve 24 Ekimden beri kendisinden haber alınamayan Sur Belediye Meclis üyesi Müjgan Ekin’in durumu hakkında bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bütçe gibi önemli bir konuyu tüm Türkiye kamuoyunun gözünün önünde tartışıyoruz ve konuşuyoruz. Ama, burada -Meclis TV’nin AKP sıralarını çekmesini öneriyorum- böyle bir tabloyla bütçe görüşmesini yapıyoruz. O zaman sormak istiyorum Sayın Bakana da: AKP milletvekilleri sadece el kaldırıp indirmek için mi buraya geliyor? Bütçe gibi önemli bir konuyu tartıştığımız bir süreçte AKP milletvekilleri nerede? Bunun cevabını öğrenmek istiyoruz. Bu sıralar bomboşken ne için burada yasama çalışmalarını sürdürüyoruz? Bizim vekillerimizi, eş başkanlarımızı rehin alırken, onların burada esas yasama çalışmalarını sürdürmesi gerekirken bugün onları cezaevlerinde rehin tutuyorsunuz ama AK PARTİ milletvekillerinin hiçbiri burada görevini yapmıyor. Bunu ilginize sunmak istiyorum.

İkincisi: Sayın Başkan, önemli bir konuya Bakanın dikkatini çekmek istiyorum. Şimdi, Akdeniz Üniversitesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, lütfen tamamlayın.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Toparlıyorum Sayın Başkan, önemli bir konu.

BAŞKAN – Önemli olanı başta söyleseniz… (HDP sıralarından “Hepsi önemli” sesleri)

GARO PAYLAN (İstanbul) – Hepsi önemli, hepsi.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, hepsi önemli. Başkan, az önce söylediğimiz…

BAŞKAN – Bir saniye arkadaşlar, 60’a göre bir dakika söz verdim, onu verme yetkisi de bendedir.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tamam. Biz söz hakkımızı… Şunu ifade edeyim, söyleyeceğim şeyin önemini birazdan siz değerlendirirsiniz.

Sayın Bakan, not alırsanız sevinirim, 1990’lı yıllara geri mi dönüyoruz diye soracağım. Akdeniz Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu olan ve Sur Belediyesi Belediye Meclis üyesi olan Müjgan Ekin’den 24 Ekimden beri haber alınamıyor. Sosyal medyada birçok şekilde işlendi, ailesinin başvurmadığı yer kalmadı, İHD’ye, birçok kuruma başvurdu. Ankara Batıkent’ten arkadaşının evine gitmek için bindiği taksiden polis olduğunu iddia eden kişiler tarafından indirilmesinden bu yana haber alınamıyor ve başsavcı o taksi şoförünü çağırarak bilgi aldı ama ailesine herhangi bir bilgi ulaşmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

ÇAĞLAR DEMİLER (Diyarbakır) – Bitiriyorum Başkan.

BAŞKAN – İki dakika verdim ama bitirin.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tamam, o zaman tutanaklara girsin.

BAŞKAN – Tamam.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bir de sayın Bakanın bilmesi açısından… Bitireceğim.

Pardon Başkan.

Yani Sayın Bakanın bu konuda, bir kadına ve açığa çıkarılması gereken bir duruma dikkatini çekmek üzere önemli olduğunu söyledim. Kırk dört gündür Ankara merkezde gözaltına alındığı söylenen Müjgan Ekin nerede, bunu sormak istiyoruz. Müjgan Ekin’in durumu hakkında bir an önce tüm Türkiye kamuoyuna, Parlamentoya ve kendi ailesine bilgi verilmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Demirel.

Bir başka grubun sayın vekillerinin ne yapacağını kendi grubu ve kendi vekilleri bilir.

Bir de “Meclis TV’ye söyleyin o bölgeyi çeksin.” diyorsunuz ama bu sefer de kızacaksınız, “Niye bizi çekmeyip onları çekiyor?” diye çıkıp bağıracaksınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şu hâliyle çekse yeterlidir Başkan. Başkan, şu hâliyle çeksin. Neredeler?

BAŞKAN – Sizi çekmezlerse ben karışmam, ona göre, sonra şikâyet etmek yok.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, siz bence bu konuda yorum yapmayın; AKP Grubu var, Hükûmet burada, milletvekilleri burada, isterlerse kendileri gelir açıklama yaparlar. Tüm Türkiye kamuoyunun gözü önündedir, bütçe görüşmesinde AKP milletvekilleri nerede?

BAŞKAN – Evet, bütçe görüşmeleri üzerinde herkes konuya bağlı olarak, bu kürsüde bütçe üzerinde konuşmak durumundadır aynı zamanda.

Teşekkür ediyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sadece kürsü değil Başkan her şey.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

17.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, engelli vatandaşların sosyal yardım ödentilerinin ismen şubeye yollanmasının yarattığı sorunlara ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başbakan yardımcılarının bir konuya dikkatlerini çekmemiz gerekiyor. Dün ve bugün postanelerde Pttmatiklerden engelliler için yapılmış olan sosyal yardım ödentilerini almak için Pttmatiklere giden çok sayıda engelli, paranın oraya yatmadığını, şubeye ismen yollandığını öğrenmiş. Görme engelliler, işitme engelliler, bedensel engelliler bu otomatik para çekme cihazlarından çekemeyip içeriden ismen almak istediklerinde süre çok uzamış, çok eziyet çektiklerini, çok zorlandıklarını ifade ediyorlar.

Bir de bir başka endişeleri de bazıları kendi engelinden, ailevi durumundan dolayı, yattığı gün değil de on gün sonra gelebiliyor, Oysa şubeye, isme gönderilen paralar bir hafta ellenmeyince geri dönüyormuş, böyle bir endişe var. Bu konu gerçekten çok önemli. Sayın Başbakan Yardımcıları ilgilenirse memnun oluruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, eğer müsaade ederseniz daha önceki konuşmada bir konu geçti, ona ilişkin bir düzeltme yapacak sayın vekilimiz.

BAŞKAN – Ben daha önce Sayın Bayraktutan’a söz vermiştim 60’a göre. Ona bir dakika vereyim, size de aynı şekilde…

Sayın Bayraktutan…

18.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve sel felaketine uğrayan esnafın zararlarının karşılanması noktasında mağduriyet yaşadıklarına ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben tutanaklara geçmesi açısından bir düzeltme yapmak istedim. Biraz önce konuşma yapan sayın hatiplerden birisi, Karadeniz’de meydana gelen sel felaketinden bahsederken Hopa’nın Rize’nin ilçesi olduğunu söyledi. Hopa ne yazık ki Rize’nin ilçesi değil, Artvin’in ilçesidir, onu belirtmek istiyorum. Artvin’in ilçesi olmasından da gurur duyuyoruz, onu bir kere daha ifade etmek istiyorum. Bu yanlışın düzeltilmesi açısından söz aldım.

Bu vesileyle de şunu ifade edeyim: Sel felaketi nedeniyle gerçekten ciddi bir mağduriyet yaşanmıştır. O sel felaketine uğrayan esnaf, özellikle zararları karşılanma anlamında ciddi bir mağduriyetle karşı karşıyadır. Hükûmeten bu konuda birçok defalar talepte bulunduk, bu konuda herhangi bir şey alamadık. Bunu bir kere daha yüce Parlamentoya arz etmek istedim.

Hopa Artvin’in ilçesidir, bunu bir kere daha özellikle vurgulamak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ertan, siz de buyurun.

19.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan’ın, Van depreminden sonra AFAD’ın çok geç geldiğine ve yapılan konutların vatandaşlara borçlandırılarak teslim edildiğine ilişkin açıklaması

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öğleden önceki oturumda AKP’li bir milletvekili AFAD’ın hizmetlerini ve çalışmalarını öve öve bitiremezken aklıma takılan bir husus oldu; anlattığı şey, Van depreminden sonra AFAD’ın faaliyetlerine ilişkindi. Van halkı hiçbir zaman deprem sonrası devletin ve AFAD’ın hizmetlerini unutmadı zaten.

Şuna bir açıklık getirmek istiyorum: AFAD hemen gelmedi. Hatta, enkaz altında kalan insanlara yereldeki sivil toplum örgütleri ve “UMKE” isimli Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri ilk olarak yardım sunabilmişti. AFAD çok geç geldi. Hatta yurt dışından ilk olarak ülkeye gelmek isteyen bir Alman ekibin de girişine izin verilmemişti. Dönemin Başbakan Yardımcısı ise “Gücümüzü test etmek istedik.” şeklinde bir itirafta bulunmuştu. Güçlerini test etme sürecinde bine aşkın insan hayatını kaybetti. Ben bu durumu düzeltmek istedim. Van halkı AFAD’ın çalışmalarını bu şekilde hatırlıyor. Ayrıca, yapılan 17 bin konut ise vatandaş borçlandırılarak Van halkına teslim edildi. Bunları bilginize sunmak istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bostancı, buyurun.

Size de 60’a göre bir dakika süre veriyorum.

20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, çok teşekkürler.

Çağlar Hanım, “AK PARTİ’li vekiller nerede?” diye sordu. AK PARTİ’li vekillerin bir kısmı burada. Bütçe görüşmeleri Meclis içerisinde televizyonlar marifetiyle de veriliyor. Arkadaşlarımız takip ediyorlar, gönlü rahat olsun. AK PARTİ’nin bütün vekilleri bütçe görüşmelerini takip ediyor ve millet adına el kaldırıp indirmek -bunu da tırnak içinde kullanıyorum, zaman zaman bu da tahkir edici manada kullanılıyor- lazım geldiğinde de bu sıralarda olacaklardır, bundan herkesin emin olması gerekir.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına son konuşmacı Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’dır.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Türk Dil Kurumu üzerinde söz almış bulunuyorum. Bilindiği gibi Türkiye’de, başta Kürtçe ve lehçeleri olmak üzere, birçok dil ve lehçe konuşulmakta. Bu böyle olmasına rağmen Türk Dil Kurumunun sadece Türk dilini geliştirmeyi ve hayatın her alanında kullanılmasını sağlamayı amaç edinmesi onun tekçi bir zihniyetin devamı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bakımdan ben bu kurumun adının “Türkiye Dilleri Kurumu” olarak değiştirilmesini öneriyorum. Kısaltması olduğu gibi kalabilir ama açılımının “Türkiye Dilleri Kurumu” olarak değiştirilmesini öneriyorum. Bu isim bu şekilde değiştirildikten sonra, Türkiye’de konuşulan diller üzerinde uzmanlığı ve araştırmaları olan kişiler kurum bünyesinde görevlendirilmek üzere onlardan alt kurullar oluşturulmalıdır, örneğin Kürt dili, Süryani dili, Ermeni dili kurulu vesaire. Bu kurullar, Türkiye’de ana dille eğitimin her türlü altyapısını oluşturarak bir takvim dâhilinde ana dilde eğitimin pratik bulması için elinden geleni yapmalıdır. Ana dille eğitimin önündeki yasal engeller de derhâl kaldırılmalıdır. Zira pedagoglara göre ana dille eğitimden yoksun olanların ikinci bir dili öğrenmeleri de çok zor, bu insanlarda inat gelişiyor, yine pedagoglara göre bu insanlarda ispiyonculuk da gelişiyor.

Bu bağlamda Kürt diliyle ilgili bazı tarihsel tespit ve önerilerimi sizinle paylaşmak istiyorum: Kürt dili Hint-Avrupa dil ailesinin İrani kolundandır. İslam dini ortaya çıktığı zaman Araplar Kürtlere tekil olarak “Kürt, Kürdi” ve çoğul olarak “Ekrat” diyorlardı. Kürdi nisbesiyle anılan ilk Kürt Sahabi ve onun oğlu Caban El-Kürdi ve Meymun El-Kurdi’dir; bunlar da Hazreti Peygamber'in ilk sahabeleri olarak tarihte geçmektedir.

Kürt diliyle ilgili olarak erken İslam döneminde bu dile “El-Lugati’l Kurdiyye” diyen ve birçok lehçesi olduğunu söyleyen yazar ve tarihçi de yaklaşık bin yıl önce Abbasilerin ilk döneminde yaşamış olan Mesudi’dir. Kendisi “Murûc Ez-Zehebadlı eserinde “…”(X) Türkçesi “Her Kürt taifesinin kendine mahsus bir lehçesi vardır.” denilmektedir.

Kürt diliyle ilgili günümüze ulaşan milattan önceki yazıtlardan bir tanesi, şu anda elimde görmekte olduğunuz kitapta kaydedilen ve milattan önce 88 yılına dayanan, Kürtçenin Gorani Hawrami lehçesiyle yazılmış olan ve Arami alfabesiyle hazırlanıp bir bağ sözleşmesinde kullanılan 8 tane maddeden oluşuyor. O maddeler şu anda elimdeki geniş hacimli bir araştırma kitabında. Eğer kamera gösterirse halkımız görecektir, size de programdan sonra gösterebilirim.

Size göstermeye çalışacağım 2 kitap daha vardır. Bunlardan bir tanesi Yusuf Ziyaeddin Paşa’nın, kendisi Mutki Kaymakamıyken Sultan Abdülhamit’in emri üzerine yazmış olduğu “El-Hediyetu’l-Hemidiye Fi Lugati’l Kurdiyye” yani Sultan Abdülhamit’e Kürt dilinde bir hediye; o da elimdeki kitaptır ve Kürtçe-Arapça bir sözlüktür.

Yine aynı yazar, yine aynı Sultan II. Abdülhamit’in emriyle “El-Kavaidu’l Kurdiyye” yani “Kürt Dilinin Gramer Kaideleri” adında bir kitapçık yazıyor; o da burada, elimde ve yazarın resmi de üzerinde.

Peki, bugün ne durumdayız? Bütün bunlar olmasına rağmen bugün geldiğimiz nokta, 5 Ekim 2016 tarihinde yayımlanan bir yönetmeliğe göre, gazetelerin şimdiye kadar köşelerinde yayımladıkları bir sayfa da olsa Kürtçeyi yasaklamış ve normal ilan ve reklamların dışında gazetelerin Kürtçe haberlere yer vermesi yasaklanmış, bundan dolayı da Tigris, Güncel, Özgür Haber gibi, Kürt kamuoyuna hitap eden gazeteler bu sayfalarını artık Kürtçe çıkarmamaya başlamışlardır. Gözünüz aydın diyeyim, başka ne diyeyim.

Belediyelerin Kürtçe çıkardıkları ve astıkları çok dilli tabelalar kayyum atanmasından sonra indirilerek tek dile indirilmiş, kamuoyunun tepkisi üzerine Kürtçe tekrar yazılmış ancak o kadar küçük yazılmış ki Türkçedeki ismin yanına, okuyabilmek için mikroskopla, teleskopla, mercekle bakmak zorunda kalıyoruz diye düşünüyorum. Dolayısıyla, Kürtçedeki bu ismin harflerini bu kadar küçük yazmak, buna o kadar değer vermemek aslında Kürt’ün kendisine değer vermemenin bir dışa vurumudur ve yine, söylemek istiyorum ki Meclis tutanaklarında hâlâ Kürtçe “X” ve “bilinmeyen dil” olarak geçiyor. Ben yıllarca Mardin Artuklu Üniversitesinin Yaşayan Diller Enstitüsü Kürt Dili Başkanlığını yaptım. Meğer ki bu kadar süre içerisinde ben bilinmeyen bir “X” dilinin enstitüsünün başkanlığını yapmışım, siz beni oraya meğer ki bu şekilde atamışsınız. (HDP sıralarından alkışlar)

Bu kürsüde Kürtçe birkaç kelam eden milletvekillerimiz âdeta linç ediliyor ve yine, ifade etmek istiyorum ki Mecliste -özellikle iktidar olduğu için söylüyorum- AK PARTİ içerisindeki Kürt milletvekillerine, onlara acaba bu hiç mi dokunmuyor? AK PARTİ iktidarına Hazreti Peygamber'in bir hadisi var, niye hiç hatırlatmıyorlar? Bu hadis İslami literatürde empati hadisi olarak geçiyor, şudur orijinali: “…”(x) Yani, içinizden biri kendi nefsi için istediğini kendi kardeşi için de istemedikçe mümin sayılmaz, tam iman etmiş sayılmaz. Eğer Türk Dil Kurumu da AK PARTİ de, iktidar da, devlet de, muhalefet partisi de kendi resmî Türk dilleri için ne istemişlerse, ne istiyorlarsa, hangi hakkı vermişlerse bu diller gibi, Kürtçe başta olmak üzere, bunlara da aynı hakları vermiyorsa kusura bakmasınlar bu hadisin tam da hükmünün ortasına düşmüş olacaklar. Ondan dolayı da ben tekrar söylüyorum, Türk Dil Kurumu “Türkiye Dilleri Kurumu” olarak değişsin ve başta Kürtçe ve lehçeleri olmak üzere, Türkiye’de konuşulan bütün dilleri araştırsın, araştırma noktasında bir zorluk çekiyorlarsa beni çağırsın, ekibimle birlikte geleyim, onlara bunun altyapısını da hazırlayayım. (HDP sıralarından alkışlar) Artuklu tecrübesini burada da hayata geçirelim.

Şuna inanıyorum ki: Halkların kardeşliği dillerin kardeşliğinden geçiyor. Bir söz var, deniliyor ki: “Kürt-Türk kardeştir, ayrım yapan kalleştir.” Alın size, kim bu diller arasında ayrım yapıyor, kim bir tanesini resmî dil yaparak göklere çıkarıyor -başta Türk Dil Kurumu olmak üzere- ve kim de benim gibi filoloji ve teoloji profesörü olmasına rağmen sizden, ana dili Türkçe olan hiçbirisi kadar da burada Türkçeyi kullanamıyor? (HDP sıralarından alkışlar) O hâlde, halkım adına, eğer inanıyorsanız, bu hadis adına, din adına, insanlık adına bu hakkı talep ediyorum.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

AYDIN ÜNAL (Ankara) – Hocam sizi kim rektör yardımcısı yaptı oraya?

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Kadri Hoca, Artukluyu kim kurdu? Yasakları kim kaldırdı? Onlara da teşekkür et bari.

AYDIN ÜNAL (Ankara) – Biraz kadir kıymet bilin Hocam, insan teşekkür eder.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Keşke konjonktür olmasaydı, devam etseydi.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Hocam, bunları yapanlara dua et, teşekkür et o kürsüden. Yapma, Kadri Hoca, sen yapma bari.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hoca, resmi de getir.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Belki arkadaşlar da önünde konuşmak isterler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Yok, yok, bitti, bitti Sayın Yıldırım.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Şivan Perwer, Cumhurbaşkanımız Başbakanken…

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, tabii ki bütün..

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Başkanım bir saniye…

…Diyarbakır’da İbrahim Tatlıses ve Şivan Perwer’i dinlerken Şivan Perwer’in bir Kürtçe şarkısı var, diyor ki “…”(x) Yani “Seni özledim.” Mikrofonda sürem yetmedi, tutanaklara geçsin, ben de halkım ve sevenleri adına diyorum ki “…”(x) (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Bir de Yasin Börü’ye sormak lazım Hocam.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Bu ülkede Kürtçe şarkı söyleyenler cezaevine gidiyordu, kim kaldırdı bu yasakları?

AYDIN ÜNAL (Ankara) – Şivan Perwer’i tehdit ettiniz Hocam.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Şivan Perwer’i ülkeye getirip türkü söylettik diye suçlandık.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Konuşuruz daha, konuşuruz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Bir de Yasin Börü’ye sormak lazım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tabii ki…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – “Yasin Börü’yü araştıralım.” dedik, gelmediniz ya! Ayıptır, ayıp! Ne biçim konuşuyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Demirel…

AYDIN ÜNAL (Ankara) – Şarkı söyledi diye Şivan Perwer’i tehdit ettiniz, tehdit. Şivan Perwer yurduna giremedi. Şivan Perwer’i tehdit ettiniz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – “Araştıralım” dedik, yapmadınız.

BAŞKAN - Sayın Demirel, sakin olun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – “Gelin, araştıralım.” dedik, araştırmadınız.

BAŞKAN - Sakin olun Sayın Demirel.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Türkiye’de ana dil yasaklarını kim kaldırdı?

BAŞKAN - Sayın Dalkılıç…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – O zaman sizsiniz yani. Bunu daha önce de ifade ettik.

AYDIN ÜNAL (Ankara) – Şivan Perwer Türkiye’ye giremedi sizin yüzünüzden.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Gelin, gelin araştıralım, kimdir ortaya çıkaralım, bakalım, kimdir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, istirham ediyorum, lütfen…

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Tehdit ettiniz, siz tehdit ettiniz.

AYDIN ÜNAL (Ankara) – Siz tehdit ettiniz.

BAŞKAN – Bakın, herkes dinledi, birbirimizi dinleyelim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ayıptır! Oradan konuşmak kolaydır yani.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Biz, Kadri Hocadan teşekkür bekliyoruz, teşekkür, dua bekliyoruz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Oradan konuşmak kolaydır. Ayıptır, ayıp! Biraz utanın ya! Biraz utanın, utanın!

BAŞKAN - Sayın Demirel, 60’a göre söz verecektim ama zaten istemeden konuştunuz siz.

AYDIN ÜNAL (Ankara) – Türküleri susturdunuz, türküleri.

BAŞKAN - Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.46

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Evet, Sayın Usta, sisteme girmişsiniz, İç Tüzük 60’a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.

Buyurun Sayın Usta…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, dolar kullanımının azaltılması kampanyasının son derece yerinde olduğuna ve dövizle olan sözleşmelerin Türk lirasına çevrilmesinde harçların azaltılmasına yönelik bir düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının başlattığı bu dolar kullanımının azaltılmasına yönelik kampanya son derece yerinde bir kampanya. Hani moral açısından önemli. Tabii, aslında Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı çok yüksek, bu kampanyanın çok teknik olarak ne kadar faydası olur, o ayrı bir şey. Ancak burada şöyle bir yanlışa düşülmemesi gerekir: Sayın Cumhurbaşkanı, işte “Yastık altındaki dövizlerinizi getirin, ya TL’ye çevirin ya da altına çevirin.” diyor. Burada, TL’ye çevrilmesi tamam, gayet güzel ama altına çevrilmesi bir yanlış olur. Önemli olan sistem dışındaki paranın, dövizin sisteme getirilmesidir. Altına çevirdiğimiz zaman altın talebinin artırılması bizim altın ithalatımızın artacağı anlamına gelir, bu ayrı bir sıkıntı yaratır. Ben burada dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum.

İkincisi de: Bu, dövizle olan sözleşmeler var şu anda, bir sürü sözleşme var. Bunların Türk lirasına çevrilmesi durumunda birtakım yeni harçlar doğuyor. Bu harçların azaltılmasına yönelik de bizim ivedilikle Mecliste bir düzenleme yapıp, bir kanun çıkarıp hakikaten dövizden Türk lirasına geçişi sağlamamız uygun olur diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Evet, bir önceki oturumda Halkların Demokratik Partisi Grubunun konuşmaları tamamlanmıştı.

Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda.

İlk söz Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy’a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Ersoy.

Sürenizi ilk konuşmanızda yirmi dakika olarak veriyoruz, daha sonra dinlendirip bir yirmi dakika daha konuşturacağız, öyle görünüyor.

MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

İlk bölümde Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) bütçeleri üzerine konuşma yapacağım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, insan hakları en genel tanımla, bütün insanlar için garanti altına alınması gereken temel hak ve özgürlükler olarak tanımlanır. İnsan hakları, kişinin insan olduğu için sahip olduğu haklardır; dolayısıyla ahlakidir, dolayısıyla insani ve erdem yüklüdür. İnsan haklarının tarihî gelişimini her kültür kendi müktesebatına göre yapar. Seküler anlamda insanlığın demokratik hukuk sistemini tanımladığı modern yapılarda insan haklarının referans kaynakları Magna Carta’dan alınarak sonuç itibarıyla 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne kadar getirilir. Bu, elbette ki bizim de bir parçası olduğumuz modern zaman tanımları içerisinde olabilir ama biz kendi kültürel müktesebatımıza baktığımızda Türk kültürünün somut ve somut olmayan tüm değerlerinde insana dair yaklaşımları görürüz. Orhun Kitabeleri’nden Kutadgu Bilig’e, Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye öğütlerinden tutun cumhuriyet kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e kadar bu meselenin siyasi ve tarihî boyutunu görürüz. Dinimiz İslam’ın, temel nasların belirleyicisi olan Efendimiz’in Veda Hutbesi’ni İslam tarihi açısından ele aldığımızda insanlık ve insan hakları tarihinin de referans noktası olduğunu görürüz ve oralarda birey hak ve özgürlüklerinin satır aralarını okuruz. Bu yaklaşımların toplamının bir noktası olarak geldiğimizde, insan hakları insanın bireyine, şahsiyetine hitap eden bir yaklaşımı referans alır arkadaşlar. Bireye gönderme vardır insan haklarında; grup ve topluluk hakları, grup veya toplulukların üzerinde yapılan baskılar elbette ki insan haklarına dair olumlu ya da olumsuz tutum olabilir. Ama, çıkış noktası bireyi öncelediği için ve bireyi merkeze aldığı için burada hürriyetçilik ve şahsiyetçilik temel çıkış noktasıdır.

Birazdan bahsedeceğim konuyla bunun arasında ilinti kuracağım. Partimizin kurucu lideri Başbuğ Alparslan Türkeş Dokuz Işık’ta “Hürriyetçilik ve şahsiyetçilik” umdesinde “Disiplinsiz bir hürriyet anarşi, hürriyetsiz bir disiplin anlayışı ise diktatörlüktür.” der. Buradan hareketle onun rahleitedrisinden geçen Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Beyefendi “Milliyetçilik ve demokrasi ikiz kardeştir ve bizim temel umdemiz hürriyetçilik ve şahsiyetçiliktir.” diyerek her toplantıda vurgu yapar. Bu konudaki vurgumun temeli nedir onu ifadelendirmek istiyorum: Siz bireyin şahsiyetine tahakküm ederek onu birtakım duygu ve düşüncelerle terörize edebilecek bir noktaya getirebiliyorsanız bu bir insan hakları ihlalidir. Burada, FETÖ gibi, PKK gibi, DEAŞ gibi terör örgütlerinin çıkış noktası insan hakları ihlaliyle başlamış, insan hakları ihlaliyle sonuçlanmıştır. Sonuçta, Meclisin tepesinden bomba atan irade de, Kandil’den talimat alarak bebekleri katleden caniler de bu manada eylemleriyle insan haklarını ihlal ederek yaşam hakkını ellerinden alan suçları işlemiş. Ama daha büyük olan şudur: Daha büyük olan, bu terör örgütüne insan devşirenlerin bireyi ve hürriyetçiliği referans almadan o bireyi kontrol altına alarak grup hareketlerinin içerisinde onun en insani hakkı olan özgürlüğünü kontrol altına almalarıdır. Bu konunun özellikle altını çizmek istiyorum ve terör örgütlerine bakış açısındaki insan hakları ihlalinin bu yaklaşımını Batı’ya da, insan hakları üzerinde bugün özgürlüklerin daraltıldığını iddia edenlere de bu çerçevede cevap verilmesi gerektiğini de teklif ediyorum.

Batı’nın bu kapsamdaki yaklaşımlarının tarihî serüvenine baktığımızda değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletlerin güçlü ülkeleri haklara göre mi yoksa güçlüye göre mi politikalar uyguluyor? Burada iki aşama var; birincisi, Birleşmiş Milletlere bağlı ülkeler, aynı şekilde İnsan Hakları Beyannamesi’ne uyan ülkeler, aynı şekilde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin üyesi olanlar, AGİT üyesi olanlar, politikaların belirlenmesi noktasında ne kadar insan haklarını hesaba katarak küresel sistemi dizayn ediyorlar? Yoksa, Karadeniz’in sahillerinden Yemen’e kadar tüm Orta Doğu’yu ve hinterlandındaki tüm coğrafyayı şekillendirme arzusunda bulunanlar, tüm bunları insanlık için mi yapıyor yoksa kendi vatan coğrafyasındaki insanların hayat standardını artırabilecek birtakım çalışmaların zeminini oluşturmak için mi yapıyor? Şimdi bu, koskocaman bir soru işareti.

Elbette ki Avrupa kamuoyundaki entelektüeller, vicdan sahibi, ahlak sahibi gazeteciler, düşünürler, insan haklarıyla ilgili oluşmuş ortak vicdana saygımız sonsuz ama o ortak vicdanın uluslararası küresel baronların savaş çığırtkanlıklarının vekâlet savaşlarıyla insanlığı katlettiği ortamda ülkesindeki bu çifte standartlı tutuma karşı da cevap vermesi gerektiğini düşünüyoruz. Bununla da yetinmiyoruz, bu politikaların sonucu olarak ortaya çıkan ve en yakınımızda Suriye ve Orta Doğu neticesinde mültecilerle ve misafirlerle karşılaştığımız bu ortam içerisinde Türkiye 3 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaparken, çok yakın bir zamanda Meclisimizi temsilen bulunduğumuz Almanya’daki temaslarımızda gördük, “Gelen, insanlarımızı rahatsız eder.” diyerek kendi şehrinin içerisine duvar çeken, çit çeken, tel örgü çeken Batılıları görmek doğrusu kendi içerisindeki çelişkileri de bize göstermiş oldu.

Buradaki yaklaşım, bir, insan hakları ihlaliyle ilgili yapılan politikalardaki savaş çığırtkanlığı ve vekâlet savaşlarına karşı sessiz kalmayı bir problem olarak görüyoruz. İki: Bunun sonucunda ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesiyle alakalı konuları ve buna yaklaşımlarındaki uygulamalarını da samimi, yürekten bulmuyoruz. Buradaki vurgumuz elbette siyasi iradeyle, o devletleri yöneten idarelerle ve kurumlarla ilgilidir.

Biz, 1990 yılında temellerini attığımız İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun tecrübesini, nihayetinde 2016 yılında “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu” olarak tanımladık. Toplumsal ihtiyaçlar ve gelişmeler, ortaya çıkan fiilî durumlar, birtakım gelişmeleri zaman içerisinde tecrübeyle biriktirerek kurumsallaştırıyor. Devletler, aynı bu şekilde toplumlar gibi gelişiyor, dönüşüyor, tekamül hâline geliyor. 1990 yılında Meclis bünyesinde kurulan İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun 2016 yılında ancak kurumlaşabilmesi bununla ilgili. Birazdan konuşacağım AFAD’la ilgili kurumsallaşma hikâyesi de böyle bir tecrübenin üzerinde. Kurumun üç temel görevi var; ulusal insan haklarını koruma görevi, işkence ve kötü muameleye karşı ulusal önleme mekanizması görevi, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurumu ve bunların denetlenmesi.

Yapısı konusunda biz muhalefet şerhimizi bu kurul oluşturulurken kapsamlı olarak yazdık. 8 üye Bakanlar Kurulu tarafından seçiliyor, 3 üye Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Bu kurulda Milliyetçi Hareket Partisinin temsil edilmemesini ciddi bir çelişki olarak ifade ettiğimizi muhalefet şerhimizde vurgulamıştık. Fakat diğer dikkat çekici husus, daha önceki bütçelerde İnsan Hakları Kurulu “İhtiyacımız yok.” diyerek bütçemize tekrar kaynaklarını aktarmış. Umarım ihtiyacımız olmayacak kadar insan hakları ihlallerinin daha az yaşandığı, hatta yaşanmadığı bir ülke oluruz. Ama şöyle bir karnemize baktığımda 2016 OECD Eğitim Raporu’ndaki gözlemlerimizde Türkiye’nin 35 OECD ülkesi içerisinde çocukların fırsat eşitliği bakımından maalesef 34’üncü sırada olduğu, 1 milyon 297 bin çocuğun okula gidemediği, altı yaş grubunda her 10 çocuktan 4’ünün okul öncesine gidemediği, 40.266 çocukta -hicap duyuyorum- istismarla ilgili vakaların devam ettiği, her ay Adli Tıp Kurumunda 650 çocuğa istismarla ilgili işlemin yapıldığı gerçeğiyle yüzleştim ve bu vesileyle tekrar kendimi sorgulamaktan, “Toplumumuz nereye gidiyor?” sorusunu sormaktan kendimi alamadım. Evet milliyetçi, mukaddesatçı, muhafazakâr insanların üzerindeki sorumluluklar bu söylemler üzerinden siyasal dil geliştirmenin ötesinde gerçeklerle yüzleşip hakikati arama noktasında ciddi önlemler almak zorundadır.

Türkiye’de insan hakları ihlaliyle ilgili hususlarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların da sayısının arttığını görmekteyiz. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının bunun bir tedbiri olarak önleyicisi olduğunu görmek olumlu bir gelişmedir. Fakat ülkemizde yaşanan hususlar ve maruz kaldığımız terör operasyonuna karşı devletin almış olduğu radikal tedbirler konusunda vicdani, ahlaki ve insani bir tutum yürütme gayretinde olan devlet yetkililerinin olduğu kadar, kurumlarda bu süreci istismar olarak görüp birbirlerini itibarsızlaştırıp herkesi aynı torbaya koyma niyetinde olanların varlığı da bilinen bir vakıadır.

FETÖ mücadelesinin, PKK mücadelesinin kararlı bir şekilde yapılması konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin durduğu yer nettir ve sonuna kadar “devlet” demektedir, sonuna kadar “millet” demektedir. Bunu yaparken de asıl vurgulanması gereken, insan hakları ihlalinin, Meclisi bombalayan iradeyle, bunlara talimat veren başta yurtta sulh konseyi olmak üzere, siyasal uzantıları olmak üzere bu örgüt şemasını bir bütün hâlinde deşifre ederek en kararlı bir şekilde cezasının verilmesidir.

Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey’in grup konuşmalarında tekraren vurgulamış olduğu -küçümsemiyoruz, saygı duyuyoruz- odacıdan, ebeden, hemşireden, gündelikçi insana kadar değişik vesilelerle işlemlerin yapılması, evet varsa bu suç unsuruyla olan illiyeti, varsa byLock illetiyle olan münasebeti, cezasını kim olursa olsun çekecektir, en yakınımız bile olsa çekecektir. Ama bu manada “Yüksek rakımlı tepelere doğru çıktığında bu iş nereye gidiyor? sorusunun sorulmaması bir çelişkidir.” diyen Sayın Genel Başkanımızın ifadesini de bu vesileyle insan hakları ihlali konusunda adil davranılması gerekliliği vurgusuyla tekrar ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Değerli Başkan, değerli bürokrat arkadaşlar; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının kurulması, tıpkı İnsan Hakları Kurulu gibi önemli bir tecrübenin sonrasındadır. Bu tecrübeler, bize, depremlerle, sellerle, felaketlerle gelen birtakım kurumların kurulmasıyla… En son Orta Doğu krizi ve Suriye patlağı ve mülteciler kriziyle beraber gelen anlık müdahalelerle AFAD’ın adını daha çok duymaya başladık. Evet, biz, genelde mültecilerle ilgili AFAD’ı duyuyoruz ama AFAD’ın sorumlulukları kapsamında kimyasal saldırıdan tutun, selde, depremde, olağanüstü her türlü şartlarda insanların yardımında olma gibi bir mecburiyetinin kendi kuruluş gerekçesi içerisinde olduğunu görüyoruz ve o kararlılıkla çalışılması arzusundayız. Afet Yönetmeliği noktasında 99 Marmara depremi çıkış noktası olmuştur. 2009 yılında Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kurularak çeşitli bakanlıklarda da genel müdürlükler oluşturulmuştur ve nihayetinde bugünkü hâlini alan kurum, Başkanlık olarak devam etmektedir.

AFAD’ın tüm çalışmalarını, istisnasız, komisyonlarda tartışma esnasındaki raporları okuduğunda tüm siyasi partiler olumlu karşılıyor ve takdirle karşılıyorlar. Uyardıkları bir konu AFAD’ın daha şeffaf olması ve daha hesap verebilir olması. Elbette ki AFAD Acil Durum Yönetmeliği’yle çalışıyor, alım satımlarını çok daha hızlı yapabilmek için birtakım mevzuatların dışında tutulabilir, ama kamu vicdanı açısından, bütçe görüşmelerinin Komisyon raporlarında gördüğüm uyarıları da buradan, şeffaflaşma noktasında, ben de vurgulamaya bir ihtiyaç duydum.

Buradaki bir başka ve temel anlamda vurgulanması gereken hususlardan biri, AFAD çalışanlarının özlük hakları değerli milletvekilleri. Her türlü doğal iklim şartlarında fark etmeksizin çalışmalarından dolayı, merkez ve taşra teşkilatı çalışanlarının yararlanacağı “AFAD tazminatı” çıkarılarak özlük haklarının iyileştirilmesi gerekiyor bu arkadaşlarımızın. Mesai mefhumu tanımadan, 7/24, her türlü afette çalışan il afet ve acil durum müdürlükleri ve afet ve acil durum arama kurtarma birlik müdürlüklerinde her türlü afette ve acil durumlarda görev yapan personel ile arama ve kurtarma teknisyenlerine fazla çalışma ücretinin ödenmesinin sağlanması gerekiyor.

Afet ve acil durum arama kurtarma birlikleri müdürlükleri ile buna bağlı kurumların arasında, acil kurtarma araçlarının “112” ve itfaiye araçları için öngörülen, bütçe kanununda belirlenen “kasko yapılacak araçlar” listesinde de yer alması bir zaruret olarak ifade ediliyor.

İl afet ve acil durum müdürlükleri bünyesinde çalışan enformasyon memurlarının “teknik hizmetler” sınıfına alınması ve onların da bu çalışmaların bir parçası olarak gözükmesi gerekiyor. Aynı durum, her konuda görünen eylemi yapan ile arkasındaki, ona teknik desteği veren arasındaki ilişkiyi mutlaka değerlendirmek gerekiyor. Bu Türk Silahlı Kuvvetleri de olabilir, emniyet teşkilatı da olabilir; teknik personelin fedakârlıklarını asla göz ardı tutmamak gerekiyor.

Küçük illerde arama ve kurtarma hizmetinin daha etkin verilebilmesi için, 10 olan arama ve kurtarma teknisyen sayısının artırılması gerekiyor.

Ataması yapılmayan ve vekâleten yürütülen illerdeki il müdürlüğü atamalarının kısa sürede yapılması gerekiyor.

Ama burada vurgulamam gereken bir husus Sayın Başbakan Yardımcım, bu kurumlarda çalışan insanların bir misyonla çalıştıkları, bu kurumlarda çalışan amirlere, müdürlere “kariyer mesleği” olarak değil, “insanlığa hizmet mesleği” olarak, buranın bir insanlık ve millî bir misyonla görev yapılan bir yer olduğu şuurunun verilmesiyle oralara atamaların yapılması gerekiyor. Yeni bir kurum oluşturuldu. Yakınlara, yandaşlara farklı kurumlardan transfer yapılarak müdürlük makamlarının verileceği bir yer olarak görülmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Diğer bir husus AFAD’la ilgili, sel felaketleri ve olağanüstü birtakım tabiat olaylarından sonra AFAD hizmetini verir geri çekilir, ondan sonraki ödenekler Maliyeyle alakalıdır belki. Bu konuda Maliyeye AFAD’la bağlantılı olarak birtakım talepler geliyor sel felaketindeki yardımların ödenmemesiyle ilgili. Bunun da yine takipçisinin… AFAD Başkanlığı ve ilgili bakanlığın bu konuda Maliye Bakanlığıyla koordineli çalışarak sonuçlandırması meselesi. Bu konuda bize gelen haberlerde, Trabzon Beşikdüzü’nde sel felaketinden dolayı büyük hasar oldu bildiğimiz kadarıyla ve oranın birtakım ihtiyaçlarının Maliye tarafından karşılanması hususunda yavaş gittiği bilgileri var.

Yakından bildiğim bir başka olay da, Kırıkkale Sulakyurt beldesi yağış ve sel sonucu ilçe altyapısında oluşan hasarlar karşısında devletin vereceği desteği iki yıldır alamıyor. Kırıkkale’nin diğer ilçeleri aldığı hâlde Sulakyurt Belediyesinin Milliyetçi Hareket Partili Belediye Başkanı arkadaşımız, gece gündüz Sulakyurt için gayret eden arkadaşımız bu yardımları alamadığını ifade etti, bunu da buradan dillendirmek istiyorum.

Bu konuda ifadelerimizi tamamlayarak konuşmamızı nihayetlendirirken vurgulamak istediğim konulardan bir tanesi, mutlaka AFAD’ın bu çalışmalarını yaparken ciddi anlamda sivil toplum örgütü misyonuyla yardım götüren önemli sivil toplum örgütleriyle de eş güdümlü fikir alışverişinde bulunması gerektiğini düşünüyorum. Her şeyi devlet yapar anlayışı tamam ama devlet yaparken milletin organizasyonuyla yapılan hizmetlerin koordinasyonunun da AFAD’la organizeli bir şekilde yapılabilmesi… O sivil toplum örgütleri gelip “Biz bunları yaptık.” diyemeyebilir ama AFAD, bu noktada “Arkadaşlar, neler yaptınız? Nerelere ne götürdünüz? Size ne tür katkımız olabilir?” diye sorabilir.

Ülkü Ocakları Genel Başkanlığının, Ülkü Ocakları Genel Merkezinin yardımlarını, organizasyonları yaparken gerek Türkmen Dağı krizinde Hatay üzerinden Türkmen Dağı’na gerekse Musul’a, Kerkük’e, Halep’e, Irak’a her türlü bürokratik engele karşı kararlı ve azimli bir şekilde kendi iradesini ortaya koyarak Ülkü Ocakları Genel Başkanının ve arkadaşlarının götürdüğü yardımları da buradan bir şekliyle gururla ifade etmek istiyorum. AFAD ve yardım kuruluşları organizasyonlarında devlet-millet iş birliğinin kaçınılmaz olduğu gerçeğini vurgulamak istiyorum.

Yeri gelmişken belirtmek gerekirse, 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun üzerinde de birtakım sözler söylemek gerekirse, her türlü üretim araçları ve tesisleriyle birlikte en az yüzde 40 oranında zarar görme ve zararı karşılayacak gelirleri olmama şartı aranan çiftçilerin bu durumunun düzeltilmesi, ayrıca sigorta kapsamında olmayan bir afet söz konusu olması bu yönetmeliğe dâhil edilmeli. Bu durum, çiftçilerimizin neredeyse tüm ürünlerini kaybetmesine rağmen devletten hiçbir yardım alamaması gibi bir sonucu doğuruyor. Yani, biz, bu manada, elbette ki Suriyeli sığınmacılara sonuna kadar yardım edip insani görevimizi yapacağız ama burada da şuna dikkat etmeliyiz sayın milletvekilleri, sayın bakanlar: “Suriyeliye bu kadar hizmet verilir, bu kaynaklar aktarılırken benim memleketimi sel bastı, benim tarlamı dolu vurdu, bana ne veriyorsun?” diyen vatandaşımızın bu insani erdemini kendi içinde tartışma zeminine taşımamamız gerekiyor. Devlet sorumluluğumuzu her alanda yapmakla mükellefiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ersoy, sizi yirmi dakika dinlendiriyoruz.

Şimdi söz sırası Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’a aittir.

Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi on dört yıldır istikrarlı, yüksek oranlı bir büyüme kaydedememiş, sağlıklı bir yatırım, üretim ve istihdam zinciri de kurulamamıştır. Tasarruflardaki yetersizlik, dış ticaret ve cari açıktaki seyir ekonomik dar boğazın temel bileşenleri olmuştur. Adaletsiz vergiler, genç işsizlik, kayıt dışılık ve sosyal hayata ilişkin çarpıklıklar toplumsal uzlaşma dinamiklerini tehdit etmektedir. Türkiye ekonomisi gün geçtikçe emsal ülkelerden negatif yönde ayrışmaya başlamıştır. Ekonomi politikasında rant temelli yaklaşım, üretimden uzaklaşma, işsizlik, enflasyon, artan borçluluk, yolsuzluklar, öngörülebilir bir hukuk ve adalet düzeninin olmaması ekonomik gelişmeleri olumsuz etkilemektedir. Bu anlayış yatırım çekememiştir. Büyümeyi tüketim, ithalat, kısa dönemli dış finansman ve uzun vadede rekabet şansımızın olmadığı düşük teknolojili sektörlere dayandırmıştır. AKP iktidarları döneminde arazi ve imar rantları had safhaya ulaşmış ve suni artı değerlerin oluşturduğu inşaat gibi sektörlerde yoğunlaşmalar devam etmiştir.

2017 bütçesi de iç ve dış borçlarda tehlike çanlarının çaldığı, borç faizi ödemelerinin arttığı, kamu istihdamında daralma, yatırımlarda azalmaların olduğu, eğitim ve sağlık gibi temel sosyal alanlarda yaşanan ticarileşme ve piyasalaştırma uygulamalarının yaşandığı, vergi adaletsizliğinin, gelir dağılımının daha da bozulduğu bir ortamda bu sorunlara çözüm üretmekten uzaktır. Kısacası, 2017 bütçesi Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına çözüm getirecek bir yaklaşım içermemektedir. Kaynak ve harcama dengesini kuramayan, sağlıklı ve stratejik öncelikleri bulunmayan, bu nedenle üretken olmayan alanlara kaynak tahsis eden, sürdürülebilir, nitelikli büyümeyi teşvik etmeyen, istihdamı artırmayan, tasarruf oranını büyütemeyen bir bütçe niteliğindedir. Bu anlayışla mali disiplinin sağlanması ve kaynakların etkin kullanılması da mümkün görünmemektedir. Bölgemizde yaşanan olumsuz siyasi ve ekonomik gelişmeler de dikkate alındığında gerçekçi olmayan orta vadeli program ve bütçe hedeflerinin 2017 yılında gerçekleşmesi mümkün görünmemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yaptığımız eleştiriler Türkiye ekonomisinin sorunlarının çözümüne, toplumsal huzur ve refahın artırılmasına yöneliktir.

Değerli milletvekilleri, dünyanın her ülkesinde milyonlarca vatandaşımız yaşamaktadır. Bunun yanında sosyokültürel ve tarihî bağlarla yakın ilişki içerisinde olduğumuz geniş bir coğrafyada 300 milyona varan “soydaş ve akraba topluluklarımız” diye ifade ettiğimiz insanlarımız bulunmaktadır. Gerek başka ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın gerekse soydaş ve akraba topluluklarımızın yegâne dayanağı Türkiye Cumhuriyeti devletidir, yüzleri hep ülkemize dönüktür ve her zaman Türk devletinin desteğini arkalarında görmek istemektedirler. Konunun önemine binaen tüm hükûmetler yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız ve soydaşlarımızla ilgili konularda koordinasyon görevi yapmak üzere hemen her dönemde bir devlet bakanını görevlendirmişlerdir. Ancak vatandaşlarımızın ve soydaşlarımızın ihtiyaçlarının belirlenmesi ve bu hizmetlere yönelik politikaların oluşturulmasında bir koordinasyon eksikliği göze çarpmaktadır. Koordinasyon sorununun çözümü ve daha iyi hizmet üretilmesi için tek bir çatı altında toplanmış merkezî bir yapılanmanın olmayışı önemli bir eksiklikti.

Bu çerçevede yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar yapmak ve sorunlarına çözüm üretmek, soydaş ve akraba topluluklarla sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin bir plan dâhilinde geliştirilmesi ve ülkemize eğitim amacıyla gelen öğrencilerin ülkemizdeki eğitim süreçlerinin başarılı bir şekilde sonuçlandırılması için her türlü esası belirleyerek ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kurulmuştur.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak yıllardır dış Türkler bakanlığının kurulması gerektiğini hem seçim beyannamelerimizde hem de konuşmalarımızda defalarca ifade ettik. Bu kapsamda devlet teşkilatımıza yeni giren Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının kurulmasını olumlu ancak yetersiz buluyoruz. Bu kurum daha evvel başka kurumlar tarafından ifa edilen bazı hizmetler ile yeni bazı görevleri yerine getirmek üzere kurulmuştur. Yürüttüğü hizmetleri dört ana başlık altında toplamak mümkündür: Yurt dışındaki vatandaşlarımıza yönelik faaliyetler, soydaş ve akraba topluluklara yönelik faaliyetler, sivil toplum kuruluşlarına yönelik ve kurumsal iş birlikleri kapsamında yürütülen faaliyetler ile uluslararası öğrencilere yönelik faaliyetlerdir. Bu ana faaliyet alanlarına yönelik olarak hem yapılan işlerde yetersizlik hem de hiç yapılmayan birtakım işler ve hizmetler bulunmaktadır. Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu ile Kültürel ve Sosyal İlişkiler Eşgüdüm Değerlendirme Kuruluna daha fazla işlerlik kazandırılması, sivil toplum destekleri koordinasyon kurulunun oluşturulması veya güçlendirilmesi yerinde olacaktır. Başkanlığın yurt içi ve yurt dışı temsilcilikleriyle ilgili aksaklıklarının ve teşkilatlanma sorununun giderilmesi gerekmektedir.

Bu dönemde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı önemli projeler üretmiştir. Mesela, Kırım sözlü tarih çalışması gibi benzeri faaliyetlerin artarak devam ettirilmesi ve diğer yadigârlarımıza uygulanması da gerekmektedir. Benzer çalışmaların, Türkmenler, Ahıska ve Uygur Türkleri için de yapılması yerinde olacaktır.

Bu kurumun kurulmasıyla birlikte atılan en önemli adımlardan biri de uluslararası öğrencilere verilen devlet burslarının tek bir çatı altında birleştirilerek, merkezî ve dinamik bir burs sistemi hâline dönüştürülmüş olmasıdır. Bu çalışmalarla Türkiye, uluslararası öğrencilerin eğitim görmek istedikleri, sosyal ve kültürel faaliyetlerin yoğun bir şekilde gerçekleştirildiği bir cazibe merkezi hâline gelmelidir. Ancak getirilen öğrencilere yönelik çalışmaların yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Bu kadar fazla sayıda getirilen öğrencilerin takibi nasıl yapılmaktadır? Bunların FETÖ gibi zararlı yapıların eline düşmesini nasıl engelleyeceğiz ve bunların ülkemizle gerçek gönül köprüleri oluşturmasını nasıl sağlayacağız? Diğer taraftan, kanaatimizce nicelikten çok niteliğe önem verilmesi yerinde olacaktır. Yani daha az sayıda öğrenci ancak daha fazla imkân, daha fazla ilgi ve takip faydalı olacaktır. Tabii ki, sadece okurken değil mezun olduktan sonra da bu takip devam ettirilmelidir.

Soydaş ve akraba coğrafyaya yönelik yapılan çalışmalarda bir koordinasyon sorunu olduğu bilinmektedir. İlgili kurumlarımızın zaman zaman kendi alanlarına yönelik mükerrer işler yaptığını görmekteyiz. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da bu alana yönelik koordinasyonun kurumun başkanlığında olduğu yazılıyken maalesef bu koordinasyonun tam anlamıyla gerçekleştiğini söyleyemeyiz.

Sonuç olarak, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının yaptığı çalışmalar, şu ana kadarki ihmal edilmişliği kısa bir sürede telafi etme yönündedir. Ancak, soydaş ve akraba coğrafyaya yönelik çalışmaların beklenenin altında olduğu görülmektedir. Hâlâ çok temel meselelerde bile ortak dil, ortak anlayış ve yardımlaşmanın gerçekleşmediğini görüyoruz. Örnek vermek gerekirse, FETÖ darbe girişiminde Batı’yla birlikte soydaş ve akraba coğrafyasında bile kendimizi tam olarak anlatamadığımızı gördük. Çok açık bir darbe girişimini bile soydaş ve akraba coğrafyası bizim baktığımız noktadan okuyamamış ve ne yazık ki tahlil edememiştir. Burada ilgili kurumlarımızın kendilerini gözden geçirmesi ve çalışmalarını topluma ve kamuoyuna yönelik yürütmesi gerekmektedir. Bunun için de bizi biz yapan ve aynı kökte buluşturan değerlerimizi karşılıklı tanımamızda ve ilişkilerimizi bunlar üzerinden yeniden geliştirmemizde fayda olacağı kanaatindeyim.

Uluslararası öğrencilere yönelik çalışmaların yeniden ele alınması ve projelerin değerlendirilmesiyle ilgili esasların nesnel kurallara bağlanması gerekmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, Almanya’da sözde soykırımla ilgili yasa tasarısının oylanmasında Türk kökenli milletvekillerinin tamamının yasa tasarısına destek vermesi ve tasarının kabul edilmiş olması yurt dışındaki vatandaşlar anlamında çalışmaların etkin sonuç doğuracak seviyelerde olmadığının güncel bir göstergesidir. 3 milyonun üzerinde vatandaşımızın bulunduğu Almanya’da siyasi etki gücümüzün ve sivil toplumu harekete geçirme kabiliyetimizin bu kadar düşük düzeyde kalması, yurt dışındaki vatandaşlara yönelik çalışmalarımızın yetersiz kaldığını veya olmadığını göstermektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, TİKA, Doğu Bloku ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan ihtiyaçlar kapsamında 480 Sayılı Kararname’yle 1992 yılında Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı adıyla Dışişleri Bakanlığına bağlı bir teknik yardım kuruluşu olarak kurulmuştur. TİKA, kurulduğu 1992 yılından bu yana Türk Cumhuriyetlerinin kalkınma çabasına destek olmak üzere önemli projeler hayata geçirmiştir.

Bu bağlamda, 2014 yılında TİKA’nın yapmış olduğu yardımların bölgesel dağılımına bakıldığında, 53 milyon dolarla Güney ve Orta Asya ilk sırada yer almaktadır. Bu coğrafyada TİKA’nın faaliyetlerinden en çok faydalanan ülkeler Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan ve Türkmenistan olmuştur. Ancak, 2015 yılı faaliyet raporu incelendiğinde ilk sıraya Afrika’nın yerleştiği gözlemlenmektedir. Afrika’ya yönelik yardımların toplam yardımların neredeyse yüzde 50’sine tekabül ettiği görülmektedir. Bu, açıkça TİKA’nın kuruluş amaçları ve hedefleriyle çelişen bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca, görülmektedir ki TİKA’nın Afrika’dan Avrupa’ya, Asya’ya pek çok ülkede koordinasyon ofisleri olmasına rağmen Yunanistan’da ve Bulgaristan’da ofisi bulunmamaktadır. Bunun sebebi neyse Sayın Başbakan Yardımcımızdan öğrenmek isteriz. Cibuti’de, Çad’da koordinasyon ofisleri bulunmakta ancak milyonlarca Müslüman’ın, Müslüman Türk’ün yaşadığı Çin’de ya da Rusya’da bir irtibat ofisi bile bulunmamaktadır. Gelişen ilişkiler çerçevesinde Şanghay İşbirliği Örgütüne dâhil olmanın konuşulduğu bugünlerde, bu konularda ilerleme kaydedileceğini ümit etmekteyiz.

Gazze’den Afganistan’a, Nijerya’dan Pakistan’a kadar her yere yardım yapan Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının hemen sınırlarımızın ötesinde birçok zorluk yaşayan Türkmen kardeşlerimize kayıtsız kaldığını görmek son derece üzüntü vericidir. Bölgede ülkü ocakları ve ülkücü sivil toplum kuruluşlarının hizmetleri gerçekten takdire şayandır. Temennimiz, devletimizin burada yaşayan soydaşlarımızın sorunlarına acilen eğilmesi ve sahip çıkmasıdır.

Önceki senelerde TİKA’nın özellikle Afrika’daki bazı temsilciliklerine ve çalışmalarına yönelik saldırılar gerçekleştirilmişti. Güvenlik sıkıntısının olduğu ülkelerde çalışan personelin güvenliğini artırmak için gerekli tedbirlerin alınmış olduğunu umut ediyoruz.

Ülkemiz 15 Temmuzda büyük bir badire atlatmıştır. Allah böyle zamanları bir daha göstermesin. Türk devletini yöneten ve yönetmeye talip olanların uyanık olması, kolayca kandırılmaması, aldatılmaması gerekmektedir. Büyük devlet olmanın gereği budur. Büyük devlet, dış ilişkilerini, teknik yardım faaliyetlerini bir cemaatin, tarikatın ya da herhangi bir sivil toplum örgütünün uhdesine bırakamaz, bırakmamalıdır. 2013 yılına kadar Türk yetkililer değişik ülkelere yaptıkları ziyaretlerde bu “cemaat” adı verilen örgütün okullarının desteklenmesi için girişimde bulunuyorlardı. Ağırlıklı olarak “yurt dışındaki Türk okulları” olarak adlandırılan bu okullar Türk kültürünün teşvik edildiği eğitim kurumları olarak görülüyor ve destekleniyordu. Devletin en üst düzey temsilcileri bu okulların resmî açılış törenlerine katılıyorlardı. Tüm bu unutulmuşlukla özellikle Türk Cumhuriyetlerinde büyükelçilikler ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının ofislerinin âdeta FETÖ yapılanmasının ofisleri gibi kullanıldığına dair ciddi emareler mevcuttur. Bu hatalara tekrar düşülmemesi en içten temennimizdir.

Değerli milletvekilleri, vakıflar, Türk milletinin yüzlerce yıllık medeniyet mücadelesinden, tasavvurundan süzülüp gelmiş ve büyük bir coğrafyada etkisini hâlen sürdüren güçlü ve köklü kurumlardır. Vakıflar, Türk hayırseverliğinin en güzel numuneleridir. Dünyada yardımlaşmayı, iyilik yapmayı, paylaşmayı, adalet ve hakkaniyet gibi her toplum tarafından kabul gören evrensel değerleri temsil eden değerler Müslüman Türk medeniyeti üzerinde yükselmektedir. Suriye’den gelen milyonlarca göçmene kucak açan Türk milleti bunu bir kez daha dünyaya göstermiştir.

Vakıflar Genel Müdürlüğü idare ve temsil ettiği vakıflara ait vakıf kültür varlıklarını muhafaza ve imar etmek, günün şartlarına göre ekonomik bir şekilde yatırıma dönüştürmek ve işletmek için restorasyon veya onarım yaptırmak ve gerektiğinde kiraya da vermek sorumluluğunu taşımaktadır.

Bugün başta İstanbul olmak üzere, Anadolu’nun hangi şehrine giderseniz bir restorasyon çalışmasıyla karşılaşmak mümkündür. İhmal edilmiş tarihî eserlere sahip çıkılması elbette takdirle karşılanmalıdır. Ancak, bu işlerin aceleye getirilmemesi, ehil insanlara verilmesi ve rant merkezli yapılmasının önüne geçilmesi ecdadımıza karşı sorumluluğumuzdur. Restorasyonlarda hatalar yapıldığına, özellikle nakışların tahrip edildiğine, “Tarihimize sahip çıkıyoruz.” anlayışıyla tarihî eserlere bilinçsizce tahribatlar yapıldığına dair hemen her gün yeni bir haberle karşılaşmaktayız. Sayın Genel Müdür de bu konuda yanlışlar yapıldığını ifade etmiştir, mesela, “Sivas Gök Medrese’de yanlış uygulamalar yapıldı.” dediği gibi. Bu hususlarda daha dikkatli olunmalı, yapılan hatalarla ilgili sorumlular mutlaka ikaz edilmelidir.

Bazı vakıflarda karşılaşılan olaylar ne yazık ki vatandaşımızın zihnini vakıflarla ilgili bulandırmakta, bu kurumlara yönelik ilgi ve muhabbetin eksilmesine sebebiyet vermektedir. Son yıllarda eğitim işleriyle ilgilenen bazı vakıflarda karşılaşılan taciz vakaları ne yazık ki son derece vahimdir. Bu tarz vakaların üzerine kararlılıkla gidilmesi önemlidir, gereklidir; aksi bir yaklaşım bilinmelidir ki kamuoyu vicdanında ciddi şekilde rahatsızlığa sebebiyet vermektedir. Bu hatalardan ders çıkarıldığını ve artık tekrarlanmayacağını umut ediyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu duygular içerisinde sözlerime son verirken 2017 bütçesinin aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, heyetinizi en derin muhabbetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Büyükataman.

Şimdi, yine söz sırası Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy’a aittir.

Buyurun.

MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Değerli milletvekilleri, 29 Ekim 1923 cumhuriyetin ilanı. Hepimizin bildiği, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra bugün değişik hatiplerin değişik görüşleriyle tartışma açma niyetinde olduğu cumhuriyetin banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün o dönemde bir kaygısı var. Fuat Köprülü Hocayı çağırır, “Fuat Bey, cumhuriyeti kurduk, artık cumhuriyeti ve devletimizi ilmî temeller üzerinde yükseltmek zamanı gelmiştir. Lütfen İstanbul Darülfünunu bünyesinde Türkiyat Enstitüsü kurunuz.” talimatı verir ve bu kurul çeşitli çalışmalardan sonra on ay bir hazırlık ve akabinde Atatürk’ün de son rötuşları yapmasıyla kurulur. Ve tekrar rahmetli Fuat Köprülü gelir ve Mustafa Kemal Atatürk’e “Türkiyat Enstitüsü kuruldu efendim. Ambleminin nasıl olmasını tavsiye edersiniz?” der. “Karlı Tanrı Dağlarının önünde elinde meşale tutan bir bozkurt olsun. Bu meşale genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilminin ifadesi olsun. Ergenekon’dan çıkışımızda kılavuz olan bozkurt Türklüğün Anadolu topraklarındaki yeni devletinin kuruluşunu ifade etsin.” İşte biz bu Mustafa Kemal Atatürk'ü ve tarihte ikinci kez Türk adıyla anılan Türkiye Cumhuriyeti devletini sonuna kadar muhafaza ve müdafaa için mücadele veren bir siyasi partiyiz, öncelikle bunu vurgulamak istiyorum.

Daha sonraki süreçte cumhuriyetin temel yaklaşımlarıyla oluşturulan kurumların vücut vermesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve o dönemdeki Musiki Muallim Mektepleri dâhil cumhuriyetin tarihin içerisinden süzülerek kurumsallaşması ve o tarihî köklerle bütünleşmesiyle ilgili çalışmalarla devam eder. Burada, özellikle, gerek iktidar partisinin gerekse Cumhuriyet Halk Partisinin, Mustafa Kemal ve cumhuriyeti tanımlarken anakronik hatalarla, tarihi bağlamından kopartık yorumlarla birbirine karıştırılmaması ve 1923-1938 dönemindeki Mustafa Kemal uygulamalarıyla daha sonraki dönemsel ve bölgesel dış gelişmelerin iç siyasete yansıdığı durumu birbirinden ayırt etmesi gerektiği hakikatinin altını çizmek istiyoruz. Bu çalışmalar, cumhuriyetin değişik kurumlarında topluma bu bilgiyi aktarmak ve halk irfanından beslenmek ve Ziya Gökalp’in Halka Doğru makalesini referans alan ve “Fikir babam Ziya Gökalp’tir.” diyen Mustafa Kemal’in halk irfanını önemseyip ilimle bütünleştirme aklının sonucu olarak vücut bulur.

1960’tan sonraki, özellikle İkinci Dünya Savaşı koşulları, soğuk savaş algıları, komünist blokun güçlenmesi ve dış gelişmelerdeki olaylar, Türk devlet aklına bir kurum daha kurdurtur o dönemde. Bu kurumun adı Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsüdür. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü bir dernektir ama bu derneği kuran, milliyetçi, mukaddesatçı, cumhuriyet değerlerine bağlı bilim insanlarıdır. Bu kurum, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, o dönemden başlayarak ilmî neşriyatla, siyaset dışı olarak Türk dünyasıyla ilgili bilimsel çalışmalar yapar, bilgilendirme yapar, devleti besler.

Şimdi genel bütçeleri konuşuyoruz. Sayın Başbakan Yardımcımız burada. Bütçemizle ilgili çalışmalarda -bu dönem için geçerli olmasa da- önceki dönemlerde bu bütçeden genel bütçeye iadeler var. Türk devlet aklının kurdurtmuş olduğu Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsüne, kamu yararına hizmet veren bu derneğe de -yine diğer kurumlara olduğu gibi- sembolik olarak varlığını devam ettirip kurum çalışanlarının iaşesini, ibatesini karşılayacakları basın-yayınlarını basabilecekleri, bilimsel çalışmalarını yapabilecekleri bir kaynak aktarmayı düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanız, lütfen bunu düşünün ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsünü yaşatalım. Burası da hizmet etmiş olan, rahmete gitmiş olan, tüm hizmet eden büyük hocaların maneviyatıyla ve bugün orayı yaşatmak isteyen fedakâr hocaların da gayretleriyle yaşamaya çalışıyor. Bunu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün itibarıyla geldiğimiz noktada, bu çalışmalar ve kurumlardan beklenenler nelerdir? Yüce Atatürk’ün adını taşıyan ve çıkış noktası Türk milliyetçiliği olan bu kurumlardan beklediklerimiz: Özellikle 15 Temmuz kara gecesinde ülke olarak yaşadığımız acı hatıra bizlere, millî şuurdan yoksun ellerin hiç tereddüt göstermeden elindeki silahı milletine yani asıl sahibine nasıl döndürdüğünün, çevirdiğinin bir ifadesi ve acı bir tecrübesi olmuştur. Bize düşen, bu kurumlar üzerinden millî şuuru geliştirici, millî kimlik üzerinden uluslararası strateji geliştirici enstrüman hâline dönüştürülebilecek bir hâlde bilgiyi rezerve ederek topluma sunmak olmalıdır. Yani pek çok Avrupa ülkesinde bu tür kurumlar siyaseti besler. Bizde bu kurumlar devleti, siyaseti ne kadar besliyor, bunu bilemiyoruz, belki bilmememiz gerekiyor.

Merak ediyorum, Süleyman Şah Türbesi taşınırken bu kurumdan görüş alındı mı? Merak ediyorum, Orta Doğu’da birtakım gelişmeler devam ederken, Suriye krizi yönetilirken oradaki tarihî müktesebatımız noktasındaki siyasal gelişmelerle ilgili bu kurumlar bilgiyi hikmet olmaktan hizmet olarak eyleme dönüştürerek ilgili birimlere verebildi mi, yoksa sahadaki birtakım uzman ve istihbarat elemanları bilgileriyle mi biz siyaset yapıyoruz?

Türkiye’de üniversitelerimizin ve bilimin temel problemi, bilgiyi işe koşamama problemidir. Bilgiyi edinen hikmet sahibi, raflarda kitapları olan değerli bilim insanları düşündüklerini eyleme koyamadıkları için, bu bilgiyi eyleme koyma vasıtası bu kurumlar üzerinden siyaset kanalına taşınabilmelidir. Buradaki ara eleman ve enstrüman, bu kurumlar olmak zorundadır. Gelişmiş toplumlarda siyasal partilerin, devletin bu tür çalışmalarını yapan kurumları bunu rezerv bilgi olarak işe koşabilecek hâle getirebilme kabiliyeti göstermiştir.

Kurumların misyonunu bu çerçevede ifade ettikten sonra özellikle bu bağlamda ivedilikle yapılması gereken hususları hatırlatmak istiyorum. Bu konuda ilmî çalışmalar takip birimini yüksek kurum kendi bünyesinde YÖK’le koordineli bir şekilde oluşturmalıdır ve yapılan tezler milliyetçiliği, Atatürkçülüğü, cumhuriyeti topluma kabullendirici ve paylaşımcı stratejik bilgiler ortak bir havuzda toplanmalı ve mükerrer çalışmaların önüne geçilmelidir. Ülkemizde bundan önce yapılmış akademik çalışmaların, ilmî çalışmaların süreli olarak takipleriyle, Türkiye’deki yapılan, bu konuyla ilgili akademik bir çalışma olacaksa “Son durum nedir, kültür merkezinden bunu öğrenelim, ona göre yeni alanlara geçelim.” diyebilecekleri bir arşivin, bilginin, sistemin kurulması zarurettir. Bilgiye daha hızlı ve kolay erişim sağlanır ve bu merkeze müracaat etmeden yeni konulara müsaade edilmez. Yapılmış çalışmaların arşivlenmesi sağlanır, arşivlerden hızlı ve kolay şekilde faydalanma imkânı bulunur ve bunların sonuç hükmündeki çalışmaları da siyasetin, devlet aklının hizmetine verilir.

Ayrıca, kurumların öteden beri zengin bir yayın periyodu olmasına rağmen, bunların halka ulaşımı noktasında sıkıntı yaşanmakta. Satış arabaları için Anadolu’daki üniversitelerden gelen taleplerden yıllardır bekleyenler olduğunu öğrendim. Anadolu’daki Türkoloji merkezlerinden, tarih bölümlerinden, hocalardan bu konuşmayı yapmadan önce, neler söyleyebilirim diye fikirlerini aldığım da, “Satış arabalarını kampüsümüzde daha sık görmek istiyoruz.” dediler. Akademik yayınlar dışında çocuklarda ve gençlikte Türkçe bilinci oluşturacak, Atatürk sevgisi oluşturacak daha popüler yayınlar ve neşriyatlar yapılmasını bekliyoruz. Üniversitelerle iş birliklerinin daha geliştirilmesini ve demin bahsettiğim gibi “academia”nın, bilimin topluma ulaşmasında devletin arayüzü olarak kendisini güncelleyen, yenileyen bir hâle gelmesini bekliyoruz.

Kurumların yönetimlerinde yer alan üyelerin mutlaka ve mutlaka liyakat esasına dayalı seçilmesi gerekir diyoruz. Liyakat esası “Bu konuda şu kadar yayını var efendim.” değil, liyakat esası, Türk milletine, Türk devletine, Türk milliyetçiliğine, Mustafa Kemal Atatürk değerlerine ve Türk aklına olan mensubiyetini bir millî şuur olarak görmesi ve bu görevleri mevzuat gereği yapan memurlar olarak değil, bu görevi bir misyon görevi olarak yapan kadroların bu görevlere getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Benim konuşmalarımı daha kapsamlı olarak devam ettirme niyetim olmakla beraber, son beş dakikayı benden sonra bu konuda Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu hakkında konuşmalar yapacak olan arkadaşım Kamil Aydın’a vereceğimiz için ben konuşmamı bu geri kalan üç beş dakika içerisinde tamamlayacağım ve kalan süreleri Kamil Aydın Hocam kullanacak. Bu usulü de Sayın Başkana hatırlatmış oluyorum.

15 Temmuz Türkiye’de yeni bir dönemin başlangıcıdır değerli milletvekilleri. Millî kimlik ve millî şuur olmadan aidiyetimizi ve müktesebatımızı bu memleketin köklerinde bu devletin kendi sahici evlatları olarak aramadığımız takdirde çıkış yolunun olmadığı hakikattir. Bugün millî para birimine dönmekle, bugün kendi gerçeklerimizle yüzleşip “millî birlik ve beraberlikten başka çıkış yolu yok” anlayışı da bu gerçeği bize göstermiştir. Herhangi terör örgütlerine, silahlı terör örgütlerine, silahsız gözüküp de vakti gelirse nasıl cani olabileceklere aidiyet hissedenlerin memleketi nerelere getirdikleri ortadayken bizler bu memlekette siyasi kutuplaşmayla ve siyasi kan davalarıyla sonuca gidemeyeceğimiz gerçeğini görmemiz lazım.

Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi lideri Sayın Devlet Bahçeli Bey’in yapmış olduğu çıkışın ve erdemli davranışın bu kapsamdaki siyasetteki aradaki çitlerin kaldırılarak daha toparlayıcı yaklaşımlarla devlet millet gerçeğiyle hareket edilmesi hususunda tüm siyasal aktörlerin bu açılan yeni dönemin hakikaten Türkiye'nin geleceği açısından, Türk milletinin birliği açısından ne anlam ifade ettiğini bilmesi lazım. Bu konuda devletin tüm kurumlarında görev alan bürokratların, yöneticilerin, “academia”nın bu gerçeği bilerek bulunduğu yerde bu şuurla hareket etme mecburiyeti vardır. Önümüzdeki siyasal gelişmeler de, toplumsal gelişmeler de, uluslararası gelişmeler de buradan başka gidecek yolun, çıkacak bir caddenin olmadığını gösteriyor. Biz, bu Meclisin bir daha, değil içimizdeki yerli görüntülü yabancılaşmış cunta meraklısı teröristlerce, uluslararası güçler tarafından da bombalanmasını istemiyoruz. Biz, vekâlet savaşları üzerinden Türkiye'nin sıkıştırılmasını da bu manada içimize sindiremiyoruz. Yerlilik, millîlik ve evrensellik ölçeğinde yerli olmadan millîyi, millî olunamadan evrensel olacağını, siyasal İslamcı söylemlerde bulunanların da, enternasyonal söylemlerinde bulunanların da mutlaka ve mutlaka İstiklal Marşı ortak paydasında buluşmak zorunda olduğunu ve bu meydanlarda “Senin için ölürüm Türkiye’m!” diyebildiği gerçeğini, yaşadığımız süreç göstermiştir.

Var olsun İstiklal Marşı, var olsun Türk milleti. Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdıracak şartları oluşturmasın, millî birliğimiz ve beraberliğimiz ebedî olsun diyor, sözlerimi burada tamamlıyor, kalan sözlerimizin devamını değerli hocama bırakıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ersoy.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı Erzurum Milletvekili Kamil Aydın olacaktır.

Sayın Aydın, evet, yirmi dakika daha ilave edeceğim. Sayın Ersoy zaten ifade etti, biz de onu kırmıyoruz, artı yirmi daha yapıyoruz.

Buyurun.

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu bütçeleriyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum. Fakat asıl konuya geçmeden önce bir iki noktaya değinmek istiyorum.

Çok kıymetli milletvekilleri, ilim ile siyaset arasındaki ilişki -sağlıkçı kardeşlerimiz çok iyi bilir, aramızda doktor olanlar var- kan grupları arasındaki ilişkiye benzer biraz. Yani AB grubunun diğer kan gruplarından aldığı gibi, siyaset de diğer bilim dallarından epeyce faydalanır. Yani bilim ile siyaset arasında şöyle bir ilişki vardır: Bilim özgün, tarafsız, bağımsız, aşırı çaba ve emeği gerektiren bir üretimdir; bilgi budur, bilim budur. Siyaset bilgiden faydalanır, bilimden faydalanır ve etkilenir. Fakat bilgi ya da bilim ya da bilim adamı ideolojinin emrine girerse, siyasetin körü körüne isteklerine tutsak olursa buradan doğru bir sonuç çıkmaz.

Öte yandan, çok güzel bir özdeyişimiz vardır: “İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır.” Gerçekten, insanların konuşa konuşa anlaşmasını sağlayan yegâne ortak değer dildir. Dolayısıyla siyasileri de, bizi de burada, şu yüce Meclis çatısı altında bir araya getiren yine ortak dildir. Nedir ortak dilimiz? Siyasettir, siyasi dildir. Bakın, düşüncelerimiz birbirinden farklı olabilir ama çok net bir şekilde söylüyorum, Türkiye'nin farklı illerinden, coğrafyalarından, belki yerel kimlik ve kültürlerinden gelen bir çeşni burada ve ortak bir dili kullanmaya çalışıyoruz, birbirimizi anlamaya çalışıyoruz. Bunun adı da ne? Siyaset. İşte dil de böyle bir şey.

Dolayısıyla, bırakın sosyolog ya da filolog olmayı, birazcık ilim, irfan, feraset sahibi olmak bile, gerçekten, bir ailenin nasıl meydana geldiğini bilmemize yeter. Bir aileden bir oymağa, bir boya, bir etnisiteye, bir halka, halklara, oradan da millete dönüşmenin nasıl tekâmül ettiğini bilir. Biliriz, bu doğal bir şeydir çünkü yaşayarak öğrendiğimiz şeylerden bir tanesi. Dolayısıyla, diğer bir ifadeyle, çokluğun ve dağınıklığın birliğe doğru, ortaklığa doğru gidişinin adıdır milletleşme süreci, uluslaşma süreci ama maalesef, niyeyse, sabahtan beri bazı konuşmacılar bu ulus devlete çok takıntılılar.

Ulus devlet nedir? Şu anda, sıkıştığımız zaman AB ülkelerinden örnekler veriyoruz, ABD’yi örnek veriyoruz. Arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Bu saydığımız ülkeler ulus devlet süreçlerini tamamlamış ülkeler. Hatta ulus devletten öteye geçmiş, uluslararası bir yapı, üstyapı olan, işte Avrupa Birliği gibi yapılara doğru gitmektedirler. Ama niyeyse, biz henüz bu süreci apalamaya çalışarak tamamlamak üzereyken ille de sanki, böyle, çok demode, çok eski, çok istenmeyen bir yapıymış gibi söz ediliyor.

Arkadaşlar, işte, ulus devletin bir kazanımı olan yüce Meclisin çatısı altında hep beraber siyaset yapmaya çalışıyoruz. Amacımız ne? Bu ulusa, bu ulusun değerli fertlerine hizmet etmek. Dolayısıyla, bunu söylerken sakın ola ki şöyle bir yanlış algıya mahal vermeyelim: Efendim, bunu söylerken yerel zenginliklerimizin, yerel kimliklerimizin, yerel dillerimizin, lehçelerimizin varlığını inkâr etmek gibi bir durum yok. Bakın, onların birlikteliğiyle ortaya çıkmış bir yapıdan bahsediyoruz.

ABD çok bilinen bir örnek, herkes bir şekilde vâkıf olduğu, herkesin bilgisi dâhilinde olduğu için söyleyeceğim: Amerika Birleşik Devletleri’nin New Mexico eyaletinin Albuquerque diye bir kenti var. Orada özellikle, Kızılderili farklı grupların bir arada yaşadığını görürsünüz. Bunlardan birkaç tane örnek vereyim isterseniz: Çerokiler var, Şayenler var, Komançiler var, hatta Lagunalar var, onların dışında bir de “Hispanic” dediğimiz, Meksika kökenli, Chicanolar var.

Şimdi, biz, farklı kabilelerle bir araya gelmiş bir toplulukla, Türk heyeti olarak bir toplantı yaptık. İnanın, orada hepimiz, bakın, kendi içerisinde farklı kabilelerin temsilcileri olmasına rağmen ve biz de Türkiye’den giden bir heyet olmamıza rağmen, ortak dil olarak İngilizceyi kullanarak anlaşmaya çalıştık. Bunu kendileri de çok net bir şekilde ifade ettiler, “Bizim yerel dillerimiz farklı ama burada kendi aramızda da anlaşmamız için mutlaka ortak dil olan İngilizceyi kullanmak zorundayız.”

Şimdi, bunu diğer bir örnekle belirtmek isterim: Arkadaşlık ediyoruz, dostluklar kuruyoruz, işte, heyetlerimiz yurt dışına gidiyor. Nasıl yapıyoruz? Amacınız ne olursa olsun, eğitim öğretimden siyasi amaca, siyasi amaçtan bürokratik bir işlemin yerine getirilmesi olsun, yurt dışı seyahatlerimizde ne yaparız? Heyetlerle ya da bağlı bulunduğumuz eğitim kurumunda, oradaki öğrencilerle iletişim kurmak için ortak dili kullanırız. Bunda garipsenecek, bunda küçümsenecek, bunda yanlış anlaşılacak bir şey yok. İşte, o ortak dil sayesinde, aslında, ilahi bir emir gereği tanışıp arkadaş oluyoruz yani bir İtalyan, bir Fransız, bir İngiliz, bir Yunanlı öğrenciyle arkadaş oluyoruz. Nasıl oluyoruz? O ortak dili kullanarak oluyoruz. Dolayısıyla, bu ortak bir dilin varlığı birliğin, vahdetin ifadesi değil de sanki dayatmanın, tekliğin, ayrıştırmanın bir ifadesiymiş gibi söyleniyor. Aksine, tam tersine, bunun aksini iddia etmek, bir ortak dil değil, onlarca ortak dil hezeyanlarına kapılmak, gerçekten birliği bozan, tekrar tarihi geriye sardırmayı gerektiren bir durumdur. Bu da nasıl mümkündür? İşte, bilim kurgu romanlarında olduğu gibi zaman makinesine biner, yüz yıl, iki yüz yıl, beş yüz yıl geriye gidersiniz ama bu realitede mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi, gerçekten, evet, ilmini irfanını AR-GE’ye aktararak, enine boyuna düşünerek birtakım sloganları üretmiştir. Bunları hafife almanın da anlamı yoktur. Yani biz, Türk-Kürt kardeşliğine, gerçekten, bin yıllık bir geçmişten feyzalarak inanmış bir hareketiz. Dolayısıyla, ilmimize irfanımıza uygun bir şekilde tam söyleyeceğiz, orijinalinde olduğu gibi: Evet, Türk Kürt kardeştir ama PKK kalleştir diyoruz biz. Biz, bunu net bir şekilde söylüyoruz. Hata mı ediyoruz? İdeolojinin eksenine girmek miydi yoksa tam tersine, bilgiyi, irfanı, ilmi siyasete yön verme adına kullanmak mıydı? Bunu özellikle düşünmenizi takdire bırakıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 12 Eylül sonrası yapılan bir kanuni düzenlemeyle Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarının yanına “Atatürk Araştırma Merkezi” ve “Atatürk Kültür Merkezi” isimli 2 kurum daha eklenmiş, böylece Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun bünyesi bu 4 yapıdan oluşturulmuştur. Dolayısıyla, Tarih ve Dil Kurumlarının yaptığı işler diğer kurumlara bölüştürülmüş ancak 2 ana kurum eski faaliyetlerine de devam etmiştir.

Türk Tarih Kurumu, 2876 sayılı Kanun’da da belirtildiği üzere 1931 yılındaki kuruluş gayesi olan Türk ve Türkiye tarihini, bunlarla ilgili konuları, Türklerin medeniyete hizmetlerini ilmî yoldan incelemek, araştırmak, tanıtmak, yaymak ve yayınlar yapmak, ayrıca bunlara dayanarak da Türk tarihini ve Türkiye tarihini yazma konusunda çalışmalarını günümüze kadar sürdürmüştür. Türk Dil Kurumu ise kısaca Türk dili üzerine araştırmalar yapmak, yaptırmak ve Türk dilinin güncel sorunlarıyla ilgilenerek çözüm yolları bulmakla yükümlüdür.

Öte yandan, her 2 kurumun görev, yetki ve sorumluluklarıyla ilgili kısa ve veciz bir çerçeve çizen Mustafa Kemal Atatürk 1 Kasım 1936 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde şöyle ifadelerde bulunmuştur: “Bu 2 ulusal kurumun tarihimizin ve dilimizin karanlıklar içinde unutulmuş derinliklerini, dünya kültüründe başlangıcı temsil ettiklerini kabul edilebilir bilimsel belgelerle ortaya koydukça yalnız Türk ulusunun değil, bütün bilim dünyasının ilgisini ve uyanmasını sağlayan kutsal bir görev yapmakta olduklarını güvenle söyleyebilirim.”

Sayın milletvekilleri, 1982 sonrası resmî devlet kurumu hâline gelen Türk Tarih Kurumu, zaman zaman yönetimlerin bireysel gayretleriyle bazı atılımlar yapılmışsa da kendinden beklenen akademik faaliyetleri bir türlü yerine getirememiştir, sahip olduğu kaynaklarını beklenildiği kadar bilimsel etkinliklere yöneltememiştir. Bunun en büyük sebebi her türlü özgür ve akademik bir yapıya sahip olmamasındandır. Türk Tarih Kurumu, mevcut kanun ve yönetmelikleri çerçevesinde ancak sempozyum, kongre ve çeşitli toplantılar yapmakta, bu tür etkinlikleri desteklemekte, çeşitli yayınlar yapmakta, burslar ve projeler verebilmektedir. Atatürk’ten kalan mirasa rağmen, dış destekle bir kısım masalar oluşturulmuş, kısıtlı imkân ve mevzuat yüzünden akademik yapı maalesef güçlendirilememiştir. Yine, bu mevzuat yüzünden kurum, Türkiye’de bir benzeri olmayan matbaasını kapatmak ve elden çıkarmak zorunda kalmıştır. Böylece, başta Tarih Kurumu olmak üzere diğer kurumlar bastıkları eseri, diğer matbaalara ihale etmek zorunda kalmışlardır. Bu durum da eser maliyetlerine ve baskı kalitelerine olumsuz şekilde yansımıştır maalesef. Mevcut mevzuatı düzelterek kuruma işlerlik kazandırmak amacıyla yapılan görüşmeler maalesef, istenen neticeyi vermemiştir. Kurumları akademik açıdan özgür kılmak, rahat hareket etmesini sağlamak ve bir anlamda TÜBİTAK gibi bir yapıya büründürmek çabaları başarısız olmuştur.

Sayın milletvekilleri, geçen gün, bütçe açılış konuşmalarında Sayın Maliye Bakanı şöyle bir cümleyle söze başladı: “Efendim, bütçeden en büyük payı eğitime ayırdık.” Şimdi, eğitim deyince sadece, sanki Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurumlarda ya da okullarda yapılan faaliyetleri ima ediyoruz. Hâlbuki, eğitim artık -inanın Avrupa Birliği bünyesinde de bunlar projelendirildi, isimlendirildi- doğuştan, beşikten mezara olan bir etkinliğin adı. Dolayısıyla, bunu sadece Millî Eğitim Bakanlığına endekslemek bana göre eğitime haksızlıktır. Aynen, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi birçok kurumun bağlı olduğu bakanlıklar da aynı zamanda eğitim faaliyetinde bulunur. Dolayısıyla, bu anlamda bir kısıtlamaya gitmek, sadece Millî Eğitim Bakanlığı eksenli düşünmek haksızdır diye düşünüyorum. Fakat, ilgili bakanın tutanak altına alınmış ifadelerinden anlaşıldığı gibi, Türk Tarih Kurumunda bilgi üretilmesini teşvik etmek amacıyla 2016 yılındaki yükseklisans ve doktora öğrenci sayısını, burs sayısını söylesem, inanın hakikaten “Yazıklar olsun.” deriz. Çok cüzi, bir elin parmakları kadar kadrolarla biz bu kadar ciddi, bu kadar önemle kurulmuş bir kurumun akademik boyutunu kalkındırmaya çalışıyoruz.

Öte yandan, bütçe rakamları da mukayeseli olarak elimize geçmiştir. Sayın Maliye Bakanına ve cumhuriyetin, Türklüğün göz bebeği kurumlarımızın bağlı olduğu bakana sormak gerekir: Bir taraftan tanıtım ve kutlama adına boşa harcanan milyonlar, zaman zaman, bunları gündeme getirdiğimiz zaman büyük devlet olduğumuzu hatırlıyoruz. Biz büyüğüz, onun için her şeyi büyük yapmalıyız, uçak filomuz da büyük olmalı, değil mi? Saraylarımız da, bakanlıklarımız da, yollarımız da, altgeçitlerimiz de büyük olmalı. Ne olacak? İşte, Boğaz’dan bir taraftan bir tarafa geçeceğiz ama kuşaktan kuşağa geçireceğimiz, nesilden nesle geçireceğimiz bilgi aktarımı noktasında aynı hassasiyeti maalesef göstermiyoruz.

Efendim, rakamlar çok açık. 2016’da Türk Dil Kurumuna 15 milyon 239 bin ve Türk Tarih Kurumuna ise 10 milyon 233 bin TL bütçe sağlanmış; 2017’de de yani bunun fitresi gibi, zekâtı gibi birazcık ilave edilmiş; rakamlar bu. Şimdi, bu rakamlarla bakıyoruz -gerçekten, öz ülküsüne bakıyoruz, faaliyet durumuna bakıyoruz, vizyonuna bakıyoruz- çok ciddi, anlamlı 2 kurum ama bu parayla ne yapacak? Fakat, daha ilginci, bir şey üretilememiş diyemeyiz çünkü gerçekten, bu işte bireysel fedakârlığını ortaya koyan, ilme olan saygısı, irfana ve milletine olan görev ve sorumluluğundan dolayı çok güzel çalışmalar yapan arkadaşlarımız var fakat yine de bakıyoruz ki bu bütçe kısıtlı olmasına rağmen, harcama noktasında da 2015’te sadece yüzde 55’i harcanmış, 2016’da ise yüzde 65’i harcanmış yani harcama mecali de kalmamış. O zaman, böyle bir kurumun çok aktif, çok faal, çok bekleneni ya da vizyonda yazdığı şeyleri ifa ettiği söylenebilir mi? Çok zor. Dolayısıyla, böyle bir tablo karşısında Batı’nın yüzlerce kitapla, belgeselle, tabloyla, tezle, araştırmayla ortaya koyduğu dilimizle, tarihimizle, kültürümüzle ilgili eserler olmasına rağmen, kendimize özgün üretim uluslararası otorite sahibi benzeri eserlerin varlığından söz etmek biraz zor. Niye? Çünkü, bizler, Büyük Hun Devleti’nin Türk Hakanı Attila’nın Kavimler Göçü’ne neden olan güçlü bir lider ve aynı zamanda Roma’ya yönelimiyle “Tanrı’nın kırbacı” sıfatını almasını ancak Batılı kaynaklardan öğrendik maalesef. Yine, benzer hatalardan dolayı Latin Amerika’da bile sözde Ermeni soykırım tasarılarının geçtiğine tanıklık ettik. Bu da yetmezmiş gibi, AB ülkelerinde “Böyle bir soykırım olmadı.” deyip bilimsel belgelerini ortaya koymanın dahi suç olduğuna tanıklık ettik biz.

Değerli milletvekilleri, “Kökü mazide olan atiyiz.” veciz sözünden hareketle, geçmişten bağını koparan ulusların geleceklerini riske attığını çok açık bir şekilde söyleyebiliriz. Öte yandan, Gaspıralı’nın belirttiği gibi, dilde, fikirde ve işte birlik için bu hassasiyeti önemle dikkate almak zorundayız. Diğer bir ifadeyle, elimizde büyük bir Osmanlı bakiyesi var. Yani, bunun rakamsal karşılığını biliyorsunuz, 24 milyon metrekarelik bir coğrafyadan 30 katı daha küçük bir coğrafyaya hapsedilmiş bulunmaktayız ama bu, bize bir sorumluluk da veriyor aynı zamanda. O Osmanlı bakiyesi coğrafyasındaki yaşanan her türlü değerin, kültürün, medeniyet unsurlarının bir şekilde araştırılıp, incelenip ortaya konulması da gerekir. Bunun da yine, bizim bu çok önemsediğimiz, vizyonuyla çok önemli bir yere koyduğumuz kurumlar tarafından yapılması gerekir. Dolayısıyla, bugün, Osmanlı’nın Orta Doğu’da, Balkanlarda ve Afrika’da hüküm sürdüğü bölgelerde cetvellerle çizilen devletlerin ve toplumların sahip oldukları değerler, bilgi ve belgeler arşivlerimizde bulunmaktadır. Bu nedenle, bunların tasnif edilmesi ve kamuoyuyla paylaşılması bize yani söz ettiğim ilgili kurumlarımıza düşmektedir.

Bugün, ilme, irfana ve Türk kültürel ve tarihî mirasına olan saygılarından dolayı Türk dili, kültürü ve tarihi noktasında büyük akademik başarılar sağlayan çok değerli Türk bilim adamlarımız da bulunmaktadır ama maalesef bunlara ne kurumsal bir sahiplenmede bulunup yetki veriliyor ne de çabalarına, projelerine ve araştırmalarına yönelik iyileştirmeler ya da katkılar sağlanıyor. Hâlbuki, Türkiye 1914 yılında, savaş hâlindeyken bile ilme, irfana, Türk kültürüne değer veren bir olaya, bir yapıya tanıklık etmektedir.

Burada kısa bir anekdotu paylaşmak istiyorum: Efendim, Kâşgarlı Mahmut’un “Divanü Lûgat-it-Türk” diye bir yapıtı var, bin yıllık bir eser. Türk’ün çok net bir şekilde, efendim, dilini, kültürünü, duruşunu ifade eden bir yapıt. Ama, inanın, 1914 yılına kadar varlığını bildiğimiz ama nüshasının elimizde olmadığı bir yapıttan bahsediyorum; Divanü Lûgat-it-Türk. Ne zaman? 1914’te elimize geçiyor.

Öyküyü biliyorsunuz, değil mi? Ama kısaca ben bir tekrarlamak istiyorum, çok ilginç bir öyküsü var: Efendim, 1914 yılına kadar varlığı bilinmesine karşın tek bir nüshasına rastlanmayan kitap, eski Maliye Bakanlarından Nazif Bey’in kitaplığında bulunmaktadır. Nazif Bey kitabın değerini ve önemini bildiği için özenle saklayıp daha sonra -savaş hâli- bir akrabasına, bir hanımefendiye emanet eder, der ki: “Bu kitap çok değerli. Koruyasın ama maddi bir sıkıntı yaşarsan, gün olur ekmeğe muhtaç olacak duruma gelirsen -savaş hâli- bu kitabı sahafa götür, sat ama bunun gerçek değeri 30 altın lira eder, sakın aşağıya verme çünkü çok değerli. Aç kalmak durumunda olursan böyle yap.” Gerçekten, bu durum gerçekleşiyor, hanımefendi zor durumda kalıyor, sahafa götürüyor. Sahaf Burhan Bey diyor ki: “Gerçekten ben bunu satayım ama 30 altın lirayı kim verecek buna?” İlgili resmî yetkiliye, nazıra gönderiyor, o da Emrullah Efendi’ye “Yani, şunun bir bilimsel değerine bak -ne kadar eder gibi- alalım biz bunu, kütüphanemize koyalım.” diyor. Heyetler toplanıyor Emrullah Efendi Başkanlığında, 10 altın kıymet biçiliyor, kadın vermiyor. Ertesi günü, Ali Emîrî diye bir Türk düşünürü, Diyarbakır’ın yetiştirdiği büyük insan, büyük ilim, irfan sahibi bilim adamı bir büyüğümüz, bir hocamız, çok okuryazar birisi, sık sık o sahafa uğrar, sahafa gider “Bugün ne var?” diye. Kitap hastaları, kitap kurtları bilir o hastalığı, mutlaka durmazsınız, gidersiniz “Acaba yeni ne var?” diye. Aslında, bir gün önce bakmışsınızdır ama bir şey mi geldi acaba? Burhan Bey der ki: “Şöyle bir yazma eser var elimizde ama değeri çok büyük.” “Ne kadar istiyorlar?” Tabii, Ali Emîrî eline alınca kitabı, büyük bir heyecanla, büyük bir sevinçle titremeye başlıyor “Aman ya Rabb’i!” diyor. Varlığından haberi var ama somut bir nüsha yok. Onu avucunda görünce -heyecanını da gizliyor fazla fiyat artırmasın diye- diyor ki: “30 altın.” “5 olmaz mı, 10 olmaz mı…” Pazarlığı aşağıdan birazcık… Parası yok çünkü, onun da parası yok. Bakıyor ki 30’dan hiç taviz yok. Hemen gidiyor, konu komşu, eş dost, arkadaş, herkesten, 3-5’i varsa diğerlerini de borç alarak tamamlayıp, hızlı bir şekilde gelip, 30 altın lirayı verip kitabı alıyor. Kitabı alıp eve giderken sık sık arkasına bakıyor “Acaba vazgeçer mi, acaba birisi gelir de elimden alır mı?” diye. Heyecanı çok yüksek. Eve gidiyor ve o gece mum ışığında başlıyor tashihine ve okumasına. Uzatmayayım, daha sonra bunu yine kendi değer verdiği bir arkadaşıyla paylaşıyor, birlikte bakıyorlar, “Çok güzel bir eser.” diyorlar ve daha sonra Kilisli Rıfat’la beraber üzerinde konuşup tartışıyorlar. Bu büyüyor, büyüyor, hatta Gökalp’a kadar gidiyor bu kitabın varlığının bilgisi. O da bir kitap kurdu, o da Türk kültürünü, medeniyetini, Türk dilini bin yıl önce ifade etmiş bir yazarın nüshasına sahip olmak istiyor, görmek istiyor, görmesine müsaade etmiyor, araya milletvekillerini koyuyor, yine görmesine müsaade etmiyorlar, Gökalp’a bir türlü göstermiyorlar. Uzatmayalım, daha sonra Mehmet Akif dahi bu işin içine giriyor tercümesi yapılması üzerine falan. Sonunda Kilisli Rıfat ile Ali Emîrî bunu kütüphanemize, Türk milletine kazandırmayı başarıyor.

Şimdi, gerçekten, burada bu kurumların… Biliyoruz ki onlarca, yüzlerce Ali Emîrîler var, onlarca, yüzlerce “Divanü Lûgat-it-Türk”ler var, eserler var, bu milletin ürettiği, bu coğrafyanın ürettiği bir sürü yapı var. O zaman, yapılması gereken şeylere biraz yoğunlaşırsak sanıyorum gayet iyi olur. Ne yapabiliriz? Akademik açıdan özgür kılınacak Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarının -kendilerinden beklendiği üzere- Türk dünyasıyla daha yakın bilimsel ilişkiler kurması ve projeler geliştirip sonuçlandırması sağlanmalıdır. Efendim, bunun dışında ne yapmamız gerekir? Bir sürü masalarımız vardı Türk Tarih Kurumuna bağlı. Bu coğrafyanın büyük zenginlikleri olan, birçok kültürel eksenli, birçok etnisite eksenli, birçok dil eksenli bir zenginliği var, bunlara odaklanıp bunlarla ilgili çalışmalarını kurum kendi içerisinde yapmalı.

Dahası, önemli bir eksikten daha bahsetmek istiyorum. Efendim, tabii ki Türk kültür hayatına, Türk dil hayatına yabancı uzmanların katkıları da vardır yani bunları asla unutmuyoruz. Bunlardan çok, son dönem, işte, daha önceleri efendim, Danimarkalı Thomsen gibi, Alman asıllı Rus Radloff gibi ama çok yakın zamanda hayatını kaybeden Avusturyalı bir bilim adamından söz etmek istiyorum, Andreas Tietze diye. Sayın Bakanım, Andreas Tietze’nin hazırladığı çok önemli bir kitap var “Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lügatı”. Bakın, bu çalışma çok titizlikle yapılmış bir çalışmadır, 2 cildi yayımlandı ama yeni baskısı yok. Bizim sorduğumuzda aldığımız cevap şu: “Efendim, TÜBA’ya haklarını devrettik. TÜBA bundan sonra o tür etkinlikleri gerçekleştirecek.” Kim nasıl yapacaksa, iş birliği mi yapılacak, ona mı sorulacak, Türk Dil Kurumu mu yapacak; bir an önce bu kitap, 2003 yılında hayatını kaybeden Tietze’nin büyük bir eseri olan bu etimolojik sözlük yeniden basım şeklinde verilmeli ve devamı da yakınları, ailesi, kimse, görüşülüp bir an önce tedarik edilmeli diye düşünüyorum.

Evet, değerli milletvekilleri, son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Büyük oyun devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanı nihayet büyük oyunun devam ettiğini bugün itiraf etti, bugünkü konuşmasında. Gerçekten, büyük oyun devam ediyor yani bu Sykes-Picot, yüz yıl önce pişirip de 1918’de fırına verdikleri yani Sevr’e sundukları proje devam ediyor. Dolayısıyla, milletimizin ve coğrafyamızın küçük küçük lokmalara ayrılmasının adı olan bu proje bugün de maalesef gündemimizde. Dolayısıyla, bakın sadece aktörler değişmiş ve söylemler revize edilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL AYDIN (Devamla) – Bizim de bu oyunu bozmak için vicdanı, ilmi, irfanı hür ve aynı zamanda dilde, fikirde, işte birliği özümsemiş nesillere ihtiyacımız vardır. Bu nesillerin yetişmesinde de en önemli iksir dil ile tarih bilimidir diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Sayın Bozkurt, sisteme girmişsiniz.

60’a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’un, Meclis kürsüsünde bu Meclisin üyelerince oy birliğiyle verilen “Atatürk” soyadını telaffuz etmekten imtina etmemek gerektiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımız gibi, bazı AKP sözcüleri de “Mustafa Kemal” diyorlar, bir türlü “Atatürk” diyemiyorlar. Oysa, bu Gazi Meclis 24 Kasım 1934 tarihinde oy birliğiyle kabul ettiği 2587 sayılı yasayla Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadını vermiş bir Meclis. En azından, bu Meclisin kürsüsünde bu Meclisin üyelerince oy birliğiyle verilen Atatürk soyadını telaffuz etmekten imtina etmememiz gerektiğini düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslan, buyurun.

23.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, Erzurum Milletvekili Kamil Aydın’ın 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Teşekkürler.

Sayın Bakan Bey’e şunu sormak istiyorum.

BAŞKAN – Soru-cevaba gelmedik yalnız.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – O zaman, ben, az önceki bir bilgiyi tashih etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Ali Emîrî aslen seyittir ve sonradan Kürtleşmişlerdir, babası da Seyit Mehmet Şerif Efendi olarak bilinir. 1857’de doğdu, 6 yaşındayken de hafızdı, 200 bin beyti de ezberinden biliyordu. Yani, bu bilgiler mevcuttur, ulaşılabilir.

Ben şu soruyu da aslında Sayın Bakan Bey’e sormak istiyorum…

BAŞKAN – Hazır fırsat bulmuşken…

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Az önce de istemiştim, söz hakkı vermemiştiniz.

BAŞKAN – Sorun hadi.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Lübnan’a 100 bine yakın Mardinli göç etmiş. Bunların içinde Arap, Süryani, Mıhellemi Kürtler vardır ve bunların bir kısmı oraya göç ettiğinde kimliksiz gitmişlerdir. Lübnan vatandaşı da olamamışlardır, Türkiye vatandaşı da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Bir zahmet, bu bilgiyi tamamlamam lazım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Lübnan vatandaşlığını da alamamışlardır, şu anda ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Bu konuda bir çalışmanız var mı, bu konudan haberiniz var mı?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Gruplar adına sözler tamamlanmıştır.

Şimdi, şahıslar adına lehte olmak üzere ilk söz, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’ya aittir.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun Sayın Gündoğdu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Değerli Başkan, değerli arkadaşlarım; şahsım adına 2017 yılı bütçe tasarısı lehinde söz almış bulunuyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) – Başkan, bu sefer kırmızı kravat takmışsın.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – AK PARTİ kadrolarının bütün bütçeleri hazırlarken esas amacı insan onurudur. İnsan onuru mal emniyetini, can emniyetini, din emniyetini, akıl emniyetini, nesil emniyetini bünyesinde barındırır; dini, ırkı, cinsi ne olursa olsun, doğuştan gelen evrensel haklardandır. Darbeler ve terör de -tamamı- insan onurunu hedef almıştır: 1960 darbesi, 1971 darbesi, 1980 darbesi, 1997 darbesi, 2007 darbesi, en son 15 Temmuz darbesi ve bu arada onlarca darbe girişimi.

15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinde esasen sacayağı gibi 3 kavrama öncelik vermek lazım: Birincisi, darbe olduğunda milletinin önüne çıkan ve milleti alanlara davet eden bir liderin, Cumhurbaşkanımızın varlığı. İkincisi, bu lidere inanan millet gerçeği. Üçüncüsü, işgal kuvvetlerinin bile hedef almadığı Meclisin hedef olduğu gece 3 siyasi partimizin burada darbeye karşı koyması, 4’üncü partinin de ertesi gün darbe karşıtı bildiriye imza atmasıdır.

Dünkü konuşmalarda, Meclisin açılışıyla ilgili “Önce biz geldik…”, “Falancılar geldi…” cümleleri vardı. Saat olarak içeriye kim girdi bilmiyorum ama Meclis Başkanımızın o gün Meclise Meclisi çalıştırmak için gelmiş olması, onun Başbakanlıktaki kriz toplantısına katıldığı esnada bizim, Jülide Sarıeroğlu ve Aydın Ünal’la Meclise Genel Kurulu açmak üzere gelmemiz hasebiyle güvenlik amiri ve arkadaşlarının “Genel Kurulu açamazsınız, can güvenliğinizi sağlayamayız.” diye karşı koyduğu bir ortamda “Açacağız.” kararlılığımız… Ama, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımız bizden önce Meclise “Nasıl olsa AK PARTİ’liler darbeye meydan okur, Genel Kurulu açar, bize davette bulunur, biz de icabet ederek geliriz.” düşüncesiyle gelmişlerse ki -eminim öyledir- onları da yürekten tebrik ediyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne diyor ya?

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Yok öyle bir şey!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yok öyle bir şey ya!

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Yok öyle bir şey!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sallıyor!

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, o gecenin, 3 siyasi partinin burada bulunuşunda…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yok öyle bir şey!

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Ayıp! Yakışmıyor.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Sabırlı olun. Sabırlı olun arkadaşlar.

…biz, birbirimizi ayakta alkışladık ve o gecenin unutulmayan nüktelerinden birisi de Özgür Bey’le aramızda geçen olaydı. Başkanlık Divanını oluştururken ceketsiz geldiğini görmüştüm, millet bütünlük görsün diye ceketimi vermiştim, o da tereddüt etmeden giymişti. Birkaç saat sonra ceketi iade ederken teşekkür edip “Eninde sonunda millî görüş ceketini bana da giydirdiniz.” esprisini yapmıştı ama o gece hepimiz Özgür Özel’dik, hepimiz Ahmet Gündoğdu’yduk, hepimiz İsmail Kahraman’dık, hepimiz Erkan Akçay’dık çünkü burada milletin seçtiği vekiller olarak Genel Kuruldaydık. Zaman zaman -hoşgörüsüne sığınarak- Özgür Bey’in konuşmalarını beğenmediğimde “Acaba o ceketi geri almasa mıydım?” dediğim de olmuyor değil.

Değerli arkadaşlar, bir, o gece darbeyi yapanlar boyutuyla farklılık vardı, bu ülkenin vatanını ve dinini istismar edenler darbeye kalkışmıştı; iki, ilk kez darbeye medyasıyla, sivil toplumuyla karşı koyan bir siyaset kurumu vardı ama üçüncüsü, darbecilerle mücadelede farklılık söz konusu.

Bu beş dakika nasıl hızlı geçti ya.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Devam et, devam et.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Burada şunu söylemek istiyorum: Darbecilerle mücadelede -Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu’nun Adana’da gazetecileri alkışlatmasına girmeyeceğim, o CHP’nin iç sorunu ama- Ergenekon’u sulandıran bu sözde gazetecilerin içeride oluşuna, neden oluşuna bakmadan “Sözümün arkasındayım, ilkelerimizin arkasındayım.” sözünün darbeyle mücadelede yeterli olmadığını düşünüyorum. Milletvekilimiz “Atatürk’ün ismini anmıyorsunuz.” diyordu, Atatürk’ün partisine bu yakışıyor mu diye soruyorum ve siyasetçilerin darbeye ve teröre karşı olma fikri darbecilerle mücadeleyi, teröristlerle mücadeleyi de beraberinde getirmelidir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve bütçemiz hayırlı olsun diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın İnceöz, sisteme girmişsiniz, 60’a göre söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, 15 Temmuz akşamı Meclise gelerek darbeye karşı millî bir duruş sergileyen tüm siyasi parti temsilcilerine teşekkürlerini sunduğuna, bu bütünlük, birlik ve beraberliğin çok önemli olduğuna ve şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle şunu belirtmemiz gerekiyor ki 15 Temmuz akşamı yaşananlar siyasi iktidara, siyasi partilere, seçilmişlere ve topyekûn 79 milyona karşı gerçekleştirilmiş bir darbe girişimiydi ve o gece burada, Mecliste, başta Meclis Başkanımız olmak üzere, burada bulanan gerek AK PARTİ milletvekillerimiz gerek Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili arkadaşlarımız gerek Milliyetçi Hareket Partisinden milletvekili arkadaşlarımız o gün Ankara’da bulunan tüm milletvekillilerimizle beraber burada millete karşı gerçekleştirilmeye çalışılan darbeye karşı bir duruş sergiledi. Burada millî bir duruş sergilendi, bu çok önemliydi. Tüm partiler buradaydı, özellikle Meclis Başkanımız -Divandaki görevli arkadaşlarımızın dışında- grup başkan vekillerini çağırmak suretiyle ki bizler de buradaydık, Ankara’da bulunan tüm milletvekili arkadaşlar hızlı bir şekilde Meclise ulaşma gayreti içerisinde bulundu. Parti grup başkan vekillerinin Meclis Başkanımızın sağ ve sol taraflarında oturarak açıklamalar yapmaları, kürsüden açıklama yapmaları, bizlerin bulunduğumuz yerde milletimize sesimizi ulaştırabilme noktasında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bizlerin burada basın mensuplarımızla Parlamentoda -milletimizin sokakta olduğu bir süreçte- sesimizi duyurabilme noktasında darbeye karşı duruşumuz hep birlikte topyekûn bir duruştu. Bu anlamda, iktidar partisi milletvekillerinin önce gelmesi, bir başkasının sonra gelmesi değil, buradaki bu bütünlük, birlik ve beraberlik çok önemliydi. O gece bu duruşu sergileyen tüm siyasi parti temsilcilerine, başta Meclis Başkanımız olmak üzere, herkese yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. 15 Temmuzdaki bu birlik ve beraberlikle, vatandaşımızın da ayırt etmeksizin çeşitliliğiyle, sokaktaki rengiyle, birlik ve beraberlik içindeki duruşu darbenin püskürtülmesinde, kalkışma girişiminin engellenmesinde önemli bir etken olmuştur. Herkese tekrar teşekkürlerimizi sunuyoruz. Tüm şehitlerimizi de bu şekilde rahmetle anıyor, gazilerimize de şifalar diliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Gündoğdu hem ismimi zikrederek hem de Cumhuriyet Halk Partisine hak etmediği sözler söyleyerek sataşmıştır. Cevap hakkımızı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Söz verebilirim ama Sayın İnceöz gerekli açıklamayı yaptı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, onu da ifade edeceğim zaten.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

İki dakika süre veriyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim akşamın bu saatinde.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, cumhuriyeti kuran, egemenliği saraydan alıp Meclise taşıyan, Meclisin kıymetini bilen, demokrasinin kıymetini bilen; demokrasi için, Meclis için bedel ödenecekse eğer o bedelin ne demek olduğunu hem kurtuluşta hem kuruluşta ve daha sonraki dönemlerde, tüm darbelerde bedel ödemiş, genel başkanları hapislerde yatmış, üyeleri, il, ilçe başkanları işkencelerden geçmiş, işkencelerde uzuvlarını kaybetmiş bir partinin grup başkan vekili olma gururuyla burada karşınızda bulunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın İnceöz’ün kendi milletvekiline yaptığı tekzibi ve bir hakkın iadesini anlamlı buluyorum; teşekkür ediyorum.

Sayın Gündoğdu’dan ceketini aldığım doğrudur, o kürsüye İç Tüzük’e uygun olmayan bir kıyafetle çıkmayı, bombardıman altında da olsa, doğru bulmam; bu Parlamentoya bu kadar saygılıyız. O tarihî espriyi yaptım, bugün olsa yine yaparım. Sayın Gündoğdu’ya verilecek kendi üslubundaki cevap “Bilseydim o ceketi hiç giymezdim.” olacaktı ama birileri bu Parlamentoya yine saldırırsa o kürsüye koşa koşa gelir çıkarım, çıkarken de kimin olursa olsun o ceketini alır giyerim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Güzel bir espriydi yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ama Sayın Gündoğdu’nun kendi pratiğinde, doğru bildiğini savunmak, gerçeğin hakkını teslim etmek yerine savunduğu kitlelere rağmen egemenin ve güçlü olanın istediği gibi konuşmak olduğu için “Bugün de burada belki birilerine yaranırım, Cumhuriyet Halk Partisinin kimseden aferin beklemeden, kimsenin tavrına bakmadan ortaya koyduğu tavrı işlevsizleştiririm, içini boşaltırım.” çabasını da tek kelimeyle demokratik ve siyasi bir çiğlik olarak görüyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Olmadı yani!

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Başkanım, espri yaptım ya!

BAŞKAN – Espri, espri.

Birleşime…

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Sayın Başkan, konuşmam amacının dışına saptırılıyor, 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum.

Buyurun.

Lütfen sataşmaya meydan vermeyin.

4.- Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Değerli arkadaşlar, ceket espriydi, bu espriyi anlamamız lazım.

Darbeye…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Belki biz de espri yaptık.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Hafif kaldı espri!

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Sayın Özgür Bey, lütfen…

Darbeye birlikte karşı koymamızın muhteşemliğiyle ilgili bir şey yok. Bugün, Batı bize diyor ki: “Terörle mücadele kurallarını esnetin, OHAL’i kaldırın.” Buradan da bazı arkadaşlarımız sorular soruyor: “Fransa’da hapishanede hiç gazeteci, milletvekili var mı?” diye. Ben de sorunun doğru sorulmasını istiyorum: “Fransa’da vatanına ihanet eden vekil ve gazeteci var mı?” diye.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İhanetçi sizsiniz, siz! Kim vatanına ihanet etmiş?

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Benim, CHP’nin o geceki duruşunu burada hep beraber sorgulama gibi bir durumum yok, takdir ediyorum; ama darbeciler, bugün, FETÖ terör örgütünün Ergenekon davasını sulandıranlar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen hâkim misin?

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – …içeride gazeteci olduğu için değil, Ergenekon’u nasıl sulandırdıysa, bugün de sulandırmanın içerisindeler.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hafif konuşuyorsun, hafif!

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Burada, grup başkan vekilinin tekzip edeceği bir konuşma yapmadım. Türkiye'de insan onurunu esas alan bir yürüyüş devam ediyor, bu bütçe de bunu esas alacak, siyasetçilere düşen şey, sonuna kadar, kıyamete kadar, darbecilere, teröristlere karşı koymak, darbeye, teröre arka çıkanlara eski mesleği üzerinden değil, bugünkü kırdıkları ceviz ve girdikleri kirli pozisyon üzerinden yaklaşımda bulunmak. Bu söylediklerimin aynısını eski Genel Başkanınız ve bir milletvekiliniz zaten söylüyor…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kim söylüyor ya? Ne söylüyor?

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – …ama ben eleştiri boyutuyla değil, 15 Temmuz gecesinin ve sonraki ruhun, yine, Cumhuriyet Halk Partisi o gece hangi gerekçeyle karşı çıkmışsa, bu karşı çıkışı, FETÖ ya da PKK, DEAŞ ya da PYD, yaptığımız çıkışlar, Batılıların Türkiye'ye diz çöktürmek isteyen yaklaşımlarına karşı koyan yerli duruş, millî duruş olursa CHP’ye de, hepimize de yakışan budur diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – “Darbe fırsatçısı”na ne diyorsun?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye… Kaçmadık, tamam, durun. Bir saniye, sakin olalım, sakin olalım.

Arkadaşlar, şimdi burada şöyle bir ifade kullanıldı -hepimiz tarafından kullanılıyor- o geceyle ilgili hakikaten güzel bir hava yakaladık. Ben bütün gruplara teşekkür ediyorum, tüm milletvekillerini tebrik ediyorum demokrasi mücadelesinde göstermiş oldukları o duyarlılıktan dolayı. Ertesi gün dört siyasi parti grubunun altını imzaladığı ortak bir bildiri yayınladık. Bu hoşlukla devam edelim. Ne olursunuz, bunu burada keselim.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Ama fırsatçılık yapmayalım Sayın Başkan, fırsatçılık yapmayalım.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bu konuda hiç kimsenin tereddüdü yok, hiç kimsenin tereddüdü yok.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bu süreci, bakın, başka birtakım siyasi polemiklere harcatmayalım, alet etmeyelim diyorum. Yine de takdir sizin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye… Önce şu ikiliyi bir bitirelim Sayın Demirel. Lütfen siz oturun. Gerekirse sabaha kadar buradayız, siz bilirsiniz.

Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, Sayın Gündoğdu’ya ilave söz vermeseydiniz bu polemik burada biterdi. Hatta ve hatta şöyle de bir durum var: “CHP’liler buraya ‘AKP’liler nasılsa gelir.’ diye geldi.” lafını söyledi, bu akıl alır gibi değil. Sonra da diyor…

BAŞKAN – Tamam, ona cevap verdiniz siz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, ona ne tekzip falan… Ama daha sonra “

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Özgür Bey, o bir espriydi ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, müsaade edin.

“Sizin Genel Başkanınız, bir milletvekiliniz benim söylediklerimi söylüyor.” diyerek ve ondan önce kurduğu cümleyle de açıktan partimize hakaret ederek FETÖ’cülerin, işte…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel, iki dakika süre veriyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cevap hakkını Ankara Milletvekilimiz, Genel Başkan Yardımcımız Sayın Tekin Bingöl kullanacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl, iki dakika süre veriyorum.

Lütfen, istirham ediyorum Sayın Bingöl sizden de, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim. Nezaketinizi biliyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

5.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Hepinize saygılar sunuyorum.

O geceden dün birkaç pasaj hâlinde bahsetmiştim ama Sayın Gündoğdu’nun bugün demagojik konuşmasına yeniden cevap verme ihtiyacı doğdu.

O akşam, önce işin başına dönmek istiyorum, daha olayın ne olduğu Hükûmet tarafından dahi açığa çıkmadan, bilinmeden, havada bir konuşma geçiyor. Bir uçağın içinde Sayın Genel Başkanımız ve Sayın Hayati Yazıcı var, yan yana oturuyorlar. Henüz hiç kimse bu olayın ne olduğunu çözememiş. Sayın Yazıcı’nın korumaları geliyor, kendisine çok gergin bir yüz ifadesiyle Ankara’da ve Boğaz Köprüsü üzerinde olanları aktarıyor. Sayın Hayati Yazıcı son derece tedirgin, gergin ve ne olduğunu anlamaya çalışırken Genel Başkanımıza dönüp bu olaydan bahsediyor. Sayın Genel Başkanımız, Sayın Hayati Yazıcı’nın elini tutup “Hiç merak etme. Bu olay, bu darbe girişimi kim ya da kimler tarafından yapılırsa yapılsın, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu darbe girişiminin sonuna kadar karşısında olacağız.” diyor, daha hiç kimse bu olayın farkında değilken.

Biz o gece buraya gelirken “Nasılsa AKP milletvekilleri gelecek, onlar duruma vaziyet edecek; biz de gider, işin bir ucundan tutarız.” anlayışıyla gelmedik. Bu çok çirkin bir yaklaşım. Biz oraya kendi özgür irademizle geldik. Hatta, Sayın Genel Başkanımızın uçaktan iner inmez grup başkan vekillerimize verdiği talimat doğrultusunda “Ankara’da olan bütün CHP milletvekilleri süratle, derhâl Parlamentoya gitsin.” talimatıyla geldik buraya. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin buraya gelmeniz bizi asla bağlamadı. Ama, biz buraya geldiğimizde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - …sizin o gergin, o tedirgin yüz ifadenize rağmen bizim salona girmemiz sizi müthiş rahatlattı. (CHP sıralarından alkışlar) Salona girer girmez hemen tavrımızı açığa koyduk, biz bu darbeye karşıyız dedik, dik duruş sergiledik. Lütfen, konuştuğunuz cümleleri dikkatle seçin.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bingöl.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Kayıtlara geçsin diye Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bir saniye, bir saniye…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, hatip konuşmasında Fransa’yı örnek göstererek Fransa’da da OHAL olduğuna ama orada tutuklu vekillerin olmadığına, özelde de vatana ihanet eden tutuklu vekillerin olmadığına dair…

BAŞKAN – Sayın Demirel…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - …haddini de aşarak sataşma değil, hakarete varan bir şekilde grubumuzu ve vekil arkadaşlarımızı ilzam ederek sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Sayın Demirel, bakın, şu var: Hayır, sizinle ilgili bir sataşma… Ne isminizi kullandı ne partinizi.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır Sayın Başkan, tutuklu vekil kim?

BAŞKAN – Kesinlikle hayır.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kim tutuklu vekil bu ülkede?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Vatana ihanet eden vekil kim?

AYHAN BİLGEN (Kars) – İhanet eden vekil kimdir, açıklasın o zaman.

BAŞKAN – Ben size… Hayır…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, ihanet eden vekil kimdir; söylesin o zaman.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Tutuklu vekil kim, tutuklu, tutuklu vekil?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bakın, sizin ne şahsınızı ne partinizin ismini sayarak herhangi bir ifadede bulunmadı. (HDP sıralarından gürültüler)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bunları söylüyor, bunları; “tutuklu vekil” diyor ya.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Kim tutuklu? Kimden bahsettiğini söylesin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… İstiyorsanız yerinizden söz vereyim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Vatana ihanet eden kim?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan “tutuklu vekil” diyor ya, tutuklu vekil.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, bize, grubumuza ve milletvekillerimize sataşma var Başkan.

BAŞKAN – Size yerinizden söz vereyim. (HDP sıralarından gürültüler)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır! Bize direkt sataşma var Başkan, hakareti aşan bir durum söz konusu.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bu Parlamentoda kimin tutuklu vekili var?

BAŞKAN – Sayın Demirel, bakın, ben bugüne kadar bütün söz haklarınızı vermeye çalıştım, gene vermeye çalışıyorum ama ben bir sataşma…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, o zaman çıksın…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – O zaman söylesin, çıksın, söylesin kimdir.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır, o zaman çıksın, desin ihanet eden kimdir.

BAŞKAN – Kaçtıysa da ben tutanakları isterim, varsa aradan sonra gene size söz veririm. (HDP sıralarından gürültüler)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır Sayın Başkan, “tutuklu vekil” diyor ya.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır Sayın Başkan, hayır!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Hayır! Biz de konuşacağız Başkan.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ya, böyle bir usul var mı? Böyle bir şey olur mu ya?

BAŞKAN – Bir saniye arkadaşlar, böyle yaparak niye zorbalık yapıyorsunuz?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ya, tutuklu vekil kim ya?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Kimdir tutuklu vekil Başkan?

BAŞKAN – Bu şekilde yaptığınızda söz vereceğimi mi sanıyorsunuz? Oturun yerinize, konuşuyoruz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Biriniz konuşun, biriniz.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, Sayın Başkan, tutuklu vekil kim?

BAŞKAN – Birinizle konuşuyoruz, birinizle, Sayın Demirel’le konuşuyorum ben. Lütfen arkadaşlar ya, hep birlikte niye…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Niye sıra bize gelince böyle oluyorsunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Bakın, şu var…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Siz yorum yapıyorsunuz Başkan. Biz diyoruz ki…

BAŞKAN – Ben yorum yapmıyorum, hiçbir yorum yapmadım. Ben şunu gördüm, dinledim, kaçırmış olabilirim diyorum. Ama, eğer varsa böyle bir şey, ara versem dahi tutanakları isterim, size söz veririm sataşmadan.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hayır Başkan, hayır! Ben şunu çok net olarak burada ifade ediyorum…

BAŞKAN – Bir saniye… Kusura bakmayın, siz yönetmiyorsunuz, ben yönetiyorum burayı, ben yönetiyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bir dakika Başkan, bitireyim o zaman.

BAŞKAN – Buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Siz yorum yapıyorsunuz Başkan burada.

BAŞKAN – Ben ne yorum yaptım?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Yani, kendi açıklamasına ilişkin de yorum yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Sataşma varsa vereceğim dedim yoksa vermeyeceğim dedim. Yorum bunun neresinde?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tutanakları isteriz, tutanaklara da bakarız.

BAŞKAN – Tamam, bakarız, varsa aradan sonra gene size söz veririm.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ama, şöyle söyleyeyim: “Vatana ihanet eden tutuklu vekiller Fransa’da yoktur.” diyor. Tutuklu vekil nerede var? Türkiye’de var.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ve dönüyor, dönüyor...

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Kimler tutuklu? HDP Grubu eş başkanlarımız tutuklu, grup başkan vekilimiz ve toplam 10 milletvekilimiz tutuklu. OHAL nerede uygulanıyor? Türkiye’de uygulanıyor OHAL onun dışında. Fransa’yı örnek vererek ifade etti. Peki, ihanet edenler kimdir, kendisi burada açıklasın.

BAŞKAN – Sayın Demirel, tamam, ben bakacağım.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Biz ona çok ciddi…

BAŞKAN – Vereceğim, vereceğim, eğer görürsem vereceğim, tamam.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ama, bu kadar taraflı olmayın.

BAŞKAN – Taraflı değilim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kesinlikle taraflısınız, kesinlikle.

BAŞKAN – Sayın Toğrul, istirham ediyorum, hayır.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ya taraf olsa sabahtan akşama kadar istediğiniz her sözü verir mi?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, ben cümleleri ifade ediyorum. Kesinlikle kabul etmiyoruz Başkan, bu yaklaşımı kabul etmiyoruz. Bırakın sataşmayı, size şunu ifade ediyorum…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Hakaret!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – …hakaret söz konusu burada, farklı ithamlar söz konusu. Yani, burada sataşmadan iki dakikalık söz istememiz size çok mu geliyor Başkan?

BAŞKAN – Sayın Demirel, ben size sataşmadan iki dakika söz vermekten kaçmıyorum. Ben size sataşmadan da söz veririm, problem yok.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tamam, tamam.

BAŞKAN – Ama, şunu diyorum: Birbirimizi bir defa anlayabilelim…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ama, bize sıra geldiğinde siz tutanak istiyorsunuz.

BAŞKAN – ...orada hurra, her birlikte ayağa kalkarak zorla bir şey elde edemeyeceğinizi bilmeniz lazım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ama bütün Genel Kurul duydu, bütün Genel Kurul duydu.

BAŞKAN - Ben sizinle konuşuyorum, kaçırmış da olabilirim, varsa vereceğim diyorum, ben size zaten başta da vermem demedim. “Ben böyle bir şey dinlemedim, duymadım, varsa vereceğim.” diyorum. Bu kadar üzerinize alındıysanız, alınganlık gösterdiyseniz buyurun, iki dakika veriyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Alınma meselesi değil Başkan, ithamdır itham.

BAŞKAN - Buyurun, tamam.

Kim konuşacak?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Mahmut Toğrul konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Toğrul, buyurun.

Sataşmadan dolayı iki dakika veriyorum.

6.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bu ülkede sendika kurup, sendikasından sonra o sendikadan başka bir sendikaya, şimdi FETÖ dedikleri sendikaya kaç çalışanın geçtiğinin, FETÖ’cünün geçtiğinin önce hesabını vererek başlasın.

İkincisi, Fransa’da on yıl boyunca iktidar olup tüm MGK kararlarına rağmen, iktidarda kalmasına rağmen “Kandırıldık.”, “Allah bizi affetsin.” diyen bir iktidar var mı? Yine Fransa’da anayasayı değiştirirken 17 maddeyi 1 maddeyle değiştiren bir hükûmet var mı? Yine Fransa’da görmedikleri anayasa metnini imzalayan bir siyasi iktidar var mı?

Sayın Başkan, biz ve genel başkanlarımız, milletvekillerimiz bu ülkede barışı her zeminde savunduk. Bu ülkede savaşı başlatanlar asıl terörist olanlardır. Bu ülkeyi kana bulayanlar ve bugün yaşadığımız sorunların kaynağını üretenlerin kendileri teröristtir.

Ahmet Gündoğdu önce kendi sendikasının çalışanlarını hak kaybına uğratan bir genel başkan olarak tarihe geçmiştir. Bunun hesabını önce emekçiye verecektir. Bunun hesabını vermeden çıkıp ucuz kelimelerle burada bizim milletvekillerimize onu söylemek senin haddin de değil, boyunu da aşar.

HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Ucuz kelimeyse niye alındınız? Nasıl ucuz kelime?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Oradaki fotoğrafları görün. Oradaki fotoğraflar 6 milyon halkın oyunun şerefiyle buradalar ve bugün eğer sizler onları cezaevine tıkıyor ve bunu rehin aldığınızı düşünüyorsanız asıl terörist sizsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Biz mi tıktık ya, Allah, Allah! Baştan sona konuşma falso. Ayıp ya!

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ne için tutuklular?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Rehin tutuyorsunuz. Bakın, rehin aldığınızı alıp Edirne’ye kaçırmanız…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – “Rehin” diye bir şey yok, “tutsak” diye bir şey de yok! Ayıp ya!

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - …ve bu ülkede vekil olan arkadaşlarının ziyaretini engellemeniz rehin olduğunun açık kanıtıdır.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Hadi be, tutuklu, tutuklu!

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Önce, bir defa bunların hesabını verecek Ahmet Gündoğdu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bunun sorumlusu siyasi iktidardır, siyasi iktidar!

BAŞKAN - Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.51

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın Gündoğdu sisteme girmişsiniz, 60’a göre söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Değerli Başkan, hatibin hezeyanlarına üç başlıkta cevap veriyorum.

Sendikamıza üye olmuş FETÖ’cü memurların yanlışlığını görünce defolun dedik, gittiler sendika kurdular. Herkese, yanlışı görenlere “Defolun.” demeyi tavsiye ediyorum.

Memurların müktesep hakkında yüzdelik zam, emekli ikramiyesine ve emekli maaşına çok az yansır, taban aylığı tam yansır. Bütün toplu sözleşmeleri yüzdelik zamla yaptık. Bir tanesini 11 genel başkan ve tabanımızın isteğiyle taban aylık olarak yaptık. Yüzde 17 taban aylığa net zamla memurların emekli ikramiyesine 5.250 TL o gün net ikramiye zammı gelmişti, bugün 10 bin TL’yi geçti; 220 TL de emekli maaşı artmıştı. Emekli maaşlarının ve ikramiyesinin artışının taban aylıktan geçmesi dolayısıyla ne söylüyorum? 3 bin TL maaş alan bugünkü bir memur emekliye ayrıldığında 1.800 TL ancak alır, taban aylıkla bu artar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Terörle ilgili kısmı da: Teröre sırtını dayayanlar, bir gün Türk yargısının onların sırtını dayayacak hapishaneler bulacağını da biliyor olmalıydılar.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Evet, DAİŞ’e, cemaate dayayanlar da umarım çıkar.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Cemaate dayayanlar bir gün yargılanacak, cemaate.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Bütün ülkeyi parsel parsel sattınız.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Benim açıklamalarımı hezeyan olarak lanse etti. Sayın Başkan, açık sataşmadır.

BAŞKAN – Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

İki dakika süre veriyorum.

Sayın milletvekilleri, lütfen, artık bu polemiği bitirelim. Bakın, ara verdik; gene, hâlen devam ediyoruz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz bunu başlattınız Sayın Başkan.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; otuz yıl sonra mı fark etti? MEMUR-SEN Başkanıydı. AKTİF SEN, MEMUR-SEN’in içinden çıktı…

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Hangi otuz yıl ya? Sendikalar ne zaman kuruldu?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - …ve 30 bin üyesi AKTİF SEN’e geçti.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Sendika ne zaman kuruldu?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – AKTİF SEN tamamen kapatıldı, hepsi şimdi FETÖ’den içeride.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – PKK’nın terör örgütü olduğunun farkına vardın mı?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Demek ki ne olduğu açık. Genel Başkanı olduğu sendikanın içerisinde 30 bin FETÖ’cü çıktı.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Sen kendine bak, kendine.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – İkincisi: Bakın, kamu emekçilerini hak kaybına uğratan genel başkan olarak tarihe geçti. Bu, o zaman için tüm kamu çalışanlarının bilgisi dâhilindedir.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Şimdi yalanladı seni.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Üçüncüsü…

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Sen kendine bak, kendine.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Biat etti, biat.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bakın, “Teröre sırtını dayayan” falan demeyin. Bugün, IŞİD’le stratejik ortaklık içinde olan El Nusra’nın şefinin kim olduğu, kimler olduğu artık herkes tarafından biliniyor.

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Hiç alakası yok.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir şey söylediğinizde sizin söylediğinizi kulağınız duymalı. Bu ülkede HDP’lilere “terörist” demek hiç kimsenin haddine olamaz. HDP’liler bu ülkede her zaman barışı savundular, sonuna kadar da “barış” dediler ama sizin bu faşizminiz karşısında onurlu bir direnişi de göstermeye devam edeceğiz.

Fransa örneğini bir daha asla göstermeyin. Kendi vekillerini Fransa’da rehin alan bir hükûmet yok ama siz rehin aldınız. Bakın, rehin aldığınız açıktır.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Teröristi destekleyen kim?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - IŞİD’in nasıl, kim tarafından desteklendiğini biz çok iyi biliyoruz.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Lafı geveleme. Fransa’da var mı teröristleri destekleyenler?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bakın, bu ülkede siz kan akıttınız, şehirler yaktınız ve insanları diri diri bodrumlarda yaktınız. HDP’nin 7 Haziranda ortaya koyduğu başarıyı çekemeyenler, demokrasinin sonucunu içine sindiremeyenler bu ülkede savaş başlatarak ancak kendilerini var etmeye çalışıyorlar.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Siz PKK’yı kınayabilir misiniz?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bu onları kurtarmayacak, sizi kurtarmayacak ve biz bu ülkede barışı savunmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Silahla mı, silahla mı? Barış silahla sağlanır mı?

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Sayın Başkan, doğrudan sataşma var, iftira var, sataşmadan öte bir şey… Açıklama yapmak…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gündoğdu.

Böyle devam edelim bu gece, takdir sizin.

İki dakika size de söz veriyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim diyoruz ama veriyorsunuz.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bir saat yemek arası verin o zaman Başkanım, böyle devam edeceksek.

8.- Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; sendika ya da siyasi partiden genel başkanlar, genel başkan yardımcıları, tepedeki insanlar sorumludur. Oraya seçmen olarak ya da üye olarak yanlış kişiler gelmişse…

ZİYA PİR (Diyarbakır) – 30 bin mi?

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – …bu yanlışlık tabandadır ve bunu diskalifiye etmesi o kurumun duruşuyla ilişkilidir. (HDP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – On yıl sonra mı?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tarihini söyle, tarihini.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – 30 bin kişi mi?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, 30 binin üzerinde…

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – 2013’te FETÖ’nün yanlışı ortaya çıktıktan sonra bu tepki gösterilmiştir. Sendika yasası 2001 yılında çıkmıştır…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Onlar ayrılmıştır, onlar ayrılmıştır; sen tepki falan koyduğun için değil.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – …ve “30 bin üye” dediğiniz üye içerisinde MEMUR-SEN’den gidenler yüzde 30 bile değil.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – 30 bin…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kaç üyeniz var? Kaç üyeniz var?

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Taban ve tavan ilişkisine bakarsanız MEMUR-SEN’in, tavan olarak, yanlış yapan üyelerine gösterdiği tepkiyi sizin de PKK’ya göstermenizi bekliyoruz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kendini kurtaramazsın, kendini kurtaramazsın.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Memur maaşları 2002’de kaç liraydı, bugün kaç liraydı?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İşçiler biliyor, emekçiler biliyor, kamu çalışanları sizi biliyor.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Yüzde 400’ün altında artış yok. Taban aylık da emekli ikramiyesi ve emekli maaşı artışı için önemlidir, bu önem sayesinde bu noktaya gelmiştir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Matematik hesabı ortada, matematiksel olarak üyelerini zarara uğratan tek sendika başkanısınız.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Onun için, şunun altını çizmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, “Türkiyeli olamadık, yüzde 10 baraj var. Ah Türkiyeli olsak.” diye yanıp tutuşurken…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Vay vay vay!

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – …yüzde 13 oy aldıktan sonra, Türkiyeli olma fırsatı yakaladıktan sonra…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İşte, o sonucu içinize sindiremediğiniz için şu anda bunları söylüyorsunuz.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – …uluslararası şer odaklarının “Size bir devletçik verebiliriz.” şımarıklığına kapılıp polisi ensesinden şehit edip sırtınızı PKK’ya dayayınca sırtınızın dayanacağı hapishaneleri biliyor olmalıydınız diyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Siz ilk önce cemaate diz çöktüğünüz o fotoğrafların hesabını verin, o fotoğrafların! Siz cemaate diz çöktüğünüz fotoğrafların hesabını verin.

AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Size de sataşmadan söz veriyorum.

Buyurun.

9.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bir defa arkadaşımız “30 bin.” diyor, siz yüzde 30’a götürüyorsunuz. Öyle bir hezeyan içerisindesiniz ki daha size getirilen eleştirinin farkında değilsiniz.

Bir de size şunu söyleyeyim ki: Bakın, 17-25 Aralık olmadan önce kaç tane üyenizi attınız siz? Kaç tane üye attınız siz?

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Kaç tane?

AHMET YILDIRIM (Devamla) – İkinci bir husus: Onlar, sizinle olan ortaklıkları, uzun yıllara sari ortaklığınız bozulduktan sonra ayrıldılar; sizin öyle kimseyi atacak cesaretiniz falan yok. Sizin nasıl bir sendikacı olduğunuzu da çok iyi biliyoruz, teslimiyetçi bir sendikacı olduğunuzu da iyi biliyoruz.

Bir diğer husus…

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Sizin de nasıl siyasetçi olduğunuzu, PKK’ya gıkınızı bile çıkaramadığınızı biliyoruz.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Rahat olun.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Bu sesinizin binde 1’ini PKK’ya çıkarın.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, susturacak mısınız.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sizin de IŞİD’le nasıl ortaklaştığınızı biliyoruz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sizin de siyasetçi olarak cemaate nasıl diz çöktüğünüzü biliyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Siz devam edin Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bir diğer husus: Bakın, açık söylüyorum, siz o terör örgütü olarak nitelendirdiğiniz yapıyla beraber Türkiye’deki 80 milyon insana kan kusturdunuz. Siz onlarla birlikte halka kan kustururken hiçbir sorun yoktu, ne zaman ki hafiften iğneyi size batırdı ve çıkar ilişkileriniz zedelendi, o zaman bozuldu ilişkiniz. Öyle bir şey yok. Siz birlikte yıllarca bu halka kan kusturdunuz, mağduru oldunuz.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Siz yargıç mısınız?

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Hafiften, zararın ufak bir kısmını gördünüz; kalktınız, ondan sonra, sadece size yönelim üzerinden rövanşist duygularla hareket ettiniz siz ve bunun adı “hukuk” falan da değil. Eğer mağdurlarsa, adil yargılanmıyorlarsa -bakın, açık ve cesaretle söylüyoruz- onların suçunu örtmeye hizmet edecek, adil yargılanmadan uzak bir mağduriyete de sebep vermeyiz. Onların adı altında, onlara vurduğunuz bütün darbelerden mağdur olan insanların da sorunlarını şu Meclis çatısı altında gündeme getirmenin öz güvenine de sahibiz biz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Uzatmayacağım, bir cümle, tutanaklara geçsin.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu, lütfen…

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Biz kesinlikle, bir yapıyı bünyemize davet etmedik, yanlış yapan her şeyin karşısında durduk; ilkeli olmak lazım.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Az evvelki hatip, konuşmasıyla hem grubumuzu hem iktidarımızı bu süreçte tahkir edici bir konuşma yapmıştır. Bu anlamda, sataşmadan söz talep etme zorunluluğu doğmuştur Sayın Başkanım 69’a göre.

BAŞKAN – Buyurun.

Size de sataşmadan iki dakika süre veriyorum.

Bitirelim diye düşünüyorduk bunu ama…

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, açık sataşma var, lütuf değil.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

10.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, az evvelki konuşmayı reddettiğimizi özellikle belirtmek istiyoruz. Yani, on dört yıldır, iktidarımız döneminde hiçbir şekilde vatandaşımıza zulmedecek herhangi bir şeyin, işlemin, eylemin içerisinde olmadığımızı özellikle belirtmek istiyorum. Ağır, tahkir edici bir konuşmaydı, topyekûn gerçekle de bağlamı koparılmış bir konuşmaydı; bu anlamda bunu kabul etmek mümkün değildir. On dört yıldır ülkemizin hangi noktalardan hangi noktaya taşındığı, ulaşımda…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Evet, bellidir, bellidir.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - …eğitimde, adalette, emniyette, pek çok alanda hizmet etme konusunda milletimizin hizmetkârı olma noktasında yola çıktığımız çok aşikâr.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Pensilvanya yollarında…

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Türkiye'nin değişim ve dönüşümü de bu noktada aşikâr ve bu hizmetleri yaparken 79 milyon vatandaşımızın hiçbirini birbirinden ayırt etmeksizin…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Pensilvanya yollarında, aşındıra aşındıra…

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - …780 bin kilometrekare vatan toprağının her bir karışı, Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Abaza’sı bir ve beraber bu ülkenin kaderini ortak kader edinmiş bir ülke olarak ve… Asla, seçildiğimiz, oy veren milletimizin değil 79 milyonun iktidarı olma konusunda ve iktidara geldiğimiz günden itibaren yasaklarla mücadele etme konusunda, özgürlük ve hakları genişletme noktasında hangi adımları attığımız, Türkiye'nin nereden nereye geldiği aşikârdır.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hangi özgürlük?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – OHAL özgürlüğü mü?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Pensilvanya’dan buraya geldik.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - OHAL konusuna gelecek olursak, özellikle şunu belirtmek istiyoruz: Biz 17 ve 25 Aralık darbe girişiminin yargının ve Emniyetin darbe girişimi olduğunu bu kürsülerde…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sen de ortağıydın.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …bu Parlamentoda yüksek sesle dile getirdiğimizde…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ne zaman?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - …o gün buna inanmayanlar 15 Temmuz gecesi devlet içerisine nasıl karanlık bir şekilde, kendilerini sinsice gizleyerek örgütlenmiş olan çok gizli ve çok tehlikeli FETÖ terör örgütünden sonra, 15 Temmuzdan sonraki mücadeleye ilişkin de burada “ama”, “fakat” demeden…

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Milyonlarca kitap yazıldı, okumadınız mı? Ahmet Şık niye cezaevine girdi?

 İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - …herhangi bir alanı açmaksızın bu mücadelenin PKK’yla nasılsa, DHKP-C’yle nasılsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - …FETÖ terör örgütüyle de bu Parlamentoda başka bir türlü sesin çıkmaması gerekmektedir. Bu 79 milyon kaderi, birlik ve beraberliği de buna bağlıdır.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bak, bu anlattıklarınızdan sonra gidip yüzüne bakamayacaksınız, bir daha seni almayacak yanına.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Kendinizi deşifre edin ya, kendinizi söyleyin yani siyasi ayağınızı açıklayın.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, ben sadece kayıtlara girsin diye söylüyorum.

Hiçbir zaman onlarla aynı camide namaz bile kılmadık, hep mağdurları olduk Gülen Cemaati’nin ama Allah bizi bir yapının gücü uğruna farklı kılıktan kılıklara sokmasın inşallah. (HDP sıralarından “amin” sesleri, alkışlar)

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Şimdi, söz sırası Hükûmette.

Hükûmet adına ilk söz, Başbakan Yardımcısı Sayın Veysi Kaynak’a aittir.

Buyurun Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok değerli üyeleri; 2017 yılı bütçesi kapsamında Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı bütçeleri hususunda söz aldım. Konuşmama başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, bugün El Bab’da şehit olan askerimize Rabb’imden rahmet diliyorum ve yaralılara acil şifalar diliyorum.

Değerli Başkanım, aslında sözlerime İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun 2017 bütçesi hakkında konuşarak başlayacaktım. Ancak bu konuşmaya başlamazdan önce hemen hemen muhalefet partilerine mensup bütün milletvekili arkadaşlarımız AK PARTİ’nin ve AK PARTİ hükûmetlerinin insan hakları alanındaki eksikliklerini izah ettiler, anlattılar. Tabii ki içinde haklı eleştirileri vardı, bunlar bizim için değerli ama ben sadece şunu göstermek istiyorum: AK PARTİ, daha kuruluşunda, parti programında insan hakları alanına bu kadar yer vermiştir ve insan hakları alanında yaptıklarını söyleyerek, konu başlıklarını söyleyerek sizleri aydınlatma görevimi yerine getirmek istiyorum.

Söylendi, bir: “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bağımsız değildir.” Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bağımsızdır, idari ve mali özerkliğe sahiptir ve bir kamu tüzel kişiliği hüviyetine sahiptir. Görev alanına giren konularda hiçbir organ, makam, merci veya kişi Kuruma emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu, yüce Meclisin bu dönem çıkarttığı yasayla çoğulculuğu esas almıştır. Kurul üyeleri, insan hakları alanında çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları, sendikalar, sosyal ve mesleki kuruluşlar, akademisyenler, avukatlar, görsel ve yazılı basın mensupları ve alan uzmanlarının göstereceği adaylar veya üyelik başvurusu yapanlar arasından seçilecektir. Üyelik başvurusuyla ilgili ilan 2 Mayıs 2016 tarihinde Resmî Gazete’de ilan edilmiştir ve İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulunun üyelerinin Bakanlar Kurulunun seçeceği üyelerin 7’si bu adaylar arasından seçilecektir, 1 üye de YÖK’ün bildirdiği 2 aday arasından seçilecektir. Burada sadece Sayın Cumhurbaşkanı 3 üyeyi kendisi belirleyecektir. Kanun, burada birlikte düzenlediğimiz kanun bu imkânı Cumhurbaşkanına veriyor ve Hükûmete de aslında o müracaatçılar arasından seçme görevi veriyor.

İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumumuz bu yapıdayken AK PARTİ’nin insan hakları alanında bu ülkeye kazandırdığı diğer kurumlara da bakmamız gerekir. Geçenlerde yüce Meclisimiz Kamu Başdenetçiliği seçimini yaptı. Bakın, bizim Kamu Başdenetçimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçildi ve bağımsız bir yapıya sahiptir. Fransa’da Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır kamu başdenetçisi ve üyeler de bizzat kamu başdenetçisi tarafından seçilmektedir. İngiltere’de kurul üyelerini ve kurul başkanını devlet bakanı atamaktadır. Hollanda’da Adalet ve Güvenlik Bakanının teklifi ve Kraliyetin onayıyla hayatiyet kazanmaktadır. Tabii, bir düzeltme yapmam gerekir, Fransa’yı ombudsmanlık olarak söyledim ama diğer ülkeler insan hakları kurullarını ihtiva ediyor.

Almanya’da 2 üyesi Federal Meclis tarafından –ki bunların oy hakkı yok- diğer üyeler kurumu finanse eden bakanlıklar, Adalet, Dışişleri, Kalkınma, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanları tarafından seçilmektedir. İsveç’te “Eşitlik Ombudsmanı” başlığı altında toplanmıştır ve hükûmet tarafından atanmaktadır. Üyeleri de ombudsman tarafından atanmaktadır.

Bir defa İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumumuzun, kurulumuz oluştuğunda kurulun ne kadar çoğulcu bir yapıda ve tamamen adaylık usulüyle seçilen bir kurul olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Ayrıca, hükûmetlerimiz tarafından ve Meclisimiz tarafından insan haklarının korunması ve geliştirilmesi alanında şu işler hep beraber hayata geçirildi: Bir defa, AK PARTİ yola çıkarken “İşkenceye sıfır tolerans.” dedi. İşkenceyle ilgili iddialar bugün de dile getirildi, özellikle cezaevinde işkence ve kötü muamele.

Değerli arkadaşlar, bütçemizin geneli hususunda Hükûmetimiz adına konuşan Adalet Bakanımız açık yüreklilikle ifade etti: “Yer söyleyin, mekân söyleyin, zaman söyleyin ve bunun gereğini yapalım.”

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Söyledik.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Bakın, Türkiye olağanüstü hâl rejimine rağmen hem Birleşmiş Milletler hem Avrupa Birliği İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komisyonunun denetimine kendisini açmıştır ve hem de 15 Temmuzdan sonra bu heyetler ülkemizi ziyaret etmişler ve bu alanda, bu ziyaretler esnasında da cezaevleri ziyaretlerini gerçekleştirmişlerdir.

Zannediyorum dostlarımızın bekledikleri tablo karşılarına çıkmadı ki bir hususta bir rapor yayımlamadılar. Zannediyorum onlar bir işkence görüntüsü bekliyorlardı, işkenceye uğramış insan görüntüsü bekliyorlardı. AK PARTİ’nin iddialı olduğu en önemli alanlardan biri budur, işkenceye asla tolerans göstermeyiz. Neden? Her varlık değerlidir, insan da varlıkların en değerlisidir. Suçlu olabilir, terörist olabilir, başka şey olabilir ama insan onuru her şeyin üstündedir.

Bu dönemde, 2010 yılında yapılan Anayasa değişikleriyle askerî yargının alanı daraltılmıştır.

Temel haklara ilişkin uluslararası anlaşmaların iç hukuka üstünlüğünün kabulü 2004 yılında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuyla beraber, Anayasa’mıza girmiştir.

Bilgi edinme hakkı bu dönem hayata geçmiştir.

Toplantı ve gösteri hakkının kullanılması imkânlarının genişletilmesi bu dönem hayata geçmiştir.

Azınlıklara ait cemaat vakıflarının -ki vakıflar alanında da değineceğim bu hususa- mülk edinmelerinin kolaylaştırılması ve özgürlük alanlarının genişletilmesi bu dönemde, AK PARTİ’li dönemde hayata geçmiştir.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı…. İşte, aramızda değerli bir milletvekilimiz var; Sayın Balbay, bu bireysel başvuru hakkının getirdiği imkânla cezaevinden tahliye olmuştur ve diğer arkadaşlarımız.

Yargısal denetim kısıtlamalarının kaldırılması sağlanmıştır.

Kamu denetçiliği -az önce bahsettim- bu dönem hayata geçirilmiştir.

Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmuştur.

Orantısız güç kullanımına ilişkin Ceza Kanunu’muzda düzenleme yapılmış ve cezası artırılmıştır.

Gözaltı koşulları iyileştirilmiştir. Tabii ki 15 Temmuz darbe sürecinden sonra o sebeple gözaltına alınanların gözaltı süreleri uzamıştır ama gözaltı koşullarında negatif bir değişiklik olmamıştır.

Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi standartlarını karşılamayan cezaevlerimiz kapatılmıştır. Meşhur Diyarbakır Cezaevini düşünün ya da hiçbir insani ihtiyacı karşılayamayacağımız 8-10 kişilik, 15 kişilik ilçe cezaevlerini düşünün; bunların artık hiçbiri yok.

Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla ana dillerinde görüşebilmelerinin önü açılmıştır ki bu, görüştüğümüz tarihte önemli bir reform olarak algılanmıştır.

Vatandaşlarımızın kendi çocuklarına kendi arzu ettikleri isimleri vermelerinin önündeki engeller AK PARTİ hükûmetleri ve Meclis tarafından ortadan kaldırılmıştır.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kurulmuştur. Önce 2012’de İnsan Hakları Kurumu, 2016’da İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu oluşturulmuştur.

Kişisel Verileri Koruma Kurulu bu dönem ilk defa hayata geçirilmiştir, Meclisimiz tarafından 5 üyesi seçilmiştir.

Yine, Kolluk Gözetim Komisyonu kurulması sağlanmıştır. Kolluğun iş ve işlemlerinin gözetimi ve denetimi, orantısız güç ve hak ihlalleri bakımından gözetim ve denetim altına almasını sağlayacak yasal düzenleme yapılmıştır.

Sendika özgürlüğü genişletilmiştir. Uzun yargılamalardan kaynaklanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki derdest başvuruları çözmek için iç hukukumuzda tazmin komisyonu kurulmuş, İnsan Hakları Tazminat Komisyonu, vatandaşlarımızın mağduriyetlerini daha kısa sürede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde geçecek süreden çok daha kısa sürede halleder hâle gelmiştir.

İnsan hakları konusundaki sorunları tek tek ele alarak belirli bir takvim içerisinde çözmek için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları çerçevesinde İnsan Hakları İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı hazırlanmış ve eylem planı Bakanlar Kurulu kararı sonrası uygulamaya geçirilmiştir.

Ayrıca, çok değerli milletvekilleri, ilgi duyanlar için söylüyorum: Türkiye’de ilk defa, Adalet Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını sistematik bir biçimde yayımlamaya başlamıştır; gerek hukukçular, avukatlar gerek yargı camiası ve gerekse her bir birey bundan yararlansın…

Resmî dil olan Türkçenin yanında vatandaşlarımızın günlük hayatlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilmesinin önü bu dönemde açılmıştır bu yüce Meclisin verdiği bir kararla. İhtiyaç duyulan yerlerde Türkçe bilmeyen vatandaşların kamu hizmetlerinden eksiksiz yararlanmaları konusunda anlayış değişikliğine gidilerek idari birimler tarafından Kürtçe tercüman istihdamı gibi kolaylıklar sağlanmıştır. Çıkardığımızda çok büyük tartışmalara sebep olmuştu. Herkesin kendisini en iyi ifade edebileceği dilde savunma imkânı getirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde, kamuda, okullarda, üniversitelerde başörtüsü serbestîsi fiilen sağlanmıştır; tabii, Meclisimizin tam bir ittifakı içerisinde.

Siyasi partilerimizin seçim çalışmalarında vatandaşlarımızın kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de onlara seslenmeleri mümkün hâle getirilmiştir.

Kullanılması yasak sayılan harflerin kullanımının önündeki yasaklar kaldırılmış, Kürtçe yazışmalarda ve Kürtçe isimlerin kullanımındaki engeller de ortadan kaldırılmıştır.

Yerleşim yerlerine eski adlarının yeniden verilmesinin önü açılmıştır. Bu çerçevede, yerleşim yerlerinin birçoğunda isim değişiklikleri yapılmıştır.

Devlet televizyonu TRT aracılığıyla, TRT Şeş -halk arasındaki tabirle- Kürtçe bir haber sitesi kurulmuştur.

2010 yılında Anayasa’mızın 10’uncu maddesinde yapılan değişiklikle kadına yönelik ve şehit, gazi ailelerine yönelik pozitif ayrımcılığın insan hakkı, eşitliğe aykırı sayılamayacağı Anayasa’mıza dercedilmiştir.

Ve belli bir dönem hepimizin uygulamalarından şikâyet ettiği devlet güvenlik mahkemeleri bu dönem kaldırılmıştır.

Değerli arkadaşlar, elbette, mükemmele ulaştık dememiz mümkün değil ama bunlar, her biri yapıldığı tarihte büyük tartışmalarla yapılabilmiştir ve bunlar şimdi hayata geçirilmiştir ve toplumumuzun geniş kesimleri tarafından kabullenilmiş, uygulamaya konulmuştur. 23’üncü Dönemde Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesi değiştirilirken ne kadar zorlandığımızı, ne büyük tartışmalar olduğunu hatırlıyorum; teklif, imza sahibi bendim onda.

Bütün bunlar sağlanmıştır, Allah’a hamdolsun. Bundan sonra da insan hakları alanında nerede bir aksama, nerede bir eksiklik varsa AK PARTİ’nin görevi, ta kurulurken programına yazdığı işleri gerçekleştirmektir, o, milletimize taahhüdümüzdür ve onları yerine getireceğiz Allah’ın izniyle ve birlikte.

Saygıdeğer Milletvekilimiz Şenal Hanım Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin olağanüstü hâl sebebiyle belli maddelerine derogasyon verdiğimizi ifade etti ve doğru söyledi. Ama şunu ifade edeyim: Gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15’inci maddesi gerek bu bahsettiğim Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin OHAL sebebiyle yükümlülüklerimizi azaltmaya izin veren 4’üncü maddesi 3 şeyi yasaklıyor. Bütün diğer hususları belli bir süre askıya alabiliriz ama 3 husus asla askıya alınamayacak husustur:

1) İşkence ve kötü muamele; başka bir şey söylemeye gerek yok zaten.

2) Öldürme.

3) Angarya, kölelik.

Sözleşmenin tamamını askıya alsak bile bu 3 hususta zaten sözleşmenin kendisi bir askıya alınamama hükmü getirmiştir.

Bu sebeple insan hakları konusu, bizim üzerinde durduğumuz, partimizde insan hakları birimi oluşturduğumuz, Meclisimizde komisyonunu kurduğumuz bir alandır ve bu alanda biz çok iddialıyız ama tekrar ediyorum: Her şey mükemmel değil, eksiğimizi gediğimizi tamamlayacağız.

İnsan hakları hususunda son olarak şunu söylemek isterim: Demin başka bağlamda konuşuldu; bu Meclis, bu Parlamento, milletin temsilcileri, millet iradesinin tecelli ettiği yer 15 Temmuzda kendi savaş uçaklarımızla bombalandı. Grup başkan vekillerimiz söylediler -ben o gece İstanbul’daydım, dolayısıyla Ankara’da yoktum, gelemedim- hangi zor şartlarda buraya ulaşmak istediklerine ilişkin haklı ifadelerde bulundular. Boğaz köprümüze tanklar, Genelkurmay Başkanlığımıza toplar girdi. Hepsini yaşadık bunların, hep beraber yaşadık, canlı yayında yaşadık. Bütün siyasetin, siyaset kurumunun, milletimizin ve Cumhurbaşkanımızın kararlılığı, cesareti, Başbakanımızın serinkanlılığı ve dirayetiyle, Allah’a hamdolsun, bunu atlattık.

Ama hak verin ki böyle büyük bir hadiseyi, olağanüstü hâlin bize verdiği hızlı ve etkin mücadele imkânı olmadan telafi edemeyiz. Hep söyledik, olağanüstü hâlde bizim amacımız asla millete olağanüstü hâl ilan etmek değil; olağanüstü hâli biz devlete, devletin kurumlarına yönelik olarak ilan ettik ve devlet demokratik devlet olmaktan asla sapmasın, bütün amacımız bu.

Türkiye’de, seyahat özgürlüğü, ticaret özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğü, siyaset özgürlüğü, aklınıza hangi alanda gelirse gelsin bu özgürlükler, Allah’a hamdolsun, sonuna kadar kullanılmaktadır. Ama uzun tutukluluk… Elbette ki uzun tutukluluk değil, uzun gözaltı süresi olarak düzeltmemiz lazım. Yaklaşık 40 bin tutuklu var. Dört günlük tutuklama süresi içerisinde -hukukçu arkadaşlarımız kahir ekseriyette- bu konunun sağlıklı bir şekilde incelenmesi, soruşturulması, bir iddianameye bağlanması mümkün mü? O sebeple, bir kısım uygulamalar elbette ki olacak. Olağanüstü hâl… Olağanüstü hâl bir olağanüstü durumdan neşet etmiştir ve tabii ki bir kısım olağanüstü tedbirler alınacaktır.

Ben, insan hakları alanında bunları söyledikten sonra bir hususu daha belirtmek isterim: Hep söylendi, Plan Bütçe Komisyonunda da söylendi, İnsan Hakları Kurumumuz neden kendisine verilen bütçeyi harcamadı? Değerli arkadaşlar, İnsan Hakları Kurumumuzun kendisine verilen bütçeyi harcamamasının bir tane sebebi var, kiralık bir binadan bir kamu binasına geçmesi. İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumumuz, henüz kurul oluşmasa da, yine, şikâyetleri almaya devam etmektedir, Başkan Vekilinin görevi, bürokrasinin görevi devam etmektedir ve ilgili Bakan aracılığıyla ilgili kurumlara insan hakları alanındaki ihlaller sorulmakta ve alınan cevaplar ilgililere ulaştırılmaktadır.

Çok değerli milletvekilleri, inşallah, önümüzdeki süreçte İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumumuzun teşkilinden sonra bu kurum ulusal insan hakları kurumu görevini, işkence ve kötü muameleye karşı ulusal önleme mekanizması görevini, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurumu görevini başarıyla yapmaya devam edecektir. Kurumumuz için 150 kadro ihdas edilmiş, mülga İnsan Hakları Kurumunun kadrosu 2 katına çıkartılmış ve kurumun personel sayısı güçlendirilmiştir. Dolayısıyla, bu hususta asla karamsar bir tablo çizmemize gerek yok. Türkiye, insan hakları alanında on dört yıldan beri büyük gelişmeler sağlamış ve bu gelişmelerine devam edecektir.

Bağlı kuruluşlarımızdan bir diğeri Vakıflar Genel Müdürlüğü. Tabii, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün işlerini de 4 ana başlıkta toplamamız mümkün; birincisi hayır işleri, sonra hayrat, vakıf eserleri, sonra Vakıflar Genel Müdürlüğünün uhdesinde bulunan akarlar ve sonra da bütün vakıfların iş ve işlemlerinin denetlenmesi. Geçmişten bugüne kadar uzanan bir hayır yapma davranışının kurumsallaşmış hâlidir vakıf. “İyilik” ve “yardımseverlik” kavramları şahsi bir meziyet olmaktan çıkartılarak kurumsallaşmış bir yapı olarak günümüze kadar taşınmıştır. Yüzlerce yıl önce kurulmuş ve yöneticisi kalmamış vakıflarımız Vakıflar Genel Müdürlüğü kanalıyla faaliyetlerini sürdürmekte, amaçlarını gerçekleştirmektedir. Bugün de nerede bir muhtaç varsa, nerede bir ihtiyaç sahibi varsa vakıflarımız oradadır. Ülkemizde 52 bin mazbut, 265 mülhak, 4.976 yeni ve 167 cemaat vakfı bulunmaktadır. Bu vakıfların iş ve işlemleri, denetimi, ecdat yadigârı vakıfların kültür varlıklarının bakımı, onarımı ve yaşatılması, vakıfların vakfiyelerindeki amaçlarını gerçekleştirebilmesi için vakıflara ait menkul ve gayrimenkulün en yüksek gelir getirici şekilde değerlendirilmesi özel bütçeli bir kuruluş olan Vakıflar Genel Müdürlüğümüz tarafından başarıyla yerine getirilmektedir.

2003-2016 yılları arasında, AK PARTİ hükûmetleri döneminde, il ve bölge ayrımı yapılmadan yaklaşık 4.750 vakıf eserinin proje ve onarım çalışmaları tamamlanmıştır. Hepimiz Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden geliyoruz, bunları hepimiz biliriz. Erzurum Çifte Minareli Medrese bizim bir kültür varlığımızdır. Tunceli Pertek Sağman Köyü Camisi, Hatay Habib-i Neccar Camisi, İstanbul Eminönü Mısır Çarşısı, şu anda restorasyonu devam eden, üç yüz yetmiş üç yıl sonra ilk kez kapsamlı bir restorasyona alınan İstanbul Yeni Cami… Makedonya Manastır Haydar Kadı Camisi yüz dört yıl sonra tekrar ibadete açılan bir camidir ve yüz dört yıl sonra ilk defa orada ezan sesi tekrar semaya yükselmiştir. Bosna Hersek Gradişka Derviş Hanım Medresesi, Kosova Cakova Hadım Süleyman Ağa Kütüphanesi… Bunların dışında azınlık vakıflarımızın sahip olduğu taşınmazlardan Edirne Büyük Sinagogu Avrupa’nın en büyük sinagogudur. Gaziantep Havrası, Edirnekapı Ayazağa Kilisesi ve Diyarbakır Sur Ermeni Kilisesi, bunların da Vakıflar Genel Müdürlüğümüz tarafından, bir kısmı Edirne’deki sinagog gibi bitirilmiş ve ibadete açılmıştır, bir kısmının da restorasyonu devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, vakıflarımızın ayrıca hayır işleri var. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz her ay 15 kalemden oluşan kuru gıda paketlerini 81 ilde 20.315 ihtiyaç sahibine ulaştırmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, ortaöğrenim ve yükseköğrenim öğrencilerine burslar vermektedir ve Türkiye kamuoyunun çok iyi bilmediği bir husus, yüzde 40’tan fazla engeli olan, hiçbir sosyal güvencesi olmayan ve kendisinin geçimini temin edecek bir mal varlığına sahip olmayan bütün herkesin, kendisi ve yetim çocukları için aylık 584 lira hayır yardımında bulunmaktadır. Bu meselenin, Türkiye kamuoyumuz tarafından yeterince bilinmediğini düşünüyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kaç kişi?

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Devamla) - Şu anda ulaştığımız sayı 3.800 civarındadır; o sebeple diyorum çok az diye. Yani, hiçbir sosyal güvencesi olmayacak, yüzde 40’tan fazla engeli olacak, mal varlığı olmayacak.

Çok değerli arkadaşlar, tabii, vakıflarımızın yaptığı, anlatacağımız daha birçok hizmetler var, eserler var. Sadece taşınmaz kültür varlıklarımıza değil diğer kültür varlıklarımıza yönelik de tarihî değeri haiz olan ve bizim kültürümüzü, tarihimizi aydınlatacak hususlarda da birçok kapsamlı çalışmaları var. Bunların arasında, vakıflara ait vakfiye, berat, hüccet, ferman gibi bütün belgelerin vakıf medeniyetimizin arşivini oluşturmasından hareketle, bunların yeni baştan tarandığını, arşivlendiğini ve kullanıcıların hizmetine sunulduğunu ifade etmeliyim. Vakıf Müzesinden, Halı Müzesinden, bütün bunlara… Hakikaten vaktim olağanüstü sınırlı, daha iki kurumumuz var ama şunu ifade etmeden geçemeyeceğim: Vakıflarımız, ecdadımızın şanlı tarihinin emaneti olan bütün bu eserlere sahip çıkmaya bu dönemde devam edecektir yurt içinde ve yurt dışında çünkü Balkan coğrafyasında da önemli vakıf eserlerimiz var.

Çok değerli milletvekilleri, Vakıflar Genel Müdürlüğünün bir kısım projelerini anlatmış olarak AFAD Başkanlığı konusuna geçmek istiyorum. Aslında, AFAD Başkanlığımızı, onu da yine afetlere hazırlık çalışmaları, afet sonrası kurtarma çalışmaları ve 2011 yılından sonra Türkiye'de oluşan mülteciler meselesi olarak özetlememiz mümkün.

Değerli milletvekilleri, afetlere hazırlık bakımından Türkiye Afet Müdahale Planı; bu plan hazırlanmış, yönetmeliği hazırlanmış ve Bakanlar Kurulu kararıyla yayımlanmıştır. Bütün Türkiye'de bütün illerin afet müdahale planları hazırdır. Yine hazırlık ve müdahale kapsamında bir kısım projeler, afet yönetim ve karar destek sistemi, afet geçici kent yönetim sistemi, elektronik yardım dağıtım sistemi, mekânsal bilgi sistemi, olay komuta sistemi gibi afet sonrası iyileştirme aşamalarının koordinesini de sağlayacak yazılımlar ve programlar hazırlanmıştır. Kesintisiz ve güvenli haberleşme sistemi, kablolu, GSM ve her türlü haberleşmeyi sağlayacak, ses ve veri haberleşmesini sağlayacak bir altyapı oluşturmaya başladık. Ayrıca, AFAD Veri Merkezi, afet anında kullanılacak Türkiye Afet ve Acil Durumlar Yönetimi Organizasyon Merkezi gibi bu alanda yürüttüğümüz çok önemli çalışmalar var.

Hazırlık ve müdahale bağlamında ayrıca şunu ifade etmem gerekir: Haber kaynağımız olan kurumlardan yani Genelkurmay Başkanlığı ya da ilgili diğer kurumlardan alacağımız ihbarlar neticesinde kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer yani “KBRN” diye kısaltılan tehdit ve tehlikelere karşı da AFAD hazırdır.

Çok değerli milletvekilleri, aslında 2016 yılında Türkiye'de sel baskını, fırtına, yaralı tahliyesi, boğulma, kayıp gibi toplam 978 afet ve acil durum olayı meydana gelmiştir. Bu olaylara 4.314 personelle müdahale edilmiş, 3.832 insanımız bu afetlerden sağ olarak kurtarılmış, maalesef 620 vatandaşımızın da cenazelerine ulaşılarak ailelerine teslim edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Bir on dakika Sayın Bakanım, alabilir miyim.

BAŞKAN – Tamamlayın isterseniz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, bu afet hususunda şunu söyleyip bu konuyu bitireceğim: Haklı eleştiriler dinledik. Türkiye afetlerden sonra arama kurtarma çalışmalarına gidiyor, çok başarılı-az başarılı, bu tartışmaya girmeden, Türkiye’de ilk defa, afet riskini önceleyecek, afetler olmazdan önce tedbirler alınabilecek bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Birkaç aydan beri çalıştığımız çerçevede, Orman ve Su İşleri Bakanlığımız, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüz, MTA, Karayolları gibi paydaş kuruluşlarla afetler olmadan hangi tedbirleri alırız; bu hususta somut neticeyi, sel, taşkın ve heyelan tehlikesine karşı Orman ve Su İşleri Bakanımızla Rize’de yaptığımız bir sempozyumla hayata geçirdik. Bundan sonra AFAD teşkilatımız, ilgili paydaş kuruluşlarla risk oluşturacak yerleri belirleyecek, bu yerlerle ilgili gerek ikaz alarm sistemlerini hayata geçirecek gerekse afet olmazdan önce bu riski oluşturan hususlar ortadan kaldırılabilir hususlarsa bunların tamamını hayata geçirecektir.

Çok değerli milletvekilleri, tabii, AFAD’ın -söyledim- 2011 yılından beri önemli bir yükü de ülkemize sığınan mültecilerle ilgilidir. Çok çeşitli eleştiriler dinledik. Önce şunu ortaya koymamız gerekir: Bu insanları Suriye’den kim gönderdi? Bu insanların tepesine, kendi evlerinde, kendi şehirlerinde, köylerinde o insanların tepesine bombaları kim attı? Ortada bir insanlık dramı vardı, Türkiye bu meseleyi bir insanlık meselesi olarak görmüş ve açık kapı politikası uygulamıştır. Hem de öyle bir açık kapı ki asla kimsenin ırkına, diline, dinine, cinsine bakmadan Arap, Kürt, Türkmen, Ezidi, bunların tamamına kapılarımızı açtık. 2 milyon 753 bin Suriyeli topraklarımızda. Evet, bunun yaklaşık yüzde 10’unu kamplarımızda barındırıyoruz ama dünyada hiç kimse asla şunu söyleyemez: Kamp dışında yaşayan Suriyelilerden şunlar, insanlık onurunu zedeleyici şu muameleye tutuluyor. Hiç sokaklarımızda, köprü altlarında, parklarda yatan Suriyeli görüntüsü hatırlıyor musunuz ya da çöplerden ekmek arayan? Bizim milletimiz ensar bilinciyle bu insanları sahiplenmiştir.

Kamplarımızda yaşayan ve kamp dışında yaşayan mültecilere yönelik olarak 21 milyona yakın poliklinik muayene yapmışız, 900 bin cerrahi müdahale yapmışız, 180 binden fazla Suriyeli çocuk bizim topraklarımızda hayata gözlerini açmış, eğitim çağındaki 900 binden fazla çocuğun 510 binini bu sene eğitim şemsiyesi altına almışız. Bu hususta asıl düşünmesi gerekenler biz değil, kendisini medeni dünyanın temsilcisi sayanlardır.

Yakında haberini gördük; Almanya’da kendi göz zevklerini bozmasın diye, daha varlıklı bir kesimin oturduğu semte yönelik olarak 160 mülteci ile onların arasına yeni bir utanç duvarı inşa edildiği haberini görüyoruz, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde jiletli tel örgüler görüyoruz, bozuk para atılıp şınav çektirilen mülteci kadınları görüyoruz ve dünya bu hususta iki elini başına alıp düşünmelidir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en büyük yerinden edilme yaşanıyor bütün dünyada. 60 milyon insan evinden, yerinden, köyünden uzakta. En büyük mülteci harekâtı, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri, şu son dört beş yılda yaşanıyor.

Ama şunu söylemek isterim; çok slogan sevmemekle beraber özetle şunu söyleyebilirim: Bu insanlar, mülteciler savaştan kaçıyor, ölümden kaçıyor, açlıktan kaçıyor; zengin ülkeler de mültecilerden kaçıyor. Fert başına geliri 45 bin dolar olan İngiltere’de sadece 9 bin mülteci varken dünyanın fert başına geliri en az olan ülkelerden Lübnan’da 1 milyondan fazla mülteci var. Dünyanın en büyük coğrafyasına sahip Yeni Zelanda’da yüzlerle ifade edilen mülteci varken Ürdün’de 600 bin mülteci var ve 300 mülteci almak için referandum yapma ayıbını işlemiştir modern dünya, medeni dünya.

Mülteciler hususunda, biz, asla mültecileri bir pazarlık konusu yapmayız, yapmadık da. 18 Martta Başbakanımız Sayın Davutoğlu tarafından Avrupa Birliğiyle bir mutabakata varıldı biliyorsunuz. İzinsiz Yunan adalarına, Türkiye üzerinden Batı’ya geçen her 1 mülteciye karşı -biz onu Türkiye’ye iade alacaktık- 1 tane yasal mülteciyi gönderecektik. Bu plan işlemektedir hâlen ama bu, 3 aşamalıydı dediğim gibi: Geri kabul anlaşması, vatandaşlarımız için vizesiz seyahat ve Avrupa Birliğiyle müzakerelerin yürütülmesiydi. Bildiğiniz gibi bir fasıl açtılar ama verdikleri söze rağmen, vizesiz Avrupa’yı yani Avrupa’da bizim vatandaşlarımızın serbest dolaşmasının önünü kapattılar.

Bir de tabii ki 3 milyarlık bir mali yardım sözleri vardı. 3 milyarlık mali yardımla ilgili herhangi bir duraklama ve kesinti yoktur. İçimizde bu hususu iyi bilen maliyeci arkadaşlarımız, maliyeci vekillerimiz var, milletvekillerimiz var. Bu 3 milyarlık yardımın hangi sektörlere harcanacağı belirlenmiş vaziyettedir: Eğitim, sağlık belgelerimizin altyapısının güçlendirilmesi ve Göç İdaresi gibi bir kısım idarelerimizin kurumsal yapılarının güçlendirilmesi. Bundan on beş gün önce sorsaydınız “Bu hususta bize henüz önemli bir para gelmedi.” derdim ama on beş günden beri 90 milyon avro Millî Eğitim Bakanlığımıza, 120 milyon avro Sağlık Bakanlığımıza, 12 milyon avro Göç İdaremize ve en son Dünya Gıda Programı üzerinden gönderilecek şekilde, Kızılay tarafından kamp dışındaki mültecilerin günlük yaşamlarında harcamak üzere de 262 milyon avro serbest bırakılmıştır. Şu anda diğer projelerin sözleşmeleri, proje tespitleri süreci devam etmektedir ama Avrupa Birliğinin bu hususta çıkardığı en büyük zorluk bu paraların Avrupa Birliğinin kendi sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla harcanmasını istemesidir. Bizim söylemimiz de şudur: “Türkiye bir çadır devleti değil, Türkiye güçlü bir devlettir. Türkiye kendi kurumları olan bir devlettir, Türkiye’nin bu paraları harcamaya gücü de yeter imkânı da yeter. Eğer mevzuatımızda bir kısım değişiklikler istiyorsanız da bunu müzakere etmeye varız.”

Dolayısıyla, çok değerli milletvekilleri, maalesef o sözü duydum, asla mülteciler bizim için bir pazarlık unsuru değildir. İnsanın pazarlığı olur mu? Bunun 1 milyon 200 bini kadın, söyledim, 900 binden fazlası eğitim çağında çocuk, bunları nasıl pazarlık konusu yapabiliriz? Bu bizi insanlığımızdan utandırır ve bütün mevcudiyetimle temin ederim ki biz DEAŞ’la çatışırken, dünyada da DEAŞ’la en etkin mücadeleyi sürdürürken -Fırat Kalkanı operasyonundan bahsediyorum- asla bize “Kamplarda IŞİD’çiler barındırılıyor, onlara eğitim veriliyor.” denmesin. Bu büyük bir iftira olur, büyük bir bühtan olur. DEAŞ’la tek somut mücadeleyi Türkiye Cumhuriyeti göstermektedir.

Fırat Kalkanı operasyonu, yüz günü geçmiştir bildiğiniz gibi. Kurban Bayramı’ndan önce Gaziantep’te canlı bomba yeleği giydirilmiş bir çocuğumuzun patlatılması ve 56 kişinin maalesef ölmesiyle, onun arkasından başladığımız operasyon, Fırat Kalkanı operasyonu Türk Silahlı Kuvvetlerinin desteğiyle Özgür Suriye Ordusu tarafından yürütülmektedir.

Çok değerli milletvekilleri, bizim hiç kimsenin toprağında gözümüz yok. Bizim 786 bin kilometrekare toprağımız bizim için yeter. Biz 786 bin kilometrekare toprağımızda müreffeh yaşamak istiyoruz, demokratik bir ülkede yaşamak istiyoruz, insan hakları ve özgürlüklerinin sonuna kadar kullanıldığı bir ülkede yaşamak istiyoruz ama Fırat Kalkanı’nın asla bir işgal ya da bir ilhak olarak düşünülmeden, Türkiye’ye, Türkiye’mize terörist geçişinin ve terör ihracının merkezi olan Suriye’nin devlet otoritesi kalmamış topraklarından, bunların önlenmesi için yapıldığını kabul etmemiz gerekir.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, her konuşmanız diğer Sayın Başbakan Yardımcımızın konuşmasından süre kısmasına neden oluyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Yüz günü geçen operasyonlar neticesinde sevinerek, gururla şunu söyleyebiliriz: Yüz günden beri Suriye üzerinden Türkiye’ye ne bir izinsiz geçiş ne bir terörist geçiş olmamıştır. Fırat Kalkanı operasyonu amacına uygun, çok doğru bir düzlemde yürüyordur.

Tabii, bana bağlı kuruluşlar arasında TİKA da var. TİKA’nın neler yaptığını anlatmak için aslında ben şunları göstermek istiyorum: Bu, TİKA’nın, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının 2015 yılında dünyada 150 ülkede, çeşitli ülkelerde gerçekleştirdiği projelerin başlıkları. Bu da 2016 yılında gerçekleştirdikleri ve bu da hâlen devam edenler. Şimdi, düşünün, 2015 kesin hesabını ve 2017 bütçesini görüşüyoruz. Ben sadece şunları okumaya kalkışsam zannediyorum kırk dakika değil, belki kırk saat konuşmam gerekirdi. Dolayısıyla, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı ülkemizin yüz akı kuruluşlarından biridir. Bütün dünyada bizim bayrağımızı şerefle dalgalandırmaktadır. Uganda’ya gittiğimizde Sayın Cumhurbaşkanımızla -TİKA’nın kalkınma programı yaptığı bir ülkedir- Uganda’da yerli halkın Türkiye Cumhuriyeti bayrağına olan sevgisini görmenizi isterdim. Nerede bir muhtaç varsa, nerede bir ihtiyaç sahibi varsa, nerede “aman” diyen varsa Türkiye AFAD’ıyla, TİKA’sıyla, Türk Kızılayıyla orada olacaktır, olmaya devam edecektir.

Süremi aştım, saygıdeğer Başbakan Yardımcımızdan af diliyorum ama hakikaten kapsamlı konular. İnşallah, daha başka bir zeminde bunlara da, hem yapılan eleştirilere hem sorulara cevap vermeyi de arzu ediyorum.

Bütün heyetinizi, bütün Meclisimizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaynak.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, İç Tüzük 60’a göre bir dakikalık söz istiyorum.

BAŞKAN – Bir saniye…

Kırk üç dakika oldu Sayın Kaynak’ın toplam -bunu bir yere not edelim- geriye otuz yedi dakika kalıyor Sayın Tuğrul Türkeş’in.

Buyurun Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Açıklamada bulunmak istiyorum bir dakika.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden…

Sisteme girdiniz mi?

GARO PAYLAN (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Bir dakika 60’a göre söz veriyorum.

Sayın Türkeş, bir dakika…

Buyurun Sayın Paylan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, altı yıldır azınlık vakıflarında seçim yapılamadığına ve bir an önce seçim yönetmeliği düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

GARO PAYLAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, azınlık vakıflarından bahsettiniz. Teşekkür ederim hizmetleriniz için, çok önemli ama azınlık vakıflarımızın en büyük sorunu -siz de çok iyi biliyorsunuz- altı yıldır azınlık vakıfları seçim yapamıyor. 167 vakıf yönetimlerini yenilemeyi bekliyor ama altı yıldır seçim yönetmeliği askıya alındı ve yönetmelik yenilenmedi. Bununla ilgili önerilerimizi defalarca Sayın Genel Müdür Adnan Bey’e ilettik. Adnan Bey’in de ifadesi şu: “Biz siyasi iradeden bir işaret bekliyoruz.” Ama o işaret neden gelmiyor? Biz ivedilikle bu seçimlerimizi yenilemeliyiz. Vakıflarımız işlemiyor. Pek çok vakfımız yönetici eksikliğinden dolayı kayyum aşamasına gelmiş durumda. Sizden ricamız, ivedilikle bu vakıf seçim yönetmeliğinin ilan edilmesi ve daha sonra daha makro adımları da atabiliriz. Biliyorsunuz, vakıfların statüsü anlamında, patrikhanenin statüsü anlamında sıkıntılarımız var, ivedi adım rica ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Seçimler yakın diyorum inşallah.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Şimdi, Hükûmet adına söz sırası Başbakan Yardımcısı Sayın Tuğrul Türkeş’te.

Buyurun Sayın Türkeş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Size kalan süre otuz yedi dakikadır.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığım ve bağlı kuruluşların 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’yla ilgili huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin de çok iyi bildiği gibi bütçe görüşmeleri hem önümüzdeki bir yılın planlaması hem de geçmiş bir yılın muhasebesinin yapıldığı görüşmelerdir. Huzurlarınızda Bakanlığıma bağlı kurum ve kuruluşların önümüzdeki yıla ilişkin hedeflerini anlatırken geçtiğimiz yıla ilişkin bilgileri de vermek istiyorum.

Bu arada, tabii, bugün El Bab’ta şehit düşen kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına Allah’tan rahmet diliyorum.

Bu arada, Nutuk’un orijinalinin, ilk baskısının yani Osmanlıca veya eski Türkçe yazımının tıpkı basımı prestij kitap olarak hazırlanmıştır Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından; bütün grup başkanlıklarına birer adet hediye ediyoruz.

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Bakanım, tüm üyelere olsun birer tane.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Tabii, Latin alfabesinde olanını bildiğinizi ve sizde var olduğunu umuyorum. Yani, Nutuk’un herhâlde bugünkü Türkçesi vardır…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – …ve okumuşsunuzdur ama bunu güzel bir anı olarak…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hep burada burada bir de Sayın Bakanım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Tamam, çok güzel işte.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Burada değil de bizim, burada.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Öyle de olması lazım.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Orada da yetmiyor, bir de burada da olacak.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Şimdi, çok kıymetli milletvekilleri, tabii benim Bakanlığımın kapsamında Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu olduğu gibi, Yurtdışı Türkler olduğu gibi, bir de bir iki arkadaşımızın da sağ olsun arada atıfta bulunduğu, biraz duruşuma, fiziki yapıma da latife ettikleri diğer konularım da var. Uygun bulunursa tümü üzerinde Meclisi bilgilendirmek istiyorum.

Bakanlığım bünyesinde, Cumhuriyetin 100’üncü yılının anma hazırlıkları ve anma programı vardır, Medeniyetler İttifakı vardır; Kıbrıs konusu benim Bakanlığımın, Başbakan Yardımcılığı bünyesindedir, ekonomik programları, yardımları; yatırımları; onun haricinde de bildiğiniz bütçedeki konular.

Tabii, bunlara geçmeden, sabah beri bu konularda konuşan kıymetli milletvekillerini dinleyerek şöyle bir şey aklıma geldi: Bir genel ufuk turundan buraya gitmemiz gerektiğini düşünüyorum.

“Bizim milletimiz derin bir maziye maliktir. Bu düşünce bizi elbette altı yüz yıllık Osmanlı Türklüğünden, Selçuklu Türklerine ve ondan evvel bu devirlerin her birine eşit olan Türk devletlerine kavuşturur.” demiş rahmetli Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Şimdi, Atatürk Dil ve Tarih Kurumuyla ilgili konuşma yapan kıymetli milletvekillerimize bunu bir hatırlatma ihtiyacı hissettim.

Değerli milletvekilleri, Türkler yazılı tarih boyunca var olan bir millettir yani 2 bin 500 yıllık bir tarih var kayıt altında olan, bunun her döneminde Türk devletleri olmuş, olagelmiş değişik isimler altında; biz kendimizi “Türk” diye tanımlamamışız, genelde bizim dışımızdaki yapılar bizleri “Türk” diye tarif ediyor ama tarih boyu, baktığımızda, varız. Bunu söylememizin sebebi, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin önemini anlamak ve ona göre bunun vurgusunu yapmaktır.

200’ün üzerinde kurulmuş devlet var irili ufaklı, 200’ün üzerinde. Bunların 16’sı büyük imparatorluk olmuş, büyük devlet olmuş ve yüz yılı aşan ömürleri olmuş. Kritik eşik yüz ila yüz yirmi yıl Türk devletlerinde. Ondan sonra o günün konjonktürlerine, şartlarına göre birtakım talihsizliklerle karşılaşmışlar.

Türkçe, güzel Türkçemiz, bir iki milletvekilimiz değindi ama tam altını çizmekte fayda var, bugün dünyada yaygın kullanılan 5’inci dil ailesidir; ilk 10’dadır bir milletvekilimizin dediği gibi ama 5’incidir. Yani bugün dünya üzerinde Türkçeyi doğru ve güzel bildiğiniz takdirde 300 milyonun üzerinde insanla bütün dünya coğrafyasında iletişim kurma imkânınız vardır, hakkınız vardır. Bu dilin de böyle kıymetli bir dil olduğunu hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum.

Az önce, tarihte kurulmuş olan, tarih boyu var olan 200 devlete atıfta bulunmamın sebebi de, bugün cumhuriyetin kuruluşunun 100’üncü yılına yedi yıl varken niye 100’üncü yıl kutlamaları, anmaları bizim için önemlidir, bu konudaki çalışmaları niye önemsiyoruz ve değer veriyoruz, buna değinmek için söylüyorum.

Bakanlığım uhdesinde bulunan 100’üncü yıl etkinlikleri kapsamında en önemli madde cumhuriyetimizin 100’üncü yılına ilişkin etkinliklerin planlanması ve koordinasyonudur. Amacımız, cumhuriyetin kuruluş sürecinde yaşanan olayları ve etkenlerini yeniden ele almak, anlamak ve anmaktır. Bunu yaparken öncelikle tarihimizin bu dilimine ait yeni kaynakları bilimsel araştırmalara açmak ve bu çalışmaları teşvik etmek istiyoruz.

Diğer taraftan, tarih bilincini harekete geçirerek ülkemiz için oldukça geciken yerel tarih çalışmalarını başlatarak yerel tarih müzelerinin hayata geçirilmesini, soyut olmayan kültürel varlıklarımızın tanımındaki zenginliklerimizin kayda alınmasını sağlamak için çalışıyoruz. Bu sayede bir taraftan her kentin tarih hafızasını oluştururken diğer yandan da o kentte yaşayan insanlara tarih bilinci aşılamaya çalışacağız. İlelebet var olmasını arzu ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti de bir asrını 2023’te tamamlayacaktır. Bu bilinçle, 100’üncü yıl kutlamalarımıza vatandaşlarımızı bir tarih bilinci içinde götürmek, gelecek nesillere yeni bir asır perspektifi sunmak istiyoruz. Bunun için, zihinsel algı anlamında daha çok açık ve hafızalarımızı yenileme olarak daha uygun bir dönemdeyiz. Bugüne kadar cumhuriyetin kuruluş süreçlerini yani Osmanlı İmparatorluğu’nun küresel siyaset simsarları tarafından yıkılışa götürülüşünü, işgalleri ve antlaşma dayatmalarını tarih kitaplarında okuduk. Bu okumalarımız, sadece bize sunulanlar çerçevesindeydi oysa günümüz dünyasının iletişim ve teknoloji imkânları bize daha fazla bilgi kaynağı sunmaktadır. Yine günümüz dünyasında, Türkiye’sinde yaşananlar bize olayları anlayacak, yorumlayacak yeni bakış açıları sunmaktadır.

Evet, sürem kısıtlı olduğu için, bu konuda daha çok söylemek istediğim var ama, sadece kısaca şunu arz edeyim: Bu yeni dönemde… Geçenlerde bir ara -bizim Türk siyasetinin arada bir gelip takıldığı kısır tartışmalar vardır- Onuncu Yıl Marşı’yla ilgili tartışmalara seyirci olduk. Değerli milletvekilleri, Onuncu Yıl Marşı fevkalade kıymetli bir marştır, ama adı üzerinde Onuncu Yıl Marşı’dır. Cumhuriyetin 100’üncü yılına ulaştığımız bu dönemlerde, bu marşı söylemek isteyenler memnuniyetle söylerler, hatta bizim de bulunduğumuz ortamlarda önümüze geldiğinde biz de iştirak ediyoruz…

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Ama il millî eğitim müdürü sizin gibi düşünmüyor Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – …ama söylemek istediğim şu ki cumhuriyetin 100’üncü yılındaki çalışmalarda bir marş arayışı içinde değiliz. 21’inci yüzyıl sivil bir yüzyıldır ve muhtemelen cumhuriyetin 100’üncü yılını coşkulu bir türkü, şarkı, bunlar zaman içinde ilan edilecek olan yarışmalarla yapılacaktır…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Bakan, marşları kaldırıyorsunuz, niye marş koyacaksınız ki? Marşları kaldırıyorsunuz zaten.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – …ama 100’üncü yılın şimdiden müjdesini veriyorum ki inşallah bir marşı olmayacak, şarkıları türküleri olacak.

Şimdi, süreyi etkin kullanmak bakımından, bir diğer konu, bizim uhdemizde olan Medeniyetler İttifakı konusudur. Bu iç politikamızın gündemini çok işgal etmiyor, biliyorum, ama bilinmesinde fayda var diye bilgi arz etmek istiyorum bu konuda.

Bunu, bir kere dinler arası hoşgörü meselesiyle karıştırmamanızı rica ediyorum, çünkü bugüne kadar muhatap olduğumuz dinler arası hoşgörü, genelde biz Müslümanların yaptığı veyahut biz Müslümanlar adına bir grubun yapmaya kalktığı ve gayrimüslimleri iftarımıza davet etmekle sınırlı kalan bir çalışmaydı. Tabii ki diğer inançlara mensup insanların iftarlarımıza, bizim için kutsallarımıza, önemli günlerimize iştirak etmesinde bir sakınca yoktur, ama oruç tutmayan papaz efendi ile hahamı iftarımıza davet ettiğimizde, asgaride de bunun karşılığında onların da birtakım kutsal günlerinde bu dinler arası hoşgörü girişiminin uzantısı olarak, biz Müslümanlara karşı da aynı jestlerin, aynısı olmasa bile hiç olmazsa bunu andıracak taltiflerin yapılmasını beklerdik ama bugüne kadar görmedik. Görmediğimiz de ayrı bir mesele ama bu Medeniyetler İttifakı zaman zaman her siyasi partinin görüşüne göre, şuradan itibaren herkesin farklı yorumladığı bir konudur. Onun için bu konuda çok kısa bilgi arz edeceğim.

Medeniyetler İttifakı, İspanya Başbakanı Zapatero’nun teklifi üzerine, o dönemde Başbakanlık görevi yürüten Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Zapatero tarafından 2005 yılında başlatılmıştır. Birleşmiş Milletler tarafından da benimsenen girişim, Müslüman ve Batılı toplumlar arasında şüphe, korku, kutuplaşma gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmayı, aşırı uçlarca istismarı engellemeyi hedeflemektedir. Medeniyetler İttifakıyla, kültürler arası karşılıklı saygı yoluyla, radikalleşmeye karşı çıkılmıştır. Girişim, tüm toplumların kalkınma, güvenlik, çevre ve refah konularında birbirlerine bağımlı oldukları hususunu esas almakta ve öncelikle ön yargı, yanlış algılama ve kutuplaşmayla mücadele için ortak siyasi bir irade oluşturmayı hedeflemektedir. Başlatıldığı günden bu yana artan bir görünürlük kazanan girişim, bugün, kültürler ve dinler arası diyalog bağlamında önde gelen bir proje konumuna ulaşmıştır.

Bugün Medeniyetler İttifakı bağlamında Birleşmiş Milletler çatısı altında oluşturulan Dostlar Grubunun üye ülke sayısı 145’tir. Küresel çapta gösterilen bu ilgi, Medeniyetler İttifakı girişimine olan ihtiyacın da bir göstergesidir. 2008 yılında Madrid’de başlayan Medeniyetler İttifakı Forumu ise 2009 yılında İstanbul’da gerçekleştirilmiş, sonrasında Rio, Doha, Viyana, Bali forumlarıyla devam etmiştir. 2016 yılında kardeş ülkemiz Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen foruma Cumhurbaşkanımız, bakanlarımız ve çok sayıda milletvekilimizden oluşan bir heyetle iştirak ettik. 7’nci Küresel Forum, Güney Kafkasya ve Orta Asya’nın kültürler arası diyalog bakımından taşıdığı önemin vurgulanması için değerli bir fırsat oldu. Medeniyetler İttifakı kapsamında ülkemiz tarafından atılmakta olan adımları içeren 2’nci Ulusal Plan, 2013 yılı başında açıklanmıştır. Bu çalışmalarımız da devam etmektedir. Hedef, tüm dünyada karşılıklı saygı ve eşitliğe dayalı bir düzende barışın ortak olarak tesis edilmesidir. Doğu ile Batı arasında bir kavşak noktası olan Türkiye, medeniyetlerin buluşma noktası olarak bu konuda üzerine düşeni yerine getirmektedir. Medeniyetler İttifakı Türkiye Eşgüdüm Kurulu Başkanlığı tarafından 10 bakanlığın temsilcilerinden Medeniyetler İttifakı Türkiye Eşgüdüm Kurulu oluşturulmuş, değişik zamanlarda toplanarak ülke çapında yapılan ve yapılması düşünülen çalışmaları belirleyip değerlendirmiştir.

Medeniyetlerin başlangıcından bugüne medeniyetlerin 12 bin yıllık tarihini konu alan ve yirmiyi aşkın medeniyet mirasına sahip bulunan ülkemizin zengin birikimini ve evrensel medeniyete katkılarını gözler önüne sermek amacıyla hazırladığımız her biri kırk beş dakikalık 20 bölümden oluşan ve beş yılı aşkın bir süredir TRT kanallarında yayınlanmakta olan “Batıya Doğru Akan Nehir” belgeseli, 2016 yılı boyunca da TRT ekranlarında yayınlanmaya devam etmiştir. Söz konusu belgeselin birer saatlik 7 bölümden oluşan “East to West” başlıklı uluslararası versiyonu şimdiye kadar 42 dünya televizyonunda yayınlandı, 2016 yılında ABD, Almanya ve Kazakistan başta olmak üzere birçok ülke televizyon kanallarında yayınlanmaya devam etti.

2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığıyla koordineli olarak “Çin Seddi’nden Roma’ya İpek Yolu Medeniyetleri” konulu yeni bir medeniyet belgesel dizisinin Türkiye ve Çin ortak yapımı olarak gerçekleştirilmesi için ön görüşmeler yapıldı, taslak metin ve senaryo yazımı tamamlandı.

Kazakistan Al-Farabi Millî Üniversitesiyle birlikte Orta Asya Türk dünyası üzerinde çalışmalar yapmak üzere Farabi İşbirliği Protokolü imzalanmış ve ortak çalışma başlatılmıştır. Türk dünyasının yetiştirdiği büyük İslam düşünürü Farabi’nin ilginç hayatını ve medeniyet düşüncesini konu alan “Bir Medeniyet Düşünürü Farabi” belgeselinin önemli bir bölümünün çekimi de yapılmış ve post prodüksiyon safhasına geçmiştir.

Velhasıl, değerli milletvekilleri, bu bir büyük ya da genişletilmiş Orta Doğu Projesi’nin kapalı adı değildir. Medeniyetler İttifakı, isminden anladığınız gibi, çok inanışlı ve çok kültürlü dünyada Türkiye'nin ön aldığı önemli bir inisiyatiftir. Bilerek, bilmeyerek zaman zaman burada kıymetli arkadaşlarımız bu konularda fikir yürütmeye çalışıyor. Bunu Meclis kayıtlarına emanet ediyorum ki bundan sonra konuşurken açar bakarsınız, ona göre konuşursunuz.

Evet, uhdemizde bulunan bir diğer konu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ulaştırılan ekonomik katkıdır. Bununla ilgili olarak da kısa bir bilgi arzım olacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs Türkü’nün varlığının, hukukunun, hürriyetinin ve geleceğinin teminat altına alınması, huzur, refah ve güvenliğinin sağlanması, kalkınmasının sürdürülmesi ve dünyayla bütünleşmesi öncelikli hedefimizdir. Adada devam eden müzakere sürecine ve Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın yapıcı çabalarına destek vermekte ve çalışmalarını takdirle takip etmekteyiz. Bu hassas dönemde, ana vatan Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin her zaman olduğu gibi birlik ve beraberlik içinde hareket etmekte olduğunun herkes tarafından görülmesi önem arz etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri, ülke yönetiminden Rumlar tarafından dışlandığı dönemden bu yana Kıbrıs Türkü’ne desteğini en güçlü şekilde sürdürmüştür.

Bugün de Ada’da devam eden müzakere sürecinden bağımsız olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne her türlü mali, ekonomik ve sosyal yardımlarımızı sürdürmeye kararlıyız. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapmakta olduğu ekonomik, mali ve sosyal desteklerle Ada’da kendine yetebilen, küresel koşullara uyumlu, rekabetçi ve sürdürülebilir bir ekonomik düzenle sağlam bir devlet yapısı oluşturulmasını amaçlamaktadır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki ekonomik programların temel hedefi, Kıbrıs Türk halkının ihtiyaç duyduğu reformların hayata geçmesi, kamusal hizmetlerdeki etkinliği ve kaliteyi artırmak, güçlü ve sağlam bir finans sektörünün oluşmasını sağlamak ve rekabet edebilir bir özel sektör yaratmaktır. Kıbrıslı Rumların baskısı ve dünyanın da, hukuku, meşru hakları görmezden gelmesiyle Kıbrıs Türklerine uygulanan ambargolara, haksız tecride rağmen Türkiye Cumhuriyeti olarak desteğimizi sürdürdük, 2017 yılında da sürdüreceğiz.

Ana vatan olarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne 2002 yılından bu yana yaklaşık 10 milyar lira düzeyinde destek sağladık. Yapılan bu harcamalara, Su Temin Projesi’nde yapılan yaklaşık 1,6 milyarlık harcama da dâhil değildir. 2002 yılında 424 milyon lira olan toplam yardım miktarı, küresel ekonomik krizin etkilerinin hissedildiği 2009 yılında -buraya dikkat etmenizi rica ediyorum- en üst noktaya ulaşarak 928 milyon lira olarak gerçekleşmiştir. Yani, dünyadaki ekonomik kriz ve Türkiye'nin etkilenmesi, Türkiye'nin izole edilmiş olan Kıbrıs Türkü’ne katkısına mâni olmamıştır. 2016 yılı için ayrılan 1,5 milyarlık kaynağın şu ana kadar 730 milyon lirası da kullanılmıştır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yerel gelirlerinin giderlerini karşılayamadığı noktada bütçe açığına Türkiye'nin desteği devreye girmektedir.

Son yıllarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin mali disiplinde sağladığı başarı, bütçe açığına olan destek talebinin azalmasını sağlamıştır. 2009 yılında 621 milyon lira olan bütçe açığına katkı desteği, 2015 yılında 220 milyon lirada kalmıştır. Desteklerimizin daha çok, bütçe açığı finansmanı yerine, altyapı yatırımlarında ve reel sektörün desteklenmesinde kullanılmasını hedefliyoruz. 2009 yılında bu alanlara 130 milyon lira harcama yapılırken bugün bu alanlar için harcadığımız kaynak 300 milyon lirayı aşmıştır.

Fiilî izolasyon ve ambargolarla karşılaşan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatının düzenli bir biçimde işlemesini ve bu kapsamda yapılacak yardımların planlanmasının ve koordinasyonunun sağlanmasını düzenlemek amacıyla 1975 yılında Başbakanlık bünyesinde Kıbrıs İşleri Başmüşavirliği teşkil edilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapılan yardımların koordinasyonu Başbakanlık Kıbrıs İşleri Başmüşavirliğince yürütülmekte, sahadaki projeler Ekonomik ve Kalkınma İşbirliği Ofisince gözetilmekte, ekonomik programların uygulanması da teknik heyetçe izlenmektedir.

Yardımlar, uluslararası anlaşmanın eki olan üçer yıllık ekonomik programlar kapsamında yapılmaktadır, yıllık yaklaşık 1,5 milyar liralık yardım bütçesi koordine edilmekte ve yönetilmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kamu yönetimi, kamu maliyesi, finans sektörü ile altyapı ve reel sektörüne teknik ve finansal destek sağlanmaktadır, 300 civarında proje yürütülmektedir.

2017 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı çerçevesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için 1 milyar 173 milyon lira ödenek tefrik edilmiştir. 2016 yılından devretmesi öngörülen ödenekle birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için 2017 yılında 1,5 milyar lira civarında kaynağımız kullanıma hazır olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında süren iş birliğinin kesintisiz şekilde devam edeceğini bir kez daha vurgularken Ada’da yıllardır süren ve 2016 yılında yeniden canlanan barış görüşmeleri konusunda da bilgi vermek istiyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kurulan 39’uncu Hükûmetin de desteğiyle Sayın Akıncı ve Kıbrıs Rum yönetimi temsilcisi Anastasiadis, bir yıl içinde önce Amerika Birleşik Devletleri, daha sonra İsviçre’de bir araya gelmişler ve yıl sonunda görev süresi sona erecek olan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un desteğiyle çözümü görüşmüşlerdir. Türk tarafının ısrarlı çözüm isteği ve haklı talepleri yanında Rum kesiminin uzlaşmaz tavrı -muhalefetteki arkadaşların bu kısma dikkat etmesini istiyorum- önemli bir fırsatın daha tepilmesine neden olmuştur.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Dinliyoruz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Bizim kimseye bir şey verdiğimiz yok. Yani muhalefetteki birçok milletvekili, saygıdeğer politikacı, Kıbrıs’tan bir şeyin verildiği ve gözden kaçırıldığı iddiasını muhafaza ediyorlar.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Haberler öyle geliyor Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Bunlar gerçek hilafınadır.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – İnşallah öyledir, inşallah!

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Sadece kuzeyinde değil, Ada’nın tümünde Türkiye'nin uluslararası anlaşmalarla garantör bir devlet olduğunu göz ardı eden... Ada’nın tümünün garantörüdür Türkiye, İngiltere gibi, Yunanistan gibi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sözleşmeler öyle diyor ama o sözleşmeleri askıya aldık Sayın Bakanım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) - Yani, değerli milletvekilleri, biz, orada yaşayan sadece Kıbrıs Türkü’nün garantörü değiliz. 1960 Anlaşması, bizi, Ada’nın tümü, bütün toprakları ve Ada’da yaşayan tüm ahalinin garantörü olarak tarif etmektedir ve bu anlaşma değişmemiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, askıya aldınız, uygulamıyorsunuz ve 1967’de yapılan o sözleşmeler Sayın Bakanım… Mesela, bir şey söyleyeyim: Afrika ülkelerine o kadar yardım ediyoruz, hiçbirisi Kıbrıs’ı tanımadı.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Ayrı bir Kıbrıs gündemi yapın, sürem çok kısaldı, izninizle. Ayrı bir Kıbrıs gündemi yapalım, memnuniyetle orada bunları tartışalım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tabii, ama mesela, yardım ettiğiniz ülkelerin hiçbirisi Kıbrıs’ı tanımadı, dünyada Kıbrıs’ı tanıyan tek ülke Türkiye.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Şimdi, Kıbrıs’ta tabii, daha çok söylenecek şey var ama sürem çok kısıtlı.

Bağlı kuruluşlarla ilgili…

BAŞKAN – Sayın Tanal, müdahale etmeyelim lütfen.

Sayın Bakan, siz, Genel Kurula hitap edin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani, iyi bir konuya geldik Sayın Başkan. Onun için söylüyorum.

BAŞKAN – Onu daha sonra konuşuruz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bize söyledi “İyi dinleyin.” diye, biz de dinledik.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Öncelikle, şurada sorulmuş olan ve çok, sık sık gündeme gelen konular var, onlara cevap vereyim, sonra vaktim kalırsa bu Yüksek Kurum ve Yurtdışı Türklerle ilgili yeni dönem sıramızı…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani, biz, size ek sürenin verilmesine muvafakat ederiz, Sayın Başkanlık kabul ederse.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Memnuniyetle… Meclis kabul ederse ben bilgi arzına hazırım efendim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tabii yani yeter ki bu konuyu aydınlığa kavuşturalım.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Biz razıyız.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Şimdi, bu Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuyla ilgili çok bilgi karmaşası oluyor, İş Bankasından gelen katkılarla ilgili.

Bu, Atatürk’ün kendi hisseleridir -altını çizerek- Cumhuriyet Halk Partisinin hissesi değildir ve kendi hisselerinden -rahmetli Atatürk o günün şartlarında böyle bir irade buyurmuştur, takdir etmiştir, vasiyeti bu doğrultudadır- Türk Tarih Kurumuna ve Türk Dil Kurumuna belli bir miktarın intikalini vasiyet etmiştir ve bugüne kadar bu vasiyet doğrultusunda çalışmalar devam etmiştir, devam edegelmektedir. Bunun haklarını korumak için İş Bankasına Cumhuriyet Halk Partisinin yönetim kurulu üyesi koyması öngörülmüştür.

KADİM DURMAZ (Tokat) – Temsilde, evet.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Müsaade buyurun ben tamamlayayım, daha sonra zatıaliniz de fikrinizi söylersiniz ama bu mühim çünkü bu ikide bir dönüyor geliyor, burada bir bilgi karmaşası var.

Türkiye İş Bankası, yıllık kârını yaptıktan sonra, BDDK ne kadar kâr payı dağıtılacağına karar verdikten sonra, Türkiye İş Bankasının yönetimi, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumunun hissesine düşen miktarı ayırıyor, daha sonra da martta, nisanda, mayısta, ne zaman gelirse -yani, 31/12’de tabii ki gelmiyor bize- o zamana kadar da kendine göre uygun gördüğü nispette bir faiz hesap ederek, onu da ekleyerek Türk Tarih Kurumunun ve Türk Dil Kurumunun hesabına geçiriyor.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – CHP’ye geliyor mu Sayın Bakan? Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk Partisine geliyor mu?

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Şimdi, bu noktada İş Bankasında Cumhuriyet Halk Partisinin 4 yönetim kurulu üyesi var. Tabii, bunlar, ne yapıyorlar ve bunların Atatürk’ün mirası doğrultusunda çalışmaları var mı, yok mu; onu da siz saygıdeğer milletvekilleri bir uygun zamanda bize bildirirsiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bak şimdi!

MUSA ÇAM (İzmir) – Laf mı yani şimdi? Söylediğiniz laf mı yani?

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Şimdi, benim burada değinmek istediğim…

MUSA ÇAM (İzmir) – “Bize bildirin.” ne demek yani? Ne demek yani, laf mı?

FATMA BENLİ (İstanbul) – Müsaade edin de konuşsun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Bir başka noktaya gelelim.

MUSA ÇAM (İzmir) – Laf mı? Başbakan Yardımcısına yakışıyor mu bu yani?

FATMA BENLİ (İstanbul) – Birazdan soru-cevap olacak, soru sorabilirsiniz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Siz biliyorsunuz, ben bilmiyorum ki.

MUSA ÇAM (İzmir) – Onu bırakın.

Sizin öyle konuşma hakkınız var mı yani? Yakışıyor mu size? Başbakan Yardımcısına?

FATMA BENLİ (İstanbul) – Soru-cevap kısmında sorabilirsiniz, müdahale etmenize gerek yok.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Ben sayın hâlihazırdaki…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Neyse, şimdi buraya girmeyelim.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Suçlama gibi oldu, suçlama.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Şimdi, bir başka bilgi notu var yalnız, bu konuda: “Cumhuriyet Halk Partisi, 1966 yılında artırılan sermayeye karşılık verilen hisselere isabet eden temettünün kendisine ait olduğunu ileri sürmüş, açılan dava, kurumlarımız lehine sonuçlanmıştır.

İki: Cumhuriyet Halk Partisi, 1973 yılında 5 Eylül 1938 tarihli vasiyetnamenin düzen, biçim, hak ve yükümlülük gibi yönlerden Atatürk’ün iradesine uygun olup olmadığının tespiti, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun amaçlarından ayrıldıkları -1973 bu, AK PARTİ filan iktidarda yok yani daha, başka bir dönem- ve Atatürk’ün kurduğu kurumlar olmaktan çıktıkları savıyla kurumlara karşı dava açmış, dava, kurumlarımız lehine neticelenmiştir.” Reddedilmiş. “Cumhuriyet Halk Partisinin 1977 ve 1978 yılı gelirlerini kurumlara vermemekte ısrar etmesi üzerine dava açılmış, Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/2/1980 tarih ve 979/660E, 980/56K sayılı kararıyla paranın kurumlara verilmesi gerekeceği hükmen tespit edilmiştir.

Dört: CHP tarafından Türkiye İş Bankasına verilen 21/4/1993 tarihli talimatla, gelirin kurumlara ödenmemesi, bu konudaki anayasal ve yasal sorunları…” diye devam ediyor, ben bunu bilgilerinize arz ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – FETÖ’cü hâkimlerdir herhâlde onlar.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Şimdi, benim burada söylemek istediğim şu, çok değerli milletvekilleri: Atatürk vasiyet etmiştir, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, her hâlükârda onun vasiyeti doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir. Her iktidar döneminde olmuştur ama sizin 1966’dan bu yana, bunun üstüne konma girişimleriniz her seferinde reddolmuştur.

MUSA ÇAM (İzmir) – Ne alakası var ya! Ne konması? Nasıl konuyor?

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Bu sağır tartışmayı yapmayalım isterseniz. Yani, 21’inci yüzyılın siyasetine yakışmıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Vasiyet var ortada, ortada vasiyet var. Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili de vasiyeti var, Atatürk Orman Çiftliği ne hâle geldi, görüyorsunuz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Beyefendi, 1966’daki hâkim aynı değil…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, size yakışıyor mu? “Vallahi de billahi de silahlar Türkmenlere gitmedi.” diyen siz değil miydiniz? Şimdi onlara hiç ses çıkarmıyorsunuz. Bu mu sizin tutarlılığınız?

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – …1973’teki hâkim aynı değil, 1977, 1978’deki hâkimler aynı değil, 1993’teki hâkim de aynı değil. Ben sadece elimdeki bilgiler doğrultusunda bilgi arz ediyorum.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Eski Tuğrul Türkeş de bugün aynı değil.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Sürem çok kısa.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani, MHP’nin sıralarındaki Tuğrul Türkeş nerede, AKP’nin sıralarındaki Tuğrul Türkeş nerede! Hangisi doğru?

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Aynı şahıstır, hiç tereddüt etmeyiniz. Rahat olun, rahat olun, aynı insan.

Şimdi, birkaç tane soruya cevap vererek süremi tamamlayacağım, süre çok kısa kaldı.

Nurhayat Altaca Kayışoğlu Hanımefendi, CHP Milletvekili, “Türk Tarih Kurumu tarafından kazı çalışmalarına destek verilmiyor.” demiş. Kurumumuz tarafından 2014 yılında 45 adet, 2015 yılında 24 adet, 2016 yılında 36 adet kazı ve yüzey araştırması desteklenmiştir. Bunlardan bazıları Eskiyapar kazısı, Kültepe gibi devam ediyor. Bununla ilgili bilgiyi hanımefendiye ulaştıracağız.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – 2014’ten sonra?

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Utku Çakırözer Bey “2015-2016 yılları arasında Atatürk’le doğrudan bağlantısı bulunan kaç adet araştırma ve bilimsel etkinlik yapılmıştır?” diye soruyor. Bu arada da tabii, Mercidabık’ı anmanın Türk Tarih Kurumunun yapısına uygun olup olmadığına da değinilmişti… Onun için sözlerime başlarken rahmetli Atatürk’ün Türk tarihiyle ilgili bu sözüyle başladım. 2015-2016 yılları arasında Yüksek Kurum ve bünyesinde bulunan kurumlarca her yıl 10 Kasımda Atatürk’ü anma töreni, devlet töreni mahiyetinde gerçekleştirilmekte. ATAM yayın faaliyetleri olarak tamamı cumhuriyet tarihi ve Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili olan 51.154 adet kitap ve süreli yayın ücretsiz dağıtılmıştır, daha da birçok çalışma yapılmakta.

Evet, süre çok az kaldığı için diğer konulara değinemeyeceğim ama Sayın Ziya Pir’in ilginç soruları vardı, kendisine bunlarla ilgili yazılı cevap ulaştırırım.

Bu arada, son söz, Sayın Kadri Yıldırım, Atatürk’ün vasiyeti olan Türk Dil Kurumunun adını değiştirmeyi teklif etti. AK PARTİ’ye gösterdiğiniz tepkiyi komşunuza niye göstermiyorsunuz CHP’liler? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Siz varsınız işte Bakan olarak.

MUSA ÇAM (İZMİR) – Bakan olarak sizin göreviniz o.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Hayır yani Atatürk’ün mirasına sahiplikse bir tek AK PARTİ’ye mi karşı sahip çıkıyorsunuz?

MUSA ÇAM (İzmir) – O da sizin göreviniz, siz sorumlusunuz, ben sorumlu değilim, siz sorumlusunuz.

KADİM DURMAZ (Tokat) – O muhatap kim Sayın Bakan, muhatap?

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) –Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, 2017 yılı bütçesinin ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – İşin kolayını buldunuz yani, sizin cevap vermeniz gerekirken bize pas ediyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, size söz vereceğim de yalnız burada kısa bir açıklama yapmak durumundayım.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı İsmet Sezgin’in hayatını kaybettiğine ve kendisine Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, uzun yıllar siyaset sahnesinde yer alan, devlet adamlığı vasfıyla da önemli görevler üstlenmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin eski Başkanı ve yine eski bakanlardan, aynı zamanda Demokrat Türkiye Partisi Genel Başkanlığını da yapan Sayın İsmet Sezgin, 88 yaşında Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Ruhu şad olsun.

Evet, Sayın Özel, sisteme girmişsiniz, size İç Tüzük 60’a göre söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, hayatını kaybeden Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı İsmet Sezgin’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce bu acı haberi biz de öğrendik, kendisinin bu Parlamentonun Başkanlığı gibi son derece onurlu bir görevi de üstlendiğini ve Türk siyasi hayatında Cumhuriyet Halk Partisinin siyasi görüşleriyle uyumlu görüşler içinde olmasa da nezaketiyle, demokrasiye olan inancıyla örnek bir siyasetçi olarak kendisini hatırlıyoruz. Meclis Başkanlığı yapmış bu değerli kişiliği rahmetle anıyoruz, yakınlarına sabırlar diliyoruz, Allah’tan gani gani rahmet diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akçay, İç Tüzük 60’a göre siz de buyurun.

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, MHP Grubu olarak, hayatını kaybeden Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı İsmet Sezgin’e Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bugün vefatını teessürle öğrendiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinin eski Başkanı, eski bakanlardan değerli siyasetçi ve devlet adamı, ülkemize önemli hizmetlerde bulunan ve politikacı olarak da örnek şahsiyet profili çizen merhum İsmet Sezgin’e Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Sayın Başkan, ben de bir dakika cevap hakkıma istinaden arz etmek istiyorum.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Sataşmadım ki.

BAŞKAN – Bir saniye…

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Sayın Bakanımızın, Atatürk’ün kurmuş olduğu Türk Dil Kurumunun isminin…

BAŞKAN – Tamam, siz kanaatinizi söylediniz, Sayın Bakan da kanaatini söyledi. Bir sataşma yok ki.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Bakan bize sataştı, CHP’ye sataştı.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Hayır, bir yanlış bilgiyi tashih etmek istiyorum. Yani Sayın Bakan…

BAŞKAN – 60’a göre size de söz vereyim.

Buyurun Sayın Yıldırım.

29.- Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Türkeş, biraz da sanırım CHP’lileri acaba biraz saldırtabilir miyim, biraz daha böyle provoke edebilir miyim gibi bir havayla, Atatürk’ün kurmuş olduğu Türk Dil Kurumunun isminin benim tarafımdan değiştirilmesinin teklif edildiğini söyledi; doğru ama Atatürk’ün 12 Temmuz 1932 yılında kurmuş olduğu Kurumun adı, şimdiki ismi olan, adı olan “Türk Dil Kurumu” değil, “Türk Dili Tetkik Cemiyeti”dir. Bilahare bu isim zaten değiştirilmiş. Ha bir kez değiştirildi ha on kez değiştirildi. Dolayısıyla hiçbir fark etmiyor. Netice…

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Deforme yok.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bütün mesele, Türk düşmanlığı efendim. Yani orada “Türk” kavramı var ya ona olan bir hınçtan kaynaklanan bir tepki bu.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Hayır, zaten değiştirilmiş.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Deforme edilmedi.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Deforme etmiyor, tam tersi, Türkiye’ye uygun hâle getirilsin diyor.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Başkanım, sadece iki cümle.

BAŞKAN – Bitti efendim, tamam ifade ettiniz. Çok teşekkür ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Onlar sonra Türkiye’nin adına bile tahammül etmeyecekler.

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Yani demek istediğim, değiştirilmiş zaten bu isim. Atatürk’ün kurduğu isim bu değil.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şiddetle reddediyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan 3 kez, geçmişte açılan davalardan bahisle Cumhuriyet Halk Partisinin ismini anmış, ayrıca Cumhuriyet Halk Partisinin İş Bankasının Yönetim Kurulunda görev yapan 4 sayın üyesiyle ilgili sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

İki dakika söz veriyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in 433 sıra sayılı 2017 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 434 sıra sayılı 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanı dikkatle dinledik. Konuşmasının bir yerinden sonra, gerçekten bir bakana yakışmayan, yeni taşındığı mahallede yeni mahalleye kendini kabul ettirmeye çalışan, eski mahallesiyle arasındaki kopmuş olan bağların kopuş anlarını unutturmaya, burada kendisine yeni, kuvvetli bağlar kurmaya çalışan ve siyaseten “ucuz” olarak nitelendirilebilecek bir polemiğe girdi.

Önce sorusuna cevap verelim. Cumhuriyet Halk Partisinin görevlendirdiği 4 sayın yönetim kurulu üyesi vardır. Atatürk hisselerinin yönetiminden sorumludurlar. Bankacılıkla ilgili kararlarda değil, Atatürk hisselerinin yönetimiyle ilgili kararlarda söz sahibidirler. Atatürk hisseleri, Atatürk’ün vasiyetine uygun olarak geliri tamamen Türk Dil ve Türk Tarih Kurumuna bırakılmaktadır. Partimize bir kör kuruş gelmemektedir.

Bu konuda geçmişte ve hatta bugün, Atatürk’ün kurmuş olduğu bu iki güzide kurum, yaşanan darbeler sonrası darbecilerin ve bazı siyasi iktidar sahiplerinin kuruluş amaçlarından saptırılıp… Örneğin, siz o zamanlar yokken, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu diye bir kuruma bu partinin 3 kurucusundan birisi, bir önceki Cumhurbaşkanı, “Atatürkçülük faşistliktir. Bana Atatürkçü olmayı kimse kabul ettiremez.” diyen birini atamış, tepkiler üzerine o kişi istifa etmek zorunda kalmıştır.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi FETÖ örgütünden tutuklu o.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Siz diyorsunuz ki “Bizim zihniyetimize Atatürk’ün vasiyetiyle maaş ödensin.” Cumhuriyet Halk Partisi, eğer Atatürk’ün vasiyetinin ruhuna sadık kalınsa, bugün ödenecek olan paranın Türk Dil Kurumuna değil, Türk Dil Derneğine ödenmesi gerektiğini hep savundu, bugün de savunmakta. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Evet, şimdi…

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sataşma var. Daha önceki partimle alakalı…

BAŞKAN – Size de iki dakika sürüyle söz veriyorum. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim Sayın Bakan.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

12.- Başbakan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben verilerin üzerinden yüce Meclise bilgi arz ettim. Ben sadece Sayın Özel’in deminki konuşmasıyla ilgili bir tavzih için buradayım.

Bir kere “eski parti” diye atıfta bulunduğunuz, benim babamın partisidir, orayla aram filan bozuk değil, onlar benim kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kemikler sızlıyor, kemikler!

MUSA ÇAM (İzmir) – Düne kadar oradaydınız, daha düne kadar oradaydınız.

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim sayın milletvekilleri.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) – Onlar benim kardeşlerim ama siyaset yapmanın, Türkiye gibi bir ülkede siyaset yapmanın zorlukları var ve gerçek anlamda topluma hizmet sunmanın da mesuliyetleri var, bunun da gerekleri var, riskleri de var; ben o riskleri göze alarak siyaset yapıyorum.

Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Zaten alışamadınız oraya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi açısından sadece Sayın Bakana şunu hatırlatırım: Soyadını taşıdığınız babanızın partisinden ayrıldığınızda partinizin yetkilileri, size bir daha soyadınızla hitap etmeme kararı almış, “Tuğrul” diye hitap etmişlerdir; bunu hatırlatırım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Sana ne, sana ne? Niye seni ilgilendiriyor bu konu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gayet ilgilendiriyor, seni niye ilgilendiriyor?

BAŞKAN – Sayın Özel, siz başka partilerle ilgili konulara çok fazla girmeyin bence.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Bu bağlamda, son konuşmacı olarak, aleyhte olmak üzere, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter’i kürsüye davet ederim.

Buyurun Sayın Yönter, günün ve dolayısıyla artık gecenin de son konuşmacısı siz oluyorsunuz, nezih bir konuşma bekliyoruz inşallah. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci turunda şahsım adına aleyhte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada, sosyal medya üzerinden yüzlerce mesaj aldığım bir mağduriyeti sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Millî Savunma Bakanlığınca hazırlanan ve Başkanlığa arzı, Bakanlar Kurulunca 5 Mayıs 2000 tarihinde kararlaştırılan, Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı’nın yürürlüğe girmesinin ardından on altı uzun sene geçmiştir. Bu geçen süre içerisinde binlerce subay ve astsubay, dış kaynak olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde hayatlarını ortaya koyarak görevlerini yerine getirmişlerdir. 15 Temmuz FETÖ bağlantılı, kamuflajlı hainlerin darbe girişimi sonrasında yayımlanan kanun hükmünde kararnamelere dayanılarak Harp Okulları kapatılmış, Harp Okulu öğrencilerinin ilişikleri kesilmiştir.

Bunun yanında, kimsenin görmediği ya da dikkate almadığı sivil kaynaktan alınan subay ve astsubay kursiyerlerinin de 29 Ekim 2016’da yayımlanan 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı maddesiyle, kuvvet komutanlıkları tarafından temin faaliyeti tamamlanmamış olan subay ve astsubay adayları ile sözleşmeli subay ve astsubay adayları hakkındaki işlemler de iptal edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin subay ve astsubay ihtiyacını daha ekonomik bir şekilde temin etmek amaçlı olan dış kaynak alımları durdurulmuş ve bu kursiyerlerin rütbe ve nasıp işlemleri yapılmamıştır. Bu konuda kuvvet komutanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ya da Başbakanlık herhangi bir düzenleme de yapmamaktadır.

Bu kursiyerlerin 2016 yılı Nisan ayında yapılan ve nisanın son haftasında ikinci seçim aşamalarını, fiziki yeterlilik testi ve sözlü mülakat, tüm aşamaları da olumlu sonuçlanmıştır. 29 Mayıs 2016’da ise asıl, yedek sıraları belli olmuştur. Haziran ayında Kara Harp Okulu içinde yeni kurulan hastanede sağlık raporlarını da almışlardır. Aynı zamanda, taahhütname imzalayıp Kara Kuvvetleri Komutanlığı PERTEM Dairesine teslim etmişlerdir.

Bu kardeşlerimiz, 2017 Şubat ayında ise eğitime başlayacaklardı. Binbir zorlukla, tamamen kendi imkânlarıyla bu aşamaları geçen binlerce kursiyer, tam “Her şey bitti, kazandık.” derken 29 Ekim 2016 tarihinde yayımlanan 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı maddesiyle bütün işlemlerinin iptal edildiği haberini almışlardır. Binlerce aday bu sebepten psikolojik çöküntü yaşadıklarını, mağdur edildiklerini ifade etmektedirler. Ayrıca, bu kardeşlerimiz, bir hafta sonra aynı komisyonlarda mülakatlara giren uzman erbaşların işlemlerinin devam ettirilmesine rağmen kendilerinin işlemlerinin kanun hükmünde kararnameyle iptal edildiğini de ifade etmektedirler.

Talepleriyse çok basittir: Tüm subay, astsubay kursiyerlerinin 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de yapılacak ek bir düzenlemeyle tüm kuvvetlerin ilk alımda ayrıntılı bir güvenlik ve arşiv soruşturmasından geçirilmesini ve soruşturması olumlu sonuçlanan kursiyerlerin muvazzaf/sözleşmeli subay, astsubay olmasının önündeki engelin kaldırılmasını talep etmektedirler. Ayrıca, bu kardeşlerimizin tarafımıza ilettikleri mesajlarda bir başka sorun ise yeni alınması planlanan subay, astsubaylardan KPSS istenilmesidir. Bu kardeşlerimizin çoğunluğu ise şubatta eğitime başlanacak gözüyle baktıkları için KPSS’ye dahi girmemişlerdir, KPSS olmadan da yeni alımlara başvuru yapamamaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, yüce Meclisimizin bu kardeşlerimizin mağduriyetine kulak vermesi ve yaşanan mağduriyeti 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de yapılacak bir düzenlemeyle sona erdirmesi en büyük temennimizdir. Bu kardeşlerimizden, yapılacak güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanan, FETÖ’yle irtibatı ve iltisakı olmadığı anlaşılanların rütbe ve nasıp işlemlerinin yapılması da en büyük arzumuzdur.

Sözlerime burada son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyorum, hayırlı bir bütçe süreci diliyorum. 2017 yılı bütçesinin milletimize hayırlı olmasını diliyor, yeni umutlar getirmesini de Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şükür, böylece ikinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. Sürenin on dakikası soru, on dakikası cevap olacaktır.

Sisteme daha önce soru için giren sayın milletvekillerine sırayla on dakika içerisinde söz vereceğim.

Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Türkeş, arkeolojik kazıların durduğunu söylediğimde 2014’ten örnek verdiniz. Bu da iki yıldır durduğunu gösteriyor aslında, başka örnek vermediğinize göre.

Şimdi sorularımı soruyorum.

Birincisi: FETÖ’den cezaevinde olan Mümtaz’er Türköne’yi 2011 yılında Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun yönetimine getirmiştiniz. “Atatürkçü olmayı hakaret kabul ederim.” diyen, bu ve bunun gibiler yerine artık -konuşmamda da belirttiğim gibi- bu kurumun yönetimine ne zaman Atatürk’e ve cumhuriyete sahip çıkanları atayacaksınız?

Bu arada, Mercidabık söylemimi de aslında çarpıttınız. Benim söylediğim şey şu: “Ayda bir Yavuz Sultan Selim’le ilgili sempozyum yapan Türk Tarih Kurumu neden Atatürk’e dil uzatanlara karşı sesini çıkarmıyor, neden Cumhuriyet Dönemi’ne sahip çıkmıyor?”du.

İkinci sorum: Taşeron işçisine verdiğiniz sözü ne zaman yerine getireceksiniz, kadroya alacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Topal…

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 4/9/2016 tarihinde Sayın Başbakan Binali Yıldırım 23 ili kapsayan Doğu ve Güneydoğu Anadolu teşvik paketini açıklamıştı. Teşvik paketi 62 milyar TL devlet desteği, 140 milyar TL ise özel sektör olmak üzere 202 milyar TL büyüklüğe sahipti. Ancak her dönem tahsil edilen vergi sıralamasında ilk 20’de yerini alan Hatay, maalesef hiçbir zaman, açıklanan teşvik paketleri içerisinde yerini alamadığı gibi bu teşvik paketi içerisinde de yer bulamamıştı.

2011 yılında Suriye’de başlayan iç karışıklıklardan en çok etkilenen sınır kenti olması, 400 bine yakın mülteciyi misafir etmesi, kapanan sınır kapısıyla tır filolarının ve kara yolu transit taşımacılığının ağır yaralar alması gibi birçok sorunu barındıran Hatay’ımızın teşvik paketine eklenmesi çok büyük önem arz etmektedir. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 1) Niğde merkezde Vakıflara ait 1962 yılında yapılan 43 iş yerinin yer aldığı binanın kiracılarına ihbarnameyle sözleşmenin tek taraflı feshedileceği bildirilmiştir. Kış günü mağdur olan kiracı ve esnaf neden boşaltma uygulanacağını öğrenmek istiyorlar. Yıkılacak mı, yandaşlara mı kiraya verilecek? Yıllardır kullanıcıların durumu ne olacaktır?

2) Osmanlı’dan kalan Niğde Bor’daki Yeni Hamam onarıma alındı. Bir yıldır çalışma durdu. “Yüklenici işi bıraktı.” diyorlar. Faal hamam kapalı. Onarım ne zaman tamamlanacaktır?

3) Niğde merkezde İlhanlılar’dan kalma muhteşem bir anıt eser Sungurbey Camisi var. 18’inci yüzyılda yangın sonrası onarıldı. Çifte minaresinin biri yıllardır yapılmadı. Bitki ve hayvan motifleri yok olmak üzere. Cami çok ciddi aslına uygun onarım bekliyor. Onarım yapılması düşünülmekte midir? Sungurbey Camisi’nin kurtarılması Niğde için de çok önemlidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başbakana soruyorum. İktidarınızda FETÖ’cülerle mücadele etmek yerine FETÖ’cülerle geçmişteki iş birliğinizi örtebilmek için uğraştığınızı görüyoruz. Şimdi iktidarınıza soruyorum: FETÖ terör örgütünü besleyen, büyüten, devletin ve milletin başına bela eden siz değil misiniz? “Ne istedilerse verdik.” diyen siz değil misiniz? Pensilvanya’ya seslenerek “Gel artık Hocam, bu hasret bitsin.” diyen siz değil misiniz? “Ankara’yı parsel parsel FETÖ’cülere verdin.” diyen siz değil misiniz? Geçmişte Fetullah Gülen’e övgüler yağdıran siz değil misiniz? 15 Temmuz darbesine “Allah’ın bir lütfudur.” diyen siz değil misiniz?

Sayın bakanlar, boşuna uğraşmayın, kendinize suç ortağı aramayın. Suçlu, içinizde olan FETÖ’cülerdir. Önce kendi içinizi temizleyin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına soruyorum: Türkiye Diyanet Vakfı aracılığıyla 11 ilde afet ve acil müdahale merkezi kurulması planlanmaktadır. Söz konusu afet ve acil müdahale merkezlerinin başkanlarının da müftüler olacağı belirtilmektedir. Müftüler, ilahiyat fakültelerinde afet durumları ve sağlık konularıyla ilgili eğitim almışlar mıdır? Bu merkezlerin başında afet ve acil durumlar için eğitim almış, bu konularda uzman kişilerin olması daha doğru değil midir?

İkinci sorum Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, geçtiğimiz yıllarda bütçesinin ancak yüzde 25’ini harcamıştır. Buna kısmen de olsa bir yanıt verdiniz. Türkiye’de insan haklarıyla ilgili bir sorun, bir çalışma yok mudur ki bir para harcanmamaktadır? Yoksa sadece uluslararası arenada prestij kaybetmemek için mi bu kurum oluşturulmuştur? 2 Haziran 2016’ya kadar başvuru almanıza rağmen neden hâlâ insan hakları kurulunu oluşturmadınız?

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Diyanet Vakfının yayınladığı İslâm Ansiklopedisi’ne ek bir cilt yazılmış ancak şu anda henüz dağıtılmamış. Sayın Murat Bardakçı bu ek cildi incelediğini, bu ek cilt içinde PKK’dan terör örgütü olarak değil, siyasi bir örgüt olarak bahsedildiğini iddia ediyor. Bu doğru mudur? Eğer bu iddia doğruysa bu ek cildin gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonra yayınlanmasını talep ediyorum.

Yine, Türkiye’de yaşayan Ahıska Türklerinin vatandaşlığa alınması ne zaman sağlanacak?

Ayrıca, Hüdayi Vakfının bazı ülkelerde imam-hatip liseleri açtığı doğru mudur? Bu vakıf kime ya da kimlere aittir? TİKA ya da Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı üzerinden bu vakfa maddi ya da manevi bir destek verilmekte midir? Yine, bu ve benzeri vakıflar, yeni bir FETÖ oluşmaması bakımından, devlete sadakat bakımından yeterince denetlenmekte midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 3213 sayılı Maden Kanunu kapsamında bulunan taş ocakları ve kırma eleme tesislerinin artması nedeniyle oluşan çevre kirliliğinin önlenmesi için yürürlüğe konulan yönetmelik gereği, toz kaynağı olan her bir ünitenin kapalı ortam içine alınması gerekmektedir. Bu mümkün değilse sulama sisteminin kurulması gerekmektedir. İstanbul’un göbeğinde, Sultangazi ilçesinde, Cebeci Yolu’nda yirmi seneden fazla süredir aktif olan Sultangazi taş ocağı kapalı ortam içinde değildir, sulamalı sistemi de mevcut değildir. Oraya gittim ve yerinde gördüm, evlerin arasında ve uzak mesafede olmama rağmen siyah renkteki aracım on dakika içinde bembeyaz oldu. Mahallelerin tam ortasında, mahallelinin kâbusu olan, yazın bile camlarını açmalarına engel olan bu taş ocağı neden denetlenmemektedir ve mevcut yönetmelik neden uygulanmamaktadır? Sulamalı sisteme geçilmelidir. Terör ve uyuşturucu sorunuyla zaten büyük sıkıntılar yaşayan Sultangazi ilçemizin bu sorununu çözüp çözmeyeceğinizi bilmek istiyorum. Sultangazililer bu konuda sizden haber beklemektedir.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

İşkence bir tek fiziksel değildir. Bir hekim olarak diyorum ki en büyük işkence manevidir, psikolojiktir. Şu anda 81 ilde 6 milyon seçmenin oyuyla seçilen, başta eş genel başkanlarımız olmak üzere, 10 vekilimiz tutsaktır, rehin alınmış durumdadır. Bu durum, barışa, özgürlüğe gönül veren; halkların kardeşliğine, inançlarına, özgürlüğüne inanan ve bu uğurda bedel ödeyen insanlara zulümdür, işkencedir. Bu bütçe görüşmelerinde Grup Başkan Vekilimiz Sayın İdris Baluken’in olmaması Meclise de zulümdür, işkencedir.

Hep darbelere karşı olduğunu belirten bu Parlamentonun 4 Kasımdaki bu siyasi darbeye tavır göstermeme ayıbını kınıyor, 2017 bütçemizin halklarımıza, ülkemize barış ve kardeşlik getirmesini diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Yargıya güvensizliğin yüzde 97’lere vardığı bu ortamda, başta vekillerimiz olmak üzere, partililerimizin adil yargılanacağına inanıyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 2 Başbakan Yardımcımız karşımızda. Acaba her ikiniz de devlet işlerinde mail ortamında, elektronik ortamda yazdığınız yazıları kendi özel maillerinizden mi, yoksa bulunmuş olduğunuz bakanlığın özel mailinden mi gönderiyorsunuz?

Soru iki: Yurt dışında bulunan vatandaşlarımızla ilgili, gerek TİKA gerek Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı yurt dışında yapılan toplantılarda siyasi iktidara yakın olan dernekleri çağırmakta, diğer üyeleri, diğer vatandaşlarımızı çağırmamakta. Bu ayrımcılık neden yapılmakta?

Üçüncüsü: Seçim süreci içerisinde yurt dışında bulunan Avrupalı Türk Demokratlar Birliğine herhangi bir yardım veya herhangi bir para gönderildi mi, gönderildiyse bu hangi kaynaktan gönderildi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Dördüncü sorum: Yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın pasaportlarının yenilenmesiyle ilgili alınan harçlar çok yüksek. Bununla ilgili bir çalışmanız var mı?

BAŞKAN – Son olarak, Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Teşekkür ediyorum.

Aydın’da Belediye Başkanlığımızı yapan, Aydın’dan milletvekilliği yapan, Bakan olan ve Meclis Başkanlığı görevini yapan çok değerli büyüğümüz Sayın İsmet Sezgin Hakk’a yürümüştür. Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun. Başta ailesine, sevenlerine ve bütün Aydınlılara başsağlığı diliyorum. İsmet baba, seni unutmayacağız.

BAŞKAN – Sayın Çam, son siz oldunuz.

Buyurun.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Bakan, 15 Temmuzdan sonra kaç vakıf kapatıldı? Kapatılan vakıfların taşınmazları ne durumdadır? Bazı vakıfların mallarının, taşınmazlarının Ensar ve TÜRGEV’e verildiğiyle ilgili haberler okuyoruz. Bunlar ne kadar doğrudur?

Bir de konuşmanızın bir bölümünde Suriyeli mültecilere “ensar” anlayışıyla hizmet ettiğinizi söylemiştiniz. Ensar anlayışıyla değil, Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak anlayışıyla hizmet etmenizi istiyoruz. Ensar anlayışı çok itibarlı ve prestijli bir anlayış değil.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan…

LEZGİN BOTAN (Van) – Sayın Başkan, çok önemli bir şey.

BAŞKAN – Efendim, geçti.

Şimdi, Sayın Başbakan Yardımcıları, cevap süresini önce kim kullanacak?

Buyurun Sayın Türkeş.

On dakikalık cevap süreniz var, kendi aranızda bölüşebilirsiniz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bir kere, çoğu hüküm cümlesi olduğu için çok fazla cevap verecek şey yok orada ama az önceki milletvekili arkadaşımız sorusunda Yurtdışı Türklerin yurt dışındaki faaliyetlerinde hangi derneklerin müracaatının esas alındığına atıfta bulundu. Bu tip bir tasnif yapılmıyor yani yurt dışındaki faaliyetlerde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kendisine gelen bütün proje taleplerini değerlendiriyor. Mantıklı, makul olanlar içinden de bütçesi nispetinde katkı sağlıyor. Yurt dışındaki çalışmalarda da, şurada şimdi detayını veremeyeceğim ama bildiğim konularda, yurt dışında da bütün siyasi görüşlere mensup derneklerle iletişim kurulmaya çalışılıyor. Ancak çok fazla istekli olmadığını da gözlemliyoruz Yurtdışı Türkler Başkanlığıyla iş birliğinde farklı siyasi görüşteki arkadaşların.

Bu arada, daha önceden sorulmuş olan bir iki soru var, onlara da değinip sonra sözü Sayın Kaynak’a bırakacağım.

Sayın Ziya Pir, İnternet’ten kaldırıldığı iddia edilen bir projeden bahsetti. Ben bunu tetkik ettirdim, kurumun İnternet sitesi zaman zaman güncelleniyor. Ancak bahsettiğiniz projeyle ilgili bölüm İnternet sitesinden kaldırılmamış ve hâlen ulaşım sağlanmaktadır. Söz konusu “Gençlik Daireleri ve Koruyucu Aile” isimli proje, 2013 yılında Yurtdışı Türkler Başkanlığına sunulmuş ve proje, Berlin ve Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde tamamlanmıştır. Proje kapsamında, Almanya’daki ailelerden alınan Türk çocuklarının Türk ailelerinin yanında yetişmeleri amacıyla Türklerin koruyucu aile olmaları konusunda bilgilendirme seminerleri yapılmıştır. Bahse konu bilgi, 2014 yılında Zaman gazetesinin kurumumuz aleyhinde olumsuz algı oluşturma çabasıdır. Ayrıca, proje başvuru sahibi olan derneğin de 15 Kasım 2014 tarihinde konuyla ilgili kamuoyuna bir duyurusu bulunmaktadır.

Gene, az önceki konuşmayı sürdürmek manasında değil ama Nurhayat Altaca Kayışoğlu Hanımefendi’ye, burada bir dosyam hazır -hâlihazırda kazılar sürmekte- buradaki kazıların isimlerini ve yerlerini birazdan takdim edeceğim efendim.

Evet, bizim kurumlarla ilgili çok fazla bir soru yoktu.

Ben çok teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Mail, kullandığınız mail? Devlet yazışmalarında kendi mailinizi mi kullanıyorsunuz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Hayır, kullanmadım, kullanmadım efendim. Hayır, böyle bir şey yapmıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Türkeş.

Buyurun Sayın Kaynak.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Değerli Başkanım, ben de cevaplara başlamadan önce, Türk siyasetinin önemli simalarından İsmet Sezgin Beyefendi’ye rahmet diliyorum, ailesine taziye diliyorum.

Şimdi, Hatay Milletvekilimiz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 23 ilde ilan ettiğimiz teşvik paketi içerisinde Hatay’ın niye olmadığını sordu.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Hatay’ı bekliyoruz Sayın Başbakan Yardımcısı.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bu husus aslında Ekonomi Bakanımızın işi ama ben şöyle söyleyeyim: Terörle mücadele yapılan bölgelerde bir yandan terörle mücadeleyi başarıya ulaştırırken bir yandan kalkınma hamlelerini yapma arzusundaydı Hükûmetimiz, bu sebeple Hatay o kapsam içinde değil; benim bildiğim, Maraş da değil. Ama zaten Türkiye'de sürekli bir teşvik sistemi var, inanıyorum ki o teşvik sisteminden Hataylı girişimcilerimiz yararlanacaktır.

Niğde Milletvekilimiz Ömer Fethi Bey’in sorusuna cevaben, Niğde merkezde bulunan Vakıf İş Hanı yeniden inşa edilmek üzere yatırım programımıza alındı. Kiracılara 2017 yılı için kontrat yapılmayacağına dair tebligat yaptık. Bir an önce projeyi hayata geçireceğiz. Yeniden Niğde’de Vakıf İş Hanımızı hem modern hem sağlam yapacağız.

Niğde Sungurbey Camisi’nin önemini biz de biliyoruz, teşekkür ediyoruz milletvekilimize. Bu caminin restorasyon projelerini hazırladı Vakıflar Genel Müdürlüğümüz. Koruma Kurulunda proje tasdiki için...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ama çok uzadı.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ama Koruma Kurulu, biliyorsunuz, o nispeten özerk bir kuruluş.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok tarihî bir yer orası.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Aynen öyle, o yüzden hassas davranıyoruz.

Projeler Koruma Kurulunda tasdik edildikten sonra, inşallah bir an önce hayata geçireceğiz.

Niğde Bor hamam restorasyonu devam ederken ortaya çıkan statik problem nedeniyle hazırlanan revize proje yine Koruma Kurulunun onayına sunuldu, onay sonrası restorasyona devam edeceğiz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Restorasyon yarım kaldı Sayın Bakanım, yanlış bilgi o.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Evet, restorasyon yarım kaldı, ben de onu söylüyorum, statik problem çıktığı için.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Hayır, yüklenici kaçmış.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hayır, hayır, statik problem çıktığı için biz projeyi revize ettik.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bakan yanlış bilgi veriyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hayır, bizim bilgimiz doğrudur Değerli Milletvekilim yani Meclis huzurunda yalan bilgi, yanlış bilgi vermekten hem Allah’a sığınırım hem sizlere mahcup olurum.

Şimdi, FETÖ’yle ilgili soru aslında Sayın Başbakanımıza soruldu ama belki Sayın Musa Çam’ın sorusuna da, o soruya da cevap teşkil etmek üzere şunu söyleyebilirim: Aslında, FETÖ’yle mücadele hususunda, bildiğiniz gibi, 17-25 Aralıktan sonra Devlet Denetleme Kurulu harekete geçirilmişti, zaten çalışmalar o tarihte başlamıştı. Yani “Bir günde, bir haftada bunları nereden biliyordunuz?” sorusunun bir cevabı da budur. Zaten çalışmalar başlamıştı, zaten bu mücadele çerçevesinde hem personel hem oluşumlar bakımından önemli mesafeler alınmıştı. Bu mücadele çerçevesinde FETÖ’yle irtibatlı, iltisaklı 123 vakıf kapatılmıştır.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 2002’den sonra kaçı açılmıştır?

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hayır, yani, o sorunun…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yok, yok, bir cevaplayın siz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ya, 2002’den sonra kaç tanesinin açıldığı sorusu bu soruyla bağlantılı değil, onu da ayrıca size yazılı cevap veririm.

2.110 parsel taşınmazı Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal etmiştir. Bu 2.110 parsel taşınmaz içerisinde, tavuk çiftliğinden “roof bar”a, samanlıktan kahvehaneye, evden iş yerine kadar birçok değişik taşınmazlar var. Bunlardan kanun hükmünde kararnameye konulan bir hüküm gereğince kamu kurumlarımızın ihtiyaç duyduğu eğitim tesisleri Millî Eğitim Bakanlığından ücretsiz tahsis edilmiştir. Öncelik Millî Eğitim Bakanlığına verilmiştir, yurtlar bakımından da öncelik Kredi ve Yurtlar Kurumumuza verilmiştir. Daha sonra, kamu yararına çalışan vakıfların talebi değerlendirilmiş, bu talep doğrultusunda da Vakıflar Meclisimiz belli bir ücret karşılığı tahsisine karar vermiştir.

Bu vakıflar içerisinde, evet, saydığınız vakıf da vardır. Yalnız, şunu ifade etmeliyim: Ben espri olarak kabul ediyorum Musa Bey’in bana yönelik “ensar” meselesini. Siz de gayet iyi biliyorsunuz, “ensar” bizim inancımızda bir başka kavramı ifade eder.

MUSA ÇAM (İzmir) – Mekke’den Medine’ye…

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Peygamberimiz’in, hepimizin inandığı dinimizin Peygamberi’nin Medine’ye hicretiyle, hicret edenlere “muhacir”, onları misafir edenlere de “ensar” denmiştir. Hatta ensarın en büyüğü Eyüp Sultan Hazretleri de İstanbul’da, bizim vatan topraklarımızdadır. Dolayısıyla, “ensar” kelimesini bilerek kullandım.

Dünyada böyle başka bir millet yok, bizim gibi, kamplar dışında, Türkiye’mizde bulunan 2,5 milyondan fazla mülteciye muhacir gözüyle bakan, onunla ekmeğini, aşını, işini paylaşan. 300 kişi için referandum yapan Avrupa ülkesi karşısında… Benim İstanbul’da bunu anlatırken sıkılan bir genç iş adamı dostum var, kendisi 300 kişiye kirası, gıdası dâhil her şeyinin yardımını yapıyor.

Şimdi, efendim, Sayın Gaytancıoğlu, AFAD kurtarma merkezleriyle ilgili Diyanet Vakfına bırakılmış herhangi bir iş yok. AFAD kendisi eğitim merkezleri, arama kurtarma merkezleri hayata geçiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Olsa olsa biz orada Diyanet mensuplarına eğitim verebiliriz.

Diğer sorulara yazılı cevap vermek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel, buyurun, 60’a göre söz veriyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulunun çalışmadığına, cezaevleri izleme kurulu oluşturulması talebinde bulunduklarına ve tutuklu HDP milletvekillerinin cezaevinden gönderdikleri belgelere el konulduğuna ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakanın dikkatini çekmek istediğim birkaç nokta vardı. Özellikle İnsan Hakları Kurumuna ilişkin Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulunun oluştuğunu ifade etti. Evet, bu kurul var, bu kurul farklı alt kurullar da oluşturdu ama bizim bu kurulun ne kadar çalıştığına dair herhangi bir bilgimiz çok fazla yok çünkü çalışmıyor.

Cezaevleri izleme kurulunun oluşturulması ve cezaevlerinde özellikle de seçilmişlere ve gazetecilere yönelik hak ihlallerinin araştırılması ve yaşananların yerinde incelenmesi için bir komisyon kurulmasına dair talebimiz oldu ama bu talebe ilişkin hâlen bir cevap alamadık.

İkincisi: Sayın Bakan, şunu ifade edeyim, dün de ifade ettim, bugün de söyleyeyim ki seçilmiş milletvekillerimizin ve eş başkanlarımızın cezaevinden bizlere gönderdikleri ya da yasama faaliyetlerine ilişkin yazmış oldukları bütün dokümanlarına el konuluyor. Kendisine buradan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, sözümü tamamlayacağım sadece.

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Eş Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ’ın gönderdiği bütün bilgilere, dokümanlara el konuluyor ve aynı zamanda, yasama faaliyetleri için gönderdiği belgeler idare tarafından verilmiyor. Kendisine bir faks numarasını, bizim kurumumuzun faks numarasını bile verdi avukatlar, bunun cezaevi yetkilileri tarafından verilmediğini biliyoruz.

OHAL’in aslında devlete yapıldığını ifade ettiniz fakat biz çok iyi biliyoruz ki OHAL’den tüm Türkiye toplumu etkilenmiştir; emekçiler, sanatçılar, siyasetçiler, yerel yöneticiler, yoksullar, işçiler, kadınlar, gençler, bütün toplum etkilenmiştir. Bunların ayrıntılarını belki daha sonraki süreçte sizlerle paylaşabiliriz. Siz de bunu biliyorsunuz ve farkındasınız. Bir an önce OHAL’in…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - …kaldırılmasıyla birlikte yaşamın eski hâle dönmesi gerektiğini ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Demirel.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan…

LEZGİN BOTAN (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın arkadaşlar, kusura bakmayın…

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Bir iki konu… Bir şey soracağım, soru sormak için…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hiç konuşmadı Başkan.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Evet.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Pozitif ayrımcılık yapın.

BAŞKAN - Peki, son kez. Bayanlara, hanım milletvekillerimize, kadın milletvekillerimize bir ayrıcalık yapıyorum.

Son kez 60’a göre size söz veriyorum.

Buyurun.

31.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir’in, sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı yerlerde zarar gören konut ve iş yerlerinin sigorta ödemelerinin iptal edildiğine dair haberlerin doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim.

Ben soru sormak için girmiştim sisteme, zaman yetmemişti.

Ben Sayın Bakana sormak istiyorum, aylara varan sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı Cizre, Sur, Şırnak, Yüksekova, Nusaybin ve İdil’in büyük bir bölümü yıkıldı sizler de biliyorsunuz. Bu çatışmalarda zarar gören sigortalı konut ve iş yerlerinin ödemelerinin İçişleri Bakanlığınca iptal edildiğine dair kimi haberler basına yansıdı. Bu haberler doğru mu? Doğruysa bu sigorta işlemleri neden iptal edildi? Değil ise bu konuyla ilgili bir planlamanız var mı? Şırnak, Nusaybin, İdil ve Sur halkı bu konuda acil bir cevap bekliyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

LEZGİN BOTAN (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Arkadaşlar, “son” dedik.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Ama bir cevap bekliyoruz.

LEZGİN BOTAN (Van) – Sayın Başkan, ben de sisteme girmiştim, 60’a göre, bir dakika…

BAŞKAN – Şimdi, bakın, sisteme o kadar milletvekili girmiş ki haksızlık yapmayalım.

LEZGİN BOTAN (Van) – Ben uzun süredir ilk defa söz hakkı istiyorum.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Ben de bekliyorum Sayın Başkanım.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Burada da var.

BAŞKAN – Bakın, orada da giren var, orada da giren var.

LEZGİN BOTAN (Van) – Ama ben ilk defa istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, kapatıyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Şimdi sırasıyla ikinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.61) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                      6.614.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  230.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                   6.844.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      04                                     Alınan Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                  6.799.000

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Evet, gözümüz aydın.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bekliyorduk.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Günaydın! Dükkân açıldı, günaydın!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Biraz daha geçsinler içeriye, sayıları azalmıştı da o yüzden biraz zaman geçsin dedik.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Zaten ancak böyle sizi oturtabiliyoruz, ne yapalım, oturmuyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Taşdemir, Sayın Demirel, Sayın Pir, Sayın Botan, Sayın Yıldırım, Sayın Ayhan, Sayın Atalan, Sayın Adıyaman, Sayın Toğrul, Sayın Özkan, Sayın Önlü, Sayın Kadri Yıldırım, Sayın Ahmet Yıldırım, Sayın Öcalan, Sayın Başaran, Sayın Gaydalı, Sayın Becerekli, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Bilgen, Sayın Paylan.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

 (Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Sayın Başkanım, sistem çalışmıyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.28

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA (Devam)

BAŞKAN – Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun gelir cetvelinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklama işleminde kalınmıştı.

Şimdi, yoklama işlemini yapıyoruz.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      04                                     Alınan Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                  6.799.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                    

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                          45.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                              6.844.000

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                        4.833.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                             1.765.753,12

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  3.067.246,88

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                    4.833.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                        2.353.952,77

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.18) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                    29.685.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                             14.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      07                                     Sağlık Hizmetleri                                                                                                                  326.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      08                                     Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                                                              415.580.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      10                                     Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                                                                72.732.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                               532.323.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                      527.063.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                   53.186.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      06                                     Sermaye Gelirleri                                                                                                           116.380.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          696.629.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                    486.700.415,96

Bütçe Gideri                                                                                                                                                         467.969.809,74

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                18.678.526,12

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                                      52.080,10

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                636.622.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                    684.647.304,08

Ret ve İadeler                                                                                                                                                             14.472.675,11

Net Tahsilat                                                                                                                                                              670.174.628,97

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

07.96) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                    10.233.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                     Savunma Hizmetleri                                                                                                       159.827.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                               5.450.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      04                                     Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                           45.903.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      09                                     Eğitim Hizmetleri                                                                                                               3.728.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      10                                     Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                                                           1.023.010.500

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                            1.248.151.500

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Yoklama talebimiz var.

BAŞKAN - …sunmadan önce yoklama talebi var.

Şimdi, yoklama talebini karşılıyoruz.

Sayın Taşdemir, Sayın Özkan, Sayın Yıldırım, Sayın Atalan, Sayın Toğrul, Sayın Adıyaman, Sayın Öcalan, Sayın Ataş, Sayın Önlü, Sayın Yıldırım, Sayın Ayhan, Sayın Doğan, Sayın Gaydalı, Sayın Pir, Sayın Botan, Sayın Başaran, Sayın İrmez, Sayın Becerekli, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Bilgen.

Yoklama için bir dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                 3.257.500.700,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      3.141.020.254,77

Ödenek Üstü Gider                                                                                                                                                       99.269,94

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                              116.579.715,17

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.32) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                  294.711.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  770.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                               295.481.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                             110.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                              290.251.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                     5.120.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          295.481.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                    382.710.909,44

Bütçe Gideri                                                                                                                                                         221.417.805,95

Ödenek Üstü Gider                                                                                                                                                       19.569,04

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                              151.756.828,37

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                                 9.555.844,16

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                            141.049.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                 298.509.252,44

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.51) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                    62.203.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  600.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      09                                     Eğitim Hizmetleri                                                                                                           215.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                               277.803.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                             666.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                  275.503.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                     1.634.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          277.803.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                    248.748.214,72

Bütçe Gideri                                                                                                                                                         228.922.816,44

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                19.825.398,28

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                            223.896.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                 215.651.823,84

 

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.02) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                    11.270.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  375.000

 

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Şimdi yoklama işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Taşdemir, Sayın Özkan, Sayın Yıldırım, Sayın Atalan, Sayın Yıldırım, Sayın Toğrul, Sayın Adıyaman, Sayın Önlü, Sayın Botan, Sayın Yıldırım, Sayın Ayhan, Sayın Gaydalı, Sayın Doğan, Sayın Ataş, Sayın İrmez, Sayın Öcalan, Sayın Becerekli, Sayın Özgökçe Ertan, Sayın Başaran, Sayın Pir, Sayın Taşçıer, Sayın Paylan.

Evet, yoklama için bir dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 433) (Devam)

2.- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733), 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2015 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/828), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 211 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/829), 2015 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/830), 2015 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/831), 2015 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/832), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2015 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/834) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 434) (Devam)

A) TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Vakıflar Genel Müdürlüğü 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)

1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

GENEL TOPLAM                                                                                         11.645.000

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                                 8.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                    11.633.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                            4.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                            11.645.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Başbakan Yardımcısı Sayın Tuğrul Türkeş yok. Onun bütçesini konuşuyoruz, oyluyoruz ama Sayın Başbakan Yardımcısı yok burada. Bu kadar milletvekili var, bekliyor; Başbakan Yardımcısı aldı çantasını, gitti. Başka partiye mi gitti, ne yaptı o? Başka partiye mi gitti yoksa? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ben buradayım.

BAŞKAN – Sayın Çam, lütfen… Hükûmet temsilcisi burada.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                      11.053.803,58

Bütçe Gideri                                                                                                                                                             9.707.071,75

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  1.346.731,83

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  10.613.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                        9.329.994,38

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Atatürk Araştırma Merkezi 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.03) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ

1) Atatürk Araştırma Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      08                                     Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                                                                  5.113.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                   5.113.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                             100.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                      5.013.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                              5.113.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Atatürk Araştırma Merkezi 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Atatürk Araştırma Merkezi 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Atatürk Araştırma Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                        4.818.295,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                             4.731.829,68

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                       86.465,32

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                    4.299.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                        4.451.025,17

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Atatürk Araştırma Merkezi 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Atatürk Kültür Merkezi 2017 yılı merkezî bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.04) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ

1) Atatürk Kültür Merkezi 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      08                                     Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                                                                  4.920.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                   4.920.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                             182.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                      4.738.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                              4.920.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Atatürk Kültür Merkezi 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın Çam, az önce Sayın Türkeş’i merakla sordunuz. Sayın Türkeş, Sayın Başbakana da vekâlet ettiği için, Başbakanımız yurt dışından geliyor, havaalanına karşılamaya gittiler. Bilginize sunulur efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başka partiye geçme gibi bir durumu yok yani.

BAŞKAN - Atatürk Kültür Merkezi 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Atatürk Kültür Merkezi 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                        5.748.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                             5.105.223,25

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                     642.776,75

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                    4.530.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                        4.551.197,92

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Atatürk Kültür Merkezi 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Dil Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.05) TÜRK DİL KURUMU

1) Türk Dil Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  393.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      08                                     Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                                                                15.385.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 15.778.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                      100.034.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                         301.250

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                   59.733.500

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      06                                     Sermaye Gelirleri                                                                                                                      5.500

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          160.074.250

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türk Dil Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Dil Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türk Dil Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                      24.658.738,78

Bütçe Gideri                                                                                                                                                           13.575.083,36

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                11.083.655,42

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                143.363.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                    158.107.387,88

Ret ve İadeler                                                                                                                                                                      1.072,30

Net Tahsilat                                                                                                                                                              158.106.315,58

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk Dil Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Tarih Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.06) TÜRK TARİH KURUMU

1) Türk Tarih Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  657.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      08                                     Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                                                                10.059.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 10.716.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                      104.561.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                             4.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                   60.021.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                          164.586.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türk Tarih Kurumu 2017 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Başkan, bari el kaldırmalarını sağlayın, 10 kişi el kaldırıyor yani burada görüyoruz.

BAŞKAN – Orada 10 kişiyse burada 9 kişi demektir.

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) – Hiç alakası yok.

BAŞKAN - Türk Tarih Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türk Tarih Kurumu 2015 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                    167.204.255,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                         162.882.076,08

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  4.322.178,92

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                111.000.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                    145.798.729,41

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk Tarih Kurumu 2015 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Evet, ikinci turda yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir, hayırlı olmalarını temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, ikinci tur görüşmeleri tamamlanmıştır.

Programa göre, kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla görüşmek için 8 Aralık 2016 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hayırlı geceler diliyorum.

Kapanma Saati. 22.13



(x) 433, 434 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 05.12.2016 tarihli 31’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.