Genel Kurul Belgesi Tuğçe KARAHAN KAFALI T Genel Kurul Şablonu.docx.dotx Administrator 2 0 2015-12-03T13:07:00Z 2016-12-13T11:31:00Z 2016-12-13T11:31:00Z 29 19403 110603 TBMM 921 259 129747 14.00 Comments 00000000 false 21 6 nk 6 nk 0 false false false TR X-NONE X-NONE

                                                                                                            

                                                                             TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                 TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                 20’nci Birleşim

                                                                                             15 Kasım 2016 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                                 İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ve kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Fazıl Küçük’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Şehit olan Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Görev yaptığı sırada yaralanan Türkiye Büyük Millet Meclisi Destek Hizmetleri Başkanlığı personeli Ali Ünal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun, 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, Mersin’de yaşanan ekonomik sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, daralan ekonomik koşullar sebebiyle küçük, orta ve büyük ölçekli şirketlerin yaşadığı sorunların giderilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından toplu taşım ücretlerine yapılan zamma ilişkin açıklaması

2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, gençlerin tek adam yönetimi yerine laik, demokratik hukuk devletinde yaşamak istediğine ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, kaçak sarayda nükleer saldırıya dayanıklı bir harekât merkezi kurulmakta olduğu haberlerine ilişkin açıklaması

4.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

5.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Giresun kent merkezindeki bir alanın TOKİ’ye devredilerek alışveriş merkezi ve konut yapılacağı iddialarına ilişkin açıklaması

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Antalya’da terör saldırısında şehit olan Niğdeli Fazıl Doğruöz’e Allah’tan rahmet dilediğine ve 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, üniversitelerin kayyumla yönetilemeyeceğine ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, 65 yaş üstü vatandaşlara ücretsiz ya da indirimli ulaşım hakkı uygulamasında yaşanan sorunların giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

9.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, terör örgütleriyle yan yana olanın AKP Hükûmeti olduğuna ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, sadece “kendine demokrat” anlayışla demokrasinin, özgürlüklerin ve barışın yok edildiğine ilişkin açıklaması

11.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından toplu taşım ücretlerine yapılan zamma ilişkin açıklaması

12.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, FETÖ’den kapatılan dernek ya da okullarla bağlantısı olan bazı kişilerin şu anda AKP’nin vekil sıralarında oturmaya devam ettiklerine ilişkin açıklaması

13.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, son çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle Çağdaş Hukukçular Derneğinin kapatılmasına ilişkin açıklaması

14.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü ve 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

15.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit’in, İzmir’de ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilere ücretsiz ve kaliteli eğitim veren eğitim merkezlerinin kapatılmasına ilişkin açıklaması

16.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inin tarım sektöründe sübvansiyon olarak verilmesi gerekirken on dört yıldır yarısının neden verilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümüne, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ve kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Fazıl Küçük başta olmak üzere tüm şehit ve gazileri minnet ve şükranla andığına ilişkin açıklaması

18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ve Bülent Ecevit, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Fazıl Küçük’ü rahmetle andığına, 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci ve 15 Kasım Filistin Bağımsızlık Bildirisi’nin okunmasının 28’inci yıl dönümlerine ve Filistin halkına Cumhuriyet Halk Partisinden sevgilerini ve saygılarını gönderdiklerine ilişkin açıklaması

19.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, AK PARTİ Van Muradiye ilçe teşkilatına PKK’nın bombalı bir saldırı düzenlediğine, şehit olan Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’e Allah’tan rahmet dilediğine, sadece PKK değil tüm terör örgütleriyle mücadelenin devam edeceğine, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü ve 14 Kasım  Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

20.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, CHP grup önerisinde bahsi geçen Meclis araştırması önergesinin içeriği konusunda hassas olduklarına, bu konudaki taleplerin değerlendirileceğine, şehitler ve gazilerle ilgili pek çok düzenleme yapıldığına ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dünya Kamu İstihdam Kurumları Birliği ile Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı tarafından 8-11 Kasım 2016 tarihlerinde Japonya’nın başkenti Tokyo’da “Yaşlıların ve Engellilerin Katılımının Artırılması” konulu çalıştaya katılması Genel Kurulun 8/11/2016 tarihli 17’nci Birleşiminde kabul edilen milletvekili için siyasi parti grubunca bildirilen isme ilişkin tezkeresi (3/854)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhan’ın, İsveç Dışişleri Bakanlığı Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Koç Holding ortaklığıyla Marshall Fonu (GMF) Başkanı Karen Donfriend’in vaki davetine icabetle 16-18 Kasım 2016 tarihlerinde Stokholm’de düzenlenecek Üçlü Strateji Grubu Toplantısı’na katılmasına ilişkin tezkeresi (3/855)

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel ve 20 milletvekilinin, doğru ve akılcı dış politikalar üretmek ve başta komşu ülkelerimiz olmak üzere diğer ülkelerle ilişkileri düzeltmek adına yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/363)

2.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 27 milletvekilinin, başta Bolu ili olmak üzere Türkiye genelinde yayla alanlarındaki yapılaşmadan kaynaklı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/364)

3.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 25 milletvekilinin, ülkemizdeki uyuşturucu sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/365)

C) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekilli Onursal Adıgüzel’in, (2/932) esas numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/68)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ve arkadaşları tarafından, terör örgütleriyle girilen çatışmalarda yaralanmalarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili yönetmelikleri sebebiyle gazi unvanı alamayan vatandaşların durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

IX.- SEÇİMLER

A) Kamu Başdenetçiliği Seçimi

1.- Kamu Başdenetçisi Seçimi (S.Sayısı: 432)

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1439) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 435)

2.- Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405)

 

 

 

XI.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ

1.- 01/01/2016-30/06/2016 tarihleri arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 30/06/2016 tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, tasarılar, teklifler ve tezkereler

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Türk iş adamlarının Irak Kürt Bölgesel Yönetimindeki şirketlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/8057)

2.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci'nin, eski halkla ilişkiler binasının yıkımına ve ana binada yapılan tamirat ve tadilatlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/8384)

3.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan'ın, 15 Temmuz sonrasında FETÖ/PDY ve PKK soruşturmaları kapsamında hakkında işlem yapılan yerel siyasetçilere ve kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/8510)

15 Kasım 2016 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır.

Görüşmelere başlıyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ve kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Fazıl Küçük’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümü. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türklerinin mücadelesinin en anlamlı eseri, özgürlüğüne sahip çıkmak kararlılığının en güçlü ifadesidir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, onun özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veren Türk halkını Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı olarak sevgiyle kucaklıyoruz, en içten selamlarımızı gönderiyoruz.

Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin önderleri Dr. Fazıl Küçük ve aynı zamanda kurucu Cumhurbaşkanı olan Rauf Denktaş’ı, şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve şükranla anıyor, tüm şehitlerimize ve ebediyete intikal etmiş olan Sayın Dr. Fazıl Küçük ve Sayın Rauf Denktaş’a Allah’tan rahmet diliyorum.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Çorum Milletvekili Salim Uslu’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun, 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

SALİM USLU (Çorum) – Değerli milletvekilleri, Ahıska sürgününün 72’nci yıl dönümünde sizleri saygıyla selamlıyorum. Büyük sürgünde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum.

Ayrıca bugün, bağımsız Filistin devletinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşlarının yıl dönümüdür. Her iki ülkeyi de kutluyorum, iki ülke halklarına esenlikler diliyorum. Her iki ülkeye ambargo uygulayanlar bilmelidir ki ambargo, ülkeleri değil, halkı cezalandırmaktadır. Bu eşitsizlik, bilerek ve isteyerek barışı da geciktirmektedir.

Bilindiği üzere, 14-15 Kasım 1944 gecesi Ahıska Türkleri, diktatör Stalin’in talimatıyla hayvan ve yük taşımacılığında kullanılan tren vagonlarına doldurularak Sibirya steplerine doğru sürgüne gönderilmiştir. Gidenlere “Sizi güvenli bir yere göndereceğiz.”, kayıtlarda da “Hitler faşizmiyle iş birliği yapanlar.” yalanıyla, Kırım’dan Volga’ya, Volga’dan Çeçenya’ya ve Ahıska’ya kadar milyonlarca insan âdeta intikam sürgününe gönderilmiştir. O günkü Sovyet resmî rakamlarına göre, vagonlarda aç biilaç sürgüne gönderilenlerin yüzde 20’si kayıp gibi gösterilse de yaşanan trajedinin boyutları çok daha vahimdir.

Burada asıl dikkat edilecek husus, rakamlar ve istatistiklerden ziyade yaşanmış acı öykülerdir. O dönemde Türkiye'nin resmî tutumu ya da ilgisizliği insanların canını daha çok acıtmış ama ana vatana olan özlemlerini ve bağlılıklarını hiç tüketmemiştir. Ne yazık ki o günden bu yana Ahıska ile Alaska’yı karıştıran, yakın tarih bilgisinden yoksun birçok yöneticimiz olmuş ama bir avuç Ahıska Türkü seslerini hür dünyaya duyurmak mücadelesinden asla vazgeçmemişlerdir. Avrupa Konseyi ve Türkiye nezdinde girişimlerini sürdüren Vatan Cemiyeti Başkanı merhum Yusuf Selveroğlu ve dava arkadaşlarını rahmetle, şükranla anıyorum.

Gerek Vatan Cemiyeti, DATÜB, Ahıska lobisi, dernekler, diğer iletişim kurumları ve araçları gerekse üniversitelerimizin çabalarıyla beraber çok sayıda isimsiz kahramanın münferit çalışması Ahıska Türklerine reva görülen dramın Türkiye ve dünya tarafından bilinmesine vesile olmuştur. Tam burada, eski Asmara Büyükelçimiz Sayın Fırat Sunel’in “Salkım Söğütlerin Gölgesinde” romanını uzun uğraşlarımızla “Büyük Sürgün Kafkasya” adlı dizi hâline getirerek yayımlayan TRT Genel Müdürüne ve tüm ekibine teşekkür ediyorum. Şüphesiz “Schindler’in Listesi” kadar büyük ve pahalı bir prodüksiyon olmamış ve Oscar’larla desteklenmemiştir ama tarihe bir belge bırakmak adına önemli bir başlangıç olmuştur.

Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla Ukrayna’da can derdinde olan ailelerin silahlı çatışma ortamından alınarak Üzümlü ve Ahlat’a yerleştirilmesi elbette memnuniyet vericidir. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Hükûmetimizin yakın ilgisine müteşekkiriz.

Sayın milletvekilleri, şimdi, tanıtım işi geride kalmıştır ve artık kazanım zamanıdır. Özellikle, diplomatik başarı elde etmek için dernekler arası çatışmalar yerini güç birliği ve dayanışmaya bırakmalıdır. Bu nedenle, yeni bir vizyonla lobi faaliyetleri hız kazanmalıdır. Özellikle, Ahıska’ya dönüş konusundaki farklı görüşler asla çatışma nedeni olmamalıdır, isteyen döner, isteyen doğduğu yerde kalır. Temel konu devletimizin politikalarıdır. Bu nedenle, yerel potansiyeli destekleyecek yeni politikalara ihtiyaç vardır. Mesela, Ahıska’da kaplıca turizmi ve tarım ve seracılık son derece önemli bir potansiyeldir, her ikisi de belirli şartlarla, uzun vadeli projeksiyonlarla desteklenebilir. Ayrıca, Türkiye-Gürcistan ortak üniversitesi kurulup hem iki ülke ilişkilerini güçlendirmek hem de Ahıska kökenli öğrencilerin eğitimini teşvik etmek ve halkların da yakınlaşmasını sağlamak son derece önem arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, hâlen çeşitli vesilelerle Türkiye’ye gelmiş veya gelmek isteyen soydaşlarımızın yurttaşlık, çalışma, ikametgâh izni ve diploma denkliği gibi sorunlarının da kısa sürede çözüleceğine inanıyorum. Zira buraya gelen soydaşlarımız Türkiye’yi ana yurtları gibi görmüş ve 15 Temmuz işgal ve kalkışma girişimine karşı meydanlarda en yüksek sesle ve cesaretle direnmişlerdir çünkü vatansızlığın, istiklal ve istikbaline kastedilmesinin acısını en iyi onlar bilmektedir.

Bu vesileyle soydaşlarımıza ve tüm mazlumlara merhamet medeniyetimizin gereğini yerine getirmeye devam etmeliyiz diyor, Genel Kurulu ve tüm Ahıskalı kardeşlerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Gündem dışı ikinci söz, Mersin’de yaşanan ekonomik sorunlar hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’na aittir.

Buyurunuz Sayın Kuyucuoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, Mersin’de yaşanan ekonomik sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Türkiye ciddi bir siyasi krizle karşı karşıya ama bunun arkasından gelen ciddi bir ekonomik krizle de karşı karşıyayız. Mersin’e gelmeden önce, Türkiye’nin geneline bir baktığımızda, bakın -Kalkınma Bakanlığının verilerinden konuşuyorum- kişi başı millî gelir 2013 yılında 10.822 dolar iken, 2014’te 10.404 dolara ve bugün, 2016 rakamlarıyla –Bakanlığın verdiği veriler- 9.243 dolara düşmüş bulunuyor. 1.600 dolarlık bir düşme var yani Türkiye’de bir fakirleşme var. Yine, Amerikan doları 3 liradan hesap edilirken bu rakamlar hesaplandı ama bugün 3.30’lara geldi, yüzde 10’luk bir devalüasyon yaşadık son bir ay içerisinde. Demek ki bu rakamları tekrar revize ettiğimizde, Türkiye’de kişi başı millî gelir 8 bin dolarlara doğru düşmüş vaziyette.

İhracat rakamlarına baktığımızda, gene ciddi bir düşüşle karşı karşıyayız. 2014’te 157,6 milyar dolar olan ihracatımız 2016 tahminleri 143,1 milyar dolar -Kalkınma Bakanlığının verileri- ve önümüzdeki günlerde de pek artacak gibi görünmüyor. Yine, turizme baktığımızda, sayısal olarak yüzde 35-40, parasal olarak da 15 milyar dolar civarında bir kaybımız var. Enerji ithalatımız da sadece eylül ayında yüzde 27,4 düşmüş durumda. Bu neyi ifade ediyor? Bu, Türkiye’de sanayinin yavaşladığını, işlerin azaldığını gösteriyor. Evet, iş dünyası sıkıntılı ama maalesef, iş dünyası feryadını açık bir şekilde de ifade edemiyor. Neden edemiyor? Çünkü üzerlerinde ciddi bir baskı var, bir korku var. Türkiye’de bir korku atmosferi yaratıldı.

Mersin’e gelecek olursak: Mersin’imiz bir lojistik kenti, Mersin bir tarım kenti, Mersin bir turizm kenti. Turizmde özellikle iç turizmin ciddi olarak olduğu bir kent. Mersin lojistik kenti, Türkiye’nin Akdeniz’e açılan en büyük kapısı, limanı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odasının verilerine baktığımızda, Mersin’de, tır karnesi olsun, geçiş belgesi olsun, takograf olsun İstanbul’dan sonra en fazla satışı yapılan Mersin Ticaret ve Sanayi Odasıdır. Mersin Ticaret ve Sanayi Odasının rakamlarına baktığımızda, 40 tır karnesi sayısında yüzde 14’lük düşme var, geçiş belgesi sayısında gene yüzde 14’lük, takograf satışında da yüzde 25’lik düşüş var. Yani, lojistikte ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız.

Mersin ciddi bir tarım kenti dedik. Mersin Türkiye’de üretilen meyvenin yüzde 10’undan fazlasını üreten, tarımda en fazla üretim yapan kentlerin başında geliyor. Birçok konuda ya 1’inci ya 2’nci. Şimdi, Mersin’de üretilen ürünlerin satış fiyatına baktığımızda ise maalesef, çiftçimiz çok kötü durumda. Narını 30 kuruştan satmış, elmasını 30 kuruştan satabilmiş, şeftalisini 30 kuruştan satabilmiş. Türkiye’nin en fazla narenciye üretimini yapan kentimizde…

Rusya kapıları açtı diyoruz. Rusya geçen sadece limon alıyordu, bu sene kapılara açtı dedik, sadece, üzerine, mandalinayla, greyfurtu ve portakalı ekledi. Sebze ithalatı yapmıyor hâlen Türkiye’den. Bunların fiyatı da: Portakal 40 kuruş, mandalina 50 kuruş, limon da 80 kuruş.

Şimdi, bizim üretimimiz Türkiye’nin ihtiyacının çok üzerinde ve biz bunu ihraç etmek zorundayız. Güney taraftaki Arap dünyasına pazarlarımız kapandığı için iki büyük pazar var elimizde; bir, Rusya pazarı, bir de Batı pazarı. En büyük ihracatımız da Rusya’ya. Maalesef Rusya bizden hâlâ sebze ithal etmiyor.

Peki, bizim vatandaşımız, üreticimiz, ihracatçımız ne yapıyor? Başka yollar deniyor. Ne yapıyor? Belarus üzerinden yani Beyaz Rusya üzerinden malını ihraç etmeye çalışıyor. O zaman ne oluyor? Malını ancak on bir günde Rusya’ya gönderebiliyor. Orada iniyor mallar, yer değiştiriyor, etiket değiştiriyor. Ne oluyor? Bir tırda 3.500 dolar nakliye maliyeti biniyor, üzerine biniyor. Raf ömrü azalıyor ürünlerin. Dolayısıyla, burada da bizim üreticimiz ciddi zarara uğruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) - Şimdi, narenciye dedik. Narenciyede en büyük üreticiyiz ama her sene bu teşvikler yayımlanıyor. Mayer ve Enterdonat limon bitmesine rağmen maalesef bugüne kadar destek fiyatları açıklanmadı. Bunun da açıklanmasını bekliyoruz. Bu konularda Bakanlığımızın gerekli tedbirleri almasını diliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuyucuoğlu.

Gündem dışı üçüncü söz, daralan ekonomik koşullar sebebiyle küçük, orta ve büyük ölçekli şirketlerin yaşadığı sorunların giderilmesi hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’e aittir.

Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, daralan ekonomik koşullar sebebiyle küçük, orta ve büyük ölçekli şirketlerin yaşadığı sorunların giderilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, daralan ekonomik koşullar sebebiyle küçük, orta ve büyük ölçekli şirketlerin yaşadığı sorunların giderilmesi hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra artan terör olayları ve 15 Temmuz 2016 gecesi meydana gelen darbe girişimi sonrasında büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Bir taraftan artan terör olayları, diğer taraftan hain FETÖ ve Suriye’den gelen göç dalgasının etkileri özellikle ekonomimizin belkemiği olan küçük ve orta boy işletmeleri olumsuz yönde etkilemiştir. Küçük ve orta boy işletmeler her ülkede olduğu gibi ülkemiz ekonomisinde de son derece önemli bir yere sahiptir ve ekonomik canlılığın göstergesi durumundadır. Bu işletmeler aynı zamanda büyük ölçekli işletmelerin kullandıkları mamul ve yarı mamul girdilerini üretmektedirler. Bu şirketler ürün ve hizmet üreterek ekonomik kalkınmaya önemli katkılar sağlamaktadır. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler sayısal miktar, istihdam hacmi, üretim değeri, ülke ekonomik gelişmelerine katkıları, serbest rekabete dayalı piyasa ekonomisi ve sosyal manada toplumsal istikrarın temel unsurudur. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler ekonomimizin dinamizmidir, ekonominin canlılığını koruyan barometre niteliğindedir ve ekonominin çökmemesinin en önemli direnç kaynağıdır. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler Türk ekonomisinin gelişimini hızlandırmakta ve girişimcilik ruhunun temel taşını oluşturmaktadır. Yine yarattığı iş olanaklarıyla ülkemizdeki işsizlik sorununun çözümüne de önemli katkılar sağlamaktadır. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler bölgesel kalkınmaya, büyük işletmeler ise bulundukları bölge gereği ülkeye katkı sağlamaktalar. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler ayrıca göçü önemli ölçüde engellemektedirler.

Değerli milletvekilleri, can damarımız olan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler her geçen gün darboğaza düşmektedir ve bu sebeple kapatılmak zorunda bırakılmaktadır, bunu hep birlikte görmekteyiz, tanık olmaktayız. Bunun tespitini kolaylıkla yapabiliriz. Her birimiz farklı bölgelerden seçilmiş milletvekilleriyiz ve saha çalışmalarında gözümüze çarpan -benim gözüme çarpan mutlaka sizin de gözünüze çarpıyordur- artan “kiralık” afişleri, çoğalan “satılık” ilanları ve bol bol “devren kiralık” ve “devren satılık” iş yeri ilanları. Ekonomik veriler rakamlarla yansıtıldığı gibi değildir. Esnafımız kan ağlamakta, işletmecimiz can çekişmekte ve sanayicimiz borç batağına saplanmıştır. İyi gün dostu olmayan bankalar ise günün koşullarına göre tutum değiştirdikleri için kurtuluş reçetesinin bir parçası olmamaktadırlar. İşte tam burada görev bizim, çözüm bulmak da bizlere düşmektedir.

Hafızalarımızı bir yoklayalım: Üç yılda bir vergi affı gelmektedir ve bununla ilgili torba kanunlar gelmektedir Meclisimize. Milletvekili seçilmeden önce her vergi affı çıktığında, vergisini düzenli ödeyen bir işletmeci olarak cezalandırıldığımı düşünüyordum ve hâlâ öyle düşünmekteyim. Özellikle zorlu ekonomik koşullara ve ekonomideki daralmaya rağmen ayakta kalmaya çalışan işletmeciler devletin vergi zararı olmaması için borçlanmak suretiyle bile vergilerini zamanında ödemektedirler. Ödeyemeyenler için bu vergi afları can simidi olmaktadır ancak vergisini zamanında ödeyenler için de bir soru işareti oluşturmaktadır. Bugün ülkemizde özellikle terörden etkilenen bölgelere yatırımlarla ilgili teşvikler verilmektedir lakin tüm Türkiye, il ayrımı yapılmaksızın, terörden etkilenmiştir; bu bir gerçek. Bu gerçek doğrultusunda hem ekonomik darboğazın aşılmasına katkı sağlamak için hem de vergisini düzenli ödeyenlere şu zorlu zamanda katkı olması için gelir vergisinde indirimler ve SSK ödemelerine teşvik verilmelidir. Böylece, küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenerek yaşamasına katkı sağlamış oluruz ve aynı zamanda ülke ekonomimize vergilerin düzenli tahsilatı yönünde de canlılık getirmiş oluruz. Bir araya geldiğim işletmecilerimiz bu konudaki sıkıntılarını bana açık yüreklilikle anlattılar. Farklı illerin sanayi odası başkanlarıyla yaptığım görüşmelerde akıl hep ortak çıktı: Daralan ekonominin canlandırılması için sadece yeni projelerin üretilmesi yeterli değildir, mevcut işletmelerin de varlığının sürdürülmesi gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisinin hem temmuz hem de kasım beyannamesinde bu işletmelerin desteklenmelerine ilişkin çözüm önerileri mevcuttur, kılavuz olarak alınabilir. Eğer bir torba kanun çıkacaksa bu muhteviyatta olmalıdır ve ana fikir “Küçük ve orta büyüklükteki ve hatta büyük ölçekli işletmelerin varlığı nasıl sürdürülür?” olmalıdır.

Teşekkür ederim.

Saygılarımla. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdem.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 59’uncu maddesine göre yapılmış olan gündem dışı konuşmalar sona ermiştir.

Şimdi, yerlerinden sisteme girerek söz talep eden milletvekillerine sırayla söz vereceğim.

Söz verme işlemini başlatıyorum.

Sayın Erkan Aydın…

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından toplu taşım ücretlerine yapılan zamma ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sık sık arızalanan, nefes almanın bile zor olduğu, balık istifi vagonlarla Bursalılara toplu ulaşım hizmeti sunan Bursa Büyükşehir Belediyesinin ulaşım şirketi BURULAŞ toplu ulaşıma bir zam daha yaptı. Sessiz sedasız yapılan metro zammıyla Bursaray’da yolcu ücretleri yüzde 15 artırıldı. Yapılan son zamla birlikte Bursa, Türkiye’de en pahalı toplu ulaşım ücretlerinden birinin sahibi konumuna geldi; vatandaş çileden çıktı. “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” diyen Marie Antoinette olsa herhâlde şöyle derdi: “Toplu ulaşımı kullanamıyorlarsa taksiye binsinler efendim.” Ancak, biz vatandaşın yanındayız ve bu zammın derhâl geri alınmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Akın…

2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, gençlerin tek adam yönetimi yerine laik, demokratik hukuk devletinde yaşamak istediğine ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Bugün iş gücü istatistikleri yayımlandı. Genç işsizliği yüzde 20’ye ulaştı. Son günlerde orada burada kimin astığı belli olmayan “Gençlik başkanlık istiyor.” pankartları var. Hangi gençlik istiyor, bilmiyoruz. Biz de her gün gençlerimizle görüşüyoruz. Bize şu ana kadar başkanlık isteyen bir gençlik çıkmadı.

Gençlerimiz devletimizden iş istiyor, aş istiyor, işe girişlerde torpil ve partizanlık olmasın istiyor, özgürlük istiyor, sosyal medyanın ikide bir kapatılmamasını istiyor, basın özgür olsun istiyor, okuduğu üniversitesinde seçilmiş rektörün yerine, seçime bile girmemiş AKP’li milletvekillerinin yakınlarının rektör olmasını, atanmasını, üniversitelere darbe yapılmasını istemiyor, üniversitelerin özgürce bilim üreten yerler olmasını istiyor, zekâlarıyla alay eder gibi söz ve davranışlardan uzak durulmasını istiyor, yaşam biçimine karışılmasın istiyor. Gençlik, tek adam yönetim yerine laik, demokratik hukuk devletinde yaşamak istiyor.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, kaçak sarayda nükleer saldırıya dayanıklı bir harekât merkezi kurulmakta olduğu haberlerine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, kaçak sarayda nükleer saldırıya dayanıklı bir harekât merkezi kurulmakta olduğu basına yansımıştır. Bu durum, on dört yıldır Erdoğan yönetimindeki zihniyetin ülkemizi bir atom bombasına hedef yapacak kadar düşman edildiğinin açık bir itirafıdır. Erdoğan, halkın güvenliğini hiçe sayarak kendini ve iktidarını koruyacak ve kendine ve ortaklarına yetecek bir beton sığınak yapmaktadır. Kaçak saraydakilerden önce halkın güvenliği ne olacaktır? Tarih, hiçbir sığınağın hiçbir diktatörü koruyamadığını göstermiştir. Tam da büyük ozan Nazım Hikmet’in “Korku” şiirini okuma zamanıdır.

Evet Sayın Cumhurbaşkanı, korkmakta haklısınız.

BAŞKAN – Sayın Aydemir…

4.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım, teşekkür ediyorum.

Erzurum’un Tortum, Oltu, Olur gibi ilçelerinde mukim olanların büyük çoğunluğu Ahıska Türklerinden oluşmaktadır. Yüreğimizin bir parçası, kanımız, canımız Ahıskalı kardeşlerimizin vatanlarından hazin sürgününün 72’nci yıl dönümündeyiz. Asrın yüz karası bu sürgünün muhatabı Ahıska Türkleri, sürgün esnasında ve sonrasında akıl almaz maddi, manevi işkencelere tabi tutulmalarına rağmen, kahramanca dirençleri sayesinde inançlarından en ufak bir taviz vermeyerek millî kimliklerini ve imanlarını muhafaza etmeyi başarmışlardır. Bu mücadele, iman ve azmi, kendileri gibi vatanları işgal edilen, sürgüne tabi tutulan tüm mazlum milletlere örnek teşkil eden bir kutlu cihattır. Bu uğurda şehit olanları rahmetle yâd ediyorum.

Doğu Türkistan başta olmak üzere, komünist rejimlerden, emperyalistlerden zulüm görerek şehit olanlara da Fatihalar gönderiyorum ve bir not düşüyorum: Ak siyaset bütün mazlum milletlere olduğu gibi Ahıskalılara da sonuna kadar sahip çıkacaktır.

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

5.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Giresun kent merkezindeki bir alanın TOKİ’ye devredilerek alışveriş merkezi ve konut yapılacağı iddialarına ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Giresun Atatürk Stadyumu ve yanındaki olimpik yüzme havuzu ve spor salonu, denizle arasından Karadeniz Sahil Yolu’nun geçtiği şehir merkezi içindeki bir güzel alandır. Böylesine önemli alandaki arazilerin, şehrin tamamen dışına stadyum ve spor komplekslerini yapması karşılığında TOKİ’ye devredildiği ve buradaysa alışveriş merkezi ve konut yapılacağı iddiaları mevcuttur. Ancak, şehir merkezinden kolay ulaşılabilir bir yerde stadyumumuz varken bunu ortadan kaldırıp şehrin en uzak bir noktasındaki SEKA arazisine bir başka stadyum yapılmasını anlayabilmiş değiliz. Bu işte bir bit yeniği var diyoruz. TOKİ’yle hangi kurumun, nasıl, ne şekilde ve ne karşılığında anlaştığını, nasıl protokol yapıldığını sadece Başbakan Yardımcımız Nurettin Canikli veyahut da birkaç kişi biliyor.

Buradan iktidar temsilcilerini uyarıyorum, Giresun halkı olarak kent merkezinde böyle bir projeyi istemiyoruz, halkımızın buna ihtiyacı yok. Sonuna kadar belediyemizle, sivil toplum kuruluşlarımızla, halkımızla buna karşı çıkacağız, orada size kazma vurdurtmayacağız. Bu projenizi bir kez daha gözden geçirmenizi ve bilgelerinizi yeniden değerlendirmenizi bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gürel…

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Antalya’da terör saldırısında şehit olan Niğdeli Fazıl Doğruöz’e Allah’tan rahmet dilediğine ve 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Antalya’da terör saldırısında şehit olan Niğdeli hemşerim Fazıl Doğruöz’e Allah’tan rahmet diliyorum, acısını paylaşıyorum, ailesine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum. Dilerim terör bir an önce sonlanır.

Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümü. 1974 yılında, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit ve dönemin hükûmeti kararıyla Kıbrıs’a barış harekâtı gerçekleştirildi. Sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Kıbrıs’ta iki toplum arasında o günden bugüne olay yaşanmıyor. Sorunlu Kıbrıs, göz yaşıyla anılan Kıbrıs olmaktan çıktı, huzur adasına dönüştü. Kıbrıs, Türkiye için çok önemlidir. Kıbrıs’ta mutlaka iki toplumun bir arada huzur içinde yaşamasını sürdürecek bir anlayış ve yaklaşımla sorunlara bakılmalıdır, emperyal devletlerin dayatmaları dikkate alınmamalıdır.

Kıbrıs için mücadele verenleri, Kıbrıs şehitlerimizi ve tüm şehitlerimizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Engin…

7.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, üniversitelerin kayyumla yönetilemeyeceğine ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Önceki gün üniversitelere ilk kayyum atandı. Her fırsatta sandık iradesinden bahseden AKP, Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlilerinin yüzde 86’lık sandık iradesini hiçe sayarak seçime dahi girmeyen birini sözde rektör olarak atadı. Oysaki AKP 2002 Seçim Beyannamesi’nde şu sözü vermişti: “Üniversiteler her çeşit düşüncenin demokratik bir ortamda hoşgörü içinde öğretilip tartışıldığı, yasakların ve sınırlamaların olmadığı özgür forumlara dönüştürülecek ve her kademedeki akademik yönetici seçimle işbaşına gelecek.” Biliyorum inanması zor ama bu, AKP’nin seçim vaadiydi. Bir taraftan halkımıza bu sözleri vererek oy alacaksınız, diğer taraftan olağanüstü hâl fırsatçılığı yaparak üniversitelerimizi kendi siyasi iradenize bağımlı hâle getirmeye çalışacaksınız. Belli ki üniversitelerin özgürleşmesinden, siyasi baskılardan uzak akademik özerkliğe kavuşmasından korkuyorsunuz. Ama, bilin ki üniversiteleri kayyumla yönetemezsiniz.

BAŞKAN – Sayın Çamak…

8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, 65 yaş üstü vatandaşlara ücretsiz ya da indirimli ulaşım hakkı uygulamasında yaşanan sorunların giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

12 Temmuz 2013 tarihinde kabul edilen yasayla 65 yaş üstü her vatandaşa ülkenin tüm kentlerinde nüfus cüzdanını göstererek ücretsiz ya da indirimli ulaşım hakkı tanınmıştır. Bakanlıkça valiliklere gönderilen yazıyla bunu uygulamayanlara cezai müeyyide öngörülmüştür. Kanun ve yönetmelik bu kadar açık iken ilden ile çok farklı uygulamalarla karşılaşmaktayız. Edinilen yaşlı kartı sadece alındığı ilde geçerli olmaktadır. Yaşlılarımızın ulaşım araçlarında çeşitli hakaret ve aşağılamalara maruz kalmaları, beleşçi muamelesi görmeleri ise bir başka sorundur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı eliyle rahatlıkla ortadan kaldırılabilecek bu sorunun giderilmesi için Bakanlık bünyesinde bir çalışma yürütülmesi düşünülmekte midir? Nitekim 11 Kasımda Adapazarı’nda bir olay yaşanmış, otobüs şoförü yaşlı bir kadına hakaret etmiştir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ertem…

9.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, terör örgütleriyle yan yana olanın AKP Hükûmeti olduğuna ilişkin açıklaması

BİROL ERTEM (Hatay) – AKP Hükûmeti olarak Suriye savaşını müteakiben Reyhanlı’nın Alpaydın kampında IŞİD ve benzeri örgütlere askerî eğitim verdiniz. Reyhanlı’nın Bükülmez köyünden IŞİD’e askerî mühimmat yardımı yaptınız. Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in izni ve talimatıyla Suriye tarafındaki petrolü Reyhanlı’nın Beşaslan köyünden Türkiye tarafına kaçak olarak aylarca sattırarak IŞİD’e milyonlarca dolar gelir sağlattınız. Tüm bunlara rağmen, terör örgütleri ile Cumhuriyet Halk Partisini yan yana koymaya çalışıyorsunuz.

Bugün, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na suikast düzenleyen PKK terör örgütü, FETÖ terör örgütü ve IŞİD terör örgütüyle yan yana duran ve kirli pazarlıklar içerisinde olan AKP Hükûmetidir. Onlarca ocağımıza şehit ateşi düşüren AKP Hükûmetinin suçsuzmuş gibi davranması bana çok manidar bir cümleyi hatırlatıyor: Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

10.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, sadece “kendine demokrat” anlayışla demokrasinin, özgürlüklerin ve barışın yok edildiğine ilişkin açıklaması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, “Dünya 5’ten büyüktür.” diyordu Cumhurbaşkanı. Tabii ki dünya 5’ten büyüktür, Şanghay Beşlisinden de büyüktür. Yüzde 86 da sıfırdan büyüktür.

AKP milletvekilinin kardeşi Mehmet Özkan’ı hiç seçimlere girmediği hâlde rektör atayan Cumhurbaşkanı, bu ülkede de millî iradeye ne kadar saygısı olduğunu ve saygısını nasıl sıfırladığını da göstermiş oldu. Rektör atamalarında yapılan bu yanlışın yanında, öğretmen atamalarında da mülakat sistemiyle insanları bölüyorsunuz ve rektör seçiminde de öğretim üyelerini bölüyorsunuz. Sadece “kendine demokrat” anlayışınızla demokrasiyi, özgürlükleri, barışı yok ediyorsunuz.

Demokrasi bayramı bitti mi acaba? 15 Temmuz sonrası çok övdüğünüz o demokrasi günlerini geride mi bıraktık? İçinde barış, çağdaşlık, özgürlük, cumhuriyet geçen ne kadar kurum varsa hepsine düşmanlık yapıp kapatmaya çalışıyorsunuz.

ÖSO çetelerine o kadar yardım ettiniz, onlar şimdi birbirine düştü. Bir yandan işsizlik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

11.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından toplu taşım ücretlerine yapılan zamma ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bursa Büyükşehir Belediyesi bugün itibarıyla ulaşıma yüzde 15 zam yaptığını duyurdu. Bursalıların üst üste yolculuk yapmak zorunda kaldığı BURSARAY’da tam bilet fiyatı 2,25 liradan 2,60 liraya çıktı. 2017 bütçesinde memura yüzde 3, emekliye 3,73 zam öngörülürken Bursa Büyükşehir Belediyesinin yaptığı yüzde 15’lik zam ne anlama geliyor? İktidar partisinin organizasyonlarında bedava yapılan toplu ulaşımın faturası bu şekilde, garibana, öğrenciye mi çıkarılıyor? Ulaşım bir haktır ve bu zamlar derhâl geri alınmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan Hürriyet…

12.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, FETÖ’den kapatılan dernek ya da okullarla bağlantısı olan bazı kişilerin şu anda AKP’nin vekil sıralarında oturmaya devam ettiklerine ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Kocaeli Çayırova ilçesinde “Dumankaya” isimli şirket için büyükşehir meclisinde arazi imarı 6 kattan 12 kata çıkarılarak şirkete büyük bir kolaylık sağlandı. Sonrasında, Dumankaya şirketi Yönetim Kurulu Üyesi Halit Dumankaya paralel devlet yapılanmasına “himmet” adı altında finansal destek sağladığı gerekçesiyle tutuklandı. Bu olay, yerel ve ulusal medyada manşetlerde yer aldı. Ancak, AKP’li belediyeler bunu örtbas etmek için, mahkeme yoluyla, İnternet medyası dâhil tüm haberleri sansürledi ve erişime engelledi. Sansürlenenlerden biri de Kocaeli Gazete Barış’tır. Basına sansürle gerçekleri kapatmaya çalışıyorsunuz ama Kocaeli’de FETÖ’den kapattığınız derneğe her ay düzenli bağış yapanlar şu anda AKP’nin vekil sıralarında oturmaya devam ediyor, okul aidatını ödemek için Bank Asyada hesap açmaya zorlananlar açığa alınırken o aidatları tahsil eden o okulların sahipleri şu anda AKP’nin vekil sıralarında oturmaya devam ediyor.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sarıhan…

13.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, son çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle Çağdaş Hukukçular Derneğinin kapatılmasına ilişkin açıklaması

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli Başkan, çok teşekkür ederim.

Ben de son kararnameyle kapatılan derneklere değinmek istiyorum. Bunlardan biri, benim de sekiz yıl Genel Başkanlığı görevini yaptığım Çağdaş Hukukçular Derneğidir. Çağdaş Hukukçular Derneği, burada bizi izleyen herkesin bildiği bir ismin, Halit Çelenk’in kurmuş olduğu bir dernektir. Halit Çelenk, 1971 döneminin sıkıyönetimi ardından, hukukun savunulması, hakkın savunulması, insan haklarına dayalı meşru hukukun savunulması için bu derneği kurmuştu. 1975’lerde kurduğumuz, 12 Eylülleri aşmış olan bir derneğin böyle bir dönemde, sözde “terörle mücadele” adına kapatılmış olmasını kınadığımı öncelikle ifade etmek isterim. Ancak, bunu belki doğal da karşılamak gerekir çünkü hukukun bu kadar katledildiği bir süreçte hukuku savunacak kimselerin de örgütlü olması herhâlde bir tehlike arz ediyor. Oysa hep söylüyoruz: Kriz demokrasiyle aşılır. Bugünkü krizi aşmanın yolu sadece…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

14.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü ve 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yılını kutluyorum.

Biliyorsunuz 14 Kasım 1944’te Stalin’in emriyle yapılan baskınlarla Ahıska Türkleri sürgün edildi. Otuz beş gün süren bu sürgünde analar evlatlarından ayrıldı, aileler parçalandı. Sürgün sırasında 50 binden fazla Ahıska Türkü kötü koşullar sebebiyle hayatını kaybederken 100 bin kişi de yurdundan ayrılmak zorunda kaldı. Yürekleri sızlatan bu olay tarihin en büyük sürgünlerinden biridir. Ahıska Türklerinin sürgün edilişinin 72’nci senesinde hayatını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle anıyor, Allah’tan böyle kara günlerin tekrar yaşanmamasını diliyor, Ahıska Türkleriyle yakından ilgilenen Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yiğit...

15.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit’in, İzmir’de ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilere ücretsiz ve kaliteli eğitim veren eğitim merkezlerinin kapatılmasına ilişkin açıklaması

ALİ YİĞİT (İzmir) – Sayın Başkan, İzmir’de ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilerimize yönelik kurulan, ücretsiz ve kaliteli eğitim veren eğitim merkezleri kapatılmıştır. Sadece bu sene 9 belediyenin eğitim merkezinden 14 bin öğrenci yararlanmıştır. Bu öğrencilerin başarıları ortadadır. Ancak ne hikmetse CHP’li belediyelerin bu eğitim merkezlerinden ve bu merkezlerdeki başarı oranlarından birileri rahatsız olmuş ve kapatılma kararı alınmıştır. Buradan Hükûmete sesleniyorum: Bu eğitim merkezleri dershane değildir, eğitim ücretsiz verilmektedir; olağanüstü hâl süreci altında yaratılan mağduriyetlere yenilerini eklemenin, eğitim alan öğrencileri mağdur etmenin kime ne faydası vardır? Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi gerekir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Budak…

16.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın, gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inin tarım sektöründe sübvansiyon olarak verilmesi gerekirken on dört yıldır yarısının neden verilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Ben buradan benim gibi köylü çocuğu olan AKP’li milletvekillerine şunu sormak istiyorum. Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’i tarım sektörüne sübvansiyon olarak verilmesi gerekirken on dört yıldır yarısını neden vermediniz?

Ve buradan ziraat mühendisleri ve ziraat odalarına sesleniyorum: Bu hakkınızı neden aramıyorsunuz, köylülerinizin haklarını arayacak mısınız? Buradan ziraat odalarına özellikle seslenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Budak.

Şimdi, sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Sayın Erkan Akçay, buyurunuz.

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümüne, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ve kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Fazıl Küçük başta olmak üzere tüm şehit ve gazileri minnet ve şükranla andığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

14 Kasım, insanlık tarihinin en feci olaylarından biri olan 1944’te Ahıska Türklerinin ölüm sürgününün yıl dönümüdür. Sovyet yönetimi tarafından, kimliklerinde “Türk” yazan 86 bin Ahıskalı iki saat içerisinde trenlere doldurularak öz vatanlarından koparılmıştır. Haftalarca süren ve yaklaşık 17 bin Ahıskalının hayatını kaybetmesine sebep olan sürgün 20’nci yüzyılın kara lekelerinden biridir. Ahıska, zalimin mazluma zulmüdür. Ahıska Türkleri işkence ve katliamla vatansız bırakılmak istenmiştir ve Ahıska hadisesi, devletsiz ve ordusuz milletlerin perişan olduğunu göstermektedir. Bütün bu olayları unutmadan son yurdumuz Türkiye’yi koruyacağız, savunacağız, devletimizin ve milletimizin ilelebet payidarlığı için her fedakârlığı yapacağız, her atılımı gerçekleştireceğiz. Bu vesileyle, 1944 kışında sürgünde şehadet mertebesine uzanan 17 bin Ahıskalıyı rahmetle anıyor, bu insanlık trajedisini lanetliyorum.

Bundan kırk iki yıl önce, Kıbrıs Barış Harekâtı’yla, Kıbrıs’ta yaşayan Türkler canları pahasına destansı bir mücadele vermiş, bağımsızlık bayrağını bir daha inmemek üzere Magosa, Girne, Beşparmak Dağlarında, Kıbrıs semalarında dalgalandırmıştır. Kıbrıs Harekâtı’ndan dokuz yıl sonra ise 15 Kasım 1983 tarihinde Kıbrıs Türk halkı bu destansı mücadelesini bağımsızlıkla taçlandırmış ve yeni bir devlet kurmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Akçay, buyurunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bizler için Kıbrıs davası yalnızca Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin davası değil, tüm Türk milletinin davasıdır. Bu nedenle, gerçeklere dayanan adil bir yapı tesis edilmeden, kalıcı bir çözüm olmadan Türk varlığına ve Kıbrıs davamıza halel getirecek girişimler bizim için yok hükmündedir. Türkiye, Kıbrıs Türk halkının varlığının, egemenlik haklarının korunmasına ve Kıbrıs Türklerinin haklı davasına sahip çıkmaya devam edecektir. Bu vesileyle, Kıbrıs Türk halkının cumhuriyet bayramının kutluyor, Kıbrıs Türk halkının haklı davasını ve varlığını tüm dünyaya kabul ettirmek için ömrünü veren kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Doktor Fazıl Küçük başta olmak üzere, tüm şehit ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Buyurunuz Sayın Özel.

18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ve Bülent Ecevit, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Fazıl Küçük’ü rahmetle andığına, 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci ve 15 Kasım Filistin Bağımsızlık Bildirisi’nin okunmasının 28’inci yıl dönümlerine ve Filistin halkına Cumhuriyet Halk Partisinden sevgilerini ve saygılarını gönderdiklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sizin de açılışta son derece etkili bir şekilde değindiğiniz gibi, bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 33’üncü yılı. 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk halkının var oluş ve bağımsızlık mücadelesini cumhuriyetle taçlandırdığı, onur ve kıvançla kutladıkları bu önemli günde biz de tüm Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarını, yöneticilerini saygıyla selamlıyor; Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Beşparmak Dağlarına milliyetçiliği sözde değil özde yazdıran rahmetli Bülent Ecevit’i, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı, mücadelenin simge ismi Doktor Küçük’ü rahmetle minnetle bir kez daha anıyor; Kıbrıs halkının iradesine uygun, tarafların ortaya koymuş oldukları ilkeleri saygıyla karşılayan ve sürmekte olan barış görüşmelerinin de başarıya ulaşmasını temenni ediyoruz.

Yine, bugün, Ahıska Türklerinin vatanlarından edilişinin 72’nci yılı. Sovyetlerin çöküşünden sonra sürgüne tabi tutulmuş tüm halklar yurtlarına dönmüş olmalarına rağmen, Ahıska Türkleri hâlâ daha o büyük acıyı yaşıyorlar. Vagonlara bindirilerek ana vatanlarından sürülen, vagonların o acı seslerinin kulaklarından hiç gitmediğini ve hâlâ o vagonların durmadığını ifade eden Ahıska Türklerine vatanlarına dönüş için Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm desteği verdiğimizi ifade ediyor ama herkes için vatandaşlık söylemlerinin dile getirildiği bir süreçte, Temmuz 2016’da, devrin devletin en üst kademelerinden ifade edilen kendilerine verilen vatandaşlık sözünün hâlâ daha tutulmamış olmasını da üzüntüyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …karşıladığımızı ifade ediyoruz.

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Özel, buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yine, 15 Kasım 1988 tarihinde Filistin Bağımsızlık Bildirisi bundan yirmi sekiz yıl önce okunmuştu. 29 Kasım 2002’de, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 193 üyeden 138’inin olumlu oyuyla üye olmayan gözlemci devlet olarak tanınan Filistin’i bir kez daha burada saygıyla selamlıyor, geçmişte Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Filistin’e gidip mücadelesine destek verdiği Filistin halkına. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın şahsında bir kez daha Cumhuriyet Halk Partisinden sevgilerimizi ve saygılarımızı gönderiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Buyurunuz Sayın İnceöz.

19.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, AK PARTİ Van Muradiye ilçe teşkilatına PKK’nın bombalı bir saldırı düzenlediğine, şehit olan Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’e Allah’tan rahmet dilediğine, sadece PKK değil tüm terör örgütleriyle mücadelenin devam edeceğine, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü ve 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hain terör örgütünün saldırıları bitmemekte. Dün gece saat üç sıralarında Van Muradiye ilçe teşkilatımıza kalleş terör örgütü PKK bombalı bir saldırı düzenlemiştir. Bundan önce de ilçe teşkilatlarımıza, il başkanlıklarımıza ve milletvekili adaylarımıza haince saldırılar düzenlenmiş ve gerek ilçe başkanımız gerekse milletvekili adaylarımız hain bir şekilde katledilmişti. Van Muradiye’deki saldırıda bir can kaybı olmamış, ancak terör örgütünün bu faaliyetlerini açıkça lanetlediğimizin, net bir şekilde lanetlediğimizin, kınadığımızın ve bununla mücadele edeceğimizin sonuna kadar bilinmesi gerekmektedir.

Sadece bu değildir, geçtiğimiz cuma günü, Mardin’in Derik ilçesinde kaymakamlık görevini yürüten, ülkenin topraklarında yetişmiş, millî, yerli, vatansever evladı Muhammed Fatih Safitürk de hain bir şekilde terör örgütü tarafından yapılan saldırı sonucunda şehit edilmiştir. Kendisi aynı zamanda Derik’te hem kaymakamlık hem de orada belediyede kayyum görevini üstlenmiş ve görevi devraldığı günden itibaren de orada bölge insanımızın gönlünde taht kurmuş, sevgi ve muhabbet oluşturmuş; kazılan hendeklere, bombalı tuzaklara karşı canı pahasına mücadele etmiş bir vatanseverdi.

Ben şehidimizin şahsında ailesine acılarını yürekten paylaştığımızı, tüm şehitlerimizin, tüm şehit yakınlarımızın… Böyle Fatihler oldukça, onun gibi dimdik duran babaları oldukça Allah’ın izniyle de 780 bin kilometrekarelik vatan toprağının her bir parçasını kimsenin bölmeye gücü yetmeyecektir. Terörle mücadelemiz, sadece PKK’yla değil, diğer terör örgütleriyle birlikte, ittifaklarına karşı da devam edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız, mikrofonunuzu açıyorum.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Burada şunun bilinmesi gerekmektedir ki özellikle parlamenterlerin, terör örgütüyle mücadelemizin amansız bir şekilde sürdüğü, kararlı bir şekilde sürdüğü, herkesin canı pahasına mücadelesini sürdürdüğü; polisimizin, askerimizin, sivil vatandaşımızın canını siper ettiği bir dönemde her birimizin “ama”sız, “fakat”sız, “lakin”siz bu mücadeleyi sürdürmemiz gerektiğini ve parlamenterler olarak bizim ayrıca bir sorumluluğumuzun olduğunu da tekrar hatırlatmakta fayda var. Bu anlamda, her bir vatandaşımızın bu konudaki haklı mücadelemizi sonuna kadar kararlı bir şekilde sürdüreceğimizden hiçbir şüphesi olmasın.

Yine, bugün Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 33’üncü kuruluş yıl dönümü. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprakları, şehit ve gazilerimizin kanlarıyla yoğurulmuş topraklardır. Bu vesileyle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kuruluşunun 33’üncü yıl dönümünde tebrik ediyorum.

Yine, yetmiş iki yıl önce Ahıska Türkleri ana yurtlarından, öz vatanlarından kopartılarak sürgün edildi, büyük bir soykırıma maruz kaldı. Her fırsatta Türkiye’yi soykırımla itham etmek isteyenlere bunu da hatırlatmakta fayda var.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnceöz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Şehit olan Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Geçen hafta şehit olan Derik Kaymakamımız Muhammed Fatih Safitürk’e ben de Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dünya Kamu İstihdam Kurumları Birliği ile Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı tarafından 8-11 Kasım 2016 tarihlerinde Japonya’nın başkenti Tokyo’da “Yaşlıların ve Engellilerin Katılımının Artırılması” konulu çalıştaya katılması Genel Kurulun 8/11/2016 tarihli 17’nci Birleşiminde kabul edilen milletvekili için siyasi parti grubunca bildirilen isme ilişkin tezkeresi (3/854)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dünya Kamu İstihdam Kurumları Birliği ile Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı tarafından 8-11 Kasım 2016 tarihlerinde Japonya’nın başkenti Tokyo’da “Yaşlıların ve Engellilerin Katılımının Artırılması” konulu çalıştaya Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir milletvekilinin katılması Genel Kurulun 8/11/2016 tarihli ve 17’nci Birleşiminde kabul edilmiştir.

28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 2’nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti grubunun bildirmiş olduğu isim Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                               İsmail Kahraman

                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                     Başkanı

Ad ve Soyadı                           Seçim Çevresi

Hüseyin Şahin                               Bursa

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel ve 20 milletvekilinin, doğru ve akılcı dış politikalar üretmek ve başta komşu ülkelerimiz olmak üzere diğer ülkelerle ilişkileri düzeltmek adına yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/363)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son on üç yıldır AKP'nin izlediği yanlış dış politikaların ülkemizi savaş aşamasına doğru sürüklemesinin önüne geçmek, yaşanan ekonomik kayıpları önlemek için gerekli tedbirleri almak, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana uygulanan "Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesi çerçevesinde doğru ve akılcı dış politikalar üretmek ve komşu ülkelerimiz başta olmak üzere diğer ülkelerle ilişkilerimizi düzeltmek adına çözüm önerilerinin tespiti amacıyla, bu konuda bilgi edinilmesi ve inceleme yapılmasını, Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla talep ederiz.

1) Cemal Okan Yüksel                                (Eskişehir)

2) Nihat Yeşil                                            (Ankara)

3) Ahmet Akın                                            (Balıkesir)

4) Akın Üstündağ                                       (Muğla)

5) Gamze Akkuş İlgezdi                              (İstanbul)

6) Lale Karabıyık                                       (Bursa)

7) Nurhayat Altaca Kayışoğlu                      (Bursa)

8) Orhan Sarıbal                                        (Bursa)

9) Ceyhun İrgil                                          (Bursa)

10) Musa Çam                                           (İzmir)

11) Kemal Zeybek                                      (Samsun)

12) Muhammet Rıza Yalçınkaya                   (Bartın)

13) Özkan Yalım                                        (Uşak)

14) Kamil Okyay Sındır                               (İzmir)

15) Ali Yiğit                                               (İzmir)

16) Mahmut Tanal                                      (İstanbul)

17) Ömer Fethi Gürer                                 (Niğde)

18) Ünal Demirtaş                                     (Zonguldak)

19) İlhan Kesici                                         (İstanbul)

20) Mustafa Hüsnü Bozkurt                         (Konya)

21) Metin Lütfi Baydar                                (Aydın)

Gerekçe:

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" anlayışı çerçevesinde şekillenen Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası, 2000’li yıllara gelindiğinde AKP iktidarıyla birlikte olumsuz değişimlere uğramıştır.

AKP iktidarı döneminde izlenen yanlış ve yıkıcı dış politikalar, keyfî söylemler ve stratejiler, komşu ülkeler başta olmak üzere dış ticaret hacmine sahip birçok ülkeyle turizm ve ekonomik ilişkilerimizi olumsuz etkilemektedir. Birçok ülkeyle ilişkilerimiz kopma noktasına gelmiştir. AKP'nin izlediğini iddia ettiği "komşularla sıfır sorun" politikası, "komşularla sırf sorun" politikasına dönüşmüştür. Ayrıca, geldiğimiz noktada bu yanlış dış politikalar nedeniyle Türkiye'nin özellikle doğu sınırları terörist grupların kontrolündeki bir bölgeye dönüşmüştür.

Son dönemde, Rusya da dâhil olmak üzere, birçok komşu ülkeyle krizler yaşanmaktadır. Irak ve Suriye’yle yaşanan gelişmeler de Türkiye'nin sınır güvenliği sorununun çok ötesinde farklı sorunlara da neden olmuştur.

İçinden geçtiğimiz günler göstermiştir ki dış politikada izlenen yanlışlar iç huzurumuzu, sosyal yapımızı, ekonomik dengelerimizi ve toprak bütünlüğümüzü olumsuz olarak etkilemektedir.

İzlenen dış politika yüzünden Türkiye'mizin bütünlüğü büyük bir tehdit altında, bölünme ve sınır güvenliği zafiyeti bulunmaktadır. Unutulmasın ki bir ülkede uluslararası güvenlikte istikrar sağlanmadan, gerek ülke içinde gerekse uluslararası anlamda siyasi ve ekonomik istikrar sağlanamaz. Türkiye'nin toprak bütünlüğü, ekonomik geleceği, doğudan batıya kadar tüm vatandaşlarımızın güvenliği son derece önemlidir.

Bu bağlamda son on üç yıldır izlenen yanlış dış politikaların ülkemizi savaş aşamasına doğru sürüklemesinin önüne geçmek, yaşanan ekonomik kayıpları önlemek için gerekli tedbirleri almak, doğru ve akılcı dış politikalar üretmek ve komşu ülkelerimiz başta olmak üzere diğer ülkelerle ilişkilerimizi düzeltmek adına çözüm önerilerinin tespiti amacıyla, bu konuda bilgi edinilmesini ve inceleme yapılmasını, Anayasa’nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla talep ederiz.

2.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 27 milletvekilinin, başta Bolu ili olmak üzere Türkiye genelinde yayla alanlarındaki yapılaşmadan kaynaklı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/364)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin yüzde 28’i, Bolu ilimizin yüzde 65’i ormanlarla kaplıdır. Kırsal hayat üzerinde önemli bir etkisi olan yaylalardan faydalanma biçimleri ve süreleri bölgesel olarak farklılıklar göstermektedir.

Değişen turizm çeşitlerine paralel olarak, çevreye duyarlı, doğayla bütünleşen turizm seçenekleri gün geçtikçe daha fazla rağbet görmektedir. Ülkemizin birçok bölgesinin yayla turizmi açısından ihtiyacı karşılayacak potansiyeli bulunmaktadır. Çirkin yapılaşma, betonlaşma, çevre kirliliği ve tanıtımının yeterli olamaması yayla turizminin gelişmesinin önündeki en büyük engellerden bazılarıdır.

Yaylalarımızda doğayı ve ekolojik dengeyi bozmayacak her türlü tedbirin alınması gerekmektedir. Yaylalarımızda betonlaşmanın önüne geçilip yaylaların gerçek vasfı dışında kullanılmasına izin verilmemelidir. Ülke genelinde ve Bolu ilimizde bulunan yaylalardaki en büyük sorunlardan biri elektrik sorunudur. Yeni hatların maliyet gerekçesi gösterilerek yapılmaması, hâlihazırdaki hatların ise eski olması yaylalardaki elektrik ihtiyacını karşılamamaktadır. İlimizde, yoğun ormanlar içerisinde ve yüksek rakımda bulunan ilimizin güneyinde bulunan yaylalarımızın yollarının bozuk olması ulaşımda büyük sorunları beraberinde getirmektedir.

Orman Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle, orman vasfındaki yayla alanlarının mülkiyet olarak verilmesi kanunen mümkün değildir. Bunun yerine, hak sahiplerine kiralama yoluna gidilmektedir. Yayla evini üç kuşaktan beri kullanan bir orman köylüsünden, yeni yapılan bu düzenlemeyle evi orman sınırları içerisinde gösterilerek yıllık olarak kira talep edilmektedir. Geçimini zor karşılayan köylülerimiz kira bedelini ödeyememekte, bu durum da mağduriyete neden olmaktadır.

Ayrıca, köylülerin kullandığı ormanlardaki açık alanların kiraya verilmesine olanak sağlayan düzenlemeler o alanlarda hayvanlarını otlatan köylülerimizi mağdur edecek, köylülerin yaşam alanlarını daraltarak köylüyü kendi evinde yabancılaştıracaktır. Bunun yanında, ormanlardaki açık alanların kiraya verilmesi yaban hayatını olumsuz etkilemesi, ticari faaliyetlere olanak sağlaması açısından da sakıncalı bir durumdur.

Başta Bolu ilimiz ve Türkiye genelinde, yayla alanlarındaki yapılaşmadan kaynaklı sorunların tespiti, yaşanan sorunların çözümü noktasında alınması gereken önlemlerin belirlenmesi ve yaylalarımızın turizm potansiyelinin geliştirilmesi için uygun politikaların belirlenmesi amacıyla, Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

1) Tanju Özcan                                                         (Bolu)

2) Ali Akyıldız                                                           (Sivas)

3) Dursun Çiçek                                                       (İstanbul)

4) Mahmut Tanal                                                       (İstanbul)

5) Sibel Özdemir                                                      (İstanbul)

6) İbrahim Özdiş                                                       (Adana)

7) Ceyhun İrgil                                                         (Bursa)

8) Ali Yiğit                                                                (İzmir)

9) Özcan Purçu                                                         (İzmir)

10) Elif Doğan Türkmen                                            (Adana)

11) Çetin Arık                                                           (Kayseri)

12) Lale Karabıyık                              (Bursa)

13) Tur Yıldız Biçer                            (Manisa)

14) Nihat Yeşil                                                         (Ankara)

15) Erdin Bircan                                                       (Edirne)

16) Serdal Kuyucuoğlu                                              (Mersin)

17) Muhammet Rıza Yalçınkaya           (Bartın)

18) Kemal Zeybek                                                     (Samsun)

19) Onursal Adıgüzel                          (İstanbul)

20) Ali Özcan                                                            (İstanbul)

21) Ahmet Akın                                                         (Balıkesir)

22) Gamze Akkuş İlgezdi                                           (İstanbul)

23) Orman Sarıbal                             (Bursa)

24) Nurettin Demir                             (Muğla)

25) İrfan Bakır                                                          (Isparta)

26) Nurhayat Altaca Kayışoğlu            (Bursa)

27) Özkan Yalım                                                       (Uşak)

28) Kamil Okyay Sındır                                              (İzmir)

 

3.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 25 milletvekilinin, ülkemizdeki uyuşturucu sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/365)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizdeki uyuşturucu sorunu toplumsal bir yaradır. Gerek güvenlik güçlerinin gerek eğitim ordusunun gerekse Hükûmetin yasalarla aldığı varsayılan önlemler yeterli olmamaktadır. Bu önlemlerin neden yetersiz kaldığı ve hâlihazırda hangi noktalarda boşluklar bulunduğunun tespit edilmesi, elde edilen sonuçlarla uyuşturucu üretimi, satışı ve kullanımına ilişkin yapılacak çalışmalar, alınacak önlemler ve uygulanacak eylemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.

1) Ceyhun İrgil                                                         (Bursa)

2) Özkan Yalım                                                         (Uşak)

3) Şenal Sarıhan                                                      (Ankara)

4) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

5) Gamze Akkuş İlgezdi                                             (İstanbul)

6) Zeynep Altıok                                                       (İzmir)

7) Aykut Erdoğdu                                                      (İstanbul)

8) Oğuz Kaan Salıcı                           (İstanbul)

9) Ahmet Akın                                                           (Balıkesir)

10) Tur Yıldız Biçer                            (Manisa)

11) Nihat Yeşil                                                         (Ankara)

12) Erdin Bircan                                                       (Edirne)

13) Serdal Kuyucuoğlu                                              (Mersin)

14) Elif Doğan Türkmen                                            (Adana)

15) Kemal Zeybek                              (Samsun)

16) Dursun Çiçek                                                     (İstanbul)

17) Onursal Adıgüzel                          (İstanbul)

18) Ali Özcan                                                            (İstanbul)

19) Orhan Sarıbal                                                     (Bursa)

20) Nurettin Demir                             (Muğla)

21) İrfan Bakır                                                          (Isparta)

22) Nurhayat Altaca Kayışoğlu            (Bursa)

23) Mustafa Tuncer                            (Amasya)

24) Kamil Okyay Sındır                                              (İzmir)

25) Ali Yiğit                                                              (İzmir)

26) Ali Haydar Hakverdi                                            (Ankara)

Gerekçe:

Uyuşturucu, topyekûn savaşmamız gereken bir sorun. Birileri bu zehri üretiyor, birileri satıyor, birileri zehirleniyor ve birileri de ölüyor. Yıllardır devlet konuyla ilgili çalışmalar yapsa da bir türlü önü alınamıyor.

Geçen yıl uyuşturucu üreten, satan ve kullananlarla ilgili bir düzenlemeye gidilerek cezai artışlar sağlandı. Bu, konuya verilen önemin bir göstergesidir ancak son zamanlarda düzenlenen narkotik operasyonlarda görülmüştür ki üretmekten, satmaktan ve kullanmaktan vazgeçilmiyor, hatta artış var.

Örneğin, geçtiğimiz 4 0cak 2016-11 0cak 2016 haftasında narkotik operasyonlarında İstanbul'da, Şanlıurfa'da, Konya'da, Bursa'da, Adana'da, Muğla'da ve Uşak'ta önemli miktarlarda eroin, kokain, bonzai, esrar, ecstasy ve metamfetamin ele geçirilmiştir.

Uyuşturucu satışı ve kullanımıyla ilgili bugüne dek gerek devlet ve gerekse STK bazlı önlem çalışmaları ve uygulamalarına karşın sorunun artarak devam etmesi endişe yaratmaktadır. Hatta kullanım yaşının giderek düştüğü görülmektedir.

Örneğin geçen yıl Bursa'da Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadele Yerel Eylem Planı çerçevesinde kurulan İl Koordinasyon Kurulunun 15 yaş dönemindeki 10’uncu sınıf öğrencilerine yönelik yaptığı bir ankette, anketi yanıtlayan 23 bin öğrenciden 4.599'unun tütün, 3.709'unun alkol, 634'ünün ise uyuşturucu madde kullandığı ortaya çıktı. Öğrencilerin kötü alışkanlıklara başlama yaş ortalaması ise 13 olarak saptandı.

Uyuşturucu bağımlılığında endişe yaratan bir başka unsur ise kullanan kişinin sadece kendisine değil çevresine de büyük zarar vermesidir. Kavga, tartışma eksenli adi olayların çeşitli defalar gerçekleştiği, pek çok kez basına yansıdığı görülmektedir. 26 Aralık 2015'te Bursa'nın Gemlik ilçesinde uyuşturucu bağımlısı bir genç tarafından öldürülen Düzgün Akyıldız ülkemizdeki uyuşturucu sorununun son kurbanlarından biri olmuştur.

Görülmektedir ki uyuşturucu sorununda gerek güvenlik güçlerinin gerek eğitim ordusunun gerekse Hükûmetin yasalarla aldığı varsayılan önlemler yeterli olmamaktadır. Bu bağlamda, bu önlemlerin neden yetersiz kaldığı ve hâlihazırda hangi noktalarda boşluklar bulunduğunun tespit edilmesi, elde edilen sonuçlarla uyuşturucu üretimi, satışı ve kullanımına ilişkin yapılacak çalışmalar, alınacak önlemler ve uygulanacak eylemlerin belirlenmesi ülkemizdeki uyuşturucu sorununun önlenmesine yönelik daha kesin sonuçlara ulaşmak adına gereklidir. Bu nedenle Mecliste bir araştırma komisyonu kurularak konuya ilişkin gereken çalışmanın yapılması, bu önemli toplumsal soruna yönelik kesin bir yöntem şemasının ortaya konulması önemlidir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Tezkereler (Devam)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhan’ın, İsveç Dışişleri Bakanlığı Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Koç Holding ortaklığıyla Marshall Fonu (GMF) Başkanı Karen Donfriend’in vaki davetine icabetle 16-18 Kasım 2016 tarihlerinde Stokholm’de düzenlenecek Üçlü Strateji Grubu Toplantısı’na katılmasına ilişkin tezkeresi (3/855)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

İsveç Dışişleri Bakanlığı Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Koç Holding ortaklığı ile Marshall Fonu (GMF) Başkanı Karen Donfriend’in vaki davetine icabetle 16-18 Kasım 2016 tarihlerinde Stokholm’de düzenlenecek “Üçlü Strateji Grubu Toplantısı”na Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Malatya Milletvekili Sayın Taha Özhan’ın katılması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                               İsmail Kahraman

                                                                                                 TBMM Başkanı

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Oylamaya sunmadan önce bir karar yeter sayısı talebi vardır. Karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.56

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok efendim. 20 eksik.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ve arkadaşları tarafından, terör örgütleriyle girilen çatışmalarda yaralanmalarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili yönetmelikleri sebebiyle gazi unvanı alamayan vatandaşların durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/11/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/11/2016 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                        Özgür Özel

                                                                                                                           Manisa

                                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ve arkadaşları tarafından, terör örgütleriyle girilen çatışmalarda yaralanmalarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili yönetmelikleri sebebiyle gazi unvanı alamayan vatandaşlarımızın durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (832 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 15/11/2016 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde ilk konuşmacı, lehinde olmak üzere Fatma Kaplan Hürriyet, Kocaeli Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP sıralarından alkışlar)

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu öncelikle saygıyla selamlıyorum. Peygamber ocağı olarak bildiğimiz asker ocağında terör örgütlerine karşı verilen mücadelede terörist silahlarıyla yaralanmış ancak yönetmeliklerden dolayı resmiyette gazi sayılmayan, görmezden gelinen ve sahipsiz bırakılan vatan evlatlarını, bugün bu insanlarımızı konuşacağız bu Genel Kurulda. Kimisinin parmakları eksik, kimisi vücudundaki şarapnel parçalarıyla hayat mücadelesi vermeye devam ediyor. Çatışmada şehit düşen arkadaşının yasını tutuyor kalbinde ve aynı kalpte terörist mermisiyle yaşamaya devam ediyor. Kalbindeki bu kurşun alınırsa ya felç olacak ya da masada kalacak ama yine de gazi sayılmıyor. Yanlarında patlayan füze ve bombaların darmadağın ettiği vücutlarında kalıcı hasarlar oluşmuş durumda ama gazi sayılmıyor. Terör örgütü PKK’yla burun buruna olan mücadelelerinde silah arkadaşları hain mermiler ve bombalar sonucu şehit olurken aynı mermilerin isabet ettiği askerler ne yazık ki gazi sayılmıyor. Bu askerlerimiz, bizler daha güvende olalım diye terör örgütünün peşinde dağ tepe dolaşıyor, sırtında onlarca kilo ağırlıkla “Acaba teröristin kurşunu ne yönden gelecek?” korkusunu bir an olsun bile içinden atamadan dağlarda geziyor, nöbet tutuyor, vatanı koruyor ama gazi olamıyor. Onun ötesinde, işsizlik sorunları yaşıyor, iletişim sorunları yaşıyor, psikolojik bunalım, travma sonrası stres gibi daha nice birçok sorun yaşıyor ama ne var ki bu vatan evlatlarımıza bırakın sonuna kadar hak ettikleri gazilik maaşını, gazilik onurları bile verilmiyor. Peki neden? Türk Silahlı Kuvvetlerinin Sağlık Yönetmeliği’ne uyamadıkları için, uzuv kayıplarını yönetmeliğe uyduramadıkları için bir türlü gazi sayılmıyorlar. Ne istiyor yönetmelik? Yüzde 40 uzuv kaybı. Yani diyor ki yönetmelik bir parmağını kaybedene: “Hayır yetmez, 3 parmağını da kaybetmeliydin.” Yüzde 95 görme kaybı olana “Tamamen kör olmalıydın.” diyor. Oysa Anayasa’mız ne diyor? “Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malul ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.”

Kalplerinde kurşunla yaşamak zorunda olan ancak hak ettikleri gazilik onuru verilmeyen bu insanların kalbindeki kurşun 1 santimetre ileriye gitseydi ne olacaktı biliyor musunuz değerli milletvekilleri? O zaman oturduğunuz koltuklarınızdan şehit taziye mesajları yayınlayıp “Teröre yenilmeyeceğiz.” cümleleri kuracaktınız. Cenazesine gidip gözü yaşlı anaları, babaları teselli çabalarına girecektiniz. Türk Bayrağı’na sarılı tabutunu sırtlayıp askerî araca bindirecektiniz. Şimdi, soruyorum sizlere: Hangisini yapmak daha kolay? Şehit cenazesinde sel olan yaşlarda boğulmak mı yoksa kurşun kalbine 1 santimetre kala hayatta kalan bu vatan evlatlarını gazi olarak kabul etmek mi?

Başbakan Sayın Binali Yıldırım 16 Ağustos Salı günü Adalet ve Kalkınma Partisi grup toplantısında bir konuşma yaptı; sizlere, bu Genel Kurula aynen aktarıyorum: “15 Temmuz şehit ve gazilerimize ne yapsak haklarını ödeyemeyiz. Şehit ve gazilerimizle ilgili yeni bir düzenleme yapacağız. Yaralanan gazilerimizde yüzde 40 iş göremezlik şartı aranıyor. Canlarını bu ülkenin geleceği için ortaya koymuş, göğsünü tanklara, mermilere siper etmiş gazilerimize ‘Sen yüzde 10 yaralandın.’, ‘Sen yüzde 30 yaralandın.’ mı diyeceğiz, yakışır mı bu Türkiye’ye?” Meydana inen, parmağı, tırnağı bile yaralanmışsa gazi olacak, gazi haklarından yararlanacak. “Kaldırdım bütün kuralları.” diyor Sayın Başbakan ve 29 Ekimde 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle 15 Temmuzda yaralanan tüm vatandaşlarımız gazi sayıldı.

FETÖ bir terör örgütü ve yaşananları unutmak tabii ki mümkün değil. Ancak burada, düşünebilen ve sorgulayabilen akıllara birtakım sorular gelmesi gerekmiyor mu sizce? FETÖ terör örgütü de Mehmetçik’in yıllardır savaştığı PKK terör örgütü değil mi? 15 Temmuzda meydanlara inen Türkiye’nin geleceği için indi de PKK’yla yıllardır savaşanlar muz cumhuriyetinin askerleri mi? Bu KHK, Anayasa’nın 9’uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırı değil mi? “Senin gazin”, “benim gazim” ayrımı yakışır mı bu Türkiye’ye? FETÖ’ye karşı mücadele veren insanlarımız ile PKK’ya karşı savaşan vatan evlatlarımızı ayıran ince bir çizgi dahi bulunmamaktadır değerli arkadaşlar. Ancak ne yazık ki birinin parmağı kanasa gazi sayılıyor, diğeri parmağını kaybediyor ama gazi sayılmıyor. Nasıl ki askerlerimizi şehit verdiğimizde bizler kan ağlaya ağlaya “Vatan sağ olsun.” diyorsak, bu evlatlarımız da uzuvlarını kaybettiğinde onlar da “Vatan sağ olsun.” diyorlar.

Bu şekilde Türkiye genelinde yaklaşık 10 bin kişi gazilik onurunu bekliyor. Asıl istedikleri gazilik maaşından ziyade, gururla gösterebilecekleri gazilik madalyası, onur nişanları. (CHP sıralarından alkışlar)

Şu anda bu durumda olan binlerce vatandaşımız bu görüşmeyi izliyor. Bu vesileyle buradan hepsini tekrar selamlamak istiyorum.

Bizi izleyen vatandaşlarımız hepimize soruyor: “15 Temmuz darbesini torununa anlatamayan Sayın Başbakan, bizler de evlatlarımıza neden gazi sayılmadığımızı anlatamıyoruz. Terörle mücadelemiz bitti ama devletimize kendimizi kabul ettirme mücadelesi veriyoruz, asıl zorumuza giden budur. Devlet bizi görevlendirdiği için oralara gittik, vurulduk, ancak bir kenara atıldık.” diyorlar. “Bizlere ‘gazi olamazsınız çünkü yasalar, yönetmelikler’ diyen devlet yetkilileri, kendi çocuklarının bir parmağına acaba kaç lira değer biçebilirler?” diye buradan herkese soruyorlar değerli arkadaşlar. “Terörist kurşunları değil, bizleri asıl yaralayan ‘Sen gazi değilsin.’ diyenlerdir.” diyorlar. “FETÖ vurduğunda gazi olunuyor da PKK vurduğunda neden gazi olunmuyor? Bizler bu devlet için vurulmadık mı?” diye soruyorlar. “Kopuk parmaklarımızı, yitirdiğimiz gözümüzü onarmakta tıp yetersiz kalırken gazilik onurumuz için de yasalar yetersiz kalıyor. Bu haksızlık değil mi?” diyorlar. “Askere gitmeden önce bu mermilerle yaşıyor olsaydık bizleri askere alır mıydınız?” diye soruyorlar. “Bizler devletimizden çok şey değil, evlatlarımıza bırakabileceğimiz gazilik onurumuzu istiyoruz.” diyorlar. Çok net, çok küçük bir talepleri var; sadece gazilik onurlarını istiyor bu vatan evlatları, bu ülke için savaşmış vatan evlatları. Ve bakın daha ne diyorlar: “Cudi Dağı’nda 4 tane PKK kurşunuyla yaralandım, ben neden gazi sayılmıyorum?” diye sizlere soruyorlar. “Bir baba düşünün ki vatan için vurulmuş ama çocuğuna ‘Ben gaziyim.’ diyemiyor. Neden gazi olmadığımı açıklayamıyorum, siz açıklayın.” diyorlar. “Öldüğümüzde tabutumuzun ay yıldızlı bayrakla kaldırılmasını istiyoruz. Bunu bize çok görmeyin.” diyorlar değerli arkadaşlar. Özellikle bunları sizin dikkatinize sunmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Kalp yarası kurşundan çok ağırdır. Gelin, bu insanları daha fazla yaralamayalım. “Şehit cenazelerinde ağlamak daha kolay.” diyorsanız bugün bu önergeye “Hayır.” dersiniz ama “Bizim için bu insanlar elbette önemli.” diyorsanız bu araştırma önergemize “Evet.” dersiniz, karar sizin. Yarın, terörle mücadeleden bahsederken gazi ve şehitlerin fedakârca mücadelelerini alnınızın akıyla anlatabilmek istiyorsanız bugün bu önergeye “Evet.” demek zorundasınız. Hatta, bu önergenin ötesinde, Sayın Meclis Başkan Vekilimiz Akif Hamzaçebi’nin vermiş olduğu bir yasa teklifi var, önümüzdeki günlerde Genel Kurula gelecek. O yasa teklifine de sizlerden “evet” oyu bekliyoruz gazilerimiz adına. (CHP sıralarından alkışlar)

Yasaların gazi saymadığı ama bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak gazi saydığımız bu vatan evlatlarımız için verdiğimiz bu araştırma önergemize destek verin ve bu insanlarımızın gözlerindeki yaş, emekleri boşa gittiği için değil, hak ettikleri gazilik unvanını almanın verdiği sevinçten olsun diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan Hürriyet.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde Kamil Aydın, Erzurum Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, söz konusu bu araştırma önergesi aylardır Meclisimizin gündeminde olan bir önerge. Mütemadiyen, hep beraber bu kardeşlerimizin sıkıntılarını dile getirdik. Bunu defalarca, defaatle Meclis kürsüsünden sesimizin çıktığı kadar ifade etmeye çalıştık.

Şimdi, önce kavramsal bir yanlış anlaşılmayı düzeltmekte yarar görüyorum. Bir kere, gazilik ya da şehitlik unvanının biz beşerler tarafından verilecek bir unvan olmadığını öncelikle vurgulamak isterim. Yani, kimin gazi, kimin şehit olacağı konusunda hüküm açıktır ve bellidir. Allah'a şükür, bu, Rabb’im tarafından verilmiş bir unvandır. Dolayısıyla, bizim burada vereceğimiz şey farklı. Yani, bizim, Yüce Yaradan’ın verdiği, bahşettiği bu hakkı kimlere… Yüreğini avucuna alıp “Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.” ilkesinden hareketle, cennet bahçesine girer gibi öne atılanların elde ettiği unvanlardır bunlar. Dolayısıyla, insani değildir, bu, rahmani verilen kutsi bir karşılıktır ama tabii, burada bir sınırlama getirmemek gerekir. Saygıdeğer milletvekilleri, çok özel bir süreçten geçiyoruz, çok hummalı bir dönemden geçiyoruz. Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti devleti kurumlarıyla, bütün coğrafyasıyla, değerleriyle büyük bir terör sarmalı içerisine çekilmeye çalışılmaktadır. İçeride ve dışarıda bu çok net bir şekilde görülmekte. Malumunuz, içeride bir taraftan kırk yıllık başımızın belası PKK terörü, efendim, yetmezmiş gibi IŞİD’in, DHKP-C’nin, en son FETÖ’nün ona ilave edilmesiyle çok boyutlu bir hâl kazanması ve bir de buna sınır ötesinde ülkemizin topyekûn riske edildiği bir saldırı sarmalını dile getirmek zorundayız.

Şimdi, böyle bir iç ve dış düşman sarmalı içerisinde bulunan bu milletimizin gerçekten -Allah’a şükür- yaşadığı son günlerdeki acı tecrübeler bize birtakım şeyleri hatırlatıyor. Bakın, benim isim isim anmam yerinde olacaktır çünkü söyleyeceğim her isim sizin hafızanızda ve maşerî vicdanınızda birtakım karşılık bulacaktır mutlaka. Efendim, Ömer Halisdemir dersem hepinizin gerçekten maşerî vicdanında bir çağrışım yapacaktır mutlaka. Efendim, ben Muhammet Fatih dersem yine bir karşılık bulacaktır. Efendim, ben Mustafa Telli dersem yine karşılık bulacaktır. Bu saydığımız, gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tarihe not düşecek çok özel örneklerdir yani gözünü kırpmadan, en ufak bir endişeye kapılmadan “Önce ülkem ve milletim.” deyip “Önce bu vatanın bekası.” deyip öne atılan şehit kardeşlerimizin isimlerinden birkaç tanesini hatırlatmaya çalıştım.

Tabii ki şehadet herkese nasip olmuyor. O zirve makam, o yüce makam herkese nasip olmuyor; bazı kardeşlerimize de gazilik nasip oluyor. Ben GATA’yı ziyaretimde, dizlerinden aşağısı kopan bir binbaşı hemşehrimi ziyaretimde, inanın, boğazımı düğümleten bir ifadesini sizinle paylaşmak istiyorum. Ben ona, geçmiş olsun komutanım, bir isteğin bir emrin var mı yapabileceğimiz, dediğimde “Hayır, sadece buruk bir yüreğimiz var Sevgili Vekilim.” dedi. Nedir dedim; dedi ki: “Misyonum yarım kaldı, unvanım yarım kaldı, taçlandıramadım, bana gazilik nasip oldu sadece ama arkadaşlarım şehadete erdiler.” Şimdi, böyle bir kültürden, böyle bir değerler manzumesinin yoğrulduğu bir coğrafyadan geliyoruz.

Değerli vekiller, hakikaten artık yılan hikâyesine döndü bu kardeşlerimizin hikâyesi. Bu çocuklar gerçekten zor şartlarda kendilerini bu vatanın geleceği için, bu ülkenin bekası için öne atıp “gazilik” unvanını elde eden arkadaşlarımız. Bu kürsülerden hep söyledik. Bu bilgiler hepinizin eline geçti. Mademki biz milletin temsilcileri olarak burada millet adına varız, millet adına bir şeyler yapmak sorumluluğunu taşıyoruz, o zaman bu kardeşlerimizin gerçekten gecikmiş birtakım haklarının verilmesinde artık bir an önce tek vücut olalım. Bunun yararı çok yüksek olur. Bu, hâlihazırda bu görevi deruhte eden Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde olsun, kolluk kuvvetimizin içerisinde olsun, köy korucularımızın nezdinde olsun bir hüsnükabul görecek ve onların bu güçlü mücadelesinde onlara yüksek bir moral ve motivasyon sağlayacaktır. Nedir bu? Sembolik bir şeydir ama hakkın teslim edilmesidir. Bunun manevi şerefi ve varsa maddi karşılığı, neyse bir an önce sağlanmalıdır diye düşünüyoruz.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunu aylardır gündeme getirdik, dile getirdik. Bu arkadaşlar için gerçekten toplantılar yaptık, onların sesi olmaya çalıştık. İnanın, şu anda Büyük Millet Meclisinde temsil edilen bütün grupları temsil eden bir yapıdan bahsediyoruz. Mademki biraz da Yenikapı ruhunun akamete uğradığını birazcık tartıştığımız bugünlerde gelin, birilerini sevindirip de o ruha halel getirmeden, o ruhu tekrar zindeliğine, tekrar o birlik beraberlik ulviyetine kavuşturmak için bu önergeye hep beraber destek verelim ve bu arkadaşlarımızın kazanımları, gerçekten hak ettikleri adalet yerine bulsun.

Kimdir bu kardeşlerimiz? Bu kardeşlerimiz, gerçekten canı pahasına kendilerini feda etmeye çalışan kardeşlerimiz. Evet, defalarca tekrarladık, kimisi yüreğinde bir mermi taşıyor, kimisi omzunda, yüzünün çeşitli muhtelif yerlerinde şarapnel parçaları taşıyor, kimisinin parmakları, kimisinin eli yok. Dolayısıyla, bu kardeşlerimiz yeterince bedel ödediler, artık, gerçekten onların bedellerinin karşılığı olan bu kanunu bir an önce çıkaralım. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerindeki, bir kararnameyle düzeltilebilecek bir yapıdan bahsediyoruz.

Dolayısıyla, burada, özellikle Yusuf Beyazıt Bey buradaysa, sesleniyorum, ben Millî Savunma Komisyonu üyesi olarak sesleniyorum. Kendisi de Millî Savunma Komisyonu Başkanıdır. Sayın Başkanımıza da bizatihi geldiler grup olarak, kendi dilek ve temennilerini dile getirdiler.

Sayın Yusuf Bey’in ve daha önce dile getirdiğimde buradan, şu sıralardan Ahmet Gündoğdu’nun “Ben de destek veriyorum. Sayın milletvekilim, biz de bu konuda hassasız, destek vereceğiz.” söylemini de bir teminat olarak kabul ediyorum ve diyorum ki: Gelin, artık, zaman birlik olma zamanı, asgari müştereklerde bir araya gelme zamanı.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak en büyük asgari müştereklerimizden biri de vatan değil miydi, toprak değil miydi, bayrak değil miydi? İşte, vatan, toprak, bayrak ve bu milletin bekası için kendilerini ön saflarda, canlarını riske atarak bunun karşılığında “gazilik” unvanlarını alan kardeşlerimize bu unvanlarının karşılığında gerekli ve ilgili kararnameleri, kanunları hep birlikte çıkaralım ki o birlik ve beraberlik ruhumuz akamete uğramasın.

Efendim, bu Meclisin koltuklarına gelip bizden, farklı söylemler, ayrılık tohumları bekleyenleri sevindirmeden “Hayır, biz, inadına, 15 Temmuzda nasıl ki tankın önünde birlik beraberlik sergilediysek, bütün siyasi mülahazalarımızı bir kenara bıraktıysak bununla ilgili kanunla da bunu gerçekleştirerek aynı birlik ve beraberliğin yansımasını burada hep birlikte, açık yüreklilikle sergileyelim.” Bunu yapmamamız için hiçbir neden yoktur. Bunu yapmak, gerçekten, onların hem maneviyatını güçlendirecek hem evlatlarına, daha sonraki kuşaklara anlatacakları o kahramanlık öykülerinin taçlanmasını sağlayacaktır hem de bizim de maşerî vicdanlarda aklanmamızı sağlayacaktır diyorum, yüce Meclisi bu konuda destek olmaya çağırıyor, en derin saygılarımı sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Özgür Özel, Manisa Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlarım.

Bir grup önerimiz var. Grup önerimiz, biraz önce Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Fatma Kaplan Hürriyet’in ifade ettiği gibi, terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi sayılmayanlarla ilgili. Aslında, sadece bunu okuduktan sonra izaha muhtaç bir konuymuş gibi anlatmak Meclisimizi oluşturan değerli milletvekillerimize hakaret olur. Adam terörle mücadele ediyor. Anası eline kınasını yakmış. Davulla zurnayla askere yollamışsınız. Gittiği yerde vatan görevini yaparken terörle mücadele gibi son derece onurlu, son derece riskli bir görevi üstlenmiş, şehit olmayı göze almış ve gitmiş orada bu görevi yaparken yaralanmış ama gazi sayılmamış. Gazi sayılmazken de -yaralandığıyla ilgili bir şüphe yok- dağın tepesinden gitmiş askerî helikopter almış, getirmiş, tedavisi yapılmış, hava değişimi verilmiş ama sonra “Yüzde 40’lık uzuv kaybı yok…” 2 tane parmağı kopmuş, “3’üncüsü de kopacaktı.” Kalbine kurşun saplanmış, “Bir santim daha ileri gitseydi şehit olurdun, bir santim geride kalmış, yüzde 40’lık kayıp yok, gazi sayılamazsın.” Gözünün biri yok. Gözünün bir tanesini bu ülkenin topraklarını korumak için, bölünmez bütünlüğü için vermiş, öbürü de kör olmadığı için gazi sayılmıyor. Böyle bir yaklaşım kabul edilebilir değil.

Bunun üstüne bir de şunu düşünün: Sayın Cumhurbaşkanının 15 Temmuz şehitleri için bu mevzuatı anlatıp sonra “Bir kerede o işi hâllettim, en ufak bir zarar gördüyse gazi saydırdım.” diye övünmesini. Yanlış mı yaptı? Yanlış yapmadı ama biraz önce söylendiği gibi FETÖ’yle mücadelede parmağının ucu kanasa gazi sayılırken PKK’yla mücadelede yüzde 40 şartının devamı. Bu, kabul edilebilir bir durum değil. Bununla ilgili bir araştırma komisyonu kurulursa Meclisteki tüm partilerin katılımıyla, bütün somutluğuyla bu iş ortaya çıkar. Ben, bunu yapmanıza, buna karşı oy kullanmayacağınıza yürekten inanıyorum.

Ayrıca, güzel bir tesadüf, yerinde bir durum; Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Akif Hamzaçebi’nin bu konuda verilmiş bir kanun teklifi var. Eğer bugün bu araştırma komisyonunu kurmazsanız o kanun teklifinin ilgili komisyonda görüşmelerinin gündeme alınmasını sağlayıp tüm partiler birlikte katkı vererek bu ayıptan kurtulabiliriz. Aksi takdirde, günü gelir, İç Tüzük 37’ye göre, yine burada oylama sırasında vatandaş bakar, 2 parmağı kopana “3’üncü parmağı da kopsaymış…”, bir gözü gidene “Öbürü de kör olsaymış…” diyecek misiniz, demeyecek misiniz?

Gerçekten, bu konu son derece önemli. Şaka kaldırmayacak, duyarsızca davranılmayacak, kürsüde bunlar konuşulurken hatibin gözünün içine bakamayacak hâle gelmeyeceğiniz konular. Bakın gözümüzün içine, verin birazdan oyunuzu, deyin ki: “Kardeşim, bunlar bu ülkenin savunması için ölmeyi göze almış, yaralanmışlar ama gazi değil. Kullanıyorum irademi, alın gündeme, oturalım, konuşalım, yapalım.” Eğer bunu yapmıyorsanız, ondan sonra sistem eleştirilerinde birilerinin sizi yok saymasına, Parlamentoyu un ufak etmesine, yetkileri üstüne toplamasına, size de birilerinin “parmak vekil” demesine söz söyleyemezsiniz. Çünkü birileri için sizin sadece parmağınız lazım diye anlaşılıyor böyle davranırsanız; şifreyi girerken, oyu verirken. Bu kadar vicdani, bu kadar haklı konularda dahi iradesini birtakım odaklardan bağımsızlaştıramamış kişilerin iktidar partisi sıralarında oturmaya, sırtını yaslamaya, seçim bölgesine gidince “Senden aldığım emanetin gereğini yaptım.” demeye nasıl içleri, nasıl vicdanları razı gelir; bu da ayrı bir tartışma konusu.

Bir başka mesele: Meclisin bir emekçisi, bir bahçıvan kardeşimiz, ağabeyimiz Ali Ünal, dün, hem de grup toplantılarımıza çiçek hazırlarken metrelerce yukarıdan düşen bir mermerle yaralandı. Hemen Meclisin yakınındaki bir hastaneye kaldırıldı. Hastanede -Sayın Genel Sekreter, Meclis bürokratları oradaydı- biz de kendisini yalnız bırakmadık. Kafatası çatladı, kırıldı; beyin kanaması riski vardı. Dün geceyi ailesi ve hepimiz yüreğimiz ağzımızda geçirdik. Şükürler olsun, bugün kanama ilerlemedi, cerrahiye gerek olmadan odasına taburcu oldu.

Ama burada şöyle bir gerçeklik var arkadaşlar: Burası Meclis; iş güvenliği kanunlarının yapılacağı, Avrupa’nın en güvensiz, dünyanın en çok iş kazasına tanık olunan 2’nci, 3’üncü ülkesinin bundan kurtulacağı yer. 15 Temmuzun ertesi günü, 16 Temmuz günü o günün Genel Sekreterine ve Meclis Başkanına dedik ki: “Görünen, görünmeyen her yerde hasar tespiti yapın. Bu bitene kadar Meclisteki herkes, tüm çalışanlar kaskla çalışmalıdır.” Daha sonra yineledik bunu, yapmadılar ve gelinen noktada, şimdi, 15 Temmuz gecesi o F16’ların, bombaların yerinden oynattığı ne varsa rüzgârla, yaklaşan kışın yağmurla, karla çalışanlarımızın, belki hatta bizlerin hayatını tehdit eder durumda. Koca yaz geçti. “Kapamayın.” dedik, Meclisi kapadınız. İki ay boyunca parmak oynatılmadı. Neden? Yabancı heyetler… Ayırın bir yer, yapın müze şeklinde, görsün. Ama kimse yokken burayı yapmadınız, bir de üstüne üstlük: “Milletin Meclisini millet yapar.” Kardeşim, milletin Meclisini millet yapacaksa Meclis bütçesinden, devletin bütçesinden yap; oraya parayı zaten hepimiz koyuyoruz, millet koyuyor, onun içinde hepimizin vergileri var. Siz ne yaptınız? Bir konsorsiyuma verdiniz. Kimmiş bunlar, kim bu konsorsiyum? İçi hep tanıdık; Ağaoğlu orada, Çalık orada, DAP Yapı orada, Kiptaş orada, Sinpaş orada, Torunlar orada, Kiler orada. Milletin Meclisini millet yapacaksa hazineden yaparsın. Milletin Meclisini yandaş yapıyor, yandaş. (CHP sıralarından alkışlar) Ve buralardan aklınızca kendinize bir meşruiyet sağlıyorsunuz. Bunlar doğru işler değil. Devletin parasıyla ve devlet ciddiyetiyle yapılsaydı, Ali Ünal’ın başına bir şey gelmezdi. Bundan sonra ortaya çıkabilecek Meclisteki her kazanın, iş kazasının, yaralanmanın, Allah göstermesin, çok daha kötü sonuçların müsebbibi, bütün uyarılarımıza rağmen bu işi bir şova çevirip sorumluluğunu yerine getirmeyen Meclis Başkanının ta kendisidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Meclisle ilgili bir sıkıntı daha… Geçen hafta, geçen dönemki Kayseri Milletvekilimiz Sayın Şevki Kulkuloğlu’nun hakkında açılmış onlarca davadan 6’sının birden görüldüğü Kayseri’ye gittim grubumuz adına, Cumhuriyet Halk Partisi adına. Çünkü o davalar, geçmiş dönem milletvekiline “Sen muhalefet yaptın, o günlerde sana bir şey yapamadık, şimdi seninle hesaplaşıyorum.” demek ve bu sıralarda oturan herkese “Arkadaş, eski milletvekillerinin hâlini gör, peşini bırakmıyoruz onların. Muhalefet yaparken aklını başına al, muhalefetin sınırlarını, hudutlarını ben belirleyeceğim.” demek. İşte buna pabuç bırakmamak için Kayseri’deydik.

Kayseri’de neler gördüm biliyor musunuz? Aklınızın almayacağı bir baskı, tir tir titreyen hâkimler. Ve çok makul taleplere karşı, bu Meclisin bir utancına daha şahit oldum. Şevki Kulkuloğlu diyor ki: “Söylediklerim kürsü dokunulmazlığı, Anayasa 83 kapsamındadır. Ben bunu Meclis kürsüsünde söyledim, ben bunu Meclisteki basın toplantısı salonunda söyledim, Kayseri’de tekrar ettiğim için dava açamazsınız.” Hâkim, hâkime hanım diyor ki: “Makul, bunu Meclisten bir soralım.” Meclise soruluyor, aylardır, yıllardır Meclis Başkanlığı cevap yollamıyor, Şevki Kulkuloğlu o gün orada o basın toplantısını yaptı mı diye.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Yuh, Meclis Başkanına yuh!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Neye aykırı, biliyor musunuz? CMK 332 diyor ki: “Kendisinden görüş sorulan resmî kurum, bu bilgileri on gün içinde verir. Vermezse hakkında doğrudan soruşturma yapılır.” Kulkuloğlu’nun avukatı diyor ki: “Hâlâ mı yazıyı yollamadılar?” Hâkime hanım diyor: “Yollamadılar.” “Yapın hakkında işlemi.” “Nasıl yapabilirim? Meclis hakkında bu işlemi ben yapamam. Ben hâkimim, etik olmaz.” Nerede kuvvetler ayrılığı? Şevki Kulkuloğlu’na had bildiriyorsunuz, hâkime hanımı zapturapt altına almışsınız.

Kendi çıkardığımız kanunu uygulamayan Meclis Başkanı, CMK 332, biz çıkardık kardeşim, diyoruz ki: “Bir mahkeme senden bir şey sorarsa on gün içinde cevap vereceksin. Kim, hangi resmî kurum olursa olsun.” Kim uygulamıyor? Meclis Başkanı uygulamıyor.

Meclis çalışanının kafasını mermerden, Meclisin geçmiş dönem milletvekilinin itibarını bu tip uygulamalarla yargı önünde koruyamayan Meclis Başkanına da, ona haddini bildirmeyen, gereğini yaptırmayan iktidar partisi grubuna da teessüflerimizi iletiyoruz. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Görev yaptığı sırada yaralanan Türkiye Büyük Millet Meclisi Destek Hizmetleri Başkanlığı personeli Ali Ünal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Özgür Özel’in konuşmasında gündeme getirdiği Türkiye Büyük Millet Meclisi Destek Hizmetleri Başkanlığı personeli Ali Ünal, dün görev yaptığı sırada, Meclisin dış cephesindeki taş söve süslemenin bir parçasının çatıdan düşmesi sonucunda yaralanmış, yaralanması sonrasında kendisi süratle hastaneye kaldırılmış ve hastanede tedavi altına alınmıştır. Hastanenin vermiş olduğu bilgilere göre, Ali Ünal’ın herhangi bir hayati tehlikesi bulunmamaktadır. Biz, Ali Ünal kardeşimize geçmiş olsun diyoruz ve şifa diliyoruz.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ve arkadaşları tarafından, terör örgütleriyle girilen çatışmalarda yaralanmalarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili yönetmelikleri sebebiyle gazi unvanı alamayan vatandaşların durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Ceyda Bölünmez Çankırı, Mardin Milletvekili.

Buyurun Sayın Çankırı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, geçtiğimiz hafta şehit olan Derik Kaymakamımız hakkında birkaç kelam edeceğim.

Yüreği vatan ve bayrak sevgisiyle dolu, tek amacı Türk, Kürt, Arap demeden aziz milletimize hizmet olan kahraman evladımız Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk kardeşimiz makamında yapılan hain terör saldırısı sonucu şehit olmuştur.

Şehit Muhammet Fatih kardeşimiz hendek terörü ve sözde özerklik söylemlerine karşı kararlı bir mücadele ortaya koymuştur. Bu sebeple de geçtiğimiz haftalarda Derik Belediye Başkanlığına kayyum olarak atanmış, belediyelerimizin asli görevi olan halka hizmet vazifesini yerine getirmek amacıyla var gücüyle, gecesini gündüzüne katarak çalışmaya başlamıştı. Bu durum da yakıp yıkmaktan başka bir gayesi olmayan hain teröristleri ve onların yardakçılarını rahatsız etmiş olacak ki kalleşçe ve bir o kadar da haince bir terörist saldırı düzenlenmiştir. Bu saldırılar mücadelemizden bizi asla yıldırmadı ve yıldırmayacak.

Aziz vatanın bağrında al bayrağımızı dalgalandıracak daha nice Muhammet’ler nice Fatih’ler var ve var olmaya da ilelebet devam edecektir, halkımız müsterih olsun. Terörle mücadele konusunda yürütülen çalışmalar aynı azim ve kararlılıkla artarak devam edecek ve terörün kökü kazınacaktır. Hain terör örgütü asla, hiçbir zaman kalleş emellerine ulaşamayacaktır. Bu konuda en güzel sözü de şehidimizin nur yüzlü babası Asım Amcamız söyledi: “Allah terörü, destekleyenlerin kendi başlarına bela etsin.”

Şehidimize Allah’tan rahmet, acılı ailesine sabrıcemil niyaz ediyorum.

Verilen önerge üzerine konuşmamıza gelince, başımızın tacı şehit yakınlarımız ve gazilerimiz için tüm imkânlarımızı seferber ettik. 2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız bünyesinde Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı kuruldu. Şehit yakınlarımız ve gazilerimizle ilgili 43 değişik mevzuatla belirlenen hakları, 2012 yılında çıkardığımız 6353 sayılı Yasa’yla şehit yakınlarımız ve gazilerimizle ilgili tüm hakları tek çatı altında topladık. 2014 yılındaki yasal değişikliklerle de şehit yakınlarımız ve gazilerimizin haklarında yeni düzenlemeler yaparak durumlarının daha da iyileştirilmesini sağladık. 2011 yılında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10’uncu maddesine “…harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” cümlesini de ekleyerek pozitif ayrımcılık getirdik.

Şehit yakınlarının istihdam hakkını 2’ye çıkardık. 13 Kasım 1995 tarihinde Terörle Mücadele Kanunu kapsamında şehit yakınlarımız ve gazilerimize 1 istihdam hakkı verilmişti. 9 Mayıs 2014 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelikte şehit yakınlarımızın istihdam hakkını 2’ye çıkardık. Birinci istihdam hakkını şehidimizin eş ve çocuklarına, ikinci istihdam hakkını ise anne, baba ve kardeşlerinden birine sağladık.

2014 yılından önce şehidimiz eğer görev şehidiyse ailesinin maaş alabilmesi için mağduriyetini ispatlaması gerekiyordu. Bu durumda da özellikle maddi durumu iyi olmayan anne ve babaların bir kısmı boşanınca annenin mağduriyeti ispat edilerek maaş alınabiliyordu. Birçok şehit ailemiz bu durumdan çok utandıklarını ifade ettiler. Mağduriyet aramadan maaş bağlanması da yasalaştı. Böylece ailelerin huzursuzlukları giderilmiş oldu.

Bakım desteğinin, başkasının bakım ve desteği olmadan yaşayamayacak derecede ağır malul olan gazilerimize, malul olan gazilerimize ve sivil terör mağduru olan vatandaşlarımıza da verilmiş olmasını sağladık. Bu desteği asgari ücretin 2 katına çıkartarak sağlamış bulunmaktayız.

Vazife ve harp malulü kapsamında olup faizsiz konut kredisinden yararlanamayan şehit yakını ve gazilerimizin de bu haklardan faydalanmalarını sağladık. Bu çerçevede hak sahipleri 2016 yılı için 94 bin TL tutarında yirmi yıl vadeli faizsiz konut kredisi kullanabilmektedirler. Böylece, şehit yakını ve gazilerimizin ev sahibi olabilmelerini de kolaylaştırdık. Şehit yakını ve gazilerimizin konutlarında tükettikleri elektrik ücretinde yüzde 40, su ücretinde yüzde 50 indirim sağladık. Vazife ve harp malulü kapsamında su ve elektrik ücretlerinde indirim imkânlarından yararlanamayanlar bu hakkı kullanabilme imkânının tamamına kavuştu. Bu ayrımcılığa son vererek, vazife ve harp malullerinin “yalnızlaştırıldık” duygularının giderilmesi de sağlanmıştır.

Şehit yakınlarımızdan sonra gazilerimizin de anne babalarına ve 25 yaşından küçük çocuklarına ücretsiz seyahat hakkı sağladık. Şehit yakınlarımız ve gazilerimize, sonra vazife malulü vatandaşlarımıza da eğitim öğretim için ek ödeme yardımı imkânı sağlandı. Özel eğitim okullarında eğitim görme zorunluluğu, engelli çocuklarımızın da bu haktan yararlanmasını sağladık.

2016 yılında, tüm vazife ve harp malulleri çocuklarına, öğretim durumlarına göre yılda bir kere yapılan ödeme tutarlarıysa ilköğretim için 1.398 lira, lise için 2.098 lira, yüksekokul içinse 2.797 lira olarak belirlenmiştir. Vazife malullerine derece ve kademe ilerlemesi yapıldı, aylıklarında artış sağlandı ve uygulama farklılıkları giderildi.

Bunların dışında, 15 Temmuz Cuma gecesi, Fetullahçı terör örgütünün Silahlı Kuvvetler içindeki birtakım paralel yapı mensupları tarafından yapılan darbe kalkışması, ülkemizin birlik, beraberliğini ve millî iradeyi hedef almıştır. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın çağrısıyla meydanlara inen vatandaşlarımızdan 2.196’sı tankların altında, bombalara maruz kalarak, taranarak gazi olmuş; 239’u ise şehadete yürümüştür. Vatanımız, milletimiz, bayrağımız için canlarını hiçe sayan aziz şehitlerimizin aileleri ve gazilerimiz bizlere emanettir. AK PARTİ Sosyal Politikalar Başkanlığı olarak, şehit ailelerimizle ve gazilerimizle yakından ilgilenmeyi, dertlerini ve taleplerini dinleyerek harekete geçmeyi görev saymaktayız. Bu kapsamda yürüttüğümüz projeyle şehit yakınları ve gazilerimizle yüz yüze görüşerek, onları dinleyerek hazırlanan görüşme formlarının cevaplandırılması, video kaydı ve ses kaydı sayesinde ortaya çıkacak verilerimiz ışığında makale, belgesel, kitap gibi bilimsel çalışmalara da Sosyal Politikalar imza atacaktır.

Projemizle, yürekli şehit ve gazilerimizin emanetini korumak, ihtiyaç ve taleplerine cevap vermek, mağduriyetlerini gidermek, her daim AK kadroların yanlarında olacakları hissiyatını vermek ve tespit ettiğimiz sorunların neticesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, Millî Eğitim Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ve Gençlik ve Spor Bakanlığımıza durumlarını iletmeyi amaçlamaktayız.

Malul olan personelin özlük hakları sosyal güvenlik mevzuatındaki malullük hükümleri doğrultusunda düzenlenmektedir. Konuyla ilgili olarak, kişinin bağlı olduğu kurumun sağlık raporlarına göre Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işlem tesis edilmektedir. Dolayısıyla, kişinin mensubu olduğu kurum tarafından yapılan bildirim doğrultusunda Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca, vazife malullüğü tespit kurullarınca vazife malulü kararı verilmekte olup, haklarında vazife malulü olduğuna dair karar verilenler maluliyetten doğan haklardan yararlanabilmektedir. Bununla beraber, vazife malullüğü kararı Vazife Malullüklerinin Nevileri ile Dereceleri Hakkında Nizamname hükümleri doğrultusunda verilmektedir. Söz konusu düzenlemede, malullüğüyle 1 ile 6 arasında derecelendirilmiş olup söz konusu kişiler düzenlemede yer alan 6 derece içerisine girecek kadar maluliyeti bulunmadığı gerekçesiyle malul kabul edilmemektedir.

Tüm bunlarla birlikte, AK PARTİ olarak terörle mücadele faaliyetleri esnasında yaralanan fakat gazilik unvanı kapsamında olmayan vatandaşlarımız için gazilik beratı verilmesi hususunda gerekli çalışmalarımızı çoktan başlatmış bulunmaktayız. Konuyla ilgili sorunların tespiti, gerekenler ve çözüm önerileri üzerinde çalışmaktayız.

Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bölünmez Çankırı.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talebimiz var.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir yoklama talebi vardır. Bu nedenle, yoklama talebini yerine getireceğim.

Şimdi yoklama isteminde bulunan sayın milletvekillerinin varlığını tespit edeceğim.

Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Tümer, Sayın Yalım, Sayın Çam, Sayın Engin, Sayın Tanal, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Gökdağ, Sayın Budak, Sayın Kara, Sayın Türkmen, Sayın Adıgüzel, Sayın Çamak, Sayın Yedekci, Sayın Arslan, Sayın Topal, Sayın Gürer, Sayın Özdiş.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ve arkadaşları tarafından, terör örgütleriyle girilen çatışmalarda yaralanmalarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili yönetmelikleri sebebiyle gazi unvanı alamayan vatandaşların durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, bir dakika bir söz istedim efendim.

BAŞKAN – Sayın İnceöz, oylama işlemini gerçekleştiriyorum.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Tamam, oylamadan sonra…

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Buyurunuz Sayın İnceöz, mikrofonunuzu açıyorum.

VI.- AÇIKLAMALAR(Devam)

20.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, CHP grup önerisinde bahsi geçen Meclis araştırması önergesinin içeriği konusunda hassas olduklarına, bu konudaki taleplerin değerlendirileceğine, şehitler ve gazilerle ilgili pek çok düzenleme yapıldığına ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel oylamasını gerçekleştirdiğimiz CHP grup önerisinin içeriğiyle ilgili özellikle birkaç kelam etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Biraz evvel oylamayla reddettiğimiz konudaki hassasiyeti aynen paylaştığımızı belirtmek istiyorum. Bugüne kadar, şehitlerimiz ve gazilerimizle ilgili pek çok düzenleme yapıldı. Bunlar idari tasarruflarla verilen haklardır.

Bunun dışında, gazilerimizin bu konudaki talepleri, gazilik kapsamı konusundaki talepleriyle ilgili hem grubumuza talepler gelmekte -geçtiğimiz hafta onlarla ilgili görüşmelerimiz devam etti- hem de bakanlıklarımızın bu konuyla ilgili çalışmaları sürmektedir.

Bu konuda son derece hassasız, son derece samimiyiz. Bu talepler değerlendirilecektir. Bununla ilgili çalışmalar sürmektedir. Bu oylamayla, grup önerisiyle, bir araştırma komisyonu kurulmasını gerektirecek şekilde bir talep olmadığı kanaatinde çalışmalar sürmektedir. Bu konuda da kayıtlara girmesi, hassasiyetimizi dile getirmek adına da söz almış bulunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnceöz.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekilli Onursal Adıgüzel’in, (2/932) esas numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/68)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/932) esas numaralı Teklif’imin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ve talep ederim. 10/6/2016

                                                                                               Onursal Adıgüzel

                                                                                                     İstanbul

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Onursal Adıgüzel, İstanbul Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mart 2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğumuz güvencesiz çalışma koşullarında istihdam edilen 50/d’li araştırma görevlilerinin 33/a kadrosuna geçirilmesini öngören kanun teklifimizle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biz bu kanun teklifini verdiğimiz zaman Türkiye, hani henüz tarihinin özgür, huzurlu ve rahat günlerini yaşamaya başlamamıştı. O yüzden, bugün Türkiye'nin özgür ve huzurlu ortamına bir kez de birlikte bakalım istiyorum:

Türkiye hiç bu kadar özgür olmadığından, henüz üniversitelerde kayyum dönemi başlamamış, Boğaziçi Üniversitesine, seçime girmeye dahi tenezzül etmeyen bir öğretim görevlisi rektör olarak atanmamıştı.

Türkiye hiç bu kadar rahat ve huzurlu olmamış, üniversitelerde 5 binden fazla akademik personel hakkında işlem başlatılmamıştı. 4 binden fazla akademisyen ihraç edilmemiş, sarayın diktası henüz 13 bin ÖYP’linin kazanılmış haklarına göz dikmemişti.

Evet, haklısınız, Türkiye’de gazeteciler, yazarlar ve akademisyenler hiç bu kadar özgürce hapsedilmemişti; on binlerce insan bu kadar rahatlıkla işsiz bırakılmamıştı; yüzlerce sendikaya, derneğe, bu kadar özgürce el koyulmamıştı; mesela, kadınlar sokak ortasında bu kadar özgürce tekmelenmemişti; çocuk istismarcıları bu kadar rahatça sahiplenilmemişti.

O kadar özgürüz ki değerli milletvekilleri, Türkiye, İnternet özgürlüğü olmayan ülkeler arasında ilk 20’de yerini aldı. En acısı ise Türkiye’de katiller hiç bu kadar pervasızca konuşamamıştı. Bakın, Türkiye'nin en kanlı terör eylemi olan 10 Ekim katliamını gerçekleştiren sanık ne demiş: “Koca Cumhurbaşkanı bile kandırılıyorken ben nasıl kandırılmayayım?” Hepsinden öte, milletin aklıyla hiç bu kadar özgürce alay edilmemişti.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar, darbe fırsatçılığıyla bütün muhalif kesimleri susturmak için karanlık bir oyun sergiliyor. Türkiye hiç bu kadar özgür olmadığı için, Meclis çatısı altında temsil edilen bir partinin milletvekilleri, hukuki süreçler dahi tamamlanmadan, cezaevine konuldu.

Değerli milletvekilleri, Türkiye hiç bu kadar özgür olmadığı için, daha düne kadar “Bu memlekette Zekeriya Öz’ün heykeli dikilecek.” diye FETÖ’nün sözcülüğünü yapanlar ekranlarda boy göstermeye devam ediyor ama suç örgütüne karşı yıllardır mücadele eden Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticileri on bir gündür cezaevinde.

Hiç bu kadar huzurlu olmadığımız için çocuk istismarına karşı yıllardır mücadele eden Gündem Çocuk Derneğinin kapısına kilit vuruluyor ama adı çocuk istismarına karışmış Ensar, FETÖ’nün yurtlarıyla ödüllendiriliyor.

Gerçekten bu topraklarda riyakârlık, hiç bu kadar özgürce yaşanmamıştı arkadaşlar. Kendi hırsları, iktidarları mevzu olduğunda millî iradenin, demokrasinin, sandığın arkasına saklananlar, belediyelerden sonra şimdi de üniversitelere el uzattılar. Boğaziçi Üniversitesine, oyların yüzde 86’sını alarak seçimden 1’inci çıkan Gülay Barbarosoğlu’nun yerine iktidar partisinden bir milletvekilinin kardeşini atayanlar, bizlere bir kez daha sandığa duydukları saygının nasıl tek taraflı ve riyakâr olduğunu gösterdiler.

Değerli milletvekilleri, kanun hükmünde kararname furyası içinde yüz binlerce insanın hayatlarının karartıldığı bir süreçten geçiyoruz. Türkiye’nin en özgür, huzurlu, rahat günlerinden geçtiğini iddia ederek milletin aklıyla dalga geçenlere hatırlatmak istiyorum: Bugün cumhuriyet tarihimizin en karanlık günlerini yaşıyoruz. Bunun tek sorumlusu, devletin tüm kurumlarını FETÖ’ye peşkeş çeken, “Ne istediler de vermedik?” diye kirli ittifaklarını itiraf eden, Türkiye’yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe ortamına sürükleyen on dört yıllık AKP iktidarıdır. Şuursuzca yaptığınız açıklamalarda “Saftık, kandırıldık.” diye kendinizi aklamaya çalışıyorsunuz. İstediğiniz kadar mağduru oynayın, istediğiniz kadar “Kandırıldık.” diye ortalığa dökülün, FETÖ’yü büyüten, yıllarca besleyen, koruyan sizsiniz. İşte, bütün korkunuz bundan çünkü biliyorsunuz ki aklanamayacaksınız.

Bakın, ünlü şair Sezai Karakoç ne demiş:

“Siz sanıyorsunuz ki biz sussak mesele kalmayacak.

Hâlbuki biz sussak tarih susmayacak.

Tarih sussa hakikat susmayacak.

Siz sanıyorsunuz ki bizden kurtulsanız mesele kalmayacak.

Hâlbuki bizden kurtulsanız vicdan azabından kurtulamayacaksınız.

Vicdan azabından kurtulsanız tarihin azabından kurtulamayacaksınız.

Tarihin azabından kurtulsanız Allah’ın azabından kurtulamayacaksınız.”

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Adıgüzel.

Sayın Bostancı…

NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli konuşmacı, 2547’yle ilgili söz aldı, ne kadar ilgisiz konu varsa onlara daldı. Bunlardan birisi de FETÖ’yle mücadele. Bir kere o söylediği lafı reddediyorum, mantığını ve tartışmasını burada yapmak istemem. Yukarıda zaten bu işin tartışmasının yapıldığı bir heyeti hep beraber oluşturduk. Gelip buradaki Genel Kurulu da o heyetin bir parçası hâline getirme girişimlerini de uygun bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Önerge üzerinde ikinci olarak, bir milletvekili sıfatıyla Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Tüm. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir ülkenin genetik kodlarıyla oynamak isteyenler, ilk önce eğitim sistemini ve kadrolarla oynar, bunları yok ederler. FETÖ’nün de eğitime bu kadar önem vermesinin ve eğitimi ele geçirmesinin nedeni işte budur çünkü eğitimli bir insan, en güçlü silahtan daha etkilidir. Eğitimi bilimsel metotlarla verirseniz Aziz Sancar örneğinde olduğu gibi, yetiştirdiğiniz insanlarla dünyaya ışık saçar, insanlığa katkı yaparsınız ama eğitimi biat kültürü, kayyum anlayışıyla verirseniz kurşun askerler yetiştirirsiniz. Bu askerler de kime biat etmişlerse onların emrine girerler. İşte, tehlikeli olan, tüm insanlığa zararlı olan, bu anlayıştır. Bu anlayışı hep birlikte 15 Temmuz darbe girişiminde gördük ve yaşadık.

Değerli milletvekilleri, on dört yıllık AKP iktidarının, üzerinde en çok oynadığı kurum, Millî Eğitim Bakanlığıdır. AKP, iktidara geldiği günden beri laik eğitimi yok etmek için çok büyük bir çaba içerisine girmiştir. Altı tane bakan değişikliği, bunun en somut örneğidir. Hiçbir bakanlıkta bu kadar değişiklik yapılmamıştır. Tüm bakanlar, var olan tüm okulları imam-hatibe çevirmişlerdir. AKP, geçmişte FETÖ’ye teslim ettiği Millî Eğitime şimdi kendi kadrolarını yerleştirmek için ne kadar demokrat, aydın eğitimci varsa onlara soruşturma açıyor, görevden atıyor. Bunun en somut örneklerini EĞİTİM-SEN ve EĞİTİM-İŞ üyeleri hakkında açılan davalarda görüyoruz ve tanık oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, OHAL bahane edilerek eğitim her gün çağdaş değerlerden uzaklaştırılıyor, çağdaş eğitimciler sırf “muhalif” diye cezaevlerine atılıyor. Üniversitelerde durum çok vahimdir. Kapatılan üniversitelerin öğrencileri, devlet üniversitelerine devredildi ancak devlet üniversitelerinde var olan kadro açığı, bu yeni öğrencilerle birlikte içinden çıkılamaz bir duruma gelmiştir. OHAL bahanesiyle her gün gözaltına alınan, işten el çektirilen akademisyenleri de düşünecek olursak, bunun anlamı, önümüzdeki birkaç eğitim yılını kaybediyoruz demektir.

Değerli arkadaşlar, Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesinde 71 öğretim üyesi varken bugün bu sayı 50’ye düşmüştür. Şimdi Hükûmete ve YÖK’e soruyorum: Tıp fakültesindeki dersleri kim verecektir, bu öğrenciler nasıl bir eğitim alacaklar? Bakın, Anadolu’da güzel bir tabir var, derler ki “Yarım imam insanı dinden, yarım hekim candan eder.” Sizin ortaklık yaptığınız FETÖ’cü yarım imamlarınız, insanları dinden de ettiler, candan da ettiler. Bari, şimdi sizler hekimlerimize ve tıp öğrencilerimize kıymayın. Hekimlik ciddi bir iştir.

Değerli arkadaşlar, üniversite, evrensel eğitim veren kuruluş demektir. Öğrencilere sadece öğretim vermez, yaşama hazırlar, demokratik kültürün yerleşmesine de katkı verir. Şimdi, siz, her alanda olduğu gibi, üniversitelerde oluşan demokrasi kültürünü tümden yok ediyorsunuz. Seçimlerde kutuplaşma olur diye bir gecede rektör seçimlerini ortadan kaldırdınız. Boğaziçi Üniversitesinde seçimleri yüzde 80’le kazanan rektörü yok saydınız.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, en çok kutuplaşma, özellikle köylerdeki muhtarlık seçimlerinde yaşanır. Şimdi, kutuplaşma var diye muhtarlık seçimlerini iptal mi edeceksiniz? Apartman yöneticileri ne olacak? Cumhurbaşkanı mı seçecek? Böyle bir demokrasi, dünyanın neresinde var? Gelin, burada açıklayınız. FETÖ’de biat anlayışı vardı, sizde ise kayyum anlayışı var. Şimdi, üniversitelere kayyum rektörler atıyorsunuz, ortaya çıkan iradeyi yok sayıyorsunuz. Sizin millî irade anlayışınız, sadece AKP’ye oy verenlerle sınırlıdır. Bu, yanlış ve sakat bir anlayıştır.

Bakınız, Hitler, Almanları en üstün ırk olarak görüyordu. Ancak, bununla yetinmeyerek kendisini de “en üstün Alman” olarak görüyordu. Dünyanın başına nasıl bir bela açtığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Şimdi, siz de “En üstün millî irade, bize oy verenlerdir.” diyorsunuz. Bu anlayışla Türkiye’nin başına yeni bir bela açıyorsunuz. Bu sakat anlayışa devam etmekten bir an önce vazgeçiniz. Bu ülkede yaşayan her bireyin iradesi millî iradedir, bunu kabul ediniz. Laik ve çağdaş eğitimi yok ederek gideceğiniz her yolun sonu karanlıktır.

Bir an önce bu anlayıştan kurtulmanız dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüm.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.09

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

IX.- SEÇİMLER

A) Kamu Başdenetçiliği Seçimi

1.- Kamu Başdenetçisi Seçimi (S.Sayısı: 432) (x)

BAŞKAN - Şimdi, bu kısımda yer alan Kamu Başdenetçiliği için yapılacak seçime başlıyoruz.

6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun 11’inci maddesi hükmüne göre seçim gizli oylamayla yapılacaktır.

Başdenetçi seçilebilmek için, ilk iki oylamada üye tam sayısının üçte 2 çoğunluğu yani 367 oy, üçüncü oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu yani 276 oy aranacaktır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılacak ve dördüncü oylamada karar yeter sayısı olmak şartıyla en fazla oy alan aday seçilmiş olacaktır.

Şimdi, Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyonca belirlenen 3 kamu başdenetçisi adayının adlarını okuyorum: Şeref Malkoç, Ayhan Özkan, Hasan Şahin.

Komisyonca belirlenen adayların adlarını içeren oy pusulası Başkanlıkça bastırılmıştır.

Şimdi, gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adana’dan başlayarak Denizli’ye kadar (Denizli dâhil) ve Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar (İstanbul dâhil), Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir’den başlayarak Mardin’e kadar (Mardin dâhil) ve Mersin’den başlayarak Zonguldak’a kadar (Zonguldak dâhil) adı okunan milletvekiline mühürlü oy pusulası ile zarf verecek ve milletvekilinin adını ad defterinden işaretleyecektir. Oyunu kullanacak sayın milletvekili mühürlü oy pusulasıyla zarfı aldıktan sonra oy kabinine girecek, oy pusulasında adları yazılı adaylardan hangisine oy verecekse o adayın önündeki kutucuğu çarpı işaretiyle işaretleyip oy pusulasını kabinde zarfa koyduktan sonra Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutularına atacaktır.

Sayın üyelerin oylamada dikkat edecekleri hususları bilginize sunuyorum:

1) Oy kullanılırken adaylardan sadece birinin adının önündeki kutucuk işaretlenecektir. Birden fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.

2) Kabinlere aynı renk tükenmez kalemler konulmuştur, sayın üyeler bu kalemleri kullanacaklardır.

3) Oy pusulasında oyun kime ait olduğunu belirleyecek herhangi bir işaret, imza, karalama veya kabinlerdeki kalemlerden başka renkli bir kalem kullanma gibi durumlarda oy geçersiz sayılacaktır. Geçerli oy, tercihi belirten çarpı işareti dışında hiçbir işaret taşımayacaktır.

Sayın kâtip üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum. Kâtip üyeler lütfen yerlerini alsınlar.

Birinci oylamada kullanılacak mühürlü oy pusulaları ve zarflar sayın kâtip üyelere teslim edilsin. Evet, kâtip üyelerin yerlerini aldıklarını görüyorum.

Sayın milletvekilleri, oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit ediyorum.

Musa Çam, İzmir? Sayın Çam, sizi bu güzel, onurlu göreve davet ediyorum efendim.

Sayın Mehmet Habib Soluk, Sivas? Sayın Soluk burada.

Sayın Halil Etyemez, Konya? Burada.

Buyurunuz Sayın Etyemez, sizi bekleme sırasında beklemekten kurtarıyoruz.

Sayın Bülent Tezcan, Aydın? Yok.

Sayın Hilmi Bilgin, Sivas? Yok.

Sayın Cahit Özkan, Denizli? Yok.

Sayın Ümit Özdağ, Gaziantep? Yok.

Sayın Cihan Pektaş, Gümüşhane? Sayın Pektaş burada.

Sayın Selahattin Minsolmaz, Kırklareli? Burada.

Evet, 5 kişilik Tasnif Komisyonunu belirlemiş olduk.

Kâtip üyeler yerlerinde.

Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oylama işlemi tamamlanmıştır.

Oy kupaları kaldırılsın.

Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.

Tasnif Komisyonu üyelerinin adlarını tekrar okuyorum: Musa Çam, İzmir; Mehmet Habib Soluk, Sivas; Halil Etyemez, Konya; Cihan Pektaş, Gümüşhane; Selahattin Minsolmaz, Kırklareli.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun 11'inci maddesine göre Kamu Başdenetçiliği için yapılan birinci oylamaya 327 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

       Musa Çam                                  Mehmet Habib Soluk                                Halil Etyemez

          İzmir                                                 Sivas                                                 Konya

     Cihan Pektaş                                Selahattin Minsolmaz

      Gümüşhane                                          Kırklareli

Şeref Malkoç:              263

Ayhan Özkan:              44

Hasan Şahin:              5

Boş:                           1

Geçersiz:                    14

Toplam:                      327

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre Kamu Başdenetçisi seçiminde 6328 sayılı Kanun’da öngörülen üçte 2 oy çoğunluğu bulunamamıştır.

Bu nedenle, şimdi, ikinci oylamaya başlıyoruz. Bu oylamada da başdenetçi seçilebilmek için üye tam sayısının üçte 2 çoğunluğu yani 367 oy aranacaktır.

Sayın kâtip üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.

İkinci oylamada kullanılacak mühürlü oy pusulaları ve zarflar sayın kâtip üyelere teslim edilsin.

Sayın milletvekilleri, oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit ediyorum.

Çetin Osman Budak, Antalya? Sayın Budak burada.

Sayın Musa Çam, İzmir? Sayın Çam burada. Sayın Çam, 2’nci kez…

Sayın Jülide Sarıeroğlu, Ankara? Sayın Sarıeroğlu burada.

Bu sefer, şu ana kadar çektiğim bütün isimler burada çıktı, bakalım 4’üncü nasıl olacak.

Sayın Murat Emir, Ankara? Sayın Murat Emir yok.

Sayın Osman Aşkın Bak, Rize? Sayın Bak burada.

Sayın Yusuf Başer, Yozgat? Sayın Başer yok sanıyorum.

Sayın Halis Dalkılıç, İstanbul? Sayın Dalkılıç yok.

Sayın Selahattin Minsolmaz, Kırklareli? Sayın Minsolmaz burada.

Evet, Tasnif Komisyonu çok tecrübeli; bir önceki komisyonda görev yapan 2 üye yeniden, şimdiki komisyonda da görev yapacak. Hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarındaki yerlerini alacakladır.

Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda bulunduğu hâlde oyunu kullanmayan sayın üye var mı?

Oylama işlemi tamamlanmıştır.

Oy kupaları kaldırılsın.

Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.

Tasnif Komisyonu üyelerinin adlarını tekrar okuyorum: Çetin Osman Budak, Antalya; Musa Çam, İzmir; Jülide Sarıeroğlu, Ankara; Osman Aşkın Bak, Rize; Selahattin Minsolmaz, Kırklareli.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun 11'inci maddesine göre Kamu Başdenetçiliği için yapılan ikinci oylamaya 314 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

Çetin Osman Budak                                   Musa Çam                                      Jülide Sarıeroğlu

        Antalya                                               İzmir                                                Ankara

Osman Aşkın Bak                            Selahattin Minsolmaz

           Rize                                               Kırklareli

Şeref Malkoç:              262

Ayhan Özkan:              33

Hasan Şahin:              3

Boş:                           3

Geçersiz:                    13

Toplam:                      314

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre Kamu Başdenetçisi seçiminde 6328 sayılı Kanun’da öngörülen üçte 2 oy çoğunluğu bulunamamıştır.

Sayın milletvekilleri, şimdi üçüncü oylamaya başlıyoruz. Bu oylamada başdenetçi seçilebilmesi için üye tam sayısının salt çoğunluğu yani 276 oy aranacaktır.

Sayın kâtip üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.

Üçüncü oylamada kullanılacak mühürlü oy pusulaları ve zarflar sayın kâtip üyelere teslim edilsin.

Oy pusulaları ve zarfların sayın kâtip üyelere teslim edildiğini görüyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi yine oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit ediyorum.

Ad çekme işlemine başlıyorum:

Sayın Seyfettin Yılmaz, Adana? Yok.

Sayın Eren Erdem, İstanbul? Burada.

Sayın Mehmet Kasım Gülpınar, Şanlıurfa? Yok.

Sayın Faik Öztrak, Tekirdağ? Yok.

Sayın Yusuf Başer, Yozgat? Yok.

Sayın Öznur Çalık, Malatya? Burada.

Sayın Dirayet Taşdemir, Ağrı? Yok.

Sayın Coşkun Çakır, Tokat? Burada.

Sayın Ali Özkaya, Afyonkarahisar? Burada.

Sayın Yaşar Tüzün, Bilecik? Yok.

Sayın Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul? Yok.

Sayın Hüseyin Kocabıyık, İzmir? Yok.

Sayın Hacı Osman Akgül, Gümüşhane? Yok.

Sayın Mustafa Şahin, Malatya? Burada.

Evet, 5 ismi belirlemiş olduk. Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarındaki yerlerini alacaklardır. Sayın Tasnif Komisyonu üyeleri bu nedenle Genel Kurul Salonu’ndan ayrılmasınlar.

Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Genel Kurul salonunda bulunup da oyunu kullanmayan sayın üye var mı?

Oylama işlemi tamamlanmıştır.

Oy kupaları kaldırılsın.

Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.

Tasnif Komisyonu üyelerinin adlarını tekrar okuyorum: Eren Erdem, İstanbul; Öznur Çalık, Malatya; Coşkun Çakır, Tokat; Ali Özkaya, Afyonkarahisar; Mustafa Şahin, Malatya.

Malatya iki üyeyle çok güçlü bir şekilde Komisyonda yerini almış durumda.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun 11’nci maddesine göre Kamu Başdenetçiliği için yapılan üçüncü oylamaya 334 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

             Eren Erdem                                 Öznur Çalık                                       Coşkun Çakır

                İstanbul                                      Malatya                                               Tokat

             Ali Özkaya                               Mustafa Şahin

          Afyonkarahisar                                Malatya

Şeref Malkoç        :                         300 (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ayhan Özkan        :                         20

Hasan Şahin        :                         1

Boş                     :                         5

Geçersiz              :                         8

Toplam                :                         334

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre Sayın Şeref Malkoç üçüncü oylamada 6328 sayılı Kanun’da öngörülen çoğunluğu sağlamış ve 300 oyla Kamu Başdenetçisi seçilmiştir.

Sayın Şeref Malkoç’u tebrik eder, başarılar dilerim.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada bulunan, 435 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1439) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 435)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, 405 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Kasım 2016 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 19.18

XI.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ

1.- 01/01/2016-30/06/2016 tarihleri arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 30/06/2016 tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, tasarılar, teklifler ve tezkereler(´)



(x) 432 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(´) Tutanağın sonuna eklidir.