TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
20’nci
Birleşim
15
Kasım 2016 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü
yıl dönümüne ve kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Fazıl Küçük’e Allah’tan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Şehit olan Derik
Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin
konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Görev yaptığı
sırada yaralanan Türkiye Büyük Millet Meclisi Destek Hizmetleri Başkanlığı
personeli Ali Ünal’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun, 14 Kasım Ahıska
Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, Mersin’de yaşanan
ekonomik sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, daralan ekonomik koşullar
sebebiyle küçük, orta ve büyük ölçekli şirketlerin yaşadığı sorunların
giderilmesine ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa Büyükşehir
Belediyesi tarafından toplu taşım ücretlerine yapılan zamma ilişkin açıklaması
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, gençlerin tek adam
yönetimi yerine laik, demokratik hukuk devletinde yaşamak istediğine ilişkin
açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, kaçak sarayda nükleer
saldırıya dayanıklı bir harekât merkezi kurulmakta olduğu haberlerine ilişkin
açıklaması
4.-
Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün
72’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
5.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Giresun kent merkezindeki bir
alanın TOKİ’ye devredilerek alışveriş merkezi ve konut yapılacağı iddialarına
ilişkin açıklaması
6.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Antalya’da terör saldırısında şehit
olan Niğdeli Fazıl Doğruöz’e Allah’tan rahmet dilediğine ve 15 Kasım Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, üniversitelerin kayyumla
yönetilemeyeceğine ilişkin açıklaması
8.-
Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, 65 yaş üstü vatandaşlara ücretsiz ya da
indirimli ulaşım hakkı uygulamasında yaşanan sorunların giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.-
Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, terör örgütleriyle yan yana olanın AKP
Hükûmeti olduğuna ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, sadece “kendine demokrat” anlayışla demokrasinin,
özgürlüklerin ve barışın yok edildiğine ilişkin açıklaması
11.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Büyükşehir Belediyesi
tarafından toplu taşım ücretlerine yapılan zamma ilişkin açıklaması
12.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, FETÖ’den kapatılan dernek ya da
okullarla bağlantısı olan bazı kişilerin şu anda AKP’nin vekil sıralarında
oturmaya devam ettiklerine ilişkin açıklaması
13.-
Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, son çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle
Çağdaş Hukukçular Derneğinin kapatılmasına ilişkin açıklaması
14.-
Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü ve 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün
72’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
15.-
İzmir Milletvekili Ali Yiğit’in, İzmir’de ekonomik durumu iyi olmayan
öğrencilere ücretsiz ve kaliteli eğitim veren eğitim merkezlerinin
kapatılmasına ilişkin açıklaması
16.-
Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın, gayrisafi millî hasılanın yüzde
1’inin tarım sektöründe sübvansiyon olarak verilmesi gerekirken on dört yıldır
yarısının neden verilmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
17.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün
72’nci yıl dönümüne, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun
33’üncü yıl dönümüne ve kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Fazıl Küçük başta
olmak üzere tüm şehit ve gazileri minnet ve şükranla andığına ilişkin
açıklaması
18.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ve Bülent Ecevit, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş ile Fazıl Küçük’ü rahmetle andığına, 14 Kasım Ahıska Türklerinin
sürgününün 72’nci ve 15 Kasım Filistin Bağımsızlık Bildirisi’nin okunmasının
28’inci yıl dönümlerine ve Filistin halkına Cumhuriyet Halk Partisinden
sevgilerini ve saygılarını gönderdiklerine ilişkin açıklaması
19.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, AK PARTİ Van Muradiye ilçe teşkilatına
PKK’nın bombalı bir saldırı düzenlediğine, şehit olan Derik Kaymakamı Muhammed
Fatih Safitürk’e Allah’tan rahmet dilediğine, sadece PKK değil tüm terör
örgütleriyle mücadelenin devam edeceğine, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü ve 14 Kasım
Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
20.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, CHP grup önerisinde bahsi geçen Meclis
araştırması önergesinin içeriği konusunda hassas olduklarına, bu konudaki
taleplerin değerlendirileceğine, şehitler ve gazilerle ilgili pek çok düzenleme
yapıldığına ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dünya Kamu İstihdam Kurumları
Birliği ile Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı tarafından 8-11 Kasım
2016 tarihlerinde Japonya’nın başkenti Tokyo’da “Yaşlıların ve Engellilerin
Katılımının Artırılması” konulu çalıştaya katılması Genel Kurulun 8/11/2016
tarihli 17’nci Birleşiminde kabul edilen milletvekili için siyasi parti
grubunca bildirilen isme ilişkin tezkeresi (3/854)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dışişleri Komisyonu Başkanı ve
Malatya Milletvekili Taha Özhan’ın, İsveç Dışişleri Bakanlığı Türkiye
Sanayiciler ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Koç Holding ortaklığıyla Marshall
Fonu (GMF) Başkanı Karen Donfriend’in vaki davetine icabetle 16-18 Kasım 2016
tarihlerinde Stokholm’de düzenlenecek Üçlü Strateji Grubu Toplantısı’na
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/855)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel ve 20 milletvekilinin, doğru ve akılcı
dış politikalar üretmek ve başta komşu ülkelerimiz olmak üzere diğer ülkelerle
ilişkileri düzeltmek adına yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/363)
2.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 27 milletvekilinin, başta Bolu ili olmak üzere
Türkiye genelinde yayla alanlarındaki yapılaşmadan kaynaklı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/364)
3.-
Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 25 milletvekilinin, ülkemizdeki uyuşturucu
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/365)
C)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekilli Onursal Adıgüzel’in, (2/932) esas numaralı Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/68)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ve arkadaşları
tarafından, terör örgütleriyle girilen çatışmalarda yaralanmalarına rağmen Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ilgili yönetmelikleri sebebiyle gazi unvanı alamayan vatandaşların
durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
21/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2016 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
IX.-
SEÇİMLER
A)
Kamu Başdenetçiliği Seçimi
1.-
Kamu Başdenetçisi Seçimi (S.Sayısı: 432)
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı (1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1439) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 435)
2.-
Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 2547 Sayılı Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511), Erzurum Milletvekili
Mustafa Ilıcalı’nın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/546), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 405)
XI.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 01/01/2016-30/06/2016
tarihleri arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 30/06/2016
tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, tasarılar,
teklifler ve tezkereler
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan'ın, Türk iş adamlarının Irak Kürt Bölgesel Yönetimindeki şirketlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/8057)
2.- İstanbul Milletvekili
Gülay Yedekci'nin, eski halkla ilişkiler binasının yıkımına ve ana binada
yapılan tamirat ve tadilatlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/8384)
3.- Isparta Milletvekili Nuri
Okutan'ın, 15 Temmuz sonrasında FETÖ/PDY ve PKK soruşturmaları kapsamında
hakkında işlem yapılan yerel siyasetçilere ve kamu görevlilerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin
cevabı (7/8510)
15 Kasım 2016 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA (Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ve kurucu Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş ile Fazıl Küçük’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
kuruluşunun 33’üncü yıl dönümü. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs
Türklerinin mücadelesinin en anlamlı eseri, özgürlüğüne sahip çıkmak
kararlılığının en güçlü ifadesidir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, onun özgürlük ve
bağımsızlık mücadelesi veren Türk halkını Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı olarak sevgiyle kucaklıyoruz, en içten selamlarımızı
gönderiyoruz.
Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık ve özgürlük
mücadelesinin önderleri Dr. Fazıl Küçük ve aynı zamanda kurucu Cumhurbaşkanı
olan Rauf Denktaş’ı, şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve şükranla anıyor,
tüm şehitlerimize ve ebediyete intikal etmiş olan Sayın Dr. Fazıl Küçük ve
Sayın Rauf Denktaş’a Allah’tan rahmet diliyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Ahıska Türklerinin sürgününün
72’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Çorum Milletvekili Salim Uslu’ya
aittir.
Buyurunuz Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çorum
Milletvekili Salim Uslu’nun, 14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
SALİM USLU (Çorum) – Değerli
milletvekilleri, Ahıska sürgününün 72’nci yıl dönümünde sizleri saygıyla
selamlıyorum. Büyük sürgünde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum.
Ayrıca bugün, bağımsız
Filistin devletinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşlarının yıl
dönümüdür. Her iki ülkeyi de kutluyorum, iki ülke halklarına esenlikler
diliyorum. Her iki ülkeye ambargo uygulayanlar bilmelidir ki ambargo, ülkeleri
değil, halkı cezalandırmaktadır. Bu eşitsizlik, bilerek ve isteyerek barışı da
geciktirmektedir.
Bilindiği üzere, 14-15 Kasım
1944 gecesi Ahıska Türkleri, diktatör Stalin’in talimatıyla hayvan ve yük
taşımacılığında kullanılan tren vagonlarına doldurularak Sibirya steplerine
doğru sürgüne gönderilmiştir. Gidenlere “Sizi güvenli bir yere göndereceğiz.”,
kayıtlarda da “Hitler faşizmiyle iş birliği yapanlar.” yalanıyla, Kırım’dan
Volga’ya, Volga’dan Çeçenya’ya ve Ahıska’ya kadar milyonlarca insan âdeta
intikam sürgününe gönderilmiştir. O günkü Sovyet resmî rakamlarına göre,
vagonlarda aç biilaç sürgüne gönderilenlerin yüzde 20’si kayıp gibi gösterilse
de yaşanan trajedinin boyutları çok daha vahimdir.
Burada asıl dikkat edilecek
husus, rakamlar ve istatistiklerden ziyade yaşanmış acı öykülerdir. O dönemde
Türkiye'nin resmî tutumu ya da ilgisizliği insanların canını daha çok acıtmış
ama ana vatana olan özlemlerini ve bağlılıklarını hiç tüketmemiştir. Ne yazık
ki o günden bu yana Ahıska ile Alaska’yı karıştıran, yakın tarih bilgisinden
yoksun birçok yöneticimiz olmuş ama bir avuç Ahıska Türkü seslerini hür dünyaya
duyurmak mücadelesinden asla vazgeçmemişlerdir. Avrupa Konseyi ve Türkiye
nezdinde girişimlerini sürdüren Vatan Cemiyeti Başkanı merhum Yusuf Selveroğlu
ve dava arkadaşlarını rahmetle, şükranla anıyorum.
Gerek Vatan Cemiyeti, DATÜB, Ahıska lobisi,
dernekler, diğer iletişim kurumları ve araçları gerekse üniversitelerimizin
çabalarıyla beraber çok sayıda isimsiz kahramanın münferit çalışması Ahıska
Türklerine reva görülen dramın Türkiye ve dünya tarafından bilinmesine vesile
olmuştur. Tam burada, eski Asmara Büyükelçimiz Sayın Fırat Sunel’in “Salkım Söğütlerin
Gölgesinde” romanını uzun uğraşlarımızla “Büyük Sürgün Kafkasya” adlı dizi
hâline getirerek yayımlayan TRT Genel Müdürüne ve tüm ekibine teşekkür
ediyorum. Şüphesiz “Schindler’in Listesi” kadar büyük ve pahalı bir prodüksiyon
olmamış ve Oscar’larla desteklenmemiştir ama tarihe bir belge bırakmak adına
önemli bir başlangıç olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla Ukrayna’da
can derdinde olan ailelerin silahlı çatışma ortamından alınarak Üzümlü ve
Ahlat’a yerleştirilmesi elbette memnuniyet vericidir. Sayın Cumhurbaşkanımız ve
Hükûmetimizin yakın ilgisine müteşekkiriz.
Sayın milletvekilleri, şimdi, tanıtım işi geride
kalmıştır ve artık kazanım zamanıdır. Özellikle, diplomatik başarı elde etmek
için dernekler arası çatışmalar yerini güç birliği ve dayanışmaya bırakmalıdır.
Bu nedenle, yeni bir vizyonla lobi faaliyetleri hız kazanmalıdır. Özellikle,
Ahıska’ya dönüş konusundaki farklı görüşler asla çatışma nedeni olmamalıdır,
isteyen döner, isteyen doğduğu yerde kalır. Temel konu devletimizin politikalarıdır.
Bu nedenle, yerel potansiyeli destekleyecek yeni politikalara ihtiyaç vardır.
Mesela, Ahıska’da kaplıca turizmi ve tarım ve seracılık son derece önemli bir
potansiyeldir, her ikisi de belirli şartlarla, uzun vadeli projeksiyonlarla
desteklenebilir. Ayrıca, Türkiye-Gürcistan ortak üniversitesi kurulup hem iki
ülke ilişkilerini güçlendirmek hem de Ahıska kökenli öğrencilerin eğitimini
teşvik etmek ve halkların da yakınlaşmasını sağlamak son derece önem arz
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, hâlen
çeşitli vesilelerle Türkiye’ye gelmiş veya gelmek isteyen soydaşlarımızın
yurttaşlık, çalışma, ikametgâh izni ve diploma denkliği gibi sorunlarının da
kısa sürede çözüleceğine inanıyorum. Zira buraya gelen soydaşlarımız Türkiye’yi
ana yurtları gibi görmüş ve 15 Temmuz işgal ve kalkışma girişimine karşı
meydanlarda en yüksek sesle ve cesaretle direnmişlerdir çünkü vatansızlığın,
istiklal ve istikbaline kastedilmesinin acısını en iyi onlar bilmektedir.
Bu vesileyle soydaşlarımıza ve tüm mazlumlara
merhamet medeniyetimizin gereğini yerine getirmeye devam etmeliyiz diyor, Genel
Kurulu ve tüm Ahıskalı kardeşlerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Gündem dışı ikinci söz, Mersin’de yaşanan ekonomik sorunlar
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’na aittir.
Buyurunuz Sayın Kuyucuoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Serdal
Kuyucuoğlu’nun, Mersin’de yaşanan ekonomik sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Türkiye ciddi bir siyasi krizle karşı karşıya
ama bunun arkasından gelen ciddi bir ekonomik krizle de karşı karşıyayız.
Mersin’e gelmeden önce, Türkiye’nin geneline bir baktığımızda, bakın -Kalkınma
Bakanlığının verilerinden konuşuyorum- kişi başı millî gelir 2013 yılında
10.822 dolar iken, 2014’te 10.404 dolara ve bugün, 2016 rakamlarıyla
–Bakanlığın verdiği veriler- 9.243 dolara düşmüş bulunuyor. 1.600 dolarlık bir
düşme var yani Türkiye’de bir fakirleşme var. Yine, Amerikan doları 3 liradan
hesap edilirken bu rakamlar hesaplandı ama bugün 3.30’lara geldi, yüzde 10’luk
bir devalüasyon yaşadık son bir ay içerisinde. Demek ki bu rakamları tekrar
revize ettiğimizde, Türkiye’de kişi başı millî gelir 8 bin dolarlara doğru
düşmüş vaziyette.
İhracat rakamlarına baktığımızda, gene ciddi bir
düşüşle karşı karşıyayız. 2014’te 157,6 milyar dolar olan ihracatımız 2016
tahminleri 143,1 milyar dolar -Kalkınma Bakanlığının verileri- ve önümüzdeki
günlerde de pek artacak gibi görünmüyor. Yine, turizme baktığımızda, sayısal
olarak yüzde 35-40, parasal olarak da 15 milyar dolar civarında bir kaybımız
var. Enerji ithalatımız da sadece eylül ayında yüzde 27,4 düşmüş durumda. Bu
neyi ifade ediyor? Bu, Türkiye’de sanayinin yavaşladığını, işlerin azaldığını
gösteriyor. Evet, iş dünyası sıkıntılı ama maalesef, iş dünyası feryadını açık
bir şekilde de ifade edemiyor. Neden edemiyor? Çünkü üzerlerinde ciddi bir
baskı var, bir korku var. Türkiye’de bir korku atmosferi yaratıldı.
Mersin’e gelecek olursak: Mersin’imiz bir lojistik
kenti, Mersin bir tarım kenti, Mersin bir turizm kenti. Turizmde özellikle iç
turizmin ciddi olarak olduğu bir kent. Mersin lojistik kenti, Türkiye’nin
Akdeniz’e açılan en büyük kapısı, limanı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odasının
verilerine baktığımızda, Mersin’de, tır karnesi olsun, geçiş belgesi olsun,
takograf olsun İstanbul’dan sonra en fazla satışı yapılan Mersin Ticaret ve
Sanayi Odasıdır. Mersin Ticaret ve Sanayi Odasının rakamlarına baktığımızda, 40
tır karnesi sayısında yüzde 14’lük düşme var, geçiş belgesi sayısında gene
yüzde 14’lük, takograf satışında da yüzde 25’lik düşüş var. Yani, lojistikte
ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız.
Mersin ciddi bir tarım kenti dedik. Mersin
Türkiye’de üretilen meyvenin yüzde 10’undan fazlasını üreten, tarımda en fazla
üretim yapan kentlerin başında geliyor. Birçok konuda ya 1’inci ya 2’nci.
Şimdi, Mersin’de üretilen ürünlerin satış fiyatına baktığımızda ise maalesef, çiftçimiz
çok kötü durumda. Narını 30 kuruştan satmış, elmasını 30 kuruştan satabilmiş,
şeftalisini 30 kuruştan satabilmiş. Türkiye’nin en fazla narenciye üretimini
yapan kentimizde…
Rusya kapıları açtı diyoruz. Rusya geçen sadece
limon alıyordu, bu sene kapılara açtı dedik, sadece, üzerine, mandalinayla,
greyfurtu ve portakalı ekledi. Sebze ithalatı yapmıyor hâlen Türkiye’den.
Bunların fiyatı da: Portakal 40 kuruş, mandalina 50 kuruş, limon da 80 kuruş.
Şimdi, bizim üretimimiz
Türkiye’nin ihtiyacının çok üzerinde ve biz bunu ihraç etmek zorundayız. Güney
taraftaki Arap dünyasına pazarlarımız kapandığı için iki büyük pazar var
elimizde; bir, Rusya pazarı, bir de Batı pazarı. En büyük ihracatımız da
Rusya’ya. Maalesef Rusya bizden hâlâ sebze ithal etmiyor.
Peki, bizim vatandaşımız,
üreticimiz, ihracatçımız ne yapıyor? Başka yollar deniyor. Ne yapıyor? Belarus
üzerinden yani Beyaz Rusya üzerinden malını ihraç etmeye çalışıyor. O zaman ne
oluyor? Malını ancak on bir günde Rusya’ya gönderebiliyor. Orada iniyor mallar,
yer değiştiriyor, etiket değiştiriyor. Ne oluyor? Bir tırda 3.500 dolar nakliye
maliyeti biniyor, üzerine biniyor. Raf ömrü azalıyor ürünlerin. Dolayısıyla,
burada da bizim üreticimiz ciddi zarara uğruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) -
Şimdi, narenciye dedik. Narenciyede en büyük üreticiyiz ama her sene bu
teşvikler yayımlanıyor. Mayer ve Enterdonat limon bitmesine rağmen maalesef
bugüne kadar destek fiyatları açıklanmadı. Bunun da açıklanmasını bekliyoruz.
Bu konularda Bakanlığımızın gerekli tedbirleri almasını diliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kuyucuoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz,
daralan ekonomik koşullar sebebiyle küçük, orta ve büyük ölçekli şirketlerin
yaşadığı sorunların giderilmesi hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Arzu
Erdem’e aittir.
Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in,
daralan ekonomik koşullar sebebiyle küçük, orta ve büyük ölçekli şirketlerin
yaşadığı sorunların giderilmesine ilişkin gündem dışı konuşması
ARZU ERDEM (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
daralan ekonomik koşullar sebebiyle küçük, orta ve büyük ölçekli şirketlerin yaşadığı
sorunların giderilmesi hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra artan terör olayları ve 15 Temmuz 2016
gecesi meydana gelen darbe girişimi sonrasında büyük sıkıntılarla karşı karşıya
kalmıştır. Bir taraftan artan terör olayları, diğer taraftan hain FETÖ ve
Suriye’den gelen göç dalgasının etkileri özellikle ekonomimizin belkemiği olan
küçük ve orta boy işletmeleri olumsuz yönde etkilemiştir. Küçük ve orta boy
işletmeler her ülkede olduğu gibi ülkemiz ekonomisinde de son derece önemli bir
yere sahiptir ve ekonomik canlılığın göstergesi durumundadır. Bu işletmeler
aynı zamanda büyük ölçekli işletmelerin kullandıkları mamul ve yarı mamul girdilerini
üretmektedirler. Bu şirketler ürün ve hizmet üreterek ekonomik kalkınmaya
önemli katkılar sağlamaktadır. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler sayısal
miktar, istihdam hacmi, üretim değeri, ülke ekonomik gelişmelerine katkıları,
serbest rekabete dayalı piyasa ekonomisi ve sosyal manada toplumsal istikrarın
temel unsurudur. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler ekonomimizin
dinamizmidir, ekonominin canlılığını koruyan barometre niteliğindedir ve
ekonominin çökmemesinin en önemli direnç kaynağıdır. Küçük ve orta büyüklükteki
işletmeler Türk ekonomisinin gelişimini hızlandırmakta ve girişimcilik ruhunun
temel taşını oluşturmaktadır. Yine yarattığı iş olanaklarıyla ülkemizdeki
işsizlik sorununun çözümüne de önemli katkılar sağlamaktadır. Küçük ve orta büyüklükteki
işletmeler bölgesel kalkınmaya, büyük işletmeler ise bulundukları bölge gereği
ülkeye katkı sağlamaktalar. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler ayrıca göçü
önemli ölçüde engellemektedirler.
Değerli milletvekilleri, can damarımız olan küçük ve
orta büyüklükteki işletmeler her geçen gün darboğaza düşmektedir ve bu sebeple
kapatılmak zorunda bırakılmaktadır, bunu hep birlikte görmekteyiz, tanık
olmaktayız. Bunun tespitini kolaylıkla yapabiliriz. Her birimiz farklı
bölgelerden seçilmiş milletvekilleriyiz ve saha çalışmalarında gözümüze çarpan -benim
gözüme çarpan mutlaka sizin de gözünüze çarpıyordur- artan “kiralık” afişleri,
çoğalan “satılık” ilanları ve bol bol “devren kiralık” ve “devren satılık” iş
yeri ilanları. Ekonomik veriler rakamlarla yansıtıldığı gibi değildir.
Esnafımız kan ağlamakta, işletmecimiz can çekişmekte ve sanayicimiz borç
batağına saplanmıştır. İyi gün dostu olmayan bankalar ise günün koşullarına
göre tutum değiştirdikleri için kurtuluş reçetesinin bir parçası
olmamaktadırlar. İşte tam burada görev bizim, çözüm bulmak da bizlere
düşmektedir.
Hafızalarımızı bir yoklayalım: Üç yılda bir vergi
affı gelmektedir ve bununla ilgili torba kanunlar gelmektedir Meclisimize.
Milletvekili seçilmeden önce her vergi affı çıktığında, vergisini düzenli
ödeyen bir işletmeci olarak cezalandırıldığımı düşünüyordum ve hâlâ öyle
düşünmekteyim. Özellikle zorlu ekonomik koşullara ve ekonomideki daralmaya
rağmen ayakta kalmaya çalışan işletmeciler devletin vergi zararı olmaması için
borçlanmak suretiyle bile vergilerini zamanında ödemektedirler. Ödeyemeyenler
için bu vergi afları can simidi olmaktadır ancak vergisini zamanında ödeyenler
için de bir soru işareti oluşturmaktadır. Bugün ülkemizde özellikle terörden
etkilenen bölgelere yatırımlarla ilgili teşvikler verilmektedir lakin tüm
Türkiye, il ayrımı yapılmaksızın, terörden etkilenmiştir; bu bir gerçek. Bu
gerçek doğrultusunda hem ekonomik darboğazın aşılmasına katkı sağlamak için hem
de vergisini düzenli ödeyenlere şu zorlu zamanda katkı olması için gelir
vergisinde indirimler ve SSK ödemelerine teşvik verilmelidir. Böylece, küçük ve
orta ölçekli işletmelerin desteklenerek yaşamasına katkı sağlamış oluruz ve
aynı zamanda ülke ekonomimize vergilerin düzenli tahsilatı yönünde de canlılık
getirmiş oluruz. Bir araya geldiğim işletmecilerimiz bu konudaki sıkıntılarını
bana açık yüreklilikle anlattılar. Farklı illerin sanayi odası başkanlarıyla
yaptığım görüşmelerde akıl hep ortak çıktı: Daralan ekonominin canlandırılması
için sadece yeni projelerin üretilmesi yeterli değildir, mevcut işletmelerin de
varlığının sürdürülmesi gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisinin hem temmuz
hem de kasım beyannamesinde bu işletmelerin desteklenmelerine ilişkin çözüm
önerileri mevcuttur, kılavuz olarak alınabilir. Eğer bir torba kanun çıkacaksa
bu muhteviyatta olmalıdır ve ana fikir “Küçük ve orta büyüklükteki ve hatta
büyük ölçekli işletmelerin varlığı nasıl sürdürülür?” olmalıdır.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 59’uncu maddesine
göre yapılmış olan gündem dışı konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi, yerlerinden sisteme girerek söz talep eden
milletvekillerine sırayla söz vereceğim.
Söz verme işlemini başlatıyorum.
Sayın Erkan Aydın…
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Bursa Milletvekili
Erkan Aydın’ın, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından toplu taşım ücretlerine
yapılan zamma ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sık sık arızalanan, nefes
almanın bile zor olduğu, balık istifi vagonlarla Bursalılara toplu ulaşım
hizmeti sunan Bursa Büyükşehir Belediyesinin ulaşım şirketi BURULAŞ toplu
ulaşıma bir zam daha yaptı. Sessiz sedasız yapılan metro zammıyla Bursaray’da
yolcu ücretleri yüzde 15 artırıldı. Yapılan son zamla birlikte Bursa,
Türkiye’de en pahalı toplu ulaşım ücretlerinden birinin sahibi konumuna geldi;
vatandaş çileden çıktı. “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” diyen Marie
Antoinette olsa herhâlde şöyle derdi: “Toplu ulaşımı kullanamıyorlarsa taksiye
binsinler efendim.” Ancak, biz vatandaşın yanındayız ve bu zammın derhâl geri
alınmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın Akın…
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akın’ın, gençlerin tek adam yönetimi yerine laik, demokratik hukuk devletinde
yaşamak istediğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkürler.
Bugün iş gücü istatistikleri yayımlandı. Genç
işsizliği yüzde 20’ye ulaştı. Son günlerde orada burada kimin astığı belli
olmayan “Gençlik başkanlık istiyor.” pankartları var. Hangi gençlik istiyor,
bilmiyoruz. Biz de her gün gençlerimizle görüşüyoruz. Bize şu ana kadar
başkanlık isteyen bir gençlik çıkmadı.
Gençlerimiz devletimizden iş istiyor, aş istiyor,
işe girişlerde torpil ve partizanlık olmasın istiyor, özgürlük istiyor, sosyal
medyanın ikide bir kapatılmamasını istiyor, basın özgür olsun istiyor, okuduğu
üniversitesinde seçilmiş rektörün yerine, seçime bile girmemiş AKP’li
milletvekillerinin yakınlarının rektör olmasını, atanmasını, üniversitelere
darbe yapılmasını istemiyor, üniversitelerin özgürce bilim üreten yerler
olmasını istiyor, zekâlarıyla alay eder gibi söz ve davranışlardan uzak
durulmasını istiyor, yaşam biçimine karışılmasın istiyor. Gençlik, tek adam
yönetim yerine laik, demokratik hukuk devletinde yaşamak istiyor.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın Atıcı…
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın,
kaçak sarayda nükleer saldırıya dayanıklı bir harekât merkezi kurulmakta olduğu
haberlerine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, kaçak sarayda nükleer saldırıya
dayanıklı bir harekât merkezi kurulmakta olduğu basına yansımıştır. Bu durum,
on dört yıldır Erdoğan yönetimindeki zihniyetin ülkemizi bir atom bombasına
hedef yapacak kadar düşman edildiğinin açık bir itirafıdır. Erdoğan, halkın güvenliğini
hiçe sayarak kendini ve iktidarını koruyacak ve kendine ve ortaklarına yetecek
bir beton sığınak yapmaktadır. Kaçak saraydakilerden önce halkın güvenliği ne
olacaktır? Tarih, hiçbir sığınağın hiçbir diktatörü koruyamadığını
göstermiştir. Tam da büyük ozan Nazım Hikmet’in “Korku” şiirini okuma
zamanıdır.
Evet Sayın Cumhurbaşkanı, korkmakta haklısınız.
BAŞKAN – Sayın Aydemir…
4.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, 14 Kasım
Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Erzurum’un Tortum, Oltu, Olur gibi ilçelerinde mukim
olanların büyük çoğunluğu Ahıska Türklerinden oluşmaktadır. Yüreğimizin bir
parçası, kanımız, canımız Ahıskalı kardeşlerimizin vatanlarından hazin
sürgününün 72’nci yıl dönümündeyiz. Asrın yüz karası bu sürgünün muhatabı
Ahıska Türkleri, sürgün esnasında ve sonrasında akıl almaz maddi, manevi
işkencelere tabi tutulmalarına rağmen, kahramanca dirençleri sayesinde
inançlarından en ufak bir taviz vermeyerek millî kimliklerini ve imanlarını
muhafaza etmeyi başarmışlardır. Bu mücadele, iman ve azmi, kendileri gibi
vatanları işgal edilen, sürgüne tabi tutulan tüm mazlum milletlere örnek teşkil
eden bir kutlu cihattır. Bu uğurda şehit olanları rahmetle yâd ediyorum.
Doğu Türkistan başta olmak üzere, komünist
rejimlerden, emperyalistlerden zulüm görerek şehit olanlara da Fatihalar
gönderiyorum ve bir not düşüyorum: Ak siyaset bütün mazlum milletlere olduğu
gibi Ahıskalılara da sonuna kadar sahip çıkacaktır.
BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…
5.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlu’nun, Giresun kent merkezindeki bir alanın TOKİ’ye devredilerek
alışveriş merkezi ve konut yapılacağı iddialarına ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Giresun Atatürk Stadyumu ve yanındaki olimpik yüzme
havuzu ve spor salonu, denizle arasından Karadeniz Sahil Yolu’nun geçtiği şehir
merkezi içindeki bir güzel alandır. Böylesine önemli alandaki arazilerin,
şehrin tamamen dışına stadyum ve spor komplekslerini yapması karşılığında
TOKİ’ye devredildiği ve buradaysa alışveriş merkezi ve konut yapılacağı
iddiaları mevcuttur. Ancak, şehir merkezinden kolay ulaşılabilir bir yerde
stadyumumuz varken bunu ortadan kaldırıp şehrin en uzak bir noktasındaki SEKA
arazisine bir başka stadyum yapılmasını anlayabilmiş değiliz. Bu işte bir bit
yeniği var diyoruz. TOKİ’yle hangi kurumun, nasıl, ne şekilde ve ne
karşılığında anlaştığını, nasıl protokol yapıldığını sadece Başbakan
Yardımcımız Nurettin Canikli veyahut da birkaç kişi biliyor.
Buradan iktidar temsilcilerini uyarıyorum, Giresun
halkı olarak kent merkezinde böyle bir projeyi istemiyoruz, halkımızın buna
ihtiyacı yok. Sonuna kadar belediyemizle, sivil toplum kuruluşlarımızla,
halkımızla buna karşı çıkacağız, orada size kazma vurdurtmayacağız. Bu
projenizi bir kez daha gözden geçirmenizi ve bilgelerinizi yeniden
değerlendirmenizi bekliyoruz.
BAŞKAN – Sayın Gürel…
6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in,
Antalya’da terör saldırısında şehit olan Niğdeli Fazıl Doğruöz’e Allah’tan
rahmet dilediğine ve 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun
33’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Antalya’da terör saldırısında şehit olan Niğdeli
hemşerim Fazıl Doğruöz’e Allah’tan rahmet diliyorum, acısını paylaşıyorum,
ailesine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum. Dilerim terör bir an önce sonlanır.
Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun
33’üncü yıl dönümü. 1974 yılında, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve
Başbakan Bülent Ecevit ve dönemin hükûmeti kararıyla Kıbrıs’a barış harekâtı
gerçekleştirildi. Sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Kıbrıs’ta iki
toplum arasında o günden bugüne olay yaşanmıyor. Sorunlu Kıbrıs, göz yaşıyla anılan
Kıbrıs olmaktan çıktı, huzur adasına dönüştü. Kıbrıs, Türkiye için çok
önemlidir. Kıbrıs’ta mutlaka iki toplumun bir arada huzur içinde yaşamasını
sürdürecek bir anlayış ve yaklaşımla sorunlara bakılmalıdır, emperyal
devletlerin dayatmaları dikkate alınmamalıdır.
Kıbrıs
için mücadele verenleri, Kıbrıs şehitlerimizi ve tüm şehitlerimizi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Sayın Engin…
7.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in,
üniversitelerin kayyumla yönetilemeyeceğine ilişkin açıklaması
DİDEM
ENGİN (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Önceki
gün üniversitelere ilk kayyum atandı. Her fırsatta sandık iradesinden bahseden
AKP, Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlilerinin yüzde 86’lık sandık iradesini
hiçe sayarak seçime dahi girmeyen birini sözde rektör olarak atadı. Oysaki AKP
2002 Seçim Beyannamesi’nde şu sözü vermişti: “Üniversiteler her çeşit
düşüncenin demokratik bir ortamda hoşgörü içinde öğretilip tartışıldığı,
yasakların ve sınırlamaların olmadığı özgür forumlara dönüştürülecek ve her kademedeki
akademik yönetici seçimle işbaşına gelecek.” Biliyorum inanması zor ama bu,
AKP’nin seçim vaadiydi. Bir taraftan halkımıza bu sözleri vererek oy
alacaksınız, diğer taraftan olağanüstü hâl fırsatçılığı yaparak
üniversitelerimizi kendi siyasi iradenize bağımlı hâle getirmeye
çalışacaksınız. Belli ki üniversitelerin özgürleşmesinden, siyasi baskılardan
uzak akademik özerkliğe kavuşmasından korkuyorsunuz. Ama, bilin ki
üniversiteleri kayyumla yönetemezsiniz.
BAŞKAN
– Sayın Çamak…
8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, 65 yaş
üstü vatandaşlara ücretsiz ya da indirimli ulaşım hakkı uygulamasında yaşanan
sorunların giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
12
Temmuz 2013 tarihinde kabul edilen yasayla 65 yaş üstü her vatandaşa ülkenin
tüm kentlerinde nüfus cüzdanını göstererek ücretsiz ya da indirimli ulaşım
hakkı tanınmıştır. Bakanlıkça valiliklere gönderilen yazıyla bunu
uygulamayanlara cezai müeyyide öngörülmüştür. Kanun ve yönetmelik bu kadar açık
iken ilden ile çok farklı uygulamalarla karşılaşmaktayız. Edinilen yaşlı kartı
sadece alındığı ilde geçerli olmaktadır. Yaşlılarımızın ulaşım araçlarında
çeşitli hakaret ve aşağılamalara maruz kalmaları, beleşçi muamelesi görmeleri
ise bir başka sorundur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı eliyle rahatlıkla
ortadan kaldırılabilecek bu sorunun giderilmesi için Bakanlık bünyesinde bir
çalışma yürütülmesi düşünülmekte midir? Nitekim 11 Kasımda Adapazarı’nda bir
olay yaşanmış, otobüs şoförü yaşlı bir kadına hakaret etmiştir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Ertem…
9.- Hatay Milletvekili Birol
Ertem’in, terör örgütleriyle yan yana olanın AKP Hükûmeti olduğuna ilişkin
açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay) – AKP Hükûmeti olarak Suriye
savaşını müteakiben Reyhanlı’nın Alpaydın kampında IŞİD ve benzeri örgütlere
askerî eğitim verdiniz. Reyhanlı’nın Bükülmez köyünden IŞİD’e askerî mühimmat
yardımı yaptınız. Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in izni ve talimatıyla
Suriye tarafındaki petrolü Reyhanlı’nın Beşaslan köyünden Türkiye tarafına
kaçak olarak aylarca sattırarak IŞİD’e milyonlarca dolar gelir sağlattınız. Tüm
bunlara rağmen, terör örgütleri ile Cumhuriyet Halk Partisini yan yana koymaya
çalışıyorsunuz.
Bugün, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na
suikast düzenleyen PKK terör örgütü, FETÖ terör örgütü ve IŞİD terör örgütüyle
yan yana duran ve kirli pazarlıklar içerisinde olan AKP Hükûmetidir. Onlarca
ocağımıza şehit ateşi düşüren AKP Hükûmetinin suçsuzmuş gibi davranması bana
çok manidar bir cümleyi hatırlatıyor: Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Şeker…
10.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, sadece
“kendine demokrat” anlayışla demokrasinin, özgürlüklerin ve barışın yok
edildiğine ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, “Dünya 5’ten
büyüktür.” diyordu Cumhurbaşkanı. Tabii ki dünya 5’ten büyüktür, Şanghay
Beşlisinden de büyüktür. Yüzde 86 da sıfırdan büyüktür.
AKP milletvekilinin kardeşi Mehmet Özkan’ı hiç
seçimlere girmediği hâlde rektör atayan Cumhurbaşkanı, bu ülkede de millî
iradeye ne kadar saygısı olduğunu ve saygısını nasıl sıfırladığını da göstermiş
oldu. Rektör atamalarında yapılan bu yanlışın yanında, öğretmen atamalarında da
mülakat sistemiyle insanları bölüyorsunuz ve rektör seçiminde de öğretim
üyelerini bölüyorsunuz. Sadece “kendine demokrat” anlayışınızla demokrasiyi,
özgürlükleri, barışı yok ediyorsunuz.
Demokrasi bayramı bitti mi acaba? 15 Temmuz sonrası
çok övdüğünüz o demokrasi günlerini geride mi bıraktık? İçinde barış,
çağdaşlık, özgürlük, cumhuriyet geçen ne kadar kurum varsa hepsine düşmanlık
yapıp kapatmaya çalışıyorsunuz.
ÖSO çetelerine o kadar yardım ettiniz, onlar şimdi
birbirine düştü. Bir yandan işsizlik…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…
11.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlu’nun, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından toplu taşım ücretlerine
yapılan zamma ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bursa Büyükşehir Belediyesi bugün itibarıyla ulaşıma
yüzde 15 zam yaptığını duyurdu. Bursalıların üst üste yolculuk yapmak zorunda
kaldığı BURSARAY’da tam bilet fiyatı 2,25 liradan 2,60 liraya çıktı. 2017
bütçesinde memura yüzde 3, emekliye 3,73 zam öngörülürken Bursa Büyükşehir
Belediyesinin yaptığı yüzde 15’lik zam ne anlama geliyor? İktidar partisinin
organizasyonlarında bedava yapılan toplu ulaşımın faturası bu şekilde,
garibana, öğrenciye mi çıkarılıyor? Ulaşım bir haktır ve bu zamlar derhâl geri
alınmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Kaplan Hürriyet…
12.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in,
FETÖ’den kapatılan dernek ya da okullarla bağlantısı olan bazı kişilerin şu
anda AKP’nin vekil sıralarında oturmaya devam ettiklerine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Kocaeli Çayırova
ilçesinde “Dumankaya” isimli şirket için büyükşehir meclisinde arazi imarı 6
kattan 12 kata çıkarılarak şirkete büyük bir kolaylık sağlandı. Sonrasında,
Dumankaya şirketi Yönetim Kurulu Üyesi Halit Dumankaya paralel devlet
yapılanmasına “himmet” adı altında finansal destek sağladığı gerekçesiyle
tutuklandı. Bu olay, yerel ve ulusal medyada manşetlerde yer aldı. Ancak,
AKP’li belediyeler bunu örtbas etmek için, mahkeme yoluyla, İnternet medyası
dâhil tüm haberleri sansürledi ve erişime engelledi. Sansürlenenlerden biri de
Kocaeli Gazete Barış’tır. Basına sansürle gerçekleri kapatmaya çalışıyorsunuz
ama Kocaeli’de FETÖ’den kapattığınız derneğe her ay düzenli bağış yapanlar şu
anda AKP’nin vekil sıralarında oturmaya devam ediyor, okul aidatını ödemek için
Bank Asyada hesap açmaya zorlananlar açığa alınırken o aidatları tahsil eden o
okulların sahipleri şu anda AKP’nin vekil sıralarında oturmaya devam ediyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Sarıhan…
13.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, son
çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle Çağdaş Hukukçular Derneğinin
kapatılmasına ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli Başkan, çok
teşekkür ederim.
Ben de son kararnameyle kapatılan derneklere
değinmek istiyorum. Bunlardan biri, benim de sekiz yıl Genel Başkanlığı
görevini yaptığım Çağdaş Hukukçular Derneğidir. Çağdaş Hukukçular Derneği,
burada bizi izleyen herkesin bildiği bir ismin, Halit Çelenk’in kurmuş olduğu
bir dernektir. Halit Çelenk, 1971 döneminin sıkıyönetimi ardından, hukukun
savunulması, hakkın savunulması, insan haklarına dayalı meşru hukukun
savunulması için bu derneği kurmuştu. 1975’lerde kurduğumuz, 12 Eylülleri aşmış
olan bir derneğin böyle bir dönemde, sözde “terörle mücadele” adına kapatılmış
olmasını kınadığımı öncelikle ifade etmek isterim. Ancak, bunu belki doğal da
karşılamak gerekir çünkü hukukun bu kadar katledildiği bir süreçte hukuku
savunacak kimselerin de örgütlü olması herhâlde bir tehlike arz ediyor. Oysa
hep söylüyoruz: Kriz demokrasiyle aşılır. Bugünkü krizi aşmanın yolu sadece…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…
14.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, 15 Kasım
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü ve 14 Kasım Ahıska
Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Öncelikle Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun
33’üncü yılını kutluyorum.
Biliyorsunuz 14 Kasım 1944’te Stalin’in emriyle
yapılan baskınlarla Ahıska Türkleri sürgün edildi. Otuz beş gün süren bu
sürgünde analar evlatlarından ayrıldı, aileler parçalandı. Sürgün sırasında 50
binden fazla Ahıska Türkü kötü koşullar sebebiyle hayatını kaybederken 100 bin
kişi de yurdundan ayrılmak zorunda kaldı. Yürekleri sızlatan bu olay tarihin en
büyük sürgünlerinden biridir. Ahıska Türklerinin sürgün edilişinin 72’nci
senesinde hayatını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle anıyor, Allah’tan böyle
kara günlerin tekrar yaşanmamasını diliyor, Ahıska Türkleriyle yakından
ilgilenen Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Yiğit...
15.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit’in, İzmir’de
ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilere ücretsiz ve kaliteli eğitim veren
eğitim merkezlerinin kapatılmasına ilişkin açıklaması
ALİ YİĞİT (İzmir) – Sayın Başkan, İzmir’de ekonomik
durumu iyi olmayan öğrencilerimize yönelik kurulan, ücretsiz ve kaliteli eğitim
veren eğitim merkezleri kapatılmıştır. Sadece bu sene 9 belediyenin eğitim merkezinden
14 bin öğrenci yararlanmıştır. Bu öğrencilerin başarıları ortadadır. Ancak ne
hikmetse CHP’li belediyelerin bu eğitim merkezlerinden ve bu merkezlerdeki
başarı oranlarından birileri rahatsız olmuş ve kapatılma kararı alınmıştır.
Buradan Hükûmete sesleniyorum: Bu eğitim merkezleri dershane değildir, eğitim
ücretsiz verilmektedir; olağanüstü hâl süreci altında yaratılan mağduriyetlere
yenilerini eklemenin, eğitim alan öğrencileri mağdur etmenin kime ne faydası
vardır? Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Budak…
16.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın,
gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inin tarım sektöründe sübvansiyon olarak
verilmesi gerekirken on dört yıldır yarısının neden verilmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Ben buradan benim gibi köylü çocuğu olan AKP’li
milletvekillerine şunu sormak istiyorum. Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’i
tarım sektörüne sübvansiyon olarak verilmesi gerekirken on dört yıldır yarısını
neden vermediniz?
Ve buradan ziraat mühendisleri ve ziraat odalarına
sesleniyorum: Bu hakkınızı neden aramıyorsunuz, köylülerinizin haklarını
arayacak mısınız? Buradan ziraat odalarına özellikle seslenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Budak.
Şimdi, sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Erkan Akçay, buyurunuz.
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 14 Kasım
Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümüne, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ve kurucu Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş ile Fazıl Küçük başta olmak üzere tüm şehit ve gazileri minnet ve
şükranla andığına ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
14 Kasım, insanlık tarihinin en feci olaylarından
biri olan 1944’te Ahıska Türklerinin ölüm sürgününün yıl dönümüdür. Sovyet
yönetimi tarafından, kimliklerinde “Türk” yazan 86 bin Ahıskalı iki saat
içerisinde trenlere doldurularak öz vatanlarından koparılmıştır. Haftalarca
süren ve yaklaşık 17 bin Ahıskalının hayatını kaybetmesine sebep olan sürgün
20’nci yüzyılın kara lekelerinden biridir. Ahıska, zalimin mazluma zulmüdür.
Ahıska Türkleri işkence ve katliamla vatansız bırakılmak istenmiştir ve Ahıska
hadisesi, devletsiz ve ordusuz milletlerin perişan olduğunu göstermektedir.
Bütün bu olayları unutmadan son yurdumuz Türkiye’yi koruyacağız, savunacağız,
devletimizin ve milletimizin ilelebet payidarlığı için her fedakârlığı
yapacağız, her atılımı gerçekleştireceğiz. Bu vesileyle, 1944 kışında sürgünde
şehadet mertebesine uzanan 17 bin Ahıskalıyı rahmetle anıyor, bu insanlık
trajedisini lanetliyorum.
Bundan kırk iki yıl önce, Kıbrıs Barış Harekâtı’yla,
Kıbrıs’ta yaşayan Türkler canları pahasına destansı bir mücadele vermiş,
bağımsızlık bayrağını bir daha inmemek üzere Magosa, Girne, Beşparmak
Dağlarında, Kıbrıs semalarında dalgalandırmıştır. Kıbrıs Harekâtı’ndan dokuz
yıl sonra ise 15 Kasım 1983 tarihinde Kıbrıs Türk halkı bu destansı
mücadelesini bağımsızlıkla taçlandırmış ve yeni bir devlet kurmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Akçay,
buyurunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bizler için Kıbrıs davası yalnızca Kıbrıs’ta yaşayan
Türklerin davası değil, tüm Türk milletinin davasıdır. Bu nedenle, gerçeklere
dayanan adil bir yapı tesis edilmeden, kalıcı bir çözüm olmadan Türk varlığına
ve Kıbrıs davamıza halel getirecek girişimler bizim için yok hükmündedir.
Türkiye, Kıbrıs Türk halkının varlığının, egemenlik haklarının korunmasına ve
Kıbrıs Türklerinin haklı davasına sahip çıkmaya devam edecektir. Bu vesileyle,
Kıbrıs Türk halkının cumhuriyet bayramının kutluyor, Kıbrıs Türk halkının haklı
davasını ve varlığını tüm dünyaya kabul ettirmek için ömrünü veren kurucu
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve Doktor Fazıl Küçük başta olmak üzere, tüm şehit
ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Buyurunuz Sayın Özel.
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 15 Kasım
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne ve Bülent
Ecevit, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Fazıl Küçük’ü rahmetle andığına,
14 Kasım Ahıska Türklerinin sürgününün 72’nci ve 15 Kasım Filistin Bağımsızlık
Bildirisi’nin okunmasının 28’inci yıl dönümlerine ve Filistin halkına
Cumhuriyet Halk Partisinden sevgilerini ve saygılarını gönderdiklerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sizin de açılışta son derece etkili bir şekilde
değindiğiniz gibi, bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının
33’üncü yılı. 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk halkının var oluş ve
bağımsızlık mücadelesini cumhuriyetle taçlandırdığı, onur ve kıvançla
kutladıkları bu önemli günde biz de tüm Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
vatandaşlarını, yöneticilerini saygıyla selamlıyor; Kıbrıs Barış Harekâtı’nda
Beşparmak Dağlarına milliyetçiliği sözde değil özde yazdıran rahmetli Bülent
Ecevit’i, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı, mücadelenin simge ismi Doktor
Küçük’ü rahmetle minnetle bir kez daha anıyor; Kıbrıs halkının iradesine uygun,
tarafların ortaya koymuş oldukları ilkeleri saygıyla karşılayan ve sürmekte
olan barış görüşmelerinin de başarıya ulaşmasını temenni ediyoruz.
Yine, bugün, Ahıska Türklerinin vatanlarından
edilişinin 72’nci yılı. Sovyetlerin çöküşünden sonra sürgüne tabi tutulmuş tüm
halklar yurtlarına dönmüş olmalarına rağmen, Ahıska Türkleri hâlâ daha o büyük
acıyı yaşıyorlar. Vagonlara bindirilerek ana vatanlarından sürülen, vagonların
o acı seslerinin kulaklarından hiç gitmediğini ve hâlâ o vagonların durmadığını
ifade eden Ahıska Türklerine vatanlarına dönüş için Cumhuriyet Halk Partisi
olarak tüm desteği verdiğimizi ifade ediyor ama herkes için vatandaşlık
söylemlerinin dile getirildiği bir süreçte, Temmuz 2016’da, devrin devletin en
üst kademelerinden ifade edilen kendilerine verilen vatandaşlık sözünün hâlâ
daha tutulmamış olmasını da üzüntüyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …karşıladığımızı ifade ediyoruz.
BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Özel,
buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yine, 15 Kasım 1988 tarihinde
Filistin Bağımsızlık Bildirisi bundan yirmi sekiz yıl önce okunmuştu. 29 Kasım
2002’de, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 193 üyeden 138’inin olumlu oyuyla
üye olmayan gözlemci devlet olarak tanınan Filistin’i bir kez daha burada
saygıyla selamlıyor, geçmişte Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Filistin’e gidip
mücadelesine destek verdiği Filistin halkına. Filistin Devlet Başkanı Mahmud
Abbas’ın şahsında bir kez daha Cumhuriyet Halk Partisinden sevgilerimizi ve
saygılarımızı gönderiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
Buyurunuz Sayın İnceöz.
19.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, AK PARTİ
Van Muradiye ilçe teşkilatına PKK’nın bombalı bir saldırı düzenlediğine, şehit
olan Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’e Allah’tan rahmet dilediğine,
sadece PKK değil tüm terör örgütleriyle mücadelenin devam edeceğine, 15 Kasım
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 33’üncü ve 14 Kasım Ahıska
Türklerinin sürgününün 72’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hain terör örgütünün saldırıları bitmemekte. Dün
gece saat üç sıralarında Van Muradiye ilçe teşkilatımıza kalleş terör örgütü
PKK bombalı bir saldırı düzenlemiştir. Bundan önce de ilçe teşkilatlarımıza, il
başkanlıklarımıza ve milletvekili adaylarımıza haince saldırılar düzenlenmiş ve
gerek ilçe başkanımız gerekse milletvekili adaylarımız hain bir şekilde
katledilmişti. Van Muradiye’deki saldırıda bir can kaybı olmamış, ancak terör
örgütünün bu faaliyetlerini açıkça lanetlediğimizin, net bir şekilde
lanetlediğimizin, kınadığımızın ve bununla mücadele edeceğimizin sonuna kadar
bilinmesi gerekmektedir.
Sadece bu değildir, geçtiğimiz cuma günü, Mardin’in
Derik ilçesinde kaymakamlık görevini yürüten, ülkenin topraklarında yetişmiş,
millî, yerli, vatansever evladı Muhammed Fatih Safitürk de hain bir şekilde
terör örgütü tarafından yapılan saldırı sonucunda şehit edilmiştir. Kendisi
aynı zamanda Derik’te hem kaymakamlık hem de orada belediyede kayyum görevini
üstlenmiş ve görevi devraldığı günden itibaren de orada bölge insanımızın
gönlünde taht kurmuş, sevgi ve muhabbet oluşturmuş; kazılan hendeklere, bombalı
tuzaklara karşı canı pahasına mücadele etmiş bir vatanseverdi.
Ben şehidimizin şahsında ailesine acılarını yürekten
paylaştığımızı, tüm şehitlerimizin, tüm şehit yakınlarımızın… Böyle Fatihler
oldukça, onun gibi dimdik duran babaları oldukça Allah’ın izniyle de 780 bin
kilometrekarelik vatan toprağının her bir parçasını kimsenin bölmeye gücü
yetmeyecektir. Terörle mücadelemiz, sadece PKK’yla değil, diğer terör
örgütleriyle birlikte, ittifaklarına karşı da devam edecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız, mikrofonunuzu
açıyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Burada şunun bilinmesi
gerekmektedir ki özellikle parlamenterlerin, terör örgütüyle mücadelemizin
amansız bir şekilde sürdüğü, kararlı bir şekilde sürdüğü, herkesin canı
pahasına mücadelesini sürdürdüğü; polisimizin, askerimizin, sivil
vatandaşımızın canını siper ettiği bir dönemde her birimizin “ama”sız,
“fakat”sız, “lakin”siz bu mücadeleyi sürdürmemiz gerektiğini ve parlamenterler
olarak bizim ayrıca bir sorumluluğumuzun olduğunu da tekrar hatırlatmakta fayda
var. Bu anlamda, her bir vatandaşımızın bu konudaki haklı mücadelemizi sonuna
kadar kararlı bir şekilde sürdüreceğimizden hiçbir şüphesi olmasın.
Yine, bugün Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 33’üncü
kuruluş yıl dönümü. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprakları, şehit ve
gazilerimizin kanlarıyla yoğurulmuş topraklardır. Bu vesileyle, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’ni kuruluşunun 33’üncü yıl dönümünde tebrik ediyorum.
Yine, yetmiş iki yıl önce Ahıska Türkleri ana yurtlarından,
öz vatanlarından kopartılarak sürgün edildi, büyük bir soykırıma maruz kaldı.
Her fırsatta Türkiye’yi soykırımla itham etmek isteyenlere bunu da
hatırlatmakta fayda var.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, Şehit olan Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’e Allah’tan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Geçen hafta şehit olan Derik Kaymakamımız
Muhammed Fatih Safitürk’e ben de Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine ve
milletimize başsağlığı diliyorum.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Dünya Kamu İstihdam Kurumları Birliği ile Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah
Bakanlığı tarafından 8-11 Kasım 2016 tarihlerinde Japonya’nın başkenti Tokyo’da
“Yaşlıların ve Engellilerin Katılımının Artırılması” konulu çalıştaya katılması
Genel Kurulun 8/11/2016 tarihli 17’nci Birleşiminde kabul edilen milletvekili
için siyasi parti grubunca bildirilen isme ilişkin tezkeresi (3/854)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Dünya Kamu İstihdam Kurumları Birliği ile Japonya
Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı tarafından 8-11 Kasım 2016 tarihlerinde
Japonya’nın başkenti Tokyo’da “Yaşlıların ve Engellilerin Katılımının
Artırılması” konulu çalıştaya Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir milletvekilinin
katılması Genel Kurulun 8/11/2016 tarihli ve 17’nci Birleşiminde kabul
edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 2’nci
maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti grubunun bildirmiş olduğu
isim Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyadı Seçim Çevresi
Hüseyin Şahin Bursa
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel ve 20
milletvekilinin, doğru ve akılcı dış politikalar üretmek ve başta komşu
ülkelerimiz olmak üzere diğer ülkelerle ilişkileri düzeltmek adına yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/363)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son on üç yıldır AKP'nin izlediği yanlış dış
politikaların ülkemizi savaş aşamasına doğru sürüklemesinin önüne geçmek,
yaşanan ekonomik kayıpları önlemek için gerekli tedbirleri almak, cumhuriyetin
kuruluşundan bu yana uygulanan "Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesi
çerçevesinde doğru ve akılcı dış politikalar üretmek ve komşu ülkelerimiz başta
olmak üzere diğer ülkelerle ilişkilerimizi düzeltmek adına çözüm önerilerinin
tespiti amacıyla, bu konuda bilgi edinilmesi ve inceleme yapılmasını,
Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla talep ederiz.
1) Cemal Okan Yüksel (Eskişehir)
2) Nihat Yeşil (Ankara)
3) Ahmet Akın (Balıkesir)
4) Akın Üstündağ (Muğla)
5) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
6) Lale Karabıyık (Bursa)
7) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
8) Orhan Sarıbal (Bursa)
9) Ceyhun İrgil (Bursa)
10) Musa Çam (İzmir)
11) Kemal Zeybek (Samsun)
12) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
13) Özkan Yalım (Uşak)
14) Kamil Okyay Sındır (İzmir)
15) Ali Yiğit (İzmir)
16) Mahmut Tanal (İstanbul)
17) Ömer Fethi Gürer (Niğde)
18) Ünal Demirtaş (Zonguldak)
19) İlhan Kesici (İstanbul)
20) Mustafa Hüsnü Bozkurt (Konya)
21) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
Gerekçe:
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh
cihanda sulh" anlayışı çerçevesinde şekillenen Türkiye Cumhuriyeti’nin dış
politikası, 2000’li yıllara gelindiğinde AKP iktidarıyla birlikte olumsuz
değişimlere uğramıştır.
AKP iktidarı döneminde izlenen yanlış ve yıkıcı dış
politikalar, keyfî söylemler ve stratejiler, komşu ülkeler başta olmak üzere
dış ticaret hacmine sahip birçok ülkeyle turizm ve ekonomik ilişkilerimizi
olumsuz etkilemektedir. Birçok ülkeyle ilişkilerimiz kopma noktasına gelmiştir.
AKP'nin izlediğini iddia ettiği "komşularla sıfır sorun" politikası,
"komşularla sırf sorun" politikasına dönüşmüştür. Ayrıca, geldiğimiz
noktada bu yanlış dış politikalar nedeniyle Türkiye'nin özellikle doğu
sınırları terörist grupların kontrolündeki bir bölgeye dönüşmüştür.
Son dönemde, Rusya da dâhil olmak üzere, birçok
komşu ülkeyle krizler yaşanmaktadır. Irak ve Suriye’yle yaşanan gelişmeler de
Türkiye'nin sınır güvenliği sorununun çok ötesinde farklı sorunlara da neden
olmuştur.
İçinden geçtiğimiz günler göstermiştir ki dış
politikada izlenen yanlışlar iç huzurumuzu, sosyal yapımızı, ekonomik
dengelerimizi ve toprak bütünlüğümüzü olumsuz olarak etkilemektedir.
İzlenen dış politika yüzünden Türkiye'mizin
bütünlüğü büyük bir tehdit altında, bölünme ve sınır güvenliği zafiyeti
bulunmaktadır. Unutulmasın ki bir ülkede uluslararası güvenlikte istikrar
sağlanmadan, gerek ülke içinde gerekse uluslararası anlamda siyasi ve ekonomik
istikrar sağlanamaz. Türkiye'nin toprak bütünlüğü, ekonomik geleceği, doğudan
batıya kadar tüm vatandaşlarımızın güvenliği son derece önemlidir.
Bu bağlamda son on üç yıldır izlenen yanlış dış
politikaların ülkemizi savaş aşamasına doğru sürüklemesinin önüne geçmek,
yaşanan ekonomik kayıpları önlemek için gerekli tedbirleri almak, doğru ve
akılcı dış politikalar üretmek ve komşu ülkelerimiz başta olmak üzere diğer
ülkelerle ilişkilerimizi düzeltmek adına çözüm önerilerinin tespiti amacıyla,
bu konuda bilgi edinilmesini ve inceleme yapılmasını, Anayasa’nın 98’inci ve
TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla talep ederiz.
2.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 27
milletvekilinin, başta Bolu ili olmak üzere Türkiye genelinde yayla
alanlarındaki yapılaşmadan kaynaklı sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/364)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin yüzde 28’i, Bolu ilimizin yüzde 65’i
ormanlarla kaplıdır. Kırsal hayat üzerinde önemli bir etkisi olan yaylalardan
faydalanma biçimleri ve süreleri bölgesel olarak farklılıklar göstermektedir.
Değişen turizm çeşitlerine paralel olarak, çevreye
duyarlı, doğayla bütünleşen turizm seçenekleri gün geçtikçe daha fazla rağbet
görmektedir. Ülkemizin birçok bölgesinin yayla turizmi açısından ihtiyacı
karşılayacak potansiyeli bulunmaktadır. Çirkin yapılaşma, betonlaşma, çevre
kirliliği ve tanıtımının yeterli olamaması yayla turizminin gelişmesinin
önündeki en büyük engellerden bazılarıdır.
Yaylalarımızda doğayı ve ekolojik dengeyi bozmayacak
her türlü tedbirin alınması gerekmektedir. Yaylalarımızda betonlaşmanın önüne geçilip
yaylaların gerçek vasfı dışında kullanılmasına izin verilmemelidir. Ülke
genelinde ve Bolu ilimizde bulunan yaylalardaki en büyük sorunlardan biri
elektrik sorunudur. Yeni hatların maliyet gerekçesi gösterilerek yapılmaması,
hâlihazırdaki hatların ise eski olması yaylalardaki elektrik ihtiyacını
karşılamamaktadır. İlimizde, yoğun ormanlar içerisinde ve yüksek rakımda
bulunan ilimizin güneyinde bulunan yaylalarımızın yollarının bozuk olması
ulaşımda büyük sorunları beraberinde getirmektedir.
Orman Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle, orman
vasfındaki yayla alanlarının mülkiyet olarak verilmesi kanunen mümkün değildir.
Bunun yerine, hak sahiplerine kiralama yoluna gidilmektedir. Yayla evini üç
kuşaktan beri kullanan bir orman köylüsünden, yeni yapılan bu düzenlemeyle evi
orman sınırları içerisinde gösterilerek yıllık olarak kira talep edilmektedir.
Geçimini zor karşılayan köylülerimiz kira bedelini ödeyememekte, bu durum da
mağduriyete neden olmaktadır.
Ayrıca, köylülerin kullandığı ormanlardaki açık
alanların kiraya verilmesine olanak sağlayan düzenlemeler o alanlarda
hayvanlarını otlatan köylülerimizi mağdur edecek, köylülerin yaşam alanlarını
daraltarak köylüyü kendi evinde yabancılaştıracaktır. Bunun yanında,
ormanlardaki açık alanların kiraya verilmesi yaban hayatını olumsuz etkilemesi,
ticari faaliyetlere olanak sağlaması açısından da sakıncalı bir durumdur.
Başta Bolu ilimiz ve Türkiye genelinde, yayla
alanlarındaki yapılaşmadan kaynaklı sorunların tespiti, yaşanan sorunların
çözümü noktasında alınması gereken önlemlerin belirlenmesi ve yaylalarımızın
turizm potansiyelinin geliştirilmesi için uygun politikaların belirlenmesi
amacıyla, Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
1) Tanju Özcan (Bolu)
2) Ali Akyıldız (Sivas)
3) Dursun Çiçek (İstanbul)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Sibel Özdemir (İstanbul)
6) İbrahim Özdiş (Adana)
7) Ceyhun İrgil (Bursa)
8) Ali Yiğit (İzmir)
9) Özcan Purçu (İzmir)
10) Elif Doğan Türkmen (Adana)
11) Çetin Arık (Kayseri)
12) Lale Karabıyık (Bursa)
13) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
14) Nihat Yeşil (Ankara)
15) Erdin Bircan (Edirne)
16) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
17) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
18) Kemal Zeybek (Samsun)
19) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
20) Ali Özcan (İstanbul)
21) Ahmet Akın (Balıkesir)
22) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
23) Orman Sarıbal (Bursa)
24) Nurettin Demir (Muğla)
25) İrfan Bakır (Isparta)
26) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
27) Özkan Yalım (Uşak)
28) Kamil Okyay Sındır (İzmir)
3.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 25
milletvekilinin, ülkemizdeki uyuşturucu sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/365)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki uyuşturucu sorunu toplumsal bir yaradır.
Gerek güvenlik güçlerinin gerek eğitim ordusunun gerekse Hükûmetin yasalarla
aldığı varsayılan önlemler yeterli olmamaktadır. Bu önlemlerin neden yetersiz
kaldığı ve hâlihazırda hangi noktalarda boşluklar bulunduğunun tespit edilmesi,
elde edilen sonuçlarla uyuşturucu üretimi, satışı ve kullanımına ilişkin
yapılacak çalışmalar, alınacak önlemler ve uygulanacak eylemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Ceyhun İrgil (Bursa)
2) Özkan Yalım (Uşak)
3) Şenal Sarıhan (Ankara)
4) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
5) Gamze Akkuş İlgezdi (İstanbul)
6) Zeynep Altıok (İzmir)
7) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
8) Oğuz Kaan Salıcı (İstanbul)
9) Ahmet Akın (Balıkesir)
10) Tur Yıldız Biçer (Manisa)
11) Nihat Yeşil (Ankara)
12) Erdin Bircan (Edirne)
13) Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
14) Elif Doğan Türkmen (Adana)
15) Kemal Zeybek (Samsun)
16) Dursun Çiçek (İstanbul)
17) Onursal Adıgüzel (İstanbul)
18) Ali Özcan (İstanbul)
19) Orhan Sarıbal (Bursa)
20) Nurettin Demir (Muğla)
21) İrfan Bakır (Isparta)
22) Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
23) Mustafa Tuncer (Amasya)
24) Kamil Okyay Sındır (İzmir)
25) Ali Yiğit (İzmir)
26) Ali Haydar Hakverdi (Ankara)
Gerekçe:
Uyuşturucu, topyekûn savaşmamız gereken bir sorun.
Birileri bu zehri üretiyor, birileri satıyor, birileri zehirleniyor ve birileri
de ölüyor. Yıllardır devlet konuyla ilgili çalışmalar yapsa da bir türlü önü
alınamıyor.
Geçen yıl uyuşturucu üreten, satan ve kullananlarla
ilgili bir düzenlemeye gidilerek cezai artışlar sağlandı. Bu, konuya verilen
önemin bir göstergesidir ancak son zamanlarda düzenlenen narkotik
operasyonlarda görülmüştür ki üretmekten, satmaktan ve kullanmaktan
vazgeçilmiyor, hatta artış var.
Örneğin, geçtiğimiz 4 0cak
2016-11 0cak 2016 haftasında narkotik operasyonlarında İstanbul'da,
Şanlıurfa'da, Konya'da, Bursa'da, Adana'da, Muğla'da ve Uşak'ta önemli
miktarlarda eroin, kokain, bonzai, esrar, ecstasy ve metamfetamin ele
geçirilmiştir.
Uyuşturucu satışı ve
kullanımıyla ilgili bugüne dek gerek devlet ve gerekse STK bazlı önlem
çalışmaları ve uygulamalarına karşın sorunun artarak devam etmesi endişe
yaratmaktadır. Hatta kullanım yaşının giderek düştüğü görülmektedir.
Örneğin geçen yıl Bursa'da Bağımlılık Yapıcı
Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadele Yerel Eylem Planı çerçevesinde kurulan İl
Koordinasyon Kurulunun 15 yaş dönemindeki 10’uncu sınıf öğrencilerine yönelik
yaptığı bir ankette, anketi yanıtlayan 23 bin öğrenciden 4.599'unun tütün,
3.709'unun alkol, 634'ünün ise uyuşturucu madde kullandığı ortaya çıktı.
Öğrencilerin kötü alışkanlıklara başlama yaş ortalaması ise 13 olarak saptandı.
Uyuşturucu bağımlılığında endişe yaratan bir başka
unsur ise kullanan kişinin sadece kendisine değil çevresine de büyük zarar
vermesidir. Kavga, tartışma eksenli adi olayların çeşitli defalar
gerçekleştiği, pek çok kez basına yansıdığı görülmektedir. 26 Aralık 2015'te
Bursa'nın Gemlik ilçesinde uyuşturucu bağımlısı bir genç tarafından öldürülen
Düzgün Akyıldız ülkemizdeki uyuşturucu sorununun son kurbanlarından biri
olmuştur.
Görülmektedir ki uyuşturucu sorununda gerek güvenlik
güçlerinin gerek eğitim ordusunun gerekse Hükûmetin yasalarla aldığı varsayılan
önlemler yeterli olmamaktadır. Bu bağlamda, bu önlemlerin neden yetersiz
kaldığı ve hâlihazırda hangi noktalarda boşluklar bulunduğunun tespit edilmesi,
elde edilen sonuçlarla uyuşturucu üretimi, satışı ve kullanımına ilişkin
yapılacak çalışmalar, alınacak önlemler ve uygulanacak eylemlerin belirlenmesi
ülkemizdeki uyuşturucu sorununun önlenmesine yönelik daha kesin sonuçlara
ulaşmak adına gereklidir. Bu nedenle Mecliste bir araştırma komisyonu kurularak
konuya ilişkin gereken çalışmanın yapılması, bu önemli toplumsal soruna yönelik
kesin bir yöntem şemasının ortaya konulması önemlidir.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhan’ın, İsveç
Dışişleri Bakanlığı Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Koç
Holding ortaklığıyla Marshall Fonu (GMF) Başkanı Karen Donfriend’in vaki
davetine icabetle 16-18 Kasım 2016 tarihlerinde Stokholm’de düzenlenecek Üçlü
Strateji Grubu Toplantısı’na katılmasına ilişkin tezkeresi (3/855)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
İsveç Dışişleri Bakanlığı Türkiye Sanayiciler ve
İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Koç Holding ortaklığı ile Marshall Fonu (GMF)
Başkanı Karen Donfriend’in vaki davetine icabetle 16-18 Kasım 2016 tarihlerinde
Stokholm’de düzenlenecek “Üçlü Strateji Grubu Toplantısı”na Dışişleri Komisyonu
Başkanı ve Malatya Milletvekili Sayın Taha Özhan’ın katılması hususu, 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
TBMM
Başkanı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Oylamaya sunmadan önce bir karar yeter
sayısı talebi vardır. Karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA
(Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Yok efendim. 20 eksik.
BAŞKAN
– Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyet ve arkadaşları tarafından, terör örgütleriyle girilen çatışmalarda
yaralanmalarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili yönetmelikleri
sebebiyle gazi unvanı alamayan vatandaşların durumlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/10/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 15 Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
15/11/2016
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 15/11/2016 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ve
arkadaşları tarafından, terör örgütleriyle girilen çatışmalarda yaralanmalarına
rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili yönetmelikleri sebebiyle gazi unvanı
alamayan vatandaşlarımızın durumlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (832 sıra
no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 15/11/2016 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisi üzerinde ilk konuşmacı, lehinde olmak üzere Fatma Kaplan
Hürriyet, Kocaeli Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kaplan
Hürriyet. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
öncelikle saygıyla selamlıyorum. Peygamber ocağı olarak bildiğimiz asker
ocağında terör örgütlerine karşı verilen mücadelede terörist silahlarıyla
yaralanmış ancak yönetmeliklerden dolayı resmiyette gazi sayılmayan, görmezden
gelinen ve sahipsiz bırakılan vatan evlatlarını, bugün bu insanlarımızı
konuşacağız bu Genel Kurulda. Kimisinin parmakları eksik, kimisi vücudundaki
şarapnel parçalarıyla hayat mücadelesi vermeye devam ediyor. Çatışmada şehit
düşen arkadaşının yasını tutuyor kalbinde ve aynı kalpte terörist mermisiyle
yaşamaya devam ediyor. Kalbindeki bu kurşun alınırsa ya felç olacak ya da
masada kalacak ama yine de gazi sayılmıyor. Yanlarında patlayan füze ve
bombaların darmadağın ettiği vücutlarında kalıcı hasarlar oluşmuş durumda ama
gazi sayılmıyor. Terör örgütü PKK’yla burun buruna olan mücadelelerinde silah
arkadaşları hain mermiler ve bombalar sonucu şehit olurken aynı mermilerin
isabet ettiği askerler ne yazık ki gazi sayılmıyor. Bu askerlerimiz, bizler
daha güvende olalım diye terör örgütünün peşinde dağ tepe dolaşıyor, sırtında
onlarca kilo ağırlıkla “Acaba teröristin kurşunu ne yönden gelecek?” korkusunu
bir an olsun bile içinden atamadan dağlarda geziyor, nöbet tutuyor, vatanı
koruyor ama gazi olamıyor. Onun ötesinde, işsizlik sorunları yaşıyor, iletişim
sorunları yaşıyor, psikolojik bunalım, travma sonrası stres gibi daha nice
birçok sorun yaşıyor ama ne var ki bu vatan evlatlarımıza bırakın sonuna kadar
hak ettikleri gazilik maaşını, gazilik onurları bile verilmiyor. Peki neden?
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Sağlık Yönetmeliği’ne uyamadıkları için, uzuv
kayıplarını yönetmeliğe uyduramadıkları için bir türlü gazi sayılmıyorlar. Ne
istiyor yönetmelik? Yüzde 40 uzuv kaybı. Yani diyor ki yönetmelik bir parmağını
kaybedene: “Hayır yetmez, 3 parmağını da kaybetmeliydin.” Yüzde 95 görme kaybı
olana “Tamamen kör olmalıydın.” diyor. Oysa Anayasa’mız ne diyor? “Devlet, harp
ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malul ve gazileri korur ve toplumda
kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.”
Kalplerinde kurşunla yaşamak zorunda olan ancak hak
ettikleri gazilik onuru verilmeyen bu insanların kalbindeki kurşun 1 santimetre
ileriye gitseydi ne olacaktı biliyor musunuz değerli milletvekilleri? O zaman
oturduğunuz koltuklarınızdan şehit taziye mesajları yayınlayıp “Teröre
yenilmeyeceğiz.” cümleleri kuracaktınız. Cenazesine gidip gözü yaşlı anaları,
babaları teselli çabalarına girecektiniz. Türk Bayrağı’na sarılı tabutunu
sırtlayıp askerî araca bindirecektiniz. Şimdi, soruyorum sizlere: Hangisini
yapmak daha kolay? Şehit cenazesinde sel olan yaşlarda boğulmak mı yoksa kurşun
kalbine 1 santimetre kala hayatta kalan bu vatan evlatlarını gazi olarak kabul
etmek mi?
Başbakan Sayın Binali Yıldırım 16 Ağustos Salı günü
Adalet ve Kalkınma Partisi grup toplantısında bir konuşma yaptı; sizlere, bu
Genel Kurula aynen aktarıyorum: “15 Temmuz şehit ve gazilerimize ne yapsak haklarını
ödeyemeyiz. Şehit ve gazilerimizle ilgili yeni bir düzenleme yapacağız.
Yaralanan gazilerimizde yüzde 40 iş göremezlik şartı aranıyor. Canlarını bu
ülkenin geleceği için ortaya koymuş, göğsünü tanklara, mermilere siper etmiş
gazilerimize ‘Sen yüzde 10 yaralandın.’, ‘Sen yüzde 30 yaralandın.’ mı
diyeceğiz, yakışır mı bu Türkiye’ye?” Meydana inen, parmağı, tırnağı bile
yaralanmışsa gazi olacak, gazi haklarından yararlanacak. “Kaldırdım bütün
kuralları.” diyor Sayın Başbakan ve 29 Ekimde 675 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’yle 15 Temmuzda yaralanan tüm vatandaşlarımız gazi sayıldı.
FETÖ bir terör örgütü ve yaşananları unutmak tabii
ki mümkün değil. Ancak burada, düşünebilen ve sorgulayabilen akıllara birtakım
sorular gelmesi gerekmiyor mu sizce? FETÖ terör örgütü de Mehmetçik’in
yıllardır savaştığı PKK terör örgütü değil mi? 15 Temmuzda meydanlara inen
Türkiye’nin geleceği için indi de PKK’yla yıllardır savaşanlar muz
cumhuriyetinin askerleri mi? Bu KHK, Anayasa’nın 9’uncu maddesinde yer alan
eşitlik ilkesine aykırı değil mi? “Senin gazin”, “benim gazim” ayrımı yakışır
mı bu Türkiye’ye? FETÖ’ye karşı mücadele veren insanlarımız ile PKK’ya karşı
savaşan vatan evlatlarımızı ayıran ince bir çizgi dahi bulunmamaktadır değerli
arkadaşlar. Ancak ne yazık ki birinin parmağı kanasa gazi sayılıyor, diğeri
parmağını kaybediyor ama gazi sayılmıyor. Nasıl ki askerlerimizi şehit
verdiğimizde bizler kan ağlaya ağlaya “Vatan sağ olsun.” diyorsak, bu
evlatlarımız da uzuvlarını kaybettiğinde onlar da “Vatan sağ olsun.” diyorlar.
Bu şekilde Türkiye genelinde yaklaşık 10 bin kişi
gazilik onurunu bekliyor. Asıl istedikleri gazilik maaşından ziyade, gururla
gösterebilecekleri gazilik madalyası, onur nişanları. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şu anda bu durumda olan binlerce vatandaşımız bu
görüşmeyi izliyor. Bu vesileyle buradan hepsini tekrar selamlamak istiyorum.
Bizi izleyen vatandaşlarımız hepimize soruyor: “15
Temmuz darbesini torununa anlatamayan Sayın Başbakan, bizler de evlatlarımıza
neden gazi sayılmadığımızı anlatamıyoruz. Terörle mücadelemiz bitti ama
devletimize kendimizi kabul ettirme mücadelesi veriyoruz, asıl zorumuza giden
budur. Devlet bizi görevlendirdiği için oralara gittik, vurulduk, ancak bir
kenara atıldık.” diyorlar. “Bizlere ‘gazi olamazsınız çünkü yasalar, yönetmelikler’
diyen devlet yetkilileri, kendi çocuklarının bir parmağına acaba kaç lira değer
biçebilirler?” diye buradan herkese soruyorlar değerli arkadaşlar. “Terörist
kurşunları değil, bizleri asıl yaralayan ‘Sen gazi değilsin.’ diyenlerdir.”
diyorlar. “FETÖ vurduğunda gazi olunuyor da PKK vurduğunda neden gazi
olunmuyor? Bizler bu devlet için vurulmadık mı?” diye soruyorlar. “Kopuk
parmaklarımızı, yitirdiğimiz gözümüzü onarmakta tıp yetersiz kalırken gazilik
onurumuz için de yasalar yetersiz kalıyor. Bu haksızlık değil mi?” diyorlar.
“Askere gitmeden önce bu mermilerle yaşıyor olsaydık bizleri askere alır
mıydınız?” diye soruyorlar. “Bizler devletimizden çok şey değil, evlatlarımıza
bırakabileceğimiz gazilik onurumuzu istiyoruz.” diyorlar. Çok net, çok küçük
bir talepleri var; sadece gazilik onurlarını istiyor bu vatan evlatları, bu
ülke için savaşmış vatan evlatları. Ve bakın daha ne diyorlar: “Cudi Dağı’nda 4
tane PKK kurşunuyla yaralandım, ben neden gazi sayılmıyorum?” diye sizlere
soruyorlar. “Bir baba düşünün ki vatan için vurulmuş ama çocuğuna ‘Ben
gaziyim.’ diyemiyor. Neden gazi olmadığımı açıklayamıyorum, siz açıklayın.”
diyorlar. “Öldüğümüzde tabutumuzun ay yıldızlı bayrakla kaldırılmasını
istiyoruz. Bunu bize çok görmeyin.” diyorlar değerli arkadaşlar. Özellikle
bunları sizin dikkatinize sunmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Kalp yarası kurşundan çok ağırdır. Gelin, bu
insanları daha fazla yaralamayalım. “Şehit cenazelerinde ağlamak daha kolay.”
diyorsanız bugün bu önergeye “Hayır.” dersiniz ama “Bizim için bu insanlar
elbette önemli.” diyorsanız bu araştırma önergemize “Evet.” dersiniz, karar
sizin. Yarın, terörle mücadeleden bahsederken gazi ve şehitlerin fedakârca
mücadelelerini alnınızın akıyla anlatabilmek istiyorsanız bugün bu önergeye
“Evet.” demek zorundasınız. Hatta, bu önergenin ötesinde, Sayın Meclis Başkan
Vekilimiz Akif Hamzaçebi’nin vermiş olduğu bir yasa teklifi var, önümüzdeki
günlerde Genel Kurula gelecek. O yasa teklifine de sizlerden “evet” oyu
bekliyoruz gazilerimiz adına. (CHP sıralarından alkışlar)
Yasaların gazi saymadığı ama bizim Cumhuriyet Halk
Partisi olarak gazi saydığımız bu vatan evlatlarımız için verdiğimiz bu
araştırma önergemize destek verin ve bu insanlarımızın gözlerindeki yaş,
emekleri boşa gittiği için değil, hak ettikleri gazilik unvanını almanın
verdiği sevinçten olsun diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan Hürriyet.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Kamil Aydın, Erzurum Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önerisi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, söz konusu bu araştırma önergesi aylardır
Meclisimizin gündeminde olan bir önerge. Mütemadiyen, hep beraber bu
kardeşlerimizin sıkıntılarını dile getirdik. Bunu defalarca, defaatle Meclis
kürsüsünden sesimizin çıktığı kadar ifade etmeye çalıştık.
Şimdi, önce kavramsal bir yanlış anlaşılmayı
düzeltmekte yarar görüyorum. Bir kere, gazilik ya da şehitlik unvanının biz
beşerler tarafından verilecek bir unvan olmadığını öncelikle vurgulamak
isterim. Yani, kimin gazi, kimin şehit olacağı konusunda hüküm açıktır ve
bellidir. Allah'a şükür, bu, Rabb’im tarafından verilmiş bir unvandır.
Dolayısıyla, bizim burada vereceğimiz şey farklı. Yani, bizim, Yüce Yaradan’ın
verdiği, bahşettiği bu hakkı kimlere… Yüreğini avucuna alıp “Söz konusu vatan
ise gerisi teferruattır.” ilkesinden hareketle, cennet bahçesine girer gibi öne
atılanların elde ettiği unvanlardır bunlar. Dolayısıyla, insani değildir, bu,
rahmani verilen kutsi bir karşılıktır ama tabii, burada bir sınırlama
getirmemek gerekir. Saygıdeğer milletvekilleri, çok özel bir süreçten
geçiyoruz, çok hummalı bir dönemden geçiyoruz. Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti
devleti kurumlarıyla, bütün coğrafyasıyla, değerleriyle büyük bir terör sarmalı
içerisine çekilmeye çalışılmaktadır. İçeride ve dışarıda bu çok net bir şekilde
görülmekte. Malumunuz, içeride bir taraftan kırk yıllık başımızın belası PKK
terörü, efendim, yetmezmiş gibi IŞİD’in, DHKP-C’nin, en son FETÖ’nün ona ilave
edilmesiyle çok boyutlu bir hâl kazanması ve bir de buna sınır ötesinde ülkemizin
topyekûn riske edildiği bir saldırı sarmalını dile getirmek zorundayız.
Şimdi, böyle bir iç ve dış düşman sarmalı içerisinde
bulunan bu milletimizin gerçekten -Allah’a şükür- yaşadığı son günlerdeki acı
tecrübeler bize birtakım şeyleri hatırlatıyor. Bakın, benim isim isim anmam
yerinde olacaktır çünkü söyleyeceğim her isim sizin hafızanızda ve maşerî
vicdanınızda birtakım karşılık bulacaktır mutlaka. Efendim, Ömer Halisdemir
dersem hepinizin gerçekten maşerî vicdanında bir çağrışım yapacaktır mutlaka. Efendim,
ben Muhammet Fatih dersem yine bir karşılık bulacaktır. Efendim, ben Mustafa
Telli dersem yine karşılık bulacaktır. Bu saydığımız, gerçekten, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde tarihe not düşecek çok özel örneklerdir yani gözünü
kırpmadan, en ufak bir endişeye kapılmadan “Önce ülkem ve milletim.” deyip
“Önce bu vatanın bekası.” deyip öne atılan şehit kardeşlerimizin isimlerinden
birkaç tanesini hatırlatmaya çalıştım.
Tabii ki şehadet herkese nasip olmuyor. O zirve
makam, o yüce makam herkese nasip olmuyor; bazı kardeşlerimize de gazilik nasip
oluyor. Ben GATA’yı ziyaretimde, dizlerinden aşağısı kopan bir binbaşı
hemşehrimi ziyaretimde, inanın, boğazımı düğümleten bir ifadesini sizinle
paylaşmak istiyorum. Ben ona, geçmiş olsun komutanım, bir isteğin bir emrin var
mı yapabileceğimiz, dediğimde “Hayır, sadece buruk bir yüreğimiz var Sevgili
Vekilim.” dedi. Nedir dedim; dedi ki: “Misyonum yarım kaldı, unvanım yarım
kaldı, taçlandıramadım, bana gazilik nasip oldu sadece ama arkadaşlarım
şehadete erdiler.” Şimdi, böyle bir kültürden, böyle bir değerler manzumesinin
yoğrulduğu bir coğrafyadan geliyoruz.
Değerli vekiller, hakikaten artık yılan hikâyesine
döndü bu kardeşlerimizin hikâyesi. Bu çocuklar gerçekten zor şartlarda
kendilerini bu vatanın geleceği için, bu ülkenin bekası için öne atıp “gazilik”
unvanını elde eden arkadaşlarımız. Bu kürsülerden hep söyledik. Bu bilgiler
hepinizin eline geçti. Mademki biz milletin temsilcileri olarak burada millet
adına varız, millet adına bir şeyler yapmak sorumluluğunu taşıyoruz, o zaman bu
kardeşlerimizin gerçekten gecikmiş birtakım haklarının verilmesinde artık bir
an önce tek vücut olalım. Bunun yararı çok yüksek olur. Bu, hâlihazırda bu
görevi deruhte eden Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde olsun, kolluk
kuvvetimizin içerisinde olsun, köy korucularımızın nezdinde olsun bir
hüsnükabul görecek ve onların bu güçlü mücadelesinde onlara yüksek bir moral ve
motivasyon sağlayacaktır. Nedir bu? Sembolik bir şeydir ama hakkın teslim
edilmesidir. Bunun manevi şerefi ve varsa maddi karşılığı, neyse bir an önce
sağlanmalıdır diye düşünüyoruz.
Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bunu aylardır gündeme getirdik, dile getirdik. Bu arkadaşlar
için gerçekten toplantılar yaptık, onların sesi olmaya çalıştık. İnanın, şu
anda Büyük Millet Meclisinde temsil edilen bütün grupları temsil eden bir
yapıdan bahsediyoruz. Mademki biraz da Yenikapı ruhunun akamete uğradığını
birazcık tartıştığımız bugünlerde gelin, birilerini sevindirip de o ruha halel
getirmeden, o ruhu tekrar zindeliğine, tekrar o birlik beraberlik ulviyetine
kavuşturmak için bu önergeye hep beraber destek verelim ve bu arkadaşlarımızın
kazanımları, gerçekten hak ettikleri adalet yerine bulsun.
Kimdir bu kardeşlerimiz? Bu
kardeşlerimiz, gerçekten canı pahasına kendilerini feda etmeye çalışan
kardeşlerimiz. Evet, defalarca tekrarladık, kimisi yüreğinde bir mermi taşıyor,
kimisi omzunda, yüzünün çeşitli muhtelif yerlerinde şarapnel parçaları taşıyor,
kimisinin parmakları, kimisinin eli yok. Dolayısıyla, bu kardeşlerimiz
yeterince bedel ödediler, artık, gerçekten onların bedellerinin karşılığı olan
bu kanunu bir an önce çıkaralım. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerindeki, bir
kararnameyle düzeltilebilecek bir yapıdan bahsediyoruz.
Dolayısıyla, burada,
özellikle Yusuf Beyazıt Bey buradaysa, sesleniyorum, ben Millî Savunma
Komisyonu üyesi olarak sesleniyorum. Kendisi de Millî Savunma Komisyonu
Başkanıdır. Sayın Başkanımıza da bizatihi geldiler grup olarak, kendi dilek ve
temennilerini dile getirdiler.
Sayın Yusuf Bey’in ve daha
önce dile getirdiğimde buradan, şu sıralardan Ahmet Gündoğdu’nun “Ben de destek
veriyorum. Sayın milletvekilim, biz de bu konuda hassasız, destek vereceğiz.”
söylemini de bir teminat olarak kabul ediyorum ve diyorum ki: Gelin, artık,
zaman birlik olma zamanı, asgari müştereklerde bir araya gelme zamanı.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak en büyük asgari müştereklerimizden biri de vatan değil miydi, toprak
değil miydi, bayrak değil miydi? İşte, vatan, toprak, bayrak ve bu milletin
bekası için kendilerini ön saflarda, canlarını riske atarak bunun karşılığında
“gazilik” unvanlarını alan kardeşlerimize bu unvanlarının karşılığında gerekli
ve ilgili kararnameleri, kanunları hep birlikte çıkaralım ki o birlik ve
beraberlik ruhumuz akamete uğramasın.
Efendim, bu Meclisin koltuklarına gelip bizden,
farklı söylemler, ayrılık tohumları bekleyenleri sevindirmeden “Hayır, biz,
inadına, 15 Temmuzda nasıl ki tankın önünde birlik beraberlik sergilediysek,
bütün siyasi mülahazalarımızı bir kenara bıraktıysak bununla ilgili kanunla da
bunu gerçekleştirerek aynı birlik ve beraberliğin yansımasını burada hep
birlikte, açık yüreklilikle sergileyelim.” Bunu yapmamamız için hiçbir neden
yoktur. Bunu yapmak, gerçekten, onların hem maneviyatını güçlendirecek hem
evlatlarına, daha sonraki kuşaklara anlatacakları o kahramanlık öykülerinin
taçlanmasını sağlayacaktır hem de bizim de maşerî vicdanlarda aklanmamızı
sağlayacaktır diyorum, yüce Meclisi bu konuda destek olmaya çağırıyor, en derin
saygılarımı sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde
Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
saygıyla selamlarım.
Bir grup önerimiz var. Grup önerimiz, biraz önce
Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Fatma Kaplan Hürriyet’in ifade ettiği gibi,
terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi sayılmayanlarla ilgili. Aslında,
sadece bunu okuduktan sonra izaha muhtaç bir konuymuş gibi anlatmak Meclisimizi
oluşturan değerli milletvekillerimize hakaret olur. Adam terörle mücadele
ediyor. Anası eline kınasını yakmış. Davulla zurnayla askere yollamışsınız.
Gittiği yerde vatan görevini yaparken terörle mücadele gibi son derece onurlu,
son derece riskli bir görevi üstlenmiş, şehit olmayı göze almış ve gitmiş orada
bu görevi yaparken yaralanmış ama gazi sayılmamış. Gazi sayılmazken de
-yaralandığıyla ilgili bir şüphe yok- dağın tepesinden gitmiş askerî helikopter
almış, getirmiş, tedavisi yapılmış, hava değişimi verilmiş ama sonra “Yüzde
40’lık uzuv kaybı yok…” 2 tane parmağı kopmuş, “3’üncüsü de kopacaktı.” Kalbine
kurşun saplanmış, “Bir santim daha ileri gitseydi şehit olurdun, bir santim geride
kalmış, yüzde 40’lık kayıp yok, gazi sayılamazsın.” Gözünün biri yok. Gözünün
bir tanesini bu ülkenin topraklarını korumak için, bölünmez bütünlüğü için
vermiş, öbürü de kör olmadığı için gazi sayılmıyor. Böyle bir yaklaşım kabul
edilebilir değil.
Bunun üstüne bir de şunu düşünün: Sayın
Cumhurbaşkanının 15 Temmuz şehitleri için bu mevzuatı anlatıp sonra “Bir kerede
o işi hâllettim, en ufak bir zarar gördüyse gazi saydırdım.” diye övünmesini.
Yanlış mı yaptı? Yanlış yapmadı ama biraz önce söylendiği gibi FETÖ’yle
mücadelede parmağının ucu kanasa gazi sayılırken PKK’yla mücadelede yüzde 40
şartının devamı. Bu, kabul edilebilir bir durum değil. Bununla ilgili bir
araştırma komisyonu kurulursa Meclisteki tüm partilerin katılımıyla, bütün
somutluğuyla bu iş ortaya çıkar. Ben, bunu yapmanıza, buna karşı oy
kullanmayacağınıza yürekten inanıyorum.
Ayrıca, güzel bir tesadüf, yerinde bir durum; Meclis
Başkan Vekilimiz Sayın Akif Hamzaçebi’nin bu konuda verilmiş bir kanun teklifi
var. Eğer bugün bu araştırma komisyonunu kurmazsanız o kanun teklifinin ilgili
komisyonda görüşmelerinin gündeme alınmasını sağlayıp tüm partiler birlikte
katkı vererek bu ayıptan kurtulabiliriz. Aksi takdirde, günü gelir, İç Tüzük
37’ye göre, yine burada oylama sırasında vatandaş bakar, 2 parmağı kopana
“3’üncü parmağı da kopsaymış…”, bir gözü gidene “Öbürü de kör olsaymış…”
diyecek misiniz, demeyecek misiniz?
Gerçekten, bu konu son derece önemli. Şaka
kaldırmayacak, duyarsızca davranılmayacak, kürsüde bunlar konuşulurken hatibin
gözünün içine bakamayacak hâle gelmeyeceğiniz konular. Bakın gözümüzün içine,
verin birazdan oyunuzu, deyin ki: “Kardeşim, bunlar bu ülkenin savunması için
ölmeyi göze almış, yaralanmışlar ama gazi değil. Kullanıyorum irademi, alın
gündeme, oturalım, konuşalım, yapalım.” Eğer bunu yapmıyorsanız, ondan sonra
sistem eleştirilerinde birilerinin sizi yok saymasına, Parlamentoyu un ufak
etmesine, yetkileri üstüne toplamasına, size de birilerinin “parmak vekil”
demesine söz söyleyemezsiniz. Çünkü birileri için sizin sadece parmağınız lazım
diye anlaşılıyor böyle davranırsanız; şifreyi girerken, oyu verirken. Bu kadar
vicdani, bu kadar haklı konularda dahi iradesini birtakım odaklardan
bağımsızlaştıramamış kişilerin iktidar partisi sıralarında oturmaya, sırtını
yaslamaya, seçim bölgesine gidince “Senden aldığım emanetin gereğini yaptım.”
demeye nasıl içleri, nasıl vicdanları razı gelir; bu da ayrı bir tartışma
konusu.
Bir başka mesele: Meclisin bir emekçisi, bir
bahçıvan kardeşimiz, ağabeyimiz Ali Ünal, dün, hem de grup toplantılarımıza
çiçek hazırlarken metrelerce yukarıdan düşen bir mermerle yaralandı. Hemen
Meclisin yakınındaki bir hastaneye kaldırıldı. Hastanede -Sayın Genel Sekreter,
Meclis bürokratları oradaydı- biz de kendisini yalnız bırakmadık. Kafatası
çatladı, kırıldı; beyin kanaması riski vardı. Dün geceyi ailesi ve hepimiz
yüreğimiz ağzımızda geçirdik. Şükürler olsun, bugün kanama ilerlemedi,
cerrahiye gerek olmadan odasına taburcu oldu.
Ama burada şöyle bir gerçeklik var arkadaşlar:
Burası Meclis; iş güvenliği kanunlarının yapılacağı, Avrupa’nın en güvensiz,
dünyanın en çok iş kazasına tanık olunan 2’nci, 3’üncü ülkesinin bundan
kurtulacağı yer. 15 Temmuzun ertesi günü, 16 Temmuz günü o günün Genel
Sekreterine ve Meclis Başkanına dedik ki: “Görünen, görünmeyen her yerde hasar
tespiti yapın. Bu bitene kadar Meclisteki herkes, tüm çalışanlar kaskla
çalışmalıdır.” Daha sonra yineledik bunu, yapmadılar ve gelinen noktada, şimdi,
15 Temmuz gecesi o F16’ların, bombaların yerinden oynattığı ne varsa rüzgârla,
yaklaşan kışın yağmurla, karla çalışanlarımızın, belki hatta bizlerin hayatını
tehdit eder durumda. Koca yaz geçti. “Kapamayın.” dedik, Meclisi kapadınız. İki
ay boyunca parmak oynatılmadı. Neden? Yabancı heyetler… Ayırın bir yer, yapın
müze şeklinde, görsün. Ama kimse yokken burayı yapmadınız, bir de üstüne
üstlük: “Milletin Meclisini millet yapar.” Kardeşim, milletin Meclisini millet
yapacaksa Meclis bütçesinden, devletin bütçesinden yap; oraya parayı zaten
hepimiz koyuyoruz, millet koyuyor, onun içinde hepimizin vergileri var. Siz ne
yaptınız? Bir konsorsiyuma verdiniz. Kimmiş bunlar, kim bu konsorsiyum? İçi hep
tanıdık; Ağaoğlu orada, Çalık orada, DAP Yapı orada, Kiptaş orada, Sinpaş
orada, Torunlar orada, Kiler orada. Milletin Meclisini millet yapacaksa hazineden
yaparsın. Milletin Meclisini yandaş yapıyor, yandaş. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve buralardan aklınızca kendinize bir meşruiyet sağlıyorsunuz. Bunlar
doğru işler değil. Devletin parasıyla ve devlet ciddiyetiyle yapılsaydı, Ali
Ünal’ın başına bir şey gelmezdi. Bundan sonra ortaya çıkabilecek Meclisteki her
kazanın, iş kazasının, yaralanmanın, Allah göstermesin, çok daha kötü
sonuçların müsebbibi, bütün uyarılarımıza rağmen bu işi bir şova çevirip
sorumluluğunu yerine getirmeyen Meclis Başkanının ta kendisidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Meclisle
ilgili bir sıkıntı daha… Geçen hafta, geçen dönemki Kayseri Milletvekilimiz
Sayın Şevki Kulkuloğlu’nun hakkında açılmış onlarca davadan 6’sının birden
görüldüğü Kayseri’ye gittim grubumuz adına, Cumhuriyet Halk Partisi adına.
Çünkü o davalar, geçmiş dönem milletvekiline “Sen muhalefet yaptın, o günlerde
sana bir şey yapamadık, şimdi seninle hesaplaşıyorum.” demek ve bu sıralarda
oturan herkese “Arkadaş, eski milletvekillerinin hâlini gör, peşini
bırakmıyoruz onların. Muhalefet yaparken aklını başına al, muhalefetin
sınırlarını, hudutlarını ben belirleyeceğim.” demek. İşte buna pabuç bırakmamak
için Kayseri’deydik.
Kayseri’de neler gördüm
biliyor musunuz? Aklınızın almayacağı bir baskı, tir tir titreyen hâkimler. Ve
çok makul taleplere karşı, bu Meclisin bir utancına daha şahit oldum. Şevki
Kulkuloğlu diyor ki: “Söylediklerim kürsü dokunulmazlığı, Anayasa 83
kapsamındadır. Ben bunu Meclis kürsüsünde söyledim, ben bunu Meclisteki basın
toplantısı salonunda söyledim, Kayseri’de tekrar ettiğim için dava
açamazsınız.” Hâkim, hâkime hanım diyor ki: “Makul, bunu Meclisten bir
soralım.” Meclise soruluyor, aylardır, yıllardır Meclis Başkanlığı cevap
yollamıyor, Şevki Kulkuloğlu o gün orada o basın toplantısını yaptı mı diye.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Yuh, Meclis Başkanına yuh!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Neye aykırı, biliyor musunuz?
CMK 332 diyor ki: “Kendisinden görüş sorulan resmî kurum, bu bilgileri on gün
içinde verir. Vermezse hakkında doğrudan soruşturma yapılır.” Kulkuloğlu’nun
avukatı diyor ki: “Hâlâ mı yazıyı yollamadılar?” Hâkime hanım diyor:
“Yollamadılar.” “Yapın hakkında işlemi.” “Nasıl yapabilirim? Meclis hakkında bu
işlemi ben yapamam. Ben hâkimim, etik olmaz.” Nerede kuvvetler ayrılığı? Şevki
Kulkuloğlu’na had bildiriyorsunuz, hâkime hanımı zapturapt altına almışsınız.
Kendi çıkardığımız kanunu uygulamayan Meclis
Başkanı, CMK 332, biz çıkardık kardeşim, diyoruz ki: “Bir mahkeme senden bir
şey sorarsa on gün içinde cevap vereceksin. Kim, hangi resmî kurum olursa
olsun.” Kim uygulamıyor? Meclis Başkanı uygulamıyor.
Meclis çalışanının kafasını mermerden, Meclisin
geçmiş dönem milletvekilinin itibarını bu tip uygulamalarla yargı önünde
koruyamayan Meclis Başkanına da, ona haddini bildirmeyen, gereğini yaptırmayan
iktidar partisi grubuna da teessüflerimizi iletiyoruz. Yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, Görev yaptığı sırada yaralanan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Destek Hizmetleri Başkanlığı personeli Ali Ünal’a geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Özgür Özel’in
konuşmasında gündeme getirdiği Türkiye Büyük Millet Meclisi Destek Hizmetleri
Başkanlığı personeli Ali Ünal, dün görev yaptığı sırada, Meclisin dış
cephesindeki taş söve süslemenin bir parçasının çatıdan düşmesi sonucunda
yaralanmış, yaralanması sonrasında kendisi süratle hastaneye kaldırılmış ve
hastanede tedavi altına alınmıştır. Hastanenin vermiş olduğu bilgilere göre,
Ali Ünal’ın herhangi bir hayati tehlikesi bulunmamaktadır. Biz, Ali Ünal
kardeşimize geçmiş olsun diyoruz ve şifa diliyoruz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyet ve arkadaşları tarafından, terör örgütleriyle girilen çatışmalarda
yaralanmalarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili yönetmelikleri
sebebiyle gazi unvanı alamayan vatandaşların durumlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/10/2016 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 15 Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde Ceyda Bölünmez Çankırı, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Çankırı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI
(Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, geçtiğimiz hafta
şehit olan Derik Kaymakamımız hakkında birkaç kelam edeceğim.
Yüreği vatan ve bayrak sevgisiyle dolu, tek amacı
Türk, Kürt, Arap demeden aziz milletimize hizmet olan kahraman evladımız Derik
Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk kardeşimiz makamında yapılan hain terör
saldırısı sonucu şehit olmuştur.
Şehit Muhammet Fatih kardeşimiz hendek terörü ve
sözde özerklik söylemlerine karşı kararlı bir mücadele ortaya koymuştur. Bu
sebeple de geçtiğimiz haftalarda Derik Belediye Başkanlığına kayyum olarak
atanmış, belediyelerimizin asli görevi olan halka hizmet vazifesini yerine
getirmek amacıyla var gücüyle, gecesini gündüzüne katarak çalışmaya başlamıştı.
Bu durum da yakıp yıkmaktan başka bir gayesi olmayan hain teröristleri ve
onların yardakçılarını rahatsız etmiş olacak ki kalleşçe ve bir o kadar da
haince bir terörist saldırı düzenlenmiştir. Bu saldırılar mücadelemizden bizi
asla yıldırmadı ve yıldırmayacak.
Aziz vatanın bağrında al bayrağımızı dalgalandıracak
daha nice Muhammet’ler nice Fatih’ler var ve var olmaya da ilelebet devam
edecektir, halkımız müsterih olsun. Terörle mücadele konusunda yürütülen
çalışmalar aynı azim ve kararlılıkla artarak devam edecek ve terörün kökü
kazınacaktır. Hain terör örgütü asla, hiçbir zaman kalleş emellerine
ulaşamayacaktır. Bu konuda en güzel sözü de şehidimizin nur yüzlü babası Asım
Amcamız söyledi: “Allah terörü, destekleyenlerin kendi başlarına bela etsin.”
Şehidimize Allah’tan rahmet, acılı ailesine
sabrıcemil niyaz ediyorum.
Verilen önerge üzerine konuşmamıza gelince,
başımızın tacı şehit yakınlarımız ve gazilerimiz için tüm imkânlarımızı
seferber ettik. 2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız bünyesinde
Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı kuruldu. Şehit yakınlarımız ve
gazilerimizle ilgili 43 değişik mevzuatla belirlenen hakları, 2012 yılında
çıkardığımız 6353 sayılı Yasa’yla şehit yakınlarımız ve gazilerimizle ilgili
tüm hakları tek çatı altında topladık. 2014 yılındaki yasal değişikliklerle de
şehit yakınlarımız ve gazilerimizin haklarında yeni düzenlemeler yaparak
durumlarının daha da iyileştirilmesini sağladık. 2011 yılında Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 10’uncu maddesine “…harp ve vazife şehitlerinin dul
ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine
aykırı sayılmaz.” cümlesini de ekleyerek pozitif ayrımcılık getirdik.
Şehit yakınlarının istihdam hakkını 2’ye çıkardık.
13 Kasım 1995 tarihinde Terörle Mücadele Kanunu kapsamında şehit yakınlarımız
ve gazilerimize 1 istihdam hakkı verilmişti. 9 Mayıs 2014 tarihinde Resmî
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelikte şehit yakınlarımızın
istihdam hakkını 2’ye çıkardık. Birinci istihdam hakkını şehidimizin eş ve
çocuklarına, ikinci istihdam hakkını ise anne, baba ve kardeşlerinden birine
sağladık.
2014 yılından önce şehidimiz eğer görev şehidiyse
ailesinin maaş alabilmesi için mağduriyetini ispatlaması gerekiyordu. Bu
durumda da özellikle maddi durumu iyi olmayan anne ve babaların bir kısmı
boşanınca annenin mağduriyeti ispat edilerek maaş alınabiliyordu. Birçok şehit
ailemiz bu durumdan çok utandıklarını ifade ettiler. Mağduriyet aramadan maaş
bağlanması da yasalaştı. Böylece ailelerin huzursuzlukları giderilmiş oldu.
Bakım desteğinin, başkasının bakım ve desteği
olmadan yaşayamayacak derecede ağır malul olan gazilerimize, malul olan
gazilerimize ve sivil terör mağduru olan vatandaşlarımıza da verilmiş olmasını
sağladık. Bu desteği asgari ücretin 2 katına çıkartarak sağlamış bulunmaktayız.
Vazife ve harp malulü kapsamında olup faizsiz konut
kredisinden yararlanamayan şehit yakını ve gazilerimizin de bu haklardan
faydalanmalarını sağladık. Bu çerçevede hak sahipleri 2016 yılı için 94 bin TL
tutarında yirmi yıl vadeli faizsiz konut kredisi kullanabilmektedirler.
Böylece, şehit yakını ve gazilerimizin ev sahibi olabilmelerini de
kolaylaştırdık. Şehit yakını ve gazilerimizin konutlarında tükettikleri
elektrik ücretinde yüzde 40, su ücretinde yüzde 50 indirim sağladık. Vazife ve
harp malulü kapsamında su ve elektrik ücretlerinde indirim imkânlarından
yararlanamayanlar bu hakkı kullanabilme imkânının tamamına kavuştu. Bu
ayrımcılığa son vererek, vazife ve harp malullerinin “yalnızlaştırıldık”
duygularının giderilmesi de sağlanmıştır.
Şehit yakınlarımızdan sonra gazilerimizin de anne
babalarına ve 25 yaşından küçük çocuklarına ücretsiz seyahat hakkı sağladık.
Şehit yakınlarımız ve gazilerimize, sonra vazife malulü vatandaşlarımıza da
eğitim öğretim için ek ödeme yardımı imkânı sağlandı. Özel eğitim okullarında
eğitim görme zorunluluğu, engelli çocuklarımızın da bu haktan yararlanmasını
sağladık.
2016 yılında, tüm vazife ve harp malulleri
çocuklarına, öğretim durumlarına göre yılda bir kere yapılan ödeme tutarlarıysa
ilköğretim için 1.398 lira, lise için 2.098 lira, yüksekokul içinse 2.797 lira
olarak belirlenmiştir. Vazife malullerine derece ve kademe ilerlemesi yapıldı,
aylıklarında artış sağlandı ve uygulama farklılıkları giderildi.
Bunların dışında, 15 Temmuz Cuma gecesi, Fetullahçı
terör örgütünün Silahlı Kuvvetler içindeki birtakım paralel yapı mensupları
tarafından yapılan darbe kalkışması, ülkemizin birlik, beraberliğini ve millî
iradeyi hedef almıştır. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın çağrısıyla
meydanlara inen vatandaşlarımızdan 2.196’sı tankların altında, bombalara maruz
kalarak, taranarak gazi olmuş; 239’u ise şehadete yürümüştür. Vatanımız,
milletimiz, bayrağımız için canlarını hiçe sayan aziz şehitlerimizin aileleri
ve gazilerimiz bizlere emanettir. AK PARTİ Sosyal Politikalar Başkanlığı
olarak, şehit ailelerimizle ve gazilerimizle yakından ilgilenmeyi, dertlerini
ve taleplerini dinleyerek harekete geçmeyi görev saymaktayız. Bu kapsamda
yürüttüğümüz projeyle şehit yakınları ve gazilerimizle yüz yüze görüşerek,
onları dinleyerek hazırlanan görüşme formlarının cevaplandırılması, video kaydı
ve ses kaydı sayesinde ortaya çıkacak verilerimiz ışığında makale, belgesel,
kitap gibi bilimsel çalışmalara da Sosyal Politikalar imza atacaktır.
Projemizle, yürekli şehit ve gazilerimizin emanetini
korumak, ihtiyaç ve taleplerine cevap vermek, mağduriyetlerini gidermek, her
daim AK kadroların yanlarında olacakları hissiyatını vermek ve tespit ettiğimiz
sorunların neticesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, Millî Eğitim
Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ve
Gençlik ve Spor Bakanlığımıza durumlarını iletmeyi amaçlamaktayız.
Malul olan personelin özlük hakları sosyal güvenlik
mevzuatındaki malullük hükümleri doğrultusunda düzenlenmektedir. Konuyla ilgili
olarak, kişinin bağlı olduğu kurumun sağlık raporlarına göre Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından işlem tesis edilmektedir. Dolayısıyla, kişinin mensubu olduğu
kurum tarafından yapılan bildirim doğrultusunda Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığınca, vazife malullüğü tespit kurullarınca vazife malulü kararı
verilmekte olup, haklarında vazife malulü olduğuna dair karar verilenler
maluliyetten doğan haklardan yararlanabilmektedir. Bununla beraber, vazife
malullüğü kararı Vazife Malullüklerinin Nevileri ile Dereceleri Hakkında
Nizamname hükümleri doğrultusunda verilmektedir. Söz konusu düzenlemede,
malullüğüyle 1 ile 6 arasında derecelendirilmiş olup söz konusu kişiler
düzenlemede yer alan 6 derece içerisine girecek kadar maluliyeti bulunmadığı
gerekçesiyle malul kabul edilmemektedir.
Tüm bunlarla birlikte, AK PARTİ olarak terörle
mücadele faaliyetleri esnasında yaralanan fakat gazilik unvanı kapsamında
olmayan vatandaşlarımız için gazilik beratı verilmesi hususunda gerekli
çalışmalarımızı çoktan başlatmış bulunmaktayız. Konuyla ilgili sorunların
tespiti, gerekenler ve çözüm önerileri üzerinde çalışmaktayız.
Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bölünmez Çankırı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunacağım.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama
talebimiz var.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Bir yoklama talebi vardır. Bu nedenle,
yoklama talebini yerine getireceğim.
Şimdi yoklama isteminde bulunan sayın
milletvekillerinin varlığını tespit edeceğim.
Sayın Altay, Sayın Aydın, Sayın Kaplan Hürriyet,
Sayın Tümer, Sayın Yalım, Sayın Çam, Sayın Engin, Sayın Tanal, Sayın Altaca
Kayışoğlu, Sayın Gökdağ, Sayın Budak, Sayın Kara, Sayın Türkmen, Sayın
Adıgüzel, Sayın Çamak, Sayın Yedekci, Sayın Arslan, Sayın Topal, Sayın Gürer,
Sayın Özdiş.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyet ve arkadaşları tarafından, terör örgütleriyle girilen çatışmalarda
yaralanmalarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili yönetmelikleri sebebiyle
gazi unvanı alamayan vatandaşların durumlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 15 Kasım 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza
sunuyorum…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) –
Sayın Başkan, bir dakika bir söz istedim efendim.
BAŞKAN – Sayın İnceöz, oylama
işlemini gerçekleştiriyorum.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) –
Tamam, oylamadan sonra…
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Buyurunuz Sayın İnceöz,
mikrofonunuzu açıyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR(Devam)
20.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, CHP grup
önerisinde bahsi geçen Meclis araştırması önergesinin içeriği konusunda hassas
olduklarına, bu konudaki taleplerin değerlendirileceğine, şehitler ve gazilerle
ilgili pek çok düzenleme yapıldığına ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz evvel oylamasını gerçekleştirdiğimiz CHP grup önerisinin
içeriğiyle ilgili özellikle birkaç kelam etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Biraz evvel oylamayla reddettiğimiz konudaki
hassasiyeti aynen paylaştığımızı belirtmek istiyorum. Bugüne kadar,
şehitlerimiz ve gazilerimizle ilgili pek çok düzenleme yapıldı. Bunlar idari
tasarruflarla verilen haklardır.
Bunun dışında, gazilerimizin bu konudaki talepleri,
gazilik kapsamı konusundaki talepleriyle ilgili hem grubumuza talepler gelmekte
-geçtiğimiz hafta onlarla ilgili görüşmelerimiz devam etti- hem de
bakanlıklarımızın bu konuyla ilgili çalışmaları sürmektedir.
Bu konuda son derece hassasız, son derece samimiyiz.
Bu talepler değerlendirilecektir. Bununla ilgili çalışmalar sürmektedir. Bu
oylamayla, grup önerisiyle, bir araştırma komisyonu kurulmasını gerektirecek
şekilde bir talep olmadığı kanaatinde çalışmalar sürmektedir. Bu konuda da
kayıtlara girmesi, hassasiyetimizi dile getirmek adına da söz almış
bulunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekilli Onursal Adıgüzel’in,
(2/932) esas numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/68)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/932) esas numaralı Teklif’imin Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul
gündemine alınmasını arz ve talep ederim. 10/6/2016
Onursal
Adıgüzel
İstanbul
BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak
Onursal Adıgüzel, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mart 2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunduğumuz güvencesiz çalışma koşullarında istihdam edilen 50/d’li araştırma
görevlilerinin 33/a kadrosuna geçirilmesini öngören kanun teklifimizle ilgili
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biz bu kanun teklifini verdiğimiz zaman Türkiye,
hani henüz tarihinin özgür, huzurlu ve rahat günlerini yaşamaya başlamamıştı. O
yüzden, bugün Türkiye'nin özgür ve huzurlu ortamına bir kez de birlikte bakalım
istiyorum:
Türkiye hiç bu kadar özgür olmadığından, henüz
üniversitelerde kayyum dönemi başlamamış, Boğaziçi Üniversitesine, seçime
girmeye dahi tenezzül etmeyen bir öğretim görevlisi rektör olarak atanmamıştı.
Türkiye hiç bu kadar rahat ve huzurlu olmamış,
üniversitelerde 5 binden fazla akademik personel hakkında işlem
başlatılmamıştı. 4 binden fazla akademisyen ihraç edilmemiş, sarayın diktası
henüz 13 bin ÖYP’linin kazanılmış haklarına göz dikmemişti.
Evet, haklısınız, Türkiye’de gazeteciler, yazarlar
ve akademisyenler hiç bu kadar özgürce hapsedilmemişti; on binlerce insan bu
kadar rahatlıkla işsiz bırakılmamıştı; yüzlerce sendikaya, derneğe, bu kadar
özgürce el koyulmamıştı; mesela, kadınlar sokak ortasında bu kadar özgürce
tekmelenmemişti; çocuk istismarcıları bu kadar rahatça sahiplenilmemişti.
O kadar özgürüz ki değerli milletvekilleri, Türkiye,
İnternet özgürlüğü olmayan ülkeler arasında ilk 20’de yerini aldı. En acısı ise
Türkiye’de katiller hiç bu kadar pervasızca konuşamamıştı. Bakın, Türkiye'nin
en kanlı terör eylemi olan 10 Ekim katliamını gerçekleştiren sanık ne demiş:
“Koca Cumhurbaşkanı bile kandırılıyorken ben nasıl kandırılmayayım?” Hepsinden
öte, milletin aklıyla hiç bu kadar özgürce alay edilmemişti.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar,
darbe fırsatçılığıyla bütün muhalif kesimleri susturmak için karanlık bir oyun
sergiliyor. Türkiye hiç bu kadar özgür olmadığı için, Meclis çatısı altında
temsil edilen bir partinin milletvekilleri, hukuki süreçler dahi tamamlanmadan,
cezaevine konuldu.
Değerli milletvekilleri, Türkiye hiç bu kadar özgür
olmadığı için, daha düne kadar “Bu memlekette Zekeriya Öz’ün heykeli
dikilecek.” diye FETÖ’nün sözcülüğünü yapanlar ekranlarda boy göstermeye devam
ediyor ama suç örgütüne karşı yıllardır mücadele eden Cumhuriyet gazetesinin
yazar ve yöneticileri on bir gündür cezaevinde.
Hiç bu kadar huzurlu olmadığımız için çocuk
istismarına karşı yıllardır mücadele eden Gündem Çocuk Derneğinin kapısına
kilit vuruluyor ama adı çocuk istismarına karışmış Ensar, FETÖ’nün yurtlarıyla
ödüllendiriliyor.
Gerçekten bu topraklarda riyakârlık, hiç bu kadar
özgürce yaşanmamıştı arkadaşlar. Kendi hırsları, iktidarları mevzu olduğunda
millî iradenin, demokrasinin, sandığın arkasına saklananlar, belediyelerden
sonra şimdi de üniversitelere el uzattılar. Boğaziçi Üniversitesine, oyların
yüzde 86’sını alarak seçimden 1’inci çıkan Gülay Barbarosoğlu’nun yerine
iktidar partisinden bir milletvekilinin kardeşini atayanlar, bizlere bir kez
daha sandığa duydukları saygının nasıl tek taraflı ve riyakâr olduğunu
gösterdiler.
Değerli milletvekilleri, kanun hükmünde kararname
furyası içinde yüz binlerce insanın hayatlarının karartıldığı bir süreçten
geçiyoruz. Türkiye’nin en özgür, huzurlu, rahat günlerinden geçtiğini iddia
ederek milletin aklıyla dalga geçenlere hatırlatmak istiyorum: Bugün cumhuriyet
tarihimizin en karanlık günlerini yaşıyoruz. Bunun tek sorumlusu, devletin tüm
kurumlarını FETÖ’ye peşkeş çeken, “Ne istediler de vermedik?” diye kirli
ittifaklarını itiraf eden, Türkiye’yi bilinçli ve planlı bir şekilde darbe
ortamına sürükleyen on dört yıllık AKP iktidarıdır. Şuursuzca yaptığınız
açıklamalarda “Saftık, kandırıldık.” diye kendinizi aklamaya çalışıyorsunuz.
İstediğiniz kadar mağduru oynayın, istediğiniz kadar “Kandırıldık.” diye
ortalığa dökülün, FETÖ’yü büyüten, yıllarca besleyen, koruyan sizsiniz. İşte, bütün
korkunuz bundan çünkü biliyorsunuz ki aklanamayacaksınız.
Bakın, ünlü şair Sezai Karakoç ne demiş:
“Siz sanıyorsunuz ki biz sussak mesele kalmayacak.
Hâlbuki biz sussak tarih susmayacak.
Tarih sussa hakikat susmayacak.
Siz sanıyorsunuz ki bizden kurtulsanız mesele
kalmayacak.
Hâlbuki bizden kurtulsanız vicdan azabından
kurtulamayacaksınız.
Vicdan azabından kurtulsanız tarihin azabından
kurtulamayacaksınız.
Tarihin azabından kurtulsanız Allah’ın azabından
kurtulamayacaksınız.”
Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Adıgüzel.
Sayın Bostancı…
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Değerli konuşmacı, 2547’yle ilgili söz aldı, ne
kadar ilgisiz konu varsa onlara daldı. Bunlardan birisi de FETÖ’yle mücadele.
Bir kere o söylediği lafı reddediyorum, mantığını ve tartışmasını burada yapmak
istemem. Yukarıda zaten bu işin tartışmasının yapıldığı bir heyeti hep beraber
oluşturduk. Gelip buradaki Genel Kurulu da o heyetin bir parçası hâline getirme
girişimlerini de uygun bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
Önerge üzerinde ikinci olarak, bir milletvekili
sıfatıyla Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Tüm. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir ülkenin genetik kodlarıyla oynamak isteyenler,
ilk önce eğitim sistemini ve kadrolarla oynar, bunları yok ederler. FETÖ’nün de
eğitime bu kadar önem vermesinin ve eğitimi ele geçirmesinin nedeni işte budur
çünkü eğitimli bir insan, en güçlü silahtan daha etkilidir. Eğitimi bilimsel
metotlarla verirseniz Aziz Sancar örneğinde olduğu gibi, yetiştirdiğiniz
insanlarla dünyaya ışık saçar, insanlığa katkı yaparsınız ama eğitimi biat
kültürü, kayyum anlayışıyla verirseniz kurşun askerler yetiştirirsiniz. Bu
askerler de kime biat etmişlerse onların emrine girerler. İşte, tehlikeli olan,
tüm insanlığa zararlı olan, bu anlayıştır. Bu anlayışı hep birlikte 15 Temmuz darbe
girişiminde gördük ve yaşadık.
Değerli milletvekilleri, on dört yıllık AKP
iktidarının, üzerinde en çok oynadığı kurum, Millî Eğitim Bakanlığıdır. AKP,
iktidara geldiği günden beri laik eğitimi yok etmek için çok büyük bir çaba
içerisine girmiştir. Altı tane bakan değişikliği, bunun en somut örneğidir.
Hiçbir bakanlıkta bu kadar değişiklik yapılmamıştır. Tüm bakanlar, var olan tüm
okulları imam-hatibe çevirmişlerdir. AKP, geçmişte FETÖ’ye teslim ettiği Millî
Eğitime şimdi kendi kadrolarını yerleştirmek için ne kadar demokrat, aydın
eğitimci varsa onlara soruşturma açıyor, görevden atıyor. Bunun en somut
örneklerini EĞİTİM-SEN ve EĞİTİM-İŞ üyeleri hakkında açılan davalarda görüyoruz
ve tanık oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, OHAL bahane edilerek eğitim
her gün çağdaş değerlerden uzaklaştırılıyor, çağdaş eğitimciler sırf “muhalif”
diye cezaevlerine atılıyor. Üniversitelerde durum çok vahimdir. Kapatılan
üniversitelerin öğrencileri, devlet üniversitelerine devredildi ancak devlet
üniversitelerinde var olan kadro açığı, bu yeni öğrencilerle birlikte içinden
çıkılamaz bir duruma gelmiştir. OHAL bahanesiyle her gün gözaltına alınan,
işten el çektirilen akademisyenleri de düşünecek olursak, bunun anlamı,
önümüzdeki birkaç eğitim yılını kaybediyoruz demektir.
Değerli arkadaşlar, Balıkesir Üniversitesi Tıp
Fakültesinde 71 öğretim üyesi varken bugün bu sayı 50’ye düşmüştür. Şimdi
Hükûmete ve YÖK’e soruyorum: Tıp fakültesindeki dersleri kim verecektir, bu
öğrenciler nasıl bir eğitim alacaklar? Bakın, Anadolu’da güzel bir tabir var,
derler ki “Yarım imam insanı dinden, yarım hekim candan eder.” Sizin ortaklık
yaptığınız FETÖ’cü yarım imamlarınız, insanları dinden de ettiler, candan da
ettiler. Bari, şimdi sizler hekimlerimize ve tıp öğrencilerimize kıymayın.
Hekimlik ciddi bir iştir.
Değerli arkadaşlar, üniversite, evrensel eğitim
veren kuruluş demektir. Öğrencilere sadece öğretim vermez, yaşama hazırlar,
demokratik kültürün yerleşmesine de katkı verir. Şimdi, siz, her alanda olduğu
gibi, üniversitelerde oluşan demokrasi kültürünü tümden yok ediyorsunuz.
Seçimlerde kutuplaşma olur diye bir gecede rektör seçimlerini ortadan
kaldırdınız. Boğaziçi Üniversitesinde seçimleri yüzde 80’le kazanan rektörü yok
saydınız.
Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz gibi, en çok kutuplaşma, özellikle köylerdeki muhtarlık seçimlerinde
yaşanır. Şimdi, kutuplaşma var diye muhtarlık seçimlerini iptal mi edeceksiniz?
Apartman yöneticileri ne olacak? Cumhurbaşkanı mı seçecek? Böyle bir demokrasi,
dünyanın neresinde var? Gelin, burada açıklayınız. FETÖ’de biat anlayışı vardı,
sizde ise kayyum anlayışı var. Şimdi, üniversitelere kayyum rektörler
atıyorsunuz, ortaya çıkan iradeyi yok sayıyorsunuz. Sizin millî irade
anlayışınız, sadece AKP’ye oy verenlerle sınırlıdır. Bu, yanlış ve sakat bir
anlayıştır.
Bakınız, Hitler, Almanları en
üstün ırk olarak görüyordu. Ancak, bununla yetinmeyerek kendisini de “en üstün
Alman” olarak görüyordu. Dünyanın başına nasıl bir bela açtığını hepimiz çok
iyi biliyoruz. Şimdi, siz de “En üstün millî irade, bize oy verenlerdir.”
diyorsunuz. Bu anlayışla Türkiye’nin başına yeni bir bela açıyorsunuz. Bu sakat
anlayışa devam etmekten bir an önce vazgeçiniz. Bu ülkede yaşayan her bireyin
iradesi millî iradedir, bunu kabul ediniz. Laik ve çağdaş eğitimi yok ederek
gideceğiniz her yolun sonu karanlıktır.
Bir an önce bu anlayıştan
kurtulmanız dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Tüm.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Zihni AÇBA
(Sakarya)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20’nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin “Seçim” kısmına
geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Kamu Başdenetçiliği Seçimi
1.- Kamu Başdenetçisi Seçimi (S.Sayısı: 432) (x)
BAŞKAN - Şimdi, bu kısımda yer alan Kamu
Başdenetçiliği için yapılacak seçime başlıyoruz.
6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun
11’inci maddesi hükmüne göre seçim gizli oylamayla yapılacaktır.
Başdenetçi seçilebilmek için, ilk iki oylamada üye
tam sayısının üçte 2 çoğunluğu yani 367 oy, üçüncü oylamada üye tam sayısının
salt çoğunluğu yani 276 oy aranacaktır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk
sağlanamazsa bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılacak
ve dördüncü oylamada karar yeter sayısı olmak şartıyla en fazla oy alan aday
seçilmiş olacaktır.
Şimdi, Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyonca belirlenen 3 kamu
başdenetçisi adayının adlarını okuyorum: Şeref Malkoç, Ayhan Özkan, Hasan
Şahin.
Komisyonca belirlenen adayların adlarını içeren oy
pusulası Başkanlıkça bastırılmıştır.
Şimdi, gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan
kâtip üyelerden Komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adana’dan başlayarak
Denizli’ye kadar (Denizli dâhil) ve Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar
(İstanbul dâhil), Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir’den başlayarak
Mardin’e kadar (Mardin dâhil) ve Mersin’den başlayarak Zonguldak’a kadar
(Zonguldak dâhil) adı okunan milletvekiline mühürlü oy pusulası ile zarf
verecek ve milletvekilinin adını ad defterinden işaretleyecektir. Oyunu
kullanacak sayın milletvekili mühürlü oy pusulasıyla zarfı aldıktan sonra oy
kabinine girecek, oy pusulasında adları yazılı adaylardan hangisine oy
verecekse o adayın önündeki kutucuğu çarpı işaretiyle işaretleyip oy pusulasını
kabinde zarfa koyduktan sonra Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy
kutularına atacaktır.
Sayın üyelerin oylamada
dikkat edecekleri hususları bilginize sunuyorum:
1) Oy kullanılırken adaylardan sadece birinin adının
önündeki kutucuk işaretlenecektir. Birden fazla adayın işaretlendiği oy
pusulaları geçersiz sayılacaktır.
2) Kabinlere aynı renk tükenmez kalemler
konulmuştur, sayın üyeler bu kalemleri kullanacaklardır.
3) Oy pusulasında oyun kime ait olduğunu
belirleyecek herhangi bir işaret, imza, karalama veya kabinlerdeki kalemlerden
başka renkli bir kalem kullanma gibi durumlarda oy geçersiz sayılacaktır.
Geçerli oy, tercihi belirten çarpı işareti dışında hiçbir işaret
taşımayacaktır.
Sayın kâtip üyelerin yerlerini almalarını rica
ediyorum. Kâtip üyeler lütfen yerlerini alsınlar.
Birinci oylamada kullanılacak mühürlü oy pusulaları
ve zarflar sayın kâtip üyelere teslim edilsin. Evet, kâtip üyelerin yerlerini
aldıklarını görüyorum.
Sayın milletvekilleri, oylamanın sayım ve dökümü
için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit ediyorum.
Musa Çam, İzmir? Sayın Çam, sizi bu güzel, onurlu
göreve davet ediyorum efendim.
Sayın Mehmet Habib Soluk, Sivas? Sayın Soluk burada.
Sayın Halil Etyemez, Konya? Burada.
Buyurunuz Sayın Etyemez, sizi bekleme sırasında
beklemekten kurtarıyoruz.
Sayın Bülent Tezcan, Aydın? Yok.
Sayın Hilmi Bilgin, Sivas? Yok.
Sayın Cahit Özkan, Denizli? Yok.
Sayın Ümit Özdağ, Gaziantep? Yok.
Sayın Cihan Pektaş, Gümüşhane? Sayın Pektaş burada.
Sayın Selahattin Minsolmaz, Kırklareli? Burada.
Evet, 5 kişilik Tasnif Komisyonunu belirlemiş olduk.
Kâtip üyeler yerlerinde.
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kupaları
kaldırılsın.
Tasnif
Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.
Tasnif
Komisyonu üyelerinin adlarını tekrar okuyorum: Musa Çam, İzmir; Mehmet Habib
Soluk, Sivas; Halil Etyemez, Konya; Cihan Pektaş, Gümüşhane; Selahattin
Minsolmaz, Kırklareli.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonu
tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun
11'inci maddesine göre Kamu Başdenetçiliği için yapılan birinci oylamaya 327
üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Musa Çam Mehmet
Habib Soluk Halil
Etyemez
İzmir Sivas Konya
Cihan Pektaş Selahattin Minsolmaz
Gümüşhane Kırklareli
Şeref Malkoç: 263
Ayhan Özkan: 44
Hasan Şahin: 5
Boş: 1
Geçersiz: 14
Toplam: 327
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre Kamu
Başdenetçisi seçiminde 6328 sayılı Kanun’da öngörülen üçte 2 oy çoğunluğu
bulunamamıştır.
Bu nedenle, şimdi, ikinci oylamaya başlıyoruz. Bu
oylamada da başdenetçi seçilebilmek için üye tam sayısının üçte 2 çoğunluğu
yani 367 oy aranacaktır.
Sayın kâtip üyelerin yerlerini almalarını rica
ediyorum.
İkinci oylamada kullanılacak mühürlü oy pusulaları
ve zarflar sayın kâtip üyelere teslim edilsin.
Sayın milletvekilleri, oylamanın sayım ve dökümü
için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit ediyorum.
Çetin Osman Budak, Antalya? Sayın Budak burada.
Sayın Musa Çam, İzmir? Sayın Çam burada. Sayın Çam,
2’nci kez…
Sayın Jülide Sarıeroğlu, Ankara? Sayın Sarıeroğlu
burada.
Bu sefer, şu ana kadar çektiğim bütün isimler burada
çıktı, bakalım 4’üncü nasıl olacak.
Sayın Murat Emir, Ankara? Sayın Murat Emir yok.
Sayın Osman Aşkın Bak, Rize? Sayın Bak burada.
Sayın Yusuf Başer, Yozgat? Sayın Başer yok
sanıyorum.
Sayın Halis Dalkılıç, İstanbul? Sayın Dalkılıç yok.
Sayın Selahattin Minsolmaz, Kırklareli? Sayın
Minsolmaz burada.
Evet, Tasnif Komisyonu çok tecrübeli; bir önceki
komisyonda görev yapan 2 üye yeniden, şimdiki komisyonda da görev yapacak.
Hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonuna seçilen
üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarındaki yerlerini
alacakladır.
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda bulunduğu hâlde oyunu kullanmayan sayın
üye var mı?
Oylama
işlemi tamamlanmıştır.
Oy
kupaları kaldırılsın.
Tasnif
Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.
Tasnif
Komisyonu üyelerinin adlarını tekrar okuyorum: Çetin Osman Budak, Antalya; Musa
Çam, İzmir; Jülide Sarıeroğlu, Ankara; Osman Aşkın Bak, Rize; Selahattin
Minsolmaz, Kırklareli.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
6328
sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun 11'inci maddesine göre Kamu
Başdenetçiliği için yapılan ikinci oylamaya 314 üye katılmış, kullanılan
oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla
arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Çetin Osman Budak Musa
Çam Jülide
Sarıeroğlu
Antalya İzmir Ankara
Osman Aşkın Bak Selahattin
Minsolmaz
Rize Kırklareli
Şeref
Malkoç: 262
Ayhan
Özkan: 33
Hasan
Şahin: 3
Boş: 3
Geçersiz: 13
Toplam: 314
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre Kamu Başdenetçisi seçiminde 6328 sayılı
Kanun’da öngörülen üçte 2 oy çoğunluğu bulunamamıştır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi üçüncü oylamaya başlıyoruz. Bu oylamada başdenetçi
seçilebilmesi için üye tam sayısının salt çoğunluğu yani 276 oy aranacaktır.
Sayın
kâtip üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.
Üçüncü
oylamada kullanılacak mühürlü oy pusulaları ve zarflar sayın kâtip üyelere
teslim edilsin.
Oy
pusulaları ve zarfların sayın kâtip üyelere teslim edildiğini görüyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi yine oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5
kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit ediyorum.
Ad çekme işlemine başlıyorum:
Sayın Seyfettin Yılmaz, Adana? Yok.
Sayın Eren Erdem, İstanbul? Burada.
Sayın Mehmet Kasım Gülpınar, Şanlıurfa? Yok.
Sayın Faik Öztrak, Tekirdağ? Yok.
Sayın
Yusuf Başer, Yozgat? Yok.
Sayın
Öznur Çalık, Malatya? Burada.
Sayın
Dirayet Taşdemir, Ağrı? Yok.
Sayın
Coşkun Çakır, Tokat? Burada.
Sayın
Ali Özkaya, Afyonkarahisar? Burada.
Sayın
Yaşar Tüzün, Bilecik? Yok.
Sayın
Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul? Yok.
Sayın
Hüseyin Kocabıyık, İzmir? Yok.
Sayın
Hacı Osman Akgül, Gümüşhane? Yok.
Sayın
Mustafa Şahin, Malatya? Burada.
Evet,
5 ismi belirlemiş olduk. Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi
bittikten sonra komisyon sıralarındaki yerlerini alacaklardır. Sayın Tasnif
Komisyonu üyeleri bu nedenle Genel Kurul Salonu’ndan ayrılmasınlar.
Oylamaya
Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN – Genel Kurul salonunda bulunup da oyunu
kullanmayan sayın üye var mı?
Oylama işlemi tamamlanmıştır.
Oy kupaları kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.
Tasnif Komisyonu üyelerinin adlarını tekrar
okuyorum: Eren Erdem, İstanbul; Öznur Çalık, Malatya; Coşkun Çakır, Tokat; Ali
Özkaya, Afyonkarahisar; Mustafa Şahin, Malatya.
Malatya iki üyeyle çok güçlü bir şekilde Komisyonda
yerini almış durumda.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonu
tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun
11’nci maddesine göre Kamu Başdenetçiliği için yapılan üçüncü oylamaya 334 üye
katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Eren
Erdem Öznur
Çalık Coşkun
Çakır
İstanbul Malatya Tokat
Ali
Özkaya Mustafa
Şahin
Afyonkarahisar Malatya
Şeref Malkoç : 300
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayhan Özkan : 20
Hasan Şahin : 1
Boş : 5
Geçersiz : 8
Toplam : 334
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre Sayın
Şeref Malkoç üçüncü oylamada 6328 sayılı Kanun’da öngörülen çoğunluğu sağlamış
ve 300 oyla Kamu Başdenetçisi seçilmiştir.
Sayın Şeref Malkoç’u tebrik eder, başarılar dilerim.
Alınan karar gereğince sözlü
soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada bulunan, 435
sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlıyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/779) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1439) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 435)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, 405
sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721), Tebligat
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/693), Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın 2547
Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/511), Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546), Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/666) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 405)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Kasım 2016
Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, iyi akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 19.18
XI.-
KOMİSYONLAR
BÜLTENİ
1.-
01/01/2016-30/06/2016 tarihleri arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan
çıkan ve 30/06/2016 tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde
kararnameler, tasarılar, teklifler ve tezkereler(´)