TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
18’inci
Birleşim
9
Kasım 2016 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınar’ın, 8 Kasım Uzun Mehmet’i Anma ve Dünya Kömür Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Sinop Milletvekili Barış
Karadeniz’in, Sinop ilinin ve muhtarların sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı’nın, pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Didem Engin’in, teknolojiye, AR-GE’ye, inovasyona gerekli önemi vermeyen AKP
iktidarının on dört yıldır ülkenin zamanını, enerjisini ve kaynaklarını boşa
harcadığına ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, AKP iktidarının 29/10/2016 tarihinde
yayımladığı kanun hükmünde kararnameyle akademik özgürlüklere yeni bir darbe
vurduğuna ilişkin açıklaması
3.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, uluslararası ve tarafsız bir bilişim
şirketinin byLock programını inceleyerek tüm kullanıcıları tespit etmesi ve tüm
byLock kullanıcılarının kamuoyuna açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Avrupa Birliğine ve Hükûmete soğukkanlı
bir şekilde müzakerelere devam edilmesi çağrısında bulunduğuna ilişkin
açıklaması
5.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, teröre finansman sağladıkları
gerekçesiyle TMSF’ye devredilen 527 şirketin durumuyla ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
6.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bazı
mahallelerin yararlanacağı 12 kilometrelik yol hattının yapılmasının
beklendiğine ilişkin açıklaması
7.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, engellilerin atamalarının
yapılmamasına ilişkin açıklaması
8.-
Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, okulların açılmasının üzerinden iki ay
geçmesine rağmen ders kitaplarının dağıtılmadığına ve Millî Eğitim Bakanının
derhâl istifa etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
9.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, Çanakkale’de ve Türkiye’de kaç öğrencinin
birleştirilmiş sınıflarda eğitim gördüğünü ve kaç sınıf öğretmeninin atama
beklediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Analık İzni veya Ücretsiz İzin
Sonrası Yapılacak Kısmi Süreli Çalışmalar Hakkındaki Yönetmelik’in yeniden
düzenlenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
11.-
Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Trabzon’un Beşikdüzü ve
Giresun’un Eynesil ilçelerinde eylül ayında yaşanan sel afeti nedeniyle yapılan
çalışmalar hakkında bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Şişli Endüstri Meslek Lisesinin
bahçesinde Hükûmete yakın bir firmanın inşaat yapmasına ilişkin açıklaması
13.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Başbakanın, basın özgürlüğü açısından 180
ülke arasında 151’inci sırada olunmasından rahatsızlık duyup duymadığını,
Cumhuriyet gazetesi soruşturmasını yürüten savcının görev yerinin
değiştirilmesini düşünüp düşünmediğini ve 9 tutuklu gazetecinin tutuksuz yargılanması
için ne yapmayı düşündüğünü öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
14.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Maliye Bakanlığı yetkililerinin vergi
mükelleflerine matrahı artırmaları konusunda baskı yaptıkları haberlerinin
doğru olup olmadığını ve Muğla-Fethiye Göcek 2 Tüneli’nin açılmamasının
sebebini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
15.-
Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası
kapatılan okulların durumuyla ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
16.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Millî Eğitim Bakanlığının boş kadrolara
engelli öğretmen atamalarını bir an evvel yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, bazı il ve ilçelerde vali ve
kaymakamların AK PARTİ milletvekilleriyle köy, esnaf, mahalle, oda, dernek
ziyareti yaptıklarına dair duyumlar aldıklarına ve bu vali ve kaymakamları
buradan uyarmayı görev saydığına ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Şişli Endüstri Meslek Lisesinin
bahçesinde devam eden inşaatın bir an önce sona erdirilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
19.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Gülay
Yedekci’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
20.-
Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, üniversitelerde yapılan öğrenci
temsilciliği seçimlerinde ciddi ölçüde bir baskı ve siyasi dayatmanın olduğuna
ilişkin açıklaması
21.-
Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşen’in 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1’inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul’un Ataşehir ilçesinin Yeni
Çamlıca Mahallesi’nde halkın uyuşturucuyla mücadele nöbetinin dört günden beri
devam ettiğine ve İçişleri Bakanlığını uyuşturucuyla mücadele konusunda göreve
davet ettiğine ilişkin açıklaması
24.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın
671 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Malta'nın başkenti Valletta'da 8-9 Kasım 2016 tarihlerinde Uluslararası Adalet ve
Hukukun Üstünlüğü Enstitüsü (IIJ) ve Avrupa Komisyonu tarafından "Hukukun
Üstünlüğü Çerçevesinde Terörizmle Mücadele Sistemlerinin İnşasında
Milletvekillerinin Rolünün Geliştirilmesi" konulu çalıştaya katılması
Genel Kurulun 1 Kasım 2016 tarihli 14'üncü Birleşiminde kabul edilen heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin
tezkeresi (3/851)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Ankara Milletvekili ve Güvenlik ve
İstihbarat Komisyonu Başkanı Emrullah İşler'in, Başbakanlık Devlet Arşivleri
Genel Müdürlüğü ve Cezayir Millî Arşivler Genel Müdürlüğü iş birliğiyle 9-10
Kasım 2016 tarihlerinde Cezayir'in Becaya şehrinde düzenlenecek olan
"Osmanlı Döneminde Cezayir" adlı arşiv sergisi ve seminere
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/852)
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Slovakya
dönem başkanlığında 1-2 Aralık 2016 tarihlerinde Slovakya'nın başkenti
Bratislava'da düzenlenecek olan Enerji Birliği Hakkında Ekonomik İşler
Komiteleri Başkanları Toplantısı’na katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi
(3/853)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve 22 milletvekilinin, kamu
emekçilerinin temel haklarına yönelik ihlallerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/357)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin, sokağa çıkma
yasakları dolayısıyla sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunların ve hak
ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/358)
3.-
HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in,
toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda örnek teşkil eden ülkelerin
politikalarının ve uygulama çalışmalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/359)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
669 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma
Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname (1/751) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi
(S. Sayısı: 419)
2.-
671 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin
Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/756) ve İçtüzük’ün
128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 421)
3.-
674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/760) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi
(S. Sayısı: 425)
4.-
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı (1/779) ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile
Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1439) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 435)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü
Bozkurt’un 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’un, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Ankara Milletvekili Murat Emir’in
669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
IX.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 419) 669 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/751) ve İçtüzük’ün 128’inci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi’nin oylaması
2.-
(S. Sayısı: 421) 671 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara
İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/756) ve
İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin oylaması
9 Kasım 2016 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için dört dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
– Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 8 Kasım Uzun Mehmet’i Anma ve Dünya Kömür Günü
münasebetiyle söz isteyen Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’a aittir.
Buyurun Sayın Ulupınar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’ın, 8 Kasım Uzun Mehmet’i Anma ve Dünya
Kömür Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan yüz seksen yedi yıl önce Zonguldak’ta, Ereğli ilçesinde Uzun
Mehmet kömürü buldu. O gün bugündür Zonguldak’ımızda kömür üretimi
yapılmaktadır. Benim çocukluğumda 60 bin işçi çalışırdı. Şimdi de özel sektörle
beraber 12 bin civarında işçimiz orada istihdam edilmektedir.
Zonguldak 1924’te il
olmuştur. Cumhuriyetin kurulmasından sonra ilk il olan şehir Zonguldak’tır.
Daha doğrusu, kömürle beraber Zonguldak il olmuştur, şehir olmuştur. Bu
vesileyle, 80 ilden vatandaşımızın Zonguldak’ta bulunduğunu ifade etmek
istiyorum. Zonguldak’ta -kozmopolit bir şehir- Alevi’si, Sünni’si, Kürt’ü,
Türk’ü, Çerkez’i, Laz’ı, Roman’ı kardeşçe yaşamaktadır.
Bu kömür zor şartlarda
Zonguldak’ta çıkarılmaktadır, üretilmektedir. Şu anda yerin 560 metre
derinliğinden kömür çıkarmaya çalışıyor kardeşlerimiz. Tabii, bu zor şartlarda
bazen hayatlarını kaybedebiliyorlar. 5 bin maden şehidimiz vardır, madenci
şehidimiz vardır. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum.
Bu kömür, Türkiye’de başka
bir yerde bulunmayan özelliklere sahip, koklaşabilir özelliği olan, kalori
değeri yüksek taş kömürüdür. Demir çeliği eritebilen bir kömürdür. Zonguldak’ta
1,3 milyar ton civarında kömür rezervi bulunmaktadır. Yılda da Türkiye'nin 80
milyon ton civarında bu kömüre ihtiyacı vardır.
Sayın Cumhurbaşkanımız
söyledi, Bakanımız, Başbakanımız söyledi, ithal kömüre belli kotalar
uygulanmakta yerli kömürün teşvik edilebilmesi için. İnşallah bundan sonra
yerli kömür daha çok üretilecektir, daha çok çıkarılacaktır.
Biz hükûmetlerimiz döneminde
çalışma koşullarını çok iyileştirdik. Madenci kardeşlerimiz haftada 37,5 saat
çalışmaktadırlar, 2 gün izin yapmaktadırlar, 43 yaşında emekli
olabilmektedirler ve aldıkları ücret 2 asgari ücretin altında olmamalı. Bunun
gibi düzenlemeler yapıldı.
Önceden atalarımız, ecdadımız
silah zoruyla madenlerde çalıştırıldı. O zamanlar bir madencinin ömrü 35’ti,
40’tı. Zor koşullarda çalıştılar, Allah rahmet eylesin. Benim de dedem, babam,
amcam madenlerde çalıştı. Birçok büyüğümüzü de maden hastalıklarından yitirdik,
kaybettik. Dolayısıyla, bugün çalışma koşulları her ne kadar iyileştirilmiş
olsa da yine de dünyanın en zor iş kolu madenciliktir. İsterim ki herkes
madenleri hayatında en az bir kere görsün, ziyaret etsin.
Yine, bu kömür sayesinde
Zonguldak’ta demir çelik fabrikaları kurulmuştur, Karabük’te -daha önce bizim
ilçemizdi biliyorsunuz- Ereğli’de. Termik santraller kurulmuştur Zonguldak’ta.
Bugün Zonguldak Türkiye’de enerji üretiminin ve tüketiminin yüzde 7’sini
karşılayabilmektedir. Tabii ki çevre konusunda da hassasiyetlerimiz var.
Şimdi, bizim madenci
yakınlarının bizden bir talebi var. Biliyorsunuz, Ermenek ve Soma’da maden kazaları
olduktan sonra bir yasa düzenlemesi oldu, İş Güvenliği Yasası. Bununla beraber
Zonguldak’ta da şehit madencilerin yakınları bu haklardan istifade etmek
istemektedirler. Yani, Ermenek ve Soma’da şehit madencilerin yakınlarına
verilen haklardan Zonguldak şehit madenci yakınları da istifade etmek
istiyorlar. Biz de bunu bakanımıza, Başbakanımıza, önceki Başbakanımıza
ilettik, inşallah bu düzenlemeler de önümüzdeki günlerde yapılacaktır.
Hedefimiz Zonguldak’ta
istihdamın artması, kömür üretiminin artması, kurumun kâra geçmesidir, zararın
ortadan kalkmasıdır. Bu yönde de Enerji Bakanımız önceki gün Plan ve Bütçe
Komisyonunda açıklamalar yaptı. Çalışmalar Zonguldak ölçeğinde yapılmaktadır.
Rödovansçılarla ilgili de çok
önemli düzenlemeler yapılmıştır. Rödovansçılar özel kömür işletmeleridir. Orada
da şu anda 1.500 civarında çalışanımız var, daha önce bu sayı 4.500’lerdeydi.
İnşallah önümüzdeki günlerde yine sayının artması için mücadelemiz devam
edecektir.
Değerli milletvekilleri,
Hükûmetimiz de Zonguldak’ımıza 8 katrilyon civarında yatırım yapmıştır. 2 tane
beldemiz, Kozlu ve Kilimli ilçe olmuştur. Zonguldak Havalimanı dönemimizde
açılmıştır. Filyos, yüz yıllık proje -inşallah- başlamıştır. Çok yakın bir
zamanda burada 15 bin civarında gencimiz iş sahibi olacaktır.
Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Ulupınar.
Gündem dışı ikinci söz, Sinop
ve muhtarların sorunları hakkında söz isteyen Sinop Milletvekili Barış
Karadeniz’e aittir.
Buyurun Sayın Karadeniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
2.-
Sinop Milletvekili Barış Karadeniz’in, Sinop ilinin ve muhtarların sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
BARIŞ KARADENİZ
(Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sinop ve muhtarlarımızın
sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi muhtarlık kurumu Türkiye’nin idare
tarihinde önemli bir yere sahiptir. Demokrasiye inanan ve savunan herkes bilir
ki muhtarlar halkın temsilcisi ve katılımcı demokrasinin öncüleridir.
Muhtarlarımızın
sorunları son on dört yılda çığ gibi büyümüştür. Her şeyden önce
muhtarlarımızın ciddi mali sıkıntıları ve özlük hakkı sorunları bulunmaktadır.
Muhtarlarımız köylerde ve mahallelerde halkın sorunlarına çözüm üretirlerken
kendi sorunlarını çözemez hâle gelmişlerdir.
Sinop’un her
karışını, tek tek köylerimizi, mahallelerimizi gezen, muhtarlarımızla sık sık
görüşen bir milletvekili olarak şunları söyleyebilirim: On dört yıllık AKP
iktidarınızda muhtarlarımıza gereken değeri vermediniz. Öyle ki size oy veren,
sizin için çalışan muhtarlarımız bile artık sizden bıktı.
BAĞ-KUR
primlerinin yüzde 25’ini devlet, geri kalanını muhtar kendi cebinden ödüyor,
sağlık güvenceleri yok. BAĞ-KUR primini ödeyemediği için eşini, çocuğunu
hastaneye götüremeyen muhtarlarımız var. Hizmet verdiği binanın kirasını,
elektriğini, suyunu, telefonunu ve benzeri ücret ve masraflarını ödeyemiyorlar.
Köye amir, memur gelse temsil ve ağırlama masraflarını muhtarlarımız kendi
ceplerinden karşılıyor. Aldıkları üç kuruş maaşla bunları karşılamalarını
beklemek doğru olmaz, birçoğu borçlu durumda.
Uzun yıllar bu
devlete, halkına hizmet vermiş muhtarlarımız var. Muhtarken onlara silah
veriyoruz, muhtarlık görevi sona erdikten sonra bu silahın harcını, vergisini
istiyoruz. Görevi biten muhtarlardan bu harç ve vergileri almayacak düzenlemeyi
gelin birlikte oturalım yapalım, inanın hepsi bunu bekliyor.
Muhtarlarımıza
vefa göstermeliyiz, seçimden sonra “Seninle işim bitti, bak başının çaresine.”
dememeliyiz. Muhtarlarımızı vatandaşlarımızla karşı karşıya getirmemeliyiz.
Seçim dönemlerinde yol, su, kanalizasyon sözü verip seçim bittikten sonra bir
daha köye uğramamazlık yapmamalıyız, uğramalıyız.
Muhtarlarımız
AKP’nin memuru değildir. “Memurunuz olmam.” diyen muhtarınıza da yapmadığınızı
bırakmıyorsunuz. Muhtarlarımız çok zor şartlar altında görev yapıyor ve büyük
fedakârlıklar sergiliyorlar. Gelin, beraber olup muhtarlarımızın sorunlarını
çözelim.
Sinop’un
470 köyü var. Sık sık köylerimizi geziyor, muhtarlarımızı, halkımızı
dinliyorum. Muhtarlarımız beni sever, ben de muhtarlarımızı inanın çok severim.
Siz şimdi 2023 hedefini ballandıra ballandıra anlatıyorsunuz ama düzgün yolu
olmayan, su şebekesi olmayan köylerimiz var. Sinop’ta 5.184 kilometre yol
ağımız var, bu ağın sadece yüzde 25’i asfalt. Sinop, Türkiye'nin cennet bir
köşesidir. Ayancık ilçemizin Akgöl ve İnaltı mağaralarına giden Bakırlı,
Avdullu, Kızılcakaya köy yollarımıza eşek bile zor gidiyor affedersiniz. Kabalı
Köprümüzün bir ayağı koptu, neredeyse üzerinden bir insan geçse yıkılacak
durumda. İlla bir can kaybı mı yaşanması gerekiyor bunun yapılması için?
Karapınar’a, Taypaklı’ya, Alasökü’ye, Lala’ya, Kozcuğaz’a ve bütün köylerimize
malzeme sözü veriyorsunuz ama sözünüzü yerine getirmiyorsunuz. Su şebekesi
olmayan köylerimiz var. 200 metre boruyla çözümlenecek bir şebeke için muhtarı
oyalıyorsunuz, dilekçe üzerine dilekçe yazdırıyorsunuz. Ayancık’ta Belediye
sokak isimlerini değiştiriyor muhtara ne danışan var ne soran. Bir kamyon
malzeme için muhtarlarımıza kırk dereden su getirtiliyor. Durağan, Boyabat,
Saraydüzü, Türkeli, Dikmen, Gerze, Erfelek, Ayancık ve merkez muhtarlarımız
canla başla çalışıyor Nazım ağabey. Biraz olsun kulak verin dinleyin, ne dertleri
var bir sorun.
Değerli
milletvekilleri, muhtarlarımıza sahip çıkalım, onları mağdur etmeyelim, onlar
bizim baş tacımız.
Muhtarlarımıza
sesleniyorum: Sizi mağdur eden iktidar karşısında susmayın, hakkınız olanı söke
söke alın. Ben Sinop Milletvekili Barış Karadeniz olarak sonuna kadar
destekçinizim, sonunu kadar arkanızdayım.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Karadeniz.
Gündem dışı üçüncü söz, pamuk
üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’ya aittir.
Buyurun Sayın Varlı.
Süreniz beş dakikadır.
3.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
MUHARREM VARLI (Adana) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pamuk üreticilerinin problemleri
hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Pamuk, Türkiye'nin en çok
ihtiyaç duyduğu ham maddelerden bir tanesi ve endüstriyel bir bitki. Pamuğun
lif hâline getirilmişi tekstil sanayisinde, çiğidi yani tohumu yağ sanayisinde,
tozu ve çüpürü de yem sanayisinde ham madde olarak kullanılır. Bu derece önemli
bir ihtiyaç maddesi Türkiye için. Türkiye geçmiş yıllarda kendi ihtiyacını
karşılayabilirken son on beş yılda pamuk ekim alanları gün geçtikçe geriledi ve
şu anda ihtiyacımızın yarısını dahi karşılayamıyoruz. Türkiye 1 milyon ton lif
pamuk yani iplik olacak pamuk ithal ediyor dışarıdan. Bunun kilosu yaklaşık 2
dolara tekabül eder, 2 milyar dolar para demek. 2 milyar dolar paramız
Amerika’nın, Hindistan’ın, Yunanistan’ın çiftçilerine gidiyor, bizim cebimizden
alıyoruz götürüp onlara veriyoruz.
Hep çıkıp burada övünüyor ya
bakanlar, tarım bakanları veya Hükûmet yetkilileri, işte biz çiftçiye şu kadar
destek veriyoruz, bu kadar destek veriyoruz... Sanki kendi ceplerinden
veriyorlarmış gibi anlatıyorlar bunu da. Hâlbuki, çiftçiye vermiş oldukları son
yıllardaki yükselişe, artışa rağmen –bakın, son bir yılda pamuğun prim
destekleme fiyatı arttı- buna rağmen vermiş olduğunuz destek 20 milyon dolar. Yani
2 milyar dolar nere 20 milyon dolar nere? Eğer çiftçimize gerçekten pamuk
ektirmek için desteği artırmış olsak, pamuk ekim alanlarını çoğaltsak yani
Çukurova’ya, Ege’ye ve Urfa bölgesine bu desteklemeleri artırsak, bölgesel ve
ürünsel bazda destek versek, pamuk ekim alanları çoğalsa Türkiye'nin ihtiyacı
olan 4 milyon ton kütlü pamuğu Türkiye çok rahatlıkla, Türk çiftçisi çok
rahatlıkla üretebilir. Biz de 2 milyar dolar paramızı başka ülkelerin
çiftçilerinin cebine koymamış oluruz. Bu kadar önemli bir şey.
Değerli hemşehrilerim,
değerli milletvekilleri; bakın, şimdi, Türkiye'nin 1,5 milyon ton lif pamuğa
ihtiyacı var ama biz ancak 600 bin ton lif pamuk üretebiliyoruz. Neden
üretemiyoruz? Çünkü, pamuk desteklenmemiş, gün geçtikçe alanlarını kaybetmiş.
Bakın, ben size birkaç örnek
vermek istiyorum: 1995 yılı ile 2002 yılı arasında Türkiye’deki pamuk ekim
alanı 7 milyon 566 bin dekar. Çok önemli bir rakam. Bunu bugünkü pamuk verim
oranlarıyla karşılaştırdığımızda yani dönüme ortalama 500 kilogram pamuk verdiğini
hesap ettiğimizde 3 milyar 783 milyon kilogram yapıyor yani Türkiye'nin 4 milyon ton kütlü pamuk ihtiyacını 3
milyar 783 milyon kilogramla çiftçimiz zaten karşılamış oluyor. Ama, yıllardan
beridir pamuk üretim alanları gerilediği için, pamuğa verilen destekler
önemsenmediği için, çiftçimizin üretimi önemsenmediği için gün geçtikçe pamuk
ekim alanları geriledi ve ne yazık ki biz dünyanın en çok pamuk ithal eden
ülkeleri arasına girdik. Bir dönem pamuk ihraç eden bir ülkeyken şu anda
dünyanın en çok pamuk ithal eden ülkelerinden birisi hâline geldik. Bu, Türk
çiftçisine zulümdür; bu, Türk ekonomisine büyük bir darbedir, yaradır.
Bakın, yağlı tohumlara
yaklaşık 3 milyar dolar para ödüyoruz, yağ ithalatına dünyanın parasını
ödüyoruz ama Türkiye'nin yağ ihtiyacını karşılayacak soya fasulyesi gibi,
pamuktan elde edilenlerin, çiğitten elde edilenlerin -ham madde, yağ gibi-
bunların hiçbirini önemsemiyoruz ve hepsinin gün geçtikçe gerilemesine vesile
oluyoruz. İşte, bundan kaynaklı olarak çiftçimiz sıkıntılar yaşıyor.
Çözüm? Çözüm: Pamuk primleri
her ne kadar olumlu olarak artmış olsa da pamuk primlerinin bir miktar daha
artırılması, bölgesel bazda, ürünsel bazda desteklemenin verilmesi ve pamuk
ekim alanlarının çoğaltılması Türkiye'nin pamuk ihtiyacını karşılayacaktır
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Varlı.
Şimdi, gündeme geçmeden önce
sisteme giren ilk on beş sayın milletvekiline İç Tüzük 60’a göre yerinden bir
dakika süreyle söz vereceğim.
İlk söz, Sayın Engin’in.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, teknolojiye, AR-GE’ye, inovasyona gerekli
önemi vermeyen AKP iktidarının on dört yıldır ülkenin zamanını, enerjisini ve
kaynaklarını boşa harcadığına ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye İstatistik Kurumu 2016 yılı Eylül
ayı Sanayi Endeksi verilerini açıkladı. Bu verilere göre, eylül ayında sanayi
üretimi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,1 azaldı, ağustos ayına göre sanayi
üretimi ise yüzde 3,8 azaldı. Son yıllarda sürekli düşüş trendi içinde olan
ihracat, ekim ayında da azaldı ve geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,6
düşüşle 11,7 milyar dolara geriledi. Eylül ayı bütçe açığı ise 17 milyar lira
oldu.
Eğer bir ülkede ihracat
sürekli geriliyor, sanayi üretimi düşüyor ve bütçe büyük açıklar veriyorsa o
ülkenin kalkınma damarları tıkanmış demektir. Bugün gelinen sonuç bilime,
teknolojiye, AR-GE’ye, inovasyona gerekli önemi vermeyen AKP iktidarının on
dört yılda ülkemizin zamanını, enerjisini ve kaynaklarını nasıl boşa
harcadığının en somut kanıtıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Adıgüzel.
2.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, AKP
iktidarının 29/10/2016 tarihinde yayımladığı kanun hükmünde kararnameyle
akademik özgürlüklere yeni bir darbe vurduğuna ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
2002 yılında üniversiteleri
özgürleştireceği iddiasıyla yola çıkan AKP iktidarı ne hikmetse 29 Ekimde
yayımladığı KHK’yla akademik özgürlüklere yeni bir darbe vurdu. Ağustos ayında
torba yasada sözde uzlaşı gösterilerek geri çekilen teklif, bir gece
operasyonuyla KHK’nın içerisine sokuluverdi. Bundan sonra, rektörleri sarayın
tek adam diktası atayacak, biat etmeyene bilim yolu kapanacak.
Ülkeyi adım adım demokrasiden
uzaklaştıranlar, seçimle kazanamadıklarını atadıkları kayyumlarla ele geçirmeye
çalışanlar biat etmeyen üniversiteleri kanun hükmünde kararnamelerle hizaya
getireceğini düşünüyor ama yanılıyor. Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesinde, dün
de ODTÜ’de yüzlerce öğretim üyesi bir araya gelerek KHK’nın iptalini talep
etti. Akademisyenlerden öğrencisine, öğretmeninden velisine, hiçbir kesimin
sesine kulak vermeyen…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) –
…iktidara sesleniyorum: Gittiğiniz yol, yol değildir. Siz bugün sadece akademik
özgürlükleri değil, aynı zamanda, Türkiye'nin geleceğine, on yıllarına darbe
vuruyorsunuz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Atıcı…
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, uluslararası
ve tarafsız bir bilişim şirketinin byLock programını inceleyerek tüm
kullanıcıları tespit etmesi ve tüm byLock kullanıcılarının kamuoyuna
açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
ByLock programının
FETÖ’cülerin iç haberleşme aracı olduğu kabul edilmektedir. ByLock kullanan
binlerce kişinin tutuklu olduğu veya memuriyetten ihraç edildiği bilinmektedir.
Bununla birlikte, byLock kullanıcısı olduğu hâlde hakkında işlem yapılmayan
bazı siyasetçiler olduğu da iddia edilmektedir. Bizim önerimiz, uluslararası ve
tarafsız bir bilişim şirketinin byLock programını incelemesi ve tüm
kullanıcıları tespit etmesidir.
AKP’ye önerimiz ise, eğer
kimseden korkmuyorsa veya çekinmiyorsa bütün byLock kullananları kamuoyuna
açıklamasıdır. Eğer AKP bunu yapmazsa FETÖ’cü teröristlerle iş birliği yaptığı
algısı oluşacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
4.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Avrupa
Birliğine ve Hükûmete soğukkanlı bir şekilde müzakerelere devam edilmesi
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa Birliğinin Türkiye’yle
ilgili yıllık ilerleme raporunun yayınlanmasına günler kala Sayın Başbakan
Avrupa Birliğine seslenerek “Sizin kırmızı çizginizin üzerine bir kırmızı çizgi
de biz çekeriz.” dedi. Evet Sayın Başbakan, iktidarlarınız boyunca, evrensel
değerler olan düşünce ve ifade özgürlüğüne, hukukun üstünlüğüne, yargının
bağımsızlığına, demokratik işleyen güçler ayrılığı ilkesine ve en önemlisi,
ulusal, stratejik Avrupa Birliği hedefimize kırmızı çizgiyi siz çekiyorsunuz.
Az önce yayınlanan ilerleme raporunda belirtilen tespitler ve eleştiriler
bağlamında, buradan Avrupa Birliğine ve Hükûmete bir an önce bu tansiyonun
düşürülmesi ve soğukkanlı bir şekilde müzakerelere devam edilmesi çağrısında
bulunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tüm…
5.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, teröre
finansman sağladıkları gerekçesiyle TMSF’ye devredilen 527 şirketin durumuyla
ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başbakan Yardımcısı Nurettin
Canikli, teröre finansman sağladıkları gerekçesiyle 527 şirkete el koyarak
TMSF’ye devrettiklerini açıkladı. Hükûmete sormak istiyorum: Bu şirketlerin
terörle bağlantısına dair somut kanıt var mıdır? Bunlar nelerdir? Bu şirketleri
sonuç olarak ne yapacaksınız, satacak mısınız? Satış işlemleri nasıl
gerçekleşecek; ihaleyle mi yoksa yandaşlarınıza verecek misiniz? Bu şirketlerin
teröre bulaşmadığı anlaşılırsa sahiplerine iade edecek misiniz? Edecekseniz
arada oluşan zararlardan kim sorumlu tutulacak? Borsada işlem gören şirketlerin
hisselerini ellerinde bulunduran yurttaşların durumu ne olacak? Atadığınız kayyumların
aldıkları ücretler ne kadardır? Bu kayyumların sorumlulukları nelerdir,
ihmalleri olursa nasıl bir yaptırım uygulayacaksınız?
BAŞKAN – Sayın Akın…
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın,
Balıkesir’in Gönen ilçesindeki bazı mahallelerin yararlanacağı 12 kilometrelik
yol hattının yapılmasının beklendiğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) –
Gönen ilçemizin Koçbayır, Alaşar, Ömerler, Kalburcu, Deliktaş mahallelerinin
yararlanacağı 12 kilometrelik bir yol hattı var. Muhtarlarımıza geçtiğimiz yıl
programa alındığı, ihalesinin yapıldığı ve en kısa sürede tamamlanacağı bilgisi
verilmiş ancak 2015 yılında yapılan ihalenin hâlâ gereği yerine
getirilmemiştir. Altyapı çalışması yapılmış ve öylece bırakılmış durumda.
Hemşehrilerim yolun yapılmasını bekliyorlar. Yol ve köprü yapmakla her fırsatta
övünen AKP yönetimindeki bir belediye 12 kilometrelik yolu yapmaktan niye
kaçınır anlamıyorum. İhalesi yapılan yol neden yapılmamıştır, nerede, hangi
aksama olmuştur? Kırsal mahallelerimizden hizmetlerden yeterince
yararlanamadıklarıyla ilgili sürekli şikâyetler alıyoruz.
Buradan Balıkesir Büyükşehir
Belediye Başkanına sesleniyorum: Başladığın işi yarım bırakma. İsimlerini
belirttiğim 5 mahallemiz sizden derhâl hizmet bekliyor.
BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…
7.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun,
engellilerin atamalarının yapılmamasına ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İktidarın engelli
vatandaşlarımıza yaşattığını pişmiş tavuk bile yaşamamaktadır. Engelli
arkadaşlarımız engelli KPSS sınavına girdiler ve uzun bir süre bu sınavın
sonucu açıklanmadı, aylarca oyalandılar, kendilerine cevap bile verilmedi. Daha
sonra, bizim de çabalarımızla tarihi öğrendik, bilgilendiler, 24 Ağustosta
açıklandı, yerleştirmeler belirlendi. Bütün evraklarını teslim etmiş olmalarına
rağmen yine kaç aydır bu engelli arkadaşlarımız işe başlatılmıyorlar. Gerekçe
olarak da güvenlik soruşturmasının sürdüğü belirtiliyor, bazılarına doğru
düzgün cevap bile verilmiyor. Yine atanamayan 1.500 engelli öğretmen kardeşimiz
var. Bunlar hiçbir şekilde kendilerine muhatap bulamıyorlar, randevu
alamıyorlar, sorunlarını dile getiremiyorlar. Artık bu engellilerimize hak
ettikleri atamayı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Nurlu…
8.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, okulların
açılmasının üzerinden iki ay geçmesine rağmen ders kitaplarının dağıtılmadığına
ve Millî Eğitim Bakanının derhâl istifa etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; basın, Parlamento ve halk üzerinde baskı
uygulamaktan okulların, öğrencilerin ve öğretmenlerin sorunlarını çözemeyen
Hükûmet okullarda ders kitapları dağıtımını hâlâ becerememiştir. Okulların
açılmasının üzerinden iki ay geçmesine rağmen ders kitaplarını dağıtmayı
başaramayan Millî Eğitim Bakanlığı tam bir skandala imza atmıştır. Millî Eğitim
Bakanına sormak istiyorum: Ders kitaplarını yıl sonunda karnelerle birlikte mi
dağıtacaksınız? Millî Eğitimi yıllarca FETÖ terör örgütüne teslim eden ve
sonunda hepimizin başına bela eden zihniyet öğretmen ihraç ederek eğitim
sorununu düzelteceğini sanmaktadır. Her konuda açıklama yapan fakat
dağıtılmayan ders kitapları hakkında hiç konuşmayan Sayın Millî Eğitim Bakanı
derhâl istifa etmelidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Öz…
9.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün,
Çanakkale’de ve Türkiye’de kaç öğrencinin birleştirilmiş sınıflarda eğitim
gördüğünü ve kaç sınıf öğretmeninin atama beklediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) –
Çanakkale Yenice Kayatepe Köyü İlköğretim okulunda kayıtlı 18 öğrenci
birleştirilmiş sınıfta 1 öğretmenle eğitim görüyor. Millî Eğitim Bakanlığı bu
durumu norm kadro yönetmeliğiyle açıklamaya çalışıyor. Köyde görev yapan 2
öğretmenden biri başka bir okula görevlendiriliyor. Farklı yaş grubundaki
öğrenciler aynı sınıfın içinde tek bir öğretmen tarafından eğitim görüyor. 1,
2, 3 ve 4’üncü sınıf öğrencileri bir arada, 4 sınıf birleştirilmiş şekilde aynı
sınıfta okutuluyor. Buradan sormak istiyorum: Çanakkale ilinde toplam kaç
okulda birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılmaktadır? Bu okulların kaçı köy
okuludur? Çanakkale’de ve Türkiye’de kaç öğrenci birleştirilmiş sınıflarda
eğitim görmektedir? Kaç sınıf öğretmeni atama beklemektedir? Kamusal eğitime
bütçeden ayrılan payın artırılması gerekmez mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın İlgezdi…
10.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin,
Analık İzni veya Ücretsiz İzin Sonrası Yapılacak Kısmi Süreli Çalışmalar
Hakkındaki Yönetmelik’in yeniden düzenlenmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Kısmi Süreli
Çalışmalar Hakkında Yönetmelik’i dün yürürlüğe girdi. Böylece, kadınlarımızı
daha da güvencesizleştirerek iş yerinde ayrımcılığı körükleyen ve cinsiyetçi iş
bölümünü derinleştiren yeni bir adım daha atıldı. Kadın ve emek örgütleri,
haklı olarak kiralık işçi uygulamasını kadın emeği üzerinden meşrulaştıran,
kadın emeğinin sömürüsüne dayanan, çocuk bakımını sadece kadınların görevi
olarak gören, kadını toplumsal yaşamın dışına itmeye çalışan, emzirme hakkı
yerine yarı zamanlı çalışmayı dayatan bu düzenlemeye tepki gösteriyor. Biz
kadınlar, sosyal devlet hizmetlerinin “Kısmi çalışma hakkınız var.” denilerek
kısılması ve bütün yükün kadınların omzuna yüklenmesini kabul etmiyoruz.
Kadınları anneliğe ve ev kadınlığına hapseden bu zihniyetle mücadele edeceğiz.
Sendikalı ve güvenceli iş yerlerinde düzenli çalışmak, çocukları kamu ve iş
yeri kreşlerinde huzur içinde yetiştirmek en doğal hak talebidir.
Unutulmasın ki sadaka değil
haklarımızı istiyoruz. Bu yönetmeliğin yeniden düzenlenmesini talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…
11.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlu’nun, Trabzon’un Beşikdüzü ve Giresun’un Eynesil ilçelerinde eylül
ayında yaşanan sel afeti nedeniyle yapılan çalışmalar hakkında bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU
(Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum ilgili bakanlara.
Trabzon’un Beşikdüzü ve Giresun’un Eynesil ilçelerinde eylül ayında yöreyi
tümden etkileyen bir sel afeti yaşandı. O afette 3 yurttaşımız da hayatını
kaybetti, çok sayıda ev ve iş yeri, kamu, özel kuruluş sular altında kaldı.
Afetin vurduğu ilçelerimizden birisi de Eynesil’di. Bu ilçemizde 11 köy, 12 mahalle,
59 ev hasar gördü, kamu kuruluşlarından bazıları sular altında kaldı. En
önemlisi de ilçe merkezi ile köylere ve mahallelere ulaşımı sağlayan köprüler
yıkıldı. Ancak şu ana kadar afetin yaraları sarılmadı, hayatı normale
döndürecek bütçe ödenekli bir çalışma yapılmadı, verilen sözler tutulmadı.
Hatta o yöredeki belediyelere 100-125 bin lira gibi sadaka sayılabilecek bir
yardım gönderildiği belirtiliyor. Beşikdüzü Belediyesine ise 2 milyon lira
civarında bir yardım gönderildiğinden bahsediliyor. Bu tespitler neye göre
yapıldı bilemiyoruz. Sayın Bakanlar umarım bu olayı açıklarlar.
Daha önce soru önergesiyle
gündeme getirdiğim bu konuyu bir kez daha bilgilerinize sunuyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Yedekci…
12.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Şişli
Endüstri Meslek Lisesinin bahçesinde Hükûmete yakın bir firmanın inşaat
yapmasına ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) –
Teşekkür ederim.
Yine, Şişli Endüstri Meslek
Lisesini gündeme getirmek istiyorum. Şişli Endüstri Meslek Lisesinin bahçesinde
Hükûmete yakın bir inşaat firması inşaat yapmaya başlamış durumda. Şişli
Endüstri Meslek Lisesi Türkiye'nin gözbebeği liselerinden bir tanesidir. 5 bin
öğrencisi vardır, 25 büyük kurumla, otomotiv firmasıyla anlaşmalı çalışmalar
yapmaktadır. Sabah 07.40’tan, akşam 21.00’e kadar öğrenciler orada ders
görmektedir, öğretmenler de eğitilmektedir. Çok önemli ve yıllardır var olan
bir geleneği vardır. Ama Millî Eğitim Bakanlığı bu süreçte açılan davalarda
müdahil olmamıştır. Neden müdahil olmamıştır öncelikle onu öğrenmek isteriz.
Ülkemizin böyle önemli okullarından biri olan bu okulda niçin okulun bahçesinde
inşaat yapılmak istenmektedir? Her değerli araziye niçin göz dikilmek
istenmektedir? Okullara niçin göz dikilmiştir? Bunları öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkanım, dün de bu konu gündeme gelmişti, dün açıklama yapmıştık.
Şişli’deki bu bahsedilen yer, Bulgar Vakfına ait bir yer.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) –
Hayır, değildir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– 59 dönümlük bir yer.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) –
Dava açıldı Bulgar Vakfına geri alınmak üzere Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– 17 dönümünü Millî Eğitim Bakanlığına hibe etmiş.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) –
Yanlış bilgi üzerine konuşuyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Yapılan inşaat bir okul inşaatı. Öyle yağma, talan falan değil.
Dolayısıyla her şeyi yerli
yerinde konuşmakta fayda var.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – O
zaman ben bilgi verebilir miyim Sayın Başkan.
Bu konuyu çok iyi biliyorum,
daha evvelsi gün o okuldaydım. Sayın Başkanın bilgisi eksik ve yanlış. Şu anda
dava devam ediyor. Daha önce…
BAŞKAN – Sayın Yedekci, Sayın
Başkanla birlikte böyle bir çay sohbetinde kuliste bunu konuşursanız çok daha
iyi olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – O
zaman o da çay sohbetinde söyleseydi. Öyle bir şey var mı? Yanlış bilgi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Konuşalım, konuşalım.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) –
Yanlış bilgi.
BAŞKAN – Sayın Arslan,
buyurun.
13.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın,
Başbakanın, basın özgürlüğü açısından 180 ülke arasında 151’inci sırada
olunmasından rahatsızlık duyup duymadığını, Cumhuriyet gazetesi soruşturmasını
yürüten savcının görev yerinin değiştirilmesini düşünüp düşünmediğini ve 9
tutuklu gazetecinin tutuksuz yargılanması için ne yapmayı düşündüğünü öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) –
Başbakana soruyorum: Cumhuriyet gazetesine yapılan baskınlar, yöneticilerinin
ve yazarlarının tutuklanmalarına karar verilmesi, basın özgürlüğüne tamamen
aykırıdır. AKP iktidarıyla birlikte, ülkemiz dünya ülkeleri arasında basın
özgürlüğü açısından 180 ülkenin arasında 151’inci sıradadır. Geride kalmış olan
bu basın özgürlüğü sırasından rahatsızlık duymuyor musunuz? Bu durum
Türkiye’nin imajını zedelemiyor mu?
İki: FETÖ’cülerle hiçbir bağı
olmayan, şimdiye kadar sürekli Fetullah Gülen’le mücadele eden bir gazetenin
yazarlarının ve yöneticilerinin “FETÖ’yle bağlantısı var.” denilerek FETÖ’cü
bir cumhuriyet savcısı tarafından soruşturmasının yapılmış olmasından dolayı bu
savcının görev yerinin değiştirilmesini düşünüyor musunuz?
Üç: Cumhuriyet gazetesinin
haber yapmanın ötesinde bir suçu yoktur, yöneticileri ve yazarları devlete
karşı bir terör suçu da işlememiştir. Bu 9 tutuklu gazetecinin -haksız olarak
verilen- tutuksuz yargılanması için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Demir…
14.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Maliye
Bakanlığı yetkililerinin vergi mükelleflerine matrahı artırmaları konusunda
baskı yaptıkları haberlerinin doğru olup olmadığını ve Muğla-Fethiye Göcek 2
Tüneli’nin açılmamasının sebebini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maliye Bakanlığından bir
açıklama bekliyorum.
6736 sayılı Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması Yasası gereği olarak özellikle aralarında küçük
esnafların da bulunduğu vergi mükelleflerine Maliye Bakanlığı yetkililerinin
matrahı artırmaları konusunda baskı yaptıkları, tehdit ettikleri haberleri
gelmektedir. İhracat ve ekonomik hareketliliğin durmuş olduğu, turizmde yaşanan
kötü gidişe ve sınırlarda yaşanan savaşlardan dolayı çok zor günler geçiren
küçük, orta, büyük esnafa yapılanlar doğru mudur? Bu tür baskılardan Bakanlığın
haberi var mıdır ya da acaba organize bir girişim midir?
İkinci olarak da Muğla-Fethiye
Göcek 2 Tüneli teslim edileli altı ay olmasına rağmen hâlâ açılmamaktadır.
Bunun sebebi nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Son olarak, Sayın
Kuyucuoğlu, buyurun.
15.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, 15
Temmuz darbe girişimi sonrası kapatılan okulların durumuyla ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Millî Eğitim Bakanına.
15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra bu yapıya ait olan ve binlerce dersliği
bünyesinde barındıran okullar kapatılmış ve mülkiyetleri hazineye
devredilmişti. Bakanlık yetkilileri söz konusu binaların millî servet olduğunu
kaydederken bu okulların dönüştürülecekleri söylenmiştir. Bu bağlamda Millî
Eğitim Bakanımıza sormak istiyorum: Bu dönüşümler tamamen sağlanmış mıdır?
Şimdiye kadar Türkiye genelinde toplam kaç okul kapatılmıştır? Söz konusu
okulların kaçı imam-hatip, kaçı sosyal bilimler, kaçı fen bilimleri, kaçı spor
ve güzel sanatlar, kaçı mesleki ve teknik Anadolu lisesine dönüştürülmüştür?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Malta'nın başkenti Valletta'da 8-9 Kasım 2016 tarihlerinde Uluslararası Adalet
ve Hukukun Üstünlüğü Enstitüsü (IIJ) ve Avrupa Komisyonu tarafından
"Hukukun Üstünlüğü Çerçevesinde Terörizmle Mücadele Sistemlerinin
İnşasında Milletvekillerinin Rolünün Geliştirilmesi" konulu çalıştaya
katılması Genel Kurulun 1 Kasım 2016 tarihli 14'üncü Birleşiminde kabul edilen
heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere
ilişkin tezkeresi (3/851)
4/11/2016
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Malta'nın başkenti
Valletta'da 8-9 Kasım 2016 tarihlerinde Uluslararası Adalet ve Hukukun
Üstünlüğü Enstitüsü (IIJ) ve Avrupa Komisyonu tarafından "Hukukun
Üstünlüğü Çerçevesinde Terörizmle Mücadele Sistemlerinin İnşasında
Milletvekillerinin Rolünün Geliştirilmesi" konulu çalıştaya katılım
sağlanması hususu, Genel Kurulun 1 Kasım 2016 tarihli 14'üncü Birleşiminde
kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Fatma Benli İstanbul
Ömer Fethi Gürer Niğde
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın Akçay, sisteme
girmişsiniz.
İki dakika süreyle söz vereceğim
gündeme geçmeden önce.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Millî
Eğitim Bakanlığının boş kadrolara engelli öğretmen atamalarını bir an evvel
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanlığında
30.084 engelli kontenjanı vardır ve bunun 16.338’i dolu olup 13.746 açık
engelli kontenjanı bulunmaktadır ve şu anda, bütün Türkiye'de, en fazla 1.500
civarında atama bekleyen engelli öğretmen adayı bulunmaktadır ve Millî Eğitim
Bakanlığının, bu boş engelli personel kadrolarına bu öğretmenlerin atamalarını
bir an evvel yapmakta engel hiçbir bir durum yoktur. Engelli öğretmen adayları
bu atamaların bir an evvel yapılmasını beklemektedir. Millî Eğitim Bakanlığının
da bu konuda gereken hassasiyeti göstermesini diliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın Altay,
buyurun.
17.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, bazı il
ve ilçelerde vali ve kaymakamların AK PARTİ milletvekilleriyle köy, esnaf,
mahalle, oda, dernek ziyareti yaptıklarına dair duyumlar aldıklarına ve bu vali
ve kaymakamları buradan uyarmayı görev saydığına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce 60’a
göre söz alan İstanbul Milletvekilimiz Sayın Gülay Yedekci’nin açıklamasından
sonra çoğunluk partisinin grup başkan vekilinin, Gülay Yedekci’nin
söylediklerini olumsuzlayan, hatta yalanlayan bir çıkışı oldu. Pek usullerde de
milletvekilleri yerinden söz alırken grup başkan vekillerinin böyle refleksleri
olmaz. Bu bakımdan, milletvekilimizin söylediklerinin Genel Kurulca ve
kamuoyunca yanlış anlaşılmaması için milletvekilimize bir açıklama hakkı
vermenizi takdirinize bırakıyorum.
Bununla
beraber, Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her vesileyle, gerek çoğunluk
partisi gerek muhalefet partileri demokrasinin faziletinden, erdeminden,
güzelliğinden bahsediyoruz. İyi, güzel, hoş, ama sahada ve uygulamalarda bunun
tam tersi örnekler bürokratlar ve siyasetçiler tarafından yaşatılıyor. Şöyle
ki: “Kimi illerde ve ilçelerde, kimi valilerin ve kaymakamların çoğunluk
partisi milletvekilleriyle köy ziyareti, esnaf ziyareti, mahalle ziyareti, oda,
dernek ziyareti yaptıklarına dair çeşitli duyumlar alıyoruz. Milletvekillerinin
de aslında bu duruma meydan vermemeleri gerekir. Devletin valisi, devletin
kaymakamı elbette Hükûmetin de memurudur, hiçbir itirazım yok ama vatandaş
onlara baktığı zaman, onlardan, bir objektif, tarafsız anlayış içerisinde
devlet işlerinin sevk ve idaresi görevini bekliyor. Milletvekillerimizin dahi,
işgüzarlık yapan bu tür vali ve kaymakamların bu hamlelerine, öncelikle, “Rica
ederim kardeşim, siz işinizi yapın.” diyebilmeleri lazım. Ama öte yandan, bu
kendini bilmez, devletin örf, âdet ve geleneklerine aykırı hareket eden, hadsizlik
ve densizlik yapan vali ve kaymakamları da buradan uyarmayı bir görev
sayıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Kalan bir dakikayı da o zaman
Sayın Yedekci’ye verelim.
Buyurun Sayın Yedekci.
18.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Şişli
Endüstri Meslek Lisesinin bahçesinde devam eden inşaatın bir an önce sona
erdirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, o okulun 39 dönümü -Taşyapı,
firmanın adını da veriyorum- şu anda orada, Padişah Vakfından Bulgar Vakfına
bir şekilde verilmiş. Dava hâlinde. İnşallah o dava da sonuçlanacak. 17
dönümüne okul yapılıyor, 39 dönümlük yerine de Taşyapı 1 rezidans yapıyor -bir
yanlışlık olmasın- bunun karşılığında 3 ayrı okul yapıyor. Yaptığı okulların
ederi 1’er milyondan 3 milyon eder, o okulun arazisi su içinde 25 milyar dolar
eder. Onun için, bu, devletin malını birilerine peşkeş çekmenin adı mıdır?
Ayrıca çok önemli bir nokta
vardır: Millî Eğitim Bakanlığı müdahil olmak durumundadır; müdahil olmamıştır,
kamu yararı bulunduğunu söylemiştir. Burada nasıl bir kamu yararı vardır,
öncelikle onu bilmek isteriz.
İnşaatın bir an önce sona
erdirilmesi, bahçenin öğrencilere bırakılması talebindeyiz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı, lütfen, iki
dakika size de süre veriyorum.
Buyurun.
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Elbette, burada, sayın
vekiller birer dakikalık konuşmalarını yaparken biz arada çıkarak düzeltme
girişiminde bulunmuyoruz, böyle bir tavrımız ve tarzımız yok. Sadece, dün yine
bu konu dile gelmişti ve orada bir açıklama da getirilmişti, tekrar edilince
ben o açıklamayı tekrar etme lüzumunu hissettim. Esasen, bir siyasi polemikten
ziyade, bize intikal etmiş olan bilgiyi kamuoyuyla paylaşma lüzumunu hissettim.
Bize gelen bilgi şudur: “Burada, Bulgar Vakfına ait olan ve 2014 kararıyla
birlikte kendilerine iade edilen 59 dönümün 17 dönümü Millî Eğitim Bakanlığına
hibe ediliyor, elbette okul yapılması karşılığında. Yapılan inşaatın da burada
okul olduğu, başka herhangi bir şey olmadığı; dolayısıyla rezidanstı, oteldi,
şuydu buydu buna ilişkin bir inşaat söz konusu değil. Yine, okulların bulunduğu
bir alanda okulun yapıldığı bir inşaattan bahsediliyor.
Sayın vekilin
buradaki açıklamalarını muhakkak Millî Eğitim Bakanlığı, ilgili yetkililer
duyacaktır. Bu söylenenlerin dışında, benim yaptığım açıklamamın dışında
herhangi bir durum var ise o durumun da açığa çıkarılmasını ayrıca ben de talep
ederim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, fotoğrafları var. Evvelsi gün çektim; rezidans
inşaatı başlamış. Yanlış bilgi alıyorsunuz ve yanlış bilgi veriyorsunuz.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, bu polemiği bitirelim; her ikiniz de ifade ettiniz.
Sayın Usta, siz
de sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
20.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, üniversitelerde
yapılan öğrenci temsilciliği seçimlerinde ciddi ölçüde bir baskı ve siyasi
dayatmanın olduğuna ilişkin açıklaması
ERHAN USTA
(Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Malum, ülkemiz
ciddi sorunlarla boğuşuyor, zor günlerden geçiyoruz. Ülkede ciddi bir
karışıklık var. Aslında benzer bir durum maalesef üniversitelerimizde de var.
Bugünlerde üniversitelerimizde öğrenci temsilciliğinin seçimleri yapılıyor
fakat üniversitedeki seçimlere ciddi ölçüde bir baskının, dayatmanın, siyasi
dayatmanın olduğunu müşahede ediyoruz, bize ciddi şikâyetler geliyor. Bırakalım
öğrencilerimiz centilmence mücadelesini yapsınlar, seçimlerini yapsınlar,
demokrasiye olan inançlarını yitirmesinler. Gençliğin moralini bozmayalım, hür
iradesiyle seçimlerini yapsınlar.
Bu ülkede
müdahalelerin, liyakatsiz insanların bir yerlere getirilmesinin ne tür sonuçlar
doğurduğunu hep gördük; o yüzden ben bunu son derece yanlış buluyorum. Önümde
bir sürü örnek var. Örneğin, Süleyman Demirel Üniversitesinde centilmenliğe
aykırı ve seçime ciddi müdahale var. Onun haricinde, Bilecik’te yine demokratik
yöntemlerle seçilen adayların seçimleri iptal edilip yerine rektörlük
tarafından atama yapılıyor. Amasya’da aynı durum var; seçimler iptal ediliyor,
adayların ikisine de dönem başkanlığı veriliyor. Konya’da ÜNİAK adayı
demokratik olmayan yöntemlerle seçim çalışması yapıyor. Yine, kendi ilçemde,
Samsun Havza’da da mevcut aday iktidar partisinin ilçe başkanlığı tarafından;
adaylardan bir kısmı rüşvetlerle, çocukların yakacak yardımları falan yapılarak
çekilmesi sağlanıyor. Yani bunlar hakikaten çok çirkin müdahaleler, bu
müdahaleleri yapmamamız lazım. Özellikle milliyetçi, ülkücü gençlerin önünün bu
şekilde kesilmesi son derece yanlıştır. Bundan ülkeye bir fayda gelmeyeceğini
özellikle vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç adet önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir
ve 22 milletvekilinin, kamu emekçilerinin temel haklarına yönelik ihlallerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/357)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu emekçilerine yönelik
baskı ve tehditler ile ifade özgürlüğü başta olmak üzere kamu emekçilerinin
temel haklarına yönelik ihlallerin araştırılması için Anayasa’nın 98’inci ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla teklif ederiz.
1) Filiz
Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
2) Meral Danış
Beştaş (Adana)
3) Behçet
Yıldırım (Adıyaman)
4) Berdan
Öztürk (Ağrı)
5) Dirayet
Taşdemir (Ağrı)
6) Sırrı
Süreyya Önder (Ankara)
7) Ayşe Acar
Başaran (Batman)
8) Mehmet Ali
Aslan (Batman)
9) Saadet
Becerekli (Batman)
10) Hişyar
Özsoy (Bingöl)
11) Mizgin
Irgat (Bitlis)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Çağlar
Demirel (Diyarbakır)
14) Feleknas
Uca (Diyarbakır)
15) İmam
Taşçıer (Diyarbakır)
16) Nimetullah
Erdoğmuş (Diyarbakır)
17) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
18) Sibel
Yiğitalp (Diyarbakır)
19) Ziya Pir (Diyarbakır)
20) Mahmut
Toğrul (Gaziantep)
21) Abdullah
Zeydan (Hakkâri)
22) Mehmet Emin
Adıyaman (Iğdır)
23) Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
Türkiye'de yüzlerce kişinin
ölümüyle sonuçlanan Ankara ve Suruç katliamlarına tepki gösteren, özellikle
sokağa çıkma yasaklarının olduğu bölgelerde yaşam hakkı başta olmak üzere temel
hakların ihlal edilmesine, eğitim ve sağlık dâhil tüm kamu hizmetlerinin askıya
alınmasına karşı grev hakkını kullanan, açıklama ve eylemlere katılan ya da hak
ihlalleriyle ilgili endişelerini sosyal medyada ifade eden kamu emekçileri,
özellikle son dönemde yoğun idari baskıya maruz kalmakta, en üst kademedeki
devlet görevlileri tarafından hedef gösterilerek nefret suçlarına açık hâle
getirilmektedir.
Ankara katliamında dostlarını
kaybeden KESK üyeleri, arkadaşlarının yasını tutmak ve sorumluları protesto
etmek için 12-13 Ekim tarihlerinde grev haklarını kullanmışlardı. Fakat
maalesef greve ve katliamla ilgili basın açıklamalarına katılan pek çok KESK
üyesi hakkında soruşturmalar yürütülmüş, disiplin cezaları verilmiş ve okunan
basın metinleri gerekçe gösterilerek üyeler hakkında adli işlem başlatılmıştı.
Benzer biçimde, KESK, DİSK,
TMMOB tarafından sokağa çıkma yasaklarını kınamak, barışı ve yaşam hakkını
savunmak için 29 Aralık tarihindeki iş bırakma eylemiyle ilgili olarak
valiliklere gönderilen “Eğitim Hakkını Engelleyici Eylemler” konulu talimatla
da yapılan eylemin yasa dışı, siyasi ve ideolojik amaçlı olduğu bildirilmiş,
okul müdürlerinden eyleme katılan EĞİTİM SEN üyelerinin bilgileri istenmiştir.
Oysa öğretmenlerin, bağlı bulunduğu sendikanın aldığı karar uyarınca bir gün
göreve gelmemesi eyleminin sendikal faaliyet kapsamında olduğu Danıştay
kararlarıyla da belirlenmiştir. Bu konuda çok sayıda AİHM, Danıştay ve idari
yargı kararı bulunmaktadır. Kamu emekçilerinin katıldığı grev ve açıklamalarla
ilgili yürütülen soruşturmalar ile Anayasa ve ILO'nun 87 ve 98 numaralı
Sözleşmeleriyle güvence altına alınan, Türk ceza hukukuyla da korunan grev
hakkı açıkça çiğnenmiş, yöneticiler tarafından siyasi kararlar verilmiştir.
Kamu emekçilerine yönelik
idari baskıların yoğunlaştığı bu dönemde, Vine Politik, Polis Memurları
Dayanışma Grubu gibi sosyal medya platformları aracılığıyla da barış talebinde
bulunan öğretmenlerin bilgileri teşhir edilmiş, Halkların Demokratik Partisini
destekleyen iletiler paylaştıkları veya yalnızca barış talebinde bulundukları
için terör örgütü propagandası yapmakla suçlanmışlardır. Hedef gösterilen
eğitimciler, fiilî saldırılara maruz kalmış, görev yaptıkları ilçeleri terk
etmek zorunda bırakılmışlardır. Örneğin, Balıkesir'in Dursunbey ilçesinde okul
müdürü olarak görev yapan Ali Kürşat Özgüler ile aynı ilçede öğretmenlik yapan
Çilem Seda Erdoğan tehdit edilmiş, Özgüler'in evinin etrafı 25-30 kişilik bir
grup tarafından sarılmıştır. Tüm vatandaşların yaşam ve barınma haklarını
korumakla yükümlü olan ve kamu emekçilerine yönelik linç girişimleri
başlatanlar hakkında gerekli bilgileri cumhuriyet savcısına bildirmek ve
soruşturmayı yürütmekle görevli olan ilçe Emniyet yetkilileri ve kaymakamlık
ise "can güvenliğinin olmadığı" gerekçesiyle eğitimcileri ilçeyi terk
etmeye yönlendirmiştir. Yine, Facebook'ta sokağa çıkma yasaklarını ve çocuk
ölümlerini protesto eden bir psikolog, Derince Eğitim ve Araştırma
Hastanesindeki görevinden uzaklaştırılmıştır. Ünlü bir televizyon programına
telefonla bağlanarak "Çocuklar ölmesin." diyen bir öğretmen ve
"Herkesin isteği barış." diyerek cevap veren bir program sunucusu
dahi terör soruşturmasına maruz bırakılmıştır.
Birleşmiş Milletler Kişisel
ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi
pek çok köklü metin ifade özgürlüğünü güvence altına almaktadır fakat maalesef
bugün, ifade özgürlüğü, iktidara yönelik muhalefeti bastırmak amacıyla açıkça
ihlal edilmektedir. Bizzat Cumhurbaşkanı tarafından "Üniversiteler,
hastaneler, okullar başta olmak üzere kamuda görev yapanlardan terör örgütünün
yanında yer alanların süratle ayıklanmasına ihtiyaç vardır." gibi ifadeler
sarf edilmesi, tüm kamu emekçilerini hedef hâline getirmekte, kamu emekçileri
can güvenlikleri ve iş güvenceleriyle ilgili derin endişe duymaktadırlar. Binlerce
öğretmenin “hizmet içi eğitim” adı altında ilçelerden çıkarıldığı, sağlık
emekçilerinin öldürüldüğü, tüm kamu hizmetlerinin yeniden dizayn edildiği
çatışma ortamında kamu emekçilerinin vicdan ve ifade özgürlüklerinin ihlali
bugün yakıcı bir sorundur.
2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22
milletvekilinin, sokağa çıkma yasakları dolayısıyla sağlık emekçilerinin
yaşadığı sorunların ve hak ihlallerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/358)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de hâlâ devam eden
sokağa çıkma yasakları dolayısıyla baskı altında olan tüm kesimler gibi sağlık
emekçileri de görevlerini yaparken can güvenliği dâhil birçok sorun
yaşamaktadırlar. Sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunların araştırılması ve hak
ihlallerinin tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104’üncü
ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırılması açılmasını arz ve talep
ederiz.
1) Sibel
Yiğitalp (Diyarbakır)
2) İdris
Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz
Kerestecioğlu Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan
(İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat
Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik
Özkan (Muş)
12) Besime
Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez
(Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu
(Şırnak)
17) Leyla
Birlik (Şırnak)
18) Dilek
Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim
Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman
Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü
(Tunceli)
22) Nadir
Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer
Öztürk (Van)
Gerekçe:
16 Ağustostan bu yana 7
kentin 20 ilçesinde onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde 56 kez ilan edilen
sokağa çıkma yasakları toplamda 295 günü bulmuş durumdadır. Hukuki bir dayanak
olmaksızın ilan edilen sokağa çıkma yasaklarıyla bütün hukuki değerler ayaklar
altına alınmaktadır. Devam eden bu süreçte birçok sağlık kurumu, kolluk
kuvvetleri tarafından karargâh olarak kullanılmakta, bu bağlamda hem sağlık
emekçilerinin fiziksel mekânda sağlık hizmeti sunma hakkı hem de Anayasa gereği
yurttaşın sağlık hizmeti alma hakkı hiçe sayılmaktadır. Bu durum beraberinde en
temel hak olan yaşama hakkının gasbına kadar uzanmaktadır. Buna ek olarak, bazı
sağlık emekçilerine de görev yaptıkları binaları boşaltmaları, binaların kolluk
güçleri tarafından kullanılacağı bilgisinin sözlü olarak iletildiği de
tarafımıza ulaşmıştır. Türkiye'nin de taraf olduğu ve savaş hukukunu düzenleyen
Cenevre sözleşmelerinden 12 Ağustos 1949 tarihli "Sağlık ve Emniyet
Mıntıkaları ve Mahallerine Müteallik Anlaşma Projesine" göre, sağlık
mıntıkalarına hiçbir şekilde silahlı güçlerin girmemesi gerekmektedir. Yani
sağlık kurumlarının kolluk güçlerinin ablukasına alınıp halkın sağlık hakkının
engellenmesi açıkça adı geçen sözleşmenin ihlalidir. Ayrıca yasakların
başladığı günden bu yana aile sağlığı merkezlerinin hizmet verememesi sonucu
gebe takibi, aşı uygulaması, kronik hastalıkların takibi gibi birçok koruyucu
sağlık hizmeti uygulanamamaktadır. Süreç boyunca eczanelerin çok kısıtlı hizmet
vermesi ya da kapalı olması sebebiyle de düzenli tıbbi tedavi alan hastaların
tedavileri aksamakta, bu da geri dönüşü olmayan fiziksel, ruhsal hastalıkların
oluşmasına hatta can kaybına neden olmaktadır.
Halkın sağlık hizmetine
ulaşamamasının yanı sıra, sağlık emekçilerinin görevlerini yapması da
engellenmektedir. Hastanelere başvuran yaralıların öncelikli olarak hayati
bulgularına bakılması gerekirken, kolluk güçlerinin müdahaleyi engelleyerek, hastanın
parmak izini alması, müdahale yapan sağlık emekçisiyle ilgili tutanak tutması
gibi uygulamaların yapıldığı sağlık emekçileri tarafından ifade edilmektedir.
Ambulansların yaralıları
almaya giderken yine kolluk güçleri tarafından engellendiği de ifade edilenler
arasındadır. Bu süreçte görevini yapmaya çalışan sağlık emekçileri sadece
engellenmemekte, aynı zamanda darbedilmekte, tehdit edilmekte ve hatta
öldürülmektedirler. Sağlık emekçilerinden Eyüp Ergen, Şeyhmus Dursun ve
Abdülaziz Yural yaralılara yardım etmek isterken öldürülmüşlerdir.
Ayrıca son zamanlarda yazılı
ve görsel basında çıkan haberlerle, yasağın olduğu bölgelerde görevini yapmaya
çalışan sağlık emekçilerinin, isimlerinin baş harfleri, çalıştıkları bölümler
ve sosyal medya hesapları yayımlanarak da hedef gösterildikleri görülmektedir.
Tüm bunlara ek olarak Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlu tarafından yapılan açıklamayla, yasak ilan edilen
bölgelerde görev yapan sağlık emekçilerinin yirmi dört saatlik nöbetler
şeklinde değil, haftalık nöbetler şeklinde çalışacakları duyurulmuştur. Bunun
gerekçesi ise sokağa çıkma yasağının olduğu bölgelerde hastane personelinin
giriş çıkışında sorun yaşanmaması olarak beyan edilmiştir. Hukuksal dayanağı
olmadan yapılan bu açıklamaya ek olarak herhangi bir yazılı talimatla
resmîleştirilmeden hayata geçirilmiştir. Oysa Sağlık Bakanlığı, personelinin
çalışma koşullarını, can güvenliğini ve yaşam hakkı başta olmak üzere en temel
insani haklarını güvence altına alma konusunda sorumludur. Sağlık emekçileri,
sokağa çıkma yasağının bulunduğu bölgelerde yaşadıkları ihlalleri ilk günden
itibaren Sağlık Bakanlığına bildirdiklerini ve sağlık hizmetlerine erişimin
güvence altına alınması için önlem alınmasını talep ettiklerini de beyan
etmişlerdir.
Bu nedenlerden hareketle,
savaş dâhil her koşulda yaşatma mücadelesi veren sağlık emekçilerinin
sorunlarının araştırılması, yaşadıkları hak ihlallerinin tespit edilmesi için
Meclis çatısı altında acilen bir araştırma komisyonu kurulmasını talep ederiz.
3.- HDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Diyarbakır
Milletvekili Çağlar Demirel’in, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda
örnek teşkil eden ülkelerin politikalarının ve uygulama çalışmalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/359)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Toplumsal cinsiyete duyarlı
bütçeleme konusunda örnek teşkil eden ülkelerin politikalarının ve uygulama
çalışmalarının sonuçlarıyla birlikte incelenmesi, toplumsal cinsiyete duyarlı
bütçeleme politikalarının kadın-erkek eşitliğini sağlamadaki etkisinin
araştırılması, Türkiye'de toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin önündeki en
büyük engel olan merkeziyetçi yapının etkilerinin incelenmesi ve toplumsal
cinsiyete duyarlı bütçelemenin nasıl yapılabileceği konularında bu alanda
çalışan kadın örgütleriyle ve yerel yönetimlerden uzmanlarla beraber çalışarak
ortaya konması amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
Çağlar
Demirel
Diyarbakır
HDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için devletin
her alanda bu eşitliği sağlama yönünde politikalar üretmesi gerekmektedir. Aksi
takdirde, yani toplumun kolektif ihtiyaçlarını karşılamak için planlanan ulusal
bütçenin, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik sistemi, istihdam, ulaşım başta olmak
üzere tüm alanlarda cinsiyetler arası eşitsizliği ortadan kaldıracak biçimde
planlanmadığı takdirde kadına yönelik ayrımcılığın önüne geçmek mümkün
olmayacaktır. Bu bağlamda, toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme yöntemi
kadınların istihdam, eğitim, sağlık, siyasete katılım gibi alanlarda
yaşadıkları ayrımcılıkla mücadelede en etkili yöntemlerden biri olarak ortaya
çıkmaktadır. Böyle bir bütçelemeye geçilmesi, toplumun yarısını oluşturan kadınların
eğitimden sağlığa, refah düzeyinin artmasına vesile olup toplumsal olarak
eşitlikçi ve demokratik bir anlayışın sağlanmasında da etkili olacaktır.
Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme, kaba bir yöntemle
kadına özgü bütçe ayrılması ya da kadın ve erkek için eşit bütçe harcanması
anlamına gelmemektedir. Diğer ülkelere baktığımızda, örneğin toplumsal
cinsiyete duyarlı bütçelemede en başarılı ülkelerden biri olan İsveç'te ayrı
bir Eşitlik Bakanlığı bulunmakta olup bu Bakanlık cinsiyet eşitliği kıstasını
diğer bütün bakanlıkların uygulamasının da garantörü durumundadır.
İngiltere'deyse bütçe görüşmelerinde her türlü ekonomik, sosyal, kültürel alan
cinsiyete dayalı bir analizle rapor edilmektedir ve bu analizler sonucunda,
örneğin, istihdam için ayrılan bütçenin yüzde 95'i kadınların istihdamının
artırılması için kullanılabilmektedir. Bunların yanı sıra, 12 Avrupa ülkesi
daha 2003 yılında toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme politikalarını kabul ederek
uygulamaya geçirmiştir. Türkiye'deyse sadece kısıtlı sayıdaki projeler dışında
bir gelişme olmadığı ortadadır. Oysaki kadın odaklı bütçelemenin yerel
yönetimlerde uygulanması yerelden inşa edilecek cinsiyet eşitliği perspektifi
açısından önceliklendirilmelidir.
Kadınların farklı yerellerde
birbirinden farklı ihtiyaçlarını görebilen, eşitlik ilkesine hizmet edebilecek
bir bütçe ancak yerelden inşa edilebilir. Bu anlamda, Demokratik Bölgeler
Partisinin belediyeleri ilkesel olarak tüm yerel bütçe süreçlerinde kadın
odaklı bütçelemeyi esas almıştır ve harcama ile hizmet üretiminde kadın
önceliğine göre politikalar ve projeler geliştirmektedir. Böylelikle, kadınlara
yönelik yaşam evlerinin açılması, kadın istihdamının desteklenmesi için
ücretsiz kreşlerin açılması, kadınların görünmeyen emeğini görünür hâle
getirmek amaçlı kooperatiflerin açılması gibi uygulamalar hayata geçirilmiştir.
Fakat, Türkiye'de yerel bütçelemenin merkezî yapıya katı bir biçimde bağlı
olması DBP belediyeleri başta olmak üzere bazı belediyelerde uygulanan
toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin (TCDB) önünde çok büyük bir engel
teşkil etmektedir. Bu engellerin aşılabilmesi için ademimerkeziyetçi bir siyasi
ve idari yapının benimsendiği bir yönetim anlayışının geliştirilmesi elzemdir.
Toplumsal cinsiyete duyarlı
bütçelemenin etkin bir şekilde yapıldığı Avustralya, Hindistan gibi ülkeler
incelendiğinde, yerinden yönetim anlayışının benimsendiği dikkat çekmektedir.
Cinsiyet eşitliğinin sağlanması için bu anlayışın kalkınma planlarının temel
ilkesi olarak benimsenmesi gerekmektedir.
TCDB'nin somut uygulamaları
düzenlenirken kamu kaynaklarının dağılımında önceliklerin yeniden belirlenmesi
esastır. Bunun için bütçeye özel önlem kalemleri eklenmesi ve uygulama
sonuçlarının bağımsız izleme mekanizmalarıyla sürekli değerlendirilerek
denetlenmesi gibi yöntemler en yaygın uygulamalardır. Tüm bunların
uygulanmasıyla sadece bütçe konusunda cinsiyet eşitliği sağlanmış olmayacak,
aynı zamanda kadın yoksulluğunun azaltılması, cinsiyete duyarlı yaklaşımın
sağlanması, ekonomik üretkenliğin ve şeffaflığın artması da mümkün
olabilecektir.
Bu bağlamda, TCDB konusunda
örnek teşkil eden ülkelerdeki politikaların ve çalışmaların nasıl
uygulandığının sonuçlarıyla birlikte incelenmesi, TCDB politikalarının kadın-erkek
eşitliğini sağlamadaki etkisinin araştırılması, Türkiye'de merkezî ve yerel
bütçe çalışmalarında TCDB’nin nasıl yapılabileceği konusunda bu alanda uzman
kişilerle çalışarak ortaya konması için bir Meclis araştırma komisyonu
kurulmasını teklif ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.28
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Ankara Milletvekili ve Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Başkanı Emrullah
İşler'in, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ve Cezayir Millî
Arşivler Genel Müdürlüğü iş birliğiyle 9-10 Kasım 2016 tarihlerinde Cezayir'in
Becaya şehrinde düzenlenecek olan "Osmanlı Döneminde Cezayir" adlı
arşiv sergisi ve seminere katılmasına ilişkin tezkeresi (3/852)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Başbakanlık Devlet Arşivleri
Genel Müdürlüğü ve Cezayir Millî Arşivler Genel Müdürlüğü iş birliğiyle 9-10
Kasım 2016 tarihlerinde Cezayir'in Becaya şehrinde "Osmanlı Döneminde
Cezayir" adlı arşiv sergisi ve seminer düzenlenecektir.
Söz konusu programa Ankara
Milletvekili ve Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Başkanı Profesör Doktor
Emrullah İşler'in katılması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Meclis tezkeresini
kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Avrupa Birliği Konseyi Slovakya dönem başkanlığında 1-2 Aralık 2016
tarihlerinde Slovakya'nın başkenti Bratislava'da düzenlenecek olan Enerji
Birliği Hakkında Ekonomik İşler Komiteleri Başkanları Toplantısı’na katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/853)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi
Slovakya Dönem Başkanlığında 1-2 Aralık 2016 tarihlerinde Slovakya'nın başkenti
Bratislava'da "Enerji Birliği hakkında Ekonomik İşler Komiteleri
Başkanları Toplantısı" düzenlenecektir.
Söz konusu konferansa katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir.
Böylece, alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan 669
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma
Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname (1/751) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 669 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/751) ve İçtüzük’ün
128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 419) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Komisyon Raporu 419 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince, bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, kanun hükmünde
kararname, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerinde yer alan maddeler
ayrı ayrı oylanacaktır.
Kanun hükmünde kararnamenin
tümü üzerinde söz isteyen gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Samsun Milletvekili Erhan Usta’ya aittir.
Buyurun Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA
(Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, bizleri izleyen değerli Türk milleti; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, ben 669 Sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
15 Temmuzda Türkiye belki de
tarihinde hiç görülmemiş bir darbe girişimiyle, bir ihanet girişimiyle karşı
karşıya kalmıştır. Bunu hepimiz biliyoruz ve kabul ediyoruz elbette ki. Biz
bunu ülkeye bir işgal girişimi olarak görüyoruz ve bu sadece aslında seçilmiş
Hükûmete karşı değil, milletin tamamına ve devlete karşı yapılmış bir
girişimdir. Dolayısıyla, bu kapsamda FETÖ’yle yapılan mücadeleyi, bu terör
örgütüyle yapılan mücadeleyi elbette destekliyoruz. OHAL’i de bu çerçevede
destekledik. Türkiye olağanüstü şartlardan geçiyor; olağanüstü şartlarda da
bazı şeylerin, olağanüstü uygulamaların olması tabii ki normal.
Gelişmeler şunu gösterdi:
FETÖ’yle PKK aynı kaynaktan besleniyor, aynı merkezlerden yönetilen terör
örgütleridir. PKK eylemleriyle FETÖ’nün 15 Temmuzda başaramadığı çözülmeyi
tamamlamak istiyor. Durum böyle olunca, Türkiye aslında beka düzeyinde ciddi
risklerle karşı karşıyadır. Öyleyse bu mücadelenin başarılı olabilmesi için
mücadelenin doğru yapılması lazım. Ben bugünkü konuşmamı da bu mücadeleyi nasıl
yaparsak doğru bir mücadele yapmış oluruz ve netice alabiliriz, bununla ilgili
olarak, daha çok bunun üzerinde yoğunlaştırmak istiyorum.
Bana
göre, Hükûmet FETÖ’yle mücadelede stratejik bir hata yaptı. Bu hata… Mücadeleye
yani bu darbe girişimi sonrasında FETÖ’yü temizleme mücadelesine üst düzeyden
başlaması gerekirken en alt düzeye inerek bir mücadele sistemi benimsedi ve
bugün, belki de sayısı 200 bini bulan kamu görevlisi veya özel sektörde
çalışan, bu FETÖ’nün değişik birimlerinde çalışan insanlar ya açığa alındı ya
ihraç edildi veya okulları kapatıldı.
Dolayısıyla,
bir defa, adalet sistemi ciddi yük altına girdi ve şu anda işler yürümez hâle
geldi. Bakın, Türkiye'de normal adalet sistemi çalışmıyor, hatta FETÖ’yle
yapılan mücadele kapsamındaki işler de hiçbir şekilde çalışmıyor çünkü iş
arttı, diğer taraftan da baktığımızda aslında, aktif olarak çalışan hâkim
savcıların da belki yarıya yakını veya üçte 1’i civarında, üçte 1’inden biraz
fazlası bu kapsamda açığa alındı, ihraç edildi. Tabii, bunlar haklı uygulamalarsa
buna bir diyeceğimiz yok.
Dolayısıyla
“stratejik hata” dediğim şuydu: Buna tepeden başlayıp aşağı doğru, önce kritik
birimleri halledip daha sonra daha alt düzeylere inilmesi, işin
uygulanabilirliği açısından çok daha doğru olacaktı. Bir defa, şu konuda bizim
irademiz çok net, bunu Sayın Genel Başkanımız da defalarca ifade etti: Suçu
sabit görülenler, FETÖ’yle irtibatı ve iltisakı bulunanlar, şüphesiz devletin
hiçbir kademesinde bulundurulmasın, bunların tamamı temizlensin. Ancak bunun
yapılabilmesi için, mağduriyetlerin oluşmaması için de sağlıklı bir soruşturma
yapılmalıdır. Yeteri kadar soruşturma yapılmadan kimsenin itibarı
zedelenmemelidir.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisinin bu yapıyla hiçbir zaman yolu kesişmedi. Bu
yapının geçmişine şöyle bir baktığımızda bunun bir “cemaat” olarak
adlandırıldığı dönem var, hatta şu anda “teröristbaşı” olarak adlandırdığımız
başındaki kişinin “Muhterem Hoca Efendi” olarak adlandırıldığı bir dönem var,
daha sonra “paralel devlet yapılanması”, şimdi de “FETÖ” şekline geldi. Herkes
biliyor ki, Milliyetçi Hareket Partisinin bu yapıyla hiçbir zaman yolu
kesişmedi, hatta Sayın Genel Başkanımız geçmişte defalarca bu yapıyla ilgili
olarak uyarılarda bulundu. Mesela 2011 yılında Fetullah Gülen’in Türkiye’ye
getirtilmesi gerektiğini, bu yapının faaliyetlerinin durdurulması gerektiğini
veya askıya alınması gerektiğini söylediğinde eğer devlet veya o gün Hükûmeti
yönetenler bize karşı çıkmasaydı, bu uyarılara kulak tıkanmasaydı belki Türkiye
bu kadar beka düzeyinde risklerle karşı karşıya kalmayacaktı. Bunları, geçmişi
karıştırıp birtakım suçlular bulmak için söylemiyorum. Önümüzde de bundan
sonraki günlerde de benzer risklerle karşılaşmamak için bu tespitlerin
yapılmasının doğru olduğunu ve gerekli olduğunu düşündüğüm için ifade ettim.
Şimdi, FETÖ’yle mücadelede
kim zafiyet gösterdiyse bir bir ortaya çıkarmalı. Bunlar ister sivil
bürokraside olsun ister askerî bürokraside olsun, siyaset dünyasında olsun,
kasıt ve ihmali olanlar tespit edilmeli ve cezası neyse en ağır şekilde cezalandırılmalı.
Bunu bu ülkenin güveni ve huzuru için bir zaruret olarak görüyoruz. Yıllardır
vatansever gençler işsiz gezerken FETÖ’cüleri askerî ve sivil bürokrasiye
yerleştirenler mutlaka kanun önünde hesap vermelidirler ve bu çerçevede
FETÖ’yle mücadele en sert şekilde sürdürülmeli, hiçbir şekilde
sulandırılmamalı, esnetilmemeli, gevşetilmemelidir. Tabii ki bu mücadeleyi
yaparken belirlediğimiz yöntem hukuki olmalıdır, hukuk egemen olmalıdır.
İstismar olacak diye mağduriyet yaratılmamalıdır. Önümüzdeki on yılları ipotek
altına alacak şekilde devlete küslüğe neden olunmamalıdır yapılan
uygulamalarla.
Şimdi, birçok kamu görevlisi
görevden uzaklaştırıldı, ihraç edildi ama şu durum çok önemli bence: Birçok
insan, birçok insan değil, belki tamamına yakını neyle suçlandığını bilmiyor ve
daha da kötüsü bunlara savunma hakkı verilmiyor. Savunma hakkı verilmediği
zaman yapılacak soruşturmada da gerçeğin çıkartılması mümkün olmayacaktır.
İnsanlar kendilerinin neyle suçlandığını bilmeden kendi suçsuzluklarını anlatmaya,
ifade etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla, itiraz dilekçelerinden de bu anlamda
çok fazla sonuç alınamayacaktır. Bakın, bu mücadele yöntemi gerçek
FETÖ’cülerin, kripto FETÖ’cülerin ellerini ovuşturmalarına neden olacak bir
uygulamadır. Bu, şu anda belki iş başında olan gerçek, kripto darbecileri
-çünkü bunlarla ilgili de ciddi iddialar var- sevindirecek bir durumdur.
İnsanlara savunma hakkı vermemiz lazım ve insanların neyle suçlandığını
bilmemiz lazım, sağlıklı soruşturmalar yapılması lazım. Dolayısıyla, mücadeleye
zarar vermeden bu işi sürdürmemiz gerekiyor.
Bu mücadelede suçun şahsiliği
ilkesi hiçe sayılıyor. Elimizde yüzlerce örnek var, ben şimdi bunlarla sizleri
meşgul etmek istemiyorum. Yani bir şekilde karısı suçlu, kocasını da işten
atıyorsunuz; çocuklarını ilaçsız bırakıyoruz. Böyle uygulamalar olmaz. Yani 3
milyon Suriyeliye –ki doğrudur- yani ilacını verirken her türlü barınmasını
verirken kendi insanımızın, babası suça karıştı diye –daha suçu sabit görülmüş
falan da değil, isterse suçlu olsun- çocuğunu ilaçsız bırakmaya devletin hakkı
yoktur. Bunları yaptığımız zaman işte gerçek FETÖ’cüler bu olanlara
sevinecektir ve bu ülkenin karışmasından onlar menfaat elde edeceklerdir.
Adil yargılanmaya aykırı
uygulamalar var. Bir defa bu gizli tanık ifadeleri tam bir sıkıntı yaratmaya
başladı. İfadeye çağrılanlar veya içeriye alınanlar zorlanıyor. Gizli tanıklar
var, işte 5 kişinin, 10 kişinin ismini ver deniliyor ve burada ciddi iftiralar
atılıyor. Geçmişte ihbar mektuplarından doğan mağduriyetlerin, sıkıntıların
şimdi gizli tanıklarla doğduğunu, bu gizli tanıkların tam bir iftira makinesine
döndüğünü görüyoruz.
Şimdi, avukatlarla ilgili
uygulamalarda, mesela ben Samsun’a da gittim, bana orada da anlattılar, başka
yerlerden de geliyor. Avukatlar bir defa müvekkille görüşmek için dört-beş saat
sıra bekliyor, sadece on beş dakika görüşüyorlar. Tutuklu, haklarını bilmiyor,
avukatlara taraf muamelesi yapılıyor. Avukatlara yaka mikrofonu, üstte kamera
var. Mesela Samsun’da aynı uygulama, IŞİD’den tutuklu olanlar var, PKK’dan
tutuklu olan sanıklar var, o uygulama yapılmıyor. Diyorlar ki bizim Samsun’daki
avukatlar mesela, “Savunma hakkımız sınırlanıyor.” diye dava açacaklar ve yarın
uluslararası mahkemede bunların hepsi kazanacak. Şimdi bunu yapmaya hakkımız var
mı bizim? Yani biz cezalandırılsın diyoruz yani FETÖ’yle mücadelenin en sert
şekilde yapılmasını isteyen bir siyasi partinin temsilcisiyim ben. Ama bunu
yaparken ülkemizin geleceğini riske atmamamız lazım ve haklı olduğumuz meselede
haksız duruma düşmememiz lazım. Bütün bu eleştirilerim o nedenledir.
Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde maalesef, ülkemizin uluslararası mahkemelerde
ciddi tazminatlarla karşı karşıya kalma riski vardır. Bu konuda ben
uygulayıcıların dikkatini çekmek istiyorum.
Şimdi, memurlar neyle
suçlandığını bilmeden itiraz ediyorlar ve suçsuzluğunu ispat etmeye
çalışıyorlar. İtirazların dikkatlice incelenmesi gerekir ve hatadan en hızlı
şekilde dönülmesi gerekir. Mesela, temize çıkmış insanlarla ilgili olarak dahi,
onlar açığa alındıysa başlatılma işlemini maalesef bugün kurum yöneticileri
yapmıyor; bu da ayrıca bir mağduriyete neden oluyor. Sürekli artan mağduriyet
ve şikâyetleri etraflıca incelemeden insanları açlığa ve çaresizliğe itmek
İslami ve insani hiçbir değerle bağdaşmayacaktır elbette.
Şimdi, diğer taraftan da
hiçbir suça bulaşmamış insanlar var. Belki bu yapıyla bir şekilde -hani Sayın
Cumhurbaşkanının ifadesiyle- ibadet düzeyinde ilişkisi olmuş insanlar olabilir.
Nasıl ki, Hükûmet “Biz kandırıldık.” dedi, tövbe etti, pişman oldu, bu
insanlara da belki bu anlamda bir pişman olma hakkı tanımak lazım. Dolayısıyla,
suça bulaşmamış vatandaşlara bu imkânın verilmesi bu sayıyı azaltacak, toplumda
da barışı sağlayacak önemli bir husustur. Dolayısıyla, kaybetmek kolay,
kazanmak zordur; bizim kazanmaya çalışan tarafta olmamız lazım. İhanet edenler
ayıklanmalı, FETÖ’yle bağlantısı olanlar kaçtıkları yere kadar kovalanmalı ama
-Sayın Genel Başkanımızın ifadesiyle- eften püften nedenlerle, cılız ve ucuz
suçlamalarla iktidar gücünü kötüye kullanmaktan da kesinlikle uzak
durulmalıdır.
Kripto FETÖ’cülerin hâlâ
görevde bulunduğu, iftiralarla çok sayıda kamu görevlisinin memuriyetten
atılmalarını sağlayarak sürdürülen mücadeleyi savsaklamak amacında oldukları
çok sık dile getirilmektedir; bu iddianın doğru olup olmadığı süratle açıklığa
kavuşturulmalıdır.
Bu mücadele esnasında ne
kadar çok hata yapılırsa milletin birliği ve FETÖ’yle mücadeleye verdiği destek
azalacaktır; bundan da şiddetle kaçınmamız gerekir. Türk milleti -yani
iftiharla söyleyebiliriz- 15 Temmuz hain darbe girişimine tek yürek olarak
karşı durmuştur. Bu birlikteliği zedeleyecek uygulamalardan kurumlarımızın
kaçınması lazım, kurumlarımızı da bu anlamda uyarmamız lazım. Hükûmetin de bu
anlamda görevi olduğunu ifade etmek isterim.
Hukuk herkese eşit
uygulanmalı, aynı ölçü ve dozajda etkisini göstermelidir. Hukukun üstünlüğüne
bağlıysak başka türlüsünü düşünmek zaten imkânsızdır. Bir terör örgütüyle
mücadelede hatırlı ve iktidara yakın olmak hiç kimseye avantaj sağlamamalı,
korumaya almamalıdır. Kimin byLock’u varsa deşifre edilmeli, kim FETÖ’ye yardım
ve yataklık yapmışsa gereği eksiksiz ve sonuna kadar yapılmalıdır. Adalet
yerini bulmadan, hak ve hukuka saygı duyulmadan Türkiye’nin güvencede olması,
millî güvenliğini tesis etmesi düşünülemeyecektir; byLock’u kullananların sıfat
ve görevi ne olursa olsun, üstüne gitmek siyasetin namus borcudur. Gizlenmiş
abi ve ablaların saklandıkları delikten çıkarılmaları, Pensilvanya’daki
teröristbaşının ABD’yi ikna ederek ülkemize getirilmesi Hükûmetin tarihî
nitelikli bir görevidir. Bunu yaparken de diplomasi, hukuki delillerle
güçlendirilmelidir. Yurtta sulh konseyi başta olmak üzere, FETÖ tümüyle, tüm
organ ve unsurlarıyla ortaya çıkarılarak cezalandırılmalıdır.
15 Temmuz darbesinin siyasi
kadroları ve FETÖ’nün siyasi bağlantıları, siyaset kurumu içindeki unsurları ve
uzantıları esrarını korumaktadır. Bu konuda hiçbir gelişme kaydedilmemesi,
bunların hâlâ aydınlığa kavuşturulmamış olması çok vahimdir, çok manidardır ve
izaha muhtaç koskoca bir garabettir. Bunlar açığa çıkartılmadan ne FETÖ
anlaşılabilecek ne de 15 Temmuz darbe girişimi tüm yönleriyle
aydınlanabilecektir. Siyasi ayaklar ortaya çıkarılmadan FETÖ’yle mücadele topal
kalacak, bu habis terör örgütünün kökünün kazınması mümkün olmayacaktır. Türkiye,
herkesin küçük siyasi hesapları bir tarafa bırakarak millî sorumluluk anlayışı
içinde hareket etmesini zorunlu kılan karanlık bir döneme girmiştir. Bu da,
aynı zamanda burada yapılacak uygulamalar yani siyasi kanatta yapılacak
uygulamalar Hükûmetin samimiyet testi olacaktır.
Diğer taraftan, FETÖ’yle
mücadelede kurumların yaptığı uygulamalarda bir standart da yok. Buralarda
farklı kurumlar farklı uygulamalar yapıyor. Bunların detaylarına girmek
istemiyorum, vaktim çok azaldı. Burada da bir uygulama birliğinin sağlanması
gerekiyor.
Haksız yere ekmeği elinden
alınan, başka yerde çalışmasına izin verilmeyen insana suç işlemekten başka
seçenek bırakılmamaktadır. Burası çok önemlidir arkadaşlar. Yani, dolayısıyla,
insanlara doğru müdahale yapmamız lazım, bunlara savunma hakkı vermemiz lazım,
suçu olan kimse cezalandırılsın. Suçun şahsilik ilkesinden hiçbir şekilde
ayrılmayalım ama suçsuz insanlar cezalandırılıp ekmeksiz bırakılarak bunları
terör örgütlerinin kucağına itmememiz gerekir.
Diğer bir husus
da -çok yakinen gördüğümüz örnekler var, eğer bizden istenirse biz bunları
ayrıca verebiliriz- bazı kurum yöneticileri kendi komplekslerini, kendi
sıkıntılarını, geçmişte FETÖ’yle kendi bağlantılarını kapatmak için suçsuz
insanların canlarını yakıyor. Bunları çok acı acı bildiğimiz, tanıdığımız
kurumlarda görüyoruz. Kim ne kadar fazla bağırıyorsa bilin ki onda FETÖ’yle
irtibat var demektir. Bunu çok acı bir şekilde yani kurum yöneticileri
düzeyinde, belki de siyaset düzeyinde görüyoruz.
Şimdi, tabii,
bu işin bir de siyaset, ticaret ve iş dünyasına yansımaları var. Yine, eften
püften nedenlerle, geçmişte bir dernek üyesi oldu diye -bu dernekler
nihayetinde kapatılmış dernekler değil, bunlar yasal olarak faaliyetlerini
sürdüren dernekler- bazı firmaların itibarları zedelenmekte, yetkilileri içeri
alınmaktadır.
Elbette
finansal destek sağlıyorsa FETÖ’ye, bu terör örgütüne, onlarla ilgili en sert
şekilde mücadele yapılsın. Ancak, sadece bir dernek üyeliği var diye… Ve üç beş
yıl önce dernek üyeliğinden çıkmış kendisi -bununla ilgili örnekler var
elimizde- fakat dernek silmemiş üyeliğini, şimdi onun üzerine müfettiş
gönderiyoruz. Bu uygulamalar bu ülkeye, bu ülkenin firmalarına zarar
verecektir, ciddi ekonomik sıkıntılara da neden olacaktır. Burada yani firmalar
konusunda da çok dikkatli davranmamız gerekiyor. Ondan sonra böyle bir ortamda
elbette ki yatırım yapılması imkânı olmayacaktır.
Şimdi, bu
görüştüğümüz kanun hükmünde kararname büyük ölçüde işin askeriye tarafıyla
ilgili düzenlemeler yapıyor. Bir defa, ordu bizim milletimiz açısından çok
önemlidir, Türk milleti için silahlı kuvvetlerden öte bir anlam taşımaktadır.
Her biri şanlı
tarihimizin bir halkası olan devletlerimizin hepsinin de kurucu unsuru ordu
olmuş, toprağı vatan kılmış, devleti milletin üzerine yıkılmaz bir çatı gibi
inşa etmiştir. Varlığımızı varlığına adadığımız Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kuruluşu olağanüstü şartlarda gerçekleşmiş, burada da ana rolü yine ordumuz
üstlenmiştir.
Türk tarihi bir
bütündür, Türk devleti tektir. İşte, o yüzden Türk Silahlı Kuvvetlerinin
kuruluş tarihi olarak Büyük Hun İmparatoru Mete Han’ın tahta çıkış tarihi olan
milattan önce 209 yılı esas alınmıştır. Zira, hanlar hanı Mete Han, günümüzde
her ordu tarafından kullanılmakta olan sistemi geliştiren ve uygulayan kişidir
ve ne mutlu ki Türk’tür, ne mutlu ki bizim atamızdır.
Bu necip
milletin İslamiyet’le şereflenmesini müteakip şanlı ordumuzda Peygamber ocağı
sıfatını kazanmış Mehmet’lerimiz huduttan hududa, meydandan meydana, zaferden
zafere koşmuştur.
Milletimizin ve
devletimizin karşısına mertçe çıkamayan zalimlerin asimetrik yollara
başvurması, millî kurumlarımızı zayıflatarak bizi mağlup etmek istemeleri yeni
bir durum değildir. Tarihin her döneminde bu maksatla çeşitli sızma ve
girişimler olmuştur. Nitekim, 15 Temmuz da bunlardan bir tanesidir. Ancak
burada, devlet, refleks ve tepkilerle değil, sabırla ve aklıselimle idare
olunmak durumundadır. Ordumuzu var eden kurumları ortadan kaldırmak,
devletimizin temeline dinamit koymakla aynı anlama gelecektir. Her uçak kalkan,
her tank çıkan, her top çıkan kışlanın kapısına kilit vurmak, bütün suçu taşa
toprağa, demire çeliğe, betona yüklemek bir gafleti ifade etmektedir.
Askeri
itibarsızlaştırmak, kalkışmanın başarısız olmasını sağlayan şanlı ordumuza
haksızlık etmek anlamına gelecektir. Unutulmamalıdır ki bu kurumlarda
hainlerden sayıca katbekat fazla olan aslanlar yetişmiş, işte bu aslanlar millî
iradenin hilafına değil, lehine tavır koymuşlardır. Tabii ki bizim ordumuzun ve
askerimizin itibarına sahip çıktığımız kadar da tepeden tırnağa askerimiz de,
ordumuz da kendi itibarına sahip çıkmak durumundadır.
Ordunun sivil
denetime açılması bir yoldur; kurumlara giriş şartlarının, eğitim usul ve
esaslarının yeniden belirlenmesi bir yoldur; müfredatın değiştirilmesi, aksayan
düzenin ıslah edilmesi ve denetimin etkinleştirilmesi, yönetimi geliştirme
anlamında askerî eğitim kurumlarında süreklilik arz etmesi gereken bir durumdur
ancak bu kurumları doğrudan kapatmak doğru bir yol değildir. Alelacele, panik
hâlinde alınan kararlar, tepkisellikten başka bir anlam ifade etmeyecektir.
Çözüm için atıldığı düşünülen bu adımlar daha büyük sorunlar yaratabilecektir.
Mesele sistem
değil, yönetim sorunudur. Yönetimden kaynaklanan sorunları görmeyerek yönetim
zafiyetlerinin üstünü örtmek ve “Sistem sorun üretiyor.” diyerek sorumluluğu
başka yerlere atmak yanlış bir davranış olacaktır. Bize göre,
asker-sivil-hükûmet ilişkilerinde, TSK’nın sivil denetime ilişkin
mekanizmalarında eksiklik ve yanlış giden işler vardır ancak bunun, tüm
tarafların katılımıyla ve ortak akılla giderilmesi, aceleye getirilmemesi
gerekmektedir.
Türk Silahlı
Kuvvetleri, kuvvetleriyle birlikte bir bütündür ve komutanları Genelkurmay
Başkanıdır. Dolayısıyla, TSK’nın parçalanması, bağlılık karmaşası yaratılması,
TSK’nın dinamik yapısını hantallaştıracak bir bürokratik yapı ortaya
çıkaracaktır. Gücü dağıtmak yerine tahkim etmek yerinde olacaktır. Şayet karar
alma aşamasında bir sivil katılım öngörülüyorsa ya da bu eksiklik giderilmek
isteniyorsa Askerî Şûra yapısındaki değişim yeterlidir. Kuvvet
komutanlıklarının bağlılığındaki çok başlılık uygulamada ciddi sıkıntılara yol
açacaktır.
Diğer taraftan, askerî
okulların kapatılması ve öğrencilerin, hatta mezun olanların TSK yerine
bambaşka bir üniversiteyle ilişkilendirilmeleri haksızlık ve adaletsizliktir.
Bunların içinde şayet teröre bulaşmış olanlar varsa ya da liseye veya akademiye
girişlerinde usulsüzlük tespit edilmişse bunların hesabı sorulmalı ve bu
gençler ayıklanmalıdır ancak aksi takdirde, toptancı bir yaklaşımla hepsinin
mağdur edilmesi kabul edilemeyecek bir durumdur.
Özetle, arkadaşlar, hukuk
içerisinde kalarak FETÖ’yle mücadeleyi en etkin şekilde sürdürmemiz gereğine
inanıyorum ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Usta.
Gruplar adına ikinci söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’a
aittir.
Buyurun Sayın Bozkurt. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA HÜSNÜ
BOZKURT (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Bilinen yasa gücünde kararnameyle ilgili söz aldım,
grubumuzun görüşlerini aktaracağım.
Tabii, 15 Temmuz, sizin
söylediğiniz gibi klasik bir askerî darbe değil. 15 Temmuz, o gece saat 23.00
sularında Başbakan Sayın Binali Yıldırım’ın dediği gibi, ordu içinde küçük bir
grubun isyan hareketi, ordu içinde küçük bir grubun kalkışması. Bunu daha sonra
“darbe” olarak tanımlamayı Sayın Cumhurbaşkanınız uygun gördü çünkü Allah’ın
lütfu olmalıydı ve başkanlık yolunun kapısını açmalıydı.
Şimdi, biz 15 Temmuzdan beri,
dört aydır bu darbenin liderini hâlâ bilmiyoruz. “Adil Öksüz” diye bir adamın
adını ortaya attınız, nerede olduğu meçhul. Şimdi bir “Kemal Baymaz” mı,
“Batmaz” mı ne, bir şey çıktı; o da meçhul. Bu hareketten sonra, 20 Temmuz günü
olağanüstü hâl ilan ettiniz, ondan beri de ülkeyi kanun hükmünde kararnamelerle
yönetiyorsunuz. Bugün de onlardan birini görüşüyoruz.
Sevgili milletvekilleri, bu
görüştüğümüz yasa gücünde kararname ordumuzu yeniden düzenliyor. Hangi orduyu?
İki bin yıllık yazılı geleneği olan orduyu düzenliyor. Yani, sınırlarını
İngiliz emperyalizminin çizdiği herhangi bir Orta Doğu devletinin ordusunu
değil, dört bin yıllık geleneği olan ve iki bin yüz yıllık yazılı tarihi olan Türk
ordusunu yeniden düzenliyorsunuz. Ne yaptınız? Genelkurmayı Cumhurbaşkanlığına,
Yüksek Askerî Şûrayı Başbakana, kuvvet komutanlıkları Millî Savunma
Bakanlığına, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri
Bakanına, okulları Millî Eğitim Bakanına, hastaneleri -yok edilmiş, askerî
tababeti yok- Sağlık Bakanlığına ve yargısı da Adalet Bakanlığına... Yediye
böldünüz orduyu, hiçbir komuta bütünlüğü bırakmadınız ve bu ordu şimdi
Suriye’de savaşıyor. “Musul’da hem harekâtın içinde hem masada olacağız.”
diyorsunuz.
Bu ordunun üniforması
arkadaşlar -o üniformayı yirmi yıl giymiş bir eski asker olarak söylüyorum-
rastgele bir üniforma değildir; hatırlatmak isterim bu Mecliste şu anda
bulunan, bulunmayan bütün milletvekillerine ve Sayın Cumhurbaşkanı dâhil bütün
yetkililere, o ordunun üniforması Yarbay Reşat Bey’in üniformasıdır. Kimdir?
1922 Ağustosunda Çiğiltepe’yi söz verdiği saatte alamadığı için tabancasını
şakağına dayayıp çeken Yarbay Reşat Çiğiltepe’nin üniformasıdır o üniforma. O
üniforma Mohaç’tan geliyor, Malazgirt’ten geliyor. O üniformada Sakarya’nın,
İnönü’nün, Dumlupınar’ın tozu, kanı, teri var. O üniforma Mareşal Çakmak’ın, o
üniforma İsmet Paşa’nın, o üniforma Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
üniformasıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın ne yaptınız o üniformaya
arkadaşlar, bakın. Türk ordusunun generallerine potansiyel terörist muamelesi
yaptınız, Anıtkabir’in kapısında astsubaylara dedektörle paşa arattınız. O
paşalar kim biliyor musunuz? “Size taarruz etmeyi değil, ölmeyi emrediyorum.”
diyen ve kurşunun üzerine koşarak giden Türk ordusunun paşaları.
Şimdi, başkumandanlık ya da
başkomutanlık söylemekle olmuyor arkadaşlar, tamam? “Başkumandan” dediğin,
“başkomutan” dediğin adam ordunun paşasına güvenmiyorsa, geçmiş olsun. Böyle bir
ordu olmaz.
Bakın, Mustafa Kemal Paşa
-benim, “Atatürk” demememin sebebi, Mustafa Kemal Paşa o tarihte Atatürk olmadı
henüz de ondan yoksa söylemekten çekinmiyorum- 27 Temmuz 1920 akşamı
Afyonkarahisar’a gelir, 31 Temmuz 1920’de Afyonkarahisar’da subaylarla bir
toplantı yapar, der ki: “Efendiler, dünyada hayat için, insanca yaşamak için
istiklal lazımdır. İstiklal sahibi olmak için haizikuvvet olmak, bunun
mevcudiyetini ispat etmek ve kuvvet bulundurmak lazımdır. Kuvvet ordudur.
Ordunun menbaıhayatı ve sadakati, istiklali takdir eden milletin, kuvvetin
lüzumuna olan imanıvicdanisidir.” Arkadaşlar, siz milletin imanıvicdanisini
yani vicdanındaki imanı zedelediniz subaylarını bu duruma düşürerek.
Sevgili kardeşlerim, ne diyor
bakın Mustafa Kemal: “İngilizler milletimizi istiklalden mahrum etmek için, pek
tabii olarak, evvela onu ordudan mahrum etme çarelerine tevessül ettiler. Bunun
için ordumuzun zabitanını tezyif ettiler, zelil ettiler.”
Sevgili kardeşlerim, diyor ki
Mustafa Kemal: “Ordu arkadaşlar, ancak zabitan heyeti sayesinde ordudur. O
hâlde, zabitanımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu
mutlaka ve behemahâl koruyacaktır.”
Bakın, son olarak, şöyle
bitiriyor Mustafa Kemal: “Hayatında bir an olsa bile zabitlik etmiş, zabitlik
izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü kabul etmiş bir insan hayatta kaldığı
müddetçe düşmanın reva gördüğü bu muameleye katlanamaz.”
Yazık ki bu muameleyi bize,
bizim ordumuza düşman değil bu ülkeyi yönetenler reva gördü. Bunu mutlaka kayda
geçirmek istiyorum ve hiç doğru bulmadığımı söylüyorum.
Sevgili kardeşlerim, bu
kararnamelerle yeni rejim inşa etmeye çalışıyorsunuz. Derdiniz FETÖ falan
değil. Eğer derdiniz FETÖ olsaydı ilk olarak o FETÖ’ye vücut veren siyaset
erbabından işe başlardınız, siyaset esnafından işe başlardınız, siyasetçi
kılığıyla gezen hainlerden işe başlardınız. Oradan başlamadınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Oradan başlamadınız sevgili arkadaşlar. Nereden
başladınız? Meşru, yasal bir sendikaya üye olmuş gariban öğretmenden. 672’yle,
Bozkır’ın Üçpınar köyündeki öğretmeni kaldırıp attınız. Niye? FETÖ’cü diye.
Güzel, iyi, peki. Askerî öğrencileri attınız. 1773 yılında kurulmuş Deniz
Lisesini kapattınız. Sizin şu çok öykündüğünüz Osmanlı’nın II. Mahmut
Dönemi’nde, 1827’de açtığı ve bu topraklarda bilimsel, laik eğitimi ilk
başlatan kurum olan GATA’ya saldırdınız arkadaşlar. Yapmayın ya! Bu, bir
cinayettir. Dünyanın hiçbir ordusu yoktur ki kendi askerî hekimlik teşkilatı
olmasın, kendi yargısı olmasın, kendi okulları olmasın. Bu olmaz, doğru değil,
yapmayın.
Bakın, öyle bir rejim inşa
etmeye çalışıyorsunuz ki kendi ağzınızla, Sayın Cumhurbaşkanımızın ağzıyla 16
Ağustos günü diyorsunuz ki: “Bunlarla menzilimiz aynıydı, aynı menzile
yürüyorduk.” Ne o menzil? 1923’ten beri laik cumhuriyeti yok etmek isteyen,
Türkiye'de ve bu topraklarda, bu bölgede ne kadar şeriatçı, gerici, yobaz,
dinci cemaat, tarikat adı altında örgütlenme varsa hepsiyle müttefiksiniz,
hepsiyle ittifak hâlindesiniz. Bu, kabul edilemez arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Laik cumhuriyeti,
referansı İslam olan bir din devletine döndürme eğilimi kabul edilebilir bir
eylem değildir. Bunu sağlayabilmek için sevgili kardeşlerim, değerli
arkadaşlar; herkesi ötekileştiriyorsunuz, herkes düşmanınız sizin. Kimse yok;
bakın, bölgede bir tek dostumuz yok, dünyada bir tek dostumuz yok. Herkese
hakaret ediyorsunuz; Irak Başbakanı’nı aşağılıyorsunuz, Suriye Devlet Başkanını
aşağılıyorsunuz, Avrupa Birliğini aşağılıyorsunuz; herkesi aşağılıyorsunuz,
herkes sizin düşmanınız.
Bir tek
Allah’ın yalnızca sizin olduğuna inanıyorsunuz. Yazmışsınız Konya’da bütün
minibüslerin arka camlarına: “Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar
vardır.”
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
– Elhamdülillah! Elhamdülillah!
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
(Devamla) – Arkadaşlar, o göklerdeki karar sahibi hepimizin kulu olduğu Allah.
(CHP sıralarından alkışlar) Herkes o Allah’ın kulu. Hiç kimsenin öyle bir
üstünlüğü, ünsiyeti yok. Ama siz Yüce Allah’ın katına mı çıktınız da aldığı
kararların hepsinin kendiniz için olduğunu düşünüyorsunuz?
Yazarlara düşmansınız,
karikatüristlere bile düşmansınız, CHP'lilere zaten düşmansınız, bilim
insanlarına düşmansınız, akademisyenlere düşmansınız; hep Allah sizin
yanınızda, herkese düşmansınız.
Amma sevgili arkadaşlar,
Allah’ın yanında olduğunuzu düşünürken yaptığınız şeylere bir bakın Allah
aşkına, dönün bir bakın! Kırk günlük bebeği anasından ayırıyorsunuz, Allah
sizin yanınızda(!). Hiçbir günahı olmayan bir öğretmeni eşiyle beraber ihraç
ediyorsunuz, Allah sizin yanınızda(!) Akademisyen, 30 yaşında, nisan ayında
doçent olmuş bir kızcağızı kapının önüne koyuyorsunuz, Allah sizin yanınızda(!)
Boğaz Köprüsü’nde linç edilen, paramparça edilen o çocukların yani Hava Harp
Okulu öğrencilerinin hesabını sormuyorsunuz, Allah sizin yanınızda(!) Yalova’dan
çıkarılıp, getirilip Boğaz Köprüsü’ne konulan askerî öğrencileri dört aydır
cezaevinde tutuyorsunuz, Allah sizin yanınızda(!) Yargıçları atıyorsunuz,
savcıları atıyorsunuz, hep Allah sizin yanınızda amma zinhar siyaset erbabına
gelmiyorsunuz, bir türlü gelemiyorsunuz. Neden, neden arkadaşlar? Bu kadar iş
olurken hiç siyaset dahli olmadan bunlar olabilir mi, yapılabilir mi?
Bakın, sevgili arkadaşlar,
yuvaları dağıttınız ya! Evlatlar ana babalarını, anne babalar evlatlarını
“Başıma bir iş gelir.” korkusuyla gidip ziyaret edemez oldu. Bütün bunları
yapıyorsunuz; söylediğiniz, yazdığınız her şey ortada, dolaşıyor yani siz
şunların tarihe kaydolmadığını, unutulduğunu falan zannediyorsunuz, diyorsunuz
ki: “Öcalan’ın mesajları bizim de düşüncemizdir.” Efendim “Bana ‘Serok Ahmet’
diyorlar.” 2010 yılında diyorsunuz ki: “Bizim PKK’yla görüştüğümüzü söyleyen
şerefsizdir.” Tamam. 2012’de diyorsunuz ki: “Görüşme emrini ben verdim, derdi
olan bana söylesin.” Hep bu arada Allah sizin yanınızda ha, ne yapsanız
onaylıyor, hep böyle kabul içinde.
Sevgili kardeşlerim, bakın,
bu siyasetin inanın ki sonu yok. Tarihi şu kafasında fesle dolaşan adamdan
öğrenmeyi bırakıp biraz kitaplardan okusanız göreceksiniz. Ocak 1933, Alman
sağının iki lideri Von Papen ile Hitler anlaşıyor, Hitler 31 Ocak günü iktidar
oluyor. 28 Şubat günü Alman Meclisi Reichstag yakılıyor. Hitler fırlıyor, diyor
ki: “Bunu sosyalistler yaktı.” Bir yetki yasası çıkarıyor, Almanya’yı tümüyle
teslim alıyor ve ondan sonra sosyalistlerden başlayarak Yahudilerden çıkıyor, kim
varsa içeri atıyor. Ne oluyor? Aradan topu topu -1933-1945- on iki, on üç sene
geçtikten sonra bir sonla karşı karşıya kalıyor ama o arada dünya ve Almanlar
büyük acılar çekiyor. 1945 yılında savaşın sonuna doğru Nazi generali sığınakta
Führer’i ziyaret ediyor. “Führer’im, siviller ölüyor, artık teslim olalım.”
diyor. Führer’in, Hitler’in cevabı ibretlik arkadaşlar, diyor ki: “Ne teslim
olması? Bu onların tercihiydi, onlar bize oy verdi, tabii ölecekler.” (CHP
sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, faşizmin kandan,
intikamdan, nefretten, kinden başka bir şey ektiği ve ölümden ve acıdan ve
kardeş düşmanlığından başka bir şey biçtiği görülmemiştir. Tarih bu kadar
önümüzdeyken, Almanya’nın, Hitler’in Adalet Bakanı Frank’a özenip Türk
yargıçları yargıda karar verirken “Reis ne diyor?” diye ona bakar benzeri
uygulamalardan lütfen kaçının. Bu kürsüden size söylemiştim: Kadıyı satın
aldığın gün adalet ölür, adalet öldüğü gün devlet yıkılır. Yapmayın bunu.
Bakın, bu kararnamelerinizin
hiçbirinde hukuk yok. Evet, anayasal; doğru. Evet, Anayasa’ya göre OHAL
gereğince söylüyorsun; doğru. Yasal ama adil değil, adaletli değil. 1 milyona
yakın mağdur yarattınız; bir gün çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki “At izini it izine
karıştırdınız.” Bir gün çıkıp diyorsunuz ki “Mağdur falan yok, mağdur olan
millet.” Tabii ki mağdur olan millet, biz de tam onu söylüyoruz. Bu kadar
mağdur insanla devam edemezsiniz; yapmayın, yapmayın. Bir an önce yeni bir
kararname çıkarın, şu suçsuz insanları görevlerine döndürün, etmeyin.
Bakın, tekrar söylüyorum yani
üzüntüyle söylüyorum, gerçekten üzüntüyle söylüyorum: Şu Meclise geldiğimizden
beri yaptığımız en istikrarlı iş şehit cenazesine koşturmak ama onu bile
böldünüz arkadaşlar ya. Bu nasıl bir vicdandır kardeşim? PKK’yla doğuda
mücadele ederken şehit olana 80 bin lira, 15 Temmuz şehidimize -onun da sayısı
belli değil ha; 251, 253, 256, en son 241’de karar kıldınız- 300 küsur bin
lira. Ne bu? Allah aşkına biri çıksın söylesin, şehitler nasıl farklı olabilir?
Burada da Allah yanınızda ha(!) Maşallah, öyle bir Allah tanımı yapıyorsunuz
ki…
Bakın, beni dinlemiyorsunuz,
Kemal Kılıçdaroğlu’nu zaten dinlemiyorsunuz; biz düşmanız ya. “Bu Mecliste
kimse olmasın.” Olur, hepimizi atın, 550 AKP milletvekiliyle gelin. Bana
söyleyin, bir vicdan sahibi çıksın söylesin: Bundan farklı ne yapacaksınız?
Ciddi söylüyorum, neyi isteyip de yapamıyorsunuz arkadaşlar? Bütün derdiniz
-tekrar söylüyorum- bu rejimi değiştirmek, bunu yapmayın. Bu cumhuriyetin
kubbesi Atatürk ve laikliktir, oynamayın kilit taşıyla. (CHP sıralarından
alkışlar) Yıkacaksınız o kubbeyi, kalacağız hep beraber altında. Yapmayın
bakın, inanın ki yapmayın! Bunu yapanlar tarih boyunca hiç umur görmediler,
yapmayın!
Beni dinlemiyorsunuz, belki
bunları dinlersiniz:
“O ihtişâmı elinden niçin
bıraktın da,
Bugün yatıp duruyorsun
ayaklar altında?
“Kadermiş!” Öyle mi? Hâşâ, bu
söz değil doğru;
Belânı istedin, Allah da
verdi… Doğrusu bu.
Talep nasılsa, tabîî, netîce
öyle çıkar,
Meşiyyetin sana zulmetmek
ihtimâli mi var?
“Çalış!” dedikçe Şerîat,
çalışmadın, durdun,
Onun hesâbına birçok hurâfe
uydurdun!
Sonunda bir de “tevekkül”
sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla
maskaraya!
Bırak çalışmayı, emret
oturduğun yerden,
Yorulma, öyle ya, Mevlâ
ecîr-i hâsın iken!
Yazıp sabahleyin evden
çıkarken işlerini;
Birer birer oku tekmîl edince
defterini;
Bütün o işleri Rabbim görür:
Vazîfesidir…
Yükün hafifledi… Sen şimdi
doğru kahveye gir!
Çoluk çocuk sürünürmüş
sonunda aç kalarak…
Hudâ vekîl-i umûrun değil mi?
Keyfine bak!
O’nun hazîne-i in’âmı kendi
veznendir!
Havâle et ne kadar masrafın
olursa… Verir!
Silâhı kullanan Allah, hudûdu
bekleyen O;
Levâzımın bitivermiş, değil
mi? Ekleyen O!
Çıkıp kumandası altında ordu
ordu melek;
Senin hesâbına küffârı
hâk-sâr edecek!
Başın sıkıldı mı, kâfî senin
o nazlı sesin:
“Yetiş!” de, kendisi gelsin,
ya Hızr’ı göndersin!
Çoluk çocuk O’na âid: Lalan,
bacın, dadın O;
Vekîl-i harcın O; kâhyan,
müdîr-i veznen O;
Alış seninse de, mes’ûl olan
verişten O;
Ya sen nesin? Mütevekkil!
Yutulmaz artık bu!
Biraz da saygı gerektir… Ne
saygısızlık bu?
Hudâ’yı kendine kul yaptı,
kendi oldu Hudâ;
Utanmadan da “tevekkül” diyor
bu cür’ete… Ha?”
Ben demiyorum, Mehmet Akif
Ersoy diyor. Hani çok öykünüyorsunuz ya.
Evet, sevgili kardeşlerim,
sonunda, bakın, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Genelkurmayı Alman Genelkurmayına
ihale edilmişti. Falkenhaynlar, işte Von Goltz paşalar, bilmem neler, Liman von
Sandersler cirit atıyordu. Şimdi de, bak, Genelkurmaya bir Amerikan irtibat
subayı geldi. Ve şimdi, aynı Genelkurmay, bizi, yarın Anıtkabir’e “ordu-millet” buluşmasına çağırıyor. Teşekkür
ediyorum o Genelkurmay Başkanına. Ama, Sayın Genelkurmay Başkanına
hatırlatıyorum, ona bu emri verdirenlere hatırlatıyorum: Biz her daim
Anıtkabir’deyiz, ev sahibi biziz, hepinizi Anıtkabir’e bekleriz.
Saygıyla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bozkurt.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkan, sayın konuşmacı kürsüden yaptığı konuşmada, bizim, din devleti
kurmak istediğimizi, mürtecilerle iş birliği yaptığımızı, herkese düşman
olduğumuzu… Tabii, herkese düşman olarak bütün bunları yapıyoruz…
BAŞKAN – Buyurun.
Sataşmadan dolayı iki dakika
süre vereyim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Anlatayım.
CHP’ye düşman olduğumuzu…
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU
(Giresun) – Biraz da öylesiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Daha sayayım mı? Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim, iki
dakika sataşmadan dolayı size söz vereceğim.
Lütfen yeni bir sataşmaya
meydan vermeyelim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’un 669 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu bol miktarda laiklik endişesi taşıyan ve
iktidarı sürekli “din devleti kurmak”, “İslamcı bir tahayyülle davranmak”
şeklindeki CHP’nin o klasik suçlamasının geçmişte kaldığını düşünüyordum. Daha
rasyonel, daha Türkiye'nin gerçekleriyle ilgili bir dile evrilmişti epeydir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Tam
gerçek bu.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – Hatta, bizim de kafamızı karıştıran konuşmaları burada
yapıyorlardı; hatırlarsınız, bol miktarda ayete, hadise gönderme yaparak nice
konuşmalar da dinledik. Şimdi tekrar bu lafları duyunca, acaba CHP bunca
başarısızlık yaşayınca, psikolojide “regresyon” diyorlar, insan gerçek dünyada
hayal kırıklığına uğrayınca tekrar eski hikâyeye dönmek ister, regresyon böyle
bir şeydir; acaba böyle bir durum mu söz konusu CHP için? Ciddi manada
endişelendim çünkü CHP bizim için önemli, Türkiye siyaseti için de önemli.
Türkiye'nin gerçekleriyle yüzleşen bir CHP’nin konuşmasını dileriz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Regresyonun padişahı sizde!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – On dört yıldır iktidarda olan bir partiden “Din devleti
kuracaksınız.” diye bahsetmek, herhâlde, çok tutarlı bir yaklaşım olmaz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Çok
tutarlı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – “Herkese düşmansınız.”, “CHP’ye düşmansınız.”
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Çok
doğru.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – “Mürtecilerle iş birliği yapıyorsunuz.” Mürtecilerle iş birliği
yaparak eğer bu memlekette yüzde 50 oy alıp iktidar oluyorsak…
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) – Bütün okulları niye Ensar Vakfına peşkeş çekiyorsunuz o zaman?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – …burada hiç kimse böyle laiklik filan konuşması yapamaz, öyle bir
Türkiye yok; burada değil, Türkiye'nin hiçbir yerinde yapamaz. Türkiye özgür
bir ülke.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Hitler
de oy almıştı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – Hitler meselesine gelince: Bakın, kaç seçim yaşadık biz? Hitler kaç
seçim yaptı? Sürekli bu Hitler göndermesi yapılıyor, maalesef, bunu yapanlar
tarih bilmiyorlar, Türkiye'nin gerçekliğini bilmiyorlar. Seçimde kazanın, lafla
rekabet ederek değil, lafla birtakım yanlış algılar uyandırarak değil.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – O güne
de az kaldı inşallah.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – Millet nihai kararı veriyor ve her defasında millete gidiliyor;
demokrasi bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) –
Kendileri kaç seçim kazanarak geldi?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bostancı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Altay…
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
Sayın Bostancı, hatibimizin, Genel Kurulun ve Türkiye'nin zevkle izlediği
konuşmasını tahrif ederek iktidar partisine yönelik kastetmediği ifadeleri
itham ettiğini beyan etti. Dolayısıyla, hatibimize bir söz hakkı doğdu Sayın
Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Ama ne dedim?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ama
ben mi cevap vereyim? Ayrıca, CHP’yle ilgili de ithamları var.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Ne ithamı? İtham değil efendim, itham değil, bir değerlendirme, itham söz
konusu değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Onun
için ben cevap verme gereği duymuyorum ama sayın hatibin…
BAŞKAN – CHP’ye dönük
söylemleri için ben Sayın Bozkurt’a iki dakika süreyle söz veriyorum.
Sayın Bozkurt, lütfen yeni
bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’un,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Hocam, ben Hitler
benzetmesini tarihten örnek olarak yaptım, son derece doğru bir benzetme.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Çok yanlış, bakın, o çok yanlış.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
(Devamla) – Bakın, bir şey söyledim, dikkat edin. Hitler elbette seçimle geldi.
Siz bizim buradaki her eleştirimize “Ama, halk bize oy verdi.” diyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Kaç kere seçim yaptı Hitler, kaç kere seçim yaptı?
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
(Devamla) – Sevgili Hocam, ben biliyorum. Onu, Hitler’i asla ne sizinle ne de
AKP Grubuyla bir arada telaffuz etmem, bu aklımın ucundan geçmez; öyle bir şeyi
de bu ülke için hiç dilemem. Onu demiyorum, başka bir şeyi söyledim. Dikkat
ettiyseniz, sonunda diyor ki Hitler: “Bu onların tercihiydi, bize oy verdiler,
tabii ölecekler.” Faşizmin gittiği noktayı söylemek istedim.
Bakın, şimdi samimiyetle şunu
söyleyeyim: Ben burada konuşurken hakikaten üsluba dikkat etmeye çalışıyorum
ama bir bakın, lütfen. Bakın, diyorsunuz ki: “Yani Cumhuriyet Halk Partisi
terörü destekliyor.” Ya, insaf edin! Bütün bunları yapmak sizin hakkınız, biz
ne diyeceğiz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Ben böyle bir şey demedim ama siz bana cevap vermeye çalışıyorsunuz.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Devamla)
– Yani şunu demeye çalışıyorum Sevgili Hocam… Tabii, karşılıklı konuşmayalım.
Özür diliyorum Sayın
Başkanım.
Elbette, buradaki
söylediğimiz bu sözler ülkemizi esirgemek için. Elbette, hepimiz, şu Mecliste
bulunan bütün milletvekilleri inanıyorum ki bu ülkeyi en az benim kadar
seviyorlar, bu orduyu en az benim kadar seviyorlar; buna yüzde yüz eminim. Ama,
arkadaşlar, 317 kişilik AKP Grubunda şu gidişin doğru olduğunu, bu ülkenin
refaha gittiğini, selamete gittiğini, bu ülkenin şu anda başının belada olmadığını
düşünen varsa diyecek bir şeyim yok. Ama, yapmayın…
MEHMET METİNER (İstanbul) –
Var, var; biz öyle düşünüyoruz, hepimiz öyle düşünüyoruz.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
(Devamla) – Vardır, Sayın Metiner, seni biliyorum. Eminim öyledir. Nerede
istiyorsan konuşuruz, yani sıkıntı yok. Beni laf atarak susturamazsın, hiç
heveslenme.
MEHMET METİNER (İstanbul) –
Hepimiz öyle düşünüyoruz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
(Devamla) – Ama, sizi düşünmeye davet ediyorum.
MEHMET METİNER (İstanbul) –
Faşizmi de sizden öğrendik.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
(Devamla) – Faşizm konusunda da düşünün…
MEHMET METİNER (İstanbul) –
Kendi geçmişinize bakın.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
(Devamla) – …şu olaylar konusunda da düşünün ve…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT
(Devamla) – …CHP’nin geçmişine dil uzatmak için önce ağzını çalkala sonra
konuşalım. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (İstanbul) –
Kendi geçmişinize, Millî Şef’inize bakın. “Faşizm” kelimesini ağzınıza almayın.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 669 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/751) ve İçtüzük’ün
128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 419) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, sayın
milletvekilleri, grup adına sözler bitti.
Tümü üzerinde şahıslar adına
ilk söz İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’ye aittir.
Buyurun Sayın Sürekli. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 669
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce 15
Temmuz gecesi vatanı, milleti, bayrağı uğruna hain darbe kalkışması karşısında
belki de bir daha evlerine geri dönmemek üzere meydanlara koşan, bu hain
kalkışmaya karşı gereken çalışmaları yapan, bu kalkışmayı bertaraf eden başta
aziz şehitlerimiz olmak üzere gazilerimize, milletimize şükranlarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu süreçte, bu kalkışma sırasında 246
şehidimiz var, Cenab-ı Allah’tan hepsine rahmet diliyorum. Yine, aynı şekilde
ülkemizin, güzel yurdumuzun üstüne karabasan gibi çöken şer odakları, terör
örgütleriyle mücadelede şehadete eren yiğitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet
diliyorum. Onlar vatan uğruna, bayrak uğruna, millî irade uğruna
fedakârlıkların, kahramanlıkların en büyüğünü nasıl gösterdilerse Yüce Rabb’ime
yemin olsun ki bizler de onların uğruna can verdiği mukaddes emanetleri için
gerektiğinde aynı fedakârlığı göstereceğiz. Binlerce yıldır şehit kanlarıyla
sulanmış bu aziz vatanda hain emellerini gerçekleştirmelerine izin
vermeyeceğiz, operasyonlara izin vermeyeceğiz. FETÖ’nün de , PKK’nın da,
PYD’nin de, DEAŞ’ın da ve hain emelleri aynı olan tüm alçak örgütlerin, onların
üst akıllarının hesaplarını başlarına geçireceğiz.
Evet, 15 Temmuz gecesine bir
dönelim. Biraz önceki hatip de o geceyle ilgili bir tanımlama yaptı; bir darbe
kalkışması, evet. Ordu içerisindeki asker elbisesi giymiş bir grup terörist kılıklı
askerin kalkışması. Ama, o, bir kalkışma mıydı, o bir darbe kalkışmasıyla
sınırlı mıydı? Boyutuna bakarsak, eldeki diğer verilere de bakarsak bu, bir
istila girişimiydi, bu, bir postmodern istila girişimiydi. Diğer bütün veriler
de bunu destekliyor. Evet, o istila girişimine karşı bu Gazi Meclis de, bütün
milletimiz de hep beraber karşı koyduk. O gece neler oldu? Türkiye Büyük Millet
Meclisine, millî iradenin tecelli ettiği buraya bomba atıldı. Helikopterlerden
masum halkın üstüne ateş açıldı. Milletin parasıyla satın alınan milletin
tankıyla millet ezilmeye kalkıldı. Bunları unutmayacağız, unutturmayacağız. Hep
beraber de…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz
de unutmayacağız, biz de unutmayacağız elbette.
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) -
Bütün milletimiz, burada o akşam Parlamentoda bulunan bütün temsilciler hep
beraber karşı koyduk.
Bundan sonra ne yapacağız?
Tabii ki, devlet refleksini gösterecek. “Bir daha böyle şey olmasın, böyle
kalkışma olmasın, böyle bir istila girişimi olmasın.” diye gerekeni yapacağız.
Gereken nerede? Gereken Anayasa’da. Nedir bu? Olağanüstü hâl. Anayasa’nın
119’uncu, 120’nci, 121’inci maddelerinde yerini bulmuş. Buna dayanarak burada
geldik, Milliyetçi Hareket Partisi de sağ olsun, destek verdi, olağanüstü hâl
ilanını yaptık. Ondan sonra da bunun gerekleri olarak olağanüstü hâlde neler
yapılabilir? Olağanüstü hâlde açıkça sıralanmış: Vatandaşlara para, mal, hizmet
yükümlülüğü getirilebilir. Temel hak ve hürriyetler kısmen ve tamamen
durdurulabilir. Yine, kanun hükmünde kararnameler çıkarılabilir. Bizler de
bunun gereği olarak kanun hükmünde kararnameleri çıkarmaya başladık. İşte,
onlardan biri olan 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yi de bugün burada
görüşüyoruz.
Evet, devlet refleks
gösterdi, savunmasını gösterdi: “Bir daha kamu otoritesine böyle kalkışma
olmasın, bir daha istila girişimi olmasın. Kırk yıldır sinsice devlete sızan bu
hain, alçak FETÖ terör örgütü devletten temizlensin.” Bu ortamı fırsat bilen
diğer, devlete kastetmiş terör örgütleri de temizlensin. İşte yapılan bu, bunları
yapıyoruz, bu kanun hükmünde kararnamelerle bunların gereklerini yerine
getiriyoruz.
Evet, hatibi dinledik,
yapılanları eleştiriyor. Tabii eleştireceksiniz, sizin eleştirileriniz bize,
modern demokrasilerde, çağdaş demokrasilerde yol gösterici olacak.
MEHMET METİNER (İstanbul) –
Atatürk’le ne alakası var? Kim Atatürk’e ne yapmış?
KEREM ALİ SÜREKLİ (Devamla) –
Ancak bu kadarı fazla yani milyonlarca mağdurdan bahsetmek biraz haksızlık
oluyor. Bu düzenlemeleri Hükûmetimiz yaparken nasıl hareket ediyor? Hükûmetimiz,
çok net ifade edildi, Sayın Cumhurbaşkanımız da... Biz burada intikam
duygusuyla değil, merhamet duygusuyla değil, adalet duygusuyla hareket
ediyoruz, etmeye çalışıyoruz. Tabii ufak tefek aksaklıklar olabilir, kamu
kurumlarında binlerce ihraçla uğraşıyoruz. Kurumlarımızı ben buradan tebrik
ediyorum, gerçekten çok çok büyük oranda isabet vardır bu çalışmalarda.
Mağduriyet edebiyatı yapılıyor. Sayın Başbakanımızın da deyimiyle: “Esas mağdur
olan, 246 şehidimizin yakını, gazilerimiz, milletimiz.” Milletin üzerine tank
geldi o akşam. Lütfen, eksikler varsa bunları dile getirelim.
İşte, kanun hükmünde
kararnamelerle, yeni çıkaracağımız kanun hükmünde kararnamelerle gereğini de
yapıyoruz. Ancak yapılan başarılı çalışmaları, titizlikle günlerdir, aylardır
yapılan bu çalışmaları gölgelemeyelim. Bu çalışmaları gölgelersek bazılarının
ekmeğine yağ süreriz, bu iş sulandırılmış olur.
Ben muhalefetten burada,
özellikle tabii ana muhalefet partisinden bu konuda daha yol gösterici bir
çalışma bekliyorum; bu işin sulandırılmasına zemin hazırlamasınlar, bu işe
gölge düşürmesinler.
Evet, başka şeylere
değinecektim, Avrupa’ya değinecektim, bizim kanun hükmünde kararnamelerimizi,
OHAL’imizi eleştiren Fransa’dan bahsedecektim. İki tane terör olayında OHAL
ilan ettiler, bir yıldır OHAL’leri sürüyor. Bizi eleştiren Avrupa’dan,
Macaristan’dan örnek verecektim. 1.294 sığınmacıyı ülkelerine kabul etmemek
için referandum yapan Macaristan mı bize yol gösterecek, onlar mı bize insan
haklarını öğretecek veya FETÖ’ye kucak açan Amerika Birleşik Devletleri mi
bizim buradaki OHAL’imizi eleştirecek? Hiçbirinin hakkı yok. Biz refleksimizi
yapıyoruz, kendimizi korumak için gerekeni yapıyoruz, onlar kendi işlerine
baksınlar, kendi ülkelerindeki insan hakları ihlallerine, kendi demokrasilerine
baksınlar.
Son olarak da şunu ifade
etmek istiyorum: Bu süreçte en büyük kazanımımız şuydu: Yenikapı ruhu. 7
Ağustosta 5 milyon vatandaşımız İstanbul’da Yenikapı’da bir araya geldi,
muhteşem bir manzaraydı. Katkısı olanlara teşekkür ediyoruz. Ama lütfen, bu
Yenikapı ruhunu bozmayın. Biz bozdurmayacağız. Siz ne yaparsanız yapın Yenikapı
ruhu bozulmayacak. Çünkü bunu millet istedi, millet oluşturdu, millete rağmen
bir şey olmaz. Yenikapı ruhu da devam edecek. Hep beraber yine millî iradenin
hâkimiyeti için çalışacağız. Eksikler varsa düzeltiriz ama tekrar altını
özellikle çiziyorum, FETÖ’yle yapılan bu mücadelede devlet organlarının,
Hükûmetimizin, Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, bakanlarımızın başarıyla
yaptığı bu mücadeleye kimse gölge düşürmesin. Hep beraber inşallah bunun sonunu
getireceğiz.
Evet, görüştüğümüz 669 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname’de bazı düzenlemeler yapıyoruz. Yüksek Askerî Şûranın
yapısını değiştiriyoruz. Yüksek Askerî Şûrada Başbakan, Genelkurmay Başkanı,
İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, Adalet Bakanı, kuvvet komutanları ve Millî
Savunma Bakanı olacak. Eskiden yer alan Jandarma Genel Komutanı, Donanma
Komutanı, ordu komutanları, orgeneraller ve oramiraller yer almayacaklar.
Yine, bu kanun hükmünde
kararnameyle askerî okullarda düzenlemeler yapıyoruz.
Yine, sağlık alanında
düzenlemeler yapıyoruz.
Askerî yargıda düzenlemeler
yapıyoruz. Yalnız demin yanlış bir ifade oldu, askerî yargı Adalet Bakanlığına
değil, askerî hâkimler ve askerî mevzuat bundan sonra Millî Savunma Bakanlığına
bağlı olacak; bunu da burada düzeltmek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Sürekli.
Şahısları adına ikinci ve son
konuşmacı Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar.
Buyurun Sayın Baydar. (CHP
sıralarından alkışlar)
METİN LÜTFİ
BAYDAR (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 669 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Güneydoğuda
terörle mücadelede ya da Suriye’de, Irak’taki askerî operasyonlarda görev yapan
er, erbaş, uzman, astsubay veya subay, hatta görev yapan polis memuru veya
güvenlik görevlisi olduğunuzu düşünün; kendiniz, çocuğunuz veya bir yakın
akrabanız olduğunu düşünün ya da olanlar varsa onlara sorun; sınır karakollarında
nöbet tutan askerlerimize sorun ya da Sayın Bakan, yanınızdaki askerî personele
sorun: Bir operasyon olduğunda ve Allah korusun yaralandıklarında hangi
hastanede tedavi görmek isterler? Nihai tedavilerinin nerede yapılmasını
isterler? Kahir ekseriyetle, bu sorunun cevabı “Askerî hastane ve sonuçta
GATA’da tedavi görmek isterim.” olacaktır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerini dünyadaki diğer askerî ordulardan ayıran en önemli özellik,
ordunun “Peygamber ocağı” olarak adlandırılması ve savaşta, operasyonlarda
şehitlik ve gazilik mertebelerinin var olmasıdır. Bir operasyonda ya da savaşta
Mehmetçik’imizin yegâne sağlık güvencesi olan askeri tababet ve sıhhiyenin
uygulanacağı yer olan askerî hastaneleri ve GATA’yı kapatıp Sağlık Bakanlığı
hastanelerinden biri hâline dönüştürürseniz, yarın ruzumahşerde şehitlerimizin
ve gazilerimizin vebali sizlerin boynundadır.
Değerli
milletvekilleri, Gülhane ismiyle 1898’de açılmıştır. Adını Topkapı Sarayı’nın
Gülhane Bahçesi’nden almıştır. Ordumuzun seferlerdeki sıhhiye ihtiyaçlarının
giderilmesi için gerekli olan tabip ve sağlık personelini yetiştirmek amacıyla
kurulmuştur. Osmanlı’nın tababetteki reform anlayışının model örneğidir. Hani,
devamlı “Osmanlı” diyorsunuz ya… Gülhane Askerî Tababet Tatbikat Mektebi,
kurulduğu günden bugüne, ülkemizdeki tıp biliminin merkezi ve hastalarına
gösterdiği ihtimam açısından da örnek olmuştur. Osmanlı’dan cumhuriyete uzanan
tıbbi bilgi ve kültür aktarım çabalarının mihenk taşıdır. Cumhuriyetin
kurulması sonrasında, frengi, sıtma, verem, trahom gibi hastalıklara karşı
verilen savaşta Gülhaneli hekimleri ön saflarda buluyoruz.
Rahmetle analım; Refik
Saydam, Tevfik Sağlam, Abdülkadir Noyan gibi hekimler ülkemizin sağlığına
önemli katkılar sağlamışlardır.
Memleket için fedakârca
çalışmak, tıbbi, bilimsel ilkelere bağlı kalmak, hastası için en iyisini
gerçekleştirme çabası, Gülhane’den yetişen tüm hekimlerin ortak hasleti olarak
Gülhane eğitiminin içine işlemiştir.
Askerî tıp, Silahlı
Kuvvetlerin savaşma gücünü zinde tutmak ve muhafaza etme amaçlı tıbbi müdahale
ve uygulamaların tümüdür. Sivil doktorlarla askerî operasyon yapamazsınız.
Ayrıca, Cenevre Sözleşmesi gereği, sivil personelin harekât alanında görev
yapamayacağı da unutulmamalıdır. Dalgıç tabipliği, uçuş tabipliği, harp
cerrahisi askerî tababetin özel uzmanlık alanlarıdır.
Önerimiz, Gülhane sağlık
bilimleri üniversitesinin kurulmasıdır. Bu üniversite içerisinde; Gülhane Tıp
Fakültesi, Gülhane Diş Hekimliği Fakültesi, Gülhane Eczacılık Fakültesi,
Gülhane Sağlık Bilimleri Fakültesi, Gülhane Sağlık Hizmetleri Meslek
Yüksekokulu, Gülhane Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Gülhane harp cerrahisi
enstitüsü ve teknokent olmalıdır. Bu üniversite, YÖK içerisinde sivil bir
üniversite olarak kurulmalı, Millî Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığıyla
bir protokol yaparak, Kara, Deniz, Hava ve Jandarma Genel Komutanlığının
ihtiyaç duyacağı tıp fakültesi öğrencisini, uzman doktoru, öğretim üyesini ve
yardımcı sağlık personelini yetiştirmelidir. Sivil ve askerlerin birlikte
çalışacağı bir özgün model olmalıdır. Örneğin, tıp fakültesine 200 öğrenci
alınacak ise 100’ü askerî öğrenci, 100’ü sivil öğrenci olabilir.
Ayrıca, eski
adlarıyla İstanbul’daki Haydarpaşa Askerî Hastanesi, Ankara’daki TSK
Rehabilitasyon Merkezi ve Sağlık Bakanlığına devredilen tüm askerî hastaneler
bu üniversite bünyesine alınarak özgün ve tematik bir üniversite modeli ve
askerî sağlık hizmeti geliştirilebilir. Bu modelle, ülkemizdeki modern tıbbın
kurucusu ve geliştiricisi olan “Gülhane” adının şu anda bağlı olduğu Sağlık
Bakanlığının onlarca eğitim araştırma hastanesi içerisinde kaybolup gitmiş
olması da engellenmiş olacaktır. Deontolojinin gereği olan vefayla geçmişimize
saygı yerine getirilmiş ve 118 yıllık tarihî misyon devam ettirilmiş olacaktır.
Şimdi, gelelim
bazı çarpıtma, aldatmaca ve yalanlara. Neymiş efendim, askerî hastanelerde
verimlilik yokmuş. Askerî hastanelerde verimlilik bakkal dükkânı hesabıyla
bakılan hasta sayısıyla ölçülmez. Verimlilik savaş ve terör anında askerî
hastanenin tüm kadrolarıyla yirmi dört saat hazır olma yeteneğiyle ve anında
başarılı müdahalesiyle ölçülür. GATA’da terörle mücadele harekâtı kapsamında
2015 yılında 164, 2016 yılında ise 581; toplam 745 yaralı gazimiz yatarak
tedavi görmüştür. Şehit oranımız yüzde 3,8’dir, gelişmiş ülkelerde bu oran
yüzde 10’un üzerindedir. Derdiniz barış zamanı sivil hasta bakmak ise yüzde 10
olan sivil hasta kontenjanını kaldırırsınız olur biter. Hiçbir şey vatanı için
gözünü kırpmadan canını veren benim Mehmetçik’imin tırnağından dahi daha
kıymetli olamaz.
Gelelim “Biz
istenilen askerî doktoru sözleşmeli subay olarak dışarıdan temin ederiz.”
aldatmacasına. Son beş yılda tüm ilanlara rağmen Deniz Kuvvetlerine 41, Hava
Kuvvetlerine 36, Kara Kuvvetlerine 2 dışarıdan muvazzaf tabip bulunabilmiştir.
Demek ki askerî tıp fakültesinden yetiştirmezsen ve yetişen gencin önüne kıta
hizmeti sonrası uzmanlık gibi bir hedef koyamaz isen askerî tabip bulamıyorsun.
Bir de “Gülhaneye en düşük
puanla giriyorlar.” çarpıtması var. Gülhaneyi kazanan öğrenci, askerî öğrenci
olabilmek için heyete girer.
İlk olarak: Gözü 3 numaradan
fazla miyop ise, belinde küçücük bir eğrilik ya da açıklık var ise, ayağında
düztabanlık var ise askerî öğrenci olamaz.
İkincisi: Fiziki yeterlilik.
1.500 metreyi belirli bir sürenin altında koşamaz ise askerî öğrenci olamaz.
Üçüncüsü: Emniyet Genel
Müdürlüğünden yapılan güvenlik soruşturması uygun değil ise askerî öğrenci
olamaz.
Bu nedenle, haksızlık
yapmayalım. Gülhaneye girebilmek için tek kriter üniversite sınavı değildir.
Hodri meydan: Gülhane sağlık bilimleri üniversitesini kuralım; 100 sivil, 100
askerî öğrenci alalım; göreceksiniz, sivil öğrencilerin puanı Türkiye’deki ilk
3 tıp fakültesi içerisinde olacaktır.
Şimdi, gelelim “Diyarbakır’ı falan
gördükleri yok.” yalanına. 15 Temmuz 2015 tarihinden itibaren Diyarbakır,
Şırnak, Hakkâri, Tatvan, Van, Elâzığ, Erzincan ve Adana’da Gülhaneden yirmi bir
günlük periyotlar hâlinde çeşitli branşlarda 275 öğretim üyesi ve uzman tabip,
42 yardımcı sağlık personeli görevlendirilmiştir. 12 Mart ve 10 Haziran 2016
tarihleri arasında ise yalanı söyleyen Sağlık Bakanlığının isteğiyle Nusaybin
ve Yüksekova Devlet Hastanelerinde çeşitli branşlarda 64 öğretim üyesi ve uzman
tabip ile 21 ameliyathane teknikeri görevlendirilmiştir. Toplamda 402
görevlendirme yapılmıştır.
Kapatılma gerekçesi olarak
öne sürülenlerden biri de, neymiş efendim, Gülhane FETÖ yuvası olmuş.
Gülhanedeki bütün FETÖ’cüleri ayıkladınız; peki, neden kapatıyorsunuz? Neden
FETÖ’cü bulup ayıkladığınız fakültelerin ve okulların hepsini kapatmıyorsunuz
da “İçinde FETÖ’cü bulundu.” diye yalnızca Gülhaneyi kapatıyorsunuz? Yoksa
Menzilci olduğu dillendirilen Sağlık Bakanının başka hesapları, başka hırsları
mı var? Bunu bilmek istiyoruz. Yapmayın, yazıktır. Çanakkale Savaşı’nda bütün
sınıfları şehit olduğu için mezun veremeyen askerî tıbbiyelilerin kemiklerini
sızlatıyorsunuz.
Gülhanede yetişmiş bir sivil
öğretim üyesi olarak sizleri tarih önünde son kez uyarıyorum: Nasıl ki istihkâm
bölüğünün görevini belediye üstlenemez ise askerî tıbbiyenin rolünü de Sağlık
Bakanı, hele bakkal hesabı yapan bir Sağlık Bakanı asla üstlenemez.
Hepinize teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) –
Fakülteler ve hastaneler çok başlı olamaz, bunu bil, olmaz öyle bir şey.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) –
Olur, bal gibi olur.
BAŞKAN – Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler böylece tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 18’inci maddenin (a) bendi, 18’inci
maddenin (b) bendi ve 20’nci maddeye bağlı geçici madde 13 ve geçici madde 14
dâhil olmak üzere 1 ila 28’inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde
gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Mehmet Günal’a aittir.
Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 15
Temmuzdan bu yana yaşamış olduğumuz bu olağanüstü durumla ilgili kanun hükmünde
kararnameleri görüşüyoruz.
Öncelikle, oraya geçmeden
önce, bugün, açılışta gündem konusu yapılan Sayın Yedekci’nin konuştuğu ve
Sayın Bostancı’nın cevap verdiği Şişli’deki durumla ilgili kısa bir bilgi
vermek istiyorum çünkü bu konu bugünün meselesi değil. Ben şahsen üç yıldır,
olay başladığından beri takip ediyorum Sayın Bostancı. Ayrıntılı bilgileri de
size, dosyayı, birazdan -yukarıda olduğu için- takdim edeceğim, gündem yoğunluğundan
dolayı -bir yukarı bir aşağı- yetişemedim. Ama kısaca şunu söyleyeyim: Orası
bir eğitim yuvasıydı. Şişli’deki teknik okullar kampüsüdür bahsetmiş olduğumuz
yer. Çok kısa bilgi vereyim dememin nedeni o, çok uzun bir konu. Özetle, bir
okul kampüsü, vakıflarla ilgili düzenleme kullanılarak Bulgar din adamına ait
iken devlete kalmış, orası da 1958 yılından beri -yapılan tahsisle- okul
olarak, okul alanı olarak tahsis edilmiş. Bundan iki üç yıl önce bir iş adamı
Bulgar Vakfıyla anlaşarak Bulgar Vakfı da Vakıflardan bunu alarak yüzde 50
yüzde 50 kâr paylaşımı şeklinde ihale etmiş. Biz daha önce defalarca Millî
Eğitim Bakanına da Çevre Bakanına da bunları ilettik, hatta Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı da imar tadilatıyla 2,5 emsal vererek orayı iş alanı hâline getirdi.
Geçmişten bugüne Vakıflarla ilgili, Millî Eğitimle ilgili kararlar var. Eğer
böyle bir hak talep edilirse “Devlet parasını versin, burası okul olarak
kalsın.” diyen 1958 tarihli yazı var. Onun için ben size takdim edeyim. Hele
hele böyle dönem arasında bir an önce başlanması daha ayrı bir garabet. Evet,
bir kısmını Sayın Bostancı’nın da dediği gibi, okul alanı bırakarak yapmışlar
ama başka yerlere belki okul alanı yapacaklar. Önemli olan, orası bütün gariban
çocuklarımızın okuduğu ve sanayiye ara eleman yetiştiren, motor teknik, meslek
liseleri gibi birçok lisenin bir arada olduğu çok büyük bir eğitim kampüsüydü;
kaygımız ondan dolayıdır. Başka yerlerde geliştirme yapılabilir. Ben ayrıntılı
bilgiyi tekrar sizlere sunacağım, komisyonda da ilgili bakanlara geldiği zaman
zaten ileteceğim, geçmişte de ilettiğimiz bilgiler var. Orası bir eğitim
kampüsü olmaktan çıktı, şimdi bir iş merkezi hâline dönüşüyor maalesef. Rantsal
dönüşüm o anlamda devam ediyor. Açıkçası bu KHK, daha önce çıkmış olan KHK’lar
-biliyorsunuz, olağanüstü hâl KHK’sı olarak bunlar geliyor- olağan dönemde de
bizim hep “Meclisten geçsin.” dediğimiz kanunlardı.
15 Temmuzda
yaşamış olduğumuz bu darbe teşebbüsünde, hepimizin burada, bir kısmınızla
birlikte benim de Sayın Başkanla beraber kürsüde olduğum bir anda başlayan
bombardımanla bu tecrübeyi hep birlikte yaşamış olduk. Tabii ki bununla ilgili
gerekli bütün önlemlerin alınması gerekir. Bütün kurumlarda da kimler
karıştıysa onlarla ilgili soruşturmaların tamamlanması, suçlu olanların
cezalandırılması gerekir. Ama, şuna da dikkat etmemiz lazım: Özellikle, olayın
hemen akabinde yaşanan birtakım şeyler gerçekten yüreklerimizi burkmuştur. Türk
Silahlı Kuvvetlerine karşı topyekûn bir harekete geçilmesi ve Türk Silahlı
Kuvvetlerimizi küçük düşürecek birtakım yayınların yapılması bizi yaralamıştır.
Bizim için ordu, peygamber ocağıdır. Türk milleti, ordu millettir. Gerçekten de
bana arkadaşlarım sordular, uluslararası toplantılara da katıldık, bunun
arkasından heyetler hâlinde belli yerlere gittik, sizler de biliyorsunuz,
basınla yaptığımız röportajlarda, burada bu tecrübeyi yaşayan, o anda Mecliste
olan arkadaşlarımızın temsilcisi olarak bizlerle mülakat yaptılar, Yenikapı
toplantısından sonra dediler ki: “Sizin için en dikkat çekici şey neydi?” Dedim
ki “Benim için en önemli olan şey, Genelkurmay Başkanımızın şahsında Türk
Silahlı Kuvvetlerine Türk milletinin göstermiş olduğu teveccühtür.” 30’dan
fazla defa tezahüratla kesilmesi, milletimizin Türk Silahlı Kuvvetlerinin
tamamını aynı kefeye koymadığını gösteriyor. Biz burada kanun yapıcılar olarak,
sizler de Hükûmet olarak buna dikkat etmemiz gerekiyor, komutanlarımız
yanınızda.
Evet, suçluyu ayıklayalım ama
bunu yaparken de birtakım şeylere dikkat edelim. Daha önceki gün yine bir
subayımızın gururuna yediremeyerek intihar ettiğini duyduk, yeni yani. Şimdi
burada… Bizim askerimiz, polisimiz gururludur. “Evet, bunu yapalım ama onu
yaparken şimdi bu arada da daha önceden bekleyen Türk Silahlı Kuvvetleriyle
ilgili dizaynlarımızı yapalım, aceleyle bunları hemen kapatalım,
birleştirelim.” demek biraz yanlış olur. Sistemde reforme edilmesi gereken yer
varsa burası yasama, burası Gazi Meclis; gelirsiniz, hepsini getirirsiniz,
burada tartışırız, gerekli kurumlardan görüşler alınır, bizler de görüşlerimizi
sunarız, değişiklikleri yaparız. Ülkemizin gelişmesi için, hele hele şu anda
dört bir yanımızdan terör saldırılarıyla, değişik açılardan yapılan
kuşatmalarla karşı karşıya olduğumuz bir ortamda, evet, güvenlik
kuvvetlerimizin reforme edilmesi normaldir, varsa içinde darbe teşebbüsüne
karışanlar ayıklanmalıdır ama toptancı bir yaklaşımı doğru bulmuyoruz.
Bu kapsamda, burada yapılan
düzenlemelerde de Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz en başta söyledik,
Jandarmayla ilgili bir düzenleme yapılacaksa yapalım ama biz sadece bağladık
İçişleri Bakanlığına. Sorun bitti mi? Yani, basit bir örnek vereyim, işte, İl
İdaresi Kanunu var -orada, siz bunu koydunuz- diyor ki: Yargı mensupları ve
askeriye hariç ilin idaresi onda. Askeriye valinin emrinde değil. O değişikliği
yapmadan nasıl yapacağız? Örnek olarak söylüyorum. Birçok reform çalışması
yapmamız gerekiyor. Ha “Biz o anda yaptık, KHK’ya koyduk, oldu.” dediğimiz
zaman maalesef o olmuyor.
Askerî okullarda da yine aynı
şey. Toptancı yaklaşıyoruz arkadaşlar. Evet, onları ayıklayalım ama sınav
sisteminde bir şey varsa… İnsan kalitesiyle ilgili bu, okulla ilgili değil ki.
Oraya koyduğumuz insanlar yine kayırmacı olur, yine farklı bir şey olursa
yeniden orada kötü bir şey olur. “Üniversiteye dönüştürelim.” dedik, tamam.
Sonra, yanlışların bir kısmından kısmen dönüldü, Silahlı Kuvvetlerle ilgili de,
okullarla ilgili de ama hâlâ sağlıkla ilgili, eğitimle ilgili şeyler devam
ediyor. “Efendim, şuraya bağlayalım, buraya bağlayalım.” Önemli olan bir yere
bağlanması değil, orada bir kurum kültürünün oluşması ve bunun etkin bir
şekilde çalışması. Güvenlik zafiyeti oluşturmadan, ülkemizin geleceği
açısından, dünyada itibar açısından Türk Silahlı Kuvvetlerinin en etkin
şekilde, en modern silahlarla donanmış bir şekilde… Evet, “Yurtta barış,
dünyada barış.” ama bunu sağlarken de dosta güven, düşmana korku verecek bir
yapı olması lazım. Onun için de “ordu millet” dediğimiz, “Peygamber ocağı”
dediğimiz bu ordu yapısının bozulmaması gerekiyor. Dünyanın hiçbir yerinde
çocuğunu kınalayıp askere gönderen başka bir millet yok, yani vatana feda
olsun, kurban olsun diye gönderiyor. Bakıyoruz, cenazelere de çok
etkileniyoruz, anneler, babalar geliyor, diyor ki babası: “Ben de hazırım, bir
tane daha oğlum var, o da feda olsun.” Şimdi, biz eğer o maneviyatı yıkarsak,
insanların güvencini, inancını kırarsak bu kuruma onları yeniden yapamayız.
Yeniden ordu kurarız, yeniden silah alırız, yeniden donanımını yaparız ama o
manevi şeylerle başa çıkamayız.
Onun için, başta
güvenliğimizi sağlayan Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet mensuplarımız olmak
üzere, bütün kurumlarda bu hassasiyeti göstermemiz gerekiyor. Bir taraftan
bunları cezalandıralım, yeniden sistemi toparlayalım derken, öbür taraftan
farklı mağduriyetler ve kurumlar arası sorunlara yol açacak düzenlemelerden de
kaçınmak gerekiyor. Bunun içerisinde de arkadaşlarımızın maddelerle ilgili
önerileri olacak. O önergelerde değişiklikleri yine tartışacağız. Ama, esas
itibarıyla, bir an önce bu yargılama süreçlerinin tamamlanması, kurunun yanında
yaşın da yanmasına sebep olacak toptancı yaklaşımlardan uzaklaşılması
gerekiyor. İnşallah, bizim sizlere iletmiş olduğumuz öneriler, bizim sizlere
daha önce iletmiş olduğumuz, parti olarak, kurumsal olarak da iletmiş olduğumuz
bu yanlışlarla ilgili değerlendirmeler bir an önce yapılır, masum olanlar
ayıklanır. Aksi takdirde, daha büyük sosyal yaralar açılmasına neden
olunacaktır.
İnşallah, milletimizin
geleceği açısından bu düzenlemeler yapılarak, suçluların bir an önce
yargılanması tamamlanarak cezalandırılır; diğer masum insanlarımızın veya onlar
tarafından kandırılmış olan insanlarımızın da bir an önce normal hayata
dönmeleri sağlanır.
Ben bu dileklerle tekrar
teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Günal.
Şimdi söz sırası Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Murat Emir’e aittir.
Buyurun Sayın Emir. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Biz bu kanun hükmünde
kararnamede de daha öncekilerde de neyi konuşuyoruz? Konuştuğumuz, temel olarak
devletin yeniden yapılandırılması. Bu ihtiyaç niye oluştu, nereden çıktı bu
ihtiyaç? 15 Temmuz darbe girişiminden. Peki, Türkiye'yi 15 Temmuza kim taşıdı?
15 Temmuza gelene dek Türkiye'yi on dört yıl kim yönetti? O kadroları
Fetullahçı yapılanmaya kim tahsis etti? Kim buna göz yumdu? Millî Güvenlik
Kurulundan başlamak üzere, bütün istihbarat raporlarına, devletin bütün
raporlarına, belgelerine rağmen buna kim göz yumdu? Hatta, Silahlı Kuvvetlerin
komutanı bu raporu Başbakana götürdüğü zaman “Ya, Paşam, bunlarla çok fazla
ilgilenmeyin, fazla büyütüyorsunuz.” kim dedi? İşte, değerli arkadaşlar, burada
temel olarak konuşmamız gereken budur. AKP iktidarı Fetullahçı yapılanmaya
yardım ve yataklık yapmıştır. Sonuç olarak, sizler bizim bildirgemizi suç
duyurularıyla korkutamazsınız, bizi çekindiremezsiniz. İstediğiniz kadar suç
duyurusunda bulunun sonuç olarak sizlerin FETÖ terör örgütüne yaptığı yardım ve
yataklığı gizleme olanağınız yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
olağanüstü hâli çok sevdiniz, haksız hukuksuz bir uygulama. Zaten OHAL’in
kurallarının da hiçbirine uymuyorsunuz, dışına taşıyorsunuz ve uzattıkça da
uzatıyorsunuz. Ben buradan sormak istiyorum: Nereye kadar Türkiye'yi OHAL’le
yöneteceksiniz? Türkiye'yi gerçek bir anayasal düzene, bir demokrasiye, en
azından kabul edilebilir bir hukuk düzenine ne zaman getireceksiniz? Bakın,
Türkiye yanıyor, enflasyon artıyor, döviz almış başını gidiyor, Türkiye'de her
yerde kanlı eylemler oluyor ve siz hâlâ OHAL’i kendi diktatöryal rejiminizi
inşa etmek için kullanma gayretindesiniz.
Değerli arkadaşlar, keyfî
uygulamalar yapıyorsunuz, bunların hepsi Anayasa’ya aykırı, bunların hepsini
götüreceğiz. Her ne kadar Anayasa Mahkemesi sizin hoşunuza gidecek bir karar
vermek uğruna kendi tarihini lekeledi ve evrensel hukuk ilkelerini ve
Anayasa’yı da görmezden geldi ama önünde sonunda doğrular ortaya çıkacak ve
bugünkü bu konuşmalar ve bu kanunlar tarihe kara bir leke olarak geçecek, bunun
hepimizin farkında olmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, temel
insan haklarından uzaklaşıyoruz gittikçe. Anayasa’mızın 15’inci maddesi
uyarınca temel hak ve özgürlükler yani çekirdek haklar asla, OHAL de olsa,
sıkıyönetim de olsa sınırlanamaz. Hâlbuki bu kararnamede de, daha öncekilerde
de açık seçik görüyoruz ki birçok temel hak ve özgürlüğü sınırlıyorsunuz,
kısıtlıyorsunuz, hatta yok ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, burada
ihraçlar olduğunu görüyoruz. İhraçlarla ilgili olarak dilimizde tüy bitti artık
anlatmaktan ama bir kez daha söylemekte yarar görüyorum: Bu ihraçları bu
şekilde yapmak haksızdır, herkesin yargılanma hakkı var, hiç olmazsa bir
soruşturma yapın. Bakınız, sorgusuz sualsiz, insanları görevden alıyorsunuz,
ekmeğe muhtaç hâle getiriyorsunuz. O da yetmiyor, burada kanunla o kişileri
damgalıyorsunuz. Bakın, bu listedeki insanlardan biri dahi masum olsa bunun
vebalini kim taşıyacak? Peki, şu gerekçeyi öne sürebilirsiniz: Ya, biz FETÖ’yle
mücadele ediyoruz, OHAL’de bu kadar olabilir. Hayır, olamaz. Acelemiz yok.
Bakın, bunları açığa alırsınız, ihraç etmezsiniz, maaşlarının bir kısmını
verebilirsiniz, adil bir yargılama sürecinden geçmesini sağlayabilirsiniz.
Şimdi, bunlar yapılmadan peşinen ihraç yapmak elbette ki temel insan haklarına
aykırıdır.
Burada 5’inci maddede bir
nokta dikkatimizi çekiyor hemen. Bir Millî Savunma Üniversitesi kuruluyor,
burada kalıcı düzenlemeler yapılıyor, bir OHAL kanun hükmünde kararnamesinde
olamayacak kadar Millî Savunma Bakanlığının yapısında kalıcı düzenlemeler
yapılıyor ama orada da yine yetki aşımı yapılıyor ve rektör seçme yetkisi yine
Cumhurbaşkanına veriliyor. Yani 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de
Cumhurbaşkanı rektör atamak konusunda yetkilendirilmiş oluyor. Tabii
biliyorsunuz, kalıcı yetkiyi de daha sonra aldı Sayın Cumhurbaşkanı.
Değerli arkadaşlar, konunun
önemine binaen Gülhane’yle ilgili birkaç noktaya değinmek isterim. Gülhane’nin
sivilleştirilmesi ve Sağlık Bakanlığına bağlanması çok büyük bir hatadır.
Yanlışın neresinden dönülse kârdır. Gelin, bunu yapmayın. Gülhane’ye kıymayın
efendiler. Bunu yapmayın. Bakın, eninde sonunda döneceksiniz çünkü askerî
tababet bambaşka bir şeydir. Bu, kamuoyuna yansıdığında şöyle dendi: “Canım,
Gülhane ne yapar? En çarpıcı örneği harp cerrahisidir. E harp cerrahisini,
bizim cerrahlarımız da çok tecrübeliler, pekâlâ yapabilirler.” Oysaki bu
gerçeği yansıtmıyor.
Bakınız, şunları cankulağıyla
dinlemenizi istirham ediyorum. Bakınız, bir askerimizin yaralandığını varsayın.
O askerimiz önce ilk yardım istasyonuna getiriliyor, sonrasında ambulansla
ayırma istasyonuna getiriliyor, oradan ikinci kademe dediğimiz seyyar
birliklere getiriliyor; eğer orada seyyar cerrahi uygulamayla
iyileştirilebiliyorsa yapılıyor, olmuyorsa da helikopterle Diyarbakır’a
götürülüyor veya Şırnak, Yüksekova veya Hakkâri’deki askerî hastanelere
götürülüyor, helikopterle. Eğer orada da yetersizse, gerekiyorsa ambulans
uçakla GATA’ya getiriliyor ve orada tedavisi yapıldıktan sonra da eğer ihtiyaç
varsa -ki gaziler açısından sıklıkla ihtiyaç oluyor- rehabilitasyon merkezine
getiriliyor. Bakın, bu başlı başına bir organizasyondur ve başlı başına askerî
bir işlemdir. Buna dikkatinizi çekiyorum. Bu, sivillerin yapabileceği bir şey
değildir. Biz, sivilleri alırız, askeriyede de çalıştırırız. Bu anlayış yanlış
bir anlayış. GATA’nın kapatılmasıyla askerî tababeti de bitiriyorsunuz, askerî
sağlık eğitimini bitiyorsunuz. Askerî sıhhi astsubaylığını da bitiriyorsunuz,
askerî hemşireliği de bitiriyorsunuz ve oradaki yaralılarımızı normal sağlık
hizmetlerinin dışında tutuyorsunuz ve sivil kaynaklardan bunu gidermeye
çalışıyorsunuz ama bunun bu şekilde giderilmesinin olanağı yok.
Bakınız, burada, ben, Gülhane
Hastanesini yani eski Gülhane Tıp Akademisini ziyaret ettim. Gördüğüm şudur:
Oradaki sağlık personeli, elinden geldiği kadar çalışmasına devam ediyor. Şu
denebilir: Zaten Gülhane çalışıyordu; üniformalıydı, şimdi üniformasız
çalışıyorlar. Ancak, arkadaşlar, orada şöyle bir sıkıntı var. Bugün itibarıyla,
bir an için, asker yaralıların veya askerî şahısların tedavilerinin Gülhane’de
öncelikli olarak ve ayrıcalıklı olarak yapıldığını kabul edebiliriz, kabul
edelim. Ancak, bunun kalıcı düzenlemeye ihtiyacı var çünkü önümüzdeki süreçte,
bir yıl sonra, üç yıl sonra, beş yıl sonra diğer hastanelerden hiçbir farkı
olmayan, hiçbir statü farkı olmayan bugünkü Gülhane Hastanesinin askerî
yaralıları öncelikli alması için bir sebep var mı? Bakın, mevzuata bunu mutlaka
koymamız gerekiyor, hiç olmazsa bunu yapalım. Yani diyelim ki: “Askerî şahıslar
yaralandıklarında öncelikle Gülhane Hastanesine gelirler. Bu bile eksik yani
bu, oradaki doktorların, yöneticilerin inisiyatifine bırakılamayacak kadar
ciddi bir sorundur. Askerî sıhhiye şu işe yarar: Öncelikle, yaralıyı tedavi
etmeye yarar. Evet, yaralı tedavi edilecektir elbette ama bir yönü daha vardır;
asker cephede savaşırken kendisine bir şey olursa en iyi şekilde bakılacağını,
ortada kalmayacağını ve en iyi şekilde rehabilite edileceğini bilmek
zorundadır. Peki, şu hâliyle belli midir, yani Şırnak’ta, Silopi’de yaralanan
bir gazimizin ne olacağı belli midir? Şu mevzuatta yeri var mıdır? Yani çıkıp
Sağlık Bakanı “Öncelik verdim onlara; hiçbir gazimiz, yaralımız açıkta
kalmadı.” diyebilir. Doğru da olabilir bu ki aksi örnekleri biliyoruz ama
varsayalım ki doğru olsun. Bir yıl sonra bunun doğru olacağını biliyor muyuz?
Bunu mutlaka bir mevzuata bağlamamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, askerî
tıbbiyenin kendine özgü özellikleri var. Bakınız, hep harp cerrahisi üzerinden
anlatıldı ama harp cerrahisi dışında askerî psikoloji var, harp psikiyatrisi
var, askerî hijyen var. Askerî olmayan bir tıp fakültesine askerî hijyen
öğretemezsiniz.
Bunun dışında, hava uzay
hekimliği var, deniz su altı hekimliği var, askerî sağlık hizmetleri ana bilim
dalı var, biyomedikal ana bilim dalı var. Türkiye’de tek biyomedikal ana bilim
dalı Gülhane’de var. Şimdi, bu kararnamede diyorsunuz ki: “Bunları devrettik.”
Devretmekle olmaz, bunlar ancak askerliğin içinde verilebilecek eğitimler.
Bakın, burada, yine, kıta
tababeti neler içeriyormuş? Yani kıtadaki doktorun asker olması niye gerekli?
Uçuş tababeti bilecek, deniz altı tababetini bilecek, sıhhiye takım
komutanlığını yapabilecek, seyyar cerrahiyi yapabilecek.
Tabii, pratisyen doktorların
da sıkıntısı var. Şimdi, askerî pratisyen doktorların önünde bir ihtisas
beklentisi kalmadı şu durumda ve bunun da mutlaka, acilen yasal bir
düzenlemeyle düzenlenmesi gerekiyor.
Sürem yetmediği için
Gülhane’yle ilgili yapılanları, yapılan hataları daha fazla anlatamıyorum ama bunun
büyük bir hata olduğunu, bir an evvel dönülmesi gerektiğini, bir formül
üretilmesi gerektiğini yüce Meclisin takdirine sunuyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Emir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bostancı,
buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın konuşmacı, AK PARTİ’nin FETÖ terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığı
iddiasında bulunmuştur. Öteden beri CHP’nin söylemeye çalıştığı, iddia ettiği
bir yaklaşımı bir kez daha burada tekrar etmiştir. Bu, açık bir sataşmadır.
Bundan söz istiyorum.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bir
dakika ya! Hükûmete sataştı. 69 çok açık Sayın Başkan.
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Beraber yürümediniz mi bu yollarda ya? Aynı menzile gitmiyor muydunuz?
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Bostancı, iki dakika süre veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
Ankara Milletvekili Murat Emir’in 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Arkadaşlar, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada arkadaşımızın ifade
ettiği AK PARTİ’nin FETÖ’ye yardım ve yataklık yaptığı iddiası siyaseten
yanlıştır, hukuken yanlıştır, aklen yanlıştır ve bir kere bunu şiddetle
reddediyorum her şeyden evvel. Hep hukuktan bahsediyorsunuz. Hukuken, bir terör
örgütü ne zaman ortaya çıkar? Ne zaman ortaya çıkar? Bir kasta yönelik olarak
eylemli bir şekilde kalkıştığında dersiniz ki: “Evet, bu bir terör örgütü.” Bu
örgütün temel özelliği, sürekli kendisini sureti haktan göstermek ve bununla
her yere nüfuz etmek.
Millî Güvenlik Kurulu bir
idari organ. Millî Güvenlik Kurulu, efendim, “Takip edin, dikkat edin.” demiş.
Millî Güvenlik Kurulu neler söyledi geçmişte de. Eğer söylenen her şeyi takip
etmeye kalkarsanız hukukun dışına çıkma ihtimali de doğabilir. Hukuka uygun bir
şekilde davranmak hepimizin boynunun borcu.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Hangi hukuk? Hukuk mu koydunuz, hukuk mu kaldı? Hukuku bitirdiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – Kaldı ki, o dönemlerde neler yaşandığını, AK PARTİ’nin iktidarına
karşı irticaydı, bilmem neydi, gibi iddialarla hangi karışıklıkların, alt
planda hangi kumpasların çevrildiğini siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum.
Burada, FETÖ’nün terör örgütü
olarak ortaya çıkışı 15 Temmuz tarihidir, ondan önce de 17-25 Aralıktır.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sizinle beraber çıktı, sizinle beraber.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – Çünkü müesses yapıya ilişkin hukuki ve polisiye istihbarat
üzerinden bir organizasyon yapmıştır ve maalesef, 17-25 Aralıkta bu kirli
örgütün, sizin de bizim de şimdi “Evet, böyle.” dediğimiz örgütün ortaya
koyduğu malzemeyi, bu kirli terör örgütünün ortaya koyduğu malzemeyi hâlen,
zaman zaman kullanmakta bir beis görmüyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Kullanacağız tabii.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – Hepimizin derdi, Türkiye’ye…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – …demokrasiye kastetmiş olan bu örgüte karşı mücadele. İstikameti
kaybetmemek lazım.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Hiç
öyle kurtulamazsınız, yok öyle yağma. Kurtulamazsınız öyle.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bostancı.
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Emir…
MURAT EMİR (Ankara) – Sayın
Başkanım, sayın hatip aklen uymadığını söyleyerek benim konuşmalarımı
çarpıtmıştır ve sataşmıştır. Söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Emir, burada
bir sataşma göremiyorum. Bakın şöyle, siz bir iddiada bulundunuz, FETÖ terör
örgütüne yardım, yataklık; Sayın Bostancı da ona yönelik olarak açıklamalarda
bulundu. Yani, ne şahsınıza ne de grubunuza yönelik herhangi bir ithamda da
bulunmadı.
MURAT EMİR (Ankara) – Aklen
uygun olmadığını…
BAŞKAN – Lütfen Sayın Emir…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ne
demesi lazım Başkanım, “aklen” diyor. Daha ne diyecek? Daha ne söylemesi lazım?
MURAT EMİR (Ankara) – Aklen
uygun olmadığını, izahının olmadığını söyleyerek akılsızca bir şey söylediğimi
ifade etti.
BAŞKAN – Bakın, sayın
milletvekilleri, ben iki dakika için… Gerekirse bazen bir saat uzatıyoruz…
MURAT EMİR (Ankara) –
Biliyorum.
BAŞKAN - Ama gerekirse de
hemen veririm. Ben gerçekten adil olmaya çalışıyorum. Burada kesinlikle bir
sataşma göremiyorum. Israr ediyorsanız da ben size bir dakika yerinizden bir
söz veririm 60’a göre. 60’a göre bir dakika söz veririm çünkü ben bunu sataşma
olarak…
Sayın Altay, siz de takdir
edersiniz ki orada böyle ciddi bir iddiada bulundu. İddiaya yönelik
açıklamalarda bulundu.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Söz
vermeden önce şunun altını özenle çizmek isterim: Sayın milletvekilimizin
yaptığı konuşmada da geriye dönük müteaddit defalar bizim yaptığımız,
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin yaptığı konuşmada da meramımız
şudur: Kürsü Genel Kurula yönelik olduğu için, geri dönüp Hükûmete
konuşamayacağımız için Hükûmetin içinden çıktığı partiye yönelik itham gibi
algılansa da biz Adalet ve Kalkınma Partisinin hiçbir sayın milletvekilini
itham etmiyoruz. Biz terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmakla ilgili
Hükûmeti suçluyoruz. Onun altını çizmek isterim.
69’a göre de -ki İç Tüzük
69’u çok iyi bilirsiniz, benden iyi bilirsiniz- şahsına yapılan sataşmaya ya da
partisine yapılan sataşmaya grup başkan vekilleri cevap verecek. Orada, 69’da
“hükûmete sataşma” ibaresi de vardır. Hükûmete yapılan sataşmalara bir sayın
milletvekilinin cevap vermesi İç Tüzük 69’u açık bir ihlaldir. İç Tüzük ihlal
edilecek yer Meclis değildir. Bunun da altını çizmek istedim.
Arz ederim, saygı sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Altay.
Tabii, “AK PARTİ” deyince AK
PARTİ Grubunu temsilen grup başkan vekili olarak sataşmadan, haklı olarak söz
verdim ben.
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
Evet, kasıt odur, onu da milletvekilim şimdi düzeltecektir zaten.
BAŞKAN – Sayın Emir, bir
dakika, 60’a göre size söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MURAT EMİR (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim kastım elbette
Hükûmettir.
Ancak bugün konuştuğumuz
kanun hükmünde kararnamede, bakın, 1.196 kişinin ihracından bahsediyoruz. Bu
1.196 kişiyi kim yerleştirmiştir oraya? Bu sorunun cevabının mutlaka verilmesi
lazım. Bu sorunun cevabı verilmediği sürece de FETÖ’yle mücadelenin bir
göstermece olduğu apaçık ortadadır.
Sayın Bostancı bir tarih
belirleme durumunda değildir, öyle bir hakkı da yetkisi de yoktur. Bakınız,
terör örgütünün ne zaman başladığına, izin verirlerse hukuk karar verecek,
savcılar karar verecek. Terör örgütü 17-25’te mi başlamış, yani Erdoğan’ın
koltuğu sarsıldığında mı başlamış yoksa 2008’de, 2009’da “Ne istedilerse
verdik.” döneminde mi başlamış? Bu, bağımsız mahkemelerde bugün olmasa bile
yarın ortaya çıkacaktır.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 669 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/751) ve İçtüzük’ün
128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 419) (Devam)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar adına ilk söz
Balıkesir Milletvekili Mahmut Poyrazlı’ya aittir.
Buyurun Sayın Poyrazlı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, malum olduğu üzere o
hain darbe girişimi sonrasında tedbirlerin acilen alınması, etkin ve hızlı bir
şekilde yürütülebilmesi için Hükûmetimiz tarafından bir olağanüstü hâl ilan
edilmiş ve bu karar da gazi Meclisimiz tarafından onaylanmıştır. Şimdi, tekrar
altını çizmek gerekiyor herhâlde: Her zaman ifade ettiğimiz gibi olağanüstü hâl
kararı millete karşı değil, devlete karşı alınmıştır. Sadece ülkemizin karşı
karşıya bulunduğu terör tehdidine karşı önlemlerin alınmasına yönelik bir
olağanüstü hâl Türkiye’de ilan edilmiştir.
Görüşmekte olduğumuz 669
sayılı Kanun Hükmünde Kararname de Millî Savunma Bakanlığı Üniversitesi
kurulması, Bakanlığın yeniden yapılandırılması, askerî hastanelerin Sağlık
Bakanlığına bağlanması ve askerî yargıda bazı düzenlemeleri içermekte olan bir
kanun hükmünde kararnamedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, geçmişte yaşanan darbelerde evlerinden çıkamayan
halkımız bu sefer Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Meydanlara
inin.” talimatı ve davetiyle meydanlara inmiş, “Gün millî iradeye sahip çıkma
günüdür.” diyerek meydanları darbecilere teslim etmemiş, o Fetullahçı terör
örgütü mensubu hainleri de hezimete uğratmıştır ama maalesef o hain girişim
esnasında 246 vatandaşımız hainler tarafından şehit edilmiş, 2.195 vatandaşımız
da yaralanmıştır. Bu vesileyle kahraman şehitlerimize tekrar Allah’tan rahmet,
gazilerimize de acil şifalar diliyoruz.
15 Temmuz gecesi ülkemiz tek
millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkeleri etrafında birleşmiş,
halkımız günlerce meydanları boş bırakmayarak istiklaline ve istikbaline sahip
çıkma kararını ortaya koyarken gazi Meclisimiz de bombalar altında
çalışmalarını sürdürmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüyoruz ki bu hain darbe girişimi sadece milletimize,
Hükûmetimize, Meclisimize karşı değil aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetlerimize
karşı da yapılmış bir darbe girişimidir. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ve
Mehmetçiğimiz bizim her zaman göz bebeğimiz olmuştur. İşte bu kanun hükmünde
kararnameyle Türk Silahlı Kuvvetlerimiz yeniden yapılandırılmakta ve “Peygamber
Ocağı” olarak kabul ettiğimiz bu ocaktan hainler de temizlenmektedir. İnşallah,
illegal yapıların tekrar Türk Silahlı Kuvvetlerinde yapılanmaması için de bu
kanun hükmünde kararnamede getirilen tedbirler önemlidir.
Ülkemiz bu hain girişimi,
başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, halkımızın, hükûmetimizin ve
çatısı altında bulunduğumuz Gazi Meclisin temsilcisi siz değerli
milletvekillerimizin kararlı tutumlarıyla atlatmıştır. Devletimiz de Allah’a
hamdolsun 2023 hedeflerimiz doğrultusunda, içeride ve dışarıdaki tüm engelleme
uğraşlarına karşın yatırımlarına son süratle devam etmektedir. 2023
hedeflerimiz doğrultusunda yatırımlarımız aynı kararlılıkla devam etmekte,
hizmete sunulan Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, yakın bir
zamanda hizmete sunulacak Avrasya Tüneli ve inşallah yine yakın bir zamanda
başlayacağımız Çanakkale Köprüsü, Kanal İstanbul gibi dev yatırımlarla güçlü
Türkiye yoluna devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
tabii, ülkemiz sadece FETÖ’yle değil aynı zamanda PKK, DAEŞ gibi terör
örgütleriyle de kararlılıkla mücadelesine devam etmektedir. Bu mücadele, takdir
edersiniz ki sadece AK PARTİ’nin mücadelesi değildir ama özellikle de 15 Temmuz
darbe girişiminden sonra artık herkesin safını net bir şekilde, “ama”sız bir
şekilde belirleme zamanı gelmiştir. Artık herkes FETÖ’nün tarafında mı, eli
kanlı PKK’nın, DAEŞ’in safında mı yoksa ölümü göze alarak istiklaline ve
istikbaline sahip çıkan aziz milletimizin yanında mı olduğunu belirlemeli; bu belirlemesini
de söz ve eylemleriyle de açık bir şekilde artık belli etmelidir diyorum.
Şimdi, görüştüğümüz 669
sayılı olağanüstü hâl kapsamındaki bu Kanun Hükmündeki Kararname’nin de
yukarıda izaha çalıştığım şekilde değerlendirilmesi gerektiğinin altını bir kez
daha çiziyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Poyrazlı.
Sayın Altay, geçiyoruz
konuşmanızı, şahıslar adına ikinci söz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
Evet.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
efendim.
Böylece, bölümler üzerindeki
konuşmalar da tamamlanmıştır.
Şimdi maddelere ve maddeler
üzerindeki önerge görüşmelerine başlıyoruz.
1’inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1’inci
maddesinde yer alan "... ve Milli Savunma Üniversitesinin kurulmasına
ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Mustafa
Hüsnü Bozkurt Aytuğ
Atıcı
İstanbul Konya Mersin
Haluk
Pekşen Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Gamze
Akkuş İlgezdi
Trabzon Bursa İstanbul
Yakup
Akkaya Gülay
Yedekci
İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 669 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini teklif ederiz.
“MADDE 1- (1) Bu Kanun
Hükmünde Kararname ile 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararıyla ülke genelinde ilan edilen Olağanüstü hal kapsamında, darbe teşebbüsü
ve terörle mücadele çerçevesinde zaruri olan tedbirlerin alınması ve vatan
savunmasında yetiştirilmek üzere, Milli Savunma Üniversitesinin kurulmasına
ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi amaçlanmaktadır."
Erhan
Usta Muharrem
Varlı Deniz
Depboylu
Samsun Adana Aydın
Baki
Şimşek Fahrettin
Oğuz Tor
Mersin Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun Sayın Tor, süreniz
beş dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 669 sayılı Olağanüstü
Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi
Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün bu saatte 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun aylık
ve ikramiye ödenmesiyle ilgili 89’uncu maddesi hakkında hem bilgilendirme hem
de bir haksızlığı açıklamak üzere huzurunuzdayım.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, devlet memurları yaş ve süreleri doldurduğu zaman, ilgili
yasanın 89’uncu maddesine göre, her tam fiilî hizmet yılı için aylık bağlanmaya
esas tutarın bir aylığı kadar emekli ikramiyesi ödeniyor. Eskiden otuz yıldan
fazla sürelere emekli ikramiyesi ödenmiyordu, Anayasa Mahkemesi kararına göre
şu anda tüm çalışılan süreler için ikramiye ödeniyor. Emekli Sandığının 89’uncu
maddesi, konuyla ilgili 89’uncu maddesi 26/1/2012 tarihli Resmî Gazetede
yayınlanan 6270 sayılı Yasa’yla değiştirildi. Değişen şekliyle 1475 sayılı
Kanun’un yani İş Kanunu’nun 14’üncü maddesine göre, kıdem tazminatı ödenmesini
gerektirmeyecek şekilde sona erenlere ikramiye ödenmemektedir. Bu durumda,
mülga 2829 sayılı sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet
sürelerini birleştirerek emekli olmak isteyen ve 1475 sayılı İş Kanunu’nun
14’üncü maddesine göre kıdem tazminatına hak kazanma şartına uygun olarak sona
ermiş değilse görevi, memura ikramiye ödenmemektedir. Örnekleyecek olursak, bay
veya bayan hizmet süresine göre memur olarak çalıştı ancak önceden bir gün dahi
sigortalı hizmeti varsa ikramiye alamamaktadır. Aynı durum BAĞ-KUR’lular için
de geçerlidir. Daha önceden BAĞ-KUR hizmeti varsa, daha sonraki sürelerde
yıllarca memuriyet yapmışsa, eğer görevden ihraç söz konusuysa bunlara da
ikramiye ödenmemektedir. Netice olarak, hizmetin tamamı memur statüsünde geçip
diğer şartları yerine getirenlere, görevi 1475 sayılı Yasa’nın 14’üncü
maddesine aykırı olarak sona erse dahi, birleştirilen hizmeti olmadığı için,
ikramiye aldığı hâlde, aynı durumda olup bir gün sigortalı veya BAĞ-KUR’lu
hizmeti varsa ikramiye alamamaktadır. Oysa ikramiye çalışılan hizmetin bir
sonucudur. Çalışmayı iptal etmediğinize göre ikramiye de ödememiz
gerekmektedir. Bu uygulamanın Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi,
uygulamanın hak ve adalet ilkelerine, kamu vicdanına da aykırı olduğunu
düşünmekteyim. Zira, sosyal güvenlik güç durumda kalınması hâli için kurulmuş
sistemin adıdır.
Anayasa’nın 60’ıncı maddesine
göre, herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet bu güvenliği sağlayacak
gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. Vatandaş zamanında anayasal bir hak
kullandı diye aleyhinde bir durum oluşturmamalıdır.
Emekli ikramiyesini, emekli
aylığından ayrı düşünmek mümkün değildir. Emekli ikramiyesi de sosyal güvenlik
hakkının asli unsurlarındandır. Doğrudan sosyal ve ekonomik bir haktır, tıpkı
eğitim öğretim hakkı, çalışma hakkı gibi. Bir gün veya fazla sigortalı hizmeti
var diye veya BAĞ-KUR hizmeti var diye yıllarca memur olarak çalışana ikramiye
ödenmemesi kamu vicdanını rahatsız edecektir, devlete olan güveni sarsacaktır.
Bu sebeple, 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Yasası’nda 2012 yılında 6270 sayılı Yasa’yla
getirilen hükmün yeniden düzenlenerek mağduriyetin giderilmesi yönünde
değiştirilmesi gerekmektedir. Zira, 2012 yılından önce benzer durumda olanlara
ikramiye ödeniyordu.
Bu çelişkinin giderilmesi
gerektiğini düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1’inci
maddesinde yer alan "... ve Milli Savunma Üniversitesinin kurulmasına
ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Haluk Pekşen
(Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen.
Buyurun Sayın
Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN
(Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bir grup başkan vekili
bir şey söylerse ben bunu çok önemserim. Sayın grup başkan vekili biraz önce
buraya geldiğinde, özellikle FETÖ’ye ilişkin görüşlerini buraya aktarırken
altını çizerek bir şey söyledi, bir hukuki tespitten bahsetti, “Bu tespitin
tarihi önemlidir.” dedi. Evet, gayet doğru, haklı, ben de katılıyorum. “Bu
tespitin tarihi, 17 Aralık olarak belirlenmiştir.” dedi.
Peki, ben
soruyorum şimdi: Sayın grup başkan vekili, 17 Aralıkta terör örgütü tespiti
yaptıysanız, Sayın Fehmi Koru’yu, hangi gerekçeyle aracı kılarak Amerika Birleşik
Devletleri’ne, Pensilvanya’ya “Biz kardeşiz, barışı sağlayalım.” diye
gönderdiniz? Bu bir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
İki: Sayın grup
başkan vekili, madem 17 Aralık, bu terör örgütüyle ilgili sizin yapmış
olduğunuz tespit. Buna hiçbir itirazımız yok. Millî İstihbarat Teşkilatı, 17
Aralıktan sonra size 1.715 bürokratın ismini verdi, askerin ismini verdi,
“1.715 FETÖ örgütü mensubu devletin içerisinde etkin noktalardadır, bunlarla
ilgili gereğini yapın.” dedi. Bunlarla ilgili hiçbir şey yapmadınız ama
1.685’i, 15 Temmuz gecesi ellerinde silahlar, bu ülkenin insanlarını
katlettiler. Peki, siz bu terör örgütüne niye göz yumdunuz madem o tarih 17
Aralık tarihiydi? Bunun hesabını elbette halk soracak. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, devam
edelim, gelelim kanun hükmünde kararname konusuna. Saygıdeğer milletvekilleri,
silah arkadaşlığı, Silahlı Kuvvetler için o kadar önemlidir ki. Silah
arkadaşınız, sırtınızı döneceğiniz arkadaştır. Siz, silah arkadaşlığını
bitirdiniz. Ne demektir, bunu anlamanız için bir örnek anlatayım size: 2015
yılında Malatya’da 2 tane Fantom uçağı sisin içerisinde dağa çarptı ve 4
pilotumuz orada şehit oldu. Niçin şehit oldular biliyor musunuz, niçin 2 tane
uçak aynı anda? Çünkü ikili kol sisteminde uçuyorlar. Lider uçağı, arkasındaki
uçak takip eder; lider nereye gidiyorsa kol da onu takip eder, ona mutlak
inanır. O ne yapıyorsa onunla aynısını arkadaki yapar çünkü ona güvenmek
zorundadır, askerlik böyle bir şey. Siz, terör örgütüyle cephedesiniz, onunla
savaşırken arkanızdaki silah arkadaşınızın sizin için ölmeye hazır olduğunu ve
sizi vurmayacağına emin olursunuz. İşte, tam böyledir. Onun için birinci uçak
dağa vurdu, arkasındaki de ona inandığı için o da vurdu ve 4 şehidimiz oldu.
Bu, silah arkadaşlığıydı ama siz ne yaptınız biliyor musunuz? O silah
arkadaşlığını bitirdiniz. Nasıl? Genelkurmay Başkanının emir subayını, onun
gırtlağını sıkacak hâle getirdiniz. Cumhurbaşkanının emir subayını,
Cumhurbaşkanına komplo kuracak hâle getirdiniz. (CHP sıralarından alkışlar) İşte,
bitirdiğiniz buydu. Şimdi de bunun burada perçinlemesini yapıyorsunuz. Yapmayın
diyoruz bunu, ordunun içerisine lütfen siyaseti sokmayın.
Bakın, Rus general söylüyor,
onu bari lütfen doğru okuyun, diyor ki: “Karadeniz artık bir Türk gölü
değildir.” Buna Demirelvari bir cevap verilebilirdi, “Karadeniz binaenaleyh göl
de değildir.” denilebilirdi. Bu, işin esprisiydi ama bir gerçeğin altını çizdi,
Karadeniz’de bu Silahlı Kuvvetler, bizim gemilerimizin bayraklarını
dalgalandırdığında hepimizin gururuydu ama şimdi değil. Peki, Karadeniz’de öyle
de başka yerde nasıl? Bakın, 2006 yılında dünyanın 4 tane hava kuvvetlerinin
yapabildiği bir büyük operasyonu biz yaptık, başardık. Neydi? 2006 yılında 17
askerî hava meydanından geceleyin 54 tane uçağımızı kaldırdık, üçüncü bir
ülkeye gönderdik ve orada gece operasyonları yaptı, hiçbir aksama olmadan
eksiksiz olarak geldiler ve meydanlarına indiler. Bu, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin büyük operasyon gücüydü ama onu da kırdınız. Bunu yapmayın,
böyle, Silahlı Kuvvetlerin içerisine siyaseti sokmayın. Siyaseti soktuğunuz
zaman bunun sonu gelmez.
Onun için sizi uyarıyoruz,
bugün iktidarsınız, elinize geçirdiğiniz her şeyle büyük hatalar yapıyorsunuz.
Bakın, hatayı söyleyeyim size, sizi buradan uyardık, Cumhuriyet Halk Partisi dedi
ki: “FETÖ’yle mücadele ederken FETÖ’ye destek verecek şekilde büyük hatalar
yapıyorsunuz.” Cumhuriyet gazetesi, cepheyi FETÖ lehine geliştirmek için büyük
hatanızdır. Her kim soruşturduysa… O savcıyla ilgili sizi buradan uyardım.
Cumhuriyet gazetesine sizin operasyon yapan savcınızla ilgili sizi günler
öncesinden uyardım, “Bu savcı, FETÖ’cüdür.” dedim. Doğru çıktım, haklı çıktım,
öyle değil mi?
Devamını bir sonraki maddede
anlatacağım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın konuşmacı, 17-25 Aralıkla ilgili hukuki bir durum tespiti iddiasında
bulunduğum şeklindeki bir ifadeyle söylediklerimi çarpıtmıştır.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – E,
siz söylediniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Bağlamı ve mantığı itibarıyla çarpıtmıştır. Söz talep ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) –
Tutanaklara bakılsın Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın Bostancı, dilerseniz ben yerinizde söz vereyim. Sisteme girmişsiniz, 60’a
göre size söz vereyim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkan, benim söylediğim şudur: 15 Temmuz darbesini yapan, FETÖ terör
örgütü. Buna ilişkin mahkemeler sürüyor, boy boy zaten ifadeler var. Elbette ki
hukuken bir yargıya varmamız için bu mahkemeler neticelenecek. Bunun öncesinde
de bazı mahkeme kararları var 2014 tarihi itibarıyla. Eminim ki 17-25 Aralığa
ilişkin kamuoyundaki ortak kanaat, genel kanaat, FETÖ’nun hukuki ve polisiye
birimlerinin bu işi yaptığıdır. Muhakkak hukuken de bunlar
değerlendirilecektir, bağımsız yargı buna ilişkin de bağlantıları ortaya
çıkaracaktır.
O oraya gitmiş, bu bunu
yapmış, bilmem ne yapmış… Yukarıda bir darbe komisyonu kurduk. Orada zaten her
şey konuşuluyor ve netice itibarıyla bir rapor çıkacak. Biz bu darbe
komisyonunu Genel Kurul bir darbe komisyonu olmasın diye kurduk. Detayları
gelip burada konuşmanın bir manası yok.
Saygılarımla arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 669 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/751) ve İçtüzük’ün
128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 419) (Devam)
BAŞKAN – Haluk Pekşen ve
arkadaşlarının az önceki önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci madde üzerinde üç adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci maddesinin (2)’nci fıkrasına “silah
ruhsatları” ibaresinden sonra gelmek üzere “, gemi adamlığına ilişkin
belgeleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ömer
Serdar
Amasya İstanbul Elâzığ
Ramazan
Can Sait
Yüce Enver
Fehmioğlu
Kırıkkale Isparta Bingöl
Gökcen
Özdoğan Enç Hüsnüye
Erdoğan
Antalya Konya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci
maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan “mahkûmiyet kararı aranmaksızın, bir
daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya dolaylı olarak
görevlendirilemezler” ibarelerinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Hüsnü Bozkurt Yakup
Akkaya Dursun
Çiçek
Konya İstanbul İstanbul
Faik
Öztrak Gülay
Yedekci Metin
Lütfi Baydar
Tekirdağ İstanbul Aydın
Tacettin
Bayır Gamze Akkuş
İlgezdi Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
İzmir İstanbul Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 669 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname’nin 2’nci maddesinin (2)’nci fıkrasının dördüncü cümlesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini teklif ederiz.
“Bu kişiler hakkında ilgisine
göre Milli Savunma ve İçişleri Bakanlıkları tarafından ilgili pasaport birimine
derhal bildirimde bulunulur.”
Erhan
Usta Muharrem
Varlı Deniz
Depboylu
Samsun Adana Aydın
Fahrettin
Oğuz Tor Baki
Şimşek Arzu
Erdem
Kahramanmaraş Mersin İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Uygun görüşle takdire bırakıyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Bu, Arzu Erdem ve
arkadaşlarının önergesiydi.
Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 669
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma
Üniversitesi Kurulmasıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname’nin 2’nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
olağanüstü hâl kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma personeline
ilişkin alınan tedbirler, FETÖ/PDY bağlantısı olan kişilerin, mahkûmiyet kararı
aranmaksızın görevden alınmasını kapsamaktadır.
Hain FETÖ ve uzantılarının kökü
kazınmalıdır ancak bunu yaparken, konuyla ilgili bir konuşmamda değindiğim
gibi, suçsuz ile suçlu birbirinden ayrılmalıdır. Bu hususta titiz ve detaylı
çalışmalar yapılmalıdır, masum insanlara dokunulmamalıdır, suçu olmayanların
günahına girilmemelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler suçsuz ve
mağdur olan milletimizin her zaman yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Bu
süreç FETÖ’ye yönelik olduğu kadar diğer terör örgütlerini de kapsamalıdır.
Ülkemizin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden her kim olursa olsun gerekli
cezanın tereddütsüz verilmesi gerekmektedir. Bu, bizim vatan borcumuzdur.
Değerli milletvekilleri, ben,
bugün sizlere mağdur gençlerimizin sorunlarından bahsetmek istiyorum. Ziraat
mühendisleri, gıda mühendisleri, su ürünleri, balıkçılık teknolojisi
mühendisleri, veteriner hekimler, tekniker ve teknisyenler işsiz. Bugüne kadar
yapılan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı personel alımları ülkemizin
ihtiyacının çok gerisinde kalmıştır. Son on yılda Bakanlık tarafından küçük
alımlar yapılmıştır, geriye kalan binlerce işsiz mühendisimiz kaderine terk
edilmiştir ancak bu fakültelerimiz de hâlâ mezun vermeye devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde tarım, her dönemde önemli yer almaktadır, milletimizin ekonomik ve
sosyal gelişimini büyük ölçüde etkilemektedir. Merdiven altı üretimin arttığı
ve bir sürü zararlı besinin piyasaya sürüldüğü günümüzde yılda 3 bin 500
civarında mezun veren gıda mühendisleri gerektiği kadar atanamamaktadır. Bunun
yanında, hayvan sağlığı ve dolayısıyla insan sağlığını korumak üzere veteriner
hekimlerin istihdam edilmesi ülkemiz açısından önem teşkil etmektedir. Küçükbaş
ve büyükbaş hayvanların üretimi, tedavisi, hayvan ırklarının ıslahı ve
yetiştirilmesi, verimliliklerinin artırılması, sağlıklarının korunması, salgın
hastalıkların önlenmesi, et, süt, bal gibi hayvansal ürünlerin uygunluğunun
denetlenmesi, gıda hijyeni ve kontrolü gibi konularla ilgilenen veteriner
hekimlere yeterince önem verilmemektedir. Hayvan sağlığının, dolayısıyla da
insan sağlığının bozulmasına sebep olabilecek acı tabloların önüne geçebilmek
için yeteri kadar veteriner hekimin kamuda istihdamının sağlanması
gerekmektedir. Böylece hem istihdam sağlanır hem de gençlerimizin sorunları
çözülür.
Üç tarafı
denizlerle çevrili ülkemizde su ürünlerinin değerlendirilmesi, projelerin
üretilmesi, su ürünlerinde dünya pazarında yer almak, su ürünleri mühendisleri
tarafından gerçekleştirilebilir. Ülkemizin su ürünleri potansiyeli göz önüne
alındığında, istihdam edilen su ürünleri mühendisleri ve balıkçılık teknolojisi
mühendisleri sayısı da yeteri kadar değildir.
Değerli milletvekilleri,
milletimizin sağlıklı gıda üretmesi ve tüketmesi, hayvansal besinlerin sağlıklı
bir biçimde yeterince üretilebilmesi, su ürünlerinin en ekonomik şekilde milletimize
ulaştırılabilmesi, ülkemizin ekonomisinin gelişmesi ve doğru tarım ve
hayvancılık politikalarının izlenmesi amacıyla ziraat, gıda, su ürünleri,
balıkçılık teknolojisi mühendisleri, veteriner hekimler, tekniker ve
teknisyenlerin istihdamı gerekmektedir. Milletimizin yediden yetmişe her bir
ferdi bizim için kıymetlidir. Aynı zamanda bilinçsiz üretim, üreticilerin
maliyetlerini artırırken bundan tüm ülkemiz etkilenmekte ve daha pahalıya
tüketim yapmaktadır. Bu denli büyük önem taşıyan bir konuya eminim ki iktidar
partisi de kulak verecektir.
Sözlerime yarın ölüm yıl
dönümünde rahmet ve minnetle anacağımız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şu
cümleleriyle son vermek istiyorum; bunu özellikle iktidar partisinin vicdanına
sunuyorum, Türkiye Cumhuriyeti’nin özellikle bugün gençliğine ve yetişmekte
olan çocuklarına hitap ediyorum: “Batı senden, yani Türk’ten çok gerideydi.
Manada, fikirde, tarihte de bu böyleydi. Eğer bugün Batı, teknikte bir üstünlük
gösteriyorsa, ey Türk çocuğu, o kabahat, senin değil, senden öncekilerin
affedilmez ihmalinin bir sonucudur.”
Evet, söylediğim gibi,
iktidar partisinin vicdanına bırakıyorum. Buradan tüm istihdam bekleyen
gençlerimizi sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Erdem.
Komisyonun takdire bıraktığı,
Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci
maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan “mahkûmiyet kararı aranmaksızın, bir
daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya dolaylı olarak
görevlendirilemezler” ibarelerinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen, Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
Buyurun Sayın Altaca
Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 419 sıra sayılı 669 Sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi’nin
2’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Evet, bu madde, herhangi bir
mahkûmiyet kararı olmadan Türk Silahlı Kuvvetlerinden ve Jandarma Genel
Komutanlığından askerlerin ihracıyla ilgili bir madde. Şimdi, buraya bir cümle
olarak geçmiş, bizler için ve sizler için çok bir şey ifade etmiyor olabilir
ama bizler sahadayken, bu maddelerle ihraç edilen, neden ihraç edildiğini bilmeyen
bu askerlerin eşleriyle çok konuştuk. Hepsi gözyaşları içinde Şırnak’ta veya
başka yerde hiç haberi olmadan… İşte, mesela Şırnak’ta bir askeri çağırıyorlar
“Gelin, operasyon var.” diye. Bu asker, PKK’yla operasyona gittiğini düşünüyor,
hiçbir şeyden haberi yok. Sormadan, sorgusuz sualsiz, yargılamadan, savunma
hakkı tanımadan bunları ihraç ediyorsunuz ve aileleri mağdur ediyorsunuz. Böyle
bir gerçek var. Siz bunlarla görüşmüyorsunuz, konuşmuyorsunuz ama biz bunları
dinliyoruz.
Şimdi, bu KHK’larla yüzlerce
yıldır, hatta binlerce yıldır oluşmuş olan hukukun bütün temel ilkelerinin
hepsini yerle bir ettiniz. Nedir bunlardan biri? Biliyorsunuz, normal bir ceza
yargılamasında mahkeme, yargılamaları yapar, delilleri toplar, en ufak yani
bakın, yüzde 1 bile suçun işlenmediğine dair bir şüphe oluşursa kendisinde
“Şüpheden sanık yararlanır.” ilkesiyle beraat kararı verir, ama bugün bu
KHK’larla “Şüpheden iktidar yararlanır.” ilkesi getirdiniz, tarihe böyle bir
ilke getirdiniz ve bu şekilde de maalesef, FETÖ’yle mücadeleyi kendiniz
sulandırdınız.
15 Temmuzdan sonra on dört
yıllık filmi geriye sardınız, kötü ne varsa hepsini FETÖ’ye yıktınız.
Biliyorsunuz, geçmişte, çok eski çağlarda insanlar şöyle yaparmış: Günah
işledikleri zaman, bir hayvana -keçi oluyor özellikle, hani “günah keçisi”
deniliyor ya- bütün günahlarını yükleyip bir törenle götürüp dağ başında onu
bırakırlarmış ve böylelikle de günahlarından kurtulduklarını düşünürlermiş,
sizin de yaptığınız bu. Siz de döndünüz geriye “Ergenekon’u, Balyoz’u FETÖ yaptı,
Anayasa referandumunu, yargı bağımsızlığını yok etmeyi FETÖ yaptı, iletişimle
ilgili TİB Yasası’nı FETÖ getirdi, Hrant Dink cinayetini falan FETÖ yaptı,
bütün kötü ne varsa FETÖ yaptı.” dediniz, “kandırıldık” dediniz, işin içinden
çıktınız.
Peki, şimdi yapılanlar… 15
Temmuzdan sonra yapılanlar… Yani Cumhuriyet Gazetesi operasyonu, solcu,
demokrat insanların ihraç edilmesi, bunlar için sizi kim kandırıyor, çok merak
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Kim kandırıyor sizi? Biraz vicdan
diyorum, başınızı yastığa koyduğunuzda biraz bunları düşünün. Bu KHK’lar, kanun
hükmünde kararname falan değil.
Bakın, Anayasa değişikliğini
bile Anayasa Mahkemesi, en azından şeklî yönden, işte, oy çokluğu, teklif
çokluğu vesaire bu yönlerden ele alıyor ve değerlendiriyor, ama bunları,
bırakın şekil yönünden, başka yönden, nitelendirme yönünden değerlendirmeyi,
tamamen reddetti başvurumuzu ve bunlar, KHK falan değil, tamamen hukuksuzluk
kararnameleri olarak hukuk tarihimize de bu şekilde, maalesef geçmiş olacak.
Şimdi, biz bunlarla ilgili,
yaşanan bu hukuksuzlukları… Biz çok açık söylüyoruz “FETÖ’yle mücadele, terörle
mücadele, sonuna kadar destekliyoruz ama hukuk içerisinde yapın, yeni mağdurlar
yaratmayın.” diyoruz. Biz bunu söylerken, her zaman olduğu gibi hiç kimsenin
siyasi görüşüne falan da bakmıyoruz. Sonra parti meclisi bildirgemizi terörle
ilişkilendirmeye çalışıyorsunuz kendinizce, bir amacınız var, bizi vatan haini
konumuna düşürmeye çalışıyorsunuz ama biz, sizin vatanınızın ne olduğunu
biliyoruz. Biz, sizin vatanınızın ne olduğunu biliyoruz ve büyük usta, şair
Nazım Hikmet’e buradan selamlarımı gönderiyorum, ondan esinlenerek diyorum ki:
Sizin vatanınız gemilerinizse, sizin vatanınız koltuklarınızsa, sizin vatanınız
bin beş yüz odalı saraysa, sizin vatanınız yandaşa peşkeş çekilen ihalelerse
biz vatan haini olmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin
vatanınız halkı yoksul bırakmaksa, yoksul bırakıp oylarını almaksa, sizin
vatanınız halkı işsiz bırakmaksa, sizin vatanınız doğayı, geleceğimizi, çevremizi
katletmekse biz bu vatan haini olmayı şeref sayarız diyorum, saygıyla Genel
Kurulu selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Vatan bir bütündür, bölünemez. Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Vatan, hepimiz için kutsal kavramlardan
birisi. Böyle uluorta siyasi spekülasyonların konusu yapmak uygun değil; bu
bir.
İkincisi; hanımefendi, bu tür ortak değerler üzerinden bile AK PARTİ’ye
çatmayı marifet sayabilir ama vatanın ne olduğunu bu millet iyi biliyor ve her
siyasette gösteriyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci
maddesinin (2)’nci fıkrasına “silah ruhsatları” ibaresinden sonra gelmek üzere
“, gemi adamlığına ilişkin belgeleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
670 sayılı KHK’nın 10 uncu maddesiyle bu maddede yapılan değişikliğin
madde metnine yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler doğrultusunda 2’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Milet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 669 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname’nin 3’üncü maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
“Bu süreler bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren mevzuatta öngörülen sürelerin üç katını
geçemez.”
İsmail
Faruk Aksu Erkan
Haberal Kamil
Aydın
İstanbul Ankara Erzurum
Saffet
Sancaklı Muharrem
Varlı Baki
Şimşek
Kocaeli
Adana
Mersin
Ahmet
Selim Yurdakul
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 31/07/2016 tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 3’üncü maddesinde yer alan “15/7/2016 tarihinden sonra millî
güvenlik gerekçesiyle görevden uzaklaştırılan kamu görevlileri hakkında ilgili
mevzuatında öngörülen soruşturma açma süreleri olağanüstü hal süresince
uygulanmaz” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Hüsnü Bozkurt Yakup
Akkaya Dursun
Çiçek
Konya İstanbul İstanbul
Faik
Öztrak Metin
Lütfi Baydar Gamze
Akkuş İlgezdi
Tekirdağ Aydın İstanbul
Gülay
Yedekci Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Tacettin
Bayır
İstanbul Bursa İzmir
Orhan
Sarıbal
Bursa
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal.
Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylül faşizmi, kendisinden sonra bu ülkeye
demokrasi, özgürlük, barış getireceğim diye gelmişti. Ne yazık ki emperyallerin
ve bir avuç zenginin çıkarlarını korumak, toplumdaki demokrasiden, özgürlüklerden,
yurtsever olan insanların tümünü yok etme amacı gütmüş, onun yerine gerici bir
yapılanmayı, sermayeye dayalı bir yapılanmayı, uluslararası emperyalizme peşkeş
çekeceği bir Türkiye’yi hazırlamaya başlamıştı. Ne yazık ki 12 Eylül darbesi
sonrası baktığımızda, yurtsever, ilerici, solcu kimseyi bu ülkede
bırakmamışlardı. Sonuçta bu ülkeyi, toplumu depolitize ederek siyaseti
bankerlere, Amerika’nın bir avuç liboşuna bırakmıştı. O sarmal ne yazık ki
bugünlere kadar taşındı, geldi.
Hadi, bunu Fetullah Gülen
Cemaati’yle de özdeşleştirelim, ilişkilendirelim. Kırk altı yıllık bir Fetullah
Gülen öyküsü. Sonuçta en büyük ikramiye kendisine 2002 AKP iktidarından sonra
verilmiş, tabii ki Kestanepazarı Camisinden bugüne kadar gelmiş ve 25 milyon
dolarlık bir villaya Pensilvanya’da sahip olmuştur. O nasıl sahip oldu, bunu
ben bilmiyorum, sizler daha iyi biliyorsunuz. Ama, bildiğimiz bir şey var, ne
yazık ki Fetullah Gülen Cemaati gerçek anlamda en büyük yandaşlığını 2002’den
sonra görmüştür. Kamunun Silahlı Kuvvetlerine, kamunun Adalet Bakanlığına,
kamunun bütün yürütme organlarına, Millî Eğitimine, Sağlık Bakanlığına bizzat
yerleştirilmiştir. Hatta, kendisi şöyle bir açıklama yapmış 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra: “Ya, biz bu devletin kurumlarına sızmadık, herkesin
izniyle, AKP iktidarının izniyle beraber girdik, beraberce o süreci götürdük.
Ama, itirazım var, itirazım şu: Bu kadar EĞİTİM SEN’li, bu kadar solcu, bu
kadar Atatürkçü, bu kadar ilerici bizim örgüte nasıl sızmış, bunu anlayamadım.”
diyor, rahatsız. Ama, ne yazık ki siz 15 Temmuz girişiminden sonra Fetullah
Gülen Cemaati’nin üyelerini ya da darbe girişimine neden olanları devletten
götüreceksiniz diye, yok edeceksiniz diye, bu ülkedeki bütün muhalefeti,
“Allah’ın lütfu” olarak elinize geçirmiş olduğunuz 15 Temmuz gecesi darbe
girişimi meselesinden sonra temizlemeye başladınız.
Yaptığınız en güzel şey, ne
yazık ki, hemen kanunlarda değişiklik yapmak. 21 Temmuzda OHAL, arkasından
KHK’lar ve şu anda konuştuğumuz KHK’nın ilgili maddesi gereği, daha önce on
günle sınırlanmış olan, tutuklanan ya da tutuklanmayan, kendisine devlet
memurluğundan alındığı andan itibaren on gün içerisinde soruşturma başlatılması
gereken o yapıyı lağvettiniz. Yani “Biz, elbet bir gün soruşturma yapacağız ama
bu soruşturmanın ne zaman olacağına, ne kadar olacağına biz karar vereceğiz.”
diyorsunuz. Söyler misiniz, hepinizin vicdanı var ve hani, deyim yerindeyse, bu
Gazi Meclisin içerisinde de duruyorsunuz, bu topluma ve insanlığa da
sorumluluğunuz var, hangi insan haklarıyla ilgili bir maddeyle bir insanı
işinden alıkoyduğunuzda, soruşturma süresi ve soruşturma zamanı belli olmayacak
şekilde içeride tutuyorsunuz; var mı böyle bir hukuk düzeni, var mı böyle bir
insan hakları modeli? Biz görmedik ama sizin işinize geliyor. Neden işinize
geliyor biliyor musunuz? Türkiye'nin hiçbir zaman normalleşmesini
istemiyorsunuz.
Neden? Çünkü,
Türkiye birazcık normalleştiğinde, 7 Haziran örneğinde olduğu gibi oylarınız
patır patır aşağı inecek. Çünkü, o zaman bu ülke insanı gerçek gündemini konuşacak,
işsizliği konuşacak, yoksulluğu konuşacak, eğitimdeki travmaları konuşacak,
sağlıktaki tekelleşmeyi konuşacak ve sizin bu ülkeye büyük başarı öyküsü olarak
sunduğunuz, ne yazık ki o faşizan uygulamalarla yaptığınız büyük projelerle
halkı emperyalizme, kapitalizme ömür boyunca nasıl sömürü aracı olarak
kullandığınızı konuşacak. Ne yazık ki bunların hiçbirini konuşamıyoruz çünkü
siz, varlık sebebiniz olan şiddet, korku, gözyaşı modelini kendi iktidarda
kalma modeliniz olarak, iktidarı sürdürme modeliniz olarak ortaya koyuyorsunuz.
Evet, bir şey
yapmak gerekiyor, yüzleşmek gerekiyor ve hesaplaşmak gerekiyor. Adalet ve
Kalkınma Partisi, 15 Temmuz gecesiyle ve Fetullah Gülen cemaatiyle hesaplaşıp
yüzleşmediği sürece bu ülke ne Fetullah Gülen cemaatinden ne de diğer
cemaatlerden kurtulacaktır. O yüzden buradan yapılacak en güzel iş şudur:
Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Cumhurbaşkanının bu ülkeye bir hesaplaşma ve
yüzleşme borcu vardır. Yapacakları tek şey, bu ülkenin iktidarından ve o
saraydan inip bu ülkenin halkına ve adaletine hesap vermektir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 669 sayılı olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirlere ilişkin Kanun
Hükmünde Kararname’nin 3’üncü maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
“Bu süreler bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren mevzuatta öngörülen sürelerin üç katını
geçemez.”
İsmail Faruk
Aksu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul konuşacaktır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Yurdakul.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; dört
bir yanı teröristlerle ve dost görünen ancak her fırsatta kuyumuzu kazan
odaklarla çevrili ülkemiz olağanüstü bir dönemden geçmektedir. Gazi ve yüce
Meclisimizin iç ve dış düşmanlara karşı bir ve iri olması gerektiğini her fırsatta
ifade ediyoruz.
Şu anda görüşülmekte olan 669
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Türk milletinin içindeki teröristlerin
ayıklanmasını ve bir daha bu millete düşmanlık etme ihtimallerinin ortadan
kaldırılmasını ümit ediyorum.
Ancak burada Türk milleti olarak
bir şerh düştüğümüzün bilinmesi gerekmektedir. Türk milleti 15 Temmuz akşamında
tankların köprülerde görünmeye başladığı o anlardan itibaren bugüne kadar -tam
yüz on beş gündür- sabırla yurtta sulh konseyinin kimlerden oluştuğunu merak
etmektedir. Geriye dönük tüm darbe girişimlerinde darbeyi icra eden ve akabinde
ülkemizde yönetime el koyanların kimler olduğu anlaşılmış ve bu şahıslar tarihe
bir not olarak düşülmüştür. Devletimizin bunca imkân ve kabiliyetine rağmen 241
vatandaşımızın şehadetine neden olan yurtta sulh konseyinin siyasi
profillerinin henüz daha açıklanmadığını üzülerek izliyoruz.
Darbenin as kadrolarının ve
devletin tepe noktalarındaki suç ortaklarının gün yüzüne çıkartılmaması ve
yalnızca darbe girişiminin son halkaları üzerinde yapılan mücadele
vatandaşlarımızı tatmin etmek bir yana daha da kızdırmakta ve darbe
girişiminin, bu suçlarının yanlarına kâr kaldığı algısı günden güne
yayılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, FETÖ de dâhil her türlü terörle anladığı dilden mücadele edilmesi
gerektiğini defalarca tekrarladık. Büyük Türk milletinin beklentisi de terörle
gerektiği şekilde mücadele edilmesi, son teröristin başı ezilene veya teslim
olana kadar da bu mücadelenin sürdürülmesidir. Genel Başkanımızın “Terörle
dostluk hiç kimseye hayır getirmemiştir.” ifadelerini buradan bir kez daha
ifade etmek istiyorum. Özellikle de terörle arasına sınır çizemeyenlere,
onlarla aynı yola baş koyma gafletine düşenlere bu sözden ders almalarını
tavsiye ediyorum. Teröristlerle ve onların uzantılarıyla her fırsatta görüşen,
onlara alan açan, suçlarını görmezden gelen, sözde evrensel gerçeklerle Türk
milletine silah doğrultanların sözcülüğüne yeltenenleri uyarmak istiyorum. PKK
bir terör örgütüdür, FETÖ bir terör örgütüdür, PYD/YPG bir terör örgütüdür,
IŞİD bir terör örgütüdür. Açıkça söylüyorum ki bu gruplarla ortak strateji
geliştiren, açılımdan bahseden, sözde demokratik destek sağlayan her kişi, her
grup, her siyasi parti Türk milleti tarafından teröristlerle aynı kefeye
konulacaktır. Bakmayın ülkemiz üstündeki kara bulutlara, bakmayın gecenin en
karanlık anlarındaki umutsuzluklara. Gecenin en karanlık anı şafak sökmeden az
önceki andır. Şafak söktüğünde al kırmızı bayrağımız yine dalgalanacak, ezanlar
yine yüreklerimize imanla dolacaktır. Toz bulutları dağıldığında bu topraklarda
hüküm sürecek olan yine Türk milleti olacaktır.
Konuşmama
son vermeden önce Nihal Atsız’ın eserinde belirttiği gibi:
“Kürşad'ın
narasıyla indik Tanrı Dağı’ndan,
Ruhumuzu
kandırdık Orhun'un kaynağından.
Bu
kaynaktan içenin yürekleri tunç olur,
Türk'e
kefen biçenin ölümü korkunç olur.”
Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde üç adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4’üncü maddesinin birinci fıkrasına
"Olağanüstü halin" ibaresinden sonra gelmek üzere "ilanından
itibaren ve" ibaresi, "mahkemelerce" ibaresinden sonra gelmek
üzere "iflasa ilişkin araştırma yapılmaksızın derhal" ibaresi ile
aynı maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(2) Olağanüstü halin
ilanından önceki dönemde yapılan iflasın ertelenmesi talepleriyle ilgili
olarak;
a) Olağanüstü hal süresince
iflasın ertelenmesine karar verilemez.
b) Olağanüstü halin ilanından
sonra ve devamı süresince herhangi bir tedbir kararı verilemez, verilmişse
derhal kaldırılır.
c) Olağanüstü halin ilanından
önceki dönemde 2004 sayılı Kanunun 179/a maddesi uyarınca verilmiş olan tedbir
kararları, mahkemece ivedilikle ele alınarak, terör örgütlerine veya Millî
Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna
karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı
yahut bunlarla irtibatı olduğu iddiasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanan veya hakim
ortakları ya da yöneticileri hakkında adli soruşturma yürütülen sermaye
şirketleri ile kooperatifler lehine verildiği anlaşılan tedbir kararları derhal
kaldırılır."
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ömer
Serdar
Amasya İstanbul Elâzığ
Ramazan Can Sait
Yüce Enver
Fehmioğlu
Kırıkkale Isparta Bingöl
Hacı
Bayram Türkoğlu Hüsnüye
Erdoğan
Hatay Konya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 669 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 4’üncü maddesinin
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“MADDE 4 (1) Olağanüstü halin devamı süresince, 9/6/1932
tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179 uncu maddesi uyarınca sermaye
şirketleri ile kooperatifler tarafından iflasın ertelenmesi talebinde
bulunulamaz."
Erhan
Usta Muharrem
Varlı Deniz
Depboylu
Samsun
Adana
Aydın
Fahrettin
Oğuz Tor Baki
Şimşek
Kahramanmaraş
Mersin
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016 tarih ve 419 sıra sayılı 669
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4’üncü maddesinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Tacettin
Bayır Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
İstanbul İzmir Bursa
Haluk
Pekşen Mustafa
Hüsnü Bozkurt Yakup
Akkaya
Trabzon
Konya İstanbul
Metin
Lütfi Baydar Faik
Öztrak Gamze
Akkuş İlgezdi
Aydın
Tekirdağ
İstanbul
Gülay
Yedekci
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Pekşen, önerge üzerinde siz mi konuşacaksınız?
HALUK PEKŞEN
(Trabzon) – Evet.
BAŞKAN - Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşen konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN
(Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; keşke bu önergede ne
yazıldığını yurttaşlarımıza tek tek aktarabilsek ve söyleyebilsek.
ENGİN ALTAY (İstanbul)
– AKP’nin önergesinde.
HALUK PEKŞEN
(Devamla) – AKP’nin önergesinde.
Böyle bir
önergeyi burada konuşurken, AKP’ye insanların hangi mantıkla oy verdiklerini
anlamak, algılamak mümkün değil. Bakın, eğer AKP’nin bu önergesi buradan
geçerse, bir tek şey söylüyorum, mahkemelerde büyük bir kaos başlayacak.
Mahkeme tapuya tedbir koymuş, mahkeme alacak için tedbir koymuş, otomobile
tedbir koymuş, haciz için tedbir koymuş; tamamını kaldırıyorsunuz. İnsanlar
birbirlerini kırarlar. Böyle bir şey olabilir mi? Yargı kararlarıyla korunan
hakların tamamına tedbir yöntemiyle mahkeme önleyici bir karar almış, siz o
karara müdahale ediyorsunuz ve onları kaldırıyorsunuz. Böyle bir şey yok ki.
Ceza mahkemesinin tedbirlerini kaldırıyorsunuz; ayrım yapmaksızın, hukuk mahkemesi,
icra mahkemesi, ticaret mahkemesi, tümünün tedbirlerini kaldırıyorsunuz. Böyle
bir şey olabilir mi? Bunu nereye sığdıracaksınız? Bu hangi olağanüstü hâl
gerekçesine sığacak? Hani Anayasa’nın 138’inci maddesinde yargı kararları
Parlamentoyu bağlıyordu, yürütmeyi bağlıyordu, yargıyı bağlıyordu. Hani,
nerede? Bu nasıl bir önerge? “İflasın ertelenmesini kaldırıyorum.” Tam tersini
yapmanız gerekiyor.
Memleketi
iflasa sürüklediniz. Kayseri’de, Konya’da, Malatya’da, Gaziantep’te, Adana’da,
Mersin’de, Denizli’de patır patır firmalar dökülüyor, hepsi iflasın
eşiğindeler. Sizi daha önce uyardık, aman gelin dedik, şu İstanbul yaklaşımı
gibi bir yasa çıkarın, ivedilikle çıkarın, bu yasayla firmalar borçlarını
yapılandırsınlar. Bu bankalar bu firmaların gırtlaklarına yapışır. Ekonomiyi
zaten batırdınız, insanları iyice batıracaksınız, yapmayın dedik. Her insan
işsiz kaldığında büyük bir problemi de ülkenin gündemine taşıyacak.
Bunu nasıl
getirdiniz? Bu önergenin içerisine iflas ertelemeyi koymuşsunuz, “Kaldırıyoruz.”
diyorsunuz. Niye? “İnsanlar kötü niyetli.” Kabul, olabilirler, insanlar kötü
niyetli olabilirler. Ama firmalar patır patır batıyor, bankalar kredilerini
takibe koyuyor, çekler yazılıyor, senetler yazılıyor. İşsiz, insanlar işsiz.
Kimi ararsanız arayın. Bugün beni dinleyen bütün yurttaşlarıma sesleniyorum, en
yakınınızdaki herhangi bir iş adamını arayın, herhangi bir esnafı arayın,
herhangi bir tüccarı arayın, bu son bir ay içerisinde işten eleman çıkarıp
çıkarmadığını bir sorun. O hâlde bu ne demektir? “İflasın ertelenmesini
kaldırıyorum, yasaklıyorum.” Bırakın buna mahkemeler karar versinler. Siz
insanların kötü niyetli olduğu üzerine hüküm kuruyorsunuz. Yargıya gerek yok ki
zaten, siz hepsini kendiniz düzenliyorsunuz, onların adına hüküm veriyorsunuz.
“Anayasa’nın
138’inci maddesi çöp olmuş.” demişti burada bir Meclis başkan vekili. Ben de
diyorum ki sayende sayın Meclis başkan vekili, hâlâ senin partin Anayasa’yı
çöpe göndermeye devam ediyor ama emin olun ki yurttaşlar da bunları not
ediyorlar, not.
Ekonomiyle geldiniz, evet
doğru, 2007 yılına kadar ekonomik iktidarınızı sürdürdünüz. Evet, doğru veya
yanlışlar yaptınız ama vatandaş sizi yaptıklarınızdan dolayı kutladı ve sizi
tekrar ödüllendirdi, 2007 yılında iktidar yaptı ekonomide iyi şeyler yaptığınızı
düşündükleri için ama 2007’den sonra o Cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük bir
tuzağa düştünüz, o tuzağın içerisinde hâlâ savruluyorsunuz.
Bakın, özellikle buradan
uyardığımız bir şeyi bir kez daha tekrar etmekte yarar görüyorum. Bu FETÖ
hikâyesini hafife alıyorsunuz ve mücadele ettiğinize de ben inanmıyorum. Siz
bunların tuzağına düşmeye devam ediyorsunuz. Yarın, Türkiye’de FETÖ’nün
cephesini genişletecek şekilde… Dün Cumhuriyet Halk Partisine suç duyurusunda
bulundunuz, yarın kim bilir kimlere saldırırsınız. Yapacağınız her büyük yanlış
FETÖ’nün hesabına yazılacak, cephesine yazılacak olan bir artı. Bunu yapmayın,
doğru adamları bulun, doğru adamları yargılayın ve doğru yasalarla yargılayın.
Arkadaşlar, insanlar suç
işledikleri için yargılanırlar, niyetlerinden dolayı yargılanmazlar. Siz
istediğiniz için değil, yasaları ihlal ettikleri için yargılansınlar. İnsanları
cepheleştirmeyin, toplumu ayrıştırmayın. Buradaki, getirdiğiniz kanun hükmünde
kararnamenin bu olağanüstü hâlle hiçbir ilgisi yoktur. Bunu Anayasa Mahkemesine
elbette götüreceğiz. Anayasa Mahkemesine gelsin, bunun altına imza atacak o
üyelerinin de hepsini göreceğiz burada, hepsini tarihe not edeceğiz. Eğer bu
başvuruyu kabul etmezlerse insanlık tarihinde kendi ülkesinin Silahlı Kuvvetlerini
tarihî olarak yok eden bir Anayasa Mahkemesi olarak tarihe geçeceklerdir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 669 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname’nin 4’üncü maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“MADDE 4 (1) Olağanüstü halin
devamı süresince, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179
uncu maddesi uyarınca sermaye şirketleri ile kooperatifler tarafından iflasın
ertelenmesi talebinde bulunulamaz."
Deniz Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Aydın Milletvekili Deniz Depboylu.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
4’üncü maddesi üzerindeki önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri,
Gazi Meclisimizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
madde önergemizde belirtilen durum, hâlihazırda mahkemelerimizin tarafsızlığı
şaibe altında iken vatandaşlarımızın mağduriyetini arttırıcı bir etmendir.
Milletin adalet arayışı içerisinde devletin mahkemelerine güvenmekten başka
çaresi yokken ve OHAL kapsamında kimse mahkemelerde hakkını arayamazken, bu
tarz kararlar vatandaşlarımızı olumsuz etkilemektedir; aynı şekilde, devlete ve
adalete olan güvenlerini de sarsmaktadır.
Liderimiz Sayın Devlet
Bahçeli'nin de belirttiği gibi, devlete güvenin sarsıldığı bugünlerde en büyük
soru işareti yurtta sulh komitesinde bulunan siyasilerin kimlikleridir. Bu
kişiler her kim ise bir an önce ortaya çıkarılmalı, ülkemize ve milletimize
çektirilen acıların karşılığı olarak haklarında yasal işlemler yapılmalıdır.
Ancak bu şekilde milletimiz rahat bir nefes alarak adaletin herkese eşit
dağıtıldığını ve kimsenin korumasının ülke menfaatinin önüne geçmediğini
görebilir.
Aynı şekilde askerlerimize
olan güvenimiz yine bizler için vazgeçilmezdir. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde
konuşlanmış Fetullahçı terör örgütüne mensup subayların 15 Temmuz 2016
tarihinde gerçekleştirdiği darbe girişimi, cumhuriyeti, demokrasiyi, millî hâkimiyeti
yok etmeyi amaçlamış hain bir planın fiilî durumudur. Türk milleti askerdir;
bu, geçmişten bugüne değişmeyen gerçektir. Türk Silahlı Kuvvetleri bizim
onurumuzdur. Maalesef, yaşanılanlar sebebiyle ortaya çıkan tabloda askerlerimiz
de mağdur edilmiştir. Bütün umutlarını bu mesleğe bağlayan ve hayatlarını bu
ülke uğruna feda etmek için bekleyen askerî öğrencilerimizin durumları ise tam
bir felakettir. Keza, mezunlara verilen diplomalarda hiçbir kalifiye ihtiva
etmeyen ve kendilerine iş kapılarını kapatan bir durum mevcuttur.
Değerli milletvekilleri,
devletin hayati organlarını kanser hücreleri gibi saran Fetullahçı terör
örgütü, Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirme amacıyla son yirmi yıldır
çalışmalarını yoğunlaştırmış, çeşitli yol ve yöntemlerle kendi kadrolarını
oluşturmak üzere gayrette bulunmuştur.
FETÖ mensubu olan ve askerî
okullarda eğitimci olarak görev yapan subay görünümündeki teröristler, ordu
içindeki vatansever askerî öğrencilere yönelik, acımasızca, bezdirici ve
yıpratıcı, hukuk dışı uygulamalarda bulunmuşlardır. Vatansever, milliyetçi,
Atatürk ilkelerine bağlı birçok askerî öğrencinin okuldan uzaklaştırılmasını
sağlamak için bu öğrencilerin sınav kâğıtlarının üzerinde tahribat yapılmış,
başarısızlık ve disiplin suçlarıyla suçlanmış, çaresiz bırakılmıştır. Askerî
kamplarda hedef alınan bu öğrencilere fiziksel ve psikolojik işkenceye varan
görevler yükleyerek okulu bırakmaya zorlamışlardır. Çok sevdikleri okullarından
ayrılmak zorunda kalan bu öğrenciler büyük mağduriyet yaşamış, tazminat ödemek
zorunda kalmış, maddi ve manevi kayba uğramışlardır. Yaklaşık olarak 3 bin
civarında olduğunu düşündüğümüz öğrenimini yarıda bırakan askerî öğrencilerin,
bu konuda mağdur olan çocuklarımızın, gençlerimizin mağduriyetleri nasıl
giderilecektir, bunun hesaplanması gerekmektedir.
Milletin silahını millete
doğrultma cüretini gösteren, milletin iradesine darbe girişiminde bulunan tüm
hainlerin, uzantılarının yargılanması ve vatana ihanet eden bu kişilerin en
ağır cezayı almaları hepimizin hemfikir olduğu, hassasiyet gösterdiğimiz bir konudur.
Mağdur olan gençlerimizden
istekli olan, terör örgütüyle hiçbir bağı olmayanlarının Türk Silahlı
Kuvvetlerine veya kurulacak olan yeni millî savunma fakültelerine dönebilmesi
için imkân sağlanması, vatan âşığı gençlerimizin yaralarının sarılmasına yardımcı
olacaktır.
Yine, askerî okulların
kapatılmasıyla, bu okullarda eğitim gören yaklaşık 25 bin öğrenci ile
ailelerinin umutlarının da karardığını hatırlatmak isterim. Bu gençlerin
tamamının FETÖ üyesi olduğunu iddia etmek mümkün müdür? Sapla saman birbirine
karışmış durumdadır, kurunun yanında yaşlar da yanmaktadır. Bu mağduriyet nasıl
giderilecektir? Askerî liselerimizin kapatılması sadece eğitim boyutunda ele
alınacak bir kayıp değildir. Bunlar bizim millî, kültürel, tarihî
miraslarımızdır ve sahip çıkmak zorundayız.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Depboylu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasına
“Olağanüstü halin” ibaresinden sonra gelmek üzere "ilanından itibaren
ve" ibaresi, "mahkemelerce" ibaresinden sonra gelmek üzere
"iflasa ilişkin araştırma yapılmaksızın derhal" ibaresi ile aynı
maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(2) Olağanüstü halin
ilanından önceki dönemde yapılan iflasın ertelenmesi talepleriyle ilgili
olarak;
a) Olağanüstü hal süresince
iflasın ertelenmesine karar verilemez.
b) Olağanüstü halin ilanından
sonra ve devamı süresince herhangi bir tedbir kararı verilemez, verilmişse
derhal kaldırılır.
c) Olağanüstü
halin ilanından önceki dönemde 2004 sayılı Kanunun 179/a maddesi uyarınca
verilmiş olan tedbir kararları, mahkemece ivedilikle ele alınarak, terör
örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı
faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği,
mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu iddiasıyla 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca
kayyım atanan veya hakim ortakları ya da yöneticileri hakkında adli soruşturma
yürütülen sermaye şirketleri ile kooperatifler lehine verildiği anlaşılan
tedbir kararları derhal kaldırılır."
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum…
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, konuşma almayacağız ama biraz önce bu
önergeye ilişkin çok haksız ve yersiz bir değerlendirme yapıldı. Bu önergenin
kastı, hileli iflas yollarına başvurarak mal kaçırmak ve alacaklıları mağdur
etmek isteyen FETÖ terör örgütüyle bağlantılı şirketlere ilişkin bir tedbirdir.
Konunun, önerge iyice okunduğunda anlaşılacağı kanaatindeyiz.
Arz ediyoruz.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
673 sayılı
KHK’nın 10’uncu maddesiyle bu maddede yapılan değişikliklerin madde metnine
yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
5’inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/07/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 5’inci
maddesinin (4)’üncü fıkrasında yer alan "…(4) Üniversitenin teşkilatı
Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulur." ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Tacettin
Bayır Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
İstanbul
İzmir
Bursa
Mehmet
Tüm Gamze Akkuş
İlgezdi Mustafa Hüsnü
Bozkurt
Balıkesir
İstanbul
Konya
Yakup
Akkaya Metin
Lütfi Baydar Faik
Öztrak
İstanbul
Aydın
Tekirdağ
Gülay
Yedekci
İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 669 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname’nin 5’inci maddesinin (4)’üncü fıkrasından sonra aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(5) Üniversitenin
yerleşkesi daha önce Kara, Hava ve Deniz Harp Okulları ile Astsubay Meslek
Yüksek Okullarının bulundukları yerlerde oluşturulur."
Erhan
Usta Muharrem
Varlı Deniz
Depboylu
Samsun
Adana
Aydın
Mustafa
Mit Baki
Şimşek Fahrettin
Oğuz Tor
Ankara
Mersin
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ankara Milletvekili Mustafa Mit.
Buyurun Sayın Mit. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA MİT (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 419 sıra sayılı 669 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin 5’inci
maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kanun hükmünde kararnamenin 5’inci maddesiyle Millî Savunma Üniversitesi
kurulmuştur. Üniversite, kara, deniz, hava harp okulları ile kurmay subay
yetiştirmek ve lisans üstü eğitim vermek amacıyla yeni kurulacak enstitülerden,
astsubay meslek yüksekokullarından oluşmaktadır.
Türk ordusunun subay,
astsubay ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuş olan okulların bir üniversite
çatısı altında toplanması, orduya katılan subay, astsubayın akademik disipline
sahip olması yerinde ve olumlu bir düşüncedir. Ancak birçok konuda olduğu gibi,
bu konu da yeterince araştırılmadan, incelenmeden, tartışılmadan aceleye
getirilmektedir.
Her ne kadar üniversite
olarak adlandırılsa da nihayetinde özel bir mesleki eğitimin gerekliliği
bilinen bir gerçektir. Bu kapsamda ancak genel değerlendirme yapabilecek
durumdayız.
Öncelikle, harbiye tecrübemiz
de dikkate alınarak, dünyadaki örneklerinin dikkatlice incelenerek altının
doldurulması gerekmektedir. Her şeyden önce millî ve manevi duyguları haiz,
yüksek morale sahip bir ordu millî güvenliğimizin temel unsurudur.
Subay, astsubay yetiştirmek
üzere verilecek eğitimin teorik ve pratik yönden çağın gereğine uygun olması
gerekmektedir. Dünyadaki gelişmelerin takip edilerek eğitim programlarına dâhil
edilmesi, harbiyenin teorik, pratik eğitim tecrübelerinden istifade edilerek
mesleğin gerektirdiği yüksek ahlak ve ruhun verilebilmesi temel hedef olarak
alınmalıdır.
Bilindiği üzere, askerlik
geçmişte de gelecekte de dünyanın her yerinde yüksek disiplin gerektirmektedir.
Tecrübi olarak istifade ediyoruz. Geçmişte yaş itibarıyla karakterin oluştuğu,
iyi kötü, doğru yanlış kavramlarının zihinlerde yer etmeye başladığı, ahlaki
formasyonun oluşmaya başladığı dönemlerden başlayan askerî eğitim hayatın her
alanına yöneliktir.
Burada ifade etmeye
çalıştığımız hususların teşkilat yapısı ve eğitim programı oluşturulurken
dikkate alınacağını ümit etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bu
kararnamenin temel gerekçesi olan 15 Temmuz darbe girişiminde rol alan
askerlerin ve askerî personelin kilit konumda olması, bir daha böyle bir
teşebbüsün olmamasına yönelik tedbir arayışını gerektirmektedir. Düşünce olarak
bir daha darbe olmaması için çare aramak elbette ki siyaset kurumunun ve
Meclisimizin görevidir. Ancak, kendi disiplini içerisinde çalışacak ordunun
içine siyasetin girmemesi, siyasetin etkisinin ortadan kaldırılması
gerekmektedir. Anayasa ve yasalarda tanımlanan değerlere dayanan görev
tanımlamalarında kendi iç denetimi, Millî Savunma Bakanlığının denetimiyle
denetlenmelidir. Anayasa ve yasalarda belirtilmiş amaçlara ve görev tanımlarına
uymayan bakış açılarının beslediği farklı aidiyetler derhâl ordudan
uzaklaştırılmadır.
15 Temmuz tecrübesi,
yasa ve disiplin kurallarının şahsi yorumlarla esnetilmemesi veya kuralların
görmezlikten gelinerek yok sayılması neticesinde bir anlayışın ordunun yönetim
kademelerine hâkim olmasına yol açmıştır. Bu sistem böyle olduğu takdirde bir
başka devletin orduya nüfuz edebilme imkânını sağlamaktadır ve Türkiye’de olan
da budur ve bunun sonunda bir felaketle karşı karşıya kalmışızdır diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 31/07/2016 tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 5’inci maddesinin (4)’üncü fıkrasında yer alan "...(4)
Üniversitenin teşkilatı Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulur." ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Tüm (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm.
Buyurun Sayın
Tüm. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Genel
Başkanımıza ve Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisine, AKP ve Cumhurbaşkanı
tarafından dava açıldığını biliyoruz. Ancak, on dört yıldan beri devleti FETÖ
terör örgütüne teslim edenlerin böyle bir davayı açmasını asla uygun
görmüyoruz. Bu, yavuz hırsız anlayışından başka bir şey değildir.
Değerli milletvekilleri,
OHAL'in ilan edilmesiyle birlikte yeni bir döneme girmiş bulunmaktayız.
Geldiğimiz yerde -öyle anlaşılıyor ki- Hükûmet OHAL’i ilan etmeyi büyük bir
sabırsızlıkla bekliyormuş. AKP, OHAL’i kendi rejimini oluşturmak için bir
altyapı olarak kullanmaktadır. İktidar, OHAL uygulamalarıyla hukuk devletini
yok etmiş, demokrasiyi tümden ortadan kaldırmıştır.
Sizin doğal lideriniz
geçmişte bir konuşmasında diyor ki: “Demokrasi tramvay gibidir; gerektiğinde biner,
gerektiğinde ineriz.” Şimdi, artık demokrasi tramvayından indiğinizi görüyoruz.
Ama, ne yazık ki indiğiniz durak faşizm durağıdır, diktatörlüktür. Şimdi size
karşı olanları, FETÖ'cü ya da PKK'Iı ilan ederek susturmak istiyorsunuz çünkü
başka sığınacağınız hiçbir liman yoktur. Oysaki, geçmişte bu örgütlerle beraber
iş tuttunuz, birlikte yol yürüdünüz, kader birliği yaptınız; o zaman “ortak”
diye bunlardan faydalandınız, şimdi ise düşman ilan ederek faydalanmaya
çalışıyorsunuz. Sizin “terörle mücadele etme” diye bir derdiniz asla yoktur;
olsaydı, ülkemizde bu kadar şehidimiz olmazdı ve bu kadar insanımız ölmezdi.
Değerli milletvekilleri, bu
gittiğiniz yolun doğru bir yol olmadığını sizler de çok iyi biliyorsunuz.
İktidarın 15 Temmuzdan ders almasını bizler çok isterdik. Ne yazık ki hâlâ
toplumu kutuplaştırıp kin ve nefreti canlı tutuyorsunuz. Kin ve nefretiniz
sadece insanlara değil, kamu kurumlarına da yansımaktadır. Darbe yapacak diye
doktor, hemşire, sağlık personeli yetiştiren Gülhane Askeri Tıp Akademisini
kapattınız, sonra dönüp silahlı bir güç olan Sahil Güvenlik ve Jandarma
Akademisi kurdunuz. Yüz yıllık geçmişi olan askerî okulları kapattınız, sonra
Millî Savunma Üniversitesi adıyla yeniden açtınız. Okulları, dershaneleri
kapattınız; sonra yeni isim vererek tekrar açtınız. Kamu görevlilerini işten
atıyorsunuz, sonra “Pardon.” diyerek, bir kısmını yeniden işe alıyorsunuz. Tüm
bunları OHAL’i kullanarak hukuk dışı kanun hükmünde kararnamelerle
yapıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
böyle, yazboz tahtası mantığıyla yönetilen bir ülke yoktur. Sizler neyi
onayladığınızın gerçekten farkında mısınız? Bunu merak ediyoruz. Eğer tüm
bunları içinize sindirerek yapıyorsanız bilin ki tarih sizi asla
affetmeyecektir. Bin yıllık devlet geleneği, yüz yıllık Parlamento deneyimi
olan doksan üç yıllık cumhuriyete tüm bunlar yakışmıyor. Ne yazık ki bu güzelim
ülkeyi siz bir çadır devletine çevirdiniz.
Değerli milletvekilleri,
hepinizin bildiği gibi, OHAL yasası kalıcı bir düzenleme yapmayı öngörmez.
Şimdi sizlere soruyorum: Bu düzenlemelerden kalıcı olmayan hiçbir şey var mı? Anayasa’ya
açıkça aykırı olan bu durum, ne yazık ki sizin oluşturduğunuz Anayasa Mahkemesi
tarafından dikkate alınmıyor. Bugün burada yasaya çevrilecek olan bu kanun
hükmünde kararnameler, umarım ki bundan sonra Anayasa Mahkemesinin yetki
alanına girecektir.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz bu kanun hükmünde kararnamelerin maddeleri üzerinde
konuşmayı çok anlamlı bulmuyorum çünkü tamamı sakat, tamamı hukuk devletiyle
bağdaşmayan maddelerdir çünkü bu kanun hükmünde kararnamelerle AKP'nin gizli
ajandasında neler varsa onlar gerçekleşmektedir.
Değerli milletvekilleri, AKP
2002 yılında iktidara gelirken 3 ilde OHAL vardı, bugün 81 ilde OHAL ilan
ettiniz. On dört yıldır ülkeyi siz idare ediyorsunuz. OHAL şartlarına bu ülkeyi
siz getirdiniz. “On dört yıldır iktidarda biz yoktuk, FETÖ vardı.” diyorsanız,
çıkın, bunu da açıkça itiraf edin.
Değerli milletvekilleri,
hesap veremeyenlerin asla hesap sorma hakkı olamaz. Eğer gerçekten halka hesap
vermek istiyorsanız, byLock kullanan, vekillerinizi, bakanlarınızı çıkın,
açıklayın; FETÖ'ye arsa tahsis eden, destek veren belediye başkanlarınızı
açıklayın. Bunu yapmadan kurusıkı laflar söyleyerek bu olaydan asla
kurtulamazsınız, bu darbeyle de asla yüzleşemezsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET TÜM
(Devamla) – FETÖ’yle ilgisi olmayan, sırf EĞİTİM SEN’li, EĞİTİM İŞ’li diye
işten attığınız öğretmenlerin ve memurların vebali sizlerin boynunadır. Hangi
kanun hükmünde kararnameyi çıkarırsanız çıkarın adaletten asla kaçamazsınız
diyorum.
Tekrar size teşekkürler,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bostancı…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkan, zabıtlara geçsin diye söylüyorum. Geçen hafta da “ByLock kullanan
bakanları, vekilleri açıklayın.” diye kendisi öyle bir hüküm cümlesi beyan
etti, geçen hafta da bunun tartışması oldu. Beyefendinin bildiği bir isim varsa
gelsin, açıklasın. Öyle tezvirat yapmanın manası yok.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Az
kaldı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Bu tür laflarla siyaset olmaz. Siyasetin de bir usulü olur, bir aklı olur.
Söylenen her söze dikkat etmekte fayda var.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bostancı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde iki adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan
“Bakanı tarafından” ibaresinin “Bakanınca” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kamil
Aydın Ahmet
Selim Yurdakul Erhan
Usta
Erzurum Antalya Samsun
Zühal
Topcu Baki
Şimşek
Ankara Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Tacettin
Bayır Aytuğ
Atıcı
İstanbul İzmir Mersin
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Faik
Öztrak Mustafa
Hüsnü Bozkurt
Bursa Tekirdağ Konya
Gamze
Akkuş İlgezdi Metin
Lütfi Baydar Yakup
Akkaya
İstanbul Aydın İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde söz isteyen, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı.
Buyurun
Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı maddesiyle
ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Olağanüstü hâl
uygulamasına karşı çıkan, terör örgütleriyle geçmişte veya bugün iş birliği
yapmayan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 6’ncı maddeyle ne düzenlediğiniz önemli değil. Her ne kadar Millî
Savunma Üniversitesine bağlı enstitüler kuruyor iseniz de çıkardığınız kanun
hükmünde kararnamelerin tümü hukuksuzdur. Önergemizde “Bu maddeyi çıkarın.”
diyorsak da aslında, size şunu söylüyoruz: 1) Olağanüstü hâl uygulamasını
derhâl kaldırın. 2) Çıkardığınız hukuksuz kanun hükmündeki kararnameleri derhâl
iptal edin.
Olağanüstü
hâlin çok hoşunuza gittiğini biliyoruz. Nereden biliyoruz? Cumhurbaşkanı bu
darbe girişimi için “Bu darbe bize Allah’ın bir lütfudur.” demişti. Gelinen
nokta bir cümleyle özetlenebilir: Darbeyle mücadeleniz bahane, kadrolaşma
şahane.
“Olağanüstü
hâl ve kanun hükmünde kararnameler Anayasa’ya uygundur.” diyorsunuz. Yalan;
değilse, bilgisizlik, cahillik. Anayasa diyor ki: “Kanun hükmünde kararname
ancak olağanüstü hâl nedeniyle ilgili olabilir.” Olağanüstü hâli niye ilan
ettiniz? Darbecilerle mücadele için. Peki, soruyorum: Darbeyi EĞİTİM-SEN’liler
mi yaptı da yüzlerce EĞİTİM-SEN’liyi ihraç ettiniz? Darbeyi Sağlık ve Sosyal
Hizmet Emekçileri Sendikası mı yaptı da bunları ihraç ettiniz? Darbeyi imzacı
akademisyenler mi yaptı da onları ihraç ettiniz? Darbeyi rektörler mi yaptı da
rektör seçimini kaldırdınız? Darbeyi öğrenciler mi yaptı? Darbeyi Gülhane
doktorları mı yaptı?
AKP,
darbe hukukunu kendi lehine kullanmaya devam etmektedir, üstelik de Anayasa’yı
ihlal ederek. Kin, nefret ve intikamla iş yapıyorsunuz. Bu, devlet yönetimine
yakışmaz. AKP’nin gücü sadece bir kesime yetiyor. AKP’nin gücü, kendi içindeki
siyasilere dokunmaya yetmiyor. AKP bunlara dokunmaya korkuyor. Size
“Darbecilerle mücadele etmeyin.” diyen yok. ByLock kullanıcıları büyük
ihtimalle FETÖ’cü mü? Evet. Açıklasanıza Allah aşkına bu byLock
kullanıcılarını.
BAŞKAN – Açıkladılar ya Sayın
Atıcı kaç defa. Kimseyi tahkir etmeyelim lütfen, itham etmeyelim.
AYTUĞ ATICI (Devamla) –
Kendimle gurur duyuyorum, tarafsız bir Meclis Başkan Vekili bana sataşıyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ama, tüm
milletvekillerinin hakkını, hukukunu savunmak bizim görevimiz. Bildiğiniz bir
isim varsa siz açıklayın.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Biraz
sabretseydiniz, önerimi dinleyecektiniz. Yani, siz de tabii, taraf olduğunuz
için bizi her dakika, sürekli sabote etmeye çalışıyorsunuz ama nafile, işe
yaramayacak.
Size önerimiz şu: Bir
tarafsız bilişim şirketi Türkiye’ye gelsin, şu byLock’u bir incelesin
-yüreğiniz yetiyorsa buyurun- ve desin ki “Türkiye byLock kullanıcıları şunlar,
şunlar, şunlardır.” Niye korkuyorsunuz Allah aşkına? Korkmanızın bir tek nedeni
var: Ucu size dokunacak, ucu “1 numara” dediğiniz kişiye dokunacak, ondan
korkuyorsunuz, başka bir şey yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, size “Geçmişte Fetullahçı
teröristlerle iş birliği yaptınız.” dediğimizde bize kızıyorsunuz. Yapmadınız
mı kardeşim, beraber yürümediniz mi bu yollarda, aynı menzile giden sizler
değil miydiniz? Kendinizi aklayamayacaksınız. “AKP Hükûmeti geçmişte PKK’yla
müzakere yaptı.” dediğimizde bize kızıyorsunuz. Müzakere yapmadınız mı
kardeşim, aynı masaya oturmadınız mı kardeşim, onları desteklemediniz mi
kardeşim? Çıkın bunları söyleyin. AKP Hükûmeti IŞİD’i geç fark etti, herkes
bunlara “terörist” derken “Siz, öfkeli Sünni gençler dediniz.” dediğimiz için
bize kızıyorsunuz. Allah aşkına, demediniz mi? Çıkın, “Davutoğlu böyle bir şey
söylemedi.” deyin.
AKP geçmişte “dostum” dediği
herkesle bugün savaşıyor. Bugün AKP’yle dost olanlar, size sesleniyorum, önemle
duyuruyorum: Sizinle savaş günü de elbette yakın olacak.
Kesinlikle, Türkiye’nin
CHP’ye en çok ihtiyacı olduğu günlerden geçiyoruz, bunun farkındayız, karanlığa
boyun eğmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 419 sayılı Kanun Hükmün Kararname’nin 6’ncı maddesinin (1)’inci fıkrasında
yer alan “Bakanlık tarafından” ibaresinin “Bakanınca” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen, Ankara Milletvekili Zühal Topcu.
Buyurun Sayın
Topcu. (MHP sıralarından alkışlar)
ZÜHAL TOPCU
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 669 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Evet,
insanların bir arada yaşamasını sağlayan birçok erdem vardır. Şu anda,
özellikle, en çok ihtiyacımız olan şey bir arada yaşama kültürü ve bu kültürün
hem oluşturulması hem de devam etmesi. Ama, bir tanesi var ki, bu beraber
yaşama kültürünü oluşturacak olanlardan bir tanesinin görmezden gelinmesi,
yokluğu, dikkate alınmaması geri dönüşü olmayan sıkıntılara da zemin
hazırlayacaktır. Bu da yıldızı bazı zaman yükselen, bazı zaman sarsılan, bazı
zaman da düşen adalet kavramı olmaktadır. Hiçbir erdem adalet kadar büyük ve
kutsal değildir aslında. Yine, çok konuşulan barış, eşitlik, özgürlük
kavramlarının hepsinin temeline baktığımızda adalet kavramının olduğunu
görebiliyoruz. Ama, şu anda günümüzde de en çok hırpalanan kavramın da adalet
kavramı olduğunu söyleyebiliriz. Adalet olmazsa diğerlerinin, hiçbir kavramın
yani toplumu bir arada tutan hiçbir kavramın da anlamı kalmıyor. İşte,
toplumların bütünleşip başarıyı yakalaması veya çözülüp dağılması gerçekten bu
kavramın uygulanmasına bağlı.
Şu anda
görüyoruz ki işte, bu adalet kavramı hem bizim bir arada kalmamızı sağlayacak
hem de çözülüp dağılmamıza neden olacak en önemli kavram. Acaba bu kavramın
neresindeyiz? Çünkü, adalet aynı zamanda ahlakın da temeli olmaktadır, adalete
dayanmayan ahlakın olabilmesi mümkün değil. Vicdanlarda yorumlanmayan adaletin
de başarılı olabilmesi mümkün değil. İşte, içinde bulunduğumuz durum
irdelendiğinde, bu kavramların, demin de belirttiğimiz gibi, nasıl önemli hâle
geldiğine hep birlikte şahitlik ediyoruz. İşte Yenikapı ruhu bunun için, işte
birlik, beraberlik üniter yapının korunması bunlar için gerekli.
Hem küresel
ölçekten hem de yerel ölçekten bakıldığında zor bir dönemden geçiyoruz ve
tartışmasız da bunu kabul ediyoruz. Bu ülkenin birliği ve bütünlüğü artık her
şeyden önemli hâle gelmiştir. Türkiye'nin özellikle 15 Temmuz sonrası yaşadığı
travmayı ortadan kaldırmaya yönelik çok dikkat etmesi gerekiyor. Önce işte, bu
travmayı ortadan kaldırabilmek için “Bu hâle nasıl geldik?” diye irdelemek
gerekiyor. Bu irdelemenin ehil eller tarafından ve uzun soluklu süreçler
şeklinde yapılması gerekiyor. “Biz hangi hataları yaptık? Açıklarımız nelerdi?”
diye sorgulamamız lazım. Bunu hep birlikte yapmamız lazım. Yani, eğer hep
birlikte yaparsak ancak o zaman başarılı olabiliriz ama “Hatamız yok.” diye
ısrar edilirse bence, yanlışlar görülmediği zaman belki, Allah korusun,
tekraren 15 Temmuzların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Yani, buraya kendi
başımıza gelmedik.
Tabii ki bunlar
irdelenmeli derken bunun sosyolojik altyapısı var, bunun psikolojik altyapısı
var, bunun ekonomik altyapısı var, bunun yönetimsel altyapısı var. Bunlar nasıl
hazırlandı? Hangi boşluklardan FETÖ terör örgütü sızdı ve ülkeyi bu hâle
getirdi? Nasıl bir imtiyaz sağlandı? Kimlere sağlandı bu imtiyazlar, hangi
gerekçelerle sağlandı, bunların açık ve net olarak çalışmasının yapılması
lazım.
Eğer yanlışta ısrar edilirse
-Allah korusun- hep birlikte, tekrar aynı şekilde bu kalkışmayla karşı karşıya
kalabiliriz, bir daha kalmamamız için çok dikkatli olmamız lazım. Bu ülkede
özellikle yönetimin duygusal davranmaya hakkı yok. Bu ülkede, özellikle, yine
vurgulayarak söylüyoruz ki Fırat’ın kenarındaki kuzunun sorumluluğunu hisseden
bir iktidarın çok daha dikkat etmesi gerekiyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
6’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
7’nci madde üzerinde iki adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7’nci maddesinin (2)’nci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erhan Usta Kamil Aydın Zühal Topcu
Samsun Erzurum Ankara
Fahrettin Oğuz Tor Mehmet Necmettin Ahrazoğlu Ahmet Selim Yurdakul
Kahramanmaraş Hatay Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7’nci
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Tacettin Bayır Gamze
Akkuş İlgezdi
İstanbul İzmir İstanbul
Faik Öztrak Yakup Akkaya Mustafa
Hüsnü Bozkurt
Tekirdağ İstanbul Konya
Metin Lütfi Baydar Nurhayat Altaca Kayışoğlu Gülay
Yedekci
Aydın Bursa İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Akkuş İlgezdi
Hanımefendi.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; 669 sayılı OHAL Kararnamesi’nde
görüşlerimi belirtmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın vekiller, 15 Temmuz
darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL’le birlikte, ülkemiz kanun hükmünde
kararnameler demokrasisiyle yönetiliyor. Bu öyle bir demokrasi ki burada
Parlamentoya karşı sorumluluk yok, insan haklarına saygı yok, temel hak ve
özgürlüklere yer yok, kanun önünde hesap vermek yok ve muhalif sesleri duymaya
tahammül yok. Oysa, Sayın Davutoğlu’nun “Kim ne yaparsa yapsın, hangi
provokasyonu yaparsa yapsın, bu özgür ve demokratik ülke bir daha OHAL benzeri
uygulamalarla karşı karşıya kalmayacak. OHAL Türkiye’si eski Türkiye’dir.”
sözlerinin üzerinden sadece iki yıl geçti. Bugün geldiğiniz nokta, sizin
deyiminizle, eski Türkiye’yi aratır oldu, sizlere de anımsatmak isterim.
Değerli vekiller, 15
Temmuzdan bu yana Türkiye’de kesintisiz bir darbe süreci yaşanıyor.
Yüzyıllardır var olan askerî liseler, ilgili komisyonlarda tartışılmadan,
kurumların ve uzmanların görüşü alınmadan bir gecede kapatılıyor. 5 binden
fazla öğrenci kendisini bir anda kapının önünde buluverdi. Harp okulları ise
millî savunma üniversitelerine bağlandı. Eğer mesele demokratik bir ordu
kurmaksa seçtiğiniz bu yöntemin kimseye bir faydası yok, bilmenizi isteriz.
Neden mi? Askerî okulları ve harp akademilerini FETÖ’cüler var diye
kapatıyorsunuz. Oysa, FETÖ sadece bu okullarda mı var? Millî Eğitim
Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını ya da Diyanet İşleri Başkanlığını kapatmayı
düşünüyor musunuz? Elbette düşünmüyorsunuz. O hâlde, şimdiden uyarıyoruz:
Askerî okullara siyaseti sokarsanız, askerî okulları kendi ideoloji ve
talepleriniz doğrultusunda dizayn etmeye kalkarsanız, ülkemiz daha vahim
sonuçlarla karşı karşıya kalacaktır.
Şunu açıklıkla ifade ediyoruz:
Darbe karşıtı olmak ile OHAL yandaşı olmak aynı şey değildir. Bizler, darbe
karşıtı olduğumuz kadar, Türkiye'nin kararnameler demokrasisiyle yönetilmesine
de hain darbe girişimi fırsat bilinerek Parlamentonun devre dışı bırakılmasına
da kurumların OHAL KHK’larıyla yeniden inşa edilmesine de karşıyız.
Değerli vekiller, şimdi bir
milletvekili değil, hekim olarak konuşuyorum: Bakın, GATA’yı yani yüz on sekiz
yıllık başka bir kurumu, Anayasa’ya aykırı bir şekilde, bir gecede kapattınız.
33 askerî hastaneyi, 5.700 personeli Sağlık Bakanlığına bağladınız. Hangi
Sağlık Bakanlığına? 5 bine yakın personelini FETÖ bağlantısı nedeniyle ihraç
ettiğiniz Sağlık Bakanlığına. Ne değişti arkadaşlar? GATA sıradan bir askerî
hastane olmadığı gibi, askerî doktorluk da sivil doktorluktan ayrı bir alandır.
Gelişmiş ülkelerin hepsinde mutlaka askerî sağlık sistemi vardır. Ülkemizde bu
zincir bozulunca ne olacağını düşündünüz mü? Tıp eğitiminin yanı sıra askerlik
eğitimlerini de ateş altında alan doktorları uzmanlaştıkları alandan
uzaklaştırırsanız sadece kaos yaratırsınız.
Bu kararla askerî doktorluğu
ortadan kaldırıyorsunuz ama aynı zamanda harp cerrahisini de yok sayıyorsunuz.
Mesela, bugün etrafımızı saran ateş çemberinde operasyonlara sivil doktor
gönderebilecek misiniz acaba? Bakanlık emrine bağladığınız, eline silah
almamış, çatışma ortamında bulunmamış, saha tecrübesi olmayan sivil doktorları,
hemşireleri, sağlık çalışanlarını operasyonlara nasıl göndereceksiniz?
“Gitmem.” diyenlerin maaşını mı keseceksiniz? “Yok, ben GATA’dan yetişen
doktorları göndereceğim.” derseniz o hâlde GATA’yı kapatmanızın manası nedir?
Bakın, açık ve net bir
şekilde uyarıyoruz: Gülhaneyi tarihe gömerseniz hiçbir sivil doktoru askerî tim
içinde görevlendiremezsiniz. Sırf bu sebeple şehit sayımızın artmasını da
hiçbir vicdan kabul etmez, edemez, bunun hesabını da kimse veremez. “Askerî
hastanelerde öncelik askerî personele verilir.” ibaresiyle ne kaosu ne de şehit
haberlerini önleyebilirsiniz.
Bakın, daha şimdiden sorunlar
yumağına dönüşmüş bir durumla karşı karşıyayız. Askerimizin sevk ve
tedavilerinin yoğunluk ve sıra bekleme nedeniyle yapılamadığı, ayrıca uzman
doktor eksikliği sebebiyle de şehit sayısının arttığı yönünde haberler düşüyor
basına, bu da canımızı yakıyor.
Değerli vekiller, şimdi
gerçekçi olalım. Getirdiğiniz bu düzenlemenin aslında darbe girişimiyle uzaktan
yakından bir ilgisi yok. Bu sağlık kurumlarının devri, Sağlıkta Dönüşüm
Programı’yla dayatılan “paran kadar sağlık hizmeti”nin son halkasıdır. Çünkü
GATA, gerçek anlamda parasız sağlık hizmetini sunan, hastasını müşteri,
personelini esnaf olarak görmeyen sosyal devlet uygulamasının sağlık alanındaki
son örneğidir; tarihe gömdünüz. Ortaya çıkan mağduriyetin hesabını verebilecek
misiniz, mağduriyeti telafi edebilecek misiniz?
Bu sebeple, getirdiğiniz bu
KHK’nın aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce Divanınızı saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7’nci maddesinin (2)’nci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zühal Topcu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Zühal Topcu konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Topcu. (MHP sıralarından alkışlar)
ZÜHAL
TOPCU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 669 sayılı KHK üzerinde
söz almış bulunuyoruz, hepinizi saygıyla selamlıyoruz.
Evet,
demin de ifade ettiğimiz gibi, özellikle şu anda gündemde olan FETÖ terör
örgütüyle mücadele ederken ince eleyip sık dokumakta fayda var, on düşünüp bir
konuşmakta fayda var diyoruz. Çünkü, kurunun yanında özellikle yaşın
yanmamasına dikkat etmemiz lazım. Çünkü, bu ara mağduriyetlerin çok fazla yükseldiği,
insanların evine ekmek alamayacak duruma getirildiği anlara hep birlikte
şahitlik ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti gerçekten büyük bir devlet,
kökleşmiş bir kültürü var ve aynı zamanda kurumları da var, her kurumun da
kendine ait kültürü var, oluşmuş bir devlet kültürümüz var. İşte, bu açıdan
bakıldığında, FETÖ terör örgütüne mensup olduğu iddia edilerek mağdur edilen
insanlar üzerinde bir daha düşünülmesi gerekiyor. Diyoruz ki kriterler
belirlendi, bu kriterlerin açık ve net olması lazım. Yani, bu devlet büyük bir
devlet. Bu devletin istihbaratı var. Kimdir gerçekten buna zemin hazırlayan,
altyapıyı oluşturan, kaynaklık eden veya işte, kalkışmayı yönetenler, yapanlar?
Bütün alanlarda ve siyasi alan da dâhil olmak üzere bütün ayaklarının ayrı ayrı
incelenip ortaya çıkartılması lazım. Gerçekten, bu FETÖ terör örgütünün içinde
olanların bulunup en ağır cezayla cezalandırılması lazım ama kendini ait
hissetmeyen ve bu işte olmadığını iddia eden var ise bunların da teker teker
ayıklanmasında fayda var. Onun için, bir an önce bu kriterlerin net bir biçimde
açığa çıkarılması lazım. Yayımlanan her bir KHK’da -biliyoruz ki- binlere varan
insanın kurumlardan atıldığını veya yargılandığını görebiliyoruz. Onun için,
bir an önce buna el atılması gerekmektedir. Netleşmemekle beraber, FETÖ terör
örgütüne mensubiyete yönelik kriterler belirlenmişti ama tam olarak ne olduğunu
da bilemiyoruz. Demin de belirttiğimiz gibi bunların artık ayıklanması ve
eylemlerinin ortaya çıkması lazım. Tabii ki bu eylemlerin 15 Temmuza kadar
gelen ayağına bakıldığında bir birikim sonucu olduğunu da görebiliyoruz.
Her konuda kanun hükmünde
kararnameyle yapılan düzenlemeler artık toplumu da tedirgin etmeye başlamıştır.
Palyatif tedbirlerle ülkeler yönetilemez, akşamdan sabaha alınan kararlarla
ülkeler yönetilemez, hele anlık heyecanlarla hiç yönetilemez çünkü yarın,
burada KHK şeklinde alınan ve burada kanunlaştırdığımız maddeler başka
sorunlara da zemin hazırlamaktadır çünkü acilen alındığı için, etraflıca
düşünülmediği için ve çok fazla da mağduriyet yarattığı için, tekrar bumerang
gibi bizi vuracaktır. Yarın da yasalaşan bu KHK kararlarını düzeltmek için yeni
KHK’lar gündeme gelecektir. Onun için, bu duruma düşmeyelim.
Şimdi, bu kanun hükmünde
kararnameyle -elimizdekine baktığımızda- olağanüstü hâl kapsamında alınması
gereken tedbirlerle çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması öngörülüyor ama bir
bakıyoruz ki her şey var, her aradığınızı burada bulabilirsiniz. Canımızın
kızdığı, hemen ufacık problem gördüğümüz her şeyi bunun içine koymuşuz ama biz
görüyoruz ki bunlar yarın karşımıza problem olarak çıkacaktır. Bakıyoruz, o
kadar farklı konular var ki burada, burada işten atmalar var, burada eğitim
konusu var, üniversite açma var, burada üniversiteleri bir yere bağlama var,
personel alımı var, personelin değerlendirilmesi var, denetlenmesi var, hukuk
var, yönetim var.
Şimdi, bir KHK içinde 115
maddeyle siz Türkiye Cumhuriyeti devletinin birçok kurumuna şekil vermek
istiyorsunuz. Bunu nasıl yapacaksınız? Yarın başka şekilde KHK’larla düzeltmeye
giderek mi yapacaksınız? Üniversiteler hâlâ sorundu. Bu şekildeki uygulamalarla
Millî Savunma Bakanlığına bağlanan Millî Savunma Üniversitesinin de yeni sorun
yumağı olarak karşımıza çıkacağını da buradan söylemek istiyoruz.
Hepinize saygılarımızı
sunuyoruz. Teşekkür ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.01
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ), Özcan PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
419 sıra sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın Tanal, İç Tüzük 60’a
göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
İstanbul’un Ataşehir ilçesinin Yeni Çamlıca Mahallesi’nde halkın uyuşturucuyla
mücadele nöbetinin dört günden beri devam ettiğine ve İçişleri Bakanlığını
uyuşturucuyla mücadele konusunda göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul ili Ataşehir
ilçemizde Yeni Çamlıca halkının dört günden beri süren uyuşturucuyla ilgili
mücadelesi devam ediyor. Tümör gibi yayılan uyuşturucu madde kullanımı gittikçe
artıyor. Yeni Çamlıca halkı bu gidişata “Dur.” demek için gece nöbetlerine
devam ediyor.
Çetelerin halkı bezdirmek
için ev basmaları nedeniyle geçen aylarda 9 yaşındaki çocuk silahla yaralandı,
2 polisimiz de ağır yaralanmıştı. Bu sebepten dolayı, halkın sabrı taşmış
durumda.
İçişleri Bakanlığını
uyuşturucu maddeyle mücadele konusunda göreve davet ediyoruz. Tüm tedbirlerin
alınmasını, insanların sokaklarda bu şekilde nöbet tutmamasını istirham
ediyorum.
Selam ve saygılarımı
iletiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 669 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/751) ve İçtüzük’ün
128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 419) (Devam)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar,
8’inci maddede kalmıştık.
8’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 13’üncü
maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Hüsnü
Bozkurt Dursun
Çiçek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Konya İstanbul Bursa
Haluk
Pekşen Gamze
Akkuş İlgezdi Yakup
Akkaya
Trabzon İstanbul İstanbul
Gülay
Yedekci Kazım
Arslan
İstanbul Denizli
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın
121/3’üncü maddesinde ifade edilen “olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konu”
olarak nitelenemeyeceğinden Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
13’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
14’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
17’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18’inci maddenin
(a) bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
31/7/2016 tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
18’inci maddesinde yer alan “a) bendi”nin kararname metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Haluk Pekşen Dursun Çiçek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Trabzon İstanbul Bursa
Gamze Akkuş İlgezdi Yakup Akkaya Tanju
Özcan
İstanbul İstanbul Bolu
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyorum Sayın Altay?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) – Tanju Özcan konuşacak.
BAŞKAN – Sayın
Tanju Özcan’ı es geçemedik tabii.
Önerge üzerinde Sayın Özcan
konuşacak, buyurun efendim.
Bolu Beyi,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önce Sayın Başkana bu nazik daveti için
teşekkür ediyorum ama inşallah, doğruları söyledim diye konuşmamın sonunda yine
3 maç ceza vermez bize.
BAŞKAN – Kurallarına göre
oynarsan ceza almazsın Sayın Özcan.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Sayın
milletvekilleri, özellikle AKP milletvekillerine seslenmek istiyorum, sizin bir
özelliğinizi keşfettim maalesef. Siz şu kürsüden ne zaman doğrular söylense
geriliyorsunuz, sinirleniyorsunuz ama ben yine bugün kendi açımdan doğruları
söylemeye devam edeceğim.
Sayın milletvekilleri,
enteresandı geçen dönem Meclis, burada 24’üncü Dönemde birlikte çalıştığımız
arkadaşlarımız var. Sizler “çözüm süreci” adında bir süreç başlatmıştınız, bizi
sürekli bu sürecin karşısında olmakla itham ediyordunuz, işte bugün Meclisi
protesto eden HDP Grubuyla koalisyon ortağı gibiydiniz. Hatırlıyorsunuz değil
mi bunları? Daha öncesinde Habur’da mahkemeleri kurdurdunuz, teröristin ayağına
mahkeme götürdünüz, Oslo’da bunlarla görüştünüz, muhtemelen İmralı’da da
görüştünüz, Dolmabahçe’de en son bu birlikteliği mutabakata bağladınız. Şimdi,
bunların hepsini yaptınız, biz bunları eleştirdik diye sizin şiddetinize bile
maruz kaldık, tehdidinize bile maruz kaldık, neler yaşadık. Bunları
hatırlıyorsunuz değil mi? Ondan sonra ne oldu? Aradan zaman geçti, size “Terör
örgütleriyle müzakere ediyorsunuz.” diyenlere dediniz ki: “Siz terör
örgütleriyle kol kolasınız, onların yandaşlarıyla kol kolasınız.” Bunu bile
söylediniz, bunu bile söylediniz.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) –
Yalan mı yani?
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Yalan
tabii. Allah’tan korkmak lazım, kuldan da utanmak lazım.
Açık olarak söylüyorum; yani
terör örgütleriyle flört içerisindeydiniz, bunun sonucunda bu flörtünüze karşı
çıkanları bugün terör örgütleriyle kol kola olmakla suçlayacak kadar da ileri
gidiyorsunuz.
Bakın, siz ne yaptınız?
Çıraklık döneminizde bu PKK’yı yeniden hortlattınız. İktidara geldiğinizde “PKK”
diye bir sorun kalmamıştı ülkede. Kalfalık döneminizde bu FETÖ’yü iyice
başımıza bela ettiniz, 2010’da da pik yaptı bu 12 Eylül referandumunda. Ustalık
döneminizde ne yaptınız? “IŞİD” denen yapının güçlenmesine her türlü desteği
verdiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) –
Yüzde 50 oy aldık.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Son
döneminizde ne yaptınız? Hepsini birlikte başımıza bela ettiniz, “Topyekûn
gelin.” dediniz.
Bakın, siz samimi değilsiniz,
bugün mücadele ediyor gibi görünüyorsunuz bu örgütlerle, yarın yeniden müzakere
süreci içerisine girebilirsiniz. Biz bu konuda size güvenmiyoruz, toplum da
güvenmiyor. Bakın, burada MHP’li milletvekillerimiz var, onlar benim duruşumu,
söylemlerimi bilir geçen dönemden. Şimdi, şunu mu yapmaya çalışıyorsunuz: FETÖ
denen zavallı bile sizi kandıracak, siz de aklınızca MHP’lileri
kandıracaksınız. MHP’li sayın milletvekili dostlarıma seslenmek istiyorum:
Sayın milletvekilleri, elbette siz her yaşananını görüyorsunuz.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) –
MHP’ye laf atma.
ALİM TUNÇ (Uşak) – Sen
kendine bak, Genel Başkanına bak.
TANJU ÖZCAN (Devamla) –
Zannetmeyin ki bunlar gerçekten milliyetçi, gerçekten bölücü terör örgütüyle
mücadele ediyorlar; bunlar çakma milliyetçi, bunlar her türlü milliyetçiliği
ayaklar altına alan adamlar.
ALİM TUNÇ (Uşak) – Edepli ol,
edepli!
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Ben
zaten sizin bunlara itibar etmeyeceğinizi biliyorum ancak hiç ciddiye alıp
görüşmenize, müzakere etmenize bile gerek yok diye dostane bir uyarıda
bulunuyorum, benim samimiyetimi bildiğiniz için.
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Siz
arkabahçesisiniz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Sayın
milletvekilleri, FETÖ’yle mücadele: Burada defalarca eleştirdik, siz FETÖ’yle
mücadele falan etmiyorsunuz, samimi bir mücadele içerisinde değilsiniz.
Korkarım ki siz FETÖ’yle yeniden anlaştınız, endişem bu.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) –
Hadi lan oradan!
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Neden
bunu söylüyorum biliyor musunuz? Ortak düşmanlarınız vardı hani şu muhalif
yazarlar, Cumhuriyet gazetesi gibi gazeteler. Ne yaptınız şimdi, FETÖ’yle
mücadele ediyoruz diye başlayıp ortak düşmanlarınızla mücadele etmeye
başladınız yeniden.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Sen
önce Muğla Büyükşehir Belediyesine bak, Zaman’a verdiğin şeylere bak, kendine
bak.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bir
idam tartışması çıkardınız, bir idam tartışması çıkardınız. Ne demek bu biliyor
musunuz? Suçluların iadesini istiyorsunuz, FETÖ’cülerin iadesini istiyorsunuz
değil mi? Samimi olarak istemiyorsunuz. Diyorsunuz ki idam tartışmalarını
gündeme getirerek “Bak bize bunları vermeyin, Türkiye’de idam cezası yeniden
gelebilir.” mesajı veriyorsunuz.
ALİM TUNÇ (Uşak) – Sen
Türkiye’de yaşamıyorsun galiba.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Siz
gerçekten FETÖ’yü de istemiyorsunuz, onun yandaşlarını da istemiyorsunuz.
Şundan korkuyorsunuz…
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
– Hikmet Sami’ye anlat, Hikmet Sami’ye.
TANJU ÖZCAN (Devamla) –
“Gelip konuşurlarsa ne yaparız?” diye korkuyorsunuz. Hangi ihaleyi birlikte
nasıl, kime peşkeş çektiğinizi anlatırlar, hangi kamu kurumuna nasıl
sızdığınızı anlatırlar diye, bundan korkuyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Cumhurbaşkanımız -hani şu en tarafsız olan Sayın Cumhurbaşkanımız- muhtarlar
toplantısında 15 Temmuzdan sonra bir konuşma yaptı, elini de şöyle kaldırdı:
“Allah’ım bizi affetsin.” dedi, değil mi? Ben de o konuşmadan sonra aynı
Allah’ın kulu olarak her gece dua ediyorum, ellerimi semaya kaldırıyorum
diyorum ki: “Ya Rabb’im bu FETÖ’yü başımıza bela eden, PKK’yı yeniden
hortlatan, IŞİD denen belayı dünyanın başına bela eden bu Recep Tayyip Erdoğan
kulunu affetme Ya Rabb’im.” diyorum, ben de böyle bir çağrıda bulunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) –
Hadi lan oradan, edepsiz bir adamsın sen!
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
18’inci maddenin (a) bendini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın
Başkanım, sadece kayıtlara geçmesi açısından... Milliyetçi Hareket Partisi Türk
siyasi hayatında olup biteni en iyi analiz edecek partilerden bir tanesidir,
ilkeleriyle hareket eder, kendi duruşu vardır. Bunların kayıtlara geçirilmesini
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
18’inci maddenin (b) bendi
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 18’inci
maddesinde yer alan “b) bendi”nin kararname metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Haluk Pekşen Dursun
Çiçek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Trabzon İstanbul Bursa
Yakup Akkaya Gamze
Akkuş İlgezdi Elif
Doğan Türkmen
İstanbul İstanbul Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
Adana Milletvekili Meclis Başkanlık Divanı Üyesi Elif Doğan Türkmen Hanımefendi
konuşacaklardır. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Türkmen.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2002 yılında AKP tek başına iktidar
olduğunda toplumun bir kısmında yolsuzlukların biteceği, yasakların kalkacağı,
yolsuzlukların olmayacağı bir Türkiye ümidi doğdu çünkü AKP, halkımıza iktidar
olma sözüyle birlikte 3 Y’yle mücadele edeceği sözünü de verdi.
Gelelim 2016 yılına. On dört
yıldan bu yana AKP Türkiye’de tek başına iktidar. İktidarda olan AKP, 3 Y’nin
olmaması adına, bırakın mücadele etmeyi, doksan üç yılda olamayacağı kadar 3
Y’yle Türkiye’yi tanıştırdı. Kadınların yaşam hakkı, sokakta bulunma hakkı
pamuk ipliğine bağlı. Kadın olmak tek başına tekme yemekle eş değer. Kadın
olmak eski kocanın öldürme hakkına sahip olmasıyla eş değer. Çocuk tacizleri ve
istismar arttıkça artıyor. AKP’li Türkiye bunları önlemenin gereğini yerine
getirmiyor. Bu konuda yapılan haberlerin sitelerine erişim yasağı veriyor tıpkı
Adıyaman Gerger’de olduğu gibi. Adıyaman Gerger’de imam-hatip lisesinde 30
çocuğa yapılan taciz ve istismarın sonucunda ne yazık ki bu konuda yapılan
haberlere erişim yasağı getiriliyor.
Türkiye’de çocuklar taciz ve
istismara uğruyor da gençlerin durumu daha mı iyi? Hayır. Üniversiteyi bitiren
her 5 çocuktan 3’ü işsiz, üniversite bitirmeyenler zaten işsiz ve Türkiye’deki
gençler ne yazık ki istatistiki olarak da geleceklerine karanlık bir biçimde
bakıyorlar. Dolar her gün başını almış gidiyor. Esnaf siftahsız kapattığı
tezgâhını, iş yerini artık kapatmak zorunda kalıyor. Çiftçi ise ürünü para
etmediği için artık ürününü tarlada bırakmakta çareyi buluyor. “Ekonomi nereye
gidiyor?” diye sorarsak buna verilecek tek cevap var: Ekonomi iyiye gitmiyor.
“FETÖ’yle mücadele” adı
altında binlerce insanı aileleriyle birlikte mağdur ettiniz. FETÖ yurdunda
kalanı işten attınız, bankasında hesap açtıranı işten attınız, sendikasına üye
olanı işten attınız. Peki, soruyorum: Bu yurda, bu sendikaya yasal kurulma
iznini siz vermediniz mi? Bir şey daha soruyorum: Bankanın kurdelesini siz
birlikte kesmediniz mi? Yani FETÖ’nün yurdunda kalmak, FETÖ’cü olmak, terörist
olmak işten atılmak gerektiriyor ama FETÖ’nün yurduna izin veren her nedense
terörist olarak nitelendirilmiyor. Sendikaya üye olanlar için de aynı şeyleri
söylemek mümkün, bankanın kurdelesinin kesenler için de aynı şeyleri söylemek
mümkün.
Bugün sendikal yaşamı
bitirmek adına EĞİTİM SEN’li öğretmenleri de işten atıyorsunuz, yetmedi
görevden uzaklaştırıyorsunuz, yetmedi Muğla başta olmak üzere -ne yapıyorsunuz-
öğretmenleri sürgüne gönderiyorsunuz.
Ordumuzun
yetiştirdiği elemanların, askerlerimizin, subaylarımızın olduğu okulları
kapattınız. Peki, sormak istiyorum: Millî eğitimde de binlerce FETÖ’cü var,
Emniyet Müdürlüğünde de binlerce FETÖ’cü var. Polis yetiştiren, efendim,
öğretmen yetiştiren ya da diğer alanlarda meslek mensuplarını yetiştiren
okulları da kapatacak mısınız yoksa tek amacınızı mı var “Uluslararası güçlerin
güçlü bir Türk ordusu istememesine hizmet etmek.” gibi?
Bir şeyi daha
söylemek istiyorum: 7 Haziran sonrası tek başına iktidar istediniz terörü
bitirmek için. 1 Kasımdan bu yana bir yılı geçti. Türkiye, hâlen, kan gölü
içerisinde, her gün şehitlerimiz geliyor. Peki, “Şehitlerimizin geldiği bir
Türkiye'de terörü biz bitiririz.” sözünüzü ne zaman tutacaksınız?
Sayın
Cumhurbaşkanımız, “Türkiye'de hukuk var, guguk değil.” dedi. Ayşegül Terzi’yi
tutuklayan bir mahkeme, bir başkası serbest bıraktı, sonra bir başka mahkeme
tuttu ve yine bir başka mahkeme serbest bıraktı.
Sayın
milletvekilleri, sizin takdirinize bırakıyorum: Türkiye'de hukuk mu var yoksa
guguk mu?
Bugünlerde
birbirimize “Nasılsın?” diye sormaya utanıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ELİF DOĞAN
TÜRKMEN (Devamla) - Çünkü yeni bir cevap çıktı ortaya: “Türkiye gibiyiz.” Evet,
sayın milletvekilleri, artık, hepimiz Türkiye gibiyiz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Türkmen.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
18’inci
maddenin (b) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
19’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
20’nci maddeye
bağlı geçici 13’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/07/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 20’nci
maddesinde yer alan “Geçici madde 13” ibaresinin kararname metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Pekşen Dursun
Çiçek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Trabzon İstanbul Bursa
Yakup
Akkaya Gamze
Akkuş İlgezdi
İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu” olarak
nitelenemeyeceğinden, Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
20’nci maddeye bağlı geçici
13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde
kabul edilmiştir.
20’nci maddeye bağlı geçici
14’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 20’nci
maddesinde yer alan “Geçici Madde 14” ibaresinin kararname metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk
Pekşen Dursun
Çiçek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Trabzon İstanbul Bursa
Yakup
Akkaya Gamze
Akkuş İlgezdi
İstanbul İstanbul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın
121/3’üncü maddesinde ifade edilen “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”
olarak nitelenemeyeceğinden, Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
20’nci
maddeye bağlı geçici 14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
21’inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum… Önerge çekilmiştir.
21’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
22’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
23’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
24’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
25’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
26’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
27’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
28’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Böylece birinci bölüm
üzerindeki maddeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 41’inci maddeye
bağlı ek madde 1, ek madde 2, ek madde 3, ek madde 4, ek madde 5, ek madde 6,
ek madde 7, ek madde 8, ek madde 9; 42’nci maddeye bağlı geçici madde 1 ve geçici
madde 2 dâhil olmak üzere 29 ila 49’uncu maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde konuşma
yok.
Soru-cevap yok.
İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
İkinci bölümün maddelerine
geçiyoruz.
29’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30’uncu maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
31’inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
32’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 32’nci maddesinde yer alan "143’üncü
maddesi," ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ömer
Serdar
Amasya İstanbul Elâzığ
Sait
Yüce Enver
Fehmioğlu Hüsnüye
Erdoğan
Isparta Bingöl Konya
Ramazan
Can Hacı Bayram
Türkoğlu
Kırıkkale Hatay
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde 671 sayılı KHK’yla
yapılan değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükûmetin katıldığı, gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
33’üncü madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 33’üncü maddesiyle değiştirilen 1324 sayılı
Kanun’un 1’inci maddesinde yer alan "Barışta" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci
Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ömer
Serdar
Amasya İstanbul Elâzığ
Sait
Yüce Enver
Fehmioğlu Hüsnüye
Erdoğan
Isparta Bingöl Konya
Ramazan
Can
Kırıkkale
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 Kanun Hükmünde Kararname’nin 33’üncü maddesinin
kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Yakup
Akkaya
İstanbul Bursa İstanbul
Faik
Öztrak Tacettin
Bayır Metin
Lütfi Baydar
Tekirdağ İzmir Aydın
Gamze
Akkuş İlgezdi Mustafa
Hüsnü Bozkurt
İstanbul Konya
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Anayasa'nın
121/3’üncü maddesinde ifade edilen "olağanüstü halin gerekli kıldığı
konu" olarak nitelenemeyeceğinden, Anayasa'nın 121’inci maddesine açıkça
aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 33’üncü maddesiyle değiştirilen 1324 sayılı Kanun’un 1’inci
maddesinde yer alan “Barışta” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye 671 sayılı KHK’yla yapılan değişikliğin
yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 33’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
34’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 34’üncü maddesiyle değiştirilen 1324 sayılı Kanun’un 2’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 2 — Genelkurmay Başkanı, Millî Savunma
Bakanlığının görevleri saklı kalmak kaydıyla; Silahlı Kuvvetlerin savaşa
hazırlanmasında personel, istihbarat, harekat, teşkilat ve eğitim hizmetlerine
ait ilke ve öncelikler ile ana programları tespit eder.
Bunlardan;
a) İstihbarat, harekat, teşkilat ve eğitim hizmetlerinin
Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanlıkları ile Genelkurmay Başkanlığına bağlı
kuruluşlar vasıtasıyla uygulamasını sağlar.
b) Personel hizmetleri, özel kanunlarına göre yürütülür.
Lojistik ve tedarik hizmetleri için tespit etmiş olduğu
ilke, öncelik ve ana programlar ile askeri okullardaki eğitim ve öğretim
hizmetlerine ilişkin önerilerini, bu hizmetleri yürütecek olan Millî Savunma
Bakanlığına bildirir."
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ömer
Serdar
Amasya
İstanbul Elâzığ
Ramazan
Can Sait
Yüce Gökcen
Özdoğan Enç
Kırıkkale
Isparta
Antalya
Hüsniye
Erdoğan
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/07/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 34’üncü
maddesinde yer alan “1324 sayılı Kanunun 2. maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.” ibaresinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Hüsnü Bozkurt Dursun
Çiçek Faik
Öztrak
Konya
İstanbul Tekirdağ
Metin
Lütfi Baydar Tacettin
Bayır Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
Aydın İzmir
Bursa
Gamze
Akkuş İlgezdi Yakup
Akkaya
İstanbul İstanbul
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu” olarak
nitelenemeyeceğinden Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 34’üncü maddesiyle değiştirilen 1324 sayılı
Kanun’un 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 2 — Genelkurmay
Başkanı, Millî Savunma Bakanlığının görevleri saklı kalmak kaydıyla; Silahlı
Kuvvetlerin savaşa hazırlanmasında personel, istihbarat, harekat, teşkilat ve
eğitim hizmetlerine ait ilke ve öncelikler ile ana programları tespit eder.
Bunlardan;
a) İstihbarat, harekat,
teşkilat ve eğitim hizmetlerinin Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanlıkları
ile Genelkurmay Başkanlığına bağlı kuruluşlar vasıtasıyla uygulamasını sağlar.
b) Personel hizmetleri, özel
kanunlarına göre yürütülür.
Lojistik ve tedarik
hizmetleri için tespit etmiş olduğu ilke, öncelik ve ana programlar ile askeri
okullardaki eğitim ve öğretim hizmetlerine ilişkin önerilerini, bu hizmetleri
yürütecek olan Millî Savunma Bakanlığına bildirir."
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye 671 sayılı KHK’yla
yapılan değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
35’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 35’inci maddesiyle değiştirilen 1325 sayılı
Kanun’un 1’inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Bakanlık merkez
teşkilatı; Müsteşar, beş müsteşar yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Askeri
Fabrikalar Genel Müdürlüğü, Tersaneler Genel Müdürlüğü, Askeri Adalet İşleri ve
Kanunlar Genel Müdürlüğü, Askeralma Genel Müdürlüğü, Personel Genel Müdürlüğü,
Bütçe ve Mali Hizmetler Genel Müdürlüğü, Lojistik Genel Müdürlüğü, Tedarik
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Genel Plan ve Prensipler Genel Müdürlüğü, Hukuk
Müşavirliği, Muhabere ve Bilgi Sistem Daire Başkanlığı, Destek Hizmetleri Daire
Başkanlığı, Askeri Adalet Teftiş Kurulu Dairesi Başkanlığı, Teknik Hizmetler
Dairesi Başkanlığı ve diğer komutanlıklardan oluşur. Genel müdürlüklerde ikiyi
geçmemek üzere genel müdür yardımcılıkları ve altıyı geçmemek üzere daire
başkanlıkları bulunur.
Bakanlık teşkilatında ayrıca
Özel Kalem Müdürlüğü ve Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği ile sayısı otuzu
geçmemek üzere Bakanlık Müşaviri bulunur."
"Bakanlık merkez
teşkilatındaki kadroların Türk Silahlı Kuvvetlerindeki rütbe karşılığı;
müsteşar için orgeneral, Milli Savunma Üniversitesi Rektörü için korgeneral,
müsteşar yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı ve genel müdürler için tümgeneral,
genel müdür yardımcıları ve müstakil daire başkanları için tuğgeneral, daire
başkanları için ise albaydır. Bu kadrolara atananlar, kamu konutları ve askeri
sosyal tesislerden rütbe karşılığı subaylar gibi istifade ederler. Askeri
protokol münasebetlerinin düzenlenmesinde de aynı esas uygulanır."
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ömer
Serdar
Amasya İstanbul Elâzığ
Ramazan
Can Sait
Yüce Hüsnüye
Erdoğan
Kırıkkale Isparta Konya
Gökcen
Özdoğan Enç
Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle 674 ve 676 sayılı
KHK'lar ile 2 Eylül 2016 gün ve 29819 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
2016/9132 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla yapılan değişikliklerin
yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
36’ncı
madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 31/7/2016 tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
36’ncı maddesinde yer alan "1325 sayılı Kanunun 1. maddesinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki 1/A maddesi eklenmiştir." ibaresinin kararname
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Tacettin
Bayır Yakup Akkaya
İstanbul İzmir İstanbul
Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Faik
Öztrak Mustafa
Hüsnü Bozkurt
Bursa Tekirdağ Konya
Gamze
Akkuş İlgezdi Metin
Lütfi Baydar
İstanbul Aydın
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa'nın
121/3’üncü maddesinde ifade edilen "olağanüstü halin gerekli kıldığı
konu" olarak nitelenemeyeceğinden, Anayasa'nın 121’inci maddesine açıkça
aykırıdır.
BAŞKAN
– Dursun Çiçek ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
36’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
37’nci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 419 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 37’nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Nazım
Maviş
Amasya İstanbul Sinop
Hasan
Basri Kurt Hüseyin
Özbakır
Samsun Zonguldak
“MADDE
37- 1325 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine
"sosyal," ibaresinden sonra gelmek üzere "askeri okullardaki
(harp okulları ve astsubay meslek yüksekokulları) eğitim," ibaresi eklenmiş,
aynı fıkranın (b) bendinin (1) numaralı alt bendine "Barışta ve
savaşta" ibaresinden sonra gelmek üzere "personel temini ile"
ibaresi eklenmiş, aynı bendin (3) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde,
fıkranın (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki ibare
eklenmiştir.
"(3)
Askeri fabrikalar ve tersaneler dahil harp sanayii hizmetlerini,"
"(c)
Teftiş, inceleme ve soruşturma hizmetlerini,
yürütmektir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) –Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede 671 ve 676 sayılı
KHK’larla yapılan değişikliklerin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
38’inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
39’uncu maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
40’ıncı maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeye bağlı EK
MADDE 1’i kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeye bağlı EK
MADDE 2’yi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeye bağlı EK
MADDE 3’ü kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeye bağlı EK
MADDE 4’ü kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeye bağlı EK
MADDE 5’i kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeye bağlı EK
MADDE 6’yı kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeye bağlı EK
MADDE 7’yi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeye bağlı EK
MADDE 8’i kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeye bağlı EK
MADDE 9’u kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
42’nci maddeye bağlı GEÇİCİ
MADDE 1’i kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
42’nci maddeye bağlı GEÇİCİ
MADDE 2’yi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
43’üncü maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
44’üncü maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
45’inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
46’ncı maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
47’nci maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
48’inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
49’uncu maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece ikinci bölüm
üzerindeki görüşmeler ve maddeler tamamlanmıştır.
Üçüncü bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Üçüncü bölüm 50 ila 79’uncu
maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde söz
isteyen yok.
Soru-cevap yok.
50’nci maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
51’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
52’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
53’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
54’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
55’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
56’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
57’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
58’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
59’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
60’ıncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
61’inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 31/07/2016 tarih ve 419 sıra sayılı 699 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 61’inci maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Mustafa Hüsnü Bozkurt Metin Lütfi Baydar
İstanbul Konya Aydın
Faik
Öztrak Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Gamze Akkuş İlgezdi
Tekirdağ Bursa İstanbul
Yakup
Akkaya Tacettin
Bayır
İstanbul İzmir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu” olarak
nitelenemeyeceğinden Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
61’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
62’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 31/07/2016 tarih ve 419 sıra sayılı 699 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 62’nci maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Dursun
Çiçek Mustafa Hüsnü Bozkurt Metin Lütfi Baydar
İstanbul Konya Aydın
Faik
Öztrak Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Gamze Akkuş İlgezdi
Tekirdağ Bursa İstanbul
Yakup
Akkaya Tacettin
Bayır
İstanbul İzmir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın
121/3’üncü maddesinde ifade edilen “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”
olarak nitelenemeyeceğinden Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
62’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
63’üncü
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 63’üncü
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Mustafa Hüsnü Bozkurt Metin Lütfi Baydar
İstanbul Konya Aydın
Faik
Öztrak Tacettin Bayır Nurhayat Altaca Kayışoğlu
Tekirdağ İzmir Bursa
Gamze
Akkuş İlgezdi Yakup Akkaya
İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat)) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu” olarak
nitelenemeyeceğinden, Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
63’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
64’üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 64’üncü
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Mustafa Hüsnü Bozkurt Metin Lütfi Baydar
İstanbul Konya Aydın
Faik
Öztrak Tacettin Bayır Nurhayat Altaca Kayışoğlu
Tekirdağ İzmir Bursa
Gamze
Akkuş İlgezdi Yakup Akkaya
İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat)) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu” olarak nitelenemeyeceğinden,
Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
64’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
65’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
66’ıncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
67’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
68’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
69’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
70’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
71’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
72’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
73’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
74’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
75’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
76’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
77’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
78’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
79’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Böylece üçüncü bölüm
üzerindeki maddelerin görüşmeleri de tamamlanmıştır.
Şimdi, dördüncü bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Dördüncü bölüm 80 ila
105’inci maddeleri kapsamaktadır.
Dördüncü bölüm üzerinde söz
isteyen yok.
Soru-cevap yok.
Maddelerinin görüşülmelerine
başlıyoruz.
80’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
81’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
82’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
83’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
84’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
85’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
86’ncı madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 31/07/2016 tarih ve 419 sıra sayılı 699 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 86’ncı maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Dursun Çiçek Mustafa Hüsnü Bozkurt Metin
Lütfi Baydar
İstanbul Konya Aydın
Faik Öztrak Nurhayat Altaca Kayışoğlu Gamze
Akkuş İlgezdi
Tekirdağ Bursa İstanbul
Yakup Akkaya Tacettin
Bayır
İstanbul İzmir
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu” olarak
nitelenemeyeceğinden Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
86’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
87’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 31/07/2016 tarih ve 419 sıra sayılı 699 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 87’nci maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Dursun Çiçek Mustafa Hüsnü Bozkurt Metin
Lütfi Baydar
İstanbul Konya Aydın
Faik Öztrak Nurhayat Altaca Kayışoğlu Gamze
Akkuş İlgezdi
Tekirdağ Bursa İstanbul
Yakup Akkaya Tacettin
Bayır
İstanbul İzmir
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu” olarak
nitelenemeyeceğinden Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
87’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
88’inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
89’uncu maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
90’ıncı maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
91’inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
92’nci maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
93’üncü maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
94’üncü maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
95’inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
96’ncı maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
97’nci maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
98’inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
99’uncu madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 99’uncu
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Hüsnü Bozkurt Dursun
Çiçek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Konya İstanbul Bursa
Yakup
Akkaya Faik
Öztrak Tacettin
Bayır
İstanbul Tekirdağ İzmir
Gamze
Akkuş İlgezdi Metin Lütfi
Baydar
İstanbul Aydın
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen “olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konu” olarak
nitelenemeyeceğinden Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
99’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
100’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
101’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 101’inci
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Hüsnü Bozkurt Dursun
Çiçek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Konya İstanbul Bursa
Yakup
Akkaya Faik
Öztrak Tacettin
Bayır
İstanbul Tekirdağ İzmir
Gamze
Akkuş İlgezdi Metin Lütfi
Baydar
İstanbul Aydın
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın
121/3’üncü maddesinde ifade edilen “olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konu”
olarak nitelenemeyeceğinden Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
101’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
102’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 102’nci
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Hüsnü Bozkurt Dursun
Çiçek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Konya İstanbul Bursa
Yakup
Akkaya Faik
Öztrak Tacettin
Bayır
İstanbul Tekirdağ İzmir
Gamze
Akkuş İlgezdi Metin
Lütfi Baydar
İstanbul Aydın
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen “olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konu” olarak
nitelenemeyeceğinden Anayasa’nın 121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
102’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
103’üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 103’üncü
maddesinin kararname metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Hüsnü Bozkurt Dursun
Çiçek Nurhayat
Altaca Kayışoğlu
Konya İstanbul Bursa
Faik
Öztürk Gamze
Akkuş İlgezdi Yakup
Akkaya
Tekirdağ İstanbul İstanbul
Gülay
Yedekci Tacettin
Bayır Metin
Lütfi Baydar
İstanbul İzmir Aydın
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 121/3’üncü maddesinde ifade edilen
“olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konu” olarak nitelenemeyeceğinden Anayasa’nın
121’inci maddesine açıkça aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
103’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
104’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 104’üncü maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"(3) Birinci fıkra
uyarınca kapatılan eğitim kurumlarının hak ve yükümlülükleri başka bir işleme
gerek kalmaksızın Milli Savunma Bakanlığına geçer. Bu yerlerin ihtiyaçlarını
temin etmek maksadıyla imzalanmış sözleşmeler, devam eden ihtiyaçlar gözönüne
alınarak Milli Savunma Bakanlığınca feshedilebilir ya da sözleşmede belirtilen
işin miktarı azaltılabilir. Bu nedenlerle yükleniciye herhangi bir tazminat
ödemesi yapılmaz. Feshedilen sözleşmelere ilişkin alınan teminatlar iade edilir
ve yüklenici hakkında yasaklama işlemi yapılmaz. Kara, Deniz ve Hava Harp
Okulları ile astsubay meslek yüksekokullarının ihtiyaçlarını içeren sözleşmeler
hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanabilir.”
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ömer
Serdar
Amasya İstanbul Elâzığ
Sait
Yüce Gökcen
Özdoğan Enç Enver
Fehmioğlu
Isparta Antalya Bingöl
Hüsnüye
Erdoğan Ramazan
Can
Konya Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Gerekçe…
BAŞKAN – Naci Bostancı ve
arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye 670 sayılı KHK’yla
yapılan değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 104’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
105’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 105’inci maddesinin (2)’nci fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Açılmış olan davalarda
yargılama giderleri ve vekalet ücretlerine hükmolunamaz, hükmolunanlar tahsil
edilmez.”
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Gökcen
Özdoğan Enç
Amasya İstanbul Antalya
Hasan
Basri Kurt Ramazan
Can Muhammet Müfit
Aydın
Samsun
Kırıkkale Bursa
Halil
Eldemir Osman
Mesten Hüsnüye
Erdoğan
Bilecik Bursa Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye 670 sayılı KHK’yla
yapılan değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 105’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Böylece, dördüncü bölüm
üzerindeki görüşmeler ve maddelerin oylanması tamamlanmıştır.
Şimdi, beşinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Beşinci bölüm 106 ila
115’inci maddeleri kapsamaktadır.
Beşinci bölüm üzerinde söz
isteyen? Yok.
Soru-cevap? Yok.
106’ncı madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 106’ncı maddesinin (4)’üncü fıkrasında yer
alan “Sağlık Bakanlığı bütçesinin” ibaresinin “Sağlık Bakanlığı ve/veya bağlı
kuruluşları bütçelerinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Gökcen
Özdoğan Enç
Amasya İstanbul Antalya
Hasan
Basri Kurt Ramazan
Can Halil
Eldemir
Samsun
Kırıkkale Bilecik
Osman
Mesten Hüsnüye
Erdoğan
Bursa Konya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 31/7/2016
tarih ve 419 sıra sayılı 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 106’ncı
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Tacettin
Bayır Nurhayat Altaca
Kayışoğlu
İstanbul İzmir Bursa
Mustafa
Hüsnü Bozkurt Yakup
Akkaya Metin
Lütfi Baydar
Konya İstanbul
Aydın
Faik
Öztrak Gamze
Akkuş İlgezdi
Tekirdağ
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın
Dursun Çiçek konuşacaktır.
Buyurun Sayın Çiçek. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün burada Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili tarihî bir
oturum yapıyoruz.
Emir komuta birliği bir harp prensibidir. Bu prensibin
nasıl ihlal edildiğini, yüz yılların birikimi olan tecrübenin nasıl göz ardı
edildiğini burada hep birlikte yaşıyoruz.
Tabii, benim hayatımda, Mustafa Kemal’in askerlerinin
hayatında önemli olan bir madde var, 33’üncü madde. “Barışta” ifadesinin
metinden çıkarılmasını… Sanırım, bir önceki Meclis, 2009 yılında, askerlerin
yargılanmasıyla ilgili olarak aynı, bir kelime değişikliğiyle Mustafa Kemal’in
askerlerini, cumhuriyetçi, Atatürkçü subayları bir kalemde, bir gecede
“FETÖ’cü” dediğiniz hâkim, savcı kılıklı militanlara teslim etmişti. Şimdi bu
konuda bütün sorumluluk iktidar partisi grubunda, Millî Savunma Bakanlığında ve
Millî Savunma Komisyonundadır. Daha sonra, biz, Anayasa Mahkemesine giderek bu
sorumluluğa onları da ortak edeceğiz, burada düzeltilmeyen hususların Anayasa
Mahkemesinde düzeltilmesini talep edeceğiz.
Emir komuta birliği o kadar önemli ki stratejide Çin’in
strateji politikası olarak ifade edilen “parçala, böl, yönet” taktiğini bu
kanun hükmünde kararnamede ne yazık ki görüyoruz. Tabii, Çin bunu düşmanına
karşı uygulamıştı, Türklere karşı uygulamıştı. Şimdiyse biz ne yapıyoruz? Kendi
ordumuzu parçalayıp, bölüp yönetmeye çalışıyoruz ve aynı orduya, “Terörle
mücadele et.”, “Suriye’de, Irak’ta Türkiye'nin menfaatlerini koru.” diyoruz,
sonra da güvenmiyoruz. Görev veriyoruz, “Şehit ol.” diyoruz, “Gazi ol.” diyoruz
ama güvenmiyoruz, “Kapının arkasında bekle.” diyoruz. Bu, vicdani de değildir,
hukuki de değildir, siyasi de değildir.
Şimdi, geçmiş dönemde
atmadığımız bir imzayı kabul ettirmek için beş yıl bize manevi işkence
yaptınız. Bu davada müşteki olan iktidar partisi, hâlâ, Ergenekon dosyasından
müştekiliğini çekmemiştir. Bu davaların kumpas olduğunu ifade etmesine rağmen,
hâlâ, ıslak imzalı olarak bilinen dosyada AKP müştekidir. Bu,
samimiyetsizliktir, ikiyüzlülüktür.
Şimdi, devletin temel
kurumları var; yasama, yürütme ve yargı. Şimdi yargı yerlerde sürünüyor, çoğu
şüpheli, sanık. Yasama, kanun hükmünde kararnamelerle işlevsiz hâle getirildi.
Emniyet, Türk Silahlı Kuvvetleri ayakta durmaya çalışıyor. Devlet yerle bir
edildi, hukuk devleti ihlal edildi. Şimdi, demokrasiyi, hukuk devletini,
anayasal devleti neyle yürüteceğiz? Silahlı Kuvvetler ayağa kalkmak istiyor,
onları da bu aldığımız tedbirlerle… Bugün Mecliste kabul edilen yasalarla
olağanüstü hâli olağan hâle çeviriyoruz, barışta da, savaşta da bütün yetkileri
Millî Savunma Bakanına devrediyoruz. Hangi tecrübeyle, hangi strateji
bilgisiyle, hangi askerî bilgilerle bunu yönetecek, onu tarih gösterecek.
Tarih, tabii ki bu Meclisi, bu kararı veren Meclisi yargılayacaktır.
25 bin askerî öğrenci
devletle sözleşme yapmış, subay olmak için, astsubay olmak için, askerî doktor
olmak için imza atmış. Bunlar sözleşmeyi feshettiği zaman biz bu ailelerden on
binlerce lira tazminat alıyoruz. Şimdi, aynı devlet, aynı Hükûmet kapının önüne
koyuyor “Sen başının çaresine bak, seni tanımıyorum.” diyor. Böyle hukuk
devleti olmaz, böyle siyaset olmaz.
Dönemin Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ Meclisteki komisyonda ve Yargıtayda yaptığı konuşmada şunu
vurgulamıştı: “Silahlı Kuvvetlere kurulan kumpasta, 15 Temmuza gelen süreçte üç
tane sorumlu var. Bunlardan birincisi dış güçler, ABD, CIA, Mossad; ikincisi
FETÖ; üçüncüsü de siyasi iktidar.” demişti. Şimdi bugün siyasi iktidar bu
aldığı kararlarla, Meclisten geçen bu yasalarla milletine ihanet etmektedir,
Türk Silahlı Kuvvetlerine, tarihine ihanet etmektedir.
Takdir yüce Türk
milletinindir diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Eleştirileri anlıyorum ama “ihanet” lafını kesinlikle reddediyoruz. Kayıtlara
geçsin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) –
“Mağdur var.” diyene “ihanet” diyeni de biz reddediyoruz, “hain” diyeni de
reddediyoruz. “Mağdur var.” diyoruz, “hain” diyorsunuz.
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 106’ncı maddesinin (4)’üncü fıkrasında yer
alan “Sağlık Bakanlığı bütçesinin” ibaresinin “Sağlık Bakanlığı ve/veya bağlı
kuruluşları bütçelerinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Görüşülmekte olan kanun
hükmünde kararnamenin 106’ncı maddesinin (4)’üncü fıkrasında 670 sayılı KHK’yla
yapılan değişikliğe göre düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 106’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
107’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır.
107’nci madde üzerinde
verilen önerge 500 kelimeyi geçtiğinden İç Tüzük’ün 87’nci maddesi gereği
önergenin özeti okunacak, önergenin tamamı tutanağa eklenecektir. Ayrıca
önergenin tam metni siyasi parti gruplarına da dağıtılmıştır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (X)
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 107’nci maddesinin (3)’üncü ve (4)’üncü
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, maddeye (4)’üncü fıkrasından
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve son fıkrasının buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Abdurrahman
Öz Abdullah
Ağralı Halil
Eldemir
Aydın Konya Bilecik
Hasan
Basri Kurt Hüsnüye
Erdoğan Gökcen
Özdoğan Enç
Samsun Konya Antalya
Muhammet
Müfit Aydın
Bursa
"(3) Devredilen
personelden;
a) Aylıklarını 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa göre alanlara, devredilmeden önce en son ayda
kadrolarına bağlı olarak yapılan aylık gösterge, ek gösterge, kıdem aylığı,
taban aylığı, zam, tazminat ve ek ödeme veya sağlık hizmetleri tazminatı
ödemeleri toplam net tutarının (bu tutar sabit bir değer olarak esas alınır);
devir sonrası atandıkları yeni kadrolarına bağlı olarak yapılan aylık gösterge,
ek gösterge, kıdem aylığı, taban aylığı, zam, tazminat ödemeleri ile döner
sermayeden yapılan ek ödemenin toplam net tutarından fazla olması halinde
aradaki fark tutarı, herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın fark
kapanıncaya kadar ayrıca tazminat olarak ödenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Görüşülmekte olan kanun
hükmünde kararnamenin 107’nci maddesinde 670 ve 675 sayılı KHK’larla yapılan ek
ve değişikliklere göre düzenleme yapılmaktadır.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum Naci Bostancı ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 107’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
108’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
109’uncu maddeyi kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
110’uncu madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 110’uncu maddesinin Kanun Hükmünde
Kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Amasya İstanbul Kırıkkale
Osman
Mesten Muhammet
Müfit Aydın Halil
Eldemir
Bursa Bursa Bilecik
Hasan
Basri Kurt Hüsnüye
Erdoğan Gökcen
Özdoğan Enç
Samsun Konya Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
668 sayılı KHK’da yapılan
değişiklik sonrası ihtiyaç kalmadığından tekrara düşülmemesi amaçlı olarak
metinden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 110’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
111’inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
112’nci maddeyi kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
113’üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır.
113’üncü madde üzerinde
verilen önerge 500 kelimeyi geçtiğinden İç Tüzük’ün 87’nci maddesi gereği
önergenin özeti okunacak, önergenin tamamı tutanağa eklenecektir. Ayrıca
önergenin tam metni siyasi parti gruplarına da dağıtılmıştır.
Önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına(X)
Görüşülmekte olan 419 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 113’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Muhammet
Müfit Aydın
Amasya İstanbul Bursa
Hüsnüye Erdoğan Ramazan
Can Osman
Mesten
Konya Kırıkkale Bursa
Gökcen Özdoğan Enç
Antalya
"MADDE 113- 2803 sayılı
Kanunun 13 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 13/A maddesi
eklenmiştir.
"Jandarma ve Sahil
Güvenlik Akademisi
Madde 13/A — Jandarma ve
Sahil Güvenlik Teşkilatlarının subay ve astsubay ve diğer personel ihtiyacını
karşılamak, önlisans, lisans ve lisansüstü eğitim-öğretim, bilimsel araştırma,
yayın yapmak üzere bünyesinde fakülte, enstitü, astsubay meslek yüksekokulları,
eğitim ve araştırma merkezleri ve kurslar bulunan bir yükseköğretim kurumu
olarak İçişleri Bakanlığına bağlı Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi
kurulmuştur. Akademinin ihtiyaçları Jandarma Genel Komutanlığı bütçesinden
karşılanır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
674 ve 676 sayılı KHK’lerle
yapılmış olan değişikliklerin yansıtılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Evet, Sayın Naci
Bostancı ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 113’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
114’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
115’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Böylece, beşinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları da tamamlanmıştır.
Tümünün oylamasından önce
Komisyonun bir redaksiyon talebi var.
Buyurun Sayın Komisyon.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Sayın Başkanım, görüşülmekte olan 419 sıra sayılı
“Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma
Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname” Genel Kurulda kabul edilen değişiklik önergeleriyle
birlikte kanunlaşacağından düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul
Edilmesi Hakkında Kanun” şeklinde değiştirilmesi, ayrıca metinde geçen ve
görüştüğümüz Kanun Hükmünde Kararnameye atıfta bulunan “Kanun Hükmünde
Kararname” ibarelerinin “Kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon
talebimiz vardır. Takdirlerinize saygıyla arz ediyorum.
BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.
Kanunun yazımı sırasında
dikkate alınacaktır.
Böylece, kanun hükmünde
kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler maddeleriyle birlikte tamamlanmıştır.
Kanun hükmünde kararnamenin
tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – 669 Sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi
Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 220
Kabul : 210
Ret :
10 (X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Ömer
Serdar Özcan
Purçu
Elâzığ İzmir”
Böylece
kanun hükmünde kararname kanunlaşmıştır; hayırlı uğurlu olsun diyorum ve
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.27
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan PURÇU
(İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
2’nci sırada bulunan, 671
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/756) ve İçtüzük’ün 128’inci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.
2.- 671 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum
ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/756) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 421) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon Raporu 421 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince, bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, kanun hükmünde
kararname, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler
ayrı ayrı oylanacaktır.
Kanun hükmünde kararnamenin
tümü üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Mehmet Parsak.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK
(Afyonkarahisar) - Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; 671 sayılı
Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnamesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
671 sayılı Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnamesi hakkında sözlerime
geçmeden önce genel anlamda Olağanüstü Hâl Kanunu kapsamındaki bu uygulamalar
ve özellikle kanun hükmünde kararnameler kapsamında düşüncelerimi paylaşmak
isterim.
Bilindiği gibi, 15 Temmuzda
tarihimizin en büyük ihanetlerinden biriyle karşılaştık ve bu çerçevede Türk
demokrasisi bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Bu anlamda, bu yüce
çatıda bombalanmaya varıncaya kadar büyük bir ihanet bizim karşımıza o
çerçevede çıkmış oldu.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bu olağanüstü dönemin başlamasının, olağanüstü hâlin ilan edilmesinin temel
sebebi olan bu 15 Temmuz demokrasiye darbe girişimi çerçevesinde, tabii ki,
olağanüstü hâlin gerektirmesi üzerine ama olağanüstü hâlin hukukla sınırlı
olduğu gerçeğini hiç göz ardı etmeden, bu çerçevede biz de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak baştan beri tutumumuzu ortaya koyduk.
Gerçekten, olağanüstü hâl bir
anayasal müessesedir. Bu anlamda Anayasa’mızın 119’uncu ve 122’nci maddeleri
arasında buna ilişkin çerçeve çizilmektedir. Ayrıca olağanüstü hâl bir kanunla
da düzenlenmekte ve buna ilişkin işleyişin ne şekilde olması gerektiği burada
açıkça ayrıntılarıyla yer almaktadır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
karşımızdaki tablonun vahametine binaen, idarenin daha seri, daha olması
gereken zamanda, daha etkin ve verimli bir mücadele yürütebilmesi adına olağanüstü
hâlin ilanında destekte bulunduk. Olağanüstü hâl kanun hükmünde
kararnamelerinin bu anlamda çıkarılması da bir kaçınılmaz gerçek fakat bu
olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerinin her şeyden önce temel olarak
hukukla sınırlı olduğu, bunun altında bir normatif düzenleme olarak
Anayasa’mızın 119’uncu ve 122’nci maddeleri arasındaki hükümlerin ve olağanüstü
hâl kanun hükmünde kararnamelerinin de bu anlamda Olağanüstü Hâl Kanunu’na
uygun, hukuka uygun, Anayasa’nın ilgili hükümlerine uygun olması gerektiğini
kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmakta.
Peki, uygulamalar bu şekilde
yapılmış mıdır? Kanun hükmünde kararnamelerin tamamı bu anlamda olağanüstü hâle
ilişkin olarak biraz önce sıraladığım hukuk, Anayasa, ilgili kanun bunlara
uygun olarak uygulanmış mıdır, işte orada çok ciddi soru işaretleri var. Bu
kapsamda da 421 sıra sayılı, 671 sayılı Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde
Kararnamesi’nde de hem hukuk çerçevesinde hem de işleyiş bakımından kayda
değer, ciddi, tarihe not düşülmesi gereken hususlar vardı. Ben şimdi bunları
genel hatlarıyla ifade etmeye çalışacağım.
Saygıdeğer milletvekilleri,
671 sayılı Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnamesi’yle Hava Kuvvetlerinin
sivil kaynaklardan pilot temin etmesi, askerî pilotların zorunlu hizmet
sürelerinin on sekiz yıla çıkarılması, kuvvet komutanlıklarının Genelkurmay
Başkanlığıyla ilişkileri, Genelkurmay Başkanı seçim kriterlerinde değişiklik
yapılması, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kapatılarak görev, yetki ve
personelinin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna devredilmesi, öğretim
üyelerinin emeklilik yaşının 75’e çıkarılması, bölge idare mahkemesi üyelik
kriterlerinin değiştirilmesi, şüpheli ve sanıklara ait taşınmazlar ile ulaşım
araçlarının tapu ve ruhsatlarına şerh düşülmesi hususları düzenlenmektedir.
Bu kararname çerçevesinde biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak şu hususları özellikle vurgulamak isteriz:
İlk olarak mezkûr kanun
hükmünde kararnameyle Genelkurmay Başkanı olabilmek için kuvvet komutanlığı
yapmış olma şartının kaldırılmış olması. Bir başka deyişle orgeneral veya
oramiral rütbesine sahip olan herkesin, kuvvet komutanlığı yapmadan da
Genelkurmay Başkanı olarak atanabilmesi son derece üzerinde önemle düşünülmesi
gereken bir husus.
Siyasi iktidar, daha önce
çıkardığı 25 Temmuz 2016 tarih ve 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de, Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda yaptığı değişiklikle bu iradesini ortaya
koymuş ancak alelacele yapıldığı anlaşılan bu değişiklikte 1324 sayılı
Genelkurmay Başkanının Görev ve Yetkilerine Ait Kanun’da gerekli değişiklikleri
yapmayı anlaşılan unutmuştur.
Kuvvet komutanlığı yapmamış
birisinin Genelkurmay Başkanı olabilmesinin askerî emir komuta zinciri
açısından sakıncaları bir yana, kuvvet komutanlığı yapmış olma şartı
aranmaksızın her orgeneral ve oramiralin, Genelkurmay Başkanı adayı olabilmesi,
başlı başına büyük sıkıntılar oluşturabilecek hassas bir durumdur.
Bu düzenlemeyle Genelkurmay
Başkanı olmak isteyen orgeneral ve oramirallerin, siyasi davranabilme
ihtimalleri ile iktidar partisine yakın olma eğilimlerinin artacağı su götürmez
bir gerçektir. İktidar, bugün çektiğimiz sıkıntıların en önemli nedenlerinden
olan "tarafsızlık" ve "liyakat" gibi konulardaki
eksikliklerini gidermek bir yana, kamunun her noktasında liyakatsiz ve yandaş
kişilerle çalışabilmenin kanuni altyapısını hazırlamakta, ne yazık ki bunun
için yeni yollar aramaktadır.
Bu düzenleme ile daha dün
kendi kuvvet komutanının emri altında bulunan bir orgeneral veya oramiral, bir
gün sonra kendi kuvvet komutanının üstü olarak Genelkurmay Başkanlığına
atanabilecektir. Bu durum, özellikle de siyasi bağlantıları bulunan orgeneral
ve oramirallere gizli bir dokunulmazlık sunacak, kuvvet komutanları kendi
emirleri altında bulunan bu generallere karşı, tabiri caizse, daha dikkatli
yaklaşma zorunluluğu hissedecektir.
Tarihi milattan önce 240
yılına kadar dayanan, her yüzyılda dünyaya cesareti, becerisi ve
kahramanlığıyla nam salmış olan Türk ordusunun bugünkü komutanı Genelkurmay
Başkanıdır. Genelkurmay Başkanı, tanrıkut Mete Han'ın varisidir. Mete Han'ın
makamına en uygun kişinin siyasi saiklerle seçilebilmesinin önünün açılması
asla kabul edilemez.
Siyasetin askeriyeye
girmesinin sonuçlarını özellikle de Osmanlı döneminde çok ağır bir biçimde
defalarca yaşayan Türk milleti, yeniden aynı zule mahkûm edilemez,
edilmemelidir.
Sayın milletvekilleri, kanun
hükmünde kararname vasıtasıyla Silahlı Kuvvetler üzerinde yapılan bir diğer
önemli değişiklik, kuvvet komutanlıklarının barışta olduğu gibi, savaşta da
Milli Savunma Bakanlığı kadro ve kuruluşları arasında yer alması, bir başka
deyişle Milli Savunma Bakanlığına bağlı tutulmasıdır. Bu düzenleme, kuvvet
komutanlıklarımızın savaş durumunda dahi Genelkurmay Başkanlığıyla
ilişkilerinin sınırlı tutulmasını beraberinde getirmektedir ki bu durum da ordumuza,
askerimize yeterince güvenilmediğinin bir göstergesidir.
Ordularımız, Türk milletinin
sınırlarının, güveninin ve namusunun yılmaz bekçisidir. Siyasi iktidarın en
hafif ifadeyle göz yumması, aslında doğrudan teşvikiyle Türk ordusunun üst
kademelerine kadar sızan bir kısım hain varlık, Türk ordusunun değil, siyasi
iktidarın üzerindeki bir lekedir. Dolayısıyla, bu durumdan hareketle Türk
ordusu cezalandırılamaz, güçsüz düşürülemez, koordinasyonu ve emir komuta
zinciri bozulamaz. Türk ordusu her fırsatta Türk devletine darbe yapmayı hayal
eden hainler topluluğu değil, Türkiye Cumhuriyeti'ni her türlü tehlikeden
korumak üzere ant içmiş kahraman askerlerin oluşturduğu bir şehitler otağı, bu
yönüyle Peygamber ocağıdır. Savaşta kuvvet komutanlıklarının Genelkurmay
Başkanlığı'na bağlılığında sorun çıkacağını düşünenler, Türk ordusunun, Türk
devleti, yabancı bir ordunun tehdidi altındayken bile darbe girişiminde
bulunabileceği gibi bir ihtimali gözetenlerdir. Türk ordusu da Türk milleti de
bu şüpheyi asla kaldıramaz, sindiremez. Bugün alınan bu kararların yanlışlığı,
yarın -Allah korusun- şiddetli bir savaş durumuyla karşı karşıya kalındığında
ne yazık ki daha iyi anlaşılabilecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
aynı keyfî ve öngörüsüz anlayış, Hava Kuvvetlerimizde görev yapan
pilotlarımızın mecburi hizmet sürelerinin on sekiz yıla çıkarılmasında da
kendisini bir kez daha göstermektedir. Ölmeyi "bayılmak", görev
yapmayı "keyif çatmak" sananların, Hava Kuvvetlerinde görevli
pilotların karşı karşıya olduğu durumu bilmesi beklenmemelidir; ancak jet
pilotluğu bakan olmaya, müsteşar olmaya, genel müdür olmaya hiç mi hiç
benzememektedir.
“Askerlik yan gelip yatma
yeri değildir.” diyenlerin, darbenin tüm sonuçlarını askerin üzerine yıkması ne
kadar adaletlidir, düşünmek gerek. İki farklı kurs için 15 Temmuz 2016
tarihinde Ankara'da bulunan, hiçbir olaya karışmamış askerî pilot adayı
öğrencilerin eğitim hayatını bitirip saatlerce elleri bağlı bir şekilde aç
susuz bırakanlar, tuvalete dahi göndermeyenler, askerî pilot açığının yükünü
neden hâlen görevde olan askerî pilotlarımıza yüklemektedir, bunu
değerlendirmek lazım.
Askerî pilotlar sağlık,
sosyal ve psikolojik koşullar başta olmak üzere birçok sıkıntı içerisinde, çok
önemli ve kritik görevler icra etmektedir. Askerî pilotlar da insandır ve bu
şartlar altında on sekiz yıl etkin ve verimli bir şekilde görev yapmalarını
beklemek büyük bir adaletsizliktir. Askerî pilotların zorunlu görev süreleri
sonunda sivil havacılık şirketlerinde pilot olarak görev yapmaları bizleri
yanıltmamalıdır. Çünkü askerî pilotluk ile sivil pilotluk arasındaki fark, hem
zorluk hem de risk bakımından katbekat fazladır. Diğer yandan, sivil pilotlar
ve üniversite öğrencilerinden yetiştirilmek üzere askerî pilot alınması ileride
çok büyük sorunlara, can ve mal kayıplarına yol açabilecek önemli bir risk
alanıdır. Bu risk, siyasi iktidar tarafından çok dikkatli ve özenli bir şekilde
yönetilmelidir.
Tüm dünyada en başarılı ve
cesur savaş pilotlarını bünyesinde barındıran Türk Hava Kuvvetlerinin büyük
emeklerle elde ettiği bu konumu kaybetmemesi için çok daha etkin önlemler
alınması gerektiği kuşkusuzdur.
Saygıdeğer milletvekilleri,
kanun hükmünde kararnameyle getirilen bir başka düzenlemeyse Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığının kapatılması ve yetkilerinin Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumuna devredilmesidir. Özellikle teknik takip ve dinlemeler
açısından çok kritik değişikliklere neden olan bu düzenleme de iktidarın her
şeyi kontrol etme ve denetimsiz bir şekilde tek elden yürütme eğiliminin bir
sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. FETÖ'nün bu ve benzeri kurumlara kendi
başına sızmadığı ortadayken, FETÖ'yü bu kurum ve kuruluşlara sızdıranları bir
kenara bırakıp kurumlarla mücadele etmek, sadece siyasi iktidara has bir
uygulama olarak tarihteki yerini almıştır.
Düzenlemenin en dikkat çekici
noktalarından biri de Anayasa'nın 22’nci maddesinde sayılan sebeplerden biri
veya birkaçına bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Başbakan
tarafından bildirilen tedbirlerin kurum tarafından uygulanacak olması ve bu
tedbirlere ilişkin kararların bilahare hâkim onayına sunulmasıdır. Bu
düzenlemeyle, normalde mahkeme kararıyla alınması gereken bir tedbir ya da
yapılması gereken bir dinleme, önce Başbakanın talimatıyla gerçekleştirilecek,
daha sonra hâkim onayına sunulacaktır. Böyle bir düzenleme sonrasında alınan
böylesine bir tedbire hangi hâkim, hangi gerekçeyle onay verecektir, bunu da
ayrıca değerlendirmek lazım.
Siyasi iktidar, her zaman
olduğu gibi önden yürümekte, durumun mevzuata uydurulmasıysa arkadan gelmektedir.
Siyasi iktidar, acaba TİB'in yaptığı hukuksuz dinlemelerden mi rahatsız
olmuştur yoksa bu dinlemelerden dolayı ortaya saçılan pisliklerden mi
rahatsızdır? Telekomünikasyon İletişim Başkanlığını kurarak telefon
dinlemelerini kolaylaştıran ve o dönem yandaş saydığı FETÖ'ye teslim eden
Hükûmet, bugün her konuda olduğu gibi bu konuda da ricat etmek durumunda
kalmıştır. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının kuruluşundan bugüne
"benden olsun da ne olursa olsun" anlayışı sonucunda yaşanan tecrübe
siyasi iktidara yetmemiş olacak ki bu kez de bu kurum kapatılarak benzer
yetkilerin daha fazlası, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna
verilmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname mahkûmların tahliye sürelerinin kısaltılmasına
ilişkin düzenlemeler de içermektedir. Bazı suçlar istisna tutulmakla beraber,
daha önce koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli
hükümlüler denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak tahliye edilirken bu süre
iki yıla çıkarılmıştır. Böylece, koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az
süre kalan iyi hâlli hükümlüler, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak bir
yıl daha erken tahliye edilebilecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından, AKP döneminde astronomik olarak artan suç oranları ve buna bağlı
olarak cezaevlerindeki aşırı doluluğu daha önce defalarca dile getirilmiştir.
Darbe girişimi ve FETÖ kapsamında tutuklanan kişilerle birlikte, ülkemizde
zaten kapasitesinin üzerinde tutuklu ve hükümlü barındıran cezaevlerinde, âdeta
yatacak yer kalmamış ve iktidar böyle bir düzenlemeye âdeta mecbur kalmıştır.
Siyasi iktidar, sorumlu
siyaset anlayışıyla hemen her konuda önemli uyarılar yapan partimiz Milliyetçi
Hareket Partisini dinlememenin sonucunu bu konuda da bir kere daha görmüş, bu
kürsüden atılan adalet nutukları ile gerçekler arasındaki mesafe bir kere daha
anlaşılmıştır.
Sayın milletvekilleri, mezkûr
kanun hükmünde kararname kapsamında değinmek istediğim bir başka konu da
üniversitelerde görev yapan öğretim üyelerinin emeklilik yaşlarının 75 olarak
değiştirilmesi ve bu uygulamanın 2020 yılının sonuna kadar uzatılmasıdır. Tıpkı
askerî pilotlarımızın zorunlu hizmet sürelerinde yapılan değişiklik gibi bu
değişiklikte de FETÖ yapılanmasının ülkemize, kurumlarımıza ve insanlarımıza
olan dolaylı zararları görülmektedir. Siyasi iktidar, ülkemizi demokrasiden
uzak, taraflı ve öngörüsüz bir şekilde yönetmeye devam ettikçe yaralar açılmaya
devam edecek ve korkarım, bu yaralar, Türk milleti olarak bir ömür çalışsak da
kapanmayacak, kapatılamayacaktır.
İktidarın FETÖ ve PKK’yla
girdiği iş birliği, karşılıklı menfaat ve pazarlık esaslı ilişkilerin
sonuçları, her alanda Türk milletine büyük zararlar vermiştir. Bu durumun
iktidar tarafından ivedilikle ve açıklıkla kabul edilmesi gerekmektedir.
İktidar, FETÖ ve PKK başta
olmak üzere, terör örgütleriyle yaptığı kirli pazarlıklarını kendi başına
çözmeye çalışmaktan vazgeçmeli, bugün artık bir memleket meselesi olan bu
konuların üzerinde daha ciddi durulmasını sağlamak için şeffaf, adaletli ve samimi
davranmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden yaklaşık dört ay gibi bir süre geçmiştir.
On binlerce insanın açığa alındığı, yine on binlerce insanın yargılandığı,
kurunun yanında yaşın da yandığı, at izinin it izine karıştığı bir ortamda,
FETÖ'yü güçlendiren, gönendiren, kendi iktidarı döneminde 15 kat büyüten,
mensuplarını kadro olarak kullanıp devlete sızmalarını âdeta teşvik eden siyasi
iktidarın teşkilatlarına mensup tek bir kişinin bile resmî olarak FETÖ kapsamında
ihraç edilmemiş veya cezalandırılmamış olması, bu kapsamda ayrıca dikkate
değerdir. Bu durum ister istemez akıllara "Acaba bazı kişiler, bazı
yapılar, FETÖ’yle mücadeleden, FETÖ operasyonlarından, FETÖ yargılamalarından
muaf mıdır?" sorusunu getirmektedir.
FETÖ'ye kurban derisi, fitre,
zekât verenden bağış yapana, çocuğunu okuluna veya dershanesine gönderenden
bankasından havale yapana, sendikasına üye olandan petrolünden benzin alana
kadar hesap sorulurken –ki sorulmalıdır, bunlar doğrudur- FETÖ'ye ne istediyse
verenlerin, kamu malını parsel parsel FETÖ'ye aktaranların, devlet kurumlarında
FETÖ'cü yapılanmayı destekleyenlerin yakasından tutulmuyorsa, kusura bakmayın
ama bu mücadelenin etkinliğine ve samimiyetine kimseyi inandırmak mümkün
değildir.
Suçun, özellikle de vatana
ihanet suçunun, tarihi, miladı, zaman aşımı olmaz. Vatana ihanetin sorumlusu
olur, yargılaması olur, cezası olur. Vatana ihanet, kişinin istemeden veya
kandırılarak yapabileceği taksirli bir suç hiç değildir. Vatana ihanet, her
şeyden önce bir kan meselesidir, hesabı da buna göre sorulmalıdır.
Kişisel olarak yüce Allah'tan
elbette af dilenebilir ancak demokrasilerde “milletimiz affetsin" gibi bir
cümle olmaz, daha doğrusu, olmamalıdır, her suçun adalet sistemi içerisinde bir
karşılığı, bir cezası, bir yaptırımı olmalıdır.
Söylediklerimiz, siyasi sonuç
elde etmeye yönelik bir yaklaşım değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğüne dair bir uyarıdır. Böylesine kanlı bir darbe
girişiminden büyük bir kahramanlık ve cesaret örneği göstererek, alnının akıyla
çıkan yüce Türk milleti, FETÖ'yle mücadele noktasında adil, tarafsız ve cesur
davranmayan siyasi hareketleri cezalandırır, gerçek sorumlularına bunların
bedelini ödetir.
Diğer yandan, böyle kritik
bir süreçte yapılacak kayırma ve görmezden gelmelerin bedelini ileride devlet
ve millet olarak çok ağır biçimde yaşayacağımız da iktidar başta olmak üzere
hepimizin asla aklından çıkarmaması gereken hayati bir konudur. Türk milleti,
bağımsızlığını canı pahasına koruduysa, siyasi iktidar da işi sulandırmak
yerine sorumluluklarının farkına varmalı, kuru kuruya inkâr etmek yerine
herkesin bildiği gerçekleri kabul etmeli ve bahçesinden başlayarak her yeri
temizlemelidir. Aksi hâlde bunun bedelini sadece siyasi iktidar değil, hepimiz
ağır bir şekilde öderiz.
Uyumsuzlukla birlikte gözü
pek olmayı, yanlışlıkla birlikte inatçılığı, güçlü bir konuşma yapmak
yeteneğiyle birlikte yalancılığı alışkanlık hâline getirenler, sonuçlarına da
katlanmayı göze almalıdır. “Sonraya bıraktık.”, “Daha sonra bakacağız.”, “Şimdi
zamanı değil.”, “Her doğru, her zaman, her yerde söylenmez.” gibi yaklaşımlarla
bu konuların üstesinden gelebilmek mümkün değildir.
Özellikle müessese bazlı
yaptığım açıklamalar da bunlarla alakalı olarak, FETÖ’yle bağlantılı, hatta en
üst düzeyde yönetimlerinde bulunan… Örneğin pilotlardan söz ederken, o gece bu
yüce milletin çatısını bombalayanların da pilot olduğu gerçeğini elbette göz
ardı etmemek lazım ama bunu bir müessesenin tümden, topyekûn zararına olacak
şekilde birtakım değerlendirmelere götürmek, hepimiz için çok sıkıntılı, çok
yanlış bir durumdur.
Ben bu düşüncelerle söz
konusu kanun hükmünde kararname üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
yaklaşımlarımızı ortaya koyuyor ve yarın karşılayacağımız, büyük Türk
milliyetçisi Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 78’inci yıl
dönümünde bir kez daha rahmetle, saygıyla, minnetle ve şükranla anıyor, sizleri
de saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Parsak.
Şimdi söz sırası, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Murat Bakan’a aittir.
Buyurun Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz
darbe girişimine bu Mecliste grubu bulunan tüm siyasi partiler karşı durdular.
Milletvekili arkadaşlarımız, Gazi Meclis bombalanırken Parlamentoyu açık
tuttular. Sadece biz mi? Sokağa çıkan milyonlar, sivil toplum örgütleri,
sendikalar, meslek odaları, medya kuruluşları, aydınlar, yazarlar, gazeteciler,
bu vatanı seven herkes darbe girişiminin karşısında oldu. Niye? Biz ana muhalefet
partisi olarak, AKP iktidarının politikalarını beğendiğimiz için mi bu darbe
girişiminin karşısında olduk? Çözüm sürecinde, Habur’da teröristlere kurulan
çadır mahkemelerini mi onayladık? “Askere verilen çözüm süreci var,
teröristlere operasyon yapmayın.” emirlerinizi mi, yoksa PKK terör örgütü
şehirlere binlerce ton bomba yığarken görmezden gelmenizi mi haklı bulduk?
Eğitim sisteminde yaptığınız değişikliklere mi destek verdik? Bir cemaate
ülkenin yargısını, emniyetini, ordusunu teslim etmenizi makul bir durum olarak
mı gördük? Dostumuz ve itibarımızın kalmadığı dış politikada ülkenin geldiği
içler acısı hâlin mi farkına varamadık? Elbette hayır.
Değerli
arkadaşlar, bizler, demokrasiye inandığımız için darbe girişiminin karşısında
olduk; faşizmin insanlığa düşman olduğunu bildiğimiz için karşısında olduk;
seçimle gelenin tankla değil, seçimle gitmesi gerektiğine inandığımız için
karşısında olduk. Adaletin ancak işleyen bir demokraside sağlanacağına inandık.
İnsan hak ve özgürlüklerinin de ancak bir demokraside korunabileceğine
inandığımız için karşısında olduk ve aynı sebeple olağanüstü hâl ilanına karşı
çıktık. “Darbenin panzehri demokrasidir, hukukun üstünlüğüdür, kuvvetler
ayrılığıdır.” dedik, “Çok sesliliğin olduğu, farklı düşüncelerin demokrasi
içerisinde özgürce bir arada yaşadığı bir ülkede darbe de olmaz, darbeci de
olmaz.” dedik, “Gelin, darbe karşıtı yasaları bu Mecliste oy birliğiyle,
birlikte geçirelim.” dedik; bizi dinlemediniz, OHAL ilan ettiniz.
OHAL’le yüz
binlerce insanı mağdur ettiniz, cezaların şahsiliği ilkesini ortadan
kaldırdınız, sadece darbecilerle iltisaklı olanlara değil, kendiniz gibi
düşünmeyen tüm muhaliflere yöneldiniz. Sizlerin iltifatına, ilgisine, övgüsüne
bakarak cemaatin iç yüzünü bilmeden ona yaklaşan masum çoban itikatlı Müslümanlar
ile gerçek darbecileri birbirinden ayırmadınız. Yüz binlerce insanının
KHK’larla işine son verdiniz, ne adli ne idari soruşturması olmayan yüz binin
üzerinde insanı sokağa, açlığa, ölüme terk ettiniz.
Kamu
hizmetinden çıkardığınız bu insanları işsizliğe, açlığa terk ederken bunu OHAL
düzenlemesiyle de sınırlı yapmadınız. “Bir daha kamu hizmetinde istihdam
edilemezler, doğrudan ya da dolaylı olarak görevlendirilemezler.” dediniz, bu
insanların yarın masumiyetlerini kanıtlamaları durumunu bile göz ardı ettiniz.
Çoluğu çocuğuyla ebedî işsizliğe ve çaresizliğe terk ettiniz.
İnsanlar, iktidara
yakınlığına ve sizin övgülerinize aldanarak kuruluş onayı verdiğiniz, üye
olmaları için teşvik ettiğiniz sendikaya üye oldu. Bankacılık iznini sizin
verdiğiniz bankaya para yatırdı diye aç susuz sokağa attınız. Kendilerini de
çocuklarını da açlığa, sefalete terk ettiniz.
Elinde her tür istihbarat
olanağı bulunan, MİT’i, Emniyet istihbaratı, Jandarma istihbaratı, eniştesi
olan Sayın Cumhurbaşkanı “Kandırıldım, Allah affetsin.” dedi fakat Tire’de
2.500 TL maaşla çalışan, Sayın Cumhurbaşkanını dinleyerek 3 çocuk sahibi olan,
hayatında hiç disiplin cezası almamış, karakolun önünden geçmemiş, evi kira,
eşi ev hanımı, ilkokul öğretmenine “Biz de kandırıldık, bizler kendi halkına
kurşun sıkanlardan değiliz, böyle olsun istemedik, bunu yapanlar haindir.” deme
hakkını vermediniz.
“Demokrasi, özgürlük, insan
hakları, çevre, parasız ve laik eğitim.” diyen emekten yana EĞİTİM SEN’li
binlerce öğretmeni barış eylemine katıldılar diye ihraç ettiniz. FETÖ’nün hep
karşısında olmuş bu insanların suçu neydi? Bu ülkenin solcuları, 12 Martta, 12
Eylülde darbecilerin gadrine uğramışlardı, on dört yıldırsa iktidarı
paylaştığınız FETÖ’nün, şimdiyse sizin gadrinize uğruyorlar. Her ne hikmetse,
olan, hep solculara oluyor.
Peki, değerli arkadaşlar,
OHAL bittiğinde ne olacak? Darbeyle hiçbir somut bağı olmadan ihraç ettiğiniz
insanların anayasal hakları, uluslararası sözleşmelerden doğan hakları hâlâ
devam edeceğinden Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” diyen 13’üncü maddesini ihlal etmiş
olmayacak mısınız? Darbeyle somut hiçbir bağı bulunmayan kişilerin ömür boyu
çalışma hakkı başta olmak üzere tüm ekonomik ve sosyal haklarından mahrum
bırakılması temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunmak değil midir? Bu insanları
temel haklarından mahrum etmenin yanı sıra, ülkemiz aleyhine on binlerce dava
açılacağı şüphesiz değil midir?
Değerli arkadaşlar, “Çözümün
adresi Parlamentodur, başka adres aramayın, elinde silahı olan teröristlerle
görüşme yapmayın.” dedik, dinlemediniz. Kapalı kapılar ardında, Oslo’da,
İmralı’da, daha bilemediğimiz birçok gizli yerde görüşmeler yaptınız, sadece bu
yüce Mecliste görüşmediniz. Şimdi de çözümün asıl adresi Parlamentoyu
çalıştırmanız gerekirken seçilmiş milletvekillerinin tutuklanmasına ses
çıkarmıyorsunuz. Dün PKK’lı teröristlerle “çözüm süreci” adı altında yaptığınız
pazarlıklar hatalıydı, bugün ise seçilmiş milletvekillerinin tutuklanması
hususunda aldığınız tavır yine hatalıdır.
“Vakıf üniversiteleri
kamunundur.” deyip mütevelli heyetlerini değiştirip içlerinde varsa suçluları,
darbecileri ayıklayacağınıza, üniversitelerin kapısına kilit vurdunuz. On
binlerce öğrenciyi, velilerini mağdur ettiniz. Öğrencileri etiketlediniz. O
okullarda çalışan, haklarında hiçbir soruşturma bulunmayan akademik ve idari
personeli, bu ülkenin yetişmiş bilim insanlarını da açlığa ve sefalete mahkûm
ettiniz. Bilimsel araştırma yapması gereken bilim adamları, evine ekmek
götürmek için Kordon’da balon satıyor; taksicilik yapan doktora öğrencilerimiz
var, tarlada çalışan profesörlerimiz var sayenizde.
Aileleri rehin alıyorsunuz,
12 Eylül darbecilerinin yapmadığını yapıyorsunuz, “suçun şahsiliği” ilkesini
bir kenara bırakıyorsunuz. Şüphelinin ailesine yönelmek, onları mağdur etmek,
onları rehin almak, hukukta olmadığı gibi bu kadim toprakların geleneğinde ve
inancında da yoktur.
Ömrünü bu tür yapılanmalarla
mücadele ederek geçirenlerin “Bu örgüte hizmet ediyor.” diye gözaltına
alınması, tutuklanması akla ziyan değil de nedir? Cumhuriyet gazetesinin
tarihine bir göz atın. İlhan Selçuk’un yazılarını okuyun, Hikmet Çetinkaya’nın
kitaplarını okuyun. Sizin onlar ne isterlerse verdiğiniz, devletin tüm
organlarını onlara emanet ettiğiniz, teslim ettiğiniz dönemlerde bu örgütle nasıl
mücadele ettiklerini göreceksiniz. Sizin bugün “FETÖ” dediğinize, Cumhuriyet
gazetesi, AKP henüz kurulmamışken de “FETÖ” diyordu ve tehlikeye dikkat
çekiyordu. Şimdi “O örgüte hizmet ediyor.” diye İlhan Selçuk’un arkadaşlarını,
öğrencilerini, manevi mirasını tutukluyorsunuz. Seçilmişlere yöneliyorsunuz,
kimini gözaltına alıyorsunuz, kimini tutukluyorsunuz.
Yargılayın elbette, hepimizin
yargı karşısında boynu kıldan incedir, kimsenin suç işleme hakkı yoktur, ancak
bir milletvekilinin tutuklu yargılanması doğru değildir. Seçimle gelenin
seçimle gitmesi bir demokrasi geleneğidir. CHP bu konuda ilkelidir, CHP’nin bu
ilkesini de en iyi Sayın Cumhurbaşkanı bilmektedir.
Üniversitesi kapatıldığı için
işsiz kalan akademisyenin kemoterapi alan eşi, evine ekmek götürmek, evlerinin
kirasını ödemek için çalışıyor ve siz hâlâ “Mağdur yok.” diyorsunuz, çünkü her
zamanki gibi tek mağdur ve mağrur sizsiniz.
Devlet elbette darbe
girişiminde bulunanları yargılayacak ve devlet organlarından temizleyecektir,
ancak bunu yaparken hukuka uygun davranması gerekir. Hukuka uygun olmayan
düzenlemeler adaleti ortadan kaldırır. Adaletin olmadığı ülkede kaos olur,
terör olur, iç barış sona erer, bugün yaşanan budur.
Sayın Cumhurbaşkanının,
başkanlık hayaliyle ve bunu gerçekleştirmek için attığı adımlarla Hükûmette bir
yönetim zaafına yol açtığı açıktır ve ülkedeki otoriter yönetim anlayışı da
ülkemizi iç barıştan hızla uzaklaştırmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
olağanüstü hâl, adından da anlaşıldığı ve yaşadığımız üzere olağanüstü koşulların
yarattığı bir dönemdir, ancak olağanüstü hâl, ülkede hukukun Hükûmete teslim
edildiği bir yönetim modeli değildir. Demokrasiyle yönetilen bir hukuk
devletinde olağanüstü hâlin sınırlarını yine hukuk kuralları belirler.
İktidar, OHAL uygulamaları
eleştirildiğinde, “Biz de Fransa’daki gibi OHAL ilan ettik, ne farkımız var?”
diyor. Fransa Dışişleri Bakanı ile bizim Dışişleri Bakanımızın birlikte yaptığı
basın toplantısında, Sayın Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da aynı sözleri
söyleyince, farkın ne olduğunu Fransa Dışişleri Bakanı söyledi, “Türkiye'deki
ve Fransa’daki OHAL birbiriyle aynı değildir, aynı hukuki temele
dayanmamaktadır. Fransa’daki OHAL’de yasama yetkisi yürütmeye geçmez ve yargı
bağımsızdır. Fransa’daki OHAL sadece polise fazladan yetki getirir.” dedi.
Demek istedi ki suçun bireysel olduğunu gözardı etmiyoruz, hukuka el atmıyoruz.
Biz de bunu söyledik 15
Temmuzdan beri bu kürsüden, Anayasa’mızı hatırlattık. Anayasa’mızın 121’inci
maddesinde Bakanlar Kurulunun olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda kanun
hükmünde kararname çıkarabileceği belirtiliyor. Dolayısıyla, ancak olağanüstü
hâlin nedenlerini ortadan kaldırmayı amaçlayan konularda düzenleme yapılabilir.
Bu da amaç bakımından kanun hükmünde kararnamelerin sınırlanması demektir.
OHAL kanun hükmünde
kararnamelerine getirilen bir başka sınırlama ise süre bakımından. Bunlar,
olağanüstü hâlin ilan edildiği süreyle sınırlı. OHAL’in sona ermesiyle KHK’lar
kendiliğinden yürürlükten kalkar. Bu nedenle, uygulaması sürecek kurallar
konamaz, yasalarda değişiklik yapılamaz. Anayasa Mahkemesinin 1991 tarihli
içtihadı da bu yöndedir. Bu nedenle, KHK’larla yasalarda değişiklik yapılmamalı
diyoruz. Tersi durumda, olağanüstü hâlin sona ermesine karşın, kuralın
yürürlüğünü koruması söz konusu olacaktır.
OHAL kapsamında çıkarılan
KHK’ları incelediğimizde yukarıda belirtilen ilkelerle uyum içinde olmadığı
açıktır. OHAL kanun hükmünde kararnameleriyle OHAL’le ilgisi olmayan konular
düzenleniyor. Örneğin, bu kanun hükmünde kararnameyle dış kaynaktan pilot temini
düzenleniyor, TİB kapanıyor, Ceza İnfaz Kanunu değiştiriliyor. Bunların
olağanüstü hâlle ilişkisi nedir? Tedbir mahiyetinde alınan kararlar mıdır
bunlar?
OHAL kanun hükmünde
kararnameleriyle, yasalar değiştirilmedikçe, kalıcı düzenlemeler getirilmekte
ve alenen Anayasa ihlal edilmektedir.
Değerli arkadaşlar, başka
ülkelerde yapılan darbelere bakarsak darbe veya darbe girişimleri sonrası iki
tür gelişme olduğunu görürüz; o ülkelerde ya demokrasi kökleşmiştir ya faşizm
gelmiştir. Birincisinde darbeye karşı duran gruplar, demokrasiyi korumak için
güç birliğine devam ederek ülkelerinde demokrasinin gelişimini sağlamıştır.
Komşumuz Yunanistan, İspanya, Portekiz bunların örneğidir.
İspanya’da, 1981 yılında,
Yarbay Antonio Tejero komutasındaki askerler, canlı yayında İspanya
Parlamentosunu bastılar, milletvekillerini rehin aldılar. O durumda monarşi ve
kral yanlılarının desteklemesi beklenirdi ancak İspanya Kralı çıktı, dedi ki:
“Çok acı çeken İspanyol halkının demokrasi hakkını kimse engelleyemez.”
Televizyondan bir konuşma yaptı, tarihî bir konuşma ve o konuşma sonrası darbe
bertaraf edildi. Arkasından, monarşi yanlıları da darbenin yanında
olmadıklarını ilan ettiler. Ertesi gün El Pais gazetesi “Demokrasinin
yanındayız.” başlığını attı. Franco faşizminin son kalıntıları bizzat monarşi
yanlıları ve kralın tavrıyla engellendi ve arkasından İspanya’da güçlü bir
demokrasi oluşturuldu. Darbeyi fırsat bilip tersini yapamazlar mıydı?
Yapabilirlerdi, sizin yaptığınız gibi.
İkinci tür gelişmede ise
iktidarlar, darbe girişimlerini fırsata çevirerek diktatörlüğe giden yolu açmak
için demokrasiyi rafa kaldırıp, muhalifleri susturup kendi dikta rejimlerini
kurmuşlardır. Orta Doğu, Afrika, Asya ve Latin Amerika’nın kimi ülkeleri de bu
örneklerle doludur.
15 Temmuz sonrası oluşan
“Yenikapı ruhu” dediğimiz tarihî uzlaşı, demokrasimizin gelişmesi için müthiş
bir fırsat iken siz -Hükûmet ve özellikle Sayın Cumhurbaşkanı- bu durumu
bilinçli şekilde kendi kafanızdaki yönetim biçiminin inşası için
kullanmaktasınız. Sayın Cumhurbaşkanı “Bu darbe bize Allah’ın lütfudur.” derken
biz bu lütfu ülkemizde demokrasinin kökleşmesi, parlamenter rejimin güçlenmesi
için bir fırsat olarak görmüştük. Oysa bu lütfun başkanlık yolu olduğunu,
muhalefeti saf dışı bırakma amacı taşıdığını, basını susturma aracı olduğunu,
seçilmişlerin hapse atılması olduğunu, yüz binlerce ailenin mağdur edilmesi
olduğunu birkaç ay içinde yaşayarak öğrendik.
Biz “mağdur” dediğimizde
“Mağdur edebiyatı yapmayın.” diyorsunuz. Mağdur edebiyatı yapmakta sizin
elinize su dökecek babayiğit daha çıkmadı bu ülkede. Mağdur edebiyatı yapa yapa
iktidara geldiniz, mağdur edebiyatı yapa yapa Cumhurbaşkanı oldunuz. Şimdi de
darbeyi fırsata çevirerek, yine mağdur edebiyatı yaparak parlamenter
demokrasiye son vermek istiyorsunuz.
Peki, siz OHAL’le ne
yapıyorsunuz? Ülkede demokrasinin kökleşmesi için gayret mi sarf ediyorsunuz?
Kutuplaşmayı azaltmak için adım mı atıyorsunuz? Hiçbirini yapmıyorsunuz, tam
tersine şehitlerimizi bile ayrıştırıyorsunuz. Bizim için dağda teröristle
savaşan da 15 Temmuzda tankın önüne yatan da birdir, hepsi bizim şehidimizdir,
bu vatan için can vermiştir.
Değerli arkadaşlar, 17-25
Aralık tarihini milat alıyorsunuz, neden? Sizi hedef aldığı için olabilir mi?
Neden milat, Türkiye’de Nurculuk faaliyetleri ve Fetullah Gülen konusunun Millî
Güvenlik Konseyi gündemine alındığı, Genelkurmay ve MİT tarafından kapsamlı bir
sunum yapıldığı 24 Haziran 2004 değil? Tüm bu olacaklar size o tarihte
anlatılmadı mı? Neden milat, FETÖ’cülerin üniversite, KPSS ve diğer kamu
sınavlarında soruları çaldıkları, memur, polis, asker olabilecekken olamadığı,
görevinde terfi edebilecekken edemediği, on binlerce gencimizin hakkının
gasbedildiği dönem değil? Neden milat, Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davaları
değil de para kasalarının, ayakkabı kutularının ortaya saçıldığı 17-25 Aralık?
Kamudaki tüm sınav soruları çalınırken, kumpas davaları sürerken, ülkenin
Genelkurmay Başkanı tutuklanırken, Türk ordusunun vatansever subayları,
gazetecileri Silivri zindanlarında çürürken neredeydiniz? Neden milat
cumhuriyet tarihinin en büyük kumpas davaları değil? Yolsuzluk iddiaları gerçek
değil miydi? Ses kayıtları başkasına mı aitti? Arkadaşlar, 17-25 Aralık sadece
bir şeyin miladı olabilir, AKP FETÖ suç ortaklığının bozulmasının miladı
olabilir. (CHP sıralarından alkışlar)
Dürüst
de davranmıyorsunuz. Nerede bu FETÖ’nün siyasi ayağı? Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, Emniyet teşkilatının, Millî Eğitimin, MİT’in yüzde 50’si, yüzde
60’ı FETÖ’cü ise nasıl oluyor da siyasette FETÖ’cü çıkmıyor? Aynı menzile
farklı yollardan giden sizlerin içinde FETÖ’cü il başkanları, ilçe başkanları,
belediye başkanları ve hatta milletvekilleri yok mu? Partinize bırakın el
atmayı, göz atmaya bile cesaret edemiyorsunuz çünkü göz göze geldiğinizde neyle
karşılaşacağınızı biliyorsunuz. Bütün bu olan bitende asıl sorumluluk, 2002
yılından beri bu ülkeyi yöneten sizlerindir. Gücünüz güçsüzlere yetiyor ama
Pensilvanya’yı tavaf eden, el pençe divan duran, başı açıkken Pensilvanya’ya
çiftliğe gittiğinde türbana bürünen vekillerinizi, yakınlarınızı görmüyorsunuz,
görmeye cesaret edemiyorsunuz. Yiğitliğiniz garibana, fakire fukaraya.
Sayın
Cumhurbaşkanı bile “At izi, it izi birbirine karıştı.” diyor. Bakın, ozan ne
demiş: “Hele kalksın şu dağın tozu dumanı, bindiğin at mı, eşek mi belli olur.”
Bu sis, pus kalktığında en çok bağıranların en suçlu olduklarını hep birlikte
göreceğiz.
Arkadaşlar, siz şimdi, bu
darbeyi fırsata çevirip parlamenter demokrasimize darbe üzerine darbe
yapıyorsunuz. Gelin, bu haksız, hukuksuz yoldan dönün, bu ülkede adaleti
yeniden tesis edelim, demokrasimizi güçlendirelim, laiklik ile taçlanan
cumhuriyetin aydınlık yolunda buluşalım.
Değerli arkadaşlar, yarın 10
Kasım, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümü, kendisini saygı ve
rahmetle anıyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Bostancı, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın 671 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın konuşmacı, “AK
PARTİ’nin içinde belediye başkanları vesair görevlerde bulunanlar, milletvekilleri
yok mu FETÖ örgütüyle bağlantılı?” tarzında bir ifade kullandı. Hangi
milletvekilinin bu FETÖ örgütüyle bağlantılı olduğuna dair böyle genelgeçer
değerlendirmeler değil, doğrudan isim vererek konuşması yerinde olur. Aksi
hâlde bu tür iddialar lüzumsuz siyasi spekülasyon, niyet ve kastın ötesinde,
esasen sonuç olarak FETÖ’yle mücadele eden AK PARTİ’ye zarar verme kastına
yönelik FETÖ’yle aynı mecraya düşen bir mahiyet kazanır. O bakımdan ne
söylüyoruz ne iddia ediyoruz, arkasını nasıl dolduruyoruz, bunlar son derece
önemli. Hem byLock’çu maylokçu birtakım laflar edeceksiniz, “Gel, kim, söyle.”
dendiğinde susacaksınız, “Vekil” diyeceksiniz sonra susacaksınız; bu, kabul
edilemez; birincisi bu.
İkincisi: Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı burada yok. Yani altın makas gibi kes yapıştır, sözleri değiştir,
bağlamlarını karıştır, kendine göre mana icat et! Sayın Cumhurbaşkanı “Bu
darbe, Allah’ın lütfudur.” derken hiçbir şekilde beyefendinin kastettiği manada
kullanmıyor.
Bu kültüre aşina olanlar
bilirler ki İbrahim Hakkı hazretlerinden beri şerlerden nasıl hayır çıkacağına
ilişkin bir gelenek vardır. “Hak Şerleri Hayreyler” diye İbrahim Hakkı’nın çok
meşhur bir şiiri vardır. Esasen, bizim şer bildiklerimizden, netice olarak akıl
sahibiysen, izan sahibiysen oradan bir hayır çıkartırsın.
Sayın Cumhurbaşkanının
kastettiği budur. Lafları doğru anlamakta fayda vardır.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Sayın Altay,
buyurun, size de bir dakika süreyle söz veriyorum.
25.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
Sayın Bostancı herhâlde 60’a göre söz istedi, ben de o mealde söz istedim.
Sayın Bostancı, sizi çok aklı
başında bulurum. Yani bu konuştuklarınıza kendiniz inanıyor musunuz?
Matematiksel olarak, mantık olarak FETÖ’nün Adalet ve Kalkınma Partisine -bu,
darbecilik anlamında da- sızmamış olması mümkün mü? Ben, geçen bir yerde
söyledim, matematiksel olarak bize sızmamış olduğunu söyleyemem dedim. Ben bu
kadar dürüst ve samimi bunu söyledim. Siz niye söyleyemiyorsunuz?
ByLockçu bakanlara gelince…
Allah bize şah damarımız kadar yakın, değil mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Hepimize.
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
Yani, affetmez. ByLockçu Hükûmet üyesi olduğuna dair kamuoyunda geniş bir
kanaat var. ByLockçu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya,
bu virüs her yere sızmıştır. Bunu cesurca söylemeniz lazım. “Bizde yok, bizde
yok.” diyerek bu işten sıyrılamazsınız. Ben, bizde yok demiyorum. Dürüst olun.
Dürüst değilsiniz diye demedim yalnız. Bu bir sataşmaya girer, onu da
söyleyeyim.
Yalnız, bir şey söyleyeceğim
asıl: Yani, Cumhurbaşkanlığına sızmış bir örgütün Adalet ve Kalkınma Partisinin
il, ilçe teşkilatlarına, belediye meclislerine sızmamış olduğunu iddia etmek
gülünç bir iddia olur.
Sizin iyiliğiniz için
konuşuyorum. Bu tartışmayı da burada kapatmayı öneriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- 671 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum
ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/756) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 421)
(Devam)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Soru? Yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 6’ncı maddeye
bağlı ek geçici madde 92 ve ek geçici madde 93 dâhil olmak üzere, 1 ila 19’uncu
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde
gruplar adına ilk söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Baki Şimşek.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK
(Mersin) – OHAL Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin birinci bölümü üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz bugünlerde ne yazık ki çok ağır şartlar içerisinde; iç ve dış
güvenliğimizin tehdit edildiği, millî güvenlik sorununun yaşandığı sıkıntılı
günlerden geçmektedir. Güvenlik güçlerimiz bir yandan Suriye’de IŞİD ve PYD’ye
operasyon yapmakta, diğer bir yandan Türkiye'nin huzurunu kaçırmak için yeni
tezgâhlar düzenleyen bölücü terör örgütüyle çatışmaktadır. Bir yanda Irak ve
Suriye’de yaşanan ve endişe verici boyutlara ulaşan vahim gelişmeler, diğer
yanda maalesef bugün müttefikimiz ABD’nin Suriye’deki kara gücü hâline gelen
PYD tehlikesi.
ABD’nin PKK’yla özdeş olan
PYD terör örgütüne yapmış olduğu silah ve lojistik destek gün geçtikçe
artmaktadır. ABD Suriye’deki terör örgütünü âdeta başka bir terör örgütüyle
vurmaya çalışmaktadır. Tüm bu yapılanların dostluk ve müttefiklikle uzaktan
yakından alakası yoktur.
Ayrıca, bilindiği üzere,
bugün ABD’de Başkanlık seçimleri yapıldı. Açıkçası, ABD Başkanlık seçimlerini
kimin kazandığı bizi ilgilendirmiyor. Yayın organlarımız maalesef yirmi dört
saattir ABD’deki Başkanlık seçimlerinden başka bir haber vermiyorlar. ABD’nin
politikaları başkana göre şekillenmiyor. Müslüman kökenden geldiği söylenen
Obama döneminde milyonlarca Müslüman katledildi, milyonlarca kadın dul, çocuk
yetim kaldı, yüz binlerce kadın tecavüze uğradı, babası belli olmayan çocuklar
dünyaya geldi. Dünyada mazlumların ve mağdurların hamisi olacak tek devlet
Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkçe düşünüp, Türkçe okuyup ve gerektiği gibi
yönetildiği zaman Türkiye şaha kalkacaktır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye çok ciddi beka sorunlarıyla karşı karşıyadır. Toplumsal huzur ve
tedirginlik giderek artmıştır. Tüm bu yaşanan vahim gelişmelere ek olarak
milletimiz, 15 Temmuz akşamında vahşi bir darbe kalkışmasıyla irkilmiş,
etkilerini ve sarsıntılarını hâlâ atlatamamıştır. Bu kanlı girişimin üzerinden
yaklaşık dört ay geçmiş, Türkiye'nin tüm kamu kurum ve kuruluşlarında tarihinde
görülmemiş tasfiyeler başlamıştır. FETÖ, Emniyetten yargıya, basından kamu
kurum ve kuruluşlarına, iş dünyasına, üniversitelere uzun yıllar boyunca ve
sistemli bir şekilde sızmıştır. Devletimiz bu sızmalara karşı tedbirler almak
zorundadır. Ancak, tüm bunlar yapılırken vatandaşlarımız mağdur edilmemelidir.
Ne yazık ki 15 Temmuz kanlı darbesinden sonraki süreçte açığa alma ve ihraçlarda
okul, dershane ve banka kriterleri uygulanmıştır. Bu sebeple, açığa alma ve
ihraçlarda dikkatli davranılması, iyi araştırılması ve gerçek darbecilerin
yargılanması gerekmektedir.
Darbeyi FETÖ yapmıştır ancak
FETÖ bu emirleri kime vermiştir? Yurtta sulh konseyi kimlerden oluşmaktadır?
Darbe girişimi sırasında TSK bünyesinde sıkıyönetim görevlilerinin isimlerini
içeren liste ele geçirilmiştir. Askerî sıkıyönetim komutanları bellidir,
bunların emrinde görev yapacağı konsey üyeleri meçhuldür. Bu sebeple, darbeyi
planlayan üst kademeye ulaşılmadıkça, doğru bir istihbarat bilgisiyle FETÖ
terör örgütünün en etkili isimleri bulunmadıkça darbe soruşturmaları, kamudan
uzaklaştırmalar bir anlam ifade etmeyecektir.
Çeşitli kanun hükmünde
kararnamelerle görevden alma, ihraçlar ve gözaltılar yüz binleri bulmuştur.
Buna karşılık memuriyete iade edilenler olmakla birlikte, bunların sayıları
oldukça azdır. Detaylı araştırmalarda, acele etmeden yapılan soruşturmalarda
suçu sabit görülenler, FETÖ’yle gerçekten irtibatı olanlar şüphesiz ki devletin
hiçbir yerinde tutulmamalıdır, bunda tavrımız MHP olarak nettir ama sudan
sebeplerle, incelemeden insanları açığa alma ne dinî gerçeklerimizle ne de
insanlığımızla örtüşmemektedir. Herhangi bir suçu olmayıp işi, mesleği,
geleceği ve ekmeği elinden alınan vatandaşlarımızın feryat ve figanları her gün
kulağımızda çınlamaktadır. Mecliste odamıza gelen, bizlere telefonla ya da
mektupla ulaşan birçok vatandaşımız iftirayla görevlerinden
uzaklaştırıldıklarını söylemektedir. Bize gelen şikâyetlerden ciddi
mağduriyetlerin olduğu, sadece bankaya para yatırdığı için ihraç olan,
vatanseverliğinden zerre kadar şüphe duymadığımız TÜRK DİYANET-SEN’in kurucu
başkanı Ali Kılıç, TÜRK TARIM ORMAN-SEN’in kurucusu Ramazan Dalkırdan ve
Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı yöneticisi Alparslan Akbak’ın ve daha binlerce
mağdurun göreve iadelerini bekliyoruz. Bu sebeple iktidarın dikkatli,
soğukkanlı ve sabırlı davranması gerektiğine inanıyoruz.
Hükûmete tavsiyemiz, gittikçe
yaygınlaşan, âdeta kanserli bir hücre gibi yayılan ve herkesi vuran FETÖ’yle
mücadelede hukukun temel ilkelerinden ayrılmaması yönündedir. Zabıt kâtibine,
garsona, temizlikçiye, belediyede çöp arabası kullanan şoföre, ebeye, doktora,
polise, savcıya, kat hizmetlisine kadar inen ancak üst düzey ve gerçekten
FETÖ’cü olanlara ulaşmayan bir mücadele inandırıcı olmayacaktır. Ayrıca, bu
kapsamda tutuklanan er ve erbaşların, komutanların verdiği talimatı yerine
getiren er ve erbaşların -dört aydır tutuklu bulunan er ve erbaşlar hâlâ
mevcuttur- acilen tahliye edilmesini bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, eli
kanlı teröristlerle ortaklığı Türkiye'nin dostluğuna tercih eden ABD ve AB
büyükelçilerine sesleniyorum: Teröre yardım ve yataklık edenlere silah yardımı
yaptınız, sırtını terör örgütüne dayayanların arkasında oldunuz, HDP’nin grup
toplantısına en önce siz gittiniz, Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okuyanları,
hukuku tanımayanları, bölücülüğün ve terörün sözcülüğünü yapanları her ortamda
desteklediniz. Şimdi size soruyorum: Bir kez olsun vatanı ve milleti için şehit
edilen kahraman Mehmetçiklerimizin cenazesine katıldınız mı? Bir taziye mesajı
yayımladınız mı? ABD, bölücü terör örgütü PYD’ye yardım etmekle âdeta terörü
ödüllendirmektedir. Ancak bilinmelidir ki terörle dostluk hiç kimseye hayır
getirmemiştir. Ayrıca Meclise gelmeyen, yemin bile etmeyen milletvekillerine
dünyanın hiçbir ülkesi maaş vermez. Seçimle gelmiş olmak hiç kimseye teröre
yardım etme hakkını tanımaz.
Değerli milletvekilleri,
gelin, Türkiye’nin meselelerini hep birlikte çözelim. Nasıl başörtüsü olayının
çözümünde, nasıl Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçiminde Meclise girerek, nasıl
terörle mücadelede ve darbede Hükûmete destek vererek iktidarıyla muhalefetiyle
beraber hareket etmişsek rektör atamalarında da, HSYK seçimlerinde de, velhasıl
ülke yönetiminde de beraber hareket edelim. Ülkemizde bu kadar sorun varken -on
beş yıldır tek başınıza yönettiğiniz Türkiye’de asgari ücret 1.300 TL,
yoksulluk yardımı alan kişi sayısı 15 milyon, 10 bin Özel Harekât polis alım
başvurusuna müracaat edenlerin sayısı sadece erkeklerde 1 milyon- milyonlarca
işsiz gencimiz, atanamayan öğretmenimiz, mühendisimiz varken Meclisin mesaisini
boşa tüketmeyelim. Türkiye Büyük Millet Meclisinde iki hafta önce salı günü
yedi saatte Kazan’ı “kahraman” yaptık. Çarşamba günü asgari ücreti vergi dilimi
dışında bıraktık. Perşembe günü çoğunluk sağlayamadığımız için Meclisi tatil
ettik. Gelin, Türkiye’nin sorunlarını çözelim, Meclisin mesaisini boşa
harcamayalım.
Değerli milletvekilleri,
Üzümlü’den Keşan’a, Karaman’dan Ermenek’e birçok ilçeye doğal gaz geldi ama
Türkiye’nin en gelişmiş illerinden birisi olan Mersin’in ilçeleri henüz doğal
gazla tanışmadı. 2016 yılında, 2017 yılında ve 2018 yılında da Mersin’e doğal
gaz getirilmesiyle ilgili bir proje henüz maalesef yok. Türkiye’de yolcusu
olmayan birçok ile havaalanı yapıldı, öğrencisi olmayan birçok kente üniversite
yapıldı ama 2 milyon nüfuslu Mersin’de hâlâ havaalanı yok. 350 bin nüfuslu
Tarsus’a seçimlerde üniversite sözü verdiniz, Bakanlar Kurulundan geçti ama
hâlâ bekletiyorsunuz. Mersin’in ilçelerinin birçoğunda sorunlar devam etmekte.
Akdeniz Oyunlarında sporcuların kalacağını söylediğiniz oteller hâlâ
yapılamadı. Bölgenin kaderini değiştirecek olan Pamukluk Barajı karınca hızıyla
gidiyor. Silifke Kayraktepe Barajı’na ne oldu? Fakir fukaraya aylık 100 TL
taksitle vereceğinizi söylediğiniz evler nerede? Mersin’de bir tane kentsel
dönüşüm projesi hayata geçirilmedi. Tarıma gerekli destek verilmedi. Narenciye
dalında kaldı. İthal muzdan dolayı şu anda muz fiyatları dibe vurdu. Sayın
Tarım Bakanımıza soruyorum: İthal muzdan yüzde 145 vergi almanız gerekiyor,
acaba bunda sınırlamayı kaldırdınız mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) –
Mecliste bile Chiquita muz satılıyor. Başkanlık Divanına bunu defalarca dile
getirmemize rağmen hâlâ Türkiye Büyük Millet Meclisinde Chiquita muz satılıyor.
Bu konularda gerekli
hassasiyeti göstermenizi bekliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Şimşek.
Şimdi, bölüm üzerinde gruplar
adına ikinci söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Selina Doğan’a aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SELİNA DOĞAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 671 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin ikinci bölümü üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Hepinize iyi akşamlar.
Malum, aylardır burada
konuşuyoruz kanun hükmünde kararnamelerin hukuksuzluğunu. Âdeta bu olağanüstü
hâl sıradan hâle geldi ve normal hâlimiz olağanüstü hâle geldi, bu durumdan da
ciddi şekilde kaygı duyuyoruz. Maalesef, olağanüstü hâl şimdiden amacını aştı
ve muhalefet üzerinden tüm toplum susturulmaya çalışılıyor. Ben burada
mağduriyetleri tek tek sıralamak yerine müsaade ederseniz bu kanun hükmünde
kararnamedeki bazı hukuki tespitlere değinmek istiyorum.
Şimdi, olağanüstü hâl,
Anayasa’da düzenlendiği şekliyle, özgürlükleri geçici olarak kısıtlayan ve
aslında bireyin haklarını ve kamu düzenini korumak için öngörülen bir düzenleme
ve bazı kriterleri içermesi gerekiyor hukuka uygun olabilmesi için. Bunları
şöyle sıralayabiliriz: Uluslararası hukuktan doğan yükümlülükleri ihlal
etmemesi gerekiyor, durumun gerektirdiği ölçülülüğü aşmaması gerekiyor, kişinin
yaşama hakkına, maddi ve manevi bütünlüğüne kastetmemesi gerekiyor, kimsenin
din ve vicdan hürriyetinden mahrum bırakılmaması gerekiyor, suç ve cezaların
geçmişe yürütülmemesi gerekiyor, suçluluğu mahkeme kararıyla ispatlanmamış hiç
kimsenin suçlu sayılmaması gerekiyor yani masumiyet karinesinin korunması
gerekiyor.
Olağanüstü hâl kanun hükmünde
kararnameleri her şeyden önce konu bakımından sınırlı olmalı sayın
milletvekilleri. Kanun hükmünde kararnameler sadece olağanüstü hâlin
gerektirdiği konularda ve ölçülülük ilkesi dikkate alınarak düzenlenebilmeli.
Yani, siz bir olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesine dayanarak
televizyonları kapatamamalısınız, kişilerin mülklerine el koyamamalısınız,
sosyal güvenlik haklarını iptal edememelisiniz, üniversite kuramamalı, üniversite
kapatamamalı ve üniversitelerin adlarını değiştirememelisiniz. Bunların şiddeti
bastırmakla, darbeyi önlemekle hiçbir ilgisi olmadığı malum.
Olağanüstü hâl kararnameleri
aynı zamanda zaman bakımından da sınırlı olmalı sayın milletvekilleri. Yani, kanun
hükmünde kararnameler ancak olağanüstü hâlin gerektirdiği süreyle sınırlı
düzenlemeler içermeli ve olağanüstü hâl kalktığında o düzenlemeler de
kendiliğinden kalkmalı. Ancak, mevcut duruma baktığımızda, bu olağanüstü hâl
kararnamelerinin kurumsal, kalıcı düzenlemeler getirdiğini görüyoruz. Nitekim,
partimizin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesinin verdiği karara da değinmek
istiyorum, o kararda şöyle diyor biliyorsunuz: “Olağanüstü hâllerde çıkarılan
kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı
iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.” Oysa aynı mahkeme,
biliyorsunuz, 1991 yılında SHP döneminde şu şekilde karar vermişti: “OHAL’in
gerekli kıldığı konularda çıkarılmayan kararnameler OHAL kanun hükmünde
kararnamesi sayılamazlar ve bunlar hakkında Anayasa Mahkemesinde iptal davası
açılabilir.”
Yine, OHAL kanun hükmünde
kararnameleri sadece OHAL süresince geçerlidir, OHAL kalkınca bunlar da
kendiliğinden kalkar. OHAL kanun hükmünde kararnameleri yasalarda değişiklik
yapamaz çünkü bunlar sadece OHAL’in gerekli kıldığı konulara ilişkindir ve OHAL
süresince geçerlidir. Ancak, gelinen durumda, yeni bir kanun hükmünde
kararnameyle, bu kadar işlevsiz hâle gelen Anayasa Mahkemesi de kapatılırsa
kimse şaşırmayacak.
Şimdi, bugün görüşmekte
olduğumuz kanun hükmünde kararname az önce belirttiğim birçok ihlali içermekle
birlikte ben müsaade ederseniz 25’inci ve 31’inci maddelerine değinmek
istiyorum.
Şimdi, 25’inci maddede,
Başbakanlığa, Anayasa’nın 22’nci maddesini ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun
135’inci maddesini aşan, doğrudan tüm iletişim sağlayıcılarına yönelik denetim
ve tedbir hakkı getiriliyor ve yargı denetimi de Başbakanın kararından sonraya
bırakılıyor. Yani, burada yargı âdeta bir onama mercisi hâline getirilmiş ve
yargının da içinde bulunduğu durumu gözettiğimizde Başbakanın verdiği kararın
aksine bir karar verebilmesinin de mümkün olmadığını düşünüyoruz. Yani, düşünün
ki Bakanlar Kuruluyla çıkarılan bir kanun hükmünde kararnameyle hem Anayasa hem
CMK hükümleri bertaraf ediliyor ve asıl kaygımız şu ki bu düzenlemeler kalıcı
hâle gelecek.
Yine, 31’inci maddede de, hem
anayasal güvenceler hem de Ceza Usulü Yasası’ndaki tedbirle kurumlar baypas
edilmiş oluyor ve yine bu kanun hükmünde kararnameyle, soruşturma ve kovuşturma
aşamasındaki uygulamacılara doğrudan, sanki ortada kesin bir hüküm varmış gibi
mala mülke el koyma yetkisi geliyor. Her ne kadar kişiler veya tüzel kişiler
hakkında lehe bir sonuç doğarsa bu zararın telafi edileceği ifade edilmişse de
hepimiz biliyoruz ki çok ciddi anlamda telafisi imkânsız zararlar doğurabilecek
nitelikte düzenlemeler bunlar ve kişiler ciddi anlamda adli soruşturmadan
yoksun kalabilecekleri gibi mal kayıpları da yaşayacaklar.
Yine, bu maddeyle Anayasa’nın
36’ncı maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğü de bertaraf ediliyor ve
masumiyet karinesi yok ediliyor en önemlisi.
OHAL’in yaşamımıza getirdiği
başka bir şey de yine, insanların ve tüzel kişilerin mal varlıklarına ve hatta
emekli maaşı ve sosyal güvencelerine el konulması. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
128’inci maddesine göre kişilerin mallarına el konulabilir ama bunun için, el
konulan malların suçun işlenmesinden elde edildiğine dair somut bir delil şart.
Bir ülke düşünün, yürütme
organı kimseye sormadan, kimseye danışmadan toplumsal düzende önemli
değişiklikler yapan yasa çıkarıyor ve bu yasa hiçbir mahkemenin denetimine tabi
değil. Şimdi, biz bunları söylediğimizde, diktatörlük diye bunu
eleştirdiğimizde bize kızıyorsunuz ama kusura bakmayın sayın vekiller, siyasi
terminolojide bunun başka bir karşılığı da yok maalesef.
Şimdi, biliyorsunuz bugün AB
ilerleme raporu yayımlandı. Yine Türkiye’yi yerden yere vuruyor rapor. AB
kriterleriyle yine bağlantılı olarak Avrupa Konseyi sürekli olarak Türkiye’yi
uyarıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin nitekim OHAL’le ilgili yerleşik bir
içtihadı var, diyor ki: “Tehdit azaldığı ölçüde alınan önlemlerin de azalması
lazım.” Şimdi her geçen gün bu tedbirlerin arttığını görüyoruz. Ben burada
sormak istiyorum Hükûmete: Acaba tehdit artıyor mu? Yani bizim bilmediğimiz,
artmaya devam eden bir tehdit mi var ki önlemler her geçen gün artıyor? Bu
sorunun cevaplanması gerekiyor.
AB ilerleme raporuna yönelik
olarak Sayın Cumhurbaşkanının ve Avrupa Birliği Bakanımızın yine böyle -ahkâm
kesen diyeceğim- açıklamaları var. Oysa ortada elli yıllık bir birikim, elli
yıllık bir emek var. Dolayısıyla, AB müzakerelerinin dondurulması tehdidine
karşı çok daha yapıcı, Türkiye’nin böylesine stratejik hedefiyle ilgili çok
daha yapıcı tepkilerin ortaya konmasını, yapılan eleştirilerin dikkate
alınmasını dilerdik.
Öte yandan, malum, zaten
mevcut Terörle Mücadele Kanunu bir problemdi AB-Türkiye ilişkileri açısından,
şimdi olağanüstü hâl kararnamesiyle birlikte Terörle Mücadele Kanunu’nda
yapılan değişiklik Türkiye-AB ilişkilerini iyice çıkmaza soktu. Dolayısıyla, bu
açıdan da bizler hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Avrupa Birliği
standartlarına erişmesi bakımından hem de çağdaş dünyadan hızla Türkiye’nin
koparılması açısından son derece kaygılıyız.
Tabii, bir de idam cezası
tartışmaları var. Türkiye’de iç kamuoyuna yönelik yapılan tüm konuşmalar dış
dünyada çok daha misliyle tepki buluyor, bu tartışmalar bizi her geçen gün
dünyadan koparıyor. Şuna artık kanaat getirdik: Türkiye, AB normlarını
kendisine ayak bağı olarak görüyor, AB’yle ipleri tamamen koparmak için elinden
geleni yapıyor. “Vatandaşlarımız Avrupa Birliği ülkelerine vizesiz gidecek.”
diye iç kamuoyuna yönelik bu şekilde diplomatik hamleler yapılırken,
vatandaşlarımız, şu anda, yabancı ülkelerin konsolosluklarında, oturma izni,
iltica başvuruları için kuyruktalar. Bu da maalesef Türkiye’nin içine
düşürüldüğü ironik durum.
İçinden geçtiğimiz dönemin 12
Eylülü aratmadığı sıkça dile getiriliyor. 12 Eylül döneminde tutuklu ve hükümlü
sayısında yaklaşık 27 bin kişilik bir artış olurken, 15 Temmuz darbe
girişiminden bu yana 34 bin kişi darbe girişimiyle alakalı olarak tutuklanmış.
Yeni cezaevlerinin yapılacağı söyleniyor. Biliyorsunuz, tutuklu, hükümlü
sayıları her geçen gün artıyor.
Ayrıca, cezaevlerindeki
güvenlik sorunları bir başka problem. Her ne kadar yandaş basına yansımasa da,
avukatlar, meslektaşlarımız cezaevlerinde çok ciddi güvenlik sorunlarını
gündeme getiriyorlar. Biliyorsunuz, şimdiye kadar 21 kişi cezaevlerinde
hayatını kaybetti. Dolayısıyla, biz bunlardan kaygılıyız. Cezaevleri Alt
Komisyonu bunların hiçbirini denetlemiyor. Oysa, bunların hepsinin hem
Darbeleri Araştırma Komisyonunda hem Cezaevleri Alt Komisyonunda araştırılıyor
olması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SELİNA DOĞAN (Devamla) –
Sayın Başkan, bir dakika süre alabilir miyim müsaade ederseniz?
BAŞKAN – Vermiyorum ama
buyurun, tamamlayın isterseniz.
SELİNA DOĞAN (Devamla) –
Teşekkür ederim.
Ayrıca da cezaevleriyle
ilgili basına çıkan bazı haberler var cezaevlerinden kaçış planı olduğuna
yönelik. Bu anlamda avukatlar kaygılılar çeşitli cezaevlerine yönelik
operasyonlar yapılacağı ve müvekkillerinin yaşam hakkıyla ilgili. Kötü muamele
ve işkencenin, 16 maddesini askıya aldığımız Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nde, bu hâlde dahi işkence ve kötü muamelenin yasak olduğu açıkça
ifade edilmiştir. Dolayısıyla, bizler Hükûmeti bütün bu kanunlara uymaya davet
ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. İyi
akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Doğan.
Bölüm üzerinde şahıslar adına
Sinop Milletvekili Nazım Maviş.
Buyurun Sayın Maviş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle ilgili
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
15 Temmuzda hepimizin bildiği
ve yakinen yaşadığı hain bir darbe girişimine hep birlikte tanık olduk;
tarihimizde yaşanmamış bir ihanetle karşı karşıya kaldık. Gazi Meclisimize,
yüce milletimizin egemenliğinin tecelligâhına bomba yağdırılmasına Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan milletvekilleri olarak hep birlikte
maruz kaldık. Rabb’ime şükürler olsun ki Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın çağrısıyla sokağa dökülen yüce milletimizin kahramanca duruşu bu
hain darbe girişimini bertaraf etmiş oldu. Ancak atlattığımız bu büyük tehlike
sonrasında yapılması gereken ve atılması gereken adımlar vardı. Devlet içinde
yapılanan bu örgütün bütünüyle temizlenmesi, içinde bulunduğumuz durumun hızlı ve
etkili bir şekilde düzeltilmesi için olağanüstü hâl ilan edildi.
Olağanüstü hâl kararı ve
çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle iki temel husus amaçlanmaktadır: İlk
olarak, FETÖ terör örgütüyle daha güçlü, daha hızlı ve daha etkin bir mücadele
amaçlanmaktadır. İkinci olarak, demokrasimizi teminat altına almak ve askerî
darbe ihtimallerinin önünü kesin bir şekilde kesmek hedeflenmektedir.
Değerli milletvekilleri,
cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar ülkemiz demokrasisi birçok kere darbe ve
müdahalelerle karşı karşıya kalmıştır. Yetkisini ve meşruiyetini halktan alan
siyasetçilerin önü sürekli olarak meşruiyeti kendinden menkul gören vesayetçi
odaklar tarafından kesilmiştir. Silahlı Kuvvetler içinde yuvalanan cuntalar
siyasi hayata müdahaleyi meşru görmüşler ve demokrasimize darbe vurmuşlardır.
Ülkemizde gerçekleştirilen her darbe vesayeti tahkim etmek istemiştir. Darbe
sonrası yapılan anayasal ve yasal değişikliklerle demokrasi zapturapt altına
alınmak istenmiştir. 1960 darbesinden sonra 1961 Anayasası’yla, 1924
Anayasası’nda Millî Savunma Bakanına bağlı olan Genelkurmay Başkanı Başbakana
bağlanmış, Millî Güvenlik Kuruluyla ilgili düzenlemeler yapılmıştır. 1971,
1973; anayasal düzenlemelerle Millî Güvenlik Kurulunun yetkileri artırılmış,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Sayıştay denetimi dışına çıkarılması sağlanmış,
askerî yüksek idare mahkemesinin kurulması sağlanmıştır. 1982 Anayasası’yla,
YAŞ kararlarının yargı denetiminin dışına çıkarılması, Genelkurmay
Başkanlığının YÖK’e üye ataması gibi, her darbe teşebbüsünün ardından vesayet
tahkim edilmeye çalışılmıştır. Bu örneklerde de görüldüğü gibi, her darbe
teşebbüsü sivil siyasetin üstünde vesayeti tahkim etmek isteyen yasal ve
anayasal düzenlemeleri yapmaya çalışmıştır.
1960’tan bugüne kadar;
1960’ta, 1971’de, 1980’de, 28 Şubatta, 27 Nisanda ve 15 Temmuzda yapılan
darbeler Türkiye'de darbeyi üreten bir yapısal sorunun olduğunu bize çok açık
bir şekilde ortaya koymaktadır. Dolayısıyla ortaya konulan kanun hükmünde
kararnamelerle bu yapısal sorun çözülmeye ve FETÖ terör örgütüyle birlikte
bütün terör örgütlerinin devletin içerisindeki yuvalanmaları engellenmeye
çalışılmıştır.
Buradan biraz önce konuşan
Cumhuriyet Halk Partisinin değerli sözcüsü arkadaşıma bir şeyi ifade etmek
istiyorum: Biraz önce bu kürsüden konuşan arkadaşımız, İspanya Kralının
İspanya’da İspanya Meclisini basan askerlerle ilgili yaptığı mücadeleyi ve
orada İspanya demokrasisinin güçlenmesine dair attığı adımları örnek
göstermiştir. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında görev yapan
bir milletvekili arkadaşımızın, İspanya Kralının İspanya’nın
demokratikleşmesiyle ilgili ortaya koyduğu bu çabayı takdir ettiği kadar, 15
Temmuz gecesi, milletinin önünde, kameraların karşısında darbeye karşı çok açık
ve net bir duruş sergilemiş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanını da
takdir etmesini beklerdim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, bugün, evet, darbeyi
bir fırsata dönüştürüyoruz; darbeyi bu ülkeyi daha demokratikleştirmek için bir
fırsata dönüştürüyoruz. Yıllardır bu ülkede asker-sivil ilişkisini
eleştiriyoruz; yıllardır bu ülkede, 1960’tan bugüne kadar, darbeleri
eleştiriyoruz, darbelere zemin hazırlayan sistemi eleştiriyoruz. İşte bugün,
olağanüstü hâl kararlarıyla ve kanun hükmünde kararnamelerle darbeye zemin
hazırlayan bu kurumsal yapı tasfiye edilmeye çalışılmaktadır. O açıdan,
Türkiye'nin, milletiyle beraber, Parlamentodaki milletvekilleriyle beraber bu
ülkenin kahraman Cumhurbaşkanını takdir etme hakkı ve zorunluluğu vardır. Bunu
ifade ederek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Birinci bölüm üzerinde…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Sayın Başkan, hatip grubumuza sataşmıştır.
BAŞKAN – Gruba sataşma olmadı
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Efendim, olur mu? Yani, gayet açık ve net şunu söyledi: Biraz önceki konuşmacı
olan arkadaşımıza “Kürsüde, niye Cumhurbaşkanını takdir etmedi?” diye gayet
açık ve net söyledi. Bundan daha açık nasıl bir sataşma olabilir.
BAŞKAN - Sayın Tanal, az önce
Sayın Bakan da ifadelerde bulundu. Faklı bir şekilde, aynı şekilde Sayın Maviş
de kendi perspektifinden açıklamalarda bulundu. Şahsına sataşan, hakaret eden
ya da gruba böyle bir sataşma yoktur.
Böylece, sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki tüm görüşmeler tamamlanmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Efendim…
BAŞKAN – Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddelere…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN - …ve varsa maddeler
üzerindeki önerge oylamalarına geçiyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Sayın Başkan, o zaman sorularım var. Sorularım var. Madem böyle yapacaksanız,
sorularımı soracağım.
BAŞKAN – Sayın Tanal
maddelere geçtik, maddelere geçtik.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Efendim sorular var, daha ona geçmediniz.
BAŞKAN – Efendim soru yok,
maddelere… “Görüşmeler tamamlanmıştır.” dedim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Değil, değil… Yani…
BAŞKAN – 1’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN - Kabul etmeyenler...
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Madde kabul
edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Karar yeter sayısı istiyoruz Başkan.
BAŞKAN – Tamam, 2’ncisinde
istersiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
İsteyeceğiz hepsinde. Böyle yaparsan, hepsinde isteyeceğiz.
BAŞKAN – 2’nci madde
üzerinde…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hiç
kusura bakmayın!
BAŞKAN – “Görüşmeler
tamamlanmıştır” dedik Sayın Tanal. Soru-cevabı geçtik, maddeyi oyladık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Efendim, böyle yaparsanız hepsinde karar yeter sayısı isteyeceğim artık.
BAŞKAN – Bir dakika, 60’a
göre size söz vereyim istiyorsanız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Kanuna karşı hile yapmam. Sataşmada bulundu, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Sataşma yok Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Yoksa devam ediniz o zaman.
BAŞKAN – Bakın, Sayın Bakan
isterse bir ihtimal olabilir ama gruba yönelik hiçbir şey söylemedi, Sayın
Bakan’ın ifadelerine ilişkin söyledi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Sayın Başkanım, hayatım boyunca kanuna karşı hileye hiç bulaşmadım ve bulaşmak
da istemem.
BAŞKAN – Ama, gruba yönelik
hiçbir şey söylemedi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben
yasal olan hakkımı istedim.
BAŞKAN – Tutanakları aç bak,
gruba yönelik hiçbir şey söylemedi. Hiçbir şey söylemedi, hayır Sayın Tanal.
Yoksa biz de…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Peki.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
– Tutanakları isteyin Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tutanakları
isteyelim, bakalım, gruba yönelik varsa değerlendiririz.
2’nci madde üzerinde bir adet
önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15/8/2016
tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Bülent Yener
Bektaşoğlu Murat
Bakan
İstanbul Giresun İzmir
Ceyhun
İrgil Burcu
Köksal Kazım
Arslan
Bursa Afyonkarahisar Denizli
Fatma
Kaplan Hürriyet Mahmut
Tanal Zülfikar
İnönü Tümer
Kocaeli İstanbul Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) –Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal.
Buyurun Sayın Köksal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz sonrası olağanüstü hâl ilanı
sayesinde âdeta darbe fırsatçılığı yapıp KHK’larla devleti yeniden
şekillendirmeye çalışıyorsunuz. “FETÖ’cüleri temizliyoruz.” diye suçlu, suçsuz
bakmadan insanları işinden, aşından ve özgürlüğünden ettiniz. Bank Asya’dan
kredi çeken memuru işten attınız ama bu FETÖ’cülerle Bank Asyanın açılışında
kurdelesini birlikte kestiniz. FETÖ’yle bağlantısı olduğunu gördüğünüz okullara
çocuklarını gönderen memurları açığa aldınız ama o okullara arsa tahsis eden belediye
başkanlarınıza, o okullara giden öğrencilere devlet teşviki veren Millî Eğitim
Bakanınıza dokunmadınız. Türk Silahlı Kuvvetlerinde ne kadar Atatürkçü,
cumhuriyetçi asker varsa bunlara kumpas kurulup içeri atılırken sesinizi
çıkarmayıp bir de üstüne “Ergenekon’un savcısıyız.” deyip FETÖ’cüleri Türk
Silahlı Kuvvetlerinde görevlendirip bize 15 Temmuzu yaşattınız. Biz “Fetullah
Gülen terör örgütüdür.” dediğimizde, kürsülerden “Gel de bu hasret bitsin.”
diye seslendiniz. “Hoca Efendi” diye Türkçe Olimpiyatları’na katılıp methiyeler
düzdünüz. Pensilvanya’ya gidip elini ölüp fotoğraflar çektirip icazet aldınız.
Bakın, biraz önce, AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Naci Bostancı söylemlerimizin altının boş olduğunu ifade
etti. Ben size söylemlerimizin altının aslında ne kadar dolu olduğunu bizzat
örnek vererek açıklayacağım.
Afyonkarahisar Belediye
Başkanı Sayın Burhanettin Çoban -ki AKP’nin kurucularındandır, yıllar boyunca
da İl Başkanlığı yapmıştır- geçtiğimiz ay katıldığı bir televizyon programında,
AKP’de insanların vekil, bakan veya belediye başkanı olmak için -birçok
AKP’linin- Pensilvanya’ya gidip icazet aldığını, kendisinin belediyeye ait
bilgi evlerini 1 Nisan 2014 tarihine kadar FETÖ’cülere kullandırdığını, ayrıca,
FETÖ nedeniyle kapatılan Osmanbey Kolejine belediye arsasını Recep Tayyip
Erdoğan’ın isteği üzerine kendisinin tahsis ettiğini bizzat itiraf etti.
İsterseniz, buna ilişkin kaseti de televizyon programının kasetini size
ulaştırabiliriz Sayın Bostancı.
On dört yıllık iktidarınız
döneminde FETÖ’yle et ile tırnak gibi oldunuz, sonra da çıkıp “kandırıldık”
dediniz. “FETÖ’cüleri temizliyoruz.” diye, hiçbir FETÖ bağlantısı olmayan yirmi
dört yıllık Adli Tıp uzmanını ihraç edip tutukladınız. Gerekçe ne biliyor
musunuz? Gizli tanık beyanı. Hoş, gerçi biz ülke olarak gizli tanıklara çok
alıştık. PKK’nın 2 numaralı adamı kumpas davasında askerlere karşı gizli tanık
olarak görüldü. Ondan sonra, bunu gördükten sonra, artık bunlar hafif kalıyor.
Bakın, 29 Ekim töreninde Afyonkarahisar Sinanpaşa Kaymakamı cumhuriyetin
önemini vurgulayıp “Padişahlık gelmeyecek, tek adamlık gelmeyecek.” dedi,
bununla ilgili bir konuşma yaptı, ondan sonra açığa alındı. Bu manidar değil
mi? “FETÖ temizliğini muhalifleri cezalandırma avına dönüştürmeyin.” dedik ama
ne hikmetse muhalif olan insanlara karşı sopa olarak kullanmaya başladınız
fakat iş siyasi kanada gelip dayanınca “kandırıldık” deyip sıyrılmaya
çalışıyorsunuz. Kendi içinde bile FETÖ temizliği yapamayan AKP, ülkedeki
FETÖ’cüleri nasıl temizleyecek Allah aşkına?
Ülkeyi iyi yönetemiyorsunuz,
ülkeyi iyi yönetemediğiniz için de iç ve dış politikadaki başarısızlıklarınızı
örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Teröre, işsizliğe, yoksulluğa, yolsuzluğa,
ekonomideki kötü gidişata dur diyemeyen, kendi seçim afişlerinizde bile doğu ve
güneydoğuda “OHAL kalktı, özgürce yaşıyorum.” diye övünüp, 15 Temmuz sonrası
yaşananları fırsat bilip olağanüstü hâli tüm ülkede ilan ediyorsunuz ve
KHK’larla, olağanüstü hâl döneminde çıkardığınız KHK’larla devleti yeniden
dizayn etmeye çalışıyorsunuz. Hiç kusura bakmayın, şapka düştü kel göründü.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
2’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.08
ALTINCI
OTURUM
Açılma Saati: 22.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan PURÇU
(İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
421
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
421
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
3’üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 15/8/2016 tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
3’üncü maddesiyle 27/7/1967 tarih ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu’nun 14’üncü maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 14/A
maddesinin "... yedek subay olma koşullarını taşımak ve sınavlarda
başarılı olmak şartıyla" ibaresinden sonra gelmek üzere, "Türk
Silahlı Kuvvetleri bünyesinden ihtiyacı karşılayacak pilot subay temini mümkün
bulunmadığı hallerde" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Kazım Arslan Murat
Bakan
İstanbul Denizli İzmir
Ceyhun İrgil Fatma Kaplan Hürriyet Bülent
Yener Bektaşoğlu
Bursa Kocaeli Giresun
Zülfikar İnönü Tümer Mahmut Tanal
Adana İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 421 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3’üncü maddesiyle 926 sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen 14/A maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Hasan
Basri Kurt
Amasya İstanbul Samsun
Kerem Ali Sürekli Ramazan Can Hacı
Bayram Türkoğlu
İzmir Kırıkkale Hatay
Necip
Kalkan
İzmir
"Dış
kaynaktan pilot subay temini:
MADDE
14/A- En az dört yıl süreli eğitim veren fakülte veya yüksekokullardan pilot
olarak mezun olanlar ile ticari pilot lisansı veya havayolu nakliye pilotu
lisansı bulunanlar öncelikli olmak üzere en az dört yıl süreli mühendislik
eğitimi veren fakülte veya yüksekokullardan mezun olan kadın veya erkeklerden
muvazzaf subay olmak için başvuranlar; düzeltilmemiş nüfus kaydına göre
müracaat yapılan yılın ocak ayının ilk günü itibarıyla otuziki yaşını bitirmemiş
olmak, yedek subay olma koşulları ile uçuş için gerekli şartları taşımak ve
sınavlar ile uygulanacak temel askerlik eğitiminde başarılı olmak şartıyla
muvazzaf subaylığa nasbedilebilirler. Bunlardan pilotaj eğitiminde başarısız
olanlar, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde hizmetine ihtiyaç duyulması halinde, 14
üncü maddede düzenlenen diğer şartları sağlamak ve gerekli eğitimleri
tamamlamak kaydıyla diğer sınıflarda istihdam edilebilirler. Ancak bunlar için
14 üncü maddenin dördüncü fıkrasındaki deneme süresi üç yıl olarak uygulanır.
Pilotaj eğitiminde başarısız olanlar ile deneme süresi içerisinde Türk Silâhlı
Kuvvetlerinden ayrılanlardan herhangi bir tazminat alınmaz."
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede
676 sayılı KHK’yla yapılan değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
– Gerekçesini okutmuş olduğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi tamamen değiştiren bu
önerge diğer önergeyi de ortadan kaldırıyor.
Dolayısıyla, kabul edilen
doğrultusunda 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı maddeye bağlı ek geçici
madde 92 üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 421 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı maddesiyle 926 sayılı Kanun’a eklenen
ek geçici 92’nci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Hasan
Basri Kurt
Amasya İstanbul Samsun
Kerem Ali Sürekli Ramazan Can Hacı
Bayram Türkoğlu
İzmir Kırıkkale Hatay
Necip Kalkan
İzmir
"EK GEÇİCİ MADDE 92- Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce herhangi bir nedenle Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ayrılan veya ilişiği kesilen pilot subaylar ile ticari pilot
lisansı ya da havayolu nakliye pilotu lisansına sahip en az 1000 saat uçuşu
bulunan diğer sınıflardaki subaylardan istekliler, uçuş için gerekli şartları
sağlamaları ve başvurularının uygun görülmesi halinde ilgili Kuvvet Komutanının
teklifi ve Millî Savunma Bakanının onayı ile yeniden subay nasbedilerek Türk
Silahlı Kuvvetlerinde pilot olarak görevlendirilebilirler. Bunlar 2629 sayılı
Kanun kapsamında pilot kabul edilirler. Bunların dışarıda geçirdikleri süreler
rütbe bekleme süresinden, pilot subayların dışarıda geçirdikleri uçuş süreleri,
belgelendirmeleri kaydıyla ayrıca uçuş hizmet süresinden sayılır. Malûllük ve
ölüm hali hariç olmak üzere en az dört yıl görev yapmadan Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ayrılanlar, nasbedildikleri yeni rütbelerinin emeklilik de dahil
olmak üzere hiçbir hakkından yararlanamaz. Emeklilik veya yaşlılık aylığı
almakta iken bu madde kapsamında görevlendirilenlerin bu aylıkları kesilir.
Aylıkları kesilenlerden dört yıl görev süresi şartını yerine getirmemiş
olanların, bu hizmet süreleri hizmet birleştirmesine konu edilmez ve başkaca
bir şart aranmaksızın haklarında toptan ödeme hükümleri uygulanır. Aylıkları
kesilenlerin sigortalılıklarının sona erdiği tarih yazılı istek tarihi kabul
edilerek ilgili sosyal güvenlik kanunlarına göre aylıkları yeniden bağlanır. Bu
maddenin uygulanması nedeniyle geçmişe yönelik olarak herhangi bir ödeme yapılmaz.
Bu madde kapsamındakiler
göreve başladıkları tarihten itibaren dört yıl süresince 41 inci maddenin
birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan Yüksek Askerî Şûra tarafından
belirlenecek hizmet kadrosu fazlası albay miktarı kapsamında
değerlendirilmezler.
Bunların Türk Silahlı
Kuvvetlerinde göreve tekrar başladıklarında bir defaya mahsus olmak üzere 38
inci maddede belirtilen rütbe terfi şartları ve esasları aranmaksızın
emsallerinin bulundukları rütbelere terfi işlemleri derhal yapılarak nasıpları
emsalleri tarihine götürülür."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) –Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede 676 sayılı KHK’yla
yapılan değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN –
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda madde 6’ya bağlı ek geçici madde 92’yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Madde 6’ya
bağlı ek geçici madde 93’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
7’nci madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 421 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7’nci maddesinin kanun
hükmünde kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Hasan
Basri Kurt
Amasya İstanbul Samsun
Kerem Ali Sürekli Ramazan Can Hacı
Bayram Türkoğlu
İzmir Kırıkkale Hatay
Necip Kalkan
İzmir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede
669 sayılı KHK’da yapılan değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiş, 7’nci madde metinden çıkartılmıştır.
8’inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15/8/2016
tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8’inci
maddesiyle yapılan 1324 sayılı Kanunun 8’inci maddesinin birinci fıkrasındaki
değişiklikte "Genelkurmay Başkanı" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Kara, Deniz veya Hava Kuvvetleri Komutanlığını yapmış" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Murat Bakan Kazım
Arslan
İstanbul İzmir Denizli
Ceyhun İrgil Bülent Yener Bektaşoğlu Mahmut Tanal
Bursa Giresun İstanbul
Fatma Hürriyet Kaplan Zülfikar İnönü
Tümer
Kocaeli Adana
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi mi okutuyorum Sayın Altay?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyoruz:
Gerekçe:
1324
sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin "Genelkurmay Başkanı; Kara, Deniz veya
Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapmış general ve amiraller arasından, Bakanlar Kurulunun
teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca atanır." şeklinde olan birinci fıkrası,
671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8’inci maddesinde "Genelkurmay
Başkanı; orgeneral ve oramiraller arasından, Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine
Cumhurbaşkanınca atanır. " olarak düzenlenmiştir.
Genelkurmay
Başkanının sorumluluk ve yetki anlamında Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst
mercisi olması nedeniyle kuvvet komutanlığı yapmış orgeneral veya oramiraller
arasından atanması liyakat ilkesinin gereğidir.
Bu
bağlamda, 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8’inci maddesinde
"Genelkurmay Başkanı; orgeneral ve oramiraller arasından, Bakanlar
Kurulunun teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca atanır." olarak düzenlenen
maddenin, "...Genelkurmay Başkanı" ibaresinden sonra gelmek üzere,
"Kara, Deniz veya Hava Kuvvetleri Komutanlığını yapmış" ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
8’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde iki
önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine söz vereceğim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 421 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9’uncu maddesinin kanun hükmünde kararname
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Hasan
Basri Kurt
Amasya İstanbul Samsun
Kerem
Ali Sürekli Ramazan
Can Hacı Bayram Türkoğlu
İzmir Kırıkkale Hatay
Necip
Kaplan
İzmir
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Dursun
Çiçek Kazım
Arslan Murat
Bakan
İstanbul Denizli İzmir
Bülent
Yener Bektaşoğlu Ceyhun
İrgil Fatma
Kaplan Hürriyet
Giresun Bursa Kocaeli
Zülfikar
İnönü Tümer Mahmut
Tanal
Adana İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu aynı mahiyetteki önergelere?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeleri
okutuyoruz.
Gerekçe:
Maddede 669 sayılı KHK’da
yapılan değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
Gerekçe:
OHAL ilanıyla, 15 Temmuz 2016
tarihinde Fetullahçı terör örgütünün yaptığı darbe girişimi nedeniyle şiddet
olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin bozulması nedeniyle hukuk
devletine, vatandaşların hak ve özgürlüklerine yönelik olarak ortaya çıkan
tehditlerin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır.
Anayasa’nın 120’nci ve
121’inci maddeleri uyarınca 668 sayılı KHK’nın amaç ve kapsamı 2016/9064 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı’yla ilan edilen OHAL ilan sebebine uygun olmalı, bu
sebebi ortadan kaldırarak en kısa sürede olağan döneme dönmeyi amaçlamalıdır.
Bu maddede yapılan
değişiklik, OHAL sebebini ve amacını aşan bir düzenlemedir. Genel ve sürekli
nitelik taşıyan, hukuken özlü ve kalıcı bir etkiye neden olacak bu değişiklik
dolayısıyla OHAL süresi sona erdikten sonra da yürürlükte kalacaktır.
Bu madde, Anayasa’nın
121/3’üncü maddesinde ifadesi bulunan “olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konu”da
yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Madde metninden çıkarılması istenen
düzenleme, Anayasa’nın 121’inci maddesine aykırıdır.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmiştir dolayısıyla 9’uncu madde metinden
çıkartılmıştır.
Kabul edilen
önergeler doğrultusunda, kanun yazımı sırasında maddeler teselsül
ettirilecektir. Kanun hükmünde kararname görüşmelerine mevcut maddelere göre
devam edeceğiz.
10’uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 15/8/2016 tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
10’uncu maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Kazım Arslan Murat
Bakan
İstanbul Denizli İzmir
Ceyhun İrgil Fatma Kaplan Hürriyet Bülent
Yener Bektaşoğlu
Bursa Kocaeli Giresun
Zülfikar İnönü Tümer Mahmut Tanal
Adana İstanbul
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4/7/1972 tarihli ve 1602
sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 6’ncı maddesinin “Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi Başkanının en az dört yıl üye olarak görev yapmış hakim
sınıfından seçeceği bir üye Genel Sekreterlik görevini yapar. Bu görev için
ayrıca kadro verilir." şeklinde olan birinci fıkrasının birinci cümlesi,
671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 10’uncu maddesiyle "Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulunun hakim sınıfından seçeceği bir üye Genel
Sekreterlik görevini yapar. " olarak düzenlenmiştir.
Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin Genel Sekreterlik makamına belli süre görev yapmış hâkimler
arasından atama yapılması liyakat ilkesinin gereğidir.
Ayrıca bu
hüküm, Anayasa’nın 121/3’üncü maddesinde ifadesi bulunan "olağanüstü hâlin
gerekli kıldığı konu"da yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu
itibarla, madde metninden çıkarılması istenen düzenleme Anayasa’nın 121’inci
maddesine aykırıdır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
10’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
11’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13’üncü madde
üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 421 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 13’üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Hasan
Basri Kurt
Amasya İstanbul Samsun
Hacı Bayram Türkoğlu Ramazan Can Kerem
Ali Sürekli
Hatay Kırıkkale İzmir
Necip Kalkan
İzmir
"MADDE 13- 2629 sayılı
Kanuna ekli ek cetvel aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"EK CETVEL:
A- Hizmet Grubu: Jet Pilotu,
B- Hizmet Grubu: Pervaneli
Pilotu,
C- Hizmet Grubu: Silah Sistem
Subayı,
Ç- Hizmet Grubu: Seyrüsefer
Subayı,
D- Hizmet Grubu: ADS Pilotu,
Denizaltıcı Subay, Denizaltıcı Astsubay, Denizaltıcı Uzman Erbaş, Dalgıç,
Kurbağa Adam,
E- Hizmet Grubu: Taktik
Koordine Subayı, Uçuş Ekibi Personeli, Görev Ekibi Personeli, Paraşütçü.
Hizmet Yılı |
Tazminat Oranlan (%) |
|
||||
A Hizmet Grubu |
B Hizmet Grubu |
C Hizmet Grubu |
Ç Hizmet Grubu |
D Hizmet Grubu |
E Hizmet Grubu |
|
1 |
290 |
290 |
290 |
270 |
284 |
270 |
2 |
297 |
297 |
297 |
274 |
289 |
274 |
3 |
306 |
306 |
306 |
280 |
294 |
280 |
4 |
345 |
345 |
332 |
309 |
301 |
286 |
5 |
359 |
359 |
347 |
323 |
305 |
291 |
6 |
366 |
371 |
358 |
339 |
311 |
295 |
7 |
392 |
392 |
375 |
351 |
316 |
300 |
8 |
403 |
403 |
382 |
357 |
320 |
304 |
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, ekli liste olduğu için ekin okunmasına gerek yok efendim, bu tip
şeylerde bu şekildedir. Zaten “ekli liste” diye geçiyor. Çünkü, metinde “2629
sayılı Kanuna ekli cetvel aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” denildikten sonra,
A, B, C, Ç, D, E şeklinde ekli liste var. Listenin okunmasına gerek yok
efendim, liste ekinde zaten. Bugüne kadarki bütçe kanunlarında ve diğer
şeylerde uygulamalarımız bu şekilde.
BAŞKAN – Başladığımız işi
tamamlayalım Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kayıtlara geçmesi açısından söyledim Başkanım.
BAŞKAN – Tamam.
“
9 |
413 |
418 |
389 |
366 |
324 |
310 |
10 |
520 |
495 |
435 |
426 |
326 |
316 |
11 |
539 |
514 |
450 |
444 |
332 |
319 |
12 |
565 |
535 |
468 |
465 |
338 |
324 |
13 |
618 |
653 |
487 |
485 |
346 |
329 |
14 |
720 |
780 |
514 |
503 |
349 |
334 |
15 |
725 |
790 |
520 |
527 |
353 |
340 |
16 |
740 |
815 |
527 |
533 |
357 |
346 |
17 |
762 |
840 |
530 |
538 |
363 |
351 |
18 |
782 |
867 |
534 |
544 |
366 |
357 |
19 |
790 |
875 |
542 |
550 |
371 |
363 |
20 |
794 |
878 |
548 |
555 |
376 |
368 |
21 |
803 |
888 |
555 |
559 |
381 |
372 |
22 |
810 |
895 |
562 |
565 |
386 |
378 |
23 |
845 |
930 |
597 |
618 |
438 |
431 |
”
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede
676 sayılı KHK’yla yapılan değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
14’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 421 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 16’ncı maddesinin Kanun Hükmünde Kararname
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Hasan
Basri Kurt
Amasya İstanbul Samsun
Hacı
Bayram Türkoğlu Ramazan
Can Kerem Ali
Sürekli
Hatay Kırıkkale İzmir
Necip
Kalkan
İzmir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede
669 sayılı KHK’da yapılan değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 16’ncı madde metinden çıkarılmıştır. Dolayısıyla,
kanun yazımı sırasında maddeler teselsül edilecektir.
17’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
18’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
19’uncu
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 421 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 19’uncu maddesinde yer alan "İnşaat Emlak ve Millî Mayın
Faaliyet Merkezi Genel Müdürü” ibaresinin "Genel Plan ve Prensipler Genel
Müdürü" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Hasan
Basri Kurt
Amasya İstanbul Samsun
Hacı
Bayram Türkoğlu Ramazan
Can Kerem Ali
Sürekli
Hatay Kırıkkale İzmir
Necip
Kalkan
İzmir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeye 676 sayılı KHK ile 2
Eylül 2016 gün ve 29819 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 2016/9132 sayılı
Bakanlar Kurulu kararıyla yapılan değişikliğin yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Böylece, birinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 20 ila 35’inci
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz
isteyen? Yok.
Soru-cevap yok.
Maddelerin görüşmelerine
başlıyoruz.
20’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15/8/2016
tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 20’nci
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Kazım
Arslan Murat
Bakan
İstanbul Denizli İzmir
Bülent
Yener Bektaşoğlu Ceyhun
İrgil Fatma
Kaplan Hürriyet
Giresun Bursa Kocaeli
Zülfikar
İnönü Tümer Mahmut
Tanal
Adana İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 120’nci ve
121’inci maddeleri uyarınca 668 sayılı KHK'nin amaç ve kapsamı 2016/9064 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı’yla ilan edilen OHAL ilan sebebine uygun olmalıdır.
Bakanlar Kurulunun 2016/9064
sayılı Kararı’yla OHAL ilan etmesinin nedeni ve amacı, Fetullahçı terör
örgütünün yaptığı darbe girişimi sonucunda, başarısız darbe girişimine katılan,
bunu düzenleyen ve destekleyenlere karşı etkili ve hızlı önlem almaktır.
Ancak, bu madde, OHAL ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımadığı gibi, OHAL sona erdikten
sonra da yürürlükte kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapılmasının
amaçlandığını göstermektedir.
Madde, Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen "OHAL'in gerekli kıldığı konu" olarak
nitelenemeyeceğinden Anayasa'nın 121’inci maddesine aykırıdır.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
20’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
21’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15/8/2016
tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 21’inci
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Kazım
Arslan Murat
Bakan
İstanbul Denizli İzmir
Bülent
Yener Bektaşoğlu Ceyhun
İrgil Fatma
Kaplan Hürriyet
Giresun Bursa Kocaeli
Zülfikar
İnönü Tümer Mahmut
Tanal
Adana İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 120’nci ve
121’inci maddeleri uyarınca 668 sayılı KHK'nın amaç ve kapsamı 2016/9064 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı’yla ilan edilen OHAL ilan sebebine uygun olmalıdır.
Bakanlar Kurulunun 2016/9064
sayılı Kararı’yla OHAL ilan etmesinin nedeni ve amacı, Fetullahçı terör
örgütünün yaptığı darbe girişimi sonucunda, başarısız darbe girişimine katılan,
bunu düzenleyen ve destekleyenlere karşı etkili ve hızlı önlem almaktır.
Ancak, bu madde, OHAL ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımadığı gibi, OHAL sona erdikten
sonra da yürürlükte kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapılmasının
amaçlandığını göstermektedir.
Madde, Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen "OHAL'in gerekli kıldığı konu" olarak
nitelenemeyeceğinden Anayasa'nın 121’inci maddesine aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
21’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
22’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15/8/2016
tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 22’nci maddesinin
kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Kazım
Arslan Murat
Bakan
İstanbul Denizli İzmir
Bülent
Yener Bektaşoğlu Ceyhun
İrgil Fatma
Kaplan Hürriyet
Giresun Bursa Kocaeli
Zülfikar
İnönü Tümer Mahmut
Tanal
Adana İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 120’nci ve
121’inci maddeleri uyarınca 668 sayılı KHK'nın amaç ve kapsamı 2016/9064 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı’yla ilan edilen OHAL ilan sebebine uygun olmalıdır.
Bakanlar Kurulunun 2016/9064
sayılı Kararı’yla OHAL ilan etmesinin nedeni ve amacı, Fetullahçı terör
örgütünün yaptığı darbe girişimi sonucunda, başarısız darbe girişimine katılan,
bunu düzenleyen ve destekleyenlere karşı etkili ve hızlı önlem almaktır.
Ancak, bu madde, OHAL ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımadığı gibi, OHAL sona erdikten
sonra da yürürlükte kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapılmasının
amaçlandığını göstermektedir.
Madde, Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen "OHAL'in gerekli kıldığı konu" olarak
nitelenemeyeceğinden Anayasa'nın 121’inci maddesine aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
22’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
23’üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 15/8/2016 tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
23’üncü maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Kazım Arslan Murat Bakan
İstanbul Denizli İzmir
Bülent Yener Bektaşoğlu Ceyhun İrgil Fatma Kaplan Hürriyet
Giresun Bursa Kocaeli
Zülfikar İnönü Tümer Mahmut Tanal
Adana İstanbul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın
120’nci ve 121’inci maddeleri uyarınca 671 sayılı KHK'nın amaç ve kapsamı
2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla ilan edilen OHAL ilan sebebine
uygun olmalıdır.
Bakanlar
Kurulunun 2016/9064 sayılı Kararı’yla OHAL ilan etmesinin nedeni ve amacı,
Fetullahçı terör örgütünün yaptığı darbe girişimi sonucunda, başarısız darbe
girişimine katılan, bunu düzenleyen ve destekleyenlere karşı etkili ve hızlı
önlem almaktır.
Ancak,
bu madde, OHAL ilanına neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımadığı
gibi, OHAL sona erdikten sonra da yürürlükte kalacak genel ve kalıcı
değişiklikler yapılmasının amaçlandığını göstermektedir.
Madde,
Anayasa’nın 121/3’üncü maddesinde ifade edilen "OHAL'in gerekli kıldığı
konu" olarak nitelenemeyeceğinden Anayasa'nın 121’inci maddesine
aykırıdır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
23’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
24’üncü
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 15/8/2016 tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
24’üncü maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Kazım Arslan Murat Bakan
İstanbul Denizli İzmir
Bülent Yener Bektaşoğlu Ceyhun İrgil Fatma Kaplan Hürriyet
Giresun Bursa Kocaeli
Zülfikar İnönü Tümer Mahmut Tanal
Adana İstanbul
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 120’nci ve
121’inci maddeleri uyarınca 671 sayılı KHK'nın amaç ve kapsamı 2016/9064 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı’yla ilan edilen OHAL ilan sebebine uygun olmalıdır.
Bakanlar Kurulunun 2016/9064
sayılı Kararı’yla OHAL ilan etmesinin nedeni ve amacı, Fetullahçı terör
örgütünün yaptığı darbe girişimi sonucunda, başarısız darbe girişimine katılan,
bunu düzenleyen ve destekleyenlere karşı etkili ve hızlı önlem almaktır.
Ancak, bu madde, OHAL ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımadığı gibi, OHAL sona erdikten
sonra da yürürlükte kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapılmasının
amaçlandığını göstermektedir.
Madde, Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen "OHAL'in gerekli kıldığı konu" olarak
nitelenemeyeceğinden Anayasa'nın 121’inci maddesine aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum… Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
24’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
25’inci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15/8/2016
tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 25’inci
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Murat Bakan Kazım Arslan
İstanbul İzmir Denizli
Ceyhun İrgil Bülent Yener Bektaşoğlu Mahmut Tanal
Bursa Giresun İstanbul
Fatma Hürriyet Kaplan Zülfikar
İnönü Tümer
Kocaeli Adana
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa’nın 120’nci ve
121’inci maddeleri uyarınca 671 sayılı KHK'nın amaç ve kapsamı 2016/9064 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı’yla ilan edilen OHAL ilan sebebine uygun olmalıdır.
Bakanlar Kurulunun 2016/9064
sayılı Kararı’yla OHAL ilan etmesinin nedeni ve amacı, Fetullahçı terör
örgütünün yaptığı darbe girişimi sonucunda, başarısız darbe girişimine katılan,
bunu düzenleyen ve destekleyenlere karşı etkili ve hızlı önlem almaktır.
Ancak, bu madde, OHAL ilanına
neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımadığı gibi, OHAL sona erdikten
sonra da yürürlükte kalacak genel ve kalıcı değişiklikler yapılmasının
amaçlandığını göstermektedir.
Madde, Anayasa’nın 121/3’üncü
maddesinde ifade edilen "OHAL'in gerekli kıldığı konu" olarak
nitelenemeyeceğinden Anayasa'nın 121’inci maddesine aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
25’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
26’ncı madde üzerinde üç adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 421 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 26’ncı maddesiyle 3201 sayılı Kanun’un ek
24’üncü maddesine (2)’nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Hasan Basri Kurt
Amasya İstanbul Samsun
Hacı Bayram Türkoğlu Ramazan Can Kerem Ali Sürekli
Hatay Kırıkkale İzmir
Necip Kalkan
İzmir
"Özel harekat
birimlerinde istihdam edilmek üzere, yirmisekiz yaşından gün almamış olmak
kaydıyla, en az lise veya dengi okul mezunları, Kamu Personel Seçme Sınavı
şartı aranmaksızın, fiziki yeterlilik ve mülakat sınavları ile polis meslek
eğitim merkezlerine alınabilir. Bu fıkra kapsamında alınacak olanların eğitim
süresi ve eğitim şekline ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Bakanlık
tarafından belirlenir"
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 671 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname’nin 26’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“Özel harekat birimlerinde
istihdam edilmek üzere otuz bir yaşından gün almamış en az lise veya dengi okul
mezunları Kamu Personel Seçme Sınav şartı aranmaksızın, fiziki yeterlilik ve
mülakat sınavları ile polis meslek eğitim merkezlerine alınabilir. Erkeklerde
askerlik hizmetini tamamlamış olma şartı aranır.”
İsmail Faruk Aksu Erkan Haberal Kamil Aydın
İstanbul Ankara Erzurum
Saffet Sancaklı Muharrem Varlı Baki Şimşek
Kocaeli Adana Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15/8/2016
tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 26’ncı
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Kazım Arslan Murat Bakan
İstanbul Denizli İzmir
Ceyhun İrgil Bülent Yener Bektaşoğlu Fatma Kaplan Hürriyet
Bursa Giresun Kocaeli
Zülfikar İnönü Tümer Mahmut
Tanal
Adana İstanbul
BAŞKAN – Son okunan önergeye
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal konuşacaktır.
Buyurun. (CHP sıralarında
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun hükmünde kararnamenin
26’ncı maddesinin (2)’nci fıkrasında mevcut olan hâlle bize tebliğ edilen kanun
hükmünde kararnameye baktığımız zaman bir, askerlik yapma şartı aranıyor; iki,
terhisten sonra otuz altı aydan fazla bir sürenin geçmemiş olması aranıyor.
Ancak, iktidar tarafından önerilen değişiklik önergesinde askerlik şartı aranmıyor,
otuz altı ay da terhis geçme şartı aranmıyor. Burada şu demek ki akla geldi:
Alınacak olan polislerden yeteri kadar partili bulunmadığı için on sekiz yaşını
dolduran her partiliyi polis yapacaklar. Yani, değerli arkadaşlar, burada sınav
da aranmıyor, sadece ve sadece sözlü mülakat. “Malezya Bugüne Nasıl Geldi?”
adlı bir doktora tezi var. Malezya’da 11 tane eyalet var, 7 tanesi şeriatla
idare ediliyor, 4 tanesi laiklikle idare ediliyor. Orada polisin, askeriyenin o
dönemde siyasi iktidardan devşirme usulü bu şekilde olmuştu.
Yani siz, sınavsız olarak, 18
yaşını bitirmiş kişiyi -lise mezunu olma şartı yetiyor ve bu kişileri sınav da
yapmaksızın- herhangi bir yarışma yapmaksızın sadece sözlü mülakatla polisliğe
alacaksınız.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin, tabii arzumuz ve isteğimiz hukukla idare edilmesi. Geçmişte bunu
Fetullah Gülen Cemaati, örgütü örgütlüyordu, şu anda emniyetin içerisinde
Menzil tarikatı egemen. Menzil tarikatından kim referans getirirse -gayet açık
ve net söyleyeyim- polis olabilecek. Menzil tarikatından referansı olmayan hiç
kimse veya Adalet ve Kalkınma Partisinden referans getirmeyen hiç kimse polis
olamayacak. Burada partizanca emniyet mensupları oluşacak. Partizanca emniyet
mensubu oluşmasının zararları nedir? Emniyette gerçekten yetenekli, bilgili,
donanımlı personele son verilecek.
Eğer bir daha 15 Temmuz gibi
bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmak istemiyorsak, bu şekilde, bir başka
cemaat grubundan referans getirerek devletin kamu kurumlarına yerleştirmesine izin
vermemek lazım. Hep birlikte şunu söylüyor muyuz? “Biz, yolsuzluğa karşıyız.”
diyoruz. Eğer gerçekten yolsuzluğa karşıysak bu şekilde insan kayırmak da
yolsuzluğun bir başka çeşididir. Yolsuzluk yapmak mutlaka birisinden ihale
almak değil ki. Bir kişiyi liyakat esasları olmaksızın, bir yarışma esası
olmaksızın, hizmetin gerektirdiği vasıf ve niteliklere sahip olmadığı hâlde
oraya getirmek de yolsuzluğun başka bir çeşididir. Bu yolsuzluk ne getirir?
Eşitsizlik getirir, adaletsizlik getirir, huzursuzluk getirir, toplumun
içerisindeki millî birlik ve beraberliğimizi de bozar. Bu aynı zamanda
kendisiyle birlikte rüşveti getirir değerli arkadaşlar. Yani, bu şekilde
gidilirse tepeden tırnağa her tarafa yolsuzluk lime lime dökülecek. Ha, bunun
netice itibarıyla kime yararı olacak, kime zararı olacak? Topluma zararı
olacak. Burada ak polis devleti kuruluyor aslında ve gerçekten namuslu, dürüst,
siyasetle ilgisi olmayan, görevini yapan iyi niyetli polislere de siz leke
getirmiş olacaksınız.
Emniyet mensuplarını iyileştirmek
istiyorsak, buyurun, şu anda ek göstergeleri 3000, 3000’den 3600’e çıkaralım.
Şimdi, Sayın Bakanın yanında
askeriyeden arkadaşlarımız oturuyor. Burada CMK’yla ilgili, iletişimle ilgili
polise bu kadar yetki verilir… Ya, Allah rızası için, polisin sınırları
içerisinde olmayan jandarma, niye bu yetkiyi istemiyorsunuz? Sizin polisten
eksikliğiniz nedir? Yani jandarmanın polisten eksikliği ne? Tüm yetkileri
geçmişte 9. Ceza Dairesi polise vermişti, jandarmaya vermemişti. Şimdi, Bakanın
yanında askeriyeden jandarma oturacak, tüm yetkiler polise verilecek.
Değerli arkadaşlar, polis
mıntıkasının sınırları dışında olan yetkilerde jandarma yetkili. Burada Türk
Silahlı Kuvvetlerini temsil eden insanların, polisin yetkisinde olmayan
alanları eşit koşullarda -jandarmanın- istemekte korkakça davranmalarını da
anlayamıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygı ve hürmetlerimi
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Tanal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 671 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname’nin 26’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“Özel harekat birimlerinde
istihdam edilmek üzere otuz bir yaşından gün almamış en az lise veya dengi okul
mezunları Kamu Personel Seçme Sınav şartı aranmaksızın, fiziki yeterlilik ve
mülakat sınavları ile polis meslek eğitim merkezlerine alınabilir. Erkeklerde
askerlik hizmetini tamamlamış olma şartı aranır.”
Erkan Haberal (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum
Sayın Usta.
Gerekçe:
Özel harekatta görev
alacaklar için yaş şartının 30'a çıkarılması, ayrıca kadınlardan durumu uygun
olanların da yapılacak sınavlarda başarılı olmaları hâlinde hizmete alınması
imkânı getirilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 421 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 26’ncı maddesiyle 3201 sayılı Kanun’un ek
24’üncü maddesine (2)’nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve
arkadaşları
"Özel harekat
birimlerinde istihdam edilmek üzere, yirmisekiz yaşından gün almamış olmak
kaydıyla, en az lise veya dengi okul mezunları, Kamu Personel Seçme Sınavı
şartı aranmaksızın, fiziki yeterlilik ve mülakat sınavları ile polis meslek
eğitim merkezlerine alınabilir. Bu fıkra kapsamında alınacak olanların eğitim
süresi ve eğitim şekline ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Bakanlık
tarafından belirlenir"
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI
YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
676 sayılı KHK’ya uyum amaçlı
düzenlenme yapılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
27’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
28’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
30’uncu madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 421 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 30’uncu maddesinin Kanun Hükmünde Kararname
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Hasan
Basri Kurt
Amasya İstanbul Samsun
Ramazan Can Hacı Bayram Türkoğlu Gökcen Özdoğan Enç
Kırıkkale Hatay Antalya
Kerem Ali Sürekli Haydar Ali Yıldız
İzmir İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Uyum amaçlı düzenlemeler
sonrasında tekrara düşülmemesi amaçlı olarak yapılmıştır.
BAŞKAN – Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeyle madde
metinden çıkartılmıştır.
31’inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 421 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 31’inci maddesinde yer alan “şerh
düşülmesine” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve bu kişilerin yardımlaşma kurum
ve sandıklarından olan alacaklarına tedbir konulmasına” ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Naci Bostancı Mehmet Doğan Kubat Hasan
Basri Kurt
Amasya İstanbul Samsun
Hacı Bayram Türkoğlu Ramazan Can Kerem
Ali Sürekli
Hatay Kırıkkale İzmir
Gökcen Özdoğan Enç Haydar Ali Yıldız
Antalya İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 15/8/2016
tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 31’inci
maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun Çiçek Bülent Yener Bektaşoğlu Murat Bakan
İstanbul Giresun İzmir
Ceyhun İrgil Fatma Kaplan Hürriyet Kazım Arslan
Bursa Kocaeli Denizli
Mahmut Tanal Zülfikar İnönü Tümen
İstanbul Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na 20’nci maddesinden sonra gelmek üzere,
“zararların tazmini amacıyla tedbir konulması” hakkında madde 671 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin 31’inci maddesiyle eklenmiştir.
Bu madde, OHAL ilanına neden
olan sebebi ortadan kaldırmak amacını taşımamakla birlikte, olağan kanunlarda
OHAL sona erdikten sonra da yürürlükte kalacak genel ve kalıcı değişiklikler
yapılmasının amaçlandığını göstermektedir.
Bu bağlamda, Anayasa’nın
121/3’üncü maddesinde ifade edilen “OHAL’in gerekli kıldığı konu” olarak
nitelenemeyeceğinden, madde metninden çıkarılması istenen düzenleme Anayasa’nın
121’inci maddesine aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 421 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 31’inci maddesinde yer alan…
BAŞKAN – Birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.58
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan PURÇU
(İzmir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
421
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet burada.
Az
önce baygınlık geçiren stenograf arkadaşımıza da bu vesileyle bir kez daha
geçmiş olsun diyoruz; şu anda durumu gayet iyi. Allah’tan şifalar diliyoruz.
31’inci
madde üzerindeki önerge işlemlerine devam ediyoruz.
Madde
üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 421 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 31’inci maddesinde yer alan
“şerh düşülmesi” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve bu kişilerin yardımlaşma
kurum ve sandıklarından olan alacaklarına tedbir konulmasına” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşları
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
676
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 88’inci maddesiyle yapılan değişikliğin
madde metnine yansıtılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
- Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
32’nci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 15/8/2016 tarih ve 421 sıra sayılı 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
32’nci maddesinin kararname metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dursun
Çiçek Kazım
Arslan Murat
Bakan
İstanbul Denizli İzmir
Ceyhun
İrgil Bülent Yener
Bektaşoğlu Fatma Kaplan
Hürriyet
Bursa Giresun Kocaeli
Zülfikar
İnönü Tümer Mahmut
Tanal
Adana İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
671
sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 32’nci maddesiyle 13/12/2004 tarihli ve
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a geçici madde
eklenmiştir.
Getirilen
düzenleme, kapsamındaki aynı suçları işleyen arasında ve kapsam dışında
bıraktığı suçlar açısından, büyük adaletsizlikler içermekte ve eşitlik ilkesine
aykırı düşmektedir.
a)
Değişiklik hükmünün kapsamındaki aynı suçu işleyenler açısından mevcut
eşitsizlikler:
Değişiklik
metninde, yalnızca süreli hapis cezasıyla ilgili infaz indirimi öngörülmüş,
ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezalarıyla ilgili bir düzenleme yer
almamıştır.
Bu
durumda, aynı suç tipi ve bazen de aynı suçtan dolayı; takdiri indirim veya
tahrik, yardım etme, yaş küçüklüğü, akıl sağlığı, teşebbüs gibi sebeplerle
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları süreli hapse çevrilmiş kişiler mevcut
infaz indiriminden faydalanabilirken bu indirimlerin uygulanmadığı bazen de suç
ortağı konumundaki kişiler, mevcut indirimden faydalanamayacaktır.
Örneğin:
Düzenleme kapsamında olan TCK'nın 95/4 hükmüne göre ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezasına mahkûm edilmiş bir kişi getirilen indirimden yararlanamaz iken
yukarıdaki indirimler sayesinde cezası süreli hapis cezasına dönüşen suç
ortağı, mevcut indirimden yararlanabilecektir.
b)
Düzenleme, bir kısım suçları kapsam dışı bırakırken aynı suçların daha ağır
şekillerini kapsamına alarak ceza adaletini ve eşitlik ilkesini ihlal etmiştir.
Örneğin:
Düzenlemeyle
basit adam öldürme suçları kapsam dışı bırakılırken TCK'nın 94’üncü maddesinde
mevcut işkence sonucu ölüm suçları, TCK'nın 76/1-c'de yer alan soykırım amaçlı
adam öldürme suçları madde kapsamında tutulmuştur.
TCK'nın
102, 103, 104, 105’inci maddelerinde yer alan cinsel istismar suçları düzenleme
kapsamı haricinde tutulmuşken TCK'nın 77/1-f'de yer alan insanlığa karşı suçlar
kapsamında gerçekleşen cinsel istismar suçları, TCK'nın 94/3'de yer alan
işkence amaçlı cinsel istismar suçları madde kapsamında tutulmuştur.
TCK’da yer alan nitelikli
yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları kapsam dışı
tutulmuşken TCK'nın 94 ve 95’inci maddelerinde yer alan işkence ve neticesi
sebebiyle ağırlaşmış işkence suçları madde kapsamında tutulmuştur.
Bu hüküm, Anayasa’nın
121/3’üncü maddesinde ifadesi bulunan “olağanüstü halin gerekli kıldığı konu”da
yapılmış bir düzenleme olarak nitelenemez. Bu itibarla madde metninden
çıkarılması istenen düzenleme Anayasa’nın 121’inci maddesine aykırıdır.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
32’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
33’üncü maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34’üncü maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
35’inci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece, ikinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, kanun hükmünde
kararnamenin açık oylamasından önce Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun Sayın Komisyon.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Başkanım, görüşülmekte olan 421 sıra sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Genel Kurulda kabul edilen değişiklik önergeleriyle
birlikte kanunlaşacağından, düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde
değiştirilmesi; ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye
atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak
değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.
Takdirlerinize saygıyla arz
ediyorum.
BAŞKAN – Kanunun yazımı
sırasında bu talebiniz dikkate alınacaktır.
Kanun hükmünde kararnamenin
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
BAŞKAN – Sayın Bakanım,
teşekkür konuşması yapacak mısınız?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) – Hayır, efendim.
BAŞKAN – Ben tüm
milletvekillerine, tüm gruplara teşekkür ediyorum bu saate kadar ki emekleri
için, gayretleri için.
(Elektronik cihazla oylamaya
devam edildi)
BAŞKAN – 671 sayılı
Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 215
Kabul : 202
Ret : 13 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Mustafa Açıkgöz Özcan Purçu
Nevşehir İzmir”
Böylece kanun hükmünde
kararname kanunlaşmıştır. Hayırlı, uğurlu olsun.
3’üncü sırada bulanan 425
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine başlıyoruz.
3.- 674 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/760) ve İçtüzük’ün
128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 425)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada olan 435 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/779) ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1439) ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 435)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 10
Kasım 2016 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum;
hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 23.17
(x) 419 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.
(X) Önergenin tam metni tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 421 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.