TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                13’üncü Birleşim

                                                                                         27 Ekim 2016 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, İzmir’de yapılan sağlık yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Ordu ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, muharip gaziler, malul gaziler ve malul sayılmayan gazilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Evliya Çelebi İmam Hatip Ortaokulu Müdürünün bazı uygulamalarına ve okullarda yaşanan skandalların her geçen gün arttığına ilişkin açıklaması

3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kahramankazanlılara hayırlı olsun temennisinde bulunduğuna ve 15 Temmuzda darbecileri Denizli’de püskürten, destan yazan kahraman Çardaklıları kutladığına ilişkin açıklaması

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 15 Temmuz darbe kalkışması sonrası nüfusuna göre en çok öğretmen ve memur açığa alınan illerden birinin Niğde olduğuna ve yapılan uygulamanın adil biçimde değerlendirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

5.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak açık ve kapalı cezaevinde kapasitesinin yüzde 50’sinden fazla tutuklu bulunduğuna ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, 2009 yılında Mersin’de yapılan Çatalburun operasyonunda tutuklananların durumuna ilişkin açıklaması

7.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, 29 Ekimde Cumhurbaşkanının katılımıyla Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı’nın açılışının yapılacağına ve emeği geçenlere şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Ümraniye Belediyesinin Roman vatandaşların yaşadıkları çadırları söktüğüne, sosyal devlet ilkesi uyarınca bu insanlara barınma hakkı sağlanmasını talep ettiğine ve Sultanbeyli ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, emeklilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

10.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, Sivas merkez ve ilçelerindeki hastanelerde yeterli uzman doktor bulunmadığına ilişkin açıklaması

11.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya çevre yolunun bir an önce yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, Boğaziçi Üniversitesinde temmuz ayında yapılan rektörlük seçimlerinde Profesör Doktor Gülay Barbarosoğlu’nun oyların yüzde 86’sını almasına rağmen atamasının yapılmadığına ilişkin açıklaması

13.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, AKP iktidarı döneminde FETÖ, PKK, IŞİD terör örgütleriyle karşı karşıya kalındığına, ülkede tam bir güvensizlik ve umutsuzluğun hâkim olduğuna ve Hükûmetin çözüm üreten değil sorun üreten bir iktidar durumuna düştüğüne ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onarım ve yeni bina yapım işlerinin Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneğine verilmesini ayıpladığına ilişkin açıklaması

15.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, özgür bilimi, laik ve parasız eğitimi savunan akademisyenlerin tasfiyesinin ve asistan kıyımının son bulması gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, eğitimde sayısal artışlar yerine eğitimin kalitesi, içeriği, niteliği ve bilimsel, çağdaş dünyadaki yerimizin ne olduğu konularının tartışılması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

 

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın gözaltına alınmalarını protesto eden Diyarbakır halkına yapılan müdahalelere ve gerek Diyarbakır’daki kadınlara yönelik faşizan saldırıları gerekse Ayşegül Terzi’ye saldıran kişinin tahliyesini tüm kadınların iradesine yönelik bir saldırı olarak değerlendirdiklerine ve şiddetle kınadıklarına ilişkin açıklaması

18.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 29 Ekim 1923 tarihinin Türk milletinin, hiç kimsenin tutsağı olmayacağı, mukadderatına kendisinin hâkim olacağı, geçmişte olduğu gibi gelecekte de tam bağımsız yaşayacağını ilan ettiği tarihî bir gün olduğuna, Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığına ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kurucu kahramanları ve şehitleri şükran ve minnetle andığına ilişkin açıklaması

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Eren Erdem’e yapılan saldırının kabul edilemez olduğuna, Türkiye’de kutuplaşmadan medet umanlara karşı Cumhuriyet Halk Partisinin hukuku ve barışı savunmaya devam edeceğine, Gazeteci Nail Güreli’ye Allah’tan rahmet dilediğine, Ayşegül Terzi davasındaki mahkeme kararından rahatsız olduklarına ve Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığına ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Bingöl ve Çukurca’da şehit olan 2 askere Allah’tan rahmet dilediğine, devletin terörle mücadeleyi sadece yurt içinde değil yurt dışında da etkin bir şekilde sürdürdüğüne, Cumhuriyet Bayramı’nı tebrik ettiğine ve Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Eren Erdem’e yapılan saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

22.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Eren Erdem’e yapılan saldırıyı şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türk Parlamenterler Birliğinin yöneticisi Ramazan Kerim Özkan ile Antalya’dan Anıtkabir’e kara yolunu takip ederek toprak getiren Muratpaşa Belediyesi bisiklet takımına “Hoş geldiniz.” dediğine ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Ayşegül Terzi davasının takipçisi olduğuna, Özgür Kadın Derneği KJA’nın sözcüsü Ayla Akat Ata’nın gözaltına alınmasını kınadığına ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un kendisini Meclis Başkanına şikâyet etmesinden üzüntü duyduğuna ilişkin konuşması

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir ve 19 milletvekilinin, idarî yapılanmada yürürlüğe giren değişikliklerin mahallî idarelerin görev, yetki, sorumluluk, hizmet kapasite ve kabiliyetleri ile idarenin bütünlüğü üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/342)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, Darbeleri Araştırma Komisyonunun TBMM Başkanlığına sunulan raporundaki önerilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/343)

3.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 24 milletvekilinin, Bursa’da ve ülke genelinde arkeolojik, kentsel, doğal veya tarihî sit alanı olmaktan çıkarılıp yapılaşmaya açılmış yerlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/344)

 

B) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Polonya Cumhuriyeti Meclis Başkanı Marek Kuchcinski’ye “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve arkadaşları tarafından, Adana mısır üreticilerinin sorunlarının tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 16/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 27 Ekim 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Fikri Işık’ın cevabı (7/7273)

2.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, Denizli’nin Çameli ilçesinde dolu nedeniyle zarara uğrayan ilçe halkına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7580)

3.- Konya Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt’un, Konya Ovası’nda yaşanan kuraklık nedeniyle zarar gören çiftçilere ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7581)

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’deki kiraz üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7582)

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ülkemizdeki devekuşu eti üretimine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7583)

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ülkemizdeki çilek üretimine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7584)

7.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın, topraksız tarımın geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7646)

8.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın, Pazarlama Bilgi Sistemi’ne ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7647)

9.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Haydarpaşa Garı’nın ve bazı tarihî binaların satılmasına yönelik düzenlemeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/7689)

10.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Eskişehir’de bulunan Mahmudiye Harası’nın kapatılmasına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7713)

11.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Adapazarı Şeker Fabrikasının özelleştirme sürecinde yaşandığı iddia edilen çeşitli usulsüzlüklere ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7714)

12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, transgenik bitki üretimi ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7715)

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dahil olan çiftçilere ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7716)

14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’de patates üretimindeki azalmaya ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7717)

15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Tarımsal Elektrifikasyon Programı’nın sonuçlarına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/7718)

16.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in, devlet kurumlarındaki FETÖ yapılanması ile mücadelede hak ihlalleri yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/7805)

17.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, FETÖ’yle mücadele kapsamında açığa alınan veya ihraç edilen kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/7809)

18.- İzmir Milletvekili Tacettin Bayır’ın, FETÖ’yle mücadele kapsamında kamu kurumlarında gerçekleştirilen operasyonlara ve YSK ve Kamu İhale Kurumu ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/7814)

19.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi ve sonrasında FETÖ ile mücadele kapsamında kamu kurumlarında yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/7816)

20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, OHAL döneminde PKK ile mücadele kapsamında yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/7817)

21.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, FETÖ ile mücadele kapsamında YSK bünyesinde gerçekleştirilen işlemlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/7819)

22.- İzmir Milletvekili Ali Yiğit’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görev yapan öğretmenlere ve bir açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/7828)

23.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, görevden ihraç edilen öğretmenlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin cevabı (7/8090)

27 Ekim 2016 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, İzmir’de yapılan sağlık yatırımları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Kerem Ali Sürekli’ye aittir.

Sayın Sürekli, süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, İzmir’de yapılan sağlık yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlk önce, konuşmama bir teşekkürle başlamak istiyorum. Kendisi burada yok ama Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, kendisine teşekkür ediyorum. Bir açıklama yaptı geçen hafta, bana da bu konuşmayı yapma fırsatı doğdu. Yeterli açıklamaları yapacağım. Sayın Balbay’ın eksikleri var, yanlış bilgisi var; onları düzeltmeye çalışacağım, hem Parlamentoyu hem kamuoyunu burada bilgilendireceğim.

İzmir’de çok büyük bir şehir hastanesi yapıyoruz, cumhuriyet tarihinin en büyük sağlık yatırımını İzmir’de gerçekleştiriyoruz. Ben, bu şehir hastanesiyle ilgili bilgiler vermeden önce, geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bu İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi ve Kocaeli Şehir Hastanesinin finansmanına ilişkin tören vardı, bununla ilgili kısaca bilgi vereyim: Bu 2 şehir hastanesinin finansmanına ilişkin 1 milyar 100 milyon dolarlık kredi teminine ilişkin bir anlaşma yapıldı ve bunun 637 milyon dolarlık kısmının kullanımına ilişkin sözleşme imzalandı. İnşallah hayırlara vesile olur.

Gelelim bu finansmanın kullanılacağı İzmir Bayraklı Şehir Hastanesine. Sayın Balbay diyor ki: “Çok gecikme var, ortada bir şey yok.” Gidiyor, incelemeler de yapıyor. En sonunda hakkını da vermiş “Çalışmalar hızlı gitmeye başladı.” diye. Evet, çok büyük bir proje, hiçbir gecikme de yok. İnşallah 2019 tarihinde hizmete girecek. 2019 diyoruz ama biz en son tarihi veririz, 2019 diyorsak 2018’de de yaparız, 2018’de de hizmete alırız.

Bakın, bu, Bayraklı Şehir Hastanesinde 2.060 yatak kapasitesi var, 6 hastaneden ibaret. Bittiğinde, 4 bin kişi istihdam edilecek. İsterse Sayın Balbay’la bunları daha sonra da konuşuruz. Bu 6 hastaneyi de anlatayım: 583 yataklı genel hastane var, 424 yataklı kadın doğum, çocuk hastanesi var, 380 yataklı kardiyovasküler cerrahi hastanesi var, 132 yataklı psikiyatri hastanesi var ve 50 ameliyathane var, 214 yoğun bakım ünitesi var 622 bin metrekare alana kurulu; 573 bin metrekare burada kapalı alan mevcut, 300 bin metrekare yeşil alan mevcut. Gerçekten, cumhuriyet tarihinin İzmir’de yapılan en büyük sağlık projelerinden birisi. İnşallah hayırlara vesile olur ama bununla da bitmedi. Biz İzmir’de devam edenleri söylüyoruz; bitenler var, yeni yapılanlar var, daha proje kapsamına alınanlar var. Ben Sayın Balbay’a diyorum: Sayın Balbay, ikimizin seçim bölgesi; gelin, yeni hizmete açtığımız Çiğli Eğitim Araştırma Hastanesine gidelim; 520 yataklı, 7 yıldızlı otel konforunda bir hastane.

Sayın Balbay da gelmiş, memnun oldum.

Ondan sonra -yine seçim bölgemizde- Foça’ya hemen yer teslimini yaptık, 50 yataklı bir hastane. Tire’de inşallah 19 Kasımda HIMSS 7 belgesi alacak bir hastanemiz var. Nedir bu HIMSS 7 belgesi? Bu kâğıtsız bir hastane, her şey dijital, hastanede hiç kâğıt kullanılmıyor ve Avrupa’nın 4’üncü sırasında bu özelliği nedeniyle. 19 Kasımda Avrupa'da -burada- törenle kendisine HIMSS 7 belgesi verilecek.

Yatırımlara doymuyoruz, devam ediyoruz çünkü sağlık çok önemli. Sağlıkta önemli hizmetler de yapıyoruz. Şunu da ifade edeyim: Bu hizmetleri, Hükûmet olarak yatırımları gerçekleştiriyoruz ancak sağlık çalışanlarının da burada hakkını vermek lazım, gerçekten çok nitelikli sağlık hizmeti sunuluyor. Ben, sağlık çalışanlarına da burada bu vesileyle ayrıca teşekkür ediyorum ve sağlık çalışanlarına yapılan saldırıları da şiddetle kınıyorum.

Konuşmamı bitirirken, Balbay’a teşekkür ettim ama bir de bir üzüntüm, eleştirim var. İzmir’e yakışan şekilde böyle eleştirilere her zaman açığız, başımızla beraber. Beraber sorunları da çözeriz ama bir genel başkan yardımcısı, İzmir’i içselleştirememiş bir genel başkan yardımcısı gelip Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza yakışıksız sözler sarf edip giderse bunu da buradan şiddetle kınıyorum, burada kamuoyunun takdirine sunuyorum.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum, hayırlı günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sürekli.

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Balbay…

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Sürekli, “bilgisiz, bilgiler eksik” gibi şeyler söyledi. Bu benim için çok ağır bir sataşma efendim, kabul edemem.

BAŞKAN – Evet.

Buyurun Sayın Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)

Size iki dakika söz veriyorum.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de Sürekli’nin değerlendirmeleri için, İzmir’i gündeme getirdiği için teşekkür ediyorum ancak sanıyorum, Sayın Sürekli’nin bilgileri çok eksik ve sadece göstermek istediği yanı gösteriyor.

Çok örnek var ama Sayın Sürekli’nin şuna yanıt vermesini bekliyorum: Mart 2013; İzmir’in en büyük hastanesinin temelini attınız, “Otuz altı ayda hizmete girecek.” dediniz ve şimdi, geçen hafta o temeli bir daha attınız. Mart 2013’te dediniz ki: “Otuz altı ayda hizmete girecek.” 2014’te bir daha temelini attınız, 2015’te bir daha temelini attınız.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Her sene temel atıyorlar.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - O hastane çok sağlam çünkü temelini 3 defa attınız; bu bir. (CHP sıralarından alkışlar)

MELİKE BASMACI (Denizli) – Denizli Güney de öyle.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - İkincisi: İzmir’deki üniversite hastanelerine lütfen bir bakın, sonra ayrıca sizinle konuşalım.

Üçüncüsü: İzmir’in ulusal ekonomiye vergi olarak katkısı yüzde 11. Doğru mu? Yüzde 11. Toplanan tüm vergilerin yüzde 11’ini İzmir veriyor ama İzmir’e ödenen, İzmir’e gelen kamu yatırımı yüzde 2.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yuh!

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Sayın Sürekli, 11 mi büyük, 2 mi büyük, hangimiz bilmiyor? Ben, en azından bir denge istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “11” 2’den büyüktür.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Bir örnek daha vereceğim: Ankara’da kişi başına düşen kamu yatırımının toplam miktarı, 1 kişi üzerine düşen kamu yatırımının miktarı 850 lira, İzmir’de 370 lira. El insaf! Belediyeler Melih Gökçek’ten mi ibaret? İzmir’in hakkını verin. İzmir’in hakkını vermiyorsunuz.

Çandarlı Limanı’nın hâlâ ne olacağı belli değil. İzmirli gençler “Aşkımız Çandarlı Limanı gibi hiç bitmeyecek.” diyor. O inşaat 2017’de bitecekti; biterse açılışına ben de geleceğim Sayın Sürekli.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Başlamadı ki ne bitecek.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Balbay.

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Sürekli…

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Sayın hatip ismimi vererek sataşmada bulundu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne sataştı, ne dedi?

BAŞKAN – Sayın Sürekli, aslında bir eleştiri olarak alın yani sataşma değil.

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Yok, benim söylediğim kelimelerin aynısını o da ifade etti.

BAŞKAN – Peki, iki dakika size söz vereceğim ama yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yüzde 11’in karşılığı yüzde 2’yi bir açıkla lütfen.

2.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Evet, sataşma değil, İzmir’e yapılan yatırımları konuşuyoruz. O zaman ben konuşmaya devam edeyim.

“Üç yılda bitirilecek.” dedik, biliyorsunuz, onu daha evvele de çekeceğiz. Şunu da söyleyeyim, burada, sözleşmede şöyle: Yer tesliminden sonra üç yılda teslim edilecek. Burası yapılacak ve yirmi beş yıl da firma burayı işletecek ve burası -hakikaten, beraber gezelim- zemin olarak da çok zor bir zemin. 622 bin metrekare alan diyorum. Buradaki ön çalışmalar, imar çalışmaları, ifraz çalışmaları, tevhit çalışmaları, irtifak çalışmaları çok uzun sürdü. Yer tespitinden sonra yer teslimi yapıldı, üç yılda teslim edilecek ama biz diyoruz ki bu, üç yılı bulmaz. Biz hep söylediğimizden önce teslim ediyoruz.

Gelelim genel yatırımlara. Onu ayrı bir başlık altında hep beraber tartışırız. Bitiremiyorum ki, daha o kadar çok şey var ki. Bakın, sağlıkta on dört yılda İzmir’e neler yapmışız söyleyeyim: 100 tane tamamlanmış tesis var; 1.656 yatak kapasiteli tesisleri tamamladık ve bunun yatırım karşılığı 630 milyon liraya tekabül ediyor. Diğer yatırımlar da bittiğinde, inşallah, İzmir’de 6.941 yatağa ulaşacağız ve 4 milyar 400 milyon liralık sağlık yatırımı İzmir’de gerçekleştirilmiş olacak. Hayırlı olsun diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sürekli.

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, doğru değil, gerçekten doğru değil. Yine yalancı durumuna sokmak istedi beni. Bu, çok ağır.

BAŞKAN – Sayın Balbay, ama bu bir sataşma değil, lütfen… O zaman yerinizden size bir daha söz vereyim.

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Peki, olur, tamam.

BAŞKAN – Yerinizden mikrofonunuzu açacağım. Bu, sataşma değil çünkü, bir dakikada bir açıklama yapın.

Buyurun.

HAYATİ TEKİN (Samsun) – Gâvur İzmir’in cezalı olduğunu bütün Türkiye biliyor. Vekil kendini boşuna zorluyor bence.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Sürekli’nin verdiği bilgi çok yanlış, şu nedenle yanlış: “Sadece yer seçimi yanlıştır.”, daha doğrusu “Çok zor bir yeri seçtik, o yüzden uzadı.” diyor. Hayır, parada anlaşamadılar, anlaşmayı yenilediler. İzmir’de o sağlık kompleksi için önce kendi Türkiye Cumhuriyeti devleti yapacaktı onu ama sonra parada anlaşamadılar. O iki firma geri çekildi. Orada sadece tabela vardı. Ben, oraya çıkmak için uğraştım, biraz sporcu olmasam çıkamayacaktım. Ondan sonra, vardık, orada en güçlü yapı tabela, tabeladan başka şu anda bile hiçbir şey yok.

Sonra, öyle bir anlaşma yaptılar ki kapitülasyonlara rahmet okutacak bir anlaşma, halkın sağlığını sattılar. 7 kat daha fazla ödeme yapılacak o hastane için, şimdi, bu para bulununca yatırıma başladılar.

Çok yanlış bir bilgi verdi Sayın Sürekli. Ben, Sayın Sürekli’yi bu konularda gerçekçi ve yürekli olmaya çağırıyorum. Bu konularda çok da vaktinizi aldığım için özür diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Balbay.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Ordu ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN - Şimdi, gündem dışı ikinci söz, Ordu ilinin sorunları hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın Seyit Torun’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

Buyurun Sayın Torun.

SEYİT TORUN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu ilinin sorunlarını dile getirmek için gündem dışı söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bugün, bu kürsüden size Ordu’nun bir doğa harikası olduğundan, bir turizm cenneti olduğundan, her bir köşesinin ayrı bir değer olduğundan bahsetmek isterdim ama bunun yerine, sizlere iktidarın defterden sildiği Ordu’yu, fındığı, Ordu’nun mutsuz ve işsiz halkını anlatacağım.

Değerli milletvekilleri, bugün, Ordu’nun en büyük sorunu, fındığın ve fındık üreticisinin kaderine terk edilişidir -fındık, Karadeniz Bölgesi’nde 8 milyon nüfusun tek umudu, tek geçim kaynağıdır- alın teri sömürülen, her yıl hayal kırıklığı yaşatılan fındık üreticisinin sahipsizliğidir.

En büyük sorunumuz, iktidarın tek bir yabancı alıcıya teslim ettiği 3 milyar dolar ihracat getirisi olan fındığımızın heba edilmesidir. Yüzlerce satıcısı var fındığın ama bir iki tane alıcısı var ve bu alıcılar da fiyatı istediği gibi belirliyor, piyasada istediği gibi at oynatıyor. Bütün zahmetini ülkemiz Türkiye çekiyor, kaymağını ise yabancılar yiyor. Avrupa dernekleri fındığı “en tehlikeli gıda” ilan ediyor, fındığın temsilcisi olanlar, iktidar ise bu oyunu sadece seyrediyor.

Değerli arkadaşlar, fındığı saatlerce anlatsak burada bitiremeyiz ama her yıl beklenti içinde olan üreticimiz her yıl hayal kırıklığıyla karşı karşıya kalıyor.

Değerli arkadaşlar, kamu yatırımlarından yeterli payı alamayan illerden biri de Ordu’dur. Büyükşehir yapılmıştır ama maalesef büyüklüğü hizmette olmamıştır. Denizi olup limanı olmayan bir ildir. Bal üretiminde 1’inci sıradadır, kovan başı destek iyileştirilmiştir ama üreticiler pazarlama, kredi, ulaşım sorunlarıyla boğuşmaya devam etmektedir. TÜİK verilerine göre, Ordu nüfusunun yarıdan fazlası temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdadır. Yerleşik nüfusun 2 katı başka şehirlerde yaşıyor. İstanbul’a en fazla göç veren iller arasında ilk 3 sıradayız. Ekonomi yönetimi maalesef istihdam yaratamıyor, işsizlik çığ gibi büyüyor, Ordu, bu olumsuzluklardan en fazla payını alan illerin başında geliyor.

Eğitimde Türkiye ortalamasının neredeyse son sıralarında yer alan Ordu, sağlık alanında da maalesef yeterli hizmeti alamıyor. Kanser hastalığında Türkiye ortalamasının en üstünde olmasına rağmen, kanserle mücadele edecek bir tane sağlık kuruluşu maalesef yok. Ordu Devlet Hastanesinde haftanın beş günü koridorlar hıncahınç doluyor ama 2016 yılının başında ihalesi yapılan, yatak kapasitesi revize edilen yeni devlet hastanesinden bir haber yok. Uzman doktor bulamayan, ilaç raporu dahi alamayan, ilçelerde yaşayan vatandaşlar Ordu merkeze akın ediyor.

Her yıl bir sonraki yıl biteceği söylenen ama bir türlü bitmeyen yolları var Ordu’nun. Karadeniz-Akdeniz yolu var, çevre yolu var, Ulubey-Gürgentepe-Gölköy yolu, Ünye-Akkuş-Niksar yolu var; hâlâ yolların bitmesini bekliyor Ordu halkı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu, Karadeniz’in parlayan bir yıldızı ama maalesef bu anlamda bu güzelliğinin yanı sıra hak ettiğini alamıyor. Geleceği için yol haritalarından biri turizm olarak ifade ediliyor ama turizm potansiyelini ortaya çıkaracak, Ordu’yu gerçek anlamda turizm cenneti yapacak gerekli adımlar atılmıyor. Maalesef, lokal çözümlerle, günlük çözümlerle süreç ilerliyor. HES’lerin planlaması doğru yapılmadığı için şimdi projeler tek tek iflas ediyor ama bölgenin, maalesef, ekosistemi de tamamen tahrip edildi.

Sorunumuz çok ne yazık ki. Bunları burada beş dakikaya da sığdırmam mümkün değil. Bu sorunlar çözüm bekliyor değerli arkadaşlar. Ordu halkı fındığa sahip çıkılmasını istiyor, işsizliğine, yoksulluğuna çare istiyor; kısacası, insanca yaşamak istiyor.

Değerli milletvekilleri, bugün 6 milyon işsizimiz, 20 milyon yoksulumuz var, açlık sınırının altında yaşayan 15 milyon insanımızın çaresizliği var; ürününün karşılığını alamayan çiftçimiz, her gün kepenk kapatan esnafımız var; ekonomi tepetaklak, dolar rekordan rekora koşuyor, vatandaş kredi bataklığında boğuluyor.

İktidara buradan sesleniyorum: Biz bu sorunların çözümü için atılacak her adıma varız ama bütün bu sorunlar ortadayken bir kişi için kurgulanmış, bir kişinin siyasi hırsları, geleceği için dizayn edilmeye çalışılan bir geleceğe yokuz diyoruz.

Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Torun.

Gündem dışı üçüncü söz, muharip gaziler, malul gaziler ve malul sayılmayan gazilerin sorunları hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı’ya aittir.

Süreniz beş dakika Sayın Kalaycı.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, muharip gaziler, malul gaziler ve malul sayılmayan gazilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Gazilerimize ve şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkmak ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlamak, devlet ve millet olarak, hepimizin vazifesidir. Ancak, gazilerimize ve şehit ailelerine sağlanan imkân ve haklarda onları ayrıma tabi tutan, mağdur eden birçok uygulama bulunmaktadır.

Hükûmet tarafından, KHK’yla yapılan düzenleme sonucu, 15 Temmuz melun darbe girişiminde şehit düşen ve malul olan kardeşlerimiz ile yıllardır terörle mücadelede şehit düşen ve malul olan kardeşlerimiz için bağlanan aylıklar ve ödenen tazminatlar arasında çok ciddi farklar bulunmaktadır. Şehitler ve gaziler arasında ayrım yapılması gönülleri yaralamıştır. Türk milleti için şehitler nurlanmış, gaziler onurlanmış kahramanlardır. Onlar arasında ayrımcılık yapmak asla kabul edilemez. Bu yanlışlık derhâl düzeltilmeli, 667 sayılı KHK’yla yapılan düzenlemeden terörle mücadele kapsamındaki şehit ve gazilerimiz de yararlandırılmalıdır.

Şehitlerin ve vefat eden gazilerin ana ve babalarına bağlanan aylık, her biri için, asgari ücretin net tutarından az olmamak üzere artırılmalıdır. Şehit çocuklarının hepsine iş hakkı verilmelidir. Şehit ailelerine sağlanan ÖTV’siz araç alma imkânından terörle mücadelede gazi olanlar da yararlandırılmalıdır. Maluliyetlerinden dolayı çalışma ortamında sıkıntı çeken gazilerimize üç bin altı yüz günde emekli olabilme hakkı verilmelidir.

Kore ve Kıbrıs gazilerimizin yıllardır çözüm bekleyen sorunları vardır. 1005 sayılı Kanun’a göre, muharip gazilerimizden sosyal güvencesi olmayanlara net asgari ücret, sosyal güvencesi olanlara 6503 gösterge rakamı üzerinden aylık bağlanmaktadır. Buna göre, bir muharip gazimize 630 lira, diğerine 1.366 lira düzeyinde farklı şeref aylığı ödenmektedir. Muharip gazilerimize şeref aylığı ödenmesinde aylık bağlama gerekçesi olan “vatana hizmet” kriteri dışında bir kriterin esas alınması suretiyle şeref kriterinin farklılaştırılması kabul edilemez.

Muharip gazilerimiz, AKP Hükûmetinin kendilerini âdeta az şerefli, çok şerefli gibi bir ayrıma tabi tuttuğundan şikâyet etmektedir. Muharip gazilerimizin çoğuna Devlet Övünç Madalyası verilmemiştir. Kore gazilerine Kore hükûmeti tarafından madalya verilmiş, ancak ülkemizce verilmemiştir. Kıbrıs gazilerinden madalya ücreti alınmaktadır.

Ayrıca, muharip gaziler faizsiz konut kredisinden ve diğer bazı haklardan yararlanamamaktadır. Muharip gazilerimizin gelir ve iş durumuna bakılmaksızın hepsine aynı tutarda şeref aylığı bağlanmalı, kendilerinden madalya için para istenmesi ayıbı ortadan kaldırılmalı ve tümüne onurla ve gururla taşıyacakları madalyaları verilmelidir. Muharip gazilerimiz de faizsiz konut kredisinden yararlanabilmeli ve engelli aylıkları kesilmemelidir.

Ordu ve polis vazife malulü gazilerimiz de mağduriyet yaşamaktadır. 2013 yılında vazife malullerinin aylıklarında iyileştirme yapılarak yüzde 25 zam verilmiştir ancak rütbeli ordu ve polis vazife malulleri maalesef bu artıştan yararlanamamıştır. Ayrıca, memur olarak çalışanların da aylıkları kesilmektedir. Ordu ve polis vazife malulleri de yüzde 25 maaş artışından yararlandırılmalı ve çalışmaya başladıklarında aylıkları kesilmemelidir.

Diğer taraftan, terörle mücadelede malul sayılmayacak derecede yaralanan ve malul sayılmayan gaziler hiçbir haktan yararlanamıyor. Özellikle de kendilerine “gazilik” unvanı verilmemesinden dolayı büyük üzüntü duyuyorlar. Terör mağdurlarına yüzde 40 sakatlık oranıyla aylık bağlanırken yüzde 40’ın üzerinde sakatlık oranı olan ama malul sayılmadığı için aylık bağlanamayan gazilerimiz bulunmaktadır. Sağlık sorunları devam eden bu arkadaşlarımızın katılım payı muafiyetleri bile yoktur. Terörle mücadelede büyük kahramanlık gösteren, malul sayılmayan gazilerimize öncelikle onurla taşıyacakları ve çocuklarına gururla anlatacakları gazilik madalyası verilmelidir. Kimseye muhtaç olmadan hayatlarını devam ettirebilmeleri için aylık bağlanmalı, öncelikli iş hakkı tanınmalı, serbest seyahat kartı ve faizsiz konut kredisi hakkı verilmeli, özellikle de sağlık hizmetlerinde katılım payı muafiyeti tanınmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Türk milletinin yaşaması için canını feda eden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor; cennetiyle, cemaliyle onları şereflendirmesini niyaz ediyorum. Kahraman gazilerimizi minnet ve şükran hislerimle anıyorum, Allah hepsinden razı olsun.

Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kalaycı.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce sisteme giren ilk 15 milletvekiline 60’a göre yerlerinden kısa, birer dakikalık söz vereceğim.

Sayın Aydın, buyurunuz.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Evliya Çelebi İmam Hatip Ortaokulu Müdürünün bazı uygulamalarına ve okullarda yaşanan skandalların her geçen gün arttığına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hükûmetin eğitim sistemi tamamen iflas etti, okullardaki skandallar her geçen gün artıyor. Bunlardan birisi de yeni adıyla Evliya Çelebi İmam Hatip Ortaokulunda yaşanıyor. Okul, kız imam-hatip ve erkek imam-hatip şeklinde ikiye ayrıldı. Kız ve erkek öğrenciler için ayrı ayrı düzenlenen şubeler, öğrencilerin önceki yıllardaki yıl sonu başarı puanları dikkate alınarak seviye sınıflarına bölündü. Aynı binada faaliyet gösteren İnönü Ortaokulu ve Evliya Çelebi İmam Hatip Ortaokulu Müdürü, öğrenci kayıtları için okula gelen velileri öğrencileri imam-hatip ortaokuluna kaydetmeleri için baskı altına aldı. Okul içinde açılan Evliya Çelebi Kız İmam Hatip Ortaokulu 8/A sınıfına giren müdür yardımcısı, kendisine soru sormak isteyen kız öğrenciye “Sen önce başını ört, sonra soru sor.” diyerek hem soru sorma hem de konuşma hakkı vermedi. Okul yönetiminin bir an önce görevden alınmasını talep ediyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kahramankazanlılara hayırlı olsun temennisinde bulunduğuna ve 15 Temmuzda darbecileri Denizli’de püskürten, destan yazan kahraman Çardaklıları kutladığına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

15 Temmuzda destan yazan Kazan’ımızı “Kahramankazan” yaptık, milletimize ve Kahramankazanlılara hayırlı olsun. Aynı inançla Denizli’mizin Çardak ilçesi de 15 Temmuzda destan yazmıştır. Çardak Havalimanı’nı ele geçirmek ve kargo uçaklarıyla Ankara’da darbecilere destek için 550 komando kılıklı terörist havalimanına doğru yola çıkmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın meydanlara ve havalimanlarına toplanma çağrısına uyarak Çardaklılar hain darbecileri havalimanı girişinde göğsünü siper ederek durdurmuştur. Çardak Belediye Başkanımız Çardaklıları havalimanında toplamış, belediye iş makineleriyle setler oluşturmuştur. Kadriye bacı konvoydaki kamyonun anahtarını zorla almış, Serdar Yarbay hainlerin kullandığı uçakların inmemesi için Çardak Havalimanı’nı karartmış, ikmal yapılmaması için 11 ton yakıtı tarlaya boşaltmıştır. Bu şekilde darbecileri Denizli’de püskürten, destan yazan kahraman Çardaklıları kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 15 Temmuz darbe kalkışması sonrası nüfusuna göre en çok öğretmen ve memur açığa alınan illerden birinin Niğde olduğuna ve yapılan uygulamanın adil biçimde değerlendirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

15 Temmuz darbe kalkışması sonrası nüfusuna göre en çok öğretmen ve memur açığa alınan illerden biri de Niğde’dir. Niğde Cezaevinden gelen mektuplarda “Biz vatanseveriz, darbeyi kınıyoruz, suçumuz varsa Niğde meydanında bizi asın ama suçumuz yokken yaşadıklarımızı kabullenemiyoruz.” diyorlar. Mağdurlardan birinin eşi “Ben ve eşim öğretmeniz, 3 çocuğumuz var, eşim tutuklu, evimizin 50 bin lira kredi borcu bulunuyor, çocuklarım aç. Eşim cezaevinde olduğu için çalışma ihtiyacı duydum, gittim, temizliğe başladım, temizliğe gittiğim evde ise iki gün sonra ‘Sen FETÖ’cüymüşsün, temizliğe gelme.’ dediler. Biz şimdi ne yapalım? Açlığa mahkûm ediyorlar, biz mağduruz.” diye mektuplar gönderiyorlar. 15 Temmuz öncesinde yasal bir sendikaya kısa süre üye olan ya da yasal bir bankaya bir dönem para yatıran ya da orada bulunan özel okula çocuğunu göndermiş olanlar açığa alınmış ya da tutuklular.

Niğde, darbenin merkezî bir yer olmamasına rağmen, Niğde’de yapılan uygulamanın hızla, adil biçimde değerlendirilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

5.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak açık ve kapalı cezaevinde kapasitesinin yüzde 50’sinden fazla tutuklu bulunduğuna ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Benim sorum ve isteğim Sayın Adalet Bakanına: Uşak’ta hem kapalı hem açık cezaevi bulunmaktadır. Şu anda kapasitesinin tam tamına yüzde 50’sinden daha fazla -hatta bunu hapishane müdürü de teyit etti- kişiyi bulundurmaktadır. Bu fazlalığın bir an önce değişik illere dağıtılması… Şu anda içeride bulunan birçok bayan tutuklunun 15 günlük, 1 aylık bebekleri vardır. Bu bebekleri göremediklerinden maalesef çocuklar anne sütünden mahrum kalmışlardır. Hatta, anneler gelen sütlerini çöpe sağdıklarını bile bana gelen mektuplarda yazmaktadırlar. Buradan, Adalet Bakanından, bu bebeklerin annelerine kavuşturulmasını özellikle talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, 2009 yılında Mersin’de yapılan Çatalburun operasyonunda tutuklananların durumuna ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

2009 yılında Mersin’de “Çatalburun operasyonu” adı altında bir operasyon yapılmıştır. Bu operasyonda 89’a yakın insan gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Burada dinlemeyi yapan polis bugün FETÖ’den açığa alınmıştır. İddianameyi hazırlayan savcı MİT tırlarını durduran savcıdır, şu anda FETÖ’den tutukludur. Kararı veren hâkim şu anda FETÖ’den tutukludur. Bunların verdiği cezayı işlemeyip o anda askerde olan ve cezaevinde olan, belgeleriyle sabit olan insanlara bile hapis cezası verilmiştir. Buradan Adalet Bakanına çağrı yapıyorum: Bu insanlar dokuz yıldır hukuksuz yere gözaltında tutulmaktadır. Gerekli incelemelerin yapılarak -bu kararı verenler malum zaten, bunların verdiği kararın şu anda bir hükmü yoktur, bunların tamamı FETÖ’den gözaltında- bu mağduriyete son vermelerini… 89’a yakın insanımızın bir kısmı cezaevinde -mahkûmiyet kararı almışlar- bir kısmı da şu anda dışarıda. Buna son vermelerini bekliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Ilıcalı…

7.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, 29 Ekimde Cumhurbaşkanının katılımıyla Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı’nın açılışının yapılacağına ve emeği geçenlere şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Sayın Başkanım, önümüzdeki cumartesi günü cumhuriyetimizin 93’üncü kuruluş yıl dönümünü kutlayacağız. Bu anlamlı günde Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı’nın açılışını yapacağız. Bugün de Sayın Ulaştırma Bakanımızın davetiyle Ulaştırma Komisyonu üyeleri olarak bu yeni garda kahvaltılı toplantı yaptık. Toplantı sonrasında yapılan yeni hızlı tren garını gezme imkânına sahip olduk. Ülkem adına gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Yap-işlet-devret modeliyle yapımı tamamlanan ve demir yolu sektörümüzde bir ilk olan hızlı tren garı yaklaşık 70 bin metrekarelik alanda inşa edilmiş, toplam kapalı alanı 195 bin metrekaredir. Günlük 50 bin kişilik yolcu kapasitesine sahip Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı’nda 3 adet peron bulunmaktadır; otel, mağaza gibi ticari ve sosyal donatı alanlarıyla günlük 100 bin ziyaretçiye hizmet verebilecek altyapıdadır.

Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümünde bu gardan seçim bölgem Erzurum olmak üzere, ülkemizin her iline yüksek hızlı trenlerle gitmek nasip olsun temennisiyle emeği geçenlere şükranlarımı sunuyorum. Hayırlı uğurlu olsun.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Ümraniye Belediyesinin Roman vatandaşların yaşadıkları çadırları söktüğüne, sosyal devlet ilkesi uyarınca bu insanlara barınma hakkı sağlanmasını talep ettiğine ve Sultanbeyli ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, hafta içerisinde İstanbul ili Ümraniye ilçemizde Ümraniye Belediyesi Roman vatandaşlarımızın yaşadıkları çadırların hepsini söktü. Şu anda toplam nüfusu 100’ü bulan 18 Roman ailesi, insanımız, vatandaşımız –kimisinin eşi askerde- kaldırımlarda yaşıyor. Benim burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığından, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından istirhamım şu: Ne olur, bu insanlara sosyal devlet ilkesi uyarınca sahip çıkın, barınma hakkını sağlayın.

Sultanbeyli ilçemizin otopark sorunu, imar sorunu, tapu sorunu, mülkiyet sorunu halledilmedi, Sultanbeyli mağdur. Sultanbeyli’de, aynı zamanda, vatandaşımız istifleme şeklinde belediye otobüslerine biniyor, yeteri kadar belediye otobüsü Sultanbeyli’de yok. Sultanbeyli Meydanı’nda tuvalet yok, Sultanbeyli sokakları geceleri aydınlatılmıyor, karanlıkta, okulların çevresinde uyuşturucu satılıyor, Sultanbeyli’de okul çevresinde uyuşturucuyla mücadele yok. Bu anlamda tüm yetkilileri uyarıyorum.

Selam ve saygılarımı iletiyorum.

BAŞKAN – Sayın Engin…

9.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, emeklilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizdeki 7 milyon emeklimizin sorunlarını daha önceki Meclis konuşmalarımda da dile getirmiştim. Ne yazık ki her 100 emeklimizden 33’ü emekli olduktan sonra geçinebilmek için çalışmaya devam etmek mecburiyetinde kalıyor. Emeklilerimizin maaşlarının düşük olmasının yanı sıra, maaşlarda adaletsizlik de söz konusu. Aynı süre çalışmış ve aynı miktarda prim yatırmış olmalarına rağmen emeklilerimizin maaşları arasında ciddi farklılıklar bulunmakta. Bu adaletsizliği gidermek için intibak yasasını bir an evvel Meclisten geçirmeliyiz.

Emeklilerimizin banka promosyon ödemeleri ise yılan hikâyesine dönmüş durumda. İki seneyi aşkın süredir promosyon ödemesi bekleyen emeklilerimize AKP ne yazık ki somut tarih vermiyor. Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına soru önergesi de sunmuştum, bir an evvel somut yanıt bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akyıldız…

10.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, Sivas merkez ve ilçelerindeki hastanelerde yeterli uzman doktor bulunmadığına ilişkin açıklaması

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Daha önce birkaç defa Sayın Sağlık Bakanına buradan seslenmiştim, bir kez daha seslenmek istiyorum. Daha birkaç gün önce yine Sivas’ın Divriği ilçesinden Sivas merkeze sevk edilen bir hastamız maalesef Sivas’ta doktora ulaşamadan, hastaneye ulaşamadan yolda ambulansta yaşamını yitirmiştir. Ben buradan tekrar soruyorum Sayın Sağlık Bakanımıza ve Hükûmet yetkililerine: Benim daha kaç Sivaslı kardeşimin yollarda hastanelere ulaşmak için ölmesi gerekiyor? Yani bu sayıyı söyleyin, biz de bilelim de ona göre önlem aldıralım. Sizin vicdanınız köreldi mi? Daha kaç tane çocuğun yetim, öksüz kalması gerekiyor sizin Sivas’a hizmet yapmanız için?

Tekrar buradan bir kez daha sesleniyorum: Lütfen, Sivas’ın ilçelerine ve Sivas merkeze uzman doktor gönderelim diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tuncer…

11.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya çevre yolunun bir an önce yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Sayın Başkan, AKP iktidara geldiğinde Amasya’ya ve Amasyalılara bir söz vermişti; o söz, Amasya çevre yolunun yapılması, bir an önce hizmete açılıp Amasya şehir içi trafiğinin rahatlaması idi ancak iktidara geleli on dört yıl, çevre yoluna başlanalı on yıl olmasına rağmen hâlen çevre yolu bitirilip hizmete açılamamıştır, bu hızla yapılan çalışmayla da 2023 yılına dahi yetişmesi mümkün değildir. Oysa bu süre zarfında Tokat ili çevre yolunun yapımına başlanmış ve hizmete açılmıştır. Amasya halkı, Tokatlı iktidar siyasetçilerinin Amasyalı iktidar sahibi siyasetçilerden daha çalışkan olduğunu düşünmeye başlamıştır. Çevre yolu hikâyesi artık Amasya’da mizahlara konu olmaktadır. Resimde gördüğünüz üzere yeni evlenen bir çift gelin arabasının arkasına şu ibareyi yazdırmıştır: “Aşkımız hiç bitmesin Amasya çevre yolu gibi.” İnşaatına başlandığında doğan çocuk ilkokulu bitirdi, AKP Amasya’da 6 milletvekili değiştirdi, Leyla Mecnun’una, Ferhat Şirin’ine kavuştu ama Amasyalı bir türlü çevre yoluna kavuşamadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

12.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, Boğaziçi Üniversitesinde temmuz ayında yapılan rektörlük seçimlerinde Profesör Doktor Gülay Barbarosoğlu’nun oyların yüzde 86’sını almasına rağmen atamasının yapılmadığına ilişkin açıklaması

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kendi diktaları mevzubahis olduğunda millî irade, sandık ve seçime saygıyı dillerinden düşürmeyenler akademik özgürlükler söz konusu olduğunda bu kavramların anlamını unutuveriyor. Boğaziçi Üniversitesinde temmuz ayında yapılan rektörlük seçimlerinde Profesör Doktor Sayın Gülay Barbarosoğlu oyların yüzde 86’sını alarak üniversite tarihinin rekorunu kırdı. Buna karşın Cumhurbaşkanı Barbarosoğlu’nu hâlâ atamadı. Üzerinden dört aya yakın bir zaman geçmesine rağmen Barbarosoğlu’nun atanamamasının AKP’nin sandığa duyduğu saygının nasıl tek taraflı ve riyakâr bir tutum olduğunun en güncel örneğidir. Barbarosoğlu atanamıyor çünkü biliyorlar Barbarosoğlu biattan değil akademik özgürlüklerden yana saf tutar. Ben buradan bir kez daha öğrencisi, akademik ve idari personeliyle üniversite bileşenlerinin çağrısını yineliyorum. Seçim sonuçlarına saygı duyun ve Barbarosoğlu’nun atanmasını gerçekleştirin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

13.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, AKP iktidarı döneminde FETÖ, PKK, IŞİD terör örgütleriyle karşı karşıya kalındığına, ülkede tam bir güvensizlik ve umutsuzluğun hâkim olduğuna ve Hükûmetin çözüm üreten değil sorun üreten bir iktidar durumuna düştüğüne ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başbakana soruyorum.

Bir: AKP’nin on dört yıldır sürdürdüğü iktidarı döneminde ağır hataları ve ihmallerinden dolayı FETÖ, PKK, IŞİD terör örgütleriyle karşı karşıya kalmıştır. Siz iktidara gelinceye kadar bir tek PKK terörü vardı, sayenizde buna FETÖ ve IŞİD terör örgütü de eklenmiştir. Bu durumlar karşısında ülkemizde tam bir güvensizlik ve umutsuzluk hâkimdir. Demokrasimiz, cumhuriyetimiz ve ekonomimiz tıkanma noktasına gelmiştir. Başbakan ortaya çıkan bu temel sorunları bir kenara iterek başkanlık derdine düşmüş, parlamenter sistemimizi de tahrip etmeye başlamıştır. Başkanlık gelirse bütün dertler bitecekmiş gibi söylemlerle halkı kandırmaya devam ediyorsunuz. Bu kandırma ne zamana kadar sürecektir?

İki: Artık Hükûmetiniz çözüm üreten değil, sorun üreten bir iktidar durumuna düşmüştür. Hükûmetiniz istifayı düşünüyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

14.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onarım ve yeni bina yapım işlerinin Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneğine verilmesini ayıpladığına ilişkin açıklaması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, biliyorsunuz Anıtkabir’de çocuk parkı yapılması için bir ayıp işlendi, bu ayıbın ikinci tarafı da bunu bir kargo firmasına yaptırmaktı. Aynı zamanda 78 milyonun Meclisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin onarım ve yeni bina yapım işlerini Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneğine verilmesini ayıplıyorum. Bu Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği Torunlar İnşaat gibi 10 işçinin toplu olarak katledildiği cinayetin müsebbibi, Ağaoğlu gibi Fatih ormanlarını katleden bir firma ve bu çevre ve şehircilik cinayetleri işleyen firmaya buradaki onarımı yaptırarak bunların PR çalışması ve kamuoyu çalışmasına Türkiye Büyük Millet Meclisi alet mi ediliyor? Bir kişinin sarayına 1 milyar 970 milyon veren Meclis kendi Meclisine 40-50 milyon bulamıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet...

15.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, özgür bilimi, laik ve parasız eğitimi savunan akademisyenlerin tasfiyesinin ve asistan kıyımının son bulması gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayıları 15 bini bulan öğretim üyesi yetiştirme programı kapsamındaki ÖYP’li araştırma görevlilerinin iş güvenliği KHK’yla bir gecede ortadan kaldırıldı. Araştırma görevlilerinin eğitimlerini tamamladıklarında görevlerine devam etmelerini sağlayan 33/A maddesi eğitim sonunda işten atılmalarına neden olan güvencesizliğin cisimleşmiş hâli olan 50/D kadrolara dönüştürüldü. Oysa ÖYP, sözlü mülakata gerek kalmadan, liyakata dayalı akademisyen alan tek sistemdi. Geçmiş dönem hükûmet programında ülkemiz geniş coğrafyaların nitelikli beyinleri için bir cazibe merkezi alanına dönüştürülecekti ancak çıkarılan KHK’yla, nitelikli beyinler için ülkemizi cazibe merkezi hâline getirmek bir yana dursun, beyin göçünün de önü açıldı. KHK’yla ÖYP düzenlemesi geri alınmalı, herkese iş güvencesiyle emeğin ve kazanılmış hakkın güvencesi sağlanmalıdır. Özgür bilimi, laik ve parasız eğitimi savunan akademisyenlerin tasfiyesi ve asistan kıyımı son bulmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Özdemir...

16.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, eğitimde sayısal artışlar yerine eğitimin kalitesi, içeriği, niteliği ve bilimsel, çağdaş dünyadaki yerimizin ne olduğu konularının tartışılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Maliye Bakanı, 2017 yılı merkezî yönetim bütçe sunuş konuşmasında eğitime ayrılan kaynağın 122 milyar liraya çıkarıldığını açıkladı ancak bu kaynak artışı ülkemiz için yeterli mi? OECD’nin Eğitime Bakış 2016 Raporu’na göre öğrenci başına düşen kamu harcamalarında Türkiye OECD ülkeleri arasında sondan ikinci sırada yer almaktadır. AKP iktidarları süresince, her alanda olduğu gibi eğitimde de okul sayısı, üniversite sayısı, bütçe artışı gibi sürekli bir sayısal artış öne çıkartılıyor. Asıl tartışmamız gereken eğitimin kalitesi, içeriği, niteliği ve bilimsel, çağdaş dünyadaki yerimizin ne olduğudur. Gelin, partilerüstü bir komisyon kurarak eğitim şûrasını toplayalım ve “Çocuklarımızı nasıl dünyanın en iyi yetişen gençleri yaparız?” sorusunun yanıtını hep birlikte arayalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.

Şimdi, sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Sisteme giren Sayın Baluken var. Sizden başlayalım, diğer grup başkan vekilleri de sisteme girebilir.

Buyurunuz.

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın gözaltına alınmalarını protesto eden Diyarbakır halkına yapılan müdahalelere ve gerek Diyarbakır’daki kadınlara yönelik faşizan saldırıları gerekse Ayşegül Terzi’ye saldıran kişinin tahliyesini tüm kadınların iradesine yönelik bir saldırı olarak değerlendirdiklerine ve şiddetle kınadıklarına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, dün, Sayın Gültan Kışanak ve Sayın Fırat Anlı şahsında Diyarbakır halkının, Kürt halkının iradesine yönelik yapılan saldırılara karşı Diyarbakır halkı demokratik bir direniş ortaya koymuştur, demokratik tepkisini göstermek için de bu faşizan uygulamalara karşı protesto hakkını kullanmak istemiştir. Ancak, maalesef, halkın iradesine darbe yapan AKP Hükûmeti Diyarbakır sokaklarında âdeta terör estirmiştir. Yediden yetmişe bütün Diyarbakır halkına 90’lı yılları aşan bir faşizan müdahale yapılmış ve birçok yurttaşımız yaralanmıştır. Bu müdahale esnasında 24’üncü Dönem Batman Milletvekilimiz Sayın Ayla Akat Ata gözaltına alınmıştır. Yine, İmralı heyeti üyemiz yani iki buçuk yıl boyunca barış için çabalayan Ceylan Bağrıyanık arkadaşımız insanlığı utandıracak şekilde sokak ortasında işkenceye tabi tutulmuştur. Feleknas Uca, Besime Konca, Çağlar Demirel başta olmak üzere birçok kadın arkadaşımız yine AKP Hükûmetinin talimatlandırdığı polis güçleri tarafından sokak ortasında faşizan bir şekilde işkence görmüşlerdir. Buna karşı bütün kadın arkadaşlarımız başta olmak üzere Diyarbakır halkı, dün yeniden bir direniş destanı yazmıştır ve bu saldırılar karşısında bu halkın iradesinin teslim alınmayacağını bütün dünyaya göstermiştir, AKP faşizmini de bütün dünyaya teşhir etmiştir. Bu baskılarla sonuç alamayacağını düşünen Hükûmet, bu sefer vermiş olduğu talimatlarla kadın kurumu olan, kadın örgütlenmesi kurumu olan KJA Genel Merkezini sabah saatlerinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açıyorum Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – …hukuksuz bir şekilde basmıştır. Orada da avukatların girişine, vekillerimizin takibine izin verilmemiştir.

Bugün, aynı zamanda, AKP Hükûmetinin emrinde olan yargı bir otobüste şort giydiği için Ayşegül Terzi’yi tekmeleyen bir mahlukatı da tahliye etmiştir.

Biz, gerek Diyarbakır’daki kadın arkadaşlarımıza yönelik bu faşizan saldırıları gerekse de Ayşegül Terzi’ye saldıran bu kişinin tahliyesini, doğrudan kadın arkadaşlarımızın, tüm kadınların iradesine yönelik bir saldırı olarak değerlendiriyoruz; o nedenle bunları şiddetle kınıyoruz. HDP grubu olarak kadın hareketimizin, kadın arkadaşlarımızın ve bütün kadınların yürüttüğü mücadelenin yanında olacağımızı ifade ediyoruz. Bugünkü bütün çalışmalarımızı kadınların güzelliğini ve direngenliğini simgeleyen bu renklerle yürüteceğiz ve Türkiye’deki kadınların bu faşizan baskılar altında yalnız olmadığını bir kez daha bütün Türkiye kamuoyuna göstereceğiz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın Usta…

18.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 29 Ekim 1923 tarihinin Türk milletinin, hiç kimsenin tutsağı olmayacağı, mukadderatına kendisinin hâkim olacağı, geçmişte olduğu gibi gelecekte de tam bağımsız yaşayacağını ilan ettiği tarihî bir gün olduğuna, Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığına ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kurucu kahramanları ve şehitleri şükran ve minnetle andığına ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 93’üncü yıldönümünü milletçe büyük bir şevk, heyecan ve gururla idrak ediyoruz. Cumhuriyetimiz, istiklali uğruna fedakârca çırpınarak kendisine vurulmak istenen esaret zincirlerini parçalayan, 1919’da Samsun’dan başlayan ve 1923’te Ankara’da sonuçlanan var olma azmi ile bağımsız yaşama isteğinin tacı, millî iradenin muhteşem bir eseri ve zulme meydan okuyan, zalime rest çeken, batıl inanç ve hain hesaplara namus mücadelesinin rehberliğiyle karşı koyan kahraman bir neslin emanetidir.

Tarih boyunca birçok kahramanlık göstermiş, devlet olmanın onuruna, millet olmanın haysiyetine sahip olmuş, emperyalist emeller tarafından tarihten silinmeye ya da küçük bir coğrafyaya sıkıştırılmaya çalışılan büyük Türk milleti, kaderinin ve kardeşliğinin önüne geçmeye, geleceğini ve geçmişini karartmaya teşebbüs eden planları, projeleri hezimete uğratmış, bedeli ne olursa olsun teslim olmayacağını ispatlamıştır.

Cumhuriyet, askerî zaferler kadar her safhası düşünülmüş, her aşaması planlanmış, her yönüyle millet egemenliğine odaklanmış millî stratejinin ürünüdür. Şüphesiz ki Türkiye Cumhuriyeti’ni, herhangi bir farklılık ve ayrım kabul etmeyen, cepheden cepheye koşan, dişinden tırnağından artırdığı ne varsa vatanının selameti için feda eden Türk milletinin tamamı kurmuştur. Külfet ve çilelere herkes katlanmış, herkes cumhuriyetin birleştirici şemsiyesi altında toplanmıştır.

29 Ekim 1923, zulme meydan okuyanların mükâfatıdır. 29 Ekim 1923, ızdırap dolu yılların, işgalle geçen karanlık dönemlerin açılmamak üzere kapandığı, Türk milletinin hiç kimsenin tutsağı olmayacağı, mukadderatına kendisinin hâkim olacağı, geçmişte olduğu gibi gelecekte de tam bağımsız yaşayacağını ilan ettiği tarihî bir gündür.

Cumhuriyetimiz, etnik kökeni ve mezhebi ne olursa olsun tüm şehit ve gazilerimizin hediyesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Usta.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Üzerinde yaşadığımız ve ecdat kanlarıyla sulanmış bu topraklar, bu bayrak, bu devlet ve bu cumhuriyet hepimizin şeref simgesi, varlık nişanesidir. Doksan üç yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nde hiç kimse yabancı görülmemiş, hiç kimse ötekileştirilmemiş, hiç kimse dışlanmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, tarihte kurulan Türk devletlerinin bir devamı olarak Allah’ın izniyle varlığını sürdürecektir. Bu, sürekli yenilenen, sürekli oluş hâlinde olan zengin ve bereketli bir geçmişten parlak ve tertemiz bir istikbale kanat açan büyük Türk milletinin son kararıdır.

Bu çok anlamlı tarihin yıl dönümünde aziz milletimizin Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kurucu kahramanları ve şehitlerimizi şükran ve minnetle anıyor, hepsine Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Usta.

Sayın Özel, buyurun.

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Eren Erdem’e yapılan saldırının kabul edilemez olduğuna, Türkiye’de kutuplaşmadan medet umanlara karşı Cumhuriyet Halk Partisinin hukuku ve barışı savunmaya devam edeceğine, Gazeteci Nail Güreli’ye Allah’tan rahmet dilediğine, Ayşegül Terzi davasındaki mahkeme kararından rahatsız olduklarına ve Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bugün, Cumhuriyet Halk Partisi olarak kapalı grup toplantımızı gerçekleştirdik. O toplantıda İstanbul Milletvekilimiz Sayın Eren Erdem’e Bağcılar’da bir hemşehri derneğini ziyareti sırasında yapılan bir saldırı, bir provokasyondan dolayı Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun duyduğu derin üzüntüyü, rahatsızlığı ve böyle bir şeyin kabul edilemez olduğunun, ancak orada kendilerini bir siyasi görüşe tabi olduklarını belli işaretlerle ifade eden kişilerin davranışlarından hemen sonra parti yetkililerimiz tarafından ilgili partiyle girdiğimiz temas sonucunda partinin son derece olumlu, yatıştırıcı ve üzerine düşen tavrının da altını çizdik.

Bundan sonraki süreçlerde Türkiye’de bir iç savaştan, Türkiye’de kutuplaşmadan ve sokaklarda çeşitli ayrıştırmalarla bir kavga görüntüsünden medet umanlara karşı Cumhuriyet Halk Partisi hem hukuku, barışı savunmaya devam edecek ama gerek milletvekillerinin gerekse gençlik kollarının da bir tüyünün bile bizim için son derece önemli olduğunun ve onların iradesinin Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak arkasında olduğumuzun da ifade edilmesini yararlı görüyoruz.

Sayın Nail Güreli’nin vefatını dün akşam saatlerinde öğrendik ve sizin de, tüm grupların da bu konudaki ailesine başsağlığı ve basın camiasına başsağlığı dileklerini ifade etmiştik ama bir kez daha televizyon yayın saati içinde Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin önceki başkanı Nail Güreli’ye Allah’tan rahmet diliyoruz, yeri doldurulamazdır kendisinin ve aziz hatırasının önünde saygıyla eğiliyoruz.

Ayşegül Terzi davasındaki mahkeme kararı yani saldırganın serbest bırakıldığı saldırıya uğrayanın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açıyorum Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ağlayarak, saldırganın gülerek çıktığı bir yargılamanın hepimizi son derece rahatsız ettiğinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin buna karşı alması gereken tavırlar, yapması gereken düzenlemeler olduğunun bir kez daha altını çiziyoruz. Ayşegül Terzi ve yaşam biçimi, kendi tercihleri ne olursa olsun tüm kadınlar yalnız değildir. Biliyoruz ki bu düzeni kadınlar değiştirecek. Bu haksızlığa bizler de onlarla birlikte direnmeye ve karşı koymaya devam edeceğiz.

Son olarak da, biraz önce Milliyetçi Hareket Partisinin sayın grup başkan vekilinin cumhuriyetle ilgili değerlendirmelerini büyük bir dikkatle ve memnuniyetle okuduk. Biz de Cumhuriyet Bayramı’nı şimdiden kutluyor, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendine layık görmediği bir makamı bugün birilerine layık görmeye çalışanlara karşı cumhuriyete ve parlamenter sisteme hep birlikte sahip çıkma konusundaki irademizi tekrar ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

Sayın Muş, buyurun.

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Bingöl ve Çukurca’da şehit olan 2 askere Allah’tan rahmet dilediğine, devletin terörle mücadeleyi sadece yurt içinde değil yurt dışında da etkin bir şekilde sürdürdüğüne, Cumhuriyet Bayramı’nı tebrik ettiğine ve Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Eren Erdem’e yapılan saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bugün Bingöl’den ve Çukurca’dan acı haber aldık. 2 askerimiz kalleş teröristlerin saldırısı neticesinde şehit oldu. Şehit olan askerlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize sabırlar diliyorum. Tüm milletimizin başı sağ olsun.

Tabii, terörle mücadelemizin kararlılıkla ve etkin bir şekilde devam edeceğini buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Türkiye hiçbir zaman teröre teslim olmamıştır ve olmayacaktır. Aksine, terörle mücadelede, teröristlerin saklandıkları inlere girmek suretiyle bulundukları yerde imha sürecine girilmiştir. Canlı bomba kullanmak ve kalleşçe mayın patlatmaktan başka hiçbir hareket imkânı kalmayan hain terör örgütünün artık beli kırılmıştır. Teröristler sığındıkları mağaralarda, bulundukları inlerde bir bir yok edilmektedir. Devletimiz terörle mücadeleyi sadece yurt içinde değil yurt dışında da etkin bir şekilde sürdürmektedir. Büyük ve güçlü bir ülke olan Türkiye, hem Suriye’de hem Irak’ta terör inlerine operasyonlar düzenlemektedir.

Türkiye terör örgütleri arasında bir ayırım yapmamaktadır. Suriye’de hem DAEŞ hem PYD’yle mücadele edilirken, Kuzey Irak’ta, Kandil’deki PKK terör yuvalarına hava operasyonlarıyla bombalar yağdırılmaktadır. Türkiye’nin Suriye’de terör örgütlerine yönelik yürüttüğü Fırat Kalkanı Operasyonu Suriye’deki gidişatı değiştirmiş ve terör örgütlerinin giderek geri çekilmesine neden olmuştur. Batılı koalisyon güçlerinin Suriye’de beş yılda teröre vuramadığı darbeyi, Türkiye, çok kısa bir sürede, bu operasyonlarla vurmayı başarmıştır.

Tabii, terörle mücadele sadece teröristleri yok ederek yürütülmemektedir. Teröristlere lojistik destek veren, finans sağlayan, onlara yardım ve yataklık edenlerle de mücadele edilmektedir.

Türkiye’nin terörle bu etkin mücadelesine en büyük desteği halkımız vermektedir. Özellikle doğu ve güneydoğu illerimizdeki vatandaşlarımız bu terör belasının bir an önce bitmesi için devletinin yanında olduğunu göstermektedir. Bölge halkımız, özellikle esnafımız kaos ve kargaşa çıkarmaya çalışanlara fırsat vermemekte ve oradaki vatandaşlarımıza âdeta bir kene gibi yapışan asalak terör yandaşlarına “Yeter artık, düşün yakamızdan.” demektedir. Bazı Batılı devletlerin Türkiye’de yargı tarafından teröre destek verenlere ilişkin yürütülen süreçlere müdahale anlamına gelen açıklamalarını da yanlış bulduğumuzu ve kabul etmediğimizi ifade etmek isterim. Hiçbir devlet Türkiye’nin iç işlerine müdahale edemez ve görülmekte olan davaları etkilemeye yönelik beyanatta bulunamaz. Hele terör örgütü elebaşını ülkesinde barındıran, iadesine ilişkin “Buna bağımsız yargı karar verir.” diyenler, Türkiye’de yargısal süreçlerle ilgili açıklama yapma hakkına kesinlikle sahip değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, tamamlamak istiyorum müsaadeniz olursa.

BAŞKAN – Tabii ki, buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Son olarak şunu ifade etmek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti devleti bu aziz milletin desteğini arkasında buldukça tüm terör örgütlerini tek tek bertaraf edecek ve son terörist yok edilene kadar mücadelesini sürdürecektir.

Ben de yaklaşan Cumhuriyet Bayramı’mızı şimdiden tebrik ediyorum, tüm milletimize hayırlı uğurlu olsun tekrar.

Aynı şekilde, kadınlarımıza yönelik hiçbir şiddet olayını tasvip etmediğimizi, kadınlara uzanan her türlü şiddet hareketini kesinlikle ve nefretle kınadığımızı ifade etmek isterim.

Burada, Cumhuriyet Halk Partisinden bir milletvekiline karşı da yapılan saldırıyı AK PARTİ Grup Başkan Vekili olarak ben de kınadığımı ifade etmek istiyorum.

Genel Kurulu selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Muş.

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Ayşegül Terzi davasının takipçisi olduğuna, Özgür Kadın Derneği KJA’nın sözcüsü Ayla Akat Ata’nın gözaltına alınmasını kınadığına ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un kendisini Meclis Başkanına şikâyet etmesinden üzüntü duyduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ben de özellikle Ayşegül Terzi davasının takipçisi olduğumu belirtmek istiyorum ve ona tekme atan mahlukun serbest bırakılmasının bir kadın olarak beni de derinden üzdüğünü ve yaraladığını özellikle ifade etmek istiyorum.

Yine, Özgür Kadın Derneği KJA’nın sözcüsü Sayın Ayla Akat Ata’nın gözaltına alınmasını ben de buradan bir kez daha kınıyorum.

Dün bu konuda bir açıklama yapmıştım ancak Sayın Muş’un beni Meclis Başkanına şikâyet etmesinin gerçekten beni derinden üzdüğünü özellikle belirtmek isterim.

Mesele kadın olduğu zaman, mesele kadın meselesi olduğu zaman, mesele insan ve insanlık olduğu zaman ben buradan bu açıklamaları yapmaya devam edeceğim, bunu belirtmek istiyorum ve teşekkür ediyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir söz talebim var tekrar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ben burada fikirlerimi ifade ettim sizlere. Bunun haricinde, sizi herhangi bir yere şikâyet etmedim, bunu buradan ifade etmek isterim.

Benim, o gün yaptığınız konuşmayla alakalı hatırlatmak istediğim fakat daha sonra çıkan diğer tartışmalardan dolayı fırsat bulamadığım bir şey vardı: Siz Meclisi yönetmektesiniz ve Anayasa’nın 138’inci maddesinde mahkemelerin bağımsızlığından bahseder. Bu açıdan, devam eden bir yargısal süreçle alakalı, süreci etkileyecek açıklamalarda bulunmanın yanlış olduğunu ifade ettim.

Burada 138’inci maddeyi tekrar tüm herkese hatırlatmak isterim: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Cumhurbaşkanına oku, Cumhurbaşkanına.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”

Tekrar, ben burada fikirlerimi söyledim, aynı fikirlerimin arkasındayım. Buradaki oturumdan sonra da sizinle alakalı herhangi bir şikâyet beyanında da bulunmadığımı ifade etmek isterim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim Sayın Muş.

Okuduğunuz bu İç Tüzük maddesini ben de biliyorum, bunu bana hatırlatmanıza gerek yok.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Herkese hatırlattım.

BAŞKAN - Ancak, biraz önce de ifade ettim, mesele insan ve insanlık olduğu sürece, mesele kadın meselesi olduğu sürece ben bu tür açıklamaları yapmaya devam edeceğim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Biz de ikaz edeceğiz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Cumhurbaşkanı bu ikazlarınıza dâhil mi?

BAŞKAN - Siz de ikazınızı yaparsınız, şikâyetinizi yaparsınız, benim başım gözüm üstüne Sayın Muş. Teşekkür ederim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Biz de ikaz edeceğiz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Cumhurbaşkanı bu ikazlarınıza dâhil mi?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Biz de ikaz edeceğiz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Baluken, buyurunuz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bu konuyla ilgili benim de söz talebim var.

BAŞKAN - Tabii, buyurun.

22.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Eren Erdem’e yapılan saldırıyı şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Doğrusu, Sayın Muş’u dinlerken keşke bu okumuş olduğu İç Tüzük ya da Anayasa kısmını Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi kararlarıyla ilgili mahkûm edecek yorumlar yaptığı zaman da burada, Genel Kurulda okumuş olsaydı diye düşünüyorum.

Meclis başkan vekillerinin oturumu tarafsız yönetmeleri tabii ki İç Tüzük’ün ve Anayasa’nın gereğidir ve bu konuda muhalefet parti sözcüleri olarak bizler de sıklıkla Meclis başkan vekillerinden beklentilerimizi, hatta Meclis Başkanından beklentilerimizi dile getiriyoruz. Ancak, en fazla iktidar partisine mensup Meclis başkan vekillerinin oturumu yönettiği bütün Genel Kurul çalışmalarında Genel Kurul çalışmalarıyla hiç ilgisi olmayan kişisel düşüncelerini Divandan paylaştıklarına, tartışmayı yönlendirdiklerine, muhalefetin söz hakkını engellemeye çalıştıklarına sayısız defa tanıklık ettik. Sizin yaptığınız gibi dışarıda var olan bir hukuksuzlukla ilgili ve ortaya çıkmış insanlığa yönelik bir saldırıyla ilgili hangi Meclis başkan vekili görüş belirtirse bugüne kadar herhangi bir itiraz yöneltmedik. Dolayısıyla, biz göstermiş olduğunuz tutumun bu şekilde tartışılmasını son derece talihsiz olarak değerlendirdiğimizi, bu uyarıların özellikle diğer Meclis başkan vekillerinin oturumları sırasında da iktidar partisi tarafından dikkate alınması gerektiğini vurgulamak istiyoruz.

Diğer taraftan, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Eren Erdem’e yürüttüğü bir siyasi çalışma esnasında yapılmış olan faşist linç saldırısını buradan şiddetle kınıyoruz. Saldırının yapıldığı o akşam Sayın Eren Erdem’i arayıp geçmiş olsun dileklerimizi iletmiştik. Bu, Eren Erdem’in şahsında tıpkı Diyarbakır’daki milletvekillerimize olduğu gibi bütün demokratik siyasete yöneltilmiş bir saldırıdır. Hiçbir şekilde kabul edilemez bulduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, sisteme girmişsiniz, buyurun.

23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Parlamento ve siyaset kurumlar, kurallar ve biraz da vicdanla yapılması gereken bir mesele. İşin vicdani tarafı bu işi yaparken birkaç tane turnusol kâğıdı var. Bir tanesi tutarlılık bunların.

Şimdi, sayın grup başkan vekilinin size yönelttiği eleştirinin ve dayandırdığı Anayasa maddesinin ve dolayısıyla dün de ifade ettiği İç Tüzük’te 64’üncü maddede Başkanın tartışmalara katılmaması konusundaki uyarısının tek başına baktığınızda sanki bir haklılık payı varmış gibi görülüyor. Oysa bu Meclisi yöneten iktidar partisinden başkan vekilleri, böyle sizin yaptığınız gibi evrensel değerler üzerinden kadına karşı şiddet veya bir kadın siyasetçiye yapılan darp gibi, kim yönetirse yönetsin, bu fikrini belirttiğinde kimsenin karşı çıkmayacağı hususlar bir yana, resmen kürsüdeki konuşmacıya içerik denetimi yapıyorlar. Diyor ki: “Ben sana buradan bunu söyletmem benim yönettiğim oturumda.” Yahu, nasıl yaparsın? Böyle bir şey yok. Alıyoruz hemen elimize İç Tüzük’ü, çıkıyoruz, madde 64 diyoruz. İktidar partisinin sayın grup başkan vekilleri de Meclis başkan vekilinin o yaptığının uygun olduğunu, Anayasa’ya uygun olduğunu, İç Tüzük’e uygun olduğunu falan söylüyorlar. Ya onu yapmamak lazım ya bunu yapmamak lazım. İkisini birden aynı kişiler yaparken işte, o zaman burayı bir Meclis olmaktan, zaman zaman, tırnak içinde ve üzülerek söylüyorum “İşte, orada tiyatro yapıyorsunuz...” Çünkü tiyatroda rol neyse o yapılır ama Mecliste vicdanın ve hukukun gereği neyse o yapılır. Elbette durduğumuz yerlerin, kürsüye gösterdiği açı üzerinden farklılıklarımız, belli esnemelerimiz, belli toleranslarımız olur, bu, siyasetin doğasında var ama bu kadar taban tabana zıt bir mesele gerçekten çok sıkıntılı.

Diğer bir yere gelince, hem ister Diyarbakır’da ister İstanbul’da bir milletvekiline karşı güvenlik güçlerinin nasıl davranacağı güneşin çarığı, çarığın ayağı sıkmasıyla ilgili. Siz valilerinize, siz Emniyet müdürlerinize bu tip davranışlardan sonra gerekeni yapmıyor, bir valiler kararnamesinde, bir milletvekilinin tartaklandığı, haksız yere gözaltına alınmaya çalışıldığı veya İstanbul’daki gibi bir linç girişimine uğradığı yerde bunun hesabını kararnameyle sormuyorsanız bu, “Ben Mecliste kınarım ama siz bildiğinizi yapın, onlara haddini bildirin.” demekten başka bir şey değil. Bunun milletvekilinin neyi söylediği, neyi savunduğuyla ilgisi yok, o içeriğe yönelik onun sorumluluğunda olan işler ama bir milletvekili dokunulmazlığının ihlal edildiği bir süreci hoş görmek bir siyasi partiye, bir siyasi parti temsilcisine kesinlikle yakışmamaktadır, bunları ifade etmek durumundayız.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özel.

Sayın Muş, sisteme girmişsiniz, buyurun.

24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce okuduğum Anayasa’nın 138’inci maddesidir, İç Tüzük maddesi değildir. Burada yargısal süreçlerle alakalı karar verme aşamasındayken bu Anayasa maddesi açık ve net şekilde ortadadır. Buna herkes riayet etmek durumundadır. AK PARTİ hükûmetleri döneminde mahkemelerin verdiği bütün karar uygulanmıştır. O açıdan, mahkemenin kararı beğenilmeyebilir ama mahkeme kararlarının tamamı uygulanmıştır. Mahkeme karar verdikten sonra bununla alakalı bir fikir beyan etmek ayrı bir şey, karar verme aşamasında süreci etkileyecek beyanatta ve harekette bulunmak bambaşka bir şeydir. O açıdan herkesi bu noktada dikkatli davranmaya davet ediyorum ve burada gördüğümüz her meselede de hem İç Tüzük’ten hem de Anayasa’dan kaynaklanan tüm haklarımızı kullanacağımızı da bir kere daha ifade etmek isterim. Herkes İç Tüzük’e…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Söz veriyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Muş, yani ikinci sefer kullandınız söz hakkınızı ve ikinci sefer kullandığınızda birer dakika veriyoruz biliyorsunuz ama tamamlayın, buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Herkes İç Tüzük’e riayet ettiği müddetçe biz hem Meclis oturumlarını çok daha iyi yönetiriz hem de burada yasama faaliyetlerini, yasama çalışmalarını çok daha sağlıklı götürürüz diye düşünüyorum. Nihayetinde hepimizin geldiği seçim bölgeleri var, hepimizin farklı sorumlulukları var. Bu açıdan, asgari olan bu İç Tüzük noktasında ve nezaket kuralları çerçevesinde herkesin birbirine muamele etmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutacağım.

1’inci sırada okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisi’nde yer alacaktır.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir ve 19 milletvekilinin, idarî yapılanmada yürürlüğe giren değişikliklerin mahallî idarelerin görev, yetki, sorumluluk, hizmet kapasite ve kabiliyetleri ile idarenin bütünlüğü üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/342) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2014 mahallî idareler genel seçimlerinden sonra idarî yapılanmada önemli değişiklikler yürürlüğe girmiştir. Türkiye ve dünyadaki tecrübeleri dikkate almayan, tutarlılık ve bütüncül bakış açısından mahrum bu değişikliklerin mahallî idarelerin görev, yetki, sorumluluk, hizmet kapasite ve kabiliyetleri ile idarenin bütünlüğü üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi, muhtemel çözüm önerilerinin ortaya konulması, yapılacak yasal düzenlemeler ve diğer tedbirlerin araştırılması için Anayasa’nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını takdirlerinize saygılarımızla arz, talep ederiz.

1) Kadir Koçdemir                                                    (Bursa)

2) Oktay Vural                                                          (İzmir)

3) Erkan Akçay                                                         (Manisa)

4) Mehmet Erdoğan                            (Muğla)

5) İsmail Faruk Aksu                          (İstanbul)

6) Fahrettin Oğuz Tor                         (Kahramanmaraş)

7) Baki Şimşek                                                         (Mersin)

8) Mehmet Parsak                              (Afyonkarahisar)

9) İzzet Ulvi Yönter                            (İstanbul)

10) Deniz Depboylu                           (Aydın)

11) Mehmet Günal                              (Antalya)

12) Erhan Usta                                                         (Samsun)

13) Ruhi Ersoy                                                         (Osmaniye)

14) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu        (Hatay)

15) Zihni Açba                                                          (Sakarya)

16) Atila Kaya                                                          (İstanbul)

17) Arzu Erdem                                                        (İstanbul)

18) Mustafa Kalaycı                           (Konya)

19) Seyfettin Yılmaz                           (Adana)

20) İsmail Ok                                                            (Balıkesir)

Özet Gerekçe:

2014 mahallî idareler seçimlerinden sonra yeni bir dönem başlamıştır. Yapılan değişikliklerle asırlar içinde oluşan yerinden yönetim birikimi bir yana bırakılmış, Anayasa'nın 123’üncü maddesiyle hüküm altına alınan "idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olması" durumu sona erdirilmiş, büyükşehir belediyesi olan 30 ilde il sınırları büyükşehir belediyesi sınırı hâline getirilmiş, bu illerdeki il özel idareleri, belde ve köyler ile diğer illerde nüfusu 2 binin altına düşen belde belediyelerinin tüzel kişilikleri sona erdirilmiştir.

İdarî yapılanmamızda son yıllarda yapılan değişiklikler tutarlılıktan ve bütüncül bakış açısından mahrumdur, ülkemizde ve dünyadaki tecrübeleri dikkate almamaktadır, mahallî hizmetlerin vatandaşa en yakın birim tarafından yerine getirilmesi ilkesiyle bağdaşmamaktadır, büyük zikzaklar ve ciddi tezatlarla doludur. Mesela, son değişiklikle, nüfusun yüzde 75’inin yaşadığı 30 ilde, daha birkaç yıl önce kamu yönetimi reformunun en önemli ve en güçlü aktörleri hâline getirilen il özel idareleri kaldırılmıştır. Hizmetlerin hızlı, ucuz, halkın talep ve öncelikleri ile mahallî imkânlara uygun olarak yerine getirilmesine katkıda bulunmamaktadır.

Merkezî idarenin taşra birimlerinin ve mahallî idarelerin hizmet kapasite ve kabiliyetlerini artırmamaktadır.

Demokrasi, kararlardan etkilenenlerin kararlarda etkisinin olması durumudur. Yapılan değişiklikle, küçük ve merkeze uzak yörelerin karar alma sürecine katılım ve bu süreci etkileme imkânları pratikte sıfırlanmıştır.

Bütünşehir uygulaması, şehirlerin tarih içinde oluşturdukları kimlik, demografik yapı ve mimari karakterleri ile sahip oldukları sosyal, kültürel mirasa yabancı kadrolarca yönetilmesi sonucunu doğurabilmektedir.

Görev, yetki ve sorumluluk bakımlarından gerekli düzenlemeler yapılmadığı için vergi gelirlerinden mahallî hizmetler için ayrılan kamu kaynaklarının -bazen toplumsal huzuru bozan- başka amaçlar için kullanıldığı gözlenmektedir.

Büyükşehir mevzuatı yetki görev ve sorumluluk dağılımını kesintisiz iskân kabulüne dayandırmıştı. Sınır konulması anlamlı olmayan içme suyu, kanalizasyon, itfaiye gibi pek çok görev büyükşehire verilmişti. İl sınırlarının büyükşehir sınırı olmasıyla, bu durum kesin biçimde ortadan kalkmıştır. Yeni yapılanma görevin yerine getirilmesini zorlaştırıp maliyetleri yükseltmiş ve ilçe belediyelerini fonksiyonsuz hâle getirmiştir. Hangi görevin hangi belediyeye ait olduğu hususu vatandaşlar açısından muammaya dönmüştür. Vatandaş derdini, talebini kime anlatsa “O konuda filanca belediye, filanca kurum yetkili.” cevabını almaktadır. Ulaşılan birim genellikle ilçe belediyesi olduğu için, ilçe belediyelerinin işlevsizliği kanaati daha da yayılmaktadır. Bizzat ilçe belediye başkanları, ilçe belediyelerinin kaldırılmasını ister hâle gelmiştir.

Gerek beldeler gerekse köyler sosyolojik manada kimliğe sahiptir ve aidiyet, mensubiyet duygusunun mekânıdır. Geçmişi birlikte yaşamaya dair bir bilinç, hâlde birlikte olma duygusu ve geleceği birlikte karşılama iradesi buralarda yeşererek mekân bulur. Bunların tüzel kişiliklerinin kaldırılıp -hukuki- kişiliği olmayan birimler hâline getirilmesi, uzaktaki bir birimin buralar üzerinde söz sahibi olması, buralarda yaşayanların müşterek hususlarda dava bile açamayacak duruma getirilmesi hem millî hem de evrensel müktesebata aykırıdır.

Bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, mahallî hizmetlerin ihtiyaç ve önceliklere uygun, mahallî katkı ve katılımın azami seviyede gerçekleştiği basit ve hesap verilebilir bir süreç içinde, yörelerin sahip olduğu kültürel mirası zenginleştirip çeşitlendiren bir anlayışla, etkin, hızlı ve ucuz biçimde yerine getirilmesi; yöre sakinlerinin gündem belirleme, irade oluşturma, karar alma, uygulama ve denetim süreçlerinde etkili olması büyük önem arz etmektedir. Mevcut yapılanmanın tahlili ve yukarıda belirtilen amaçları gerçekleştirecek, yasal düzenlemeler dâhil, alınması gerekli tedbirlerin araştırılması için yüce Meclisimize büyük görev düşmektedir.

Yüce Meclisimizin bu görevi yerine getirmesi için Anayasa’mızın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını takdirlerinize saygılarımızla arz ederiz.

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, Darbeleri Araştırma Komisyonunun TBMM Başkanlığına sunulan raporundaki önerilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/343)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kurulan Darbeleri Araştırma Komisyonunun TBMM Başkanlığına sunulan raporunun sonuç bölümünde gerçekleri araştırma komisyonu kurulması önerilmiştir. Raporun sonuç bölümüne komisyonun bütün üyeleri iştirak etmiştir.

Bu amaçla mutabakat sağlanan bu konuyla ilgili olarak TBMM’de grubu bulunan partilerin bir araya gelerek bir mutabakat aramaları şarttır. Bu amaçla “Gerçekleri Araştırma Komisyonu Türkiye Modeli”ni oluşturma çalışmalarını yürütmek üzere bir komisyon kurulmasını önermekteyiz. Bu komisyon, yürüttüğü çalışmalarla öncelikle TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin kendi aralarında bir mutabakat arayışı yürütürken aynı zamanda gerçekleri araştırma komisyonu için de zemin oluşturacaktır. Bu amaçla, Anayasa’nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereği Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 06/01/2016

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      (İstanbul)

2) Hüseyin Çamak                              (Mersin)

3) Özcan Purçu                                                         (İzmir)

4) Niyazi Nefi Kara                            (Antalya)

5) Mazlum Nurlu                                                       (Manisa)

6) Kadim Durmaz                                                      (Tokat)

7) Yakup Akkaya                                                       (İstanbul)

8) Namık Havutça                                                     (Balıkesir)

9) Orhan Sarıbal                                                       (Bursa)

10) Serkan Topal                                                      (Hatay)

11) Haydar Akar                                                       (Kocaeli)

12) Ceyhun İrgil                                                       (Bursa)

13) Okan Gaytancıoğlu                                              (Edirne)

14) Kazım Arslan                                                      (Denizli)

15) Hüseyin Yıldız                              (Aydın)

16) Ali Akyıldız                                                         (Sivas)

17) Candan Yüceer                            (Tekirdağ)

18) Gülay Yedekci                              (İstanbul)

19) Sibel Özdemir                              (İstanbul)

20) Mahmut Tanal                              (İstanbul)

21) Tekin Bingöl                                                       (Ankara)

22) İbrahim Özdiş                                                     (Adana)

23) Ali Yiğit                                                              (İzmir)

Gerekçe:

Türkiye'nin yakın tarihinde meydana gelen ve aydınlatılmak yerine sebep ve sonuçları karartılmaya çalışılan sayısız trajik olay veya hak ihlali neticesinde yara alan bir arada yaşama iradesinin tesisi, hakikatlerle yüzleşmek ve geçmişle hesaplaşmaktan geçmektedir. Toplumsal hafıza, hesaplaşılmamış hiçbir hadiseyi silmez, unutmaz. Geçmişte aydınlatılmamış her vaka geleceğin önüne konmuş birer mayın gibidir. Eninde sonunda ya siyaset kurumu veya toplumsal dinamikler bu mayınlarla karşı karşıya kalır ve geçmişte bırakılmış, hesabı sorulmamış olayların bedelini ödemek durumunda kalır.

Devletin, toplumun ve bu iki yapının alt birimlerinin geleceğe yönelik temiz sayfa açmalarının yegâne yolu arkada karanlık sayfalar bırakmamaktan geçer. Ne yazık ki ülkemizin yakın geçmişinde yaşanmış ve fakat karanlığa terk edilmiş sayısız trajedi geleceğimize âdeta pranga vurmuş durumdadır. Hakikatler, geçmişin karanlık sayfalarına bırakıldıkları zaman, toplumların ve devletlerin geleceğini görmesine mani olur. Geçmişini aydınlatamamış, geçmişiyle yüzleşememiş, geçmişteki hakikatlere erişememiş toplumlar ve devletler geleceklerini de göremezler.

Türkiye'nin son çeyrek yüzyılına baktığımızda, faili meçhul cinayetler, kayıplar, toplu infazlar, işkence, güç kullanarak yerleşim yerlerinin boşaltılması ve zorunlu göç gibi ihlallerle örülü bir geçmişle karşı karşıya kalıyoruz. Batıdan doğuya, kuzeyden güneye, çeşitli eksenlerde siyasi ve sosyal kutuplaşmaların giderek arttığı Türkiye'de, bu ayrışmalar siyasetin etkin işleyişini de engelliyor.

Geçmişe yönelik objektif bir gerçeklik arayışına girilmesi, mağdurların yaşadıklarının tarihin kaydına geçirilmesi için dünya genelinde kullanılan yöntem resmî hakikat komisyonları kurulmasıdır. 1974'ten 2007'ye Gana'dan Almanya'ya, Şili'den Fas'a, Sri Lanka'ya kadar çok farklı coğrafyalara dağılan bir yelpazede, çok farklı siyasi özelliklere sahip 40’tan fazla ülkede gerçekleri araştırma komisyonları kurulmuştur.

Gerçekleri araştırma komisyonları, çekilen acıların farkında olunduğunun toplumun geneli tarafından tasdiki, yeni bir toplumsal mutabakata varılması ve kutuplaşmaların yeniden üretir hâle gelmemesi için önemlidir. Toplumsal barış ve demokratikleşme ihtiyaçlarımıza uygun düşecek hakikat komisyonu modelini hep birlikte oluşturmalıyız. Komisyonun bir yasayla kurulması, bağımsız ve geniş yetkilere sahip olması, devlet kurumlarının komisyon çalışmalarına her türlü destek ve kolaylığı sağlamakla yükümlü tutulması elzem görünmektedir.

Toplumsal barışın tesisi için temiz bir sayfa açılırken yakın tarihin en travmatik, en acılı zamanlarından bazılarını ele alarak bu dönemlere ışık tutacak, bu dönemlerde yaşayanları kayıt altına alacak bir hakikat komisyonunun TBMM çatısı altında kurulmasını bu bakımdan kaçınılmaz görmekteyiz.

Bu konuda başta sivil toplum örgütleri ve üniversiteler olmak üzere toplumun her kesiminde çalışmalar yapılması gerekiyor. Fakat bütün bunların somut bir hedefe yönelebilmesi için öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında grubu bulunan partilerin bir araya gelerek bir mutabakat aramaları şarttır. Bu amaçla “Gerçekleri Araştırma Komisyonu Türkiye Modeli"ni oluşturma çalışmalarını yürütmek üzere bir komisyon kurulmasını önermekteyiz. Bu komisyon, yürüttüğü çalışmalarla öncelikle TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin kendi aralarında bir mutabakat arayışı yürütürken aynı zamanda gerçekleri araştırma komisyonu için de zemin oluşturacaktır.

3.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil ve 24 milletvekilinin, Bursa’da ve ülke genelinde arkeolojik, kentsel, doğal veya tarihî sit alanı olmaktan çıkarılıp yapılaşmaya açılmış yerlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/344)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bursa’da ve ülkemiz genelinde arkeolojik, kentsel, doğal veya tarihî sit alanı olmaktan çıkarılıp yapılaşmaya açılmış yerlerin tespit edilmesi, bugüne kadar olan rantın boyutlarının ortaya çıkarılması, bundan sonrası için tarih ve çevre katliamlarına engel olmak üzere alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.

1) Ceyhun İrgil                                                         (Bursa)

2) Hüseyin Çamak                              (Mersin)

3) Özcan Purçu                                                         (İzmir)

4) Niyazi Nefi Kara                            (Antalya)

5) Mazlum Nurlu                                                       (Manisa)

6) Kadim Durmaz                                                      (Tokat)

7) Muhammet Rıza Yalçınkaya                                   (Bartın)

8) Yakup Akkaya                                                       (İstanbul)

9) Orhan Sarıbal                                                       (Bursa)

10) Namık Havutça                             (Balıkesir)

11) Ömer Fethi Gürer                         (Niğde)

12) Candan Yüceer                            (Tekirdağ)

13) Haydar Akar                                                       (Kocaeli)

14) Mahmut Tanal                              (İstanbul)

15) Serkan Topal                                                      (Hatay)

16) Okan Gaytancıoğlu                                              (Edirne)

17) Akif Ekici                                                           (Gaziantep)

18) Kazım Arslan                                                      (Denizli)

19) Hüseyin Yıldız                              (Aydın)

20) Gülay Yedekci                              (İstanbul)

21) Ali Akyıldız                                                         (Sivas)

22) Sibel Özdemir                              (İstanbul)

23) Tekin Bingöl                                                       (Ankara)

24) İbrahim Özdiş                                                     (Adana)

25) Ali Yiğit                                                              (İzmir)

Gerekçe:

Ülkemizin 1982 yılında imzaladığı Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi’nin 1’inci maddesinde sit; “tarihsel, estetik, etnolojik veya antropolojik bakımlardan istisnai evrensel değeri olan insan ürünü eserler veya doğa ve insanın ortak eserleri ve arkeolojik sitleri kapsayan alanlar” olarak tanımlanmıştır.

Arkeolojik, kentsel, doğal veya tarihî sitlerin korunması büyük önem taşımaktadır. Türkiye tarihî ve doğal yapısı itibarıyla son derece değerli pek çok sit alanına sahiptir. Bu alanlar, tarih öncesi dönemden günümüze pek çok medeniyetin ürünüdür. Bu anlamda farklı medeniyet ve kültürlerin yaşadıkları dönemlerin toplumsal, ekonomik, mimari özelliklerini yansıtmaktadır.

Ne yazık ki yasa ve yönetmeliklerin değiştirilerek tüm kıyılarda, tarım alanlarında, orman ve meralarda, göl havzalarında, sit alanlarında rantın önünün açıldığı görülmektedir. Ülkemiz genelinde olduğu gibi Bursa'da da rant girişimleri devam etmektedir. Marmara Bölgesi'nin en büyük gölü olan İznik Gölü, Türkiye'nin de 5’inci büyük gölüdür. İznik Gölü hem Çevre Planı'nda hem de Toprak Koruma Kurulu kararları gereği koruma altındadır. Bu bölge doğal sit alanıdır. Bu bölge plan değişikliğine gidilerek, ağır sanayi hariç sanayi tesisinin kurulmasına açık hâle getirilmeye çalışılmıştır. Ancak İznik Gölü'ne 630 metre uzaklıkta kâğıt fabrikası kurulması için Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan 1/25.000 ölçekli plan değişikliği, Bursa 2. İdare Mahkemesi tarafından, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu raporu da, Bursa 3. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

Bursa Atatürk Stadyumu, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 2007 yılında otel ve alışveriş merkezi olarak planlanmış ancak meslek odalarının bu plana yaptığı itiraz sonucu bölge, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararıyla 3’üncü derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiştir. Bu alan Atatürk Stadyumu, Atatürk Spor Salonu, Kapalı Yüzme Havuzu, Atatürk Anadolu Lisesi, İpekiş Fabrikası, Yahudi Mezarlığı ve Emniyet Müdürlüğünün kullandığı alanla birlikte 849 bin metrekaredir. Burada da yapılmak istenen benzerdir. Atatürk Stadyumu ve çevresi ranta kurban edilmek istenmiştir. Ancak bu rant odaklı girişim yine meslek odalarının çabalarıyla engellenmiş, Bursa Büyükşehir Belediyesinin, Atatürk Stadyumu’nu yıkıp bu alana meydan yapma projesi, Bursa 1. İdare Mahkemesi tarafınca iptal edilmiştir. Doğayı ve çevreyi katlettirmemek için mücadele eden meslek odalarının mücadelesi son derece önemlidir. Ancak sit alanlarını ranta/ticari alanlara dönüştürmek isteyen kesimlerin girişimlerinin devam edebileceği olasılığı da göz ardı edilmemelidir.

Ne yazık ki sadece Bursa'da değil, ülkemiz genelindeki sit alanları ranta ve talana kurban edilmek istenmektedir. Arkeolojik, kentsel, doğal veya tarihî sit alanları istenilen yasal değişikliklerle imara açılabilmektedir. Yapılan düzenlemelerle, bugüne kadar oluşturulan doğal ve kültürel çevrenin korunmasına ilişkin tüm mevzuat yok sayılmaktadır. Sit alanlarına verilen izinlerin her biri hem çevre/doğa hem de tarih katliamıdır.

Bursa'da ve ülkemiz genelinde arkeolojik, kentsel, doğal veya tarihî sit alanı olmaktan çıkarılarak yapılaşmaya açılmış yerlerin tespit edilmesi, rantın boyutlarının ortaya çıkarılması, bundan sonraki süreçte yaşanacaklara engel olmak üzere gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

Taraf olduğumuz "Birleşmiş Milletler Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme" ile "Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmeleri" ve Anayasa'nın “Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması” başlıklı 63’üncü maddesinde yer alan “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır." hükmü ve sözleşmelerle uyumlu düzenlemeler tarihe, doğaya, çevreye ve insanın yaşam hakkına saygı duyan demokratik bir ülke olmanın gereğidir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve arkadaşları tarafından, Adana mısır üreticilerinin sorunlarının tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 16/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 27 Ekim 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi

27/10/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 27/10/2016 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                       Erhan Usta

                                                                                                                         Samsun

                                                                                                            MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

16 Şubat 2016 tarih, 1108 sayıyla TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz, Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve arkadaşlarının “mısır üreticilerinin sorunlarının tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla” verdiği Meclis araştırması açılması önergemizin 27/10/2016 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde olmak üzere, ilk konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı.

Süreniz on dakika.

Sayın Varlı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Mısır üreticilerinin problemleriyle ilgili vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle konuşmalarımı devam ettirmek istiyorum.

Mısır, Türkiye'de son yıllarda en çok ihtiyaç duyulan ham maddelerden bir tanesi. Türkiye'nin yaklaşık 6 milyon ton mısır ihtiyacı var. Kanatlı hayvan besicilerinin en önemli yem üretiminin de ham maddesi. Aynı zamanda nişasta ve glikoz üreticilerinin de en önemli ham maddesi.

Geçtiğimiz yıl mısırın prim fiyatları 2 kuruşa düşürüldü. Pamuk prim fiyatları yıllardan beridir söylediğimiz seviyede, 1 TL ile 75 kuruş arasında belirlenirken -bu önemli bir gelişme, güzel bir gelişme, onun da altını çizmek istiyorum- mısırın 2 kuruşa düşürülmesi son derece yanlış bir politika. Bir tarafta pamuğu korurken, “Pamuğun ekilme alanlarını çoğaltalım.” derken diğer taraftan mısırın ekim alanlarının düşürülmesine vesile olunması da son derece yanlış ve doğru olmayan bir politika.

Şimdi, burada geçen yıl söyledim, dedim ki: “Mısır fiyatlarını Ofisin bir an önce açıklaması ve en azından enflasyon değerinde, eski parayla 780 bin rakamıyla açıklaması gerekir, ‘Peşin bedelle alıyoruz.’ demesi gerekir ki çiftçi ektiği mısırdan, ürettiği mısırdan para kazanabilsin.” Ancak sanki biz bunu söylememişiz gibi alelacele bir kararla 740 bin lira gibi bir rakamla fiyat açıklandı ve serbest piyasada ne yazık ki mısır 660 bin lirayla 680 bin lira –eski parayla söylüyorum- bir değer buldu ve üreticimiz bir yıl önceki satmış olduğu mısır fiyatının altında mısırı satmak zorunda kaldı. Dolayısıyla, gübre fiyatları artmışken, işçilik fiyatları artmışken, tarla kirası, sulama bedelleri artmışken mısırın bir önceki yılın altında bir değerle satılmış olması çiftçiyi mağdur etti ve mısır ekim alanlarının daralmasından endişe duymaya başladık.

Değerli arkadaşlarım…

BAŞKAN – Sayın Varlı, bir saniye sözünüzü kesebilir miyiz, misafirlerimiz var, onları duyuracağız. Daha sonra sizin konuşma sürenize eklerim.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Polonya Cumhuriyeti Meclis Başkanı Marek Kuchcinski’ye “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail Kahraman’ın resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Polonya Cumhuriyeti Meclis Başkanı Sayın Marek Kuchcinski şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar. (Alkışlar) Biz de kendilerine Meclisimiz adına hoş geldiniz diyoruz.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve arkadaşları tarafından, Adana mısır üreticilerinin sorunlarının tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 16/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 27 Ekim 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın Varlı, devam edebilirsiniz, daha sonra ek süre vereceğim.

Buyurun.

MUHARREM VARLI (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Adaletinize inanıyorum sizin.

Şimdi, mısır primlerinin bir an önce yeniden çiftçiyi memnun edecek seviyede yükseltilmesi gerekir. Ayrıca mısır fiyatlarının da çiftçiyi memnun edecek derecede bir seviyede tutulması gerekir. Eğer biz bunu başaramazsak mısır ekim alanları azalacağı için Türkiye’nin ihtiyacı olan 6 milyon ton mısırı üretememiş oluruz. Dolayısıyla, dışarıdan Romanya gibi, efendim, Ukrayna gibi, Rusya gibi ülkelerden mısır ithal etmek mecburiyetinde kalırız.

Değerli arkadaşlarım, mazot çiftçinin en önemli girdilerinden bir tanesi. Sayın Başbakanın mazotla ilgili bir açıklaması oldu. İnşallah, çiftçiyi memnun edici bir açıklama ve çiftçiyi memnun edici bir uygulamayla karşı karşıya kalırız. Eğer böyle olmayacaksa, bu uygulama eski uygulamalar gibi sadece göstermelik bir yardım olacaksa hiçbir anlam ifade etmeyeceğini belirtmek istiyorum.

Şimdi, bakınız, çiftçi 1 dönüm tarla için, 1 dönüm tarlayı sürüp, işleyip, ekip meydana getirene kadar 15 litre ile 20 litre arasında mazot harcıyor, 1 dönüm tarla için. Şimdi, eğer siz bu 15 litre mazotun yarısını verecekseniz ancak o zaman çiftçiye katkı sağlarsınız. “Yok, biz bunu veremeyiz kardeşim, biz eften püften rakamlarla çiftçiyi yine oyalayacağız.” diyorsanız bu beyhude bir gelişme, beyhude bir söz olur, havada kalır.

Değerli arkadaşlarım, bakın, şu anda mazotun litre fiyatı 4,8 kuruş yani 4 milyon 800 bin lira. Bu rakamı 15’le çarptığınız zaman 7 milyon 200 bin lira yapar, eski rakamla söylüyorum. Şimdi, 7 milyon 200 bin liranın yarısı 3 milyon 600 bin lira yapar. Dolayısıyla, 100 dönüm tarla işleyen bir çiftçimize eski parayla senede 3 milyon 600 bin lira mazot desteği verecek misiniz vermeyecek misiniz? Bunu hem Tarım Bakanının hem de Başbakanın açıklaması lazım. Eğer bunu vermeyecekseniz bu, çiftçiyi aldatmaktan başka, insanlarımızı kandırmaktan başka bir anlam ifade etmez, bunu da her defasında burada gündeme getireceğim. Güzel, doğru bir açıklama, doğru bir yaklaşım, eğer ki altı doğru doldurulmazsa, doğru işlem yapılmazsa çiftçi mağdur edilmiş olur, üretici mağdur edilmiş olur. Sayın Grup Başkan vekili, bunu da lütfen Tarım Bakanına veya Başbakanımıza iletirseniz, buradan bir açıklama getirirlerse memnun olacağım.

Şimdi, yine burada her zaman söyledik, dedik ki: “Mazot çok pahalı.” İnşallah bu dediğiniz manada mazot bir çiftçinin memnuniyetle karşılayacağı bir rakam seviyelerine indirilir ve inşallah üreten insan gerçekten desteklenmiş olur.

Yine, Sayın Başbakanın bankalarla ilgili bir açıklaması oldu, dedi ki: “Bankalar tefeciliği bıraksın, asli işlemlerine dönsünler.” Çok doğru, destekliyorum, gerçekten çok doğru bir laf ama önce Sayın Başbakanın, Halkbanka ve Ziraat Bankasına bir bakması lazım: Acaba bunlar gerçekten çiftçiye yeterince destek verebiliyorlar mı? Gerçekten çiftçiyi koruyabiliyorlar mı? Şu anda Ziraat Bankası çiftçiye kredi vermemek için elinden gelen her gayreti gösteriyor değerli arkadaşlarım. Bakın, diğer bankalar çağırıyor, diyor ki: “Gelin ipotek verin, size kredi vereceğiz.” Ama Ziraat Bankası eften püften sebeplerle kredi vermemek için ayak diretiyor. Şu anda çiftçinin müthiş bir mağduriyeti var bu konuda. Lütfen Ziraat Bankası Genel Müdürlüğüyle görüşün, bu konuyu bir an önce çözün. Bakın, özel bankalar çiftçiyi çağırıp davet ederken, “Gelin kredi vereyim.” derken bunlar eften püften sebeplerle, efendim, yok riski fazlaymış, yok efendim, gecikmeye… Ya bir gün gecikme, elbette ki her insan bunu yaşayabilir. Unutmuş olabilir veya o gün parayı denkleyememiş olabilir, bir gün sonra yatırmış olabilir. Diğer bankalar bunu görmezden gelirken Ziraat Bankası bunlarla çiftçinin notunu düşürüyor ve kredi vermemek için elinden gelen her gayreti gösteriyor. Sayın Başbakana buradan sesleniyorum: Çok doğru bir tespitte bulundunuz. Bankalar tefeciliği bırakıp asli görevine dönmeli ama önce lütfen Halkbanka ve Ziraat Bankasına bir bakın, onların faiz oranlarına bir bakın, ondan sonra diğer bankaları bu göreve davet edin. Gerçekten eğer iyi bir uygulama yaparsanız sonuna kadar da destekçiniziz, arkanızdayız bu konuda da ama Allah rızası için önce üreten çiftçiyi korumak manasında Ziraat Bankası…

Bakın, örnek veriyorum, Ziraat Bankasına borcumu ödeyemedim; erteleme yapıyorlar veya taksitlendirme yapıyorlar. Faiz oranı kaç biliyor musunuz Sayın Grup Başkan Vekili? Yüzde 16. Çiftçinin faiz için ödediği rakam yüzde 16. Diğer bankalardan ne farkı kaldı Ziraat Bankasının? Tefecilikten ne farkı kaldı, Allah’ınızı severseniz söyler misiniz? Sayın Başbakan doğru söylüyor, tefeciliği bırakmalılar ama önce devletin bankasından başlamak lazım diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, biz üreten insanları koruyamazsak, üreten insanların arkasında duramazsak gerçekten bu ülkeye çok büyük kötülük yaparız. Çiftçimize, alın teriyle para kazanan, toprağa alın terini döken çiftçimize en büyük kötülüğü yaparız.

Şimdi, ürün planlaması. On dört yıldan beridir iktidardasınız. On dört yıldan beridir bir ürün planlaması gerçekleştiremediniz bu ülkede. Bir taraftan pamuğa iyi destek primi sağlarken -destekliyorum bakın, olumlu bir gelişme- öbür taraftan mısırı ihmal ediyorsunuz, öbür taraftan yer fıstığını ihmal ediyorsunuz, öbür taraftan soya fasulyesini ihmal ediyorsunuz.

Türkiye’nin 4 milyon ton kütlü pamuğa ihtiyacı var. Bunu bizim bu topraklarımız üretebilir. Türkiye’nin 6 milyon ton mısıra ihtiyacı var, bizim topraklarımız bunu da karşılayabilir. Soya fasulyesi, yağın en büyük ham maddesi. Türkiye’nin milyarlarca dolar dışarıdan yağ ithal ettiğini biliyoruz değil mi hepimiz? Niye soya fasulyesini desteklemiyoruz; Türkiye’de yağ üretimini biz sağlayalım, biz üretelim demiyoruz? Türkiye’de soya fasulyesi ihtiyacının yüzde 80’i dışarıdan karşılanıyor değerli arkadaşlarım. Allah’tan reva mıdır bu yani?

Niye biz paramızı dışarıdaki insanlara verelim? Niye Yunanistan’ın çiftçisine, Hindistan’ın çiftçisine veya Amerika’nın çiftçisine biz paramızı verelim? Bizim topraklarımız buna yetecek kadar güzel ve geniş. Allah’a çok şükür, Cenab-ı Allah bu imkânı vermiş bize ama Hükûmetin bunu planlamaya gücü yetmiyor ne yazık ki.

On dört yıldan beridir hâlâ bu ülkede bir tarım planlaması yapılamadı. Kardeşim, şu bölgede mısır ekeceksin, bu bölgede pamuk ekeceksin, bu bölgede yer fıstığı ekeceksin, bu bölgede soya fasulyesi ekeceksin diyemedik, yapamadık bunu, bunu yapmamız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Varlı, size iki dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

MUHARREM VARLI (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Buradan Tarım Bakanlığının yetkililerini uyarıyorum: Lütfen, Allah rızası için bu planlamayı bir an önce yapın. Türkiye 4 milyon ton pamuğu üretebilir. Türkiye 6 milyon ton mısırı üretebilir. Türkiye, Türkiye’nin ham yağ ihtiyacını sağlayacak soya fasulyesini üretebilir. Yeter ki biz buna katkı sağlayalım, bu planlamanın önünü açalım.

Yine, yer fıstığı geçen yıl 5 liraydı arkadaşlar, 5 milyon liraydı eski rakamla. Şu anda yer fıstığının fiyatı ne kadar biliyor musunuz? 3 liraya alıcı bulamıyor, yer fıstığını üreten çiftçimiz 3 liraya alıcı bulamıyor. Neden? Geçen yıl para ettiği için herkes ekti yer fıstığını, yer fıstığının çokluğu dolayısıyla piyasada değer kaybına uğradı.

İşte, bu sebepten dolayı Hükûmetin doğru bir planlama yaparak çiftçilerimize bu planlama çerçevesinde ekim dikim sağlamasını yapması lazım. Biz buradan defalarca söyledik, hep tavsiyelerde bulundum, hani diyorsunuz ya “Muhalefet geliyor burada söylüyor, söylüyor.” Tavsiye, hepsine tavsiyelerde bulundum. Bakın, Tarım Bakanlığına buradan 10 tane öneride bulundum eğer dikkate alırlarsa. Ben bir çiftçiyim kardeşim yani bu işin içerisinde bizzat yaşayan bir insanım, bizzat eken diken ve ürününden para kazanmaya çalışan bir insanım ama ne desek beyhude. Söylüyorum, söylüyorum, üç beş yıl sonra ancak aklınıza geliyor. Mesela “Mazota indirim yapacağız.” diyoruz ama ÇKS değerinin, dediğim gibi üretime yüzde 15 litre ile 20 litre arasında mazot harcamış çiftçi, bunun yarısını inşallah karşılaşırsınız. İnşallah sözde kalmaz, inşallah beyhude sözler olmaz.

Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Varlı.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde olmak üzere ilk konuşmacı Edirne Milletvekili Sayın Rafet Sezen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Sezen, süreniz on dakika.

Buyurun.

RAFET SEZEN (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin mısır üreticilerinin sorunları üzerine verdiği araştırma önergesi üzerine grubum adına aleyhte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetlerinin on beş yıllık iktidar sürecinde tarıma verdiği önemi rakamlarla ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. İktidarlarımız döneminde tarımda stratejik planlamaya geçerek Tarım Kanunu’nu biz çıkardık. Bu dönemde tarımsal destekleri 6,5 kat artırdık. 2002’de 1,8 milyar lira tarımsal destek verilmiş iken 2015 yılında destek miktarını 10 milyar liraya yükselttik. Son on beş yılda Türk çiftçisine ödediğimiz nakdi karşılıksız hibe desteği toplamda yaklaşık 90 milyar TL’nin üzerine çıkarılmıştır. İçinde bulunduğumuz yılda ise 11,6 milyar TL nakit hibe desteği verdik, vermeye devam ediyoruz. Çiftçilerimizin üretim maliyetini azaltmak için ilk kez mazot desteğini 2003 yılında biz başlattık. Gübre desteğini 2005 yılında ilk kez doğrudan çiftçilerimize biz verdik. Prim desteği fark ödemesi verilen ürün sayısını 4’den 17’ye çıkardık. Hububat ve baklagilleri prim desteği kapsamına aldık. 2002 yılında 186 milyon TL prim desteği ödenmiş iken 2003-2015 yıllarında ise toplam 23,3 milyar TL prim desteği ödedik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, tarımsal kredilerde faiz oranları bizim dönemimizde önemli oranda düşürülmüştür. Şöyle ki 2002 yılında faizler yüzde 59 ile yüzde 69 düzeyindeyken 2016 yılında 0 ile yüzde 8,25 aralığına çekilmiştir.

Tarımsal altyapının geliştirilmesi için önemli reformlar yaptık. Biz 2009 yılında tarım havzaları üretim ve destekleme modelini oluşturduk. Bu çalışma ile Türkiye’de hangi bölgelerde hangi üründen en iyi verim alınacağını ilk kez net olarak ortaya koyduk. Tarım topraklarının korunması ve bölünmesinin önlenmesi amacıyla cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarını yaptık. Tarımda yılların sorunu olan verimli arazilerin miras yoluyla bölünmesine kalıcı çözüm getiren yasal düzenlemeyi 2014 yılı Mayıs ayında gerçekleştirdik. Tarım arazilerinde bölünmeye son verdik. Bitkisel üretimimizi artıran birçok projeyi hayata geçirdik. Yerli tohumculuğu ve fidancılığı ilk kez biz destekledik. Son bir yılda tohumculuk ve fidancılık için yaklaşık 1,1 milyar TL’nin üzerinde destek verdik. Tohumluk üretimimiz 2002 yılında 145 bin tondayken 2015 yılında 890 bin tona çıkardık. Türkiye’yi tohum ihraç eden bir ülke konumuna ulaştırdık. Tohumluk ihracatımız 17 milyon dolardan 150 milyon dolara çıktı. Tarım sigortası uygulamasını ilk defa 2006 yılında biz başlattık. Çiftçimizi doğal afetlerden korumak için sigorta poliçe bedelinin yüzde 50’sini karşılıyoruz. Bugüne kadar 1,9 milyar TL prim desteği sağladık; 2,4 milyar TL hasar tazminatı ödedik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gıda ve yem sanayisinin en önemli girdisi olan mısır üretimi ülkemizde son yıllarda rekor düzeye ulaşmıştır. 2002 yılında sadece 2,1 milyon ton olan mısır üretimi yaklaşık 3 kat artarak 6,4 milyon tona ulaşmıştır. 1 dekar alandan elde edilen ortalama dane mısır miktarı 2002 yılında 422 kilogramken 2015 yılında yüzde 121 artarak 933 kilograma ulaşmıştır. Bununla birlikte, uygun yetiştirme ortamlarının olduğu bölgelerimizde mısır verimi 1.500 ila 1.800 kilogram/dekara kadar ulaşmaktadır. Bu üretim artışının en önemli kaynağı, doğru üretim teknikleri ile birim alandan elde edilen mısır miktarının yükseltilmesidir. Geçen yıl ton başına 725 lira olan mısır taban fiyatının bu yıl için 740 lira olarak belirlenmesi üreticilerimiz tarafından olumlu karşılanmıştır. Mısır gerek hayvancılık gerekse nişasta açısından önemli bir üründür. Mısır üretiminde son beş yıl içinde yüzde 40’lara varan bir artış gerçekleşmiştir. Yeni uygulanacak havza bazlı üretim modeline göre artık suyun olmadığı yerde mısıra destek olunmayacak, su varsa destek olunacak yani o bitki türüne uygun şartlar nerede varsa onu orada yetiştireceğiz. Dane mısır fark ödemesi için ilçe müdürlüklerine başvuran üreticilerimizin destekleme tutarları haziran ayından itibaren ödenmeye başlanmış olup 8.493 üreticinin 49 milyon 235 bin lira tutarındaki fark ödemesi desteklemeleri yapılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız tarafından temel girdiler olan gübre ve akaryakıtta önemli ölçüde destekler artırılmış olup gübrede -bildiğiniz gibi- geçen sene yüzde 18 olan KDV sıfırlanmıştır. Bu nedenle, şu anda hububat ekimlerinin yoğun bir şekilde yapıldığı günlerde 20-20 ve üre gübrenin fiyatları geçen sezona göre yüzde 30-40 civarında düşük fiyatlarla temin edilmektedir. Bu da üreticilerimiz tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır. Ayrıca akaryakıt fiyatlarında Sayın Başbakanımız son günlerde “Yarısı üreticiden, yarısı bizden.” demiştir. Bu destekleme de her ürün bazında dönüme göre hesaplanarak ilan edilecektir. Destekleme 2017 yılında başlayacaktır.

Prim ödemeleri, ürün çeşidine göre üreticilerimiz lehine yükseltilmektedir. Tabii, burada, arz açığı olan ürünler ile arz fazlası olan ürün dengesi de kurulmaktadır. Yani, destekleme modelinde Türkiye 941 havzaya bölünmüş olup her havzada desteklenecek ürün çeşitleri belirlenmiştir. Bunun yanında, üreticilerimize yılda 2 defa prim ödemesi yapılacaktır. Bu, ekim dönemlerinde olacağından direkt ürünün maliyetini azaltacaktır. Bu uygulamayla üreticilerimiz nakde en çok ihtiyaçları olduğunda prim desteğinden istifade edeceklerdir. Mart, nisan ve eylül, ekim aylarında primlerin üreticilerimize yılda 2 defa ödenmesi planlanmaktadır.

Mısır sektörünün desteklenmesine yönelik olarak 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 19’uncu maddesi çerçevesinde mısır üreticilerine destekleme ödemesi yapılmaktadır. 2016 yılı ürünü için, 4 Ağustos 2016 tarih ve 29791 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan bitkisel üretimi destekleme ödemesi yapılmasına dair tebliğ çerçevesinde fark ödemesi desteği 2 kuruş/kilogram olarak belirlenmiştir. Mazot ve gübre desteği de dekara 11 TL olarak verilecektir. Ayrıca, yer altı suyu kullanılan ve su kısıtı olduğunun Bakanlığımızca tespit edildiği yerlerdeki parsellerde 2016 yılında ekimi yapılan dane mısır alanları fark ödemesi desteğinden yararlandırılmamakta, bahse konu alanlarda mercimek ve nohut için -fark ödemesi desteği de- ilave yüzde 50 destek ödenmektedir.

Sözlerime son verirken MHP Grubu tarafından verilen mısır üreticilerinin sorunlarını görüşmek üzere Meclis araştırması komisyonu kurulması için verdikleri öneriye destek veremeyeceğimizi bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sezen.

Grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal.

Süreniz on dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, konu mısır olunca Unakıtan’ı hatırlamak gerekiyor; tabii, onun yanında, mısır ithalatını hatırlamak gerekiyor; aynı tarihlerde kuş gribi nedeniyle bu ülkenin milyonlarca tavuğunun imha edildiğini hatırlamak gerekiyor; yine aynı tarihlerde biyogüvenlik yasası olmadığı için GDO’lu tohumların Türkiye’ye nasıl girdiğini hatırlamak gerekiyor. Aslında, mısırın adını doğru koyup bir siyasi, bir politik süreç olduğunu, bunun arkasında bir iktidar meselesinin olduğunu iyi koymak gerekiyor. AKP yani “aldatan ve kandıranlar partisi” bir kez daha bu ülkede mısır üzerinden toplumu kandırmıştır.

Ne anlatmaya çalışıyoruz? Aslında, mısırın özü şudur: Bir tarafta mısır üretimi bu ülkede yüzde 50 artarken diğer tarafta mısır ithalatı her yıl 1-1,5 milyon ton civarındadır. Örneğin, son AKP iktidarı döneminde 12 milyon ton mısır ithal edilmiştir ve 3 milyar dolar mısır parası ödenmiştir, tekrar söylüyorum, 3 milyar dolar. Peki, mısırı nereden alıyoruz? Amerika Birleşik Devletleri ve Brezilya. E, Amerika Birleşik Devletleri’nin çiftçisi bizden daha mı ucuza üretiyor bunu? Elbette değil ama, ne var, Amerika Birleşik Devletleri 3 milyon çiftçisine 50 milyar dolar destek yapıyor. Aynen kim gibi? Avrupa Birliği gibi. Avrupa Birliği, 930 milyar avro bütçesinin yaklaşık yüzde 30’undan fazlasını tarıma doğrudan destek olarak veriyor. Peki, biz ne yapıyoruz? Çok açık, milletvekili söyledi, “On dört yılda çiftçiye 90 milyar TL verdik.” dedi, bunu bir başarı öyküsü olarak söyledi.

Aynen söyleyelim: 2007’de bir yasa çıkardınız, dediniz ki: “Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden aşağı olmayacak şekilde tarımı destekleyeceğiz.” Ne oldu 2007’den bugüne kadar? 90 milyar verdiniz, hâlâ bu ülkenin üreticisinin sizden 60 milyar TL alacağı var. Önce dürüst olacaksınız, o bütçeden çiftçiye ayırdığınız parayı ödeyeceksiniz; birinci yapacağınız iş.

Aynı tarihlerde, 90 milyar çiftçiye ödediğiniz -60 milyarı gasbettiğiniz- bu üreticiye verdiğiniz paranın tam 8 katı kadarını yani 720 milyar TL parayı aracı kurumlara, faizciye ödediniz. Yani, bir avuç rantiyeciye, sizin deyiminizle faizciye ödediğiniz 720 milyar liradan rahatsız olmadınız, çiftçiye ne yazık ki eksilterek, kısarak ödediğiniz 90 milyarı konu olarak söylüyorsunuz.

Yine, çiftçiye yaptıkları destekleri söylediler, bankalar meselesini söylediler.

Türkiye her yerde olduğu gibi tarımda da aslında şöyle bir şey yapıyor: Hayaldi, gerçek oldu; çiftçiye bir başarı öyküsü yazmaya çalışıyor. Bir bakalım çiftçi ne durumda.

Sene 2002, siz iktidara geldiniz, 3 milyon çiftçi var. Bu çiftçilerin toplam borcu 3,9 milyar TL. Sene 2015’in sonu, bu ülkenin nüfusu olmuş 80 milyon, 2,2 milyon üretici kalmış, çiftçi kalmış. Bu çiftçinin borcu 100 milyar TL. Sadece banka ve tarım kredilere olan borcu 60 milyar TL’nin üzerinde. Bu ne demek? Çiftçi yok oluyor demek. Bu ne demek? Çiftçi bitti demek. Eğer zaten sizin dediğiniz bir başarı öyküsü olsaydı, her yıl çiftçinin borcunu geriye atmakla, her yıl o borç sarmalına çiftçiyi sokmakla -söylediğiniz şey çelişki- çok rahat, çok net bir şekilde ortaya koyup anlatabilirdiniz.

“Millî Tarım Projesi” adı altında Başbakan bir açıklama yaptı. “Hem köylü kazanacak hem ülke kazanacak.” dedi. O zaman soruyu burada şuradan sormak gerekiyor: Ya, on dört yıldır iktidardasınız. Demek ki bugüne kadar uyguladığınız politika millî değildi, gayri millîydi. (CHP sıralarından alkışlar)

İki: Eğer hem köylü kazanacak hem de memleket kazanacak diyorsanız, demek ki bugüne kadar uyguladığınız politikadan kimse kazanamamış, yeniden onların kazanabilmesi için bir çaba sarf etme gereği duymuşsunuz. Kaldı ki havza modeli projeniz yeni bir kölelik projesidir. Bugüne kadar uyguladığınız gibi çok uluslu şirketlerin yararına, büyük şirketlerin yararına, küçük köylünün, bu ülkenin yurtseverlerinin aleyhine gelişmiş yeni bir projedir. Zaten en iyi yaptığınız iş o, algı yönetmek. O yüzden de her bakan değiştiğinde, her müsteşar değiştiğinde yeni bir tarım politikası biçimiyle yeni bir proje ortaya koyuyorsunuz. Aslında bu havza bazlı üretimi destekleme modeline 2010 yılında geçtiniz, 30 bölge belirlediniz, 16 ürün koydunuz, geldiğimiz noktada onu 17-18’e çıkardınız, aslında o modelin bir devamı. Yani, 2002 yılında iktidara geldiğiniz günden beri tarımda millî çöküş projenizin bir devamıdır bu. Çok net, 3 üründe ürün fazlamız var; mısır, ayçiçeği, çeltik. Çeltikteki ürün artışı, bu ülkenin yurtsever bilim insanlarının geliştirmiş olduğu bir tohumdan dolayı birim yani dekar başına verimin artmasındandır. Ayçiçeği artışı söz konusudur, tohum değişimi söz konusudur, yine desteklemeler vardır ama yetersizdir. Geldiğimiz noktada mısır üretimi yüzde 50 artmıştır ama hâlâ ithal etmekteyiz. Mısırı, artışını söylerken nişasta bazlı şekerleri söylemeden geçemezsiniz, şeker pancarındaki çürümeyi söylemek zorundasınız, aynı şekilde pamuk üretim alanlarının tükendiğini söylemek zorundasınız. Çünkü mısır artık Türkiye'nin stratejik bir ürünü olmaktan çok, Türkiye halkının sağlıksız gıda koşullarına itildiği bir alandır. Mısır, aynı zamanda bir grup tüccarın, bir grup sanayicinin rant ve kazanç alanıdır. Mısır, ne yazık ki şeker pancarının eksilmesinden dolayı hayvancılığa ve tarıma vurulmuş en büyük zarardır, en büyük darbedir. Bu anlamda, mısırı sadece bir tarım ürünü olarak değerlendirmemek gerekir, bir sanayi ürünü olarak değerlendirmek gerekir. Ama, elbette bundan yararlananlar var. Hani, bizde ölenlerin arkasından iyi konuşulur, o zamanın… Bir gecede gümrük vergilerinin yüzde 50 düştüğü 2003, 2004, 2005’i hele şöyle bir hatırlayalım: O zaman Unakıtan hayattaydı. Bir anda gümrük vergileri yüzde 70’ten yüzde 35’lere, yüzde 80’den yüzde 20’lere indi. Bu ülkenin limanlarında bekleyen, sahibi malum kişiler olan o gemilerden vergiler indikten sonra mısırlar indirildi, aradan beş on gün geçtikten sonra tekrar vergiler 2 katına çıkarıldı. Yani oturduğunuz yerde Bakanlar Kurulu -evet bakanlar, seyrediyorlar ya- kararıyla yüzde 30, yüzde 40 zenginledi bu ülkenin insanları. O yüzden arkasından iyi konuşalım, iyi götürdüler! (CHP sıralarından alkışlar) Bunu paylaşmak lazım.

Değerli milletvekilleri, sonuç şu: Mısıra 20 kuruş destek vereceklerine 40 kuruş olan desteği 20 kuruşa indirdiler, 40 kuruştan 20 kuruşa indirdiler.

MUHARREM VARLI (Adana) - 2 kuruş.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – 2 kuruş yani ton başına ne yazık ki 20 liraya düşürdünüz, 40 liradan 20 liraya düşürdünüz, bu bir.

İki, bakın şöyle bir paradigma var, eğer bu metotla giderse, Toprak Mahsulleri Ofisi gerçek görevi olan piyasayı regüle etme, çiftçiyi serbest piyasanın kucağına terk etmeme anlayışını sürdürmez ise gelecek yıl da mısır üretimi minimize olacaktır. Ne gibi? Hatırlayınız, yine sizin döneminizde oldu, 2014 yılında Bursa’da Karacabey-Mustafakemalpaşa bölgesinde 27 bin dönüm şeker pancarı ekildi, 27 bin dönüm. O yıl, ne yazık ki 135 kuruş olarak açıklanmıştı pancar fiyatı, polar meselesi gündeme geldi, yağmur yağdı, çamura battı, 95 kuruştan çiftçiye ödeme yaptınız. Çiftçinin yüzde 100’ü zarar etti. 2015, 27 bin dönüm şeker pancarı alanlarının tümü domates ekildi. Bu defa aynı paradigmayı domateste yaşadık. 2015’te domates üreticisi yerle bir oldu. Bugün yaşadığımız süreç, mısırda yaşadığımız süreç buna tekâmül ediyor aslında tam da karşılığı bu. Eğer bu sene, bu üretici -bu 740 kuruşa belirlenen fiyatın altında- şu anda 680-620 TL/ton olarak satıyor ve bu zarar demektir. Eğer seneye mısırda büyük üretim azalması olursa biliniz ki sizin için bir şey değişmeyecek, siz yine bu koltuklarda oturacaksınız ama yine sizlerin çıkardığı kanunlar, yasalar, yönetmeliklerle çiftçi üretmediği için bugün 1,5 milyon ton ithal ettiğimiz tütünü gelecek yıl 2 milyon ton, 3 milyon ton, 4 milyon ton ithal edeceğiz. Nereden? Arjantin’den. Nereden? Amerika’dan. “Yaşasın Amerika’nın çiftçileri, yaşasın Arjantin’in çiftçileri; kahrolsun Çukurova’nın çiftçileri!” modeli aynen hayata geçirilecek.

Evet, buradan son sözümüz şu: Biz bu ülkenin sahipleriyiz, sakinleri değiliz. Bu ülke bizim; bu topraklar, bu hava, bu gökyüzü de bizim. Buradan, bu Meclisten ya bu ülkeyi hep beraber yeniden inşa edeceğiz, dayanışacağız, bu topraklara sahip çıkacağız ya da siz, yeni dünya düzeninin, liberal ekonominin, neoliberal düzenin, kapitalist sistemin bir aracı olarak bu ülkeyi köleliğe sürükleyeceksiniz. Reddediyoruz, itiraz ediyoruz. Yaşasın demokrasi! Yaşasın köylümüz! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sarıbal.

Sayın Bostancı ve Sayın Özel sisteme girmişler.

Sayın Bostancı, daha önce girmiştiniz.

Buyurunuz.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Biz, iktidar partisi olarak muhalefetin değerli vekillerinin burada ifade edeceği kıymetli eleştirileri dinlemek, hoşumuza gidip gitmemesini bir ölçü olarak almaksızın Türkiye'nin yararına olabilecek değerlendirmelerden de faydalanmak isteriz. Fakat, daha konuşmanın girişinde, son derece basit ve kesinlikle zekâ ürünü olmayan, AK PARTİ üzerinden bir benzetme, “aldatan ve kandıranlar partisi” şeklindeki ifadeyi hem reddediyorum hem de yöntem olarak arkadaşın bundan sonraki konuşmalarında bu tür benzetmeler yapmasının kendi kıymetli konuşmalarını dinleme konusunda buradaki insanlar için bir engel oluşturacağını belirtmek isterim çünkü böyle bir başlangıç sonrasına ilişkin de insanda bir kanaat uyandırabiliyor. Burada oturup partilerin harflerinden eğer böyle basit, yüzeysel ironiler çıkartmaya çalışırsak çok uygun bir ortam doğurmayız. Bütünüyle yanlış. Ümit ederim, diğer partiden arkadaşlar da bu yanlışlıkta benimle ortak kanaattedirler.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Özel…

Sayın Sarıbal, Sayın Özel’i bir dinleyelim.

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türk Parlamenterler Birliğinin yöneticisi Ramazan Kerim Özkan ile Antalya’dan Anıtkabir’e kara yolunu takip ederek toprak getiren Muratpaşa Belediyesi bisiklet takımına “Hoş geldiniz.” dediğine ve Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Şu anda Parlamentomuzda hem Türk Parlamenterler Birliğinin değerli yöneticisi, 22, 23, 24’üncü Dönem Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’la birlikte 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri çerçevesinde, cumhuriyetin 93’üncü kuruluş yıl dönümünde, Yüce Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel kentidir.” deyişi üzerine, Ata’mıza saygı turu kapsamında Antalya’dan Ankara’ya, Anıtkabir’e bisikletleriyle kara yolunu takip ederek toprak getiren, Elmalı sedir ağacı fidanı dikecek olan Muratpaşa Belediyemizin bisiklet takımına Ankara’ya hoş geldiniz diyoruz, cumhuriyete verdikleri değer için kendilerine bir kez daha teşekkür ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, Sayın Naci Bostancı’nın hatırlatması içinde kullandığı bazı ifadeler elbette ki milletvekilimizin doğrudan şahsına yönelik ve hakaret biçimindedir, onunla ilgili söz hakkını kullanacak. Ama kendi yaptıkları nazik hatırlatmaya şöyle diyelim: Bugünlerde hep aldatıldığını ve kandırıldığını söyleyen bir partiye de seçmenin dinlerken söyleyeceklerine “Ya şimdi de aldatılıyor ve kandırılıyorsanız.” şüphesiyle yaklaşacağı saikiyle aynı uyarının bir benzerini kendilerine iade etmek isterim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Sayın Sarıbal…

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Zekâ ürünü olması meselesi üzerinden şahsıma yapılmış bir sataşma olarak değerlendiriyorum, söz istiyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, bu bir hakaret değil, yapmış olduğu benzetme çok basit bir benzetme, kendisi de takdir eder, kesinlikle eder. Böyle benzetme olmaz, bunu kabul etmiyorum. Burada da bir zekâ yok ayrıca.

BAŞKAN – Sayın Bostancı, ben Sayın Sarıbal’a ondan dolayı iki dakika söz vereceğim.

Ancak, Sayın Sarıbal, hiçbir partinin ismini, içerisinde bulunan harflerden kaynaklı farklı anlamlar taşıyarak ifade etmenizi ben de doğru bulmuyorum açıkçası. Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Demokratik Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi; bu partilerin isimleri böyledir, böyle telaffuz edilmelidir bence. Dolayısıyla, biraz daha dikkat edersek… Kırıcı, incitici sözlerden kaçınalım lütfen.

Ama size iki dakika sataşmadan söz veriyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi sadece çiftçiyi kandırmakla kalmamış, aklımızla alay etmekle kalmamış aynı zamanda kendisi de kandırılmakla meşgul olmaktadır uzunca bir süredir. Ben sevgili grup başkan vekilini birlikte şöyle bir çiftçiyle gezmeye davet ediyorum. Yani 2002 yılında geldiğinizden bugüne kadar bu ülkede iki tane örnek vermek isterim. Bir: Toplam 155 milyar dolarlık ithalat var. Tekrar söylüyorum, toplam 155 milyar dolarlık. 1 milyar dolar için yabancı ülkelerde bu ülkenin hangi özellikleri ve hangi güzellikleri ve hangi nitelikleri üzerinden pazarlık yaptığımızı herkes bilir. Yine, aynı dönemde şöyle bir örnek vermek isterim. Tam 56 milyon ton yağlı ve yağ ürünleri; ayçiçeği, soya, soyaya benzer sıvı yağ ürünlerinin tümünü bu ülkeye ithal ettiniz. Yine, 45 milyon ton buğday… Aşağı yukarı bu Meclisin büyük çoğunluğu elbette kırdan gelmiştir, elbette köyden gelmiştir. Bu ülkede buğdayın yetişmediği bir yeri söyleyebilir misiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Saman, saman.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Saman, kuru fasulye…

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Mercimek.

ORHAN SARIBAL (Devamla) - …mercimek, kırmızı et… Kırmızı ette son yaşadığımız öykü tam da şöyledir: Son dört yılda 1,5 milyon büyükbaş, 2,2 milyon küçükbaş, 50 bin ton kırmızı lop et, toplam 4 milyar dolar para ödemişiz. Kime? Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Brezilya, Şili, Uruguay ülkelerine para ödemişiz. Yani yaşasın yabancı köylüler, kahrolsun benim üreticim. Yani bizim aklımızla alay etmediğinizi elbet biliyoruz çünkü edemeyeceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) - Elbette halka bir kandırma algısı yaratabilirsiniz, bu da mümkün ama aslolan sizin kendinize, bu ülkeye, bu Meclise bir vicdan borcunuz var, o vicdanla muhasebe yapmaktır aslolan.

Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sarıbal.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İktidar partisi milletvekili biraz önce şöyle bir cümle kullandı: “Tüm Türkiye’de ürün teşvik primlerini artırdık, veriyoruz, destek primlerini veriyoruz.” dedi. Şanlıurfa ilinde mısıra destek primi verilmiyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz, kayıtlara geçmiştir Sayın Tanal.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve arkadaşları tarafından, Adana mısır üreticilerinin sorunlarının tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 16/2/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 27 Ekim 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Mehmet Babaoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

Buyurun Sayın Babaoğlu.

MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, Çukurova bölgesindeki mısır üreticilerinin sorunlarıyla ilgili araştırma komisyonu açılması konusundaki önergesiyle ilgili aleyhte söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, popülist ve heyecanlı bir konuşma yapmak başkalarına hakaret etmeyi gerektirmiyor. O nedenle, bir önceki konuşmacının bu, grubumuza ve partimize yönelik isim bakımından da hakaretini kınıyorum. Yüce Meclis çatısı altında bu tür konuşmaların olmaması lazım, seviyemizin de ona göre olması gerekiyor.

Tabii, biz sürekli çiftçilerle beraber sahadayız. Allah’a şükürler olsun, AK PARTİ iktidarı döneminde çiftçilerimiz traktörlerini yenilediler, hep dört çekerli, klimalı traktörlere biniyorlar.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Takla attırıyorsunuz, takla!

MEHMET BABAOĞLU (Devamla) – Biz beraber gidiyoruz, onlarla beraber tarlalarda çift sürüyoruz, hem de klimalı, toz da gelmiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, bunu da kaydedelim.

Biliyorsunuz, mısır üreticilerinin sorunlarıyla ilgili konuşurken, hakikaten, genel olarak çiftçilerle ilgili de çok, böyle her taraf mahvolmuş görüntüsü veriyorlar ama çiftçilerle görüştüğümüzde mısır üreticilerinin çok çok memnun olduklarını görüyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah!

MEHMET BABAOĞLU (Devamla) – Evet, evet, çok memnun olduklarını görüyoruz. (CHP sıralarından gürültüler) İsterseniz size şöyle bir tespit yapayım, belki bir gösterge olur: Arkadaşlar, 2002-2016 karşılaştırmalarını yaptığımız zaman kızıyorsunuz. 2002’de 2,1 milyon ton üreten çiftçi şimdi 6,4 milyon ton üretiyor. Kârlı olmayan, gelir getirmeyen bir ürünü niye eksin çiftçi yani bunun cevabını bir verin. Çiftçi zararına mı ekiyor? O nedenle, biraz insaf diyorum bu konuda.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zarar ediyor, zarar ediyor.

MEHMET BABAOĞLU (Devamla) - Tabii, ithalat konusuna da bakmak lazım. Biz 2002’de yaklaşık 1,2 milyon ton ithal ediyormuşuz, değil mi? Şu anda 1,47 yani 1,5 milyon tona yakın ithal ediyoruz. Peki, bu kadar mısır tüketimi arttı, yem fabrikaları arttı, hayvan sayımız arttı; bu kadar tüketimin artmasına rağmen mısır ithalatının sadece yüzde 20 artıp ama üretimin yüzde 205 oranında artmasına ne diyorsunuz? Bir de bunu düşünün. Ortada rakamlar var. Dolayısıyla, bu konuda biraz insaflı olmak gerekiyor. Tarım Komisyonunun değerli bir üyesi olarak Orhan Bey’e bu konuları ilave etmek isterim.

Şimdi, grubumuz adına Rafet Bey desteklemelerle ilgili çeşitli konuları anlattı. Ben de Toprak Mahsulleri Ofisinin özellikle piyasayı regüle edici, esnafın daha düşük fiyatlarla çiftçinin malını almasını engellemedeki rolünü ve bu konuda özellikle Çukurova bölgemizde çiftçimize yaptığı katkıyı, desteği anlatmak istiyorum. Toprak Mahsulleri Ofisi, ülkemiz hububat piyasasının düzenlenmesine yönelik olarak piyasaları sürekli takip etmekte, piyasa koşullarının üreticilerin aleyhine seyrettiği durumlarda alım fiyatı açıklayarak peşin alım yapmakta, piyasa fiyatlarının üreticiler lehine seyrettiği durumlarda ise diğer müdahale araçlarını kullanarak üretimin sürdürülebilirliğini ve piyasaların düzenlenmesi adına politikalar oluşturmaktadır. Hak verirsiniz, tüm üretilen ürünü alması kapasite olarak da, bütçe imkânları olarak da zaman zaman her ürün için geçerli olmayabiliyor.

2016 yılı hasat başlangıcıyla birlikte, üreticilerimizin depolama ve finansman ihtiyacını karşılamak amacıyla 4 Ağustostan itibaren mısır üreticilerimize ürünlerini taahhütname karşılığı teslim etme veya 2015 yılı mısır alım fiyatı olan 725 TL/ton üzerinden emanete bırakarak avans kullanabilme veya kredi kullanım imkânı sağlanmıştır. Taahhütname karşılığı 314 bin ton mısır alınmıştır. Piyasa fiyatlarının Toprak Mahsulleri Ofisinin öngördüğü fiyat seviyesine düşmesi nedeniyle 26/8/2016 tarihinden itibaren, üreticilerimizin mağdur olmaması için mısır müdahale alım fiyatı 740 TL olarak açıklanmıştır. Peşin ve emanet mısır alımlarına da böylece başlanmış, bu kapsamda 92 alım merkezinde 8.421 üreticiden, 1 milyon 500 bin ton peşin alım yapılmış ve ürün bedeli olarak 1 milyar 67 milyon TL ödenmiştir.

Türkiye mısır üretiminin, 6,4 milyon ton üretimin 1 milyon tonu Adana ili hinterlandında gerçekleştirilmektedir. Adana ilindeki mısır üretimi, Türkiye mısır üretiminin yüzde 15’ine denk gelmektedir. Adana’da birinci ürün mısır hasadı eylül ayı sonu itibarıyla tamamlanmış, 590 bin ton civarında mısır alımı gerçekleşmiş olup karşılığında 433 milyon TL ödeme yapılmıştır. Adana ilinden yapılan mısır alımı TMO’nun toplam mısır alımının yüzde 45’ine karşılık gelmektedir yani buranın özellikle altını çizmek istiyorum, yüzde 45’ini almaktadır. Toprak Mahsulleri Ofisi diğer bölgelerde olduğu gibi Adana Şube Müdürlüğü hinterlandında da üretim ve TMO’ya olan mısır arzı dikkate alınarak üreticilerin randevu almalarında ve ürün teslim etmelerinde herhangi bir problem yaşanmaması için işyerlerimizde günlük ve toplam alım kapasitesini artırmak için işyerleri arasında yönlendirme, depolar arası aktarma ve üçüncü şahıslardan depo ve kurutma cihazı kiralaması yapılması suretiyle kapasiteyi artırmıştır.

Yine, Toprak Mahsulleri Ofisi, hasat döneminde mısır satışı yapmamakta, üreticiden satın almış olduğu mısırları üreticilerin satış işlemlerinin büyük ölçüde tamamlanmasından sonra piyasada mısır ihtiyacı doğduğunda satışa sunmaktadır.

Toprak Mahsulleri Ofisi, Adana yöresinde depo yapımına önem vermekte ve Ceyhan’da 100 bin tonluk bir depo yapımı için de sözleşme imzalanmış durumdadır.

Tabii, Türkiye’de mısır üretiminin daha fazla artmasında özellikle 2000’li yıllardan, 2012’den itibaren Konya Ovası’nın, Konya, Karaman, Aksaray, Niğde bölgesinin mısır üretimine geçmesi, Türkiye’nin mısır üretimine, gücüne önemli ölçüde destek vermiştir. Biliyorsunuz, daha önce hiç mısır kültürü olmayan Konya Ovası’nda, bu saydığım KOP bölgesinde, Konya, Karaman, Aksaray, Niğde illerinde Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Bayram Sade Hocamız ve diğer arkadaşlarla beraber o bölgeye mısırın yaygınlaştırılması konusunda çok ciddi çalışmalar yaptık. “Ya, yetişir mi bu bölgede mısır?” deniliyor idi. Şu anda Çukurova bölgesinde özellikle monokültür tarım nedeniyle, hastalık ve zararlıların çok olması nedeniyle verimin 960 kilogram/dekar olduğu ama Konya Ovası’nda ortalama 1.016-1.020’lerde verim gerçekleşmektedir.

Tabii, bu konu, mısırın damla sulamayla sulanması… Genel olarak mısırla ilgili bir kanaat vardır, suyu çok tüketen bir üründür. O nedenle, mısırın üretiminin sınırlanması, suyu kısıtlı olan yerlerde sınırlanmasıyla ilgili bazı görüşler vardır ama bu, gerçekçi değildir. Konya Ovası’nda mısırın yüzde 90’dan fazlası damla sulamayla, en tasarruflu sulama sistemiyle yetiştirilmektedir. O nedenle, Konya Ovası, Türkiye’nin mısır ithalatının azaltılmasında anahtar konumundadır. Bu bakımdan, son günlerde, biz, Konya Ovası’nda dane mısırın desteklenmesinin ve alımının sonlandırılacağı, azaltılacağı yolunda çeşitli duyumlar da almış bulunuyoruz. Bu, doğru değildir. Biz sürekli olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımızla iş birliği içerisinde, görüşmeler hâlindeyiz. Bu konuda herhangi bir sorun görülmemektedir. Mısır, diğer ürünler, havza bazlı üretim, bu konuda planlama çalışmaları yürütülüyor.

İnşallah, bu konuda elimizden gelen her türlü desteği vererek çiftçimizin daha fazla gelir elde etmesi yolunda her türlü gayreti gösteriyor, bu önergenin aleyhinde olduğumuzu beyan ederek yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Babaoğlu.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var; bunu gerçekleştireceğiz.

İsimlerini okuyacağım sayın milletvekillerinin yerlerine oturmalarını rica edeceğim.

Sayın Özel, Sayın Basmacı, Sayın Yalçınkaya, Sayın Üstündağ, Sayın Akyıldız, Sayın Purçu, Sayın Engin, Sayın Zeybek, Sayın Topal, Sayın Çamak, Sayın Arslan, Sayın Bayır, Sayın Özdemir, Sayın Gökdağ, Sayın Tekin, Sayın Balbay, Sayın Gündoğdu, Sayın Tüm, Sayın Havutça, Sayın Akar.

Şimdi yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.12

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Emre KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisin 13’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2’nci defa yapılan yoklamada da toplantı yeter sayısı olmadığı anlaşıldığından, Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz hakkındaki (11/12) esas numaralı, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkındaki (11/13) esas numaralı Gensoru Önergelerinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmeleri yapmak ve kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 1 Kasım 2016 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 16.28



(x) (10/342) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.