TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                   2’nci Birleşim

                                                                                               4 Ekim 2016 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını ve hicri yıl ile muharrem ayının huzur ve bereket getirmesini dilediğine ilişkin konuşması

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, hicri yılbaşı ve muharrem ayına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının Meclise başarılar getirmesini temenni ettiğine ve kanun hükmünde kararnameler için 4 partiden oluşan bir komisyon kurulmasını olumlu bir gelişme olarak gördüğüne ilişkin açıklaması

2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Miryokefalon Savaşı’nın 840’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, elektriğin maliyeti düşerken halkın ödediği faturada bir düşüş olmadığına ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’daki İPEKİŞ Fabrikasının mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına karşın yıkıldığına ve herkesi mahkeme kararlarına saygıya davet ettiğine ilişkin açıklaması

5.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının Türk milletine hayırlı olmasını dilediğine ve Lozan Anlaşması’nın tam bağımsız Türkiye için savaşanların imzaladığı bir anlaşma olduğuna ilişkin açıklaması

6.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya Merzifon’da bulunan ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hazine adına tescil edilen FETÖ’ye bağlı Ahi okulları binasının iktisadi ve idari bilimler fakülte binası olarak tahsis edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Hükûmetten cemevleri konusunda bütçe oluşturmasını talep ettiğine ve muharrem ayının 13’üncü gününün tatil yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının ve muharrem ayının hayırlı olmasını temenni ettiğine, öğretmen atamalarının KPSS puanına göre yapılması gerektiğine ve Mersin’in Bozyazı ilçesinin Tekeli ve Tekmen Mahallelerine imam atanmasını beklediğine ilişkin açıklaması

9.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Öğretmen atamaları için yapılan mülakatlarda sorulan sorulara ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, muharrem ayının huzur ve barış getirmesini dilediğine ve TÜBİTAK’ın yurt içi yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin burs ödemelerinin ne zaman yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının ve muharrem ayının hayırlı olmasını temenni ettiğine, 15 Temmuz şehitleri ile tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ve milletvekillerinin Yenikapı ruhunu Meclis çalışmalarında da göstermeleri gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, hicri yılbaşı ile 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının herkese barış, huzur ve mutluluk getirmesini niyaz ettiğine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, Mecliste yapacağı kapatılan radyo ve televizyonlarla ilgili basın açıklamasının engellediğine ilişkin açıklaması

14.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, kanun hükmünde kararnameyle alınan muhalif televizyon ve radyo kanallarının kapatılması kararını kınadığına ve protesto ettiğine ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırım’ın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının hayırlı olmasını dilediğine ve tüm terör örgütlerine karşı mücadelenin kararlı bir şekilde devam ettirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Hükûmetin emekçilerin ve yoksulların sorunlarına çözüm üretmesi gerektiğine ve muharrem yasının kardeşlik ve birliğimizi pekiştirmesini dilediğine ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Avrupa Birliğiyle stratejik ilişkilerimizin iktidarın kısa vadeli siyasal çıkarlarına heba edildiğine ve iktidarın başarısızlığı yine bir başkasına yüklediğine ilişkin açıklaması

18.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, FETÖ’cülerle iş birliği hâlinde oldukları, yardım ettikleri, ByLock’ta kayıtlarının olduğu iddia edilen AKP’li milletvekilleri hakkında bir soruşturma yapılıp yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

19.- Sinop Milletvekili Barış Karadeniz’in, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının tüm milletimize barış ve huzur getirmesini dilediğine ve Artvin Cerattepe’yle ilgili Rize İdare Mahkemesinin aldığı iptal kararının bilirkişi raporu esas alınarak reddedildiğine ilişkin açıklaması

20.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, Öğretmen atamaları için yapılan mülakatlarda sorulan sorulara ilişkin açıklaması

21.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Hükûmetin çiftçiye sahip çıkması ve mağduriyetlerini gidermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, Gülen Cemaati’ni destekleyen siyasi sorumlulara yönelik AKP içinde hiçbir girişimde bulunulmadığına ilişkin açıklaması

23.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, ceza infaz memurlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

24.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Hükûmetten, Suriye’den pamuk ithal edilmesiyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

25.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, kanun hükmünde kararnameyle kapatılan radyo ve televizyon kanallarına ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının hayırlı olmasını dilediğine, milletvekilleri olarak demokrasi dışı her arayışa karşı durmaları gerektiğine ve muharrem ayını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

27.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Kerbelâ katliamının 1336’ncı yıl dönümüne, kanun hükmünde kararnamelerle seçilmişlerin iradesinin yok sayılmasını kınadığına, emekçilere yönelik baskı ve kıyım politikasına son verilmesi gerektiğine ve basın-yayın kuruluşlarına yapılan kıyımı kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılında halk için yasaların yapılabileceği bir dönem geçirmeyi ümit ettiğine, muharrem ayına, Dünya Hayvanları Koruma Günü’ne, Dünya Çocuk Günü’ne ve Dünya Mimarlık Günü’ne ilişkin açıklaması

29.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının hayırlı olmasını dilediğine,15 Temmuzun farklılıklarımız kadar ortaklıklarımızın da ne kadar önemli ve hayati olduğunu gösterdiğine, hicri yılbaşını kutladığına ve muharrem ayını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak için kurulmuş komisyonda her partiye uygun şekilde bir temsiliyetin verildiği bir başkanlık divanının oluşması gerektiğine ilişkin açıklaması

31.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile Oturum Başkanı Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş’ın Mecliste kanun hükmünde kararnamelerin hukuka uygunluğunu denetleyecek bir komisyon oluşturulacağıyla ilgili basına yansıyan açıklamalarına ilişkin açıklaması

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın sözlü sorulara verdiği cevap konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, 2016 yılının turizm için vahim geçtiğine ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın turizmin farkında olması gerektiğine ilişkin açıklaması

40.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın, turizm sektörünün sorunlarına ilişkin açıklaması

41.- Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın, Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız ile Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, (10/276, 277, 278, 279) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuru

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil eden İzmir Milletvekili İbrahim Mustafa Turhan’ın üyelikten istifası üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 12’nci maddesi uyarınca Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun’un üyeliğinin Başkanlık Divanınca uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/835)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18/8/2016 tarih ve 20 sayılı Kararı’yla Afganistan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/836)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18/8/2016 tarih ve 20 sayılı Kararı’yla Kanada-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/837)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, ABD’nin Başkenti Washington’da 3-6 Ekim 2016 tarihlerinde düzenlenecek olan Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun Parlamenterler Ağı yıllık toplantısına Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhan’ın katılmasına ilişkin tezkeresi (3/838)

5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ve Parlamenter Meclisin Sosyal İşler, Sağlık ve Sürdürülebilir Kalkınma Komitesi tarafından Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi Komitesi toplantısı çerçevesinde 28 Ekim 2016 tarihinde Paris’te “Çocuk ve Gençlerin Sosyal, Yasal ve Ekonomik Olarak Korunması Hakkı” konulu parlamenter seminere Kütahya Milletvekili Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Vural Kavuncu’nun katılmasına ilişkin tezkeresi (3/839)

6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Slovakya Dönem Başkanlığında 16-18 Ekim 2016 tarihlerinde Slovakya’nın başkenti Bratislava’da “Avrupa Birliği İçinde İstikrar, Ekonomik Koordinasyon ve Yönetişim” konulu parlamentolar arası konferansa katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/840)

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 22 milletvekilinin, başta kamyoncu esnafı olmak üzere kara taşımacılığı sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/309)

2.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ve 27 milletvekilinin, demir çelik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/310)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 24 milletvekilinin, Maraş katliamının arkasındaki gerçeklerin araştırılarak devlet arşivlerindeki belgelerin kamuoyuyla paylaşılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/311)

D) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, (2/131) esas numaralı Basın Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/56)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve arkadaşları tarafından, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL kapsamında 15 vakıf yükseköğretim kurumunda kayıtlı öğrenciler ile akademik personel ve çalışanların uğradıkları mağduriyetin araştırılması amacıyla 12/8/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Ekim 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 4 Ekim 2016 Salı günü ve 11 Ekim 2016 Salı günkü birleşimlerinde diğer denetim konularının görüşülmeyerek bir saat süreyle sözlü soruların görüşülmesine ve sözlü soruların görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliklerine üye seçiminin 5 Ekim 2016 Çarşamba günkü gündeminin “Seçim” kısmına alınmasına ve seçimlerin aynı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un, memur maaşları ile aile yardımı ödeneğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/13) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, özel tiyatrolara yönelik desteklere ilişkin sözlü soru önergesi (6/109) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, seyahat acentalarının münhasır hizmetlerinde uygulanan vergi oranına ilişkin sözlü soru önergesi (6/128) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

4.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın'ın, Antalya'nın Kumluca ilçesinin Adrasan beldesinde bulunan ve doğal sit alanı olan bir köye ilişkin sözlü soru önergesi (6/134) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de bulunan bir bölgenin sit alanı ilan edilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/152) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde kent merkezindeki tarihi yapıların korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/154) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de bulunan bazı tarihî yapılarla ilgili hazırlanan bir projeye ilişkin sözlü soru önergesi (6/155) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesinde Sokak Sağlıklaştırma Projesi kapsamında yürütülen çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/156) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

9.-  Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde Müzesi'ni ziyaret eden yabancı turist sayısının düşüklüğüne ilişkin sözlü soru önergesi (6/157) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de düzenlenen bir festivale Bakanlığın destek vermemesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/172) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

11.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, Trabzon'da müzecilik alanında yürütülen çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/180) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ve Nevşehir illerinin yemek kültürlerinin korunması adına yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/202) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'deki tarihî manastırlarla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/203) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesindeki bir kütüphaneden alındığı iddia edilen Osmanlı dönemine ait el yazması kitaplara ilişkin sözlü soru önergesi (6/204) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesindeki Hitit Kaya Anıtı'nın korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanı'ndan sözlü soru önergesi (6/270) Cevaplanmadı

16.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Bakanlığın Şanlıurfa iline yönelik yatırım ve harcamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/298) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

17.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, Bakanlar Kurulunun seyahat acentalarının desteklenmesi ile ilgili kararına Balıkesir Koca Seyit Havalimanının dahil edilmemesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/311) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

18.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin merkez ve Bor ilçelerinde koruma altındaki tarihî yapıların durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/403) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

19.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Kemerhisar beldesinde bilimsel kazı çalışmaları yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/408) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

20.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Aktaş Kasabası'ndaki Helena Kilisesi'nin ziyarete açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/409) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

21.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Bakanlığın Konya iline yönelik yatırım ve harcamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/416) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

22.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Bakanlığın Bursa iline yönelik yatırım ve harcamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/417) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

23.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, 2015 yılında Bakanlık bütçesinden yayımlanan kitaplara ilişkin sözlü soru önergesi (6/440) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

24.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, antik duvar resimleri bulunan mağaralara ilişkin sözlü soru önergesi (6/446) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

25.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, 2015-2016 yıllarında özel tiyatrolara ve filmlere yapılan yardımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/461) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

26.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesindeki bir vadinin turizme kazandırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/466) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

27.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Bolkar Dağları’ndaki göllerin turizme kazandırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/467) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

28.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Bolkar Dağları’na telesiyej kurulması çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/480) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

29.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilindeki antik bir yerleşmenin kurtarılması çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/492) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

30.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Balcı Köyü'ndeki bir kestane ağacının tesciline ilişkin sözlü soru önergesi (6/493) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

31.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesinde bulunan tarihî bir alanın korunmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/509) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

 

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Türkiye hakkında açıkladıkları raporlara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/7220)

 

 

4 Ekim 2016 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan PURÇU (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını ve hicri yıl ile muharrem ayının huzur ve bereket getirmesini dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 15-16 Temmuz millî demokratik halk devrimini gerçekleştiren bu halk bize en büyük gücün kendisi olduğunu bir kez daha gösterdi. İnanıyorum ki bu gücün Gazi Meclisteki temsilcileri olan bizler yeni yasama yılında yaptığımız tüm çalışmalarda bu gerçeği unutmayacağız. Bu yasama yılında yapacağımız her çalışmanın ülkemiz yararına olacağına inanıyorum. Dilerim ki bu yasama yılında çalışmalarımız esnasında birbirimizle olan davranışlarımız iyi niyet ve samimiyet duyguları üzerine kurulur.

Bu bağlamda, 26’ncı Dönemin İkinci Yasama Yılının ülkemiz, milletimiz ve hepimiz için hayırlı olmasını diliyorum; sağlıklı ve başarılarla dolu bir yasama yılı geçirmenizi temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Meclisimizin ilk Başkanı, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Meclisimize başkanlık etmiş, üye olarak bulunmuş bütün siyaset adamlarımızı, şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, hicri yılın ve muharrem ayının ülkemize, devletimize ve milletimize huzur ve bereket getirmesini diliyorum.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Yeni yasama yılının ilk gündem dışı konuşmasını hicri yılbaşı ve muharrem ayıyla ilgili söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’a vermekteyim.

Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, hicri yılbaşı ve muharrem ayına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, 1438’inci hicri yılbaşı ehlibeyte, Alevilere, Caferilere, Şiilere, ehlisünnet vel cemaate kutlu olsun diyerek sözlerime başlıyorum ve inşallah bu hicri yılbaşı ülkemize, bölgemize ve bütün dünyaya hayırlara vesile olur.

Tabii, bu temennilerin yerine gelebilmesi için madem dinî bir literatür, dinî kavramlar kullanıyoruz; din sahibinin bu muharrem ayının ve hicri yılbaşının selamet, huzur ve ihsanla geçmesinin de şartları yine Kur’an-ı Kerim Azimüşşan'da belirtilmiş. Bakara 217’nci ayette buyuruyor ki: “Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar.”

Ben orayı tekrar etmek istiyorum. Bu hicri yılbaşının ve muharrem ayının huzurlu, bereketli ve ihsan dolu geçmesinin şartlarını Allahuteala ezeli ve ebedi olan Kur'an-ı Azimüşşan'da belirtmiş, Bakara 217’nci ayette demiş ki: “Sana haram aylarda savaşı soruyorlar. De ki: O ayda savaş büyük bir günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyük bir günahtır.” Bu meal Diyanet İşleri Başkanlığının mealidir.

Yine, Tevbe 36’da: “Öyleyse haram aylarda savaşarak nefsinize zulmetmeyiniz.” diye buyurmuş.

Yine Tevbe 5’te, Müslümanlar müşriklerle savaşırken Allahuteala yine Kur'an’ı Kerim’de buyurmuş ki: “Haram aylarda müşriklerle savaşmayınız.” Dolayısıyla, bizim huzurumuzun, bereketimizin, kardeşliğimizin, muhabbetimizin tesisi için bu savaşın, ölümlerin bir an önce durdurulması gerekiyor. Ne büyük bir tevafuktu ki 1 Ekimde Meclis açıldı ve 2 Ekim de muharrem yani hicri yılbaşı ama biz burada barış tezkeresini oylayacağımıza, barışı konuşacağımıza maalesef savaş tezkeresi oylanıp kabul edilmiştir. Bu, az önce okuduğum ayetlere aykırı bir girişimdir. “Yurtta sulh cihanda sulh.” diyenlerin Meclisin daha ilk günü, bismillahı miftahı olan günde yurtta savaş cihanda savaş demesi büyük bir çelişkiydi.

Kolombiya hükûmetini ve FARC gerillalarını da buradan kutlamak istiyorum. Nedenine gelince: Kendileri Hristiyan olduğu hâlde zilhicce ayında -yani yine haram aylarda- ve muharrem ayında savaşı durdurmuşlardır. Her ne kadar referandumda “Hayır.” çıkmışsa da ülkenin başkanı ve yine gerillaların başkanı “Barışı son ana kadar savunmaya devam edeceğiz, barış kazanacak.” demişlerdir.

Muharrem ayı içinde bulunan aşure günleri hepimizin malumudur, tarihin dönüm noktaları aşure günlerinde yaşanmıştır. Hazreti Adem’in tövbesinin kabulü gibi, Hazreti Nuh’un gemisinin Cudi’ye oturması gibi, Hazreti Yakup’un Hazreti Yusuf’a kavuşması gibi ve maalesef, aşurede Hazreti Hüseyin ve 72 arkadaşı da zalim Yezid iktidarı tarafından şehit edilmiştir. Zalim Yezid maalesef kendisinden sonraki zalim iktidarlar için ilham kaynağı olduğu gibi, Hazreti Hüseyin ve 72 arkadaşının şehadeti de mazlumlar için, direniş için bir sembol olmuştur ve o direniş ruhu hâlâ sürmektedir.

Muharrem, Arapçada “hürmete layık” yani “muhterem” anlamına gelmektedir. Bizler bu aya uygun hareket edebilmemiz için kesinlikle şunu yapmamız gerekiyor: Bizim, savaştan barışa hicret etmemiz gerekiyor. Yine bütün tedenniyâtın, geri kalmışlığın sebebi olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aslan, bir dakika daha ek süre veriyorum size.

Buyurun.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - …kin, nefret ve intikam duygularından arınıp terakkiyâtın sebebi olan sulh, selamet, uhuvvet ve muhabbete hicret etmeliyiz. O zaman biz ilahî mesajların da gereğini yerine getirmiş oluruz ve insanlar ölmemiş olacak.

Bakın, Kolombiya’da elli iki yıl sürdü savaş, 220 bin insan hayatını kaybetti. Yani bizde de elli iki yıl mı sürsün? 40 bin insan yetmedi, daha fazla insan mı ölsün? Fırsat bu fırsat, Allah’ın da emirlerini ve uyarılarını dikkate alarak gelin bu muharrem ayında, gelin bu aşure günlerinde iç ve dış barışı tesis edelim; dışarıda, hariçte kullanılması gereken kuvvetimizi biz dâhilde sarf etmeyelim ve -sembolik olarak- kurşunlar yerine biz kalemlerle mücadele edelim ve barışı, sevgiyi temsil eden beyaz gülü de birbirimize hediye edelim.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslan.

Gündem dışı ikinci söz, Şanlıurfa’nın sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’a aittir.

Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Muharrem ayının İslam coğrafyasına huzur, mutluluk, barış, bereket getirmesini diliyorum. Aynı zamanda bu hafta Camiler Haftası. Camiler Haftası olması nedeniyle hem camilerimizin hem de camilerde görev yapan imamlarımızın sorunlarının çözülmesini, bitirilmesini diliyorum.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasiden, insan haklarından, adaletten, eşitlikten ve hukukun üstünlüğünden biraz daha uzaklaşarak yeni yasama yılına girdik. Mevcut tablo ne kadar kötü olsa da aydınlık, çağdaş, laik Türkiye için umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Hukukun herkesin üstünde olduğu demokrasiden ve insan haklarından ödün vermeyeceğiz. Tüm yurttaşlarımızın eşit ve özgür yaşayacağı günlerin habercisi olması dileğiyle yasama yılının hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, dünyanın en eski kenti, medeniyetlerin beşiği ve peygamberler diyarı Şanlıurfa’nın sorunları saymakla, anlatmakla bitmez. Bunları başlıklar şeklinde sayarsak: Sağlığa erişim hakkı, yetersiz doktor, hemşire yetersizliği, hastanelerdeki yatakların yetersizliği, Suriyelilerin ruhsat almadan iş yeri açması nedeniyle Şanlıurfa’da bulunan vatandaşlarımızın vergi ruhsatı aldıkları için haksız rekabete uğraması nedeniyle iş yerlerini kapatma sorunu, uyuşturucuyla mücadele sorunu, fuhuş sorunu, otopark sorunu, içme sularının kirliliği nedeniyle içme suyu sorunu; belediye otobüs duraklarında vatandaşlarımızın, yaşlı, engelli ve hastaların oturabilecekleri bankların bulunmama sorunu; büyükşehir olması nedeniyle gerek İzmir gerek İstanbul gerek Ankara’ya bağlı olan, geçmişte köy olup şu anda mahalleye dönüşen tüm köylerin yolları olduğu hâlde, yolları yapıldığı hâlde, Şanlıurfa’nın köyden mahalleye dönüşen hiçbir köyünün yolu yapılmış değil, aynı zamanda hiçbirinde çöp bidonu yok. Şanlıurfa’da merkezden ilçelere çalışan belediye otobüsü yok. Mesela bugün İstanbul’da çalışıyor, İzmir’de çalışıyor, Ankara’da çalışıyor. Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi neden çalıştıramıyor, neden bundan mahrum ediliyor?

Turizm ve tanıtımla ilgili: Şanlıurfa’nın turizm ve tanıtım açısından yeteri kadar tanıtımı yapılmamakta ve gerçekten çok yetersiz. Uçak biletleri… Şanlıurfa’yı Adıyaman ve Gaziantep’le Diyarbakır’la karşılaştırdığınız zaman fiyatlar daha yüksek, ama Adıyaman, Gaziantep, Diyarbakır’ın uçak bilet fiyatları daha düşük.

Hastanelerin yetersizliğini söyledik, okullar yetersiz. Yeni yapılan cezaevi -cezaevi yapıldı- Hilvan’a yakın. Vatandaşın cezaevine gidip gelebileceği belediye otobüsleri yok değerli arkadaşlar. Bu vatandaş cezaevine nasıl gidecek? Nasıl ziyaretlerini gerçekleştirecek?

Bu anlamda baktığımız zaman, evet, sayarsak, Şanlıurfa Kalesi gerçekten turizmin çekim merkezi. Restorasyon çalışmaları -güya geçmişte karar verilmiş- hâlen başlamış değil.

Aynı zamanda, Şanlıurfa’daki tüm kurumlarda aşiretler egemen. Yani gariban vatandaşın, kimsesi olmayanın Şanlıurfa’daki kurumlara girme şansı gerçekten yetersiz, eğer aşiretlerden birini tanımazsanız, sırtınızı aşiretlere dayamazsanız aç, perişan kalırsınız.

Gerçekten, Şanlıurfa’nın valisi var güya, belediye başkanı var, 9 milletvekili var; bu saydığım sorunlardan hiçbirisi bugüne kadar çözülmedi. Çözüleceğini de zannetmiyorum ben ve burada, gerçekten, 9 Şanlıurfa milletvekilinin şu kürsüde bangır bangır “Bu Urfalıların suyu ne zaman hâlledilecek, hastanesi ne zaman hâlledilecek, yolları ne zaman yapılacak, içme suyu…” Hilvan’ın hâlen içme suyu yok değerli arkadaşlar, baraja 8 kilometre. (CHP sıralarından alkışlar)

Onun için, Şanlıurfalılar bilsinler ki, ne olur, bundan sonra desteklerinizi AKP’den çekin, CHP’ye destek verin. Sizi, onurla, namusla temsil edeceğiz, sizin tüm sorunlarınızı çözeceğiz. Sorunlarınızı çözmezsek bir daha Şanlıurfa’da hiçbir arkadaşımız milletvekili adayı olmayacak. Onun için gelin, bize bu hakkı teslim edin.

Sayın Yürekli bana bakıp gülüyor. Allah rızası için, iki dönemdir burada milletvekilisiniz, bugüne kadar bu Urfa’nın hangi sorununu burada söylediniz? Sadece ne yaptınız; yemin ettiniz, gittiniz, geldiniz. Onun için artık halk burada çözüm istiyor.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa) – Sen niye aday olmuyorsun Urfa’dan?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

Gündem dışı üçüncü söz Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a aittir.

Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1438’inci hicri yılınızı, muharrem ayınızı tebrik ediyor, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı kutluyorum.

İbadethaneler dinlerin vazgeçilmez müesseseleri olup Müslümanların mabetleri de camilerdir. Cami kelimesi “birleştiren, toplayan, bir araya getiren” anlamlarına gelmektedir. Dinî terim olarak da “toplu ibadet edilen yer” demektir. Kur’an ve sünnette cami “mescit” kavramıyla ifade edilmiştir. Mescit “secde edilen yer” demektir. Yeryüzünde ilk yapılan mescit Mekke’deki Mescidi Haram’dır. Peygamberimiz Hazreti Muhammed (SAV)’in ilk yaptığı mescit ise Medine yakınındaki Kuba Mescidi’dir. Daha sonra da Mescidi Nebevi’yi inşa etmiştir.

Kur’an ve sünnette camilerin yapımına, bakımına, temizliğine ve cemaatine çok önem verilmiştir. Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namaz kılıp zekat veren ve sadece Allah’tan korkan kimselerin imar edeceği, Allah için bir mescit bina edene Allah’ın da o kimse için cennette bir köşk bina edeceği; buna mukabil, Allah’ın mescitlerinde Allah’ın adının anılmamasına ve mescitlerin harap olmasına çalışanların en zalim kimseler olduğu bildirilmiştir.

İslam dini insanlığa içtimai olgunluk, yardımlaşma, dayanışma, nezaket, birlik ve beraberlik hasletleri kazandırmayı hedef almıştır. Camiler bu güzel hasletlerin toplu hâlde ve daha güzel bir şekilde öğretildiği birer eğitim merkezidir. Zira Müslümanlar hiçbir fark gözetmeden camide toplanarak aynı ibadetleri yaparlar. Bundan dolayı her mescit ve caminin büyük bir şeref ve fazileti vardır. Bu şerefi göstermek için camilere “Allah’ın evi” denmiştir ve bunlara hürmet edilir.

Değerli milletvekilleri, camilerde icra edilen dinî, kültürel ve sosyal muhtevalı görevlerin yerine getirilmesinde, vatanımızın her köşesinde ve yurt dışında en zor şartlarda bile olsa mesai kavramı tanımadan çalışan, insanlarımızla iç içe yaşayarak dertleriyle dertlenen, aralarında uzlaştırıcı ve bütünleştirici bir tutum sergileyen, sorumluluk bilincini hiçbir zaman kaybetmeyen din görevlilerimizin çok önemli bir payı vardır. İnsanların manevi ve moral değerlere hızla yöneldiği günümüzde din görevlilerimizin sorumlulukları da artmakta olup onlar da bu görevlerini saygı, sevgi, tutarlılık, şuur ve hassasiyet içerisinde yerine getirmektedirler. Bu durum görevde başarılı olmanın, toplumsal huzuru sağlamanın ve korumanın en tabii yolu olduğu kadar aynı zamanda dinimizin öngördüğü bir tebliğ metodudur.

Ülkemizin aydınlık dolu yarınlarının inşasında İslam dininin gerektirdiği davranışları benimseyip sergileyen, misyonuna sahip çıkarak gelişmeler ışığında vizyonunu oluşturan, görevlilik anlayışını gönüllülük anlayışına dönüştürerek çalışan din görevlilerine önemli hizmetler düştüğünü bir kez daha vurguluyor, gayretlerini takdir ve iftiharla izliyor, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı kutluyor, emeği geçenlere minnet, ahirete göçenlere rahmet diliyoruz. Çünkü ülkemiz tarihinde millî mücadele yıllarındaki tablo, cumhuriyetin kuruluşundaki proje ve 15 Temmuz’da darbeciler tarafından tehdit ve darbedilme pahasına ezan okuyarak, sela vererek milletimizi moral ve motive etmeleri din görevlilerimizin toplumdaki sosyal yapılarını ortaya koyma açısından önemli olduğu gibi, bunlar ihtiyaç hâlinde onların başarılarını gösteren belge ve kanıtlardır.

Bu duygularla yeniden 1438’inci hicri yılınızı ve muharrem ayınızı tebrik ediyor, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, alınan karar gereğince, 15 sayın milletvekiline birer dakika yerlerinden söz vermekteydik, ortak kararımız buydu ama grup başkan vekillerinin istemine uygun olarak ve günün özelliğine de sığınarak bugün 25 sayın milletvekiline bulunduğu yerden birer dakika söz vereceğim.

Sırasıyla söz vereceğim sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Aydın, Sayın Özkan, Sayın Akın, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Arık, Sayın Tuncer, Sayın Tanal, Sayın Şimşek, Sayın Özdiş, Sayın Adıgüzel, Sayın Taşkın, Sayın Akbaşoğlu, Sayın Şeker, Sayın Yıldırım, Sayın Yıldırım, Sayın Gürer, Sayın Özdemir, Sayın Arslan, Sayın Karadeniz, Sayın Hakverdi, Sayın Zeybek, Sayın Engin, Sayın Tümer, Sayın Yıldız ve Sayın Toğrul.

Daha sonra grup başkan vekillerine her zaman olduğu gibi yerlerinden söz vereceğim.

Sayın Aydın, sizinle başlıyoruz.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının Meclise başarılar getirmesini temenni ettiğine ve kanun hükmünde kararnameler için 4 partiden oluşan bir komisyon kurulmasını olumlu bir gelişme olarak gördüğüne ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

26’ncı Dönemin İkinci Yasama Yılının tüm Meclisimize başarılar getirmesini temenni ediyorum. Hükûmetin bu dönemde muhalefetin sesine daha fazla kulak vermesinin gerektiğini vurguluyorum.

Dün Hükûmetin açıkladığı KHK için 4 partiden oluşan bir komisyonu da olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Ancak, yine de şüphelerimiz var çünkü geçmişte bunun örnekleri var. Meclis kapanmadan önce muhalefetin itiraz ettiği bazı düzenlemeler uzlaşma sağlanıp torba yasadan çıkarıldığı hâlde KHK yoluyla uygulamaya tekrar kondu. Bu nedenle, Hükûmetin uzlaşma konusunda daha samimi olmasını temenni ediyorum. Bu dönemde uzlaşmanın artırılarak güzel bir çalışma yapılmasını tavsiye ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özkan…

2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Miryokefalon Savaşı’nın 840’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Malazgirt Savaşı’nın rövanşı olan Miryokefalon Savaşı 17 Eylül 1176’da Anadolu Selçuklu ile Bizans haçlı ittifakı arasında, Denizli’mizin Çivril ilçesinin Düzbel mevkisinde gerçekleşmiştir. Miryokefalon Zaferi, haçlı saldırılarının püskürtüldüğü, haçlı dünyasına Anadolu’nun Müslüman Türk hâkimiyetinden çıkarılamayacağının kesin olarak gösterildiği mutlak bir zaferdir. Bu zafer aziz milletimizin vatanı, milleti, devleti için birlik ve beraberlik içerisinde göğsünü siper ederek verdiği mücadelenin en destansı örneklerinden biridir. Aynı şuurla yine haçlı saldırısı olan ve 15 Temmuzda hortlayan hain FETÖ darbe teşebbüsünü aziz milletimiz Miryokefalon Savaşı’nda olduğu gibi püskürtmüş ve tüm dünyaya yeniden milletimizin diz çökmez, boyun eğmez olduğunu göstermiştir.

Bu düşüncelerle şehitlerimizi anıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Akın…

3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, elektriğin maliyeti düşerken halkın ödediği faturada bir düşüş olmadığına ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

EPDK yılbaşından bu yana TETAŞ’ın elektrik dağıtım şirketlerine sattığı elektrik fiyatında 2 kez indirim yaptı. Yapılan bu indirimler halkımızın faturasına yansıtılmadı, dağıtım şirketlerinin direkt kasalarına aktarıldı. Ayrıca yapılan yüzde 10’luk doğal gaz indirimi de elektrik fiyatlarında bir indirim yapılmasını derhâl gerektiriyor çünkü tükettiğimiz elektriğin 2014 yılında yüzde 48’ini, 2015 yılında da yüzde 38’ini doğal gazdan üretmiş durumdayız. İçerisinde bulunduğumuz 2016 yılında da benzer bir durum söz konusu. Ülke olarak elektriğimizin büyük bir bölümünü de doğal gazdan üretiyoruz. Bu nedenle çok az ve yetersiz de olsa doğal gazdaki indirimin, TETAŞ’ın elektrik dağıtım firmalarına verdiği elektrikte yaptığı indirimin elektriğin perakende fiyatlarına da yansıtılması ve halkımızın faturalarında indirime gidilmesi gerekiyor. Halkımıza satılan elektriğin maliyeti düşerken halkımızın ödediği faturada bir düşüş olmuyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanını göreve davet ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akın.

Sayın Kayışoğlu…

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’daki İPEKİŞ Fabrikasının mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına karşın yıkıldığına ve herkesi mahkeme kararlarına saygıya davet ettiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bursa’da 1925 yılında kurulan, cumhuriyetin kazanımlarından olan İPEKİŞ Fabrikasının yerine 250 odalı otel yapılması kararı alınmış ve proje Osmangazi Belediyesi ile Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylanmıştır. Alınan yıkım kararına karşı mahkemeye başvurulmuş, mahkeme tarafından yıkımla ilgili yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. Mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararına rağmen yıkım işlemi gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman kanunun bu kadar dolanıldığı, mahkeme kararlarının yok sayıldığı, mafyavari bir yönetim olmamıştır.

Oldu olacak mahkemeleri KHK’yla kapatın, insanlar bari mahkeme kapılarında sürünmesinler diyorum ve umarım bu son kanun tanımazlığınız olur ve bundan sonra herkesi, tabii özellikle idarecileri hukuka, mahkeme kararlarına saygıya davet ediyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Arık…

5.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının Türk milletine hayırlı olmasını dilediğine ve Lozan Anlaşması’nın tam bağımsız Türkiye için savaşanların imzaladığı bir anlaşma olduğuna ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının Türk milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Türkiye’nin hiç sorunu yokmuş gibi şimdi de Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan Antlaşması’nı tartışmaya başladık. Herkes bilmelidir ki Lozan, bu ülkeyi parsel parsel satanların, İngiliz gemisine binerek vatanından kaçanların değil, yedi düvele karşı tam bağımsız Türkiye için savaşanların imzaladığı bir anlaşmadır. Lozan, Türk milletine karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı sanılmış büyük suikastın sonuçsuz kalmasını sağlayan bir zaferdir. Lozan, kendi iktidarını sağlama almak için “Ne istediler de vermedik.” diyenlerin değil, “Ya istiklal ya ölüm!” diyenlerin imzaladığı bir metindir. Kısacası Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’dir; Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum günüdür.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tuncer…

6.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya Merzifon’da bulunan ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hazine adına tescil edilen FETÖ’ye bağlı Ahi okulları binasının iktisadi ve idari bilimler fakülte binası olarak tahsis edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Sayın Başkan, yaklaşık üç sene önce Amasya ili Merzifon ilçesine iktisadi idari bilimler fakültesi kurulması kararlaştırıldı ve bu karar Resmî Gazete’de yayımlandı. Ancak, bugüne kadar resmiyette kurulan iktisadi idari bilimler fakültesinin fiziken faaliyete geçirilmesi için hiçbir altyapı çalışması yapılmamıştır; binası yoktur, öğrencisi yoktur, öğretmeni yoktur, velhasıl Resmî Gazete’deki ismi haricinde hiçbir şeyi yoktur.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ’ye bağlı okullardan olan ve Merzifon’da faaliyet gösteren Ahi okulları kapatılmış ve binası hazine adına tescil edilmiştir. Merzifon halkı hazine adına tescil edilen okul binasının fakülte binası olarak faaliyete geçirilmesini talep etmiş ancak bu bina imam-hatip lisesi yapılmıştır. Oysa, Merzifon’da yeterli oranda imam-hatip lisesi vardır ama fakültemiz yoktur. Merzifonlunun talebi ise FETÖ’ye bağlıyken hazineye tescil edilen okul binasının fakülte binası olarak tahsis edilmesidir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tanal…

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Hükûmetten cemevleri konusunda bütçe oluşturmasını talep ettiğine ve muharrem ayının 13’üncü gününün tatil yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri -Sayın Başbakan Yardımcısı, konu sizi ilgilendiriyor, istirham edeceğim ben ama- Türkiye’de Kartal Belediyesi, Ataşehir Belediyesi, Maltepe Belediyesi ve Şişli Belediyesi kendi resmî bütçelerine cemevlerinin tüm giderlerini koydular ve aynı zamanda muharrem ayı için de bunu bütçelerine koydular. Netice itibarıyla, Anayasa’mızın hükümleri uyarınca vatandaşlarımızdan eşit bir şekilde, gelirleri doğrultusunda vergi alındığı hâlde cemevleri ve aynı zamanda o inanca sahip olan vatandaşlarımız için herhangi bir hizmet verilmiyor. Bu anlamda, öncelikle Hükûmetin bu konuda bir bütçe oluşturmasını talep ediyorum.

Aynı şekilde, muharrem ayının 13’üncü gününün de tatil yapılması gerekmektedir. Ne açıdan? Gerçekten bir inanç ve on iki günlük bir oruç tutuluyor ve o on iki günlük orucun sonunda yani 13’üncü günün tatil yapılmasının toplumun barış, huzur, bereket açısından, birleştirme gücü açısından yararlı olacağı düşüncesiyle hepinize saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Şimşek…

8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının ve muharrem ayının hayırlı olmasını temenni ettiğine, öğretmen atamalarının KPSS puanına göre yapılması gerektiğine ve Mersin’in Bozyazı ilçesinin Tekeli ve Tekmen Mahallelerine imam atanmasını beklediğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yeni yasama yılının ve muharrem ayının hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Öğretmen atamaları konusunda vatandaşlarımızdan çok sayıda şikâyet almaktayız. Uygulanan mülakat sistemini yanlış buluyoruz. Üniversite mezunu insanların KPSS’ye göre atanmalarını talep ediyoruz. Vatandaşlarımız mülakatı torpil olarak anlıyorlar, torpili olmayanın öğretmen olamayacağına inanıyorlar. İnsanların güvenlik soruşturmalarının yapılarak KPSS puanına göre atamalarının yapılmasını bekliyoruz.

Sayın Başbakan Yardımcım, bu hafta Camiler Haftası. Mersin’in Bozyazı ilçesinde Tekeli ve Tekmen’de, belediyelik olan, kapanan belediyelerimizden olan bu yerlerdeki merkez camilerinde bir buçuk yıldır imam yoktur. Konuyu Diyanet İşleri Başkanına aktarmamıza rağmen henüz bir çözüm üretilmemiştir. Acilen Bozyazı’nın Tekeli ve Tekmen Mahallelerine de -Camiler Haftası bu hafta- imam atanmasını bekliyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özdiş…

9.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Öğretmen atamaları için yapılan mülakatlarda sorulan sorulara ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Muhammet Can Çukurova Üniversitesi PDR mezunu. Geçtiğimiz günlerde Adana’da öğretmenlik için mülakata giriyor, KPSS sınavından 80 puan almış durumda. İki soru soruluyor; sorulardan birine cevap veriyor, ikinci soruya tam cevap verip bitirmek üzereyken komisyon üyelerinden biri “Oruç tutuyor musun?” diye bir soru soruyor “Hayır, tutmuyorum.” diyor arkadaşımız; aynı biçimiyle komisyonun tavrı değişiyor. Bu arkadaşımız mülakattan 45 puan alıyor.

Ben ilgili bakana şimdi burada soruyorum: Bu bir ölçü müdür? Oruç tutmak mülakatta sınavı kazanmanın ölçüsü müdür? Değilse bunun sorumlularından acele olarak hesap sorulmasını, bu ve benzer durumda olan arkadaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Adıgüzel…

10.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, muharrem ayının huzur ve barış getirmesini dilediğine ve TÜBİTAK’ın yurt içi yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin burs ödemelerinin ne zaman yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Muharrem ayının huzur ve barış getirmesini diliyorum.

TÜBİTAK tarafından 28 Temmuz tarihinde yapılan açıklamada, yurt içi yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin burs ödemelerinin durdurulduğu açıklanmıştı. Aradan geçen iki aya rağmen burs ödemelerine ne zaman tekrar başlanacağına dair resmî bir açıklama yapılmadı.

Konuyla ilgili olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanına soru önergesi verdik ama şu ana kadar herhangi bir cevap alamadık. Her ne kadar Bakan 8 Eylülde TÜBİTAK burslarının ödenmeye başlanacağını açıklasa da bizimle iletişime geçen onlarca öğrenci burslarını alamadıklarını ifade ederek Bakanı yalanlamaktadır. 15 Temmuz bahanesiyle alınan bu karar, aldıkları bursla geçimlerini sağlayan ve akademik çalışmalarına devam eden binlerce öğrenciyi mağdur etmektedir.

Ben Hükûmete sormak istiyorum: Binlerce TÜBİTAK mağdurunun sorununa çözüm bulmak adına bir adım atmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Taşkın…

11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının ve muharrem ayının hayırlı olmasını temenni ettiğine, 15 Temmuz şehitleri ile tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ve milletvekillerinin Yenikapı ruhunu Meclis çalışmalarında da göstermeleri gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye Büyük Millet Meclisi 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının ve Muharrem ayının devletimiz, milletimiz ve bütün gönül coğrafyamız için hayırlı olmasını temenni ediyorum.

26’ncı Dönem milletvekilleri olarak 15 Temmuzda Anadolu’daki bin yıllık tarihimiz içerisinde uğradığımız en büyük ihanet senaryosunun FETÖ’cü teröristler tarafından sahnelendiğine şahit olduk. Gazi Meclisimiz tarihinde ilk defa bombalandı. Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir kahramanlık örneği gösteren aziz milletimiz, ihanet kalkışmasına ve işgal girişimine karşı canı pahasına büyük bir zafer kazanarak istiklaline ve istikbaline sahip çıktı; şehitlerimiz, gazilerimiz oldu. Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimize ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize minnet ve şükranlarımı sunuyorum.

Bu yeni yasama yılında tüm siyasi partilerin milletvekilleri olarak 15 Temmuz sonrası oluşan Yenikapı ruhunu Meclis çalışmalarında da göstermemiz gerektiğini düşünüyorum.

Genel Kurula saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Akbaşoğlu…

12.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, hicri yılbaşı ile 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının herkese barış, huzur ve mutluluk getirmesini niyaz ettiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

1438’inci hicri yılbaşımızın ve yeni yasama yılının Çankırılı hemşehrilerimize, aziz ve asil milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa barış, huzur, refah ve mutluluklar getirmesini Yüce Rabb’imden niyaz ediyorum. Rabb’im, 15 Temmuzda gerçekleştirilen uluslararası operasyonu boşa çıkardığı gibi, tüm mazlumlara karşı oynanan oyunları da bertaraf etmeyi gazi milletimize ihsan ve nasip etsin.

Milletin vekilleri olarak bu tarihî sorumluluğumuzun bilinci içinde, yeniden büyük Türkiye'nin öncülüğünde adil ve merhametli bir dünyayı kurmak için hep birlikte çalışmalıyız diyor, bu duygu ve düşüncelerle yeni hicri yılınızı tebrik ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Şeker…

13.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, Mecliste yapacağı kapatılan radyo ve televizyonlarla ilgili basın açıklamasının engellediğine ilişkin açıklaması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; televizyonlar, biliyorsunuz, kapatılıyor son günlerde. Türkü Radyo, Yön Radyo kapatıldı. Özgür Radyo şu anda özgür yayın yapamıyor, biraz önce görevliler orayı da kapattılar.

Bugün Mecliste konuklarla birlikte bir basın açıklaması yapacaktım, bir engellemeyle karşılaştım. Hâlbuki, Türkiye Büyük Millet Meclisi idare amirleri toplantı sonuç raporunda “Halkla ilişkiler binasında yeni bir yer hazırlanana kadar konuklarıyla Millet Meclisi basın odasında basın açıklaması yapabilir.” diyor. Buna rağmen, konuklarımız çıkarılmaya çalışıldı ve zorla orada açıklama yapabildik.

Milletin Meclisinden milleti niye çıkarıyorsunuz, milleti niye içeri almaktan korkuyorsunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin sorunlarının konuşulup çözüm üretileceği yerdir. “Millet baş tacı.” dedik ama milleti içeri sokmuyoruz. Bize kapının önünü, Dikmen kapıyı gösteriyorlar. Bu ayıba bir an önce son verilmesi gerekiyor.

12 Eylülde 8 gazete kapatılmıştı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bahsettiğiniz konuyla ilgileneceğim, arkadaşlardan bilgi alacağım.

Sayın Behçet Yıldırım…

14.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, kanun hükmünde kararnameyle alınan muhalif televizyon ve radyo kanallarının kapatılması kararını kınadığına ve protesto ettiğine ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

“OHAL’i kaldırdık.” diye övünen bu iktidar, bugün ülkeyi Millî Güvenlik Kurulu, OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle yönetmeye çalışıyor. Geçen hafta Millî Güvenlik Kurulu tavsiyesiyle OHAL uzatılıyor, aynı gün 20 demokrat, muhalif televizyon ve radyo kanalına karartma, susturma ve mühürleme yoluyla ağır bir darbe vuruldu. Azadi TV, Denge TV, Hayatın Sesi TV, Jiyan TV, TV10, Van TV, Zarok TV, İMC TV, Ses, Dünya, Yön Radyo gibi Kürtlerin, Alevilerin, demokratların televizyon ve radyo kanalları Başbakanlık kararnamesiyle TÜRKSAT uydusundan atılarak karartıldı. Bu yetmezmiş gibi, bu kurumların sermaye ve mal varlıklarına el konuldu. Bu, tam anlamıyla bir yok etme girişimidir. Bu hukuksuz kararı ve uygulamayı kınıyor ve protesto ediyorum. Başta Basın Konseyi ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere tüm basın-yayın kurumlarını bu haksız, hukuksuz uygulamaların geri alınması için her türlü hukuki girişimde bulunmaya çağırıyorum. Zarok TV’den bile korkan bu iktidar ne kadar sürebilir?

BAŞKAN – Sayın Hurşit Yıldırım…

15.- İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırım’ın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının hayırlı olmasını dilediğine ve tüm terör örgütlerine karşı mücadelenin kararlı bir şekilde devam ettirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yeni yasama yılının hepimize hayırlı olmasını, milletimiz adına alacağımız kararların yararlı olmasını temenni ediyorum. 15 Temmuz hain FETÖ terör örgütünün darbe girişimine karşı millî bir duruş sergileyen siyaset kurumunun aziz milletimize can, şükran ve minnet borcu bulunmaktadır. Hepimiz, 2023 hedefleri için yıldırım hızıyla çalışmalı, Meclis çalışmalarını ve yasa çalışmalarını yavaşlatan mevcut İç Tüzük’ün değişmesi ve milletimizin beklentisi olan yeni anayasa için de beraber hareket etmeliyiz. Milletimizin 15 Temmuz ve sonrasındaki sahada ve sokakta birlikteliğini ve Yenikapı ruhunu hep beraber siyasiler olarak bizler de devam ettirmeli, millî ve yerli ruhumuzu korumalıyız.

FETÖ’yle birlikte PKK, PYD, YPG, DEAŞ ve tüm terör örgütlerine karşı mücadelemizi en kararlı şekilde devam ettirmeliyiz. Ülkemizi sosyal ve ekonomik alanlarda geleceğe hazırlamalıyız. Bu konularda en büyük görev Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun kıymetli üyelerine düşmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) – Yeni yasama yılımızın da hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Gürer…

16.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Hükûmetin emekçilerin ve yoksulların sorunlarına çözüm üretmesi gerektiğine ve muharrem yasının kardeşlik ve birliğimizi pekiştirmesini dilediğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemizde işsizlik ve yoksulluk giderek yaygınlaşmaktadır. Varlıklı ile yoksullar arasındaki gelir oranı yoksullar aleyhine bozulmaktadır. Hükûmet işçilere, emeklilere, esnafa vaatte bulunmakta ancak verilen sözler yerine gelmemektedir. 700 bini aşkın taşeron işçisi kadro beklemektedir. “Taşeron çalışanları üç ayda kadroya alacağız.” sözü hâlâ boşluktadır. 4/C’lilerin sorunları çözümlenmemiştir. Şeker fabrikasında asıl işi yapan kadrosuzların kadro sorunu çözümlenmemiştir. Emekliliklerde yaşa takılanlar emekliliği hak etmiş ama emekli olamamaktadır. İşçiler uluslararası çalışma normlarında haklar beklemektedir. İşçiler sendikasız kılınmaktadır. Hükûmet, emekçilerin, yoksulların sorunlarına söz vermek değil, çözüm üretmelidir.

Muharrem yasının da kardeşlik ve birliğimizi pekiştirmesini diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özdemir...

17.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Avrupa Birliğiyle stratejik ilişkilerimizin iktidarın kısa vadeli siyasal çıkarlarına heba edildiğine ve iktidarın başarısızlığı yine bir başkasına yüklediğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu yasama yılında da ülkemizin ve halkımızın tüm sorunlarının bu yüce Meclis çatısı altında çözümü için çalışmaya devam edeceğiz.

Evet, 3 Ekimde Avrupa Birliğiyle müzakere sürecinin başlangıcının 11’inci yılı oldu. Bu iktidar döneminde on bir yılda sadece 14 başlıkta müzakerelere devam eden ve Avrupa Birliği tarihinde en başarısız ülke olduk. Bu dönemde yayımlanan bütün ilerleme raporlarında tespit edildiği gibi temel Avrupa değerleri ve en önemlisi kendi Anayasa’mızın temeli olan hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, insan hakları ve ifade özgürlükleri gibi temel değerlerden hızla uzaklaşmaktayız. Avrupa Birliğiyle stratejik ilişkilerimizin bu iktidar dönemlerinin kısa vadeli siyasal çıkarlarına heba edildiği ve iktidarın başarısızlığını yine bir başkasına yükleme yöntemiyle karşı karşıyayız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Arslan...

18.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, FETÖ’cülerle iş birliği hâlinde oldukları, yardım ettikleri, ByLock’ta kayıtlarının olduğu iddia edilen AKP’li milletvekilleri hakkında bir soruşturma yapılıp yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına soruyorum: 15 Temmuz darbe girişimini FETÖ’cülerin yaptığı kesinleşmiş olması nedeniyle FETÖ’cüler hakkında ve her alanda soruşturmalar yapılmış, kamu görevlileri açığa alınmış, birçoğu hakkında ihraç kararı verilmiş, birçok kamu görevlileri de siviller de tutuklanmıştır. Durum böyle olmasına rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan AKP’li bazı vekil arkadaşların da FETÖ’cülerle iş birliği hâlinde oldukları, yardım ettikleri, ByLock’la kayıtlarının olduğu iddia edilmektedir. Bu durumda olan vekiller hakkında bir soruşturma yapıldı mı? Yapılanlar hakkında ne tür işlem yapıldı? Yapılmadıysa neden yapılmadı? FETÖ terör örgütünün siyasi ayağı Türkiye Büyük Millet Meclisinde ne zaman temizlenecek? Bunları öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Karadeniz...

19.- Sinop Milletvekili Barış Karadeniz’in, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının tüm milletimize barış ve huzur getirmesini dilediğine ve Artvin Cerattepe’yle ilgili Rize İdare Mahkemesinin aldığı iptal kararının bilirkişi raporu esas alınarak reddedildiğine ilişkin açıklaması

BARIŞ KARADENİZ (Sinop) – Teşekkürler Sayın Başkan.

26’ncı Dönem 2’nci Yasama Yılının tüm milletimize barış ve huzur getirmesini diliyorum.

Artvin Cerattepe için 2014’te Rize İdare Mahkemesi “Planlanan maden faaliyetlerinin hayata geçirilmesinin Artvin ilini sakinleri açısından yaşam alanı olmaktan çıkarır.” diye iptal kararı aldı. Aynı mahkeme, aynı proje için, bu kez Cerattepe maden projesini her yönden olumlu bulan skandal bilirkişi raporunu esas aldı ve bu kez iptal kararını reddetti. Kararın bir yerlerden zorla aldırıldığını düşünüyoruz.

Yaşam değerlerimizle birlikte doğa ve çevre değerlerimizi yok etmek isteyenlere karşı daha iyi bir dünyayı tasarlamak için, özgürlük, demokrasi, barış ve temiz bir doğa mücadelesini sürdürme kararlılığındayız. Cerattepe’de kazanan rant olmayacaktır, Cerattepe’de kazanan Artvin halkı olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Hakverdi…

20.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, Öğretmen atamaları için yapılan mülakatlarda sorulan sorulara ilişkin açıklaması

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Gezi olayları hakkında ne düşünüyorsunuz?”, “Gezi olaylarına katıldınız mı?”, “‘Reis’ denilince sizin aklınıza kim geliyor?”

BAŞKAN – Bana mı soruyorsunuz bunları?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – “Doğuya atandın -oranın farklı bir kültürü var- millet cumaya gitti, sen ne yaparsın?”, “Yılbaşında kutlama yaptın mı?”, “Tarık Akan hakkında ne düşünüyorsun?”, “Hangi gazetenin köşe yazılarını takip ediyorsunuz?”, “Oruç tutuyor musun?”, “‘Sayın Öcalan’ ifadesi hakkında ne düşünüyorsunuz?”

Şimdi, bu sorularla öğretmen belirleyenlere ben de bir iki soru sormak istiyorum: Sizin ahlakınız var mı, sizin Allah’ınız var mı? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Zeybek…

21.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Hükûmetin çiftçiye sahip çıkması ve mağduriyetlerini gidermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Samsun Bafra, Çarşamba, Terme, Alaçam, Tekkeköy ilçelerinde gelir kaynaklarının büyük bir kısmını oluşturan, ülkemizin diğer bölgelerinde de çok zor koşullarda üretimi yapılan çeltiğin taban fiyatının açıklanmaması, çeltiğin 1 ton fiyatı olarak 1.000 TL ile 1.500 TL’den işlem görmesi çiftçimizin mağdur edilmesine neden olmaktadır.

Ülkemizin genelinde 1 ton patatesin ortalama fiyatı 300 TL, 1 ton soğanın ortalama fiyatı 350 TL olarak işlem görmektedir.

Hükûmete sesleniyoruz: Üretim yapan çiftçimizin ürünlerinin tarlada bırakılmaması… Vicdanınız var ise, ülkeyi yöneten Hükûmet olarak üretici, çiftçiye sahip çıkın, mağduriyetlerini giderin ve destekleyin diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Engin…

22.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, Gülen Cemaati’ni destekleyen siyasi sorumlulara yönelik AKP içinde hiçbir girişimde bulunulmadığına ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Darbe girişiminin hemen ardından Genel Kurulda yaptığım konuşmada, AKP Hükûmetinden Gülen Cemaati’nin neleri istediğini ve nelerin verildiğini dürüstçe açıklaması talebinde bulunmuştum. Aradan geçen iki buçuk aylık sürede AKP ve Gülen Cemaati arasında yıllarca siyasi ve ekonomik alanda yapılan iş birliği ve dayanışmanın niteliği ve sağlanan imtiyazların boyutlarıyla ilgili hiçbir açıklama yapılmadı. Görevden alınıp tutuklanan binlerce kamu personelinin devlette nasıl ve hangi referanslarla kadrolaştıkları, yurt içi ve yurt dışındaki Gülen Cemaati okullarına ne tür desteklerin verildiği hâlâ belirsizliğini koruyor. On dört yıldır ülkemizi tek başına yöneten AKP içinde Gülen Cemaati’ni destekleyen siyasi sorumlulara yönelik de hâlâ hiçbir girişimde bulunulmamış olması ayrıca düşündürücüdür.

AKP Hükûmeti eğer FETÖ’yle sözde değil özde mücadele etmek istiyorsa yaptığı hatalarla yüzleşmeli ve bu hataların faturasını vatandaşlarımız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tümer…

23.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, ceza infaz memurlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, ceza infaz memurlarının yaptıkları iş polis ve jandarmaya eş olsa da özlük hakları oldukça yetersizdir. Örneğin, bir sendikal hakları dahi yoktur. Güvenlik sınıfı olarak değerlendirilmelerine karşın güvenlik hizmetleri sınıfı yerine genel idari hizmetler sınıfında yer almaktadırlar. Adalet ve yargı birimlerinde çalışan personel aylık elli saat fazla çalışma ücretinden yararlanırken ceza infaz kurumundakiler bu haktan yararlanamamaktadırlar. Oysa, personel yirmi dört saat esası üzerinden çalışmakta, ziyadesiyle fazla mesai ücretini hak etmektedirler. Batı Avrupa ülkelerinde aynı hizmeti görenler “cezaevi polisi” adıyla anılırken kapalı ortamlarda âdeta dışlanan ceza infaz memurları mesai hakkı, fiilî hizmet zammı, maaş ve sosyal haklarda haklı olarak iyileştirmeler beklemektedirler. Cezaevlerinin kapasitelerinin çok üzerinde tutuklu ve hükümlü barındırdığı bugünlerde ayrıca servis ve lojman imkânları ve emekliliklerinde silah taşıma ruhsatları edinme hakkından yararlanmaları gerekmektedir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yıldız…

24.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Hükûmetten, Suriye’den pamuk ithal edilmesiyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Pamuk hasadı başladı biliyorsunuz. Aydın Türkiye'nin ikinci büyük ovası. Pamuk hasadı başladığında pamuk 5 lira 80 kuruştu. Aradan on gün geçti, ne hikmetse Hükûmet yandaş 2 tane firmaya pamuk ithal belgesini verdi. Bu 2 firma da Suriye’den pamuk ithal ediyor ama Suriye’deki pamuğun hangi örgüte ait olduğunu da tabii ki bilmiyoruz. Bu vesileyle, aracılar bunu kullanarak, para babaları da şu an çiftçilerdeki mevcut pamuğun fiyatını 4 lira 70 kuruş, 4 lira 60 kuruşlara kadar düşürdüler. Tarım Bakanı veya Başbakan Yardımcısı bununla ilgili bir araştırma yapacak mı veya bu 2 firma ne şekilde bu pamuğu ithal etmek için bu yetkiyi sizden aldı? Bunlarla ilgili bilgi istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Toğrul…

25.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, kanun hükmünde kararnameyle kapatılan radyo ve televizyon kanallarına ilişkin açıklaması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, daha önce çıkarılmış olan bir kanun hükmünde kararname çerçevesinde, birkaç gün önce 23 yayın kuruluşunun kapatıldığını öğrendik. Bir soru üzerine Sayın Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş bu kanalların durumunun RTÜK’ten gelecek olan rapora göre tekrar değerlendirileceğini söyledi ama dün bu televizyonların mülkiyetine de el konularak karartıldı. Daha da ötesi, Zarok TV sadece Kürtçe çizgi film yayınlayan bir kanal, hangi gerekçeyle kapatıldı, bunu gerçekten merak ediyoruz. Acaba Şirin Baba’nın Gargamel’e karşı mücadele yöntemlerini Kürt çocukları öğrenir diye mi kapattılar? Sayın Bakana da buradan soruyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim sayın milletvekilleri.

Şimdi, söz talebinde bulunan sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

İlk olarak, Sayın Akçay, söz sizde.

Süreniz iki dakika.

Buyurun.

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının hayırlı olmasını dilediğine, milletvekilleri olarak demokrasi dışı her arayışa karşı durmaları gerektiğine ve muharrem ayını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

26’ncı Dönemin İkinci Yasama Yılına başladık; ülkemize, milletimize ve Meclisimize hayırlı uğurlu olsun.

Ülkemizin çok sıkıntılı süreçlerden geçtiği bir dönemde hepimiz tarihî bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Yeni yasama yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapacağımız çalışmalar, ülkemizin geleceği bakımından büyük önem taşımaktadır. Başta terörle mücadele olmak üzere, demokrasi, hukuk ve adalet içinde çalışan bir yönetim, refah içinde ve kalkınmış bir ülke en önemli amacımızdır.

Bu çerçevede tüm partileri, tüm milletvekili arkadaşlarımıza konjonktürel değil, ilkesel bir duruş göstermemiz gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Nasıl ki 15 Temmuz akşamı darbe girişimine hep beraber karşı durduysak, demokrasi dışı her arayışa da fiilî durum yaratma gayretlerine ve her türlü oldubittiye ve iç savaş kışkırtmalarına hep birlikte karşı durmamız gerekmektedir. Polemikler, tartışmalar, kamplaşmalar, kutuplaşmalar millet ve devlet hayatına zarar vermektedir. Bizler yüce Mecliste bulunan bütün siyasi partiler olarak, önce her türlü siyasi çıkar ve kaygıyı bir tarafa bırakarak “önce ülkem ve milletim” ilkesine uymamız gerekmektedir.

2 Ekim Pazar günü muharrem ayının başlangıcıydı. Muharrem ayı hüzün ve matem ayıdır; muharrem ayı hak ve adalete tutkun olanların, zulme baş eğmeyenlerin meşalesidir. Bu ayın 10’uncu gününde Kerbela şehitlerini anacağız. Kerbela’da Hazreti Peygamberimiz’in “Benim dünyadaki çiçeğim.” dediği Hazreti Hüseyin ve ehlibeyte mensup 70 masum insan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek sürenizi veriyorum bir dakika.

Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - …zulüm karşısında eğilmeyen mazlumların cesaret abidesi olmuştur.

Bu vesileyle, şehitlerin serdarı Hazreti Hüseyin Efendimiz’i, Kerbela şehitlerini ve bugüne kadar hak, hakikat, adalet, ahlak, erdem ve fazilet için, izzet ve şeref için can veren bütün şühedayı rahmet, minnet, şükran ve saygıyla anıyorum ve muharrem ayını tebrik ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Demirel, buyurun.

27.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, Kerbelâ katliamının 1336’ncı yıl dönümüne, kanun hükmünde kararnamelerle seçilmişlerin iradesinin yok sayılmasını kınadığına, emekçilere yönelik baskı ve kıyım politikasına son verilmesi gerektiğine ve basın-yayın kuruluşlarına yapılan kıyımı kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılına başlarken, ne yazık ki bu yasama yılının ilk başladığı günde bir savaş tezkeresiyle başlamış olduk. Oysaki barış, özgürlük ve demokrasi adına başlanmış bir yeni dönem olmasını umuyorduk.

Sizin de bildiğiniz gibi, muharrem orucunun başlamasıyla birlikte Aleviler, Kerbela katliamının yıl dönümünde, bin üç yüz otuz altı yıldır kesintisiz bir şekilde, o günün acısıyla gözyaşı dökerek ve o günün direnişini selamlayarak anmaktadırlar. Ben de onları saygıyla bir kez daha anıyorum.

Bu süreç içerisinde, yaşadığımız, Meclisin tatile girdiği bir aylık dönemde, ne yazık ki ülke, öncesi ve sonrasında da çok ağır süreçler yaşadı. Özelde, olağanüstü hâlle birlikte kanun hükmünde kararnamelerle ülke yönetilmeye çalışıldı. Bu bir aylık süreçte Parlamentonun diskalifiye edildiği bir darbe süreciyle birlikte, ikinci bir darbeyle de seçilmişlerin iradesinin yok sayıldığı, özelde, yerellerde belediyelere kayyum atamasıyla başlayan ve seçilmişlerin iradesini gasbeden bir anlayışı bir kez daha buradan kınamak istiyorum. Çünkü yerel irade, yerel demokrasi olmadığı sürece hiçbir zaman o ülkede demokrasiden bahsedemeyiz. Bunun altını çizerek başlamak istiyorum.

Atanan kayyumların da özelde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek bir dakikalık sürenizi veriyorum Sayın Demirel, tamamlayın lütfen.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – …kadın kurumlarını da hedef alması kabul edilecek bir durum değildir.

Yine, aynı şekilde, bu süre içerisinde başka bir kıyım da emekçilere yönelik kıyımdı. Öğretmenlerin sendika üyesi olmasından kaynaklı gözaltına alınmaları, görevden uzaklaştırılmaları ve tutuklanmalarıyla karşı karşıyayız. Bunu asla kabul etmediğimizi ve emekçilere yapılan bu darbe sürecinin bir an önce geri alınması gerektiğini ifade edelim.

Yine, herkes de ifade etti, ben de bir kez daha söyleyeyim, basın emekçilerine yönelik bu baskı ve kıyım politikasına bir an önce son verilmesi gerektiğini… Şu anda çok sıcak bir bilgiyle, Özgür Radyoya baskın düzenlendiği ve orada çalışanlardan 16 kişinin darp edilerek gözaltına alındığı haberini almış olduk. Yine, bugün -İMC TV’ye- 15 Temmuz darbe sürecinde basına nasıl darbe yapıldıysa, aynı darbe görüntülerini izlemiş olduk…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – …ve bütün basın yayın kuruluşlarına yapılan bu kıyımı da kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirel.

Sayın Özel, buyurun.

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılında halk için yasaların yapılabileceği bir dönem geçirmeyi ümit ettiğine, muharrem ayına, Dünya Hayvanları Koruma Günü’ne, Dünya Çocuk Günü’ne ve Dünya Mimarlık Günü’ne ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının Parlamentomuza, ülkemize, halkımıza, Parlamentodan sorunlarına çözüm bekleyen, yarasına merhem bekleyen tüm kesimlere, fakire fukaraya, garibe gurebaya, yoksula, yetime, işçiye, köylüye, esnafa, memura, öğrenciye, öğretmene beklediklerinin karşılıklarını alabilecekleri, halktan yana, halk için yasaların yapılabileceği bir dönem geçirmeyi ümit ettiğimi ifade etmek istiyorum.

Mübarek muharrem ayının içindeyiz ve muharrem ayının bin üç yüz otuz altı yıllık acısını yüreğimizde hissediyoruz hâlâ. Yastaki canların duygularını, acılarını paylaşıyoruz. Yaptıkları ibadetlerin Allah katında kabul görmesini ümit ediyoruz.

Bugün Dünya Hayvanları Koruma Günü. 15 Şubat 2012’de, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 24’üncü Dönemde ilk kez bir Bakan ve 4 partinin temsilcileri bir yasa tasarısı üzerinde uzlaşmışlar ve bir basın toplantısı yapmışlardı ama ardından çeşitli lobi faaliyetleri, üzerinde tam mutabakat olan bu tasarının yasalaşmasına imkân vermedi. O gün o oturumu büyük bir heyecanla takip etmiş bir milletvekili olarak o günkü milletvekillerinin birbirlerine ve küçücük canlara verdiği sözü hatırlatmam lazım, sözünden döneni kediler patilesin demiştik. Maalesef o söz tutulamadı. O sözün bu dönemde tutulması için özellikle 5199 sayılı Yasa’da geçen dönem mutabakata varılmış metin üzerinden yeni bir çalışmanın başlamasını ilgili tüm taraflardan beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Aynı zamanda ekim ayının ilk pazartesisi Dünya Çocuk Günü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek sürenizi veriyorum bir dakikalık.

Lütfen tamamlayın siz de Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

Çocukların savaşta hayatlarını kaybetmediği, ağlamadıkları, yetim kalmadıkları, çocuklara acıyı değil, şekeri tattırabildiğimiz ve onların bedensel, zihinsel, ruhsal gelişimlerini en iyi ortamda yaşayabildikleri bir dünyayı yaratmak hepimizin sorumluluğunda. Cumhuriyet Halk Partisi olarak 15-16 Ekim Cumartesi-Pazar günleri Ulusal Çocuk Politikası Çalıştayı’nı düzenliyoruz. Eğitim, sağlık, sosyal yardımlar ve adalet alt başlıklarında yapılacak olan bu çalışmayı Türkiye kamuoyunun dikkatine sunuyoruz ve tüm Parlamentoyu da bu çalışmamıza katkı vermeye davet ediyoruz.

Son olarak da yine bugün Dünya Mimarlık Günü. Bir yanı akademik bir eğitim, bir yanı sanat olan bu güzel mesleğin hem Parlamentodaki temsilcilerini hem ülkemizdeki ve dünyadaki temsilcilerini saygıyla selamlıyoruz Cumhuriyet Halk Partisi grubu olarak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özel, bahsettiğiniz basın toplantısında ben de vardım. Söylediğiniz o sözü Sayın Hasip Kaplan ifade etmişti o toplantıda.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, kulakları çınlasın.

BAŞKAN - Ben o kanunu çok takip edenlerin arasındaydım. Söz, bu sene hep birlikte Hayvanları Koruma Kanunu’nu ben de takip edeceğim. Hep beraber inşallah bu yasama döneminde kanunlaştırırız diye düşünüyorum. Hatırlattığınız için de ayrıca teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.

29.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının hayırlı olmasını dilediğine,15 Temmuzun farklılıklarımız kadar ortaklıklarımızın da ne kadar önemli ve hayati olduğunu gösterdiğine, hicri yılbaşını kutladığına ve muharrem ayını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Yeni dönem, memleketimize, milletimize hayırlı olsun. Meclisin bu açılışı ayrı bir anlam taşıyor 15 Temmuz sonrasında. 15 Temmuz darbecileri, Allah korusun, başarılı olsalardı karanlık bir örgüt olarak, millet iradesinin ve çıkarlarının hilafına bir yapı kuracaklar, bu ülkenin insan kaynaklarını, maddi kaynaklarını birilerine peşkeş çekeceklerdi. Milletin gözünden, kulağından, dikkatinden kaçırdıkları karanlık süreçlerle bir memleket idaresi gerçekleştireceklerdi. Bunları söylüyorum, şu bakımdan önemli: Meclis açık, Mecliste millet iradesi bütün partiler marifetiyle temsil ediliyor, şeffaf, açık süreçlerle temsil ediliyor, herkes söyleyeceğini söylüyor. Bu, demokrasinin güzelliği, 15 Temmuzda bütün partilerin hep birlikte darbecilere karşı çıkarak sahip çıktıkları millet iradesinin ve demokrasinin güzelliği. O bakımdan, Meclisin çalışmaları, aleni bir şekilde bu çalışmaların sürdürülmesi çok önemli.

15 Temmuz bize farklılıklar kadar ortaklıklarımızın da ne kadar önemli ve hayati olduğunu gösterdi. Hepimiz 15 Temmuzdan birtakım sonuçlar çıkardık muhakkak. Siyasi rekabet elbette olacak, iktidar muhalefet konulara farklı bakacak. Bunlar dile de getirilecek ama ortaklıkları da sanıyorum hep hatırlayacağız ve aynı gök kubbe altında, aynı ülkenin çıkarları için mücadele verdiğimize ilişkin bir bilinç, bir bilgi, bir dil hepimizin müktesebatında var olacak diye düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde bunun çok örneklerinin ortaya çıkacağını ümit ve temenni ediyorum.

Diğer yandan, 1.438’inci hicri yıl; herkesin hicri yılını kutluyorum. Muharrem ayı… Muharrem ayının ve hicri yılın kolektif hafızamızda bu kadar yer etmiş olması, bunların başka tarihî olaylar gibi sadece tarihte kalmadıkları, aynı zamanda sürekli güncellenerek geleceğe taşındıkları anlamını ifade ediyor. Esasen, tarih tarihten çıkıp geleceğe taşındığında, önümüze de bir ışık düşürdüğünde bir anlam taşır. Biz, acıyı bal eylemiş bir geleneğin mirasçılarıyız hep birlikte. Kerbelâ acısından da bu ülkenin insanlığın kardeşliğini, dayanışmasını çıkartma becerisi, mahareti, bilgeliği bu topraklarda, bu kadim kültürde mevcut. Muharrem ayını bu çerçevede görüyor ve bu çerçevede tebrik ediyoruz. Elbette, hicri yıl yine aynı kolektif hafızanın bir parçası olarak bize tarihin derinliklerinden konuşuyor.

Toplumumuzun, ülkemizin hayırla, el birliğiyle, elbette tartışmalar yapılarak ama ortaklıkları hep hatırlayarak yürüyeceği temennisiyle saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 1, 58, 76, 82, 100, 102, 103, 104, 105, 120, 128, 150, 151, 152, 218, 246, 259, 351, 356, 357, 364, 365, 388, 394, 409, 414, 415, 428, 440, 441 ve 457’nci sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, (10/276, 277, 278, 279) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuru

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimi ile Bu Terör Örgütünün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu (10/276, 277, 278, 279) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna daha önce seçilmiş bulunan sayın üyelerin 4 Ekim 2016 Salı günü yani bugün saat 19.00’da ana bina 2’nci kat 511 numaralı Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı yeri ve saati ayrıca duyuru ekranlarından da ilan edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, konu hakkında pek kısa bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak için kurulmuş komisyonda her partiye uygun şekilde bir temsiliyetin verildiği bir başkanlık divanının oluşması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, darbe girişimini araştırmak, sorumlularını ortaya çıkarmak ve bir daha bunların yaşanmaması için ortak bir Meclis iradesiyle bu komisyon kurulmuştu. Bunu son derece olumlu buluyoruz her ne kadar çalışmasına başlamakta gecikmiş de olsa.

Bugün -biraz önce de arz ettiğiniz gibi- başkanlık divanı seçilecek. O gün, o akşam darbeye tüm partiler birlikte direndik, siz en yakın tanıklarındansınız. Birtakım ruhlardan bahsediliyor -Yenikapı ruhu- ama en önemlisi 15-16 Temmuz ruhudur. 4 partinin ortak imzasıyla, ayrıca Meclis Başkanının imzasıyla yayınlanmış deklarasyon ve bu kürsüden Sayın Başbakanın, Sayın Genel Başkanımızın, Sayın Devlet Bahçeli’nin ve Halkların Demokratik Partisi adına da Sayın Grup Başkan Vekili İdris Baluken’in darbe karşısında birleşen beyanları son derece önemliydi ve darbeyle mücadele açısından da bütün dünyadaki algı açısından çok önemli bir vurgu yaptı.

Bugün bu komisyon çalışmalarına başlayacak ve 4 başkanlık divanı üyesi seçecek; Parlamentoda 4 tane parti var. Bundan önce, Kırkpınar başpehlivanında bile doping çıkana kadar görmezden geldik sorunu, dopingi araştırma dedik “Tek başımıza başkanlık divanını oluştururuz.” dedi bir parti. Soma faciasını yaşadık 70 milyon ağladık, başkanlık divanı 1 partiden oluştu. Ama şimdi, bu darbeyle mücadelede -çünkü bazen, komisyon kendi gündemine hâkimdir elbette ama, oraya gidildiğinde iş işten geçmiş oluyor- siyasi partiler, siyasi partilerin yetkilileri bu çağrıyı, bu beklentiyi duymalılar.

Ümit ediyoruz, darbeyi araştırma komisyonunda da “Biz tek başımıza tüm temsiliyetleri alırız.” yerine, her partiye uygun şekilde bir temsiliyetin verildiği, eşit olarak dağıtılacağı ve komisyonun da birlik ve beraberlik içinde çalışmasının ilk adımının atılacağı bir adımı orada bekliyoruz. Gözümüz kulağımız komisyonda olacak.

Genel Kurulun dikkatlerine arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil eden İzmir Milletvekili İbrahim Mustafa Turhan’ın üyelikten istifası üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 12’nci maddesi uyarınca Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun’un üyeliğinin Başkanlık Divanınca uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/835)

29/9/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil eden İzmir Milletvekili İbrahim Mustafa Turhan'ın üyelikten istifası üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 12'nci maddesi uyarınca Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun'un üyeliği Başkanlık Divanınca uygun bulunmuştur.

Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                İsmail Kahraman

                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                       Başkanı

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18/8/2016 tarih ve 20 sayılı Kararı’yla Afganistan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/836)

30/9/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18 Ağustos 2016 ve 20 sayılı Kararı ile Afganistan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 7’nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                İsmail Kahraman

                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                       Başkanı

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18/8/2016 tarih ve 20 sayılı Kararı’yla Kanada-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/837)

30/9/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18 Ağustos 2016 ve 20 sayılı Kararı ile Kanada-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 7’nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                İsmail Kahraman

                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                       Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.

İkinci sırada okutacağım Meclis araştırması önergesi beş yüz kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okutulacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisi’nde yer alacaktır.

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 22 milletvekilinin, başta kamyoncu esnafı olmak üzere kara taşımacılığı sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/309)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yurt içi taşımacılığın yüzde 90’lık bir bölümü kara yolu taşımacılığıyla yapılmaktadır. Taşımacılık, toplumların gelişmişlik göstergesi olması yanında ekonominin de önemli bir dişlisidir.

Sayıları 1 milyona yaklaşan kamyoncu esnafının sorunları AKP iktidarı döneminde daha da artmış, esnaf ülkemizin birçok yerinde kontak kapatmak suretiyle tepkilerini dile getirmiştir.

Kamyoncu esnafının en büyük sorunlarından bir tanesi belge sorunu ve belge karmaşasıdır. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı değişik isimler altında (K1, K2, K3, SRC3, SRC4 vs.) yeni belgeler çıkartmak suretiyle zaten zor durumda evine ekmek götürmeye çalışan esnafımızın sorunlarına sorun katmaktan öteye geçmemiştir.

Araçlarına yeni lastik alamayan, çıkma lastiklerle taşımacılık yapmaya çalışan esnafımızdan yetki belgesi için istenen ücretler kamyoncu esnafının belini bükmektedir. Sıfır faizli kredi imkânları sunularak kamyoncu esnafının çoğunda bulunan eski kamyonların değiştirilmesi için devletin gerekli adımları atması sektörün geleceği açısından da önem arz etmektedir.

Yük taşımacılığının en büyük maliyet girdisi sürekli artış gösteren akaryakıt girdisidir. Kamyoncu esnafı ucuz mazot ve 10 numara inceltilmiş yağ kullanmak suretiyle bu sektörde tutunmaya çalışmaktadır. Hava yolu taşımacılığı ve deniz yolu taşımacılığına devletin sağladığı ucuz mazot desteğinin taşımacılığın büyük oranına sahip kara yolu taşımacılığına sağlanmaması kamyoncu esnafının dayanma gücünü giderek azaltmaktadır. Sektör, başta zorlu rekabet ve yükselen petrol fiyatları nedeniyle artan maliyet giderleri olmak üzere, kendi içinde birçok zorlukla karşı karşıya bulunmaktadır.

Sektördeki bir diğer önemli sorun trafik sigortası ve kasko ücretlerinin yüksek olmasıdır.

Tır şoförlerimiz özellikle bir Schengen ülkesinden vize talebinde bulunduğunda yaklaşık 20 tane gerekli belgeyi hazırlamak zorunda bırakılmaktadır.

Sorunlarla boğuşan kamyoncu esnafının birçoğu nakliyat firmalarının elemanı olarak çalışmaktadırlar. Kamyoncu esnafı bir yere taşıma yaptıktan sonra geri dönüş yolunda kamyonuna yeni mal alamadığı için mazot parasını bile ancak çıkartabilmekte, boğaz tokluğuna bir yerden bir yere taşıma yapmaktadır.

Bu bağlamda;

Başta kamyoncu esnafı olmak üzere ülkemizdeki kara taşımacılığı sektörünün içinde bulunduğu mevcut durum, karşılaştığı sorunlar ile bunlara ilişkin çözüm yollarının tespiti amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

1)     Tanju Özcan                                          (Bolu)

2)     Haluk Pekşen                                        (Trabzon)

3)     Melike Basmacı                                     (Denizli)

4)     Nurhayat Altaca Kayışoğlu                      (Bursa)

5)     Mehmet Gökdağ                                     (Gaziantep)

6)     Şenal Sarıhan                                        (Ankara)

7)     Hayati Tekin                                          (Samsun)

8)     Mahmut Tanal                                        (İstanbul)

9)     Vecdi Gündoğdu                                    (Kırklareli)

10)   Haydar Akar                                          (Kocaeli)

11)   Kadim Durmaz                                       (Tokat)

12)   Devrim Kök                                            (Antalya)

13)   Ömer Fethi Gürer                                   (Niğde)

14)   Erkan Aydın                                           (Bursa)

15)   Lale Karabıyık                                       (Bursa)

16)   Ceyhun İrgil                                          (Bursa)

17)   Bülent Yener Bektaşoğlu                        (Giresun)

18)   Orhan Sarıbal                                        (Bursa)

19)   Kazım Arslan                                         (Denizli)

20)   Tur Yıldız Biçer                                      (Manisa)

21)   Erdin Bircan                                          (Edirne)

22)   Özcan Purçu                                          (İzmir)

23)   Hüseyin Çamak                                      (Mersin)

2.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ve 27 milletvekilinin, demir çelik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/310) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türk demir çelik sektörü, Türkiye'nin ekonomik kalkınması ve endüstrileşmesinde stratejik öneme sahiptir. 2012 yılından bu yana ihracat ve kapasite kullanımı açısından sürekli kan kaybeden sektör, yurt dışı pazarların daralması ve Orta Doğu'daki siyasi dalgalanmalar sonucu krizin eşiğindedir.

Yerli çelik üreticisine teşvik ve koruma tedbirleri uygulanmaması, Rusya ve Çin'in Türkiye pazarına girerek dampingli çelik satışına karşı hiçbir önlem alınmaması, dış politikada yaşanan gelişmeler sonucu ihracatın düşmesi sektörün en önemli sorunları arasında yer almaktadır. Sektörün daralması nedeniyle bazı çelik üretim fabrikalarında işten çıkarmalar başlamıştır. Demir çelik üretimi, kapasite kullanımı ve dış ticaretteki sorunların araştırılması, bunun sonucunda sektörün ve halkımızın bilgilendirilmesi ve çözüm yollarının belirlenerek uygulanmasının sağlanması amacıyla İç Tüzük’ümüzün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince araştırma komisyonu kurularak konunun araştırılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1)     Mevlüt Dudu                                          (Hatay)

2)     Kadim Durmaz                                       (Tokat)

3)     Vecdi Gündoğdu                                    (Kırklareli)

4)     Mahmut Tanal                                        (İstanbul)

5)     Mustafa Sezgin Tanrıkulu                       (İstanbul)

6)     Mehmet Gökdağ                                     (Gaziantep)

7)     Özcan Purçu                                          (İzmir)

8)     Haydar Akar                                          (Kocaeli)

9)     Aydın Uslupehlivan                                (Adana)

10)   Çetin Osman Budak                                (Antalya)

11)   Şenal Sarıhan                                        (Ankara)

12)   Kazım Arslan                                         (Denizli)

13)   Ahmet Akın                                            (Balıkesir)

14)   Hüseyin Çamak                                      (Mersin)

15)   Lale Karabıyık                                       (Bursa)

16)   Namık Havutça                                      (Balıkesir)

17)   Onursal Adıgüzel                                   (İstanbul)

18)   Devrim Kök                                            (Antalya)

19)   Erkan Aydın                                           (Bursa)

20)   Ceyhun İrgil                                          (Bursa)

21)   Orhan Sarıbal                                        (Bursa)

22)   Tur Yıldız Biçer                                      (Manisa)

23)   Melike Basmacı                                     (Denizli)

24)   Hayati Tekin                                          (Samsun)

25)   Ömer Fethi Gürer                                   (Niğde)

26)   Bülent Yener Bektaşoğlu                        (Giresun)

27)   Haluk Pekşen                                        (Trabzon)

28)   Erdin Bircan                                          (Edirne)

Özet Gerekçe:

Türkiye'nin endüstrileşmesinin ve ekonomik kalkınmasının lokomotif unsurlarından olan demir çelik sektörü, devlet tarafından desteklenmesi gereken en önemli sektörlerin başında gelmektedir. Türkiye'deki sanayileşme açısından büyük önem taşıyan demir çelik sektörü, inşaat, makine ve otomotiv sektörü açısından da büyük önem arz etmektedir.

Türkiye, 2000 yılından itibaren ham çelik üretim kapasitesini yüzde 153 artırmasına karşın çelik üretimi 2012 yılından bu yana düşüş eğilimine girmiştir. 2015'in ilk on ayı itibarıyla çelik üretim kapasitesinin yüzde 17,7'si atıl durumdadır.

Türkiye'de inşaat, makine ve otomotiv sektöründeki gelişmelere bağlı olarak 2012 yılından bu yana çelik tüketimi yüzde 21,5 oranında artmıştır. Çelik tüketimi dünya ortalamasının üzerinde artan Türkiye, iç ve dış politikada alınan yanlış kararlar sonucu Rusya ve Çin'den çelik ithalatı yapar hâle gelmiştir. Türkiye, 2015 yılı itibarıyla çelikte net ithalatçı ülke konumuna düşmüştür.

İhracatımızda kan kaybı yaşanmaktadır. 2012'de 20,2 milyon ton olan çelik ürünleri ihracatı 2015 yılının ilk on aylık döneminde 13,9 milyon tona gerilemiştir. Demir çelik ihracatında en büyük pazar kaybı son bir yılda yüzde 38,9’luk kayıpla Uzak Doğu ve Güney Asya ülkelerinde yaşanmıştır. Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine yapılan çelik ihracatı son bir yılda yüzde 29,8, Orta Doğu ülkelerine yapılan çelik ihracatı yüzde 8,6 oranında azalmıştır. Orta Doğu ülkelerine yapılan ihracatta dolar üzerinden kayıp ise yüzde 25,4 düzeyinde gerçekleşmiştir.

Çelik ithalatımız ise 2012'de 11,8 milyon ton seviyesinden 2015 yılının ilk on aylık döneminde 15,8 milyon tona fırlamıştır. En çok çelik ürünleri ithalatı yaptığımız iki ülke Rusya ve Çin'dir. 2014 yılının Ocak-Ekim ayında 1,8 milyon ton çelik ithal ettiğimiz Rusya, bu rakamı 2015 yılının aynı döneminde 3,7 milyon tona çıkarmıştır. Rusya, Türkiye'ye yaptığı ithalatı bir yılda yüzde 95 oranında artırmıştır. Türkiye pazarını âdeta işgal eden Çin ise 2014 yılının ilk on aylık diliminde 664 bin ton olan ithalatını 2015 yılının aynı döneminde 2,3 milyon tona çıkarmıştır. Çin'in bir yılda Türkiye'ye yaptığı ithalatı yüzde 250 oranında artırması yerli üreticileri oldukça sıkıntıya düşürmüştür. Türk çelik üreticisinin içinde bulunduğu tablo açısından Çin ve Rusya'nın Türkiye pazarında ulaştığı konum oldukça düşündürücüdür. İthalatı rekor seviyede artan Türkiye'nin çelik üretiminde kapasite kullanım oranı ise 2014 yılında yüzde 68 iken 2015 yılında yüzde 62 seviyesine kadar inmiştir. Dünya çelik üretiminin yarısını gerçekleştiren ve dünyaya Türkiye'nin toplam çelik üretiminin 4 katı civarında çelik ihraç eden Çin'in maliyetlerin altında seyreden satış politikaları dünya genelinde fiyat seviyelerini aşağı çekmekte ve devlet yardımından yararlanamayan Türkiye gibi ülkelerin üreticilerine zarar vermektedir.

Mevcut durum itibarıyla çelik sektörümüzde bazı tesislerde üretim tümüyle durdurulmuş, bazı tesislerde ise vardiya sayısı azaltılmış veya üretim minimuma düşürülmüştür. Bu durum birçok işletmenin istihdamı azaltarak işçi çıkarmasına yol açmıştır. Entegre çelik üreticilerinden KARDEMİR 2015 yılının ilk dokuz aylık döneminde 211 milyon lira zarar açıklamıştır.

Yıkıcı rekabetin yaşandığı mevcut ortamda ABD ve Avrupa Birliği agresif ihracat politikası uygulayan ülkelere karşı kendi sanayicisini korumak için ithalatlarını sınırlandırma yoluna gitmişlerdir. Bazı ülkeler Çin'den yapılan ithalata karşı yüzde 200'ü aşan oranlarda damping vergileri uygulamaya başlarken, bazıları tüm ülkelerden yapılan ithalata sınırlama getirerek iç pazarı koruma yoluna gitmişlerdir.

Türk çelik sektörünün içerisinde bulunduğu olumsuz koşulların araştırılarak, üretim ve kapasite kullanım oranlarındaki olağanüstü düşüşün incelenmesi, artan çelik tüketiminin ithalatla karşılanmasının önlenmesi ve yerli üreticinin desteklenmesi gerekmektedir.

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 24 milletvekilinin, Maraş katliamının arkasındaki gerçeklerin araştırılarak devlet arşivlerindeki belgelerin kamuoyuyla paylaşılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/311)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Maraş katliamı, 19 Aralık ile 26 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta meydana gelen, Alevi yurttaşlara yönelik katliamdır. Resmî rakamlara göre yedi gün süren olaylar sırasında 105 vatandaş hayatını kaybetmiştir. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakılmış, 100’e yakın iş yeri tahrip edilmiştir. Yirmi üç yıl süren davalar sonucunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi bir ile yirmi dört yıl arasında ceza almıştır. Katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ise ulaşılamamıştır. Söz konusu katliamın arkasındaki gerçeklerin ortaya çıkarılması, devlet arşivlerindeki belgelerin kamuoyuyla paylaşılması için Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                       (İstanbul)

2) Veli Ağbaba                                          (Malatya)

3) Aylin Nazlıaka                                       (Ankara)

4) Mehmet Gökdağ                                     (Gaziantep)

5) Ceyhun İrgil                                          (Bursa)

6) Kadim Durmaz                                       (Tokat)

7) Mahmut Tanal                                        (İstanbul)

8) Özcan Purçu                                          (İzmir)

9) Aydın Uslupehlivan                                (Adana)

10) Haydar Akar                                        (Kocaeli)

11) Vecdi Gündoğdu                                  (Kırklareli)

12) Çetin Osman Budak                              (Antalya)

13) Ahmet Akın                                          (Balıkesir)

14) Şenal Sarıhan                                      (Ankara)

15) Lale Karabıyık                                     (Bursa)

16) Namık Havutça                                    (Balıkesir)

17) Onursal Adıgüzel                                 (İstanbul)

18) Erkan Aydın                                         (Bursa)

19) Kazım Arslan                                       (Denizli)

20) Orhan Sarıbal                                      (Bursa)

21) Tur Yıldız Biçer                                    (Manisa)

22) Melike Basmacı                                   (Denizli)

23) Bülent Yener Bektaşoğlu                      (Giresun)

24) Erdin Bircan                                        (Edirne)

25) Hüseyin Çamak                                    (Mersin)

Gerekçe:

Maraş katliamı Türkiye'nin yakın tarihinde yaşadığı en acı hadiselerden biridir. Türkiye'nin yakın tarihi muhalifler için acı ve gözyaşıyla doludur maalesef. Takvim yaprakları sürekli olarak bize başka bir acı olayı hatırlatmaktadır. Bu sebeple toplumsal belleğin diri tutulması ve bu acıların benzerlerinin yaşanmaması adına olaylar aydınlatılmalı ve yargı önünde sorumlular cezalandırılmalıdır. Toplumsal barış CHP’nin en önemli hedeflerinden biridir ve politikalarımızın ekseninin oluşturmaktadır. Biz CHP olarak toplumun her kesimini kucaklamayı, her kesiminin huzur, refah ve barış içinde yaşaması gerektiğini savunmaktayız. Maraş katliamı solcu ve Alevi yurttaşlara karşı tertiplenmiştir. Ülke olarak acılarımızı ve sevinçlerimizi ortaklaştıramazsak bunun sonucu herkesin kendi acısına üzülmesi olacaktır. Bu durum da toplumsal barışın önündeki en büyük engeldir. Maraş katliamına ilişkin görgü tanıklarının anlattığı ve mahkeme kayıtlarına geçen ifadeler kan donduran cinstendir. Böyle bir katliamla karşı karşıya kalmış insanların güvercin ürkekliğinde yaşaması olağandır. Devlet, yurttaşlarının güvenliğini sağlamakla sorumludur. Yurttaşların can güvenliği endişesiyle yaşaması idareciler için utanç verici bir durumdur. Bugün hâlen, Maraş katliamının gerçek failleri bulunamadığı için can güvenliği endişesi taşıyan ve adalete inancını yitirmiş yurttaşlarımız vardır. Maraş katliamı vahşice uygulanan kanlı bir plandır. O döneme ait gizli tüm yazışmaların ve istihbarat raporlarının kamuoyuyla paylaşılması gerekmektedir. Gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve sorumluların belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması gereği zaruri hâle gelmiştir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının üç tezkeresi daha vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

B) Tezkereler (Devam)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, ABD’nin Başkenti Washington’da 3-6 Ekim 2016 tarihlerinde düzenlenecek olan Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun Parlamenterler Ağı yıllık toplantısına Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhan’ın katılmasına ilişkin tezkeresi (3/838)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

ABD’nin Başkenti Washington’da 3-6 Ekim 2016 tarihlerinde düzenlenecek olan Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun Parlamenterler Ağı yıllık toplantısına Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Malatya Milletvekili Taha Özhan’ın katılması hususu, 28.3.1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                              İsmail Kahraman

                                                                                TBMM Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ve Parlamenter Meclisin Sosyal İşler, Sağlık ve Sürdürülebilir Kalkınma Komitesi tarafından Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi Komitesi toplantısı çerçevesinde 28 Ekim 2016 tarihinde Paris’te “Çocuk ve Gençlerin Sosyal, Yasal ve Ekonomik Olarak Korunması Hakkı” konulu parlamenter seminere Kütahya Milletvekili Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Vural Kavuncu’nun katılmasına ilişkin tezkeresi (3/839)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ve Parlamenter Meclisin Sosyal İşler, Sağlık ve Sürdürülebilir Kalkınma Komitesi tarafından Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi Komitesi toplantısı çerçevesinde 28 Ekim 2016 tarihinde Paris’te “Çocuk ve Gençlerin Sosyal, Yasal ve Ekonomik olarak Korunması Hakkı” konulu parlamenter seminer düzenlenecektir.

Söz konusu seminere Kütahya Milletvekili, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Vural Kavuncu’nun katılması hususu, 28.3.1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                          İsmail Kahraman

                                                            Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Slovakya Dönem Başkanlığında 16-18 Ekim 2016 tarihlerinde Slovakya’nın başkenti Bratislava’da “Avrupa Birliği İçinde İstikrar, Ekonomik Koordinasyon ve Yönetişim” konulu parlamentolar arası konferansa katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/840)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Birliği Konseyi Slovakya Dönem Başkanlığında 16-18 Ekim 2016 tarihlerinde Slovakya’nın başkenti Bratislava’da “Avrupa Birliği İçinde İstikrar, Ekonomik Koordinasyon ve Yönetişim” konulu parlamentolar arası konferans düzenlenecektir.

Söz konusu konferansa katılım sağlanması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                          İsmail Kahraman

                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve arkadaşları tarafından, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL kapsamında 15 vakıf yükseköğretim kurumunda kayıtlı öğrenciler ile akademik personel ve çalışanların uğradıkları mağduriyetin araştırılması amacıyla 12/8/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Ekim 2016 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4/10/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/10/2016 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                        İdris Baluken

                                                                                                          Diyarbakır

                                                                                                   Grup Başkan Vekili

Öneri:

12 Ağustos 2016 tarihinde İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü ve arkadaşları tarafından verilen, 2633 sıra numaralı, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL kapsamında 15 vakıf yüksek öğretim kurumunda kayıtlı öğrenciler ile akademik personel ve çalışanların uğradıkları mağduriyetin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 4/10/2016 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk olarak Van Milletvekili Sayın Bedia Özgökçe Ertan konuşacak.

Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26’ncı Dönemin İkinci Yasama Yılının tüm Türkiye halklarına hayırlı olmasını umuyor ve diliyorum.

Doğrusu, ayrı kaldığımız, Meclisin kapalı olduğu dönemde OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle açığa çıkan uygulamalar gerçekten çok sayıda hukuksuzluğu barındırıyor ve bu kadar kısa süre içerisinde onlarca, binlerce insanı, milyonlarca öğrenciyi mağdur eden uygulamalar gerçek bir hukuksuzluk boyutuna ulaşmıştır. On dakikalık süre içerisinde hepsini tek tek belki ele almak mümkün değil ama mümkün olduğunca özetlemeye çalışacağım.

Yine, ikinci yıla başlarken açılış gününde savaş tezkeresini onaylamış olmak ve OHAL’le yönetime devam kararıyla çalışmalara başlamış olmak, umut beklentisi içinde, gözü bu Mecliste olan milyonları daha çok tedirgin etmiştir. Oysa, halklara söylenecek en güzel söz, esasen -Meclis açıldıysa- korkunç bir hukuksuzlukla uygulanmaya devam edilen OHAL rejiminin son bulduğunu söylemek olurdu, yapılan haksızlıkları giderecek düzenlemelerin yapılacağına dair sözleri sarf etmek olurdu; mevcut Hükûmetten güzel gelecek beklentisi ancak böylesi adımlarla karşılanabilirdi. Ne yazık ki yapılan uygulamalardan ve verilen kararlardan anlıyoruz ki o beklentiyi karşılama sorumluluğunu üstlenecek bir Hükûmet ve bir yönetim şu an için yoktur.

Sayın milletvekilleri, 20 Temmuz 2016’da üç ay süreyle uygulanacağına dair ilanı yapılan ve dediğim gibi, ne yazık ki üç ay daha uzatılarak uygulanmaya devam edilecek olan OHAL, darbeyi önlemeyi değil, fiilî diktatörlük sistemini Türkiye kamuoyuna kanıksatmaya yönelik atılan bir adımdır. Bugün karşı karşıya kaldığımız durumu özetleyecek olursak bastırılmış darbe girişiminden beş gün sonra OHAL ilan ederek mevcut Anayasa’nın OHAL’le ilgili maddelerine ve 15’inci maddesine, AİHS’in 15’inci ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 4’üncü maddesine aykırı olacak şekilde kanun hükmünde kararnamelerle tamamen otoriter bir rejim inşa edilmiştir. Kanun hükmünde kararnamelerin artık iktidarın uygulamalarına, haksızlıklara karşı çıkan, ablukaları protesto eden, Ankara katliamını protesto eden, “Çocuklar ölmesin.” diyen, barış isteyen herkesi tasfiye etmeye yönelik olduğu açıkça ortaya çıkmış oldu. Onlarca yıl mücadele ve direnişle, dişleriyle tırnaklarıyla hak elde eden örgütlü, demokratik kamu görevlileri hedef alınmış hâldedir.

Bildiğiniz gibi, kamu personel rejimi Türkiye’de örnek gösterebilecek, iyi uygulamalardan biridir. Bunu sağlayan ise sendikacılık faaliyetleridir ve bugün sendikalaşma oranı Türkiye’de yüzde 71,3’e ulaşmıştır. Ancak, son kanun hükmünde kararnameyle 11.301 öğretmen açığa alındı. Onların açığa alınmaları durumuna baktığımızda ve açığa alınan öğretmenlerin özelliklerine bakınca hemen, esasen, Hükûmetin esas niyeti ortaya çıkıyor. Neredeyse tamamı Kürt illerindeki öğretmenler, batıdakiler ise önceden Kürt illerinden atanan yine Kürt öğretmenler, yüzde 90’ı EĞİTİM SEN’li öğretmenler. Yine, diğer özelliklerine bakacak olursak, ya Ankara katliamının protestosuna katılmış ya da iktidarın yaptıklarını sosyal medya hesaplarından protesto etmiş ve en son olarak, KESK’in aldığı 29 Aralıktaki bir günlük grev kararına uymuş ve o karar gerekçe gösterilerek açığa alınmıştır. Hani şu, KESK’in 29 Aralıkta aldığı iş bırakma eylemi var ya, işte o eylem “Çocuklar ölmesin, okula gelsin.” gerekçesiyle ve niyetiyle alınmış bir karardı. Fakat sizler Şırnak’ta bir yıldır okulların olmadığını biliyorsunuz ve Sur’da, Cizre’de, Silopi’de, İdil’de, Nusaybin’de öğretmenlere mesaj atarak o kentleri boşaltmalarını istediniz ve sizler öğretmenlere işi bıraktırdınız. Hangi gerekçeyle? Daha sonra ablukalara alınan kentler yerle bir edildi, çocuklar öldürüldü ve biz defalarca sorduk cevap vermediniz. Orada öğretmenlere iş bıraktırarak, ablukalarla tüm halka işkence uygulayarak, okulları kışlalara çevirerek çocukların, kadınların öldürülmesine seyirci oldunuz, öldürenlerle suç ortağı oldunuz. “Öğretmenler gidecek.” dediniz çünkü orada ölme ve öldürme eylemleri olacak demiş oldunuz ve orada ölme ve öldürme eylemleri oldu. Peki, bir yıldır ölme ve öldürme üzerine bir gerekçeyle öğretmenlere iş bıraktıranlara bir ceza, bir yaptırım uyguladınız mı, buna dair tek bir soru sordunuz mu? Tek bir kanun hükmünde kararname var mı? Hayır, yok. Herhangi bir soruşturma olmadığı gibi herhangi bir soru da yok. O grev kararından tam dokuz ay sonra, OHAL bahanesiyle ve fırsatçılığıyla, gecenin yarısı kanun hükmünde kararname çıkararak o öğretmenleri tasfiye ettiniz; KESK’li, EĞİTİM SEN’li Kürt illerinde çalışan Kürt öğretmenleri tasfiye ettiniz bu fırsatçılıkla.

Evet, ülkeler OHAL ilan edebilir, sıkıyönetim de ilan edebilir. Eğer ciddi tehlikeler var ise, temel kıstası kendi ülkesinin vatandaşının can güvenliğini ve geleceğini korumak ise elbette bütün bu uygulama ve kararlar alınabilir. OHAL ilanı gerekçeleri ve alınması gereken tedbirler elbette anlaşılabilir durumdadır. 15 Temmuz darbe girişimi gecesi yine halkını korumak için var olan askerin 225 civarında yurttaşı öldürmesi, yüzlercesini yaralaması, Meclisi dahi bombalaması pek tabii ki acilen düzenleme yapmayı gerektirmiştir. Belki de hiçbir yerde benzeriyle karşılaşmadığımız bir girişimle karşı karşıya kaldık. Fakat, OHAL şartları altında dahi korunması gereken temel değerler vardır ki bu değerlerin en başında da hukukun üstünlüğü gelir. Nitekim, yine hak ve hukuk en zor zamanlarda dahi uyulması zorunlu kurallarla yaşama bir yön verme kudretini barındırıyor. Yönü şaşırmamak için herkesin dönüp bakması gereken bir kutup yıldızıdır hukuk kuralları ve gerek Anayasa’da gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve uluslararası temel prensiplere göre de olağanüstü hâllerde sadece olağan yollarla bertaraf edemeyeceğiniz tehlikeleri önleyecek acil önlemleri alabileceğiniz belirtilmiştir. Bu sınırı aşarsanız ortada artık hukuk kalmaz, ortada hukuk devleti ilkesi kalmaz ve asıl tehlike de işte bu hukuktan ayrılma sürecidir. Darbeci demek, hukuk ve sınır tanımazlık demektir. Öyleyse, darbeci ya da darbe karşıtlığı ne olursa olsun hukukun üstünlüğünü savunmayı gerektirir.

Gazeteleri ve televizyonları kapatmak, gözaltı süresini otuz güne çıkarmak ya da işkence iddialarını soruşturmamak değil; aksine, hak ve özgürlükleri genişletmek, darbe tehdidini ortadan kaldırabilir, darbecilerin kendilerine hazırladıkları zemini yerle bir eder.

Türkiye halkları OHAL ve benzeri uygulamalara yabancı değildir. Kasım 1978’de ilan edilen sıkıyönetim 12 Eylül darbesiyle kalıcılaşmış ve en son 2002 yılında sona ermişti. Bunu yine bu Hükûmet sona erdirmişti ama tekrar gündeme getirerek ve bütün temel hak ve özgürlükleri kısıtlayarak o dönemi aratmayacak, o dönemi aşan uygulamalarla bir yere varamayacaksınız. Unutmayın, o dönemlerde hükûmet eden ve yöneten hükûmetlerin, kişilerin, aktörlerin şu an esamesi dahi okunmuyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cizre’de 3 vahşet bodrumunda katledilen 200’den fazla insanımız için Birleşmiş Milletler Türkiye'den yanıt beklemektedir. Darbe girişimi için binlerce askeri ve yargı üyesini görevden almaktan imtina etmeyen Hükûmet, bu ablukalar süresince katledilen insanların akıbetini sorma yükümlülüğünü taşımaktadır. Bu sorumluluğunu tekrar hatırlatmak istiyoruz.

Belirttiğimiz gibi, OHAL’lerde bile uygulanacak sınır konusunda Anayasa Mahkemesi tam yirmi beş yıl önce bir yaklaşım ortaya koymuştur ve mahkemeye göre olağan kanun hükmünde kararnameler ile olağanüstü kanun hükmünde kararnameler arasındaki fark ve sonuçlar kısaca şöyledir: OHAL’lerde Anayasa’nın 121’inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre çıkarılabilecek kanun hükmünde kararnamelerde konu sınırlaması yoktur ancak bu olağanüstü kanun hükmünde kararnamelerin düzenleme alanının sınırsız olduğu anlamında değildir. Bu tür kanun hükmünde kararnamelerin düzenleme alanları Anayasa’da açıkça düzenlenmiş, “Olağanüstü hâlin veya sıkıyönetim hâlinin gerekli kıldığı konularla sınırlıdır.” denmiştir. Sizlerin bu sebeple Anayasa’ya aykırı bir şekilde -Adalet Bakanlığının da açıkça belirttiği gibi- kanun hükmünde kararname çıkarma lüksünüz yoktur. Bunu bilmiyorsa Adalet Bakanına tekrar hatırlatalım. Olağanüstü hâllerde bile Anayasa’ya aykırı kanun hükmünde kararnameler çıkarılamaz. Amacı ve sınırı kanunlarla belirtilmiş olan düzenlemelere herkesin uyma yükümlülüğü ve sorumluluğu vardır.

Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken Meclis denetiminden geçmesi gereken kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa’ya uygunlukları ve Anayasa Mahkemesi tarafından da denetlenmesi gereğini hepinizin bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgökçe Ertan.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk olarak Osmaniye Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy konuşacak.

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının ve eş zamanlı olarak muharrem ayının hayırlı olmasını, büyük Türk milleti ailesine huzur, birlik, beraberlik getirmesini temenni ediyorum. Toplumsal huzura ne kadar çok ihtiyacın olduğu her şeyiyle ortada. Huzurlu bir gelecek ve toplumsal onarımı seçim beyannamesinin sloganı yapan Milliyetçi Hareket Partisi de bunu kendisine referans olarak alıp yol yürümekte.

Tartışılan konu ve bir araştırma önergesiyle özellikle açılması istenilen konu, kapatılan vakıf üniversitelerinde mağdur olan öğrencilerin durumlarını araştırmakla ilgili. Şimdi bu konu özellikle 15 Temmuz terörist girişiminin, darbe, cunta girişimli terörist faaliyetin, bu Meclisi bombalayan zihniyetin köklerini Türkiye’den kazıyıp atmak üzerine yapılan çalışmalardan sonra yapılmıştır yani bir üniversite durup dururken kapatılmamıştır. Bu üniversitelerin kimlere yardım ve yataklık yaptığıyla ilgili hakikatler ortadadır. Bir kere, siyasal tartışmaları özellikle bu 15 Temmuz gerçekliği üzerinden yapmak birinci derecede sorumluluğumuzdur.

Elbette bunun neticesinde pek çok şahıs, kurum, insan mağduriyet içerisine girmiş ve sıkıntılar yaşamıştır. Mağdur olanlar ve sıkıntı yaşayanlar konusunda da başta Milliyetçi Hareket Partisi ve siyaset kurumu bu sorunların çözülmesi konusunda gayret sarf etmektedir. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konulara temel yaklaşımımızı bugün, 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının ilk grup toplantısında Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey kapsamlı bir şekilde açıkladı. Onu takip etme fırsatı olmayan sayın milletvekillerine, durduğumuz yeri tarif etme adına kısaca bir hatırlatmak istiyorum: “Artık siyaset ve demokrasi hayatımızda, her şey 15 Temmuz sonrasına göre şekil alacak. Bitmeyen tehditler, azalmayan tehlikeler ancak bu şekilde göğüslenecektir. ‘Yenikapı ruhuna bağlı kalacağız.’ dedik. Söz ağzımızdan bir kere çıkar. Biz ülkü davasının yenilmez neferleri olduğumuz kadar, sözümüzü çiğnemeyecek kadar er ve haysiyet sahibi iman kafilesiyiz. Milletimize teminat verdik, şu badireli günlerde Hükûmete bindirmek, punduna getirip de zora sokmak için fırsat kollamadık, buna da hiç gerek duymadık. Kimse merak buyurmasın, yeri geldiğinde haklı ve meşru sebeplerle Hükûmete elbette demokratik eleştirimizi yaptık, yaparız, yapmaya da devam edeceğiz. Fakat siyasi kan davalarından bu ülkenin çok çektiğini tecrübeyle biliyor ve hafıza kayıtlarımızda taşıyoruz.” Milliyetçi hareketin liderinin belirmemiş olduğu prensipler Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun temel ilke ve eylemlerinin yol haritasını belirler.

Devletin içerisinde yaşadığı bu kriz ve kaos ortamında bu mağdur öğrencilerin, kapatılan üniversitelerdeki mağdur öğrencilerin devlet üniversitelerine veya emsali vakıf üniversitelerine nakli konusunda da sadece Milliyetçi Hareket Partisi durum tespiti yaparak meselelerin dışında kalmamıştır. Bu olayın ilk cereyan ettiği tarihten bu tarafa YÖK Başkanlığı makamıyla irtibat hâlinde görüş ve düşüncelerini, akademisyen kökenli milletvekilleriyle problemin çözümüyle ilgili hazırladığı raporları devletin kurumuyla paylaşmıştır. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir kurumu olarak YÖK’ün ve YÖK Başkanının Büyük Millet Meclisini muhatap kabul ederek meselelerin çözümüyle ilgili paydaşlığı ve daveti üzerine yapılan görüşmelerde de içerisinde benim de bulunduğum Milliyetçi Hareket Partisinin 4 sayın akademisyen milletvekilleri olarak -Profesör Doktor Mevlüt Karakaya, Profesör Doktor Kamil Aydın, Profesör Doktor Ahmet Selim Yurdakul sayın milletvekillerimizden ve Ruhi Ersoy olarak benden oluşan heyetle- biz konuyu bir hafta boyunca enine boyuna tartıştık. Tecrübeli bir siyasetçi ve aynı zamanda kendisi de öğretim üyesi olan Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey’le de yaptığımız çalışmanın müzakerelerini değerlendirirken kendisinin de tecrübelerinden istifade ettik ve 1970’li yılların sonunda bazı özel okulların kapatılarak nasıl devlet okulu bünyesine dâhil olduklarını, ikinci öğretim uygulamalarının nasıl başladığına dair kendisi de tecrübelerini aktararak bizim çalışmalarımızı zenginleştirdi. Biz bu kapsamda yapıcı önerilerle problemin çözümüne dair görüşlerimizi yaklaşık dört saat süren bir YÖK toplantısıyla YÖK Başkanlığına ilettik. Samimiyetle ifade etmem gerekirse, özellikle bu konu özelinde YÖK’ün de mağduriyeti en aza indirgeme noktasında çok yapıcı birtakım tutum ve davranışlarını gördük ve -öğrencilerin muhatap olduğu sıklıkla sorulan soruları ve cevaplarını kamuoyuyla paylaşmalarını, İnternet sitelerine koymalarını- siyasiler olarak bize gelen problemleri anlık olarak YÖK’ün ilgili koordinasyon birimine bildirdiğimizde meselelerin ferdî bazda da zamana yayarak takip edildiğine tanık olduk.

Şimdi memleket bir OHAL yaşıyor. Yaşanılan bu OHAL’in bir şekliyle en az hasarla onarılması noktasında bizlerin gayret etmesi gerekiyor. Şimdi, fırsatı ganimet bilerek burada samimiyetle bu problemin çözümüne dair gayret sarf eden kurumları problemin çözüm ortağı olmak ve fikirlerimizle beslemek yerine, siyasetin malzemesi hâline getirerek toplumsal gerilimi, kutuplaşmayı daha da büyütmeye dair üretmekten ve gerilim yapmaktan çok, meseleleri yerinde çözmenin gayreti içerisindeyiz.

Aynı şey, kanun hükmünde kararnamelerle açığa alınan pek çok devlet memurunun mağduriyetiyle de ilgili. Bu konuda, mağduriyete uğradığını düşündüğümüz ve görülen ve bize gelen insanların gerçekten söz konusu bu terör örgütüyle, FETÖ grubuyla illiyetinin olup olmadığı konusunda kapsamlı açıklamalar yapılması konusunda, bizler de partimizin üzerinden gönderilen listelerle meselelerin yeniden değerlendirilmesi konusunda gayretler sarf ediyoruz. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri, ciddi anlamda bir rehabilitasyon merkezi gibi ve mağdur olan insanların dertleriyle hemdert olan, mücadele eden bir müessese gibi gayretler içerisinde. Ama biz, 15 Temmuz darbe girişiminin, terörist cunta faaliyetinin gecesini yaşayan insanlar olarak… Ve şu an, bu mehabeti yüksek olan Meclis çatısının bombalandığı anlarda bu Mecliste bulunan bir milletvekili olarak konuşuyorum, bulunamayan arkadaşların da yüreklerinin burada olduğunu bilen bir milletvekili olarak konuşuyorum: Sayın Genel Başkanımızın ifade ettiği gibi, artık, siyaset ve demokrasi hayatımızda her şey 15 Temmuz sonrasına göre şekillenecek. Türkiye'nin bu şekillenme sürecinde de en az hasarla toplumsal onarım ve huzurlu bir gelecek için milliyetçi, ülkücü hareket üzerine düşeni her açıdan yerine getirme gayreti içerisinde olacak. Elbette ki siyasetin ve muhalefetin yeri geldiğinde yapacağı eleştiriler, onun dozu zaman ve zemine göre belirlenir ama istikrarlı bir şekilde Milliyetçi Hareket Partisi politikalarını takip edenler şunu göreceklerdir: “Mevzubahis vatansa önce ülkem.” diyebilen ve siyasetini ben merkezli, şahıs merkezli, siyasi ikbal merkezli değil; “Devleti ebet müddet, sonuna kadar millet.” diyen anlayışla yapmakta, bunu yaparken de milletinin mağduriyetinin, varsa mağdur olan insanının derdiyle dertlenerek onun mücadelesini de sonuna kadar verme konusunda kararlı ve azimli bir duruş sergilediğini görürsünüz.

Bu sebeple, YÖK’le ilgili, kapatılan üniversite öğrencilerinin meseleleriyle ilgili görüş ve düşüncelerini Milliyetçi Hareket Partisi ağustos ayından bu tarafa yoğun gayretlerle sürdürmektedir. Meclis çatısı altında böyle bir komisyonun kurularak vakit harcanmasından çok, görüşü ve çözüm ortaklığıyla ilgili düşüncesi olanların görüş ve düşüncelerini ilgili kurumlarla paylaşarak çözüme katkıda bulunması görüşündedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersoy.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde son olarak Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyık konuşacak.

Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)

LALE KARABIYIK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kapanan 15 vakıf üniversitesinin mağduriyetlerinin araştırılmasına yönelik verilen öneriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum, yeni yasama yılı hayırlı olsun diyorum. Muharrem yasının ülkemize kardeşlik ve barış getirmesini temenni ediyorum.

Değerli vekiller, 15 vakıf üniversitesi kapanmıştı, 14’ünün öğrencisi bulunmaktaydı ve 65.226 öğrenci bir sabah uyandıklarında mağdur olarak uyandılar ve okullarının kapandığını gördüler. Kapanan okulların yerine nasıl bir yerleştirme olacağı ise bir muammaydı ve bu çocuklar o günden bugüne, bu süreç zarfında çok büyük sorunlarla baş başa kaldılar ve biz o sorunlarında yanlarında olmaya sonuna kadar gayret ettik. Bazen günde 3 kere YÖK’ü aradık, bazen haftada 3 kere YÖK’e gittik. Eğitim Komisyonundaki bütün arkadaşlarımız -işte hepsi buradalar- çaba sarf ettiler ve bazen sorun bazında, bazen sorunlar yumağı bazında çözümler üretilmesine gayret ettik, âdeta bir köprü oluşturmaya çalıştık.

Bu süreci ne kadar yakından izleyebildiniz bilemiyorum ama bu 65.226 öğrenci çok kötü anlar yaşadılar, bazen sorunlarının çözülmediğini görerek çok büyük umutsuzluğa girdiler ve moralleri bozuldu, bazen de umutlandılar ve biz de onların sorunlarına çare üretmeye gayret ettik. Bu öğrencilerin sadece yerleşme sorunları yoktu; tercih sistemi 2 defa değiştirildi, intibak problemleri vardı. Hatta değerli vekiller, diplomalarında eski üniversitelerinin isimlerinin yer almaması için, mimlenmemeleri için bile onlarla birlikte çok büyük mücadele verdiğimizi biliyorum ve bugüne gelindi. En son gelinen noktada hâlâ sorunları var, hâlâ çözümler üretilmeye gayret ediliyor. Yurtları yoktu, şimdi ek kontenjan konulmaya gayret ediliyor ama bu yılı, bu yaz dönemini gerçekten çok sancılı geçirdi bu çocuklar.

Aynı zamanda, kapanan bu vakıf üniversitelerinde 2.892 akademik personel vardı, ayrıca idari personel de vardı. Bu akademik personel aynı zamanda mimlendi arkadaşlar ve hiçbir yerde şu anda kendilerine iş bulamıyorlar ve biz sonuna kadar şunu ifade ettik: Bu akademisyenler, özellikle, bir güvenlik soruşturmasından geçirilmeliler ve güvenlik soruşturmasından geçemeyenler, evet, cezalandırılsın ama diğerleri aklansın ve akademik çalışmalarına diğer üniversitelerde devam edebilsinler.

Peki, sadece bunlar mı? Hayır. Vakıf okullarına yönelik olarak da yine tabii 1.596 okul; ilkokul, ortaokul, lise ve anaokulu kapandı; toplamda 2.222 vakıf kurumu ama 1.596’sı okuldu. Değerli vekiller, bu okullarda da 27 bin öğretmen çalışmaktaydı. Bu öğretmenler FETÖ’cü olduğu için değil, çoğu burada çalışmayı tercih ettiği için değil ama atanamadıkları için, işsiz oldukları için, ailelerini geçindirmeleri gerektiği için burada öğretmenlik yaptılar ama şu anda öğretmenlik lisansları yok. Onların da aslında tekrar bir değerlendirme sürecinden geçirilerek aklanmaları ve öğretmenlik lisansı verilerek görevlerine devam etmeleri gerektiğini her yerde vurgulamaya devam ediyoruz ve devam edeceğiz.

Ve değerli vekiller, bununla bitmedi. Devlet üniversitelerinde de akademik personel ve idari personelde açığa alımlar ve görevden uzaklaştırmalar, ihraçlar oldu. 7.078 akademik ve idari personel, bunun 5.482’si akademik personeldi açığa alınan ve açığa alınan bu akademik personelin daha sonra 2.034’ü görevinden ihraç edildi.

Peki, değerli vekiller, bu kadar öğretmen, bu kadar akademisyen, hepsi FETÖ’cü müydü? Eğer hepsi FETÖ’cüyse peki, sizler ne yapıyordunuz? Hükûmet ne yapıyordu, Bakanlık ne yapıyordu? Neden izin verdi? Eğer değilse o zaman niye mağdurlar, neden mimlendiler, neden aileleri zor durumda ve neden çocukları sabah uyandıklarında ya da gece rüyalarında “Benim babam FETÖ’cü değil.” diye çığlıklarla uyanıyor? Bunları tarih nasıl yazacak bilmiyorum ama bu süreç -ne öncesi ne sonrası- asla doğru, iyi yönetilemedi.

Evet, ilkokullara geldiğimizde, 28 bin öğretmen ihraç edildi, 20 bin öğretmen açığa alındı ve bu öğretmenlerden 28 bin öğretmenin tekrar yeni bir KHK’yla gözden geçirileceği ve eleme sürecine dâhil edileceği ifade edildi ama daha henüz tam bir bilgi yok. Akademisyenler de bu gruba girecek diye biliyoruz, 657’liler de tabii ki.

Değerli vekiller, 1 milyon 200 bin öğrencimiz bu yıl okullarına başladı ama öğretmen sayısı yetersiz, eksik olduğu için sınıflar boştu; özellikle doğu ve güneydoğuda sınıflarda öğretmen yetersizliği olduğu ve oralarda, küçük illerde depo öğretmen norm kadroları da çok fazla bulunmadığı için çok büyük sıkıntı yaşadılar hatta kitap eksikleriyle girdiler. Peki, ardından ne oldu? Ardından olan şu: Sözleşmeli öğretmenlik gündeme getirildi oysa gerçekten, eskiden de böyle bir uygulama vardı ve hataları, yanlışları görülmüştü ama buna rağmen sözleşmeli öğretmenlik sistemine geri dönüldü. Geri dönüldüğü yetmiyormuş gibi bir mülakat yapıldı -az önce arkadaşlarımız söylemeye çalışıyordu- garip garip sorular soruldu ve Millî Eğitim Bakanlığı, hem sözleşmeli öğretmen atamasına karar vererek hem de yaptığı mülakat ve sorduğu sorularla sınıfta kalmıştır. Bize gelen veriler sadece atanamayan değil, atanan öğretmenlerden de geliyor yani bu soruların sorulduğuna dair gerçekten ciddi veriler var ve sorulara baktığımız zaman hayretler içinde kalıyoruz.

Peki, başka ne oldu? Kapanan vakıf okullarının 27 bin öğretmeninin lisanslarının verilemediğini söyledik ama bu öğretmenlerin şu anda eğitime girdiğini düşünün, eğitimdeki açıkları kapatabilirlerdi; tabii, önce doğru olarak ayrıştırıldıktan sonra. Bu yetmedi, geldiğimiz süreçte 155 proje okulunda görev yapan 5.575 öğretmen var değerli arkadaşlar. Bu öğretmenlerden bin küsur öğretmene “Bir tercih yap, seç ve başka bir yere aktarılacaksın.” dendi, onların müdürlerine de “Bu öğretmenleri gönderin.” talimatı verildi ve şaşkınlıkla izledik. Basında bir ara bu kararın geri çekildiğine dair ibareler yer aldıysa da hiç böyle olmadı. Çağdaş, laik eğitim veren bu kamu kurumlarının öğretmenlerinin bu şekilde başka yerlere usulsüz şekilde aktarılması gerçekten son derece yanlıştır ve bu uygulamanın geri çekilmesini talep ediyoruz.

Peki bununla mı kaldı? Hayır, bununla da kalmadı. ÖYP’liler 33/A dediğimiz kadrolu durumda araştırma görevlisi görevinde bulunuyorlardı, onlar da “Kadrolu olmasın, kadroları sağlam olmasın, her an gönderebilelim.” şeklinde bir düşünceyle 50/D’ye, geçici kadroya alındılar.

Değerli vekiller, mağduriyetler o kadar fazla ki akademisyenlerden gelen ifadelerde eş durumundan hatta sülalece görevden alınanlar, açığa alınanlar, ihraç edilenler var. Farklı farklı uygulamalara tabi oluyor bu insanlar; kimisi sorgulanıyor kimisi sorgulanmıyor, kimisi önce açığa alınıyor sonra ihraç ediliyor, kimisi hiç açığa alınmadan ihraç ediliyor; kimisinde bir sendika bulunuyor, bir banka hesabı bulunuyor, kimisinde hiçbir şey bulunmuyor, kendisi de neden açığa alındığını ya da ihraç edildiğini bilemiyor, öğrenemiyor. Çok sayıda akademisyen bu şekilde mağdurken inanın çoğu üniversitede bazı laboratuvarlar kapanmış durumda, hastaların tahlilleri yapılamıyor çünkü oradaki doktorlar -1 ya da 2 kişi- oradaki akademisyenler şu anda ihraç edilmişler. Açığa alınanların ise ne zaman görevine döndürüleceği hâlâ bir muamma.

Evet sayın vekiller, peki, durum bu kadar kötüydü de neden geçmişteki süreç yanlış yönetildi? Bu üniversitelerin, kapanan vakıf üniversitelerinin güle oynaya açıldığını, destekler toplandığını biz çok iyi biliyoruz; ben kendi ilimden de biliyorum, diğer illerden de biliyorum. Şunu kabul edelim ki bu süreç, öncesinde de yanlış yönetilmişti, şu anda da yanlış yönetiliyor; doğru bir ayrıştırma değil, yöntemler doğru değil ve eğitim sistemi gerçekten akıl almaz bir hâle giriyor.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabıyık.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde son olarak Karabük Milletvekili Burhanettin Uysal konuşacak.

Buyurun Sayın Uysal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURHANETTİN UYSAL (Karabük) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle 26’ncı Dönemin İkinci Yasama Yılının hepimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. İnşallah, tüm gruplar birlik ve beraberlik içerisinde ülkemizin ve tüm insanlığın yararına kanunları birlikte çıkarırız.

Yine, muharrem ayının ve hicri yılın tüm insanlığa huzur ve mutluluk getirmesini temenni ediyorum.

Tabii, asıl konuşmamız, söz alma nedenimiz Halkların Demokratik Partisi tarafından… 15 Temmuz darbe girişimi neticesinde, olağanüstü hâl kapsamında kapatılan 15 tane vakıf üniversitesi hakkında Meclis araştırması açılması konusunda söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzu hep birlikte yaşadık. Kampüsümüzün içerisinde, Meclisimizin daha camlarının kırık olduğunu bir kez daha göstermek istiyorum. Bu gemi batacak olursa hepimizin batacağını asla aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Burada, çözümde, çözüm ortaklığında eğer beraber olursak bu gemi yol alacaktır. 15 Temmuzu unutup… 15 Temmuzda söndürülen yangının tekrar çıkmaması için yine sizlerin oylarıyla olağanüstü hâl kabul edilmiş ve buna istinaden Hükûmet belirli kararlar alıyorsa bu kararların hukuka aykırı olduğunu söyleyerek, devletin, Hükûmetin fırsatçı yaklaşımlar içerisinde olduğunu söyleyerek bu ülkeyi bu kaostan çıkarmak mümkün değildir.

15 Temmuz akşamını burada ben de yaşadım. Meclise ilk gelen, Meclisin lambalarını ilk yakan milletvekillerinden bir tanesiyim. Hayatımda ilk kez ölüm ile kalım arasında kaldığım gündü, o günü unutmam mümkün değil.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Eğitimciler mi yaptı darbeyi ya?

BURHANETTİN UYSAL (Devamla) – Efendim?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Eğitimciler mi yaptı darbeyi?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Uysal, siz lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz?

BURHANETTİN UYSAL (Devamla) – Elbette ki bunu, bu darbeyi eğitimciler yapmadı ama kırk yıl süre içerisinde bir yapılanma var, bu yapılanmayı da bu devletin kurumlarından söküp çıkarmak gerekiyor. Eğer bu kurumlarda bunlar yaşayacak olursa 15 Temmuz akşamı yaşadığımız o felaketi bugün yine yaşamayacağımızı kim iddia edebilir?

Evet, 15 tane vakıf üniversitesi kapatıldı ama Yükseköğretim Kurumu bu öğrencilerimizin hiçbirinin mağdur edilmemesi için gece gündüz gayret etti, bizlerle iş birliği içerisinde oldular. Siz de yakinen takip ettiniz. Olağanüstü Hâl Yasası’nın kendilerine verdiği yetkiye dayanarak, kapatılan vakıf üniversitelerini garantör devlet üniversitelerine devrettiler fakat toplum bunu benimsemedi çünkü vakıf üniversitelerine giren öğrencilerimizin daha düşük puanla girdiklerini iddia ederek bunların kendi aralarında yeniden yerleştirilmesi konusunda bir toplum baskısı oldu. Yükseköğretim Kurumu bu baskıyı tekrar değerlendirerek vakıf üniversitelerine yerleştirilen öğrencilerin yerleştirildiği yıldaki almış oldukları puanlar göz önüne alınarak öğrencilerimiz tekrar vakıf üniversitelerine yerleştirildiler. Bunların mağdur edilmemeleri adına, yine almış oldukları bir kararla, özel öğrenci statüsü çok genişletilerek bundan önce dar anlamda uygulanılan özel öğrenci uygulaması bütün kapatılan vakıf üniversiteleri öğrencilerine uygulandı. Öğrencilerimiz üniversitelerinin kapatıldığı şehirde veya ülkemizde istedikleri bir yerde eğitimlerini almaya başladılar ve problemler mümkün olduğunca minimum seviyeye indirildi.

Elbette ki bu değişim süreci içerisinde istenilmeyen durumlar olabilir. Bizim bile evimizi taşımaya kalktığımız an, yeni yerleşeceğimiz zaman elbette ki sıkıntılarımız olacaktır ama gelecek günlerdeki beklentilerimiz, umutlarımız o sıkıntılarımızı unutmamıza neden oluyor.

Bu ülkede eğer millî eğitimle, yükseköğretimle olumsuzluklar üzerinden sürekli politikalar geliştirecek olursak bizim iktisadi anlamda, siyasi anlamda kalkınıp bir dünya devleti, bir dünya paydaşı olmamız söz konusu olamayacaktır. Bu nedenle, vakıf üniversitelerinde çalışan personelin devlet kademesine alınması zaten söz konusu değildir. O öğretim üyelerinin mimlendiği konusuna da katılmıyoruz. Devletin, öğrencisini ve vatandaşını mimlemesi söz konusu değildir. Üniversitelerde çok fazla öğretim üyesine ihtiyaç var. Bu öğretim üyeleri, normal vatandaşların, normal öğretim üyelerinin nasıl üniversiteye girdiklerini biliyorlar. Önümüzdeki günlerde onlar için ilan çıktığı zaman onlar da müracaat edebileceklerdir.

Değerli arkadaşlarım, 65 bin öğrenciyi devletin mimleyerek bunları bir daha devlet kadrosuna almamak için bir gayreti olabilir mi? Sizin, kendi çocuğunuzla bir sorun yaşadığınız zaman onu evinizden kovmanız söz konusu olabilir mi?

Şimdi, devlet bu terör örgütünden çok büyük bir sıkıntı çekmiştir. Bir birey olarak bir fidan diktiğimiz zaman amacımız nedir? O fidanın büyüyüp o fidandan meyve almaktır. Bugün atılan bir generalin, bir profesörün devlete veya ailesine olan maliyetinin ne olduğunu düşünebiliyor muyuz? Devlet, tam meyve alacağı sırada, kırk yıl sonra, bir profesör, devleti aleyhine suç işlemişse bunu elbette ki kadrolarından uzaklaştırmak mecburiyetinde kalmıştır. Burada elbette ki haksızlığa göz yummamak lazım. Hepimizin birlikte bağırmamız lazım. O kaybetmeye çalıştığımız… Kaybedilen kişi memur, öğrenci kimse onlar bu ülkenin geleceğidir. Devlet bunlara yatırım yaptı. Biz onlardan ürün almak istiyoruz. AK PARTİ iktidarının da onları dışlamak, onları mimlemek, onlarla ilişkiyi kesmek gibi bir isteği, bir beklentisi yoktur. Bunun da altını çizerek belirtmek istiyorum. Sizler nasıl evlatlarınızdan vazgeçemiyorsanız devletimizin de hiçbir ferdini feda edemeyeceğini belirtmek istiyorum.

Vakıf üniversitelerinden başka üniversitelere geçen öğrencilerimizin diplomalarında eski üniversiteleri yazmayacak arkadaşlar. Ama artık, diplomalar sadece bir kâğıt hâlinde verilmiyor, diploma eki etiketleri veriliyor. Bu diploma eki etiketlerinde elbette ki bundan önceki dönemlerde öğrencilerimizin almış olduğu dersler, krediler, nereden aldıkları, diplomalarıyla birlikte verilecektir ve bu diplomaları da Avrupa Birliğinin tüm ülkelerinde geçerliliğini sağlamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, 15 Temmuz garabet gecesini Allah bu ülkeye bir daha yaşatmasın diyorum. Buna destek olanların da Allah belasını versin diyorum. Bu belayı defettikten sonra, raydan çıkmış olan devlet düzenini tekrar rayına oturttuktan sonra, elbette ki siyaseti birlikte yapacağız. Ama, bugün, AK PARTİ iktidarının her söylediğini hatalı bulmak bu ülkenin geleceğini yanlış yönlendirmek demektir. Bu raydan çıkmış olan treni birlikte raya oturtacağız ve birlikte işletmeye başladığımız gün siyasetimizi yine birlikte yapacağız, “Bu treni sen hızlı götürebilirsin, ben hızlı götürebilirim.” siyasetini birlikte gerçekleştireceğiz. Ama, tren rayda değilse, sen a görüşünü ben b görüşünü savunuyorsam, bu trenin işlemesine bir katkı olmayacaktır diyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uysal.

Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Hatip şöyle bir cümle sarf etti, dedi ki: “Nerede bir haksızlık varsa bu haksızlıklara karşı birlikte mücadele etmek lazım.” Doğrudur.

Ancak somut bir örnek veriyorum: Sayın Başbakan Yardımcısı da burada, Profesör Doktor Hakan Hakeri -bu, ceza hukuku profesörüdür- Konya Ağır Ceza Mahkemesinin FETÖ iddianamesinin 50’nci sırasında yer almaktadır, 9 görevde bulunmaktadır.

BAŞKAN – Tamam, daha sonra söylersiniz kendisine Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ve bunun karşısında hakkında bir iddianame bulunmayan insanlarla ilgili açığa alma ve iddianame…

BAŞKAN – Sayın Tanal, Sayın Uysal’a söylersiniz daha sonra.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Evet, bu haksızlıkların…

BAŞKAN - Şu anda gündemimiz değil bu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Size somut örnek söylüyorum değerli arkadaşım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Grup başkan vekillerini toplantıya davet ediyorum.

Kapanma Saati: 17.04

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan PURÇU (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 4 Ekim 2016 Salı günü ve 11 Ekim 2016 Salı günkü birleşimlerinde diğer denetim konularının görüşülmeyerek bir saat süreyle sözlü soruların görüşülmesine ve sözlü soruların görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliklerine üye seçiminin 5 Ekim 2016 Çarşamba günkü gündeminin “Seçim” kısmına alınmasına ve seçimlerin aynı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 04/10/2016 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                          Mehmet Naci Bostancı

                                                                                     Amasya

                                                                     AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun;

26’ncı Dönem 2’nci Yasama Yılı sonuna kadar salı günleri 15.00-21.00, çarşamba ve perşembe günleri 14.00-21.00 saatleri arasında,

04 Ekim 2016 Salı günü (bugün) ve 11 Ekim 2016 Salı günkü birleşimlerinde diğer denetim konularının görüşülmeyerek bir saat süreyle sözlü soruların görüşülmesi ve sözlü soruların görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliklerine üye seçiminin 5 Ekim 2016 Çarşamba günkü gündeminin “Seçim” kısmına alınması ve seçimlerin aynı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca konuşacak.

Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, hicri yılbaşını, yeni hicri yılın hayırlı olmasını diliyorum; hem ülkemize, milletimize hem İslam dünyasına hem de tüm insanlık adına barış ve huzur getirmesini yürekten temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi çalışma gündemimiz ve çalışma saatlerimizi içeriyor. Bununla ilgili olarak Genel Kurulun 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılı sonuna kadar yani 1 Temmuz 2017’ye kadarki çalışma saatleriyle ilgili başlıkları aktaracağım. Öncelikle salı günleri 15.00 ve 21.00 saatleri arasında, çarşamba ve perşembe günleri ise -ifade ettiğim tarihler arasında- saat 14.00 ve 21.00 saatleri arasında çalışılması öngörülüyor.

Yine 11 Ekim Salı günü yani haftaya salı da denetim konularından sözlü soruların görüşülmesi öngörülüyor. Bugün itibarıyla da inşallah sözlü sorularla yasamanın yanı sıra denetim görevini, bunu gerçekleştirmiş olacağız.

Son olarak yarın 5 Ekim Çarşamba günü ise Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliklerinin üye seçimi gerçekleştirilmiş olacak. Yine burada gündemin “Seçim” kısmına alarak seçimlerin aynı gündeki birleşimde yapılması kararını almış olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisindeki çalışma gündemimiz ve çalışma saatleriyle ilgili başlıkları aktarmış oldum.

Hayırlı olmasını diliyorum.

Yeni yasama yılının da huzurla geçmesini ve değerli kanunlarla milletimiz, halkımız için, ülkemiz için hayırlı bir yasama dönemi, 26’ncı Dönem, geçirmeyi yürekten temenni ediyor, Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk olarak Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken konuşacak.

Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

26’ncı Dönemin İkinci Yasama Yılının hayırlara vesile olmasını, ülkemizin barışına, demokrasisine, özgürlüklerin genişletilmesine katkı sunmasını temenni ediyorum. Tabii, Meclisin genel pratiğine baktığımız zaman maalesef bu temennilerimizin hayata geçeceğine dair çok fazla umut taşımadığımızı da buradan altını çizerek ifade etmek istiyorum.

Şimdi, her ne kadar AKP grup önerisi Meclisin çalışma saatlerini düzenlemeyle ilgili bir öneri sunmuşsa da özellikle 15 Temmuzdan itibaren adım adım işlevsizleştirilen, iradesi hiçe sayılan ve âdeta bir vesayet altına alınmış Meclis pratiğiyle karşı karşıyayız. Bir kere, bununla yüzleşmeden buradan ne Meclisin gündemini ne de Meclisin çalışma saatlerini, çalışma takvimini doğru dürüst bir şekilde tartışamayız, ele alamayız. Biz, özellikle, olağanüstü hâl ilanı ve kanun hükmünde kararnamelerle bu Parlamentonun iradesinin boşa çıkarıldığı dönemde bütün uyarılarımızı yaptık. Bunun açık bir darbe uygulaması olacağını, Parlamento dışında bir iradenin Parlamentoya sürekli birtakım yasal düzenlemeler dayatma yetkisinin olmadığını ifade ettik ama maalesef bugüne kadar iktidar partisinin bu konuda duymuş olduğu tek bir rahatsızlık, düzeltmiş olduğu tek bir hususa tanıklık etmedik.

Bakın, bu Meclis 15 Temmuz darbesini 4 siyasi partinin ortak iradesiyle boşa çıkardı, 4 partinin duruşuyla bu Meclise yönelik bombalama yapılsa bile 79 milyonun iradesinin teslim alınmayacağı bütün dünya kamuoyuna gösterildi. Darbeden hemen sonra 4 partinin altına imza atmış olduğu deklarasyon aslında ileriye dönük son derece önemli mesajlar taşıyordu. Darbeyi boşa çıkarmış bir Meclise, maalesef, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Grubu güvenmedi, bu Meclis üzerinden darbeyle mücadele edilmesi gerektiğiyle ilgili hiçbir uyarıyı dikkate almadı. Biz o dönemde açık bir şekilde söyledik, darbeyle mücadele uygulamasında buraya getireceğiniz her türlü yasal düzenlemeye, hukuki normları göz önünde bulundurarak belli ilkesel kavramlar içerisinde destek sunacağımızı söyledik ancak siz siyasi partilerin size vermiş olduğu bu krediyle, darbeyi boşa çıkarmış bu Meclis iradesiyle bu süreci yönetmek yerine, maalesef, tek kişinin iradesini esas alan ve bu Meclisin iradesini de boşa çıkaran bir uygulamaya imza attınız. Dolayısıyla burada son derece ciddi bir problemle karşı karşıyayız.

Hemen darbe tartışmalarının akabinde bu Mecliste bir darbe komisyonu kuruldu 4 siyasi partinin ortak iradesiyle, bu komisyonun bir an önce çalışması gerektiği ifade edildi. Maalesef, iktidar partisi önce üye vermeyerek sonra Meclisin tatile girdiği -ki Meclis bu ülkede bu kadar devasa sorunlar varken, her gün onlarca cenaze kalkarken, 79 milyonun tamamı üzerinde nefes alamaz bir baskı cenderesi varken nasıl tatil edilir, onu da anlayamıyoruz- döneme denk gelecek şekilde o darbe komisyonunun çalışmasını engelledi. Düşünün, ülkenin gündeminde 15 Temmuz darbesi var, Mecliste bir komisyon kurulmuş ama bu komisyon tek bir çalışmaya imza atmamış, o tarihten bugüne kadar darbenin siyasi ayağıyla ilgili tek bir süreç yürütülmemiş. Yani hayatının bir döneminde cemaat okullarında okuyan, yok, bilmem, evlerinde kalan, Bank Asya’da çay içenlere yönelik her türlü uygulama yapılıyor; cemaatle hiç alakası olmayan Kürt, Alevi, sol, sosyalist, muhalif kesimlere yönelik tam bir tasfiye operasyonu, âdeta toplumsal yaşamı soykırım anlayışıyla devreye geçiriliyor ama buna karşın darbenin siyasi ayağıyla ilgili tek bir çalışma yok, tek bir soruşturma süreci yok. Bank Asya’da çay içenin işine son ver, tutukla, cezaevine gönder ama ByLock sistemine sahip bakanla ilgili ya da milletvekilleriyle ilgili tek bir süreç yürütme. Bu nasıl bir samimiyetsizlik? Bu Meclisi, bu Parlamentoyu bu şekilde itibarsızlaştırma, bu şekilde işlevsizleştirme hakkına sahip misiniz?

Bakın, bu Meclis tatile girmeden hemen önce 4 siyasi partinin ortak iradesiyle kayyumla ilgili düzenleme torba yasadan çıkarıldı. Yani şu kapı arkasında bugüne kadar verilen sözleri bu şekilde hiçe sayan bir uygulamaya bu Meclis tanıklık etmedi. Ancak verdiğiniz sözler, ortaya koyduğunuz iradeye rağmen kayyumla ilgili bir düzenleme kanun hükmünde kararname olarak getirildi, hiçbirinizden ses çıkmadı. Bizim irademize, bizim vermiş olduğumuz sözlere “Saygısızlık var burada.” demediniz. Bu nasıl bir anlayıştır? Bu Meclisin 4 siyasi partisinin iradesi bir kişinin karar verdiği bir KHK’yla boşa çıkarılacaksa o zaman burada neyi tartışacağız? “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” yazıyor, bu pratik ona mı uyuyor? Bence bu yazıyı değiştirelim artık, egemenlik kayıtsız şartsız tek kişidedir. Belediyelerde de değiştirelim. Yüzde 80 oy almış belediye başkanının yerine memur atayarak görevden alacaksanız “Egemenlik kayıtsız şartsız kayyumdadır.” yazın, “atamadadır” yazın, hiç olmazsa halka karşı bu tarz süreçleri net olarak ortaya koyun.

Bakın, her geçen gün bu ülke yaşadığı siyasi krizin içerisinde daha fazla debelenmeye başladı; Suriye’ye yönelik askerî müdahalelerle büyük bir bölgesel krizin içerisine de girmek üzere. Zaten ekonomik kriz, bugün Başbakanın yaptığı açıklamaları dinleyen bir ilkokul öğrencisinin de rahatlıkla anlayabileceği bir boyuta geldi ama bununla ilgili tek bir çözüm yok. Meclis savaş tezkeresiyle açılıyor. Bölgesel krizi daha fazla artıracak bir tezkereye imza atıyor. Olağanüstü hâl muhtarlarla yapılan toplantıda kararlaştırılıyor. Meclisin iradesine, siyasi partilerin görüşlerine başvurulma ihtiyacı bile hissedilmiyor. Oysaki burada, OHAL ilanı olduğunda Başbakan bu kürsüden çıkıp “Biz OHAL’i kendimize karşı, devlete karşı hayata geçireceğiz ve mümkün olduğunca, üç aydan önce de bu uygulamayı kaldıracağız.” dedi. Sonuç ne? Elde ne var? OHAL darbeyle mücadelenin nesini açığa çıkardı? Hani, daha darbenin siyasi boyutuyla ilgili bir soru attım ortaya ama cevabını arayan, cevabını bekleyen yüzlerce soruyla ilgili bu süreçte hiçbir şey yapılmadı. Ama, biz biliyoruz ki dert, darbeyle mücadele değil; dert, yasal ve anayasal yetkiyi halktan alamadığı için hayata geçiremediği bir rejim değişikliğini OHAL’le fiilî olarak hayata geçirmektir, tek adam rejimini bu ülkeye dayatmaktır, son derece nettir. Kuvvetler ayrılığı yok, Hükûmete istediği zaman müdahale ediyor, Parlamento devre dışı bırakılmış, yargı 100 metre öteden olmayan düğmelerini ilikliyor; bu durumda biz Türkiye’de artık neyi tartışacağız? Yani, bununla ilgili bütün bu süreçleri ciddi bir şekilde ele almamız lazım.

Bakın, bugün bu saatlerde birçok televizyon kanalının, basın-yayın kuruluşunun ekranları karartıldı, kapıları mühürlendi. İMC TV, Hayatın Sesi, TV 10, Zarok TV, Jiyan TV, Azadi TV tıpkı 15 Temmuz darbecilerinin CNN’e ve TRT’ye yaptığı gibi bugün sizin tarafınızdan mühürlendi. Aynı anlayıştır, aynı anlayış. Özgür Radyo’nun kapıları kırılarak çalışanları gözaltına alındı. Ha darbe gecesi CNN’in kapılarını kırarak oradaki insanları derdest etmişsin ha Özgür Radyo’nun kapısını kırarak çalışanlarını gözaltına almışsın, bunun arasında hiçbir fark yok. Süre kısıtlı ama İMC’nin, Hayatın Sesi, TV 10, bütün bu yayın kuruluşlarının bugüne kadar darbeyle ilgili tutumu da net olarak ortada. Dolayısıyla, bu yürüttüğünüz şeyin darbeyle mücadeleyle hiçbir ilgisi yok. Bakın -keşke süre geniş olsaydı, konuşsaydım- ilk defa Kürtçe çizgi film yayını yapan bir televizyon kanalını kapatmanın utancını yaşattınız. Şirin Baba Kürtçe konuştuğu için ya da konuşturulduğu için darbeci ilan edildi, bölücü ilan edildi ya. Bakın, bütün dünya kamuoyu bu resmi tartışacak. Şirin Baba Kürtçe konuştuğunda bölücü oluyor, Şirine terörist ilan edildi sizin tarafınızdan. Burada Sünger Bob’u siz kriminalize ettiniz, bölücü ilan ettiniz. Ya, böyle bir anlayış olabilir mi? Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir, bu nasıl bir samimiyetsizliktir?

Dolayısıyla, yürütmüş olduğunuz sürecin darbeyle mücadeleyle de hiçbir ilgisi yoktur. Bu çalışma takviminden önce, iradesi boşa çıkarılmış Parlamentonun iradesini tekrar tesis etmek ve bu Parlamentonun işlevselliğini ve itibarını sağlamakla ilgili bir gündem bir kez daha hepimizin önünde olmalıdır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, yerimden kısa bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun, bir dakika….

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Baluken sert eleştirilerde bulundu. Eğer Türkiye’de tek adam rejimi olsaydı 15 Temmuz darbecilerine bütün partiler ve bu millet direnmezdi; bir kere bunun altını çizmek isterim.

İkincisi: AK PARTİ on dört yıldır iktidarda, olağanüstü hâlle yönetmek gibi bir fantazyası olsaydı geçmişte de buna benzer örnekler olurdu. Olağanüstü hâl bu ön dört yılın içinde sadece 15 Temmuzdan sonraki özel döneme mahsustur.

Üçüncüsü; Sayın Cumhurbaşkanlığı, Hükûmet, Meclis, bunların hepsi yasalar çerçevesinde yerlerini almış, millet iradesiyle teşekkül etmiş demokratik kurumlardır, bunlar yasalar çerçevesinde icraatlarını yaparlar. Bu icraatlara karşı da yasal yolların açık olduğu demokratik ve özgür bir ülkedeyiz, Meclis de çalışıyor. Elbette herkes eleştirilerini söyleyebilir, Hükûmet de, Cumhurbaşkanı da kendi icraatlarını yapacaktır, bu çerçevede görmek gerekir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yerimden benim de söz talebim olacak.

BAŞKAN – Sayın Baluken, sizi de dinleyelim. Siz de yerinizden bir dakika söz istediniz.

Buyurun.

32.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Bostancı’nın değerlendirmelerinden sonra en azından ben Halkların Demokratik Partisi adına cevap niteliği taşıyacak birkaç şey söylemek durumundayım.

Biz darbeye karşı çıkarken bir kişiye ya da bir siyasi partiye karşı bir tavır ortaya koymadık. Darbeye karşı çıkarken bu ülkenin demokrasisine, hukuk devletine, toplumsal barışına sahip çıkacak bir siyasi tavır ortaya koyduk. Bugün aynı kalkışma, aynı girişim olsa bu bahsetmiş olduğumuz ilkesel tutum neticesinde aynı siyasi duruşu göstermekte de asla tereddüt etmeyiz, çekinmeyiz. Ancak darbe sonrası “darbeyle mücadele” adı altında yürütülen uygulamalar bütün muhalif toplumsal kesimleri tasfiye etmeye, sindirmeye yönelik büyük bir baskı cenderesine dönüşmüş durumda. Dolayısıyla, bu uygulamalar devredeyken bu Parlamentonun da iradesiz, inisiyatifsiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – …bir biçimde sadece seyirci pozisyonuna düşmesini kabul edilemez buluyoruz. Yapmış olduğumuz uyarılar, Parlamentonun bugüne kadar olduğu gibi Türkiye'nin bütün sorunlarına, 15 Temmuzdan sonra yaşadığı sorunlara da çözüm adresi olma ve o iradeyi tekrar sağlama doğrultusunda yapmış olduğumuz uyarılardır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel, sizi de dinleyelim bir dakika.

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı ile Oturum Başkanı Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öncelikle ben de aynı konudaki hassasiyeti dile getireyim. Türkiye'deki rejimin gitgide otoriterleşmesi ve bir tek adam yönetimine evrilmesi eleştirilerini yapmak… 15 Temmuz günü ortaya koyduğumuz tavır ile bu eleştirileri geçersiz kılacak bir birleştirme asla düşünülemez. 15 Temmuz günü biz Parlamentoya, parlamenter sisteme, halkın iradesine sahip çıktık; kimsenin ne şahsına ne de o sahip çıkışla birilerinin görevini yapış şekline onay vermiş değiliz. Bunu açıkça söylemek lazım.

Bir de Sayın Başkan, tutanakları istemiştim yanlış mı duydum diye. Konuşmanızda, önemli bir kısmına çok katıldığım konuşmanızda başta şöyle diyorsunuz: “15-16 Temmuz millî demokratik halk devrimini gerçekleştiren bu halk…” diye başladınız konuşmaya. Şimdi, “millî demokratik halk devrimi” tanımlaması Türkiye İşçi Partililer tarafından 1965’lerde ortaya konmuş. Mehmet Ali Aybar ve ekibi bunun sosyalist devrimin öncüsü olduğunu ve ayrılmaz parçası olduğunu söylemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

Ben duyuyorum sizi, siz söyleyin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mihri Belli’nin ekibi ise millî demokratik devrimin askeriyedeki öğrenciler ve genç subaylar tarafından yapılacağını, ardından da proleter devrimin daha kansız bir şekilde hayata geçeceğini savunurlar. O günden bugüne bu Meclis tutanaklarında “millî demokratik halk devrimi” kavramını ilk kez sizden duyduk. Bu konuda bu kavramsal yaklaşımı, bu geçmiş tutanaklardaki “millî demokratik halk devrimi” kavramıyla örtüştürüyor musunuz, bunu mu savunuyorsunuz? Bir de açıkça şunu da söylemek lazım: O gece bir kalkışma vardı, halkla o kalkışmayı hep beraber bastırdık, hep birlikte ama bir devrim yapmak ve millî demokratik halk devrimi diye niteliyorsanız bu tartışma çok heyecan verici bir tartışma olur.

BAŞKAN – Ben onu, 15-16 Temmuz gecesini öyle nitelendiriyorum. Bahsettiğiniz tarihleri yaşım icabı ben yaşadım. O dönemin teorisini ve tartışmalarını da iyi bildiğimi düşünüyorum. Bugün sarf ettiğim cümleyle o gün kastedilen, aynı cümlede kastedilen anlam bir değildir. Benim söylediğim millî demokratik halk devrimi millîdir ve yerlidir.

Teşekkür ederim.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 4 Ekim 2016 Salı günü ve 11 Ekim 2016 Salı günkü birleşimlerinde diğer denetim konularının görüşülmeyerek bir saat süreyle sözlü soruların görüşülmesine ve sözlü soruların görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliklerine üye seçiminin 5 Ekim 2016 Çarşamba günkü gündeminin “Seçim” kısmına alınmasına ve seçimlerin aynı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisinin lehinde son olarak Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay konuşacak.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 26’ncı Dönemin İkinci Yasama Yılı çalışmalarına başladık. Öncelikle yeni yasama yılının ülkemize, milletimize, Türkiye Büyük Millet Meclisine hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum ve yeni yasama yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapacağımız çalışmalar ülkemizin geleceği bakımından büyük önem taşımaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi hangi şartlardan bugüne gelmiştir, mutlaka bir hafıza tazelemeye her zaman ihtiyacımız vardır. Öyle inanıyorum ki 15 Temmuzdan sonra bu ihtiyaç daha da artmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi millî mücadele yıllarında sergilenen ruh ve asaletle Türkiye'nin makûs talihini aşacak, yenecek yegâne kurumdur ve isli gaz lambalarından, vatanı karanlıktan çıkaran aydınlık olmuştur ve sac sobalarda zar zor ısınılırken aynı zamanda esaretin dondurucu soğuğundan aziz milletimiz korunmuştur. Okullardan getirilen tahta sıralarda sıkışarak kısıtlı imkânlarla çalışılmıştır. Düşman kavi, yokluk çok, para yok ama ne yapalım, elden bir şey gelmez dememişler. Durum bazen o kadar vahim hâle gelmiş ki tutanakları yazacak kâğıt yok ve Ankara’daki bakkallardan kese kâğıdı toplanmıştır Mecliste tutanak yazmak için ve Polatlı’dan Yunan’ın top sesleri gelmektedir. O günden 15 Temmuz gününe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yerleşkesine, binasına ve Genel Kuruluna atılan 7 bomba ve pek çok kurşunu düşündüğümüzde bunun muhasebesini çok iyi yapmak durumundayız.

Ülkemizin yoğun gündeminde terör saldırıları, maalesef artarak devam ediyor. Anbean, saat saat bu saldırılar devam ediyor ve Suriye’de de ülkemizi yakinen ilgilendiren çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Her ne kadar gözardı edilse ve gündemin birinci maddesi olarak tartışılmasa da ekonomik sorunlar aslında artarak devam ediyor. Toplumsal gerilim ve kutuplaşma emareleri 15 Temmuzdan sonraki süreçte önemli ölçüde azalıyor görünse de hadisenin sıcaklığı geçtikçe, maalesef, bu toplumsal gerilimleri, kutuplaşmaları artıracak tutum ve davranışların devam ettiğini üzülerek görüyoruz. İşte burada, ülkemizin ihtiyaç duyduğu sağduyu, müzakere ve uzlaşma kültürünü yaşamak ve yaşatmak için hepimizin üzerine çok büyük görevler düşüyor ve önümüzdeki günlerde, siyasetin normalleşmesi için en önemli görevlerden birisi, başta Hükûmete düşmekle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine de önemli görevler düşmektedir. Bu çerçevede, kamplaşmadan ve kutuplaşmadan kaçınarak müzakere ve diyalog kanalları alabildiğine açık tutulmalıdır. Yeni fiilî durumlara, şahsi ve keyfî uygulamalara fırsat verecek yasama faaliyetlerinden uzak durulmalıdır. Milletimizdeki endişe ve huzursuzluğu bertaraf edecek adımları atmalıyız. Hassasiyetimiz, vatanımız, milletimiz, kardeşliğimiz ve istiklalimiz üzerine inşa edilmelidir.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz akşamı demokrasi ve hukuk çok alçakça bir saldırıya uğradı ve milletimizde derin izler bırakacak. Önümüzdeki çok uzun yıllar tartışacağımız, hatırlayacağımız ve öğreneceğimiz hadiseleri yaşadık. Türkiye Cumhuriyeti 15 Temmuzdan bu yana en tehlikeli süreçlerinden birisini yaşamıştır ve ülkemizin birliği, bütünlüğü hedef alınmıştır. Teröristler Türk milletinin tamamını, millî iradeyi ve cumhuriyetin bütün kurumlarını hedef almıştır. Bu darbe girişimiyle milletin birlik ve kardeşliği hedef alınarak ülkemiz bir kaos ve iç çatışma ortamına sürüklenmek istenmiştir. O nedenle, 15 Temmuz bir milattır. Hiç kimse 15 Temmuz yaşanmamış gibi hareket edemez. 15 Temmuz ve Yenikapı bağlayıcıdır. 15 Temmuz akşamında demokrasiye ve millî iradeye sahip çıktık. Meclisi açık tutarak darbecilere en büyük darbelerden birisi vurulmuştur. Bu sorumluluk çerçevesinde birlik ve beraberlik duygusu, siyasette müzakere ve uzlaşma kültürü öne çıkmış ve bu kültür 7 Ağustosta Yenikapı Mitingi’yle taçlanmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi Yenikapı ruhunun merkezinde yer almaktadır. Ancak Yenikapı ruhunu ve Yenikapı’ya gelen süreci devam ettirip ettirmemek büyük ölçüde devleti yönetenlere, iktidar sahiplerine ve diğer siyasi mensuplara düşmektedir.

Tabii, burada en önemli unsur “Yenikapı” deyince ülkenin birliğini, bütünlüğünü, beraberlik içerisinde bulunmasını ve tüm tehlikelere karşı yekvücut karşı durmasını ifade ediyor. Bunu, aynı zamanda hep birlikte demokrasiye ve hukuka sahip çıkma tavrı olarak değerlendirmek lazım. Ancak bu birleştirme görevi öncelikle Sayın Cumhurbaşkanına, Hükûmete, devlet kurumlarına, siyasi partilere ve diğer demokratik kuruluşlara ve medyaya düşmektedir. Milletimizin topyekûn kucaklanması gerekir. Ayrıştırıcı, kamplaştırıcı ve gerilim yaratan söz ve davranışlardan özenle kaçınılması gerekiyor. Yenikapı ruhu Cumhurbaşkanına ve iktidara biat etmek anlamına gelmez ve Yenikapı’ya katılan muhalefet partilerinin de iktidara açık çeki asla değildir. Demokratik kurumların ve süreçlerin çok daha iyi işlemesi için bu önemli bir fırsattır. Bu fırsatın gereksiz tartışmalarla kesinlikle heba edilmemesi gerekir. Özellikle son günlerde, daha Meclisin açılması arifesinde yaşanan gereksiz Abdülhamit ve Lozan tartışmalarının tekrarlanmaması gerekir ve bunlar da Yenikapı ruhuna, maalesef, uymamaktadır.

Bu düşüncelerle yeni yasama yılının tekrar hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde son olarak Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel konuşacak.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

26’ncı Dönemin İkinci Yasama Yılına başlıyoruz. Burada yapacağımız faaliyetlerin ülkemize, halkımıza ve Parlamentodan sorunlarına çözüm bekleyen, yaralarına merhem bekleyen fakire fukaraya, garip gurebaya, yoksula, yetime, işçiye, köylüye, memura, işsizlere, öğrencilere, öğretmenlere, öğretim görevlilerine fayda sağlayacak; halktan yana, halk için yapılacak bir yasama faaliyetleri bütünü olmasını temenni ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Parlamentodaki tüm gruplara ve Parlamentonun değerli emekçilerine başarılar diliyoruz.

Bir Yenikapı ruhudur gidiyor. Bugün de kürsüde söylendi, bundan sonra da çokça söyleneceğe benziyor. “Yenikapı ruhu” dediğiniz mesele, iktidar partisine gidip de muhalefet partilerinin kayıtsız şartsız destek verdiği, bir beyaz kâğıdın üzerine imza atıp “Üstünü altını siz doldurun.” dediği bir gün değildir. Zaten Yenikapı’da iktidar partisi tek başına bir miting yapsaydı bugün Yenikapı ruhundan da bahsedilemezdi. Muhalefet partilerinin oraya katılımı, oraya düştüğü şerhler Yenikapı’yı anlamlı kılmış ve bir Yenikapı ruhu tartışması başlatmıştır. Yenikapı ruhu, Parlamentodaki tüm siyasi partileri temsil etmemesi açısından eksik ama 15-16 Temmuz günü Parlamentoda, o bombalar altındayken, parlamenter sisteme, demokrasiye hep beraber sahip çıkan bir Parlamentonun, bir partilerüstü yaklaşımın karşılık bulduğu bir noktada ele alınacaksa konuşulabilir.

Yenikapı’da kimseye bir boş kâğıt vermedik, altına imza atmadık, “Ne yaparsanız yapın, sizi destekleyeceğiz.” demedik. Aksine, 12 maddelik bir manifestomuz vardı orada, Genel Başkanımız okudu, Yenikapı’dan ve bundan sonra Türkiye'den ne beklediğini söyledi; kimse itiraz etmedi, hatta olumlu referanslar verildi ama gelin bakın bakalım şimdi, eğer varsa bir Yenikapı ruhu, ondan Cumhuriyet Halk Partisi ne anlıyor ama birileri ne yapıyor ve Yenikapı ruhunu aslında bu hâle getiren kimler?

Biz demişiz ki: “İbadethaneye, kışlaya, adliyeye siyaseti sokmayalım.” Oysa o günden itibaren -ibadethane dediğimizde tabii sadece camileri anlamamak lazım ama- gerek Diyanet İşleri Başkanlığının âdeta bir partinin sözcüsü gibi onun başlattığı tartışmaları, onun talep ettiği uyarıları, onun talep ettiği kararları almasından adliyede ortadan kalkan hâkim teminatına, savcıların özgür karar vermemelerine ve kışlanın apoletlilerinin gelip burada bulunmasına… Ama o gece sabaha kadar ne olduğunu, o an gelene kadar en yakınındakileri dahi oraya kendi iradeleriyle terfi ve tayin ettirenlerin ve o gün Yenikapı’da apoletleriyle konuşma yapanların hesap veremez durumlarının nasıl kabul edildiğini hep birlikte izliyoruz.

O gün demişiz ki: Siyasette uzlaşma kültürünü geliştirelim, siyasete ortak aklı egemen kılalım. Bugün bir tartışma var, kanun hükmünde kararnamelerde 4 parti bir komisyon kuracakmış.

Dün, bunu, alt yazıdan geçmeye başladığında gazeteciler, Parlamento muhabirleri aradılar, sordular, “Özgür Bey, temas kurdunuz herhâlde.” diye. Dedim ki “Moda deyimle söyleyeyim, böyle bir komisyon kurulacağını eniştemden öğrendim.” (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? “Ortak akıl” diyorsunuz, “birlikte mücadele” diyorsunuz; Bakanlar Kuruluna giriyorsunuz çıkıyorsunuz, 4 parti ortak komisyon kuracak, bunu alt yazıdan okuyoruz, bunu bizimle tartışmıyorsunuz. Hâlen daha Parlamento muhabirleri arıyor “Temas var mı?” diye, telefon geldiği yok; içeride çay içtik, içeride de kimsenin bir şey söylediği yok. Sadece “Bir komisyon kurulabilir.” Hangi şartlarda kurulacak, hangi hukuka oturacak, Anayasa’dan hangi gücü alacak, hangi yetkiyi kullanacak ve eğer bu kullanacağını tarif ettiğiniz yetkiyi bir hukuka oturtmuyorsanız bunu niye teklif ediyorsunuz?

Yani, mesele, sorunu çözmek, mağduriyetleri gidermek, ortak akılla bir şeyler yapmak değil de tribünlere oynamak olunca alt yazıdan o yazının geçmiş olması sizin için yeterli, gerisi önemli değil. Bu konuda temassa temas, teklifse teklif; bekliyoruz. Ama öncelikle, kurulmuş mevcut komisyonları çalıştırmama hâlini, Darbe Komisyonunu iki buçuk ay ötelemenizi, karar aldığımız hâlde bütün bir yaz boyunca Meclis İnsan Hakları Komisyonunun kıpırdamamasını, Cezaevi Alt Komisyonunun “İşkence iddialarını duyuyoruz ama gitmeyeceğiz.” açıklamalarını da kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz. Bunları da kınadığımızı belirtmek istiyoruz.

“Siyasette öz eleştiriden kaçınmayalım, geçmişi iyi analiz edelim, tarihin tekerrürünü önleyelim.” demişiz. Evet, bir cemaat tüm hukuk içi ve hukuk dışı yollar kullanılarak tasfiye ediliyor. Vallahi, iki aydır değil, iki yıldır değil, yirmi yıldır zaten bunu söylüyoruz, “Bu adamlar devletin damarlarından beyne gidiyorlar. Bunlara ne istiyorlarsa vermeyin.” diyoruz. Şimdi bir cemaat tasfiye ediliyor. Peki, yerine? Başka başka cemaatlerle… Cemaatler koalisyonunun sadece dengeleri değişti. Yeni bir paylaşım savaşı var ve belli bakanlıklar, belli görevler yeni cemaatlere veriliyor. Yani, manifestonun geçmişteki hataları tekrar etmeme şartı da iktidar partisi tarafından tamamen terk edilmiş durumda.

Liyakati esas alalım diyoruz. Biraz önce milletvekillerimiz ifade etti, KPSS, o ki dayısı olmayanın dayısıdır soruları çaldırmazsanız; o ki kimsesizin kimsesidir, milletvekilini tanımayanın milletvekilidir KPSS. Ama buna mülakat getirdiniz, “Gezi olayını nasıl görüyorsun?”, “Reis’ deyince ne hissediyorsun?” sorularıyla pür AKP’li ve kesinlikle muhalif olmayacak bir memuriyet yani liyakati değil sadakati arayan bir sistem getirmeye çalışıyorsunuz.

Darbe hukukundan kurtulalım diyoruz, yeni darbe kendi hukukunu dayatıyor. Cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkalım diyoruz, iki ay öncesine kadar, darbeden önce Lozan’a sahip çıkanlar darbeden sonra cumhuriyetin kurucularına dönüyorlar ve o güne kadar söylediklerinin tam tersine, ülkenin tapu senedi dedikleri Lozan’a ülkenin kayba uğradığı bir şey olarak… İnönü’ye, Atatürk’e hakaret ediyorlar. Hiçbir gelişmiş demokraside kurucu babalarla mevcut yöneticiler uğraşmaz arkadaşlar. Fransız meclisinde De Gaulle’ün teorileri tartışılır, karşıt da olur ama kimse o kürsüye çıkıp De Gaulle’e hakaret etmez. Amerika’nın kurucularına, kurucu babalarına mevcut siyasiler dil uzatmazlar. O yüzden bundan hızla vazgeçilmesi gerekiyor.

Parlamenter sistemi güçlendirelim diyoruz, Yenikapı’da olağanüstü hâl ilan edip sanki bu Parlamentonun bir kısmı darbeye direnmiş, öbür kısmı darbeye şakşak yapmış gibi, alkış tutmuş gibi düşünerek Parlamentonun yasama yetkisini üzerinize alıyorsunuz; sanki Meclisin muhalefet kanadı darbecilikle enfekte olmuş gibi. Ama tek başına güç kullanmak, güç zehirlenmesinin üzerinizde yarattığı enfeksiyon bu ülkeye de çok şey kaybettiriyor ama iktidarınızı da içten içe yiyor; bunu da hepinizin bilmesi lazım.

Yenikapı’da genel başkan medyanın özgür olması demiş, 23 tane kanal kapattınız daha geçen gün. Bu yapıya destek veren kanalları kapatın. Ama nasıl oluyor da çocuk yayını yapan kanalları, nasıl oluyor türkü çağıran kanalları, nasıl oluyor sosyal demokrasi dışında bir şeyi savunmayan kanalları… Yani kendiniz için dikensiz gül bahçesi, muhalefetin olmadığı, tek sesin olduğu bir ortamdan bahsediyorsunuz.

Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyalım dedik, biz önerdik liderler zirvesinde mini anayasa paketini. Nede anlaşamadık biliyor musunuz arkadaşlar, iktidar partisi grubu? HSYK seçilirken ilk iki tur nitelikli çoğunluk, üçte 2, sizinkiler diyor ki: “Üçüncü turda salt çoğunluk.” Bütün hâkimi, savcıyı iktidar partisi grubu salt çoğunlukla seçecekmiş. Buna karşı çıktığınız için anlaşamıyoruz. 12 Eylül 2010’da o cemaat için yapılandırılmış -Meclisi bombalayan F16’ya, Fetullah Hoca’yla birlikte kaldırıp hani bombalar yüklenmişti ya- o hâkimler orduya operasyon yapıp yerine getirdikleri de bizi bombalamıştı, onu düzeltelim diyoruz, hâlâ daha “Nitelikli çoğunluk değil, salt çoğunlukla biz seçelim.” diyorsunuz.

Eğitim sistemi tek tipçi olmayacaktı, el konulan bütün okulları imam-hatip yapıyorsunuz. Bir kişi çıkıp da buna itiraz etmiyor.

Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi laikliği güçlendirelim dedik. Arkadaşlar, hayatını kaybetti 60 polis. Polisin örgütlenme özgürlüğünün önünü açıp jest yapacağınıza polise örtünme özgürlüğü getiriyorsunuz. Getirin, hiç mesele değil de esas mesele hayatını ortaya koyan adamların sendika kurmasına “Evet.” demeyip, örgütlenmesine “Hayır.” deyip örtünmesini kendinize mesele yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ondan sonra “Yenikapı ruhu, Yenikapı ruhu...” Yenikapı ruhu burada, buna karşı çıkan iktidar partisi de karşımızda. Gözlerinizin içine baka baka bunları size hatırlatmaya devam edeceğiz arkadaşlar.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yenikapı ruhundan herkesin aynı sözleri söylemesini kesinlikle anlamıyoruz. İktidar-muhalefet, herkes kendi siyasi pozisyonu çerçevesinde davranacak elbette ama Türkiye’nin ortaklıklarını anlıyoruz.

Öte taraftan, Sayın Özgür Bey’in ifade ettiği mülakatlarda keyfî birtakım sorular sorulma iddiası vahim bir iddiadır. Buna ilişkin elde ne tür somut delil varsa kendisiyle beraber takipçisi olacağımı söylüyorum. Bütün mülakatların böyle yapıldığı yahut bu tür örnekler olduğu iddiasını vahim görürüm. Benim bilgim ve kanaatim böyle olmadığı şeklindedir. Ellerinde ne iddia varsa beraber takipçisi olacağım.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, sizi de dinleyelim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İç Tüzük 60’a göre bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun.

Süreniz bir dakika.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş’ın Mecliste kanun hükmünde kararnamelerin hukuka uygunluğunu denetleyecek bir komisyon oluşturulacağıyla ilgili basına yansıyan açıklamalarına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Özel konuşmasında önemli bir hususa değindi. Dün AKP Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş’ın basına yansıyan açıklamaları oldu. Bu açıklamalara göre, 4 siyasi partinin ortak katılımıyla bütün kanun hükmündeki kararnameleri hukuka uygunluk açısından inceleyecek, bunu denetleyecek ve bu doğrultuda ortaklaştırmaya çalışacak bir komisyon oluşturulacağını ifade etti, böyle bir konunun gündemlerinde olduğunu söyledi. Şunu altını çizerek söyleyelim: HDP’ye bu saate kadar iktidar partisinin aktarmış olduğu bu yönlü tek bir bilgi yoktur, tek bir görüşme talebi yoktur. Bu konuda daha önce yapmış olduğumuz çağrılar da ortadayken demin yapmış olduğumuz toplantıda da grup başkan vekillerinin açıkladığı hiçbir husus yoktur. Biz bu açıklamanın olağanüstü hâlin uzatılma kararı alındığı gün ve deminden beri isimlerini saydığımız televizyon ve radyo kurumlarının kapısına mühür vurulduğu gün, ekranların karartıldığı gün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir dakika daha ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – …basın-yayın kurumlarının ekranlarının karartıldığı, kapılarının mühürlendiği gün olmasını son derece manidar buluyoruz. AKP’nin tipik algı yönetimidir, toplumda beklenti oluşturarak demokratik tepkilerin sönümlenmesini amaçlayan bir siyasi tutum ortaya koyar hep. Belli ki dün OHAL’in uzatılmasıyla ve basın-yayın kurumlarına yönelik darbe saldırısıyla ilgili gelişecek tepkileri azaltmaya yönelik olarak böyle bir konu ortaya atılmıştır.

Şunu görüyoruz: İçeriden, milyonlarca mağdur yaratan bu KHK’lara ilişkin muazzam bir dip dalga tepkisi vardır ve bu bir tsunamiye de dönebilir. Aynı şekilde, Avrupa Konseyi başta olmak üzere, bütün bu KHK’ların Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere aykırı olduğuyla ilgili çok yakın dönemde heyetler de buraya gelecektir, Türkiye’ye gelecektir. Bu baskıları sönümlendirmeye yönelik ortaya atılmış bir iddianın ötesine geçmediği kanaatindeyiz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yerimden bir söz talebim var sayın başkanın sözlerine.

BAŞKAN – Bir oylama yapayım, size vereceğim söz.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 4 Ekim 2016 Salı günü ve 11 Ekim 2016 Salı günkü birleşimlerinde diğer denetim konularının görüşülmeyerek bir saat süreyle sözlü soruların görüşülmesine ve sözlü soruların görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliklerine üye seçiminin 5 Ekim 2016 Çarşamba günkü gündeminin “Seçim” kısmına alınmasına ve seçimlerin aynı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Özel.

Yerinizden bir dakika…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok uzun bir şey söylemeyeceğim Sayın Başkan.

Sayın grup başkan vekili diyor ki: “Mülakatlarda böyle bir şey oluyorsa…” Bu, şuna benziyor: Darbeden hemen sonra Sayın Cumhurbaşkanı ile Genel Başkanımızın bir görüşmesi sırasında Genel Başkan demişti ki “Ben altı yıldır TRT’ye çıkmadım.” örneğin, Cumhurbaşkanı da dönüp demiş ki “Bunun böyle olduğunu bilmiyordum.” Yahu, altı yıldır ana muhalefet partisinin TRT’ye çıkmadığını ve bu konuda ne çok tartışma varken Cumhurbaşkanının bilmemesi ne kadar inandırıcıysa, Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekilinin, yapılan mülakatlarda, bir kez mülakatın neden yapıldığını, hem de o yapılan mülakatta ayırıcı sorular olarak nasıl siyasi, hatta mezhepçi, hatta inançsal sorular sorulduğundan bihaber olması da o kadar inandırıcılıktan uzaktır. Ama, kendisinin teklifine tabii ki evet, bana ulaşan her türlü mülakatlara ilişkin şikâyeti kendisine iletmeyeceğim, önüne yığacağım, önüne, arkasında kaybolacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özel, Sayın Bostancı iyi niyetiyle “Ben böyle bir şeye tanık olmadım, eğer böyle bir şey varsa belgeleriyle getirin. Bu durum vahim bir durumdur, birlikte takip edeceğiz.” dedi. Beyana inanmak durumundayız diye ben de minik bir hatırlatma yapayım.

Sayın Bostancı, konuşacak mısınız?

Buyurun, bir dakika.

36.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Çok teşekkürler.

Bu konuya ilişkin çok fazla spekülasyon yapmaya gerek yok. Partimiz ne olursa olsun, mülakatla alınan insanların nesnel, kurallı bir şekilde alınması gerektiği konusunda herhâlde hepimizin ortak bir kanaati vardır. Keyfî sorular sadece CHP’lileri değil, AK PARTİ’lileri de rahatsız eder. Dolayısıyla, böyle subjektif, kafasına göre, bir tür siyasi yandaşlık arama kastı güden soruları asla kabul etmeyiz.

Ben spekülasyonun ötesinde şunu söylüyorum, diyorum ki: Mülakatlarda, hangi mülakatta kime bu tür soru sorulduysa bunun takipçisi olalım. Mülakatların böyle yapılmadığını biliyorum, bana gelen bilgiler öyle ama aksi bilgiler söz konusuysa takipçisi olmak hepimizin boynunun borcu, söylediğim bu. Bunun üzerine daha fazla spekülasyona gerek yok.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, (2/131) esas numaralı Basın Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/56)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/131) esas numaralı Basın Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’min Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ve talep ederim.

                                                                                    Mahmut Tanal

                                                                                         İstanbul

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal konuşacak.

Süreniz beş dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Tanal, bugün çok faalsiniz kürsü ile oturduğunuz yer arasında.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, hep faaliz. Eğer siz imkân verirseniz biz kamu hizmeti ifa etmek istiyoruz.

BAŞKAN – Hayır, hayır, öyle değil. Kürsüye her olanağı kullanıyorsunuz; söz aldınız, 37’ye göre verdiniz, yerinizden soru sordunuz, hızlı başladınız yani.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama avukatlık yaşamımda da biliyorsunuz başarılı olduğumu Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu işin tanığı sizsiniz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tanal.

Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca bugün getirmek istemiş olduğumuz kanun teklifi, aslında her dönemde demokrasi için, özgürlükler için, hukukun üstünlüğü için -hani diyoruz ya 4 kuvvet vardır; yasama, yürütme, yargı ve 4’üncü kuvvet basın- basın özgürlüğü için olmazsa olmazlardandır.

Bir: Basın özgürlüğü kapsamında görevlerinden doğan ve görevleri nedeniyle işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma açılması Adalet Bakanlığı iznine bağlanacak. Aynı zamanda, basın kuruluşlarının yazıhaneleri, merkezleri, şubeleri ve basın mensuplarının konutları ancak ve ancak mahkeme kararıyla, cumhuriyet savcısının denetiminde, bağlı oldukları meslek odasının temsilcisiyle aranabilecek. Yani basın odaları, meslek temsilcileri olmadan ve aynı zamanda, mahkeme kararı olmadan aranamayacak ve bu konuyla ilgili, soruşturmayla ilgili, Adalet Bakanının iznine ihtiyaç var.

Biraz daha ileri gidiyoruz. Görevleriyle bağlantılı olarak, hani, nasıl Avukatlık Kanunu’nun 58’inci maddesi uyarınca izin gerekiyorsa, nasıl Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı kovuşturma verildikten sonra izin gerekiyorsa burada basın mensupları için izin şartını getiriyoruz ki gerçekten kamu hizmetinin korkusuzca, çekinmeden, sindirilmeden, korkutulmadan… Kamu hizmeti açısından bunun bir ihtiyaç olduğunu söylemeye çalışıyoruz ama hele hele bugünlerde basın özgürlüğünün ne kadar ihtiyaç olduğunun, darbe girişimi gecesinde, basının ne kadar yararlı olduğunun, basının ne kadar faydalı bir iş yaptığının hep birlikte farkına vardık.

Onun için, bence bu fırsatı basına vermekte yarar var. Bunun partisi yok. Burada ülkenin yararı için, kamunun menfaati için, kamu hizmetinin eksiksiz ve noksansız ifası için buna ihtiyaç var çünkü basının aynı zamanda -bugün Adalet ve Kalkınma Partisi iktidardadır, önümüzdeki dönem inşallah Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda olur- her dönemde bir siyasi partiye angaje olmaması açısından bir güvencesinin olması gerekir çünkü iktidarların asli amacı kendisini eleştiren ve… Yaptıkları hatalar varsa, yaptıkları yanlışlıklar varsa onun yüzüne, yine, basın çarparak vuruyor. Basının bu şekilde gerçekleri yazmasını engellememe adına basının özgürce yazması lazım.

Şimdi, bakıyoruz, evet, olağanüstü hâl bahanesiyle bugün cezaevinde çok basın mensubu var, çok gazeteci gözaltında ve çok gazeteci cezaevinde. Mesela, biraz önce değerli arkadaşlarımız konuyu açarken Nazlı Ilıcak… Nazlı Ilıcak bir basın mensubuydu ve özgürlükler açısından, türban özgürlüğü açısından burada simge olan bir insandı. Ne oldu Nazlı Ilıcak’a? Şu anda cezaevinde. Nedir Nazlı Ilıcak? Basın mensubu.

Aynı zamanda Aslı Erdoğan, ne yaptı? Gazetenin sadece ve sadece yönetmeni değerli arkadaşlar. Yönetmen orada yani cezai sorumluluk açısından var mı? Yönetmen de değil, özür dilerim, danışman daha doğrusu. Danışmanın cezai sorumluluğu yok değerli arkadaşlar. Aslı Erdoğan’a gittiğimiz zaman Aslı Erdoğan’a tam yirmi dört saat su vermemişlerdi, bunu cezaevi idaresi itiraf etti.

Sayın İnsan Hakları Cezaevi Alt Komisyonu Başkanımız da karşımızda, “Cezaevinde kime ne olacaksa olsun biz bunlara gitmeyiz.” diyor.

Değerli Metiner, Aslı Erdoğan’a yirmi dört saat su verilmedi. Su bir yaşam hakkıdır. Hiç kimseye yani terör nasıl insanlık suçuysa bu şekildeki eziyet ve işkence de bir insanlık suçudur.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Sana bugün cevap vermeyeceğim Mahmut Tanal, bugün günümde değilim.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Bizi birbirimize bağlayan bağ insanlık onurudur, barıştır, adalettir, hukukun üstünlüğüdür. Eğer bir ülke yıkılacaksa adaletsizlikten yıkılır, düzen yıkılacaksa adaletsizlikten yıkılır. Bizim ülkedeki bu düzeni daha sağlamlaştırmamız için adalete sığınmamız lazım.

Hepinize, destek vermenize… Gerçekten, basın mensupları için bu kanun olmazsa olmazdır. Balık için su neyse basın mensupları için de özgürlük o yasa teklifi o kadar önemlidir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

Bir milletvekili adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu konuşacak.

Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben özür dilerim.

Sezgin Bey’e ben teşekkür ediyorum, bu fırsatı verdi, bu kanun teklifi onun sayesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi, sağ ol.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle 26’ncı Dönem İkinci Yasama Yılının hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Umarım, bu dönem Parlamento Türkiye’nin barışı için, adaleti için iyi bir çalışma ortaya koyar geçmiş dönemden farklı olarak.

Değerli arkadaşlar, evet, basın özgürlüğünü konuşuyoruz, basın özgürlüğüne ilişkin bir yasa teklifini konuşuyoruz. Tam da bugün basın özgürlüğü bakımından Türkiye tarihine kara bir leke sürüldü ve radyo ve televizyonlar maalesef mühürlendi; İMC, Hayat TV, TV 10, Zarok TV mühürlendi. Şu mühürlü fotoğraflar Adalet ve Kalkınma Partisinin tarihinde kara bir leke olacak.

Değerli arkadaşlar, Zarok TV -hiçbir politik içeriği yok, hiçbir siyasi içeriği yok- sadece çocuklara yönelik Kürtçe yayın yapıyordu, hiçbir içerik üretimi de yok. İşte, hepsi çizgi film, şunlar, tümü. Ama kapatıldı. Hiçbir nedeni yok. Hiçbir neden de ortaya konulmuş değil. Tek neden var, Kürtçe yayın yapılıyor olması. Hani Kürtçe serbestti, Kürtçe yasaklanmamıştı? Sizlerin içerisinden tek bir milletvekili en azından Zarok TV’nin kapatılması noktasında makul bir gerekçe söyleyebilir mi? Bunun tek bir gerekçesi olabilir: Subliminal mesaj. Herhâlde Kürt çocuklarına bu şekilde bir mesaj veriyordu ki bu TV kapatıldı. Bu da sizin icadınız oldu.

Değerli arkadaşlar, bakın, 15 Temmuz darbe girişimi olmasaydı olağanüstü hâl ilan edecek miydiniz? Böyle bir gündeminiz var mıydı? Ama 15 Temmuz darbe girişimi oldu, OHAL’i ilan ettiniz, biz karşı çıktık. Kime karşı ilan ettiniz? Darbe girişimini yapan kişilere, kurumlara karşı. E, şimdi ne yapıyorsunuz? Doğrudan doğruya darbeye karşı çıkmış kurumları, yayın kuruluşlarını, kişileri hedef alıyorsunuz. Ee, bunun neresinde demokrasi var? Bunun neresinde darbe girişimine karşı mücadele var? Birisini söyler misiniz? Tek birisi, bir örnek verin. Sendikaları kapatıyorsunuz, yayın kuruluşlarını kapatıyorsunuz, öğretmenlerin işine son veriyorsunuz, mülkiyete el koyuyorsunuz. Ee, darbe olsa zaten bunlar olacaktı. Darbeden ne farkı var bütün bu uygulamaların?

Bakın, olağanüstü hâl sizin deyiminizle ne anlama geliyor, sizin deyiminizle, geçtiğimiz dönem sizin propaganda afişiniz: “OHAL kalktı. Baskılar bitti.” Yani, OHAL’in bir baskı rejimi olduğunu kabul ediyorsunuz bu afişle, siz. “Köyümde özgürce yaşıyorum.” OHAL’in aynı zamanda özgür yaşama tehdit de olduğunu siz ifade ediyorsunuz bu afişle. E, şimdi, “Üç ay bile sürmeyecek.” dediğiniz olağanüstü hâli üç ay, belki de on iki ay, belki de başkanlık rejiminin altyapısı olarak uzatacaksınız. E, bunun neresinde demokrasi, neresinde darbeye karşı mücadele, birisini söyleyin? Hani darbeyi devlete karşı ilan etmiştiniz? 14 bin öğretmen, sadece bölgede, EĞİTİM SEN üyesi oldukları için ihraç edildiler sadece bir gün sendikanın çağrısı üzerine grev yaptıkları için. Devlet Memurları Yasası’ndaki karşılığı otuzda 1 maaş cezası. 29 Aralıktan bugüne kadar hiçbir soruşturma yok; ne adli soruşturma var ne idari soruşturma. Peki suçsa, o tarihten eylül ayına kadar neden soruşturmadınız; darbeden sonra bunu Allah’ın lütfu sayıp, bir ganimet sayıp bu şekilde hukuksuz, adalete aykırı bir biçimde girişimlere yöneldiniz? Bunun hiçbir izahı yok. Bu kadar basın kurumunun kapatılmasının demokrasiyle, özgürlükle bir alakası yok; bu kadar gazeteci yazarın hapiste olmasının demokrasiyle alakası yok; öğretim üyelerinin ihraç edilmesinin demokrasiyle, darbeyle bir alakası yok; öğretmenlerin ihraç edilmesinin demokrasiyle, özgürlükle, adaletle bir alakası yok; emzirme çağında çocukları olan öğretmenlerin, annelerin hapiste tutulmasının özgürlükle, adaletle, vicdanla bir alakası yok; hiçbirisinin alakası yok. Dolayısıyla, sizin bu tarihiniz, olağanüstü hâlle başlayan bu tarihiniz Türkiye’nin yakın tarihine insan hakları sicili bakımından kara bir leke olarak sürülecektir.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Gündemin “Sözlü sorular” kısmına geçiyoruz.

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (x)

1.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un, memur maaşları ile aile yardımı ödeneğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/13) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, özel tiyatrolara yönelik desteklere ilişkin sözlü soru önergesi (6/109) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, seyahat acentalarının münhasır hizmetlerinde uygulanan vergi oranına ilişkin sözlü soru önergesi (6/128) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

4.- Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın'ın, Antalya'nın Kumluca ilçesinin Adrasan beldesinde bulunan ve doğal sit alanı olan bir köye ilişkin sözlü soru önergesi (6/134) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de bulunan bir bölgenin sit alanı ilan edilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/152) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde kent merkezindeki tarihi yapıların korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/154) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de bulunan bazı tarihî yapılarla ilgili hazırlanan bir projeye ilişkin sözlü soru önergesi (6/155) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesinde Sokak Sağlıklaştırma Projesi kapsamında yürütülen çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/156) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde Müzesi'ni ziyaret eden yabancı turist sayısının düşüklüğüne ilişkin sözlü soru önergesi (6/157) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'de düzenlenen bir festivale Bakanlığın destek vermemesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/172) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

11.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in, Trabzon'da müzecilik alanında yürütülen çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/180) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ve Nevşehir illerinin yemek kültürlerinin korunması adına yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/202) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'deki tarihî manastırlarla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/203) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesindeki bir kütüphaneden alındığı iddia edilen Osmanlı dönemine ait el yazması kitaplara ilişkin sözlü soru önergesi (6/204) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesindeki Hitit Kaya Anıtı'nın korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanı'ndan sözlü soru önergesi (6/270) Cevaplanmadı

16.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Bakanlığın Şanlıurfa iline yönelik yatırım ve harcamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/298) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

17.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, Bakanlar Kurulunun seyahat acentalarının desteklenmesi ile ilgili kararına Balıkesir Koca Seyit Havalimanının dahil edilmemesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/311) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

18.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin merkez ve Bor ilçelerinde koruma altındaki tarihî yapıların durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/403) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

19.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Kemerhisar beldesinde bilimsel kazı çalışmaları yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/408) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

20.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Aktaş Kasabası'ndaki Helena Kilisesi'nin ziyarete açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/409) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

21.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Bakanlığın Konya iline yönelik yatırım ve harcamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/416) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

22.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Bakanlığın Bursa iline yönelik yatırım ve harcamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/417) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

23.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, 2015 yılında Bakanlık bütçesinden yayımlanan kitaplara ilişkin sözlü soru önergesi (6/440) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

24.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, antik duvar resimleri bulunan mağaralara ilişkin sözlü soru önergesi (6/446) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

25.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, 2015-2016 yıllarında özel tiyatrolara ve filmlere yapılan yardımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/461) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

26.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Ulukışla ilçesindeki bir vadinin turizme kazandırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/466) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

27.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Bolkar Dağları’ndaki göllerin turizme kazandırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/467) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

28.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Bolkar Dağları’na telesiyej kurulması çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/480) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

29.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilindeki antik bir yerleşmenin kurtarılması çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/492) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

30.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Balcı Köyü'ndeki bir kestane ağacının tesciline ilişkin sözlü soru önergesi (6/493) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

31.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesinde bulunan tarihî bir alanın korunmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/509) ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın cevabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine ayrılan süreyi daha verimli kullanmak için önergelerin okunması işlemi yapılmayacaktır. Önergeler tam metin hâlinde tutanak dergisinde bastırılmaktadır. Ayrıca, cevaplanacağı önceden bildirilen soru önergelerinin özet bilgilerini içeren liste de gruplara dağıtılmıştır.

Sözlü soru önergelerini cevaplandırmak üzere Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Nabi Avcı’yı kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz altmış dakika.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yasama yılımızın hayırlara vesile olması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yönelik bir soru var, onu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız adına cevaplandırdıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığına sorulmuş olan sorulara geçeceğim.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun (6/13) esas numaralı sözlü soru önergesini yöneltmiş.

O önergenin cevabı: Soruları okumayacağım mümkün olduğu kadar daha fazla soruya cevap verebilmek için, zaten cevaplardan sorunun niteliği de anlaşılmış olacak ama bu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının tek sorusu olduğu için, istisna olarak burada bunu okuyayım, Kültür Bakanlığıyla ilgili cevaplarımda zaten cevapların kendisinden soruların mahiyeti anlaşılacak.

(6/13) esas numaralı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına sorulan 1’inci soru: “2002’den bugüne kadar öğretmen, uzman doktor, avukat, polis başta olmak üzere memur maaşlarına artış düzeyi ne kadar olmuştur? Bu kapsamda en düşük, en yüksek memurun maaşında yaşanan artış düzeyi…” Bunu soruyor.

İki: Benzer şekilde, “Aile yardımı ödeneğinde ne kadarlık bir artış yaşanmıştır ve bu ödenekten kimler yararlanmaktadır?”

Elimde bir tablo var, tabloyu mümkün olduğu kadar hızlı okuyacağım:

Bazı unvanlardaki maaş artışları, 2002-2016 arasında: Öğretmen, 8/1’deki bir öğretmen, 8’inci derecenin 1’inci kademesinde 2002 aralığında 535 lira, 2016 Temmuzunda 2.996 lira.

Öğretmen, 1’in 4’ünde, 659 lira 2002’de, 2016’da 3.538 lira.

Polis memuru, 1’in 4’ünde, 2002 Aralık ayında 816 lira, 2016 Temmuzunda 4.253 lira.

Mühendis, 1’in 4’ünde, 2002 Aralığında 739 lira, 2016 Temmuzunda 4.460 lira.

Memur, 9’un 1’inde, 2002 Aralığında 406 lira, 2016 Temmuzunda 2.683 lira.

Memur, 1’in 4’ünde, 2002 Aralığında 500 lira, Temmuz 2016’da 3.070 lira.

Teknisyen, 10’un 1’inde, 443 lira 2002’de, 2016 Temmuzda 2.802 lira.

Kaymakam, 7’nin 1’inde, 2002 Aralığında 864 lira, 2016 Temmuzunda 4.596 lira.

TÜFE 2002-2016 arasında 220,3; dönem artış oranları yüzde 459’dan nominal olarak 421’e kadar değişiyor -tek tek okumuyorum onları- reel olarak da yüzde 74’ten yüzde 97’ye kadar değişik kademelerde, daha düşük ücret alanlarda daha yüksek oranlarda iyileştirme olduğu görülüyor. Bu hesaplamaya aile yardımı dâhil edilmiştir eş, artı 2 çocuk olarak ve her yıl için yılın ikinci döneminde geçerli olan maaşlar baz alınmıştır.

Gelir gruplarına ilişkin göstergeler sorunun diğer şeyi. Aile yardımı dâhil en düşük memur maaşı 2002 Aralığında 392 lira iken 2016 Temmuzunda 2.475 lira. Yine, aile yardımı dâhil en yüksek memur maaşı 2002 Aralığında 4.427 lira iken 2016 Temmuzunda 16.044 lira. Nominal artış, en düşük memur maaşında yüzde 531; en yüksek memur maaşında yüzde 262. Reel artış, en düşük memur maaşında yüzde 97,1; en yüksek memur maaşında yüzde 13,1 yani en yüksek memur maaşında yüzde 13 reel artış sağlanmışken, en düşük memur maaşında yüzde 97,1 oranında artış sağlanmış.

Aile yardımı hariç en düşük memur maaşı 2002 Aralığında 366 lira, 2016 Temmuzunda 2.144 lira. Aile yardımı hariç en yüksek memur maaşı 2002 Aralığında 4.401 lira, 2016 Temmuzunda 15.713 lira. Burada da reel artış en düşük memur maaşında yüzde 83; en yüksek memur maaşında yüzde 11,5; TÜFE de bu dönemde yüzde 220,3.

Aile yardım ödeneğindeki artış -yürürlük tarihlerini önce okuyacağım, sonra tutarlarını söyleyeceğim- yürürlük tarihi 1 Temmuz 2002’de ödenek 22 milyon 855 bin, 1 Ocak 2003’te 24 milyon 10 bin, 15 Ocak 2003’te 34 milyon 300 bin, 1 Temmuz 2003’te 42 milyon 875 bin, 1 Ocak 2004’te 45 milyon 525 bin; böyle gidiyor, bunları tek tek… Listeyi daha sonra dağıtabilirim de, sonunda, 1 Temmuz 2016’da 199 milyon bin lira. Bu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza sorulan sorunun cevabı.

Kültür ve Turizm Bakanlığımıza sorulan sorular çok sayıda var. Vaktim yettiği kadar hepsine cevap vermeye çalışacağım.

Burada da soruları okumayacağım ama ilk başlangıçta bir tanesini okuyayım, diğerleri de cevaplardan anlaşılacak.

Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer (6/109) esas numaralı sözlü soru önergesinde… Şimdi, bundan sonra Niğde’yle ilgili bütün sorular aslında aynı milletvekilimize ait. Onun için tek tek soruları okumayacağım.

Ülkemizde tiyatronun yaşaması ve gelişmesi adına desteklenen özel tiyatro sayısı kaçtır?

Cevap: 2005-2016 yılları arasında 1.675 adet özel tiyatroya Bakanlığımızca destek verilmiştir.

Soru: Tiyatroların desteklenmesinde ana kriter nedir? Oyun sayısı, izleyici sayısı, oyunun içerik ve niteliği desteklenmesinde etken midir?

Cevap: Bakanlığımızca hangi projelere, ne miktarda yardımda bulunulacağı, Kültür Ve Turizm Bakanlığınca Yerel Yönetimlerin, Derneklerin, Vakıfların Ve Özel Tiyatroların Projelerine Yapılacak Yardımlara İlişkin Yönetmelik’in 8’inci maddesi gereği müsteşar, güzel sanatlarla ilgili müsteşar yardımcısı, güzel sanatlar genel müdürü, Devlet Tiyatroları genel müdürü ile tiyatro alanında tanınmış kişiler arasından Bakanlıkça belirlenecek 3 kişiden oluşan komisyon tarafından karara bağlanır. Adı geçen yönetmeliğin 9’uncu maddesinde belirtildiği üzere yardım taleplerinin komisyonca değerlendirilmesinde aşağıdaki ölçütler göz önünde bulundurulmaktadır:

Projenin kültür, sanat ve turizm değerlerini yaşatıcı, yayıcı, tanıtıcı, destekleyici olma niteliği, yeterliliği ve önemi, projenin sosyokültürel gelişime katkısı, varsa daha önceki proje ve faaliyetlerin uygulanmasındaki başarı derecesi, tiyatro sanatını geliştirmesi, çağdaş, evrensel boyutlara ulaştırması, yeni sanatsal eğilimlere özendirmesi, klasikleri değerlendirmesi, Türk ve dünya kültürüne katkıda bulunması, Türk oyun yazarlarına ait eserlere öncelik verilmesi, yurt içi turneler düzenleyerek tiyatroyu yurt sathına yayması, yeni oyunlar yazdırarak tiyatro edebiyatımızın zenginleşmesine katkıda bulunması, sezon içinde sahnelediği oyun sayısı, seçilen oyunların sanat seviyesi ve uygun şekilde sahnelenip sahnelenmediği, istikrarlı ve sürekli bir tiyatro geleneğini yaşatıp yaşatmadığı, sezon içinde açmış olduğu perde sayısı, Türk tiyatrosunun gelişmesi açısından tiyatro binası ve benzeri yatırımlarla eğitim ve yayın gibi alanlarda gösterdiği etkinlikler.

Ayrıca, sosyoekonomik açıdan diğerlerine göre daha az gelişmiş yörelerde uygulanacak projelere öncelik verilir.

(6/128) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Seyahat acentelerinin münhasır hizmetlerinde uygulanan KDV oranının düşürülmesine ilişkin Bakanlığımızca yürütülen bir çalışma bulunmamaktadır.

(6/134) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Beydağları Sahil Millî Parkı sınırları içerisindeki Sazak Koyu’nun bulunduğu alan Antalya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 31/1/1996 tarihli ve 2831 sayılı Kararı’yla birinci ve ikinci derece doğal sit alanı olarak tescillenmiştir.

Yine Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 13/6/2011 tarihli ve 5207 sayılı Kararı’yla Sazak Koyu’nun güneybatısında kalan alanda bulunan antik yapı kalıntısı da birinci derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmiştir. Söz konusu arkeolojik sit sınırında daha sonra yapılmış bir sınır ya da sit statüsü değişikliği bulunmamaktadır.

17/8/2011 tarihli ve 28028 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 648 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca doğal sit alanlarında bulunan taşınmazlara ilişkin yetki Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devredilmiştir. Birinci derece arkeolojik sit sınırlarında Sazak Koyu’na ilişkin Bakanlığımızca yapılan incelemede kiralama, tahsis ve benzeri herhangi bir işlem bulunmamaktadır. Soruda bahsi geçen sit alanı bölgesinde silahlı kişilerin nöbet tutması hususunun Antalya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce araştırılarak bölgede tahribat olup olmadığı hususunda Bakanlığımıza bilgi verilmesi istenmiştir.

Antalya Müze Müdürlüğünce konuya ilişkin hazırlanan raporda 4 Şubat 2016 tarihinde Adrasan Jandarma Karakol Komutanlığınca yerinde yapılan incelemede birinci derece arkeolojik sit alanı olarak tescillenen sahada korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarına yönelik herhangi bir tahribatın bulunmadığı, birinci ve ikinci derece doğal sit alanı olarak tescilli Sazak Koyu’nda silahlı nöbet tutulması olayıyla karşılaşılmadığı, vatandaşların sorunsuz biçimde koya ulaşımlarını sağladıklarının gözlemlendiği belirtilmiştir. Ayrıca, söz konusu alan 28 Ocak 2013 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü tarafından onaylanan 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planına göre orman alanı kullanımında kalmaktadır.

2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun 7’nci maddesi uyarınca kültür ve turizm koruma, gelişme bölgeleri ve turizm merkezleri içinde her ölçekteki planları yapmaya, yaptırmaya, resen onaylamaya ve tadil etmeye Bakanlığımız yetkili olmakla birlikte, 644 ve 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler kapsamında korunan alanlarda plan onama yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ait olduğundan söz konusu alana ilişkin Bakanlığımızca onaylanan alt ölçekli bir çalışma bulunmamaktadır.

(6/152) esas numaralı sözlü soru önergesine cevabı: Niğde Fertek köyündeki sit potansiyeli ve kültür varlıklarının tespit ve tesciline ilişkin çalışmalara başlanmış olup Niğde Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Müze Müdürlüğü ve İl Özel İdaresiyle koordinasyon içerisinde yerinde inceleme öncesi gerekli bilgi ve belgelerin toplanması ve değerlendirilmesi yönünde işlemler devam etmektedir.

Peki, Fertek köyü kentsel sit alanı kapsamına alındı mı? Fertek köyündeki irdeleme çalışmaları tamamlandığında konu Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna sunulacak, kentsel sit önerisinin kurulacağının uygun görülmesi hâlinde kentsel sit alanı yapılacak.

(6/154) esas numaralı sözlü soru önergesinin cevabı: Ülkemizde bulunan korunması gerekli kültür varlıkları, bunların korunma alanları ile sit alanlarına yönelik her türlü faaliyet, temel ve özel bir kanun olan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında Bakanlığımızca yürütülmektedir. Anılan kanun kapsamında kaldığı tespit edilen alanlar ile tarihî binalar, camiler ve benzeri taşınmazlar koruma bölge kurulunca tescil edilmekte, tescilli yapıların korunma alanları belirlenmekte, eğer korunma alanı belirlenmemişse Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 5 Kasım 1999 tarihli ve 664 sayılı İlke Kararı uyarınca tescilli parsele komşu olan veya aralarından yol geçse dahi bu parsele cephe veren parseller korunma alanı olarak kabul edilmektedir. Bu doğrultuda 2863 sayılı Kanun, ilgili mevzuatı ve ilke kararı uyarınca korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının tescil edilmesi, bu yapılar için korunma alanı belirlenmesi ve her türlü fiziki ve inşai müdahale Bakanlığımız iznine tabi olup Niğde ili kent merkezinin silüetine ilişkin Bakanlığımızca ayrı bir çalışma yürütülmemektedir.

(6/155) esas numaralı sözlü soru önergesinin cevabı: Esenbey Türbesi’ne ilişkin hazırlanan rölöve ve restitüsyon projesi Bakanlığımıza bağlı Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Kültür Kurulunda değerlendirilmiş ve 15 Eylül 2015 gün ve 1776 sayılı Kurul Kararı’nda rölövedeki eksik ve hataların düzeltilmesi, restitüsyon projesinin kaynak yönünden yeniden irdelenmesi istenmiştir.

Esenbey Türbesi’ne ilişkin restorasyon projesi ise Kayseri Vakıflar Bölge Müdürlüğünün 9 Eylül 2015 gün ve 3335 sayılı Yazısı’yla kurul müdürlüğüne gönderilmiş ancak rölöve ve restitüsyon projesindeki eksiklikler tespit edildiğinden henüz değerlendirmeye alınamamıştır, eksikliklerin tamamlanması beklenmektedir.

“Niğde ili merkez ilçesi Burhan Mescidi’ne ilişkin hazırlanan projeler Kayseri Vakıflar Bölge Müdürlüğünün 10/7/2013 gün ve 2468 sayılı Yazısı eki olarak Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne iletilmiş olup projelere ilişkin kurulun 25 Ekim 2013 gün ve 950 sayılı Kararı’nda Burhan (Torunoğlu) Mescidi’ne ilişkin projelerin 18’inci madde imar uygulaması sonrası ortaya çıkan 2989 ada 2-3 parsellerde yer aldığı görülen mescidin şüyunun giderilmesinden sonra değerlendirilebileceğine, yapıya ilişkin sanat tarihi raporunun ve yeni parselasyona göre hazırlanacak rölövenin kurula sunulmasına karar verildi.” denilmiştir. Daha sonra, söz konusu taşınmaza ilişkin statik rapor Kayseri Vakıflar Müdürlüğünün 3 Ocak 2014 tarihli ve 27 sayılı Yazısı eki olarak kurul müdürlüğüne iletilmiştir. Ancak kurul kararıyla istenen çalışmaların yapılarak müdürlüğe iletilmemesi sebebiyle konu değerlendirmeye alınmamıştır. Kurul kararıyla istenilen çalışmalar tamamlandığında konu tekrar değerlendirilecektir.

Kütüklü Camisi’ne ilişkin hazırlanan restitüsyon ve restorasyon projeleri Kayseri Vakıflar Bölge Müdürlüğünün 4 Ağustos 2015 gün ve 2851 sayılı Yazısı eki olarak kurul müdürlüğüne gönderilmiş olup konuya ilişkin Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 16 Ekim 2015 gün ve 1833 sayılı Kararı’nda Kütüklü Camisi’ne ilişkin olarak kurulumuzun 12 Haziran 2014 gün ve 1132 sayılı Kararı’nda belirtilen hususların yerine getirilmesinden sonra konunun kurulumuzda değerlendirilebileceğine karar verildi.” denilmiştir. Hep eksik işlemlerden gecikiyor.

12 Haziran 2014 gün ve 1132 sayılı Karar’da ise “Kütüklü Camisi’ne ilişkin olarak cami mihrap önü ve kapı eşiğinde Vakıflar Bölge Müdürlüğü uzmanları gözetiminde yapılacak sondaj çalışması sonrası elde edilecek veriler doğrultusunda hazırlanacak projelerin sanat tarihi raporuyla birlikte kurulumuza sunulmasına, sunulan restorasyon projesinde önerilen tuvaletlerin uygun olmadığına karar verildiği” ifadesi yer almaktadır.

Son olarak, Kayseri Vakıflar Bölge Müdürlüğünün 9 Kasım 2015 gün ve 3970 sayılı yazısı eki olarak, kurul müdürlüğüne gönderilen restitüsyon projesine ilişkin olarak, kurulun 25 Aralık 2015 gün ve 1913 sayılı kurul kararında Kütüklü Camisi’ne ilişkin restitüsyon projesinde belirtilen düzeltmelerin yapılmasına, sanat tarihi raporunun uygun olmadığına karar verilmiştir. Konuya ilişkin bu tarihten sonra değerlendirilmek üzere müdürlüğe herhangi bir proje de iletilmemiştir.

(6/156) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Şimdi burada soruyu açıklamam lazım çünkü cevaptan ne olduğu anlaşılmaz. “Bor ilçesi Orta Mahalle’de bulunan sokağın Sokak Sağlıklaştırma Projesi kapsamındaki çalışmaların 2016 yılının sonuna kadar yüzde 100’ünün tamamlanması hedefleniyordu. Çalışma hangi aşamadadır? Sokak Sağlıklaştırma Projesi 2016 yılı sonuna kadar tamamlanacak mı? Kaç yapı, ne kadar alan çalışma kapsamında düşünülmektedir?” Söz konusu alanda Bakanlığımızca yürütülen Sokak Sağlıklaştırma Projesi bulunmamaktadır.

(6/157) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Bütün dünyada olduğu gibi genel olarak ören yeri ziyaretçi sayıları müzelere oranla ciddi farklılıklar göstermektedir. Müzelerimizde ziyaretçi sayıları ve memnuniyetini artırmak amacıyla sosyal projeler, eğitim çalışmaları, benzeri faaliyetler yürütülmekte, ayrıca düzenleme ve sergilemeye yönelik değişim ve yenileme projeleri de yapılmaktadır. Kapadokya bölgesi içerisinde yer alan 4 ilden birisi olan Niğde ilindeki müze ve Gümüşler Manastırı’nı 2013 yılında toplam 45 bin kişi ziyaret etmiştir. Tur operatörlerince Kapadokya bölgesine yönelik tur programlarında da Niğde Müzesi ve Gümüşler Manastırı ziyaretlerine yer verilmektedir. Programlarında bu yer alıyor, biz de teşvik ediyoruz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Nevşehir’e 3,5 milyon geliyor, bize de o kadar.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – (6/172) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Kültür ve Turizm Bakanlığınca yerel yönetimlerin, derneklerin, vakıfların projelerine yapılacak yardımlara ilişkin yönetmelik çerçevesinde Niğde Altunhisar ilçesi Ulukışla köyü Hasandağı yayla şenlikleri etkinliğine daha önceki yıllarda destekte bulunulmuş olup bütçe imkânlarının kısıtlı olması nedeniyle 2015 yılında ödenek aktarılamamıştır. Söz konusu etkinlik için 2016 yılında başvuru yapılması hâlinde yönetmelik kapsamında değerlendirilmeye alınarak desteklenmesi mümkün olabilecektir. Bu biraz önce sözünü ettiğim yönetmeliğin “Yardımların Kamuoyuna Duyurulması” başlıklı 14’üncü maddesi gereğince her yıl şubat ayı sonuna kadar bir önceki yılın yardım yapılan teşekkülleri, yardımın amacı, konusu ve yapılan yardım tutarları Bakanlığımızın resmî İnternet sitesinden kamuoyuna duyurulmaktadır.

(6/180) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Trabzon Müzesi (Kostaki Konağı) revize, rölöve, restitüsyon, restorasyon, teşhir, tanzim ve mühendislik projeleri yapımı -2013-2014 yıllarına sari- hizmet alımı işi, restorasyon ve restitüsyon projeleri Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 11 Aralık 2015 tarihli ve 2655 sayılı Kararı’yla onaylanmıştır. Bu işin uygulanması 2016 Yılı Yatırım Programı’na dâhil edilmiş teklif olup ödenekler nispetinde gerçekleştirilmektedir. Trabzon ili eski Hükûmet Konağı kültür merkezine dönüştürülerek hizmet vermektedir.

(6/202) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Belli bir coğrafyada yaşamış olan kültürlerin birbirleriyle etkileşimleri hayatın her alanında olduğu gibi yemek kültüründe de görülmektedir. Söz konusu kitapta yer alan… O kitap ne, onu söylememiz lazım.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sula Bozis’in “Kapadokya Lezzeti”.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – Sula Bozis’in “Kapadokya Lezzeti” isimli kitabı. Bu kitapta yer alan bilgilerin geçerliliğinin olup olmadığını söyleyebilmek için ayrıntılı bir literatür çalışması ve buna bağlı olarak kapsamlı bir alan çalışmasının da yapılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde ilgili veriler ortaya koyabilmek mümkün olacaktır. Söz konusu bu kitap Bakanlığımızın yayını değildir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Değil de Sayın Bakanım, orada bölgenin bütün yemeklerini Rum yemeği olarak göstermiş.

BAŞKAN – Sayın Gürer, Sayın Bakan cevaplarını verdikten sonra süre kalırsa ek bir açıklama isteyebilirsiniz.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – Bundan dolayı, konuyla ilgili detaylı bir inceleme ve araştırma yapmadan yorumda bulunmanın yanlış olacağı, Bakanlığımızca bu konuda yanlış tanıtıma, dezenformasyona yol açabilecek metinlerin de incelenmesine başlanmıştır.

Bunun devamı olarak, şimdi, 4848 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesi gereğince Bakanlığımızın görevleri arasında halk kültürlerinin halk edebiyatı ve tiyatrosu, gelenek görenek ve inançları, halk müziği ve oyunları, sanatları, mutfağı, giyim kuşam, süsleme ve benzeri bütün dallarında araştırma, derleme, inceleme ve diğer bilimsel çalışmaları yapmak, yaptırmak, yayımlamak, tanıtmak ve elde edilen verileri halk kültürü arşivine kazandırmak yer almaktadır. Bu kapsamda, Niğde ilinde 1996 yılında, Nevşehir ilinde ise 1989, 1990, 2002, 2010 yıllarında halk mutfağıyla ilgili alan araştırmaları yapılarak derlenen bilgiler Halk Kültürü Bilgi ve Belge Merkezine kazandırılmıştır. Son olarak 14-23 Ekim 2015 tarihleri arasında Nevşehir ili halk kültürü alan araştırması yapılmış olup elde edilen bilgiler Halk Kültürü Bilgi ve Belge Merkezinde kayıt altına alınmıştır.

(6/203) esas numaralı sözlü soru önergesine -yine aynı kitapla ilgili bir şey var, ona cevap olarak- cevap: Profesör Doktor Sacit Pekak, 16’ncı Araştırma Sonuçları Toplantısı ayrı basımında Uluağaç köyünde bulunan iki 18’inci ve 19’uncu yüzyıl kilisesini incelemiş ve yayınlamıştır. Rott, “Kleinasiatische Denkmäler aus Pisidien, Pamphylien, Kappodokien und Lykien” adlı yayınında Uluağaç köyünde birçok kiliseye Basileus, Andreas, Mihail, Nicolaus, Kiriaki, Sophia, Georgios ve Blasius ismini vermektedir, bunların isimlerini sayıyor Rott kitabında. Niğde ili merkez ilçe Uluağaç köyünde ayakta olan iki adet kilise bulunmaktadır. Uluağaç kilise kalıntısı -biz ona Uluağaç Kilisesi 1 diyoruz- Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 8 Nisan 2011 tarih ve 2911 sayılı Kararı’yla tescil edilmiştir, Uluağaç Kilisesi 1. Uluağaç Şapeli -bu, Uluağaç Kilisesi 2 diye bizde kayıtlı- Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 1 Temmuz 2011 tarih ve 3038 sayılı Kararı’yla tescil edilmiştir. Profesör Doktor Sacit Pekak, 16’ncı Araştırma Sonuçları Toplantısı ayrı basımında, biraz önce söylediğim yayınında Uluağaç köyünde bulunan ve 18 ve 19’uncu yüzyıla tarihlediği iki kiliseden bahsetmektedir. Bu kiliselerden “Kilise 1” olarak bahsedilen kilise kısmen ayakta olup bu kiliseye isim vermemiştir, kitabesi de bulunmamaktadır. Kilise 2’nin ise Rott’un Hagia Georgios olarak bahsettiği kiliseyle büyük benzerlikler gösterdiğini söylemektedir. Bunların dışında, ayrıca -biraz sonra size bahsedeceğim- kaya oyma yerleşim alanlarında da kaya oyma şapeller var. Bunların kitabeleri olmadığı için isimlerini bilemiyoruz şimdilik. Birincisi Uluağaç Kaya Oyma Yerleşimi, Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 26 Temmuz 2013 tarih ve 820 sayılı Kararı’yla tescil edilmiştir. Cingille Kaya Oyma Şapeli Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun aynı tarih ve 827 sayılı Kararı’yla tescil edilmiştir. Cingille Kaya Oyma Yerleşimi -birisi şapel, biri yerleşim- Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun yine aynı tarih, 829 sayılı Kararı’yla tescil edilmiştir. Bu alanda, söz konusu alanda herhangi bir bilimsel kazı çalışması yapılmamış olup bölgede ve Niğde ili genelinde Profesör Doktor Sacit Pekak tarafından 18'inci, 19’uncu yüzyıllarda Niğde ve çevresinde Hristiyan dinî mimarisi konulu araştırma yapılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına Bakanlığımız Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünce yayınlanan 16’ncı Araştırma Sonuçları Toplantısı ayrı basımında yer verilmiştir. Biz de yarın Hollanda’da düzenlenecek dinî turizm konferansına katılacağız, bunları da orada yine Türkiye’nin dinî turizm zenginlikleri olarak tanıtıma konu yapacağız inşallah.

(6/204) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Niğde Bor Halil Nuri Yurdakul Kütüphanesinden Konya’ya gönderildiği söylenen Osmanlı dönemine ait bölgeyle ilgili bilgilerin yer aldığı el yazması kitaplar nerede, günümüz Türkçesine çevrildi mi? Kitap adları ve içerikleri nedir? Soru bu.

Bu kitaplar 6 Nisan 2004 tarihinde Niğde Bor Halil Nuri Yurdakul Kütüphanesinden, 30 Aralık 2010 tarihli ve 27801 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren kanun kapsamında, ihtisas alanı yazma ve nadir eserler olan Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığına bağlı Konya Bölge Müdürlüğüne devredilmiştir. Tamamı sayısallaştırılan yani dijital ortama aktarılan kitaplar araştırmacıların hizmetine sunulmuştur. Söz konusu kitaplar, kayıtsız liste sıra no 181’de Bor Adli Zabıt Suretleri, 182’nci sırada Bor Seciye Sicilleri, kayıtsız listede 183’üncü sırada Şecere-i Mevleviye, 189’uncu sırada 6 adet Ferman ve Berat, 191’inci sırada Bor Adli Zabıt Suretleri. Bunlar Konya’da Yazma Eserler İhtisas Kütüphanesinde. Tahmin edebileceğiniz gibi koruma şartları itibarıyla orada.

(6/298) esas sayılı sözlü soru önergesine cevap: Bakanlığımızca Şanlıurfa iline 2011-2015 yılları arasında yatırım bütçesinden toplam 103 milyon 578 bin 451 Türk lirası ödenek gönderilmiştir. Bu soruda sorulduğu için bunun cevabı, yatırım ve harcamaların sektörel dağılımları şu şekilde: 2011 yılında kültür alanında 6 milyon 910 bin 810 lira, turizmde 13 milyon 483 bin 500 lira; 2012’de 19 milyon 539 bin 847 lira kültüre, 5 milyon 920 bin turizme; 2013’te 38 milyon 281 bin 302 lira kültüre, 2 milyon 970 bin turizme; 2014’te 3 milyon 754 bin 850 lira kültüre, 1 milyon 100 bin turizme; 2015’te 7 milyon 314 bin 142 kültüre, 4 milyon 300 bin turizme; toplamda kültüre 2011-2015 arasında 75 milyon 800 bin 951 lira, turizme 27 milyon 777 bin 500 lira; genelde de 103 milyon 578 bin 451 lira sektörel yatırım harcamaları yapılmış.

(6/311) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: 12 Şubat 2016 tarihli ve 29622 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulunun 11/01/2016 tarihli ve 2016/8508 sayılı Ülkemize Turist Getiren (A) Grubu Seyahat Acentelerine Destek Sağlanması Hakkında Karar’a istinaden destekleme uygulamasının 1 Nisan-31 Mayıs 2016 tarihleri arasında devam etmesi kararlaştırılmış idi. Söz konusu Bakanlar Kurulu kararıyla Antalya Gazipaşa-Alanya, Antalya, Muğla Dalaman, Muğla Milas-Bodrum, İzmir Adnan Menderes ve Kütahya Zafer havalimanları, iniş gerçekleştirilecek havalimanı olarak destekleme kapsamına alınmıştır.

Kuzey Ege ve Güney Marmara Bölgesi’nde yer alan Çanakkale ve Balıkesir illeri, Bakanlığımızca 2007 yılında hazırlanan Türkiye Turizm Stratejisi (2023) kapsamında Troya Kuzey Ege Kültür ve Termal Turizm Gelişim Bölgesi olarak tanımlanan bölgede kalmaktadır. Ülkemizde pek az termal merkezde bulunan kıyı alanında termal su potansiyeli, Troya Kuzey Ege Turizm Gelişim Bölgesi’nde bulunmaktadır, ayrıca Kaz Dağlarının klimatik özelliği ve pek çok endemik türün yer aldığı flora-fauna özelliği de esas alınarak termal ve kıyı potansiyelinin bütünleştirilmesi suretiyle bölgede düşük yoğunlukta, yüksek nitelikte turizm gelişiminin oluşturulması hedeflenmektedir.

Şimdi, bu soruda teşviklerle ilgili bilgi verirken son gelişmeyi arkadaşlar buraya işlememişler. Bu uçaklara verdiğimiz destek, daha sonra 31 Ağustosa kadar uzatılmıştı, yeni Bakanlar Kurulu kararıyla yıl sonuna kadar da uzatıldı ve bunun etkilerini de özellikle Antalya’da olumlu anlamda görmeye başladık. Önümüzdeki yıl da benzer teşviklerin devam etmesinde yarar görüyoruz. Yalnız bununla ilgili henüz Bakanlar Kurulu kararı alınmış değil ama yıl sonuna kadar uzatıldı bu teşvikler.

(6/403) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Bugün Niğde’ye çalışıyoruz. Niğde ilinde bulunan kültür varlıklarının tespit, tescil ve korunmasıyla ilgili iş ve işlemler, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile ilke kararları kapsamında Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından yürütülmektedir. Tescilli kültür varlıklarının yanması, yıkılması veya ağır hasar görmesi, tescil kayıtlarının kaldırılmasına esas teşkil etmemektedir. Niğde ili merkez ilçede 285 adet, Bor ilçesinde ise 136 adet taşınmaz kültür varlığı bulunmaktadır.

(6/408) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Tyana Antik Kenti’nde 2002-2014 yılları arasında Padova Üniversitesi ve Bakanlığımız adına Bakanlar Kurulu kararıyla Profesör Doktor Guido Rosada başkanlığında kazı çalışmaları sürdürülmüştür. Tyana Antik Kenti’nde yapılan kazı çalışmaları sonucunda Erken Hristiyanlık Dönemi’ne ait kilise, dükkânlar, Roma hamamı, sur duvarları ile mozaikli bir alan ortaya çıkarılmıştır. Ancak İtalyan ekip tarafından finansal sorunlar nedeniyle söz konusu çalışmaların 2015 yılında sonlandırılacağı Bakanlığımıza bildirilmiştir. Bu aşamada İtalyan heyetince kazı çalışmalarının sonlandırılmasına ilişkin işlemler Bakanlığımızca başlatılmıştır. Bunun sonucuna göre Tyana Antik Kenti’yle ilgili gerekli değerlendirme ve bundan sonraki kazıların kimler tarafından nasıl yapılacağı Bakanlığımızca değerlendirilecek.

Tyana Antik Kenti sınırları içerisinde 2012 yılında bir kaçak kazı yapılmıştır. Antik kentte çoğunluğu Roma Dönemi’ne ait çeşitli eserler ele geçmiştir. Kemer Mahallesi 8.949 parselde bir şahsın evinin bodrum katında yapılan kaçak kazı olayına karışan şahıslar hakkında yasal işlem başlatılarak dava sonucunda sanıklar hakkında beş yıl denetimli, bir yıl sekiz ay hapis cezası verilmiştir. Belirtilen alanda tespit edilen kaçak kazı çukurunun Bakanlığımıza bağlı Nevşehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun kararıyla, Kemerhisar Belediye Başkanlığıyla irtibata geçilerek Bakanlığımız Niğde Müzesi Müdürlüğü gözetiminde kapatılması sağlanmıştır. Tyana Antik Kenti’nde yakın dönemde kaçak kazı yapıldığına dair Niğde Müzesi Müdürlüğüne ulaşan bir bilgi bulunmamaktadır.

Sizde var mı?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Her tarafta. Bir orası değil, hepsi.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – Bölgede olası kaçak kazıların önlenmesi için Niğde Müzesi Müdürlüğü, Jandarma ve Emniyet birimleri tarafından koordineli çalışmalar yürütülmekte olup, kaçak kazı ve izinsiz fiziki uygulamaların yapılmasının önlenmesi konusunda ilgili belediye bilgilendirilmiş ve uyarılmıştır.

(6/409) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Niğde ili Aktaş ilçesi Yenimahalle köyü sınırları içerisinde yer alan Helena Kilisesi’ndeki arkeolojik kazı, mimari koruma, duvar resimlerinin konservasyon, restorasyon çalışmaları tamamlanmıştır. Kilisenin hizmete açılmasıyla ilgili olarak, çevre düzenlemesi çalışmaları tamamlanmadığından henüz ziyarete açılamamıştır.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Üç yıldır Sayın Bakanım.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – Çevre düzenlemesi yapılınca, inşallah, onu da açarız.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sizin dönemden ümitliyim yani bunları yanıtlayınca.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – İnşallah.

(6/416) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap… Soruyu okumam lazım çünkü tablo okuyacağım. “Son beş yıl içinde Bakanlığınız bünyesinde Konya için yapılan yatırım miktarı ne kadardır? Bu yatırımların yıllara göre dağılımı nasıldır?” 2002-2016 yılları arasında Konya ilinde Bakanlığımıza ilişkin yatırımlar şöyle: 2012’de gönderilen ödenek 5 milyon 656 bin 350 lira, 2013’te 4 milyon 518 bin 450 lira, 2014’te 3 milyon 243 bin 750 lira, 2015’te 22 milyon 142 bin 615 lira, 2016’da henüz 1 milyon 300 bin 947 lira; 2012-2016 yılları arasında toplam 36 milyon 862 bin 112 lira ödenek gönderilmiş.

Bunların sektörel dağılımları nasıl? 2012’de kültür sektörüne 257.850, turizm sektörüne 5 milyon 398 bin 500; 2013’te kültüre 329.450, turizme 4 milyon 189 bin; 2014’te kültüre 2 milyon 293 bin 750, turizme 950 bin; 2015’te kültüre 20 milyon 422 bin 615, turizme 1 milyon 720 bin; 2016’da kültüre 1 milyon 300 bin 947; 2012-2016 toplamı kültür sektörüne 24 milyon 604 bin 612, turizme de 12 milyon 257 bin 500; toplam 36 milyon 862 bin 112 lira.

(6/417) esas numaralı sözlü soru önergesinde Bursa için yapılan yatırım miktarını ve sektörlere göre dağılımı soruluyor. Cevap: 2012’de 1 milyon 135 bin, 2013’te 1 milyon 611 bin 827, 2014’te 5 milyon 648 bin 454, 2015’te 3 milyon 755 bin 704, 2016’da 641.500 olmak üzere 2012-2016’da toplam 12 milyon 828 bin 485 lira Bursa ili yatırımları için Bakanlığımızca gönderilmiş. Bunların sektörel dağılımlarını da isterseniz vakit daraldığı için yıllara göre söylemeyeyim. Bu dönemde, 2012-2016’da kültür sektörüne 11 milyon 974 bin 319, turizm sektörüne 854.166 olmak üzere toplamda 12 milyon 828 bin 485 lira Bakanlığımızca, Bursa’daki Bakanlığımızla ilgili yatırımlara gönderilmiş.

(6/440) esas numaralı sözlü soru önergesinde soruyu okumam lazım: “2015 yılı içinde Kültür Bakanlığı bütçesinden Kültür Bakanlığı Yayınları olarak yayımlanan kitapların isimleri, bu kitapların yazarları…”

2015 yılı Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları ve yazar isimleri şöyle: Türk Mutfağı, Arif Bilgin-Özge Samancı, Türkçe; Turkish Coffee Culture, Beşir Ayvazoğlu, İngilizce; La Cocina Turca, Arif Bilgin-Özge Samancı, İspanyolca; Mevlana, Osman Horata-Adnan Karaismailoğlu, Türkçe; Mevlana, Osman Horata-Adnan Karaismailoğlu, İngilizce; Sezai Karakoç -yani Sezai Karakoç’la ilgili biyografi- yazarı Yakup Çelik, Türkçe; Orhan Veli Kanık, biyografi kitabı, yazarı Semih Gümüş, Türkçe; Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, Ahmet Yaşar Ocak, Türkçe; Geçmişten Günümüze Türkiye’de Turizm, Nazmi Kozak, Türkçe; Gravürlerden Fotoğraflara Türkiye, M.Fatih Demirhan, Türkçe, İngilizce; Hat ve Tezhip Sanatı, Ali Rıza Özcan, Türkçe; Kekova Island, Erdoğan Aslan, İngilizce; Ancient City Of Civilization Lemuria, Selda Baybo, İngilizce; Ancient City Of Civilization Phaselis, Nihal Tüner Önen, İngilizce; Sümela Manastırı, editörü Hasan Aydın, İngilizce-Türkçe; Historic Town of Birgi, Hatice Özdemir, İngilizce; Diyarbakır Kalesi ve Surları, editörler Şahabettin Öztürk-İrfan Yıldız, İngilizce; Şanlıurfa And Harran, Abdullah Ekinci, İngilizce; Hacı Bayram-ı Velî, İbrahim Ethem Arıoğlu, Türkçe; La Cultura Del Caffe Turco, Beşir Ayvazoğlu, İspanyolca; Turkish Coffee Culture, Beşir Ayvazoğlu, İngilizce; An Outline of 2000 Years of Turkish History, 4’üncü baskı, Süleyman Seydi, İngilizce; Teatro De Sombras Turco El Karagöz, Ünver Oral, İspanyolca; Ancient City Of Civilization Olympos, Selda Baybo, İngilizce; Archaeological Site of Perge, Selda Baybo, İngilizce; Archaeological Site of Sagalassos, Selda Baybo, İngilizce; Mewlûda Nebî, Bateyî Mevlidi, editör Halit Yalçın, Türkçe-Kürtçe; Peyami Safa, yani Peyami Safa’yla ilgili bir biyografi, Beşir Ayvazoğlu-Selçuk Karakılıç, Türkçe; Historic City of Ani, Oktay Belli-Şahabettin Öztürk, İngilizce; Çanakkale Kahramanları, yazar Muzaffer Albayrak, editör Vahdettin Engin, Türkçe; Mehmet Akif Ersoy, biyografi kitabı, Mustafa İsmet Uzun, Türkçe; Medeniyet Köprüsü Beş Şehirli, bu, anonim, yazarı yok, Türkçe. Bunlar 2015 yılında yayımlanan kitaplar ve yazarları.

(6/446) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Bakanlığımızın envanter kayıtlarında 159 adet taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmiş mağara bulunmaktadır. Bu mağaraların kaç tanesinde antik duvar resmi bulunduğu konusunda çalışmalarımız henüz tamamlanmamıştır. Çünkü yenileri çıkabiliyor. Şu anda onlarla ilgili…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Niğde ilinde var mı tescillenmiş?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – Ayrıca, Niğde ilinde 3 adet taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli mağara bulunmakta olup bu mağaralarda henüz duvar resmine rastlanmamıştır.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Var. O zaman gezmemişler. Karaatlı’da var, hem de aşı boyayla yapılmış.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – Onları da yazıyla…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ben kitabımı size vereceğim bakın.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – Lütfen, evet…

(6/461) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap: Sinema Destekleme Kurulunca 2015 yılında toplam 258 adet projenin 27 milyon Türk lirasıyla desteklenmesine karar verilmiştir. Bunların dağılımı da, 2015 yılında hepsi… İlk filmini gerçekleştirecek yönetmen projeleri 14 tane, bunlara 4 milyon 150 bin lira vermişiz 2015 yılında. Uzun metraj kurgu film yapımı projeleri 35 tane, bunlara 18 milyon 100 bin lira vermişiz. Animasyon film yapım projesi 7 tane, 139 bin 500 lira vermişiz. Araştırma-geliştirme projesi 4 tane, 200 bin lira vermişiz. Belgesel yapım projesi 63 tane, 3 milyon 15 bin 500 lira vermişiz. Kısa film yapım projesi 69 tane, 680 bin 500 lira vermişiz. Senaryo ve diyalog yazım projesi 66 tane, 714 bin 500 lira vermişiz.

2016 yılında da ilk filmini gerçekleştirecek yönetmen projesi 9 tane, 4 milyon 200 bin lira. Uzun metraj kurgu film yapım projesi 27 tane, 18 milyon 750 bin lira. Yapım sonrası projesi 4 tane, 545 bin lira. Senaryo ve diyalog yazım projesi 51 tane, 585 bin 500 lira. Belgesel yapım projesi 62 tane, 3 milyon 838 bin 500 lira. Kısa film yapımı projesi 43 tane, 575 bin 500 lira. Animasyon film yapımı projesi 4 tane, 100 bin lira. 2015 yılında 2015-2016 sanat sezonu için 235 özel tiyatronun projesine toplam 4 milyon 590 bin Türk lirası destek sağlanmıştır.

(6/466) esas sayılı sözlü soru önergesine cevap: Cevabın anlaşılması için soruyu okumam lazım. “Niğde ili Ulukışla ilçesi Horoz köyü mevkisinde bulunan doğa harikası Fenk Vadisi, doğa ve fotoğrafla yürüyüş alanı olarak kullanılabilecek özel bir güzelliğe sahiptir. Bakanlığınızca bu bölgenin yurt içi ve yurt dışında tanınması için yapılan bir çalışma var mıdır?” Şu ana kadar Bakanlığımızca konuyla ilgili herhangi bir çalışma yapılmamış. Bunu bir uyarı olarak kabul ediyoruz ama şu ana kadar yok.

(6/467) esas sayılı sözlü soru önergesine cevap: Önce soruyu okuyayım çünkü aşağısı şey yine aynı şekilde. “Bolkar Dağları üzerinde Karagöl, Çinigöl, Upuk Gölleri bulunmaktadır. Karagöl 5.000 metrekaredir. Çok derin olan gölün kenarları diktir ve suları sabittir. Çinigöl, dipten kaynaklanan sularla beslenmektedir. Kızıltepe Yaylası’nda -3400 metre- birkaç buzul gölü daha vardır. Bunların en genişi Kızıltepe’nin hemen batısındaki Upuk Gölü olup bunun kenarları taşlıktır. Bu da dipten kaynak sularıyla beslenir. Bu göllerin doğal güzellikleriyle doğa turizmi için tanıtılmasına yönelik Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır?” Aynı şekilde, bugüne kadar olmadığını gördük, bu soruyla dile getirilen hususları ve işaret edilen yerleri de Bakanlık açısından bir uyarı kabul edip incelemeye alıyoruz.

(6/480) esas numaralı sözlü soru önergesine cevap, yine soruyu okuyayım: “Niğde ilinde ‘Çiftehan Bolkar Projesi’ hangi aşamada? Bolkar Dağlarına üç değişik hatta telesiyej kurulmasıyla ilgili çalışmalar hangi aşamadadır? Yapılacaksa, proje ne zaman uygulamaya alınacaktır?” Niğde ili Ulukışla ilçesi, Meydan Yaylası, Bolkar Dağlarının kış turizmi merkezi ilan edilmesi talebi, Niğde Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün 29/12/2011 tarihli ve 2839 sayılı yazısıyla Bakanlığımıza iletilmiş olup 19 Nisan 2012 tarihli ve 86737 sayılı, Niğde Valiliğine “İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü” hitaplı yazımızla turizm merkezi ilan edilmesi talep edilen alanın 8/12/2006 tarihli ve 26370 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Mersin, Tarsus, Gülek, Karboğazı Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’nin çok yakınında olduğunun tespit edildiği, 17 Mayıs 2007 tarihinde mülga Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü uzmanlarınca hazırlanan raporda 2 adet mekanik tesis hattı ve yaklaşık 100 hektar büyüklüğünde kayak alanının işaretlendiği ve bahse konu talebin kış turizmi gelişimini tamamlamasını müteakip değerlendirilebileceği bildirilmiştir. Ayrıca, ilgili yerel yönetim tarafından Bakanlığımızın valiliklere gönderdiği 11 Mart 2015 tarihli ve 48358 sayılı yazı ekindeki 10 Mart 2015 tarihli ve 46936 sayılı (2015/4) Genelgesi dikkate alınarak hazırlanacak mali yardım talep dosyasının Niğde Valiliğine, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne veya doğrudan Bakanlığımıza iletilmesi hâlinde, talebin 2016 yılı programında gerekli değerlendirmeye tabi tutulacağı… Artık 2017’ye sarkacak demektir ama bunu valilikten alacağız inşallah.

(6/492) esas numaralı sözlü soru önergesi: “Niğde Akkaya Barajı yakınında yer alan, Bizans kralına ait mezarda bulunduğu söylenen antik yerleşmenin kurtarılması için bir çalışma var mıdır?” Bu bahse konu alan, Akkaya Barajı’nın kuzeybatısında yer almakta olup alandaki tespit çalışmalarına Niğde Müzesi Müdürlüğü uzmanlarınca devam edilmekle birlikte alana yönelik bir kazı çalışması bulunmamaktadır.

(6/493) esas numaralı sözlü soru önergesi: “Niğde Cücü, Balcı köyünde bölgede antik sayılabilecek tek kestane ağacı tescilli midir, yaşı saptanmış mıdır?” Kestane ağacının “anıt ağaç” olarak tescillenmesi hususu, 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının sorumluluğu alanında yer almaktadır. Bunu birlikte, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından araştıralım.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Beş yüz yıldan fazla tek ağaç, Niğde’de bir tane.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – (6/509) esas numaralı sözlü soru önergesinde: “Niğde Bor Çukurkuyu Yerhan’ın kurtarılması, üzerinde işaret bulunan taşların okunulması düşünülmekte midir?”

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ömer Halisdemir’in köyü.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Devamla) – Bakanlığımız izinleriyle bölgede 2007-2009 yılında Profesör Doktor Lorenzo D'Alfonso başkanlığında yüzey araştırmaları yapılmıştır. Araştırma başkanınca yapılan çalışmalar, Bakanlığımızca her yıl gerçekleştirilen Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu’nda anlatılmış ve Araştırma Sonuçları Toplantısı kitaplarında yayımlanmıştır.

2014 yılında, bu bölgede, Kınık Höyük kazı başkanı Profesör Doktor Lorenzo D’Alfonso başkanlığında yapılan yüzey araştırmalarında, Demir Çağı ve Roma dönemlerine ait tümülüsler tespit edilmiştir. Ayrıca, bölgenin tarihi, Roma ve Doğu Roma Dönemi’yle ilişkilendirilmektedir. Dolayısıyla, bunlarla ilgili okuma çalışmaları devam ediyor. Sonuçlarını da bu araştırma ve arkeometri sempozyumu yayınlarında kullanıyoruz ama yeterli değil diyorsanız onu ben tekrar araştırtırım.

Bakanlığıma yöneltilen (6/121), (6/148), (6/158), ((6/199), (6/235), (6/236), (6/237), (6/238), (6/239), (6/240), (6/241), (6/242), (6/243), (6/244), (6/245), (6/246), (6/247), (6/248), (6/249), (6/250), (6/251), (6/252), (6/253), (6/254), (6/255), (6/256), (6/260), (6/314), (6/354), (6/358), (6/382), (6/384), (6/395), (6/398), (6/399) esas sayılı sözlü soru önergelerine de yazılı olarak cevap vereceğim.

Şimdi, bunları böyle tek tek niye okuyorum? Ben de bunları okumak zorunda mıyım diye arkadaşlarıma sordum, dediler ki: “Eğer bunların hangileri olduklarını böyle tek tek söylemezseniz soru önergesini cevaplandırmamış kabul edilirsiniz.” Onun için size okumak mecburiyetindeydim. Lütfen, anlayışla karşılayacağınıza inanıyorum.

Küçük bir rica, sözlerimi bitirmeden önce: Şimdi -Kültür ve Turizm Bakanlığıyla ilgili olarak özellikle söylüyorum- bu “Yazılı olarak cevap vereceğim.” dediğim soru önergelerindeki hususların pek çoğu, açık kaynaklarda, Bakanlığımızın İnternet sitesinde ve Bakanlığımızın yayınlarında yer alan konulardır. Bazen danışman arkadaşlarımız, kendi işlerini Bakana yaptırmak gibi bir kolaycılığa kaçıyorlar. Danışman arkadaşlarımızı uyarırsak, açık kaynaklarımızda, İnternet sitemizde veya sizin şifahi olarak sorduğunuz hâlde cevap verilmemiş konular, cevabı bulunamayan konular olursa, onları soru önergesi olarak gündeme getirirlerse zamanımızı daha verimli, bereketli değerlendirmiş oluruz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Gürer, sisteme girmişsiniz, Sayın Bakana soru soracaksınız herhâlde?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Evet.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Oturayım mı, buradan mı?

BAŞKAN – Oturabilirsiniz Sayın Bakan.

Sayın Budak, siz de sisteme girmişsiniz ama soru listesinde adınız olmadığı için, İç Tüzük’ün 98’inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre size söz veremeyeceğimi bildirmek isterim.

Sayın Özel, sizin söz hakkınız baki.

Sayın Gürer, buyurun sorunuzu sorabilirsiniz, eksik bilgi varsa tamamlanması ricasında bulunabilirsiniz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, Sayın Bakanım, verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyorum. Ben, soruların tamamını kendim köylere giderek bizzat hazırlıyorum çünkü “Niğde/Kapadokya’nın Başkenti” diye benim 850 sayfalık bir kitabım var. Her sene gittiğimde gördüklerimi, burada, milletvekili olunca da gündeme getiriyorum.

Niğde, kayıp bir şehir, sahipsiz bir şehir. Şu anda Niğde’deki konaklar, yok olan konaklar, başka kentlerde onarılıp parayla gezdirilen yerler hâline getiriliyor. Niğde’ye bu anlamda bugüne kadar yeterli destek sağlanamadı ve alamadı. Örneğin, Tyana antik kentinin olduğu yer, Antik Kapadokya’nın güney başkenti. Bu kentte yapılan kazıyı bizim yapmamız gerektiğini düşünüyorum Türkiye Cumhuriyeti üniversiteleri eliyle çünkü burada Tyanalı Apollon yaşamış. Tyanalı Apollon’la ilgili, bildiğiniz gibi, yurt dışında 200 tane kitap var ve bunun bir peygamberle eşleştirilmesi nedeniyle, İtalyanlar tarafından değil, özellikle Türkiye üniversiteleri tarafından yapılması gerekir. Orada Efes’e eş değer bir antik kent açığa çıkacak. Şimdi, Niğde’de 5 tane bilimsel kazı yapılıyor, bu kazıların son dönemde 2’si bitti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bir cümle…

BAŞKAN – Sayın Gürer, bir dakika daha vereyim, lütfen tamamlayın.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim.

Bu anlamda Niğde, Nevşehir kadar ve daha fazla derinliğe sahip. 10 bin yıllık bir tarih var, bu tarihe sahip çıkılmasını diliyorum. 3,5 milyon turist Nevşehir’e geliyorsa 1 milyon turistin de Niğde’ye geleceği zenginlik var. Özellikle Ömer Halisdemir’in memleketi Çukurkuyu’nun da bulunduğu bölge, Bizans, Roma kalıntılarıyla dolu.

Acı bir şey söyleyeyim, bunların çoğuna ilk giden benim, bulanım, belgeleyenim, daha sonra başkalarının adına tescillendi.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, eklemek, açıklamak istediğiniz bir husus varsa beş dakika süreniz var.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sayın Gürer’e teşekkür ediyorum sorularıyla bu konuları gündeme getirdiği için, dikkatimizi çektiği için, uyarıları için çok teşekkür ediyorum.

Dediğim gibi, yapılan çalışmaları söyledim ama yapılmayanlar var. Yapılmayanlar konusunda sizin sorularınız uyarıcı oldu, onları da… Niğde ve bütün bölge, Kapadokya, gerçekten yeteri kadar maalesef içeride de dışarıda da tanınmıyor, hâlbuki çok ciddi bir potansiyel.

İşte, onun için dedim, biraz önce konuşmamın başında da söyledim, yarın Hollanda’da dinî turizm konferansı düzenlenecek, sırf bunları oralarda konuşabilmek için gidiyoruz. Sizin sorularınız da orada söyleyeceklerimize ayrıca katkıda bulundu.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Böylelikle gündemin “Sözlü Sorular” kısmını bitirmiş olduk.

Sayın Yıldız, siz de sisteme girmişsiniz ama sizin de elimdeki soru önergesi listesinde adınız olmadığı için yine aynı gerekçeyle, İç Tüzük’ün 98’inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, size de söz veremiyorum.

Sayın Özel, sizi dinliyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın sözlü sorulara verdiği cevap konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, öncelikle Sayın Bakanın bahsettiği konu… Sorular İç Tüzük 96’ya göre soruluyor ve 97’nin (a) fıkrası da sorulamayacak konuları, başka bir kaynaktan kolayca öğrenilmesi mümkün olan konularda soru sorulamayacağını düzenliyor. Ancak bu konuda Sayın Bakanın yaptığı uyarı, Sayın Meclis Başkanınadır çünkü İç Tüzük’ün 96’ncı maddesinin son fıkrası Başkanın İç Tüzük şartlarına uygun gördüğü önergeleri gelen kâğıtlar listesinde yayınlayacağını söylediği için, Sayın Bakanın eleştirisinin milletvekillerimize ya da danışmanlarımıza değil, İç Tüzük’e göre doğrudan Meclis Başkanına yapılmış olduğunu kabul ediyoruz.

Sayın Bakan, yeni duydum.

Sayın Bakanım, başka bir açık kaynaktan edinilecek bilgi İç Tüzük’ün 97/(a) fıkrasına göre yasak ama 96’nın son fıkrası diyor ki: Soruların İç Tüzük şartlarına uygun olanları Meclis Başkanı tarafından gelen kâğıtlar listesinde yayımlanır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hata, soruyu soranda ya da danışmanda değil, İç Tüzük’e uygun hareket etmeyip dediğiniz denetimi yapmayan Meclis Başkanlığındadır.

BAŞKAN – Bir hata aramadınız galiba Sayın Bakan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, bir uyarı yaptı da Sayın Bakan.

BAŞKAN – Size bir dakika vereyim, siz de bir açıklama yapın Sayın Bakan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, sözüm bitmemişti de, çok özür dilerim.

BAŞKAN – Bitmedi mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yo, bitmedi, devam edeyim.

BAŞKAN – Ha, pardon.

Sayın Bakanım, siz sisteme girin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan girerken ben…

BAŞKAN – Artı bir dakika daha size veriyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayrıca, Sayın Çetin Osman Budak’ın ve Aydın Milletvekilimizin Bakanlığa sorulmuş ve yanıtlanan sorulardan çok daha önce sıra numarası almış soruları var. Bakan değiştiği için Sayın Bakanımız kendisine yöneltilen soruları cevaplamayı tercih etti ama Sayın Çetin Osman Budak’ın Antalya Milletvekili olarak ve 38 tane ören yeri olan Aydın’ın bir milletvekilinin bu sorularının Kabinedeki değişiklikten dolayı cevaplanmamış olması devlette devamlılık ilkesine aykırı. Sizden ricam, hiç değilse madde 60’a göre değerlendirerek birer dakika söz verirseniz, Sayın Bakan uygun görürse cevaplar ya da yazılı cevaplayabilir ama bu konuda da istirham edeceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özel, gündemin bu aşamasında soru önergelerinin listesinde yer almayan sayın milletvekillerinin yeni bir soru soramayacağına ilişkin görüş birliğine birlikte vardık.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O doğru.

BAŞKAN – Siz de oradaydınız, birlikte konuştuk. Benim düşüncem de aynı doğrultudaydı, zaten gerekçesini de söyledim. Sayın Budak veya Sayın Yıldız 60’a göre söz isteselerdi zaten bir problem olmazdı, onlara birer dakikalık yerlerinden söz verirdim ama siz… Soru önergelerine ilişkin olan gündemde Sayın Budak ve Sayın Yıldız soru sorma gereğini hissettikleri için bu açıklamayı size yaptım, siz de şimdi onların yerine “60’a göre söz isteyebilirler.” diyorsunuz. Kendileri talep ederse veririm ama sizin talebinize göre değil, kendilerinin talebine göre verebilirim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Talepleri o yönde değerlendirmenizi…

BAŞKAN – Kendileri bildirebilirler Sayın Özel.

Sayın Bakan, cevap verecek misin Sayın Gürer’e veya Sayın Özel’e?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Evet.

BAŞKAN – Sisteme girdiniz mi?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Girdim zannediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan, bir dakika…

38.- Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sayın Başkanım, ben, önce, sizin Sayın Grup Başkan Vekiliyle yaptığınız şifreli konuşmalardan sonra neye cevap vermem gerektiğini kaybettim. (6/24)’e göre, İç Tüzük 60’a göre… Benimle ilgili bir şey olduğunu hissediyorum ama mahiyetini çok iyi anlayabilmiş değilim. Ama anladığım kadarıyla söyleyeyim, siz bu tartışmaya başlamadan önce sorduğunuz sorudan anladığım şu: “Bu sorulan soruların açık kaynaklarda olduğunu söylüyorsunuz, ‘Danışmanlarınızı uyarın.’ diyorsunuz, hâlbuki bunların İç Tüzük’e göre sorulabilir-sorulamaz sorular klasmanını, tasnifini Başkanlığın yapması gerekir.” diyorsunuz. Muhtemelen, Başkanlık çok demokratik bir -şimdi oraya doğru bir şey söylemem lazım- tutumla, bu soruların açık kaynaklarda cevapları olsa bile belki Bakan daha ayrıntılı, daha güzel cevaplar verir diye düşünerek de bize böyle bir imkân vermiş olabilir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle olsun.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Ama ne demek istediğimizi hepimiz anladık Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eyvallah.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – 60’a göre söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakika, yerinizden.

Buyurun.

39.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, 2016 yılının turizm için vahim geçtiğine ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın turizmin farkında olması gerektiğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Bakanım, yeni göreviniz hayırlı uğurlu olsun. Ben de Turizm Komisyonunda olduğum için de sitemde bulunuyorum. Bakan seçildiniz, gönül isterdi ki, komisyon üyesi olan arkadaşlar bir toplanıp önümüzdeki 2017’de ne yapacağız bir tartışmak isterdik.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Tamam.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Daha önce, sizden önceki Bakanımız bu konulara çok eğiliyordu, ayda bir sefer toplayıp fikirlerimizi soruyordu, önerilerimizi kabul ediyordu.

Şimdi, 2016 yılında turizm vahim geçti, kendiniz biliyorsunuz. Önümüzde 2017 var. Eğer bu şekilde giderse 2017 daha kötü geçecek, onu hissediyorum. Örneğin -ben Aydın Milletvekili olarak- Kuşadası, Didim, Bodrum, Muğla, o bölgede, Çeşme dâhil olmak üzere, bu dönemde yüzde 50 turist eksikliği oldu ve sıkıntılar çok büyük. Türkiye'nin dış açığını kapatan turizmdir. Dünyada 1 trilyon dolarlık pastası olan turizmin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın)- …hâlen farkında olmamanız beni gerçekten üzdü.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Sayın Budak, buyurun.

40.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın, turizm sektörünün sorunlarına ilişkin açıklaması

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, 2015 yılının Ekim, Kasım, Aralık aylarında birçok soru önergesi vermiştim, bunlarla ilgili yanıt alamadım ama şimdi sizin yine de iyi niyetle birçok soruya cevap vermeniz beni son derece memnun etti.

Çok büyük bir dosya vermiştim bundan önceki Sayın Bakan Mahir Ünal’a ve burada birçok çözüm önerisi vardı. Ben, şimdi, tekrar, bunları kısaca yinelemek istiyorum: Geçen yıl verdiğimiz bizim önerilerimiz özellikle sektörde çalışanların SSK’sında indirim ve bu desteğin verilmesi, çünkü gözüküyordu. Bugün 9 milyon eksik, yıl boyunca bu sanıyorum 12 milyona çıkacak. Bunun çarpan etkilerini de hesapladığınız zaman aşağı yukarı 16-17 milyar dolar gibi bir zarardan söz ediyoruz ve bunun 54 sektörü etkilediğini siz de biliyorsunuz.

Fransa olağanüstü hâl döneminde, aşağı yukarı bir senedir olağanüstü hâl dönemini yaşıyor ve orada da turizm eksi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Budak, teşekkür ederim.

Yazılı olarak Sayın Bakana iletirseniz…

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Soru şu: 2017 yılının da kayıp bir yıl olma ihtimali son derece yüksek. 2017 yılıyla ilgili 2016’da aldığınız önlemlerin hiçbirisinin yeterli olmadığını mutlaka gördünüz. İstihdam üzerindeki yükler ve afet bölgesi olarak ilan edilebilecek durumda olan sahil bölgeleri var. Bunlarla ilgili eğer bir çalışmanız varsa şu anda Mecliste yoksa yine Komisyonda -ben de Turizm Komisyonu üyesiyim- bunları dile getirmek istiyoruz. Bu sektör son derece önemli bir sektör. Bu konuyu da millî bir konu olarak görüyoruz.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Budak, teşekkür ederim.

Bugün soru sorma rekoru Sayın Gürer’de, 31 sorunun 22’si Sayın Gürer’e aitti. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir nevi, Bakanla sohbet etmiş oldunuz. İlk denetim sürecimizi de böyle yaşamış olduk. Dilerim bundan sonraki sözlü sorulara cevap işlemi de bugünkü bağlamda devam eder.

Sayın Bakan, bir şey söyleyecek misiniz?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Kısa bir söz talebim var, müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun, size de bir dakika söz vereyim.

Buyurun Sayın Bakanım.

41.- Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın, Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız ile Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – 2016’nın özellikle turizm sektörü açısından çok sıkıntılı bir yıl olduğu doğru. Ama sizler de bu sektörle yakından ilgili milletvekilleri olarak şunu çok iyi biliyorsunuz, bu sektör aynı zamanda bir algı yönetimi sektörü. Yani bunun -şimdi, tabii, bir iktidar partisi bakanı söylediği zaman yanlış anlaşılmaya çok müsait bir şey söyleyeceğim ama- doğru olduğunu dünyadaki uygulamalar da gösteriyor. Turizm, “iyi” dedikçe iyi olan, “kötü” dedikçe kötüleşen bir sektör. Yani biz Türkiye'de sektörle ilgili olumsuz söylemleri kendi aramızda veya dışarıda ne kadar köpürtürsek kötüye gitme ihtimaline o kadar katkıda bulunmuş oluyoruz. Kötü niyetle değil ama sektörün niteliği itibarıyla böyle bir iletişim boyutu var maalesef. Dolayısıyla, evet, sizinle Komisyon olarak başka toplantılarımızda sektörle ilgili sorunlarımızı ayrıca konuşalım, onlarla ilgili önerilerinizi, çözüm önerilerinizi alalım ama kamuoyuyla paylaşacağımız söylemlerde, sektörü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – …orta ve uzun vadede sıkıntıya sokacak, gerçek veya üretilmiş korkuları abartmamak gerekir. 2017’den umutluyuz, 2016 sonunda aldığımız birtakım tedbirlerin gerçekten sonuç vermeye başladığını gördük.

Ayrıca, biliyorsunuz, Ruslarla yaşanan kriz…

BAŞKAN – Sayın Bakan, toparlar mısınız lütfen.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – …çok istisnai bir olaya dayanıyordu, yani sistemik bir arıza değil. Ama onun sistemik arızamıza işaret ettiği tarafı şu: Belli pazarlara endekslenmiş, onlarla sınırlı, işin kolayına kaçan bir turizm anlayışının doğru olmadığını sektör de, biz de, hepimiz gördük. Dolayısıyla, pazarımızı çeşitlendirmek zorundayız, ürünlerimizi çeşitlendirmek zorundayız. Bu krizin bize en büyük katkısı geçmişte yaşadığımız bu rehavetin bize nasıl pahalıya mal olabileceğini görmüş olmamızdır.

Komisyon toplantısını da ayrıca yapalım, ben de çok isterim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Teşekkürler.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 21’inci maddesi uyarınca, Kişisel Verileri Koruma Kuruluna seçilecek 5 üyenin seçimini yapmak ve sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 5 Ekim 2016 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 19.41



(x) (10/310) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.

(x) Sözlü soru önergeleri Genel Kurulda okunmamış olup tutanağa eklidir.