TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                 126’ncı Birleşim

                                                                                      17 Ağustos 2016 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’in, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana’da mısır üreticilerinin problemlerine ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak ülkemizde deprem gibi bir felaketin bir daha yaşanmamasını dilediklerine ilişkin konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle kapatılan askerî okul öğrencileri ile kamu kuruluşlarında işten el çektirilenlerden çok sayıda müracaat aldıklarına ve mağdur olanların mağduriyetlerinin giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, İnegöl Organize Sanayi Bölgesi’nin atık suyunun Boğazköy Barajı’na aktığına ve bu sorunun ivedilikle çözümlenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, müttefiklerimizden demokrasiye sahip çıkarak FETÖ terör örgütünün darbe teşebbüsünü lanetlemeleri ve Türk milletinin, halkının ve demokrasisinin yanında olduklarını göstermelerini beklediğine ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra orduyla ilgili yapılan kurumsal değişiklikleri kaygıyla izlediklerine ilişkin açıklaması

5.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ve depremde hayatını kaybeden eski milletvekili Alaettin Kurt’u saygı ve rahmetle andığına ilişkin açıklaması

6.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Akdeniz Üniversitesinde bir öğrenci grubunun burs ve kredilerinin kesilmesinin nedenini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, 15 Temmuzda yaşanan darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturma, gözaltı ve tutuklamalar sürecinin sağlıklı yürütülmesi için akılcı bir yaklaşımın hâkim kılınması, hukuk kuralları dışına çıkılmaması konusunda uyarılarını yinelediğine ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ve Şanlıurfa ve ilçelerinde sürekli yaşanan elektrik ve su kesintileri nedeniyle mağduriyetlerin giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

10.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

12.- Muğla Milletvekili Akın Üstündağ’ın, iktidarın uyguladığı yanlış politikalardan dolayı Muğla’da turizm sektöründe yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

13.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, Sivas’ın ilçelerinde yeterli uzman doktor olmadığı için yaşanan sorunlara ve bu konuya acilen bir çözüm bulunmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

14.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kızılırmak üzerindeki tarihî Şahruh Köprüsü’nün durumuna ilişkin açıklaması

15.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, FETÖ terör örgütünün devlet içindeki yapılanmasına yönelik mücadelenin hukuk düzeni içinde yapılmasını istediğine ilişkin açıklaması

16.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’un, darbe girişimi sırasında yaralanan tüm vatandaşlara gazilik unvanının ve haklarının verileceği düzenlemeye terörle mücadelede yaralananların da dâhil edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

 

18.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne, basını susturarak temin edilmeye çalışılan huzur ve güvenlik ortamının suni olacağına ve Özgür Gündem gazetesinin kapatılmasının doğru bir karar olmadığı kanaatinde olduğuna ilişkin açıklaması

19.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne, Özgür Gündem gazetesinin kapatılması ve binasının basılmasına, çalışanların, editörlerin darp edilerek gözaltına alınmasına ve bu baskıyı şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

21.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ceylânpınar’da hayatını kaybeden 2 polisin isimlerinin Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar olduğuna ilişkin açıklaması

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasında terör örgütü elebaşının açıklamalarını referans göstermesine müdahale edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 40 binden fazla insanın hayatının katledilmesine sebebiyet veren kişilerin sözcülüğünü yapmanın hiçbir milletvekilinin hakkı ve haddi olmadığına ilişkin açıklaması

24.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, verdikleri araştırma önergesinin kabul edilerek Ceylânpınar ilçesinde meydana gelen saldırıda 2 polisin yaşamını yitirmesi olayının açığa çıkarılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

25.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Trabzon Milletvekili Adnan Günnar’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve CHP grup önerisinin aleyhinde oy kullanacaklarına ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 21 milletvekilinin, ihracatta yaşanan düşüşün nedenlerinin, ihracatın arttırılmasına yönelik alınacak tedbirlerin ve uygulanması gerekli yapısal reformların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/300)

2.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 21 milletvekilinin, dâhilde işleme rejiminin uygulamasının yol açtığı sorunların ve alternatif bir sistemin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/301)

3.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul ve 20 milletvekilinin, kamu özel ortaklığı hastanelerinin maddi ve manevi maliyetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/302)

 

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, 22 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa'nın Ceylânpınar ilçesinde meydana gelen saldırıda 2 kamu görevlisinin yaşamını yitirmesi olayıyla ilgili hakikatlerin açığa çıkarılması amacıyla 8/8/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 17 Ağustos 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da uygulanan politikaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/219) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 17 Ağustos 2016 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411)

2.- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Kültür Yollarına İlişkin Genişletilmiş Kısmi Anlaşmayı Tesis Eden Kararına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/373) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 88)

 

 

XI.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 411) Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin oylaması

2.- (S. Sayısı: 411) Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin oylaması

3.- (S. Sayısı: 411) Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinin oylaması

4.- (S. Sayısı: 411) Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci  maddesinin oylaması

5.- (S. Sayısı: 411) Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin oylaması

6.- (S. Sayısı: 411) Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinin oylaması

7.- (S. Sayısı: 411) Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinin oylaması

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin'in, 2014-2016 yılları arasında gerçekleştirilen araç kiralama ihalelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/6769)

17 Ağustos 2016 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’a aittir.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Ağustos 1999 depreminin 17’nci yılındayız, 17’nci yılını anıyoruz. Evet, bugün deprem şehitlerimizi anarken hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.

On yedi yılda 17 kez andık ama 17 santim mesafe katedemedik arkadaşlar.

Evet, o depremi yaşayan bir arkadaşınız olarak o gün, gerçekten, gece saat 03.02, bir kıyametin habercisi gibiydi. Yaklaşık 18 bin vatandaşımızı kaybettik, 48 bin vatandaşımız yaralandı, çeşitli uzuvlarını kaybetti, aileler dağıldı, çocuklar yetim kaldı, öksüz kaldı. Bugün, hâlen o izler o bölgede devam etmektedir. Gerçekten, Gölcük depremi, Türkiye’nin 7.4’le son yüzyılda yaşamış olduğu en büyük depremlerden ve en büyük can kayıplarından birisiydi.

Şimdi, her kürsüye gelişimizde, her olaydan sonra dualarımızla adlarını andığımız bu tür olayları o gün anıyoruz ve daha sonra unutuyoruz. Türkiye de bunu unuttu. Aslında, her 17 Ağustos 1999 depremini anarken unutmadık diyoruz ama unuttuk arkadaşlar. Bununla ilgili zaman zaman çalışmalar yapıldı, bazı kanunlar çıktı; en belirgin kanun da kentsel dönüşüm kanunuydu çünkü Kocaeli’de ve 4 ayrı bölgede yaşanan, 4 ayrı ilde aynı anda yaşanan bu deprem sonucunda, yaklaşık 400 bin konuta ağır hasarlı, hasarlı, orta hasarlı gibi tanılar konulmuştu ve bugün, hâlen bu konutlar içerisinde yaşam idame ettirilmektedir.

Depremden hemen sonra, Kocaeli’de 617 adet yıkılması gereken bina vardı. 2012’de tekrar, bir talimatla valiler yeni bir araştırma yaptılar; tekrar yapılan tespitlerde sadece Kocaeli’de 3.756 binanın yıkılması gerektiğini söylediler. 3.756 binada 9.971 konut ve iş yeri bulunuyordu. Bugün, bunlardan 4.200 tanesinde kiracı oturuyor. Defalarca Meclis gündemine getirdim, “tabut evler” diye getirdim. Yani, her gün uyarılıyoruz, “İstanbul’da bir deprem olabilir.” diye uyarılıyoruz. İstanbul depreminin etkileyebileceği en yakın bölge yine Kocaeli’dir, yine Yalova’dır, yine Düzce’dir.

Düşünün ki 4.200 konutta kiracılar oturmakta. Bu kiracıları size tarif edeyim: Ev sahipleri oturmuyor, tamir ettirmişler, boyattırmışlar, süslemişler, pazarlamışlar. Hani, üniversite sınav sonuçları açıklanan çocuklarınızı kaydettiriyorsunuz, illere gidiyorlar, konut bakıyorlar, yurt bakıyorlar; işte, bu ev sahipleri bu konutları çocuklarımıza kiraya veriyor. Üniversiteyi kazanıp da gelen çocuklarımız Kocaeli’de, Yalova’da, Düzce’de bu tabut evlerde oturuyorlar sevgili arkadaşlar.

Peki, ne yapmak gerekiyor? Kentsel dönüşümü çıkarttık da kolonların kesilmesini önleyebildik mi galeri yapabilmek için, ticaret yapabilmek için? Binaların kolonlarının kesilmesini önleyebildik mi? Önleyemedik. Peki, dere yataklarında konut yapılmasını önleyebildik mi? Önleyemedik ve hâlen insanlarımız buralara konut yapmaya devam ediyorlar.

“Kentsel dönüşüm” dedik, “rantsal dönüşüme” dönüştü. İstanbul’da 493 tane toplanma alanı tespit edildi; bunun 300’üne imar verildi ve depremde İstanbullunun kaçacağı bir alan kalmadı. Allah korusun. Biz o akşam yaşadıklarımızı hatırlıyoruz. Sahile indik, yaşlı bir vatandaş geldi “Burada durmayın.” dedi çünkü sahil dolguydu. Daha önce yaşamadığımız için böyle bir tecrübeyi “Her an çökme ihtimali olur.” dedi. Değirmendere’de, Gölcük’ün bir kısmında, o sabah, sahilde doldurulan yerler çökmüş, konutlar görünmez hâle gelmiş, tekrar eski, yüz yıl önceki sahil hâline dönüşmüştü.

Onun için sizden rica ediyorum, artık depremle ilgili gerçekten bir çalışma yapılsın, depremle ilgili oluşturulan kurullar çalışmalarına bir an evvel başlasın, çok geç kaldık. Yine bu kürsülerden “Allah bizi korusun.” deyip de arkasını unutmamak üzere diyorum çünkü unutuyoruz, her olaydan sonra taziye, başsağlığı diliyoruz ve unutuyoruz. Unutmamalıyız, unuttuklarımızı da hatırlamalıyız diyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.

(HDP milletvekillerinin Özgür Gündem gazetesini sıralarının üzerine koymaları)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, deprem hakkında söz isteyen Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’e aittir.

Buyurun Sayın Keşir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’in, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on yedi yıl önce bugün, sadece on bir saat evvel, saat 03.02’de yaşanan 17 Ağustos depreminin 17’nci yıl dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, depremde hayatını kaybeden, tüm depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza da tekrar Allah’tan rahmet diliyorum. Depremi yaşayan bir şehrin milletvekili olarak, depremi yaşayan bir kardeşiniz olarak o en uzun kırk beş saniyenin de tekrar yaşanmamasını diliyorum.

Bilindiği gibi, ülkemiz deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Bunun en acı örneklerini 1999 yılında yaşadığımız 2 büyük depremle hissettik. 17 Ağustos depreminden çok kısa bir süre sonra 12 Kasımda, henüz seksen yedi gün geçmiş ve bölgemiz, Düzce, Sakarya, Kocaeli henüz acılarını saramamışken 2’nci bir depremi de 12 Kasım’da yaşadık ve otuz saniyede şehrim Düzce’nin Kaynaşlı ilçesi yerle bir oldu. Bu anlamda, Düzcelilerin, Gölcüklülerin, Kocaelililerin, Yalovalıların, İstanbulluların ve Sakaryalıların depremi unutması mümkün değil. Üzerinden koskoca on yedi yıl geçmiş olmasına rağmen, kaybettiğimiz canların acısı hâlâ yüreğimizde taptaze.

Benden önce konuşan sayın milletvekili rakamları verdi, onun için çok fazla rakamları vermeyeceğim ama şunu da ifade etmek istiyorum: 1999 yılında kaybettiğimiz canlar, yaralılar ve engelli kalan vatandaşlarımızla birlikte 285.211 konut yıkıldı, yaklaşık 43 bin iş yeri de yerle bir oldu. Gölcük depreminin en büyük hasarı, bulunduğu bölgenin sanayi bölgesi olması sebebiyle ekonomiye ve iş gücüne oldu. 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde bu aziz millet millî birlik ve kardeşliğin, dayanışmanın en güzel örneklerini gösterdi. 1999 yılında milletimiz, farklılıklarda ayrılmak yerine, acıyı paylaşarak azaltmanın en güzel örneklerini sergiledi.

Ülkemiz ne yazık ki deprem kuşağında bulunmakta ve depremler olası ve yaşanacak. Bir klişe, biliyorum ama tekrar etmek istiyorum: Deprem değil, ihmal, bilgisizlik ve yanlış yapılaşmanın öldürdüğünü de tekrar hatırlatmak istiyorum. Korkulması gereken deprem değil, bilinçsiz ve hazırlıksız olmaktır. Her bireyin bilinçlendirilmesi için 2013 yılında Afete Hazır Türkiye Bilinçlendirme ve Eğitim Seferberliği Projesi başlatılmış, 4 milyon vatandaşımız afet bilinci eğitimi almıştır. Türkiye olarak yaşadığımız depremlerden çıkardığımız derslerle zorunlu deprem sigortası getirilmiş, bu kapsamda 2009 yılında AFAD kurulmuş, kentsel dönüşüm yasası, Afet Sigortaları Yasası yürürlüğe girmiştir.

Ne yazık ki 17 Ağustos depreminin bilançosunun ağır olmasının en büyük sebebi binalardaki yapım hatalarıdır. Bu hatalar sebebiyle deprem sonrası 2.100 dava açılmış olmasına rağmen, dönemin yasal boşluklarından dolayı bu davaların 1.800’ü ne yazık ki cezasızlıkla sonuçlanmıştır.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz deprem haritasına göre nüfusumuzun yüzde 95’i deprem riski altında yaşamaktadır. Aynı şekilde, büyük sanayi merkezlerimizin yüzde 98’inden fazlası, barajlarımızın yüzde 91’i yine etkin deprem bölgesi içinde yer almaktadır.

Ülkemizde yaşanabilecek depremlerin etkisini azaltmak ve araştırmak için yüce Meclisimiz, Gazi Meclisimiz 2010 yılında bir araştırma komisyonu kurmuş ve hazırlanan rapor Genel Kurula sunulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Ağustos depreminde yaşadığımız ruhla, bu yüce millet 15 Temmuzda da tıpkı deprem sonrası gibi yaraları sarmak için bir ve beraber oldu, birlik beraberlik ruhunu tazeledi. Fakat, millete ihanete sınır tanımayan FETÖ ve yandaşları, iş birlikçileri deprem gibi büyük bir acı üzerinden bu milleti korkutmaya çalışmaya tekrar cüret ettiler. Bu, ihanette sınır tanımamanın en önemli göstergesidir.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; depreme dayanıklı konutlar inşa etmek, depreme hazırlıklı olmak ve bilinçli davranışlar sergileyerek maddi, manevi hasarları azaltmak, 1999 depreminde yaşadığımız acıları tekrar yaşamamak dileğiyle hepinizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Keşir.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak ülkemizde deprem gibi bir felaketin bir daha yaşanmamasını dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Allah bir daha ülkemize deprem gibi bir felaketi yaşatmasın diyoruz Divan olarak.

Gündem dışı üçüncü söz, Adana’nın mısır üreticilerinin problemleri hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Muharrem Varlı’ya aittir.

Buyurun Sayın Varlı.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Adana’da mısır üreticilerinin problemlerine ilişkin gündem dışı konuşması

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mısır üreticilerinin problemleri hakkında gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adana’da on beş yirmi günden bu yana mısır hasadı başladı. Şu anda ofis emanet alım yapıyor ancak yüzde 14 rutubetle nazlanarak tuzlanarak bir alım yapıyor. Bir fiyat belirsizliği var, dolayısıyla çiftçi müthiş bir mağduriyet yaşıyor.

Değerli arkadaşlarım, her defasında burada söyledim; bizim önceliğimiz üreten insanları korumak, üreten insanlara destek vermek. Şimdi, altı aydan beri gübresini atmış, mazot yakmış, tarla kirası vermiş, sulama ücreti vermiş ve mısırını yetiştirmiş, bugün mısır hasadına başlamış, hâlâ ortada mısır fiyatı belli değil. Dolayısıyla, tüccar da bu belirsizlikten dolayı fiyatı dünkü rakamların çok çok altına çekti. Nişasta fabrikaları dahi şu anda mısır alımını durdurdu. Dolayısıyla, çiftçinin müthiş bir mağduriyeti var.

Bakın, 1 Temmuz itibarıyla mısırın fiyatı eski rakamla 800 bin TL yani yeni rakamla 80 kuruş; şu anda 17 Ağustos, şu anda mısırın serbest piyasada fiyatı eski rakamla 660 bin-670 bin lira yani yeni rakamla 66-67 kuruş. Yani, Allah’tan reva mıdır bu? Bu çiftçi neden bu kadar sahipsiz, neden bu çiftçiye bu zulüm reva görülür, ben anlamış değilim yani düşünüyorum düşünüyorum bir türlü anlayamıyorum da bunu. Tarım Bakanlığı nezdinde girişimde bulunuyoruz “Bir an önce TMO’yu uyarın, bu fiyatı açıklasınlar, mısır alımını başlatsınlar, peşin bedelle alsınlar ki serbest piyasada da mısır yükselsin.” diye ama kimsenin umurunda değil, Hükûmetin hiç umurunda değil yani çiftçi diye bir derdi yok Hükûmetin. Bakın, TMO’nun elinde 200 bin ton mısır vardı. Daha 1 Temmuz itibarıyla mısırın fiyatı eski rakamla 800 bin TL’yken yeni rakamla 80 kuruşken bu mısırı elden çıkartmadılar, şu anda hem depo kirası veriyorlar hem zarar yazılıyor devletin hanesine.

Değerli arkadaşlarım, böyle yanlış uygulamalarla bu ülkede çiftçiye katkı sağlayamayız, çiftçiyi korumamız lazım. Şu anda çiftçi bir an önce fiyatın açıklanmasını ve enflasyonun altında bir rakam bekliyor, eski rakamla 780 bin lira, yeni rakamla 78 kuruş. Bakın, bunu, geçen sene açıklanan fiyatla enflasyonu çarpın. Enflasyonun altında bir rakam bekliyor çiftçi ama siz bunu bile açıklamaktan imtina ediyorsunuz ya, Allah’tan korkun! Allah’tan reva mıdır bu çiftçiye uygulanan zulüm? (CHP sıralarından alkışlar)

Yani, değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, burada yapılması gereken iş, bir an önce ofisin fiyat açıklamasıdır, çiftçinin ürününün korunmasıdır. Eğer çiftçinin ürününü koruyamazsak çiftçi üretemez. Nişasta fabrikaları neyle çalışacak, neyle nişasta üretecek, neyle glikoz üretecek? Bu ülkenin ihtiyacı nasıl karşılanacak? Kanatlı hayvan yemi üreten fabrikaların tamamı mısırla çalışıyor. Dolayısıyla, biz çiftçiye sahip çıkmazsak nasıl olacak arkadaşlar, bu çiftçi nasıl kendi kendini koruyacak?

Şimdi, zaten 4 kuruş olan mısır destekleme prim fiyatını 2 kuruşa çektiniz, başınız göğe erdi mi, bilemiyorum. Yani, herkese bol keseden dağıtırken, herkese bir şeyler verirken her gün çiftçinin imkânlarını, kazancını daha da aşağıya düşürüyorsunuz, daha da aşağıya çekiyorsunuz. Yani, 4 kuruşken mısır destekleme prim fiyatı 2 kuruşa çektiniz. Yani herkese bol keseden dağıtıyorsunuz da bu çiftçi üvey evlat mı değerli arkadaşlarım? Hükûmetin değerli üyeleri, bu çiftçi üvey evlat mı? Bu çiftçi bu ülkenin üreten insanı değil mi, katma değer sağlamıyor mu bu ülkeye? Allah’tan korkar insan ya! Sabahın altısında kalkıp gecenin bilmem kaçına kadar yağmur, çamur, soğuk, kış, yaz demeden çalışıyor, üretiyor, bu ülkenin insanlarını beslemeye çalışıyorlar ama sizin umurunuzda bile değil. Çiftçinin malı şu anda elinde kalmış durumda, satacak yer bulamıyorlar. Niye? Çünkü ofisin fiyatı belli değil, bir belirsizlik var, nişasta fabrikaları almıyor, tüccar alırsa da istediği fiyattan alıyor.

Arkadaşlar, çiftçiye sahip çıkalım. Allah rızası için üreten insanlara sahip çıkalım, Allah rızası için bu insanların alın terinin hakkını verelim. Çoluğunun çocuğunun rızkını kazanmaya çalışıyor bunlar alın teriyle, mazot yakıyor, gübre atıyor, tarla kirası veriyor, su parası veriyor. Yani, insan biraz imtina eder ya, çiftçinin hakkını biraz savunur, biraz korur ama ne yazık ki ben buradan söylemekten usanmadım, sizin arkadaşlarınızın, Hükûmetin yapacağı hiçbir şey yok.

Hepinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Varlı.

Şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika söz vereceğim.

Söz vereceğim sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Gürer, Sayın Aydın, Sayın Özkan, Sayın Kayışoğlu, Sayın Tarhan, Sayın Çamak, Sayın Özdiş, Sayın Tanal, Sayın Akın, Sayın Durmuşoğlu, Sayın Kılıç, Sayın Üstündağ, Sayın Akyıldız, Sayın Arık, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Yurdakul.

Dün, sondan bir sonraya kalmıştınız Sayın Gürer, bugün 1’incisiniz, sisteme girmişsiniz, dünün intikamını almışsınız.

Buyurun, sizden başlayalım.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle kapatılan askerî okul öğrencileri ile kamu kuruluşlarında işten el çektirilenlerden çok sayıda müracaat aldıklarına ve mağdur olanların mağduriyetlerinin giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Dün de 1’inciydim Sayın Başkan.

Teşekkürler Sayın Başkan.

31 Temmuz 2016 günü Resmî Gazete’de yayımlanan 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 104 ve 105’inci maddeleri hükmünce bazı askerî okullar kapatılmıştı, öğrencilerin ilişiği kesilmişti. Öğrenciler mağdur, aileleri bizleri arıyor; güvenlik soruşturması yapılsın, mezun olmayı hak edenlerin hakları verilsin istiyorlar. Ayrıca, bu çocuklar emsal okullara gittiğinde, ileride tekrar askerî yüksek okullara girip girmeyeceklerini de merak ediyorlar. Keza, kamu kuruluşlarında işten el çektirilenlerden de çok sayıda müracaat alıyoruz, “Bizim bu konularla hiç ilgimiz yok.” deniyor ve bu konuda öğretmenlerin, hemşirelerin ve benzer kurumlardaki personelin de kendilerine haksızlık yapıldığı yönünde iddiaları var.

Bunların hızla araştırılarak mağdur olanların mağduriyetinin giderilmesi ve bu darbe kalkışmasına karışmayanların bir an önce görevlerine iadesi yönünde çalışma yapılmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Aydın…

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, İnegöl Organize Sanayi Bölgesi’nin atık suyunun Boğazköy Barajı’na aktığına ve bu sorunun ivedilikle çözümlenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem Bursa’da çevre felaketlerinin ardı arkası kesilmiyor. Son olarak, Yenişehir Ovası’nı sulayacak Boğazköy Barajı’nda balık ölümleri bölge halkını tedirgin ediyor. Ziraat odasının yaptığı açıklamaya göre, İnegöl Organize Sanayi Bölgesi’nin atık suyu bu baraja akıyor, tam arıtılmadığı için de kimyasallar suya karışıyor. Konunun en önemli yanı ise bu suyun toprağa karışması. Çünkü, bu suyla 5 bin çiftçi arazisini sulamakta, sebze ve meyve yetiştirmekte. Kısacası, sudaki kimyasallar sebze ve meyveye karışıyor ve insanımız da bunları tüketiyor ve ölümler, kanser oranları artıyor.

Bu konunun ivedilikle Çevre ve Şehircilik ile Tarım Bakanlığı tarafından düzeltilmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özkan…

3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, müttefiklerimizden demokrasiye sahip çıkarak FETÖ terör örgütünün darbe teşebbüsünü lanetlemeleri ve Türk milletinin, halkının ve demokrasisinin yanında olduklarını göstermelerini beklediğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bundan tam bir ay önce, 15 Temmuzda asker kılığına girmiş FETÖ’cü cinayet şebekesi Türk milletine, devletine ve demokrasisine savaş açmıştır. Milletimiz meşruiyetini, millî iradesini ve egemenliğini korumak için topyekûn ölümü göze almış ve darbecileri mağlup etmiştir. Demokrasi talep eden diktatörlere, askerî darbelere, vesayetlere karşı direnen halklar için bu direniş ebedî bir ilham kaynağı olacaktır. Müttefiklerimizin bu darbenin üzerinden bir ay geçmesine rağmen Türkiye’yi ziyaret etmemiş olmaları şaşkınlık vericidir. Avrupa Komisyonunun ve yetkililerinin paylaştığımız ortak demokratik değerleri savunma konusunda Ankara’dan bir ses yükseltme dürüstlüğünü göstermelerini beklerdik. Müttefiklerimizden, bugüne kadar tapındıkları demokrasiye sahip çıkarak “FETÖ terör örgütünün millî iradeye ve demokrasiye karşı darbe teşebbüsünü ve terör saldırısını lanetliyoruz. Türk milletinin, halkının ve demokrasisinin yanındayız.” cümlesini kurabilmesini bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kayışoğlu…

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra orduyla ilgili yapılan kurumsal değişiklikleri kaygıyla izlediklerine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Öncelikle, 17 Ağustos depreminde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum. Olası bir depremde benzer acılar yaşamamak için iktidarı gerekli ve etkili önlemleri almaya davet ediyoruz bu vesileyle.

Yine, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra orduyla ilgili kurumsal değişiklikler yapılıyor ve bunu da kaygıyla izliyoruz. İki yüz yıllık okullar kapatılıp kontrgerilla örgütlenmesi olarak bilinen SADAT yetkililerinin Cumhurbaşkanı danışmanı yapılması ve onların projelerinin hayata geçirilmesi yerine, terör örgütünü bu kurumlara yerleştiren, orduya yerleştiren, ihraçlarını zamanında engelleyen, önlerini birtakım kumpaslarla açan ve buna destek olan kişilerin sorumluluk üstlenip istifa etmesi daha gerçekçi bir çözüm olur diye düşünüyorum. Çünkü, anlayışın maalesef, değişmediğini yapılanlardan görüyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tarhan…

5.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ve depremde hayatını kaybeden eski milletvekili Alaettin Kurt’u saygı ve rahmetle andığına ilişkin açıklaması

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

17 Ağustos depreminin üzerinden tam on yedi yıl geçti. Kırk beş saniyelik o deprem hem Kocaeli’yi hem de Türkiye’yi hüzne boğdu. Zaman içerisinde, bu büyük felaketi yaşayanların dışında herkesin unuttuğunu, hasarlı binaların onarılmadığını, kentlerin meydanlarının bile betona boğulduğunu üzülerek görüyoruz.

Türkiye'nin böyle acı felaketleri tekrar yaşamaması dileklerimle 17 Ağustosta kaybettiğimiz değerli yurttaşlarımızı ve Gebze için sayısız hizmetleri olan, yine depremde kaybettiğimiz eski milletvekilimiz Sayın Alaettin Kurt’u saygı ve rahmetle anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdiş…

6.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Akdeniz Üniversitesinde bir öğrenci grubunun burs ve kredilerinin kesilmesinin nedenini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Benim sorum Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Çağatay Kılıç’a: Tarafıma gelen bilgilerde, Akdeniz Üniversitesinde 60-70 kişilik öğrenci grubunun burs ve kredileri Bakanlığınızca kesilmiştir. FETÖ veya herhangi bir terör örgütüyle, cemaatle bağlantısı olmayan bu gençlerimiz neden mağdur ediliyor? KYK’ya sorulduğunda “Emniyetten gelen yazı üzerine kesildi.” deniyor. Emniyet bu gençler hakkında ne dedi? Dedikodu ve karalamalar üzerine cadı avı mı yapıyorsunuz? Sizden açıklama bekliyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Çamak…

7.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, 15 Temmuzda yaşanan darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturma, gözaltı ve tutuklamalar sürecinin sağlıklı yürütülmesi için akılcı bir yaklaşımın hâkim kılınması, hukuk kuralları dışına çıkılmaması konusunda uyarılarını yinelediğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

15 Temmuzda yaşanan darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ve başlatılan soruşturma, gözaltı ve tutuklama dalgasında, özellikle, kurunun yanında yaş yanmasın diyerek sürekli uyarılarda bulunduk. Özellikle, FETÖ bağlantılı itirafçıların, ihbarcıların Alevileri, vatanseverleri ve Atatürkçüleri hedef gösterdikleri, onları zan altında bıraktıkları, cemaatle ilgili, ilgisiz herkesi hedef aldıkları, FETÖ’yle ilgisiz vatandaşlarımızı mağdur ettikleri yönündeki şikâyetler tarafımıza iletilmektedir. İtirafçı FETÖ’cüler serbest, nice suçsuz vatandaşımız zan altında. Bu sürecin sağlıklı yürütülmesi için akılcı bir yaklaşımın hâkim kılınması, hukuk kuralları dışına çıkılmaması ve vatandaşlarımızı sindirmeyi hedef alan bu uygulamalara son verilmesi konusunda uyarılarımızı bir kez daha yineliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tanal…

8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ve Şanlıurfa ve ilçelerinde sürekli yaşanan elektrik ve su kesintileri nedeniyle mağduriyetlerin giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, tabii, bugün depremin 17’nci yılı. İstanbul’da deprem toplanma alanı olarak 493 yer ayrılmıştı, bunların 300’ü imara ayrıldı. İleride olası bir deprem nedeniyle vatandaşlarımızın mağduriyetinin önlenmesi açısından, imara açılan bu 300 yeri tekrar deprem toplanma alanına dönüştürecek misiniz?

İkinci sorum: Şanlıurfa ilimizin il ve ilçelerinde sürekli, periyodik olarak elektrikler ve sular kesilmekte. Şanlıurfa ilimizin ve ilçelerimizin, köylerimizin bu sürekli elektrik ve su kesintisi mağduriyeti ne zaman giderilecek? Şanlıurfa’nın bu mağduriyetinin giderilmesini talep ediyorum sizlerden.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Akın…

9.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Tam on yedi yıl önce bugün, o bitmek bilmeyen kırk beş saniye hayatımızı derinden yaraladı, arkasında gözyaşı, keder ve enkaz hâline gelmiş yaşamlar bıraktı. Marmara depreminin üzerinden geçen çeyrek asır acılarımızı hafifletmiyor. Deprem kuşağında yer alan ülkemiz bu acıları yaşamaya maalesef devam ediyor ve bitmiyor. İmarsız, plansız, sağlıksız ve güvensiz yapılar ve yanlışlar yüzünden 17 Ağustos depreminde 17.480 kişi öldü, 23.781 kişi yaralandı, 505 kişi de sakat kaldı. Yaşamlarını yitirenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Deprem öldürmez, tedbir alınmaması, kaçak yapılar, standartlara uygun olmayan binalar, uygun olmayan gevşek zemindeki yapılaşmalar öldürür.

Bir daha bu acıların yaşanmaması noktasında, o günden bugüne kadar hangi tedbirlerin alınıp alınmadığıyla ilgili tartışmalar sık sık yapılmakta. Bilim adamları, uzmanlar çeşitli ortamlarda, çeşitli toplantılarda nelerin yapılmasıyla ilgili gereklilikleri bildirmekte ve konuşmalar yapmakta.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AKIN (Balıkesir) – Ben de buradan Hükûmeti bu konularla ilgili tedbir alması için göreve davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

10.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

17 Ağustos 1999 yılındaki büyük felaketin üzerinden tam on yedi yıl geçti. Acıların hâlâ taze olduğunu, kaybedilenlerin hiçbir zaman unutulmadığını özellikle ifade etmek istiyorum. Allah bize bir daha benzer acılar yaşatmasın.

Devlet ve toplum olarak 17 Ağustosla ilgili olarak en büyük sorumluluğumuz yaşanan felaketlerden ders çıkarmaktır. Türkiye'nin aktif bir deprem kuşağı üzerinde bulunduğu gerçeğini daima göz önünde tutarak yasal, idari ve uygulamaya dönük kararları ve tedbirleri sürekli gündemde tutmalıyız. Hükûmetimiz bu konuda ciddi çalışmalar yürütmektedir, herhangi bir depreme karşı en hazırlıklı ülkelerden birisi hâline gelebilmek için dünyadaki tüm yenilikleri takip etmektedir. Deprem Stratejisi ve Eylem Planı bu bakımdan çok önemli bir belgedir ve devletimizin ilgili kurumları tarafından da en ince ayrıntısına kadar hayata geçirilmektedir. Devletin ve sivil toplum kuruluşlarının gayretleri yanında bireylerin bilinçlenmesi de önem taşımaktadır. Hepimizin geçmişteki acı tecrübeleri unutmadan üzerine düşeni yerine getireceğinden eminim.

Ülkemizin bir daha böyle felaketlerle karşılaşmamasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, Marmara depreminde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, yakınlarına bir kez daha başsağlığı ve sabırlar diliyor, acılarını paylaşıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

11.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

17 Ağustos 1999’da meydana gelen Marmara depreminde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına bu acı günün yıl dönümünde sabırlar diliyorum.

Ülkemizin tehlikeli bir deprem kuşağında yer aldığı bilinmektedir. Bugüne kadar yaşananlar depremin ülkemizin bir gerçeği olduğunu göstermektedir. Artık bu gerçekle yaşamak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız. Depremden korunma hususunda bilim adamlarının ve uzmanların önerileri ortadadır. Bu sebeple, yapılarımızı zemin etütlerini yaptırıp tekniğine göre inşa ettirerek gerekli tedbirleri almalıyız.

“İnsanların kendi işledikleri (yanlışlıklar) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için, Allah yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” Rûm suresi, 41’inci ayet.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Depreme karşı önce tedbir almalı sonra da Allah’a tevekkül etmeliyiz.

BAŞKAN – Sayın Üstündağ…

12.- Muğla Milletvekili Akın Üstündağ’ın, iktidarın uyguladığı yanlış politikalardan dolayı Muğla’da turizm sektöründe yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Muğla ili dünyaca ünlü bir turizm cennetidir. İktidarın uyguladığı yanlış politikalardan dolayı turizm büyük sorunlarla baş başa kalmıştır. Üstelik, Muğla’da altyapı yatırımları son derece azdır. Bodrum’da hemen hemen her hafta çıkan çöplük yangınlarına rağmen, Muğla Büyükşehir Belediyesinin planladığı katı atık depolama tesisi için yer teslimi iktidarın baskısıyla yapılamamaktadır. Milas-Yatağan kara yolunun büyük bir kısmı bölünmüş yol olarak yapılmış olmasına rağmen, Yatağan girişine doğru olan 5 kilometrelik kısım hâlâ yapılmamıştır. Bu yapılmayan kısımda meydana gelen trafik kazalarında birçok vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Muğla’daki altyapı eksikliklerinin giderilmesi sadece Muğla için değil, ülke ekonomisi için hayati öneme sahiptir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akyıldız…

13.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, Sivas’ın ilçelerinde yeterli uzman doktor olmadığı için yaşanan sorunlara ve bu konuya acilen bir çözüm bulunmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

3 Ağustos 2015 tarihinde, Sayın Sağlık Bakanına, Sivas’ın ilçelerinde yeterli uzman doktor olmadığı için hastanelerden Sivas merkeze sevk edilirken yollarda, ambulanslarda çok sayıda Sivaslı hemşehrimin yaşamını kaybettiğini belirtmiş ve bu konuya çözüm bulunmasını istemiştim. En son olay 12 Ağustos Cuma günü Sivas’ın Divriği ilçesinden üniversite hastanesine, Sivas’a sevk edilen Güldane Korkmaz isimli hemşehrimiz Kangal’da, Sivas’a ulaşamadan ambulansta yaşamını kaybetmesi sonucu maalesef aramızdan ayrılmıştı. Sayın Sağlık Bakanına buradan soruyorum: Kaç tane daha Sivaslı kardeşimin hastaneye, Sivas’a sevk edilirken yollarda ölmesi gerekiyor ki Sivas’ın ilçelerine uzman doktor gönderesiniz? Acilen bu konuya bir çözüm bulunmasını talep ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Arık...

14.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kızılırmak üzerindeki tarihî Şahruh Köprüsü’nün durumuna ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye’nin en uzun nehri olan Kızılırmak, Karaözü Mahallesi’nde Sarıoğlan ilçemizin sınırlarına dâhil olur. Bölgedeki tek geçiş de Karaözü Mahallesi’ndeki 1480 yılında Şahruh Bey tarafından yaptırılan 8 gözlü tarihî Şahruh Köprüsü’dür. Şahruh Köprüsü şimdi can çekişiyor. Köprüyü yaşatmak için önceki dönem Belediye Başkanımız Sayın Şener Tatar ve şimdiki mahalle muhtarımız Sayın Muzaffer Özdemir çalmadık kapı bırakmadı. Bu konuda, Sayın Özdemir’le, geçmişte bu konuya el atacağını belirten Sayın Başbakan Binali Yıldırım’dan Bakanlığı döneminde randevu talep ettik ancak bir sonuç alamadık. Ulaştırma Bakanı Sayın Ahmet Arslan’a sormak istiyorum: Çok bakan, çok Başbakan eskiten tarihî Şahruh Köprüsü’nün yıkılmasına seyirci mi kalacaksınız, yoksa bu tarihe sahip çıkıp yaşanabilecek faciaların önüne mi geçeceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bektaşoğlu...

15.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, FETÖ terör örgütünün devlet içindeki yapılanmasına yönelik mücadelenin hukuk düzeni içinde yapılmasını istediğine ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hain terör örgütü FETÖ’nün darbe girişiminin üzerinden bir ay geçti. Bu örgütün devlet içindeki yapılanmasına yönelik bizim de destek olduğumuz, katkı verdiğimiz bir mücadele sürüyor. Bütün uygulamaların hukuk düzeni içinde yapılmasını istiyor, takip ediyor ve de gözlemliyoruz. Bu süreçte mağdur olduğuna inandığımız delilsiz, mesnetsiz, bilgi ve belgesiz olarak suçlanan kişilerle, yakınlarıyla ilgileniyor, ilgili kurumlara yönlendiriyoruz. Herkese olduğu gibi tarafıma da çok sayıda dilekçe ve ihbar mektubu ulaşıyor. Bunlardan birisi de Mardin’de sözde PKK şehitliğinde çatışma sırasında tuzaklanan el yapımı bombanın patlamasıyla gazi olan ve daha sonra emekli olarak görevine devam eden Jandarma Binbaşı Fatih Altunköseoğlu’dur. Altunköseoğlu, darbe girişiminden üç gün sonra kendisine hiçbir gerekçe sunulmadan görevden uzaklaştırılmıştır. Gazi binbaşı mektubunda, kendisinin birliği içinde, FETÖ’yle mücadele eden ekiple birlikte hareket ederek pek çok örgüt üyesinin atılmasını sağladıklarını tanıklarıyla birlikte anlatmaktadır. Bu, sayısız örnekten sadece bir tanesidir.

Sayın Bakanın bu konulara hassasiyetle eğilmesini, suçsuz yere masum insanların, hele bir gazinin ekmeğinden aşından edilmesinin önüne geçilmesini talep ediyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yurdakul…

16.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’un, darbe girişimi sırasında yaralanan tüm vatandaşlara gazilik unvanının ve haklarının verileceği düzenlemeye terörle mücadelede yaralananların da dâhil edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan Binali Yıldırım Bey, dünkü AKP grup toplantısında, darbe girişimi sırasında yaralanan tüm vatandaşlarımıza iş göremezlik oranına bakılmaksızın gazilik unvanının ve haklarının verileceği bir düzenleme hazırlandığını ifade etti. Bu, çok güzel bir gelişme. Ancak diğer yandan, terörle mücadele sırasında yaralanan kahraman vatan evlatlarımız da Başbakanın şikâyet ettiği aynı mevzuat nedeniyle gazi sayılmıyorlar. Bu vatan için canını feda etmeye hazır olduğunu gösteren ve bu uğurda yaralanan tüm evlatlarımız bizim gözümüzde zaten gazidir. Ancak bir düzenleme yapılıyorsa terörle mücadelede yaralananlar da dâhil tüm gazilerimize çoktan hak ettikleri payeyi sunarak görevimizi yerine getirmek zorundayız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sisteme giren milletvekillerine bir kez daha teşekkür ederim.

Şimdi, söz talep eden grup başkan vekillerine sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Akçay, buyurun.

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, 1999 yılında Gölcük merkezli ve 7,5 şiddetindeki Marmara depreminin 17’nci yıldönümünü idrak ediyoruz. On yedi yıl önce dünyanın büyük depremlerinden biri olan Marmara depreminde, 2010 yılında yayımlanan Meclis araştırma komisyonu raporuna göre 18.373 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 46.901 kişi yaralanmış, 317.493 konut ve 46.912 iş yeri büyük hasar görmüştü.

Depremler yıkıcı etkileri en yüksek olan afetlerdendir. Türkiye tarihinin en büyük hasarlı iki depremi, 17 Ağustos Marmara ve 12 Kasım Düzce depremi üç ay arayla yaşanmıştır. Devlet ve millet el ele vererek bu iki depremin yaralarını hızlı bir şekilde sarmaya çalışmıştır.

Depremler şüphesiz ki “doğal afetler” olarak tanımlanırlar ancak bunun arkasına gizlenerek göz göre göre intihara da sürüklememek gerekir. Depremle, öncesi ve sonrasıyla, iki aşamalı bir planla mücadele etmeliyiz. Depremle mücadele sadece deprem sonrasında yara sarma odaklı bir politika değildir. Deprem öncesine hazır olmak, tedbirleri almak ve deprem sonrasına da hazırlık yapmak gerekir. Zarar azaltma hedefini bu politikaların merkezine yerleştirmek gerekiyor. Depremle mücadelede can kaybını azaltmak, ekonomik kaybı minimuma indirmek için stratejiler geliştirmeli ve uygulanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akçay, bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bilhassa rantiye zihniyetinden vazgeçilmelidir. Bu, depremle ilgili alınacak tedbirlerin en başlıca gelenidir.

Depremde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine taziyelerimizi sunuyor ve sabırlar temenni ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Akçay.

Sayın Altay, buyurun.

18.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne, basını susturarak temin edilmeye çalışılan huzur ve güvenlik ortamının suni olacağına ve Özgür Gündem gazetesinin kapatılmasının doğru bir karar olmadığı kanaatinde olduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de öncelikle aradan on yedi yıl geçmesine rağmen Türkiye için büyük bir acı ve üzüntü kaynağı olan, çok sayıda can kaybına yol açan Marmara depreminden sonra bölgede yaşayan vatandaşlarımızın bugünlerde özellikle basında çıkan haberlerden kaynaklı olarak yeni bir tedirginlik ve endişe ortamı içinde olduğuna dair duyumlar almaktayız. Bir suçlama anlamında değil belki ama aradan on yedi yıl geçti ve bu on yedi yılın on dört yılında mevcut Hükûmet, iktidar partisinin içinden çıkan hükûmetler iş başında idi. Hükûmetin bu konuda Meclise bu vesileyle on dört yılda depremlerle ilgili olarak hangi tedbirlerin alındığı noktasında bilgi vermesini çok arzu ederiz.

Ne olursa olsun, geç kalınmış sayılmaz, bugünden en azından başlayarak Meclisimizin ve Hükûmetimizin artık depremde, deprem gerçekleştikten sonra can kayıpları için taziye dilemek yerine tedbir alarak can kaybını, mal kaybını minimize edecek işlerin yapılması bu Meclisin öncelikli işlerindendir. Bunu hatırlatmayı bir görev sayıyorum.

Öte yandan, Sayın Başkan, özgürlükler herkes içinse anlamlıdır. Basın özgürlüğü yoksa basını susturarak temin etmeye çalıştığınız huzur ve güvenlik ortamı da sunidir, geçicidir. Bir ülkede basının özgür olmaması ülkenin önümüzdeki döneme yönelik daha güvenliksiz bir ortama evrilmesine zemin hazırlar. Bu bakımdan medya çalışanlarına, gazetelere… Özellikle de özelde de Özgür Gündem gazetesinin kapatılmasının, güçlendirilmesi gereken demokrasimiz açısından doğru bir karar olmadığı kanaatindeyiz. Bu kararın, bu uygulamanın, bu tatbikatın bir an önce sonlandırılması demokrasi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen. Bir dakika daha ek süre veriyorum Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu yanlış uygulamadan vazgeçilmesi hepimizin arzu ettiği ve özellikle 15 Temmuz sonrası Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan normalleşme ve demokratikleşme sürecine katkı sağlayacaktır. İktidarı bu konuda ana muhalefet partisi olarak uyarmayı bir görev sayıyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Altay.

Sayın Demirel, buyurun.

19.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne, Özgür Gündem gazetesinin kapatılması ve binasının basılmasına, çalışanların, editörlerin darp edilerek gözaltına alınmasına ve bu baskıyı şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben de 1999 yılında Marmara’da gerçekleşen deprem sonucunda yaşamını yitirenleri bir kez daha anmak istiyorum. Ama depremlere karşı önlemlerimize dair hâlâ sıkıntıların olduğunu bir kez daha ifade ediyorum.

Bunun yanı sıra dün de ifade ettik. Dün, özelde Özgür Gündem gazetesinin kapatılmasıyla birlikte Türkiye’de özgür basının kesin bir şekilde susturulmaya çalışıldığını ifade etmiştik. Ve bu sadece Özgür Gündem’in kapatılması değil aynı zamanda düşünce ve düşüncesini ifade etme özgürlüğünün önüne engel konulduğunu da göstermektedir. Bu yüzden gazetenin kapatılması yetmiyormuş gibi dün aynı saatlerde yine Özgür Gündem binasının basılması ve oradaki çalışanların, editörlerin ve orada bütün yayın yapanların hepsinin darbedilerek gözaltına alındığını biliyoruz. Burada ifade ettik Genel Kurulda ama darbedilmediğine dair bilgiler geçti, sonrasında darbedildiğine dair, şurada da gördüğünüz gibi görüntüler elimizde.

Bu da yetmezmiş gibi, tıpkı, 15 Temmuzda darbecilerin basına yönelik, televizyon kanallarına, canlı yayına yönelik baskılarını andıran görüntülerle orada Özgür Gündem yayın yerinde imc TV’nin canlı yayınına bile tanıklık ettiği süreci hep birlikte televizyondan izledik ve gördük. Özgür Gündem… imc televizyon muhabiri Gülfem Karataş ve kameraman arkadaşlarının da orada darbedilerek canlı yayının kesilmesi ve seslerinin tüm yayın boyunca da Türkiye'ye duyurulduğu bir süreçte onların da apar topar gözaltına alındığını görmüş olduk.

Özgür Gündem’in kapatılması, bu Özgür Gündem’e yapılan baskıyla, yetmezmiş gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Demirel, toparlayın lütfen, bir dakika süre daha veriyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – …bir de yine Özgür Gündem çalışanlarının ve editörlerinin, yazarlarının aynı şekilde evlerinin basılması da söz konusuydu. Yine, Filiz Koçali, Eren Keskin, Ragıp Zarakolu gibi gazeteci ve yazarların evlerinin polislerce basılması, yine aynı şekilde, özellikle de dünya okurları tarafından geleceğe kalacak 50 yazar arasında seçilen tek Türkiyeli yazar olan Aslı Erdoğan da gözaltına alınmıştır ve Aslı Erdoğan’ın gözaltına alınmasıyla birlikte avukat görüşünün de beş gün süreyle erteleneceği, avukatla görüştürülmeyeceği konusu, bilgisi bizlere iletilmiştir. Bunların tamamen ortadan kaldırılması, özgür basının, Özgür Gündem’in yayın hayatına yeniden başlaması ve bu gözaltı furyasında gözaltında bulunanların serbest bırakılmasını bir kez daha ifade ediyor, bu baskıyı da şiddetle kınadığımı söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Aynı zamanda, Özgür Gündem gazetesine, Özgür Gündem gazetecilerine KCK operasyonları kapsamında 2009 yılında yapılan baskınların cemaat tarafından yapıldığı ifade edildi ve şimdilik savcılar ve hâkimler cezaevindeyken ne yazık ki 2016 yılında tekrar Özgür Gündem gazetesi basıldı ve aynı uygulamalar, daha ağır uygulamalar bugün de gündeme geldi ve yaşatıldı. Bir kez daha, bu yaşananları kınıyor, Özgür Gündem’in düşüncelerini özgürce ifade etmesi önündeki engelin kaldırılması ve baskının, şiddetin kaldırılması gerektiğini ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 21 milletvekilinin, ihracatta yaşanan düşüşün nedenlerinin, ihracatın arttırılmasına yönelik alınacak tedbirlerin ve uygulanması gerekli yapısal reformların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/300)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2015 yılında Türkiye’nin ihracatında önemli düşüş yaşanmıştır. İhracat 2012 yılındaki seviyesinin altına gerilemiştir. Esasen, 2012 yılından bu yana ihracatımızda olumlu gelişmeler kaydedilememekte, ihracatımız son üç yıldır düşüş trendine girmiş bulunmaktadır. 2015 yılında bu düşüş daha da hızlanmıştır. Orta vadeli programda ihracatın büyümeye katkısının önümüzdeki üç yıl negatif olacağı öngörülmektedir. Bu durumun ekonomimiz üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi, ihracatta yaşanan gerilemenin nedenleri, bugüne kadar alınan ve önümüzdeki dönemlerde alınması gerekli tedbirlerin araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçe doğrultusunda Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Emin Haluk Ayhan                                     (Denizli)

2) Oktay Vural                                               (İzmir)

3) Ahmet Kenan Tanrıkulu                              (İzmir)

4) İsmail Faruk Aksu                                      (İstanbul)

5) Ruhi Ersoy                                                (Osmaniye)

6) Mevlüt Karakaya                                        (Adana)

7) Mehmet Günal                                           (Antalya)

8) Edip Semih Yalçın                                     (İstanbul)

9) Mehmet Erdoğan                                       (Muğla)

10) Kadir Koçdemir                                        (Bursa)

11) Atila Kaya                                               (İstanbul)

12) Deniz Depboylu                                       (Aydın)

13) Ahmet Selim Yurdakul                              (Antalya)

14) Erkan Haberal                                         (Ankara)

15) Saffet Sancaklı                                        (Kocaeli)

16) İsmail Ok                                                (Balıkesir)

17) Mustafa Mit                                             (Ankara)

18) Zihni Açba                                               (Sakarya)

19) Şefkat Çetin                                            (Ankara)

20) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                   (Hatay)

21) Oktay Öztürk                                            (Mersin)

22) Zühal Topcu                                            (Ankara)

Gerekçe:

Esasen, 2012 yılından bu yana ihracatımızda olumlu gelişmeler kaydedilememekte, ihracatımız son üç yıldır düşüş trendine girmiş bulunmaktadır. 2015 yılında bu düşüş daha da hızlanmıştır. İhracat, 2013 yılında eksi 0,4 azalmış, 2014 yılında sadece 3,8 oranında artabilmiş, 2015 yılında ise ihracatımız yüzde 8,6 gerileyerek 143,9 milyar dolar seviyesine gerilemiştir.

2015 yılında ihracatımız, dört yıl önceki seviyesinin altına düşmüştür. Bu hâliyle 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefinin tutturulması imkânsız hâle gelmiştir. Üstelik bu gelişme döviz kurlarında yaşanan hızlı artışa rağmen sergilenmiştir.

Orta vadeli programda ihracatın büyümeye katkısının 2018 yılı sonuna kadar negatif olacağı öngörülmektedir. Bu durum ihracatımızda önemli yapısal sorunların mevcudiyeti ve yanlış politikaların uygulanmaya devam edeceğinin işaretidir.

İhracatta ithal girdi oranı giderek artmaktadır. Katma değerli orta ve üst teknoloji üreten ürünlerin payı son derece sınırlı kalmıştır. Türkiye'nin belli başlı ihracat pazarlarında önemli pazar kayıpları yaşanmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinin ihracat içindeki payında son bir yılda gözlenen ılımlı artış eğilimi 2014 yılı üçüncü çeyreğinde sona ermiş ve 2015 yılında gerilemiştir.

Ayrıca, ülkemizin önemli pazarlarını oluşturan Irak, Rusya Federasyonu, İran, Mısır, Libya gibi ülkelere yapılan ihracat son üç yılda yaklaşık 15,4 milyar dolar azalmıştır. Bahse konu ülkelerle 2012 yılında 33,7 milyar dolar olan ihracatımız 2015 yılında 18,3 milyar dolara gerilemiştir. Son olarak Rusya Federasyonu’yla yaşanan krizin etkisiyle anılan ülkeye olan ticaretimizde daha ağır kayıplar yaşanması ihtimali yükselmektedir. İran’la aramızdaki gerginlikler nedeniyle iş adamlarımız, bu pazarda ambargo sonrası ortaya çıkan ticari potansiyelden ve iş imkânlarından yeterince yararlanamamaktadır. Tüm bu gelişmeler ihracatta yapısal sorunların varlığına işaret etmekte ve mevcut iş politikasının ihracata ve ekonomimize ciddi zarara yol açmaya başladığını ortaya koymaktadır.

Diğer taraftan, Türkiye'nin küresel rekabet gücünde azalma da kendini göstermektedir. Ülkemiz, Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum) küresel rekabet gücü sıralamasında 2012 yılında 144 ülke arasında 43’üncü sıradayken, son üç yılda 8 basamak gerileyerek, 2015 yılında 51’inci sıraya düşmüştür.

Gelinen aşamada, ihracatta yaşanan tıkanıklığın aşılması için üretim yapısında, ihracata dönük politikalarda ve dış politikada bir dizi acil reform yapılması gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Bu amaçla, ihracatta yaşanan düşüşün nedenlerinin, ihracatın arttırılmasına yönelik alınacak tedbirlerin ve uygulanması gerekli yapısal reformların belirlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

2.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 21 milletvekilinin, dâhilde işleme rejiminin uygulamasının yol açtığı sorunların ve alternatif bir sistemin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/301)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'nin ihracatında önemli bir yeri olan dâhilde işleme rejiminin uygulamasının ülke çıkarları açısından yeniden değerlendirilerek, sistemin cari açığının önlenmesi, imalat sanayisinin dış girdi bağımlığının azaltılması ve ileri teknolojili ürün ihracatını destekleyecek bir sistemin araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98'inci ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçe doğrultusunda Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Emin Haluk Ayhan                                     (Denizli)

2) Oktay Vural                                               (İzmir)

3) Ahmet Kenan Tanrıkulu                              (İzmir)

4) İsmail Faruk Aksu                                      (İstanbul)

5) Ruhi Ersoy                                                (Osmaniye)

6) Edip Semih Yalçın                                     (İstanbul)

7) Mehmet Erdoğan                                       (Muğla)

8) Oktay Öztürk                                             (Mersin)

9) Mevlüt Karakaya                                        (Adana)

10) Atila Kaya                                               (İstanbul)

11) Kadir Koçdemir                                        (Bursa)

12) Erkan Haberal                                         (Ankara)

13) Zühal Topcu                                            (Ankara)

14) Deniz Depboylu                                       (Aydın)

15) Saffet Sancaklı                                        (Kocaeli)

16) İsmail Ok                                                (Balıkesir)

17) Mustafa Mit                                             (Ankara)

18) Ahmet Selim Yurdakul                              (Antalya)

19) Zihni Açba                                               (Sakarya)

20) Şefkat Çetin                                            (Ankara)

21) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                   (Hatay)

22) Mehmet Günal                                         (Antalya)

Gerekçe:

Dâhilde işleme rejimi kapsamında yapılan ihracat, geçtiğimiz on üç yıl boyunca hızla yükselerek bazı sektörlerde ihracatımızın yüzde 70'ini kapsayacak boyutlara ulaşmıştır. Bu sistem hiçbir ülkede bu kadar yaygın olarak kullanılmamakta, esasen istisnai bir rejim olması gereken dâhilde işleme hiçbir ülkede ihracatın yüzde 5'ten fazlasını kaplamamaktadır.

Diğer taraftan, 1996 yılından önce döviz kullanım oranları yüzde 60’la sınırlandırılmışken, 1996 yılından itibaren bu sınır yüzde 80'e yükseltilmiş ve bunun sonucunda yıllar içerisinde ihracatın ithalata bağımlılığı giderek artmıştır. Ülkemiz ihracatının yaklaşık yarısını, ithalatının ise yüzde 13'ünü oluşturan bu rejim kapsamında 2006-2015 arasında 564,7 milyar dolarlık ihracat, 263,4 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirilmiştir. 2006-2015 döneminde bu kapsamda yapılan ihracatın genel ihracat içindeki payı yüzde 44,8; ithalatta yüzde 13,29 olmuştur.

Dâhilde işleme rejimi kapsamında yapılan ithalatın ihracat içindeki payı, bilgisayar ve elektronik ürünlerde yüzde 67,7; ana metal sanayisinde yüzde 60,7; temel eczacılık ve malzemeleri sektöründe yüzde 59,3; ulaşım araçlarının imalatında yüzde 47,7; ticari ve ağır vasıta üretiminde yüzde 43,2 gibi yüksek oranlara çıkmıştır. Bu sektörlerde dâhilde işleme rejimi kapsamında yapılan ithalat, sektörün toplam ithalatının yarısını oluşturmaktadır. Bu ürünlerin Türkiye'de üretilebilmeleri durumunda cari açığımızın ve dâhilde işleme rejimine bağımlılığımızın önemli ölçüde azaltılabileceği görülmektedir.

Bu şekilde ihracatın ithalata bağımlılığı giderek artmaktadır. 2014 yılında dâhilde işleme rejimi kapsamında 30 milyar dolarlık ithalat ve 67 milyar dolarlık ihracat yapılmıştır. Yani toplam ihracatın yüzde 45'i dâhilde işlemeyle gerçekleştirilmiştir. Bir başka deyişle, her 100 dolarlık ihracatın 45 doları ithal girdiyle gerçekleştirilmiştir. Bu oran sektör bazında incelendiğinde daha yüksek oranlarla ithal girdi kullanan sektörlerin olduğu görülmektedir.

1980’lerde terk edilen ithal ikameci politikalar, yerini ihracata dayalı kalkınma modellerine bıraksa da, ihracat yapabilmek için giderek daha çok ithalata bağımlı hâle gelindiği görülmektedir. İhracat dâhilde işleme kapsamında yapılan ithalata bağlı olarak artmakta ya da 2015 yılında olduğu gibi azalmaktadır. Pek çok sektörde ithalat yapılmadan rekabetçi üretim ve ihracat yapılamayacak noktaya gelinmiş olduğu görülmektedir.

Diğer taraftan, son iki yıldır vergi, resim, harç istisnası belgelerinin kapatılma oranlarında belirgin bir düşüş gözlenmektedir. Kapatılan belge sayısının tüm belgelere oranı daha önceki yıllarda yüzde 70 seviyelerinde iken 2013 yılından itibaren bu oran yüzde 27'ye, 2015 yılında ise yüzde 8’e kadar gerilemiştir.

KDV ve diğer vergi yükümlülüklerinin yurt içi üreticiler üzerinde olumsuz etkileri de dâhilde işleme rejimi sisteminde açığa çıkmaktadır. İhracatçı firmalarımız için ithalat yapmak, komşusundan almaktan çok daha ucuza gelmektedir. Ara mallar için KDV'nin kaldırılması veya tecil, terkin sisteminin yurt içi üretimi destekleyecek şekilde yaygınlaştırılması için gerekli olan çalışmaların da yapılmasında fayda görülmektedir.

Mevcut sistem her ne kadar ihracatımızın rekabetçi girdi teminini sağlamak amacını taşısa da, sanayinin ithalat bağımlılığını arttırmakta, yerli sanayiyi hantallaştırmakta, katma değerli ürün üretimini ve AR-GE ve ileri teknoloji ürün ihracatının önünü tıkamaktadır. Bu etkiler orta ve uzun vadede ülke ekonomisinin rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir. Bu etkilerin nasıl giderilebileceğinin araştırılması önemli görülmektedir. Bir girdinin Türkiye'den teminini mümkün ve daha cazip kılacak bir sistemin uygulanması gerekliliğine işaret etmek zorundayız.

Yukarıda da anlatılmaya çalışıldığı üzere, dâhilde işleme rejiminden firmalar tek tek yararlansalar da ülkemizin genel menfaatleri açısından da konunun tüm etkilerinin incelenmesi ve sistemin daha faydalı olabilmesi için olumsuz etkilerden arındırılması ve imalat sektörlerimizin tümünün faydasına olacak şekilde neler yapılabileceğinin araştırılması gerekmektedir.

Ayrıca, dâhilde işleme rejimiyle ilgili Ekonomi Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve İhracatçı Birlikleri arasındaki koordinasyonun da daha iyi nasıl sağlanabileceğinin incelenmesi de yararlı olacaktır. Türkiye'nin ihracatında önemli bir yeri olan dâhilde işleme rejiminin uygulaması bazı sektörlerin olumsuz etkilere maruz kalmasına da neden olmaktadır. Konunun ülke çıkarı açısından değerlendirilerek imalat sanayisinin bütününün yararına olacak, cari işlem açığını azaltacak, yerli sanayinin rekabet gücünü ve katma değeri yüksek mal üretimini arttıracak bir alternatif sistemin araştırılması için bir araştırma komisyonu kurulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

3.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul ve 20 milletvekilinin, kamu özel ortaklığı hastanelerinin maddi ve manevi maliyetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/302)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamu Özel Ortaklığı (KÖO) yöntemiyle yapılan hastane projelerinin ihale ve sözleşmeleri sonucunda kamu çıkarlarının korunup korunmadığının belirlenmesi, orta ve uzun vadede devletin zarara uğratıldığı ve özel sektör yatırımcılarının çeşitli imtiyazlarla olağanüstü kazançlar elde ettiği yönündeki değerlendirmelerin araştırılarak bu projelerin Türk milletine maliyetlerinin tespit edilmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

1) Ahmet Selim Yurdakul                            (Antalya)

2) Oktay Vural                                           (İzmir)

3) Ahmet Kenan Tanrıkulu                          (İzmir)

4) Emin Haluk Ayhan                                 (Denizli)

5) Oktay Öztürk                                          (Mersin)

6) Edip Semih Yalçın                                 (İstanbul)

7) İsmail Faruk Aksu                                  (İstanbul)

8) Kamil Aydın                                           (Erzurum)

9) Saffet Sancaklı                                      (Kocaeli)

10) Deniz Depboylu                                   (Aydın)

11) Arzu Erdem                                         (İstanbul)

12) Şefkat Çetin                                        (Ankara)

13) Zihni Açba                                           (Sakarya)

14) Mehmet Erdoğan                                  (Muğla)

15) Kadir Koçdemir                                    (Bursa)

16) Ruhi Ersoy                                           (Osmaniye)

17) Atila Kaya                                           (İstanbul)

18) İsmail Ok                                             (Balıkesir)

19) Mustafa Mit                                         (Ankara)

20) Erkan Haberal                                     (Ankara)

21) Baki Şimşek                                        (Mersin)

Gerekçe:

2002 yılından bu yana sağlık sektörü hızlı bir değişim geçirmektedir. Bu değişimlerin çoğu zaman günübirlik kararlarla yürütüldüğü, “Kervan yolda düzülür." Mantığıyla birçok zarar verici sonucun meydana geldiği görülmektedir.

AKP'nin 2002 yılından itibaren yürüttüğü özelleştirme uygulamalarının devamı olan Kamu Özel Ortaklığı projelerinin maliyetleri günden güne ağırlaşmaktadır.

Sağlık yatırımları için gerekli kaynak ihtiyacını uzun vadeye yayarak devletin borç yükünü hafiflettiği şeklinde tarif edilen KÖO modelinin tarif edildiği gibi kamunun yararından çok orta ve uzun vadede zarara uğramasına neden olacağı yönünde genel bir kanaat bulunmaktadır. KÖO modeliyle faaliyete geçirilen hastanelere ödenen kira bedellerinin ve bu özel şirketlere tanınan imtiyazların kamuyu zarara uğrattığı yönündeki araştırmalar ciddi verilerle kamuoyunu bu projelerin zararları konusunda bilgilendirmektedir. KÖO modeliyle inşa edilen hastanelerin birkaç yıllık kira bedeliyle yapılabileceğini gösteren maliyet hesaplarına göre Türk milletinin yirmi beş yıllığına kiralanan bu hastanelerden yirmi üç yıl boyunca zarar edeceği öngörülmektedir.

Basın-yayın kuruluşlarının haberlerine göre KÖO yöntemiyle yapılan Ankara Bilkent Hastanesinin yıllık kira bedeli 240 milyon TL, yirmi beş yıllık toplam kira bedeli 6 milyar TL’dir. Bu hastanenin devlet eliyle yapılması hâlinde oluşacak sabit yatırım tutarı ise sadece 1 milyar 97 milyon TL’dir. Buna göre yirmi beş yıl sonunda yapılacak olan fazla ödeme 4 milyar 900 milyon TL’dir. Ayrıca hizmet bedelleriyle bu kiraların çok yüksek rakamlara çıkacağı belirtilmektedir.

İngiltere'de yıllar önce uygulanan ve başarısızlıkla sonuçlanan KÖO yöntemiyle oluşturulan hastanelerin 7 tanesinin iflas ettiği, diğerlerinin de finansal açıdan çöküntü içinde oldukları, hastanelerin zarar eden bölümlerinin kapatıldığı ve sağlık personelinin de maddi ve manevi birçok zorluklarla karşılaştığı bilinmektedir.

Esas itibarıyla özelleştirmenin mantığı çeşitli riskleri kamunun üzerinden alarak özel kesime aktarmak veya bu riskleri özel kesimle paylaşmaktır ancak Türkiye'de yürütülen KÖO projelerinde Hükûmet, bu hastaneler için birçok geliri garanti etmekte ve özel kesim yatırımcısına âdeta zarar etmenin imkânsız olduğu altın yumurtlayan bir tavuk teslim etmektedir. Ayrıca, KÖO’yle yapılan hastaneler için devletin yüzde 70 doluluk oranı garantisi verdiği bu projeler, özelleştirme felsefesinin doğasına aykırı olmanın da ötesinde sosyal devlet ilkelerini de zedelemektedir.

Sağlık, günübirlik politikalarla idare edilmemesi gereken bir alandır. İlgili tarafların görüşlerinin politika oluşturulması sürecine dâhil edilmemesi ve özel hukuk kapsamına girdiği gerekçesiyle üstleri örtülen ihale süreçlerinde ve KÖO projelerinin sözleşmelerinde kamu çıkarlarının veya zararlarının tespit edilmesi gerekmektedir.

KÖO hastanelerinin Türk milletine ve devlet bütçesine yüklediği maddi ve manevi maliyetlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın Bostancı, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

17 Ağustos depreminin 17’nci yılındayız. Büyük tabiat felaketleri, toplumların bunlara gösterdiği tepkiler bakımından da özel bir anlam taşır. Bir topluluğun sadece tesadüfen bir araya gelmiş bir topluluk olmadığının, ortak kader ve gelecek istikametinde bir arada bulunduğunun çok önemli göstergelerinden birisi, böylesine büyük felaketlere mukabelesidir. 17 Ağustos depremi karşısında da Türk toplumunun mukabelesi tam bir dayanışma, acıları sarma bakımından da her şeyi ortaklaştırma istikametinde olmuştur.

Deprem döneminde Türkiye'nin çok farklı katmanlarında yer alan insanların nasıl canhıraş bir şekilde oradaki insanların yardımına koşmaya çalıştıklarını; ilaç, gıda, yardım malzemesi göndermek için çaba gösterdiklerini hepimiz görmüşüzdür muhakkak. Ben de şahsen, belki bulunduğu şartlar itibarıyla bir tane su bidonunu şuradan alıp şuraya koymayacak durumda olan insanların o deprem döneminde minibüslere, kamyonlara nasıl yük taşıdıklarını kişisel olarak gözlemlemiş ve millet olma hâline ilişkin bu duyarlılığa bu görüntüler üzerinden bir kez daha şahit olmuş birisiyim. 17 bini aşkın canımız yitti bu depremde, 25 bin yaralımız oldu. Bu depremin acılarını, yaralarını o dönemde toplum olarak sarmaya çalıştık, elbette bu deprem bize millet olma hâlini gösterdiği kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu büyük tabiat felaketi toplumsal olarak bize millet olma hâlini gösterdi muhakkak ama aynı zamanda bir başka hususa işaret etti: Deprem fay hatları üzerinde bulunan bu Anadolu coğrafyasında geleceğe ilişkin düzenlemeleri yaparken bir daha bu tür depremleri yaşamama duası ve temennisinin ötesinde, bunu mümkün kılacak düzenlemeleri yapmak ve bunları sürekli güncellemek gerektiğini gösterdi. Hep beraber bu istikamette davranıyoruz. Bu vesileyle bunları ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, 22 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa'nın Ceylânpınar ilçesinde meydana gelen saldırıda 2 kamu görevlisinin yaşamını yitirmesi olayıyla ilgili hakikatlerin açığa çıkarılması amacıyla 8/8/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 17 Ağustos 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/8/2016 Çarşamba günü bugün toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                               Çağlar Demirel

                                                                                   Diyarbakır

                                                                             Grup Başkan Vekili

Öneri:

8 Ağustos 2016 tarihinde, Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından (2580 sıra no.lu) 22 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa'nın Ceylânpınar ilçesinde meydana gelen saldırıda 2 kamu görevlisinin yaşamını yitirmesi olayıyla ilgili hakikatlerin açığa çıkarılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17/08/2016 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz sessiz olabilir miyiz lütfen.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk olarak Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir konuşacak.

Buyurun Sayın Baydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, grubum adına, Ceylânpınar’da 22 Temmuz 2015’te 2 polisin evinde katledilmesi olayının Meclis araştırması suretiyle bir kez daha karanlığa ışık tutulması talebi ve çağrısıyla söz almış bulunuyorum.

“Cumhuriyet tarihimizin en büyük siyasi gelişmesi Kürt sorununun çözümü bağlamında nedir?” diye bana sorarsanız 2013’te başlayan ve maalesef akamete uğrayan çözüm sürecidir. “Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt sorununun çözümü önünde engel ve provokasyon yaratma girişimlerinin en karanlığı hangisidir?” diye bana sorarsanız şüphesiz ki bunlardan bir tanesi de 22 Temmuz 2015’te Ceylânpınar’da uyudukları evde elleri ve ayakları bağlanmak suretiyle katledilen 2 polis memurunun öldürülmesi vakasıdır derim. Eğer ki bugün biz, Parlamentoda grubu bulunan siyasi partiler bu karanlık olayı aydınlığa çıkarmayı başarırsak, emin olun, darbe mekaniğinin bütün işleyen aksamlarını ve uzantılarını da açığa çıkarmanın kapısını aralamış oluruz.

Müsaadeniz olursa birinci olaya dönmek istiyorum. 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta bir canlı bomba kendisini patlattı, 32 masum sivil genç kardeşimiz hayatını yitirdi. Canlı bomba Abdurrahman Alagöz’ün terör nitelikli aranan şahıs olduğu İstihbaratı, otuz beş gün önce yani 16 Haziran günü Suruç Emniyet Müdürlüğüne ulaştırılmıştı. Yine Suruç patlamasından üç gün önce, Urfa emniyeti, Suruç emniyetini “Canlı bomba saldırısı olabilir.” diye yazılı bir şekilde uyarmıştı. Bütün bunlar dosyalarda mevcut. Ancak önlem alınmadı, tedbir alınmadı ya da göz yumuldu ve maalesef katliam gerçekleşti. Aradan kırk sekiz saat geçmeden, bu kez, Ceylânpınar’da 21 gününü 22’ye bağlayan gece yarısı bu katliam, bu cinayet gerçekleşti.

Değerli grup başkan vekilleri, Saygıdeğer Başkan, Sayın Bakan; öyle bir tuzak kurulmuş ki ve bu tuzak harfi harfine uygulanmış. 22 Temmuz günü cinayet gerçekleştikten sonra Ceylânpınar’da seyir hâlinde olan bir araç trafik kontrol noktasında durduruluyor ve o araçta bulunan 3 tane şahıs, aracın ticari alacak verecek meselesinden dolayı hacizli olmasından kaynaklı emniyet avlusuna çekiliyor. Emniyet avlusuna çekildikten gece saat 23.00’e kadar haciz işleminin kaldırılması konusunda çalışmalar yürütülüyor. O esnada aracın içerisinde bulunan şahıslar dışarı gidiyorlar, ekmek alıyorlar, zeytin alıyorlar, bankaya gidiyorlar para yatırıyorlar, getiriyorlar; hiçbir sıkıntı yok, bunlar bu olayla ilgili herhangi bir ithama maruz kalmıyorlar. Gece saat 23.30’da bir ihbarcı telefonu Ceylânpınar İlçe Emniyet Müdürlüğüne geliyor ve söz konusu olayı gerçekleştirenler olarak bu araçta bulunan 3 kişinin ismini veriyor. Gece saat 24.00 sıralarında bu 3 kişi Terörle Mücadele Şubesine teslim ediliyor. Ağır işkenceler, copla tecavüze varan ağır işkenceler, akla hayale gelmeyen işkencelere maruz kalıyorlar. Çok açık ve net söylüyorum: Şu anda tutuklu olan hiç kimsenin bu dosyayla uzaktan yakından bir ilgisi yok.

Şimdi, söz konusu dosya bir bütün olarak incelendiğinde ve bütün veriler alt alta, üst üste konulduğunda büyük bir kumpasla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.

Aynı gün Urfa Valisinin yapmış olduğu açıklama: “Bugün saat on civarında Ceylânpınar ilçesi Beşevler mevkisinde 2 polis memurumuz ikamet ettikleri evde ölü olarak bulunmuşlardır. Biri Terörle Mücadele Şubesi, diğeri Çevik Kuvvette görevli olan polislerimizin evlerinin kapısında herhangi bir zorlama tespit edilmemiştir. Olayın aydınlatılmasına yönelik savcılık ve güvenlik güçlerimizin incelemeleri devam etmektedir. Kamuoyuna ilerleyen saatlerde yeni bilgiler verilecektir.”

Aynı evde ikamet eden 3’üncü polisin hâlen ifadesine başvurulmamıştır. Aynı evde ikamet eden polisin, o gün gece saat 23.30’a kadar onlarla birlikte olmasına rağmen, dosyaya ifadesi dâhil edilmemiştir. Dolayısıyla, en büyük karanlık perdelerden bir tanesini bu oluşturmaktadır.

Yine, söz konusu polis memurlarının cenaze töreninde konuşan il emniyet müdürü aynen şunu ifade etmektedir: “Devletin tüm kurumlarına ve teşkilatlarımızın tüm hücrelerine giren örgütle de âdeta kol kola girerek ihanet sarmalını derinleştirmişler…”

BAŞKAN – Sayın Baydemir…

Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessizliğimizi koruyabilir miyiz, rica ediyorum, lütfen.

Buyurun Sayın Baydemir.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakikamı ekliyorsunuz. Teşekkür ediyorum.

“Bu örgütün teşkilatımızın içerisine sızdırdığı uzantıları aracılığıyla istihbarat zafiyetleri oluşturulmaya çalışılmış; ilimizin plaka tanıma sistemi, abilerinden aldıkları talimatla, kapatılarak asayiş ve terör olayları tırmandırılmıştır.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işin esasına gelelim. Bu dosyada iki temel dayanak var: Bunlardan bir tanesi ihbarcı. İhbarcının kendisi şu anda kayıp, ifadesine başvurulmamış. İhbarcının abisi darbe girişiminden tutuklandı. İhbarcının bir diğer abisi cemaatin Urfa koordinatörü olduğu gerekçesiyle şu anda aranıyor.

Bir diğer husus: Bu dosyayı yürüten hâkim şu anda darbeden tutuklu.

Bir diğer husus: “Dosyaya esas delil oluşturan telefon yani HTS kayıtları Analiz Büro Amirliği görevlileri olarak soruşturma kapsamında değerlendirilmek üzere tanzim edilen ilişki ve irtibat raporu sonrasında HTS verileriyle yapılan çalışmalara ait verilerin tamamı şube müdürlüğümüz uhdesinde kopyası kalmayacak şekilde silinerek (shift+delete) imha edildiğine dair bu imza tutanağı tarafımızdan tanzim edilmiştir. Şanlıurfa Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü”

Yani bütün deliller bir şekliyle delili oluşturanlar tarafından karartılıyor, ortadan kaldırılıyor.

Müsaadenizle, bu olay, bir sayfanın kapanması, savaş sayfasının açılmasının bardağı taşıran son damlası olarak nitelendirilmişti. Dönemin Başbakanı tarafından aynen şu açıklama yapılmıştı: “Ama bardağı taşıran son damla bir gün sonra, 22 Temmuzda bir sabah erken bir vakitte İçişleri Bakanımızın aramasıyla geldi. 2 polisimiz Ceylânpınar’da gece uyurken ensesinden vurularak şehit edildiler. Dün hâlâ barıştan söz eden HDP sözcüleri var ya, bunun hesabını versinler. Verecekler, verecekler… ‘Çatışmasızlık.’ diyorlar ya, polislerimiz çatışma fırsatı bulmadan şehit edildiler.”

Ben de müsaadenizle Sayın Başbakana çağrıda bulunuyorum: Gelin, el ele verelim ve bunların birlikte hesabını soralım. Eğer gerçekten gerçekle yüzleşmeye hazırsanız, gerçekle yüzleşmeye hazırsak bu vakayı aydınlatmak, darbe mekaniğini aydınlatmaktır. Bu vakayı aydınlatmak, kirliliğe, bir nevi kumpasa, bir nevi darbe mekaniğine aynı zamanda birlikte irade ortaya koymaktır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ahlaki, vicdani, insani ve ama aynı zamanda siyasi sorumluluklarımız var. Eğer bu sorumluluklarımızdan kaçmayacaksak bu vakanın araştırılmasına hepimizin “evet” reyi vermesi gerekiyor. Eğer, gerçekten, kirlilikler kime uzanırsa uzansın hesabı sorulsun istiyorsak, o zaman bunun yeri ve mercisi bu Parlamentodur. Eğer gerçekten çatışma ve çatışmadan kaynaklı ölümlerin, gerçeklerin üzerini örtsün istemiyorsak çatışmayı başlatan kıvılcım olan, fitili ateşleyen bu vakayı aydınlatmak durumundayız.

Bana göre, bu önergeye “Hayır.” diyenler hem o 2 mazlumun vebalini taşırlar ama aynı zamanda, Suruç’tan bugüne değin öldürülen, çatışmalarda ölen bütün insanların da vebalini sırtlarında taşırlar. Gelin, birlikte bu vebali taşımayalım; gelin, birlikte bu karanlığın üzerine gidelim. Eğer biz bu karanlığı aydınlatırsak başka karanlıkların bu ülkeyi, bu coğrafyayı sarmasına da engel olmuş oluruz.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baydemir.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk olarak Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın konuşacak.

Buyurun Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, tecrübenin bir tanımı da yaşanan sıkıntılardan, trajedilerden, felaketlerden ders çıkarmaktır. Evet, Türkiye Cumhuriyeti devleti bugüne kadar çok acı tecrübeler edinmiştir. Bunlardan bir tanesi de tarihe geçmiştir -benden önceki konuşmacılar da, grup başkan vekilleri de dile getirdiler- 17 Ağustos 1999 yılında yaşadığımız Marmara Bölgesi’ndeki felakettir, deprem felaketimizdir. Birçok insanımızı kaybettik, şehirlerimiz yerle bir oldu ama Allah’a şükür, birlik ve beraberlik içerisinde yaralarımızı sarmaya hep birlikte çalıştık.

Yine, benzeri bir felaketi de çok yakın geçmişte yaşadık, bu da bizim için acı bir tecrübe hanesine geçti; 15 Temmuz akşamı hain, melun bir tuzakla, bir fitne fesat hareketiyle bir darbe girişimi oldu. Bunda da yine hedef alınan şey neydi? Türk demokrasisiydi, Türk parlamenter sistemiydi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasıydı hedef alınan ama Allah’a şükür, bunda da yine Türk milleti aynı feraseti göstermiştir. Geçmişte olduğu gibi, yine birlik beraberlik ruhuyla devletine, milletine, bekasına, parlamenter yapısına sahip çıkarak, bunun simgeleşmiş kurumsal yapılarına sahip çıkarak meydanlara çıkmış “Artık yeter! Biz bugüne kadar büyük bedeller ödeyerek kazandığımız haklarımızı, demokratik gelişmişlik düzeyimizi bir gecede artık heba edemeyiz, yok edemeyiz.” demiştir.

Tabii buradan hepimiz bir ders çıkarmalıyız. Sanıyorum 15 Temmuzdan bugüne kadar çeşitli konuşmalarda gerçekten hepimizin mutabık olduğu birtakım şeyler dile getirildi. Neydi bunlar? “Bir musibet bin nasihatten evladır.” Evet, çok sıklıkla kullanırız, tecrübe ederek söylediğimiz bir atasözü. Ya da “Her şerde bir hayır vardır.” deyip, acaba bu şerden nasıl bir hayır çıkarırız kararlılığını gösterdik. Bunu Parlamentoda da yaptık, kamuoyunda da halkımız bunu çok net bir şekilde tavır olarak ortaya koydu ve bunun gereği olarak da malumunuz, Yenikapı’da bir miting organize edildi ve millet sadece bayraklarını alarak, siyasi mülahazalarını, etnik mülahazalarını, mezhepsel mülahazalarını, dünyevi mülahazalarını bir kenara bıraktı. Çünkü niye? “Söz konusu vatan, söz konusu millet, söz konusu devletin bekası.” dedi ve gerisini teferruat sayarak orada bir irade ortaya koydu. Buna siyasi partilerimiz de katıldılar. Özellikle Genel Başkanımız bu iradeyi ilk önce ortaya koyanlardandı. Biz de “Yenikapı’ya gidip bu iradenin, halkın koyduğu bu iradenin ete kemiğe bürünmüş şekliyle biz de orada olacağız.” dedik ve orada bulunduk.

Şimdi, böyle bir iradenin ortaya konulması çok da hesaplanmış bir şey değildi çünkü tarihsel geçmişimize baktığımız zaman, bu tür hareketler özellikle bünyenin zayıf olduğu dönemlerde, sıkıntıların birazcık ayyuka çıktığı dönemlerde tezahür ederdi, aynen insan vücudu gibi; zaman zaman söylüyoruz.

Terör örgütleri, özellikle bu bağlamda zamanlamayı çok dikkatlice yaparlar, aynen yüz yıl önce yaptıkları gibi; Birinci Dünya Harbi’nde de yaptılar, İstiklal Harbi’mizde de yaptılar, Millî Mücadele yıllarımızda çok net bir şekilde gördük ya da genç cumhuriyetin ilk dönemlerinde de aynı şeyi yaptılar. Yani, devletin başına bir musibet geldiği zaman, milletin başına bir felaket geldiği zaman, onlar pusularından çıkar, hücrelerinden çıkar “Acaba biz bu sıkıntılı ortamdan nasıl bir pay çıkarırız, nasıl bir melun, nasıl bir sinsi hareketle ne yapabiliriz?” düşüncesiyle ortaya çıkarlar. Bunun bir örneği: İşte, 15 Temmuz akabinde -bakın, aradan üç gün geçmemişti- Trabzon’un Maçka ilçesinde bir hain terör saldırısı oldu ve 3 polisimizi şehit verdik. Bu durmadı, devam etti. 15 Temmuzdan sonraki süreçte, bütün Türkiye’nin bekası üzerinde hesabı olan birtakım güçlerin maşalığını yapan terör örgütleri dur durak bilmeden, kararlılık içerisinde, efendim, terör eylemlerine, cani eylemlerine devam etmişlerdir.

Peki, biz ne yapmalıyız, hem bu musibetten bir ders çıkarma adına o zaman biz ne yapmalıyız? Değerli milletvekilleri, bakın, biz ne yapmalıyız? Demokrasiyi güçlendirmeliyiz; biz, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmeliyiz; kardeşlik hukukumuzu daha sağlam temellerde, daha güzel şekilde ortaya koymalıyız. Ne yapmalıyız? Artık, bakın “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.” düşüncesiyle Yenikapı’ya hücum eden, gelen ve bir demokrasi şölenine dönüştüren halkımızın isteklerine, vatandaşlarımızın dileklerine, lütfen, artık kulak kabartmalıyız.

Hizmet ederken de Hükûmeti burada göreve çağırıyoruz, daha dikkatli olması noktasında uyarıyoruz. Bundan sonra, ne olur, senden-benden hesabı yapmadan… Çünkü o, Yenikapı’da ete kemiğe bürünmüş ruh hâli bir birlik beraberlik hâliydi. Dolayısıyla bundan sonra, atamalar başta olmak üzere, yeniden yapılanma düşünülen kurumlardaki atamalar başta olmak üzere, artık, senden-benden hesabı yapılmamalı.

Ama, maalesef, bir iki hayal kırıklığımızı ifade etmek istiyoruz. Bakın, geçen bir aylık süre zarfında üniversitelerimizde rektör atamaları yapıldı. Maalesef… Bakın, burada bize gelen şikâyetler, bize gelen dilek temenniler; bu, gece demokrasi nöbetinde olan insanlar, Yenikapı’da iradesini ortaya koyan insanlar, tankın üzerine çıkan insanlar, helikopterin altında açık hedef olan insanların talebidir. Biz sadece aracılık ediyoruz. Bunun entelektüel uzantıları da var, akademisyen uzantıları da var. Diyorlar ki: “Artık demokratikleşme hamlelerini daha çok yapmalıyız. Biz irademizi ortaya koyup üniversitelerde seçim yapıyoruz ama seçtiğimiz irade maalesef, yüzde 90’lık bir irade olmasına rağmen yüzde 10’luk iradenin emrine veriliyor. Şimdi, Allah aşkına, böyle, bir kucaklamada, böyle bir demokratikleşme sürecinde, böyle milleti tek vücut hâline getirmede bunlar yapılacak işler mi? Bunlar gerçekten nakisadır; bunlar, insanların yaptıkları, ortaya koydukları iradelerine karşı yapılan bir saygısızlık olarak addediliyor.

Efendim, aynı mantıkla, yüce Mecliste, bizim aldığımız bireysel oyumuz yüksek olmasına rağmen temsil olarak şurada 40 vekille Allah’a şükür kendimizi temsil ediyoruz; Sayın Cumhurbaşkanı Hükûmeti kurma yetkisini niye bize vermedi o zaman? Aynı mantıkla hareket ediyorum. Yani bir üniversiteye 4’üncü olmuş biri rektör atanıyor ise, 3’üncü olmuş, 2’nci olmuş, 5’inci olmuş birine rektörlük görevi tevdi ediliyorsa bunun benzerini burada niye yapmadınız? Niye bir yerde demokratik kurallar ve teamüller işliyor, öbür tarafta işlemiyor? Bu çifte standarttan bir an önce uzaklaşmalıyız. Bu arkadaşlarımız kırılıyor, üzülüyor. Bir millî mutabakat, birlik beraberlik bu ülkede böyle sağlanmaz. Bunu dışarıya da anlatamayız, iç kamuoyuna da anlatamayız. Bu, FETÖ gibi yapıların da işine gelir maalesef. Bu, fay hatlarını genişletir, kırılganlığı artırır, Allah korusun, ileride tekrar denenmesi düşünülen şeyleri besleyici faktörler olur. Onun için, bir an önce, bundan sonraki icraatlarımızda, Hükûmetin bütün icraatlarında biz istiyoruz ki bu birlik ruhunun, millî mutabakat ruhunun daha demokratik yansımasını görelim. Bu bizden talep ediliyor, şikâyetler oluyor; işten atılanlar, efendim, açığa alınanlar, hapse girenler… Bu, bütün mağdurları kapsayan bir taleptir; bakın, bu, Milliyetçi Hareket Partisinin bireysel talebi değildir. Milliyetçi Hareket Partisi bunu halkın ve hakkın tavrı olarak ortaya koymaktadır. Biz halkın isteğini ve hakkın öngördüğünü ifade etmek zorundayız değerli arkadaşlar. Onun için, gelin, kısa yoldan bir an önce bu yanlışlardan vazgeçip… Gerçekten milleti kucaklayan, milletin, bütün cumhurun reisine olan bir özlem varsa bunu gerçekleştirmenin yolu hiçbir siyasi mülahazaya başvurmadan herkesi birlikte kabul etmek ve herkesin tercihine saygı duymaktır diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde son konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök olacak.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin grup önerisi üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce 17 Ağustos depreminde yitirdiğimiz tüm yurttaşlarımızı bir kez daha saygıyla andığımı ve bu olaylar karşısında Türkiye’nin kendisini bekleyen tehlikeler, deprem tehlikesi karşısında etkin bir şekilde tedbirlerinin alınmasının zorunluluğunun altını çizerek tüm ulusumuza da tekrar başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de çok ağır, travmatik, kabus dolu bir geceyi burada geçirdik, hep beraber burada geçirdik; tüm Türkiye’deki yurttaşlarımız sokaklarda, meydanlarda, bizler de milletvekilleri olarak burada. Bir darbe girişimine karşı bütün partiler –AKP, CHP, MHP, HDP- tereddütsüz bir duruş sergiledi, yurttaşlarımız hayatlarını tankların altında ezilmek pahasına harcadı, bizler burada Mecliste “Meclis çalışmalı, ulusal egemenlik sürmeli, darbeler olmamalı, darbecilere karşıyız.” diyerek bir duruş sergiledik. Üzerimize bomba yağarken o gün çok özel ve anlamlı bir günü bütün partiler bir arada geçirdi ve Türkiye’nin 15 Temmuzu atlatabilme olasılığından sonrasını biz, burada, sığınaklarda beraber konuştuk. 15 Temmuzu atlatamayabilirdik; ne kadar ağır sorunlar yarattığını, ne denli örgütlenilmiş olduğunu yaşayarak görüyoruz. O gün atlatılmış olması Türkiye için bir şanstır. İşte 15 Temmuz gecesi, biz, sabaha kadar bunları aramızda bir fikir jimnastiği yaparak bombaların altında değerlendirirken bundan sonraki Türkiye’nin de nasıl olması gerektiği konusunda herkesin uzlaştığı bir düzlem üzerinde buluştuk. O da tam demokrasi, Türkiye’nin şeffaflaşması ve Türkiye’nin gerçekleriyle yüzleşmesi.

Evet, “demokrasi” güzel bir kelime ama altının doldurulması gerekiyor. Türkiye kendisiyle yüzleşebilecek mi; Türkiye acaba geçmişinden gelen bütün olayları, karanlık olayları açığa çıkartacak bir cesarete sahip mi? Yani bunu yapabiliyorsak demokrasinin altını dolduracağız; yapamıyorsak değerli arkadaşlarım, her şey 15 Temmuzun öncesi gibi devam eder. İşin şakaya gelir tarafı yok. 15 Temmuz gecesi, Türkiye bu ağır tabloyu atlattığında, “Artık zaman geçtikçe, etkisi azaldığı zaman yine eski tarz siyaset yaparız.” anlayışının iflas ettiği bir tarihtir. Bu konuda, özellikle iktidar partisine çok ağır bir sorumluluk düşüyor. Bu süreci yönetmek konusunda, yürütmek konusunda ağır bir sorumluluk var. Muhalefet, el birliğiyle darbe girişimine karşı durdu, beyanlarını söyledi; sokaklarda, meydanlarda, Mecliste sahip çıktı ama bunun altının dolması gerekiyor.

Demokrasiyi Türkiye’de tekrar inşa etmemiz; bir daha darbe olmamasına, Türkiye’nin kuruluş felsefesinin bir daha örselenmemesine dönük hareketlere karşı bir ittifak oluşturabilmemiz açısından Türkiye'nin yapacağı ilk iş, bir kere geçmişiyle yüzleşmek olmalıdır. İşte, bu karanlık, faili meçhul olaylar da bunların başında geliyor değerli arkadaşlarım. Biz faili meçhul olaylarla 15 Temmuzdan önceki süreçte gereği gibi yüzleşebilseydik belki 15 Temmuz darbe girişimi olmazdı. Bu konuda pek çok araştırma önergesi verildi. Ne yazık ki iktidar partisi bir kıskançlık içinde muhalefet partilerinin verdiği önergeleri reddediyor ama değerli arkadaşlarım, eğer bunlar gibi daha önce verilmiş araştırma önergeleri burada kabul edilseydi belki 15 Temmuz darbe girişimi olmazdı.

Eğer biz, Ceylânpınar'da 2 polis kardeşimizin öldürülme olayının üzerine hep beraber gidip arkasındaki gerçeği ortaya çıkarsaydık belki 15 Temmuzu önlerdik, tıpkı Suruç’taki gibi. Bakın, 15 Temmuzda bu darbe girişimi yaşandı. Siz biliyor musunuz ki acaba Ceylânpınar'da o 2 polisin öldürülmesi olayının bununla irtibatı var mıdır yok mudur? Uludere’de 34 yurttaşımızın öldürülme hadisesini burada hep beraber konuştuk, defalarca araştırma önergesi verdik gelin bunun üstüne gidelim diye. İktidar partisi reddetti ama şimdi bakıyoruz ki karanlık ilişkiler, bizim o gün söylediğimiz ama itibar edilmeyen görüşler ortaya çıkıyor ve “Acaba bunu FETÖ’cüler mi yaptı?” denilme noktasına geliyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, yani böyle bir tablo içerisinde iktidar partisi sorumluluğunu yerine getirmemiştir. Bakın, bu araştırma önergesi önemli. Valilik olaydan sonra -2 polis öldürülmüş- yaptığı yazılı açıklamada diyor ki: “2 polis memurumuzun evinde, kapısında herhangi bir zorlama yok, silah sesi de duyulmamış.” Silah sesinin duyulmadığı, zorlamanın olmadığı bir atmosferde 2 polis ölüyor ve faili ortada yok. Nedir bu oyunun altındaki gerçek? Ondan iki gün önce Suruç’ta patlayan bomba, polislerin öldürülmesi, daha sonra Ankara Garı’ndaki patlama, Ankara’daki diğer patlamalar, İstanbul’daki patlamalar ve Türkiye'nin birçok yerinde faili meçhul cinayetler; nedir bunlar değerli arkadaşlarım?

Bir iktidar partisi açısından gerçekten bunlar züldür çünkü demokrasilerde “faili meçhul” diye bir olay olamaz değerli arkadaşlarım. Faili meçhul olay nasıl olabilir? Devletin görevi faili meçhulleri ortadan kaldırmak ve faillerini ortaya çıkartarak demokrasimizi bizlere tekrar yaşatmaktır ama herkes korku içerisinde acaba başıma bir şey gelecek mi diye. Bu olay aydınlatılmadığı takdirde Türkiye’nin, geleceğini inşa etmesi çok zordur. Bakın, bizim bunları tartışmamız gerekiyor.

Darbe Komisyonu kurduk 15 Temmuzdan sonra. Bütün partiler Komisyona üye verdi. E, AKP niye vermiyor değerli arkadaşlarım Darbe Komisyonuna üyeyi? E, ne oldu yani, darbeyi araştırmayacak mıyız biz, nedir onun sebepleri? Belki o sebeplerin içerisinde Ceylânpınar’daki 2 polisin öldürülmesi hadisesi olacaktır, Uludere olacaktır, Ankara Garı patlaması olacaktır. Bunları araştıralım, iktidar partisi bunları tekrar halının altına süpürmesin.

Çok ağır ve veballi günlerden geçiyoruz değerli arkadaşlarım. Biz muhalefet olarak sorumluluğumuzu yerine getirmek istiyoruz. Bu konuların üzerine gidelim, yüzleşelim ve korkmayalım, altından ne çıkarsa çıksın korkmayalım bunlardan çünkü bu olayları önleyemezsek ve çözemezsek Türkiye’nin Kürt sorunu çözülmez değerli arkadaşlarım. Türkiye’nin birçok sorunu çözülmez; demokrasi sorunu çözülmez çünkü hangi olayın hangi süreci hangi aksi yönde tetiklediğini bilmemiz gerekiyor, işte bunları ortaya çıkartmamız gerekiyor. Bu, ancak şeffaf devletle olur, üzerine gitmekle olur; bir ağır sorumluluktur bu. Bizim bunları tartışmamız lazım ama bir bakıyoruz, Şırnak, Hakkâri il olmaktan çıksın mı, çıkmasın mı?

Değerli arkadaşlarım, Hakkâri ve Şırnak niye il olmaktan çıksın? Biz gerekiyorsa Cizre’yi de, Yüksekova’yı da il yapalım ama Hakkâri ve Şırnak gibi önemli 2 kentimizi niye il olmaktan çıkartalım? Şırnak ve Hakkâri’de yaşayanların ne kadar hayatlarından endişeli olduklarına, geleceğe dair güvenceyle bakamadıklarına biz bugün bir kez daha tanık olduk. Bunlara gerek yok, şimdi aklıselim olunması gereken bir zaman dilimi içerisindeyiz, burada da sorumluluk iktidar partisinde.

İktidar partisi, bütün partilerle iş birliği yapmalı değerli arkadaşlarım, bütün partilerin demokrasiye olan katkısını almalı, içine sindirmeli. Madem 15 Temmuzdan sonrasını biz milat ilan ettik, madem 15 Temmuzdan sonra artık yeni bir siyaset dilini konuşacağız, bu siyaset diline uygun araştırma önergelerimizi yapmak, grup önerilerimizi yapmak, kanunları çıkartmak durumundayız. Bakın, bir torba yasa tartışılıyor, muhalefetin rızası yok. Bu olmaz değerli arkadaşlarım, Türkiye’yi böyle inşa edemeyiz.

Biz 15 Temmuz gecesini bir daha yaşamak istemiyoruz. Bu konularda defalarca uyardık: FETÖ örgütüne dikkat edin. Defalarca uyarılarımız vardır, araştırma önergelerimiz vardır; tamamı reddedilmiştir. Ne olurdu değerli arkadaşlarım, iktidar partisi bir kıskançlık içerisinde olmasa da bunları incelesek ne olurdu? Belki daha vahim sonuçlar olmadan önlenebilecek olayları önlerdik. Muhalefet olarak bu uyarıcı, yapıcı görüşlerimizi tekrar söylemeye devam edeceğiz. Sakın yanlış yapmayın değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin artık yanlışı kaldıracak başka bir zamanı yoktur.

Nasıl örgütlendi bu FETÖ Türkiye’de? Kurumlara nasıl sızdı? Ne denli bu kadar siyaset kurumunu bir anda çökertecek bir hâle gelebildi? Kimin sorumluluğu var, kimlerin sorumluluğu var? Nasıl oldu? Bunların hepsini ortaya çıkarmak bizim vazifemiz.

İşte, Ceylânpınar’da öldürülen 2 polisin olayı da eğer açığa çıkarılırsa belki o pamuk ipliğine bağlı olan bütün gelişmeler birbirini tetikler ve ortaya çıkar. Bundan ne çıkar demeyin, çok şey çıkar. Ben inanıyorum ki Ceylânpınar’la ilgili Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu bu önerge bu Mecliste kabul edildiğinde belki büyük bir adım daha atmış olacağız. Olayı araştırdığımızda, olayın ardındaki gerçekler belki iktidara da yol gösterecek.

O olayın ardındaki gerçekleri biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Vali diyor ki: “Kapı kapalı, silah sesi yok.” E, nasıl öldürüldü değerli arkadaşlarım bunlar? Ben bir yurttaş olarak -bırakın milletvekili kimliğimi- kapı zorlanmadan, silah sesi duyulmadan bir evde 2 kişi nasıl öldürülür, Türkiye’de nasıl öldürülür, bunu öğrenmek istiyorum. Nasıl olmuştur bu iş? Benim güvencem ne olacaktır? 79 milyonun güvencesi ne olacaktır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Devamla) – Onların aynı akıbete uğramayacağı nereden bilinecektir? Bu nedenle…

Bir dakikanız var mı efendim? Toplayayım müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Peki.

Buyurun.

LEVENT GÖK (Devamla) – Bu nedenle, çok önemli bir süreçten geçtiğimiz bu zaman dilimi içerisinde, şimdi yapıcı olan her türlü konuyu iktidar partisi, bir kere, masaya yatırmak durumundadır. Böyle bir tablo Türkiye’nin demokrasisinin bir daha örselenmeyecek bir şekilde tekrar inşası için mutlak zorunluluktur değerli arkadaşlarım, bunların altını çizmek istiyoruz. Bu ve buna benzer bütün olayları masaya yatırıp hep beraber, el birliğiyle çözmek durumundayız.

O nedenle, bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak Ceylânpınar’da öldürülen 2 polis kardeşimizin ölümüyle ilgili olarak verilen araştırma önergesini desteklediğimizi ifade ediyorum ve iktidar partisinin de bu konuda Meclisin önünü açarak bu konudaki şüpheleri giderici bir komisyon kurulmasına olanak verecek oy kullanmasını sizlerden beklediğimizi ifade ediyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin aleyhinde son olarak Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Celalettin Güvenç konuşacak.

Buyurunuz Sayın Güvenç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi önerisi hakkında grubum adına görüşlerimi belirtmek üzere huzurlarınızdayım. Sizleri, saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Sözlerimin başında, 17 Ağustos 1999 depreminde kaybettiğimiz insanlarımıza Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum. Allah, bir daha, ülkemize, insanlarımıza böyle acı olaylar yaşatmasın diye temenni ediyorum.

Yine sözlerimin başında, 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminde kaybettiğimiz tüm şehitlerimize rahmet dilerken kahraman gazilerimize Cenab-ı Hak’tan acil şifalar diliyorum.

Gene bu bağlamda, 15 Temmuz tarihinde millet olarak halkımızın gösterdiği kahramanlığa, dünyaya verdiği demokrasi dersi hakkında bütün milletimize, 79 milyon insanımıza, tüm partilere şükranlarımı sunuyorum ve 15 Temmuzdaki bu kahramanlığın, halkın gösterdiği kahramanlığın, ülkemizdeki demokrasi kültürünün hangi aşamaya geldiğini göstermesi bakımından da önemli olduğunu bir kere daha belirtiyorum.

Ve tabii, bu hain darbe girişiminin püskürtülmesinde başrolü oynayan Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza, Gazi Meclisimizin Başkanına ve o gün Mecliste bulunan, Meclisin açılmasını sağlayan tüm partilere mensup milletvekillerine de bu kahramanlık destanı için şükranlarımı, minnetlerimi sunuyorum ve bu ülkenin bir evladı olarak, bu ülkenin artık önünün açık olduğunu, ne yaparlarsa yapsınlar 21’inci asırda bu ülkenin başrolü alacak ülkelerden biri olduğunu gösterdiğimizi ve bunun gururunu yaşadığımı ve bu acı olaydan da çok iyi sonuçlar çıkarabileceğimizi belirtmek istiyorum.

Şimdi, ülkede tam böyle bir demokratik hava, yumuşama, iş birliği muhalefet arasında yaşanırken doğrusu, Halkların Demokratik Partisinin bu önergesinin beni şaşırttığını belirtmek istiyorum. (HDP sıralarından gülüşmeler) Sorunumuz bu zaten.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz o birlikte yokuz nasıl olsa, siz yapın.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) - Şunda hemfikiriz: Bu ülkenin temel sorunu terör ve şiddeti bitirmektir. Terör ve şiddet, demokrasimizin hızını kesmektedir, demokrasimizi tehdit etmektedir, geleceğimize karşı da ciddi bir engel olmaktadır. Elbette demokrasi içerisinde terör ve şiddeti çözmek zorundayız.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Biz de onun için veriyoruz, ne olmuş diye.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) - Bugün bu ülkede şiddete karşı “demokrasi, demokrasi” diye bağıran, çırpınan bir yüzde 50 halk iktidarı var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Diğer yüzde 50’yi öldürelim o zaman! Diğer yüzde 50’nin hepsini öldürelim!

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) - Bu ülkede “Baldıran zehri de olsa içerim.” diye yola çıkan, halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı var. Değerli arkadaşlarım, bunu görmek zorundayız.

BESİME KONCA (Siirt) – Cumhurbaşkanı demokrasi istemiyor, diktatörlük istiyor.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) - Eğer karanlık olayları aydınlatacaksanız, eğer bu ülkede bir daha yargısız infazları, cinayetleri, işkenceleri önleyecekseniz demokratik siyaseti tercih edeceksiniz.

BESİME KONCA (Siirt) – Devlet önleyecek, devlet önleyecek!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz önleyeceksiniz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz tercih edeceksiniz, siz! Sen bize bunu anlatma!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Şunu söylüyorum, söylediğim şu…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sen bize ne anlatıyorsun ya?

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – İzin verir misiniz.

Bakın, ben sizi dinledim, Sayın Baydemir’i dinledim, ben dinledim sizi.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Dinlenecek bir şey söyle!

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) - Bana laf atanlar… Bir cümle söylüyorum: Bu ülkenin gerçek demokrasiye ulaşmasını isteyenler, geleceğin birlik, beraberlikte olduğunu düşünenler bana laf atmayacak; bu kürsüye gelecek, Türkiye’de silahın argüman olmadığını, o devirlerin geride kaldığını, silahlı çözüm olmayacağını, demokratik siyasetten yana olduğunu burada söyleyecek.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Daha dün söyledik.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz onu her gün söylüyoruz, her gün.

BESİME KONCA (Siirt) – Siz duymak istemiyorsanız ayrı bir şey.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Başka bir mesele yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bırak Allah’ını seversen ya!

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Bakın, biz net bir şekilde, dünyanın gözüne bakarak DAEŞ’e de, El Kaide’ye de, PKK’ya da, FETÖ’ye de, her türlü şiddet yanlısı, gizli, sihirli yapıları olan yapılara karşı “halk egemenliği” diyoruz, “demokrasi” diyoruz, “barış” diyoruz.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Hepsiyle ilişkilerinizi bir araştıralım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Evet, evet, hepsini kim getirdi, onu da açıklayın. Darbeyi kim hazırladı? Darbecileri kim bu hâle getirdi?

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Sizden de beklediğimiz, bakın, çok açık ve net söylüyorum: Kandil silahı bırakacak.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – FETÖ sizin ortağınız değil mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sizin ortağınız değil miydi?

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Biz mi yerleştirdik?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz mi yerleştirdik?

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Kandil silahı bırakmıyorsa bu Mecliste oturanlar buraya gelecek…

BESİME KONCA (Siirt) – Buradayız, buradayız.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – …diyecek ki: Silahın devri bitti, silahın devri bitti.

BESİME KONCA (Siirt) – Yüz kere söyledik.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Her istediklerini verdiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya, siz beraber yürüdünüz o yollarda ya!

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – “Artık millet bizi gönderdi, burada demokratik siyaset yapacağız.” diyeceksiniz.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – “Ne istediler de…” Biz mi verdik?

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Bunu dediğiniz gün çözemeyeceğimiz hiçbir olay yok. Bunun dışında…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Eski videolara bakın, eski.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sen onu git PKK’ye söyle, ne bize anlatıyorsun!

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Oturun yerinize, oturun!

Bunun dışında söylediğiniz…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bize anlatma onu, bize anlatma.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Bakın, 1 Kasımdan beri hep buradayız. Dikkatle izliyorum, anlamaya çalışıyorum, empati yapmaya çalışıyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ama anlayamıyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Anlamamışsın.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Meslek hayatının yirmi beş yılı bölgede geçmiş bir insanım. İnsanların ne acılar çektiğini biliyorum. Her gün, 2-3 yaşında bebesini…

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Biz daha çok acı çekiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dinliyoruz, lütfen…

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – …geride bırakan şehit polislerin cenazesini kaldırıyoruz, askerlerin cenazesini kaldırıyoruz.

BESİME KONCA (Siirt) – “Şehitler Tepesi boş kalmayacak.” diyen sizsiniz.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Bölgedeki Kürt çocukları ölüyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz ailelere “Ne mutlu size!” diyorsunuz ama!

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Bakın, çok açık söylüyorum: Bunlar ülkemize kan kaybettiriyor. Kürt siyaseti, şiddet dışında, demokratik siyasete, sivil siyasete evrilmek zorunda.

BESİME KONCA (Siirt) – Otuz yıldır bunu söylüyoruz, otuz yıldır. Sen geç kalmışsın.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Evrildiğiniz an hiçbir karanlık nokta kalmayacak, bu ülkenin demokrasisi tekamül edecek. İşin özü budur.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – O yüzden mi kayyum yasası getirdiniz?

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Bu olaya gelince, bu olayla ilgili de maalesef kafaları bulandıracak açıklamalarınız var.

Bakın, 22 Temmuz, olayın sabahı, lütfen İnternet’e girin Sayın Baydemir, rica ediyorum, ANF’nin Fırat Haber Ajansı üzerinden açıklaması var. Okuyorum sizlere, milletimizin huzurunda okuyorum: “HPG: 2 polisi Apocu fedai timi cezalandırdı.” 22 Temmuz günü bu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Tamam, araştıralım.

BESİME KONCA (Siirt) – Tamam, araştıralım.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Bir dakika… Açıklamayı okuyorum: “22 Temmuz günü bir Apocu fedai timi Suruç katliamına misilleme olarak bugün sabah 06.00 sularında Ceylânpınar’da DAEŞ çeteleriyle iş birliği içinde olan 2 polise karşı bir cezalandırma eylemi gerçekleştirmiştir. Gerçekleştirilen eylem sonucunda Feyyaz Özsahra ve Okan Acar isimli polisler öldürülürken polislerin silah ve kimliklerine el konulmuştur.” Cep telefonlarınızda var ANF’nin açıklaması. Peki…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Ne kadar doğru o?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ulaşılamıyor, siz ulaşabiliyorsunuz ama!

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Ben ulaştım.

BESİME KONCA (Siirt) – Araştıralım, araştıralım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – O haberleri sadece siz okuyabiliyorsunuz.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Şimdi, aynı gün, CMK 135’e göre teknik takibi yapılan PKK terör örgütünün 2 elemanının konuşmaları:

“Ararat: Bu sabah saat altıda, Urfa’ya bağlı Ceylânpınar’da, Çevik Kuvvete ait 2 polisi arkadaşlar vuruyor, 2’si de ölüyor. Üzerlerinden 2 tane silah alınıyor, kimliklerine el konuluyor.

Rojhat: Tamam.

Ararat: Bak, isimlerini vereyim: Feyyaz Özsahra; bu, Kırşehirlidir.

Rojhat: Tamam.

Ararat: İkincisi Okan Acar; bu, Niğdelidir.

Rojhat: Tamam.”

AHMET YILDIRIM (Muş) – O Rojhatlar sizin adamlarınız zaten.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) - Şimdi, ayın 29’unda…

GARO PAYLAN (İstanbul) – İstihbaratı Davutoğlu’na kim vermişti?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya tamam, bunu araştıralım.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) - Arkadaşlar, anlamaya çalışalım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Çok iyi anlıyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Anlıyoruz zaten.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Anlıyoruz, anlıyoruz…

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Samimi olarak, sizi rencide etmek istemiyorum; bakın, samimi olarak size bir şey anlatmaya çalışıyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Onlara kim verdi o istihbaratı?

BESİME KONCA (Siirt) – Önergeyi onaylayın, araştıralım, Rojhat’ın kim olduğunu bilelim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Bakın, 29 Temmuza gelindiğinde, olaydan, 2015…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Onlar darbeci çıktı, hepsi içeride şimdi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Darbeciler onlar.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Hepsi içeride.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Paralel onlar, okuduklarının hepsi paralel.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Anlatacağım, dinlersen anlatacağım.

Diyor ki BBC’ye… Bakın, BBC kaynaklarına girin, ona giriş kolaydır. BBC Türkiye’den Mahmut Hamsici’ye konuşan KCK dış ilişkiler sözcüsü Agit, Ceylânpınar’da 2 polisin öldürüldüğü saldırıyı PKK’nın yapmadığını açıkladı. Ben her şeyi söylerim. “Bunlar PKK’dan bağımsız birimler.” BBC kayıtlarında var. “Bizim, yaptığımız bir şeyi üstlenmekle ilgili çekincemiz yok.” “TAK yaptı.” diyor. Yedi gün sonra birileri uyandırıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Kim olursa olsun araştıralım.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Ve bu dosyadaki bazı hâkim ve savcılar FETÖ’cü diye tutuklanıyor. Acaba kim kimle iş birliği yapıyor değerli kardeşlerim?

Hepinize saygı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel, sizi dinleyelim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Hatip konuşmasında bizim demokrasi karşıtı olduğumuzu, yüzde 50 iktidarla kendilerinin demokrasi anlayışını ifade ettiklerini ve bizim demokratik siyaset yapmadığımızı, bununla da demokratik siyasete gelmemiz gerektiğine dair bir sürü bizim grubumuza ve vermiş olduğumuz önergeye ilişkin ifadelerde bulundu. Bu yüzden sataşmadan kaynaklı söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Baydemir mi konuşacak?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Ayrıca, şahsımı da…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ayrıca, zaten, Baydemir’in ismini de söyleyerek şahsına karşı da, kendisine ilişkin de konuştu.

BAŞKAN – Sayın Baydemir’in ismini söyledi ama hakaret etmedi.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Doğrudur, doğrudur.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ama söylediğini…

BAŞKAN – Hakaret etmedi.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Ama ifadelerini çarpıttı.

BAŞKAN – Hayır, hiç hakaret yok.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ama kendi...

BAŞKAN – Çok iyi dinledim, hiç hakaret etmedi.

Sataşmadan söz istiyorsanız size vereyim veya yerinize Sayın Baydemir konuşsun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tamam, sataşmadan söz istiyoruz Sayın Başkan.

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Önce, Başkanım bir şey söylesin.

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, benim kısa bir açıklamam olacak yerimden, mümkün mü acaba?

BAŞKAN – Sayın Baydemir konuşacaksa sataşmadan, sonra sizi dinleyeyim Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Tamam, peki efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baydemir, iki dakika. (HDP sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; doğrusu sayın hatip bu konuşmayı yapmamış olsaydı ben bu konuyla ilgili örgütün en üst ağızı olan Cemil Bayık’ın açıklamasını burada paylaşmayacaktım.

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Geç onu, geç, geç onu!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Çünkü, eğer paylaşsaydım diyecektiniz ki: “Örgütün en üst düzeyinin ağzının avukatlığını mı yapıyorsunuz?”

HARUN KARACA (İstanbul) – Ona ne şüphe!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Şimdi, bakın, çok açık ve net diyor ki: “Bizim savaş ahlak ve kültürümüzde uyuyan, bizimle çatışmayan birini vurmak diye bir şey yoktur. Biz bunu suç sayarız.” (AK PARTİ sıralarından “Aaa!” sesleri, gürültüler)

BAŞKAN – Bunu mu referans alıyorsunuz Sayın Baydemir?

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bu ne kadar doğru bu ne kadar yanlış…

BAŞKAN – Sayın Baydemir, lütfen… Bu kürsüden, referans aldığınız kişilere lütfen dikkat edin. Lütfen…

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, kendisi konuşuyor, kendisi söylüyor.

BAŞKAN – Burası Türkiye Cumhuriyeti’nin kürsüsü, lütfen… Lütfen…

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Böyle şey olur mu?

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Ne anlatıyorsun sen Allah aşkına ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müsaade edin. (HDP sıralarından gürültüler)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Niye müdahale ediyorsunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Benim söz kesme hakkım var. Lütfen…

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Neyi anlatıyorsun sen ya!

BAŞKAN – Sayın Baydemir, devam edin.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, süremi verin ama.

BAŞKAN – Ben size süre ekleyeceğim, devam edin. Siz de sözlerinizde lütfen seçici olun. (HDP sıralarından gürültüler)

FATİH ŞAHİN (Ankara) – 5 yaşındaki çocukları öldürmenin neresi ahlaki? Bebekleri öldürmek hangi ahlaka sığıyor?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dinliyoruz…

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – İşte, provokasyon dediğimiz mesele budur.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Daha iki gün önce Diyarbakır’da insanlar öldürüldü.

FATİH ŞAHİN (Ankara) - Bebekleri öldürmek hangi ahlaka sığıyor?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Sayın Vali…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – “Biz” derken kimi kastediyorsunuz? PKK mı demek istiyorsunuz?

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - … siz yıllarca o şehirde valilik yaptınız ve o şehirde valilik yapmış olduğunuz bütün zaman dilimi içerisinde o yapıyla ne kadar ilişkiniz vardı?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – PYD mi PKK mı, hangisini kastediyorsunuz?

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bütün valilerin, bütün kaymakamların, bütün bakanların ne kadar ilişkisi vardı? Ben, dün söyledim, hem yardım hem yataklık hem iş birliği var. Mevzu bu değil, mevzu bu değil. Bizim mevzumuz, gelin cesaretle, samimiyetle, ahlakla, kim bu savaşta kirlenmişse o kirliliklerini açığa çıkaralım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HARUN KARACA (İstanbul) – Yazıklar olsun!

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Haydi, haydi!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Savaş kirletir…

HARUN KARACA (İstanbul) – Savaş yok, teröristle mücadele var.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) -… savaşın bütün taraflarını kirletir. Devlet de kirlenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Sensin kirli!

HARUN KARACA (İstanbul) – Kirli olan sizsiniz. Devlet kirli değil, kirli olan sizsiniz.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Haydi, haydi!

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Ne anlatıyorsun ya!

BAŞKAN – Bir dakika daha veriyorum.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, süre verin.

BAŞKAN – Veriyorum, bir dakika… Ne kadar sinirli herkes ya! Müsaade edin işimizi yapalım. Lütfen…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayenizde ama.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – İşte bu savaş, 20 Temmuzda fitili ateşlenen bu savaş… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Ne savaşı!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - … Hükûmet, çatışma, ölüm, darbe mekaniğini oluşturdu.

Bakın, Başbakan bile yönlendiriliyor. Başbakanı sabahın erken saatlerinde bakanlık arıyor, diyor ki: “Böyle olmuş.” Oysaki olayın aydınlığa kavuşması saat on biri buluyor. Saat on birden önce Başbakan aranıyor, bir devir kapatılıyor. Niye bunu anlamıyorsunuz? Yani, kandırma süreci 17-25 Aralık sonrası devam ediyor. Bu devleti, sizi, Hükûmeti savaşın içerisine, çatışmanın içerisine çekerek darbenin zeminini hazırlıyorlar, bunu niye görmüyorsunuz?

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Bırak Allah aşkına!

HARUN KARACA (İstanbul) – O silahlar bir günde mi geldi, o silahlar bir günde mi geldi, hendekleri bir günde mi kazdınız?

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Sizi o yönlendirenler, eğer onların üzerine giderseniz kimler büyük fotoğraftan istifade etti bunu görme şansına sahip olacağız.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Sen, seni yönlendirene bak.

MİTHAT SANCAR (Mardin) – En çok itiraz edenleri not edin.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Eğer bunu görme şansına sahip olmazsak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …böylesi birbirimizi dinlemezsek, darbe musibetinden de ders çıkarmamış olursunuz, ders çıkarılmamış olur.

HARUN KARACA (İstanbul) – Darbeyi ağzınıza almayın be!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Eğer darbe musibetinden ders çıkarılmazsa yeni darbelerin de zeminini hazırlamış olursunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Baydemir, teşekkür ederim.

Sayın Gök, siz Sayın Altay’ın yerinde oturmuşsunuz.

CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Sırayla gidiyorum.

Sayın Altay sistemde görülüyor, herhâlde siz söz talebinde bulundunuz?

LEVENT GÖK (Ankara) – Evet.

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ceylânpınar’da hayatını kaybeden 2 polisin isimlerinin Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar olduğuna ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, ben kayıtlara geçmesi açısından bir konuyu düzeltmek istedim.

BAŞKAN – Buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Burada Ceylânpınar’da hayatını kaybeden 2 polis kardeşimizin ölümüyle ilgili bir araştırma önergesini konuşuyoruz ama o arkadaşlarımızın da, kardeşlerimizin de isimlerinin doğru bir şekilde zapta geçmesi gerekir. Bizi izleyen aileler, çocuklarımızın isimleri en azından, hiç olmazsa Mecliste kayıtlara girerken doğru girsin diye düşünmüş olabilirler.

BAŞKAN – Doğrudur.

LEVENT GÖK (Ankara) – Çünkü önemli bir konuyu tartışıyoruz. Çünkü az önce konuşan AKP sözcüsü arkadaşımız ölen polislerden birisinin adını “Feyyaz Özsahra” olarak belirtti. “Özsahra” değildir soyadı o Feyyaz kardeşimizin, “Yumuşak”tır. Yani bu şekilde –kayıt- bilinmesinde yarar vardır.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Daha ismini bilmeden gelmiş onun hakkında konuşuyor, ismini bilmiyor.

LEVENT GÖK (Ankara) – Diğeri de Okan Acar’dır, her ikisine de tekrar Allah’tan rahmet diliyorum.

BAŞKAN – Allah rahmet eylesin.

Teşekkür ederim.

Sayın Akçay…

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasında terör örgütü elebaşının açıklamalarını referans göstermesine müdahale edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, biraz evvel burada kürsüde konuşan Adalet ve Kalkınma Partisi sayın milletvekili terör örgütünün birtakım bildirisini baştan sona okuyor, daha sonra telsiz mesajlarına geçiyor, buna mukabil, yine bir terör örgütü elebaşının açıklamaları referans gösteriliyor. Böyle bir Meclis görüşmesi olamaz Sayın Başkan. Terör elebaşlarının sözleri ve yaptığı konuşmalar üzerinden bu kürsü kirletilemez, kınıyorum, müdahaleye davet ediyorum.

BAŞKAN – Müdahale ettim Sayın Akçay, gözden kaçırdınız herhâlde.

AHMET YILDIRIM (Muş) – AKP’ye niye müdahale etmiyorsunuz?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – AKP’ye müdahale etmezsin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Elitaş…

23.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 40 binden fazla insanın hayatının katledilmesine sebebiyet veren kişilerin sözcülüğünü yapmanın hiçbir milletvekilinin hakkı ve haddi olmadığına ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Biraz önce burada konuşma yapan konuşmacı Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan vatandaşlara hakaret etmiştir. Terör örgütünün elebaşını burada iyi göstererek, terör örgütünün elebaşının buradaki açıklamalarını okumak Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan vatandaşlara bir hakarettir.

FERHAT ENCU (Şırnak) – “Hoca Efendi” diyordunuz siz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 40 binden fazla insanın hayatının katledilmesine sebebiyet veren kişilerin burada sözcülüğünü yapmak hiçbir milletvekilinin hakkı ve haddi değildir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Provokatörsün sen ya!

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – İyi de “‘Sayın Öcalan’ demeyi suç olmaktan çıkardık.” diye ortalıkta gezen sizdiniz kardeşim!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hak ve menfaatlerini savunmak gerekir. Siz bu konuşmacının sözünü kestiniz ama devam ettirmemeniz gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Demirel…

24.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, verdikleri araştırma önergesinin kabul edilerek Ceylânpınar ilçesinde meydana gelen saldırıda 2 polisin yaşamını yitirmesi olayının açığa çıkarılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, tutanakları istedik, tutanaklar gelecek önümüze; göreceğiz kimler ne demiş bu Genel Kurulda, nasıl konuşmuş.

AKP adına konuşan sayın hatip “ANF’den, HPG’den açıklama okuyorum.” dedi, yani ben not da almışım ama yine de tutanaklara hep birlikte bakarız. Arkasından, “Agit” ve “Rojat” isimli iki kişinin kayıtlarından alıntılar yaparak ifade etti, iki kişinin kendi arasındaki kayıtlarından alıntılar yaparak ifade etti. Onun dışında, BBC’den KCK sorumlusunun yapmış olduğu açıklamayı ifade etti. Tutanaklara bakarız, belki ben kaçırmış da olabilirim ve bunların hepsini ifade ederken siz hiç müdahale etmediniz ama bunları ifade ettikten sonra bizim hatip de bize bunlarla ilgili sataşmadan kaynaklı cevap hakkını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Osman Baydemir de bu ifadelere cevaben yapmış olduğu ifadeyi açıkladı. Kaldı ki geçmiş tutanaklara bakabilirsiniz Sayın Başkan, siz oradan sadece bizim hatibe müdahale ettiniz ve konuşmasını kestiniz, bunun doğru olmadığını ifade ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Terör sözcüsü gibi davrandığı için müdahale etti.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sus be!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bir kez daha söyleyeceğim…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Terörist başının oradan sözcülüğünü yapıyor, açıklamasını yapıyor, Başkanın müdahalesi doğru.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Arkadaşlar, bir sözümü bitireyim.

BAŞKAN – Ben sizi dinliyorum, buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sizden rica ediyorum. Burada, birkaç ay önce, yani tarihini şu anda hatırlamıyorum, Çevre ve Şehircilik Bakanımız, burada, kürsüden “KCK’nin üst düzey yetkililerinin yapmış olduğu açıklama.” diye bir metin okudu ve o zaman hiç kimse müdahale etmedi. Yani, o yüzden, bunların hepsine bir bakmak, tutanakları görmek ve bu tutanakları değerlendirerek cevap vermenizin daha doğru, daha ahlaki olacağını düşünüyorum. Onun için, burada söylenen ifadeler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ben, sözüm çok kesildiği için… Bitiriyorum Başkan.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Ya, yeter ya, kaç dakika konuşacaksın!

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ne yeter ya! Sana mı soracağız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Dinliyorum ben sizi, dinliyorum, devam edin.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel, tutanaklara bakacağım…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tamam, ben sadece bir cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Çok bağıranlar FETÖ’cü olmasın.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bir cümle söyleyeceğim Başkan.

BAŞKAN – Ben duyuyorum sizi Sayın Demirel, zaten tutanaklara geçecek, lütfen devam eder misiniz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sadece bir cümleyle bitireceğim.

Biz, burada, bu olayı, Ceylânpınar olayını kim yaptı, nasıl gerçekleşti, bunun açığa çıkmasını istiyoruz. Varsanız hodri meydan! Bu araştırma önergesini kabul edin, yaşamını yitiren 2 polisin ailesine karşı da sorumluluk hissediyorsanız, o zaman bu araştırma önergesini kabul ederek, bunun hep birlikte araştırılmasını ve açığa çıkarılmasını talep ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ve şu anda darbeden sonra tutuklanan cemaatçiler ve bu soruşturmayı yürüten cemaatçiler söz konusu, bunun bir an önce açığa çıkması gerektiğini bir kez daha söyleyeyim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tutanaklara bakacağım…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yani özetle çifte standart demek istiyorsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – …aynı şekilde bir açıklama söz konusuysa, müdahalem aynı şekilde o konuşmacı için de geçerlidir.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Bakın Başkan…

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, 22 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa'nın Ceylânpınar ilçesinde meydana gelen saldırıda 2 kamu görevlisinin yaşamını yitirmesi olayıyla ilgili hakikatlerin açığa çıkarılması amacıyla 8/8/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 17 Ağustos 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini…

III.– YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – …oylarınıza sunacağım ve yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Konca, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Paylan, Sayın Yıldırım, Sayın Yıldırım, bir Yıldırım daha, Sayın Danış Beştaş, Sayın Baydemir, Sayın Aydoğan, Sayın Encu, Sayın Yıldırım, Sayın Başaran, Sayın Doğan, Sayın Dora, Sayın Bilgen, Sayın Aslan, Sayın Sancar, Sayın Kürkcü, Sayın Botan, Sayın Öztürk, Sayın İrmez, Sayın Akdoğan, Sayın Irmak.

Üç dakika süre veriyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – İkiydi dün, niye zam yaptınız Başkan?

BAŞKAN – Süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.02

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisinin grup önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, 22 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa'nın Ceylânpınar ilçesinde meydana gelen saldırıda 2 kamu görevlisinin yaşamını yitirmesi olayıyla ilgili hakikatlerin açığa çıkarılması amacıyla 8/8/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 17 Ağustos 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da uygulanan politikaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/219) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 17 Ağustos 2016 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu, 17/8/2016 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                  Engin Altay

                                                                                     İstanbul

                                                                             Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da uygulanan politikaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, (10/219) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 17/8/2016 Çarşamba günlü (Bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ilk olarak Tunceli Milletvekili Sayın Gürsel Erol konuşacak.

Buyurun Sayın Erol.

GÜRSEL EROL (Tunceli) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlarken insan hayatında değer verilmesi gereken dostluklardan ve arkadaşlıklardan bahsetmek isterim öncelikle. İnsanın hayatında unutamadığı arkadaşlıkları vardır. İşte, çocukken çocukluk arkadaşınız, mahalle arkadaşlarınız, okurken okul arkadaşınız, askere gittiğinizde tertip arkadaşlıklarınız… Bunlar, bu arkadaşlıklar siyasi düşüncelere göre değil, ideolojik düşüncelere göre değil dostluk ilişkileri üzerine kurulan arkadaşlıklardır ve insan yaşadığı süre içerisinde bu arkadaşlıklarını unutmaz. 26’ncı Dönem Parlamentomuzun bu anlamda bana göre çok önemli bir misyonu var. 26’ncı Dönem Parlamentomuzda, 15 Temmuzda FETÖ terör örgütünün cumhuriyetimize, demokrasimize ve insan hak ve özgürlüklerine karşı yapmış olduğu darbe girişiminde 26’ncı Dönem milletvekillerimiz aslında kader ortaklığı yapmış, aynı dönem milletvekili olmuş arkadaşlarımızdır. Bu anlamda, bizler burada konuşurken siyasi partimiz, siyasi düşüncemiz ne olursa olsun önce nezakete, hoşgörüye, birbirimizi anlamaya, dinlemeye yönelik sabır da gösterebilmeliyiz.

Bakın, değerli milletvekilleri, ben Tunceli’de Atatürkçü ve cumhuriyetçi çizgide siyaset yapan, bu kimliğimle tanınan bir siyasetçiyim. Hayatım boyunca ve siyasi yaşantım boyunca da HDP karşıtı siyaset yaptım ve PKK’nın o bölgedeki tüm eylemlerine şiddetle karşı çıktım. Ama hepimizin unutmaması gereken ve hepimizin bilmesi gereken bir şey var: Bizler hepimiz ayrı siyasi partilerde siyaset yapan, ayrı seçmen kitlelerine hitap eden ve milletvekili olarak seçmen kitlelerinin de bizden beklentileri olan milletvekilleriyiz. Yani, bu Parlamentoda, bu kürsüde siyasi düşüncesi ne olursa olsun, hangi siyasi partinin milletvekili olursa olsun düşüncesini özgürce ifade ederken laf atmak yerine, onunla tartışma açmak yerine birbirimizi anlayabilmenin, dinleyebilmenin mücadelesini verebilmeliyiz. Bugün grup önerimizle ilgili yapacağım konuşmada…

Tabii, doğu, güneydoğu şu anda önümüzdeki süreçle ilgili ve bugünkü yaşanan olaylarla ilgili riskli bir dönemin içerisinde. Bakın, PKK terör örgütünün ilk eylemi 1984 Eruh katliamıdır. Yani, aradan otuz iki yıl süre geçmiş. Bu otuz iki yıl süre içerisinde bizim toplamda 6 cumhurbaşkanımız değişmiş, 12 başbakanımız değişmiş, 11 genelkurmay başkanımız değişmiş, 27 içişleri bakanımız değişmiş ve 23 hükûmet değişmiş. Yine, aynı şekilde, sanıyorum bir ayı aşkın bir süre önce, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş bu kürsüden bir açıklama yaptı, dedi ki: “Otuz iki yıllık süre içerisinde devletin kamu kaynaklarından terörle mücadeleye harcadığı para 1,5 trilyon dolar.” Yani “1,5 trilyon dolar” demek bin tane boğaz köprüsü demek, iç ve dış borcumuzun toplam 2 katı kadar parayı terörle mücadeleye harcamışız, zaten sorun da burada. Bakın ben Tunceli Milletvekiliyim ve CHP’nin bölgedeki tek milletvekiliyim. Devlet o bölgede yalnızca teröristle mücadele eden bir bakış açısıyla mücadele ediyor ama bu yanlış bir açı. Tabii ki devlet kamu düzenini ve kamu otoritesini sağlayacak. Ama, devlet kamu otoritesini ve kamu düzenini korurken kamu hukukunu, kamu özgürlüğünü yok sayamaz, saydığı zaman işte orada insan hakları ihlali olur, işte orada faili meçhul cinayetler olur, işte orada yargısız infazlar olur. Yani, bu anlamda, HDP’li milletvekilli arkadaşlarımızın düşüncelerine katılmasak bile, onların siyasi düşüncelerini benimsemesek bile onlara kulak verebilmeliyiz, burada onları da dinleyebilmeliyiz. Bölgede yaşanan olayları yalnızca kendi bakış açımızla değil, o bölgedeki insanların bakış açısıyla bu kürsüde onlar da seslendirebilmeli ve Parlamento gerekirse bununla ilgili araştırma komisyonu da kurabilecek cesareti gösterebilmelidir.

Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz, ülkemiz için bir dönüm noktasıydı. Tabii, Türkiye’de OHAL uygulamasına geçildi, valilerimizin yetkileri farklılaştırıldı. OHAL yetkilerinden kaynaklı olarak gerek Türkiye'nin 81 ilinde gerekse bölgede valiler kendi inisiyatifleriyle güvenlik politikaları uygulamaya başladılar ve ben kendi ilimi anlatmak isterim. Tunceli, aslında coğrafi olarak kırsal kesimde terör örgütünün hâkim olduğu bir bölge. Yani bizim Ovacık ve Pülümür yollarımız var, kırsal bölge olmasından dolayı, PKK terör örgütü o bölgelerde zaman zaman tarih içerisinde yolları keser. Arkasından bu sefer devlet, aynı bakış açısıyla o bölgeyi güvenlik alanı ilan ederek insanların ulaşım, seyahat etme özgürlüğünü kısıtlar yani PKK’nın eylem şekliyle devletin güvenlik tedbiri aynı, vatandaşın mağduriyeti üzerine. Yani PKK’nın yol kesmesi, araç yakması, orada insanlara suikast düzenlemesi, bomba patlatması ne kadar yanlışsa devletin de bölgede yalnızca güvenlik endeksli bir politika yürütmesi aynı derecede yanlıştır. Bu ülkede yaşayan herkesin seyahat etme özgürlüğü vardır. İnsanların seyahat etme özgürlüğünü hiçbir hukuki gerekçeyle ellerinden alamazsınız. Bir terör örgütü yolu kesebilir ama devlet olmanın sorumluluğu, sizin o bölgede yaşayan insanların can güvenliğini ve ulaşım özgürlüğünü sağlayabilmektir. Onu yasaklamak mantığı yanlış bir mantıktır. Bu mantık neyi doğuruyor? Bu mantık, yerel halkın terör örgütüne vereceği tepkiyi tam tersine çevirerek yaşadığı mağduriyetten dolayı devlete mağduriyeti doğuruyor. Yani bir anlamda, terörle mücadele edilirken devletin yanlış uygulamalarından kaynaklı, vatandaşın orada devlete yanlış bakış açısını sağlayan bir sonuç doğuruyor.

Değerli milletvekilleri, eğer yalnızca terörle mücadele edersek, eğer yalnızca olayı terörist olarak görürsek ve o bölgenin gerçeklerini anlayamazsak, o bölgenin gerçeklerine çözüm üretmek için gerçekten ortak aklı oluşturamazsak o bölgede yaşanan sorunlar bir otuz yıl daha devam eder, çözülmez.

Bakın, bir terör örgütü mensubunun ölü veya diri, devlete maliyeti 7 milyon. Bir aileden bir terör örgütü mensubu öldüğü zaman, aynı aileden 3 kişinin terör örgütüne katılma eğilimi var. Yani yalnızca silahlı güçle teröristle mücadele altında o bölgede sağlanan güvenlik tedbirleri doğru tedbir değildir. Tabii ki kamu düzenini sağlayacaktır, kamu otoritesini sağlayacaktır ama bunları sağlarken de yalnızca teröristle mücadele etme anlayışı doğru bir yaklaşım değildir.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuzdan sonra, evet, sokaklarda, meydanlarda, Parlamentoda bir millî birlik, millî mutabakat bakış açısı doğdu ve millî irade gerçekten de laik cumhuriyetin, demokrasinin, laikliğin yanında durdu. Ama, AKP’li milletvekili arkadaşlarımız bu kürsüden konuşurken yanlış bir tanımlamanın içindeler. Millî irade AKP’nin aldığı yüzde 50 oy demek değildir; millî irade, Parlamentoda bulunan 550 milletvekilinin mensup oldukları tüm siyasi partilerin aldığı oydur. Yani, sizin, millî iradeyi yalnızca kendi seçmen kitleniz, kendi partinizin aldığı oy olarak değerlendirmeniz doğru bir değerlendirme değildir.

Önümüzdeki süreçle ilgili eğer gerçekten laik cumhuriyetimizin yaşamasını istiyorsak, devletimizin varlığının ve bağımsızlığının yaşamasını istiyorsak bundan sonra yapılması gereken, kendi aramızda uzlaşma kültürünü kamunun, devletin yeniden inşa edilmesiyle sağlamalıyız. Bugüne kadar Türkiye’de bu darbelerin olma gerekçelerine en büyük neden siyasi liderlerimizin yalnızca parti politikası yapmalarından kaynaklıdır ama bugünden sonra bu ülkenin ve bu devletin ihtiyaç duyduğu şey devlet adamlığıyla karar alacak ve devlet adamlığı kimliğiyle siyaset yapacak liderlere ihtiyaç var ve burada biz bu düşünce üzerinde yoğunlaşabilmeliyiz. Devletin yeniden yapılanmasında bir parti politikası değil, liyakat de yalnızca kendi başına yeterli değil, liyakat de olacak ama her şeyden önce laik cumhuriyete sadakat olacak. Eğer laik cumhuriyete sadakat içerisinde olmazsanız hangi liyakat esasına gelirseniz gelin, devletin içerisinde belli bir güce vardığınız zaman kendi cemaat düşüncenizin hâkim olması için on yıl sonra aynı tehlikelerle karşı karşıya kalabiliriz.

Benim buradan Sayın Hükûmetimize, Sayın Başbakanımıza ve Sayın Cumhurbaşkanımıza bir çağrım var: Bakın, birinci boğaz köprümüzün adını “Şehitler Köprüsü” koyduk, son derece anlamlı ve doğru. İkinci boğaz köprümüzün adı “Fatih Sultan Mehmet Köprüsü” yani İstanbul’u alan, kazanan Fatih Sultan Mehmet’in ismi. Gelin, üçüncü boğaz köprüsüne de İstanbul’u işgalden kurtaran, cumhuriyeti kuran Atatürk’ün adını verelim; “Atatürk köprüsü” yapalım ve Sayın Cumhurbaşkanımız o köprüyü açmaya gittiğinde ben Tunceli CHP Milletvekili olarak Sayın Cumhurbaşkanımın yanında kurdeleyi kesmeye hazırım.

Eğer mutabakat olacaksa, kendi aramızda birlikteliği, hoşgörüyü, sevgiyi ve karşılıklı anlayışı gerçekleştirebileceksek birbirimizi anlayabilmeliyiz.

Ben hepinize en içten dileklerimle teşekkürlerimi sunarım. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erol.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk olarak Malatya Milletvekili Sayın Mustafa Şahin konuşacak.

Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; CHP’nin özellikle doğu ve güneydoğuyla ilgili vermiş olduğu önerinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle, tabii, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu öneride, doğu ve güneydoğuda son yıllarda yaşanan olaylarla alakalı olarak bölgede yapılan çalışmaların yetersiz olduğu ve ayrıca, orada eğitim hizmetlerinin zamanında yerine getirilemediği noktasında bir iddia var. Tabii, biz o bölgede yapmış olduğumuz çalışmalara baktığımız zaman… Yaklaşık bir yıl önce, yanılmıyorsam yine Temmuz ayı 2015 yılı içerisinde bölgede sürdürülmekte olan bu barış ve kardeşlik süreciyle alakalı yeni baştan bir dönemin başlamasına vesile olan, orada 2 masum yavrumuz diyebileceğimiz polisimizin gece vakti evlerine girilerek kurşuna dizilmesiyle birlikte bu süreç başlatılmış oldu. Tabii, o güne kadar AK PARTİ iktidarları olarak elimizden geldiğince bölgede yeni birtakım çalışmaların imarı ve inşası için gerçekten sabırla, sükûnetle, suhuletle işin üstesinden gelmeye çalışıldı. Tabii, bu süreç içerisinde bütün olumlu adımlara rağmen, özellikle, “PKK terör örgütü” denilen bu illet yapının o bölgede, gece girmiş oldukları bir evde iki masum polisimizi her zaman olduğu gibi katlederek ve arkasından da tekrar inkâr politikası güderek bu işin içerisinden sıyrılmaya çalıştığını görmekteyiz.

Tabii, o güne kadar bölgede yapmış olduğumuz iyi niyetli çalışmalar çerçevesinde bölgenin kalkınması, özellikle, bölgeye yatırımların gelmesi, iş adamlarımızın o bölgede yeni baştan tesis edilen barış ve kardeşlik sürecinin hemen akabinde bölgeye yatırımların gelebilmesi için de gerçekten ciddi manada adımlar atıldı. Tabii, o süreç içerisinde hiç kullanılmayan otlakların, özellikle, yaylaların vatandaşlarımız tarafından kullanılmaya başlanması bazı kesimleri ciddi manada rahatsız etmekte ve bu süreci baltalama adına belki ufak tefek birtakım fevri çıkışlar olmuş olsa bile biz her seferinde işi sükûnetle, suhuletle, itidalle götürmenin gayreti içerisinde olduk ama bardağı taşıran son damla… O bölgedeki barış ve kardeşlik süreci içerisinde, özellikle, bölge halkının yavaş yavaş terör örgütlerinden kopup devletin yanında yer almaya çalışmasının, oradaki atmosferi yeni baştan şekillendirmeye başlamasının bazı çevreleri ciddi manada rahatsız ettiğini görmekteyiz.

Tabii, o süreç içerisinde vatandaşlarımızın belki zorunlu olarak, bir tercihte bulunmaları gerekiyorsa gücü terör örgütlerinde görerek onların yanlarında olduklarına şahit olduk ama o süreçte, özellikle, devlet erkânı olarak elimizden geldiğince kansız bir şekilde, bölgenin yeni baştan imar ve inşasını sürdürebilmek için elimizden gelen gayreti gösterdik. Bundan rahatsızlık duyan terör ve teröre destek veren yereldeki güçlerin, unsurların maalesef bu süreçte rahatsızlık duyduklarını ve çatışma ortamını yeni baştan başlattıklarını gördük.

Özellikle, o bölgede bugüne kadar yapmış olduğumuz yatırımlar her seferinde bölge halkı tarafından kabul görmekte ve saflarını netleştirirken de biraz daha devlete olan güvenleriyle yeni baştan devlet ile milletin kaynaşmasına vesile olacağı süreci başlatmış olduk ama maalesef, terör örgütünün o bölgede yapmış olduğu çalışmalarla, her zaman olduğu gibi, silahla, kanla, gözyaşıyla insanlarımızı derdest ederek, maalesef dağa kaldırarak, o bölgede namus mefhumu, insanlık adına hiçbir çalışmanın yapılmaması için namuslarına kadar ayakaltına alarak, 15 yaşındaki genç kızlarımızı, evlatlarımızı, oğullarımızı dağda ne idüğü belirsiz o çevrelerin emirleri altında hizmetlerine sunduklarını gördük. Bölge insanının bundan memnun olması imkân dâhilinde değil. Ama, hiçbir zaman için Kürt halkının özellikle hamisi olmadığını o bölge insanları çok iyi bir şekilde bilmekte ve bundan rahatsızlık duyanları da -ki, yaklaşık kırk yıldan beri o bölgede döktükleri kanda boğulmak üzere- yapılan çalışmaların sıkıntıya koyduğunu gördük. Ama, biz her seferinde işi itidalle götürmeye çalışırken elbette ki o bölgenin yeniden inşası için de özellikle eğitim ve sağlık alanında yapmış olduğumuz çalışmaları daha iyi bir noktaya taşımanın gayreti içerisinde olduk.

Eğitim alanında yapmış olduğumuz çalışmalarda özellikle sürecin başlamış olduğu yani daha doğrusu, bu barış ve kardeşlik sürecinin kesintiye uğramış olduğu tarihten hemen sonra sokağa çıkma yasaklarının olduğu, o bölgede eğitimin artık verilemez bir noktaya geldiği dönemlerde özellikle 8 ve 12’nci sınıflardan başlamak üzere bölgedeki evlatlarımızın mağdur edilmemesi için özellikle o bölgede almış olduğumuz tedbirlerle bölgede kalanlar için ayrı bir plan ve program uygulandı, göç edenler için de yine yeni baştan onlarla ilgili düzenlemelere imza atmış olduk. Bölge insanının yapmış olduğumuz çalışmalardan ciddi manada memnuniyetleri var ama özellikle o bölge üzerinde emellerini her seferinde kana, silaha ve zorbalığa tevil eden oradaki silahlı terör örgütlerinin yapılan çalışmalardan rahatsızlık duyduğunu ve bugüne kadar yapılan çalışmalara baktığımız zaman özellikle orada süreci bozanın, kesintiye uğratanın AK PARTİ olduğundan hareketle yine hâlâ bugüne kadar burada çıkan konuşmacıların, onlar adına kendilerini yetkili görmeye çalışan bazı unsurların maalesef meseleyi saptırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Ama bizim o bölgede yapmış olduğumuz çalışmalarla gerçekten bölge halkının ne kadar memnuniyet içerisinde olduğunu, zaten son günlerde orada teröre destek veren bazı sivil toplum örgütlerinin yapmış oldukları çalışmalarda, özellikle meydanlardaki mitinglerdeki sayının düne göre bugün hangi noktaya geldiğini çok daha iyi bir şekilde görmekteyiz.

Özellikle hayatını kaybeden arkadaşlarımızla ilgili… Sağlık alanında yapılan çalışmalarda bütün sağlık elemanlarımıza karşı çok sinsi ve alçakça bir saldırının var olduğunu görüyoruz. Orada eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerimizden eğitim hizmetlerine kadar okullarımızın tamamını bombalayıp o bölgede içinden çıkılamayacak durumu ve tamamen o bölgede okumuş, kültürlü, kendi kültürlerine, değerlerine bağlı olan gençlerin yetişmesinden ziyade gerçekten cahil bırakılacak nitelikte olan insanların kendileri için çok daha önemli olduğunu çünkü kendileri için bir altyapıya bunlar vasıtasıyla ulaşabileceklerini her seferinde maalesef vatandaşlarımıza yaşatmış oldular. Özellikle o bölgede yapmış olduğumuz sağlık çalışmaları çerçevesinde 27 Ağustos 2015’te sağlık memuru Eyüp Ergen’in Şırnak’ta, 31 Ağustos 2015’te Doktor Abdullah Biroğul Diyarbakır’da, 25 Eylül 2015 tarihinde -ambulans şoförüne varıncaya kadar- Şehmuz Dursun’un Şırnak’ta…

FERHAT ENCU (Şırnak) – Şehmuz Dursun’u polisler öldürdü.

MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) - …31 Ağustos 2015’te eczacı Yunus Koca’nın Diyarbakır’da, 9 Şubat 2016 tarihinde Uludere Devlet Hastanesinde görevli 2 memur olmak üzere Şırnak’ta 6 sağlık personelinin katledildiğini görmekteyiz. Biz bu süreç içerisinde özellikle personelin nöbet ve harcırah ücretlerini artırarak o bölgedeki insanlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için çalışırken, gözü dönmüş eli silahlı terör örgütleri o bölgede hizmet veren, masum insanlarımıza hizmet vermeye çalışan, sağlık hizmetlerinde, eğitim hizmetlerinde bulunan çalışanlarımıza ciddi bir şekilde baskı ve terör uygulayarak maalesef bu süreci onlara zehir etmişlerdir.

Yine, bu süreç içerisinde özellikle… Geçenlerde, biliyorsunuz, 30 tondan fazla patlayıcıyı, özellikle, Diyarbakır yolunda köylülerin ayıkması üzerine patlatarak 15-20 civarında vatandaşımızın o bölgede gerçekten cesetlerinin dahi bulunamaması noktasına taşıdıklarını biliyoruz.

Yine, bundan iki üç gün önce trafik bölge müdürlüğümüzde yapılan bir çalışmayla… Biraz önce izledim, maalesef, onların sözcülüğüne soyunmaya çalışan bazı zavallıların özellikle onu bile devlete mal edecek kadar aşağılık cümlelerinin var olduğunu görüyoruz.

Biz kesinlikle bu süreç içerisinde yapmış olduğumuz çalışmalarla, özellikle eğitim alanında olsun, sağlık alanında olsun, bölgenin yeni baştan imarı ve inşası için elimizden gelen gayreti göstermemize rağmen bu süreçte rahatsızlık duyan bazı çevrelerin her zaman için saflarını belirlemesi gerektiği noktasında bugüne kadar net bir adım atmadıklarını görüyoruz. Bölge insanlarının yapılan bu son operasyonlarla birlikte artık saflarını netleştirmiş olduklarını görmekteyiz. Özellikle yapmış olduğumuz bu çalışmaların hem eğitim alanında hem sağlık alanında yeterli olduğunu, belki eksik olduğunu ama yerli yerinde birçok hizmeti yapmaya başladığımızı görmekteyiz.

Ben tekrar, verilen önerinin aleyhinde olduğumu ifade ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde son olarak Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacak.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, 17 Ağustosun yıl dönümünde depremde yaşamını yitiren bütün yurttaşlara tekrar Allah’tan rahmet diliyorum ve ailelerinin acısını paylaştığımızı da ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bugün CHP’nin Kürt sorunuyla ilgili bir önergesi var. Her ne kadar son önergede, bugün verdiği önergede, sadece sağlık, eğitim, ekonomik boyutunu merkeze alarak Kürt sorununun yaklaşık yüz elli yıllık tarihsel ve politik arka planını yine görünmez kılmaya çalışmışsa da, biz içerikte paylaşmamakla birlikte hepsini, önergeye olumlu destek vereceğimizi baştan ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, gerçekten bu önerge kelimenin tam anlamıyla insana şunu sorduruyor: Ya, olay yeri neresi? Bu işin öznesi kim? Kürt halkı nerede? Kürt sorunu nedir? Yani bunu demin iktidar partisi hatibi anlatırken de “Kürt” demeye bile çekinirken “Bölge halkı… Bölge halkı… Sağlık, eğitim…” Sanki uzayda bir ülkeden söz ediyoruz, sanki bu ülkede milyonlarca Kürt yurttaş yaşamıyor, sanki ortada Türkiye’nin en önemli problemi yokmuş gibi olayın esasını gözlerden kaçırmaya çalışan, işi yine terörle, terörizmle, şiddetle birlikte değerlendiren yaklaşımın bizi bugünlere getirdiğini tekrar tekrar ifade etmek istiyorum. Evet, bu önergede her ne kadar yoksa da Temmuz 2015’ten beri devam eden çatışmalı süreç boyunca yaşanan göç, göçertme, yakılıp yıkılan bir şehir merkezi ve yedi ilçe merkezi ve toplamda 1.659 güne varan sokağa çıkma yasaklarından söz edilmemiş. Üzülerek belirtmeliyim ki CHP Grubu “haftalarca süren sokağa çıkma yasağı” demiş, keşke daha fazla bir araştırma yapsalardı çünkü daha Şırnak’ta aylardır sokağa çıkma yasağı devam ediyor.

Yine önergede Temmuz 2015’ten bugüne kadar aralarında HDP, DBP ve demokratik kitle örgütlerinin, STK’ların ve 21 belediye eş başkanının bulunduğu 2.062 kişinin tutuklandığı söylenmiyor. İnsan hakları kurumlarına intikal edenlerin dışında bu süre içinde 5.700 insan gözaltına alındı arkadaşlar.

Yine, KCK operasyonlarındaki mağduriyetlerden ve darbecilerin yargı mensuplarının yargılanmasına hiç değinilmiyor çünkü CHP’nin tek derdi var Ergenekon ve Balyoz sanıklarını aklamak, bu konuda iktidar partisiyle de gerçekten ciddi bir uyum içinde devam ediyorlar. Muğlak bir önerge ama yine de biz bunu açmaya çalışalım.

Değerli arkadaşlar, bu çatışmalı süreç boyunca 165 kişi protesto gösterilerinde, yıkımlarda ve infazlarda, 259 kişi ise son darbe girişiminde yaşamını yitirdi. Kürdistandaki ablukalarda, Kürt illerinde yaşamını yitiren 856 kişiyle birlikte AKP Hükûmetinin yürüttüğü özel savaş kararıyla ve konseptiyle bugüne kadar 117’si çocuk 113’ü kadın olmak üzere toplamda 1.539 kişi -bazılarının kimliği belli değil çünkü morglarda, hâlâ aileler cenazelerini alamadılar- yaşamını yitirdi. Ve bunların, özellikle bu önergede, abluka bölgelerinde yaşamını yitiren 856 kişinin büyük çoğunluğunun sivil olduğunun ıskalanmamasını temenni ederdik ama bu da ıskalanmış. Yine büyük bir göç dalgası var ve burada resmî rakamlara göre 500 bine yakın insan kendi ilinden, ilçesinden göç etmiştir. Fakat, tüm bu vahşet tablosuna rağmen, AKP’nin şiddeti tırmandıran, savaş kararıyla beraber alınan politikaya rağmen, CHP’nin bugüne kadar millî mutabakat ekseninde AKP’ye koltuk çıkması Kürt sorunu bağlamında iktidardan farklı düşünmediğinin aslında açık bir göstergesidir.

Yenikapı mitingine gidelim, o mitingde bütün konuşmacılar Türkiye halklarını tariflerken “Türk” kelimesini ısrarla kullandılar; “Türk demokrasisi”, “Türk milleti”, “Türk ırkı”, “Türk tarihi.” Ve çok belirgin bir şekilde bu bir Türk mitingiydi, Türkler dışında hiç kimse yoktu o mitingde. Oraya Ermeni, Rum patrikleri, Hristiyan rahipler çağrıldığı hâlde, Sayın Kılıçdaroğlu hariç herkes onlara hakaret etti; “Ermeni çeteleri”, “Haçlı orduları”, “Bizans’ın nesli”, “tekfurların varisleri”, “Konstantin’in torunları” gibi hakaretler havada uçuştu. Bütün Hristiyanlar tekrar düşman ilan edildi ve şimdi görülmeye çalışılan hesabın eski bir hesap olduğu, “Su uyur düşman uyumaz.” mantığıyla defalarca bu mitingde dile getirildi.

“Millî mutabakat mitingi” deniyor, 15 Temmuzun bu ülkede yarattığı büyük bir birlik olduğu söyleniyor. Eğer, gerçekten -buraya lütfen dikkat, çok önemsediğimiz bir mesele- mutabakat eğer buysa, 15 Temmuzdan önce de mutabakat vardı. Darbe girişiminden önce tek fark var, bu millî mutabakatın içinde darbeciler de vardı. Tek fark, bu dönemde darbeciler bu millî mutabakatta yok. HDP’ye ve Meclise karşı darbe yasalarında, askere zırh getiren yasalarda, kürdistandaki yıkımın sürdürülmesi hususunda, CHP, MHP, AKP ve saray zaten beraber hareket ediyordu. Mutabakat buysa, bu mutabakat zaten vardı, yeni bir mutabakat yok. Kürt düşmanlığında mutabıktılar, Kürt kimliğini, dilini, inancını, kimliğini reddetmekte mutabıktılar. Dolayısıyla, öyle abartıldığı gibi, tarihî bir mutabakat falan yok, uzlaşma yok. Sıradan bir milliyetçiliğin ve ırkçılığın sürdürülmesi var. Bunun adını koyalım. Mehmet Ağar, Tansu Çiller demokrasi nöbetlerinde boy gösteriyor, Veli Küçük yine sahnelerde. Mutabakata çağırılan, yeni sahneye davet edilenler eskilerin katilleri, çetecileri, hırsızları ve yolsuzluk yapanları. Alevilerin dışlandığı, Kürtlerin dışlandığı, aslında tekçi, faşist, milliyetçi bir cephe 2’nci kurtuluş mücadelesi olarak sunuluyor. Öncelikle şunu hatırlatmak istiyorum: Ne biz 1920’li yıllardayız ne Aleviler eski Aleviler ne Kürtler eski Kürtler ne de yeni milliyetçi, tekçi cephe demokrasi mücadelesi veriyor. Demokrasinin zeminini el birliğiyle ortadan kaldırıyorlar. Şu anda ülkede bir demokrasi falan yok, kendimizi aldatmayalım. Şu anda her yerde tam bir faşizm görüntüsü var. OHAL Türkiye’deki bütün muhalefete karşı tüm hızıyla devam ettiriliyor.

Evet, hani vardır ya: “Cinlerin adı anılmaz.” Böyle bir rivayet vardır. Bugünlerde de “3 harfliler” diye adlandırılır onlar. HDP’ye de aynı muamele yapılıyor, milyonların iradesi yok sayılıyor. Biz ana muhalefet partisine defalarca çağrı yapmamıza rağmen gelmediler Anayasa görüşmelerine ama şimdi merdiven altı Anayasa görüşmelerinde HDP yokmuş gibi davranıyorlar. Biz varız arkadaşlar, buradayız ve bu halkın iradesini, bu halkların farklılıklarının iradesini sonuna kadar da burada devam ettireceğiz.

Deminki hatip bizden “Zavallı” diye söz etti, “yatırımlar, sağlık, eğitim” falan dedi. Değerli arkadaşlar, Kürtler eğer bugün ekonomide, sağlıkta, eğitimde bu kadar geriyse bu Kürtlerin özgürlük, eşitlik, dil taleplerinin karşılanmamasıyla ilgilidir. Bu bir devlet politikasıdır. Yıllardır, yüz yıllık bir tarihsel geçmişte bütün hükûmetler bölgeler arası ayrımcılığı körüklemiş ve bu politikayı devam ettirmiştir.

Evet, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi sarayın rüzgârına gerçekten kendisini kaptırmış durumda. Evet, bu blokta ezilenler yok, Aleviler yok, Kürtler yok, farklılıklar yok. Sarayın şefaatine sığınmış olan Sayın Kılıçdaroğlu bir de bize meşru zemine gelmekten söz ediyor. Gerçekten biz, ne saraya ne darbecilere ne de tekçi zihniyete sahip olanlara eyvallahı olmayanlarız. Kimse bize bu konuda akıl vermesin, bunda akla ihtiyacımız yok. Ama CHP’ye şu çağrıyı yapmak istiyoruz: Ey CHP! Bak, girdiğin yol yol değil, bu yol meşru değil, bu yol sarayın yoludur; bu yol Berkinleri, Ali İsmailleri, Medeni Yıldırımları öldürenlerin, Cizre’de bodrumlarda insan yakanların yoludur. Ve “Saray kaçaktır gitmem.” diyen Kılıçdaroğlu koşa koşa gitti, “Yenikapı’ya gitmem” diyordu, kulağına fısıldandı gitti. İşte, bu yaklaşım Kürt sorununu çözecek bir yaklaşım değildir. Dün bize “Başkanlığı getiriyorsunuz.” diyen ana muhalefet partisi bugün Yargıtayda, Danıştayda, devlet kurumlarında pazarlık ve alışveriş yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu konuda iktidarın dümenine gerçekten girmiş durumdalar. Kürt sorunu, sadece ne eğitim ne sağlık ne ekonomi sorunudur; eşit ve özgür yurttaşlık meselesidir.

SALİH CORA (Trabzon) – Eşit eşit…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Kürtler bu ülkede kendi dilleriyle, kimlikleriyle, inançlarıyla ve statü istemleriyle yaşamak istiyor. Bunu artık görün diyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın vekilim güzel bir CHP güzellemesi yaptı baştan sona, zevkle dinledik. Müsaade ederseniz bir konuya açıklık getirmemiz lazım.

BAŞKAN – Buyurun iki dakika, müsaade sizin. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hangisinden başlasam, nereden başlasam merak ediyorum ama önce şunu söyleyeyim.

BAŞKAN – Bol bol vaktiniz var, iki dakika Sayın Altay.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, iki dakika önemli.

Cumhuriyet Halk Partisi mağdur olan, mazlum olan herkesin hakkını savunur, bunu siz de bilirsiniz. Biz Türkiye’de Kürt sorununun varlığını ilk önce bu Parlamentoda söyleyen partiyiz. Kürt sorunu sizin tekelinizde bir sorun da değildir; sorunun çözümsüzlüğünde AKP kadar belki sizin de suçunuz var, bunu da böyle göreceksiniz, bu bir.

Ergenekon, Balyoz sanıkları değil, Ergenekon, Balyoz mağdurlarının avukatlığını yaptık, evet, yapmaya da devam ederiz. Siz bugün hâlâ Ergenekon ve Balyoz davasındakiler için “sanık” diyorsanız bence kendinizi bir gözden geçirin, onu da söyleyeyim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sanık olanları da var.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Kaldı ki AKP’yle iş birliğimiz, yok şu bu tamam da bize önce şunu ya sizin ya AKP’nin açıklaması gerekir: Daha Oslo’da, Dolmabahçe’de, İmralı’da, Kandil’de içtiğiniz kahvelerin fincanları soğumadı; o kahveleri içerken ne konuştunuz, gelin burada bu millete biriniz bunun hesabını verin. (CHP sıralarından alkışlar) Kürt sorununu çözmek isteyen bunu Mecliste çözer, bu Meclisin dışında başka adres arayarak Kürt sorunuyla ilgili çözüm üretmeye çalışmak olsa olsa Kürt sorunundan beslenmektir. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi kandan, kinden, ırk aidiyetinden beslenen bir parti değildir.

Sayın Genel Başkanımız kaçak sarayla ilgili olarak “Bir devlet meselesi olmaması durumunda oraya gitmeyeceğim.” dedi. Genel Başkanın laflarını da çarpıtmayın. En başında, bir devlet krizi olursa oraya gideceğini beyan etti. Bunun da altını özellikle çizmek istiyorum.

Berkinlerin, Ali İsmaillerin kanlarını da bence buralara CHP eleştirisi üzerinden alet etmeniz doğru değildir. Cumhuriyet Halk Partisinin 133 milletvekili sizden daha fazla o çocukların davasına sahip çıkmıştır. Bunları doğru bulmuyorum. Yani iktidarla bir sorununuz var, siyaseten bir yere sıkıştıysanız, CHP’ye çamur atarak o sıkıştığınız alandan kurtulamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir şey daha söyleyeyim: Yenikapı’ya çağırılmayışınızı bu millete ya Recep Tayyip Erdoğan ya da siz açıklamak zorundasınız. Ben niye çağırılmadığınızı biliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Söyleyin biz de bilelim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın grup başkan vekilinin konuşması tamamen sataşma içeriyor, açıkladı, söyleyebilirim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Neresi sataşma? Sataşmaya cevap verdik.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Siyaseten sıkıştığımızı, Oslo, Dolmabahçe’de içtiğimiz kahvelerin hesabının verilmesiyle ilgili…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, ne konuştunuz orada? Açıklayın tutanakları, doğrusunu açıklayın.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Kürt sorununun sadece bize ait olmadığını…

BAŞKAN – Peki.

Siz mi konuşacaksınız?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Meral Hanım konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Danış Beştaş, iki dakika.

Lütfen yeni sataşmalara neden olmayalım.

3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Grup Başkan Vekili, biz Yenikapı’ya çağırılmamaktan sadece onur duyarız. (HDP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – O zaman onu ayrımcılık olarak görmeyin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Böyle bir millî mutabakatın, böyle bir cephenin içinde olmaktan hiçbir zaman mutluluk duymayız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben bilmem. Çağırılsanız belki koşa koşa gidecektiniz, onu bilmiyorum ben.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bence bu konuda bir sıkışmışlık varsa kendi tabanınıza, Türkiye halklarına bir açıklama zorunluluğunuz var. Böyle bize saldırarak bu işin içinden çıkamazsınız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yok, bizim hiçbir sıkışıklığımız yok.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Yenikapı’da nasıl bir sıkıntı var?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz böyle tekçi bir yaklaşımı reddediyoruz çünkü bizim varlık sebebimiz çoğulculuktur. Biz farklı bir yerden bakıyoruz.

Diğeri, dediniz ki: “Çözüm süreci üzerinden yıllardır politika yapıyorsunuz, karşıtlık üzerinden.” Ama, biz hep söyledik, o sürecin arkasındayız. Bu meseleyi çözecek tek olgu demokratik siyasettir, demokratik siyaset kanallarının açılmasıdır. Ama, CHP bunun üzerinden çok ekmek yedi, gerçekten çok ekmek yediniz. Bence artık bunu ifşa etmenin zamanı geldi geçiyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kimse inanmaz size, boşuna uğraşmayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz Berkinleri falan alet etmiyoruz, sadece, burada anlattıklarınızı gidin onların anne babalarına anlatın. O sarayda gerçekten neler konuştuğunuzu, anayasa masasında 25 milyonun iradesi olmadan hangi pazarlıkları yaptığınızı, HSYK yapısında, Yargıtayda, Danıştayda neler konuştuğunuzu siz açıklayın bu ülkeye; onun arka planında ne var sizin açıklamanız lazım, bizim açıklayacağımız hiçbir şey yok.

Balyoz ve Ergenekon meselesinde de kesinlikle mağdurların sonuna kadar yanındayız. Ben “sanık” derken biraz da hukukçu kimliğimle belki “sanık” dedim. O konuda geri adım atıyorum, Balyoz ve Ergenekon’dan mağdur olanların sonuna kadar yanındayız ama siz bugüne kadar hiçbir zaman KCK sanıkları ve şu anda 21 belediye eş başkanı için tek söz etmediniz. Şu anda bizim 21 belediye eş başkanımız tutuklu ama maalesef CHP bu konuda üç maymunu oynamaya devam ediyor diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay, sizi dinleyeyim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın hatip çözüm süreci üzerinden, yani kan üzerinden ekmek yediğimizi iddia ederek açık bir sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika…

4.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yenikapı’ya hiç “Gitmeyeceğiz” demedik; benim ve İstanbul İl Başkanlığımızın başkanlığında bir heyet olarak gideceğimizi Yenikapı miting kararı alındığı gün bildirdik. Sayın Genel Başkanımız daha sonra evet, vatandaştan, milletten, kamuoyundan gelen talepler üzerine kendisi de gitmeye karar verdi; çok doğru bir karardır, arkasındayız.

Biz Yenikapı’ya gittik diye bir yere sıkışmadık. Yenikapı’ya gittik diye bence 78 milyonun itibarını, ilgisini kazandık, takdirini gördük; bir. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Çözüm süreci üzerinde iktidara dedik ki: “Bir gizli ajandanız olmasın, millete hesap veremeyeceğiniz bir angajmana girmeyin.” Belli şeyleri söyledik, “Bu şartlarda size çek de veriyoruz.” dedik. Çözüm sürecini Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir zaman ne istismar etti ne karşı çıktı ama siz çözüm sürecini kan sürecine çevirdiniz. Kim çevirdiyse, sataşmıyorum, partileri kastetmiyorum, birileri çözüm sürecini kan sürecine çevirdi. Bunda bizim ne kabahatimiz var?

Cumhuriyet Halk Partisi Kürt sorunu konusunda Parlamentodaki diğer üç partiden de çok farklı düşünen, en objektif çözüm önerilerini bu Parlamentoya getirmiş tek partidir. Kürt sorunu konusunda diğer partilerin hepsinin kendine göre farklı bakışları var, buna saygı duyarım. “Bu işin bir tane çözümü var.” dedik on yıl önce de şimdi de, “Türkiye Büyük Millet Meclisi” dedik. “Burada eşit temsille bir komisyon kuralım; bu sorun başka türlü adada, dağda, bayırda çözülmez.” dedik. Bunu neden duymamakta ısrar ediyorsunuz? “Gerçekleri araştırma komisyonu kuralım.” dedik.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Oraya söyle!

ENGİN ALTAY (Devamla) - Niye duymamazlığa geliyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisini bu konularda, hele kan, kin üzerinden vuramazsınız.

KCK sanıklarına gelince; ya, insaf, Allah'tan korkun.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Niye sanık onlar, niye sanık?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Niye sanık onlar?

GARO PAYLAN (İstanbul) – Niye sanık?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Adalet Bakanı liste yayınladı 80 defa, bizim milletvekillerimiz “Şunun şunun ziyaretine gitti.” diye, milletvekillerimizin gitmedikleri ziyaretlere de gitti diye Adalet Bakanı basına liste servis etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – “Yok PKK’lılara gittiler, yok DHKP-C’lilere gittiler.” Bendeniz söyledim, yine söylüyorum: Mazlum ve mağdur olan herkesin yanında Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partisi vardır, bundan sonra da var olacaktır işinize gelse de gelmese de, bu kadar basit. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel, sizi dinleyeyim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bu açık oturuma dönüyor, böyle olmaz, bu şeyleri dışarıda konuşsunlar. Bizi ilgilendirmiyor bunların kendi aralarındaki rekabeti.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yapma gözünü seveyim, sizin yüzünüzden kavga ediyoruz ya.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, grup başkan vekili ayaktayken böyle müdahale etmesi doğru değil aslında Elitaş’ın.

BAŞKAN – Bana hitaben söyledi, müsaade edin ben karar vereyim.

Buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın grup başkan vekili ifadesinde “siz” diyerek bize “Çözüm sürecini kan sürecine çevirdiniz.” dedi.

BAŞKAN – Hayır, hayır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, hiç öyle bir şey demedim. “Partileri kastetmiyorum.” dedim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Evet. Yani, çözüm sürecini kim götürüyordu?

BAŞKAN – Sayın Demirel, “Partileri kastetmiyorum, sataşmıyorum.” dedi.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sonra kastetmediğini söyledi ama bu sözü ifade ettikten sonra söyledi.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Düzeltti.

BAŞKAN – Hayır, hayır. Olabilir, “Sataşmıyorum ve partileri kastetmiyorum.” dedi. Lütfen…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, ben söyleyeyim, dinleyin.

BAŞKAN – Buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başta “siz” dedi, “Siz çözüm sürecini kan sürecine çevirdiniz.” dedi.

BAŞKAN – Evet, “Partileri de kastetmiyorum.” dedi sonra.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Evet, sonra partileri… Peki, kim var burada, kim var Başkan, bu sözde kim var?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Partileri, burayı kastetmiyorum.” dedim. Güç odaklarını kastettim ben.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Ya, yapmayın.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Kürt sorununa ilişkin de farklı düşündüğümüzü, bizim Kürt sorununa yaklaşımımızın daha farklı olduğunu ifade etti ve eşit komisyon kuralım… Çözüm sürecinde sanki biz eşit komisyon, Mecliste komisyon kuralım dememişiz gibi, burada sadece CHP Grubu demiş gibi bir ifade de kullandı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Size bir şey demedi ya, biz kendi yaptığımızı söyledik. Hiçbir sataşma yok size.

BAŞKAN – Hayır, Sayın Demirel, Sayın Altay’ı çok ciddi dinledim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bitti mi? Bitmedi mi daha?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, Sayın Altay’ın konuşmasında grubumuza ilişkin çok açık sataşması vardır. Yani, biz sanki çözüm sürecini AKP’yle birlikte… Yani, onlar kendi üzerlerine almayabilirler ama biz kendi üzerimize alıyoruz. “Siz” derken kimi kastettiği çok net ortadadır. “Çözüm sürecini kan sürecine çevirdiniz.” dedi. Buna bir açıklama getirmek zorundayız Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Alınganlık gösteriyorsunuz, alınganlık.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tutanaklara bakın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Demirel, lütfen…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Aynen öyle dedi. Ben yazdım buraya, tutanaklara bakabilirsiniz.

BAŞKAN – Sayın Altay bunu söyledi, hemen akabinde ikinci cümle olarak “Hiçbir partiyi kastetmiyorum, ‘siz’ derken yapanlar kimse onları.” dedi, “Sataşma yapmıyorum." dedi. Lütfen.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, çözüm sürecinde HDP heyeti vardı, dolayısıyla…

BAŞKAN – Sayın Demirel, Sayın Altay partinizin adını zikretmedi, “Hiçbir partiye sataşma yapmıyorum." dedi.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ama “siz” derken buradaki gruplardan kim var Başkan?

BAŞKAN – Sayın Demirel, lütfen, bakın, mümkün olduğu kadar eşit davranmaya çalışıyorum, bunun da böyle algılanmasını rica ederim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Peki, ben şunu size sorayım: “Siz” derken…

BAŞKAN – Ama Sayın Altay bu konuda sizin grubunuzu hedef alarak hiçbir sataşmada bulunmadı, aksine “Hiçbir partiyi kastetmiyorum, sataşmada da bulunmuyorum." dedi. Lütfen, iyi niyetle birbirimizi takip edelim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – O zaman şunu çok net ifade edelim: “Siz” derken, “Çözüm sürecini kan sürecine çevirdiniz.” derken neyi kastediyor yani?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada her şeyi, sizi sorgulama hakkı yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sizin partinizi kastetmediği aşikâr.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – O zaman -şuna yönelik bir açıklama- tutanaklara geçmesi için bir şey söyleyeceğim Başkan.

BAŞKAN – Sizin partinizi kastetmediği aşikâr, lütfen. Tutanaklara geçti, sizin partinizi kastetmediğini de söyledi. Lütfen Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – O zaman tutanaklara geçmesi için bir iki cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN – Söylediniz ama yani iki dakikadır konuşuyorsunuz Sayın Demirel.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ben söz hakkı talep ediyorum Başkan, ben grubumuz adına söz hakkı talep ediyorum.

BAŞKAN – Bir dakika yerinizden söz veriyorum, lütfen…

Yine döndük eskiye, arkadaşlar, burada konuşuyoruz ama Meclisin bombalanan duvarları hâlâ orada duruyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Evet, bence de yani.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – O zaman komisyona üye verin.

BAŞKAN – Lütfen, hepimize söylüyorum bunu.

Buyurun, bir dakika…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Şimdi, Sayın Başkan, yani amacımız burada Kürt sorununa gerçekten çözüm üretmektir, Kürt sorununun çözümü için çaba sarf etmektir.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Kürt sorunu yok, PKK sorunu var.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Ben dün “Kürt illeri” dedim, siz oradan tepki gösterdiniz. Evet, Şırnak ve Hakkâri… Niye bugün bu süreci yaşıyoruz? Şırnak ve Hakkâri’yi getirip bugün Komisyonda il statüsünden ilçe statüsüne düşürüyoruz. İşte bu Kürt sorununa yaklaşımdır. İşte bu sorunları biz burada tartışmak zorundayız. Bu sorunları biz hep birlikte komisyon kurarak burada ifade etmek zorundayız, araştırmak zorundayız. O yüzden bu çözüm süreci, bu süreç açısından bizim arkasında durduğumuz, desteklediğimiz en önemli süreçtir. Eğer çözüm süreci devam etmiş olsaydı bu kadar kan, bu kadar gözyaşı akmamış olacaktı. O yüzden bu darbe de gerçekleşmemiş olacaktı diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Ayrıca da Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin özeti Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da uygulanan politikaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacını içeriyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Biz destekleyeceğimizi söyledik.

BAŞKAN – Niçin tartışma çıkıyor? Ben bunu da anlamış değilim ayrıca.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Eleştirerek destekleyemez miyiz? Demokrasi böyle bir şey.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da uygulanan politikaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/219) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 17 Ağustos 2016 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde son olarak Trabzon Milletvekili Sayın Adnan Günnar konuşacak.

Buyurun Sayın Günnar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ADNAN GÜNNAR (Trabzon) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

17 Ağustos depreminde bu millet tüm kesimleriyle birlikte, her siyasi görüşten, nasıl deprem mahalline koşarak gittiğiyse ve cebindeki parasını, evindeki ekmeğini paylaştıysa 15 Temmuz darbe girişiminde de millî iradeyle beraber, CHP’lisiyle, MHP’lisiyle, AK PARTİ’lisiyle, Kürtleriyle, Türkleriyle, Laz’ı ve Çerkez’iyle beraber olmuş ve meydanlarda tankları durdurmuştur.

Kıymetli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önergede dikkatimi çeken en önemli cümle Kürt sorunu meselesidir. Evet, bir zamanlar bu memlekette “Kürt sorunu” ifadesini ağza alabilmek neredeyse imkânsız ve cesaret meselesiydi ve en sonunda, milletin iradesiyle iktidara gelmiş Cumhurbaşkanımız ve kurucu Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan “Türkiye’de Kürt sorunu vardır ve çözmek de bizim vazifemizdir.” demiştir. Bununla ilgili de devletimiz, Hükûmetimiz elinden geleni fazlasıyla yapmış ve artık ülkemizde Kürt sorunu değil, Kürtlerin de Türklerin de, kısacası Türkiye Cumhuriyeti’nin PKK sorunu vardır. PKK sorununa karşılık bütün siyasi partilerin halkımızla bir ve halkımızın aynı anlayışıyla hareket ederek PKK meselesinde bir araya gelmesi gerekmektedir.

Bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya sadece turistik seyahat maksadıyla giden vatandaşlarımızı samimiyetle dinlediğimizde, Karadeniz Bölgesi’nden de İç Anadolu’dan da çok daha büyük ve önemli yatırımların o bölgede yapıldığını ve halkımızın, devletin yapmış olduğu tüm yatırımlardan büyük bir memnuniyet duyduğunu ifade ettiklerini rahatlıkla gözlemlemekteyiz.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sağlık, ekonomi ve sosyal problemler, PKK, DAEŞ ve hatta FETÖ terör örgütünün o bölge halkımız üzerinde yapmış olduğu baskıların bir neticesidir. Orada hasta başına düşen hekim sayısından yatak sayısına varıncaya kadar ve ayrıca, o bölgede tüm devlet imkânlarının Türkiye ortalamasıyla denk düzeyde olmasına rağmen asıl sorun, hastanelerin, okulların ve ambulansların bombalanması, taranması, memurların, çalışanların ve halkımızın dağlara kaçırılması meselesidir.

Dolayısıyla, güneydoğuyla ilgili olarak ve Doğu Anadolu’yla ilgili olarak, eğitim, sağlık başta olmak üzere, kamu hizmetlerinin 15 Temmuzdaki darbe girişimine rağmen hâlen daha sağlıklı bir şekilde yürütüldüğünü görmenin mutluluğu içerisindeyiz. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti, milletiyle birlikte dimdik ayaktadır. Tüm banka işlemlerinden uluslararası işlemlere varıncaya kadar –Allah’a şükürler olsun- geçmiş dönemlerde ufacık bir Anayasa kitapçığını fırlatmayla birlikte yıkılma noktasına gelmiş bu ülke, dünyanın gelmiş geçmiş en kanlı darbe girişiminden dahi etkilenmemiştir.

Kıymetli kardeşlerim, 15 Temmuz sabahı Meclis çalışmaları sona erdiğinden bendeniz birçok milletvekili arkadaşım gibi memleketime gittim. Gece saat 22.30 sıralarında, darbe girişimi endişesiyle birlikte AK PARTİ Trabzon İl Başkanlığı binasına gittik. AK PARTİ Trabzon İl Başkanlığı binasının önünde, şehrin meydanında halkımızın da toplanmaya başladığını gördük ve bu toplantı esnasında, bu toplanmalar esnasında partinin balkonundan baktığımda, ülkücü kardeşlerimizi ve sosyal demokrat kardeşlerimizi ve AK PARTİ’ye gönül vermiş vatandaşlarımızı meydanda toplanmış olarak gördükten sonra, bu milletin, millî irade, vatan, millet, bayrak ve devlet söz konusu olduğunda siyasi görüşlerin tamamen bir teferruat olduğunu hissettirdiğini algıladım. Az önce Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekilimizin “Millet iradesiyle biz Yenikapı’ya gittik.” sözünü alkışlıyoruz. Millet iradesiyle birlikte Yenikapı’da Türkiye için, vatanımız, milletimiz için Türkiye’de yaşayan herkes ve her görüş oradaydı. Ancak, DAEŞ, PKK ve FETÖ terör örgütüne mensubiyet algısı içerisinde olanlar veyahut da bir gün dahi onları kınayamayanlar oralara gelememişlerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Kıymetli kardeşlerim, Türkiye'nin birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır. “Dünya beşten büyüktür.” ifadesini gerçekleştirebilmemiz için Türkiye’de yaşayan herkesin ve herkesin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin bu birlik ve beraberliği devam ettirmesi gerekmektedir. Ben, Türkiye'nin önünün açık olduğuna inanıyor, hem Türk milletine hem de İslam dünyasına karşı, FETÖ, DAEŞ ve PKK terör örgütleri gibi terörist örgütlerle birlikte, Avrupa’nın belli ülkelerinin ve dünyanın büyük güçlerinin tüm organizasyonlarının Allah’ın izniyle boşa çıkacağına inanıyor; birlik, beraberlikten ayrılmadan, samimiyetle, kardeşane duygularla milletimiz, bayrağımız ve cumhuriyetimiz için koşuşturacağımıza, gayret edeceğimize inancımı sizlerle paylaşıyor, hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günnar.

lll.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım, ancak yoklama talebi var.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ayağa kalktılar, sonra yapalım.

Sayın Altay, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Hürriyet, Sayın Yiğit, Sayın Bekaroğlu, Sayın Sertel, Sayın Tanal, Sayın Emir, Sayın Kayışoğlu, Sayın Demirtaş, Sayın Atıcı, Sayın Yüksel, Sayın Özcan, Sayın Yedekci, Sayın Özcan, Sayın Yalım, Sayın Balbay, Sayın Yarkadaş, Sayın Erkek, Sayın Göker.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.19

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da uygulanan politikaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/219) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 17 Ağustos 2016 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, söz istemiştim.

BAŞKAN – Sayın Akçay, kusura bakmayın, siz söz istemiştiniz

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ama yani oylamadan önce önem kazanıyordu bu. Oylamayla ilgili bir şey söyleyecektim.

BAŞKAN – Oylamayla ilgili bir şey mi söyleyecektiniz? Ben size “Oylamadan sonra söz vereceğim.” dedim, öyle anlaştık zannettim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – O zaman, ben yine de söyleyeyim efendim.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

Bir dakika lütfen.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Trabzon Milletvekili Adnan Günnar’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve CHP grup önerisinin aleyhinde oy kullanacaklarına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan teşekkür ederim.

Biraz evvel Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu grup önerisinde, AKP adına konuşma yapan sayın milletvekilinin “Bir Anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla yıkılacak duruma gelen devletin…” diye bir ifadeleri oldu. Bunu son derece saptırma, abartma ve yanlış bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Öyle bir durum yok. Bir sıkıntı yaşanmıştır. Bu sıkıntı birtakım güçler tarafından abartılarak lanse edilmiştir ancak ekonomiye… Örneğin, bir yıl içerisinde kendisini toparlayıp ülkenin ihtiyacı olan en temel reformları da gerçekleştirebilmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı da bu reformlardan sonra hükûmet etmeye başlamıştır. Siyaseten de olsa bir nankörlük etmemek gerekiyor.

İkincisi: CHP’nin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sözümü tamamlayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir dakika daha veriyorum.

Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu önerge “Kürt sorununun çözümü” ibaresini taşımaktadır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizde bir Kürt sorunu olmadığını düşünüyoruz. Kürt’ün sorunu yoktur ancak emperyalizmin ve istismar edenlerin bir sorunu vardır, terör sorunu vardır. Etnik yapıyı, bir etnisiteyi istismar edip bundan beslenerek birtakım emeller peşinde koşanlar vardır.

Ayrıca, bu “Kürt sorunu” ifadesinin de modasının geçtiğini düşünüyoruz. Belki de Türkiye’de bir otuz kırk yıl moda bir deyim olarak ifade edilmiştir ancak yaşanan gelişmeler bu hakikati de ifade etmiştir. O nedenle önergenin aleyhinde oy kullandığımızı da ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük'ün 91'nci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

           Bihlun Tamaylıgil                                Musa Çam                                     Aytuğ Atıcı

                  İstanbul                                           İzmir                                            Mersin

          Mehmet Bekaroğlu                            Lale Karabıyık

                  İstanbul                                          Bursa

"Madde 1 - Defin ruhsatiyeleri belediye tabipleri tarafından ölü muayenesinden sonra verilir. Belediye tabiplerinin bulunmadığı izin gibi geçici hallerde toplum sağlığı merkezi ve aile hekimlerinden oluşan ortak bir nöbetçi havuzundan gelecek hekimler tarafından bu hizmet verilir."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Çağlar Demirel                             Abdullah Zeydan                             Nihat Akdoğan

                Diyarbakır                                       Hakkâri                                         Hakkâri

              Besime Konca                              Saadet Becerekli                                Ferhat Encu

                     Siirt                                            Batman                                           Şırnak

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya

               Erkan Akçay                                 Erkan Haberal

                   Manisa                                          Ankara

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde öncelikli olarak Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Bilgen.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz torba kanundaki defin ruhsatiyeleriyle ilgili aslında Hıfzısıhha Kanunu’nda bir değişiklik yapılıyor. Daha önce de aynı girişimde bulunuldu ve Danıştay bunu kabul etmedi. Aile hekimleri ve toplum sağlığı merkezlerinin yetkilendirilmesini onaylamadı. Şimdi biz bir kez daha Danıştayın kabul etmediğini yasama organından tekrar geçirmeye çalışıyoruz. Aslında bu, yargıya bakışı, Danıştayın rolünü hukuk sistemi içerisinde nerede gördüğümüzü yansıtan bir durum ama galiba içinden geçtiğimiz dönem, şimdi üzerinde söz aldığım düzenlemeyle ilgili durumdan çok daha ciddi, çok daha vahim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye 15 Temmuzda kritik bir dönemeçten geçti ama bugün hâlâ 15 Temmuzla ilgili yapılan değerlendirmelere baktığımızda ne yazık ki o geceyi doğru okumadığımız gibi o geceye giden süreci de doğru değerlendirmediğimizi, o geceden sonra yapılanların da bizi tekrar aynı noktaya getirebilecek riskler taşıdığını dikkate almıyoruz.

Değerli milletvekilleri, bir darbenin bir gecede kotarıldığını düşünmüyorsak ya da birkaç haftada, sadece birkaç ayda planlanma söz konusu olsa bile bunun bir arka planı olduğunu dikkate almıyorsak, ona karşı Türkiye’nin demokratikleşmesine dair düzenlemeler yapma ihtiyacı da hissetmeyiz. Burada son derece üst perdeden, bir mağdur ya da sorumlu, suçlu psikolojisiyle değil; neredeyse her şeyi bilen, her şeyi doğru yapmış olan ama hasbelkader bir darbe atlatmış olan bir siyasi akılla karşı karşıyayız. Oysa darbeler böyle değerlendirilemez.

Değerli milletvekilleri, çok uzun girmeyeceğim çünkü başka bir şeye değinmek istiyorum ama bundan otuz yıl önce yazılmış, dünyadaki darbelerle ilgili önemli bir çalışmanın 2016 baskısı nisan ayında yapıldı ve o baskıya Türkiye’yle ilgili bir değerlendirme girdi. Siz bunu bir komplo olarak okuyabilirsiniz yani işte “Temmuzdaki darbeyi yabancılar biliyorlardı, onun için o kitaba girdi.” falan diyebilirsiniz ama kitap tümüyle sosyolojik analiz içeriyor ve diyor ki: “Toplumda dışlama, kamplaşma, ayrımcılık varsa bu sıkışmışlık ve bu tek merkezli otoriter iktidar anlayışı darbelerle patlak verir.”

Şimdi, 15 Temmuz öncesinde bu güç nasıl oluşturuldu? Bunda siyaset kurumunun payı nedir, Parlamentonun sorumluluğu nedir, yerel yönetimlerin payı nedir? Bununla ilgili bir yüzleşme içerisine girmezsek, o zaman aslında tam da iş bu noktaya gelmişken yani artık darbede siyaset kurumunun payı, sorumluluğu masaya yatırılması gerekirken hedef şaşırtmayı tercih ederiz; başka toplumsal muhalefet aktörlerine yönelmeyi, onlara saldırmayı, böylece dikkatleri başka bir yöne çekmeyi tercih ederiz. Aslında, Gündem gazetesine yönelik başlatılan girişim de bunun bir parçasıdır. Eğer siz bu süreçle ilgili siyasetin payını konuşturmak istemiyorsanız, yerel yönetimlerin bu gücün bu noktaya gelmesindeki payını sorgulatmak istemiyorsanız başka kurgular yaparsınız ki birkaç haftadır ilginç değerlendirmeler yapılıyor. Örneğin “FETÖ-KCK ilişkisi” diye bir kurgu geliştiriliyor; işte, bir çatıda bunların buluştuğu, bir üst aklın bunları yönettiği ifade ediliyor.

Değerli milletvekilleri, hatırlayın, bir süre önce de KCK operasyonlarını tam da FETÖ’nün yaptığını ve süreci onların sabote ettiğini anlatıyordunuz. Şimdi, ya o doğru ya öbürü doğru ama galiba -üst akıl var mı yok mu bilmiyoruz ama- sizin aklınız bu konuda son derece karışık. Eğer bir gazeteyi kapatarak, hem de hukuksuz biçimde, mahkeme kararı soruşturma açılması yönünde olmasına rağmen sanki mahkeme kapatma kararı vermiş gibi bir uygulama yaparsanız, kapıya kilit vurursanız, yazarların evini basar tutuklarsanız, bu ülkede sadece şiddeti körükleyen, şiddeti derinleştiren bir iş yapmış olursunuz ve bu şekilde ne demokrasiye katkı sunmuş ne de yeni darbelerin ortaya çıkmasını engelleyecek bir iradeyi ortaya koymuş olursunuz.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bilgen.

Aynı mahiyetteki önergelerin diğer konuşmacısı Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, zaman zaman gerek Mecliste konuşurken gerekse dışarıda, özellikle 2001 yılında Türkiye ekonomisinde yaşanan bazı sıkıntılara yönelik, gerçeği hiç de yansıtmayan ve o döneme ciddi haksızlık yapılan değerlendirmeler oluyor, böyle gelişigüzel laflar konuşuluyor. Ben şimdi bu anlamda biraz daha o dönemin ekonomi ortamını bir izah etmeye çalışacağım size dilimin döndüğü kadar çünkü hakikaten ciddi haksızlık yapılıyor.

Şimdi, az önce ne dedi mesela bir tane konuşmacı? “2001 yılında bir tane kitapçığın fırlatılmasıyla devlet yıkılıyordu.” Şimdi, önce 1990’lı yıllara bir bakmamız lazım. 1990’lı yıllar aslında hem gelişmekte olan ülkeler açısından hem de Türkiye açısından çok zor yıllar olmuştur. 1991 yılında bir Irak krizi, Körfez krizi Türkiye’yi ekonomik olarak ciddi etkilemiş, 1994 yılında Türkiye kendi krizini yaşamış, 1997 yılında Rusya krizi hemen dibimizde ciddi etkilerde bulunmuş, 1998 yılında Asya krizi, 1999 yılında Türkiye -uluslararası konjonktür yine dalgalı- ayrıca bir de asrın en büyük depremini yaşamış bir ülke. Bunun üzerine bir hükûmet geliyor. Hükûmetin gelir gelmez yaptığı ilk iş -57’nci Hükûmetten bahsediyorum, Milliyetçi Hareket Partisinin de koalisyon ortağı olduğu Hükûmetten- bankacılık sisteminde hemen değişiklik yapmaktır, Bankacılık Kanunu’nu değiştirmiştir, daha ilk iki ay içerisinde. Şimdi, bankacılıkla ilgili o günkü Hükûmet suçlanıyor. Allah aşkına, böyle bir şey olabilir mi? Yani iki ayda mı o Hükûmet bankacılık sistemini batırdı da böyle bir reform ihtiyacı ortaya çıktı? Hemen sonrasında, sosyal güvenlik reformu yapılıyor. Yani, bakın, o kadar sıkıntılı ortamda, depremin hemen üzerine sosyal güvenlik gibi çok büyük bir reformu o Hükûmet gerçekleştirmiştir.

Şimdi, reform süreci ondan sonra da 2002’nin sonuna kadar devam etti. Bütçe… Ortada bütçe yok, kara delikler oluşmuş yani yamalı bohçaya dönmüş, millî gelirin yüzde 10’unu aşmış kamu açıkları. Yani, düşünebiliyor musunuz, millî gelirin yüzde 10’unun üzerinde devlet açık veriyor. Böyle bir ortamda, kamu bankalarının tamamen zarar ettiği, KİT’lerin zarar ettiği, bütün sorunların halının altına süpürüldüğü bir ekonomik ortamı devralmış o Hükûmet ve bunun üzerine reform süreci başlatmış.

1990’lı yıllarla ilişkili olarak kamu açıkları açısından, kamu maliyesi açısından son derece kötüdür performans ama büyüme açısından -buna rağmen- bugünkü AKP Hükûmetlerinin on üç yılına göre, 1990’lı yıllardaki on üç yıl -büyüme açısından yalnız- göreli olarak, diğer ülkelerle mukayese ettiğimizde çok daha iyidir, o da ayrı bir şey. Ama tabii kamu maliyesi çok bozulmuştur. Zaten esas olan hem kamu maliyesini hem de büyümeyi aynı anda, birlikte iyi götürmektir.

Şimdi, o dönemde bir program başlatılıyor ve o program aslında sadece o Hükümetle bağlı da değil, 2008 yılına kadar da sürdürülüyor, bakın. Yani, madem o programı beğenmiyorsunuz, o programı eleştiriyorsunuz 2008 yılına kadar AKP o programı niye sürdürdü?

Şimdi, program başlatıldığında tepeden tırnağa bütün alanlarda reform yapılıyor, hiçbir şekilde popülizme kaçılmıyor, hiçbir şekilde kısa dönem oy kaygısıyla hareket edilmiyor. Nitekim, bakın, o programları yapan, o reformları yapan Hükûmet ani bir seçime gidilmesi nedeniyle, daha işin faydası da alınamadığı için 3 tane partinin 3’ü birden baraja takılıyor çünkü siyasi davranılmış olsaydı o baraj aşılabilirdi ama bir devlet adamı şeklinde davranılıyor ve bir devlet adamı sorumluluğu içerisinde davranılarak Türkiye o günden sonra eğer biraz iyi şeyler yaşadıysa o günkü reformlara borçludur.

Şimdi, 2002 yılında anakronizm hatasına düşülüyor, işte, enflasyondan bahsediliyor. Bakın, 2002 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin de koalisyon ortağı olduğu Hükûmetin devrettiği enflasyon son yirmi beş yılın en düşük enflasyonudur ve hedef yüzde 35 iken yüzde 29’larda bir enflasyon devredilmiştir yani bir enflasyon yüzde 100’lerden yüzde 29’a getirilmiştir, kamu açıkları düşürülmüştür, büyüme yükseltilmiştir.

Ben şunu iddia ediyorum buradan; ekonomiyle ilişkin arkadaşlar da burada, varsa farklı bir fikri olan söylesin: Enflasyon –rakam olarak- ve kamu borç stoku haricinde 2002 yılının bütün göstergeleri bugünden daha iyidir, sizin o beğenmediğiniz Hükûmetin bütün göstergeleri. Enflasyon ve kamu borç stoku… Onun da nedenleri ortadadır. Enflasyonu yüzde 100’lerden yüzde 29’lara getirmişsin, süreç devam ediyordu. Eğer Hükûmet devam etseydi, tek basamaklı enflasyonu o Hükûmet de yaşayacaktı.

Borç stokunun yüksek olmasının nedeni de borcumuzun, aslında bizim önceki dönemlerde daha düşük olduğundan değil, uygulanan programlar nedeniyle, şeffaflık nedeniyle, düzgün kamu maliyesi nedeniyle geçmişte yapılan borçların rakamsal olarak gösterilmesinden kaynaklanmıştır. O yüzden, iki göstergenin haricinde bugünden çok daha iyi olan, performansı çok daha iyi olan bir Hükûmeti, bu şekilde acımasızca, haksızca eleştirmeyi, sorumsuzca eleştirmeyi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) - …ben doğru bulmuyorum. Bunu ifade etmek için söz aldım.

Çok teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usta.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım.

lll.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Yoklama talebimiz var Başkan.

BAŞKAN - Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Paylan, Sayın Taşdemir, Sayın Danış Beştaş, Sayın Yıldırım, Sayın Konca, Sayın Baydemir, Sayın Aydoğan, Sayın Encu, Sayın Yıldırım, Sayın Kürkcü, Sayın Irmak, Sayın Toğrul, Sayın Doğan, Sayın Bilgen, Sayın Akdoğan, Sayın Zeydan, Sayın Başaran, Sayın Gaydalı, Sayın Botan.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.59

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Tasarının 1’inci maddesi üzerine verilen değişiklik önergesinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Şimdi madde üzerindeki son önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları

"Madde 1 - Defin ruhsatiyeleri belediye tabipleri tarafından ölü muayenesinden sonra verilir. Belediye tabiplerinin bulunmadığı izin gibi geçici hallerde toplum sağlığı merkezi ve aile hekimlerinden oluşan ortak bir nöbetçi havuzundan gelecek hekimler tarafından bu hizmet verilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı konuşacak.

Buyurun Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Varlık Fonu Kurulmasıyla ilgili Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. İnsan yaşamına değer verdiği gibi inancına, ırkına ve siyasi görüşüne bakmadan, insanın ölüsüne de saygı duyan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konuştuğumuz madde defin ruhsatıyla ilgili. Değerli arkadaşlar, yani, hepimize gerekli olacak, hepimizin mutlaka muhtaç olacağı bir belge üzerinde konuşuyoruz. Nerede konuşuyoruz? Varlık Fonu’yla ilgili bir tasarıda. Vahim. Daha da vahimi, yasa Varlık Fonu’yla ilgili, içinde Varlık Fonu yok. Şimdi, hiç lafı uzatmaya gerek yok, işte memleketi de aynen böyle yönetiyorsunuz: Görüntü var, ses yok; ses var, görüntü yok; ses ile görüntü bir arada olduğu zaman da karmakarışık, hiçbir şey anlaşılmıyor. İşte bütün sorun tam da burada başlıyor.

Bakın, aile hekimliğiyle ilgili bir kanun tasarısı getirmiştiniz geçmiş yıllarda, şiddetle karşı çıkmıştık. Yarım yamalak olsa da çıkardınız. O zaman doktorları aldattınız, defin ruhsatı verme görevini onlara vermeyeceğinizi söylediniz. Kısa bir zaman sonra, bu doktorlar aile hekimi olduktan sonra onlara dediniz ki: “Ben sözümden dönüyorum ve defin ruhsatını sen vereceksin.” Doğal olarak, mahkemeye gidildi ve Danıştay bunu iptal etti, “Siz böyle bir şey yapamazsınız.” dedi. Şimdi ne yapıyorsunuz? Bunu bir kanun tasarısı hâline getirdiniz ve kanunla emrediyorsunuz, doktorlara, aile hekimlerine diyorsunuz ki: “Bunu sen vereceksin.” Biz de diyoruz ki: Devlet sözünde durur. Devlet ve onu yönetenler yalan söylemezler. Halkını, doktorları aldatmazlar. Bir yandan da, ölenlere defin ruhsatı vermek lazım. Tamam, gelin, önergemizde olduğu gibi yapalım. Yani bir insanın ölümünden toprağa verilmesine kadar hatta daha sonraki taziyesine kadar bütüncül olarak bu görevi üstlenen belediyeler bu defin ruhsatını da kendi hekimi aracılığıyla versin. Ola ki hekimi yetersiz veya izindeyse o zaman o bölgedeki aile hekimlerinden ve toplum sağlığı merkezindeki hekimlerden bir havuz oluşturalım, nöbet sistemi yapalım ve bunlar gelip defin ruhsatını versinler. Önergemiz budur ve mantıklıdır. Bunun da muhakkak bu şekilde kabul edilmesi gerekir.

Değerli arkadaşlar, şimdi defin ruhsatını vermeyi konuşuyoruz ama esas önemli olan konu defin ruhsatı bile veremediğiniz ölülerdir. Defin ruhsatı verecek ölüyü bile bulamadığınız zamanlar oluyor. Cumartesi Anneleri hâlâ çocuklarını bekliyorlar. Siz, o çocukları bulacağınıza defin ruhsatını kimin vereceğini tartışıyorsunuz. Vatandaşlarımız, yurttaşlarımız Suriye’de ölüyorlar, Irak’ta ölüyorlar, cenazelerini buraya getiremiyorsunuz. Bu insanlar yok oluyorlar, kayboluyorlar, defnetmek üzere bu insanları siz ülkemize getirmiyorsunuz, özellikle getirmiyorsunuz.

Bununla birlikte, zamansız verilen defin ruhsatları yani gencecik ölen çocuklarımız, şehitlerimiz, gençlerimiz… Zamansız yere defin ruhsatı verdiriyorsunuz. Defin ruhsatını kimin vereceğinin bir önemi kaldı mı? Kalmadı. Siz, benim ülkemde zamansız ölümleri önlemek mecburiyetindesiniz. Yetti mi? Yetmedi, daha da beterini yapıyorsunuz, ölmeden defin ruhsatı veriyorsunuz insanlara. Ergenekon davasında, Balyoz davasında, KCK davasında, hâlâ sürüp giden birçok davada o insanlar ölmeden sizin yüzünüzden defin ruhsatı aldılar ve ölmeden bu insanlar toprağa girdiler. O nedenle, evet, defin ruhsatı vermek önemlidir ancak gençlere ölümü tattırmamamız gerekiyor, bizim yüzümüzden ölmemeliler.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.

Önergeyi oylarınıza…

lll.– YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Taşdemir, Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Paylan, Sayın Danış Beştaş, Sayın Yıldırım, Sayın Aslan, Sayın Baydemir, Sayın Doğan, Sayın Bilgen, Sayın Toğrul, Sayın Konca, Sayın Kürkcü, Sayın Irmak, Sayın Botan, Sayın Akdoğan, Sayın Zeydan, Sayın İrmez, Sayın Öztürk, Sayın Yıldırım.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya

               Erkan Akçay                                 Erkan Haberal

                   Manisa                                          Ankara

MADDE 2- 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun geçici 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “on” ibaresi “altı” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; 19/4/2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

             Kadim Durmaz                             Selin Sayek Böke                           Mehmet Bekaroğlu

                    Tokat                                            İzmir                                           İstanbul

           Bihlun Tamaylıgil                             Utku Çakırözer                             Zekeriya Temizel

                  İstanbul                                        Eskişehir                                          İzmir

                Musa Çam

                    İzmir

MADDE 2- 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su işleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun geçici 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “beş” ibaresi “yirmi” şeklinde değiştirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Çağlar Demirel                               Besime Konca                               Saadet Becerekli

                Diyarbakır                                         Siirt                                            Batman

            Abdullah Zeydan                               Ferhat Encu                                 Nihat Akdoğan

                  Hakkâri                                          Şırnak                                          Hakkâri

           Mehmet Ali Aslan                              Selma Irmak

                  Batman                                         Hakkâri

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Hakkâri Milletvekili Sayın Selma Irmak konuşacak.

Buyurun Sayın Irmak. (HDP sıralarından alkışlar)

SELMA IRMAK (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önerge üzerinde grubumun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum fakat daha önemli bir konuya, şu anda gündemde olan ve yeni bir sürecin belki de başlangıcı olan konuya değinmek istiyorum.

Hakkâri ve Şırnak illerinin ilçe yapılması konusu, bizce şu anda ülkenin ve bölgenin, kürdistanın en önemli sorunu ve gündemidir. Günlerdir insanlar buralarda kendilerini ifade etmeye çalışıyorlar, aylardır olduğu gibi. Ancak, kimse ne onları dinlemekte ne de onların ne söylemeye çalıştığını anlamaya çalışmaktadır.

Hakkâri ve Şırnak illerinin ilçe yapılması meselesi, hepinizin bildiği gibi, siyasi bir meseledir. Tamamen politik argümanlarla, tamamen güvenlik gerekçesiyle ve bir anlamda da intikam almak, bu bölgelerden öç almak amacıyla alınmış bir karar ve bu şekilde uygulamaya sokulmaktadır. Bunun bu şekilde olduğunu nereden biliyoruz? Uzunca bir zamandır, Cizre’nin ve Yüksekova’nın ilçe olması için başvurular var. Hakkâri ve Şırnak’ın gelişmek için bütün uğraşlarına rağmen bu konuda herhangi bir adım atılmamakta, bunların tamamı göz ardı edilmekte. Yığınla sorun bu kürsüde defalarca dile getirilmekte ancak bu sorunlara bigâne kalınmakta ama bugün her ne hikmetse 2 ilçenin il yapılması ve illerin de ilçe yapılması kararı bir anda alınmış olmaktadır. Bunu, özellikle seçimden sonra ve sık sık, buradaki yetkililerin kendilerine sorun gelen vatandaşlara verdiği cevaplardan da anlıyoruz. “Siz bu sonuçları hak ettiniz; siz, size yapılan muameleyi hak ettiniz çünkü siz kime oy vereceğinizi bilmek zorundasınız. Siz HDP’ye oy verirseniz elbette ki sonuçları bu olur.” diyen yetkililer de aslında bu görüş ve düşüncelerin ne anlamda alındığını, hangi mercilerden kaynaklandığını, hangi argümanlarla oluşturulduğunu ifade etmektedir.

Şimdi, en son, Hakkâri’den gelen bir arkadaşımız Sayın Cumhurbaşkanıyla yaptığı bir görüşmede “Sayın Cumhurbaşkanım, burası bir kadim kenttir, tarihi olan, geçmişi olan, sekiz bin yıllık tarihi olan bir kadim kenttir.” dediği zaman “Ne tarihi?” gibi bir cevap veriyor kendisine. Ben bu konuda birkaç cümle kurmak istiyorum izninizle.

Hakkâri Gevaruk Vadisi, Trişin Yaylası “...”(X) tepesinde ve “...”(XX) yöresinde saptanan kaya resimlerinde yörede neolitik çağda, İsa’dan önce 8000-3000’de avcılık ve tarıma dayalı bir yaşamın sürdüğü ortaya çıkarılmıştır bu bölgede.

Yine, İsa’dan önce 13’üncü yüzyıla ait Asur çivi yazılı belgelerinde adı “dağlık bölge” anlamına gelen “Uruatri” olarak geçmektedir.

Buna benzer bir bilgi daha aktarmak istiyorum sizlere.

İsa’dan önce 2’nci yüzyıldan beri bu bölge pek çok uygarlığa başkentlik etmiş, hem kültürel hem siyasi hem de sosyal anlamda başkentlik yapmış bir bölgedir.

Hakkâri kültürel ve tarihî bağlamda bugünden daha geniş bir alana da sahiptir ayrıca. Son Hakkâri Miri Nurullah Bey zamanında mirliğin etkin olduğu Çukurca, Yüksekova, Şemdinli, Çatak, Başkale, Uludere, Beytüşşebap, Zaho, Amediye bölgelerini kapsar ve bu bölgelerin dışındaki yine siyasal etkinliğinden söz etmeye gerek yoktur.

Hakkâri bölgesi pek çok dininde de aslında yer bulduğu, pek çok inancın barındığı bir yerdir de. Yahudiliğin, yine Ezidiliğin, Nasturiliğin, Müslümanlığın, Kadirî ve Nakşibendi tarikatlarının başladığı ve hüküm sürdüğü yerlerin başında gelmektedir. Ve yine edebiyata, sanata pek çok değerli sanatçı kazandırmış ve buraya ev sahipliği yapmış bir yerdir.

Şırnak için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Nuh’un şehridir evet ama Nuh şehri olmayı kabul etmemektedir. Kendi isteği, kendi rızası dışında bir değişime “Evet.” dememektedir. Oranın adı “Çölemerik” değil, “Cölemerk”tir ve onun bölgesi Hakkâri’dir. Şırnak’tır onun adı, Nuh şehri olamaz. Zorla ad koyma zorla esir alma, zorla köleleştirme anlayışıdır, onun iradesini yok saymadır. Bu anlamda da yapılacak bir değişikliğin ve zorla ad değiştirme, ili zorla ilçe yapma, ilçeyi de o bölgenin istekleri dışında, isteği varken yapmama, daha sonra yapma, o ilçenin ve ilin, o bölgenin, bölge halkının iradesini tanımamaktır. Bu ne anlama gelir? “Ben seni tanımıyorum, bundan sonra da tanımayacağım, ne yaparsan yap.” demektir. Bu, buna mı davetiyedir? O hâlde, bölge halkının da herhâlde kendisi için alacağı bir karar vardır.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları

MADDE 2- 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su işleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun geçici 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “beş” ibaresi “yirmi” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu 2’nci madde birçok kişi için önemsiz görünebilir ama çok önemli bir madde. Biz de bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürken -tabii 80 madde var- süre de verilmedi, yeteri kadar görüşemedik.

Şimdi, kısaca konu şu: 2011 yılında kanun hükmünde kararnamelerle biliyorsunuz bakanlıklar ve kurumlar oluşturuldu. Devlet Su İşleri de o tarihte kanun hükmünde kararnameyle yeniden teşkilatlandırıldı. Aslında eski, köklü bir kuruluş. O tarihte katma değerli bütçeye sahipken özel bütçeli bir idare oldu ve Maliye Bakanlığından elemanlar orada DSİ’nin yeni muhasebe sistemine göre olan muhasebesini tutmaya başladılar. Kanun hükmünde kararnamede bunun için bir hüküm de var, beş yıl süreyle maliyeciler orada çalışacaktı. Şimdi, beş yıl süreyle çalıştılar, dokuzuncu ayda galiba doluyor, bunu bir beş yıl daha uzatıyoruz. “Ne var bunda?” diyeceğiz. Şimdi, 4-5 memurun çalışmasıyla ilgili biz burada kanun düzenliyoruz; bir kere bir bu, yanlışlık bu. Bunun için kanun düzenlenmez yani, bir.

İkincisi: Bir kamu kuruluşu, bir diğer kamu kuruluşuna memur göndermez, kiralık memur vermez. Böyle bir adap yok devlette, kamu anlayışında böyle bir şey yok. Siz bir kamu kuruluşu olarak bir başka kamu kuruluşundan memur kiralayacaksınız, muhasebenizi tutturacaksınız. Böyle bir adap yok devlette. Devleti bilen, devlet adamı olan, devlet nosyonu olanlar bunu bilir. Böyle bir şey olabilir mi?

Ayrıca, hani diyelim ki oldu, bir şeyler yapılması gerekiyor, bir beş yıl yapılmış zaten, bir şey becerilememiş, bir beş yıl daha isteniyor. Burası, Genel Kurul, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu yüce Meclis bununla ilgili olarak maalesef işgal ediliyor. Ama şu var: Hani bunları da geçtim, bakın, bunları da geçtim, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüyle ilgili olarak 2013’te bir Sayıştay denetimi var. Bir şey yapılmamış, onun için boş rapor verilmiş. Ama 2014 yılında Sayıştay denetim raporu 2014 yılının en kalın raporlarından bir tanesi ve bütün bulgular… Bakın, beş bulgu var Sayıştayın Devlet Su İşleriyle ilgili; performans denetim raporu var, üç bulgu da onunla ilgili olarak var. Bütün bulgular muhasebe departmanıyla ilgili ve muhasebe departmanının iyi çalışmadığını söylüyor. Biz şimdi oturuyoruz, bu iyi çalışmayan, kiralık alınmış, Maliyeden kiralanmış muhasebe departmanının süresini beş sene daha uzatıyoruz. Ya, DSİ gibi köklü bir kuruluş bir muhasebe departmanı kuramaz mı? Kuramaz mı böyle bir köklü kuruluş? 4 tane adam alamaz mı? Peki, aldığı adamlar, Maliyeden gelen adamların yaptığı işe bakın; en fazla Sayıştay eleştirisi bu konularla ilgili olarak var, bakın yapılan hatalara: “Bulgu 1- DSİ Genel Müdürlüğüne ait taşınmazların tümünün kayıt altına alınmaması.” Daha taşınmazlarını kayıt altına almamış. Bu 2014 raporu. 2011, 2012, 2013, 2014, dört yıl geçmiş daha bu işlem yapılamamış.

“Bulgu 2- Gayrimenkuller için gerçekleştirilen büyük onarım ve tadilat işlerine ait harcamaların varlık hesaplarına alınması gerekirken gider hesaplarında muhasebeleştirilmesi.” Yanlış hesaplanmış, yanlış yerde işlem yapılmış, muhasebeleştirme yapılmış. Tam bir rezalet. Ve Sayıştayın önerisi var, burayı denetleyenlerin. “Öncelikle DSİ’de bir bilişim sistemi oluşturulması gerekir.” diyor. Yapılması gereken bu, yoksa Maliyeden adam kiralamak değil. Bir kamu kuruluşu bir başka kamu kuruluşundan adam kiralamaz, böyle bir usul yok. Bunun yapılması gerekir diyor, yapılmamış.

“Bulgu 3- Yatırımlar hesabında takip edilen yatırımlardan tamamlananların ilgili olduğu maddi duran varlık hesabına alınmaması.” Muhasebeyi bilenler bilir, bunlar büyük rezaletler. Biz bu kadar rezaletin yapıldığı bir kurumda kiralık olarak bir başka kurumdan alınan memurların görev süresini burada kanun çıkararak uzatıyoruz. Bu hiç size yakışır mı? Bu Hükûmetin böyle bir şey getirmesi doğru mudur? Tam bir skandal durumdur bu. Tabii, bakanlar önlerine bürokratlar ne getiriyorsa imzalıyorlar. Sayın Bakan başarılı bir bakan DSİ’den sorumlu bakanımız ama bu konuları hiç bilmiyor. En fazla da özellikle mühendislerin olduğu bakanlıklarda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - …bu tür rezaletleri yaşıyoruz. Ama gerçek anlamda bu bir rezalettir, sıkıntıdır. Arz ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Taşdemir, Sayın Danış Beştaş, Sayın Aslan, Sayın Yıldırım, Sayın Kürkcü, Sayın Yıldırım, Sayın Baydemir, Sayın Doğan, Sayın Konca, Sayın Bilgen, Sayın Doğan, Sayın Gaydalı, Sayın Toğrul, Sayın Başaran, Sayın Botan, Sayın Akdoğan, Sayın Zeydan, Sayın Öztürk, Sayın Yıldırım.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Kadir Koçdemir (Bursa) ve arkadaşları

MADDE 2- 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun geçici 9 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “on” ibaresi “altı” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir konuşacak.

Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

KADİR KOÇDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; “Türkiye Varlık Fonu Kurulması” diye başlayan ancak içinde Türkiye Varlık Fonu’ndan herhangi bir emare bulunmayan 411 sıra sayılı kanunun 2’nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu 2’nci madde 6200 sayılı Devlet Su İşleri Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un geçici bir maddesinde düzenlenen beş yıllık süreyi on yıla çıkarmaktadır. Peki, bu beş yıllık süre ne için verilmiştir? 2011 yılında Devlet Su İşlerinin muhasebe hizmetlerinin Maliye Bakanlığı tarafından yürütülmesini sağlayan bir maddedir ve beş yıl içinde Devlet Su İşlerinin buna bir çözüm bulması öngörülerek verilmiştir. Niye getirildiğine dair gerekçeye baktım. Elinizdeki basılı metnin 9’uncu sayfasında var. Orada gerekçede bile pek çok Türkçe hatası var. Sürenin dolmak üzere olduğundan bahsederken cümlelerde bile hatalar var.

Arkadaşlar, 1 Kasımdan beri yaşadığımız yasama döneminde buna benzer şeylerle sürekli meşgul ediliyoruz. Burada ele aldığımız kanunların pek çoğu iki üç sene önce getirilen değişiklikler ve yine iki üç sene önce getirildiğinde çok acele edilen, burada Meclisin müzakere etmesine, anlamasına müsaade edilmeyen değişiklikler. Şimdi Mecliste bir irade olsa ve bu geçici maddeyi uzatmasa Devlet Su İşleri bir ay sonra ne yapacak? Devlet Su İşleri gibi Türkiye’nin Karayolları teşkilatıyla birlikte en köklü kurumlarından birisi muhasebe işlerini yapamıyor mu olacak?

Bu usul iyi bir usul değil arkadaşlar. Demokrasi sayıdan ve oylamadan daha fazlasıdır ve demokraside üretilen kararların meşruiyeti öngörülen usule uyulmasındadır. Bu usul ihlal edildiği vakit buradan meşru bir karar çıktığını iddia etmek, bunu ileri sürmek mümkün değildir. Maalesef, biz, çalışma takvimimiz, tatilimiz, çalışma saatlerimiz başta olmak üzere bu usulün sürekli ihlal edildiğini görüyoruz. Eskilerin güzel bir sözü var, der ki: “Tahtına oturmayanın bahtına otururlar.” Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi bu anayasal sistem içinde kendisine ayrılan yere oturmaz ise, kendisine verilen görevleri yerine getirmez ise sürekli böyle, bürokratların hatalarını düzeltmek zorunda kalır. Bunun pek çok örneğini gördük. Mesela, haziran öncesi gece saat ikilere, üçlere kadar, sabahlara kadar burada Avrupa Birliğinin vize muafiyetiyle ilgili kanunlar çıkardık. O zaman da söyledik, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda dedik ki: “Arkadaşlar, Avrupa Birliğinin bu konudaki müktesebatı değişti, bu kanun daha önceki duruma göre hazırlanmıştı, gelin bunu biraz sakin bir şekilde yeni müktesebata göre tekrar yazalım ve buradan geçirelim.” “Hayır." dendi. Ne oldu sonra? 72 maddelik yol haritasında yerine getireceğimiz hususlardan eksik olduğuna karar verilen 5 taneden 1’incisi Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda kurumun ve kurulun bağımsızlığı ve kişisel veriler konusundaki muafiyet ve istisnalardaki düzenlemelerin Avrupa müktesebatına uymaması oldu. Muhtemelen ileride tekrar getireceğiz, tekrar burada gece yarılarına kadar çalışıp ne olduğunu anlamadan oylayıp geçireceğiz.

Arkadaşlar, muhtevaya değil, mensubiyete bakarsak; ne denildiğine değil, kimin dediğine bakarsak burada milletin bize verdiği vekâleti doğru kullanmamış oluruz. Onun için, Nabi’nin bir sözü var -Sayın Bakanımın adaşıdır- diyor ki: “Devlet aheste gerektir cari.” Eğer aceleyle karar alırsak -ki, 15 Temmuz sonrası aldığınız tedbirlerde de aynı sakıncalar çok…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİR KOÇDEMİR (Devamla) – …bariz bir şekilde kendisini gösteriyor- tekrar tekrar bu tür kararları almak durumunda kalırız. Onun için, biz diyoruz, gelin, bir sene bunu uzatalım ve bu bir sene içinde DSİ kendi tedbirini alsın.

Önergemizin kabulü konusunu tekrar düşünmenizi arzu ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koçdemir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Taşdemir, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Konca, Sayın Yıldırım, Sayın Aslan, Sayın Danış Beştaş, Sayın Kürkcü, Sayın Yıldırım, Sayın Baydemir, Sayın Bilgen, Sayın Gaydalı, Sayın Toğrul, Sayın Irmak, Sayın Acar Başaran, Sayın Zeydan, Sayın Botan, Sayın Akdoğan, Sayın Öztürk, Sayın Yıldırım.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime…

Var mı? Bir dakika…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım “Yoktur.” dediniz. Şimdi şaibeli oldu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – İsim okunsun.

BAŞKAN – Pusula verenler çıkmasın lütfen.

Serkan Bayram? Burada.

Nurettin Nebati? Burada.

Sami Dedeoğlu? Yok.

Hacı Ahmet Özdemir? Burada.

Benimle beraber 164…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sisteme de bakın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yok Başkanım. Bu şaibeli oldu böyle. Biz bunu kabul etmeyiz Başkanım.

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyoruz.

Kapanma Saati: 18.56

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Tasarının 2’nci maddesi üzerinde verilen değişiklik önergesinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

3’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı "Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 3'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

             Kadim Durmaz                             Selin Sayek Böke                           Mehmet Bekaroğlu

                    Tokat                                            İzmir                                           İstanbul

           Bihlun Tamaylıgil                             Utku Çakırözer                             Zekeriya Temizel

                  İstanbul                                        Eskişehir                                          İzmir

                Musa Çam                                    Haydar Akar

                    İzmir                                           Kocaeli

MADDE 3- 31/8/1956 tarihli ve 6831 Sayılı Orman Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 10 — Bu maddenin yürürlük tarihinden önce Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından erişme kontrolü uygulanan karayollarında yapılan, işletilen, işlettirilen veya yap-işlet-devret modeli esas alınarak yaptırılan ve işlettirilen binalar ile hizmet tesisleri ve bakım işletme tesisleri, erişme kontrolü uygulanan karayolunun müştemilatı sayılır. Bu bina ve tesislerin devlet ormanlarında bulunması halinde Orman ve Su İşleri Bakanlığınca Karayolları Genel Müdürlüğüne devrine bedelsiz olarak izin verilebilir."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Çağlar Demirel                               Besime Konca                               Saadet Becerekli

                Diyarbakır                                         Siirt                                            Batman

            Abdullah Zeydan                               Ferhat Encu                                 Nihat Akdoğan

                  Hakkâri                                          Şırnak                                          Hakkâri

     Filiz Kerestecioğlu Demir

                  İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya

               Erkan Akçay                                 Erkan Haberal                               Muharrem Varlı

                   Manisa                                          Ankara                                           Adana

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde, İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, böyle yasa yapılmaz demek istiyorum. Yıllarca hukukla uğraşan birisi olarak, her şeyi birbirine katarak, bir torbanın içerisine koyarak böyle yasa yapılmaz. Ne yasadaki doğa katliamları ne sit alanlarında yapılaşma ne özelleştirmeler ne de belediyelere kayyum atanması ve illerin ilçe yapılması çoğulcu, yerele, insanlara danışan bir akılla yapılmadığı gibi Meclise dahi son dakika getiriliyor ve Meclis iradesine de saygı duyulmuyor. O nedenle, söz aldığım madde de tıpkı bunun gibi, zaten orman alanlarında daha önce yapılmış olan yıkımların, talanların ve bu vesileyle açılan yolların geçmişe dönük olarak yasal kılıfının getirilmesidir. Bu konuda başka söz söylemeye aslında gerek yok.

Bugün, darbe girişimi sonrasında millî birlik ve beraberlikten söz ediyorsunuz. Ancak gerçekten, şu anda burada da bu yasalarla uygulamaya çalıştığınız şey çoğunluk tahakkümünden başka bir şey değil ve bir başka darbe zihniyetini uygulamaya devam ediyorsunuz. Hangi birlik ve beraberlikten söz ettiğinizi gerçekten bilmek istiyoruz. Özellikle HDP ve birkaç farklı muhalif milletvekiline dokunulmazlıklar kaldırılırken kurulan millî birlik ve beraberlikten mi söz ediyorsunuz? Ya da o katliam yapan ve sonra çoğunun darbeci olduğu ortaya çıkan askerî güçlere dokunulmazlık getirirken kurduğunuz millî birlik ve beraberlikten mi söz ediyorsunuz? Yoksa darbe girişimi ve OHAL sonrasında Yenikapı Mitingi’nden sonra oluşturduğunuz mini paketlerle anayasa yapacağınız millî birlik ve beraberlikten mi söz ediyorsunuz? 6 milyon seçmeni, çeperleriyle 20 milyon insanı, her türlü muhalefeti, rengi ve en başta Kürt halkının iradesini yok sayarak ne millî birlik, beraberlik oluşabilir ne de meşru bir anayasa yapabilirsiniz. Bu birliktelikten ancak baskı ve utanç çıkar, bir kandırmaca çıkar, başka da bir şey çıkmaz.

Her gün burada kürsüye çıkan milletvekilleri, darbe girişiminden sonra şehit olan insanlardan söz ediyor, onları anıyor, aynı zamanda Meclisin kapıları akın akın ziyaretçilere açılıyor ve bombalanan yerler gösteriliyor. Peki, çok güzel. Ancak bu insanlara karşı hiçbir sorumluluğunuz yok mu sizin? Sizler, arkadaşlar, Darbe Komisyonuna üye verdiniz mi? Çocuk İstismarını Önleme Komisyonunda da aynı şeyi yapmıştınız, ısrarlar üzerine komisyona üye vermiştiniz. Şimdi, madem darbeye karşı birlik, beraberlik oluşacak, o zaman neden siz Darbe Komisyonunu çalıştırmıyorsunuz? Neden insanları oyalıyorsunuz? Burada bir komisyon kurulmadı mı hep beraber? Meclisi insanlara gezdirirken… Halkımıza seslenmek istiyorum: Bu Mecliste bir Darbe Komisyonu oluşturuldu, bütün partiler bir bildiriye ortak imza attılar ama bu Darbe Komisyonu çalışmaya başlamış değil çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi bu Komisyona üye vermiş değil ve bu Komisyonun çalışmasını istemiyor. Neden peki? Acaba hedef şaşırtmak mı istiyorsunuz, yoksa bu darbenin hiç mi siyasi kanadı yok? Hiç mi siyasetçi yoktu bu darbe girişiminde? Bunlarla yüzleşmekten mi çekiniyorsunuz?

Evet, maalesef hamasetle yürütüyorsunuz her şeyi ve yıllardır ama öyle üç, beş yıl falan değil; otuz yıldır, kırk yıldır cemaat örgütlenmesinden söz ediyoruz. Kitaplar yazılmış, araştırmalar yapılmış, gazeteciler yazmışlar, söylemişler. Şimdi siz kalkıp da bir örgütün adını “FETÖ” koydunuz diye Fethullah Gülen Cemaati olmaktan çıkacak mı bu? Yeni bir örgüt mü kurdunuz yani? Böyle bir örgüt mü olacak? Yeni bir yapılanma mı bu? Hayır, sizlerin yerleştirdiği, birlikte “Beraber yürüdük o yollarda.” diye şarkı söylediğiniz bir yapılanma. Darbe girişimiyle hesaplaşmak yerine bizlerle uğraşıyorsunuz. Darbeyi fırsata çevirip her türlü muhalefeti yok etmek için kullanıyorsunuz ama başta da söylediğim gibi, muhalefet partilerine de söylüyorum: Destek olmayın, yok olursunuz. Buradan sadece utanç ve baskı çıkar, demokrasi de çıkmaz, demokrasi nöbeti de çıkmaz; darbeyle, darbelerle hesaplaşma da çıkmaz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergenin diğer konuşmacısı, Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı’dır. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Varlı.

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, yol kenarındaki orman arazilerinin Karayollarına devredilmesi kanunlaştırılıyor yani eften püften bir şey. Zaten bu torba yasanın içerisinde birçok eften püften şeyler var ama bunları hep biriktiriyorsunuz. Bir AKP klasiği bu, yıllardan beridir ekim ayında, kasım ayında, aralık ayında Meclis yatar; ne zamanki tatile gireceği zaman bindirme torba yasalar, bindirme torba yasalar; getirir getirir buraya Meclisin önüne dayarsınız. Yani her zaman bunu yapıyorsunuz, bu zaten sizin klasiğiniz, alışılagelmiş bir şey.

Şimdi, burada dikkatimi çeken bir şey bu, orman arazileri denilince 2/B’yle ilgili Türkiye’deki problemler aklımıza geliyor. Yani daha hâlâ 2/B arazilerinin satışlarıyla alakalı birçok problem yaşıyoruz. Yani bir ilçenin bir köyü ile diğer köyünün arasındaki fiyat farklılıkları. Yani bir tarafta 2 bin lira deniliyorsa tarlanın dönümüne, diğer tarafta 5 bin lira deniliyor; bir tarafta bin lira deniliyor, öbür tarafta 6 bin lira deniliyor ve çok yüksek rayiç bedeller konuluyor yani çiftçinin alamayacağı, çiftçinin kendi imkânlarıyla sahip olamayacağı rayiç bedeller konuluyor. Dolayısıyla, bu arazilere de başkaları talip oluyor ve netice itibarıyla orada anlaşmazlıklar ortaya çıkıyor ve Allah esirgesin belki de sonucunda kan dökmeye kadar gidecek anlaşmazlıklar çıkıyor. İşte bunu çözmek sizlerin ve bizlerin elinde. Defalarca burada gündeme getirdim, dedim ki: “Gelin, bu konuda bir komisyon kuralım. Bu komisyon, gitsin bölgelerde çalışsın, ziraat odası başkanlarını çağırsın, ilçe tarım müdürlerini çağırsın; oradaki kaymakamı, yetkilileri çağırsın ve bilgi alsın ve ona göre de bir fiyat oluşturalım, bir rayiç bedel koyalım.” ama her defasında bu kulağınızdan girdi, bu kulağınızdan çıktı çünkü böyle bir kaygınız yok, böyle bir derdiniz yok ki sizin; sizin derdiniz başka, sizin kaygınız başka. Burada herkese bir şeyler veriyorsunuz, yine bu torba yasanın içerisinde çiftçiyle alakalı hiçbir şey yok. Yani, Bütünşehir Yasası çıkardınız; Bütünşehir Yasası’ndan sonra oradaki 2/B arazileri sıkıntılı, şu anda satışı sıkıntılı. Bununla ilgili kanuni düzenleme yapmak lazım, defalarca söylüyorum burada, buna da “Yok.” diyorsunuz.

Arkadaşlar, bir şey yaparken öncelikle o bölgenin insanını düşünerek orada yaşayan, üreten, çiftçilik yapan, alın terini toprağa döken, o topraktan çoluğunun çocuğunun rızkını çıkarmaya çalışan insanların önceliğini hesap etmemiz lazım; onların bu arazileri nasıl alabileceklerini, hangi parayla alabileceklerini hesap ederek yola çıkmamız lazım. Ama, sizin, dediğim gibi çiftçilerle ilgili bir kaygınız ve derdiniz olmadığı için buraya veryansın, bu kulaktan o kulağa geçip gidiyorsunuz.

Demin gündem dışı konuşma yaptım, dedim ki: “Bu mısır fiyatları belli değil. Şu anda çiftçi mısırı hasat ediyor. Aşağı yukarı yirmi gün oldu, hâlâ mısır fiyatları belli değil.”

Değerli arkadaşlarım, bakın, iyi dinleyin burayı, 1 Temmuz itibarıyla mısırın fiyatı 800 bin lirayken şu anda mısırın fiyatı 660 bin lira ile 670 bin lira arasında; eski parayla söylüyorum. Ya, bu, Allah’tan reva mıdır yani? Bu, sizin yanlış politikalarınızın neticesinde bu duruma geldi. On beş gün içerisinde bu kadar fiyat düşer mi bir üründe? Ama düşüyor, niye? Çünkü, sahip çıkmıyorsunuz. Ofis çıksa “Ben peşin bedelle mısırı şu fiyattan alıyorum.” dese birdenbire piyasa yükselecek ama yok, istiyorsunuz ki tüccar çiftçinin elinden toplasın, alsın; çiftçinin elinde mal bittikten sonra kim kazanırsa -aracılar- kazansın, çiftçi yine seyreden ve kaybeden olsun. Böyle bir mantıkla bu ülkede çiftçiyi korumanız, çiftçiyi yaşatmanız, çiftçinin de para kazanması ve çoluğunun çocuğunun rızkını çıkartması mümkün değil değerli arkadaşlarım. Her gün evinizde kahvaltı yaparken, o sıcak sıcak çaylarınızı içerken yanında yediğiniz sıcak ekmeği, peyniri, domatesi, salatalığı üreten bu çiftçi. Bunları unutmayın, Allah rızası için unutmayın.

Tekrar tekrar söylüyorum, Hükûmetinizi de uyarın, bir an önce şu TMO’ya talimat versin, bir an önce bu fiyatı belirlesin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Varlı.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Altay, Sayın Çam, Sayın Tarhan, Sayın Gürer, Sayın Karabıyık, Sayın Hürriyet, Sayın Aydın, Sayın Arık, Sayın Tuncer, Sayın Doğan, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Arslan, Sayın Kayışoğlu, Sayın Akar, Sayın Akaydın, Sayın Tüzün, Sayın Tümer, Sayın Öz…

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 3'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Haydar AKAR (Kocaeli) ve arkadaşları

MADDE 3- 31/8/1956 tarihli ve 6831 Sayılı Orman Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 10 — Bu maddenin yürürlük tarihinden önce Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından erişme kontrolü uygulanan karayollarında yapılan, işletilen, işlettirilen veya yap-işlet-devret modeli esas alınarak yaptırılan ve işlettirilen binalar ile hizmet tesisleri ve bakım işletme tesisleri, erişme kontrolü uygulanan karayolunun müştemilatı sayılır. Bu bina ve tesislerin devlet ormanlarında bulunması halinde Orman ve Su İşleri Bakanlığınca Karayolları Genel Müdürlüğüne devrine bedelsiz olarak izin verilebilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar konuşacak.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir torba kanun üzerinde konuşuyoruz. Torba kanunla da birçok kamu arazisinin, kamu mülkünün satışı öngörülüyor, Özelleştirmeye devredilmesi öngörülüyor, eldeki tüm imkânların çıkarılarak bunun bir mali kaynak olarak yaratılması öngörülüyor.

Peki, bu mali kaynağa bu kadar ihtiyaç var da ülkenin mali kaynaklarının nasıl savrulduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Size bir ihaleden örnekler vereceğim. Şöyle diyebilirsiniz: “Böyle ihaleye can kurban, herkes böyle ihaleyi almak isteyebilir.” Nereden bahsettiğimi herhâlde tahmin edebiliyorsunuz, Osman Gazi Köprüsü’nden bahsetmek istiyorum.

Evet, Osman Gazi Köprüsü’nün gerçeğini bilirseniz, ne kadar bir maliyete mal olduğunu bilirseniz ve o köprüyü yapanlara yirmi iki yılda ne kadar kazandırdığını bilirseniz, devletin nasıl soyulduğunu, bu kadar imkân yaratmaya çalışılırken bir taraftan da kaynakların nasıl başka taraflara peşkeş çekildiğini çok rahatlıkla görebilirsiniz.

Yine sizin Bakanınız, 40 bin araç geçişi sağlandığını, 20 bin hedeflediklerini söylediler ama resmî rakamlarını sormuşum, demişim ki: “1’le 26 Temmuz arasında kaç araç geçti?” 1’le 26 Temmuz arasında 1 milyon 207 bin araç geçmiş. Baktığınız zaman, 40 bin araca denk geliyor. Yalnız, bunu unutmayın ki 1’le 11 arası bayram ve bedava geçişlerin olduğu süre. 11’le 26 Temmuz arasında sadece 207 bin araç geçmiş otomobile eş değer; kamyonu, tırı, otobüsü, otomobili hesaplanmış, otomobile eş değer 207 bin araç geçmiş. 207 bin aracı gün sayısına böldüğünüzde günlük 15 bin rakamını yakalayamadığını görüyorsunuz. 15 bin rakamını yakalayamıyoruz ama 40 bin geçiş garantisi vermişiz.

Sadece bu da değil; o geçen 15 bin araç için de -15 bin diyelim düz yoldan- 10 dolar fark ödüyoruz çünkü bir indirime gidildi; bu, sözleşmede indirilen, yapılan bir düzeltme değil. Devlet tarafından geçen araç için ödeme taahhüdü yapılan rakam 10 dolar. Günlük 500 bin TL yapıyor arkadaşlar, günlük 500 bin TL. Geri kalan 25 bin araç için günde 3 milyon TL parayı devlet ödüyor Osman Gazi Köprüsü için. Toplamda günde 3,5 milyon TL para ödeniyor yapan firmalara Osman Gazi Köprüsü’nde. Şimdi diyebilirsiniz ki 3,5 milyon nedir bu devlet için? Günlük fiyattan bahsediyorum. Osman Gazi Köprüsü’nün yapım maliyeti yine kendi Bakanlığının verdiği bilgilere göre 2 milyar 355 milyon TL, bugünkü dolar kuruna çevirdiğiniz zaman 790 milyon dolar yapıyor yani Osman Gazi Köprüsü’nün maliyeti 790 milyon. Peki, 40 bin aracın yıllık getirisi ne kadar? 512 milyon dolar yani bir buçuk yılda Osman Gazi Köprüsü’nün maliyeti çıkıyor arkadaşlar, bir buçuk yılda. Yapın hesabını, herkesle bu iddiaya varım, bir buçuk yılda.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Hesapları yanlış yapmışsın, hesaplar yanlış.

HAYDAR AKAR (Devamla) - Geri kalan üç yıllık işletme yapım süresi var, on dokuz yıl, yılda 512 milyon. İki yıl diyorum, geri kalan on yedi yıl 512 milyon doları cebine koyacak vatandaşlar. Şimdi diyorsunuz ki devletin gelire ihtiyacı var, kamunun mallarını satmak için bu torba kanunları getiriyorsunuz, öbür tarafta devletin soyulmasına göz yumuyorsunuz. Eğer biraz inancınız varsa, eğer biraz gerçekten devleti düşünüyorsanız, yetim hakkını düşünüyorsanız gelin hesabı beraber yapalım diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) En çok karşılaştırdığınız şey -o dönemin Başbakanının, şimdiki Cumhurbaşkanının- Yuvacık Barajı’ydı, Yuvacık Barajı. “Devleti zarara uğratıyordunuz.” diyorlardı.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Evet, doğru.

HAYDAR AKAR (Devamla) - Yuvacık Barajı’ndaki maliyet, Yuvacık Barajı’ndaki on beş yıllık garanti su alımındaki maliyet, işletme yapım maliyetinin 4,2 katı kazancı firmanın. 512 milyon dolara mal oldu, 2,3 milyar dolar on beş yıl sonunda ödenen paraydı. Bu köprüde 11,2 kat ödüyoruz, 11,2 kat ödüyoruz. Eğer devlet soyuluyorsa, devlet zarara uğratılıyorsa Yuvacık Barajı’nda devlet zarara uğratılmıştır, belki haklısınız ama bu köprüde devlet soyuluyor arkadaşlar, devlet soyuluyor ve siz bunlara gözünüzü yumuyorsunuz. Sizden ricam, oturun hesabı beraber yapalım, Bakanlığın resmî rakamları burada.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Beraber yapalım, beraber yapalım.

HAYDAR AKAR (Devamla) - Köprüye ihtiyacımız var mı? Var. Yola ihtiyacımız var mı? Var. Bunlar yapılmalı mı? Yapılmalı. Bunları yaparken yandaşlara rant transfer etmek değil, devleti soymak değil, o yetim hakkını korumak, kollamak olmalı diyorum. Gerçekten de devletin büyük bir zararı var, büyük bir soygun var. Böyle ihaleye can kurban diyorum ben, Allah herkese böyle ihale nasip etsin diyorum ama gerçekten doğru değil.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Hesapları beraber yapalım.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Gerekirse hesabını beraber yapalım, rakamlar burada, size takdim edebilirim. Bana inanmıyorsanız Bakanınıza sorun, yapmaya da devam edelim.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.

Önergeyi oylarınıza sunacağım.

lll.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Altay, Sayın Çam, Sayın Gürer, Sayın Karabıyık, Sayın Hürriyet, Sayın Aydın, Sayın Arık, Sayın Akar, Sayın Tuncer, Sayın Aslan, Sayın Doğan, Sayın Kayışoğlu, Sayın Tüzün, Sayın Akaydın, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Tümer, Sayın Tüm, Sayın Özdemir, Sayın Öz, Sayın Purçu, Sayın Sertel.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.39

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.43

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

4’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı "Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/571) 4'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

            Kadim Durmaz                    Selin Sayek Böke                  Mehmet Bekaroğlu

               Tokat                                  İzmir                                 İstanbul

       Bihlun Tamaylıgil                    Utku Çakırözer                    Zekeriya Temizel

             İstanbul                              Eskişehir                                İzmir

            Musa Çam

               İzmir

MADDE 4 – 6831 sayılı Kanun’a aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“Geçici Madde 11 - Bu Kanunun 93 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına göre müsadere olunan tesis, 6762 sayılı Kanun kapsamında fabrika veya ticarethane ise ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ya da yargılama sonucunda mahkeme tarafından beraat kararı verilmişse, müsadere olunan bu tesisler bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl içinde Orman Genel Müdürlüğünce yirmi dokuz yıllığına kiraya da verilebilir.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya

               Erkan Akçay                                 Erkan Haberal                                         

                   Manisa                                          Ankara                                              

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Çağlar Demirel                               Besime Konca                               Saadet Becerekli

                Diyarbakır                                         Siirt                                            Batman

            Abdullah Zeydan                               Ferhat Encu                                 Nihat Akdoğan

                  Hakkâri                                          Şırnak                                          Hakkâri

             Müslüm Doğan

                    İzmir

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Müslüm Doğan konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin büyük bir felaket geçirdiği konusunda hiçbirimizin kuşkusu yoktur. Yapılmak istenen darbenin başarısızlığa uğramasında halkımızın demokrasi bilinci çok önemli rol oynamıştır. Bu bilinci geliştirmek için, halklarımız için yeni bir inşa sürecinde cumhuriyetin demokratikleştirilmesi, egemen ulus ve egemen inanç psikolojisinden de kurtulmamız gerekmektedir. Aksi takdirde oligarşik bürokrasinin yeni kuşatmaları olası darbe süreçlerine hizmet edecektir.

Mustafa Kemal Atatürk 1919 yılında “Kürtleri de bir öz kardeş olarak bağrımıza basıp tekmil milleti bir nokta etrafında buluşturmalıyız.” derken bugünün ihtiyacı olan demokratik ulusa işaret etmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türk halkı ile Kürt halkı ve diğer halklar demokratik ulus temelinde birleşmek zorundadır. Bu süreçten başka hiçbir çıkış yolu da yoktur.

Devletin esas kuruluşuna ilişkin, anayasal düzlemde, 1918 ile 1921’li yıllarda belgeler anlamında ortaya konan birkaç ana temayı size sunmak istiyorum.

Devletin esas kuruluşuna ilişkin anayasal düzlemde olan bu temel şeyler şunlardır:

Türkler ve Kürtler ortak vatanları üzerinde birlikte yaşamaya karar vermişlerdir. Bu karar 2 Aralık 1918 tarihinde Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyetinin kuruluşuyla birlikte alınan bir karardır. Bu karar Türk ve Kürt temsilcilerini birleştiren kongrelerde ve Büyük Millet Meclisinde açıklandığı gibi, Türklerin ve Kürtlerin Kurtuluş Savaşı’nda omuz omuza savaşmaları ve vatanlarını birlikte kazanmalarıyla fiilen ortaya konmuştur.

Ortak vatan, Kürtlerin ve Türklerin ve diğer halkların yaşadığı alan olarak ifade edilmiştir.

Ortak cumhuriyet, millet adına kurucu irade aslında milleti bir bileşke vektör olarak görmektedir. Yani, Büyük Millet Meclisi Türklerin ve Kürtlerin ortak Meclisidir ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti de Kürtlerin ve Türklerin ortak hükûmeti olarak belirlenmiştir.

Asli kurucu unsurlar anlamında da Kürtler ve Türkler asli kurucu olarak o dönemin, cumhuriyetin kurucuları tarafından ortaya konmuştur.

Ortak kimlik ve kardeşlik konusunda da bu iki kurucu unsur ortak millî kimliğe, bir millete mensup yani demokratik ulusun iki bileşeni olarak da ayrıca tarif edilmiştir.

Şûralarda özerk yönetim anlamında da Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetiminde ve denetiminde olur verilmiştir.

Son olarak da Kürtlerin bu ülkenin kurucu unsurları olarak eşit yurttaşlık temelinde tüm haklardan yararlanacağı hususu da ayrıca belirtilmiştir.

Peki, ne oldu da bu kurucu iradenin aldığı kararlar hayat bulmadı, sorun büyüyerek buraya kadar geldi? Tek sorun, aslında egemen ulus ve egemen inanç sistemine dönülerek resmî bir ideoloji teşekkül ettirilmiştir, inançlar ve diller yok edilmeye çalışılmıştır.

Demokrasi mücadelesi içerisinde o kadar çok çeşitlilik vardır ki İslami kesimin mücadelesi, sınıf mücadeleleri, Kürt siyasi mücadelesi, Alevilerin vermiş olduğu mücadeleler maalesef mevcut resmî ideolojiyle örülmüş, devletin ağır müdahaleleriyle karşılaşmıştır. Son kırk yıldaki bilanço, halklarımızın kaldıracağı boyutu maalesef aşmıştır. Halklar, inançların çığlığı ağır bir şekilde bastırılmaya devam edilmektedir.

Bu tespitler bize daha bir ay önce yaşadığımız darbenin ülkeyi nereye götüreceğini açıkça ortaya koyarken devletin yeniden inşasından çokça bahseder hâle geldik. Aslında haklıyız da, neredeyse geç de kaldık diyebiliriz. Ancak bu tespitler yapılırken darbe sonrası geliştirilmek istenilen OHAL rejimi Hükûmeti yanlış ve onarılması güç süreçlere sürüklemektedir. Alınan kararlar ve kanun hükmünde kararnameler süreçle ilgili olmayıp ülkenin geleceğiyle ilgili, devletin şekliyle ilgili stratejik kararlardır. Bu kararlar Türkiye Büyük Millet Meclisinde ele alınmalı, tartışılmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin baypas edilmesi, çoğulcu demokrasiye vurulmuş bir darbedir. Gazeteleri kapatarak, aydınları tutuklayarak, demokratik kurumlara yönelerek devleti inşa edemezsiniz.

15 Temmuz askerî darbe girişimi sonrasında gündeme getirilen ve çeşitli kent merkezlerinde bulunan kent planlarında askerî alan kullanımına ayrılmış olan alanların bu işlevlerinin sonlandırılmasına yönelik, olağanüstü hâl kapsamında, kanun hükmünde kararnamelerle yasal düzenlemeler yapılmak istenmektedir. Burada sorun bu mekânların kent merkezinde olması değildir. Mesele askerî vesayetin bir türlü demokrasimiz üzerinden kaldırılamayışıdır. Mesele oligarşik askerî bürokrasinin demokratikleştirilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğan.

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – …şeffaf bir kamu kurumuna dönüştürülmesi meselesi de eş zamanlı olarak ele alınmalıdır.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde, ikinci olarak, Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta konuşacak.

Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi kanun tasarısının bu 4’üncü maddesinde Orman Kanunu’nda bir değişiklik yapılmak isteniyor. Önce biraz bunun, tasarının ilk hâlinde maddeyi bir anlatmak istiyorum, ondan sonra bu hâline geleceğim. Tasarının ilk hâlinde bir mahkeme kararı var. Mahkeme diyor ki: “Filanca yer orman arazisidir.” Fakat kanun tasarısındaki madde bu mahkemenin “ormandır” dediği arazi için onun orman vasfını kaybettirmeye yönelik bir düzenleme yapıyordu. Bunu hemen başlangıçta söylemek lazım. Bir yere özel olduğu söyleniyor bunun. Tabii, başka bu vasıfta yer var mı, o çok fazla bilinmiyor ama Burdur’da bir yere ait olduğu da söyleniyor. Şimdi, bu apaçık Anayasa’ya aykırı bir durum. Yani kanunla bir şeye o orman vasfını yitirtemezsiniz. Anayasa’nın 169’uncu maddesine aykırı. Tabii, biz buna Komisyonda çok direnince sonradan bir değişiklik yapıldı ve önümüze bu madde geldi. Bu maddede ne yapılmak isteniyor? Bu maddede de yine, işte, “Müsadere olunan fabrika gibi tesislerde maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl içinde Orman Genel Müdürlüğünce kırk dokuz yıllığına kiraya verilebilir.” diye bir düzenleme önümüze getirildi. Şimdi, tabii, işin enteresan yanı aslında 19 Nisan 2012’de yapılan bir değişiklik. Aynen yine böyle geçici madde değişikliği yapılmış, buna imkân verilmiş o zaman da, yirmi dokuz yıllığına imkân verilmiş, o zaman bu işlem yapılmamış. Bu neden yapılmadı, nasıl oldu? Tabii, o kısmını biz bilmiyoruz. Ancak insanın aklına şu geliyor: Yani, o düzenleme o zaman çıktı fakat, tabii, kiraya vermek, kiralamak, burayı almak burayla ilgilenenlerin işine gelmediği için muhtemelen, işte, “Biz bir kanun değişikliği yaparak buranın tamamının orman vasfını değiştirip satılmasına imkân kılınacak…” şekilde belki bir düşünce içerisine girilmiş olabilir. Tabii, bu kısmı işin spekülasyon kısmı. Ancak şurası çok net ki: Bir defa, Hükûmet tamamen Anayasa’ya aykırı bir şeyi bize getiriyor ve işin tuhaf yanı gerekçede bu Anayasa’ya apaçık aykırı olan şey savunuluyor ve oraya gelen bürokratlar da Anayasa’ya aykırı olan bu maddeyi savunmak durumunda bırakılıyor. Biraz teknik toplantıda bürokratları sıkıştırınca bürokratların kendisi bunun Anayasa aykırı olduğunu da itiraf ediyorlar. Yani bunlar hiç hoş şeyler değil, bunlar olacak iş değil. Yani, önce, tabii, şimdi, burada şöyle bir durum: Efendim, işte, fiilî orman var hukuki orman var. Nedir bu? Siz ormanı yakacaksınız, yıkacaksınız, aradan on yıl geçecek, on beş yıl geçecek, yirmi yıl geçecek ondan sonra diyeceksiniz ki, “Ya, burada orman mı var da buraya orman arazisi diyorsunuz, hadi burayı bize verin, inşaat yapalım, alalım, satalım.” diyeceksiniz. Böyle bir şey olmaz. Yani yak, yık, ortadan kaybet, ondan sonra fiilî durum var... Böyle yaparsak orman kalmaz, herkes bir yeri yakar, on beş yıl sonra da burada zaten orman yok diye gelir, bu sefer oranın orman arazisi olmaktan çıkartılmasını sağlar. Bu durumda Türkiye'de orman kalmaz.

Tabii, bu fiilî durum, hukuki durum meselesi bize tanıdık geliyor. Özellikle 15 Temmuz öncesinde bir koro hâlinde Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, yetkilileri, milletvekilleri, devleti yönetenler “Efendim, fiilî durum var.” Özellikle bu başkanlık sistemiyle ilgili olarak “Fiilî durum var.” “Fiilen artık başkanlık sistemi gelmiştir.” Hukuk devletinde böyle bir şey yok arkadaşlar. Sen hukuku tanımayacaksın, fiilî durum yaratacaksın ondan sonra buradan hareketle peşinden hukuk yapacaksın. Aynı ormandaki kafa ile başkanlık sistemindeki kafa, aynı kafa. Bu şekilde hukuk devleti olmaz. Bu şekildeki davranışların bu ülkeyi nereye getirdiğini gördük. İnşallah 15 Temmuzda bundan ders çıkartılmıştır diye düşünüyorum. Şu anda bu tür meseleleri biraz duymuyoruz, rahatız ama tabii, bir süre sonra bunu duymayacağımıza ilişkin bir garanti de yok.

Dolayısıyla, arkadaşlar, kanunları doğru yapmamız lazım, Anayasa’ya uygun yapmamız lazım. Anayasa yanlışsa oturalım, hep beraber Anayasa’yı değiştirelim ama Anayasa varsa ortada buradan sonra hukuki durum, fiilî durum diye bir ayrım olmaz. Hukuk devletinde bu tür şeyler çalışmaz. Hukuk devleti kanunları doğru yapar ve hukuku doğru uygular. Bunu böyle yapmadığımız sürece ülkeyi kaostan, karışıklıktan kurtarma imkânımız olmaz.

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usta.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Taşdemir, Sayın Konca, Sayın Yıldırım, Sayın Aslan, Sayın Danış Beştaş, Sayın Acar Başaran, Sayın Aydoğan, Sayın Kürkcü, Sayın Toğrul, Sayın Baydemir, Sayın Bilgen, Sayın Gaydalı, Sayın Doğan, Sayın İrmez, Sayın Botan, Sayın Yıldırım, Sayın Geveri, Sayın Öztürk.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı "Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/571) 4'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Mehmet Göker (Burdur) ve arkadaşları

MADDE 4 – 6831 sayılı Kanun’a aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“Geçici Madde 11 - Bu Kanunun 93 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına göre müsadere olunan tesis, 6762 sayılı Kanun kapsamında fabrika veya ticarethane ise ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ya da yargılama sonucunda mahkeme tarafından beraat kararı verilmişse, müsadere olunan bu tesisler bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl içinde Orman Genel Müdürlüğünce yirmi dokuz yıllığına kiraya da verilebilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Burdur Milletvekili Sayın Mehmet Göker konuşacak.

Buyurun Sayın Göker. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 411 sıra sayılı kanunun 4’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 4’üncü maddesiyle 6831 sayılı Orman Kanunu’na bir geçici madde eklenmektedir. Bu kapsamda fabrika veya ticarethane için cumhuriyet başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer olmadığı zannıyla beraat kararı verilmişse, dört yıl içinde kırk dokuz yıllığına kiraya verilebileceği öngörülmektedir. Bu maddeyle Burdur’da da senelerdir tartışılan ve bir türlü çözüme ulaştırılmayan BURTRAK yani Burdur traktör fabrikası arazisinin çözüme kavuşturulacağını düşünüyor, kendi memleketim adına bu yasaya destek veriyorum. Ancak, torba yasanın tam bir felaket olduğunun da altını çiziyorum.

Darbelerden ve darbe girişimlerinden çok çekmiş bir ülke olarak, 15 Temmuzda yapılan bu girişimi nefretle ve esefle kınıyorum. Hükûmetler geçici, devletler bakidir. Ülkemizde de artık bir an önce liyakat sistemi devreye konmalıdır.

Evet, bugün günlerden 17 Ağustos. O büyük yıkımın üstünden tam on yedi sene geçti. Bu doğal felakette bir kez daha anladık ki deprem değil, binalar insanları kaybettirmekte. Kaybettirdiğimiz canlara buradan Allah’tan rahmet diliyorum.

Bu vesileyle… Burdur Devlet Hastanesinin, daha önce de bahsettiğim gibi, teknik inceleme sonucunda depreme dayanıksız olduğu bilimsel raporlarla kanıtlanmıştır. Günde 3 bin kişinin girip çıktığı düşünülürse, aciliyeti önem arz etmektedir.

Yatırım planına alınmış olan devlet hastanesi yapımı için yer aranmaktadır. Bu kapsamda özelleştirilmesi düşünülen Burdur şeker fabrikası arazisinin 50 dönümü proje için ayrılabilir ve Burdur çok acil ve önemli bir sorununu çözümlemiş olur.

Öte yandan, askerî birliklerin il dışına çıkarılması gündemdedir. Burdur’da da bulunan askeri birlik ile il dışında ve dağ başında bulunan üniversitemiz kampüsü yer değiştirilerek Burdur’un ekonomisi bir miktar nefes aldırılabilir. Evet, pratikte bir miktar pahalı görülse de bu proje, tüm kentin bir yaşamını, kültürel gelişimini ve ekonomisini düşündüğünüzde çok da önemli bir yer tutmamaktadır. Bu nedenle YÖK’ün ve Millî Savunma Bakanlığının bir girişimde, ortak bir girişimde bulunarak sorunu kolaylıkla çözebileceği aşikârdır.

Diğer bir konu ise sayın milletvekillerimizin, iktidar milletvekillerimizin yardımıyla yapılan yardımlar, özellikle bu sosyal dayanışmanın tavan yaptığı günümüzde nedense sadece muhalif belediyeler hariç tutularak yapılmaktadır. Bunun tekrar gözden geçirilmesini, yardımların muhalif belediyeleri de kapsayacak şekilde artarak devam etmesini bekliyoruz.

Diğer bir taraftan da görevden el çektirmelerle mağdur edilen kesimle ilgili olarak… Burdur’da da EĞİTİM-İŞ’ten 7 kişi, 4 kişi de EĞİTİM SEN’den olmak üzere toplamda 11 öğretmenimiz FETÖ üyeliğinden açığa alınmıştır. Bu, akılla, mantıkla izah edilebilecek bir durum değildir; tamamen İl Millî Eğitim Müdürümüzün inisiyatifi dâhilinde ve kişisel nefrete ve husumete dayalı olarak bir yapılandırmadır.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sosyal paylaşımlardan dolayı.

MEHMET GÖKER (Devamla) – FETÖ de var.

Bir diğer konu ise Burdur’daki süt üreticilerinin dört aydır destekleme ücretlerini alamayışıdır. Öte yandan, yine krema konusunda bir talep fazlalığı vardır. Bu konuda devletin bir an önce desteklemeyi planlayarak üreticinin mağduriyetinin önüne geçmesi lazımdır.

Son olarak da daha önceki dönemde başlatılan kültür merkezinin yapımı devam etmemekte ve bu nedenle bina yapımsızlık ve maddi kaynak yetersizliğinden dolayı çürümeye yüz tutmuştur. Burdur Belediyesinin, ekonomik olarak düşünürsek Sayın Bakanım, bunun altından kalkması mümkün değil. Kültür Bakanlığının bu konuda devreye girmesini ve binanın işleme kavuşmasını istiyoruz.

Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunacağım…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Altay, Sayın Çam, Sayın Kara, Sayın Öz, Sayın İrgil, Sayın Karabıyık, Sayın Atıcı, Sayın Kayışoğlu, Sayın Yarkadaş, Sayın Türkmen, Sayın Yalım, Sayın Doğan, Sayın Özdemir, Sayın Hürriyet, Sayın Göker, Sayın Kuşoğlu, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Özdiş, Sayın Çamak, Sayın Tamaylıgil, Sayın Sertel, Sayın Tanal.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının 4’üncü maddesi oylamasının açık oylama şekliyle yapılmasına dair bir istem vardır. Şimdi, istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit edeceğim, Genel Kurulda olduklarına dair bir tespit yapacağız.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Sayın Göker? Burada.

Sayın Adıgüzel? Burada.

Sayın Tanal? Burada.

Sayın Berberoğlu? Burada.

Sayın Türkmen? Burada.

Sayın Yedekci…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tekeffül ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Altay.

Sayın Tamaylıgil? Burada.

Sayın Kayışoğlu? Burada.

Sayın Özdemir? Burada.

Sayın Karabıyık? Burada.

Sayın Kara? Burada.

Sayın Çam? Burada.

Sayın Kuşoğlu? Burada.

Sayın Doğan? Burada.

Sayın Özdiş? Burada.

Sayın Öz? Burada.

Sayın Arslan? Burada.

Sayın İrgil? Burada.

Sayın Demir? Burada.

Sayın Zeybek? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin yapılan açık oylama sonucunu açıklıyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :       217

Kabul                                 :       189

Ret                                     :         28  (x)

                Kâtip Üye                                   Kâtip Üye

        Ali Haydar Hakverdi                         Fehmi Küpçü

                  Ankara                                        Bolu”

Böylelikle 4’üncü madde de kabul edilmiş oldu.

5’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesindeki "yer alan" ibaresinin "geçen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya

            Deniz Depboylu                               Erkan Haberal                               Kadir Koçdemir

                   Aydın                                           Ankara                                           Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinde yer alan "kazanç istisnası: şeklinde" ibaresinin "istisnası: şeklinde değiştirilmiş" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Çağlar Demirel                               Besime Konca                               Saadet Becerekli

                Diyarbakır                                         Siirt                                            Batman

            Abdullah Zeydan                               Ferhat Encu                                 Nihat Akdoğan

                  Hakkâri                                          Şırnak                                          Hakkâri

           Mehmet Ali Aslan

                  Batman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 5'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Akın Üstündağ                               Lale Karabıyık                                Tahsin Tarhan

                   Muğla                                            Bursa                                           Kocaeli

           Bihlun Tamaylıgil                              Erkan Aydın                                     Ali Yiğit

                  İstanbul                                          Bursa                                            İzmir

               Aytuğ Atıcı

                   Mersin

MADDE 5- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 20 nci maddesinin başlığı "Kreş ve çocuk ve yaşlı gündüz bakımevleri ile eğitim ve öğretim işletmelerinde kazanç istisnası:" şeklinde ve aynı maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "Okul öncesi eğitim" ibaresi "özel kreş ve çocuk ve yaşlı gündüz bakımevleri ile okul öncesi eğitim" şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkranın ikinci cümlesine "İstisna," ibaresinden sonra gelmek üzere "kreş ve çocuk ve yaşlı gündüz bakımevleri ile" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı konuşacak.

Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Türkiye varlık fonu kurulması kanun tasarısının 5’nci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Çocukların çağdaş, laik, demokratik eğitim almasını isteyen bütün milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddeyle kreş ve gündüz bakımevlerine ilk beş dönem vergi muafiyeti getiriyoruz, bu çok iyi bir şey. Kreşlerden, gündüz bakımevlerinden ilk beş dönem vergi alınmaması bu kreşleri ve gündüz bakımevlerini teşvik ediyor, bu iyi. Peki, bunun yürürlüğü ne zaman? 1/1/2017. Değerli Komisyon üyeleri, 1/1/2017 yılında başlattığınız bir madde için biz diyoruz ki gelin, bunu bütün kreşlere hemen uygulayalım. Ama şu kaderin cilvesine bir bakın ki bir kadın Komisyon üyesi buna karşı çıkıyor.

Biz diyoruz ki Sayın Milletvekilim, Sayın Komisyon Temsilcisi, kadınları destekleyelim. Bu kadınlar, Türkiye’deki kadınlar evleniyorlar, çocuk sahibi oluyorlar, çocuk sahibi olduktan sonra her 4 kadından birisi boşanıyor çünkü çocuğuna bakamıyor. Gündüz bakımevlerini, kreşleri teşvik edelim, kadınlar boşanmasın, çocuklarını bu kreşlere götürsünler, orada iyi bakılsın, çağdaş eğitim alsın ve bütün kreşleri kapsasın diyoruz ve siz buna “Hayır.” diyorsunuz. Tarih bunu yazdı, yazacak ve biz de söyleyeceğiz. Keşke sizin yerinizde bir erkek Komisyon üyesi oturuyor olsaydı o zaman benim içim yanmazdı.

Ben bir çocuk hekimiyim. Bu çocuklara hangi koşullarda bakıldığını, bu çocukların hangi dönemlerde beyinlerinin geliştiğini çok iyi bilirim. 0-4 yaş arası çocuk sayısı ülkemizde 6 milyon 768 bindir. Bakın, 6 milyon 768 bin çocuğun vebali hepimizin üzerinedir. Biz diyoruz ki: Bu vebali taşımak istemiyoruz. Gelin, bu çocuklara okul öncesi kreş eğitimini verelim ve bu kreşleri teşvik edelim. Siz de “hayır” diyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, içinizden kadın sesleri geliyor kulağıma ama ne dediğini anlamıyorum, muhtemelen siz de “hayır” diyeceksiniz.

Sayın milletvekilleri, bakın, bu önergemize eğer “hayır” derseniz bütün kreşlerin teşvikine engel olmuş olacaksınız yani bu anneler çocuklarını kreşe göndermekte zorlanacaklar. Biz daha da ileri gidip bütün kreşlerin ücretsiz olmasını istiyoruz, aslında kanun da bunu emrediyor, “Her iş yerinde eğer 50’den fazla insan çalışıyorsa kreş açılması mecburidir.” diyor ama denetimi iyi yapamadığınız için, ülkemizi iyi yönetemediğiniz için maalesef ve de maalesef bu kreşler açılmıyor. Kreş açılmayınca kadın çocuğunu bir yere bırakıp işe gidemiyor.

Sayın kadın milletvekillerimiz, kadın istihdamı Türkiye’de yüzde 30; benim rakamım değil, sizin Hükûmetinizin rakamı. OECD ortalaması yüzde 47. Şimdi, hâl böyleyken biz Allah rızası için kadınları iş gücüne katalım ama çocuklar da geleceğimiz, bunlar bizim evlatlarımız, bunları da iyi yetiştirelim diye çırpınırken oradan birileri zıplayıp bir şeyler söylüyor. Yapacağınız bir tek şey var: Bu önergeye “evet” oyu vermek. Bu sizin hem kadınlık hem müvekkillik hem de insanlık görevinizdir, biz erkeklerin de insanlık görevidir. Bunu yapmak mecburiyetindeyiz. Eğer bunu yapmazsak hem çocuklarımızın gelişimi hem de kadınların iş hayatındaki gücü azalacak. Biz bu vebalin altına girmek istemiyoruz, diyoruz ki: “Hemen, kreşler ve gündüz bakımevleri desteklensin, vergiden muaf olsun ve zaman içerisinde bütün bunlar ücretsiz olsun, tıpkı Avrupa’da olduğu gibi.” Ama bu sizin işinize gelir mi, bu çocuklar laik, çağdaş eğitim alırlar diye korkar mısınız onu da bilemem.

İyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunacağım:

lll.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Çam, Sayın Kara, Sayın Atıcı, Sayın Adıgüzel, Sayın Gürer, Sayın Arslan, Sayın Hürriyet, Sayın Kayışoğlu, Sayın Yalım, Sayın Türkmen, Sayın Doğan, Sayın Özdemir, Sayın Yarkadaş, Sayın Göker, Sayın Karabıyık, Sayın Çamak, Sayın Bektaşloğlu, Sayın Bekaroğlu, Sayın Yedekci.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinde yer alan "kazanç istisnası şeklinde" ibaresinin "istisnası şeklinde değiştirilmiş" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Ali Aslan (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Aslan konuşacak.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan, Sayın Divan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. İlk defa, konuşmam esnasında bu kadar çok arkadaşı bir arada görmenin mutluluğunu yaşıyorum.

Tabii, kreş ve gündüz bakımevleriyle ilgili bir önerimiz var, bir önerim var: Biz isteriz ki kreşlerde çocuklara ana dilleriyle de eğitim verilsin. Ana dilde eğitim deyince hemen aklınıza Kürtçe gelmesin. Bu ülkede yaklaşık 16 dil konuşuluyor; bunun içinde Arapça, Süryanice, Ermenice, Çerkezce, Lazca, Romanca ve birçok dil var.

Tabii, darbeyle ilgili de konuşma fırsatı bulamamıştık. Darbeyi buradan şiddetle kınıyoruz. İnanır mısınız, darbe akşamı televizyonları izlerken, dinlerken, bakanlar konuşurken, Başbakan konuşurken HDP’li vekiller konuşuyor zannediyordum çünkü demokrasiden, seçilmiş halk iradesinden söz ediliyordu; tanklara, toplara karşı yürünmesi gerektiğinden, tankların, topların durdurulması gerektiğinden, halkın sokaklara çıkması gerektiğinden söz ediliyordu. Tabii, sonra baktım ki AKP’li vekiller, bakanlar bunu söylüyor. Bizim yıllardır söylediğimizi maalesef sadece darbe akşamı hissedebildiniz.

Şunu söyleyeyim: Arkadaşlar, daha önce de göstermiştim, 29 Aralık 2015’te -Başkanım, siz de görün- bu Emniyet Müdürü Batman Emniyet Müdürüydü ve ben sivil bir polise kimlik sorunca bu dedi ki: “Biz devletiz.” ve beni iteledi. “Ben devletim.” dedi şu fotoğrafta gördüğünüz Emniyet Müdürü. Ben bunu gösterirken de iktidar sıralarından birçok vekil “Oh, iyi yapmış.” gibi laflar söylüyordu ama ne ilginçtir ki aynı Emniyet Müdürü geçtiğimiz günlerde Zaho’da yakalandı. (HDP sıralarından alkışlar) Gülenist hareket tarafından yani onlarla irtibatlı olduğundan dolayı yakalandı. Karşılaştıralım, aynı kişi “Ben devletim.” diyordu, şimdi onu yakalayanlar da “Ben devletim.” diyor ve suç duyurusunda bulunduk. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Suç duyurusunda bulunmuştuk, savcı takipsizlik verdi. Sonra savcı da FETÖ’den içeriye alındı ve her ne hikmetse… Valiliğe de ben yine dilekçeyle başvurmuştum, bu ilgili Emniyet Müdürü hakkında idari soruşturma başlatsın diye. Şu anki Batman Valisi Ahmet Deniz de henüz bununla ilgili bir idari soruşturma başlatmış değildir. Acaba neden korunuyor, neden idari soruşturma başlatılmadı, birileri mi korunmaya çalışılıyor? Arkadaşlar, buradan cevap verirsiniz.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – O da cemaatçi çıkmasın.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Midyat’ta altı gün önce yaklaşık 38 kişi gözaltına alındı ve 9’u da tutuklandı. Tutuklanan arkadaşların da evinde yapılan aramalarda sözde Gülenist harekete ait yayınlar bulunmuş, Aksiyon, bilmem, Sızıntı, Zaman gazetesi, birçoğunuz bu dergileri, bu yayınları yakmanıza rağmen, eminim, hâlâ evinizin kıyısında köşesinde vardır.

Şimdi, eskiden kişilere kılıf uyduruluyordu ama şu anda, maalesef, bu darbeden sonra kılıflara kişi uydurulmaya çalışılıyor. Yani neymiş efendim? İşte, DBP’yle HDP’nin bunlarla olan bağlantısını deşifre etmek için, yok efendim, hem Kürt hareketine ait kitaplar bulunmuş hem FETÖ’ye ait bulunmuş, dolayısıyla, bunlar iş birliği yapıyor. Bu kadar vicdansızlık, bu kadar haksızlık olmaz, bu suistimal olmaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın, iyi ki darbe gerçekleşmedi. Gerçekleşmiş olsaydı, şimdi buradakilerin çoğu, hepimiz, ya hapisteydik ya mezardaydık ya kayıp kaçaktık ve muhtemelen hapiste olsaydık, kayıp kaçak olsaydık, şunu konuşacaktık: Keşke biz Mecliste birbirimize düşmeseydik, keşke biz gerçek tehlikenin farkına varsaydık ve keşke iyi işler yapsaydık. İşte, Allah bize o “keşke”leri gerçekleştirme fırsatını verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Gelin, hep beraber toplumsal barış için ve özellikle Kürt meselesinin barışçıl yollarla çözülmesi için adım atalım.

Sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aslan, teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunacağım.

lll.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Taşdemir, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Paylan, Sayın Danış Beştaş, Sayın Aslan, Sayın Yıldırım, Sayın Kürkcü, Sayın Sancar, Sayın Yıldırım, Sayın Irmak, Sayın Aydoğdu, Sayın Acar Başaran, Sayın Baydemir, Sayın Bilgen, Sayın Gaydalı, Sayın Doğan, Sayın Toğrul, Sayın Akdoğan, Sayın Zeydan, Sayın Yıldırım.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesindeki “yer alan” ibaresinin “geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Deniz Depboylu (Aydın) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Deniz Depboylu, Aydın Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5’inci maddedeki önergemiz üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesinde yer alan -özel kreş ve gündüz bakımevlerinin Gelir Vergisi Kanunu’nun 20’nci maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığına bağlı özel okul ve kuruluşlarla aynı haklara sahip olarak- yeni açılan işletmelerin beş yıl boyunca gelir vergisinden muaf tutulması uygun bir teşvik olarak görülebilir ancak devletin eğitimdeki görev ve sorumluluklarını özelleştirme yoluyla devredip eğitimi kamusal alandan çıkartarak özele devretme yolunda hızla ilerlemesi bizde kaygı yaratmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken, 2016 yılı itibarıyla yüzde 8,23 olarak belirlenmiştir. Bunun tek anlamı, eğitimde yaşanan yoğun ticarileşme sürecinin artarak devam edeceği, velilerin 2016 yılında cebinden yapacağı eğitim harcamalarının kaçınılmaz olarak artmasıdır. Türkiye’nin, maalesef, OECD ülkelerinin ortalamasının çok altında bir kaynağı Millî Eğitim Bakanlığına devrettiği öngörülmektedir. Bu da sondan 2’nci olduğumuzu göstermektedir.

Özel okullara destek politikası kamusal eğitime zarar vermektedir. Türkiye’de yıllardır devlet okulları, sorunlarıyla baş başa bırakılırken, her fırsatta özel okullara yönelik teşvik politikaları uygulanmıştır. Hükûmetin “özel okullara destek” adı altında asıl yapmak istediği özel eğitimi özendirmek, öğrenci ve velileri parasal destek üzerinden özel okullara mı yönlendirmektir, bunu merak etmekteyiz. Özel okulların yıllardır doğrudan kamu kaynaklarıyla desteklenmesinin arkasında eğitimde yaşanan ticarileşme sürecini hızlandırmak mı vardır, bunu da merak etmekteyiz.

Yapılması gereken, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesi ve sadece eğitimde değil, bütün alanlarda kamu harcamalarının payının artırılmasının sağlanmasıdır. Zira, devletin en önemli görevi çocuklarımızın en iyi şekilde eğitileceği, yetiştirileceği kurumları açmak, onları, çocuklarımızı her türlü istismardan korumaktır. Korunaklı denetim altında açılması veya korunması gereken kurumlar ne yazık ki devleti yöneten Hükûmet tarafından kapatılmış ya da ihmal edilmiştir. Kapatılan köy okulları nedeniyle taşımalı eğitime mecbur kılınan çocuklarımızın -yine yatılı bölge okullarının da bazılarının kapatıldığını düşünürsek- burada açıkta kalan çocuklarımızın da kayıt dışı evlerde ve yurtlarda bunlara muhtaç durumda olması bugüne kadar yaşadığımız sorunların ana sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bakın, bugüne kadar açılan kayıt dışı evlerde ve yurtlarda yetiştirilen çocukların büyüyerek bugün geldiği nokta, ülkemizi getirdiği nokta hepimizin aşikâr gözümüzün önündedir. Biz eğri değil, doğru oturalım, doğru konuşalım. Her şeyden önce, vakıf ve derneklerin evlerine bıraktığınız çocukların tekrar devlet koruması altına alınması gerekmektedir. Zira bu tür yerlerde çocuklar her türlü istismara açık bir şekilde yaşamaktadır. Bugüne kadar dinî açıdan istismar edilmiş çocukları, ki düşünün bu cemaat evlerinde, Fethullah Cemaati’nin evlerinde en akıllı ama okuma zorunluluğunu yerine getirebilecek maddi güce sahip olmayan çocukları alarak nasıl yetiştirdiklerini hep birlikte gördük. Bu sorun hâlâ devam ediyor. Hükûmet yaşadığı sorunlardan ders çıkarmalı, her türlü önlemi alarak çocuklarımızı ve gençlerimizi korumalıdır. Dediğim gibi, biz doğru oturalım, aynı zamanda da doğru konuşalım. Maalesef, yüksek oranda değerli arkadaşlarımız, aldatılma ve kandırılma potansiyeline sahipsiniz ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizden ricamız, lütfen önerilerimizi dikkate alınız. Hem millî eğitimde hem dış politikada hem birçok konuda biz sizlere birçok açıdan yol göstermek, ışık tutmak istedik ancak siz bunları dikkate almadınız. “Tarih tekerrürden ibarettir.” sözü lütfen bu sefer gerçek olmasın.

Bugün devam eden, çocuklarımızın istismar edilebileceği yerleri denetim altına alınız ve millî eğitimi millîleştiriniz, devlet politikası hâline getiriniz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Depboylu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

lll.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Çam, Sayın Kara, Sayın Atıcı, Sayın Adıgüzel, Sayın Karabıyık, Sayın Gürer, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Kayışoğlu, Sayın Hürriyet, Sayın Arslan, Sayın Yarkadaş, Sayın Özdemir, Sayın Doğan, Sayın Göker, Sayın Özdiş, Sayın Çamak, Sayın Yedekci, Sayın Öz, Sayın İrgil, Sayın Bekaroğlu.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının 5’inci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır.

Şimdi, istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit edeceğiz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Sayın Göker? Burada.

Sayın Adıgüzel? Burada.

Sayın Zeybek? Burada.

Sayın Atıcı? Burada.

Sayın Berberoğlu? Burada.

Sayın Bekaroğlu? Burada.

Sayın Tamaylıgil? Burada.

Sayın Yedekci? Burada.

Sayın Altaca Kayışoğlu? Burada.

Sayın Özdemir? Burada.

Sayın Çam? Burada.

Sayın Türkmen? Burada.

Sayın Karabıyık? Burada.

Sayın Kara? Burada.

Sayın Özdiş? Burada.

Sayın Kuşoğlu? Burada.

Sayın Arslan? Burada.

Sayın Öz? Burada.

Sayın İrgil? Burada.

Sayın Demir? Burada.

Sayın Doğan? Burada.

Sayın Tanal? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 5’inci maddenin oylaması elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı             :         222

Kabul                                   :         209

Ret                                       :           13  (X)

                   Kâtip Üye                           Kâtip Üye

            Elif Doğan Türkmen                  Fehmi Küpçü

                      Adana                                 Bolu”

Böylelikle kabul edilen önerge doğrultusunda tasarının 5’inci maddesi kabul edilmiştir.

6’ncı maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesindeki "bendine" ibaresinin "bendinde geçen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya

              Erkan Haberal                               Kadir Koçdemir                            İsmail Faruk Aksu

                   Ankara                                           Bursa                                          İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinde yer alan "sağlamaya yönelik" ibaresinin "sağlamaya dönük olarak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Çağlar Demirel                               Besime Konca                               Saadet Becerekli

                Diyarbakır                                         Siirt                                            Batman

            Abdullah Zeydan                               Ferhat Encu                                 Nihat Akdoğan

                  Hakkâri                                          Şırnak                                          Hakkâri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 6’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Kadim Durmaz                             Bihlun Tamaylıgil                             Utku Çakırözer

                    Tokat                                          İstanbul                                        Eskişehir

            Zekeriya Temizel                           Selin Sayek Böke                                Musa Çam

                    İzmir                                             İzmir                                             İzmir

          Mehmet Bekaroğlu

                  İstanbul

MADDE 6-193 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendine "emsal değeridir” ibaresinden sonra gelmek üzere "ile kiraya veren tarafından yapılan ve gayrimenkulün iktisadi değerini artırıcı niteliği olan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamalar (Bu harcamalar bir takvim yılı içinde Vergi Usul Kanununun 313 üncü maddesinde belirlenen tutarı aşıyor ise maliyet olarak dikkate alınabilir.)" ibaresi ilave edilmiştir.

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Bihlun Tamaylıgil konuşacak.

Buyurun Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, şimdi, biz, bu torba yasada, yine, tabii, neler yapıyoruz, nedir, ne işe yarayacak diye hep beraber bakıyoruz. Bazen oylamada “Ret mi, kabul mü?” diye karıştırıldığı bile olduğunu ve Sevgili Başkanın bile uyarısına ihtiyaç olduğunu görüyoruz.

Şimdi bu madde ne diyor? “Gayrimenkul sermaye iradı olan, yani evini kiraya veren kişiler, eğer ısı yalıtımıyla ilgili olarak bir yatırım söz konusu olursa -biliyorsunuz, bir gider kalemi var, götürü veya gerçek gider- bu ısı yalıtımını gerçek gider olarak düşebilirsiniz.” diyen bir önerge. Aslında, baktığınızda, enerji verimliliği ve enerji tasarrufu açısından ülkemizin ihtiyaç duyduğu önemli bir başlıktır. Yani ısı yalıtımı, gerçekten, Türkiye gibi… Yeri geldi biz 2012 yılında enerji için yurt dışına 60 milyar dolar para ödedik. Emtia fiyatları düşünce bu rakam 35-40 milyar dolarlar arasına kadar indi. Ama biz enerji bağımlısı bir ülke olduğumuz için ve bu enerji bağımlılığının getirdiği yükümlülüklerimizden dolayı, sürekli maliyeti karşılamak, taşımak, o yükümlülükle yaşamak zorundayız. Ta 2050’lere kadar da yine bu fosil yakıtlarla ilgili olarak giderlerimiz yüksek oranda devam edecek. Çünkü, baktığınızda, enerji üretiminin yatırımlarında bile, beşte 4’ü fosil yakıtlarla ilgili. Kullanıcı olarak da biz baktığımızda, alternatif olarak bir kaynak yaratmadığımıza göre, kullanımımızda tasarruf yapacağız ki enerji için ödediğimiz rakamda geriye gidelim. Güzel, bu çok güzel. Ama “Bu kadar masumane mi yapıldı?” diye düşündüğümde, bu kadar masumane değil.

Şimdi, bilmiyorum, hepiniz biliyor musunuz? Evlerinizin enerji verimliliği kimlik kartına sahip misiniz? Bu, yine, devri iktidarınızda gündeme gelen, aslında yeni yapılan binalarla ilgili olarak, yine, enerji verimliliğinin gerçekleşmesi konusunda, 2011 yılından itibaren, yeni binalara bir enerji kimlik belgesi alma zorunluluğu var. Bu kimlik belgesi, 50 metrekare üzeri inşaatlarda bütün binaların sahip olması gereken bir kimlik ve burada, binanın asgari bina enerji ihtiyacı, enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri, ısıtma-soğutma sistemleri gibi pek çok sayılmış alt başlıkları var. Bu da A’dan G’ye kadar gidiyor, en iyisinden en düşüğüne. C’si normal sayılıyor ve 2011 tarihinden itibaren yeni yapılan bütün inşaatlarda olması gereken bir kimlik belgesi. Peki, eskiden yapılan binalar yani eskiden içinde oturulan, 2011’den önce yapılmış, bu binaların da 2 Mayıs 2017 tarihine kadar bu kimlik belgesine sahip olması gerekiyor. Eğer bu kimlik belgesine sahip olunmazsa gayrimenkulün alım satımında, kiraya verilmesinde zorluklar, engeller var. Bırakın onu, sahip olduğunuz kimlik belgesinin sınıfına göre ödeyeceğiniz vergilerde de kademeli olarak değişiklik olacak. O yüzden ben yine tahmin ediyorum, yine bir torba yasa gelir, bunun süresi değişir. Ama burada getirilen yükümlülük kiraya verenler açısından en azından bina kimlik belgesiyle ilgili düzenlemeye hazırlık amaçlı bir geçiş. Yani sadece kiraya verene bir imkân tanıyayım değil çünkü daha sonra, eğer, 2 Mayıs 2017’den sonra ağır cezaların da söz konusu olacağı bir uygulama. Bizden sizi uyarması ama madem böyle düzenleme yapılıyor… Ha, bu düzenlemenin de orta ve uzun vadede geçişi çok doğru yapıldığı takdirde, Türkiye'nin enerji tasarrufu açısından da olumlu olduğunu düşünmek gerekiyor ama eğer burada evini kiraya verene bir hak veriliyorsa evini kiraya vermeyen ama içinde oturan ev sahibi açısından da diğer vergileri konusunda istisnalar sağlanarak bu önümüzdeki mayıs ayında gündeme gelecek olan enerji kimlik belgesinin alınmasına hazırlığın yapılması gerektiğini vurguluyoruz.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Yoklama talebimiz var Başkan.

BAŞKAN - Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Taşdemir, Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Paylan, Sayın Danış Beştaş, Sayın Konca, Sayın Baydemir, Sayın Aydoğan, Sayın Yıldırım, Sayın Kürkcü, Sayın Irmak, Sayın Akdoğan, Sayın Toğrul, Sayın Doğan, Sayın Gaydalı, Sayın Bilgen, Sayın Zeydan, Sayın Yıldırım, Sayın Öztürk, Sayın Geveri, Sayın Yıldırım.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, en aykırı önergeden işleme başladık, şu görüştüğümüz önerge Anayasa’ya en aykırı önergeydi, değişiklik kabul edildiğinden dolayı madde yeniden dizayn edilmiştir ve bundan sonraki iki önerge işlemden kaldırılmıştır.

Şimdi 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Açık oylama talebimiz var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Oylamaya geçtik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama açık oylama talebimiz var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ama niye şimdi geç kaldın? Sonra verirsiniz.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, açık oylama talebimiz var.

BAŞKAN – Ama orada söylüyorsun bana, onun işlemi var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oylamaya geçerken söylüyorum.

BAŞKAN – Daha önce getirecektin.

7’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir dakika… Okunmadan önce şeyi konuşayım.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Öbür maddede, öbür maddede.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, buna bir itirazım yok.

Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir, buradaki uygulama sizin takdiriniz. Tabii, açık oylama talebini ifade ettiğimiz anda o arkadaşların burada olduğuna bakmamız lazım ama takdir sizin, buna saygılıyım.

Ancak biraz önceki maddenin oylaması sırasında bir hata yaptık ve bu sebepten dolayı tutanaklara da yanlış olarak aksetti. Bir önceki maddede grubumuz tarafından İç Tüzük’ün ilgili maddesi gereğince açık oylama talep edilmişti. Açık oylama talep edildikten sonra, ilgili İç Tüzük hükmü gereğince sizin açık oylama talebinde bulunan 15 milletvekilinin -en az- kupaya atıp atmadığını, kaldı ki kupayla yapmadığımız için Genel Kurulun fikrini alarak elektronik yapmıştık, açık oylamada açık oylama talep eden en az 15 milletvekilinin oy kullanıp kullanmadığını elektronik sistemle karşılaştırmak, kullanmadıysa yapılan oylamanın işari oylama hükmünde olduğunu ifade etmek suretiyle bunu “Yapılan işari oylama sonucunda kabul edildi.” ya da “…reddedildi.” demek, eğer 15 milletvekili oy kullandıysa, o zaman biraz önce ifade ettiğiniz gibi, bunu açık oylama sonucu olarak ilan etmek ve tutanağa geçirmeniz gerekirdi.

Siz, o tahkikatı yapmaksızın dönüp açık oylama sonucunu söylediniz ve benim yaptığım tahkikata göre bir önceki maddede açık oylama talep eden 20 arkadaştan en az 15 tanesinin kupaya oy atmak veya açık oylamada sisteme şifresini girerek oy kullanmadığını tespit ettiğimizden oturuma ara verilip, gerekli tahkikatın yapılıp düzeltmenin yapıldıktan sonra devam etmemiz gerektiği hususunu takdirlerinize arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel. Bu konudaki hassasiyetinize de ayrıca teşekkür ederim ama toplantı yeter sayısı sağlandığı için karar yeter sayısı olarak da açık oylama sonucunu ilan etme durumunda kaldık. Kaldı ki size kâtip üye tarafından bu durum iletildi ve siz de bildiğim kadarıyla gereğini yapmadınız gibi bir algı var Divanda, onu da söyleyeyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, şöyle: Oylama sırasında…

BAŞKAN – Oylama süresi bitmemişti.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Oylama sırasında” dedim efendim, “sonrasında” demedim.

Oylama sırasında bir kâtip üye kanalıyla grubumuza yani oy kullanıp kullanmayacağımız soruldu, ben de dedim ki “Kullanırsak açık oylama hükmünde olur, kullanmazsak işari oylama şekline geçer.”

BAŞKAN – Hayır, sadece talepte bulunanlar açısından söylendi o, evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet. Ve o talepte bulunan 20 kişiden 15 tanesi oy kullanmadığından ve açıkça da Başkanlık Divanı olarak bunun tahkikatını, tespitini yapma gereğini de duymadığınız için resen açık oylama sonucu ilan ettiniz.

BAŞKAN – Sayın Özel, anladım talebinizi ama hem toplantı yeter sayısı hem de karar yeter sayısı olduğu için alınan oy neticesinde tekrar böyle bir açıklama yapma gereğini hissetmedik Divan olarak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Sayın Başkanım, açık oylamayla işari oylamanın arasındaki farkı sadece toplantı ve karar yeter sayısına indirgerseniz…

BAŞKAN – Peki, bundan sonra dikkat ederiz, kontrol de yaparız. Tamam, kontrolünü de yaparız Sayın Özel.

Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Özür dilerim, Sayın Başkanım. Bakın, Sayın Başkan, şöyle: Şimdi, eğer toplantı yeter sayısıyla karar yeter sayısıysa açık oylamayla işari oylamanın arasındaki tek fark, söyleyecek hiçbir sözüm yok ama arada çok ciddi bir fark var. Açık oylamada kimin hangi oy verdiğinin belli olması, yani bundan otuz sene sonra…

BAŞKAN – Peki, talebiniz nedir Sayın Özel?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Talebim, bir önceki oylamada yani 5’inci maddenin oylaması sırasında önergeye imza atan milletvekillerinin sistemde oy kullanıp kullanmadığının Başkanlık Divanınca tespiti; bu çok kolay, üç dakikalık bir işlem. Biraz önce üç dakikalık bir işlemden tasarruf ettik ya, nasıl olsa süremiz de var, onu da aktarırız oraya, bir gecikme de olmaz. Karşılaştıralım, bu karşılaştırmadan sonra da sadece şunu söyleyebilirsiniz.

BAŞKAN – Tamam, peki, o karşılaştırmayı yapar gerekli açıklamayı yaparız.

Biz şimdi o işlemimize devam edelim, arkadaşlar o karşılaştırmayı yapsınlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kim yapacak efendim karşılaştırmayı? İç Tüzük “Kâtip üyeler tarafından.” diyor.

BAŞKAN – Tamam işte, onlar için diyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yedekte kâtip üyemiz yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tamam Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, burada doğru olan, oturuma üç dakika, beş dakika ara verip o karşılaştırmayı…

BAŞKAN – Tamam, peki ara verelim, beş dakika ara verelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Oturuma beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.13

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının 7’nci maddesi üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesindeki “kapsamındaki" ibaresinin “kapsamına giren" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya

              Erkan Haberal                               Kadir Koçdemir                    Mehmet Necmettin Ahrazoğlu

                   Ankara                                           Bursa                                            Hatay

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinde yer alan “kapsamındaki" ibaresinin “çerçevesinde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Çağlar Demirel                             Abdullah Zeydan                             Nihat Akdoğan

                Diyarbakır                                       Hakkâri                                         Hakkâri

              Besime Konca                                  Ferhat Encu                                Saadet Becerekli

                     Siirt                                            Şırnak                                          Batman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 7'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                Musa Çam                                  Kadim Durmaz                             Bihlun Tamaylıgil

                    İzmir                                            Tokat                                           İstanbul

            Zekeriya Temizel                           Selin Sayek Böke                             Utku Çakırözer

                    İzmir                                             İzmir                                          Eskişehir

          Mehmet Bekaroğlu                            Bülent Kuşoğlu

                  İstanbul                                         İstanbul

MADDE 7- 193 sayılı Kanun’un 94’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasına aşağıdaki bent ilave edilmiştir.

“18. Vergi Usul Kanununun 11 inci maddesinin yedinci fıkrası kapsamındaki ödemelerden,”

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.

411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde söz aldım. 7’nci madde, gelir vergisi 94 çok meşhur, kapsamlı bir maddedir, bunda ilave bir düzenleme yapıyor, teknik bir düzenleme, bizim de katıldığımız teknik bir düzenleme.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce söylediğim gibi aslında katıldığımız bir düzenleme ama bu vesileyle bazı konuları dikkatinize getirmek istiyorum. Son zamanlarda özellikle ekonomide bir sıkıntı var, sıkıntı görüyoruz. Görüyoruz derken bu, Hükûmetin özellikle görmekte olduğu bir sıkıntı. Hepimizin bu konuda hassasiyet göstermesi lazım özellikle finans konusunda yaşayabileceğimiz sıkıntılar söz konusu olabilir, nakıs kalan bu darbe teşebbüsünün devamı bu şekilde getirilebilir. Hepimiz bu konuyla ilgili hassasiyet göstermeliyiz ama bununla ilgili olarak Hükûmet son zamanlarda sürekli olarak kanun değişiklikleri yaparak bir şeyler yapmaya çalışıyor ama bu değişiklikler kanunla olmaz. Kanun değişikliği yaparak krizi, bu finans krizini ertelemek ya da ortadan kaldırmak mümkün değil. Şimdi, biz son bir ay içerisinde -yanlış hatırlamıyorsam- iki torba düzenleme yaptık, iki torba kanun getirdik buraya. Bireysel emeklilik kanununu getirdik, kara parayla ilgili bir kanun tasarısı getirdik, yarın, dün akşam Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirdiğimiz, bu torbaya da adını veren, aslında sonradan çıkarılan Türkiye Varlık Fonu’nu getiriyoruz. Yani böyle Hükûmet alelacele bir şeyler yapıyor ama bununla ilgili maalesef gereken çalışmayı da yapmıyor. Kamu kurumlarının aslında bir arada bu çalışmaları yapması lazım, bir koordineli çalışma yapılması lazım, Hükûmet tasarılarının buraya öyle gelmesi lazım. Böyle bir şey yok. Alelacele, mesela kara parayla ilgili düzenleme yapıyorsunuz, MASAK’ın görüşü yok. MASAK’ın yazılı görüşü alınmadı. Bu torbada Merkez Bankası reeskont hadleriyle ilgili bir düzenleme var, BDDK’ya sorulmamış, görüşü alınmamış.

Biraz önce Bihlun Hanım 6’ncı maddeyle ilgili olarak konuştu, binalarla ilgili, şu enerji tasarrufu konusuyla ilgili. Orada binaların kimliklerinin düzenlenmesi lazım. O konuyla ilgili eksiklikler var, yeni fark ettik çünkü bizim de çalışmaya zamanımız olmadı üzerinde. Şimdi fark ediyoruz. Düzeltilmesi gerekiyor aslında, geçti. Ben DSİ’yle ilgili 2’nci maddede anlattım, Komisyon sırasında fark etmediğimiz ama burada fark ettiğimiz bazı düzenlemeleri. 2’nci maddenin de geçmemesi lazımdı. Böyle alelacele getiriliyor, birçok yanlışlık söz konusu oluyor. Hâlbuki bunlar bir ekip çalışmasıdır. Hükûmetin meslek kuruluşlarıyla, kendi kamu kuruluşlarıyla görüşerek bütün bunları getirmesi gerekir. Ekip çalışması deyince ben bir hikâye anlatayım, kimse dinlemiyor yine, müsaadenizle.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Biz dinliyoruz.

BAŞKAN – Ben dinliyorum Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım. Ondan şüphem yok da arkadaşlarımın da dinlemesi için ben bir hikâye anlatayım dedim müsaadenizle. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Biz de dinliyoruz. Rica ederiz.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – “Kimse dinlemiyor.” diyorsunuz, bize haksızlık ediyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Kuşoğlu, sizin önergeyi kabul etmeye uğraşıyoruz, bu başkan vekiliniz “Kabul etmeyin.” diyor.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Kabul etmemeye uğraşıyor ama onun demek istediği daha farklıydı Sayın Başkan.

Şimdi, yaşlı adamın biri parka gitmiş, oturmuş, etrafını gözlüyor, dinleniyor bir taraftan. İki kişi gelmiş, birisi çukur açıyor, öbürü biraz sonra onu kapatıyor; birisi çukur açıyor, öbürü kapatıyor bir süre sonra. Böyle beş-on çukur açmışlar kapatmışlar. Biri açıyor, biri kapatıyor. “Ya ben anlamadım, kusura bakmayın, sizi deminden beri, bir saattir izliyorum, biriniz çukur açıyorsunuz, biriniz kapatıyorsunuz, bu ne iştir, ne anlamı var bu yaptığınız işin?” demiş. Belediye işçileri demiş ki: “Biz bir ekibiz efendim. Biz aslında 3 kişilik bir ekibiz ama ben çukur açanım, bu çukur kapatan, üçüncümüz de ağaç diken, o izinde bugün. Onun için ben kazıyorum, o kapatıyor, izinde olan ağaç diken olmadığı için de o yok.” İşte bizim ekip çalışmamız da bu maalesef.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinde yer alan “kapsamındaki” ibaresinin “çerçevesinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Çağlar Demirel (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Siirt Milletvekili Sayın Kadri Yıldırım konuşacak.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Hakkâri ve Şırnak illerimizin ilçe yapılmak istendiği günlerden geçiyoruz. Bu konuda önümüzdeki gün ve oturumlarda söylenmesi gerekenleri söyleyeceğiz.

Tarihi incelediğimizde görüyoruz ki değişik süreçlerde Kürtler ile onları yöneten Arap, Fars ve Türk devletleri arasında ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve benzeri problemler çıkmış ve çıkmaya devam etmektedir. Anılan devletler, Kürtlerin bu problemlerine kalıcı ve insani çözümler bulmak yerine güvenlik politikalarını önceleyerek ve yerleşim birimlerinin statüsünü değiştirerek bu problemleri daha da girift bir hâle getirmiş ve getirmeye devam ediyorlar.

Bunun ilk örneği, bin iki yüz yıl önce Abbasiler döneminde Halife Mehdi zamanında bir Kürt köyü olan Sîser’in il yapılmasıyla karşılaşıyoruz. Kendisi de bir Abbasiler dönemi tarihçisi olan Mesudi ve Belâzurî; eserlerinde bunları dile getiriyorlar. Belâzürî’nin Fütuh’ül Büldân adlı eserinden aynen naklediyorum: “Sîser Kürtçe’de ‘otuz’ anlamına gelen “…”(x) ile ‘tepe’ anlamına gelen “…”(x) kelimelerinden oluşmaktadır. Önceleri köy olan Sîser, Hemezân, Dînever ve Azerbaycan sınırları içinde kurulmuştur. Ayrıca, bulunduğu yerde 100 çeşme bulunduğu için “…”(x), yani “100 Çeşme” olarak da adlandırılmıştır. Kürtler burayı hayvanları için bir otlak olarak kullanırlardı. Ayrıca, Abbasilerle yaşanan çeşitli çatışmalarda bulunduktan sonra bu tepelere sığınırlardı. Coğrafi konumu itibarıyla küçük askerî operasyonların oradaki Kürtleri ele geçirmede yetersiz kaldığını gören dönemin Abbasi Halifesi Mehdi onların üzerine büyük bir ordu gönderdi ve stratejik önemine binaen Sîser’in il hâline gelmesini emretti. Bunun üzerine il yapılan Sîser’e hem Dînever’in Mayenherc ilçesi ile Azerbaycan’ın Cezveme ilçesi hem de yörede bulunan Berze, Restaf ve Hâbencer yerleşim merkezleri bağlandı. Böylece bu ilçe ve yerleşim merkezleriyle birlikte ayrı bir il hâline getirilen Sîser’e müstakil bir vali atandı ve buranın haracı kendisine verildi. Sîser’in il yapılmasından sonra bir süre sessiz kalan Kürtler ve onlarla aynı ortamı paylaşan diğer bazı unsurlar Halife Reşid zamanında uygulanan bu siyasete karşı ayaklandılar ve ayaklanma bastırılırken Sîser de yakıldı, yıkıldı.

Evet, Kürtler için maalesef tarih tekerrür ediyor. Ancak, iyi örneklerle tekerrür etmiyor bu tarih, maalesef kötü örneklerle tekerrür ediyor. Kötü örnekleri uygulamanın her zaman kötü sonuçlar doğurduğunu unutmamalıyız ve neticesinde kötü sonuçlarla karşılanmaması için bence ve bizce bu güvenlik projesi çerçevesinde uygulamaya konulan ve Abbasiler döneminde olumsuzluklar doğuran bu uygulamanın bir an önce son bulmasını temenni ediyorum ve zararın, yanlışın neresinden dönülürse kârdır düşüncesiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum ve dediğim gibi ileriki oturum ve günlerde bu konunun biraz daha tarihî, ibret verici yanlarını hep birlikte görmeye devam edeceğiz.

Meclisi, Divanı ve hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Hepinizin bundan vazgeçmesi dileğiyle… (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım.

Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Taşdemir, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Paylan, Sayın Başaran, Sayın Irmak, Sayın Yıldırım, Sayın Beştaş, Sayın Baydemir, Sayın Doğan, Sayın Yıldırım, Sayın Konca, Sayın Kürkcü, Sayın Öztürk, Sayın Yıldırım, Sayın İrmez, Sayın Botan, Sayın Zeydan, Sayın Toğrul, Sayın Akdoğan.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesindeki “kapsamındaki" ibaresinin “kapsamına giren" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Necmettin Ahrazoğlu (Hatay) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

17 Ağustos 1999’da meydana gelen, on yedi yıl önce etkisi ve büyüklüğü itibarıyla asrın felaketi olarak adlandırılan deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, bir daha böyle bir felaketin yaşanmamasını Yüce Rabb’imden niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, resmî rakamlara göre, 17.500 ölü, 23-24 bin yaralının olduğu bu deprem, sonuçları itibarıyla ülkemize büyük bir felaket yaşatmış, büyük acılara neden olmuştu. Ancak bu felaketin sonucunda, aziz Türk milleti kuzeyli, güneyli, doğulu, batılı tüm insanlarımız acılarla ve imkânsızlıklarla baş edebilmek için deprem bölgesine güçleri nispetinde maddi ve manevi yardımlarda bulunmuş, yaraların sarılması için her türlü imkânı o bölgedeki kardeşlerine ulaştırmaya çalışmışlardı.

O dönem görevde olan 57’nci Hükûmet gecesini gündüzüne katarak yaraları sarmaya çalışmış, kış gelmeden, mağduriyete uğrayan insanlarımızın imdadına koşmuş ve bunu da dünyada emsali zor görülür başarılara imza atarak yapmıştır. MHP, o dönemde iki ay gibi kısa bir zamanda prefabrik evleri, on sekiz ay gibi kısa bir dönemde kalıcı konutları Bayındırlık Bakanlığı ve çalışanlarıyla hak sahiplerine teslim etmişti.

Değerli milletvekilleri, bu tip doğal afetleri önceden tahmin etmek zor olabilir ancak afetlere karşı tedbirler afetler olmadan alınmalıdır. Şayet imar ve inşaat mevzuatları çağın gereklerine göre yeniden düzenlenir, depremle mücadeleyi bilinçli bir şekilde öğretecek tedbirler alınır, konut alanları seçilirken zemin etütleri ilmi olarak yapılır ve bunlara göre önlemler alınırsa bir daha böyle felaketlerle karşılaşılsa bile az üzüntü, acı ve zararla bu felaketlerden kurtulmak mümkün olacaktır.

Yüce Rabb’im aziz Türk milletine bu acıları unutturacak başka acılar vermesin.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz, Türk milletinin birlik ve beraberliğine yönelik, bin yıllık kardeşliğimize, Türk demokrasisine yapılmış bir hareket olup FETÖ’cü terör örgütü ile Sevr heveslilerinin birlikte Türk coğrafyasından Türk isminin, Türk devletinin yıkılmasını kastettiği bir olay olduğu aşikâr olarak ortada durmaktadır.

Kendi seçim bölgemiz olan Hatay’da sınır birliklerinden 200 asker çekilmiş bu dönemde, 7-8 zırhlı araç o sınır bölgesinden alınarak bir başka bölgeye gönderilmek üzere harekete geçirilmiştir. Bir hafta boyunca sınır bölgesi tamamen boş bırakılmış, “Böyle bir durum ne için yapılır?” diye Hataylı düşünmeye başlamıştır. Suriye’deki savaşın Hatay bölgesine yakın oluşu, Halep ve İdlip bölgesinde yoğunlaşması Suriye’den Hatay’a girişlerin olacağını düşündürmektedir. Öyleyse bu, 15 Temmuz Türk milletine karşı yapılmış iç savaşa yönelik bir hareket olarak düşünülmelidir.

Evet, 15 Temmuz Türk milletine, Türk devletine yapılmak istenen hain bir darbe girişimidir. Bu darbeye karşı “Önce ülkem.” diyen, bu ülkeyi karşılıksız seven, Türk milletine bağlılığından şüphe edilmeyen, milletimizin her kesiminden ve her insanımız tarafından vatanına, bayrağına, demokrasisine sahiplenme duygusuyla atlatılmış destansı bir hareket olarak ifade edilebilir. FETÖ’cü hainlerin bölücü terör girişimlerinin üzerinden otuz iki gün geçmiştir. Otuz iki gün içerisinde birçok memur görevden alınmış, açıklar olmuş, tutuklamalar yapılmıştır. Buradan AKP yetkililerine sesleniyorum: Adaletli davranarak, hukukun üstünlüğü esas alınarak, suçluyu suçsuzdan ayırarak kamuda çalışan, üniversitede okuyan, iş adamı, esnaf, her kesimden insanların, eğer suçu varsa, gözünün yaşına bakılmamalı, son pişmanlık fayda etmez diyerek cezalandırılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Ancak bu işler yapılırken bu ülkeyi on dört yıldır yönettiğinizi, şayet suç varsa bu yardım ve yataklık edenlere göz yumanların da olduğunu aziz milletimizin bildiğini bilmenizi istiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunacağım…

lll.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Çam, Sayın Erdoğdu, Sayın Tamaylıgil, Sayın Erdem, Sayın Yalım, Sayın Özdiş, Sayın Kayışoğlu, Sayın Hürriyet, Sayın Karabıyık, Sayın Arslan, Sayın Balbay, Sayın Gökdağ, Sayın Yedekci, Sayın Berberoğlu, Sayın Tanal, Sayın Göker, Sayın Bekaroğlu, Sayın Tüm, Sayın Demir.

Yoklama işlemi için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunacağım.

Tasarının 7’nci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem var, okutup istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit edeceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN - Mehmet Göker? Burada.

Onursal Adıgüzel? Burada.

Mahmut Tanal? Burada.

Kadri Enis Berberoğlu? Burada.

Bihlun Tamaylıgil? Burada.

İbrahim Özdiş? Burada.

Gülay Yedekci? Burada.

Nurhayat Altaca Kayışoğlu? Burada.

Sibel Özdemir? Burada.

Lale Karabıyık? Burada.

Kazım Arslan? Burada.

Niyazi Nefi Kara? Burada.

Bülent Kuşoğlu?

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Takabbül ediyorum.

Musa Çam? Burada.

Bülent Öz? Burada.

Ceyhun İrgil? Burada.

Nurettin Demir? Burada.

Selina Doğan? Burada.

Aytuğ Atıcı? Burada.

Kemal Zeybek? Burada.

Elif Doğan Türkmen? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı           :       217

Kabul                                 :       213

Ret                                     :          4  (x)

                     Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

              Elif Doğan Türkmen                       Fehmi Küpçü

                        Adana                                       Bolu”

Böylelikle kabul edilen önerge doğrultusunda 7’nci madde de kabul edilmiş oldu.

8’inci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesindeki “kapsamındaki” ibaresinin “kapsamına giren” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya

              Erkan Haberal                               Kadir Koçdemir

                   Ankara                                           Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinde yer alan “fıkrasında yer alan” ibaresinin “fıkrasındaki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Çağlar Demirel                             Abdullah Zeydan                             Nihat Akdoğan

                Diyarbakır                                       Hakkâri                                         Hakkâri

              Besime Konca                                  Ferhat Encu                                Saadet Becerekli

                     Siirt                                            Şırnak                                          Batman

                                                                 Ahmet Yıldırım

                                                                         Muş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin 19.4.2012 Tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/571)" 8'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                Musa Çam                               Mehmet Bekaroğlu                             Lale Karabıyık

                    İzmir                                           İstanbul                                           Bursa

             Kadim Durmaz                             Bihlun Tamaylıgil                             Utku Çakırözer

                    Tokat                                          İstanbul                                        Eskişehir

            Zekeriya Temizel                           Selin Sayek Böke

                    İzmir                                             İzmir

MADDE 8- 193 sayılı Kanunun geçici 67 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "Şu kadar ki," ibaresinden sonra gelmek üzere "5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (I) bendi kapsamındaki kurumlar ile" ibaresi ilave edilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Lale Karabıyık konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

LALE KARABIYIK (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın vekiller, 8’inci maddede bir vergi düzenlemesi var ve biz buna karşı değiliz, bunu zaten kabul ediyoruz. Ancak ben 8’inci madde dışında dikkatinizi vergiyle ilgili başka bir noktaya, başka rakamlara çekmek istiyorum.

Türkiye’de vergi kanunlarıyla ilgili reform yapılması ihtiyacı artık had safhada. Dikkat ederseniz, vatandaşın kişisel vergi yükleri her gün artıyor. Yine, her geçen gün vergi alınması zorlaşıyor, kurumlar vergisi miktarında da azalmaları gözlemliyoruz.

Rakamlara bakalım isterseniz beraber: Gelir vergisi 99 milyar ama bunun yaklaşık 5 milyarı beyana tabi vergi. Kurumlar vergisi ise tümü beyana tabi olsa bile ancak 36 milyar lira civarında. Yani değerli vekiller, 460 milyar lira vergi geliri var ama beyana tabi olan kısmı yaklaşık sadece yüzde 10’lara tekabül ediyor. Bakın, bu sağlıklı bir yapı değil.

Peki, yüzde 10’u beyana tabi. Diğerleri nedir? ÖTV, KDV, ithalde alınan vergi, stopaj falan. Bu sağlıklı bir yapı değil vekiller. Hiçbir ülkede bunun benzerini bu oranlarda görmeniz de asla mümkün değil. Bu nedenle, süratle ekonomiyi doğru bir raya getirecek vergi reformuna ihtiyaç olduğunu buradan bir kez daha seslenerek ifade etmek istiyorum. Zaten şunu da biliyoruz ki vergi gelirlerinin büyük bir kısmı yabancı kaynak maliyetinin finansmanında kullanılmakta.

Sayın vekiller, bir diğer nokta şu: Torba yasalarla gerçekten boğuluyoruz. Yanlış anlaşılmasın, biz iş yoğunluğundan kaçan insanlar asla değiliz, çalışmayı severiz ancak bu yasalar o kadar çalakalem geliyor ki o kadar eksikliklerle ve hatalarla geliyor ki gerçekten bunları kabul etmek ve içimize sindirmek asla bizim açımızdan mümkün değil.

Bize kulak vermeniz ve eleştirilerimizi dikkate almanız hem ülkemize fayda sağlar hem uluslararası bakış açısı yönünden önemlidir ve de bunlar bizim gerçek eleştirilerimiz, gerçek çekincelerimizdir, Türkiye'nin risk priminin artmasını da önleyecektir. Lütfen, bu konuda söylediklerimizi ve çekincelerimizi dikkate almanızı arzu ederiz.

Sayın vekiller, Türkiye ekonomisi için şu anda “güven” kelimesi son derece önemli. İşte, bu güven de sağlam yasalarla sağlanabilir ancak. Verilen izlenimlerin bu yönde olması gerekir.

Şu anda uluslararası ortam OHAL sürecini takip ediyor ve OHAL sürecinin ne kadar kötüye kullanılıp kullanılmadığının da peşinde. Alınan bütün torba yasaların maddelerinin kararlarında muhalefetin şerhleri son derece önem arz ediyor uluslararası ortamlar için. Bunun biz de farkındayız, siz de farkındasınız.

Aslında bizim oylarımıza ihtiyacınız yok, siz el kaldırırsınız ve geçirirsiniz ama ne kadar sağlam geçer işte bunu burada masaya yatırmak lazım. Biz ülkemizi seviyoruz ve bu nedenle yanlış bulduğumuz, çekincelerimizin olduğu noktaları da dile getirme gereğini hissediyoruz. Aynı şeyi varlık barışında yaşadık, aynı şeyi tekrar getirilen 74 maddelik torba yasada yaşadık değerli vekiller. Bir taraftan yabancı sermaye dışarıdan gelsin, nereden geldiğinin önemi yok diye paraya sıkışık olarak kendimizi gösteriyoruz, bir taraftan sıkıntımız yok diyoruz ama bunun aksini yapıyoruz.

Sayın vekiller, son gelen tasarıda o kadar gerçek dışı şeyler vardı ki, o kadar olumsuzluklar vardı ki, inanın şu varlık fonunda “8 tane kanun ve kanun hükmünde kararnameye tabi değildir.” diyordu. Çalışan istihdam ediyor ama Memur Kanunu’na tabi değil, ihale yapacak ama İhale Kanunu’na tabi değil, tahvil çıkaracak, repo ve ters repo yapacak ama SPK’ya tabi değil. İnanın öyle bir mücadele verdik ki nasıl tabi olmaz ve nasıl denetim yapılmazın üzerinde günlerce durduk. “Güçlü ülkeyiz.” diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LALE KARABIYIK (Devamla) - Bunun dışında bir nokta daha var, sonra diyoruz ki: “Biz Hakkâri ve Şırnak’ı güvenlik sebebiyle ilçeye dönüştürüyoruz.” Gerçekten bunu anlamak mümkün değildir.

Sürem yettiği kadar söylemeye çalıştım.

İyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabıyık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

lll.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Çam, Sayın Karabıyık, Sayın Bekaroğlu, Sayın Üstündağ, Sayın Hürriyet, Sayın Kayışoğlu, Sayın Özdiş, Sayın Gökdağ, Sayın Erdem, Sayın Kara, Sayın Balbay, Sayın Yıldız, Sayın İrgil, Sayın Göker, Sayın Tanal, Sayın Tüm, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Özcan, Sayın Gürer.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinde yer alan “fıkrasında yer alan” ibaresinin “fıkrasındaki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Çağlar Demirel (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım konuşacak.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 411 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 8’inci maddesinde değişiklik talep eden önerge üzerine söz almış bulunuyorum.

Söz konusu 8’inci maddeyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasının (ö) bendi kapsamındaki kurumlar hakkında teknik bir değişiklik öngörülüyor. Ancak bu teknik değişiklikten ziyade söz konusu torba yasanın özellikle farklı yasa maddeleri hakkında konuşmak istiyorum.

Burada söz konusu torba yasanın bazı maddeleri 15 Temmuz sonrası yapılan ve toplumu kıskaç altına alan, demokratik hayatı deyim yerindeyse zehirleyen değişikliklerin bir parçası olarak tarafımızca görülmektedir. En nihayetinde şunu söyleyelim ki: Her ne kadar kanun hükmünde kararnamelerle özellikle toplum bir cendere içerisine sokulmaya çalışılmış olsa da bunların etkilerinin çok uzun yıllar toplumda yaralar açacağını unutmamalıyız. Millî iradeden, demokratik iradeden en fazla söz edildiği bu dönemde demokratik iradenin en ücra hücrelerini oluşturan yerel yönetimler üzerinde kayyum ucubeleriyle halk iradesine darbe yapılıyor, tam da bir cunta mantığı yerel yönetimler üzerinde oluşturulmaya çalışılıyor. Özellikle yerleşim yerlerinin statüleri rövanşist duygularla, kin ve nefret duygularıyla değiştirilmeye çalışılıyor. Cumhuriyet tarihinde farklı yerleşim birimleri bir üst statüye sıçramıştır ama özellikle il statüsünden ilçe statüsüne düşürülme gibi bir ucube, söz konusu iktidar döneminde ilk kez yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yine, basın-yayın dünyası üzerinde eşsiz baskılarla karşı karşıyayız. Basın-yayın, özellikle muhalif çizgideki basın yayın kurumları, üzerlerinde zapturapt politikalarıyla, korku ve hezeyanlarla kapatılmak istenmektedir. Yapılan baskılar özellikle muhalif medyayı teslim alamayınca, onları iktidarın çarpık politikaları çizgisine çekemeyince, bu defa, Özgür Gündem gazetesi dün bir hukuk garabetiyle kapatılmıştır. Ama karıştırılıyor. Özgür Gündem gazetesi iktidarın beslemesi olan cemaat medyasıyla karıştırılıyor. Özgür Gündem gazetesi iktidarın beslemesiyle, devleti hortumlayarak palazlanan cemaat medyası gibi, holdinglerden beslenmemektedir. Özgür Gündem gazetesinin arkasında para babaları ve devletin gücü yoktur. Özgür Gündem gazetesi halkın kendi alın teriyle, okuyucularının katkılarıyla ayakta durmaya çalışan bir gazetedir. Ancak, zapturapt altına alınmayan, korkularla kapatılan bu gazeteden korkulmasını, siyasi iktidarın korku duymasını anlaşılır buluyoruz. Çünkü, bu gazete gerçekleri bütün baskılara rağmen en zor koşullarda yazmış ve bugüne kadar gelmiştir, bundan sonra da, öyle sanıyorum ki, bu mirasını sürdürecektir.

Bir diğer husus, bugün özellikle muhalif birçok uydu yayın kuruluşunun olduğu DİGİSAT uydu platformu 9 üyesi olan Radyo Televizyon Üst Kurulunda 3 partinin oylarıyla, 8’e karşı 1 oyla kapatılmıştır, DİGİSAT’ın uydu platform işletmeciliği lisansı iptal edilmiştir. DİGİSAT’ın üzerinden özellikle uydu yayınına çıkan uydu kanallarına baktığımızda, bunların büyük bir çoğunluğunun muhalif basın çizgisinde olduklarını unutmamalıyız. Özellikle her şey toplumu bölme, kamplaştırma, kin ve nefret duygularını körükleme, Kürt’ün bu ülkeye olan aidiyet ve sahiplenme duygusunu zayıflatmaya hizmet etmektedir. Bu yönüyle de kendi sırtını büyük holdinglere, siyasi iktidara, devletten haksız elde etmiş olduğu kazançlara dayamayan Özgür Gündem’in yarın çok daha güçlü çıkacağından hiçbir kimsenin şüphesi olmasın.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Önergeyi oylarınıza…

lll.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Konca, Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Paylan, Sayın Danış Beştaş, Sayın Yıldırım, Sayın Irmak, Sayın Başaran, Sayın Taşdemir, Sayın Kürkcü, Sayın Yıldırım, Sayın Aydoğan, Sayın Doğan, Sayın Bilgen, Sayın Gaydalı, Sayın Yıldırım, Sayın Toğrul, Sayın Botan, Sayın Zeydan, Sayın Öztürk.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesindeki “kapsamındaki” ibaresinin “kapsamına giren” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Üyelerimizin salt çoğunluğuyla önergeye katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum ve grup başkan vekillerini toplantıya davet ediyorum.

Kapanma Saati: 23.17

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının 8’inci maddesi üzerine verilen değişiklik önergesinin işleminde kalmıştık. Komisyon katıldığını bildirmişti, Hükûmet de katıldığını bildirmişti.

Komisyon ile Hükûmetin katılmış olduğu önerge üzerinde, İç Tüzük’ün 87’nci maddesine göre konuşma veremiyoruz, doğrudan oylarınıza sunacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının 8’inci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır.

Şimdi, istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit edeceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Sayın Göker? Burada.

Sayın Adıgüzel? Burada.

Sayın Zeybek? Burada.

Sayın Tanal? Burada.

Sayın Berberoğlu? Burada.

Sayın Tamaylıgil? Burada.

Sayın Özdiş? Burada.

Sayın Yedekci? Burada.

Sayın Altaca Kayışoğlu? Burada.

Sayın Özdemir? Burada.

Sayın Doğan? Burada.

Sayın Türkmen? Burada.

Sayın Karabıyık? Burada.

Sayın Kara?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Tamam burada.

Sayın Arslan? Burada.

Sayın Kuşoğlu?

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Takabbül ediyorlar, tamam.

Sayın Öz? Burada.

Sayın İrgil?

MUSA ÇAM (İzmir) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Sayın Demir? Burada.

Sayın Atıcı? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 8’inci maddenin oylaması elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinin açık oylama sonucunu okuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :         221

Kabul                                 :         220

Ret                                     :            1  (X)

                   Kâtip Üye                           Kâtip Üye

            Elif Doğan Türkmen                  Fehmi Küpçü

                      Adana                                 Bolu”

Böylelikle kabul edilen önerge doğrultusunda 8’inci madde de kabul edilmiştir.

9’uncu maddede üç adet önerge vardır.

Şimdi okutacağım üç önerge de aynı mahiyette bulunduğundan birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Çağlar Demirel                             Abdullah Zeydan                             Nihat Akdoğan

                Diyarbakır                                       Hakkâri                                         Hakkâri

              Besime Konca                                  Ferhat Encu                                Saadet Becerikli

                     Siirt                                            Şırnak                                          Batman

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya

             Kadir Koçdemir                                Arzu Erdem                                  Erkan Haberal

                    Bursa                                          İstanbul                                          Ankara

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                Özgür Özel                                    Musa Çam                                  Akın Üstündağ

                   Manisa                                           İzmir                                            Muğla

           Bihlun Tamaylıgil                       Fatma Kaplan Hürriyet                       Mehmet Bekaroğlu

                  İstanbul                                         Kocaeli                                         İstanbul

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem konuşacak.

Buyurun Sayın Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün, büyük çapta can ve mal kaybına yol açan 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17’nci senesi. Depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum, acılarını en içten duygularımla da paylaşıyorum. Geçen on yedi yılın acımızı unutturmadığını dile getirirken Cenab-ı Hak’tan, milletimize bir daha böyle günler yaşatmamasını da niyaz ediyorum.

Bu vesileyle büyük depremde mağdur olup hâlâ haklarını almamış olan depremzedelerimizin veballerinin üzerimizde olduğunu belirtmek istiyorum. Depremzedelerin haklarının verilmesi için var gücümüzle çalışmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz ve bu konuda Hükûmeti sağduyulu olmaya davet ediyorum. Umarım, depremzedelerin haklı feryatları vicdanlarınıza dokunmayı başaracaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Elbette ki amacımız, milletimizin beklentileri ve talepleri karşısında görüşülecek olan kanun tasarılarının bir an önce yasalaşması ve hayata geçirilmesi olmalıdır. Ancak bunu yaparken özverili ve etkin bir çalışma disiplini içerisinde olmalıyız. Birçok farklı konuyu içinde barındıran ve iktidar partisinin on dört yılda defalarca kez kullandığı bu yöntem, yasama işlerini özensizliğe ve eksikliğe itmiştir. Tamamı birbirinden bağımsız olan ve toplumda birçok kesimi ilgilendiren söz konusu düzenlemenin maddeleri üzerinde titiz bir çalışma yapılmadığı, başka komisyonların görev ve uzmanlık alanlarına giren düzenlemelerin ilgili komisyonlarda görüşülmediği de bunun bir göstergesidir. İç Tüzük hükümlerinin ihlali anlamına gelen bu durum yapılan düzenlemelerin eksik ve yanlış yapılmasına ve de kısa sürede tekrar kanun değişikliğine gidilmesine sebep olmaktadır. Bu da aslında daha çok zaman kaybına yol açmaktadır ve buna bağlı olarak milletimizin bizden beklentilerini sekteye uğratmaktadır.

Milletimizi yakından ilgilendiren bu düzenlemelerin gelişigüzel, alelacele yapılması yerine, daha detaylı ve teknik incelemelerle yapılması ciddi sorunların oluşmasını önleyecektir ve yeniden düzenlemeler yapma zorunluluğunu ortadan kaldıracaktır. Ancak AKP döneminde sıkça başvurulan torba kanunlara Anayasa’ya aykırı, çıkar amaçlı birçok madde sıkıştırılmıştır. Bu sıkıştırma birçok konunun dikkatlerden kaçmasına ya da kaçırılmasına sebep olmaktadır ve bu da çok manidardır.

Sormak istiyorum: Amacımız, gerçekten, milletimiz yararına olan kanunları en hızlı şekilde yasalaştırıp hayata geçirmek mi yoksa bir kanun tasarısı oluşturup içine asıl amacın dışında olan, millet yararından çok, bazı kişi ve grupların yararına olan çıkar amaçlı maddeleri mi dâhil etmek?

Değerli milletvekilleri, milletimiz her geçen gün yaşanan terör olayları başta olmak üzere diğer olumsuzluklar sebebiyle ekonomik darboğaz içerisine girmektedir. Özellikle son dönemlerde kulağımıza gelen, borcu borçla kapatma modeli, borçlu ve çaresizler için “Denize düşüp yılana sarılma.” şeklinde yorumlanabilmektedir. Ticaret sicili temiz kalabilmişse bankadan kredi almak suretiyle borcunu öteleyenlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır.

Kulağımıza gelen ve bu mağduriyetle bize müracaat eden bir kesim de tam üzerinde çalıştığımız kanun maddesiyle ilgili. Şöyle ki: Bankalar geçmiş dönemlerde promosyon dağıtır gibi kredi kartı dağıtmaktaydı, hepiniz hatırlayacaksınız ve herkesin cebinde, buna dar gelirlilerimiz de dâhil olmak üzere, üç beş adet kredi kartı bulunmaktadır. Maliye Bakanlığının bu konuda bilgi sahibi olduğunu düşünüyorum lakin tekrar etmek istiyorum: Borcu olan, cebindeki kredi kartının borcunu başka bir kartla kapatarak, borç alarak maalesef paravan şirketlere gidip orada kredi kartlarıyla çekimler yaptırmakta. Bu paravan şirketler, yasadaki boşluklardan dolayı çağın tefeciliğini yani teknolojik tefecilik yapmaktalar. Aynı metot ticaret erbabı olan küçük esnaf tarafından da kullanılmaktadır. Bu paravan şirketler ne iş yapar, hangi malı alıp satarlar pek bilinmemektedir ancak özellikle KDV’si olmayan kuyum gibi iştigal konuları bulunmaktadır.

Bu olayı biraz daha hafızanızda canlandırmak istiyorum. Borçlu olan kişi var olmayan bir şirkete gidip olmayan malı kredi kartıyla alıp taksitlendirmekte ve tefeci ondan para alıp o şekilde para vermekte. Şimdi bizim yapmamız gereken bundan sonraki çalışmalarımızda bunun önlenmesi için caydırıcı tedbirler almak. Bu tedbirleri alırken de hem bu işi yapan tarafı iyi incelemek, bu şirketleri tespit etmek, aynı şekilde bu duruma düşen milletimizin de mağduriyetini gidermektir.

Çok teşekkür ederim, saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdem.

Aynı mahiyette olduğu için diğer konuşmacıya geçeceğiz.

Diğer konuşmacı Hakkâri Milletvekili Sayın Nihat Akdoğan.

Buyurun Sayın Akdoğan. (HDP sıralarından alkışlar)

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında AKP bir torba yasa tasarısı getiriyor, bunun içerisinde defin işlemlerinden tutun illerin kaldırılmasına kadar bu süreci götürüyor. Burada mensubu olduğumuz Hakkâri ilinin bu yasa tasarısının içerisine konulması süreciyle ilgili biz Komisyona katıldık. Komisyondaki çalışmaları görünce gerçekten ne kadar hem dilin kullanılması… Orada “Hakkâri ili kaldırılmıştır.”, “Şırnak ili kaldırılmıştır…” Şimdi buradan özellikle yüz altmış dokuz yıllık süreçte il olan bir ili, siz, oradaki STK’larla, oradaki halkla hiçbir paylaşımda bulunmadan doğrudan gelip komisyonlarda buradaki 2-3 bürokratın söylemiyle harekete geçip yedi bin yıllık tarihi olan bir şehrin nasıl bir anda statüsünü değiştiriyorsunuz, bir anda onu ilçe yapmaya götürüyorsunuz? Gerçekten buradaki anlayışı anlamakta zorlanıyoruz.

Bu konuda, özellikle, dün Meclisi ziyaret etmek isteyip bütün grupları gezmeye çalışan Hakkâri’den gelen STK temsilcilerimiz Dikmen kapısından geri gönderildi. O halk sizleri de buraya gönderdi, bizleri de buraya gönderdi. Burada nasıl darbeye karşı çıktıysak, oradaki halkın geri gönderilmesini de burada şiddetle kınıyorum. O halkın da temsilcileri vardır.

Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanı sürekli halk iradesinden bahsediyor, “İdamı mı istiyorsunuz? Halka gidelim.” diyor. Peki, burada da bir ilin ismi değiştirilecek, bir ili siz ilçe statüsüne götürüyorsunuz. Burada ısrarla hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına sordum hem diğer Bakana da sordum: Burada siz yerelde kimlerle görüştünüz? Bakın, 1990’lı yıllardan gelip Hakkâri’ye yerleşen insanlar var. Köyünü, barkını bırakıp oraya gelip yeni bir hayata tutunan insanlara siz bir anda “Efendim, biz böyle uygun gördük, kriterimiz bu, biz sizi il olarak görmüyoruz. Sizin yaşamınız, onurunuz, şerefiniz… Bir şehirde yaşanacak kadar değerli değilsiniz.” diyorsunuz.

Şimdi soruyorum: Sayın Cumhurbaşkanının mensubu olduğu il, Rize’yi siz ilçe yaparsanız Sayın Cumhurbaşkanı kabul eder mi? Kabul eder mi? Bir anda, farz edin ki Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olmuş, gelip burada böyle bir tasarrufta bulunursa siz kabul eder misiniz?

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Arkadaşlar, bu durup dururken olan bir şey değil.

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – “Coğrafi konum” diyor. Şimdi yatırıma en kapalı olan yerlerden bir tanesi. Bütün geçimini, yaşamını sadece oradaki memurlar üzerinden idame ettirmeye çalışan bir ilden bahsediyoruz. Bir anda “coğrafi konum” diyorsunuz. Biz bunun sebebinin ne olduğunu çok iyi biliyoruz.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Terör!

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Oradan laf atmayın, buraya gelirsiniz, anlatırsınız derdinizi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

NİHAT AKDOĞAN (Devamla) – Coğrafi konum diyorsunuz, nüfus diyorsunuz. Birçok yerde şunu söylüyoruz: Ya, mademki böyle bir karar vardır, ilgili komisyona gönderin, İçişleri Komisyonuna gönderin. Plan ve Bütçe Komisyonunda, Çalışma ya da Spor Bakanı oraya gelip neyi anlatacak bize yönelik. Biz ısrarla söylüyoruz.

Gerçekten de Yüksekova’yı yıktınız, yerle bir ettiniz, o darbeci general şu anda içeride ama siz orada… Yüksekova’yı biz hepimiz talep ediyoruz, yüz yıldır diyoruz ki: Yüksekova il olsun, il statüsünü kabul eden, kaldıran bir yerdir. Ama niye yedi bin yıllık şehri, tarihini yerle bir ediyorsunuz? Cumhurbaşkanın söylediği gibi… Rize’nin o kadar tarihi yoktur. Orada bir tane iş adamı diyor ki: “Sayın Cumhurbaşkanı burası bir tarihî kenttir.” “Yok, ne tarihî kent” diyor. Biz de diyoruz ki: Ahmedi Hani’nin kitabını sizler çıkardınız, Kültür Bakanlığı çıkardı. Feqiye Teyran'ın memleketidir. Siz hangi kültürü yok sayıyorsunuz. Buna kim, size bu izni veriyor?

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, biz gerçekten oradan gelip buradaki vatandaşlarımızın ne kadar kırıldığını hepinizin bilgisine sunuyoruz. Buradan, bu tasarı metninden Hakkâri ve Şırnak, bir de bu özellikle kayyumlara ilişkin maddenin geri çekilmesini talep ediyoruz.

Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki son konuşmacı Sayın Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Tamaylıgil. (CHP sıralarından alkışlar)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan yaklaşık herhâlde bir saat önce, üç dört madde önce gelip size, yine tasarı içerisinde var olan bir maddeyle ilgili görüşlerimizi anlattık. Neydi? Isı yalıtımıyla ilgili olarak yapılan bir kanuni düzenlemede vergi istisnasının sağlanması.

Yine aynı kanunu konuşuyoruz, aynı tasarının içindeyiz. Bu “torba” değil “çorba” dediğimizin örneği. Şimdi de gelip size burada İnternet işlemciliği, İnternet işlemleri üzerinden, bilgi işlem üzerinden ortaya konan ticari faaliyetlerde vergi düzenlemesi için Bakanlar Kuruluna çok geniş bir yetkiyi vermek üzere ilgili madde üzerindeki teklifimizi tartışmaya geldik.

Değerli arkadaşlar, kanun yapma mantığının bu olmadığını defalarca dile getirmekten biz yorulmadık, siz de dinlemekten yorulmuyorsunuz ama bir gerçek var: Şimdi, bugün bu kanunun içeriğindeki mevzuatla ilgili gideceği yerlere baktığımız zaman, hangi kanunda… İşte, efendim, adı da değişti ama adını değiştirmekte bile basarken hata yapılan, başında Varlık Fonu diye başlayan ama bununla ilgili ayrı bir kod yasayı hazırlayıp yarın da görüşülecek olan bir yasanın başlığını kullanarak buraya bir tasarı geliyor. O tasarının içinde bir imar yine bizim değerli milletvekilimizin, Meclis başkan vekilimizin vermiş olduğu bir kanun teklifiyle birleştiriliyor ve buraya konuyor. Ondan sonra, bu konuyla, mevzuatla ilgili -ki bu İnternet’le ilgili olarak- işlemlerle ilgili düzenlemeyi arayıp, araştırıp bulacak olan kişiler nerede bulacak? Arasın ki bulsun, bir karmaşa, bir çorba, bir torba; bunun içinden yasa çıkacak. Bu kadar önemli maddelerin bu kadar ciddiyetsizce, -şimdi, şu kelimelere bakıp bir arada değerlendirdiğinizde- anlaşılması bile bu kadar karmaşık olan bir şekilde yasa yapmanın hangi doğru yasama mantığı, hangi doğru bir düzenleme içerisinde yer aldığını vicdanınızla düşünmenizi talep ediyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Mecliste milletvekilleri yasama yapmak için ve denetim görevlerini yerine getirmek için burada bulunurlar. Yasama içinde de bu kürsü, hepimizin millet adına, aldığımız oyun hakkını vermek üzere gelip bunun getirdiği dokunulmazlık içinde hitap ettiğimiz yerdir. Burada düşüncemizi, bir kanunla ilgili düzeltme talebimizin süresini bile çok görüp kapatmaya, kısmaya çalışmaya hiçbirinizin hakkı yoktur. (CHP sıralarından alkışlar) Her şartta, her şekilde düşüncelerimizi dile getireceğiz. Burası demokratik Türkiye Cumhuriyeti. Demokrasinin işleyeceği kürsü de Meclisin kürsüsü. Bunu herkesin çok iyi bilerek buna göre İç Tüzük’ün getirdiği, bize verdiği hakları kullanacağımız bir imkânı hep beraber gerçekleştirelim. Bakın, bu Gazi Meclise bombalar atıldığında bu kürsünün etrafında başkanı CHP’li de HDP’li de MHP’li de AKP’li de yanında durarak koruyordu bu Meclisi. (CHP sıralarından alkışlar) O zaman bu Meclisin temsil ettiği o önemli görevde hep beraber kanun yaparken de bizim konuşabileceğimizi ve bizim beraberce paylaşabileceğimizi kabul edeceğiz.

Gelelim İnternet olayına. İnternet’le ilgili yapılan düzenlemede, bakınız, ta 1998’lerde, OECD İnternet ortamında ortaya çıkan alışverişler ve buna bağlı kayıt dışılık, kayıtsızlık noktasında riskleri dikkate alarak düzenlemeler yapmak için kuralları ortaya koymuş, bunun vergilendirme ve vergi yasası açısından risklerini ortaya koymuş, neler yapılması gerektiğini anlatmış. Biz de işte, kayıt dışılığa karşı ilk elektronik imza hakkında bir düzenleme yaptık. Yine, e-işlem ki çok geniş… Yani bugün baktığınızda teknoloji o kadar hızlı gidiyor ama bizim vergi yasalarımız zaten -bir liste var, zamanım yetmiyor, geçenlerde affını çıkardık- 90 milyarlık bir vergi tahakkukunu bile tahsil edemeyecek bir vergilendirme sistemiyle işliyor.

Şimdi biz yine bir düzenleme yapıyoruz torbanın içerisinde. Bunun böyle bir torbanın içerisinde yapılacak düzenlemeden öte, bakın, artık İnternet üzerindeki yapılan işlemler evrensel işlemler. Yani bunun hizmeti ne, bunun ürünü ne, bu ürünün karşısında bunu satan iş yeri kim, iş yerinin bulunduğu adres ne, vergilendirmesi nasıl yapılacak? Bunun ötesinde bizim ikili anlaşmalarımız var, çifte vergilendirme olmaz, bunu ortaya koyan yaptırımlar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Hiçbirinin detayına bakmadan toptancı bir anlayışla, bir vergi salma mantığıyla vergi düzenlemesi var. Tekrar gözden geçirilmesini diliyoruz. O yüzden bu maddenin tasarı metninde düzeltilmesini talep ediyoruz.

İyi çalışmalar, iyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tamaylıgil.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama…

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım. Yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Erdoğdu, Sayın Çam, Sayın Aydın, Sayın Yıldız, Sayın Adıgüzel, Sayın Karabıyık, Sayın Yedekci, Sayın Erdem, Sayın Yalım, Sayın Kayışoğlu, Sayın Hürriyet, Sayın Gökdağ, Sayın Arslan, Sayın İrgil, Sayın Kara, Sayın Balbay, Sayın Öz, Sayın Göker, Sayın Özdiş.

Yoklama için iki dakikalık süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının 9’uncu maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır. Şimdi, istem sahibi milletvekillerinin adlarını okuyarak tespit edeceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Sayın Ahmet Yıldırım? Burada

Sayın Nihat Akdoğan? Burada.

Sayın Çağlar Demirel? Burada.

Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir? Burada.

Sayın Mahmut Toğrul? Burada.

Sayın Dirayet Taşdemir? Burada.

Sayın Garo Paylan? Burada.

Sayın Aycan İrmez? Burada.

Sayın Mehmet Ali Aslan? Burada.

Sayın Meral Danış Beştaş? Burada.

Sayın Berdan Öztürk? Burada.

Sayın Ayşe Acar Başaran? Burada.

Sayın Nursel Aydoğan? Burada.

Sayın Adem Geveri? Burada.

Sayın Besime Gonca? Burada.

Sayın Osman Baydemir? Burada.

Sayın Mahmut Celadet Gaydalı? Burada.

Sayın Müslüm Doğan? Burada.

Sayın Abdullah Zeydan? Burada.

Sayın Lezgin Botan? Burada.

Sayın Ayhan Bilgen? Burada.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin açık oylama sonucunu okuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :       215

Kabul                                 :       214

Ret                                     :          1  (x)

                   Kâtip Üye                        Kâtip Üye

            Elif Doğan Türkmen              Fehmi Küpçü

                      Adana                             Bolu”

Böylelikle 9’uncu madde de kabul edilmiş oldu.

10’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesindeki “yer alan” ibaresinin “geçen" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya

              Erkan Haberal                               Kadir Koçdemir

                   Ankara                                           Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinde yer alan “fıkrasında yer alan" ibaresinin “fıkrasındaki" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Çağlar Demirel                             Abdullah Zeydan                             Nihat Akdoğan

                Diyarbakır                                       Hakkâri                                         Hakkâri

              Besime Konca                                  Ferhat Encu                                Saadet Becerekli

                     Siirt                                            Şırnak                                          Batman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 10'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                Musa Çam                                  Kadim Durmaz                             Bihlun Tamaylıgil

                    İzmir                                            Tokat                                           İstanbul

            Zekeriya Temizel                           Selin Sayek Böke                             Utku Çakırözer

                    İzmir                                             İzmir                                          Eskişehir

          Mehmet Bekaroğlu                             Kazım Arslan

                  İstanbul                                         Denizli

MADDE 10- 21/2/1963 tarihli ve 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “belgeler” ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibare eklenmiştir.

“ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve/veya elektronik veri şeklinde oluşturulan noter belgeleri”

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Sayın Kazım Arslan konuşacak.

Buyurun Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüştüğümüz 10’uncu madde değerli kâğıt tanımına güncel ekler yaparak elektronik imza kullanılmasını ve noter belgelerinin de değerli kâğıtlar arasında sayılmasını kabul etmektedir. Buna itirazımız yoktur. Teknolojik değişikliklere elbette ki ayak uyduracağız ama bizim esas itiraz ettiğimiz konu ise yasanın başlığıyla içeriği konusundaki farklılığın ortada olması, bu farklılık çerçevesinde torba yasayla birlikte birçok yasaların görüşülmeye, kabul edilmeye çalışılmasıdır. Her defasında bunları eleştiriyoruz. Diyoruz ki torba yasayla gelmesin. Hem kanun tekniği itibarıyla hem kanun birliği itibarıyla ve mevzuatın da dağılmaması yönüyle bu birlikteliğin sağlanması için torba yasayla değil, başlığını taşıyan kanun hükmüyle beraber bu maddelerin gelmesi, görüşülmesi, kabul edilmesi gerekir diye söylüyoruz ama bir türlü sizlere anlatamıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, yıllardan beri FETÖ’yle birlikte hareket ederek devletin yönetimini, Emniyetin yönetimini, adliyelerin, yargının yönetimini ellerine bıraktınız. En sonunda geldiğimiz nokta darbe girişimiyle karşı karşıya kalan bir Türkiye’yi ortaya çıkardınız. Her nasılsa gerek yasama Meclisinin gerek siyasi partilerin gerekse halkın girişimiyle karşı konulan bu darbe girişimi sonucunda çıkan sonuç çerçevesinde hâlâ yanlış yapmaya devam ettiğinizi görmekteyiz. Özellikle kanun hükmündeki kararnamelerin amacını aşan bir şekilde kullanılıyor olması ve devletin esasını ilgilendiren konularda değişiklik yapılması ve bilhassa askerî okulların kapatılmak suretiyle devletin zamanında kanunla düzenlemiş olduğu konuları kanun hükmündeki kararnamelerle değiştirmeye çalışmanız, gerçekten, bugün Türkiye’nin hangi noktaya geldiğini… Ve daha çok zor şartlarla gelecekte karşı karşıya kalacağını belirtmek istiyorum.

Şimdi kanun hükmündeki kararnamelerle yaptığınız değişiklikler gelecekte telafisi imkânsız zararları ortaya koyabilecektir. Öyle hatalar, yanlışlar yapıyorsunuz ki biz muhalefet olarak tekrar tekrar söylememize rağmen aynı hataları yapmakta devam ediyorsunuz.

İşte FETÖ’cülerle ilgili yıllarca dedik ki: Bunlarla iş birliği yapmayın. Liyakate mutlaka tabi tutun ve insanları hak etmedikleri yerlere getirmeyin. FETÖ’cüleri ellerinizle büyüttünüz, bugün devletin ve milletin başına bela ettiniz.

PKK’yla ilgili konuda dedik ki: Onlarla müzakere etmeyin, mücadele edin. Onları hoş gördünüz, onları güçlendirdiniz, dağdan şehre inmesine, silahlanmasına, hendeklerin kazılmasına sebep oldunuz. Bugün onları temizleyemiyorsunuz.

IŞİD’le ilgili yanlış yapıyorsunuz dedik. Ama dediniz ki: “Onlar üç beş tane yaramaz çocuk. Onlar bir şey yapamaz.” Bugün Orta Doğu’nun ve Türkiye'nin başına bela olan bir örgüt konumuna getirdiniz.

Suriye’yle ilgili politikanızın yanlış olduğunu söyledik ve durup dururken Suriye’yle Türkiye'nin başını belaya soktunuz ve bugün gerçekten Türkiye'nin başına bela olan, çözülemeyecek bir noktaya getirdiniz.

Bunları söylüyoruz, bunları dikkatle izlemenizi, bu hatalardan dönmenizi tekrar ediyoruz, tekrar tekrar söylüyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAZIM ARSLAN (Devamla) - …ve bunları söyleyerek hata yapmamanızı ve hatalarda ısrar etmemenizi özellikle belirtiyorum ve teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Önergeyi oylarınıza sunacağım.

lll.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yoklama…

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Altay, Sayın Çam, Sayın Aydın, Sayın Yedekci, Sayın Karabıyık, Sayın Erdem, Sayın Yalım, Sayın Kayışoğlu, Sayın Hürriyet, Sayın Gökdağ, Sayın Arslan, Sayın İrgil, Sayın Kara, Sayın Balbay, Sayın Öz, Sayın Göker, Sayın Özdiş, Sayın Tümer, Sayın Özdemir, Sayın Doğan.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinde yer alan “fıkrasında yer alan" ibaresinin “fıkrasındaki" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Çağlar Demirel (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Hakkâri Milletvekili Sayın Abdullah Zeydan konuşacak.

Buyurun Sayın Zeydan. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH ZEYDAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz torba yasa tasarısının birçok maddesi halkın iradesini yok sayan, halkın iradesini atanmışlara teslim eden düzenlemelerle doludur. Geçmişte, atanmış bürokratik vesayetten en çok muzdarip olan, en çok mağdur olan, en çok acı çeken bir siyasi gelenekten gelen ve bu torba yasada birçok maddede halkın iradesini atanmışlara teslim eden uygulamalar getiren bu yasalar siyasal iktidar açısından bir talihsizliktir. Özellikle, halkın oylarıyla seçilen belediye başkanlarının ve belediye meclis üyelerinin yerine kayyum atanarak memur atanması halkı yok saymak ve halkın iradesine karşı gerçekleştirilen bir darbedir.

Aynı şekilde, halkımıza, sivil toplum örgütlerine hiçbir şekilde danışılmadan Hakkâri ve Şırnak illerimizin ilçe statülerine dönüştürülmesi, yine oradaki halkı yok saymak ve oradaki halkı mağdur etmek demektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, hiçbir yargı kararı olmadan belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin İçişleri Bakanlığının ve valilerin yetkisiyle görevden uzaklaştırılabileceği, en kötüsü, görevden uzaklaştırılan seçilmişlerin yerine, halkın iradesi dışında bir memurun atanması, halka ve halkın iradesine karşı gerçekleşecek bir darbe olacaktır. Belediyeler, halka en yakın hizmet kurumlarıdır. Bu atanmış memurların yapılacak hizmetleri denetleme konusunda iradesi yok sayılan bir halkın içine nasıl çıkabileceği iyi hesap edilmelidir. Ayrıca, bu atanacak kayyumların halka karşı hesap verebilirliği bu yasa tasarısında mevcut değildir. Görevlerini kötüye kullanıp hizmet götürmedikleri zaman halka karşı bir sorumlulukları olmayacaktır. Bu açıdan, seçilmişlerin halka karşı seçimlerde hesap verme gerekliliği bu kayyum atamalarında söz konusu değildir.

Yine, bu tasarıda Hakkâri ve Şırnak illerinin il statüsünden düşürülüp merkezlerinin taşınmasıyla ilgili Hükûmetin ortaya koyduğu gerekçeler yetersiz ve ikna edici gerekçeler değil. Başta belirtmek gerekir ki Yüksekova ve Cizre ilçelerinin il yapılması, Derecik beldemizin ilçe yapılması, bu merkezlerin ticaret yönünden gelişmesi, oradaki halkın yaşam standartlarının yükselmesi hepimizin arzu ettiği bir durumdur. Fakat bunun için Hakkâri ve Şırnak’ın ilçe yapılmasına gerek yoktur. Bu gerekçelerin özellikle coğrafik gelişim adı altında ve güvenlik birimlerinin yaptığı istihbari raporlar doğrultusunda ne kadar yersiz, haksız ve adaletsiz olduğunu önümüzdeki madde görüşmelerinde tekrar dile getireceğiz.

Sevgili arkadaşlar, Hakkâri, Osmanlı Dönemi’nden Cumhuriyet Dönemi’ne kadar yakın coğrafyasına yönetim merkezi konumuyla öncülük etmiş, birçok medeniyete beşiklik yapmış, Ahmed-i Hani, Mele Hüseyni Bateyi, Feqiye Teyran gibi birçok alimi bağrından çıkarmış, tarihî ve kültürel dokusu olan bir müstesna şehrimizdir. Burada halkımızın tek geçim kaynağı il olma özelliğinden dolayı elde ettiği gelirlerdir. Hakkâri’de tarım yoktur, Hakkâri’de sanayi yoktur, Hakkâri’de üretim yoktur. Hakkâri’nin ilçe olması konumunda çok büyük göçlerin ortaya çıkacağı kesindir.

Değerli arkadaşlar, biz oradaki insanlara bir şeyler yapmak istiyorsak hep beraber, öncelikle, bu, Türkiye’deki akan kardeş kanının durması için beraber mücadele etmemiz gerekiyor. Hepimizin, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra öz eleştirisel yaklaşıp, bu kanın durması adına üstümüze düşen sorumlulukları yerine getirip öncelikle Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, barış ve diyalog sürecinin başlaması adına bu sürecin başlaması gerektiğine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zeydan.

Önergeyi oylarınıza sunacağım…

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Irmak, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Paylan, Sayın Başaran, Sayın Taşdemir, Sayın Yıldırım, Sayın Beştaş, Sayın Baydemir, Sayın Aydoğan, Sayın Yıldırım, Sayın Konca, Sayın Kürkcü, Sayın Botan, Sayın Zeydan, Sayın Toğrul, Sayın Doğan, Sayın Gaydalı, Sayın Bilgen, Sayın İrmez.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

Pusula veren arkadaşlar salondan ayrılmasınlar lütfen.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinde “yer alan” ibaresinin “geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya konuşacak. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Karakaya.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarıyla ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

10’uncu madde bir vergi yasası değil ama niteliği itibarıyla baktığımızda elektronik imzaya dayalı, manyetik ortamlardaki verilerin, noter belgelerinin satış bedellerinin arasına alınması ve değerli kâğıtlar içerisinde sayılmasını öngörüyor. Tabii, öncelikle ben şunu ifade etmek istiyorum: Biz bir taraftan elektronik imzayı, elektronik ortamda iletişimi belgelendirmeyi, kayıt tutmayı özendirmeye çalışıyoruz. Bunun ekonomik anlamda bir tasarrufa neden olacağını, iş gücü kayıplarını önleyeceğini ifade ediyoruz, bu anlamda teşvikler yapıyoruz. Diğer taraftan da bugün burada şu kanun tasarısında gelen teklifle birlikte bu teşviklerin bir anlam ifade etmediğini aslında göstermiş oluyoruz. Tabii, diğer açıdan baktığımızda da bir anlamda Hükûmetin sineğin yağını hesaplama gayreti ve çabası içerisinde olduğunu görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, asıl burada, belki bu konu üzerinde sadece değerli kâğıt listesine ilave edilecek bir kalem olarak görebiliriz. Bunun üzerinde çok fazla da bir değerlendirmeye girmek istemiyorum ancak her zaman olduğu gibi şu anda görüşülmekte olan yasa tasarısıyla birlikte bazı vergi kanunlarında da değişiklik yaptık.

Yine, geçen günlerde yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda bir dizi tasarıları kanunlaştırdık. Aslında, muhalefetiyle iktidar partisi milletvekilleriyle gece gündüz çalışıyoruz, bu ülke için hep birlikte bir şey yapıyoruz ama Hükûmetin önümüze getirdiği tasarılara baktığımızda, buradaki harcanan çabanın acaba karşılığı alınıyor mu derseniz, maalesef bunu göremiyoruz. Örneğin, yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili esaslı bir değişikliği yapmak isteseydik, her şeyden önce bu yatırım ortamı kadar iş yapma ortamını da ilgilendiren vergilerle ilgili bir düzenleme, bir reform yapma ihtiyacı vardı ama bugün baktığımızda, vergi mevzuatı içinden çıkılmaz hâle gelmiş.

Biraz önce 8’inci maddede görüştük, Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 67’nci maddesinde bir değişiklik yaptık. Geçici 67’nci maddeyi baştan sona okuduğunuzda uzmanlarının dahi anlayamayacağı bir yapıya geldiğini görüyoruz. Sadece bir örnek olsun diye söylüyorum, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu toplam 126 madde, mükerrer maddeler de var bunların içerisinde. 126 maddeli Gelir Vergisi Kanunu’nun 85 -arasında birkaç mülga kanun var- tane geçici maddesi var. Yani, Gelir Vergisi Kanunu’nun yüzde 40’ı, yarıya yakını neredeyse geçici madde hâline gelmiş. Dolayısıyla, geçicilik bizim vergi mevzuatımızda süreklilik hâline, istisnalar da esas hâline gelmiş durumda.

Gerçekten bu ülke için bir şey yapmak istiyorsak -artık bir vergi reformu yapmanızdan vazgeçtik- hiç olmazsa bazı karışıklıkları önlemek için vergi mevzuatını sadeleştirelim. Bunu da yapmıyorsanız, getirdiğiniz bu torba yasalarla zaten karmaşık olan bu vergi mevzuatını daha da karmaşık hâle getirmeyelim diyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın milletvekilleri, 20 kişinin ayağa kalkması gerekiyor bu talebi yerine getirebilmem için.

Sayın Demirel, Sayın Irmak, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Paylan, Sayın Başaran, Sayın Taşdemir, Sayın Yıldırım, Sayın Beştaş, Sayın Baydemir, Sayın Aydoğan, Sayın Bilgen, Sayın Toğrul, Sayın Konca, Sayın Botan, Sayın Yıldırım, Sayın Kürkcü, Sayın Akdoğan, Sayın Zeydan, Sayın İrmez, Sayın Öztürk.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 10’uncu maddenin oylamasında açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır. Şimdi, istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit edeceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 10’uncu maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Ahmet Yıldırım? Burada.

Çağlar Demirel? Burada.

Filiz Kerestecioğlu? Burada.

Dirayet Taşdemir? Burada.

Aycan İrmez? Burada.

Meral Danış Beştaş? Burada.

Adem Geveri? Burada.

Garo Paylan? Burada.

Mehmet Ali Aslan? Burada.

Celadet Gaydalı? Burada.

Nursel Aydoğan? Burada.

Berdan Öztürk? Burada.

Ayşe Acar Başaran? Burada.

Osman Baydemir? Burada.

Ayhan Bilgen? Burada.

Mahmut Toğrul? Burada.

Abdullah Zeydan? Burada.

Nihat Akdoğan? Burada.

Lezgin Botan? Burada.

Müslüm Doğan? Burada.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince açık oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oylama, oylama Başkan.

BAŞKAN - Aaa, kafam karıştı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çorba içelim, açılalım Başkan.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Saat ilerledi Başkan.

BAŞKAN – Bir ara mı versek acaba?

Sayın milletvekilleri, siz arada dışarı çıkıyorsunuz, şu garip Divanı bir düşünün. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Gördünüz ne vaziyete geldik.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Bir ara verin Başkanım.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Başkanım, biz sabaha kadar çalışırız da siz biraz dinlenin.

BAŞKAN – Bir ara verelim, sonra sabaha kadar çalışırız, tamam.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinin açık oylama sonucunu okuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :         202

Kabul                                 :         201

Ret                                     :            1  (x)

                   Kâtip Üye                        Kâtip Üye

            Elif Doğan Türkmen              Fehmi Küpçü

                      Adana                             Bolu”

Böylelikle 10’uncu madde de kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.46

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 01.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının 11’inci maddesi üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

               Erkan Aydın                                    Musa Çam                                  Kadim Durmaz

                    Bursa                                            İzmir                                             Tokat

           Bihlun Tamaylıgil                             Utku Çakırözer                             Selin Sayek Böke

                  İstanbul                                        Eskişehir                                          İzmir

          Mehmet Bekaroğlu

                  İstanbul

MADDE 11- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 8 inci sırasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) En az dört yıl süreli yükseköğrenim veren fakülte veya yüksekokulları bitirmiş ve birinci dereceli kadroya atanmış olmak şartıyla, 152 nci maddenin "Il- Tazminatlar" kısmının "A- Özel Hizmet Tazminatı" bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolarda bulunanlar 2000”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinde yer alan “merkez teşkilatına ait” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya                      Erkan Haberal               Kadir Koçdemir                            İsmail Faruk Aksu

                   Ankara                                           Bursa                                          İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılması arz ve teklif ederiz.

             Çağlar Demirel                             Abdullah Zeydan                             Nihat Akdoğan

                Diyarbakır                                       Hakkâri                                         Hakkâri

              Besime Konca                              Saadet Becerekli                                Ferhat Encu

                   Şırnak                                          Batman                                           Şırnak

              Lezgin Botan

                     Van

BAŞKAN – Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Van Milletvekili Sayın Lezgin Botan konuşacaklar.

Buyurun Sayın Botan. (HDP sıralarından alkışlar)

LEZGİN BOTAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 11’inci madde üzerine söz almış bulunmaktayım.

Malumunuz, 15 Temmuzda alçakça bir darbeyle karşılaştık hepimiz. Bu darbe özü itibarıyla sadece iktidar partisine yönelik, sadece Cumhurbaşkanını hedefleyen bir darbe değildi kuşkusuz. 80 milyon insanı ve hepimizi hedeflediğini burada Parlamentoyu bombalayarak gösterdiler. Ancak 15 Temmuz hadisesinden çıkarılması gereken bir ders, bu musibetten bir sonuç çıkarılması gerekirken, tam tersine, “Allah’ın lütfudur.” denip demokrasiye, toplumsal barışa, iç huzura vesile kılınacağı yerde, tam aksine, iktidarın bunu muhalefeti sindirmek, susturmak amaçlı kullandığını ve artık giderek işin çığırından çıktığını, bir cadı avına dönüştüğünü ibretle hepimiz izlemekteyiz. Türkiye büyük bir darbe atlattı ama bunun sevincini toplumca hep birlikte yaşayamıyoruz; bunu iç barışa vesile kılacağımıza farklı görüş, farklı düşünce, farklı aidiyetlerin, kimliklerin, sosyal, felsefi aidiyetlerin kendisini özgürce ifade edebileceği, toplumun aslında bütün kesimlerinin darbeye karşı sokakta nasıl direndiğini, bu direnci birlik ruhu içerisinde kardeşlik havasına dönüştüreceğiniz yerde maalesef, iktidar partisi gene bu fırsatla kendi gizli ajandasını, kendi bagajını gene toplumun önüne koymuş bulunmakta. Şu ana kadar 76 bin kamu çalışanı açığa alınmış bulunmakta, 5 bini tümden görevden atılmış bulunmakta yani 82 bin kamu çalışanının bu FETÖ terör örgütü gerekçesiyle hiç araştırılmadan, soruşturulmadan gelişigüzel alındığını görüyoruz. Kuşkusuz, bu darbeye karışan kim varsa doğru temelde saptanmaları ve hukuk içerisinde yargılanmaları lazım ancak bunu yaparken FETÖ terör örgütüyle hiç alakası olmayan, aslında FETÖ terör örgütü ve AKP’nin bütün imkânları, olanakları seferber ettiği kaymakamlar, valiler, bürokratlar, hatta bütün ekonomik olanakları seferber ettiği, imkân olarak bu terör örgütüne yıllarca sunduğu ve buna karşı mücadele eden KESK, DİSK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB ve birçok sivil toplum örgütünün bundan dolayı o dönemki valiler tarafından mağdur edildiklerini, sürgün edildiklerini; bu kişilerin, bu sivil toplum örgütü üyelerinin, bugün aynen de FETÖ terör örgütü bahanesiyle itibarsızlaştırıldıklarını ve bu bahaneyle açığa alındıklarını, mağdur edildiklerini ibretle görüyoruz. Dolayısıyla, buradan toplumsal barışı çıkarmak, böyle bir zihniyette toplumsal demokrasiyi çıkarmak zor.

Şimdi, ibretle gördüğümüz şey şu: Yani, o korkunç geceden geriye kalan… Aslında daha çok sivil, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasayla bu süreci başlatmak lazımken bir bakıyoruz… İşte, daha önce Ergenekon için “Kürt köylerini Ergenekon yaktı, Kürt aydınları Ergenekon öldürdü, Musa Anter’i Ergenekon öldürdü, Özal’ı Ergenekon öldürdü, Hrant Dink’i Ergenekon öldürdü; şunu Ergenekon yaptı, bunu Ergenekon yaptı.” Ama kol kola olduğunuz Fethullah Hoca’nızın… Şimdi Ergenekon’u aklayıp paklamaya çalışırken bu sefer aynı yere Fethullah Gülen’i, FETÖ terör örgütünü yapıştırıyorsunuz. Bunları anlıyoruz da şimdi Halkların Demokratik Partisini, 6 milyon insanın iradesini temsil eden bir iradeyi yok sayarak, sözüm ona üç parti bir araya gelerek Türkiye’de yeniden devleti, dağılmış bu FETÖ terör örgütüne verdiğiniz desteklerle, imkânlarla devleti çökerten, felç eden bu zihniyete karşı, aslında burada 4 tane siyasi partinin bir araya gelerek demokratik bir programla devleti yeniden inşa etmesi lazımken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEZGİN BOTAN (Devamla) – …demokratik temeller üzerinden, bakıyoruz ki Gülen Cemaati’yle birlikte aynı şeyi yapmaya devam ediyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Botan.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkanım, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.22

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

11’inci madde üzerinde verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinde yer alan “merkez teşkilatına ait” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

İsmail Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacak.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 11’inci maddeyle, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin dayandığı yetki kanunu nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hüküm yeniden ihdas edilmekte, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na ekli (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetveli’nin 8’inci sırasının (b) bendi iptal kararı öncesindeki hâliyle yeniden düzenlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, 17 Ağustos 1999 çağın afeti Marmara depreminin üzerinden on yedi yıl geçti. Bu vesileyle, depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum.

17 Ağustosta yaşananları unutmadık ancak görünen o ki birey olarak da toplum olarak da devlet olarak da yeni bir deprem ihtimalini unuttuk. Türkiye, bilindiği gibi, başta deprem olmak üzere sel ve heyelan gibi birçok doğal afetin tehdidi altında bulunmaktadır ancak ülkemizdeki doğal afetlerin yüzde 60’tan fazlasını depremler oluşturmaktadır ve neredeyse ülkenin tamamı depremden etkilenecek durumdadır.

Topraklarımızın yüzde 42’si birinci derece deprem bölgesinde bulunmaktadır. Nüfusun yüzde 44’ü birinci, yüzde 26’sı ikinci, yüzde 15’i üçüncü, yüzde 13’ü dördüncü, yüzde 2’si beşinci derece deprem bölgesinde yaşamaktadır.

Yerleşimler, genellikle plansız, afete duyarsız, ekolojik dengeleri bozarak afete davetiye çıkaran bir yapıdadır. Mevcut yapıların yüzde 60’tan fazlası riskli yapı grubundadır.

Hâl böyle iken ve on yedi yıl önce Marmara ve Düzce depremlerini yaşadığımız hâlde depremin etkilerini en aza indirecek tedbirler konusunda yeterli bir gelişme maalesef kaydedilememiştir. 1999 depremi sonrasında önemli yapısal tedbirler alınmışken bunlar yeterli etkinlikte devam ettirilememiş, hızlı bir dönüşüm programı uygulamaya konulamamıştır. Bugün hâlâ risk yönetimine ağırlık vererek yeni yerleşimler oluşturulması yönünde etkin bir uygulama yapılamamaktadır. İnsanlarımız depreme karşı âdeta kaderlerine terk edilmiş durumdadır.

Afetlerde meydana gelen kayıplar ve hasarların en önemli sebebi, planlama sürecindeki sorunlar, yapılaşma sürecindeki bozukluklar ve yerleşim planlarında keyfî uygulamalara ve istismara fırsat veren yönetim zaafıdır. Yolsuzluk, denetimsizlik ve siyasi kaygılarla oluşan bu plansız doku, şehirleri sağlıklı yaşama alanları olmaktan çıkarmaktadır.

Değerli milletvekilleri, İstanbul, 14 milyon 657 bin kişinin yaşadığı, pek çok ülkeden büyük bir mega kenttir. Türkiye nüfusunun yüzde 18,5’i İstanbul’da yaşamaktadır. Çarpık kentleşme ve kaçak yapılaşma, deprem riski taşıyan İstanbul için büyük bir tehlikedir. İstanbul’da bulunan 2,5 milyon civarında binanın yarısından fazlası imara aykırı, yani kaçak binalardır. Kaçak olan binaların olası bir deprem hâlinde ciddi hasarlar alacağı açıktır.

Kentsel dönüşüm, afet öncelikli olmaktan çıkmış ve kent rantı odaklı hâle gelmiştir. Oysa kentsel dönüşümün, öncelikle afete duyarlı, kültürel ve tarihî dokuyu, estetik değerleri koruyan bir anlayışla yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda bugüne kadar deprem riski altında bulunan, İstanbul'u kapsayan bir afet bölgesi ve jeolojik açıdan uygun olmayan alanları belirleyen mikro bölgeleme çalışmasının yapılıp yapılmadığı, İstanbul’un tamamı için bir risk analizi ve master plan çalışmasının mevcut olup olmadığı, olası deprem felaketi karşısında uygulanabilecek bir eylem planı ve halkın bölgeden tahliyesi için yeterli hazırlıkların yapılıp yapılmadığı belli değildir. Büyük depremin üzerinden on yedi yıl geçmesine rağmen bu hazırlıkların hâlâ tamamlanmamış olması büyük bir ihmaldir. Hazırlıktan sadece kent rantları üretmeye dönük hâle gelen kentsel dönüşüm çalışmalarını anlayan yaklaşım sorunun büyüklüğünü idrak edememek ya da ihmalde ısrar etmek anlamına gelecektir. Bu nedenle, olası bir depreme karşı gerekli ve yeterli hazırlıklar süratle yapılmalı, önlemler alınmalı ve vatandaşlarımızın bilinç düzeyi artırılmalıdır. 17 Ağustos 1999’u hatırlarken yeni bir deprem ihtimali unutulmamalıdır.

Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Önergeyi oylarınıza sunacağım...

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Paylan, Sayın Beştaş, Sayın Başaran, Sayın Irmak, Sayın Taşdemir, Sayın Aydoğan, Sayın Baydemir, Sayın Yıldırım, Sayın Konca, Sayın Kürkcü, Sayın Yıldırım, Sayın Toğrul, Sayın Gaydalı, Sayın Bilgen, Sayın İrmez, Sayın Akdoğan, Sayın Zeydan, Sayın Öztürk.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/571) 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 11- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin 8 inci sırasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"b) En az dört yıl süreli yükseköğrenim veren fakülte veya yüksekokulları bitirmiş ve birinci dereceli kadroya atanmış olmak şartıyla, 152 nci maddenin "Il- Tazminatlar" kısmının "A- Özel Hizmet Tazminatı" bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolarda bulunanlar 2000”

Erkan Aydın (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Erkan Aydın konuşacak.

Buyurun Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Darbe girişiminden bu yana yaklaşık bir aylık bir süre geçti. Bu süreçte tüm halkımız demokrasi etrafında birleşti, Meclisimiz de bu darbenin engellenmesinde en önemli rolü üstlendi. Mecliste ve kamuoyunda bir hoşgörü hâkim iken bu gelen yasa tasarısıyla birlikte iktidar uzlaşmayı sona erdirdi ve gece saat 2’lerde madde üzerinde görüşmekteyiz.

Aklıma şu geliyor: Bu tasarının yasalaşması hâlinde ortaya çıkacak vahim durumdan, sonuçların altından gene “aldatıldık” mı diyeceğiz, merak ediyorum. Çünkü bu hâliyle tasarı yasalaşırsa Türkiye Devlet Varlık Yönetimi AŞ, Türkiye’de şu ana kadar kurulmuş en ayrıcalıklı, imtiyazlı şirket olacak. Öyle ki, örneğin, yöneteceği varlık fonunun varlıkları haczedilemeyecek, üzerine ihtiyati tedbir konulamayacak, keza, bu fon, kuracağı şirketler ve alt fonlarda gelir vergisi, kurumlar vergisi, damga vergisi gibi bu vergilere döner sermaye bedelleri gibi birçok maddeden muaf olacak. Peki, bu hak mı, adalet mi, bu bir devlet ciddiyeti mi? Bunu sormak istiyorum. Siz, bu tasarının 11’inci maddesini, 2011 yılında yetkili kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakarak yürürlüğe koymuştunuz. Ancak Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmiş, demiş ki size: “Ey Hükûmet, kendi yasal yetkilerini aşma, anayasal zorunluluklara uy, anayasal çerçevenin dışına da çıkma.” Ama bugün tekrar geldi buraya.

15 Temmuz sonrasında, olağanüstü hâl, ülkede demokrasiyi, temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik şiddet hareketleri olması gerekçesiyle alındı. Çıkarılan kanun hükmünde kararnameler de buna uygun olmak zorunda. Ama Hükûmet ilgili ilgisiz her konuyu kanun hükmünde kararname sepetinin içine atıyor. Askerî liselerin kapatılması, askerî okullardan mezun olacak çocukların durumları, öğretmenlerin durumları, hiçbir soruşturma yapılmadan iş akitlerinin feshedilmesi… Olağanüstü hâlle ilişkilendirilip kanun hükmünde kararnameyle işlerine son veriyor. Eminim ki bunlar da Anayasa Mahkemesinde kalın dosyalar oluşturacak ve şu anda ele aldığımız 11’inci madde gibi bunlar da Anayasa Mahkemesinden geri dönüp millet de hakkını burada arama imkânı bulacak.

Hükûmetin muhalefete kulak vermeyerek hata üzerine hata yapması eski bir Türk atasözünü hatırlatıyor. “Hataları düzeltebilirsin ama bıraktığı izleri silemezsin.” Gelinen noktada üzülerek görüyorum ki: Hükûmet hatalarını düzeltmiyor, ülkeye bıraktığı izler daha da ağırlaşıyor, tıpkı bu çorba yasanın maddeleri gibi.

Diğer yandan, Hükûmetin uluslararası piyasalara bel bağlayarak böyle bir fon oluşturulmasına girişmesini, tasarıyı hazırlayan bürokratlar alınmasınlar ama, küresel ekonomik gelişmelerin doğru kavranmaması olarak görüyorum. Fonda birikecek milyarlarca liralık kamu parasının bu piyasalarda batırılması, buna karşılık bu işlemlerden bazı çevrelerin komisyon, işlem payı, yönetim ücreti adı altında ciddi gelirler elde etmesi hiç de sürpriz olmayacaktır. Keşke, istikrarsız uluslararası piyasalardan sağlayacağı finansman yerine ülkemiz insanı ve ekonomimiz yararına olabilecek projeler hazırlayabilselerdi. Keşke, ülke ekonomisinin ve bölgenin gerçek ihtiyaçlarının yerinde belirlenip kararların yerinden verilmesini mümkün kılan bir uluslararası ya da bölgesel yatırım bankası aracılığıyla bu kararlar hayata geçirilebilseydi. Hâlâ geç sayılmaz, hatadan dönmek de bir erdemdir. Gelin, ülke kaynaklarını heba edecek bir düzenlemeden vazgeçin. Bu kez sesimizi dinleyin, maceraya girmeyin, daha sonra da “aldatıldık” demeyin. Çünkü bu tür düzenlemeler 12 Eylül sonrasında da denendi ancak hiçbir getirisi olmadı. Bir kez daha hata yapmayın diyorum. Gelin, uzlaşacağımız bir yasa tasarısını hep birlikte hazırlayalım. Milletin bir aydır kamuoyundaki o güzel birliktelik havasını bozmayalım, bundan sonra da milletin karşısına daha rahat gidelim diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Önergeyi oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Paylan, Sayın Danış Beştaş, Sayın Acar Başaran, Sayın Irmak, Sayın Taşdemir, Sayın Aydoğan, Sayın Baydemir, Sayın Yıldırım, Sayın Konca, Sayın Kürkcü, Sayın Gaydalı, Sayın Toğrul, Sayın Yıldırım, Sayın Akdoğan, Sayın Botan, Sayın İrmez, Sayın Zeydan, Sayın Doğan, Sayın Bilgen.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının 11’inci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir istem vardır, okutup istem sahibi sayın milletvekillerinin adlarını tespit edeceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 11’inci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Filiz Kerestecioğlu Demir? Burada.

Osman Baydemir? Burada.

Çağlar Demirel? Burada.

Dirayet Taşdemir? Burada.

Nihat Akdoğan? Burada.

Meral Danış Beştaş? Burada.

Abdullah Zeydan? Burada.

Garo Paylan? Burada.

Berdan Öztürk? Burada.

Behçet Yıldırım? Burada.

Besime Konca? Burada.

Mahmut Toğrul? Burada.

Ertuğrul Kürkcü? Burada.

Adem Geveri? Burada.

Nursel Aydoğan? Burada.

Ayşe Acar Başaran? Burada.

Ahmet Yıldırım? Burada.

Mahmut Celadet Gaydalı? Burada.

Müslüm Doğan? Burada.

Ayhan Bilgen? Burada.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinin açık oylama sonucunu okuyorum:

“Kullanılan oy sayısı           :     197

Kabul                                 :     193

Ret                                     :        4  (x)

                   Kâtip Üye                        Kâtip Üye

                 Fehmi Küpçü              Elif Doğan Türkmen

                       Bolu                             Adana”

Böylelikle 11’inci madde de kabul edilmiş oldu.

12’nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “herhangi bir hak, bedel ve tazminat talebinde bulunamazlar" ibaresinin “bütün hak, bedel ve tazminatlarını talep edebilirler" şeklinde, ikinci fıkrasında yer alan "her türlü davada da uygulanır" ibaresinin, "her türlü davada hak sahibi lehine sonuçlandırılır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Çağlar Demirel                             Abdullah Zeydan                             Nihat Akdoğan

                Diyarbakır                                       Hakkâri                                         Hakkâri

              Besime Konca                              Saadet Becerekli                                Ferhat Encu

                     Siirt                                            Batman                                           Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı “Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/571)" 12'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                Musa Çam                               Mehmet Bekaroğlu                            Kadim Durmaz

                    İzmir                                           İstanbul                                           Tokat

           Selin Sayek Böke                           Bihlun Tamaylıgil                             Utku Çakırözer

                    İzmir                                           İstanbul                                        Eskişehir

MADDE 12- 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu’na aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 10- Gaziantep İli, Şahinbey ilçesi sınırları içerisinde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu Kanuna göre ilgili idarelerce yapılan arsa veya konut tahsis işleminin gerçekleştirilememesi halinde; arsa veya konut tahsisi için ödenen bedeller, ilgili idarece yapılacak tebligatı müteakip en geç üç ay içerisinde, ödeme gününden itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte hak sahiplerine veya kanuni mirasçılarına ödenir. Hak sahipleri bunun dışında ilgili idareden herhangi bir hak, bedel ve tazminat talebinde bulunamazlar.

Bu maddenin birinci fıkrası hükmü; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce hak sahipleri tarafından, ilgili idarelerce yapılan arsa veya konut tahsis işleminin gerçekleştirilememesi nedenleriyle arsa veya konutların adlarına tescili, bedel veya tazminat ve benzeri taleplerle açılan ve henüz kesinleşmeyen her türlü davada da uygulanır. Bu hükmün mahkemelerce uygulanması nedeniyle reddedilen davaların yargılama giderleri davalı idare tarafından ödenir. Bu madde kapsamında kalan davalarda mahkeme harçları ile her türlü vekalet ücreti maktu olarak belirlenir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Kalaycı                                 Erhan Usta                                  Mehmet Günal

                   Konya                                          Samsun                                         Antalya

              Erkan Haberal                               Kadir Koçdemir                    Mehmet Necmettin Ahrazoğlu

                   Ankara                                           Bursa                                            Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi tarafından verilen önerge hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı AKP’nin klasiği hâline gelen ve “Bir daha torba düzenlemesi getirmeyeceğiz.” sözü verilmiş olmasına rağmen “torba” denilen düzenlemeyle gelmeye devam etmektedir; bunun da sonu görülmemektedir. (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Anayasa’ya aykırı, özel nitelikte, adrese teslim hatta çıkar sağlamaya yönelik bazı maddeler torba kanunlar içerisine sıkıştırılmaktadır.

Ayrıca, yasama işleri düzensiz, özensiz, eksik ve ciddiyetsiz bir şekilde yürütülmektedir. Bu tasarı da çok dağınık ve ciddiyetsiz hazırlanmış olup defalarca önergelerle düzeltilmeye çalışılmıştır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – 15 Temmuzda darbe girişiminden sonra oluşan uzlaşma zeminine aykırı bir şekilde muhalefetin önergeleri dikkate alınmamıştır.

Sayın milletvekilleri, bu kanun tasarısı hazırlanırken 39 ayrı kanunda değişiklik yapılmaya gidilmiştir ancak bu kanun tasarısını ilgilendiren 9 komisyon yani Adalet Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal işler Komisyonu, Bayındırlık, imar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu gibi komisyonların görüşü maalesef alınmamıştır. Bu durumda da bu kanun tasarısında yapılan değişiklikler, kısa zaman sonra yeniden düzenlenme yapmak için yeni bir torba yasayla tekrar gündeme getirilecektir.

Sayın milletvekilleri, tasarının 12’nci ve diğer maddelerinde vatandaşın hak ve alacaklarının kısıtlanması hatta el konulması, hak arama hürriyetlerinin engellenmesi, orman alanlarının kılıf uydurularak talanına yol açılması, tarım arazilerinin elden çıkarılması, mahkemelerce ihtiyati tedbir ve yürütmenin durdurulması kararları gibi yargıya müdahale niteliğinde düzenlemeler yapılması Anayasa'ya aykırı bir durumdur. İlgili dairelerce yani Gaziantep Şahinbey Belediyesinin, 775 sayılı Kanun uygulaması çerçevesinde yapmış bulunduğu arsa dağıtım faaliyetlerini zamanında yerine getirmemesi nedeniyle ilgili idare ve vatandaş arasında ortaya çıkan ve bir kısmına yargının da dâhil olduğu sorunların çözülmesi için söz konusu madde hükmüyle çözülmeye çalışılmaktadır. Bu noktada, yasama ile yargı karşı karşıya getirilmekte, söz konusu problem özel bir hükümle çözülmeye çalışılmaktadır. Bu durum da Anayasa’ya aykırıdır. Bu yasa maddesiyle vatandaşın bütün yargı yolları kanunla kapatılmak istenmektedir. O nedenle de genel olması gereken kanunların tamamı özel kanunlara indirgenmektedir. Kuvvetler ayrılığı ilkeleri çerçevesinde başka organlar tarafından yapılmış hatalar, yine aynı organlar tarafından hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde çözülmesi gerekirken onların yerine, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinde torba yasa yöntemiyle çözülmeye çalışılmaktadır.

Kendi seçim bölgem olan Hatay Kırıkhan Belediyesi de 1991 yılında evi olmayanlar için arsa tahsisi yapmıştı. Zaman içerisinde arsa tahsisiyle ilgili, vatandaşlar o günün şartlarıyla altın bileziklerini bozdurarak veyahut da kıt imkânlarıyla bu arsayı almaya çalıştılar ve belediyeye birtakım ödemeler yaptılar. Ancak, o günkü yapılan ödemeler neticesinde yapılan toplam ödeme 2.750 liradır. Bugünkü karşılığı altın olarak değerlendirildiğinde 6.985 liradır. Bugün bu para yasal faiziyle ödense bile arsa değerini karşılayamamaktadır.

6183 sayılı Amme Alacakları Kanunu’na göre yasal faiz yüzde 13’tür ancak bugünkü piyasalara bakıldığında yasal faizler, banka faizleri yüzde 22-yüzde 24 aralığındadır. Enflasyon yıllara göre hesaplandığında yine vatandaşın mağduriyeti bu şekilde önlenemeyecektir. Yasal faiz yüzde 9 olarak hesaplanarak geçen zaman dâhil de edilse vatandaş hâlâ mağdur edilmiş olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Onun için bu kanun maddesinin tasarıdan çekilmesini istiyor ve bu konuda da yüce Meclisi adaletli davranmaya davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 411 sıra sayılı Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/571) 12'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 12- 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu’na aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 10- Gaziantep İli, Şahinbey ilçesi sınırları içerisinde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu Kanuna göre ilgili idarelerce yapılan arsa veya konut tahsis işleminin gerçekleştirilememesi halinde; arsa veya konut tahsisi için ödenen bedeller, ilgili idarece yapılacak tebligatı müteakip en geç üç ay içerisinde, ödeme gününden itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte hak sahiplerine veya kanuni mirasçılarına ödenir. Hak sahipleri bunun dışında ilgili idareden herhangi bir hak, bedel ve tazminat talebinde bulunamazlar.

Bu maddenin birinci fıkrası hükmü; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce hak sahipleri tarafından, ilgili idarelerce yapılan arsa veya konut tahsis işleminin gerçekleştirilememesi nedenleriyle arsa veya konutların adlarına tescili, bedel veya tazminat ve benzeri taleplerle açılan ve henüz kesinleşmeyen her türlü davada da uygulanır. Bu hükmün mahkemelerce uygulanması nedeniyle reddedilen davaların yargılama giderleri davalı idare tarafından ödenir. Bu madde kapsamında kalan davalarda mahkeme harçları ile her türlü vekalet ücreti maktu olarak belirlenir.”

Musa Çam (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Gökdağ konuşacak.

Buyurun Sayın Gökdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

Bayağı bol bir alkış aldınız Sayın Gökdağ.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 12’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesi, 775 sayılı Gecekondu Kanunu’na geçici bir madde eklenmesini öngörüyor. Şimdi bu yasayı, maddeyi daha iyi anlayabilmek için maddeyi okumak istiyorum. Madde şöyle diyor: “Gaziantep İli, Şahinbey İlçesi sınırları içerisinde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu Kanuna göre ilgili idarelerce yapılan arsa veya konut tahsis işleminin gerçekleştirilememesi halinde; arsa veya konut tahsisi için ödenen bedeller, ilgili idarece yapılacak tebligatı müteakip en geç üç ay içerisinde, ödeme gününden itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte geri ödenir.” İkinci fıkrasında da şunu söylüyor: “…bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce hak sahipleri tarafından, ilgili idarelerce yapılan arsa veya konut tahsis işleminin gerçekleştirilememesi nedeniyle arsa veya konutların adlarına tescili, bedel veya tazminat ve benzeri taleplerle açılan ve henüz kesinleşmeyen her türlü davada da uygulanır.”

Şimdi, değerli arkadaşlar, gördüğünüz gibi madde sadece Gaziantep Şahinbey ilçesi sınırları içerisinde tasarruflar için düzenleniyor. Yani adrese teslim bir madde. Şimdi, bunu düşününce neden Gaziantep Şahinbey’de ne olmuş da böyle genel olarak çıkartılması gereken yasa, özel ve yasa çıkarma tekniğine aykırı bir şekilde çıkarılıyor? Bakın, ben size bunu açıklayayım. Seçim bölgem olan Gaziantep Şahinbey ilçesinde Cumhuriyet Halk Partili belediye tarafından 2003 yılında dar gelirli vatandaşları ev sahibi yapma amacıyla bir proje başlatılıyor. Projenin adı Nüve Konutları Projesi. 1.700 kişilik, yani 1.700 aileyi, yani 1.700 dar gelirli aileyi ev sahibi yapmak için başlatılan proje devreye giriyor. Aileler belediyeye ödeme yapıyor ve ev sahibi olacakları günü umutla bekliyorlar. Bu arada, 2004 yılında yapılan yerel seçimde seçimi kazanan AKP’li belediye iş başına geliyor. AKP’li belediyenin yaptığı iş hemen 7/7/2005 tarihinde projenin gerçekleşeceği arsanın imar planını değiştiriyor ve dar gelirli aileleri ev sahibi yapma projesi ortadan kaldırılıyor.

1.700 dar gelirli ailenin ev sahibi olma hayallerini yıkan bu imar değişikliği sonrasında hak sahiplerinin bir kısmı -bize gelen bilgilere göre 250 kişi- konuyu yargıya taşıyor. Bunlar kendilerine yaşatılan hak kaybı nedeniyle zararlarının tazminini istiyorlar. Yıllar süren hukuk mücadelesinin sonunda mahkeme, sözleşmenin yerine getirilmemesinden dolayı hak sahiplerinin uğradığı zararın Şahinbey Belediyesi tarafından ödenmesine karar veriyor. Bu karar Yargıtay süreçlerinden geçiyor, onanıyor ve hatta Yargıtay Genel Kurulunda da bu kararın doğruluğuna dair karar çıkıyor.

Bu kararla hak sahipleri 60 bin ile 80 bin lira arasında bir hak kazanıyor. İşte tam da burada henüz bitmeyen davalar var, bitip de kesinleşmeyen davalar var. Tam bu noktada, işte bu Şahinbey adresli madde torba yasa tasarısının içerisine konuyor.

Bu maddeye göre ödeme yapılırsa, değerli arkadaşlar, yargının 60 bin ile 80 bin arasında ödenmesine karar verdiği miktar 8-10 bin liraya düşecek. Eğer bu madde kabul edilirse ev sahibi olma hayalleri yıkılan dar gelirli aileler tam anlamıyla mağdur edilecek hem de Anayasa’ya aykırı, hukuk devletine aykırı ve sosyal devlet ilkesine aykırı bir düzenlemeyle. Şahinbey Belediyesinin yargı kararıyla ödemek zorunda kaldığı ve kalacağı tazminatı Anayasa’ya aykırı bir düzenlemeyle ortadan kaldırıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, gecenin bu saatinde ne yapıyoruz biliyor musunuz? Saat ikide ne yapıyoruz biliyor musunuz? O dar gelirli aileleri daha fazla mağdur etmenin yasal zeminini hazırlıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, hep söyledik, yine söylüyoruz: Biz, halkın iradesinin temsil edildiği Türkiye Büyük Millet Meclisinde vatandaşların haklarını, çıkarını savunmak için buradayız ve bunun için yasalar çıkarmak için varız. Vatandaşın mağduriyetine yol açacak bir düzenleme yapmak bu Meclisin görevi olmamalı. Vakit erken, henüz her şey bitmiş değil. Bu düzenlemeyi bu yasa tasarısından, bu torbadan çekin ve adaleti sağlayalım.

Hepinize teşekkür ediyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gökdağ.

Önergeyi oylarınıza sunacağım…

lll.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Demirel, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Paylan, Sayın Beştaş, Sayın Başaran, Sayın Taşdemir, Sayın Aydoğan, Sayın Baydemir, Sayın Yıldırım, Sayın Konca, Sayın Kürkcü, Sayın Doğan, Sayın Bilgen, Sayın Gaydalı, Sayın Toğrul, Sayın Yıldırım, Sayın Akdoğan, Sayın Irmak, Sayın Zeydan, Sayın İrmez, Sayın Öztürk, Sayın Botan.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; 19.4.2012 Tarihli ve 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/571) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 411) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

Kabul edilen önerge doğrultusunda madde yeniden düzenlendiğinden diğer önergeyi işlemden kaldırmak zarureti hasıl olmuştur.

Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 02.10

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 02.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Elif Doğan TÜRKMEN (Adana)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 126’ncı Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

411 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

88 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Kültür Yollarına İlişkin Genişletilmiş Kısmi Anlaşmayı Tesis Eden Kararına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/373) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 88)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bugünkü gündemimizde başka bir iş bulunmamaktadır.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri görüşmek için 18 Ağustos 2016 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sayın milletvekilleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün çalışanlarına iyi geceler diliyorum.

Kapanma Saati: 02.14



(x) 411 S. Sayılı Basmayazı 16/8/2016 tarihli 125’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelime ifade edildi.

 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutunağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.