TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                99’uncu Birleşim

                                                                                       8 Haziran 2016 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Kahramanmaraş Valiliğinin yeni yapılacak mülteci kampıyla ilgili yasak kararına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, Muhammed Ali Clay’ın vefatına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın, 35 İzmir 35 Proje’sine ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

10.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

12.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

13.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

14.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

15.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

16.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’ün, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

17.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

18.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 238 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

20.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın 238 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

22.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması ile Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekin, ramazan ayının mübarek olmasını temenni ettiğine, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarını nefretle kınadığına ve geçtiğimiz yüz yıl içerisinde Ermeniler, Kürtler ve çeşitli toplumsal dinamikler ile devletin arasına sistematik bir şekilde ihtilaflar sokulduğuna ilişkin açıklaması

3.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, terör olaylarında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, terörü lanetlediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

4.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, CHP Ankara İl Danışma Kurulu toplantısında Gençlik Kolları Başkan Yardımcısının Ankara Milletvekili Levent Gök tarafından kürsüden indirilmesine ilişkin açıklaması

5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlar ile pazar günü Osmaniye’deki trafik kazasında yaşamını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Türkiye’nin teröre karşı boyun eğmeyeceğine ilişkin açıklaması

6.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara ve Osmaniye’deki trafik kazasında yaşamını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı lanetlediğine ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ve tüm şehitlere rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

8.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarını, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı ve Ankara’da billboardlara afiş asarak Genel Başkanlarını hedef gösterenleri kınadığına, AKP iktidarının terör karşısındaki zafiyetini CHP’ye yüklemeye çalıştığına ilişkin açıklaması

9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına, terörü lanetlediğine ve İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

 

 

10.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğan’ın, İstanbul ile Mardin Midyat’taki eylemler başta olmak üzere tüm terör eylemlerini şiddetle lanetlediğine, millî birliğimizi bozmaya, hiçbir oyun ve oyuncunun gücünün yetmeyeceğine ve bugüne dek gerçekleştirilen terör saldırılarında hayatını kaybeden şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

11.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı ile İstanbul ve Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarını kınadığına ve Bursa’nın Gürsu ilçesinde dolu yağışı nedeniyle yaşanan mağduriyetle ilgili Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının hasar tespit çalışması yapmasını ve zararın karşılanmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, terörü lanetlediğine, şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

13.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

14.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Adıyaman’da intihar olaylarından sonra iş kazalarının da arttığına ve sınavlarda yüksek puan alanların değil çok daha düşük puan alanların “sözlü mülakat” adı altında yapılan haksız uygulamalarla işe alınmasının kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

15.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, terör saldırılarında yaşamlarını yitirenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomasının kamuoyuna sunulmadan itham ve şaibelerden kurtulmasının mümkün olmadığına ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

16.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına, İstanbul ve Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ve 7 Haziran genel seçimlerinden sonra ülkenin kan gölüne döndüğüne ilişkin açıklaması

17.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Muhammed Ali Clay’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

18.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İstanbul ve Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadelenin her yönüyle güçlendirilmesi gerektiği kanaatinde olduklarına, 8 Haziran ülkücü Yusuf İmamoğlu’nun ölümünün 46’ncı yıl dönümüne ve  ramazan ayını  tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

19.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Soma’da Ege Linyitleri İşletmesine taşeron iş yapan firmanın 70 işçinin işine son vermesine, Hükûmetin, işten çıkarılan bu madencilere sahip çıkmasını dilediğine ve 1 Aralık 2010 tarihinde işine son verilen 2.831 maden işçisinin kıdem tazminatlarının hâlen ödenmediğine ilişkin açıklaması

 

 

 

20.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, ramazan ayının hayırlar getirmesini temenni ettiğine, sivil yerleşim yerlerinde meydana gelen hadiselerde birçok can kaybının yaşanmasını kabul edilemez bulduklarına ve yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet dilediğine, şiddetin her türlüsüne karşı ilkesel duruş gösteren Halkların Demokratik Partisi olarak sürdürülen kaos ortamının temel hiçbir sorununun çözümüne katkı sağlamayacağını düşündüklerine ve Demokratik Bölgeler Partisi Şırnak il yöneticisi Hurşit Külter’den on iki gündür haber alınamadığına ilişkin açıklaması

21.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, ramazan ayının hayırlı olmasını dilediğine, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ve bu provokatif eylemlerin arkasında kimlerin bulunduğunun derhâl ortaya çıkartılması gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 1984’ten bu yana bölücülük esaslı bir terörle yüz yüze olunduğuna ve bununla mücadele edildiğine, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara Allah’tan rahmet ve ramazan ayının hayırlı olmasını dilediğine, Muhammed Ali Clay’in vefatına ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’in, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 238 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılmış olan saldırıyı kınadığına ve bu saldırıların tekrar ediliyor ve bunlarla ilgili herhangi bir soruşturma sürecinin yürütülmüyor olmasının bu saldırıların planlı ve örgütlü bir şekilde gerçekleştirildiğini gösterdiğine ilişkin açıklaması

25.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in 238 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın 238 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırıyı kınadığına ve şehit naaşlarının bulunduğu bir mahalde benzeri tepkilerin ve saldırıların olmasının bu olayların sistemli, organize ve tek merkezden yönlendirildiği izlenimi verdiğine ilişkin açıklaması

 

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Orta Doğu ve Türkiye'de yaşanan savaş ve yıkım nedeniyle milyonlarca insanın ramazan ayını yokluk, acı ve keder içerisinde karşıladığına ilişkin açıklaması

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Belçika'nın başkenti Brüksel'de 30-31 Mayıs 2016 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelikö parlamentolar arası konferanslar programı çerçevesinde "AB'ye Katılım Sürecinde Siyasi Grupların, Partilerin ve Hükûmetlerin Birbirleriyle Etkileşimleri" başlıklı seminere katılması Genel Kurulun 1 Haziran 2016 tarihli 96'ncı Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/796)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Siirt Milletvekili Yasin Aktay'ın Parlamentolar Arası Birlik Türkiye Delegasyonu üyeliğinden istifa etmesiyle boşalan üyelik için AK PARTİ Grubu Başkanlığınca bildirilen Tokat Milletvekili Coşkun Çakır'ın üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/797)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından Avrupa Parlamentosu iş birliğiyle 20-21 Haziran 2016 tarihlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de düzenlenecek olan "AB'nin Göç ve Sığınma Politikası: Genişleme Ülkeleri Parlamentolarına Etkileri" başlıklı konferansa katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/798)

 

B) Önergeler

1.- Başkanlığın, esas komisyon olarak Adalet Komisyonuna havale edilen (2/1181) esas numaralı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet tarafından geri alındığına ilişkin önerge yazısı (4/36)

 

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve 20 milletvekilinin, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/223)

2.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 20 milletvekilinin, turizm sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/224)

3.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 20 milletvekilinin, yetiştirme yurdunda yetişip yurttan ayrılan çocuklar için alınacak tedbirlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/225)

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 21 milletvekili tarafından, terörle mücadele konusunda ihmali olan kamu görevlilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

X.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Adalet Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

 

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/505) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/573) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 263)

 

XII.- OYLAMALAR

1.-  (S. Sayısı: 263) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir'in, Şanlıurfa'da yaşanan elektrik kesintilerine ve çiftçilerin mağduriyetinin önlenmesine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5055)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Hacıbeyli ve Dündarlı beldelerindeki don olayına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5058)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2015-2016 yılları arasında gerçekleşen temsil ve ağırlama harcamalarına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5199)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bağlı kurum ve kuruluş binalarının depreme karşı dayanıklılık durumuna ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5200)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2016 yılları arasında maaşında icra takibi ve haciz olan personele ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5202)

8 Haziran 2016 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu),

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını ve salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kahramanmaraş Valiliğinin yeni yapılacak mülteci kampıyla ilgili yasak kararı hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Mehmet Tüm’e aittir.

Buyurunuz Sayın Tüm. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Kahramanmaraş Valiliğinin yeni yapılacak mülteci kampıyla ilgili yasak kararına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET TÜM (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ramazan ayının ülkemizde barış ve huzura vesile olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, dün sabah İstanbul’da meydana gelen terör saldırısında ne yazık ki 6’sı polisimiz olmak üzere 11 yurttaşımız yaşamını yitirdi, çok sayıda yaralı yurttaşımız var. Şehit polislerimize ve yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı yurttaşlarımıza acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Midyat’ta Emniyet Müdürlüğüne yapılan terör saldırısında 2 polisimiz şehit olmuş, çok sayıda yaralımız var. Şehit olan polislerimize Allah’tan rahmet, yaralı polislerimize ve yurttaşlarımıza acil şifalar diliyorum.

Her iki terör eylemini gerçekleştirenleri bir kez daha buradan şiddetle, nefretle kınıyorum. Bu eylemi gerçekleştirenler bilsinler ki terör bir insanlık suçudur, bu eylemlerde öldürdükleri tüm insanlıktır, biziz ve hepimiziz.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekillerim; iktidarın öncelikli görevi yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlamaktır ancak iktidarın yanlış politikalarından dolayı, ülkemizde hiç kimsenin can ve mal güvenliği kalmamıştır. Meclis Başkanlığı ve iktidara birçok defa yaptığım çağrımı buradan bir kez daha tekrarlıyorum: Bu acı olayları, kan ve gözyaşını, sönen ocakları birkaç açıklama yaparak veya nutuklar atarak geçiştiremezsiniz. Halkın temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ülkenin bu kanayan yarasına acilen el koymalıdır. Bu sorun çözülene kadar Meclis oturumlara vermeden devam etmelidir. 4 parti bir araya gelerek ortak bir çözüm üretmelidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, zaman kaybetmeden Meclisin bu konuyu tartışacak özel gündemini oluşturmalıdır. Bunları yapmadığınız takdirde akan her kandan sizler sorumlu olacaksınız.

Değerli milletvekilleri, Kahramanmaraş’ta yapılmak istenen 25 bin kişilik yeni bir mülteci kampı için Sivricehüyük köylüleri aylardır direniyor. Bu bölgede yaşayan Alevi ve Sünni yurttaşlarımız bu kamp yerinin doğru olmadığını söylüyorlar, yapılacak olan kampın amacının ne olduğunun farkındalar çünkü Türkiye’de kurulan mülteci kamplarının cihatçılar için birer eğitim kampı hâline geldiğini biliyoruz. Bu cihatçıların gerek Türkiye’de gerek Suriye’de katliamlar düzenledikleri bilinmektedir. Sivricehüyüklüler sadece direniyorlar, hukukun kırıntılarının kaldığı Türkiye’de haklarını mahkeme salonlarında arıyorlar.

Yapımına başlanan mülteci kampı için açılan davada üç ayrı bilirkişi de bu inşaata karşı çıkmıştır. Ziraatçı bilirkişi, köyde 30 bin büyükbaş hayvana gerekli olan yeşil ot ihtiyacına darbe vurulacağını; jeolog, arazideki Karaçay’ın kirleneceğini ve su seviyesinde düşme yaşayacağını; mimar da doğal zenginlik yönünden geri dönüşümü mümkün olmayan bir tahribatın meydana geleceğini belirtmiştir. Bu olumsuz görüşlere rağmen, Hükûmet bu kamp kararından vazgeçmemiştir. Yurttaşlarımız, kamplara terör örgütlerinin sızmasından endişe duydukları için topraklarını ve yaşam haklarını savunuyorlar. Bu hak arayışları Maraş Valiliği tarafından bir ay süreyle yasaklamıştır. Maraş Valiliği, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi ve başkalarının hak ve özgürlerinin korunması iddiasıyla böyle bir karar aldığını duyurmuştur. Maraş Valisi bilmelidir ki direnenlerin yaptığı eylem ve basın açıklamaları değil, Valiliğin aldığı yasaklar yanlıştır. Bu yasağın kendisi, Valiliğin saydığı gerekçelerin hepsinin ihlali anlamına gelmektedir. Orta Doğu politikalarında başarısız olan iktidar, baskıcı ve otoriter yüzünü her fırsatta göstermektedir. Saray merkezli baskı ve şiddet politikaları, hukuk tanımazlıklar ve yasaklar halkın haklı mücadelesini asla durduramayacaktır. AKP iktidarı kendisine muhalefet eden her kesimi yok saymakta, yasak, baskı ve şiddetle susturmaya çalışmaktadır. Kısacası, alınan yasak kararı Maraş Valiliğinin kararı değildir; karar, saraydan çıkmıştır. Bu nedenle, yaşam hakkı için direnen Maraş halkı bu kararı tanımamaktadır, direnmeye ve topraklarını korumaya devam edeceklerdir. Biz de bu süreçte Maraş halkının hep yanlarında olduk, olmaya devam edeceğiz. Unutulmamalıdır ki son sözü hep direnenler ve haklı olanlar söylemiştir.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tüm.

Gündem dışı ikinci söz, Muhammed Ali Clay’ın vefatı münasebetiyle söz isteyen Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Aslan’a aittir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, Muhammed Ali Clay’ın vefatına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan, sayın Divan ve sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, tüm Türkiye'nin, tüm İslam âleminin rahmet ve bereket ayı olan ramazan ayını kutluyorum. İnşallah, rahmet ve bereket ayı olan ve içinde Kadir Gecesi’ni barındıran ve içinde Kur'an-ı Kerim nazil olan bu ayda akan bu kan durur; inşallah, kardeş kanı akıtılmaz ve bir an önce son bulur.

Az önceki hatip arkadaşın da dediğine katılıyorum, bu Meclis bu sorunu çözmeden buradan ayrılmamalıdır, çalışmalarına devam etmelidir. Bir bütçe kanunu için on üç gün Meclis kilitlenebiliyor ama yüzlerce vatandaşımızın öldüğü önemli bir mesele için, maalesef, Meclis, değil on üç gün henüz daha bir gününü tüketmiş değildir.

Filipinler’de bile ramazan dolayısıyla ateşkes ilan edilmiştir. İsrail-Filistin savaşının olduğu dönemlerde bile İsrail devleti ramazan ayı için, bayramlar için ateşkes ilan etmiştir. Bu yönüyle, kesinlikle bir an önce ellerin tetikten çekilmesi gerekiyor.

3 Haziran 2016’da vefat eden Muhammed Ali Clay’i de rahmetle anıyoruz. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Kendisi, evet, bir boksördü, şampiyondu ama şampiyonluğundan ziyade, onu Muhammed Ali Clay yapan, onun insanlığına o değeri katan, hiç şüphesiz, savaşa karşı olan, barış yanlısı tutumuydu; hiç şüphesiz, zamanın Amerikası’nın iktidarına, emperyalist ve savaşçı politikasına karşı dik duruşuydu; esas onu önemli kılan, Muhammed Ali Clay yapan buydu ve ne ilginçtir ki o dönemde kendisi vatan haini ve terörist ilan edilmiştir.

Kendisi de benim adaşımdır, bununla da ayrıca gurur duyuyorum. Aslında, benim ismim Mehmet Ali değil, Muhammed Ali’dir ama 1975’lerde doğduğumda Muhammed ismi yasaktı. Şu anda bölgede, doğuda olan bütün Mehmet isimleri aslında Muhammed ismidir, bunu da böylece belirteyim.

Ne ilginçtir ki beş yıl hapse çarptırılmıştı savaşa karşı olduğu için ve şampiyonluğu, lisansı elinden alınmıştı. Benim ve birçok arkadaşımızın da naçizane savaş karşıtı söylemlerimizden ve fiillerimizden dolayı, örneğin, Cudi ve Bagok Dağı’nda canlı kalkan eylemi yapmamızı ben Twitter hesabımda da… Kürt ve Türk çocuklar ölmesin, hiçbir insanımız ölmesin diye canımızı biz siper ettik, hedef ettik, risk aldık ve obüs topları altında da canlı kalkan olmamızı sürdürdük. Ne ilginç bir tevafuktur ki ben de bununla ilgili, yasak askerî bölgeye girmekten dolayı beş yılla yargılanıyorum. Yaptığımız eylem, tamamıyla, hiçbir insan ölmesin diyeydi ve ben o eylemimle de gurur duyuyorum, onur duyuyorum; belki bugüne kadar da yaptığım en şerefli, en haysiyetli, en onurlu davranış bu davranıştı. Ben ceza yesem de gam yemem çünkü insanlar ölmesin diye bunu yaptım. Nasıl ki Muhammed Ali’yi o dönemde o savaşçı zihniyet yargılamışsa, mahkûm etmeye çalışmışsa ve bugün tam tersi olmuşsa, kendisi beraat etmiş, onu yargılatanlar mahkûm olmuşsa günün birinde bizler de bu barışçı tutumumuz dolayısıyla elbette ki vicdanlarda beraat edeceğiz ve bizi yargılayanlar da mahkûm olacaktır. Kıyamete kadar savaş söylemine karşı da Kur'an-ı Azimüşşan'ın ebediyete kadar geçerli olan…

(Hatip tarafından Nisa Suresi’nin 128’inci ayetikerimesinin bir bölümünün okunması)

“Daima barışı tercih ediniz.” emrini biz benimsiyoruz, yaşayacağız ve yaşatacağız. Bundan dolayı da bunu bir daha buradan ihtar etmek gereği duydum.

Yine, Muhammed Ali’nin ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum, Allah rahmet etsin diyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aslan.

Gündem dışı üçüncü söz, “35 İzmir 35 Proje”si hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Mahmut Atilla Kaya’ya aittir.

Süreniz beş dakika Sayın Kaya.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın, 35 İzmir 35 Proje’sine ilişkin gündem dışı konuşması

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir iline yapılan “35 İzmir 35 Proje” hakkında bilgilendirmek için söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Tabii, sözlerime başlamadan önce, dün İstanbul’da, bugün Mardin Midyat’ta hain terör saldırıları sonucunda şehit düşen polislerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Birlik, beraberlik ayı ramazan ayı içerisinde yüreğimizi dağlayanları lanetliyorum. Hainler yaptıklarının bedelini en ağır şekilde ödeyeceklerdir, necip milletimiz bu konuda müsterih olsun. Tek bir terörist kalmayıncaya kadar kararlı ve istikrarlı biçimde bu mücadeleye devam edeceğiz.

Yine, demin, benden önce söz almış arkadaşlarımız da şunu ifade ettiler: İşte “Bu konular Mecliste konuşulsun; çözüm, çözüm…” Ama, maalesef görüyoruz ki bugün basında da “çözüm” diye konuşulanların her biri askerimizi, polisimizi suçlamaktan başka hiçbir şey değil.

Yine, Yüksekova’da, baktığımız zaman, bir değerlendirme yaptırılan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesi olan bir partinin milletvekili, yine askerimizi, polisimizi ve devletimizi, şu hain saldırılara rağmen maalesef suçlamıştır.

Bakın, anadan, babadan, eşten, evlattan ayrı, canları pahasına bu ülkenin birliği için, bu milletin dirliği için, vatanımız ve milletimizin bölünmez bütünlüğü için mücadele eden tüm kahraman askerimize, polisimize, korucumuza buradan selamlarımı gönderiyorum. Allah onların yanında olsun, Rabb’im onları daima muvaffak etsin.

Değerli milletvekilleri, söz almış olduğum bu “35 İzmir 35 Proje”ye ilişkin olarak geçtiğimiz hafta Meclis içerisinde maalesef İzmir’den bihaber olduğu belli olan bir arkadaşımız tarafından değerlendirmelerde bulunuldu. Öncelikle bu projelerden, 35 projeden sadece 1 tanesinin yapıldığını ifade etti, sonra çark etti 2’ncisinin de yapıldığı kabullenildi. Bakın, “35 İzmir 35 Proje”, 2011 yılında, Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım’ın İzmir’den aday olduğu noktada İzmir’i marka kent, vizyon kent hâline dönüştürmek için ortaya koyduğu ve değeri 60 milyarı, eski parayla 60 katrilyonu bulan projelerin toplu bir yekûnudur ve bu projelerin her biri 2023’e kadar, Türkiye’nin 2023 eserleri ve vaatleri arasında da yerlerini almışlardır. Bakın, şu an itibarıyla bu projelerden 7 tanesi bitmiş, 18 tanesinin yapımı devam etmekte ve 10’u da proje aşamasında yürümektedir. Dijital Arşiv Kent, E-Ticaret Üssü İzmir, Engelsiz Yaşam, Tarım ve Hayvancılık İşletmeleri, Öğrenci Yaşam Merkezi, Konak Tüneli… Bakın, Konak Tüneli çok önemli, 315 milyon bedelle inşa edilmiş bir proje ve iki yıl boyunca, bugün bu 35 projeye hiçbir şey yapılmadığını iddia edenler engellemek için dava üzerine dava açtı, hatta Konak’taki Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanı bu projeyi engellemek için oradaki vatandaşlarımızı dahi yanlış bilgilendirerek infialler oluşturdu ve projeyi bitirdik hamdolsun. Bakın, bir yıllık süre içerisinde bu projeyi 10,5 milyon araç kullandı ve işte burada da görüldüğü üzere, iki yıl boyunca karşı çıktığınız projeyi de ilk kullanan sizler oldunuz değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İşte burada görüyoruz, biz dahi bu tüneli kullanmadan ilk icraat sizden geldi.

Yine, Adnan Menderes Havalimanı, 250 milyon euro bedelle bitirilmiş ve şu ana kadar 20,5 milyon hemşehrimizin kullanımına açılmıştır. Sabuncubeli Tüneli, işte, çok kısa zaman içerisinde bitiyor. Yine, İZKARAY, daha doğrusu Körfez Geçiş Projemiz ki İzmir’in iki yakasını bir araya getireceğimiz büyük bir proje ve İzmir’deki ulaşım sorununu çözecek ki buna da maalesef çok büyük bir karşı duruş var. İşte, İzmir’de eğer çevre yolunu kullanırsanız yetmiş dakika; yine, sahil yolunu kullanırsak, gördüğünüz gibi, kırk beş dakikada ulaşım sağlanırken, bu projeyle İzmir’in iki yakasını bir araya getirip inşallah on dakikada hemşehrilerimizi bir araya getireceğiz ve ortasına da ay yıldızlı yapay adayı da böylelikle İzmir’e kazandıracağız ve İzmir marka kent ve vizyon kent olma yolunda önemli adımlara devam edecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, tabii, projelerimizi teker teker burada anlatmak için bu süre bana yeterli olmayacak ama bu konuda şunu net şekilde söylemek istiyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – İşte, sizin de bir projeniz vardı İzmir’de, söylemiştiniz: “İzmir başbakan çıkaracak.” “İzmir’den başbakan çıkacak.” dediniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletvekili adayları, belediye başkanları, o dönemki il başkanları dedi ki: “İzmir’den başbakan çıkaracağız.” Hamdolsun, sözünüzü yerde bırakmadık, İzmir’den Başbakan çıkardık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Atandı, atandı Atilla, atandı. Darbe sonucu geldi, darbeyle geldi, darbeyle!

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Hep söylüyoruz: “Onlar konuşur, AK PARTİ yapar.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaya, teşekkür ederiz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurunuz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, iki ayrı sataşmadan dolayı söz istiyoruz.

Birincisi: Sayın hatip konuşurken, partimize atfen, bir milletvekilimizin polislerle ilgili tutumundan bahsederek doğrudan sataşmada bulunmuştur. Ona ben konuşacağım.

İkincisi: İzmir’le ilgili değerlendirmeler için de Sayın Balbay konuşacaktır.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Gök, iki dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Önceki gün İstanbul’da şehit düşen polislerimize ve tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün de Mardin Midyat’ta gerçekleştirilen terör saldırısında hayatını kaybeden polisimize, vatandaşımıza Allah’tan rahmet ve tüm yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Bu iktidar döneminde Türkiye bir ayrışmaya, kutuplaşmaya gidiyor, şehit cenazeleri dahi istismar ediliyor. Ankara’da ve Türkiye’nin birçok yerinde bütün şehit cenazelerine katılan Genel Başkanımızın bu bilinen durumu göz önüne alındığında, her gittiği şehit cenazesinde provokasyon yapılmak için, bizzat devlet eliyle provokasyon yapılıyor. Bugün İstanbul’da, Genel Başkanımızın geldiği sırada polisler tarafından önüne mermi atılıyor değerli arkadaşlarım. Bu, nasıl bir anlayıştır? Devletin Başbakanının önünde, İçişleri Bakanının önünde, devletin resmî polisleri Genel Başkanımızın önüne mermi atıyorlar. Böyle bir provokasyonu kabul edemeyiz, şehitlerimize yapılan bu saygısızlığı kabul edemeyiz. İçişleri Bakanının bu aymazlığını, Başbakanın bu aymazlığını kabul edemeyiz. Yazıktır, günahtır; şehitlerimize yazıktır, günahtır; onların ailelerine günahtır!

Devlet eliyle bugün bir provokasyon yapılmıştır İstanbul’da, lanetliyor ve kınıyoruz ve polisler tarafından yapılmıştır. Ne hakla, ne için? Başbakanın önünde, İçişleri Bakanının önünde kim buna cüret ediyor, kim Genel Başkanımızın önüne mermi atacak cüreti bulabiliyor; ne hakla?

Oslo’da görüşen kimlerdi? Habur’a çadır mahkemesi kuran kimlerdi? Türkiye’yi bu hâle getiren on dört yıllık AKP iktidarı değil midir? Ne hakla Genel Başkanımıza yönelik provokasyon yaptırıyorsunuz devlet eliyle? Lanetliyorum, kınıyorum hepinizi. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Ahlaksızlar, ahlaksızlar!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, Sayın Balbay’ın da söz hakkı var sataşmadan dolayı, İzmir Milletvekili olarak söz istiyor. Sayın Balbay’a da vereyim isterseniz, daha sonra sizi dinleyeyim.

Buyurun Sayın Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)

İki dakika…

2.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de öncelikle terör saldırıları sonucu yaşamını yitiren şehitlerimizi, insanlarımızı saygıyla anıyorum, mekânları cennet olsun diyorum, bütün yakınlarına sabır diliyorum; onların bütün yakınları 79 milyondur diyorum.

Sayın milletvekilleri, Sayın Atilla Kaya kısa pantolonluyken ben İzmir haberlerini manşet yapıyordum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ben İzmir’in gazetecisiyim, Ege Üniversitesi mezunuyum ve on yıl İzmir’de gazetecilik yaptım.

Sayın Atilla Kaya Çandarlı Limanı’ndan söz etti, şunu okuyabiliyor mu, gözlüğün var mı? Daha gençsin çünkü.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Akıl yaşta değil baştadır, başta. Yaş önemli değil, akıl baştadır, başta.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Bakın, Sayın Binali Yıldırım demiş ki, okuyor musunuz, bakın…

SELİM DURSUN (Sivas) – Okumama gerek yok ki…

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – “2013’te limana gemi yanaşacak.” demiş, şimdi bu limana arkadaşlar balıklar yanaşıyor; sinarit, levrek. O limanın hâli bu. (CHP sıralarından alkışlar) Çandarlı Limanı bu hâlde arkadaşlar. Çandarlı Limanı’na nasıl gittim biliyor musunuz?

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Sen rahat ol, rahat!

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Arkadaşlar, traktörle gittim. Çünkü arazi yolu, sadece bakanlar gelirken ve müsteşar gelirken oraya mucur döşüyorlarmış, ondan sonra da yol on beş gün içinde bu hâle geliyormuş. Çandarlı Limanı’na traktörle gittim. Çandarlı Limanı’nın hâli şu hâlde arkadaşlar, 2013’te bitecek denilen liman. İzmirli gençler yakında şunu söyleyecek: “Aşkımız Çandarlı Limanı gibi hiç bitmeyecek.” Bunu söyleyecekler. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü yıllardır, yıllardır devam ediyor. Bekçisi varmış sayın milletvekilleri, Çandarlı Limanı’nın bekçisini altı ay önce çıkarmışlar çünkü inşaat da kalmamış ortada. Bu limanı ne yapacaksınız önce bir karar verin, ondan sonra da gelin buraya “İzmir’in yatırımlarını yapıyoruz.” deyin.

Hemen bitecek dedikleri Sabuncubeli bu arkadaşlar. Ben Sabuncubeli Tüneli’nin içine girdim, Sabuncubeli Tüneli’nin içinde şu anda iyi çalışma yapılıyor, yirmi dört saat, tebrik ediyoruz ancak iki yıl gecikmiş. Nedeni ne biliyor musunuz?

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Tamam da niye bağırıyorsun ki, ne bağırıyorsun?

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Müteahhit kaçmış. Müteahhit, tünelin iki yanını çok yakın yaptığı için çökmeler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Ve 100 milyon dolara yakın fazla ödeme yapılıyor. Bunun hesabını verin, ondan sonra gelin burada” İzmir’in yatırımları yapılıyor.” deyin.

Ben Atilla Kaya’ya teşekkür ediyorum, İzmir’in gündeme gelmiş olması güzeldir diyorum, İzmir’in hakkını verin diyorum. İzmir Ankara’ya 5 veriyor, siz İzmir’e 1 veriyorsunuz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Balbay.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Sayın Başkan…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Gök, yaptığı konuşmada, “Genel Başkanımıza AKP olarak provokasyon yaptırıyorsunuz.” dedi.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Doğru, doğru.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu açık bir sataşma.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İki dakika size de sataşmadan…

Sayın Kaya, daha sonra sizi dinleyeceğim.

3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; teröre karşı mücadele, ortak olarak yürütülmesi gereken bir iştir. Esasen, Meclis, bu konuda gerek bildiriler marifetiyle gerek burada yapılan çeşitli değerlendirmelerde bu ortaklığı mümkün olduğu ölçüde göstermeye çalıştı. Bu ortaklık bağlamında Sayın Kılıçdaroğlu’nun elbette şehit cenazelerine katılmasından ve orada teröre karşı dayanışmanın gösterilmesini temsil etmesinden biz memnun oluruz, bütün milletimiz memnun olur; başka türlü düşünmeyiz.

Öte yandan, siyasi partiler arasında teröre karşı yürütülecek mücadelede hangi yöntemler kullanılmalı; bunlara ilişkin farklı görüşler olabilir. Bunları husumete çevirmeksizin, bir rekabet anlayışı çerçevesinde götürmekte fayda var. Biz buna dikkat etmeye çalışıyoruz, tabii CHP’nin de dikkat etmesinden memnun oluruz. Fakat bir kere bir yumurta hadisesi oldu daha önce, bir de bugün Sayın Gök’ten öğreniyoruz -gazetelere bakma imkânımız olmadı- bir mermi atıldığından bahsetti.

LEVENT GÖK (Ankara) – Evet, polisler tarafından atılmış maalesef, maalesef!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Sayın Gök, polisler bir araya gelerek o kocaman mermiyi Sayın Genel Başkanın önüne atmış olamazlar, muhtemelen bir kişi yapmış olabilir. Kim yaptı, ne yaptı, niye yaptı, niçin yaptı; bu elbette soruşturulması, araştırılması gereken bir konu.

LEVENT GÖK (Ankara) – Tutumunuzu belirleyin, tutumunuzu!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ama bir kişinin yapmış olduğu bir hadiseyi “Polisler yaptı.” diyerek, bir kere, teröre karşı mücadele eden insanlara teşmil etmeniz bir yanlış.

İkincisi: Elinizde hiçbir belge olmaksızın iktidara ihale etmeniz ikinci yanlış. Bu, işte, teröre karşı rekabeti biraz husumete doğru götüren bir dil olur. Lütfen buna dikkat ediniz.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Gök, sizden önce Sayın Kaya istemişti.

Buyurun Sayın Kaya.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Sayın Balbay’ın şahsıma yönelik sataşmaları için, bizzat ismimi zikrettiği…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaya.

İki dakika size de söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz lütfen.

4.- İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu seviyeye kadar bu tartışmayı getirmeyeceğim. Bunu açık şekilde ifade edeyim.

Yani, aslında, Cumhuriyet Halk Partisinin gençlere bakış açısını, 40 yaşında bir kardeşiniz olarak, net şekilde ortaya koymuş ifadedir bunlar. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Gerçi, işte, dün de yine bir genç kardeşimize, hatta kendi partilinize bizzat yaptığınızı, CHP’nin nasıl iktidar olacağı konusundaki konuşma sırasında kürsüden de nasıl indirdiğinizi çok net şekilde biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sen Çandarlı Limanı’nı söyle!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim.

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Dolayısıyla, bakın, İzmir’in haberini yazabilirsiniz, İzmir’in haberlerini yazmakla da övünebilirsiniz.

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sen Çandarlı Limanı’nı söyle!

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Ama biz İzmirliyiz, İzmir’de yaşıyoruz ve İzmirli bir Başbakana sahip olmaktan da çok büyük mutluluk duyuyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın hatibi dinleyelim lütfen sayın milletvekilleri.

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – İşte, bakın, şunu görüyoruz ki: Özellikle Sayın Başbakanımız İzmir Milletvekili Sayın Binali Yıldırım olduktan sonra tam bir telaş aldı sizleri. Neden? Diyordunuz ki: “AK PARTİ İzmir’e ayrımcılık yapıyor, AK PARTİ İzmir’e hizmet getirmiyor.”

ATİLA SERTEL (İzmir) – Gelsin, belediye başkanı adayı olsun, hadi, gene dersini alır orada.

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, artık, AK PARTİ’nin Genel Başkanı İzmirli, İzmir Milletvekili Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’dır. İşte size ayrımcılık.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Gelsin İzmir’e, gelsin. Gelsin hadi. Büyükşehirde belediye başkan adayı olsun, görelim, ne oluyor bakalım? Yüzde 20 oy alamaz, yüzde 20!

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Ve “Çandarlı Limanı” diyorsunuz. 295 trilyon kaynak aktarıldı.

Geçen İzmir’deki “Tıp Kent İzmir” projemize de konuşmuşsunuz. Ya, hep beraber toplandınız, Ödemiş’e gittiniz. Ödemiş’e giderken Torbalı’dan geçtiniz, orada, sağ tarafta yaptığımız 250 yataklı devlet hastanesini görmediniz mi?

ATİLA SERTEL (İzmir) – Yüzde 20 oy alamazsınız, yüzde 20. İddiaya girerim, iddiaya!

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Oradan Ödemiş’e geldiniz, Ödemiş’e yaptığımız yeni devlet hastanesini görmediniz mi? Oradan Sayın Atila Sertel, konuşup duruyordunuz, işte, Tire-Belevi yolunu 20 Haziranda ihaleye çıkıyoruz, o yolu kullanıp… (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Yüzde 20 oy alamazsınız, bunu öğren, öğren!

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Konya ne oldu?

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim.

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Tire-Belevi yolunu da geçeyim, Selçuk garajını yapsaydınız. Buradan, bakın, güneş balçıkla sıvanmaz. İzmir’e yaptığımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Atilla, tamam, yeter, daha fazla çomak sokma, yeter, yeter artık!

BAŞKAN – Sayın Kaya teşekkür ederiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Halk sizi iyi tanıdı, halk. Halk sizin yüzünüzü iyi tanıdı. İzmir Marşı’nı “Binali” yaptınız, utanmadınız, sıkılmadınız! İzmir Marşı’nı ““Binali” yaptınız. Ayıp! Ayıp! Utanmadınız!

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Balbay, Sayın Gök daha önce istemişti ama…

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Tabii…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Mustafa Kemal Atatürk’ün adını bile bile “Binali”ye çevirdiniz. Ayıp! Utanmadınız!

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Yavaş, yavaş!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

Sayın Gök, rica ediyorum, lütfen. Duyamıyorum sizi…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Yüzde 20 oy alamazsınız İzmir’den, gelin.

BAŞKAN – Sayın milletvekili…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Hadi gelsin, Binali belediye başkanı adayı olsun. Gelsin, görelim. Yüzde 20 oy alamaz.

NECİP KALKAN (İzmir) – O işi bize bıraktı bize, haberin olsun.

BAŞKAN – Sayın Gök, Sayın Sertel izin verirse sizi dinleyeceğim.

Buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Bostancı yapmış olduğu konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin polislere ya da emniyet kuvvetlerine olan terör saldırısıyla ilgili olarak, duruşuyla ilgili sarf etmiş olduğu sözler nedeniyle sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum efendim bu bakımdan.

BAŞKAN – Bu, sataşma değildi aslında Sayın Gök, bir açıklama yaptı Sayın Bostancı.

LEVENT GÖK (Ankara) – Ama öyle bir noktaya getirdi ki sanki biz şehit cenazelerinde bir farklı tutum sergiliyormuşuz da kendileri bir farklı tutum sergiliyormuş, CHP’yi de bu durumda görmek isteriz diye. O konuda bir açıklama…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok zorlama bir yorum oldu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hiç alakası yok.

BAŞKAN – Sataşma değil, o zaman size de yerinizden açıklama için söz vereyim Sayın Gök.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Gök, bu kadar zorlama.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Terörün neresinde olduğunuzu da bir belirtin, öğrenelim o zaman.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Akşam televizyon programında Kılıçdaroğlu “PKK’lılarla DHKP-C’lileri ziyaret ediyoruz.” dedi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Kim dedi?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kılıçdaroğlu, Tarafsız Bölge’de...

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Bir açıklasınlar bakalım terörün neresindeler.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

5.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bu ülkede, ülkenin birliği ve bütünlüğü için mücadele eden bütün emniyet kuvvetleri başımızın tacıdır. Ancak emniyet kuvvetleri içerisinde doğal olarak iktidarın yönlendirmeleriyle ya da ülkedeki kutuplaşmadan dolayı bir taraf olmayı kendine yöntem olarak belirlemek isteyen çeşitli güçler bulunabilir. Bizim kastettiklerimiz bunlardır. Bu konularda çok dikkatli olunmalıdır.

Bizzat Başbakanın, İçişleri Bakanının, İstanbul Emniyet Müdürünün bulunduğu bir ortamda orada bulunan kimi emniyet görevlileri tarafından Genel Başkanımıza yönelik ağır sloganla saldırı, ardından o grup içerisinden bir mermi atılmak suretiyle de bir başka saldırı gerçekleşmiştir. Bunu ortaya çıkarmak iktidarın görevidir. Ben muhalefet partisinin bir milletvekili olarak bunu bekliyorum iktidardan ve hiçbir şeyin arkasına sığınmadan, ana muhalefet partisi liderinin önüne atılan bir mermiyi sorgulamazsa bu iktidar gerçekten Türkiye’nin durumu çok vahimdir. Benim dikkat çekmek istediğim nokta budur. Kim yapmıştır, nasıl yapmıştır, ne cüretle yapmıştır; bunun derhâl ortaya çıkarılmasını bekliyoruz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Gök.

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Balbay, buyurunuz.

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, “Ben tartışmanın bu kadar seviyesini düşürmek istemiyorum.” dedi Sayın Kaya.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Doğru.

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Gerçekten seviye benim çok önem verdiğim… “Kısa pantolon” da seviye düşüklüğü değildir. Çok ağır geldi bana. Bu sataşmaya cevap vermek istiyorum. Bir de “Hiç yatırım yapmadı.” demedim ben, “5’e 1.” dedim. Sabuncubeli örneğini de verdi. Cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Balbay, lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz olur mu?

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Vermeyeceğim söz, söz Sayın Başkanım, söz Sayın Başkanım, söz.

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Özür mü dileyeceksin milletvekilimizden?

BAŞKAN – Son kez size de iki dakika söz vereceğim.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

6.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Ben Sayın Buldan’a verdiğim sözü tutup aklımdaki bazı şeyleri söylemeyeceğim, o yüzden sadece cevap vereceğim.

Sayın milletvekilleri, bakın, tekrar ediyorum; Sabuncubeli’ndeki şu andaki çalışma çok hızlı, yirmi dört saat çalışıyorlar, tebrik ediyoruz, iyiye iyi diyoruz. Ama Allah aşkına, Selçuk Bey de dikkatli dinlesin beni, bu belin inşaatında sorun var bu tünelde. Çandarlı Limanı’na gemi yanaşıyor mu yanaşmıyor mu, ona bir cevap verin; bir. Ama bu Sabuncubeli’nin…

Arkadaşlar, şimdi, araçların gidip geleceği ve İzmir-Manisa arasının on beş dakikaya inecek dedikleri Sabuncubeli Tüneli’nin dışarıdan görünüşü. Bakın, Sayın Kaya, buradan çok kaya çıkarıyorlar çünkü çok sağlıksız bir zemin ve çöküyor. Ben içine de girdim, izin aldım oradaki arkadaşlardan. Tek giden araç hafriyat kamyonları ve içeride de çalışma devam ediyor. Arkadaşlar, Sabuncubeli Tüneli’nin inşaatında gidiş geliş tünelleri birbirine çok yakın yapılmış, birbirini tetiklediği için de çökmeler var, ben gördüm. O çökmeler nedeniyle firma gitmiş ya da kaçmış ya da AKP anlaşmış, “Çok masraflı, sen kenara çekil.” demiş. Şimdi, bu Sabuncubeli Tüneli’nde, arkadaşlar, 2’nci firma çalışıyor. Ben sordum, “Siz işi üzerinize aldınız. Nasıl gidiyor? Harcamalar nasıl?” dedim. Aldığım cevap şu, tüneli yarım aldılar ya, Selçuk Bey: “Sıfırdan biz başlasak daha az masraflı olurdu.” dediler. Şimdi biz bunun hesabını sormayacak mıyız?

Bakın, İzmir’e hiç vermiyorsunuz demiyoruz; 5 alıyorsunuz, sadece 1 veriyorsunuz, bunu artırın diyoruz sayın milletvekilleri. Gündeme İzmir’in gelmiş olması, İzmir’in yatırımlarının, eksisinin, artısının konuşulması yine de güzeldir.

Ben özetle İzmir’in hakkını İzmir’e verin diyorum. İzmir’de bugün liman inşaatında ne yapacağınıza karar veremediniz. İzmir’deki limanların hangisini öne alacağınıza karar veremediniz. Aliağa mı önde olsun Çandarlı mı önde olsun bilemediniz. İzmir Limanı’na 600 milyon lira yatırım sözü verdiniz, 200 milyon lira verdiniz. Ben bu eksikliklerin altını çizdim sadece. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu Sabuncubeli’ndeki inşaat niye gecikti, çökmeler niçin oluyor? Ben dikkat etmesem hakikaten içindeyken çökecekti arkadaşlar, böyle bir tablo var ortada. Ben bunun hesabının sorulması gerektiğini söylüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Yaparsa AK PARTİ yapar, rahat ol!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Balbay.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özdağ.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sayın Balbay Sabuncubeli Tüneli’yle ilgili gayet yavaş gittiğini söyledi, orasıyla ilgili… Aynı zamanda ismimi de zikrederek benim de teyit etmemi istedi, ben de teyit etmek istiyorum kendisine.

BAŞKAN – Yerinizden versek size bir açıklama olarak olur mu? Sataşma yok çünkü.

Açalım mikrofonunuzu.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sayın Başkan, Sabuncubeli Tüneli uzun zamandır gündemde olan bir konu. Daha önce Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi buradan geçerken “Korkunç Sabuncubeli.” diyerek ifade etmişti. Yıllarca buradan geçişte insanlar zorluk yaşadılar. Daha sonra yirmi yıl boyunca duble yol yapılsın diye gayret gösterildi. AK PARTİ iktidarında bu duble yol tamamlandı, ardından da İzmir-Manisa, Manisa-İzmir’i birleştirmek üzere bir tünel yapalım denildi. Koçoğlu firması buranın ihalesini aldı fakat kendisi iflas ettiği için, konkordato ilan ettiği için burayı yarım bıraktı. Ardından, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımız tekrar, yeniden ihaleye çıktı, devlet olarak yapma kararı aldı. Kalyon İnşaat devam ediyor ve hızlı bir şekilde devam ediyor. 2017’nin Aralık ayında tamamlanacak, 300 milyon liraya mal olmuş olacak. İzmir-Manisa, Manisa-İzmir arasını on beş dakikaya indirerek hem oradaki öğrencilerin hem işçilerin hem de çiftçilerin çok rahat bir şekilde nakitten, yakıttan ve zamandan faydalanmasını sağlamış olacaklar.

Çökmelerin sebebi de toprakların çok yumuşak olması, o bölgenin yumuşak olması. Ben de sık sık ziyaret ediyorum.

Balbay’a da bu konuya temas ettiği için ayrıca teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özdağ.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündeme geçmeden önce, sisteme giren ilk 15 milletvekiline 60’a göre yerlerinden söz vereceğim. Daha sonra sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim. Ancak, sayın milletvekillerine söz vermeden önce, ramazan ayı münasebetiyle ben de görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Orta Doğu ve Türkiye'de yaşanan savaş ve yıkım nedeniyle milyonlarca insanın ramazan ayını yokluk, acı ve keder içerisinde karşıladığına ilişkin açıklaması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, milyarlarca Müslüman için çok önemli olan kutsal ramazan ayına girmiş bulunmaktayız. Orta Doğu’da ve Türkiye'de yaşanan savaş ve yıkım nedeniyle başta Müslümanlar olmak üzere, milyonlarca insan bu sene ramazan ayını yokluk, acı ve keder içerisinde karşılamaktadır. Bu nedenle bizler de bu mübarek ayı aynı duygu ve düşüncelerle karşılamaktayız.

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” diye buyuran bir dinin mensupları olarak bizler, bu kutsal ayda ne Orta Doğu’da yaşanan vahşeti ne de kendi topraklarımızda hüküm sürülen zulüm ve vahşeti görmezden gelebiliriz. Bugün Şırnak’ta, Cizre’de, Yüksekova’da, Nusaybin’de ve Sur’da yüz binlerce insanın ramazan ayını yaşayacağı bir evi, iftar edecek bir sofrası artık yok. Bölge halkına karşı öylesine büyük bir düşmanlık güdülmektedir ki bu mübarek ayda, evleri yıkılmış olanlar için kurulan iftar çadırları dahi yasaklanmaktadır. Ezici çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede yurttaşa orucunu açacak iftar sofrasını dahi yasaklamanın dünya yüzünde, Allah katında da bir tek adı vardır, o da zulüm.

Ülkenin bir yarısında yas var, yokluk var, yıkım ve talan var, ölüm var. Aynı gök kubbe altında milyarlarca canlıya nefes alma, beslenme ve barınma olanağı sağlayan Yüce Rabb’in dininde yaşam alanlarını yok etmek, yaratılana zulüm etmek, onu inkâr etmek, yerinden yurdundan etmek, yaşam haklarından mahrum etmek yoktur. Hak, yarattıklarının barış ve uyum içerisinde yaşamasını buyurur. Bu minvalde ramazanı şerif sadece oruç tutma ayı değildir, nefsin ve iradenin sınandığı bu ayda Hakk’ı kavrayış vardır. Ramazan, çalmama, saldırmama, eza etmeme, öldürmemedir. Bu mübarek ay barışın, dayanışmanın ve yardımlaşmanın ayıdır. Nitekim toplumun huzur ve saadeti, birlik ve beraberlik, varlıkta ve yoklukta, acılarda ortaklaşmak ve dayanışmak suretiyle gerçekleşir. Bu hepimizin ortak sorumluluğudur.

Ben ramazan ayı vesilesiyle çatışmaların ve savaşın son bulması, yaşanan acıların bir an evvel durdurulması temennisini ve inancımı bir kez daha dile getiriyor, toplumun tüm kesimlerini bu zor ve yakıcı zamanlarda dayanışmaya çağırıyorum. Bu ramazan ayında da bütün dualarımız halkımızın salahati, eşitlik, adalet ve onurlu bir barış için olacaktır diyorum.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Burada yapmış olduğunuz açıklamada Sur’da, Şırnak’ta, Cizre’de yaşanan dramlardan, olaylardan bahsettiniz; insanlara bir lokma ekmeği fazla gören bir durumdan bahsettiniz.

BAŞKAN – Aynen öyle söyledim Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Başkanlık Divanını temsil eden birisi olarak bütün bunların müsebbibi terör örgütüne yönelik de işin öznesini koymanız lazımdı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Öznesini koymadınız, lafı ortaya attınız. Bu tavır uygun bir tavır değil.

BAŞKAN – Ben kendi görüşlerimi ve düşüncelerimi kamuoyuyla paylaştım Sayın Bostancı, o düşünceler size aittir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bütün bunların müsebbibi terör örgütüdür. Sizden böyle bir açıklamayı da beklerdim Sayın Pervin Hanım.

BAŞKAN – Sayın Bostancı, o sizin düşünceleriniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Benim düşüncem değil Pervin Hanım, gerçeklik, gerçeklik.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Benim şahsi düşüncem mi?

BAŞKAN – Tamam Sayın Bostancı, lütfen oturur musunuz yerinize.

Sayın milletvekilleri, sisteme giren ilk 15 milletvekiline sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Yılmaztekin…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin Yılmaztekin, ramazan ayının mübarek olmasını temenni ettiğine, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarını nefretle kınadığına ve geçtiğimiz yüz yıl içerisinde Ermeniler, Kürtler ve çeşitli toplumsal dinamikler ile devletin arasına sistematik bir şekilde ihtilaflar sokulduğuna ilişkin açıklaması

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Öncelikle, rahmet, mağfiret ve kardeşlik ayı olan ramazan ayının İslam âlemi ve tüm dünya için mübarek olmasını temenni ediyorum.

Dün İstanbul’da, bugün Mardin’de düzenlenen alçak terör saldırılarını nefretle kınadığımı bildirmek istiyorum. Allah’tan şehitlerimize rahmet, kederli ailelerine sabırlar niyaz ediyorum. Terörün ırkı, kökeni olmadığı gibi, dininin ve değerinin de olmadığı bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Bu bir PKK terörüdür. Mukaddes günlerimizi kana bulayan bu saldırılar terörün gerçek ve dinsiz yüzünün acı birer yansımalarıdır.

Değerli milletvekilleri, henüz bir asır önce rakiplerimiz Britanya, Çarlık Rusyası, Fransa ve benzeri dünya ülkeleriydi. “Hasta adam” dedikleri Osmanlı tüm bu saydığım devletlerin en büyük dertleriydi. Ancak yüz yıl içerisinde Ermeniler, Kürtler ve çeşitli toplumsal dinamikler ile devletin arasına sistematik bir şekilde ihtilaflar sokuldu. Yüzyıllarca bir tek valiyle yönettiğimiz Yunanistan, bir dönem Türkiye'nin en azılı rakibi gibi gösterildi çünkü bize biçilen misyon, kendi toplumumuzla mücadele edecek kadar niteliksiz ve basiretsizdi. Kendi söz hakkı olmayan Türkiye kimse için tehlike arz etmiyordu. Türkiye'nin kendi söz hakkını ilelebet elde edememesi için de toplumsal iç karışıklıklar sürekli olarak örselenmeye devam ediyordu.

Şunu biliniz ki: Hep büyük düşünüp hep büyük oynadığımız için bu bedelleri ödemekteyiz. Ya geriye dönüp sömürülmeye, toplumsal iç karışıklıklar içerisinde erimeye devam edeceğiz ya da bu eşiği geçip önce bölgemize sonra da dünyaya adalet…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Senin söylediklerinin hepsi yanlış be! Cahil cahil konuşuyor, görüş belirtiyor.

BAŞKAN – Sayın Topal…

3.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, terör olaylarında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, terörü lanetlediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Terör olaylarında hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Terörü bir kez daha lanetliyorum ve bugün şehit cenazesinde Sayın Genel Başkanımıza yapılan çirkin saldırıyı kınıyorum, lanetliyorum. Bu alçaklıktır, ahlaksızlıktır. Bunlar milletimizi ve vatanımızı bölmeye çalışan vatan hainleridir. Sistematik bir şekilde yapılmaya çalışılan bu saldırıların hesabını mutlaka ama mutlaka bir gün soracağız. Bunu organize edenlerden de bir gün mutlaka bunun hesabını soracağız ve buna göz yumanlara da sesleniyorum: Bunun da hesabını soracağız.

Lanetliyorum! Lanetliyorum! Lanetliyorum!

BAŞKAN – Sayın Özkan…

4.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, CHP Ankara İl Danışma Kurulu toplantısında Gençlik Kolları Başkan Yardımcısının Ankara Milletvekili Levent Gök tarafından kürsüden indirilmesine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Dün CHP’nin Danışma Kurulu toplantısında kürsüye çıkan Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı CHP’nin nasıl iktidar olacağı hususunda görüşlerini anlatırken Levent Gök tarafından onursuzca indirildi.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Vay vay vay! AKP mi söylüyor bunu?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gençleri faşizan baskıyla susturan bu zihniyet, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nden hiç nasibini almamış tek parti dönemi CHP zihniyetinin yansımasıdır.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Başbakanı indirdin ya, Başbakanı.

LALE KARABIYIK (Bursa) - Söyleyene bakın!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Konu terör siyasetinin dokunulmazlıkları olunca kürsü dokunulmazlığı yaygarası yapanlar, gençleri kürsüye dahi yaklaştırmamışlardır. “İktidar nasıl olunur?” önerilerine tahammül edemeyen CHP’nin -Allah korusun- iktidar olması durumunda nasıl bir diktatörlük uygulayacağını milletimizin takdirine sunar, yüce Meclisi de saygıyla selamlarım.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Gök…

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, sayın konuşmacı daha bir-iki hafta önce saray tarafından yapılan darbeyi unutmuş, bizim bir parti içi meselemizi dile getirmeye çalışıyor. Bizim Ankara İl Danışma Toplantımız tam yedi saat sürmüş, herkes de özgürce konuşmuştur. Benim bir ağabeyleri olarak önerilerde bulunmak her zaman hakkımdır. En özgürce konuşulan parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Herhâlde kıskandı ki kendisi de “AKP de böyle olabilir mi?” diye düşünüyor. Kırk yıl geçse, elli yıl geçse siz Cumhuriyet Halk Partisi olamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.

Sayın Durmuşoğlu…

5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlar ile pazar günü Osmaniye’deki trafik kazasında yaşamını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Türkiye’nin teröre karşı boyun eğmeyeceğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Dün İstanbul’da, bugün ise Mardin’deki hain saldırılarda şehit olan güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza, pazar günü de Osmaniye’deki trafik kazasında vefat edenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Okul gezisi için Osmaniye’ye gelen ve elim bir kaza sonucunda hayatını kaybeden İskenderunlu yavrularımız yüreklerimizi yakmıştır. Kazayla ilgili tahkikat devam etmekte ve benzeri bir felaketin bir daha yaşanmaması için gerekli bütün önlemler alınmaktadır.

Diğer yandan, mübarek ramazan ayında dahi kan dökmekten imtina etmeyen hainlerin güvenlik güçlerimizi hedef alan kalleş saldırılarını da lanetliyorum. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki her türlü teröre, teröriste ve terör destekçisine karşı sürdürdüğümüz büyük mücadele sonuna kadar devam edecektir. “Biz hapiste hasta yatan PKK’lıya da gittik, DHKP-C’liye de gittik, hiç ayrım yapmadık.” diyenler dâhil herkes şunu iyi bilmelidir: Türkiye teröre karşı diz çökmeyecek, boyun eğmeyecektir. Bunu bekleyenler hüsrana uğramaya mahkûmdur.

BAŞKAN – Sayın Dudu…

6.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara ve Osmaniye’deki trafik kazasında yaşamını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı lanetlediğine ilişkin açıklaması

MEVLÜT DUDU (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle dün ve bugün İstanbul ve Midyat’ta gerçekleştirilen terör saldırılarında yaşamını yitiren şehitlerimize ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, halkımıza başsağlığı diliyorum.

Aynı şekilde, İskenderunlu gençlerimizin geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirenlere de bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. “Tüm İskenderun’un ve Türkiye'nin başı sağ olsun.” diyorum.

Bu arada, bugün İstanbul’daki şehitlerimizin cenaze töreninde Sayın Genel Başkanımıza karşı gerçekleştirilen alçakça saldırıyı burada şiddetle protesto ediyorum, lanetliyorum. On dört yıldır bu devleti yöneten AKP’dir. Oslo’da PKK terör örgütüyle pazarlık yapan AKP’dir. İmralı’da ve Dolmabahçe’de yine PKK terör örgütüyle pazarlık yapan AKP’dir. Büyük kalabalıklar eşliğinde Diyarbakır’da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ve tüm şehitlere rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün İstanbul’da şehitlerimizin cenazesinde Sayın Genel Başkanımıza örgütlü ve bilinçli olarak yapılan çirkin saldırıları şiddetle kınıyorum. Şehitler ve şehitlerimizin cenazelerini ve ailelerini kendilerine siyasal amaç olarak alet edenleri de özellikle şiddetle kınıyorum. Tüm şehitlerimize rahmet ve acılı ailelerine de bu vesileyle başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba…

8.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarını, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı ve Ankara’da billboardlara afiş asarak Genel Başkanlarını hedef gösterenleri kınadığına, AKP iktidarının terör karşısındaki zafiyetini CHP’ye yüklemeye çalıştığına ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, İstanbul’daki ve Midyat’taki saldırıları kınadığımı belirtmek istiyorum.

Yine, bugün Genel Başkanımıza yapılan saldırıyı da şiddetle kınıyorum.

Açıkça AKP iktidarı terör karşısındaki zafiyetini, eksikliğini CHP’ye yüklemeye çalışmakta. Aylardan beri, başta dönemin Başbakanı olmak üzere, AKP’li bazı siyasetçiler CHP’yi suçlama yoluna gitmişlerdir. Yine, bazı TV kanallarında kiralık kalemler, tutma aydınlar, AK troller CHP’yi suçlamakta. Bugün askerler, polisler şehit oluyorsa bunun sorumlusu Hükûmettir, AKP’dir. Bugün gün boyunca bazı belediye başkanlarından beslenen televizyon kanalları Genel Başkanımızı hedef göstermiştir.

Buradan söylüyorum: CHP’nin terörle iş birliği yaptığını söyleyenler alçaktır, namussuzdur, şerefsizdir. Bunu kanıtlamayanlar da alçaktır, namussuzdur, şerefsizdir.

Ayrıca, bugün Ankara’da billboardlara afiş asarak Genel Başkanımızı hedef gösterenleri de kınıyorum, lanetliyorum onları da.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına, terörü lanetlediğine ve İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Bugün İstanbul’da Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan çirkin saldırıyı şiddetle kınıyorum. Terörü, nereden ve kimden gelirse gelsin, lanetliyorum. İstanbul’da ve Mardin’de terör olayı sonucu hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride kalan eş, anne ve çocuklarına sabır, yaralı olanlara da acil şifalar diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

10.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğan’ın, İstanbul ile Mardin Midyat’taki eylemler başta olmak üzere tüm terör eylemlerini şiddetle lanetlediğine, millî birliğimizi bozmaya, hiçbir oyun ve oyuncunun gücünün yetmeyeceğine ve bugüne dek gerçekleştirilen terör saldırılarında hayatını kaybeden şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu mübarek günlerde güvenlik güçlerimize ve sivillere yönelik kahpece saldırılarını sürdüren terör örgütlerini ve dün İstanbul Vezneciler, bugünse Mardin Midyat’taki eylemleri başta olmak üzere, tüm terör eylemlerini şiddetle lanetliyor, sınırlarımız ve coğrafyamızdan ilelebet silinmeleri için dua ediyor, gayret gösteriyoruz.

Millî birliğimizi bozmaya, kardeşlik bağlarımızı bir bir koparmaya, bizi birbirimize düşürmeye hiçbir oyun ve oyuncunun gücü yetmeyecektir. İnanıyorum ki aziz milletimiz bu acılara alışmayacak, kendisini hedef alan tüm saldırıları birlik olarak defedecek, şer odaklarına karşı topyekûn mücadelesini sonsuza dek sürdürecek, dünyadaki tüm mazlumların umudu olmaya devam edecektir.

Bu duygularla, bugüne dek gerçekleştirilen terör saldırılarında hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

11.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı ile İstanbul ve Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarını kınadığına ve Bursa’nın Gürsu ilçesinde dolu yağışı nedeniyle yaşanan mağduriyetle ilgili Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının hasar tespit çalışması yapmasını ve zararın karşılanmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, bugün şehit cenazesinde Sayın Genel Başkanımıza karşı yapılan bu terbiyesizliği kınıyorum ve tekrarının olmamasını diliyorum.

Bugün sabah Midyat İlçe Emniyet Müdürlüğüne yönelik saldırı ve dün de gene İstanbul Vezneciler’de yapılan saldırıyı da kınıyor, şehit düşen polislerimize ve sivil vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum. Terörü de bir kez daha lanetliyorum.

Seçim bölgem Bursa’nın Gürsu ilçesi hafta sonu gerçekleşen dolu yağışı nedeniyle büyük bir mağduriyet yaşıyor. Dolu, armut üretiminin yoğunlukla yapıldığı yaklaşık 10 bin dönüm alanda etkili oldu. Yaklaşık 5 bin tonluk bir hasar, bunun maliyeti de 8 milyon lirayı buluyor. Ayrıca, seraların naylonları da tamamen yırtıldı, burada da 5-6 milyon civarında zarar oluştu. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ilçede hasar tespit çalışması yapmasını ve zararın TARSİM tarafından ve yetkililer tarafından karşılanmasını talep etmekteyim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

12.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, terörü lanetlediğine, şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Terör insanlık suçudur, lanetliyorum.

Şehit olan kamu görevlilerimize ve sivil vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum.

Bizim töremizde cenazede kavga olmaz, çelenk parçalama olmaz, cenaze adabına uygun davranılması gerekir. Bugünkü şehitlerimizin cenazesinde Genel Başkanımıza yapılan bu çirkin saldırı, millî birlik ve beraberliğimizi bozmaya yönelik, terör örgütlerinin ekmeklerine yağ sürmeye yönelik terörist bir harekettir, vatan hainliğidir. Bunları kınıyorum, bunlar bu ülkenin alçaklarıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

13.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, ben de dün İstanbul’da, bugün Midyat’ta şehit olan güvenlik görevlilerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Biraz önce arkadaşımızın bahsettiği gibi, bizim örf, âdetlerimizde cenaze katılımında böyle olaylara asla yer verilmemiştir. Bunu, bir kere, baştan kınamak istiyorum. Yine bütün iyi niyetiyle, milletvekili arkadaşlarımızla birlikte cenaze törenine katılan Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan örgütlü provokatif saldırıyı da kınıyor ve lanetliyoruz. Bu provokatörlerin yakalanıp adalete teslim edilmesini önemle bekliyoruz. Lanet olsun terör örgütüne! Lanet olsun provokatörlere! Lanet olsun teşvikçi ve iş birlikçilerine!

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

14.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Adıyaman’da intihar olaylarından sonra iş kazalarının da arttığına ve sınavlarda yüksek puan alanların değil çok daha düşük puan alanların “sözlü mülakat” adı altında yapılan haksız uygulamalarla işe alınmasının kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Adıyaman’da intihar olaylarından sonra maalesef iş kazaları da artmaktadır. İşsizliğin pik yaptığı bu dönemde, geçen hafta Adıyaman Cumhuriyet Mahallesi’nde, bir inşaatın 8’inci katından düşen duvar ustası Murat Yıldız hayatını kaybetmiştir. Gerekli iş güvenliği önlemlerinin alınması ve denetimlerinin yapılması için daha kaç insanın yaşamını yitirmesi gerekiyor?

Öte yandan, sınavlarda yüksek puan alan işsiz gençlerimizin alınmayıp çok daha düşük puan alan gençlerin “sözlü mülakat” adı altında yapılan haksız uygulamalarla işe alınmasının kabul edilemez olduğunu belirtmek istiyorum. Belediyelerde, İŞKUR’da, üniversitelerde bunun yüzlerce örneği var. Bu durumu kınıyorum.

BAŞKAN – Sayın Emir…

15.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, terör saldırılarında yaşamlarını yitirenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomasının kamuoyuna sunulmadan itham ve şaibelerden kurtulmasının mümkün olmadığına ve şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ilişkin açıklaması

MURAT EMİR (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bombalı terör saldırılarında yaşamlarını yitiren güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dört yıllık yükseköğrenim mezunu olup olmadığı konusundaki şüpheler artarak devam ederken bu konuda henüz Marmara Üniversitesinden doyurucu bir açıklama gelememiştir. Sayın Cumhurbaşkanının deyimiyle, diploma arşivden çıkartılıp bir türlü gösterilememiştir. Şu hâlde görev Cumhurbaşkanına düşmektedir; varsa, kendisinde olması gereken diplomasını ortaya koymalıdır. Yüksek Seçim Kurulu da kendisine sunulmuş olan belgeyi kamuoyunun önüne sunarak gerekli araştırmaların yapılmasının önünü açmalıdır. Aksi hâlde, Cumhurbaşkanının ithamlardan ve şaibelerden kurtulması mümkün değildir.

Ben de bugün Sayın Genel Başkanımıza cami avlusunda yapılan protestoyu şiddetle kınıyorum ve cami avlularından siyaset üretmeye çalışanları lanetliyorum.

BAŞKAN – Sayın Akın…

16.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına, İstanbul ve Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ve 7 Haziran genel seçimlerinden sonra ülkenin kan gölüne döndüğüne ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Teşekkürler.

İstanbul’da, şehit cenazesinde, Sayın Genel Başkanımıza karşı sergilenen alçak tutumu kınıyor, bu tutumu teşvik eden ve destekleyen anlayışı da lanetliyorum.

Dün İstanbul’da, bugün Midyat’ta meydana gelen patlamalarda yine yüreğimiz yandı, canlarımız gitti. Şehit olan polislerimize ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Tüm ulusumuza sabır ve başsağlığı diliyorum.

Bugün, ayrıca, 7 Haziran genel seçimlerinin de 1’inci yıl dönümü. 7 Hazirandan önce, ülkemize bir huzur ortamı hâkimken 7 Hazirandan sonra ülke kan gölüne döndü. Her gün ülkemizin bir yerinde patlama ya da terör saldırıları haberleri geliyor. İnsanlarımız korku içerisinde. İşine gidenler, okula gidenler, öğrenciler, görevine giden güvenlik görevlileri endişe içindeler. Kör terörün ne zaman, nerede ortaya çıkacağı belli değil. Bütün bu olan bitenler karşısında sorumluluğu olanlar, ellerinden gelen her türlü çarpıtmayı yaparak sorumluluktan kurtulma gayreti içerisindeler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AKIN (Balıkesir) – Ben, buradan bir kez daha, alçak terörü, kandan ve gözyaşından beslenenleri lanetliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Sayın milletvekilleri, Manisa Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ’ın parmağı sistem tarafından okunmadığı için oturumun başında yazılı bir dilekçeyle bir dakika yerinden söz istemiştir. Kendisine söz veriyorum.

Buyurunuz.

17.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Muhammed Ali Clay’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Her fâni gibi Muhammed Ali de beka âlemine göçtü.

Muhammed Ali bir devrin idolüdür. Onu idol hâline getiren sadece bokstaki başarıları değil, İslam dünyası için oluşturduğu bir semboldür. Üç yüz yıldır ezilmiş, sömürülmüş, Batı’nın gadrine uğramış İslam dünyası için Muhammed Ali bir umut, bir deşarj aracı olmuştur. Attığı her yumruğun arkasına her devrin gençliğini, duygularını, hislerini koymuştur. Onu boks ringinde alelade bir boksör olarak değil, sömürgeci Batı’ya karşı Doğu’nun temsilcisi olarak görmüştür. Onun için, yaptığı her maç, aslında, Batı ile Doğu’nun kapışması, yeni bir Malazgirt, yeni bir Niğbolu gibi gözükmüştür. İnsanlar, yenilgilerin, geri kalmışlığın acısını onun yumruklarında çıkarmıştır.

O sadece dünyanın gelmiş geçmiş en iyi boksörü değil, aynı zamanda iyi bir Müslüman’dı, iyi bir insandı. Teninin rengi Batı’nın ezilmişlerini, inançları ise bütün bir İslam dünyasını onun destekçisi, duacısı hâline getirmiştir. Amerika gibi bir günah galerisinden bir mümin olarak çıkması onun ruh kumaşının kalitesini göstermektedir.

Muhammed Ali, yıllarca yüreğimizi soğuttu, yumruklarında, galibiyetlerinde teselli bulduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Onun özgüveni bize de yansıdı. İçimizdeki ezilmişlik duygusunu söküp atmaya katkıda bulundu.

Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Sayın Vural, sisteme girmişsiniz, buyurun.

18.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İstanbul ve Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadelenin her yönüyle güçlendirilmesi gerektiği kanaatinde olduklarına, 8 Haziran ülkücü Yusuf İmamoğlu’nun ölümünün 46’ncı yıl dönümüne ve  ramazan ayını  tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Efendim, İstanbul Vezneciler’de ve Mardin Midyat’ta, maalesef, insanlık düşmanı PKK terör örgütünün saldırıları sonucunda şehit olan polislerimiz var, vatandaşlarımız var; onlara Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bütün milletimizin başı sağ olsun.

Maalesef, terör örgütlerinin bombalı araçları, canlı bombaları, patlayıcıları ve hendekleriyle ülkemiz âdeta Beyrut’a, Irak’a, Suriye’ye dönüştürülerek emperyalizmin, ülkemizin ve milletimizin bölünmesine yönelik oyun ve tuzakları sahneye konulmuştur. Bütün bunlar olurken, terör örgütleri, eğer bombalı araçlarıyla ilden ile bombaları taşıyabiliyorsa, eylem yapacağı yerler ve zamanla ilgili istihbarat toplayabiliyorsa, bu iş birliği ağını sağlayabiliyorsa bunun sorumlularının muhakkak hesap vermesi gerekmektedir. Maalesef, istihbarat, önleyici terörle mücadele konsept eksikliğinin yanında, siyasi gafletin acı bedellerini ödüyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı, şehitlerimizle ilgili “Elbette mücadelenin bedeli olacaktır.” demiştir. Elbette, askerimiz, polisimiz, korucumuz birlik ve bütünlüğümüz için kanını, canını vermekten kesinlikle kaçınmaz ancak çözüm sürecinde PKK’yı güçlendirenler, operasyon yapılmasına engel olanlar, istihbarat eksikliğinin bedelini kim ödeyecektir, kimler ödeyecektir?

Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadelenin her yönüyle güçlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen, terörle mücadele açısından önemli olan kanun tasarısının da ivedilikle hem komisyon hem Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınarak kanunlaşması gerektiğini düşünüyoruz.

Bugün, ayrıca, 8 Haziran; 1970’te şehit edilen Yusuf İmamoğlu’nun, ülkücü şehit Yusuf İmamoğlu’nun 46’ncı ölüm yıl dönümü. Ülkücü şehidimiz Yusuf İmamoğlu’nu da rahmet ve minnetle anıyoruz.

Bu mübarek ramazan ayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açıyoruz Sayın Vural, tamamlayınız lütfen.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu mübarek ramazan ayında gerçekten Cenab- Hak’tan da hepimizi, bütün milletimizi rahmet, mağfiret ve bereketle buluşturmasını diliyorum. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün milletvekillerinin mübarek ramazan ayını da tebrik ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

Sayın Akçay, buyurun.

19.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Soma’da Ege Linyitleri İşletmesine taşeron iş yapan firmanın 70 işçinin işine son vermesine, Hükûmetin, işten çıkarılan bu madencilere sahip çıkmasını dilediğine ve 1 Aralık 2010 tarihinde işine son verilen 2.831 maden işçisinin kıdem tazminatlarının hâlen ödenmediğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Manisa Soma’da Ege Linyitleri İşletmesine taşeron iş yapan bir limited şirketi, yeni yapılan ihaleyi kaybetmiştir ve yeni firma da –isimlerini vermiyorum firmaların- ihaleyi aldıktan sonra daha önceki firmanın çalıştırdığı 290 işçiden 70’inin işine son vermiştir. İşine son verilen bu işçiler, fiilî çalışma süresini doldurup yaşı bekleyen işçilerdir. Dolayısıyla, firmanın 70 işçinin işine son vermesinin asıl nedeni, bu çalışanların kısa bir süre sonra emeklilik hakkını kazanacak olmasıdır. Mübarek ramazan ayında bu işçilerimizin sadece fiilî çalışma sürelerini doldurdukları ve yaşı bekleyip kısa bir süre sonra emekli olacakları için işten çıkarılmalarını doğru bulmuyoruz ve kınıyoruz. Bu, çok yanlış bir uygulamadır ve Hükûmetin de işten çıkarılan bu madencilerimize bütün ümitsizliğime rağmen sahip çıkmasını diliyor ve bekliyorum.

Yine, bu vesileyle hatırlatmak istiyorum ki 1 Aralık 2010 tarihinde işine son verilen 2.831 maden işçisinin kıdem tazminatları hâlen ödenmemiştir. 7 Haziran seçimleri öncesi bunlara yaklaşık yüzde 10 tutarı bir kıdem tazminatı ödemesi yapılmıştır seçim oyunu olarak ancak o günden bugüne bu ödemeler yapılmamıştır. Oysa, 2014 yılında, burada, Genel Kurulda bütün partilerin de eleştirilerine rağmen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek süre veriyorum Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …desteklediğimiz bir düzenleme de yapılmasına rağmen ilgili firmanın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndaki mal varlığından temin edilerek işçilere bu kıdem tazminatı ödeneceği bir kanun hükmü olmasına rağmen, aradan geçen bunca uzun zamana rağmen maalesef bu tazminatlar ödenmemiştir. Kıdem tazminatlarının da bir an evvel ödenmesi, gerekirse Mecliste yeni bir düzenleme yapılarak Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından ödendikten sonra firmaya rücu edilmesi gibi bir uygulamaya da geçilebilmesini ümit ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Sayın Baluken, buyurunuz.

20.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, ramazan ayının hayırlar getirmesini temenni ettiğine, sivil yerleşim yerlerinde meydana gelen hadiselerde birçok can kaybının yaşanmasını kabul edilemez bulduklarına ve yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet dilediğine, şiddetin her türlüsüne karşı ilkesel duruş gösteren Halkların Demokratik Partisi olarak sürdürülen kaos ortamının temel hiçbir sorununun çözümüne katkı sağlamayacağını düşündüklerine ve Demokratik Bölgeler Partisi Şırnak il yöneticisi Hurşit Külter’den on iki gündür haber alınamadığına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mübarek ramazan ayına girmiş bulunmaktayız. Öncelikle, bu mübarek ayın bütün ülkemize, bölgemize ve insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyoruz. Maalesef hem bölgemizde hem de ülkemizde yaşanan çatışmalar, patlayan bombalar, viraneye dönmüş kent manzaraları, evini yurdunu terk etmiş yüz binlerce insanın bulunduğu bir ortamda ramazan ayını karşılıyoruz. Ramazan ayının barış, eşitlik, adalet ve hoşgörü manasına gelen, ruhuna aykırı olan bu olumsuz manzaralardan ülkemizin bir an önce kurtulması gerektiğini ifade ediyoruz.

Hâlâ mübarek ramazan ayında şiddet ve kaos ortamının, kan, acı, gözyaşı ortamının devam etmesinden dolayı büyük bir üzüntü duymaktayız. Böylesi bir ortamda hâlâ bu saat itibarıyla bölgedeki hastanelerde teşhisi bekleyen onlarca cenazenin olduğunu üzülerek belirtmemiz gerekiyor.

Aynı zamanda, dün İstanbul’da yaşanan patlamada 12 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği, 36 yurttaşımızın yaralandığını üzülerek yine buradan ifade etmek durumundayız. Mardin ilimizin Midyat ilçesinde bugün yaşanan patlamada da yine resmî açıklamaya göre 3 insanımızın yaşamını yitirdiğini ve 30 yurttaşımızın yaralandığını büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Şiddetin her türlüsüne karşı ilkesel duruş gösteren Halkların Demokratik Partisi olarak, bu kan deryasının bir önce sonlanması, bu şekilde sürdürülen kaos ortamının ülkemizin temel hiçbir sorununun çözümüne katkı sağlamayacağını bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek süre veriyoruz Sayın Baluken, tamamlayın lütfen.

Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hele hele sivil yerleşim yerlerinde meydana gelen bu hadiselerde birçok can kaybının yaşanmasını kabul edilemez bulduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

Bütün hepimizin gayretlerimizi, çabalarımızı, çalışmalarımızı, dualarımızı bu şiddet ve kaos ortamından bir an önce çıkılması, kardeşlik, eşitlik ve adalet temelinde yeni bir geleceğin oluşturulması adına yeni bir sayfanın açılması temelinde yoğunlaştırmamız gerektiğini düşünüyoruz.

Bu vesileyle ben, yaşamını yitiren bütün yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, bütün ailelere ve tüm halkımıza başsağlığı dileklerimizi ifade etmek istiyorum.

Son bir konu Sayın Başkan: Günlerdir Genel Kurul gündeminde dile getiriyoruz. Şırnak il yöneticimiz Hurşit Külter’den on iki gündür haber alamıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Gözaltına alındığı belli olan ancak gözaltı kaydına rastlanmayan Hurşit Külter’le ilgili en son Şırnak yerelinde bir görgü tanığının ifadesiyle, gözaltının yedinci gününde Gümüştepe Karakolu’ndan alınarak Şırnak’taki 23. Jandarma Tümeni’ne götürüldüğü bilgisi bize iletildi. İçişleri Bakanlığı ve Kamu Güvenliği Müsteşarlığı yetkilileriyle yaptığımız bütün görüşmelere rağmen hâlâ Hurşit Külter’den herhangi bir haber almış değiliz. Gözaltında kayıpların bir utanç abidesi şeklinde orta yerde durduğu bir coğrafyada, bir ülkede yeni gözaltında kayıpların olacağına dair bu mesajı kabul edilemez bulduğumuzu ve “Hurşit Külter nerede?” sorusunu sormaya devam edeceğimizi ifade ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın Gök, buyurunuz.

21.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, ramazan ayının hayırlı olmasını dilediğine, şehit cenazesinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı kınadığına ve bu provokatif eylemlerin arkasında kimlerin bulunduğunun derhâl ortaya çıkartılması gerektiğine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, önceki gün başlayan ramazan ayının Türkiye’mize ve tüm İslam âlemine hayırlı olmasını diliyorum.

Ramazan, sadece bir oruç tutmanın dışında, aslında nefsi terbiye etmenin en önemli aylarından bir tanesi. Bu ay içerisinde bütün insanlar, siyasi çekişmeleri, kutuplaşmaları, varsa aralarındaki ayrılıkları giderecekler ve bir barış iklimi içerisinde dünyaya ve bulundukları yerlere barışı getirecekler, mutluluk getirecekler ve kavga ve çekişmeden uzak bir dünyanın da olanaklarını sunacaklardır. Ramazan ayının en büyük özelliği de bir barış ayı olmasıdır.

Şehit cenazeleri… Şehit cenazeleri, hepimiz için en kutsal olan cenazelerden biri. Ülkemiz için kahramanca hayatlarını kaybeden polislerimiz, askerlerimiz, bu uğurda hayatlarını yitirirken, elbette onlar ülkenin birliği ve bekası için çalışıyorlardı ve çatışıyorlardı. Ama, işte bu şehit cenazelerini ve özellikle ramazan ayında, hepimizin birlikte olması gereken günlerde, provokasyonlara ortam hazırlayarak, bir şehit cenazesini -üstelik ramazan ayı içerisinde, en kutsal ayın içerisinde- bir provokasyona çevirerek başta şehitlerimize, ramazan ayına böylesine saygısızlık yapan provokatörleri bir kez daha lanetliyorum. Ülkemizin ana muhalefet partisi liderine yönelik örgütlü, sistemli ve himaye edilen bu provokatif eylemlerin arkasında kimlerin bulunduğu derhâl ortaya çıkartılmalıdır. İçişleri Bakanının bulunduğu yerde, Başbakanın bulunduğu yerde bir şehit cenazesi, böylesine provokatif bir eyleme çevrilebiliyorsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek süre veriyorum Sayın Gök, tamamlayınız lütfen.

LEVENT GÖK (Ankara) – …ülkemizin başka yörelerinde neler olabildiğini tahmin etmek hiç de güç değil. Herkesin, devletin gözü önünde bir ana muhalefet partisi liderine, cenazede, Müslümanlığa sığmayan, insanlığa sığmayan ve devlet olma adabına sığmayan bir davranışla himaye edilen bir tarzda saldırıda bulunulmuştur. Bu saldırı sıradan geçiştirilemez. Bu saldırı önemlidir ve kimin yaptığı, kimler tarafından yaptırıldığı da derhâl ortaya çıkarılmalıdır. Hükûmet bu işten sorumludur. Hükûmeti, İçişleri Bakanını derhâl kamuoyuna, Cumhuriyet Halk Partisine bu olayı yapanları ve arkasındaki güçlerin kim olduğunu açıklamaya davet ediyoruz. Bu işin peşini bırakmayacağımızı da herkesin bilmesini istiyoruz.

Şehitler, hepimizin şehididir. Cumhuriyet Halk Partililer, bundan sonra da bütün şehit cenazelerinde şehitlerimize ve ülkemize olan saygısını yerine getireceklerdir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın diyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gök.

Sayın Bostancı, buyurun.

22.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 1984’ten bu yana bölücülük esaslı bir terörle yüz yüze olunduğuna ve bununla mücadele edildiğine, İstanbul ile Mardin Midyat’ta yaşanan terör saldırılarında şehit olanlara Allah’tan rahmet ve ramazan ayının hayırlı olmasını dilediğine, Muhammed Ali Clay’in vefatına ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Türkiye, kırk altı yıldan bu yana teröre karşı bir mücadele veriyor. Çok çeşitli kılıklarla bu terör, Türkiye’nin gündemine girdi, hafızası olanlar hatırlayacaktır. 1984’ten bu yana da bölücülük esaslı bir terörle yüz yüzeyiz ve bununla mücadele ediyoruz.

Dün İstanbul’da, bugün Midyat’ta yaşanan hadise, bu milletin teröre karşı mücadelesindeki halkalardan birisidir. Olumsuz bir halkadır, acı dolu bir halkadır ve burada şehitlerimiz, yaralılarımız olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa, milletimize başsağlığı diliyorum. Ancak, şunun altını kesin bir şekilde çizmem gerekiyor: Siyaseti, görüşü ne olursa olsun milletimizin ortak karar ve iradesi terörün mutlaka yenileceğidir. Terör, bu topraklarda yaşayamayacak ve mutlak surette yenilecektir.

Diğer yandan, mübarek ramazan ayındayız. Milletimiz ve İslam âlemi için hayırlı olsun. Allah’ın insanlığa, barışa faydalı sonuçların devşirileceği günlerinden birisi, aylarından birisi elbette. Bu yönde emeklere ve çabalara rahmet ve bereket gelsin. Elbette ramazan ayında insanların daha farklı bir perspektifle dünyaya bakmaları gerekir. Ne yazık ki ramazanda da dramlar, acılar yaşanabiliyor. Fakat bütün bunlardan İslam âleminin, ezilenlerin, bu dünyada yok sayılanların, İslamofobi’ye maruz kalanların dersler çıkartması ve insanlık adına, barış adına o direnme iradesini yükseltmeleri gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Ek süre veriyoruz Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bunun sembol isimlerinden birisi Muhammed Ali’dir, dünya boks şampiyonudur. Biz, onu, yumruğunu ırkçılığa karşı yükselttiği için, İslamofobi’ye karşı yükselttiği için, barış adına, insanlık adına kullandığı için sevdik. Eminim ki sadece Müslümanlar değil, bu değerlere ortak olan başka insanlar da Muhammed Ali’nin şampiyonluğunu böyle gördüler, böyle bir sembol, anlam taşıdığına inandılar.

Öte yandan, Sayın Başkan, başlangıçta yapmış olduğunuz açıklama bizi hiç şaşırtmadı, hangi cümlenin ardından hangi cümlenin geleceğini biz biliyorduk. Bunu bilmemizin nedeni, sizin siyasi bir konuşma yapmanızdır. Burada bütün o acılardan, dramlardan bahsettiğinizde bunların müsebbibi olanlara ilişkin de bir söz söylemeniz gerekir. Bunlar doğal afet değil, bunların bir faili var ve siz, Başkanlık Divanı adına konuşuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Dolayısıyla, burada bir siyasi partinin görüşlerine uygun bir tarzda konuşmanız, o anlamda bir bağlama yerleşmesi…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, sizden siyasi görüş alma niyetinde değilim. Lütfen…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN - Lütfen, biraz önce de ifade ettiniz, tekrarlıyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, beni dinleyeceksiniz, beni dinleyeceksiniz. Orada sadece konuşarak ve “Sus.” diyerek olmaz. Yapmış olduğunuz konuşma, Başkanlık Divanı makamına, bağlamına uygun bir konuşma değildi. Bunu siz de benim kadar biliyorsunuz. Yapacağınız konuşmanın burada insanlarda ortak bir kanaat uyandırması gerekirdi. Bunu uyandırdı mı? Hayır, uyandırmadı.

BAŞKAN – Sizde uyandırmamış olabilir Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bende değil, bende değil; şahsi bir tavır değil bu Sayın Buldan, şahsi bir tavır değil. Kaldı ki ben şahsi görüşlerimi söyleyebilirim, ben bir parti grubunun görüşlerini söyleyebilirim ama siz söyleyemezsiniz, oturduğunuz makam size bu izni vermez.

BAŞKAN – Peki Sayın Bostancı, tamam.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ben sizi ikaz ediyorum, ben sizi ikaz ediyorum.

BAŞKAN – Ben sizin ikazınızı ciddiye almıyorum Sayın Bostancı, lütfen. Beni ikaz etme hakkına sahip değilsiniz Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Benim ikazımı ciddiye alsanız faydalı olur.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Böyle konuşamazsın!

BAŞKAN – Beni ikaz etme hakkına sahip değilsiniz, lütfen.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ben sizi ikaz ederim, onu ciddiye alıp almamak sizin elbette ki takdirinizdir ama ciddiye almazsanız, aynı tavrı sürdürürseniz…

BAŞKAN – Sizin ikazınızı ciddiye almıyorum Sayın Bostancı.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Biz de seni ciddiye almıyoruz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …aynı şekilde, burada mukabele göreceksiniz, bunu da ben belirteyim.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Ciddiye alacaksınız…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sen, kimsin, böyle konuşuyorsun ya?

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Siz de grup başkanvekilliği yaptınız, saygı duyun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, siz, lütfen susar mısınız. Ben, Sayın Bostancı’yla konuşuyorum.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır. Sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Belçika'nın başkenti Brüksel'de 30-31 Mayıs 2016 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelikö parlamentolar arası konferanslar programı çerçevesinde "AB'ye Katılım Sürecinde Siyasi Grupların, Partilerin ve Hükûmetlerin Birbirleriyle Etkileşimleri" başlıklı seminere katılması Genel Kurulun 1 Haziran 2016 tarihli 96'ncı Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/796)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Belçika'nın başkenti Brüksel'de 30-31 Mayıs 2016 tarihinde Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelik parlamentolar arası konferanslar programı çerçevesinde "AB'ye Katılım Sürecinde Siyasi Grupların, Partilerin ve Hükûmetlerin Birbirleriyle Etkileşimleri" başlıklı seminere katılım sağlanması hususu, Genel Kurulun 01 Haziran 2016 tarihli 96'ncı Birleşiminde kabul edilmiştir.

28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

İsmail Kahraman

            Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Mehmet Uğur Dilipak   (Kahramanmaraş)

İmran Kılıç                                        (Kahramanmaraş)

Murat Bakan                                      (İzmir)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Siirt Milletvekili Yasin Aktay'ın Parlamentolar Arası Birlik Türkiye Delegasyonu üyeliğinden istifa etmesiyle boşalan üyelik için AK PARTİ Grubu Başkanlığınca bildirilen Tokat Milletvekili Coşkun Çakır'ın üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/797)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Siirt Milletvekili Yasin AKTAY'ın Parlamentolar Arası Birlik Türkiye Delegasyonu üyeliğinden istifa etmesiyle boşalan üyelik için 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesine göre Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen ve mezkûr Kanun'un 12'nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun görülen Tokat Milletvekili Coşkun Çakır'ın üyeliği Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

İsmail Kahraman

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

B) Önergeler

1.- Başkanlığın, esas komisyon olarak Adalet Komisyonuna havale edilen (2/1181) esas numaralı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet tarafından geri alındığına ilişkin önerge yazısı (4/36)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, esas komisyon olarak Adalet Komisyonuna havale edilen (2/1181) esas numaralı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet tarafından geri alınmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve 20 milletvekilinin, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/223)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dünyanın hemen her ülkesinde bulunan ve içerisinde kadın, çocuk işçilerin bulunduğu ve Türk çalışma hayatının bir gerçeği olan mevsimlik tarım işçilerinin karşılaştıkları temel sorunların yakından incelenmesi, yaşadıkları bölgelerde geçimlerini sağlayamayan ve bu sebeple ailecek farklı illere giden mevsimlik tarım işçilerinin barınmayla alakalı büyük sıkıntılar çekmesi, göç ettikleri yerlerde çalışma koşullarıyla alakalı yaşadıkları sıkıntılar, iş güvenliği, eğitim sorunu, gittikleri yöre halkı ile yaşadıkları sorunlar ve çocuk işçiliği gibi farklı daha birçok sorunla karşı karşıya kalmaları ve bu sorunların kapsamlı bir biçimde araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Baki Şimşek                                                             (Mersin)

2) Oktay Vural                                                              (İzmir)

3) İsmail Ok                                                                 (Balıkesir)

4) Mustafa Mit                                                              (Ankara)

5) Ümit Özdağ                                                              (Gaziantep)

6) Deniz Depboylu                                                        (Aydın)

7) Erkan Haberal                                                          (Ankara)

8) Nuri Okutan                                                              (Isparta)

9) Kamil Aydın                                                              (Erzurum)

10) Seyfettin Yılmaz                                                     (Adana)

11) Ahmet Selim Yurdakul                                             (Antalya)

12) Mehmet Günal                                                        (Antalya)

13) Ruhi Ersoy                                                              (Osmaniye)

14) Kadir Koçdemir                                                       (Bursa)

15) Ahmet Kenan Tanrıkulu                                           (İzmir)

16) Emin Haluk Ayhan                                                   (Denizli)

17) Edip Semih Yalçın                                                   (İstanbul)

18) Oktay Öztürk                                                           (Mersin)

19) İsmail Faruk Aksu                                                   (İstanbul)

20) Saffet Sancaklı                                                       (Kocaeli)

21) Arzu Erdem                                                             (İstanbul)

Gerekçe:

Tarımsal üretim için bir bölgeden farklı bir bölgeye göç eden, sezonun bitmesiyle birlikte bulundukları illere geri dönen işçiler için “mevsimlik tarım işçileri” tanımı kullanılmaktadır. TÜİK'in 2015 Eylül istatistiklerine göre, 27 milyon 156 bin olarak tanımlanan iş gücünün 5 milyon 825 bini yani yüzde 21,5'ini tarım iş gücü oluşturmaktadır. Tarım işçilerinin yarısı da mevsimlik tarım işçileridir. Bu istatistiki rakamlara göre ülkemizde yaklaşık olarak 3 milyona yakın mevsimlik tarım işçisi bulunmaktadır.

Mevsimlik tarım işçilerinin, genel itibarıyla, tarımsal üretim yapacak arazileri yetersiz veya hiç bulunmamaktadır. Bu da mevsimlik işçilerimizi zorunlu göçe yöneltmektedir. Çalıştıkları işler süreksiz iş olup, biten işten hemen sonra başka bir yöreye iş aramak üzere tekrar göç etmektedirler; bu da beraberinde çok farklı sorunlar meydana getirmektedir.

Bu göçler esnasında vatandaşlarımızın karşılaştıkları en büyük sorun belki de ulaşımla alakalı sorunlardır. Ulaşım masraflarını düşürmek için kullandıkları araçlara çok sayıda vatandaşımızın binmesi yaz aylarında ekranlara facia haberiyle yansımaktadır. Özellikle Çukurova bölgesinde bu işçilerin ulaşımı traktör, kamyon gibi elverişli olmayan araçlarla yapılmaktadır.

Mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı bir başka sorun ise barınma ve yaşam koşullarından kaynaklanan sorunlardır. Bu işçilerin barınmak için seçtiği yerler genellikle yerleşim yerlerinden uzakta olmakta, barınmak için inşa ettikleri yapıların büyük çoğunluğu da kolay taşınabilir, ucuz, naylon kumaş gibi sağlıksız malzemelerden yapılmaktadır. Ayrıca barınacakları bölgelerde içme suyunun bulunmaması ve tuvaletlerin kaldıkları yere yakın yerlerde olması sağlık açısından da sıkıntılar yaratmaktadır.

Ulaşım, barınma gibi sıkıntıların yanında mevsimlik tarım işçilerinin karşılaştıkları bir başka sorun ise kuşkusuz çocuk işçilerdir. TÜİK tarafından yapılan "Çocuk İşgücü Araştırması" 2012 Ekim-Kasım-Aralık verilerine göre Türkiye'de 6-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 614 bini erkek, 279 bini kız çocuğu olmak üzere 893 bindir. Çalışan çocukların istihdam oranı yüzde 5,9'dur. Bu çocukların 399 bini (yüzde 44,7'si) tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Çalışan çocuklar içerisinde eğitime devam edenlerin oranı yüzde 49,8; eğitime devam etmeyenlerin oranı yüzde 50,2'dir. Çalışan çocukların yüzde 55,2'i kırsal kesimde istihdam edilmektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz sorunlar mevsimlik tarım işçilerinin karşılaştıkları sorunların da sadece küçük bir kısmıdır. Yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden ötürü mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını kapsamlı bir biçimde araştırmak, onların yaşadıkları sorunları belirlemek amacıyla bir Meclis araştırması açılmasında fayda vardır.

2.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 20 milletvekilinin, turizm sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/224)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda ülkemiz ile içinde bulunduğumuz coğrafyadaki belirsizlikler ve siyasi istikrarsızlıklar artarak devam etmektedir. Bu bağlamda, turizm sektörünün içine düştüğü krizin sebeplerinin araştırılması, turizm sektörünün sorunlarının tespit edilmesi, tespit edilen sorunların giderilerek yaşanan mağduriyetlerin önüne geçilmesi, yapılacak olan yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken önlemlerin araştırılması için Anayasa’mızın 98'inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını sayılarımızla arz ve talep ederiz.

1) Mehmet Erdoğan                            (Muğla)

2) Oktay Vural                                                          (İzmir)

3) Kamil Aydın                                                         (Erzurum)

4) Saffet Sancaklı                                                    (Kocaeli)

5) Kadir Koçdemir                                                    (Bursa)

6) Oktay Öztürk                                                        (Mersin)

7) Edip Semih Yalçın                          (İstanbul)

8) Arzu Erdem                                                          (İstanbul)

9) Ahmet Kenan Tanrıkulu                                         (İzmir)

10) Emin Haluk Ayhan                        (Denizli)

11) İsmail Faruk Aksu                        (İstanbul)

12) Erkan Haberal                                                    (Ankara)

13) Ruhi Ersoy                                                         (Osmaniye)

14) Deniz Depboylu                           (Aydın)

15) Ahmet Selim Yurdakul                                         (Antalya)

16) Mustafa Mit                                                        (Ankara)

17) Yusuf Halaçoğlu                           (Kayseri)

18) Şefkat Çetin                                                       (Ankara)

19) Zihni Açba                                                          (Sakarya)

20) Zühal Topcu                                                       (Ankara)

21) Mehmet Günal                              (Antalya)

Gerekçe:

Muğla ilimiz ülkemizdeki turizm sektörünün belirleyici illerinden birisidir. Bulunduğu coğrafi konum ve doğal güzellikleriyle dünyanın dört bir yanından turistin ilgisini çeken Muğla'da turizm sektörü çok sıkıntılı bir süreçten geçmektedir. Maalesef coğrafyamızdaki yaşanan siyasi belirsizliklerin gün geçtikçe derinleşmesi ve 24/11/2015 tarihinde bir Rus uçağının uyarılara rağmen sınır ihlali yapmakta ısrar etmesi sonucunda haklı olarak düşürülmesinin ardından ortaya çıkan tablo özellikle de turizm sektörünün geleceği açısından büyük riskler doğurmuştur. Dolayısıyla ek önlemler alınması kaçınılmaz bir hâl almıştır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak ekonomimizde çok önemli bir yer tutan turizm sektörü zaten son yıllarda âdeta hayal kırıklıklarıyla dolu sezonlar geçirmiştir. Ancak 2016 yılında yaşanması muhtemel olan kriz çok farklı ve çok daha ağır sonuçlara gebedir. 2014 yılında Rusya'nın Ukrayna ile yaşadığı kriz ve Kırım'ı ilhak etmesi 2015 yılında Rusya'dan gelen turist sayısında ciddi bir azalmaya sebep olmuştu. Öyle ki, Rusya ve Rusça konuşan ülkelerden gelen hava yolu şirketlerine yakıt desteği sağlanmasına rağmen 2014 yılında 4,5 milyon olan turist sayısı 2015 yılında 3,2 milyona kadar düşmüştür. Bu rakamın, en iyimser tahminlerle, 2016 yılında 1 milyona düşeceği öngörüsü de göz ardı edilmemelidir. Diğer yandan, 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra şiddetini arttıran terör olaylarının yurt dışından gelen turist sayısında yüzde 30'a varan bir daralmaya sebep olduğu tespit edilmiştir. Düşürülen Rus uçağını ve ülkemizde “çözüm” adlı sürecin zemin hazırladığı hain terör saldırılarının arttığını da göz önüne alırsak turist için vazgeçilmez olan “güvenlik” unsurunun büyük bir yara aldığı ortadadır.

Son aylarda terör olaylarının coğrafyamızda yaygınlaşması, sınırımızda bir Rus uçağının haklı gerekçelerle dahi olsa düşürülmesi, güvenlik riskinin büyümesi, buna bağlı olarak ülkemizde güvenlik riskinin yüksek olduğu imajının oluşması, ülkemizin ve içinde bulunduğu coğrafyadaki istikrarsızlığın sebep olduğu mülteci sorunu da turizm sektörünü olumsuz etkilemeye devam edecektir. Bu sebeplerden dolayı, Türkiye'ye turist olarak gelme ihtimali yüksek olan insanların yaşadığı Kuzey Avrupa, Orta ve Batı Avrupa Ülkelerinden gelen turist sayısının arttırılması için tur operatörlerine ve hava yolu şirketlerine yakıt desteği verilerek seferlerinin arttırılması, reklam organizasyonlarına daha fazla ağırlık verilmesi, sanal basının ve sosyal medyanın etkin bir şekilde kullanılarak bu insanlara ulaşılması gibi ek önlemler derhâl alınmalıdır. Diğer yandan turizmcilerimize de mali yüklerini azaltacak destekler verilmelidir. Özellikle istihdamda sürekliliğin sağlanması için vergi ve personel sigorta yükünün hafifletilmesi, yüksek ecri misil bedellerinin makul seviyelere indirilmesi, özel tüketim vergilerinin düşürülmesi gibi rahatlatıcı önlemler erken rezervasyonlar da göz önüne alınarak geç kalınmadan alınmalıdır. Ayrıca, iç turizmin canlandırılması için yerli turistlere de kolaylıklar sağlanmalıdır. Bu sıkıntılı süreçte, yapısal sorunların araştırılırken turizmin sadece beton yığınlarından ibaret olmadığına yönelik turizm politikalarının geliştirilmesi de elzemdir.

Söz konusu ek önlemlerin alınmaması durumunda ortaya çıkacak sorunların büyük sorunlara kapı aralayacağı ortadadır. Özellikle turizm konusunda dünyaca ünlü yatırımcılara ev sahipliği yapan ülkemizde yaşatacağı mağduriyetlerin yabancı yatırımcıları da etkileyeceği muhakkaktır.

Bu bağlamda; turizm sektörünün özellikle Rusya’yla yaşanan gerilimle birlikte ortaya çıkan sorunlarının tespit edilmesi, tespit edilen sorunların giderilerek yaşanan ve yaşanması muhtemel mağduriyetlerin önüne geçilmesi, yapılacak olan yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken önlemlerin araştırılması için yüce Meclisimize büyük görevler düşmektedir.

Yüce Meclisimizin bu görevi yerine getirmesi için, Anayasa’mızın 98'inci ve TBMM İçtüzüğü’nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

3.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan ve 20 milletvekilinin, yetiştirme yurdunda yetişip yurttan ayrılan çocuklar için alınacak tedbirlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/225)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yetiştirme yurdunda yetişip ve yurttan ayrılan çocuklar için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa’nın 98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması hususunda gereğini arz ederiz.

1) Nuri Okutan                                               (Isparta)

2) Oktay Vural                                               (İzmir)

3) Saffet Sancaklı                                         (Kocaeli)

4) Ahmet Selim Yurdakul                                (Antalya)

5) Arzu Erdem                                               (İstanbul)

6) Deniz Depboylu                                         (Aydın)

7) Baki Şimşek                                              (Mersin)

8) Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                     (Hatay)

9) Oktay Öztürk                                             (Mersin)

10) Edip Semih Yalçın                                   (İstanbul)

11) Celal Adan                                              (İstanbul)

12) Erhan Usta                                              (Samsun)

13) Mustafa Mit                                             (Ankara)

14) Ruhi Ersoy                                              (Osmaniye)

15) Emin Haluk Ayhan                                   (Denizli)

16) Fahrettin Oğuz Tor                                   (Kahramanmaraş)

17) Mehmet Günal                                         (Antalya)

18) Kadir Koçdemir                                        (Bursa)

19) Kamil Aydın                                             (Erzurum)

20) Ahmet Kenan Tanrıkulu                            (İzmir)

21) İsmail Faruk Aksu                                    (İstanbul)

Gerekçe:

Korunmaya ihtiyacı olan: Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal ve istismar edilen ya da suç mağduru çocukların bakımlarının yapıldığı yerlerdir.

Yetiştirme yurtları veya yuvalar, çocuk ve gençleri yetiştirmeleri ya da toplumsallaştırmaları için hangi şartları sağlamaktadır? Yurtlar toplumsallaşma süreci açısından gençlere ne tür somut fırsatlar sunmaktadır?

Belirli toplumsal çevreden gelen ve belirli nedenlerle yurtlarda kalan gençlerin, geldikleri toplumsal çevreyle ya da aileleriyle yurt yaşamı içinde ve yurdun toplumsal çevresiyle ilişkilerin niteliği nelerdir?

Çocukların toplumsallaşma süreci içinde belirginleşen gelecek beklentileri, umutları, toplumsal değerleri ve kişilik eğilimleri ne yönde oluşmalıdır?

Aile yapısı ve aileyle ilişkiler, akraba ve komşuluk ilişkileri, yurt yaşamında arkadaşlık ilişkileri, yurt yaşamında kitle iletişim araçlarından yararlanma imkânları, yetiştirme yurdunun toplumsal çevresiyle ilişkileri ve gençlerin okulla ilişkileri olarak ele alınmalıdır. Yetiştirme yurdu, toplumsal işlevleriyle bu düzeylerdeki ilişkileri belirleyici niteliktedir. Yetiştirme yurdunda yetişen gençlerin toplumsallaşmasında bu etmenlerin yeri belirlenmeli ve geliştirilmelidir. Çünkü gençlerin gelecek beklentileri, değerleri ve kişilik eğilimleri bu süreç içinde gelişir.

Reşit olarak ayrıldıktan sonraki toplumsal yaşam niteliği yetiştirme düzeninin somut bir göstergesidir. Dolayısıyla reşit olarak ayrılan bireyin yaşam niteliği incelenerek bakım sisteminin verimliliğinin irdelenmesi ve eksikliklerin tespit edilmesi gerek.

Bakım hizmetlerinin nitelik sorunlarının tespiti, reşit olarak yurttan ayrılan bireyin niteliği ve kavuştuğu yaşamın niteliği ele alınmalıdır.

Amaç, çocukların toplumsal ilişkiler sistemi içindeki konumları, çocukların yurt sürecinde bireysel olarak gelişme düzeyi, etkin olarak toplumsal yaşama katılma eğilimleri ve bu bütünlük içinde toplumun korunmaya ihtiyacı olan gençlere yaklaşımın boyutları belirlenmelidir.

Aile yaşantısına sahip olmamak, kurum sonrasında varlığını sürdüren en önemli sorunlardan biridir. Gerçekten kimsesiz kalan ve yurt sonrasında da evlenerek bir aile kuramayanlar yaşantılarını tek başına sürdürme güçlüğüyle karşı karşıyadır. Yurt yaşamından sonra gençlerin evlenmelerinin desteklenmesi önemli bir ihtiyaç hâline gelmektedir.

Yurt sonrası yaşam, ailesiz yetişme koşullarından, ailesiz olarak yaşama atılma sürecine dönüşmekte, kurum bakımı, gençlerin toplum içinde desteklenmesi, yönlendirilmesi ve denetimi gerçekleştirilerek topluma kazandırılmalıdır.

Yukarıdaki nedenlerden dolayı yurtlarda yetişen çocuklarımızın olumsuz durumlarını tespit ederek bu konuda alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

A) Tezkereler (Devam)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından Avrupa Parlamentosu iş birliğiyle 20-21 Haziran 2016 tarihlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de düzenlenecek olan "AB'nin Göç ve Sığınma Politikası: Genişleme Ülkeleri Parlamentolarına Etkileri" başlıklı konferansa katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/798)

7/6/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından Avrupa Parlamentosu iş birliğiyle 20-21 Haziran 2016 tarihlerinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de "AB'nin Göç ve Sığınma Politikası: Genişleme Ülkeleri Parlamentolarına Etkileri" başlıklı konferans düzenlenecektir.

Söz konusu seminere katılım sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

İsmail Kahraman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 21 milletvekili tarafından, terörle mücadele konusunda ihmali olan kamu görevlilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 8/6/2016 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                   Levent Gök

                                                                                                      Ankara

                                                                                             Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 21 milletvekilinin terörle mücadele konusunda ihmali olan kamu görevlilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesi’nin (385 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 8/6/2016 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Tanal.

Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Dün İstanbul Vezneciler’de, bugün Midyat’ta alçakça saldırılarda şehit olan Emniyet mensuplarımıza ve sivil vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve saldırının doğrudan hedefi olan Türk milletine başsağlığı ve yaralılarımıza acil şifa diliyorum.

Değerli arkadaşlar, terörün hedefi, saldırının hedefi Türkiye Cumhuriyeti’dir, cevabını Türk milleti verecektir. Çözüm, çoğulcu, katılımcı demokrasidedir.

Değerli arkadaşlar, bugün Fatih’teki şehit cenazelerine Genel Başkanımız katıldığında gerçekten cenazenin adabına, örf ve âdetlerimize ve inançlarımıza yakışmayacak bir şekilde orada hem çelengin parçalanması hem de Genel Başkanımızın önüne bir silah mermisinin atılması kabul edilebilecek bir durum değil. Bu, mafya usulü jargon bir eylemdir. Bu, terörist bir eylemdir. Bu, millî birlik ve beraberliğimizi bozmaya yönelik bir eylemdir. Bugüne kadar ülkemizde hukukun üstünlüğü, demokrasi açısından, özgürlükler açısından, millî birlik ve beraberliğimiz açısından, barış açısından Genel Başkanımız hep öncülük yaptı. Burada bu tür eylemlerin yapılması hiçbir siyasi partiye yarar getirmez. Genel Başkanımıza bu tür provokasyon, eylemlerin yapılması millî birlik ve beraberliğimizin bozulmasından çıkarı ve menfaati olanların yapabilecekleri eylemlerdir. Hele hele bugün bu durumlarda, terör karşısında vatandaşlarımızın kenetlenmesi gerekirken Genel Başkanımıza karşı bu tür eylemlerin yapılması terör örgütlerinin ekmeklerine yağ sürmenin dışında başka hiçbir şeye yaramaz. Bundan sadece olsa olsa teröristler faydalanır, teröristler prim yapar. Bu, ülkemizin birlik ve beraberliğine gölge düşürür. Bu eylemi şiddetle kınıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugünkü araştırma önergemizin konusu: 10 Ekim 2015’te Ankara Gar saldırısında 105 vatandaşımızı kaybettiğimiz cumhuriyet tarihinin en büyük terör eylemleriyle sarsılan Ankara, aynı zamanda 17 Şubat 2016 tarihinde Merasim Sokak’ta askerî servis araçlarına yönelik saldırıda 24 asker ve vatandaşımızın şehit olduğu ikinci bomba saldırısını yaşamıştır. Bu son olayın üzerinden bir ay geçmeden, 13 Mart 2016 tarihinde yeni bir saldırı olmuş, 34 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Türkiye'yi yasa boğan bu terör saldırısı Türkiye Büyük Millet Meclisine 300, Başbakanlığa 150, Genelkurmay Başkanlığına 500 metre uzaklıkta yaşanmış, olayla birlikte hem Dünya Bankasının ve ABD Büyükelçiliğinin kendi vatandaşlarını terör saldırısı öncesinde uyardığı ortaya çıkmıştır. 10 bin kilometre uzakta bulunan ABD kendi vatandaşlarına önlem alırken, Türkiye devletin kalbine 150 metre uzaklıktaki bir yerle ilgili herhangi bir tedbir almamıştır. Başkentte yaşanan tüm bu olayların sorumsuzluk zincirinin bir sonucu olduğu kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.

Değerli arkadaşlar, burada Hükûmet yetkilileri, ilgili valilere, asker ve polislerimize sadece can güvenliğini tehdit eden saldırı ve çatışma ortamında teröristlere müdahale yetkisi vermiş, PKK kamplarına, sığınaklarına, şehir yapılanmasına ve dağa eleman çıkarma faaliyetlerine müdahale edilmesi valilerin iznine bağlanmıştır. Bölgedeki askerî birliklerin operasyon ve hareket planları valilikler tarafından reddedildiği için, bu, yazılı kayıt altına alınmıştır.

Tabii, demokratik olan devletlerde bu tür eylemlerin mutlak suretle bir sorumlusu vardır. Bir trafik kazası yaparsınız, trafik kazasında “Kim bu işten sorumlu?” dersiniz veya bir olay olur, bu olayın sorumlularını ararsınız. Yani bu tür olaylarda, cezai hukuk anlamında, mesuliyet anlamında bu patlamalardan dolayı kamu görevlilerinden kimin kusuru var? Evet, yani burada terör örgütleri hukuk tanımaz, terör örgütleri hukukun güvenliğini rafa kaldırır, demokratik hak ve özgürlükler için bir tehdittir. Ancak bunlar tehdit iken burada kamu görevlilerinden kimin kusurunun olduğunu tespit etmemiz lazım. Bu katliamlarda kusurlu olanlar, objektif anlamda kendi üstüne düşen yükümlülüğü ve gereken özeni yerine getirmeyen kamu görevlileri kimlerse ve eğer biz bunların üzerine gitmezsek, bunlar açığa çıkmazsa, bunlar cezasız kalırsa bu tür olayların önlenmesi imkânsızdır değerli arkadaşlar. Onun için hukuk devletinde asıl olan: Kim yetki sahibiyse aynı zamanda sorumluluk da gerektirir. Yani, sorumluluk ve yetki atbaşı yarışan hususlardır.

Netice itibarıyla, bugüne kadar bu katliamların olmasında, bu bombaların patlamasında kamu görevlilerinin ihmali var mıdır, yok mudur; herhangi bir araştırma, soruşturma yapılmamıştır. Benim tüm değerli milletvekili arkadaşlarımdan istirhamım şu: Eğer gerçekten terörle mücadelenin ciddi anlamda üstüne gitmek istiyorsak, mutlak suretle burada kamu görevlilerinden kimlerin kusurunun olup olmadığının kabul edilip burada, Mecliste bir araştırmanın yapılması gerekir. Aksi takdirde, burada gerçekten terörle mücadele açısından samimi olmamış oluruz ve aslında bir yönden bu bir testtir. Ama -dilerim ve umarım ki- burada bu araştırma önergemizin kabul edilmesini istirham ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Genel Başkanımıza yönelik… Yani, bugün Türkiye’yi idare eden, iktidarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi değil, terör örgütleriyle iş birliği hâlinde olan... Oslo’da, eğer hatırlanırsa düşen “tape”lerde şu vardı: “Efendim, biz…” O dönemin MİT mensubu -görevli- görüşen MİT görevlisi diyor ki: “Sizin, şehirleri ne kadar silah yığınağı hâline getirdiğinizi biz biliyoruz.” ve aynı zamanda oradaki terör örgütünün üyeleri diyor ki, hatta MİT görevlisi diyor: “Sizin üstünüze çok fazla gelen kişiler varsa bize bunları da söyleyin, bunları da görevden alalım.”

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinde hep birlikte bunu yaşadık. Türk Silahlı Kuvvetlerini Balyoz davalarında, Ergenekon davalarında sanık yapan bu siyasi iktidar, terör örgütü üyelerini gizli tanık yapan da bu siyasi iktidar. Sizleri yani milletvekillerini, iyi niyetli arkadaşları tenzih ediyorum ben. Türkiye’de terörle mücadelede ne Emniyet mensuplarında -polislerde- ne de Türk Silahlı Kuvvetlerinde moral bıraktınız ve bu anlamda terörle mücadele edebilecek motivasyonu da düşürdünüz. Neden düşürdünüz? Bakın, bizzat geçmişte bakanlık yapmış olan İdris Naim Şahin’in kendi beyanları, diyor ki: “Ben Abdullah Öcalan’ın, Apo’nun talimatıyla görevden alındım.” Diyor ki: “Emniyet mensuplarından PKK’nın üzerine gidenler özellikle siyasi iktidarın talimatıyla görevden alındı deniliyor.”

Bakın, sizler sabah akşam “PYD terör örgütüdür.” diyorsunuz. Peki, IŞİD’i Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü saydınız, cemaati Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü saydınız, niçin PYD’yi terör örgütü sayamadınız Bakanlar Kurulu kararıyla? Demek ki burada samimi ve dürüst değilsiniz. Şu anda, siz, sabahtan akşama kadar terör örgütü dediğiniz PYD’yi Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü yapamıyorsunuz. Buyurun, hodri meydan, Hükûmetiniz yetiyor, Bakanlar Kurulu kararınız yetiyor, biz de size teklif ediyoruz. Bunu yapmamakla halkı kandırıyor ve dolandırıyorsunuz.

Bakın, ben şunları söyleyeceğim: Öcalan’ı överek bitiremeyen AKP’liler ve yandaş gazeteciler kimler yani burada kimler PKK’nın yanında saf tutuyor kimler onlarla kucak kucağa oturuyor? Ben gazeteye çıkan bu mesajları tek tek size okuyorum: Yalçın Akdoğan “Öcalan, olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi olan... Mesajları sürecin geleceğini düşünen bir hassasiyeti yansıtıyor.” diyor. Mehmet Metiner: “Öcalan’ın durduğu yer, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayan bir yer. Öcalan İmralı’da çok anlamlı, çok değerli şeyler söylüyor.” Yiğit Bulut: “Abdullah Öcalan, Orta Doğu’da Türkiye'nin önünü açıyor.” Yasin Aktay “Öcalan, dünyanın geleceğini iyi okuyup Kürtlerin, PKK’nın önüne yeni hedef koymuştur; şartların iyileştirilmesi talepleri var. Bu talepler normal ve meşrudur.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bunu söyleyen sizin bakanınız, başbakan yardımcınız ve milletvekilleriniz. Türkiye’de terör örgütüne yardım ve yataklık yapan, büyüten, besleyen, bu sürece getiren siyasi iktidardır.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

Grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi bu aziz, mübarek günde saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum.

İki gün önce idrakine başladığımız adalet, eşitlik, huzur ve sevgi ayı olan ramazan ayının bütün ülkemize, bütün insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Ayrıca, son iki günde İstanbul’da ve Midyat’ta meydana gelmiş -özelde bunlar için ama- genelde ise son bir yılda ülkemizde birilerinin siparişiyle açığa çıkarılmış olan bu kirli savaşta yaşamını yitirmiş olan herkesi rahmetle anıyorum. Yine, bu son bir yılda, kimliği ne olursa olsun, bu kirli savaşta yaşamını yitirenlere sebep olmuş olanları ve bu savaşın müsebbiplerini şiddetle kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin ve benden önceki hatibin imzasıyla verilmiş olan bir araştırma önergesinin aleyhinde söz almış olmakla birlikte, en nihayetinde böyle bir araştırma komisyonunun kurulmasından imtina etmeyeceğimizi, kurulmasında hiçbir sakınca görmediğimizi ama bu araştırma önergesinin kendi içinde bir tomar çelişkiyi taşıdığını özellikle ifade etmek isterim. Şimdi, Sayın Tanal -burada özellikle gerekçe bölümüne de dercetmiş olduğu birçok şeydeki eksikliği söylediğimde herhâlde biraz mahcubiyet duyacaktır- kalkmışsınız, son bir yılda meydana gelmiş olan patlamaların bir kısmını, özellikle de burada açımlamak suretiyle öne çıkarmışsınız ama Hükûmetin, siyasi iktidarın sorumluluğunun fazla olduğu, yurt içi, yurt dışında bilinen birçok olay ve patlamayı buraya yazmaktan imtina etmişsiniz. Mesela, bu olaylar nerede başladı? Mayıs 2015’te, eş zamanlı olarak Adana ve Mersin il başkanlıklarımızda patlayan bombalarla başladı. Bu, herhâlde sizin için demokratik hayatı zehirleyen bir olay olmasa gerek veya seçimden iki gün önce Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda bir bomba patladı. O patlamayı buraya yazma zahmetinde bulunmamışsınız veya buraya yazmaktan imtina ettiğiniz hususlardan biri de sizin memleketiniz olan Urfa’nın ilçesi Suruç’taki patlamadır.

Bakın, bunlarla ilgili bilgi vereyim size Sayın Tanal, eğer bilgi eksikliğiniz varsa bunları gidermenizi önemli görürüm. 5 Haziranda Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda patlayan bombanın bombacısı iki gün önce kaldığı otelde gözaltına alındı, götürüldü Emniyette misafir edildi ve arananlar listesinde olmasına rağmen serbest bırakıldı. Bu sizin için bir terör saldırısı değil herhâlde. Ya değilse, parti yönetim anlayışınızın böyle bir hassasiyeti yok mu sizin? Orhan Gönder, işte, 5 Haziranda Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda 500 bin kişinin olduğu bir yerde bomba patlatılıyor ama 3 Haziranda bu adam gözaltındaydı.

Bir diğer husus, yine, Suruç patlamasıyla alakalı olarak ifade edeyim: Bakın, 34 gencimizi, çocuğumuzu parçalayan Abdurrahman Alagöz zaten istihbarat birimlerinde terör nitelikli aranan şahıs kaydına sahiptir. Neden bunu gerekçenize yazma gereği duymuyorsunuz? Sizin memleketinizde patlayan bu bombanın sizin için bir hassasiyeti yok mu?

Bir diğer husus, Ankara patlamasıyla ilgili olarak: Evet, hepsini zaten bir bütün olarak kabul etmediğimizi, kabul edilebilir bir durum olmadığını ifade ettik. Peki, tren garında patlama öncesi istihbarat bilgilerinin devletin yetkili organlarına ulaştırılmasına rağmen, tedbir alınmamış olmasına dair ne diyeceksiniz?

Şimdi, bu yönüyle, CHP Grubunun önergesinin, bu eksiklikleri ve çelişkileriyle nereden tutsak bir yaman çelişkiye tekabül ettiğini ifade etmek isterim. Yine, CHP’nin mevcut yönetim anlayışı için söylüyorum. Geçen hafta, on gün önce burada Hükûmet programı üzerine konuşurken de ifade etmiştim, CHP içerisinde bizden daha fazla devrimci demokrat niteliğe sahip olan arkadaşlarımız vardır ama mevcut yönetim anlayışının, bu siyasi iktidarın yürütmüş olduğu, kanın kutsandığı, gençlerin ölümlerinin engellenmediği bu sürece çanak tuttuğunu, onu destekler nitelikte olduğunu çok iyi biliyoruz. Şöyle ki: Bakın, 3 Ocak 2013 günü Barış ve Demokrasi Partisinin iki milletvekilinin İmralı Adası’nı ziyaretiyle başlayan çözüm sürecinden önce son altı aydaki açıklamalarınızı, grup yönetiminizin, parti yönetiminizin açıklamalarını, 2012 yaz ve sonbahar açıklamalarını arşivlerden açıp bir okumanızı size öneririm. Şemdinli kuşatmaları vardı, Kavaklı Vadisi’nde katliamlar vardı, Türkiye'nin farklı cezaevlerinde 10 bin tutsak, siyasi tutsak ölüm oruçlarına yatmıştı, CHP o zaman, Hükûmetin savaş ve çatışma politikalarına destek veren noktadaydı. O gün savaşa destek veren, çatışmalara destek veren, bu sorunun silahlı yöntemlerle çözülmesine destek veren CHP’de, 3 Ocak 2013’ten sadece iki gün sonra Genel Başkanınızın açıklaması var, “Eğer bu meseleyi diyalog yoluyla çözecekseniz Hükûmete kredi veriyorum.” dedi, bir gün sonra dönemin Başbakanı Genel Başkanınıza “Sen krediye muhtaç birisin.” diye söyledi ve iki buçuk yıl boyunca çatışmayı destekleyen, bu sorunun silahla çözülmesini isteyen bir söyleminize rastlamadık sizin. Hükûmet “savaş ve çatışma” dediği zaman savaş ve çatışma, “barış” dediği zaman barış.

Ama 20 Temmuzdan sonra ülkemiz yine bir şiddet sarmalı içerisine girdi, o gün bugündür… Dün Genel Başkanınız, bir televizyon kanalında söylediği üzere -tırnak içinde- bu meselenin özellikle, çatışmalara tekabül eden, terörle mücadeleyle ilgili bütün boyutlarında Hükûmeti destekleyeceğini söyledi. Allah aşkına, Hükûmetin, siyasi iktidarın her “savaş” dediğinde “savaş” diyecekseniz, “barış” dediğinde bu söylemlerinizden uzak durup yine Hükûmetin söylediği söylemlerin peşine takılacaksanız, barıştan sonra yine çatışmalar başlayınca yine çatışma dili kullanacaksanız sizin bu siyasi iktidarın bu anlayışını, bu ferasetini zayıflatmaya hizmet eden hiçbir yönünüzün olmadığını özellikle belirtmek isterim.

Yine, eş genel başkanımızın bir çağırısı var. Bakın, yüz yıllık Kürt meselesinin sosyolojik bir vaka olarak diyalog ve müzakere yöntemiyle çözülmesi dışındaki bütün yöntemler defalarca denenmiş, iflas etmiş bir siyasi mevta olarak önümüzde duruyor. Bu yönüyle bu Parlamento niye var? Eş genel başkanımız Parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partileri bu sorunun sonlanmasına, akan kanın durdurulmasına, ölümleri, gençlerimizin toprağa düşmesini bitirmeye dönük inisiyatif almaya çağırdı. Daha ötesine geçiyoruz, bu Parlamento bu işi, bu akan kanı durduramadığı sürece akan kanda bu 550 milletvekilinin tamamının sorumluluğu orta yerde duracak ve var olacaktır.

Yine, Cumhurbaşkanı açıklama yapmış. Hani, çatışma anlayışının ve kanı kutsayan bu konseptin, paradigmanın peşine takılmış olan herkes için söylüyorum. Biz son bir yılda 1.700 kişinin -sivil, asker, polis, gerilla, kim olursa olsun- öldüğünü biliyorduk, Cumhurbaşkanı 7.600 kişinin son bir yılda öldürüldüğünü söylüyor. Kim bunlar? Nereden çıktı 7.600 kişi veya 7.600 kişi velev ki doğru olsun, ne olacak? Bu iş gerçekten rakamların sonuçları üzerinden mi tartışılacak yoksa nedenlere inilip oradan bir tartışma yürütülüp çözüm mü üretilecek? 45 bindi 52.500 oldu; ne oldu, bitti mi mesele? Bitmedi. Etki alanı genişledi mi? Evet, genişledi. Orta Doğu’ya mal oldu mu? Oldu. Şimdi, 7.600, 17.600, 27.600, 177.600 olsa ne olur? Bitmeyecek. Asla bu yöntemin kazandırmayacağını ifade etmek isterim. Bu yönüyle de sonuçlar üzerinden, ölüm skorları üzerinden değil, nedenler üzerinden bir siyaset bilimi bakış açısıyla bu işi çözme sorumluluğuna sahip olduğumuzu ifade etmek isterim. Kıyamete kadar da bu iş sürmeyecek, yine son kişi ölünceye kadar da bu iş sürmeyecek, bir an önce bu akan kan duracak. Bu ülkenin insanlarının ve bu ülke topraklarının bunu hak etmediğini ifade etmek istiyorum. Ya değilse, siz kendi ajandanızda terör örgütü sayısını daha fazla artırabilirsiniz.

Sayın Tanal’a da cevaben şunu söylüyorum. Sizin bir başka örgütün terör örgütleri listesine alınmasını ifade etmeniz, açık söyleyeyim, o mazlum Rojava halkı tarafından da, sizin memleketiniz Urfa’dan da ibretle izlenmektedir. Siz gidip IŞİD ile mazlum halkın hak arayış mücadelesinin örgütlü gücünü aynı kefeye koyduğunuz sürece…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YILDIRIM (Devamla) - …iktidarın yedeği olmaktan kurtulamayacaksınız.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – İkiniz beraber el kaldırdınız.

Sayın Bostancı, buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Yıldırım yapmış olduğu konuşmada “Bu iktidarın yürüttüğü, kanın kutsandığı, gençlerin ölümüne çanak tuttuğu politikalar…” diyerek açık bir sataşmada bulunmuştur, 69’a göre…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz iki dakika.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dünyada hiçbir iktidar kendi ülkesinde çatışma olsun, insanlar ölsün, kan kutsansın, her yerde insanlar sıkıntı ve acı çeksinler istemez, hiçbir iktidar istemez. Aksine…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Siz istiyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Biz özel bir iktidar mıyız? Biz de diğer iktidarlar gibi siyaset biliminin yazdığı tarihte örneği görülen iktidarlardan biri gibiyiz Sayın Yıldırım. Biz de bu ülkede barış olsun, insanlar huzur içinde olsunlar, refah içinde olsunlar, hiç kimsenin burnu kanamasın, bunu isteriz. Bu ülkenin kalkınması, gelişmesi, refahı iktidarı daha da kuvvetli hâle getirir. Hiçbir iktidar kendi aklıyla çelişmez.

Peki, problem ne? Problem terör örgütü. Problem, Suriye’nin yaşadığı iç savaş neticesinde terör örgütünün terör marifetiyle, şiddet marifetiyle birtakım politikaları Türkiye Cumhuriyeti devletine dayatmaya kalkışması. Terör örgütünün ne kan umurunda ne gençlerin kanı umurunda ne de süslü laflar umurunda, süslü laflar; onların şiddet dolu dilindeki bağlamı itibarıyla söylüyorum. Her kim bu ülkede kanın akmasına karşı çıkıyorsa; insanların, gençlerin burnunun kanamasına karşı çıkıyorsa; şehitlere, yaralılara karşı çıkıyorsa; insanların acı çekmesine karşı çıkıyorsa birinci vazifesi terör örgütüne karşı çıkmak, bu ülkeyi karıştıran, bu ülkede terör marifetiyle netice alacağını zanneden terör örgütüne mukabele etmektir. Özellikle siyasetin meşru mecralarında görev yapan, faaliyet gösteren, hedefi halk olan, halkın huzuru olan herkesin asli görevi terör örgütüne karşı çıkmaktır. İktidarın yürüttüğü politikalar eleştirilebilir ama terör örgütünü görünmez kılan ve doğrudan bodoslama iktidara yüklenen her dil problemlidir.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurunuz.

LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, Sayın Yıldırım konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisinin kan akıtan iktidara çanak tutan uygulamalarda bulunduğunu ifade etti. Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök, buyurun.

8.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on dört yıllık iktidar süresi boyunca Türkiye’yi âdeta terörün her yeri sardığı bir ülke hâline getiren AKP iktidarının eleştirilerini yapmak yerine Cumhuriyet Halk Partisini suçlamayı tercih eden sayın HDP sözcüsünün sözcüklerini çok yadırgadığımı ifade etmek isterim.

Cumhuriyet Halk Partisi çok net bir duruş sergiliyor Sayın Yıldırım. PKK terör örgütüdür, DHKP-C terör örgütüdür, IŞİD terör örgütüdür, elinde silah tutan kim varsa terör örgütüdür ama Cumhuriyet Halk Partisi şunu da söylüyor: Terörle mücadele mutlaka yapılmalıdır ama hukuk içinde, insan hakları içerisinde. Biz bir yandan iktidarı insan haklarını korumaya, hukukun içerisinde davranmaya davet ederken, terörle mücadelede ülkemizin birlik ve beraberliği konusunda da asla tereddüt içerisinde değiliz. İktidarın yanlışlarını iktidardan soracaksınız. Biz böyle bir düzlem içerisinde, elimizden geldiğince, Türkiye’de Kürt sorununun çözümü konusunda en değerli duruşu sergileyen partilerden bir tanesiyiz. Biz, iktidar partisinin yürüttüğü süreç yanlış da olsa “Bunun zemini Meclistedir.” diyerek kendilerine yol göstermeye çalıştık. O yanlışlıkların bedelini şu anda ödeyen Türkiye’ye karşı Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerinin ne denli önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Ama, Sayın Yıldırım, ülkemizde her gün şehitlerimiz olurken, polislerimiz, askerlerimiz hayatını kaybederken onların da hangi terör örgütü tarafından yapıldığını söylemek de Cumhuriyet Halk Partililerin boynunun borcudur. Biz, ülkemizi seviyoruz, Türkiye’mizi seviyoruz, Türkiye’mizin birliğini ve düzenliğini de seviyoruz. İnsan hakları içinde, adalet içerisinde terörün olmadığı bir ülkede Cumhuriyet Halk Partisi bu duruşunu her zaman muhafaza edecektir.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce, Sayın Hatip Ahmet Yıldırım Bey konuşmasında benim adımı zikrederek bana sataşmada bulunmuştur, 69’uncu maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal, size de iki dakika söz veriyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Tanal’ın adını zikretmesi bir sataşma mıdır efendim?

BAŞKAN – Ben tutanaklara baktım Sayın Bostancı.

Sayın Tanal, buyurun.

9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; ben tabii -Sayın Yıldırım- aynen okuyorum yani hiç ezbere konuşmadan önergenin başlığından itibaren: “AKP’nin tek başına iktidara geldiği 3 Kasım 2002’den 2016 Mart ayına kadar terör örgütlerinin halkımızı hedef alan saldırıları artmıştır. AKP, 2002’de sıfırlanmış hâlde aldığı terör sorununu hortlatarak tüm ülkeye sıçramasına neden olmuştur.

Bahsi geçen tarihler arasında başta seçilmiş yöneticiler olmak üzere kamu görevlisi ve devlet sorumlularından varsa konuyla ilgili ihmal ve teşviki olanların belirlenerek haklarında soruşturma açılması amacıyla bu önerge verilmiştir.”

Burada, önergenin gerekçe kısmında sayılanlar örnek babında sayılmıştır. Yani, orada örnek babında bazı olayların sayılmış olması, diğerlerinin sayılmamış olması bizim ikiyüzlü olduğumuzu göstermez. Yani, burada siyaset yapma uğruna gerçekleri bu kadar mecrasından saptırarak başka bir yere getirmeyi hakikaten ben uygun görmedim.

İkinci bir husus: PYD’yi açıkça ben… Bunun konusu, muhatabı partiniz değil, muhatabı siyasi iktidar. Siyasi iktidar hepimize “terörist” diyor, işine geleni terör örgütü yapıyor, işine gelmeyeni yapmıyor. Mesela, Bakanlar Kurulu kararında kalktı, cemaati, Fethullah Gülen’i terör örgütü yaptı, IŞİD’i terör örgütü yaptı. Peki, arkadaş, neden “PYD terör örgütü, terör örgütü.” diyor, yapmıyorlar? Onların ikiyüzlülüğü. Aslında kendilerinin cevap vermesi gerekirken bu konuda ikiyüzlü oldukları için cevap veremiyorlar ama onların adına vekaleten siz cevap verdiniz. Bu, kabul edilecek bir durum değil.

Değerli arkadaşlar, ikinci bir durum, şunu kabul etmek lazım: Bakın elimde terörle ilgili kitap var. Teorik anlamda gerilla farklı terörist farklı. Sivil halkı öldürenlere “terörist” deniliyor, sivil halka herhangi bir eylem, işlemde bulunmayana da “gerilla” deniliyor. Ya arkadaşlar, sivil halkı hedef alacaksınız ve buna “gerilla” denilecek. Yani bu kavram kargaşası da teorik anlamda doğru bir olay değil.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

Sayın Yıldırım…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Gök, on dört yıldır iktidarda bulunan ve kanın akıtılmasına, ölümlere sebep olan iktidarın değil de CHP’nin suçlanmasını manidar olarak gördüğünü ifade ederek sataştı. Ben sataşmadan söz istiyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sataşma değil bir tespitte bulunuyorum efendim burada. Sayın Yıldırım, burada sataşma yok.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, iki dakika size de söz vereceğim ama lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz. Son söz sizin.

Buyurun.

10.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında Sayın Gök, Sayın Bostancı’nın kendisine dönük sataşmadan söz alarak burada bana cevap vermesi çürüttü sizi. Ben konuşmamın büyük bir bölümünde iktidarın 2002’den beri yapmış olduğu ve Kürt meselesine dönük bazı taktik dönemler, özellikle diyalog müzakereyi önceleyen bazı taktik dönemler hariç hiçbir döneminde samimiyet taşımadığını söyledim. Ama size göre, her söz alışınızda çözüm sürecini günahkâr kılmak, bu yönlü söylemler kullanmak suretiyle aslında ölümlerin olmadığı, kanın akmadığı bir dönemi mahkûm ettiğinizin farkında değilsiniz. Çözüm sürecinde bir fazlalık yoktu, eksiklik vardı. Eksiklik işte siyasi iktidarın samimiyetsizliğiydi. Eksiklik o sürecin bitmesine, silahların tümden bir hak arama yöntemi olmaktan çıkmasına ramak kala kalkıp siyasi hesaplar uğruna bu süreci bozmaktaydı. Çözüm süreci kötü değildi -olmayan samimiyet- siyasi hesaplar uğruna kullanılma biçimi yanlıştı? Ya, değilse, buradan sizin “sadece örgütün silah depolamaya kullandığı, mülki amirlerin çalıştırılmadığı…” üzerinden kalkıp bir süreci, kanın akmadığı, belki de silahların ilanihaye bir daha kullanılmamak üzere yöntem dışına çıkarılmaya çalışıldığı bir süreci mahkûm etmenizi anlamakta güçlük çekiyoruz. Aslında siyasi bir rövanş uğruna, siyasi rekabet uğruna kudretli bir dönemi mahkûm etmeye çalışan sizlersiniz diye düşünüyorum.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

Buyurun Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Yıldırım’ın açıklamalarında yine partimize dönük sataşmalar var. Yani “Süreci mahkûm eden anlayışı savundunuz.”, onun dışında “AKP’nin kan döken dönemine destek verdiniz.” anlamına gelen sözler söyledi. Çok önemli sataşmalardı. Söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

11.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kürt sorunu Türkiye’nin en önemli sorunlarından bir tanesi, Cumhuriyet Halk Partisi bu konuya ne duyarsız ne de seyirci. Muhalefette olan bir partiyiz, ana muhalefet partisiyiz. Bu sorunun çözülmesi, Türkiye’nin önündeki bütün engelleri kaldıracak en önemli olaylardan bir tanesi. O nedenle, çok yapıcı, çok tutarlı -kendi partimiz açısından olan- bütün görüşleri de her zaman şeffaflıkla paylaşmaya devam ettik.

Değerli milletvekilleri, Kürt sorunu çözülmeli midir? Evet, çözülmelidir. Siyasetçiler bu konuda öncelikli rol almalı mıdır? Evet, almalıdır. Sorunun çözüm yeri neresidir? Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Sorunun çözümü için sadece iktidar partisi ya da bir başka partinin anlaşması mı gerekir? Hayır. Türkiye’nin bütün hassasiyetlerinin, Parlamentoda olan, hatta olmayan herkesin hassasiyetlerinin değerlendirilmesi ve buna uygun süreçlerin yürütülmesi gerekir. Bir mutabakat gerekir. Bu sözlerimizi her zaman söylüyoruz. Kanın bitmesini, silahların susmasını, Türkiye’de terörün bir an önce gündemden çıkarılmasını en çok arzu eden partilerden bir tanesi Cumhuriyet Halk Partisi. Bu konuda yapılan yöntemleri elbette eleştireceğiz. Nitekim gelinen nokta Cumhuriyet Halk Partisinin haklılığını öne çıkartan bir anlayışta olmuştur. Eğer Cumhuriyet Halk Partisinin söylemleri, dile getirdiği konular benimsenmiş olsaydı bugün dediğiniz o süreç çok sağlıklı bir şekilde sürebilirdi ama bütün hassasiyetleri gözetmek kaydıyla. O nedenle bu konuyu bir siyasi polemik konusu yapmanın ötesinde görüyoruz, bir devlet sorunu olarak görüyoruz ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak da sorunu çözmek adına Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde her zaman yapıcı işlevimizi göreceğimizi de ifade ediyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gök.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 21 milletvekili tarafından, terörle mücadele konusunda ihmali olan kamu görevlilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan’dır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle mübarek ramazan ayının Türk İslam âlemine hayırlar getirmesini yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.

Dün İstanbul’da, bugün Mardin Midyat’ta gerçekleştirilen hain saldırılarda şehit olan polislerimize ve vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Yakınlarına ve yüce milletimize başsağlığı ve sabır diliyorum. Şu anda da terörle mücadele için canı pahasına mücadele eden bütün kahraman güvenlik güçlerimize Cenab-ı Allah’ın yar ve yardımcı olmasını diliyorum.

Tabii ki burada bu olaylar olunca hep taziyelerimizi bildiriyoruz ancak milletimiz bizden taziye mesajı istemiyor. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, yüce Türk milleti Meclisimizden terörün kökünün kazınması konusunda bir irade bekliyor. Millet huzur istiyor, millet işini gücünü yapabileceği, karnını doyurabileceği bir ortam istiyor. Bugün İstanbul’da patlayan bomba sadece oradaki canları yakmıyor. İstanbul’da bombanın patlamasının akabinde Almanya, İngiltere ve birçok ülke kendi vatandaşlarını hemen ülkesine çağırdı. Benim bölgemdeki turizmci kan ağlıyor, ona tedarik yapan esnaf kan ağlıyor, ona üretim yapan tarımcı, çiftçi, üretici kan ağlıyor. Bu bakımdan, bu meselenin daha bir ciddiyetle burada konuşulması gerekmektedir.

Pekâlâ, olaylar olduktan sonra ne oluyor? Başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün yetkili ve sorumlular ekran şovu yarışı yapmaya giriyorlar. Bir yerden şehit haberi geliyor, arkasından siyasi ve askerî yetkililer açıklama yapıyor: Şuraya hava harekâtı yaptık, şurada şu kadar teröristi etkisiz hâle getirdik, şurada şunu yaptık, burada bunu yaptık… Arkadaşlar, artık, bunlara kimse inanmıyor. Lütfen, bu haberler doğruysa önce sabah kalkınca deyin ki bugün şunu yaptık. Şehit haberleri geldikten sonra böyle açıklamalarla milletin kafasını karıştırmak… Bu kadar olay oluyor, bu olayların hiçbirinin sorumlusu yok. Hükûmet nerede, ne iş yapar? İçişleri Bakanı nerede, ne iş yapar? Onların görevi sadece bu olayları telin etmek mi? Bunlarla ilgili tedbir almak kimin işi?

Bakın, gene, Ankara sokaklarında, şu anda, bütün insanlarımız tedirgin. Amerikan şirketleri, iki gün önce, kendi vatandaşlarına bir uyarı mesajı atıyor. Bununla ilgili olarak iki gündür Ankara’da sosyal medyada herkes yorum yapıyor ama sadece sorumlular susuyor, sadece sorumlular susuyor. MİT ne iş yapıyor, Genelkurmay ne iş yapıyor, valiler ne iş yapıyor, Emniyet ne iş yapıyor? “Bugün her şey güzel olacak.” diyen o günkü 11’nci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül niye konuşmuyor bu olanlarla ilgili? “Çözüm süreci, asrın projesidir.” diyen zamanın Başbakanı, bugünkü Cumhurbaşkanı niye o gün yapılanların yanlışlığını anlatmıyor. O gün “akil adam” sıfatlarıyla piyasada çıkıp şov yapan 63’lükler bugün nerede, niye bunları anlatmıyorlar? “Operasyonlara izin vermeyin.” diyen siyasetçiler ve operasyonlara izin vermeyen yetkililer bugün nerede, bunların sorumluluğu yok mu? Bunlarla ilgili ne yaptı iktidar, bunların sorumluluğunu masaya getirmek için ne yaptı?

Şimdi, tabii burada yapılması gereken aslında, bugün terörle ilgili, olaylarla ilgili bir araştırma önergesini konuşmak değil -terörün sebebi belli, buraya nasıl geldiği belli, herkes biliyor- bugün konuşulması gereken şey, bir soruşturma önergesi. Türkiye’yi bugünkü noktaya getiren, teröristlere fırsat veren kimler varsa, onlardan hesap soracak, onları ortaya çıkaracak bir soruşturma komisyonuna ihtiyaç var. Eğer iktidarın yüreği yetiyorsa getirsin o soruşturma önergesini burada hep birlikte konuşalım. Şimdi, niye bu önemli? Eğer, bir sistemde hesap sorulamıyorsa, sorumlu hesap vermiyorsa, o sistemin demokrasi olduğunu savunmamız, öyle bir demokrasiden bahsetmemiz mümkün değil.

Şimdi, terörle mücadelenin belli yerlerde değil, ülkenin her yerinde yapılması gerektiğini defalarca anlattık. Bugün geldiğimiz noktada, aslında bu terörle mücadele konusunda, ben gene bu kürsüde 20 Nisanda uzun uzadıya anlattım. Bugün Türkiye’nin geldiği noktadan çıkması için, terörle mücadelenin adam gibi yapılması için, terörle mücadelenin Mardin’de, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de, Yüksekova’da değil, Türkiye’nin her yerinde yapılması lazım. Üniversitedeki yapılanmasıyla, bu işe destek veren siyasetçisiyle, efendim, Türkiye’nin bugüne gelmesine sebep olan bütün yetkili ve sorumlu kişilerin durumunun araştırılması ve soruşturulmasıyla ilgili olarak bu işin üzerine gidilmesi lazım. Mesela, bazı şeyler bize çok manidar geliyor. Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda Meclisi göreve davet eden Sayın Cumhurbaşkanı on beş gün bu konuyu niçin bekletti, gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum. Son saatte imzalayacak mı, imzalamayacak mı diye gerçekten merak etmeye başladık. Bu niye on beş gün bekletildi, bunu da anlamış değiliz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bugün siyasetçiler, iktidar partisinin yetkilileri ve güvenlik bürokrasisi çıkıyorlar televizyonlara, değişik platformlarda konuşurken anlatıyorlar: “Çözüm süreci boyunca PKK şu kadar militan devşirdi. Çözüm süreci boyunca PKK şu kadar silah depoladı, bu kadar şunu yaptı.” O zaman neredeydiniz? Bunları bugün biliyorsunuz da o gün bilmiyor muydunuz? Bunların hesabını önünde sonunda vereceksiniz. Niye vereceksiniz? Bakın, 24-25 Mayıs günü Muğla’da değerli hemşehrim, Çaldıran’da şehit olan Çaldıran Jandarma Komutanı Binbaşı Kıvanç Cesur’un cenaze törenine katıldım. Bakın, orada 1,5 yaşında bebesi vardı. O saygı nöbeti tutan askerlerle birlikte o çocuk da orada oynadı, onlarla birlikte o da o tabutun içerisinde babası olduğunu bilmeyerek selam verdi. O şehit Binbaşımızın anası, babası, eşi, kardeşleri orada bir taraftan ağlarken bir taraftan da kendilerine doğru o bebe koştuğu zaman, gözlerinin yaşının silip o bebeği tebessümle karşılamanın derdine düştüler. Bu kadar ıstırabın yaşanmasına sebep olan her kim varsa bunun hesabını önünde sonunda ödeyecek. (MHP sıralarından alkışlar)

Bakın, dün İstanbul’da şehit olan Yaşar Özlem kardeşimiz, 7 polis memurundan 1’isi, benim de çok yakinen tanıdığım, daha önce Muğla Üniversitesinde bizim ülkü ocakları teşkilat başkanlığımızı yapan bir kardeşimiz. Arkasından çok şey söylemek mümkün ama bir hocası -yüksek lisansta dersine giren- dün sosyal medyada bir paylaşımda bulunmuş, onu size okuyacağım, belki hâlâ duyguları bitmemiş olanlar vardır, bundan sonra olup bitecekleri doğru yorumlamanıza vesile olur.

“Ah be çocuk! Seni anlatmaya kelimeler yetmez ki. Canımdın sen benim, bir tanemdin. Öyle temiz bir yüreğin vardı ki senin… Hem okuyup hem hasta babana baktın. Baban vefat edince canın bildiğin anan için sevdiğinle yollarını ayırdın; öyle vefalıydın… Anacığının tek evladıydın, şimdi onu tamamen yalnız bıraktın. ‘Benim ilk göz ağrım.’ derdim hep sana. Yüksek lisansını başarıyla bitiren ilk öğrencimdin ama bir öğrenciden öteydin, oğlumdun benim. Bu mesleği belki de en layıkıyla yapacaklardan biri iken eğitim sisteminin bozukluğu yüzünden başka bir kutsal mesleği, polisliği seçtin. Şimdi gözlerim daha da ağrıyor yaşlardan ilk göz ağrım. Adın Yaşar’dı ama kahpeler, yüreği kömür karası hainler yaşamana izin vermedi. Her zaman kutlu davanın en yürekli savunucusu oldun, vatanını canın pahasına sevdin, saydın. Vefan, güzelliğin öyle başkaydı ki be çocuk, ciğerime kadar yandım. İstanbul’da kızım için ‘Aybüke bana emanet Hocam.’ demiştin. Allah sana sıradan bir ölüm vermedi, bu mübarek günde, oruçlu hâlinle şehadet şerbeti içirdi sana. Allah seni gencecik yaşında, ömrünün baharında bizden alanları en büyük kahrıyla lanetlesin. Ruhun şad olsun benim güzel yiğidim.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

Grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Hulusi Şentürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör olaylarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dileyerek konuşmama başlıyorum.

Yine, konuşmama teröre ve teröristlere karşı yürüttüğü kahramanca mücadele esnasında şehadet şerbetini içen emniyet güçlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize de yine acil şifalar dileyerek başlamak istiyorum.

Hain saldırıları gerçekleştiren teröristleri de, bu teröristlere destek verenleri de ve onların gönüllü sözcülüğünü yapanları da lanetleyerek sözlerime başlıyorum.

Buradan tüm dünya ülkelerine ve özellikle de Türkiye üzerinde hesap yapmaktan perva etmeyen dünya ülkelerine sesleniyorum: Türkiye üzerindeki yüz yıllardır dinmek bilmeyen arzu ve heveslerinize ulaşabilmek için terör örgütlerinden medet umanlar, terörle Türkiye'yi dizayn etmek isteyenler şunu bilsinler ki dün olduğu gibi, bugün de bu oyunları bozacak gücümüz var ve emin olsunlar ki er veya geç bunun da hesabını onlara soracak gücümüz ve azmimiz bulunmaktadır.

Milletimize seslenmek istiyorum, milletimiz şunu bilsin ve emin olsun ki bayrağımızı indirmek, ezanımızı dindirmek, vatanımızı bölmek ve kardeşliğimizi ortadan kaldırmak isteyenlere karşı ve o hain ellere karşı gerekli olan her türlü tedbiri alacak gücümüz var, o elleri kırma azmimiz, kararlılığımız var, kırıyoruz ve kırmaya da devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, son günlerde terör olaylarının arttığından bahseden bir önergeyle karşı karşıyayız. Bu salonda bulunan ve yaşı benim yaşımda olan herkes Türkiye'nin son yıllarını çok iyi bilir. Terör olayının nasıl arttığını ve nasıl azaldığını, hangi dönemlerde teröristlerin hangi eylemlere başvurduğunu ve özellikle de bugünkü intihar saldırısı benzeri eylemlerin ancak can çekişen ve sonu gelen terör örgütlerinin canhıraş haykırışları olduğunu çok iyi bilir, bilmelidir; bilmiyorsa siyaseti bilmiyor demektir, bilmiyorsa terörizmi ve teröristle mücadeleyi bilmiyor demektir.

Doğrudur, Türkiye'ye karşı son yıllarda ciddi anlamda terör olaylarında artış var. Sadece PKK değil, PYD’siyle, DHKP-C’siyle, DEAŞ’ıyla topyekûn üzerimize gelen bir terör cephesiyle karşı karşıyayız. Bu terör cephesini görüp durup da “Beraber ne yapabiliriz?” diye sormak yerine, “Acaba bu süreçten kendi partimiz lehine nasıl nemalanabiliriz.” kaygısına düşenleri de doğrusu anlayabilmiş değilim. Bugün terör cephesine karşı bu milletin temsilcilerinin ve tüm kurumlarının tek cephe olması gereken yerde, dönüp de âdeta teröristlerin ekmeğine yağ sürer gibi nerede ne yapıldığının hesabına bugünden girmeye kalkmak, kusura bakmayın ama, terörle mücadelede zafiyet içerisine düşmemize sebep olmaktan başka bir sonuç vermez.

Bu arada normalde konuşmamda yoktu.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Siz yaptınız, siz. Söylediklerini sen yapıyorsun, AKP Hükûmeti.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Söz atmadan dinlemeyi de öğrenin lütfen.

Az önce konuşan Milliyetçi Hareket Partili vekili şaşkınlıkla dinledim. Niye?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Niye şaşırdın?

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Genelkurmayın yaptığı açıklamalara inanmadığını söyledi. Allah aşkına, bir Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili ne zamandan beri terör örgütünün propaganda diliyle konuşabiliyor? Çok merak ediyorum. Çok merak ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Allah belanı versin! Alçak!

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sen hangi kulağınla beni dinledin?

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Elbet zamanı gelecek.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Tutanaklar meydanda, ne dediği meydanda. “İnanmıyoruz” diyen, “Bu ölü sayısına inanmıyoruz.” diyen sizin hatiplerinizdi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sözlerine dikkat et! Alçak adam! Sözlerine dikkat et!

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Sakin sakin dinlemeyi öğrenin. Biz sizi sakin sakin dinledik. Çıkar cevabınızı verirsiniz değerli arkadaşlar.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Bu şehitlerin hesabını sen vereceksin, sen. AK PARTİ Hükûmeti olarak vereceksin.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesiyle ilgili…

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – On yılın hesabını ayrı vereceksin on yıl…

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Elbet zaman gelecek…

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen müdahale eder misiniz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın hatip konuşmasını tamamlasın, cevap vermek isterseniz kürsüden…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, tahrik ediyor. Konuşma yapmıyor, tahrik ediyor.

BAŞKAN – Sayın Akçay, lütfen…

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde sıfırlanmış bir terör olayından bahsediliyor.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Elbet gün gelecek…

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Bunun nasıl bir terör olayı olduğunu doğrusu anlayabilmiş değilim. Doğrudur, 1990’lı yılların başında terör örgütü PKK’nın…

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Önce pazarlık yap, silahları, bombaları yığ oraya, sonra da şehitlere gelince pervasızca burada böyle konuş!

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – …bugünkü gibi pervasızca saldırıları karşısında devletimiz PKK’ya gereken cevabı her yerde vermiş ve çok ciddi anlamda PKK’ya cezasını vermiştir.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Oraya bak, niye buraya bakıyorsunuz?

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Pazarlık yaptınız teröristlerle.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, gerek 1994…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Oraya bak konuş. Öbür tarafa bak.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen… Sayın Başkan, lütfen…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Doğruları konuş, doğruları.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Nedir bu yaptığı? Ağır tahrik bu.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Ben doğruları konuşuyorum. Sen önce dinlemeyi öğren. Önce dinlemeyi öğren.

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Sen önce sataşmadan konuşmayı öğren!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 1994’te örneğin PKK’nın 2.500 üzerindeki teröristi saf dışı edilmiştir. 1.145 şehit vererek.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Pazarlık yap, ondan sonra gel burada konuş! Şehitlerin hesabını vereceksiniz elbet bir gün. Hep iktidarda kalamayacaksınız.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – 1996, 1997, 1998’de PKK’ya büyük darbeler vurulmuştur. Bu büyük darbe karşısında PKK her zamanki yaptığını yapmış, yaralarını sarabilmek, tekrar güçlenebilmek için sahadan adamlarını çekmiştir. Geçici süreliğine sahadan adamlarını çekmiştir.

Hepimiz biliyoruz ki terörle mücadele, bir yandan güvenlik politikalarıyla yürütülmesi gerekirken bir yandan da terörü besleyen şartların ortadan kaldırılmasıdır yani bataklığın kurutulması gerekir.

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Sen besledin senelerce. On yıldır siz beslediniz.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Herkesin kardeşçe, barış içerisinde yaşayabildiği demokratik ve hukuk üzerine temellenmiş bir devleti kurabilmek, bir ortamı kurabilmek… Bununla ilgili reform çalışmaları başlatıldı. Bir yandan ekonomik alandaki başarılar ve büyük adımlar, bir yandan reform çalışmalarıyla Türkiye'nin demokrasi çıtasının yükseltilmesiyle Türkiye'nin barış ve huzura kavuşmasından rahatsız olan güçler, böylesine büyük bir Türkiye'nin Orta Doğu’daki sömürge üzerine kurulu egemenliklere zarar vereceğini düşünen güçler PKK’yı tekrar sahaya sürdü.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – İnsanları kandıracağınızı mı zannediyorsunuz? Artık insanlar size inanmıyor.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Ya, niye bağırıp duruyorsunuz ya, dinlesenize.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Özellikle 7 Haziran sonuçlarını yanlış yorumlayan, oradaki sonuçlardan “Türkiye siyasi istikrarsızlık batağına sürüklendi.”, “Kuzey Suriye’deki bir oldubittiyi burada başarabiliriz.” diye heveslenen PKK, dış güçlerden de aldığı emirle ne yazık ki tekrar eylemlere başlayınca devletimiz de hak ettiği cevabı 90’lı yıllarda nasıl kararlılıkla vermişse bugün de vermeye başladı ve veriyor, hatta PKK tarihindeki en büyük darbeyi son on aydaki olaylarda yedi. On ayda 7 binin üzerinde PKK’lı etkisiz hâle getirildi yurt içi ve yurt dışındaki operasyonlarla.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – 600 şehit verdik, 600. Kıbrıs’ta bile biz bu kadar şehit vermedik, onları da söyle.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Bu arada, 490’ın üzerinde güvenlik görevlisi de şehit verdik, doğrudur. 1994’te 1.145 şehit vermiştik, sayayım mı istiyorsunuz? Bu vatan için bedel ödenirse seve seve öderiz elbette, bundan da hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – O zaman sen gidip ödeyeceksin bedelini, sen.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) - Ama önce dinlemeyi öğrenin, önce dinlemeyi öğrenin…

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Doğruları konuşacaksın önce. Önce doğruları konuşacaksın sen de.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) -…ve önce askerimin, Hükûmetimin, devletimin verdiği bilgilerin PKK’nın iddialarından daha değerli ve doğru olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sen sabah evde oturacaksın garibim Mehmet’im şehit olacak!

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlar…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ağzından çıkanı kulağın duysun.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.

BAŞKAN – Çok uyardım ama…

Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ya, hatip mi o?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Konuşma yapmıyor bu, provokasyon yapıyor bu.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, terör olaylarının niçin çıktığına, niçin tekrar Türkiye'nin önüne götürüldüğüne iyi bakmak lazım. MİT tırlarını durduran kafa, MİT baskını düzenleyen kafa…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Yahu Adana’dan Antep’e bir tırı götüremeyen Hükûmet var burada!

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Kime gitti, kime?

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – …17-25 Aralık darbe girişimi, Taksim kalkışması; bütün bunlar büyük Türkiye'nin önlenmesi yolunda dış güçlerin, dış mihrakların operasyonlarıdır ve hiçbir operasyonu başaramayanlar en sonunda 7 Haziranda son bir operasyonu denemeye kalktılar.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Hayatında bir kere teröre lanet diyememiş, hayatında bir kere terör örgütü PKK’ya karşı çıkamamış birinin eline saz verip barış türküleri tutturarak halkımızı kandırmaya ve Türkiye’de siyasi istikrarsızlık oluşturmaya çalıştılar.

ZİHNİ AÇBA (Sakarya) – Beraber “…” (x) çekiyordunuz, beraber.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) - O hesapları da tutmadı hamdolsun. Milletimizin iradesi, Mevla’mızın izni ve Hükûmetimizin kararlılığıyla, güvenlik güçlerimizin de bu konudaki gayretleriyle PKK hayatında görmemiş olduğu bir darbeyi gördü ve inşallah, sonu da yaklaştı.

Bu çırpınışları son çırpınışlarıdır. Bu çırpınışları yok olmak üzere olan terör örgütünün son hamleyle artık “Biraz daha, elimden ne geliyorsa yapayım da belki şu kamuoyu üzerinde bir ses getirir ve bu operasyonu durdurmaya ikna ederim.” çabasından başka bir şey değildir. Bu oyuna gelmedik ve gelmeyeceğiz de. O silah tutan ellerin hepsi kırılmadıktan sonra asla ve asla operasyonlara son verilmeyecek.

Bu arada, önergede “İhmali görülenlere…” Ya, Allah aşkına, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşıyoruz; her olaydan sonra zaten mevzuat gereği mutlaka incelemeler yapılır, mutlaka gerekli araştırmalar, soruşturmalar yapılır ve gerekiyorsa, bir ihmal varsa hukuk çerçevesinde de onun gereği yapılır.

LEVENT GÖK (Ankara) - Hadi beraber yapalım şimdi. Hep beraber yapalım.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) - Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisinin bu önergesi bu anlamda hiçbir şey ifade etmemektedir. Şu an bizim tek ihtiyacımız, PKK terör örgütü ve DEAŞ terör örgütü başta olmak üzere, mücadele eden emniyet güçlerimize ve onların motivasyonunu artırıcı çalışmalara katkı sağlamaktır diyorum.

Ramazanınız hayırlı olsun diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şentürk.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, kürsüdeki hatip, hem partimizin adını zikretmek suretiyle partimize sataşmıştır hem de sayın hatip Erdoğan’ın şahsına sataşma söz konusudur. Grup adına sataşmadan ben, sonra da Sayın Erdoğan…

BAŞKAN – Önce Sayın Akçay’a iki dakika sataşmadan dolayı söz veriyorum.

Buyurun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

12.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yani o kadar talihsiz, haksız, mesnetsiz ve düşüncesiz sözler sarf edildi ki bu kürsüde, on dört yıl boyunca PKK terör örgütüne güzelleme yapanlar, onlarla iş birliği yapanlar “çözüm süreci” adı altında PKK terör örgütünün silah, cephane yığmasına, eleman devşirmesine, hendek kazmasına, her türlü faaliyetine göz yumup da bir de bunları pişkince itiraf edenler, şimdi de gelmişler kürsüde pişkince demagoji yapıyorlar. Milliyetçi Hareket Partisine bu sözleri bir töhmet hâlinde söyleyebilmek, en hafif deyimiyle alçaklıktır, nefretle kınıyoruz bu sözleri. (MHP sıralarından alkışlar)

Milliyetçi Hareket Partisinden başka söz söyleyecek parti ve kişi bulamadınız mı? Hatip sözlerini buradan geri almalıdır. Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisinin terörle mücadele konusunda, terör örgütleri konusunda görüşleri son derece nettir. 5 bin defa mı, 10 bin defa mı söyleyeceğiz? Terörle mücadelede iktidarın, Hükûmetin… Hangi Hükûmet olursa olsun -bu, AKP olmaz, başka bir parti olur, Milliyetçi Hareket Partisi olur, fark etmez- biz “devleti ebet müddet” diyen bir siyasi partiyiz. O nedenle, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı, Türk milletinin birliği için her türlü terör örgütüyle, terörle mücadele edecek çalışmalara bugüne kadar verdiğimiz açık desteği bundan sonra da yapacağız. Daha dün Hükûmetin getirdiği ve yarın komisyonda görüşülecek olan tasarıya ilk destek açıklamasını Milliyetçi Hareket Partisi yaptı. Bu sözleri söylemeye utanmıyor musun?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, Sayın Erdoğan’ın söz talebi var, öncelikle Sayın Erdoğan’ı dinleyelim, daha sonra sizi dinleyeceğim.

Buyurunuz Sayın Erdoğan.

13.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada AKP adına konuşan hatip beni hangi kulağıyla dinledi, onu bilmiyorum ama anlamadığı kesin, anlamak istemediği de kesin. Milliyetçi Hareket Partisi adına ben bu kürsüde terörle ilgili defalarca konuştum, her zaman, konuştuğumun tutanağı buradadır. Komisyonlarda konuştuklarımızın da tutanakları açıktır ve nettir.

Hem benim hem de Milliyetçi Hareket Partisinin terörle mücadele konusunda aklı karışık değildir, tavrı nettir, kararı nettir ama siz dün başka bir şey yapıyorsunuz, bugün başka bir şey yapıyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yarın da ne yapacağınız belli değil.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Kendi suçluluğunuzu bastırmak için utanmadan gelip Milliyetçi Hareket Partisine saldırıyorsunuz. Ya, birazcık aklınızı başınıza alın, birazcık elinizi vicdanınıza koyun.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Mehmet Bey, heyecanlanma, yavaş ya.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Siz ne insafsız ne izansız insanlarsınız. Böyle bir şey var mı!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Mehmet Bey, biraz yavaş ya.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Böyle bir şey var mı! (MHP sıralarından alkışlar)

Dün, aynı, Habur’da karşılama törenini yapan siz değil misiniz?

REŞİT POLAT (Kilis) – Bağırma, ne bağırıyorsun!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Heyecanlanma, yavaş ol.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bugün, kararlılıkla mücadele ettiğinizi iddia ettiğiniz, “Şu kadarını bertaraf ettik.” dediğiniz teröristler dağa çıkarken seyreden iktidar siz değil miydiniz? Neredeydiniz o zaman? Neredeydiniz?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Biraz daha bağır, biraz daha bağır(!)

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bağırıyorum.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bağır, bağır. Bağır, biraz daha bağır(!)

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bağırıyorum, sizin kulaklarınız duymuyor çünkü siz duyamıyorsunuz.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Biraz daha bağır(!)

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Duymayana ancak duyacağı şekilde duyurmak lazım.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bağır, biraz daha bağır(!)

MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) – Sakin ol, sakin adam gibi konuş!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Ben adam gibi konuşuyorum zaten ama siz adam gibi dinlemediğiniz için bu böyle oluyor. Bu, adam gibi dinlemediğiniz için böyle oluyor. Dün PKK’yla birlikte yaptıklarınızı meşrulaştırmak için burada kanun çıkarmış bir partisiniz siz. Ondan sonra gelip bize akıl veriyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Mehmet Bey hem de Sayın Akçay sataşmada bulundu. Sayın Akçay on dört yıl boyunca AK PARTİ iktidarının PKK’ya göz yumduğunu söyledi. Mehmet Bey de hakaret boyutunda, insafsız, izansız, adamlık tartışması da dâhil…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Adamlık tartışmasını senin vekilin başlattı, vekiline söyle onu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – 69’a göre sataşma çerçevesinde söz istiyorum.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Geçmişini de düşün.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

14.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Mehmet Bey kulağımızın duymadığını söyledi, kulağımızın duyması için bağırdı. AK PARTİ, millete kulağı ayarlı bir parti. Öyle olduğu için, bir kere, on dört yıldır iktidarda Mehmet Bey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Hep aynı şeyler.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ve sen ne kadar bağırırsan bağır, neticesi bu. Bağırarak insanlara duyuramazsın zaten, kulağın da millete açık olacak, gönlün de açık olacak.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Hep aynı şeyleri söylüyorsun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Gönlünle de dinleyeceksin milleti. Gönlüyle de kulağıyla da dinlediği için, insaf ve izan sahibi olduğu için bu millet, insaf ve izan sahibi olduğu için AK PARTİ’yi iktidara getiriyor. Dolayısıyla, AK PARTİ’ye sataşırken, eleştirebilirsin ama hakaret ettiğinde, hakaret ettiğin aynı zamanda millet olur Mehmet Bey, bunu unutma. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü bunlar keyfe keder buraya gelmediler, millet getirdi.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Milletin getirdiği nerede…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Diğer taraftan, kardeşim, AK PARTİ’nin durduğu yer, bu milletin kardeşliği ve birliğidir.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Tabii, tabii!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Biz, siyaset yoluyla da güvenlik yoluyla da, her tür meşru yol ve yöntemle bunu sağlamakla mükellef bir iktidarız. Burada siz de iktidar olsanız…

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – 36 etnik parçaya da sen ayırıyorsun çünkü.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Dinle, dinle!

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Dinliyorum ben, sen de dinle!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Siz de iktidar olsanız, başkaları da iktidar olsa, elbette ki bu barışı ve kardeşliği sağlamak için her yöntemi, her yolu meşruiyet içerisinde deneyecektir. Ama siz, bu iktidara, gelip PKK’nın ortağıymış gibi her gün konuşacaksınız…

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sen pazarlık yapmadın mı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – …buradan bir arkadaşımız bir gün laf söyleyecek, bunu da büyük bir hakaret olarak telakki edeceksiniz.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sen Dolmabahçe’de pazarlık yapmadın mı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Siz eğer PKK meselesini bu kadar, bir hakaret meselesi olarak görüyorsanız -ki öyle gördüğünüz anlaşılıyor- on dört yıldır milletten oy almış bir siyasi heyete karşı…

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Çözüm sürecini kim götürdü?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – …“PKK’yı koruyor, kolluyor, AK PARTİ, PKK…” filan gibi eleştiriler yapmak hakkınız da değil -hani o klişe laf var ya- haddiniz de değil. Buna dikkat edeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Dolmabahçe’de ne yaptın, onu anlat.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Kıymetli arkadaşlar, bizim, çözüm sürecinde de yaptığımız doğruydu, bugün terörle mücadele ederken yaptığımız yine doğru.

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Dolmabahçe’de ne yaptın?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bu millet için, bu milletin kardeşliği için her zaman bu milletle birlikte her meşru yolla mücadelemizi sürdüreceğiz.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Dolmabahçe’de ne yaptın?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Açıkça sataşmada bulunmuştur.

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Şentürk, daha sonra sizi dinleyeceğim.

Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Bostancı açıkça “Hakkınız da değildir, haddiniz de değildir.” diyerek birtakım sataşmalarda bulunmuştur.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ama ne için dedim Sayın Akçay?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

Sayın Şentürk, daha sonra sizi dinleyeceğim, Sayın Akçay konuşsun.

Buyurun.

15.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

On dört yıldır iktidarsınız, millî irade yoluyla bu Hükûmet yetkisini almışsınız fakat bu on dört yıldır da zaman zaman bu millet iradesine ihanet ettiniz. AKP iktidarı millet iradesine ihanet etmiştir. Çünkü sadece, bütün eleştirilere, sandıktan alınan oyla mukabele edilmez; siyasi sorumluluk vardır, hukuki sorumluluk vardır, ahlaki sorumluluk vardır, vicdani sorumluluk vardır, bir de insaf vardır.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hesabı millete verirsin Sayın Akçay, hesabı millete verirsin.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Biz millete de veriyoruz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Biz de veriyoruz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ama siz hukuka hesap veremiyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Veriyoruz, hepsine veriyoruz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Hukuk karşısına gidemiyorsunuz ve bütün… Millet iradesine ihanet dediğim de budur. Yani yeni Hükûmet işi gücü bırakmış, efendim, başkanlık veya birtakım anayasa tartışmalarıyla “Biz bu yola baş koyduk.” diyor. Bu milletin meselelerine baş koymuşluk yok. Bir, tek adam yönetimine bir baş koymuşluk var, ondan sonra da yapılan eleştirilere, uyarılara bir tahammülsüzlüğünüz söz konusudur burada.

Eğer, biraz evvel partinizin adına burada konuşan konuşmacının bütün sözlerine iştirak edip katılıyorsanız, Sayın Bostancı benim fazla söyleyecek bir şeyim yok. Bu sözlerin çoğu kabul edilemez sözlerdir, Milliyetçi Hareket Partisine son derece haksız isnatta bulunulmuştur. Yani son derece normal, makul eleştirilere niye makul bir şekilde karşılama yoluna gidilmiyor da tahrik eder, provoke eder tarzda konuşmalar yapılıyor? Bizim bunları kabul etmemiz mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisine bu tür isnatlarda bulunmak hakkınız da değil, haddiniz de değil. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Sayın Şentürk…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ama Sayın Erdoğan konuşacaktı.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, biraz önce yine ben kalkmıştım…

BAŞKAN – Sayın Şentürk’ü dinleyeyim, Sayın Erdoğan, sizi de dinleyeceğim.

Buyurun.

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşmalarda, söylemediğim sözleri söylediğim iddia edildi, benim Genel Kurula yanlış bilgi verdiğim söylendi. Dolayısıyla bu konuda açıklama istiyorum 69’a göre.

BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz Sayın Şentürk.

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Hayır, hiç sataşma olmayacak. (MHP sıralarından “Özür dile.” sesleri, gürültüler)

BAŞKAN – Belki bir açıklama gereği de duyuyorsunuz.

Buyurunuz.

Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.

16.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’ün, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; gerçekten, şu tartışmanın niye olduğunu hiç anlayabilmiş değilim çünkü konuşmam meydanda, tutanaklar istenebilir. Ben Milliyetçi Hareket Partisinin asla ve asla terör örgütüne en ufak tavizkâr olacağına inanabilecek bir insan değilim zaten. Bakın, ben…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tutanakları ve sözlerini yeniden oku. Tutanağı yeniden oku.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Bir dinler misiniz? Bakın, bir dinler misiniz?

BAŞKAN – Sayın Akçay, açıklama yapıyor.

HULUSİ ŞENTÜRK (Devamla) – Ben şunu söyledim, tutanaklar meydanda, hatip burada konuşurken dedi ki: “Terör olaylarından sonra kalkıp ‘Şu kadar terörist öldürdük.’ diye bilgiler veriyorsunuz, bunlar artık inandırıcı gelmiyor. Madem öyle, bu olaylar olmadan, sabahtan açıklama yapın.” Biliyorsunuz, terör örgütü de gerçekte bu kadar kayıp vermediği yönünde bir propagandayı ha bire yapmaya çalışıyor. Ben de “Bir Milliyetçi Hareket Partili böyle bir şeyi nasıl söyleyebilir?” diye sordum sadece. Yoksa bir Milliyetçi Hareket Partili asla bunu yapmaz, bunu gayet iyi biliyoruz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şentürk.

Sayın Erdoğan, bundan sonra da konuşmak ister misiniz?

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Şimdi, Sayın Bostancı da bana sataştı, ismimi kullanarak. Ben ona cevap vermek istiyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tutanaklara bakın efendim.

BAŞKAN – Sayın Bostancı ne dedi Sayın Erdoğan? Ne dedi, nasıl sataştı?

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Bostancı, “PKK’yla aynı kefeye getiriyorsunuz, biz böyle bir şey yapmadık. Böyle bir değerlendirmede bulunmak sizin hakkınız da haddiniz de değildir.” dedi. Bunu benim ismime de söyledi aynı zamanda. Ben ona cevap vermek istiyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Erdoğan, peki, buyurun iki dakika.

Sayın Baluken, daha sonra sizi dinleyeceğim.

Lütfen Sayın Erdoğan, yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz.

17.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz Sayın Bostancı’yla bu polemiği biliyorsunuz bütçe görüşmeleri sırasında da yapmıştık. Milliyetçi Hareket Partisinin terörle ilgili davranışı, tutumu, kararlılığı her zaman bellidir. Milliyetçi Hareket Partisi başka partiler gibi terörden beslenmez; Milliyetçi Hareket Partisi söz konusu, Türk devletinin, Türk milletinin bekası olunca her şeyi bir kenara bırakır, şahsi menfaatlerini bir kenara bırakır her zaman devletin yanında yerini alır. Bugüne kadar bunu ispat etmiş bir partidir Milliyetçi Hareket Partisi. Ama biz 326 milletvekiliyle iktidar olmadık arkadaşlar. Arkadaşımız oradan laf atıyor, 326 milletvekiliyle iktidar olsaydık bu işlerin nasıl yapıldığını size gösterirdik.

Şimdi, Sayın Bostancı’ya söylemek istediğim esas şey şudur: AKP’yi millet on dört senedir iktidar yapmıştır. Ama demokraside muhalefet vardır ve on dört senedir bu millet bizi de seçmiştir, bize de burada konuşma hakkı vermiştir. Siz hep işin felsefesini yapıyorsunuz ama işin sadece bir tarafını söylüyorsunuz. Muhalefet de burada sizin yaptığınız yanlışları size hatırlatmak için vardır.

Sayın Bostancı, size söylüyoruz: Bugün “Şu kadar teröristi bertaraf ettik.” dediğiniz teröristlerin tamamı, o dağa sizin iktidarınız döneminde, çözüm süreci boyunca sizin PKK’ya açtığınız alan sayesinde çıkmıştır; bunun sorumlusu sizsiniz. Bizim bu araştırma önergemizi bir kenara bırakalım, bu işin sorumluları kim onu soruşturalım dedik.

ŞAHİN TİN (Denizli) – PKK’nın sorumlusu kim?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Esas mesele budur; burada, siz adaletten kaçmaktasınız. Korkmuyorsanız getirin soruşturma komisyonunu, hesabını adalete verin.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erdoğan.

Sayın Baluken...

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – AKP Grubu adına konuşan sayın hatip eş başkanımızı kastederek, saz çalanların dışarıdan talimat aldığını kasteden sataşmalarda bulundu. Cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

İki dakika da size söz veriyorum.

18.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce de bu kürsüden söyledim; eş başkanımızın sazla, türküyle anılmasından rahatsız değiliz. Eğer ayakkabı kutularıyla, para kasalarıyla, para sayma makineleriyle anılmış olsaydı o zaman gerçekten rahatsızlık duyardık. Diğer taraftan, başka bir şey çalmadan saz çalmasını da bir hakaret unsuru olarak görmüyoruz. O nedenle, bu tarz şeyler üzerinden bizi rencide edemezsiniz.

Saatlerdir ben buradaki tartışmaları büyük bir ibretle dinliyorum. Her gün onlarca cenazenin kalktığı bir ortamda, bu ülkenin kendi elinde iki buçuk yıl boyunca tek bir canın toprağa düşmediği bir formül varken gelip burada bağırarak çağırarak çözüm arıyoruz yani özellikle AKP Grubundaki milletvekilleri ve grup başkan vekilini dinlerken, nasıl olur da hani çözüm süreciyle ilgili bir yol, yöntem hâlâ gösterilmez şaşıp kalıyorum. İki buçuk yıl boyunca bütün dünyada ne yapılmışsa bu ülkede de o yapıldı; masa kuruldu, müzakere masasında sorunlar konuşulmaya başlandı. Bakın, diğer önerilen yöntemlerin hiçbirisiyle dünyada alınmış sonuç yok. Bir tek Sri Lanka var, “Silahlı gücün son elemanını öldürünceye kadar o mücadeleyi devam ettirelim.” diyen bir Sri Lanka modeli var ama o Sri Lanka’da da şu anda başından daha beter halk hareketlenmeleri var. Dolayısıyla, bütün dünya nasıl çözmüşse bizim de rasyonel bir akılla, cenazelerin kalktığı bu ortamda çıkıp çözüm sürecini vebalı gibi gösteren değil, tam tersine çözüm sürecinin önemini topluma tekrar gösteren ve o sürece tekrar gelinmesini salık veren, o zemini yaratan bir noktadan ele almamız lazım. Tek bir gencin ölmediği bir ortamdan her gün onlarca cenazenin kalktığı bir ortama el insaf diyorum, vicdanlarınıza sesleniyorum.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 21 milletvekili tarafından, terörle mücadele konusunda ihmali olan kamu görevlilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/3/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8 Haziran 2016 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

X.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Adalet Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Adalet Komisyonunda boş bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.49

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankara’da İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/505) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 238 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Şimdi tasarının tümü üzerinde gruplar adına birinci konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben de dün İstanbul’da, bugün Midyat’ta yapılan saldırıları şiddetle kınıyor ve lanetliyorum.

Ayrıca, değerli arkadaşlar, son günlerde şehit cenazelerinde şov yapılmasını ve buradan bir siyasi kazanç elde edilmesini de lanetlediğimi belirtmek istiyorum.

Dün, bir meczup anlayış Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun önüne bir kurşun bıraktı. Değerli arkadaşlar, çelenkler parçalanıyor. Şehit cenazesine gelen, o acıyı yüreğinde hisseden bir insana, hangi psikoloji içindeki insan bu şekilde saldırabilir?

Maalesef, şunu açıkça belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar: Geçtiğimiz hafta MYK’da konuştuk -burada AKP Grubuna da hodri meydan diyorum- Genel Başkanımız grup başkan vekillerine bir talimat verdi “Benim imzalamış olduğum bir kanun teklifi var gazi ve şehitlerle ilgili; gidin, diğer gruplarla konuşun, onların bu yaşadığı mağduriyeti giderin.” dedi.

İddiayla söyleyebilirim ki -burada bütün gruplar var, MHP var, HDP var, AKP var, geçmiş dönemde genel başkanlık yapanlar var- şimdiye kadar, en çok şehit cenazesine giden, o insanların acısını yüreğinde hisseden bir tek kişi varsa, “En önde kim?” derseniz, hiç kuşkusuz, tartışmadan, “Kemal Kılıçdaroğlu” diyebiliriz. Bunu, vicdan sahibi AKP’li milletvekilleri de herhâlde kabul eder ancak Genel Başkanımızı -aylardan beri bir kampanya yaparak- Cumhuriyet Halk Partisini terör örgütleriyle birlikte, aynı yerde anmaya çalışıyorlar. Çeşitli televizyon kanalları, devletin imkânlarıyla, halkın imkânlarıyla, bizim imkânlarımızla beslenmiş, büyütülmüş haram medyası, tutma kalemler, kendi kimliklerini kiraya verenler, görevleri ve kurulma sebepleri sadece CHP’yi suçlamak, karalamak olan bazı TV kanalları, gece gündüz CHP’ye küfrediyor, CHP’yi karalıyor.

Dün akşam, hepimizin elektrik parasından kesilerek ödenen bir kanalda bir jöleliyi izledim, jöleliyi. Değerli arkadaşlar, Cem Yılmaz’ı izlemenize gerek yok, komedi filmlerine gitmenize gerek yok; eğer izlemek istiyorsanız, dün akşam jöleliyi TRT’de izleyin, hem gülersiniz hem eğlenirsiniz, para da vermezsiniz çünkü onun parasını veren, onu kiralayan, onu satın alan başka güçler var.

Yine, değerli arkadaşlar, dün akşam Mustafa Kemal Atatürk’e; bu ülkenin kurucusu, bu Meclisin kurucusu, buradaki AKP'li, CHP’li, MHP’li, HDP’li milletvekillerinin burada oturma sebebi olan Mustafa Kemal Atatürk’e birileri “kelle” dedi; onları da burada kınadığımı belirtmek istiyorum, onları da burada lanetlediğimi belirtmek istiyorum.

Yine, değerli arkadaşlar, birçok televizyon kanalı, birçok demeyeyim maalesef çoğu, sürekli CHP’yi suçluyor, Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişine küfrediyor, kurucusuna küfrediyor ve sadece para almış oldukları insanlarla ilgili olumlu şeyler söylüyorlar. Maalesef, bu, bunlarla sınırlı kalmış olsaydı bir şey demeyecektik çünkü onların birçoğunun nasıl çalıştıklarını, nereden beslendiklerini biliyoruz. Ama son günlerde, maalesef, üzülerek söylemek isterim ki bazı AKP örgütleri, Osmanlı Ocakları ve bugün üzülerek söylemek isterim ki büyükşehir belediye başkanları kampanya yaparak vicdansızca Cumhuriyet Halk Partisini suçluyorlar. Onlar da eminler, onlar da biliyorlar CHP’nin her türlü teröre karşı olduğunu, onlar da biliyorlar CHP’nin her türlü terörü koşulsuz reddettiğini. Bizim için sağdan, soldan, eğer şiddet kullanıyorsa terördür ve kınanması gereken bir şeydir.

Yine, değerli milletvekilleri, bazı ahlak yoksunları, bazı şeref yoksunları belediyenin parasıyla billboardlara Genel Başkanımızı suçlayan afişler asıyorlar. Ne demiş Genel Başkanımız dün akşam bir televizyon kanalında; değerli arkadaşlar, aynen okuyorum: “CHP olarak herkesin sorunlarını görüyor ve ilgileniyoruz ama medyada yer almıyor. Biz bir olayı istismar ederek medyanın gündemine gelmeyiz. Bizim bir tavrımız var; ahlakı, erdemi bilen insanlarız; onlar gibi olamayız, kimin sorunu varsa onunla ilgileniyoruz. Bir kadına da saygı duyarız, çöpten kâğıt toplayan kadına da saygı duyarız. Kimin sorunu varsa ilgileniriz, ayrım yapmayız. Biz hapiste yatan PKK’lıya da gittik, DHKP-C’liye de gittik, kendini İslami kesimden tanımlayanlara da gittik, kader mahkûmlarına da gittik, hiçbir ayrım yapmadık.” diyor. Şimdi, buradan bu cümleyi alıyor, Ankara halkının parasını çalan zihniyet akşama kadar -bir de afiş yapmış billboarda- ahlaksızca ve hayâsızca bizi, Genel Başkanımızı bir terör örgütüyle, bir örgütle beraber göstermeye çalışıyor, diyor ki, cezaevine ziyarete gitmişiz.

Değerli arkadaşlar, bunları ziyarete gittik mi? Evet, gittik. Başında benim bulunduğum komisyon, ayırmadan, nerede bize ulaşan varsa onları ziyaret etmeye çalıştık; kim ulaşmışsa, kim mektup yazmışsa, kim “Mağdurum.” demişse onların yanında yer aldık.

Değerli arkadaşlar, tarih yazıyor, Pozantı Cezaevinde tecavüze uğrayan çocukların çığlığını -sizler de şahitsiniz- ilk Cumhuriyet Halk Partisi Grubu duydu; Cumhuriyet Halk Partisi gitti, bizler gittik. Urfa Cezaevinde yatan, yoğunluktan isyan eden fakir fukara, yoksul insanların çığlığını, sesini biz duyduk, biz gittik. Bakın, eğer bu grup olmasaydı, bu suçladığınız grup olmasaydı, milletvekilleri olmasaydı, cezaevlerinde çocukların nasıl tecavüze uğradığını bilemezdiniz, nasıl tacize uğradığını bilemezdiniz. Hepimizin çoluğu var, çocuğu var, onları hissederek gittik ve “Hangi suçtan girdin, ne suçun var?” diye asla ve kata sormadık.

Yine, Urfa Cezaevinde bir kadının, ölü çocuğunu teslim almış bir kadının haykırışını bu kürsüden söyledim. Ne dedi bir kadın: “Ben temizlik yaparak, pencere silerek, sağa sola işe, gündeliğe giderek çocuğumu büyüttüm. Devlete 1.80’lik bir evlat verdim, onlar bir poşetin içinde bir kömür parçası verdiler.” dedi. Bunlar suçsa, bunlara gittik. Urfa Cezaevindeki insanların dramını ilk kez biz gündeme getirdik değerli arkadaşlar. Yine, bakın, Antalya Cezaevinde üst üste yatan, nefes almakta zorlanan, nöbetleşe nefes alan, tuvaletin önünde yatan insanlara da giden milletvekilleri CHP milletvekilleridir.

Hiç duydunuz mu bilmem, bir mahkûm haykırıyor, diyor ki: “Geceleri uyuyamıyoruz.” “Niye uyuyamıyorsunuz?” dedim, bir kadın mahkûm “Geceleri kulağımızı fare kemirir diye uyuyamıyoruz.” dedi. Karataş Kadın Cezaevinde kulağı fareler tarafından kemirilen, böcekler tarafından ısırılan mahkûmları ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi Grubu gündeme getirdi, bunu her ortamda söyledi.

Yine, Kandıra Cezaevindeki, çocuğunu yedi yıldan beri görmeyen annenin dramını bu Meclis kürsüsünde biz gündeme getirdik değerli arkadaşlar.

Bakın sevgili milletvekilleri, hiç ayırmadık, hiç ayırmadan herkesin derdine çare olmaya çalıştık. Muş’ta kurumdan nefes alamayan mahkûmları, Edirne’de tecride uğrayan mahkûmları, açık cezaevlerindeki sorunları bizler gündeme getiriyoruz. Açık cezaevleri demişken, insanlar hâlâ bu çağda tuvaletin önünde, kütüphanede yatmaya devam ediyorlar ve birçok açık cezaevlerinde, maalesef, hâlâ üst üste yatan insanlar var.

Değerli milletvekilleri, soruyorlar “Kimlere gittiniz?” diye. Hiç ayırmadan ama hiç ayırmadan herkese gittik. Bir Hizbullah mahkûmuna gittik, Hizbullah’tan ağırlaştırılmış müebbet bir mahkûma gittik: Hepatit hastası, karaciğer hastası, ona verilmemesi gereken patatesin verildiğini öğrendik, cezaevine müdahale ettik.

Bakın, bu raporu ilk kez yazan burada Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Hasta Mahpuslar Raporu. Burada “Hizbullah’a gittiniz mi?” diyorlar, gittik. Onun sorunun çözdük mü? Çözdük.

Başka bir şey daha söyleyeceğim eğer suçlayacaksanız: İBDA-C’nin lideri olduğu iddia edilen Salih Mirzabeyoğlu’nun -şimdi barışıksınız ama o zaman korkuyordunuz- uğramış olduğu dramı ilk kez bu kürsüde CHP’li milletvekilleri gündeme getirdi.

Şimdi ortaksınız, nikâhında beraber nikâh şahitliği yapıyorsunuz, o Cübbeli Ahmet Hoca, Cübbeli Ahmet Hoca. Cübbeli Ahmet Hoca’ya ilk giden, onun sorunlarını gündeme getiren yine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu oldu. Biz ne şu anda Cübbeli Hoca’nın ne İBDA-C’nin ne Hizbullah’ın görüşlerini savunmuyoruz değerli arkadaşlar.

Yine bir şey daha söyleyeyim: Sizlerin korktuğunuz, sizlerin yanına gidemediğiniz 28 Şubat davasında yargılanan insanları Türkiye’nin her yanında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ziyaret etti ve onların sorunlarını Meclis gündemine getirdi.

Bakın, dün sizin “Darbeci.” dediğiniz, bugün önünüzü iliklediğiniz İlker Başbuğ’a da gittik, karaciğer kanseri başlangıcı olan Fatih Hilmioğlu’na da gittik, Mustafa Balbay’a da gittik, Tuncay Özkan’a da gittik. Bugün sizin kanalların çok sıkça yer verdiği Hanefi Avcı’nın cezaevinde ziyaretine giden ilk milletvekilleri bizler olduk ve televizyon televizyon gezdik, Hanefi Avcı’nın nasıl bir haksızlığa uğradığını anlattık.

Değerli arkadaşlar, bakın, eğer bir cezaevindeki mahkûmu ziyaret etmek onun görüşünü kabul etmekse AKP içerisinde de böyle insanlar var. Bakın, orada bir arkadaş dinliyor beni, Cezaevi Alt Komisyonu Başkanı. O da PKK’lıları ziyarete gitti, o da DHKP-C’lileri ziyarete gitti, o da birçok insanı ziyarete gitti. Şimdi, o da mı PKK’lı? Veya -kulakları çınlasın, Konya Milletvekili Sayın Ayşe Türkmenoğlu- Ayşe Türkmenoğlu DHKP-C’li mi? Birlikte birçok DHKP-C’li mahkûma gittik. Veya eski Ağrı Milletvekili Profesör Doktor Sayın Yıldız PKK’lı mı? O da birçok hemşehrisiyle kucaklaştı. Şimdi bu mantığa göre “İnsan öldürene giden katil.” demek lazım. Burada alt komisyon üyesi arkadaşlarımız var. Veya geçtiğimiz dönem -yine onun da kulakları çınlasın, Eski Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru- Reşat Doğru’yla beraber PKK’ya da gittik, DHKP-C’ye de gittik, MLKP’ye de gittik, İBDA-C’ye de gittik, IŞİD’e de gittik; gitmediğimiz şey kalmadı arkadaşlar.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Cezaevinde, cezaevinde…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Evet, cezaevinde.

Bakın, geçtiğimiz günlerde cezaevine, Diyarbakır’da bomba attığı iddia edilen Orhan Gönder’e de gittik. Sizler silah veriyorsunuz o IŞİD militanlarına. Niğde’deki katiller için izin istedik, Adalet Bakanlığı izin vermedi. Bu suçlamaya göre değerli arkadaşlar, içinizde birçok PKK’lı, birçok DHKP-C’li, birçok MLKP’li var.

Yine, MHP Grubundan Sayın Atila Kaya’yla geçtiğimiz haftalarda Tekirdağ Cezaevine gittik, çok ilginç diyaloglar yaşandı. Bunlar doğru şeyler değerli arkadaşlar; yanlış olan, değerli milletvekilleri, bunların bu kadar hayâsızca kullanılması.

Bizim siyasi görüşümüz belli. Bizim Türkiye’yi yönetme iddiamız var, her yerde söylüyoruz. Ne diyoruz biz? Biz diyoruz ki… Bakın, sizin televizyon kanallarınız her gün, zaman zaman Meclis Başkanınız Türkiye’nin rejimini, laikliğini tartışıyor. Her ortamda söylüyoruz, her yerde söylüyoruz: Bizim bu anlayışımıza karşı olan insanların bile, eğer mağdursa onların da yanında yer aldık. 28 Şubat davasında içeriye alınan İslami kesimden arkadaşlarımızın da sorunlarını gündeme getirdik ama 28 Şubat davasından gözaltına alınan, tutuklanan subayların da sorunlarını gündeme getirdik.

Övünerek söylemek isterim değerli arkadaşlar, birçoğunuz -bunların hepsini biliyorsunuz- bizim dediğimiz noktaya geldiniz. Ben bu kürsüden konuşurken geçtiğimiz dönemde “darbeci…”, “darbeci…” diye laf atanları hatırlıyorum. Ergenekon’da, Balyoz’da, askerî casuslukta, Odatv’de davalara gittik.

Bakın, 12 Eylül 2012 tarihinde İzmir’de bir cezaevine gittik. Ben, milletvekilli olarak ilk kez cezaevinde ağladım. Askerî casusluktan yatan kadınları gördüm, askerî casusluktan yatan bir doktor hanımı gördüm, o ağladı, hep beraber bizler de ağladık. Onun siyasi görüşü bizim siyasi görüşümüze uzaktı ama askerî casuslukta nasıl bir oyun oynandığını, o insanların hem kişisel namuslarına hem de mesleki namuslarına nasıl leke getirildiğini ilk kez biz ortaya çıkardık. O zaman AKP Grubu bunlara inanıyordu; Sayın Bostancı da o zaman milletvekiliydi, bunların hepsine inanıyordu. Ama kim ne derse desin, her zaman doğrunun yanında yer aldık.

Odatv’den yargılanan Soner Yalçın’ın suçsuzluğuna kefil olduk.

Bakın, burada Cumhuriyet Halk Partisinden, HDP’den ve MHP’den milletvekilleri, geçtiğimiz dönem sizin baskınızla tutsak edildi. Hiç ayırmadan söylüyorum, Urfa Cezaevi yanarken, HDP Milletvekili İbrahim Ayhan’la o isyan sırasında aynı koğuştaydım. MHP Milletvekili Sayın Alan’ın defalarca ziyaretine gittim. Sayın Tuncay Özkan’ın, Sayın Balbay’ın defalarca ziyaretine gittik. Bunların bir polemik konusu yapılmasını kınadığımı belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, Başkent Ankara’da bir belediye başkanının -sizleri de bunu kınamaya davet ediyorum- bu kadar ahlaksızca, bu kadar fütursuzca bir afişi asmasını da anlayabilmiş değiliz.

Bakın, terörle iş birliği yapan birilerini arıyorsanız, geçmişinize bir bakın.

Değerli arkadaşlar, ne diyoruz? Diyoruz ki: Şimdiye kadar 540 şehit var, yüzlerce sivil katledildi. Biz, ülkeyi yönetmiyorduk. Bakın, kentlerin içinde -elinizi vicdanınıza koyun söyleyin- hendekler açılıyor; “hendek” dediğimiz öyle, şu kadarcık bir yer değil, hendek dediğimiz yer, 5 metreye 20 metre. Değerli arkadaşlar, bu hendek açılırken bizim valilerimiz yoktu, biz Hükûmet değildik, biz iktidar değildik. Geçtiğimiz günlerde örnek verdim, Iğdır ilinde, şehrin göbeğinde su borusu kazısı yapılsa herkes görür, yol kazılıyor şehrin ortasında, bomba döşeniyor, altı ay sonra patlatılıyor, 13 polis şehit oluyor.

Şimdi, Allah aşkına, İstanbul’un fetih gösterilerine 70 milyon harcayanlar, İstanbul’u fethettiğini iddia edenler 11 tane yurttaşımızı korumayı beceremediler. Şimdi, sorumluluk Kemal Kılıçdaroğlu’nda mı, sorumluluk Binali Yıldırım’da mı? Elinizi vicdanınıza koyun, lütfen söyleyin arkadaşlar, böyle aymazlık olur mu? Sen devletin her türlü imkânını… Benim vergimle, diğer siyasi partilerin vergisiyle kendi siyasi propagandanı yapıyorsun ama o polisleri koruyamıyorsun.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Çetin Arık’la Kayseri’de bir şehit cenazesine gittik. İki kardeşler, uzman çavuş, bir kardeşi şehit olmuş, bir uzman çavuş geldi, aldı bizi kenara dedi ki: “Sizden bir şey rica edeceğim, sizden bir şey istiyorum -Çetin Arık geçtiğimiz günlerde Mecliste gündeme getirdi- bize verdikleri, o bindiğimiz askerî araçlar teneke gibi, teneke. Kendileri bin tane polisle, 500 tane polisle dolaşıyor, fakir fukaranın çocukları o tenekenin içinde ölüyor.” Bu ölümlerin sorumlusu kızsanız da bozulsanız da CHP değil, bu ölümlerin sorumlusu, bu şehitlerin sorumlusu sizsiniz, bu insanların ölümünden siz sorumlusunuz değerli arkadaşlar. Niye? Çünkü on iki yıldan beri ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Biz, bu görüşmelere itiraz ettiğimizde, “Mutlaka Mecliste olsun.” dediğimizde, siz bize “Barışa karşı mısınız?” dediniz.

Bakın sizin yayın organınız ne diyor: “PKK şehirlere 80 bin silah yığdı.” Birkaç örnek vereyim arkadaşlar: “PKK ve IŞİD terör örgütü değil, politik hareketlerdir.” Ne demiş: “Öcalan, Orta Doğu'da Türkiye'nin önünü açıyor.” Ne demiş: “Öcalan olmasaydı şu anda çoktan kan gövdeyi götürmüştü. Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi okuyor.” Bunu kim söylemiş? Bunu, bırakın CHP milletvekilini, Malatya’nın Arguvan ilçesinde bir üye söylemiş olsaydı başımıza yıkardınız; bunu sizin milletvekilleriniz söylemiş değerli arkadaşlar.

Bakın, arşiv hiç unutmaz. Burada söylenen şeyleri teker teker hatırlatmaya devam edeceğiz arkadaşlar. “Kürtçe yasağını biz kaldırdık, bana ‘Serok Ahmet’ diyorlar.” Şimdi, “Serok Ahmet” demiyorlar ama sayenizde, ona da darbe yaptınız, onu da hatırlatmış olayım. Yani “Kamera kör, anten sağır.” Bu sizin açıklamanız arkadaşlar, “Kamera kör, anten sağır.” Bunlar da sizin açıklamalarınız.

Şimdi, buna rağmen CHP’yi terörle iş birliğiyle suçlamak -tekrar söylüyorum, kimin elinde bilgi varsa getirsin- Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanını, herhangi bir milletvekilini terörle suçlamak -kim suçluyorsa suçlasın- ahlaksızlıktır; açıkça söylüyorum. Biz bütün terör örgütlerini, sağdan, soldan şiddet kullanan kim varsa şiddetle kınıyoruz. Sizler algı konusunda herkesten beceriklisiniz, bu konuda sayın grup başkan vekillerinden AKP milletvekillerine bir şey söylemek istiyorum: Bunun destekçisi siz değilseniz, bunun organizesi sizde değilse bunun gereğini yapmanızı bekliyoruz sizden.

Bir şey daha söyleyeceğim değerli milletvekilleri sözlerimi bitirirken: Bakın, biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak hep yol göstermeye çalıştık. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu geçtiğimiz dönemde Başbakanınıza gitti, bazı öneriler sundu ama maalesef, sadece, bizi siyaset dışına itmek için bu öneriler kabul edilmedi.

Tekrar: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu, herhangi bir CHP milletvekilini terör örgütüyle yan yana getiren alçaktır, namussuzdur; bunu kanıtlamayan alçaktır, namussuzdur, şerefsizdir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, Sayın Ağbaba kendine has üslubuyla bir konuşma yaptı, biz de dinledik tabii; çeşitli iddialarda bulundu, bir kısmını eleştiri sayıyoruz. IŞİD’e silah verdiğimizi söyledi. Tabii, bunu daha önce de bu Meclis zemininde dile getiren birçok insan oldu, bunlara da bizim cevaplarımız oldu. Bunun için kürsüden söz istemeyeceğim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Silah da verdiniz, mermi de verdiniz; destek de verdiniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bugüne kadar bunlara vermiş olduğumuz hususlar zabıtlardadır, bunları Sayın Ağbaba’nın okumasını rica edeceğim sadece.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

VELİ AĞBABA (Malatya) – IŞİD’i büyüten sizsiniz Sayın Bostancı, IŞİD’i büyüten sizsiniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bunu reddediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Metiner’in 60’a göre yerinden kısa bir söz talebi vardır -İnsan Hakları Komisyon Başkanı olduğu için sanırım- Sayın Ağbaba’nın ifadelerine ilişkin.

Sayın Metiner, açıyoruz mikrofonunuzu.

Sayın Baluken, daha sonra sizi dinleyeceğim.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’in, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 238 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET METİNER (İstanbul) – Teşekkür ederim sayın Başkan.

Gerçekten, cezaevlerini dolaşırken pek çok insanla, örgütüne bakmaksızın görüşmeler yapıyoruz, özellikle de hasta tutuklu ve hükümlülerle her bir partiye mensup milletvekilleri olarak görüşmeler yapıyoruz; bunun polemik konusu yapılması gayriinsanidir, gayriahlakidir. Partimiz adına bu gayriahlakiliğe, bu gayriciddiyete dair bir yorum yapanı da görmedim ben ama herhangi bir televizyonun bu yorumu yapmasını partimize bağlayan ve partimizi ilzam eden bir davranış biçimine dönüştürmeyi de ahlaki bulmuyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Partinize söylemedim, onları yapanlara söyledim.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Cezaevi Komisyonu Başkanı olarak şunu içtenlikle belirtmek istiyorum: İçeride yatan kim olursa olsun, hangi örgüte mensup olursa olsun, hastaysa gerekli duyarlılığı gösteririz ve sorunun çözümü için de gerekli her türlü katkıyı sağlarız, başka türlü siyasi mülahazaları da gayriinsani ve gayriahlaki bulduğumu belirtmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Metiner.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Baluken’e söz vereceğim Sayın Gök.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, İçtüzük 60’a göre yerimden çok kısa bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Baluken, size de söz veriyoruz.

24.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılmış olan saldırıyı kınadığına ve bu saldırıların tekrar ediliyor ve bunlarla ilgili herhangi bir soruşturma sürecinin yürütülmüyor olmasının bu saldırıların planlı ve örgütlü bir şekilde gerçekleştirildiğini gösterdiğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Gündemin yoğunluğundan dolayı Genel Kurul açılırken dile getirmem gereken bir mesajı iletmek üzere söz aldım.

Bugün, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılmış olan saldırıyı kınadığımızı ve kabul edilemez bulduğumuzu ifade ediyoruz. Daha önce de benzer saldırılar yine Sayın Kılıçdaroğlu şahsında, aslında bütün CHP’ye oy veren seçmen tabanına da yapılmıştı. Tabii, bu saldırıların tekrar ediyor olması ve bu saldırılarla ilgili herhangi bir soruşturma, etkin bir soruşturma sürecinin yürütülmüyor olması, bu saldırıların planlı ve örgütlü bir şekilde gerçekleştirildiğini gösteriyor. Daha önce de bizim partimizin eş başkanlarına yönelik suikast girişimleri ve yine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – …Silvan’da sokak ortasında ölümcül olabilecek müdahaleler yapılmıştı.

Bütün bu girişimler, demokratik siyaset alanını tamamen daraltmaya yönelik otoriter, antidemokratik uygulamalardır, farklı sese sahip olan siyasi partileri susturmaya yönelik müdahalelerdir. Bunların tamamında sorumluluğu AKP Hükûmetinde bulduğumuzu ve AKP Hükûmetinin gerekli tedbirleri almakla yükümlü olduğunu da ifade ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Baluken.

Sayın Gök…

25.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği ve özellikle Cezaevi Komisyonunun ziyaretleri sırasında herkesle görüşülerek cezaevlerinin bir fotoğrafının çekildiği şeklindeki sözlerinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanınca çarpıtılarak billboardlara asılmak suretiyle bir saldırıya geçildiği… Bugün Sayın Metiner’in yaptığı açıklama çok önemlidir. Sayın Metiner de Cezaevi Komisyonu üyesi olarak, diğer arkadaşlar gibi, haklı olarak, kendilerine verilen görev çerçevesinde cezaevlerini ziyaret ettiler bizim arkadaşlarımız ve diğer partili arkadaşlarımızla beraber ve orada görüşülen kişinin siyasi kimliğinden bağımsız, cezaevlerindeki sorunlar tespit edildi.

Arkadaşımızın ifadesi, Sayın Veli Ağbaba’nın ifadesi kesinlikle AKP Grubunu ilzam eden bir değerlendirme değildir. Böyle olmasını biz asla aklımızdan dahi geçiremeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız lütfen Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Metiner’in bu değerlendirmesi de arkadaşımızın yaptığı açıklamayla örtüşen bir açıklamadır. Bu açıklamada biz AKP Grubunu ya da yöneticilerini ilzam eden bir değerlendirme içerisinde bulunmayarak Ankara Büyükşehir Belediyesinin asmış olduğu o billboardlardaki çarpıklığa işaret ettik çünkü böyle bir tablo ileride diğer parti liderlerini de bir saldırıya maruz bırakan hareketin olmasına vesile olur. Bunu biz asla tasvip etmeyiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gök.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/505) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, gruplar adına ikinci konuşmacı, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

238 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Uluslararası sözleşmelere, bu tip onaylamalara ilişkin bu Meclis kürsüsünden birçok defa açıklamalar yaptık, onlara atıfta bulunuyoruz. Önemli olan, uluslararası anlaşmaları uygun bulmak, onaylamak ya da uluslararası sözleşmelere taraf olmak değil, uluslararası sözleşmelerde yüklenen sorumlulukların yerine getirilmesi, iç hukukun ulusal üstü sözleşmelere uygun hâle getirilmesi ve bu sözleşmeler kapsamında ihlallerin artık son bulmasıdır. Türkiye bu konuda bir yol almış gidiyor, sözleşmeleri imzalıyor, onaylıyor, uygun buluyor ama uluslararası sözleşmelerin gereği hatırlatılınca buna karşı kabadayıca, bazen fırça atan, bazen tehdit eden bir üslupla uluslararası arenada herkese meydan okunmaktadır. Bunu da, gerçekten, bu sözleşmeleri niye imzalıyoruz, niye gereğini yerine getirmiyoruz diye Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün üyelerinin düşünmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bugün önemli bir dava vardı, Çilem Doğan’ın davası. Çilem Doğan Adana’da yargılanıyordu, Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesinde. Çilem Doğan, evlendiği tarihten sonra, bütün evlilik hayatı boyunca eşinden çok ağır şiddetler görmüş ve bu şiddet sonrasında mahkemelere koruma kararı için başvuran bir kadın ve her koruma talebi, maalesef, olumsuz neticelendiği için eşi sadece şiddet uygulamakla yetinmemiş, aynı zamanda kendisini fuhşa zorlayan çok ciddi baskı yöntemlerini de uygulamaya devam etmiştir ve Çilem Doğan, maalesef, bu şiddet ve fuhşa zorlanma sebebiyle ölmemek için eşini öldürmek zorunda kalmıştır, meşru müdafaa hâlinde eşini vurmak zorunda kalmıştır. Bugün, işte, bu davanın karar duruşması vardı ve Çilem Doğan mahkemede bir kez daha şunu söyledi: “Ben, gerçekten, yüzüm morarmış hâlde, vücudum sakatlanmış hâlde, şiddet görmüş hâlde çok bulundum bu koridorlarda. Başka bir seçeneğim kalmadı, keşke olmasaydı.” Bu savunmayı -aslında özetini ifade ediyorum- genel hatlarıyla bütün yargılama boyunca her duruşmada ısrarla devam ettirdi. Fakat iddianameyle ağır tahrik altında bu suçu işlediğini iddia eden savcılık makamı, nedense son duruşmada ağır tahriki tahrike indirerek tahrik ve iyi hâl indirimi adı altında on beş yıl ceza verdi Çilem Doğan’a ama bu kararı kesinlikle doğru ve adil bulmuyoruz. Ancak, mahkeme başkanının muhalefet şerhinin de çok değerli olduğunu ve yargılamalarda bu muhalefet şerhlerinin artarak artık gerçekten kadınlara yönelik şiddetin korunmadığı, kadına yönelik baskının yargı erkince arkasında durulmadığı bir döneme doğru gideceğini umut ediyoruz. Çünkü mahkeme başkanı muhalefet şerhiyle, Çilem Doğan’ın meşru müdafaa hâlinde bu suçu işlediğini ve bu nedenle ceza almaması gerektiğini başkan sıfatıyla dercetmiştir.

Değerli arkadaşlar, kadına yönelik şiddetin boyutlarını bu kürsüden her gün olmasa da ara ara ifade ediyoruz ve gerçekten Türkiye'de şu anda çok önemli bir boyutta hâlâ bu şiddet ve cinayetler devam ediyor. Kadınları öldüren erkekler çok ciddi tahrik ve ağır tahrik hükümlerinden faydalanırken, çok istisnaen, mecbur kaldığı için, kendini korumak için, ölmemek için Çilem Doğan’ın fiilinin cezalandırılması yargının kadınlar ve erkekler arasındaki çifte standardını göstermesi açısından oldukça önemlidir ve ibret vericidir. Biz, Çilem Doğan’ın davasını Türkiye kadın hareketinin, kadın örgütlerinin ve avukatların talebi doğrultusunda Yargıtayda mahkeme başkanının meşru müdafaadan bozması gerektiğini buradan da bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, başka bir problem: Yüksekova’da sokağa çıkma yasağı kaldırıldı fakat oradaki harabe hâlâ duruyor ve biliyorsunuz iki gündür ramazan başladı, vatandaşlarımız oruç tutuyor. Güvenlik personeli orada iftar çadırlarını engelliyor, yemek dağıtan arabalardakileri ve arabaları kullanan insanları gözaltına almaya başlıyor. Bunun gerçekten etikle, inançla, siyasetle hiçbir ilgisinin olmadığını biliyoruz ve kaymakamlık verdiği cevabi yazıda, resmî cevapta “Hasar tespit çalışmalarının devam etmesi sebebiyle iftar çadırlarının açılması talebinin uygun görülmediğini ve vatandaşların müracaatları hâlinde kaymakamlıkça bu müracaatların alınacağını ve gerekli yardımların idare tarafından yapılacağını” söylemiştir. Değerli arkadaşlar, iftar çadırlarını engelleyenler “Bize müracaat edin, biz size bir tas çorba veririz.” diyorlar, ancak şu ana kadar hiçbir katkının, yardımın ve iftar açmak için bir desteğin olmadığını da biliyoruz. Kendine muhtaç ettikten sonra -ağır koşullar altında- zaten evleri yıkılmış, viraneye dönmüş bir topluluğun bu şekilde ayrıca hırpalanması ve iftar açmalarının engellenmesi insanlık dışıdır.

Dün orada bulunan milletvekili arkadaşlarımız, unun yanında vatandaşın ununa fare zehri karıştırıldığını görüp bunu basınla da paylaştı, biz de bunları sizlerin takdirine sunuyoruz.

Yine sokaklarda açık, patlamaya hazır mühimmatın olduğunu ve bunların gerçekten yaşam hakkını ciddi bir şekilde tehdit ettiğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Sadece Yüksekova’da değil, sokağa çıkma yasağı devam eden ve kaldırılan bütün yerlerde, bölgelerde, illerde ve ilçelerde bu uygulamaların sistematik bir şekilde devam ettiğini de ayrıca hatırlatmak isteriz.

Yine Hurşit Külter’i bir kez daha ifade etmek istiyorum. Sayın grup başkan vekilimiz tarafından ifade edildi. Hurşit Külter’i gözaltına alanlar ya da kaçıranlar, JÖH, PÖH, BÖF Twitter hesaplarından -hâlâ o Twitter hesapları çalışıyor ve her gün paylaşımlar yapılıyor- kendisinin alındığını ve onlarda olduğunu söylemelerine rağmen, şu ana kadar resmî makamlar Hurşit Külter’in gözaltında tutulmadığını ifade ediyorlar. Biz dakikalar sonra “tweet”lerin ve Facebook paylaşımlarının tespit edildiği bir Türkiye’de yaşıyoruz. O adreslerden herhangi bir yere hakaret, Cumhurbaşkanına bir söz ya da iktidar partisine bir kelam edilmiş olsaydı, o hesaplar derhâl askıya alınır, soruşturma başlatılır ve IP numaralarıyla sahipleri tespit edilirdi.

Hurşit Külter -bugün 14’üncü gün- görgü tanıklarına göre Gümüşdere Karakolu’nda tutuluyor ve Hurşit Külter’le faili meçhul cinayetlerin “start”ı veriliyor, kaygımız çok büyüktür. Bu nedenle, iktidar partisinin, İçişleri Bakanlığının ve Başbakanlığın, Demokratik Bölgeler Partisi Yöneticisi olan, mesajı sabit olan ve Twitter’da bu adresi kullananların fail olduğunu Meclis kürsüsünden bir kez daha söylüyoruz. Bu bir suç duyurusudur. Verilen dilekçelere yanıt verilmemiştir ama bu mesele hayati bir önemdedir. Her fırsatta 1990’lı yılları mahkûm eden anlayış, bugün 1990’lı yılları geri getirmek için büyük bir çaba içindedir.

Değerli arkadaşlar, geçen hafta sonu itibarıyla -daha öncesinden başlayan- demokratik siyaset buluşmalarımız vardı Halkların Demokratik Partisi olarak. Fakat siyaset alanında partimize karşı ayrımcı ve çifte standarda dayalı yaklaşım, demokratik siyaset alanı dışına atma, öteleme duruşu bu miting başvurularımızda da aynen devam etti. Bizim hafta sonu Adana’da, İzmir’de, Diyarbakır’da ve İstanbul’da, dört ilde miting yapmak için yaptığımız müracaatlar maalesef keyfî bir şekilde reddedilmiştir, sadece İstanbul kabul edildi.

Değerli arkadaşlar, bu, Adana’nın bize verdiği cevabi yazı; yasaklama kararı, tebliğ, tebellüğ belgesi. Burada tek bir kanun maddesi yazılmıyor; burada neye göre, hangi kanunun hangi fıkrasına göre bu mitingin yasaklandığı asla izah edilmiyor. Genel gerekçelerle ve özel olarak da siyasi parti temsilcileri başta olmak üzere, terör örgütlerinin hedefi olabilecek kişiler ve diğer vatandaşlarımızın can güvenliklerinin tehlikeye düşürülebileceği gibi genel ve soyut bir kavramla bizim mitingimiz yasaklanmıştır.

Değerli arkadaşlar, siyasi partiler, Anayasa’ya göre demokratik siyasi yaşamın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bütün siyasi partilerin yapacakları açık hava toplantıları, karşılamalar, uğurlamalar, kapalı toplantılar, açık toplantılarının 2911’e bile tabi olmadığı düzenlemesi orta yerde duruyor ve 2911’in 4’üncü maddesine göre “Aşağıda belirtilen toplantı ve faaliyetler bu kanun hükümlerine tabi değildir.” düzenlemesi vardır. Fakat, maalesef Halkların Demokratik Partisinin mitinglerini engelleyen, eş başkanlarının, genel başkanlarının şehre girişinden sonra bütün ili gaz bulutuna çeviren zihniyet siyaseti doğrudan engellemektedir. Bizim eş genel başkanlarımızın katılacağı mitinglerin bu şekilde yasaklanması siyasi iktidarın, daha doğrusu sarayın talimatlarıyla gerçekleştirilmektedir. Bir yandan halkın bize teveccühünün olmadığını, halkın bizi artık desteklemediğini diğer yandan da halkın bize tavır aldığını her fırsatta ifade edenler, on binlerce insanın, yüz binlerce insanın mitinge geleceğini görünce mitingi yasaklayarak bizle halkın arasına bir set çekmek istemektedir ve bu tam da HDP’nin çalışmalarını, siyasi faaliyetlerini engellemedir ve bu bir suçtur, bizim iç hukukumuza göre bile bu bir suçtur. Sadece fetih toplantıları için, kutlamaları için on binlerce güvenlik görevlisi görevlendiren anlayış, gece yarıları havaalanında dönemin Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğan miting yaparken, istediği gün istediği saatte istediği ilde konuşma yaparken, bütün kanallar canlı yayınlarken bizim mitinglerimiz, bizim buluşmalarımız TOMA’larla, akreplerle müdahaleye maruz kalmaktadır.

Bizzat Adana’da ben, o gün gaza maruz kalan bir arkadaşınız olarak, yüzü kapalı, maskeli bir güvenlik görevlisiyle muhatap olmak zorunda kaldım.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hiç öyle bir şey olmaz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ve onlar JÖH mü, PÖH mü, BÖF mü bilmiyoruz. Orada valilik, İçişleri Bakanlığı ve Hükûmet görevdeyken bu engellemelerin HDP’yi zayıflatmaya dönük olduğunu ama bunun asla zayıflatmadığını, çok daha fazla güçlendirdiğini söyleyeyim. Adana’da da, İzmir’de de, Diyarbakır’da da bütün bu engellemelere rağmen binler karşılamaya geldi ve bu yasak kararını verenlere karşı en iyi cevabı verdi. Her ne kadar kendi basınları bunu farklı göstermek istese de biz bu basının neye hizmet ettiğini, propaganda malzemelerini nereden temin ettiğini ve nasıl bir yalan üzerine bunları ürettiğini artık ezberledik, bütün Türkiye de ezberlemiştir.

Değerli arkadaşlar, son olarak, Cumhurbaşkanının gerçekten kadınlara yönelik sözleri, tespitleri ve açıklamaları -artık, bardağı taşırdı demeyeyim, bıçak kemiği de geçti- artık, dayanılamaz, kabul edilemez bir hâl almaya başladı. En son, biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı şöyle bir açıklama yaptı 5 Haziranda: “Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, özgünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır.”

30 Mayısta yine: “Nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş; hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayışın içerisinde olamaz. Rabb’im ne diyorsa, sevgili Peygamberimiz ne diyorsa biz de o yolda gideceğiz, buna bakacağız.” diyor.

8 Martta: “Benim için kadın öncelikle annedir. Açık söylüyorum: Bana göre, kadına en büyük zararı hayatı ekonomik özgürlük parantezine mahkûm eden anlayış vermiştir.” Buranın altını çiziyorum değerli arkadaşlar: “Ekonomik özgürlük parantezi.” Yani, kadınların iş yaşamında, üretim yaşamında var olmasını doğrudan hedeflemiştir.

“Nüfus artırmamız gerekiyor. Burada bir numaralı aktör annelerdir…”

Yine, Cumhurbaşkanının buna benzer açıklamaları oldukça fazla, sadece son iki aya ilişkin olanı söyledim.

Şimdi, Cumhurbaşkanı bunları söylerken gündemi değiştirmek istiyor, her sıkıştığında kadınlara ve kadın haklarına saldırıyor. Bunu yaparken de gerçekten karanlık, cinsiyetçi ve kadın düşmanı çağ dışı fıtratını da bir kez daha açığa çıkarıyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Cumhurbaşkanına hakaret ediliyor, siz dinliyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Erdoğan’ın, bugün, kadınlara yönelik düşmanca tavrı kadın haklarını çiğneyen, toplumdaki cinsiyet kodlarını yeniden üreten, güçlendiren söylem ve politikaları sadece kendine has değildir. Bu söylem ve politikalar Hitler’den, Mussolini’den, Arabistan krallarından aşina olduğumuz söylem ve politikalardır. Çok uzağa gitmeye gerek yok, daha hemen yanı başımızda IŞİD barbarlığının, kadın düşmanı çetelerin kadınlara dönük söylem ve politikalarını görüyoruz. AKP ve IŞİD zihniyetinin buluştuğu en temel, en somut göstergelerden biri de kadına bakış açısıdır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi, ne demek bizim anne olmamız, ne demek bizim yarım olmamız, ne demek bizim işte çalışıp çalışmamamız? Bu konular bir erkeğin, hele hele Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan bir şahsiyetin işi değildir. Kadınlar kendi kararlarını verebilecek yaştadır. Ben Meclis kürsüsünden Sayın Cumhurbaşkanına şunu söylüyorum: Size ne?

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) – Senin haddine değil ya Cumhurbaşkanına oradan konuşmak.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bizim çalışmamız, bizim anne olup olmamamız, bizim kürtaj olup olmamamız, bizim nerede, ne iş yapacağımız sizi niye ilgilendiriyor?

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) – Sana mı soracak da konuşacak Cumhurbaşkanı ya?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz bu ülkenin yurttaşları olarak, birer birey olarak kendi kararlarımızı alabilecek yaştayız. Bari anneliğimizi nasıl yapacağımızı da gösterin bize, nasıl çocuk bakacağımızı da gösterin. Böyle bir fütursuzluk, böyle bir aymazlık olamaz. Gerçekten, burada, hem büyük yalanlar söyleniyor hem de dinî inançlarla insanlarımız kirli siyasete alet ediliyor.

Biz kadınlar senin emir buyurduğun sarayın kulları değiliz, asla da olmayacağız. Kadınlara emir vermek, rol, misyon biçmek, “Benim dayattığım kadın değilseniz eksik ve yarımsınız.” demek senin ne hakkına ne de haddinedir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Çarpıtma, çarpıtma! Çarpıtıyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Önce, erkek olarak kendi yerini bileceksin; annen var, eşin var, kızların var; bu, hepimiz için geçerli ve burada sadece Halkların Demokratik Partisine üye milletvekili kadınlar olarak söylemiyorum, bizim arkadaşlara da söylemiyorum, bütün kadınlara yönelik söylüyorum: Bizim yarım olduğumuza, tam olduğumuza karar verme konusunda bu kadar fütursuzca açıklamaları reddediyoruz ve bu konuda, bütün kadınları da bu düşüncede buluşmaya çağırıyoruz ve şunu da hatırlatmak istiyoruz: Gerçekten, bu dünyada herhâlde en fazla annenin ahını, bedduasını alan siyasi lider Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Nereden biliyorsunuz?

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Annelerin dualarıyla ayakta o.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Daha dün, “Kıyamete kadar bu savaş devam edecek.” dedi yani annelere dedi ki: Kıyamete kadar siz evlatlarınızı toprağa vereceksiniz. Doğurun, biz öldürelim, ölsünler savaşta, ama orada ama burada. Bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değil, hiçbir şey Cumhurbaşkanı söyledi diye kıyamete kadar devam etmez. Bu savaşı bitirmektir bizim görevimiz, Meclisin görevi buna siyasi çözüm aramaktır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – O zaman, terörü desteklemeyin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yoksa, insanları savaşa hazırlamak, annelere “Çok çocuk yapın, nüfus planlamasını reddedelim ve biz bu çocukları askere gönderelim, savaş alanlarına gönderelim.” demek siyasetin işi değildir, bizim görevimiz yaşatmaktır. Yaşatmak için halk bizi buraya göndermiştir ve gerçekten, bu konuda, anneliği ve kadını ağzına almasından artık büyük bir rahatsızlık duyuyoruz. Çünkü herkesin nasıl yaşayacağına, nasıl dizayn olacağına, nerede görev yapacağına kendisi karar vermek istiyor. Bunun amacı, kadınları -o diyor ya, parantez- ekonomik yaşamın dışına atmak. Bu aynı zamanda, işsizlikle mücadele etmenin de bir yöntemidir. Dünya tarihinde de savaşlarda, işsizliklerde ve ekonomik buhranlarda ilk başta eve kapatılanlar kadınlardır. Evet, gerçekten, Cumhurbaşkanı da dünya tarihini kendi bakış açısına göre iyi okumuştur, Türkiye’de kadınları eve kapatarak ve sadece çocuk doğuran bir insan olarak değerlendirdiğini her gün göstermektedir.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Şu Mecliste -demin de bir iki milletvekili arkadaş söyledi- “adam gibi” lafını artık kullanmayın, biz kadınlar da buradayız ve bu cinsiyetçi bir dildir.

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) – Dağa kaldırılan kadınları bir gün ağzına almadın be.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – “Adam gibi olun.”, “Adam gibi konuşun.”, “Adam gibi davranın…” Bu dili de reddediyoruz, insan olma temelinde hareket edelim diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – -Kadınlar da adam gibi konuşabilir.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kadın gibi konuş, kadın gibi konuş!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

Sayın Bostancı, buyurun.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Kürt kızları ne olacak onu da bir söyleseydin ya. Şu, Kürt kızlarını da bir söyleyin ya, ne olacak onların hâli?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bırakın kadınlar kendi hâllerine baksın, size düşmez.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, konuşmacı kürsüden konuşurken AK PARTİ ile IŞİD’in kadına bakışındaki zihniyetin aynı olduğunu ifade ederek…

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) – Dağa kaldırılan kadınları bir gün ağzınıza almadınız daha bu kürsüden hanımefendi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Her gün alıyoruz.

ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) – Bir gün almadınız.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - …bir terör örgütüyle meşru bir partiyi aynı kefeye koymuş ve bir sataşmada bulunmuştur. 69’a göre…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Meral Hanım, dağdaki kadınları savunun.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Siz savunun, siz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz savunun, siz; biz hepsini savunuyoruz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kamplardaki kadınlara ne yaptığınızı savunsanıza.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Taciz edilen, istismara uğrayan Kürt kızlarını savunun, Kürt kadınlarını savunun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ya, sizin varsa sözünüz kürsüden söyleyin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Geç, kürsüden konuş, kürsüden.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bir gün kürsüyü kullan, bir gün kürsüyü.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sen de Rakka’daki kadınları savun, Rakka’daki.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 238 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kadın meselesi iki dakikada, beş dakikada toparlanabilecek bir konu değil, hele böyle sahte bir diskur içerisinde klişelere dayalı bir anlatımla, polemikçi bir üslupla tüketilecek bir konu da değil.

Bir kere “AK PARTİ ile IŞİD’in kadına bakışında zihniyet aynı.” lafını neresinden tutacağım? Atacağım da tutabileceğim bir tarafı yok.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Cumhurbaşkanımız gibi bakman yeterli.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – İnsan eğer realite hükümleri ile kıymet hükümlerini bu ölçüde karıştırırsa kendi gördüğü rüyayı gerçek zannetmeye başlar ve aklına geleni de konuşur; Meral Hanım’ın yaptığı gibi.

AK PARTİ, Türkiye'nin modernleşmesinde on beş yılda çok önemli rol oynamış bir siyasi parti. Realite hükümleri diyorum Meral Hanım, realite hükümleri bize şunu söylüyor: Köylerde yaşayan, tarlalarda çalışan kadınlar AK PARTİ’nin iktidar döneminde şehirlerde daha fazla istihdam imkânı buldular, kadınlar daha fazla kamusal hayata katıldılar.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hazmedemezler. Zihniyet farklı, terör zihniyeti.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Siz kendi kıymet hükmünüzle değil, Türkiye'nin yaşadığı sosyolojik değişimle baksanız bu söylediğiniz sözlerin hiçbirini söylemezsiniz ama sosyolojik realiteler değil, sizi kendi hikâyeniz içindeki ideolojik bakış ilgilendiriyor.

Kadın meselesine gelince: Kadını kimsenin kafes arkasına filan hapsettiği yok. Bu, çağ dışı bir retorik. Hani eskiden derlerdi ya: “Gericiler, kadını kafesin arkasına hapsetmek istiyorlar.”

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Çok geride kaldı, çok.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Buna biraz böyle ışıltılı bir makyaj kattığınızda yeni bir söz olmuyor Meral Hanım. Cumhurbaşkanımızın da, AK PARTİ’nin de durduğu yer, modernlik içerisinde kamusal hayatın içindeki bir kadındır, ekonomik özgürlüğünü kazanan bir kadındır, ailenin de temel direği olan bir kadındır; vurgu budur. Bunu başka türlü çekip başka türlü anlamlar çıkartmaya çalışmak fuzuli iştigaldir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Direkt adımı vererek, doğrudan sataştı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Meral Hanım, Duran Kalkan’ın etrafındaki kadınları söyle.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hangi sataşmada bulundum Sayın Başkan?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Hayır ne oldu da sataştı ya, ne dedi sataştı ya? Bence biraz daha ciddi olmalısınız Sayın Başkan. Gülecek bir şey yok burada.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Onları savunun, onlar Kürt kadınları, Kürt kızları, savunun onları.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Kürt kadınları senden ders alacak değil. Saygılı ol!

20.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekleri söyleyince böyle bağırmaya başlıyorsunuz ama gerçekten, bağırmakla bu iş çözülmüyor, biz konuşuyoruz burada.

Sayın Bostancı, gerçekten, üslubunuzun yumuşaklığını takdir ediyorum ama hâlâ hocalıktan çıkmamışsınız, bana böyle sürekli, öğrencinizmişim gibi “Bunu dinleyin, bunu anlayın…” Demagoji yapıyorsunuz yani size sadece bir eleştiri, bunu söyleyeyim. Burada her birimiz halkın iradesini temsil eden milletvekilleriyiz ve kendi düşüncelerimizi ifade ediyoruz. Şüphesiz, hocalarımız da oldu, öğrenci de olduk, biz de eğitimler verdik ama burası Meclis, eğitim verme yeri değil.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Birbirimizin hocası olalım Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – İsterdim ki, kadın bakış açısına ilişkin yaptığım eleştirilere, AK PARTİ Grubundan bir kadın arkadaşımızın yanıt vermesini gerçekten daha çok arzu ederdim çünkü bizim siyasetimizde kadın haklarıyla ve kadın meseleleriyle ilgili öncelikle kadınlar karar verir çünkü kadınların kendi yaşamı, geleceği, çalışması, hayatı hakkındaki söz hakkını savunuruz. Erkeklerin yönettiği bir dünyada, erkek egemen sistemde eril dille kadınların tam da itaate zorlandığı ve edilgen bir yapıya büründürülmeye çalıştırıldığını çok iyi biliyorum.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Kadınlar dağda dağda. Onlardan bahset. Yüreğin yetiyorsa onlardan bahset.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ve şu sözleri -sizin o dediğiniz hangi siyasi perspektiftir- takdire bırakıyorum: “Bir tane kız mıdır kadın mıdır bilemem, kadına şiddet abartılıyor.”

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Yüreğin yetiyorsa onlardan bahset.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sizi dinlemiyorum; emin olun ne dinliyorum ne ciddiye alıyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ama çok önemli bir şeyden bahsediyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – “Ben zaten kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum”, “Benim bedenim, benim kararım, diyenler feminist.”

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Lütfen, vicdanın varsa, yüreğin varsa…

BAŞKAN – Lütfen dinleyelim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum”, “Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya...”

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Samimiysen onlardan bahset.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şimdi bu sözleri birilerinin yorumlamasına gerek yok ki zaten çok açık yani kadınlar üzerinden yürütülen politikada…

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Biz önceliğine inanıyoruz kadınların, pozitif ayrımcılığı, önceliğini destekliyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Pozitif ayrımcılıkta kürtajı bir cinayet olarak göremezsiniz.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Niye göremeyiz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Kadın-kız ayrımını yapamazsınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Cinayetin her türlüsünü savunur hâle geldiniz ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Siz bu konuda uluslararası ortak değerleri kabul etmek zorundasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Kürtaj tartışılmaz bir şey mi? Bütün dünya tartışıyor, biz de tartışırız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – ..çünkü CEDAW’a taraf bir ülkedir. O sözleşmeyi özellikle erkeklerin okumasını öneririm. (HDP sıralarından alkışlar)

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – O Duran Kalkan’ın, istismarcının…

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Beştaş.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Sahtekârsınız!

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, gruplar adına sözler tamamlanmıştır.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Hepiniz sahtekârsınız!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sahtekâr sensin!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ayıp ya, ayıp, ayıp!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sahtekâr sensin!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Toğrul…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bizim grubumuza dönüp “sahtekâr” diyor.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Sahtekârlar! Onlar Kürt kızları, Kürt, Kürt kızları onlar!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Terbiyesiz herif!

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sahtekârın dik âlâsısın sen!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Varsa bir sözün çık söyle ya!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.56

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

238 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/505) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Sayın Ağbaba sisteme girmiş ancak burada değil.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işleminde sisteme giren sayın milletvekili yoktur.

Şimdi, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandığı için maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BELÇİKA KRALLIĞI ARASINDA 2 HAZİRAN 1987 TARİHİNDE ANKARA’DA İMZALANAN GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMASINI

DEĞİŞTİREN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 9 Temmuz 2013 tarihinde Brüksel’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankara’da İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Belçika Krallığı’yla ilgili bu anlaşmanın içeriğinde bilgi paylaşımı ve tahsilatta dayanışma var ama biraz önceki tartışmaya değinerek Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri üzerine, bazı noktalar üzerinde konuşmamı daha çok kurgulayacağım.

Bir gün dervişin birisi müridiyle birlikte nehrin kenarında durur ve orada bir kadının boğulmak üzere olduğunu görür. Derviş kadını kucağına alır, nehri geçirir. Mürit de bu manzarayı görür ve yıllar boyunca kafasını kurcalar bu manzara, bu fotoğrafı hiç unutmaz mürit ve bir gün döner sorar, der ki: “Ya sen namahrem bir pozisyonda, nasıl kucağına aldın onu geçirdin.” Derviş der ki: “Ben sadece nehirden karşıdan karşıya geçirdim, sonrada bıraktım ama belli ki sen onu aklından hiç çıkaramamışsın, yıllar boyunca o manzarayı hiç unutmamışsın.” Bu ülkenin okullarında neredeyse gün geçmiyor ki yıllar boyuncu çocuklara istismar, taciz dolayısıyla okul müdürü görevden alınmasın, tutuklanmasın; öğretmenlerle ilgili soruşturma süreçleri başlamasın. Şimdi, burada başkalarının ahlak zabıtalığını yapmadan önce galiba yönettiğimiz okullardaki sosyal çürümeye, yozlaşmaya, öğretmenlerimizin içerisinde bulunduğu duruma dikkat etsek galiba daha iyi iş yapmış oluruz.

Biraz önce yine burada cezaevi tartışması yapıldı ama Sayın Ağbaba, tabii, geçen dönemde cezaevlerine yoğun çalışma ziyaretleri yapıldığından hareketle bu hatırlatmaları yaptı, bu değerlendirmeleri yaptı ama bildiğim kadarıyla o eskidendi Sayın Ağbaba, şu anda cezaevleriyle ilgili komisyonun bir tek ziyareti var. Onun dışında, henüz, bırakın ilgili komisyonun, Cezaevi Komisyonunun çalışmasını, geçen dönemde olduğu gibi milletvekilleri cezaevlerine ziyaret yapamıyorlar. Dolayısıyla da galiba durum sizin söylediğinizden daha vahim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bilgen, İspanya var.

AYHAN BİLGEN (Devamla) – İspanya cezaevini ziyaret, tabii, o, komisyonun çok üstün, yoğun çalışma temposu ve bütün dünya cezaevlerini kendisine dert edinmesiyle ilgili bir durum galiba.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğiyle ilişkilerde özellikle vize muafiyetiyle mültecilerin konumunu, geri kabulü birlikte ele alan açıklamalar yapılıyor sürekli ve çok yetkili isimler tarafından yapılıyor. Bunlar çok vahim açıklamalar; hem insan hakları açısından vahim açıklamalar hem de dış politika açısından vahim açıklamalar. İnsan hakları konusu mütekabiliyet konusu değildir yani siz kimsenin hakkını bir başkasına siyasi koz olarak kullanamazsınız. Bu, insan hakları ahlakıyla bağdaşmayacak bir durumdur. Eğer vize muafiyeti konusunu mülteci konusuna endeksler ve siz mültecilerle ilgili taahhütlerinizi, sorumluluklarınızı ahlaki bir perspektifle değil, vize muafiyetiyle ilgili konuya endekslerseniz o zaman mültecilere de yönelik çok ciddi bir haksızlık yapmış olursunuz, kendi ülkenizin uluslararası itibarına da ciddi bir zarar vermiş olursunuz. Elbette, mülteci konusu, sadece Türkiye’nin tek başına çözebileceği bir sorun değil. Bu konuda Avrupa Birliği ülkelerinin de ciddi eleştiriye tabi tutulması gerekiyor ama başkasının yanlışından kendimize doğruluk çıkaramayız. Yani, Avrupa Birliği ülkeleri mülteciler konusunda üzerine düşeni yapmıyor diye, sorumlu davranmıyor diye, Türkiye’nin imkânları milyonlarca mülteciye ebediyen bakmaya yetmez diye bu konuyu başka bir konunun pazarlık aracı hâline getirmeye hiç kimsenin hakkı olamaz.

Şu konunun galiba çok net, açıkça ortaya konması gerekiyor: Elbette, Türkiye’nin jeopolitik konumundan yani coğrafi pozisyonundan kaynaklanan siyasal gücü, avantajları olduğu gibi dezavantajları da var, riskleri de var. Yani bu bölgede bulunduğunuz için enerji nakil hatlarından ciddi kazanç elde edebilirsiniz ama aynı şekilde bu bölgede bulunduğunuz için çevrenizdeki istikrarsızlıktan, kaostan payınıza büyük bir mülteci yükü de düşebilir ama her hâlükârda avantajlarını kullandığınız coğrafyanın risklerini de öngörebilmek, yönetebilmek bir siyasi başarının gereğidir. Ama “Ben avantajlarını kullanacağım jeopolitik konumumun fakat risklerini başka konularla çözeceğim, başka pazarlıklarla çözeceğim.” derseniz buradan çok güçlü bir dış politika çıkaramazsınız.

Elbette Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye’ye zorunlu olarak, bağlayıcı olarak sorumluluk yüklediği konular var. Bu konuları sanki Avrupa Birliği sürecinin bir parçası gibi ele almak da kamuoyunu yanıltmaktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle ilgili yükümlülüklerimizin Avrupa Birliğine adaylık süreciyle, üyelik süreciyle hiçbir ilgisi yoktur; benzer kriterler olabilir, benzer gündemler olabilir. Ama Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle ilgili sorumluluklarını Türkiye altmış yıldır yerine getirme mükellefiyetine sahiptir, hem mültecilerle ilgili hem de diğer insan hakları alanlarıyla ilgili sorumluluklarını yerine getirmediğinde karşı karşıya kalacağı müeyyideler de son derece ağırdır ama sanki ortada Avrupa Birliğiyle ilgili bir tercih varmış ve sanki Avrupa Birliğiyle ilgili tercihlerimiz bizim sözleşmeden kaynaklı sorumluluklarımızı yerine getirmeme ya da getirme konusunda bize bir ihtiyar, bir şans tanıyormuş gibi keyfîlik içerisinde hareket ediliyor. Evet, Türkiye, Avrupa Birliğiyle yollarını ayırabilir, bu bir politik tercihtir, üyelikten, adaylıktan, bütün süreçlerden vazgeçebilir. Tabii, bu kararı, bu kadar kritik bir kararı, Türkiye’nin otuz, kırk yıllık politikasıyla ilgili ciddi kararı da galiba halkın vermesi gerekir. Yani sadece siyasetçilerin her kızdıklarında Avrupa’ya posta atmak yerine… “Halk bu konuda ne düşünüyor, nerede, hangi ittifaka girmek istiyor, ne kadar Avrupa’da ne kadar Orta Doğu’da olmak istiyor?” galiba bunun kararını da verebilecek yetkinlikte ve iradeye sahip bir halk olduğunu, bir toplum olduğunu düşünüyoruz.

Burada dış politikadaki özellikle Avrupa Birliğiyle ilişkilerle Orta Doğu’yla ilişkilerin birbirini tamamlayan boyutuna özellikle dikkat çekmek isterim. Bazıları Avrupa Birliğiyle ilişkileri Orta Doğu’yla ilişkilerin bir tahterevallisi gibi görebilirler. Yani birisiyle ilişkiler bozulduğunda öbürüne yakınlaşırım, sonra orada köprüleri attığımda geri tekrar eskisine dönerim diye bir dış politika planı yapıyor olabilirler ama gerçek tam bunun tersidir. Yani, Avrupa Birliği nezdinde saygın bir demokrasiye, dünya nezdinde saygın bir demokratik rejime sahip olduğunuz kadar Orta Doğu’da itibarınız, ilişkiniz, model ülke olma pozisyonunuz, liderliğiniz söz konusu olabilir; tersine de bölgeyle ilişkilerinizde barışçı ve iyi ilişkiler içerisinde olabildiğiniz ölçüde Avrupa’da bir kıymetiniz, bir değeriniz olur. Ama, bunların birbirinin alternatifiymiş gibi görülmesi ve istediğiniz zaman Avrupa Birliğiyle yolları ayırma kararını beyan etmeniz, kızdığınız zaman da “Hayır, ben Orta Doğu’ya liderlik yaparım, Orta Doğu bana yeter.” gibi bir yaklaşımla hareket etmeniz bir süre sonra galiba değerli yalnızlıktan daha feci pozisyonları ortaya çıkaracak. Çünkü görünen o ki dünya ne artık Türkiye’nin gerçek bir demokrasi olduğuna inanıyor, itibar ediyor -basın özgürlüğünden tutun başka birçok insan hakları alanında Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yerine baktığınızda bunu çok somut biçimde görüyorsunuz- ne de bölgesiyle ilişkilerde barışçı bir ilişkiyi yeniden inşa edebileceğine, kurabileceğine inanıyor. Çünkü, kendi gücünün çok ötesinde ve büyük ihtimalle de Batı’dan gelen talep ve beklentilerle bölgedeki birtakım kalkışmalara destek verip sonra müttefikler yarı yolda bırakınca da bu komşularla ilişkileri bozulan ve bunun bedelini, faturasını ödemek zorunda kalan yine Türkiye ve Türkiye toplumudur. Bu faturayı, bu bedeli hiçbir siyasi partinin bu halka ödetmeye yetkisi ve hakkı olamaz. Evet, kötü yönetim olabilir, elbette başarısızlık olabilir, öngörülemeyen riskler olabilir, bölgesel gelişmelerin tamamını siz belirleyemiyor olabilirsiniz. Nitekim, dış politika, gücünüz kadar sözünüzün, etkinizin olduğu bir alandır. Kapalı, kendinden çekinen, utanan bir dış politikadan bahsetmiyoruz ama gücünüzü de dikkate alan gerçekçi bir dış politika yürütmediğinizde bunun bedelini on yıllarca ödemek zorunda kalırsınız.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.

1’inci madde üzerinde başka söz talebi yok.

Soru-cevap işleminde, sisteme giren sayın milletvekili yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde gruplar adına, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu uluslararası sözleşmeyle ilgili olarak bunun getirmiş olduğu fırsatla Türkiye’nin Rojava ve Suriye politikası, Orta Doğu politikasıyla ilgili birkaç hususu Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.

Başından beri Suriye ve Orta Doğu politikasında büyük yanlışların yapıldığını ve bu yanlışların faturasının önümüzdeki dönemde mutlaka ülkemizin ve halklarımızın önüne geleceğini ifade ediyorduk ve maalesef bunları dinlemek, bunları dikkate almak, bunlardan yararlanmak yerine bunlara cepheden karşı çıkan bir tutum üzerinden AKP’li hatipler ya da Dışişleri Bakanı ya da yetkilileri de Türkiye’nin ne kadar doğru işler yaptığını, AKP’nin bölgede ne kadar güçlü bir aktör konumuna geldiğini ve giderek de Orta Doğu’ya öncülük eden bir ülke pozisyonunun nasıl yakalandığını bu kürsüden dile getirdiler. Bakın, bugün artık bizim uzun uzun konuşmamıza gerek yok. Yani “Stratejik derinlik stratejik yalnızlığa dönüştü.” derken bize cevap yetiştireceğinize biraz temel dersler almış olsaydınız bugün hem içeride hem dışarıda bu kadar sancılı bir sürecin içerisinde olmazdık. Bakın, bugün bu soruya cevabı yeni göreve başlayan 65’inci Hükûmetin, kabinenin yetkilileri söylüyor, Başbakanı söylüyor: “Temel hedef olarak, biz, bölgede az düşman, çok dosta tekrar dönmeyi hedefliyoruz.” diyor. Yani bir nevi, stratejik yalnızlığın, Türkiye’nin içine kapandığı, izole olduğu o ortamın itirafını ve oradan bir çıkışın nasıl yakalanacağının arayışını kamuoyuna itiraf ediyor. Tabii, ortaya koyduğu temel politikalara baktığımızda, yani Sayın Davutoğlu Hükûmetinden farklı bir şeyi görmüyoruz ama bir siyasi kurnazlıkla, yani bütün o dış politika yanlışlarının Sayın Davutoğlu ve ekibine ait olduğu, bu yeni Hükûmetin de bu yanlışlara girmeyeceği üzerine söylemler dışında somut olarak önümüze gelen herhangi bir şey görmüyoruz. Yani temel politikalarda değişiklik olmadığı sürece siz istediğiniz kadar işte “Çok dost, az düşman.” deyin iki ay sonra, üç ay sonra yine o gerçekle yüzleşmek zorunda kalırsınız.

Bakın, bu Rojava politikasının, Suriye politikasının temel olarak yanlış gitmesinin sebebi, oradaki Kürtlerin ya da Rojava’daki halkların statü elde etmemesi üzerine kurulmuş bir dış politika şekillenmesinden geçiyor. Yani hâlâ anlayabilmiş değiliz, Türkiye neden böyle anlamsız bir dayatma içerisinde? Orada yaşayan halkların iradesiyle ortaya çıkmış bir kararı neden geriye döndürmeye çalışıyor, bunu anlamak mümkün değil. Bu temel yanlış ortada olduğu için de… Yani bugüne kadar her türlü yanlış yapıldı. Kardeş Esad döneminde, işte, Ankara’da ortak bakanlar kurulu toplantısından bilmem burada yapılan gezilere kadar –sürekli söylendiği için tekrar etmeyeyim- o yanlışların tamamına, Esad’ın yaptığı antidemokratik, baskıcı hatta zaman zaman katliam uygulamalarına göz yumuldu. Sonra Esad bir şekilde düşmanlaştırıldı ama yine merkezde Kürt karşıtlığı ya da Rojava halklarının statü karşıtlığı olduğu için bu sefer IŞİD, El-Nusra, Ahrar El-Şam gibi birtakım çete yapılanmalarıyla, birtakım örgütlerle bu ülkenin, bu ülkenin halklarının hiç hak etmediği birtakım ilişkilere girildi. Şimdi, bu “Kürt karşıtlığı” cümlesini her kullandığımızda, AKP grup başkan vekilleri çıkıp burada öyle bir şeyin olmadığını söylüyorlar.

Bakın, ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle -hani, bırakın Rojava’yla ilgili- federal Kürdistan bölgesini henüz içselleştirmediğiyle ilgili cümlesini burada hatırlatmak isterim. “Biz Kuzey Irak’ta bir hata yaptık, Kuzey Suriye’de tekrar yeni bir hataya izin vermeyeceğiz.” diyor. Yani, Kürtlerin statüsünü tanımamak için bir Kuzey Irak icat edildi, bir Kuzey Suriye icat edildi, yakında herhâlde bir Kuzey İran, Güneybatı İran icat edilecek. Her devletin böyle bir kuzeyini icat etme, Kürt ve Kürdistan realitesiyle yüzleşmeme gibi bir temel dış politika üzerinden, maalesef, AKP yürümeye devam ediyor. Büyük yanlışlar da bundan dolayı kaynaklanıyor.

Bakın, bugün bu Kürtlerin statü elde etmemesi üzerine ilişkiye girilen bütün yapılanmalar dünyada terör örgütü olarak görülüyor. Yani, Türkiye'nin kırmızı çizgi olarak çektiği Cerablus-Azez hattı dünya tarafından meşru bir hat olarak görülmüyor. Orada Türkiye dışında hiçbir güç “Cerablus’ta, Azez’de aman El Nusra olsun, Ahrar el-Şam olsun, IŞİD olsun da Kürtler olmasın.” gibi bir yaklaşımı, bir politikayı benimsemiyor. Doğru olanı, sizin de bundan vazgeçmeniz. Yani, Kilis sınırından sadece yapılan saldırıları göz önüne getirdiğinizde, IŞİD’in gerek Türkiye içerisinde gerek sınırda her gün can güvenliğini tehdit eden yaklaşımlarını göz önüne getirdiğinizde, bugüne kadar Rojava halklarının ya da Rojava kantonlarının statü kazandığı yerden Türkiye'ye tek bir saldırı yapılmadığı gerçekliğini göz önüne getirdiğinizde bu politikadan bir an önce vazgeçilmesinin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkar. Ha, siz kabul edersiniz etmezsiniz, benimsersiniz benimsemezsiniz, süreç oraya doğru gidiyor, ok yaydan çıktı. Biz istiyoruz ki Türkiye temel yanlışlardan dönsün, Rojava halklarıyla birlikte, Kürtlerle birlikte yeni bir stratejik dış politika geliştirsin. Ama, siz ısrarla akıntıya karşı kürek çekmeye devam ederseniz tıpkı bugün iflas ettiğiniz politikalar gibi, yarın öbür gün çok daha zor bir pozisyona maalesef gelirsiniz. Sizin gelmeniz bizi endişelendirmez, ülkemizi ve halklarımızı oraya getirmenizden kaygı duyarız. Dolayısıyla doğru olan yaklaşım bu yanlışlardan vazgeçmektir.

Bakın, bugün Kürtler ve Rojava’daki halklar Demokratik Suriye Meclisini ve Demokratik Suriye Güçlerini oluşturdular ve bu Demokratik Suriye Güçlerinin gerek El Nusra, Ahrar el-Şam, gerekse IŞİD’le yaptığı mücadele bütün dünya tarafından meşru ve kabul edilir bir mücadele olarak görülüyor. Bugün Menbic’e bir operasyon yapılıyor, Menbic’e yapılan operasyonun yanlış olduğunu Türkiye dışında söyleyen yok. Menbic’te kim var? IŞİD var. Yani yarın öbür gün Cerablus’ta, Azez’de Demokratik Suriye Güçleri demokratik Suriye’ye gidecek olan bir operasyonel süreç yürüttüğü zaman siz kendinizi ortaya attığınızda IŞİD’le, El Nusra’yla aynı pozisyona düşmüş olacaksınız. Dolayısıyla, ne siz o pozisyona gelin ne de bizi ya da halklarımızı o pozisyona getirmeyin. Amerika’sından Rusya’sına kadar bugün dünyanın bütün önemli güçleri eğer Kürtlerle ilişki geliştirmenin, Demokratik Suriye Güçleri başta olmak üzere Rojava halklarıyla ilişkileri geliştirmenin arayışı içerisindeyse bunu en başta yapması gereken ülke Türkiye’dir. Çözüm sürecinin aslında bitme gerekçesi de budur. Yanlış Rojava politikası içeride çözüm sürecini de bitirmiştir. Eğer doğru temelde bir ilişki geliştirilirse inanın ki Kürtler de, Rojava halkları da en başta Türkiye’yle birlikte barışçıl diplomatik çabaları önceleyen Demokratik Suriye Cumhuriyeti’ne gidecek olan o yolda belli politikaları ortaklaştırmaya hazırlar. Ama Türkiye, dediğim gibi, hâlâ, maalesef, aynı yanlışlara devam ediyor. Bugün bakıyoruz, Dışişleri Bakanı ya da Cumhurbaşkanı çıkıp “Demokratik Suriye güçleri içerisinde Kürtler yoktur." diyor. “Onlar yarın Menbic’i alsalar da Kürtler oradan çıkar, işte orada bir tek Araplar kalır.”

Şimdi, bakın, bu dilin kendisi bile ayrımcı bir dildir. Yani Türkiye'de yaşayan bir Kürt olarak bu dilin beni ne kadar rahatsız ettiğini hiç empati kurarak düşünüyor musunuz? Senin ne alıp veremediğin var sınırın diğer tarafındaki Kürtlerle? Orada Kürtlerin bulunması, orada diğer halklarla birlikte meclis oluşturması, oraları IŞİD’den, El Nusra’dan, alarak demokratik Suriye’ye gidecek olan o yolu açması niye rahatsız etsin? Niye? Türkiye için, dediğim gibi, bugüne kadar herhangi bir tehdit falan da oluşturmuş değil. Şimdi basından okuyoruz, sırf Kürt karşıtlığı üzerine Esad rejimiyle AKP arasında bir yakınlaşma -ne diyelim- yeni bir dönemin arayışı başlamış. Bunun için de daha çok işte basında bu Ergenekon artıklarının kullanıldığı söyleniyor. Yani bu tarz şeylere girmeyin. Esad’la ilgili söylediğiniz cümleler de tarihe kayıt olarak geçmiştir. Mazlumun yanında yer alın, mazlumla birlikte hareket edin. O durumda zalimle ya da bütün dünyanın mahkûm ettiğiyle birlikte hareket etmek zorunda kalmazsınız. Rojava’ya ambargo uygulamak yerine, oradaki halklara düşmanlık temelinde yaklaşmak yerine hem oradaki halklarla, Kürtlerle yeni bir sayfa açın hem de bunu içerideki barış için de bir vesile kılın diyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Baluken, teşekkür ediyoruz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurunuz.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in 238 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Baluken’in yapmış olduğu konuşmada itiraz edilecek çok husus var ama bir iki hususun altını çizmem gerekiyor. Menbic’e yapılan operasyona karşı çıkılmadı. Birincisi bu. Orada IŞİD var, doğru.

İkincisi: Menbic’in demografik yapısının değiştirilmesine itiraz edildi. Yoksa, herhangi bir halkın ismi zikredilerek özellikle orada bir hegemonya kurulması yönünde çabalar olursa buna itiraz edileceği beyan edildi. “Araplar var, Araplar oturacak.” denildi.

Üçüncüsü: Türkiye’nin Suriye politikasında hiçbir halka karşı hasımlık söz konusu değildir. Bunu, Türkiye kendi politikasını da somut bir şekilde ortaya koymuştur, pratiğiyle ortaya koymuştur, sadece lafla değil. Sınırlarından insani yardımlarıyla, her şeyiyle ortaya koymuştur. Karşı olduğumuz zulümdür, insan haklarına aykırı uygulamalardır.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/505) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238) (Devam)

BAŞKAN - 2’nci madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Zor ve ağır günler geçiriyoruz muhakkak. Hiç şüphesiz demokrasi bir tepki ve protesto rejimi. Buna da bir itirazımız yok. Bu bakımdan insanların, siyasetçileri, ülkeyi yönetenleri –onları burada çok görmüyoruz ama- zaman zaman eleştirmeleri, onları protesto etmeleri demokrasinin icabıdır. Bunda hiçbir tereddüt yok. Ama devlet aygıtını elinde bulunduran iktidar partisine fiilen de bağlılığını hiçbir vesileyle esirgemeyen Osmanlı Ocakları üzerinden Türkiye’deki bütün muhalefete yönelik, AKP’li olmayan herkese yönelik olarak ortaya konulan saldırgan tutumun bugün geldiği boyut kabul edilebilir sınırların çok üzerindedir. Bunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak kabul etmemiz de mümkün değildir. İktidar partisinin bu sorumluluktan uzak durmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Hükûmetin, saray vesayetindeki Hükûmetin bu konuda hâlen an itibarıyla ağzını açmamış olmasını kabul etmemiz de mümkün değildir sayın milletvekilleri.

Bu ülke, bu cumhuriyet yolda, sokakta bulunmadı, tesadüfen de kurulmadı. (CHP sıralarından alkışlar) Bu cumhuriyeti demokrasiyle tanıştırdık, aradan altmış altı yıl geçti hâlen taçlandıramadık demokrasiyle. Devri iktidarınızda cumhuriyet, demokrasi normlarından süratle uzaklaşıyor. Bunların kabul edileceğini, sineye çekileceğini zannederseniz yanılırsınız.

Bugün yaşanan elim hadiseyi, olay yerinde yaşamış biri olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vereceğim ve Hükûmetten bilgi isteyeceğiz. Hükûmet bu konuda bize bilgi vermezse ne olur onu bilmiyorum ama milletin hakkını hukukunu korumak için, milletin -tıpkı sizler gibi- oylarıyla seçilmiş milletvekilleri olarak hakkımızı yedirmeye niyetimiz yoktur.

Şimdi, olay şöyle gelişti: Bugün 2 şehidimizin Fatih Camisi’ndeki cenazesine Sayın Genel Başkanımızla gitmek üzere -önce yaralıları Haseki Hastanesinde ziyaret ettik- Fatih Camisi’ne yaklaştığımız bir esnada korumalarımızdan telefon geldi: “Burası karışık, Sayın Genel Başkanın çelenginin üstündeki isim yırtılmış; bir daha yapıştırılmış, bir daha yırtılmış.” Yemin ederek söylüyorum o -sonra gittik biz olay yerine- çelenklerin olduğu yerde TRT’nin 2 kameramanı ile yüzlerce polisten başka ve o çelenkteki “Kılıçdaroğlu” ismini yırtan meczup sapıktan başka kimse vardıysa Allah benim canımı alsın, kimse yoktu. (CHP sıralarından alkışlar) Yüzlerce polis; 1 tane sapık Kılıçdaroğlu’nun ismini yırtmış.

Bize gelmememiz telkin edildi. İstanbul Emniyet yetkilileriyle görüştük, biz oraya geliyoruz dedik; siz bizim güvenliğimizi temin edemiyorsanız biz kendi güvenliğimizi de temin ederiz dedik. Gittik. Hiçbir ilçe başkanımız, il yöneticimiz protokole ayrılan bölüme alınmadı. Bize telefon geliyor. Fatih İlçe Başkanımız Fatih Camisi’nin avlusuna giremiyor ama o çelengi yırtan -biraz sonra anlatacağım- Başbakanın yanından, eski Cumhurbaşkanının yanından, İçişleri Bakanının yanından geçip ana muhalefet partisine bir kurşunu atan sapık o protokol içine alınıyorsa burada bu Hükûmetin vebali vardır. (CHP sıralarından alkışlar)

Gittik. Cemaate teşekkür ediyoruz, Sayın Genel Başkanımıza ilgi de gösterildi; ilgi bekleyen yok, bir görevi yapıyoruz.

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Allah kabul etsin.

ENGİN ALTAY (Devamla) – 5-6 aktif provokatör, 20-30 da pasif provokatör, mırıldanmalar, uğultular, hakaretler... Protokole ayrılan yerde protokol mensupları olur. Sayın Bakan, kafa sallıyorsunuz. Protokole ana muhalefet partisinin Fatih İlçe Başkanı giremiyor da oraya Osmanlı Ocaklarının militanları giriyorsa bu, Hükûmet açısından bir terbiyesizliktir, bir aymazlıktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, yüce Meclise bir görüntü göstereceğim, bu çok önemli bir görüntü. İsteyen iktidar partisi milletvekili gelip bakabilir.

(Hatibin cep telefonundan bir görüntü göstermesi)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Böyle bir usul yok ki.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Var böyle bir usul.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Böyle bir usul yok.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bak, beni çıldırtma, terbiyesizlik de yapma!

BAŞKAN – Sayın Altay, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başbakanla kucaklaşan… Bu, kucaklaşma anı, Genel Başkanımıza kurşun atılmadan üç dakika önceki andır. Olay yeri burası. Genel Başkanımıza kurşun atan sapık, bu kucaklaşmadan iki dakika sonra oradan Genel Başkanımızın önüne gelerek eliyle kurşunu Genel Başkanımıza attı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Adam sapıksa ne yapalım?

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Boş kovan.

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – “Polis attı.” diyordunuz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şu tabloya gülen milletvekilleri buraya yakışmıyor. Ayıptır! Terbiyesizlik yapma! Terbiyesiz adam! (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP sıralarından alkışlar)

NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Sus! Sus!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Haddini bil! Haddini bil!

BAŞKAN – Sayın Altay, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.

Gerçekten, gülmek yakışmıyor.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, Hükûmete soruyorum: Sayın Bakan, Başbakan bu sapıkla sadece kucaklaştı mı, bu sapık Başbakana ne söyledi; bunların cevaplarını duymak istiyoruz.

Diğer bir konu: Sayın milletvekilleri, gülme komşuna, gelir başına. Yarın başınıza gelmez inşallah. Gelirse biz sizi de koruruz, size de sahip çıkarız.

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Sen mi koruyacaksın bu memleketi, aferin.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Biraz ahlaklı, biraz edepli bakabilmek lazım bu meseleye, biraz edepli bakabilmek lazım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Düzgün anlat sen de ya, düzgün anlat.

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Peki, Bekir Bozdağ’a yumruk atıldığında belediyenizin şeyinde, o zaman niye söylemediniz?

ENGİN ALTAY (Devamla) – O da yanlış. Siyaset nezaket işidir, vicdan işidir.

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Tabii, tabii. Sapık çıkıp atıyor.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, ben… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Ya, dinlemeye tahammülünüz yok sizin.

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Dinliyoruz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Biz sizinle burada üç yılı nasıl geçireceğiz?

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Geçiririz, geçiririz, merak etme.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, yemin ederek söylüyorum, yemin ederek söylüyorum, kurşun atılan bölgede…

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Kurşun elle atıldı.

ENGİN ALTAY (Devamla) – …polislerin, protokolün, bizlerin dışında hiçbir vatandaş yoktu. Başbakanın yanından gelip, sadece polislerin olduğu bir alanın içinden ve TRT’nin 2 kameramanına tahsis edilmiş bir alanın içinden ana muhalefet partisine bu kurşun atılıyorsa, bizden çok sizin üzülmeniz lazım.

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Yani hoş bir şey değil tabii, tasvip etmiyoruz biz canım, tasvip etmiyoruz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sizin yüzünüzün yere düşmesi lazım, sizin yüzünüzün yere düşmesi lazım.

Bak, bu şuna benzedi: Bir gün… (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

Ya, milletvekillerim, bir dakika arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şuna benzedi bu… Bu ayıp da size yetecek zaten.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Hayır, yapılanların hiçbirisini onaylamıyoruz ki ama, niye öyle diyorsunuz?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir gün, bu kürsüye çıkmadan iki dakika önce, zamanın Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanının bir at kazası oldu, üç dakika önce sosyal medyaya düştü. Çıktım, burada dedim ki: “Geçmiş olsun, büyük geçmiş olsun.” Samimi, iyi niyetli, yapıcı bir konuşma yaptım.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Biz de kınıyoruz geçmiş olsun, biz de kınıyoruz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ben onu dedim de, ertesi gün, şimdi bu Hükûmette Bakan olan bir siyasetçi -şimdi onu içinize aldınız- “Bir ata bile binmesini bilmeyen adamın memlekete ne hayrı olur?” dedi. O Bakanın düştüğü duruma düşmeyin. Bu olay bizim değil, sizin namus meselenizdir, siz aydınlatacaksınız.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Şiddetle kınıyoruz Başkan, şiddetle kınıyoruz, geçmiş olsun.

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Şiddetle kınıyoruz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Bostancı.

MEHMET METİNER (İstanbul) – O kişiler de gözaltında zaten.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Altay heyecanla yaptığı konuşmada bir olayı anlattı, İstanbul’da yaşanan talihsiz bir olayı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hiç heyecanla falan yapmadım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Osmanlı Ocakları diye bir yapının provokasyonundan bahsetti, bunun da iktidarla ilişkili olduğunu ifade etti. Bu açık bir sataşmadır, 69’a göre…

BAŞKAN – Söz mü istiyorsunuz?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yani Osmanlı Ocaklarını reddederseniz bundan biz mutlu oluruz, kınarsanız daha da mutlu oluruz.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

21.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın 238 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ama sokakta benim önümü kesip döverlerse de sen gelip beni kurtarırsın.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Sayın Altay, sizi kimse dövemez, öyle bir şey olmaz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok şükür, Karadenizliyiz yani, evet.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Karadenizliliğinizden değil, Türkiye medeni bir ülke; doğuluyu da Egeliyi de kimse dövemez Sayın Altay.

Kıymetli arkadaşlar, AK PARTİ’nin Osmanlı Ocaklarıyla hiçbir ilişkisi yok, bir kere bunu beyan edeyim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Evet, defalarca söyledik.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – MYK’da da görev yapmış, orada da zaman zaman bu tür müzakerelere şahit olmuş birisi olarak söylüyorum: Kesinlikle AK PARTİ ile Osmanlı Ocakları arasında hiçbir bağlantı yok, bunu öncelikle beyan edeyim.

İkincisi: Yaşanan olaya ilişkin bana gelen bilgilere göre, 4 kişi gözaltına alınmış, soruşturuluyor ve araştırılıyor. Tabii, ayıp bir hadise. Sonuçta bir acıyı paylaşmak üzere oraya gitmiş olan Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanına yönelik terbiyesizce bir davranış. Bunu bizim herhangi bir şekilde “Oh oldu, iyi oldu.” falan gibi görmemiz asla mümkün olmaz çünkü teröre karşı millî birlikten bahsediyorsak safları alabildiğine geniş tutmamız gerekir ki bu safların asli yerlerinden birisi de elbette ana muhalefet partisine aittir.

Öte yandan, burada Sayın Altay konuşurken bir meczuptan, onun bu mermiyi fırlattığından bahsetti, üç dakika önce de Sayın Başbakanı kucakladığından bahsetti. Sayın Altay, siz birçok cenaze törenine katıldınız, ben de katıldım; birçok insan geliyor ve kucaklıyorsun, kiminle kucaklaştığını bile bilemezsin. Şimdi, burada çıkıp “Sayın Başbakanla kucaklaştı, geldi, mermiyi fırlattı.” veya “Gitti, daha sonra konuştu…”

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Olay böyle gelişti.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Sayın Altay, siz kucaklaştığınız her bir insanın kim olduğunu, ne olduğunu, şeceresini biliyor musunuz? Hayır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bunu, kendi hayatı içerisinde bunun böyle olduğunu bilen birisi olarak buradan bir ima yapmanız kesinlikle yanlış bir şey, doğru değil.

EERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Kınıyoruz, şiddetle kınıyoruz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Olayı kınıyoruz ama anlatım biçiminde iktidara ihale çıkartan dili de ayıplıyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ayıplıyorsun?

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, teşekkür ederiz.

Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın grup başkan vekili, benim yaptığım konuşmayı “Ayıplı bir konuşma.” diye son cümlesinde ifade ederek çok aleni bir sataşmada bulundu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Konuşman ayıplı demedim, öyle demedim.

BAŞKAN – Sayın Altay, sizden önce Sayın Bakanın bir söz talebi var. Sayın Bakana söz verelim, daha sonra sizi dinleyelim.

Buyurunuz Sayın Bakan.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın 238 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekilimiz, konuşması esnasında Hükûmetimize yönelik “terbiyesiz” şeklinde bir ifade kullandı. Her bir milletvekili olarak bizler halkın temsilcileriyiz, milletin temsilcileriyiz. Konuşmalarımızda üslubumuza, ağzımızdan çıkan sözlere dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Elbette bir yanlış yapılmışsa o yanlışın üzerine gidilecektir. Bunun takipçisi olacağız ama Hükûmetimizi terbiyesizlikle suçlamak son derece yakışıksız bir ifade. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Elbette, Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılmış olan girişimi tasvip etmemiz mümkün değil, bunu da kınıyoruz. Buna yönelik de gereken neyse yapılacaktır ve bunun da takipçisi olacağız. Bu konuda elbette Cumhuriyet Halk Partisine gereken bilgiyi de vereceğiz.

Elbette böyle bir ortamda kızgınlık anı olabilir ama bu tür ifadelerin kullanılmasının doğru olmadığını düşünüyorum ve teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Buyurunuz Sayın Altay, niçin istemiştiniz söz?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Bostancı, yaptığım konuşmanın ayıplı bir konuşma olduğunu söyledi.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Öyle demedim Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Bakan da söylemediğim bir şeyi söylediğimi iddia etti. Ben “terbiyesiz” diye böyle bir olay yaşanırken müstehzice gülen, alaycı sataşmalar yapan milletvekillerine söyledim. Düzeltmek istiyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tutanağa bakın, tutanakta var.

KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Tutanağa bakalım.

BAŞKAN – Peki Sayın Altay, ben tutanağı isteyeceğim, tutanağa bakacağım, Sayın Bakan da istiyor.

Siz konuşmanızı yapın, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

22.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması ile Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hükûmete “terbiyesiz” denilmez çünkü Hükûmet 1 kişi değil, Hükûmet 27 kişi. “Hükûmet etik dışı.” falan demişimdir, onu kastetmişimdir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hayır, hayır, öyle değil.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tutanağa bakın.

ENGİN ALTAY (Devamla) – “Etik olmayan bir tutum içinde.” demişimdir. Bir insana “terbiyesiz” denir terbiyesizlik yapıyorsa ama Hükûmetin bütününe “terbiyesiz” denilemez. Hükûmetin etik dışı davrandığını ima etmişimdir, bundan ibarettir.

Şimdi, Sayın Bostancı, ben “Sayın Başbakan adamın kulağına eğildi de ‘Şu Kılıçdaroğlu’na bir kurşun fırlat.’ dedi.” demedim. Ben Başbakanla da özel hukuku olan biriyim. Orada ben karşılaşsam şöyle ancak tokalaşırdık. Adam eğilmiş, Başbakana bir şey anlatıyor, adam da dinliyor ve böyle bir olay yaşanıyor.

Arkadaşlar, anlamadığınız şu: Olay mahallinde devlet protokolü vardı, 2 TRT kameramanı vardı, bizim sayımızın 5-10 katı kadar polis vardı, bir de bu kurşunu atan adam vardı diyorum ben. Bu kadar büyük... O Başbakana da atabilirdi; Kılıçdaroğlu’na atan, Başbakana sıkabilirdi de. Böyle devlet yönetilir mi? Böyle ülke yönetilir mi? Onu söylüyorum ben.

Bu kadar büyük bir güvenlik zafiyetinin ülkeyi kan gölüne çevirdiğini görmüyor musunuz? Bunu eleştirmeyecek miyiz? Size “aferin” mi diyeceğiz? Size “aferin” demeye gerek yok; sizi her gün on posta dövmek lazım aslında siyaseten, yaptıklarınıza bakınca. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

Ya, gülüyorsunuz. Bugün Mardin’den yeni patlama haberi geldi. Söylesin bakayım Hükûmet, Hükûmetse söylesin; Mardin’deki patlamadaki can kaybı nedir, yaralı sayımız nedir, maddi manevi hasar nedir biliyor mu? Biliyorsa namerdim, bilmiyor çünkü Hükûmet muktedir değil, Hükûmet yok hükmünde, Hükûmet maşa. Onu söylemeye çalışıyorum.

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Yavaş... Yavaş...

ENGİN ALTAY (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Sayın Bostancı...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Altay’ın her zamanki nezaketi ve sempatisi “dövme” gibi ağır ifadesini farklı bir bağlama taşıyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Siyasi dövme.” diyoruz ya.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – O bakımdan da sataşmadan söz alma gereği duymuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Bostancı.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/505) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2’nci madde üzerinde gruplar adına başka söz talebi yok.

Soru-cevap işlemi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Aslan konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan, Sayın Divan ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Farklı bir konuya değineceğim, Kalkınma Bakanımız da buradayken biraz manevi kalkınmadan söz edeceğiz. Tabii, bu manevi kalkınmanın önünü açmak yine bu Hükûmete, bu iktidara düşecektir.

Biliyorsunuz, önümüzde bir hac mevsimi var ve başvurular bu haziran ayı itibarıyla son bulmaktadır. Hac vazifesi, maddi durumu yeten bütün Müslümanlara farz bir ibadettir ve bu farz ibadeti de yerine getirmek için bütün Müslümanlar maddi anlamda bir yeterliliğe sahip olmak istemekte ama her ne hikmetse, yılbeyıl bu hac organizasyon fiyatları artmaktadır. Örneğin, yani, benim hatırladığım kadarıyla 1.500 dolar civarındayken bir dönem, şu anda en ucuz, kişi başı 3.750 dolara yükselmiş durumda. Bu da hiç tanımadığı insanlarla aynı otel odasında, 5-10 kişi kalmak şartıyla 3.750 dolar gibi yüksek bir rakamdır. Ama, eğer müstakil kalmak istiyorsanız 5.250 dolar hac fiyatı biçilmiş bu yıl için. İki eş hacca gidecek olursa 10.500 dolar, bu da 30-35 bin lirayı bulmaktadır, sadece gidiş geliş ve konaklama ücretleri; bunun dışında alacağı hediyeler, dağıtacağı hediyeler de bir o kadarı, yani 50 bin-60 bin lirayı bulabilmektedir. Bu da neredeyse gitmeyi imkânsız bir hâle getirmektedir.

Milletvekilleri için özel kontenjanlar var. Bizim için de kişi başı 5.500 dolar civarında yani 16 bin-17 bin civarında. Ben dahi eşimle gidecek olursam, dâreynle, hayat arkadaşımla, şu anda bu ücreti karşılayabilecek maddi bir güce sahip değilim. Milletvekilleri -eminim birçok milletvekili de bu durumdadır- bu ücreti karşılayamıyor iken normal gelir düzeyindeki ya da asgari ücretle geçinen, emekli maaşıyla geçinen, normal bir memur maaşıyla geçinen insanımız bu ücreti nasıl karşılayabilsin?

Birçok ülkede, İran gibi, Suriye gibi, Malezya ve Endonezya gibi ülkelerde hac maliyetinin yanı sıra -yani maliyet alınıyor, herhangi bir kâr alınmıyor- devletin de o maliyetin bir kısmını karşılaması söz konusudur. Kendi vatandaşı bu ibadeti yerine getirebilsin diye maliyetin de bir kısmını karşılamaktadır. Ama anladığımız kadarıyla, Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığının, bırakın maliyeti, bir kâr elde etmesi söz konusu ve büyük bir kâr elde etmesi söz konusudur. Çünkü yaklaşık bir on-on beş yıl önce 1.500 dolara gidilebiliyor iken şu anda 6 bin doları bulması neyle izah edilebilir? Sayın Bakanımız da buradayken bu konuda da bizi aydınlatırsa çok memnun oluruz.

Yine, bir sorun daha: Evet, Suudi Arabistan’a milyonlarca hac başvurusu yapılıyor. Kontenjan belirlemişler. Türkiye için yaklaşık 60 bin kişilik bir kontenjan söz konusu. Ekstradan kontenjan talep edilmiş ama henüz bu konuda da bir cevap verilmiş değil. Hazır Suudi Arabistan’la da Türkiye’nin ilişkileri iyiyken bu kontenjanı artırma yoluna gidilmelidir.

On binlerce, yüz binlerce hacı adayımız yıllarca sıra beklediğinden, kendilerine sıra gelmediğinden maalesef gözleri açık bir şekilde de vefat ediyorlar, hac farizasını yerine getirmeden hayata da veda edebiliyorlar. Bunun da sorumlusu yine Meclistir, yine bizleriz ve özellikle de iktidardır. Gitmek isteyenin işini kolaylaştırmak lazım hem maddi anlamda hem diplomatik, bürokratik anlamda. Bu konuda halkımızın ciddi anlamda bir talebi vardır, özellikle fiyatların indirgenmesi konusunda ve özellikle de kontenjanların artırılması konusunda.

Az önce Muhammed Ali Clay’de de söz etmiştim. Kendisine yine Allah’tan rahmet diliyoruz ve Kürtçede de “…” (*), Arapçada da “…”(**) Ama unuttuğum bir şeyi söyleyememiştim yani bu, komik gelebilir ama acı bir gerçek: Nasıl ki bir dönem Ahmet Kaya “Kürtçe klip yapacağım.” dediği için terörist ve vatan haini ilan edildiyse, nasıl ki Ayşe Öğretmen “Anneler ve çocuklar ölüyor, ölmesin.” dediği için terörist, vatan haini ilan edildiyse, inanın, Muhammed Ali Clay, bugün burada, Türkiye’deki bu çatışma, savaş ortamını durdurmak için çağrıda bulunsaydı, o da büyük ihtimalle, vicdani retçiliğinden dolayı vatan haini ve terörist ilan edilecekti. Bunun örneğini Ahmet Kaya’da da gördük, Ayşe Öğretmen’de de maalesef gördük.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Muhammed Ali hainler için yapmaz onu, merak etme.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Şunu söyleyeyim: Lisansı iptal edilmişti ya sırf vicdani retçi olduğu için ve savaşa karşı durduğu için; bizlerin de sırf savaşa karşı durduğumuz için mazbatalarımız iptal edilmek isteniyor, milletvekilliğimiz elimizden alınmak isteniyor, tıpkı Muhammed Ali Clay’in yine lisansı ve şampiyonlukları elinden alındığı gibi. İnşallah, bizler, işte bu önemli, değerli hayatlardan ders çıkaracağız, ders; kalkıp böyle, ölümüne üzüldüğümüzü ifade etmekle yetinmeyeceğiz, onun yolundan gideceğiz, eğer onu seviyorsak onun yolundan ilerleyeceğiz ve onun sahip olduğu duruşa sahip olmaya çalışacağız.

Ben Midyat’ta da patlamada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Bu ramazan vesilesiyle inşallah bu ölümler duracak. Hepimiz sorumluyuz.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Siz sorumlusunuz, siz.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Burası ehlihâl ve ehliakd yeridir yani sorunların çözüm yeridir. Biz çıkıp kınamakla… Bakın, en az bin tane saldırı olmuştur. On ay içinde 2.000-2.500 insanımız hayatını kaybetmiştir. Herkes çıkıp kınayabilir -en kolay yol- ama kınamakla bu sorun çözülmüyor. Bizim sorunun kökünü kurutmamız için barış masasına, çözüm masasına oturmamız gerekiyor. Bunların hesabını vereceğiz.

Bu Meclis, yani ben dâhil hepimiz belki hayatımızın yüzde 50’sini, yüzde 60’ını, 70’ini, 80’ini tüketmiş durumdayız. Yani yüzde 10’luk, yüzde 20’lik, belki, bir ihtimalle yüzde 30’luk bir şansımız kalmıştır, bir süremiz kalmıştır. Evet, biz belki bir şekilde böyle çarpıtabiliyoruz olayları, farklı sunabiliyoruz, birbirimizi suçlayabiliyoruz ama inanın, mahkemeyikübrada birinci derecede sorumlu bizleriz. Bizler elimizi taşın altına koymalıyız, bu sorunu çözmeliyiz. Yani 80 milyon insanın aklını, iradesini burada temsil eden bir irade var. Bunu çözmek çok kolaydır. Eğer ki, şayet irademize sahip çıkarsak ve çözümde biz kararlı olursak, gerçekten bu ölümler duracak. Otuz kırk yıl silahlı bir şekilde bu sorunun çözülmesi denendi yani bunu 30-40 kez diye söyleyebiliriz. 1 kez barış denendi, o 1 kerede insanlar ölmedi, insanlar göçmedi, tam tersine, tersine bir göç oldu ve insanlar ölmedi. Gelin, nasıl 30-40 kez silah denemişse barış sürecini de defalarca deneyelim çünkü bir kez denedik, halk kârlı çıktı, bizler kârlı çıktık. Birçok defa daha denemememiz için herhangi bir sebep yok. Hepimiz bu sorumluluğun bilincindeyiz. İnşallah, bu anlamda elimizi taşın altına koyarız.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aslan.

Sayın Akçay, sisteme girmişsiniz, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırıyı kınadığına ve şehit naaşlarının bulunduğu bir mahalde benzeri tepkilerin ve saldırıların olmasının bu olayların sistemli, organize ve tek merkezden yönlendirildiği izlenimi verdiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şehitlerimizin ebediyete uğurlandığı cami avlusunda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik çirkin davranış ve saldırıları kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Şehit naaşlarının bulunduğu bir mahalde benzeri tepkilerin ve saldırıların olması bu olayların sistemli, organize ve tek merkezden yönlendirildiği izlenimini vermektedir; provokatif bir olay olduğu açıktır. Teröre karşı tekmil millet olarak saflarımızı sıklaştırmamız gereken bir zamanda ve mekânda bu tür saldırılar ancak terörizme hizmet eder. Bu yönüyle de bu hadiseye terörize bir olay olarak bakabiliriz. Hükûmetin bu konuda gereken açıklamayı yapmasını ve gereken soruşturmanın bir an evvel sonuçlandırılmasını diliyor, bekliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay. (CHP sıralarından alkışlar)

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/505) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 238) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 3’üncü madde üzerinde başka konuşma talebi yok.

Soru-cevap işlemi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı Arasında 2 Haziran 1987 Tarihinde Ankarada İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

:236

 

 

 

Kabul

:

:236(x)

 

 

 

 

 

       Kâtip Üye                                           Kâtip Üye

     Özcan Purçu                                       Fehmi Küpçü

          İzmir                                                 Bolu”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.02

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brunei Sultanlığı Hükümeti Arasında Ekonomik, Ticaret ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/573) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 263)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların olmayacağı anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Haziran 2016 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.05



(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(x) 238 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(**) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.