TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  97’nci Birleşim

                                                                                        2 Haziran 2016 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, milletvekillerini temiz bir dil kullanmaya davet ettiğine ve temiz bir dil içermeyen beyanların Meclisin, milletvekillerinin ve genel olarak siyaset kurumunun halk nezdindeki itibarını zedeleyeceğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Başkanlık Divanı olarak, Almanya Federal Meclisinde 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak niteleyen tasarının kabul edilmesini kınadıklarına ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Almanya Federal Meclisinde 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili 3 siyasi parti grubunun ortak bildirisinin Başkanlığa verildiğine ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Başkanlık Divanı olarak, Almanya Federal Meclisinin 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili kararını şiddetle kınadıklarına ilişkin konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.-  İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Almanya Federal Meclisinde hak etmediğimiz bir karar alındığına ve Meclis tarafından Hükûmeti göreve çağıran bir deklarasyon hazırlanması için Başkanlığın inisiyatif kullanarak işlem yapmasını istirham ettiğine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Almanya Federal Meclisinin sözde Ermeni soykırımı iddialarını kabul eden önergesini kendilerine iade ettiklerine, Parlamento olarak Türk milletinin vicdanını ifade eden iradeyi bütün siyasi partilerle birlikte imzalamaya davet ettiğine, geri kabul anlaşmasının ivedilikle askıya alınması için Parlamentoda adım atılması gerektiğine ve bu konuyu kınayan bir bildiriye destek vermeye hazır olduklarına ilişkin açıklaması

3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Halkların Demokratik Partisi olarak, kendi tarihimizle yüzleşmeyi gerçekleştirdikten sonra ileriye dönük bir sayfa açılabileceğine, Alman Parlamentosunun kendi iradesiyle ortaya koyduğu karar süreciyle ilgili açıklama yapması gereken kurumun Dışişleri Bakanlığı ya da Hükûmet olduğuna ve Parlamentonun ortaya koyduğu deklarasyon metnine katılmadıklarına ilişkin açıklaması

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Almanya Federal Meclisinin 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendiren tasarıyı kabul etmesini şiddetle kınadıklarına ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak ortak deklarasyona imza atacaklarına ilişkin açıklaması

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Almanya Federal Meclisinin sözde soykırımla ilgili almış olduğu kararı şiddetle telin ve yok hükmünde kabul ettiğine, bunun siyasi bir karar olduğuna ve diğer partilerle birlikte ortak bir deklarasyonun çalışmasını muhakkak yapacaklarına ilişkin açıklaması

6.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın gündem dışı yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, politikacıların görevinin günceli değerlendirmek, geleceği kurmak olduğuna ve soykırım iddialarının Türkiye-Ermenistan ilişkilerine katkı sağlamadığına ilişkin açıklaması

8.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hükûmetin bu tasarıların kabul edilmesinden kendisine bir ders çıkarması gerektiğine ve vatandaşların, AKP Hükûmetinin Türkiye’yi dış politikada nasıl yalnızlaştırdığını görmesini ümit ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye'nin tanıma kararlarını engellemek için yaptırım uygulayamadığına ve bunun da aleyhimize karar alacak devletleri cesaretlendirdiğine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, Hükûmetten, Cumhuriyet Halk Partisinin şehitler, malul ve muharip gaziler ve yakınlarına yönelik önerilerini gündeme alıp desteklemesini beklediklerine ilişkin açıklaması

11.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Orta Doğu ve Arap ülkeleriyle ikili sosyal güvenlik anlaşmalarının yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Isparta Milletvekili İrfan Bakır’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından, gül çiçeğine kilo başına destek verilmesini düşünüp düşünmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

13.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya’nın Taşova ilçesindeki Atatürk Bulvarı’nın asfalt sorununa ne zaman çözüm bulunacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

14.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP’nin işe alımlardaki ahlaksız uygulamalarını şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Almanya Federal Meclisini 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak niteleyen tasarıyı kabul etmesi nedeniyle şiddetle kınadıklarına ve Cumhurbaşkanının böylesi bir oylama günü öncesi Uganda’da olmasının konunun ne kadar önemsendiğinin yansıması olduğuna ilişkin açıklaması

16.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın, terör örgütünün, seçilmiş Cumhurbaşkanının düşürülmesi için darbe girişimini hızlandırma görevini üstlendiğine ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, belediye şehir tiyatrolarının çalışanlarının ve sanatçılarının teşvik ikramiyesi ve ek göstergeyle ilgili mağduriyetlerinin giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

18.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, Sosyal Güvenlik Kurumunun oluşturduğu hastane faturalarını denetleme komisyonlarının merkezî komisyonlar olarak değil mevcut hâliyle bölgesel olarak devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

19.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Almanya Federal Meclisinin ulusal ve uluslararası hukuk açısından hiçbir anlamı olmayan kararını reddettiklerine ilişkin açıklaması

20.- Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Enç’in, Almanya Federal Meclisinin Ermeni soykırımı iddialarını onaylayan kararını tanımadıklarına ilişkin açıklaması

21.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından, fındığı devlet koruması altına almayı düşünüp düşünmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

22.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, tarihimizin hiçbir döneminde yer almayan soykırım kelimesiyle milletimizin yan yana getirilmesine asla müsaade edilmeyeceğine ilişkin açıklaması

23.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı’nın, Almanya Federal Meclisinin Ermenilerin 1915 olaylarıyla ilgili iddialarını soykırım olarak tanımlayan karar tasarısını kabul etmesini kınadığına ve Adana’nın Kozan ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

24.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Gezi olaylarının 3’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

25.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Almanya Federal Meclisinin Ermenilerin 1915 olaylarıyla ilgili iddialarını soykırım olarak tanımlayan karar tasarısını kabul etmesini kınadığına ve Denizli-Muğla, Denizli-Çameli ve Denizli-Çivril kara yollarının ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

26.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, Kırklareli’de ne kadar tarım ürünü alımının planlandığını ve tarımsal destek primlerinin kapsamının artırılıp artırılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

27.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, Türk milletinin dünya kurulduğundan beri soykırım yapmadığına ve soykırımsal davranışlar içinde bulunmadığına ilişkin açıklaması

28.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, AKP il başkanı gibi çalışan, çocukları IŞİD’e katılan ailelerin feryadını ve kamuoyunun uyarılarını göz ardı eden Adıyaman Valisinin Adana’ya atanmasıyla âdeta ödüllendirildiğine ilişkin açıklaması

29.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylu’nun, Almanya Federal Meclisinin Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili kararını kınadığına ilişkin açıklaması

30.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Almanya Federal Meclisinin Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili kararını protesto ettiğine ve kınadığına ilişkin açıklaması

31.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Kütahya’da çok ciddi bir provokasyonun tekrar devreye konulmak istendiğine, bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasını rica ettiğine, yedi gündür gözaltında olan Demokratik Bölgeler Partisi Şırnak il yöneticisi Hurşit Külter’le ilgili bilgi almak istediğine ve sokağa çıkma yasağı kaldırılan Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde tam bir yıkım ve talan tablosu olduğuna ilişkin açıklaması

32.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Almanya Federal Meclisinde gerçekleşen oylamanın Türk dış politikasının çöküşü olduğuna, esas kınanması gerekenin Türk dış politikası olduğuna ve AKP’nin bu konuda kendisini sorgulaması gerektiğine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Almanya Federal Meclisinin Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili kararını kınadığına ve AK PARTİ’nin insanı önceleyen bir politika felsefesi olduğuna ilişkin açıklaması

34.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Cumhurbaşkanının, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili Anayasa değişikliğini bekletmesini doğru bulmadıklarına ve Hükûmeti, ABD’nin YPG’yle yaptığı operasyon karşısında tepki koymaya ve diğer devletlerin güçleriyle birlikte hareket etmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

35.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş’ın, Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Almanya Federal Meclisinde 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili 3 siyasi parti grubunun ortak bildirisine ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Almanya Federal Meclisinde 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili 3 siyasi parti grubunun ortak bildirisine ilişkin açıklaması

38.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Almanya Federal Meclisinde 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili 3 siyasi parti grubunun ortak bildirisine ilişkin açıklaması

 

VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, ramazan ayına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan’ın, gözaltı ve tutuklamalara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, Federal Alman Meclisinin almış olduğu karar çerçevesinde Türkiye-Ermenistan ilişkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Zeynep Altıok ve 25 milletvekilinin, faili meçhul siyasi cinayetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/220)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve 23 milletvekilinin, mültecilerle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/221)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, Rusya Federasyonu’yla yaşanan siyasi ve ekonomik krizin ülkemize ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/222)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve arkadaşları tarafından, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/142) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 2 Haziran 2016 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, Sayıştay Rapor Değerlendirme Kurulu çalışmalarına ve bu konudaki Yönetmelik'e ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/4527)

2.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir'in, Gürbulak Sınır Kapısı'na ve Sarısu Açık Pazarı'na ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin cevabı (7/4967)

3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Muratlı Sınır Kapısı açılış tarihine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin cevabı (7/5061)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bağlı kurum ve kuruluş binalarının depreme karşı dayanıklılık durumuna ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin cevabı (7/5207)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, memur alımlarına dair çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin cevabı (7/5208)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2016 yılları arasında maaşında icra takibi ve haciz olan personele ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin cevabı (7/5209)

2 Haziran 2016 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını ve salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, milletvekillerini temiz bir dil kullanmaya davet ettiğine ve temiz bir dil içermeyen beyanların Meclisin, milletvekillerinin ve genel olarak siyaset kurumunun halk nezdindeki itibarını zedeleyeceğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, dün birleşimin kapanmasından hemen önce yaşadığımız tartışmalarla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.

Bildiğiniz üzere, burada yüce milletimizin bizlere tevdi etmiş olduğu temsil görevini yerine getirmek üzere bulunuyoruz. Bu kürsüden doğrudan milletimize ve burada bulunan sayın milletvekillerine hitap ediyoruz. Dolayısıyla, ülkemizin içinde bulunduğu siyasi iklim ve gündem buradaki tartışmaları, görüşmeleri zaman zaman doğrudan etkileyebilmektedir. İşte bu noktada bize düşen, milletimizin temsilcileri olarak omuzlarımızda taşıdığımız bu büyük sorumluluğun farkında olup bizlere yakışan bir üslupla bu tartışmaları yapabilmektir. Bu nedenle, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da kürsüye çıkan sayın hatip olsun, yerlerinden hatibi dinleyen ya da söz alan sayın milletvekilleri olsun, kendisine yöneltilen sorulara cevap vermek için söz alan sayın bakanlar olsun, bu çatı altında her ne vesileyle olursa olsun söz söyleyen sayın milletvekillerimizi bir kez daha temiz bir dil kullanmaya davet ediyorum.

Milletvekilleri ve Hükûmet elbette çok sert eleştirilere hazırlıklı olmalıdır fakat bu eleştiriyi ifade ederken üslubumuzun, eleştirinin ötesinde, siyasetin konusu olmaması gereken aile ve akrabalık ilişkilerine yönelmemesine ya da “Dinlerseniz anlayacaksınız!” türünden karşı tarafı incitecek bir hâl almamasına özen göstermemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor, temiz bir dil içermeyen beyanların Meclisin, milletvekillerinin ve genel olarak siyaset kurumunun halk nezdindeki itibarını zedeleyeceğini ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Vural…

V.- AÇIKLAMALAR

1.-  İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Almanya Federal Meclisinde hak etmediğimiz bir karar alındığına ve Meclis tarafından Hükûmeti göreve çağıran bir deklarasyon hazırlanması için Başkanlığın inisiyatif kullanarak işlem yapmasını istirham ettiğine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, tabii, gündem dışı konuşmalara geçeceksiniz ama maalesef, Almanya Federal Meclisi milletimiz hakkında hak etmediğimiz bir karar almıştır. Dolayısıyla, bu karar nezdinde öncelikli görevimiz, yüce Türk milletinin şeref ve onurunu koruyacak bir tavır ortaya koymak olmalıdır. Bu bakımdan, gündem dışı konuşmalara geçmeden önce grup başkan vekilleriyle birlikte bir değerlendirme yapıp bu konuda Türk milleti adına Meclisten Federal Almanya Meclisini kınayan ve bu konuda da Hükûmeti göreve çağıran bir deklarasyon hazırlanarak ifade edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Dolayısıyla, bu konuda zatıalinizin inisiyatif kullanarak işlem yapılmasını istirham ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Vural, açıklamanız için çok teşekkür ederim.

Şöyle yapalım… Ben de takip ediyordum, şu an sizin açıklamanızla bundan haberdar olmuş oldum. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın özel koşulları içerisinde Türkler ile Ermenilerin yaşadıkları karşılıklı acıların diğer ülkelerin parlamentolarında siyaset konusu olmasını, herhangi bir uluslararası mahkeme kararı olmadan bunların “soykırım” olarak nitelendirilmesini doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Bu konuda siyasi partilerimizin grup başkan vekillerine gündem dışı konuşmalardan sonra iki artı bir dakika olmak üzere verdiğimiz süreyi şu an vermek suretiyle hemen siyasi parti grup başkan vekillerimiz bu konuda görüşlerini ifade edebilirler.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu konuda bizim söyleyeceğimiz sözlerden ziyade, bu konuda bir tavır oluşturmak gerektiği kanaatindeyim. Bu bakımdan, ara vermek suretiyle ivedilikle bu konuda aziz milletimizin vicdanına tercüman, tarihine tercüman olacak bir inisiyatif oluşturulması gerektiği kanaatindeyim efendim.

BAŞKAN – Sayın Vural, elbette bu arayı verebilirim ancak diğer siyasi parti grup başkan vekillerinin konuya ilişkin görüşlerini alırsam…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, son derece yerinde bir öneridir. Bizce de bir ara verilmesi doğru olur efendim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, zaten, söylediğiniz gibi, grup başkan vekilleri konuya ilişkin görüşlerini açıklayacaklar hemen oturumun başlangıcında. Biz de bu çerçevede Sayın Oktay Bey'in ifade ettiği öneriyi dile getirecektik; ortak bir metin çerçevesinde konunun değerlendirilmesini ve bizim Parlamentomuzun bakışının Almanya Parlamentosunun aldığı bu karara karşı ortaya konmasını ifade edecektik. Önce açıklamalarımızı yapalım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, açıklamalardan ziyade… Yani, bunun neyini açıklayacağız?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – … sonra da metne ilişkin o çalışmayı yaparak kamuoyuna o ortak duyuruyu gerçekleştirelim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletimiz bizim açıklamamızı değil, tavrımızı istiyor.

BAŞKAN – Yani, Sayın Bostancı, siz de “Bir metin hazırlanabilir.” diyorsunuz sanıyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet.

BAŞKAN – Evet, başka görüş ifade etmek isteyen grup başkan vekili olmadığını görüyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bunu yapalım efendim, bırakın. Gündem bu. Tepkiyi koyalım. Açıklama, ne yapacağız yani?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Alman Parlamentosu karar alabiliyor da Türk Parlamentosu olarak karar alamıyor muyuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Biz de alalım.

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum; sayın grup başkan vekillerini toplantıya davet ediyorum.

Kapanma Saati: 14.11

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Başkanlık Divanı olarak, Almanya Federal Meclisinde 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak niteleyen tasarının kabul edilmesini kınadıklarına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı olarak Alman Federal Meclisinde 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak niteleyen tasarının kabul edilmesini kınıyoruz.

Biraz önce vermiş olduğumuz arada, Alman Federal Meclisinin almış olduğu bu kararla ilgili olarak bir deklarasyon yayınlanması konusunda siyasi parti gruplarıyla, grup başkan vekilleriyle görüşmeler yaptım.

Şimdi konuya ilişkin görüşlerini açıklamak üzere sayın grup başkan vekillerine sırayla söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Vural.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Almanya Federal Meclisinin sözde Ermeni soykırımı iddialarını kabul eden önergesini kendilerine iade ettiklerine, Parlamento olarak Türk milletinin vicdanını ifade eden iradeyi bütün siyasi partilerle birlikte imzalamaya davet ettiğine, geri kabul anlaşmasının ivedilikle askıya alınması için Parlamentoda adım atılması gerektiğine ve bu konuyu kınayan bir bildiriye destek vermeye hazır olduklarına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, maalesef, Almanya Federal Meclisinin sözde Ermeni soykırımı iddialarını kabul eden bu önergesini, bu iradesini kendilerine iade ediyoruz. Tarihleri soykırımla dolu olanlar bizim milletimizin tarihini karalayamaz. Parlamentonun böyle bir yetkisi yoktur, görevi de yoktur, hadleri de değildir. Dolayısıyla, bu konuda aziz Türk milletinin, insanlık suçu olan böyle bir suçla suçlanması kendi ayıplarıdır, aynaya baksınlar.

Bugünkü bu medeniyeti oluşturanların, aslında hâlâ dünyada birçok katliamın gerçekleştirilmesi konusunda sorumlu olanların parlamentolarında aldıkları bu karar, açıkçası kendi kara yüzlerini ortaya koymuştur. Bunu Parlamento olarak aynen kendilerine iade ederek bir kınamayı, Türk milletinin vicdanını ifade eden bir iradeyi bütün siyasi partilerle birlikte imzalamaya davet ediyorum.

Bugüne kadar, bunları yapanların hepsi yanlarına kâr kaldı. Nereye kadar susacağız? Nereye kadar sineceğiz? Merkel 7-8 defa geldi. Buraya geldiği zaman, kalkıp… Bu tasarı konusunda bile gidip orada ret kullanamayan birileri… Türk-Alman dostluğunu göz ardı eden böylesine siyasi bir karar karşısında ne Türkiye Büyük Millet Meclisi ne de Hükûmet sinmelidir ve susmalıdır. Bu konuda ne yapılması gerekiyorsa, yaptırım dâhil, bunlarla ilgili adım atılması gerekir. Geri kabul anlaşmasını imzalayanlar, böylesine soykırımla suçladığınız bir ülkede, mültecileri, bu 2,5 milyon, 3 milyon mülteciyi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum, tamamlayınız Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) - …misafir kılan bir ülkede, önce kendi insanlık ayıplarınızı görünüz siz.

Bu bakımdan, bu konuda Parlamentoda alınmış, Avrupa Birliğinin kendi sorununu çözmeye yönelik ve Türkiye’ye bütün yükümlülükleri yükleyen geri kabul anlaşması dâhil bunun da ivedilikle askıya alınması konusunda Parlamentoda adım atılması gerektiğini düşünüyorum.

Bu bakımdan, Sayın Başkan, bu konuda Parlamentomuzun Hükûmeti gerekli işlemleri, gerekli yaptırımları uygulamak üzere çağıran ve bu konuyu kınayan bir bildiriye destek vereceğimizi, imzaya hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Sayın Baluken, buyurunuz.

3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Halkların Demokratik Partisi olarak, kendi tarihimizle yüzleşmeyi gerçekleştirdikten sonra ileriye dönük bir sayfa açılabileceğine, Alman Parlamentosunun kendi iradesiyle ortaya koyduğu karar süreciyle ilgili açıklama yapması gereken kurumun Dışişleri Bakanlığı ya da Hükûmet olduğuna ve Parlamentonun ortaya koyduğu deklarasyon metnine katılmadıklarına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, üzerinde bulunduğumuz kadim topraklarda yaşanan tarihsel süreç içerisinde tanımsız acılar, büyük trajediler ve felaketler yaşandığını Halkların Demokratik Partisi olarak bugüne kadar hep ifade ettik. Bu acıları, bu felaketleri geride bırakıp ortak geleceğe dair yeni bir sayfa açmak için de gerek Parlamentonun gerekse de ilgili devlet kurumlarının yapması gereken şeyin kendi tarihimizle doğru temelde yapmamız gereken bir yüzleşme olduğunu hep söyledik. Bugün de aynı ilkesel duruşumuzu koruduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Biz, Halkların Demokratik Partisi olarak bu ülkenin kadim tarihindeki süreçlerle ilgili bir tarihî yüzleşme ve bir hakikatleri ortaya çıkarma süreci işletmeden ortaya konacak olan siyasal tavrın bu tarz sorunların çözümüne herhangi bir katkı sağlamayacağını düşünüyoruz. Bunu yapmadığımız sürece bütün dünya parlamentolarını ya da kurumlarını kınayan, giderek izole olan ve kendi içerisine kapanan bir ülke pozisyonuna geleceğiz.

Dolayısıyla, bu konuda Halkların Demokratik Partisi olarak daha önce sunmuş olduğumuz çözüm önerisinin arkasında olduğumuzu, kendi tarihimizle yüzleşmenin ve bu yüzleşmeyi gerçekleştirdikten sonra da ileriye dönük yeni bir ortak sayfanın açılabileceğini düşünüyoruz. Aslında, geçmişte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da özellikle Ermeni halkının yaşadığı büyük acılarla ilgili gerek taziye mesajı ortaya koyması gerekse de bazı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – ……tarihî gerçeklerle yüzleşme süreçlerinden bahsetmesi bütün Türkiye kamuoyunda ve uluslararası kamuoyunda da farklı bir beklenti yaratmıştı. Ancak, maalesef, bu süreç içerisinde bunu gerçekleştiremediğimiz için şu anda, dediğim gibi, dünya parlamentolarından gelecek olan karar süreçlerini deklarasyon metinleriyle kınayıp çözüm arayan bir pozisyonu, bir siyasi tavrı Parlamento tartışıyor. Biz bu tavrın çözüm getirmediği ve doğru olmadığı kanaatindeyiz. Alman Parlamentosunun kendi iradesiyle ortaya koyduğu karar süreciyle ilgili de açıklama yapması gereken ya da süreci takip etmesi gereken kurumun Dışişleri ve Hükûmet olduğu kanaatindeyiz.

HDP olarak, tekrar, Parlamentonun ortaya koyduğu bu deklarasyon metnine katılmadığımızı, bir yüzleşme çağrısıyla çözüm bulmanın doğru olduğunu ifade etmek isterim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Sayın Özel…

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Almanya Federal Meclisinin 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendiren tasarıyı kabul etmesini şiddetle kınadıklarına ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak ortak deklarasyona imza atacaklarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, birleşimin ve oturumun hemen başında göstermiş olduğunuz hassasiyet ve biraz önce yapmış olduğunuz açıklama son derece önemli.

Biz, hem partimiz tarafından hem Parlamentoda bulunan diğer siyasi partiler tarafından defalarca yapılan uyarılara, çağrılara rağmen bugün Alman Federal Meclisinin yapmış olduğu ve 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendiren karar tasarısını kabul etmesinden büyük bir üzüntü duyuyor ve bunu şiddetle kınıyoruz. Alman Federal Meclisi, yetki ve sorumluluğunda olmayan, hukuki bir konuda, ön yargılara dayanan, siyasi bir hüküm ve karar verdiğini belirtiyor ve maalesef, bunun neredeyse oy birliği olarak ifade edilebilecek şekilde; 1 çekimser, 1 de ret oyuna karşılık kabul edilmiş olmasından büyük bir üzüntü duyuyoruz.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin daha da çetrefilli hâle gelmesine önayak olmaktan başka hiçbir işe yaramayacak olup Türkiye ile Ermenistan ilişkilerini normalleştirmek bir yana, Ermenistan’ın diğer ülke parlamentoları nezdinde ara vermeksizin sürdürdüğü bu lobi faaliyetleri sorunu biraz daha derinleştirmekte, kabuk tutması ümit edilen yaraları kaşımakta ve maalesef, çözüme değil çözümsüzlüğe, diyaloğa değil diyalogsuzluğa ve çatışmaya yol açmaktadır. Hiç şüphesiz, bu karar Türkiye-Ermenistan ilişkilerine bir katkı sağlamayacağı gibi, Türkiye-Almanya ilişkilerini de ki hem Almanya’da yaşayan, Türkiye'den Almanya’ya gitmiş, kimi çifte vatandaş kimisi orada işçi statüsüyle çalışmakta olan, hatta Alman-Türk evliliklerinden, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının evliliklerinden ortaya çıkmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Özel.

Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …yepyeni, ortak, bambaşka, çok renkli bir kuşağın varlığını da inkâr eden ve maalesef ve maalesef, Almanya’yla olan ilişkilerimizde de kara bir leke olarak geçmişte kalabilecek, tarihe düşebilecek böyle bir kara lekenin sürülmüş olmasından son derece üzgünüz.

Burada Hükûmetin sorumluluğunu görmezden gelmek mümkün değil. Sürekli on dört yıl karşılaştırması yapanlara, “Biz iktidara geldiğimizde rakam şuydu.” diyenlere, on dört yıl önce, siz iktidara geldiğinizde kaç ülke bu meseleyi soykırım olarak tanımlıyordu, bugün ne duruma geldik, bunu da hatırlatmak bir muhalefet partisi olarak boynumuzun borcudur. Dış politikadaki zafiyet Türkiye'yi her geçen gün yalnızlaştırmakta ve Türkiye'ye itibar kaybettirmektedir.

Bugün Mecliste, katılan tüm siyasi partilerin birlikte bir metin kaleme alarak kararlı bir duruş sergilemesini önemsiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi bunun 4 partiyle birlikte olmasını önemser ama imza koyan tüm partilerle birlikte bu ortak deklarasyonun altına, en kararlı şekilde duracağımızı, imzamızı atacağımızı da ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Sayın Bostancı…

5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Almanya Federal Meclisinin sözde soykırımla ilgili almış olduğu kararı şiddetle telin ve yok hükmünde kabul ettiğine, bunun siyasi bir karar olduğuna ve diğer partilerle birlikte ortak bir deklarasyonun çalışmasını muhakkak yapacaklarına ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Almanya Federal Meclisinin sözde soykırımla ilgili almış olduğu bu kararı şiddetle telin ediyor ve yok hükmünde kabul ediyorum. Bu karar, muhakkak Türkiye ile Almanya ilişkilerini kapsamlı bir şekilde etkileyecek ve zedeleyecektir. Bunun hesabını iyi yapmış olmaları gerekir. Parlamentodaki sayın vekillerin “1915’te neler yaşandı, tarihî belgeler neler ve bu çerçevede tarih bize nasıl konuşuyor?” gibi bir çalışma gerçekleştirerek bu kararı aldıkları kanaatinde değilim. Onların kararının asıl dinamikleri güncel siyasal ilişkiler ve selam vermek istedikleri çevrelerdir. Böyle davranıldığında, hem tarihe karşı saygısızlık edilmiş olunur hem de güncel siyasal ilişkilerde kime selam vermek istiyorsanız ona belki bir cemilede bulunmuş olursunuz ama aynı zamanda, geniş toplumsal kesimleri ve tarihî hakikati önemseyen, nereden, hangi ülkeden olursa olsun, insanları da incitmiş olursunuz. Almanya Federal Meclisinin almış olduğu bu karar bütünüyle siyasi bir karardır.

Elbette, 1915’te yaşanan bu olaylar acı olaylardır. Yaşanan acı olayların asıl sebebi savaştır. Savaşın yaşandığı bir yerde adalet ve hakkaniyet aramaya kalktığınızda hayli zorlanırsınız. O savaşın ortaya çıkmasını engellemek yerine aynı ülkede barış içinde yaşayan insanların birbirlerine karşı duracakları bir siyasal iklimi kışkırtmak, asıl suç budur. Ermeniler Osmanlı tebaasıydı ve barış içinde birlikte yaşıyorduk. Hangi imparatorluk kendi toprakları içindeki insanlarla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Baluken.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – “Bostancı” efendim.

BAŞKAN – Evet, Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – İkisi de “b”yle başlayınca…

BAŞKAN – Evet, evet, bazen karışıyor böyle.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hiçbir imparatorluk kendi topraklarındaki insanlarla bir çatışma içinde olmak yahut da o insanların birbirlerine karşı şiddet uygulamalarını tasvip etmek durumunda olamaz. İmparatorlukların talebi barış içinde yaşanmasıdır. Ama, Birinci Dünya Savaşı şartlarında -ki o savaşa hangi şartlarda girdiğimiz, burada büyük devletlerin oynadığı rol, bunların hepsi tarihen ortadadır- bu işin arkasındaki asıl dinamik, hiç şüphesiz Türkiye’yi savaşa sürükleyen şartlar ve ne yazık ki barış içinde yaşadığımız Ermeni’leri kışkırtmaya dönük, provokatif işlerdir.

Esasen soykırım hukuki bir konudur ve tek mahkeme kararı, Nazi Almanyası’nın işlediği soykırıma ilişkin alınmış olan karardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Federal Almanya’nın başka ülkelere bu tür atıflarda bulunarak kendi geçmişini temize çıkarması hiçbir şekilde mümkün olmaz. Eminim ki Almanya’da, oradaki Türklerle iyi ilişkiler kuran Alman vatandaşları da bu karar karşısında son derece incinmişlerdir.

Mecliste, birlikte, diğer partilerle beraber ortak bir deklarasyonun çalışmasını muhakkak yapacağız ve bunu da kamuoyuna duyuracağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, ramazan ayı münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a aittir.

Buyurunuz Sayın Kılıç.

VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, ramazan ayına ilişkin gündem dışı konuşması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok büyük ve bereketli bir ay, gölgesini üzerimize salmıştır. Bu ayın hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Ayrıca, Alman Parlamentosunun ülkemiz ve milletimiz aleyhinde almış olduğu bu kararın milletimize bir bühtan olduğunu söylüyor ve bu kararı da kınıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, İslam, kamerî yılın dokuzuncu ayı olan ramazanda oruç tutmayı emreder. Bu ayın tamamında, Müslümanlar fecir vaktinden akşama kadar yemekten, içmekten ve nefsani ilişkilerden uzak durur; yarının orucunu tutacağına dair kendisini daha akşamdan ciddi olarak hazırlar. Sahurla ve imsakla başlayan oruç, güneşin batışında açılır. İftar, bütün aile ve bazen de komşular için bir davete dönüşerek Müslümanlar gün boyunca kazandıkları zaferi kutlarlar.

Oruç, insan faaliyetleri açısından günlük hayatın ritmini değiştirir. Yerleşim birimlerinde şafağın yaklaşması ve güneşin batması, davul çalınarak, ilahi söylenerek ve ezanla ya da büyük kasaba, ilçe ve illerde, bütün bunlarla ve merkezî alanlarda top ateşlenerek duyurulur. Gazeteler, radyolar, dergiler, televizyonlar özel iftar ve sahur programları yaparlar. Mahyalar, minarelerin ışıklandırılması, iftar çadırları, sosyal medya ve oradaki organize programlar halkın bilgilenmesine ve duygulanmasına vesile olur.

Ramazan gecelerinde, yatsı namazından sonra teravih namazı cemaat hâlinde kılınır. Bu namazda, çoğu defa, Kur’an-ı Kerim’in cüz cüz ramazan boyunca okunarak hatim indirildiğine şahit olunur. Ramazanın sonuna doğru Kur’an’ın “Leyletülkadr”, Kadir Gecesi olarak adlandırdığı, ilk ayetlerin vahyolunmaya başladığı bir geceyi Müslümanlar Allah’a dua ve ibadet içinde geçirirler. Hayatlarını O’na kulluğa ve itaate adadıklarını hulusikalp ve azimle tekrar ederler. Ramazanın her gününde ihtiyacı olanlara yardımseverlik ve misafirperverliklerini gösterir, sadaka verir ve salih ameller işlerler. Ayın sonu gelmeden, fakirlere ev halkının tümü yahut bakmakla yükümlü olduğu her kişi adına, yetişkin bir insanın bir günlük beslenmesini sağlayacak bir miktarı sadakayıfıtır, fitre olarak dağıtırlar.

Sayın milletvekilleri, Müslümanlar, ramazanı mübarek bir ay, rahmet ve merhamet ayı olarak adlandırırlar. Bu ay, bütünüyle kendini tezkiye ve itaat için ahdini yenileme ayıdır. Mazlum, mağdur, mahrum ve muhtaç insanlığı hatırlama, acıma ve teselli verme ayıdır. Hepsinin üstünde, nefsin birçok ihtiras ve arzularının bastırılması ile kendini idare etme ve disiplin ayıdır. Sahur ve iftar arası bir düzen ve disiplin tekerrürüdür.

Ramazan ayında İslam âleminin yaşadığı iktisadi iklim, İslamiyet’in iktisat anlayışının mahyalaşmış önemli yansımasıdır. Tüketimin kanaatle dizgin altına alındığı, üretimin en verimli şekilde tüketildiği bir ekonomi modelinin oluştuğu ramazanda, işin ilginci, servet dolaşımı artar, zekât ve sadakalar sosyal güvenliğe sigorta olur. Fertlerin her birinin bu işi yüklenmesiyle bu müessese verimli ve güvenli bir şekilde çalışır, suistimal olmaz, darlık önlenir, manevi ortak kazanç artar.

Ramazan, Müslümanlar için kendini hesaba çekme ayıdır, ahlaki ve ruhi değer ve sorumlulukların birikimini temin eden tek aydır. Oruçlu bir günün iftarla son bulması gibi, ramazan da o manada bayramla (îd) nihayet bulur. Bu bitiş, Müslümanların hep beraber, cemaat hâlinde kıldıkları 2 rekat bayram namazı, salatıîdle kutlanır. Müslümanlar o gün temiz ve en güzel elbiselerini giyerler, coşku içinde, tebriklerle namazlarını eda ederler. Bayram namazından sonra Müslümanlar birbirlerini tebrik ederler, iyi dilek ve temennilerini ifadeyle hayırhahlık dilerler. Aynı niyet ve hislerle çocuklara ve fakirlere hediyeler dağıtırlar ve birbirlerine çok ihtimamlı davranırlar. Ramazan içinde verilen zekâtlar da bayramı idrak eden fakir ve yoksulların yardımına yetişir, günlük sıkıntılarına bir ferahlama getirir.

Buna rağmen, insanları ramazan ayı karşısında üç tavır içinde görüyoruz: Müminler ramazanda maddeten ve manen neşe alırlar, mazeretleri sebebiyle oruç tutamayanlar da bu neşeye dâhildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMRAN KILIÇ (Devamla) – Yahya Kemal’in dediği gibi “Mademki böyle duygularım kalmış, çok şükür.” diyen, bu neşeyi kıskanmayan, ona imrenen ve gıpta edenler de vardır. Bir kısmı da bu neşeden rahatsız olurlar ve müminlerin neşelerini bozmak için uğraşırlar, bir kısım marjinal konuları gündeme taşırlar, böylece rahatladıklarını sanırlar.

Kıymetli milletvekilleri, oruç kendini tutmaktır. Bu anlamda, ey oruç, tut bizi diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Gündem dışı ikinci söz, gözaltı ve tutuklamalar hakkında söz isteyen Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan’a aittir.

Buyurunuz Sayın Özgökçe Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)

2.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan’ın, gözaltı ve tutuklamalara ilişkin gündem dışı konuşması

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, son bir yıldır ciddi anlamda, muhalif tüm kesimlere ve özellikle de Kürt siyasetçilere yönelik gözaltı ve tutuklamaların ağır bir yargı baskısı aracı olduğunu ve bu uygulamaların iktidarın tutumu sebebiyle en üst seviyelere vardığını söylemek durumundayız.

Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilen yakalama, gözaltına alma ve tutuklama gibi tedbirler kanun ve sözleşmelerde gösterilen şartlar gerçekleşmedikçe uygulanamaz. Tutuklama tedbiri, en son çare olarak başvurulması gereken bir tedbir olmasına rağmen, Türkiye’de tutuklama, ilk başta uygulanan ve peşin cezalandırma yöntemi olarak kullanılan, açıkça işkence uygulamasına da dönüşmüş sistematik bir baskı aracı olmuştur.

Bu kürsüden çok defa ifade ettik ve başka bir konuşmada da detaylarıyla belirtiriz ancak kısaca, şunu söylemek istiyorum: Son bir yılda partimize, siyasetçilerimize yönelik 5 binden fazla gözaltı yapılmış, bunlardan 38’i belediye eş başkanı, 54’ü belediye meclis üyesi, 1’i genel başkan olmak üzere 1.500’ü de tutuklanmıştır.

Temel tutuklama gerekçelerine uyulmadan verilen bu kararlar karşısında elbette ki bizler de siyasetimizi destekleyen milyonlarca yurttaşımız da bazı çıkarımlar yapmaktayız. Bir kentin seçilmiş siyasetçisini, belediye başkanını, il başkanını, genel başkanını tutuklamakla esasen, yerelde söz konusu siyaseti destekleyen, o belediye başkanını seçen halkı tutuklamak arasında hiçbir fark yoktur.

Siyasal iradesinin tutuklamayla görev yapamaz hâle getirildiği, parti yöneticilerinin tutuklanmasıyla siyaset üretme çabasından yoksun bırakıldığı, okuduğu gazetenin, izlediği televizyonun muhabirlerinin tutuklanmasıyla haber alma hakkının engellendiği, kendisinin ise söz söylemek için sokağa çıktığı zamanlarda dahi çok sert ve orantısız polis şiddetiyle karşı karşıya kaldığı, öldürüldüğü bir tablo karşısında, halkın sorduğu, tespit yaptığı ve çıkarım yaptığı bazı sonuçlar var ortada: “Evet, karşımda bir yapı var ve bu yapı bana eşit ve adil davranmıyor. Karşımda bir yapı var ve beni korumuyor, önemsemiyor, dinlemiyor.” Evet, karşımızda bir yapı var ve bu yapı, itiraz eden, “hayır” diyen herkesi yok etmeye çalışıyor.

Siyasal iktidar olarak da Hükûmet olarak da devlet olarak da uymanız gereken evrensel değerler ve yükümlülükler vardır. Adına “terörle mücadele” diyerek gerçek yükümlülüklerinizden kaçmanız mümkün değildir; toplumları manipüle ederek, işlenen suçlardan kurtulmanız mümkün değildir.

Kitleler ve Kürt halkı çok iyi biliyor ki aylardır hukuksuz bir şekilde uygulanan sokağa çıkma yasaklarıyla sivil can kayıplarına, 2 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine, 7 binden fazla evin yıkılmasına, taş üstünde taş bırakmayacak şekilde insanların yaşam alanlarının yok edilmesine, yüz binlerce insanın mağduriyet yaşamasına vesile oldunuz. Tüm bunlar yaşanırken asla ve asla hukuktan yana, adaletten yana olmadınız, gerekirse hukuk kurallarını bir kenara bıraktınız.

Değerli milletvekilleri, bugün itibarıyla tam yedi gündür DBP Şırnak il yöneticisi Hurşit Külter’den haber alınamamaktadır. Soruyoruz: Hurşit Külter nerede? Tam yedi gündür bu soruyu soruyoruz ve tam yedi gündür devlet hâlâ, akıbeti nedir, nerededir, açıklamış durumda değil.

Şunu söylemek istiyorum: Devletsin sen. Birinci önceliğin nedir? Bir vatandaşın günlerdir kayıp. Özel güvenlik güçlerince gözaltına alındığına dair çok ciddi kanıtlar, tanıklar var. AİHM bu sebeple, sadece tanık beyanlarına dayanarak Türkiye hakkında çok sayıda gözaltında kayıp vakasıyla ilgili ihlal kararı verdi.

Şunu da hatırlatmak isterim: Hurşit Külter gözaltına alındıktan sonra, BÖF@Tweet_Guneydogu şeklindeki bir hesaptan “Şu an cehennemde.” diye bir paylaşım yapıldı. Hepimiz endişeliyiz. 1990’lı yıllarda Türkiye’de yine benzer karanlık güçlerin gözaltında kayıplar yaşattığı hâlen hafızamızdadır ve 2016 yılında, Şırnak’ta sivil bir siyasetçi gözaltında kaybedilmek mi isteniyor? Şunu sormak istiyorum ayrıca: İddialar bu kadar güçlü iken bir devlet nasıl olur da vatandaşının nerede olduğunu açıklayamaz? Nasıl bir devletsin ki bu konuda hiç oralı bile olamıyorsun? Elindeki bütün imkânları ilk andan itibaren seferber edip halkı, kamuoyunu rahatlatma yükümlülüğün yok mudur? Yoksa, Hurşit Külter’in gözaltında kaybedilmesine rıza mı gösterdiniz? Artık, Kürt siyasetçileri için tutuklamalar yetmiyor da kayıplar dönemi mi başladı? Açıkça soruyoruz ve cevap istiyoruz.

Çok geç olmadan, bir an önce siyaset alanını açın, tutuklamalara son verin. Çok geç olmadan, bir an önce Hurşit Külter’i sağ olarak teslim edin.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgökçe Ertan.

Gündem dışı üçüncü söz, Federal Alman Meclisinin almış olduğu karar çerçevesinde Türkiye-Ermenistan ilişkileri konusunda söz isteyen İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, Federal Alman Meclisinin almış olduğu karar çerçevesinde Türkiye-Ermenistan ilişkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Sayın Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; bu tablo içerisinde konuşuyor olmanın büyük üzüntüsünü yaşıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türkiye’nin sorunlarına sahip çıkar bir tutum ve davranış içerisinde, bir başka parlamentonun mütecaviz duruşuna karşı bir ortak tepkiyi dile getirmesini çok isterdim. Ancak, bu topraklardaki tarihi, hepimizin tarihini hepimize karşı kullanan çevrelere karşı ortak ses çıkartamamak bizim büyük ayıbımız olsa gerek.

Ben, tehcir sırasında ve sonrasında ailesi acılar içerisinde kalmış bir Anadolu çocuğuyum, Erzincan Eğinliyim. Biz, Ermenilerle, Kürtlerle, Yahudilerle, Rumlarla ortak tarihimizin her bir aşamasında birlikte çok güzel günlerin ve çok büyük başarıların gönencini yaşayan bir ulusken şu anda, bu tarihin bize karşı kullanılan sayfaları nedeniyle ağır bir yenilgi ruh hâli içerisindeyiz. Parlamentomuzun bugünkü durumunu bu ruh hâlinin bir yansıması olarak görüyorum. Biz, bu Parlamentoyu oluşturan atalarımızın kemiklerini sızlatacak kadar tepkisiziz. Çok büyük üzüntü içindeyim.

Almanlar, tehcir kararını İttihat ve Terakkiye fısıldayanlardır. 1,5 milyon insan yolculuğa çıkmıştır, 310 bini ne yazık ki -büyük bir acı içinde söylüyorum, her insanın hayatı çok değerlidir- yollarda kalmıştır. Kimisi Kürt çetelerin, kimisi Türk çetelerin, kimisi haydutların saldırısı altında yaşamını yitirmiştir; hastalıkla ve diğer sorunlarla mücadele etmişlerdir. Ancak, tehcirin yani bir yerden bir yere göç ettirmenin ve sonrasında ortaya çıkan sorunların tarihimize bir soykırım olarak geçirilmesi konusunda bu yüce Meclisin neredeyse yüz yıllık geçmişi boyunca dimdik duruşunu bugün gösterememek çok büyük bir acıdır.

Ben size soruyorum: Hangi etnik kökenden gelirseniz gelin, bu ulusun gönencine, bu ulusun geleceğine, uygarlığımızın bütününe böyle bir kara lekeyi nasıl kabul ettireceksiniz, bunu nasıl anlatacaksınız çocuklarınıza? Bu acı tablonun hepimiz açısından büyük bedelleri olacağı kanaatindeyim. Bugün burada suskun kalmanın ya da bunu geçiştiriyor gibi davranmanın, bunu görmezden gelmenin bize hiçbir faydası olmaz.

Dostlarım, karanlıkta ıslık çalarsanız aydınlık gelmez; karanlıkta ıslık çaldığınız sürece, karanlıkla mücadele etmediğiniz sürece yalnızlığınız, yenilginiz, hüsranınız baki kalır. Oysa biz, Anadolu topraklarında bir yıldız gibi geleceğe ışığını uzatan kocaman bir ulus olabilme ve bunun gönenciyle ilerleyebilme şansına sahibiz. Ancak, bu karar tasarısı, Almanya’nın kabul ettiği soykırım kararı bizim açımızdan, çocuklarımız açısından bir felakettir. Bu, kendinizi neyle temsil ettiğinizi iddia ederseniz edin, bu ulusun tarihine düşülmüş en büyük kara notlardan biridir. Birbirimizle ilgili çok şey söyleyebiliriz ama unutmayın, gelecek birlikte kucaklanacak bir şeyse onu sadece birilerinin istemesiyle kucaklayamazsınız, hep birlikte kucaklamak zorundayız. Ortak bildiriler, ortak çağrılar gelecek için yapılır, geçmiş için yapılmaz. Yaslarımızla, acılarımızla geleceği kaybetmek noktasında bir duruş sergileyemeyiz. Önemli olan şey, umudumuzla, el ele, gönül gönüle bir gelecek inşa etmektir. Biz Ermeni soykırımını kabul edersek bu gelecek nasıl büyük bir zarar görür biliyor musunuz? Hakikat ortadan kalkar. Hakikatsiz bir geleceğin hiçbir değeri yoktur. Birlikte yaşadığımız acılar, daha yüzyıl değil… Eğer biz gerçeği, hakikati sadece birileri istiyor diye karartırsak ve emperyalizmin tuzağına bu noktada düşersek işte o gün ayrışmış oluruz.

Ben bu karara karşı topluca bir dik duruşun ve güçlü bir sesin gelecekte bizi bir arada tutacağına ve birlik içinde barınmamıza, yaşamamıza yol açacağına inanıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – Çok büyük bir üzüntüyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Özkan dik duruşla ilgili ifade etti. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi bu dik duruşu ifade etmeye hazır olduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla, Parlamento olarak böyle bir iradeyi kullanacağız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Eğer “dik duruşla” kasıt HDP'nin ortaya koymuş olduğu tavırsa bu, bir sataşma anlamına gelir. Onunla ilgili cevap vermem gerekir.

BAŞKAN – Bir genel değerlendirmeydi sanıyorum Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – O zaman yerimden bir dakika söz verir misiniz?

BAŞKAN – Buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın gündem dışı yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Halkların Demokratik Partisi olarak bütün meselelere ilkesel yaklaşımımızı en net şekilde ortaya koyup onun savunusunu bugüne kadar en dik şekilde bu Parlamentoda yaptık. Bu meseleyle ilgili de oturumun hemen başında ne düşündüğümüzü açık bir şekilde ifade ettim. Bu coğrafyada yaşadığımız bütün acılarla, trajedilerle ve büyük felaketlerle yüzleşmeden bütün dünyada önümüze getirilecek olan süreçlerle yalnızlaşacağımızı, tek başımıza kalacağımızı ve bütün dünyaya âdeta bayrak açan, savaş açan bir pozisyona geleceğimizi söyledik. Bu yaşanan süreç, Türk halkını ya da Türkiye halklarını ilgilendiren bir süreç değildir. O dönemki İttihat Terakki zihniyetinin ve yönetiminin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - …yapmış olduğu hataları bütün Türk halkına, Türkiye halklarına mal etmenin doğru olmadığı kanaatindeyiz. Dolayısıyla, o dönem İttihat Terakki zihniyetinin yapmış olduğu yanlışlara kalkan yapacak, siper edecek bir göğsümüz yoktur. Tam tersini söylüyoruz ve dik ve onurlu bir şekilde söylüyoruz: O dönemle yüzleşmek gerekir, tarihî hakikatleri açığa çıkarmak gerekir. Bütün dünya parlamentolarına gözünü, kulağını, vicdanını dikip “Acaba oradan hangi ses yükselecek?” diye büyük bir âcizlik içerisinden de kurtulmak gerekir. Halkların Demokratik Partisinin duruşu o açıdan nettir, diktir ve bu toprakların kadim tarihî kadar onurludur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, hiçbir dış dayatma aziz milletimizin boynunu büktüremez. Birileri istiyor diye insanlık suçu olan soykırımı kabul edemeyiz. Yedi düveli geldi, Sevr’i barış olarak ortaya koydu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte yırtıp, atıp başlarına çaldık. Dolayısıyla, yabancı ülkelerin bu taleplerini kabul etmek, açıkçası, boyun eğmek demektir. Emperyalizme karşı dik durmaya devam edeceğiz. Bu aziz Meclis de emperyalizme ve emperyalistlere karşı dik durmayı daima bilmiştir.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, hiç kimse yabancı ülkelerin, yabancı devletlerin dayatmalarına karşı boyun büken bir pozisyonda falan değildir. Tam tersine, bu ülkede Halkların Demokratik Partisi, emperyalist dayatmalara karşı bu ülkenin bağımsızlığını, bu ülkenin halklarının bağımsızlığını en çok savunan partidir. Bizim peşinde olduğumuz soru ve açığa çıkarılmasını istediğimiz hakikat, bu topraklarda yaşayan milyonlarca halka ne olduğu hakikatidir. Bununla yüzleşmeden, bununla ilgili hakikati ortaya çıkarmadan dünyanın peşine düştüğü sorgulama süreçleriyle karşı karşıya kalmaktan kurtulamayız diyoruz. Bu kadar net ifade ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tarihi emperyalistler yazmayacak!

BAŞKAN – Şimdi, elektronik sisteme giren Sayın Bostancı’ya söz veriyorum.

Sayın Bostancı, buyurunuz.

7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, politikacıların görevinin günceli değerlendirmek, geleceği kurmak olduğuna ve soykırım iddialarının Türkiye-Ermenistan ilişkilerine katkı sağlamadığına ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Tarihi tarihler konuşur, toplumla paylaşırlar. Politikacıların görevi günceli değerlendirmek ve geleceği kurmaktır. Biz burada politika yapan çeşitli partilerden insanların da her hâlde kastı hem bu ülkenin barışına ve birliğine hizmet edici politikaları egemen kılmak, buna uygun bir dille konuşmak hem de dünya barışının bir parçası olarak Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan, İran, çevremizdeki bütün ülkelerle ortak barışın sağlanacağı atmosferi kurmak için böyle bir yaklaşımla politikalar geliştirmek olmalı. Biz bu işe böyle bakıyoruz.

Soykırım iddialarını, Türkiye'ye yönelik bu dayatmaları, esasen, Alman Federal Meclisinin de görevi olması gereken dünyanın ortak barış içinde, birlikte yaşama idealine hizmet edici, özelde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - …Türkiye-Ermenistan ilişkilerine katkı sağlayıcı bir iş olarak görmeyiz. Tarihî çarpıtmadan bir gelecek çıkmaz.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Sayın Akçay, sanıyorum siz bir dakikalık konuşmalardan sonra söz talep ediyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet.

BAŞKAN – Şimdi elektronik sisteme…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Siz Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Benim de bir kısa söz talebim vardı ama uygun görürseniz.

BAŞKAN – Buyurunuz.

8.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hükûmetin bu tasarıların kabul edilmesinden kendisine bir ders çıkarması gerektiğine ve vatandaşların, AKP Hükûmetinin Türkiye’yi dış politikada nasıl yalnızlaştırdığını görmesini ümit ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, biraz önce ifade etmeye çalışmıştım. Bugün Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı bu duruma karşı tarihe biz de bir not düşeceğiz, hep birlikte bir imza atacağız ama şu gerçeği de görelim: 1965’te Uruguay ilk kez bu iddiaları kabul etti ve Parlamentosundan geçirdi. 2002’ye kadar, 2003’e kadar bu konuda Lübnan, Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi, Arjantin gibi 8-9 ülkenin parlamentolarında bunun görüşüldüğü, bazılarında da kabul edildiği durumu var. Ama Rusya Federasyonu 2005’te, Kanada 2004’te; Fransa 2006’da, İsviçre 2003’te, Slovakya 2004’de; Hollanda, Polonya, Venezuela, Litvanya, Şili, İsveç ve Almanya…

Bugün Hükûmetin bu işten kendisine bir ders çıkarmasını, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da AKP Hükûmetinin Türkiye'yi dış politikada nasıl yalnızlaştırdığını görmesini ümit ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım, Alman Parlamentosunun almış olduğu utanç verici bir karara karşı burada ortak bir metin çıkartmaya çalışırken bunu bir tür AK PARTİ eleştirisi fırsatına ve vesilesine dönüştürücü yaklaşımı doğru bulmam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ne yaptınız on dört yıl? Enstitüleri kapattınız. Söyleyeceğiz bunların hepsini.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu Ermeni soykırımı iddiaları esasen tarihsel olarak bakıldığında 1920’li yıllardan bu yana gündemde tutulmaya çalışılan, derin tarihî arka planı olan bir iştir. Yani, şimdi, kim sorumlu diye tarihi araştırmak yerine, geleceği kurmak için ortak bir şekilde davranmakta fayda vardır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Şimdi elektronik sisteme giren…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, sadece tutanaklara geçsin bunun üzerine…

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ya, yeter ama Başkanım ya biz de konuşacağız!

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Ya, yok böyle bir şey.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri bir saniye efendim.

Sayın Özel, buyurunuz, çok kısa rica ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, Sayın Bostancı’nın bu tutanağa girmesi için aldığı söz gibi bizim de bu konuda bir hakkımız olduğu açık.

Burada şunu söylememiz lazım: Bugün Türkiye bir doğal afetle karşılaşmadı, bu elbette ortak üzüntü ama bir sebebi var. Bunun sebebi, bugün sorumluluğunu yerine getirmeyenlerdir. Eğer bu engel olunamaz bir şey idiyse… Dün Başbakan “Ben iyi haberler aldım, olacak olacak.” öbürü telefon açıyor, “Merkel bana söz verdi, gereğini yapacak.” diyor. Gereğini yapmış, gitmemiş; 1 tane boş, 1 tane de geçersiz oy var. Türkiye’yi bu duruma getirenler… Sanki meteor düşmüş de bu ortak acı, deprem olmuş da bu ortak acı. Depremde bile gerekli tedbirleri almayanların sorumlulukları vardır ortaya çıkan kayıplardan. Sorumluluğunuzu bileceksiniz. Biz bugün tarihî görevimizi yerine getireceğiz ama siz bu sorumluluktan kaçamayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, açıklama yapayım izin verirseniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, gündelik siyasi rekabetin ötesinde, toplumun ortak konusuna ilişkin tutumun millî bir tutum olması gerektiğini düşünüyorum ve bunu bir kez daha yüksek sesle ifade etme lüzumunu duyuyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Şimdi şöyle bir düşünce var: Kim en son konuşursa o galip çıkmış olacak gibi bir algı var. Bu yanlış sayın milletvekilleri, ben bunu tecrübemle söylüyorum. “En son konuşan, tamam, bu işin galibi oldu.” diye bir şey yok, bunu bir kenara bırakalım. Bunu makul bir dozda tutmak bu Parlamentonun bir geleneği olmalı.

Sayın Akçay, bu sözüm size değil, siz hiç söz istemediniz çünkü.

Buyurunuz.

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye'nin tanıma kararlarını engellemek için yaptırım uygulayamadığına ve bunun da aleyhimize karar alacak devletleri cesaretlendirdiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, bu bir dakikalık süre içerisinde sadece bir hatırlatma yapmak istiyorum, yoksa ortak bir deklarasyon çalışmamız ve millî bir duruşu birlikte ortaya koyma gayretimiz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir. Yalnız bazı sorumlulukları Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak ifade etmemize mani değildir bu gayret.

1965’ten 2000 yılına dek otuz beş yılda 10 sözde soykırım tanıma hadisesi var fakat son on dört yılda 13 yeni tanıma gerçekleşmiş, bazıları da 9 defa bu tanımalarını yenilemiş. Bu, dış politika başarısızlığının göstergelerinden biridir, tartışırız. Ayrıca, tanıma kararından sonra -örnek veriyorum- Belçika’yla ticaret hacmi yüzde 174, Kanada’yla yüzde 148, Fransa’yla yüzde 257, Yunanistan’la yüzde 400 artıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu veriler Türkiye'nin tanıma kararlarını engellemek için yaptırım uygulayamadığını, etkili olamadığını göstermekte; bu da aleyhimize karar alacak devletleri cesaretlendirmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, rica ediyorum…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim…

BAŞKAN – Sayın Tanal… Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Konu şu Sayın Başkan: Şimdi, ortak bir deklarasyon hazırlanacak; bu ortak deklarasyonda -görebildiğim kadarıyla 4 grup da- bu sorunun gerek Kars Sözleşmesi’nde gerek Gümrü Sözleşmesi’nde gerek Lozan Sözleşmesi’nde bu halledildiğini, hazırlanacak olan deklarasyonda bunun da nazara alınmasını talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – 4 grup yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tanal, onu, sanıyorum Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekiline ileteceksiniz. Çalışmaları ilgili siyasi partilerin grup başkan vekilleri yürütüyor.

Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep eden sayın milletvekillerine sırayla söz vereceğim.

Sayın Engin…

10.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, Hükûmetten, Cumhuriyet Halk Partisinin şehitler, malul ve muharip gaziler ve yakınlarına yönelik önerilerini gündeme alıp desteklemesini beklediklerine ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Halk Partisi olarak şehitlerimizin yakınlarına, gazilerimize ve ailelerine sağlanan sosyal ve ekonomik hakların iyileştirilmesiyle ilgili bir kanun teklifini Meclise sunmuştuk. Muhalefetten gelen her öneriyi reddeden iktidar partisinin bu kanun teklifini aklıselim bir şekilde okuyup desteklemesini bekliyoruz.

Ayrıca, ülkemizde, İstiklal Savaşı, Kore Savaşı, Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılmış ve “muharip gazi” unvanını almış gazilerimize ne yazık ki malul gazilerimizden farklı bir muamele reva görülüyor. Muharip gazilerimiz ve yakınları da malul gazilerimiz ve yakınlarına tanınan haklardan yararlanabilmek için yıllardır bekliyorlar ama ne yazık ki bu talepleri AKP Hükûmeti tarafından görmezden geliniyor. Hükûmetin en kısa zamanda hem şehitlerimizin ailelerine hem de malul ve muharip gazilerimiz ve yakınlarına yönelik önerilerimizi gündemine alıp desteklemesini bekliyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Topal…

11.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Orta Doğu ve Arap ülkeleriyle ikili sosyal güvenlik anlaşmalarının yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Hükûmet yetkilileri, bilindiği gibi, başta Hatay, Gaziantep, Adana ve diğer illerde yaşayan yurttaşlarımız, Suudi Arabistan başta olmak üzere birçok Orta Doğu ve Arap ülkesine çalışmak amacıyla gitmektedir. Ancak, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar ve diğer ilgili ülkelerde çalışan yurttaşlarımız, söz konusu ülkelerde çalışmaya başladıkları tarihi sigortaya giriş tarihi olarak saydıramamakta ve bundan dolayı, anlaşmamız olan ülkelerde çalışmış olan yurttaşlarımızla benzer haklardan yararlanamamaktadır. Bu konuda yurttaşlarımız mağdurdur. Bu yurttaşlarımızın söz konusu mağduriyetlerinin giderilmesi için bu ülkelerle ikili sosyal güvenlik antlaşmasının yapılması için gerekli girişimlerin yapılmasını talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakır…

12.- Isparta Milletvekili İrfan Bakır’ın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından, gül çiçeğine kilo başına destek verilmesini düşünüp düşünmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İRFAN BAKIR (Isparta) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Isparta’mız gülü ve halısıyla anılan bir ilimizdir. Halıcılık sektörü, gerekli adımları atamamamız sonucu, maalesef, kaybolmaya yüz tutmuştur. Ancak, gülcülük konusunda ilimiz hâlen marka konumundadır. Isparta’mız dünya gül yağı ihtiyacının yaklaşık yüzde 70’ini tek başına karşılamaktadır, geri kalan üretimse Bulgaristan ve Çin tarafından yapılmaktadır. Dünya gül yağı pazarında bir numara olan ilimiz, maalesef, kozmetik sanayisinde yeterli atılımı yapamamıştır. Son yıllarda Ispartalı yatırımcıların kendi çabalarıyla yeni tesisler yapılmakta ve markalar üretilmektedir.

Şu anda üreticimizin en önemli ve acil çözüm bekleyen sorunuysa teşvik meselesidir.

Bakana sorularım şu şekildedir: GÜLBİRLİK tarafından, gül çiçeğine kilo başı destek verilmesi için Tarım Bakanlığına başvuru yapılmıştır, bu desteği vermeyi düşünüyor musunuz? Eğer düşünüyorsanız ne kadar bir süre içerisinde vermeyi öngörmektesiniz? Isparta’da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tuncer…

13.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya’nın Taşova ilçesindeki Atatürk Bulvarı’nın asfalt sorununa ne zaman çözüm bulunacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Sayın Başkanım, 30 Mayıs tarihli Taşova gazetesinde “Venedik’e Hoş Geldiniz” başlıklı bir haber ve habere bağlı, göle dönüşmüş bir cadde resmi bulunmaktadır. Haber içeriğine göre Taşova ilçesi Atatürk Bulvarı asfaltlama işi Samsun Karayolları 7’nci Bölge Müdürlüğünce 5 Mart 2016 günü bir inşaat firmasına ihale edilmiş ve Atatürk Bulvarı asfaltlama yapım işinin 5 Mayıs 2016 günü bitirilmesi taahhüt edilmesine rağmen işin fiziki olarak yüzde 40’ı ancak bitirilebilmiştir. On iki gündür de asfalt çalışması yapılmamaktadır. Bu durum vatandaşları ve esnafı büyük sıkıntıya sokmuştur. Özellikle, son günlerdeki aşırı yağışlar nedeniyle Atatürk Bulvarı’nda Venedikvari görüntüler ortaya çıkmış ve cadde kullanılamaz hâl almıştır.

Yüce Meclisten Sayın Bakana soruyorum:

1) Taşova halkının Atatürk Bulvarı çilesi daha kaç gün sürecektir?

2) Samsun Karayolları 7’nci Bölge Müdürlüğü süresinde bitmeyen iş için ihaleyi alan firmadan sözleşme gereği alması gereken günlük on binde 6 oranındaki cezai işlemi yapmak için girişimde bulunmuş mudur?

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

14.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP’nin işe alımlardaki ahlaksız uygulamalarını şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, AKP’nin uygulamaları âdeta faşizmi aratır oldu. Üst düzey bürokratların tasfiyesinden sonra okul müdürlerinin ve yardımcılarının tasfiyesine tanık olduk. İşe alımlarda da yazılı sınavdan kaç alırsan al, mülakat denen torpil sınavları yüzünden sadece AKP yandaşlarının işe alındığına tanık oluyoruz. Taşeron aracılığıyla yapılan işe alımlarda açıkça AKP üyeliği aranmaktadır. AKP açıkça “solkırım” uygulamaktadır. AKP “Ya benimsin ya kara toprağın.” demektedir. Mersin’de şehir hastanesinde yapılan işçi alımlarını da AKP üyelik şartına bağlamıştır diye bilgiler gelmektedir.

Bunlar insanlık dışı uygulamalardır. Yoksulu bile ayrıştıran bu ahlaksız uygulamaları şiddetle kınıyoruz, takipçisi olacağız, hesabını soracağız.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Almanya Federal Meclisini 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak niteleyen tasarıyı kabul etmesi nedeniyle şiddetle kınadıklarına ve Cumhurbaşkanının böylesi bir oylama günü öncesi Uganda’da olmasının konunun ne kadar önemsendiğinin yansıması olduğuna ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Alman Federal Meclisinin 1915 yılındaki Ermeni tehcirini ve olayları soykırım olarak nitelendiren karar tasarısını onaylaması kabul edilemez. Alman Federal Meclisini şiddetle kınıyoruz.

Ayrıca, metinde Hristiyan azınlıklara soykırım uygulandığı biçimindeki açılım da dikkat çekici ve kaygı vericidir.

Tarihin tarihçilere bırakılması, yaşanan acıların çok boyutlu irdelenmesi gerekirken tüm arşivlerini incelemeye açan Türkiye için üretilen kararda bir tek karşı oy çıkması düşündürücüdür. Diplomatik, siyasi, askerî ilişkilerin iyi olduğu söylenen bu ülkenin aldığı karar, AKP hükûmetlerinin dış politikadaki başarısızlığının son örneğidir. Suriye, Irak, Mısır, İran, Rusya, sonrasında da NATO ülkesi Almanya’yla ilişkilerin geldiği boyut kaygı vericidir.

Böylesi bir oylama günü öncesi Cumhurbaşkanının Uganda’da olması da konunun ne kadar önemsendiğinin bir yansımasıdır.

Hiç olmazsa bugün bakanların Mercedes araçlarını garaja çekerek bu konuda olsun bir tepki göstermelerini diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Boynukara…

16.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara’nın, terör örgütünün, seçilmiş Cumhurbaşkanının düşürülmesi için darbe girişimini hızlandırma görevini üstlendiğine ilişkin açıklaması

ADNAN BOYNUKARA (Adıyaman) – Erdoğansız bir Türkiye özleminin bitmediği anlaşılıyor. Terör örgütü elemanlarından Duran Kalkan, hafta sonu, örgüt yayın organı olan TV kanalında “Bazı duyumlarımıza göre bu mayısta Erdoğan düşürülecekti, böyle bir beklenti vardı.” dedi. Bu konu terör örgütünün diğer yayın organlarında da yer aldı. Terör örgütünün, seçilmiş Cumhurbaşkanına karşı bu saikle şehirlerde terör estirdiği, yeni darbe girişimini hızlandırma görevi üstlendiği anlaşılıyor. Kimlerin bu stratejiyi hayata geçirmek için terör örgütünü kaldıraç olarak devreye koyduğu, kimlerin bunu terör örgütüne ve onların sözcülerine fısıldadığı er geç ortaya çıkacak. PKK terör örgütünü bir kenara bırakalım, bu sürecin sözcülüğünü üstlenenlerin ne tür bir kumpasın içinde olduğu gayet net bir biçimde anlaşılmaktadır. Evet, şehirlerin hangi karanlık güç adına yakıldığı, yüzlerce insanın hangi kanlı ve kirli politika için öldürüldüğü ve kimlerin oyununun parçası olduğu elbette ortaya çıkacaktır.

BAŞKAN – Sayın Tanal...

17.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, belediye şehir tiyatrolarının çalışanlarının ve sanatçılarının teşvik ikramiyesi ve ek göstergeyle ilgili mağduriyetlerinin giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın 64’üncü maddesindeki “Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur.” hükmü uyarınca, belediye şehir tiyatrosu çalışanlarına 2013 yılına kadar herkese istisnasız teşvik ikramiyesi ödendiği hâlde, mevcut yasalarda değişiklik olmadığı hâlde 2013’ten itibaren kesilmiştir. Bu mağduriyetin giderilmesini talep ediyorum. Ayrıca, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun ek 16’ncı maddesi uyarınca, belediye şehir tiyatrolarının sanatçılarına, terzisinden tutun marangozuna kadar, emekli olduktan sonra mühendise uygulanan ek gösterge uygulanması gerekirken Sosyal Güvenlik Kurumu maalesef bunu uygulamayarak vatandaşları mağdur etmekte, vatandaşlar dava açmayla karşı karşıya kalmaktadırlar. Vatandaşlarımızın ve sanatçı dostların bu mağduriyetinin Hükûmet tarafından giderilmesini talep ediyorum. Aksi takdirde, bununla ilgili suç duyurusunda bulunacağım hususunun bilinmesini talep eder, saygı ve hürmetlerimi sunarım.

BAŞKAN – Sayın Çamak...

18.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, Sosyal Güvenlik Kurumunun oluşturduğu hastane faturalarını denetleme komisyonlarının merkezî komisyonlar olarak değil mevcut hâliyle bölgesel olarak devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Hastane faturalarının incelenmesi konusunda bölgesel teşkilatlar görevlendirilmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumunun oluşturduğu hastane faturalarını denetleme komisyonları bölgesel nitelikte hizmet vermekte, birçok hekim de komisyonlarda görev yapmaktadır. Bu kurullar hem hizmete ulaşım hem de bürokrasiyi asgariye indirme açısından önem arz etmektedir. Son zamanlarda hastane yetkililerinden aldığımız bilgilere göre bölgesel komisyonlar feshedilerek üç büyük kentte merkezî komisyonlar kurulmak istenmektedir. Mutabakat gerektiği zaman bu girişim bürokrasiyi artıracak; iş gücü yoğunluğu, iş yükü fazlalığı, zaman kaybı ve maddi külfet ortaya çıkaracaktır. Bu komisyonların mevcut hâliyle devam ettirilmesi, hatta daha da basitleştirilmesi için çalışma yapılıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

19.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Almanya Federal Meclisinin ulusal ve uluslararası hukuk açısından hiçbir anlamı olmayan kararını reddettiklerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözde Ermeni soykırımı yalanı bu kez Almanya’da hortladı. Tarihsel gerçeklikle bağdaşmayan bu tasarı, ülkemizin egemenlik hakkına apaçık müdahaledir. Türk-Alman dostluğuna zarar veren bu yalanın, aynı zamanda bölgesel ve küresel barışı yok etmekten başka hiçbir amacı yoktur. Bugüne kadar benzeri tasarılar farklı devletlerin parlamentolarına da geldi ve defalarca reddedildi. ABD Temsilciler Meclisi 2007 yılında gündeme dahi almadı. Almanya’nın işlediği soykırım suçunun mağduru İsrail Parlamentosu 2007’de reddetti; Fransa Anayasa Mahkemesi 2011’de, İspanya Parlamentosu 2015’te, Hollanda Parlamentosu yine 2015’te, Belçika Parlamentosu 2005’te reddetti. Bu kadar parlamento tarafından defalarca reddedilen sözde soykırım iddiasının Almanya tarafından kabulü gülünçtür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ulusal ve uluslararası hukuk açısından hiçbir anlamı olmayan bu kararı reddettiğimizi ilan ederiz.

BAŞKAN – Sayın Özdoğan Enç…

20.- Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Enç’in, Almanya Federal Meclisinin Ermeni soykırımı iddialarını onaylayan kararını tanımadıklarına ilişkin açıklaması

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözde Ermeni soykırımı iddialarını onaylayan Almanya Federal Meclisinin böyle bir karar alma yetkisi olmamasına rağmen, aldığı kararla kendisini mahkeme yerine koymuştur. Tarihin en büyük soykırımını yapan Almanya, hiçbir gerekçeyle bu kararı almamalıydı. Bu kararı tanımıyoruz. Önyargılı, ikiyüzlü politikalarıyla Suriye’deki katliamlara sessiz kalıp geçmişi yalan yanlış olaylarla yorumlamak Almanya Federal Parlamentosunun haddi değildir.

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

21.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından, fındığı devlet koruması altına almayı düşünüp düşünmediklerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sorum, Sayın Faruk Çelik Bey’e.

Geçen sezon uyarılarımız dikkate alınmadı, fındık fiyatları yabancı sektörün eline geçti ve fiyatlar bu alıcılar tarafından belirlendi. Fiyat, sezonunun başından itibaren 15 liradan başlayarak maalesef 8-10 TL aralığına kadar düştü. Bu nedenle, üreticilerimiz, fındık ticareti yapanlar büyük bir mağduriyet yaşadı, olumsuz yönde etkilendi, ülkemiz döviz kaybına uğradı, Hükûmet buna seyirci kaldı. Değişen bir şey olmadığından, aynı mağduriyetler ve olumsuzlukların bu yıl da yaşanacağı mutlaka gözükmektedir. Yeni sezonun açılmasına üç ay kala belirsizliklerin ortadan kalkması için Hükûmetten ciddi ve tutarlı bir tavır ortaya koyması beklenmektedir.

Sayın Bakan, üreticiyi, sektörü, fındık alımı yapanları, manavları ve ülkemizin menfaatlerini gözeterek FİSKOBİRLİK, TMO ve başka kurumlar aracılığıyla fındığı devlet koruması altına almayı, fiyat belirleyip müdahale yaparak piyasayı düzenlemeyi düşünmek ister misiniz, yoksa yine yabancı alıcıların dediği mi olacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu.

22.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, tarihimizin hiçbir döneminde yer almayan soykırım kelimesiyle milletimizin yan yana getirilmesine asla müsaade edilmeyeceğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Almanya Federal Meclisinde kabul edilen 1915 olayları konusundaki Ermeni iddialarında öne sürülen rakamlar başta olmak üzere tüm tasarının dayanaksız ve mesnetsiz olduğunu tüm dünya bilmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın konuyla ilgili daima söylediği önemli bir noktayı buradan bir kez daha seslendirmek istiyorum. Arşivlerimizi açmaya hazır olduğumuzu, 1 milyona yakın belge ve bilginin olduğunu her zaman söylüyoruz ve diyoruz ki: Ermenistan arşivlerinde de varsa onlar da açsın, üçüncü ülkelerde varsa onlar da açsın. Hatta daha da ileri gidiyoruz, biz askerî arşivlerimizi de açmaya hazırız. Biz yaşanan hiçbir acıyı yok saymadığımız gibi, acıların yarıştırılmasına da rıza göstermeyiz. Balkanlardan, Kafkasya’dan ve çevremizdeki tüm bölgelerden Anadolu’ya göçler sırasında ölen 4 milyonu aşkın Müslüman için ne kadar üzüntü yaşamışsak hayatlarını kaybeden Ermeniler için de o derece üzüntülüyüz. Ancak, tarihimizin hiçbir döneminde yer almayan, “soykırım” kelimesi ile milletimizin yan yana getirilmesine de asla ve asla müsaade etmeyiz.

BAŞKAN – Sayın Dağlı.

23.- Adana Milletvekili Tamer Dağlı’nın, Almanya Federal Meclisinin Ermenilerin 1915 olaylarıyla ilgili iddialarını soykırım olarak tanımlayan karar tasarısını kabul etmesini kınadığına ve Adana’nın Kozan ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

TAMER DAĞLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Soykırım konusunda sicil bozukluğu tescilli Almanya Federal Meclisinin Ermenilerin 1915 olaylarıyla ilgili iddialarını “soykırım” olarak tanımlayan karar tasarısını kabul etmelerini kınıyorum.

Ayrıca, Kozan ilçemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 96’ncı yıl dönümünü kutluyor, kurtuluş mücadelesinin kahramanları Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet, şükran ve minnetle anıyorum. Tüm hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tüm…

24.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Gezi olaylarının 3’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim Başkan.

Gezi olaylarının 3’üncü yıl dönümündeyiz. Yaşamlarını yitiren Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, İrfan Tuna, Selim Önder, Ahmet Atakan, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan’ı saygıyla anıyorum; ışıklar içinde uyusunlar.

Gezi, özgürlük ve demokrasi için zulme başkaldırmanın ve diktatörlüğe dur demenin adıdır. Gezi, diktatörlüğe karşı özgürlük isteyen Türkiye gençliğinin haykırışıdır ve başkaldırışıdır. Bu gençlik var oldukça bu topraklarda faşizm ve diktatörlük asla hayat bulamayacaktır çünkü Gezi ruhu barış ve özgürlüktür.

Sayın Bakana sormak isterim: Hükûmetin Gezi olaylarındaki acımasız tutumundan dolayı pişman mısınız? Başta evlatlarını kaybeden aileler olmak üzere, halktan özür dilemeyi düşünüyor musunuz? Camide içki içtiklerini iddia ettiğiniz ve ısrarla “Görüntü var.” dediğiniz görüntüler ne oldu, neden yayınlamıyorsunuz? Bu görüntüler yoksa neden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arslan…

25.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Almanya Federal Meclisinin Ermenilerin 1915 olaylarıyla ilgili iddialarını soykırım olarak tanımlayan karar tasarısını kabul etmesini kınadığına ve Denizli-Muğla, Denizli-Çameli ve Denizli-Çivril kara yollarının ne zaman bitirileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkanım, öncelikle, Alman Parlamentosunun yetkisi olmadığı hâlde “Ermeni soykırımı yapılmıştır.” şeklinde aldığı kararını şiddetle kınıyorum. Böyle bir kararı alma hakları olmadığı gibi, Almanya’nın bu kararı alırken kendilerinin Yahudilere karşı yapmış oldukları katliamı unutmamasını hatırlatıyorum. Ayrıca, bu alınan kararın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararına da aykırı olduğunu özellikle belirtiyorum.

Ayrıca, Denizli-Muğla, Denizli-Çameli, Denizli-Çivril kara yollarının ne zaman bitirileceğini öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

26.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, Kırklareli’de ne kadar tarım ürünü alımının planlandığını ve tarımsal destek primlerinin kapsamının artırılıp artırılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kırklareli’mizde bu yıl ne kadar tarım ürünü alımı planlanmıştır? Planlanan miktarın saklama koşulları için ideal saklama koşulları hazırlanmış mıdır? Yine, TMO’ya ait silolar Kırklareli’de hazırlandıysa bununla ilgili bir bilgi istiyoruz; yine, hazırlanmadıysa Kırklareli’deki üreticilerin tüccarın eline mi bırakıldığını bilmek istiyoruz.

İki: Sertifikalı tohumluk, fide, fidan kullanımı, yurt içi sertifikalı tohum üretim destek ve bitkisel üretim destek primlerini artıracak mısınız? Prim desteklerinde kapsamı genişletecek misiniz? Mısır ve ayçiçeği sertifikalı tohum kullanımını destek kapsamına alacak mısınız?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Haberal…

27.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, Türk milletinin dünya kurulduğundan beri soykırım yapmadığına ve soykırımsal davranışlar içinde bulunmadığına ilişkin açıklaması

ERKAN HABERAL (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünya kurulduğundan bu tarihe değin Türk milleti ne soykırım yapmış ne de soykırımsal davranışlar içinde bulunmuştur. Türkler Almanların 1891 yılında Güney Afrika Namibya’da yaptıkları soykırımı, 1940’lı yıllarda 21 milyon Yahudi’ye ve Çingenlere yaptıkları soykırımı asla unutmamıştır. Dahası Türk milleti, İngilizlerin Avustralya’da yerlilere, İspanyol ve Amerikalıların 8 milyon yerliye yaptıkları soykırımı da unutmamıştır; İtalyanların ve Fransızların Cezayir’de Müslümanlara yaptıkları soykırımları da unutmamıştır. Türkler, Rumların Kıbrıs’ta yaptıklarını da unutmamıştır, Yunanlıların Batı Trakya’daki Türk kardeşlerimize yaptıklarını da unutmamıştır, Bulgarların Türklere yaptıklarını da unutmamıştır, Amerikalıların Kuzey Irak’ta milyonlarca Müslüman’a yaptığı soykırımı da asla unutmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdiş… Yok.

Sayın Yıldırım…

28.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, AKP il başkanı gibi çalışan, çocukları IŞİD’e katılan ailelerin feryadını ve kamuoyunun uyarılarını göz ardı eden Adıyaman Valisinin Adana’ya atanmasıyla âdeta ödüllendirildiğine ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Sayın Başkan, bugün Adıyaman’ımızın adı IŞİD’le anılıyorsa en büyük nedenlerinden birisi Adıyaman Valiliğidir. Onlarca canlı bomba ve binlerce IŞİD militanı Adıyaman’da örgütlenip hem yurt içine hem de yurt dışına gitmiştir. Diyarbakır, Suruç, Ankara, İstanbul canlı bombaları maalesef Adıyaman’dan çıkmış, binlerce masum insanın ölümüne sebep olmuştur. Tam dört yıldır Adıyaman’da bir AKP il başkanı gibi çalışan, çocukları IŞİD’e katılan ailelerin feryadını, kamuoyunun ve bizlerin defalarca uyarılarını göz ardı eden Adıyaman Valisi, son valiler kararnamesiyle Adana’ya vali olarak atanmıştır, âdeta ödüllendirilmiştir. Hükûmetin bu tutumunu kınıyor, bu durumu kamuoyunun vicdanını bırakıyorum. Artık partili Cumhurbaşkanı gibi partili vali dönemi başlamıştır tıpkı 1940’lardaki gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Depboylu…

29.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylu’nun, Almanya Federal Meclisinin Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili kararını kınadığına ilişkin açıklaması

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla Türk milletini, Türk tarihini karalamaya çalışan, iftira ve suçlama kampanyasına dâhil olan Almanya Federal Meclisinin kararını kınıyorum. Türk milletinin kutlu mazisinde soykırım izine, toplu kıyıma rastlamanın mümkün olmadığını hatırlatıyor, devleti yöneten AKP Hükûmetini etkin dış politika oluşturmak suretiyle, böyle asılsız iddialar üretenlere karşı dik, kararlı ve güçlü durmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, milletvekillerinin birer dakikalık konuşma istemleri karşılanmıştır.

Sayın Akçay, buyurunuz, mikrofonunuzu açıyorum.

30.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Almanya Federal Meclisinin Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili kararını protesto ettiğine ve kınadığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Alman Parlamentosunun toplantısında alınan sözde soykırım iddialarını içeren kararı protesto ediyorum ve kınıyorum.

Önergede: “Yüz bir yıl önce Osmanlı İmparatorluğu Ermenilere ve diğer Hristiyan azınlıklara soykırım yapmıştır.” ibaresi yer almaktadır. Dolayısıyla bu tasarı, 1915 olaylarını soykırım olarak nitelemekle kalmayıp başka Hristiyan topluluklara da soykırım yapıldığı iddiasını içermektedir. Bu tasarı, sözde soykırım iftirası, Alman okullarında yüz binlerce Türk çocuğuna da ders olarak okutulmasını öngörmektedir, milyonlarca çocuğa Türk düşmanlığı aşılanması amaçlanmaktadır. Bunlar vahim ötesi faaliyetlerdir ve buradan ancak düşmanlık ve nefret çıkar; dostluk ve iş birliği çıkmaz.

Almanya kendi soykırım suçlarına, ayıbına ortak arayıp soykırım sendromu ve kompleksini bize bulaştırmaya çalışmasın. Milliyetçi Hareket Partisi olarak böyle bir önergenin kabul edilmesini Türk-Alman ilişkileri açısından ve tarihî gerçekler karşısında kabul edilemez buluyoruz, reddediyoruz ve kınıyoruz.

24 Nisan neden bazı Ermeniler tarafından soykırım günü olarak nitelendirilmektedir? Bu tarihte Taşnak, Hınçak ve Ramgavar örgütü mensubu 235 Ermeni ileri geleninin tutuklanmasına karar verildi. 180’i tutuklanıp Ayaş ve Çankırı cezaevlerine gönderildi, yani bunlar ölmediler ama can damarları kesilmişti. Bu sebeple, 24 Nisanı soykırım günü olarak anmaya başladılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Akçay.

Buyurunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Gerçek katliamları yapanlar Ermeni, Hınçak, Taşnak çeteleridir. 518.201 Müslüman Türk’ü katlettiler. Bunlar, gerek bizim devlet kayıtlarında gerekse uluslararası belgelerde yer alan rakamlardır. Öldü denilen Ermenilerin ölmedikleriyse Birleşmiş Milletler adına araştırma yapan Amerikan ve Orta Doğu Yardım Kuruluşu ile İngiltere Büyükelçiliğinin Kasım 1922 tarihli raporundan anlaşılmaktadır.

Kimse unutmasın ki Osmanlı Devleti 24 Nisanda Çanakkale’de, Kafkasya’da, Musul ve Filistin’de ölüm kalım savaşı veriyordu ve bu çetelerse tam bu sırada Anadolu’da 23 adet muhtelif yerde isyan çıkarmışlar, Türk milletini ve Osmanlı’yı arkadan hançerlemişlerdir yani 1915’te Türk milleti vatanını savunmuştur, hadise budur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Baluken, buyurunuz.

31.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Kütahya’da çok ciddi bir provokasyonun tekrar devreye konulmak istendiğine, bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasını rica ettiğine, yedi gündür gözaltında olan Demokratik Bölgeler Partisi Şırnak il yöneticisi Hurşit Külter’le ilgili bilgi almak istediğine ve sokağa çıkma yasağı kaldırılan Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde tam bir yıkım ve talan tablosu olduğuna ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; an itibarıyla Kütahya’da çok ciddi bir provokasyon tekrar devreye konulmak isteniyor. Dün Kütahya’da gözaltına alınan öğrencilerin bugün adliyeye götürülüşü esnasında adliye binası etrafında giderek kalabalığı artan bir ırkçı grubun saldırı hazırlığı bilgisi bize ulaştı. Saatlerdir Kütahya Valisine ve İçişleri Bakanlığı yetkililerine ulaşmaya çalışıyoruz ancak bir türlü hâlâ bu saate kadar ulaşmış değiliz. Özellikle iktidar partisinin grup başkan vekilinin de not alarak hızla ilgili bakanlara ulaştırmasını -çünkü şu anda Genel Kurulda herhangi bir bakan yok, görüşmeleri takip etmiyor- olası geri dönülemez sonuçlara yol açacak böylesi bir provokasyonla ilgili gerekli tedbirlerin alınmasının özellikle sağlamasını buradan rica ediyoruz. Çünkü, yereldeki güvenlik güçlerinin öğrencilere “Sizin can güvenliğinizi sağlamayacağız.” demek suretiyle büyük bir aymazlık içerisinde, oradaki provokasyonu tahrik edici tutumlarının olduğunu öğrenci arkadaşlar bize ilettiler.

Bu yaklaşımların tamamı AKP’nin halkları, kitleleri karşı karşıya getiren ayrımcı politikaların neticesidir. Öyle bir noktaya geldi ki en küçük bir kıvılcımdan çok büyük bir yangının çıkacağı kaygısını, endişesini her gün yaşıyoruz. Dün de Genel Kurulda yine Kütahya’da Kürt işçilerin çalıştığı bir inşaatta çıkan yangının nasıl bir provokasyona dönüştürüldüğünü ifade ettik. Dolayısıyla, sorumlu makamda bulunan iktidar partisi, Kütahya’da gerekli tedbirleri almalı, öğrencilerin can güvenliğini sağlamalıdır.

Diğer taraftan, Sayın Başkan, DBP Şırnak il yöneticimiz Hurşit Külter yedi gündür gözaltında olmasına rağmen, hâlâ hiçbir haber alamadık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hurşit Külter’den hâlâ hiçbir haber yoktur. Günlerdir buradan ifade etmemize rağmen, Hükûmet, kör, sağır, dilsizdir. Hurşit Külter nerede? İnfaz mı ettiniz? Öldürdünüz mü? Hukuksuz bir şekilde gözaltında mı tutuyorsunuz? Neden bu Hükûmet Hurşit Külter’in nerede olduğunu açıklamıyor? Halkımızı beyaz Toroslarla tehdit edenler, sahaya siyah Ranger’ları sürerek gözaltında olan gençlerin infazının yapılacağının işaretini vermişlerdi. Buna mı başladılar? AKP Hükûmetinin buna bir an önce cevap vermesi lazım.

Sayın Başkan, Yüksekova ilçemizde sokağa çıkma yasağı 30 Mayıs sabahı itibarıyla kısmi olarak kaldırıldı. Yüksekova tam bir viraneye dönmüş durumda. Çatışmanın olmadığı mahallelerde de bütün evler ve iş yerleri yakılmış durumda. Tam bir yıkım, tam bir talan tablosu var. Geri dönmek isteyen halk saatler boyu sırada bekliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Çok kısa, bitirebilir miyim Sayın Başkanım?

BAŞKAN – Buyurunuz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İlçeye geri dönmek isteyen halk, evini, iş yerini kontrol etmek isteyen halk, kilometrelerce sırada bekletilerek güvenlik gerekçesiyle saatlerce yollarda mağdur ediliyor, her türlü hakaretlerde bulunuluyor, Yüksekova’ya gönderilen yardımlar engelleniyor. Bugün Yüksekova’dan bizi arayan halkımız suya ihtiyaçlarının olduğunu söylediler, suya. Su şebekeleri tahrip edildiği için Yüksekova halkı şu anda içme suyuna muhtaç duruma getirilmiş. Ben buradan Hükûmet yetkililerine değil, Türkiye halklarına sesleniyorum: Duyarlı olan bütün halklarımızı Yüksekova halkıyla dayanışmaya, Yüksekova’ya ulaşması gereken insanlarımız da bir an önce oraya gidip AKP’nin yıkım, talan politikasını yerinde görmeye ve orada halkımıza destek duygusuna, destek tavrına davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Sayın Gök…

32.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Almanya Federal Meclisinde gerçekleşen oylamanın Türk dış politikasının çöküşü olduğuna, esas kınanması gerekenin Türk dış politikası olduğuna ve AKP’nin bu konuda kendisini sorgulaması gerektiğine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bugün Almanya Parlamentosunda gerçekleşen oylama, aslında Türk dış politikasının bir çöküşüdür. Dünyada en çok ilişkili olduğumuz bir ülke olan Almanya’da 3 milyonu aşkın yurttaşımız yaşıyor. Sosyal, kültürel, ekonomik bakımdan dünyadaki bütün ülkelerden çok daha fazla ilişki içerisinde olduğumuz Almanya’da böylesi bir kararın alınabilmesi Türk dış politikasının ve Hükûmetinin tamamıyla büyük bir aczidir. Dış politika ne yapıyor? Dış politikada lobi faaliyetleri eğer en yakın ilişki içerisinde olduğumuz bir ülkeyi dahi etkilemekten âciz duruma düşmüşse gerçekten, bu Türkiye'nin dış dünyada itibarının geldiği en son noktayı göstermesi açısından ibret vericidir. Bu kararı iktidar partisi kınamakla kalmamalı, kendilerini gözden geçirmeli, dış politikalarını gözden geçirmeli. Her gün yarattıkları yeni algı operasyonlarıyla Türkiye'yi güya güçlü ülke göstermekle Cumhurbaşkanını kimi sözle büyüterek Türkiye'nin dünyadaki algısını güçlü bir devlet olarak göstermekle bu işin olmadığını bugün kendilerinin bir kez daha görmüş olmaları gerekir. Dünya bedava işlere inanmıyor. Siz belki Türkiye'deki yurttaşları elinizdeki havuz medyasıyla kandırıyorsunuz ama işte dış dünyadan gelen tepkiler burada. Bence esas kınanması gereken Türk dış politikasıdır, AKP’nin bu tutumlarıdır. Ben Hükûmetin bu konuda hesap vermesi gerektiğini düşünüyorum. Dış politikamızı ne hâle getirdiniz ve nereye götürüyorsunuz? AKP kendisini bu konuda sorgulamalı, Hükûmet de üzerine düşenin gereğini fazlasıyla yapmalıdır Sayın Başkanım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Sayın Muş…

33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Almanya Federal Meclisinin Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili kararını kınadığına ve AK PARTİ’nin insanı önceleyen bir politika felsefesi olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bugün Almanya Federal Parlamentosunda sözde Ermeni soykırımıyla alakalı alınan kararı kınadığımı buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Ecdadımızın şanlı tarihi ortadadır. Bu konuda tarihçileri ve bilim adamlarını biz sonuna kadar göreve çağırdık ve arşivlerimizi de her zaman bu konuda araştırma yapmak isteyenlere açmış bir ülkeyiz.

Değerli Başkan, AK PARTİ hiçbir zaman ayrımcı bir dil ve bir politika uygulamamıştır, Faşizm ise ne AK PARTİ’nin yanından ne yakınından ne yöresinden geçmiştir; ülkenin tamamını kucaklayan, ülkenin birliğini beraberliğini önceleyen politikalar uygulamıştır ve bu uyguladığı politikalar da milletten takdir gördüğü için AK PARTİ kesintisiz 2002’den itibaren iktidarda tutulmaktadır. Faşist uygulamaları olanlar Türkiye’de hiçbir zaman iktidar olamazlar, olamamışlardır.

AK PARTİ ne bölgesel ne de etnisiteye dayalı siyaset ve politika hiçbir zaman yapmamıştır, ortaya koymamıştır. AK PARTİ’nin insanı önceleyen bir politika felsefesi vardır, milleti önceleyen bir politika felsefesi vardır, bir hizmet anlayışı vardır. Meselelere ve ülkenin sorunlarına yaklaşımı bu ölçekte olmuştur hep.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Muş.

Sayın Vural…

34.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Cumhurbaşkanının, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili Anayasa değişikliğini bekletmesini doğru bulmadıklarına ve Hükûmeti, ABD’nin YPG’yle yaptığı operasyon karşısında tepki koymaya ve diğer devletlerin güçleriyle birlikte hareket etmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, bildiğiniz gibi, Parlamentoda dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili Anayasa değişikliği 376 milletvekiliyle kabul edilmiştir. Dolayısıyla, Anayasa’nın açıkçası referanduma ihtiyaç olmadan değiştirilmesi konusunda ortak bir irade oluşmuştur. Ancak, maalesef, bu Anayasa değişikliğinin Türkiye Büyük Millet Meclisinden Cumhurbaşkanına gönderilmesinin üzerinden on günü aşkın bir süre geçmiştir. Parlamentonun bu konuda süratlice karar vermesini isteyen Sayın Cumhurbaşkanının, doğrusu, bu konuda bu Anayasa değişikliğini bekletmesini doğru bulmuyoruz. İvedilikle bu konuda hemen karar oluşturulmalı ve bu onay verilmelidir.

Diğer taraftan, bilindiği gibi, Türkiye, PKK, PYD, YPG terör örgütleri konusunda yabancı ülkeler nezdinde bazı tavırlar oluşturuyor, hatta bu konuda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – …YPG’nin Fırat’ın batısına geçemeyeceğine ilişkin bir kırmızı çizgi konulmuştu. ABD askerlerinin YPG’nin sözde simgeleriyle üniforma taşımalarına karşı “Ya onlar, ya biz.”, “İkiyüzlülük.” dendi ama bugün görüyoruz ki maalesef Menbiç’e YPG ile ABD operasyon yapıyor ve açıkçası Fırat’ın batısına geçmiş durumdadır. Bu konuda kirli ve pis bir oyun oynanmaktadır. Hükûmetin bu konuda neden bir tepki koymadığını da anlayabilmiş değiliz. Bu konuda sessiz kalmak terör örgütünü ve Türkiye'nin toprak bütünlüğüne tehdit olarak terör örgütünü güçlendirir. Bu bakımdan, Hükûmeti YPG’yle yapılan bu operasyon karşısında tepki koymaya ve bizim, Parlamentonun verdiği yetki çerçevesinde de gerekirse terör örgütlerine karşı diğer devletlerin güçleriyle birlikte hareket etmeye de davet ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin 3 önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Zeynep Altıok ve 25 milletvekilinin, faili meçhul siyasi cinayetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/220)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Geçmişten günümüze sayısız faili meçhul siyasi cinayet, katliam ve kayıplar ile ağır bir utanç tablosuna sahip olan ülkemizde 1948 yılında Sabahattin Âli cinayetinden başlayarak Tahir Elçi'nin öldürülmesine kadar geçen süreçte gerçekleşen tüm öldürüm ve kıyımların faili meçhul kalmış olması, tek bir davada bile yargı önüne tetikçiler, maşa olarak kullanılan eylemciler dışında sorumluların taşınmamış olması, tüm davaların olağanüstü uzun yargı süreçleri içerisinde âdeta unutturulması, zaman aşımı ile bertaraf edilerek kapatılması, delillerin yok olması gibi amaçlara hizmet edercesine sürdürülmesi dikkat çekici ve bir o kadar da kabul edilemez açık bir hak ihlalidir. Türkiye'nin geçmişindeki karanlıkların aydınlatılması, adaletin tecelli etmesi gerçek bir demokrasinin gereğidir. Türkiye'nin geçmişindeki bu karanlıkları aydınlatacak adımların atılması, bağımsız yargı süreçlerinin işletilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması, benzeri acı olayların yeniden yaşanmaması için kalıcı anayasal düzenlemelerle, kanunlarla çözüm için en önce çalışması gereken kurum şüphesiz ki Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

Benim de aralarında bulunduğum siyasi cinayetlerde yakınlarını kaybetmiş Toplumsal Bellek Platformu aileleri yakınlarının neden, nasıl, kimler tarafından katledildiğine yönelik beklenti ve arayışlarını aralıksız sürdürmüşlerdir. Bu bağlamda Toplumsal Bellek Platformu aileleri, siyasi cinayetlerin aydınlatılması için özel yetkilendirilmiş bir araştırma komisyonu kurulması, insanlık suçlarının anayasal tanımı ve insanlık suçlarında zaman aşımı ve devlet sırrı uygulamalarının kaldırılmasına yönelik taleplerini 11 Şubat 2010 ve 5 Aralık 2011 tarihlerinde tüm partilere eşit mesafede durarak partilerüstü bir yaklaşımla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Parlamentoda grubu olan tüm parti gruplarını ziyaret ederek 2 kez Mecliste dile getirmişlerdir.

Toplumsal Bellek Platformu mensubu Ali, Yavuz, Bulut, Özdemir, Yurdakul, Tütengil, Kaftancıoğlu, Özgüner, Tekiner, Erdost, Aksoy, Emeç, Dursun, Üçok, Mumcu, Anter, Çimen, Aysan, Altıok, Ekinci, Cebenoyan, Kutlar, Ocak, Göktepe, Hablemitoğlu, Dink ailelerinin randevu talepleri AKP tarafından ikinci ziyarette, MHP tarafından her iki ziyarette reddedilmiş, Meclis Başkanı ve İnsan Hakları Komisyonu tarafından da önce reddedilmiş, İnsan Hakları Komisyonu üyesi 24’üncü Dönem CHP milletvekili Hüseyin Aygün ve BDP milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün çabalarıyla gerçekleştirilebilmiştir.

Toplumsal Bellek Platformu'nun ziyaret edebildikleri parti grupları ve Meclis makamlarına ilettikleri talepleri faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin neden, nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirildiğinin aydınlatılması, cinayetlerin ardındaki karanlık yapının araştırılması ve açığa çıkarılması ve suçluların yargılanması için gerekli sürecin başlatılabilmesi adına CHP ve BDP/HDP tarafından toplam 21 kez Meclise taşınmış ve her seferinde salt AKP oylarıyla reddedilmiştir.

Ailelerin talepleri CHP milletvekilleri, 34 kez Meclis araştırma komisyonu kurulması amacıyla önerge vermiştir. Verilen bu önergeler, CHP Grubu tarafından 6 Nisan 2010, 20 Nisan 2010, 22 Haziran 2010, 20 Ekim 2010, 3 Kasım 2010, 9 Şubat 2011, 3 Kasım 2011, 24 Ocak 2012, 24 Ocak 2013 ve 17 Mart 2015 tarihlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna toplam 10 kez; BDP ve HDP milletvekilleri tarafından 25 Kasım 2010, 26 Ocak 2011, 8 Şubat 2012, 2 Mayıs 2012, 30 Mayıs 2012, 22 Mayıs 2013, 13 Kasım 2013, 28 Kasım 2013, 9 Ocak 2014, 15 Ocak 2014 ve 3 Haziran 2014 tarihlerinde TBMM Genel Kuruluna indirilen toplam 11 önergenin görüşmeleri yapılmıştır.

Ailelerle görüşen ve taleplerine kayıtsız kalmayan CHP ve BDP/HDP milletvekilleri tarafından, insanlık suçlarının zaman aşımına uğratılmamasına ilişkin CHP milletvekilleri tarafından (2/209), (2/440), (2/2691), (2/347), (2/1756), (2/1762), (2/318) esas numaralı; HDP milletvekilleri tarafından (2/222), (2/369), (2/2246) ve (2/2657) esas numaralı Kanun Teklifleri verilmiştir. Ancak, bu kanun teklifleri, ilgili komisyonlarca dikkate alınmayarak tozlu raflarda bekletilmiştir. Bunun yanı sıra AKP tarafından geçirilen torba yasalar Bahçelievler katliamı, Abdi İpekçi, Mehmet Zeki Tekiner, Yavuz Yükselbaba, Kemal Türkler cinayetleri gibi faili meçhul karanlık cinayet ve katliamların sanıklarını özgürleştirmiştir. Beyazıt katliamı, Abdi İpekçi, İnciraltı katliamı, Kemal Türkler, Uğur Mumcu, Sivas Madımak katliamı, Yusuf Ekinci, Gazi katliamı ve Hasan Ocak davaları zaman aşımıyla karşı karşıya bırakılmış, insanlık suçu olduğu sabit Sivas katliamının zaman aşımına uğramış olması dönemin Başbakanı ve bugünün Cumhurbaşkanı tarafından "hayırlı" bulunmuştur. Devleti esas alan ve koruyan devletin hukuku yerine, yurttaşı esas alan hukuk devletinin ve bağımsız yargının önündeki tüm engellerin kaldırılması gerekmektedir. Sistem böyle çalıştırılmadığı için Roboski, Reyhanlı, Gezi, Diyarbakır, Suruç, Ankara, Tahir Elçi katliamları ve cinayetleri gerçekleşmiştir.

Tarihinde aydınlatılmamış faili meçhul siyasi cinayet bulunmayan, "gerçek demokrasi" ile yönetilen bir Türkiye için siyasi cinayetlerin öncesindeki ve sonrasındaki tüm aşamaların araştırılması ve aydınlatılması için Anayasa’mızın 98’inci maddesi, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırma komisyonu kurulmasını arz ve talep ederiz.

1) Zeynep Altıok                                            (İzmir)

2) Hüseyin Çamak                                         (Mersin)

3) Ahmet Tuncay Özkan                                 (İzmir)

4) Uğur Bayraktutan                                       (Artvin)

5) Hilmi Yarayıcı                                           (Hatay)

6) Ali Yiğit                                                    (İzmir)

7) Tekin Bingöl                                              (Ankara)

8) Durmuş Fikri Sağlar                                   (Mersin)

9) Muharrem Erkek                                        (Çanakkale)

10) Lale Karabıyık                                         (Bursa)

11) Mustafa Sezgin Tanrıkulu                         (İstanbul)

12) Yakup Akkaya                                          (İstanbul)

13) Bülent Tezcan                                         (Aydın)

14) Faik Öztrak                                              (Tekirdağ)

15) Emre Köprülü                                          (Tekirdağ)

16) Namık Havutça                                        (Balıkesir)

17) Necati Yılmaz                                          (Ankara)

18) Tahsin Tarhan                                         (Kocaeli)

19) Fatma Kaplan Hürriyet                             (Kocaeli)

20) Gamze Akkuş İlgezdi                                (İstanbul)

21) Tur Yıldız Biçer                                        (Manisa)

22) Mehmet Göker                                         (Burdur)

23) Ceyhun İrgil                                            (Bursa)

24) Tufan Köse                                              (Çorum)

25) Ali Şeker                                                 (İstanbul)

26) Çetin Arık                                                (Kayseri)

 

2.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve 23 milletvekilinin, mültecilerle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/221)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dört yıldır devam eden Suriye'deki kanlı savaş Suriye'ye sınırı olan diğer ülkelerdeki mültecilerin sayılarında da ciddi artışlara neden olmuştur. Türkiye, resmî rakamlara göre Suriyeli mülteci sayısının en fazla olduğu iki ülkeden biri konumuna gelmiştir. Ülkemize gelen mültecilerin yüzde 87'si kamp dışında ve sınır illerinde yaşamaktadır. Başta Urfa ilimiz olmak üzere Antep, Hatay, Kilis, Mardin, Şırnak sınır illerimizdeki yerel halk ve mülteciler arasında yaşanan ve giderek artan gerginlikler ve sağlık ile çalışma hayatı başta olmak üzere katlanarak artan sorunlar, mülteciler meselesinin bir sosyal uyum sorunu hâline geldiğini göstermekte, Türkiye'nin bir mülteciler politikası eksikliğini işaret etmektedir.

Mülteciler meselesine dair sorunların tespit edilmesi ve kalıcı çözümlerin üretilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, Meclis İçtüzüğü’nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve talep ederiz.

1) Osman Baydemir                                                   (Şanlıurfa)

2) Pervin Buldan                                                       (İstanbul)

3) Meral Danış Beştaş                                               (Adana)

4) Behçet Yıldırım                                                     (Adıyaman)

5) Berdan Öztürk                                                       (Ağrı)

6) Dirayet Taşdemir                                                  (Ağrı)

7) Sırrı Süreyya Önder                                               (Ankara)

8) Ayşe Acar Başaran                                                (Batman)

9) Mehmet Ali Aslan                                                  (Batman)

10)   Saadet Becerekli                                               (Batman)

11)   Hişyar Özsoy                                                     (Bingöl)

12)   Mizgin Irgat                                                      (Bitlis)

13)   Altan Tan                                                          (Diyarbakır)

14)   Çağlar Demirel                                                 (Diyarbakır)

15)   Feleknas Uca                                                    (Diyarbakır)

16)   İmam Taşçıer                                                    (Diyarbakır)

17)   Nimetullah Erdoğmuş                                        (Diyarbakır)

18)   Nursel Aydoğan                                                 (Diyarbakır)

19)   Sibel Yiğitalp                                                    (Diyarbakır)

20)   Ziya Pir                                                            (Diyarbakır)

21)   Mahmut Toğrul                                                  (Gaziantep)

22)   Abdullah Zeydan                                               (Hakkâri)

23)   Mehmet Emin Adıyaman                                     (Iğdır)

24)   Erdal Ataş                                                         (İstanbul)

 

Gerekçe

Türkiye'de, Kasım 2014 itibarıyla 1,6 milyon Suriyeli bulunmakta, resmî olmayan rakamlara göre ise bu sayı 2 milyonu geçmektedir. Suriyeli mülteciler en fazla Türkiye'nin Suriye'ye sınırı olan illerine yerleşmekte/yerleştirilmekte ve resmî verilere göre bu nüfusun yüzde 87'si kamp dışında yaşamaktadır. Kamp dışında yaşam, bulunulan şehrin nüfusunu arttırmakla kalmayıp sağlık, eğitim, istihdam gibi birçok noktada talepleri ortaya çıkarmaktadır. Hâlihazırda birçok sosyoekonomik sorunu olan Urfa, Antep, Hatay, Kilis, Mardin, Şırnak gibi sınır illerimiz bir de mülteci meselesinin doğurduğu ağır sorunlarını omuzlamak zorunda kalmaktadır.

Urfa il merkezi ve ilçelerinde kamp dışında yaşayan Suriyelilerin toplam sayısının 387 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu yüksek rakam tüm sınır illerinde olduğu gibi Urfa'da da çalışma hayatı, sağlık, barınma, eğitime dair sorunların artmasına yol açmakta, şehrin kapasitesini aşmaktadır. Bahsi geçen tüm sınır illerimizde hastaneler talepleri karşılayamaz hâle gelmekte, nüfus artışından kaynaklı konut sorunu baş göstermektedir.

Bunun yanı sıra, istihdam olanaklarının az olduğu şehirlerimizde, işverenler, ucuz iş gücü olarak gördükleri Suriyeli mültecileri kaçak olarak istihdam etmektedir. Bu durum, bir taraftan geçmiş dönemde kendi şehrinde çalışma fırsatı bulan yerel halkı işsizliğe sürüklemekte, diğer taraftan ise Suriyeli mültecilerin zor koşullarda, istismara açık bir şekilde, düşük ücretlerle çalışmalarına neden olmaktadır.

Yukarda kısa özetini sunduğumuz bu sorunlar toplumsal gerginliğin, iki toplum arasındaki ön yargıların ve kutuplaşmaların artmasına da neden olmaktadır.

Dört yıldır Suriye savaşının negatif etkilerini yaşayan Türkiye'de, savaşın yarattığı göç gün geçtikçe kalıcılaşmaktadır. Yakın zamanda Suriye savaşının biteceğine dair bir işaret de bulunmamaktadır. Kaldı ki savaşın hemen sona ermesi durumunda bile gelen mültecilerin önemli bir bölümünün ülkelerine dönmeyeceğini benzer durumların sonuçlarından bilmekteyiz.

Devlet yetkililerinin kısa süreli ve geçici çözümleri, mültecilerin ve başta Urfa olmak üzere, mültecilerin bulunduğu Antep, Hatay, Kilis, Mardin, Şırnak sınır illerimizin sorunlarına çare olamamaktadır. Bu konuda kalıcı çözümlerin üretilemediği kamuoyu tarafından sıkça dile getirilmektedir.

Bütüncül bir politikanın eksikliğinden kaynaklı mülteciler meselesi tamamen sınır şehirlerinin omuzlarına yüklenmiştir. Bu nedenle, yerel halk ile mülteciler arasında gerginlikler artmakta, mültecilere dair ön yargılar baş göstermekte, toplumsal huzursuzluk gelişmektedir.

Tüm bu olumsuz gidişatın ve sınır illerindeki sosyal uyum sorunlarının önlenebilmesi, yerel ile merkez arasında iyi bir koordinasyonun nasıl sağlanacağının tespiti, sınır illerindeki yükün azaltılması, bu çerçevede bütüncül bir mülteciler politikasının hayata geçirebilmesi için Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve 22 milletvekilinin, Rusya Federasyonu’yla yaşanan siyasi ve ekonomik krizin ülkemize ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/222)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Rusya Federasyonu ile yaşanmakta olan siyasi ve ekonomik krizin, ülkemize ekonomik etkilerinin araştırılarak alınabilecek tedbirlerin, çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ile 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırma komisyonu kurulmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.

1) Ahmet Kenan Tanrıkulu                                         (İzmir)

2) Emin Haluk Ayhan                                                (Denizli)

3) Erkan Akçay                                                         (Manisa)

4) Oktay Vural                                                          (İzmir)

5) Mustafa Kalaycı                                                    (Konya)

6) Oktay Öztürk                                                        (Mersin)

7) Şefkat Çetin                                                         (Ankara)

8) Mevlüt Karakaya                                                   (Adana)

9) İsmet Büyükataman                                              (Bursa)

10) Ümit Özdağ                                                        (Gaziantep)

11) Edip Semih Yalçın                                              (İstanbul)

12) Baki Şimşek                                                       (Mersin)

13) Kamil Aydın                                                        (Erzurum)

14) Erhan Usta                                                         (Samsun)

15) Arzu Erdem                                                        (İstanbul)

16) Mustafa Mit                                                        (Ankara)

17) Fahrettin Oğuz Tor                                              (Kahramanmaraş)

18) Ahmet Selim Yurdakul                                         (Antalya)

19) İsmail Faruk Aksu                                               (İstanbul)

20) Saffet Sancaklı                                                   (Kocaeli)

21) Deniz Depboylu                                                  (Aydın)

22) Kadir Koçdemir                                                   (Bursa)

23) Mehmet Erdoğan                                                 (Muğla)

Gerekçe:

AKP hükûmetlerinin yürüttüğü başarısız dış politikaların bugüne kadar ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlara, 24 Kasım 2015 sonrasında Rusya Federasyonu krizi de eklenmiştir.

24 Kasımı izleyen günlerde Rusya Federasyonu yetkilileri Türkiye'ye yönelik bir dizi ekonomik yaptırım kararı alındığını açıklamıştır. Bu yaptırımlar:

Türkiye'den yapılan bazı gıda ürünleri ithalatının 1 Ocak 2016 itibarıyla durdurulması,

Rusya'dan Türkiye'ye yapılan tarifesiz uçuşların iptal edilmesi,

Turizm şirketlerine Türkiye için tatil paketi satışının durdurulması çağrısının yapılması,

1 Ocak 2016 itibarıyla Türk vatandaşlarının işe alımlarına kısıtlama getirilmesi ve

1 Ocak 2016 itibarıyla Rusya'da daimi ikametgâhı olmayan Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat imkânının askıya alınması konularını kapsamaktadır.

Rusya Federasyonu ile yaşanan krizin Türkiye'ye hem siyasi hem de ekonomik olarak ciddi faturalar çıkaracağı günden güne belirginleşmektedir. Rusya Federasyonu ile enerji, müteahhitlik, turizm sektörü ve yaş meyve-sebze ihracatı alanları ile finans sektöründe ortaya çıkan olumsuz ticari gelişmeler dengelerin ne kadar tehdit altında olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki 2014 yılı dış ticaret hacminin 31,2 milyar dolar civarında olduğu görülmektedir. Türkiye bu ticarette 2014 yılı itibarıyla 19,4 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştir. Ekim 2015 itibarıyla on iki aylık kümülatif verilere göre Rusya Federasyonu ile dış ticaret hacmimiz 25,5 milyar dolara gerilemiştir. 2015'in on aylık döneminde Rusya'ya 3,9 milyar dolar ihracat yaparken, 21,5 milyar dolar ithalat gerçekleştirilmiştir. Ocak-Ekim döneminde Rusya'ya dış ticaret açığımız 17,6 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir.

Rusya Federasyonu'na başlıca ihraç kalemlerimiz arasında meyve-sebze, tekstil ve otomotiv ürünleri bulunmaktadır. Yaş meyve-sebze ihracatından olumsuz etkilenen, başta Antalya olmak üzere güney illerimiz gelmektedir. 2014'teki 8,6 milyar dolar tutarındaki bavul ticaretinin 4,2 milyar dolarının Rusya Federasyonu'na yönelik olduğunu Merkez Bankası açıklamıştır. 2015 yılının ilk on aylık döneminde ise 2014'ün aynı dönemine (7,4 milyar dolar) göre bavul ticareti yüzde 66 oranında azalarak 4,9 milyar dolara gerilemiştir.

Diğer yandan, 2014'te Rusya Federasyonu'ndan gelen turist sayısı 4,4 milyon iken 2015 Eylül itibariyle 3,6 milyona gerilemiş, gelir açısından bakıldığında ise 2,7 milyar dolardan 1,9 milyar dolara düşüş gözlemlenmektedir. Rusya Federasyonu'nda yaşanan ruble krizinin ardından, şu günlerde uçak krizi yaşanmaktadır. Bunlardan dolayı turizm gelirleri konusunda en kötü etkilenen başta Antalya olmak üzere güney ve Ege illerimiz gelmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi'nin, yerinde sektör temsilcileriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığı görüşmelerden de anlaşılmaktadır ki Rusya Federasyonu’yla ticaret yapan ülkemizdeki 10 sektör (doğalgaz, nükleer santral, taahhüt sektörü, yaş meyve-sebze, kesme çiçek, beyaz et ihracatı sektörü, turizm, bavul ticareti, Rusya'da faaliyet gösteren Türk mağazaları, lojistik) bugünden ekonomik anlamda olumsuz etkilenmektedirler. Bütün bu olumsuzlukların olayı finans sektörüne de yönlendireceği kuşkusuzdur. Bu yüzden yürütülmesi gereken diplomaside krizin kısa sürede sona ermesi, faturasının büyük olmaması ve kalıcı hasara yol açmaması önceliklendirilmelidir. Bu diplomasi yürütülürken krizin etkileri için sadece finansal göstergelere bakarak değil, reel göstergelere bakarak değerlendirme yapılmalıdır. Çözüm arayışlarını zamana yaymadan kısa sürede hayata geçirmek ülkemizde yaşanabilecek hasarın faturasını da küçültecektir.

Yukarıda belirttiğimiz nedenlerle, Rusya Federasyonu’yla yaşanmakta olan siyasi ve ekonomik krizin ülkemize ekonomik etkilerinin araştırılarak alınabilecek tedbirlerin, çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılması yerinde olacaktır. Bu bakımdan Anayasa'nın 98’inci ve TBMM İç Tüzüğü'nün 104 ile 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırma komisyonu kurulmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.01

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Birleşime yarım saat daha ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.29

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve arkadaşları tarafından, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/142) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 2 Haziran 2016 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2/6/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 2/6/2016 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Erkan Akçay

Manisa

MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve arkadaşlarının (10/142) esas numaralı esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması açılması önergemizin 2/6/2016 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde ilk konuşmacı Ahmet Kenan Tanrıkulu, İzmir Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, hiç yaşlanmadınız maşallah.

AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sağ olun Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerimin başında, bugün Almanya Federal Meclisinde asılsız soykırım tasarısının kabul edilmesiyle ilgili olarak üzüntülerimi ve lanetle telin ettiğimi özellikle belirterek sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta buruk bir şekilde geçen Ahilik Kültürü Haftası ve Esnaf Bayramı’nın ardından, bu burukluğu giderecek müjdeli haberlerin, görüşmekte olduğumuz Milliyetçi Hareket Partisinin önergesine vereceğiniz destekle mümkün olabileceğini düşünüyoruz.

Bugün esnaf ve sanatkârımız, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasi çıkmaza rağmen umut ve heyecanla ülkesi adına katma değer üretmeye devam etmektedir. Geldiğimiz noktada mücadelesini binbir güçlükle devam ettirmeye çalışan esnaf ve sanatkârımızın yıllardır birikmiş ve çözüm sunulmamış sorunları da bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu sorunların başında esnaf ve sanatkârlarımız, başta, hâlen çok yüksek vergi ve prim oranlarıyla boğuşmaktadırlar. Bankaların yüksek faiz oranları ve istedikleri teminatlar nedeniyle esnafımız ciddi bir sıkıntı içindedir. Elektrik ve akaryakıtı en yüksek fiyatla özellikle bu kesim kullanmaktadır. Bir örnek vermek gerekirse 2002 yılında 100 Türk lirasına 41 litre mazot alabilen esnafımız bugün sadece 26 litre mazot alabilmektedir. Yine, 2002 yılında 11 lira 30 kuruş olan elektriğin kilovatsaati yüzde 100’ün üzerinde bir artışla ortalama 22 lira 50 kuruş olarak gündeme gelmektedir. İstihdam sağlamak için gayret gösteren esnaf ve sanatkârımıza asgari ücretle çalışma konusundaki maliyetlerde yeterince destek verilmemekte ve bu ağır yük, yine, maalesef bu kesimin omuzları üstünde kalmaktadır.

Değerli milletvekilleri, esnaf ve sanatkârın emekli olabilmesi için 9 bin iş günü şartı aranırken, yanında çalıştırdığı sigortalısına emekli olabilmesi için 7.200 iş günü yeterlidir. Esnafımız daha fazla prim ödemesine rağmen yanında çalışanından daha az emekli maaşı almaktadır. Bu alanda dahi maalesef haksızlıklar giderilememiştir.

Diğer yandan, prim borcu olan esnafımız süresi Haziran 2016’ya kadar uzatılan sağlık hizmetlerinden kısmen yararlandırılsa da bu tarihten sonrası da meçhule kalmıştır. Ayrıca, ilaç, reçete, medikal malzeme ve gözlük gibi giderlerini de prim borcu bulunan esnaf hâlen cebinden karşılamaktadır. Girdi maliyetleri yüksek, kârlılıkları ise her geçen gün düşmektedir. Bu ağır şartlar altında ve mali külfetler nedeniyle rekabet güçleri giderek zayıflamaktadır, bu durum da ticari ve sosyal hayatın dokunusunu zedelemektedir.

Değerli milletvekilleri, TESK’in istatistiklerine göre 2003 yılında 2 milyon 245 bin olan esnaf sayısı 2016’nın Nisan ayına geldiğimizde 1 milyon 641 bin 491’e gerilemiştir. Yani, on üç yılın sonunda 600 bin esnafımız maalesef ekmek teknesini kapatmak zorunda kalmıştır. Bir başka örnek verirsek, sadece 2015 yılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde 23 ilimizde açılan 26 bin iş yerinin 13 bini daha sonra behemehâl kapanmıştır. Ayrıca, maddi durumu iyi olmadığı için konfederasyondan kaydını sildiremeyen de binlerce esnafımız bulunmaktadır.

Esnaf ve sanatkârımızın ekonomik durumunu gözler önüne seren bir başka göstergeye, bir de protestolu senet gelişmelerine göz atalım, orada da durum şöyledir: Türkiye genelinde 2015 yılında, geçtiğimiz sene protesto senet sayısı yaklaşık 1 milyon adet iken tutar 10 milyar lirayı aşmış, 2016’nın ilk dört ayına baktığımız zaman ise 307 binden fazla protestolu senet çıkmıştır karşımıza ve tutar olarak da geçen yıla göre yüzde 15’lik bir artışla 3,3 milyar lirayı bulmuştur.

Bu noktada, karşılıksız çek sayısındaki artışa da dikkatinizi çekmek istiyorum. Yine, 2015’in ilk dört ayında 207.394 adet karşılıksız çek bulunmaktadır. 2016’nın aynı dönemine baktığımız zaman, yaklaşık yüzde 15’lik artışla 232.389 adet karşılıksız çek bulunmaktadır, tutar da 8,4 milyar lirayı geçmiştir.

Değerli arkadaşlar, bunun belki birçok ekonomik ve sosyal sebebi vardır ama başlıca esas sebebi, 2012 yılında çıkarılan ve değiştirilen Çek Kanunu’ndaki birtakım yeni getirilen hükümler, maalesef, karşılıksız çek rakamlarının daha da kötüleşmesine yol açmıştır. Döviz kurlarındaki oynaklık ve son zamanlardaki artış, esnaf ve sanatkârımızı da mağdur etmeye devam etmektedir. Söz konusu maliyet artışlarını satış fiyatlarına yansıtamayan esnaf kardeşlerimiz her geçen gün zarar etmektedirler. Piyasalardaki durgunluk ve ekonomi yönetimindeki bu başarısızlık yüzünden Türkiye genelinde 2003 yılında 9 milyon 305 bin olan icra dosya sayısı, yine 2015 yılına geldiğimiz zaman 24 milyona dayanmıştır.

Değerli arkadaşlar, esnaf ve sanatkârımız, çiftçimiz, üreticimiz, borç içinde, bankaların eline ve vicdanına maalesef terk edilmiş, birçoğunun bankalara olan borcundan dolayı da mallarına el konulmuş, icradan satışa çıkarılmıştır. Kısacası, bankalar bu devirde gayrimenkul zengini olurken esnaf ve sanatkârımız da her geçen gün daha da zor günler yaşamaya mecbur bırakılmıştır.

Burada bir başka göstergeyi yine sizin huzurunuza getirmek isterim. Bankaların bilançolarındaki batık kredi oranı 2015 yılında yüzde 30 gibi çok yüksek bir orana gelmiş, bunlardan, kredilerde yeniden yapılandırılma oranları da yaklaşık yüzde 38’e geçmiştir.

Değerli milletvekilleri, ürettiğini satamayan, sattığının ise yerine yenisini koyamayan bu esnafımız, maalesef kısır bir döngünün içerisine hapsolmuş ve çırpınarak sürekli olarak dertlerine de çözüm bulacak bir muhatap arama yoluna geçmiştir. 65’inci Hükûmet Programı’na baktığımız zaman, burada da orta sınıfı oluşturan esnaf ve küçük işverenin giderek yok olması ve sermayenin belli elde toplanması önlenememiştir.

Şimdi, bu durumun tespiti de çok ilginçtir. Şu elimde gördüğünüz 2016 yılı programının belirli bölümlerini açtığımız, baktığımız zaman -ki bunun altında birçok Bakanlar Kurulu üyelerinin hepsinin imzası vardır- işte, sayfa 286’ya baktığımız zaman değerli milletvekilleri -2016 yılı yıllık programında gayet rahat görülecektir- “Toptan ve perakende ticaret hizmetleri sektöründe organize perakendeciliğin gelişmesiyle birlikte geleneksel yöntemlerle faaliyetini sürdüren toptancılar ile esnaf ve sanatkâr kesimindeki iş kayıpları oluşmaktadır.” diye ciddi de bir tespit yapılmış ve bu verdiğimiz Meclis görüşmesiyle ilgili olarak da ana fikrin altı çizilmiştir.

Burada “organize perakendecilik” deyimiyle aslında asıl kastedilen, büyük alışveriş merkezleri yani AVM’lerdir. Baktığımız zaman, 2005 yılında Türkiye’de sadece 88 tane AVM vardı ama geçtiğimiz yıl sonu itibarıyla rakamlara baktığımızda bu AVM sayısının 361’e yükseldiğini görüyoruz. Artık, neredeyse ara sokaklarda dahi zincir marketlerin, mağazaların şubeleri açılır olmuş ve birçok esnaf kardeşimizin de maalesef işlerinin sonuçlanmasına yol açmışlardır.

Bizlerin Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak ilk olarak 23’üncü Dönemde sunduğumuz ve esnaf ve sanatkâr kesiminin de tam desteğini almış olan kanun teklifimiz maalesef geçtiğimiz dönem içerisinde iktidar partisinin kendi tasarısının arkasına yama yapılmış ve hiç de istemediğimiz hâlde -büyük mağazalar ve esnaf kesiminin sorunlarının çözülmesine yol açacak olan teklifimiz- bir kenara atılarak lehine yapılacak olan esnaf ve sanatkâr düzenlemeleri de maalesef ötelenmiştir. Tabii, böyle olunca da bu alandaki mağduriyetler, daha önemlisi iş yeri kapanma sayıları da hızla artmıştır.

Tabii, esnafımızı özellikle ilgilendiren bir başka konu da, tekelci oluşumların önlenmesi adına baktığımız zaman, esnaf ve sanatkârın gerçek anlamda da desteklenmesi gerekmektedir.

Bu görüş ve düşüncelerle tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu anlamda katkı sunmasını bekler, saygılarımızı sunarız. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.

Önerinin aleyhinde birinci konuşmacı Kemal Zeybek, Samsun Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurulun saygıdeğer çalışanları; bugün Almanya Parlamentosunun almış olduğu Ermeni soykırımı kararını kabul edilemez buluyoruz.

Tabii, konuşmam esnaf ve sanatkârlarla ilgili, usul olarak aleyhte, gerçekte de lehte söz almış bulunuyorum. Esnaf ve sanatkârlarımız ülkemizin en çok istihdam sağlayan kesimidir. Kendi ailesini çalışmalarıyla geçindiren durumdadırlar. Prim borçlarını, vergi borçlarını ödeme durumunda olmasalar bile vergiyi en sadık ödeyenler esnaflarımız ve sanatkârlarımızdır. Siftah yapmadan iş yeri kapatan esnafımız son yıllarda çoğalmaktadır. Ülkemizin doğru yönetilmediği… Ekonomik bedelleri doğru yönetilmemeden dolayı en çok ödeyen esnaf ve sanatkârlarımızdır.

Tabii, bugün Almanya’da Ermeni soykırımının kabul edilmesini ve bunun tarihteki yerini bir şekilde Samsun’dan başlayan değerlerle anlatmaya çalışacağım. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk yedi gün sonra 25 Mayıs 1919’da Havza’ya geçti. On sekiz gün Havza içerisinde olmak üzere yirmi beş gün Samsun ve Havza’da kalarak memleketin yazgısını değiştirmiştir. Atatürk’ün Samsun’a çıkışı bir ulusun uyanışının, dirilişinin ilk başladığı gündür. Bağımsızlık mücadelesi lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs doğum günüdür. Edebi, adabı, aslı, nesli belli olan yürekli insanların başkaldırdığı gündür. 19 Mayıs, mollaların, iş birlikçi işgal devletlerine memleketlerini satanların, Osmanlı saltanatının sonudur. 19 Mayıs, bağımsızlık uğruna canlarını ortaya koyan insanlarımızın Samsun’a çıkışıdır; Anadolu medeniyetinin millet adına yeniden kazandırıldığı gündür. 19 Mayıs, mazlum milletlerin kurtuluş mücadelesinde Atatürk gibi dâhinin kahramanlık destanıdır. Samsun, özgürlüğün Gençlik Marşı’yla ilk haykırıldığı kenttir. 19 Mayıs, yurttaşın kendisini özgür ifade edebildiği, laik, demokratik cumhuriyetin temelinin atıldığı, eşit hakların, eşit yurttaşlığın elde edildiği ilk gündür.

Değerli milletvekilleri, tabii biz 19 Mayıs şehrinde yaşıyoruz, Samsun’da yaşıyoruz. Samsun’umuzun da gerçekleri vardır, Samsun’umuzda yatırımlar vardır. Samsun’umuzun 19 Mayıs şehri olmasından dolayı sorunları da büyüktür. Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Çarşamba Havaalanı, Azot Fabrikası, Bakır Fabrikası, Samsun Limanı, Yeşilırmak Elektrik Dağıtım AŞ, Ladik Büyükkızoğlu Hidrolik Santrali, tütün fabrikaları 2000’li yıllara kadar cumhuriyet hükûmetleri tarafından yapılmıştır. Samsun barajlar yatırımıyla en büyük yatırımlara sahiptir: Vezirköprü Barajı, Derinöz Barajı, Çakmak Barajı, Derbent Barajı, Suat Uğurlu Barajı, Altınkaya Barajı, Hasan Uğurlu Barajı cumhuriyet hükûmetleri tarafından 2000 yılına kadar yapılmıştır. Buna bağlı olarak da Samsun’un genelinde irili ufaklı 24 gölet yapılmıştır.

Yukarıda saydığım yatırımlar, barajlar ve göletler cumhuriyet hükûmetleri tarafından yapılmasına rağmen şu andaki mevcut Hükûmet tarafından Azot Fabrikası 41 milyon dolara, Bakır Fabrikası 11 milyon 121 bin dolara, Samsun Limanı 125 milyon 200 bin dolara, Yeşilırmak Elektrik Dağıtım AŞ 441 milyon 500 bin dolara, Ladik Büyükkızoğlu Hidroelektrik Santrali 2 milyon 760 bin dolara satılmıştır; toplam değeri 621 milyon 581 bin dolardır. Buna rağmen, şehirde satılan 621 milyon dolarlık yatırım mülklerine rağmen Samsun’a yatırım yapılmadığını görüyoruz.

Samsun ekonomisi yıllardır birinci ve ikinci bölge kalkınmasında değerlendirilmiştir. Vezirköprü, Havza, Ladik, Kavak, Asarcık, Alaçam, Yakakent, Terme, Salıpazarı, Ayvacık, 19 Mayıs ilçelerimizin tamamı Türkiye'nin gelişmişlikte beşinci bölge kategorisinde oldukları hâlde üçüncü kategori olarak değerlendirilmektedirler. Çarşamba, Bafra ovalarının verimliliğini artıracak yeteri kadar yatırım yapılmamıştır.

Mevcut Hükûmet aldığı oylar kadar Samsun ekonomisinin ve halkımızın yanında olmamıştır, Samsun’a sahip çıkmamışlardır. Türkiye'nin nüfusu son on dört yılda yüzde 15 artmasına rağmen Samsun’un nüfusu yüzde 10 göç vermiştir, nüfus kaybetmiştir. Samsun 81 il nüfus sıralamasında 16’ncı sıradadır.

Sosyoekonomik gelişmişlik endeksinde 2003 yılında 32’nci sırada olan Samsun 2011 yılında 33’üncü sıraya düşmüştür. Kamu yatırımlarından Samsun gerektiği kadar katkısını alamamıştır. Kamudan 1995-2000 yılları arasında ortalama 20’nci sırada destek alırken 2011-2015 yılları arasında ortalama 65’inci sıraya düşmüştür. 2000’li yıllarda ortalama kişi başına 201 dolar destek alınırken 2015 yılı sonunda 118 dolara düşmüştür.

Bütünşehir yasasıyla Samsun’da köylerimiz mahalle yapılmıştır. Hâlihazırda köylerin imarı yapılmadan köylerde inşaat yapabilmek için yapı ruhsatı istenmesini doğru bulmuyoruz.

Köylülerin imece usulüyle evlerine getirdikleri sulardan su saati takılarak ücret alınması hukuken doğru olabilir ama ahlaken doğru bulmuyoruz.

Köylülerimizden emlak vergisi alınması yanlışlığından dönülmelidir.

Köylerimizin kanalizasyonu, yolları çok kötü durumdadır. Cumhuriyet tarihindeki Samsun’a, cumhuriyet şehrine yakışmamaktadır.

Samsun, “Ya istiklal, ya ölüm!” diyen memleketin kurtuluşunda öncü olduğu gibi, Hükûmet tarafından şimdilik rafa kaldırılmak istenen demokrasinin yeniden kurulmasında Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına öncülük edecektir.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı türlü bahanelerle engellemeye çalışanları kınıyorum.

Hükûmeti bir konuda kutluyorum: Türkiye’de hava kirliliğinde, Samsun’un merkezinde Tekkeköy ilçesi 2’nci olmuştur(!)

Bundan sonra Samsun şehri için, Atatürk şehri için -bir umut, bir yol- cumhuriyet için, laik, demokratik cumhuriyet için el ele, kol kola, kentlimizle, köylümüzle birlik beraberlik içinde ülkenin kalkınmasına katkıda bulunacağız diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zeybek.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde Çetin Osman Budak, Antalya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Sayın Başkanım, ben Samsun’la ilgili…

BAŞKAN – Sayın konuşmacıyı kürsüye davet ettim, daha sonra dinleyeyim sizi.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Almanya Parlamentosunun sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili aldığı kararı kesinlikle kabul etmiyoruz ve reddediyoruz. Almanya’nın kendi karanlık tarihinin bu kararın alınmasında etkili olduğunu ayrıca düşünüyorum. Asla tasvip etmediğimiz ve etmeyeceğimiz bir karar olduğunu bir kez daha tekrarlıyorum ve şiddetle kınıyorum. Alman Parlamentosunun bu kararı, aynı zamanda, AKP hükûmetlerinin dış politikadaki başarısızlığının bir aynası, bir kanıtıdır. Türkiye, haklı olduğu bir konuda meclislerin tarih yazamayacağı konusundaki haklı tezini ne yazık ki milyonlarca yurttaşımızın yaşadığı Almanya gibi bir ülkede anlatamamıştır.

Değerli arkadaşlar, bugün MHP’li Sayın Tanrıkulu’nun esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılmasıyla ilgili önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de aslında sosyal hayatın, kültürel hayatın ve ekonomik hayatın bel kemiği olan bir gruptan bahsediyoruz, esnaftan bahsediyoruz. 2002 yılından itibaren ciddi anlamda esnaf kan kaybetmeye devam ediyor. Şimdi gerekçelerini başlıklar hâlinde sizlere aktaracağım.

Birinci sebebi şu, biraz önce de değinildi: Alışveriş merkezleriyle ilgili Türkiye’de inanılmaz bir vahşi kapitalizm yaşanıyor. Bununla ilgili yıllar boyu ticaret ve sanayi odası başkanlıklarımın döneminde on binlerce imza toplayıp dönemin bakanlarına klasörler dolusu imza teslim etmiştik ve o zaman şunu söyledik: “Acele edin. İnanılmaz bir kan kaybı yaşanıyor ülkede. Esnaf önümüzdeki dönemde kalmayacak.” 7 taslak tasarı hâline döndürülmüş, Meclise gelmemiş, dosyaların altında, klasörlerin altında kalmış ve 7’nci şeklinden sonra ve özellikle AVM’leri ve zincir marketleri koruyan bir kanun dizisi ortaya çıkmış. Şu anda da uygulanabilir bir hâli yok zaten. Burada bir örnek, çarpıcı bir örnek vereceğim. 2005 yılında, Türkiye’de aşağı yukarı 2 bin civarında zincir market vardı, uluslararası ve ulusal sermayeyle kurulmuş zincir market. Bunların markalarını biliyorsunuz, 4 büyük gruba ait, 2 bin civarındaydı ve o zaman da biz bu konuyla ilgili çok mücadele etmiştik, demiştik ki: “Bu ‘AVM kanunu’ diye bilinen kanunun bir an önce çıkması gerekiyor.” Üzerinden yıllar geçti ve şu anda, Türkiye’de o, yine 4 ya da 5 gruba ait 12 bin AVM, şu anda bir bakkalın, mahalle bakkalının bir sağına bir soluna birer zincir market açarak esnafı da boğdu. Bir bakkal, kasap, terzi, bunların hepsini alt alta sıralayabilirsiniz. Gecikilmişti ama gecikmenin telafi edilecek yolları da vardı.

Bakın, 1 Kasım öncesinde Adalet ve Kalkınma Partisi, esnafla ilgili 30 bin liraya kadar faizsiz kredi vereceğinin -bütün esnafa, 1 milyon 707 bin esnafa- taahhüdünde bulunmuştu. Şimdi, size rakamları veriyorum. 16/12/2015 tarihli Resmî Gazete’de de yayımlandı bu. 8/3/2016, geçici olarak durduruldu ve beş yıla kadar taksitle verilecek olan kredi on sekiz aya düşürüldü. Bugüne kadar benim alabildiğim, çok da mücadele ettik aslında bu rakamlara ulaşabilmek için, birçok yerden de Bilgi Edinme Yasası’yla da istememize rağmen alamadık ama son aldığım rakam, bu konuda yararlanan esnaf sayısı 28.405. Ha yani bunun üzerine -bu son on beş gün öncesinde aldığım rakamdı- belki bir 20 bin daha alınmış olabilir, 58 bin esnaf. Peki, Türkiye’deki esnaf sayısı ne? 1 milyon 707 bin. Yani bu sayıyı zaten erimiş sayı olarak görebilirsiniz. Şu ana kadar verilen 819 milyon 152 bin liralık kredi. Mayıs ayı içerisinde 700 milyon lira daha serbest bırakılacağı söylenmişti, böyle bir bilgiye biz ulaşamıyoruz. Eğer AKP’li milletvekillerim söz alacaksa, bu konuyla ilgili de hem bizi hem kamuoyunu aydınlatmalarını rica ediyorum.

Peki, bir de şöyle bir durum var: Esnaf, bu şartlarda kredi kullanabilir mi? Kredi ve kefalet kooperatiflerine başvurduğu zaman bütün sicili ortaya dökülüyor. Eğer bir senedi protesto olduysa, eğer bir çeki yazıldıysa, eğer kredilerinde gecikme varsa sicili bozuk. Burada yapılması gereken, acilen, -kredi, kefalet- KGF’yi, Kredi Garanti Fonu’nu bir şekilde devreye sokmak; birincisi bu. İkincisi: Hiçbir şekilde protestolu senedine, çekine bakmadan esnafın bugünkü düştüğü durumdan kurtarılması gerekiyor yani bir sicil affı. Fakat, sicil affı yapıldığı zaman mutlaka Merkez Bankasından kayıtlar siliniyor ama bankaların portföylerinde bu duruyor. Buraya da müdahale etmenizi biz ayrıca istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, sadece esnafın durumu değil, biraz da iş dünyasının durumundan bahsedeceğim kalan süremin yettiği kadarıyla. İç ve dış politikada çok önemli hatalar yaptı on dört yıl boyunca Adalet ve Kalkınma Partisi. İkinci ihraç pazarımız olan Irak, birinci ihraç pazarımız olan Almanya… İşte bugün yaşananları görüyorsunuz; Irak pazarı neredeyse kapandı, Suriye pazarı kapandı, Mısır pazarı kapandı, Orta Doğu’ya gidecek bütün yollar kapandı. Rusya’yla yaşadığımız krizleri biliyorsunuz. Rusya’yla yaşadığımız krizin maliyeti, Türkiye’ye çok ağır olacak. Ama sadece Rusya’yla ilgili mi? Yanlış dış politikalar sebebiyle hem turizm ayağında hem ihracat ayağında çok ciddi bir çöküntü yaşanıyor.

Ben şimdi turizmde bir rakam vereceğim: Sadece Antalya’da 1 milyon 100 bin eksi yazmış bir turizm sektöründen bahsediyoruz. Bunun çarpan etkisi, aşağı yukarı 2,5 milyar dolardır. Bugün düşük sezon yaşanır; haziran ayında, temmuz ayında, ağustos ayında, eylül ayında Türkiye'nin turizminin pik yaptığı dönem. Aşağı yukarı, turizmin, Türkiye turizminin yarısının temsil edildiği aylardır bunlar ve 35 milyon üzerinden hesap ederseniz -ki düşüşü çok yüksek hesap ediyoruz- 10 milyonun üzerinde turist Türkiye’ye gelmeyecek. Sebebi ne?

İspanya “Yüzde 20 doluluk, artık turist istemiyoruz.” diyor, Yunanistan bütün kapasitesini doldurmuş “Artık turist istemiyoruz.” diyor. Turist, Türkiye’ye niye gelmiyor? Rus tarafını ayırıyorum, onu zaten hepiniz biliyorsunuz. Rusya’daki eksi şu anda yüzde 98 ve hâlâ Rusya devleti sıkılaştırmaya devam ediyor Türkiye’yle ilgili sorunları.

Bir uyarı daha yapmak istiyorum buradan, özellikle turizm ayağında. Bu 10-12 milyon civarındaki gelmeyecek olan turistin maliyeti Türkiye’ye çok büyük olacak. Sebebi de şudur: Sadece, bundan Antalya değil, Muğla değil, Aydın, İzmir ya da Kapadokya ya da Denizli değil, bütün Türkiye etkilenecek. Çünkü, turizm pazarı, önemli bir pazar. Sadece Antalya’nın bütün Türkiye’den aldığı mal miktarı, 54 katrilyon lira arkadaşlar. Yani, bundan Konya da etkilenecek, Kocaeli de etkilenecek, Denizli de etkilenecek, Erzurum da etkilenecek ve dolayısıyla, ciddi bir işsizlikle karşı karşıya kalacağız. Yani, ciddi bir işsizlik diyorum; yine, sadece Antalya’da 60-70 bin kişiden, Türkiye genelinde de 500 bin kişinin işsiz kalmasından bahsediyoruz. Büyük bir kâbustur. Bununla ilgili, bugüne kadar turizmle ilgili ya da diğer sektörlerle ilgili Adalet ve Kalkınma Partisinden, Hükûmetten çok önemli bir adım atıldığını da görmedik.

Şimdi, esnaf sayısıyla ilgili bir tespitte daha bulunmak istiyorum. Bu, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfının verisidir. 80 bin kişi, bu 1 Ocak ile 30 Nisan arasında işsiz kalmıştır. Esnafın işsizliği felakettir arkadaşlar. Esnaf, 40 yaşından, 50 yaşından sonra yapacak işi yoktur; kepengini kapattığı zaman evine ekmek götüremez, hiç kimseye de gidip dilencilik de yapamaz. Bu müthiş sıkıntılı durum. Mutlaka sizin içinizde de, ailenizde, yakınlarınızda babası esnaf olan vardır, bu duyguları gayet iyi bilir. Ahi Evran döneminden beri bu ülkede ahlakın temsilcisi, hayırseverliğin temsilcisi, esnaftır ve şu anda esnaf batıyor. Biraz önce bir haber okudum. Törenle dükkânını kapatan 70 yaşında bir amcanın haberi vardı, Yalova’da. Şimdi, bu tören, aslında bir açılış töreni değil, kapanış töreni, cenaze töreni ve çoğalarak devam edecek bir tablodan bahsediyoruz. O yüzden, MHP’nin grup önerisiyle ilgili bu konuda artık mutlaka bir açılım gösterin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Sizin de esnaftan alışveriş yaptığınızı biliyorum. Buradan da bir uyarı yapalım: Hiç olmazsa alışverişlerinizi bugünlerde esnaftan yapın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Budak.

Sayın Fuat Köktaş, mikrofonunuzu açıyorum.

Buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş’ın, Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Az önce, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü Samsun Milletvekilimiz Sayın Kemal Zeybek’in Samsun’a ait birkaç konu üzerinde vermiş olduğu bilgileri düzeltmek için söz almış bulunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Samsun azot sanayisi ve bakır fabrikasından bahsedildi, buralar…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Önce şu Ermeni meselesini bir kına ya, bizimki kınadı.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Ermeni meselesini parti sözcülerimiz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, Almanya… Onu bir kına, ondan sonra…

BAŞKAN – Süreniz bir dakikadır Sayın Köktaş.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bir dakika olduğu için, Özgür Bey…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama bu Almanya işini kına, bizimki kınadı. Samsun dinliyor bunu, Samsun dinliyor yani.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Ben de kınıyorum, bunu dışarıdan da kınadık. Ermeni tasarısını kabul eden Almanları kınıyorum.

Özgür Bey, benim zamanımı kullanmak için bunu yaptınız.

Samsun Limanı satılmamıştır, sadece otuz altı yıllığına kiralanmak üzere bir kullanıcıya devredilmiştir. Yine, Samsun’da Kavak OSB, Bafra Organize Sanayi Bölgesi, gıda ve ihtisas organize sanayi bölgesi hayata geçirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Yine, Bekdiğin OSB de -kendi bölgesidir Kemal Bey’in- hayata geçirilmiştir.

Aynı zamanda, Samsun-Ankara bölünmüş yolu, Samsun-Sarp bölünmüş yolu, Samsun-Sinop bölünmüş yolu hayata geçmiştir.

Hastane yatak sayısı 450 olan Samsun’da 2.750 yatak sayısına ulaşılmıştır.

Daha fazla bilgi istiyorsa Kemal Bey’e ben yazılı olarak verebilirim.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köktaş.

Birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.37

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Almanya Federal Meclisinde 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili 3 siyasi parti grubunun ortak bildirisinin Başkanlığa verildiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Almanya Federal Meclisinde 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili 3 siyasi parti grubunun ortak bildirisi Başkanlığımıza verilmiştir. Ancak, bildiğiniz gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan tüm grupların imzasını taşımayan bildiriler Divanda okutulamamaktadır. Dolayısıyla şimdi, bildiride imzası bulunan grup başkan vekillerine, konunun önemi dolayısıyla, daha önce benzer mahiyetteki ortak bildiride de olduğu gibi kürsüden söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, konuyla ilgili kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, oturumun hemen başında siz bir ara verdiniz. O aradan sonra bir dörtlü mutabakat aradık. Dörtlü mutabakat mümkün olmadı ama bir üçlü mutabakatı imza altına almış durumdayız. Gösterdiğiniz anlayış için tüm gruplar adına da teşekkür ediyoruz. Uygun görmeniz durumunda Milliyetçi Hareket Partisinden başlayarak bu bildiriyi okumayı ve irademizi kamuoyuyla paylaşmayı umuyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Sayın Erkan Akçay, Manisa Milletvekili, buyurunuz efendim. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Almanya Federal Meclisinde 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili 3 siyasi parti grubunun ortak bildirisine ilişkin açıklaması

“ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi gruplarının ortak açıklamasını sunuyorum:

Almanya Federal Meclisinin 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan tehcirle ilgili asılsız Ermeni iddialarını esas alan haksız kararını yüce Türk milletinin temsilcisi olan bizler kabul etmiyor, esefle karşılıyor ve şiddetle kınıyoruz. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Bu adaletsiz ve mesnetsiz kararın kabulü milletimizde derin bir infiale yol açmıştır. Almanya Federal Meclisinin, 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan tehcirle ilgili tek taraflı, seçici ve asılsız Ermeni iddialarını esas alan kararının tarihî ve hukuki geçerliliği yoktur. Almanya Federal Meclisi bu kararıyla kendini tarihçilerin ve uluslararası mahkemelerin yerine koyarak tarih yazmak ve soykırım gibi ciddi bir suç hakkında hüküm vermekle hem insan haklarını hem adaleti hem de tarih ve hukuku hiçe saymıştır.

Bu tarihe, geleceğe karşı hata olan karar, Türkiye ve Almanya ilişkilerini mutlaka etkileyecek, aradaki dostluk köprülerine zarar verecektir. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini gerekli tedbir ve kararları almaya davet ederken kadim menfaatlerimizi haleldar edecek girişimler karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisinde her türlü desteğe hazır olduğumuzu ifade ederiz.

Bizler, bugüne kadar bazı ülkelerin parlamentolarında kabul edilen 1915 olayları hakkındaki asılsız soykırım iddialarını meşrulaştırmayı içeren karar, açıklama ve yasalar ile bundan böyle girişilebilecek benzeri tasarrufları tarihî gerçeklerin ve uluslararası hukukun ihlali olarak gördüğümüzü, tanımadığımızı ve hiçbir zaman tanımayacağımızı güçlü bir şekilde ifade ediyoruz. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından ayakta alkışlar)

 

            Mehmet Naci Bostancı                                        Özgür Özel                                   Erkan Akçay

                       Amasya                                                     Manisa                                          Manisa

    AK PARTİ Grup Başkan Vekili    CHP Grup Başkan Vekili MHP Grup Başkan Vekili”

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Özgür Özel, Manisa Milletvekili, buyurun. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Almanya Federal Meclisinde 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili 3 siyasi parti grubunun ortak bildirisine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – AK PARTİ, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi gruplarının ortak açıklaması:

“Almanya Federal Meclisinin 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan tehcirle ilgili asılsız Ermeni iddialarını esas alan haksız kararını yüce Türk milletinin temsilcisi olan bizler kabul etmiyor, esefle karşılıyor ve şiddetle kınıyoruz. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Bu adaletsiz ve mesnetsiz kararın kabulü milletimizde derin bir infiale yol açmıştır. Almanya Federal Meclisinin, 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan tehcirle ilgili tek taraflı, seçici ve asılsız Ermeni iddialarını esas alan kararının tarihî ve hukuki geçerliliği yoktur. Almanya Federal Meclisi bu kararıyla kendini tarihçilerin ve uluslararası mahkemelerin yerine koyarak tarih yazmak ve soykırım gibi ciddi bir suç hakkında hüküm vermekle hem insan haklarını hem adaleti hem de tarih ve hukuku hiçe saymıştır.

Bu tarihe, geleceğe karşı hata olan karar, Türkiye ve Almanya ilişkilerini mutlaka etkileyecek, aradaki dostluk köprülerine zarar verecektir. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini gerekli tedbir ve kararları almaya davet ederken kadim menfaatlerimizi haleldar edecek girişimler karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisinde her türlü desteğe hazır olduğumuzu ifade ederiz.

Bizler, bugüne kadar bazı ülkelerin parlamentolarında kabul edilen 1915 olayları hakkındaki asılsız soykırım iddialarını meşrulaştırmayı içeren karar, açıklama ve yasalar ile bundan böyle girişilebilecek benzeri tasarrufları, tarihî gerçeklerin ve uluslararası hukukun ihlali olarak gördüğümüzü, tanımadığımızı ve hiçbir zaman tanımayacağımızı güçlü bir şekilde ifade ediyoruz. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından ayakta alkışlar)

 

        Mehmet Naci Bostancı                                             Özgür Özel                                 Erkan Akçay

        Amasya                                                                    Manisa                                        Manisa

        AK PARTİ Grup Başkan Vekili  CHP Grup Başkan Vekili MHP Grup Başkan Vekili”

 

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgür Özel.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Naci Bostancı, Amasya Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Bostancı. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

38.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Almanya Federal Meclisinde 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili 3 siyasi parti grubunun ortak bildirisine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – AK PARTİ, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi gruplarının ortak açıklaması:

“Almanya Federal Meclisinin 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan tehcirle ilgili asılsız Ermeni iddialarını esas alan haksız kararını yüce Türk milletinin temsilcisi olan bizler kabul etmiyor, esefle karşılıyor ve şiddetle kınıyoruz. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Bu adaletsiz ve mesnetsiz kararın kabulü milletimizde derin bir infiale yol açmıştır. Almanya Federal Meclisinin, 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan tehcirle ilgili tek taraflı, seçici ve asılsız Ermeni iddialarını esas alan kararının tarihî ve hukuki geçerliliği yoktur. Almanya Federal Meclisi bu kararıyla kendini tarihçilerin ve uluslararası mahkemelerin yerine koyarak tarih yazmak ve soykırım gibi ciddi bir suç hakkında hüküm vermekle hem insan haklarını hem adaleti hem de tarih ve hukuku hiçe saymıştır.

Bu tarihe, geleceğe karşı hata olan karar, Türkiye ve Almanya ilişkilerini mutlaka etkileyecek, aradaki dostluk köprülerine zarar verecektir. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini gerekli tedbir ve kararları almaya davet ederken kadim menfaatlerimizi haleldar edecek girişimler karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisinde her türlü desteğe hazır olduğumuzu ifade ederiz.

Bizler, bugüne kadar bazı ülkelerin parlamentolarında kabul edilen 1915 olayları hakkındaki asılsız soykırım iddialarını meşrulaştırmayı içeren karar, açıklama ve yasalar ile bundan böyle girişilebilecek benzeri tasarrufları tarihî gerçeklerin ve uluslararası hukukun ihlali olarak gördüğümüzü, tanımadığımızı ve hiçbir zaman tanımayacağımızı güçlü bir şekilde ifade ediyoruz. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından ayakta alkışlar)

       

Mehmet Naci Bostancı                             Özgür Özel                               Erkan Akçay

        Amasya                                           Manisa                                      Manisa

AK PARTİ Grup Başkan Vekili        CHP Grup Başkan Vekili             MHP Grup Başkan Vekili”

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Başkanlık Divanı olarak, Almanya Federal Meclisinin 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili kararını şiddetle kınadıklarına ilişkin konuşması

BAŞKAN - Almanya Federal Meclisinin 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak niteleyen tasarının kabul edilmesiyle ilgili kararını Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı olarak şiddetle kınıyoruz. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve arkadaşları tarafından, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/142) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 2 Haziran 2016 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Önerinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Ziya Altunyaldız, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Altunyaldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime geçmeden önce Almanya Federal Meclisinin ülkemiz tarihi hakkında almış olduğu kararı kınıyorum. Bu karar kabul edilemez, bühtandır, yanlıştır, yalandır. Almanya’ya söylenecek bir tek sözümüz var: Almanya sen git önce kendi evinin önünü temizle.

Değerli milletvekilleri, bugün yaşadığımız bu coğrafya ticaretin ana vatanıdır. Bu toprakların mayasında, tohumunda ticaret var. Para ilk kez bu topraklarda icat edildi ve kullanıldı. Parayı icat eden medeniyet, Lidyalılar bu toprakların bir değeridir. Bu topraklar İpek ve Baharat yollarının en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Tüm dünyada örnek olan kervansaraylar, hanlar, bedestenler, çarşılar, Ahilik ve lonca teşkilatı bu toprakların birer zenginliği olarak tarihe geçmiş ve günümüze ışık tutmuştur. 1461’de Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulan bugünkü alışveriş merkezlerinin ilk örneği kabul edilen İstanbul’daki Kapalıçarşı, bu toprakların dünya ticaret kültürüne bir armağanı olmuştur.

Bir Çin atasözü var, diyor ki: “Gülümsemiyorsanız dükkân açmayın.” Bu toprakların insanı her zaman gülmeyi bilmiştir. Suratı asla sirke satmaz. Ticareti, müşteriyi, ürünün sunumunu çok iyi bilir ve müşteriyi velinimet kabul eder. Müşteriyi baş tacı yapar çünkü bu toprakların insanı rızkın onda 9’unun ticarette olduğuna yürekten inanmıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, dünyanın belki de en zengin, en köklü, en kurumsal esnaf kültürüne sahip ülkesidir. Bizim kültürümüzde, bizim kadim medeniyetimizde esnaflık ekonomik boyutunun çok ötesinde bir medeniyet duruşu, bir medeniyet rengini ifade eder. Gelenekleriyle, eğitim sistemiyle, ahlakıyla, disipliniyle, en önemlisi de dayanışmasıyla esnaflık, medeniyetimizin gelişmesinde en ileri ve en yüksek örneği teşkil etmektedir. Komşunun siftahını kendine dert edinen bir esnaf anlayışının dünyanın başka yerinde olmasını düşünebilir misiniz? Gönül yapmayı kâr yapmanın çok ötesinde gören, insanların kalbinde edindiği mertebeyi kasa defterindeki rakamların ötesinde değerli bulan bir anlayışı sadece bizim medeniyetimizde bulabilirsiniz.

Evet, köklerimizden, mazimizden besleneceğiz ki dallarımız istikbale uzanabilsin. Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’e olan öğüdünü hatırlayalım: “Geçmişini bilmeyen geleceğini de bilemez Osman, geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki nereye gideceğini de unutmayasın.”

Selçuklu Devleti’ni ayakta tutan, Selçuklu toplumunu bir ve beraber dayanışma içerisinde tutan esnaf teşkilatımız yani Ahilik teşkilatımız olmuştur.

Osmanlı cihan devletini kuran, büyüten, geliştiren yine aynı şekilde esnaf teşkilatımız yani Ahilik teşkilatımız olmuştur.

Bizim kültürümüzde Ahilik teşkilatı öyle sadece “Esnaf oldum.” demekle olmuyor değerli milletvekilleri, esnaflığın yani Ahiliğin uzun bir temel ilkleri ve ilkeleri vardır: İyi huylu olacak; güzel ahlaklı olacak; ahdinde, sözünde, sevgisinde, vefasında sabit olacak; gözü gönlü, kalbi tok olacak; içi, dışı, özü bir olacak. Esnaf, Ahiliğin üç temel şartını yerine getirecek: Elini açık tutacak, kapısını açık tutacak, sofrasını açık tutacak. Ahi bir anlamıyla kardeşlik hukukunun tesisi ve onun yolda yürüyüşünün sabitlenmesidir. İşte, biz böyle bir teşkilata sahip bir milletiz değerli milletvekilleri. Sosyal dayanışma Ahilik kültürünün içinde var, sendikacılık Ahilik kültürünün içinde var.

Şimdi, sizlere MHP Grubu önerisini hatırlatarak ifade etmek istiyorum; MHP Grubu önerisinde deniyor ki: “Esnaf teşkilatı içerisinde zaman içerisinde 1 milyon 868 binden 1 milyon 308 bine düşen bir rakam vardır.” Yani 500 binin üzerinde bir rakam.

Değerli milletvekilleri, esnaf teşkilatları içerisinde çalışan, uzun yıllar onlarla birlikte yol yürüyen bir kardeşiniz, bir arkadaşınız olarak söylüyorum, esnaf teşkilatlarında uzun yıllar sadece kâğıt üzerinde olan rakamları hükûmetlerimiz döneminde yapılan çalışmalarla güncelledik ve bu güncellemeler sonucunda aslında gerçekte yüksek gibi görünen rakamlar reel rakamlara; yani esnaf teşkilatındaki aktif durumda olmayan esnaflarımızın kayıtları tazelenmek ve yenilenmek suretiyle gerçek rakamlar bulunmuştur, gerçek anlamda bir azalma olmamıştır.

Bakın, bu rakamları şu şekilde karşılaştırmak doğrusudur değerli milletvekilleri: 2002’de 123.393 esnaf mağaza ya da dükkân açarken, işletme açarken terkin edilen esnaf sayısı 117.600. Yani artı olarak sadece 5.700 esnaf kalıyor geride. 2006’ya baktığımız zaman 249 bine 105 bin; yani kurulan 249 bin, terkin olan yani kapatılan 105 bin. 143 bin hayatta, devam eden esnaf var. 2015’e bakalım; 2015’te 201 bin esnaf yeni açılmış, 97 bin esnaf kapatılmış yani 103 bin hayatına devam eden esnaf olmuş.

Diğer taraftan, değerli milletvekilleri, karşılıksız çek iddiasıyla ilgili olarak da şunu sizlerle paylaşmak istiyorum: 2008’de 1 milyon 400 bin çek karşılıksız çıkarken -sunulduğu zaman- 2015’te sadece 600 bine düşmüş, 2016’nın ilk 5 ayında 240 bine yani yıla vurduğumuz zaman ancak 400 bin küsurlara ulaşabilmiş bir rakam. Bu da bu anlamda doğru ifade edilmiş bir rakam değildir değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, bu kapsamda Hükûmetlerimiz döneminde esnafla ilgili olarak pek çok yeniliği, pek çok hizmeti hayata geçirdik. Esnaf ve sanatkârlar için cumhuriyet hükûmetleri döneminde ilk kez strateji belgesi hazırlayarak ESDEP’i, Esnaf Değişim, Dönüşüm Planı’nı uygulamaya koyduk. Esnaf ve sanatkârların kullandığı Halkbank kredilerinin faizlerini yüzde 50’lerden yüzde 4’lere, 5’lere çektik. Bu kapsamda Halk Bankasından kullanılan kredilerin Hazine tarafından karşılanan tutarlarını yüzde 20’lerden yüzde 50’lere, yüzde 100’lere çektik.

Değerli milletvekilleri, Halk Bankası kredi üst limitlerini 2002’deki 5 bin TL’den bugün 150 bin TL’ye çektik. Esnafın kullandığı Halkbank kredilerinin tutarını 120 kat artırdık. Yani, 2002’deki 153 milyon TL’den 18 milyar 611 milyon TL’ye çıkardık. Halkbank kredilerini kullanan esnaf sayısı rekor seviyelere ulaştı ve 1 milyon 200 bin esnaf Halkbank’tan kredi kefalet kooperatifleri aracılığıyla kredi kullandı. Bu kapsamda esnaflarımıza, benden önceki konuşmacıların da ifade ettiği gibi, sıfır faizli kredi kullanma imkânı getirdik ve bu kapsamda bugüne kadar 38 bin esnafımız sıfır faizli kredi kullandı ve 1 milyar 100 bin TL’nin üzerinde de kredi kullandırıldı. Kaynağa ilişkin olarak da çek ettiğim taze bir bilgiyle hiçbir kaynak sorununun olmadığı ve sıfır faizli kredilerin kullandırılmaya devam edildiği hususunu Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.

Yine, gençlerimize dönük, biliyorsunuz değerli milletvekilleri, sıfır faizli kredileri kullandırmaya devam ediyoruz.

Sonuç itibarıyla, AK PARTİ iktidarları döneminde esnaf, cumhuriyet tarihindeki en parlak dönemini yaşamış ve yaşamaya devam edecektir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altunyaldız.

Öneriyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Bir yoklama talebi vardır, bu nedenle yoklama işlemini gerçekleştireceğim.

Önce yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerini ismen tespit edeceğim.

Sayın Özel, Sayın Erkek, Sayın Bayır, Sayın Budak, Sayın Yalım, Sayın Demirtaş, Sayın İrgil, Sayın Topal, Sayın Bayraktutan, Sayın Usluer, Sayın Aydın, Sayın Engin, Sayın Erdoğdu, Sayın Özdemir, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Sarıbal, Sayın Ekici, Sayın Akar, Sayın Erdem, Sayın Tarhan, Sayın Yüksel.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:18.33

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 3 Haziran 2016 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 18.37