TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                 95’inci Birleşim

                                                                                              31 Mayıs 2016 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ile İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’a grup başkan vekilliği görevlerinde ve önceki grup başkan vekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’a yeni görevlerinde başarılar dilediğine ilişkin konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in, İstanbul’un fethinin 563’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Adıyaman ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, İstanbul’un fethinin 563’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, 22/5/2016 tarihinde Hatay’ın Samandağ ilçesi Çevlik sahili açıklarında bir ihbar üzerine Sahil Güvenlik ekiplerinin inceleme yaptığı sırada meydana gelen patlamada 1 askerin şehit olduğuna, 1 balıkçının yaralandığına ve bu olayın aydınlatılması için gerekli çalışmaların hızlandırılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Mimarlar Odası ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında kırk dokuz yıllığına imzalanan protokolün tek taraflı feshedilmesinin hukuksuz olduğuna ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin’in Tarsus, Erdemli ve Silifke ilçelerinde yoğun dolu yağışı nedeniyle üzüm bağlarının zarar gördüğüne ve bu bölgedeki çiftçilerin çoğunun tapu sorunları nedeniyle tarım sigortalarının olmadığına ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Kültür ve Turizm Bakanlığının Mimarlar Odasına karşı açtığı dava sonuçlanmadan tahliyenin polis zoruyla gerçekleştirilmesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Gezi direnişçilerini ve şehitlerini saygıyla andığına ve iktidarın insanların tercihlerine aykırı olarak her alanda baskılarını sürdürmeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

7.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, haziran direnişinin, üç yıl önce gerici, baskıcı ve karanlık güçlere karşı memleketine sahip çıkmak isteyenlerin sesi, sözü ve siyaseti olduğuna ilişkin açıklaması

8.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’da yaşanan don ve dolu afeti nedeniyle kayısı üreticilerinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması

9.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, PKK’yla mücadele sırasında vücutlarında kalıcı hasarlar oluşan binlerce Mehmetçik’in madalyaları ve gazilik unvanlarının ne zaman verileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Cumhurbaşkanının bir vakfın kuruluş yıl dönümünde sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, toprak analizi desteğinin kaldırılmasını kınadığına ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, tarımsal sulamaya ait elektrik borcu bulunan çiftçilere destek ödemesi yapılmamasının gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

13.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, yol bakımı gerekçesiyle Sivas-Divriği arasında yolcu ve yük taşımacılığı yapan posta treni seferlerinin iptal edilmesiyle yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için nasıl bir çözüm düşünüldüğünü öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, Kültür ve Turizm Bakanlığıyla imzalanan protokol uyarınca kırk dokuz yıllığına Mimarlar Odasına kiralanan binanın zorla ve hukuka aykırı olarak tahliye edilmek istenmesine ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırım’ın, Gezi’nin yıl dönümü girişimlerinin millî iradeye karşı potansiyel darbeyi canlı tutma amacı olduğuna ve asla kabul edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, yargı erklerini temsil eden başkanların siyasi organizasyonlarda şakşakçılık yapmaktan vazgeçmelerini tavsiye ettiklerine ve 29 Mayısta İstanbul’da “Fetih Şöleni” adı altında yapılan açık hava toplantısında Türk Bayraklarının yerlere atılıp çiğnenmesini kınadığına ilişkin açıklaması

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Gezi direnişinin 3’üncü yıl dönümüne, iki gece önce Şırnak’ın Roboski köyünde ikinci Roboski katliamı girişiminin olduğuna ve 2 gencin hayatını kaybettiğine, Roboski’de kaybettiği birinci derece yakınlarının taziye ziyaretine gitmek isteyen Şırnak Milletvekili Ferhat Encu’nun büyük bir engellemeyle karşı karşıya kaldığına ve Halkların Demokratik Partisi olarak dün Silopi’de meydana gelen saldırıyı kınadıklarına ilişkin açıklaması

18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Gezi olaylarının 3’üncü yıl dönümüne, UNESCO Uluslararası Tiyatro Enstitüsü tarafından Hırvatistan’da düzenlenen Tiyatro Festivali’ne katılan ve hiçbir resmî etkinlikte yer almayan yetkililer hakkında Hükûmetin nasıl bir önlem ve soruşturma başlattığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Gezi hareketine temel dinamiğini kazandıran ve onu yönlendirenlerin yasa dışı örgütler olduğuna, demokratik protestoların bir hak olduğuna ama darbe girişimlerinin meşru ve mazur görülemeyeceğine ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydın ve 19 milletvekilinin, tüketim mallarının kaçak ve sahte üretimi konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/214)

2.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve 23 milletvekilinin, Türkiye'de hasta tutuklu ve hükümlülerin koşullarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/215)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve 23 milletvekilinin, Suriye uyruklu 6 kişinin El-Nusra örgütüne teslim edilmesiyle ilgili işlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/216)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Belçika'nın başkenti Brüksel'de 30-31 Mayıs 2016 tarihinde Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelik parlamentolar arası konferanslar programı çerçevesinde düzenlenecek olan "AB'ye Katılım Sürecinde Siyasi Grupların, Partilerin ve Hükûmetlerin Birbirleri ile Etkileşimleri" başlıklı seminere katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/795)

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2015-2016 yılları arasında gerçekleşen temsil ve ağırlama harcamalarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı  (7/5251)

31 Mayıs 2016 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95'inci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını ve salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ile İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’a grup başkan vekilliği görevlerinde ve önceki grup başkan vekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Tokat Milletvekili Coşkun Çakır’a yeni görevlerinde başarılar dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda grup başkan vekilliği görevlerine başlayan Sayın Mustafa Elitaş ve Sayın Mehmet Muş’a başarılar diliyorum.

Önceki grup başkan vekilleri Sayın Nurettin Canikli ve Sayın Coşkun Çakır’a da yeni görevlerinde başarılar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Artvin’in sorunları hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a aittir.

Buyurunuz Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Artvin’in sorunları hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi ve bizi televizyonları başında izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Artvin kuzeydoğuda bir cennet. Geldiniz mi, gördünüz mü bilmiyorum ama doğası, denizi, yeşilin harmanlanmış olduğu bir kent. Şair çok güzel ifade ediyor -sizin sıralarınızda- Artvin’in eski Valisi Cengiz Aydoğdu’nun güzel bir sözü var, diyor ki: “Artvin göğe komşu topraklar.” Artvinli olmayan biri Artvin’i bu kadar güzel bir şekilde tarif ediyor.

Bunun dışında, şair diyor ki: “Artvin yağız bir delikanlıdır.” Dağlarına yaslandığınız zaman, ovalarında hırçınlığını gördüğünüz zaman, o yağmurunu, sisini, bulutlarını gördüğünüz zaman bir kentin ne kadar güzel olduğunu görürsünüz.

Bu kentin sorunları var değerli milletvekilleri, bunları beş dakika içinde anlatmaya çalışacağım. Bunlardan bir tanesi, geçen burada yapmış olduğum konuşmada da söyledim, dünyanın en büyük Atatürk heykeli Artvin’de değerli milletvekilleri. 22 metre yüksekliğinde, gerçekten muhteşem bir Atatürk heykeli var. Bu Atatürk heykeli bir noter ağabeyimiz tarafından yapıldı. Ne yazık ki enerji kenti olan, barajlarla övünmüş olduğumuz bu kent, bu Atatürk heykelini ışıklandıramıyor değerli milletvekilleri. Atatürk heykelinin altında bir ibare var “Ata’m senin izindeyiz.” diye. Bu cumhuriyet kenti Artvin’e gelen her yurttaş onu görüyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ışığı altında aydınlanıyor ama ne yazık ki biz, bu kentin, dünyanın en büyük Atatürk heykelini ışıklandıramıyoruz. Sayın Bakana sordum ne kadar elektrik parası harcadık diye. On üç ayda 1.300 lira harcamışlar. Yani bir evin aydınlatılmasıyla, koskocaman bir heykeli ayda 100 liraya aydınlatıyorlar, bunu bir kere daha ifade etmek istedim.

Değerli dostlar, Artvin’e yapılan en önemli yatırımlardan bir tanesi -bir anlamda da Hükûmete teşekkür ediyorum- Artvin Cankurtaran Tüneli. Bakın, Cankurtaran Tüneli’nin ihalesinin yapılmış olduğu tarihte, temelinin atıldığı tarihte, 29 Ekim 2010’da ben partimizin il başkanıydım. Şimdiki Sayın Başbakan, Ulaştırma Bakanı geldi, Borçka’daki temel atma töreninde dediler ki: “Bu tünel ne kadar zamana teslim edilecek?” “Bu, dokuz yüz on güne teslim edilir.” diye yüklenici firma ifade etti. Gelinen noktada pazarlık yapıldı ve bunun iki yıl iki aya teslim edileceğine ilişkin yapımcı firmadan taahhütte bulunuldu. Arkadaşlar, aradan altı yılı aşkın süre geçti, yedi yıl oldu, Artvin’de Cankurtaran Tüneli ne yazık ki yapılmadı. Artvinliler bekliyorlar, “Cankurtaran Tüneli ne zaman faaliyete geçecek?” diye. O pazarlığı gayet iyi hatırlıyorum. Sayın Başbakana buradan sesleniyorum: Yaptığınız bütün ihalelerde yüklenici firmaların temsilcilerini çağırdığınız zaman pazarlık yapıyorsanız, eğer bunlar Artvin’deki gibiyse vay ülkenin hâline! Bunu bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Önemli bir yer daha var, havaalanımız, Artvin-Rize Havaalanı, bakın. Şimdi Osman Bey gülüyor, ona söyledim ben. Artvin-Rize Havaalanı çok önemli. Değerli milletvekilleri, bakın, Giresun ile Ordu’da bir havaalanı yapıldı -hayırlı uğurlu olsun, teşekkür ediyoruz- iki ilin arasına yapıldı, kilometre olarak iki ilin arasında tam orta noktaya geldi. Ama ne yazık ki Artvin-Rize Havaalanı’nın şu andaki öngörülen yeri Artvin’den 130 kilometre, Rize’den 30 kilometre. Rize ile Trabzon arasındaki havaalanının uzaklığı 74 kilometre. Şimdi, bu nasıl Rize-Artvin Havaalanı oluyor? Bunu bize bir anlatın. Rize milletvekilleri çıksınlar, desinler ki… Ya, bu niye Rize-Artvin Havaalanı oluyor değerli milletvekilleri? Tamam, ben onu saygıyla karşılarım, Rize’de havaalanı yapın ama bizi karıştırmayın. Havaalanının yapılması gereken yer, Rize ile Artvin’in ortasında, Fındıklı ile Arhavi arasındaki bir bölgedir. Şimdi, efendim, “Orası uçakların inmesi için uygun değildir.” diye ilginç bir çözüm konuluyor önümüze, bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Benim bir önerim var: Eğer bu konuda bir sorun varsa gelin havaalanını Güneysu’ya yapın, herkes rahatlasın değerli milletvekilleri. O nedenle, Rize-Artvin Havaalanı’yla alakalı bu çekincelerimizi ortaya koymak istiyoruz.

Artvin’in sorunları ortaya konulurken Cerattepe konuşulmadan olmaz. Bakın, Cerattepe’de iki aydır herkes suspus vaziyette. Bilirkişi, raporunu vermiyor. Bilirkişiye müdahale edildiğini biliyoruz değerli milletvekilleri. Yargıya müdahale edildiği gibi bilirkişiye de müdahale ediliyor. Üç aya yakındır Cerattepe bilirkişisi raporları vermiyor. Rize İdare Mahkemesindeki hâkimleri değiştirdiniz, Rize İdare Mahkemesinin Başkanını değiştirdiniz, bizim lehimize olan mahkeme kararlarına rağmen bir de şimdi diyorsunuz ki: “Efendim, buradan çıkacak olan kararı tanıyın.” Bakın, buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Gazi Meclisten bütün Türkiye'ye sesleniyorum: Eğer buradan bir ters karar çıkarsa, daha önceki mahkeme kararlarına rağmen eğer ters bir karar çıkarsa, hani Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyordu ya, biz de Rize İdare Mahkemesinin kararını tanımayacağız arkadaşlar, açık açık, bütün Artvinliler adına buradan ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Buradan Cerattepe’ye de sözüm var. Ne olursa olsun sana sahip çıkmak bizim vicdan borcumuzdur, namus borcumuzdur, şeref borcumuzdur. Eğer sana sahip çıkamazsak -daha önce de ifade ettim- suyun cenazemizi yıkasın, toprağın mezarımız olsun, ağaçların tabutumuz olsun Cerattepe; sana sahip çıkacağız, buradan namus, şeref sözü veriyoruz.

Sözlerimi bir Artvin sözüyle nihayetlendiriyorum. Diyorum ki:

“Dağ dağ olurum, deniz deniz.

Gönül gönül olurum, yürek yürek.

Sınır boylarında bayrak, Kurtuluş Savaşı'nda mavzer.

Ben özgürlüğüm, ben bağımsızlık,

Ben Kaçkar Dağı’yım, ben deli horon.

Günü geldiğinde, atabarı değil,

Atatürk olurum Kocatepe'de.

Ben Artvin'im dostlar, bensiz olmaz.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sayın Başkanım, zabıtlara geçmesi için söylüyorum.

BAŞKAN – Sayın Bak…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Konuşmacı “Rize milletvekilleri gelsin, cevap versin.” dedi. Bu açıklamayı yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bak.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Efendim, zabıtlara geçmesi için söylüyorum: Yapılan fizibilite çalışmalarında en uygun yer orası bulunmuştur.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, İstanbul’un fethinin 563’üncü yıl dönümü olması münasebetiyle söz isteyen Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’e aittir.

Buyurunuz Sayın Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in, İstanbul’un fethinin 563’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri ve bizleri televizyonları başında izleyen değerli halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İstanbul’un fethiyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Tabii, İstanbul 20 Cemaziyelevvel 857’de yani 29 Mayıs 1453’te fethedilmiş bir güzel kenttir, bir dünya kentidir ve Fatih İstanbul’u fethetmekle köhne bir çağı kapatarak yeni bir çağı açmıştır.

Hiçbir başarı tesadüfi değildir. Sosyal olaylar yahut tarihî vakalar tek bir sebebe indirgenemez. Dolayısıyla bu başarının ardında birçok insanın emeği vardır, bir milletin yüzyıllar, binyıllar süren geleneği vardır, anlayışı vardır, düşüncesi vardır. Ve İstanbul fethedilmiştir. İstanbul’un fethi “fetih” olarak tanımlanır, işgal değildir, istila hiç değildir; kuru kuruya bir cihangirlik iddiası ve toprak kazanma, bir şehri elde etme iddiası değildir. Eğer tek bir cümleyle tanımlamak icap ederse insan ile İslam arasındaki engelleri ortadan kaldırma ameliyesinden ve bu işlemden başka bir şey olarak tanımlamak çok yanlıştır.

İstanbul’un fethinde, kadim bir tarihin izleri ve cihan devleti düşüncesi vardır. Onun için, İstanbul’un fethi Göktürkler demektir, Büyük Bulgar Hanlığı demektir, Karahanlılar demektir, Gazneliler demektir ve Selçuklular demektir ve elbette Osmanlı demektir. Onun için, fethin arkasında Şeyh Edebali vardır, Molla Gürani vardır, Molla Fenari vardır, Sinan Paşa vardır ve Akşemsettin vardır. Dolayısıyla, fethi bir kimseye mal etmek doğru olmadığı gibi Fatih’in hakkını yemek de doğru değildir çünkü fethi gerçekleştiren isim de Fatih Sultan Muhammed Han’dır ve bütün bunların ötesinde kim vardır diye soracak olursanız, Hazreti Muhammed vardır. Zira, Hazreti Peygamber, ashabıyla beraber, açlıktan karnına taş bağladığı bir dönemde, hendeği kazarken hendekte çıkan kayayı parçalamak üzere bizatihi indiğinde, balyozu kaldırıp o kayaya vurduğunda o ortam içerisinde İstanbul’un fethini müjdelemiştir. Aslında, eğer tabiri caizse, Hazreti Peygamber, o balyozu hendek kazılırken karşısına çıkan kayaya değil, İstanbul Surlarına indirmiştir. Dolayısıyla, Hazreti Peygamber’in de bu fetihte, ideali ortaya koyma adına, çok önemli bir payı vardır.

Fakat üzücü bir noktaya geleceğiz. Sosyal medya üzerinden kendilerine aydın diyen ve aslında aydınlanmamış olan; sosyal medya üzerinden kendilerine sanatçı diyen ama sanatla uzaktan yakından alakası olmadığını sözleriyle âdeta bütün bir topluma haykıran insanlara buradan herhâlde bir cevap vermek lazım. Güya İstanbul fethedilmemiş, işgal edilmiş, istila edilmiş; aydın bir zümreye karşı, büyük bir medeniyete karşı barbar bir kavim mücadele etmiş ve medenilerin elinden İstanbul’u bu barbarlar almış. Bu tip ifadelerin biz sosyal medyada yer almasından ziyadesiyle üzgünüz ve bu sözleri olduğu gibi onlara iade ediyoruz.

Şunu da ifade ederek sözlerimi devam ettirmek istiyorum: Bu mantıkla hareket ederseniz, siz, Kurtuluş Savaşı’nı da yine medenilere karşı verilmiş bir mücadele olarak tanımlamış olursunuz. Zira Kurtuluş Savaşı’nı yapanlar emperyalistlerin elinden ülkesini kurtarmak isteyen insanlardı, işgalden, istiladan ülkesini kurtarmak isteyen insanlardı. Eğer siz İstanbul’un alınışını barbarların medeni bir toplumdan bir kenti kurtarması olarak veya alması olarak değerlendiriyorsanız; hazır bu medeni millet gelmiş, sizin ülkenizi işgal etmiş, o hâlde bu medenilere karşı niye savaştınız?

Mandacılık anlayışının tezahürü olan bu sosyal medya açıklamalarını şiddetle kınıyorum, hepinize saygılar sunuyorum, İstanbul’un fethini tekrar kutluyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

Gündem dışı üçüncü söz, Adıyaman’ın sorunları hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’a aittir.

Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

3.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Adıyaman ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Adıyaman'ın sorunlarını dile getirmek üzere söz almış bulunmaktayım. Genel kurulu ve bizleri ekran başında izleyen herkesi saygılarımla selamlıyorum.

Adıyaman'ın dünya kadar sorunu var. Bunların başında işsizlik gelir. Adıyaman ırgat şehri olarak anılır, bunun için istatistiksel çalışma yapmaya gerek yoktur, kahve ve çay ocaklarının doluluk oranına bakmak yeterlidir. Bu işsizlikten dolayı halkımız yurdun dört bir yanına mevsimlik işçi olarak çalışmaya gitmektedir. Yazın il ve ilçelerimiz âdeta boşalmaktadır. Bu göçebe hayatı insanların hayatını son derece olumsuz etkilemekte, çocukların eğitimi aksamakta, yollarda her yıl onlarca kişi trafik kazalarında can vermekte, gittikleri yerlerde ırkçı ve faşist baskılara maruz kalmaktadır.

Adıyaman’daki bu işsizlik tarım politikalarının iyileştirilmesi, adil bir teşvik sistemiyle büyük ölçüde çözülebilir ama teşvik sistemi iyileştirileceği yerde kötüleşmiştir. 2012 yılında dönemin AKP Hükûmeti tarafından çıkarılan yeni teşvik yasası, Türkiye’nin başka bölgeleri için çok şey ifade ederken Adıyaman için âdeta bir hayal kırıklığı ve yıkım olmuştur. Bilindiği gibi teşvik yasaları bölgeler arası ekonomik eşitsizliği, dengesizliği ve geri kalmışlığı ortadan kaldırmak için çıkarılmaktadır. 2012 tarihli yeni teşvik yasasıyla teşvikten faydalanma gelişmişlik düzeyine göre sıralanırken Adıyaman ili daha önceki teşvik yasasında kendiyle eş değer düzeyde bulunan Şanlıurfa, Diyarbakır, Siirt, Batman, Mardin gibi bölge illerinden daha gelişmiş görülerek bu gruptaki illerden çıkarılmış, bir üst bölge olan beşinci bölge kapsamına alınmıştır. Bunun anlamı şu: Adıyaman üreticisinin, sanayicisinin daha önceki teşvik yasasıyla faydalandığı teşvikler alınmış, üretici mağdur bırakılmıştır.

Bu gülünç ve akıldan yoksun olarak hazırlanan yasa kapsamında çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. Adıyaman'a komşu olan, sulanabilir tarımsal alanları ve sermayesi Adıyaman'dan katbekat güçlü olan Şanlıurfa altıncı bölgededir. Bir işveren Şanlıurfa'da bir işçi için 40 TL SGK primi öderken Adıyaman'da bir işçi için 400 TL ödemek zorundadır, dolayısıyla Adıyaman'daki yatırımlar bile Şanlıurfa'ya kaymaktadır.

Yine, bu teşvik yasasıyla geliştirilmesi düşünülen hiçbir sektörde ilerleme sağlanamamış, aksine bir gerileme mevcuttur. Madencilik kapsamında mermer ocakları açılmış, bu mermer ocaklarıyla Adıyaman’ın doğası katledilmiştir. İlimizde birçok dağ harabeye çevrilmiş, mermer ocakları civarında bulunan köylerin su kaynakları kurumuş, tarım arazileri ise büyük oranda zarar görmüştür. Kısacası, bu mermer ocakları yıkımdan başka hiçbir şey getirmemiştir. Üstelik çıkarılan mermerler de değişik illere işlenmek üzere sevk edilmektedir. Ağır tonajlı araçlar yolları köstebek yuvası hâline getirmiştir. Adıyaman Türkiye'nin en kötü kara yolu ağına sahiptir. Yine, dağ köylerinde büyük maliyetlerle güvenlik barajları yaparak insanları yerinden yurdundan göç ettirmeye çalışanlar, ilimize fayda yerine zarar getirmektedir. Alternatif enerjilerden, güneş, rüzgâr enerjilerinden faydalanılmalıdır. İlimizde daha çok hububat ürünleri yetiştirilmektedir, alternatif ürünlere yönelim desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. Tütün kotası uygulaması yeniden gözden geçirilmelidir.

AKP, ova köylerinin, tarımsal arazilerin sulanmasına ilişkin maliyetsiz bir projeyi bile hayata geçirememiştir. Yanı başımızdaki Atatürk Barajı’ndan -ki bu Atatürk Barajı bir ilçemizi ve onlarca köyümüzü sular altında bırakmış, âdeta haritadan silmiştir- yararlanamamaktayız. Atatürk Barajı sahasındaki arazi sulama projeleri, Bebek 1, Bebek 2 Projeleri bir an önce hayata geçirilmelidir. Çok az maliyeti olan bu projeler hayata geçirilinceye kadar kendi imkânlarıyla sulu tarıma geçen çiftçilerimizin elektrik enerjisinden ucuza yararlanması sağlanmalıdır. Sulu tarıma geçiş, Adıyaman çevresinin kaderini değiştirecek, işsizliği ortadan kaldıracak en önemli yatırım olacaktır.

Ülkemiz ve dünya kültür mirası içinde belli bir önemi haiz olan Nemrut Dağı’ndan ve güzergâhı üzerindeki diğer tarihî ve kültürel mirastan yeterince yararlanamamaktayız. İnanç turizmi Adıyaman'da geliştirilmeli. Yılın on iki ayı turist çekebilecek potansiyele sahibiz ama maalesef yararlanamamaktayız. Nedeni, yollarımızın çok kötü olması, hava ulaşımının yetersiz ve pahalı olması gibi nedenlerdir. Geçenlerde Adıyaman'da Turizm Haftası kutlandı. Bir tek işletmecinin ve turistin olmaması hepimizi derin derin düşündürmelidir.

Tabii, turizmin son iki üç yılda gerilemesinin en önemli sebeplerinin başında Adıyaman'ımızın adının IŞİD ile anılıyor olmasıdır. Çocukları kandırılan mağdur ailelerin… Adıyaman kamuoyu ve bizlerin bütün uyarılarına rağmen faaliyetlerine ve örgütlenmelerine açıkça göz yumulan çeteler, buradan örgütlenerek canlı bomba olarak Diyarbakır'da, Suruç'ta, Ankara'da ve İstanbul'da kendilerini patlatarak yüzlerce masum insanın ölümüne sebebiyet vermişlerdir. Bunun sonucunda tarihsel ve kültürel anlamda marka olan Adıyaman kenti imajını yitirerek IŞİD ile anılır hâle gelmiştir. Bundan zarar gören Adıyaman kenti ve Adıyaman halkı olmuştur. Bu durumun sorumluları AKP iktidarı ve onların yereldeki bürokratik ve siyasi temsilcileridir.

Yine, TÜİK sonuçlarına göre yaşam standartları açısından 81 il içinde 78’inci sıradayız; eğitimde ise 64’üncü sıradayız.

Adıyaman sağ iktidarlara, en çok da AKP'ye çok şey vermiştir ama hiçbir şekilde karşılık almamıştır, Adıyaman AKP den alacaklıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Üç milletvekilinin beşer dakika süreyle yaptığı gündem dışı konuşmalar sona ermiştir.

Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep eden sayın milletvekillerinden, talep sırasını gözeterek 15 kişiye sırayla söz vereceğim.

Söz verme işlemini başlatıyorum.

Sayın Durmuşoğlu…

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, İstanbul’un fethinin 563’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde bu yıl 563’üncü yıl dönümünü coşku ve gururla kutladığımız İstanbul’un fethi, askerî bir başarının çok ötesinde siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sonuçlarıyla dünya tarihinin en büyük zaferlerinden birisidir. İstanbul’un fethinin ardından şanlı ecdadımız tüm dünyaya İslam medeniyetinin ne olduğunu göstermiştir. Bugün de savaş nedeniyle ülkemize sığınmak zorunda kalan Suriyeli kardeşlerimize ev sahipliği yapan ülkemiz, tüm dünyaya âdeta insanlık dersi vermektedir. Fatih Sultan Mehmet Han’ın kararlılığı, zekâsı ve azmi bizden sonraki nesillere de örnek olmaya devam edecektir. İnanıyorum ki ülkemiz, İstanbul’un fethinin 600’üncü yılına dek dünyanın yeniden en büyük gücü olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, sanatçı sıfatının arkasına saklanarak ecdadımıza hakaret etmeye kalkan cahilleri esefle kınıyor, Fatih Sultan Mehmet Han ve şanlı ordusuyla birlikte, Malazgirt’ten Plevne’ye, Çanakkale’den Kutülamare’ye, Büyük Taarruz’dan Kore’ye, Kıbrıs’tan terörle mücadeleye kadar bu millet için canını feda eden tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, hürmetle yâd ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Topal…

2.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, 22/5/2016 tarihinde Hatay’ın Samandağ ilçesi Çevlik sahili açıklarında bir ihbar üzerine Sahil Güvenlik ekiplerinin inceleme yaptığı sırada meydana gelen patlamada 1 askerin şehit olduğuna, 1 balıkçının yaralandığına ve bu olayın aydınlatılması için gerekli çalışmaların hızlandırılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Hükûmet yetkilileri, 22 Mayıs 2016 tarihinde, Hatay ilimizin Samandağ ilçesi Çevlik Sahili açıklarında, bir balıkçının bir botta 2 kişinin hareketsiz yattığı ihbarı üzerine olay yerine Sahil Güvenlik ekipleri sevk edilmiş. Sahil Güvenlik ekiplerinin “can salı” adı verilen botta inceleme yaptığı sırada meydana gelen patlamada 1 askerimiz şehit olmuş ve 1 balıkçı vatandaşımız da yaralanmıştır. Şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Söz konusu patlamanın bir bomba düzeneğinden kaynaklandığı söylense de olay henüz tam olarak aydınlatılabilmiş değildir. Bu olayın hangi kişi, kişiler ya da örgütler tarafından gerçekleştirildiğinin bir an önce aydınlatılması için gerekli çalışmaların hızlandırılmasını talep ediyorum. Halkımız endişeli, halkımız kaygılı; bu kaygıyı ve endişeyi giderecek çalışmaların bir an önce yakından takip edilmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Mimarlar Odası ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında kırk dokuz yıllığına imzalanan protokolün tek taraflı feshedilmesinin hukuksuz olduğuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Mimarlar Odası ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında kırk dokuz yıllık protokol imzalandı. Bu protokolle kiralanan yer Yıldız Sarayı Dış Karakol binası ancak Dış Karakol binası hukuksuz bir şekilde… Tabii, burada, odanın demokratik hak ve özgürlükler çerçevesinde görevini ifa etmesi nedeniyle, Kültür ve Turizm Bakanlığı bu sözleşmeyi bu sebepten dolayı tek taraflı olarak feshetmiş durumda. Bu sözleşmenin feshi hukuka aykırı. Bununla ilgili idare mahkemesinde iptal davası açıldığı hâlde, Sayın Bakanlık İstanbul Valiliğine, belediye ve emniyete talimat vererek hukuka aykırı bir vaziyette burayı tahliye etmeye çalışmıştır. Direnen oda yetkilileri gözaltına alınmıştır. Oda yetkililerinin derhâl gözaltından serbest bırakılmasını ve yapılan bu tahliye işleminin de durdurulmasını, sözleşmeye uyulmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

4.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin’in Tarsus, Erdemli ve Silifke ilçelerinde yoğun dolu yağışı nedeniyle üzüm bağlarının zarar gördüğüne ve bu bölgedeki çiftçilerin çoğunun tapu sorunları nedeniyle tarım sigortalarının olmadığına ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Mersin’in Tarsus, Erdemli ve Silifke bölgelerinde yoğun dolu yağışı yaşanmıştır ve bu doğal afetten dolayı Türkiye’de özellikle sofralık üzümün üçte 1’ini üreten Tarsus’taki üzüm bağları büyük zarar görmüştür.

Sayın Tarım Bakanından bu bölgenin acilen afet bölgesi ilan edilmesini, tarım kredi ve zirai kredi borçlarının ertelenmesini, ramazan ayından önce Sosyal Yardımlaşmadan bölgedeki çiftçilere nakdî yardım yapılmasını, Suma Fabrikasının bir an önce açılıp taban fiyatın açıklanmasını talep ediyoruz. Yoksa, bölgedeki çiftçi gerçekten zor durumdadır; yıllık başka bir ürünleri yoktur, sadece üzüm yetiştiriciliğiyle uğraşmaktadırlar ve zarar yüzde 80 civarındadır.

Ayrıca, bu bölgedeki çiftçilerin çoğunluğunun tarım sigortası da yoktur çünkü tapu sorunları vardır. Tarım sigortası olmayanlarla ilgili de ilçe tarım müdürlüklerinin yerinde tespit yaparak çiftçilere yine yardımcı olmalarını bekliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Kültür ve Turizm Bakanlığının Mimarlar Odasına karşı açtığı dava sonuçlanmadan tahliyenin polis zoruyla gerçekleştirilmesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Doğa ve toplum yararına verdiği mücadeleyle tanınan Mimarlar Odasına karşı, doğa ve çevre katliamcılarının yanında yer alanlar ile Hükûmetin ortak operasyonuna şahit oluyoruz.

İstanbul Mimarlar Odası şubesinin kırk dokuz yıllığına kiraladığı binadan tahliye emrinin hukuksuz olduğunu savunan ve yaşanan hukuksuzluğa karşı koyan 16 oda yöneticisi bugün gözaltına alındı. Binanın oda tarafından tahliye edilmesi istemiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından açılmış bir dava bulunuyor. Ancak, bu dava henüz sonuçlanmamıştır.

Bugün, Gezi’nin yıl dönümünde, Mimarlar Odasına Hükûmet destekli gerçekleştirilen operasyon sonrasında yapılan gözaltılar ve hukuki süreç sona ermeden, kısa bir süre içinde tahliyenin polis zoruyla gerçekleştirilmesi asla kabul edilemez.

Hükûmet destekli bu operasyonu kınıyor, Mimarlar Odasının yanında olduğumuzu paylaşıyorum.

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

6.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Gezi direnişçilerini ve şehitlerini saygıyla andığına ve iktidarın insanların tercihlerine aykırı olarak her alanda baskılarını sürdürmeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de öncelikle, üç yıl önce bugünlerde, hayat tarzlarına, özgürlüklerine, doğaya, insana sahip çıkan, baskılara ve diktatörlüğe karşı mücadelenin simgesi olan Gezi direnişçilerini ve şehitlerini saygıyla anıyorum.

Bugünlerde iktidar, yine insanların tercihlerine aykırı olarak her alanda baskılarını sürdürmeye devam etmektedir. Örneğin, Bursa’nın Karacabey ilçesinde Şehit Bahadır Tayfur İlkokulu, her görüşten velinin günlerdir karşı çıkmasına, eylem yapmasına rağmen, imam-hatip ortaokuluna dönüştürülmeye çalışılmaktadır.

Yine, İznik ilçesinde ilkokul öğrencilerine, din özgürlüğüne aykırı olarak anket yaptırılmakta ve “Çocuklarınız Kur'an kursuna gitti mi?”, “İmam-hatipte okumasını ister misiniz?” gibi sorularla baskı altına alınmaya çalışılmaktadır. İktidarın, artık bu baskılara son vermesini talep ediyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Yıldız Biçer…

7.- Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in, haziran direnişinin, üç yıl önce gerici, baskıcı ve karanlık güçlere karşı memleketine sahip çıkmak isteyenlerin sesi, sözü ve siyaseti olduğuna ilişkin açıklaması

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Haziran direnişini selamlıyorum. Haziran direnişi, üç yıl önce, gerici, baskıcı ve karanlık güçlere karşı memleketine sahip çıkmak isteyenlerin sesi, sözü ve siyaseti oldu.

Haziran direnişi, yağma, talan ve hırsızlıkla kurulan bu gerici düzeni yıkıp sokaklarda buluşma talebiydi.

Haziran direnişi, Cerattepe’de, laiklik mücadelesinde ve çocuk istismarına karşı isyanda memleketin dört bir yanında devam ediyor. “Bir andı; geldi ve geçti.” diyenlere inat, “Memleketi zalimlere ve zorbalara bırakmayacağız.” diyenler her geçen gün çoğalıyor.

Üç yıl sonra bugün, Birleşik Haziran direnişinin izindeki yolumuz, “özgürlük” diye haykıranların ve haziranda kaybettiğimiz güzel çocukların yoludur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba…

8.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’da yaşanan don ve dolu afeti nedeniyle kayısı üreticilerinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, Malatya’da son bir haftadan beri yağan dolu, Malatya merkeze bağlı Şişman, Kuluşağı, Hakverdi, Karatepe, Çolaklı, Bulgurlu, Çiftlik, Beydağı, Kapıkaya, Karaköy ve Battalgazi’nin önemli bir kısmında, Orduzu’da ve Yazıhan’a bağlı Sinanlı, Dedekargın, Balaban, Eğribük, Tecirli, Bahçelievler Mahallelerinde etkili olmuştur ve maalesef, dondan sonra kalan kayısıları da yok etmiştir. 24 Mayısta başlayan bu dolu olayı, Malatya’daki, geçtiğimiz dönemdeki dondan sonraki kayısıları da yok etti. Ayrıca, maalesef buradaki üreticilerin birçoğu TARSİM’den ürünlerini sigorta ettirebilmiş değiller TARSİM’deki ücretlerin yüksekliği nedeniyle ve TARSİM maalesef ramazandan önce zararları tespit ederek ödeme yapmaya çalışıyor. Bunların da çok az miktarda tespit edildiğini söylüyorlar. Malatya’daki kayısı üreticileri maalesef hem geçtiğimiz 17 Mart ve 21 Nisandaki don ve son geçtiğimiz haftaki doludan dolayı çok zor durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan Hürriyet…

9.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, PKK’yla mücadele sırasında vücutlarında kalıcı hasarlar oluşan binlerce Mehmetçik’in madalyaları ve gazilik unvanlarının ne zaman verileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Vatani hizmetlerini yerine getirirken, çıkılan operasyonlar sırasında terör örgütleriyle girilen çatışmalarda yaralanan ve devleti tarafından unutulan, bilindiği hâlde görmezden gelinen vatan evlatlarımız var. Kimisinin parmakları eksik, kimisi vücudunda şarapnel parçalarıyla hayat mücadelesi veriyor. Çatışmada şehit düşen arkadaşının yasını tutan, kalbinde terörist mermisiyle yaşamaya çalışan vatan evlatlarımıza, bırakın gazilik maaşını, gazilik onurları bile verilmemektedir. PKK’yla mücadele sırasında vücutlarında kalıcı hasarlar oluşan binlerce kahraman gazi Mehmetçik’imize hak ettikleri madalyalar ve gazilik unvanının ne zaman verileceğini buradan sormak istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

10.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Cumhurbaşkanının bir vakfın kuruluş yıl dönümünde sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan şahıs, bir vakfın kuruluş yıl dönümünde “Nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş, hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayışın içinde olamaz.” diyerek yine ayrımcı ve toplumu, özellikle de kadınları yaralayıcı sözler sarf etmiştir. Kadın milletvekilleri dâhil aile planlaması yapan bütün kadınlar ve erkekler Müslüman değil midir? Devletin başı olma iddiasında bulunan kişinin topluma böyle bir travma yaşatmaya hakkı yoktur. Cumhurbaşkanının asli görevi Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil etmektir. Cumhurbaşkanı milletin yatak odasına karışmaktan derhâl vazgeçmeli ve işinin başına dönmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

11.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, toprak analizi desteğinin kaldırılmasını kınadığına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarım Bakanlığının sitesinde toprak analizi için şunlar yazıyor: “En doğru gübre kullanımı toprak veya yaprak analizine dayalı gübre kullanımıdır. Toprak veya yaprak analizlerinin sonucu analiz yapan laboratuvarca kullanılması gereken gübre cinsi ve kullanım miktarı tavsiyesinde bulunulur. Ayrıca, yaptırmış olduğunuz toprak analizini Bakanlığımızca yetkilendirilmiş laboratuvarlarda yaptırmanız ve Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olmanız hâlinde toprak analizi destekleme ödemesinden faydalanabilirsiniz.” Tarım Bakanlığının sitesinde toprak analizinin ne derece önemli olduğu yazmasına rağmen dekara 2,5 lira olarak ödenen bu destek kaldırılmıştır. Bilinçli gübre kullanımını teşvik eden, çiftçinin istediği şekilde değil de ürünün ve toprağın istediğine göre gübre kullanımını teşvik eden toprak analizi desteğinin kaldırılmasını buradan kınıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdiş…

12.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, tarımsal sulamaya ait elektrik borcu bulunan çiftçilere destek ödemesi yapılmamasının gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Sayın Faruk Çelik’e: Geçtiğimiz haftalarda yürürlüğe giren kararname ile elektrik şirketleri sizin tarafınızdan haciz memurluğuna soyundurulmuştur. Özetle söyleyecek olursam, tarımsal sulamaya ait elektrik borcu bulunan çiftçilere destek ödemesi yapılmayacaktır. Bu skandal kararın gerekçesi nedir? Zaten binbir zorlukla boğuşan çiftçilerimize destek olmak yerine neden köstek oluyorsunuz? Ayrıca, tarımsal sulamada kullanılan elektriğin tarife fiyatı neredeyse hane fiyatlarıyla aynı, bu fiyatlarda indirim yapmayacak mısınız? Üretici neden normal hane halkı fiyatı ödemek zorunda bırakılıyor?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akyıldız…

13.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, yol bakımı gerekçesiyle Sivas-Divriği arasında yolcu ve yük taşımacılığı yapan posta treni seferlerinin iptal edilmesiyle yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için nasıl bir çözüm düşünüldüğünü öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sorum Sayın Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanına: Sayın Bakanım, Sivas-Divriği arasında yıllardır yolcu ve yük taşımacılığı yapan posta treninin yol bakımı gerekçesiyle seferleri iptal edilmiştir. Divriği, Kangal ve Ulaş ilçelerinin birçok köyünde genellikle ve bazı köylerde de zorunlulukla posta treni kullanan hemşehrilerimiz çok büyük sıkıntı yaşamaktadırlar. Sivas-Divriği arasında çalışan raybüs de bu köylerde durmadığı için bu köylerde yaşayan ve mağduriyet yaşayan hemşehrilerimizin bu mağduriyetlerinin giderilmesi için nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Selina Doğan, buyurunuz.

14.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, Kültür ve Turizm Bakanlığıyla imzalanan protokol uyarınca kırk dokuz yıllığına Mimarlar Odasına kiralanan binanın zorla ve hukuka aykırı olarak tahliye edilmek istenmesine ilişkin açıklaması

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Konunun yakıcılığı ve hâlâ mağdurların İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltında olması itibarıyla bir kere daha tekrar etmek istiyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığıyla imzalanan protokol uyarınca kırk dokuz yıllığına Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’ne tahsis edilen Yıldız Sarayı Dış Karakol Binası tahliyesi için bu sabah saat on sıralarında İstanbul Valiliğinin emriyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yetkilileri ve Beşiktaş Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, zorla ve hukuka aykırı olarak, odaya tahsis edilen binaya girmek istemişlerdir. Hukuka aykırı tahliye işleminin iptali için dava açılmıştır, ayrıca bu işlemi gerçekleştirenler hakkında da suç duyurusunda bulunulacaktır. Tam da Gezi direnişinin 3’üncü yılında yapılan bu işlem en hafif tabiriyle manidar, ayrıca kötü niyetli ve hukuka aykırıdır. Gözaltına alınan arkadaşlarımızın bir an önce serbest bırakılması için gereğinin yapılmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Hurşit Yıldırım.

15.- İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırım’ın, Gezi’nin yıl dönümü girişimlerinin millî iradeye karşı potansiyel darbeyi canlı tutma amacı olduğuna ve asla kabul edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Türkiye Cumhuriyetinin ekonomik göstergelerinin en iyi döneminde ilerleyişimizi durdurmak isteyenlerin senaryosudur Gezi kalkışması. Hiç kimse Gezi kalkışmasını masum bir protesto olarak gösteremez. Gezi kalkışmasında şehirlerimiz talan edilmiş, şehir mobilyaları yakılıp yıkılmış, emniyet kuvvetlerimize ve kamu binalarına saldırılmıştır. Bir kısmı masum, kandırılmış geçlerimiz ise de, bir kısmı provokatör ve bir kısmı da milletimizin millî iradesine saldıranlardır. Şu an Paris yanarken sessiz kalan CNN, BBC gibi muhabirlerin sanki Türkiye’de bir savaş varmış gibi savaş kasketlerini giyinerek canlı yayınlar yapmalarını ve bu noktadaki algı operasyonunu unutmuş değiliz. Ülkenin karışmasını, kargaşayı, İstanbul’un en önemli merkezinin terör örgütleri tarafından işgal edilmeye çalışılmasını normal bir protesto eylemi gibi görmek ve “Oh olsun!” demek iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Gezi’nin yıldönümü girişimleri, millî iradeye karşı potansiyel darbeyi canlı tutma amacıdır ve asla kabul edilmemelidir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Şimdi, söz talep eden sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

İlk söz Sayın Erkan Akçay’ın.

Buyurun Sayın Akçay.

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, yargı erklerini temsil eden başkanların siyasi organizasyonlarda şakşakçılık yapmaktan vazgeçmelerini tavsiye ettiklerine ve 29 Mayısta İstanbul’da “Fetih Şöleni” adı altında yapılan açık hava toplantısında Türk Bayraklarının yerlere atılıp çiğnenmesini kınadığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanının Rize’deki bir seyahatine ve toplantılarına yüksek yargı organlarının başkanları da katılmışlardır. Burada çay toplama seansları yapıldığı gibi, aynı zamanda bu yüksek yargı organı başkanları Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı siyasi konuşmaları da alkışlamışlardır. Kör gözün parmağına misali Hükûmet Sözcüsü Sayın Numan Kurtulmuş da geçtiğimiz gün yaptığı konuşmada “Yargı kurum ve kuruluşları son olarak Türkiye Cumhuriyeti devletinin en üst makamı olan Cumhurbaşkanlığı makamına bağlıdır.” demiştir. Bu sözler siyaseten şuursuzluk hâli olduğu gibi hukuken de çok yanlıştır. Cumhurbaşkanlarının görev ve yetkileri 104 ve 105’inci maddelerde sayılmıştır. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı, herkesin malumu ve kendinin de itiraf ettiği üzere, tarafsızlığını yitirmiş, açıkça particilik yapmaktadır. Yani, siyaset yapmanın ötesinde particilik yapmaktadır ve bu görüntüler de yasama, yargı, yürütme erklerini siyasallaştırma görüntüleridir. Oysa Anayasa’mıza göre, madde 138, 139, 140, 154, 155, 160’ıncı maddeleri dikkate aldığımızda, yargı bağımsızdır. Bu, yargı bağımsızlığını açıkça haleldar duruma getiren bir görüntüdür. Bilhassa, yargı erklerini temsil eden bu başkanların siyasi organizasyonlarda şakşakçılık yapmaktan vazgeçmelerini biz tavsiye ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Akçay.

Buyurunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bir diğer önemli husus, 29 Mayısta İstanbul’da “Fetih Şöleni” adı altında Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Sayın Başbakanın katılımıyla bir şölen ve açık hava toplantısı yapılmıştır. Bu siyasi toplantı da fetih şöleninden ziyade bir siyasi şova dönüştürülmüş ve şölen sonrası da Türk bayrakları çöpe atılmış, mitinge katılanlar tarafından çiğnenmiş ve yere serilip üzerine oturulmuştur. O alan o hâliyle bırakılmıştır ve çok sayıda fotoğraf bu konuda basında yer almıştır. Bilahare, Milliyetçi Hareket Partisi Fatih ilçe teşkilatı mensupları bir organizasyonla bu bayrakları toplamışlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bayrağımıza yapılan bu saygısızlığı şiddetle kınıyorum ve bundan böyle bu tür çirkin görüntülere meydan vermemelerini özellikle tavsiye ediyoruz. Bu, ilk defa olan bir durum değil, AKP’nin düzenlediği pek çok mitingde maalesef bayraklarımız yerlere atılmış ve ayaklar altında çiğnenmiştir.

Kınıyorum, telin ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Baluken…

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Gezi direnişinin 3’üncü yıl dönümüne, iki gece önce Şırnak’ın Roboski köyünde ikinci Roboski katliamı girişiminin olduğuna ve 2 gencin hayatını kaybettiğine, Roboski’de kaybettiği birinci derece yakınlarının taziye ziyaretine gitmek isteyen Şırnak Milletvekili Ferhat Encu’nun büyük bir engellemeyle karşı karşıya kaldığına ve Halkların Demokratik Partisi olarak dün Silopi’de meydana gelen saldırıyı kınadıklarına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bundan tam üç yıl önce Türkiye tarihinin en değerli direnişlerinden biri olan Gezi direnişi Gezi Parkı’nda başlamıştır. AKP’nin otoriter, baskıcı, antidemokratik uygulamalarına karşı; emeğe karşı sermayeyi, rantı önceleyen politikalarına karşı; kadınlara, gençlere, toplumun bütün kesimlerine yönelen bütün zalimane politikalarına karşı milyonlar Gezi’de başlayan bu onur ve haysiyet direnişini sahiplenmişlerdi.

Bizler, Gezi direnişinin bir tarihsel kesit içerisinde olmuş, bitmiş ve anılması gereken bir direniş mücadelesi olduğuna inanmıyoruz, devam eden bir onurlu direniş süreci olduğunu ve bugün de saray ve AKP iktidarının bütün baskıcı uygulamalarına karşı milyonlar tarafından hâlen sahiplenilerek devam ettirildiğini düşünüyoruz.

Bu yönüyle, Gezi direnişini Halkların Demokratik Partisi olarak tekrar selamlıyor, Gezi direnişinde özgürlük ve demokrasi adına şehit düşen Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan ve Hasan Ferit Gedik’i buradan saygı ve minnetle anıyoruz.

Sayın Başkan, iki gece önce Şırnak’ın Roboski köyünde ikinci Roboski katliamı girişimi oldu ve bu ikinci katliam girişiminde de maalesef Roboskili 2 gencimizi kaybettik. 2 gencimizin tıpkı birinci Roboski katliamındaki hafızayı tazeleyecek şekilde aynı yerde katledilmesini manidar bir çözümsüzlük ve savaş mesajı olarak değerlendirdiğimizi ve bu zihniyeti kınadığımızı ifade etmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Diğer taraftan, Şırnak Vekilimiz Ferhat Encu, Roboski’de kaybettiği birinci derece yakınlarının taziye ziyaretine gitmek üzere iki gündür büyük bir engellemeyle karşı karşıya kalıyor. İçişleri Bakanı, Meclis Başkanı ve Kamu Güvenliği Müsteşarlığı nezdinde yaptığımız bütün girişimlere rağmen bir milletvekili birinci derece yakınının taziyesine gidemeyecek bir durumla karşı karşıyadır, bunu da Genel Kurulun ve kamuoyunun bilgisine sunmak istiyorum.

Dün Silopi’de yaşanan bir patlamada 4 sivil yurttaşımız yaşamını yitirmiş, 30’a yakın yurttaşımız yaralanmıştır. Şunu belirtmek isteriz ki, savaşın en büyük mağduru ve mazlumu her zaman siviller olmuştur. Sivil kayıplarıyla sonuçlanan bütün saldırıları bugüne kadar ayrımsız, en net bir şekilde ilkesel olarak kınayan Halkların Demokratik Partisi olarak dün Silopi’de meydana gelen bu saldırıyı da kınadığımızı ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Yaşamını yitiren bütün yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, Silopi halkına ve tüm ailelerimize baş sağlığı dileklerimi iletmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

Sayın Özel…

18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Gezi olaylarının 3’üncü yıl dönümüne, UNESCO Uluslararası Tiyatro Enstitüsü tarafından Hırvatistan’da düzenlenen Tiyatro Festivali’ne katılan ve hiçbir resmî etkinlikte yer almayan yetkililer hakkında Hükûmetin nasıl bir önlem ve soruşturma başlattığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim

Bugün Gezi’nin 3’üncü yıl dönümü. Gerek hafta boyunca grup önerilerimizle gerek kürsü kullanan arkadaşlarımızın bu konuda toplumun en önemli sivil direnişlerinden bir tanesinin, Adalet ve Kalkınma Partisinin doğaya, çevreye karşı duyarsız ve her şeyi ranta döndürme hedefiyle yaptığı projeleri ve buna karşı çıkanlara karşı kullandığı önce nefret söylemi sonra şiddet ve kadını ve herkesi ötekileştiren bir dile karşı başlatılmış olan onurlu bir halk direnişinin yıl dönümündeyiz. Bu yıl dönümünde bir gönderme yapıyor Adalet ve Kalkınma Partisi ve onun emrindeki bürokrasi. Gezi direnişinin önemli bileşenlerinden bir tanesi olan Mimarlar Odasına kırk dokuz yıllığına kiralanmış protokole bağlanmış olan Yıldız Sarayı dış karakol binasının boşaltılması için dün akşam saatlerinde gelen bir tebligat, boşaltma için süre istenmesi, milletvekillerimizin devreye girmesi, sürenin verilmesi, hatta belli bir miktar eşya kamyona yüklenip giderken 4 TOMA’yla başlatılan kuşatma Gezi’nin yıl dönümünde Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından bir rövanş, bir göz korkutma ve baskıyı hâlâ daha herkesin iliklerinde, kemiklerinde hissetmesi için yapılan bir uygulamadır; bu uygulamayı kınıyoruz. Yapılan gözaltıların, özellikle Mücella Yapıcı ve Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu, yine hem Emek Sineması direnişinin hem Validebağ Korusu’nun hem Soma davasının gönüllü ve yılmaz avukatlarından Can Atalay’a yapılan hukuksuz gözaltının bir an önce sona erdirilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.

Sayın Başkan, bu olaylar ve bugün yaşananlar Türkiye’yi, gerçekten, dünya kamuoyunda da zor durumda bırakıyor. Ancak yüce Meclisin bilgisine sunmak istediğim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu olaylar Türkiye’yi yurt içinde, özellikle uluslararası arenada çok zor durumda bırakıyor.

Sayın Başkan, yeni Türkiye'nin yeni kültür insanlarının Türkiye’yi düşürdükleri durumu yüce Meclisin dikkatine sunmak isterim: Geçtiğimiz günlerde UNESCO Uluslararası Tiyatro Enstitüsü tarafından Hırvatistan’da bir Tiyatro Festivali düzenlendi. Bu festivale gidenler UNESCO’nun bütçesinden misafir edildiler. Yeni Türkiye'nin Devlet Tiyatroları yeni Genel Müdür Vekili Nejat Birecik ve İstanbul Devlet Tiyatroları Müdürü Zafer Kayaokay oraya katıldılar. Masrafları karşılandı ancak UNESCO tarafından Türkiye’ye bir mektup yollandı. Mektupta Türkiye adına katılan bu iki ismin hiçbir organizasyona katılmadığını, Zagreb’e turistik gezi yapmak üzere geldiklerini, bununla ilgili dil bilmedikleri için tercüman ve mihmandar talep ettiklerini, hiçbir resmî etkinlikte yer almadıklarını ve UNESCO’nun parasını, Türkiye'nin itibarını değersizleştirdiklerini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …söyleyerek Türkiye’ye şikâyet edilmişlerdir. Adalet ve Kalkınma Partisinden ve Hükûmetten bu konuda nasıl bir tedbir, önlem ve soruşturma başlatıldığının yüce Meclise bilgi olarak sunulmasını arz ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Sayın Bostancı…

19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Gezi hareketine temel dinamiğini kazandıran ve onu yönlendirenlerin yasa dışı örgütler olduğuna, demokratik protestoların bir hak olduğuna ama darbe girişimlerinin meşru ve mazur görülemeyeceğine ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Bir darbe girişimi olan Gezi olaylarının üzerinden üç yıl geçti. Esasen, Türkiye’de meşru, halk tarafından seçilmiş iktidarlara yönelik bu tür gayrimeşru girişimlerin yenisi değildir, ilki de değildir, inşallah sonu olur. Esasen, sadece Türkiye’de yaşanan bir hadise de değildir. Bizim gibi demokrasisini geliştirmekte olan ülkelerde halkın desteklediği iktidarları, kendi işlerine gelmediği için, bu tür “protest hareketler” adı altında devirme girişimleri başka ülkelerde de yaşanıyor. Mesele şu: Birileri bir protest hareket olarak “ağaç sevgisi”, “çevre sevgisi” diyerek yola çıkmış olabilir, bunların içinde böyle birileri olabilir ama Gezi hareketine temel dinamiğini kazandıran ve onu yönlendiren yasa dışı örgütlerdir, bunu da halkımız gayet açık bir şekilde görmüştür.

Türkiye’de iktidarların değişmesinin yegâne yolu vardır, o da seçimlerdir. Buna da halk karar verir. Sokakta 3 kişiyi toparlayarak iktidarı değiştirebileceğini zannedenler avuçlarını yalarlar, geçmişte yaladılar, bundan sonra da yalamaya devam edecekler.

İnsanlık tarihi sokaktan parlamentoya doğru evrilmiştir. Parlamento, iktidar mücadelelerini medenileştiren, ehlileştiren, böyle bir ortam içerisinde sürdürülmesini sağlayan mekânlardır. Türkiye’de, maalesef, gerici bir tavırla Parlamentodan tekrar sokağa göz kırpıldığını görüyoruz. Bunu uygun bulmuyoruz. Her kim bu memlekette iktidar olmak istiyor ise halka gidecek, meşru yollarla uğraşacak, sandıktan çıkacak ve öyle iktidar olacak. “Ben sokakta 3 kişiyi toparladım, ağaç dedim, çevre dedim, yasa dışı örgütlerle de kol kola girdim, buradan da bir siyaset mühendisliği çıkarırım.” tarzındaki yaklaşımları ayıplıyorum ve kınıyorum, bunlar doğru değil.

Sonuçta, bu ülkede bütün meselelerin konuşulacağı, tartışılacağı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …problemlerin çözüleceği, her kimin eteğinde ne tür bir taş var ise bunu dökeceği yer Parlamentodur. Hele hele Parlamentoda grubu bulunan partilerin böylesine protest hareketleri aşmış, kanlı olaylara dönüşmüş, bir darbe girişimi mahiyetini almış hareketlere ilgi göstermesini gerçekten demokrasi ve özgürlükler adına anlamakta çok şaşırıyorum, böyle bir yere koyamıyorum. Üstelik, o dönemde -hatırlarsınız- sürekli sokağa birtakım çağrılar vardı. Düşünmek lazım, bu memlekette herkes sokağa çıksa ne olur? Allah’tan aklı başında olan insanlar sokağa çıkmadı, maceraperestlerin de kısa zamanda sokaklardan geri çevrildiğini gördük. Demokratik protestolar bir haktır ama darbe girişimleri hiçbir biçimde kendisini meşruiyetin adresi olarak gören hiçbir siyaset tarafından da kabul edilemez, meşru görülemez, mazur görülemez.

Öte taraftan, Sayın Cumhurbaşkanı bir parti başkanı değildir, Türkiye Cumhuriyetini temsil eden bir kişiliktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Kendisi “Partiliyim.” diyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Rize’de adaleti temsil eden onların başkanlarıyla birlikte bir sosyal etkinlikte bulunmasını yargı bağımsızlığına karşı bir girişim olarak görmek yanlıştır, talihsizliktir.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Gündeme geçiyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Sayın Bostancı konuşmasında bizim Gezi direnişiyle, haziran direnişiyle ilgili yaptığımız değerlendirmelerin üzerine birtakım ifadeler kullandı. Bu konuda kürsüde arkadaşlarımız grup önerimiz sırasında konuşacaklar. Ancak, Sayın Bostancı’nın o günlerde, bu olayın başlangıç sürecinde oradaki ağaçların, doğanın katledilmemesi, yerine bir kışla adı altında AVM’nin yapılmaması için ortaya çıkan sivil inisiyatifin kurduğu çadırlara doğrudan bir Adalet ve Kalkınma Partili tarafından yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından içinde insanlar yatarken çadırların yakıldığını, bunun ispatlandığını, bunun üzerine oradaki direnişin farklı bir boyut kazandığını, toplumun orada ortak vicdanının harekete geçtiğini ve bu direnme kültürünün AKP’nin faşist yönetimleri aratmayacak, orantısız ve devlet eliyle sivil ve savunmasız vatandaşa karşı güç kullanmasına karşı çığ gibi büyüttüğünü örtmeye çalışan tavrını ve 8 tane şehit, 30’dan fazla uzvunu kaybetmiş, organını kaybetmiş kişi varken “3-5 kişi”, “avuç yalamak” gibi ifadelerin bugün bu Meclisin içinde bulunduğu ortama ve orada hayatını kaybedenlerin ve uzvunu kaybedenlerin hatıralarına, şahsiyetlerine yapılmış ağır bir saldırı olarak görüyor, kendisini kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Tutanaklara geçmiştir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Tutanaklara geçsin.

Ben de Özgür Bey’i kınıyorum, madem kınama faslını açıyoruz.

Bir kere bu Gezi olayının bir darbe girişimi olduğunu cümle âlem biliyor, sandıkta da bu açığa çıkmıştır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Darbeyi Cumhurbaşkanı yaptı Hükûmete, niye ses çıkarmadın ya? 4 Mayısta yaptı işte Cumhurbaşkanı darbeyi.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Halkın ne dediği ortada.

Şimdi, bahsettiği olay -sabah vakti çadırlara girilmesi- o bir provokasyondur, mutlak surette ona ilişkin provokasyondur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Büyükşehrin zabıtaları yaptı mı, yapmadı mı, onu söyle.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – İktidarların görevi… Siyasi iktidar olsun belediye başkanı olsun elbette halkla temas kuracak, insanlarla görüşecek ve o çerçevede götürecek. O olay karanlık bir olaydır. Ama mesele ağaçtı, çadırdı meselesi değil. Bunu zaten Gezi’ye katılanların kendisi de söylüyor, herhâlde Özgür Bey bunları atlıyor.

Öte taraftan, AK PARTİ’yi böyle faşizmi telmih eden bir ifadeyle değerlendirmesini çok yanlış buluyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hafif kaldığını ben de kabul ediyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Halkımız faşizme geçit vermez; bugün vermez, yarın vermez, hiçbir zaman vermedi.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yarın da faşistler burada iktidara gelemeyecek. AK PARTİ, halkın iradesini temsil eden demokratik bir iktidardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sizin sözleriniz de tutanaklara geçmiştir Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yani, saygı meselesi, AK PARTİ’ye karşı saygı halka saygıdır, halka.

OKTAY VURAL (İzmir) – Naci Bey, şu bayrakların ayaklar altına alınmasına da iki laf söyleseniz de…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, iyi niyetinizi suistimal etme niyetinde değilim. Ancak, Sayın Bostancı’nın kullandığı ifadeler, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin zabıta memurlarının bu çadırları yakmasıyla başlayan olayı provokasyon olarak nitelendirmesi yerli yerindedir. Sizin emir komuta zinciriniz içinde provoke edilmiş ve bir sivil direniş… Hem de bütün dünyanın, bütün Türkiye’nin takdirini kazanmış barışçıl bir sivil direnişin bir çatışma ortamına çekilmesi için AKP ve bürokratları tarafından yapılmış bir provokasyondur. Biraz önce “faşizme doğru evrilen” ifadesine yaptığı itirazda, evet, maksadımın çok altında, hafif kalan bir tanımlama olduğu ve tam olarak bunun bir faşizm olarak nitelendirilmesi gerektiği konusunda da kendisine hak veriyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ben de tam olarak reddediyorum bu ifadeyi halk adına, halk adına!

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydın ve 19 milletvekilinin, tüketim mallarının kaçak ve sahte üretimi konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/214)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Her türlü tüketim mallarının kaçak ve sahte üretimi ve bunların tüketimi sonucu meydana gelen sağlık sorunları ve ölümlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla aşağıda belirtilen gerekçelerle Anayasa’mızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Kamil Aydın                                                         (Erzurum)

2) Saffet Sancaklı                                                    (Kocaeli)

3) Mehmet Günal                                                      (Antalya)

4) Erkan Haberal                                                      (Ankara)

5) Deniz Depboylu                                                    (Aydın)

6) İsmail Faruk Aksu                                                 (İstanbul)

7) İsmail Ok                                                             (Balıkesir)

8) Mustafa Mit                                                          (Ankara)

9) Baki Şimşek                                                         (Mersin)

10) Ruhi Ersoy                                                         (Osmaniye)

11) Fahrettin Oğuz Tor                                              (Kahramanmaraş)

12) Mehmet Parsak                                                   (Afyonkarahisar)

13) Ümit Özdağ                                                        (Gaziantep)

14) Yusuf Halaçoğlu                                                 (Kayseri)

15) Nuri Okutan                                                        (Isparta)

16) Mustafa Kalaycı                                                  (Konya)

17) İzzet Ulvi Yönter                                                 (İstanbul)

18) Edip Semih Yalçın                                              (İstanbul)

19) Mehmet Erdoğan                                                 (Muğla)

20) Zühal Topcu                                                       (Ankara)

Gerekçe:

Son yıllarda hemen her gün sahte gıdalar, merdiven altı üretimler, kaçak gıda imalatı görüntüleri basına yansımaktadır. Artık, toplumun gıda tüketimine güveni kalmamıştır. Kaçak kesilen et, at, eşek eti, sahte bal, peynir, sucuk, salam, ekmek ve benzeri birçok gıdaya yapılan katkı malzemelerinin insan sağlığı üzerinde ciddi etkileri olduğu ve hatta bilim otoriteleri tarafından bu tür gıdaların öldürücü olduğu belirtilmektedir.

Güvenlik güçlerimizin önemli operasyonlara imza atmasına rağmen son dönemde yaşanan ölümcül olaylar sorunun öneminin hayati boyutta devam ettiğini göstermektedir. Gözü dönmüş sahtekârların para uğruna sattıkları sahte içkiler, sahte üretilmiş gıdalar, kaçak et ürünleri ve benzeri ürünler vatandaşlarımızın hayatını kaybetmesine ya da kalıcı sağlık sorunları yaşamasına neden olmaktadır.

Sahte, kaçak ve taklit mallar aynı zamanda ülke ekonomisi ve insan sağlığına ciddi zararlar vermektedir. Genel hijyen kurallarına uyulmaması ve kanserojen maddelerin kullanımı insan sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir. Bu durum kamu sağlığını doğrudan etkilemektedir. Sahte mal mağduru olan şirketlerin emekleri suistimal edilmekte ve dürüst çalışan şirketlerin haksız rekabet nedeniyle motivasyonları bozulmaktadır. Sahte mal ve taklit ürünler ile kayıt dışılık ciddi anlamda artmakta, vergi kayıpları oluşmakta ve ülke imajı uluslararası boyutta olumsuz etkilenmekte, bu durum markalaşmaya önem veren şirketlerin sermaye girişlerini azaltmaktadır.

Bütün bu sahte ve kaçak tüketim malları insanlar tarafından üretilmektedir. Başka ülkelerde de benzeri sorunlar yaşanmaktadır ancak o ülkelerde yasalar bağlayıcı olduğu ve denetim ciddi yapıldığı için kayıt dışılığa izin verilmemektedir. Ülkemizde genelde çıkarılan söz konusu kanunların yerinde uygulanmaması ve denetimlerin yetersiz olması, ayrıca işlerimiz çoğunlukla ahbap çavuş ilişkisiyle yürütüldüğünden maalesef sağlıklı denetim yapılamamaktadır.

Yukarıda belirtilen nedenlerle son zamanlarda İstanbul ve İzmir başta olmak üzere, birçok ilimizde görülen kaçak ve sahte tüketim maddeleri üretimi ve ölüm olaylarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacı ile bir Meclis araştırması açılması gerekli görülmektedir.

2.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve 23 milletvekilinin, Türkiye'de hasta tutuklu ve hükümlülerin koşullarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/215)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de hasta tutuklu ve hükümlülerin koşullarının araştırılması ve tahliye şartlarının uluslararası standartlarla uyumlu hâle getirilmesi için yapılabilecek değişikliklerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla teklif ederiz.

1)         Filiz Kerestecioğlu Demir        (İstanbul)

2)         Pervin Buldan                         (İstanbul)

3)         Meral Danış Beştaş                                       (Adana)

4)         Behçet Yıldırım                                             (Adıyaman)

5)         Berdan Öztürk                        (Ağrı)

6)         Dirayet Taşdemir                                           (Ağrı)

7)         Sırrı Süreyya Önder                                       (Ankara)

8)         Ayşe Acar Başaran                                        (Batman)

9)         Mehmet Ali Aslan                                          (Batman)

10)       Saadet Becerekli                                           (Batman)

11)       Hişyar Özsoy                          (Bingöl)

12)       Mizgin Irgat                            (Bitlis)

13)       Altan Tan                                                      (Diyarbakır)

14)       Çağlar Demirel                                             (Diyarbakır)

15)       Feleknas Uca                         (Diyarbakır)

16)       İmam Taşçıer                         (Diyarbakır)

17)       Nimetullah Erdoğmuş                                    (Diyarbakır)

18)       Nursel Aydoğan                                             (Diyarbakır)

19)       Sibel Yiğitalp                         (Diyarbakır)

20)       Ziya Pir                                                        (Diyarbakır)

21)       Mahmut Toğrul                                              (Gaziantep)

22)       Abdullah Zeydan                                           (Hakkâri)

23)       Mehmet Emin Adıyaman                                 (Iğdır)

24)       Erdal Ataş                                                     (İstanbul)

Gerekçe:

Birleşmiş Milletler "Kişi ve Özgürlükleri Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi", "Avrupa cezalandırma kuralları" gibi uluslararası sözleşmeler, tutuklu ve hükümlülerin insan onuruna yakışır muamele görmelerini güvence altına almaktadır. Oysa İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı gibi dernekler ile pek çok uluslararası sivil toplum örgütü, Türkiye'de özellikle hasta tutuklu ve hükümlülere yönelik muamelenin söz konusu standartlarla uyuşmadığının Avrupa İnsan Hakları Bildirgesi'nin "yaşama hakkı" ve "işkenceden korunma hakkının" ihlal edildiğinin ve kötü muamele ile işkencenin hapishanelerde normalleştiğinin altını çizmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'yi cezaevlerindeki insani olmayan koşullarla ilgili birçok davada kınamış ve mahkûm etmiştir. Ancak hâlen sağlık koşulları sebebiyle tahliye edilmesi gereken pek çok mahpus cezaevlerinde tutulmaya devam etmektedir.

Bugün itibarıyla İnsan Hakları Derneğinin verilerine göre, cezaevlerinde 300'ü ağır, toplam 757 hasta mahpus bulunmaktadır.

2013 yılı Ocak ayında Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikle birlikte, hasta mahpusların cezalarının infazının ertelenmesi için “toplum güvenliği için tehlikeli olmama koşulu” getirilmiştir, sağlık nedenleriyle infazın ertelenmesi kararı ise Adli Tıp Kurumuna bırakılmıştır. Söz konusu değişiklikler ve Adli Tıp Kurumu ile cumhuriyet başsavcılıklarının verdikleri siyasi kararlar neticesinde siyasi mahkûmların cezalarının ertelenmesi daha da güçleşmiştir.

İnsan Hakları Derneğinin 2014 yılı Aralık ayında yayımladığı rapora göre, hasta mahpuslar arasında pek çok kanser hastası bulunuyor. Tecrit şartlarında bağışıklık sistemlerinin zayıflaması kansere yakalanma riskinin artmasına ve kanserin hızlı seyir göstermesine sebep oluyor. İşkence ve kötü muamele ile sağlıksız cezaevi koşulları, kötü beslenme, yeterince spor yapamama ve stres, yine cezaevlerinde solunum sıkıntıları, bağışıklık problemleri, kanser, kalp krizi, kalp yetmezliği gibi önemli kimi hastalıklara yol açıyor. Durumları ağır olan ve hapishane revirinde tedavi olanağı olmayan mahpusların hastaneye sevk talepleri çoğunlukla reddediliyor ya da kabul edilen talepler fiziki koşullar gerekçe gösterilerek erteleniyor. Sevk edildikleri hastaneye ters kelepçeyle götürülüyorlar ve tedavileri kelepçeyle yapılıyor. Tutuklu ve hükümlüler, sağlıklarına kavuşmaları için gerekli tedaviden mahrum bırakılıyorlar ve ancak ölüm sınırına geldiklerinde cezaları erteleniyor.

Örneğin, Antalya L Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan, Öğrenci Gençlik Sendikası (GENÇ-SEN) üyesi Hüseyin Yıldırım'a mikrobik nedenlerden kaynaklandığı söylenen kısmi felç teşhisi konduğu ve kısmi felcin gün geçtikçe ilerlediği bilgisi tarafımıza ulaştı. Üstelik, cezaevinin fiziki şartları gerekçe gösterilerek tek kişilik koğuşta tecrit altında tutulan Yıldırım'ın başvurusu kabul edilmesine rağmen, cezaevi, hastaneye sevk işlemlerini halen başlatmadı.

Benzer biçimde, Van M Tipi Cezaevinde 19 hasta tutuklu ve hükümlünün aynı koğuşa konulduğu, sözlü taciz, hakaret ve baskı uygulandığı, sosyal etkinliklerden menedildikleri ve sürekli hücre cezası uygulandığı tarafımıza iletildi.

Bilindiği üzere, 19 Aralık, F tipi cezaevlerinin tecrit koşullarını protesto eden 30 mahpusun katledilmesi anısına "Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü" olarak anılır. Maalesef, mahpuslar, bugün, hâlen aynı uygulamalara karşı mücadele etmek durumundadırlar. Türkiye'de uzun tutukluluk başlı başına bir cezalandırma hâlini almıştır. Mahkûm olan kişi ise zaten bir cezayı çekmektedir ve cezaevi koşulları onun için ikinci bir ceza hâline getirilmemelidir. Hasta tutuklu ve hükümlülerin durumu politik eğilimlerden bağımsız, her siyasi partinin birlikte hareket etmesini gerektiren insani bir meseledir. Hasta hakları, cezaevinde olanlar için daha da özenle uygulanması ve Avrupa Konseyinin tavsiye kararıyla da yasal düzenlemelerle güvenceye alınması gereken haklardır.

Bu sebeplerle, Türkiye'de hasta tutuklu ve hükümlülerin koşullarının araştırılması ve tahliye şartlarının uluslararası standartlarla uyumlu hâle getirilmesi için yapılabilecek değişikliklerin belirlenmesi amacıyla, Meclis araştırması açılması elzemdir.

3.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve 23 milletvekilinin, Suriye uyruklu 6 kişinin El-Nusra örgütüne teslim edilmesiyle ilgili işlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/216)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

25 Temmuz 2015 tarihinde, Türkiye'de çeşitli hastanelerde tedavi olmuş 6 Suriye uyruklu yaralı, EĞİTİM-SEN’in genel merkezinde bulunan misafirhanede gözaltına alınıp Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından beyanları alındıktan sonra, suç unsuru bulunmadığı gerekçesiyle serbest bırakılmışlardır. Fakat sonrasında, bu 6 yaralı, İçişleri Bakanlığına bağlı ilgili birimce, Suriye'de terör faaliyeti yürüten El Nusra örgütüne teslim edilmişlerdir.

IŞİD saldırıları sonrası ağır bir şekilde yaralanan, tedavi amaçlı Türkiye'ye sığınan bahsi geçen 6 sığınmacı, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından serbest bırakılmalarına rağmen, ulusal ve uluslararası sözleşmelere aykırı bir şekilde savaş suçu niteliğinde iade uygulamasına maruz kalmışlardır. Hukuka ve ahlaka aykırı bu işlemin tüm boyutlarıyla açığa çıkarılması ve yaralıların akıbetiyle ilgili kamuoyuna gerekli bilgilendirmenin yapılması maksadıyla Anayasa'nın 98'inci, Meclis İçtüzüğü’nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve talep ederiz. 22/12/2015

1) Osman Baydemir                                                  (Şanlıurfa)

2) Pervin Buldan                                                      (İstanbul)

3) Meral Danış Beştaş                                               (Adana)

4) Behçet Yıldırım                                                     (Adıyaman)

5) Berdan Öztürk                                                      (Ağrı)

6) Dirayet Taşdemir                                                  (Ağrı)

7) Sırrı Süreyya Önder                                              (Ankara)

8) Ayşe Acar Başaran                                               (Batman)

9) Mehmet Ali Aslan                                                 (Batman)

10) Saadet Becerekli                                                (Batman)

11) Hişyar Özsoy                                                      (Bingöl)

12) Mizgin Irgat                                                        (Bitlis)

13) Altan Tan                                                           (Diyarbakır)

14) Çağlar Demirel                                                   (Diyarbakır)

15) Feleknas Uca                                                     (Diyarbakır)

16) İmam Taşçıer                                                     (Diyarbakır)

17) Nimetullah Erdoğmuş                                          (Diyarbakır)

18) Nursel Aydoğan                                                  (Diyarbakır)

19) Sibel Yiğitalp                                                     (Diyarbakır)

20) Ziya Pir                                                              (Diyarbakır)

21) Mahmut Toğrul                                                   (Gaziantep)

22) Abdullah Zeydan                                                 (Hakkâri)

23) Mehmet Emin Adıyaman                                      (Iğdır)

24) Erdal Ataş                                                          (İstanbul)

Gerekçe:

25 Temmuz 2015 tarihinde Ankara EĞİTİM-SEN misafirhanesine hukuksuz bir polis baskını gerçekleştirilmiş ve bu baskın esnasında, tedavileri için Ankara'da bulunan 6 Suriye vatandaşı gözaltına alınmışlardır. Ahmet Şerko, Ömer Qadir, Reber Seyho, Ehmed Helum, Cemal Ehmed ve Beşir Mihemed, Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından 26 Temmuz 2015'te sorgulanmış, sonrasında gönderildikleri Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2015/107840 no'lu soruşturma çerçevesinde beyanları alınıp serbest bırakılmışlardır.

6 Suriye vatandaşının, cumhuriyet başsavcılığınca serbest bırakılmalarından sonra hukuka ve ahlaka aykırı bir işlemle, Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan, Türkiye'nin terör örgütü listesinde yer alan, dünya kamuoyunda El Kaide'nin bir uzantısı olarak bilinen El Nusra cephesine teslim edildikleri bilgisi kamuoyuna yansımıştır. Bu bilgiler, grup başkanvekilimizce İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı aranarak sözlü olarak da teyit edilmiştir. Türkiye'ye sığınan 6 yaralının Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan El Nusra'ya tesliminden sonra akıbetleri ise bilinmemektedir.

Şu an için akıbeti bilinmeyen bu yaralılar, kolluk ve cumhuriyet başsavcılığındaki beyanlarında da belirttikleri üzere, Türkiye'ye sınır kapılarından ve resmî izinle geçiş yapmışlardır. AFAD tarafından verilen yabancı tanıtma belgesine sahip olan yaralılar, resmî kimlikleri kullanarak Türkiye'deki Suriye sınırına yakın çeşitli hastanelerde tedavi edildiklerini, tedavilerinin devamı için sonrasında Ankara'ya geldiklerini ve EĞİTİM-SEN misafirhanesine yerleştiklerini beyan etmişlerdir. Aynı beyanlarında, Kobani'de IŞİD'in sivillere karşı olan saldırılarında yaralandıklarını ve tedavileri için Türkiye'ye geçmeyi bir çare olarak gördüklerini de ifade etmişlerdir.

Şunu belirtmek gerekir ki Türkiye'de sınır dışı etme kararı uygulanırken sınır dışı etmeye yönelik temel iç hukuk düzenlemelerinin yanı sıra, başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek protokolleri ve bunların uygulayıcısı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının dikkate alınması mecburiyeti vardır. Yani bir başka deyişle, AİHS'ye taraf devletler, sınır dışı edilecek kişinin gönderileceği ülkede ölüm cezası, işkence ve insanlık dışı muamele gibi durumlarla karşılaşmamasını güvence altına almakla yükümlüdür. 1951 Birleşmiş Milletler Cenevre Sözleşmesi’nin 33’üncü maddesi de aynı noktaya değinmekte ve non-refoulement yasağına göre mültecinin veya sığınmacının ırkı, dini, vatandaşlığı, sosyal bir gruba aidiyeti veya siyasi düşünceleri sebebiyle hayat ve hürriyetinin tehdit edileceği ülkelere geri gönderilmemesini ve iade edilmemesini düzenlemektedir.

Bu minvalde, kendi rızalarıyla Türkiye'ye resmî yollarla gelen, kayıtlarını resmî bir kurumunda yapan bu 6 yaralının tedaviye ihtiyaç duydukları bir durumda savaş koşullarının çok ciddi boyutlarda yaşandığı, hayatlarını tehlikede olacağı açık olan bir bölgeye iadeleri açıkça suç teşkil etmektedir. Kaldı ki iade işlemlerinin bilinçli olarak Nusaybin, Ceylanpınar, Suruç sınır kapılarından değil de Cilvegözü’nden yapılması ve yaralıların kendilerine düşmanlık besleyen, çatışmanın tarafı olan El Nusra terör örgütüne teslim edilmeleri, ulusal hukukun, uluslararası hukukun, insan hakları hukukunun gereklerinin ihlal edildiğini açıkça göstermektedir.

Bir taraftan mültecilere verdiği desteği ifade eden Türkiye'nin diğer taraftan ülkelerinden göç etmek zorunda kalan ve yaralı olarak Türkiye'ye sığınan, bunu resmî yollarla yapan kişilere karşı takındığı tavır çelişkili olduğu kadar ulusal ve uluslararası hukuk normlarına da tamamen aykırıdır. Bu minvalde, yukarıda ayrıntılarını verdiğimiz bu vahim olayın ivedi bir şekilde açıklığa kavuşturulması ve hangi hukuksal normlara dayandırılarak hangi gerekçelerle ve hangi şartlarda sınır dışı etme işleminin yapıldığının araştırılması ve açığa kavuşturulması, bu tür hukuk ihlallerinin tekrar etmesinin önlenmesi için Meclis araştırması açılmasını zaruri bulmaktayız.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sivas Milletvekili Mehmet Habib Soluk ile Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt’ın Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazılar, 31 Mayıs 2016 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Belçika'nın başkenti Brüksel'de 30-31 Mayıs 2016 tarihinde Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelik parlamentolar arası konferanslar programı çerçevesinde düzenlenecek olan "AB'ye Katılım Sürecinde Siyasi Grupların, Partilerin ve Hükûmetlerin Birbirleri ile Etkileşimleri" başlıklı seminere katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/795)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Belçika'nın başkenti Brüksel'de 30-31 Mayıs 2016 tarihinde Avrupa Parlamentosu Katılım Öncesi Eylem Biriminin AB genişleme ülkelerine yönelik parlamentolar arası konferanslar programı çerçevesinde "AB'ye Katılım Sürecinde Siyasi Grupların, Partilerin ve Hükûmetlerin Birbirleri ile Etkileşimleri" başlıklı seminer düzenlenecektir.

Söz konusu seminerlere katılım sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                    İsmail Kahraman

                                                                            Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yoklama talebimiz olacak efendim, oylama öncesinde.

BAŞKAN - Tezkereyi oylamadan önce bir yoklama talebi vardır, şimdi bu talebi gerçekleştireceğim.

Önce, talepte bulunan sayın milletvekillerini ismen tespit edeceğim: Sayın Özel, Sayın Kaplan Hürriyet, Sayın Gürer, Sayın Tanal, Sayın Bozkurt, Sayın Elif Doğan Türkmen, Sayın Arık, Sayın Akkuş İlgezdi, Sayın Sarıhan, Sayın Yalım, Sayın Tamaylıgil, Sayın Karabıyık, Sayın Akkaya, Sayın Yüksel, Sayın Öztrak, Sayın Özkan, Sayın Berberoğlu, Sayın Bekaroğlu, Sayın Bakır, Sayın Tuncer.

Evet, yoklama işlemini başlatıyorum.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.13

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Zihni AÇBA (Sakarya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Başkanlık tezkeresinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı olmadığından birleşimi kapatıyorum.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 1 Haziran 2016 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 16.28