TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                73’üncü Birleşim

                                                                                         14 Nisan 2016 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, çatışmalar nedeniyle harabeye dönen yerleşim yerleri için alınan kamulaştırma kararlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 14-20 Nisan Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat’ın, Kürt siyasetçilere yönelik gözaltı ve tutuklamalara ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Hazreti Muhammed’i rahmetle andığına ve Enfal katliamının yıl dönümüne ilişkin  konuşması  

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, millî bayramların eğlence programı değil, ulusal kurtuluş mücadelesinin, birlik ve bütünlüğün simgesi ve cumhuriyetin temel değerleri olduğuna ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Çanakkale Savaşlarında en çok şehit veren Bursa’ya da İstiklal Madalyası verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

3.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay’ın İskenderun ilçesinin Denizciler Mahallesi’nin ilçe yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkal’ın, grubunda şampiyon olarak Birinci Lig’e çıkan Afyon Belediyespor Erkek Voleybol Takımı’nı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek için başkanlık sistemine dayanan yeni anayasayı desteklediğine ilişkin açıklaması

6.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, Çanakkale’de TEDAŞ için bir irtibat bürosu açılarak vatandaşların işlemler için Bursa’ya gitmesini önleyecek bir girişimin olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

7.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya Karakeçili Vadisi’ndeki HES inşaatının durdurulmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, Millî Eğitim Bakanlığının şube müdürlüğü atamalarıyla ilgili Danıştay kararına neden uymadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

9.- Muğla Milletvekili Akın Üstündağ’ın, Suriyeli mültecilerin turistik bölgelere yerleştirilmelerinin turizmi olumsuz etkileyeceğine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, 2016 yılından itibaren iki yıl süreyle Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi Prensipleri İş Dünyası Sözcüsü olarak atanan Nur Ger’i tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

11.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, ören yerlerine, sanat ve kültür alanlarına giriş ücretlerinin çok yüksek olduğuna ilişkin açıklaması

12.- Ağrı Milletvekili Cesim Gökçe’nin, Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 98’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, parti binalarını yakmanın, Anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımamanın, belediyelere kayyum atamak ve siyasetçileri tutuklamanın sivil darbe olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, art niyetli işverenlerin İŞKUR üzerinden işçi almak suretiyle işçilik maliyetlerini düşürdüklerine ve bu konuya çözüm bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, İdil’de duvarlara, kapılara gayriahlaki sözler yazan zihniyeti ve kişileri kınadığına ilişkin açıklaması

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Ege Denizi’ndeki Türk adalarında Yunanistan’ın işgalinin devam ettiğine ve Hükümetin bu konudaki tavrını açık bir şekilde ortaya koyması gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Türkiye Büyük Millet Meclisinin El Enfal operasyonlarını soykırım olarak tanıması gerektiğine ve AKP tarafından devreye konan darbe konseptinin devam ettiğine ilişkin açıklaması

18.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

19.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Meclis İdare Amiri Salim Uslu’ya annesinin, Ankara Milletvekili Aydın Ünal’a babasının vefatları nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve Kilis’te yapılan çete saldırılarıyla ilgili istenen bilgilendirmenin yapılmamasının Hükûmetin saygısızlık düzeyini gösterdiğine ilişkin açıklaması

20.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, dokunulmazlıklarla ilgili geçici düzenlemeyi destekleyeceklerine ilişkin açıklaması

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Ankara Milletvekili Murat Alparslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

9.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

10.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

12.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

13.- Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy’un, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

14.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

15.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

16.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yerinden sarf ettiği ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, enerjide dışa bağımlılığının azaltılması için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/157)

2.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarının gerçekleşmesi sürecinde adli ve idari ihmallerin, açıkların ve varsa kasıtların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/158)

3.- Şırnak Milletvekili Ferhat Encu ve 23 milletvekilinin, doğu ve güneydoğu illerinde uygulanan fiilî olağanüstü hâl durumu nedeniyle eğitimde yaşanan aksaklıkların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/159)

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, 10/10/2015 tarihinde DAİŞ tarafından Ankara Garı önünde gerçekleştirilen Ankara katliamının tüm boyutlarıyla araştırılması, ihmal ve kasıtların açığa çıkarılması ve tarihin en kanlı saldırılarından biri olan bu katliamın karanlıkta kalmaması amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Nisan 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8) ve (11/7) esas numaralı Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının sırasıyla 1, 2, 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde yapıImasına; 277 ve 278 sıra sayılı Kanun Tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüsülmesine ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 14/4/2016 tarihli bugünkü birleşiminde 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine, daha önce çalışmasına karar verilen 15 Nisan 2016 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın; 2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin; Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694, 1/689, 2/393, 2/403, 2/404, 2/899, 2/922, 2/923) (S. Sayısı:273)

 

XI.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı:273) 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, banka borçları nedeniyle el konulan tarım arazilerine ilişkin sorusu ve Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/2667)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, çalışma ziyaretlerine eşlik eden gazetecilere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/3177)

14 Nisan 2016 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, tarımda büyüme ve fiyat artışları hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal’a aittir.

Sayın Sarıbal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, çatışmalar nedeniyle harabeye dönen yerleşim yerleri için alınan kamulaştırma kararlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; haziran seçimlerinin ardından bölgede çatışmaların artmasıyla harabeye dönen kentler için Bakanlar Kurulu tarafından kamulaştırma kararı art arda gelmeye başladı. 5 Nisanda alınan karar 11 Nisanda Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Karara göre, 4 il, 7 ilçede, 13 bölge, Emniyet Genel Müdürlüğünün kullanımı için İçişleri Bakanlığına izin verildi. Kamulaştırma kararına göre, sadece çatışma ve operasyonların sürdüğü kentler değil, İstanbul, Ankara, Adana, Mersin ve buna benzer büyükşehirlerde karakol kurma planları devrede. Anlaşılan, bu uygulama ülke geneline yayılacaktır.

Türkiye hızla demokratik hukuk devletinden uzaklaşıp polis devleti oluyor. Sorunları çözmek gibi planları olmayanların başvurduğu yöntem güvenlikçi anlayışı güçlendirmek olmuştur. Böylelikle, barışçı, demokratik bir anlayıştan uzaklaşıyoruz, polis devleti olma yolunda geri dönülmesi mümkün olmayan adımlar atıyoruz.

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde Bakanlar Kurulu 25 Mart 2016 günü acele kamulaştırma kararı almıştır. Sur’un tarihî dokusu koruma imar planında dikkate alınmış ancak şimdi bu planda olmayan yollar meydanda görünüyor.

Dünya kültür mirası güvenlik politikalarıyla güvenli kılınamaz. Sur’da şu anda yürütülen her faaliyet 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’na aykırıdır. Sur için acele kamulaştırmanın İstanbul Sulukule ve Tarlabaşı yıkımlarıyla, Bursa Doğanbey kentsel dönüşümüyle aynı mantığı taşıması gerçekten üzücüdür. Kentin yoksulları, çalışanları, işçi sınıfı, ötekileri bu kent merkezlerinde istenmiyor. Bu bir bakıma bir kültür kıyımı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Sur’daki mekânlar ve mahalleler ve iktidarın başını ağrıtabilecek diğer bütün sokaklar ne yazık ki artık bu ülkede Sur olarak değerlendirilmektedir. Siyasi iktidar, kendi siyasal geleceği ve yandaşları için yapay büyüme aracı olarak gördüğü konut ve müteahhitlik hizmetlerini ülkenin her yerinde hayata geçirebilmektedir. Çatışmasızlık süreci sonrasında harabeye dönen Sur’un yanı sıra, Cizre, Nusaybin, Silopi ve diğer kentlerde bu süreç bu şekilde hayata geçirilebilir. Şok Doktrini çalışmasında anlatıldığı gibi felaket kapitalizmi Sur’da uygulanmaya konulmuş olabilir. Felaket beklentileri zamanlarında ya da felaketlerin ertesinde oluşan olağanüstü hâl durumlarının sermayeye büyük fırsatlar tanıyacağını hep birlikte biliyoruz ve gördük. Böyle zamanlarda rahatlıkla uygulanacağını biliyoruz bu tür uygulamaların. Ne yazık ki New Orleans sel felaketi böyle bir yaklaşımın tam da sonucunu bize sunmuştur. Sosyal konutlardan çıkmayan vatandaşları bir sel yok etmiştir ve bunun üzerinden aynen şunu söylemiştir yetkililer: “Bizim başaramadığımızı ne yazık ki Tanrı başarmıştır.”

Evet, değerli milletvekilleri, yine, 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesinde aynen şöyle bir ibare var, “Kamu düzeni ve güvenliğinin olağan hayatı durduracak ve kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde…” diye bir cümle var. Bu cümleyle, artık bu ülkede her mahallede, her sokakta, her yerde siyasal iktidar istediği dönüşümü yapacaktır ve bu madde -eğer geçerse değerli milletvekilleri- Anayasa’nın 35’inci ve 36’ncı maddelerine, 125’inci maddesine, 138’inci maddesine aykırıdır. Alınan bu acele kamulaştırma kararının halkın görüşü alınmadan ve saklanarak alınması hukuka, demokratik sosyal devlet ilkesine, mülkiyet, eşitlik, konut dokunulmazlığı ve barınma hakkı ilkelerine uygun olmadığından eğer bu madde uygulanırsa kişiler bulundukları bölgelerinde mülteci statüsüne gireceklerdir, bu da o ülkede hukukun tükendiğini, hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin ve egemenlerin diktatöryalarının uygulandığı anlamına gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, evet, bu ülkede gerçekten kamu düzeninin ve güvenliğinin olağan hayatı durduracak ve kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerle ilgili bir sorun var. Sorun, ülke düzenini bozan, yaşamımızı riske atan bir AKP iktidarıdır. Evet, bir acil el atmaya ihtiyaç var. AKP’yi bu ülkeden el atma yöntemiyle bir an önce uzaklaştırmamız gerekiyor.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Sandık daha yeni kalktı, haberin yok herhâlde.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sarıbal.

Gündem dışı ikinci söz 14-20 Nisan Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın İmran Kılıç’a aittir.

Sayın Kılıç, süreniz beş dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 14-20 Nisan Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Peygamberimiz (SAV)’in dünyayı teşriflerinin yıl dönümünün bir hafta süreyle kutlandığı yeni bir Kutlu Doğum Haftası’nı daha idrak ediyoruz. Bu hafta içerisinde Peygamberimiz’i anmak ve onun mesajlarını anlamak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu sene yüce dinimizin tevhit inancı ve vahdet anlayışına dikkat çekmek ve bu konuda bir bilinç oluşturmak maksadıyla Kutlu Doğum Haftası’nda “Hazreti Peygamber, Tevhit ve Vahdet” temasını gündeme taşımış ve bu konu işlenmektedir. “İnsanlığı diriltmek, insanlığı yaşatmak ve yüceltmek için gelin birlik olalım.” çağrısıyla Peygamberimiz’in (SAV) ortaya koyduğu örneklik çerçevesinde tevhit ve vahdet konusu bütün yönleriyle ele alınmaktadır. Tevhit, yüce Rabb’imizin varlığını ve birliğini gönülden tasdik etmek ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. İnsanın yaradılış gaye ve hikmeti tevhide dayanır. Bütün peygamberler tevhit inancını yeryüzünde yaymak ve hâkim kılmak üzere gönderilmişlerdir. Peygamberimiz (SAV) sadece tevhit inancını değil beraberinde vahdet anlayışını da getirmiştir. Bu anlayış ensar ve muhacir arasında zirveye çıkan kardeş olma, birlik olma, bütün olmaya dair en nadide örnekleri insanlığa takdim etmiştir. Bu anlayışla dilleri, renkleri, ırkları farklı ama gayeleri, gönülleri aynı birler bin, binler bir olmuştur. Tevhit sadece bir inanç ve düşünce sistemi değil, bir hayat tarzı, yaşama sevinci olup Rabb’imize, kendimize, çevremize ve kâinata karşı sorumluluğumuzun bilincinde olmaktır. Bu inancın toplumsal hayattaki karşılığı vahdet, kardeşlik, eşitlik, dostluk, sevgi, saygı, adalet, iyilik, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşmadır, birlikte yaşama, ortak değerlere kenetlenme ve ortak ideallere yönelmedir. Vahdet, medeniyetimizin ortaya koyduğu büyük tecrübelerin farkında olmak, birbirimizin mezhebini, meşrebini, ırkını, dilini, coğrafyasını, ideolojisini değil İslam’ın tevhit ve birlik anlayışını esas almakla mümkündür. Birliğe, dirliğe ve huzura giden yolda insanların yüzünü güldürmenin yolu da bundan geçmektedir. “Gelin, birlik olalım, işi kolay kılalım. / Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz. / Bir olalım, iri olalım, diri olalım.”

Değerli kardeşlerim, Peygamberimiz’in (SAV) kutlu doğumunda o yüce resulden ben bazı mesajları sizlerle paylaşmak istiyorum, şöyle buyurmuştur o yüce Peygamber: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Müslüman o kimsedir ki elinden ve dilinden başkaları zarar görmez. Faydasız sözleri ve işleri terk etmesi kişinin iyi Müslüman oluşunun alametlerindendir. Kendinize istediğinizi başkaları için de istemedikçe gerçek mümin olamazsınız.” Peygamberimiz (SAV)’in getirmiş olduğu Kur’an’daki en temel hükümlerden birisi de şudur: “Haram ve helale dikkat etmeyen dinini ve ırzını koruyamaz. Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir insanı yaşatan bütün insanlığı yaşatmış gibidir.”

Peygamberimiz (SAV) Efendimiz’in kutlu doğumlarının seneidevriyesinin hepimize hayırlı olmasını, insanlık âlemine ve İslam âlemine birlik, dirlik, güzellikler getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kılıç.

Gündem dışı üçüncü söz gözaltı ve tutuklamalar hakkında söz isteyen Bitlis Milletvekili Sayın Mizgin Irgat’a aittir.

Süreniz beş dakika Sayın Irgat.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

3.- Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat’ın, Kürt siyasetçilere yönelik gözaltı ve tutuklamalara ilişkin gündem dışı konuşması

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli üyeler; bugün tarih 14 Nisan 2016. Bundan yedi yıl önce aynen bugün, 14 Nisan 2009 tarihinde Diyarbakır merkezli başlatılan Kürt siyasetçilerine yönelik siyasi soykırım operasyonlarının yıl dönümü. 2009 senesinde bugün adına paralelciler dediğimiz yetkililerle birlikte, bugün yargılanan, tutuklanan, meslekten uzaklaştırılan paralelci savcılar, hâkimler eşliğinde siyaset yapan Kürt siyasetçilerine, kadın, erkek, gençlik parti çalışanlarına bir operasyon düzenlenmiş ve 10 bine yakın Kürt siyasetçi cezaevine atılmıştır. Bu tarihin akabinde avukatlar, gazeteciler bu ülkede siyaset yapan ve “Muhalifim.” diyen herkes tek tek cezaevlerine doldurulmuştu. Âdeta bu ülkenin etrafına bir tel örgü sarılmış ve Türkiye, büyük bir cezaevi, büyük bir hapishaneye dönüştürülmüştü. Ardından o günün operasyonunu yapanlar bugün yargılandı, bugün tarih önünde yanlış yaptıkları ispatlandı ve yaptıkları mesleklerinden uzaklaştırıldı.

Bugün aynı gün, yani bu sabah 14 Nisanda en büyük bileşenimiz DBP’nin Diyarbakır il eş başkanları, Kayapınar ilçe eş başkanları ve parti çalışanları büyük bir operasyonla gözaltına alınmış, aldıkları hukuksuz kararlarla, şu anda, şu dakikada parti binalarında hukuka aykırı aramalar gerçekleştirilmektedir. Ve yine aynı zihniyet ve yine aynı çalışma tarzı ve yine aynı hukuksuz işlemlerle şu an gözaltılar devam etmekte ve il eş başkanlarımız şu an operasyonlarla gözaltına alınmış, siyasi çalışmalarına âdeta bir darbeyle el konulmuştur.

İnsanlık tarihi bu sürece büyük bedellerle yani hukuksuzluğu, adalet arayışını ve antidemokratik uygulamaları, ta, üç yüz yıl önce yani Magna Carta’dan başlayarak 1215’ten Habeas Corpus’a kadar, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne kadar büyük bedeller ödeyerek geldi. İnsan hakları hukuku noktasındaki aşamada maalesef bugün, Türkiye’de iktidarın, muktedirin ayak altına aldığı ve bu insanlık mücadelesini yok ettiği bugünlerde, maalesef her gün aynı operasyonlarla, siyasi soykırım operasyonlarıyla maalesef insanlarımız gözaltına alınıyor ve özelde partimiz, Halkların Demokratik Partisi, en büyük bileşenimiz DBP ve diğer gençlik ve kadın çalışanlarımız gözaltına alınıyor. Yaklaşık bundan birkaç gün önce tekrar, Diyarbakır’da KJA ve yerel yönetimler binamızda hakeza hukuka aykırı bir şekilde baskın yapılmış ve orada çalışanlar gözaltına alınmış ve tutuklanmışlardır.

Dolayısıyla da bugün siyasi soykırımın yıl dönümünde yani 14 Nisanda bizler Hakların Demokratik Partisi olarak hiçbir darbeye, hiçbir hukuksuzluğa, gözaltına ve tutuklamalara boyun eğmedik. Evet, on bin insan cezaevine atıldı ama on bin güçlü siyasetçi tahliye olup tekrar siyasi hayatına, çalışmalarına devam etti.

Evet, nasıl ki 2009 paralelcileri yargılandıysa, nasıl ki hukuk önünde mahkûm olduysa bugünün hâkim ve savcıları da yarın hukuk önünde hesap vereceklerdir. Biz, bunu çok iyi biliyoruz. O yüzden şimdiden buradan uyarıyoruz: Yanlışlarınızdan vazgeçin. Bu halkın özgürlük, adalet ve onur mücadelesi yok olmayacaktır. Buna hiçbir infaz, hiçbir tehdit, hiçbir cezaevi engel olmadı, olmayacaktır.

Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak bu Mecliste, sokakta, Türkiye’nin her yerinde siyasi çalışmalarımıza son hız devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİZGİN IRGAT (Devamla) - Dolayısıyla da bu ülkenin en büyük sorunu olan haksız tutuklama, yakalamaya bir an önce son verilmeli.

Siyasi soykırım operasyonlarının bir an önce ortadan kaldırılması adına buradan tüm Genel Kurula, hukukçuyum diyen herkese sesleniyorum…

BAŞKAN – Sayın Irgat, size pozitif ayrımcılık yapabilirim, bir dakika ek süre verebilirim.

Buyurun, tamamlayın lütfen.

MİZGİN IRGAT (Devamla) - Buradan kendisini hukuka adayan, hukuka inanan, insan hak ve hukukunu kendisine felsefe edinen herkese -özelde aslında gündem dışı olarak konuştuğum bu konu, Türkiye'nin gerçek gündemi olarak ele alınmalı- ve bir an önce iktidarın elinde maşa olarak tuttuğu Hâkimler Savcılar Kurulundan başlayarak iktidarın bağımlısı ve iktidarın bir memuru gibi çalışan savcı ve hâkimlere sesleniyoruz: Bu hukuksuzluktan vazgeçin. Hukuk fakültesinde ve sözde Adalet Akademisinde aldığınız eğitimlere denk bir şekilde, imzacı olduğumuz sözleşmelere ve hukuka bağlı bir şekilde çalışmalarımızı yürütüp ve aslolan adalet deyip bir gün adaletin herkese ama herkese lazım olabileceğini unutmadan faaliyetlerimizi yürütüp herkesi adalete ve hukuka bağlı kalmaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Irgat.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce sisteme giren sayın milletvekillerine İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre yerlerinden kısa söz vereceğim. Talepleri doğrultusunda sayın grup başkan vekillerine de söz vereceğim. Ancak sayın milletvekillerine söz vermeden önce iki konuda görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Hazreti Muhammed’i rahmetle andığına ve Enfal katliamının yıl dönümüne ilişkin konuşması

BAŞKAN – Bugün itibarıyla başlayan Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle şunu ifade etmek isterim ki: İnsanlığa rahmet ve esenlik olarak gönderilen Hazreti Muhammed’i rahmetle anıyorum. Bilindiği üzere bütün peygamberler iktidara, güce, mal biriktirmeye, makam aşkına, zulme ve eşitsizliğe karşı gönderilmiştir. Hazreti Muhammed İslam'ı ilk duyurduğunda Mekke sokaklarında "kölelere özgürlük" sloganları yankılandı. Kendisine ilk inanan insanlar köleler ve yoksullardı. İlk getirdiği kurallar; eşitlik, özgürlük, inançlar ve aidiyetler arasında ayrım yapılmaması, kadınların miras hakkından yararlanması ve develere kaldıramayacaklarından fazla yük yüklenmemesi olmuştur. Kendisi en büyük mücadelesini tekçiliğe karşı vermiştir. Onun düşüncesinde tek dil, tek millet asla olmamıştır. Onun inandığı dinde sultan, padişah ve tek adamlığa yer yoktur. İslam'ın doğduğu yıllarda hak, hukuk, adalet ve eşitlik konularında büyük sorunlar yaşanmaktaydı. Hazreti Muhammed ömrünü bu sorunlarla mücadele ederek geçirdi. Eşitliği, adaleti, hukuku tesis etmek için uğraştı. En büyük hedefi farklı din, dil, kimlik ve renklere eşit statü tanıyarak bunu bağlayıcı bir metne dayandırmaktı. Hadisinde "Ey insanlar, hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Adem ise topraktan yaratılmıştır. İnsanlar muhakkak ve muhakkak ırklarıyla övünmeyi bırakmalıdırlar." diye buyurmuştur. Nitekim, elçisi olduğu Kur’an-ı Kerim'de de tamamen eşit yaratılan insanların yaşam kurallarının adalet, hukuk, eşitlik ve barış çerçevesinde düzenlenmesi öngörülmüştür. Zulüm reddedilmiştir. Savaşlar sadece mazlumlara zalimin zulmünden korunmak için bir hak olarak tanınmıştır. Hazreti Muhammed Veda Hutbesi’nde "Ben sana Allah’tan utanmayı, doğru söylemeyi, sözlerini ve emaneti yerine getirmeyi, hıyanetten uzaklaşmayı, komşularını savunmayı, yetimlere sevgi ve merhameti, konuşmakta yumuşamayı, insanlara selam etmeyi, her iki kolunu vaziyet etmeyi vasiyet ederim.” demiştir. Bunun yanı sıra kadınların haklarının yenmemesini insanlığa vasiyet etmiştir.

Toplumlara rehber olan bu kutsal sözlere bugün en az cahiliye dönemi kadar ihtiyacımız bulunmaktadır. Nitekim, Hazreti Muhammed döneminden sonra İslam toplumları günümüze kadar barışı ve huzuru elde edememiş, aksine İslam toplumlarının yönettiği topraklar yeryüzünün en yakıcı acılarına, en amansız savaşlarına tanıklık etmiştir. Ateş çemberi içerisinde olan coğrafyamız da bugün aynı durumdadır. Bu nedenle, Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle İslam dininin asrısaadet dönemindeki realitesine, özüne kulak verilmesine çağrıda bulunmak istiyorum. Bir insan kanı dökmenin tüm insanlığın kanını dökmeye eş değer tutulduğu, barış dini olan İslam'da zulme, kıyıma, haksızlıklara ve insanların aidiyetlerinden mahrum bırakılarak ezilmesine yer yoktur. Tek olan sadece Allah'tır. Allah’ın yarattıkları çok dilli, çok renkli, çok dinli ve çok mezheplidir. Hepimizin gökyüzü damının altında yeri ve aidiyetleriyle yaşama hakkı vardır. Bu aidiyetlere ve hak taleplerine yönelik olarak yürütülen savaş ve baskı uygulamaları kutsal kitabımızda ve Hazreti Muhammed'in sözlerinde de ifade edildiği üzere sadece zulümdür. İslam'ın yolundan gidenler zulmü değil adaleti, haksızlığı değil eşitliği, savaşı değil barışı tercih etmekte asla tereddüt etmeyeceklerdir.

Değerli milletvekilleri, bugün aynı zamanda Kürtlerin hafızasında çok acı bir yere sahip olan Enfal katliamının yıl dönümüdür. Kutsal Enfal suresinin ismini lanetli soykırım girişimine vererek uygulamaya koydukları vahşete meşruiyet kazandırmaya çalışan Irak Baas rejimi 1986 ile 1989 yılları arasında Kürtlere karşı sistematik saldırılarda bulunmuştur. Enfal operasyonu; kara harekâtları, havadan bombalamalar, yerleşkelerin sistematik bir şekilde yıkılması, toplu zorunlu göçler, idam mangaları ve kimyasal silah kullanımını içermiştir. Resmî rakamlara göre toplamda 180 bin Kürt katledilmiştir, en az 1 milyon insan göç ettirilmiştir, binlerce insan kaybedilmiş, 4 bin köy tamamen yok edilmiştir.

Enfal mağduru kadınlar çocuklarının ve eşlerinin gözlerinin önünde katledilmesine, tecavüze uğrayan kadınların çığlıklarına tanıklık etmişlerdir. Onlarca kadın ve çocuk kaçırılarak kaybedilmiştir. Enfal katliamının yaşandığı coğrafyada hiçbir zaman bitmeyen, dünyanın en uzun yası tutulmaktadır.

Enfal katliamının yıl dönümünde bu katliamda yaşamını yitirenleri derin bir acı ve rahmetle anıyorum. Enfal'in mağdurlarının acılarını yürekten paylaşıyor, dünya var oldukça dayanışmamızın ve mücadele birliğimizin süreceğini ifade etmek istiyorum. Enfal katliamını gerçekleştirenleri ve dünyanın neresinde, kime karşı yapılmış olursa olsun tarihten bugüne bütün katliam ve girişimlerini lanetliyorum. Katliamlar hayata geçirilirken sessiz, sağır ve kör olmayı tercih eden dünya ülkelerinin ve toplumsal örgütlerin tavırlarını kınıyorum.

Tarih boyunca birçok katliamla karşı karşıya kalan Kürtler için Enfal de dâhil olmak üzere bütün katliam girişimleri özgürlük ve demokrasi mücadelesinin en büyük gerekçesi olacaktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Nurlu…

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, millî bayramların eğlence programı değil, ulusal kurtuluş mücadelesinin, birlik ve bütünlüğün simgesi ve cumhuriyetin temel değerleri olduğuna ilişkin açıklaması

MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın Başkan, AKP hükûmetlerinin ulusal bayramlarımıza karşı tavrı nedeniyle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerinin iptal edileceği söylenmektedir.

Bilinmelidir ki millî bayramlar bir eğlence programı değil, ulusal kurtuluş mücadelesinin, birlik ve bütünlüğümüzün simgesi, cumhuriyetimizin temel değerleridir. Şehitlerin yetim kalan çocukları, okulları yakılan öğrenciler, vakıflarda tecavüze uğrayan çocuklar nedeniyle bu yıl 23 Nisan Bayramı daha anlamlı bir hâle gelmiştir. Bu bayram da çocuklarımızın yüzü gülsün diye acılarımızı yüreğimize gömüp çocukların coşkusuna ortak olacağız. Büyük Önder Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bu bayramı, teröre, Ensarın çocuk tecavüzcülerine, “Bir kereden bir şey olmaz.” diyen bakanlara inat ulusça coşkuyla kutlayacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Çok ayıp ediyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Çanakkale Savaşlarında en çok şehit veren Bursa’ya da İstiklal Madalyası verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçen hafta Urfa iline İstiklal Madalyası verilmesiyle ilgili kanun Meclisimizde kabul edildi.

Bu konuda Çanakkale savaşlarında en çok şehidi veren il olarak Bursa’nın ve dağ yöresi ilçelerinin, Orhaneli, Keles, Büyükorhan, Harmancık ilçelerinin de Bursa özelinde, Çanakkale savaşlarında en çok şehit veren yer olduğunu biliyoruz. Bu konunun da Meclisimizin gündemine gelerek Bursa’ya da İstiklal Madalyası verilmesi talebimizi iletmiş bulunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Topal…

3.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay’ın İskenderun ilçesinin Denizciler Mahallesi’nin ilçe yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Hükûmet yetkilileri, Hatay ilimizin İskenderun ilçesine bağlı Denizciler Mahallesi, Hatay’ımızdaki en büyük mahallelerdendir. Denizciler Mahallesi, parkları ve doğal örtüsüyle, insanların vakitlerini rahatça ve eğlenerek geçirebilecekleri alanlarıyla Hatay ilimizin müstesna yerlerinden biridir. Bunun dışında, 20 bini aşan nüfusuyla İskenderun ilçesine bağlı en büyük mahalle olma özelliğini de taşımaktadır.

Hatay ilimizde kamu hizmetlerinin daha etkin yürütülmesi, ilimizin sosyal, kültürel ve sosyoekonomik dengelerinde görülen değişikliklere uyum sağlanabilmesi ve Denizciler Mahallesi’nin sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmişliği de göz önünde bulundurularak mahallenin ilçe yapılması yerinde olacaktır.

Karaağaç Mahallesi ve Denizciler Mahallesi, ilçeler oluşturulurken etnik kimliğe göre ayrıştırarak mı oluşturuldu? Şayet eğer öyleyse Sayın Hükûmet bu ayıbı bir an önce ortadan kaldırmayı düşünüyor mu?

BAŞKAN – Sayın Özkal…

4.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkal’ın, grubunda şampiyon olarak Birinci Lig’e çıkan Afyon Belediyespor Erkek Voleybol Takımı’nı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon Belediyespor Erkek Voleybol Takımı’mız grubunda şampiyon olarak Birinci Lig’e çıkmayı başarmıştır. Önce, Afyon Belediyespor Erkek Voleybol Takımı’mızı, teknik ekibi, kulüp yönetimini ve Kulüp Başkanı Abdullah Aydoğan’ı, Belediye Başkanımız Burhanettin Çoban’ı canıgönülden kutluyorum. Başarılarının devamını diliyorum.

Afyon halkı takımımızı Anıtpark’ta saat 14.00’te karşılamış ve birlikte bu başarıyı kutluyorlar. Gönlümüzün onlarla olduğunu ifade ediyor, sevincimizi tüm Türkiye’yle paylaşmak istiyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek için başkanlık sistemine dayanan yeni anayasayı desteklediğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ekonomik ve siyasi istikrar üreten, demokratik anayasa ihtiyacımızın en önemli gerekçelerinden biri kalıcı ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmektir. Millî iradeye iktidar fırsatı vermeyen vesayetçi darbe anayasalarının ekonomik ve siyasi istikrar üretmediği açıktır. Son yetmiş yılın yaklaşık otuz yılı istikrarlı, güçlü hükûmetlerle, geriye kalanı darbe veya ülkeye sürekli kan kaybettiren koalisyon hükûmetlerle yönetilmiştir. Adnan Menderes, Turgut Özal ve AK PARTİ hükûmetlerinde ortalama büyüme oranı yüzde 8 oranında gerçekleşmiştir. Buna karşılık darbe hükûmetleri döneminde büyüme oranı yüzde 2, bir yıl bile devam etmeyen istikrarsız koalisyon hükûmetleri döneminde yüzde 3,75 oranında gerçekleşmiştir. Demek oluyor ki kalıcı istikrar sağlayacak başkanlık sistemi demek, büyüyen, güçlü Türkiye demektir.

Bu nedenlerle, Başkanlık sistemine dayanan yeni anayasayı ekonomik kalkınma için destekliyor, yüce Meclisi selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öz…

6.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, Çanakkale’de TEDAŞ için bir irtibat bürosu açılarak vatandaşların işlemler için Bursa’ya gitmesini önleyecek bir girişimin olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, 30/12/2014 tarih ve 29221 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan ve bir süredir uygulamaları devam eden Elektrik Tesisleri Proje Yönetmeliği’nin bazı maddeleriyle ilgili olarak Elektrik Mühendisleri Odasının Danıştayda açtığı dava sonucunda yürütmeyi durdurma kararı çıkmıştır.

Çanakkale’de vatandaşlarımızın enerji müsaadesi, proje onayı, geçici kabul ve abonelik işlemleri için daha yüksek maliyetlere katlanması sorunu doğmuştur çünkü bu işlemler Çanakkale’de yapılamamaktadır.

Bu çerçevede, Danıştay kararı sonrası, Çanakkale’de TEDAŞ için bir irtibat bürosu açarak insanlarımızın onay işlemi için Bursa’ya gitmesini önleyecek bir girişim yapılacak mıdır?

TEDAŞ Bursa Koordinatörlüğüne enerji müsaadesi, proje onayı, geçici kabul ve abonelik işlemleri için yapılan başvuru sayısı kaçtır? Bu başvurular hangi sürelerde sonuçlandırılarak işlemler bitirilmiştir?

Bursa Koordinatörlüğünde 3 elektrik mühendisiyle bu işlerin aksamadan yürütülmesi mümkün müdür?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tuncer…

7.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya Karakeçili Vadisi’ndeki HES inşaatının durdurulmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Sayın Başkan, Amasya merkeze ait Karakeçili Vadisi’nde bulunan köylerin ve köy halkının feryadını buradan bir kez daha dile getirmek istiyorum.

Karakeçili Vadisi, ortasından Yeşilırmak’ın geçtiği, iki kenarında köylerin ve köylere ait tarlalar ile bahçelerin bulunduğu, sırtlara doğru ise yemyeşil ormanın bulunduğu bir coğrafyadır. Bu coğrafyaya şu an HES yapılmak istenmektedir, inşaat başlamıştır. Yapılacak HES, 64’üncü Hükûmet Programı’na ve Bakanlar Kurulunun kararına aykırı olarak 3,5 megavatlık bir HES’tir. Buna rağmen bu inşaat devam etmekte, valilik tarafından ÇED raporu verilmiş durumda ve valilik tarafından da bu HES inşaatı desteklenmektedir.

HES inşaatı yapıldığı takdirde o vadideki 15 köy ve 15 köy halkı bütün arazisinden olacağı gibi, köylerinden de göç etmek zorunda kalacaklardır. İdare mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı dahi beklenilmemektedir. Bizim, köylüler adına talebimiz, şu an kanuna, mevzuata aykırı olan HES inşaatının durdurulmasıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ertem.

8.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, Millî Eğitim Bakanlığının şube müdürlüğü atamalarıyla ilgili Danıştay kararına neden uymadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BİROL ERTEM (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Millî Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’ya sormak istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığının Türkiye çapında 1.709 şube müdürlüğü kadrosuna atama yapmak için yapılan yazılı ve sözlü sınavlarda Bakanlığınızın yalnızca sözlü sınavları dikkate alarak atama yapması üzerine itiraz eden öğretmenlerin itirazlarını Danıştay 2. Dairesi 15/10/2015 tarihli kararıyla haklı bulmuştur. Yani, yapılan atamaların iptal edilmesini onaylamıştır. Bakanlığınızın yazılı sınavları da dikkate alması ve buna göre tarafsız ve adil atamalar yapması gerekirken bunu yapmamasının, Danıştay kararını yok sayarak yalnızca sözlü sınav sonuçlarına göre atama yapmasının hukuki bir temeli var mı? Danıştay 2. Dairesinin oy birliğiyle almış olduğu kararı neden uygulamıyorsunuz? Yürütmenin kararları yargı kararlarından daha mı üsttedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Üstündağ…

9.- Muğla Milletvekili Akın Üstündağ’ın, Suriyeli mültecilerin turistik bölgelere yerleştirilmelerinin turizmi olumsuz etkileyeceğine ilişkin açıklaması

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, Avrupa'dan Türkiye'ye gönderilecek olan Suriyelilerle ilgili olarak gelen mültecilerin Türkiye'ye giriş yapacakları noktalarda konteyner kentler kurulacağı gerek İçişleri Bakanlığı gerekse Göç İdaresi Başkanı tarafından dile getirilmektedir. Bu amaçla Muğla ili Güllük Limanı mülteci giriş noktalarından biri olarak belirlenmiş olup bu kapsamda Milas ilçesi ile Bodrum ilçesi arasında bulunan Dörttepe-Karaova bölgesindeki alana bir mülteci kampı kurulacağı öne sürülmektedir. Bu durum hem Milas hem Bodrum halkında büyük bir infiale yol açmıştır.

Mülteci kampları tavuk kümesi değildir, Suriyeliler de tavuk değildir. Dolayısıyla, mülteciler turizm alanlarına ve sahillere yayılarak turizmi olumsuz etkileyecektir. Böyle bir karar varsa bundan acilen vazgeçilmelidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Satır.

10.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın, 2016 yılından itibaren iki yıl süreyle Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi Prensipleri İş Dünyası Sözcüsü olarak atanan Nur Ger’i tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de başarıları tescil edilmiş, artık, ülkemizi dünyada temsil edecek bir kadın girişimciden söz etmek istiyorum. TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanlığını yürüten iş kadını Nur Ger, 2016 yılından itibaren iki yıl süreyle Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi Prensipleri İş Dünyası Sözcüsü olarak atanmıştır. Kadın siyasetçiler olarak öncelikli hedefimiz, kadının toplumsal hayatımızdaki yerinin yükseltilmesi, başarılarının toplumun refahına değer katmasını sağlamaktır. Kadınların siyasal, sosyal ve iş hayatında daha fazla inisiyatif ve görev üstlenmesi gerektiğinin bilincinde olduğumuzu vurgulamak istiyorum. Bu bakımdan, ülkelerin sürdürülebilir kalkınmasını desteklemek ve toplumda refahın devamı için kadınların tüm sektör ve düzeylerde iş yaşamına katılımlarını sağlamanın önemine inanıyoruz. Söz konusu, kadının güçlenmesi ilkelerinin de ülke ekonomimize sağlayacağı olumlu katkının bilinciyle Sayın Nur Ger’i…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – …tebrik ediyor, yeni görevinin ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Arslan…

11.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, ören yerlerine, sanat ve kültür alanlarına giriş ücretlerinin çok yüksek olduğuna ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kültür ve Turizm Bakanlığına yöneltiyorum sorumu: Ülkemizde çok sayıda ören yerleri her bölgemizde ve illerimizde vardır. Ören yerlerine, sanat ve kültür alanlarına giriş ücretleri çok yüksektir. Vatandaş bundan çok şikâyetçidir. Bölge halkı, giriş ücretlerinin yüksekliği sebebiyle -nüfusun yarıdan çoğu- bu değerlerden ve kıymetlerden habersizdir. Bu nedenle başta Pamukkale giriş ücreti olmak üzere ülkemizde bulunan tüm ören yerlerine, sanat ve kültür yerlerine bölgede bulunan, yaşayan yurttaşlarımıza beşte 1 ücretle girişlerinin sağlanmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gökçe…

12.- Ağrı Milletvekili Cesim Gökçe’nin, Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 98’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

CESİM GÖKÇE (Ağrı) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 98’inci yıl dönümündeyiz. Ağrı ilimiz 15 Nisan 1918 tarihinde, Rus işgalinden birlik içinde verilen mücadele neticesinde kurtarılmıştır.

Yüz yıl önce ekilen nifak tohumlarıyla bu coğrafyayı parçalayan ancak ruh bütünlüğümüzü bozmayan düşmanlar bugün bunu yeniden başarmanın peşindedirler. Bugün ortaya konulan oyunun dünden farkı yoktur. Bin küsur yıllık müşterek bir tarih ve coğrafya bilinciyle her türlü farklılıklarımıza rağmen insan üst kimliğiyle her birimizin adalet, özgürlük ve eşitlik duygularını tatmin edecek anlayışla mücadelemize hep birlikte çaba sarf etmek durumundayız. Bu nedenle, yaşadığımız toprakları korumak için mücadele neticesinde canlarını feda etmiş ecdadımızı rahmet ve minnetle anıyor, ülkemiz ve coğrafyamız için birlik ve kardeşlik temenni eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu…

13.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, parti binalarını yakmanın, Anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımamanın, belediyelere kayyum atamak ve siyasetçileri tutuklamanın sivil darbe olduğuna ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün Hitler ya da Abdülhamit döneminde değiliz tabii, artık kimse seçimsiz hiçbir meşruiyet alamaz ama bugün yeni yöntemler nedir biliyor musunuz? Seçimi yok sayıp tekrar seçim yapmak, parti binalarını yakmak, ülkeyi savaşa sürükleyip her taraftan patlayan bombalarla, değil ülkede siyaset yapmak, yaşanmaz hâle getirmek, Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımamak, “Oğlan bizim, kız bizim.” diyerek yargıyı elinde tutmak, demokrasiyi siyasete hapsetmek, belediyelere kayyum atamak, siyasetçileri tutuklamak. Değerli halkımız, işte bunun adı sivil darbedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akyıldız…

14.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, art niyetli işverenlerin İŞKUR üzerinden işçi almak suretiyle işçilik maliyetlerini düşürdüklerine ve bu konuya çözüm bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Asgari ücret, işçilik maliyeti, maaşla beraber ortalama 2 bin lira. İŞKUR’dan istihdam edildiğinde İŞKUR maaşın yaklaşık bin lirasını ödüyor. İşverenin üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumu primi maliyeti kalkıyor. İŞKUR sadece sağlık sigortası primi ödüyor. Emeklilik sigortasıyla ilgili herhangi bir prim ödemiyor. Bu durumda işveren işçi başına yaklaşık 1.700 lira gibi bir destek alırken işçiler emeklilik hesabında gün kaybına uğruyorlar. Bu uygulama esas olarak işsizliğin azaltılması amacıyla yapılsa da fiilî uygulamada art niyetli işverenler, mevcut işçilerini, zamana yayarak işten çıkartıyorlar. Bir müddet sonra da İŞKUR üzerinden tekrar işçi almak suretiyle işçilik maliyetlerini düşürüyorlar. Sivas’ta birçok işçi bu şekilde işinden olmuştur, işini kaybetmiştir. Yerine de AKP il örgütlerinin göndermiş olduğu listelerle yeniden İŞKUR üzerinden işçi alınmaktadır.

Bu ihmallerin özellikle de çalışanları mağdur ettiği bir gerçektir. Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından bu konuda çözüm bulmalarını talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – On beşinci ve son konuşmacı Sayın Yıldırım…

15.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, İdil’de duvarlara, kapılara gayriahlaki sözler yazan zihniyeti ve kişileri kınadığına ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Geçen hafta İdil’de sokağa çıkma yasağının kaldırılmasından sonra bölgeye gittim. Yıkılan, yakılan, tamamen yerle bir edilen ev ve iş yerlerine şahit oldum. Halk, bunları yapan iktidara ve zihniyete son derece öfkeliydi. En çok tepki duydukları şey ise oradaki güvenlik kuvvetlerinin içerisinde bulunan insanlık dışı yapıların, çetelerin, duvarlara, kapılara yazdıkları gayriahlaki sözlerdi. Ağza alınmayacak bu kötü sözleri, cümleleri kaymakamlık bir haftada silmeye çalışmış ama bitirememişti. Bu çirkin sözleri yazan zihniyeti ve kişileri buradan kınıyorum. O sözleri, halkın adına, yazan şahıslara misliyle iade ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Şimdi, sisteme giren sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim ancak tek giren Sayın Akçay.

Buyurunuz Sayın Akçay.

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Ege Denizi’ndeki Türk adalarında Yunanistan’ın işgalinin devam ettiğine ve Hükümetin bu konudaki tavrını açık bir şekilde ortaya koyması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ege Denizi’ndeki Türk adalarında Yunanistan’ın işgali maalesef devam etmektedir. Ege Denizi’ndeki Türk adalarından 17’ncisi de Yunan işgaline maruz kaldı. 16 Türk adası ve bazı adacık ve kayalıklar geçtiğimiz 2004 yılından bu yana çeşitli tarihlerde işgal edilmişti ve en son da, şimdi, Muğla’ya bağlı bir ada da işgale uğramıştır. Bu adaların isimlerini özellikle vermiyorum. Hükûmet, Dışişleri ve Millî Savunma Bakanlığı bu adaların ne olduğunu gayet iyi bilmektedir ve en son bu işgalle ilgili de basınımızda çeşitli haber ve fotoğraflar da yayınlanmıştır, çıkmıştır. Ancak, maalesef, Hükûmetin sessizliği çok ciddi şekilde kaygı vericidir ve manidardır. Türk topraklarında Yunan bayrakları ve Yunan otoritesi hâkim oluyor. Bir örnek vermek istiyorum: Aydın iline bağlı bir Eşek Adası var ve bütün dünyanın, yabancı ülkelerin gerek resmî gerek askerî haritalarında Türkçe “Eşek Adası” olarak yıllardır, ta Kanuni Sultan Süleyman zamanından ve günümüze kadar Türkiye sınırları içerisinde bir Türk adası olarak bilinmesi ve gösterilmesine rağmen, Yunanistan tarafından güya tartışmalı hâle getirildiği gerekçe gösterilerek 2004 yılında Avrupa Birliğiyle ilişkiler nedeniyle, verilen taviz nedeniyle göz yumulduğu da iddialar arasındadır ve Hükûmet sessiz kalmaktadır. Biz diyoruz ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek süre veriyoruz Sayın Akçay, buyurun tamamlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Oranın yerel yöneticisi Aydın Büyükşehir Belediyesi ama adada bir de Yunan belediye başkanı var ve bu adalarda Yunanistan vergi topluyor, yargılama yapıyor ve bayrağını dalgalandırıyor. Diğer bir ifadeyle, Türk topraklarında Türkiye Cumhuriyeti’nin iradesi yoktur, Yunan otoritesi vardır ve bütün bu işgaller karşısında 2004’ten beri Hükûmetten Yunanistan’a karşı hiçbir tepki görmediğimiz gibi milletimize ve Meclisimize de izah eden hiç bir açıklama yapmamıştır, sadece Dışişleri Bakanıyken Sayın Davutoğlu “Bazı ada ve adacıkların aidiyetine ilişkin sorun vardır.” dedi. Millî Savunma Bakanı -verdiğimiz soru önergesinde- bu işgali reddetti, geçen dönemde Genel Kuruldaki tartışmalar sırasında fiilî durumdan bahsederek itiraf etti. Yani Hükûmetin görüşünü merak ediyoruz. Davutoğlu Başbakan oldu, İsmet Yılmaz hâlen Bakan. Acaba görüş ve politikalarında ne etkili?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yani onda bir netlik sağlamaları gerekir ve Ege Denizi’ndeki bu Yunan işgalleri için Hükûmet ne yapacak, nasıl bir tavır koyacak; bunu çok açık seçik bir şekilde ortaya koyması gerekir.

Geçtiğimiz yıl Yunanistan’ı ziyaret etti Sayın Başbakan, bu konuyu gündeme getirmedi ve geçtiğimiz aylarda da Yunan Başbakanını İzmir’de ağırladı, misafir etti, hatta kendi Başbakanlık ofisini de tahsis etti. Fakat, çok dikkat çekici bir şekilde, bu adaların işgal durumu Türkiye tarafından gündeme getirilmemektedir. Oysa Yunan Hükûmetinin Savunma Bakanının, daha yeni, Yunan Hükûmeti göreve başlar başlamaz ilk ziyareti bu işgal edilen adalara olmuştur. Bu, göz göre göre göz yumulacak bir durum değildir, Hükûmeti bu konuda açıklama yapmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

Sayın Baluken, buyurun.

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Türkiye Büyük Millet Meclisinin El Enfal operasyonlarını soykırım olarak tanıması gerektiğine ve AKP tarafından devreye konan darbe konseptinin devam ettiğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, 1986 ve 1989 yılları arasında Irak’ta “El Enfal” adı altında, insanlık tarihinin en büyük soykırım operasyonları yürütülmüştür. Saddam Hüseyin diktatörlüğü, Baas rejimi, devreye koyduğu askerî operasyonlar neticesinde gerek Kürdistan toprağında gerekse de Şii nüfusun yaşadığı Irak topraklarında tarihe geçecek en kanlı katliamların altına imza atmıştır. Özellikle 1988 yılında bu soykırım operasyonları zirveye ulaşmış, kimyasal silahların da kullanıldığı, insanlığa karşı ağır suçlar maalesef Orta Doğu’nun orta yerinde işlenmiştir. Biz, 185 bin Kürt’ün katledildiği bu soykırım operasyonlarını yürütenleri, bu katliamcı zihniyeti bugün burada bir kez daha kınadığımızı ifade etmek istiyoruz. Katliamda, soykırımda katledilen bütün kardeşlerimizi buradan saygıyla, rahmetle ve minnetle bir kez daha andığımızı Halkların Demokratik Partisi olarak ifade etmek istiyoruz.

Katliamla, soykırımla sonuç almaya çalışanları da özellikle Saddam rejiminin, Baas rejiminin sonunu ve soykırımla dize getirmek istediği Kürt halkının statüsünü tekrar gözden geçirmeye davet ediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin de tarihin ve insanlığın en büyük soykırımlarından biri olan bu El Enfal operasyonlarını soykırım olarak tanıması gerektiğini, bu konuda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Baluken, ek sürenizi veriyorum.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - …daha önce vermiş olduğumuz kanun tekliflerini de bir kez daha güncelleyerek Parlamentoya sunacağımızı ifade etmek istiyorum.

Diğer taraftan, Sayın Başkan, saray ve AKP tarafından devreye konan darbe konsepti bütün ayaklarıyla devam ediyor. Yani bir tarafta, ablukalarla halka dayatılan katliam konsepti, diğer tarafta, dokunulmazlık tartışmasıyla Meclisin iradesini tasfiye girişimi ve son olarak da işte bugün 14 Nisanda 7’nci yılını andığımız siyasi soykırım operasyonlarını bir kez daha Diyarbakır’dan güncelleme girişimi tam anlamıyla, sarayın mevcut parlamenter rejime el koyma darbesidir. Bugün Diyarbakır’da yürütülen siyasi soykırım operasyonları neticesinde, aralarında DBP İl Eş Başkanı Ali Şimşek’in de bulunduğu, Kayapınar İlçe Eş Başkanlarımızın bulunduğu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - …14 arkadaşımız gözaltına alınmış, parti binalarımız kapıları kırılarak basılmış ve her türlü hukuksuzluk maalesef devreye konmuştur. AKP Hükûmetinin sadece son altı ay içerisinde yürüttüğü bu siyasi soykırım operasyonları neticesinde 5 binden fazla partili arkadaşımız gözaltına alınmış, bunlardan 1.074’ü tutuklanmıştır. Bunların içerisinde onlarca belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve il genel meclis üyesi gibi halkın seçilmiş iradesini temsil eden arkadaşlarımızın da bulunduğunu özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum. Yani halkın seçilmiş iradesine karşı pervasız bir şekilde devreye konan bir darbe anlayışıyla karşı karşıyayız. Bu darbe anlayışının işe yaramayacağını, bunun karşısında asla tek bir geri adım atmayacağımızı ve bu darbeci zihniyetle mutlaka halkın iradesi karşısında olması gereken tavra geri dönünceye kadar da mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğimizi ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın İnceöz, buyurun.

18.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Aslında bugün söz almayacaktım ama tabii, bu konuşmanın üzerine bir şeyler söylememek mümkün değil.

Bu “siyasi soykırım” lafının gerçekten kastı çok aşan bir ifade olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Bugün oralarda gerçekleştirilen operasyonlar… Ülkemiz bir kere her şeyden önce hukuk devleti ve bunu koruma konusunda, hukukun üstünlüğünü koruma konusunda bugüne kadar yaptıklarımız ortada. Eğer buralarda bir operasyon yapılıyorsa bunların hiçbirisi durduk yere değildir. Muhakkak ki kanunlarda yazılı suçlar çerçevesinde bir illiyet bağı vardır ki bu operasyonlar yapılıyordur. Bunun siyasi soykırım olarak değerlendirilmesini doğru bulmadığımı özellikle belirtmek istiyorum. Neden Diyarbakır’da, diğer illerde, belirtilen yerlerde bu tür operasyonlar yapılıyor, ona bakmak lazım. Örneğin, milletimizin oyuyla bir belediye başkanı seçilmiş, orada o bölge halkına hizmet etmesi gerekirken, genel bütçeden gönderilen kaynakları hizmet amaçlı kullanması gerekirken, makineleri milletin emrine amade etmesi gerekirken, eğer orada yaşayan sivil halkın güvenliğini tehdit edecek şekilde hendekler kazılıyorsa, bu kaynakları başka legal, illegal örgütlerle bir şekilde bağlantılı olan insanlara aktarıyorsa muhakkak Türk Ceza Kanunu’nda sayılı çerçevedeki suçlarla bir bağı vardır ki bu operasyonlar yapılıyordur. Bunu siyasi soykırım olarak değerlendirmesinin, bu çerçevede, hukuk devleti olan bir ülkede, özellikle ülkemizde demokrasinin güçlenmesi konusunda iktidarımız döneminde attığımız adımlara da baktığımızda çok kastı aşan bir ifade olduğunu belirtmek istiyorum. Burada kimin, ne şekilde, ne hareket ettiğiyle alakalı muhakkak soruşturmalar, kovuşturmalar yapılacak ve ona göre de kararlar verilecektir. Bu, bu çerçevede yürütülen operasyonlardır. Ve orada bugün, doğuda, güneydoğuda bazı illerimizde, ilçelerimizde de ciddi bir şekilde ve Türkiye’nin her tarafında da terörle mücadele sürmekte. Bugün bu noktaya geldiysek buradaki illegal…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İnceöz ek sürenizi veriyorum.

Buyurun.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Burada muhakkak yasaya uygun olmayan davranışlar söz konusu olduğu içindir. Buradaki terörle mücadelemizi kesintiye uğratacak şekilde açıklamalar yapmayı, orada güvenlik güçlerimizin ciddi anlamda cansiperane bu mücadeleyi sürdürdüğü bir ortamda bu tür açıklamaları da bunu kesintiye uğratacak şekilde açıklamalar olarak değerlendirmek istiyorum. Ülkemizin bekası için, milletimizin bekası için, özellikle de bölge halkımızın güvenliği için, vatandaşlarımızın rahatı için ve güvenli bir ortamda yaşayabilmesi için bu operasyonları hem terörle mücadele yönünden hem de öbür taraftan, varsa bunlar muhakkak tespit edilip yargı önünde gerekenler yapılacaktır. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü konusunda da son derece rahat olmak gerekmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, sizi dinleyeceğim ancak Sayın Altay, siz kullanacak mısınız hakkınızı?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Belki biraz sonra Başkanım.

BAŞKAN – Peki, gündeme geçmeden önce olursa iki artı bir biliyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz iki dakikada hallederiz Başkanım.

BAŞKAN – Peki Sayın Altay.

Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın İnceöz, konuşması sırasında, hem il eş başkanlarımızı hem belediye başkanı arkadaşlarımızı, halkın güvenliğini tehdit altına almakla suçladı. Aynı zamanda bizim yaptığımız değerlendirmeye de “Gerçeği ters yüz ederek yansıtmaktır.” dedi.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken, iki dakika.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer bir ülkede demokratik siyaset yürüten 5 binin üzerinde insan sadece altı ay içerisinde hukuki herhangi bir gerekçe olmadan, siyasi saiklerle düzenlenmiş iddianamelerle gözaltına alınıp bunlardan 1.078’i tutuklanıyorsa, bu operasyonların adı net olarak siyaseti tasfiye etmeyi amaçlayan siyasi soykırım operasyonlarıdır.

Bunu ilk defa yapıyor değilsiniz. Bunu, şimdi “Terörle mücadele ediyoruz.” yalanıyla kamuoyuna yansıtmaya çalışabilirsiniz ama bunu 2009 yılında da yaptığınızda 10 bin arkadaşımızı tutuklayarak cezaevine gönderdiniz. On binlerce arkadaşımızı gece yarıları evlerinin kapılarını kırarak, çocuklarının gözü önünde her türlü işkenceye ve insanlık onurunu rencide eden muamelelere maruz bırakarak yaptınız. Bu konuda zaten siciliniz ortada. Ancak, o dönem yaptığınız operasyonlar teşhir olunca siz o operasyonların sorumluluğunu paralel yapıya atarak “Bizim inisiyatifimiz, irademiz dışında.” söylemiyle kendinizi işin içinden sıyırmaya çalıştınız. Oysa, tarih sizin zihniyetinizin, sizin demokratik siyasete bakış açınızın ne olduğunu çok net olarak ortaya koyuyor.

Bugün yürütülen konsept, size biat etmeyen bütün kesimlere tamamen diz çöktürme üzerine devreye konulan bir darbe konseptinin ta kendisidir. Bunun ayakları vardır, ablukalarla halka karşı katliam ayağı vardır, dokunulmazlıklar tartışmasıyla Meclis iradesini zapturapt altına alma ayağı vardır, siyasi soykırım operasyonlarıyla da demokratik siyaseti tamamen tasfiye etme ayağı vardır. Yüzünüz teşhir olmuştur, hesabınız da yakındır.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın İnceöz, buyurun.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sadece 28 Şubatta kendilerine yönelik operasyonu nasıl değerlendiriyorlar, bir bilgi rica edelim.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, az evvel konuşması içerisinde hatip “Siyasi saiklerle siyaseti ipotek altına alıyorsunuz.” demek suretiyle ve yine “Biat etmeyenlere ve sizin gibi düşünmeyenlere bu şekilde siyasi suikast yapıyorsunuz.” şeklindeki ifadeleriyle zan altında bırakmıştır. Bu konuda açıklama yapma gereği hissediyoruz.

BAŞKAN – Buyurun.

İki dakika da size söz veriyorum.

2.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yani, öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki bu konuda biraz evvel beyan ettiğiniz görüşler tamamen sizin kendi kafanızdaki kendi düşüncelerinizdir. Kendi algılarınızla toplumu da gerçekten buna inandırma gayreti içerisindesiniz ve bu dönem başladığı andan itibaren, gerçeklerden uzak -bunu her seferinde söylüyoruz- olmayanları sanki olmuş gibi anlatmaktasınız. Neredeyse buraya çıkan her hatibin yaptığı da aşağı yukarı bu şekilde, bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Burada bir gerçek var: Bakın, biz burada terörle mücadeleye durup dururken başlamadık. Hiç kimse, hiçbir devlet, bir bölgesinde yaşayan insanının güvenliğini tehdit eden, elinde silah unsurları olan ve seçilmiş bir belediye başkanına o bölge insanı “Bana hizmet et.” diye iradesini ortaya koymuşken, milletvekillerine “Benim derdimi dinlesin, benim işimle ilgilensin, hizmet etsin, temsil etsin.” şeklinde iradesini ortaya koymuşken eğer biz bu iradeye uygun davranmıyorsak, genel bütçeden gönderdiğimiz kaynakları tutup insanımıza hizmet etmek yerine, o kepçeleri, o aletleri edevatları zihinsel anlamda da tamamen başka odaklara aktarıyor isek o zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti de, Hükûmeti de 78 milyon insanın güvenliği için alması gereken tedbirleri alacaktır. Bu hangi ülkede yaşanırsa yaşansın eğer eli silahlı terör örgütlerine karşı gereğini yerine getirmiyorsa -bir belediye başkanıysa belediye başkanı da- oraya hizmet etmesi için gönderilen bütün imkânları başka kanallara kanalize ediyorsa, terör örgütüne destek oluyor, terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorsa buna ilişkin de devlet meşru, haklı, hukuki ve siyasi her alanda mücadelesini yürütecektir. Bundan daha doğal bir olay düşünülemez, daha doğal bir sonuç düşünülemez. Bunun adı da “terörle mücadele”dir. Avrupa’daki herhangi bir ülkede, bakın, bizdeki kadar tehdit yokken, bir olay yaşanıyor, olağanüstü tedbirler alınıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – İşimize geldiğinde Avrupa’dan örnekler her alanda veriliyor ama terörle mücadele gibi bir alanda Avrupa’yla ilgili örneklere hiç bakmıyoruz.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – İlknur Hanım, bir 28 Şubat operasyonlarını değerlendirebilir misiniz bu çerçevede?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Bizim güneyimizdeki, Suriye’deki gibi bir tehdit olmamasına rağmen Avrupa bir patlamada neler yaşıyor, buna bakmak lazım.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sadece bir şey soracağım değerli arkadaşım.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) - Terörle haklı ve meşru müdafaamızın, tutup da gerçekten orada sanki bir katliam yapılıyor, sanki bir soykırım yapılıyor gibi gösterilmesi hakikaten düşünülemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunlarla milletimiz de gerçeklerden saptırılarak inandırılamayacak, merak etmeyin.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Bir 28 Şubat operasyonlarını değerlendirir misiniz, ne kadar hak etmişsiniz ki size yapmışlar.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Baluken….

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Keşke daha fazlasını yapsalardı, hiç biriniz sokakta kalmasaydınız, hepiniz cezaevine gitseydiniz ne güzel olurmuş.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yazık, yani bu zihniyet sorunlu bir zihniyet.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın İnceöz, bir kez daha, yaşanmamış olayları gerçekmiş gibi gösterdi.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Çok üzülüyorduk sizin için ama şimdi anlıyorum ki gerek yokmuş.

HİKMET AYAR (Rize) – Size yakışanı söylüyor.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Gerçekte olmayan olayları kürsüden dile getirdiğim suçlaması yaptı. Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – 28 Şubatta hiç öyle demiyordunuz, “Haksız yere tutuklanıyoruz, atılıyoruz cezaevine.” diyordunuz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Çok ayıp, çok ayıp!

3.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Grup Başkan Vekili, şu anda Diyarbakır Valiliğini arayıp Diyarbakır’da nelerin yaşandığını öğrenebilirsiniz; bir siyasi partinin il başkanlığının ve ilçe teşkilatının kapıları kırılarak il eş başkanları, ilçe eş başkanları derdest ediliyor, gözaltına alınıyor. 5 bin gözaltı, 1.078 tutuklamadan bahsediyorum. Sadece tutuklanan belediye başkanlarının sayısı 19, görevden alınanların sayısı 28, arananların sayısı 8. Bunların içerisine belediye meclis üyesini, il genel meclis üyesini de dâhil ettiğimizde 100’leri aşan seçilmiş iradeye yönelik bir darbeci anlayışın müdahalesinden bahsediyoruz.

Siz, bunu, sadece siyasi arenada yapıyor değilsiniz. Yani ben “Biat etmeyen bütün kesimlere yapıyorsunuz.” derken, olmayan bir şeyi kürsüden dile getirmiyorum. Siz, bu ülkede, sizin gibi düşünmeyen akademisyenleri gece yarıları evlerinden alıp cezaevlerine göndermiş bir Hükûmetsiniz; sizin hoşunuza gitmeyen haberleri yaptığı için gazetecileri tutuklayıp dünya ölçeğinde “en fazla tutuklu gazeteci” ayıbını bu ülkeye yaşatmış bir Hükûmetsiniz; aydınlar için, yazarlar için, öğretmenler için hakeza aynı.

Bugün sizin politikalarınıza katılmadığını söyleyen yüzlerce öğretmen, kamu çalışanı, bizzat sizin Hükûmetinizin genelgeleriyle görevden alınıyor. 28 Şubata ne kadar benziyor değil mi? Sizin yaptığınız savunma da onların savunmasına ne kadar benziyor değil mi? Onlar da bir zamanlar size yönelik, bütün toplumsal kesimlere yönelik operasyonlar yürütürken -aynı sizin cümlelerinizle- “Devletin bekasını korumak en doğal hakkıdır.” diyorlardı. Bugün işte siz, 28 Şubatçılarla kol kola, darbecilerle kol kola bir darbe zihniyetini siyaset kurumunun üzerine çöktürmeye çalışıyorsunuz, bizler de buna müsaade etmemenin kararlılığı içerisindeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) – O nedenle, burada gerçeği ters yüz eden birileri varsa o da sizlersiniz. Ama merak etmeyin bu toplum bütün gerçeği görüyor.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın İnceöz…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Başkanım, kayıtlara girmesi açısından özellikle önemsiyorum. Biraz evvel söylemiş olduğu “akademisyenler, öğretmenler, basın vesaire işte, sizin gibi düşünmediği için” gibi iddiaları kabul etmek mümkün değildir. Burada bunlarla ilgili, özellikle basın özgürlüğü… Bugün bakalım, basın özgürlüğünden içeride kaç kişi var? Her bir işin, bir mesleğin suç işlemeye kalkan olmaması gerektiği kanaatindeyiz ve bu, dünyanın her yerinde de böyledir. “Basın özgürlüğü” diye sözde buradaki anlatımlarla savunduğumuz kişilere baktığımız zaman, bakıyoruz, görüyoruz ki terör, teröre destek vermiş ya da başka suçlarda… Kesinlikle bunun basın özgürlüğüyle bir alakası yoktur. Akademisyenler vesaire… Buradaki mesele terörle mücadeledir, teröre destek verenler ile destek verenin açıklamalarına karşı yapılan işlemlerdir. Bunun “benim gibi düşünen”, “onun gibi düşünen” değil, bu Parlamentoda bu konuda da farklı bir sesin çıkmaması lazım. “Ülkemizin, milletimizin birlik ve bekası için” diyorum, “devletin bekası” demiyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Niye, devlete karşı mısın?

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bu ülkenin, ülkemiz insanının geleceği için burada da tek sesin çıkması gerekirdi terörle mücadele konusunda. Yapılanlar terörle mücadele ve mücadeleye karşı olanlarla ilgilidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, ben de tutanaklara geçmesi açısından ifade edeyim. Burada, siyasetçilerin subjektif değerlendirmeleri ve görüşmelerinden çok, evrensel kriterlere dayanan objektif ölçütlerle değerlendirme yapmak esas olmalıdır. Biz, basın özgürlüğüyle ilgili değerlendirmeleri yaparken de şu anda Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünden başlayarak evrensel kriterlere göre değerlendirme yapan bütün uluslararası camianın objektif ortaya koymuş olduğu bilgilerden yararlanarak bu konuşmaları yapıyoruz. Şöylesi bir gerçeklik bütün dünyada biliniyor: Türkiye, basın özgürlüğü açısından 180 ülke arasında son 30 sırada yer alan, basının en fazla tehdit altında olduğu, baskı altında olduğu bir durumdadır. 30’un üzerinde gazeteci hâlâ tutukludur. Akademisyenlerle ilgili, barış isteyen öğretmenlerin, futbolcuların hangi muameleye maruz kaldığına dair objektif olarak bütün dünya kamuoyunda bir kanaat oluşmuştur. Misafir olarak gidilen yabancı ülkelerin başkentlerinde bile basın emekçilerini tartaklayan, darbeden bir hükûmetin söylediklerini biz tabii ki zerre kadar dikkate almıyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- MHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, enerjide dışa bağımlılığının azaltılması için yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/157)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Enerji arz güvenliği ve enerjide dışa bağımlılığının azaltılması için yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri uyarınca, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Oktay Vural                                               Erkan Akçay

                       İzmir                                                       Manisa

        MHP Grubu Başkan Vekili                           MHP Grubu Başkan Vekili

Gerekçe:

Ülkemizde enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranı gittikçe azalmaktadır. 1990'da yüzde 48,1 olan talebin yerli üretimle karşılanma oranı 2009 yılında yüzde 29,5'e, 2010 yılında yüzde 28,5'e, 2014 yılında ise yüzde 25'e düşmüştür. 1990'dan 2013'e birincil enerji talebi yüzde 127,4, ithalat yüzde 211,6 artarken yerli üretimdeki artış yüzde 24,8’le sınırlı kalmıştır.

Türkiye doğal gazın yüzde 98'ini, petrolün yüzde 92'sini, taş kömürünün yüzde 94'ünü ithal etmektedir. Elektrik üretimi için 2013 yılında kullanılan 28,5 milyon ton taş kömürünün 26,6 milyon tonu ithal edilmiştir. Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılık oranı yüzde 75'tir. Toplam ithalatı içinde enerji kalemi yaklaşık yüzde 25'lik paya sahiptir. Enerji ham maddeleri ithalatı 2014'te 54,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. AKP yerli ve yenilenebilir kaynaklardan azami ölçüde yararlanmak yerine Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını daha da artıracak olan nükleer santralde ısrar etmektedir. Mevcut politikaların sürdürülmesi hâlinde birincil enerji tüketiminde dışa bağımlılığın daha da artması kaçınılmazdır.

2014 yılında üretilen 251 teravatsaat elektriğin yüzde 47,9'u doğal gaz ve LNG'den, yüzde 10'u ithal kömürden, yüzde 16,2'si barajlardan, yüzde 14,5'i linyitten, yüzde 3,4'ü rüzgârdan ve yüzde 1'i jeotermalden üretilmiştir. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için enerji tasarrufunun yanında, yerli ve yenilenebilir enerji potansiyellerinin harekete geçirilmesi gerekmektedir. Tükettiği enerjinin yaklaşık dörtte 3’ünü ithal eden Türkiye, enerjide dışa bağımlılığın en yüksek olduğu ülkelerden biridir. 2013 ithalat rakamları dikkate alındığında, Türkiye doğal gaz ithalatında dünya 5’incisi, petrolde 13’üncü, kömürde 8’inci, petrol koku ithalatında 4’üncüdür. Toplamda ise Türkiye, dünya net enerji ithalatı liginde 11’incidir.

Enerjide dışa bağımlılık konusunda dikkat etmemiz gereken bir husus arz güvenliğidir. AKP on üç yıldır enerji arz güvenliği konusunda hiçbir adım atmamıştır. Nitekim, Türkiye, birincil enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 64'ünü toplam 10 ülkeden, yüzde 43'ünü sadece 3 ülkeden ve yüzde 27'sini ise tek bir ülkeden tedarik etmektedir. En çok enerji ithal ettiği 2 ülke Rusya ve İran'dır. Türkiye, kullandığı doğal gazın yüzde 56'sını Rusya'dan, yüzde 17’sini İran'dan ithal etmektedir. 2014 yılında gerçekleştirilen 32,55 milyon ton petrol ithalatının yüzde 45'i Irak, İran, Rusya'dan yapılmıştır. Bu rakamlar Türkiye'nin enerji arz güvenliğinin olmadığının bir göstergesidir. Enerjide Rusya ve İran'a bu denli bağımlılık siyasi ve diplomatik ilişkileri de etkilemektedir. Dış politika enerji ihtiyacı dikkate alınmadan yürütülemez. Enerjide bağımlılık ekonomide bağımlılık demektir. Ekonomik bağımlılık ise siyasi, askerî, diplomatik, kültürel, teknolojik bağımlılığı getirir. Bu da ulusal bağımsızlıkla ve millî egemenlikle bağdaşmamaktadır.

Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinden sonra tarife düzenlemeleri ve kayıp kaçak oranlarında yapılan değişikliklerle dağıtım şirketlerinin kazançları artırılmıştır. Hâlen TBMM gündeminde olan ve kayıp kaçaklarla ilgili yeni düzenlemeyle özel şirketlerin kazançları güvence altına alınmak istenmektedir.

Dünya Enerji Konseyi Türk Millî Komitesinin raporlarına göre, ülkemizde güneşten 380, rüzgârdan 120, baraj ve akarsulardan 100, linyitten 100, biyogazdan 35 ve jeotermal kaynaklardan 15 milyar kilovatsaat elektrik üretmek mümkündür. Dolayısıyla, Türkiye, öz kaynaklarını harekete geçirdiğinde 750 milyar kilovatsaat elektrik üretebilecektir. Ayrıca, enerji verimliliğinden 58 milyar kilovatsaat, santrallerin rehabilitasyonuyla 19 milyar kilovatsaat elektrik katkısı sağlanabilir. 2014 tüketimimizin 251 milyar kilovatsaat olduğu düşünüldüğünde, yeterli üretim sağlandığı gibi 576 milyar kilovatsaatlik ihracat yapılabilecektir. Ancak AKP Türkiye'nin bu potansiyelini kullanarak enerji açığını kapatmak yerine ithal kaynaklara ve fosil yakıtlara başvurmaktadır. Bu durum hem dışa bağımlılığı hem de sera gazlarının salınımını artırmaktadır.

2.- HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarının gerçekleşmesi sürecinde adli ve idari ihmallerin, açıkların ve varsa kasıtların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/158)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarının gerçekleşmesi sürecinde adli ve idari ihmallerin, açıkların ve varsa kasıtların bulunması, bu katliamların arka planlarının aydınlatılması ve cezai yolların açılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 İdris Baluken

                                                                                   Diyarbakır

                                                                        HDP Grubu Başkan Vekili

Gerekçe:

5 Haziran 2015 tarihinde partimizin Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlediği Büyük İnsanlık Mitingi’ne yönelik gerçekleştirilen bombalı saldırılarda 5 yurttaşımız katledildi, 404 yurttaşımız ise yaralandı. Diyarbakır'daki katliam girişiminden yaklaşık iki ay sonra bu defa Suruç ilçemizde 20/7/2015 tarihinde topladıkları yardımları Kobane'deki çocuklara götürmek için bir araya gelen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyelerine yönelik, basın açıklaması yapıldığı sırada gerçekleştirilen saldırıda 33 gencimiz katledildi, 100 yurttaşımız ise yaralandı. Diyarbakır'daki katliam girişiminden beş, Suruç'taki katliam girişiminden üç ay sonra ise Ankara'da gar önünde Türkiye'de barış politikalarının esas olmasını, savaş politikalarının durdurulmasını talep etmek için düzenlenen mitinge katılanlara yönelik yapılan bombalı saldırılarda korkunç bir tablo ortaya çıktı. Bu katliamda 100 yurttaşımız vahşi bir biçimde katledildi.

Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarının her birinde devlet içerisinde konumlanmış bir karanlık gücün desteğiyle “IŞİD” adlı çetenin azmettirici olduğunda dair önemli deliller, tanıklıklar ve iddialar vardır. 5 Haziran katliamından bir gün önce Diyarbakır'daki katliamı yapan IŞİD çete mensubu kaldığı otelde polisler tarafından yakalanmış, hemen serbest bırakılmış ve ardından da katliamı gerçekleştirmişti. Suruç'ta gençlere yönelik katliam hazırlığı istihbaratı olmasına rağmen tek bir önlem alınmamış ve katliamın gerçekleştirilmesine deyim yerindeyse katkı sunulmuştu. Ankara katliamında devlet tarafından arandığı bilinen canlı bombalar, Suriye sınırından ellerini kollarını sallaya sallaya geçmiş, Ankara'ya kadar gelmiş ve MİT, Genelkurmay, Başbakanlık binalarının da önünden geçerek katliamı gerçekleştirmişti.

Bu üç katliamın gerçekleşmesinde devletin ihmal, açık ve kasıtlarının sayısı sonsuzdur. Sonsuz sayıdaki bulgu ve ihmalin üzerine gereken siyasi sorumlular ise "IŞİD terörist bir örgüt değil, öfkeli gençlerden oluşmaktadır." fikirlerini sürdürecek şekilde yaklaşımlar benimsemeye devam etmiştir. “Kokteyl saldırı” gibi akıl ve mantıkla açıklanmayacak açıklamalarda bulunanlar, IŞİD'in adını ağzına almamak için kırk takla atmıştır. Oysaki siyasi sorumlular bu inkâr yaklaşımını sergilemek yerine IŞİD'in Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarını gerçekleştiren Adıyaman ekibini takip etseler ve gerekli önlemleri alsalardı bu katliamların önüne geçilebilirdi.

Siyasi sorumlular bu katliamları örtmek için seferberlik ilan etse de gerçekler bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Nitekim Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarının talimatını veren “IŞİD” adlı çetenin Türkiye sorumlusunun Emniyetin takibiyle olan ilişkisi bu gerçeklerin bir kısmını açığa çıkartacak türdendir. 3 katliamın gerçekleşmesinde planlayıcı ve talimatı veren kişi olarak bilinen İlhami Balı, tam on beş yıldır Emniyet tarafından takip edilmiştir ama ne hikmetse, 6-7 Ekim 2014 tarihindeki Kobane direnişinden sonra, Emniyet güçleri irtibat koptuğu gerekçesiyle takip etmeyi bırakmıştır. Fakat aradan yedi ay gibi kısa bir süre geçmişken Balı'nın planlaması ve talimatıyla Diyarbakır katliamı gerçekleştirilmiştir. Oysaki Emniyet güçlerinin irtibat koptuğu iddiasını yalanlayan bir gerçek ortaya çıkmıştır. IŞİD çete mensubuna ait telefon kullanımdadır ve kendisini arayan gazetecilere “Beni bulmak isteyen buraya gelir, adresim de belli, yerim de.” ifadelerini kullanmıştır.

IŞİD'in Türkiye'de yaptığı 3 katliamda planlayıcı ve talimatı veren, askerlerle çatışıp rehin alan, Türkiye sınırında IŞİD'e eleman kazandıran bu çete mensubu, belli ki devlet içerisinde bazı güçler tarafından dokunulmazlıkla ödüllendirilmektedir. Belirttiğimiz bu gerçeklerin adı ne ihmal ne de beceriksizliktir. Karanlık güçler bu ülkede devrededir, hedefleri ise barış isteyenlerdir.

Nihayetinde, kamuoyunda infial yaratan bu bilgilerin araştırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin “ama”sız, “fakat”sız devreye girmesi gerekmektedir. Bu gerekliliğin yerine getirilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz.

3.- Şırnak Milletvekili Ferhat Encu ve 23 milletvekilinin, doğu ve güneydoğu illerinde uygulanan fiilî olağanüstü hâl durumu nedeniyle eğitimde yaşanan aksaklıkların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/159)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

7 Haziran seçimlerinden sonra doğu ve güneydoğu illerinde uygulanan fiilî olağanüstü hâl durumu kapsamı gittikçe genişleyen bir durum arz etmektedir. Bu durumdan en çok eğitim kurumu etkilenmiştir. Söz konusu illerde eğitim aksaklıkları ve bu aksaklıklara bağlı ortaya çıkan eşitsizlik ve hukuksuzluğun incelenmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

1) Ferhat Encu                                           (Şırnak)

2) Pervin Buldan                                        (İstanbul)

3) Meral Danış Beştaş                                (Adana)

4) Behçet Yıldırım                                      (Adıyaman)

5) Berdan Öztürk                                       (Ağrı)

6) Dirayet Taşdemir                                   (Ağrı)

7) Sırrı Süreyya Önder                               (Ankara)

8) Ayşe Acar Başaran                                 (Batman)

9) Mehmet Ali Aslan                                   (Batman)

10) Saadet Becerekli                                 (Batman)

11) Hişyar Özsoy                                       (Bingöl)

12) Mizgin Irgat                                         (Bitlis)

13) Altan Tan                                            (Diyarbakır)

14) Çağlar Demirel                                    (Diyarbakır)

15) Feleknas Uca                                       (Diyarbakır)

16) İmam Taşçıer                                       (Diyarbakır)

17) Nimetullah Erdoğmuş                           (Diyarbakır)

18) Nursel Aydoğan                                   (Diyarbakır)

19) Sibel Yiğitalp                                       (Diyarbakır)

20) Ziya Pir                                               (Diyarbakır)

21) Mahmut Toğrul                                     (Gaziantep)

22) Abdullah Zeydan                                  (Hakkâri)

23) Mehmet Emin Adıyaman                       (Iğdır)

24) Erdal Ataş                                           (İstanbul)

Gerekçe:

7 Haziran seçimlerinde bölgede hedeflediği oyu alamayan AKP, seçimden sonra devletin bütün imkânlarını kullanarak hiçbir hassasiyeti göz önünde bulundurmadan, âdeta işgal zihniyetiyle bölgeyi bir cendereye almış durumda. Toplamda 1 milyon 299 bin 061 kişinin yaşadığı 17 ilçede, toplam 52 kez süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasakları ilan edilmiş ve bunlardan en uzunu on dört gün boyunca sürmüştür. Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı yerlerde eğitime ara verilmiş, bu süre zarfında okullar kapalı tutulmuştur.

Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği dönemlerde okul ve yurtlar güvenlik güçlerine tahsis edilmiş, bunların bir kısmına askerî yığınak yapılmış, birçoğu bombalanmak ve kurşunlanmak suretiyle kullanılmaz hâle gelmiştir. Yine aynı dönemlerde, ülke genelinde yapılan sınavlara katılacak olan adaylar, başka il veya ilçelere sevk edildikleri için sınavlara katılamamışlardır. Yoğun bir çatışmanın olduğu yerlerde yaşayan öğretmen ve öğrenciler büyük travmalara sebep olabilecek şartlarda yaşam mücadelesi veriyorken ders çalışmak veya sağlıklı bir eğitim ve öğretim görmek imkânsız bir hâl almıştır. Bu durumdan dolayı ortaya çıkan adaletsizlik fırsat eşitliğine, insanların eğitim hakkına direkt müdahale olması hasebiyle hem Anayasa’ya hem uluslararası hukuka aykırıdır.

En son Şırnak ilinin Cizre ve Silopi ilçelerinde Millî Eğitim Bakanlığının okullara ve öğretmenlere gönderdiği mesaj, öğretmenlerin bölgeyi terk etmesine sebep olmuş ve eğitim öğretim tamamen rafa kaldırılmıştır. Söz konusu mesajda, merkez okullardaki tüm öğretmenlerin 14 Aralık 2015 tarihinden itibaren hizmet içi eğitime alındığı ve isteyen öğretmenlerin semineri memleketlerinde alabilecekleri belirtilmiştir. Mesaj üzerine aileleri başka il ve ilçelerde yaşayan öğretmenler ilçelerini terk etmeye başlamışlardır. Cizre'de hizmet içi eğitimin süresine dair bir bilgi verilmezken Silopi'de üç günle sınırlandırılmıştır.

Adı konmamış bu fiilî olağanüstü hâl durumunda ortaya çıkan birçok hukuksuz ve eşitsizlik durumları gibi, eğitim konusunda da skandal düzeyde bir olumsuzluk doğmuştur. Bu süreçte bölgede eğitimdeki aksaklıklar ve bu aksaklıklara bağlı ortaya çıkan hukuksuz durumların incelenmesi maksadıyla bir Meclis araştırması yapılması büyük bir önem ve zaruret arz etmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, 10/10/2015 tarihinde DAİŞ tarafından Ankara Garı önünde gerçekleştirilen Ankara katliamının tüm boyutlarıyla araştırılması, ihmal ve kasıtların açığa çıkarılması ve tarihin en kanlı saldırılarından biri olan bu katliamın karanlıkta kalmaması amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Nisan 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

14/4/2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 14/4/2016 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Çağlar Demirel

                                                                                             Diyarbakır

                                                                                      Grup Başkan Vekili

Öneri:

14 Nisan 2016 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından (1740 sıra numaralı) 10 Ekim 2015 tarihinde DAİŞ tarafından Ankara Garı önünde gerçekleştirilen Ankara katliamının tüm boyutlarıyla araştırılması, ihmal ve kasıtların açığa çıkarılması ve tarihin en kanlı saldırılarından biri olan bu katliamın karanlıkta kalmaması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 14/4/2016 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Bilgen.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 100’ün üzerinde insanın hayatını kaybettiği ve ardından yürütülen tartışmalarla da aslında yakınlarının her gün o acıyı bir kez daha tatmaya mahkûm edildiği bir konuyu konuşuyoruz ve iktidar partisi sıralarında galiba 13-15’i geçmeyen sayıda milletvekili var. Oysa bu kadar ciddi bir konu konuşulurken, çok vahim iddialar basına yansımışken ilgili bakanın burada hiç olmazsa Genel Kurula saygı gereği -ölenlere, onların yakınlarına saygı duyup duymadığı ayrı bir konu- bir açıklama yapmasının ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.

Çok net, çok somut bilgiler var; Ankara’daki patlamanın birkaç gün öncesinde hem de bu eylemi gerçekleştirecek kişiler ve yanlarındaki kişilerin de isimlerinin istihbarat birimlerine, Emniyete yansıdığına dair ve polislerin kendilerini korumasına dair uyarının da yine Emniyet iç yazışmalarında geçtiği paylaşılıyor.

Yine, bugün basına yansıdı Kars Emniyet Müdürlüğü dolayısıyla, Türkiye'nin 70 ilinde HDP’lilere ve CHP’lilere yönelik saldırı yapma hazırlığında IŞİD hücre evinin bulunduğu yönünde. Şimdi, bu kürsüye çıkıp terörle mücadele konusunda bize ders verenlerin, mesaj verenlerin ya da tribünlere yönelik mesajlar, söylemler, uluslararası kamuoyuna dair birtakım çağrılar yapanların bu tabloyla yüzleşmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, “güvenlik politikalarının sivil izlenmesi, güvenlik politikalarının parlamenter denetimi” diye bir şey var dünyada. Güvenlik görevlilerinin ne yaptıklarının, nasıl yaptıklarının, bütçelerinin nereye harcandığının, ne kadar kanuna uygun -tırnak içerisinde yine söylüyorum- terörle mücadele uygulamalarına imza attıklarının Parlamento tarafından denetlenmesine dair uluslararası mekanizmalar var. Önümüzdeki hafta Almanya’da bir toplantı yapılacak. Bu toplantıya 4 partiden de milletvekilleri katılacak ve konusu sadece bu; güvenlik politikalarının parlamenter denetimiyle ilgili. Şimdi, ülkenizde altı ayda 500 civarında insan hayatını kaybetmiş olacak ve bununla ilgili Mecliste bir komisyon kuramayacaksınız, İnsan Hakları Komisyonunda buna dair bir karar çıkartamayacaksınız. “Terörle mücadele için her yol mübahtır. Güvenlik güçleri ne isterse onu yapar; istedikleri yazıları, istedikleri sloganları yazarlar, istedikleri marşları istedikleri saatte halka dinletirler.” diyorsanız bu toplantılara gitmenin de, bu uluslararası sözleşmelere imza atmanın da çok bir önemi, çok bir anlamı yok.

Evet, Ankara’daki patlamayla ilgili elbette “Olmayabilirdi, engellenebilirdi, önlenebilirdi.” diye bir tartışma yapmamızın ipuçları var elimizde; bunlardan biri Suruç patlaması, diğeri Diyarbakır patlaması. Bu 2 patlamada adı geçen kişilerin Ankara patlaması öncesinde, Ankara Garı önündeki eylem öncesinde isimlerinin Emniyet birimlerinin elinde olduğu çok açık artık. Bunun inkâr edilecek, reddedilecek bir tarafı yok. Yani Diyarbakır mitingindeki patlama sonrasında “HDP bunu bilerek yaptı, oyunu artırmak için yaptı.” demek yerine takip yapılsaydı, izleme yapılsaydı Suruç olmayabilirdi. Suruç sonrasında aynı ciddiyet, aynı sorumluluk sergilenmiş olsaydı Ankara Garı olmayabilirdi, belki Sultanahmet olmayabilirdi ama belli ki bu konuda üzerine düşeni yapmak yerine “kokteyl” gibi ciddiyetsiz, lakayıt açıklamalarla güvenlik zafiyetini sistematikleştiren, kurumsallaştıran ve arkasında bir siyasi irade olarak durmayı tercih eden bir parti anlayışı var. Peki, bu kokteylin istihbaratını kimden aldınız? İki gün önce isimler bürokrasiye gelmiş. Peki, kokteyle dair bir istihbarat var mı, sonrasında bir bilgi var mı? Bu, sadece durumu kurtarmak için, zevahiri kurtarmak için yapılan bir açıklamadan ibaret ama artık patlamaların neye hizmet ettiğini konuşmak zorundayız, saldırıların neye hizmet ettiğini tartışmak zorundayız.

Burada fiilî bir darbe süreci işliyor. “Ya başkanlık ya kaos” manşetlerini atanlar bunu tesadüfen atmıyorlar, bir gazetecilik tercihi olarak yapmıyorlar, Türkiye bir yere hazırlanıyor. Türkiye darbeye nasıl gider? Eski darbelerden elbette çıkarılacak çok ders var ama bugünkü süreci de doğru okumak zorundayız. Evet, geçmişte Ankara Radyosuna birisi gider ve bir bildiri okurdu, süreç böyle işlerdi artık galiba böyle yöntemlere ihtiyaç yok çünkü darbe dönemlerinde siyasetçinin sorumluluğu, darbe öncesi koşulların hazırlanmasında siyasetçinin payıyla ilgili bir yüzleşme gerçekleşmedikçe Ankara Radyosundan yapılan anonsun ya da iş işten geçtikten sonra verilen tepkilerin çok bir anlamı olmuyor. İktidar partisi temsilcilerinin sıkça kendisinden şiirler okuduğu, Sayın Cumhurbaşkanının da çok sevdiği Necip Fazıl Kısakürek’in ilginç bir değerlendirmesi var -o kendisinin tanıklık ettiği bir muhtırayla ilgili söylüyor- diyor ki: “Yoğurttan bir hükûmete mukavvadan hançer sokuldu.” Sayın Bakan, “Yoğurttan hükûmete mukavvadan hançer…” Yani eğer siyasetçiler sorumluluklarını yerine getirmezlerse sadece işte vesayetçilere tepki göstermek, Parlamento askıya alındıktan sonra, siyaset kurumu fiilen tasfiye olduktan sonra tepki göstermenin çok bir anlamı kalmaz.

Değerli milletvekilleri, bu Meclisin Ankara’da, Ulus’ta göreve başladığı savaş koşullarının öncesinde de bir Meclis vardı, son Osmanlı Mebusan Meclisi açıktı ama işlevsizdi ama ipotek altındaydı ama milletvekillerinin iradesinin hiçbir anlamı yoktu. Onun için kongrelere gidildi; onun için toplumun, başının çaresine bakması, kendi kendini savunması, kendi geleceğinin müdafaasını geliştirmesi, kendi iradesinin kavgasını vermesi için bu çatı ortaya çıktı. Ama belli ki ne cumhuriyetin kuruluş yıllarından ne de yakın tarihten ders çıkartacak bir algı yok.

Dünyadan bir örnek, Hitler Almanyası’na nasıl geçildiğiyle ilgili. Tabii, çok uzun hikâye ama aslında bardağı taşıran son damla bir tek yasadır. Bir tek yasa çıktıktan sonra o yasanın çıkmasına “evet” oyu veren partiler dâhil hepsi fiilen lağvolmuşlardır. Yani karşısında duracaksak bugün duracağız bu darbe sürecinin. Türkiye, fiilen, aslında bütün aşamalarıyla, sokaktaki eylemler, çatışma, Parlamentonun işlevsizleştirilmesi ve nihayet son olarak da dokunulmazlık tartışmasıyla bir vesayet rejimine gidiyor. Galiba dokunulmazlık tartışması da bu işin son damlası olacak.

Evet, değerli milletvekilleri, elbette ki birilerinin 2 partili Parlamento hevesi olabilir. Ama burada zaman zaman iktidar partisi milletvekilleri söz alıp işte “Parlamenter rejim bize dışarıdan dayatıldı, başkanlığa geçersek millî irade tezahür eder.” falan diyorlar, elbette ki siyasi tarih bilselerdi bunu söylemezlerdi. Çünkü, klasik, geleneksel başkanlıkta 1 değil, 2 meclis var yani meclisin rolü güçler ayrılığı dolayısıyla çok daha sağlam ama belli ki başkanlık hevesi başka bir şeye dayanıyor ama çok ciddi bir risk var, o risk nedir biliyor musunuz? Bütün siyasi literatürdeki başkanlık tartışmalarının merkezinde şu vardır: Eğer parlamento çoğunluğu ile başkan aynı partiden olmazsa o istikrarsızlığı, o krizi nasıl çözeceksiniz? İşte bunun çaresini aramak yerine bu ülkede yeniden 2002’ye dönülebilir mi yani yeniden 2 partili ya da 1,5 partili bir Parlamento olabilir mi hevesi galiba herkesi sarmış gözüküyor. Dolayısıyla da bu tabloda milletvekillerinin dokunulmazlıkla ilgili kararlarını verirken yeni bir suç işlemeden, milletvekili iradesi üzerinde baskı oluşturan kararlara boyun eğmeden, demokrasiden yana tercih yapmaları için son şans, son fırsat olarak değerlendiriyoruz, herkesi saygıyla selamlıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bilgen.

Grup önerisinin aleyhinde, Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

KADİR KOÇDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün idrak etmeye başladığımız Kutlu Doğum Haftası’nın Peygamber Efendimiz’in mesajını doğru anlamamıza ve doğru bir şekilde hayata geçirmemize vesile olmasını diliyorum.

Bugün terörle ilgili bir önerge hakkında söz almış bulunuyorum ama önergeye konu olan örgütün adından başlamak üzere pek çok konuda ciddi bir devlete yakışmayan bir hâldeyiz. Sayın Cumhurbaşkanının Meclis açış konuşmasında, not ettim, o gün paylaştım da, aynı konuşma içinde kendileri hem “DAEŞ” hem “DAİŞ” hem de “DEAŞ” dediler. Bu, aklı sıra IŞİD denildiğinde oradaki İslam kelimesinin ifade edilmemesini amaçlamaktadır. Ancak DAEŞ, DAİŞ, DEAŞ, her neyse oradaki “devlet” kelimesinin kabul edilmesi nedense mahzurlu görülmemektedir.

Bugün bu ismi telaffuzda da kendini gösterdiği gibi temel derdimiz, iktidar partisinin, şu andaki muktedirlerin herhangi bir şeyi dert edinememeleridir. “‘Uydum imama, aklımı verdim kiraya.’ mantığıyla, nasıl olsa bir yerlerden bir şeyler yazılır çizilir, son anda buraya getirilir, temel kanun gibi belli statüler tanınarak tartışılması da engellenir…” Bugün burada da iktidar partisinin 20’den az milletvekilinin, 100’den fazla insanın hayatını kaybettiği, 500’den fazla insanın yaralandığı bir olayı… Bu olay, tabii, sadece önerge sahiplerinin öne çıkardığı ve bizim tarafımızdan da yine anlaşılması mümkün olmayan bir durumdur, daha sonra hem Ankara’da hem İstanbul’da ve yurdumuzun içinde pek çok yerde terör olaylarını araştırmayla ilgili bir teklif üzerinde konuşuyoruz ve iktidar partisinin -dediğim gibi- 10-15 vekili burada, onlar da ne kadar dinliyorlar o da ayrıca tartışılır.

IŞİD ya da DAEŞ’teki “devlet” kelimesinden kimsenin rahatsız olmadığını söyledim. Hakikaten bazı iddialarda bir devletmiş gibi bu örgütle ilişkiler kurulduğu iddia edilmekte, maalesef bu iddiaların açıklığa kavuşması da sağlanamamaktadır.

Uluslararası literatürde de bu terör örgütü “quasi devlet” ya da “fragile devlet” diye tanınmaktadır ve bununla ilgili yani devlet fonksiyonlarının yerine getirilemediği ülkelerle ilgili bir endeks vardır, bu endekste maalesef Türkiye, devlet gibi, devletimsi devlet statüsüne doğru hızla ilerlemektedir çünkü devletin birinci görevi ve fonksiyonu olan adaleti ve güvenliği sağlayamamaktadır. Terörle mücadelede bu kendisini daha bariz bir şekilde göstermektedir çünkü bugün biz, 17’inci yüzyılın saikleri ve silahları ile 21’inci yüzyılın imkânları ve ideolojilerini harman eden bir uluslararası terörle karşı karşıyayız ancak buna alınacak tavırda gerekli devlet tavrının gösterildiğini söylemek mümkün değil.

İstanbul’da Taksim’deki olaydan sonra devlet büyüklerimizin ifadelerini bir kere daha hatırlatmak isterim. Numan Kurtulmuş Bey dedi ki: “Burada HDP’ye büyük sorumluluk düşüyor.” Başbakanımız Davutoğlu dedi ki: “Bu olay tavrımızın ne kadar doğru olduğunu bir kere daha gösterdi. Yani İstiklal Caddesi’nde bombanın patlaması tavrın ne kadar doğru olduğunu bir kere daha teyit etti.” Müezzinoğlu ise Sağlık Bakanı değil de İçişleri Bakanıymış gibi “Canlı bombayı istihbaratla yakalamak imkânsız, zor.” dedi. İçişleri Bakanımız ne yaptı? Kızılay’daki saldırıdan sonra televizyonların karşısına geçip bizim niye hayret ettiğimizi, niye feryat ettiğimizi yadırgar bir şekilde “Beyler, bu tedbirler yüzde yüz alınsa da dünyanın hiçbir yerinde terör engellenemez.” dedi.

Bize iktidar partisi, Avrupa ülkelerini örnek gösteriyor. Bu ülkelerde son on yılda -bir, iki, üç- farkına varılmayan zamanda olan terör olayları ile Türkiye’de bizim devletin karşısında, şehirlerimizin içinde aylarca, günlerce durup, sürekli varlığını gösterip terörist faaliyette bulunan terörü bir saymak bu işi ne kadar ciddiye aldığımızı da ayrıca göstermektedir ve yine orada, Avrupa ülkelerinde on yılda bir kere, iki kere olan teröre gösterilen tepkinin siyasi tavır tarafının da hatırlanması gerektiği izahtan varestedir. Maalesef, biz bu tavrı görmüyoruz. 2006 yılında Diyarbakır’da 4’ü 10 yaşın altında olmak üzere 10’dan fazla insan hayatını kaybettiğinde dönemin Diyarbakır Valisi “Cana geleceğine cama gelsin.” demiş. O, 4 tane 10 yaşın altındaki çocuk da görülmeyip sanki büyük bir felsefe vazediyormuş gibi alkışlanmıştı. Daha sonra bu zihniyetin devletin sürekli üst makamlarına geldiğini ve dediğim gibi, Kızılay’daki saldırıdan sonra üst perdeden bizim niye hayret ettiğimizi de sorguladığını gördük.

Kıymetli arkadaşlar, terörle mücadele etmek için, ciddi devlet olmak için devleti yöneten kadroların öncelikle emin insanlar olması gerekir. Türkiye'de devleti yöneten kadrolar emin olma vasfını kaybetmiştir. Şantaja maruz kadrolardır, bu iç ve dış politika bir araya geldiğinde alınması gereken tedbirleri de alamamaktadırlar.

Yine devleti yöneten kadroların ehil kadrolar olması gerekir. Pek çok olayda istihbarat zafiyetinden, daha sonraki açıklamalarda, hatta olaydan sonra tebessüm etme, gülme hadiselerinde gördüğümüz gibi bugün devletin kadrolarında yükselmenin tek şartı sadakattir. 100 puan üzerinden değerlendiriliyorsanız 95 puanı sadakat üzerinden almaktasınız, geri kalan 5 puan da ehliyetiniz, liyakatinize göre verilmektedir.

Yine devleti yöneten kadroların halka yakın kadrolar olması gerekir. Diyarbakır’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de aylardır devam eden çatışmalarda okula gidemeyen çocuğun, gece evinin kapısını kapatamayan oradaki vatandaşımızın, dükkânını, faaliyetini, geçimini devam ettiremeyen insanımızın yerine kendisini koyan, halka yakın kadrolar olmalıdır. Bunun aksine biz şunu görüyoruz: Başbakan gidip orada üst perdeden “Burada gül bahçesi yetiştireceğiz.” diye sanki kendi görevini yapmamayı unutturacak şekilde ulufe dağıtıyormuş gibi davranmaktadır.

Geçen hafta Bosna-Hersek’teydim. Yakın tarihe baktığımızda etnik referansın, mezhep referansının esas alındığı birlikte yaşama biçimlerinin sürdürülemediğini görüyoruz. Yugoslavya öz yönetimin, kardeşliğin emsal ülkesi, timsal ülkesiydi ama 7 tane ayrı devlet çıktı Yugoslavya’dan ve Bosna-Hersek’in de on yıl sonrası öngörülemiyor. Bugün Almanya’nın Doğu Almanya kısmı sosyalist söylemle yetişti, ırkçılığın en fazla olduğu yer Doğu Almanya’dır. Onun için biz demokrasiyi olması gerektiği gibi modern bir millet şeyinde gerçekleştirmeli, terörün her türlüsüne ayrım yapmadan, “Hasmımın hasmı dostumdur.” demeden karşı çıkmalı ve devlet gibi teröre karşı davranmalıyız.

Goethe’nin güzel bir sözü var, diyor ki: “Göz bildiğini görür.” Bunu da son olaylarda görüyoruz. Terör olaylarında gördüğümüz, bugün görüşeceğimiz kanunda da var. Burada İhale Kanunu’ndan ayrılarak yeni yapılaşma inşaatı gören zihniyet, maalesef, burada görmesi gerektiğini göremiyor. Milliyetçi Hareket Partisi artık, haklı çıkmasını ifade etmekten utanır hâle gelmiştir. Vakit geçmeden işin basit tarafına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİR KOÇDEMİR (Devamla) – …diğer devletlerde yapılan tarafına dönüp bir an önce bu ateşi söndürmemiz gerekir.

Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Koçdemir.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde ikinci konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara. (CHP sıralarından alkışlar)

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan HDP grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

10 Ekim günü Ankara Gar’ında barış ve özgürlük için bir araya gelen 102 yurttaşımız, elini kolunu sallayarak Türkiye’nin bir ucundan, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’ya gelen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünden taksiye binen IŞİD’e mensup teröristlerin gerçekleştirdiği bombalı eylemde hayatlarını kaybetmişti. Bu kürsüden, bir kez daha, terör saldırıları sonucunda hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

AKP iktidarının tüm uyarılarımıza rağmen sürdürmekte ısrar ettiği yanlış politikalar, ülkemizi terör örgütlerinin hedefi hâline getirmektedir. PKK’yla devam eden terörle mücadelemizin yanına AKP’nin besleyip büyüttüğü IŞİD terör örgütü de eklendi ve vatandaşlarımızı IŞİD’in hedefi hâline getirdi.

10 Ekim günü Ankara’da yaşanan birinci Ankara katliamı -bu kürsüden de defalarca dile getirdik- tamamen Hükûmetin ihmalkârlığı nedeniyle yaşandı. Bakın, daha dün, basına Ankara katliamıyla ilgili yapılan soruşturmanın içerisinde yer alan tespitler sızdı. Okudunuz mu bilmiyorum ama ben sizlere bunları bu kürsüden okuyup bilmeyenlerinizi de bilgilendireyim hem de halkımız gerçekleri öğrensin.

10 Ekimden tam yirmi beş gün önce, 14 Eylülde, IŞİD’in mitinglerde birden fazla canlı bombayla eylem yapacağına dair istihbarat bilgisinin Ankara Emniyeti Terörle Mücadele C Şubesi tarafından edinildiği ancak ne üstlerine ne de Güvenlik Şube Müdürlüğüne iletildiği açıklandı. Terörle Mücadele Daire Başkanlığının 14 Eylül 2015 tarih ve 46777 sayılı Yazısı’yla Ankara ve 47 il emniyet müdürlüğü terörle mücadele şube müdürlüklerine, İstihbarat Daire Başkanlığının ise 14 Eylül 2015 tarihinde 81 il emniyet müdürlüğüne gönderdiği istihbaratta şu ifadeler yer almış: “DEAŞ’ın ülkemizde büyük bir eylem yapma kararı aldığı, bu eylemle ilgili olarak seçtiği grubu Suriye’de bulunan bir kampta özel eğitime tabi tutmaya başladığı, eylemin uçak, gemi kaçırma ya da miting, kalabalık yerde çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde kompleks bir eylem olabileceği yönünde teyide muhtaç bilgiler elde edildiği...” Anlaşılan teyit etme gereksinimi duymamışsınız.

Müfettişlerin ön inceleme raporunda, daha önemsiz istihbarat bilgilerinin ilgili birimlere derhâl iletilirken 102 vatandaşımızın canına mal olan bu katliamın, rapordaki ifadeyle değişik saiklerle ve en azından ihmal suretiyle ilgili birimlere iletilmediği ve önlenmesi istenmediği yazıyor. Bu istihbarat bilgisi neye dayanarak önemli kabul edilmemiştir? En çok toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılan illerin başında gelen, her şeyden öte Türkiye Cumhuriyeti’nin devletinin başkentinde, başkentin göbeğinde yaşanan bu katliama dair istihbarat bilgisi nasıl önemli kabul edilmez?

Değerli arkadaşlar, tam bir skandal bu. Ama maalesef, raporda yazanlar bununla sınırlı değil. Müfettiş raporunda dönemin il emniyet müdürü gelen istihbarat bilgilerine, Diyarbakır ve Suruç’ta yaşanan patlamalara rağmen gerekli önlemleri almamakla suçlandı. 1 Ocak 2015 ile 10 Ekim 2015 arasında polis ve MİT’in canlı bomba saldırılarına ilişkin 62 ayrı istihbarat notunun olduğu vurgulandı. Ve işin vahim tarafı bu istihbarat notlarında 10 Ekim tarihindeki katliamı gerçekleştiren canlı bomba Yunus Alagöz’ün adı da geçiyor.

Dahası da var değerli arkadaşlar, Ankara Valisi o dönem mitingin yapılmaması durumunda ne olacağını soruyor. Eski İstihbarat Şube Müdür Vekili ise bu istihbaratlara rağmen, mitingin yapılması doğrultusunda görüş bildiriyor.

10 Ekim sabahı İstihbarat Daire Başkanlığı “gizli” yazılı notuyla Terörle Mücadele Daire Başkanlığına canlı bomba Yunus Emre Alagöz ile Hacı Yusuf Kızılbay ve Mehmet Işık’ın eylem hazırlığında olabileceği, aileleriyle helalleştikleri, sansasyonel eylemler yapacakları bilgisi gönderiyor. Bu bilgi Ankara’daki ilçe Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerine ise patlamadan saatler sonra, 13.48’te ulaştırılıyor.

Soruşturmayı yürüten mülkiye başmüfettişi ile polis başmüfettişleri, eski Ankara Emniyet Müdürü, eski İstihbarat Şube Müdür Vekili, Terörle Mücadele Şube Müdürü ve eski Güvenlik Şube Müdür Vekili ile Terörle Mücadele Şubesi C Büro Amiri hakkında soruşturma izni verilmesini istiyor. Ancak Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar imzalı İl İdare Kurulu’nun 29 Şubat 2016 tarihli kararıyla soruşturma izni verilmiyor. Niye verilmediğini şöyle açıklıyor: “Her miting için alınan tedbirler bu miting için de alındı, hatta görevlendirilen personel sayısı da artırıldı ve tedbirlerde bir eksik yoktu. İstihbarat bilgileri genel nitelikteydi ve mitingle ilgili somut bir bilgi içermiyordu. Mitingi siyasi partiler değil, sivil toplum kuruluşları düzenliyordu ve somut, nitelikli bir istihbarat yoktu. Alınacak her türlü tedbire rağmen canlı bombaların bu tür eylemlerinin engellemesinin çok zor olduğu dikkate alınmalıdır.”

Canlı bombaları kendilerini patlatmadan yakalayamadığınızı biliyoruz. Peki, açık bir şekilde gelen bu istihbarat da mı bir yakalama sebebi değil? Siz bu katliamın göz göre göre geldiğini bildiğiniz hâlde seyirci kalarak IŞİD’e destek vermiş olmuyor musunuz? Değerli arkadaşlar, tüm bu raporda ifade edilenlerin üzerine şimdi ne yapacaksınız? İçişleri Bakanı Efkan Ala, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Ankara Valisi, Emniyet Genel Müdürü ve Terörle Mücadele Şube Müdürleri hiçbir şey olmamış, tüm bunlar müfettişlerce kayda geçirilmemiş gibi görevlerine devam mı edecekler? Vatandaşını koruyamayan bu Hükûmet o koltuklarda oturmaya devam mı edecek?

Sadece Ankara’da değil, İstanbul’da da eylem yaptılar. Suriye sınırındaki illerimize 2014 yılından beri kaç kere IŞİD mevzilerinden ateşlenen roket mermileri isabet etti? Kilis’e sadece 2016 yılının başından bugüne kadar kaç kere IŞİD füzeleri düştü?

Sizin “birkaç öfkeli genç”, “aktivist Müslümanlar” dediğiniz, terörist olarak kabul etmekte oldukça zorlandığınız IŞİD, ülkemize ciddi bir tehdit hâline geldi. Dün yine basında, Ankara saldırısını gerçekleştiren canlı bombaları Ankara’ya getiren Halil İbrahim Durgun ile Suruç bombacısı Abdurrahman Alagöz’ün birlikte olduğu fotoğraflar yayınlandı. Bu kürsüden bir kez daha soruyorum: Suruç ve Ceylânpınar’ın terörlerinin araştırılmasını istediğimiz zaman önergemize ret oyu verenlerin, o günden bugüne yaşadığımız saldırılardan sonra vicdanları hâlâ rahat mı?

Avrupa Parlamentosunda hazırlanan Türkiye raporunda IŞİD’le ilgili “Ankara’nın başta petrol ticareti olmak üzere, IŞİD’in Türkiye üzerinden gerçekleştirdiği faaliyetleri sonlandırmak için daha fazla çaba göstermesi…” ifadesi yer alıyor, Avrupa Birliği bile sizi IŞİD konusunda samimi bulmuyor. Geçtiğimiz günlerde İzmir’de gerçekleştirilen operasyonlarda yakalanan IŞİD’lilerin birkaçının AKP’li çıktığını unutmayın arkadaşlar.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği tüm eylem ve işlemlerin araştırılması gerektiğine inanıyoruz ve hatta AKP’nin IŞİD’le bağlantılarının da araştırılıp ortaya çıkarılmasının sizler açısından da iyi olacağını düşünüyoruz.

Unutmayın ki kandan beslenenler ve buna sessiz kalanlar bir gün o döktükleri kanda boğulacaktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kara.

Grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Murat Alparslan.

Buyurun Sayın Alparslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MURAT ALPARSLAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Konuşmamın başında, içinde bulunduğumuz Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle Peygamberimiz, rahmet elçisi Resulullah’ın nebevi emirlerinin birliğimize, beraberliğimize, kardeşlik hukukumuza katkı sağlayacak şekilde anlaşılması ve yaşanılması konusunda bugünlerin vesile olmasını da temenni ediyorum.

Yine bu vesileyle, annesi vefat eden Meclis İdare Amirimiz Salim Uslu’ya ve yine bugün babası vefat eden Ankara Milletvekilimiz Aydın Ünal’a başsağlığı diliyor, yine hepimizin geçmişini de rahmetle anıyorum.

Değerli arkadaşlar, 10 Ekim 2015, zamanları aşan bir takvim olarak hepimizin zihninde kanayan bir yara olarak her zaman bilinecek ve büyük bir lanetle de anılacak bir eylemin tarihidir. O gün Ankara’da 102 vatandaşımızı maalesef kaybettik, 417 vatandaşımız da yaralandı. O terör saldırısından sonra bu eylemi kınıyor olmakla beraber olayın üstüne ciddi bir şekilde gitmek suretiyle her türlü hukuki ve idari soruşturmayı açarak faillerin yakalanması konusunda da büyük bir gayreti ortaya koyduk. AK PARTİ dönemi, daha öncekilerde olduğu gibi faili meçhullerin olduğu günlerin yaşandığı dönemlere sebep olmadı hiçbir zaman. O sebeple, bu olayın da üstesinden gelmek ve faillerini bulmak için hem idari hem de hukuki takibata da başlamış olduk.

Değerli arkadaşlar, o günleri hep beraber hatırlayalım. Olay sonrasında Sayın Başbakanımız bu olayın milletimize, birlik ve beraberliğimize, demokrasimize kastettiğini, herhangi bir siyasi partiye, herhangi bir camiaya değil, topyekûn ülkemize ve milletimize karşı yapıldığını, o sebeple de hep beraber bu olayın telin edilmesi ve bu olayın amaçladığı psikolojik ortamın kısa sürede dağıtılarak topyekûn bir seferberlikle teröre karşı bir ortak mücadele yapılması konusundaki hassasiyetlerimizi de kamuoyuyla paylaşmış idi. Tabii, o günlerde bu olay sonrasında hemen “Devlet bombayı patlattı.” diyenleri ve yine bu olaydan ve mitingden sonra tekrar miting tertip ederek “Belki sizi koruyamadık ama hesabınızı soracağız.” diyerek bir şekilde bir siyasi mühendislik yapma gayretinde olanları da kamuoyu ve milletimiz yakından takip ederek bu konularındaki hassasiyetlerini de ortaya koymuştur.

Değerli arkadaşlar, bu tür olaylar farklı ülkelerde de meydana geldiğinde hem siyaset kurumu hem partiler hem medya hem sivil toplum kuruluşları topyekûn, iktidarıyla, muhalefetiyle birlik olmak suretiyle hep beraber bir duruş ortaya koyuyor ve terörün üstesinden gelmek için birlik mesajı ortaya koyuyor. Oysa o günlerde “Bir deklarasyon yayınlayalım, hep beraber teröre karşı bir bildiri ortaya koyalım.” denildiğinde bu konuda kimlerin “Evet.” dediği, kimlerin “Hayır.” dediği de yine milletimizin ve kamuoyunun gözleri önünde cereyan etmiştir.

Değerli dostlar, teröre karşı her zaman yerli ve millî olmak durumundayız “ama”sız ve “fakat”sız, kimden gelirse, kime gelirse, nereden gelirse, nereye gelirse, aidiyetine, mensubiyetine bakmaksızın mutlaka teröre karşı hep beraber mücadele etmek durumundayız. Tabii, terörün görünürdeki faillerinin önünde-arkasında, uzağında-yakınında veya üstünde farklı birtakım denklemler içerisinde birtakım oluşumların olduğu ve bu oluşumlar sebebiyle de o günlerde bu tür eylemler sonrası birtakım devlet yetkililerimizin kokteyl bir terör örgütü veya eylemi şeklinde nitelendirmesi de bu terörün çok daha kaotik, uluslararası boyutları olan ve bir zaman bazen birbirlerini kullanan ve maşa olarak birbirlerini kullanmaktan çekinmeyen bir kanlı ve kandan nemalanan örgüt olması gerçeğini de değiştirmemektedir.

Değerli dostlar, Türkiye küresel güçlerin hedefindedir. Çünkü Türkiye hem bölgesinde hem de dünyada halkların doğal değişim taleplerinin gerçekleşmesini istemektedir. Yine ülkemiz her türlü eyleminde, her türlü politikasında insani ve vicdani davranmaktadır. AK PARTİ ve Türkiye milletin, garibin ve ümmetin umududur. Her türlü haksızlığa, her türlü zulme karşı durmakta, zalimin karşısında hakkı ve adaleti savunabilmektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun adaleti, hukuku savunan ve zalimin karşısında duran bir ülke ve partidir. Bu sebeple Türkiye'de zaman zaman birtakım terör eylemleriyle hem iç siyaseti dizayn etmek hem de Türkiye'nin uluslararası görünürlüğüne eksi not düşürme katkısı ve gayreti içerisinde birtakım terör yapılanmalarının eylem içerisinde olduğunu da biliyoruz.

Terör örgütleri, ismi ne olursa olsun, DAİŞ’i, PKK’sı, PYD’si, hepsi bir şekilde tasarlanmış travmalar üzerine inşa edilen proje yapılanmalardır. O sebeple, bunların bir şekilde kaos oluşturmak, bir şekilde kendi ajandalarındaki takvimi gerçekleştirmek ve emellerine ulaşmak için farklı planlarını tertip etmek ve bu anlamda da bu uluslararası istihbarat örgütlerinin emellerine destek vermek için yaptıkları eylemler karşısında millî ve yerli duruşumuzu her daim muhafaza etmek durumundayız. Özellikle ülkemizin komşuları üzerinde ve bölgemizde sınırların yeniden dizayn edilmeye çalışıldığı birtakım yönetimlerin devamına veya sonlandırılmasına ilişkin birtakım hesapların yapıldığı bu günlerde ülkemizin bu tür konulardan uzak kalmasına sebep olması amaçlanarak terör eylemleriyle birtakım sıkıntılı zaman dilimleri oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Değerli dostlar, kıymetli milletvekilleri; tabii ülkemizin büyüyen, gelişen, dönüşen güçlü olma idealine dönük bu adımlarını hiç kimse durduramayacak ve bu konuda da başarılı olamayacaktır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti istiklalini, istikbalini muhafaza etme gayretinde olan ve bunun için de her türlü terörün üstesinden gelecek gücü, kuvveti, kudreti kendisinde hisseden güçlü bir devlettir. Bu mücadelenin, samimi yapılması gereken ve bu samimi mücadele içerisinde de herkesin aynı şekilde katkı vermesi gereken bir mücadele olduğu da bilinmelidir.

Bugün önergeyle karşımıza gelen terör olaylarının araştırılmasıyla beraber yine aynı şekilde 17 Şubatta 29 vatandaşımızın katledildiği Ankara saldırısına ve yine 17 Martta 35 vatandaşımızın öldüğü saldırıya ilişkin de aynı hassasiyetin gösterilmesi ve bu konuda da yapanların PKK veya üstlenenin TAK olmasına bakılmaksızın aynı hassasiyette, aynı duyarlılıkta terörle ilgili kanaatlerimizi ortaya koymak durumundayız.

Değerli dostlar, bizim terörle, teröristle aynı kefeye konulma çabaları hem uluslararası birtakım dengelerin hem de onların yurt içindeki birtakım maşalarının ve uzantılarının kendi kursaklarında kalacak basit bir hevesleridir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, ismi ne olursa olsun her türlü terör örgütüne karşı net bir tavır ortaya koymuştur. Bu anlamda bizim durduğumuz yer son derece açıktır. Nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin teröre karşı büyük bir mücadele azmi ortaya koymak durumundayız ve onu yapıyoruz. Bu saldırı sonrasında da her türlü takibat yapılmış, 21 gözaltı yapılmış, 14’ü tutuklanmış, faili olduğu bilinen 1 kişi Gaziantep’te ölü olarak ele geçirilmiştir. DAİŞ’le mücadelede 30 Eylül 2013 tarihinde Bakanlar Kurulunda, terör örgütü olduğuna dair bir karar alınmış, bununla da sınırlı kalınmaksızın her türlü koalisyon güçlerine bu konuda katkı sağlanmış, sınır dışı edilmiş, yakalananlar hukuk önüne çıkarılmış, yargılanmış, tutuklanmıştır. O sebeple, bizim bu konulardaki samimiyetimizi ölçmek, tartmak hiç kimsenin haddi ve hakkı değildir.

Değerli dostlar, biz terörle mücadelemizde birileri gibi “Senin teröristin, benim teröristim.” diye ayrım yapmıyoruz ve yine birileri gibi birtakım eylemleri masum gösterip birtakım eylemlerin üzerine gitmiyoruz. Biz yine birileri gibi, ilk canlı bomba -30 Haziran 1996’da Tunceli’de gerçekleştirilen- PKK militanı “Zilan” kod adlı kişiyi kahramanlaştırarak, onun üzerinden anma programları yapmıyoruz ve bir kahramanlık hikâyesi üretmeye çalışmıyoruz. O sebeple, elimizi vicdanımıza koyalım, her türlü siyasi mülahazadan uzak olarak teröre, teröriste karşı topyekûn ve ortak gür ve hür bir seda çıkararak, üstesinden gelmek için de samimi bir gayret ortaya koyalım diye temenni ediyor ve yine bu haftaya denk gelmesi açısından, “Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir.” diye kabul etmek suretiyle her türlü terör ve terörizmi lanetlediğimizi ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Alparslan.

Buyurun Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın hatip bu Mecliste deklarasyon metninin altına imza atmayanların terörü desteklediği şeklinde ifadelerde bulundu. Biliyorsunuz daha önce bu savaş korosunun ve kınama korosunun bir parçası olmayı reddeden ama yaşanan bütün sivil kayıplar karşısında ilkeli duruşunu ortaya koyan HDP bu tutumunu defalarca kürsüden ifade etmiştir. Kamuoyuna yapmış olduğumuz açıklamalarda da bu konuda partimizin görüşlerini net olarak ifade ettik. İlkesel bir duruşun gereği olarak, sivil halka yönelik yapılan bütün terör saldırılarını kınayan bir siyasi parti olarak bizi bu savaş korosunun hazırlamış olduğu bir deklarasyon altına imza atmama üzerinden suçlaması açık bir sataşmadır. İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre, Halkların Demokratik Partisi adına, bu sataşmaya söz verilmesini istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Ankara Milletvekili Murat Alparslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özrü kabahatinden beter bir konuşma izledik. Yani, biz, somut olarak burada ortaya çıkan gerçekler üzerine bir komisyon kurulması teklifini buraya getirdik. Neydi o gerçekler? Bu saldırıdan önce bütün bilgilerin günler öncesinden istihbarat tarafından elde edildiği, bombacıların isimlerinin bile istihbarat ve emniyet mensuplarında olduğu ama buna rağmen bir bombacının ya da birkaç bombacı ekibin, ellerini kollarını sallayarak Suriye’den Antep’e gelmeleri, Antep’ten yol kontrollerinin olduğu Pozantı’dan da geçip Ankara’da kendini patlatmaları üzerine ortaya çıkan bir katliamın soruşturulmasını istiyoruz.

Bu gerçeği hiç böyle farklı yönlere falan çekmenize gerek yok; siyasi sorumluluk, bütün terör saldırılarıyla ilgili zaten sizdedir. Ama şimdi, bombacının ismi ortada, bombacı ekibin geleceği bilgisi ortada, bununla ilgili yaşanan hadisede 100 cenaze ortada; siz bununla ilgili bir tek istifayı ya da bir tek sorumluluk açıklamasını yapmamışsınız, çıkıp burada Meclisin de çalışmasını engelleme adına bu önergeye destek vermeyeceğinizi söylüyorsunuz.

Hiç öyle dikkatleri farklı yönlere çekmenize gerek yok. Biz ilk gün ne söylediysek bugün de o söylediklerimizin arkasındayız. Evet, gerçekten bir kokteyl saldırısı vardı ama bu son güncel bilgilerin de ortaya çıkardığı gibi, o kokteylin adı AKP-IŞİD ortaklığıydı ve bu, bir tek Ankara için değil, Diyarbakır, Suruç, Sultanahmet ve İstiklal’e kadar devam eden bir katliam silsilesinin ta kendisiydi.

Eğer bu önergeye destek verirseniz biz bu söylediklerimizin yanlış olduğunu kabul ederiz ama bu önergeyi engellerseniz biz, sizin IŞİD’le ortaklaşa bir şekilde bu katliamlara göz yumduğunuzu ve planladığınızı söylemeye devam edeceğiz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın İnceöz, buyurun.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, kayıtlara girsin diye özellikle belirtmek istiyorum. Biz terörden canı yanmış bir ülke olarak, kırk yıldır bunun mücadelesini veren bir ülke olarak, herhangi bir terör örgütüyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının, bir parlamenterin kendi ülkesini özdeşleştirmeye, ona yardım ve yataklık yapıyor gibi göstermesini abesle karşıladığımı belirtmek istiyorum. Hakikaten gerçek olmayan ifadelerle kendi ülkesini itham etmektedir, bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bugün bizim terör örgütlerine karşı duruşumuz çok nettir.

İkinci bir konu da, “Efendim, burada bu önergeyi kabul ederseniz şöyle olur, böyle olur.”, bunlar kabul edilebilir tutum ve davranışlar değildir. Terörle ve teröristlerle ve terörizmle mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir, bu böyle biline. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, 10/10/2015 tarihinde DAİŞ tarafından Ankara Garı önünde gerçekleştirilen Ankara katliamının tüm boyutlarıyla araştırılması, ihmal ve kasıtların açığa çıkarılması ve tarihin en kanlı saldırılarından biri olan bu katliamın karanlıkta kalmaması amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Nisan 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

İsmini okuyacağım sayın vekiller yerlerine otursunlar.

Sayın Baluken, Sayın Demirel, Sayın Kerestecioğlu Demir, Sayın Kürkcü, Sayın Adıyaman, Sayın Sancar, Sayın Beştaş, Sayın Irmak, Sayın Kaya, Sayın Yıldırım, Sayın Yıldırım, Sayın Yıldırım, Sayın Aydoğan, Sayın Irgat, Sayın Toğrul, Sayın Paylan, Sayın Doğan, Sayın Bilgen, Sayın Dora, Sayın Baydemir.

Tamam 20 oldu.

Teşekkürler.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.11

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken tarafından, 10/10/2015 tarihinde DAİŞ tarafından Ankara Garı önünde gerçekleştirilen Ankara katliamının tüm boyutlarıyla araştırılması, ihmal ve kasıtların açığa çıkarılması ve tarihin en kanlı saldırılarından biri olan bu katliamın karanlıkta kalmaması amacıyla 14/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 14 Nisan 2016 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8) ve (11/7) esas numaralı Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının sırasıyla 1, 2, 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde yapıImasına; 277 ve 278 sıra sayılı Kanun Tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüsülmesine ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 14/4/2016 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                        İlknur İnceöz

                                                                                                            Aksaray

                                                                                           AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 279, 280, 281, 278, 277 ve 170 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmının sırasıyla 2, 3, 4, 5, 6 ve 7’nci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;

Genel Kurulun;

14 Nisan 2016 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 273, 279, 280 ve 281 sıra sayılı Kanun Tasarılarının görüşülmesi, bu birleşimde 281 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi ve bu birleşiminde 281 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 15 Nisan 2016 Cuma günü toplanmaması,

Bastırılarak dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8), ve (11/7) esas numaralı Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının sırasıyla 1, 2, 3 ve 4’üncü sıralarına alınması ve Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde yapıIması ve gensoru önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

19 Nisan 2016 Salı günkü birleşiminde 5 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

20 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde 24 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

21 Nisan 2016 Perşembe günkü birleşiminde 29 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

22 Nisan 2016 Cuma günkü birleşiminde 31 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

25 Nisan 2016 Pazartesi günkü birleşiminde 33 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

26 Nisan 2016 Salı günkü birleşiminde 35 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

27 Nisan 2016 Çarşamba günkü birleşiminde 37 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

28 Nisan 2016 Perşembe günkü birleşiminde 39 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

29 Nisan 2016 Cuma günkü birleşiminde 41 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşülmelerinin tamamlanmasına kadar;

Yukarıda belirtilen birleşimlerinde gece 24.00’te, günlük programın tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi;

277 ve 278 sıra sayılı Kanun Tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması önerilmiştir.

 

277 sıra sayılı

Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı

(1/688)

BÖLÜMLER

BÖLÜM MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ

MADDE SAYISI

1. BÖLÜM

1 ila 5‘inci maddeler arası

5

2. BÖLÜM

6 ila 13‘üncü maddeler arası (Geçici madde 1 dahil)

9

TOPLAM MADDE SAYISI

14

 

278 sıra sayılı

Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu Tasarısı

(1/695)

BÖLÜMLER

BÖLÜM MADDELERI

BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI

1. BÖLÜM

1 ila 22‘nci maddeler arası

22

2. BÖLÜM

23 ila 38‘inci maddeler arası

16

TOPLAM MADDE SAYISI

38

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk konuşmacı, Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Grup önerisi üzerinde konuşmaya başlamadan evvel, Ankara Milletvekilimiz Sayın Aydın Ünal’ın babası Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah’tan rahmet, milletvekilimize ve yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Grup önerimizle, bugün itibarıyla 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerini tamamladıktan sonra ve 279 sıra sayılı -kişisel verilerle ilgili sözleşme- 280 sıra sayılı -velayet ve çocuklarla ilgili sözleşme- ve 281 sıra sayılı -nafakanın tahsiliyle ilgili sözleşme- Kanun Tasarılarının da görüşmelerini tamamladıktan sonra Genel Kurulun yarın itibarıyla toplanmamasını öneriyoruz.

Önümüzdeki hafta ve nisan ayının çalışma programını öneriyor, önerimizin kabulünü Genel Kurulun takdirlerine sunuyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Can.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, söz talebim var.

BAŞKAN - Sayın Baluken, buyurun, açıyorum mikrofonunuzu.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

19.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Meclis İdare Amiri Salim Uslu’ya annesinin, Ankara Milletvekili Aydın Ünal’a babasının vefatları nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve Kilis’te yapılan çete saldırılarıyla ilgili istenen bilgilendirmenin yapılmamasının Hükûmetin saygısızlık düzeyini gösterdiğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, biz de Halkların Demokratik Partisi olarak Meclis İdare Amiri Sayın Salim Uslu’nun annesinin ve AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal’ın babasının yaşamını yitirmesi, rahmete ermesi sonucu taziye dileklerimizi, başsağlığı dileklerimizi iletmek istiyoruz.

Diğer taraftan, dünden beri dile getirmiş olduğumuz bir husus vardı. Yani, bu ülkede Parlamentonun ne kadar işlevsizleştirildiğinin ve Parlamento üzerinde nasıl bir vesayet anlayışının sürdürüldüğünün bir resmi olarak tekrar o talebimizi dile getirmek istiyorum. Biz, Kilis’te yapılan çete saldırılarıyla ilgili Hükûmetten bilgilendirme istedik. Genel Kurulun ve Türkiye kamuoyunun bu bilgilendirme hakkına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, toparlayacağım.

BAŞKAN – Peki, toparlayınız Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Genel Kurulun ve Türkiye kamuoyunun bu konudaki bilgi talebine Hükûmetin cevap vermesi gerektiğini, Kilis'te neler olup bittiği, Kilis içerisine kaç roketin düştüğü, kaç insanın yaşamını yitirdiği, kaç insanın yaralandığı, Kilis halkının can güvenliğinin neden AKP Hükûmeti tarafından sağlanamadığı bilgilerini bile burada Genel Kurulla paylaşmayan, Türkiye kamuoyuyla paylaşmayan bir Hükûmet pratiğiyle karşı karşıyayız.

Şu anda da 2 Kabine yetkilisi, 2 bakan burada ama söylediklerimizi bile dinleme zahmetinde bulunmuyorlar. Bu, Parlamento iradesine ve halk iradesine karşı AKP Hükûmetinin gelmiş olduğu saygısızlık düzeyini gösteriyor. Buradan açıkça kınadığımı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8) ve (11/7) esas numaralı Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının sırasıyla 1, 2, 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde yapıImasına; 277 ve 278 sıra sayılı Kanun Tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüsülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk konuşmacı Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yüce Meclisi, değerli milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Yine, annesini kaybeden Çorum Milletvekili, Meclis İdare Amirimiz Sayın Salim Uslu’ya başsağlığı diliyor, merhumeye de Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Yine, Ankara Milletvekili Sayın Aydın Ünal’ın babası vefat etmiştir. Babasına da Cenab-ı Hakk’tan rahmet diliyor, şahsında bütün aileye sabırlar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, “doğa ve çevre” dendiğinde Adalet ve Kalkınma Partisinin ülkemize verdiği zararları bilmeyenimiz yok. Sebebi, olaylara sadece akçe ve rant merkezli bakışıdır. Bu anlamda, doğası tahrip edilen illerden biri, su kaynaklarıyla Türkiye’nin göz bebeği olan Tokat. Şimdiye kadar 11’e yakını yapılmış, o güzelim ormanlık alanlar, o sulak alanlar bu hâle getirilmiştir. Ama son değerlendirmelere göre çok rantabl olmayan Tokat ve Amasya’nın birlikte bütünleştiği bir vadide, Yeşilırmak’ın devamında, Amasya ve Tokat köylerinde, az sayıda insanın yaşadığı o güzel coğrafyada kalan insanlara da “Buradan göçün.” dercesine HES projeleri devam etmektedir. Yöre halkı çoluğuyla çocuğuyla “Yaşam alanlarımıza dokunmayın” deyip feryat ediyor ama kâr uğruna, rant uğruna, maalesef, bizden sonraki nesillere bırakacağımız, yarın da torunlarımızın hepimizden şikâyetçi olup hakkını helal etmeyeceği o doğayı tahrip ediyoruz. Çok dar bir vadi burası arkadaşlar. Dökülecek hafriyatın hesabı yapılmamış, yine, rant uğruna, onlar, az sayıda ekilecek olan araziyi tahrip ederek kullanacak ama gelin, bu konularda duyarlı olalım.

Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarda olduğu dönemdeki karnesindeki birkaç notu da sizinle paylaşayım değerli arkadaşlarım. Yaklaşık 33.824 ÇED başvurusu olmuş; o övündüğünüz, hani, milat dediğiniz 2002 ve 2014 arasında sadece 33 tanesine ret kararı verilmiş arkadaşlar. Dünya Çevre Örgütü değerlendirmesine göre, ne yazık ki Türkiye, iki yılda 33 basamak gerileyerek 99’uncu sıraya düşmüştür. Yine, doğal hayatı koruma noktasındaki hassasiyeti, devlet olma geleneğinin, doğasına, çevresine, tarihî dokusuna sahip çıkma noktasında ise 180 ülke içerisinde 177’nci sıradayız değerli arkadaşlar.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Tokat, o mümbit ovalarıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin plansız, programsız, engellenemeyen rant merkezli bakışlarıyla, maalesef, her geçen gün kan kaybetmektedir. Büyük beklentiler içerisinde projelendirildi, proje değişikliği oluyor, “Daha rantabl olacak, daha kısa sürede yapılacak.” denilen, Karadeniz’i Ünye-Akkuş-Niksar-Tokat üzerinden Akdeniz’e, GAP’a bağlayacak olan yol, on dört yıldır ne yazık ki hayata geçmemiştir. Artık o “mega projeler” diye sunduğunuz otoyoldan, hızlı trenden hiç söz etmeye dahi gerek görmüyorum.

Değerli milletvekilleri, yine, Tokat sadece o boyutuyla değil; yine, doğudaki birçok ilimizi, Erzurum’u, Ağrı’yı, Ardahan’ı, Iğdır’ı, Erzincan’ı, Gümüşhane’yi, Bayburt’u, Kars’ı Ankara’ya 100 kilometre daha yakından götürecek, Ankara’ya kısa yoldan ulaşacağımız Alaca yolu hâlâ konuşuluyor ama Tokat hudutlarında taş üstüne taş maalesef konmuyor değerli milletvekilleri.

Yine, ilçelerimize gidilemiyor. Başçiftlik ilçemizden Niksar’a; Tokat’tan Artova’ya, Sulusaray’a, Yeşilyurt’a; yine, Tokat’tan Almus’a; yine, Zile’den Sorgun’a ulaşılamıyor. Sayın Bakanım, eski Müsteşarım; duyun bunları, duyun bunları.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Söz isterim ama söz isterim.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Gerek yok ki oy veriyorlar ya; yapmaya gerek yok, oy veriyorlar.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Tokat, girdiğiniz seçimlerde iktidar partisine sizin hayal edemediğinizin de üzerinde oy verdi ama insanın şöyle bir, deftere bakıp “Yahu, biz buna karşılık ne yaptık?” diye düşünmesi lazım. Sayın milletvekilleri, en son numara, 1 Kasım seçimleri öncesi 7 bin 400 Tokatlı işsize “Bize biat edip baş eğeceksiniz, işe gireceksiniz.” dendi. Bir bölümü altı aylık, bir bölümü dokuz aylık süreyle işe alındı ama altı aylık olanların bu ayın 26’sı ve 27’sinde günleri doluyor, yeniden Adalet ve Kalkınma Partisi il, ilçe binalarını, ilgililerini, yetkililerini boynu bükük, her gün karamsar bir şekilde ziyaret ediyor ve bu konuda artık devlet geleneğini bozdunuz. Türkiye Cumhuriyeti’nin iş kurumu mu, yoksa Adalet ve Kalkınma Partisine seçim kazandıran bir kurum mu oldu? Bu konuda ciddi düşünmenizi, birazcık elinizi vicdanınıza koymanızı, yeniden ayarlarını yapıp bu ülkede devlet olma geleneğini yaşatmanızı istiyoruz.

2003 yılında zamanın Sanayi Bakanı -Allah ömürler versin- Ali Coşkun Bey -hiç göremiyorum tabii, o dönemden sonra aday olmadı- Tokat’ta 171 defa maşallah dedirtmek için 171 fabrikanın temelini attı arkadaşlar. Şu anda, bunlardan 1 tane çalışan yok. Neden? Çünkü, Tokatlının hiçbir sesine, hiçbir nidasına, hiçbir feryadına kulak vermediniz. “Sigara fabrikası kapanmayacak.” dediniz, kapattınız. “Şeker fabrikası özelleştirme kapsamı dışında olacak.” dediniz, o millete söve söve yükselen Mehmet Cengiz’e KDV alacağına karşılık verdiniz ama yine de yargı, onu iptal etti usulsüzlüklerinden ötürü. Bu dönemde, orada çalışan 1.000’in üzerinde işçinin kadrosunu verir, geleceğe karamsar bakmasını önler ve birçoğundan dinlediğim o feryada da kulak verirsiniz diye bekliyorum.

Tokat gibi Anadolu illerinin çok ciddi sorunları var arkadaşlar. Bu illeri kurtaracak olan, birçok ilde olduğu gibi üniversiteyle büyüme, tarımsal ürünlerin sanayiyle bütünleşmesi ve de turizm ama bu anlamda da Tokat hak ettiğini alamıyor değerli hemşerilerim.

Üretici köylüden bahsetmek istemiyoruz. Kazova, Erbaa, Niksar ovaları, Artova, Yeşilyurt, Sulusaray ovaları ve en son, Süreyyabey Barajı’ndan sulandığında Tokat’a yaklaşık olarak 140 bin hektarlık sulu tarım alanı açılacak olan Zile Ovası’nı bir an önce sulanabilir hâle getirmemiz gerekiyor. Bunun için de tek bakışın kalkınma ve kalkınmışlığı Anadolu’nun her iline yayma sorumluluğunun olması lazım. Bu noktada iktidarın sorumluluğu gerçekten büyüktür.

Olaylara ve projelere Cumhuriyet Halk Partisinin baktığı gibi, fotoğrafın büyüğüne ülke bazında bakıp, bireyi mutlu etmeyi değil, tüm ülkeyi mutlu etmeyi göze almak durumundayız. Bunun için de o çıkarcı anlayışlardan, o maddeci bakışlardan, o bireyi zengin etmekten uzaklaşıp, tüm kamunun, bu ülkenin 78 milyon yurttaşının bir an önce bu ülkenin nimetlerinden ortak yararlanmasını sağlayacak bir sisteme dönmemiz gerekiyor. Bu anlamda, Hükûmetin yanlışları ve karnesi, kırık notla doludur ve bunları dikkate alacağına inanıyorum. Zaman hızla gelip geçiyor, yarın torunlarınız yakalarınızı tutacaktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Durmaz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ikinci konuşmacı, Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, söz lehinde verildi ama ben, bir plansızlık, programsızlık olduğu için önergenin aleyhinde konuşacağım.

Konuşmaya başlamadan önce, malum, bu hafta, Kutlu Doğum Haftası; tekrar Kâinatın Efendisi’ne binlerce salatüselam olsun diyorum ve onun ahlakıyla ahlaklanmayı da Cenab-ı Allah’ın, hepimize nasip etmesini niyaz ediyorum.

Şimdi, niye aleyhinde konuşacağım? Çünkü maalesef, bugün Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinde olduğu gibi Parlamentoda da bir koordinasyonsuzluk, istikrarsızlık, plansızlık, programsızlık had safhada. Yani öngörülebilir bir çalışma düzeni yok, Adalet ve Kalkınma Partisi, çoğunluğuna güvenerek istediği şekilde Parlamento faaliyetlerini yönlendiriyor fakat buradaki plansızlık, programsızlık tabii, Parlamentonun da itibarını zedeliyor; bunu da görmemiz lazım. Öngörülebilir bir gündem maalesef oluşturulamıyor, Parlamento işlevsizleştiriliyor.

Zaten torba yasalar başlı başına bu sıkıntıların en önemli göstergesi yani kanun tasarıları iyi çalışılmadan Parlamentoya getiriliyor, komisyonlarda yine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından önergelerle düzeltilmeye çalışılıyor ama düzeltilemediği de ortada çünkü bir kanunu defalarca yapıyoruz. Yani bakın, dikkat edin, yüzlerce defa bazı kanunlarda değişiklik yapıldığını her defasında görüyoruz. Muhalefetin çok haklı talepleri dahi maalesef dikkate alınmıyor, kabul edilmiyor ve dolayısıyla, böyle bir düzensizlik içerisinde işler yürütülmeye çalışılıyor.

Şimdi, ben bugünkü konuşmamda daha çok, son veriler ışığında Türkiye ekonomisi üzerine değerlendirme yapmak istiyorum. 2015 nihai rakamlar ve 2016 projeksiyonları üzerine konuşacağım, ancak buraya geçmeden önce tabii ki devlet kurumlarının önemli olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Devlet kurumlarına itibar kazandırmamız lazım, devlet kurumlarını güçlü tutmamız lazım, devlet kurumlarını yıpratmamamız lazım, bürokrasinin rasyonalizasyonu ve siyasetin rasyonalizasyonu arasında bir optimizasyon sağlamak lazım. Yani kurumlar hiçe sayılarak, sadece Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin çoğunluğuna dayalı bir siyasetin uygulanması, ülke açısından, ülke menfaatleri açısından son derece kötü.

Bunu niye söylüyorum? Şimdi, ekonomi konuşacağız, mesela ekonomiye ilişkin kurumlara bir bakalım.

Hazine Müsteşarlığı yaklaşık iki yıldır vekâletle yürütülüyor. Hazine Müsteşarlığı önemli bir kurumdur; ekonomik kararlar açısından, ülkenin borçlanması açısından, ülkenin maliye politikası ve para politikası açısından önemli bir kurumdur ama iki senedir vekâletle yürütülüyor.

TÜİK vekâletle yürütülüyor. TÜİK Başkanı şubat ayı sonunda emekliye ayrıldı, aslında daha süresi vardı ama ani bir kararla emekliye ayrıldı. Tabii, onun arkasında ne var, onu bilmiyoruz, ancak TÜİK, özerk bir kurumdur ve istatistik üretir, bağımsız bir kurumdur, bağımsız bir kurumun vekâletle yürütülmesi söz konusu olamaz.

Dolayısıyla, böyle olunca ne oluyor? Tabii, devlet kurumlarında zafiyet oluşuyor. Vekâletle yürütülen hiçbir kurum başkanı sorumluluk almaz, kurumlar yıpranır. TÜİK gibi bir kurum açısından baktığımızda da TÜİK kurumsal kapasitesi güçlü bir kurumdur, ancak vekâletle yürütüldüğü sürece, onun ürettiği rakamlara karşı her zaman bir endişe oluşacaktır.

Ekonomi Bakanlığını zaten konuşmaya bile gerek yok, Ekonomi Bakanlığının ismi ayrı, içeriği ayrı. Kalkınma Bakanlığına bakıyorsunuz; Kalkınma Bakanlığı, misyonunun tamamen dışına çıkmış, bölgesel konulara odaklanmış, ortada olmayan bir bakanlık. Yani sadece doğu ve güneydoğudaki bazı meselelerle, bölgesel konularla ilgilenen bir kurum. Hâlbuki, Türkiye resminin tamamını görmesi gereken, Türkiye'nin meselelerine makroekonomik, sosyal ve bölgesel konuların tamamına bakması gereken bir kurum, ortada maalesef yok. “Küçük olsun, benim olsun.” anlayışıyla bir kurum yürütülüyor. Statü değişikliği zaten Kalkınma Bakanlığını bitirdi.

Şimdi, diğer taraftan Merkez Bankası. Merkez Bankası konusunu da hepimiz biliyoruz. Merkez Bankasının yeni Başkanı atandı, buradan, hayırlı olmasını temenni ediyorum. Tabii, Merkez Bankası üzerindeki tartışmaların bu kuruma son derece zarar verdiğini ifade etmek lazım. Merkez Bankası, maalesef bu tartışmalar sonrasında inandırıcılığını yitirmiştir. Merkez Bankasının hedeflerine, Merkez Bankasının tahminlerine piyasalar güvenmemektedir. Merkez Bankasına faiz indirme baskısı yapılmaktadır. Evet, Türkiye’de faiz yüksektir, faizin düşük olması lazım. Yani, dünyada negatif faizin konuşulduğu bir ortamda biz Türkiye’de yüzde 10 faizleri konuşuyoruz. Ancak faiz talimatla inmez arkadaşlar. Faiz, Hükûmet olarak makroekonomik kararları alırsınız, reformları yaparsınız, ekonominin temelleri, faizleri aşağı çeker, yoksa talimatlarla faizi indirmek mümkün değildir.

Çok ironik bir durumdur, geçen sene içerisindeki faiz tartışması, Merkez Bankası tartışması esnasında Sayın Cumhurbaşkanı faizlerin indirilmesi baskısını Merkez Bankasına yapmıştır, bu süreçte faizler 2 puan artmıştır çünkü bağımsız olmadığı düşünülen bir Merkez Bankasına piyasalar güvenmez.

Bugün bakalım, Merkez Bankasının beklenti anketi sonuçları var elimizde. Merkez Bankasının aslında uzun dönem enflasyon hedefi 5 olmasına rağmen, gelecek yıl için Merkez Bankası ve Hükûmet 7,5’luk bir enflasyon öngörüsü yapmıştır. Piyasanın, yine Merkez Bankası beklenti anketiyle konuşuyorum, bakın, kendi beklentimiz filan değil, piyasanın beklentisi 8,3’tür yani 5 hedef, 7,5 tahmin, 8,3 piyasanın beklentisi. Yine cari açıkta, büyümede piyasa beklentileri Hükûmetin ve Merkez Bankası beklentilerinin çok üzerindedir, ondan çok daha kötü durumdadır.

Şimdi, 2015 büyümesi, mart sonunda açıklandı, büyüme rakamı 4 geldi. Beklentilerin üzerinde bir büyümedir, Türkiye için yeterli bir büyüme değildir ancak beklentilerin üzerindedir. Fakat, bunu tabii, biraz analiz etmek gerekiyor. Bu, içeriği itibarıyla baktığımızda, Türkiye'nin arzu ettiği bir büyüme değildir. Bir defa şu tespiti yapmamız lazım, bu, çok fazla konuşulmuyor: Bu büyümenin yaklaşık 1 puanı, uluslararası petrol fiyatları düşüşünden kaynaklanmıştır, bu düşüş bir daha olmayacaktır. Şu andaki beklentiler petrol fiyatlarının 2016’da bir miktar daha yükselmesidir. Dolayısıyla bir defalık etkiden gelen 1 puanlık büyüme vardır. Bunun zaten biraz da beklentilerin üzerinde olmasının nedeni bu olmuştur.

Şimdi, niye arzu edilen bir büyüme değildir? Bakıyorsunuz, tüketim kaynaklı bir büyüme. 4 büyümenin 2,98 puanı yani 3 puanı özel tüketimden geliyor arkadaşlar. Hâlbuki Hükûmet ne yapmaya çalışıyor? Hükûmet, tüketimi kısıp tasarrufları ve dolayısıyla yatırımları artırmaya çalışıyor. Ancak, 4’lük büyümenin 3 puanı tüketimden geliyor, özel tüketimden; 0,75’i kamu tüketiminden geliyor. Zaten 3,8’i oldu yani 4’ün 3,8’inin -düşünün- tüketimden geldiği bir büyüme. Dolayısıyla, biz… Zaten 4, düşük olmakla birlikte, yine 4 büyümeyi iyi bir büyüme olarak lanse etmek, sunmak, buna inanmak, bu ülke için büyük bir zarardır. Bunu doğru tespit etmek lazım, bunu Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin ve Grubunun görmesi lazım.

Bakın, tüketimin millî gelir içerisindeki payı, yüzde 88,1’e ulaşmıştır yani her 100 liralık gelirin 88 lirası tüketiliyor, 12 lirası tasarruf ediliyor. 12 liralık tasarrufla bu ülkede nasıl yatırım yapacaksınız, nasıl sürdürülebilir büyümeyi sağlayacaksınız? Böyle bir imkân yok.

İmalat sanayisi üretiminin sürekli düştüğünden bahsediyoruz. Belki düzelmiştir diye bakıyorsunuz. Son verilerde yine baktığımızda, imalat sanayisinin millî gelir içerisindeki payı bir miktar daha düşmüştür. Dolayısıyla, üretmeyen, tüketen bir kompozisyon var.

Ama bunun yanında, bakıyorsunuz, finans sektörü, özellikle bankacılık kaynaklı finans sektörünün büyümeye katkısı -buna da üretim yönüyle baktığımızda- 1,3 puan olmuştur. Yani, bankacıların, bankaların kârının arttığı, katma değerinin arttığı bir büyümedir. Dolayısıyla, hiç kimse, böyle bir büyümeyi iyi bir büyüme diye takdim etmemelidir. Bunun analizine girmek gerekiyor.

Şimdi, cari açık… Geçen, Başbakan diyor ki: “Cari açığı düşürdük.” Bunu ben buradan daha önceden de açıkladım. 2015 yılında, evet, manşet rakam olarak baktığımızda, cari açığın milli gelire oranı 5,8’den 4,4’e düşmüştür. Ancak, burada biraz daha detayına bakmak gerekiyor. Bunun, bir defa, önemli bir miktarı yani 1,1 puanı, Reza Zarrab etkisidir yani altın ihracatıdır. 2015 yılında İran’a yapılan yüksek altın ihracatı, bugün işte sorgulanan olaydan kaynaklanan bir düşme vardı cari açıkta ve gelecek yıl bu olmayacaktır. Dolayısıyla, bu düzeltmeleri yaparak rakamlara bakmak lazım. Sayın Başbakan ya yanıltılıyor ya da bunları bilerek o, toplumu yanıltıyor.

Dolayısıyla, diğer bir husus da enerji ithalatıdır. Enerji ithalatındaki düşüş, cari açık üzerinde bir defalık -yine- etki yaparak cari açığı düşürmüştür. Bundan sonra biz bu etkiyi göremeyeceğiz. Dolayısıyla, cari açık düşmemiştir, tam tersine, bu düzeltmeleri yaptığımızda millî gelire oran olarak geçen yıla göre 1,4 puan artmıştır. İnsanları kandırmayalım. Finansmanı bozulmuştur. Sağlam kaynaklardan cari açığı finanse edemiyoruz.

Şimdi, son mart datasına baktığımızda, enflasyon rakamına bakıyorsunuz, çekirdek enflasyon 9,5. Arkadaşlar, bakın, para politikasının etkili olması gereken enflasyon 9,5’e çıkmış. Bunu, böyle bir enflasyonu sürdürmek mümkün değil.

2016 için bakıyorsunuz, 2016 için Hükûmetin, yine, 7,5 enflasyon tahmini var fakat sadece asgari ücretten 1,5 puan geleceğini Merkez Bankası söylüyor. Tütün fiyatı etkisinden 0,7 puan gelecek enflasyona. Dolar bu sefer yardımcı olmayacak, petrol fiyatları yardımcı olmayacak. 7,5’e bu enflasyon nasıl düşecek? Zaten Merkez Bankası Beklenti Anketi’nde de enflasyon bunun çok daha üzerindedir.

Zamanım kalmadığı için diğer hususlara giremeyeceğim. Ancak Türkiye ekonomisi, maalesef, iyi yönetilmiyor. Kurumlar yıpratılıyor. Dolayısıyla, çok daha sağlıklı bir büyüme için sağlıklı bir yönetim ihtiyacı vardır diye düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Usta.

Grup önerisinin aleyhinde ikinci ve son konuşmacı, Mardin Milletvekili Sayın Mithat Sancar. (HDP sıralarından alkışlar)

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentonun çalışma saatlerini keyfî bir biçimde düzenlemek, AKP’nin Parlamentoya, Meclise yaklaşımında bugüne kadar sergilediği diğer örneklerin bir başkasıdır, devamıdır. Aslında Parlamentoya, parlamenter sisteme nasıl yaklaştığını biliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı, bundan birkaç ay önce “Parlamenter sistem artık bekleme odasına alınmıştır.” demişti. Açıkça, tabii, Anayasa’yı askıya almak anlamına geliyor ama bunun daha somut anlamı: Parlamenter sistemi askıya almak, Başkanlık sistemine geçinceye kadar Parlamentoyu da işlevsiz kılmaktır. Şimdi, Parlamentonun çalışma saatlerini, gündemini, hepsini keyfî bir biçimde düzenleyerek bu öngörüye, bu hedefe katkı sunmak dışında bir amacı bulunmamaktadır AKP’nin.

Dokunulmazlıklar konusu da bunun bir parçasıdır. Gündeme gelen bütün tartışmalarda nihai hedef, başkanlık sistemine giden yolu döşemektir, sağlam bir biçimde bu yolda ilerlemektir. Bunun adını açık koyalım arkadaşlar, şu an sistemin askıya alındığını açıkça söylemek, darbe yapmak demektir. Darbe illa silahla olmaz; darbe, Meclisi işlevsiz kılarak da yapılır; darbe, siyasetin önünü tıkayarak da yapılır; darbe, siyaseti işlevsizleştirerek de yapılır. Bugün yapılan şey, darbe senaryosunun başka aşamalarını hayata geçirmekten ibarettir.

Bu senaryo, esasen, somut olarak 7 Haziranda uygulamaya konuldu çünkü 7 Haziran, başkanlık heveslerinin, sistemi bu şekilde değiştirme hayallerinin suya düştüğü tarih oldu. 7 Haziranda HDP’yi barajın altında bırakamayınca artık yeni bir senaryoya girişildi. Burada, saray merkezli, etrafında Ergenekon artıkları, derin devlet artıkları, Perinçekler, Kerinçsizler olan yeni bir koalisyon oluştu. Bu koalisyonun tek amacı var: Başkanlık sistemine geçmek. Bu koalisyonu birleştiren tek şey var: Demokratik siyaseti devre dışı bırakmak ve Kürt nefreti. Kürtlerden nefret duyan ne kadar çevre varsa, Kürtlere karşı ırkçılık yapan ne kadar çevre varsa şimdi bu koalisyonun etrafında buluşmuş durumda.

Dokunulmazlıklar da bu çerçevede gündeme getiriliyor. Bu, bir dokunulmazlık tartışması değildir arkadaşlar. Yani, fiilleri ve şahısları tartıştığımız bir gündem değildir şu an içinde bulunduğumuz gündem. Siyaseti askıya alma, Meclisi sadeleştirme, muhalefetsiz bırakma operasyonudur. Bizim Meclis dışına itilmemiz, bu planların hayata geçirilmesi için en önemli adımdır. Bunun için uğraştılar, 7 Haziranda olmadı, barajın altında bırakamadılar; 1 Kasıma giderken her yol denendi, katliamlar, baskınlar, siyasi operasyonlar, hepsi denendi, yine barajın altında bırakamadılar, yine istedikleri sonucu elde edemediler. Şimdi ise dokunulmazlıkları gündeme getiriyorlar. Eğer mesele, gerçekten suç işleyen, suç işlediği konusunda ciddi deliller bulunan, haklarında soruşturma açılmış milletvekillerini takip etmekse bugüne kadar niye beklediniz? Hırsızlık, yolsuzluk, dolandırıcılık ve daha pek çok yüz kızartıcı suç dosyası Meclise geldiğinde bunları neden böyle acele acele gündeme almayı düşünmediniz? Bu, 1994 operasyonunun tekrarıdır, daha beteridir. 1994’te en azından Meclis mekanizmaları işletilmiştir, karma komisyonda görüşmeler yapılmıştır, suçlanan milletvekilleri savunma haklarını kullanmışlardır, Mecliste de bu hakkı kullanmışlardır, en azından bu imkânları vardı ama şimdi getirdiğiniz geçici Anayasa maddesi önerisiyle bütün bu imkânları ortadan kaldırıyorsunuz.

“Kamuoyu baskısı var.” diyorlar. Görünen en açık baskı, AKP Grubu üzerinde, parti üzerinde saray baskısıdır. “Kamuoyu infiali var.” diyorlar. 17-25 Aralıkta da vardı, diğer dosyalarda da vardı, hiç umurunuzda olmadı. Görünen tek infial, sizin hızlı davranmamanıza kızan sarayın infialidir. Sarayın baskısından, infialinden bunalarak ya da korkarak şimdi geçici madde formülünü gündeme getirdiniz. Nedir bu geçici madde formülü? Bir madde ekleyeceksiniz Anayasa’ya. Sadece bir şey, bir olay, birkaç zaman için geçerli olacak ve bu maddeyle 83’üncü maddeyi, Anayasa’nın kalıcı maddesini askıya alacaksınız. Sadece belli olaylar için askıya alacaksınız, sonra da yine aynen yolunuza devam edeceksiniz. Amacınız eğer dokunulmazlık dosyalarını hızla kaldırmaksa bu konuda sizlere bir öneride de bulunduk: “Anayasa’yı, 83’üncü maddeyi kalıcı bir biçimde değiştirelim ve dokunulmazlık kurumunu kaldıralım.” CHP Grubuna da verdik ama maalesef amaç başka, amaç, parlamenter sistemi bütünüyle bitirmek ve başkanlık sistemine geçmek.

Bu konuda zaten 7 Hazirandan sonra AKP’ye büyük destek sunan bir parti var Mecliste. MHP, her durumda, her sıkıştığında saraya ve AKP’ye gerekli desteği sunmakta tereddüt etmemiştir. Hazin olan, Cumhuriyet Halk Partisinin şimdi bu planlara çok açık destek olmasıdır. Darbe planlarına bu kadar açık alet olmayı içlerine nasıl sindireceklerini önce milletvekillerine, sonra kendi tabanlarına, sonra da tarihe açıklamak zorundadırlar.

Darbeye açık yardım ediyor CHP ve bunu, Genel Başkanları Sayın Kılıçdaroğlu’nun ağzından çok açık bir biçimde ifade ediyor, üstelik hayretler içinde bırakan ifadelerle. Anayasa’ya aykırı olduğunu kabul ediyor, halkı kandırmaya yönelik bir öneri olduğunu kabul ediyor ama “Destek olacağız.” diyor. Şimdi, bu kadar açık bir tutarsızlık, çelişki hangi sebebe dayanıyor, gerçek sebebi nedir? CHP yönetiminin Türkiye halklarına ve tarihe bu açıklamayı inandırıcı bir biçimde yapma zorunluluğu vardır. Sürekli bizleri AKP’yle iş birliği zannı altında bırakanlar şimdi ne yapıyorlar? Şimdi açıkça Sayın Erdoğan’a şu mesajı veriyorlar: Sen kaygılanma, dertlenme, seni başkan yaptıracağız.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – O kim?

MİTHAT SANCAR (Devamla) - Bunu söyleyen, CHP’dir; bunu söyleyen, Sayın Kılıçdaroğlu’dur. (HDP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – “Ver özerkliği, al başkanlığı.” diye İmralı’da müzakere yapan sizsiniz be!

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Çünkü, bu plan, başkanlığa giden yolu açan plandır, darbe planıdır.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Saçmalıyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – İmralı tutanaklarındaki pazarlığı… Çözüm sürecinin ortakları, sizi gidi!

MİTHAT SANCAR (Devamla) - Başkanlığa giden yolu döşüyorlar ve siz de şimdi başkanlığa giden yolda en son omzu vermek suretiyle bu planların başarıya ulaşmasını sağlıyorsunuz.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Tek kale CHP kalmış. Yapma ya! Yapma ya!

MİTHAT SANCAR (Devamla) - CHP ile AKP’nin bu buluşması, Türkiye halklarının gözünden kaçmayacaktır. Burada CHP’nin kaygısı, büyük ihtimalle, tek demokratik muhalefet partisinin HDP olmasından duyduğu endişedir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi ya! Ya, siz gidin, teröre verdiğiniz desteğin hesabını verin!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Dinleyin, dinleyin!

MİTHAT SANCAR (Devamla) - Evet, tek demokratik muhalefet partisi HDP’dir.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Ya, in aşağıya, in de bana dokunma ya!

MİTHAT SANCAR (Devamla) - Eğer bir açıklamanız varsa sevgili dostum, CHP sırasında oturan arkadaşıma söylüyorum, lütfen, gelin, açıklayın. Bu, Anayasa’ya aykırı olduğunu, halkı kandırmaya yönelik olduğunu Genel Başkanınızın açıkça söylediği öneriye neden destek veriyorsunuz? Size sunduğumuz Anayasa’yı, 83’üncü maddeyi değiştirme önerisine neden destek vermiyorsunuz? Bütün dokunulmazlıkları kaldırmayı orada da kabul ediyoruz. Bunu açıklayın, biz de inanalım.

Sevgili arkadaşlar, Parlamentoyu devre dışı bırakmayı deneyen çok girişim oldu. Bunlardan sizler de mağdur oldunuz, Türkiye halklarının ve Türkiye’deki siyasi akımların hepsi mağdur oldu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Parlamentoyu terk mi ediyorsunuz?

MİTHAT SANCAR (Devamla) - Bu yolu açmanın kimseye hayrı yoktur. Demokrasiyi devre dışı bırakacak bütün oyunları birlikte boşa çıkarmak zorundayız. Buna AK PARTİ’deki vicdanlı demokrat vekiller de izin vermemeli, CHP’deki vekiller de, MHP’deki vekiller de izin vermemeli. Hep birlikte, demokrasiyi askıya almaya yönelen bu oyunu bozmalıyız.

Saygılarımla efendim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sancar.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı konuşması sırasında partimizin adını da zikretmek suretiyle bize ait olmayan görüş ve düşünceleri atfetmiştir, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Siz mi konuşacaksınız?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, ben konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Benim talebimi gördünüz.

BAŞKAN – Sayın Altay, daha sonra.

Sayın Bostancı, sizi de dinleyeceğim.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, “Türkiye halkları” değil, “Türk milleti” olarak kabul ediyoruz ve bir ve bütün olarak. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – O sizin düşünceniz!

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Bunu, “Türkiye halkları” deyimini de bölücü bir ibare olarak kabul ettiğimizi de ifade etmek istiyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisinin AKP’ye veya saraya destek olduğunu söylemek son derece saçmadır. Milliyetçi Hareket Partisinin ilkeli, kararlı politikaları vardır; o parti, bu parti veya iktidara göre de değişmez.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda “Hayır.” dediğimizde AKP ve bir zaman iş birliği yaptıkları paralel yapı bizi CHP’nin vagonuna binmekle suçlamıştı, oysa biz sadece ilkelerimizi korumuştuk. Şimdi, bu paralel yapıyla iş birliği yapan AKP pişman, paralel yapı pişman bu iş birliği, 12 Eylül Anayasa referandumu nedeniyle.

Anayasa ve başkanlıkla ilgili konuşmalarımızı, görüşlerimizi bin değil belki bin beş yüz defa ifade etmişizdir, öyle destek filan yok. Fakat bir iş birliği var. HDP-AKP-PKK iş birliği en azından 2009 yılından bu yana açık bir şekilde kamuoyunun gözü önünde cereyan etmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolmabahçe’de ortaklar olarak oturmadınız mı ya? O zaman saray yok muydu, AKP yok muydu?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Sizin şahsınızda, akil adamlığınızla bir AKP-PKK-HDP projesi olarak ortaya koymuştur. Akil adamlık da AKP’yle bir iş birliğidir. Hangi iş birliğinden bahsediyorsunuz!

Öncelikle AKP’yle çözüm süreci bağlamında birlikte olduğunuz, birlikte yol yürüdüğünüz otuz altı kısım tekmili birden tefrika ediliyor, kitaplarını sizler yayınlıyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz bunu reddetmiyoruz ki, çözüm süreci doğruydu.

OKTAY VURAL (İzmir) Ortaksınız işte.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Biz çözüme ortağız, iktidara değil.

OKTAY VURAL (İZMİR) – Ortaksınız, ortak!

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akçay.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ortaksınız!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Barış ortağıyız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ortaksınız! Hendek ortakları!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın hatip...

İSMAİL OK (Balıkesir) - Bugün akan kanın sorumlusu beraber iş birliği yapan sizlersiniz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bugün akan kanın sorumlusu çözümü bitiren.

BAŞKAN – Sayın Altay, sizi dinliyorum, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Sancar bizi darbeye yardım ve yataklıkla itham etti Sayın Başkan, diğerlerini söylememe gerek yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Akan kanın sorumlusu kim biliyoruz, sizsiniz.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Sizlersiniz, siz, siz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sizsiniz.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Evet, AKP’yle berabersiniz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Altay’ı dinliyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Sancar’ın konuşması baştan aşağıya Cumhuriyet Halk Partisine açık bir sataşmaydı, darbe planlarına açık yardım etmekle itham etti bizi. Takdir ederseniz cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Kılıçdaroğlu’nun sözlerine de açıklık getirirseniz Sayın Başkan bu arada.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İki dakikada zor ama...

6.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisinin dokunulmazlıklarla ilgili tutumu bu Parlamentodaki diğer siyasi partilere göre belki de en net tutumdur. Çok açık, net söylüyorum: 3 Kasım 2002 seçimlerinden on gün önce ne söylediysek aradan geçen on dört yıldan sonra da aynı yerdeyiz. Siyasetin, siyasetçinin kürsü dokunulmazlığı dışında özel bir dokunulmazlıkla korunmasını doğru bulmuyoruz.

Canlı bombaya taziye ziyaretinden sonra başlayan tartışmayla birlikte, Hükûmet apar topar bir dokunulmazlık hamlesi başlattı, bunu başlatırken de çok yanlış başlattı. Aynı dönem içinde, aynı zaman aralığı içinde suç işleyenlerden, kimilerininkini dokunulmazlıktan muaf, kimilerininkini dokunulmazlık zırhıyla koruyan bir teklifin getirilmesi abestir. Ancak, biz buna yönelik olarak üç ayrı seçeneği Adalet ve Kalkınma Partisine ilettik. Adalet ve Kalkınma Partisi, bu üç seçenekten hiçbirini kabul etmeyerek, iki ay top çevirerek tekrar ilk teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine indirdi. Önce şunu hatırlatmak isterim: Geçmişte de böyle bir örnek var; 278 imzayla Meclise geldi, 212 oy çıktı bu kabinlerden. Önce bir onu söyleyeyim. Siz kimsenin samimiyetini test etmeyin de kendinize bir bakın. Sonuçları hep beraber göreceğiz.

Biz, ilke olarak, prensip olarak dokunulmazlıkları doğru bulmuyoruz, bunun için de kaldırılmasından yanayız. Gelen şekil, gelen teklif; bir, ahlaki değil; iki, Anayasa’ya aykırı; üç, yetersiz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Niye destekliyorsunuz?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Niye destekliyorsunuz?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ancak, buna rağmen, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, kamu vicdanının yansıması burası.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, ne alakası var Sayın Başkan!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Genelkurmayın yansıması olmasın! Siz bu teklife nasıl “evet” dersiniz?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu sebeple -bizim 60 tane dosyamız var- 60 milletvekilimizin yargılanmasının yolunu açıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hem “Anayasa’ya aykırı.” diyorsunuz Başkan hem “Destek veriyoruz.” diyorsunuz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Biz korkmuyoruz! Biz korkmuyoruz! Kimse de korkmasın!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya, korkuyla ne alakası var!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Dokunulmazlıklar kaldırılmalıdır. Bu şekil yanlış bile olsa Cumhuriyet Halk Partisi ilke olarak dokunulmazlıkların kaldırılmasına “hayır” demeyecektir. Siz kendinize bakın!

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ahlaksızca kaldırılsa bile! Bravo!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bostancı…

Sayın Demirel, daha sonra da sizi dinleyeceğim.

Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Sancar yapmış olduğu konuşmada dokunulmazlıklara ilişkin anayasa teklifimizi işaret ederek sarayın baskısı altındaki AK PARTİ iktidarının tavrı olarak değerlendirmiştir. Bu açık bir sataşmadır.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; derdim polemik yapmak değil. Polemik yapmak için iki kavram maymuncuk rolü oynuyor. (CHP ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kürsüde hatip var.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bunlardan biri saray. “Saray” diyorsunuz ve her şeye yerleştirerek oradan kafanızdaki birtakım hikâyelere uygun anlatımlar çıkarabiliyorsunuz.

Bir diğeri de başkanlık. Vallahi, bu grup sizin kadar başkanlıktan söz etmiyor. Siz akşam başkanlıkla yatıyor, sabah başkanlıkla uyanıyorsunuz. Başkanlık gelirse eğer katkılarınız için teşekkürler. Çünkü, bu kadar itiraz eden, her şeyi başkanlıkla ilişkilendiren akıl da milletin gözünden kaçmıyor.

Öte taraftan, dokunulmazlıklar meselesi. Ne yapmışız? Anayasa’ya uygun bir teklif getirmişiz. (HDP sıralarından gürültüler)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Vay vay!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Çok komik ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bunu niye getirdik? Bunu niye getirdik? Siz bağırıyorsunuz diye Anayasa’ya aykırı olmaz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Yok, yok, Anayasa’ya uymak zorunda değilsiniz zaten!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Hukuk diye bir şey var.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Uymayın, uymayın, gerek yok zaten, rafa kaldırdınız onu!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Burada da değerli arkadaşlar, dokunulmazlıklara ilişkin bu tartışmalar yeni değil. Şu kürsüden gelip böyle “Sizin yüzlerce ihale dosyanız var.” diye bize söylenmedi mi? Söylendi.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Var, yalan değil ki.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Var mı? Bak, “Var.” diyorsun, “Var.” diyorsun, değil mi?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Var tabii ki.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Göreceğiz var mı yok mu?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hırsızlık, yolsuzluk, suistimal var.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – O yüzden diyoruz ki kimin ne dosyası varsa kardeşim, yargıya intikal etsin.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – 3 bakan nerede?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – 17-25’in üstünü niye kapattınız?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Sen de “Var.” diyorsan, doğru mu söylüyorsun, yanlış mı söylüyorsun, gerçekten bu dosyalar var mı millet görsün.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yargıya intikal ettireceğine sen kendin affetmedin mi?

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) – Hasıraltı ettiniz, hasıraltı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Yargıdan niye çekiniyoruz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Niye çekiniyoruz?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Vallahi, bilmiyoruz niye çekiniyorsunuz? Niye 17-25’in üstünü kapattınız? Niye kapattınız peki?

BAŞKAN – Sayın Toğrul…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Dokunulmazlıklara ilişkin sabah akşam top çevir, sabah akşam konuş ama iş burada, Parlamentoda bir karar almaya gelince “Yokum.” de; böyle bir şey olmaz, olmaz.

MERAL DANIŞ BEKTAŞ (Adana) – Ya, halkı kandırmaya çalışıyorsunuz her konuda olduğu gibi!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – CHP’nin durumunu da göreceğiz; 316, artı, kaç oy çıkacak göreceğiz.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Tehdit ediyor, CHP’yi tehdit ediyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Öyle makabline şamil kanun mu çıkarmış? Nihat Erim gibi konuşuyorsun Hocam ya!

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel, buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan konuşmasında, bizim -HDP’nin- AKP’yle iş birliği içerisinde hareket ettiğimizi; özelde -Türkiye’de birçok halk barınıyor yani sadece Türk toplumu değil- biz “Türkiye toplumu” dediğimiz için de bölücülük yaptığımızı ifade ediyor. Buna ilişkin söz hakkı talebimiz var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirel.

Siz mi konuşacaksınız?

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Mithat Bey konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Sancar, buyurun.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Yanlış söyledi aslında, Cumhurbaşkanıyla iş birliği, ona cevap versin.

8.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın Bostancı iyi bilir ki, çok iyi bilir ki bu teklif Anayasa’ya aykırıdır.

Yine, Sayın Bostancı çok iyi bilir ki -bu çalışmaları çok yakından takip etmiştir, çok iyi biliyorum- bugün yargı bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir. Daha önce yargı karşısında mağdur olduğunuzda söylediklerinizi bugün unutmuş gibi davranmanız, 28 Şubatta uygulanan zihniyetin size karşı söylediklerini, Türkiye’de diğer muhaliflere karşı söylediklerini bugün bize karşı söylemeniz tarih tarafından göz ardı edilmeyecektir.

Ben size sataşmak için söylemiyorum, vicdanlı olduğunu çok iyi bildiğim çok sayıda insan var bu sıralarda, hiç kimseyi de özel olarak suçlamak niyetinde asla olmadım, olmam, sadece bir vicdana çağırıyorum. Bunun yolu vardı, eğer dokunulmazlıkların hepsini kaldırmak istiyor olsaydınız keyfîliği önleyecek yol vardı, bunu önerdik size, “Gelin, müzakere edelim.” dedik. Bizim korkumuz yok. Ne olacak? Geçmişte kaç milletvekilimiz hapishanelerde yattı, onların yatmasının haksız olduğunu o zamanın Cumhurbaşkanı, Başbakanı söylemedi mi? On yıl sonra gene çıkıp özür mü dileyeceksiniz? Sonra, “Bizi kandırdılar.” mı diyeceksiniz?

Sayın Engin Altay, şuna açıklık getirmeniz gerekiyor: Ahlaksız bir teklife “evet” deme dışında bir yol vardır; tek yol, ahlaksız teklife “evet” demek olamaz, hiç kimse kendini böyle çaresiz gösteremez. Ne size ne CHP’ye bunu yakıştırabiliriz, hem kendinize hem CHP’ye haksızlık ediyorsunuz.

Saygılarımla efendim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sancar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural daha önce söz istemişti Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Mithat Bey’e “ahlaksız teklif” lafını yakıştıramadım; uygun bir üslup değil, kabul etmiyoruz, reddediyoruz.

BAŞKAN – Kayıtlara geçti Sayın Bostancı.

Sayın Vural, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Konuşmacı -daha önceki bağlamı aslında dokunulmazlıklarla ilgili ama- özellikle AKP ve saray ekseninde bir politikayla partimizi şey yapmıştı ama dokunulmazlıklar konusunda partimizin duruşunu ifade etmek üzere söz talebim var efendim çünkü tartışma o noktada oldu.

BAŞKAN – Siz mi? Kürsüden mi Sayın Vural?

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet efendim, müsaadenizle.

BAŞKAN – Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Benim talebimi gördünüz.

BAŞKAN – Sayın Altay, evet, sizi de dinleyeceğim.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

20.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, dokunulmazlıklarla ilgili geçici düzenlemeyi destekleyeceklerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak parti programımızda da dokunulmazlıkların kürsü dokunulmazlığı dışında kaldırılması gerektiğine ilişkin hüküm var. Zaten, Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Cumhuriyet Halk Partisinin programlarında da bu var.

Ancak, bilindiği gibi, özellikle terörle mücadele ve terörün hedef aldığı devlet ve millet hayatının bekasıyla ilgili eylemler karşısında terör örgütüne müzahir, yardım, yataklık ya da üye olmaktan dolayı kimi fezlekelerin de Parlamentoya geldiği dikkate alındığında özellikle bunun, bu fezlekeler ile milletvekili sıfatının bağdaşmadığını dikkate alarak Milliyetçi Hareket Partisi öncelikle, özellikle beka tehdidine karşı olarak da bu fezlekelerin gündeme alınmasını istedi, Karma Komisyona başvurduk bu konuda. Neden? Çünkü, Anayasa’mızın 83’üncü maddesiyle gönderilen Anayasa’nın 14’üncü maddesi bu eylemlerin aslında dokunulmazlığın dışında olduğunu söylüyor. Yargının aslında bunlarla ilgili işlem yapması gerekiyordu. Ayrıca, biliyorsunuz, Anayasa’nın 76’ncı maddesi terör eylemlerine katılma ve bu eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanların milletvekili seçilemeyeceğini amirdi. Dedik ki: “Öncelikli olarak gelin bunları yapalım.” Dedik ama maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi, daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda adım atılması yerine bir geçici düzenleme istedi. “Bunlar da kâfi değil, aynı zamanda yüz kızartıcı suçlar dâhil olmak üzere hepsini getirelim.” dedik ama yine de “Hayır.” dendi. Anayasa ve İç Tüzük çerçevesinde yapılan bu önerilerimizi, burada muhterem milletvekillerinin iradesiyle, parmağıyla teröre karşı dik durma eylemini ortaya koyma talebimizi maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi uygun görmedi, “Geçici bir düzenlemeyle bu işi halledelim.” dediler. Biz de “Terörle ilgili bu eylemleri yapanların diğer dokunulmazlık dosyalarının arkasına sığınmasını kabul edemeyiz.” demek suretiyle bu konuda geçici düzenlemeyi -yetmemesine rağmen “evet” diyerek- destekleyeceğimizi belirttik. Milliyetçi Hareket Partisinin tavrı budur.

Teşekkür ederiz. (MHP sıralarından alkışlar)

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Yetmez ama evet.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural.

Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Sancar ikinci kez kürsüye çıktığında “Ahlaksız olduğunu iddia ettiğiniz bir şeyi nasıl desteklediğinizi açıklamanız gerekir.” diyerek hem söylemediğim bir sözü benim söylediğimi kastetti…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bostancı, bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış. Bu Meclisi on dört senedir getirdiğiniz hâl budur, önce onu söyleyeyim.

Şimdi, Sayın Sancar, ben “ahlaksız” kelimesini kullandığımı zannetmiyorum. “Etik değil” diye düşünüyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – “Ahlak dışı…”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – “Ahlak dışı…”

ENGİN ALTAY (Devamla) – “Etik değil, yetersiz, Anayasa’ya aykırı.” dedim. Tekrar ediyorum, AKP’nin getirdiği Anayasa’ya geçici madde eklenmesi teklifi etik değildir, yetersizdir, Anayasa’ya da aykırıdır ve Cumhuriyet Halk Partisine mensup 38 milletvekilimizin 135 adet fezlekesi bu kapsamdadır. Biz, bu milletvekillerimizin de, bu çürümüş, bu sizin tasallutunuzdaki, baskınızdaki yargıya rağmen bu milletvekillerimizin de kapısında “adliye” yazan o binalara gidip yargılanmasından korkmuyoruz kardeşim. Maçanız yetiyorsa, yüreğiniz yetiyorsa Anayasa 100’ü de baypas ederek bu geçici maddeye –size getirdiğimiz teklif odur- bakanlarla ilgili hükmü de koyalım da, sizin de ne kadar siyasi etik içinde olduğunuzu, ne kadar bu konuda samimi olduğunuzu millet görsün. (CHP sıralarından alkışlar)

AKP ne istiyor? AKP kendine ne için, kime, neyi ispatlamaya çalışıyor? Bu teklifle bunu anlamak mümkün değil. Sizin getirdiğiniz teklif ucube bir tekliftir, bir garabettir, bir komedidir ama Sayın Başbakanın o hodri meydanı var ya, başörtüsü meselesindeki bir tabloyu, aklı sıra, Şark kurnazlığıyla, Kayseri kurnazlığıyla, Konya uyanıklığıyla -her neyse- güya başörtü olayında olduğu gibi, CHP’yi kendince bir tuzağa çekeceğini zannediyorsa Başbakan avucunu yalar.

FATMA BENLİ (İstanbul) – Ne alakası var?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Hodri meydan! Hodri meydan! Gelin, devleti bölenleri de devleti soyanları da yargılayalım, var mısınız? Hadi buyurun. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ERKAN HABERAL (Ankara) – Yetmez ama evet!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kalpazanları unuttum, bir dahakine onu da söyleyeceğim.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Demirel, buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, hatip konuştuğunda fezlekeler ile milletvekillerinin özelliklerinin birbiriyle bağdaşmadığını, o yüzden fezlekelerin, bizi kastederek, o yüzden dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin taleplerinin olduğunu ifade etti. Sataşmadan söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Demirel, buyurun.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Mithat Hoca konuşacak.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, daha sonra sizi dinleyeceğim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ben sadece kayıtlara geçsin diye…

BAŞKAN – Buyurun, buyurun, tabii ki.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Altay “On dört yıldır bir deli kuyuya taş atıyor.” dedi. On dört yıldır milletin emrindeyiz; delilikse deliyiz, delilikse deliyiz!

Öte yandan, CHP’ye teşekkür ediyoruz. Her türlü itirazı yaptıktan sonra, destek vereceklerini ifade ediyorlar. Ümit ederim demokrasimiz için iyi olur.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Kayıtlara geçti Sayın Bostancı.

Sayın Sancar, buyurun.

10.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Neden bana yakıştıramadığını söylediğini anlayamadım Sayın Bostancı’nın.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Ne oldu ki? Usul, erkân hiçbir şey bırakmadınız ya! Niye çıktın şimdi, onu anlayamadım.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Bir tarihi anlatıyoruz ve bakın, “Hafızayıbeşer nisyan ile maluldür.” sözü geçersizdir, doğru değildir, yanlıştır. Hafızayıbeşer nisyan etmez, tarih unutmaz; yaptıklarımızın hepsini, konuştuklarımızın hepsini karşımıza bir gün gelir çıkarır. Söylediklerimin hangisinin yalan, yanlış, çarpıtma olduğunu açıkça söylerse burada gücüm yettiğince cevap vermeye, açıklama yapmaya çalışırım.

Sayın Altay, “etik dışı” demeniz değiştirmiyor, belki öyle demişsinizdir fakat yani etik ile ahlak arasındaki ayrımı akademik olarak tartışacak değiliz. Bu sözünüzü dinleyen herkes “ahlak dışı” olarak anlayabilir, öyledir de.

Bize göre de burada açık başka bir senaryo var. Bu mesele kişisel kabadayılık ve yiğitlik meselesinin çok ötesindedir, kimseyle de bu konuda yarışmaya girmeye niyetimiz yok. Korku yok, bedeli neyse ödenir. HDP’de siyaset yapmaya karar verdiğiniz anda bu bedeli ödemeyi kabul etmişsiniz demektir. Hiçbir arkadaşımızın bu konuda zerre kadar bir kaygısı, bir korkusu yoktur. Ancak, burada başka bir oyun var, biz bu oyuna dikkat çekmek istiyoruz. 1994’ü hatırlayın, o oyunu hatırlayın, orada parmak kaldıranların bugün nasıl utandığını hatırlayın.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Sizin milletvekiliniz intihar bombacısını kutsadı.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Deniz Gezmiş’in idamına el kaldırıldığında o mahalle baskısının altında hareket ettiğini sananların daha sonra nasıl utandığını hatırlayın.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Sizin milletvekiliniz, intihar bombacısını kutsadı, o zaman onu kutsadı.

MİTHAT SANCAR (Devamla) – Lütfen bunların unutmayın.

Bütün bu tartışmaları tekrar hepinizin vicdanlarına havale ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sancar.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Yapmayın lütfen… Başınız sıkıştığı zaman 1994’e gidiyorsunuz. 1994 yok, bitti 1994.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Kandil’den korkuyorsunuz, başka bir şey değil.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8) ve (11/7) esas numaralı Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının sırasıyla 1, 2, 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde yapıImasına; 277 ve 278 sıra sayılı Kanun Tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüsülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin vermiş olduğu grup önerisini…

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebiniz var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir dakika, onu niye alıyorsun? Bizimkini geri gönderiyorsunuz, onu alıyorsunuz! Öyle şey olur mu!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Verilmedi daha ya, ne kızıyorsun ki?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ne oldu Sayın Altay?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Söz talep ediyorum.

Ha, yoklama mı istendi?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Evet, evet.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tamam, yoklama yapılsın.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Oylama yapılacak diye geldim.

BAŞKAN – Hayır, hayır. Sayın Altay, yok öyle bir şey.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Öyle bir şey var Sayın Başkan.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Nasıl? Ne var ya?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben gönderdiğimde “Daha oylanmadan alamayız.” denildi.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Almadı ki zaten.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi Ramazan Bey oraya koydu, geri dönüyordu ben müdahale etmesem. Böyle şey olur mu?

BAŞKAN – Ramazan Bey, siz ne verdiniz?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Oylamadan almadı zaten ya, işleme koymadı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Böyle şey olur mu?

ABDULLAH ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Niye bağırıyorsun!

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Ne bağırıyorsun ya!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sana ne! Sana mı sorup da konuşacağım ben!

BAŞKAN – Tamam Sayın Altay, ben müdahale ediyorum.

Onu lütfen geri verin.

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Ayağa kalkan milletvekillerinin isimlerini okuyunca lütfen yerlerine otursunlar.

Sayın Demirel, Sayın Toğrul, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Kürkcü, Sayın Adıyaman, Sayın Sancar, Sayın Danış, Sayın Irmak, Sayın Kaya, Sayın Yıldırım, Sayın Doğan, Sayın Gaydalı, Sayın Irgat, Sayın Yıldırım, Sayın Paylan, Sayın Yıldırım, Sayın Fırat, Sayın Baydemir, Sayın Bilgen, Sayın Dora.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Süre bitti, pusula almıyoruz.

Pusulayla oylamaya katılan sayın milletvekillerinin kontrolünü yaptıracağım şimdi.

Sayın Beşir Atalay burada mı? Tamam.

Sayın Bennur Karaburun? Yok.

Sayın Nureddin Nebati? Tamam.

Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan (11/5), (11/6), (11/8) ve (11/7) esas numaralı Gensoru Önergelerinin Genel Kurulun 18 Nisan 2016 Pazartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının sırasıyla 1, 2, 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin bu birleşimde yapıImasına; 277 ve 278 sıra sayılı Kanun Tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüsülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.29

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/694), Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/689), Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/393), Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın; 2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/403), Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın; 2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/404), Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın; 2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/899), Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/922), Şanlıurfa Milletvekilleri Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin; Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/923) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın; 2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin; Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694, 1/689, 2/393, 2/403, 2/404, 2/899, 2/922, 2/923) (S. Sayısı:273) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünde yer alan 23’üncü madde kabul edilmişti.

Şimdi, 24’üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinde geçen "muvafakat aranmaksızın" ibaresinin "maliklerin en az 2/3'üyle yapılan anlaşma doğrultusunda" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Çağlar Demirel                                  İdris Baluken                                Ahmet Yıldırım

              Diyarbakır                                       Diyarbakır                                          Muş

              Altan Tan                                  Mehmet Ali Aslan                             Müslüm Doğan

              Diyarbakır                                         Batman                                           İzmir

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra saylı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

          Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam                                Mehmet Bekaroğlu

                Ankara                                             İzmir                                           İstanbul

         Bihlun Tamaylıgil                               Utku Çakırözer                               Hüseyin Yıldız

                İstanbul                                          Eskişehir                                         Aydın

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Mehmet Günal                                    Erhan Usta                                   Kamil Aydın

                Antalya                                           Samsun                                         Erzurum

              Zihni Açba                         Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                   İzzet Ulvi Yönter

                Sakarya                                             Hatay                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı torba Yasa Tasarısı’nın 24’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

24’üncü maddeyle, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesinin (1)’inci fıkrası değiştirilip (2)’nci fıkrasındaki “yürütülmesi” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve bu kanun uyarınca yapılacak diğer işlemler” ibaresi eklenmektedir.

Değerli milletvekilleri, anılan fıkrada yapılan değişiklikler kısaca şöyledir: Riskli yapının tapu kayıtlarında bulunan intifa hakkı, ipotek ve haciz gibi şerhlerin riskli yapı yıkıldıktan sonra hisseler üzerinde devam ettirilmemesine, riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında, uygulama yapılan etap veya ada bazında maliklerin üçte 2 çoğunluğuyla karar alınması, üçte 1’lik kısımda bulunan hisselerin anlaşan diğer maliklere satılabilmesine, anlaşan diğer malikler satın almaz ise bu payların Bakanlıkça satın alınmasına ve Bakanlık, TOKİ veya idarenin kanun uyarınca yapılacak işlemler için mirasçılık belgesi çıkarmaya, kayyum tayin etmeye veya tapuda kayıtlı son malike göre işlem yapmaya yetkili olmasına imkân sağlayan bir düzenlemenin tasarıya 24’üncü madde olarak eklenmesi öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, torba yasadaki çoğu maddeyle yapılacak düzenlemeler genel evrensel hukuk normlarına aykırıdır; Anayasa’nın temel hak ve hürriyetlerle ilgili maddelerine, özellikle de mülkiyet hakkı ve dava açma hakkıyla ilgili maddelerine aykırılık göstermektedir; ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin birçok maddesine de aykırı ibareler içermektedir.

AKP hükûmetleri, ranta ilişkin düzenlemeleri de içeren torba kanunları Meclis İçtüzüğü ve Anayasa’ya aykırı bir şekilde hazırlamakta, temel kanun şeklinde, aceleci bir anlayışla bu kanunlar Meclis gündemine getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sınırsız yetkiler verilmektedir. Bakanlık, imar mevzuatında istediği uygulamayı yapma, istediği alanları imara açma yetkisine sahip olmakta ve bu yetkileri de gerektiğinde TOKİ’ye devredebilmektedir. TOKİ’nin amacı, kuruluş kanununda konut ihtiyacının karşılanması, konut inşaatı yapanların tabi olacağı usul ve esasların belirlenmesi, memleket şartlarına uygun inşaat tekniklerinin geliştirilmesi şeklinde belirtilmiştir. TOKİ, memleket şartlarına, yörenin doğal durumuna, kültürel, tarihî zenginliklerine ve yöre halkının yaşam biçimine uygun konut yapmak yerine on dört yıllık dönem içerisinde, arsa rantı yaratan, rezidanslar yapan, lüks villalar yapan, şehirlerin imar planlarını değiştiren bir kurum hâline gelmiştir. Fakir ve orta gelir grubuna hizmet etmesi gereken TOKİ, milletin ve devletin arazilerine el koyarak yandaş müteahhitlerle maliyeti ve kalitesi düşük evler yapıyor ancak oradan ev almak isteyenlere pahalıya satıyor; güya taksitle, düşük faizle ama ana para ve faize öyle bir şekilde yükleniyor ki taksitler öyle bir şekilde artıyor ki evler artık, ödeme güçlüğünden dolayı el değiştiriyor. Alınan evlerin akan damları, patlayan boruları, su kaçıran, hava alan, yağmur alan pencereleri, kabaran sıva ve döşemeleri, ev alanları aldığına bin pişman ediyor. Ancak TOKİ, AKP’nin miting düzenleyicisi bazı müteahhitlerin rant kapısı olmaya devam ediyor diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ahrazoğlu.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Aydın Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak torba yasaya karşıyız çünkü burada, kanun değişikliğinde muhakkak komisyona gelmesi gerekir. Örnek diyelim, çevre ve şehircilikle ilgili Komisyonda olan bütün partilerin komisyon üyeleri bu konuda tecrübelidir ve oraya geldiğinde daha doğru bir kanun çıkacağı inancını taşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, dün akşam burada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’yu turizme destekten dolayı eleştirmiştim. Çünkü, o turizm desteğinde, Antalya ve Muğla’da, 2015 yılında dokuz ay çalışan, üç ay işi askıya alınan; 2016 yılında dokuz ay aynı iş yerinde çalışma şartıyla, askıdaki üç aylık sigorta primlerinin ve asgari ücretlerin İŞKUR tarafından karşılanacağını bildirmişti ve Aydın’ı katmamıştı. Bugün, Turizm Bakanı saat 14.00’te yanıma geldi, bu konuda Aydın’ı da bu turizm destek paketine koyduğunu söyledi. Burada, kendi adıma ve Aydın halkı adına Turizm Bakanıma teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Aydın, nüfusunun yüzde 80’i tarımla geçinen, yüzde 20’si de turizmle geçinen bir ilimiz. Yani, 17 ilçenin 2 ilçesi turizme bakıyor; biri Kuşadası biri Didim. 15 tane ilçe ürettiği o tarım ürünlerini, o malları, yaz olduğu zaman, Kuşadası ve Didim ağırlıklı olmak üzere, İzmir ağırlıklı olmak üzere satarak geçimini sağlıyorlar.

Kuşadası hem Türkiye için hem Aydın’ımız için göz bebeğidir çünkü Kuşadası 1962’de liman başlatılarak Türkiye'yi dünyaya tanıtan tek merkezî turizm alanıdır yani yurt dışından gemilerle gelen yolcular aynı gün Efes’e gider, Efes’e gidip Meryem Ana’yı ziyaret ederek yarı hacı olurlar. Bu vesileyle Kuşadası’na önem vermemiz gerektiğini muhakkak gündeme getirmek zorundayız.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz -Kuşadası’na gelip de gören var- Kuşadası’nın tam merkezinde, şurada köprü olarak bir viyadük yaptınız. Yani, Başbakanın İstanbul’da dediği ucube var ya, üzülerek söylüyorum, Karayolları aynısını, bu ucubeyi tam Kuşadası’nın merkezine yaptı. Şu bölümlerde en az 200-300 tane iş alanı var. Bu iş alanında olan o dükkânların hepsini öldürdü yani battıçıktı yapması gerekirken ne hikmetse bu proje, inanın ki... Ben Binali Yıldırım’ı yıllardan beri takip ediyorum, bu projeyi görse herhâlde o genel müdürü, bölge müdürünü görevden alırdı. Bunları samimi söylüyorum. Yani, Allah aşkına bu turizm bölgesinde, Kuşadası’nda böyle bir şey olabilir mi ya? Böyle bir şey olabilir mi? İşte burada fotoğrafı.

En azından Kuşadası’nın çevre yolu ihtiyacı vardı değerli arkadaşlar, çevre yolu yapmanız gerekirken, geldiniz, merkezin ortasına şu ucubeyi koydunuz, orada 300 esnafın gelirine el koydunuz.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz Büyükşehir Yasası’nı çıkardınız. Bu Büyükşehir Yasası Melih Gökçek’in yasası olarak çıktı. Büyükşehir Yasası çıktıktan sonra mevcut ilçe belediyelerinin geliri yüzde 40 düştü yani beldeler, köyler ilçeye bağlandı, hacimleri, hizmet alanı 3 misli büyüdü ama geliri yüzde 40 düştü.

Şimdi ben şunu söylüyorum: Turizm bu yıl çok zor durumda. Kuşadası’na özellikle Turizm Bakanım -burada- destek veriyor. Ulaştırma Bakanlığından, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından ek bütçe istiyorum Kuşadası’na ve Didim’e. Bunun için desteklerinizi bekliyoruz. Şayet, Kuşadası geri giderse… İnanın ki geçen sene 513 tane gemi geldi, bu sene o 300’e düştü, bu 300 tane gemide en az 400 bin insan gelecek, hizmet edemeyeceğiz ve seneye 300 gemi 100 gemiye düşecektir. Onun için, burada Hükûmete sesleniyorum: Kuşadası’na ve Didim’e mevcut Hükûmet destek vermek zorunda.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Karar yeter sayısı Başkanım…

BAŞKAN – Oylamaya geçtik Sayın Toğrul.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinde geçen "muvafakat aranmaksızın" ibaresinin "maliklerin en az 2/3'üyle yapılan anlaşma doğrultusunda" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Çağlar Demirel (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Müslüm Doğan konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer bütün hakların kendisinden türediğinin kabul edilmesi nedeniyle hakların anası olarak nitelendirilen mülkiyet hakkı, temel hak ve özgürlükler arasında özel bir öneme sahiptir. 1982 Anayasası’nın 35’inci maddesi “Herkes, mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” der. Öncelikle, 35’inci maddenin ilk fıkrasında, herkesin mülkiyet ve miras hakkına sahip olduğu belirtilerek özel mülkiyet esas olarak kabul edilmiştir. Buna mülkiyet hakkının kişinin hak ve ödevleri arasında düzenlenmesi de eklenirse, bu hakkın kişinin hak ve ödevleri arasında ele alınması yaklaşımı, devlet sistemi açısından da bir tercih olarak görülmesi mümkündür ve bu tercihin çağdaş demokrasi yönünde olduğuna da hiçbir kuşku yoktur. Anayasa Mahkemesinin bir kararında vurgulandığı üzere, “Demokratik hukuk devletinde özel mülkiyetin tanınması ve korunup garanti altına alınması zorunludur.” denmektedir.

Anayasa’nın benimsediği sosyal devlet anlayışında ise, başlangıçta kişinin eşya üzerinde mutlak bir egemenliği demek olan ve kutsal olarak kabul edilen mülkiyet hakkı bu niteliğini yitirmiş, mutlak ve subjektif olarak düşünülen bu hak mutlak olmayan bir duruma dönüşmüş ve sosyal işlevleriyle sınırlandırılmıştır. Bu anlamda, mülkiyet hakkı bireyin dilediği biçimde kullanabileceği bir hak ve sınırsız bir özgürlük olma niteliğini çoktan yitirmiştir. Birçok hak gibi bu hakkın da kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceği ilkesi maalesef benimsenmiştir.

Mülkiyet anlayışında, mülkiyet hakkının iki temel yönü bulunmaktadır. Bunlardan birisi mülkiyetin kişiye sağladığı haklar, diğeri ise kişiye yüklediği ödevlerdir. Hemen belirtmek gerekir ki sosyal devlet anlayışındaki mülkiyet anlayışında özel mülkiyet kural, ödev ve sınırlandırma ise istisnadır. Hakkın ödev yönü, bir yandan devlet mülkiyeti hakkını kamu yararı amacıyla sınırlandırma hakkı sağlamakta, diğer yandan ise malike hakkını toplum yararına uygun olarak ve başkasına zarar vermeksizin kullanma yükümlülüğü yüklemektedir.

Anayasa, mülkiyet hakkının kapsamının belirlenmesini kanun koyucunun takdirine bırakmıştır. Ancak, kanun koyucu, mülkiyet hakkının kapsamını tayin ederken Anayasa’da yer alan hükümlere uygun davranmak zorundadır. Örneğin, Anayasa’nın 35’inci maddesi özel mülkiyeti kabul ettiğine göre, kanun koyucunun da özel mülkiyeti tamamen ortadan kaldıracak düzenlemeler yapması mümkün değildir.

Anayasa Mahkemesi, mülkiyet hakkının malike tanıdığı haklar konusunda Roma hukukunun kabul ettiği yaklaşımı benimseyerek mülkiyet hakkının kişiye mülkü üzerinde kullanma, ondan yararlanma ve onun hakkında tasarrufta bulunma imkânı verdiğini de ifade etmektedir. Bundan dolayı, mülkiyet hakkının kapsamı ve malike tanıdığı yetkilerin sadece eşya hukuku anlamında ele alınmaması ve hakkı oluşturan unsurun tabi bulunduğu mevzuatın da dikkate alınması gerekmektedir. Örneğin, taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki haklar Medeni Kanun’a tabidir, eser sahibinin fikrî mülkiyet konusu, eser üzerindeki hakları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na, alacaklının alacak üzerindeki hakları ise Borçlar Kanunu’na tabidir.

Üstelik daha önce de belirtildiği üzere, mülkiyet hakkı, dinamik bir unsurdur, içinde bulunduğu toplumun koşullarından etkilenir. Bundan dolayı mülkiyet hakkının kapsamı, hakkı oluşturan kullanma ve yararlanma, tüketme, ayırma, birleştirme vesaire -işleme de dâhil olmak üzere- haklarını verir fakat bu yetkileri tek tek saymak da mümkün değildir. Mülkü yok etme yetkisinin de mülkiyet hakkının müspet yönüne dâhil olup olmadığı tartışmalı olsa da, Anayasa Mahkemesi, mülkiyet hakkının kişiye, mülkünü yok etme hakkı verdiği görüşündedir.

35’inci maddenin son fıkrası, mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı şekilde kullanılamayacağını öngörmektedir. Bu düzenlemenin, mülkiyet hakkını, kanun koyucudan da önce kendiliğinden sınırlayan bir düzenleme mi olduğu, yoksa, kanun koyucuya “kamu yararı” amacı yanında sınırlama için ikinci bir sebep mi verdiği konusu ise tartışılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de aykırı hükümler içeren bu yasa taslağının, “kamu düzeni ve güvenliği” gibi kavramlarda hukukumuzla ilişkili olmadığını görmekteyiz. İnsanlarımızın mülkleri üzerinde resen yapılan tasarruflar ve sınırlandırmalar kabul edilemez ve toplumsal olaylara neden olabilecek nitelikteki bu durumun düzeltilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, resen yapılan iş ve işlemlerin, rızalık esasına göre kanun tasarısında düzelmesi gerekmektedir. Teklifimiz de, en az 2/3 oranında bu görüşün alınması meselesidir.

Değerli milletvekilleri, gerçekten tehcire konu olan iş ve işlemlerde rızalık esası resen bir şekilde alınmış, 3402 sayılı Kadastro Kanunu yok sayılarak, Tapu Yasası yok sayılarak, 3194 sayılı İmar Kanunu yok sayılarak bu kanun tasarısı önümüze getirilmiştir. Uluslararası hukuka da iç hukukumuza da aykırıdır.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğan.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.075

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesi üzerinde İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve arkadaşlarının önergesinin oylanması sırasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinin tasarı metninde geçen “Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli yapıların bulunduğu parsellerde,” ibaresinin “Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli yapıların bulunduğu ada ve parsellerde,” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Çağlar Demirel                        İdris Baluken                      Ahmet Yıldırım

          Diyarbakır                             Diyarbakır                                Muş

           Altan Tan                              Erol Dora                       Mehmet Ali Aslan

          Diyarbakır                                Mardin                                Batman

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

       Bülent Kuşoğlu                          Musa Çam                       Mehmet Bekaroğlu

            Ankara                                   İzmir                                 İstanbul

     Bihlun Tamaylıgil                     Utku Çakırözer                       Erkan Aydın

            İstanbul                                Eskişehir                                Bursa

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

        Mehmet Günal                       Erhan Usta                              Kamil Aydın

            Antalya                             Samsun                                   Erzurum

          Zihni Açba             Mehmet Necmettin Ahrazoğlu              İzzet Ulvi Yönter

            Sakarya                               Hatay                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı torba Yasa Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

25’inci maddeyle 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un “Dönüşüm gelirleri” başlıklı 7’nci maddesi değiştirilmektedir. Bu değişiklikle yapı alanlarındaki artışlar için hesaplanan harç ve ücret farklarının alınmasına imkân sağlayan bir düzenleme getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, temel kanun olarak getirilmemesi gereken ve milletimizi yakından ilgilendiren, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınmadan ve ilgili komisyonlardan geçmeden getirilen bu tasarılar yasalaşmaktadır. 24’üncü maddede de belirttiğim gibi, AKP bu kanunlardaki değişiklikleri aceleci bir anlayışla Meclis gündemine getirmektedir. Sonuç olarak da gerekli tartışmalar yapılmadan getirilen bu tasarılar, sonunda çözüm getirmemekte ve kısa süre sonra da düzeltme ihtiyaçları doğmaktadır.

Sayın milletvekilleri, terör nedeniyle tahrip olan binaların, kültür varlıklarının, tarihî mekânların onarımı veya yeniden yapılanmasını sağlamak için yapılan bu düzenleme tabii ki terör nedeniyle zarar gören masum yöre halkının mağduriyetini gidermeli, göç edenlerin yeniden yurtlarına dönmelerini sağlamalı, zararlarını tazmin etmelidir. Ancak, terör nedeniyle hayatını kaybedenlerin, şehitlerin, gazilerin, geride kalanların yakınlarının hakları ve hukukları da ziyadesiyle korunmalıdır. 2002 yılında, önceki dönemlerde, terörle mücadele edildiğinde “Köyler boşaltılıyor, yakılıyor, yıkılıyor.” diyenler, bugün, gerektiğinde şehirlerin yakılması pahasına terörle baş etmek için taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmaması gerektiğini ne yazık ki yeni anlamışlardır.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yıllarca, Hükûmetin terörle mücadeleyi yanlış anladığını… Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli “Terörle mücadele, teröristle mücadele değildir; zaman ve mekân üstü, tarihsel perspektiften beslenen yüksek akıl ve algı gerektirmektedir. Önce olanı, olmuşu ve olacağı bütüncül ve derinlikli yorumlayan, yüksekten ve analitik bakış demek olan terörizmle mücadele vizyonu geliştirilmelidir.” demişti ancak AKP bunu dikkate almadı. Zamanın Sayın Başbakanı Sayın Erdoğan “Bölücü terör örgütü kadroları silahları bırakarak ülkeyi terk edecekler.” demişti, peki ne oldu? Terk etmek şöyle dursun, kuzey Irak’taki terör kamplarındaki teröristler kaçak olarak ve Habur Sınır Kapısı’ndan davullarla karşılanarak silahlarıyla birlikte ülkeye geldiler. Çadır mahkemeleri kurularak teröristler serbest bırakıldı. Valiye, kaymakama “Teröristleri görmeyin.” talimatını verenler, terörün geldiği sonuçlardan herhâlde pişmanlık duymuşlardır.

Bugün görüyoruz ki, bu ihmallerin sonucu teröristler şehirlerimize öyle silahlar, öyle bombalar yığmışlar ki sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen günlerce temizlenemiyor, şehirlerin her tarafına bombalar tuzaklanmış, mühimmatlar yığılmış, keskin nişancılar konuşlandırılmıştır. Buradan sormak istiyoruz: Terörle mücadele konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin tüm ikazlarına rağmen neden gerekli tedbirleri almadınız? Önerilerimize niçin kulak tıkadınız? Şimdi de yakıp yıkılan yerlerin yerine yeni yerleşim yerleri açarak güvenliği sağlayacağınızı mı sanıyorsunuz? Terörden zarar gören her vatandaşımızın hakkı hukuku korunmalı, onlarla anlaşarak, gönülleri alınarak ve mağduriyetlere uğratmadan, emrivakiye getirilmeden problemleri çözülmeli, dertlerine derman olunmalı, yeni mağduriyetler yaratılmamalıdır. Terör uzantılarının siyasi emellerine su taşımadan onlara şirin görünmek, oylarına ve oy kaygısına bakmadan… Terörle mücadele öncelikle samimiyet ister, dik duruş ister, kararlılık ister.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Terörle mücadele eden güvenlik güçlerine gerekli destekler verilmeli, imkânlar tanınmalı ancak teröristlerle ve terörist uçlarıyla müzakere edilmemeli diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ahrazoğlu.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Erkan Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesine ilişkin vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.

Söz konusu madde, Komisyondaki arkadaşlarımızın da muhalefet şerhinde belirttiği gibi, içine her şeyin sıkıştırıldığı, Hükûmetin bir türlü vazgeçemediği torba yasanın içine son anda eklenmiştir. Bu nedenle de Komisyonda ayrıntılı görüşülememiş ve de bu maddenin ortaya çıkaracağı sonuçlar da öngörülememiştir.

Anayasa’nın 35’inci maddesi şöyle der: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre ise, her gerçek veya tüzel kişi mallarından yararlanmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Herhangi bir kimse ancak kamu yararı gereği olarak ve kanunun öngördüğü koşullarla devletler hukukunun genel ilkeleri çerçevesinde mülkünden mahrum edilebilir. Herkes, yasal şekilde elde ettiği mülküne sahip olma, kullanma, elden çıkarma ve miras bırakma hakkına sahiptir. Bunların kaybı karşılığında zamanında adil bir tazminat ödenmesi koşuluyla, kamu menfaati nedeniyle veya yasada öngörülen koşullar çerçevesinde yapılması dışında hiç kimsenin elinden mülkü alınamaz. Mülkün kullanımı kamu menfaati için gerekli olduğu ölçüde yasayla düzenlenebilir.

Mülkiyet hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin de birinci kuşak hakları içinde yer almaktadır.

Bu madde, Anayasa’mıza da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne de aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, yaşam, özgürlük ve mülk insanlar yasa yaptıkları için var olmadılar. Aksine, gerçek şudur ki, yaşam, özgürlük ve mülk, insanların ilk etapta yasa yapmasına sebep oldu. Şimdi bu madde böylesine bir gerçeğin tam tersi bir anlayışı ortaya koyuyor, sanki yasalar olduğu için yaşam, özgürlük ve mülkün olduğunu savunuyor.

Mülkiyet hakkı ve onun sağladığı kullanma ve yararlanma yetkisi ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabilir, örneğin, Toprak Reformu Kanunu, İmar Kanunu, Kat Mülkiyeti Kanunu gibi. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanlar Hakkında Kanun, adı üzerinde riskli alanlarla ilgilidir. “Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı bozacak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerler” kavramı ise iç hukukumuzda yoktur, ayrıca, 6306 sayılı Yasa’yla da uyuşmamaktadır. Ayrıca kavram esnek bir kavramdır, Hükûmete istediği her yeri kamulaştırma hakkı vermektedir. Bu, daha çok otoriter bir sürecin başlangıcı demektir.

Bizler burada ne yaparsak yapalım Anayasa'mıza ve evrensel insan haklarına uygun yasalar üretmek zorundayız. İnsan hak ve özgürlüklerini, mülkiyet hakkını kısıtlamak için çıkarılan her yasa demokrasimize de vurulan ağır bir darbe olacaktır. Unutmayalım ki, hukukun kuvvetinin azaldığı yerde kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlar. Sanırım, şimdiki Hükûmetin hukuku geçerli olmaya başlamaktadır ki, bu da çok tehlikelidir.

Hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasının hep bir ortak mazereti vardır, o da, “Başka bir alternatif yoktu, ne yapalım?” Unutulmayan bir film repliği gibi, “Yaptım ama niye, bir sor bakalım.” Hayır, böyle bir anlayışı kabul edemeyiz. Hükûmeti buradan bir kez daha uyarıyorum: Bu maddeyle mağdur olan her vatandaş devletle karşı karşıya kalacaktır, bu da devlete olan güveni azaltacaktır, uluslararası ilişkilerde zayıf olan insan hakları karnemizi daha da zayıflatacaktır. Maddenin yeniden komisyonuna gönderilmesini, orada da enine boyuna tekrar görüşülmesini talep ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinin tasarı metninde geçen “Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli yapıların bulunduğu parsellerde,” ibaresinin “Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli yapıların bulunduğu ada ve parsellerde,” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Çağlar Demirel (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı torba Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz bu tasarıyla, yürütmeyi durdurma süreçlerine ilişkin son derece antidemokratik ve hukuk dışı bir uygulama getirilmek istenmektedir. Öncelikle belirtmek isterim ki, yürütmenin durdurulması mekanizması, haklarını korumak bakımından, idare edilenlere yani yurttaşlara Anayasa tarafından tanınmış bir imkândır; dolayısıyla, kanunla ortadan kaldırılması da mümkün değildir. Bakınız, örneğin Anayasa’nın 125’inci maddesiyle “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” hükmü getirilmiş, yine aynı maddede, idari işlemin uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verilebileceği kurala bağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, bunun istisnası altıncı fıkrada sayılan hâllerdir. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 2014/41 sayılı Kararı’nda, Anayasa’nın 125’inci maddesinin 6’ncı fıkrasıyla üstün kamu yararının bulunduğu kimi durumlarda yürütmenin durdurulmasına karar verilmesine istisna getirilebileceği öngörülmüştür. Buna göre “Yürütmenin durdurulması kararı verilmesi olağanüstü hâl, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hâli ile millî güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlık nedenlerine bağlı olarak kanunla sınırlanabilir.” ifadesine yer vermiştir. Yine aynı kararla, Anayasa’nın 125’inci maddesinde belirtilen nedenlerden birine dayanılması “Kanun koyucuya yürütmenin durdurulması kararı verilmesine istisna getirme konusunda sınırsız yetki vermez.” değerlendirmesi yapılarak doğabilecek keyfî uygulamaların önü kesilmiş ve yürütmenin durdurulması önüne engel getiren hüküm iptal edilmişti.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki düzenleme, açıkça Anayasa Mahkemesi kararının arkasından dolaşılması anlamına gelmektedir.

Yine, Anayasa’nın başta 15’inci maddesi olmak üzere çeşitli maddeleri, olağanüstü hâllerde uygulanacak rejimin çerçevesini çizmektedir. Böyle bir durumun bulunmadığı hâllerde, kamu düzeninin ve güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu gibi muğlak bir kriter getirilerek âdeta olağanüstü bir rejim yaratılması, hukuk güvenliğine ve hukuk devleti ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Kamu düzeninin ve güvenliğinin olağan hayatı durduracak ve kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu hâllerde alınacak önlemler, kamu gücünü elinde bulunduranların ellerindeki imkânlar Anayasa’yla düzenlenmiştir.

Riskli alanın ne olduğu, Mayıs 2012’de yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2’nci maddesinde tanımlanmıştır. Kanuna göre, zemin yapısı ve üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya idare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan, riskli alandır. Görüldüğü gibi, bu kanunla, acele kamulaştırma yolu yalnızca ve yalnızca riskli yapıları kapsayacak şekilde açılmıştır. Ancak bu tasarıyla tümüyle riskli alan ilan edilen bir bölgede acele kamulaştırma yoluna gidilmesi mülkiyet hakkının açık ihlalidir.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Acele Kamulaştırma 1939 tarihli, savaş ve seferberlik hâllerindeki acil ihtiyaçları düzenleyen bir Kanun’dur. Ancak AKP Hükûmetinin savaş hâlinde uygulanabilecek ve hak alanını çok fazla kısıtlayan istisnai bir rejimi olağan zamanlarda yaygınlaştırma eğilimi kabul edilemez. Unutmamalıyız ki insanların temel hak ve özgürlüklerinin tanınması, korunması ve geliştirilmesi hukuk devletinin temel hedefidir diyor, bu duygularla tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dora.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Başkanım karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.36

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerinde Mardin Milletvekilli Erol Dora ve arkadaşlarının önergesinin oylanması sırasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 25’inci madde kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak üzere toplam dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın çerçeve 26’ncı madde ile ilave edilmesi öngörülen ek madde 1'in (2)’nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        İlknur İnceöz                    Mehmet Doğan Kubat                   Ramazan Can

            Aksaray                                 İstanbul                              Kırıkkale

      Murat Alparslan                      Mehmet Metiner                     Mehmet Demir

            Ankara                                 İstanbul                              Kırıkkale

        Halil Eldemir                       Hüseyin Özbakır                      Cemal Öztürk

            Bilecik                                Zonguldak                              Giresun

   Mücahit Durmuşoğlu

           Osmaniye

“(2) a) Riskli alan kararına karşı Resmî Gazete'de yayımı tarihinden itibaren dava açılabilir. Uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamaz.

b) Birinci fıkranın (a) bendi uyarınca belirlenen riskli alanlarda kamu kaynağı kullanılarak gerçekleştirilen her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, 4734 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen hâllere dayanan işlerden sayılır.”

BAŞKAN – Şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Bülent Kuşoğlu                                 Musa Çam                       Mehmet Bekaroğlu

            Ankara                                   İzmir                                 İstanbul

     Bihlun Tamaylıgil                     Utku Çakırözer                       Haluk Pekşen

            İstanbul                                Eskişehir                              Trabzon

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

       Çağlar Demirel                        İdris Baluken                       Ahmet Yıldırım

          Diyarbakır                             Diyarbakır                                Muş

       Behçet Yıldırım                      Osman Baydemir                   Mehmet Ali Aslan

           Adıyaman                               Şanlıurfa                               Batman

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

        Mehmet Günal                           Erhan Usta                          Kamil Aydın

            Antalya                                 Samsun                               Erzurum

          Zihni Açba                        İzzet Ulvi Yönter                    Kadir Koçdemir

            Sakarya                                 İstanbul                                 Bursa

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir.

Buyurun.

KADİR KOÇDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ek madde ilave edilen kanun, afet riski altındaki alanlardaki yapıların dönüştürülmesine dair bir kanun. Ama ek maddede -düzenlediğimiz husus- kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu durumlar ifade ediliyor. Burada başka bir ifadeyle, şecaat arz ederken sirkatin söylemek gibi, şu andaki kamu yönetiminin doğal afetle eşit hâle geldiği dolaylı olarak kabul edilmektedir çünkü doğal afet riski altındaki yapılara kamu güvenliği ve düzeniyle ilgili görevin yapılamaması neticesinde müdahale edilme durumu burada düzenlenmektedir.

Gerçekten de kamu yönetimindeki bu beceriksizlik, ehliyetsizlik, adalet ve kamu ilkelerinden uzaklaşma durumu bir doğal afet kadar, birlikte yaşamamıza, şehirlerimize zarar verebilmektedir. Başarısını -daha önce de söylediğim gibi- ayırma, kayırma ve buyurmaya borçlu olan iktidar partisi, toplum içinde kendisi sosyal manada çok ciddi fay hatları oluşturmuş ve bu fay hatları birlikte yaşamayı, siyasetin dilini zehirleyerek çok ciddi, buradan zararların oluşmasına yol açmıştır. Ancak bu eklenen maddede bu zarardan da kamu denetiminden ve iş yapmayla ilgili genel prensiplerden uzaklaşma yönündeki kurnazlığı tekrar görüyoruz çünkü eklenen maddelerle 4734 sayılı Kanun’un 21’inci maddesi kapsamına sokulmaktadır burada yapılacak yapılaşmalar. Bu nedir? 21’inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendiyle, ihaleye çıkmadan, ilan yapmadan, sadece anlaştığınız ve “2 kişi daha bul gel.” diyerek çağırabileceğiniz 3 teklifle bu işleri verme imkânına kavuşulacaktır.

Yine, bu, Bakanlar Kurulu tarafından afet alanı ilan edilecek kamu güvenliği ve düzeninin tesis edilemediği alanlarla ilgili yargıya gitme, hak arama yollarında da ciddi kısıtlamalara gidilecektir. Bütün bunlar devlet olma fonksiyonlarını yerine getirmedeki başarısızlığın dolaylı olarak hem ikrarıdır hem de bu başarısızlıktan başta ihale mevzuatımız olmak üzere kamu harcamalarındaki gerekliliklerden kaçarak yine birilerine imkân sağlama, birilerine menfaat sağlama çabasını çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Hele hele bu düzenlemenin temel kanun mahiyetindeki bir kanunda, çok sayıda değiştirilen kanun maddesinden biri olarak getirilmesi de yine yönetim ve yasama anlayışının başka bir tezahürüdür. Ben hem doğal afetleri –ki doğal afetler; tabiatı, jeolojiyi oradaki topografik yapıyı dikkate almadan yapılan yapılaşmalarla etkisi artan afetlerdir- hem de bugün burada doğal afet kapsamına soktuğumuz devleti yönetememe durumunun, sosyal afetlerin olmadığı; topluma, tarihî mirasımıza, toprağa, jeolojiye dost bir yönetim umuduyla hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Koçdemir.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Bana düşen bu madde -yani torba kanunu içerisinde, daha doğrusu tombala torbası içerisinde benim elime gelen madde- özü itibarıyla faşizmi yasallaştırma maddesidir. Her şeyden önce bir hukukçu kimliğimle ama aynı zamanda uzun yıllar yerel yönetimlerde görev yapan bir mesai arkadaşınız deneyimiyle ifade etmek isterim ki; elbette ki kentsel dönüşüm, elbette ki yer yer kamulaştırma, elbette ki yeniden inşa etme çabası, çalışmaları olağan yaşam içerisinde birer gerekliliktir, hatta yer yer zorunluluktur. Ancak, burada söz konusu olan birer kamulaştırma işlemi değildir. Burada söz konusu olan, kamu düzenini bozanlar, “Müzakere yoktur, çözüm yoktur, Kürt sorunu yoktur, artık barış yoktur.” deyip tek başına bir iktidarı inşa etmek, elde etmek adına şehirleri, kasabaları insanlarıyla birlikte tank atışıyla, top atışıyla yıkıma maruz bırakanlarla ve şu anda yıkım devam ederken bu yıkımın, bu zihniyetin yasallaştırılması süreciyle, pratiğiyle, uygulamasıyla karşı karşıyayız şu anda. Her şeyden önce Anayasa’nın kendisine aykırıdır. İdarenin her türlü eylem ve işlemine yargı yolunun açık olduğu hükmü bu yasa maddesiyle ortadan kaldırılmaktadır.

Yine, bu yasa maddesiyle, özelikle de (2)’nci fıkranın (b) bendiyle yerli ve millî Rezalar oluşturuluyor. Teklif usulüyle, pazarlık usulüyle dilediğine ihaleyi peşkeş çekme, yandaşına ihaleyi peşkeş çekme suretiyle de bir yanlış başka bir yanlışla örtülmeye çalışılıyor. Çok açık ve net söylüyorum: Bu yasanın adı, 26’ncı maddenin adı âdeta fırtına ekmektir. Fırtına ekenler mutlaka ama mutlaka kasırga biçeceklerdir. Bu maddenin tümüne baktığımızda, hatta 23, 24 ve 25’le birleştirdiğimizde, temel ruhunu, temel felsefesini, perspektifini Tehcir Kanunu’ndan almaktadır, tehcir pratiğinden almaktadır; yine, Şark Islahat Planı’ndan esinlenmiştir; aynı şekilde iskân kanunları ve aynı şekilde takriri sükûn kanunlarından esinlenmiştir. Bütün bu olup bitenlerin insanlığına, ülkeye, kamu düzenine, bundan sonra da birlikte yaşam arzusuna miskalizerre katkısı olmayacaktır. Tarih bir kez daha tekerrür ediyor. Seyit Rıza’yı idam sehpasına götürebilmek için yaşını değiştirdiler ve bunun adına da “kanun” dediler. Yine, Erdal Eren’i idam sehpasına götürmek için yaşını değiştirdiler. İşte, bu kanun maddesi tam da bir zulme kılıf bulma, bir zulme kılıf biçme maddesidir. Bu itibarla da hem Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, temel insan haklarına aykırı olan bu yasadan gelin vazgeçin.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Vay be!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Özü itibarıyla, gelin, faşizmden vazgeçin.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Yok ya!

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Faşizm bir toplumun başına gelebilecek en büyük beladır ve faşizm öyle bir çukurdur ki, 317 basamaklı bir merdiven ve o 317 basamaklı merdivenin üzerine en uzun insan dahi çıksa o çukurdan çıkmayacak, çıkamayacak kadar derin bir çukurdur. Gelin, bu çukurdan vazgeçin diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baydemir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Baydemir’in defalarca burada dile gelmiş olan görüşlerini reddediyorum, buna ilişkin görüşlerimiz kayıtlarda mevcuttur. En son kullandığı metaforu da aynen kendisine iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü konuşmacı Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; on yıl içerisinde Parlamentoda 8 kez görüşülüp yasalaşan, Anayasa Mahkemesince de her defasında iptal edilen ve Anayasa’nın tam 12 maddesine 8 kez aykırı bulunarak iptal edilen bir yasa tasarısı üzerine söz aldım.

Aslında söylenecek söz yok. Bu, Anayasa Mahkemesinin 8 kez iptal ettiği 3 yasa maddesinin niye Genel Kurula bir kez daha geldiğini merak ettim ve Anayasa Mahkemesinin en son 2014 tarihinde bu yasayı iptal ettiği kararı aldım ve yüce heyetinizin huzuruna getirdim. Anlıyorum ki havuzda para kalmamış. Bu yasa düzenlemesi kılıfıyla, vatan evlatları terörle mücadele edip şehit kanlarını dökerken bakan evlatlarının havuzuna para lazımmış… Bu bir rant yasası, bu bir utanç yasasıdır.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Haksızlık ediyorsunuz.

HALUK PEKŞEN (Devamla) – Böyle bir yasanın bu Parlamentoda konuşulması bile bir milletvekili, bir hukukçu olarak, hepimiz adına utanç verici bir durumdur. Dünyanın hangi ülkesinde anayasa 12 kez, 8 yasa maddesiyle ihlal edilebilir? Böyle bir hukuk, böyle bir vicdan, böyle bir insan, hakkı nerede var ve bundan kim bahsedebilir? Anlıyorum, gerçekten bu rant ve para hırsı, bu akçalı hırs sizin gözünüzü karartmış ama yalnızca bu değil; cumhuriyeti yıkmak ve ranta ulaşmak için yıkmayacağınız değer yoktur ama inanın, bütün kutsal dinlerde ve bütün ahlaklarda en önemli ortak payda adalettir. Adalet yoksa gerisi boş lakırdıdır. Bu yasa için bizi boşuna yoruyorsunuz. Bu yasa için yapılacak tek şey, Anayasa Mahkemesinin 2014 tarihli kararını bu yasayı üzerine ekleyip Anayasa Mahkemesine taşımaktır.

Hedefinizde nereler olduğunu biliyoruz ama benim sizden asıl öğrenmek istediğim şey şu: Şehit cenazelerine gittiğiniz zaman o şehit yakınları sizlere “Bizim çocuklarımız can verirken siz bu yasayla nasıl rant peşinde koştunuz?” diye sorduklarında ne cevap vereceksiniz, ben onu merak ediyorum. O şehit cenazelerinde o cenaze yakınlarının yüzlerine bu rant yasasıyla nasıl bakacaksınız, ben merak ediyorum. El vicdan! Birazdan ellerinizi kaldıracaksınız, bu yasayı geçireceksiniz ama hepinizden rica ediyorum, lütfedin, bir kez, bir kez olsun şu Anayasa Mahkemesinin kararını okuyun. Dileyen her kimse göndereyim, geleyim izah edeyim. Yanınızda hukukçular var, Türkiye’de hukukçular var. Bu bir ayıp, bu gerçekten utanç verici bir ayıp. İnsanlık adına, böyle bir yasa maddesini buraya getirmek ne demektir, ben bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bir de pazarlık usulü, davet usulü. Yani, kamu bankalarında artık rant kalmamış, havuzdaki müteahhitlere para lazım; e, o zaman acilen tedbir lazım. İşte bu, buradadır sayın milletvekilleri. Buna lütfen izin vermeyin.

Ankara’da, Kızılay Meydanı’ndaki Saraçoğlu Mahallesi’ne el koymak için böyle kılıflara gerek yok. Anayasa Mahkemesi söylüyor; 12 madde. Ben sayayım mı? Tek tek saymama gerek var mı? Ayıp değil mi? Ben utanıyorum, böyle bir yasa maddesini konuşmaktan gerçekten utanıyorum, arlanıyorum. Anayasa’nın yok saydığı, Anayasa’yı yok sayan bir yasa tasarısının bu Parlamentoda görüşülebilir olması bile bu Parlamentonun Gazi Meclis adına da unvanına da şanına da yakışmıyor; ayıptır. Bir milletvekili olarak bundan ancak hicap duyarım ben. (CHP sıralarından alkışlar)

Saygıdeğer milletvekilleri, çok can alıcı bir özet; dava açılamaz, yürütmenin durdurulması kararı verilemez, tedbir kararı verilemez. Allah aşkına, soruyorum size, dava açmak temel bir insan hakkı mıdır? Yargı kararlarına uymak Anayasa’nın zorunlu bir ilkesi midir?

MUSA ÇAM (İzmir) – Doğru.

HALUK PEKŞEN (Devamla) – Ve bunların hepsi burada yok sayılmış mıdır? Ya, ben şimdi merak ediyorum, Anayasa’ya rağmen nasıl buna “evet” diyeceksiniz sevgili AK PARTİ’li arkadaşlar, sayın milletvekilleri? Belediye başkanlığı yapmış olan arkadaşlar var içinizde, Anayasa Mahkemesine taşıyanlardan birisi de sizin belediyeniz. Sizden önce taşınmış, siz taşımışsınız. Gelin, Allah aşkına, bu yasayı geri çektirin. Elinizi vicdanınıza koyun. Ben, burada vicdanlı insanlar olduğunu biliyorum, sizin vicdanınıza sesleniyorum.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pekşen.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Beş dakikada 50 sıfatla yapılan bu konuşmada, “Cumhuriyeti yıkmak, akçalı hırsla davranmak.” ve sonrasında da “Sevgili arkadaşlar, yapmayın.” demek… Milletimizin takdirine bir mantık olarak sunuyorum.

Buradaki iddiaları reddediyorum, biz cumhuriyeti taçlandırıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, bu Mecliste yeni bir usul gelişiyor; her konuşmadan sonra Sayın Bostancı konuşma üzerine bir yorum yapıyor. Böyle bir usul yok. Grup Başkan Vekili, bir sataşma varsa ki; var.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Varsa söyleyeceği söz, sataşmadan söz alır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Çık da cevap versene! Çık da cevap versene!

Böyle yorumlarla bu olmaz Sayın Başkan, buna müsaade etmemenizi talep ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki Sayın Altay.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletvekillerinin vicdanıyla karar vermesinden rahatsız oldunuz galiba Sayın Bostancı. Milletvekillerinin vicdanına seslendi ya.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Oylamaya geçtik.

Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın çerçeve 26’ncı maddesiyle ilave edilmesi öngörülen ek madde 1'in (2)’nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İlknur İnceöz (Aksaray) ve arkadaşları

“(2) a) Riskli alan kararına karşı Resmî Gazete'de yayımı tarihinden itibaren dava açılabilir. Uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamaz.

b) Birinci fıkranın (a) bendi uyarınca belirlenen riskli alanlarda kamu kaynağı kullanılarak gerçekleştirilen her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, 4734 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen hâllere dayanan işlerden sayılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Öneriyle, kanun yollarının tamamının kullanılması, ayrıca düzenleyici işlemlerden olan riskli alan kararlarına karşı dava açma süresinin Resmî Gazete'de yayım tarihinden başlaması, uygulama işlemleriyle birlikte düzenleyici işleme de dava açılamaması ile bu Kanun'un 6’ncı maddesinin (9)’uncu fıkrasında belirtilen hükümle ilgili uygulamada karşılaşılan aksaklıkların giderilmesi bakımından, ilan ve dava açmayla ilgili hususlara açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesindeki "nakit mevcudunun" ibaresinin "yıllık gelirlerinin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mehmet Günal                                    Erhan Usta                                 Mustafa Kalaycı

                Antalya                                           Samsun                                          Konya

            Kamil Aydın                                      Zihni Açba                                İzzet Ulvi Yönter

               Erzurum                                           Sakarya                                         İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam                                Mehmet Bekaroğlu

                Ankara                                             İzmir                                           İstanbul

         Bihlun Tamaylıgil                               Utku Çakırözer                               Ünal Demirtaş

                İstanbul                                          Eskişehir                                      Zonguldak

MADDE 27- 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 28'inci maddesinin yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(7) Kuruluşlar, yönetim kurulu kararıyla ve nakit mevcudunun yüzde onunu

aşmamak kaydıyla;

a) Yurt içi ve yurt dışındaki doğal afet bölgelerine doğrudan veya yetkili makamlar aracılığıyla konut, eğitim ve sağlık tesisleri kurulması amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarına,

b) 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun mülga 64'üncü maddesi ve 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 47'nci maddesinin sekizinci fıkrasında sayılanlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'un ek 1'inci maddesi hükümlerine göre nakdi tazminat ödenmesi veya aylık bağlanması hakkı bulunanlara,

c) Geçirdiği iş kazası veya meslek hastalığı sonucu sürekli işgöremez hale gelen işçilere veya işçi vefat ettiyse hak sahiplerine ayni ve nakdi yardımda bulunabilir."

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Çağlar Demirel                                Behçet Yıldırım                                İdris Baluken

              Diyarbakır                                        Adıyaman                                      Diyarbakır

          Ahmet Yıldırım                              Mehmet Ali Aslan

                  Muş                                              Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç dakika önce, gerçekten şu Parlamentonun faaliyetlerinin ibretlik bir kararla işlerine devam ettiğini biz de yine ibretle izledik. Ne diyor bir önerge? Bakın, muhalefet bir şey öneriyor, bütün üç önerge reddedildi. Ben, az önce iktidar partisinin verdiği ve kabul edilen önergesiyle ilgili cümleyi tekrar okuyorum. Diyor ki: “Riskli alan kararına karşı Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabilir.” Ek bir cümle: “Uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamaz.” Bunu niye ekledi? Bir iki kelime değişikliği. Az önceki hatipler dile getirdi; daha iki buçuk yıl önce, Anayasa Mahkemesi, özellikle bazı iş ve işlemlerin yargıya götürülmesinin önünün kapatılmasına dair iktidarın çıkarmış olduğu yasayı iptal etmişti. Ben bir kelime değiştireyim, oyun oynayayım, etrafından dolanayım, Anayasa Mahkemesinin önüne tekrar gitsin, belki kurtarırım. Anayasa 125 açıktır. Anayasa’nın 125’inci maddesi, neyin yargı yolunun açık olup olmadığının takdirini size, bize bırakmaz. Anayasa 125 diyor ki… O 12 Eylül faşist askerî darbesinin Anayasası bile şunu söylüyor: “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” Bu kadar net. Yok bir bölümüne açık, bir bölümüne kapalı… Tabii, şu anda Sur’da yıkım devam ediyor. Daha yasası çıkmadan Sur’da yıkımlara devam ediliyor. Nedir? Burada, uygulamalara karşı dava açılamazmış. Açılır, hem de bal gibi açılır ve bugün devam eden Sur’daki iş ve işlemlerle ilgili yasa ve Anayasa’ya aykırı iş yapıyorsunuz, bunun da hesabını vereceksiniz.

Bir diğeri: Bakın, Sayın Doğan Kubat gelsin, şurada söylesin, sekiz gün önce Plan ve Bütçe Komisyonunda alt komisyon kuruldu. Bu maddenin problemli olduğunu, bu şekliyle asla geçmemesi gerektiğini söyledi ve bu maddenin tümüyle değiştirilmesi gerektiğini Çevre ve Şehircilik Bakanının yanında dile getirdi. Gelsin, burada “Yok, böyle bir şey demedim.” desin, ben de özür dileyeceğim. Şimdi biz söyleyince zorunuza gidiyor. Mutlaka Kubat’a saraydan mı, kasırdan mı, bir yerden mi “Sus, otur yerine!” dediler ki madde değişmedi. Gelsin, desin ki: “Ben bu cümleleri kullanmadım.”

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ayıp! Bu dil, kötü bir dil.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Sekiz gün önce “Bu madde problemlidir, hukuki açıdan problemlidir.” diyen Kubat bugün niye burada yok ve neden yasa değişikliğiyle ilgili düşüncesini pratize etmedi, neden realize olmadı?

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Geliyor, geliyor; sorarsınız.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bir diğeri: Söz konusu 27’nci maddeyle alakalı olarak söyleyelim: Efendim, terörle mücadelede hayatını kaybeden, zarar gören mağdurlarla alakalı olarak, mağdurların ihtiyaç duyduğu ve hak ettiği bazı tazminatlar ve aylıkların bağlanması öngörülüyor. Ama unutmayalım ki son yıllarda, her geçen yıl, bu tazminat ve aylığı hak eden sayının artıyor olması ülkedeki savaş gerçekliğinin ne kadar derinleştiğinin göstergesidir. Şu Parlamentonun görevi, tazminat ve aylık hak edenlerin ihtiyaçlarını karşılamaktan önce, bir defa, tazminata, aylığa konu olabilecek ölümleri, mağduriyetleri önleyecek bir toplumsal barış çalışması yapmaktır. Ya değilse, hiçbir ama hiçbir tazminat ve meblağ, ne hayatını kaybedenlerin eş, çocuk, anne ve babalarının acılarını gidermeye kifayet eder ne de giderek derinleşen toplumsal barış problemlerinin giderilmesine hizmet edebilir. Gidin bir bakın, hayatını kaybeden asker, polis, sivil, bebek, yaşlı, militan; hiçbirinin ama hiçbirinin acısını siz parayla gideremezsiniz.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Terörist, terörist, hain.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Teröristleri kastediyoruz.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Size göre öyle, size göre.

Gidin o zaman, asker ve polise sorun, deyin ki: “Sizin çocuğunuzun canı kaç trilyondur?” Size vereceği cevabı görürsünüz o zaman. Mesele ona tazminat ve aylık bağlamak değil, mesele onların öldürülmesini, hayatını kaybetmesini giderebilecek bir toplumsal barış yasası ve uzlaşı yasalarını açığa çıkarabilmektir.

Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Önergeyi oylarınıza sunacağım.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Karar yeter sayısı.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları

MADDE 27- 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 28'inci maddesinin yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(7) Kuruluşlar, yönetim kurulu kararıyla ve nakit mevcudunun yüzde onunu

aşmamak kaydıyla;

a) Yurt içi ve yurt dışındaki doğal afet bölgelerine doğrudan veya yetkili makamlar aracılığıyla konut, eğitim ve sağlık tesisleri kurulması amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarına,

b) 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun mülga 64'üncü maddesi ve 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 47'nci maddesinin sekizinci fıkrasında sayılanlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'un ek 1'inci maddesi hükümlerine göre nakdi tazminat ödenmesi veya aylık bağlanması hakkı bulunanlara,

c) Geçirdiği iş kazası veya meslek hastalığı sonucu sürekli işgöremez hale gelen işçilere veya işçi vefat ettiyse hak sahiplerine ayni ve nakdi yardımda bulunabilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Zonguldak Milletvekili Sayın Ünal Demirtaş. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada yine bir torba yasa tasarısını konuşuyoruz. Terör mağdurlarının yaralarının bir nebze sarılabilmesi için getirilen bu düzenlemeye ilave olarak grubumuz adına verdiğimiz önerge lehinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, bugün terör, maalesef, AKP iktidarının yanlış politikaları sonucu Türkiye’nin en önemli sorunu hâline gelmiştir. AKP iktidarı terörle mücadelede ve Kürt sorununun çözümünde gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemiştir, bu sebeple bugün gelinen noktada gömleğin iki yakası bir araya gelmemektedir. Maalesef, her gün, Türkiye’nin dört bir tarafındaki evlere ateş düşmeye devam etmektedir. Ağustos ayından itibaren yaşanan terör olaylarında 400’ün üzerinde güvenlik görevlimiz maalesef şehit olmuştur. AKP iktidarı 2002 yılında sıfır terörle almış olduğu ülkemizi, maalesef, yanlış politikalarla bugün, on dört yıl sonra kan gölüne döndürmüştür. Maalesef, AKP iktidarının bu yanlış politikalarının faturasını çocuklar, eşler, anneler, babalar ve şehitlerimiz ödemektedir. Ancak terör olayları sonucu mağdur olan vatandaşlarımıza, çocuklarına, eşlerine, annelerine ve babalarına işçi sendikalarının bağışta bulunmasının önünü açan bu düzenleme son derece doğru ve yerindedir. Bu düzenlemeyle, terör sonucu yaşamını yitiren şehitlerimizin geride kalan mağdur çocuklarının, mağdur eşlerinin, mağdur anne, babalarının mağduriyetleri belki bir nebze olsun giderilir, belki bir nebze olsun onların yaraları sarılır. Bu sebeple, tasarıyla getirilmesi düşünülen bu düzenlemeyi destekliyoruz.

Ancak değerli milletvekilleri, bu düzenleme, son derece doğru ve yerinde bir düzenleme olmasına rağmen eksiktir ve yetersizdir. Çünkü, AKP iktidarının on dört yılda yapmış olduğu yanlışlar ve toplumsal travmalara yol açan bir başka konusu daha var, o da iş cinayetleri.

Değerli milletvekilleri, bir işçi sendikasının temel ve asli görevi üyeleri arasındaki dayanışmayı sağlamaktır, işçi sınıfının kendi arasındaki dayanışmasını sağlamaktır. İşçi sendikasının bir üyesi ya da herhangi bir işçi, bir iş cinayeti sonucu yaşamını yitirdiğinde ya da meslek hastalığı sonucu yaşamını yitirdiğinde o sendika, o işçinin çocuklarının, eşinin yanında olmalıdır, onlara destek olmalıdır. Ya da bir işçi, iş kazası sonucu iş göremez hâle geldiğinde, meslek hastalığına yakalandığında sendika, o işçinin yanında olmalıdır, ona destek olmalıdır. Oysa bu torba yasa tasarısındaki maddeye bakıyoruz, böyle bir konu düzenlenmemiş. Burada, sendikaların asli görevi olan işçilerin ve ailelerin mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik bir hüküm yok.

Değerli milletvekilleri, AKP, işçileri her zaman unuttuğu gibi bu tasarıda da unutmuş durumda. Bu olmaz arkadaşlar, bu yanlıştır. İş kazası sonucu mağdur olan işçilerin çocuklarının, eşlerinin, ailelerinin unutulmasını biz kabul edemeyiz, etmemeliyiz. İktidar milletvekilleri, sizlere sesleniyorum: Siz de bu eksikliği kabul etmeyin.

Değerli milletvekilleri, maalesef, iş cinayetleri, AKP iktidarında ülkemizin başka kanayan yaralarından birisi olmuştur. Bakın, 2016’nın ilk üç buçuk ayında 450 işçimiz yaşamını yitirmiştir. On dört yılda 17 bin işçimiz iş cinayetine kurban gitmiştir, 70 bin işçimiz de iş göremez hâle gelmiştir. Bakın, rakamlar çok korkunç. İç savaşta bile bu kadar çok kişi ölmüyor. İş cinayetleri sonucu birçok insanımız mağdur oluyor, işçilerimizin eşleri dul kalıyor, çocukları yetim kalıyor, anneler babalar da evlatsız kalıyor. Bu sebeple, işçilerin ailelerinin mağduriyetinin giderilebilmesi için bu önergemiz kabul edilmelidir. Bu amaçla grubumuzun vermiş olduğu bu son derece insani, son derece vicdani önergenin tüm Genel Kurulca kabul edilmesi dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demirtaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesindeki "nakit mevcudunun" ibaresinin "yıllık gelirlerinin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Görüştüğümüz maddede, işçi ve işveren sendika ve konfederasyonlarının şehit yakınları ve gazilere ayni ve nakdî yardımda bulunabilmesi öngörülmektedir.

Uyguladığı bilinçli politikalarla Türkiye'de sendikal örgütlenmenin her geçen yıl erimesine yol açan Hükûmet, mevcut sendikalara da “Siz artık hayır ve hasenat işlerine bakın.” demek istemektedir. Sendikalar demokrasinin temel taşlarıdır. Sendikacılığın kan kaybetmesi demokrasimiz açısından bir zaaftır. Sendikasız ve toplu sözleşmesiz iş yerlerinde iş barışının nasıl sağlanacağı ve sürdürüleceği çok iyi düşünülmelidir.

Hükûmet, sendikalaşmayı zorlaştıran, sendikal örgütlenmeyi zayıflatan politikaları terk etmelidir. Çağdaş normlarda endüstri ilişkilerinin tesisi için sendikalı işçilerin ve toplu sözleşmeli iş yerlerinin artırılmasına destek sağlayacak düzenlemeler getirilmelidir. Ayrıca, Hükûmet, şehit yakınları ve gazilerle ilgili öncelikle kendi üzerine düşen görevi yapmalıdır. Anayasa'mıza göre şehit ailelerine ve gazilere toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlamak devletin görevidir.

Daha önce parti grupları olarak verdiğimiz ortak önergelerle şehit aileleri ile gazilere çok önemli bazı haklar verildi ancak hâlen çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır. Gazilerimiz arasında ayrımcı uygulamalar olması, şehit aileleri ile gazilerimizin geçim sıkıntısı içinde bulunmaları asla kabul edilemez. Bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tüm parti gruplarına çağrıda bulunuyoruz. Görüşmekte olduğumuz bu tasarıya vereceğimiz ortak önergelerle şehit aileleri ve gazilerin beklediği bazı öncelikli düzenlemeleri hayata geçirebiliriz.

Bu kapsamda şu konular hemen düzenlenebilir: Şehitlerin ve vefatı hâlinde gazilerin ana ve babalarına bağlanan asgari ücretin yarısı düzeyindeki aylık çok yetersiz olup asgari ücretin net tutarından az olmamak üzere artırılmalıdır. Şehit yetimlerinin hepsine kamuda iş hakkı verilmelidir. Bazı gazilere çıkarılan yüklü faturalar vicdanları sızlatmaktadır. 3713 sayılı Kanun kapsamına girmese dahi, atış, tatbikat veya diğer ateşli silah yaralanmaları nedeniyle malul olan gazilerimizin ihtiyaç duydukları her türlü ortez, protez, araç ve gereçler herhangi bir kısıtlama getirilmeksizin karşılanmalıdır. Gazilere üç bin altı yüz günde emekli olabilme hakkı tanınmalıdır. Ordu ve polis vazife malulü gaziler de 2330 sayılı Kanun kapsamına alınarak aylıkları yüzde 25 artırılmalı ve çalışmaları hâlinde aylıkları kesilmemelidir. Muharip gazilerin sosyal güvencesi olsun olmasın, hepsine aynı tutarda şeref aylığı bağlanmalı, kendilerinden madalya için para istenmesi ayıbı da ortadan kaldırılmalıdır. Devlet Övünç Madalyası alanlara şeref aylığı bağlanmalıdır. Terörle mücadelede malul sayılmayacak derecede yaralanan, malul sayılmayan gaziler hiçbir haktan yararlanamıyor. Sivil terör mağdurlarına yüzde 40 sakatlık oranıyla aylık bağlanırken, yüzde 40’ın üzerinde sakatlık oranı olan ama malul sayılmadığı için aylık bağlanamayan gazilerimiz bulunmaktadır. Sağlık sorunları devam eden bu arkadaşlarımızın sağlık hizmetlerinde katılım payı muafiyetleri bile yoktur. Terörle mücadelede büyük kahramanlık gösteren, malul sayılmayan gazilerimize kimseye muhtaç olmadan hayatlarına devam edebilmeleri için aylık bağlanmalı, öncelikli iş hakkı verilmeli, onurla taşıyacakları “gazi” ibareli serbest seyahat kartı ve faizsiz konut kredisi hakkı verilmeli, özellikle de sağlık hizmetlerinde katılım payı muafiyeti tanınmalıdır.

Gelin, oy birliğiyle bu konuları bu torba kanuna dâhil edelim. Bu onuru, bu Gazi Meclisin milletvekilleri olarak hep birlikte yaşayalım. Şehitlerimizin emanetlerine ve kahraman gazilerimize hep beraber sahip çıkalım. Büyük devletler, şehidi ve gazisi için vereceklerinin hesabını düşünmezler çünkü şehitler ve gaziler, vatanı ve milleti için vereceklerini hiç düşünmeden vermişlerdir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 27’nci madde kabul edilmiştir.

28’inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam                                Mehmet Bekaroğlu

                Ankara                                             İzmir                                           İstanbul

         Bihlun Tamaylıgil                               Utku Çakırözer                                Orhan Sarıbal

                İstanbul                                          Eskişehir                                          Bursa

MADDE 28- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 78 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"(1) Kurul, merkezî takas kuruluşlarının, alıcıya karşı satıcı, satıcıya karşı da alıcı rolünü üstlenerek takasın tamamlanmasını taahhüt ettikleri merkezî karşı taraf uygulamasını, piyasalar veya sermaye piyasası araçları itibarıyla zorunlu tutabilir. Borsalar veya teşkilatlanmış diğer pazar yerleri de nezdinde işlem gören sermaye piyasası araçlarıyla ilgili merkezî karşı taraf uygulamasına geçmek üzere Kurula başvurabilirler. Merkezî takas kuruluşları organize para piyasalarında merkezî karşı taraf uygulamasına geçmek üzere Kurula başvurabilirler.

(2) Takas kuruluşlarının merkezî karşı taraf görevini üstlendiği takas işlemlerinde mali sorumluluğu, tesis edilecek limitler dâhilinde ve üyelerden alınacak teminatlar ile diğer garantiler çerçevesinde belirlenir. Merkezî karşı taraf hizmeti çerçevesinde takas kuruluşları tarafından alınan teminatların mülkiyeti takas kuruluşuna geçer. Mülkiyeti takas kuruluşuna geçen teminatlara aksi kanunda öngörülmedikçe 47 nci maddenin ikinci ve beşinci fıkraları ile dördüncü fıkrasının (a) bendi uygulanır. Takas kuruluşları, üyelerinin müşterilerine olan yükümlülüklerinden sorumlu değildir. Takas kuruluşları, merkezî karşı taraf hizmeti verdikleri piyasalarda temerrüt yönetimi kapsamında, üyelerin teminatları, garanti fonu ve kendi sermayelerinin yanı sıra, sigorta sözleşmeleri, karlardan kesinti yapılması, müşterilerin pozisyonlarının ve teminatlarının gerektiğinde resen veya temerrüt eden üyenin müşterilerinin talebiyle temerrüt eden üyelerin rızası ile diğer üyelere taşınması, pozisyonların resen kapatılması, aynı tarafla olan borç, alacak, pozisyon, teminat, hak ve yükümlülüklerin netleştirilmesi ve Kurulca uygun görülecek diğer yöntemleri de kullanabilirler.

(3) Merkezî takas kuruluşları, temerrüt yönetiminde kullanmak üzere sermaye ve sermaye benzeri kaynak temin edebilir, teminat ve garanti fonu varlıklarını temerrüt yönetimi çerçevesinde likidite temin etmek için borçlanma amacıyla teminat gösterebilir. Merkezî takas kuruluşları nakdi teminatları nemalandırma veya menkul kıymetlerin saklanması amacıyla bankalar ve saklama kuruluşlarında kendi adlarına açılacak hesaplarda bulundurabilirler. Merkezî takas kuruluşları tarafından temerrüt yönetimine tahsis edilen sermaye ve sermaye benzeri kaynaklar hakkında da 73 üncü maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanır. 73 üncü maddenin ikinci fıkrası ile 79 uncu maddenin birinci fıkrası, takas mutabakatının nihai olarak sonuçlanmasına kadar geçecek süre ile sınırlı olmak üzere, merkezî takas kuruluşu veya merkezî saklama kuruluşu nezdindeki takas ve mutabakat hesaplarına yatırılan veya transfer edilen anapara değişimli para ve/veya kıymet takası işlemlerine konu varlıklar hakkında da uygulanır."

"(9) Bu madde kapsamında yürütülecek temerrüt yönetimine ilişkin usul ve esaslar ile takas kuruluşlarının merkezî karşı taraf hizmeti nedeniyle üyelerinden alacağı teminatlar ve bünyelerinde yer alacak garanti fonlarına ilişkin usul ve esaslar takas kuruluşunun önerisi üzerine Kurul tarafından belirlenir.

(10) Merkezî takas kuruluşları tarafından merkezî karşı taraf hizmeti sundukları her bir piyasa için tahsis edilen sermaye veya sermaye benzeri kaynaklar, alınan teminatlar ve oluşturulan garanti fonları amaçları dışında kullanılamaz. Sermaye piyasalarına ilişkin olarak sunulan merkezî karşı taraf hizmeti kapsamında alınan teminatlar ve garanti fonu varlıkları, para piyasalarına ilişkin olarak aynı kapsamda alınan teminatlar ve garanti fonu varlıklarından ayrı olarak izlenir."

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Çağlar Demirel                                  İdris Baluken                                Ahmet Yıldırım

              Diyarbakır                                       Diyarbakır                                          Muş

          Behçet Yıldırım                                Ertuğrul Kürkcü                            Mehmet Ali Aslan

              Adıyaman                                           İzmir                                           Batman

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Mehmet Günal                                    Erhan Usta                                   Kamil Aydın

                Antalya                                           Samsun                                         Erzurum

              Zihni Açba                                  İzzet Ulvi Yönter                                                                                                Sakarya                                           İstanbul                                              

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta. (MHP sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, burada yapılmak istenilen şey, aslında ülkemizde sunulan merkezî karşı taraf hizmetlerinin, Avrupa Birliği sermaye piyasası otoritesi başta olmak üzere, yabancı ülke sermaye piyasaları otoriteleri tarafından kabul ve tanınmasının kolaylaştırılması ve kanunun altyapısının sağlamlaştırılması. Düzenlemeyle Borsa İstanbul nezdinde bir organize para piyasası kuruluyor ve Takasbankın da uluslararası alanda merkezî karşı taraf rolünü üstlenmesi öngörülüyor. Aslında uluslararası piyasalardan fon bulma anlamında baktığımızda makul görülebilecek bu düzenlemenin, para politikası uygulamaları açısından sakıncası olabileceğini düşünüyoruz. O da şöyle: Merkez Bankasının temel görev ve yetkilerine baktığımızda kanunun 4’üncü maddesinde şu şekilde söyleniyor: “Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler.” Yine, madde “Banka, Hükümetle birlikte enflasyon hedefini tespit eder, buna uyumlu olarak para politikasını belirler. Banka, para politikasının uygulanmasında tek yetkili ve sorumludur.” diye devam ediyor.

Şimdi, burada, baktığımızda, para politikasının uygulanmasından ve para piyasasının kurulması ve işletilmesinden sorumlu kuruluşun, şu andaki mevcut yasalar çerçevesinde, Merkez Bankası olduğunu görüyoruz. Bunun dışında yeni bir piyasa kurulması ve oluşturulması ve bunun da Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi olması uygulamada bir çift başlılığa yol açacaktır diye bir endişe taşıyoruz. O nedenle, biz bu maddenin kanun tasarısı metninden çıkartılmasını talep ettik.

Şimdi, diğer taraftan meseleye baktığımızda, aslında bu uygulanan kötü ekonomi politikalarının sonucu… Yani bugüne kadar, mesela, on dört yıldır yapılmamış da niye bu yapılıyor diye baktığımızda, aslında Türkiye’nin aşırı finansman ihtiyacından kaynaklanan bir arayıştır bu yapılmak istenilen şey. Kötü para politikaları sonucu oluşan finansman sıkıntısını aşmaya yönelik olarak böyle bir gayret içerisine Hükûmet girmiş durumdadır.

Şimdi, Hazine Müsteşarlığının web sayfasına baktığımız zaman, 2016 yılında Türkiye’nin ödemesi gereken vadesi bir yıldan kısa olan dış borç miktarı 172,7 milyar dolardır. Yani bizim finansman ihtiyacımız, 2016 yılı içerisindeki borçları çevirmek için olan finansman ihtiyacımız 172,7 milyar dolar. Hükûmet orta vadeli programda 28,6 milyar dolar da cari açık öngörüyor, dolayısıyla cari açığı da finanse etmemiz gerekir. Bu iki rakamı topladığımızda Türkiye’nin 2016 yılında finanse etmesi gereken, ihtiyacı olan dış kaynak 201,3 milyar dolardır arkadaşlar. Bu, resmî rakamlara göre yani şu anda zaten bir kısmı kesinleşmiş, bir kısmı da Hükûmet tahminlerine göre. Cari açığın şu anda öngörülenden -bunu daha önceden 2016 bütçe görüşmeleri esnasında anlatmıştık- bir 10 milyar dolar fazla gerçekleşeceğini düşündüğümüzde, 2016 yılında yaklaşık 210 milyar dolar civarında bir finansman ihtiyacı var. Tabii, bu, çevrilmesi çok kolay bir rakam değil. Niye değil? Çünkü bakıyoruz rakamlara, ödemeler dengesi finansmanı bozuluyor.

Şimdi 2015 rakamını söyleyeyim: 2015 yılında 32,3 milyar dolar cari açık verdik. Bunun 11,8’i rezerv erimesiyle -yani para bulamadık, rezervlerimizi bozdurarak karşıladık- 9,7 milyar doları kaynağı belirsiz para girişiyle -buna hiç güven olmaz; bugün vardır, yarın yoktur- dolayısıyla 21,5 milyar doları sağlıklı olmayan finansmanla finanse edilmiş. Sadece 10,8 milyar doları… Yani, şöyle akılda kalması açısından, açığımızın ancak üçte 1’ini sağlam kaynaklarla finanse edebilmişiz, üçte 2’sini sağlam olmayan kaynaklarla finanse etmişiz. Dolayısıyla, ödemeler dengesinde bir finansman sorunu var. Bakın, ocak-şubat rakamlarına baktığımızda aynı şeyi görüyoruz zaten. Ocak-şubatta cari açığın yüzde 44’ü kaynağı belirsiz para girişiyle finanse edilmiş. Dolayısıyla, bu çok sürdürülebilir bir şey değildir, bu sürdürülebilir olmadığı için de bir kaynak ihtiyacı var.

Şimdi, tabii, burada kara para meselesi de gündemde. Yani, bu kadar finansman ihtiyacı olunca artık gözünüzü karartıyorsunuz, her türlü paraya da sanki razı olunuyormuş gibi bir hâl var. Hükûmeti kara para konusunda çok dikkatli davranmaya davet ediyorum. OECD başta olmak üzere -şu anda vaktimiz olmadığı için detaylarını anlatamayacağım- bütün uluslararası platformlarda Türkiye’yi sıkıntıya sokacak durumdayız kara para konusunda. Bu konuyla ilgili Hükûmetin ciddi tedbir alması lazım, ilk önce şu MASAK’ı bir düzeltmesi lazım. MASAK deve mi, kuş mu belli değil; MASAK’ın statüsü yeniden tanımlanmalı ve MASAK bu işleri düzgün yapabilecek bir duruma getirilmelidir. Kara para ile inşaat arasında da bir ilişki vardır, bunları dün filan konuştuk bir miktar. Yani, Türkiye’deki betonlaşma öyle başlı başına bir şey değildir, kara para ile betonlaşma arasında, hatta kamu ihaleleri arasında da ciddi bir ilişki vardır. Hükûmeti bu konuda dikkatli davranmaya davet ediyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Usta.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; 28’inci maddeyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım.

Aslında, bu maddenin bu tasarıdan çıkartılmasını istiyoruz fakat bir çift laf söylemeliyim bu tasarı hakkında, eksik kalmasın. Hakikaten, tasarının her bir maddesinde başka bir dünyaya geçiyoruz. Şimdi borsa dünyasındayız fakat biraz önce yıkılan Kürt kentlerinin dünyasındaydık, ondan önce trafik dünyasındaydık. Hepimiz, sonunda, bu tartışma bittiğinde eğer aklımıza sahip çıkmamışsak birer şizofren olarak bu Meclisi terk etmeye adayız.

Şimdi, karşı karşıya kaldığımız maddenin, maruz bırakıldığımız maddenin aslı şu: Gerçek olmayan, hayalî sermayenin gerçek güçle korunması için devletin alacağı tedbirler. Yani, bir grup spekülatör, gerek devlet gerek özel sektörün ortaya attığı maddi üretimle ve mallarla dolaylı, dolaysız hiçbir bağlantısı olmayan kâğıtlara gelecekte getireceği gelir varsayımıyla para koyacak; devlet de bu paranın eninde sonunda bir siyasi ve mali krize yol açmayacağını garanti etmek üzere kurumsal düzenlemeler yapacak; özeti budur. Elinde kaynağını açıklayamayacağı paralar bulunan insanların bundan yeni kârlar üretmek üzere herhangi bir maddi üretime, maddi üretim çevirimine dâhil olmaksızın sonuçta dünya çapında bir kumarhaneye dâhil olması ve kumar oynaması, bu kumarbazların hepsinin de sonunda kârlı çıkmaları güvencesinin devlet tarafından bunlara verilmesi; şimdi, bunun değerlendirilmesi, buna onay vermemiz isteniyor. Biz tabii buna son vermenin daha önemli olacağını düşünüyoruz.

Gerçek bir üretim olmayınca sermaye sahipleri ve devlet üç yolu halkın önüne koyar: Bunlardan birincisi, sistematik olarak Türkiye'de aşağı yukarı bütün sağ hükûmetlerin uygulayageldiği inşaat seferberliğidir, “İnşaat ya Resulullah” bu kesimin başlıca sloganıdır. İkincisi borsadır, borsada oynanan kumardır, bu kumarın getirmesi beklenen güvencelerdir. Nihayet üçüncüsü de, tabii ki kara para dolaşımıdır; bu, her ikisine de yönelir.

Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı bütün iktisadi açmazların altında, aslında sürdürülemez olan bir sermaye üretim çeviriminin devlet zoruyla sistematik olarak halkın karşısında güçlendirilmesi var. Karşı karşıya kaldığımız, kaldığınız, hepimizin kaldığı, bütün rezaletlerin arkasında aslında bu büyük açık, üretimden sağlanamayan gelir ile halkın ve sermayenin karşılanamayan talepleri arasındaki açığın nasıl kapatılacağı meselesidir. Bunu Reza Zarrab’a başvurarak gayrimeşru altın ticareti yoluyla kapatmayı deneyebilirsiniz, o kapı kapandığı zaman yeni bir boğaz açmayı deneyebilirsiniz İstanbul’da, dünyanın bütün emlak spekülatörleri için Türkiye’yi bir büyük emlak piyasası hâline getirebilirsiniz ya da Borsa İstanbulun işlemesini ve buradan doğacak spekülatif kârların bir şekilde yatırıma dönmesini beklersiniz ancak bunların hiçbiri gerçek üretim olmadıkça gerçekleşmeyen şeylerdir.

Bizim tavsiyemiz, tabii ki tutulmayacağını bildiğimiz, gene de söylemekten kaçınmayacağımız tavsiyemiz; esasen kâr mantığıyla değil, halkın ihtiyaçları mantığıyla hareket edilmesi hâlinde kaynakların da sağlanabileceği, bunların da düzgün bir biçimde kullanılabileceğidir. Ancak buna aday bir Hükûmet ve buna aday bir Meclis görmüyoruz. Reza Zarrab’ın açtığı yoldan kendinizi onun altından zincirlerine bağladınız, umarım o zincirlerin bir ucunu öbür kolunuza takma fırsatı elimize geçecektir. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kürkcü.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

(Kâtip üye Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına başlandı)

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Orhan Sarıbal (Bursa) ve arkadaşları

MADDE 28- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 78 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"(1) Kurul, merkezî takas kuruluşlarının, alıcıya karşı satıcı, satıcıya karşı da alıcı rolünü üstlenerek takasın tamamlanmasını taahhüt ettikleri merkezî karşı taraf uygulamasını, piyasalar veya sermaye piyasası araçları itibarıyla zorunlu tutabilir. Borsalar veya teşkilatlanmış diğer pazar yerleri de nezdinde işlem gören sermaye piyasası araçlarıyla ilgili merkezî karşı taraf uygulamasına geçmek üzere Kurula başvurabilirler. Merkezî takas kuruluşları organize para piyasalarında merkezî karşı taraf uygulamasına geçmek üzere Kurula başvurabilirler.

(2) Takas kuruluşlarının merkezî karşı taraf görevini üstlendiği takas işlemlerinde mali sorumluluğu, tesis edilecek limitler dâhilinde ve üyelerden alınacak teminatlar ile diğer garantiler çerçevesinde belirlenir. Merkezî karşı taraf hizmeti çerçevesinde takas kuruluşları tarafından alınan teminatların mülkiyeti takas kuruluşuna geçer. Mülkiyeti takas kuruluşuna geçen teminatlara aksi kanunda öngörülmedikçe 47 nci maddenin ikinci ve beşinci fıkraları ile dördüncü fıkrasının (a) bendi uygulanır. Takas kuruluşları, üyelerinin müşterilerine olan yükümlülüklerinden sorumlu değildir. Takas kuruluşları, merkezî karşı taraf hizmeti verdikleri piyasalarda temerrüt yönetimi kapsamında, üyelerin teminatları, garanti fonu ve kendi sermayelerinin yanı sıra, sigorta sözleşmeleri, karlardan kesinti yapılması, müşterilerin pozisyonlarının ve teminatlarının gerektiğinde resen veya temerrüt eden üyenin müşterilerinin talebiyle temerrüt eden üyelerin rızası ile diğer üyelere taşınması, pozisyonların resen kapatılması, aynı tarafla olan borç, alacak, pozisyon, teminat, hak ve yükümlülüklerin netleştirilmesi ve Kurulca uygun görülecek diğer yöntemleri de kullanabilirler.

(3) Merkezî takas kuruluşları, temerrüt yönetiminde kullanmak üzere sermaye ve sermaye benzeri kaynak temin edebilir, teminat ve garanti fonu varlıklarını temerrüt yönetimi çerçevesinde likidite temin etmek için borçlanma amacıyla teminat gösterebilir. Merkezî takas kuruluşları nakdi teminatları nemalandırma veya menkul kıymetlerin saklanması amacıyla bankalar ve saklama kuruluşlarında kendi adlarına açılacak hesaplarda bulundurabilirler. Merkezî takas kuruluşları tarafından temerrüt yönetimine tahsis edilen sermaye ve sermaye benzeri kaynaklar hakkında da 73 üncü maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanır. 73 üncü maddenin ikinci fıkrası ile 79 uncu maddenin birinci fıkrası, takas mutabakatının nihai olarak sonuçlanmasına kadar geçecek süre ile sınırlı olmak üzere, merkezî takas kuruluşu veya merkezî saklama kuruluşu nezdindeki takas ve mutabakat hesaplarına yatırılan veya transfer edilen anapara değişimli para ve/veya kıymet takası işlemlerine konu varlıklar hakkında da uygulanır.”

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Başkan anlayamıyoruz, çok hızlı okuyor; biraz yavaş, tane tane.

(Kâtip Üye Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

“(9) Bu madde kapsamında yürütülecek temerrüt yönetimine ilişkin usul ve esaslar ile takas kuruluşlarının merkezî karşı taraf hizmeti nedeniyle üyelerinden alacağı teminatlar ve bünyelerinde yer alacak garanti fonlarına ilişkin usul ve esaslar takas kuruluşunun önerisi üzerine Kurul tarafından belirlenir.

(10) Merkezî takas kuruluşları tarafından merkezî karşı taraf hizmeti sundukları her bir piyasa için tahsis edilen sermaye veya sermaye benzeri kaynaklar, alınan teminatlar ve oluşturulan garanti fonları amaçları dışında kullanılamaz. Sermaye piyasalarına ilişkin olarak sunulan merkezî karşı taraf hizmeti kapsamında alınan teminatlar ve garanti fonu varlıkları, para piyasalarına ilişkin olarak aynı kapsamda alınan teminatlar ve garanti fonu varlıklarından ayrı olarak izlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı torba Tasarı’nın 28’inci maddesi üzerine konuşuyorum.

İlgili madde uygulamasında yeni bir para piyasası oluşturulduğunu görüyoruz. Mevcutta Takasbank bünyesinde var olan para piyasası sorunsuz olarak çalışmaktadır. Bununla beraber BİST bünyesinde yeni bir piyasa ve teminat çeşitlendirilmesi yapacaksınız. Mülkiyet devirlerinin söz konusu olacağı işlemlerde teminat gösterilen menkul değerlerin getirilerinin hak sahiplerine rücu ettirilmesi, sistemin doğru kurulması açısından çok önemlidir. Bu konuda vurgulanacak en önemli konu, piyasa oluşturmaktan önce istikrar ve güven ortamının sağlanmasıdır. Hani istediğiniz bankayı istediğiniz şekilde denetleyip, onu bir gecede sistem dışı bırakıp el koyuyorsunuz meselesi üzerinden bu sürece bakmak gerekiyor. Daha geçende üç yıl için atanmış Borsa Başkanını apar topar görevden aldınız, Borsa İstanbul (BİST) Genel Kuruluna sürpriz yöneticilerin görevden alınmasıyla başladınız. Neydi sorun? Üç yıllığına atadığınız Başkanı neden görevden aldınız, böyle bir tercihte bulunmanızdaki gerekçeler nelerdir? Bir ülkede para piyasası ve işlemlerinin sağlıklı devamı, işlem yapılanması yanında istikrarlı ekonomik sonuçlar ve uygulama noktasında güven sağlanmasına bağlıdır. Yıllarca Merkez Bankasıyla uğraştınız, bağımsız kurumların bağımsızlığını hiçe sayıp müdahalelerde bulundunuz, aynı konuda bakanlarınız çok sesli koro gibi ayrı telden konuştu; faturası kime çıktı, nasıl çıktı, bunu bize bir anlatın, halkımız ne durumda görelim.

Yeni Merkez Bankası Başkanı için ta 2012’den itibaren yasayla uygunluk kurgusu yaptınız ama ne yazık ki kendi başkanınızı seçebilmek için sürekli değişiklikler yaptınız, kendi başkanınıza göre bir yöntem seçtiniz. Ne yazık ki yeni seçtiğiniz Başkan konusunda, liyakat konusunda basında, çeşitli alanlarda bir kamuoyu tartışması söz konusudur. Aslında, tam da para piyasası kurulunun 5 üyesinin iki ay içerisinde görev süresinin dolacağını da üst üste koyarsak Merkez Bankasının ve para piyasası kurulunun saraydan yönetileceği konusunda bir öngörü var. Bundan sonra, para piyasası kurulu ve Merkez Bankasının faizlerin düşüklüğü veya yüksekliği konusunda ne yazık ki saraya bağlı olarak çalışacağını artık hepimiz aşağı yukarı bilmekteyiz. Sarayın çünkü gizli bir danışman grubu var, onun getirilerini Merkez Bankasının önüne koyacaklar, para piyasası kurulunun önüne koyacaklar ve böylece çalışmasına devam edecek.

Yine, hemen bununla bir bağlantı kuralım: Esnafa sizin öngördüğünüz faizleri aslında çok hızlı bir şekilde indirmenizi istiyoruz. Çünkü, insanlar mağdur, perişan, kredi kartları, küçük esnaflar… Hani küçük esnaf demişken şunu söyleyelim: Seçim bildirgenizde 30 bin TL esnafa faizsiz kredi verecektiniz; verdiniz, başladınız ama ne yazık ki bir buçuk aydır vermiyorsunuz; ne oldu, para mı bitti? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Kaç lira, kaç?

ORHAN SARIBAL (Devamla) - Şunu bir canlandırın, esnaf bekliyor; 30 bin TL kredi esnafa verilmiyor, bir buçuk aydır vermiyorsunuz, gerekçe de yok. Banka diyor ki: “Ben yapamıyorum çünkü yukarıdan para gelmiyor.” Esnaf kredi kooperatifleri ile küçük esnafı karşı karşıya getirdiniz.

Hadi bir de şu varlık kuruluşlarına bir bakalım, varlık şirketlerine bakalım. Bunu yaparken de hani, faiz indirimi meselesini söylüyorsunuz ya, aslında faizlerin bir kısmı inmişti; mesela, küçük ve orta ölçekli çiftçiye yüzde 50 indirim faizli kredi veriyordunuz 500 bin TL’ye kadar. Ne olduysa bir gecede onu 200 bin TL’ye indirdiniz. Bunun gerekçesini de kimseye söylemediniz. Yani, düşük faizli kredileri de yüzde 50’ye çektiniz.

Yine, hani şu varlık yönetim şirketlerinden biraz bahsedelim. Şu 2006 yılında kurdurduğunuz, devlet tarafından finanse edilen, tarım topraklarını koruma amaçlı, çiftçiyi koruma amaçlı şu varlık şirketlerinden konuşalım.

Değerli milletvekilleri, bu varlık şirketleri şu anda tarım topraklarını esir almıştır, çiftçiyi esir almıştır. Bir örnek: 30 bin TL kredi alan bir çiftçi 15 bin lirasını ödedi, geriye 15 bin kaldı; banka bunu temerrüt ve faizlerle 240 bin yaptı, varlık şirketi de 40 bin koydu 280 bin yaptı. 280 bin liralık bir borcu, banka, varlık şirketine 12.500 liraya sattı. Geldiğimiz nokta budur, yaptığınız faiz indirimi de budur, yaptığınız Merkez Bankası değişikliği de budur, para piyasası kurulunun değişikliği de budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Sizin faiziniz ancak çıkarınız, rantlarınızdır. Alın bu faiz sürecini düşürün de hep birlikte görelim.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sarıbal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.52

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Şimdi, 29’uncu madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra saylı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Bülent Kuşoğlu                                              Musa Çam                                Mehmet Bekaroğlu

                Ankara                                             İzmir                                           İstanbul

         Bihlun Tamaylıgil                               Utku Çakırözer                               Kemal Zeybek

                İstanbul                                          Eskişehir                                        Samsun

MADDE 29 - 6362 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Mülkiyeti YTM'ye intikal eden sermaye piyasası araçlarının hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar

GEÇİCİ MADDE 10- (1) Kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti YTM'ye intikal etmiş olan sermaye piyasası araçlarının iadesi ile satışlarının yapılmış olması halinde bunların bedellerinin ödenmesi talebiyle yapılacak başvuruların ve başvuru üzerine hak sahiplerine YTM tarafından yapılacak ödemelerin usul ve esasları, hak sahiplerince teslim edilecek sermaye piyasası araçlarının iptal ve imha esasları ile ihraççıların bu başvurulara ilişkin yükümlülükleri Kurulca belirlenir. Şu kadar ki, YTM'ye intikal eden sermaye piyasası araçlarından; ilgili mevzuat uyarınca satışı yapılmamış olanlar aynen; satışı yapılmış olanlar ise, Kurulca belirlenen esaslar çerçevesinde ve cari piyasa değerleri dikkate alınarak hesaplanacak satış tutarları üzerinden nakden ödenir. Yapılacak ödemelerde, ilgili tutarın 4749 sayılı Kanunun 12 nci maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi sonucu YTM tarafından fiilen elde edilen getirinin ödenecek tutara isabet eden nemaları esas alınır. Bu madde uyarınca yapılacak ödemelere ilişkin işlemler ve bu işlemlerle ilgili oluşturulacak kayıtlar ve düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden müstesnadır."

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Çağlar Demirel                                  İdris Baluken                                Ahmet Yıldırım

              Diyarbakır                                       Diyarbakır                                          Muş

          Behçet Yıldırım                              Mehmet Ali Aslan                               Garo Paylan

              Adıyaman                                          Batman                                         İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Mehmet Günal                                    Erhan Usta                                   Kamil Aydın

                Antalya                                           Samsun                                         Erzurum

              Zihni Açba                                  İzzet Ulvi Yönter

                Sakarya                                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesinde önergemiz var. Aslında bu maddeyle -yapılmak istenen şey- mülkiyeti Yatırımcı Tazmin Merkezine intikal eden sermaye piyasası araçlarının hak sahiplerine geri ödemelerindeki usul ve esaslar düzenleniyor. Şimdi, burada biz de bu maddenin tasarı metninden çıkartılmasını talep ediyoruz önergemizde. Buradaki aslında şeyimiz şu: Şimdi, bu orijinal tasarıda yoktu, daha sonra alt komisyonda eklendi. Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yerine getirilmesi amacıyla yapıldığı söylenmekle birlikte aslında hiçbir bilgi verilmedi, daha doğrusu ayrıntılı bir bilgi verilmedi Komisyonda. Bu kapsamda, Yatırımcı Tazmin Merkezi kimlere, ne iadesi yapacak, bu tam olarak bilinememektedir. Bu anlamda yeterli bilgi olmadığı için böyle bir şeyin yapılmasının uygun olmadığını düşünüyoruz.

Şimdi, tabii, konu finans sektörüne ilişkin olunca belki bir miktar bugün finans sistemimizde yaşanan sıkıntılardan bahsetmek uygun olacaktır diye düşünüyorum. Öncelikle şunu ifade etmek lazım ki piyasalarımız likiditeye son derece sıkışık. Yani, birçok insana göre, biz krizlerde bile yani kriz olarak adlandırılan tırnak içerisinde söylüyorum… Bana göre şu anda üç dört yıldır Türkiye ekonomisi bir kriz yaşıyor ancak hani “O belirgin, bizim kriz dediğimiz yıllarda bile bu kadar çok likidite sıkışıklığımız yoktu, fon akım sistemimizde bu kadar sıkıntı yoktu.” diye ticaret kesiminden bir serzeniş geliyor.

Şimdi, buradaki temel sorun bana göre şu: Aslında finans sistemi yeteri kadar reel sektörü desteklemiyor. Birkaç tane nedeni var bunun, ayrıntılı olanını daha sonra söyleyeceğim ama bir defa şu düzenlemenin uluslararası finansal raporlama sistemlerine uygunluk açısından da mutlaka yapılması gerekiyor, şu anda bunda ayak sürülüyor: Bugün kredi verilirken -bir işletmeniz var, bilançonuzda varlığınız var- varlıkların güncel değerleri üzerinden hesap edilmiyor. Dolayısıyla, güncel değerlerin dikkate alınmaması da aslında güçlü sermaye yapısı olan firmaların dahi kredi alırken sıkıntı çekmesine ve riskli görünmesine neden oluyor. Bu, bankaları caydıran bir husus ama daha önemlisi şu aslında: Şimdi, biliyorsunuz, Nisan 1999’da, o günkü Hükûmet iş başına geldiğinde ilk yaptığı işlerden bir tanesi Bankacılık Yasası’nı düzeltmek oldu. Yani, 18 Nisanda, zannediyorum, seçim oldu, Hükûmet kuruldu, haziranda Bankalar Yasası değiştirildi. O zaman, biliyorsunuz, BDDK, TMSF kuruldu yani Türkiye’nin 1990’lı yıllardan veya daha öncesinden gelen bankacılık sistemlerindeki bütün sıkıntılarını gidermeye yönelik bir kısım düzenlemeler yapıldı. Daha sonra 57’nci Hükûmet bir kez daha düzeltti bunu. AK PARTİ hükûmetleri dönemlerinde de aslında Bankacılık Yasası’na ilişkin daha sonra düzeltmeler yapıldı ama esas düzenlemeler 57’nci Hükûmet döneminde yapılmıştır. O gün için yapılan hususlar o günün şartlarında son derece doğruydu. Mesela, en önemli risk neydi? Grup kredisi riskiydi. Yani, o tür riskleri dikkate alan bir yasa yapılmıştı ve son derece doğruydu ve o yasa iyi çalıştı. Şu 2008-2009 sürecinde, o günkü yapılan yasalar Türkiye’yi kurtarmıştır büyük buhranlardan. Şimdi, fakat bugün sürekli bununla gitmek de artık mümkün değil, bunu da görmemiz lazım. Yani şimdi, risk tanımlarının yeniden bir değiştirilmesi, ele alınması lazım. Reel kesimi destekleyecek bir finans sistemi kurmamız lazım.

Bugün, şimdi, bakın, arkadaşlar, piyasada böyle küçük bir bunalım olduğu zaman hemen bankalar kredileri geri çağırıyor. Yani işi az çok bozulmuş veya bozulmak üzere olan veya sıkıntılı olan firmalar, zaten krediyi geri çağırdığınız zaman adam tamamen, komple gidiyor. Dolayısıyla bunları düzeltmek gerekiyor, buradaki riskleri yeniden tanımlamamız gerekiyor. Bunun temelinde de bankaların aktif-pasif vade uyumsuzluğu sorunu vardır. Yani bugün maalesef tabii, Türkiye ekonomisi hakikaten çok sağlıklı temellere oturtulamadığı için, önünü göremediği için firmalar ve bireyler… Aslında baktığınız zaman bankaların aktifleri uzun yani uzun vadeli kredi veriyor ama kısa vadeli mevduatla fonluyor, dışarıdan aldığı paralar da kısa vadeli. Dolayısıyla bu vade uyumsuzluğu nedeniyle bankalar da likidite riskine karşı kendilerini korumak için piyasa az bir daraldığı zaman hemen kredileri geri çağırıyorlar, bu, sıkıntıların ekonomide büyümesine neden oluyor. Bunun üzerine gitmek gerekiyor. Bunun için iki tane yapılacak iş var; bir defa, ekonominin temellerini güçlendirmek lazım; ikincisi de Bankacılık Yasası’nda buna ilişkin veya vergi yasalarımızda buna ilişkin tedbirler almamız gerekiyor.

Son söyleyeceğim husus da, uluslararası yatırım bankalarından kredi kullanamıyor Türkiye maalesef, firmalarımız da kullanamıyor. Bunun önünü açacak tedbirleri de Hükûmetin aslında bir an evvel alması gerekiyor. Dolayısıyla piyasa yani fon… Şimdi, bankalar tüketiciye kredi vermeyi tercih ediyor firmalara vermek yerine; bu da Türkiye’nin makroekonomik olarak istemediği, arzu etmediği bir şey. Dolayısıyla hem ekonominin temellerini sağlamlaştırmamız lazım hem de Bankacılık Yasası’nı yeni çerçeveye göre düzeltmemiz gerekiyor.

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Usta.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Torba üzerine konuşmak istemiyorum çünkü biliyorsunuz, Komisyonda da Genel Kurulda da konuştuk. Torba, gerçekten, Sayın Ertuğrul Kürkcü’nün de söylediği gibi, şizofrenik bir durumla bizi karşı karşıya bırakıyor. Daha güncel bir konu ve dokunulmazlık meselesiyle ilgili konuşacağım.

Bizler HDP milletvekilleri olarak çoğuluz gördüğünüz gibi, çok kimlikliyiz, çok kültürlüyüz ve çok renkliyiz. Ve yüzyıldır bir karanlık hepimizi tek bir deli gömleğine sokmak istiyor, bizse bu deli gömleğini yırtmak isteyenleriz. Birkaç yıl öncesine kadar AKP’nin de bu deli gömleğini yırtmak isteyen tarafta olduğunu düşünüyorduk; evet, bu konuda girişimleri de vardı. Ancak gördük ki kendileri bir kez daha, o deli gömleğine daha da çılgıncasına girmiş durumdalar. Çünkü bu “paralel” dediklerinin ihaneti sonrası, güya, Recep Tayyip Erdoğan o deli gömleğini yüzyıldır bize biçenlerle birlikte yürümeye başladı. Ve Parlamentomuzu, bu çoğul yerimizi, memleketin bütün meselelerini çözeceğimiz bu yere karşı bir darbe yaptı, açık bir darbe ve burayı işlevsizleştirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Burayı bir notere çevirmiş durumda. Adalet Bakanına emir veriyor: “Vatandaşlıkla ilgili düzenleme yapacaksınız.” Adalet Bakanı hemen “Evet, emredersiniz efendim, hemen yapacağız.” diyebiliyor, vatandaşlıktan çıkarmayı dahi.

Bu çerçevede, biz, bu deli gömleğini yırtmak iddiasında olanlar, şimdi bu ceberut anlayışla yüzleşme iddiasında olanlar, ne yapıyoruz?

Efendim, dokunulmazlık meselesi. Bakın, bizim grubumuzdaki mahpus yatanların günlerini saysak buradan Bağdat’a yol olur. Biz korkmuyoruz; mahpusla, ölümle bizi korkutamazsınız. Ama siz çok korkuyorsunuz, tir tir titriyorsunuz çünkü o ceberut gelenekle yüzleşmediniz. Belli bir dosya sayısını alacaksınız, sarayın emrine vereceksiniz; saray Demokles’in kılıcını sallayacak “Bugün 5 tane kurban istiyorum.” diyecek, öbür gün “Yetmedi, 5 kurban daha istiyorum.” diyecek ve siyaset üzerinde ameliyatlarını yapacak.

Neden bütün dokunulmazlıkları kaldırmıyoruz? Önergemiz açık. Cumhurbaşkanı dâhil bütün karar verenlerin, ülkemizin geleceğine dair tasarrufta bulunanların dokunulmazlıkları kalkmıyor. Önergemiz açık, hodri meydan, buyurun! Yalnızca bu kadar dosya çerçevesinde değil, bütün dosyaları getirelim, hesaplaşalım.

Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı birkaç yıl öncesine kadar, gücü eline aldığını düşünmediği ana kadar “Ben yargıya güvenmiyorum ve siyaset kurumunu korumamız gerekir.” diyordu. Bugün o ceberut devletle beraber yürüdüğü için -yargı da hani Sayın Ensarioğlu’nun da söylediği gibi “oğlan da bizim, kız da bizim” düşüncesiyle- Demokles’in kılıcını istediği gibi siyaset kurumunun üzerinde sallamak için bugün sınırlı sayıda dosya çerçevesinde bu Anayasa değişikliğini yapacaksınız. Bakın, 83’üncü madde askıya alınıyor yani darbe yapılıyor. Anayasa geriye doğru yürüyecek ve istendiği gibi yürüyecek, sarayın emirleri çerçevesinde yürüyecek.

Biz diyoruz ki: Milletvekilleri olarak nasıl bu kürsüden konuşuyorsak, her yerde ifade dokunulmazlığı çerçevesinde her şeyi söyleyelim ama kim hırsızlık, uğursuzluk yapıyorsa yargılansın.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Bölücülük yapan da yargılansın. Askere, polise silah sıkan da yargılansın.

GARO PAYLAN (Devamla) – Gelin, bunu el birliğiyle, topyekûn, kalıcı bir değişiklik çerçevesinde değiştirelim diyoruz. Siyaset üzerinde ameliyat yapmaya çalışanlara “Dur.” diyelim çünkü bu bir darbe geleneğidir. Yüz yıldır bu darbelerle defalarca karşılaştık, bir kez daha saray darbesiyle karşı karşıyayız. Bu saray darbesine siyaset kurumunun “Dur.” deyip demeyeceğini göreceğiz.

Maalesef, Cumhuriyet Halk Partisi de -dün Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun televizyon programındaki açıklamasıyla- bu işe yedeklenmiştir, bu ceberut geleneğe, darbe geleneğine yedeklenmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi zaten her zaman koltuk değneğiydi bu anlamda.

O açıdan arkadaşlar, çağrım hepimizedir: Gelin, siyaset kurumunu bu darbeci gelenekten kurtaralım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Paylan.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akar, buyurun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Paylan konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin yedeklendiğini ifade ediyor. Bununla ilgili 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Evet, Sayın Akar bu saatten itibaren grubun sözcüsü. Bir dilekçeyle Başkanlığımıza başvuru yapıldı Sayın Altay’ın imzasıyla.

Sayın Akar, size sataşmadan iki dakika söz veriyorum.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın İnceöz, daha sonra sizi de dinleyeceğim.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz kimseye asla yedeklenmeyiz. Ülkenin kurucu iradesi olarak Cumhuriyet Halk Partisi, ülkenin geleceği, bekası konusunda her zaman fikirlerini açık ve net ifade etmiştir. Dokunulmazlıklar konusu da 2002 yılından beri önceki Genel Başkanımız ve bugünkü Genel Başkanımız tarafından defalarca gündeme getirilmiştir. Her ne kadar toplum üzerinde siyasi algı operasyonu yapan AKP ve saray, Cumhuriyet Halk Partisinin bu işten kaçacağını düşündüğü için böyle bir tavır içine girmiştir ama asla biz hiçbir şeyden kaçmayız.

Biz ne diyoruz? Üç tane farklı farklı öneri verdik. Aslında sizin söylediğiniz gibi “83’üncü maddenin değiştirilmesi; Anayasa değişikliğini getirin hemen, kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılsın.” dedik. Cumhuriyet Halk Partisinde siyaset yapan milletvekillerinin alınları ak arkadaşlar, sadece sizin adınız gibi değil, alınları ak bu arkadaşlarımın. Bunların hepsinin soruşturmaları ve haklarında getirilen fezlekelerin neler olduğunu çok iyi biliyoruz, veremeyeceğimiz hesabımız da yok. Asla konuşmuyoruz. Biz 2002’de “Hodri meydan!” dedik, ondan sonraki süreçlerin hepsinde “Hodri meydan!” dedik ama siz korktunuz arkadaşlar. Bir önceki dönemde hırsızlıktan, yolsuzluktan dosyalarınız geldiğinde niye “Hodri meydan!” diyemediniz çok merak ediyorum. Bugün biz “Hodri meydan!” diyoruz o konuda, dokunulmazlıklar konusunda. Hiç de tereddüdümüz yok ama bize getirdiğiniz öneride bakanları kaçırmaya çalıştınız. “Hırsızlığı kim yaparsa yapsın, yetim hakkını kim yerse yesin herkes hesabını vermeli.” diyoruz. Nerede vermeli? “Yargı önünde vermeli.” diyoruz. Bizim fikirlerimiz, düşüncelerimiz çok net, kimse bize bir başkasına yedeklenmiş muamelesi yapmasın. Cumhuriyet Halk Partisi kimseye yedeklenmez.

GARO PAYLAN (İstanbul) – “Hayır” deyin o zaman.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Diğer siyasi partiler de, cumhuriyet tarihinde görülmüştür, Cumhuriyet Halk Partisine yedeklenmiştir diyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akar.

Sayın İnceöz, buyurun.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, az evvel hatip konuşmasında tamamıyla grubumuzu ve partimizi ilzam edecek ithamlarda bulunmuştur; sataşmadan 69’a göre söz istiyorum.

Buyurun Sayın İnceöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

12.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkanım, az evvel, bundan önceki konuşmacılar da… Şöyle genel bir konuşma yapacağım.

Hakikaten, Sayın Cumhurbaşkanımızı, her çıktıklarında “darbeci”, “saray darbesi” gibi ithamlarla ilzam etmekteler. Bakın, ben bu “darbeci” dedikleri Sayın Cumhurbaşkanımızın nasıl bir liderlik, nasıl bir Başbakanlık dönemi, nasıl bir Genel Başkanlık dönemi yaptığından özellikle bahsetmek istiyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yaşandı, yaşandı.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Lütfen, bu işkenceyi bize yapma ya!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Kırk yıldır ülkemizde çözülemeyen bir mesele vardı, terör meselesi ve “Bu mesele çözülsün, isterse bizim siyasi hayatımıza mal olsun.” deyip “Baldıran zehri içmeye razıyım.” diyen bir liderden bahsediyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hiçbir şey içmedi bugüne kadar.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Sizin “darbeci” dediğiniz, taşın altına gövdesini koyan Sayın Recep Tayyip Erdoğan mıdır? Soruyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yazıklar olsun! En son darbecilikle itham edilecek kişi kendisidir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Halkı yatırıp boğazından zehir akıtıyor ya!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bugüne kadar darbelerle, çetelerle mücadele ede ede ülkemizi gerçekten bunlardan arındırmak… Geçmiş dönemde darbelerden çekmiş, her türlü, her kesimden insanın acı çekmiş bir milletin mensuplarıyız bizler.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Millet hiç bu kadar ajite edilmemişti.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Ve bugüne kadar da demokrasinin kaynağını darbe değil, bir tek milletimiz gördük ve bundan sonra da demokrasinin kaynağını milletimiz olarak görmeye devam edeceğiz. Siz bunu kabullenseniz de kabullenmeseniz de bu böyle biline.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Parmakla gösterme!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bunun dışında özellikle şunu belirtmek istiyorum: Dokunulmazlıklar konusunda tavrımız açık ve nettir. Bu kürsüye her çıkan buradaki milletvekili arkadaşımızı şaibe altında bırakmaya çalışacak, sanki bu fezlekelerde bizim kaçmaya çalıştığımız unsurlar varmış gibi gösterecek…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Var, var. Sizin trafik cezalarınız var!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …biz de dedik: “Hadi bakalım, hodri meydan; ne varsa gelsin bu Meclise dokunulmazlıklar…” Bunun yanında, evet, sen teröre laf etmeyeceksin, teröristlerin sözcüsü olacaksın, taziye çadırına gideceksin ve senin bütün bu yaptıkların kamu vicdanında yer alacak…

MAHMUT TANAL (İSTANBUL) – Sizin belediyeniz de taziye çadırı açtı Sayın Başkan.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …biz de dedik ki: “Bütün fezlekeler gelsin. Bunlar da bunun içinde, teröre destek verenler de yargı önünde hesabını versin.”

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Fezlekeler buraya gelmesin diye yapıyorsunuz bunu, yalancı!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnceöz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biraz önce konuşan hatip Milliyetçi Hareket Partisinin insanlık düşmanı, devlet ve millet düşmanı PKK terör örgütüyle mücadelesini yanlış bir bağlama bağlamak suretiyle partimize sataşmıştır. Dolayısıyla, bu konuda söz talep ediyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Ruhi Ersoy konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Ersoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

13.- Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy’un, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Saygıdeğer milletvekilleri, milliyetçi-ülkücü hareket, tarihinin tüm döneminde aziz Türk milletinin yanında olmuştur. Türk milletini büyük bir ailesi olarak görmüştür. Anadolu coğrafyasındaki Türklüğü etnik kimlikleri ve çeşitlilikleri her ne olursa olsun bunlara saygı duymakla beraber bütün bunları vatandaşlık hukukuyla bağlı 66’ncı maddeye göre tanımlayarak kucaklamış ve vatandaşlık hukukuyla görmüştür. Birileri memlekette ihanet projelerini eyleme koyarken milliyetçi-ülkücü hareket Şanlıurfa’da kardeşlik mitingleri düzenlemiştir. Milliyetçi-ülkücü hareket sokaklara hendekler kazılırken “Oralarda neler oluyor arkadaşlar, devlet görevini yapsın." diye uyarılar yaparken beraber o yollarda şarkılar söyleyenler bugün birbirlerine düştüklerinde milliyetçi-ülkücü hareket yine “devlet” demiştir, yine “millet” demiştir ve doğrunun yanında olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi bir yere koltuk değneği oluyorsa o koltuk değneği olduğu yer büyük Türk milletinin koltuk altıdır. Büyük Türk milletinin de koltuk değneğine ihtiyacı yok. Bu manada benzetmek gerekirse Anadolu’da yokuş değneği vardır. Yokuş değneğini bilen Anadolu kültürü o yokuş değneğinin yol yürüyen insanın hayatını kolaylaştırdığı gibi karşısına çıkan yılanın, çıyanın ve dahi haşerenin ve dahi dört ayaklının maruz kaldığı tehlike karşısında nasıl silah gibi kullanıldığının gösterildiği bir kültürün çocuklarıdır. Dolayısıyla milliyetçi-ülkücü hareket için ve MHP için Misakımillî sınırları içerisindeki büyük Türk milleti ailesi bugünkü ailesinin fertleridir. Yoksa, Milliyetçi Hareket Partisi “Hedef Turan, önder Kur’an.” diyen bir ülkünün çocuklarıdır. Dolayısıyla sözünü söyleyenler söylediği sözün nereye gittiği gerçekliğini bilerek hareket edeceklerdir.

Saygılar sunuyorum Genel Kurula. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ersoy.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Paylan, buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın grup başkan vekili “Yazıklar olsun.” diyerek ve darbe meselesiyle ilgili sözlerimi çarpıtmıştır.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Aynen öyle. Sözlerimin arkasındayım.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Bununla ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Paylan, iki dakika daha size söz veriyorum, buyurun.

14.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

GARO PAYLAN (İstanbul) – “Darbe” dediğiniz şey -bütün dünyada örnekleri de var- yalnızca askerler tarafından yapılmaz. Biliyorsunuz Latin Amerika’da da bütün dünyada da siviller tarafından da darbeler yapılır…

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Oradan başladınız işte değil mi? Tabii sandıkta da yapılır.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Doğrudur, sandıkta da yaptınız, siz onu biliyorsunuz. Doğrudur.

GARO PAYLAN (Devamla) – …ve şu anda Recep Tayyip Erdoğan sarayında sizlerle konuşmuyor, güvenlikçilerle konuşuyor, orduyla konuşuyor, güvenlik siyasetiyle konuşuyor. Ve Recep Tayyip Erdoğan yeni bir sistem ihdas etmedi. Aynı ceberut gelenekle ve aynı araçlarla üzerimize geliyor…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Senin başka işin yok mu kardeşim ya?

ÖMER ÜNAL (Konya) – Siz kimsiniz? Önce onu tanımla!

GARO PAYLAN (Devamla) -…topyekûn üzerimize geliyor. Ve bu… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sen sözüne devam et.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim hatibi. Lütfen…

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 28 Şubatta -manşetleri burada çıkaralım, 28 Şubat manşetlerini- sizlere “terörist” deniyordu, başörtülülere “terörist” deniyordu.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Silah mı taşıdı onlar?

GARO PAYLAN (Devamla) – Buradan, Meclisten arkadaşlarınız dışarı atıldı aynı manşetlerle… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ve Recep Tayyip Erdoğan, bugün o ceberut gelenekle yürüyor. Kendi başkanlık hayalleri için o ceberut gelenekle yürüyor.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Senin haddin değil!

GARO PAYLAN (Devamla) – Buna burası “Dur.” derse diyecek, yoksa gittiğimiz yol bir diktatörlüktür.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Yapma be!

GARO PAYLAN (Devamla) – Ve nihayetinde varacağımız yer de bütün siyaset kurumunun çözüm üretemeyeceği, bizlerin içeride, çoğunluğun sultasının hâkim olduğu güya ama hiçbirimizin güvende olmayacağı bir Türkiye’dir. Hepimizin güvende olacağı şey demokrasidir, hukukun üstünlüğüdür.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Hadi canım! Hangi demokrasiden bahsediyorsunuz!

GARO PAYLAN (Devamla) – Hepimizin güvenebileceği bir yargıda yargılanabilmemizdir. Bizler hepimizin güvenebileceği bir yargıda yargılanabilmeliyiz. Siz güveniyor musunuz yargıya? Güvenmiyorsunuz ve korkuyorsunuz. O yüzden de dokunulmazlıkları topyekûn kaldıramıyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Hadi canım!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Paylan.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, hatip konuşmasında grubumuzu ilzam edici ithamlarda bulunmuştur. Biraz evvel söylemiş oldukları tamamen grubumuza, parti politikalarımıza ilişkindir. 69’a göre söz istiyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Parti politikasına ilişkin konuşamayacak mıyız, yasak mı?

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.

15.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, sizin, bugünün koşullarıyla 28 Şubat sürecini birleştirmeniz, kıyaslamanız, mukayese etmeniz açık ve net bir tabirle tam bir talihsizliktir. O günün koşullarıyla bugün Türkiye’nin koşulları arasında, o günün mücadelesiyle bugünün mücadeleleri arasındaki farkı, herkes biliyor o günün yaşanan acılarını. O günün manşetleriyle bugünün manşetlerini kıyaslamanız da tam bir talihsizlik.

Şunu söylemek istiyorum: Bugün, ülkemizde geldiğimiz noktaya, bu kadar iyi niyete, bu kadar samimi iradeye, “Her şekilde terörü çözelim.” dememize rağmen, bugün birileri kime deli gömleği giydirmek istiyor, biliyor musunuz? Ellerinde silahlar, tanklar; ellerindeki yetkileri milletin iradesine, hizmetine kullanmayıp elindeki silahlarla, o Kalaşnikofları orada yaşayan halka çevirenler; terör, terör örgütü, terör mensupları ve terör sözcüleri oradaki insanımıza, halkımıza deli gömleği giydirmek istiyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz de diyoruz ki: O günlere dönmeyeceğiz. Bir daha, bugüne kadarki kazanımları asla ve kata burada bırakmayacağız.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Tankı niye kullanıyorsunuz, havanı niye kullanıyorsunuz?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bunun mücadelesini veriyoruz, bunun bilinmesi gerekiyor.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kime karşı?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bunu geçeceksiniz. Bu, zorunuza gitse de geçeceksiniz. Bugünkü terörle mücadele bu anlamda haklı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Halkla mücadele ediliyor, halkla.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Herhangi bir şekilde, hangi devletin başına gelse bu mücadeleyi bu şekilde meşru, haklı, siyasi, her türlü meşruiyeti taşıyacak şekilde sürdürüyor. Zannediyor musunuz ki eğer orada bir meşruiyet tartışmasını açsaydık, sokağa çıkma yasakları, orada bir tek sivil vatandaşımız hayatını kaybetmesin diye ama teröristlerin böyle bir hassasiyeti yok, askerdeki, polisteki hassasiyet onlarda yok. O Kalaşnikofları oradaki millete çevirip deli gömleği giydirmek istiyor.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İyi ki atom bombanız yok, bir tek kullanamayacağınız odur.

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bunlara müsaade etmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti devleti, ülkesi ve milletiyle birliğine ve bütünlüğüne sahip çıkacağız. İşte, bizim yapmaya çalıştığımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bravo generalim, bravo!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …Sayın Cumhurbaşkanımızın yapmaya çalıştığı, Sayın Başbakanımızın yapmaya çalıştığı da…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bravo sayın general!

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – …ve değerli milletvekillerimizin, milletin oyuna ihanet etmeyen milletvekillerimizin yapmaya çalıştığı şey tam da budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bravo sayın general, kutluyorum sizi!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bu şekilde genelkurmay başkanı olabilirsin.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İnceöz.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın hatip konuşması sırasında bizi terör sözcülüğü yapmakla suçladı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

16.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hepinizi tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Sayın grup başkan vekillerinin böyle bağırıp çağırmasına gerek yok. Tablo ortada, net bir saray darbesiyle… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İsterseniz Cumhurbaşkanının korumalarının yöntemini yapın, bu çok etkili olmaz, bizi susturmaz, isterseniz onları örnek alın, biz söyleyeceğimizi söylemeye devam ederiz. Amerika’da Washington’da bütün dünyayı güldürdünüz ya ülkemize, isterseniz o yöntemi yapın, belki etkili olur.

Bakın, burada, şu anda birini sağ koltuk altına, diğerini sol koltuk altına almış olduğunuz muhalefet partilerinin de iradesini teslim alacak şekilde açık bir darbe süreci yürütülüyor. Biz biliyoruz ki HDP meselesi üzerinden siz bu darbe sürecini Türkiye toplumunda tartıştırmaktan uzak tutmaya çalışıyorsunuz. Mesele HDP meselesi falan değil, Parlamentonun tasfiyesi meselesi. Yarın öbür gün bu fezlekeler geçtiği zaman HDP için de CHP için de MHP için de aynı süreci geçireceğinizi çok iyi biliyoruz. Adım adım salam yöntemiyle Parlamentoyu tasfiye edip yerine bir diktatöryal rejimin tahkimi içerisindesiniz.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Çık dışarı, biraz dolaş ya.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – O nedenle böyle kaygılı, bu şekilde susturmaya çalışan bir arayışınızı biz anlıyoruz. Ama buna karşı, nasıl ki “Sizi başkan yaptırmayacağız.” dediğimizde halka verdiğimiz sözü yerine getirdik, size bu darbeyi yaptırmayacağız, Türkiye’yi diktatörlüğe teslim etmeyeceğiz. Demokrasinin son kalesi olan HDP’nin direnişinden daha öğrenmediyseniz size öğretmesini biliriz.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.

Buyurun Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.

Burada diğer partileri de ilzam edici söylüyor. Bu bir kere çok çirkin bir ifade tarzı. Bugün partiler kendi hür görüşlerini, bu konudaki tavırlarını açıklamışlardır. Aslında, bu ses çıkarmayla, bu şekilde algılarla oynanmaktadır. Böyle bir algı operasyonuyla Türkiye’de gerçek gündemi saptırmaya ve terörle mücadeleyi kesintiye uğratmasına asla fırsat vermeyeceğimizi belirtmek istiyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bravo sayın general!

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın grup başkan vekili tutanaklara geçirirken tekrar bana sataşmıştır. Çirkin cümleler kurduğumu ifade etmiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) O nedenle cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)

17.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yerinden sarf ettiği ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Kimin hangi çirkin söylemlerde bulunduğu, hangi çirkin politikaları yaptığı ortadadır. Cesaretiniz varsa çıkar burada sataşmadan bize cevap verirsiniz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Her türlü!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Biz açık ve net şeyler söylüyoruz. Mesele HDP’lilerin dokunulmazlığı değil, Türkiye demokrasisinin dokunulmazlığının kaldırılması meselesidir. Bu sıralarda cezaeviyle korkutacağınız tek bir milletvekili yok. Biz buraya gelirken bir yolumuzun Parlamentoya, bir yolumuzun zindana, bir yolumuzun mezara çıkabileceğini öngörerek gelmişiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) O nedenle bu tehditlerinize pabuç bırakacak değiliz ama siz tıpkı Hitler döneminde uygulanan yöntemler gibi Parlamentoyu tasfiye edip, yurttaşlıktan atma süreçlerini devreye koyup bir soykırım konseptini hayata geçirmeye çalışıyorsunuz. Kürt halkının iradesini, ezilen Türkiye halklarının demokrasi mücadelesini bitirmek istiyorsunuz. Ne Kürt halkının iradesini bastırabilirsiniz ne de ezilen Türkiye halklarının demokrasi mücadelesini bitirebilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Petrol şirketlerinin, faiz lobisinin, silah tüccarlarının savunmasını yapıyorsunuz! Hadi oradan! Hadi oradan!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bize böyle bağırmasına karşıyız!

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Bu şekilde bağırıp çağırmakla, bu şekilde bizi susturmakla hiçbir şey yapamazsınız. Biz bugüne kadar sizden daha büyük zulümleri yapacağını söyleyen, sizden daha büyük insanlık dışı uygulamalarla bizi dize getireceğini söyleyen birçok diktatörü karşımızda diz çöktürmüş bir partiyiz, bir siyasi geleneğin ardıllarıyız. O nedenle böyle burada bağırıp çağırarak susturamazsınız, varsa cevabınız bu kürsüye gelip açık bir şekilde ifade edersiniz. Ben tekrar söylüyorum: Evet, CHP “Biz Tayyip Erdoğan’ı başkan yaptıracağız.” diyebilir ama biz bu ülkede var olduğumuz sürece size bu diktatöryal rejimi kurdurmayacağız. Demokrasinin son kalesi olarak bu diktatöryaya karşı direnişe devam edeceğiz.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Sayın milletvekilleri…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, bir milletvekili arkadaşına “böğürme” diyen milletvekilini şiddetle kınıyorum, aynen iade ediyorum ve sizin de uyarmanızı talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bu bahsettiğiniz milletvekili, milletvekiline “Teröristler dağa.” diye hitap eden bir milletvekilidir, onu şiddetle kınıyoruz, sizin de kınamanızı istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Evet, “teröristler” dedim. Niye üstüne alınıyorsun? (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı birbirinize…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, “Teröristler dağa.” dedim, “teröristler” dedim, “vekiller” demedim, terörist olan üstüne alınır.

BAŞKAN – Sayın Satır, lütfen…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Milletvekiline o şekilde hitap ediyorsun. Sizden nezaket öğrenecek hiçbir şey yok burada.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, birbirimize karşılıklı ağza alınmayacak sözler söylemeyelim.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Terörist olan üstüne alınsın.

BAŞKAN - Burada, bu çatı altında yirmi dört saat birbirimizin yüzüne bakabilecek yüz bırakalım lütfen. O yüzden bütün milletvekillerine söylüyorum…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Aynen…

BAŞKAN – Sayın Satır, bütün milletvekillerine söylüyorum.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım oylamaya geçelim.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Efendim ben “böğürme” demedim, “böğürme” diyene deyin, o kadar.

BAŞKAN – Sayın Satır, lütfen, tamam.

Bakın onların da başka iddiaları var Sayın Satır. (AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Başka iddia değil, tutanaklara bakın, tutanaklara bakın.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Milletvekiline o şekilde hitap edemez. Bir de gelmiş nezaket gösterisi yapıyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.14

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın; 2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin; Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694, 1/689, 2/393, 2/403, 2/404, 2/899, 2/922, 2/923) (S. Sayısı:273) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

29’uncu madde üzerinde aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.32

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesi üzerinde aynı mahiyetteki iki önergenin oylanması sırasında karar yeter sayısı bulanamamıştı. Önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeleri kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.

Şimdi 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

29’uncu madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra saylı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları

MADDE 29 - 6362 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Mülkiyeti YTM'ye intikal eden sermaye piyasası araçlarının hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar

GEÇİCİ MADDE 10- (1) Kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti YTM'ye intikal etmiş olan sermaye piyasası araçlarının iadesi ile satışlarının yapılmış olması halinde bunların bedellerinin ödenmesi talebiyle yapılacak başvuruların ve başvuru üzerine hak sahiplerine YTM tarafından yapılacak ödemelerin usul ve esasları, hak sahiplerince teslim edilecek sermaye piyasası araçlarının iptal ve imha esasları ile ihraççıların bu başvurulara ilişkin yükümlülükleri Kurulca belirlenir. Şu kadar ki, YTM'ye intikal eden sermaye piyasası araçlarından; ilgili mevzuat uyarınca satışı yapılmamış olanlar aynen; satışı yapılmış olanlar ise, Kurulca belirlenen esaslar çerçevesinde ve cari piyasa değerleri dikkate alınarak hesaplanacak satış tutarları üzerinden nakden ödenir. Yapılacak ödemelerde, ilgili tutarın 4749 sayılı Kanun’un 12’nci maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi sonucu YTM tarafından fiilen elde edilen getirinin ödenecek tutara isabet eden nemaları esas alınır. Bu madde uyarınca yapılacak ödemelere ilişkin işlemler ve bu işlemlerle ilgili oluşturulacak kayıtlar ve düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden müstesnadır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Samsun Milletvekili Sayın Kemal Zeybek konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı -torba kanun tasarısı- hakkında söz almış bulunmaktayım.

29’uncu maddeyle 6362 sayılı Kanun’a geçici 10’uncu madde eklenmiştir. Bu yasalar, daha önce gerektiği şekilde araştırılmadığından, uzman kişi ve kuruluşlarca değerlendirme yapılmadığından, bir iki yıl geçmeden Anayasa Mahkemesinin yapılan yasaların aleyhinde karar vermesi, eksik ve yanlış yapılan yasalarda değişiklik yapılmasını gerektirmiştir.

YTM’ye intikal eden sermaye piyasa araçlarından, ilgili mevzuat uyarınca, satışı yapılmamış olanlar aynen, satışı yapılmış olanlar ise kurulca belirlenecek satış tutarı üzerinden nakden ödenir. Daha önce kağıt ortamında tutulan hisse senedi ve yatırım fonlarının kaydedilmesine karar verilmiştir. Ancak, yedi yıl içerisinde kaydedilmeyen menkul kıymetlerin Yatırımcı Tazmin Merkezine gelir olarak kaydedilmesi öngörülmüştü. Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemeyi mülkiyet hakkına müdahale olarak değerlendirip iptal etmiştir.

Bu ödemelere ilişkin işlemler ve bu işlemlerle ilgili oluşturulacak kayıtlar ve düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden müstesnadır. Bu şekliyle dolaylı olarak vergi alınmamasını olumlu buluyoruz ancak halkımızın yüz binde 1’inin bu yasadan menfaati, beklentisi yoktur ancak yerli tekelci sermaye, oligarşik yapı, yabancı iş birlikçileri kapitalistlerin menfaat ve çıkarları için yapılan bir yasa düzenlemesidir.

Emekçi halkımızın düzenlenecek kâğıtları yoktur; damga vergisinden muaf olmakla bir menfaat ve kazancı olmayacaktır. 78 milyon insanımızı ilgilendiren, ata mülkiyetlerinden veraset, intikal vergilerinin, harçlarının da kaldırılması için, torba yasa içinde değiştirilmesi gerektiği inancı içerisindeyiz. Böyle bir yasayı da değiştirmeyi, yenilemeyi düşünüyor musunuz, yoksa, oligarşinin başı olarak, halka yüzeysel mi bakıyorsunuz?

Sigorta Kanunu düzenlemelerinde maddi ve manevi tazminatlarda, taşıt sahibi yurttaşlarımızın yararına bir uygulama yapılmamakta, uluslararası tekelci sigorta şirketlerinin istek ve talepleri doğrultusunda bir düzenleme yapılmaktadır; nakliyeci, taksici, minibüsçü esnafı adına düzenleme değildir.

Kanal İstanbul kapsamında yapılacak ve su yoluna isabet eden, yasa gereği belediyelere bedelsiz olarak terk edilen hazineye ait, özel idareye ait arazi ve arsaların, kamu yararı, kamu gereksinimleri nedeniyle belediye ve özel idareler tarafından satılamaması ve başka amaçlarla kullanılamaması amaçlanmaktadır. Bu maksatla, belediyelere yapılacak imarlarla, Hükûmet yanlıları ve yandaşları büyük rantlar elde edecekler midir?

Kanal İstanbul Projesi, üniversitelerimizin ilgili bölümleri ve bilim insanları tarafından tartışıldı mı? Olumsuz etkilerinin incelenmesi gerekli olduğu hâlde bu incelemeler yapıldı mı? Kanal İstanbul Projesi, Ulaştırma Bakanlığına ait genelgede mevcut mera, yaylak alanlarının tamamının resmen değişmesine yetki vermektedir.

Yasalar, iktidarlarda bulunup Anayasa’ya uyanlar için geçerlidir. Yasalar, devleti planlı bir şekilde, Bakanlar Kurulu bütçesini talan ederek bilinçli, örgütlü bir şekilde devleti soyanları yargılamak için zamanı geldiğinde uygulanacaktır. Bu düşüncelerimizle, bugünkü yapılan yasa düzenlemelerinin halkımız adına, insanımız adına, verimlilik adına hiçbir etkisi yoktur.

Bu yüzdendir ki Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zeybek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 29’uncu madde kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra saylı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam                                Mehmet Bekaroğlu

                Ankara                                             İzmir                                           İstanbul

         Bihlun Tamaylıgil                               Utku Çakırözer                               Mahmut Tanal

                İstanbul                                          Eskişehir                                        İstanbul

MADDE 30- 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(7) Bu suç bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;

a) 133 üncü maddesinde yer alan şirket yönetimi için kayyum tayini,

b) 135 inci maddesinde yer alan iletişimin tespiti,

c) 139 uncu maddesinde yer alan gizli soruşturmacı görevlendirilmesi,

ç) 140 ıncı maddesinde yer alan teknik araçlarla izleme,

tedbirlerine ilişkin hükümler uygulanabilir."

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Çağlar Demirel                                  İdris Baluken                                Ahmet Yıldırım

              Diyarbakır                                       Diyarbakır                                          Muş

          Behçet Yıldırım                              Mehmet Ali Aslan                      Mehmet Emin Adıyaman

              Adıyaman                                        Adıyaman                                          Iğdır

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Mehmet Günal                                    Erhan Usta                                   Kamil Aydın

                Antalya                                           Samsun                                         Erzurum

              Zihni Açba                                  İzzet Ulvi Yönter

                Sakarya                                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet Katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyoruz.

Gerekçe:

Tasarının 30’uncu maddesiyle 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesine bir fıkra eklenerek terörün finansmanı suçu bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun bazı maddelerindeki tedbirlere ilişkin hükümlerin uygulanması öngörülmektedir. Ancak kanun tekniği açısından bu maddelerin bir tek maddede toplanması değil, ilgili kanun olan 5271 sayılı Kanun’un ilgili maddelerine terörizmin finansmanı ibarelerinin eklenmesi yoluyla yapılması daha doğru olacaktır.

Ayrıca Türkiye'nin terör sorunuyla boğuştuğu bu dönemde terörizmin finansmanının önlenmesi için sadece bu iki maddenin getirilmesi manidardır. Çok daha köklü bir kanun tasarısının kabul edilmesi ve terörün finans kaynaklarının da kurutulması gerekmektedir. Bu kapsamda üzerinde çalışıldığı söylenen taslağın bir an önce tasarı haline getirilmesi ve yasalaştırılmasının sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle madde tasarı metninden çıkarılmalıdır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kanun’un 30’uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 30’uncu madde 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’la ilgili. Tabii, bu torba yasa içerisinde getirildi bu kanun ama bildiğiniz üzere terörün finansmanına ilişkin hem Ceza Kanunu’ndan hem Ceza Muhakemesi Kanunu’ndan alınarak buraya aktarılan 33, 35, 135, 139, 140’ıncı maddelerin dışında, usule ilişkin maddelerin dışında önlemeye ilişkin tedbirler var. Yine, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu içerisinde de burada ifade edilen, aslında kastedilen, elde edilmek istenen sonucun elde edilmesine yetecek kadar kanun maddeleri var.

Peki, buradaki saik ne? Aslında, bu torba yasa içerisinde 30’uncu maddeyi yine 21’inci maddeyle birlikte düşünmek gerekiyor. Çünkü, her ne kadar iki farklı kanunda değişiklik öngörse de yani 6415 sayılı Kanun’da değişiklik gibi gözükse de aslında 5549 sayılı -suçtan elde edilen sermayenin veya malların, kara paranın aklanmasına ilişkin- Kanun’la bağlantılı. Zira, o kanunda da yani 5549 sayılı Kanun’da da terörün finansmanının önlenmesi hakkında düzenleme var. Peki, buradaki saik ne? Aslında, saik açık. Mevcut, saydığım yasalardaki düzenleme, bütün finans şirketlerine, gerek tüzel gerekse gerçek kişilerin mal varlığına el koymak için bir yargı kararı gerekiyor, hâkim kararı gerekiyor ve yargısal bir süreci gerektiriyor ama bu yasayla getirilmek istenen şey, aslında yargıyı baypas edip bir nevi yetki gasbıyla tamamen karar sürecini, âdeta yargılama yetkisini Bakanlığa vermektir. Dikkat ederseniz, her ne kadar 30’uncu madde, Ceza Muhakemesi Usul Kanunu’ndaki usule ilişkin maddelere atıf yapmış olsa da esasen yetki 21’inci maddede açık bir şekilde Bakana verilmiştir. Yani, özel kanunla, aslında, genel ve temel kanun olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza Kanunu’ndaki yetkiler, yargıç yetkisi, doğrudan idareye, dolayısıyla iktidara devredilmiş oluyor.

Şimdi, burada istenilen şey nedir? Siyasal iktidarın yargıyı baypas ederek şu ana kadarki uygulamalarında olduğu gibi, nasıl ki bölgede HDP'ye yüzde 90’ların üzerinde oy çıkan illerde bir kuşatma gerçekleştirdiyse, nasıl ki üniversitelerde akademisyenlere, öğrencilere, sendikalara yönelik, düşüncelerini ifade eden insanları susturduysa bu yasal düzenlemeyle de bu kez tıpkı toplumun büyük kesimini susturmak gibi sermaye alanını da “terör” kavramı adı altında susturmak. Yani yandaş olmayan sermaye şirketlerini, gerçek ve tüzel kişileri susturmak ve totaliter rejimi kanuni temellere dayandırmak. “Hukuki temeller” demiyorum, kanuni temeller. Biliyorsunuz, faşist diktatörlerin bile dayandıkları bir kanuni temel vardır, hukuki değildir ama bir kanuna, bir yasaya dayandırılıyor. Burada aslında istenen saik bu. Adım adım inşa edilen dikta rejiminin kanuni temelleri atılıyor ve bu şekilde Anayasa'da güvence altına alınan teşebbüs hürriyeti, tamamen bir bakanın, idarenin ya da siyasal iktidarın tarifine uygun, tıpkı 17-25 Aralık 2013 tarihine kadarki AKP’nin paraleli olan koalisyonuyla nasıl yürütüldüyse, on bir yıllık koalisyon yürütüldü ama bir anda terör örgütüne dönüştürüldü ve sermayesine el konulduysa bu, herkes için geçerli, CHP'ye oy veren bir sermaye şirketi için de geçerli, MHP'ye oy veren bir sermaye şirketi için de geçerli olacaktır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Adıyaman.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN - Oylamaya geçtim Sayın Baluken.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları

MADDE 30- 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(7) Bu suç bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;

a) 133 üncü maddesinde yer alan şirket yönetimi için kayyum tayini,

b) 135 inci maddesinde yer alan iletişimin tespiti,

c) 139 uncu maddesinde yer alan gizli soruşturmacı görevlendirilmesi,

ç) 140 ıncı maddesinde yer alan teknik araçlarla izleme,

tedbirlerine ilişkin hükümler uygulanabilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz terörün finansmanıyla ilgili, bunların araştırılmasını, bununla ilgili, kanunlarla zapturapt altına alınmasını isteriz ancak bunu yaparken terör tabii, bir insanlık suçudur, insanlık suçu olması nedeniyle terörü finanse edecek olan kanalların da yasal yollarla kapatılması gerekir, cezalandırılması gerekir ancak bir şartla olması gerekir, o da şudur değerli arkadaşlar: Türkiye’nin 1977 tarihinde imzaladığı Terörizmin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ndeki hükümler uyarınca… Terörizmin Önlenmesine Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesinin 3/1 maddesi “Devletlerin, terör suçlarının önlenmesine yönelik tedbirler alırken temel hak ve özgürlüklerden ödün vermemesi gerekir.” diyor. Yani terörün finansmanını cezalandırırken biz temel hak ve özgürlüklerden de vazgeçmeyeceğiz, terörle mücadeleden de vazgeçmeyeceğiz ancak bu konuda önümüze getirilen 30’uncu maddedeki hükümler, baktığımız zaman, hukuk devletiyle, temel hak ve özgürlüklerle, adil yargılamayla çelişen hükümler. Neden? Bir şüpheyle… Sizin, örneğin, diyelim ki Irak’ta bir inşaat şirketiniz var, Suriye’de bir inşaat şirketiniz var, Amerika’da bir şirketiniz var. O şirketinizle ilgili, teröre bulaşmış olan birileri sizin şirketinize fatura kesti. Faturayı kestiği zaman, siz o faturayı kendi işletmenize gelir veya gider olarak kaydettiğiniz zaman sizin terör örgütleriyle bağlantınız olmuş olacak ve terör örgütleriyle bağlantınız olması nedeniyle sizin şirketlerinize, mevcut olan bu hükümler nedeniyle kayyum tayin edilebilecek. Şimdi, bu, neyi gündeme getirecek? Mülkiyet hakkının ihlalini gündeme getirecek. İyi niyetli olarak çalışan tacirler için, gerçekten ileride yargı da siyasi sopa olarak kullanılırsa çok kötüye kullanılabilecek olan bir madde.

Bu örnekten eğer biz devam edersek, biz “terör örgütleri” diyoruz, ancak, takdir edersiniz değerli arkadaşlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin listesinde belirtilen örgütleri, Türkiye terör örgütleri kabul ediyor veyahut da Yargıtayda terör örgütü kabul edilmiş olan örgütler terör örgütü kabul ediliyor. Peki, biz bu düzenlemeyle ne yapacağız? Yargıtay tarafından kabul edilmemiş, Birleşmiş Milletler listesinde yayımlanmamış, cumhuriyet savcılığının veya -içimizde hukukçu arkadaşlarımız var- cumhuriyet savcılığına dosya gitmeden, emniyet müdürlerinin nitelendirmesinden dolayı “Bu, terörün finansmanına giriyor.” dediği andan itibaren mahkeme kararı olmaksızın yine kayyum atanabilecek.

Peki, kayyum atanınca -bugüne kadarki pratikte gördük- yararları ne idi, ne oldu? Kayyumun asli görevi… Takdir edersiniz, eğer bir şirkete kayyum tayin edilmiş ise o şirketin daha iyi çalışması lazım, daha iyi kâr getirmesi lazım, daha iyi kazançlı bir iş yapması gerekirken maalesef Türkiye’deki uygulamalarda kayyumluk müessesesi, şirketleri batırmak için kullanılıyor. Bu, aynı zamanda haksız rekabet açısından da rekabeti de körükleyecek olan bir husus. Ne olur? Eğer bir şirket gerçekten sizin rakibiniz, ileride o rakibi bitirmek mi istiyorsunuz? Ekonomik anlamda bitiremiyorsanız, siyasi anlamda, iki tane tanıkla birlikte: “Terör örgütlerinin finansmanını yapıyor şu A şirketi, B şirketi, C şirketi.” Gayet rahat, cumhuriyet savcısı bu maddelerle terörün finansmanıyla bağlantılı bularak, kayyum atanabilecek. Bu, gerçekten, mevcut olan bu düzenleme, hani beğenmediğimiz, hep, sürekli “Bu darbe anayasasıdır.” dediğimiz Anayasa’nın 2’nci maddesindeki hukuk devleti, ölçülülük ilkesi, orantılılık ilkesi, hukuk devleti ilkesi, hepsine aykırı.

Onun için, sizden, bizim bu önergemize destek vermenizi istirham eder, hepinize saygı ve hürmetlerimi sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 30’uncu madde kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde dört önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 31’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine “pozisyonlarına” ibaresinden sonra gelmek üzere “15/1/2012 tarihinden sonra” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            İlknur İnceöz                                             Ramazan Can                       Mehmet Demir

                Aksaray                                                   Kırıkkale                              Kırıkkale

         Mehmet Akyürek                                    Gökcen Özdoğan Enç                  Necip Kalkan

               Şanlıurfa                                                    Antalya                                  İzmir

Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt                            Mücahit Durmuşoğlu

                 Çorum                                                    Osmaniye

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesinin son cümlesinde geçen “ve bunlar,” ibaresinin “ve bu haklar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Çağlar Demirel                                  İdris Baluken                                Ahmet Yıldırım

              Diyarbakır                                       Diyarbakır                                          Muş

          Behçet Yıldırım                              Mehmet Ali Aslan

              Adıyaman                                         Batman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesiyle değiştirilen 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederiz.

        İsmail Faruk Aksu                               Mehmet Günal                                  Erhan Usta

                İstanbul                                           Antalya                                         Samsun

            Kamil Aydın                                      Zihni Açba                                İzzet Ulvi Yönter

               Erzurum                                           Sakarya                                         İstanbul

"375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin (b) bendi kapsamındaki personel hakkında, ilgili unvanlara ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş olan iptal kararlarının yürürlüğe girdiği tarih ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında kalan sürelerdeki maaş ödemeleri Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esaslara göre yapılır. Yapılmış ödemeler bu esaslara göre yapılmış sayılır."

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam                                Mehmet Bekaroğlu

                Ankara                                             İzmir                                           İstanbul

         Bihlun Tamaylıgil                               Utku Çakırözer                                Özkan Yalım

                İstanbul                                          Eskişehir                                          Uşak

MADDE 31 - 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(b) 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı Cetvelde sayılan düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan kurul başkanı, kurul üyesi ve başkan yardımcısı ile murakıp ve uzman unvanlı meslek personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdi ödemelerin bir aylık toplam net tutarı; kurul başkanı için bakanlık müsteşarı, kurul üyesi için bakanlık müsteşar yardımcısı, başkan yardımcısı için bakanlık genel müdürü, murakıp ve uzman unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Başkan.

Değerli Divan, sayın bakanlar, değerli çalışma arkadaşlarım ve yüce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımız; hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Hepinize iyi akşamlar diliyorum tekrar.

Evet, sözlerime başlamadan önce, Salim Uslu vekilimiz ve Aydın Ünal vekilimiz yakınlarını kaybetmişlerdir; ölenlere Allah’tan rahmet, onlara da başsağlığı diliyorum. Acı günlerde her zaman yanlarında olacağımızı da bilmelerini isterim.

Evet, değerli arkadaşlarım, 273 sıra sayılı torba kanunun 31’inci maddesinde söz almış bulunmaktayım. Değerli arkadaşlar, 65 yaşını doldurmuş vatandaşlarımızla ilgili, bizim babalarımızın, bizim annelerimizin, sonbaharlarını yaşayan bu kişilerin alacak olduğu aylıklarla ilgili konuşacağım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 65 yaşını dolduran yaklaşık 660 bin kişi var Türkiye’de. Resmî bir geliri olmayan, Emekli Sandığından, Sigortadan veya BAĞ-KUR’dan geliri olmayan bu yaşlı babalarımıza, amcalarımıza, teyzelerimize Plan ve Bütçede ayda ne kadar para bağlandı biliyor musunuz? Belki birçoğunuz bilmiyor çünkü sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda olanlar biliyor. Bakın, rakam, sadece 218 TL. Tekrar ediyorum, 218 TL ve de bunun şartları var. Eğer oğlunun veya kızının, aile fertlerinin toplam geliri asgari ücretin üçte 1’ini kapsıyorsa bunu da alamıyor. Peki, bir kişinin yaşayabilmesi için, ilde olsun, ilçede olsun, köyde olsun bir öğün yemek ne kadar arkadaşlar? En az 5 TL. 3 çarpı 5 yani 3 öğün çarpı 5, 15 TL. Otuz günden varsaydığımızda 450 TL. Peki, 218 TL’yle ne yapacak bu teyzemiz? Sonbaharını yaşayan teyzemiz, amcamız ne yapacak? Artı, hepsine de vermiyorsunuz. Bakın en ilginç tarafını da açıklayacağım size: Bu teyzemizin veya amcamızın oğlu Van’da polisse, memursa, amirse, herhangi bir yerde çalışıyorsa, öğretmense, Uşak’ta veya Denizli’de veya Aydın’da veya Manisa’da veya Kayseri’de yaşayan babası veya annesi, oğlunun yüzünden bu 218 TL’yi de alamayacak. Bu haksızlık. Yani sonbaharına gelmiş o amcamız, o teyzemiz, oğlu para yollayacak diye onu bekleyecek. Böyle bir şey olamaz.

Onun için, insanlık namına, gelin, 65 yaşını dolduran, herhangi bir geliri olmayan, oğlunun veya kızının herhangi bir mesleğine bakılmadan, o kişinin, o yaşlı, 65 yaşını dolduran amcamızın veya teyzemizin en ufak bir resmî geliri yoksa hepsine bu 218 TL’yi en azından verelim. Böylelikle hiç kimseye haksızlık olmaz. Bu Avrupa’da böyle, inşallah Türkiye’de de bunu getiririz ama şu ana kadar yapılmadı, bugün görüşmekte olduğumuz bu kanunun içinde, bu torba kanunda yok. Umarım, bu hatadan en kısa zamanda vazgeçilir çünkü gerçekten sonbaharını yaşayan bu kişilerin bu desteğe ihtiyacı var, oğlundan para gelecek diye beklememesi gerekiyor. Devletin asli görevi, kesinlikle geliri olmayan vatandaşına bakmaktır.

Bakın, biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına bakmayacağız da kime bakacağız? “10,5 milyar dolar para harcadık.” diye sizler övünüyorsunuz. Kime? Suriyelilere. Peki, Suriyelilere bu kadar para harcıyorsak 65 yaşını dolduran, bu sonbaharını yaşayan annelerimize, babalarımıza, amcalarımıza, teyzelerimize bu rakamı ödeyelim. Bugün için 218 ödeyelim ama önümüzdeki sene yeni yapacak olduğumuz kanunlarla bunu da en azından 450 TL’ye getiririz.

Bu haksızlığı sizlerle paylaşmak istedim. Umarım beni anlamışsınızdır; anlamak zorundayız çünkü o yaşlara biz de geleceğiz. Belki bizim böyle bir kaygımız olmayacak ama olanları da unutmamamız gerekiyor. Bu hatadan bir an önce vazgeçip bu yaşlı amcalarımızı, teyzelerimizi görmek zorundayız.

Diğer bir konu da değerli arkadaşlarım –çok az bir sürem kaldı- sizlerin vermek istediği, esnafa 30 bin TL’lik kredi. Bakın, bir sürü esnaf kan ağlıyor şu anda, gerçekten siftah yapmadan kapatıyor. Bir an önce, iş kurmak isteyen genç arkadaşlarımıza veya ihtiyacı olan bu esnaf kardeşlerimize, daha fazla vakit kaybetmeden, bu 30 bin TL kredinin bir an önce verilmesini istiyorum.

Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yalım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesiyle değiştirilen 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ederiz.

İsmail Faruk Aksu (İstanbul) ve arkadaşları

"375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin (b) bendi kapsamındaki personel hakkında, ilgili unvanlara ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş olan iptal kararlarının yürürlüğe girdiği tarih ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında kalan sürelerdeki maaş ödemeleri Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esaslara göre yapılır. Yapılmış ödemeler bu esaslara göre yapılmış sayılır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesi hakkında verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesiyle, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin tamamı Anayasa Mahkemesinin bu bendin bazı ibarelerinin iptaline ilişkin kararlarından hareketle iptalden önceki aynı şekliyle yeniden düzenlenmektedir.

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek 11’inci maddesi 2011 yılında çıkarılan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle düzenlenmiştir. Bu madde, düzenleyici ve denetleyici üst kurullara 14 Ocak 2012 tarihinden sonra ilk defa veya yeniden atanan personelin mali haklarının belirlenmesinde diğer kurumlardaki emsal personelin esas alınması uygulamasını getirmiştir. Söz konusu maddenin birinci fıkrasının (b) bendi 5018 sayılı Kanun’a ekli (III) sayılı cetvelde sayılan düzenleyici ve denetleyici kurumların kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan kurul başkanı, kurul üyesi ve başkan yardımcısı ile murakıp ve uzman unvanlı meslek personeline yapılacak ödemelerde kimlerin emsal alınacağını belirlemektedir. Ancak dayandığı yetki kanununun mali ve sosyal haklara ilişkin düzenleme yapmaya imkân vermediği gerekçesiyle 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla dava konusu olmuştur. Açılan davalarda ileri sürülen Anayasa’ya aykırılık iddiaları ise hem idari yargı yerleri tarafından yerinde görülmüş hem de Anayasa Mahkemesine intikal ettirildiğinde iptalle sonuçlanmıştır.

Benzer bir durum 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 11’inci maddesi için de söz konusu olmuştur. Ek 11’inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde emsali belirlenen "murakıp", "uzman" ve "kurul üyesi" unvanlarına ilişkin hükümler, açılan davalar neticesinde Anayasa’ya aykırı oldukları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

Aynı konuda açılacak benzeri davaların iptalle sonuçlanacağı da açıktır. O sebeple çalışanların mağduriyetini giderecek şekilde konuya ilişkin bir yasal düzenleme yapılması yerindedir. Zira iptal tarihinden bugüne kadar bu personelin maaş ödemelerinde tereddütler ve kurumlara göre farklı uygulamalar yapılmıştır.

Esasen biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulda çeşitli kanun tasarılarına ilişkin görüşmeler sırasında bu durumun düzeltilmesine ilişkin önerge vermiş, sorunu dile getirmiştik. Bu nedenle tasarıyla yapılan düzenlemeyi olumlu değerlendiriyoruz ancak madde düzenlemesi geriye dönük işlemler yönüyle eksiktir ve yeni bir mağduriyet yaratacak türdendir. Değişiklik önergemiz bu mağduriyeti ortadan kaldırmaya yöneliktir.

Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin iptal kararları sonrasında, düzenleyici ve denetleyici kurumlarda kurul üyesi, murakıp ve uzman unvanlı meslek personelinin maaş ödemesinde sorunlar yaşandı. İptal kararları sonrası söz konusu unvanlarda olan personele bazı kurumlar emsal uygulamasını sürdürürken bazı kurumlar personelden taahhütname almak suretiyle bu ödemeyi yaptı, bazıları ise emsal uygulaması yapmadan farklı bir maaş ödemesi yaptılar. Yani farklı farklı yorumlarla uygulama yapıldı, Bakanlar Kurulu ise buna seyirci kaldı. Bu nedenle 14/1/2012 tarihi ile bu maddenin yürürlüğe gireceği tarihe kadar olan dönemde, düzenleyici ve denetleyici kurumlarda ilk defa veya yeniden görev alan personelin maaş ödemesine dair belirsizliğin giderilmesi zorunlu bulunmaktadır. Maddenin mevcut hâliyle yasalaşması hâlinde birçok kişiye, mahkemenin iptal kararı sonrası yapılan ödemeler nedeniyle geriye dönük olarak zimmet çıkması söz konusu olabilecektir.

Değerli milletvekilleri, önergemiz bu dönemde ilgili personele yapılan maaş ödemelerine ilişkin olarak meşruiyet tartışması yapılmasının önüne geçmeyi ve aldıkları maaşla ilgili herhangi bir mahsuplaşma yapılmamasını amaçlamaktadır. Maddenin sonuna eklemeyi önerdiğimiz cümleyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptale konu olan unvanlar bakımından bir mağduriyet yaşanmayacak, eşit olmayan uygulamalar ortaya çıkmayacak ve konu çözüme kavuşturulmuş olacaktır. Hükûmetin vereceği önerge bize göre buradaki problemi çözmemektedir. Yine, Anayasa Mahkemesinin iptal tarihi ile kanunun yürürlüğe gireceği tarih arasındaki dönem boşluk oluşturmaya devam edecektir ve herhangi bir Sayıştay denetiminde geriye dönük zimmet çıkartılması söz konusu olabilecektir. Bu itibarla yapılmasını zorunlu gördüğümüz değişiklik için önergemize destek vermenizi bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aksu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesinin son cümlesinde geçen “ve bunlar,” ibaresinin “ve bu haklar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın İdris Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kez daha hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Artık antidemokratik yöntemlerle hazırlanmış olan bir torba yasa tasarısının son bölümlerine geldik, son maddeleri görüşülüyor. Bütün bu görüşmeler boyunca torba yasa yöntemiyle burada kanun hazırlamanın sakıncalarını ve bununla ilgili kanunlarla yürümeniz durumunda da herhangi bir soruna çözüm getiremeyeceğinizi ifade etmemize rağmen, maalesef, yine tamamen antidemokratik bir tutumla, ben yaptım oldu bitti anlayışıyla burada bu kanun üzerinde de ısrarcı oldunuz.

Bir kere, şunu ifade edeyim: Yani, 20’den fazla kanunu ilgilendiren bir düzenlemeyi bu şekilde Meclise getirmek hiçbir derde deva olmaz, hiçbir soruna çözüm olmaz ama bundan da geçtik, getirdiğiniz bu torba kanunu da İç Tüzük’e aykırı bir şekilde bir temel kanun olarak buraya getirdiniz. Yani âdeta Meclisi bir yasa fabrikası şeklinde kullanan bir yasama anlayışına sahipsiniz. Evet, burada sayısal çoğunluğunuz var, getirdiğiniz yasalarla ilgili muhalefet ne kadar diretirse diretsin o yasaları geçiyorsunuz ama sonuçlarını hiç gözden geçirmiyorsunuz. Bakın, burada 24’üncü Dönemden olan vekil arkadaşlar var. Hatırlayın, iç güvenlik yasasıyla ilgili o dönem burada hangi tartışmalar yürütüldü, o dönemin tutanaklarını bir çıkarın bakın. Biz o dönem iç güvenlik yasasıyla ilgili yapacağınız düzenlemenin kamu düzeni açısından getireceği sakıncaları bu kürsüden defalarca ifade ettik ama tam iki ay boyunca burada kavga dövüş belli bir yasayla ilgili bir uzlaşma arayışımız oldu. O uzlaşmayı yapmadınız, İç Tüzük hilesine başvurarak iç güvenlik yasasını çıkardınız. Ben valiye gözaltına alma yetkisi, yargı yetkisi vererek, polise vur yetkisi vererek, elinde taş olan çocuğu sokak ortasında infaza tabi tutarak kamu düzenini sağlarım dediniz. Ee, bugün gelmiş olduğunuz tabloyu bir gözünüzün önüne getirin, o dönem kamu düzeni ne aşamadaydı bu dönem kamu düzeni ne aşamada?

Ben çok iyi hatırlıyorum, bu kürsüye biz çıktığımızda dedik ki “Siz, elinde taş olan çocuk için eğer vur yetkisi verirseniz, o çocuk yarın eline taş yerine başka bir şey alır.” Ve maalesef, keşke haklı çıkmasaydık ama süreç buraya getirdi. Yani deyim yerindeyse, yasama tekniğindeki bu uzlaşmaz tavrınızla rüzgâr ektiniz fırtına biçtiniz. Oysa o dönem iç güvenlik yasası yerine buraya demokratikleşme paketleriyle gelseydiniz, özellikle Kobani süreciyle ilgili buradan ifade ettiğimiz eleştirileri dikkate alıp dış politikayla ilgili değişikliklere gitseydiniz bugün çok farklı şeyleri konuşuyor olacaktık. İç güvenlik yasası burada görüşülürken, bizler hemen bu Divanın önünde protesto gösterileri yaparken Süleyman Şah Türbesi operasyonunda Kürtler, Türk askerinin IŞİD tarafından katledilmemesi için bu Hükûmetle iş birliği yapıyorlardı ama maalesef bunun değerini bilmediğiniz için bugün yine aynı ısrarınızı devam ettiriyorsunuz.

Bakın, kamu düzeni aşamasında ne hâle geldik? Yani biz, sürekli burada seçim bölgemizdeki savaş manzaralarını anlatıyoruz ama ülkenin bu tarafı farklı mı? Yani İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde, Kızılay Meydanı’nda, Tunalı Hilmi’de yürüyen insanın psikolojisi farklı mı? Can güvenliği Kilis’ten Hakkâri’ye, İstanbul’dan Karadeniz’e kadar neredeyse her tarafta insanların birincil, temel kaygısı oldu.

Şimdi de bakın aynı ısrarla “Ben yine demokratikleşme anlayışı üzerinden değil ceberut devlet anlayışı üzerinden kamu düzenini sağlarım, işte, bu ülkedeki yüz yıllık sorunları çözerim.” diyorsunuz; oysaki geçmişte nasıl rüzgâr ekip fırtına biçtiyseniz, şimdi de, oluşan fırtına hepimizin evini sallamasına rağmen fırtına ekip kasırga biçmeye hazırlanıyorsunuz. O nedenle, yol yakınken bu yanlıştan dönmenizi tavsiye ediyoruz. Bu yasama tekniklerini de buraya getireceğinize, yasaları buraya getirmeden muhalefetin en temel konularda önermiş olduğu birtakım önerileri dikkate alarak buraya getirirseniz Genel Kurulda da bu şekilde gerilimi yüksek sorunlar olmaz diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 31’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine “pozisyonlarına” ibaresinden sonra gelmek üzere “15/1/2012 tarihinden sonra” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

İlknur İnceöz (Aksaray) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

2/11/2011 tarihli ve 28103 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 375 sayılı KHK'ya eklenen ek 11’inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendiyle düzenleyici ve denetleyici kurumlar ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun kadro ve pozisyonlarına maddenin yürürlüğe girdiği tarih olan 15/1/2012 tarihinden sonra ilk defa veya yeniden atanan kurul başkanı, kurul üyesi, başkan yardımcısı ile murakıp ve uzman unvanlı meslek personelinin mali ve sosyal haklarının üst sınırının belirlenmesinde emsal alınacak devlet memuru unvanları belirlenmiştir.

7/11/2015, 16/12/2015 ve 25/3/2016 tarihli Resmî Gazetelerde yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi kararlarıyla sırasıyla murakıp, uzman ve kurul üyesi için 666 sayılı KHK’yla yapılmış belirlemeler 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında bulunmadığından iptal edilmiştir. Maddeyle iptal kararlarından önce yürürlükte olan (b) bendi herhangi bir değişiklik yapılmadan yeniden düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyle 15/1/2012 tarihinden sonra söz konusu kurumların kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan iptale konu unvanlardaki personel tekrar madde kapsamına alınmaktadır.

Ancak, ek 11’inci maddenin yürürlük tarihi ile bu tasarıda yeniden düzenlenen (b) bendinin yürürlük tarihi arasındaki farklılıktan dolayı uygulamada herhangi bir tereddüde yol açmamak için (b) bendine, söz konusu maddenin yürürlük tarihine paralel olarak, açıklayıcı mahiyette “15/1/2012 tarihinden sonra" ibaresi eklenerek söz konusu unvanlar için iptalden önceki durumun aynen devam etmesi gerektiği açıklığa kavuşturulmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 31’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir.

Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Mehmet Günal                                    Erhan Usta                                   Kamil Aydın

                Antalya                                           Samsun                                         Erzurum

              Zihni Açba                                  İzzet Ulvi Yönter

                Sakarya                                           İstanbul

MADDE 32- 375 sayılı KHK’ya aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Ek Madde 19- KİT'lerde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında görev yapan müdür yardımcısı, teknik şef, teknik uzman, kimyager, tekniker, teknisyen ve diğer teknik personelin, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı Cetvele göre yararlanmakta oldukları ek ödeme oranına 12 puan ilave edilir.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Komisyon üyelerini çağırsın efendim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz? Sağlayabilirseniz size zaman tanıyabilirim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Sayın Başkanım, Plan Bütçenin sayın üyelerini Komisyona davet ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Nerede bu Komisyon üyeleri? Görevli değiller mi? Bir tek Erhan Usta Bey var.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Çoğunluk olmadığından önergeye katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

32’nci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bizimkini çekiyoruz.

ADNAN GÜNNAR (Trabzon) – Bravo Oktay Bey, bravo!

BAŞKAN – Peki.

Bu durumda, sayın milletvekilleri, iki önerge var, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 32’nci maddesinde geçen “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımlandığı tarihte” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Çağlar Demirel                                  İdris Baluken                                Ahmet Yıldırım

              Diyarbakır                                       Diyarbakır                                          Muş

          Behçet Yıldırım                                  Selma Irmak                              Mehmet Ali Aslan

              Adıyaman                                          Hakkâri                                         Batman

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 32’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Bülent Kuşoğlu                                    Musa Çam                                Mehmet Bekaroğlu

                Ankara                                             İzmir                                           İstanbul

         Bihlun Tamaylıgil                               Utku Çakırözer                                Haydar Akar

                İstanbul                                          Eskişehir                                        Kocaeli

MADDE 32- Bu Kanun 11/1/2017’de yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; evet, bir torba kanunu da bitiriyoruz, son maddesine geldik, 1 madde daha var ama zannetmeyin ki bu torba kanunda görüşülenler Türkiye'deki problemleri çözecek, asla çözmeyecek. Niye çözmeyecek? Çünkü hazırlıksız, sadece bir algı yaratmak için çıkarttığınız bu kanunlar, daha sonra, yine yeni torbalarla karşımıza geliyor, buna da birçok örnek verebiliriz.

Vereceğim en basit örnek aslında, bu torba kanunda, 65 yaş üzerindeki yoksul vatandaşlara verilen bir maaş; doğru buluyoruz, bunda bir sıkıntı yok, belki yöntemleri yanlış ama doğru buluyoruz. Ama, garip olan başka bir şey var: Örneğin, 23 Mart 2013’te çıkarttığınız bir kanun vardı, 65 yaşın üzerindeki vatandaşlarımızın ücretsiz taşınmasıyla ilgili bir kanun çıkarttınız. Ne demek, 65 yaş üzerindekilerin ücretsiz taşınması? Milletvekilliğinden emekli olmuş vatandaşımız da ücretsiz taşınacaktı, aynı anda, bugün çıkarttığınız bu kanunla, yoksul olup devletin yardımına muhtaç olan vatandaşımız da ücretsiz taşınacaktı, çıkarttığınız kanun buydu. Kim taşıyacaktı bunları? Devletin araçları, devletin hava ulaşımında, demir yolu ulaşımında ve özel sektöre ait minibüslerle, otobüslerle taşınacaktı. Sonra, 300 bin otobüsçü esnafı, şoför esnafı dediler ki: “Ya, kardeşim, tamam, taşıyalım, 65 yaş başımız üzerine de milletvekilliğinden emekli olmuş 65 yaşın üzerindeki o vatandaşı da bedava taşımayalım.” Eğer gerçekten bir sosyal hizmetse, devletin bunu yapması gerekiyorsa herkesi bedava taşısın becerebiliyorsa. Dediler ki: “Bizim haklarımız ne olacak?” Şimdi, nedir bu hakları?

Bakın, Kocaeli’den örnek vermek istiyorum: Günde 600-700 bin kişiyi özel sektör taşıyor. Devletin yani belediyenin payı yüzde 5, yüzde 10, toplu taşımadaki payı yüzde 10. Kocaeli’deki özel sektör, 700 bin kişinin 114 bin kişisini bedava veya indirimli taşıyor, 114 bin kişiyi. Şimdi, Kocaeli milletvekilleri oradan bağırabilirler “Bugün para gidiyor.” diye. Bir, hikâye anlatayım: Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen önce yasayı çıkarttınız. Sonra “Bunu yönetmeliklerle düzenleyeceğiz.” dediniz. Tam bir yıl sonra, 30 Mart seçimlerinden önce bir yönetmelik çıkarttınız; statüsünü, nasıl taşınacağını gösteren bir yönetmelik çıkarttınız. Sonra, 7 Nisan 2015’te yeni bir torba kanun geldi çünkü otobüsçülerin haklı isyanı bu torba kanunda görüldü, gördünüz.

Lütfen, saati gösterme! Buraya, vatandaş sizi milletvekili olup vatandaşa hizmet etsin diye yolladı.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Ama siz de önergeyle ilgili konuşun, maddeyle ilgili konuşmuyorsunuz ama.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Çok önemli bir şey anlatıyorum, 300 bin kişiyi mağdur eden olayı.

30 Mart öncesinde bir daha kanun çıkarttınız ve bu kanunla bunların ücretlendirilmesi yani devletin minibüsçüye, otobüsçüye para vermesi gerektiğini söylediniz, biz de destekledik, doğru bulduk. Kim belirleyecekti bunu? İki bakanlık, Maliye Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı belirleyecekti, altı ay içerisinde de yönetmelik çıkartacaktı. Tam bir yıl sonra, 6 Ocak 2016’da yönetmelik çıktı, ocak. Bugün -Nisan- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kocaeli’ye 15 milyon yollamış, bugün yollamış. Henüz otobüsçüye, minibüsçüye bu dağıtılmış değil. Yarın, bir ay sonra nasıl yollayacağı da belli değil arkadaşlar.

Böyle kanun olmaz. Gerçekten, bir tarafın problemlerini giderirken bir başka alanda, bir başka esnaf grubunda problem yaratılması doğru değil. O insanlar araçlarının mazotunu ucuza almıyorlar, o insanlar engelliler için rampa yaptırırken, engelli araçları alırken ÖTV’den yararlanmıyorlar, birçok mağduriyet alanları var ama sizin asla problem çözmek gibi bir niyetiniz yok. Seçimlere yönelik bir algı yaratmak için bu kanunları getiriyorsunuz ama arkası dolu olmuyor, tekrar tekrar kanun çıkartmak zorunda kalıyoruz.

Kredilere ufak değinmek istiyorum -zamanım kalmadı- esnafa verilen. Bugün konuştum, adresi veriyorum: Gölcük Esnaf Odası; 550 tane başvuru var, sadece 77 tanesi karşılanmış, 200 tanesinin sicili temiz bulunmuş -bakın, çok önemli bir şey söylüyorum- diğerlerinin sicili temiz bulunmamış, krediyi hak eder vaziyette değiller. Bu 70 taneye de beş yıl süreyle vermişsiniz krediyi faizsiz, doğru. Bundan sonra hemen bir genelge yayımlamışsınız, on sekiz aya düşürmüşsünüz, üç ayda ödemeli. Daha önce üç ayda toplam 1.500 ödemesi gerekirken 5 bin liraya çıkartmışsınız. Ya, küçük esnafın, zaten mağdur durumdaki, 30 bin liralık krediye muhtaç küçük esnafın bunu ödeme şansı var mı diyorum.

Lütfen, doğru yasaları, doğru kanunları hep birlikte çıkartalım diyorum.

Saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 32’nci maddesinde geçen “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımlandığı tarihte” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

İdris Baluken (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Hakkâri Milletvekili Sayın Selma Irmak. (HDP sıralarından alkışlar)

SELMA IRMAK (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir antidemokratik torba yasanın daha sonuna geldik ve antidemokratik yasaları yapmaya ne yazık ki bu Meclis devam ediyor. Yürürlükte olacak yayımı tarihinden itibaren ama şunu söylemek gerekir ki zaten torba yasada tartışılan pek çok konu şu anda fiiliyatta yürürlüktedir ve uygulanmaktadır. Ben bunun üzerine konuşmaktan çok, şu anda güncel olan ve daha acil bir yaraya dokunmak istiyorum, kanayan bir yaraya dokunmak istiyorum.

Şu anda, ülkemizin doğusunda pek çok il ve ilçede biz burada otururken insanlar ölmeye, insanlar top sesleri altında yaşamlarını sürdürmeye devam etmektedirler. Sur’da, Nusaybin’de, Cizre’de ve daha pek çok yerde olduğu gibi, bugün Şırnak’ta, Gever’de ve Nusaybin özelinde olmak üzere pek çok alanda insanlar evlerini, yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalmış, kalanlar yaşam mücadelesi vermek durumunda kalmışlardır. 13 Mart tarihi itibarıyla Yüksekova’da ilan edilen sokağa çıkma yasağından çok önce, bilindiği gibi Şemdinli’de, Çukurca’da ve Hakkâri’nin pek çok bölgesinde güvenlikli bölge ilan etmek suretiyle zaten yasaklı alan oluşturulmuş durumdaydı ve 13 Mart tarihi itibarıyla da Şemdinli’nin bağlı olduğu yani yol itibarıyla bağlı olduğu Yüksekova’yla birlikte, Şemdinli’nin köyleri, Yüksekova ve köyleri aynı şekilde kapanmış durumda ve oradaki insanlar şu anda yaşam ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz boyuttadırlar. Evet, bir ayı geçen bir süredir orada yeni bir vahşetin yaşandığına tanık olduk. Bu süre zarfında biliyoruz ki pek çok insan hayatını kaybetti. Ancak JÖH, PÖH adıyla sosyal medyaya yansıyan kimi görüntüler orada yaşanan vahşeti bir kez daha gözler önüne serdi. Burada, cenazelerin ortalıkta bırakıldığı ve bu cenazelerin sokak hayvanları tarafından parçalandığına şahit olduk. Hakkâri Valisi bunu teyit etti “Evet, o görüntüler Yüksekova’da yaşanmıştır, fakat biz o cenazeyi kaldırdık.” demek durumunda kaldı. Bununla birlikte, yine JÖH, PÖH Yüksekova’daki eserlerine yeni eserler katmışlardır. Burada çok iyi bir iş yapıyorlarmış gibi, aile mahremiyetini ayaklar altına alan görüntüleri sosyal medyaya yansıtmışlardı. İnsanların yatak odalarına girerek, pozlar vererek, ahlaksız sözler yazarak duvarlara, burada aile mahremiyetini de ayaklar altına alıp insanlık dışına nasıl çıktıklarını gözümüzün önüne sermişlerdi.

Yine, Yüksekova’nın pek çok yerinde duvar yazılamaları dikkatlerimizi çekmişti, bunu da sergilemekten kaçınmamıştı o JÖH, PÖH’ler. Burada şunlar yazılıydı: “Biz geldik; JÖH, PÖH geldi.”, “Seni seviyoruz uzun adam.”, “Sen emrettin, biz yaptık.”, “Yüksekova’ya eğitim geldi.” gibi sözler ve yazılamalar yapılmaya devam edildi ne yazık ki.

Yine, bilindiği gibi, Yüksekova’yla sınırlı kalmadı sokağa çıkma yasağı. Aynı zamanda, şu anda Vezirli ve Çimenli köyleri yasak kapsamındadır. Kuruköy, aynı şekilde, pek çok insanın yaşadığı bir mekândı ve burada ne hendek vardı ne barikat vardı ve yasak kapsamı dışındadır ancak burada da insanlar köylerini terk etmek zorunda kalmışlardır. 1.500 küçükbaş hayvan burada telef olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bilinir, burada fabrika yoktur, yol yoktur, istihdam alanı yoktur; halkın tek geçim kaynağı hayvancılıktır ve bu hayvancılık da bu şekilde ortadan kaldırılmak istenmektedir.

Yine, değerli milletvekilleri, biliyorsunuz ki yapılan yıkım ve bunların yansımaları görüntüler olarak çokça ekranlara yansıdı. Burada gördüğümüz başka bir şey var: Hendekler kapatılıyor, barikatlar kaldırılıyor ve orada bulunan her kimse katlediliyor, öldürülüyor, ortadan kaldırılıyor yani mahalleler temizleniyor.

ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) – Teröristler öldürülüyor, teröristler.

SELMA IRMAK (Devamla) – Sonra ne oluyor? Sonra burada obüs, havan topları devreye giriyor ve evler yıkılmaya başlanıyor. Şu anda Yüksekova’nın pek çok mahallesi boş olmasına rağmen, bombardımana tabi tutulmuştur, bombardımanda yıkılmayan evler yakılmaya başlanmıştır. Yağmur bütün hızıyla yağdığı hâlde, o dumanları görmek ve o yangının devam ettiğini görmek mümkündür. Peki, biz buna ne diyeceğiz? Bunun adı “terörle mücadele” olabilir mi? Bu halkı daha sonra bu devlet nasıl kendi vatandaşı olarak görmeye devam edecektir?

Bununla da kalmıyor buradaki yaşanan olaylar. Bütün evlerin kapılarının kırılarak içeri girildiği bilgisini alıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELMA IRMAK (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika daha süre istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Irmak, sana pozitif ayrımcılık yapıyorum; bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

SELMA IRMAK (Devamla) – Yüksekova caddelerinde kepenklerin kırıldığına ve esnafın malının ve mülkünün yağmalandığına şahit oluyoruz. Evet, bunlar doğru değil mi?

ALİM TUNÇ (Uşak) – Doğru değil.

SELMA IRMAK (Devamla) – Hayır, doğru çünkü Star TV muhabiri Sayın Nazlı Çelik burada bir film çekmeye çalışıyor, buraya gidiyor. Ben oranın milletvekili olduğum hâlde giremiyorum ama Nazlı Çelik giriyor ve orada, onun hatırına evler bombalanarak bir görüntü sağlanmaya çalışılıyor. Burada yaşananlar film değil, gerçek. Bunun elbette ki bir gün hesabı sorulur, elbet bir gün bununla bu ülke yüz yüze kalır. O yüzden, diyoruz ki bir an önce bu şiddet politikasına son verilmeli, antidemokratik uygulamalara son verilmeli ve bir gün bu halkın bir biçimiyle kendini ifade etme koşulları ortaya çıktığında, bunun hakikat olarak karşınıza çıkacağını unutmadan hareket etmelisiniz.

Buradan Yüksekova halkına tekrar başsağlığı diliyorum, geçmiş olsun diyorum, selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Irmak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 32’nci madde kabul edilmiştir.

33’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bizim önergeyi çekiyorum.

BAŞKAN – Bir önerge geri çekildi.

Diğer önergeleri okutuyorum…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, biz de çekiyoruz önergemizi.

BAŞKAN – Bir önerge daha geri çekildi.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesinde geçen “hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür” ibaresinin “hükümleri, Bakanlar Kurulunca yürütülür” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Çağlar Demirel                                  İdris Baluken                                Ahmet Yıldırım

              Diyarbakır                                       Diyarbakır                                          Muş

          Behçet Yıldırım                              Mehmet Ali Aslan                            Mahmut Toğrul

              Adıyaman                                          Batman                                        Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Genel Kurulun sevgili emekçileri; bizi bu saate kadar beklediniz, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle şunu söylemek gerekir: Torba mı, çorba mı yasasının sonuna geldik ama bu yasaların aslında niye çıkarıldığını, Türkiye’de bugün yaşananın ne olduğunu biraz anlamak gerekiyor diye düşünüyorum. Bugün, Türkiye’de iki temel paradigma çakışıyor: Birincisi, yüzyıllık tekçi, “Her şeyi ben bilirim, her şeyi merkezden ben yönetirim.” diyen bir anlayış ve bunun karşısında, bugün çağdaş dünyanın artık çoğunlukla ittifak ettiği çoğulcu, yerinden yönetmeye çalışan bir yeni paradigmayla karşı karşıyayız. Bu tekçi, yüzyıllık, “Her şeyi ben bilirim.” iddiasındaki paradigma kendi çöküşünü gördüğü için, bunu gittikçe demokratik ortamı daraltarak bir diktatörlükle taçlandırmak istiyor ama bunun karşısında olan paradigma, çoğulcu paradigma bu ülkenin çoklu yapısını, çok etnisiteli, çok dinli, çok inançlı, çok kimlikli, çok kültürlü bu yeni paradigmanın temelini oluşturan bu anlayış, bugün artık gittikçe zemin buluyor, zemin görüyor, halk tarafından teveccüh görüyor. İşte, bunu gören tekçi anlayış, panikle, bu ülkede maalesef, hepimizin şahit olduğu bir savaşı başlatmış durumda, bu savaş neticesiyle, bu savaşın zeminini oluşturan bu diktatöryal yapıya doğru ulaşmak için yasal altyapı çalışmalarını kendince oluşturuyor.

Değerli arkadaşlar, bu bitmiş paradigma, bu yasalarla dikiş tutmayacaktır, dağılacaktır ama çoğulcu paradigma bu ülkenin geleceğidir. Onun için, gelin, bu tekçi anlayışın yerine çoğulcu paradigmayı hâkim kılalım. Her şeyin merkezden değil, yerelden yönetildiği, tüm yurttaşların yönetime katıldığı bu çoğulcu paradigma er geç bu topraklarda kendini var edecektir çünkü dünyada tekçi ulus devlet mantığı çökmüş durumdadır.

Bugün, bakın, bu tekçilik ülkeyi hem içeride hem dışarıda zora sokmuştur. İçeride bir savaşla şehirlerimiz yok ediliyor, insanlarımız toprağa düşüyor; askeriyle, polisiyle, siviliyle, çocuğuyla, kadınıyla insanlar katlediliyor ve bu savaş maalesef, gittikçe daha da harlanacak gibi duruyor. Sizin bu çabalarınız bunu daha da harlayacak gibi görünüyor. Ama biz, bunun yerine -dediğim gibi- nasıl ki sizi başkan yaptırmadıysak, sizi diktatör de yaptırmayacağız. İkincisi, sadece içeride tıkanmıyorsunuz, uluslararası arenada da tıkanıyorsunuz. Bugün, dış politikada selam verecek bir ülke bile bulamıyorsunuz. Bugün geldiğimiz durumda, kendinizi var etmek için Suriye’den kaçan mültecileri araç olarak kullanıyorsunuz, dış politikada Avrupa’ya pazarlık malzemesi yapıyorsunuz. “Kayseri kurnazlığı” diye -Kayserileri tenzih ediyorum, bunu, kendileri söylediği için söylüyorum- Kayseri pazarlığı yapıyorlar ama diğer taraftan, ülke içinde de bu mültecileri muhalif gördüğü kesimlere yerleştirerek bu ülkenin birlik ve beraberliğine dinamit tohumları ekiyorlar. Bugün, sınır boylarında bir Arap kemeri oluşturma çabanız herkes tarafından görülüyor.

Değerli arkadaşlar, bunlar Hafız Esad’a bir şey kazandırmadı. Bugün, Rojava’da, orada, özerk, demokratik bir coğrafya tüm renkliliğiyle, tüm farklılığıyla bir güneş gibi doğarken siz, bugün, buradaki bu çabalarınızla çoğulcu paradigmayı engelleyemeyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Arapları, Türkmenleri…

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Cesaretin varsa gel burada konuş, oradan bana laf yetiştirme.

ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Konuşma! Hep havadan konuşuyorsun!

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Sizi bağırttırmak için özel görevlendirmişler.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen.

Sayın Toğrul…

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sizler, tekçi paradigmanız yıkılacaktır, diktatör olamayacaksınız, nasıl ki sizi başkan yaptırmadıysak sizi diktatör de yaptırmayacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Toğrul.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Başkanım, “Kayseri kurnazlığı” dedi, sataştı. İki dakika söz istiyorum.

BAŞKAN – Ne dedi?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kayseri… Tırnak içinde dedim.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Terör başarılı olamayacak.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – “Kayseri kurnazlığı” dedi, Kayserililere hakaret etti.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, efendim, ortada herhangi bir hakaret yok.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kayserililere hakaret etti. Bir kere, bak…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hakaret yok.

BAŞKAN – Ben tutanaklara bakacağım, varsa bir sataşma, size söz vereceğim.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kesinlikle öyle.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Baluken.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Şimdi, İsmail Bey’in söylemiş olduğu hakaret gibi bir usul yok. Kurnazın Türk Dil Kurumundaki karşılığına bakarlarsa “kolay kanmayan ve açıkgöz, uyanık” olduğunu görürler. O yüzden, ortada bir hakaret falan yok.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, bu konuda, bunu bir fırsata çevirme konusunun da bir örneğini gördük zaten.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İsterse buyursun, konuşsun. Ben Kayserililere asla bir şey söylemedim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 33’üncü madde kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.49

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 22.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 14/4/2016 tarihli bugünkü birleşiminde 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine, daha önce çalışmasına karar verilen 15 Nisan 2016 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi:

Tarih: 14/4/2016

Danışma Kurulunun 14/4/2016 tarihli perşembe günü yaptığı toplantıda, Genel Kurulun 14/4/2016 tarihli bugünkü birleşiminde 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi, daha önce çalışmasına karar verilen Genel Kurulun 15 Nisan 2016 Cuma gününde toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                             Ahmet Aydın

                                                                                 Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                            Başkanı Vekili

 

                   İlknur İnceöz                                            Engin Altay

      AK PARTİ Grubu Başkan Vekili                     CHP Grubu Başkan Vekili

                   İdris Baluken                                            Oktay Vural

          HDP Grubu Başkan Vekili                         MHP Grubu Başkan Vekili

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın; 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda ve 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın; 2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Bursa Milletvekilleri Hüseyin Şahin ve Hakan Çavuşoğlu ile 115 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekilleri Faruk Çelik ve Ahmet Eşref Fakıbaba ile 7 Milletvekilinin; Şanlıurfa İline İstiklal Madalyası Verilmesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/694, 1/689, 2/393, 2/403, 2/404, 2/899, 2/922, 2/923) (S. Sayısı:273) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, tasarının tümünü oylamadan önce İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere, lehte Elâzığ Milletvekili Sayın Ejder Açıkkapı; aleyhte ise İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal söz istemişlerdir.

Lehte, Elâzığ Milletvekili Sayın Ejder Açıkkapı.

Buyurun.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında lehte söz almış bulunuyorum.

Yoğun talep üzerine çok fazla uzatmayacağım. Doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle bu toprakları vatan yapan ve bizlere emanet eden ceddimize şükranlarımızı sunarken Millî Mücadele’de büyük kahramanlıklar gösteren Şanlıurfa’ya İstiklal Madalyası veren yüce Meclisimize bu konuda tarihe yeni bir kayıt düştüğü için şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

AK PARTİ iktidarı olarak 2002 yılından bu yana, vatandaşlarımızın problemlerine çözüm bulma odaklı çalışıyor, günümüzün gelişen ve değişen şartlarına göre milletimiz neye ihtiyaç duyuyorsa; engellilerimiz, gençlerimiz, yaşlılarımız, çalışan bütün kesimlerimiz için somut, gerçekçi vaat ve projelerimizi gerçekleştirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz; milletimizin sesine kulak veriyor, Hükûmet programlarımızı hazırlıyor ve bu programlarımızı hayata geçiriyoruz.

Kıymetli milletvekillerimiz, milletimizin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak çalışmalara devam edecek olan AK PARTİ siyasi hareketi, her türlü zorlukları aşacak kadrolara sahiptir, bu kadrolarla ülkemizi daha müreffeh yarınlara taşıyacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Açıkkapı.

Sayın milletvekilleri, şimdi, aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. [AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]

Yani, iktidar… [AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Tanal konuşma yapıyor, lütfen…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İktidar partisi tarafından iki seferdir alkışlanıyorum ama bu hayra alamet bir şey değil. [AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut olan bu tasarıda, Kanal İstanbul’la ilgili gerek Marmara’nın… [AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]

Değerli arkadaşlar, burası şakşakçılık yapılacak bir yer değil, burası gayet rahat, Parlamentonun olduğu bir yer. Yani, Parlamentonun bir adabı, bir usulü var; siz eğer amigoluk yapacaksanız, amigoluğu gidin başka bir yerde yapın.

Aynı şekilde, burada Sayın Bakan var… Sayın Doğan Bey, zaten bu, hep sizin yüzünüzden oldu. Bakanlar Kurulu içerisindeydiniz, doğru düzgün bakanlık yapmış olsaydınız, işte Parlamentonun hâli böyle olmazdı!

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Ne yaptım ki ben?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sataşma var!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Yirmi sekiz günlük süre içerisinde doğru düzgün bakanlık da yapamadınız siz!

Şimdi, değerli milletvekilleri, Kanal İstanbul’la ilgili, gerek Marmara Denizi’yle gerek Karadeniz’le ilgili gündeme getirilen iki uluslararası husus var. Biz, boğazlarla ilgili Montrö Sözleşmesi’ni imzalamıştık. Montrö Sözleşmesi’ndeki gerek ticaret gemilerinin geçişi açısından, bir de aynı zamanda savaş gemilerinin geçişi açısından, iki sorun var uluslararası sözleşmeler açısından. Savaş gemileri açısından, Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin savaş gemilerinin boğazlardan geçmesi yasak, ancak bir istisnası var; 45 tondan düşük olacak ve ancak yirmi bir gün Karadeniz’de kalabilecek.

Eğer hatırlanırsa Gürcistan ile Rusya arasında kriz çıktığı zaman, Rusya Gürcistan’a saldırdığında, Amerika’nın gemileri geldiğinde biz dedik ki: “Montrö Sözleşmesi uyarınca bu şekilde savaş gemilerinin geçmesi yasaktır.” Aradan altı aylık bir süre geçtikten sonra, Kanal İstanbul Projesi gündeme geldi.

Şimdi, Kanal İstanbul Projesi’yle birlikte -bu kanunun geçmesi hâlinde- Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler ve Rusya’yla olmak üzere Türkiye'nin dış ilişkilerinde yine sorunlar gündeme gelebilir. Neden gündeme gelebilir? (AK PARTİ sıralarından “Gelsin.” sesleri) “Gelsin…” Sizin çocuğunuz mu gidip orada savaşıyor? Şimdi, güneydoğuda sizin çocuklarınız mı orada, sınırda nöbet bekliyor? Hanginizin çocuğu orada? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ne alakası var ya?

MAHMUT TANAL (Devamla) - Gitsin... Gayet rahat, boş yere… Bakın, boş yere, öyle konuşmanız hoş değil.

Değerli arkadaşlar, savaşı istiyorsunuz ama kendi çocuklarınızı göndermiyorsunuz. Savaşı kim yapıyor? Savaşı zenginler ister, fakirler ölür; bu dünyada olan gerçek de bu.

Değerli arkadaşlar, aynı zamanda, bu Kanal İstanbul’un devamı olarak mera alanlarıyla alakalı olarak dava açılamaz, yok efendim, temyiz edilemez, yok efendim, yürütmeyi durdurma kararı verilemez; bunlar, Anayasa’nın 36’ncı maddesindeki hak arama özgürlüğü önündeki en büyük engeldir. Hukuk devletlerinde vatandaşın adalete erişim hakkı var. Hak arama özgürlüğü çerçevesinde meşru yollardan insanlar hakkını aramak ister, eğer siz anayasal meşru yolları bir tarafa kapatırsanız, bu kanallar tıkanırsa bu sefer mafya türeyecek. Yani yarın öbür gün mafya bakanın birisini kaçırırsa ne yapacaksınız siz? Yani bu olmaz mı? Türkiye’de gayet rahat, cezaevlerini görüyoruz, cezaevlerinde olan bitenleri görüyoruz. Bu açıdan, gerçekten mevcut olan bu yasa sadece onunla mı bitiyor? Trafik Kanunu’ndaki mevcut olan düzenlemeler. Mevcut olan düzenlemede ne var? Deniliyor ki: “Vatandaş, trafik kazasında eğer bir maddi hasar oluşmuşsa veyahut da bedensel bir yaralanma varsa sekiz gün içerisinde ilgili sigorta şirketine müracaat eder, eğer para ödenmezse temerrüde düşer.” Ama biz bununla ne yapıyoruz? Efendim, siz ilk önce mutlak surette noter ihtar şartını getiriyorsunuz; zaten o tür insanların bazen noter anlamında ihtarname gönderecek parası da olmuyor, hele hele bir de tazminatı yüksek tutulursa, o yazılırsa noter ihtarnamesine, noter de o bedele göre bir para talep edecek ki mağdur olan vatandaşlarımızın o noter masrafını karşılaması bile imkânsız değerli arkadaşlar.

Bu açıdan baktığımız zaman, bu tasarıda katıldığımız ama gerçekten daha daha…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) - …iyileştirilmesi gereken hükümler var. Biz iyileştirilmesi gereken hükümlere hep birlikte bugüne kadar destek verdik ama çekince koyduğumuz maddeler de var.

Ben hepinize teşekkür ediyorum, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı                      :           244

Kabul                                              :           230

Ret                                                   :             12

Çekimser                                       :                2   (x)

                                                 Kâtip Üye                                                                        Kâtip Üye

                                        Mücahit Durmuşoğlu                                                              İshak Gazel

                                                 Osmaniye                                                                         Kütahya”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Alınan karar gereğince, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu hakkındaki (11/5) esas numaralı, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı hakkındaki (11/6) esas numaralı, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkındaki (11/8) esas numaralı ve İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkındaki (11/7) esas numaralı Gensoru Önergelerinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmeleri yapmak için 18 Nisan 2016 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.08



(x) 273 S. Sayılı Basmayazı 6/4/2016 tarihli 68’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.