TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                 48’inci Birleşim

                                                                                         29 Şubat 2016 Pazartesi

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119)

A) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI

1) Devlet Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

1) Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU

1) Türk Akreditasyon Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Akreditasyon Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

 

 

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Halkların Demokratik Partisi olarak 1993 yılında Muş’un Korkut ilçesinin Vartinis köyünde yaşanan insanlık dışı katliamı kınadıklarına, bu olayla ilgili davanın hâlâ sonuçlanmamasının utanç kaynağı olduğuna, 1990’lı yıllarda köylerde yapılan katliamların bugün AKP Hükûmeti eliyle ilçelere ve illere taşındığına ve tarih önünde hak ettikleri cezayı mutlaka bulacaklarına ilişkin açıklaması

2.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, siyasi konjonktürdeki gelişmelere bakıldığında olayları yorumlamakta güçlük çektiğine ve Hükûmetle ilgili farklı bir süreç mi geliştiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

3.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliye kararıyla ilgili farklı değerlendirmeleri olduğuna ve bakanların bu konudaki görüşlerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

4.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü savunmanın herkesin görevi olduğuna ve eski bir Ulaştırma Bakanı olarak ulaştırma sektörüne hizmet eden herkese teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Başbakanlığın, 2015 yılı Haziran ayında yapılan 104’üncü Uluslararası Çalışma Konferansı'nda kabul edilen, 12/6/2015 tarihli ve 204 sayılı Kayıt Dışı Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye Geçişe İlişkin Tavsiye Kararı hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından bütçe görüşmeleri sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi sunulacağına ilişkin tezkeresi (3/531)

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerindeki soru-cevap işlemi sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

29 Şubat 2016 Pazartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA (Sakarya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemimize göre, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca bugün üçüncü turdaki görüşmeleri yapacağız.

Üçüncü turda Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Devlet Personel Başkanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı ve Türk Akreditasyon Kurumu bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (x)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (x)

 

A) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI

1) Devlet Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

1) Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU

1) Türk Akreditasyon Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Akreditasyon Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme girmeleri gerekmektedir.

Şimdi, üçüncü turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu sözcüleri: Ali Özcan, İstanbul Milletvekili; Zülfikar İnönü Tümer, Adana Milletvekili; Özkan Yalım, Uşak Milletvekili; Cemal Okan Yüksel, Eskişehir Milletvekili; Hüseyin Yıldız, Aydın Milletvekili; Yakup Akkaya, İstanbul Milletvekili; Ünal Demirtaş, Zonguldak Milletvekili; Ali Haydar Hakverdi, Ankara Milletvekili; Aytun Çıray, İzmir Milletvekili; Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul Milletvekili; Selina Doğan, İstanbul Milletvekili.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu sözcüleri: Baki Şimşek, Mersin Milletvekili; Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili; Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili; Kadir Koçdemir, Bursa Milletvekili.

Halkların Demokratik Partisi Grubu sözcüleri: Müslüm Doğan, İzmir Milletvekili; Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili; Ahmet Yıldırım, Muş Milletvekili; Osman Baydemir, Şanlıurfa Milletvekili.

AK PARTİ Grubu sözcüleri: Mehmet Habip Soluk, Sivas Milletvekili; Sebahattin Karakelle, Erzincan Milletvekili; Mikail Arslan, Kırşehir Milletvekili; Ahmet Arslan, Kars Milletvekili; Mustafa Ilıcalı, Erzurum Milletvekili; Ebubekir Gizligider, Nevşehir Milletvekili; Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili; Selim Dursun, Sivas Milletvekili; Jülide Sarıeroğlu, Ankara Milletvekili; Salim Uslu, Çorum Milletvekili; Halil Etyemez, Konya Milletvekili; Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt, Çorum Milletvekili; Mahmut Kaçar, Şanlıurfa Milletvekili; Ahmet Berat Çonkar, İstanbul Milletvekili; Şaban Dişli, Sakarya Milletvekili; İsmail Emrah Karayel, Kayseri Milletvekili.

Şahısları adına, lehinde Şahin Tin, Denizli Milletvekili; aleyhinde İbrahim Özdiş, Adana Milletvekili.

Üçüncü turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini bilgilerinize sundum.

Şimdi konuşmalara geçiyoruz.

İlk konuşma sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda. İlk konuşmacı Sayın Ali Özcan, İstanbul Milletvekili.

Süreniz sekiz dakikadır.

Buyurun Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Toparlama için bir dakika istiyorum.

BAŞKAN – Bütçe görüşmelerinde...

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Siz, en demokratik ve bu konuda en iyi yöneten insanlardan birisiniz.

BAŞKAN – Sayın Özcan, çok teşekkür ederim ancak teamülümüz bütçe görüşmelerinde ek süre vermeme yönünde. Sizin, o üstün belagatinizle sekiz dakikada toparlayacağınıza inanıyorum.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Peki, sıfırlayın o zaman.

BAŞKAN – Buyurun efendim. Sürenizi yeniden başlatıyorum.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe hakkının uygulanmasındaki sıkıntılar defalarca komisyonda gündeme getirilmiş, kürsülerde konuşulmuş ancak yatırımların, harcamaların planlı, programlı, açık, şeffaf ve denetlenebilir olması gerekir. Böylece tartışma ortamı ortadan kalkar, muhalefet hesabını sorar, iktidar da hesabını vermenin huzuru ve rahatlığı içerisinde olur ama anlıyorum ki Hükûmetin Sayıştay raporlarını Meclise getirmek ve hesap vermek gibi bir niyeti yok.

2014 yılında Bakanlığa verilen ödenek 13 milyar iken sene sonu ödeneği 19 milyar olmuştur. Tabii ki bu, Bakanlık için başarı gibi gözükse de, doğru bir planlamanın olmaması, projelerin önceden hazırlanmaması, maliyetin ve ödeneklerin baştan belli olmaması da yapılan işlerde büyük eksikliktir. Hükûmetin plansız, programsız uygulamaları ve ödenek belirsizliğine rağmen övündüğünüz 20 bin kilometrelik bölünmüş yolu tamamlayan başta Karayolları Genel Müdürü olmak üzere, tüm teknik ve idari personeline, Karayolları emekçilerine ve bu işleri gerçekleştiren -büyük tenzilatlara rağmen- yüklenicilere özverili çalışmaları için buradan teşekkürlerimi sunuyorum. İhaleler şeffaf ve adil yapılmamakta, görüntüde de ihale prosedürü yerine getirilmektedir. Belli istekliler arasında yapılan ihalelerde kriterleri öyle bir ayarlıyorsunuz ki bu işleri yapabilecek 100’ün üzerinde firma olmasına rağmen ancak bir elin beş parmağı kadar firma kazançlı çıkabiliyor. 4734 sayılı İhale Yasası, yürürlüğe girdiği 2003 yılından bu yana 32 kez değişmiş ve 4735 sayılı Yasa da 6 kez değişmiş, diğer mevzuat değişiklikleriyle 191 kez değişiklik olmuştur. Tabii, yapılan ihalelerde bu değişikliklerden hangisinin uygun olup olmadığını belirlemekte de idareler zorlanmıştır.

Diğer taraftan, uygulayıcılarda -farklı uygulamalardan dolayı- benzer işlerde önceki ilan şartları ile bir sonraki ilan şartları arasında değişiklikler görülmekte, firmalar da bu değişikliklere ayak uydurmakta zorluk çekmektedirler. Öte yandan, 68 kurum bu İhale Kanunu’nun dışında tutulmuştur. Bu adaletsiz uygulamaların bir başka örneği de olmuştur. Son zamanlarda, İhale Yasası hükmüne rağmen, ihaleler uygun bedeline göre yapılmamakta, en düşük teklife göre ihaleler verilmekte. Düşük fiyatlarla yapılan ihalelerde devlet her zaman zarar görmüştür. Uygun bedelle yapılmış ihalelerdeyse işler bitirilmiş, devletin yüzü gülmüştür. Bu sebeplerden dolayı, ekonominin temel yasalarından olan ihale yasaları sade, şeffaf, adil, eşit ve hak temelli olmalıdır; bu kurallar içerisinde yeterlilik almış her firmanın iş alabilmesine de imkân verecek şekilde yeniden yazılmalıdır. İhale Yasası’nın değişikliği konusunda Sayın Başbakanın da çeşitli ortamlarda açıklamaları var. Bu konuda ortak çalışma yapabiliriz, biz buna hazırız.

Kamu İhale Kanunu’ndaki boşluklar yolsuzlukların ana kaynağını teşkil etmektedir. Gelin, çağdaş ülkelerdeki gibi bir ihale kanununu birlikte yapalım, bakalım, bir daha 17 ve 25’ler olabiliyor mu?

Yap-işlet-modeliyle ihalesi yapılan işlerde ise durum daha farklıdır. Bu işlerin finansmanı ve yapımı yükleniciler tarafından temin edilecektir. Buna karşılık, yükleniciler ihale konusu işi yapacaklar, tesisleri de bir süre işletecekler, tesisleri devlete geri vereceklerdir. Peki, böyle oluyor da bakalım nasıl gerçekleşiyor? Dokümanlarında işlerle ilgili kredilerin yüklenicilerce bulunacağı belirtilmesine rağmen, bu, böyle uygulanmıyor. Sayın Bakanın “Devletin kesesinden tek bir kuruş çıkmayacak.” dediği projelerde kredilere Hazine garantisi veriliyor ve edinilen tüm borçlardan devlet sorumlu hâle getiriliyor ve yük vatandaşın sırtına biniyor.

Bir diğer konu, ihalelerde genel kaide olarak ihale yapıldıktan sonra sözleşmelerde değişiklik yapılamaz. Bu değişiklik yapıldığı zaman bu, ihalenin ruhuna aykırı bir durum ortaya çıkarıyor. Yükleniciler de bu duruma göre eşit tekliflerini hazırlıyorlar ancak ihale sözleşmesinde değişiklik yapılırsa ne olur? Her şeyden önce, ihale koşullarını değiştirmiş oluyorsunuz ve yapılan değişikliğe göre ihaleye girebilecek yüklenicilere haksızlık etmiş oluyorsunuz. Eşit ve adil ihale koşullarını da yok etmiş oluyorsunuz.

Bu sözleşmelerde “Kredi anlaşmasının onaylanmasından sonra yürürlüğe girer.” diye bir madde var. Peki, bu nedir? Yükleniciler, burada zaman kazanmayı kullanıyor ve devretme süresini uzatma gibi bir imkânı kullanıyor. Projeler yer seçimi, çevreyle uyumu, ekonomik oluşu, projenin katma değeri ve benzeri unsurları gözetmelidir. Bahse konu projelerde bunlara uyulmuş mudur? Buna “evet” demek zordur.

Üçüncü boğaz köprüsü ve bağlantı yollarının geçtiği güzergâhlar ile yapılması ilanda olan İstanbul-Sakarya bağlantı yolları İstanbul’un içme suyu havzası ve İstanbul’un akciğeri olan Kuzey ormanlarını yok ettiği gibi, ormanlarda yaşayan florayı, faunayı ve endemik bitkileri yok etmektedir. Bu tip eleştirilere verilen klasik cevap: “Kesilen ağaçların yerine fazlasıyla dikiyoruz.” Canım, fazla ağaç dikebilirsiniz ama yok olan faunayı, florayı ve çevreyi nasıl yerine getireceksiniz?

Üçüncü havalimanında ise göçmen kuşların uğradığı sulak alanlar yok edilmiştir. Daha fazla ağaç dikilecekmiş! Peki, göçmen kuşlar nerede konaklayacak? Üçüncü havaalanının rüzgâr yönü kuşların uçuş güzergâhındadır. Hem de havaalanı kotunun 30 metre düşürülmesi, uçakların iniş…

BAŞKAN – Sayın Özcan, bir saniye efendim.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurul salonunda bir uğultu duyuyorum. Bu uğultu hatibin konuşmasının dinlenmesini engelliyor, kürsüye kadar bu uğultu geliyor. Lütfen, hatibi dinleyelim efendim.

Buyurunuz Sayın Özcan, devam edin efendim.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Süremi ne yaptınız?

BAŞKAN – Süreyi ilave edeceğim efendim size.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu tür proje hatalarıyla havaalanı ciddi uçuş güvenliği sorunlarıyla karşı karşıyadır.

Gelelim, hayalî Kanal İstanbul Projesi’ne: Bu sadece ve sadece arsa, arazi spekülasyonlarına neden olmuştur, toplumsal ve kamusal hiçbir faydası yoktur, içeriğini uzun bir zaman da anlatabilecek durumdayım.

Konularda mesleki bilgisi hiç olmayan bir kişinin helikoptere binip şehirlerin kaderine, tekneye binip sahillerin imarına ve projelerine karar vermesi asla ve asla kabul edilemez. Başka ülkelerde projeler uzun inceleme, planlama, en önemlisi çevre koşullarına önem verilerek uzun sürede yapılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özcan, mikrofonunuzu açıyorum, bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun efendim.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Bizde olduğu gibi, birileri istedi diye, emretti diye apar topar yapılamıyor. Bu ülkeler çevreyi korumak uğruna önemli projelerden bile vazgeçebiliyorlar. Zira, bizler çevreyle birlikte yaşarız.

Geçmişte, Karadeniz Sahil Otoyolu ihaleleri de buna benzer, acele bir şekilde yapıldı, projesi yok, kamulaştırması yok ve sonuçta, usulsüzlüklerden dolayı 18 firma ihaleye girdi, 18 firma da iş aldı, dünyada böyle bir örnek yok.

Değerli milletvekilleri, dolayısıyla, yapılan bu yanlış projeleri, uygulamaları doğa affetmedi; önce doğa, sonra da Yüce Divan buradan hesabını sordu.

Değerli arkadaşlar, bizde gerçekten iyi mimarlar var, iyi inşaat mühendisleri var, iyi plancılar var ve biz bunu gerçekleştirebilecek durumdayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Onun için, biz, bu tür büyük projeleri zamanla yarışmadan, ortak akılla ve birlikte hareket ederek yapmalıyız.

Bakınız, İhale Kanunu 191 defa değişmiş.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ek süre verebilirsiniz Sayın Başkan.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Nazım imar planını, çevre planını, bölge planıyla birlikte yüz elli yıllık yaparsanız, işte bu yolsuzlukları ve bu spekülasyonları ortadan kaldırırsınız Sayın Bakanım. (CHP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bilgiler önemli, toparlaması için bir ek süre verin.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Şimdi, başka ülkelere bakın, yeşili tahrip etmeden otoyol ve demir yolu geçiriyorlar yani tünel ve viyadükle geçiriyorlar ama biz ne yapıyoruz?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ormanı yok ediyoruz.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Biz, şurada gördüğünüz gibi, şu doğayı tahrip ediyoruz ve endemik yapıyı, faunayı yok ediyoruz.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Sen CHP’li belediyelerin yaptıklarına bak.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Dolayısıyla, biz, şunu söylüyoruz: Diyoruz ki gelin, muhalefetle birlikte demokrasiyi, muhalefetle birlikte özgürlüğü, muhalefetle birlikte yatırımları yapalım ve hiçbir şekilde yandaş firmalara ayrıcalık tanımayalım.

Nasıl oluyor? Belli istekliler arasında ihale yapıyoruz, bu yapmış olduğumuz ihale…

BAŞKAN – Sayın Özcan, teşekkür ederim.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Sürem doldu. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Zülfikar İnönü Tümer, Adana Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Tümer.

Süreniz yedi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel anlamda pek çok gelişmenin yaşandığı günümüzde ulaştırma sektörünün önemi de giderek artmaktadır. Modern ekonomilerde millî gelirin üçte 2’si hizmet sektöründen yaratılır, her şehir aslında hizmet üreten dev bir fabrikadır. Bu fabrika ulaşımsız işlemez. Bu nedenle, ekonomide verimlilik ulaşımda verimlilikten geçer.

Kapitalizmin gelişmesine paralel olarak kentlerin büyümesi, uluslararası ulaşımla birlikte kent içi ulaşım ve konuyla ilgili tartışmalar da gündeme taşınmış, kent içi ulaşım kentsel sorunlar listesinin ilk sıralarında yer almıştır. Kentlerde trafik yükü, zaman ve ekonomik kayıp artmış, pek çok ekolojik alan da tahribata uğramıştır. Bugün ne yazık ki kentlerimizde erişebilirlik, uygulanabilirlik, sürdürebilirlik sağlayan, kültürel mirası, ekolojik sistemi, çevre duyarlılığını gözeten ulaşım ana planlarına rastlamak mümkün değildir. Çevre koruma ve geliştirme üzerine kurulu olmayan, kentsel değerleri yok sayan, insanı odak noktasına almayan bir ulaşım sistemi sürdürülebilir olamaz. Günümüzde kentlerimizin var olan ulaşım dinamikleri bir yenilenmeyi zorunlu kılmaktadır. Oysa, bizdeki yenilenme ve dönüşüm konusu bütünlüklü bir planlamanın sonucu olarak değil, rant eksenli bir anlayışla eş değer hâle gelmiştir. Üstelik sadece mekânsal ölçekte yapılan düzenlemeler de ortak akıldan, estetikten, yaşanılabilir ve sürdürülebilir olmaktan uzaktır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, cumhuriyetin çağdaşlaşma hedefine ve dönemin sosyoekonomik ihtiyaçlarına dayanarak uygulanan programlı kalkınma modelleriyle gerçekleştirilen kara ve demir yolu atılımları dışında ulaşım hiçbir zaman bir program dâhilinde ele alınmamış, ulaşım yatırımlarına kapitalizmin ruhuna ve ihtiyaçlarına uygun düzenlemeler yön vermiştir. Hemen bütün özelleştirmelerde kamu zarara uğramakta, sermaye gruplarının yüksek kâr beklentisi özelleştirmeyi gündeme taşımakta, sermaye grupları yüksek kâr beklentisi yoksa özelleştirme işine girmekten imtina etmektedir.

Değerli arkadaşlar, plansız kentleşme, bireysel taşımacılığın ön plana çıkmasını sağlayan yatırımlar, köklü çözümlerin ertelenmesine, hem kentlerimiz hem de ülkemizi maliyeti yüksek, güvensiz, çevreye ve ekolojiye saygısız bir taşıma sistemine mahkûm etmiştir. Kentsel ulaştırma planlaması ve politikaları, araçlara değil, insanlara odaklanmalıdır. Yatırımlar, araç trafiğiyle tıkanan yolları açmak yerine, insanların erişebilirliklerini kolaylaştırmalı, ulaştırma yatırımları tekil olarak değerlendirilmemeli, bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu nedenle, bir süre için noktasal çözümler getiren ancak sonuçta sorun yaratan katlı kavşak, yol genişletmeleri gibi yatırımlardan kaçınılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Adana’daki raylı toplu taşıma sisteminde olduğu gibi, kentin geleceğine ilişkin önemli ve büyük projelerin karar verme süreçlerinde ve uygulama aşamalarında geri dönülmez yanlışlar yapılmamalı, kamu kaynakları doğru kullanılmalıdır. Aslında, toplu taşımacılığın en önemli ve işlevsel araçlarından biri de metro ya da hafif raylı sistemdir. Dünyanın bütün gelişmiş kentlerinde metro âdeta bir ağ gibi kenti örmektedir. Bir başka ifadeyle, kentin gelişmişliğinde ilk ölçütlerden biri metrodur. Paris’in, Londra’nın, Moskova’nın metro sistemlerinin eskiliği ve yaygınlığı bu kentlerin neden gelişmiş sayıldığının kanıtıdır.

Adana hafif raylı sistem süreci, proje ve finansman sorunlarıyla başlamış, güzergâh yanlışlığıyla devam etmiş, öğrenci ve personelin yoğun olarak yaşadığı bölgelere ve Çukurova Üniversitesi yerleşkesine ulaşamamıştır. İşletmedeki ciddi sorunlarla bir başka kulvara evrilmiştir. 2014-2018 yıllarını kapsayan 10’uncu Kalkınma Programı’nda “Belediyelerin uygun raylı sistem projelerini Ulaştırma Bakanlığının üstlenmesine de imkân tanınmıştır.” denmektedir.

Adana hafif raylı sisteminin yükü Adanalıların üzerinden alınmalıdır. Yapımına bir türlü başlanamayan 2’nci etap için de bir an önce çalışma başlatılmalı; Akıncılar, Çukurova Üniversitesi, Sarıçam’daki yeni stadyumu da kapsayan 2’nci etap raylı sistem güzergâhı bir an önce hayata geçirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, üç tarafımız denizlerle çevrili olmasına karşın ekonomide itici güç konumuna gelebilecek denizcilik sektöründe de deniz taşımacılığında da büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Türkiye’nin gemi ihracatı 2015 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19 gerilemiştir. Öte yandan, gerek yolcu gerekse yük taşımacılığına elverişli olan ülkemizde liman yetersizliği, düzensizlikler ve sektörün entegrasyonunda yaşanan sorunlar gemi taşımacılığında istenen noktaya ulaşmamıza engel olmaktadır. Doğal kaynaklarımız olan kıyılara saldırılar sürmekte, kıyılarımız talan edilmektedir. Bakanlığın kıyı talanını önlemek için tek yapması gereken şey, kendi hazırladığı ulaştırma kıyı master plan çalışmaları ile 2010 yılında yayınladığı Turizm Kıyı Yapıları Master Plan Sonuç Raporu’na uymasıdır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, mobil geniş bant teknoloji pazar ve eğilimlerini karşılamakta geç kalmış, 2009 yılından bu yana 3G’den öteye geçememiş, daha ileri teknolojiye sahip mobil iletişim altyapısının kurulmasına yönelik düzenlemeleri yapmakta ağır aksak ilerlemiştir.

Türkiye’de radyo frekansı ile baz istasyonlarının oluşturduğu elektromanyetik alanların uygulama sorunları da giderilmelidir. Baz istasyonlarının hücrelerin kimyasını bozarak oluşturduğu etki insan sağlığı açısından son derece risklidir. Bu bağlamda, elektrik alan limit değerleri, bilimsel veriler, uluslararası uygulamalar, Birleşmiş Milletler ihtiyatlılık ilkesi de dikkate alınarak, öncelikli olarak, sürekli yaşam alanları için yeniden belirlenmelidir. Yeni kurulacak cihazların hücreleri küçültülmeli, cihaz güçleri düşürülmelidir. Mevcut cihazların hücreleri ise süre verilerek küçültülmeye gidilmeli, operatörlerin ortak istasyon kullanım zorunluluğu getirilmelidir.

Son olarak, muasır medeniyet seviyesini işaret eden Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün gelişimi esas alan ilkeleri ışığında, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2016 bütçesinin halk için, halktan yana ve etkin kullanılması ve sürdürülebilir olması gerekmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tümer.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Özkan Yalım, Uşak Milletvekili.

Buyurun Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yedi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, Sayın Divan, sayın bakanlar, yüce Meclisimiz, değerli milletvekilleri ve de bizi ekranları başından izleyen yüce Türk milleti; hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, 2016 yılı bütçemizin Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türkiye vatandaşlarına hayırlı olmasını diliyorum ve de Cumhuriyet Halk Partisi adına Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine konuşacağım, teşekkür ederim.

Özellikle, bugün bakanlarımızın burada olmasından ve de Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın burada olmasından son derece mutluyum -tekrar saygılarımla selamlıyorum- çünkü kendisine sormak istediğimiz gerçekten o kadar çok soru var ki umarım hepsine yanıt alabiliriz ama süremiz yettiği müddetçe.

İlk önce… Yüce Meclisimiz ve değerli milletvekilleri; bu Meclisi kuran Yüce Önder Atatürk’tür. Bu Meclis adı altında, hiçbir milletvekilinin, dolaylı veya dolaysız Yüce Önder Atatürk’e, İsmet İnönü’ye ve arkadaşlarına en ufak bir yanlış kelime sarf etmesi söz konusu değildir. Bu tür yanlış kelimeleri sarf eden bütün milletvekillerini kınıyorum ve de karşısında olacağımızı özellikle belirtiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Sizlerin, AKP’li arkadaşlarımın, yüzde 99’un bile çok da üzerinde, hepinizin Atatürkçü olduğunu, Cumhuriyet Halk Partililerin, HDP’lilerin, MHP’lilerin de Atatürk’ü savunduğunu biliyorum ama maalesef, her yerde olduğu gibi birkaç tane çürük elma çıkabiliyor, onları da gerçekten kınıyorum.

Evet, Sayın Ulaştırma Bakanım, benim sorularım sizlere olacak. ilk önce sizleri tebrik ediyorum, neden? Birkaç dalda şampiyonluk ödülü alacaksınız yakında. Bunlar nedir? Birincisi: İlk önce tebrik ederim, İzmit Körfez Geçiş Köprüsü’nü bitirmek üzeresiniz, bitirdiniz ve de altı yıl önceden fiyatını belirlediniz. Fiyatı tam tamına 35 dolar artı KDV yani 41 dolar, bugünün parasıyla 120 TL. Bakın, buna örnek olarak, dünyada 6-7 tane ülkede yaklaşık aynı uzunluktaki köprülerin fiyatları: Türkiye’de İzmit Köprüsü 2.682 metre. Bakın, Danimarka’da 6.790 metre var, ücreti 35 dolar; Norveç’te 1.380 metre var, 25 dolar; Japonya’da 3.911 metre var, 20 dolar; İngiltere’de var, 7 dolar; İngiltere’de 1 tane daha var, aynı şekilde 7 dolar vesaire gidiyor; hatta 2 ülkede de ücretsiz; İsveç’te 1.687 metre var, ücretsiz ve de Güney Kore’de 2.260 metre var, o da ücretsiz. Bundan dolayı, dünyanın en pahalı köprü geçişi ücretinden dolayı sizi tebrik ediyorum. 41 dolarla yani 120 TL’yle şu anda dünyanın en pahalı köprü geçiş ücretinden dolayı şampiyon oldunuz; bunu özellikle belirtiyorum.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Yatırımdan dolayı tebrik etmiyor musunuz?

ÖZKAN YALIM (Devamla) - Yatırımdan dolayı da tebrik ettim.

Evet, gelelim, dünyada tersi olan, Türkiye’deki -maalesef- değişik yöntemlere: Sayın Bakanım, hangi ülkede trafik sigortası kaskonun üzerindedir, pahalıdır? Maalesef, Türkiye’de. Hangi ülkede, hangi Avrupa ülkesinde trafik sigortası kaskodan pahalıdır? Sayın Bakanım, bunun özellikle altını çiziyorum. Bugün, trafik sigortası Türkiye’de kaskodan pahalı.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - İyi de onu dün Maliye Bakanımıza niye sormadın?

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Yasal düzenlemeler yapılıyor.

ÖZKAN YALIM (Devamla) - Şimdi, ben size şunu söyleyeceğim: MTV de aynı şekilde, MTV o kadar pahalı ki bütün Avrupa ülkelerinde tek seferde alınıyor, galiba utancımızdan, 2 seferde alıyoruz, altı ayda bir alıyoruz. Çünkü bir çekicinin, nakliyecinin MTV’si yani taşıt kullanma vergisi 2 defa üzerinden 1.500+1.500=3.000 TL, bu da yaklaşık 900 eurolara denk geliyor ama Avrupa’da tek seferde alınıyor ve de bu rakam sadece 600 euro, özellikle belirtiyorum.

Sayın Ulaştırma Bakanım, 2015 sonunda, biliyorsunuz, TEFE, TÜFE’miz sadece yüzde 8,8. Peki, traktör kullanan, ulaştırma amacıyla değil çalışma amacıyla kullanan, tarlasını ekip biçmek amacıyla, bizim evimize gelen ekmeği üretmek amacıyla traktör kullanan çiftçimizin 2015’te ödediği sigorta, trafik sigortası 120 TL’yken 250 TL oldu Sayın Bakanım. Yani TEFE, TÜFE yüzde 8’ken bu, yüzde 100’ün üzerinde arttı.

Gelelim -örnek vereceğim, üç tane vereceğim sadece fazla ileriye gitmeyeyim çünkü sürem azalacak- küçük araca yani bütün ailelerin zaruri ihtiyacı olan otomobile. Bakın, 2015 sonunda bir küçük araç otomobil sahibi 250 TL trafik sigortası öderken 2016’da 750 TL ödüyor Sayın Bakan, yüzde 300 artmış durumda. Neresi adalet bunun? Nereden buluyoruz bu parayı? Benim vatandaşım nereden ödeyecek bu parayı? Zorla almış olduğu otomobili 2016 yılında satmak zorunda kalacak. Tekrar söylüyorum; TEFE, TÜFE yüzde 8,8.

Gelelim profesyonel nakliyeciye yani çekiciye, tıra. Bakın, Sayın Bakan, nakliyecileri hafife almayın. Bugün Fransa’da, Almanya’da, Hollanda’da, Lüksemburg’da nakliyeci ve çiftçi, eğer kafası, tepesi atarsa, yolları kapatırsa siz önüne geçemezsiniz çünkü nakliyeci taşımazsa aç kalırız. Oturduğunuz koltuktan bindiğiniz arabanın gelişine kadar, evde yediğiniz ekmeğe kadar -her şeyin maliyeti- üzerinize giydiğiniz her şeyin getirilmesi nakliyeci tarafından oluyor. Onun için, tekrar söylüyorum: 2015 sonunda bir çekici sahibinin ödemiş olduğu trafik sigortası 2.500 TL’ydi ama bugün ne ödüyor 2016’da? Tam tamına 6.370 TL. Sayın Bakan, artış yüzde kaç yapıyor biliyor musunuz? Yaklaşık yüzde 270-280 artmış durumda. Bunu nasıl ödeyecek? Bugün nakliyecinin kontağı çevirmeden ayda 1.500 TL yani senede 18 bin TL gideri var. Nasıl ayakta kalacak? Bununla da bitmiyor.

Bakın, Sayın Bakan, yapmamız gereken çok işimiz var. Mazot desteğini çıkarmamız gerekiyor. Avrupa’da verilen mazot desteğini sizin de vermeniz gerekiyor.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalım.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı Cemal Okan Yüksel, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın Yüksel. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yedi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu yani kısaca BTK’nın bütçesi hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum.

Şimdi bir bakalım: 1800’lü yılların sonlarında dünyanın en büyük şirketleri tarım şirketleriydi. Otuz yıl geçmeden Endüstri Devrimi’yle beraber bu şirketlerin yerini çelik, gaz, kömür, petrol üreten şirketler işgal etti; daha sonra sanayi şirketleri, otomobil üretenler, makine üretenler bunların yerini aldı; şimdi de teknoloji devrimiyle beraber IBM, Microsoft gibi yazılım ve donanım şirketleri otomobil devlerinin yerini aldı; bugünse Google, Facebook gibi devlerden söz ediyoruz. Bunlar öyle büyükler ki kârları milyar dolarlarla ifade ediliyor ve dünyanın en büyük şirketleri.

İşte, BTK, tam da bu alanları düzenlemek için kurulmuş bir kurum yani günümüzün en büyük ekonomisinin nabzının attığı alanları düzenlemek için. Günümüz ekonomisinin nabzının attığı alanlar ne demek? Millî gelir artışına en büyük katkıları olan alanlar demek. Ayrıca ne demek? Çağımızın ruhuna uygun iş imkânı sağlayan sektörler demek. Yani, BTK işini iyi yapıyorsa Türkiye hızlı, sağlıklı büyüyecek; işsizlik düşecek, vasıflı insan gücümüz olacak; yazılım, donanım konusunda büyüyeceğiz ve yurt dışına teknoloji satacağız demek ama BTK işini iyi yapamadı. Eğer BTK işini iyi ve doğru yapmış olsaydı ekonomik buhran ve işsizlik tavan yapmayacaktı, iktidar bu yüzden kaybettiği oyları geri kazanmak için bir iç savaşı kışkırtmak zorunda kalmayacaktı, milleti “Tayyipçiler” ve “Tayyip düşmanları” olarak bölüp birbirleriyle dövüştürmek zorunda kalmayacaktı. Eğer işler yolunda gitseydi, eğer Türkiye, sırtını, büyüme politikasını geleceği olan teknoloji sektörüne yaslasaydı işte o zaman “Durmak yok, yola devam.” diyerek yol alınabilecekti; her türlü muhalefeti “darbeci”, “hain”, “bölücü” diye yaftalamaya, milletin hassasiyetlerini kaşımaya ihtiyaç kalmayacaktı ama işler yolunda gitmedi. Türkiye'nin büyüme politikası neredeyse tamamıyla inşaat sektörüne yaslandı. “Mücahidiz.” diye geldiler, müteahhit oldular, devletten ihale alıp iş yapar gibi yapan şirketleri zengin ettiler. Ha, unutmadan söyleyeyim, vizyon sahibi gibi görünmek için millî otomobil gündemi yarattılar. Bunların millî işletim sistemi, millî arama motoru gibi konulara gelebilmesi için bir yüzyıl daha gerekecek.

Millî otomobil gibi her şeyin millîsine pek hevesli görünen AKP iktidara geldiğinde 3 tane millî telekomünikasyon şirketimiz vardı, hepsi yerliydi. Peki, bugün? Telsim’i Vodafone’a verdiler, yüzde 100 İngiliz; Telekom’un yüzde 55’i Oger yani Arap; Turkcell’de Türk ortağı payı yüzde 65’ten yüzde 13’e düştü. Anlaşılan o ki “Her şeyin millîsi.” diyen bu iktidara göre telekomünikasyon gibi stratejik öneme sahip bu sektör önemli değil. Şimdi, deve kuşu, iş yük taşımaya gelince “Kuşum.”, uçmaya gelince “Deveyim.” dermiş. AKP’nin işleri de böyle, telekomünikasyona gelince serbest, otomobile gelince millî.

Sayın milletvekilleri, BTK işini iyi yapamadı. Örneğin, Van’ın bir mezrasında 3 yaşında çocuğu hastalanan baba, cep telefonu evinde çekmediği için bir tepeye çıktı, jandarmayı aradı. Jandarma da ambulansa haber verdi. 112 teyit amacıyla babayı aradığında ulaşamadı, ambulansı gönderemedi. O 3 yaşındaki çocuğumuzu bu yüzden kaybettik. O çocuk kim mi? O çocuk, cesedi bir çuval içerisinde babasının sırtında taşınan küçük Muharrem. BTK’nın işini yapamadığının tek delili Muharrem’in acıklı hikâyesi de değil. 2013’te sabit İnternet sahipliğinde dünyada 68’inci sıradaydık, bugün 73. Bu süreçte, iflas eden Yunanistan bize 2 kat fark attı, 27’ncilikten 25’inciliğe çıktı. Daha düne kadar dünyadan izole yaşayan Bulgaristan 51’inci, Romanya 53’üncü, Azerbaycan ikisinin arasında 52’nci.

Sayın milletvekilleri, BTK işini iyi yapmıyor. Neden yapmıyor, bütçesi mi yetersiz? Hayır. BTK, gelirinin en önemli bölümünü telekomünikasyon şirketlerinden alıyor; e, telekomünikasyon şirketleri de hayır kurumu olmadığından BTK’ya ödedikleri haracı bize yansıtıyor. O yüzden, 30 liralık konuşmaya 100 lira ödüyoruz. Ama mesele, BTK’nın topladığı haraçtan da ibaret değil, meselenin acıklı yanı bu değil. Örneğin, 2005-2009 yılları arasında telekomünikasyon şirketlerinden toplanan 2 milyar liranın sadece 300 milyon lirası harcanmış. Kalanı? Kalanı hazineye devredilmiş. Ne de olsa müteahhitlere aktarmak için para lazım, telekomünikasyona, bilgi teknolojilerine falan kaynak aktaramayız! BTK parasını eğer amaçlarına uygun harcasaydı Muharrem ölmeyecekti, sektör büyüyecek, istihdam artacaktı, Türkiye geleceğe ümitle bakacaktı ama BTK parasını amaçlarına uygun harcayamadı çünkü iktidarın çiftliği hâline dönüştü.

Ama en önemlisini, bu kurumun aymazlığının faturasını en sona sakladım. Basit bir siber saldırıda devletin neredeyse bütün kurumları çöktü, neredeyse her isteyen her gün devletin son derece kritik sistemlerine girip elini kolunu sallaya sallaya istediği bilgiyi alıyor. Tarihe “fatih” olarak geçmeyi hayal ettiği anlaşılan birinin kaprislerine ve heveslerine göre örgütlenen bu devlet eğer kazara bir savaşa girmeye kalkarsa daha ilk birkaç dakikada bütün sistemlerimiz çökecek, muhtemelen tek mermi atmadan hezimete uğrayacağız. (CHP sıralarından alkışlar) Ama benimki de ne biçim bir kaygı? Padişahımız, efendimiz, atının kuyruğunu bağlar, eline kılıcını alır mı, yoksa Cumhurbaşkanlığı uçağına atlayıp en güvenli ülkeye mi kaçar? Bilemedim, neyse…

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Bu ülkeden kaçan padişah yok, Başbakan da yok, Cumhurbaşkanı da yok; bu ülkeden kaçanlar belli.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç yakıştı mı?

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Yüce heyetinizi kaygılarımla selamlarım.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yüksel.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına beşinci konuşmacı Hüseyin Yıldız, Aydın Milletvekili.

Buyurun Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yedi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, bizi televizyonun başında izleyen değerli yurttaşlarım; Sivil Havacılık bütçesi üzerinde CHP Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Sivil havacılık, ulaştırma iş kolunun büyüyen ve dünyaya açılan en büyük koludur. Bu büyüme dünya çapında dikkat çekicidir. Ne yazık ki bu sektörel büyümenin çalışanlara etkisi taşeronlaşma, esnek çalışma, iş kolunun parçalanması, sendikasızlaştırma, uçuş güvenliğinin ciddi azalması, iş yorgunluğunun aşırı artması biçiminde oluyor. Bu eşitsizlik AKP Hükûmetinin politikalarından kaynaklanıyor ve esasen sadece kâr etmek üzerine kurulmuş olan bir sivil havacılık anlayışı sonucudur.

Değerli arkadaşlar, sivil havacılıkta yaklaşık 100 bin kişi çalışıyor. Sivil havacılıkta iş kolu yoktur, sendika yoktur. Yani, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü işçilere, emekçilere değil, sadece patronlara çalışan bir kuruluştur. 100 bin kişinin yüzde 50’si taşerondur değerli arkadaşlar.

“Millî, millî” diyorlar, Türk Hava Yollarında 4.500 pilot çalışıyor, bin tanesi yabancı uyrukludur.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Neden?

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Bunlar Türk pilotlardan daha fazla maaş alır, sosyal haklardan daha fazla faydalanır ve eğitim düzeyi lise düzeyindedir ama Türk pilotlara gelince hem maaşı düşüktür hem de üniversite diplomasını şart koşuyorlar. Şimdi, “millî hükûmet” diyorlar.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, dün akşam burada Maliye Bakanımız “26 tane havaalanımız vardı 2002’de, şimdi 55 tane havaalanı var.” dedi, doğrudur. Keşke 26 tane havaalanında kalsaydık…

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Niye?

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - …çünkü 2002’de o havaalanları Türkiye Cumhuriyeti’nindi ama 2015’te o 26 havaalanı dâhil olmak üzere özel yandaş şirketlere verildi değerli arkadaşlar, yap-işlet-devret modeli uyguladılar. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Nereye götürmüşler o havaalanlarını?

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabii ki sivil havacılıkta yap-işlet-devret modeli ne demek biliyor musunuz? Geri kalan 29 havaalanı nasıl yapıldı? Yine, yap-işlet-devret modeliyle beraber ihaleye çıkarırken şunu diyorlar: “O firma kendi kaynağını kendi bulacak.” İhale olur, zaten o ihaleye 4-5 tane firmadır, bellidir… İhale bittikten sonra ne hikmetse o firma da dış kredi bulamıyor ya hazine kefil oluyor ya da kamu bankaları kefil oluyor yani para devletten. O işin müteahhitliğini o firmalar alıyor -orada yüzde 50’lik müteahhitlik kârı var- kırk dokuz yıllığına işletiyor, bir de yolcu sayısı garantisini veriyor yani o havaalanına yolcu gelse de gelmese de Sevgili Ulaştırma Bakanımız o firmaya tıkır tıkır para ödüyor.

AHMET ARSLAN (Kars) – Bilgiyi veren mantığını kuramamış.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Yani, ben şunu söylüyorum Ulaştırma Bakanıma, diyorum ki: O dört firmayı geç, gerçekten, üniversiteyi bitirmiş fakir, yoksul insan çocuklarını topla bir araya 10 kişiyi birleştir, o işi bu arkadaşlara ver; o arkadaşlar, hem orada çalıştırdıkları insanların haklarını daha iyi şekilde verirler hem de o gariban insanların çocukları iş adamı olur.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Yasalar çerçevesinde yapılıyor, yasaları iyi bilmek lazım.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben özellikle şunu söylüyorum: Sayın Ulaştırma Bakanımız çok zekâlı, gerçekten. Ne hikmetse 100-150 milyon dolarlık yatların, gemilerin mazotunun üzerindeki ÖTV’yi kaldırıyor, o yetmiyormuş gibi milyon dolarlık uçakların benzinin üzerindeki ÖTV’yi kaldırıyor -gerçekten pratik bir zekâ- ama çiftçiye gelince, ne hikmetse bu ÖTV’yi kaldıramıyorsun.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Balıkçılar ÖTV ödemiyor, onlar da çiftçi.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Ben, burada, Tarım Bakanından şunu rica ediyorum: Bir hafta rapor al, vekâletini Ulaştırma Bakanına ver, en azından Sayın Ulaştırma Bakanımız o bir hafta içinde çiftçimize verilecek mazotun üzerindeki ÖTV’yi kaldırsın, kaldırsın. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) En azından, şimdiye kadar rantçılara, yandaşlara hizmet ettiniz, son dönemde de diğer dünya için çiftçilerimize hizmet edelim.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Balıkçılar ödemiyor ÖTV’yi, onlar da çiftçi.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, sivil havacılık en fazla turizmden pay alıyor. Yani, turizm iyi olduğunda sivil havacılık da iyi oldu demektir. Ben, buradan, Ulaştırma Bakanıma sesleniyorum: Türk Hava Yollarının yurt içinde verdiği reklamla ilgili bütçeyi alsın Turizm Bakanlığına devretsin, Turizm Bakanlığına 400 milyon aktarın, tanıtma bütçesi Turizm Bakanlığı üzerinden yürüsün. En azından yazın geldiğimizde de Türk Hava Yolları, diğer sivil havacılık uçakları boş gelmez, dolu gelir.

Biliyorsunuz, çok yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız, hemen uçtu, bir açıklama yaptı. Rusya’nın uçağı düştü, önümüzdeki dönemde Rusya’dan turist beklemek mümkün değil. Ve Rusya’dan en az 3 milyon turist gelecekti bu sene, o da maalesef bin dolardan 3,5 milyar dolar yapıyor, o 3,5 milyar da gelmeyecek. Önümüzde son bir ay var. En azından yurt dışına, o sivil havacılık sektörünün patronlarına ve o beş tane firma havalimanlarının sahiplerine baskı kursun; bir yerlere 300-400 milyon dolar göndermesin, Turizm Bakanlığı bütçesine göndersin. Onlarla beraber turizmle ilgili yurt dışında tanıtım yapalım değerli arkadaşlar. Önümüzdeki ayın 9’unda -inşallah gelir kendisi görür Sayın Bakanım- Berlin’de bir fuarımız var, turizm fuarı, dünyanın en ünlü fuarı. Dün akşam görüştüm, Almanya’dan -üzülerek söylüyorum- rezervasyonların yüzde 55’i şu an iptal. Bunun önlemini almadığımız takdirde hüsrandır.

Son bir soru daha soruyorum: Afyon-Kütahya arasında yapılan Zafer Havalimanı hangi şartlarla yapıldı? Kaç tane uçak oraya iniyor? Devlet ne kadar para ödüyor?

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına altıncı konuşmacı Yakup Akkaya, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Akkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakikadır.

(Hatip tarafından kürsü önüne pankart konulması)

CHP GRUBU ADINA YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın bakanlarım, değerli milletvekillerimiz; öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ya, biz bunları ortaokuldayken yapıyorduk Başkanım. Yapmayın böyle şeyler Allah aşkına! Meclisin bir ağırlığı var, Meclisin mehabeti var Sayın Başkanım.

Yakup Bey, hiç yakışmadı gerçekten.

YAKUP AKKAYA (Devamla) – 2016 yılı Çalışma Bakanlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; biz bu bütçeye “Hayır.” diyoruz çünkü bu bütçe halka değil, ranta odaklanmış bir bütçedir. Bu bütçede halk yararına hiçbir şey yoktur. Tıpkı torba kanunlarda yaptığınız gibi, tıpkı 2010 referandumunda yaptığınız gibi, küçük bazı iyileştirmeler ile makyajlanmış görüntüsüyle albenili gösterilen, içeriğiyle halkın yararına olmayan bir bütçeyle karşı karşıyayız. “Neden halkın yararına olmayan bir bütçe? Neden ranta dönük bir bütçe?” dediğimde bunu 3 kalemde anlatabilirim:

1) 2014 yılı kesin hesap verilerine baktığımızda ödediğiniz faiz, yaptığınız iç ve dış borçlardır.

2) 6 milyon işsiz ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yardımıyla hayata tutunmaya çalışan 22 milyon yoksul yurttaşımızdır.

3) 2016 bütçesi öncesi alelacele komisyonlardan geçirilen, işçinin bir mal gibi alınıp satılmasını öngören kiralık işçi büroları tasarısıdır.

İşte bu 3 başlığa baktığımızda bu bütçenin halka değil, ranta dönük bir bütçe olduğu aşikârdır.

Değerli milletvekilleri, on dört yıllık AKP iktidarının işçiye, emekçiye getirdiği yoksullaşma, açlık ve işsizliktir. On dört yılda AKP’nin emeğin aleyhine olan bu politikalarının sonucunda gelir dağılımındaki adaletsizlikler giderek artmıştır. 2002 yılında en zengin yüzde 1 millî gelirin yüzde 36’sına sahipken bugün bu kesimin aldığı payın yüzde 54’e çıkması size bir şey ifade etmiyor mu? Bakın, bunun anlamı yoksullaşma ve kutuplaşmadır. Salt ekonomi büyüyecek diye kamu küçültüldü. Yurttaşı müşteri gibi gören bir anlayışla bu ülkeyi yönetiyorsunuz. Bu anlayışın sonucunda da 22 milyon yoksul insan yarattınız. AKP olarak, geçen on dört yıl içinde gerek işçilerin gerekse kamu emekçilerinin lehine bir şey yaptığınızı burada söyleyebilseydik. Kamunun bütün üreten değerlerini ya sattınız ya da kapattınız. Uygulamalarınızla işsizliğin artmasına, terörün artmasına, sosyal adaletsizliğe neden oldunuz.

Sayın Çalışma Bakanı, size buradan soruyorum: Allah aşkına, cam, lastik, metal gibi işlerin genel sağlık ve millî güvenliği bozmasıyla ne alakası var? Cam, lastik, maden, metal grevlerini genel sağlığı ve millî güvenliği bozucu diye ertelediniz, bizi dünyaya rezil ettiniz. Bunun mantıklı bir izahı ne yazık ki yok.

Ayrıca, bir devrim yapmış edasıyla 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nu değiştirdiniz, yine bizi bu konuda dünyaya rezil ettiniz o kadar itirazımıza rağmen. Sayın Bakan, içinde grev hakkı olmayan biz düzenlemeye, eğer toplu pazarlık düzenlemesi de yoksa “toplu sözleşme yasası” demek ancak abesle iştigaldir ama bu çıkarttığınız yasanın uluslararası sözleşmelere aykırı olması bile sizin umurunuzda değil. Burada esas trajik olan, bu kanunu savunan sadece sizin olmamanız, MEMUR-SEN Konfederasyonunun bu acayiplik için gazetelere teşekkür ilanı vermesiydi. İşte, biz bu anlayışa Cumhuriyet Halk Partisi olarak “sarı sendikacılık” diyoruz.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin asgari ücret önerisini hem işverenlere şikâyet ettiniz hem de “kes kopyala” mantığıyla net 1.300 TL’ye çıkartacağınızı vadettiniz, 1 Ocakta da bunu yerine getirdiniz ama eksik kopyaladınız, yapılan düzenlemede sendikaların eleştirilerini dikkate almadınız. Bakın, 2016’nın Eylül ayından itibaren asgari ücretle maaş alanlar asgari ücreti 1.300 TL net alamayacaklar çünkü asgari ücrette artan bir şekilde verginin olduğu tek ülke Türkiye’dir. Bunu bile sendikaların uyarılarını dikkate almadan hayata geçirdiniz ve eylül ayından itibaren işçilerin asgari ücretlerini 1.300 liranın altında almalarına neden olacak uygulamaya imza attınız.

Ayrıca, işverenlerin bu asgari ücret artışıyla ilgili restini göremediniz, işverenlerin işçi çıkartma restini göremediniz ve onlara hazineden kaynak ayırdınız. Ayrıca kamu kurumlarındaki taşeronlara, madenleri işleten redevansçılara bu artışı ödüyorsunuz ama belediyelere ve hastanelere ek kaynak vermiyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi belediyeleri olarak biz asgari ücreti net 1.500 TL yaptık; bütün belediyelerimizde var, bunu kendi kaynaklarımızla yapıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Ama sizin belediyeleriniz, işçiye verdiği yazılı, resmî tebligatla -AKP’li İstanbul Çekmeköy Belediyesi bunun bir örneğidir- “Asgari ücretin artışından dolayı sizin iş akdinize son verdik.” diye işçilerin iş akitlerini bitirmişlerdir, bu insafsızlıktır.

Değerli milletvekilleri, maç oynanırken kural değiştirmek olur mu? Bugün itibarıyla, sayıları 500 binin üzerinde olan, sigortalılık süresinde istenilen prim ödeme gün sayısını doldurmasına rağmen emekli olamayan insanlarımız var, “yaşa takılanlar” deniyor bunlara. Bu insafsızlıktır, bu insan haklarına aykırı bir düzenlemedir. Bunun düzeltilmesi ve bu mağduriyetin giderilmesi lazım.

Ayrıca, devlet ve sermaye ilişkisinin sonucu gayrimeşru doğan taşeronlaşma, işçi sınıfının kanını emen bir sülüktür, buna son verilmelidir. Seçimlerde bizi taklit ederek söz verdiğiniz hâlde hâlâ kadro veremediğiniz 1,5 milyona yakın ezilen, sömürülen taşeron işçisi var.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Kızılay’da kaldır bunları.

YAKUP AKKAYA (Devamla) - Sözünüzde durun, hemen taşerona kadro verin, ülke olarak bu ayıptan kurtulalım.

Ayrıca, üvey evlat muamelesi gören binlerce 4/C’li, 4/B’li emekçiler var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, yakışmıyor bunlar.

YAKUP AKKAYA (Devamla) - Bunların kadro sorunlarını ne zaman çözeceksiniz? Her seçim öncesi olduğu gibi bir seçim arifesinde vaat mi edeceksiniz?

Ayrıca, değerli arkadaşlar, bakın, kamu emekçileri emekli olduklarında çalışırken aldıkları ücretleri alamıyorlar. Bunlar: Sağlık emekçileri, öğretmenler, polisler. Bunların 3600 ek göstergelerini niye vermiyorsunuz? Bunları verin.

Ayrıca, çok önemli başka bir şey daha söyleyeceğim size: Bugün, şehit haberleriyle her gün yüreğimiz yanıyor ve en çok şehit olanlar da uzman çavuşlar. Ama asgari ücretin artışından sonra bir düzenleme getirdiniz; uzman çavuşların ücretleri ve zamları asgari ücrete endeksliydi, bunu ortadan kaldırdınız ve ücretlerine 700 lira zam alması gerekirken 40-50 lira zam almak zorunda kaldılar bu düzenlemeyle. Bu da çok doğru bir olay değil.

Yani, değerli milletvekilleri, bunlar ülkenin geleceğine hiçbir yarar getirmeyeceği gibi, çalışma barışını da bozacaktır. Çalışma barışının bozulması toplumsal barışa konulacak bir dinamittir. Bütçe ranta değil, halka ve emekçiye yönelik yapılmalıdır. İşte bu nedenle, biz bu bütçeye “Hayır.” diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkaya.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Sen bunları takma.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yedinci konuşmacı Ünal Demirtaş, Zonguldak Milletvekili.

YAKUP AKKAYA (Devamla) – Ayrıca, kıdem tazminatına ve kralın kiralık işçilik bürolarına da karşı olduğumuzu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirtaş, süreniz yedi dakikadır.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kürsü bir toparlansın Sayın Başkanım.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Kürsüyü toparlayalım.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Siz kıdem tazminatını niye savunmuyorsunuz ki?

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Sayın Başkanım, zor toparlanıyor.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Bir dahaki sefere LED filan bekliyoruz, böyle yanar dönerli bir şey olsun!

ŞAHİN TİN (Denizli) – İşçileri savunmuyor musun sen? Kıdem tazminatını aslında garanti altına almak lazım.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Sizin kıdem tazminatınızı artıracağız.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Bizimkini değil, işçilerinkinden bahsediyorum.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Milletvekillerini sendikalı yapacağız, kıdem tazminatı vereceğiz.

ŞAHİN TİN (Denizli) – İşçilerle ilgili bahset, başka şeyle ilgili değil.

BAŞKAN – Sayın Demirtaş, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mesleki Yeterlilik Kurumu bütçesiyle ilgili grubumuzun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Mesleki Yeterlilik Kurumunun amacı, mesleki yeterlilikleri tanıyan, uluslararası düzeyde kalite güvencesi sağlanmış ulusal yeterlilik sistemini kurmak ve işletmektir; gayet doğru ve yerinde bir amaç. Peki, kurulduğundan bugüne kadar dokuz yılda Mesleki Yeterlilik Kurumu amacına yeterince ulaşmış mıdır? İşte burası bir soru işaretidir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu, 18 milyon çalışanın bulunduğu ülkemizde dokuz yılda sadece 35 bin kişiye mesleki yeterlilik belgesi vermiştir. Sayın Bakan, sizce bu yeterli midir? “Yeterlidir.” diyorsanız ben buna söyleyecek bir söz bulamıyorum.

Değerli milletvekilleri, yani, Mesleki Yeterlilik Kurumu yetersiz kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, iş ve çalışma yaşamının sorunları iktidarınız döneminde katbekat artmıştır. Çıkardığınız kanunlar ve uygulamalar hep emekçinin aleyhine olmuştur. İşçiyi bugüne kadar hiç düşünmediniz. Bakın, Soma’da yandaş şirketinizin madeninde yanarak ölen Nurettin Kara’yı hiç düşünmediniz. Yandaş havuzcu şirketinizin yaptığı üçüncü boğaz köprüsünden, viyadükten düşerek, parçalanarak ölen Lütfi Bulut’u da düşünmediniz, onun eşi Güllüman Bulut ve 3 çocuğunu da düşünmediniz. Bursa’da, merdiven altında, kayıt dışı yandaş otelde çalışan, asgari ücretin altında çalışan başörtülü Zehra Çelik bacımı da düşünmediniz. Kütahya’da yine yandaş seramik fabrikasında silikozise yakalanarak ölümü bekleyen Cengiz Altun’u da düşünmediniz. Ve yine, Ermenek’te ayağında yırtık ayakkabıyla, kara lastik ayakkabıyla oğlunun cenazesini bekleyen Recep amcayı ve Ayşe anayı da düşünmediniz. (CHP sıralarından alkışlar) Binlerce, milyonlarca işçiyi hiç düşünmediniz. Peki, kimi düşündünüz? Yandaş şirketleri ve kendinizi düşündünüz, kendinizi!

ŞAHİN TİN (Denizli) – Hep iftira atıyorsunuz.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – 2012 yılında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu çıkardınız. Gerçekten, bu kanunun çıkarılması doğru bir karardı, tebrik ediyorum. Ama, bu kanun iş kazalarını, iş cinayetlerini önlemeye yetti mi? İşte orası da bir soru işareti.

Şimdi size, hep rekorlarla övünüyorsunuz, “Şunu yaptık, bunu yaptık.” diyorsunuz, başka rekorlarınızı söyleyeceğim. Bakın, on üç yılda iş cinayetleri rekorları kırdınız. Ben size burada kırdığınız rekorları ifade edeceğim. Bakın, on üç yılda 1 milyon 400 bin iş kazası; cumhuriyet tarihinin rekorudur bu, rekoru.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Daha önce kayıt yoktu, kayıt. Kayıt mı tutuluyordu önceden?

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – On üç yılda 75 bin işçi yaşıyor ama şu anda iş göremez hâlde, cumhuriyet tarihi rekoru.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Cumhuriyet tarihinden beri değil mi?

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Yine, on üç yılda, bakın, 17 bin işçi, iş cinayeti sonucu yaşamını yitirdi. Bakın, iç savaşta ölenlerin rakamları kadar işçimizi sakat bıraktınız ve öldürdünüz.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Cumhuriyet tarihinden beri mi anlatıyorsun?

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) - İşçi ölümleri âdeta iç savaş ölümleri gibi ve arkasından, bakın arkadaşlar, iş kazalarında Avrupa 1’inciliği ve dünya 3’üncülüğü. İşte, böyle bir acı tablo, sizin iktidarınızın yüz akı değil, yüz karası bir tablo arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, iş kazalarının iki temel sebebi var: Bir, denetimsizlik; iki, taşeronlaşma. Denetim mekanizmasını işletmiyorsunuz çünkü şirketler ve patronlar artık yandaş hâle gelmiş. Kendi yandaşınızı denetlemiyorsunuz ve dokunmuyorsunuz.

İkincisi, taşeronlaşma. Türkiye’yi taşeron cumhuriyetine döndürdünüz. Biz bu taşerona karşı çıkarken siz şimdi taşeronluktan daha geri, daha ilkel olan özel istihdam bürolarını yasallaştırmaya çalışıyorsunuz, işçiyi, âdeta leasingli bir makine gibi, bir mal gibi, bir köle gibi kiralamaya çalışan kanuna sahip çıkıyorsunuz.

Sayın Bakan, buradan sizi bir kez daha uyarmak istiyorum: Sizden önceki Çalışma Bakanları çok işçi cenaze namazlarını kıldılar. Bu anlayışla, bu kafayla devam ederseniz siz de daha çok işçi cenazesi namazına katılırsınız ve çok daha fazla işçi ailesinin feryatlarını dinlemek zorunda kalırsınız. Onun için, Sayın Bakan, taşerondan ve özel istihdam bürolarından vazgeçiniz.

Bakın, bir başka sorun da İşsizlik Sigortası Fonu. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yararlanma koşulları son derece ağır. Fon için on altı yılda, bakın, 140 katrilyon lira para toplanmış; işsiz için toplanmış bu para. Peki, ne kadarını vermişsiniz? 10 katrilyonunu yani on dörtte 1’ini vermişsiniz. Bu Fonu ne yapmışsınız? Amacı dışında kullanmışsınız ve daha önemlisi, yüzde 91’ini devlet tahvillerinde, yüzde 9’unu da kamu bankalarında kullanmışsınız. Ne yapmışsınız arkadaşlar? İşçinin, işsizin parasıyla bütçe açıklarını finanse etmişsiniz. Yani, iktidarınızın işsizlere ödemesi gereken parayı iç etmişsiniz, kendinize kullanmışsınız.

Evet, değerli milletvekilleri, şu anda, AKP'li bakanlar koro hâlinde “Kıdem tazminatı fona devredilsin.” diyorlar. Peki, kıdem tazminatını fona devretmek doğru mu? İşte, orası da bir soru işareti. İşçiler bunu istemiyor. Bakın, TÜRK-İŞ “Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir.” diyor. DİSK “Kıdem tazminatı için Meclisi işgal ederiz.” diyor. Yandaşınız HAK-İŞ bile bunu istemiyor, hatta ve hatta işverenler bile bunu istemiyor ama AKP'li bakanlar koro hâlinde bunu istiyor. Niye?

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – İşverenin bunu istemediğini nereden biliyorsun?

ŞAHİN TİN (Denizli) – İşverenlerin istemediğini nereden biliyorsun?

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) - Çünkü kıdem tazminatını fona devrederek işçinin sırtından on beş yıl bütçenizi finanse edeceksiniz, gerçek amacınız işte bu.

Sayın Bakan, sayın AKP’liler; sizlere bir kez daha sesleniyorum: Kul hakkı yemeyin, kul hakkı yenmesine aracılık da etmeyin, işçinin cebinden de elinizi çekin. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sekizinci konuşmacı Ali Haydar Hakverdi, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Hakverdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yedi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Divan Kâtibi Üyesi arkadaşlarım ve milletvekili arkadaşlarım, Meclisimizin emekçileri ve Meclisimizin basın emekçisi arkadaşlarım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Şimdi, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün bütçesi hakkında söz aldım. Kamu yönetimi alanında yüksek lisans ve doktora eğitimi veren bir kurum burası. Bürokratlarımızın daha iyi eğitim almasını ve donanımlı olmasını sağlamaya yönelik bir kurum, bir eğitim kurumu ve mutlaka desteklenmeli. Küçük bir kurum, verdiği eğitim sayısı çok daha az, bu eğitim sayısı mutlaka ama mutlaka daha artırılmalı, bu kurum daha çok kişiye eğitim vermeli ve daha iyi bürokratlar yetiştirmeliyiz. Bu kurumun bütçesine eleştirimiz bizim ancak şu olur: Az. Daha çok bütçe verelim, kurumu büyütelim ve eğitilmiş bürokrat sayımızı artıralım.

Evet, ben hep üniversite yıllarından bu yana “Savaşa değil, eğitime bütçe.” dedim ve hep bu pankartın ardında yürüdüm; “Savaşa değil, eğitime bütçe.” ve bugün bu kürsüden de söylüyorum: Savaşa değil, eğitime bütçe.

Şimdi bütçe yapıyoruz, öncelikle ülkede yaşayan bütün insanlardan, bir bebekten veya mezardan, mezarlık parasından, ülkede yaşayan herkesten ama herkesten biz vergi alıyoruz. Şimdi bütçe yapıyoruz ve kimden ne kadar aldığımızı, ne kadar alacağımızı biz burada bugün belirliyoruz. Şimdi, peki -paraları topluyoruz- bu paraları toplarken bir ayrım gözetiyor muyuz dinine, diline, ırkına; herhangi bir ayrım gözetiyor muyuz hangi partiye oy verdiğine dair? Gözetmiyoruz, değil mi? Herkesten ama herkesten vergi alıyoruz.

Peki, şimdi bütçeye bakalım: Bütçenin yüzde 70’i dolaylı vergilerden oluşuyor. Gelir durumuna bakılmaksızın KDV ve ÖTV gibi benzer gelirlerden bütçenin yüzde 70’ini topluyoruz, kalan yüzde 30’u ise doğrudan vergilerden elde ediyoruz. Peki, parayı en çok kimden alıyoruz? Yani bu bütçeyi en çok kimden topluyoruz? Çalışan memurdan alıyoruz, işçiden alıyoruz, asgari ücretliden alıyoruz, dar gelirliden alıyoruz, yoksuldan alıyoruz; en çok bütçeyi onlardan topluyoruz. Peki, ülkenin kaymağını yiyenlerden ne alıyoruz? Çok daha azını. AKP’li bir şirketse uzlaşmayla affedebiliyoruz, değil mi arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Evet, bravo!

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Peki, paraları topladık. Kime vereceğiz? Ona da burada karar veriyoruz, değil mi? Bu topladığımız paraları kime vereceğiz arkadaşlar? Mesela, üzerini örttüğümüz, sizin dahi nereye harcandığını bilmediğiniz örtülü ödenek sahiplerine ve eminim… Çok büyük şüphe duyuyorum, emin değilim, yanlış söyledim, çok büyük şüphe duyuyorum, o örtülü ödenek sahipleri de kendileri gibi düşünmeyenin aleyhine bu bütçeyi kullanıyor. Aksini iddia ediyorsa gelsin açıklasın, hepimiz görelim…

ŞAHİN TİN (Denizli) – Adı üstünde örtülü ödenek yani…

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – …ve benim aleyhime kullanıldığı için, benim cebimden alınan vergi benim aleyhime kullanıldığı için ben hakkımı helal etmiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, eğitim bütçesi en çok önem verdiğim bütçe ve bir de karşısında güvenlik var. Bütçenin tamamından yüzde 12 Millî Eğitim Bakanlığına veriyoruz, yüzde 11 de geri kalan güvenliğe dair harcama yapıyoruz. Şimdi, Millî Savunma Bakanlığı, Emniyet, İçişleri, Jandarma ve MİT’in toplam bütçesi Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine denk. Şimdi diyeceksiniz ki: “Ya, çok stratejik bir konumda ülkemiz, bu sebeple güvenliğe ayırmalıyız.” Eyvallah, kabul. Şimdi, her geçen gün güvenliğe ayırdığımız paraları artırdık, hatta MİT’in son on yılda artış oranı yüzde 416. Güvenliğimizi artıralım dedik. Peki, ne oldu? AKP’nin bugünkü uyguladığı politikalarla -hele de hiç komşumuz kalmamışken- bütün paramızı güvenliğe yatırsak ne olur? Son on yılda güvenliğe yatırdığınız paraları artırdınız, ne oldu? Ankara’nın kalbinde bomba patladı. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün, bu ülkede, kalabalık gezenler patlama riskiyle karşı karşıya, yalnız gezenler ise tenhalarda tecavüze uğruyor, hem de çok büyük risk. Güvenliği artırdınız da ne oldu? Bakın, şöyle bir önerimiz var: Eğitime verelim.

ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – 30’a yakın canlı bombayı tespit ettiler, yani ona söylüyorsun.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Müsaade edin, lütfen, ben hepinizi laf atmadan dinledim. Hangi biriniz çıktığınızda o kürsüden ben laf attım? Lütfen dinleyin, varsa cevabınızı gelir verirsiniz!

Şimdi, geldiğimiz nokta şu: O savaşa ayırdığınız, o güvenliğe ayırdığınız politikayı eğitime ayırsaydınız ne olurdu biliyor musunuz? O kendini patlatan o beyinsiz canlı bombanın bir beyni olurdu ve kendini patlatmazdı, eğer ona ulaşıp eğitebilseydiniz. O tecavüz eden sapığı eğitebilseydiniz tecavüze uğrayan evladımız kurtulabilirdi. O yüzden diyorum ki ben: Savaşa değil, eğitime bütçe ayırın. (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, şimdi, eğitime bütçe ayırın diyorum, siz de diyeceksiniz ki “Yüzde 12 ayırdık.” Toplam bütçenin yüzde 12’sine tekabül ediyor eğitime ayırdığınız bütçe. Peki, bu yüzde 12’nin sadece yüzde 8’i eğitim yatırımına ayrılıyor. Yani bütün genel bütçenin sadece yüzde 1’i eğitime yatırım olarak ayrılıyor, geri kalanı personel gideri. Hemen buraya 9 kilometre uzaklıkta Şahintepe Mahallesi var, benim seçim bölgem; 30 bin nüfusu var ama bir okulu yok ve bu ayırdığınız bütçeyle muhtemelen oraya yine okul yapamayacaksınız.

Şimdi, benim ödediğim vergilerle Cengiz İnşaatı koruyorsunuz, halka karşı Cengiz İnşaatı koruyorsunuz, orada Cengiz İnşaatın hukuksuz uygulamalarına karşı direnen halkı gaza boğuyorsunuz. O zaman, güvenliğine dair vergiyi de Cengiz İnşaattan alın, benden almayın. (CHP sıralarından alkışlar)

Biliyorum, parayı seviyorsunuz, paralı insanları da seviyorsunuz ama lütfen, artık yoksulun cebinden elinizi çekin. Benim bir evladım var, daha önce uğruna öleceğim çok şey vardı ama şimdi daha çok şey var. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hakverdi.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına dokuzuncu konuşmacı Aytun Çıray, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Çıray. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yedi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın milletvekilleri, lütfen, konuşmamı kof bir muhalefet yapmak amacıyla değil, ortak vatanımızın içine düştüğü sıkıntıları değerlendirmek amacıyla yaptığımı kabul edin.

Biliyorsunuz, Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi, Türkiye’de doksan yıllık enkazı kaldırdıklarını söyledi ama maalesef kaldırdıkları enkazın altından büyük meseleler çıkmış! Bugün de bu sorunlarla yüzleşiyormuşuz! Artık, yeni bir kavşağa gelmişiz! İşte bunun altını, bu yeni kavşağın altını çizin. Bu sözleri, anayasa yazıcılarının ve heveslilerinin dikkatine sunuyorum. Çünkü, Sayın Cumhurbaşkanı, görmek istemeyen gözlere bile nasıl bir kavşağa geldiğimizi açıkça ortaya koymuştur. “Anayasa Mahkemesini tanımıyorum ve kararına uymuyorum.” demek, anayasal modern devletin sondan bir önceki kavşağını döndük demektir.

Değerli milletvekilleri, 3 Kasım 2002 tarihinde, Türkiye, küresel piyasalara açık ve onlarla bütünleşmekte olan bir ekonomiydi, terör sıfırlanmıştı. 57’nci Hükûmet döneminde yapılan anayasa değişiklikleri Avrupa’nın güçlü ortağı olarak Orta Doğu ülkelerine ve insanlara model hâle getirmişti bizi. Yani AKP, kesinlikle bir enkaz devralmadı ancak daha başından itibaren, Türk milletini etnik olarak bölmeye başladı; maksadı, seküler millet ortak paydası yerine kendi radikal tek adam rejimini ikame etmekti. Ancak üniter devlete karşı başlattıkları seferberlik, asıl PKK’ya yaradı. Böylece, güneydoğudaki hiçbir zaman silahların susmadığı kanlı vahşet süreci yeniden başladı. 12 Eylül referandumu ise ağır aksak yürüyen kuvvetler ayrılığı ilkesinin sonunu getirdi.

Dostlar, artık şu tespiti yapma zamanı geldi: Vatandaşın can ve mal güvenliği, anayasal hak ve hukuku, özgürlüğü, devletin güvenlik mensuplarıyla birlikte masuniyeti tümüyle ortadan kalkmıştır. Ülkenin ekonomik ve enerji güvenliği tehdit altındadır. Dolayısıyla, anayasal demokrasi ve hukuk devletini var eden asgari şartlar fiilen ortadan kalkmıştır, kaldırılmıştır. Dış politika vesayet ve şantaj altındadır. Devletin başındakiler, Hükûmet, acz ve gaflet içindedir. Saray ve Başbakanlık, istihbarat örgütleri ve güvenlik örgütleri, fetret hâlinde, birbirinin içine girmiş bir savaş hâli içindedirler. Bu durum, verilen karar ve emirlerin meşruiyetini tartışılır hâle getirmiştir.

Bir ailenin menfaatleri, önce iktidar partisini sonra Hükûmeti ve nihayet devleti siyaseten iflas noktasına getirmiştir. Bir ailenin maddi zaafları nedeniyle, devlet, iç ve dış siyaset başkalarının şantajı altına girmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın AKP milletvekilleri, Sayın Başkanınızın Türkiye’yi getirdiği bu ahval ve şartların kısır polemiklere tahammülü yoktur. Ne yazık ki artık sözde değil, gerçek anlamda düşmanlarla kuşatılmış durumdayız. Müttefiklerimiz ise bize ancak kısa vadeli çıkarları için tahammül eden bir görünüm altındadırlar. Bu yüzden, size, Rusya’yla ilişkileri derhâl ve şiddetle düzeltmenizi öneriyorum. Çünkü bunu yapmadığınız her gün güneydoğudaki gaflet, dalalet ve hatta ihanet süreçlerinin zehirli aktörleri hedeflerine büyük ölçüde yaklaşacaklardır.

Değerli hanımefendi, siz “enkaz”dan mı söz ediyorsunuz? Öyleyse, ecdadımız son Osmanlıların cumhuriyete ne bıraktığına bakın: Fakirlik diz boyu, elektrik yok, su yok, Anadolu bir baştan bir başa karanlık altında, sıtma ve verem başta olmak üzere bulaşıcı hastalıklar almış başını gidiyor, okuryazar yok, okuryazarın gencini savaş meydanlarında bırakmışsın. İşte, öyle bir Türkiye'yi devralanlar uçak fabrikası yapmakla işe başladılar. Sizin bugün “Dünyanın 17’nci büyük ekonomisi hâline getirdik.” diye övündüğünüz Türkiye'yi, cumhuriyetin çocukları 1976’da 17’nci büyük ekonomi, 1979’da 16’ncı büyük ekonomi hâline getirmişlerdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Cumhuriyetçiler GAP Projesi’ni yaptılar GAP. Urfa tüneliyle çağlar delindi. Peki, siz AKP olarak kaç Atatürk Barajı yaptınız? Kaç Seydişehir Alüminyum yaptınız? Kaç Keban yaptınız? Kaç Erdemir yaptınız? Kaç Ereğli Demir Çelik yaptınız? Kaç PETKİM yaptınız? Saysam sabaha kadar sürer. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok, çok.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – Özelleştirmeyle övünüyorsunuz ya, işte, Cerattepe’de parazit olarak dahi yaşayamayacak bazı iş adamlarına sattıklarınız o “enkaz” dediğiniz cumhuriyetin eserleridir. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, sizin övünecek büyük eseriniz yok. Çift yol yapıyorsunuz, eyvallah, yapandan Allah razı olsun. Ama daha bir tek otoyol projesini tamamen bitiremediniz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O kadar düşmeyin. Çarpılırsın yalnız.

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - “Boğaz Köprüsü’nün ayaklarını suyun üstüne çıkardık.” diye seviniyoruz, sizin o suyun üstüne çıkardığınız Boğaz Köprüsünden, fert başına düşen millî gelir bin dolarken 2 tane yaptı geçti Türkiye. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Atatürk döneminin ortalama kalkınma hızı yüzde 7,8.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Yapanlara neler söylüyordunuz? Özal’a neler söylüyordunuz?

AYTUN ÇIRAY (Devamla) – 1946’yla 2002 arasındaki ortalama kalkınma hızı yüzde 5,1; Adalet ve Kalkınma Partisinin on dört yıldaki ortalama kalkınma hızı yüzde 4,7; son beş yılda yüzde 3,4; hem de bu kadar büyük imkânlara rağmen.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Hangi imkânlar?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Siz buna muhalefet diyorsunuz değil mi, bu anlayışa? Hanımefendi’yi eleştirerek, hakaret ederek, yalan atarak…

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Arkadaşlar, Türkiye zor günlerde kurulmuştur. O Türkiye’den bugünlere gelmişiz. Bu ülkenin semasında Türk Bayrağı’nı dalgalandıranlara, ezanı okutanlara, semah döndürenlere teşekkür edeceğinize ihanet içerisindesiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Ezanı susturanlara…

AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Geçmişten husumet çıkarıyorsunuz. Bu gurur duyduklarımızı küçülterek kurmak istediğiniz tek adam rejimini meşrulaştıramazsınız. Bu eserler öyle büyüktür ki kaldırım taşı yapsanız olmaz, yüzüğe de sığdıramazsınız.

Değerli üyeler, sonuç olarak, AKP iktidarı bir enkaz filan kaldırmadı, önümüzdeki doksan yılda enkaz kaldırmakla biz uğraşacağız. Buna inanmıyorsanız eğer Sayın Gül’e kulak verin, o “Cumhuriyet tarihinin en zor günlerinden geçiyoruz.” dedi.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çıray.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına onuncu konuşmacı Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Salıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Avrupa Birliği Bakanlığı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri dönem dönem Avrupa Birliği fikrine yaklaşmış olsa da çoğunlukla Avrupa Birliğini kendi kurmak istediği siyasete ayak bağı olarak görmüştür. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin on dört yıllık performanslarından anlaşıldığı kadarıyla, Avrupa Birliğini kendi iç siyasi konsolidasyonunu sağlamak için bir araç olarak kullanmıştır. 17 Aralık 2004 yılında müzakerelere başlanmasını Ankara’da gündüz vakti havai fişeklerle kutlamış ancak üzerinden on iki yıl geçmiş olmasına rağmen 33 faslın 15’ini açabilmiş, bunlardan sadece 1 tanesini geçici olarak kapatabilmiştir. Avrupa Birliği, ortak değerleri olan bir birliktir, bir değerler birlikteliğidir. Çağdaş demokrasilerin sahip çıktığı bu değerler, çoğulcu demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, barış, özgürlükler, fırsat eşitliği gibi evrensel değerlerdir. Avrupa Birliğine üyeliğimiz, bu değerlerle uyumlu bir ülke olmamızla ve bu değerleri içselleştirmemizle mümkündür.

Bunları vurgulamamdaki neden, Adalet ve Kalkınma Partisinin önemli siyasetçilerinden birçoğunun içinden geldiği MSP, Refah Partisi geleneğinin bu değerlerle sorunu olmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin MSP, Refah Partisi geleneğinin kurucusu ve lideri Necmettin Erbakan -kendisini buradan rahmetle anıyorum- vefatına dek Avrupa Birliğini bir Hristiyan kulübü olarak eleştirmiştir. Ortak Pazarla ilgili “Onlar ortak, biz pazar olacağız.” sözü bir slogana dönüşmüştür. Türkiye'yi İslam ülkelerinden oluşan bir birliğin içinde görmek istemiş, İslam ortak pazarı, İslam riyali hayalleri kurmuştur. Örneğin D8, yani “Developing Eight” Erbakan’ın çabalarıyla İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır, Nijerya ve Türkiye tarafından kurulmuş ve sizin iktidarınız zamanında ihtiyaçlara yanıt vermediği çok aşikâr olduğu için kadük bırakılmıştır.

Erbakan’ın öğrencileri, partinizin üç önemli kurucusu, Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç, partiniz 2002’de iktidara gelene kadar, Avrupa Birliğini istikrarlı bir şekilde ve içinde bulundukları ideolojik duruşla eleştirmişlerdir. Örneğin, Recep Tayyip Erdoğan, 16 Mart 1990’da, Sakarya’da “Avrupa Birliği Hristiyan Katolik devletler birliğidir.” demiştir. Abdullah Gül -kendisi Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık da yapmış, en son Cumhurbaşkanlığı makamından emekli olmuştur- 8 Mart 1995’te, bu kürsüden “Türkiye'nin Avrupa Birliğine giremeyeceği kesindir, bunu Avrupalılar söylüyor; Avrupa’nın önde gelen bütün politikacıları söylemektedir, Avrupa’nın önde gelen bütün filozofları söylemektedir, çünkü Avrupa Birliği bir Hristiyan birliğidir.” diyor. Yine, Bülent Arınç’ın da kendi üslubunca yapmış olduğu eleştiriler vardır. Diyeceksiniz ki “O gömlek millî görüş gömleğiydi, biz o gömleği değiştirdik, şimdi farklı bir bakış açımız var.” Belki gömleği çıkardınız ama yanınıza yaklaşan herkes, özellikle son dönemde o eski gömlekten kokular almaya devam etmekte.

Bütçe görüşmelerinde Sayın Başbakanın “Efsanevi liderimizdir.” dediği Recep Tayyip Erdoğan “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz.” diyordu eskiden o gömleği giyerken. 12 Kasım 2013 grup toplantısında “İki yüz yıldır bu memlekete istikamet dayatılıyor.” diyor yeni gömlekle. Bu ikisinin arasında mantık olarak çok da büyük bir farklılık yok. İki yüz yıldır dayatılan istikamet nedir? Osmanlı’nın son dönemini de hesaba katarsak, hukukun üstünlüğüdür, demokratikleşmedir, insan haklarıdır, seçimlerdir, parlamenter sistemi güçlendirme çabalarıdır; velhasıl, Avrupa Birliğinin değerleri yolunda yürüyüşümüzdür.

Değerli arkadaşlar, değerli Adalet ve Kalkınma Partililer; görünen o ki sizin kafanız parti olarak karışık; bir yandan Avrupa Birliği Bakanlığı kuruyorsunuz, iyi yapıyorsunuz, öte yandan Cumhurbaşkanı “Türkiye'nin kuvvetler uyumuna ihtiyacı vardır.” diyor, otoriter bir rejim kurma heveslerini ortaya döküyor. Bu şekilde olmaz, hem “Avrupa Birliği Yılı” ilan edeceksiniz 2014’ü, ulusal eylem planı hazırlayacaksınız hem de “Anayasa Mahkemesi kararına -daha dün- uymuyorum, saygı da duymuyorum.” diyeceksiniz; bunlar Avrupa Birliği anlayışıyla çelişen, eski gömleğinize yakışan görüşler.

Size şimdi, iktidarınız döneminde Türkiye’de yaratmış olduğunuz tabloyla ilgili birkaç örnek vermek istiyorum. Bu tabloyla, bu zihniyetle Avrupa Birliğine girmek için gerçekte hiçbir çaba gösterilmediğini sizler de görmüş olun.

Türkiye, ölümlü iş kazalarında Avrupa’da 1’inci, dünyada 3’üncü sıraya geldi iktidarınız döneminde.

Gelir dağılımı adaletsizliğinde 34 OECD ülkesi arasında 5’inciyiz, Avrupa’nın en kötüsüyüz.

Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre 168 ülke arasında 66’ncı sıradayız yani yolsuzluk diz boyu.

Küresel Barış Endeksi’ne göre 162 ülke arasında 135’inci sıradayız, Avrupa’da barış düzeyi en düşük ülkeyiz.

OECD küresel eğitim araştırmasına göre 76 ülke arasında 41’inci sıradayız.

PISA sonuçlarına göre 64 ülke arasında 45’inci sıradayız.

Matematikte üç yıl önce, sizin iktidarınızda 44’üncü sıradaydık, bu yıl yine sizin iktidarınızda 45’inci sıraya geriledik.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine açılan toplam dava sayısı 8.450; Ukrayna ve Rusya’dan sonra 3’üncü sıradayız.

Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ifade özgürlüğü ihlaliyle ilgili toplam 619 dava var. Bu davaların 258 tanesi, maalesef Türkiye aleyhine açılmış.

Son olarak, Avrupa Birliği bir ilerleme raporu yayımladı, zehir zemberek bir rapor. Rapordan birkaç eleştiriyi sizlerle paylaşmak istiyorum, Avrupa Birliğinin de Türkiye’yi nasıl gördüğünü daha net ortaya koymak açısından.

“Cumhurbaşkanının seçim kampanyası döneminde oynadığı, iktidar partisine destek olarak algılanan aktif rol ve basın üzerinde artan baskı endişe yaratmıştır.” diyor Avrupa Birliği. “Toplanma özgürlüğüne ilişkin kısıtlamalar ciddi bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. İfade özgürlüğü alanında önemli ölçüde gerileme meydana gelmiştir. Kamu finansmanı yeterince şeffaf değildir. Yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesi zarar görmüştür. Hâkimler ve savcılar yoğun bir siyasi baskı altındadır.” Sayın Bakan, bir siyasi metinde ortaya konulabilecek diplomatik bir dilin sınırlarını zorlayan en ağır eleştiriler bunlar.

Değerli arkadaşlar, şu ana kadarki uygulamalarınız Avrupa Birliğine Türkiye’nin nasıl giremeyeceği üzerinde yoğunlaşıyor. Örneğin “Bazı kitaplar vardır ki bombadan tehlikelidir.” derseniz Avrupa Birliğine giremeyiz. Basılmamış kitabı yasaklarsanız Avrupa Birliğine giremeyiz. Uzun zaman sizi destekleyen liberal kalemleri iki yıldır “PKK’ya üye midir acaba?” diye dinletirseniz Avrupa Birliğine giremeyiz. Her hak arayana “darbeci, vatan haini, paralelci, Ergenekoncu” derseniz Avrupa Birliğine giremeyiz. Bunca yıl “Hristiyan birliği” dediğiniz Avrupa Birliği Bakanlığının başına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) - …kendi millî ve dinî değerlerini “Birkaç ayet sallıyorum, Bakara makara.” diye aşağılayan Egemen Bağış’ı getirirseniz Avrupa Birliğine giremeyiz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Olmayan kişi hakkında niye konuşuyorsun Başkan, oldu mu şimdi?

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Demagoji yaparak da giremezsin!

OĞUZ KAAN SALICI (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Salıcı.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son konuşmacı İstanbul Milletvekili Selina Doğan’dır.

Buyurun Sayın Doğan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yedi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Avrupa Birliği Bakanlığına bağlı olarak çalışan Türk Akreditasyon Kurumu bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle ifade edeyim: Bu kurum kamuoyunda çok fazla bilinmeyen, biraz teknik bir kurum. Ancak yaptığımız incelemede, AB mevzuatı kapsamında laboratuvar, belgelendirme ve deney kuruluşlarının akreditasyonunu gerçekleştiren bir kurum ve bu kuruma yapılan başvurular her yıl artış gösteriyor. Dolayısıyla, bu anlamda, AB standartları kapsamında, etkin ve önemli bir kurum olduğunu ifade edebiliriz. Tabii, istihdamının ne kadarını engellilere, ne kadarını kadınlara ayırdığı, yine, sermayesinin ne kadarını kendi kapasitesini geliştirmek için harcadığı ve yine, AB’nin öngördüğü tüm alanlarda denetim yapıp yapmadığı tartışılabilir. Ama siyasi tartışmalardan uzak, etkin bir kurum olması itibarıyla diğer kamu kurumlarına da örnek olmasını diliyoruz bu kurumun.

Tabii, AB Bakanlığına bağlı olması hasebiyle, Türkiye-AB ilişkilerine değinmeden edemeyeceğim bu noktada. Malum, 2016 yılı başında Türkiye-AB müzakereleri yeniden başladı ve 2016 yılı “AB yılı” ilan edildi. Ben, şu Meclis ortalamasına göre görece genç yaşımda, kaç tane yılın AB yılı ilan edildiğini hatırlayamıyorum doğrusu. Ama, maalesef, böyle AB yılı ilan etmekle, fasıllar açmakla olmuyor sayın milletvekilleri; çünkü Türkiye'nin AB vizyonu yalnızca fasıl açmaktan ibaret; çünkü AKP’nin mevzuatı ile AB mevzuatı arasında, maalesef, bir kan uyuşmazlığı var; çünkü AB mevzuatının önündeki en büyük engel mevcut iktidarın ta kendisi. Hâl böyleyken, Hükûmet, bir taraftan, kamuoyunda AB’yle çok iyi ilişkilerimiz varmış gibi görüntü sergiliyor, AB yetkilileriyle kamuoyu önünde pozlar veriyor ama bir yandan da Avrupa Parlamentosunun Türkiye Raportörü -az önce vekilimiz bahsetti- Sayın Kati Piri’nin hazırladığı ve bizce eksik bile, az bile olan rapora laf yetiştiriyor. Dolayısıyla, bu husus, Hükûmetin sadece Türkiye’de değil yurt dışında da hiçbir eleştiriye tahammülü olmadığının açık bir göstergesi.

Biliyorsunuz, burada, geçtiğimiz hafta Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı’nı görüştük. Dolayısıyla, Türkiye'nin şu anda AB’yle ilgili yaptığı yegâne somut çalışma, AB vizesinin muafiyetiyle ilgili 72 tane kriterin hayata geçirilmesine dair kanunlar yapmak. Ancak ben bir AB Uyum Komisyonu üyesi olarak bu 72 kriterin ne olduğunu hâlâ öğrenebilmiş değilim. Sayın Bakan da biliyor, daha önce de kendisine ifade ettik, bize bu konuda derli toplu bir bilgi verilmedi; sayın Meclisimize ve kamuoyuna derli toplu bir açıklama yapılmadı. Bu vesileyle, bunu bir kere daha dile getirmiş olalım Sayın Bakanım.

Şimdi gelelim müzakere fasıllarına. Biliyorsunuz, 14 fasıl şu anda görüşülüyor. Bunlardan 2 örnek vermek istiyorum: Bir tanesi çevre faslı, bir tanesi bölgesel politikalar faslı. Şimdi, düşünün, Hükûmetimiz bir yandan AB’yle çevre faslını müzakere ediyor, bir yandan çevrecileri tekme tokat dövüyor, üzerlerine biber gazı sıkıyor. Dolayısıyla, bu konuda ne kadar samimi olduğunu sayın Meclisin takdirine bırakıyorum. Yine, bölgesel politikalar faslı… Yani, bu kadar merkeziyetçi bir idari sistemin olduğu, hatta başkanlık sisteminin dayatıldığı bir ortamda bölgesel politikalar faslının da yürütülmesinin ne kadar samimi olduğu tartışmalı.

Bir de açılması planlanan fasıllar var, bizce açılması çok zor ancak açılmasını çok ümit ettiğimiz, yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük ve güvenlik fasılları. Tabii, yargı ve temel haklar faslında, malum, kuvvetler ayrılığının sağlanması gerekiyor. Ancak, dün burada Meclis karıştı biliyorsunuz. Anayasa Mahkemesinin ve o kadar eleştirdiğimiz ancak hâlâ ayakta kalması gereken maddeleri olduğuna inandığımız Anayasa’nın dahi devletin en yüksek organı tarafından tanınmadığı bir ortamda ben çok merak ediyorum nasıl yeni bir anayasa yapacak bu 4 parti ve AB’ye nasıl üye olacak? (CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, adalet, özgürlük ve güvenlik faslı… Bu fasıl da sınır güvenliği, organize suçlar ve terörizmle mücadele konusunda Avrupa Birliği ülkeleriyle adli iş birliği gerektiriyor. Peki, bunun için AB’yle müzakere mi ediyor olmamız lazım? Bizce hayır, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları AB müzakereleri olmadan da güvenli yaşam hakkına sahiptir. Bu anlamda, bu mevzuatın müzakerelerden bağımsız olarak bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Tabii, AB demişken mültecilerden bahsetmemek olmaz çünkü maalesef mülteci konusuna indirgenmiş durumda AB müzakereleri. AB, Türkiye’ye 3 milyar euro verecek, bunun karşılığında Türkiye de AB’nin güvenliğini sağlayacak diyelim kabaca. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu 3 milyar euronun nasıl harcanacağı konusunun da, gerçekten mültecilere harcanıp harcanmayacağı konusunun da, şeffaf bir şekilde bu işlemlerin yürütülüp yürütülmeyeceği konusunun da denetçisi olacağız. Biliyorsunuz, gelecek pazartesi Türkiye-AB Mülteci Zirvesi var. Bu zirveyle ilgili bize henüz bir bilgi verilmedi. Umuyoruz ki pazartesi gününe kadar yüce Meclisimize ve sayın milletvekillerine ve kamuoyuna bu anlamda bir bilgi verilir.

Maalesef, gelinen noktada Avrupa Birliği, Kopenhag Kriterleri’ni göz ardı etmiş durumda. Neden? Çünkü Türkiye'yi artık bir potansiyel üye ülke olarak görmüyor ve yaşanan tüm insan hakları ihlallerini göz ardı ediyor kendi güvenliğini sağlamak için.

Şimdi konumuz olan akreditasyona dönmek gerekirse bizim için aslolan demokrasi ve insan hakları konusundaki akreditasyon notumuzdur. (CHP sıralarından alkışlar) Ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim bu bütçeyle ilgili akreditasyon notumuz maalesef sıfır, sıfır, sıfır’dır.

Teşekkür ediyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alan sayın milletvekillerinin konuşmalarına geçiyoruz.

İlk sırada Mersin Milletvekili Baki Şimşek konuşacaktır.

Buyurun Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, dün Diyarbakır Sur’da şehit olan Ankara Polatlılı Astsubay Çavuş Can Çalışkan ile Mardin Nusaybin’de şehit olan Konya Ilgınlı Mustafa Çetin’e Allah’tan rahmet, ailesine ve Türk milletine sabırlar niyaz ediyorum.

Yine, Sur’da yaralanıp GATA’ya kaldırılan ve maalesef dün itibarıyla iki bacağını kaybeden hemşehrim, Mersin Aydıncıklı Halil Arı’ya da acil şifalar diliyorum.

Bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önümüzdeki bir yıllık sürede kamuya kaynak toplama ve bu kaynakları dağıtma yetkisini verdiği, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmet üzerindeki siyasal denetim araçlarından birisi olarak iktisadi, idari ve sosyal sorumluluğun gerçekleştiği bir belgedir. Gönlümüz isterdi ki bütçe Meclise gelmeden önce alt komisyonlarda tartışılsın. Ancak, 1 Kasımdan bu yana birçok alt komisyon toplanmamış ve bütçe görüşmeleri direkt Plan ve Bütçe Komisyonuna gelerek buradan Meclise sunulmuştur.

Bütçe görüşmeleri sırasında muhalefetin Türk milleti adına bilgi edinme ve hesap sorma hakkı olduğunu düşünüyorum. Ama, maalesef, biz ne sorarsak soralım “millî irade” diyorsunuz, “yüzde 49,5” diyorsunuz. Biz size ne kadar oy aldığınızı sormuyoruz. 2016 yılı bütçesi görüşülürken 2015 yılında yaptıklarınızın hesabını verin, 2016 yılında yapacaklarınızı anlatın diyoruz.

Bütçe hakkının gerçek anlamıyla kullanılması, Sayıştayın doğru, açık ve güvenilir raporlar sunması zorunludur. AKP, hesapsız kitapsız bir şekilde denetimden kaçmak için elinden geleni yapmıştır. Bütçe doğru yapılmalıdır. 2015 yılı bütçesi 13 milyar TL olarak tahmin edilmiş, 26 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Maalesef, ek bütçe yapılıp Meclisin bilgisine dahi sunulmamıştır.

AKP, maalesef, denetim hakkını muhalefet belediyelerini denetlemek üzere kullanmış, bütün devlet görevlilerini muhalefet belediyeleri üzerine göndermiştir. 2 milyon nüfuslu bir kentin büyükşehir belediye başkanına yurt dışı yasağı getirilmiştir. Hakkında on yedi yıldır hiçbir soruşturma açılmamış Adana Büyükşehir Belediye Başkanımıza yapılan bu muameleyi haksız ve yersiz buluyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkeyi yönetenlerin sorumluluğu büyüktür. Hazreti Ömer “Dicle’nin kenarında bir koyunu kurt kapsa kıyamette bunun hesabı benden sorulur.” demiştir. Sizlerin bu anlayış içerisinde hareket etmenizi bekliyoruz.

Ülkemizde ilk sivil havacılık çalışmaları 1912 yılında, bugünkü Atatürk Havalimanı’nın hemen yanında, Sefaköy’de tesis olarak 2 hangar ve küçük bir meydanda başlamıştır. Atatürk’ün, ülkenin geleceğine de yol gösteren “İstikbal göklerdedir.” sözü doğrultusunda 1925 yılında kurulan ve daha sonraki yıllarda “Türk Hava Kurumu” adını alan Türk Tayyare Cemiyetiyle Türk sivil havacılığının kurumsal temelleri atılmıştır. İlk sivil hava taşımacılığı ise 1933 yılında 5 uçaklık küçük bir filoyla “Türk Hava Postaları” adıyla başlatılmıştır. 1933 yılından bu yana havacılık faaliyetleri ülkemizde günden güne artmıştır. Öncelikle, ülkemizin gerek yurt içinde gerek yurt dışında yeni uçuşlar başlatmasını olumlu buluyorum, gelişen dünyada hava yoluyla taşınan yolcu sayısının artmasını olumlu buluyorum. Yalnız, yeni havaalanları yapılırken önceliklerin göz önünde bulundurulmasını istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde ilk uçak fabrikası kurulması girişimleri 1930’lu yıllara dayanmaktadır. 1932 yılında gazetelerde bir haber çıkıyor: “Memleketimizin uçağa ihtiyacı vardır. Uçak fabrikamız olmadığı için dışarıdan parayla satın almamız gerekiyor.” Devletin bütçesi o yıllarda 200 milyon TL. Diyorlar ki: “Bir kampanya açalım, milletin yardımına başvurup para toplayalım, bu paralarla uçak satın alalım.” O zamanlar Ankara’nın en zengini olan Vehbi Koç’a gidiyorlar, durum izah ediliyor; Vehbi Koç da çıkartıp 5 bin TL veriyor. Daha sonra, Abdurrahman Naci Bey’e gidiyorlar, o da 120 bin TL bağışlıyor. Sıra Nuri Demirağ’a geliyor. Nuri Bey “Benden bu millet için bir şey istiyorsanız en mükemmelini istemektesiniz. Madem ki millet uçaksız yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan bekleyemeyiz. Ben bu uçak fabrikasını yapmaya talibim.” diyor ve hemen hazırlıklara başlanıyor. “Nu.D-38” adıyla üretilen ilk uçak 11 Şubat 1944 tarihinde tanıtım seferine başlıyor. Aralarında gazetecilerin de bulunduğu uçak 9.45’te Yeşilköy Havaalanı’ndan havalanıyor, yaklaşık bir buçuk saat süren uçuş sonunda Ankara Etimesgut Havaalanı’na iniyor. O günün çok kısıtlı bütçeleriyle neredeyse imkânsıza yakın şartlarda ilk uçağımızı ürettik. Bir tarafta o 1930’ların imkânsız şartlarıyla kurulan uçak fabrikası, 1940’ların imkânsız şartlarıyla üretilen ilk uçak, bir tarafta o on beş yıllık sınırsız iktidar, sınırsız güç, yeterli maddi olanak ve hâlâ yapılacağı söylenen ilk yerli ve millî uçak. Burada takdiri aziz Türk milletine bırakıyorum.

Nüfusu 100 bin civarında olan şehirlerimizde bile bugün havaalanı varken 2 milyonluk Mersin’de maalesef havaalanı yoktur. Yer seçimi olarak yanlış bir bölgeye, tarım arazilerinin göbeğine, Adana Havaalanı’nın hemen yakınına bir havaalanı inşaatı yap-işlet-devret modeliyle başlatılmış, maalesef firma iflas etmiş, inşaat yarım kalmıştır. Mersin’den çıkan bir yolcu, Adana Havaalanı’na, yapılacak olan Mersin havaalanından daha erken ulaşacaktır ama biz her şeye rağmen yine de Çukurova havaalanının bir an önce yapılmasını bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliği gibi konularda düzenleme yetkisi verilmiştir. Gerçek ve tüzel kişilere özgü olan ve kişilerin belirlenebilir olmasını sağlayan, her türlü ırk, etnik köken, siyasi görüş gibi kişisel veriler Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından tedbir amaçlı depolanmaktadır. Asıl görevi kişisel verileri korumak olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun güvenilir olması gerekmektedir. Ama geçmişteki acı tecrübeler, devletin kurumları arasına sızan art niyetli kişilerin yasal olmayan dinlemeler ve izlemeleri, kaset komploları ve kişisel verilerin yandaşlarla paylaşılması şeklinde olmuştur. Bu komploların 2011 yılı seçimlerinde kimlerin işine yaradığı ortadadır.

Değerli milletvekilleri, bu kurumlarda güvenilir ve uzman kişilerin çalışması gerekmektedir. TÜRKSAT Uydu Haberleşme ve Kablo TV AŞ Yönetim Kurulu üyelikleri, Başbakan ve Cumhurbaşkanı danışmanlarının, eski milletvekillerinin maaş alma yeri değildir. Bu gibi kurumlarda uzman kişilerin çalışması gerekmektedir. Biz bu durumlara şahit olduğumuz zaman rahmetli Ali Rıza Septioğlu geliyor aklımıza. Ali Rıza Septioğlu, Adalet Partisi döneminde lise mezunu bir hemşehrisini müsteşar olarak atatmak ister. Bürokratlar karşı çıkarlar, lise mezunu olan bir kişinin müsteşar olamayacağını söylerler. Septioğlu “İlkokul mezunu birisi bakan oluyor da lise mezunu birisi niye müsteşar olamıyor? Hemşehrimdir, yapacaksınız.” der. Ama aradan geçen bu kadar zamana rağmen maalesef devletimiz aynı anlayışla idare edilmektedir. Ne yazık ki ülkemizde yüksek teknolojiyi üreten sanayi gelişmemiştir. Son on beş yılda sadece ithal cep telefonuna 23 milyar dolar paramız gitmiştir. Ben buradan sesleniyorum: Türkiye mutlaka yüksek teknolojiye yatırım yapmak zorundadır. Gerekirse beyin transferi yapmak, yurt dışında eğitim gören uzmanları ülkeye davet etmek ve bu teknolojiye sahip olacak tesisleri kurmak zorundadır.

Değerli milletvekilleri, geçmişten geleceğe köprü olan, Türk milleti ve Türk devleti için siyaset yapan, sadece Türk milletinin menfaatlerini düşünen Milliyetçi Hareket Partisinin temelini attığı ancak projenin tamamlanmasının AKP iktidarına nasip olduğu birkaç projeden bahsetmek istiyorum. İstanbul-Ankara arasındaki hızlı tren projesinin ilk etabı, Ankara-Eskişehir arasının projelendirme ve ihale işleri 2000 yılında MHP Hükûmeti zamanında imzalanmıştır. Asrın projesi olarak değerlendirilen ve yandaş medyanın “İmkânsızı gerçekleştirdik.” şeklinde başlıklar attığı Marmaray Projesi, Sayın Oktay Vural’ın imzasıyla 2001 yılında imzalanmış ve yapım işleri ihalesine çıkılmıştır. Bunların hepsi birer devlet projesidir. Bu projelerin MHP’den öncesi de vardır, AKP’den sonrası da olacaktır. Elinde sınırsız maddi destek ve medya olan AKP Hükûmeti tüm bu projelerde milleti kandırma yoluna gitmiş, Marmaray Projesi’ni üstlenmiştir. Ben buradan siz değerli milletvekillerine ama en önemlisi aziz Türk milletine, Abdülhamit Han’dan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e ve AKP zamanında yapılan demir yolları uzunluklarını söylemek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, rakamlar ortadadır. Yıkılma evresinde olan Osmanlı Devleti ile savaştan yeni çıkmış, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin yapmış olduğu toplam demir ağı yaklaşık 10 bin kilometredir, on beş yıldan beri tek başına iktidar olan AKP Hükûmetinin yapmış olduğu demir yolu sadece 1.700 kilometredir. Hicaz Demir Yolu 1.300 kilometredir, cumhuriyet öncesi yapılan demir yolları 4.100 kilometredir, cumhuriyetin ilk yıllarında 3.764 kilometredir, AKP iktidarıyla yapılan 1.750 kilometredir.

Marmaray Projesi’yle birlikte Türkiye'nin dört bir yanını hızlı tren ağlarıyla öreceklerini açıklayan AKP Hükûmetine şunu söylemek istiyorum: Tabii ki biz vatandaşlarımızın menfaati için toplu taşımaya önem veriyoruz. Gerek şehirler arası gerek şehir içi ulaşımda raylı sistemin kullanılmasını destekliyoruz. Yalnız, buradan önceliklerin doğru tespit edilmesini istiyoruz. Yani, Konya-Karaman hızlı treninden önce 4 milyon nüfusun yaşadığı ve her gün Karaman’ın nüfusu kadar yolcu taşınacak Adana-Mersin hızlı tren projesinin öncelikle bitirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu projede de şehir içinden geçen kısımların mutlaka yer altına alınması gerektiğini düşünüyorum. Kara yollarıyla ilgili değinmek istediğim konular ise Niğde-Ankara ve İstanbul-İzmir otoyolu acilen bitirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, değinmek istediğim diğer bir konu ise zorunlu araç sigortaları. Trafik sigortalarının artışının başlıca nedeni 2011 yılında Yargıtayın aldığı bir kararla beden hasar ödeneceğine karar verilmesidir. On beş yıl geriye dönük işletilen bu kararla, rant çevreleri geriye dönük, ölen kişilerin varislerini bularak sigorta şirketlerine dava açıp, aldıkları davalardan dolayı sigorta şirketleri zarara uğramışlardır. Bir örnekleme yapmak istersek, Yargıtayın bu kararından önce, çekicinin poliçe fiyatı 1.500 lira, şu anda 3.500 lira; bir otomobilin poliçe fiyatı 155 lira, şu anda 423 lira; bir kamyonetin poliçe fiyatı 350 TL, şu anda 1.302 TL. Yeni bir yasal düzenleme yapılarak araç sigortası konusunda mağduriyetin giderilmesi gerekmektedir.

Bu sıkıntıların yanında, bir kamyoncu evladı olarak kamyoncu esnafının sorunlarına dikkat çekmek istiyorum. Kesinlikle kamyoncu esnafımıza ucuz yakıt verilmelidir. K1 yetki belgesinde araç sınırlaması getirilmeli, K1 yetki belgesi sahipleri iş bıraktıklarında belgelerini akraba ve akraba dışındaki kişilere devredebilmelidir.

Kooperatiflere eskiden olduğu gibi vergi muafiyeti getirilmelidir. OGS, HGS ile ilgili yazılan cezalar makul bir rakama çekilmeli ve mağduriyetler giderilmelidir.

Değerli milletvekilleri, dış ilişkilerimizde de yaşanan sorun ortadadır. Ancak, Türk dış ilişkileri âdeta yapboza dönmüştür. AKP başkanlık sistemi ve yeni anayasa edebiyatı yaparken Türkmen Dağı Esad’a, Kerkük peşmergeye, Musul IŞİD’e terkedildi. Geriye yalnızca Türkmenlerin acı dolu hikâyeleri, yitirilmiş yurtları, dağıtılmış umutları, kaybolmuş hayatları bırakıldı. Müttefikimiz Amerika, bugün “Ey Amerika!” oldu. Suriye savaşından sonra Birleşmiş Milletlerden ve AB’den beklediğimiz destek gelmeyince acil müttefikimiz olarak Suudi Arabistan’a sarıldık ancak o da “Suriye savaşında Rusya’yla beraber hareket etmeye hazırım.” dedi. ABD 10 bin kilometre ötesinden, Rusya 3 bin kilometre uzaklıktan Suriye’de ateşkesin tarafı oluyor ama 3 milyon Suriyeliyi misafir eden ve bu savaştan en büyük mağduriyeti çeken ve bu bölgede milyonlarca soydaşı, dindaşı yaşayan ve süper ligde oynadığını iddia eden Türkiye masada olamıyor. Bunu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

2011 yılında başlayan iç savaşla beraber maalesef Suriye politikası iyi yönetilememiş, göçle ilgili öngörü doğru tespit edilememiş, MHP’nin “Tampon bölge kurun, göçmenleri orada misafir edelim, sınır güvenliği alalım.” uyarıları dikkate alınmamış ve bugün maalesef, bir kısmı kayıt dışı olmak üzere 3 milyonun üzerinde Suriyeliyi barındırmak zorunda kaldık. 2016 yılında AB yetkilileriyle yapılan görüşmelerin basına sızan tutanaklarına göre “Kapıları açar, mültecileri otobüse doldurur, size yollarız.” diyoruz, işte, bu kısa vadedeki planlar, geleceği görememe bizi ulusal anlamda geriye götürdü.

Değerli milletvekilleri, iktidar partisi özellikle on dört yıldır Türkiye’de hiçbir siyasi partiye nasip olmayan imkânlara sahiptir ancak Mersin bu süre içerisinde maalesef beklediği düzeyde hizmet alamadı. Ne yazık ki biz on dört yıl içerisinde her seçim döneminde aynı vaatleri dinledik. Mersin’de her seçim değişmeyen tek şey seçim vaatleridir. Bu on dört yıllık iktidar döneminde Mersin tam olarak 3 bakan, 1 genel başkan yardımcısı gördü ancak her bakan bir önceki bakanla aynı şeyi söylemekle yetindi, “Ben daha önce farklı bir ilden vekildim ama artık Mersin’in vekiliyim.” 2002 yılında, o zaman, AKP’nin kurucu üyelerinden ve partinin Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat’ı Mersin’den aday gösterdiler ve Mersinli hemşehrilerimiz de yüksek oranda oy vererek Meclise gönderdiler fakat o yıllarda Mersin istediği hizmeti alamadı. Dengir Fırat bugün HDP sıralarında milletvekilliği görevine devam etmektedir.

2007 yılında, bu defa Kürşat Tüzmen Mersin’den aday gösterildi. Kürşat Tüzmen Devlet Bakanı olarak Mersinlilere başta 5T olmak üzere, tarım, ticaret, toplu konut, toplu taşıma projeleriyle Mersinlilerin oyunu aldı. Organize sanayi bölgeleri yapılacağı söylendi. Hava yolu, demir yolu, Adana-Mersin yolu, Mersin-Antalya yolu vaatleri verildi ama Mersinliler Kürşat Tüzmen’in o dönem içerisinde İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçme dışında herhangi bir faaliyetine şahit olmadılar.

2011 yılında Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan Mersin’den aday gösterildi. Yine Kürşat Tüzmen gibi birçok proje saydı, 8 tane organize sanayi bölgesi yapacağını söyledi ancak Mersinliler Zafer Çağlayan’ın 750 bin liralık saate bakma dışında herhangi bir projeyi hayata geçirebildiğine şahit olmadılar.

2015 yılı 7 Haziran seçimlerinde Antalya’dan aday olan ve orada da birçok proje açıklayan Sayın Lütfi Elvan 1 Kasım seçimlerinde Mersin’den aday gösterildi. Mersin’e geldiği gün şu ifadeleri kullandı: “Mersin, Türkiye'nin yirmi yıl gerisinde kalmıştır.” Biz Sayın Elvan’ın iyi niyetine ve öngörülerine inanıyoruz, kendisine başarılar diliyoruz, Mersin adına inşallah hayırlı hizmetler yapmasını temenni ediyoruz. Ancak, Sayın Elvan, bu yirmi yılın on beş yılında AKP tek başına iktidardı ve Mersin’in de 3 tane bakanı vardı. Lütfi Elvan Mersin’den Ulaştırma Bakanı olarak aday gösterilmiş ve kendi Bakanlığıyla ilgili birçok proje açıklamıştır. Bu projelerin tamamı Mersin halkı tarafından beklenmektedir ancak “Havaalanı ihalesi ekim ayında yapılacak.” denmiş, yapılamamış, “Ocak ayında yapılacak.” denmiş, yine yapılamamış, şu anda “Devlet yapacak.” deniyor. Yeni ihale süreçleri, yeni zaman kayıplarıyla Mersin kan kaybetmeye devam ediyor. Lütfi Elvan geldikten sonra Sahil Bandı Projesi için, “Yıllardır mesafe alınamayan sahil bandı kamulaştırmasına hemen onay verdim, yapılacak.” demiş ancak 15 kilometrelik sahil bandının 4 kilometresi yapılmış, geriye kalan kısmının kamulaştırması dahi yapılmamıştır.

Değerli milletvekilleri, ben buradan Hükûmete seslenmek istiyorum: Mersin Limanı’nı sattınız, Suma Fabrikasını sattınız, Kadıncık-1 ve Kadıncık-2 Barajlarını sattınız ama ne yazık ki sattıklarınızdan aldığınız paraları bile Mersin’e harcamadınız. Mersin-Antalya yolu, Çukurova havaalanı, Adana-Mersin hızlı tren, Mersin-Adana sekiz şeritli yol, Çeşmeli-Taşucu otoban yolu, Silifke-Mut yolu, Silifke-Gülnar yolu, Mut-Karaman yolu, Tarsus-Çamlıyayla yolu, 8 tane organize sanayi bölgesi, Yenice lojistik köyü, Tarsus’a araç muayene istasyonu, Anamur iskelesi, arsasını Toroslar Belediyesinin bağışladığı 1.250 yataklı şehir hastaneleri projeleri Mersin halkı tarafından beklenmektedir.

Sözlerime son verirken, güneydoğuda canlarını ortaya koyan, bu ülkenin birliği, beraberliği ve kardeşliği için mücadele eden kahramanlarımızın her zaman yanında olduğumuzu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şimşek.

Milliyetçi Hareket Partisi adına ikinci konuşmacı Fahrettin Oğuz Tor, Kahramanmaraş Milletvekili.

Süreniz yirmi dakikadır.

Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve ekranı başında bizleri izleyen aziz milletimizi selam ve saygıyla selamlıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlara vesile olmasını yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.

Her sabah “Allah’ım, inşallah şehit haberleriyle uyanmayız.” niyazında bulunsak da maalesef elimizden bir şey gelmiyor. Bugün Sur’da yaklaşık üç aydır çatışmalar devam ediyor ve şehit vermeye devam ediyoruz. Bugün de iki şehidimizin olduğunu üzülerek öğrenmiş bulunmaktayım. Elimizden sadece onlara rahmet dilemekten başka bir şey gelmese de her zaman olduğu gibi onlara Allah’tan rahmet, yaralılara da başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesiyle ülkemizin en önemli kurumlarından olan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2016 tahminî bütçesi 38 milyon 389 bin 157 liradır. Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçesi ise -kısa kesiyorum- 370 milyar TL’dir.

Kıymetli milletvekilleri, merkezî yönetim bütçesi 570 milyar liradır. SGK’nın bütçesinin merkezî yönetim bütçesine olan oranı yüzde 65’tir. SGK’nın, nüfusumuzun yüzde 98’ini kapsadığı, hizmet götürdüğü, yaptığı görevler bir tarafa, bir yılda kullanacağı para büyüklüğüne baktığımızda büyük önemini kavramak mümkündür.

2015 Ekim ayı itibarıyla, sosyal güvenlik kapsamında aktif çalışan 20 milyon küsur, emekli çalışan 11 milyon küsur, bakmakla yükümlü bağımlı kişi sayısı ise 34 milyon küsurdur. Toplam 66 milyon 200 bin kişi sosyal güvenlik şemsiyesi altındadır. Bunlara gelir testi yaptıranları da ilave ettiğimizde bu sayı 76 milyonu geçmektedir. Ülkemizde yaklaşık 1 milyon 500 bin kişinin de sosyal güvenlik kapsamı dışında olduğunu belirtmek isterim.

Sosyal Güvenlik Kurumu, kanunla verilen bu görevleri yerine getirmek için, 2016 yılında, çoğu kendi kaynaklarından karşılanmak üzere yaklaşık 370 milyar harcama yapacaktır.

Bir önemli konu da Sosyal Güvenlik Kurumunun 2016 yılında toplam 11 milyar 309 milyon TL finans açığının hazine tarafından karşılanacak olmasıdır. Burada, SGK’nın finans açığı 11 milyar 309 milyon TL olarak verilmiş ise de bütçeden yapılan transferlerin 102 milyar 282 milyon olduğu göz önüne alınırsa SGK’nın gerçek açığının 11 milyar küsur değil, 102 milyar küsur olduğunu söylemek lazımdır. Tabii, ayrı bir tartışma konusudur, bunu geçiyorum.

Bir önemli konu da SGK’nın alacaklarıyla ilgilidir. Elimde en son rakamlar olmasa da söylenen, alacakların 60-70 milyar liraya ulaştığı -gecikme zammıyla beraber- şeklindedir. Geçmişte birçok defa başvurulan yapılandırmalar da alacakların tahsiline çare olmamıştır maalesef.

Hükûmet programında “Prim yapılandırmalarını ekonomik kriz ve doğal afet gibi istisnai hâller dışında uygulamayacağız.” diye taahhüt edilmiştir. Bunu -uygulanacak mıdır uygulanmayacak mıdır- zamanla göreceğiz. Ancak, aşağıda da kısaca değineceğim üzere, SGK’da çalışan personelin maalesef şevki, heyecanı kalmamıştır, bunun birçok sebebi vardır. Sayın Bakanımız da burada, bunları özellikle burada arz etmek istiyorum. Şimdi, 1’inci sebebi: Bunca iş yüküne, işin güçlüğüne ve riskine rağmen kurum personeline herhangi bir ayrıcalığın tanınmamasıdır. 370 milyar liralık bütçeyi kullanan bir kurumun personelinin, büyük miktarlarda alacağı olan bir kurumun personelinin bunca iş yükü altında bir ayrıcalığı olması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, ayrımcılık, iş bilmeyen, ehil olmayan birçok kişinin farklı, haksız şekilde öne geçirilmesi, unvan verilmesi maalesef bu sonucu da doğurmuştur. Bunca alacağına rağmen yetişmiş personelin heyecanının kalmaması, başka kuruluşlara geçmek istemesi bu kurumun geleceği için son derece tehlikelidir diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçesiyle ilgili söyleyeceklerimiz bunlardan ibaret değildir, bu konuya ayrıca daha sonra değineceğim. Bakanlık ve kurum bütçeleri üzerinde birkaç hususu dile getirmeden önce, burada AKP’li hatiplerin devamlı olarak dile getirdikleri bir husus hakkında görüşlerimi arz etmek istiyorum. Burada, AKP iktidarının icraatlarını eleştirdiğimizde AKP yetkilileri cevaplarını devamlı 1 Kasım seçim sonuçlarına dayandırmaktadırlar. Evet, AKP 1 Kasım 2015 tarihinde yüzde 49,5 oy almıştır ama unutulmaması lazımdır ki AKP 7 Haziran 2015 tarihinde de yüzde 40,9 oy almıştır; ikisi de millî iradedir, söz yok. Ancak, aradan geçen beş ay içinde AKP’nin ağırlaşan şartlara rağmen yüzde 8,6 oranında oyunu artırmasını normal bir durum olarak görmemek lazımdır. Böyle bir durum gelişmiş demokrasilerde, mesela Avrupa ülkelerinde olur mu? Nerede olur? Ancak Türkiye’de olur. Bu seçim sürecini birlikte yaşadık, yöresel seçimde yöresel seçilmiş kişilere Cumhurbaşkanlığı fonundan 5 bin, 7 bin lira tutarlı para göndermeleri, muhtarlar toplanarak, mahalleden, köyden az oy çıkması hâlinde yatırım yapılmayacağı tehditlerine kadar, “toplumsal yarar destekli proje” adı altında on binlerce kişi işe alınarak, bunların büyük çoğunluğunun da özellikle ilerlemiş yaştaki kadınlarımızın seçim meydanlarına sürüklendiğini, artan terör bahane edilerek kaos edebiyatının yapıldığını, ahlaksız transferlere şahit olduk. Daha birçok şey. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde 7 Haziran seçimlerine göre 1 Kasım seçimlerinde AKP’nin yüzde 8,6 oranındaki oy artışına şaşmıyorum, hatta azımsıyorum.

Bunları niçin söylüyorum? Kıymetli arkadaşlar, gerçek millî irade 7 Hazirandır. 1 Kasım sakatlanmış iradenin neticesidir. Bakınız, bu millet size bir fırsat daha vermiştir; bunun kıymetini bilin, gururlanmayın, böbürlenmeyin. Bu millet, Refah Partisini iktidar yaptı, Doğru Yol Partisini iktidar yaptı, Demokratik Sol Partiyi, Anavatan Partisini iktidar yaptı ama bugün yerlerinde yeller esmektedir. Sizin de yerinizde yeller esmeyeceğinin garantisi yoktur.

Özet olarak söylüyorum, 7 Haziranı aklınızdan çıkarmayın, dostane tavsiyemiz budur. Mütevazı olun, ne oldum demeyin ne olacağım deyin. Kimin ne olacağını ancak Allah bilir. Diktatör Kenan Evren’in bile düştüğü durumları asla unutmayın. Maç henüz bitmemiştir, gün gelir, Bursa’dan Orhanelili tecrübeli bir siyasetçimizin dediği gibi “Kış çetin geçer, dereler yatak değiştirir.” Bu anekdotu asla unutmamanızı tavsiye ediyorum.

Kıymetli arkadaşlar, bakınız, ben geçmiş dönemde memurluk yaptım. Refahyol dönemini gördüm. Yaşanmış bir iki örneği, burada, AKP’li kıymetli arkadaşlara anlatmak istiyorum, unutacaklarını da zannetmiyorum. Şimdi, o dönemde -takunya demiyorum, habbabla diyorum, habbab derler yörede- memur arkadaş paçalarını sıvıyor, habbabları giymiş -takur tukur, takunya değil, niye ses çıkarsın- herkes görsün, vatandaş abdest almaya gidiyor. İktidar düştü, bu arkadaş başka bir şekilde unvan aldı.

Kıymetli arkadaşlar, mescitlerde sayımız yüzde 50 azaldı; bunu asla unutmayın. Yarın düştüğünüz durumu… Ama bugün hakla, adaletle işi ehline verirseniz yarın siz yine alnınızdan öpülürsünüz.

Başka bir örnek: Bağcıksız ayakkabılar modaydı Refah-Yol döneminde, abdest almaya, çıkarmaya giymeye kolaylık olsun diye. Peynir ekmek gibi satılıyor bağcıksız ayakkabılar. Kızılay’da bir mağaza sahibi bağcıksız ayakkabı sipariş ediyor. Hükûmet düşüyor, bağcıksız ayakkabılar mağaza sahibinin elinde kalıyor. Bu toplum maalesef bu hâle getirildi. Kusura bakmayın, durum budur. Bunu en iyi bilenler de mutlaka aramızda varlar, anlatmışlardır. Düşenin dostu olmuyor maalesef. Allah kimseyi doğruluktan, adaletten ayırmasın diyorum, itibarından da geri koymasın diyorum.

Değerli milletvekilleri, bir başka husus da şu: Buraya kıymetli hatipler geliyor sık sık: “Efendim, işte yol yaptık, hastane yaptık, okul yaptık, ambulans aldık.” Tamam, görüyoruz. Her çıkan hemen hemen bunu söylüyor. Evet, yol yapılmıştır, okul yapılmıştır, hastane, postane, adliye yapılmıştır. Uzağa gitmeye gerek yok, şurada bir halkla ilişkiler binamız var. Bu bina da yapılmış, ruhsuz, hiçbir mimari özelliği olmayan, bana göre, hilkat garibesi halkla ilişkiler binası da yapılmıştır maalesef. İyi niyetle, doğrulukla, adam kayırmadan, hırsızlatmadan, hortumlatmadan taş üstüne taş koyandan Allah razı olsun.

Arkadaşlar, rica ederim, bunlar gökten inen paralarla yapılmamıştır, kimsenin babasının parasıyla da yapılmamıştır. İşin devamlı harcama tarafını söylüyorsunuz, işin gelir tarafından asla bahsetmiyorsunuz.

Bakınız, AKP iktidarının 2002 yılından 2016 yılına kadar geçen süre içeresinde kullandığı bütçe rakamının -bunu net bilmiyorum ama- 2 trilyon TL’den fazla olduğu söyleniyor. Bu muazzam bir rakamdır. Ne yapacaktık? Yani bu paraları cebe mi atacaktık? Hiçbir şey yapmadan “7 dönüm bostan, yan gel yat oğlum Osman” mı diyecektik? Ben, bu tür söylemleri hakikaten çok tuhaf karşılıyorum.

Bakınız, “yaptık” dediğiniz yolla ilgili bir örnek: Ben, Kahramanmaraş milletvekiliyim, devamlı gidip geliyorum. Kayaş’tan Elmadağ’a kadar bakın, Kırıkkale’ye kadar bakın. Kaç yıl? On dört yıl geçti, o yoldan daha berbat bir yol var mı? Üstelik bu yol, eski Reisicumhurumuz Abdullah Gül’ün de gidip geldiği yol, memleketin yoludur. Şimdi, bu yol bile standart hâle getirilememiştir, getirilen yerler vardır, yapanın da eline sağlık diyorum.

Bakınız kıymetli arkadaşlar, bunu ben birçok kez söyledim, bu kürsüden de söyledim, gene söylüyorum: 1950 yılında Güney Kore’nin fert başına düşen millî geliri 100 dolardı, Japonya’nın 130 dolardı, Türkiye’nin 200 dolar civarındaydı. Bugün Güney Kore’nin satın alma paritesine göre fert başına düşen millî geliri 35.485 dolardır, Japonya’nın 46.793 dolardır. Geçen süre içerisinde Güney Kore fert başına düşen millî geliri 350 kat, Japonya 359 kat artırmıştır, Türkiye ise ancak 50 kat artırabilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Japonya’nın yüzölçümü Türkiye’nin hemen hemen yarısı kadardır. Kore’nin yüzölçümü Türkiye’nin altıda, yedide 1’idir. Her iki ülkenin nüfus, yüzölçümü, coğrafi şartları, iklim şartlarıyla ekonomik göstergelerini birlikte değerlendirdiğimizde başarıları karşısında tek kelimeyle şapka çıkarmak lazımdır. Japonya ve Güney Kore bu aşamaya kolay gelmemiştir. Bu başarının arkasında ideal vardır, çalışkanlık vardır, dürüstlük vardır; israf yoktur, tasarruf vardır. Bunca zenginliğe rağmen -açıkça söylüyorum- Japon Başbakanı makam aracını korunmak amacıyla kıtalar arası götürebilir mi? Elinizi vicdanınıza koyun, cevap verin, kıtalar arası. Şu fakir memlekete yazık. Bu başarının arkasında toplumsal yarar anlayışı vardır.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Dünya lideri!

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) - Bu başarının arkasında “Her şey benim olsun gerisi tufan.” anlayışı, şahsi çıkar anlayışı yoktur. Bu başarının arkasında işi ehline verme vardır, sorumluluk duygusu vardır, sular dört beş saat akmadığı için istifa eden belediye başkanı sorumluluğu vardır, kılavuz tel koptuğu için intihar eden mühendis sorumluluğu vardır, şeref vardır, haysiyet vardır, onur gibi yüce değerler vardır.

Kıymetli milletvekilleri, burada bir hususu daha açıklamak istiyorum -bildiğim bir husus, aramızda bunu bilenler de vardır- 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarının ortaya çıkmasından önce, AKP’li çok kıymetli milletvekilleri bazı duyumlar üzerine bir bakana giderler “Oğlunun şaibeli eylemleri arşa çıkmıştır.” diye açıkça beyan ederler makamında. Sayın Bakan -“sayın” da demiyorum- o bakan “Bir şey olmaz.” demiştir, daha sonra 17-25 Aralık olaylarına karıştığı açıkça ortaya çıkmıştır.

Kıymetli arkadaşlar, hırsıza arsıza Japonya’da, Kore’de sahip çıkma yoktur, başarının arkasındaki sebep budur. Sonuç olarak, AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılına göre 2015-2016 yıllarında fert başına düşen millî geliri 15-20 bin dolara –35 bin, 45 bin dolar demiyorum- bunca imkâna rağmen çıkarmış olsaydı alnından öperdik. Ama çok partili siyasi hayata geçilen 1950 yılından günümüze kadar geçen süre içerisinde en uzun süreli tek parti iktidarı olduğu hâlde, maalesef millî gelir yerinde saymıştır. Bilerek yanlış sayı vermek ciddiyetsizliktir, kimseye de bir faydası yoktur. Şu anda, Türkiye'nin dolar bazında millî geliri 9 bin lira civarındadır.

Değerli milletvekilleri, az önce söylediğim gibi “Yol yaptık, hastane yaptık, postane yaptık, icra dairesi açılışı yaptık, adliye binası yaptık.” söylemlerinin fazla bir kıymeti harbiyesi yoktur bence. Gelen her hükûmet bir şeyler yapmıştır. Atatürk Barajı’nı, Karakaya Barajı’nı, Keban Barajı’nı siz mi yaptınız? Ankara-İstanbul otoyolunu siz mi yaptınız? Afşin-Elbistan Termik santrallerini siz mi yaptınız? Hacettepe’yi, Ankara Üniversitesini, Gazi Üniversitesini -uzağa gitmiyorum, Ankara’dakileri sayıyorum- ODTÜ’yü siz mi kurdunuz? Saymıyorum diğerlerini. Bakınız, önce de söyledim şimdi de tekrar ediyorum, iyi niyetle, doğrulukla, adam kayırmadan, hırsızlatmadan, hortumlatmadan taş üstüne taş koyandan Allah razı olsun. “Şunları yaptık, yaptık.” derken yapamadıklarımızı, sattıklarımızı, bozduklarımızı da söyleyelim. Türk edebiyatına, Türk edebiyat tarihine kazandırdığımız atasözlerini de sayalım. Özelleştirmeden 100’e yakın tesis satıldı. Neredeyse sigorta şirketlerinden yerli ve millî şirket kalmadı. Bankaların birçoğu yabancıların eline geçti. Hukuka güven kalmadı. “Terörü hortlatmadık.” diyebilir misiniz? Asker kışlasında, ileride sorumlu duruma düşmemek için, operasyon taleplerini ve operasyon taleplerinin valiliklerce reddedilmesini saklıyorlar, üst üste koyuyorlar, “kütük” adı verilen dosyalarda saklıyorlar kıymetli arkadaşlar. Bu noktaya geldik. Terörün bu noktaya gelmesinde, elinizi vicdanınıza koyun, sorumluluk AKP’nindir. Terör beslenmiştir maalesef, görmezden gelinmiştir. Ben söylemiyorum, iktidarın bakanları, Başbakan yardımcıları söylüyor.

Kıymetli arkadaşlar, “İşsizliği azalttık.” diyemezsiniz, “Yolsuzluğu, hırsızlığı önledik.” diyemezsiniz. Burada, Sayın Cumhurbaşkanının, dünün Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan 29’uncu Hükûmet Programı Türkiye Büyük Millet Meclisinde 18/03/2003 tarihinde bizzat kendisi tarafından okunmuş. Burada bir bölümünde diyor ki: “Ekonomik ve refahın nimetlerini adaletle dağıtan, yoksulluk ve yolsuzlukla en etkili şekilde mücadele edildiği ve tüm kamu adına görev yapanların yargılanabilmelerinin önündeki dokunulmazlık dâhil tüm engellerin kaldırıldığı, insanlarımızın barış ve refah içinde özgürce yaşadığı bir millet iradesi hayata geçirilecektir.” Güzel bir söz. Ama, şimdi yoksulluk ve yolsuzlukla en etkili şekilde mücadele edilmiş midir, edilmemiş midir? Başka bir yerde “kanun önünde eşitlik”ten bahsediyor, yine başka bir yerde “AK PARTİ’nin Hükûmet etme mantığının da olmazsa olmazlarıdır.” birtakım şeyleri sayıyor, “AK PARTİ kamu yönetiminde güvenin kalıcı olarak tesis edilmesinin yolunun bu değerlerden geçtiğine inanmaktadır.” diyor. Yine başka bir yerde, “Bu konular etrafında ayrımcı politikalar peşinde koşanlar, karşılarında AK PARTİ Hükûmetini aşılmaz bir engel olarak bulacaklardır.” diyor.

Kıymetli arkadaşlar, keşke bunları bir saatlik, iki saatlik sürelerimiz olsa da burada somut örneklerle tartışsak. “Bu konular etrafında ayrımcı politikalar peşinde koşanlar, karşılarında AK PARTİ Hükûmetini aşılmaz bir engel olarak bulacaklardır.” diyorlar. Maalesef, maalesef, kamuda en büyük ayrımcılık AKP döneminde yapılmıştır. En büyük ayrımcılık; net, kimse “Bu yapılmamıştır.” diyemez.

Şimdi, Allah için elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin; on dört yılın sonunda ekonomik refahın nimetleri adaletle mi dağıtılıyor? Yoksullukla, yolsuzlukla en etkin şekilde mücadele mi ediliyor? Tüm kamu adına görev yapanların yargılanabilmelerinin önündeki dokunulmazlıklar dâhil tüm engeller kaldırıldı mı; herkes kanun önünde eşit midir? Kamu yönetiminde güven kalmış mıdır? Yoksulluk ve suç işleme eğilimini engelleyici düzenlemeler yapılmış mıdır? Tabii ki yapılmamıştır.

Kıymetli arkadaşlar, söyleyeceğim diğer konuları Sayın Bakanımıza ayrıca arz etmek istiyorum ama hakikaten kurumun, Sosyal Güvenlik Kurumunun ayrı bir özelliği vardır, personelinde heves kalmamıştır. Bu hevesin yeniden tesis edilmesi gerektiğini söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) - Bütçenin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.

Milliyetçi Hareket Partisi adına üçüncü konuşmacı, Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün yine teröristlerin alçakça ve kalleşçe saldırısı sonucu 2 yiğidimiz şehit olmuştur. Konya'nın Ilgın ilçesi Yukarıçiğil nüfusuna kayıtlı hemşehrim şehit polisimiz Mustafa Çetin bugün defnedilmektedir. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

"Çözüm süreci" dediniz, "analar ağlamayacak" dediniz, “her şey güzel olacak” dediniz, “İstikrar” dediniz. Peki ne oldu? Ülkemizi ne hâle getirdiniz? Her gün bayrağa sarılı şehit naaşlarını kaldırıyoruz. Anaların gözyaşı sel olup akmaktadır. Yaşanan felaketler ve acılar, AKP iktidarının mimarı ve müellifi olduğu yıkım ve çözülme süreçlerinin eseridir.

Bilinmelidir ki PKK’yla müzakere masasına oturan ve her türlü tavizi verenler, terör örgütünün silah stoklamasına, kadrolarını güçlendirmesine, mühimmat depolamasına, çukurlar kazmasına, her yere bombalar döşemesine alenen göz yumanlar, güvenlik güçlerinin operasyon yapmaması için talimat verenler, makamı, mevkisi ne olursa olsun terör örgütüne yardım ve yataklık yapmaktan dolayı yargı önünde mutlaka hesap verecektir. Şehitlerimiz de huzurumahşerde yakalarına yapışacak ve haklarını helal etmeyeceklerdir.

Değerli milletvekilleri, AKP, yeni bir personel rejimi ve ücret rejiminin süratle hayata geçirileceğini taahhüt etmesine rağmen on üç yıldır bu yönde bir adım atmamış, tam tersine mevcut sistemi de içinden çıkılmaz hâle getirmiştir. AKP, kamu yönetiminin ayarını bozmuş, kamudaki tüm dengeleri altüst etmiştir. AKP, çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve verimliliğin artırılması adına hiçbir çaba sarf etmezken, partizanlık adına her şeyi yapmıştır. Personel rejimi nesnellikten uzaklaştırılmış, liyakat ve hakkaniyet göz ardı edilmiştir. Bürokraside yıldırma ve yıpratma süreci yaşanmıştır. Kamu çalışanlarının tayinlerine, yükselmelerine AKP teşkilatları ve yandaş sendikalar karar vermiş, istemedikleri dürüst memurlar sürgün edilmiş, görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Devletin asli ve süreklilik arz eden birçok kamu hizmeti, sözleşmeli ve geçici personel eliyle yürütülür hâle gelmiştir. Aslında geçici işlerin ifası için istisnai hâllere münhasır olması gereken uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Defalarca kadro kanunları çıkarılarak sözleşmeli, geçici ve vekil çalışanlar kadrolara alınmış ancak tekrar sözleşmeli, geçici ve vekil alınmasına devam edilmiştir. Özel kalem müdürlüğü, müşavirlik ve benzeri istisnai memuriyet kadrolarına sınavsız alınan personel daha sonra başka memur kadrolarına geçirilmektedir. Boşalan istisnai kadrolara tekrar sınavsız elemanlar alınmakta ve bu süreç bu şekilde devam ettirilmektedir. Özellik arz eden görevler için öngörülen istihdam şeklinin, memuriyete sınavsız giriş yolu olarak kullanılması ahlaki olmayan başka bir yandaş kayırma yöntemidir.

AKP döneminde taşeron işçilik uygulaması yaygınlaşmış, kamuda girmediği alan kalmamıştır. 1 milyonun üzerinde taşeron işçisinin kamuda çalıştığı ifade edilmektedir. AKP, taşeronlaşmayı politikasının esası olarak uygulamış ve bundan da siyasi nema sağlamıştır.

AKP Hükûmeti, kamu personel mevzuatında olmayan yeni bir istihdam modeli daha uydurmuştur. “Toplum yararına program” adı altında dokuz aya kadar varan süreyle işçi alımı yapmaktadır. Ancak çalıştırıldıkları işler, kamu idarelerinin görev alanına giren sürekli işlerdir. Zira, alınanlar millî eğitim, orman, belediyeler gibi kurumlarda çalıştırılmaktadır.

7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinin yapıldığı 2015 yılında 523 bin kişinin bu şekilde işe alınmış olması, uygulamanın toplum yararından ziyade AKP yararına olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kapsamda, ormana sezon dışı dönemde eleman alınmış, belediyelere tıka basa adam doldurulmuştur. Ayrıca, program kapsamında ortaya çıkan bazı aracıların işe alınanlardan komisyon aldığı yönünde ciddi iddialar da bulunmaktadır. Bu uygulamanın her yönüyle mutlaka soruşturulması gerekmektedir.

AKP’nin siyasi nema sağlama amacıyla sürdürdüğü açık olan bu yanlış uygulamaların en büyük mağduru yandaş olmayan ve bu yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar, girdiği merkezî sınavı kazanarak ataması yapılmayan, bir türlü sıra gelmeyen ve sıra gelmeden de kadroları başka yollarla doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır.

Sayın Bakan, insanlarımızın hakkını yemeyin. Bilesiniz ki, memur olabilmek için kadro açılmasını ve atanmak için sıra gelmesini umutla bekleyen gençlerimiz hakkını size helal etmeyecektir.

İstihdam ve eğitim arasındaki bağın yeterince kurulamaması ve mesleki eğitimin iş gücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda istenilen ölçüde verilememesi, insan gücü niteliği ile iş gücü piyasasının talebi arasında dengesizliklere yol açmış ve eş zamanlı olarak hem işsizliğe hem de boş iş pozisyonlarına neden olmuştur.

Nitekim, ülkemizde milyonlarca işsiz bulunmasına karşın, bugün işverenlerimiz aradığı vasıflı elemanları bulmakta güçlük çekmekte, hatta bazı mesleklerde bulamamaktadır. İhtiyaca göre eleman yetiştirilememiş olması, on üç yılı aşkın süredir ülkeyi yöneten AKP hükûmetlerinin bu alandaki beceriksizliğinin ve başarısızlığının somut bir göstergesidir.

AKP döneminde işsizlik artmış, kronik bir sorun hâline gelmiştir. Özellikle genç işsizlik, resmî verilere göre bile çok yüksek oranlardadır. İşsizlik sorunu, AKP zihniyetinin hiç de umurunda değildir, onların tuzu kurudur, nasıl olsa kendi çocuklarını ve yakınlarını ballı kadrolara sınavsız alıyorlar.

Değerli milletvekilleri, kamuda aynı yerlerde ve hizmetlerde aynı işi yapmalarına rağmen statülerinin farklı olması nedeniyle çalışanlar arasında idari, mali ve sosyal haklar yönünden birçok farklılık bulunmaktadır. Bu durum, Anayasa’yla güvence altına alınan eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı olduğu gibi, çalışanların motivasyonunu ve çalışma barışını olumsuz etkilemektedir.

657 sayılı Kanun’un bir yıldan az süreli veya mevsimsel hizmetler için geçici personel istihdamını öngören 4/C maddesi amacı dışında kullanılmaktadır. 4/C’lilerin çalıştıkları hizmetler süreklilik arz eden kamu görevleridir. Öyle ki “geçici” diye tanımlanmakla birlikte, uzun yıllar çalıştırıldıkları ve buradan emekli oldukları yaşanan bir gerçektir. O nedenle, mevcut uygulama, kanunun lafzına ve ruhuna aykırıdır. Yıllardır mağdur edilen 4/C’liler, bu yıl bir darbe daha yemiştir. Daha önce mahkeme kararıyla 550 lira ek ödeme alan 4/C’li personelin ek ödeme miktarı, toplu sözleşmeyle net 115 liraya düşürülmüştür. Ey AKP, ey Çalışma Bakanı; 4/C’lileri örgüt, çete ya da paralel yapı olarak mı görüyorsunuz? 4/C’lilerle niye uğraşıyorsunuz, niye haklarını çalıyorsunuz?

Önceki dönem çıkarılan bir kanunla sözleşmeliler ve vekil Kur'an kursu öğreticileri memur kadrolarına alınmış ancak 4/C'lilere kadro verilmemiştir. 4/C’liler, aynı işi yapan emsallerinin aldığı mali ve sosyal haklara mutlaka kavuşturulmalıdır.

Yine, başta belediyelerde olmak üzere, kamuda memur görevlerinde çalıştırılan üniversite mezunu işçilerin; mimar, mühendis, tekniker olarak işçi kadrosunda çalışan teknik personelin memur kadrolarına atanma talepleri bugüne kadar dikkate alınmamıştır. Yaptıkları görev itibarıyla mutlaka memur kadrolarına atanmaları gerekmektedir.

Kamu çalışanları arasında mağduriyet yaşamayan neredeyse yoktur. Vekil imam, vekil müezzin, fahri Kur’an kursu öğreticileriyle vekil ebe hemşireleri, aile sağlığı çalışanlarını, usta öğreticileri kadroya geçirmeyen AKP’dir. Öğretmen ihtiyacı kadar kadro ihdas etmeyen, atamayı bekleyen öğretmen adaylarını bunalıma sokan AKP’dir. Milliyetçi Hareket Partisinin bu konulardaki kanun tekliflerini gündeme almayan, önergelerini reddeden de yine AKP’dir.

Sayın Bakan, kamu çalışanları arasındaki ayrımcı ve adaletsiz uygulamalara ne zaman son vereceksiniz? Yaşanan mağduriyetler vicdanınızı hiç mi rahatsız etmiyor? Kamuda sözleşmeli, geçici, vekil, fahri statüde personel çalıştırılması son bulmalıdır. Memurları güvencesiz hâle getirmeye dönük bir teşebbüste de asla bulunmayın, bilin ki memurlardan gerekli cevabı mutlaka alırsınız.

Kamu işçilerinin eş durumu, sağlık sebepleri ya da başkaca nedenlerle bir kamu kuruluşundan diğerine naklen atanma ihtiyaçları doğmaktadır. Ancak, kamuda çalışan işçiler, diğer kamu çalışanları gibi, başka kurum ve kuruluşlara naklen atanamamaktadır. Bu durum, kamu çalışanları arasında eşitsizliğe yol açmaktadır. Kamu işçilerinin de başka kurumlara naklen atanabilme konusundaki sorunlarına mutlaka çözüm bulunmalıdır.

2007 seçimleri arifesinde yaklaşık 220 bin geçici işçiye kadro verilmiştir. Ama başta şeker fabrikalarında olmak üzere, yıllardır geçici veya mevsimlik işçi olarak çalışanlar kadroya alınmamıştır. Dönemin Başbakanı “Bu kardeşlerimizin sorununu çözmek inşallah yine bizlere nasip olur.” demişti ancak dokuz yıldır sorun çözülmemiş, hiç oralı olunmamıştır.

Geçici ve mevsimlik çalışanların emekli olamama sorunları da bulunmaktadır. Emeklilikte aranan prim gün sayısını tamamlayabilmeleri için ömürleri yetmemektedir. Yılda 4 ay çalışmayla emekli olunabilmesi için en az 60 yıl, yılda 5 ay 29 gün çalışmayla da 50 yıl çalışmak gerekmektedir. Bu soruna da mutlaka çözüm bulunmalıdır.

Taşeron işçilere kadro verileceği sözlerine karşın, 64’üncü Hükûmetin eylem planında “Alt işverenlik çerçevesinde asıl işlerde çalışanların, kamuda istihdam edilmesine yönelik düzenleme yapılacak.” denilmiş, kapsam daraltılmıştır. Bugüne kadar da bir şey yapılmamıştır. Sadece, Karayolları taşeron işçilerinden dava kazananlar ile davaları mahkemede olanlara seçimler öncesi kadro verilmiş ama burada bile haksızlık yapılarak 40 yaşın üzerinde olup dava açanlar alınmamış, işçilerin yargı kararıyla kazandığı haklar da bile kısıntıya gidilmiştir.

2014 yılında 6552 sayılı Kanun'la, taşeron işçilerin görevlendirildikleri hizmetler dışında başka görevlerde çalıştırılamayacağı hükme bağlanmış, ancak uygulama 2016 Haziran ayına kadar ertelenmiştir. Hükûmet, devletin hangi hizmetlerinin asıl iş, hangilerinin yardımcı iş olduğunu dahi bugüne kadar belirleyememiştir. Aslında yargı, taşeron uygulamalarının hileli olduğu ve taşeron işçilerin işe girdiği tarihten itibaren kamu işçisi olduğu yönünde kararlar vermiştir. Bu kararları hiç dikkate almayan AKP Hükûmeti, kendilerinin de “kölelik” olarak tanımladığı taşeron sistemini sürdürmekte kararlıdır. Taşeron işçiler yıllarca aynı kurumlarda çalışmaktadır. Taşeron şirketler değişmekte ancak işçi aynı kalmaktadır. Bu işçiler kurumun işçisi durumundadır, ödemeler kamu tarafından yapılmaktadır. O hâlde, işçi simsarlığına ne hacet vardır? Elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeyen birtakım patronlara neden komisyon ödenmektedir? Kamuda taşeron sistemine son verilmeli ve işçi simsarlarına aktarılan paralar işçilere verilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi, kamuda sürekli hizmetlerde çalıştırılan taşeron işçilere kadro verilmesini taahhüt etmiş ve öteden beri birçok kanun teklifi de vermiştir.

Değerli milletvekilleri, kamu görevlilerinin mali ve sosyal hakları güya toplu sözleşmeyle belirlenmektedir. Aslında “toplu sözleşme” adı altında bir gölge oyunu sergilenmektedir. Hükûmet ile yandaş sendika kapalı kapılar arkasında hazırladıkları senaryoya göre rolleri paylaşmakta, kendileri çalıp kendileri oynamaktadır. Toplu sözleşme masası dışında verilen kararlar da kamu çalışanlarına dayatılmaktadır.

AKP Hükûmeti, yandaş sendika eliyle kamu çalışanlarını ve emeklilerini oyuna getirmiştir. Özellikle, 2014 ve 2015 yıllarında ciddi boyutta ekonomik kayba uğrayan kamu çalışanları ile emeklilerin uğratıldığı zarar giderilmemiştir. Kamu işçilerinin toplu sözleşmeyle sağladıkları imkânların dahi gerisinde kalınmıştır. Enflasyon kayıplarının telafisi amacıyla çalışanlara ve emeklilere mutlaka iyileştirme zammı verilmelidir.

Gerek kamu gerekse özel sektör çalışanları üzerinde ağır vergi yükü bulunmaktadır. Vergi kesintileri nedeniyle çalışanların eline geçen aylık ya da ücret, yılbaşına göre geçen aylar içinde giderek gerilemektedir. İktisat öğretisinde “sabit gelirli” olarak tanımlanan çalışanlar, bu vergi politikalarıyla “azalan gelirli” hâline gelmiştir.

Asgari ücretlinin bile vergi tarifesinden dolayı vergi oranı yükselmekte ve bu vergi artışından dolayı yıl içinde ücreti azalmaktadır. Bu durum, vergideki adaletsiz yapıyı açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Çalışanların vergi yükü mutlaka hafifletilmelidir.

Kamu çalışanlarına başta döner sermaye gibi çeşitli adlar altında ödenmekte olan bazı ek ödemelerden sigorta primi kesilmemekte ve bu ek ödemeler emekli aylığına yansıtılmamaktadır. Özel sektörde ücret gelirinin düşük gösterildiğinin tespiti hâlinde bir dünya idari para cezası kesilmekte iken, kamunun kendi çalışanlarının gelirlerini düşük göstermesi büyük bir çelişkidir ve doğru değildir. Bu itibarla, kamu çalışanlarına çeşitli adlar altında ödenmekte olan tüm ek ödemelerin emekli aylığına yansıtılmasını sağlayacak yasal düzenleme bir an önce yapılmalıdır.

Kamu Personeli Danışma Kurulunda hayata geçirilmesi için görüş birliğine varılan konulardan birisi, disiplin cezalarının affı ve yeniden düzenlenmesidir. Ancak, bugüne kadar anılan düzenleme yapılmamıştır. Bu konuda gerekli düzenleme bir an önce yapılmalıdır. Ayrıca, memur ve diğer kamu görevlilerinden, bir derece hakkından daha önce yararlanmamış olanlara, mevcut eşitsizliğin giderilmesi amacıyla bir derece verilmesi için de düzenlenme yapılması gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi, otuz fiilî hizmet yılından fazla süreler için emekli ikramiyesi ödenmesine engel olan yasal düzenlemeyi 7 Ocak 2015 tarihinden geçerli olarak iptal etmiştir. Ancak, uygulamada, 7 Ocak 2015 tarihinden önce emekli olanlar, otuz yıldan fazla hizmet yıllarına isabet eden emekli ikramiyesini alamamıştır. Açılan dava üzerine bu tutarın ödenmesi gerektiği idare mahkemeleri ve Danıştay tarafından kabul edilmiştir. Yargı kararları da dikkate alınarak, 7 Ocak 2015 tarihinden önce emekli olanların otuz yıldan fazla olan hizmet süreleri için hakları olan emekli ikramiyelerini alabilmelerine yönelik gerekli yasal düzenleme yapılmalı, emeklinin mahkemelerde sürünmesi önlenmelidir.

Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili bir düzenlemenin olmayacağını söyleyerek milyonların umutlarını yıktınız, onları hüsrana uğrattınız. Emeklilikte yaşa takılanlar, şüphesiz ki AKP’ye de takılmışlardır. Emeklilikte yaşa takılanların dertleri erken emeklilik değildir, haklarını almaktır. Kazanılmış hakların verilmemesinin, bir haksızlığın giderilmemesinin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. İşe girdiği tarihte tabi olduğu mevzuata göre emeklilik için gereken sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayılarını tamamlayan vatandaşlarımız emekli aylığı alamadığı gibi bir de sağlık sigortası primi ödemekle karşı karşıya kalmışlardır.

Emeklilikte yaşa takılanların kimine beş sene, kimine on sene vurmuş, yaşı nedeniyle kimse işe alınmıyor, maddi imkânsızlıklardan dolayı çocuklarını okutamıyor, ailesinin geçimini sağlayamıyorlar. Sayın Bakan, bu insanlar ne yerler, ne içerler hiç düşünüyor musunuz?

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Bakan çözecek o işi.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) –Emeklilikte yaşa takılanları görmezden gelmemeli, geçmişte yapılanlara takılmamalı, onlar için bahaneler üretilmemelidir. Milliyetçi Hareket Partisi bu sorunun çözüme kavuşturulması için gerekli desteği ve katkıyı vermeye hazırdır. Bu amaçla, kanun teklifi ve birçok önerge de vermiştir.

Değerli milletvekilleri, emeklilerimizin yıllarca hizmet verdikten sonra geçim kaygısı duymadan onuruna yaraşır bir hayat sürmesini temin etmek devletin önemli ve öncelikli görevlerinden biridir.

Bugün, emekliler aldıkları aylıkla ay sonunu getirememekte, birçoğu borç batağına girmiş, geçim sıkıntısı çekmektedir. Emekli aylığı bugün milyonlarca kişinin tek gelir kaynağıdır. Söyler misiniz, aldıkları parayla nasıl geçinsinler? Emekliler aldığı aylıkla kendi giderlerini karşılayamazken bir de işsiz kalan çocuğuna ve onun ailesine bakmak durumunda kalmışlardır.

Emeklilerin enflasyona ezdirilmediği söylense de halkın gerçek enflasyonunu yansıtan gıda, kira, ulaşım, su, elektrik ve gaz gibi temel harcama kalemleri üzerinden hesaplama yapıldığında durumun söylendiği gibi olmadığı anlaşılacaktır.

Emekliye sürekli masal okuyan Hükûmetin, yaptığı zamlardan ve hayat pahalılığından acaba haberi var mıdır? Acaba gıda fiyatlarından, tüketim bedelinin yarısını aşan vergilerin yanı sıra, açık ve gizli zamlarla iyice kabaran elektrik, su ve doğal gaz faturasından bilgileri var mıdır?

"Sağlık hizmetleri ücretsiz." diyorlar ama muayene parası, katılma payı, reçete parası, kutu parası, fark ücreti diye yapılan kesintiler nedeniyle emekliler maaşının ne olduğunu bile bilememektedir.

“Emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikler ve dengesizlikleri gidereceğiz.” diye söz verip iyice eşitsiz hâle getiren AKP’dir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim sayın Kalaycı.

Birleşime elli dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 13.34

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Zihni AÇBA (Sakarya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son söz Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Koçdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA KADİR KOÇDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Avrupa Birliği Bakanlığıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Avrupa Birliğinin kendisini tanıtırken ilk satırda, bazen ilk kelimede ifade ettiği husus “hukuk devleti” ve “hukukun üstünlüğü” dür. Bu açıdan, dün, ülkemizde başka bir darbenin yıl dönümünde hukukun ve ülkemizdeki hukukun son merci olan Anayasa Mahkemesinin kararının tanınmaması, uyulmayacağının Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edilmesi, bugün bizim neyi konuştuğumuz ve Avrupa Birliği sürecinde nerede olduğumuz bakımından anlamlıdır. Askerde bir söz vardır: “‘Hazır ol!’u düzgün yapamayan bir ordu savaşamaz.” Demokrasilerde de usul ihlal edilmeye başlandığı vakit bunun sonu çok ciddi zararlardır çünkü demokraside meşruiyetin kaynağı usuldür. Devlet başkanlarının XIV. Louis gibi, devlet olduğu, devletin kendisi olduğu, devlet başkanlarının isteseler bile suç işleyemeyecekleri devir Orta Çağ’da geride kalmıştır. Bugün bu tavırlarıyla Cumhurbaşkanlığı makamı boş hükmündedir ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan dâhil hiç kimsenin beni, Türkiye devletini ve bu ülkeyi Cumhurbaşkansız bırakmaya hakkı yoktur.

Yine değinmeden geçemeyeceğim bir husus, buradaki tartışmalarda muhalefet tarafından dile getirilen eksiklik ve aksaklıkların, yanlışların cevaplandırılmasında takip edilen usuldür. Arkadaşlar, muhalefet toplumda bir vücuttaki öksürük ve ağrı gibidir, rahatsızlık verir. Ancak, nasıl bir vücutta öksürük ve ağrı olmasaydı pek çok hastalığı keşfedemeyip vücut çok kısa zamanda bütün fonksiyonlarını yitirecekse muhalefeti sağlıklı olmayan bir demokrasi de düzgün işleyemez. Tabii ki ağrı ve öksürük gibi rahatsızlık verecektir ama getirilen her eleştiriye yüzde 49,5 ve yüzde 52 rakamlarıyla cevap vermek demokrasiyi anlamamaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın çok sevdiği futbolla bir misal vermek gerekirse, biz muhalefet partileri olarak millî iradeye saygı duyuyoruz. Eğer bir futbol maçına benzetirsek siyasi rekabeti, mücadeleyi, tabelada 5-2, 5-1 yazıyordur ve biz bunu kabul ediyoruz. Ama tabelada 5-2 yenen, 5-1 yenen bir takım top taca çıktıktan sonra taç atışıyla oyunun başlamasını hatırlattığımızda bize tabelayı gösteriyorsa, tabelada 5-1 önde olan takım eliyle oynadığında biz bunu söylediğimizde bize tabelayı gösteriyorsa, tabelada 5-1 önde olan bir takımın eski oyuncusu şu anda hakemlik yaparken ikide bir top önünden geçerken dayanamayıp topa dalıp, hatta arada sırada penaltı düdüğünü gereksiz yere çalıp kendisi de penaltı atışı yapıyorsa, biz bunu ifade ettiğimizde skoru bize göstererek sorumluluktan kurtulamaz.

Diğer yandan, demokrasi bir sorumluluk rejimidir. Teflon tava misali atılan her şeyi bu iki sihirli rakamla, 49,5 ve 52 rakamlarıyla uzun vadede cevaplayamazsınız ve bu sorumluluktan kurtulamazsınız.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugün Avrupa Birliğini, Avrupa Birliği sürecini ele alıp Milliyetçi Hareket Partisinin bu husustaki görüşlerini sizlere arz edeceğim. Ancak Meclis açıldığından bu yana sık sık yapılan tartışmalar, bizim “millet”, “milliyetçilik”, “millî irade” kavramları konusunda açıklığa kavuşmamız, herkesin kanaatini ifade etmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. O açıdan, Avrupa Birliğini de bu çerçevede ele almak istiyorum.

Birlikte yaşamanın gerçekleştiği her yerde dört temel sorun bir şekilde çözülmek durumundadır. Bunlardan birisini “refah” başlığı altında ifade edebiliriz. Yani ekonomik kalkınma ile fiziki varlığın devam etmesiyle gelir dağılımında adalet arasında rızayı sürekli kılan bir dengenin tesisi, ekonomik faaliyetlerin yapılması, altyapı, vergi, gümrük, kota, teşvik, plan gibi düzenlemelerin yapılması. Bu fonksiyonun yerine getirilmesi gerekir.

İkinci temel fonksiyon güvenliktir. Yani ödüllendirme-cezalandırma, terfi-tenzil, beğenme-kınanma mekanizmalarının öngörülebilir olduğu, hukukun işlediği, insanların bir şey yaparken sonuçlarını hesaplayabildiği bir ortamın tesis edilmesi, çifte standardın olmaması, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve bunun sadece yazılı kalmayıp, ihlal edenlere karşı da yaptırımlarının, müeyyidelerinin uygulanabildiği bir ortamın tesisi.

Üçüncü fonksiyon ise “kimlik” başlığı altında toplanabilecek bir fonksiyondur yani aidiyet, entegrasyon, müşterek bir biz duygusunun ve motivasyonun tesisi.

Ve nihayet, demokrasi. Kararlardan etkilenenlerin kararlarda etkisinin olması durumu ise demokratik meşruiyetin yani gündem belirlemede, irade oluşturmada, karar almada ve alınan kararların uygulamasını denetlemede demokratik katılımın sağlanması yoldur. İşte Avrupa Birliği, 1970’lerin ortasından itibaren millî devletin bu ilk 2 fonksiyonda yani refah ve güvenlik fonksiyonlarında artık yetersiz hâle gelmesinin ve bölgesel entegrasyonların, bölgesel birleşmelerin zorunlu hâle gelmesinin ortaya çıkmasından sonraki ilk teşebbüstür.

Yarım asrı geçen bir süreden sonra baktığımızda, Avrupa Birliğinin bu fonksiyonlardan ilk 2’sini yerine getirmede nispeten başarılı olduğunu görüyoruz. Yani güvenlik ve refahı, hukuk devletini sağlamada nispeten başarılı olduğunu görüyoruz ama diğer 2 fonksiyon yani kimlik, aidiyet, mensubiyet duygusunun adresi olarak bir toplumsal bütünlük olma ve demokrasi açısından maalesef başarılı olamamıştır.

Avrupa Birliğinin altı ayda bir düzenli olarak yaptırdığı Eurobarometer anketleri vardır, bütün Avrupa Birliği ülkelerinde yapılır. Burada şöyle bir soru soruluyordu: Kendinizi ne hissediyorsunuz? Burada 4 tane şık var: “Sadece Türk”, “önce Türk, daha sonra Avrupalı”, “önce Avrupalı, daha sonra Türk” ve nihayet “sadece Avrupalı”. Bunların ilk 2 şıkkının toplamı, özellikle Demirperde’nin yıkılmasından sonra sürekli artmış ve yüzde 90’ların üzerinde olmuştur yani sadece ve önce kendisini belli bir milletin mensubu hissedenlerin oranı bu entegrasyon süreci içinde yüzde 90’ların üzerinde kalmıştır. Avrupa’da bir renasyonalizasyondan söz edilmektedir. Yine demokrasi bakımından da Avrupa Birliği üye olan ülkelerden demokrasi adına pek çok şey talep ettiği hâlde kendisi demokratik bir sistem olamamıştır.

Alman Anayasa Profesörü Claus Offe’nin tabiriyle, eğer mümkün olsa Avrupa Birliği kendisine üyelik müracaatında bulunsa bu müracaat dosyasının daha kapağı açılmadan bu müracaatı reddedilirdi çünkü demokrasi kriterlerini karşılamayan bir yapı vardır. En son 2009 yılında Lizbon’da Avrupa Parlamentosuna verilen yetkiler de bu manada yetersiz yetkilerdir. Sadece yasamaya cüzi ölçüde katılım ve “halka yakınlık” dediğimiz subsidiarite ilkesinin uygulanması, bir diplomatik biriminin olması Avrupa Birliğini demokratik bir yapı hâline getirmemiştir. Bunun neticesini de biliyoruz, bir anayasa yönündeki çalışma da hem Fransa ve Hollanda’da reddedildikten sonra geri çekilmiştir.

Avrupa Birliği bu serencamın neticesinde bugün göç, para krizi, borçlanma, verimlilik, güvenlik ve kimlik alanlarında ciddi bir krizle karşı karşıyadır. Tekrar millî sınırları keşfetmiştir ve özellikle ülkemizi ilgilendiren göç meselesinde Avrupa ülkeleri “Herkes kendi başının derdine baksın, hep birlikte göçün Avrupa’ya gelmesini engelleyelim.” yaklaşımı içindedir. Böyle olduğu için Dublin Düzenlemesi’ne göre, ilk göçmenin girdiği ülkede işlemlerin yapılması esas alınıyor idi. Bu da sınırda özellikle doğusunda, güneydoğusunda yer alan ülkeleri, başta Yunanistan olmak üzere, olumsuz etkiliyor idi. Bu göçmenlerin Avrupa Birliği içindeki dağılımına dair görüşmeler, müzakereler biteviye devam etmiş, ancak herhangi bir neticeye ulaşamamıştır.

Bu, herkesin kendi başının çaresine bakma durumu sebebiyle Yunanistan en son, biliyorsunuz, Viyana’dan büyükelçisini çekmiş, Avrupa’nın Lübnan’ı olma durumuna itiraz etmiş ve bunun yanında, Haziran ayının 23’ünde İngiltere’nin Avrupa Birliğinden çıkışıyla ilgili referandum Avrupa Birliğinin geleceğiyle ilgili endişeleri, soruları da haklı hâle getirmiştir.

Bu vesileyle şunu ifade etmek isterim: İngiltere’de yapılacak referandumda sonuç ne olursa olsun Avrupa Birliği bakımından çok ciddi bir sarsıntı anlamına gelmektedir çünkü referandumda İngiltere’de mevcut Hükûmetin Avrupa Birliğinde kalma yönünde oy kullanılmasını savunması için Avrupa Birliği hukuk devleti olma ilkesinden uzaklaşmış, kuralların herkes için geçerli olmadığı, büyük ülkelerin isterlerse kurallardan muaf tutulabileceği gibi bir duruma yol açmıştır. O bakımdan İngiltere’nin ayrılması da kalması da bildiğimiz Avrupa Birliğinin sonu anlamına gelmektedir. Başka türlü devam etmek durumundadır.

Türkiye’nin Avrupa’yla ilişkileri, biliyorsunuz, Yunanistan’ın müracaatından sonra “Yunanistan kendisini boş bir havuza da atsa biz de takip etmeliyiz.” anlayışıyla 1960’larda başlamış, 1963’teki sözleşmeden sonra hukuki manada Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimiz başlamıştır. Ama aynı yıllarda bizim Avrupa’yla ilişkilerimiz işçi göçümüz sebebiyle başlamıştır. Şair Ali Akbaş’ın çok güzel ifade ettiği gibi Sirkeci’den tren gitmiş, bir yaldızlı Kur’an gitmiş, evimiz barkımız viran gitmiştir ve Tuna’dan başka türlü geçerken el kapılarına bu ülkenin çocukları işçi olarak gitmişlerdir.

1996 başında başlayan gümrük birliğini, 2005’te gündüz vakti, öğle vakti havai fişeklerle kutladığımız müzakereler, üyelik müzakerelerinin başlangıcı takip etmiş. Bu müzakerelere göre 2015 yılında üye olma ihtimalimiz belirmişken 2005 yılından sonra Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde ölü bir dönem başlamıştır. En son 1 Kasım seçimlerinden önce Avrupa Birliğinin, özellikle Almanya’nın göçmenlerden olan korkusu sebebiyle tekrar ilişkilerimizde bir yakınlaşma, tekrar bir ilişkilerimizin dozunun artmasını yaşıyoruz.

Ancak burada da bir çifte standart var. Yeri gelmişken söylemek gerekir ki Avrupa Birliğinin çifte standardı Türkiye’ye karşı bütün süreç boyunca geçerli olmuştur. Demokrasi bakımından bizden çok daha geride olan ülkeler tam üyelik statüsüne kavuşturulurken Türkiye’ye iç işlerine müdahale olabilecek derecede şartlar getirilmiştir ve bu şartların başında da Kıbrıs’a, içerideki kendi sorunlarımıza Avrupa bakımından çözüm dayatmaları gelmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin son başörtüsü kararında da Türkiye’deki siyasi bir partinin kapatılmasında verdiği karar da yine Avrupa Birliğinin kendi içindeki tutarlılığı bakımından sorgulanmayı hak eden uygulamalar olarak geçmişte kalmaktadır.

1 Kasım seçimlerinden önce de Avrupa Birliği ilerleme raporunu yayınlamayı seçimden sonraya bırakarak yine Türkiye’deki mevcut iktidardan, mevcut muktedirlerden beklentilerine göre çifte standart uygulamıştır.

Biliyorsunuz göçmen konusunda Avrupa basınında ülkemizi, Cumhurbaşkanımızı küçük düşüren ibarelerin, karikatürlerin de yayınlanmasına yol açan 3 milyar avroluk bir ön pazarlık yapılmıştır. Ancak burada vergi uyumu dâhil pek çok şeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirirken ülkemizi çok derinden etkileyen bu pazarlıklarla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgilendirilmemiş olması da Türkiye’deki demokrasinin bir özelliği olsa gerektir. Avrupa Birliği göçmenler sebebiyle çok daha fazlasını yapacağı masraftan Türkiye’nin başka yerlerdeki sıkıntılarını örtme ihtiyacını da suistimal ederek kurtulmak istemektedir.

Dünya İktisat Enstitüsü Kiel’de aralık ayındaki yayınında sadece Almanya için 3 tane projeksiyon yapmıştır. En iyi ihtimalde bir yıl içinde gelen göçmenlerin yüzde 60’ının geri dönmesi umulmaktadır ve bu durumda Suriye’den gelen göçmenlerin sadece Almanya’ya etkisi 25 milyar avrodur. Kötümser ihtimalde, gelenlerin geri dönmeme ihtimaline göre yapılan projeksiyonda ise 55 milyar avroluk bir maliyet söz konusudur. İşte, sadece Almanya’nın en iyi ihtimalle yıllık 25 milyar avro maliyeti olacak bir göç derdini, biz 3 milyar… Onun da ödenip ödenmeyeceği belli değil. Sayın Bakanım 30 Ocakta “Şubat ayı bitmeden bu para Türkiye’ye gelecek.” demişti. Bu kapsamda Türkiye’ye bir miktar geldi mi, ne kadar geldi? Bunu da öğrenmek istiyoruz, çünkü bugün şubat ayı bitmek üzeredir.

Sonuç olarak, arkadaşlar Türkiye 2005’lerden itibaren çok yönlü, bütün cephelerde dış politika uygulamasına başlamış, bu doğru bir tercihtir. Ancak, gittiğiniz yerde hedefe varmanızda istikamet kadar hız da önemlidir. Bütün cephelerde realiteyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, hayal ve fantezileri gerçekleştirmek üzere yapılan dış politika Avrupa Birliğinde de bugün tıkanmış vaziyettedir. Ümit ediyoruz ki Avrupa Birliğindeki son sıcak ilişkiler başka cephelerdeki hüsranı örtme çabası ve gayreti değildir.

Şunu söyleyerek bitirmek istiyorum: Türkiye, herkesin kendi fantezisini ve yanılgısını yaşayacağı kadar büyük, zengin bir ülke değildir.

Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koçdemir.

Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına konuşma yapacak sayın milletvekillerine söz vereceğim.

İlk söz hakkı, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’a aittir.

Buyurun Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2016 yılı bütçesi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubunun görüş ve önerilerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Ulaşım, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini saptayabilmek için en önemli göstergelerden birisidir. Eğer yük ve yolcu taşımacılığı kara yolu ile demir yolu arasında dengeli bir biçimde paylaşılmışsa o ülke endüstri devrimini gerçekleştirmiş ve gelişmiş sayılır. Kara yolu büyük çapta ağır basıyorsa o ülke endüstri devrimini gerçekleştirmemiştir ve dışarıya bağımlı bir hâldedir yani duble yollar hakkında yapılan değerlendirmeler aslında tamamlanamamış bir endüstri devrimine ve az gelişmişliğimize yapılan bir göndermeden başka bir şey değildir.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının yük ve yolcu taşıma hizmetlerinin etkin, verimli, ekonomik, emniyetli ve çevreye duyarlı olarak geliştirilmesi, yolları, köprüleri, alt geçitleri ve havalimanlarını ihtiyaca göre belirlemesi ve doğru stratejilerle planlaması gerekmektedir yani gelişmiş modern ülkelerde olması gereken standartlardır bunlar. Ülkemizde ise Ulaştırma Bakanlığı diğer kurumlar gibi etik kurallardan uzaklaşmış, önemli bir şekilde siyasi ve ekonomik gelir alanında deformasyona uğramış durumdadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batıkent-Sincan, Kızılay-Çayyolu metrosu ve Çandarlı liman inşaatı gibi önemli ve uzmanlık gerektiren iş alanlarında bile liyakat esasına uyulmamış, Hükûmet teknik personel alımlarında dahi adam kayırmaktan geri durmamıştır. Sayıştay raporlarında bu durum açıkça ifade edilmiştir.

Sayıştay raporlarında belirtilen hususlara uyulmadığı ve bu kurumun denetim sonuçlarının da görmezlikten gelindiği ayrı bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında, yapılan yollar, köprüler ve havalimanları ihtiyaç hâlinde çok belirli bir gelir kapısı olarak görülmektedir. Üçüncü köprü inşaatı belirli bir gelir getirme alanına dönüştürülmüş, ayrıca doğayı ve ekolojik dengeyi olumsuz bir şekilde etkilemiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan ve oldukça da yüklü bir parayla hazırlatılan İstanbul Çevre Planı Raporu’nda Kuzey ormanlarının önemi vurgulanmış ve bu ormanlara yapılacak müdahalenin İstanbul’u doğrudan etkileyeceği belirtilmesine rağmen, gelir getirme kaygısı ne yazık ki daha ağır basmıştır.

Kendi belediyelerinin hazırladığı rapora bile uymayan bir Hükûmet var karşımızda. Türkiye'nin en yüksek bedelli üçüncü havalimanı ihalesine daha önce ihalede usulsüzlük yapan firmalar katılmış, hukuk ihlal edilmiş, yasalar yok sayılmıştır. Yapılan duble yolların altyapıları yeterince sağlıklı olmadığı gibi, trafik kazalarını bırakın azaltmayı, daha fazla trafik kazalarına, trafik tıkanıklıklarına, hava, çevre ve gürültü kirliliğine yol açmaktadır.

Karayollarında çalışan taşeron işçilerin mahkemeyle kazandığı haklar seçim vaatlerine dönüştürülmüş, emekçilerin iş güvencesi siyasi propaganda aracı olarak kullanılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanununda, yatırım programında yer almayan bir projeye harcama yapılamayacağına dair düzenleme olmasına rağmen Karayolları bölge müdürlüklerince, 2014 yılı içerisinde, yatırım programında yer almayan 114 yapım işi için toplam 370 milyon liralık bir harcama yapılmıştır. Karayolları Genel Müdürlüğünün 2014 yılı sene başı ödeneğinin 4 milyar TL olduğu göz önüne alındığında, yatırım programında yer almayan projelere harcanan rakam, sene başı ödeneğinin yaklaşık 10,92’sini oluşturmaktadır. Bu büyüklükteki proje stokunun 2014 yılı yatırım programıyla bağlantısının kurulamamış olması da ayrıca yatırım programının işlevsiz hâle getirildiğini göstermektedir.

Yol Yapım Dairesine tahsis edilen yatırım ödenekleri, yatırım niteliği taşımayan harcamalar için kullanılmıştır. Karayolları bölge müdürlüklerince, 2014 yılı yatırım programında yer almayan ve ödeneği olmayan 415 adet iş için ihaleye çıkılmış ve bu işler için toplam 2 milyar TL’lik harcama yapılmıştır.

Yapılacak yol ve köprü projelerinde halkın ihtiyaç ve talepleri gözetilmekten çok, kamuoyunu yönlendirecek, merkezî yönetimin farklı saiklerle hayata geçirmeyi hedeflediği projelerin bir çeşit dayatılması söz konusudur. Arhavi’deki taş köprünün restorasyonuna olumsuz yaklaşımı, Kuzey Anadolu Otoyolu güzergâhı üzerindeki tarihî eserlerin yetkililere bildirilmemesi Karayolları Genel Müdürlüğünün tarihî ve kültürel mirasın korunması hususunda kayıtsız bir tutum içinde olduğunu da göstermektedir.

Aynı zamanda, kamuoyunu kazanmaya yönelik “otoyol üzerine yabani hayvanlar için geçit yapılacağı” şeklindeki haberlerin uygulamalarda bir karşılığı yoktur. Olsaydı, böyle bir uygulamanın en çok ihtiyaç olduğu Kuzey ormanları içinden geçen Kuzey Anadolu Otoyolu üzerindeki örneklerine rastlanılması gerekirdi. Üçüncü köprü güzergâhının da gösterdiği üzere, yapılan otoyol projelerinde ekolojik dengenin korunması gibi bir kaygının gözetilmediği ortadadır.

Hükûmetin bugünkü politikası, İstanbul’u ekosistemi olmayan bir inşaat alanı, arsa üretim alanı olarak görmektedir. İstanbul’un ardından, son yıllarda özellikle HES projeleriyle Karadeniz ciddi bir ekolojik yıkımla karşı karşıyadır. Son örneği, dünyanın gelmiş geçmiş en ucube projelerinden biri olan Yeşil Yol Projesi’dir. Seçim Hükûmetinde ilk durdurduğunuz bir proje olarak bu projenin hiçbir ekonomik değeri yoktur, doğaya karşı en acımasız ve mühendislikten uzak bir bakışın ürünüdür. Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın “Her şeyi çevreye odaklarsak bu sefer ülkenin ihtiyacı, ülkenin kalkınması bir başka bahara kalır.” ifadesini AK PARTİ’nin çarpık kalkınma anlayışının dışa vurumu olarak değerlendiriyoruz. Oysaki kuş göç yolları, göller, boğazlar ve ormanlarıyla ülkemiz giderek hassaslaşan, bozulan bir ekolojik dengeyle maalesef karşı karşıyadır.

Demir yolları ağı ülkemizde hâlâ genişletilememiş ve tüm yük kara yollarının üzerine bırakılmıştır. Hükümet demir yollarına diğer taşıma modlarına göre daha az yatırım payı ayırmakta olup kara yolu ağırlıklı politika devam etmektedir. Daha güvenilir ve ucuz bir taşımacılık modeli olan demir yolu taşımacılığıyla ilgili fayda ve etki analizleri yeterince çalışılmamış ve halka doğru anlatılamamıştır. Türkiye’de son altmış yıldır bilim dışı bir ulaşım politikası izlenmektedir, bu politika hâlâ da aynen devam etmektedir. Bugün teknik ömrünü doldurmuş trenler ve demir yolları yüzünden yük taşımada ortalama 40 kilometre, yolcu taşımada ise en fazla 60 kilometre hız yapılabilmektedir. Günümüzde yüksek hızlı tren hattı olarak sadece 888 kilometrelik bir ağ mevcuttur. Üstelik sadece adı yüksek hızlı trendir, yüksek hızlı da değildir aslında, sadece hızlıdır. Aceleyle açılıp siyasi propagandaya dönüştürülen ve felaketle sonuçlanan hızlı tren kazasını da unutmuş değiliz. Bakınız değerli milletvekilleri, demir yolu gibi güvenlikli, deniz yolu gibi hem güvenlikli hem de az maliyetli sevk ve idareyi kullanacağımıza kara yolu taşımacılığına dayalı bir politikayla bizleri mahkûm kılan bir noktadayız. İktidar başka yollardan yaptığı gibi kara yolu taşımacılığı aracılığıyla geleceğimizi olumsuz anlamda etkilemeye devam etmektedir. Her gün ortalama 10 vatandaşımızın can verdiği elim kazalar ve kara yolunun yüksek maliyeti, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede neden deniz taşımacılığına yatırım yapılmıyor sorusunu sürekli aklımıza getirmektedir. Türkiye’nin akaryakıtta dışa bağımlılık oranının yüzde 90 olduğu düşünüldüğünde ciddi bir ulaşım politikası değişikliğinin zorunlu olduğu ortaya çıkmaktadır. Bugün sadece yük taşımacılığında demir yollarının payı yüzde 30’a çıkarılabilse yaklaşık 10 milyon metreküp petrol tasarrufu sağlanabilecek ve Türkiye ortalama 50 milyar dolarlık bir kayıptan kurtulabilecektir. Tabii, bunun AKP politikalarında kendisine yer bulması imkânsız bir gerçektir çünkü kendi varoluşunu bağımlılıklarla sağlamış bir yapının halk yararına böyle bir tasarrufta bulunması maalesef ülkemizin şu andaki durumunun özeti olan çıkar siyasetiyle doğru orantılı olmayan bir gerçekliktir.

Günümüzde hızlı, güvenilir, rahat ve huzur içerisinde yapılan ulaştırma gelişmişliğin ve ekonomik gücün de önemli bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu bakımdan, ülkemizde de ulaştırma hizmetlerinin, özellikle demir yolu-kara yolu maliyetlerinin iyi değerlendirilip çağın gerek ve standartlarına uygun olarak geliştirilmesi ve ülkenin gelişiminde gerekli plan ile programların oluşturulması büyük önem arz etmektedir.

Demiryollarını etkileyen genel sorunların tüm kamu iktisadi teşekküllerinde görülen sorunlardan farklı olmaması, Demiryolları ve bağlı kuruluşların kapalı bir kutu hâlinde, ekonomik olmayan bir mantıkla yönetildiği olgusunu doğrulamaktadır.

Dünyada demir yolu, deniz yolu, kara yolları ve hava yolları ucuzdan pahalıya doğru sıralanan taşıma alanlarıdır. Son yıllarda ülkemizde demir yolunun taşımacılıktaki avantajına karşılık böyle bir ihmal edilmişlik söz konusudur. Ulaştırma sektöründe Türkiye’nin bulunması gereken yerde olmadığı artık tüm siyasetçiler ve bilim adamları tarafından kabul edilmektedir.

İleri ve gelişmiş ülkelerde demir yolu ulaşımında meydana gelen büyük gelişmeler karşısında, ülkemizde demir yolu yapımı ve mevcut yollardaki standartların yükseltilmesi ile ulaşım sektörünün yolcu ve yük nakli alanında artan nüfus ve ihtiyaca cevap verecek hâle getirilmesi artık zorunludur.

Otoban yapımında demir yoluna oranla 2 kat daha fazla arazi kamulaştırılmaktadır. Bu hem maliyeti artırmakta hem de verimli tarım arazilerinin kaybına yol açmaktadır. Tabii, tarım politikasından yoksun bir zihniyet için bu arazi kayıpları da hiçbir değer taşımamaktadır. Ayrıca demir yolunun ekonomik ömrünün otuz yıl gibi çok yüksek, buna karşın kara yolunun, otobanın ekonomik ömrünün ise on beş yıl gibi çok düşük düzeyde olması, yatırım tutarı ve faydalı ömrün karşılaştırılmasında demir yollarının daha randımanlı olduğunu göstermektedir. Duble yollarda tüketilen enerji, demir yollarına oranla 2 ila 5 misli daha fazladır.

Demir yollarında elektrik enerjisi kullanılması olanağı vardır ki bu enerji fuel oil ve benzin gibi enerji türlerine göre daha ucuz, dışa daha az bağımlı bir enerji türüdür. Ayrıca, çevre kirliliğine de yol açmamaktadır. Hızlı trenlerle insanlar duble yollardan çok daha hızlı bir şekilde ulaşım imkânına kavuşacaklardır. Yük taşımacılığının demir yollarına kaydırılmasıyla kara yollarının yükü azalacak, kazalar minimuma inecektir. LPG, benzin, tüp gaz gibi patlayıcı maddelerin taşınmasının kara yollarından demir yollarına aktarılması ulaşım güvenliğini de artıracaktır. Her gün yaşanmakta olan trafik kazaları göstermiştir ki duble yollar çok fazla ulaşım güvenliğine sahip değillerdir. Mevcut kara yolu ulaşım sistemi son derece pahalı ve dışa bağımlılığı da getirmektedir. Var olan ulaşım sisteminin neden olduğu zararlardan biri de çevre kirliliğidir. Kara yolunun geçtiği güzergâhlar benzin istasyonları, dinlenme tesisleri ve tamirhaneler ile dolmaya başlamıştır. Büyük şehirlerde insanlara nefes aldırmayan ve içinde birçok zehirli gaz bileşimi olan egzoz dumanı hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden birisidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığa bağlı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu hakkında da birkaç söz söylemek isterim. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu kolluk kuvveti görevine soyunmuş, ileri düzeyde fişleme, dinlemede uzmanlaşma gibi akıl ve mantığın almayacağı bir çaba içerisine girmiştir. Yine, kimlerin cebine girdiğini bilmediğimiz 16 milyon liralık bütçe açığı devlet güvenliği adı altında halı altına süpürülmektedir. Sayıştay raporunda bu konu özellikle sorulduğunda, mal alımları yapıldığı ve bu alımların Emniyet ve MİT gibi kurumlar örnek gösterilerek faturalandırılamayacağı söylenmiştir.

Twitter engellemeleri, site kapamaları gibi düzenlemelerle artık keyfî bir alana çekilmektedir bu husus. Geleneksel basının ticari ilişkiler ve yargı yoluyla baskılandığı bir ortamda İnternet üzerinde yaratılan baskıların artırılması Hükûmetin mutlak bir sansür ortamı yaratmaya yönelik totaliter anlayışını da ortaya koymaktadır. Ulusal güvenlik ve kişilik haklarının korunması kisvesi altında toplumsal muhalefetin tümden susturulması bunun net bir göstergesidir. Son olarak, IMC TV’nin karartılması kabul edilemeyecek haksız bir durumdur.

Bilim adamlarının bilim üretmeyi düşünmelerini engellemek, bunu kabul etmek mümkün değildir. Basın açıklaması yapan bilim adamları hain ilan edilmektedir. Bu ruh hâli demokrasimizin mevcut durumunu yansıtmaktadır. Bu süreçten hızlıca uzaklaşarak, gerçek bir demokrasiye çoğulcu anlayışı egemen kılarak ulaşmamız gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet, Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığını -daha önce belirttiğim gibi- etkin bir siyasi propaganda ve gelir yaratma aracı olarak kullanmakta, Bakanlığa bağlı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunu da koruyup kollamakla görevlendirmiş bulunmaktadır. Bu kurumun tez elden yeniden yapılandırılması, özgürlük alanlarını sınırlayan değil, yeni özgürlük alanları arayan ve etik gereklerine uygun bir hizmet sunacak şekilde yapılandırılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, diğer konulara, diğer kurumlara ilişkin arkadaşlarımız detaylı konuşma yapacakları için ben Türkiye’de mevcut bir iki konuya da değinmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, yıllardır hep aynı konuları işliyoruz diye eleştiriliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıldan beri çözülemeyen temel sorunları var. Cumhuriyet gerçekten bana göre sağlam ve kararlı bir iradedir, ortak bir iradedir. Bu ortak iradenin eksikleri, ulaştığı düzey anlamında, tahkim edilmesi gereken bir rejim hâline dönüşmüştür. Cumhuriyet korunması gereken bir rejimdir. Bugün Alevi inancı ve öğretisinde olan insanlar cumhuriyete… 1919 yılındaki o dönemin postnişinleriyle yapılan görüşmede cumhuriyet fikriyatı ilk kez Alevilere açıklanmıştır. Sağlam bir irade, ortak bir irade olan cumhuriyetin geldiği düzey siyasal İslam’ın egemenlik araçları tarafından kuşatılmıştır. Aslında yeni bir devlet modeliyle karşı karşıya olduğumuzu da burada söylemek isterim. Bu yeni devlet modelinde siyasal İslam’ın yeni organlarına, yeni kurumlarına karşı demokrasiyi geliştirmemiz, demokratik cumhuriyeti inşa etmemiz, cumhuriyeti tahkim etmemiz gerekiyor. Eğer cumhuriyet tahkim edilmezse, cumhuriyet tekrardan demokratikleştirme çabası içerisine sokulmazsa, bu sürece dâhil olmazsa cumhuriyetin var olan kazanımları da yok olacaktır. Gerçek bir demokrasiyi inşa etmek -çoğulcu, gerçek bir demokrasiyi- ortak vatanda bir arada yaşamanın koşullarını yaratmak bu ülkede cumhuriyet idaresi altında yaşayan insanların sorununun çözülmesiyle ilgidir.

Bakın, cumhuriyet ilk yıllardan beri egemen ulus ve egemen inanç sistemiyle kuruldu. Belki o dönemin koşullarıyla bazı kurumlar da yaratıldı. Mesela, Diyanet İşleri Başkanlığı şeyhülislamlığın yerine kurulan bir teşkilattır. 1924 yılında kanun çıkarıyorsunuz, Alevi köylerine cami yaptırıyorsunuz. 1925 yılında, 677 sayılı Yasa’yla Hacı Bektaş Veli’nin, Aleviler ve Bektaşilerin merkez olarak ilan ettiği en önemli yeri, Pir’in diyarı olan yeri müzeye çeviriyorsunuz. 1960 ihtilalinden sonra da Diyanet İşleri Başkanlığına 6 tane daire kuruyorsunuz.

Diyanet İşleri Başkanlığı neye hizmet ediyor? Ben, İslami kesimden arkadaşlarla da konuşuyorum. Gerçekten, bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı bir asimilasyon kurumuna dönüşmüş. Bir devlet dini yaratılmış, bu devlet dininin de kimseye faydası yok. Bu Diyanet İşleri Başkanlığının, bir anayasal kurum olması nedeniyle, elbette ki bir anayasal değişiklikle, yeni bir toplum sözleşmesinde ifadesini bulacak çalışmada kaldırılması gerekiyor.

Bugün, Alevilerin inanç merkezleri hâlâ bir ibadethane olarak görülmüyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki: “Cemevleri ibadethanedir.” Niye kabul etmiyorsunuz?

Arkadaşlar, insanlar nasıl düşünürse, öğretilerin, inançların doğal kabul edilmesi lazım, özgün hâline sahip çıkılması lazım. Bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir teşkilat, maalesef, Sünni yurttaşlarımızı da asimile ediyor. Yaratılan dinin kime hizmet ettiği bilinmiyor.

Aile irşat daireleri kurulmuş, bir tane Alevi ailenin yanına gidilmemiş. Bu Diyanet İşleri Başkanlığı kime hizmet ediyor? 130 binin üzerinde kadro var, 130 bin kadrodan bir tane Alevi çaycı bulamazsınız Sayın Bakanım. Bir tane Alevi çaycı olmaz mı? Bir Alevi uzman olmaz mı? O hâlde, bu kurum Sünni bir kurumdur. Bu kurum, egemen inanç sistemi üzerine kurulmuştur.

Yapacağımız tek şey var: Bu ülkede, cumhuriyetin, o sağlam iradenin tahkim edilmesi lazım, güçlendirilmesi lazım. Bu kurumları ortadan kaldırmak gerekiyor. Kardeşçe, barış içerisinde bir arada yaşamak için cumhuriyetin acilen demokratikleşmesi lazım, demokratik bir cumhuriyeti inşa etmeliyiz. Bu ülkede yaşayan farklı uluslardan, milliyetlerden, inançlardan, ismi ne olursa olsun, herkesin bir araya gelip kardeşçe yaşayacağı, özgür, demokratik bir geleceği inşa etmeliyiz. Kim edecek bunu? Biz, burada çalışan, burada emek veren mebuslar, milletvekilleri olarak bu yasaları bizler hazırlayacağız. Ama biz burada -ülke bir şiddet sarmalıyla karşı karşıya- karşılıklı atışmalarla iştigal ediyoruz zamanımızı, gerçek bir tespit ve değerlendirme yapmaktan maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi uzak kalmış durumda.

Sayın milletvekilleri, bakın, bu ülkede yaratılan değerler -bir devlet olarak da cumhuriyet devleti olarak da- ortak değerler topluluğudur. Devlet ortak değerler topluluğudur, herkesin emek verdiği, bu ortak vatana herkesin emek verdiği bir yerdir. Bu ülkede kimse kimseyi ötekileştiremez, kimse kimseyi eksik göremez. Bir eşit yurttaşlık temelinde, Avrupa düzeyinde, insan hakları temelinde bir araya gelmemizin kime ne zararı olacak?

Bakın, ben bir dilekçe verdim Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, dedim ki: “Ya, biz Alevi inancı öğretisinin insanları olarak didarı cem, yani Alevi inancı öğretisinin muhabbetlerini yapalım.” Burada Alevi milletvekilleri var, sizden de var herhâlde 2 kişi, arkadaşlar da gelir tanışırsak memnun oluruz, bir türlü öğrenemedik. Burada akşamları bize bir oda tahsis edin, muhabbetimizi yapalım, bir cem yapalım. Burada hızır lokması verdik, arkadaşları davet ettik, AK PARTİ’li hiçbir milletvekili arkadaş gelmedi.

Gelin, bir lokmamızı yiyin, biz birlikte yaşıyoruz hocam.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Duymadım.

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Duymadınız mı?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bir lokma değil, çok lokma olsaydı belki gelirlerdi.

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Evet.

Arkadaşlar, sonuç olarak şunu ifade etmek istiyorum: Bu ülkenin temel bir sorunu var, bu ülkeyi, bu cumhuriyeti demokratikleştireceğiz, tahkim edeceğiz, demokratik bir ulusu inşa edeceğiz, başka çıkar yolumuz yok. Bir arada, kardeşçe, barış içerisinde yaşamanın koşulu budur diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili.

Buyurun Sayın Tan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

HDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşma konumuzun birinci maddesi Karayolları, yani Ulaştırma Bakanlığının Karayollarıyla ilgili bütçesi üzerinde partimizin görüşlerini iletmeye çalışacağım. Sayın Bakanın da burada olması önemli bir fırsat.

Değerli arkadaşlar, bu kara yolları meselesi neredeyse 1950’den beri tartışılıyor Türkiye’de. Yani Türkiye’de Demokrat Partiyle beraber yönetime gelen sağcı, milliyetçi, muhafazakâr iktidarların kara yollarına ağırlık vermesi, demir yollarını ihmal etmesi ilk günden beri tartışılıyor. Bu tabii, doğru mudur, yanlış mıdır? Buna “Doğrudur.” diyen yok. Yani sanırım Sayın Bakan da dâhil kimse “Demir yollarını ihmal edelim sadece kara yolları üzerinde yoğunlaşalım.” demiyor ama dememesine rağmen, 1950’den bugüne kadar altmış altı sene geçmesine rağmen bu politikanın ana ekseni de değişmiyor. Yani hızlı tren projeleri gündeme gelmiş olsa da, demir yollarında bazı iyileştirmeler olsa da ana eksende, Türkiye Cumhuriyeti’nin yol, ulaşım, nakliye politikası kara yolları üzerinden devam ediyor.

Tabii, bununla ilgili uzun uzadıya, Osmanlı Dönemi’nden bugüne kadar rakamlar vermek istemiyorum çünkü bu rakamlar defalarca burada konuşuldu, yani Osmanlı Dönemi’nde ne kadar demir yolu inşa edilmiş, Cumhuriyet Dönemi’nde ne kadar demir yolu inşa edilmiş, daha sonraki yıllarda, bu son iktidar döneminde de on iki-on üç yılda neler yapılmış, bunların rakamları var. Ben daha makro bir fotoğraftan bahsediyorum, polemiğe girmeden. Birinci eleştirdiğimiz nokta bu. Yani maalesef sürekli olarak bu yollarla ilgili propagandalar yapılıyor ama demir yolu meselesinde kara yollarında katettiğimiz mesafenin dörtte 1’ini, beşte 1’ini katedemiyoruz.

Gelelim şu an yapılan bu kara yollarına. Değerli arkadaşlar, bu kara yollarıyla ilgili de… Yine iktidarın en başarılı olduğunu söylediği mevzuların başında bu kara yolu ve duble yollar meselesi geliyor. Doğrudur, bütün eleştirilere rağmen, iktidarın belki de en fazla hizmet verdiği sektörler bu kara yolları, duble yollar ve sağlık olmuştur, yani vatandaşa intikal eden yönüyle söylüyoruz. İki tane.

Değerli arkadaşlarım, ama, burada, lütfen bu tespitimizden sonra bu eleştirileri de dikkate alın: Şu an Diyarbakır-Mardin yolu 5’inci seferdir yapılıyor, 5’inci sefer. Komple yollar sökülüyor. Benim babam da -rahmetli- çok eski bir Karayolcuydu, yani çocukluğum Diyarbakır Karayolları Bölge Müdürlüğünün bahçesinde geçti, iyi kötü yol nasıl yapılır, hangi seviyede olur, nasıl olur bilen bir kişiyim. 5’inci seferdir Diyarbakır-Mardin yolu bu son on beş yıllık zaman zarfında yapılıyor; sökülüyor, tekrar yapılıyor, sökülüyor, tekrar yapılıyor.

Yine, aynı şekilde Diyarbakır-Silvan yolu, bu sene hazırlanan bir projeyle, işte, beton asfalt yapılacak, ama inişler, çıkışlar, kurplar, virajlar, eğimler, bunların hepsi yeniden gözden geçiriliyor ve neredeyse yeniden yapılacak, tekrar yeniden yapılacak.

Bitlis-Diyarbakır yolu, Zeki Ergezen Bey’in bakanlık döneminde başladı, bugüne kadar hâlâ bitirilemedi, yapılan tünellerin birkaç tanesi çöktü, komple proje değiştirildi, farklı bir güzergâha alındı, yani o tünellerin geçtiği mesafeler arasında tüneller iptal edildi, bunlar da henüz bitirilemedi.

Şunu demek istiyoruz: Türkiye çok zengin bir ülke değil, bir işi 5 sefer yaparsanız o yaptığınız işin maliyeti işte 5 misline çıkıyor. “Vatandaş bunun farkında değil, vatandaş üzerinde yürüdüğü yola bakar, neticede bu iş oluyor ya, 1 liraya da yapılsa 5 liraya da yapılsa bir şey fark etmiyor.” derseniz, vallahi o zaman da milletin parasına yazık. Yani biz eleştirilerimizi de yine polemiklerden uzak doğru düzgün bir zemine oturtmak mecburiyetinde hissediyoruz kendimizi.

Değerli arkadaşlar, buna en büyük örneklerden birisi de Karadeniz Sahil Yolu’dur. Karadeniz Sahil Yolu yapılırken, çevrecilerden mühendislere kadar, maliyet analizi yapanlara kadar herkes bir tarafından itiraz etti yani kimse “Karadeniz’e yol yapılmasın, 5, 6, 7, 8 vilayet yolsuz kalsın.” demedi. Ama bakın, bugün geldiğimiz noktada, her yağmurda, her selde, her fırtınada, her baskında bu yolun bir parçasını kar, yel, sel alıp götürüyor. Yani neticede bu eleştirileri ciddiye almadığınız vakit bunun faturası size çıkıyor ama ekonomik olarak da zarar olarak da bütün millete çıkıyor.

Değerli arkadaşlar, ciddi sorunları var bölgemizin de. Sayın Bakan iki hafta evvel bölgedeydi, kendisi de bizzat tespitlerde bulundu. Ben daha önce kendisini ziyaret etmiştim Diyarbakır’daki “batçık” dediğimiz, şehir içindeki kara yollarının alt ve üst geçitleriyle alakalı. O dönemdeki Karayolları Genel Müdürü negatif bir yaklaşım içerisindeydi. Sayın Bakandan rica ettik, bunların 6 tanesi bir yıl içinde bitti. Bakın, olan doğru şeyleri de söylüyoruz. Bizzat ben gittim, Sayın Bakanı ziyaret ettim, rica ettim, Karayolları Genel Müdürünün engellemesine ve ihale emrini vermemesine rağmen aynı yıl içerisinde 6’sı birden ihaleye çıktı ve aynı yıl içerisinde bitti. Sonradan da teşekkür ettik kendisine. Ancak, bugün Diyarbakır’ın çevre yolları mesela dört kısım hâlinde, bir çember hâlinde, Dicle’yi iki yerde geçiyor. Bunların birinci kısmı üç yıl evvel bitti ama ikinci kısmı üç yıldır bekliyor. 90 milyonluk bir harcama oldu, toprak kazıldı, çıkarıldı, üzerindeki bütün o diğer şeyler -bu- üç yıldır tahkikat, soruşturma, görevden alma, sürgün gibi meselelerle bekliyor. Geri kalan iki kısmın ihalesi ise bütün projeler bitmesine rağmen hâlâ yapılamadı.

Yine yeri gelmişken, Sayın Bakanı bulmuşken söyleyeyim, Diyarbakır’a güzel bir havaalanı yapıldı, havaalanı terminal binası yapıldı. Bu yapılırken de biz askerî havaalanının yanına yapıldığı için itiraz ettik, dedik ki: Bu jetlerin eğitim ve uçuşları aynı alanda olduğu için ne yapılırsa yapılsın bu yine eksik bir şey olacak. Diyarbakır ile Çınar arasında hazine arazisi yerler belirlendi, devletin 1/100.000’lik paftalarının üzerine işlendi ama sonra o iptal edildi, yine askerî havaalanının yanına güzel bir terminal binası yapıldı. Bakın, güzel diyorum. Ne olduysa oldu, güzel bir terminal binası oldu Diyarbakır’ın. Uluslararası uçuşlara açılacak diye bekleniliyor. Ben bazı milletvekili arkadaşlarla konuştum, bunun yanlış intikal ettiğini söylediler. Sayın Bakan tashih ederse memnun oluruz, değilse eleştiriyoruz. “Önümüzdeki yıllarda uluslararası uçuşlara başlanacak.” denildi.

Sayın Bakan, biz bunları önümüzdeki günlerde bekliyoruz, yıllarda değil. Tekrar söylüyorum, eğer bir yanlış anlaşılma, yanlış ifade varsa Sayın Bakan buradan tarih verir, der ki: “Bir ay sonra, iki ay sonra bu Diyarbakır Havaalanı’ndan Avrupa’ya veya işte Orta Doğu’ya uluslararası uçuşlar başlayacak.” Biz de bu tartışmayı burada noktalarız. Bizim önümüzdeki yıllara kadar bekleyecek bir zamanımız da yok, buna gerek de yok. Çünkü, bütün altyapısı hazır bunun, sadece iki dudak arasında bir emir bekliyor, tıpkı o yapılan 6 tane altgeçit gibi.

Yine aynı şekilde, Silvan, Çınar, Midyat, Viranşehir çevre yollarının projeleri bitmesine rağmen ihaleye bunlar çıkmıyor. Özellikle Silvan ve Midyat bütün teferruatıyla hazır, ihale emri verilebilecek seviyede şu an. Silvan geçişiyle ilgili çok ciddi sorunlar var, ben bizzat takip ettim bunları geçen yıllarda. Uzun uğraşılardan sonra bunların ihaleye çıkma seviyesine gelecek prosedürü bitti. Sayın Bakan yine bir talimat verirlerse, bu sene içinde Midyat ve Silvan çevre yolları çıkarsa… Bunların da bir tanesi İran yolu üzerinde -Diyarbakır’ı İran’a Bitlis, Van üzerinden bağlayan bir güzergâhta, her gün yüzlerce tırın geçtiği- öbürü de yine aynı şekilde Irak-Habur kapısını bağlayan bir güzergâh üzerinde.

Şanlıurfa-Habur otoyoluyla ilgili ciddi çalışmalarımız oldu ve bölgedeki AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarla beraber oldu, 24’üncü Dönemde. Batman Milletvekili Sayın Ziver Özdemir’le, Diyarbakır milletvekilleriyle, Urfa milletvekilleriyle defalarca bu konunun üzerinde durduk ama, yine, o dönemdeki Karayolları Genel Müdürü getirdi, şu an “İpek Yolu” dediğimiz Urfa-Habur yoluna bazı yerlerde 3 kilometre yaklaşan, ortalama 15-20 kilometrelik bir paralel bant içinde 2’nci bir proje yaptı. Sayın Bakandan bizzat ben rica ettim, teşekkür ederim, dedi ki: “Altan Bey’in, Ziver Bey’in, diğer arkadaşların doğrultusunda yeni bir fizibilite hazırlayın.” Biz ortak olarak hazırlatmıştık, o haritalar hâlen elimizde. Sayın Bakanın talimatıyla 2’nci bir fizibilite hazırlandı ama, yine, bürokratlar bir şekilde öyle bir tablo önümüze koydular ki “Efendim, bunların dediği olmuyor. Bu, bizim yaptığımız daha doğrudur…”

5, 6, 7 kriter var bir otoyolun yapılmasında, yani, istimlak bedellerinden tutun, uzunluktan, maliyetten, kış kontrolünden akacak trafiğin sayısına kadar. Benim mesleğim bu. Ama Sayın Bakanın önüne öyle bir güzergâh koydular ki Urfa-Habur Otoyolu Dargeçit’in (Kerboran) oralara kadar uzatıldı ve neticede “Sayın Bakanım, 30 kilometre, 40 kilometre uzuyor bu yol.” denildi ve tekrar eski projeye dönüldü. Ve zaten, şimdiki Şanlıurfa-Habur mevcut yolu neredeyse bir otoban seviyesinde, yani duble yol ile otoban arasında bir kaliteye ve genişliğe sahip.

Bunları tekrar kayıtlara geçsin diye söylüyoruz ki, yani olumlu olan yönleri de, olumsuz olan yönleri de tek tek anlatıyoruz ki burada gayemiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Bir netice elde edelim, yani memleketimize, ülkeye, bölgeye en faydalı iş neyse onu ortaya koyalım.

Mesela Ovit Tüneli; Türkiye'nin en büyük tüneli oluyor, çok büyük bir proje. Doğrudur, yanlıştır, eksiktir, çok para harcanıyor; hayırlı olsun. Ama Diyarbakır-Bingöl arasındaki yolda, Tapantepe mevkisinde bir tünel teklifi var, üç senedir Karayolları bürokrasisini aşamıyor. Ve çok kısa, yolu yaklaşık 7-8 kilometre kısaltacak, virajları kaldıracak bir tünel teklifi var bölgenin; bir türlü buradaki, Ankara’daki bürokrasiyi aşamıyor.

Değerli arkadaşlar, bir diğer mevzu da, işte, üçüncü boğaz köprüsü, Körfez geçişi gibi çok büyük yatırımlar. Biz bunları ülkeye bir katkı olarak görüyoruz ancak bu boğaz köprüleriyle ilgili ilk boğaz köprüsünden beri devam eden bir tartışma var Türkiye’de. O tartışma da şu: “Efendim, Türkiye’de solcular, çevreciler yatırıma karşı, boğaz köprüsüne karşı; işte, sağcılar, milliyetçiler, muhafazakârlar yatırımdan yana.

MUSA ÇAM (İzmir) – Binali Bey iftira atıyor bize, iftira atıyor Binali Bey.

ALTAN TAN (Devamla) – Ben bu meselenin de doğru anlaşılmadığı kanaatindeyim.

Bakın, değerli arkadaşlar, şehircilikle ilgili hesap kitaplar var. İstanbul’da yaşayan bir vatandaş devlete -yani bunları misal olsun diye diyorum- 4 liraya mal oluyorsa Anadolu’nun herhangi bir cazibe bölgesindeki vatandaş 1 liraya mal oluyor. Yani, bu ne demek? Siz İstanbul’a yıllık, misalen, 10 milyar dolar yatırım yapıyorsunuz veya 20 milyar dolar yatırım yapıyorsunuz, alt geçitler, üst geçitler, menfezler, köprüler, deniz altından geçişler… Ama İstanbul’u 15 milyon değil de Denizli’yi, Samsun’u, Bursa’yı, Mersin’i, Konya’yı, Diyarbakır’ı, Trabzon’u cazibe merkezi olarak planladığınız vakit, buralarda, Çanakkale’de ciddi yatırımlar, cazibe merkezleri yaptığınız vakit, İstanbul’da bir vatandaşın rahat edebilmesi için 4 lira harcamanız gerekirken bu cazibe merkezlerinde -bütün, işte, metrosuyla, tramvayıyla, havaalanıyla, üniversiteleriyle- 1 lira harcıyorsunuz. Bunları tartışalım, eğer böyle değilse çıksın bir arkadaş ya da teknokratlar “Bu adam çıktı, bir rakamlar veriyor ama nereden getirdi bu rakamları bilmiyoruz.” desin, tartışalım bunları. Yani, bir Konya’nın nüfusu bu an -merkez nüfusu- 1 milyon 300 civarında, Antep’in 1,5 milyon civarında, Diyarbakır’ın 1 milyon 10 bin. Samsun var, Denizli var, Eskişehir var. Siz bunları ikişer milyonluk şehirler olarak planladığınız vakit İstanbul’a yaptığınız harcamanın dörtte 1’ini harcıyorsunuz.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Erzurum’u atladınız.

ALTAN TAN (Devamla) – Evet, Erzurum da bir bölgedir yani belli bir bölgenin merkezidir aynen Trabzon gibi.

MUSA ÇAM (İzmir) – Van.

ALTAN TAN (Devamla) – Van da öyledir.

Şimdi, bunları planladığınız vakit, o zaman işte üçüncü boğaz köprüsüne de gerek yok, deniz altından 3 sefer geçmeye, 5 sefer takla atmaya da gerek yok. Ama siz eğer İstanbul’a 25 milyon nüfus getirirseniz inanın dokuzuncu köprüyü de yapmak zorunda kalacaksınız. Bir müddet sonra Boğaz alttan akan bir kanalizasyon gibi üstü kapalı bir mekân hâline gelecek. Hani bunları böyle tartışalım. Ben, 24’üncü Dönemde “İstanbul’u kurtarma bakanlığı kurulsun.” diye teklif verdim, güldüler bana, “İstanbul’u kurtarma bakanlığı” diye bir komik… Evet, bugün Türkiye’de en acil kurtarılması gereken yer İstanbul. 15 milyon nüfus, dünyanın neresinde olursa olsun, Tokyo’dan, Paris’ten, Londra’dan New York’a kadar yönetilemez, trafik sorunu çözülemez; oralarda da çözülmemiş, mümkün değil. Bunun yarısının boşaltılması lazım ama silah zoruyla kimseyi köyüne, şehrine gönderemezsiniz. Almanya bugün 85-90 milyon nüfusa sahiptir; en büyük şehri Berlin ve Hamburg 3 milyon, 4 milyon nüfusa sahiptir; Frankfurt’un nüfusu 780 bindir; Köln ve Düsseldorf 900’er bindir. Yani bunun planlaması yapılmıştır, toprağı bizim üçte 1’imiz kadardır, nüfusu bizden fazladır. Bunları planladığınız vakit ne Boğaz köprüsü tartışmaları kalır ne de denizin altından geçme tartışmaları kalır, üstünden geçme tartışmaları kalır.

Değerli arkadaşlar, bu bilgi ve teknoloji meselesinde de yani iletişim meselesinde de çok ciddi sorunlar yaşıyoruz. Yani, bir sefer, bu mevzulara, işte bir kara yoluna harcanan paranın üçte 1’i, dörtte 1’i, beşte 1’i harcanmıyor. Hâlbuki bütün dünya artık bugün iletişim, bilgi ve teknoloji üzerinde yoğunlaşıyor. Bunun bugün bizi ilgilendiren siyasi boyutunda ise -tekrar tekrar bakıyoruz- bugün, hâlâ, IMC, Samanyolu gibi televizyonlar uydudan çıkarılıyor, belli televizyon kanallarının lisansları iptal ediliyor, keyfî lisanslar veriliyor. Bu iletişim kanallarında Deli Dumrul misali bazen bir “tweet” atan tutuklanıyor, bazen de bütün dünya âleme küfredenler elini kolunu sallayarak geziyor yani burada da bir takip, bir düzen yok.

Değerli arkadaşlar, bu sivil havacılık meselesinde en önemli konulardan birisi de hava mânia hatları. Bizim Diyarbakır’ın da böyle bir sorunu vardı -hâlen de var- Ankara’nın da vardı. Türkiye’de 14 ilin havaalanı bu dertten muzdarip. Müteahhitler, belediyeler, Bakanlık ve Hava Kuvvetleri sürekli bir çatışma içerisinde. En son geçen yıl bu 14 ilin yeni hava mânia hatları yapıldı, tasdik edildi ve gönderildi. Ama, eskisi ile yenisi arasında öyle bir zaman farkı oldu ki -işte Diyarbakır’daki uygulamalar da dâhil- birçok firma aldığı ruhsatlarla bugün ciddi sorunlar yaşamakta ve eskiye göre de ciddi bir değişiklik olmadı. Mesela, ben Diyarbakır’ı tek tek inceledim -öbür bütün illeri inceleme fırsatım olmadı- yapım sürecinde de inceledim, sonra bitim sürecinde de baktım, yarım metre, 1 metrelik farklar var. Ama, o müddet zarfında öyle bir kamuoyu yaratıldı ki bu ister HDP’li, AKP’li, MHP’li, CHP’li olsun belediyeler -değişik belediyeler yönetiyor bu illeri- bugün mahkemelik olan ruhsatlar verdiler. “Ha, niye verdiler, vermeselerdi? Eskisini esas alsalardı yine bir sorun olmazdı.” denilebilir ama işte bu aradaki dönem bütün bunları ortaya çıkardı ve bugün her belediye ciddi sorunlar yaşıyor. Bu kriterler nelerdir, ne kadarı değiştirilebilir, ne kadarı revize edilebilir? Bunlar da bu işi bilmeyen insanlar tarafından yerelde her gün tartışılıyor, kafa göz yarılıyor, davalar açılıyor, mahkemeler devreye giriyor ama maalesef işte olan oldu, yani neticede yeni bir mânia hattı tasdik edildi ve orada bekleniyor.

Değerli arkadaşlar, bizim arzumuz, ricamız Sayın Bakandan da her işin daha iyi olması, daha güzel olması noktasında. İyi olan her şeye destek vereceğiz, aklımızın yatmadığı, beğenmediğimiz, eksik şeyleri de usulü dairesinde eleştireceğiz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tan.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Osman Baydemir, Şanlıurfa Milletvekili.

Buyurun Sayın Baydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

HDP GRUBU ADINA OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.

Türkiye AB uyum süreci, Türkiye'nin AB’ye dâhil olma perspektifi neredeyse elli yıllık bir serüvendir. İlk defa 1999’da Türkiye adaylık statüsünü kazandı ve hakikaten bu, Türkiye’de büyük bir coşkuya, büyük bir memnuniyete, toplumun büyük bir desteğine tabiri caizse mazhar kaldı.

3 Ekim 2005 tarihinde yine Lüksemburg’da hükûmetler arası konferans ile Türkiye, resmen AB’ye katılım müzakerelerine başladı. Bu itibarla da Müzakere Çerçeve Belgesi 2005’te taraflar tarafından kabul edildi ve tabiri caizse müzakere süreci böylelikle başlamış oldu.

Katılım müzakereleri, Türkiye'nin AB müktesebatını ne kadar sürede kendi iç hukukuna aktarıp yürürlüğe koyacağının da bu manada bir yol haritası niteliğini taşıyordu. Kendim de bir yerel yönetici, kendim de yerelde kamu hizmeti yürütmeye çalışan bir idareci olarak, doğrusunu söylemek gerekirse Türkiye'nin AB sürecine dâhiliyeti konusunda yoğun mesai harcayan arkadaşlarınızdan biriyim şüphesiz ki mensubu olduğum siyaset adına.

2005 tarihinden, neredeyse bundan on ay öncesine kadar, çok önemli diyebileceğimiz pek çok eksikliğine, pek çok eleştirimize rağmen, önemli diyebileceğimiz onlarca mevzuat hayat buldu, onlarca mevzuat bu Meclisten geçti. Temel amaç, Türkiye'nin bu perspektifte yolculuğuna devam etmesiydi. Üzülerek ifade etmek isterim ki, kabul edilemez bulduğumuz mevzu, on dört yıl boyunca Türkiye'nin AB topluluğunun değerler sisteminin bir parçası olma yolunda yürütmüş olduğu bütün adımlar, bu on aylık zaman dilimi içerisinde âdeta berhava edilmiş durumda. Türkiye gerek uygulamaları ve gerekse gündeme getirmiş olduğu mevzuatlar açısından şu anda 2005’in gerisindedir, Türkiye 2000’li yılların da maalesef geçmişindedir, gerisindedir, Türkiye 1990’ın maalesef gerisinde kalmıştır.

Değerli kardeşlerim, Sayın Bakan; Türkiye'nin Avrupa Birliğine dâhil olması gerekliliğine dair inancımızın özü, temeli Avrupa Birliği tarafından belirlenen hedeflerle ilgilidir. Özgürlüğün, güvenliğin, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu, işsizlikle, yoksullukla mücadele edildiği, fırsat eşitliğinin herkese tanındığı bir refah toplumunun inşa edilme çabasının ortaya konulduğu, herkesin farklı olduğu, herkesin eşit olduğu yani bu minvalde farklı kültür ve dillerin birbirini reddetmeden birlikte yaşam arzusunu ortaya koyduğu ve kültürel mirasın her şart ve koşulda korunduğu, bilim ve teknolojinin geliştirildiği, ayrımcılıkla net bir şekilde mücadele edildiği, sosyal hakların, çocuk haklarının, kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırıldığı ve üye ülkelerin de birbirleriyle dayanışma ağı içerisinde olduğu bir felsefeyi, bir perspektifi savunmaktadır. Tam da bu noktada bizim “Avrupa Birliğine Türkiye dâhil olsun.” perspektifimizin özü sadece bir proje hayat bulsun değil, Türkiye’nin kendi içerisindeki tüm dinamikleri eşitçe, özgürce, barış içerisinde yaşatabilmesine fırsat sunacak, katkı sunacak bir temel yönetme perspektifi olarak savunduğumuz bir değerdir. Tam da bu noktada Avrupa Birliğinin tarihine baktığımızda, bugün, bu ülkenin, bu coğrafyanın yaşamış olduğu negativizm tarih boyunca o coğrafyada yaşanmıştır, o musibetler yaşanmıştır ve o musibetlerden çıkarılan dersler üzerinden bu birlik inşa edilmiştir. Şimdi, Türkiye, bu noktada eğer ki Avrupa Birliği perspektifine ve katılım sürecine 2005 yılında olduğu gibi, 1999’da olduğu gibi bir idealle, bir temel duruşla sahip çıkacaksa Sayın Bakan, bu bütçe, bu kadro, bu vizyon yetersizdir. Bu perspektife, bu ideale bu bütçeyle, bu kaynakla ulaşmak bana göre gerçekçi değildir ama eğer Türkiye’nin, Hükûmetin bugünkü uygulamalarıyla, son on aydaki uygulamalarıyla -yargı bağımsızlığı, fikir hürriyeti, medya özgürlüğü, yaşam hakkı bir bütün olarak temel insani değerler açısından- neredeyse yerle yeksan etmiş olduğu bütün bu kazanımların savunuculuğu üzerinden bir bakanlık icraatına tanık olacaksak, kusura bakmayın, vallaha bir kuruş bu Bakanlığa vermemek gerekiyor. Eğer ki AB Bakanlığı ve müzakereler bu temel perspektifler üzerinden inşa edilecekse Sayın Bakan, o zaman Türkiye Avrupa Birliğini kendisine benzetme çabasından vazgeçmelidir. Avrupa Birliği Türkiye’ye doğal olarak benzemeyecektir, mevcut hâline benzemeyecektir. Olması gereken, Türkiye'nin Avrupa Birliğine benzemesidir; hukukunun, yargısının, pratiğinin, değerler sisteminin. Bu itibarla da Bakanlık bir vizyon oluşturmak durumundadır. Ya bu Bakanlık gereklidir, gereğini yerine getirmek durumundadır ya da bu Bakanlık gereksizdir, bu Bakanlığa bütçe aktararak israfta bulunmamak gerekir.

Sayın Bakan, demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü, yaşam kalitesine dair gelin sizlerle beraber verileri inceleyelim, eminim ki bu veriler sizde de vardır: Türkiye demokrasi endeksinde 165 ülke içerisinde 84’üncü sıradadır. Basın özgürlüğü endeksinde 199 ülkeden 142’nci sıradadır. Yolsuzluk algıları endeksinde 168 ülke içerisinde 66’ncı sıradadır. Hukukun üstünlüğü endeksinde 102 ülke arasında 80’inci sıradadır. Yargı bağımsızlığı konusunda en kötü olan 20 ülke içerisinde yer almaktadır. Şimdi, ben Sayın Bakana sorarım: Üyesi olmaya çalışmış olduğumuz bütün Avrupa ülkeleri bu endekslerde hangi sırada yer almaktadır?

Kaldı ki bununla da bitmiyor, AB prensiplerini özümsemiş bir devlet yapısına, bir Hükûmet yapısına şiddetle bu toplumun ve bu toplumun içerisinde yaşayan bütün insanların acil ihtiyacı vardır. Bu da aynı zamanda, ancak ve ancak bir siyasi iradeyle, tutarlı bir siyaset anlayışıyla mümkün olabilir. AB’de kullanılan terminolojinin iyi anlaşılabilmesi de bu manada fevkalade önemlidir. Bu terminolojinin algılanması ve Türkiye toplumuna da sirayet ettirilmesi görevi de Sayın Bakan, size ve ekibinize aittir.

Mesela, biz bu Meclisin ve Türkiye toplumunun pek çok dinamiğinin Avrupa Birliği kurumlarından ve temel altyapısını besleyen yönetim tarzından bihaber olduğuna inanıyoruz. Şöyle ki: AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı katı merkeziyetçi yönetim anlayışına karşı âdeta bir panzehir olarak ortaya konmuştur. Oysaki burada eğer ademimerkeziyetçiliği özümsemiş bir Hükûmet varsa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki engeller niyedir? Yerel Yönetimler Özerklik Şartı üzerindeki engellerin kaldırılması konusunda Bakanlığınızın bugüne kadar herhangi bir dahli, herhangi bir çabası olmuş mudur, bundan sonra olacak mıdır? Sayın Bakan, emin olun, o çekinceler kalkmış olsaydı bugün yaşamış olduğumuz bu kan deryası yaşanmamış olabilecekti. Dolayısıyla, bir şeyi istemek ayrı bir şeydir, samimiyetle istemek ayrı bir şeydir, o istediğinizin gereğini, hukukunu yerine getirme çabasını ortaya koymak başka bir şeydir.

Bu minvalde, Avrupa Birliği ilkelerini ve hedeflerini Hükûmet bana göre anlamış değildir ya da anladığı bu değerlerden büyük bir uzaklaşmayı, büyük bir vazgeçişi, büyük bir kopuşu yaşamaktadır. Bu manada, pazarlık konusu yapılmayacak değerler vardır, o da özgürlüktür, yargı bağımsızlığıdır, hukukun üstünlüğüdür, herkesin farklı, herkesin özgür, herkesin adalete bir gün ihtiyacının olacağı gerçekliğidir, realitesidir. Dolayısıyla, temel prensiplerde pazarlık yapmaktan vazgeçip temel prensiplerin, temel değerlerin gereklerinin hayata geçirilmesi konusunda bir performans hem sizden hem de Hükûmetten beklediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Bu minvalde, Hükûmet karar vermelidir, Avrupa Birliği mi Orta Doğu bataklığı mı; Avrupa Birliği mi, kapısı kapanan Şanghay Beşlisi mi? Hükûmet karar vermelidir, savaş mı, barış mı? Eğer barışsa, evet, Avrupa Birliği ama eğer savaşsa, çatışmaysa, kavgaysa, kansa, göz yaşıysa kusura bakmayın, vallahi hiçbir ülke kapısını bu manada, böylesi büyük sorunları olan, gittikçe de her gün derinleşen sorun yumağına sahip olan bir ülkeyi kendi sistemi içerisine dâhil etmeyecektir, bu sorunu transfer etmeyi göze almayacaktır.

Bugüne kadar ve şu ana kadar söylediğim bütün konuşmalar… Avrupa Birliğini kusursuz bir birlik olarak gören bir perspektife de asla sahip değiliz. Pek çok açıdan eleştirilmesi gereken, pek çok açıdan ilerlenmesi gereken sorun alanları da mutlaka vardır, onlar da yeri ve zamanı geldiğinde mutlaka sizlerle bu manada paylaşılacaktır.

Sayın Bakan, çok net bir sorum var: Bakanlığınız ve Hükûmet gerçekten Avrupa Birliğine girmek istiyor mu? Eğer gerçekten Avrupa Birliğine girmek istiyorsa tutum bu mu olmalıdır, yaşanılanlar bu mu olmalıdır? Beş yılık bir performansınız ve beş yıllık bir Başmüzakereci deneyiminiz var, en azından benim bildiğim kadarıyla, diğer performansınızı ve diğer mesleki backgroundunuzu dışında tutarak söylüyorum, bu realite içerisinde Türkiye Avrupa Birliğine girer mi? Giremez Sayın Bakan, giremez, mümkünatı yoktur bunun. Siz Bakan olarak çıkıp diyorsunuz ki: “Ey Kati Piri, ne işin vardı Diyarbakır’da?” Pardon, sadece “Kati Piri” dediniz, o “Ey Amerika, Ey Avrupa” diyen başkasıydı, siz sadece “Kati Piri” dediniz, bence “ey”i eksik kalmış Sayın Bakan, bundan sonra hitap ederken “ey” diye bağırın.

Sayın Bakan, şahsınıza ve kişilik haklarınıza zinhar hani bir sürçülisan da olsa bir söz söylemek istemem. Ancak, bakanlık sadece bakmaktan ibaret değildir. Bakan sadece bakıyor, baktığını görüyor mu görmüyor mu, ondan da emin değilim. Sayın Bakan, eğer baktığınızı gerçekten görebiliyorsanız o zaman niye susuyorsunuz, hakikaten niye susuyorsunuz? Yok, eğer baktığınızı göremiyorsanız bu çok daha vahim bir durumdur, bir Başmüzakereci bugün bu coğrafyada yaşanılanları eğer göremiyorsa, eğer okuyamıyorsa vay bu ülkenin geleceğinin hâline, vay bu ülkede yaşayan toplumun bir arada yaşama arzusunun hâline!

Neden bunları söylüyorum Sayın Bakan? Avrupa topluluğu, Hitler faşizminden çektiği için Avrupa Birliği toplumu oldu. Franco’dan, Mussolini’den, o rejimlerden çektiği için Avrupa Birliği oldu ve o mirası reddi üzerine kuruldu. Avrupa Birliği Orta Çağ Avrupası’nda insanların diri diri yakılması realitesinden çıkarak bugün Avrupa Birliği oldu. Bugün Cizre’de insanlar diri diri yakılıyor Sayın Bakanım, diri diri yakılıyor. Bakın, ben fotoğraflarını da hazırladım, grup başkan vekillerimizle istişare ettim, son anda vazgeçtim fotoğrafları kamuoyu huzurunda paylaşmaktan. Rohat Aktaş, 20 yaşında, Azadiya Welat yazarı, Yazı İşleri Müdürlüğünde çalışıyordu, 1996 doğumlu. Yine, aynı şekilde Mehmet Yavuzel, 23 yaşında Demokratik Bölgeler Partisi Parti Meclisi Üyesi. Sayın Bakan, cenazeleri ancak DNA testiyle teşhis edildi. Bu insanlar, Orta Çağ döneminde nasıl yakıldıysa insanlar Cizre’de bu şekilde yakıldılar.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Ankara’nın göbeğindeki insanlar da DNA’yla tespit edildi.

OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Sayın Bakan, hatırlarsanız, sizin de dâhil olmuş olduğunuz Uyum Komisyonu toplantısında zatıalinize hitap etmiştim, çağrıda bulunmuştum, “Girişimde bulunun.” demiştim. Emin olun, o girişimde bulunmuş olsaydınız -oldu mu olmadı mı bilmiyorum- Bakanlar Kurulu bu perspektife gelmiş olsaydı ne bu ölümler, ne bu vahşetler bugün bu derecede olurdu ne de Ankara’daki vahşet gerçekleşmiş olurdu. Dolayısıyla, hiçbir vahşet bir diğer vahşete cevap olarak ortaya konulamaz hukuk devletinde. Hiçbir vahşet, bu manada, yaşamış olduğumuz sorunun çözümü olamaz; bu ülkede, bu toplumsal gerçeklik içerisinde.

Yine, Sayın Bakan, müsaadeniz olursa toparlamaya da çalışıyorum.

Mevcut atmosfer içerisinde her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Bir haber ulaştı bize, grubumuza. Şu anda Hükûmet… Özellikle de Kürt coğrafyasında gerçekleşen -çatışma, savaş, katliam, ne derseniz deyin veya sizin deyiminizle Sayın Bakan, terörle mücadele deyin adına, ne derseniz deyin adına- suç işleyen veya suç isnadına maruz kalan herhangi bir kamu görevlisi artık Başbakanın veya Millî Savunma Bakanının onayıyla ancak yargılanabilecek. Bunun anlamı şudur: Savaş suçlarının gizlenmesinin, gölgelenmesinin bir zemini oluşturuluyor. Avrupa Birliği perspektif nere, bu getirilmeye çalışılan düzenleme nere diye sormak gerekiyor Sayın Bakan.

Bir diğer husus gazeteciler, basın mensupları üzerindeki baskı. Sayın Bakan, şu anda cezaevinde bulunan tutuklu gazeteci sayısı 30’u aşkındır ama sizler bunların gazeteci olmadığı iddiasında hâlen bulunmaya devam ediyorsunuz. Bunlar basının çalışanları ama şüphesiz ki muhalefet eden basının çalışanları, şüphesiz ki görüşleriyle, fikirleriyle Hükûmet uygulamalarını eleştiren basın kuruluşları, basın mensupları. Emin olun, darbeler AB uyum sürecine en büyük zararı veren süreçlerden bir tanesidir tıpkı 12 Eylül askerî darbesi gibi ama aynı zamanda 28 Şubat postmodern darbesi gibi. Ama, hiç şüpheniz olmasın 7 Haziran halk iradesine yöneltilen ultra postmodern darbe de yine Türkiye’yi AB ideallerinden, hedeflerinden uzaklaştıracaktır. Şimdi, haklı olarak çıkıp diyeceksiniz ki: “Bu, bir darbe değil.” Emin olun, 28 Şubatta bir mazlumiyet vardı, o bir mazlumiyetten 8 Hazirandan bugüne kadar en az binlerce zalimiyet, binlerce mağduriyet ortaya çıkmış durumda. Dolayısıyla, darbenin kimden geldiği önemli değil, darbenin askerî mi, postmodern mi veya yerli mi olduğu sorgulanmaz, kardeşim, darbe darbedir; darbeye hep beraber karşı çıkmak durumundayız ve bugün bu ülkenin başındaki en büyük belalardan bir tanesi de bu darbenin bizi nereye götüreceği, nasıl bir felaket içerisinde boğacağı hâlen belli değildir.

Eğer ki bir kez daha Türkiye bir çıkış istiyorsa, Hükûmet bir kez daha bir çıkış istiyorsa Avrupa Birliği ideallerini ve felsefesini büyük bir siyasi iradeyle bir kez daha sahiplenmeli ve Kürt sorununun çözümünde şiddet, çatışma, katliam pratiğinden müzakere pratiğine behemahâl geri dönmek durumundadır. Eğer Türkiye rotasını Batı’ya yöneltmek istiyorsa Suud, El Nusra, El Kaide, IŞİD ve benzeri bütün organizasyonlara sırtını dönmek durumunda; ufkunu, vizyonunu, perspektifini bir kez daha içeride barış, dışarıda barış perspektifine indirgemek, getirmek durumundadır.

Sayın Bakan, eğer ki Türkiye barış ipine sarılırsa, eğer ki Türkiye müzakere ipine sarılırsa grubumuzun elbette ki bu bütçeye yanıtı yine “hayır” olacaktır çünkü bu bütçe o perspektifi, o vizyonu hayata geçirmeye yeterli bir bütçe değildir. Ama eğer vizyon, ısrarla, inatla “içeride savaş dışarıda savaş” olacaksa vallahi, kusura bakmayın, verecek tek bir kuruşumuz yoktur savaş politikalarının propagandasının yapılması için.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baydemir.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına son konuşmacı Ahmet Yıldırım, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, emek ve sosyal güvenlik alanındaki politikaların belirlenmesindeki belirleyiciliği dışında, bir de ülkemizde 22 milyondan fazla emekçinin yaşam kalitesinin yükseltilmesi gibi yüksek bir sorumlulukla karşı karşıya. Ve belki de sağlık, eğitim vesaire hiçbir bakanlığın… Çünkü bu 22 milyon emekçinin aileleriyle birlikteki etki alanını düşünecek olursak hiçbir bakanlığın toplumsal etki gücünün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kadar olmadığını ifade etmek isterim.

Burada, şimdi, Ekim 2015’te açıklanmış olan TÜİK verilerine göre resmî işsiz sayımız, Ekim 2015’te, bir önceki yıla göre Sayın Bakan 104 bin kişi artmış TÜİK verilerine göre. Tabii, geniş tanımlı işsizlik temelinde ele alırsak işsizlik genelde yüzde 20, kadınlarda yüzde 24,4, gençlerde yüzde 28, genç kadınlarımızda ise yüzde 33 olmuştur. Her ne kadar resmî işsizlere son bir yıldır bakın, iş aramayanlar yani resmî kayıtlarda iş arama süreci içerisinde olmayanlar veya eksik istihdam edilenler de bu oranlara eklenmiş değildir. Şöyle ki: Her ne kadar 3 milyon 147 bin olarak işsiz sayımız gösteriliyorsa da iş aramayanlar ve eksik istihdam edilenler… Ki bu eksik istihdam edilenlerin neye tekabül ettiğini birazdan açıklayacağım. Bu oranın 6 milyon 446 bine yükseldiğini ve buradan hareketle özellikle resmî verilerde 10,5 olarak ortaya konulan işsizlik rakamının bir gerçeği yansıtmadığını, gerçek işsizliğin bunun çok çok üzerinde olduğunu ifade etmek isterim. Bakın, Türkiye ekonomisi, son üç yılda 890 bin yeni işsiz yaratmıştır. Burada işsizlik rakamlarıyla ilgili özellikle…

Peki, 10,5 olarak Bakanlık tarafından veya Hükûmet tarafından açıklanan işsizlik oranının neden gerçeği yansıtmadığını iddia ediyorum Sayın Bakan? Şöyle ki: Bakın, siz çalışanlar içerisine şunları da dâhil ediyorsunuz; haklar düzeyinde işçi sayılmayan, toplum yararına, özellikle İŞKUR kapsamında toplum yararına çalışma kapsamındakileri dâhil ediyorsunuz. Bunlar işsiz sayılmıyor. Yine evde bakım hizmetleri kapsamında SGK’ları dahi karşılanmayan çalışanlar da -ki bunların hiçbir sosyal güvencesi yok- işsizler içerisinde mütalaa edilmiyor. Ama çalışan olarak gösterilenlerin sosyal güvencesi yok, SGK’sı yok veya iş güvencesi yok yani yılın tamamında zaten çalışmadığı belli, bir de o yılın belli bir bölümündeki çalışma imkânını kaç yıl sürdüreceği dahi belli değildir.

Buradan hareketle şunu ifade edebilirim ki İŞKUR işe yerleştirmeye 2015’te yüzde 26 artış sağlayarak girmiştir. Evet, bu önemli yani İŞKUR işe yerleştirmede 2015’te yüzde 26 artış sağlamış. Bu doğru, evet, İŞKUR, bir önceki yıla göre 2015’te yüzde 26 daha fazla işe yerleştirme sağlamış ama bunların çoğu “toplum yararına çalışma” denilen yılın belli bir bölümünde sosyal güvencesiz, SGK’sız çalışanlar; bir kısmı ise özellikle “ev bakım hizmetleri” olarak tanımladığımız yerleştirmeler de bu yüzde 26’lık artışı sağlayan, aslında gerçeği yansıtmayan veya daha doğrusu realize eden tam zamanlı sürekli bir iş anlamına gelmemektedir. İşsizlik rakamı sorunu bir toplum yararına çalışma sorunuyla evde bakım hizmetleri görenler çalışıyor olarak gösteriliyor. Şimdi, bu nedenle yüzde 10,5’luk işsizlik oranının gerçeği yansıtmayan bir rakam olduğunu ifade etmek isteriz.

Bir de, şimdi, dün Maliye Bakanımız haklı olarak 2002’den almak suretiyle on üç-on dört yıllık AKP iktidarı dönemindeki gelişmeleri anlattı. Evet, ne diyor Sayın Maliye Bakanı? Eğitime ayrılan pay artmıştır, amenna, açılan üniversite sayısı artmıştır, amenna, üniversiteli olma oranımız artmıştır lise mezuniyetinden sonra, evet ben de bir akademisyen olarak söyleyebilirim, amenna ama bütün bunlarla bu üniversiteli olma, lise mezununu arttırma, üniversite mezununu arttırmayla istihdam etme arasında büyük bir orantısızlık vardır. Her üniversiteli olan işe sahip olmuyor. Buradan hareketle diyorum ki: Evet, AKP döneminde sağlanmış olan en önemli gelişmelerden biri işsizlerimizin niteliği arttı. İşsizlerimiz daha eğitimli, işsizlerimiz daha tahsilliler. Böyle bir gelişmeyle siyasi iktidar övünebilir çünkü ilkokul, ortaokul mezunu işsizlerden lisans mezunu, yüksek lisans mezunu hatta doktora mezunu işsizlere doğru bir gidişatı bu on dört yıllık iktidar döneminde sağlamış olabilirsiniz.

Bir de yeri gelmişken söyleyeyim, bakın bu çok çok önemli bir noktadır, “Keşke bu kadar üniversite açılmasa, keşke bu kadar üniversiteli mezunumuz olmasa”yı neredeyse bir akademisyen olarak bana dedirten şu gelişme vardır: Pedagojik olarak liseyi 17-18 yaşında bitiren bir gencimiz, eğer üniversite okumayacaksa meslek edinmek için bir esnafın, bir sanatkârın yanında kendini yaşama hazırlama şansına sahiptir. Ama, buna karşılık, 17 yaşında bu fırsata sahip olan, kendini eğitebilen, önümüzdeki dönem yaşamını bir meslek üzerinden kurgulayabilecek olan bir genç, sırf üniversiteli olma uğruna üniversiteye girer dört yıl, beş yıl, altı yıl -her neyse- okur, 23, 24, 25 yaşına gelir ondan sonra işsiz kalırsa, ondan sonra kendini eğitebilecek bir esnafın, sanatkârın yanına çırak olarak gidebilecek, yeni bir meslek edinebilecek olanakları kaybetmiş oluyor. Pedagojik olarak 17 yaşındaki bir gencin eğitim dışında meslek edinme süreçleri ile 24-25 yaşında işsiz kalması durumunda meslek edinme süreçleri asla aynı değildir. Böyle bir husus üzerinden AKP’nin ülkemize en büyük hediyesi olarak işsizlerimizin niteliğini artırdığını, tahsilini artırdığını ifade edebiliriz.

Bir de, evet, 28 Kasım günü 64’üncü Hükûmet Programı burada açıklandı. Ondan önce de Hükûmetimiz bir eylem planı açıklamıştı. Üç gün önce Sayın Başbakan üç aylık, altı aylık, bir yıllık eylem planlarının olduğunu, bunların yüzde 82’sini gerçekleştirdiğini ifade etti. Ben de hemen şuradan söyleyeyim, ilk altı ay, ikinci altı aydan birer örnek vereyim, Sayın Bakanın çalışma alanına giriyor diye: İlk altı ayda kıdem tazminatının kaldırılması öncelik. Bakın, ilk altı aydaki eylem planlarından biri kıdem tazminatının kaldırılması ya da geçici iş ilişkisinin yaygınlaştırılması çok acil bir sorun. Peki, ikinci altı aya bıraktıkları; o da ne yapacaklarını bilmediğimiz. Gerçekten eylem planını ayrıntılı okudum, şunu göremedim: Tamam da ikinci altı ayda özellikle çocuk işçiliğiyle ilgili düzenlemelerin yapılacağı söyleniyor, yani Hükûmet için çocuk işçilerimizin sorunu kıdem tazminatının kaldırılması kadar evla bir şey değildir. O, daha sonraki bir iş.

Yine, burada, yeri gelmişken söyleyeyim: DİSK’e bağlı araştırma birimi DİSK-AR tarafından 2015 yılı için hazırlanan Türkiye’de Çocuk İşçiliği Gerçeği Raporu’na göre, okula gitmeyen çocuklar için haftalık çalışma süresi maalesef elli dört saat. Haftada elli dört saat, yetişkin olarak bizim temposunu kaldıramayacağımız bir çalışma süresine çocuklarımızı mahkûm etmişiz. Yine bu elli dört saat çalışan çocuklarımızın -18 yaş altı- yüzde 3,4’ü yaralanmış ya da sakatlanıyor, üçte 1’i ise iş yerinde yemek yiyemiyor, çocukların yüzde 50’den fazlası da 400 liranın altında bir aylıkla çalışıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer husus, özellikle asgari ücretle ilgili bir problem. 2005 yılından bu yana AKP sürekli, özellikle iktidarın üçüncü yılından itibaren, asgari ücret koşullarının düzeltileceğini ifade ediyor. Ama 2005-2015, on yılda, bakın, millî gelirin on yıllık artış hızı yılda 4,3. Peki, bu on yılda asgari ücretin yıllık artış hızı ne kadar? 2,3. Millî gelirimizin artışının sadece yarısı kadar asgari ücretlerin artışı sağlandı. Hemen bu yılki düzenlemeyi ifade edecekler. 7 Haziranda böyle bir vizyonları yoktu, böyle bir seçim programı yoktu maalesef. Seçim beyannamelerinde de asgari ücretin artışı yoktu. Ama hem 7 Haziranda hem 1 Kasımda CHP ve HDP, biri 1.500, biri 2 bin liraya asgari ücretin çıkarılacağını vadettikten sonra, 7 Haziranda olmayan asgari ücretin bize göre kısmi artışının -ki, önceki yıllara göre ciddi bir artış- sağlanması kopya edilerek yapıldı. Bu da hayırlı bir iştir. Muhalefetin iktidar üzerindeki yapıcı bir etki gücünü göstermektedir yetersiz olsa bile.

Bir diğer husus, özellikle ifade etmek isterim ki, bakın, emek piyasasında güç dengesizliği zaten var, yani sermaye ile çalışan arasında ciddi bir dengesizlik var. Bu dengesizlikten hareketle şunu söyleyelim; ifade edilmiş Eylem Planı’nda 21 Marttan sonra şu gelecekmiş: İşçilerin işe iade ve alacak davaları artık iş mahkemelerince değil Hükûmetin atayacağı ara bulucu kurumlar tarafından muhakeme edilecek ve orada kararlaştırılacak. Emin olun, birçok yasal düzenleme bizi şaşırtıyor ama bu, facia bir şey. Düşünün, alacak meselesi, biri işten atılmış, mahkeme karar vermiş iade edilecek, işe iade kararı verilmiş ama mahkeme aracılığıyla değil, efendim, neymiş ara bulucular aracılığıyla bu iş çözülecek. Zaten emekle sermaye arasında bir güç dengesizliğinin ülkemizde yıllardan beri süregeldiğini düşünürsek, bu, güç dengesizliğini sadece derinleştirmeye hizmet edecektir. Çünkü iş hukukunun amacı sermayeyle emekçi arasında dengeyi gözetmek değildir, iş hukukunun amacı sermayeye karşı işçiyi korumaktır. Bütün evrensel değer yargıları bunu ifade eder, bütün gelişmiş demokratik ülkelerde iş hukuku, iş mahkemeleri emekçiyi sermayeye karşı korumak üzere kendini konumlandırmıştır.

Gelelim özellikle kadının iş yaşamında hiç adının olmadığına. Bir defa, meslek tanımlanması itibarıyla çok problemli işlerde çalıştığını ifade edelim. Yaptıkları işlerin büyük bir çoğunluğunun yasal tanımlaması yok, yasal tanımlaması ifadesi olanlar ise özellikle sigortadan, sosyal güvenceden, kalıcı bir işe sahip olmaktan mahrumdurlar. Bu yönüyle meslek tanımından yoksun işleri yapan kadınlarımıza dair bakın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi değerli arkadaşlar bilirler, doğum sonrası yarı zamanlı sözüm ona iyileştirme olarak getirilen bir maddeden söz edeyim. İyileştirme denilen neydi? Doğacak çocuk sayısına bağlı olarak dört ay ya da altı ay daha fazla yarı zamanlı çalışabilme iznini alabilir. Öyle bir lanse edildi ki televizyonlardan hem Genel Kuruldan geçtiğinde hem Cumhurbaşkanı onayladığında şöyle bir duyguya kapılmıştık biz: Eşim de, çevremdekiler de “Kadınlar artık doğum sonrası yarı zamanlı çalışıp tam mı maaş alacaklar?” diye sordular. Yok böyle bir şey. Yarı çalışıp yarı maaş alacaklar. Peki, primleri nereden karşılanacak? Çalıştığı süre kadar işveren verecek Sayın Bakan, geri kalan yarısı ise İşsizlik Fonu’ndan karşılanacak. Böyle bir şey olabilir mi Allah aşkına? On altı yıldır İşsizlik Fonu’nda biriken bu para 102 milyarı bulmuş, sadece yüzde 10’un altında olan 10 milyarlık bir dilimi amaca uygun kullanılmış, gerisi duble yollara harcanmış, getirilmiş, burada sermayenin vermesi gereken primlere sermayeyi rahatlatan ve onun vergi yükünü azaltan işlerde amacı dışında kullanılıyor. Neymiş? Adı işte: Kadınların çalışma yaşamında iyileştirme, doğuma teşvik etme. Amenna, annelik duygusu çok farklı bir şey ama siz yarı zamanlı çalıştırıyorsanız hem maaşını tam verin hem de işverene primini tam yükleyin.

Bir diğer husus, toparlayarak geliyorum, bakın, AKP döneminde, on dört yıllık iktidar döneminde emekçiler sermaye karşısında oldukça örgütsüz hâle geldiler. Şöyle ki, kendi rakamlarıyla veriyorum, bakın -Sayın Bakan hem Bakanlığınızın hem TÜİK’in rakamları- AKP döneminde toplu sözleşmeden istifade eden işçi oranı siz başladığınızda yüzde 10,5 iken bugün yüzde 4,5’a düşmüştür. Toplu sözleşmeden istifade eden bütün kamu çalışanları için söylemiyorum, işçi statüsünde çalışanlar için söylüyorum. Burada, aramızda sendikacı kökenli olan arkadaşlarımız var, direniş sendikacılığından gelenler var; hak arama mücadelesi, sınıf mücadelesinden, bir de masabaşı sendikacılıktan gelenler var, amenna, hepsine saygı duyuyoruz emeklerinden ötürü ama burada örgütsüz hâle getirildi işçimiz, toplu sözleşmeden istifade edemez hâle geldi. Benden önceki arkadaşımız Avrupa Birliği kriterleriyle ilgili söz etti. Asla ETUC bunu kabul etmez Sayın Bakan. Bu, Avrupa Birliği ilerleme raporlarında sürekli karşılığını bulan bir durum; emekçinin güvencesiz ve örgütsüz hâle gelmesi, toplu iş sözleşmelerinden istifade edemez durumda olması.

Son olarak, gündemimiz dışında bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Muş Milletvekiliyim. Bakın, son dönemde, son haftalarda çok ifade ettiğimiz Sur’daki, Cizre’deki, Silopi’deki olayları dile getirmekten biz de huzursuzuz, keşke hiç bu olaylar olmasa bizde dile getirmesek.

Muş’un Korkut ilçesi ve Vartinis beldesi, tarih 3 Ekim 1993. Vartinis beldesinin 1 kilometre yukarısında çatışma çıkıyor, PKK’liler ile güvenlik güçleri arasında. Güvenlik güçlerinden 1 astsubay vefat ediyor, Allah rahmet eylesin, bütün canını kaybetmiş olanlar için söylüyorum, bu uğurda canını feda etmiş olanlar için söylüyorum. Ama oradan inen Hasköy’deki karakol komutanı yüzbaşı, Muş Özel Harekât komutanı, 2 astsubayla birlikte “Ben bu Vartinis beldesini yakacağım, bunların başına yıkacağım.” diyor ve hemen belde meydanında -3 Ekim 1993- yakılıyor, bir ev yakılıyor. Baba Nasır Öğüt, eşi ve en büyüğü 14 yaşında, 7 çocuğu diri diri yakılıyor. Yakıldıktan sonra anne, annelik duygusuyla 2 küçük çocuğunu -biri 3, biri 4 yaşında- pencereden dışarı atıyor, onlar yeniden içeri atılarak yakılıyor. Bu dava Muş Ağır Ceza Mahkemesinde görülerek 2003 yılında, Sayın Bakan, düşürülüyor. Yeniden itiraz ediliyor, on yıl sonra, 2013’te açılıyor ama güvenlik nedeniyle Kırıkkale’ye veriliyor. Yarın karar duruşması Sayın Bakan, 1 Mart 2016 Vartinis katliamının, 9 insanın diri diri yakılmasının karar duruşması. Büyük bir inançla, umutla adaletin tecelli etmesini bekliyorlar. Bakın, hani “Devlet asla yapmaz bunları.”, “Güvenlik güçlerimiz zinhar yapmaz bunları.” diyoruz ya. Savcı, yüzbaşı, Özel Harekât komutanı, 2 astsubay hakkında -4’ü için de eşit cezayı istiyor- yüz seksen yıldan iki yüz otuz yıla kadar hapis cezası istiyor, 4’ü için de.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bunlar koruma getiriyorlar, yasayla koruma getiriyorlar.

AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bakın, savcı, iki karar duruşması geçirmesine rağmen kararının arkasında durdu. Demek ki bir baskı var, vazgeçirilmeye çalışılıyor. Yarın Kırıkkale’de olacağız. Bir saat önce basın açıklamasındaydık. En nihayetinde, bunlara ne kadar yasal koruma getirilirse getirilsin, insanlık suçuna tekabül eden, savaş suçuna tekabül eden iş ve işlemler Anayasa veya yasa maddelerinin değiştirilmesiyle zaman aşımına uğrayamaz ve koruma altına da alınamaz. 1993’te onu yapanlar asla böyle bir gün yargılanabileceklerini düşünmemişlerdi. Bugün Sur’da ve Cizre’deki vahşet bodrumunda o yangını çıkarıp insanları diri diri yakanların da bugün hiç böyle bir şeyi aklından geçirmedikleri, tahmin etmedikleri gibi, onlar da tahmin etmemişti.

Bütün Genel Kurulu adaletin tecelli etmesi duygusuyla saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşma yapacak sayın milletvekillerine söz vereceğim.

İlk konuşmacı Mehmet Habib Soluk, Sivas Milletvekili.

Buyurun Sayın Soluk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2016 yılı bütçesinin üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ulaştırma alanında yapılan yatırımlar ekonomik gelişmenin, büyümenin ve kalkınmanın lokomotifidir.

Osmanlı Devleti’nin eyalet merkezi olan Sivas’a 1882 yılında Vali olarak görevlendirilen Halil Rıfat Paşa, güney-kuzey koridorlarını açmak için Kuşkayası mevkisinde balyozla yalçın kayaları kırarak yol açar. Yalçın kayaların üzerine “Gidemediğin yer senin değildir.” sözünü yazdırır. İşte, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın da ve ulaştırmacıların da bu söz âdeta rehberi olur. Yüce Meclisin tevdi ettiği geçmişteki ve bugünkü bütçeleri Sayın Binali Yıldırım rastgele kullanmamak, el yordamıyla yatırımı nerelere yapalımı aramamak kaydıyla, düşüncesiyle 30 üniversitenin 43 öğretim üyesiyle birlikte Ulaştırma Ana Plan Stratejisi’ni hazırlar… Bu hazırlanan plan sadece o grupla değil, ayrıca eski adı Devlet Planlama Teşkilatı başta olmak üzere, bütün kurum ve kuruluşlarla, sivil toplum kuruluşlarıyla, onlarca ülkenin uzmanlarıyla birlikte Türkiye’nin ihtiyacı olan öncelikleri belirler, 2023-2035-2053 olarak hedeflerini belirler.

Karacaoğlan’ın şiirlerine konu olan, geçit vermeyen nehirleri köprülerle, geçilmeyen vadileri viyadüklerle, aşılmayan dağları delik delik delerek kalbur alıp toprağını elercesine yüzlerce kilometre yol yaparak; ayrıca bölünmüş yollara önem verip doğu-batı aksındaki koridorları kuzey-güney aksından 18 koridorla bölerek şehirlerimizi birbirine yaklaştırır, insanlarımızı birbirine yaklaştırır, hayatı kolaylaştırırlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bunları yapmakla ne oldu? 272 milyon adam/saat iş gücü, 1 milyar 650 milyon litre akaryakıt tasarrufu, en önemlisi de 52 milyar 300 milyonluk bir hareketlilikte -şehir içi hariç- 66 bin kilometrelik güzergâhta 8,5 milyon motorlu taşıt varken can kaybımız 5,72; 100 milyon taşıt kilometrede -2014 sonunda- 102 milyar 900 milyona çıkan hareketlilikte motorlu taşıt 19 milyona çıktığı hâlde can kaybımız 2,17’ye düşer, bunun da bedelinin parasal olarak ölçülmesi mümkün değildir.

Deniz yolu, hava yolu, iletişim, buralara girecek zamanımız herhâlde olmadığı için, benden sonraki arkadaşlarım değineceklerdir.

Demir yoluna gelince: Misakımillî sınırlarımız içerisinde 1886 yılında İzmir-Aydın demir yoluyla başlayan ülkemizdeki demir yolu, oldukça hızlı şekilde devam eder. Misakımillî sınırlarımız içerisinde 4.136 kilometre demir yolu kalır. Bütün yokluklara ve teknik imkânsızlıklara rağmen 1923-1946 arasında 3.764 kilometre demir yolu yapılır dişle, tırnakla, kazmayla, kürekle ama ne acıdır ki -herkes, konuşmacılar burada bunu atlayarak geçiyor- 1946’dan 2003’e kadar yapılan demir yolu yalnızca 945 kilometredir. Bunun adını hep birlikte koyalım. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Demir yolları refah ve ümran tevlit eder. Demir yolları, bir memleketin toptan ve tüfekten daha mühim silahıdır.” sözleri unutulurcasına…

Eyvah, eyvah, sürenin sonuna geldik.

“Edirne’den Van’a kadar benim güzel bir yurdum var/ İster savaş, ister barış, vermem ondan ben bir karış.” sözleriyle uğruna can verdiğimiz, marşlara konu olan ana yurdumuzu demir ağlarla örmeye devam ettiğimiz, Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet hedefi ve cumhuriyete sahip çıkma bu olsa gerekir diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soluk.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Sabahattin Karakelle, Erzincan Milletvekili.

Buyurun Sayın Karakelle.

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA SABAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın 2016 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Eli kanlı tüm terör örgütlerini ve bunların siyasi temsilcilerini kınarken, bu toprakları bizlere mübarek kanlarıyla vatan yapan dünden bugüne tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı; gazilerimize hayırlı, uzun ömürler, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Uzun ince bir yoldayız.” diyerek ülkemiz için hizmet kervanıyla çıktığımız bu kutlu yolculukta özellikle 1 Kasım seçimlerinde milletimizin büyük teveccühüyle yolumuza durmadan, yorulmadan devam ediyoruz. Ülkemiz genelinde göz kamaştıran altyapı yatırımlarıyla tıkanan damarlar açılmış, geçmişteki engeller tek tek bertaraf edilmiş, gerçekleştirilen ulaşım ve erişim yatırımlarıyla kalkınmanın sarsılmaz temelleri atılmıştır. Cahit Külebi’nin şiirinde anlattığı tozlu yolları, AK PARTİ iktidarıyla bölünmüş asfalt yollara dönüştürdük. Unutmayalım ki tarih yazanlar, ulaştırmadaki yarım asra sığmayan yatırımların nasıl gerçekleştiğini mutlaka yazacaklardır. Bu yollar, köprüler, viyadükler ve tünellerle ırakları yakın yaparak taçlandırdığımız güzel ülkemizi hayalleriyle buluşturduk. Bu destanın yazılışının mimarı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’a huzurlarınızda şükranlarımı arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız öncülüğünde planlanan ve bir bir hayata geçirilen projeler ve dev yatırımlar, geleceğe emin adımlarla ilerleyen ulaştırma stratejimizin en belirgin örnekleridir. Bu bağlamda, AK PARTİ olarak iktidarımızın ilk yıllarında, hemen 2003 yılı içerisinde Acil Eylem Planı’nı uygulamaya koyduk. Bugün gururla ifade ediyoruz ki belirlenen hedefleri on dört yılda fazlasıyla gerçekleştirdik.

Ulaşım ve iletişimin her alanında “Hayatlar bölünmesin, hasretler kısa sürsün, tekerlekler medeniyete yürüsün.” diye çıktığımız bu yolda, yolları böldük, milleti birleştirdik; yolları böldük, hayatları birleştirdik. Büyük Osmanlı’nın yüz elli yıl evvel hayal ettiği Ovit Tüneli’nin inşaatı devam ederken Tünel-i Bahri gibi projeler AK PARTİ iktidarıyla 21’inci yüzyılda Marmaray olarak hayata geçti. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüp Geçişi, İzmit Körfez Köprüsü gibi devasa projeler AK PARTİ iktidarıyla vücut buluyor. Zira, AK PARTİ olarak görümlük değil, ömürlük hizmetleri hayata geçiriyoruz.

MUSA ÇAM (İzmir) – Yedisu-Erzincan yolu ne olacak?

SEBAHATTİN KARAKELLE (Devamla) – Ülkemizin kırk yıllık hayali olan yüksek hızlı tren projeleri hayata geçmiştir. Hava yolu sektörü için de gerekli çaba gösterilmiş “Hava yolu halkın yolu olacak.” sloganıyla çıkılan bu yolda planlanan hedeflerin tamamına ulaşılmış, neticede millî hava yolu şirketimiz bir dünya markası olmuştur.

Doğu ve güneydoğuda, hayal bile edilemeyen havaalanlarını, terminal binalarını hizmete açtık.

Ülke olarak, diğer bütün sektörlerde olduğu gibi gelişme ve başarıyı uzaya da taşımaya kararlıyız.

AK PARTİ olarak denizcilik politikalarını ve yatırımlarını, taşımacılık, limanlar, tersaneler, marinalar, balıkçı barınakları gibi bir bütün olarak ele aldık.

Bütün bunların gerçekleşmesinde emeği geçen, başta partimizin efsanevi lideri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’na, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’a ve emeği geçen tüm Bakanlık personeline şükranlarımı arz ediyor, 2016 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını Rabb’imden niyaz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yedisu yolunu da teröristler bıraktığı takdirde yapacağız Allah’ın izniyle.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – O görev de Hükûmetin görevi. Teröristleri orada bulundurmayacaksınız, o görev de sizin! Teröristlerin başına yıkacaksınız orayı.

MUSA ÇAM (İzmir) – Yapın yolu, yapın yolu, Erzincan’a bağlayın onu.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Devamla) – Saygıyla selamlıyorum sizleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karakelle.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Mikail Arslan, Kırşehir Milletvekili.

Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce hepinizi saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum. Bakanlık bütçesinin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan diliyorum.

Tabii, konu Ulaştırma Bakanlığı olunca; Körfez Geçişi, İstanbul-İzmir Otoyolu, Avrasya Tüneli, Marmaray, Kuzey Marmara Otoyolu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, üç katlı büyük İstanbul tüneli, üçüncü havalimanı, Kanal İstanbul, İzmir-Körfez Geçişi, Çanakkale 1915 köprüsü, Millî Tren, Millî Uçak gibi devasa projeleri anmadan geçemeyeceğiz. Bu büyük projeleri ve binlerce kilometre bölünmüş yolları, havaalanlarını, limanları bize kazandıran, bu konuda gecesini gündüzüne katan bütün Bakanlık bürokratlarıyla beraber Sayın Bakanımıza özellikle teşekkür ederek de konuşmama başlamak istiyorum.

Ulaşımda bu başarının sağlanmasında çok kritik bazı kararlar alındı. Bu kararlardan en önemlisi, Karayollarının Ulaştırma Bakanlığına bağlanmış olmasıdır. Karayollarının Ulaştırma Bakanlığına bağlanmış olmasıyla beraber ulaşımda entegrasyon ve koordinasyon gündeme gelmiş, havaalanlarının, limanların ve kara yollarının birbirleriyle ilişkilendirilmesi söz konusu olmuştur. Bu çerçeve içerisinde ulaşım master planı ve lojistik master planı konu olmuş ve bu konuyla ilgili Bakanlığımız çalışmaları başlatmıştır.

Tabii, ikinci önemli olan konu da bu entegrasyonun tamamlanabilmesi için büyükşehirlerdeki raylı sistemlerin tamamlanabilmesi noktasında Bakanlığımızın bu konuda sorumluluk almış olmasıdır. Bu sorumluluk çerçevesinde İstanbul, Ankara, İzmir, Konya ve Antalya’da raylı sistemler hızla bitirilmiş ve yeni ağlar planlanmıştır. Tabii bunun devamında küçük illerin de, 500 bin nüfustan küçük olan illerin de raylı sistemlerle tanışabilme imkânı gelmiş ve zamanla, inşallah, büyük şehirlerin nüfus ölçeklerine göre küçük illere de bu hizmetler ulaştırılacaktır.

Yine ulaşım birlikteliğinin sağlanması konusunda ulaşım koridorları gündeme gelmiş ve bu konuda bağlantısı olmayan koridorların bağlantısı sağlanması konusunda çalışmalar yapılmıştır. Mesela bunlardan bir tanesi, Samsun’dan Kırıkkale’ye gelen ulaşım ağı, Ankara’dan dolaşarak Konya yoluna, oradan da Mersin limanına kadar ulaşırlardı. Bu ağ, Kırıkkale-Karakeçili-Konya yol bağlantısı şeklinde hemen ağa alınmış, arkasından projelendirilmiş ve ihaleleri yapılarak hizmete alınmış, şu anda da sathi kaplamadan sıcak kaplamaya dönüştürülmesi için çalışmalar yürütülmektedir. Bu da son derece önemli bir çalışmadır.

Lojistiğin değerlendirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının serbestleştirilmesi, Karayollarında BSK’ya geçilmesi konusu birbirinden önemli konulardır.

Yine Delice’den Aksaray’a raylı sistem Devlet Demiryolları hattı proje ihalesi çıkmıştır. Delice’nin de bir lojistik merkez olması son derece önemlidir çünkü burası, yap-işlet-devret projelerinin kesim noktasıdır. Buranın da aynı zamanda otoyol projesi olarak Kırşehir’e bağlanmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.

Yine, Kırşehir çevre yolunun da bir an önce tamamlanmasını talep etmekteyiz.

Sayın Bakanım, bunlarla beraber İstanbul ulaşımına da el atılması… Her ne kadar raylı sistemlerle ilgili çalışmalar yapılıyor olsa da sistemlerin birbirine bağlanması noktasında, yol ağlarının birbirlerine bağlanması noktasında, otopark politikalarının çözümcü olması noktasında, deniz ulaşımının daha rantabl kullanılması açısından, toplu taşımın daha rantabl kullanılması açısından İstanbul ulaşımının da, Bakanlığınız nezdinde, Büyükşehir Belediyesiyle iş birliği hâlinde tekrar gündeme gelmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz.

Yine, kara yolları kamulaştırmalarına çok büyük bedeller ödenmektedir. Bu kamulaştırma noktasında da kamu yatırımı ortaklık payı olarak bir düzenleme yapılmasını… Çünkü kara yolu geçtikten sonra orada büyük bir değer kazanılmakta, bu değer kazanılmasına rağmen, ayrıca Karayolları büyük bedeller ödemektedir. Nasıl şehirlerde imar planları yapılırken düzenleme ortaklık payı alınıyorsa, bu yollardan da yol ağının 2 katı, sağlı sollu olmak üzere bir düzenleme yapılırsa faydalı olur diye düşünüyoruz.

Yine, madem millî uçağımızı planlıyoruz, bütün illere de havaalanları planlanmalıdır diye düşünüyoruz. Çünkü 100 kişilik uçak, 50 kişilik uçaklarla bu havaalanları rantabl kullanılabilir. Şu anda bütün illere bu planlamalar yapılmalıdır diye düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı Ahmet Arslan, Kars Milletvekili.

Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ARSLAN (Kars) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; ben de, Ulaştırma Bakanlığı bütçesi üzerinde grubumuz adına konuşma yapmak üzere kürsüdeyim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, sadece bir fotoğraf göstereceğim, sonra birkaç cümle edeceğim. Bu fotoğraf, yıldız gibi parlayan coğrafyasındaki, Anadolu Trakya toprağının, Türkiye Cumhuriyeti’nin bulunduğu konumu gösterir.

MUSA ÇAM (İzmir) – Ahmet Bey, Sayın Bakana da göster.

AHMET ARSLAN (Devamla) – Sayın Bakan çok iyi biliyor. Niye bildiğini şimdi söyleyeceğim.

Arkadaşlar, herkes yaşadığı kente yapılan yoldan, demir yollarından, limanlardan Türkiye'nin neler yaptığını görüyor. Ancak fotoğrafın tamamını görmek adına coğrafyanızı dikkate almak durumundasınız yani birileri gibi sadece ufka bakmak değil ufkun ötesini görmek durumundasınız. İşte, Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, hükûmetleriyle, Ulaştırma Bakanıyla ve kadrolarıyla ufkun ötesini gören Türkiye Cumhuriyeti son on üç yıldır Anadolu’yu coğrafya üzerinde köprü olmaktan çıkarmış, ulaştırma koridorları anlamında köprü hâline getirmiştir. Nasıl getirmiştir? Bütün ulaştırma türlerini birbirleriyle entegre ederek. Yani kara yollarıyla, demir yollarıyla, limanlarıyla, havaalanlarıyla birbiriyle entegre hâle getirerek bu coğrafyanın farkına varmıştır, farkındadır, gereğini yapmaktadır. Nasıl yapmaktadır? Sadece kara yollarında değil demir yollarında da yüksek hızlı tren, hızlı tren yapmakla kalmamakta, lojistik merkezleri yapmaktadır. Kara yollarında sadece doğu-batı eksenli değil kuzey-güney eksenli ana koridorlar yapmaktadır. Daha, deniz limanlarını artırmakta, yetinmemekte, kara yollarıyla ve demir yollarıyla birbirine bağlamaktadır ve bununla da yetinmemektedir havaalanlarıyla ülkenin her yerini ulaşılabilir hâle getirmektedir. Ulaşılabilir hâle getirmektedir ki bütün sektörler ulaştırma altyapılarından yararlansın. Sadece birini örnek vereceğim, bugün burada söylendi, dendi ki: “26 havalimanında kalsaydı, 55 veya 57 olmasaydı.” 57 olmasaydı uçak ambulans, uçak helikopter Türkiye'nin her yerine gidip hizmet veremezdi. İşte, Türkiye'nin her yerinde havaalanı var ki uçak ambulansımız, uçak helikopterimiz Kars’tan da, başka yerlerden de hastayı alıp Türkiye'nin her yerine götürebiliyor.

Demir yolu ağı örülüyor, işte bu coğrafyanın hakkı veriliyor. Marmaray’la, Bakü-Tiflis-Kars ile Londra Orta Asya’ya bağlanıyor. Diyebilirsiniz ki: “Bana ne Londra’dan, bana ne Orta Asya’dan.” Eğer bu coğrafyada 31 trilyon dolarlık bir pazar varsa, bu coğrafyada milyarlarca insan yaşıyorsa ticareten bu pozisyonunuzdan yararlanmanız lazım. İşte, Ulaştırma Bakanlığı ve ekibi bu pozisyonundan yararlanmak üzere projeler yapıyor.

Başka ne yapıyor? Doğu Kapı’ya kadar demir yolumuz var, elli yıldır el vurulmamıştı; bu kadrolar sayesinde Kars’a da, Akyaka’ya da -Doğu Kapı’ya kadar demir yolu yenilenmiştir- daha modern demir yollarıyla hizmet verilmektedir. Dolayısıyla sadece yüksek hızlı trene saplanıp kalmayalım.

Başka ne yapılmıştır? Kars sadece şehir içindeki 22 kilometrelik bölünmüş yoldan bugün Kars, Selim, Sarıkamış, Erzurum istikametinde ilçeleriyle bölünmüş yolla tanışmıştır. Susuz ilçesi bölünmüş yolla tanışmıştır. Digor ilçesi -şimdi iş başlıyor- bölünmüş yolla tanışacaktır. Arpaçay ve Akyaka ilçesi 1A standardında 12 metre genişliğinde yolla tanışmıştır. Yolun kenarından bir traktör giderken diğer taraftan 2 araba birbirini sollayabilecek genişlikte yollarla tanışmıştır. Kağızman ilçesi elli yıldır el vurulmamış yollarını yenilemektedir, 1A standardına getirmektedir. Kimin sayesinde? Biliniz ki bu kadroların sayesinde.

Sayın Çam, sataşmayacağım, sadece sorunuza cevap vereceğim.

Ulaştırma Bakanlığı kadrosu ufkun ötesini gördüğü için İzmir’e de iş yapıyor, Kars’a da iş yapıyor, Türkiye'nin her yerine, velhasılıkelam 81 ile iş yapıyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kars’a bütçeden ne kadar pay ayrıldı, ne kadar pay?

AHMET ARSLAN (Devamla) - Gayet güzel bir bütçedir. Bundan sonra da başarılı bütçeler olacaktır diyorum. Herkesi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Projeler çılgın olmasın! Çılgın olmasın projeler!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına beşinci konuşmacı Mustafa Ilıcalı, Erzurum Milletvekili.

Buyurun Sayın Ilıcalı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Karayolları Genel Müdürlüğünün 2016 bütçesiyle ilgili AK PARTİ Grubumuz adına söz aldım. Burada beş dakikalık konuşmada aklınızda kalabilecek bazı bilgileri, konunun otuz beş yıllık hocası bir kişi olarak bunları öne çıkaracağım.

Bir kere, bugün benim için çok özel bir gün, değerli milletvekillerimle de paylaşmak istiyorum. 29 Şubatta -bugün- ağabeyim Ergündüz Ilıcalı dünyaya geldi, “Dört yılda bir doğum günüm.” derdi. 1990 senesinde de 2 çocuğu üniversitedeyken, Balıkesir-İzmir arasında geçirdiği bir trafik kazasıyla hem kendisini hem yengemizi kaybettik ve o günden bugüne…

MUSA ÇAM (İzmir) – Başınız sağ olsun.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – Ben aynı zamanda da 1979’dan beri hocayım. 1990’da ağabeyimi, yengemi kaybetmişim; başka bir trafik kazasında babamı, annemi. İstanbul üniversitelerinde; Yıldız Teknik, İstanbul Teknik, Bahçeşehirde hocalık yaptım. Her türlü görüşteki hocalarla toplantılarda bulundum.

Ben burada tarafsız bir milletvekili diye değil… Müsaadenizle, dönüyorum, Sayın Bakanım, şahsınızda o günkü Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, bugün bu çalışmaları devam ettiren Ahmet Davutoğlu’na çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü bu yollar bölünmüş hâle geldi. Benim ağabeyimin kaza yaptığı yer 3 şeritli bir yoldu. O 3 şeritli yol, tırmanma şeridinden, 180 kilometre/saatle geldi. Yani grubumuza da teşekkür ediyorum, bana da ne kadar denk geldi. Hem böyle bir Karayolu bütçesi hem böyle bir acım, ikisini birleştiriyorum.

Ve şimdi, şu haritayı gösteriyorum. Bakanım bildiği için arkaya dönmeyeceğim, değerli, özellikle muhalefet partisi milletvekilleri…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Üstat, 180 kilometreden bahsediyorsun, suçtur. Öyle bir şey olur mu!

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – İşte, öldü yani.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Olmaz ama söyleyin, kamuoyu yanlış anlayacak yani 120 kilometre deyin bari.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – Sürem çok az, bunları daha sonra konuşuruz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Hocam, sen işin uzmanısın, ne kadar otoyol yapılmış, bir de onu söyler misin? Bu Hükûmet döneminde yapılan otoyolu da bir söyler misin, sen işin uzmanısın? Onu da söyle.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – 2003’ten önceki Türkiye’deki bölünmüş yollar ile bugünkü bölünmüş yolları görüyorsunuz. Tebrik ediyorum, 18.178 kilometre ilave yapıldı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hemen şunu söyleyeyim: Bazı milletvekillerimiz, değerli vekillerimiz kara yolu bütçesini öne çıkardılar, “Demir yolları azaldı.” dediler. Hükûmetimiz… Yine, Binali Bakanıma teşekkür ediyorum. Ben 2002’de de milletvekiliydim, Sayın Bakanım “Bir ulaşım strateji planı yapalım.” dedi, bana Meclisten Bakanlar Kurulu kararı çıkardı, bu projeyi yaptık bütün İstanbul Teknik Üniversitesi, diğer hocalarla beraber. Bu strateji planı içerisinde konu bütüncül olarak ele alındı. Buradan, yolların standardının artması, demir yolları, deniz yolları bir bütüncül yaklaşım sağlamıştır ve kendisini o projede çalışan tüm hocalar büyük bir takdirle bugün, her gün, sağ olsunlar, Bakanımızdan… Her buluştuğumuzda muhakkak mevzusu geçmektedir.

İşte, yatırımlara bakıyoruz, 20 milyara çıkmış en son, baştan itibaren. 2003’te 4 binden 20 milyara, 5 kat.

Trafik güvenliği acayip bir konu. Bölünmüş yolları ne olur eleştirmeyin. Burada 2014 yılında 100 milyon taşıt/kilometre -bir teknik terim- 2,17’ye düşmüş 5,72’den. Bu ne demektir? Yüzde 62 azalma demektir. Bu ne demektir? İşte, benim ağabeyimin karıştığı kazaları caydırıcı hâle getirip önleyici yollar demektir. Burada, peki bu ne demektir? Akaryakıt tasarrufunda sağlanan faydaya bakın, 4 milyar 500 milyon; seyahat süresindeki faydaya bakın, 7 milyar 590 milyon. Bunlar son derece önemlidir. Emisyondaki faydaya bakın, tünellere bakın; işte, 2003 öncesi 50 kilometre tünel, 2015’e kadar 208 kilometre daha artarak 258 kilometreye çıkmış, yüzde 427 bir artış demek.

Prestij projelere bakın. Ne olur, bu konuda tereddüdü olan varsa benimle başka bir yerde otursun, bütün rakamları vereyim, tartışalım. Yavuz Sultan Selim Projesi -İstanbul’da yıllarını geçirmiş bir kişi olarak- İstanbul trafiğinin çözümünde çok önemlidir. Ortasından raylı sistem geçmektedir ve bu raylı sistemiyle, genişliğiyle dünyanın birinci köprüsüdür. Bu da inşallah, bu sene hizmete girdiğinde TEM’deki, D100’deki trafik önemli ölçüde azalacaktır.

Avrasya Tüneli çok önemlidir. Bununla ilgili de yine, burada bu kadar kısa sürede bunları paylaşamayacağım.

Başka prestij projeler: Bizim bölgeyi ilgilendiren Ovit Tüneli’miz vardır. Allah razı olsun, yine, o günkü Sayın Başbakanımız, bugünkü Cumhurbaşkanımız sayesinde, YOGT değerlerine bakılsaydı hayatta yapılmayacak şey yapılmıştır. Bölge kalkınmasında doğu-deniz bağlantısında çok önemli olacaktır.

Bundan dolayı da yani söylenecek o kadar çok şey var ki. Ama bir de Erzurum adına Sayın Bakanımdan istirhamlarım var, Karayolları Genel Müdürlüğünden. Şu anda projesi olup da yatırım programında teklif edilen Erzurum-Uzundere arasında Tortum Gölü’nün tünelini istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – Buradan konuşmamı duyan başkanlar arıyor beni. Erzurum-Çat arasında, Palandöken’i Tekman’a bağlayan tüneli istiyoruz. Erzurum-Çat arasındaki, yine Bingöl-Karlıova arasındaki Çirişli tünelini istiyoruz. Yine, Erzurum Nene Hatun…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkanım, ek bir süre verin, Sayın Hocam konuşsun, işin uzmanı. Ek bir süre verir misiniz Sayın Başkanım.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – …Erzurum Olur-Ardanuç tünelini istiyoruz.

Bir de Sayın Bakanım, yüksek hızlı treni Erzurum’a da getirecektiniz. Biz, demir yolunun aşağıya alınmasını…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, herkes Sayın Ulaştırma Bakanını övüyor. Bu yazıları Ulaştırma Bakanı mı arkadaşlara verdi, ne yaptı, bilmiyorum ki.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – Değerli Vekilim, bir tamamlayalım.

Erzurum’daki yüksek hızlı trenin esas demir yolunun altına alınmasını ve belediye adına hazırlandığımız tramvay projesine desteğinizi istiyoruz.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Seferihisar yolu her iki yılda bir yeniden yapılıyor.

MUSTAFA ILICALI (Devamla) – Yapmış olduğunuz destekten dolayı şahsınıza, Hükûmetimize, geçmiş Hükûmete, bugünkü Hükûmete, orada oturan çok değerli bürokratlarımıza teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu Bakanlar Düzce’nin yolunu yapmıyorlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ilıcalı.

Yalnız Sayın Ilıcalı’nın taleplerinin bir kısmı mikrofonun kapandığı anda yapıldı, izleyenler onları duyamadı ama tutanaklara geçmiştir. İnanıyorum ki Sayın Bakan onları değerlendirecektir.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Keşke açsaydınız Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ben de 29 Şubatta doğup da şimdi ahirete intikal etmiş olan Sayın Ilıcalı’nın ağabeyine ve yine ahirete intikal eden diğer yakınlarına Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün 29 Şubat. 26’ncı Parlamento Dönemi’nde bir daha 29 Şubat günü olmayacak. Böylece bütün milletvekilleri ve Hükûmet böylesi istisnai bir güne tanıklık etmiş oluyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına altıncı konuşmacı Ebubekir Gizligider, Nevşehir Milletvekili.

Buyurun Sayın Gizligider. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğümüzün 2016 yılı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Elbette, bugünlerde bütçeyi konuşuyoruz, rakamları konuşuyoruz, eleştiriler yapılıyor ama ben rakamlara boğmadan, sadece bir hususa tüm Türkiye’nin ve siz değerli milletvekillerimizin dikkatini çekmek istiyorum.

Merak ettim, bir baktım, 2002 yılında 119,6 milyarmış bütçemiz, 119,6 milyar TL yeni parayla. 4,7 kat artmış, yaklaşık 5 kat artmış. 2016 yılı yani bu yılın bütçesi 570,5 milyar TL’ye ulaşmış, şimdiden hayırlı olmasını diliyorum bu bütçenin.

Benim için burada en önemli şey şu: Dünyamız ve bölgemiz çok ciddi bir türbülanstan geçiyor. Yani Orta Doğu hemen yanı başımızda yangın yeri, öbür taraftan Avrupa, Avrupa Birliği, hatta Atlantik ötesi ciddi bir ekonomik krizin içinde; Avrupa küçülmeyi konuşuyor, komşu ülkelerimizden ise gün geçmiyor ki yeni bir kriz haberi gelmesin. İşte, biz bu denklemde, bu ağır coğrafyada, bu ağır ekonomik bunalımın ortasında gerçekten, Türkiye olarak bir başarı hikâyesi yazıyoruz.

2016 yılına girdik ve 2015 yılı seçimler yılıydı. 2 tane genel seçim yaşadık ve aralarında da yaklaşık beş ay gibi çok kısa bir süre vardı. Yani baktığınızda aslında belki tüm yıl boyunca seçim öncesi, seçim süreci, seçim sonrası, tekrar seçim öncesi, tekrar seçim ve seçim sonrası gibi birbirini takip eden; normal, oturmuş demokrasilerde dahi kaldırılması zor bir ekonomik süreç yaşanmasına rağmen, bir yandan da güvenlik problemleri yaşanmasına rağmen Orta Doğu’da ve bize de yer yer etki eden, bu yılki büyümemizi yüzde 4 –çok yakında açıklanacak, kabaca söylüyorum- olarak gerçekleştirmiş durumdayız. Bu gerçekten bu coğrafyada bize göre bir başarı hikâyesidir.

Bu başarı hikâyesinin en önemli paragraflarından birini de ulaştırmada ve bağlı olarak da kara yollarında yazdığımızı düşünüyorum, hatta iddia ediyorum ki ben, hiçbir parti AK PARTİ kadar yola önem vermedi. Bunu şöyle açıklayayım: “Yol medeniyettir.” diyerek çıktık çünkü milletimizin önüne ve hiçbir parti yola o kadar önem vermedi dedik ya çünkü hiçbir partinin sloganı şu değildi belki: “Durmak yok, yola devam.” dedik. Bu yol sadece kara yolu, hava yolu ya da deniz yolu değildi, bu yol bize göre gönüllerin yoluydu; sadece ülkemizin değil, mazlum milletlere de giden gönüllerin yolunu irşat etmekte. Aslında, düşünüyorum ki kara yollarını da biz ak yollar yaptık. Niçin ak yollar yaptık? Az önce benden önceki kıymetli konuşmacı da bahsetti.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Beyaz asfalt döktünüz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Gözümüzü alıyor giderken, yollara bakamıyoruz.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Devamla) – Anlatacağım.

Kıymetli konuşmacımız da, Mustafa Bey de bahsetti, inanın ki -belki gülümsüyor şu anda ama- her birimizin ailesinde acı hatıralar var kara yollarıyla ilgili. Şimdi zaman zaman gidiyoruz Ankara ile Nevşehir arasında, yer yer birkaç kilometre tadilat oluyor, tahammül edemiyoruz. 3 kilometre, 5 kilometre, 10 kilometre tadilata tahammül edemiyoruz ve aklımıza şu soru geliyor: Peki yıllarca biz nasıl gittik? Nasıl gittik söyleyeyim: Şimdi o yollarda, yani bölünmüş yol konumuna gelen o yollarda kaza oranı ve ölüm oranı yaklaşık yüzde 60 düşmüş. Sadece bunun için bile sizlere teşekkür ediyoruz, Sayın Bakanıma ve ekibine.

Elbette, 2002 ile 2015 arasında birçok istatistik var ama bunları vermeye gerek duymuyorum. Çünkü vaktim son derece azaldı. Özellikle, duble yol ve ardından başlayan sıcak asfalt projeleriyle turizm ve ekonomi ciddi şekilde canlandı. Bu kapsamda -benden önceki konuşmacılarımız saydı, vaktim yetmeyecek- şuna dikkatinizi çekmek istiyorum: Kısa bir süre önce ABD’de testleri yapılan “Hyperloop” diye bir yeni ulaşım sistemi söz konusu ve Bakanlığımız onu da yakından takip ediyor ve Türkiye’de nasıl uygulayacağının planını yapıyor.

Vaktim çok kısıtlı, o yüzden Nevşehir’den de çok kısa örnek vermek istiyorum size. Çok şükür ki bütün il girişlerimizin tamamı duble yol ve şimdi inşallah, il merkezi itibarıyla da önümüzdeki bahar itibarıyla tamamını sıcak asfaltla kaplayacağız, bunun için de teşekkür ediyoruz.

Aslında şunu söylersek herhâlde mesele hallolmuş olur. Gayret bizden, tevfik Allah’tan. Niyet hayır, akıbet hayır diye çıktık bu yola ve milletimiz takdir etmeye devam ediyor.

Bu vesileyle, bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gizligider.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yedinci konuşmacı, Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili.

Buyurun Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Öncelikle şehitlerimizi rahmetle, minnetle bir kez daha anmak istiyorum. Aynı zamanda, rahmetli Erbakan Hocamızı da özlemle bir kez daha anmak istediğimi belirtmek isterim.

2016 yılı bütçe görüşmelerinin hayırlı olmasını diliyor ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (kısaca BTK) ile ülkemiz bilişim sektörüne ilişkin bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Elektronik haberleşme sektörünü düzenlemek ve denetlemek amacıyla 2000 yılında kurulan ve Türkiye'nin ilk sektörel düzenleyici kurumu olan BTK kanalıyla, sürdürülebilir rekabet ve tüketicilerin korunması hedeflenmiştir. Pazar büyüklüğü, 2015 yılı sonu itibarıyla 39,6 milyar TL iletişim teknolojileri ve 36,7 milyar TL bilgi teknolojileri olmak üzere toplam 76,3 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2003 yılında geniş bant abone sayısı 19 binken, mobil abone sayısı 28 milyonken, 2016 yılı Ocak ayı itibarıyla geniş bant abone sayısı 49 milyonu, mobil abone sayısı ise 73,8 milyonu aşmıştır. Bu hızlı artışta, 2009 yılından itibaren mobil geniş bant İnternet hizmetlerinin verilmesi etkili olmuştur. Ocak 2016 itibarıyla mobil geniş bant abone sayısı 39,7 milyonu aşmış, 2009 yılında bulunmayan ve 2009 yılında sadece 150 bin olan fiber abone sayısı Ocak 2016’da 1,7 milyona ulaşmıştır. Tabii bunun yanında, makineden makineye iletişim de son dönemde artan bir orandadır yani şu anda 3 milyon civarında olan makineden makineye iletişim de önümüzdeki dönem daha da artacaktır.

TÜRK TELEKOM ve mobil işletmecilerin 2003 ile 2015 yılları arasında yapmış oldukları toplam yatırım tutarı cari fiyatlarla 62,9 milyar, bugünün fiyatlarıyla ise 87,4 milyar lirayı bulmuştur.

Değerli arkadaşlar, 3 Kasım 2002’de AK PARTİ nasıl Türkiye'nin kaderi için bir dönüm noktasıysa, o dönemde Sayın Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım’ın vizyoner bakışı ve adımları, özellikle bilişim sektörünün gelişimi için de önemli bir dönüm noktası, bir kader noktası olmuştur.

Ben Bolu Milletvekiliyim, Bolu Milletvekili olarak ulaştırma alanındaki adımları çok iyi bir şekilde gözlemleyen bir kardeşinizim çünkü 12 hükûmet, 16 bakan değiştiren bir Bolu Dağı Tüneli’nin yapımına biz şahit olduk ve bu tünel, AK PARTİ iktidarıyla beraber, sadece 3,5 kilometrelik bu tünel çok kısa bir zamanda bitti ve vatandaşın hizmetine sunuldu. Peki, şu anda, sadece kara yolları üzerinde yapılan tünellerin Bolu’dan İstanbul’a kadar yani yaklaşık 250 kilometre tuttuğunu, buna demir yollarındaki tünelleri de kattığımız zaman, İstanbul’dan Bolu, Bolu’dan da Kırıkkale’ye kadar -Ramazan Can’ın memleketi Kırıkkale, Ramazan Can da bizim için çok önemli- ulaştığını düşünürsek, kıyaslama anlamında oldukça önemli bir rakam olduğunu söyleyebiliriz.

Tabii, TELEKOM’un özelleşmesi, BTK’nın yapmış olduğu düzenlemeler bu sektörün gelişimi için, dolayısıyla bütün sektörlere altyapı hizmeti sunan bilişim sektörünün gelişimi için oldukça önemli değişiklikler oluşturdu. Geçtiğimiz yıl 7 Hazirandan sonra, o yaşanan ortamda ki o manada provoke edilmeye çalışılan, birçok anlamda Türkiye’nin geleceğiyle alakalı soru işaretleri oluşturulmaya çalışılan bir dönemde 4,5G İhalesi’ni yapan BTK’nın 4 milyar avro civarındaki bir bedelle bu ihaleyi bitirmesi, aslında ekonomik anlamda da Türkiye’nin önünün ne kadar açık olduğunu, o dönemde bile bunun başarılabilmesi anlamında ortaya koymuştur. Tabii, 4,5G İhalesi’nde yerli alımın şart koşulması; yüzde 30, yüzde 40, yüzde 50’lilere kadar yerli alımın şart koşulması, bir miktarının KOBİ’ler üzerinden yapılmasının şart koşulması da oldukça önemli. İnşallah, TÜRKSAT uydularının da, 2020’de tamamen yerli uyduların da atılmasıyla beraber bu sektörün önü daha da açılacak. BTK’nın e-devlet konusundaki çalışmaları, engelliler hakkında yapmış olduğu çalışmalar da önümüzdeki süreci inşallah tamamlayacak. Siber güvenlik ve yerli siber güvenliğin bu manada üzerine düşülmesi de gelecek açısından oldukça önemli.

Değerli dostlar, son olarak Sayın Bakanın bir ifadesiyle bağlamak istiyorum, sosyal medyada çok bir güzel karşılığı vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ERCOŞKUN (Devamla) – “Vurur yüze ifadesi; trafikte hız felaket, bilişimde ise hız berekettir bir tanesi.” diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ercoşkun.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına sekizinci konuşmacı Sayın Selim Dursun, Sivas Milletvekili.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken…

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, İç Tüzük 60’a göre yerimden bir söz talebim var.

BAŞKAN – Bir konuşmacıyı anons ettim, bitireyim ondan sonra.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Peki, tamam.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Dursun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA SELİM DURSUN (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğümüzün 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, 3 saat mesafeyle 41 ülkeye, 5 saat mesafeyle de 65 ülkeye ulaşılabilen stratejik bir noktadadır. Global ekonominin sınırlarının kalktığı bir ortamda havacılık sektörü de olmazsa olmaz bir sektördür. Havacılık sektörü, aynı zamanda bölgesel kalkınmanın mesafeden bağımsız olarak sürdürülmesinde önemli katkı sağlayan bir ulaşım türüdür. Havacılık sektörü dünyada yüzde 5 büyürken ülkemiz yüzde 15’lik büyümeyi yakalayarak dünyayı 3’e katlamıştır. Ülkemiz dünya sıralamasında 30’uncu sıradan 11’inci sıraya yükselmiş ve dünyada havacılık sektörünün kurallarını belirleyen ülkelerden biri olmuştur.

Bu gelişmelerle 26 olan havaalanı sayımız 55’e, on üç yıl önce 34 milyon kişi hava yoluyla yolculuk yaparken günümüzde 182 milyon kişiye, uçak sayımız 162’den 489’a, sektördeki istihdam 65 binden 190 bine ulaşmış, bu gelişmelerle birlikte sektörün yıllık cirosu on üç yılda 2,2 milyar dolardan 27 milyar dolara yükselmiştir, ekonomimize de çok önemli bir katkı sağlamıştır.

Havacılığın gelişmesindeki bu farkındalık tüm yurdumuzda olduğu gibi Sivas’ımızda da görülmüştür. Mevcut havalimanı pistimiz büyütülmüş, yeni terminal binası yapılarak, modernize edilip ulusal ve uluslararası uçuşlara açılarak yolcu sayımız 18 binden 550 bine ulaşmıştır, uçak sayımız da çok az bir rakamdan 4.260’lı rakamlara ulaşmıştır.

Bölünmüş yollar hakeza 24 kilometreden yaklaşık 900 kilometreye ulaşmıştır, yolları yaparak milletimizi birbirine daha çabuk kavuşturma imkânı sağlanmıştır.

Ulaştırma alanında yine Sivas’ımıza 7 milyarın üzerinde yatırım yapılmıştır. “Halka hizmet Hakk’a hizmet.” felsefesiyle hareket eden AK PARTİ hükûmetlerimiz, seksen yıllık, ihmal edilmiş altyapı problemlerini on üç yıl gibi kısa bir zamanda çözmüş, halkımızın yaşam standartlarını yükseltmiştir.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, uluslararası sivil havacılık kuruluşlarında da etkin yerlerde temsil edilmiştir bu arada; Avrupa Sivil Havacılık Konferansı, Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu, Kuzey Atlantik Bölgesel Havacılık Emniyet Grubu, D8 Sivil Havacılık Komisyonu Başkan Yardımcılığı, EUROCONTROL Geçici Konsey Koordinasyon Komitesi Başkanlığı, (SRC) Emniyet Düzenleme Komisyonu Başkan Yardımcılığı görevlerini yürütmektedir. Kurucu üyesi olduğumuz Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonunun en üst karar organı 36 üye ülkeden biri olmak amacıyla 2016 yılında yapılacak seçime ülkemiz aday olmuştur. Uluslararası uçakların güvenli uçuşları puanımız, Avrupa Birliği üye ülkelerinin Ekim 2015 tarihi itibarıyla 0,55 olan değerinden daha iyi bir değer olan 0,34 değerine ulaşmıştır. Yapımı devam eden İstanbul yeni havalimanı devreye girdiğinde Türkiye’mizin çehresi ve imajı değişecek ve bu proje sayesinde Türkiye’miz dünyanın transit merkezi olacaktır.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidara geldiğinde uçakla seyahat etmek âdeta lüks iken, kurucu Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Hava yolu halkın yolu olacak.” sözünü bugün millet olarak yaşamanın haklı gururunu taşıyoruz. Ülke kaynaklarını doğru kullanarak ulaştırma sektöründe atılan dev adımlarla ülkemizin âdeta çağ atlatılarak dünyada model ülke hâline gelmesinde emeği geçen başta Sayın Bakanımız Binali Yıldırım ve geçmişte çalışmaktan onur duyduğum Ulaştırma camiasının tüm mensuplarına şükranlarımı sunuyorum.

Milletimize bu güzel hizmetleri sunan Hükûmetimize ve Sayın Başbakanımıza teşekkür ediyor, 2016 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, bu vesileyle de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dursun.

Sayın Baluken, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre söz talebiniz vardı. Mikrofonunuzu açıyorum, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, Halkların Demokratik Partisi olarak 1993 yılında Muş’un Korkut ilçesinin Vartinis köyünde yaşanan insanlık dışı katliamı kınadıklarına, bu olayla ilgili davanın hâlâ sonuçlanmamasının utanç kaynağı olduğuna, 1990’lı yıllarda köylerde yapılan katliamların bugün AKP Hükûmeti eliyle ilçelere ve illere taşındığına ve tarih önünde hak ettikleri cezayı mutlaka bulacaklarına ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biraz önce kürsüden Muş Milletvekilimizin de dile getirmiş olduğu, 1993 yılında Muş’a bağlı Korkut ilçesinin Vartinis köyünde yaşanan insanlık dışı katliamı Halkların Demokratik Partisi olarak kınıyoruz. Aynı aileye mensup 11 insanın yakılarak bu şekilde katledilmesi tam bir vahşet örneğidir. Hâlâ, 1993’ten beri bu davanın sonuca ulaşmaması, bu katillerin yargı önünde hak ettikleri cezayı almamaları büyük bir utanç kaynağıdır. Şu anda da yürüyen dava sürecinde savcıya çok büyük baskıların olduğunu ve bir cezasızlıkla bu katliamın üstünün örtülmeye çalışıldığını biliyoruz. Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak bu davayı yakından takip ediyoruz ve insanlığa karşı işlenmiş bu suçlarda süre aşımının ya da cezasızlığın asla söz konusu olamayacağını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.

Tabii, 1990’lı yıllarda köylerde yapılan katliamlar bugün AKP Hükûmeti eliyle ilçelere ve illere taşınmıştır. Cizre’de, Silopi’de, Sur’da yapılan katliamlar bütün dünya kamuoyunun tanıklığında gerçekleşmiştir. Şu anda hâlâ, bir hafta içerisinde Cizre’deki vahşet bodrumlarında ve cehennem binalarında yakılarak katledilen 170’e yakın insanın cenazesi vardır.

Demin Adli Tıp Kurumu Başkanıyla yaptığım görüşmede henüz 58’inin kıyaslamalı DNA testleriyle kimliğinin belirlenebildiğini, diğer cenazeler yakıldığı için, bir vahşet tablosuyla karşı karşıya olunduğu için kimliklerinin tespitlerinin bile yapılmadığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, ek süre verir misiniz?

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayınız.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Cenazelerin bir parçasının Mardin’de, bir parçasının Urfa’da olacak şekilde bir vahşet tablosuyla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Diğer taraftan, tabii, AKP Hükûmeti bu vahşet suçlarını işleyenlere karşı bir dokunulmazlık yasası getirmeyi düşünüyor. Halkın seçilmiş temsilcilerine yönelik dokunulmazlık tehdidini yapanlar Cizre’deki bu vahşeti uygulayanlara karşı da bir dokunulmazlık zırhı getirmeye çalışıyorlar. Demin ifade ettiğim gibi, asla bu cezasızlık ve zaman aşımıyla ilgili beklentileri söz konusu bile olmayacak. Tarih önünde, insanlık önünde bu suçlar mutlaka hak ettikleri cezayı bulacaklar. AKP Hükûmetinin de Uluslararası Ceza Mahkemesi dâhil olmak üzere bu katliamla ilgili savaş suçu, insanlığa karşı suçtan dolayı yargılanacağını bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

 

A) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)

1) Türk Akreditasyon Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Akreditasyon Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına dokuzuncu konuşmacı Jülide Sarıeroğlu, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Sarıeroğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı bütçe görüşmeleri çerçevesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerimin hemen başında, bugün Ankara Polatlı’da Hakk’a uğurladığımız şehidimiz Can Çalışkan kardeşime, Konya’da son yolculuğuna uğurlanan şehidimiz Mustafa Çetin’e ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.

Ülkemizin birlik ve beraberliğine kastetme gayreti içinde olanlar, ülkemiz üzerinde kirli hesapları olanlar ve onların destekçileri bir kez daha bilsinler ki başaramayacaklar, bu ülkenin birliğini ve kardeşliğini bozamayacaklar. Adı ve amacı ne olursa olsun, kim olursa olsun ülkemize ve milletimize karşı ihanet içinde olanlar, toplum vicdanını hafife almaya kalkanlar hak ettikleri karşılığı her daim alacaklar. Her şehidimiz ve her gazimiz, bu toprakların daima vatanımız olduğunun, 78 milyonun bir ve bütün olduğunun, bayrağımızın inmeyeceğinin, ezanlarımızın susmayacağının, ülkemizin bölünmeyeceğinin ispatıdır. Terörle mücadelemiz kararlı şekilde devam edecek. Hak ile batıl mücadelesinde er ya da geç hak galip gelecek.

Değerli milletvekillerimiz, iktidarımız 2002 yılından itibaren insanı ve insan onurunu merkeze alarak çalışma hayatına ilişkin yeni bir sosyal modeli hayata geçirmiştir. 2002 yılından itibaren İş Kanunu, Sendikalar Kanunu, sosyal güvenlik reformu, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, memurlara toplu sözleşme hakkı, 1 Mayısın resmî tatil ilan edilmesi, kadınların başörtülü şekilde kamuda çalışmasının önündeki engel ve ayrımcı uygulamaların yürürlükten kaldırılması -ki bu uygulama için de Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum- Tasarrufu Teşvik Fonu ve konut edindirme yardımlarının ödenmesi gibi önemli düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Geçmiş dönemlerin mirası sorunların çözümü için bütüncül bir yaklaşımla hareket edilmiştir. Aktif ve pasif iş gücü politikaları, vergi indirimleri, prim teşvikleri, kadın, genç ve engellilerin istihdamının desteklenmesi gibi politikalar ile küresel krizin etkilerinin tüm dünyada ağır şekilde hissedildiği bir dönemde 6,4 milyon vatandaşımıza istihdam imkânı sağlanmıştır. Sadece 2015 yılında 1 milyon istihdam sağlanmıştır. Ülkemizde Kasım 2015 itibarıyla iş gücüne katılım oranı yüzde 51,2; istihdam oranı yüzde 45,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. Kurumsal kapasitesi her geçen gün artan İŞKUR, sadece 2015 yılında 890 bin kişiye iş olanağı sunmuştur. 28 Şubatın ürünü katsayı zulmünün bir sonucu olarak yaşadığımız mesleksizlik sorunu, geçtiğimiz on dört yıl içerisinde İŞKUR’un mesleki eğitim faaliyetleriyle giderilmeye çalışılmıştır. 2015 yılında 370 bin vatandaşımız İŞKUR’un eğitim programlarından faydalanmıştır.

Değerli milletvekilleri, özellikle yaptığımız kadın odaklı düzenlemeler sonucunda kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 31,6, istihdam oranı yüzde 27,5 seviyesine ulaşmıştır. Son on yılda, kadınların iş gücüne katılım oranı 8 puandan fazla, kadın istihdamı oranı 7 puandan fazla artmıştır.

Bu rakamlar, partimize yöneltilen kadın odaklı tüm haksız iddiaları çürütmüştür. İddiaların aksine, AK PARTİ hayatın her alanında kadınların rol ve statülerini yükseltmiş, ayrımcı ve ötekileştirici uygulamaları kaldırmış, çalışma ve analık hakkını güvence altına almıştır.

1 Kasım seçimlerinin ardından doğum sonrası güvenceli esnek çalışma düzenlemesi başta olmak üzere yaptığımız ve yapacağımız çalışmalarla kadınları güçlendirmeye devam edeceğiz. Ulusal İstihdam Stratejisi kapsamında işsizliği yüzde 5, istihdamı yüzde 50’ye yükseltmeyi hedefliyoruz. Fırsat eşitliği, işi değil insanı korumak, insan onuruna yaraşır çalışma temel önceliklerimiz. Hazırladığımız bütçemiz bu hedeflere ilerlememize katkı sağlayacak. Eğitim-istihdam ilişkisini güçlendirerek, daha fazla ve daha nitelikli iş imkanları oluşturarak, rekabet gücünü artırarak, bir tercih olarak güvenceli esnek çalışma imkânlarını oluşturarak çok boyutlu ve gerçekçi politikalarla çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Çalışma hayatı politikaları, sloganlara, toptan retçi yaklaşımlara ve ideolojik saplantılara feda edilemeyecek kadar büyük önemi haiz. AK PARTİ olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da adil ve kapsayıcı çalışma hayatı politikalarımıza devam edeceğiz.

2016 Çalışma Bakanlığı bütçemizin ülkemize, milletimize, çalışma hayatına hayırlar getirmesini diliyorum. Çalışma Bakanlığındaki emekçi arkadaşlarımıza da katkılarından dolayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) - …geçmişte olduğu gibi bundan sonraki katkıları için de teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sarıeroğlu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, sayın hatip dedi ki: “Çalışma yaşamında çalışan kadın sayısı artırıldı.” Şu anda, biz üç bakanlığın bütçesini görüşüyoruz. Bakıyorum, bakanlık sırasında, üç bakanlığın bütçesi görüşülüyor, 2 kadın arkadaşımız var. Bu nasıl artış olur? Ben anlamadım bir şey.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal. Tutanaklara geçmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına onuncu konuşmacı Salim Uslu, Çorum Milletvekili.

Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİM USLU (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere çalışma hayatı çok dinamik bir alandır. Ne kadar değişiklik yaparsanız yapın yeni ihtiyaçlar, beklentiler çeşitlenerek artar. Güçlü sosyal politikalar ve duyarlılıklarla, ekonomik veya teknolojik değişikliklerle ve de küresel dayatmalara karşı yeni ve sürekli reformlar gerekir, biz de on üç yıldır bunu başarıyla yapmaya çalışıyoruz.

İnsan ve emek merkezli bir anlayışla yapılan çalışmaları, geçmişteki çalışmaları bir hatırlayacak olursak: Zorunlu tasarruf ve KEY hesaplarının ödenmesi, durağan politikalarda yatan IMF borçları ödendiği gibi IMF’nin politikalarının reddedilmiş olması ve aynı zamanda, 218.733 kişiye kadro verilmiş olması, yine, özelleştirme sonucu mağdur edilen -ki bugün ne tesadüftür ki 29 Şubat 1984 tarihinde kamu işletmelerinin özelleştirilmesi kararı alınmıştı, bugün yıl dönümü oluyor- kişilerin bu mağduriyetlerinin giderilmesi, az önce arkadaşım da söyledi, 2008 yılında 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün ilan edilmiş, 2009’da resmî tatil yapılmış olması, BAĞ-KUR, SSK, Emekli Sandığı gibi kurumların tek çatı altında toplandığı gibi aynı zamanda hizmette de norm birliğinin sağlanmış olması, asgari ücrette verdiğimiz sözün yerine getirilmiş olması, bunu getirirken de yükümlülüklerin paylaşılmış olması, sosyal tarafların taleplerinin dikkate alınmış olması ve aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliği konusunda müstakil bir İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın çıkartılarak 120.422 iş sağlığı ve güvenliği personeliyle hizmet sürdürülüyor olması elbette son derece önemlidir. Bu vesileyle, ben de başta şehitlerimiz olmak üzere -aynı zamanda çalışanlardan- iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli tedbirler alınmadığı için iş kazasında hayatını kaybedenleri de rahmetle anmak istiyorum.

Ama şunu bilmek durumundayız ki iş sağlığı ve güvenliği önemli bir maliyet değildir. Bilinmelidir ki önlemek, telafi etmekten daha ucuz ve daha kolaydır ve bu da bir kültür ve duyarlılık meselesidir.

İşsizlik sigortamız fevkalade başarıyla çalışıyor; 4,3 milyon kişiye 10,5 milyar civarında para ödenerek 590 bin vatandaşımızın işsizlik sigortasından yararlanması sağlanmıştır, bir anlamda, namerde muhtaç olmaktan da kurtarılmıştır.

Kısa çalışma ödeneği, Ücret Garanti Fonu’nun oluşması ve buradan binlerce arkadaşımızın yararlanıyor olması son derece önemlidir.

Özellikle üzerinde durmak istediğim bir başka husus da kayıt dışı istihdamla mücadeleye çok ciddi önem verilmiştir ve bu nedenle de kayıt dışı mücadelede yüzde 52’lerden yüzde 33’lere gerileme başarısı gösterilmiştir. Sadece benim seçim bölgem Çorum’da bile özellikle bugüne kadar işverenlerimize 365 milyon lira prim desteği verilmek suretiyle istihdam sorununun çözülmesi, bir taraftan da kayıt dışılığın önlenmesi konusunda önemli bir mesafe katedilmiştir.

Ve yine memnuniyetle ifade etmek gerekiyor ki sosyal güvenlik kapsamındaki insanımız nüfusunun yüzde 71’lerden -artan nüfusa rağmen- yüzde 85’lere ulaşmış olması büyük başarıdır.

Sayın Bakanımıza da hazır buradayken bazı önermelerde bulunmak istiyorum: Sayın Bakanım, ekonomik kalkınma ve sosyal gelişme arasında, sendikal haklar ile sosyal düzen arasında, toplu sözleşme hakkı ile kamu düzeni arasında, parasal dengeler ile sosyal politikalar arasında doğru bir ilişki kurgulamak zorundayız. Bu sebeple, iş kolu sözleşmesini yaygınlaştırmak, işsizlik sigortasına erişimi kolaylaştırmak, işçi-memur-4/C-taşeron-mevsimlik ayrımı gibi yapay statüleri kaldırıp AB ve ILO normlarına uygun düzenlemeler yapmak ve özellikle de gündemimizde olan özel istihdam bürolarını 181 ve 188 sayılı ILO Sözleşmelerine uygun olarak yasalaştırmak durumundayız. Bu konuda da sizin özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Aynı zamanda, Ekonomik ve Sosyal Konsey başta olmak üzere, endüstri ilişkilerine yönelik düzenlemeleri konjonktür, istek ve taleplere göre değil ILO ve AB normlarına göre gerçekleştirmek durumundayız.

Ve aynı zamanda, özellikle 6331 sayılı Yasa’da yer alan iş sağlığı ve güvenliği temsilciliğini mümkün mertebe sendikasız iş yerlerinde de yaygınlaştırıp sendikalaşmayı, örgütlülüğü teşvik etmek durumundayız. Ve bence bu politikalar yeni Türkiye’ye ve cumhuriyetimize çok da yaraşacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİM USLU (Devamla) – Bu vesileyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyor ve tüm Çalışma Bakanlığı emekçilerine teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on birinci konuşmacı Halil Etyemez, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Etyemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ETYEMEZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2016 yılı bütçesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de bugün Konya Ilgın’da Mustafa Çetin hemşehrimizi, şehidimizi ebediyete uğurladık ve aynı zamanda, Ankara Polatlı’daki şehidimizi de yine ebediyete uğurladık, öncelikle kendilerine Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum ve terörü yapanları ve terörü destekleyenleri de buradan lanetliyorum.

AK PARTİ olarak, her alanda olduğu gibi sosyal güvenlik, sosyal politika ve çalışma hayatında da vatandaş odaklı, sosyal diyaloğu ve uzlaşıyı esas alan reformist bir tutum sergiledik. Geçmişten devraldığımız birçok olumsuzluğu düzelterek, daha önce hayal dahi edilemeyen birçok yeniliğe de imza attık, çünkü biz biliyoruz ki güçlü toplum insanların bugününü de geleceğini de güvence altına alan toplumdur. Çalışamayanına bakan, çalışanını koruyan devlet, gerçek bir sosyal devlettir. Çok değil, bundan on yıl önce birçok gelişmiş ülkenin yapamadığı, biz yaparken de imrenerek izlediği sosyal güvenlik reformunu gerçekleştirerek, Avrupa’nın en güçlü sosyal güvenlik kurumunu kurarak, sürdürülebilir, etkin, verimli bir sosyal güvenlik sistemini inşa ettik. 2002 yılında 47 milyon kişiye zar zor hizmet verebilen, âdeta batmış bir sosyal güvenlik sistemi varken, bugün aynı personel sayısıyla tüm vatandaşlarımıza hizmet eder konumdayız, çok şükür. 2002’de 12 milyon olan aktif sigortalı sayısını 20 milyona çıkardık, kayıt dışı istihdam oranını yüzde 52,1’den yüzde 32,6’ya kadar düşürdük.

Açtığımız hizmet merkezleriyle vatandaşımıza yerinde hizmet sunarak hizmeti ayaklarına kadar götürdük.

Emeklilerimize intibak düzenlemesi yaparak maaşlarında iyileştirmeler sağladık.

Gençlerin ve kadınlarımızın istihdamına sigorta primi destekleri getirdik.

AK PARTİ hareketinin temel değeri adalettir. Biz sağlık sisteminde yapılan reformla sağlık hizmeti almayı lüks ve ayrıcalıklı olmaktan çıkararak zengin ile fakiri aynı hastanelerde, aynı kalitede hizmet alabilir hâle getirdik. Sağlık karnelerini çöpe attık. Vatandaşlarımızın ilaç kuyruğu çilesine son verdik. Biz adalet anlayışımızın gereğini yerine getirdik. 2002’den bu yana ülke olarak sağlıkta büyük ilerlemeler kaydettik. 2002-2015 döneminde sağlık harcamalarını 6 kattan fazlaya getirdik.

Serbest piyasayı savunmakla beraber, ekonomik politikalara olduğu kadar sosyal politikalara da ağırlık verdik. Hiçbir zaman vahşi kapitalizme prim vermedik ve devleti vatandaşın amiri olarak değil hizmetkârı olarak gördük. Son on üç yılda sosyal harcamalarda 19 kat artış sağladık. Gelişmiş ülkelerle bile mukayese edildiğinde vatandaşlarımız güçlü bir sosyal güvenlik sistemine sahip olmanın ayrıcalığını yaşamaktadır. Bugün siz de gittiğiniz bütün hastanelerde sadece bir kimlik numarasıyla eşit muamele görmenin keyfini doyasıya yaşıyorsunuz. Dünyanın hayranlıkla izlediği bu dönüşümü bu kadrolar gerçekleştirdi. Ama yeter mi? Elbette ki hayır. Yeni dönemde reformlarla yine karşınızda olacağız.

AK PARTİ iktidarından önce insanlar sosyal güvenlik ihtiyacını 50’li yaşlarda hissetmeye başlarken bugün ortaokul çağlarında sosyal güvenliğin önemini anlar hâle geldiler. Bu anlayış bile başlı başına bir reformdur. Bu reform nasıl mı oldu? Sosyal güvenlik, emeklilik ve kaliteli sağlık hizmetinin ana sütü gibi hak ve helal olduğunu halkımıza yaşatarak anlattık. Evet, sosyal güvenlik hakkı ana sütü gibi helaldir ve haktır. Biz de AK PARTİ iktidarı olarak bu hakkın bekçisiyiz.

Biz sözünün eri bir hareketiz. Liderimiz dört ay önce meydanlarda ne dedi? “Söz, size verdiğimiz her vaadi üç ay içerisinde yapacağız.” Yaptık mı? Elbette ki yaptık. Emeklilerimize seyyanen zam verdik mi? Verdik. SSK, BAĞ-KUR ve memur emeklilerine yaptığımız zamlarla, seyyanen ve orantısal artışlarla emekli aylıklarında reel olarak yüzde 339’a varan artışlar sağladık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ETYEMEZ (Devamla) – Çalışan emeklimizden kesilen yüzde 10 destek primini kaldırdık mı? Kaldırdık. Gençlerimizi sıkıntıya sokan GSS primini kaldırdık mı? Elbette ki kaldırdık.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu Hükûmet getirmişti, başkası getirmedi ki.

HALİL ETYEMEZ (Devamla) – Evet, AK PARTİ icraatlarını saymaya elbette ki nefesimiz yetmez, buna zamanımız da yetmiyor. Ama şunu net bir şekilde ifade edelim ki millet bunu çok açık bir şekilde görüyor diyorum.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Önce eşeğini kaybettirip sonra bulduruyorsunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Vallahi ya, sanki bir başkası getirmiş. Kendileri getirdiler, kendileri götürdüler. Böyle bir şey yoktu ki.

HALİL ETYEMEZ (Devamla) – Ben 2016 yılı bütçesinin hayırlar getirmesini diliyor, yüce Meclisimizi tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Etyemez.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on ikinci konuşmacı Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt.

Buyurun Sayın Ceritoğlu Kurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT (Çorum) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine metanet diliyorum. Terörden beslenen ve terörü destekleyenleri lanetliyorum.

Mesleki Yeterlilik Kurumu ile Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü yani TODAİE bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye’nin küresel ekonomide rekabet edebilecek iş gücünün yetiştirilmesine ve bu iş gücünün yurt dışında da mesleklerini icra edebilmelerine imkân sağlayacak, Avrupa Birliğiyle uyumlu ulusal yeterlilik sistemini kurmak ve işletmek amacıyla kurulmuştur. 2006 yılında kurulan genç bir kurum olan Mesleki Yeterlilik Kurumu, eğitim ve istihdam ilişkisini güçlendirerek Türkiye’de insan kaynaklarına yeni bir bakış açısı getirmektedir. Ülkemizde ulusal meslek standartlarını ve ulusal yeterlilikleri hazırlamakta, şeffaf bir sınav ve belgelendirme sistemini kurarak mesleki yeterliliklerde kalite güvencesini temin etmektedir. Ayrıca, Türkiye’de meslek standartlarını temel alarak teknik ve mesleki alanlarda ulusal yeterliliklerin esaslarını belirlemek, denetim, ölçme ve değerlendirme, belgelendirme ve sertifikalandırmaya ilişkin faaliyetleri yürütmek üzere kurulan Mesleki Yeterlilik Kurumunun görev alanı ve sorumluluklarının her geçen gün arttığını memnuniyetle izlemekteyiz.

Uluslararası alanda güçlü ve saygın ülke olmanın önemli ölçütlerinden biri sağlıklı ve istikrarlı gelişme gösteren güçlü bir ekonomiye sahip olmaktır. Bunu sağlayabilmenin en önemli koşulu da istihdam ve mesleki eğitim politikalarının birbiriyle uyumlu olması, istihdam edilebilir niteliklere sahip yeterli sayıda iş gücünün yetiştirilmesidir. Bu anlamda, Mesleki Yeterlilik Kurumu başarılı bir performans göstermektedir.

Değerli arkadaşlar, Mesleki Yeterlilik Kurumu kurulmadan önce ülkemizde ulusal meslek standartları ve bu doğrultuda oluşturulması gereken eğitim standartları bulunmamaktaydı. En basit ifadeyle, işsizlerin iş bulmasına, işverenlerin de aradığı nitelikte işçiyi temin etmelerine imkân vermemekte, yurt dışındaki istihdam imkânlarını sınırlamaktaydı.

Dünyada söz sahibi olmak için ekonomimizin güçlü olması gerekir. Bizim de hedefimiz, üretim ve ekonomide daha üst basamaklara çıkarak sürdürülebilirliği artırmaktır. İş piyasasının ihtiyaç ve beklentilerini karşılayan nitelikli iş gücünün eğitim sistemimiz içinde yetiştirilmesi son derece gereklidir. Bu nedenle, Mesleki Yeterlilik Kurumu iş gücü piyasamızın bugünü ve geleceği açısından kilit bir öneme sahiptir.

Hükûmetimizin doğru politikaları neticesinde eğitimde etkinliğin, ekonomide verimliliğin ve rekabet edebilirliğin sağlanması için çözümler üretilmiş ve hayata geçirilmiştir. İş gücüne çalışma alanı ve görev tanımıyla ilgili güvence sağlanması, hayat boyu öğrenmenin devamlılığını esas alan, ezber bozan bu projeyle adil, şeffaf ve güvenilir bir sınav sistemi kurulmuştur. Bu kapsamda, sektörlere ve mesleklere ilişkin işçi, işveren, meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleriyle istişare sonucunda toplam 12 sektörde 803 meslek standardı hazırlanmıştır. Bugün itibarıyla, ülke genelinde, sınavlar neticesinde başarılı olan 17.268’i tehlike ve çok tehlikeli işlere ilişkin mesleklerde olmak üzere toplam 34.714 kişiye mesleki yeterlilik belgesi verilmiştir.

Mesleki yeterlilik onaylı belgeye sahip olan iş gücümüzün katma değer üreten, yaşam standardı yüksek, yeterliliği ve becerisi tanımlanmış kalifiye iş gücü hâline geleceğine inanıyoruz. Bu şekildeki iş gücümüz istihdamda öncelikli olarak tercih edilecektir, yurt dışında çalışmaya ve Avrupa Birliğinde serbest dolaşıma hazır hâle gelecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin önemli kurumlarından birisi de 1952 yılında yönetim okulu olarak kurulan Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü yani TODAİE’dir. Türkiye'nin değil, yakın coğrafyanın en güçlü kamu yönetimi okulu olma vasfını kazanmıştır. TODAİE’nin eğitim ve öğretim programından günümüze kadar 5.115 yüksek lisans ve doktora öğrencisi mezun olmuştur. 2015-2016 akademik yılında 11 ayrı yüksek lisans ve doktora programına, 40’ı dost ve kardeş ülke kamu görevlisi olmak üzere, toplam 340 öğrenci devam etmektedir. TODAİE tarafından dost ve kardeş ülke kamu görevlilerine yönelik eğitimler verilmektedir. Bu programlara, Ukrayna, Afganistan, Etiyopya, Gürcistan, Kosova ve Tunus başta olmak üzere, birçok ülkenin kamu görevlileri katılmaktadır.

İnsan odaklı siyaset anlayışımızın, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturumuzun temeli, eğitim ve istihdama vermiş olduğumuz önemin göstergesi olarak kamu, işveren, işçi sektörlerine yönelik ülkemizin saygın ve başarılı kurumları arasına girmiş olan Mesleki Yeterlilik Kurumumuzun, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitümüzün ve bakanlıklarımızın 2016 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ceritoğlu Kurt.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on üçüncü konuşmacı Mahmut Kaçar, Şanlıurfa Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaçar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Devlet Personel Başkanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

1960 yılında kurulan Devlet Personel Başkanlığı, yaklaşık 3 milyona yakın kamu çalışanına ilişkin mevzuatın uygulanmasına nezaret eden önemli ve köklü bir kuruluşumuzdur. Bu kapsamda, sınırlı bir bütçeyle kamu çalışanlarımızın tamamına ve diğer kamu kuruluşlarımıza hizmet vermektedir.

Devlet Personel Başkanlığı, personele ilişkin işlemlerin yürütülmesinin yanında, aynı zamanda, devlet teşkilatlanmasına yön verilmesine ilişkin çok önemli bir role sahiptir. Devlet kurumları arasında yetki ve görevlerin hizmet gereklerine uygun olarak dağıtılması, merkez ve taşra teşkilatlarının kamu kaynağının etkin kullanımını sağlayacak şekilde kurulması hususunda yol gösterici bir fonksiyona sahiptir.

Şüphesiz ki kamu kuruluşlarımızın öznesini kamu çalışanları oluşturmaktadır. AK PARTİ olarak iktidara geldiğimiz ilk günden itibaren, kamu çalışanlarımızın göz ardı edilmiş, ötelenmiş, dikkate alınmamış en temel hak ve talepleri son derece önemsenmiş ve bu hakların teslimi noktasında tarihî adımlar atılmıştır. Çünkü bizler emeğin kutsal olduğuna inanıyoruz. Emeğin karşılığının verilmesini sadece bireysel bir talebin karşılanması olarak değil, aynı zamanda, ülkemizin daha çok gelişmesinin, ülkemizin daha çok büyümesinin ve çocuklarımıza müreffeh bir gelecek bırakmanın önemli bir unsuru olduğunu görüyoruz.

Bu temel bakış açısıyla hareket eden AK PARTİ iktidarı olarak ilk icraatlarımızdan biri, çalışanların iradesi dışında maaşlarından kesilen ve oluşturulan zorunlu Tasarrufu Teşvik Fonu’nun tasfiye edilmesidir. Bu kapsamda, zorunlu Tasarrufu Teşvik Fonu’ndan yaklaşık olarak 13,5 katrilyonun, yine “Konut Edindirme Yardımı” adı altında kesilen ama maalesef bütçe açıkları için kullanılan yaklaşık 3,5 katrilyonun geri ödenmesi de yine AK PARTİ iktidarı döneminde olmuştur.

Elbette ki çalışanlarımızın geçmişe dönük olarak mağduriyetlerinin giderilmesi son derece önemli ama bundan daha da önemlisi, memurun, yıllardan beri yanlış politikalarla devlete karşı zedelenen güven duygusunun yeniden tesis edilmiş olmasıdır. Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz ki devletin milletine olan hizmetlerini yerine getiren memurun devletine güveninin olmadığı bir ülkede, vatandaşın devletine olan güveninden bahsedilemez.

Kamu çalışanlarının çağdaş çalışma koşulları ve insan onuruna yaraşır ücret taleplerini, sosyal ve özlük haklarıyla ilgili taleplerini dile getirdikleri ve bu konuda mücadele ettikleri en önemli zemin, 2001 ve 2012 yılları arasında toplu görüşme zemini olmuştur. Ancak toplu görüşmelerde mutabakata alınan konuların bağlayıcı olmaması ve son sözü Bakanlar Kurulunun söylüyor olması çalışanların kendileriyle ilgili alınan kararlarda söz sahibi olmalarını engellemiştir. AK PARTİ olarak 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğinde toplu görüşmenin toplu sözleşme hakkına dönüştürülerek milletimizden onay aldıktan sonra yürürlüğe girmesi cumhuriyet tarihinde memurlar açısından, kamu çalışanları açısından hiç şüphesiz en önemli kazanım olmuştur. Çünkü bu ülkede yıllardan beri memurların toplu sözleşme taleplerine karşı memurların iş güvencesini tartışmaya açan anlayışlar yerine, bir yandan memurların iş güvencesini garanti altına alan, diğer yandan da kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkının verilmesi noktasında ortaya konan siyasi bir anlayış ortaya konmuştur. 2012 yılından itibaren, bugüne kadar yapılan 3 toplu sözleşmede kamu çalışanlarının temel talepleri noktasında son derece önemli adımlar atılmış, çalışma hayatının demokratikleşmesinin önündeki engeller kaldırılmış ve bu bağlamda da şu anda yüzde 80’lere varan bir sendikalaşma oranına ulaşılmıştır. Bütün bu çalışmalar, tamamen bir bakış açısıyla alakalıdır; memurunu önemseyen, çalışanlarını önemseyen, emeği kutsayan ve bunu bireysel bir tavır olmaktan ziyade toplumsal ve toplum barışını etkileyen önemli bir talep olarak gören siyasi bir kadronun yaklaşımıdır. Toplu sözleşme hakkı ve buna yönelik uygulamalar, şu anda kamu çalışanlarının geleceğinin en önemli teminatı olmuştur.

Ben, bu temel yaklaşım içerisinde sözlerime son verirken bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaçar.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on dördüncü konuşmacı Ahmet Berat Çonkar, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Çonkar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Avrupa Birliği Bakanlığı bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1959 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğuna başvurumuzla başlayan ve elli beş yılı aşkın bir süredir devam eden Avrupa Birliğine üyelik sürecimizde Hükûmet ve Meclisimizin 2002-2005 döneminde Kopenhag Siyasi Kriterleri’ne uyum konusunda attığı adımlarla önemli bir eşiği aştık. AK PARTİ hükûmetlerinin kararlı çalışmalarıyla katılım müzakerelerimizi başlattık ve sistematik bir çerçeveye oturttuk. AB’ye üyelik sürecinin ülkemizin siyaset vizyonunun belirleyici bir parçası hâline gelmesiyle 2011 yılında AB Bakanlığımızı kurduk. 61’inci Hükûmet döneminde Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan 2014 yılını Avrupa Birliği yılı ilan etti. Daha sonraki tüm hükûmet programlarımızda da AB’ye tam üyelik, ülkemiz açısından stratejik bir hedef olarak ortaya kondu.

Ülkemiz, yeni Türkiye vizyonumuz ve AB’ye üyelik sürecimizle birlikte insan hakları, demokratikleşme ve temel özgürlükler alanında çok önemli hukuki ve idari reformlara imza atmış, uluslararası sözleşmelerin hukuk sistemimiz içerisindeki yerini güçlendirmiş, düşünce ve ifade özgürlüğünün önünü açmış, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi ve kadın-erkek fırsat eşitliğinin sağlanması alanlarında önemli mesafeler katetmiştir.

Değerli milletvekilleri, bugün AB’yle ilişkiler açısından tarihî bir süreçten geçiyoruz. Küresel, ekonomik ve siyasi çalkantılar, özellikle yakın coğrafyamızda yaşanan ve uzun süre etkisini sürdüreceğini düşündüğümüz kırılmalar, Türkiye'nin rolünü her zamankinden daha fazla ön plana çıkartmaktadır. Jeopolitik konumumuz, tarihsel birikimimiz, genç nüfusumuz, dinamik ekonomimiz, enerji koridorlarındaki kilit pozisyonumuz, gelişen sivil toplumumuz, evrensel değerlerden taviz vermeyen adalet ve insan onuru odaklı politikalarımız ve askerî kapasitemizle AB açısından her geçen gün iş birliği daha fazla aranan bir ortak konumuna geliyoruz.

Bugün geldiğimiz noktada yaşanan gelişmelerin Hükûmetimizce doğru okunması ve zamanında atılan adımlarla Türkiye'nin AB üyeliğinin stratejik bir zeminde ve ortak çıkarlar temelinde ele alındığını müşahede ediyoruz.

29 Kasım 2015 tarihinde Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun da katılımıyla Brüksel’de gerçekleşen Türkiye-AB Zirvesi, ilişkilerimiz açısından çok önemli bir gelişmedir. Zirve sonunda yayınlanan ortak açıklama belgesi, katılım müzakerelerinin yeniden canlandırılması, başta üst düzey ekonomik ve enerji diyalogları olmak üzere önemli alanlarda Türkiye-AB üst düzey diyaloğunun güçlendirilmesi, vize serbestisi sürecinin hızlandırılması, göçmen krizinin yönetiminde yükün paylaşılması ve terörle mücadelede iş birliği gibi çok önemli kararları içermektedir. Türkiye-AB ilişkilerinde sağlanan bu ivmenin ülkemiz çıkarlarına hizmet edecek şekilde ve sonuç odaklı olarak sürdürülmesi hususunda Hükûmetimiz gereken dikkat ve hassasiyeti göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Şubatta Avrupa Parlamentosu 2015 Türkiye Raporu ilk taslağı yayımlandı ve 16 Şubatta Dış İlişkiler Komitesinde ele alındı. Ülkemiz, Ankara ve Diyarbakır’da PKK, PYD terör çetesinin katlettiği 36 şehidimizin derin acısını yaşarken AP Türkiye Raportörü Kati Piri Ankara’ya dahi uğramayıp teröre karşı bir dayanışma ihtiyacı göstermeden Diyarbakır’a gitti, burada AB tarafından da terör örgütü ilan edilen PKK’nın propagandalarına hizmet eden bir açıklama yaptı, AB Bakanımız bu raportöre hak ettiği cevabı en güzel biçimde verdi. Ancak şunu ifade etmeliyim ki AB ülkelerinde bir terör eylemi olduğunda tüm dünyayı ayağa kaldıran, her türlü askerî ve polisiye tedbiri uygulama hakkını kendilerinde gören ancak Türkiye’deki hain terör saldırılarında masum canlar kaybedilirken cılız bir ses çıkaran, bizlere ölçülü cevap vermemizi tavsiye eden, teröre karşı verdiğimiz mücadeleyi bir iç savaşmış gibi göstermeye çalışan samimiyetsiz bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Tüm muhataplarımız şunu iyi bilmelidir ki Türkiye’mize yönelen her türlü tehdide karşı hukuktan aldığımız yetkiyle her zaman gerekeni yapacak, ülkemize karşı kirli ittifaklar kuran aktörlere ve onların piyonlarına hak ettikleri karşılığı vereceğiz.

Temenni ederiz ki Avrupa Birliği mülteciler ve terörle mücadele konularında Türkiye’yle tam bir dayanışma içerisinde hareket etsin, sözlerinde dursun ve tutarlı hareket etsin. İnsani yardımlarda dünyaya liderlik eden Türkiye’yle eş güdüm içerisinde hareket etsin ve tüm terör örgütleriyle mücadelemizde amasız ve fakatsız tam destek olsun.

Sözlerimi tamamlarken tüm şehit ve gazilerimizi minnetle yâd ediyorum. Bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çonkar.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına on beşinci konuşmacı Şaban Dişli, Sakarya Milletvekili.

Buyurun Sayın Dişli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞABAN DİŞLİ (Sakarya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 bütçe tasarısı üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2016 yılı bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını, hayırlar getirmesini diliyorum. Emeği geçenlere ben de teşekkür ediyorum.

Avrupa Birliğine üyelik gayretimiz yıllarca inişli çıkışlı bir süreç izledi, kâh birinci viteste kâh beşinci viteste ama tam üyelik hedefiyle bu süreç devam edip gidiyor. Şimdi, yeniden hızlı bir sürece, tarihî bir sürece geldik. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde bu yeni ve çok önemli dönem birden fazla faktörün etkisiyle başladı.

En başta, “düzensiz göç krizi” diye adlandırdığımız, başta Suriyeli olmak üzere akın akın, denizleri de aşarak Avrupa’ya ulaşan veya ulaşamayan veya ulaşmaya çalışan ve hayatlarını kaybeden göçmenler sorunu. Sonra, ekonomik kriz. 2008’den bu yana Avrupa Birliği ekonomik krizle boğuşmaya devam ediyor; ülkeler iflas ettiler, iflasın eşiğine geldiler, Avrupa Birliğinden kopma aşamasına geldiler, Avrupa Birliğinden ayrılmayı referandumlara taşıma noktasına kadar geldiler ve hâlâ bu ekonomik krizden çıkma gayreti devam ediyor.

Üçüncü ama en önemli konu da terör tehdidi. Son dönemlerde Avrupa’nın en büyük sorunu terör korkusu oldu. Geçen ay arkadaşlarımızla birlikte Brüksel’e gittik, Avrupa Parlamentosuna girebilmek için kırk beş dakika bekledik, üç ayrı yerde kontrolden geçtik ve Avrupa’nın sokaklarında çapraz tutuşlu askerler adım adım her noktada her gelen geçene garip garip bakıyorlardı 1980 öncesi Türkiye gibi.

Avrupalılarca Türkiye üyeliği belki ilk defa, ilk başvurumuz sürecinden bu yana stratejik bir düzlemde ele alınmaya başlandı. Bu süreci Bakanlığımız ülkemiz açısından çok başarılı bir şekilde değerlendirmek zorundadır ve değerlendireceğinden de eminiz. Biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak başta Avrupa Birliği Bakanlığımız olmak üzere tüm bakanlarımızın bu yöndeki çalışmalarına katkı vermek zorundayız. Zaten tüm AK PARTİ hükûmetlerinde olduğu gibi 64’üncü Hükûmetimiz de Hükûmet programına Avrupa Birliği üyeliğinin Türkiye’miz açısından stratejik bir hedef olduğunun altını çizerek önemle vurgulamıştır.

Normal başlıkların müzakerelerinin yanında önümüzde müzakere edilecek çok önemli konular da vardır ve Sayın Bakanımız bunları sizlere de Plan ve Bütçe Komisyonunda iletmiştir.

Öncelikle, üst düzey diyalog mekanizmalarının devam ettirilmesi. 26 Kasım 2015’te Sayın Başbakanımızın Brüksel’de gerçekleştirdiği zirve ve bu sürecin devam etmesi gerekiyor.

İkinci önemli konu, vize serbestliği diyaloğu. Ekim 2016’da inşallah Türk insanı da Avrupa’yı vizesiz ziyaret edecektir. Bu çerçevede, 72 yükümlülük tespit edilmiş, bunların sadece 10 tanesinde bir eksiklik var ve bildiğiniz üzere, Reform Eylem Grubumuz geri kalan ve yarım olan bu yükümlülüklerimizi hızla yerine getirecektir.

Ortak Göç Eylem Planı. Burada en önemli konunun yük paylaşımı olması lazım çünkü ülkemizdeki misafirlerimizin maliyeti her geçen gün artmakta, 10 milyar dolarlara yaklaşmıştır. Bu güç maliyetinin paylaşımı konusu da Ortak Göç Eylem Planı’nda ele alınmaktadır.

En önemli konulardan birisi de Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesidir. Özellikle, serbest ticaret anlaşmaları Gümrük Birliği Anlaşmamızda bize büyük yükler getirmektedir. Üçüncü ülkelerle yapılan serbest ticaret anlaşmalarına bizim dâhil edilmememiz özellikle, “TTIP” dediğimiz, Avrupa-Amerika Birleşik Devletleri Serbest Ticaret Anlaşması’na taraf olmamız gerekiyor. Ekonomi Bakanlığımızın koordinasyonunda yürütülen bu süreç artık bize zarar vermeye başlayan Gümrük Birliği Anlaşması’na yeni bir ivme kazandırmak zorundadır. Bakanlığımızın ülke çıkarlarımızı en üst düzeyde başarıyla koruyacağını biliyoruz. Başta Sayın Bakanımız olmak üzere tüm ekibine başarılar diliyorum.

Bir defa daha, 2016 bütçesinin ülkemize hayırlar getirmesini, hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dişli.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, İç Tüzük 60’a göre bir açıklama yapmak istiyorum. Yerimden bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in, siyasi konjonktürdeki gelişmelere bakıldığında olayları yorumlamakta güçlük çektiğine ve Hükûmetle ilgili farklı bir süreç mi geliştiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dün, Mecliste de birçok tartışmaya neden olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir açıklaması vardı. Özellikle, Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gül’le ilgili vermiş olduğu karara dair, kabul etmediğini, saygı duymadığını ve buna yereldeki mahkemenin de direnmesi gerektiğiyle ilgili açıklama ve yurt dışına giderken de ortalığın karışabileceğini ifade etmişti. Şimdi, bugün gerek sosyal medya gerekse medyadaki darbe tartışmalarını kendisine soran gazetecilere Cumhurbaşkanı Erdoğan aynı şekilde o açıklamaya sahip çıkacak bir konuşmayla bu mevcut darbe tartışmalarına atfen yaptığı konuşmanın ne kadar isabetli olduğunu ifade etmiş. Doğrusu, bunu anlamakta zorlanıyoruz. Dün burada 3 muhalefet partisi yani yüzde 51 oyu temsil eden 3 siyasi parti bu açıklamayı yargıya yönelik bir darbe olarak tanımlamış ve bununla ilgili kaygılarını dile getirmişti. Şimdi, toplumun ve Meclisin bu kadar yoğun bir şekilde kaygıyla ifade ettiği darbeyle ilgili bir tartışmanın nesi isabetlidir biz anlamakta zorluk çekiyoruz.

Diğer taraftan, yine Mecliste bir tartışmaya konu olmuştu, Cumhurbaşkanı Sözcüsü, Parlamentonun iradesi yerine kendini koyarak Hükûmeti de düşürebileceğini kasteden erken seçim yetkisiyle ilgili kesin cümleler kullanmıştı. Biz doğrusu, bunları bir araya getirdiğimizde ve mevcut siyasi konjonktürdeki gelişmelere baktığımızda olayları yorumlamakta güçlük çekiyoruz. Yani bir taraftan bu açıklamalar varken diğer taraftan, Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasındaki makasın her geçen gün açıldığını, işte basın toplantısındaki verilen fotoğrafların formatından tutalım da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, grup başkan vekillerinin genelde sözü tamamlanır.

BAŞKAN – Buyurun, buyurun açıyorum mikrofonunuzu.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Birkaçtır sıkıntı çekiyorum derdimi ifade etmekte.

BAŞKAN – Sayın Baluken, mikrofonunuz kapanınca sözlerinizi tamamlamanız için açıyorum, onun dışında bir uygulamam olmadı.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Evet.

Yani basın açıklamasındaki o basına yansıyan fotoğraflardan tutalım da işte Sayın Başbakanın “Ben Cerattepe halkıyla birlikte yürümeye hazırım.” Ama buna karşı Cumhurbaşkanının Cerattepe’yi bir yavru Gezi olarak tanımlaması, “efsane lider, yeni lider” tartışmaları, bütün bunları bir araya getirdiğimizde anlamlandıramadığımız, bir yere koyamadığımız bir kaos durumunun olduğunu düşünüyoruz.

Şimdi, bugün özellikle kürsüyü kullanan AKP’li vekillerin tavrına baktığımda da biraz yine bir şeyleri oturtmaya çalıştım. Hemen hemen konuşan birçok vekil, hatip, daha önce genel başkanlık ve başbakanlık için ismi geçen Sayın Binali Yıldırım’a sürekli teşekkür ettiler. Yani ne oluyor? Bu konuda Türkiye’nin genel siyasi atmosferi içerisinde taşları bir araya getirdiğimizde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Baluken, üç dakika oldu, rica ediyorum, lütfen.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Toparlıyorum, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun, bitirin.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Yani Hükûmetle ilgili, Başbakanla ilgili, işte genel yürütmeyle ilgili farklı bir süreç mi gelişiyor, doğrusu bunu anlamaya çalışıyoruz. Bu konuda açıklama istediğimiz AKP’li yetkililerden de bugüne kadar herhangi bir açıklama duymadık. Dolayısıyla Hükûmet buradayken, AKP grup başkan vekilleri buradayken bunu bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunmak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim Sayın Baluken.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

 

A) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)

1) Türk Akreditasyon Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Akreditasyon Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına son konuşmacı İsmail Emrah Karayel, Kayseri Milletvekili.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun Sayın Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Akreditasyon Kurumu 2016 yılı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hemen, kürsüden, Türk Akreditasyon Kurumu hakkında bilgi vereceğim zatıalilerinize.

Türk Akreditasyon Kurumu, AB uyum sürecinde, teknik alanın düzenlenmesine yönelik olarak oluşturulan kurumlarımızdan bir tanesi olup ülkemizde kalite altyapısının geliştirilmesi, ürün ve hizmetlerin güvenilirliğinin sağlanması ve uluslararası ticaretin artırılması maksadıyla, 4457 sayılı Kanun’la 1999 yılında kurulmuştur.

TÜRKAK bugüne kadar 1.146 uygunluk değerlendirme kuruluşunu akredite etmiştir. Verilen akreditasyon hizmeti sayesinde ülkemizdeki kalite alt yapısı güçlenmekte, piyasada güven oluşmakta, kaliteli ürün ve hizmetler yaygınlaşmakta, ülkemizde üretilen mal ve hizmetlerin uluslararası geçerliliği sağlanmaktadır.

Akreditasyon, uygunluk değerlendirme kuruluşlarınca gerçekleştirilen çalışmaların ve uygunluk teyit belgelerinin güvenilirliğini ve geçerliliğini desteklemek amacıyla oluşturulmuş bir kalite altyapısıdır.

Akreditasyon belgesine sahip bir ürün veya hizmet, kendisi için uygulanabilir olan gereklilikleri sağlamakta olduğuna dair güven telkin eder. Bu sistematik sayesinde akreditasyon ticarette teknik engellerin kaldırılmasına katkıda bulunmaktadır. Akreditasyon kuruluşları arasındaki güven mekanizması ise, akreditasyon kuruluşları tarafından oluşturulmuş olan Uluslararası Akreditasyon Forumu, Uluslararası Laboratuvar Akreditasyonu Birliği gibi uluslararası örgütler ve Avrupa Akreditasyon Birliği gibi bölgesel örgütlerle yapılmakta olan çok taraflı tanınma anlaşmalarıyla tesis edilmektedir.

Akredite kuruluşlar sadece İstanbul veya Marmara Bölgesi’nde değil, Anadolu'nun gelişen ve sanayileşen tüm şehirlerine yayılmaktadır. Örneğin, seçim çevrem olan Kayseri'de hâlen laboratuvar, muayene ve belgelendirme kuruluşu olmak üzere TÜRKAK'tan akredite 26 kuruluş faaliyet göstermektedir.

2001 yılında akreditasyon hizmeti vermeye başlamış olan Türkiye Akreditasyon Kurumu, Avrupa Akreditasyon Birliğine 2002 yılında tam üye olmuş, 2006'da karşılıklı tanıma anlaşmaları imzalanmıştır. 2008 yılından beri ise, tanıma anlaşmalarına konu olan tüm akreditasyon alanlarında Avrupa Akreditasyon Birliğiyle karşılıklı tanınma anlaşmaları imzalamış bulunmaktadır. TÜRKAK, 2015 yılında Çok Taraflı Anlaşma Konseyi toplantısı, Basın ve İletişim Komitesi toplantısı ve Sağlık Çalışma Grubu toplantısı gibi uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapmıştır, son olarak da Avrupa Akreditasyon Kurumu tarafından dört yılda bir gerçekleştirilen değerlendirme denetimini başarıyla gerçekleştirmiştir.

TÜRKAK, yurt içi ve yurt dışında kuruluşları akredite etme ve iyi laboratuvar uygulamaları konusunda ulusal otorite olma görevini sürdürmektedir. Kurum, sadece yurt içinde değil, gönül coğrafyamızda da faaliyet göstermektedir. Başta Balkan ülkeleri olmak üzere, Kafkasya, Orta Asya ve Kuzey Afrika'da çeşitli ülkelerdeki kuruluşlara akreditasyon hizmeti vermekte, iş birliği çerçevesinde ülkelerin standardizasyon ve akreditasyon kuruluşlarına teknik destek sağlamaktadır. Örnek olarak, TÜRKAK Moğolistan'daki kalite altyapısının güçlendirilmesi için çalışmalara destek olmakta, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Arnavutluk, Tunus ve Sudan'ın akreditasyon kuruluşlarına teorik, uygulamalı eğitimler vermektedir.

TÜRKAK, bir yandan akreditasyon hizmetini yürütürken diğer yandan da dünya ekonomisindeki gelişmeleri takip etmekte, sera gazları salınımı, sertifikalı referans malzemesi üretimi, enerji yönetim sistemleri alanları gibi yeni alanlarda akreditasyon için gerekli hazırlıkları yapmaktadır.

TÜRKAK’la ilgili bu bilgilerden sonra, son olarak hafta sonu Kayseri’de gerçekleştirilmiş olan ve ülkemizde bir ilk olan Dünya Snowboard Şampiyonası’nı hatırlatmak istiyorum. Kayseri Erciyes Kayak Merkezi’nde gerçekleşmiş olan şampiyona Uluslararası Kayak Federasyonu, Türkiye Kayak Federasyonu ve Kayseri Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle gerçekleştirilmiştir. İlk kez gerçekleştirilen bu organizasyona 22 ülkeden 46 erkek, 39 bayan sporcu katılmıştır.

Bu vesileyle hayallerin gerçeğe dönüşmesinde katkısı olan başta milletimiz olmak üzere, Başbakanımıza, bakanlarımıza, milletvekillerimize, AK kadrolara ve emeği geçen herkese teşekkür eder, bütçenin hayırlara vesile olmasını dilerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karayel.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.47

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Şimdi, lehinde olmak üzere şahıslar adına ilk söz, Denizli Milletvekili Şahin Tin’e aittir.

Buyurun Sayın Tin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın üçüncü turunda şahsım adına lehte söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisinizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

2002’ye kadar Türkiye’de uygulanan popülist politikalar, birçok kez siyasi krizlere yol açmıştır, ta ki, AK PARTİ iktidarları dönemine kadar. AK PARTİ iktidarının ekonominin başına geçmesiyle birlikte millî ekonomi yöntemleri belirlenerek mali disiplin sağlanmıştır. Partimizin kararlı ve cesur adımları sayesinde Türkiye'nin ekonomisi rahat bir nefes almıştır. Ülkemiz, artık, IMF kapılarında el açmaktan kurtarılmıştır. Türkiye, yaşanan küresel kriz dönemlerinde bile dünyada krizden en az etkilenen ülkelerden biri olmuştur.

Değerli milletvekilleri, 2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 86’sı faiz ödemelerine giderken, başarılı politikalar sayesinde bu oran yüzde 13’lere kadar düşürülmüştür. Bu aziz millet, AK PARTİ iktidarlarına kadar birçok hizmete hasretti; yolu olmayan, suyu olmayan, elektriği olmayan nice köylerimiz vardı. AK PARTİ, ülkemizin kaynaklarını milletimizin hizmetine sundu ve “yapılamaz” denilenleri yaptı.

Ulaştırma Bakanlığımız aracılığıyla, iktidarlarımız boyunca destanlar yazdık. Ülkemizi otobanlarla, bölünmüş yollarla, köprülerle, havaalanlarıyla, hızlı trenlerle, tünellerle donatarak uzakları yakın ettik. Yerli uydularımızı yaparak iletişimde çığır açtık. Türk Hava Yollarını dünyanın en başarılı kurumu hâline getirdik. Ayrıca bu dönemde Aydın-Denizli otobanının yapılacak olmasından dolayı Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum.

Çalışma Bakanlığımızla reform niteliğinde yaptığımız çalışmalarla işçi ve işveren arasında barışı sağladık. Kamu maliyesi kamburu olan sigorta sistemini yeniden yapılandırarak disipline ettik. İşsizlik sigortası, doğum borçlanması ve izinleri, iş güvenliği ve iş yeri hekimliği gibi birçok sosyal hizmeti milletimize kazandırdık.

Avrupa Birliği uyum süreci çerçevesinde gerek kamu kurumlarımızın yapısal düzenlemesini gerek kanuni düzenlemelerimizi kararlılıkla sürdürmekteyiz. Bu başarılı çalışmalardan dolayı bakanlarımıza çok teşekkür ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, Denizli, bir sanayi şehridir. Üreticilerimiz ve sanayicilerimiz her zaman istikrardan yanadır çünkü istihdamın gücü istikrara dayanır. İstikrar olursa faizler düşer. İstikrar olursa yatırımcı, geleceğe güvenle bakar. İstikrar olursa yeni yatırımlar yapılır. İstikrar olursa üretim artar, ihracat artar, ülkemiz kazanır.

Denizli, AK PARTİ döneminde enerjiden tekstile, mermerden turizme, tarımdan haddeciliğe kadar birçok alanda büyük ve yeni yatırımlara ev sahipliği yaparak ülke ekonomisine çok önemli katkılar sağlamıştır. Kimsenin kötü senaryolar yazarak Türkiye’nin ve Denizli’nin ekonomideki gücünü ve istikrarını yok etme gayreti kabul edilemez.

Değerli milletvekilleri, bugün dünyada başı dik bir Türkiye varsa bu, milletimizin güç ve gönül verdiği AK PARTİ sayesindedir. Kadim ve güçlü devlet geleneğimiz, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetimizi AK PARTİ iktidarıyla tekrar büyük ülkeler arasına taşımıştır.

Elbette bu noktalara kolay gelinmedi. Hareketimizin lideri ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın cesareti, ülkemize başarı destanları yazdırdı. Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’yla bu destanlar artarak devam edecektir.

Biz, barış, huzur ve güven içinde, terörden arınmış güçlü bir Türkiye’yi gelecek nesillere taşımaya kararlıyız. Ülkemizin geleceğine ışık tutmak, yeni Türkiye ideallerine ulaşmak, sadece AK PARTİ milletvekillerinin değil, bu yüce Meclis çatısı altındaki tüm milletvekillerinin asli görevi olmalıdır.

Bu temennilerle, bütçe kanunu tasarısının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tin.

Şimdi, Hükûmete söz vereceğim…

Sayın Gök, söz talebiniz var.

Buyurun, mikrofonunuzu açıyorum.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliye kararıyla ilgili farklı değerlendirmeleri olduğuna ve bakanların bu konudaki görüşlerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, birazdan Hükûmet üyeleri, çıkıp bakanlıklarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunacaklar. Ancak Türkiye’nin dünden beri başlayan çok yakıcı bir tartışmasında sayın bakanların da Hükûmet adına ne düşündüklerini ifade etmelerinde de çok önemli bir yarar var. Her şeyin temeli, adalet; her şeyin temeli, Anayasa ve hukukun üstünlüğü.

Elbette Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde başta Sayın Başbakanın da ifade ettiği gibi bir kurucu lider var, bir de kurultaydan çıkan bir lider var ama benim bildiğim, lider bir tanedir ve sözü dinlenen kişi, liderdir. Şimdi, sayın Hükûmet üyelerinden şu soruma çok açık bir şekilde cevap vermelerini istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanının Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutukluluk kararlarının kaldırılması üzerine yapmış olduğu “Ben bu Anayasa’yı tanımıyorum.” şeklindeki değerlendirmeler, çok sorunlu değerlendirmelerdir. Bu, Cumhurbaşkanlığının da meşruiyetini, hukukun da, Anayasa’nın da tüm yasal temellerinin tartışılmasını gerektiren bir sözdür. Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyelerine katılmayan Cumhurbaşkanının, aynı zamanda bir yandan da mahkemelere telkinde bulunarak “Daha mahkeme süreci bitmedi, mahkeme, kararında direnebilirdi.” şeklindeki Anayasa’nın 138’inci maddesinde tarif edilen hiçbir kurum ve kuruluşun, mahkemelere telkinde ve tavsiyede bulunamayacağı” şeklindeki amir hükmüne de aykırı davrandığı ortadadır. Dolayısıyla, yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanının bir yandan Anayasa Mahkemesi kararını tanımaması bir yandan da mahkemelere telkinde bulunması anayasal sistem içerisinde kabul edilecek bir durum değildir. Kendisini böyle tarif eden Sayın Cumhurbaşkanı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız Sayın Gök.

LEVENT GÖK (Ankara) – Kendisini bu şekilde konumlandıran ve tarif eden AKP’nin kurucu liderine karşı Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutukluluk hâli devam ettiği sırada kendisine yöneltilen bir soruya aynen şu cevabı vermiştir, Can Dündar ve Erdem Gül’le ilgili: “Yargılama sürerken tutuksuz yargılanmaları gerektiğini düşünüyorum.”

Şimdi, Sayın Bakanlar, bir yol ayrımındasınız; ya kurucu lideriniz gibi Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadığınızı ifade edebilirsiniz ya da şu anda kurultaydan seçilmiş Genel Başkanınız gibi tutukluluk hâlinin kaldırılması gerektiğini düşündüğünüzü ifade edebilir ve Cumhurbaşkanınızla da bir yol ayrımına girebilirsiniz. Bu tercih sizindir; ya hukuk ya adalet ya Anayasa ama bu çok net sorumun Hükûmet üyeleri tarafından kürsüde cevaplandırılmasını ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız, açıyorum mikrofonunuzu.

LEVENT GÖK (Ankara) – …bu soru cevaplandırılıncaya kadar da sorumun ısrarlı takipçisi olacağımı ifade etmek isterim. Hükûmet bu konuda ne diyor? Cumhurbaşkanının bu söylemleri karşısında Sayın Davutoğlu’nun “Tutuksuz yargılanmaları gerektiğini düşünüyorum.” şeklindeki sözlerinden yola çıkarak hangisini kendilerine rehber ediniyorlar? Bu konuda kimi lider kabul ediyorlar? Bu konu, bugün çok ısrarlı bir şekilde takip edeceğim bir konu olarak ortada duracaktır. Lütfen, Sayın Bakanlarım çok net bir şekilde bu konudaki görüşlerini ifade etsinler. Biz de, hukuk dünyamız da, Cumhurbaşkanı da, herkes Hükûmetin hangi noktada durduğunu bir kez daha görme fırsatı bulalım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

 

A) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)

1) Türk Akreditasyon Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Akreditasyon Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Hükûmet adına üç Sayın Bakana söz vereceğim.

İlk konuşma hakkı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım’a aittir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz otuz dakikadır Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; 2016 yılı bütçe görüşmelerimiz devam ediyor.

Bugün, Bakanlığımızın ve bağlı kuruluşları, Karayolları Genel Müdürlüğü, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu bütçeleri görüşülüyor. Bu vesileyle, yüce Meclisi, bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Ülkenin dört bir yanında, yollarda, demir yolu hat boylarında, dağda, telsiz verici istasyonlarında, fedakârca, 7/24 esasına göre çalışan, 100 bini bulan ulaşım, iletişim ailesine de bu fedakârca çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.

Ayrıca, cumhuriyetimizin ilk yıllarından beri ulaştırma ve haberleşme alanında ülkemizin kalkınması ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşması yönünde gayret gösteren, bugün aramızda bulunmayan bakanları, bürokratları da bu vesileyle rahmetle, şükranla anıyorum, hayatta olanlara da teşekkür ediyorum. Yapılan her hizmet, şüphesiz, yerini bulacaktır.

Çok değerli milletvekilleri, 14’üncü bütçemizi Genel Kurulda görüşüyoruz. Bu 14 bütçenin 12 tanesinde bizzat bu kürsüden bütçe konuşmalarını gerçekleştirdim ve bu görüşmeler esnasında milletvekillerimizden, gerekse Komisyon çalışmalarında üyelerden çok ciddi katkılar ve eleştiriler de gördük. Tabii ki her türlü eleştiriyi muhakkak ki dikkate alacağız, katkıları da bundan sonraki hizmetlerimizde aynı şekilde değerlendireceğiz.

Türkiye’nin on üç yılına baktığımız zaman, ulaştırmada nereden nereye geldiğimizi aslında arkadaşlarımız, konuşmacılar anlattılar. Ben bunların detaylarına girmekten ziyade, Türkiye’de ulaşımın ve iletişimin ülkemizin kalkınmasında ne anlama geldiğini ve ulaşımın, iletişimin sosyoekonomik katkılarının, etkileşiminin ne olduğunu değerlendirmek istiyorum.

Ayrıca, tabii, konuşmalar esnasında sorular yöneltildi, bazı görüşler ortaya konuldu; bunlara da zaman içerisinde cevap vermenin gayreti içerisinde olacağım.

Ülkemizin millî geliri içerisinde istihdam ve büyüme bakımından ulaşımın, iletişimin büyük bir katkısı var. On üç yıllık dönem içerisinde ulaştırma ve haberleşmenin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki büyüklüğü, yüzde 10’dan yüzde 15 seviyesine yükseldi. Toplam merkezî idare kamu yatırımlarının yüzde 46’sını tek başına gerçekleştiren bir bakanlıktan bahsediyoruz. Bakanlığın görev alanı çok geniş; haberleşmeden, PTT hizmetlerinden, uydu hizmetlerinden tutun kara yollarının yapımı, yönetimi, demir yollarının yapımı, işletmesi, deniz altyapı, kıyı yapılarının yapımı ve işletmesi, ayrıca havacılıkla ilgili, yine, yapım ve işletmecilik konuları, Bakanlığımızın açıkçası sorumlu olduğu geniş bir alanı kapsıyor. Şöyle ki, bir benzetme yaparsak yanlış olmaz; ulaşım ve iletişim olmazsa dünyada insanların yarısı açlıktan ölür diğer yarısı da açıkçası soğuktan ölür çünkü ulaşım, hayatın her anında bize lazım.

Bu Bakanlığın bir önemli özelliği var. Vatandaş, sabah yola çıktığı zaman, yola girdiği zaman, gideceği yerde eğer trafik de tıkanırsa, uçağını kaçırırsa muhakkak bize bir selam gönderiyor, eğer telefonu çekmiyorsa mutlaka bizi hatırlıyor. Dolayısıyla vatandaşla sürekli haşır neşir olan bir Bakanlığın içerisinde bulunuyoruz.

Ulaştırmanın asıl amacı, insanımızın yaşamını kolaylaştırmak, hayat kalitesini artırmak, kalkınmanın temel taşları olan altyapıyı iyileştirmek. On üç yıl önce Türkiye’ye bakalım, Türkiye nasıl bir görüntüde? Sadece 5 tane ili birbiriyle bölünmüş yolla bağlanmış, diğer 76 tane ili arasında biri gidiş, biri geliş çok düşük kaliteli yolları var. Sıcak asfalt oranı çok düşük, yol geometrisi, fiziki standartları yetersiz bir yol ağından bahsediyoruz. Türkiye’nin o tarihlerde toplam motorlu araç sayısı, 8 milyondan biraz fazla. Geçen on üç yıl içerisinde araç sayısı 20 milyona dayanmış. Eğer bu yollar bölünmüş hâle getirilmeseydi, o zaman oluşacak manzarayı düşünmenizi istiyorum. Sadece şehir içinde değil, şehirlerarası yollarda da araçlar birbiri arkasına tespih tanesi gibi dizilecek ve seyahat bir zevkten eziyete dönüşmeye devam edecek. Allah’a şükür, bugün, 6.100 kilometreyle devraldığımız bölünmüş yol ağının üzerine 3 kat, 18.300 kilometre daha ilave yaptık, 24.400 kilometreye çıkardık ve böylece yollarda artık hatalı sollamadan dolayı kazalar neredeyse kalmadı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yolları böldük, hayatları birleştirdik, yolları böldük milleti birleştirdik.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Milleti nerede birleştirdin Sayın Bakanım? Ayrıştırdınız, neyi birleştirdiniz? Milleti birleştirmiş! Ayrıştırdın, üçe dörde böldün. Ayrıştırdın, paramparça ettin!

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Doğusunu batısına, kuzeyini güneyine ülkeyi bölünmüş yollarla bağladık.

Ülkemizin bulunduğu konum itibarıyla, değerli milletvekilleri, üç kıtaya bağlantısı var. Yıllar boyu “İpek Yolu” diye adlandırdığımız Asya’dan Avrupa’ya, yine iki denizi birbirine birleştiren Karadeniz’den Akdeniz’e, oradan Afrika’ya uzanan tarihî İpek Yolu güzergâhı üzerinde bir stratejik konumdayız. Dünyada her ülke, kendilerinin dünyanın merkezi olduğunu iddia edebilirler, bunda da yanlış bir şey yok çünkü dünya, küredir, her nokta dünyanın merkezidir ama Avustralya, dünyanın merkezi iddiasında olsa, bir anlamı yok çünkü Avustralya’nın bir şehrinden bir şehrine gitmek için altı saat uçacaksanız. Ama Türkiye'de üç saat uçuşla 56 tane ülkeye erişiyorsunuz, 1,5 milyar insanın yaşadığı nüfusla buluşuyorsunuz, yıllık ekonomik faaliyetlerin toplam tutarı 30 katrilyon dolar.

İşte, tarih boyunca her bakımdan stratejik bir konumda olan Türkiye’nin gelecek yıllara hazırlanması, altyapısıyla çok önem arz ediyor. Bu yüzden, işe Ulaşım Ana Planı’nı hazırlamakla başladık ve Türkiye’nin öncelikli projeleri, ulaşım türleri arasındaki entegrasyonun kurulması ve dengenin sağlanması asıl önceliğimiz oldu. İşte bu nedenle, bir yandan 1950’lerden itibaren ihmal edilen demir yollarını tekrar ayağa kaldıracak projelere başlarken, diğer yandan da “Tekerlek dönsün, yol devam etsin.” anlayışıyla otoyol kalitesinde bölünmüş yolların yapımına başladık. Geldiğimiz noktada Türkiye, Avrupa Birliğine son giren ülkelerin çok daha önünde bir kalitede yol ağına sahip oldu.

Demir yolları, bizim ülkemizin tarihiyle eş değer. Osmanlı’nın son yıllarında, 1856 yılında Aydın-İzmir’le başlayan demir yolları faaliyeti, Osmanlı sona erinceye kadar 14 bin kilometreye ulaşmış. Ancak, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra elimizde kalan Misakımillî sınırlarındaki demir yolu ağımız sadece 4 bin kilometreymiş. Büyük Atatürk'ün başlattığı seferberlikle 1946 yılına kadar, yaklaşık olarak bir o kadar demir yolu mevcut ağa eklenmiş. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, maalesef, iki kutuplu bir dünyayla birlikte Türkiye, NATO’ya ve Avrupa sistemine entegre olmakla beraber, ağır sanayi ve kendi millî uçağını yapma, millî demir yolu sanayisini geliştirme alanlarını terk etmiş, ithale dayalı bir kalkınma modeli gerçekleştirmiş. Bilinen Truman Doktrini ve Marshall planları, bizim sanayi hamlemizin gecikmesindeki en büyük etkenlerin başında gelmiştir. Ancak, demir yollarında yaşanan bu ihmali ortadan kaldırmak için işe koyulduk ve neredeyse elli yıldır el atılmayan bütün hatları elden geçirdik. On üç yılda 10 bin kilometre demir yolumuzu tamamen yeniledik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sinyalde maalesef yüzde 5 seviyesindeydik, sinyalleşme seviyesinde yüzde 30’ların üzerine çıktık. Elektrifikasyonda yine yüzde 35’in üzerine çıktık. Böylece bir yandan demir yollarında mevcut altyapıyı yenilerken diğer yandan da Türkiye'nin, milletimizin yarım asırlık özlemi hızlı treni Türkiye'ye getirdik. Türkiye, hızlı trende dünyada 8’inci, Avrupa’da 6’ncı ülkedir. İngiltere’de hızlı tren yok, Türkiye'de hızlı tren var; Amerika’da hızlı tren yok, Türkiye'de hızlı tren var çünkü milletimiz, hızlı treni çok sevdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, iki ülkede de var, doğru değil söylediğiniz. Her iki ülkede de hızlı tren var.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Her iki ülkede de hızlı tren yok.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Her iki ülkede birden var, doğru söylemiyorsunuz!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Onlar metroyu, tramvayı hızlı tren sanıyorlar Sayın Başkanım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Okuyabilirim isterseniz, hemen okuyayım isterseniz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin efendim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama doğru bilgi vermiyor Sayın Başkan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar…

Haydar Bey, biraz daha bakarsan, eksik bakmışın, bu iki ülkede de daha hızlı tren yok.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O, tramvayı hızlı tren zannediyor!

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet, ilk olarak 2009’da Ankara-Eskişehir, daha sonra Ankara-Konya ve ondan sonra da Ankara-Eskişehir-İstanbul hattını hizmete aldık. Tabii, çalışmalar bununla sınırlı değil. Nüfusumuzun yüzde 55’inin yaşadığı 14 şehri önümüzdeki 2023 hedefleri içerisinde hızlı trenle birbirine bağlayacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devam eden projelerimiz hızlı trende, malum olduğu gibi, Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesi’dir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Eskişehir’den İstanbul’a kaç saatte gidiliyor Sayın Bakan?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ankara-İzmir’de çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Ankara-Afyon arası altyapı işleri büyük oranda tamamlandı. Afyon-Uşak, Uşak-Manisa-İzmir etaplarına da bu sene içerisinde başlamış olacağız.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Bursa ne oldu, Bursa? Geçen sene “Bursa açılacak.” dediler.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Yine, devam eden diğer önemli bir demir yolu, hızlı demir yolu projesi Ankara-Sivas hızlı tren hattıdır. Bugün 804 kilometre, on iki saat süren bu yolculuk, Ankara-Sivas, bu hat tamamlandığında iki saate düşecek. 405 kilometreye düşecek ve iki saatte Sivas’tan Ankara’ya gelmek mümkün hâle gelecek.

Değerli milletvekilleri, bir başka devam eden projemiz Konya-Karaman hızlı trenidir. İnşallah, bu sene sonunda Konya-Karaman’da da tren çalıştırmayı başlatacağız. Yaklaşık seyahat süresi otuz beş dakikaya inecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Erzincan-Giresun?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bir başka projemiz, Bursa-Bilecik Hızlı Tren Projesi’dir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, İstanbul niye bitmedi, İstanbul? Eskişehir-İstanbul’u söyler misiniz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, soru-cevapta sorabilirler arkadaşlarımız.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Dolayısıyla, bu hattın tamamlanmasıyla birlikte de yine Bursa’dan Bilecik’e ve oradan Ankara’ya seyahat süresi yarıdan fazla azalmış olacaktır.

Projeler saymakla bitmez ancak bu sene içerisinde başlayacağımız hatlar da var. Bitireceğimiz hatlar da var. Onlardan da Bakü-Tiflis-Kars Projesi’ni bu sene içinde tamamlayacağız. Ayrıca, Ulukışla-Karaman hattının, Adana-Mersin hattının -zaten başladık- yapımına devam edeceğiz. Bunun dışında, yeni hat olarak Halkalı-Edirne yüksek hızlı tren inşaatına da bu sene içerisinde başlıyoruz. Bu proje, Avrupa Birliği IPA fonları ile yerli kaynaklarımızın bir arada kullanılacağı bir projedir.

Demir yollarında bir yandan hatları yenilerken, yeni hatları yaparken bir yandan da yerli demir yolu sanayisini geliştirmek için adımlar attık. Millî tren projemizin çalışmaları devam ediyor. Millî metro, tramvay setlerinin tamamen kendi mühendisimizin el emeğiyle göz nuruyla yapılması için TÜBİTAK’la birlikte çalışmalarımız devam ediyor. Artık rayımızı kendimiz yapıyoruz, artık bağlantı elemanlarımızı kendimiz yapıyoruz, artık birçok parçayı kendimiz yapıyoruz. Yaptığımız lokomotifleri, trenleri İngiltere’ye, Amerika’ya, Pakistan’a, Irak’a, dünyanın birçok yerine ihraç eder hâle geldik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Önümüzdeki orta vadede 100 set hızlı tren ihtiyacımız var. Bunu da Türkiye’de kurulacak fabrikalarda yapmak için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Bir yandan da, büyük şehirlerin metro hizmetlerinde de, aynı şekilde, Bakanlık olarak destek veriyoruz. Başlıca İstanbul, Ankara, İzmir, Konya, Gaziantep olmak üzere bu çalışmalar devam ediyor.

Ankara’da Keçiören metrosunu da bu yıl sonunda tamamen bitirip hizmete açmış olacağız. Hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ayrıca, bu yıl içerisinde İZBAN’ı Gaziemir’den Torbalı’ya birleştirdik. Bu İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Bakanlığımızın ortak projesidir ve Torbalı’dan Selçuk’a uzatılması çalışmaları da devam ediyor.

Demir yollarıyla vakti tükettik, gelelim…

MUSA ÇAM (İzmir) – Torbalı’dan da Bergama’ya… Aliağa’dan Bergama’ya…

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Oradan da Bergama’ya var. Bergama da var. Zamanım yok Musa Bey; zaman yok, çok iş var.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Eskişehir-İstanbul ne zaman bitecek Sayın Bakan? 30 kilometre hızla gidiyor tren.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yalnız, Sayın Bakanım, bizim sorularımıza da cevap verirseniz.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Bir kısım sorulara arkadaşlar, soru-cevapta daha fazla zamanımız olacak, inşallah cevap vereceğiz.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Bergama önemli konu Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Havacılıkta Türkiye destan yazdı arkadaşlar. Dünyada havacılık yılda yüzde 5 büyürken Türkiye’de üst üste yüzde 15 büyüdü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dünya havacılığının toplam büyüklüğü içerisinde Türkiye'nin payı sadece yüzde 0,45’ken yüzde 2’ye erişti. Kaç katı? 4 katı.

Havacılıkta önemli bir adım da, Türkiye artık havacılığın transit merkezi hâline geldi. 2003 yılında sadece 2 milyon 300 bin transit yolcumuz varken şu anda 24 milyona çıktı. Onun için, dünyanın en büyük havalimanını İstanbul’a yapıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu havalimanı bütün gelişmiş, havacılıkla uğraşan ülkelerin dikkatini çekiyor, kıskandırıyor. Ama kıskançlığa lüzum yok, dünyanın gelişimini, zamanı okumak lazım. Zaman artık dünyada zenginliğin Batı’dan Doğu’ya doğru hareket ettiği bir dönemdir. İşte, bu dönemi en iyi şekilde değerlendirerek İstanbul’u dünyanın buluşma noktası yapmaya karar verdik ve kamudan, genel bütçeden kaynak kullanmadan 10 milyar 250 milyon euro yatırımla dünyanın en büyük havalimanını yapıyoruz. İlk etabı 2018’in ilk çeyreğinde açılacak, 90 milyon kapasite.

Unutmayalım, bu yıl İstanbul Avrupa’da 3’üncü oldu. Londra, Paris’ten sonra İstanbul geliyor. Biz göreve başladığımız zaman İstanbul 14’üncüydü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Seneye İstanbul Avrupa’da 2’nciliğe geçecek, birkaç sene sonra da Avrupa’nın 1 numarası olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İstanbul Avrupa’nın 1 numarası olmayı hak ediyor. Bu havalimanı…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Bakanım, İzmir’in vekilisiniz, İzmir’e de istiyoruz.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İzmir’e dünyanın en güzel, en çevreci iç hatlarını yaptık. Türkiye'nin en büyük iç hatlarını İzmir’e yaptık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Uluslararası olsun Sayın Bakanım, uluslararası havaalanı…

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Önceki dönemde İzmir’den sadece 2 noktaya uçuş varken şu anda 21 noktaya doğrudan uçuş vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – İzmir’den Avrupa’ya yok, Avrupa’ya, direkt.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Avrupa’ya kapalıyız, Avrupa’ya.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Önümüzdeki yıllarda Avrupa uçuşlarını da artıracağız, onun çalışmalarını da yapıyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)

MUSA ÇAM (İzmir) – Manisa, Aydın, İzmir ticaret odaları, sanayi odaları gidemiyorlar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen efendim…

MUSA ÇAM (İzmir) – Direkt, direkt; İzmir’den Avrupa’ya sanayici, iş adamı gidemiyor.

BAŞKAN – Lütfen, hatibi dinleyin.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın milletvekilleri, merak etmeyin, her istek yerine gelecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü yapa yapa geliyoruz. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ben bir şeyi…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Bakan, Zafer Havalimanı’nı ayakta tutmak adına Uşak Havalimanı’nı neden körleştiriyorsunuz?

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Siz Ulaştırma Bakanı değil, Başbakan olmalısınız. Başbakandan daha iyi bilirsiniz, siz başbakan olmalısınız.

BAŞKAN – Sayın Bakan, devam edin efendim.

Sayın milletvekilleri, sizi sükûnete davet ediyorum, lütfen.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Arkadaşlar -tabii, kara yollarına değinmedik, kısa geçtik- bir başka önemli alan denizciliktir. Denizcilik Türkiye’nin en önemli geleneksel sektörlerinden biridir. Dünyada yaşanan krizlere rağmen Türkiye dünyanın yükünü taşıyan 30 ülke arasında 13’üncü sırayı yakalamış durumdadır. Filomuz, Türk Bayraklı, Türk sahipli filomuz 28 milyon dwt’a erişmiştir. Tersane sayımız geçtiğimiz on yıl içerisinde 37’den 77’ye çıkmış, yat bağlama kapasitemiz 8.500’den 19 bine çıkmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Önümüzdeki dört yıl içerisinde yat bağlama kapasitemiz 30 binin üzerine çıkacaktır. Dolayısıyla, denizcilikte eğitim veren meslek okulu, yüksekokul sadece 10 taneyken bu sayı 55’e çıkmış, aktif toplam deniz adamı, gemi adamı sayısı 200 bini geçmiştir.

Havacılıkla ilgili söyleyeceğim bir şey daha var. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin her tarafında, sadece havalimanları olan şehirler değil, bütün şehirlerde mutlaka amatör havacılık ve özel uçuşlar için “STOL” tipi küçük bir havalimanımız olacak, bütün illerde bunu yapacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bütün ilçelerde en az bir tane heliportumuz olacak. Dolayısıyla havacılığın gelecek nesillere daha da çok sevdirilmesi için gereken her türlü adımı kararlılıkla atacağız.

Çok değerli milletvekilleri, zaman su gibi akıyor. Sorulan sorular var. İletişime giremedik. İletişimde Türkiye’yi Afrika seviyelerinden aldık, Avrupa’nın ilk 10 ülkesi arasına soktuk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye'deki çekiş gücü Avrupa’nın birçok ülkesinin de önündedir. Hizmetin kârlı olmadığı yerlere bizzat biz bütçesini karşılayarak altyapıyı götürdük.

440 bin okulumuza akıllı tahta sağladık ve montajlarını da bitirdik. Dolayısıyla FATİH Projesi’nin en önemli bileşeni olan akıllı tahtalarda da Bakanlığımızın imzası var.

Tabii, iletişimde geniş bant kullanımında dünya ortalamasının 20 puan üzerindeyiz, Avrupa ortalamasını yakalamış durumdayız bugün. Geçtiğimiz aylarda 4,5G İhalesi yapıldı. 1 Nisandan itibaren de 4,5G ile hizmet vermeye başlayacağız. 4,5G ne demek? Burada kullandığımız veri iletişim hızı, resim gönderme, bilgi gönderme, yazı gönderme gibi işlemler mevcut hızın 10 katı hızla yapılabilecek. Ne diyoruz: Trafikte hız felaket, bilişimde hız berekettir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Bakanım, onları biliyoruz. Siz sorularımıza cevap verin lütfen.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Mecliste çalışmıyor, Mecliste…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yani Avrupa'nın en pahalı MTV’sini ve de trafik sigortasını ödeyen kamyoncunun hâli ne olacak Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bunların cevaplarını da vereceğim.

Şöyle: Trafik sigortası, kasko sigortasıyla ilgili son bir buçuk yılda bir sorun yaşadığımız ortada. Bunun sebebi, birtakım yasal boşluklardan yararlanılarak sigorta kapsamındaki hasarların miktarı artırıldı. Sigorta şirketleri de buna dayanarak -tabii, bu bir havuz- oradan primlerini artırdılar. Ama bugünlerde yapacağımız bir düzenlemeyle, belki de alternatiflerden bir tanesi, kasko ile trafik sigortasının içeriğini bir arada göz önünde bulundurup tek bir poliçeye dönüştürerek ve bu yasal boşluktan kaynaklanan istismarın da önüne geçerek yeni bir sigorta sistemini devreye sokacağız.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Kamyoncu batmadan, en acil şekilde Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet.

Bunun çalışmaları devam ediyor ve kısa süre içerisinde tamamlamış olacağız.

Herhâlde sürem bitti, anladığım kadarıyla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz bitti Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet, arkadaşlar…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, benim çok önemli bir sorum oldu, ona cevap vermenizi sizden rica ediyorum. Az önce sorduğum soru işin özüdür.

BAŞKAN – Sayın Gök, bir saniye efendim.

Sayın Bakan, selamlamak için mikrofonunuzu açacağım. Eğer ilave süre kullanmak isterseniz onu diğer sayın bakanların konuşma sürelerinden kesmek durumundayım, onu bilginize sunuyorum.

Şimdi selamlamak için mikrofonunuzu açıyorum.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilinin sorusu var, gerçi ulaştırma hizmetleriyle ilgili değil ama bu soruya cevap vermek isterim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Hükûmetle ilgili, tam ana konu.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ancak, izniniz olursa soru-cevap bölümünde buna değineceğim.

BAŞKAN – Peki.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, lütfen…

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Soru-cevap bölümünde vereceğim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, bakın, lütfen, rica ediyorum.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Arkadaşlarımızın zamanına tecavüz etmek istemiyorum.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, çok önemli bir konu. Soru-cevaba niye bırakıyorsunuz? Buyurun, biz dinliyoruz sizi.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Kürsüden verseniz daha uygun olur.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bana sorulan soruların cevaplarını da, ortaya konulan görüşlerin cevaplarını da soru-cevap kısmında cevaplandıracağım.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, lütfen söz alın, devam edin buna, önemli bir konu.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Hepinize teşekkür ediyorum.

Bütçemiz hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

LEVENT GÖK (Ankara) – Buradan niye cevap vermiyorsunuz Sayın Bakan?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Kürsüden cevap verin Sayın Bakan.

LEVENT GÖK (Ankara) – Yani, buradan cevap verin lütfen.

BAŞKAN - Şimdi, sayın milletvekilleri, Hükûmet adına konuşma süresi seksen dakikadır, seksen dakikayı sayın bakanlar paylaşmıştır. Ulaştırma Bakanımıza düşen süre otuz dakikadır. Bu süreyi aşacak olan bir konuşmayı diğer sayın bakanların konuşmalarından kesmek zorundayım. Dolayısıyla, Sayın Bakan mademki soru-cevap bölümünde bu soruya cevap vereceğini açıklamıştır, onu bekleyelim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Biz de ısrarla bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Süleyman Soylu’ya söz vereceğim ancak Sayın Bakana söz vermeden önce okutacağım bir Başbakanlık tezkeresi vardır.

Bu tezkere, ülkemizin de üyesi bulunduğu Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) Anayasası’nın 19’uncu maddesi gereğince hükûmetlerin uluslararası çalışma konferanslarında kabul edilen sözleşme ve kararları hakkında yasama organına bilgi sunmasına ilişkindir. ILO Anayasası’nın gereği olan Başbakanlık tezkeresini okuttuktan sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına öncelikle bu konuda söz vereceğim.

Şimdi Başbakanlık tezkeresini okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Başbakanlığın, 2015 yılı Haziran ayında yapılan 104’üncü Uluslararası Çalışma Konferansı'nda kabul edilen, 12/6/2015 tarihli ve 204 sayılı Kayıt Dışı Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye Geçişe İlişkin Tavsiye Kararı hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından bütçe görüşmeleri sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi sunulacağına ilişkin tezkeresi (3/531)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2015 yılı Haziran ayında yapılan 104’üncü Uluslararası Çalışma Konferansı'nda kabul edilen 12/6/2015 tarihli ve 204 sayılı “Kayıt Dışı Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye Geçişe ilişkin Tavsiye Kararı” hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından bütçe müzakereleri sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi sunulmasını arz ederim.

                                                                          Ahmet Davutoğlu

                                                                                Başbakan

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Buyurunuz Sayın Bakan. Tezkereyle ilgili bilgi verdikten sonra Hükûmet adına açıklamalara geçebilirsiniz. Tezkereyle ilgili bilgi verirken geçecek olan süreyi, Hükûmet adına yapacağınız açıklamalarda geçecek olan süreye ilave edeceğim.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) – Sayın Başkan ve değerli milletvekillerim; Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Ana Sözleşmesi’nin 19’uncu maddesi, Uluslararası Çalışma Konferansı’nda kabul edilen sözleşme ve tavsiye kararlarının, üye ülke hükûmetlerince bilgilendirme amacıyla yetkili makama sunulmasını öngörmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; geçtiğimiz haziran ayında Uluslararası Çalışma Örgütünün 104'üncü Uluslararası Çalışma Konferansı’nda kabul edilen ve konferans sonunda yapılan oylamada ülkemiz tarafından da kabul edilmesi yönünde oy kullanılan Kayıt Dışı Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye Geçişe İlişkin Tavsiye Kararı hakkında kısaca bir bilgi vereceğim.

12 Haziran 2015 tarihli ve 204 sayılı Kayıt Dışı Ekonomiden Kayıtlı Ekonomiye Geçişe İlişkin Tavsiye Kararı’nda esas olarak kayıt dışı ekonominin başlıca sorunları ile kayıtlı ekonomiye geçişin kolaylaştırılması için gerekli tedbirler ele alınmaktadır. Üye ülkeler üzerinde herhangi bir bağlayıcılığı olmayan, daha ziyade rehber niteliği taşıyan bu tavsiye kararı, kayıtlı ekonomiye geçişi kolaylaştıracak yönlendirici ilkeler, yasal ve politik çerçeve, istihdam politikaları ile konuya ilişkin teşvik ve uyumlaştırma gibi hususları içermekte olup toplam 9 bölüm ve 42 maddeden oluşmaktadır.

Söz konusu tavsiye kararında, üye ülkelere, işçilerin ve ekonomik birimlerin kayıt dışı ekonomiden kayıtlı ekonomiye geçişinin sağlanması, işçilerin temel haklarına riayet edilerek gelir güvencesi ve girişimcilik fırsatlarının sağlanması, kayıtlı ekonomide teşebbüs ve saygın işlerin oluşturulması, istihdam ve sosyal koruma ile diğer sosyal politikaların birbirleriyle uyumlu hâle getirilmesi tavsiye edilmektedir.

Söz konusu tavsiye kararında, istihdamı teşvik eden, verimliliği artıran ve yapısal dönüşüm süreçlerine imkân sağlayan istihdam politikalarının gerekliliğine de dikkat çekilmekte, kayıt dışı ekonomide çalışan kişilerin haklarını korumaya ve gerçekleştirmeye yönelik olarak, başta örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık hakkı olmak üzere, zorunlu çalıştırmanın tüm şekillerinin ortadan kaldırılması, çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi, iş ve meslekte ayrımcılığın ortadan kaldırılması hususlarına da yer verilmektedir.

Kayıtlı ekonomiye dönüşüm sürecinde, kayıt dışı çalışan işçilerin kademeli olarak sosyal sigorta kapsamına alınarak ulusal sosyal koruma kapsamının genişletilmesi, bu bağlamda kayıt maliyetleri ve prosedürlerinin azaltılması, basitleştirilmiş vergi ve prim değerlendirme sistemlerinin geliştirilerek maliyetlerin düşürülmesi, ekonomik birimlerin ölçek ve ihtiyaçlarına uygun kredi hizmetlerine erişimlerinin kolaylaştırılması, girişimcilik, eğitim, beceri ve iş geliştirme hizmetlerine erişimin iyileştirilmesi gibi önlemlerin alınması tavsiye edilmektedir.

Yüce Meclisin bilgilerine saygılarımla arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

 

A) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)

1) Türk Akreditasyon Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Akreditasyon Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Huzurlarınızda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının görüşülmesi münasebetiyle bulunmaktayım. Sözlerime başlarken, öncelikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında bugüne kadar hizmet gören, millet, memleket ve devlet hizmetinde bulunan bizden önceki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlarına şükranlarımızı sunuyor, ahirete irtihal edenlere Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Çalışma Bakanlığında çalışan, hem kamu bürokrasisinin içerisinde bulunan hem personel olarak çalışan, bütün şu anda çalışanlara, her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yine, Çalışma Bakanlığı içerisinde emek hayatının varlığı adına ve alın terinin bir an önce insanla buluşması adına gayret gösteren bütün çalışma arkadaşlarımızdan ahirete irtihal edenlere de hepinizin huzurunda Rahmetirahman diliyorum.

Bugün Çalışma Bakanlığı bütçesiyle birlikte, Mesleki Yeterlilik Kurumu, TODAİE ve Devlet Personel Başkanlığı bütçeleriyle ilgili de değerlendirmeleri arz edeceğim.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Bakan, biz de rahmet diliyoruz ama iş cinayetlerinde, iş kazalarında, madenlerde hayatını kaybedenleri de bir rahmetle anın, bir defa da onları anın.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Bu bütçenin başta ülkemize, milletimize hayırlı hizmetlere vesile olmasını temenni ediyorum.

21’inci yüzyıla girerken ve onun başında tam da bu etkilenmelerle karşı karşıya kalan bir süreçteydik. Soğuk savaş döneminin sona ermesi, bilgi toplumuna geçiş, Avrupa’da sınırların kalkması, emek ve sermayenin serbest dolaşımı, ülkelerin refah toplumuna yönelik attığı adımlar, dünyada fertlerin gelir seviyelerinin yükselmesi, demokratik standartların yükselmesi, 2008’deki ekonomik kriz, şehirlerin nüfusunun artması, tüm dünyada ortalama yaşam sürelerinin uzaması birçok alanda, ekonomik, sosyal, siyasal alanda değişime ve yenileşmeye yol açarken, elbette çalışma ve sosyal güvenlik alanında ve istihdam politikalarında da önemli değişikliklere yol açmıştır.

Dünyada ve coğrafyamızda birçok ülke bu değişimleri fark ederek gerekli tedbirleri almış ancak bazı ülkeler bu değişikliklerin gerekliliklerini ıskalamıştır. Bu süreçlerde bazı ülkeler insanları mekanikleştirmişlerdir ama bazı ülkeler de insanı merkeze alan, emeği merkeze alan bir yaklaşımla hareket etmişlerdir. Bir kısım ülkeler reform ve değişimden ürkmüşler, kapalı bir yönetimle kendilerini koruyabileceklerini zannetmişler ve planlamışlar; bir kısım ülkeler de gelişen dinamiklerin karşısında reform ve değişimi kendi ülkelerinin ana yönelimi olarak ortaya koymuşlardır. İşte Türkiye’nin 20’nci yüzyıl tecrübesinden sonra 21’inci yüzyılda yakaladığı fırsat tam da buydu. Birçok alanda olduğu gibi, çalışma hayatı, sosyal güvenlik sistemi ve istihdam politikalarında gerçekleştirdiği reform iradesiyle birlikte bu yüzyılda bir taraftan rekabet kabiliyetini, diğer taraftan krizlere karşı dayanıklılığını, diğer taraftan da insan odaklı, insan merkezli politikalarını başarıyla geliştirmiştir.

Bu dönemde dünyanın karşılaştığı krizlerden çok fazla etkilenmemesinin sırrı da bu süreçlerde reforma yönelik karar alma ve uygulama merkezlerinde gösterdiği dirayetti. 2003 yılında AB ve ILO normlarına uygun olarak çıkarılan yeni İş Kanunu, çalışma hayatında başlayan değişimin ilk düğmesinin doğru iliklendiğinin ve zemininin de sağlıklı olduğunun işaret fişeğiydi.

“Gerçekleştirilemez.” denilen sosyal güvenlik sisteminin tek çatı altında toplanması, norm ve standart birliğinin sağlanması, genel sağlık sigortasıyla birlikte Türkiye’de herkesin genel sağlık sigortası güvencesine kavuşması, ilaç kuyruklarının sona ermesi, fiş toplamaların sona ermesi ve emekli maaşı kuyruklarının sona ermesi, atılan bu cesur adımlarla sağlık karnelerinin, sağlık vizelerinin kaldırılması, hastane kuyruklarında kalp krizi geçirenlerin, ertesi gün okuduğumuz o vicdanları yaralayan haberlerin sona ermesi, SSK’lıların istediği hastaneye rahatça gidebilmesinin temin edilebilmesi… Yeni doğan çocukların ana babalarına senet karşılığı teslim edilmediği, acillerde rehin kalmaların sona erdiği bir Türkiye tablosunu bugün hep birlikte görüyoruz.

IMF’ye emekli maaşları için, 500 milyon dolar için giden Türkiye tablosu bugün sona erdi; sosyal güvenlik sistemindeki kara delikler sona erdi; yurt dışında yaşayan vatandaşımızın emeklilik ve entegrasyon çilesi sona erdi.

E-üyelik sisteminden noter şartının kaldırılmasına, yüzde 10 barajının yüzde 1’e düşürülmesine, memura toplu sözleşme hakkı getirilmesine kadar, sendikal hayatta Türkiye’de yıllarca konuşulan konular teker teker çözüme kavuşturulmuş, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun tüm çalışanları kapsamasıyla, aktif iş gücü ve pasif iş gücü politikalarıyla birlikte birçok reform hayata geçirilmiştir ve daha sayamayacağımız, vatandaşımızın “Acaba, bu sıkıntılarımız ne zaman biter?” diye kafasının karıncalandığı birçok sorun ve dert, reformlarla, değişimlerle, güçlü iradeyle ve güçlü bir siyasi temsille hamdolsun sona erdirilmiştir.

Türkiye’de istihdam alanında gerçekleştirdiğimiz politikalarla, 2005 yılında 19 milyon 633 bin kişi olan istihdam sayımız 7 milyon 43 bin artarak 2015 Kasım ayı itibarıyla on yılda 26 milyon 676 bin kişiye ulaşmıştır. Bu arada dikkatinizi çekeceğim husus, 2007’de bütün dünyayı etkileyen ve uzun yıllar boyunca da dünyayı etkilemekte olan bir krizin yaşandığıdır. 2007-2014 arasında AB’ye üye olan 28 ülkede istihdam oranı 1 puan azalırken ülkemizde bu politikalarla birlikte 4 puan artış kaydetmiştir.

Kadın, genç ve engelli istihdamı konusunda atılan adımlar ve diğer yaklaşımlar iş gücü piyasasının bir taraftan kapsayıcılığını, diğer taraftan da dayanıklılığını artırmıştır. 2005 yılında kadınların iş gücüne katılımı yüzde 23,3’ten 2015 yılında yüzde 31,6’ya, istihdam oranı ise 2005 yılında yüzde 20,7’den yüzde 27,5’a yükselmiştir.

İş gücüne katılım oranının ve istihdam oranının artmasına nazaran işsizlik oranının yüzde 10’lar düzeyinde kalmasında ise bir taraftan Aktif İşgücü Programı’nda attığımız adımların, diğer taraftan ise Pasif İşgücü Programlarının elbette önemli bir etkisi vardır. 2004 yılından 2015 yılı Kasım ayı sonuna kadar tüm teşviklerle birlikte yaklaşık 58 milyar liralık ayırdığımız kaynakla istihdam piyasalarındaki sürdürülebilirliği ve istikrarı sağlamayı hep birlikte başardık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; bir önemli noktayı daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Uygulamayı başardığımız en önemli Aktif İşgücü Programı, İşbaşı Eğitim Programı’dır. 2015 yılında Aktif İşgücü Programı’nda 159 bin kişiyi eğitimle buluşturduk. Ulusal istihdam stratejimizin en önemli ayaklarından bir tanesi eğitim ile istihdam ilişkisini kurabilmektir ve bunu AK PARTİ hükûmetleri başarılı bir şekilde uygulamıştır. Dikkat ederseniz, son reform ve eylem planında çok önemli bir adımı daha attık. Attığımız adım şu idi, altı ay boyunca başlattığımız İşbaşı Eğitim Programı’nda şöyle bir başarıyı yakaladık: İstihdam, bizim ülkemizin üzerinde en önemli şekilde durduğu politikalardan bir tanesidir. İşbaşı Eğitim Programı’na başlayan her 100 kişiden 75’i o iş yerinde daimî olarak istihdam edilmeye hak kazanmış ve buna devam etmiştir. Bu, bütün Avrupa ülkelerinin, bütün gelişmiş ülkelerin ve bütün gelişmekte olan ülkelerin bugün örnek aldığı bir sonuç olarak ortada durmaktadır ama size daha mühim bir rakamı, size daha mühim bir gelişmeyi sunacağım.

Özellikle, biliyorsunuz ki son reform ve eylem programında İşbaşı Eğitim Programı’nı altı aydan on iki aya çıkardık ve bunun etki analizlerinin, sonucunun ve karşılığının ne olacağını aslında hep beraber merak ediyorduk ve şimdi size mutlulukla ifade edebilirim ki 2016 Ocak rakamları bu konuda ne kadar da isabetli bir adım attığımızı belirlemektedir. 2015 yılı Ocak ayında İşbaşı Eğitim Programı’na 5.238 kişi katılmış, 2016 yılının Ocak ayında 17.248 kişi bu programdan istifade etmiştir. Yıl sonu itibarıyla, hedeflediğimiz 200 bin rakamının üzerine çıkacağız, inşallah 250 bin rakamına geleceğiz. Sadece İşbaşı Eğitim Programı’yla birlikte 200 bin insanımızı 2016 yılında bu yüzde 75 oranı üzerinden inşallah daimî bir istihdamla karşı karşıya bırakacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, İŞKUR’la ilgili bir değerlendirme yapmak istiyorum. İŞKUR, kendi tanımlamamla birlikte, Türkiye’nin inovatif markasıdır. Yani atıl olan bir kurumun nasıl harekete geçirilebileceği, nasıl verimli olabileceği, nasıl çözüm üretebileceğinin en önemli delili bugün İŞKUR’dur. 2002 yılında 125.071 kişiyi işe yerleştiren İŞKUR 2015 yılında 889 bin kişiyi işe yerleştirmiştir ve işe yerleştirme oranını yüzde 7’den yüzde 41,8’e çıkarmıştır. İŞKUR önemli bir açılımı da aslında açık iş konusunda gerçekleştirmiştir. İŞKUR’a kayıtlı iş arayanla işçi arayanı buluşturmak için iş yerlerindeki açık işleri takip eden İŞKUR, 2002’de 139.205 açık iş rakamını -yani işçi ile işvereni buluşturan ve bunu piyasaya arz eden İŞKUR- 2015 yılında 2 milyon 43 bin 256’ya çıkarmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yine İŞKUR tarafından sadece 2015 yılında 20.455 engellimizin de istihdamı sağlanmıştır. Yine ifade etmek istiyorum ki İŞKUR sadece toplumun özel politika gerektiren gruplarını değil, toplumumuzun bütün kesimlerini bir şekilde kucaklamaktadır. Özellikle kadın istihdamında, İŞKUR her 3 kişiden 1’ini -yani 889 bin kişiden- kadın olarak istihdam etme kabiliyetini ortaya koymuş ve yaklaşık 260.848 kadını işle buluşturmuştur.

Bir başka programımız da Toplum Yararına Çalışma Programı’dır. Evet, Toplum Yararına Çalışma Programı’nın birinci adımı iş gücü katılım oranını artırmaktır, ikinci adımı istihdam bağlantısını kurmak, üçüncü adımı da özel politika gereken grupları desteklemektir. 2007-2015 arasında 30.715 programdan 992.168 vatandaşımız istifade etmiştir. Özellikle, iş gücü piyasalarındaki en önemli adımlardan bir tanesi de, bilmenizi istiyorum ki “Her işsizin bir iş ve meslek danışmanı olacak.” anlayışıyla iş arayanlar ile işverenler arasındaki kurduğumuz köprüdür. 3.750 iş ve meslek danışmanımız sadece 2015 yılında 163.795’i engelli olmak üzere 3 milyon 378 bin 949 vatandaşımızla görüşmüş, 477.606 iş yerini ziyaret etmiştir ve bir taraftan, mesleki eğitim kurslarımız Aktif İşgücü Programlarımızın en önemli ayağıdır. İşbaşı Eğitim Programları, girişimcilik eğitim programları ve özel projeler kapsamında 2003 yılından 2015 yılı sonuna kadar -bu rakama da dikkat etmenizi isterim- bu eğitimlerden 1 milyon 683 bin kişi istifade etmiş, 2,4 katrilyon kaynak kullanılmış, sadece 2015 yılında 370.385 kişi eğitimlere katılmıştır. İstihdam politikalarındaki temel hedefimiz: İş gücü piyasasındaki ihtiyaçlara uygun beceri geliştirmek, vasıflı iş gücü oluşturmak. İstihdam-eğitim ilişkisiyle tam da bu politikaları gerçekleştirmeye çalıştığımızı ifade etmek istiyorum. Bu çerçevede, Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) Projesi’yle 2011 yılından günümüze kadar 202 bin vatandaşımız eğitimle buluşturulmuş ve bunların yüzde 80’i de istihdamla karşı karşıya bırakılmıştır.

Son on dört yılın en önemli gelişimiyse kendinden öncekilerin maalesef başarısızlığına rağmen İşsizlik Sigortası Fonu’nun ulaştığı nokta, gerek aktif gerekse de pasif iş gücü politikaları konusunda kat ettiği mesafedir. İşsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği, Ücret Garanti Fonu ve iş kaybı tazminatı özellikle iş gücü piyasalarındaki dalgalanmalarda hem işveren hem de işçi açısından destekleyici olmaktadır. İşsizlik sigortası ödemelerinden 2002 yılı Mart ayından 2015 yılı sonuna kadar 4,3 milyon kişi istifade etmiş; 10,6 milyar lira ödeme yapılmıştır. Sosyal paydaşlarımızla beraber yönetilen İşsizlik Sigorta Fonu bugün 94 milyar 150 milyon liraya ulaşmıştır. Bu önemli bir rakamdır.

Yine, bir taraftan, bununla birlikte, on dört yılda ortaya koyduğumuz en temel başarılarımızdan birisi çalışma hayatında kayıt dışılıkla mücadeledir. Kayıt dışı istihdam oranını -2002’de- yüzde 52,14’ten bugün yüzde 32,6’ya indirdik. Kayıt dışı istihdam oranı bir fotoğraftır, bir sonuçtur. Burada, istihdam politikalarımızın ne kadar da anlamlı ne kadar sürdürülebilir ne kadar sonuca odaklı ve ne kadar insanımıza, emeğe karşı anlamlı bir şekilde yürüdüğünün en önemli tespiti ve delilidir.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; şunu ifade etmek istiyorum: Fiyat istikrarından taviz vermeden istihdam ve büyümeyi merkeze alan bir yaklaşımla ekonomi politikalarını belirliyoruz. Para politikası uygulamasında fiyat istikrarını tesis etmenin yanı sıra, maksimum sürdürülebilir çıktı ve istihdamı da desteklemeyi amaçlamaktayız. İstihdam odaklı büyüme politikalarımız çerçevesinde yukarıda uyguladığımız programlar bugünden sonra da aynı kararlılıkla ve aynı dinamik takiple sürdürülecektir.

Türkiye’de bir istihdam araştırmaları merkezi kurulmasının, demografik, sektörel ve coğrafi istihdam analizlerinin yapılmasının gelecekte yol haritamızı daha da belirginleştireceği açıktır.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; ülkemizin yüz akı reformlarından birisi de, hepimizin malumudur ki sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştirilen reformdur. Bugün iftiharla söyleyebiliriz ki nüfusumuzun yüzde 98,5’u genel sağlık sigortası kapsamındadır. Hükûmetlerimiz, genel sağlık sigortası reformuyla dünyanın en güçlü ülkelerinin dahi cesaret edemediği bir adım atmış, dünyada ve gelişmiş ülkeler içerisinde derinliği ve kapsamı en geniş sağlık paketlerini kendi vatandaşına sunmuştur.

Dikkat edilmelidir ki Sosyal Güvenlik Sistemi Reformu’nda tek çatı dâhil olmak üzere attığımız tüm adımlar birinci faz reform olarak tanımlanmalıdır. Şunu ifade etmek istiyorum: Bu reformların üzerinden tam on yıllık bir süre geçti. Elde ettiğimiz tecrübeler, uygulamada karşılaştığımız sorunlar, ona ait ürettiğimiz çözümlerle birlikte şimdi reformlarımızla birlikte ikinci faz reformlara hazırlanıyoruz. Bütün hazırlığımız sosyal güvenlik sisteminde ikinci faz reformları harekete geçirebilmektir.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 2009 yılında sosyal güvenlik açığının gayrisafi hasılaya oranı, dikkatinizi çekmek isterim ki yüzde 3,01 idi; oysa, 2015 yılında, Kasım ayı itibarıyla bu oran yüzde 0,58 olarak çok önemli bir rakama doğru gelmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu önemli iyileşme Sosyal Güvenlik Kurumu açığı, sosyal güvenlik bütçesi oranında kendini göstermiş, 2009’da yüzde 26,88’den 2015’te yüzde 4,94’e gerilemiştir. Türkiye’de, ekonomide mali disiplin ne kadar önemliyse, sosyal güvenlik sisteminde mali disiplin, gelecek nesiller, verilen hizmetlerin konforunun devam etmesi, ekonomiye ve gelecek nesillere karşılanamayacak mali yükler getirmemesi açısından o derece önemlidir.

Bir rakamı daha sizinle paylaşmak istiyorum. Bazen tartışmalar yürüyor, “Seriler değişti.” deniyor ama şunu ifade etmek isterim ki prim gelirlerinin emekli aylıklarına ve sağlık giderlerine oranı aslında belki de sosyal güvenlik sisteminin performansının kıyaslanabileceği en temel oranlardan bir tanesidir, bu da çok nettir. 2002’de yüzde 60,95’ten 2015’te yüzde 75,43’e çıkmıştır ve 2016 yılındaki temel hedefimiz de bunu yüzde 77,16’ya ulaştırmaktır. Sosyal güvenlik sistemimizin en önemli rasyolarından bir tanesi de aktif-pasif dengesidir ve aktif-pasif dengesinde 2009 yılında… Takdir edersiniz ki 1990 yıllarında alınan kararlarla birlikte 1.78’e gerileyen aktif-pasif oranı Sosyal Güvenlik Sistemi Reformu’nda ortaya konulan süreçlerle birlikte bugün sadece kayıt dışı ve emeklilikle ilgili attığımız adımlardan kaynaklanan sonuçlarla birlikte 1,95’e kadar ulaşmıştır. İnşallah bu politikaların sürdürülebilirliğiyle birlikte aktif-pasif oranı bizim istediğimiz noktaya gelebilecektir.

Şunu ifade etmek istiyorum: Aktif sigortalı sayımız 2002 yılında 12 milyon 8 bin 358 kişiden 2015 yılı Kasım ayı itibarıyla 20 milyon 778 bin rakamına ulaşırken, toplam 8 milyon 770 bin aktif sigortalımız artmıştır. Buna karşın, pasif sigortalılarımız, yani emeklilerimiz de 2002’de 6 milyon 550 kişiden 11 milyon 354 bin kişiye çıkmıştır. Burada kayda değer nokta şurasıdır: İşçi emeklilerimizin asgari maaşı 257 liradan 1.292 liraya, reel yüzde 58 artış; BAĞ-KUR esnafımızın maaşı 148 liradan 1.157 liraya, reel yüzde 145 artış; Emekli Sandığı emeklilerimizin asgari maaşı 376 liradan 1.618 liraya, yüzde 35 reel artış göstermiştir. Bu göstergeler on dört yıllık süreç içerisinde emeklilerimizi enflasyona ezdirmediğimizin, Türkiye'nin büyümesinden ve kalkınmasından bu ülkeye hizmet eden insanlarımızın emeğini göz ardı etmediğimizin, refah payından emeklilerimizin de istifade ettiğinin en temel ve açık kanıtıdır. Ayrıca, emeklilerimize söz verdiğimiz gibi, her ay 100 lira, yılda 1.200 lira seyyanen zammı da emeklilerimize vermenin onurunu ve mutluluğunu yaşıyoruz.

Bu arada, dikkatinizi çekeceğini umduğum bir rakamı daha sizinle paylaşacağım. Biliyorsunuz ki sosyal güvenlik destekleme primi ilk önce yüzde 15’ti, daha sonra yüzde 10’a indirdik ve milletimize vadettik, dedik ki: “Bu primi ortadan kaldıracağız.” Bakınız, sonucu ne oldu: 2015 yılı Ocak ayında 710 lira olan BAĞ-KUR emeklilerimizin maaşı yapılan zamlar ve SGDP kesintisini kaldırmakla birlikte 1.112,66 liraya çıktı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Çok büyük para, çok büyük para(!) Nasıl bir artış bu(!)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Bu ne demektir? Bu artış tam bir yılda yüzde 57’lik, esnaflık yapan emeklilerimize, toplam 656.451 emekliye ulaşan bir rakam olarak ortada durmaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Mevcuttaki küçük esnaf da kepenk kapatıyor.

MUSA ÇAM (İzmir) – BAĞ-KUR primleri çok arttı Sayın Bakan, BAĞ-KUR primleri çok arttı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Size bir rakam daha vereceğim. Keşke…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Açlık sınırı 2.400 lira.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – 430 TL’den 575 TL’ye yükseldi primleri Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Sevgili Milletvekilim, biz bunları kendimiz için yapmıyoruz, hep beraber aziz milletimiz için yapıyoruz ve bunların kararları bu Millet Meclisinde alınıyor.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ama BAĞ-KUR primi bu kadar yükselir mi, enflasyon yüzde 8,8 iken?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Genel sağlık sigortası sistemimizin ulaştığı kapsam hepimiz açısından dikkat çekicidir.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Gazilerimizin maaşlarını da düzeltin, gazilerimizin. Gaziler açlık sınırında.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – 2015 yılı içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarımıza göre 68 milyon 632 bin 869 vatandaşımız -dikkat edin ki- 481 milyon 167 bin 71 kez sağlık hizmetleri sunucularına başvurmuştur. Bir daha söyleyeyim: 481 milyon 167 bin. Her vatandaşımız yılda 7,01 kere hastaneye gitmiştir. Bunu sağlayan ve bunu gerçekleştiren bir sosyal güvenlik sistemimiz ve sağlık sistemimiz var ve bunu sürdürülebilir bir anlayışla devam ettirmek istiyoruz ve bugün bu rakamlara rağmen yüzde 70’lik vatandaş memnuniyetini, sağlıkta vatandaş memnuniyetini en üst seviyede tutmaya özen gösteriyoruz.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; belki birçok şey söyleyeceğim ama iki mesele var ki hemen söyleyip konuyu tamamlamak istiyorum. Bir tanesi kıdem tazminatı meselesi. Bu, bu Meclisin kararıdır; bu, Türkiye’deki bütün paydaşlarımızın kararıdır; bu, iktidarıyla muhalefetiyle herkesin kararıdır ama şu rakamlara dikkat etmenizi istiyorum: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin sicilden yaptığı araştırmalarla birlikte, cumhuriyet tarihinden bugüne kadar şirketlerimizin ortalama ömrü, beş yıl ortalama ömrü olan yüzde 35, on yıl ortalama ömrü olan yüzde 57. Bu rakam bir tarafta dursun.

Bugün iş hukukunda her üç mahkemeden birisi kıdem tazminatıyla ilgilidir.

Bilmenizi istiyorum ki bugün, sadece 2015 yılında, 14 milyon çalışanımızın 18 milyon çıkış bildirgesi vardır. Bu sorun ortada durmaktadır. Sessiz çoğunluk bizden bir şey bekliyor, sessiz çoğunluğun bizden beklediği bu problemi çözmektir. Biz, milletimizin bu problemini çözmekle mükellefiz ve sorumluyuz. Biz sosyal hukuk devletiyiz. Yirmi yıl çalışan bir insanın sabahleyin iş yerine gidip iş yerinin kapanmasıyla karşı karşıya kaldığında, evine vereceği cevabın elbette ki sorumluluğu hem siyasi iradededir hem hükûmettedir hem de Türkiye Büyük Millet Meclisindedir.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – İşsizlik Fonu’nda biriken para nerede? Buna cevap verin. Nereye harcadınız o parayı? İşçiye mi harcadınız İşsizlik Fonu’nda biriken parayı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Yine, bir meseleyi daha burada ifade etmek istiyorum…

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ona da mı göz diktiniz? İşçinin tazminatına da mı göz diktiniz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – …o da şudur: Evet, güvenceli esneklikle ilgili.

Kıymetli milletvekillerimiz, bakınız, bugün Türkiye'de kayıt dışı bir esneklik vardır, kayıt dışı.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Nerede, nerede İşsizlik Fonu’nda biriken para? Nerede, cevap verin lütfen?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Bugün çok net ifade etmek istiyorum ki kamyonun üzerinde 50 tarım işçisinin nereye gittiğini bilmeyen bir tabloyla karşı karşıyayız.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Nerede o para, nerede?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Bugün hepinize soruluyor. Hepinize deniliyor ki: “Ben ne zaman emekli olabilirim?” Eğer evde çalışan kadınlar sigortalı olabilselerdi, eğer okulda çalışırken bir iş yerine giden bir işçi sigortalı olabilseydi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – …belki bu konuda herhangi bir ayrım içerisinde olmayacaktık.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – 124 milyar topladınız, nerede?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – İşsizlik Fonu’ndaki paralar nerede?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Güvenceli esnekliğin Avrupa ortalaması yüzde 1,7; Amerika’da yüzde 2…

MUSA ÇAM (İzmir) – Avrupa’da çöpe atıldı, çöpe!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – …Japonya yüzde 2’dir. İstihdamın ancak yüzde 2’sini kapsamaktadır. İstihdam kanalı açmaktadır ve tam anlamıyla şunu ifade etmek istiyorum ki var olan kayıt dışı çalışmayı kayıt içine almaktadır.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Emek satış büroları kuruyorsunuz, emek satış büroları! Emek satış bürolarında ne satacaksınız? İşçinin emeğini mi satacaksınız?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Çok büyük bir gerilim değildir, lütfen bir bardak suda fırtına koparmayalım. Bu, ülkemizin çalışma hayatımızın esnekleşmesi…

MUSA ÇAM (İzmir) – Kölelik Sayın Bakan! O bir kölelik!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – …ve insanımızın emeğinin ve alın terinin bir şekilde ulaştırılması…

Şunu da ifade etmek istiyorum ki istihdama insanlarımızın kanalize olmasının en temel yollarından bir tanesidir.

Çok saygıdeğer Başkan, kıymetli milletvekilleri; sözlerimi tamamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Biz size nasıl inanacağız Sayın Bakan? Bundan üç dört yıl önce AK PARTİ’ye bizden fazla saldırıyordunuz, şimdi övüyorsunuz!

ATİLA SERTEL (İzmir) – Kıdem tazminatını kaldırmak istiyorsunuz, açık konuşun, açık söyleyin.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Siz bizden daha fazla saldırıyordunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvkelleri…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Biz ağaç kavuğundan çıkmadık, biz de ana baba evladıyız.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Kıdem tazminatını kaldırmak istiyorsunuz Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Kim emekçinin hakkını yerse sadece bu dünyada değil öteki dünyada da bunun hesabını veremez. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Nasıl inanacağız size Sayın Bakan?

ATİLA SERTEL (İzmir) – Nasıl inanacağız, nasıl? Nasıl inanacağız size?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Biz nereden geldiğimizi biliyoruz, hiç merak etmeyin, hiç. O konuda her birimiz aynı şeyi düşünüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Müsaade ederseniz…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Bakan, mültecilere yüzde 20’lik kota verildiğinde işsiz kalacak olan 1 milyon Türk işçisi ne olacak?

BAŞKAN – Bir saniye sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, rica ediyorum…

Sayın Bakan…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ben biliyorum onu, yüzde 10’dan yüzde 15’e çıkacak işsizlik oranı.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, sorularımıza cevap alamadık, mikrofonu açalım bence.

BAŞKAN – Bir saniye efendim, Sayın Bakan bir şey söyleyecek.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Tamam, sorularımıza cevap alamadık ama.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Sayın Başkan, sorduğu soruya cevap vermek istiyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, üç yıl önce Sayın Bakan AKP’ye “hırsız” diyordu, şimdi nasıl savunuyor?

BAŞKAN – Sayın Tanal, rica ediyorum, Sayın Bakan bir şey söyleyecek efendim, dinleyelim kendisini.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, bana mı cevap vereceksiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Üç yıl öncesinde ne diyordu AKP’ye? Diyordu ki: “Bunlar hırsız.” Şimdi çıkıp “Biz bunları yapacağız.” diyor. Biz buna nasıl inanacağız, nasıl güveneceğiz?

BAŞKAN – Sayın Bakan, mikrofonunuzu açabilirim ancak Sayın Bakanın konuşma hakkından size vereceğim.

Buyurun Sayın Bakan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Üç yıl önceye kadar ne diyordunuz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Sayın grup başkan vekilimizin sorduğu soruya bir dakikayla bir cevap vermek istiyorum.

2010 referandumunda Allah nasip etti ben de Türkiye’yi dolaştım ve biz bu Anayasa’ya “Evet.” dedik. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının verilmesi bizim en temel arzularımızdan bir tanesiydi. Ama şunu söylemek istiyorum: 2014 yılından 20 bin bireysel başvuru dosyası şu anda bekliyor. 2013 yılından… Hâlâ şu anda 2013 yılının bireysel başvuruları Anayasa Mahkemesinde görülüyor. Sonra, biz bu yetkiyi Anayasa Mahkemesine nasıl verdiğimizi biliyoruz. Anayasa Mahkemesine bu yetkiyi bu tip davaları dairelerde görüşmek için verdik, Genel Kurulda görüşmek için vermedik. Anayasa’nın 19’uncu maddesi, 26 ve 28’inci maddesi… Ve yine ifade etmek istiyorum “Basın özgürlüğüyle ilgili hak ihlali var.” demek Anayasa Mahkemesinin bu konuda yetki ihlalinin ta kendisidir çünkü ilgili mahkeme, basın özgürlüğüyle ilgili herhangi bir karar vermemiştir. (CHP sıralarından gürültüler)

Bakın, ilgili mahkeme… Ben hukuk konuşuyorum, siyaset konuşmuyorum. İlgili mahkeme, basın özgürlüğüyle ilgili hak ihlal edici bir karar ortaya koymamıştır. İlgili mahkeme yani alt mahkeme, ilk derece mahkeme bu kararı ortaya koymadan Anayasa Mahkemesinin…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hak ihlali tutuklamadan doğuyor ya!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – …basın özgürlüğüyle ilgili bir hak ihlali kararını ortaya koyması bir yetki ihlalidir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Mugalata yapma!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Aynı zamanda da bekleyen binlerce masum insanının dosyasını hangi imtiyaza dayanarak…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Dava düşmedi Sayın Bakan, tutuklama da hak ihlalidir.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – ...neye dayanarak olduğunu bilmediğimiz bir baskıyla bugün getirmesi çok net bir şekilde söylüyorum ki tamamen ve tamamen hak ihlalidir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Mugalata yapıyorsun ya!

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Yanlış bilgi veriyorsun Bakan, yanlış bilgi! Yanlış ve farklı şeyler söylüyorsunuz, ne alakası var?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Ayrıca başka bir şey daha söyleyeyim. İnsanlar içeri girerler, çıkarlar ama şu çok nettir…

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Bakan, üç yıl önce söylediklerinizi şimdi söyleseydiniz sizi de tutuklarlardı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Bakın, sordunuz, cevap vermek istiyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – “Tutuklama hak ihlalidir.” diyor. Şu kadar çalışmıyor mu? Kapito?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Ben kafamın nerede olduğunu biliyorum. Beyefendi, benim kafam samanlıkta değil, benim kafam Türkiye Büyük Millet Meclisinde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, bakın, ben size bir şey söyleyeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Bakan, Recep Tayyip Erdoğan için üç yıl önce söylediklerinizi şimdi söyleseniz siz de tutuklanmıştınız.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Siz Anayasa Mahkemesini tanıyor musunuz, tanımıyor musunuz?

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ya, ne alakası var Anayasa Mahkemesiyle?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Evet, bu soruyu sana sorduk.

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Oradan, hapishaneden çıkan bir kişinin Sayın Cumhurbaşkanımıza “Doğum günü hediyen olsun. İnşallah sen de buraları tadarsın.” imasındaki cümleleri bulundurması son derece seviyesizliktir.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Ne olmuş? Diyebilir, dava açsın Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Biz bunu kabul ediyor değiliz.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Cumhurbaşkanı buna dayanarak Anayasa’yı ihlal edemez.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Bakınız, burası yüce Meclis.

ATİLA SERTEL (İzmir) – O kişi diyemez mi Sayın Bakan? Dava açsın Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Dışarıdaki birtakım siyasi tartışmaları sadece birbirimize rekabet olsun diye buraya getirmek -son derece- hiçbirimize kâr getirmeyecek, zarar verecek bir unsurdur.

Şunu ifade etmek istiyorum…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Basın ve ifade özgürlüğünü, konuşma özgürlüğünü kullandırmayacak mısınız Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Basın özgürlüğünden dolayı o insanlar içeride olmadı. Bu ülkenin mahremine olan müdahaleden dolayı içeride oldular. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Bakan, basın ve ifade özgürlüğünü kullandırmayacak mısınız?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Ben konuşmamı bitiriyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla ve muhabbetle selamlıyor, bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, tamamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar, CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Yazıklar olsun size!

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Gök, dinliyorum sizi efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkanım, ben sorumu aslında… (Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir saniye, Sayın Gök’ü dinliyorum efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkanım, ben sorumu Sayın Ulaştırma Bakanına tevcih ettim. Sayın Ulaştırma Bakanı, kürsüde cevap vermek mümkünken, “soru-cevap” kısmında vereceğini ifade etti.

Sayın Bakanım, acaba siz biliyor muydunuz Sayın Çalışma Bakanının bu soruma cevap vereceğini?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - “Bakanlara.” dedin, “bakanlara.”

LEVENT GÖK (Ankara) - Peki.

Şimdi, yalnız, Sayın Başkanım, Sayın Çalışma Bakanı benim sorduğum soruya cevap vermemiştir. Ben bu konuya bir açıklık getirmek istiyorum. Sorum havada kalmıştır. Benim sorduğum sorunun uzaktan yakından cevabını vermemiştir. Ya sorum yeterince anlaşılmamıştır… Vermiş olduğu cevaplarla da sorduğum sorunun farklı bir şekilde algılanmasına neden olduğu için bir sataşmaya sebebiyet vermiştir.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Ne sataşması ya? Allah aşkına, hayret bir şey ya!

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Sataşma yok, sataşma yok. Sayın Bakanı konuşturmadınız bile orada, yani, ne sataşması?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Sataşan sizdiniz.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Siz sataştınız.

LEVENT GÖK (Ankara) - Ben bu konudan dolayı, sorduğum sorunun çok net bir şekilde algılanmasına fırsat verilmesi açısından, Sayın Bakanın, arkadan dolanarak, sorumun başka türlü algılanmasına sebebiyet vermesini bir sataşma olarak değerlendiriyorum. İzin verirseniz, bu konuda 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN - 69’uncu madde çerçevesinde size iki dakika süreyle söz veriyorum Sayın Gök.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyecek şekilde sözlerinizi ifade ediniz.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce burada Çalışma Bakanını izlerken, gerçekten, Türkiye’deki adalet anlayışının ne denli ayaklar altına alındığını, Hükûmetin bir yetkilisinin Anayasa Mahkemesiyle nasıl didiştiğini ve Anayasa Mahkemesi kararını boşa çıkartmak için ne kadar gayret içerisinde olduğunu üzülerek tespit etmiş bulunuyorum.

Ama, Sayın Bakan, benim sorum o değil. Siz burada “Anayasa Mahkemesinin yetkisi yok.” derken, neredeyse “Anayasa Mahkemesi üyelerini Cumhuriyet Halk Partisi atadı da ondan dolayı.” diyeceksiniz. Hâlbuki, Sayın Bakan, Anayasa Mahkemesinin bu kararı veren üyelerinin 10’unu sizin kurucunuz Abdullah Gül atamıştır, Abdullah Gül atamıştır. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Kim atarsa atasın, Anayasa Mahkemesi de Anayasa’ya uymak zorundadır.

LEVENT GÖK (Devamla) – Şimdi, benim sorum çok nettir, sorum çok nettir. Bakın, Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandığı zaman Başbakana soru soruluyor değerli yurttaşlarım, değerli milletvekilleri. Cumhurbaşkanına değil de önce Başbakana. Sayın Başbakan diyor ki 1 Aralık 2015’te: “Bu haberlerin yayınlanması bir suç mu, buna ben değil mahkeme karar verir.” Çok güzel. “Bu yargılamanın tutuksuz olması esastır.” Sayın Başbakanın verdiği cevap bu, değerli milletvekilleri.

REŞAT PETEK (Burdur) – O yasa değişikliğini de AK PARTİ yaptı.

LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Başbakan şimdi sizin lideriniz, geçen gün söyledi, “Ben kurultaydan çıktım, herhangi bir şeyden gelmedim, iradenizle geldim.” dedi. Ben de diyorum ki: Davutoğlu’nun böyle söylediği, “Ben tahliye edilmelerini istiyorum.” dediği bir noktada, tahliye edilmeleri karşısında âdeta çılgına dönen bir Cumhurbaşkanına karşı siz ne diyorsunuz? Ne diyorsunuz, ne diyorsunuz, onu söyleyin bana! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Hukuka uygun karar verilsin diyoruz.

LEVENT GÖK (Devamla) – Cumhurbaşkanının yanında mısınız, Başbakanın yanında mısınız? Karar verin, karar verin!

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Her ikisinin de, her ikisinin de!

LEVENT GÖK (Devamla) – Her ikisinin yanında olmaz, hukuk ve adalet tektir ve sizin bu anlayışınız bugün bir kez daha mahkûm olmuştur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Senin aklın ermez ona, ermez!

LEVENT GÖK (Devamla) – Yenildiniz, yenildiniz, yenildiniz! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Siz yenildiniz, siz yenildiniz, siz yenildiniz!

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – 1 Kasım, 1 Kasım, 1 Kasım!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum efendim…

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

 

A) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)

1) Türk Akreditasyon Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Akreditasyon Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Şimdi, Hükûmet adına üçüncü konuşmacı Avrupa Birliği Bakanı Sayın Volkan Bozkır.

Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi iki dakikadır.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Bakanlığının…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bozkır, siz devam edin lütfen.

Sayın Davutoğlu’ndan mı yanasınız, Sayın Tayyip Erdoğan’dan mı yanasınız? Adalet anlayışınız nerede?

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (Devamla) – …2016 Mali Yılı Bütçe Tasarısı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi münasebetiyle huzurunuzdayım.

LEVENT GÖK (Ankara) – Adalet anlayışınız iflas etmiş, iflas! Utanılacak bir durum, utanılacak bir durum!

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (Devamla) – Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde yaşanan…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sanki Anayasa Mahkemesi üyelerini ben atadım.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Ya, Grup Başkan Vekilisin, biraz saygılı ol be!

LEVENT GÖK (Ankara) – Soru hepinizi yaktı, hepinizi yaktı! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Grup Başkan Vekilisin, biraz saygılı ol ya!

ALİM TUNÇ (Uşak) – Konuşma ya, konuşma!

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye efendim…

ALİM TUNÇ (Uşak) – Ne biçim bir Grup Başkanısın sen! Hiç yakışıyor mu sana!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan…

LEVENT GÖK (Ankara) – Avrupa Birliğine girmekten bahsediyorsunuz!

ALİM TUNÇ (Uşak) – Konuşma, konuşma, daha az önce konuştun! Ne biçim Grup Başkan Vekilisin sen!

BAŞKAN – Rica ediyorum efendim, rica ediyorum…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Saygılı ol, saygılı ol biraz!

BAŞKAN - Bakınız, bütün hatipleri Genel Kurulun sükûnet içinde dinlemesi gerekir, Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışan budur. Hükûmet adına Sayın Bakan bir açıklama yapıyor. Farklı düşünceler var ise İç Tüzük’ün verdiği imkânlar çerçevesinde, soru-cevap bölümünde bütün bunlar ifade edilebilir. Rica ediyorum, sükûnet içinde Sayın Bakanı dinleyelim.

Buyurun Sayın Bakan.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (Devamla) – Bu vesileyle, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde yaşanan önemli gelişmelere ilişkin değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Avrupa projesinin geleceği ve Türkiye-AB ilişkileri açısından son derece önemli bir dönemden geçiyoruz. Uluslararası platformda önemli değişimlerin yaşandığı ve gerçekten uzun zaman coğrafyamızda etkisi hissedilecek önemli bir dönem yaşıyoruz. Bu süreç Avrupa Kıtası’nı da çetin sınamalarla karşı karşıya bırakmıştır.

2015 yılı, Avrupa bütünleşmesinin en temel politikalarının dahi sorgulanır hâle geldiği bir yıl olmuştur. Bu dönem zarfında öncelikle Yunanistan’da önemli bir kriz yaşanmış ve avro bölgesi gerçekten önemli sorunlarla karşılaşmıştır. Ardından, Avrupa Birliği, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük düzensiz göç akınıyla mücadele etmek durumunda kalmıştır. Buna ilaveten, Avrupa’nın en büyük şehirlerini vuran terör saldırıları Avrupa Birliğini kritik bir diğer sorunla karşı karşıya bırakmıştır. Buna ilaveten, İngiltere’nin Avrupa Birliğinden çıkma tartışmaları da bütün bu sorunlara eklenince Avrupa Birliği âdeta varoluşsal krizlerle birlikte yaşamaya başlamıştır.

Son dönemde yaşanan bütün bu gelişmeler, evrensel değerler üzerinde yükselen, barış ve istikrara dayalı, çok kültürlü bir Avrupa inşası düşüncesinin sorgulanmasına yol açmıştır. Avrupa Birliğinin düzensiz göç krizi, terör tehdidi ve ekonomik krizle karşı karşıya bulunduğu bu süreçte, Birliğin geleceği ve istikrarı bakımından Türkiye’nin önemi de her zamankinden daha fazla ön plana çıkmıştır. Türkiye’nin, Avrupa projesini ileriye taşıyabilecek vazgeçilmez aktörlerden birisi olduğu açık bir biçimde görülmüştür. Avrupa Birliğinin yaşamakta olduğu zorlu sınamalar karşısında Türkiye’yle her zamankinden daha da fazla yakınlaşması, Avrupa bütünleşmesinin kurucularının “Avrupa krizlerden geçecektir ancak Avrupa bu krizlere bulacağı çözümlerle Avrupa olacaktır.” sözü hatırlandığında daha da anlam kazanmaktadır. Hep vurguladığımız üzere Avrupa Birliğinin gelecekteki bölgesel ve küresel rolünü ve gücünü belirleyecek en temel unsurlardan biri Türkiye olacaktır. Bugünkü sınamalar, bir süredir göz ardı edilen ortak hedefler ve ortak çıkarları yeniden gündeme taşıyarak bu öngörünün haklılığını da kanıtlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; köklü demokrasi geleneği, işleyen piyasa ekonomisi ve jeostratejik konumuyla Türkiye, Avrupa Birliğinin küresel ve bölgesel gücünü diriltmesi ve mevcut sınamalar karşısında etkili olabilmesi için en önemli aktörlerden biridir. Bu gelinen noktada Türkiye'nin AB üyeliği stratejik bir zeminde ele alınıyor ve ortak çıkarlar temelinde samimiyetle yoğun ve sonuç odaklı bir çaba gösteriliyor. Deyim yerindeyse Türkiye-AB ilişkilerinde paradigma değişmiştir ve kartlar yeniden dağıtılıyor. Nitekim, son dönemde Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde ortak başlıkların geçmişe dönük değil, gelecek perspektifinden konuşulmasına olanak verecek yeni bir zemin yakalamış bulunuyoruz. Bu zemin, Türkiye-AB ilişkilerinde gerçekten önümüzdeki dönemde görüntüsünü kuvvetle hissettirecek ve önümüze daha güvenle bakmamızı sağlayacak bazı unsurları da içermektedir. Öncelikle, yeni paradigmayla birlikte kartların değişmesinden bahsettiğimiz ortamda gerçekten uzun zamandır Türkiye-AB ilişkilerinde görmediğimiz ve bundan sonra sıklıkla göreceğimiz yeni unsurlar devreye girmiş bulunmaktadır. 2015’in Kasım ayında Sayın Başbakanımızın katıldığı Türkiye Avrupa Birliği Zirvesi, bir anlamda on bir yıl aradan sonra Türkiye'nin katıldığı ilk zirveyi teşkil etmiştir. Ancak bu zirveyle birlikte önemli kararlar da alınmıştır. Bu zirvelerin gelecekte yılda 2 kere yapılması kararı bu zirvelerin sadece el sıkışılan ve aile fotoğrafı çektirilen zirveler değil, aynı zamanda çeşitli kararların alındığı, geleceğe doğru önemli talimatların verildiği ve bu talimatlara, bu şekilde hem Komisyonun hem Avrupa Birliği yapılarının uymasına ilişkin kararlardır. Bunlar içinde çok önemli olan hususlar, bazı platformlar oluşturulmuştur ve bu platformlar bütün bu önemli konuları zirve toplantılarına taşıyacaktır.

1’inci platform enerji alanında olmuştur. Üst düzey enerji iş birliği platformunda hem bölgemizdeki doğal gaz kaynaklarının güvenli bir şekilde Avrupa Birliği imkânlarına ulaştırılması hem de sıkıntı anlarında Türkiye ve Avrupa Birliğinin ortak hareket etmesi kararlaştırılmıştır. Ve ilk toplantı da 28 Ocak tarihinde Türkiye’de, enerjiden sorumlu İspanyol Komiser Canete’nin gelişi ile Sayın Enerji Bakanımızın katılımıyla gerçekleştirilmiştir.

2’nci platform ekonomi alanındadır. Gerçekten, Türkiye ve Avrupa Birliği ekonomileri arasında önümüzdeki dönemde hem Avrupa Birliği ekonomilerinde yaşanan sıkıntının giderilmesi hem güçlü bir Avrupa Birliği, güçlü bir bölge ve bunun içinde Türkiye ne rol alabilecek, iş dünyası bunun içinde nasıl rol oynayabilir, bunların konuşulacağı âdeta bir mini Davos toplantısı niteliğinde, nisan ayı ortalarında İstanbul’da bir büyük toplantı yapılacaktır. Ve burada, Avrupa Birliği 6 komiserle iştirak ederek ve Avrupa Birliği ülkelerinin hepsinden, çeşitli kesimlerden iş dünyası temsilcilerini getirerek hem bölgemizin imkânları hem Türkiye'nin imkânları hem Avrupa Birliğinin imkânları bir araya getirilmeye çalışılacaktır.

3’üncü önemli husus, gümrük birliğidir. Türkiye, gümrük birliği ilişkisinde gerçekten çok önemli kazanımlar ve başarılar elde etmiştir. Avrupa Birliğine üye olmadan gümrük birliğine üye olan yegâne ülke Türkiye’dir ama bugün Avrupa’nın sanayi devleriyle ve ekonomik devleriyle karşı karşıya olan Türkiye, aslında sanayisini ve ekonomisini yeniden yapılandırarak bu güçlerle eşit şartlarda ticaret yapabilme ve çok sayıda mal mübadelesini gerçekleştirmiştir.

Bugün 150 milyar dolarlık bir ticaretten bahsediyoruz ve inşallah bu yeni düzen içinde gümrük birliğinin güncelleşmesiyle birlikte, tarım, kamu alımları ve hizmetler sektörünün de ilavesiyle 300 milyar dolarlık bir ticarete ulaşabileceğimizi öngörüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa Birliği ticaretinin 700 milyar dolar olduğu düşünülürse Türkiye-Avrupa Birliği ticaretinin 300 milyar dolara çıkmasının ne kadar önemli, dünya bakımından, Avrupa bakımından, bölgemiz bakımından ve Türkiye bakımından ne kadar önemli bir konu olduğu ortadadır.

Kazanımlardan ve yeni paradigma değişikliğiyle kartların yeniden dağıtılmasıyla ortaya çıkan tabloda önemli unsurlardan bir tanesi de bu yılın sonlarında vizenin kalkacak olmasıdır. Türkiye, gerçekten 1980 askerî darbesinin bizlere bıraktığı kötü miraslardan bir tanesiyle otuz altı yıldır hak etmediğimiz bir şekilde yaşamak mecburiyetinde kalmıştır ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları inşallah yeni kurulacak bu mekanizmayla, vizelerin kalkmasıyla Schengen bölgesindeki ülkelere vize almadan, ileride inşallah pasaportlarını dahi göstermeden kimlik kartlarıyla girme imkânına kavuşacaklardır.

Diğer bir husus siyasi diyalog mekanizmasıdır ki bu çok önemli mekanizmalardan biridir. Avrupa Birliğinin bütün kararları bakımından istişare ve Türkiye'nin buna katkıları, dörtlü toplantılarda, Dışişleri Bakanımızın katıldığı toplantılarda ele alınmaktadır ve “quartet” dediğimiz Dışişleri Bakanı, AB Bakanı, Yüksek Temsilci ve Genişleme Komiserinden oluşan toplantılar belirli fasılalarla yapılacak ve bu şekilde de bu mekanizma hem müzakere sürecimizi hem bölgemizdeki olayları hem illegal göçle mücadeleyi hem ekonomik konularla baş edilmesini hem terörle mücadeleyi gayet net bir şekilde ele alabileceğimiz yeni platformlar olmuştur. Tabii bütün bunlara ilaveten uzun zamandır yavaş sürmekte olan müzakere sürecimizde de canlanma meydana gelmiştir. İki yıllık bir aradan sonra ilk defa bir faslı, 17’nci Ekonomi ve Para Politikaları Faslı’nı geçtiğimiz aralık ayında açtık. İnşallah, bu sene 5 faslı daha açabilmek için bütün çalışmaları sürdürüyoruz ve bu konularda da başarılı olacağımıza inanıyoruz.

Önemli fasıllar var. 23’üncü fasıl bir anlamda siyasi kriterler faslıdır ve Türkiye’yle ilgili olarak bazı görüşleri olan, bazen de yanlış bilgilerle ortaya çıkan algılara sahip olan Avrupa Birliğindeki dostlarımızın, 23’üncü faslın açılmasıyla ortaya çıkacak resmî platformlarda bunu dile getirmeleri, bizi tenkit etmeleri, bu tenkitleri haklı bulduğumuz takdirde uygulamamız, haklı bulmadığımız takdirde de doğru bilgilerle bu konularda görüşlerimizi paylaşıp karşı tarafa doğru algılar sağlamasını imkân dâhiline koyabilecek bir mekanizmadır.

24’üncü fasıl… İllegal göçle mücadele ettiğimiz bir ortamda, hudut güvenliğinden bahsettiğimiz, pasaport güvenliğinden bahsettiğimiz, geri kabul anlaşmasından bahsettiğimiz, sınırların entegre yönetiminden bahsettiğimiz bir ortamda 24’üncü faslın bütün bu unsurları içeren bir fasıl olmasına rağmen açılamamış olması, gerçekten hem bir ironidir hem de haksızlıktır. Dolayısıyla, geri kabul anlaşmasının yürürlüğe girmesinden önce 24’üncü faslın da açılabilmesi için bütün gerekçelerimizle Avrupa Birliğiyle temaslarımızı sürdürüyoruz.

Eğitim faslı, enerji faslı ve dış politika ve güvenlik fasılları inşallah bu sene açılabilecek nitelikte fasıllar olacaktır.

Tabiatıyla, bu ilişki içinde önemli olan birkaç husus daha… Gerçekten, Avrupa Birliği ilişkilerimizde bugüne kadar 4,7 milyar euro hibe yardımını kullandık ve bununla ilgili olarak ortaya çıkmış mekanizmalar da gerçekten hem ülkemize hem proje yaratarak bunu bir anlamda alın teriyle illerine, ilçelerine kazandıran vatandaşlarımız bakımından son derece olumlu sonuçlar vermektedir ve inşallah, 2020 yılına kadarki dönemde de 4,5 milyar euroluk yeni bir IPA katkısını kullanabilir hâle getirdik. Bununla ilgili çerçeve anlaşması imzalandı ve 4,5 milyar euro da 2020 yılına kadar kullanılacaktır.

Önemli bir başka husus, Erasmus projeleridir. Erasmus projeleri gerçekten çok yaygın bir biçimde hem gençlerimize hem örneğin bir oto tamirhanesinde çalışan bir çırağa veya daha ileri yaşlardaki insanlarımıza gerçekten çok önemli imkânlar sağlayan bir ilişkidir. Bugüne kadar 600 milyon euro kaynak kullandık, 100 bin proje üretildi ve 26 bini kabul gördü, 400 bin insanımız bundan yararlandı, 300 bini yurt dışına gitme imkânı buldu. Önümüzdeki dönemde, 2020 yılına kadar yaklaşık 800 milyon euro yeni bir katkımız var ve bunun, inşallah 500 bin kişinin kullanabileceği şekilde bütün çalışmalarını sürdürüyoruz. Hem IPA fonlarının kullanılmasında hem Erasmus projelerinin devreye girmesinde proje üretimi çok büyük önem arz etmektedir. Proje üretimini sağlayabilmek için de proje eğitimini çok güçlü bir şekilde, hem Avrupa Birliği Bakanlığı olarak hem kalkınma ajansları, odalar birliği, bölgesel kuruluşlar, sivil toplum birlikte hareket ederek bu imkânı ülkemize getirmek için çaba sarf ediyoruz.

Tabiatıyla, önümüzdeki dönemde en önemli konulardan bir tanesi de bu illegal göçle mücadele konusunda yapacağımız iş birliği olacaktır. Gerçekten, bir deprem meydana gelmiştir ve bu depremin arkasından tsunami etkisindeki, belki de tarihimizin gördüğü en büyük göçlerden biriyle karşı karşıyayız. Türkiye, bugün bu illegal göçle mücadelede önemli hamleler, önemli adımlar atmış durumdadır. 2015 yılında 146 bin illegal göçmeni ilgili makamlarımız yakalamıştır, 4.500 civarında illegal göç kaçakçısı yakalanmıştır, yarısından fazlası tutuklanmıştır. Avrupa Birliği rakamlarına göre geçtiğimiz yılın son aylarında günlük 3 bin olarak ifade edilen, Yunanistan’a veyahut Avrupa’ya ulaşan illegal göçmen sayısı şubat ayında 300’e kadar gerileyebilmiştir. Dolayısıyla, gerçekten, önemli bir çaba içerisinde hareket edilmektedir. Ancak, bu, sadece Türkiye sahillerinden Yunan adalarına yönelik bir hareket olarak düşünülürse yanlışlığın en başında gelecek husus budur. Bu gerçekten, Suriye sorununun ortaya çıkmasıyla başlayan, Suriye sorunu çözülemediği takdirde devam edecek olan ve yaklaşık dört beş filtreden, Suriye sınırından Ege sahillerine, Ege sahillerinden Yunan adalarına, Yunanistan’dan Avrupa’ya kadar süren çok önemli bir durumla karşı karşıyayız. Dünyada 6 milyar euroluk bir ekonomidir bu illegal göç. Gerçekten, uyuşturucu kaçakçılığı gibi, silah kaçakçılığı gibi insanlığa zarar verici bütün bu organizasyonları yapanlar, bu kez bu illegal göçten düçar durumdaki insanların sırtından bu paraları kazanmak için korkunç bir örgütlenme içindedirler. Bunlarla mücadele edebilmek için hiçbir ülkeye “Sen sorumlusun, sen suçlusun.” diyebilecek bir noktada değiliz. Bu, bütün insanlık camiasının birlikte hareket ederek çözebileceği ve ancak ortak sorumluluk alarak, paylaşılarak bunun üstesinden gelinebilecek nitelikte bir önemli sorunla karşı karşıyayız. Dolayısıyla, inşallah, önümüzdeki günlerde Avrupa Birliğine, bu yeni aile içinde hareket ederek ortaya çıkarttığımız yeni tablo içerisinde hem illegal göçün legal göç hâline gelmesi hem büyük bir insaniyet örneği göstererek ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin hem Türkiye’deki hem gittikleri ülkelerdeki konumlarını daha iyi şartlara ulaştırmak için önemli çabalar sarfedilmektedir.

Avrupa Birliği, Suriyeli kardeşlerimize 3 milyar euro katkıda bulunmayı taahhüt etmiştir. Bu para bu yıl için harcanacaktır ve bununla ilgili karar alınmıştır. Bizim, Suriyeli kardeşlerimiz için ortaya çıkarttığımız okul, hastane, kampların daha iyi şartlara ulaştırılması veyahut da… Gerçekten öyle illerimiz, ilçelerimiz var ki oradaki Suriyeli kardeşlerimizin sayısı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sayısını geçmiştir. Buralarda uzun yıllardır 2,5 milyondan fazla Suriyeli kardeşimizi misafir ederken, ekmeğini paylaşırken, evini paylaşırken bir kere olsun “Ya, niye ben ekmeğimi paylaşıyorum? Niye geldiler? Niçin ben işimi paylaşıyorum?” demeden gerçekten tarihe geçecek, uzun yıllar hatırlanacak çok önemli bir insanlık dersi vermiş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşından bahsederken bu 3 milyar eurodan o ilçelerdeki altyapı imkânlarının geliştirilmesi için de yararlanacağız.

Gerçekten 2016 yılı önemli bir yıl olacaktır. Geriye doğru bakıldığında, 2,5 milyondan fazla Suriyeli kardeşini insaniyet adına misafir eden bir Türkiye de hatırlanacaktır, 800 kişi için referandum yapan ülkeler de hatırlanacaktır, ülkesine giren göçmenlerin üzerindeki takılara varıncaya kadar alıp bunları ihalelerde satıp bu parayla bu masrafları karşılamak için Meclisten karar çıkaracak ülkeler de hatırlanacaktır, dörtlü nizamda önlerinde atlı polislerle savaş esiri muamelesi gören insanlar da hatırlanacaktır, bir duvarın bu tarafında soğuk içinde veyahut da zor şartlarda açlık içinde bekleyen insanlar da hatırlanacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, her zaman bu insanlık adına yaptığı çok önemli katkıyla hatırlanacaktır ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak da bundan herhâlde hepimiz gurur duyacağız ve bize yakışan bir davranışı bu şekilde yerine getirmiş olacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİM TUNÇ (Uşak) – Botları delerek insanları ölüme terk edenleri de hatırlayacaktır.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (Devamla) – Tabii, sivil toplum, bizim çok önem verdiğimiz bir konu ve gerçekten demokrasinin temel taşlarından bir tanesi sivil toplumdur ve uzun yıllar bu ülkede eksikliğini hissettiğimiz sivil toplum önemli bir gelişim içindedir. 1980’li yıllarda belki 50 olmayan sivil toplum sayısı bugün 108 bine ulaşmıştır ve Cumhuriyet tarihinin en büyük sivil toplum rakamına ulaşmış vaziyetteyiz. Bununla iftihar ediyoruz. Sivil toplum olmadan demokrasi olmaz, demokrasi içindeki en önemli unsurlardan birisidir ve Avrupa Birliği sürecinin en önemli taşlarından birisi olarak da sivil toplumu görüyoruz. Bu anlamda da Türkiye çapında 10 kadar ilde sivil toplumla buluşma toplantıları tertipleyerek hem onların kendi görüşlerini dile getirmesini, dertlerini ifade edebilmesini ve o toplantılarda da ayrıca Avrupa Birliği süreciyle ilgili bilgi almalarını, IPA fonlarından nasıl yararlanacakları, Erasmus projelerinden nasıl yararlanacakları konusunda da yardımcı oluyoruz. Yaklaşık 20 bin kişiyle 10 ilimizde bir araya geldik ve buna çok önem veriyoruz. Önümüzdeki dönemde sivil toplumumuz için 2020 yılına kadar yaklaşık 190 milyon euro kaynağımız var ve bunu, gerçekten, sivil toplumumuza harcayarak, sivil toplumumuzun daha güçlenmesi, sayısının daha artması, söz söyleme imkânlarını artırması ve bu şekilde demokrasimize, ülkemize katkı sağlamasını daha kolaylaştıracak bir imkân yaratmaya çalışıyoruz.

Bu ana hatlarını vermek istediğim bilgilerle, Avrupa Birliği Bakanlığı olarak, bütçemizin yüce Meclisimiz tarafından kabul edileceğini ümit ediyoruz. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde çok sayıda reform projesi, çeşitli kanunlarımız, Meclisten geçmesi gereken yasal düzenlemelerde, gerçekten, bu yüce Meclisin, 2000 yılından beri, Avrupa Birliği süreci olsun Türkiye'nin reform süreci olsun, hep birlikte hareket etme -çok önemli- görüntüsünü önümüzdeki dönemde de devam ettireceğini ve Türkiye'nin reformlarının Türkiye Cumhuriyeti’ne fayda sağlayacağının bilinci içinde, iktidar muhalefet demeden el birliğiyle hareket ederek, inşallah, 2000’li yıllara, 2020’li yıllara, daha sonraki yıllara giderken çok daha müreffeh, çevre konusunda daha bilinçli, gıda güvenliğinde adım atmış, eğitim alanında, sağlık alanında, sosyal alanda ve siyasal haklar alanında daha ileriye gitmiş bir Türkiye’ye ulaşmamızda iktidar muhalefet ayırımı olmadan el birliğiyle davranabileceğimizi ümit ediyorum.

Bu ifadelerle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve bütçemizin, inşallah, kabul olduğu takdirde, hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Hükûmet adına konuşmalar sona ermiştir.

Şahıslar adına ikinci söz hakkı, aleyhinde olmak üzere, Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’e aittir.

Buyurun Sayın Özdiş. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz bu bütçenin, on üç yıllık AKP iktidarının bütçe uygulamalarına baktığımızda yaraya merhem olmayacağını, derde derman olmayacağını, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapacağını görüyoruz.

Bizim de dâhil olduğumuz “OECD” adlı örgüt daha birkaç gün önce iş gücü piyasasına yönelik 34 üye ülkeyi kapsayan bir araştırma yayınladı. Buna göre Türkiye’de istihdam oranı göçmenlerde yüzde 54’ken Türk vatandaşlarında yüzde 49,6. Göçmen kardeşlerimiz savaştan kaçıp bize sığınmışlar, onlar bizim misafirlerimiz. Benim sözüm onlara değil, benim sözüm dışarıdan aldığı talimatla dış politika belirleyen, daha dün “Kardeşim Esad” dediği kişinin ülkesinin iç işlerine müdahale eden, sınırlarımızı kevgire çeviren, bakamayacağımız, yetemeyeceğimiz miktarda göçmeni Türkiye’ye kabul edenlere; benim sözüm, işsizlikle, yoksullukla boğuşan kendi vatandaşlarını görmezden gelenlere.

Değerli milletvekilleri, yine bir başka konu Haberleşme Bakanlığımızı ilgilendiren bir konu. Bildiğiniz gibi, Türkiye’deki İnternet kullanıcılarının maruz kaldığı anlamsız ve tüketici haklarına tamamen aykırı bir konu, adil kullanım kotası. Siz evinize, iş yerinize İnternet bağlatıyorsunuz, bağlattığınızı zannediyorsunuz, sınırsız oluyor bu İnternet bağlantınız, ona göre bir ücret ödüyorsunuz. Ancak sözleşmedeki hızınız ne olursa olsun, birden -bir kullanım sonrası- 3 megabite kadar düşüyor. Böyle bir uygulamanın eşi benzeri gelişmiş ülkelerin hiçbirinde yok. Enformasyon çağında yaşıyoruz. Bütün dünya teknolojiye ve enformasyona yatırım yapıyor. Yaptığı tek altyapı yatırımı köprü ve duble yollar olan ve bununla övünen AKP iktidarı, Türkiye’yi dünya devi yaptığını iddia ediyor. Siz ancak vizyonsuzlukta dünya devi olursunuz.

Değerli milletvekilleri, muhtemelen dünya tarihinde AKP iktidarı kadar kendisiyle çelişen, kendisini yalanlayan başka bir siyasi güruh yoktur. Örnek mi istiyorsunuz? İki yıl önce “darbeci” dediğiniz Sisi Hükûmetini daha dün Türkiye’ye davet ettiniz. PYD lideri Salih Müslim’i MİT uçağıyla gizlice Türkiye’ye getirip bir dizi görüşme yaptınız. Şimdi PYD’yi terör örgütü ilan ettiyseniz siz terörle iş birliği yapmış olmuyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

Yine, görüşmelerde Sayın Başbakan güllük gülistanlık bir Türkiye tablosu çizdi değerli arkadaşlar, gerçekten öyle mi? Peki, bizim kendi kuruluşumuz TÜİK, diğer dış kaynaklı kuruluşlar araştırma sonuçları yayınlıyorlar. Ülke bu kadar güzel idare ediliyorsa, bu kadar güllük gülistanlık içerisindeyse bu sonuçlar istatistiki bilgilere niye dayanmıyor?

Birkaç örnek vereceğim arkadaşlar. İş kazalarında neredeyse -hatta buna “iş cinayetleri” diyebiliriz- dünyada 1’inci durumdayız. İşsizlikte OECD üyesi 36 ülke arasında 30’uncu sıradayız. Basın özgürlüğünden bahsetmeme gerek bile yok, yerlerde sürünüyoruz. İşte, dün Sayın Başbakanın Anayasa Mahkemesinin kararına bile itirazı bunun en güzel örneği değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) – Düşünün ki bir ülkenin başı, ordunun komutanı, Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesini tanımadığını söylüyor. Ben de bu Parlamentonun milletvekili olarak Sayın Cumhurbaşkanını tanımıyorum. Ne diyeceksiniz buna peki? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Millet tanıyor, sen tanımasan ne olur!

İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) – Ben de Sayın Cumhurbaşkanını tanımıyorum, tanımıyorum.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Çok üzüldük, ağlıyoruz!

MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Çok da tın!

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Çok üzüldük, çok üzüldük!

İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) – Bir Cumhurbaşkanı, bir başbakan hukuka sonuna kadar itaat etmek durumunda, bunun kaçarı göçeri yok değerli arkadaşlarım, bunun kaçarı göçeri yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar…

MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Çok da tın! Çok da umurumuzdaydı!

İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) – Bağırmayın, bağırmayın, dinleyin, daha fazla şeyler de söyleyeceğim, daha fazla şeyler söyleyeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) – Son olarak belirtmek isterim ki çeşitli saldırılar ve eylemler sonucu son sekiz ayda 350 vatandaşımız şehit olmuşken, başkentimizin göbeğinde bombalar patlayabiliyorken Türkiye’nin en büyük güvenlik açığı AKP’nin ta kendisidir.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Süresi bitti Sayın Başkan, süresi bitti.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) – Tarafsızlık yemini etmiş, tarafını çoktan seçmiş Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Şubat 2016 tarihinde attığı bir “tweet”ten bahsetmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdiş.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) – “Suriye’deki ateşe -öyle diyor- odun taşıyarak alevi harlayanlar, bir gün benzer bir ateşin kendi evlerini sarabileceğini düşünmelidirler.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Özdiş, teşekkür ediyorum.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) – MİT tırlarıyla harladığınız ateş, sayenizde ülkenin dört bir tarafını sardı. Ülkeyi açık cezaevi durumuna düşürdünüz, yangın yerine çevirdiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Sayın Özdiş, teşekkür ederim.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Devamla) – Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, üçüncü turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Soru-cevap işlemine başlamadan önce Sayın Mahmut Tanal’ı bir kez daha kutluyorum. Yine sorularda birinci sırayı almış durumda. (CHP sıralarından alkışlar)

Soru-cevap işleminin süresi yirmi dakikadır. Yirmi dakikalık süreyi on dakika soru, on dakika cevap olarak kullanacağız.

Soruları başlatıyorum.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Benim sorularım Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına. Sayın Bakan 2008 ve 2009 yıllarında şunları söylemişti: “’Yolsuzlukla mücadele edeceğim.’ diyen AKP Hükûmeti Türkiye’yi yolsuzluk çukuruna batırdı.” “Başbakan rantın babasını getirdi. Bunlar yarım doktor, yarım hoca.” demişti. “Başbakan seçim sürecinde manidar işler yapıyor. Başbakan kendisini padişah olarak görmek istiyor.” “Ülkemizde sadaka kültürü var.” demiştir. “3 kişiden birisi fukaralık sınırının altında.” yine diyen Sayın Bakan ve aynı zamanda “AKP öncesi işsizlik yüzde 6’ydı, şimdi yüzde 11.” diyen yine Sayın Bakan. “AKP’lilerin paçalarından yolsuzluk akıyor.” demişti. Siz bu AKP’nin paçalarını sızdırmaz paça mı yaptınız yoksa paçalarını mı diktiniz? Siz, yani siyaset uğruna, koltuk uğruna bu kadar değerlerden uzaklaşarak… Bu koltuk bu kadar mı sıcak? Siyaseti itibarsızlaştırdınız mı? Siz eğer ileride bir başka siyasi partiye giderseniz bunlar karşınıza çıkar mı?

Teşekkür ediyorum.

Cevap verirseniz mutlu olacağım.

Saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Ulaştırma Bakanı, Ulaşım Ana Planını kime yaptırdınız, döner sermayeden bunun için ne kadar para harcadınız? Yine Sayın Ulaştırma Bakanına: Başbakan, seçimden önce Dalaman ilçemizde bastırdığı bir pankartta “Bedava Göcek Tüneli, Dalaman Marinası ve Dalaman-Acıpayam yolu hayırlı olsun.” dedi. Bu sözlerin sizin için bir anlamı var mı? Göcek Tüneli ne zaman ücretsiz olacak? Dalaman Marinası ne zaman hizmete girecek? Dalaman-Acıpayam yolu ne zaman yapılacak?

Sayın Çalışma Bakanı, bütün esnaflarımız SGK primlerindeki artıştan şikâyet etmektedir. Özellikle küçük esnafımız kan ağlıyor. Zaten zor durumda olan esnaflarımızın SGK primlerinin azaltılmasına yönelik bir çalışmanız var mı? Yine, turizm sektöründe sezonluk çalışan işçiler çok mağdur durumda. Bunlar sezonluk çalıştıkları için işsizlik maaşı alamıyorlar, kıdem tazminatından faydalanamıyorlar. Bu sorunu çözmek için bir çalışmanız var mıdır? Taşeron işçilerimize ne zaman kadro verilecek? 4/C’liler ne zaman kadroya geçecek?

BAŞKAN – Sayın Tor…

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’yadır: 17/3/1995 tarihli Başbakan Profesör Tansu Çiller imzalı genelgeyle kurulan Ekonomik ve Sosyal Konseye, devam eden başbakanlar Mesut Yılmaz, rahmetli Erbakan ve rahmetli Ecevit tarafından da büyük önem verilmiştir. Konseye katılımcılar açısından bakıldığında, STK’ların en büyük platformunu oluşturduğunu söylemek abartılı bir ifade olmayacaktır. Toplumsal barış ve sosyal diyalog açısından da Konseyin önemi ortadadır.

2010 tarihinde yapılan halk oylamasıyla Anayasa’da önemli değişiklikler yapılmıştır. Bunlardan biri de Anayasa’nın 166’ncı maddesine eklenen bir fıkrayla Ekonomik ve Sosyal Konseyin kurulmasıdır. Geçen altı yıllık süre zarfında Anayasa’nın da amir hükmü hâline gelen Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulmamıştır. Sayın Bakan, Ekonomik ve Sosyal Konseyi ne zaman kurmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, sorum Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırıma. Bugün çıkan bütün konuşmacılar, döneminizde yapılan yollardan, duble yollardan bahsettiler. Benim de seçim bölgem olan Bursa’da Orhaneli-Keles-Büyükorhan-Harmancık yolu on dört yıldır bitirilmedi. Daha önce geçici bütçede Maliye Bakanına sorduğumuzda geçici bütçe içerisine herhangi bir rakam koyulmadığını söyledi. Bu daimi bütçe içerisinde bu yolu -ki o kadar fazla ölümün yaşandığı ve tehlikeli bir yol- bitirmeyi düşünüyor musunuz? Herhangi bir kaynak ayırdınız mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Türkmen…

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sorum Sayın Yıldırım’a. Cumhurbaşkanı 2011 genel seçimleri öncesinde ve 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçilmeden önce Adana’ya müjdeler verdi. Birinci müjdesi: Hızlı trenin Adana’ya gelmesi. İkinci müjdesi: Adana metrosunun Ulaştırma Bakanlığına devri ve yeni hatların açılması. Adana AKP’nin efsanevi kurucu liderinin halka verdiği bu sözlerinin yerine gelmesini bekliyor. Bu konuda bir çalışma var mıdır?

Diğer sorum: Yine, uzun yıllardır sürekli AKP milletvekillerinin “Açıldı, açılacak.” diye müjdeler verdiği ama yıllardır açılmayan Kozan-Kayseri yoluyla ilgili çalışmalar hangi aşamadadır?

Diğer sorum: Adana Yedigöze Barajı enerji, sulama, içme suyu içindir ama Kozan, İmamoğlu ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Ulaştırma Bakanına. Giresun’u Şebinkarahisar ilçemiz üzerinden İç Anadolu’ya bağlayacak olan, elli yıllık özlemimiz olan Eğribel Tüneli’nin seçim sürecinde temeli atıldı, çalışmalar hâlen devam etmektedir. Ancak tünel Bakanlığınızın 2016 ve 2017 yılları içinde tamamlanacak olan tüneller listesinde maalesef yoktur. Sayın Bakana buradan soruyorum: Bölgemiz için çok önemli olan Eğribel Tüneli ne zaman bitecek? İnşaatı yürüten firmayla yapılan bir sözleşme ve anlaşma var mıdır? Tünelin yapım maliyeti nedir? Hangi kaynaklarla yapılmaktadır? Bir de bu yol neden yüksek standartlı bir ticaret yolu olarak değil de bir bağlantı yolu olarak projelendirilmiştir?

Yine, ilimde Batlama grup yolu 22 kilometre, Güce ilçe yolu 17 kilometre, Çanakçı ilçe yolu 20 kilometre, maalesef bu yollarımız on dört yıldır bitirilememiştir. Bu yüzyıl içinde bu yolların bitirilme olasılığı var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

Sayın Yılmaz yok.

Sayın Çakırözer…

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Çalışma Bakanına soruyorum: Bugün gazetesi, Bugün TV ve Kanaltürk televizyonlarına 26 Ekimde kayyum tarafından el konulmasının ardından bu kurumda çalışanların 150’si yasal haklarından yararlandırılmadan işten çıkarıldılar. Ne işsizlik maaşı alabildiler ne kıdem ne izin ne ihbar ne mesai alabildiler. Hatta ödenen maaşları dahi geri istendi. Bugün de aslında kayyum tarafından kurtarılması gereken bu kuruluşlar kapatıldı ve muhtemelen yeni mağdur basın emekçileri ortaya çıkacak. Bu mağduriyetlerin giderilmesi için bir çalışmanız var mıdır?

Sayın Ulaştırma Bakanına: Eskişehir Anadolu Üniversitesi Havaalanı’nın iç hat uçuşları iptal edilmişti biliyorsunuz. Şimdi de Avrupa’yla tek bağlantı olan Brüksel uçuşları Türk Hava Yolları tarafından iptal edildi. İhracatının dörtte 1’ini havacılık sanayinden karşılayan, ilk tayyara fabrikasının kurulduğu Eskişehir’imizin havayolu bağlantısının olmaması kabul edilemez. On binlerce gurbetçinin mağduriyetinin giderilmesi için bir çalışma başlatacak mısınız?

BAŞKAN – Sayın Topal…

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorularım ve taleplerim Sayın Ulaştırma Bakanına olacak. Hatay ilimizin Samandağ-Antakya duble yolu dört beş yıldır tamamlanamadı. Bundan dolayı da şu ana kadar 12 insanımızı kaybettik. Sayın Bakan, bu konuda lütfen gereğini yapalım. Ayrıca, Altınözü-Antakya duble yolunu tamamlayalım. Samandağ çevre yolunu da tamamlarsak çok iyi olur.

Ben size, eğer gerçekten yaparsanız Hatay halkı adına buradan aynı şekilde teşekkür edeceğim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akın…

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Ulaştırma Bakanına sormak istiyorum: Karayolları tarafından Balıkesir merkezde yapımı süren emniyet köprülü kavşak projesinin daha önce yapılan açıklamalarda 2016 yılı Ocak ayında açılışının yapılacağı ve Balıkesirlilerin kullanımına sunulacağı açıklanmıştı ancak şubat ayı da bitmiş olmasına rağmen adı geçen kavşağın tamamlandığına dair bir işaret yok, inşaat da hâlâ sürüyor. Yüklenici firmaya işi bitirmesi için iki yüz elli gün süre verildiği ve önümüzdeki birkaç gün içinde bu sürenin sona ereceğini biliyoruz. Yüklenici firmanın işi bitiremediği için yüz otuz beş gün ek süre istediğine dair bilgiler yerel basın yayın organlarında yer alıyor. Bu proje ne durumdadır? Bahsedildiği yüklenici firmaya...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çamak...

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, sorum Ulaştırma Bakanına: Sayın Bakanım, bu sorunun size çok sorulduğunu biliyorum. Mersin ve bölge için çok önemli olan Çukurova bölgesel havalimanının ihalesini alan firmayla yapılan sözleşme ağustos ayında feshedilmiştir. Geçtiğimiz günlerde Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü havalimanının yap-işlet-devret modeliyle değil, devlet bütçesi tarafından yaptırılacağını söyledi.

Bir: Yap-işlet-devret modelinden neden vazgeçilmiştir?

İki: Madem bu proje için uygun bir model değildi, iş neden ilk olarak bu şekilde ihaleye çıkarıldı?

Üç: Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü havalimanının yer tesliminin yapılmasından sonra yaklaşık iki yıl içinde tamamlanmasını planladıklarını ifade etmiştir. Temeli atılmış olan bir yerin teslimi daha yapılmadı mı? Mersinli ve Adanalı ne zaman Çukurova havaalanından uçma heyecanı yaşayacaktır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İrgil...

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Bakan, hızlı tren müjdesi verilen kentlerden biri olan Bursa’dan bu soruyu soruyorum:

Bursa’ya iki üç yıl önce Bakanlığınız ve sizler gelip “Hızlı tren için müjde veriyoruz, seneye buradayız.” demiştiniz. Biz gittik, tabelanın önünde bekledik, ne tren geldi ne siz geldiniz. Ve biz o tabelanın önüne yine bu yıl gittiğimizde tren beklerken baktık ki Bursa Valisi bir açıklama yaptı: “Bu proje boşa gitti, hatta çöpe gitti.” dedi ve “Zemin etüdü çalışmaları yapılmadığı için sıfırdan başlayacağız, treni daha çok beklersiniz.” gibi hava oluştu. Ben şimdi soruyorum: Bu proje ne zaman başlatılacak? Bu zemin etütleri yapılmadan nasıl siz bu projeleri başlatıyorsunuz? Bursalılar yıllardır tren bekliyor, bu hızlı tren Bursa’ya ne zaman gelecek? Ülkenin 2,8 milyonluk nüfusuyla, 2’nci büyük ekonomisiyle, 4’üncü büyük şehrinde… Evet, güzel şehir, yaşanabilir şehir ama ulaşılamaz bir şehir; ne doğru düzgün hava yolu ne doğru düzgün kara yolu ne doğru düzgün treni var. Zaten tren hiç yok, gördüğüm kadarıyla da planınızda tren yok.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İrgil.

Şimdi cevaplar için Hükûmete söz veriyorum.

Sayın Soylu, buyurun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Sayın Tanal’ın sorusunu en son cevaplayayım.

Sayın Erdoğan turizm sektörü, esnaf, taşeron ve 4/C’lilerle ilgili bir soru sordu. Evet, turizm sektörüyle ilgili Hükûmetimiz 9 eylem planı içeren bir çalışmayı Sayın Başbakanımızın Başkanlığında turizmcilerle beraber paylaştılar. Ancak, Sayın Turizm Bakanımızla birlikte Çalışma Bakanlığı olarak, tam da sizin bahsettiğiniz, tam altı ay olmasa bile dört beş ay boyunca işsiz kalan veya işten çıkanlarla ilgili bir çalışma yapıyoruz. Tabii, maliyetleme, gerek kamuya olan maliyeti gerekse bu konuda nasıl bir süreç ortaya koyabileceğimiz konusunda çalışıyoruz ama olumlu bir süreç çıkarmak için de bir gayret içerisindeyiz. Bir iki düzeltmemiz daha var, onları da yapacağız turizmcilere yönelik. Aynı zamanda, bizim Çalışma, Aile ve Sağlık Komisyonumuz çok iyi biliyor, Meclise gelebilecek güvenceli esneklik yasasında Çalışma Komisyonunun da aslında değerlendirmesini alarak turizmde bir denkleştirme yaptık. Toplu sözleşmeler için 2+2 olan denkleştirmeyi 4+2’ye çıkardık ve inşallah, Türkiye Büyük Millet Meclisi kabul ederse, o turizmde yaklaşık dört beş ay işsiz kalan insanlar da hiç olmazsa o denkleştirmeyle beraber on iki ay sosyal güvenlik kapsamında olabilecekler.

Esnaflarla ilgili… Bu, tabii, asgari ücrete bağlı. Asgari ücretin 1.300 lira olması sebebiyle şunu söylemek isterim ki normalde 80 lira daha fazla arttı, 128 lira arttı. 48 lira olacaktı, artı 80 lira daha geldi, 439’dan 568’e çıktı.

Elbette ki bu, sosyal güvenlik sistemimizin gelir-gider dengesiyle alakalı bir süreçtir. Bunlarla ilgili değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Eğer gelir-gider dengesinde kendimize ait bir süreç bulabilirsek ve bu çalışmaları gerçekleştirebilirsek… Bu konuda biz de sizler gibi vatandaştan gelen taleplerle karşılaşıyoruz.

Onun dışında, taşeronlarla ilgili -Maliye Bakanımız da burada izah etmiştir- Maliye Bakanlığımızla birlikte bir çalışma yürütüyoruz, tüm bakanlıklarla birlikte; Ulaştırma Bakanlığımız var, Kalkınma Bakanlığımız var ama esas Maliye Bakanlığıyla asıl ve yardımcı işler konusunda. İnşallah, mart ayının sonuna doğru bu konuda bir netleşme ortaya çıkabilir.

Yine, özellikle Ekonomik ve Sosyal Konseyle ilgili soru… 2010 Anayasa değişikliğiyle Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulması konusu anayasal bir düzende oluştu. Sayın Başbakanımızın son zamanlarda yaptığı bir açıklamayla birlikte Ekonomik ve Sosyal Konseyin toplanması hususunda bir hazırlık yapılıyor. İnşallah, yakın bir zamanda biz de Ekonomik ve Sosyal Konseyin toplanmasını arzu ediyoruz.

Yine “İpek Holdingden işten çıkarılanlara kıdem tazminatı ve işsizlik ücreti verilmiyor.”

İş Kanunu uyarınca, işverenin haklı nedenlerle fesih yapması durumunda işçinin kıdem tazminatı ve işsizlik ücreti alması mümkün olmamaktadır. Bu işçiler eğer işverence ahlak ve iyi niyet hâllerine uymayan nedenler arasında sayılan sebeplerden biriyle çıkarılmışlarsa bu haklardan faydalanamazlar ama eğer bu sebepler dolayısıyla çıkarılmamışlarsa elbette ki bu haklardan faydalanabilirler, hem il müdürlüğümüze hem de mahkemelere başvurarak bu konudaki haklarını elbette ki savunabilirler.

Sayın Mahmut Tanal bunu birkaç kez sordu, tekrar soruyor. Bu konuyla ilgili bir değerlendirme yapmalı mıyım yapmamalı mıyım. Şunu söyleyeyim…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hiç sormadım Sayın Bakan, bana gösterin bunu, hiç sormadım. Kusura bakmayın.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) – Bakın, arkadaşlarınız sordu. Ben çok…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Arkadaşlarım sormuş olabilir yani.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) – Bakın, şunu ifade edeyim Sayın Tanal: Bu Meclis tablosunu görüyor musunuz? Görüyorsunuz. Şurada Demokrat Parti vardı, burada CHP vardı; şurada Adalet Partisi vardı, burada CHP vardı.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Ne demek yani şimdi bu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Burada Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi vardı, burada CHP vardı; şimdi burada AK PARTİ var, gene CHP var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Nerede ve ne şekilde siyaset yapacağımıza bir vesileyle kendi adımıza değil, tarih bizim adımıza karar verdi. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan beni siyasi partiye, AK PARTİ’ye davet etti ve iyi ki davet etti, Allah ondan razı olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SERKAN TOPAL (Hatay) – Tüm partiler gelip geçicidir, kalıcı olan Cumhuriyet Halk Partisidir!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - İnşallah, burada yaklaşık üç buçuk yıldır güzel hizmetler veriyorum.

Ama bir cümle daha söyleyeyim Sayın Mahmut Tanal: Ben Trabzon’dan sahadan geliyorum, değil mi? Bu sorduğun soruları bana orada söylediler. Allah’a şükür, AK PARTİ kadrolarıyla ve milletvekili arkadaşlarımla beraber bize o soruları sorup bizi istiskal etmeye çalışanlara Trabzon halkı yüzde 66,5’la, tarihî bir oyla cevap verdi, 5 milletvekiliyle buraya geldik.

Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soylu.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Bakan, sizin mantığınızla CHP vardı, öbürü vardı; CHP vardı, öbürü vardı; siz öbürüsünüz şimdi. Kayboldu gitti ama CHP hep vardı!

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Gök, dinleyeceğim sizi, cevapları bitirelim.

Sayın Yıldırım, buyurun efendim.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Erdoğan, ulaşım ana planı iki tane yapıldı. Bir tanesi 2003 yılında üniversitelerle yapılan bir protokol çerçevesinde gerçekleştirildi ve o ana plan on yıllık bir dönemi kapsıyordu, 2003-2013, tamamlandı. Miktarını şu anda hatırlayamıyorum ama çok büyük bir rakam değil. Ama şimdi daha kapsamlı yeni bir ulaştırma ana planı hazırlanacak, Avrupa IPA fonlarıyla ve yüzde 15 millî bütçe katkısıyla yapılıyor. Geçen hafta sözleşmesi imzalandı ve bunun bedeli de 7 milyon 490 bin avrodur. Bir Fransız ve Türk ortaklığı bu ana planı hazırlayacak, 2016’dan 2035’e kadarki bir dönemi kapsıyor.

Göcek Tüneli, bizim iktidarımızdan önce yap-işlet-devret modeliyle başlatılan bir projedir, dolayısıyla firmanın işletme süresi daha devam etmektedir. Ancak biz yanına ikinci bir tünel daha yaptık. Bu tünelle ikisini beraber birleştirip firmayla bir uzlaşma yoluna gidiyoruz.

Dalaman Yat Limanı’nda sit dolayısıyla izin almada uzun süren bir problemimiz var. Bunu da hallettikten sonra başlayacağız. Gereken ihalesi, her şeyi yapıldı.

Sayın Aydın “Bursa’da ulaşımın hiçbiri yok.” dedi. Ben merak ediyorum Sayın Aydın, Ankara’ya gelirken nasıl geliyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Bakan, dört ilçeyi sordum, dört ilçe, dört ilçe: Orhaneli, Keles, Büyükorhan, Harmancık.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Hava yolunuz var, havaalanı çalışıyor, altı yere sefer yapılıyor. Bursa-Ankara arası yolun eski hâlini de biliyorsunuz.

ATİLA SERTEL (İzmir) – İlçeleri soruyor Sayın Bakan, ilçeleri.

ERKAN AYDIN (Bursa) – İlçe, ilçe, Ankara değil, ilçe yolunu sordum.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Havaalanını sormadınız mı?

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Hayır, ilçe yolunu sordu.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – “Havaalanı, hava ulaşımı yok.” dediniz de, merak etmeyin, yıl sonunda Bursa’dan İstanbul’a kırk dakikada gideceksiniz Körfez geçişiyle beraber.

Tren yoluyla ilgili de bir yanlışı düzeltmek isterim, o da şudur: Valinin açıkladığı kısım Yenişehir-Bilecik arasıdır, daha başlanmış değildir. Orada güzergâhla ilgili Yenişehir-Bilecik düşünülmüştü ancak Bilecik’te çok büyük bir toprak hareketi olduğu için, heyelan olduğu için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye…

Sorularla ilgili süre aşıldığından dolayı orada yaşanan kaybı cevap olarak sayın bakanların süresine ilave ediyorum.

Buyurun efendim.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Dolayısıyla, Yenişehir’den Bilecik yerine Osmaneli’ye bağlantıya karar verildi ve bunun projesi yapılıyor. Birinci bölümün inşaatı hâlen devam ediyor Yenişehir’e kadar. 400 milyon civarında bir harcama yapıldı. Çokça sanat yapıları var, tüneller var. Başladığımız her projeyi bitirdiğimiz gibi onu da bitireceğiz, merak etmeyin.

Diğer bir soru: Sayın Türkmen, Adana’yla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği vaatlere değindiniz. Adana 2’nci etap raylı sistem: Bu konuda belediyenin Bakanlığımıza müracaatı var. Yatırım bedeli yaklaşık olarak 300 milyon eurodur ve Bakanlığımız Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğünün projeyle ilgili incelemeleri devam ediyor.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Sayın Bakan…

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Efendim?

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Efendim, altı yıldır bekliyoruz. Altı yıldır henüz bu konuda proje mi inceleniyor?

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Hayır, bize müracaat o kadar değil.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – 2011, 2014, 2015’te hep bu sözleri dinledik Sayın Bakan. Adanalı bu sözün cevabını bekliyor.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Bize gelen tarih 23/12/2014 yani 2015’in başında gelmiş.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – 2011’de Sayın Cumhurbaşkanı Başbakandı, “İnşallah 2013’te bunu bitireceğiz.” dedi. Bakın, 2016’dayız.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Belediyenin yetkisinde, sorumluluğunda bir projedir, bizden yapılması yönünde talep yenidir, 2011 değil. Dolayısıyla, bu konuda gerekli çalışmalar, inceleme çalışmaları devam etmektedir.

Sayın Bektaşoğlu, Eğribel tünelinin inşaatına başladık. Oldukça büyük bir tüneldir. Çift tünel yapacağız. Uzunluğu zannediyorum 5 bin metrenin üzerindedir. Dolayısıyla, tünelin inşaatı yaklaşık üç yıl gibi bir süre alacaktır. Bu güzergâh zor bir güzergâh biliyorsunuz. Bu güzergâhta bölünmüş yol yapılması özellikle Şebinkarahisar bölümünde arazi sürekli heyelan bölgesi olduğu için hemen hemen imkansız gibidir. Dolayısıyla, standartları geliştirilmiş ve tüneller yaz kış geçiş sağlayacak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonunuzu açıyorum, sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Yaz kış geçit verecek bir koridor çalışması devam etmektedir.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Ticaret yollarımızla ilgili…

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Evet, diğer bir soru…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Bitmeyen 3 yolumuz vardı efendim.

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Sayın Utku Çakırözer… Biliyorsunuz, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Havalimanı’nın pistini, taksi yolunu ve terminalini Bakanlığımız yaptı ve burada iç hat seferleri de bir şekilde başladı ancak yeterince yolcu olmadığı için maalesef devam ettirilemedi. Yaz aylarında bir kez daha dışarıdan, özellikle Belçika’dan charter seferlerinin devam etmesi için gerekli çalışmalar devam etmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Başkanım…

BAŞKAN – Bir saniye…

Sayın Bozkır, sizin vereceğiniz bir cevap yok.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkanım, 3 defadır…

BAŞKAN – Sayıp Topal, bir saniye… Sizden önce Sayın Tanal ayağa kalktı.

Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı benim soruma cevap verirken şu cümleyi sarf etti: Efendim “Cumhuriyet Halk Partisi vardı, Demokrat Parti orada oturuyordu; Cumhuriyet Halk Partisi vardı, Adalet Partisi orada oturuyordu; Cumhuriyet Halk Partisi vardı, Doğru Yol Partisi orada oturuyordu.” Burada şunu mu söylemek istiyor: Yani bu partilerin hepsi gitti, oraya geldi, Adalet ve Kalkınma Partisini de mi bu şekilde gönderecek? (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – İktidarı kastetti, iktidarı.

AHMET ARSLAN (Kars) – Parti olmak değil, iktidar olmak oradaki amaç.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Veya şunu mu söylemeye çalışıyor: Yani bu kadar koltuk uğruna siyasi etikten, siyasi değerlerden insanlar uzaklaşabiliyor mu? Yani benim hayatımda insanlar değerler için yaşar, koltuklar için yaşamaz. (CHP sıralarından alkışlar) Dün “AKP’nin paçalarından yolsuzluk akıyor.” dediğiniz insanlara bugün aynı yerde övücü laflar sarf ediyorsunuz. Düne kadar “Çukurdadır.” dediğin insanlara bugün övücü laflar söylüyorsunuz.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bunlar sizi ilgilendirmez Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu hangi siyasi etik yasada, hangi siyasi ahlakta, hangi dinde, hangi toplumda, hangi kuralda, hangi ahlakta var, bunları bana izah eder misiniz? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Topal, bir saniye… Daha önce Sayın Grup Başkan Vekili Levent Gök’ün bir söz talebi vardı.

Sayın Gök, dinliyorum sizi efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Çalışma Bakanı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin Meclisteki konumunu tarif ederek…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Gök’ü dinliyorum efendim, izin verir misiniz.

LEVENT GÖK (Ankara) – … müstehzi bir ifadeyle partimize sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

Size 69’uncu madde çerçevesinde iki dakika süreyle söz veriyorum.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun 118 sıra sayılı 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 119 sıra sayılı 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerindeki soru-cevap işlemi sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Allah kimseyi Süleyman Soylu’nun durumuna düşürmesin.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Amin.

LEVENT GÖK (Devamla) – AKP’li arkadaşlarım, maşallah siz de bunları iyi kaldırıyorsunuz.

Bakın şimdi, Sayın Süleyman Soylu ne demiş: “At üstünde durmayı beceremeyen Başbakan.” Recep Tayyip Erdoğan’a söylüyor bunu.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Biz ezberledik bunları, başka bir şey söyleyin.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Sana ne!

LEVENT GÖK (Devamla) – “AKP’nin paçalarından yolsuzluk akıyor.” yani hepinizin paçalarından yolsuzluk akıyor.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Onları geç, başka bir şey var mı?

LEVENT GÖK (Devamla) – “Başbakan rantın babasını getirdi.” “Başbakan kendisini padişah olarak görüyor.” “Durmak yok, yolsuzluğa devam!” diyor sizlere. Takdir sizin.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bu dereden balık çıkmaz!

LEVENT GÖK (Devamla) – Devam ederseniz, dersiniz. Biz hesabını sorarız. “Boyan döküldü Recep Tayyip Erdoğan.” diyerek…

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Bu derede balık yok!

LEVENT GÖK (Devamla) – …partinizin efsanevi kurucusuna bizlerden daha ağır eleştirilerde bulunuyor, siz de alıp onu baş köşeye oturtuyorsunuz. Yani siz bunu kaldırabiliyorsanız ben sizlere ne diyeyim! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ben, size ne diyeyim!

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sana ne!

LEVENT GÖK (Devamla) – Biz bunu kaldıramayız. Biz bunları kaldıramayız. Kaldıramadığımız için, yolsuzluklara karşı olduğumuz için, kimsenin malını çalıp çırpmadığımız için, Süleyman Soylu’nun dediği gibi Demokrat Parti varken de Cumhuriyet Halk Partisi vardı.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Muharrem İnce dolaşıyor Anadolu’yu.

LEVENT GÖK (Devamla) – Adalet Partisi varken Cumhuriyet Halk Partisi vardı, Anavatan Partisi varken de Cumhuriyet Halk Partisi vardı; şimdi, o partilerin hiçbiri kalmadı, AKP de kalmayacak, Cumhuriyet Halk Partisi sonsuza kadar yaşayacak. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) – Ebedî muhalefet!

LEVENT GÖK (Devamla) – Bizim alnımız açık. Biz, yolsuzluğa direniyoruz. Biz, adaletsizliğe direniyoruz. Biz, yolsuzluğa direniyoruz. Siz, ne kadar ülkeyi bozguna uğratmaya çalışırsanız çalışın karşınızda Cumhuriyet Halk Partisi var!

Süleyman Soylu, sen gideceksin ama biz bu sıralarda oturmaya devam edeceğiz! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Sayın Topal, bir şey mi söyleyecektiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bence sataşma var. Sataşma var Sayın Bakan, sataşma yok mu?

SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkan, iki defadır insanlarımızın…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum, Sayın Topal’ı dinliyorum.

SERKAN TOPAL (Hatay) – …öldüğü duble yolu istemiştim. Az önce de sormuştum, yine cevabını alamadım. Kendilerinden bir söz alayım, Hatay halkı adına da ileride kendilerine teşekkür edeyim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, cümleleriniz tutanaklara geçmiştir Sayın Topal.

Sayın Oktay Vural, buyurun efendim, mikrofonunuzu açıyorum, söz talebiniz vardı.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü savunmanın herkesin görevi olduğuna ve eski bir Ulaştırma Bakanı olarak ulaştırma sektörüne hizmet eden herkese teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İki konuda arzım olacak: Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları… Arkadaşlar, hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü savunmak hepimizin görevidir. Eğer hukuku tanımazsak hukuku yapan milleti de tanımamış oluruz, millet iradesini, millet egemenliğini de tanımamış oluruz. Hukukun üstünlüğünü savunmazsanız üstünlerin hukukunu savunursunuz. Dolayısıyla, hukuku yapan millettir. Hukuk olmazsa zorbalık olur, hukuk olmazsa darbe olur, darbecilerin hukuku olur, hendek siyaseti meşrulaşır. Bu durumda herkesi yaptığınız hukuka ve hukuk devletine uymaya davet ediyoruz. Eğer sizler hukuk devletine inanmazsanız vatandaşların hukuka uymasını nasıl temin edeceksiniz? Dolayısıyla bu çok önemli bir konudur, bu konuda yapılan yanlış söylemleri savunmanın hiçbir anlamı yoktur. Herkes bu eksende hukuk devletine ve milletin hukukunun üstünlüğüne inanmalıdır.

Diğer taraftan, eski bir Ulaştırma Bakanı olarak ulaştırma sektörüne hizmet eden ve katkı yapan herkese teşekkür ediyorum. Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesi’nin ilk etabının kredi ve ihalesini, Marmara Tüp Geçit Projesi’nin kredi ve ihalesini, Gebze-Halkalı Yüzeysel Metro Projesi’ni, Ankara-İzmir hızlı tren fizibilite etüdünü ve ucuz yolcu taşımacılığı için iç hat uçuşlarının geliştirilmesine yönelik Türk Jet Projesi’yle, Bayındırlık Bakanlığı tarafından 2001’de ihale edilen ancak Ermeni soykırımı iddialarına yönelik Fransa’nın tutumundan dolayı iptal edilen Körfez Geçiş Projesi ve daha sonra da üçüncü köprü projelerini devam ettirerek hizmete gelecek noktaya getirilmesine katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Bu bütçenin de daha güzel hizmetlere vesile olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 118) (Devam)

2.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297), 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2014 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/32), Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve Diğer Kamu İdarelerine Ait Toplam 208 Adet Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/33), 2014 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/34), 2014 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/35), 2014 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/36), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan Kalkınma Ajansları 2012 Yılı Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/28), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2013 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/31), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2014 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/37) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 119) (Devam)

 

A) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

B) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

C) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ç) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

D) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

E) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

F) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

G) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

Ğ) AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI (Devam)

1) Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 

H) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)

1) Türk Akreditasyon Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türk Akreditasyon Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Şimdi, 2106 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü turunda yer alan kurumların bütçelerini ve bütçelerinin bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

34) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI

1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                             11.006.856.900

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                     Savunma Hizmetleri                                                                                                           1.551.900

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      04                                     Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                      7.969.975.300

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      07                                     Sağlık Hizmetleri                                                                                                                  202.900

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                          18.978.587.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                               20.461.337.711,29

Bütçe Gideri                                                                                                                                                    19.434.844.536,68

Ödenek Üstü Gider                                                                                                                                                                0,38

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                           1.026.493.174,99

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                             781.061.718,04

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.52) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                  153.546.500

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                             14.289.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                    12.199.382.600

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      07                                     Sağlık Hizmetleri                                                                                                               1.856.900

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                          12.369.075.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                   1.301.775.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                             10.978.075.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                   77.897.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      06                                     Sermaye Gelirleri                                                                                                             11.328.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                     12.369.075.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                               17.152.995.399,62

Bütçe Gideri                                                                                                                                                    17.026.688.688,83

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                              125.809.980,69

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                                    496.730,10

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                             7.157.071.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                               17.981.956.853,27

Ret ve İadeler                                                                                                                                                               3.504.100,77

Net Tahsilat                                                                                                                                                         17.978.452.752,50

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.02) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU

1) Bilgi Teknolojileri vi İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                  182.796.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                           142.500.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                      2.192.914.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                            2.518.210.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                   2.301.750.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                 216.460.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                       2.518.210.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                 2.135.700.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      2.002.164.733,85

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                              133.535.266,15

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                             1.785.700.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                 2.015.319.203,68

Ret ve İadeler                                                                                                                                                             13.154.469,83

Net Tahsilat                                                                                                                                                           2.002.164.733,85

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.49) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                      3.722.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  527.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                           28.854.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 33.103.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                        47.577.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                   25.173.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                            72.750.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                      31.579.850,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                           27.312.294,27

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  4.267.555,73

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  65.300.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                      58.713.899,22

Ret ve İadeler                                                                                                                                                                  174.239,45

Net Tahsilat                                                                                                                                                                58.539.659,77

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

18) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                    93.550.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                     Savunma Hizmetleri                                                                                                                15.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                               2.200.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      04                                     Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                         608.436.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      09                                     Eğitim Hizmetleri                                                                                                                  305.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

      10                                     Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                                                         37.684.651.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                          38.389.157.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                               32.818.056.514,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                    32.805.482.579,91

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                12.573.934,09

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.50) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                    12.192.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  213.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                             4.093.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 16.498.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                          5.802.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                     7.696.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                            13.498.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                      13.767.300,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                             8.057.506,18

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  5.709.793,82

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  13.574.000,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                                11.468.030,35

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.07) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ

1) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                      9.923.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  700.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      08                                     Dinlenme, Kültür ve Din Hizmetleri                                                                                     509.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      09                                     Eğitim Hizmetleri                                                                                                               5.610.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 16.742.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                          1.405.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                                                    15.322.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                          15.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                            16.742.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                      14.500.474,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                           13.480.886,81

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  1.019.587,19

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  12.633.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                      13.758.501,48

Ret ve İadeler                                                                                                                                                                    13.274,05

Net Tahsilat                                                                                                                                                                13.745.227,43

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Devlet Personel Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

18.75) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI

1) Devlet Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                    29.235.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      02                                     Savunma Hizmetleri                                                                                                                  4.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  514.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 29.753.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Devlet Personel Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Devlet Personel Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Devlet Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                      23.457.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                           20.988.747,27

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  2.468.252,73

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Devlet Personel Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

25) AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

1) Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      01                                     Genel Kamu Hizmetleri                                                                                                  317.725.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                               1.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                               318.725.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Avrupa Birliği Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2) Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                    266.106.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                         260.078.688,98

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  6.027.311,02

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Avrupa Birliği Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Akreditasyon Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.21) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU

1) Türk Akreditasyon Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                                                                                  175.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      04                                     Ekonomik İşler ve Hizmetler                                                                                           12.172.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                                 12.347.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelini okutuyorum:

GELİR CETVELİ

Kodu

Açıklama

(TL)

      03                                     Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                                                        15.203.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

      05                                     Diğer Gelirler                                                                                                                   15.030.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                                                                                                                                           TOPLAM                            30.233.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türk Akreditasyon Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Akreditasyon Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2) Türk Akreditasyon Kurumu 2014Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

(A) CETVELİ

 

(TL)

Toplam Ödenek                                                                                                                                                      24.967.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                           19.107.850,39

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                                  5.859.149,61

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

(TL)

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                                  20.177.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                      27.136.833,97

Ret ve İadeler                                                                                                                                                               1.330.912,47

Net Tahsilat                                                                                                                                                                25.805.921,50

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk Akreditasyon Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece üçüncü turda yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, üçüncü tur görüşmeleri tamamlanmıştır.

Programa göre kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla görüşmek için 1 Mart 2016 Salı günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 20.48



(x) 118 ve 119 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 26.02.2016 tarihli 45’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.